Tarih Terimleri Sözlüğü


212 11 4MB

Turkish Pages 186 Year 1974

Report DMCA / Copyright

DOWNLOAD PDF FILE

Table of contents :
a - 0002
a - 0003
a - 0004
a - 0005
a - 0006
a - 0007
a - 0008
a - 0009
a - 0010
a - 0011
a - 0012
a - 0013
a - 0014
a - 0015
a - 0016
a - 0017
a - 0018
a - 0019
a - 0020
a - 0021
a - 0022
a - 0023
a - 0024
a - 0025
a - 0026
a - 0027
a - 0028
a - 0029
a - 0030
a - 0031
a - 0032
a - 0033
a - 0034
a - 0035
a - 0036
a - 0037
a - 0038
a - 0039
a - 0040
a - 0041
a - 0042
a - 0043
a - 0044
a - 0045
a - 0046
a - 0047
a - 0048
a - 0049
a - 0050
a - 0051
a - 0052
a - 0053
a - 0054
a - 0055
a - 0056
a - 0057
a - 0058
a - 0059
a - 0060
a - 0061
a - 0062
a - 0063
a - 0064
a - 0065
a - 0066
a - 0067
a - 0068
a - 0069
a - 0070
a - 0071
a - 0072
a - 0073
a - 0074
a - 0075
a - 0076
a - 0077
a - 0078
a - 0079
a - 0080
a - 0081
a - 0082
a - 0083
a - 0084
a - 0085
a - 0086
a - 0087
a - 0088
a - 0089
a - 0090
a - 0091
a - 0092
a - 0093
a - 0094
a - 0095
a - 0096
a - 0097
a - 0098
a - 0099
a - 0100
a - 0101
a - 0102
a - 0103
a - 0104
a - 0105
a - 0106
a - 0107
a - 0108
a - 0109
a - 0110
a - 0111
a - 0112
a - 0113
a - 0114
a - 0115
a - 0116
a - 0117
a - 0118
a - 0119
a - 0120
a - 0121
a - 0122
a - 0123
a - 0124
a - 0125
a - 0126
a - 0127
a - 0128
a - 0129
a - 0130
a - 0131
a - 0132
a - 0133
a - 0134
a - 0135
a - 0136
a - 0137
a - 0138
a - 0139
a - 0140
a - 0141
a - 0142
a - 0143
a - 0144
a - 0145
a - 0146
a - 0147
a - 0148
a - 0149
a - 0150
a - 0151
a - 0152
a - 0153
a - 0154
a - 0155
a - 0156
a - 0157
a - 0158
a - 0159
a - 0160
a - 0161
a - 0162
a - 0163
a - 0164
a - 0165
a - 0166
a - 0167
a - 0168
a - 0169
a - 0170
a - 0171
a - 0172
a - 0173
a - 0174
a - 0175
a - 0176
a - 0177
a - 0178
a - 0179
a - 0180
a - 0181
a - 0182
a - 0183
a - 0184
a - 0185
a - 0187
Boş Sayfa
Recommend Papers

Tarih Terimleri Sözlüğü

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

A N K A RA

Ü N i V E R S i T E S i

B A S IM E V l - 1 9 7 4

Prof. Dr. BEKİR SITKI BAYKAL

TAR İH TERİMLERİ SÖZLÜÖÜ

TÜRK DiL KURUMU YAYINLARI

TÜRK DiL K U RUMU YAYI NLARI

:

-401

TERi M LER ÜZERiNE Atatürk devriminin "Tıirkçe" konusundaki tutumunu şöylece özetle­ yeblllrlz: "Türkçeyi çağdaş sanat, bilim ve tekniğin, kısacası çağdaş uygarlığın bütün gereklerini kal'Jılayacak bir dil durumuna getirmek." Türk Dil Kururiıu 1 932 yılında kurulduğu zaman, yapılacak dil çalışma­ ları, şu iki ana madde içinde saptanmıştı:

1 . Türk dilinin öz güzelllğlnl ve zenginliğini ortaya çıkarmak; 2. Türk dilini, dünya dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe ulaş­

tırmak. Bu maddelerden birincisini gerçekleştirmek için, eski kültür hazineleri­ mizi araştırmak, yayımlamak; ikincisini gerçekleştirmek için de, bir yandan yüzyıllar boyunca dilimize girmiş olan yabancı sözcüklerin, terimlerin yerine Türkçelerini koymak, öte yandan da Batı uygarlığının etki alanına girmemizle dilimize sızmaya başlayan yenilerine engel olmak, böylece, dilimizi kendi olanakları içerisinde geliştirmek gerekiyordu. Bu yabancı sözcüklerin çoğun· luğu türlü bilim dalları ya da mesleklerle ilgili terimlerdi. Türk Dil Kurumu­ nun kuruluşunda, bu bu terimler işi, çetin bir sorun halinde d uruyordu. Yıllar yılı yapılan çalışmalar verimsiz kalmadı. Dil işinin olumlu bir sonuca bağlan­ masını isteyen aydınlar, bu alanda yapılan çalışmalarda Kurum'u yalnız bırak­ madılar. ilk evrede, yalnızca terimlerin Türkçe karşılıklarını bulmak yoluna gi­ diliyordu. Yapılacak işler çok, eldeki olanaklar az olduğu için, bunlar terim sözlü kler! olarak verilemiyordu. ikinci evrede ise, bir yandan yeni karşılıklar aranırken, bir yandan da her konuda uzmanlık sözlükleri hazırlanmasına girl· ılldl.' Bugüne değin, Türk Dil Kuru munun türlü kuruluşlar, kurumlar, fakül­ teler ve kiıilerle yaptığı çalışmaların ancak küçük bir bölümü yayımlanabil­ mlştlr. Bu çalışmalar, her konuda eser veren yazar ve aydınlarda dil bilincinin yerleşmesine yardım ederken, okul sıralarındaki gençleri de bu Türkçe söz­ lere alıştırmış, giderek onlarda dil sevgisinin kökleşmesini sağlamıştır.

5

Gerek Türkçe-Osmanlıca ve Batı dilleriyle ilgili olarak kılavuz niteliğin­ de hazırlanan terim listelerinde, gerekse türlü konularda hazırlanan sözlük­ lerde, elden geldiği ölçüde her terimi Türkçe bir sözcükle karJılamak yoluna gldilmiştlr. Türkçe karJılık bulunmadığı durumlarda, Batı d lllerlnden aktarı­ lan terimlerde, bir birllk sağlanmasına çalışılmıştır. Yabancı bir terim alınır­ ken, Batı dillerinde de olduğu gibi, Yunanca ve Latince asıllarına gldllerek, bunlar, Türkçenin ses yapısına uydurulmuştur. Yalnız, daha önce başka Batı dlllerlnden Türkçeye girmiş ve yeni bir karşılık bulunamayan terimler, eski­ den olduğu gibi bırakılmışlardır. Gerek Kurum'da hazırlanan, gerekse Kurumu'ca uzmanlara hazırlattı­ rılan terim sözlüklerinin, türlü yarkurullardan geçirilerek hem dil bakımından, hem llglll oldukları bilim bakımından yanlışsız olmalarına çalışılmıştır. Ortaya konan terimler öneri nltellğlndedlr, kesinlik anlamı taşımamaktadır. ileride, bunlardan daha uygunlarının bulunacağını gözden ırak tutmamaktayız. Öne­ rilen terimler, uzun sürell uygulama sonucu kesin blçlmlerlnl alacaktır. Dilimizin, kendi benliğine kavuşarak gellşmeğe başladığı ve güçlü bir uygarlı k dlll olmağa yöneldiği bugünlerde, çalışmalarımızın yararlı olacağı kanısındayız. TDK

6

ÖN SÖZ Elinlzdekl sözlük, salt tarih terimlerini kapsamamaktadır. Tarih terim­ lerinin yanı sıra deyim ya da deyim nitellğlni tafıyan kimi sözcüklere ve kavram­ lara da sözlükte yer verilmlftir. Böylece kapsam yönünden_ bu yapıt, bir "Tarih Terimleri Sözlüğü"nün sınırlarını aşmış, giderek bir "Tarih Sözlüğü" nltellğlni kazanmıftır. Çünkü tarih biliminde terimlerle deyim ve kavram­ ları kesinlikle birbirinden ayırmak çok güçtür; kimi durumlarda ise hepten olanaksızdır bu. Öte yandan deyimlerin, deyim niteliğindeki sözcük ve kavram­ ların yapıta alınıJının bir başka nedeni de sözlüğe bütünlük kazandırma, kul­ lanılıı alanını genlfletme isteğidir. Terimlerin çoğu, Osmanlı tarihi ile ilgilidir. Batı bilim d ünyasından d i­ limize geçmiş olanlar da olanaklar ölçüsünde sözlüğe alınmıftır. Terim, deyim ve deyim niteliğindeki kavramların bir bölüğüne Türkçe karşılıklar arama yoluna gidilmemiştir. Sözgelimi "sadrazam", "ıeyhülisllm", "relsülküttap" . . . gibi terimlerin eski biçimleri olduğu gibi korunmuftur. Çünkü bunlar ve bunlara benzer terimler belli bir zaman dillml içinde kul­ lanılmıf, bunların belirlediği kurumlar da geçmlfte kalmıftır. Ayrıca Türkçe karşılık bulunamayan yabancı kökenli terimler de eski blçlmlerlyle sözlüğe alınmıştır. Türkçe karşılık bulunamayan bu terimlerin tanımları elden geldi­ ğince Türkçeleştirllmiştlr. Osmanlı döneminde kullanılan terimlerin bir bölüğü eşanlamlıdır. Bunlar, Osmanlıların kültürel ilişki kurduğu d illerden gelmlf, uzun yıllar yan yana kullanılmıftır. Bunlardan kimi terimlerin Türkçeleri yerine yabancı­ ları yeğlenmlf, Türkçeleri unutulup gltmiftir. Örneğin "sancakbeyi"ne "mir-i liva", "kapıkulu"na "gullm-ı der", "uçboyu"na "serhat", öncüye "pifdar", denmiştir. Sözlükte yer alan terimlerin çoğu, işte böyle eşanlamlı olanların Türkçeleridir. Eğer eşanlamlılar sayıca birden daha çok iseler blrbirlerlne gönderme yapılmış, yalnız bir yerde tanım verilmlftlr. Türkçe terlmler, yine ezici bir çoğunlukla, eski metinlerden taranmıf ya da halk dlllnden derlenmlftir. Belkl bunlardan klmllerlnl yadırgayanlar 7

olacaktır. Ama eskiden kullanılmışı dururken yenisini yaratmaya kalkışmak­ tan kaçınılmış; bu gibi terimlerin eskilerini d iriltme yoluna gldllmiştir. Türetme ve örnekseme yoluyle yapılan terimlerin sayısı ötekllere oranla çok azdır. Bunlar da birer öneridir. Elbette ki ileride daha uygunları bulunursa bu yeni terimler yerlerini onlara bırakacaklardır. Hemen belirtellm ki gerek önerllenlerin yerine daha uygunlarının bulunması, gerekse daha başka yeni terimle. r in yaratılması herkesten önce, kendi eksiklerinin bllinclnde olan bu sözlük yazarını mutlandıracaktır. Ankara, 1 2 . 5 . 1 974

8

Bekir Sıtkı Baykal

TAR İH TERİMLERİ SÖZLÜGÜ

A 1 - abaza kesimi : Abaza Mehmet Paşa biçi minde giyim. abdal : 1- Genel olarak gezginci dervişlere verilen ad. 2- Yetmiş ermişe verilen ad. 3- Anadolu'da göçebe bir halkın ad ı. 4- Afganis· tan'da bir Türk boyunun adı.

2

..:

J

- acemi : 1- bkz. acemi oflanı. 2- Saraya yeni alınmış karavaşlara verilen ad.

4 - acemlafa: Haremağalığında bir aşama. bkz. haremafası. 5 - acemilik: Sarayın yüksek görevlerinden kimilerine atananlara, ilk gereksemelerini karşılamak üzere verilen belli bir ödenek.· 6

-

7

-

8

-

acemi ocafı : Osmanlılarda yaya kapı kulu askeri yetiştirmek için kurulan bir tür okul. acemi oflanı [es. t. şadi) : Acemi ocağı öğrencisi olan yeniçeri adayı. acemi oflan kethüdası: Anadolu ve Rumeli ağaları nın· buyrukları altında olup acemi oğlanlarının işlerine bakan görevli.

9 - açık buyrultu: Osmanlılard_a, kime yazılmış olduğu belirtilmemiş buyrultu. 10 - açıkta kadılar [es. t.

mahreç mevalisi] : Osmanlı larda belli bir süre görev yaptıktan sonra geçici olarak işlerinden alınmış kadılar.

11 - adalet buyrufu [es. t.

adalet emri) : Yönetimleri altındaki halkın ezilmemesi için, valilere, sad razamca yazılan buyruk.

12

-

adalet genelgesi [es. t. adaletname]: Osmanlı ülkelerinde yasaların egemen olması ve bir haksızlığa düşül memesi için zaman zaman, padi­ şahlarca çıkarılan genelge.

13 - ad defteri.[es. t. esame defteri] : Yeniçerilerin ad ve ulurelerinin yazılı bulunduğu defter.

14

-

adi gedik [es. t. nizamsız gedik] : Gedik türlerinden birinin adı. bkz. gedik.

11

(15

-

32] adsız

1 5 - adsız: 1- Eski Türklerde belli bir yiğitlik göstermediği için kendi­ sine ad verilmeyen kişi. 2- Eski Türklerde, ailesinden ayrıldığı için artık onun adını t�ımak hakkını yitiren delikanlı. 16 - aforoz [Alm. Bann, Verfluchung] (Fr., lng. excommunication] (Yun. aphorozein] : Kilisece verilen H ıristiyan toplumundan kovulma cezası. 17 - aforoz etmek [Alm. bannen] [Fr. excommunier] [lng. excommunicaıe] : Bir H ıristiyanı kilise topluluğundan çıkarmak. 18 - agora: Esk i Yunanlılarda kent devleti ile ilgili sorunların konuşul­ d uğu alan.

19 - ata: 1- Osmanlı sarayında, yönetsel ve askeri örgütünde belli orun ve �amadakl kişilere verilen ad. 2- Büyük konaklarda çalışan erkek görevlilerin b�ı. 20 - ata arzı : Yeniçeri ağasının ocak işleriyle ilgili olarak sadrazama yaz­ dığı yazı. 21

-

22

-

ata böllltll: Yeniçeri ocağında lstanbul ağasının odası. ata bölükleri : Yeniçeri ocağının üç bölümünden biri : Yalnız dev­ şirmelerden oluşan ve doğrudan yeniçeri ağasına bağlı 61 bölük. bkz. yaya ortaları, sekban bölükleri.

23 - ata çerat ı : Yeniçeri ağalarınca yasa dışı olarak ocağa yazdırılan genç­ ler. 24 - ata divan ı : Yeniçeri ağasının b�kanlığında, ocağın türlü işlerini görüşmek üzere yüksek �amalı yeniçeri subaylarından kurulan divan. 25 - ata gediklileri : Yeniçeri ağasının, kararglhında bulunan ve sayıları 19 olan yardımcıları. 26

-

ata hakkı [es. t. resm-i dönüm, resm-i zemin] bkz. kulluk hakkı.

27 - ata imamı [es. t. imam-ı hazreı-i ağa) bkz. ocak imamı. 28 - ata ltlltl [es. t. karhane-i hazret-i ağa) : Yeniçeri ocağında kullanılan araç ve gereçlerin yapıldığı işyeri.

29

-

30

-

ata kapıs ı : Yeniçeri ağasının görev yeri. ata mektubu: Yeniçeri ağasınca devşirme görevlisinin eline verilen yetki belgesi.

31 - atam çıratı : Vezir dairelerinde iş gören ve O� manlı diye adlandırı­ ' lan içağalardan, işlerinde yararlık ve ustalı k göstererek bir kerte yük­ selmiş olanlara verilen ad. 32

12

-

ata pqa: Vezirlik �amasına yükselen yeniçeri ağalarının sanı.

alon [33 - 511

33

-

ata sancatı : Yeniçeri ağasının sancağı.

34

-

ata yamalı : Yeniçeri ağasına bağlı emir çavuıu.

35

-

36

-

atıl vergisi [es. t. ağıl resmi] : Osmanlılarda koyun ve keçi sürüleri­ nin barındıkları ağıl için hayvan sahiplerince toprak sipahisine ödenen yıllık vergi. atır esame: Belli tutarın üstünde ulufe alanların, ulufe defterindeki adları ya da aldıkları ulufe.

37 - atır hizmet: Saray ağalarının gördü kleri ek görev. 38 - atır ulufe bkz. alır esame. 39

-

40

-

atır zeamet: Yıllık geliri 50,000 akçeyi a§an dirlik. atnam baçı [es. t. bac-ı ağnam] : Osmanlılarda pazar ve panayır yer­ lerinde satılan koyun ve keçiler için ödenen vergi.

41 - atnam resmi [es. t. adet-i ağnam] : Osmanlılarda koyun ve keçiler için alınan türlü vergilerin toplu adı. 42 - ahırbeyi [es. t. emir-i ahor, imrahor, mirahor] [Alm. Stal/meister] [Fr. connetable] [lng. master of the horse] : Hasahırlara ve onlarla ilgili gereçlere bakmakla yükümlü yüksek a§amalı görevli. 43 - ahkam defteri : Osmanlılarda yasa, yargı ve tüzük niteliğinde olan kararların yazıldığı defter.

44

-

akala [es. t. babüssaade ağası] [Alm. weisser funuch] [Fr. eunuque blanc] [İng. white eunuch] : Zenci olmayan ve yaratılıştan erkeklikten yoksun bulunan haremağası.

45 - akatalar kapısı [es. t. babüssaade] : Topkapı sarayında içsaray ile dışsarayı birbirinden ayıran üçüncü kapı.

46 - ak akçe: Gümüş para. 47 - ak alem [es. t. alemha-yı Osmani, elviye-i sultani] : Osmanlı saltanat sancağına verilen ad.

48

-

akar-bakar: Osmanlı yönetim örgütündeki yönetim bölgelerinin sınırları saptanırken gözetilen ırmak �e doruk çizgileri.

49 - akçalı yıl [es. t. mali sene] [Alm. Fiskaljahr] [Fr. annee fiscale] [İng. fiscal year] : Türkiye'de 1 790'dan bu yana kullanılan, mart·ayından ba§latılan ve temeli güneş · aylarına dayanan tarih. 50 - akçe: 1- Küçük gümüş para. 2- Her tür madensel para. ·

51 - akı n : Düşman topraklarına, tedirgin etme, yıldırma, çapul vb. amaç­ larla birdenbire ve toplu olarak yapılan baskın. 13

(52

-

73] akı.acı

52 - akıncı : Dü �man topraklarına akın yapmaya çıkan sav�çı. 53

-

54

-

akropol [Alm. Akropolis] [Fr., İng. acropolis] [Yun. acropolis] : Eski Yunan kent devletlerinde yü ksekte kurulan ve içinde bir saray ile tapınaklar bulunan berkitilmiş yer. aktarma: Düşmandan alınıp yedekte getirilen gemi.

55 - alarga: Eskiden kullanılan menzil toplarından birinin adı. 56 - alay [Alm. Parade, Prazessian] [Fr., İng. parade, procession] : Geçit resmine, gösteri yürüyüşüne katılan asker blrllğl ya da insan top­ luluğu. 57 - alaya binmek: ilgilerce resmi törenlere katılmak. 58 - alay arabas ı : Alaylarda padişahların bindikleri araba. 59 - alay ballamak: Törene hazır d u rumda düzene girmek. 60 - alaybeyi : Sancaklardaki timarlı sipahilerin buyurucusu.

61 - alaybozan : Eskiden kullanılan bir tür fitilli tüfek. 62 - alay emini: Osmanlılarda bir alayın hesap işlerine bakan, �aması yüzb�ı ile binb�ı arasındaki subay. 63 - alay göstermek: Geçit resmi ya da gösteri yürüyüşü yapmak. 64 - alay köşkü : Padişahların geçit ve gösterileri lzled lklerl köşk. 65 - alaylı : .Harbokulu eğitim ve öğretiminden geçmeden, kıtadan yetişen subay. 66 - alay meydanı bkz. i kinci yer. 67

-

alay sancaı ı : 1- Bir alaya özgü özel sancak. 2- Özel günlerde gemi­ leri donatmak için kullanılan renkli bayraklar.

68 - alay topu : Resmi günlerde ve karşılama törenlerinde atılan top. 69 - alemdar: Saltanat sancağını ya da bir asker birliğinin bayrağını ta�ıyan görevli. 70

-

alıcısız: iltizama verilememiş kesim. bkz. i ltlzam.

71 - alkıı: Padişah ile vezirleri yüceltmek için yapılan gösteri. 72 - altıbölük bkz. kapıkulu süvarisi. 73

14

-

al.tın kozak : Yabancı h ü kümdarlara gönderilen padişah mektupları­ nın içine konduğu altın işlemeli, altın yaldızlı ya da som altından yapılmış kap.

anlaşık devletler (74 14

-

-

86)

altı orun [es. t. manasıb-ı sitte) : Yüksek devlet görevlerinin altısı : nişancılık, şıkk-ı evvel, şıkk-ı. sani, şıkk-ı salis defterdarlıkları, reisül­ küttaplık, deftereminliği.

75 - altı verıl {es. t. rüsum-i sitte) : Devlet borçları karşılığı olarak DüyOn-ı Umumiye idaresine verilmiş olan ulusal gelirlerden altısı : ipek, tütün, balık avı, tuz, içki ve damga pulu vergileri. 76 - altmııl ı : ilmiye aşamalarından sahn-i seman ile musıla-ı Süleymaniye arasında bir derece.

77

-

aman belıesl [es. t. amanname] : Savaşta tesli m olanlara verilen, mal ve canlarına dokunulmayacağını bildirir belge.

78 - amanlı [es. t. müste'men): 1- Osmanlı ülkelerinde oturmasına izin verilen yabancı uyruklu kimse. 2- Yabancı ülkelerde dolaşan ya da . oturan Müslüman. 79 - ametçl [es. t. amedi-i divan-ı hümayun] : Padişah d ivanının türlü ka­ lemlerinde görev yapan başyazmanlara verilen ad, 80

-

81

-

82

-

83

-

anadefteri [es. t. eşkal defteri] : İstanbul'a getirilen yeni devşirme oğlanlarının adları nı, kimliklerini, devşirildikleri sancak, kaza ve köy­ lerin, babalarının, sipahilerinin ve sürücülerinin adları nı, ayırıcı fizik­ sel özell iklerini belirtmek üzere tutulan derter. Anadolu defterdar ı : .Osmanlılarda derterdar sayısı ikiye çıkarıl­ dığında Anadolu'nun maliye işlerine b.a.kmakla yükümlü kılınan deftardara verilen san. Anadolu ka%askerl [es. t. sadr-ı Anadolu] : Aşama olarak Rumeli kazaskerinden sonra gelen ve Anadolu ile ilgili işleri yürüten kazas­ ker. bkz. ka%asker. Anadolu muhasebe kalemi [es. t. muhasebe-i Anadolu] : Anadolu'dakl padişah ve vezir vakıfları ile Erzurum dışında Anadolu kaleler inin hesaplarına bakan, sadrazamlığa bağlı örgüt.

84 - anahtarafası [es. t. miftah ağası, miftah gulamı] : Hasoda örgütünde hasodanın güvenl i k işlerinden sorumlu olan görevli. 85

-

86

-

anıt [es. t. abide] [Alm. Denkmal] [Fr. monument] [lng. monument, memorial] [Lat. monumentum] : Önemli bir olayı gelecek kuşaklara ansıtmak için yapılan si mge niteliğinde büyük yapı. anlaşık devletler [es. t. ittifak devletleri) [Alm. Mittelmiichte] [Fr. puissances centrales] [İng. central powers]: Birinci Dünya Sava­ şından önce bağdaşık devletlere karşı aralarında anlaşan Al manya,

15

[87 - 100) -tlaıma Avusturya-Macaristan ve italya devletlerine verilen ad. bkz. UçlU anlqma. 87 - antlqma [es. t. aht, muahede] [Alm. Vertrag] [Fr. trait�. pacte, con­ vention] [lng. treaty, pact, convention] : iki ya da daha çok devlet ara­ sında yapılan bağlayıcı yazılı sözleşme. 88 - arday [es. t. veliaht] [Alm. Kronprinz, Kronprinzessin] [Fr. prince Mri­ tier, princesse Mritiere] [l ng. next heir (to the throne)] : Herhangi bir nedenle yerinden ayrılacak olan bir hükümdarın yerine geçecek aday prens ya da prenses. 89 - areopag [Alm. Areopag] [Fr. ar�age] [lng. areopag) [Yun. areopagos] : Eski Atina'da, toplandığı yerin adına göre anılan yüksek yargıçlar kurulu.

[Alm. Areopagit] [Fr. , İng. areopagite] Eski Yunanis­ tan'da ölünceye dek yerinde kalmak üzere, en saygın kimseler arasından seçilmiş yüksek yargıç, areopag üyesi.

90 - areopaglt

91 - arhont [Alm. Archont] [Fr. archonte] [İng. archon]: Eski Yunanistan'da en yüksek doku% devlet görevlisinden her biri. 92 - arma [Alm. Wappen (Schild)] [Fr. blason] [İng. b/azon ] : Bir devletin, bir soyun ya da bir kentin simgesi olarak bilinen im. 93 - arpa emini [es. t. şair emini, emin-i cev] : Hasahıra, ot, arpa vb. hayvan yiyecekleri ile gereçleri sağlayan görevli. 9.f - arpalı k : 1- Osmanlılarda görevi sona eren ya da emekli olanlara bağlanan ödenek. 2- Genel olarak ileri gelen görevlilere verilen ek ödenek. 3- İlmiye sınıfının ileri gelenlerine bağlanan ödenek. 95 - artık [es. t. zevaid]: Bir vakfın gelirinden giderleri çıktıktan sonra kalan para. 96 - arzafaları [es. t. çör erkôn-ı cuvani] : Hasoda görevlilerinden padişaha arz iletmeye yetkili en kıdemli dördü: hasodabaşı, silahtarağa, çuha­ dar, riklbdar. 97 - arz kapısı bkz. akafalar kapısı. _

98 - arz odası: Padişahın, sadrazam ile divan ileri gelenlerini ve yabancı elçileri kabul ettikleri oda. 99 - arz tezkeresi bkz. telhis.

100 - asesbqı: Ocaktaki askeri görevi yanısıra başkentin düzenini koru­ makla da yükümlü olan 28. ortanın çorbacısına verilen ad.

16

atm.eydaıu [101 - 118] 1 01

-

1 02

-

1 03

-

1 04

-

1 05

-

1 06

-

1 07

-

1 08

-

1 09

-

110

-

ası l : Yeniçeri ocağından olanların ulufelerinl gösteren defterin özgün nüshası. asltane kaymakamı bkz. kaymakam paşa. askerller: Osmanlı toplumunda, gördü kleri hizmet karşılığı olarak vergi yükümlüsü olmayan asker, il miye ve başka beratlılar sınıflarının genel adı. askeriye: Osmanlılarda askerlik işleriyle uğraşan görevliler. aslancıbaşı : Topkapı sarayındaki hayvanlar bahçesinde yabanıl hay­ vanlara bakan kişilerin başı. aslanlı [es. t. esedi, as/ani] : Hollanda parası.

Üzerinde

aslan resmi bulunan bir

aşafı bölükler: Kapı kulu sü.varilerinden sağ ve sol garipler bOlüklerl. aşar bkz. ondalık. aşevi [es. t. imaret] : Yoksullara ve öğrencilere parasız yiyecek dağı­ tan hayır kurumu. atabey: Kimi eski Türk devletlerinde, özellikle Selçuklularda genç şehzadelerin eğitimi ya da bağımsız olarak bir eyaletin yönetimi ile görevli vezirlere verilen san.

1 1 1 - ataman: Eskiden Kazakların başbuğuna verilen san. 112

-

113

-

114

-

115

-

116

-

117

-

118

-

ateş gemisi [Alm. Feuerschiff] [Fr. feu gregois] [lng. fire-ship] : Eskiden düşman gemilerini yakmak için özel biçimde yapılmış, içi patlayıcı ve yakıcı maddelerle dolu gemi. ateşkes [es. t. mütareke] [Alm. Waffenstillstand] [Fr. armistice] [İng. truce, armistice] : Savaşan iki gücün isteğiyle çarpışmaya belli .bir süre için ara vermesi. ateş kulesi : Düşmanın yaklaşmakta olduğunu bildirmek için üzerinde ateş yakılan kule. ateş oku : Kuşatılan bir kalenin ağaçtan yapılmış berkitimlerini ve savunma araçlarını ateşe vermek için kullanılan bir tür yakma silahı. atlama [es. t. tafra] : İlmiye sınıfında, aşamalarda sıra beklemeden ve kuraldışı ilerleme. atmacacıbaş ı : Osmanlı sarayında atmaca yetiştiren ve onları av için eğiten atmacacıların buyurucusu. atmeydanı [Alm. Rennbahn] [Fr., İng. hippodrome] : 1- At koşuları ve gösterileri yapılan alan. 2- İstanbul'daki Sultanahmet alanına verilen ad.

17

(119 - 135) at otlam 1 1 9 - at ollanı [Alm. Sta//knecht] [Fr. garçon d'�curir, cava/ier] [lng. stable· man] : Osmanlı sarayında atlara bakan uşak. 1 20 - av alaları [es. t. şikar ataları] : Avlanmaya çıkan padişahın yanında bulunup kendisine yardım eden ağalar : atmacacıbaşı, çakırcıbaşı, . şahlncibaşı. 1 21

-

1 22

-

1 23

-

Avam Kamarası· (Alm. Unterhaus] [Fr. Chambre des Communes] [lng. House of Commons] : lngiliz parlamentosunda halkın seçtiği mil· letvekillerl meclisi. avarız: Osmanlılarda önceleri halktan salt olağanüstü durumlarda, sonraları ise sürekli olarak toplanan vergi. avcıbqı [es. t. serşikari] : Avcı bölüğünün komutanı ve saray avcı­ larının başı.

1 24 - avcı bölütü : Yeniçeri ortalarından 33. sekban bölüğünün adı. 1 25 - avcılar [es. t. şikar halkı]: Osmanlı sarayında bulundurulan ve av işiyle uğraşan görevlilerin tümü. 1 26 - ayakbastı parası [es. t. müruriye] : Eskiden kimi Osmanlı kentinde dışardan gelenlerden alınan vergi. 1 27 - ayak divanı : Bir konuyu ived ilikle görüşmek ve sonuca bağlamak üzere padişahın katılmasıyle ayakta kurulan olağanüstü divan. 1 28 - ayak naibi : Davaları gerektiğinde yerinde görmek üzere kadı adına görev yapan kişi. 1 29 ayaktakımı [es. t. avam] [Fr. tiers-�tat, commun peuple] [İng. common people, populace] 1- Aşağı sınıftan sayılan halk. 2- bkz. plebler. -

1 30 - ayak taş ı : Okçuların ok atarken üzerinde durdukları taş. 1 31 - ayak teri [es. t. kademiye] : Bir hükümet buyruğunu bildirmek için bir yere gönderilen görevliye, giderleri karşılığı ödenen para. 1 32 - iyan : 1- Osmanlılarda, bir kentin ileri gelenleri. 2- Osmanlılarda, xvııı. yüzyıldan bu yana illerin yönetiminde yetki kazanmış yerli kişiler. 3- Ayan Meclisi üyesi. 1 33 - Ayan Meclisi [es. t. Meclis·i Ayan]: Osmanlı imparatorluğunda üye­ leri padişahça atanan meclis. 1 34 - ayarı bozuk akçe bkz. çürük akçe. 1 35 - aydınlanma çalı [es. t. tenevvür (devri)] [Alm. Aufkliirung (Zei· ta iter der)] [Fr. siec/e des lumieres] [lng. enlightenment (age of)] : XVlll.

18

azatlı (136

-

143]

yüzyıl Avrupasında düşünüş ve inançların tüm baskılardan kurtularak usun kılavuzluğunda bağımsızlığa kavuştuğu dönem. 1 36 - ayrıcalıklı eyaletler [es. ·t. eyalat-ı mümtaze, eyalat-ı muhtare, eyalat-ı mümtaze ve muhtare] : Yönetim blçlmleri ötekilerden ayrı olarak belli koşullara bağlı Osmanlı illerl : Mısır, Eflak-Buğdan gibi. 1 37 1 38

-

-

1 39

-

HO

-

ayrık vakıflar [es. t. müstesna evkaf] : Hükümet denetimi dışında ve mütevellilerce yönetilen vakıflar. ayvaz: Büyük konaklarda mutfak ve yemek hizmetlerinde çalıştırılan uşak. azap : 1- Anadolu beyliklerinde donanmadaki görevlerde kullanılan asker. 2- Osmanlılarda eyalet askerinden . hafif p iyade, azap atası : Azap askerinin en yüksek aşamadaki komutanı.

1 41 - azap kltlbl : Azap ağasından sonra gelen, görevi azapların künyesini tutmak, özlü k ve ödenek işlerine bakmak olan görevli. 1 42 - azat etmek [es. t. ıtak, i'tak, fekk-i rakabe] : Bir kul ya da karavaşı özgürlüğünü geri vermek. 1 43 - azatlı [es. t. mu'tak] : Özgürlüğü geri verilmiş kul ya da karavaş.

19

B 144 - baba: Saygıdeğer yaşlı adamlara, bir topluluğun ya da bir örgütün başında bulunan klmselere, kimi tekke ulularına verllen san : Baba Oruç, Bektaşi Babası, Gül Baba.

1 45

-

1 46

-

Babıili [Alm. Hohe Pforte] [Fr., lng. Sublime Porte] 1- Osmanlı imparatorluğunun yüksek yönetim organlarının bulunduğu yap ı . 2.. Osmanlı hükümeti. Babıili hocası : Görevli olarak yetişmek üzere Babılliye giren gençlerin öğretmenlerine verilen san.

147

-

bacaluıka: Osmanlı ordusunda kullanılan bir tür top.

148

-

baç [es. t. bac] : Gümrü k vergisi ; alışveriş vergisi. bkz. bUyllk baç.

1 49 - baççı [es. t. bacdar] : Yol güvenliğin! sağlaması karşılığı olarak belll yerlerde belli tarifeye göre para alan görevlinin sanı.

1 50

-

baçlı : Baç ödemekle yükümü olan kişi.

1 51

-

badaluıka bkz. bacaluıka.

ı

\

1 52 - baldqık devletler [es. t. itilaf devletleri] [Alm. Ententemiichte] [Fr. puissances d'entente cordiale] [İng. triple entente powers] : Birinci Dünya Savaşından önce aralarında bir antlaşma yapmış olan l ngiltere, Fransa ve Rusya'ya verilen ad. bkz. llçlU baldqma.

1 53

-

1 54

-

1 55

-

balımlı [es. t. tabi] [Alm. Vasall] [Fr., lng. vassa/]: Büyük bir hü· kümdara bağlı (küçük bir hükümdar ya da bey). balıtık [es. t. muan : Herhangi bir nedenle kendisinden vergi alın­ mayan kimse: balıılayı [es. t. endüljans] [Alm. Ablass, lndulgenz] [Fr., lng. /ndu/­ gence]: Katoliklerde işlenllen suçlardan dolayı öteki dünyada çe­

kilecek cezayı papanın kaldırması işlemi.

1 56

20

-

baharlık [es. t. bahariye] : Padişahların her yıl ilkbaharda yeniçeri ağaları ile yeniçeri yazmanlarına verdikleri giysilik kumaş.

barbut altım [157 - 172]

1 57 - bakırtq çalı [Alm. Chalkolithikum] [Fr. age cha/colithique] [lng. Chalcolithic Age] : CilBlıtaş çağı geleneği ile yeni bulunan bakırdan yapılmıı eıyanın birlikte bulunduğu zaman k�l ml. 1 58 - bakıkulu [es. t. gulam-ı bakı] : Osmanlılarda, defterdarlık merkez örgütünde devlet gelirlerini toplayan görevli, maliye müfettlJI.

1 59 - baklava alayı : Her Ramazanın 1 5. günü saray mutfağından yeniçeri­ lere baklava verilirken yapılan tören.

1 60 - blll: Osmanlılarda birinci sınıf "ull" rütbesi ile vezirlik arasında yüksek bir slvll aşama.

1 61 - balıkdltl kozak: Yabancı hükümdarlara gönderilen padişah mek­ tuplarının konduğu kumaş keselerinin ağızlarını bağlamakta kulla­ nılan bağ. 1 62 - balta [es. t. teber] : Padlıahların buyrukları altındaki uyduların ve dervişlerin taşıdıkları ay biçiminde bir kesici silah.

163 - baltacılar [es. t. teberdaran]: Önceleri sefer sırasında çalılık ve or­ manlık yerleri temizlemek, yol açmak, çadırları kurup kaldırmak, yüklerl bindirip indirmekle ; sonraları kızlarağasına bağlı olarak sara• yı korumak ve sarayın kimi dıı hizmetlerini yapmakla görevli kiJiler.

164

-

1 65

-

1 66

-

baltal ı : Osmanlılarda yolları açmak için baltayla donatılmış asker. balta resmi: Osmanlılarda kent ve kasabalarda kesilen hayvan için alınan bir vergi. balyemez: Osmanlı ordusunda kullanılan çapı en büyük ve menzill uzun bir top.

1 67 - balyos [Alm., lng. Sailo] [Fr. baile] : 1- Venedik Cumhuriyetinin lstanbul'dakl elçisi. 2- lstanbul'daki Fransa i§lüderine ve Yakındoğu'­ dakl Avrupa devletleri konsoloslarına verilen san.

1 68 - ban : Osmanlılar zamanında Macaristan ve Slovenya dolaylarında sancak beylerine ve küçük prenslere verilen san.

1 69 - banyol : Tersane zindanı. 1 70

-

1 71

-

1 72

-

barata: Osmanlı sarayında genel olarak bostancıların, baltacı ve kapıcıların giydikleri, kırmızı çuhadan yapılmıı başlık. barbar [Alm. Barbar] [Fr. barbare] [lng. barbarian] [Yun. barbaroi] : Greklerle Romalıların, kendi kültür çevreleri dışında kalan budunlar için kullandıkları terim. barbut altın ı : Ağırlığı i ki kırat ve değeri l kuruş- l para olan bir Osmanlı altın parası.

21

[173 - 189) barça

173

-

17'4

-

barça [İt. barca]: Kalyon türünden altı düz bir sava.J ta.Jıt gemisi. barış [es. t. sulh, müsa/aha) [Alm. Friede] [Fr. paix] [lng. peace): 1- Sava.J içinde olmayan bir ülkenln durumu. 2- Sava.Jtan sonra dev­ letler arasındaki ilişkilerln yeniden kurulması.

1 75 - barış antlaşması [es. t. sulh muahedesi, müsalaha ahitnamesi) [Alm. Friedensvertrag] [Fr. trait� de paix) [lng. peace treaty) : Bir savaşa kesin olarak son veren, savaşan kuran bağlayıcı anla.Jma.

devletler arasında olağan illşkileri yeniden

1 76 - barış belgesi [es. t. müsalahaname, muahedename, ahitname] [Alm. Friedensurkunde]: Barışın koşullarını kapsayan ve ilgililerin onayını taşıyan bağlayıcı belge.

1 77 - barış ülkeleri [es. t. dar-üs-sulh) : Henüz İslim egemenliğine girme­ miş, ancak kendi isteği ile vergi verip Müslüman bir devletin buy­ ruğu altına girmeyi kabullenmiş ülkeler.

1 78

-

1 79

-

barkan : Palankadan ufak olan berkitilmiş yer.

1 80

-

barutçubaş ı : Barut yapımı ile uğra.Jan ve cebeci ocağına bağlı olan barutcuların buyurucusu. başata: Köşklülerin en kıdemlisi.

1 81

-

başata odası : Ağakapısındaki odalardan biri.

1 82 - başbakı kulu [es. t. ser-gu/am-ı bakı] : Maliye başmüfettişi. başbayraktar: Yeniçeri ocağında İmam-ı Azam bayrağını ta.Jıyan subay.

1 83

-

184

- başbekç i bkz. başsancaktar.

1 85

-

186

-

başbölllkbaş ı : 1- Yeniçeri ocağında ağa bölükbaşılarının en eski­ sinin adı. 2- Sarıca bölükbaşılarından en eskisinin sanı. başbut: 1- Osmanlılarda sava.J zamanı başka birllklerden ayrılıp bir araya getirilerek oluşan birliğin ya da milis güçlerinin komutanı. 2- Devlete karşı ayaklananların başı.

1 87 - başdefterdar [es. t. şıkk-ı evvel] : Osmanlılarda Tanzimat dönemine dek Rumeli'deki illerin maliye işlerine bakan en yüksek görevli.

1 88

-

başçavuş [es. t. ser-çavuş, ı;avuş-ı büzürg] : Yeniçeri örgütifnde 5. bö­ lüğün komutanı, aynı zamanda tüm yeniçeri ocağının çavuşu.

1 89 - başçuhadar: Osmanlı sarayında padişahın hizmetinde bulunan çuha­ darların başı olan ve padişahın at gezllerinde atın sağında yürüyen görevli.

22

ba,ıarde [190

-

209)

190 - bateskl : 1- Yeniçeri bölüklerinin en kıdemsiz subayı ve erlerinin en kıdemlisi. 7- Saray ahırı erlerinin en kıdemlisi.

1 91

-

1 92

-

başhaflye [es. t. ser-hafiye] : Osmanlı sarayında gizli haberler top­ lamakla görevli örgütün başında bulunan kişi. başhallfe [es. t. ser-halife, mümeyyiz] : Osmanlılarda kalem yazman­ larının en kıdemlisi.

1 93 - başhasekl : 1- Bostancı hasekileri ağasının sanı. 2- Yeniçeri ocağın­ daki dört hünklr hasekisinin en eskisi.

1 94 - başıbozuk: Savaş sırasında gönüllü olarak Osmanlı ordusuna katılan er.

1 95 - başlkbal : Padişahın odalıkları arasında en önde geleni. 1 96

-

başkadı n : Pad işahın nlklhlı kadınlarından en eskisi.

1 97 - başkapı gulamı : Haremağalığında bir aşama. bkz. haremafası. 1 98

-

başkent [es. t. paytaht, tahtgah, merkez-i hükümet] [Alm. Hauptstadt) [Fr. capitale] [lng. capital] : Bir devletin yönetim merkezi olan kent.

1 99 - başkomutan [es. t. ba�kumandan] [Alm. Oberbefehlshaber] [Fr. com­ mandant en chen [lng. chief commander] : Tüm sillhlı kuvveti erin başı. 200

-

201

-

başlık [es. t. sername] : Resmi yazılarda klğıdın üst yanına konan ve belgeyi yazan ile belgenin yazıldığı kişinin aşama ve orununa göre değişen sesleniş niteliğindeki sözler. bqmabeyncl [es. t. karin-i evvel, ser-kurena] : Mabeyncilerin başı.

202 - başmaklık bkz. pqmaklık. 203 - başmehter: Yeniçeri ağasının en yakını olan ve özel işleriyle uğraşan en yüksek apmadaki ağa gediklisi.

204

-

bqmuhasebe [es. t. muhasebe-i evvel] : Osmanlı maliyesinde, bugünkü Sayıştayın işini yapan daire.

205 - bqmuhasebecl [es. t. muhasib-i evvel] : Başmuhasebe dairesinin başkanı .

206

-

başruznamçecl : Ruznamçecllerin başı.

207 - bqsancaktar: Sarayda kutsal sancağı bekleyen gözetçilerin başı. 208

-

başsız akın [es. t. haramilik] : Başlarında komutan olmayan akıncıların, yirmi kişiye kadar ufak kuvvetlerle düşman toprağına yaptıkları akın.

209 - baştarde [it. bastarda] : Kadırga türünden bir savaş gemisi.

23

[210 - 229] Batı ülkeleri

210 - Batı ülkeleri : Genel olarak Avrupa ve Batı kültürünü benimsemiş ülkelere verilen ad.

211 - bayerkl [Alm. Plutokratie] [Fr. plutocratrie] [lng. p/utocracy]: Siyasal erkin zenginler elinde bulunduğu yönetim biçimi.

212

-

bayrak açmak : 1- Bqkaldırmak. 2- Gönüllü asker toplamaya bq­ lamak.

213 - bayrak askeri : Her yıl hıdrellezden kasım ayı,na kadar savq gemi­ lerinde çalışmak üzere yalı halkından toplanan asker.

214 - bayraktar [es. t. alemdar, mir-i a/em]:Osmanlı askeri örgütünde yeni­ çeri ve öteki kapıkulu ortaları ile sipahilere, beylerbeyi ve daha bqka ü meraya bağlı birliklerin bayraklarını tqıyan kimselere verilen san.

215 - bayram alayı : Bayramların ilk gününde, padişahın cuma namazı kılmaya gidiş ve dönüşünde yapılan tören.

216

-

217

-

Bebek ustası : Bebek kasrı ve çevresinin korunmasından ve güvenliğinden sorumlu olan bostancı subayı. beceluıka bkz. bacaluıka.

218 - Beç: Osmanlıların Viyana'ya verdikleri ad. 219

-

beçe: Savqta tutsak edilip de acemi oğlanlığa alınmayan kişi.

220

-

bedeluıka bkz. bacaluıka.

221 - bedoluıka bkz. bacaluıka. 222 Bedun [Alm. Ofen] [Fr. 8ude, Ofen] : Macaristan'ın bqkentlne Os­ -

manlılarca verilen ad.

223

-

224

-

beki.rlı k vergisi [es. t. resm-i mücerred] : Tlmar sahibi olmayıp te­ clmle uğratan reayanın bekir olanlarından alınan vergi. bekçi bkz. sancaktar.

225 - beldarlar [es. t. be/daran] : Osmanlı ordusunda geçit yerlerini belli bir ödenek karşılığı koruyan askerler.

226 - belgeli k [es. t. hazine-i evrak, mahzen-i evrak] [Alm. Archiv, Urkun­ denhaus] [Fr., lng. archives] : Belgelerin saklandığı yer. 227 - bender: Eskiden canlı bir tecim hayatı olan işlek liman. 228 benimsetme blldlrlsl [es. t. ültimatom] [Alm. Fr., lng. Ultlmatum]: -

Bir devletin bqka bir devlete, isteklerini benimsetmek için yaptığı son ve kesin bildiri.

229 - benni.k: Çift vergisi yükümlüsünün, kendisiyle bir evde oturan oğul­ larına, evlendikleri zaman verilen ad.

24

bey gemileri (230 - 249) 230 - bennik verıisi [es. t. resm-i bennak): Osmanlılarda timar sahip­ lerlnin, uyrukları olan bennaktan aldıkları bir tür kazanç vergisi. 231 .:. berat: Osmanlı devletinde bir göreve atanan, aylık bağlanan, san, ni­ şan ya da ayrıcalık verilen kimseler için çıkarılan padişah buyruğu. berpndl : Yelkenli savaş gemllerlnln bir türü.

232

-

233

-

23'4

-

235

-

beflk alayı : Padişahın çocuğu doğduğunda yapılan tören.

236

-

beılktq bkz. sandıktaş.

237

-

238

-

239

-

berkitme [es. t. tahkim] [Alm. 8efestigung] [Fr., lng. fortification]: Düşman saldırısına karşı, türlü araç ve gereçlerle bir yerin diren• cini sağlamlaştırma. beıe: 1- Özellikle yeniçeriler arasında ileri gelen anlamında kullanılan bir söz. 2- Kimi Türk boylarında büyük çocuk. ·

beıkent [es. t. bi/ad-ı hamse] : Osmanlı döneminde Mısır, Kahire, Şam, Edirne, Bursa ve Filibe kentlerinin toptan adı. beıkent kadıları [es. t. bilad-ı hamse mevalisi] : Mısır (Kahire), Şam, Edirne, Bursa ve Filibe kadılarına verilen san. beıli: Beş akçe u lufe alan, görevi kılavuzluk yapmak ya da askere yol açmak olan yeniçeri.

240 - beıll alası : Beşlilerin komutanı. 241

-

242

,...

beıll azap: Osmanlılarda beş evden bir kişi almak yoluyle toplanan, kale gözetçillği ile görevli eyalet askeri. beıllkçi ocatı : Bostancıbaşının buyruğu altında ok takımlarını ko­ rumak ve taşımakla görevli bir askeri örgüt.

243 - bey [es. t. emir] [Alm. fürst] [Fr., lng. prince] : Küçük bir ülke­ nin buyurucusu: Menteşe Beyi, Maskat Beyi gibi. 2""

-

245

-

246

-

247

-

beyaz bayrak: Yeniçeri ocağının büyük bayraklarından biri.

beyaz kürk [es. t. ferve-i beyza] : Şeyhülislamlar; özgü olan ak renkli kürk. beyaz üzerine buyrultu: Sadrazamlarca ilgili klğıdın kenarına değil, ayrı bir ldğıda yazılan buyrultu. beyaz üzerine padlph buyrulu [es. t. beyaz üzerine hatt-ı hüma­ yun]: Padişahların doğrudan doğruya kendi elyazılarıyle ve ayrı bi r

klğıda yazdıkları buyruk. 248

-

bey gemi leri : Kaptanpaşaya bağlı sancak beylerinin hazırladıkları gem il er.

25

[249 - 266) beylerbeyi 249

-

beylerbeyi [es. t. emir-üt-ümera] : Osmanlı İm paratorluğu döneminde eyaletlere atanan, askeri ve sivil yetkileri olan yüksek dereceli görevli.

250 - beylik [Alm. Fürstentum] [Fr. principau�] [İng. principatity] : Bir beyin yönetimi altındaki ülke, küçük devlet: Anadolu Beylikleri, Eretna Beyliği, Erde! Beyliği gibi. 251

-

beyli k [es. t. miri] : Devlete özgü, resmi.

252 - beylikçi: Padişah divanı kaleminin başı ; aynı zamanda bütün Divan-ı Hümayun kalemlerinin reisülküttaptan sonra en yüksek buyuru­ cusu. 253 - beylik kalemi bkz. divan kalemi. 254

-

beylik toprak [es. t. arazi-i emiriyye, arazi-i m iriyye] : Doğrudan doğruya devlete bağlı olan ve bireylere dağıtılan toprak.

255 - bey-oflu [es. t. beyzade] : Eflak ve Buğdan beyliklerine atanan ve prens sanı ile anılan Fenerli'lerin erkek çocuklarına verilen ad. 256 - be:ı:irgin : Eskiden Yahudiler için efendi ve ağa yerine kullanılan bir söz. 257

-

258

-

be:ı:irginbaıı: Padişahın kullanacağı çuha, bez, tülbent vb. eşyaları sağlamak ve bunları korumakla görevli kişi. bırakık toprak [es. t. arazi-i metruke] : Devletin olan ve kul­ lanımı kimseye verilmeyip kamu yararına ayrılmış bulunan toprak.

259 - bıyıklrafalar bkz. dııafalar. 260 - bina emin i : Pad işahlara özgü olan köşk, sultan camileri ve benzeri binaların yapımı .Ya da onarımı ile görevli kişiye verilen ad. 261

-

binlclbqı [es. t. cündi başı] : 1- Osmanlılarda blnlcilikle ilgili etkin­ ·liklerin en büyük buyurucusu. 2- Osmanlılarda süvari birlikler! ko­ mutan ı.

262 - bini kiyü:ı:cü bkz. binikiyü:ı: ıeyhi. 263 - biniklyü:ı: ıeyhi [es. t. şeyh-üt-meydan] : Okçular tekkesinin başı. 264

-

biniı: Yüksek aşamalı bilginlerin ve yeniçeri subaylarının giydikleri üstlük.

265 - binlşlhümayun : Padişahların at gezisine verilen ad. 266

26

-

birleJik devletler [es. t. düvel-i müttehide] [Alm. Vereinigte Staaten] [Fr. etas unies] [İng. united states] : Aralarında birlik kurulup tek

buçuk vermek [267 - 286) devlet durumuna gel miş olan devletler: Amerika Birleşik Devlet­ leri vb. gibi. 267

-

268

-

269

-

270

-

271

-

272

-

273

-

274

-

27S

-

276

-

2n

-

278

-

279 280 281 282 283 284

-

-

-

285

-

286

-

biti bkz. ferman, her.at. bitik [es. t. tahrirat] : Osmanlılarda, 1 6. yüzyıla kadar, yazılmış kağıda verilen ad. bltlkçl : Osmanlılarda, 1 6. yüzyıla kadar, yazman (katip) anlamına kul­ lanılan sözcük. bombarda [it. bombarda] : iki direkli bir savaş gemisi türü. bostancı : Aslında hasbahçeleri bekleme işini yaparken sonraları padişah sarayını korumakla görevlendirilen bir sınıf asker, saray gözetçisi. bostancıbaşı : Bostancı ocağının başı. bostancı mumcusu : Suç işleyen yeniçerileri yakalamakla görevli bir Babiill memuru. boyar : Tuna boyu, Erde( ve özellikle Rusya'da soylulara verilen ad. boyunduruk hakkı [es. t. resm-i dönüm, resm-i zemin): bkz. kulluk hakkı. bozdofan : Eskiden kullanılan altı toplu bir gürze verilen ad. bozma: Taşrada kullanılan kapıkulu süvarilerinin, ulufelerini zama­ nından önce alabilmeleri iç. i n, belli bir indirim karşılığında ödenek­ lerinin kırdırılması işlemi. bölük: Osmanlı askeri örgütünde belli görevdeki kişilerden oluşan birliklere verilen ad. böll.lkbaş ı : Yeniçeri ocağı ağabölükleri komutanlarına verilen ad. böll.lk halkı bkz. kapıkulu sl.lvarlsi. börk: Yeniçerilerin giydikleri, ak çuha ya da keçeden yapıl m ış yuvar­ lak biçimde başlık. bri k : Tek ambarlı, iki direkli, yarım armalı ve çok çabuk giden bir tür savaş gemisi. bucak : Sarayda padiJah çocuklarının oturmaları için ayrılmıJ bölüm. bucak [es. t. nahiye] : Türkiye'nin yönetim örgütünde en küçük yönetim bölgesi. buçukçu : Alayla camiye giden padişahın dağıtacağı sadakaları taşı­ yan belli sayıdaki silahtar bölüğü erleri. buçuk vermek: Yeniçeri erlerinin ulufelerini yarım akçelik bir artırımla yükseltmek.

27

[287

287

-

304] buluntu

-

buluntu [Alm. Fund] [Fr. trouvaille] [lng. find] : Kazı, araıtırma gibi çalı,malar ya da rastlantı sonucu elde edilen, eski çağlardan kalma nesneler.

288 - burluta bkz. ateı gemisi. 289 - burton: Yalnız yelkenle yürüyen bir tür kalyon.

290

-

buyrultu : 1- Sadrazam, vezir ve beylerbeyi gibi yüksek devlet görev­ lilerinin yazılı buyrukları. 2- Sadrazamın ikindi divanında çıkardığı buyruk.

291 - buyrultu defteri : Sadrazamın ikindi divanında tutulan karar defteri. 292 - büyük ahırbeyl [es. t. emir-i ahur-ı evvel): Padl,ahı n atlarına (hasa­ hıra) bakan görevlilerin baıı.

293 - büyük baç [es. t. bac-ı büzürg] : Osmanlılarda topraklarından geçlrl­ len ya da dı,ardan gelip memlekette tüketilen maldan alınan gümrük vergisi.

294

-

büyük bey bkz. başmabeyinci.

295 - büyük çıkma: PadiŞahların tahta geçmeleri dolayısıyle yapılan atan­ malar. bkz. çıkma.

296

-

297

-

büyükdük [Alm. Grossfürst) [Fr. grond-duc) [lng. grand duke] : Özel­ likle Rus prenslerine verilen san. büyükdüıes [Alm. Grossfürstin] [Fr. gronde-duchesse) [lng. grand duchess] : Özellikle Rus prenseslerine verilen san.

298 - büyükkavukl u : Şeyhülisllm kapısında kavasbaıı görevini yapan kl,i. 299 - büyük kol : Yeniçeri ağasının, buyruğu altındaki kimselerle birlikte sadrazama yaptığı ziyaret.

300 - büyük müderrlsler [es. t. kibar-ı müderrisin] : Eyalet kadılığına aday olan büyük medreselerde görevli müderrisler.

301

-

büyük oda [es. t. hane.i kebir] : Topkapı sarayının· Enderun bölü­ mündeki altı koğu,tan, Edirne, Galata ve lbrahlm Paıa saraylarından gelen kıdemli acemi oğlanlarının eğitim görmek üzere alındıkları, i kinci koğu,.

302 - büyük ruznamçecl : Defterdarın yanında bulunan ruznamçecilerden ilki.

303

-

büyük tezkereci [es. t. tezklre-i evvel) : bkz. tezkereci il.

304

-

büyük yazıcı : Yeniçeri ocaJının yazmanına verilen san.

28

c caba akçesi [es. t. resm-i bad-ı hava] : Osmanlılarda tımarlı olmayıp teclmle uğraşan uyruktan alınan vergi.

305

-

306

-

307

-

308

-

309

-

310

-

31 1

-

31 2

-

31 3

-

314

-

31 5

-

316

-

317

-

celep bkz. lçoflanları.

318

-

cellit [es. t. üstadan-ı divan-ı hümayun] [Alm. Henker] [Fr. bourreau]

cambazlar [es. t. cambazan] : Osmanlıların i l k zamanlarında k_ullanı­ lan, yaya ve müsellemlerin dışında bir savaşçı asker sınıfı. cariye bkz. karavq. cebe: Bedeni düşman silahlarının etkisinden korumak için savaşta giyilen çok parçalı zırh, kalın meşinden giysi. cebeci : Silah yapan, onaran ve bakımı ile görevil bulunan ; savaşta ordunun silah ve cephanesini ulaştıran yaya kapıkulu ocaklarından bir sınıf asker. cebeclbqı : Cebeci ocağının komutanı. cebeci ocafı : Yeniçeri örgütünde silahların yapımı, onarımı ve ba­ kımı ile görevli olan ağabölüğü. cebehane: Savaş araç ve gereçleri; bunların saklandığı yer. cebehane ocafı : Yeniçeri ocağının kaldırılması üzerine başka bir biçime sokulan eski cebeci ocağına verilen ad. cebeli : Savaş sırasında timar, zeamet sahiplerinin, dirlikleri oranına göre yanlarında götürmekle yükümlü bulundukları atlı asker. celill: ilkin Yavuz Sultan Selim zamanında Turhal'da Mehdilik savı ile ortaya çıkan Bozok'lu Derviş Celll'ın adamlarına ve ondan yana olanlara, sonraları da türeyen tüm eşkiyaya verilen ad. celill ayaklanmaları : 1- Bozok'lu Derviş Celll'in 1 51 9'da devlete karşı çıkardığı ayaklanma. 2- XV. ve XVll. yüzyıllarda Anadolu'daki ayaklanmaların genel adı.

29

[319 - 333) cellit çetmesi [İng. executioner, hangman] : Padişah ve devlet büyüklerinin yanında, ölüm yargılarını yerine getirmekle görevli kimse. 319

-

320

-

321

-

322

-

323

-

324

-

32S

-

cellit çeımesi : Topkapı sarayında, ölüm cezasına çarptırılanların başlarının yalağında kesildiği çeşme. cemaat ortaları bkz. yaya ortaları. cep harçlıtı : Mısır eyaletinden_ Osmanlı padişahına her yıl gelen vergi. cevıen bkz. cebe. cilil ıtaı çatı [es. t. neolitik devir] [Alm. Nealithikum, jüngere Stein­ zeit] [Fr. age n�ithique] : Tarih öncesi zamanların ayrıldığı üç çağ­

dan i kincisi. cirit : Eskiden atlı askerin kullandığı, sert ağaçtan yapılmış ucu demirli kısa mızrak. civelek: Yeniçeri ocağına yeni girmiş ya da girmeye aday, yakışıklı delikanlılardan seçilen ve aşçıbaşının yanında çalışan gençlere verilen ad.

326

-

cizye bkz. kafa vergisi.

327

-

clzyedar bkz. haraççı.

328

-

329

-

330

-

331

-

332

-

cürde bqbutu : Cürde askerinin komutanı.

333

-

ctlrdecl bkz. ctlrde askeri.

30

cuma divanı [es. t. huzur mürafaası] : Cuma günleri sabah namazın­ dan sonra Rumell ve Anadolu kazaskerlerinin de katılmaları ile sad­ razam konağında yapılan divan. curnal kitlbl : Vergilerin gereği gibi toplanıp toplanmadığını yerin­ de denetlemekle yükümlü görevli. cüceler: Osmanlı sarayının içsaray bölümünde hizmet eden ve baş­ lıca işleri padişahı eğlendirmek olan görevliler. ctlrde askeri : Hacca giden kafileleri yollarda korumakla görevli asker.

ç 334 - çadırcı : Yeniçeri ocağının ağa işliklerinde çadır yapan acemi oğ­ lanlara verilen ad. 335 - çadırcıbqı : Çadırcıların usta ve komutanları. 336 - çal [es. t. zaman, devir, ahd, karn, kurün] [Alm. Zeita/ter] [Fr. dge, ıemps] [lng. age, period] : 1- Belirli özellikleri göz önünde tutularak ele alınan zaman böl ümü. 2- Dünya tarihinin incelenmesini kolay­ laştırmak için ayrılan dört göreli bölüm : ilkçağ, ortaçağ, yeniçağ, yakın çağ. 337 - çaldat [es. t. muasır, hem zaman] [Alm. zeiıgen6ssisch] [Fr. contemporain] [İng. contemporary] : Aynı yıllarda yaşamış ya da oluşmuş. 338

-

çaldq tarih bkz. yakınçal tarihi.

339 - çakaloz: Osmanlı ordusunda kullanılan ufak toplardan biri. 340 - çakırcı : 1 - Padişahla birlikte ava giden avcı takımlarından biri. 2- Çakır yavrularını yuvalarından alıp saray için av kuşu olarak yetiş­ tiren timarlı avcıların bir takımına verilen ad. 341

-

çakırcıbq ı : Çakırcıların komutanı.

342 - çal ık: Yeniçeri ocağından kovulan kimse. 343

-

çam: Irmaklarda işleyen bir tür küçük gemi.

344 - çamaşırcı usta: Sarayın harem bölümünde haremi n ve padişahın çamaşır işlerine bakan görevli. 345

-

çamlıca: ince donanma sınıfından eski Türk gemi türlerinden biri.

346 - çapavul bkz. akıncı. 347 - çapul [es. t. gareı, tarac, talan] [Alm. P/ünderung, Raubzug, 8eute] [Fr. pillage, incursion] [lng. pillage, raid] : 1- Akıncıların düşman top­ raklarına yaptıkları baskın. 2- Böyle baskınlarda ele geçen şeyler. 348 - çar [Alm. Zar] [Fr., lng. ısar] [Lat. caesar]: Rus imparatorlarına verilen san. 31

(349

-

367) çarhacı

349 - çarhac ı : Yürüyüş halindeki Osmanlı ordusunun öncülüğünü yapan seçkin süvari gücü. 350 - çarhacıbaı ı : Çarhacıların komutanı. 351 - çarhıfelek: Eskiden kale kuşatmalarında kullanılan bir tür siper. 352 - çariçe [Alm. Zarin] [Fr. tsarine) [lng. tsarina, tsaritza) : Rus imparatoriçesine verilen san. 353 - çarşamba divanı : lstanbul halkının başlıca işlerini görüşmek üzere çarşamba günleri sadrazamın konağında, lstanbul, Galata, Eyüp ve Üsküdar kadıfarının katılmalarıyle kurulan divan. 354 - çarıı ağası : Çarşının kamu düzeninden ve özell ikle geceleri korun­ masından sorumlu görevli. 355 - çaııt [es. t. casus) [Alm. Spion] [Fr. espion] [lng. spy]: Bir devletin, ya da bir kimsenin sırlarını başkası adına öğrenmeyi üzerine alan kişi. 356 - çaşnigir bkz. sofracı. 357 - çqnigir usta : Sarayın harem bölümünde sofranın düzenine bakan ve yemek süresince divan durarak sofrayı bekleyen karavaş. 358 - çatal bayrak : Yeniçeri orta ve bölüklerinin, yarısı kırmızı, yarısı sarı renkte olan bayrakları. 359 - çavuş : 1- Osmanlı devlet örgütlerinde türlü hizmetler yapan görev­ lilere verilen san. 2- Osmanlı ordusunda üst komutanların buyruk­ larını ast komutanlara ulaştıran görevli. 360

-

çavuıbqı : Padişah divanı çavuşları nın buyurucusu.

361 - çayka: Türklerce Karaden � z'deki ırmak kıyılarının korunması iş­ lerinde ; Kazaklarca kıyıları vurmak için kullanılmış olan ince donanma sınıfından altı düz yayvan gemi. 362 - çaylak: Deıl'letçe verilen aşama, nişan ya da göreve atanma muştu­ sunu atanana ivedilikle ulaştıran görevli. 363 çekme: Savaşta giyilen bir tür çizme. 364 çektiri : Osmanlı donanmasında kürekle giden ve yelkeni yalnız yar­ dımcı olarak kullanan türlü savaş gemilerinin genel ad ı. 365 - çektirme: Tek direkli, yelken ve kürekle giden tekne. 366 çelebi : 1- Kentli eğitimi görmüş, okur yazar ince kişi. i- Osman­ lılarda XV. yüzyıla kadar padişah ôğullarına, Mevlana soyundan gelen­ lere verilen san. 367 - çelebi sultan: Vilayet ve sancaklarda valilik yapan Osmanlı şehza­ delerine verilen san. -

-

-

32

çlftbozan resmi [368

-

383)

368 - çelep bkz. celep. 369 - çergecl ler: Yeniçeri ocağının, seferde düşman toprağına girilince görevi padişahın çadırını beklemek olan 17. ortası. 370 - çerlbq ı : 1- bkz. alaybeyl. 2- Çingenelerin ileri gelenleri. 371 - çeşnici : Osmanlılarda basılacak altın ve gümüş paraların ayarını denetleyen görevli. 372 - çeınlclbqı : 1- Çeşnlcilerin başı. 2- bkz. sofracı. 373 - çete [Alm., Fr., lng., Gueri/la] : 1- Düzenli ordu dışı silahlı küçük birlik. 2- Osmanlı i mparatorluğunda çoğunlukla sayısı yüzden az olan, yağma ya da keşif amacıyle düşman topraklarına gönderilen akıncı birliği. 374 - çete savqı [es. t. geri/la harbi] [Alm. K/einkrieg, Gueri//akrieg] [Fr. guerre de gueri/las] [lng. guerilla warfare] : Küçük asker birliklerince ya da asker olmayan küçük topluluklarca düşman ordusu gerisinde düşmanı yıpratmak için her türlü yola başvurarak sürdil'rülen savaş. 375 - çeteye çıkmak: Keşif, yağma ya da kırıp geçirme amacı ile yapılan akınlara katılmak. 376 - çıkma [es. t. be-dergah] : Edirne, Galata ve lbrahimpaşa sarayların­ daki acemi oğlanların kapıkulu süvari bölüklerine ya da devlet hiz­ metlerine; saray hizmetlerinde bulunan kimselerin de dış hizmete atanmaları. 377 - çıkma kule bkz. gözcü kule. 378 - çıplak: 1- Yeniçerilerde günlük hizmete başlamak üzere nöbetle soyunan erler. 2- Tersanede kaptanpaşa hizmetinde baldırları, kol ve omuzları çıplak bir biçimde giyinmiş, bir çift tabanca ve uzun bir bıçakla silahlanmış olan erlere verilen ad : Küçük Hüseyin Paşa çıp­ lakları. 379 - çıplak çavuıu: Çıplakların komutanı. 380 - çıtak: Bozuk ağızla konuşan Rumeli Türkü. 381 - çlçekçlbqı [es. t. ser-şuküfeci] : Sarayda çiçek bahçelerini ve dışarda çiçek alım satı mını denetleyen görevli. 382

-

çift: Osmanlılarda en az bir çiftlik genişliğindeki toprağı ekip biçen köylüden yılda bir kez alınan bir toprak vergisi.

383 - çlftbozan resmi : Osmanlılarda çiftini çubuğunu bırakıp başka iş tutanların vermek zorunda oldukları toprak vergisi. 33

(384 - 400) çiftlik 384 - çlftll k : O�manlı i mparatorluğunda, toprağının verimi derecesine göre 70-1 50 dönü m genişliğinde ekilip biçilebilen toprak birimi. 385 - çll akçe: Yeni baskıdan ç_ı kmış, ayarı tamam maden para. 386 - çll altın bkz. çll akçe. 387 - çll kuruş bkz. çll akçe. 388 - çlnJene beyi (es. t. m ir-i kıbtiyon) : Çingenelerin devlete vermekle yükümlü bulundukları vergiler! toplayan ve hükümetle ilişkilerini yürüten görevlinin sanı. 389 - çingene sancatı : Sancakbeyi aşam.asındaki çingene beyinin yöne­ timi altında lstanbul ve Rumeli'de yaşayan çingeneler! kapsayan say­ maca y�net ! m bölgesi. 390 - çit parası bkz. atıl vergisi. 391 - çivi ya:ı:ısı [es. t. hott-ı m ı h i] [Alm. Kei/schrift) [Fr. cuneiforme) [lng. cuneiform] : İ lkçağ budunlarından kimilerinin kullandıkları bir tür yazı. 392 - çizmeci : 1- Ağakapısında, orducu denen zanaatçılardan çizme ve ayakkabı yapanlar. 2- Törenlerde padişahın çizmelerini taşıyan üçüncü çuhadar. 393 - çl:ı:meclbaşı : Çizmecilerin buyurucusu. 394 - çoktanrıcı [es. t. müşrik) [Alm. Glitzendiener) [Fr. polytheiste, ido­ ıatre) [lng. polytheist] : Birçok Tanrının varolduğuna inanan, putlara tapan. 395 - çorbacı : 1- Bir köyde konukları ağırlayabilen varlıklı ve sayılan kişi. 2- Taşrada ileri gelen Hıristiyanlara verilen ad. 3- Acemi oğlanları ile yeniçeri bölüklerinin komutanlarına verilen san. 4- Osmanlı ordu­ sunda yüzbaşı derecesindeki aşama. 396 - çorbacı yamal ı : Yeniçeri ocağındaki erbaşlardan birine verilen ad. 397 - çöme:ı:: ilerlemiş medrese öğrencisi. 398 - çömlek süt-günü [Alm. Ostrozismus, Scherbengericht) [Fr. ostrocisme) [lng. ostrocism) [Yun. ·ostrokon] : Eski Yunanistan'da, özelli kle Atina'da, siyasal huzursuzluk yaratıp sevilmeyen kimselerin, halkın bir çanak parçası üzerine yazarak verdiği oyla, geçici bir :ı:aman (1 0 yıl) için sür­ güne gönderilmeleri. 399 - çörçöp sübqısı : Osmanlılarda temizlik işlerine bakan

görevli.

400 - çuhadar : 1 - Sarayın haseki odasındaki en yüksek dört ağadan, baş­ lıca görevleri törenlerde atla padişahın ardından giderek yağmur34

çürük akçe [401) luğunu taşı mak, halka para dağıtmak ; padişahın kaftan ve börklerlne bakmak, bulunmadığı zaman silahtara vekillik etmek olan üçüncü­ sünün sanı. 2- Vezir ve öteki büyük orun sahiplerinin konak dışı işlerinl yapan görevliler. 3- Resmi dairelerde ayak hizmeti gören çuha giysili kimseler. 401

-

çürük akçe [es. t. mağşuş akçe, kemayar akçe] : Ayarı düşük, ka­ rışık ve değeri düşük maden para.

35

D 402 - dahil : Osmanlılarda bilginler sınıfına (ilmiyeye) özgü bir aşama.

403 - dahil medresesi [es. t. ibtida-i dahil, hareket-i dahil] : Osmanlılar döneminde orta derecede öğretim yapan medrese.

404

-

dalkılıç : Savaşta düşman arasına dalmak için gönüllü yazılan asker.

405 - 'damgalı kifıt[ es. t. varak-ı sahiha] :c Damga pulundan önce d evle­ te gelir sağlamak için çı karılan ve hükümetçe saptanan fiata satılan damgalanmış değerli kıiğıt.

406

-

dane: Savaşta hedefleri dövmek için kullanılan gülle, mermi.

407 - darüsselim : Bağdat kenti için kullanılan bir san. 408 - dayı (Alm. Dei] [Fr., İng. dey] : Osmanlılar döneminde Tunus, Cezayir ve Trablusgarp'ta yerli ileri gelenlerce seçimle başa geçirilen yöneticilere verilen san. 409 - dedebaba: Kırşehir'de oturan Bektaşi pirinin sanı. 41 0 defterci bkz. beylikçi. 41 1 defterdar : 1- Osmanlılarda maliye işlerinin en yüksek buyurucu­ suna verilen san. 2- İllerde maliye işleriyle uğraşan yüksek görevli. 41 2 - defterdar kapısı [es t. bab-ı defterdari] : Osmanlı devleti Maliye Bakanlığı. 412a defteremin l : Defterhanede yazım defterlerinin korunması, bakımı ve kullanılışı işlerine bakan kalemin başkanı. 41 3 defterhane [es. t. defter-i hakani] : Osmanlı ülkelerindeki tüm toprak kayıtlarını kapsayan ana defterlerin bulunduğu ve bunlara özgü i§­ lerin görüldüğü daire. 41 4 - defterli avcılar: Saray adına avlanmaları karşılığı kimi vergilerden bağışık tutulan avcılar. 41 5 - defnek sahibi [es. t. sahib-i değnek] : Kaptanlık belirtisi olarak bir değnek taşıyan, kapudane, patrona ve riyale aşamalarındaki deniz komutanlarına verilen ad. -

-

.

-

-

36

dersii.m [416 - 432) 416 - del i : Önceleri Rumeli'de bulunan, genişledikten sonra Anadolu'da da vezir ve beylerbeylerine bağlı olarak görev yapan hafif süvari ör­ giftünün askeri. 41 7 - delibaşı: Osmanlı ordusunda deli askerlerin komutanı. 41 8 - delil bkz. deli . 41 9 - delllbqı bkz. dellbqı. 420 - deniz askeri [es. t. tersaneli, bahriyeli] : Deniz kuvvetleri örgütünde görev yapan asker. 421 - deniz azapları : Osmanlı savaş gemilerinde görev yapan deniz askeri. 422 - deniz beyleri [es. t. derya beyleri, ümera-yı derya] : Kaptan paşa eya­ letine bağlı sancakbeylerine verilen san. 423 deniz kuvvetleri komutanı bkz. kaptarİpaşa. -

424 - deniz leventleri : Korsan gemilerinde çalışanlardan ya da kıyı hal­ kından seçilen, bulundu kları yerlerde güvenliği sağlayan, savaş zamanı deniz askeri olarak görev yapan bir asker sınıfı. 425

-

deniz mühendisliği okulu [es. t. Mühendishane-i Bahri-yi Hümayun] : Deniz subayı yetiştirmek üzere 1 773'te lstanbul'da açılan okul.

426 - denk: 4,875 gram ağırlığındaki miskal'in dörtte birine denk olan eski bir ağırlık ölçüsü. 427

-

derbent [Alm. Engpass, Wachpasten, Festung, Wachthaus] [Fr. defile, fart, corps de garde (dans une defile)] [lng. guard, defile, pass] : 1-. Uç

boylarında bulunan küçük kale. 2- Dağ geçitlerinde kurulan karakol ya da karakol binası. 3- İki dağ arasındaki geçit yeri, boğaz. 428 ,.. derbent ağası : Derbenti koruyan, gözeten derbentçilerin komutanı. 429 - derbentçi [es. t. be/dar, derbent muhafızı] : Derbenti koruyan gözetçi, karakol askeri. 430 - derebeyi [Alm. Feuda/herr] [Fr. seigneur feodal] [lng. feuda/ chief]: 1 - Topraklarını derebeylik düzenine göre yöneten kimse. 2- Osman­ lılarda önceleri devlet memuru iken sonraları kendi başına buyruk kesilerek XVll. yüzyıl sonlarından bu yana Anadolu'da devlet gücüne karşı gelen ailelere verilen ad. 431 - derebeyllk [Alm. Feuda/ismus, Lehnswesen] [Fr. feodalite] [İng. feuda­ /ism] : Özellikle batı Avrupa'da toprağı ve üzerinde yaşayan köylüleri tek bir kimsenin malı sayan ortaçağ siyasal düzeni. 432 - dersiam : Osmanlılarda, özel bir sınavla dersiiml ı k aşamasını kazan-

37

[433

-

444] denlimhk mıJ hocalarca camilerde medrese öğrencilerine ve ba.Jka dinle)'icilere verilen ders.

433

-

derslimlık: Medresede ders veren müderrislerin özel bir sı navdan geçerek kazand ıkları bir san.

434 - ders veki l i : Öğretimin Jeyhülislimca yapılması koJul tutulan Beyazıt medresesinde, bu görevi vekil olarak yerine getiren ünlü müderris­ lere verilen san. 435 - despot [Alm. Gewaltherrscher, Despot] [Fr. despote] [lng. despot] [Yun. despotis) : 1 - Bir ülkeyi zora ve baskıya dayanarak yöneten kiJi. 2- Rum ortodokslarının dinsel ba.Jkanları (metropolit karşılığı). 436 - deste: 1 - içinde 10 tane yerll·altın yaprağı bulunan paket. 2- içinde 20 tane Avrupa altın yaprağı bulunan paket. 437

-

438

-

439

-

deveci ortaları [es. t. şütürban ortaları, cemaat-• şütürbanan] : · Görevleri sava.Jta siper işlerinde çalışmak, sefere gid iş v e dönüJte yeniçeri ağasının develerinin yük işleriyle uğra.Jmak olan, yeniçeri cemaat ortalarından sürekli olarak 1-5. ortalar ile zaman zaman de­ ğiJen öteki ortalara verilen ad. devlet borçları [es. t. düyun-ı umumiye (-yi Osmaniye)] [Alm. Staats­ schulden, 6ffentliche Schulden) [Fr. dettes publiques] [lng. public debts] : 1 - Devletin içerden ve dışardan almış olduğu borçlar. 2- Osmanlı­ larda 1 854'ten beri sık sık yabancı ülkelerden alınan borçların tümü. devlet gömüsü [es. t. beytülmal, hazine-i amire (-yi hümayun) ] : Devlet malı, parası y a da bunların saklandığı yer.

440 - devletlerblrlifl [es. t.

düvel-i müctemia] : [Alm . Konfederation] [Fr. confederation] [l ng. confederacy] : Küçük devletlerin bağla.Jmaları ile oluşan büyük devlet: Germanya Devletlerbirliği.

441 - devriye : Osmanlılarda bilginler (ilmiye) sınıfından olan kimselere verilen aJama. 442

-

devriye kad ıları [es. t. devriye mevdlisi] :Bağdat, Antep, Basra, Erzurum, Mara.J, Trablusgarp, Beyrut, Rusçuk, Sivas, Adana, Çankırı kadılarına verilen san.

443 - devşirme [Alm. Knabenlese] 1 - Yeniçeri ocağının acemi oğlan ge­ reksemesini karşılamak üzere Hıristiyan uyruklardan alınan çocuk­ lar. 2- Bu çocukların alınması eylemi. 444 - devşirme ağası : Acemi oğlan adaylarını devşirmek üzere devşirme 38

dilalz [445 - 458]

emininden başka yeniçeri ağasınca görevlendirilen ocak ağalarından biri. 445

-

446

-

447

-

448

-

449

-

450

-

451

-

452

-

453

-

454

-

455

-

456

-

457

-

458

-

devşirme emlnl: Devşirmeye gönderilmek üzere yeniçeri ocağın­ dan seçilen subay. devşirme fermanı : Devşirme toplanması için çıkarılarak devşirme görevlisinin eline verilen ve alınacak oğlan çocuklarının sayısını her bölgenin ilçelerine göre saptayan padişah buyruğu. devşirme kanunu : Devşirmelerin toplanması kurallarını saptayan özel yasa. devşirme memuru: bkz. devşirme atası. devşirme sürüsü : Toplanan devşirme çocuklardan lstanbul'a g�ti­ rilirken düzenlenen genelli kle 1 00-200 kişilik topluluklardan her biri. dışafaları [es. t. birun ağaları] : Sad razamın buyruğundaki kapı hal­ kının bir takımına verilen ad : silahtar ağa, çuhadar ağa, selam ağa­ sı, anahtar ağası, mühürdar ağa, kapıcılar kethüdası, ahır beyi, kiler ağası, buhurdan ağası, delibaşı, kavasbaşı, kürkçüb�ı. saraç­ b�ı. Tüfekçib�ı. b�silahşor ağa, kahvecib�ı. çam�ırcıb�ı. Vekil­ harç, ahçı, pazarcı bunların buyruk altlarındaki çırak ve yamaklar. dış eleştiri [es. t. intikad-ı harici] : Tarihsel kaynakların eleştiril­ mesinde belgeyi dış belirtilerine göre değerlendirme yöntemi. dışhazine [es.t. hazine-i birun] : Osmanlı devletinde olağarı ve sü­ rekli gelir ve giderlerin işlem gördüğü hazine. bkz. devlet hazinesi. dıısaray [es. t. birun] : Eskiden, sarayın d ışı nda yer alan ve sarayla ilgili bir takım görevlilerin bulunduğu yapılar. dlkilltaı [Alm., lng. Obelisk] [F r. obe/isque] : Dikine yerleştirilmiş, tek parça t�tan yapılmış anıt. d i l : Durumunu öğrenmek için düşmandan ele geçirilen tutsak. dll alm;ik: Düşmanın durumunu söyletmek için sorguya çekilmek üzere tutsak almak. dil oflanı [Alm. Sprachknabe] [Fr.jeune de langue] [lng. /anguage boy] : İstanbul'daki yabancı elçiliklerde Türkçe öğretilerek çevirmen olmak üzere yetiştirilen genç. dilsiz [es. t. bi-zeban] : Sarayda hazine, kiler ve seferli koğuşlarında üçer, dörder tane bulunan ve sürekli olarak padişahın kapısında nöbet tutan sağır ve dilsiz kimse.

39

[459 - 476] dil tutmak 459 - dil tutmak bkz. d i l almak. 460 - din savaşı [es. t. cihad, gaza] : Müslümanlarca din uğruna, dini yay­ mak ve yüceltmek için girişilen savaş. 461 - dinsel devrim [Al m., İng. Reformation] [Fr. reforme, reformation] : xvı. yüzyılda protestan kilisesinin kurulması ile sonuçlanan büyük d insel devrime verilen ad. 462

-

dinsel topluluk [es. t. cemaat] [Alm. religiöse Gemeinde] [Fr. com­ munaute religieuse] [İng. religious community): Aynı d inden olanlardan oluşan topluluk.

463 - dirhem: 1- 3,25 gram gelen bir ağırlık ölçüsü, okkanın 400 ' de biri. 2- Gümüş paralara Araplarca verilen ad. 464 - dlrllli çalınmak: Ceza olarak yeniçeri ulufesinin kesilmesi.

465

-

dirliği kesilmek: Bir kimseye devletçe verilen aylık ya da ödeneğin kesilmesi.

466 - dirlik: Osmanlılarda bir hizmete karşılık olmak üzere bir kimseye devletçe verilen aylık, ya da bir yere bağlı gelir. 467 - diş kirası : 1 - Ramazanda iftara gelen konuklara bağış olarak verilen para. 2- Açıkta kalmış delilerin halktan sızdırdıkları para. 468

-

divan: 1 - Eskiden yüksek aşamadaki devlet adamlarının kurd ukları büyük meclis: Sadrazam d ivanı, Kazasker d ivanı vb. 2- Padişahın önün­ de davaların görüldüğü meclis.

469

-

divanbağı bkz. çavuşba.şı .

470

-

divan çavuşları bkz. divan·ı hümayun çavuşları.

471 - divan efendisi : Vezir ve beylerbeyilerin yazı işlerine bakan görev­ lilerin buyurucusu. 472 - divanhane : 1 - Osmanlı Bahriye Nezareti dairesi. 2- bkz. kubbealtı. 473

-

divan-ı hümayun çavuşları : Ana görevleri divan günlerinde yü­ rütme organlarına yardı mcı olarak hizmet görmek olan, aynı zamanda geçit resmi, ya da törene giden padişaha yol açmak üzere önde yürü­ yen, padişahla birlikte savaşa giden, kimi kez de önemli padişah buy­ ruklarını eyaletlere götürmekle ve yabancı devletlere elçilikle görev­ lendirilen kişiler.

474

-

dlvan-ı hümayun kalemi bkz. beylikçi .

475

-

divani kese [es. t. kise-i divani] : 41 6 kuruş değerinde para ölçeği.

476

-

divan kalemi : Sadrazam buyruklarının ve fermanların yazıldığı büro.

40

doğuş (477

-

490]

477 - divan katipleri : Divan-ı hümayun kalemlerinde yazı işleri ni yürüten yumanlar. 478

-

divan sici lleri [es. t. sicillat-ı divan-ı hümayun ] : Padişah divanında hazırlanıp çıkan türlü buyrukların özetleri yazılı bulunan defterler: mühimme, şikayet, ahkam-ı şikayet ya da ahkam, ruus, tahvil, name, nizamat, mu kavelat, i mtiyaz, muktaza defterleri.

479 - divan solakları : Divanın korunmasını sağlamak ve gösterişini artır­ mak için kullanılan görevliler. 480 - divan sürmek: Sarayda divan kurmak. 481 - divan üyeleri [es. t. eh/-i divan]: Padişah divanını oluşturan üyeler: Sadrazam, kubbe vezirleri, kaptanpaşa, Rumeli ve Anadolu kazas­ kerleri, defterdarlar, nişancı, vezir aşamasındaysa yeniçeri ağası, derya kaptanı (XVI. yüzyıldan önce), ile yine Divanda hazır bulunan ama oturmayıp ayakta görev yapanlara verilen ad : reisülküttap, çavuşbaşı, kapıcılar kethüdası, büyük ve küçük tezkerecilerdir. 482 - divan vermek: Emir vermek, uyarmalarda bulunmak. 483 - divan yeri bkz. kubbealtı. 484

-

diyet (meclisi) [Alm. Landtag] [Fr. diete] [ing. diet] [Lat. dieta] : 1- Kutsal Roma-Germen İmparatorluğunu, sonraları Almanya ve Avusturya İ mparatorlukları i le Federal Almanya'yı oluşturan devlet­ lerden her birinin özel parlamentosuna verilen ad . 2- Eskiden kimi ülkelerde ulusal meclise verilen ad.

485 - dizcek: Savaşlarda korunmak için bacakların yukarı kısmına takıian zırh. 486 - doc [Alm. Fr. İng. doge] [Lat. dux] : Venedik ya da Genova Cumhu­ riyetlerinin seçimle iş başına gelen başkanları. 487 - dotancı : Hassa kuşbazları denilen timarlı avcılardan bir takımın adı. 488_ - dolancıbq ı : Osmanlı sarayında saray içindeki av işlerini düzenle­ yen doğancıların başı. 489

-

490

-

dolubl-ll m [es. t. şarkiyyat (ilim/eri)] [Alm. Orienta/istik] [Fr. orien­ ta/isme] [lng. orienta/ism] : Doğu ülke ve uluslarının d illeri, tarihleri, töreleri vb. konular Ü zerinde uğraşan bilime verilen ad. doluş [es. t. mi/dd(-ı lsa)] [Alm. Christi Geburt] [Fr. la naissance de Jesus-Christ] [İng. birth of Jesus christ] : Hıristiyan peygamberi lsa'nın

doğduğu yıl.

41

[491

-

491

-

492

-

493

-

494

-

506] dolamalı dolamal ı : Enderun koğuşları ndan büyük ve küçük oda'lar içoğlan­ larına, taJıdı kları giysiye göre verilen ad. dolmen [Alm., Fr., l ng., Do/men] (Keltçeden) : iki tanesi dikine konmuş ve bir tanesi bunların üzerine yatırılmış üç büyük taştan yapılmış taşçağı sini. dominyon [Alm. Fr. lng. Dominion] [dominion] : Büyük Britanya imparatorluğunun, anayurt ile eşit hakları olan denizaşırı ülkele­ rinden herbirine verilen ad. domna: Osmanlı döneminde Eflak ve Buğdan beylerinin eşlerine veri len san.

495 - domnlçe : Osmanlı döneminde Eflak ve Buğdan beylerinin kızlarına verilen san. 496

-

497

-

498

-

499

-

500

-

501

-

domuz vergisi [es. t. resm-i hınzır] : Osmanlı egemenliğindeki Hı­ ristiyanlardan, besledikleri domuzlar için alınan vergi. döfen: Eskiden kullanılan, demir sapa bağlı uzunca bir zincirin ucuna bitişik, yuvarlak, üstü çivili bir savaş aracı. dökümcübaşı [es. t. ser-rihtegdn] : Tophanede top dökenlerin başı. dönem [es. t. devre] [Al m. Periode] [Fr. pı!riode] [İng. period] : Bir çağ içinde birbiri ardınca gelen zaman kesimi.

"

dönme [es. t. avdeti, mühtedi] [Alm. �negat] [Fr. renı!gat] [lng. con­ vert]: Genel olarak, başka bir dinde iken, islim dinine geçen ki mse. dönüm vergisi bkz. kulluk hakkı.

502 - dört bölükler [es. t. bülükdt-ı erbaa] : Kapı kulu süvarisinden sağ-ulu­ feciler, sol-ulufeciler, sağ-garipler ve sol-garipler bölükleri. 503 - dört i lçeler [es. t. akziye-i erbaa] : Osmanlı yönetim örgütünde : 1- İstanbul'a bağlı Küçük çekmece, Büyük çekmece, Terkos, Su yol u ; 2- Saruhan sancağına bağlı Eşme, l nay, Selendi, Sirke ; 3- Amasya sancağına bağlı Sonlsa, Irak, Karakaya, Taşabat ilçelerinin topluca adı. 504 - dörtlererkl [Alm. Fr. Tetrarchie] [lng. tetrarchy] : Siyasal erkin dört kişi elinde bulund uğu yönetim biçimi. 505 - dragon [Alm. Dragoner] [Fr. dragon] [İng. dragoon] : Eskiden kimi Batı ülkeleri ordularında atlı ya da yaya olarak savaşan asker sınıfı. 506 - duac ı : Eskiden esnaf örgütlerinin kişiyi yükseltme törenlerinde, ilgili adayı sınavdan geçiren ve dua ile birlikte ona öğütler veren baş­ kanın sanı.

42

düzme solak [507 507

-

-

514]

duacı çavuşu bkz. selim çavuşu.

508 - duka [ltal. ducato] : Bir Osmanlı altını değerinde olan Venedik ya da Floransa altını. 509

-

510

-

51 1

-

51 2

-

51 3

-

514

-

dük [Alm. Herzog] [Fr. duc] [lng. duke] [Lat. du.ıı ] : 1- Eskiden Batı ülkelerinde prens sanından sonra gelen en yüksek soylufuk sanı. 2- Bir düklükte egemen olan kimsenin sanı. dükkin vergisi [es. t. şehriyye-i dek8kin] : Dükkan işletenlerden her ay alınan kazanç vergisi. düklük [Alm. Herzogtum] [Fr. ducM] [İng. duchy] : Bir dükün yöne­ timi altındaki ülke : Toskana düklüğü. 2- Bir dükün görevi, orunu. düımek [es. t. sukut] : 1- iş başından ayrılmak, çekilmek zorunda kalmak. 2- Düşman eline geçmek. düzen akçesi : Yeniçeri oc�ına katılan acemi oğlanlara verilen para. düzme solak : Solak eksiklerinin yerlerini doldurmak üzere dışardan alınıp solak kılrğına sokulan kimse.

43

E ebced hesabı: Arap abecesinin özel bir düzeniyle sıralanmış harf­ lerin sayı değerleri : Ebced, hevvez, hutti, kelemen, sa'fes, karaşet, sehhaz, dazıglen. bkz. tarih düşürmek.

51 5

-

51 6

-

ecnebt kuruş bkz. riyal.

51 7

-

edik bkz. çekme.

� � .:..:._,; � .:rJS'" J- jy. �I 51 8

-

efendi dairesi bkz. efendi kapısı.

51 9

-

efendi kapıs ı : Yeniçeri efendisinin görev yeri.

520 - Efliklar [es. t. Ef/dkan] : Osmanlı döneminde Karadağ'dan Romanya­ ya dek uçboylarında yaşayan, çoğu İslavlaşmış köylüler. 521 - efor [Al m.; İng., aphar] [F r. ephare] (Yun.'dan) : Eski Isparta devle­ tinde yönetimi ve halkı denetleyen beş yüksek kişiden herbirine verilen ad. 522

-

523

-

524

-

525

-

526

-

527

-

44

efrencl tarih bkz. mi ladi tarih. egemen tanıma [es. t. biat] [Alm. Hu/digung] [Fr. hammage de su­ jetian] [İng. homage] : Birinin egemenliğini tanıma ve buyruğu altına girme. egemen tanıma töreni [es. t. resm-i biat]: Osmanlılarda, Topkapı sarayındaki Ağalar kapısı önünde, yeni tahta çıkmış padişahın önünde, devlet büyüklerinin katılmaları ile belli kurallara göre yapılan tören. ejder-dehen: Eskiden Osmanlıların kullanmış oldukları bir top türü. eksarh [Alm., lng. Exarch] [Fr. exarque] 1 - Doğu kilisesinde başpa­ paza verilen san. 2- Bizans İ mparatorluğunun Afrika ve ltalyadaki valilerinin sanı. eksarhlık [es. t. eksarhane] [Alm. Fr. Exarchat] [İng. exarchy] : 1- Bul-

erksiz dönem (528

-

543)

gar başpapazının görev yeri. 2- Kuzey Afri ka ve ltalya'daki Bizans lllerl. 528

-

529

-

530

-

531

-

532

-

eksen devletler! [es. t. mihver devletleri] [Alm. Axenmöchte] [Fr. puissance d'axe] [İng. axis powers] : il. dünya savaşından önce ara­ larında bir bağlaşma yapan Almanya, Japonya ve ltalya devletleri. eksik akçe [es. t. nakıs akçe] : Aşınmak ya da basıl ırken gereğinden u değerli maden katılmak nedeniyle, değerinden düşmüş para. elllbaş ı : Ulufell humbaracı bölüklerlnde odabaşından sonra gelen subayın sanı. elli lik: ili. Selim zamanında çıkarılan paralardan birinin adı. elma kürk: Devlet büyükleri için tilki postunun yanak parçalarından yapılmış kürk.

533 - emaret: Emir, bey, voyvoda ve prens gibi sanlarla anılan kişiler eliyle yönetilen ülkeler. bkz. beylük. 53'4

-

535

-

emtrülmü'minln: İslam halifelerine verilen san. emtrülümera: Osmanlılarda eyalet valileri olan beylerbeyiler için, Abbasi halifeliğinde önceleri yalnızce askeri, sonraları ise askeri ve yönetsel geniş yetkileri olan başkomutanlar için kullanılan bir san.

536 - emperyalizm [Alm. l mperialismus] [Fr. imp�rialisme] [İng. imperia­ /ism] [Lat. imperium "büyük devlet"ten] : Bir devletin sınırlarını geniş­ letme siyasası. 2- Bir devletin sınırları içine ya da erki altına aldığı ülke ve ulusları sömürme siyasası. 537 - enaşağı : Haremağalığı aşamalarından ilki. bkz. haremağası . 538

-

539

-

enek [es. t . hadım, tavaşi] [Alm., İng. funuch] [Fr. eunuque] : Enenmiş, burulmuş, erkekliği giderilmiş kişi. engizisyon [Alm. lnquisition, Ketzergericht] [Fr., lng. inquisitlon] [Lat. inquisitio «sorgu» dan] : Eskiden, Katoliklerde dine aykırı dav­ rananları araştırıp cezalandırmak üzere kurulmuş kilise mahke­ melerine verilen ad.

540 - engürüs bkz. ungurus. 541

-

eollth [Alm., Fr., lng. fo/ith ] : Taşçağından kalma yontma taş görünüşlü çakmaktaşı.

542 - erdek bkz. içkale. 543 - erksiz dönem [es. t. fasıla-yı saltanat, devr-i fetret] [Alm., lng. in· terregnum] [Fr. interegne] : Hükümet erki kalmayan bir yerde yeniden erk kuruluncaya dek geçen süre.

45

[544

-

562 a] esame

544 - esame: Yeniçerilerin ana kütükte kayıtlı olan adları. 545 - esame çalma: Suç işleyen bir yeniçerinin ocak'tan kovularak adının kütükten silinmesi. 546

-

547

-

548

-

549

-

esame kilıd ı : Yeniçerilere künyeleri ve ulufe dereceleri yazılı olarak verilen kiğıt. Eshab-ı Kiram bkz. sahabe. esirci : 1 847 de Osmanlı Devletinin de girdiği uluslararası_ bir anl�ma ile köleliğin kaldırılmasından önce tutsak alım ve satımı ile uğraJan tecimen. esir emini : Esircilerden vergi toplamakla y�kümlü görevli.

550 - eski [es. t. kıdemli] : Bir görevde u z un s_üre çalışmış olan kimse. 551 - eski odalar: lstanbul'da Şehzadeb�ı'ndaki yeniçeri kışlaları. 552

-

553

-

Eskisaray [es. t. Saray-ı Atik] : lstanbul alındığında, bugünkü üniver­ site merkez binasının yerinde yapılmış olan şarayın adı. esklyazı bilgisi [es. t. paleografya] [Alm. Paliiographie] [Fr. pal�g­ raphie] [lng. paleography] : Eski yazıların okunmasını konu edinen bilim dal ı.

554 - esnaf kihyası : Loncalarda esnafç'! seçilerek kadının onayı ile atan­ . ması kesinleşen, derecesi esnaf şeyhinden sonra gelen ve esnafın disiplinine, . devletle ilgili işlerine bakmakla görevli yönetici. 555 - esnaf kethüdası bkz. esnaf kihyası. 556

-

esnaf loncası: Esnafın örgütlenip kurduğu birlik.

557 - esnaf ıeyh i : Esnaf loncasının başkanı. 558 - esnaf yilitbqısı : Loncalarda esnafın zanaat ve ustalı kla ilgii l işlerine bakan kimse. 559

-

eıkil defteri bkz. anadefteri.

560 - eşkinci : 1- Sav�a giden eyalet askeri. 2- il. Mahmut zamanında Batılı yöntemlerle eğitilmek üzere kurulan askeri örgüt. 561

_ -

eşkine 1 tlmarı : İyeleri, alaybeylerinin bayrağı altında savaşlara ka­ tılmakla yükümlü olan timar.

562 - eşmek: Askerin bir yerden bir yere ya da savaşa gitmesi. 562-a etajenero [Alm. Generalstiinde] [Fr. etats gı!nı!rauır] [İng. general estotes] : Eski Fransa'da üç sınıf halkın temsilcilerinden oluşan ulusal meclisin adı.

eyalet kethitdası [563 563

-

564

-

-

568 a)

etmeydanı [es. t. meydan-ı /ohm ] : İstanbul, Aksaray'da yeniçerilere et dağıtılan ve yeniçerilerin kazan kald ırdıklarında toplandıkları alan. et tomrutu : Etmeydanında yeniçeri ocağına özgü sekiz kasap dükkinı.

565

-

ev: Padişah çocuklarının bucak içindeki özel daireleri.

566

-

eyalet: Osmanlı devletinde en büyük sivil V'e askeri yönetim bölgesi.

567

-

568

-

eyalet askeri : · osmanlı ordusunun kapıkulu asker i dışında illerden sağlanarak oluşturulan i kinci bölümü. bkz. toprakl ı süvari, yerli ku­ lu, eıklnci. eyalet kadısı : Osmanlılarda eyaletlerin tüm hukuk ve ceza işlerlne doğrudan doğruya bakan kadılara verilen san.

568-a eyalet kethüdas ı : Osmanlılarda eyalet valileri ile sancak beylerinln başkentteki işlerini devlet dairelerinde izleyen görevli.

47

F 569

-

falakacı : Kola çı kan sadrazamın, lstanbul kadısının, yeniçeri ağasının ya da sekbanbaşının yanında bulunan ve suçlu bulunanları falakaya yatıran görevli.

570 - falanj [Alm., İng. Pha/anx] [Fr. pha/ange] [Yun. pha/anx] : 1- Eski Yunanlılarda, özellikle Makedonya yayalarının çekirdeğini oluştu­ ran mızraklı alay. 2- Kimi ülkelerde yarı askeri siyasal örgütlere ve­ rilen ad : ispanya ulusal falanjı gibi. 571

-

fatih [Alm. Eroberer] [Fr. conquereur] [İng. conqueror] : İslam devlet­ lerinde bir ülkeyi ya da bir kenti düşmandan alan komutan ve hüküm­ dara verilen yüceltme sanı : Mısır fatihi, Revan fatihi gibi. 2- lstanbul'u Türklere kazandıran Osmanlı padişahı il. Sultan Mehmet'in sanı.

572 - fatih çocukları [es. t. evldd-ı fatihan] : Rumeli'yi açan gazilerin, Rumeli'nin kimi kent ve kasabalarında oturan torunları ile Anadolu­ nun çeşitli yerlerinden oralara yerleştirilmiş olup Tanzimata kadar birtakım ayrıcalı kları bulunan Türkler. 573 - Felemenk [es. t. Filandire] [Alm. Flandern] [Fr. Flandre] [lng. Hol­ land, Nether/and, Dutch] : Bugünkü Hollanda, Belçika ve kuzey-doğu Fransa'ya eskiden verilen ad. 574

-

Fenerliler [Alm. Fanarioten] [Fr. Fanariotes] [İng. Fanariots] : Divan-ı Hümayun çevirmenliği, 18. yüzyıldan sonra da Eflak ve Buğdan Beyliği yapan Fener'deki Rum Patrikhanesi çevresinde toplanmış Rumlara verilen ad.

575 - feı:ıerli reis: Osmanlılarda devlet gemilerinde, 1 50 akçeye dek öde­ nek alan kaptan. 576 - ferace : 1- Osmanlı ülkelerinde, kadınların çarşaftan önce sokakta giydikleri üstlük. 2- 1 848 den sonra il miye sınıfının giydiği bol yenli uzun giysi. 48

tirkate [577 - 594] S77

-

S78

-

S79

-

ferman: Osmanlı devletinde padişahın verdiği, uyulması gerekli hükümleri taşıyan yazılı buyruk. ferman gemisi : Çanakkale Boğazın'dan geçen gemilerde geç_me izni bulunup bulunmadığını yoklamakla görevli gemi. fermanl ı : Hükümete karşı gelmek suçuyle aranan ve cezalandırıl­ ması için hakkında padişah buyruğu çıkan ki �.

S80 - fersah : Eskiden kullanılan, yaklaşık olarak beş km. tutan bir uzunluk ölçeği. S81

-

S82

-

S83

-

S84

-

fes : Fas kentinde yapılmış olup buradan yayılan, kırmızı renkte keçe­ den bir başlık.

f�tih [Alm. Eroberung] [Fr. conquete] [İng. conquest] : Bir kent ya da ülkeyi düşman elinden savaşla alma.

fetihname: Bir yerin alındığını muştulamak için, hükü mdarların ya­ bancı devlet başkanlarına, şehzadelere, valilere vb. yerlere yazdıkları resmi mektup. fetva: İslam hukuku ile i lgili bir sorunun dinsel hukuk kurallarına göre çözümünü açı klayan ve yetkili orunca çıkarılan belge.

ses - fetva emin i : Şeyhülislam kapısında, istenen fetvaları hazırlamak ve

şeriat mahkemelerince verilmiş bildirileri incelemekle yükümlü uz­ man görevli. S86 - fetvahane bkz. şeyhülislam kapısı. S87 - fezleke: 1 - Sadrazamın buyruğu ile divanda yakınmaları dinleyen çavuşbaşının kaleme aldığı tutanak. 2- Özetlenerek yazılan yapıt. S88 - fındık: Eskiden türek mermisi için kullanı lan terim. S89

-

fındıki: 111. Ahmet zamanında basılmış, 23 ayar ve 3.4575 gram ağır­ lığında bir altın para.

590 - fındık rubiyesl : Fındık altınının 1 /4 ü değerinde Osmanlı altın para­ larından biri. 591

-

S92

-

593

-

594

-

fındık serpmek: Savaş sırasında yeniçerilerin hep birden tüfekle yaylı m ateşi açmaları. fi lbakan : Osmanlı sarayında fillere bakan görevli. firavun [Alm. Pharao] [Fr. pharaon] [İng. pharaoh]: Eski Mısır hüküm­ darlarının sanı. firkate: Osmanlı donanmasında, ince donanmanın ağır gemilerinden, kürekle yol alan, çektiri türünden, hızlı bir savaş gemisi.

49

(595 - &CM] firkateyn 595 - firkateyn (Alm. Fregatte] [Fr. fr�gate) [lng. fregate): Üç direkli ve yalnız yelkenle yol alan bir savaJ gemisi. 596 - forsa [es. t. payzen] [Alm. Rudersklave, Ga/erensk/ave) [Fr. forçat] [lng. ga//ey-s/ave] : Eskiden, gemilerde kürek çekmekle yükümlü tut­ sak ya da yargılı kişi. 597 - forslamak: Bir yeri düşman elinden zorla almak. 598 - forum [Alm., Fr., lng. Forum] : Eski Romalılar döneminde, kentler­ de kamu işlerini görüşmek için halkın toplandığı alan. 599 - foıtlna: Osmanlı imparatorluğunda, Tuna'da işleyen gemilerden alı­ nan su vergisi. 600 - Frenk [es. t. Efrenç] : Osmanlıların Avrupalılara, özellikle Fransız­ lara verdikler 1 ad. 601 - Frengistan: Osmanlılarca Avrupa'ya verilen ad. 602 - fi.lls(-i ahmer) : 1- Mısır'da basılmış bakır para. 2- Genel olarak bakır para, mangır. 603 - flltllvvet: Anadolu'da 1 3 . yüzyıldan bu yana görülen örgütlenmiş zanaatçılar ve esnaf birlikleri. 604 - flltüvvet-name: Fütüvvet inancı, kuram ve örgütleri üzerine yazıl­ mış kitap.

50

G · 605 - gaddare: Ağır ve her iki yanı keskin bir tür kılıç. 606 - gagauz: Çoğunlukla Basarabya'da, Tuna ağızlarında, Dobruca ve Bulgaristan'da yaşayan, Hı ristiyan Ortodoks mezhebinde bir Türk budunu. 607

-

galebe divan ı : Elçi kabulü ve kapıkulu ocaklarına ulufe dağıtılması nedeniyle toplanan gösterişli divan.

608 - gal i : Alçak ve altı düz bir gemi türü. 609 - galikancılık [Alm. Gallikanismus] [Fr. ga/licanisme] [İng. ga/lica­ nism ] : Papaya bağlı olmayan özgür Fransız kilisesinin tuttuğu yol. 61 0

-

galyot: Baçı ve kışı bir biçimde, altı düz eski bir gemi türü.

61 1 - ganimet [Alm. Beute] [Fr. butin] [lng. booty] : Savaşta düşmandan alınan mal, para, tutsak. İslam kurallarına göre alınan ganimetin beşte biri devlet hazinesine, geri kalanı kılıç hakkı olarak askere bırakılırdı. 612

-

61 3

-

ganimet malı [es. t. mal-i ganimet] : Osmanlılarda ganimetten devlet hazinesine ayrılan beşte bir ile madenlerden ve gömülerden sağlanıp kimsesizlere, yoksullara ve yolculara verilmek üzere ayrılan gelir. garip yiğitler bkz. aşafı bölükler.

61 4 - garip yiğitler afası : Sağ gariplerle sol garipler bölüklerinin ağaları. 61 5 - garp ocakları : Osmanlı koruyuculuğunda bulunan Tunus, Cezayir ve Trablusgarp ü l kelerinin tümü. 61 6 - gazi bkz. hayriye altını . 617

-

618

-

gazi : 1- Müslümanlarda düşmana karşı savaşa giden kimse. 2- Savaşta üstün başarı gösteren Müslüman hükümdarlara ve komutanlara veri­ len en yüksek san : Gazi Sultan Murat, Gazi Mustafa Kemal Paşa. gaziyan-ı rum : Osmanlılarda ilk fetihler sırasında savaşa katılan . tari kat dervişlerinden oluşan dinsel ve askeri bir takım.

51

(619 637) ıece bekçisi -

61 9 - gece bekçisi bkz. yatakçı. 620

-

621

-

622

-

geçim : Eskiden, düşman silahlarının etkisinden korumak için atlara giydirilen zırh; geçim resmi [es. t. nan-pare] : Bir kimseye geçimi için devletçe ay­ rılan ödenek. geçiı vergisi [es. t. bac-ı ubür, mürüriye] : Osmanlı ülkelerinden geçi­ rilen yabancı kökenli mallardan alınan transit vergisi.

623 - geçit akçesi [es. t. selamet akçesi, mürDriye] : Osmanlılarda, lstanbul'a getirilmekte olan kasaplık hayvanlardan, derbent ve başka geçitlerden geçirilirken alınan vergi. 624

-

625

-

626

-

geçmlı olsun armatanı : Hastalanan padişaha sadrazam, ve şeyhül­ islil.mın yolladıkları bağışlar. gedi k : 1- Büyük kurumlarda ve saraylarda, sayıları bell l ve değişmez hizmet yerleri, görev ve ayrıcalıkları. 2- Esnafa, zanaatlarını uygu­ layabilmeleri için verilen izin ya da ayrıcalık belgesi. gedlkll atalar bkz. dııatalar.

627 - gedlkl i cariye: Saray karavaşları aşamalarının en yükseği. 628 - gedik yöntemi : Belli bir hizmetin görüleceği yerlerin belli ve değiş­ mez sayıda olması yöntemi. 629

-

630

-

gelin alayı : Padişah kızlarının evlenmeleri sırasında yapılan tören. gemi arslanı : Eskiden kimi gemilerin baş tarafında bulunan tahta­ tadan yapılmış hayvan figürleri.

631 - gemi izni [es. t. izn-i sefine] : Osmanlı i mparatorluğunda, yabancı gemilerin İstanbul ve Çanakkale Boğazlarından geçebilmeleri için almak zorunda bulundu kları padişah buyruğu ve bunun için ödenen vergi. 632

-

633

-

gerusla: Eski Isparta devletini yöneten 28 üyeli ihtiyarlar meclisi. gidiş alayı : Padişahların saray dışı gezilere çıkmaları dolayısıyle dü­ zenenlenen tören.

634 - gidiş müdürü: Padişahların saray dışı gezilerini düzenlemekle yü­ kümlü görevli. 635 - giray: Kırım hanlarına ve han ailesinden olan prenslere verilen san. 636 - glrdab atası: Taşıtları deniz ve ırmaklardaki burgaçlardan geçirmekle görevli kişilerin buyurucusu. 637 - giyimbq ı : Soynuk eskilerin başı.

52

gönder [638

-

653]

638 - glyslclbaşı [es. t. ser-esvabi, esvapçı başı] : Padişahın giysilerini hazır­ layan ve saklayan esvapçıların başı. 639 - glz:li mühlmme [es. t. mektume, mühimme-i mektume] : Babı5.liden gizli olarak yazılan hüküm ve fermanların örnekleri yazılı mühimme defteri. 6'tO

-

gladyator [Alm., İng. Gladiator] [Fr. gladiateur] [Lat. gadius'tan] : Eski Roma'da, halkı eğlendirmek için arenada birbirleriyle ya da yabanıl hayvanlarla dövüşen savaşçı.

641 - gospodar (lslavca'dan) : Eskiden Rumeli'de büyü k toprak sahiplerine verilen san. 642 - gospodarlı k : Eskiden Rumeli'de bir çeşit ağalı k. 643 - goygoycular: Eskiden Mu�arrem ayında kapı halde dilenen kimseler.

kapı dolaşıp toplu

644 - göç [es. t. hicret, Hicret-i Nebevi] :622 yılında Muhammet Peygamberin, islim takviminin başı sayılan, Mekke'den Medlne'ye göç etmesi olayı. 645 - göçebe [es. t. bedevi] [Alm., Fr. Nomade] [İng. nomad] : Bir yere yerleşik olmayıp durum ve koşullara göre sürekli yer değiştiren kişi ya da topluluk. 646 - göçer-evl i gaziler: Yaz ve kış çadırda oturan Türk boyları. 647 - göçeskls l : Padişahın özel hizmetlerini gören ve güğümbaşının yar­ dımcılığını yapan görevli. 648 - göçler [es. t.

muhaceret-i akvam] [Alm. Völkerwanderung] [Fr., lng. migration] : Kalabalı k toplulukların yurtlarını bırakarak yerleşmek

üzere başka ülkelere gitmeleri. 649 - göçürücü : Seferde, padişah tuğfarının ikisini bir konak ileride taşıyan dört kişiden i kisine verilen san. bkz. kondurucu. 650 - göfe: Yirmi altı çift kürekle çekilen eski savaş gemilerinin bir türü. 651 - göfüslük: Savaşlarda göğüsü korumak için kullanılan zırh. 652 - gölköyü [Alm. Seedorfl [Fr. lacustre (cit� de)] [lng. lake-dwelling] : Tarih öncesi zamanlarda göllerin içinde kazıklar üzerine kurulan barınaklardan oluşan köy. 653 - gönder: 1-: Ucuna sancak, bayrak gibi şeyler takılan uzun sopa. 2Elle düşman üzerine fırlatılan ucu demirli kısa mızrak. 3- Her bölgede bulundurulan voynuklardan iki, üç ya da dört kişilik guruplara verilen ad.

53

[654 - 669) gönüllü 654 - gönüllü [Alm. Freiwilliger] [Fr. volotaire] [İng. vo/unteer] : 1- Kendi isteği ile asker olan kimse. 2- bkz. yerlikulu. 655 - gönüllü afası : Savaşlara gönüllü olarak katılan askerin komutanı. 656 - gönüllü gedikl i : Kimi illerde yeniçeri yerine u lufe ile görev yapan gönüllülerin belli ve değişmez sayıdaki hizmet yerleri. 657 - gönüllü yeniçeri : Kent ve kasabalardaki gönüllülerin yeniçerilik onur ve ayrıcalıklarından yararlanmak isteyenleri arasından ocağa alınan yeniçl'. ri adayı. 658 - görünççü bkz. götürücü. 659 - götürücü : 1- Hassa kuşbazlarının iki sınıfından. görevleri doğan, şahin ve atmaca gibi av kuşlarını yakalayıp, sağ olarak lstanbul'a getirmek olan biri ; öteki sınıf için bkz. gürencl. 2- Seferde padişahın iki tuğunu bir konak ileride taşıyan dört kişiden ikisi. 660 - gözcü kule: Kale d uvarları üzerinde d ışarıya doğru taşırılmış olarak oturtulan gözetleme kulesi. 661 - gözde bkz. odalık. 662 - gramatlkos: Padişah divanında, Rumca olarak yazılan belgeleri kale­ me alan Rum yazman. 663 - gregoryen takvimi [Alm. gregorianischer Kalender] [Fr. ca/endrier gregorien] [İng. Gregorian ca/endar] : Sezaryen takvimindeki ortalama 365. 1 /4 günlü her güneş yılında meydana gelen 1 1 dakika ve 12 saniye­ lik fazlalığı gidermek için, Papa Xlll. Gregor'un buyruğu ile 1 582'de yapılan düzeltme sonucunda ortaya çıkan ve dünya uluslarının çoğun­ luğunca benimsenen takvim. 664 - gulet (it. gu/etta dan) : İki direkli, yelkenli bir savaş gemisi türü. '

665 - güfümbaı ı : Hazine koğuşu eskilerinden, padişahın özel işlerini yap­ makla yükümlü bir saray görevlisi. 666 - Gülhane Hatt-ı Hümayunu : 1 839'da İstanbul'daki Gülhane ala­ nında okunup Tanzimat'• resmi olarak ilin eden padişah buyruğu. 667 - gümrük dairesi : [es. t. rüsumat emaneti, rüsumat müdiriyet-i umu­ miyesi] : Gümrük işlerine ba �an resmi daire. 668 - gümrük dairesi başkanı : [es. t. gümrük emini] : Osmanlı devletinde gümrük işlerine bakan resmi dairenin başında bulunan görevli. 669 - gümrük kullufu : Osmanlı devletinde gümrük muhafaza örgütünün bulunduğu yerin adı.

54

gürenç [670 - 677] 670 - gümrük vazifes i : Fakir ve muhtaç olan kimselere, padişaha dua etmeleri için lstanbul gümrüğü gelirlerinden ayrılan ödenekler. . 671 - günbqı afaları : Eskiden batmış olan ge milerl sudan çıkarmayı iş edinen kimseler. 672 - günblllk [es. t. takvim] [Alm. Kalender, Almanach, Geschichts-tofel) [Fr. calendrier, almanach] [lng. calendar, almanac] : 1 - Zamanı yıllara, mevsimlere, aylara ve günlere ayırmak içil) uygulanan d izge. 2- Za­ man ve zaman sırası ile ilgili bilgileri kapsamak üzere düzenlenen türlü biçimdeki yazılar. 673 - gündelik çıkmas ı : [es. t. mevacib ihracı] : Yeniçeri ulufelerinin üç aylık tutarının ödenmesine başlanması. 674 - gündeli k defteri [es. t. mevBcib defteri, ulufe defteri] : Yeniçerilere ödenen ulufelerin hesabı tutulan defter. 675

-

güreci : Saray ahırlarında tay bakıcısı.

676 - gürencl : Hassa kuşbazlarının iki sınıfından, görevleri üleş zamanı lstanbul'a gelerek padişahın kuşhanesindekl av kuşlarını eğitmek olan biri ; öteki sınıf için bkz. götürücü. 677

-

gürenç: Doğan, şahin ve atmaca gibi av kuşlarının bakımı ve eğitimi işine verilen ad.

55

H 678

-

habe,aıa bkz. haremalası.

679 - hacbeyl [es. t. emir' üt-hac] : Her yıl hacca giden kafilenin başkanı. 680

-

hacegin, haceginlık [es. t. hacegan-ı divan-ı hümayun] : Divan ve Babıill dairelerindeki büro şefleri ile daha başka kimi görevlilere veri­ len yüksekçe bir aşama.

681 - Hacıbektat Bayralı bkz. beyaz bayrak. 682 - haç [es. t. çarmıh, salib] [Alm. Kreuz] [Fr. craix] [lng. cross] : 1- Eski Romalılarda suçluyu öldürmek için kullanılan bir araç. 2- Hırlstlyan­ lığın simgesi olan, birbirini d i k kesen iki doğrunun oluşturduğu biçim, put. 683 - haçlılar [es. t. eh/-i salib] [Alm. Kreuzfahrer, Kreuzritter] [Fr. /es crois4!s] [lng. the crusaders] : Haçlı seferlerine katılanlar. 684 - haçlı seferleri [es. t. ehl-i salib sefer/eri] [Alm. Kreuzzüge] [Fr. roi­ sade] [İng. crussade] : XI. ve Xll. yüzyıllarda Batılı H ırlstiyanlarca, kutsal yerleri Müslümanların elinden almayı amaçlayan ve sekiz kez yinelenen sava.şiar. 685 - hadım alası bkz. harem alası, akala. 686 - hidlmülharemeyn: Halifeliği aldıktan sonra Osmanlı padişahları­ nın kullandıkları bir san. 687 - haham [Alm. Rabbiner] [Fr. rabbln] [lng. rabbi] : Yahudilerde din bllglnl, d i n adamı. 688

-

689

-

hakan : Türk, Moğol ve Tatar büyük-hanları için, hükümdarlar hü­ kümdarı anlamında kullanılan bir san. hakan kaleleri [es. t. ka/a-ı hakaniyye] : Sırblstan'da bulunan Belgrad, Fethülislim, Böğürdelen (Şabaç) ve Semendere kalelerinin topluca adı. /

56

harbi (690 - 702] 690

-

691

-

692

-

693

-

694

-

halayık bkz. karava, halife (Alm. Kalif] [Fr. ca/ife] [İng. cali(, khalif] : 1 - Hz. Muham­ med'in vekili olarak M üslümanların i mamlığını ve şeriatın koruyu­ culuğunu yapmakla görevli kişi. 2- Hükümdar. 3- Osmanlı padişah­ larının kullandıkları sanlardan biri. 4- Babıil.lideki dairelerin birinde hacegil.na bağlı birinci sınıf memurluk ve yazmanlık yapan kişi. hallfell k [es. t. hi/8fet] [Alm. Kalifat] [Fr. califat] [İng. canfate] : 1- Halifenin görevi. 2- Halife niteliği ve orunu. 3- Halifenin egemen­ liği altındaki ülkeler. hamail çıkarmak: Savaşta kılıçla düşman askerinin sağ omuzundan vurup sol kalçasına kadar yararak gövdesini ikiye bölmek. himlse: Osmanlılarda sivil aşamaların ilk basamağı.

694a- hamlacıbaşı : Saray kayıklarında kürek çeken hamlacıların başı olup hükü mdarın bind iği kayığın en önünde kürek çeken, aynı zamanda bostancı ocağının kayıkhane kısmının buyurucusu olan görevli. 695 - han: 1 - Türk hükü mdarlarına özgü birsan : Sultan Selim Han gibi. 2Doğu ülkelerinde yerli beyler ve Kırım girayları için kullanılan san. 3- Konaklama yeri. 696

-

han görünü,ü : Kırım hanlarının başkanlığında toplanıp ülkedeki işlerin görüşüldüğü divan.

697 - hansoyu [es. t. hanedan, sü/8/e] [Alm. Herrscherhaus, Dynastie] [Fr. dynastie] [İng. dynasty] : Tarihe geçmiş bir ataya dayanan soy. 698

-

Han:ıa Kentleri Birliği [Alm. Hansa, Hansestöte] [Fr. Hanse, Vil/es Hanseatiques] [lng. Hanse] : Kuzey Avrupa'da Reval ile Amsterdam

arasında uzanan bölgede kıyı ve iç ülkedeki 90 kadar Alman kentinin kurdukları ve Xlll.-XVll. yüzyıllarda Rusya'dan lngiltere'ye dek kuzey tecimini elinde tutan tecimsel ve siyasal bağlaşmanın adı. 699 - haraç: 1 - Osmanlılarda genel olarak, toprak sahibi olan bireylerden devletçe alınan vergi. 2- Osmanlılarda M üslüman ol mayanların dev­ lete ödemekle yükümlü bulundukları kafa ve toprak vergisi. 700

-

701

-

702

-

haraççı : Haraç adlı vergileri toplayan görevli. haraçlı [es. t. haraçgüzar] [Alm. tributpflichtig, tributör] [Fr. tribu­ taire] [İng. tributary] : Haraca bağlanmış, vergi ödeyen : Erdel, Osmanlı devletine haraçlı bi r beylikti. harbi: 1- Osmanl ı devleti ile henüz barış halinde bulunmayan, bir antlaşma yapmamış olan devletler ve bu devletlerin uyrukları. 2- Os-

57

[703 - 716) harç manlı ülkelerinde tecimle uğraşan yabancı uyruklulara verilen ad. 703 - harç [Alm. Unkosten] [Fr. (rais] [İng. fee, charge] : Resmi dairelerde görülen hizmet karşılığı olarak IJ sahibinden alınan para. 704

-

harçlıkçı : Savaşta bulunan timarlı sipahilerin, di rliklerinden elde edilmiş geliri alıp kendilerine getirmek üzere izinli gönderd i kleri kimse.

705 - hareket ordusu : 31 Mart 1 325 (1 3 Nisan 1 909) ayaklanmasını bas­ tırmak üzere Rumeli 'den lstanbul'a gelen Osmanlı ordusu. 706

-

harem: Eskiden saray ve konaklarda yalnız kadınlara ayrılan bölüm.

707 - harematası : Eski Roma, Abbasi, Memluk ve Osmanlı saraylarında ve büyük konaklarda harem bölümünü korumak ve türlü hizmet­ lerini görmekle yükümlü olan erkekliği giderilmiş zenci görevli. Haremağaları şu aşamalardan geçerlerdi : en aşağı, acemi ağa, nöbet kalfası, ortanca, hasıllı ya da hasırlı, yayla başgulamı, Yenisaray başkapı gulamı. Daha da yükselebilirlerse Eskisaray başkapı gulamı ve sonunda kızlarağası olurlardı. 708

-

haremeyn 'eyhl : 1 - Halifenin Mekke ve Medine'de bulundurduğu görevli. 2- Şam valisinin sanı.

709 - hariç medresesi [es. t. ibtida-ı hariç, hareket-i hariç] : Osmanlılar döneminde ilk öğretim yapan medrese. 71 0

-

has: Yıllık geliri 1 00.000 akçeyi aşan dirl i k.

71 1 - hasbahçe: Saray sınırları içinde bulunan bahçe ve bostanlar. 71 2

-

71 3

-

hasbahçe bostancıları : Saray sınırı içindeki bağ ve bahçelere bakan bostancı ocağı görevlilerine verilen ad. hasbahçe ocalı : Saray bahçe ve bostanlarını işleyen, başka bir öde­ nek almadıklarından yetiştirdikleri yemiş ve sebzenin saray gerek­ semelerinden artakalanını satmak yoluyle geçinen bahçıvanların bağlı bulundukları örgüt.

714 - haseki : 1- Bir görevde eskimiş olanlara verilen san. 2- Bostancı ocağının küçük aşamalı subayları. 3- Sarayda padişahın gözüne ve gönlüne girmiş olan karavaş. 71 5 - haseki başı : Bostancılardan, işi haremeyn vakıflarının gelirlerini toplamak olan görevli. 71 6

58

-

haseki ortaları : Yeniçeri ocağının 1 4., 49., 66. ve 67. ortaları. Çok saygı gören ve kendilerine ağa d iye seslenilen bunların orta yayabaşı-

havale kulesi (717 - 732) ları,_ i kisi sağda ve ikisi solda olmak üzere, camiye giderken pad işahı n yanında yürürler, ava çıktığında d a buyrukları altındaki adamlar ve besledikleri tazılarla birlikte giderlerdi. 71 7

-

haseki otural ı : Haseki ortalarından emekliye ayrılanlara bağlanan ödenek.

71 8

-

719

-

hasene: Osmanlı altın paralarından birinin adı.

720

-

hasfırın : Saray halkının ekmeğini pişiren fırın.

721

-

722

-

723

-

724

-

725

-

726

-

727

-

728

-

729

-

730

-

731

-

732

-

haseki sultan : Padişahtan çocuğu olan karavaş.

hası l l ı : Haremağalığında bir aşama. bkz. haremaıası . haslılar: Kendilerine timar v e zeamet yoluyle dirlik olarak toprak ayrılmış olan kimseler. hasoda [es. t. hane-i hass]: Enderun'da içoğlanlara ayrılan altı oda ya da koğuştan birincisi ve en önemlisi. hasodabaşı : Has-oda görevlilerinin en eskisi olup törenlerde padi­ şahın giysilerini giyd irip çıkarmakla, padişah nereye giderse yanında bulun makla görevli kişi. hasoda hazinesi : Hasodada saklanan değerli eşya ile padişahın özlü k paralarının bulundurulduğu yer. hasodal ı k : Padişahın seçtiği odalık. has-odalılar: Hasodabaşının buyruğu altında, sayıları 30-40 olup içlerinde silahtar, çuhadar, rikabdar, tülbent gulamı, miftah gulamı gibi önemli görevlilerin de bulunduğu ; başlıca görevleri kutsal hırka dairesinin temizliğine bakmak, mü barek günlerde öd ağacı yakıp gülsuyu serpmek ve Kur'an okumak olan, türlü hizmetlerini yerine getirdikleri padişahı n saray içindeki en yakınlarından oluşan örgüt. hassa bahçeleri [es. t. hadaik-i hassa]: Sarayın malı olup saray sınır­ ları dışında bulunan bahçe ve bostanlar. hassa bostancıları : Sarayı n dışında bulunan, ancak saraya özgü bahçe ve bostanlara bakan görevli. hassa kaptanı : Osmanlı donanmasında kaptanlarına verilen ad.

� ürekle

çekilen gemilerin

hatman : Kazak başbuğunun sanı. havale kules i : Alın ması zor bir kaleyi sıkıştırmak için konum bakı­ mı ndan elverişli bir yere yapılan küçük kule.

59

[73 3 - 750) havari 733

-

734

-

735

-

736

-

737

-

738

-

739

-

740

-

741

-

742

-

743

-

744

-

74$

-

746

-

747

-

748

-

749

-

750

-

60

havari [Al ni. Aposte/) [Fr. apôtre] [İng. apost/e] : inanç ve öğütlerini yaymak için lsa Peygamberin görevlend irdiği 12 kişiden her biri. havra [Alm. Synagoge] [Fr., lng. synagogue] : Yahudi tapınağı. hayrlye altını : il. Mahmut'un tahta çıkışının 21 . ve 22. yıllarında çı karılan para. hayta: Osmanlıla�ın ilk zamanlarında eyalet askerinin uçboylarında görevli sınıflarından biri. hazine çadırı : Sefere çıkan Osmanlı ordusunun konakladığı yerde, birlikte taşınan para ve maliye defterlerinin saklandığı çadır. hazinedar ata: Harem dairesi içinde yapılan harcama işlerine bakan siyah haremağası. hazinedar bqı : lçağalardan biri ve içsarayda hazine koğuşunun buyurucusu olan kişi. hazinedar usta: Sarayın harem dairesindeki değerli eşyaları korumak ve padişahın özel hizmetlerine bakmakla görevli karavaş. hazine defterdarı : Osmanlılarda, eyaletlerde devlet gelirlerini top· layan ve hesaplarını tutan görevli. heklmbqı [es. t. reis-ül-etibba] : Osmanlı sarayının ve tüm ülkenin sağlık işlerinden sorumlu olan kişi. helot [Alm., Fr., lng. He/ot) : Eski lsparta'da toprağa bağlı yerli halk, devlet köleleri. helvacılar [es. t. helvaciyan-ı hassa] : Saray mutfağında helva, şurup ve türlü tatlılar, kokulu ve lezzetli macunlar hazırlamakla görevli kişiler. helva sohbeti : Eskiden kış gecelerinde, ileri gelenlerin düzenledik­ leri, bilgin, şair, sanatçı ve müzikçilerin de katıldıkları toplantı. hetman : Lehlstan'da başkomutan ; 1 539'dan sonra Hetman Vlelkl (Büyük Hetman) den miştir. heybeci ocalı : Bostancı ocağına bağlı ve görevleri heybe yapmak olan bir sınıf. heyet-1 temsiliye bkz. temsilciler kurulu. hıdrellez dalıtımı [es. t. ruz·ı hızır tevzii, ruz-ı hızır taksiti): Os­ manlılarda halktan hıdrellezde toplanmak üzere konan vergi. Hırlstlyan cizyesi [es. t. cizye-i gebran] : Selçuklu ve Osmanlılarda Hırlstiyan uyruklardan alınan kafa vergisi.

hurda akçe (751 - 766] 751

-

752

-

753

-

754

-

hicri tari h : (Alm. Hedschra Zeiırechnung] (Fr. �re de /'h�gire] [İng. hegira era, Mohammedan ero] : Muhammet Peygamberin Mekke'den

Medine'ye göçü (1 622) ile başlayan ay yılı sayımı. hldlv [Alm., lng. Khedive] [Fr. kh�ive] : 1 - Osmanl ı sadrazamlarını n sanlarından biri. 2- Osmanlı yöneti mi döneminde bir süre Mısır va­ . illerine verilen san. hldlvlik [es. t. hidiviyet] [Alm., Fr. Khedivat] [lng. khediviate] : 1- Mı­ sır valiliği sıfat ve orunu. 2- Mısır valisinin yönetimi altındaki ülke. hl lat giydirmek: Padişahın sadrazamlara, vezirlere ve daha başka devlet ileri gelenlerine; bunların da, daha küçük aşamada olan İ ara, yüceltmek ve ödüllemek için, değerli kumaş ya da kürkten yapıl mış bir kaftan giydirmeleri.

755

-

hisar bkz. içkale.

756

-

hlsareri : Kale gözeticiliği ile görevli asker.

757 - hisar gedlfi : Kalelerde sürekli olarak görev yapan askerlerden ti­ marlılara özgü olan belli ve değişmez sayıdaki yer ve görev. 758 - hisse bkz. terakki. 759 - hizmet tı marı : Sınır boylarındaki kimi camilerin imam ve hatip­ lerine, ayrıca saray hademe ve müteferrikalarına verilen timar. 760 - hopllt [Alm. Hop/it] [Fr., lng. hop/ite] [Yun. hop/ites] : Eski Yuna­ nistan'da ağır silahlı yaya askeri. 761

-

höyük [Alm. Höjük] [Fr.. lng. Höyük] : Tarih boyunca türlü neden­ lerle yıkılan yerleşme yerlerinde yıkıntıların üstüste yığılmasıyle oluşan ve çok kez içinde yapıt kalıntılarının gömülü bulunduğu yayvan tepe.

762 - humbara: Demir ya da tunçtan dökül müş, yuvarlak ve boş olan, içine patlayıcı maddeler doldurulup havantopu ya da el ile atılan bir tür bomba. 763

-

humbaracılar kıılası bkz. humbarahane.

764 - humbarahane: 1- Humbara yapılan devlet fabrikası. 2- Humbaracı yetiştirmek ereğiyle 1 739'da'açılan ilk Türk askeri okullarından biri. 765

-

766

-

humbara ocaf ı : Yeniçeri örgütünde humbara yapan ya da savaşta humbara kullanan ağabölüğü. hurda akçe bkz. çürük akçe.

61

[767 777] hutbe -

767

-

768

-

769

-

770

-

771

-

hutbe: islim ülkelerinde, devletin bağımsızlığı belirtisi olarak, cuma ve bayram namazlarından önce okunan dua ve verilen öğütler. huzur dersleri : Ramazan'ı n ilk gününde başlayı'p sekiz gün süren, seçkin bir bilginin padişahın önünde verdiği din dersleri. hücre: Med reselerde öğrencilerin, tekkelerde dervişlerin oturduk­ ları küçük oda. Hüdavendlıar: 1- Osmanlı padişahı 1. Mu rat'a verilen san. 2- Bursa sancağına, sonradan i l ine verilen ad. hüküm : Padişah divanından padişah ad ına çıkan karar.

772 - hükümdar [Alm. Herrscher] [Fr. souverain] [lng. sovereign, ruler] : Taht sahibi devlet başkanı. 773

-

hünkar: Osmanlılarda yalnız padişahlar için kullanılan bir san.

774

-

hünkar çavuJu bkz. mabeyn çavuJu.

775

-

776

-

n7

-

62

hünkar ıemlsl reisi : Hünkar baştardesinin kaptanı. hünkar kalfaları : Padişahın günlük hizmetlerini gören gedikli kara­ vaşlar: hazinedar usta, ibrikdar usta, kilerci usta, çamaşırcı usta, kahveci usta, çaşnigir usta, kutucu usta. hünkar mahfil i : Sultan camilerinde padişahlar için- yapılmış olan özel yer.

778 - ılıar [Alm. Ei/marsch, Streifzug] [Fr. galop] [İng. gallop, raid] : Atla ansızın yapılan doludizgin saldırı. 779

-

780

,...

ılıarcı : 1 - llgarla dü,man toprağına saldıran kimse, akıncı, çapulçu. 2- Tatar, sürat postası. ı lıar etmek bkz. ılıarlamak.

781 - ılıarlamak [Alm. Streifzug zu Pferde unternehmen, gallopieren] [Fr. galoper] [lng. gallop, raid] : llgarla bir ülkeye saldırmak, akın ve çapul yapmak. 782

-

ıslahat [es. t. teceddüd] [Alm., lng. Reform] [Fr. reforme] : 1- Genel olarak herhangi bir kuruıu,ta, devlet düzeninde eskimi' ya da bo­ zulmu' olan yanları düzeltmek. 2- Osmanlı tarihinde gerileme dö­ neminden b�lanarak zaman zaman Batı örneğine göre giri,ilen yenile,me ve ilerleme atılımlarına verilen ad.

783 - lslahat Ferinanı : 1 856'da Sultan Abdülmecit'in çıkarmıJ olduğu yenilik buyrultusu. 7&4 - ızbandut [İt. bandito'dan] : Osmanlılarca Rum korsanlarına verilen ad.

63

785

-

786

-

787

-

788

-

789

-

790

-

791

-

ibret taşı [es. t. seng-i ibret] : Topkapı sarayının ortakapısı önünde bulunan ve üzerine, kesilen insan başlarının konduğu taş. ibrikçi [es. t. ibrikdar] : Hasoda örgütünde, sarayın leğen, ibrik vb. eşyalarından soru mlu olan görevli. ibri kdar usta: Sarayın harem dairesinde leğen ve ibriklere bakan ve padişahın özel hizmetini gören karavaş. lcareliler: Sınır boylarındaki kent ve kalelerde görev yapan yerli topçulardan bir asker sınıfı. icazet almak: Med reseden d iploma almak. icmal defteri : Yeni alınan ülkelerdeki toprak yazımı defterlerinin, yalnız yönetim örgütü ile köy adları ve yıllık gelirlerinin yazıl ı bu­ lund uğu bir türü. icmalll kılıç bkz. kılıç zeamet. icmalll zeamet bkz. kılıç zeamet.

792

-

793

-

794

-

795

-

796

-

797

-

belgeyi iç belirtilerine göre değerlendirme yöntemi. içeriden çıkma: Enderundan çırağ olma.

798

-

lçhalkı [es. t. enderun halkı] : Sarayda çalışan görevliler .

. 799

-

64

lçalaları : Osmanlı sarayında içsaray bölümünde hükümdarın hiz­ metiyle görevli ağalar: kapıağası, haznedarbaşı, kilercibaşı, saray­ ağası. lçatası : Vezirlerin gözde uşağı. iç bayramlaşma [es. t. iç muayede] : Padişahın saray kadınları ile yaptığı bayramlaşma töreni. iç eleştiri [es. t. intikad-ı dahili] [Alm. innere Kritik] [Fr. criticique interieure] [İng. internal criticism] : Tarih kaynaklarının eleştirisinde

içhazine [es. t. hazine-i enderun] : Osmanlı sarayında padişaha özgü para, süs eşyası ve değerli eşyanın saklandığı yedek hazine.

Udndi divanı [800 800

-

-

8H a ]

içli mliderrlslerl : lstanbul, Edirne, Bursa ve bu illere bağlı yerler­ deki medreselerde çalı,an, 1 50 akçeden daha c;ok gündelikleri olan müderrisler.

801 - lçkale [es. t. bala hisar] : Bir kentin ya da 6nemli bir yerin korunması ic;in tqtan yapılmı' yüksek duvarlı ve kulell, çevresinde hendekler bulunan küc;ük kale. 802 - lçmehterl : Saray mehterlerinln padl,ahla ill,kllerl daha yakın bu­ lunanları. 803 - lçoflanları : Topkapı, Galata, lbrahlmpqa ve Edirne saraylarına alı­ nıp türlü devlet hlzmetlerl lc;ln aday olarak yetl,tlrilen gençler. 804

-

805

-

lçsaray [es. t. enderun] : 1- Eskiden saraylarda harem ve hazine dai­ relerinin bulund uğu le; kısım. 2- Topkapı sarayında taht kapısından sonra bqlayan, padi,ahın harem dairesi, "hırka-i saadet" ve hazine dairelerinin bulunduğu bölüm. içsavaş [es. t. dahili harb] [Alm. Bürgerkrieg] [Fr. guerre civile] [lng. civil war] : Bir ulusun içinde türlü anlayı,taki toplulu klar arasında

çıkan savq. 806 - lhtlsap afası [es. t. ihtisab emini, ihtisab nazırı] : lstanbul kentinin belediye lşlerlni yürütmekle yükümlü görevli. 807 - lhtlsap resmi : Osmanlılarda belediye i'lerl için alınan vergi. 808

-

ikbal bkz. odalık.

809 - ikilik: Osmanlı ülkelerinde bir ara kullanılan gümü' ve bakır karı­ 'ımı paranın adı. 810 - ikinci kapı bkz. ortakapı. 81 1 - ikinci mabeyinci [es. t. karin-i sani] : Mabeyin dairesinde hizmet eden görevlilerden ikinci derece olanının sanı. 81 2

-

ikinci mehter: Ağa gediklilerinden, görevi ağa divanını düzenlemek olan ikincisi.

81 3 - ikinci liçaylık [es. t. recec mevacibi] : Yeniçerilere verilen ikinci üc; aylı k ödeneğin adı. 81 4 - ikinci yer: Topkapı sarayında Ortakapı ile Akağalar kapısı arasında olup padi,ah divanının kurulduğu yer. 81 4a- i kindi divanı : Padişah d ivanında sonuçlandırılamayan i'lerin görü,ül­ mesi için sadrazam konağında ya da sadrazamlık dairesinde, salı ve per,embe günleri dı,ında, i kindi namazından sonra kurulan d ivan. 65

(815 - 828) ikon 81 5

-

81 6

-

81 7

-

i kon (Alm. ikon] [Fr. icone] [l ng. icon] : Ortodoks kiliselerinde bulu­ nan dinsel resi m ve heykeller. i lhan bkz. kayser 1 . l lkçal [es. t. kurun-ı ula, kurun-ı kadime] [Alm. Altertum] [Fr. on­ tiquitt!] [l ng. antiquity] : Tarihçe blllnen en eski zamanlardan, genel­

likle Batı Roma imparatorluğunun çöküıüne (476) değin geçen zaman kesimi. 818

-

81 9

-

l l kçal tarih i : Yazılı belgelerin bulunduğu en eski zamanlardan, ge­ nellikle Batı Roma i m paratorluğunun çöküıüne (476) değin geçen zamanları konu edinen billm. ilk Uçaylık [es. t. masar mevacibi] : Yeniçerilere verilen birinci üç aylık ödenek.

820 - i lmiye: 1- Osmanlılarda din, yargı ve öğretim iıleriyle uğ�an devlet görevlileri sınıfı. 2- Bu gibi lflerl yürütenlerln uğ�ı. 821

-

822

-

iltizam : Hazine malı bir gellr kaynağının belli bir ücret karıılığında kişilere satılması yöntemi. ilyazıcı [es. t. muharrir-i memalik] : Osmanlılarda yeni alınmıı toprak­ ların yazımını yapmakla yükümlü görevli.

823 - imamevi : Kadınlar için cezaevi. 824

-

825

-

826

-

827

-

_828

-

66

i mdadiye [es. t. imdadiye-i seferiye, imdadiye-i hazeriye] : Osmanlı­ larda savaş zamanı savaş giderlerini karıılamak, barış zamanı bütçe açığını kapatmak amacı ile halktan alınan töresel vergi. ince donanma: Hafif savaş gemllerlnden oluşan deniz gücü. lnebolu kütüfü : Karadeniz'de kereste taııtı olarak kullanılan bir tür yelkenli küçük gemi. i nsanbl llm [es. t. ilm-i beşer] [Alm. AnthropolQgie] [Fr. antropologie] [l ng. antropology] : insanın kökenini, biyolojik yapısını, gövdesel özel­ liklerini, kültürlerini, toplumsal davranıılarını vb. konu edinen ve bunları kendine özgü yöntemlerle inceleyen blllm. insancılık [Alm. Humonismus) [Fr. humanisme] [lng. humonlsm) : 1 - Eski Yunan v e Roma kültürünü e n yüksek kültür örneği diye_ alan ve ortaçağın skolastik düıünüıüne karşı xıv. yüzyılda doğan felsefe bilim ve sanat görüşü. 2- İnsanlık sevgisini en yüce amaç ve olgunluk sayan anlayıı.

İstanbul payesi (829 829

-

-

838 b]

insan hakları evrensel blldi rgesi [es. t. hukuk- beşer beyannamesi] : 1 689 tarihli Bill of Rlghts'a dayanan ve Kuzey Amerika'dakl lnglllz sömürgenlerlnde geliştirilerek kimllerlnln anayasalarına girmiş olan, insan hahlarının, Fransız ulusal meclisince 26 Ağustos 1 789'da ilan edilen ve insanın doğal ve vazgeçilmez haklarını (özgürlük, mülkiyet, keyfi baskıya karşı direnme hakkı) saptayan belge.

830 - lrsallye akçesi bkz. cep harçlıtı. 831 - iskemle atası : Padişahın, ata binerken ayak basmak için kullandığı çuha kaplı biniş iskemlesini taşıyan ağa. 832

-

lskemleclbq ı : Hasahırdaki biniş iskemlesini saklamakla yükümlü görevli.

833 - lslimcıl ı k [es. t. İttihad-ı İslam] [Alm. Pan-islamismus] [Fr. Panis­ lamisme] [lng. Panislamism] : Bütün Müslümanları -bir yönetim altına toplama amacını güden siyasal ülkü. 834

-

islim l.llkelerl [es. t. dar-ül- lsıam] : Müslü man bir hükümdarın ege­ menliği altına girmiş olan ülkeler.

835 - lslavcılık [es. t. Is/av ittihadı] [Alm. Pan-slavismus] [Fr. Panslavisme] [lng. Panslavisme] : Amacı, lsl!l.v kökenli bütün halkları birleştirmek olan öğreti ve eylem. 836

-

837

-

lspençe: Tarımla uğraşan Hıristlyan uyruktan, Müslüman uyruğun ödediği çift resmine karşılık olarak alınan vergi. lstanbul [es. t. Asitane, 8eldet-üt-tayyibe, Darülhi/a(e, Dar-ül-mü/k, Darüssaltana, Darüsse/am, Der-i Aliyye, Dergah-ı Saltanat, Dergah-ı Sa/atin, Dersaadet, lsıambol, Kostantiniyye, Paytaht·ı Saltanat, Südde·i Saltanat] [Alm. Kostantinople] [Fr., İng. Constantinop/e] [İsi. Çarigrad] [Yun. Konstantinopolis] : 1 453'ten beri Osmanlı devletinin başkenti.

838 - lstanbul atas ı : Acemi ocağının en yüksek buyurucusu. 838a- lstanbul kaymakamı bkz. kaymakam pqa. 838b- lstanbul payesi : lstanbul kadılığı aşaması.

67

J 839

68

-

J illlyen ıünblllll [es. t. )üliyen takvimi] [Alm. julianischer Kalender] [Fr. �re Julien] [lng. julian era] : Roma devlet adamı jullus Caesar'ın, İsa'nın doğuşundan "6 yıl önce Mısır'dan alıp düzenlediği günet yılı takvimi.

K 840

-

kaan bk:ı:. hakan.

841 - kabak meydanı : Osmanlılarda, ok atışlarının yapıldığı alana verilen _ ad. 842 - kabanlçe [es. t. ferve-i murabba] : Padişahların şahsına ö:ı:gü olan, fakat kimi ke:ı: olağanüstü onurlamak için, padişah önüne çıkan sad­ razamlara giydirilen, arasıra da Kırım Hanlarına gönderilen kürk. 843 - kabza alma: Ok atmada ustalığa yü kselen bir kimsenin, öğretme­ ninden okçul u k yapma l:ı:nl alması. 844 - kadı [es. t.

hakim-üş-şer] : Osmanlılarda şeriat mahkemelerlnln ba­ başında bulunan, aynı :ı:amanda görev yeri ve çevresindeki dü:ı:enle ilgili yönetim ve denetim yetkileri bulunan yargıç.

845 - Kadıköy ustas ı : Kadıköy bölgesindeki saraya bağlı bahçelerin bos· tancı subayına verilen san. 846

-

847

-

kadın bkz. haseki sultan. kadı naibi : Kadının, kendisinin gitmediği yere gönderdiği vekil görev il.

848 - kadınefend l : Padişahın eşine verilen san. 849

-

850

-

851

-

852

-

kadınefendl hasları : Padişah eşlerine ayrılan haslar. kadırga [Alm. Ga/eere] [Fr. gal�re] [lng. gal/ey] : Donanmada, çektiri tlirOnden gemilerin en büyüğü. kafa vergisi [es. t. cevali, cizye] : Müslüman devletlerde Müslüman olmayanlardan, korunma karşılığı alınan vergi. kafes: Topkapı sarayında padişah oğullarının XVI. yü:ı:yıl sonlarından beri bir çeşit tutuklu yaşamı sürdükleri, yüksek duvar ve şimşir ağaç­ ları ile çevrlll, harem dairesine bitişik ve birçok odalarla onlkl bö­ lümden oluşan bina.

69

[853 - 869) kafes hayatı 853 - kafes hayatı : Babaları ölen Osmanlı şehzadelerinln kafeste sürdür­ d ü kleri bir çeşit tutukluluk yaşamı. 854 - kaftan [es. t. hi/at] : Eskiden kullanılan bir çeşit üstlü k giysi. kaftan afası : 1- Sadrazamın yanında karşılama işleriyle uğraşan görevli. 2- Sürre eminine bağlı olup padişahın bağışladığı kaftanları Mekke şerifine glydirmekle yükümlü ·görevlinin sanı.

855

-

856

-

857

-

858

-

kaftan giydirmek bkz. hil'at giydirmek.

859

-

kaftanlı bkz. odal ı.

860

-

861

-

862

-

863

-

kaftancı : İleri gelenlerin konaklarındaki içağaların başı. kaftancıbaş ı : Her yıl devlet hazinesi için satın alınan kürk, kaftan gibi eşyanın sağlanması ve korunması ile yükümlü görevlinin sanı.

kifıtçıbaşı [es. t. ser-kırtasi-i miri] : Devlet dairelerinde kullanılan yazı gere�lerinin sağlanması, saklanması ve gerekli yerlere dağıtıl­ ması ile yükümlü olan görevli. kifıt emin i : Mali yargılar ve saraya değgin yazışma işleriyle uğraşan görevli. kifıt uçurmak: Kuşatılmış bir kalenin komutanına ya da herhangi bir iş yaptırılmak istenen kimseye yazılan yazıyı ivedi olarak ya da gizlice yollamak. kahveclbaşı : 1- Padişahın içeceği kahveyi hazırlamakla görevli has odalı. 2- Devlet büyükleri yanında kahvecil i k hizmetini görenlerin başı.

864 - kahveci usta: Sarayın harem bölümünde kahve işlerine ve genel h izmetlere bakan kalfa. 865

-

kahya bey: Sadrazamın güvenini kazanmış ve onun yardı mcısı yerinde olan görevli.

866 - kahya kadın: Saraydaki bütün kalfaların buyurucusu olan kadının sanı. 867

-

868

-

869

-

70

kalafat: Vezir ve daha başkadevlet büyüklerinin giydikleri-bir başlık. kalavrahane: Osmanlılarda asker için ayakkabı, eğer takımı, hay­ van koşumu gibi deri işlerinin yapıldığı yer. kale [es. t. kala] [Alm. Festung] [Fr. forteresse] [İng. fort] : Düşmanın gelmesi beklenebilen yollar üzerinde, askeri önem taşıyan kentlerde, geçit ve darboğazlarda güvenliği sağlamak için yapılan kalın duvarlı, burçlu, mazgallı yapı.

kanuncu (870 - 890] 870 - kale azaplar ı : Osmanlılarda kale koruyucularının yaya olanları. 871 - kaledöven [es. t. ka/e-kub] : Kale dövmeğe yarayan top. 872 - kale kalkanı : Kale duvarı üzerindeki d iş diş ve mazgallı duvar böl­ meleri. 873 - 'kale komutanı [es. t. dizdar] : Kaleyi korumak ve savul!Jll a kla görevli askerin başı. 874 - kalem zeametler! : Devlet görevlilerine aylık ödenmediği için, yazı işlerini yürüten yumanlara geçimlerini karşılamak üzere verilen zeametler. 875 - kale siperi bkz. kale kalkanı . 876 - kale yamafı : Kaleyi korumakla yükümlü b i r t ü r asker. en - kalgay: Kırım'da, hanın vekili anlamında bir orun.

878 - kalgay sultan: Kırım hanının taht adayı. 879 - kalite [Alm. Galiot] [Fr. ga/iote] [l ng. galliot, ga//ey] [it. galita] : Os­ manlı donanmasında çektiri türünden bir savaş gemisi. 880 - kalkolltlkum bkz. bakırtaş çafı.

881 - kallavl : Sadrazam ve vezirlere özgü, üstü koni biçimine yakın telli kavuk. 882 - kalmı' [es. t. m8nde] : Türlü nedenlerle savaşa katılmayıp lstanbul'da kalan kapıkulu askeri. 883 - kalyon [Alm. Linienschiff] [Fr. go/ion] [lng. ship of /ine] [it. ga/eon] : Yalnız yelkenle yol alan ağır savaş gemilerinin en büyüğü. 884 - kalyoncu: Osmanlılarda yalnız savaş zamanlarında çalışmak üzere

her yıl belli bölgelerden toplanan deniz eri. 885 - kalyoncu kullufu : Osmanlılarda deniz güçlerinin yönetimi altında bulunan karakollar. 886 - kalyon kaptanı : Güverte albayının eski adı.

887 - kancabaş : 1- Hafif donanma gemllerinden biri. 2- Padişahın bindiği süslü kayıkların bir türü.

888 - kantarkul u : Yeniçerilerde eski odalardaki seğirdim usta ve çavuş­ larına verilen ad. 889 - kanun : Askerlerin sıkı düzenini korumakla görevli olan er. 890 - kanuncu : Beylikçinin buyruğu altında çalışan üç yüksek görevliden birinin adı.

71

[891

-

908) kanun subayı

891 - kanun subayı [es. t. kanun zabiti] : Eskiden inzibat işleriyle görevli kanun adlı erlerin subayı. 892

-

893

-

894

-

kapak: Tahtadan yapılmış eski bir savaş gemisi. kapaklı : Eski tüfeklerden birinin adı. kapama: 1 - Cüppe gibi üste giyilen bir giysi. 2- Yeniçeri ve medrese öğrencilerinin taşıdıkları giysi.

895 - kapamacı : Eskiden hazır giysi satan esnafa verilen ad. 895a- kapan : Osmanlılar döneminde yiyecek ve giyecek eşyanın toptan satıldığı yer : Unkapanı, Yağkapanı, Balkapanı gibi. 896 - kapaniçe bkz. kabaniçe. 897

-

kapan naibi : Kapanlardakl alış-verişi denetlemek üzere kadının ata­ d ığı görevli.

898 - kapçak : Kale kuşatıl masında, duvarlara takılan uzun saplı büyük çengel.

899 - kapı [es. t. bab] : Genel olarak yüksek düzeydeki hü � ümet dairesi : Şeyhülislam Kapısı, Serasker Kapısı. 900

-

901

-

kapıağası [es. t. babüssade ağası] : 1- Av dışında padişahın yanında bulunan içağaların en büyüğü olan görevli. 2- Sadrazam kapısının iç düzenini sağlamakla yükümlü olan görevli. kapıaltı geliri [es. t. kapıaltı hasılatı) : Eyalet valileri ve sancak bey­ lerinin halktan topladıkları, önceden belli olmayan ve saptanmamış gelir.

902 - kapıaras ı : Topkapı sarayında, tutuklanan devlet büyüklerinin kapa­ tılması için ayrılan Ortakapının i ki yanındaki odalardan biri. 903

-

kapıc ı : Osmanlı devlet örgütünde saray kapılarını bekleyen görevli sınıfı.

904 - kapıcılar kethüdası [es. t. kethüda-yı bevvabin] : Topkapı sarayında, ilk ve orta kapıları bekleyen kapıcıların en yüksek buyurucusu. 905 - kapı çavuşu : Osmanlılarda vali ve komutanların resmi dairelerinin kapısını da bekleyen çavuş. 906

-

kapı çuhadarı : Osmanlı devlet örgütlerinde ayak işlerinde, özellikle postacılık görevinde kullanılan kimse.

907 - kapı ferman olmak [es. t. be-dergah] : bkz. kapıya çıkma. 908

72

-

kapı halkı : Sadrazam, vezir, eyalet valileri, beylerbeyleri ve daha

kapı olına (909

-

922)

başka devlet büyükleri yanında hizmet gören kimselere verilen genel ad. 909

-

kapı haseklafası : Kızlarağasının sadrazam kapısındaki işlerini yü­ rütmekle yükümlü görevli.

91 0 - kapı kethüdası : Osmanlı egemenliği altındaki beyliklerin, yabancı devletlerin, eyalet valilerinin, vezir ve beylerbeylerinin devletle ilgili işlerine bakan görevli. 91 1

-

91 2

-

91 3

-

kapı kulu [es. t. gulam -ı der, dergdh-ı dli kulları] : Osmanlılarda dev­ letten ödenek alan, sürekli görev yapan atlı ve yaya askerlerden oluşan örgüt. kapıkulu sipah bölüfü: Osmanlı süvarisinin, savaş sırasında hüküm­ darın sağında durup onu ve sancağı korumakla görevli birinci bölüğü. kapı kulu süvarisi [es. t. ebna-yı sipahiyan] : Kapı kulu askerinin altı bölükten oluşan atlı sınıfı : Si pah, silahdar, sağ ulufeciler, sol ulu­ feciler, sağ garipler, sol garipler.

91 4 - kapıkulu ulufesi : Yeniçeri ağaları ile kimi devlet büyüklerinin hiz­ metlerinde çalışan adamların ocaktan aldıkları ödenek. 91 5 - kapılı levent: Bir vezirin ya da beylerbeyinin kapısında görev yapan levent. 91 6

-

91 7

-

91 8

-

91 9

-

920

-

921

-

922

-

kapılı ulufesi : Yeniçeri ocağı kütüğünde kayıtlı olup kışlaya gitme­ yerek başka yerlerde görev yapanların aldıkları ulufe. kapıl ı yeniçeri : Ocakta bulunmayıp padişahın ve devlet büyüklerinin yanında görev yapan, sava.şiara katılmayan yeniçeri. kapı mahkemesi [es. t. bab mahkemesi] : lstanbul kad ısının bir naib­ ince yönetilen, özellikle karı-koca anlaşmazlıkları davalarına bakan, bir tür noterlik görevi de yapan mahkeme. kapı naibi [es. t. bab naibi] : Kapı mahkemesi başkanı olan yargıcın sanı. kapı oflan ı : 1- Kapıçuhadarı yamağı. 2- Elçili klerde çevirmen yar­ d ımcısı. kapı oflanları : Sarayda kapı hizmetinde bulunan hadımlara verilen ad. kapı olma: Yeniçerilere, her yedi yılda bir kez ocak askeri olduğunu gösterir mühürlü ulufe kağıdı verilmesi eylemi.

73

[923 923

-

-

939) kapısız levent kapısız. levent: Buyruğu altında çalıştığı beylerbeyi ya da vezirin görevinden ayrılması üzerine boşta kalan levent.

924 - kapıya çıkma bkz. çıkma. 925 - kapı yayabqısı : Yeniçeri subaylarından birinin sanı. 926 - kapltulasiyonlar [Alm. Kapitulatianen] [Fr. capitulations] [lng. copi­ tulotions] : Osmanlı hükümdarlarının, kendi ülkeleri içinde yabancı­ lara tanıdıkları özel haklar ve ayrıcalıklar. 927 - kaptanpqa [es. t. kaptan-ı derya] : Osmanlı devletinde deniz kuv­ vetlerinin en büyük askeri ve yönetsel buyurucusu. bkz. deniz. kuv­ vetleri komutanı. 928

-

kaptanpqa bqtardesl [es. t. baştarde-i hümayun] : Kadırgaların süslü ve gösterişli olanlarına verilen ad.

929 - Kaptanpqa Eyaleti : Osmanlı devletinde kaptanpaşa yönetiminde merkezi Gelibolu olan Akdeniz adaları ile Cez.ayir'deki sancaklardan oluşan eyalet. 930

-

kaptanpaıa kadırgası bkz. kaptanpqa bqtardesl .

931

-

kapudane : Osmanlı donanmasında koramirallığa d e n k b i r aşama.

932

-

933

-

kara: 1- Bir kıran yüzünden hayvanları yiten vergi yükümlüsü. 2- Bir çift büyüklüğünde toprağı olan bir köylünün, kalıtı üzerinde hakları olmayan ikinciden sonraki erkek çocu klarından, ekmeğini kazanır duruma gelinceye kadar evlenmemiş olanlar. 3- Çok yoksul olan bennlk vergisi yükümlüsü. karabatak : 1- Bir çeşit ok. 2- Mehter yöntemlerinden birinin adı . .

934 - karabine [Alm. Karabiner] [Fr. carabine] [İng. carbine] : Ağzı yayvan, namlusu genellikle yivli, kısa, yeğni eski bir tüfek türü. 935 - karahadımlar: Zenci soyundan haremağaları. 936

-

937

-

938

-

karaka bkz. kapak. karakol [Alm. Woche] [Fr.potrouille, gorde] [l ng. patrol, sentry, guard] : 1- Hükümetçe slllhlı olarak dolaştırılan türlü güvenlik kuvvetleri. 2- Güvenlik kuvvetlerinin yerleşmiş bulundukları konut. karakulak: Osmanlı devletinde emir çavuşu, haberci.

939 - karakullukçu: Yeniçeri ocağı bölük ve ortalarında odaları ve odaya gelen konukların ayakkabılarını temizlemek, yemek kaplarını yıka­ mak ve benzeri işler görmekle yükümlü er.

74

katar aplan [940 940

-

941

-

942

-

943

-

944

-

945

-

946

-

947

-

9.48

-

949

-

950

-

951

-

952

-

-

957]

karakuruı : Osmanlı ülkelerinde kullanılan yabancı paralardan Al­ man talar'ı ile lspanyol riyan ve ekü'lerine verilen ad. kara leventler! : Bir devlet büyüğünün kapısında hizmet g6ren ya da kapısız kalarak dolaşan atlı asker. karamürsel : Osmanlıların, Marmara · Denizinde ilk kez ·işlettikleri gemi. karanaml u : Çakmaklı tüfeklerden birinin adı. kara resmi : Kara'lardan az ölçüde alınan küçü k baş hayvan vergisi. bkz. afnam resmi. karasancak : Muhammet Peygamberin, Topkapı sarayı müzesindeki siyah renkli sancağının adı. karasandık bkz. orta sandıfı.

karavq: Savaşta tutsak edilen ya da satın alınan ve sahibinin üzerinde tam bir kullanma hakkı bulunan kadın. karavela [es. t. şehbaz-ı bahri] [Alm. Karavelle] [Fr. caravel/e] [lng. caravela] [it. caravella] : Denizlerde başlıca yük taşıtı olarak kul l� nı­

lan büyük tekne.

953

-

95-4

-

955

-

956

-

957

-

karavul bkz. karakol. kardinal [Alm. Kardinal] [Fr., lng. cardinal] Papayı seçen, ona danışmanlık eden ya _da onun bakanları görevini yapan yetmiş başpapazdan her biri . kirhaneliler: Yeniçeri ocağında kullanılan araç v e gereç işliklerinde çalışanlar. karıı devrim [es. t. mukabil ihti/81] [Alm. Gegenrevo/ution] [Fr. contre­ rt!volution] [lng. counter-revo/ution] : Bir devrimin sonuçlarını yok etmeyi amaçlayan karşıt eylem. karuça: Dingilleri üzerine yaylara asılmış olarak yapılan bir tür araba. kasapbqı : Osmanlı sarayının et gereksinmelerini sağlayan kasap­ ların başı. kasım dafıtımı [es. t. ruz-ı kasım tevzii, ruz-ı kasım taksiti] : Kasım ayında halktan toplanmak üzere saptanan vergi. kast [Alm. Kaste] [Fr., lng. caste] [Lat. castus] : Hindistan'da, uğraş­ ları babadan oğula geçen, aynı geletıeğe bağlı olan ve başkalarına kapalı tutulan insan toplulukları. katar apları : Yeniçeri ocağının yedi büyük ağas ı : kul kethüdası, zağarcıbaşı, seksoncubaşı, muhzırağa, kethüdayeri, başbölükbaşı.

75

[958 - 972) Katoll.kllk 958 - Katoll k l l k [Alm. Katholizismus] [Fr. catho/icisme] [lng. catholicism] : lsa Peygamber'in aziz Petrus'a aktardığı yetkilerin kalıtçısı olan pa· payı dinsel başkan tanıyan Hıristiyan mezhebi. 959 - katrancılar ortası : Yeniçeri ocağının, eşya ve araçları taşıyan arabaların bakımı ile görevli 52. ortası. 960 - katun : Elli haneden oluşan Efllklı topluluğu. 961 - katuna bkz. çingene boyu. 962 - kaval topu : Ağızdan dolma, yuvarlak gülle atan ilkel bir top. 963 - kavasbqı bkz. yasakçı. 964 - kavuk: Festen önce Osmanlıların giydlkleri, çeşitli türlerl olan başlık. 965

-

966

-

kayacı : Sarp kayalıklara çıkıp. Osmanlı sarayı için şahin ve atmaca yavrularını yuvalarından toplayan kimse. kaymakam divanı : Kaymakam paşanın başkanlığında kurulan divan.

967 - kaymakam paşa [es. t. kaymakam-ı asitane-i saadet, kaymakam-ı rik8b-ı hümayun] : Sefere çıkan ya da herhangi bir nedenle başkentte bulunmayan sadrazama vekillik eden vezir. 968 - kayser [es. t. çasar] [Alm. Kaiser] [Fr. empereur] [lng. emperor] [Lat. caesar] : 1- Genell ikle imparator. 2- Kutsal Roma-Germen devleti, Avusturya-Macaristan ve Alman i mparatorlarının sanı. 969

-

Kazak [Alm. Kozak] [Fr. Cosoques) [lng. Cossach) : 1- Lehistan kıralı 1. Siglsmund'un 1 51 6'da sınır boylarını bekletmek üzere kurduğu,

sonradan Ruslarca da benimsenen bir sınıf atlı asker. 2- Güney Rusya kıyılarında ve ırmak boylarında oturan, çok kez şayka denllen kayık­ larıyle Karadeniz kıyılarında korsanlık yapan lslavlaşmış bir budun. 3- Türkistan'da ve Güney Slbirya'da, bugün Kazakistan Sovyet Cum­ huriyeti topraklarında yaşayan Türk topluluğu. 970 - kazan kaldırmak: Yeniçerilerln ocakta yemek pişirdikleri kazanı kaldırarak başlattıkları ayaklanmalara verilen ad. 971

-

kazasker : Osmanlı İmparatorluğunda kadıların başında bulunan, asker ile ilgili şeriat ve tüze sorunlarını çözüme bağlamakla yükümlü ; belli bir aşamaya dek kadıları ve müderrisleri atamaya da yetklll, ilmiye rütbelerinln en yükseklerlnden birini taşıyan ve padişah dlva· nının üyesi olan görevli.

972 - kazasker buyrufu [es. t. mürase/e] : Kazaskerlerin kadılara, bunla· rın da nalplere, atanma ve yetklleri ile ilgili olarak yazdıkları buyruk.

76

kenclar [973 973 974 975

-

-

-

-

989)

kazasker divanı bkz. cuma divanı. kazasker ikindi divan ı : Kazaskerlerin, kendilerine gönderilen da­ valarla ilgili olarak belirli günlerde i kindi vakti yaptıkları divan. kazı [es. t. hafriyat) [Alm. Ausgrabung] [Fr. foui//e excavation] [lng. digging, excavation] : Eski yapı kalıntılarını bulmak ic;in kazıbilimcllerce

toprağın belli kurallara ve yöntemlere göre kazılıp araştırılması. 976

-

kebgebur: 1- Topc;u ocağında top döküm ustası. 2- Osmanlılarda, büyük maden ocaklarında cevherin ayıklanıp arıtıl ması işlerini düzen· lemekle görevli bir sınıf.

977

-

keçektılih : Yenic;eri başlığı.

978

-

keçi ayaklı : Süvarilerin kullandığı tatar oklarının bir türü.

979

-

980

-

kehhalbq ı : Osmanlı sarayında hekimbaşıya bağlı olarak c;alışan göz hekimlerinin başı. kemerbqı : Medrese öğrencilerinin elebaşı.

981 - kenar mahkemes i : 1- Kadılı klara bağlı olup naiplerce yürütülen mahkeme. 2- lstanbul'da küc;ük davalara bakan bir tür mahkeme. 982

-

kenaryazı [es. t. der-kenar] : Resmi dairelerde d ilekc;e ve benzeri kiğıtlara yetkililerce yazılıp istenen işe ilişkin düşünceleri belirten satırlar.

983 - kentdevletl [es. t. şehir devleti, site] [Alm. Stadtstaat] [Fr. cit�) [İng. city-state) : Eski zamanlarda, kendi yasaları ile yönetilen bir ya da birkac; kentten oluşan devlet. 984 - kentsoylu [es. t. burjuva) [Alm. Bürger] [Fr., İng. bourgeois) : Soylu ile köylü ve lşc;I sınıfları arasında kalan orta sınıf ve bu sınıfın üyesi. 985

-

kentsoyluluk [es. t. burjuvazi] [Alm. Bürgertum] [Fr., İng. bour· geoisie] : Kentsoylu olma niteliği.

986 - kerkeç: Kuşatılan kaleleri zorlamak ic;in dışarda kurulan atış kule· lerl ve tabyalar. 987

-

kervansaray: Kervanların konaklamaları ic;in anayollar üzerinde yapılmış büyük konu k evi.

988 - kese: Değeri ve sayısı altın ya da gümüş olduğuna göre ve zaman zaman değişen belli bir para birimi. 989 - kesedar: 1 - Saraylılara ait paraların hesabını tutan ve bu paraları saklayan. görevli. 2- Resmi dairelerde evrak memuru.

77

[990

-

1006) keseneğe almak

990 - kesenefe almak [es. t.

iltizam etmek] : Osmanlılarda bir yerin geli­

rini satın almak. 991

-

kesenekçi [es. t. mültezim) : Bir yerin gelirini keseneıe alan kişi.

992 - kesim [es. t.

mukataa] : 1- Hulneye ait herhangi bir gelirin belli bir bedel karşılığı keseneıe verilmesi. 2- Osmanlı lmpa�torluğunda Tuna kuzeyindeki ülkeler ile Irak ve Basra halkının tüm vergiler ye­ rine toptan ödedikleri vergi. ·

993

-

99-4

-

995

-

kesime ballı eyaletler [es. t. mukataaya merbut eyaletler, miri/il eyaletler] : Her yıl başkente belli bir para ve aşlık gönderen eyaletler :

Mısır, Bağdat, Basra gibi. kesime verme [es. t. ikta] : islim devletlerinde hükümdarın, bir hizmet karşılığı olarak bir toprak ya da gelirini bir memura ya da askere vermesi yöntemi. kesim taksitleri [es. t. müecce/e] : Kesime verilen devlet mallarının uksite ballanan bedelleri.

996 - keskinler: Ata binmekte, kılıç ve mızrak kullanmakta, tüfek atmakta

ustalık kuanmış kimseler. 997

-

kethüda: Zenginlerin ve devlet adamlarının buyruğunda çalışan ve onların birtakım işlerini gören kişi.

,998 - kethüda bey [es. t.

kethüda-yı sadr-ı ali) : 1- Yeniçeri ocağında yeni­ çeri ağasından sonra gelen en yüksek aşamadaki subay. 2- bkz. sa­ daret kethüdası.

999 - kethüda bölüfü : Yeniçeri ocağında aıa bölüklerinden, kethüdabey'in bulund uğu birincisinin adı. 1 000

-

1 001

-

başında

kethüdalılar: Yeniçeri ocağının 33. ortası. kethüdayerl [es. t. cay-ı kethüda] : 1- Herhangi bir oruna vekillik eden kişi. 2- Başkent dışındaki kapıkulu süvarisinin kendi bölgesin­ deki en yüksek buyurucusu olan subay.

1 002 - kılavuz Çavuı: Törenlerde padişaha ve sadruamlara yol açan görevli. 1 003 - kılıç: Bir timar ya da zeametin çekirdelinl oluşturan parçasına verilen ad. 100-4 - kılıç alayı: Osmanlı padişahlarının kılıç kuşanmak üzere Eyüp Sultan türbesine gitmeleri dolayısıyle düzenenlenen tören. 1 005 - kılıççılar [es. t. şemşirgeran] : Saray zanaatçılarından kılıç yapanlar. 1 006 - kılıç hakk ı : Tlmarların üç ya da altı bin akçelik bölümü.

78

Kızıl-adalar [1007 - 1026) 1 007

-

1 008

-

1 009

-

1 01 0

-

1 01 1

-

1 01 2

-

1 01 3

-

1 01 4

-

1 01 5

-

1 01 6

-

1 01 7

-

1 01 8

-

1 01 9

-

1 020

-

1 021

-

1 022

-

1 023

-

1 024

-

1 025

-

1 026

-

kılıç kuıanma: Tahta yeni çıkan Osmanlı padiJahlarının Eyüp Sultan türbesine giderek törenle kılıç kuJanmaları. kılıçlılar [es. t. ehl-i seyf, erbab-ı serf] : Osmanlı toplumundaki askeri­ ler sınıfını oluJturan üç takımdan askerlikle uğraıanlar; ötekiler: yöneticiler, ulema. kılıç orunları [es. t. menasıb-ı seyfiyye] bkz. askerllk orunları. kılıç zeamet [es. t. icmallu zeamet] : icmal defterinde 20.000 ve daha çok akçe yazılı olan tlmar. kırkbln kul atası bkz. yenlçerlatası. kırkık akçe: Kenarları aJınmıJ ya da kesll m İJ olduğundan değeri düJmÜJ maden para. kırk yargıçları [es. t. erbain hakimleri]: lstanbul'daki dört kadılığa bağlı kırk mahkemenin yargıçlarına verilen ad. kırlangıç: Karakol ve keJif iJlerinde kullanılan çektiri türünden ufak bir savaJ gemisi. kırna: Tuna ırmağını karJıdan karJıya geçmekte kullanılan Jayka türünden bir taJıt teknesi. kırnak bkz. karavq. kırnıl resm i : Osmanlı döneminde, devlet malı otlaklarda yayılan hayvanlardan alınan vergi. kırmızı bayrak bölütü bkz. sipah bölütü. kırmızı bayrak bölükatası bkz. slpah atası. kırmızılı takım : Asakir-i mansure-i Muhammediye askerinin kırmızı giysi giyen birlikleri. kır sekbanı : Yazın, ekinin korunmasıyle görevli bekçi. kırtıl baçı bkz. sellmet akçesi. kıılak [es. t. meşta, meştat] : Orduların, göçebe budunların hayvan­ larıyle birlikte kıJı geçirmek üzere konakladıkları yer. kıılak resmi [es. t. kıJ/akıye] : KıJlaklardan yararlanan kimselerden alınan vergi. kızıl-aba [es. t. muvahhidi aba] : DevJlrme çocuklara giydirilen lokma d ikiJli kırmızı renkte üst dolama. Kızıl-adalar : lstanbul'un güneyindeki dokuz adanın topluca ad ı : Beyadası ya da Büyü kada (Prlkipos - Megale Demonesia), Heybeliada

79

[1027 - 1042) kızıl akçe (Halkis - Demonios), Burgazadası (Antlgone), Kınalıada (Proti), Tavşanadası, Sedefadası, Sivrlada, Yassıada, Ka,ıkadası (Pide). 1 027 - kızıl akçe bkz. manıır. 1 028

-

kızıl altın bkz. çil akçe.

1 029

-

kızılca müsellem : Rumeli'deki müsellem askeri.

1 030 - kızılelma: Osmanlılarca Roma ve Viyana kentleri için kullanılan sim­ gesel bir ad. Biri Eski Roma imparatorluğunun, öteki de Kuual Roma­ Germen imparatorluğunun bqkenti olan bu kentleri ele geçirmek dünya egemenliği anlamına gelecekti. Kızılelma adının verllmesl ise eskiden Ayasofya önünde bulunan. jüstlnyen heykelinde, i mparato· run dünya egemenliği simgesi olarak avucunda tuttuğu yuvarlağın elmaya benzetilmesinden dolayıdır. 1031 - kızıl kuruş : Osmanlı ülkelerinde de bir süre kullanılan yabancı altın paralar. 1 032

-

kızıl mangır: Pirinçten kesilmı, para.

1 033 - kızlarafası [es. t. darüssaade ağası] : Osmanlı sarayındaki haremağa­ larının bqı ve en yüksek buyurucusu. 1 OH

-

1 035

-

kilerci baş ı : lçoğlanlardan biri olup, kilercilerln bqı ve padl,ah sof­ rasının düzenleyicisi olan kişi. ki lerciusta: Osmanlı sarayının harem bölümünde yemek i'lerine bakan karavq.

1 036 - knez: Eflaklılar'da babadan oğula geçen bucak kethüdalığı. 1 037 - kocabaşı : Osmanlılarda, Rumeli'deki Hırlstlyan köylerinin ihtiyar heyeti bqkanı. bkz. mllletbaşı. 1 038

-

1 039

-

kocaduvar [es. t. sur] [Alm. Stadtmauer] [Fr. muraille] [İng. wall] : Bir kenti ya da kasabayı çepeçevre saran kale duvarı. kocakavuk [es. t. örf] : Bilginlere özgü büyük kavuk.

1CMO - kocakavuklu : İlmiyenin kolluk işleriyle uğraşan görevlisinin sanı. 1 041 - koçaş : 1- Koçu denen dört tekerlekll ve yaylı arabayı kullanan arabacı. 2- Sefer zamanı Rumeli'de toplanarak orduda arabacılık hizmeti gören bir takım. 1 042 - koçbaşı : Kuşatıl mış kalelerin duvar ve özellikle kapılarını zorlamak için kullanılan, ucunda bir koçun bqına benzer demir topuz bulunan, ağır, direk biçiminde bir savq aracı.

80

konulduk (1043 - 1059) 1 043

-

koka: Yeniçeri komutanları ve Efllk Beylerinin giydikleri tolga blçi· mindeki başlık.

1 044

-

1 045

-

1 046

-

1 047

-

1 048

-

1 049

-

1 050

-

kol gezme bkz. kola çıkma.

1 051

-

kolomborna [İt. co/ovrina] : Demir gülle atan bir top türü.

1 052

-

1 053

-

1 055

-

1 056

-

1 057

-

1 058

-

1 059

-

kokonos : Yeniçeriler arasında saygı duyulan kimselere verilen ad. kol : Devlet buyruklarının ulaştırılmasında izlenmek üzere belirtil· miş kentler üzerinden geçen yollar : Anadolu'nun orta kolu, Rumeli· nln sağ kolu. kola binme: Kamu düzeninin korunması için, kolluk kuvvetlerinin bir kent çevresinde atla dolaşmaları. kola çıkma: Kamu düzeninin korunması için, kolluk kuvvetlerinin kent içinde yaya olarak dolaşmaları. kolafası : Mansure askeri örgütünün kurulmasından sonra Osmanlı ordusunda binbaşı ile yüzbaşı arasında subay aşaması. kolçak : Zırhın kola geçirilen parçası.

koloni [es. t. müstamere] [Alm. Ko/onie) [Fr. co/onie] [İng. colony] : Başka bir ülkeye yerleşmeye giden göçmen topluluğu ya da bu top· luluğun yerleştiği yer.

konakçı : Sefere çıkan askerin önünden gidip konak yeri sağlamakla görevli subay. 1 054 - konakçıbaşı : Savaşa gitmekte olan padişahın tuğları ile otağını bir konak ileride taşıyanların en kıdemlisi olan beylerbeyi, sancakbeyi ya da kapıcıbaşı aşamasındaki yüksek görevli. kondurucu : Seferde padişah tuğlarının ikisini bir konak ileride taşı­ yan dört kişiden i kisine verilen san. bkz. göçürücü. konkordato [Alm. Konkordat] [Fr., lng. concordot] : XI, yüzyıldan sonra, Papalık ile Katolik devletler arasındaki karşılıklı ilişkileri düzenleyen anlaşma. konsil [Alm. Konzil] [Fr. concile] [lng. council] [Lat. concilium]: Öğ· reti ve kilise düzeni ile ilgili sorunları çözümlemek üzere toplanan piskopos ve din bilginlerinden oluşan kurul. kontoş: Dar kollu, kalçaya kadar inen, büyük devlet adamlarının, özellikle Kırım Hanlarının giydikleri üstlük. konukluk [es. t. müsaferet] : Türklerce savaş açılan devletlerin lstan­ bul'dakl temsilcilerinin uygun bir binada gözaltında bulundurulma· maları.

81

(1060

-

1075) koauıma görevU..i

1 060 - konuıma görevllsl [es. t. mükaleme memuru] : Savaşan iki güçten birinin, öteki güçle görüşmek üzere görevlendirdiği kimse. 1 061 - konyar: Rumeli'dekl fatih çocuklarına (evlad-ı fatihan), yerll Hırls· tlyanlarca verilen ad. 1 062 - koruafası : Saraya bağlı çayır ve korulara bakmakla yükümlü görev­ lilerin buyurucusu. 1 063

-

korucu : Hasahıra bağlı otlak ve çayırları korumak, lstanbul çevre­ sindeki ormanlara ve su yollarına bakmakla yükümlü bekçi.

1 064 - koruyuculuk [es. t. himaye] [Alm. Schutzherrschaft, Protektorat] [Fr. protectorat] [lng. protectorate] : Güçlü bir devletin, zayıf bir devleti kendi yetkisi altında tutması. 1 065 - koşu : Ok atma yarışmasına özelllkle yeniçerilerin verdikleri ad. 1 066

-

koşullu yönetim [es. t. idare-i meşruta] [Alm. konstitutionel/e Monar­ chie] [Fr. monarchie constitutionel/e] [İng. constitutional system of government] : Hükü mdarın başında bulunduğu bir yürütme organının yanında, yasama yetkisini kullanan bir parlamentosu da olan yönetim biçimi.

1 067 - koyun emini : Osmanlılarda İstanbul kentinin ve savaş zamanı or­ dunun etini sağlamakla yükümlü görevli. 1 068 1 069

-

-

kozak : Madenden yapılmış, içine antlaşmalar ve padişah mektupları konup gönderilen kutu. kozbekçlbaş ı : Kozbekçilerin en yüksek buyurucusu.

1 070 - kozbekçllerl : Sel5.mlığa giderken ve gezintiye çıkarken· padişahın eşyalarını taşıyan ve koruyan saray görevlileri. 1 071

-

1 072

-

köle [es. t. mülk-i yemin, bende, abd, gulam] [Alm. Sklave, Knecht] [Fr. esclave, serf] [İng. slave, serf] : Savaşta tutsak alınan, yabancı ül­ kelerden_ zorla kaçırılıp özgürlükten yoksun bırakılan ya da başkasın­ dan satın alınan erkeklere verilen ad. kölemen [es. t. memluk] [Alm. Mameluk] [Fr. mame/ouk] [lng. ma­ meluke] : 1- Eskiden, kölelerden oluşturulan bir asker sınıfı. 2- Biri­

nin mülkünde bulunan köle ve karavaş. 1 073 - kömü: Yel kencilik, vardiyacılık gibi görevler yapan deniz azabı. 1074 - köprücü : Osmanlı ülkelerinde, özellikle ordunun geçeceği yollar üzerindeki köprüleri onarmak ve korumakla görevli takım. 1075

82

-

körde: Bir tür kesici sil5.h.

kuloğlanı [1076 - 1094] 1 076

-

1 0n

-

1 078

-

köıebaş ı : Koğuşta baş köşeye oturmaya yetkili olan ağalardan beşine verilen san. köıklü : Eskiden, yangınları haber vermesi iç_in yangın kulelerinde ve başka uygun yerlerde bekletilen gözetleyici. köy kethüdas ı : Osmanlılarda, köylerde devlet ile halk arasında iliş·_ kiyi sağlayan görevli.

1 079 - Kubbealtı : Topkapı sarayında Osmanlı vezirlerinin devlet işlerini görüşmek üzere toplandıkları, Ortakapıdan sonra gelen alan. 1080 - kubbe vezirleri [es. t.

dahil vezirleri, kubbe-nişin] : Padişah divanı

üyesi olan vezirler. 1 081 - kul : 1- Yeniçeri ; Enderundan yetişen bütün devlet büyükler! ve altı­ bölük süvarileri. 2- bkz. köle, karavaş. 1 082 - kulafası bkz. yenlçeriağası. 1 083 - kul akçesi [es. t. hilat-baha] : Osmanlılarda, devşirme çocuklarının giyecek giderlerini karşılamak üzere devşirildikleri yerler halkından her oğlan başına alınan para. 1 084

-

kulaklı tezkere: Resmi tezkerelerin alındığını belirten imzanı n konulması için d üzenlenen bir t ü r alındı.

1 085 - kul b.lfakımı [es. t. azat, itak] : Köle ve karavaşların özgürlüğe kavuşturulması. 1086 - kul cinsi : Osmanlılarda karavaşlıktan yetişen kadınlara verilen ad.

1 087 - kul çavuşu : Yeniçeri ocağının en küçük aşamalı subaylarından biri. 1 088 - kul kardeşi : Taşra kalelerinde ve uç boylarında en az üç yıl görev yapmak üzere yeniçeri ocağına geçici olarak alınan asker. 1 089

-

kul kethüdası bkz. kethüdabey.

1 090 - kulluk: İstanbul ve taşrada kamu düzenini korumakla görevli daire. 1 091 - kullukçu : 1- Kullukta görevli yeniçeri. 2- Silahtarağa ile ileri gelen saray ağalarının hizmetine bakan oğlan. 1 092 - kullukçubaş ı : 1- Sarayda Seferli odası erlerinden, padişahın sarık ve abdest peşkirlerini yı kamakla görevli olanına verilen ad. 2- Kiler ve hazine koğuşlarındaki kıdemlilere verilen ad. 1 093 - kulluk hakk ı : Osmanlılarda tımarlılara ve sipahilere verilen toprakta oturanlardan, ektikleri toprak oranında her yıl alınan vergi. 1 094 - kuloflanı : lhtisap akçesini toplayan belediye tahsildarı. 83

(1095 - 1109] kuloAlu kuloğlu [es. t. veled-i kul] : Ölen evli yeniçerilerin, babaları gibi, ocakta askerlik yapan çocukları.

1095

-

1 096

-

kul taifesi bkz. yeniçeri.

1 097

-

kumbara bkz. humbara.

1 098

-

kundaklı kaval : Eşkinci askerinin kullandığı bir tür tüfek.

1 099

-

kurgan : 1- Türkistan'da sintepe. 2- Kale.

1 1 00

-

1 1 01

-

1 1 02

-

1 1 03

-

1 1 04

-

1 1 05

-

kurıunlu mahzen: İstanbul'da tüm tersane gereçlerinin saklandığı depo. kurtulmalık [es. t. fidye, fidye-i necat] [Al m. Lösege/d) [Fr. rançon) [lng. ransom) : Tutsaklıktan kurtulmak için ödenen para. kurucu meclis [es. t. meclis-i müessisan] [Alm. verfassunggebende Versammlung, Konstituante] [Fr. assemb/ee constituante) [lng. consti­ tuent assembly] : Bir devletin anayasasını yapmak üzere toplanan ulusal

meclis. kurultay [Alm. Kongress] [Fr. congr�s] [lng. congress] : 1- Eski Türk devletlerinde temel sorunları görüşmek üzere yapılan genel toplantı. 2- Önemli sorunları görüşüp karara bağlamak üzere yetkili kişilerce düzenlenen toplantı. kuruı: 1- Eskiden, Osmanlı ülkelerinde kullanı l an yabancı paralar. 2- xvı. yüzyıl sonlarından bu yana kullanılan ve seksen akçe değerinde sayılan Osmanlı parası. 3- Türk lirasının yüzde biri. kuıba:zlar: Padişahların av kuşlarını yetiştiren kimseler.

1 1 06 - kuıçu : Suç işleyen saray hasekilerini cezalandırmak ve yola getirmekle görevli haseki subayı. 1 1 07 - kuıhane mutfağ ı : Sarayda padişahın kişisel yemeklerinin pişirildiği mutfak. 1 1 08 - kutsal bağlatma [es. t. ittifak-ı mukaddes] [Alm. heilige Al/ianz] [Fr. sainte alliance] [İng. hol/y al/iance] [Lat. /ega sacra] : Kutsal say­ dıkları bir ülkü ya da inanc� birlikte yürütmek için kimi devletlerin aralarında kurd ukları birlik: 1 684'te Hıristiyan Avusturya, Lehistan, Venedik ve Papalığın Müslüman Osmanlılara karşı ; 1 81 5'de tutucu Avusturya, Rusya ve Prusya devletlerinin Fransa ve başka devrimci güçlere karşı yaptı kları bağlaşmaların adı. 1 1 09 kutsal eıyalar [es. t. emanat-ı mübareke, emanat-ı mukaddese] : Hz. Muhammet, kimi tanrı elçileri ve ululardan kalma olduğuna inanılıp Topkapı sarayı müzesinde saklı duran eşyalar : Muhammet Peygam-

84

kuyruksuz imza [1100

-

1122)

bere ait bir d iş, tas, sancak, seccade, yay, Ssa ve bir çift nalın ; Hz. Şuayb'ın bir bası, Hz. Nuh'un tenceresi, Hz. lbrahim'ln kazanı, Hz. Yunus'un gömleği, Hz. Davud'un kılıcı, Ebubekir'in seccadesi, İmam Hüseyn'in gömleği, dört halifenin sarıkları ile tesbih ve kılıçları, Cafer-i Tayyar'ın kılıcı, Halit lbn-i Zeyd'in kılıcı, Halife Osman'ın yaz­ ma bir Kuranı, Kabe'nin anahtarı, altın oluğu ; ayrıca başka ululardan kalma eşya ve sillhlar. 1110

-

1111

-

1112

-

1113

-

1114

-

1115

-

1116

-

1117

-

1118

-

1119

-

1 1 20

-

1 1 21

-

1 122

-

kutsal kentler [es. t. Haremeyn ] : Müslümanlarca kutsal tutulan Mekke ve Med ine kentleri. kutsal kentler aşaması [es. t. Haremeyn payesi] : Mekke ve Med ine kadılığını eylemli olarak yapmamak üzere verilen bir ilmiye aşaması. kutsal kentler orunu [es. t. Haremeyn mansıbı] : Mekke ve Medi­ ne'nin eylemli kadılığı. Kutsal Sancak [es. t. Sancak-ı Şer if] : Muhammet Peygamberden kalan ve Topkapı sarayında öteki kutsal eşyalarla birlikte saklanan sancak. kutsal savaş [es. t. cihad-ı mukaddes] [Alm. heiliger Krieg] [Fr. guerre sacree] [İng. holy war] : Din uğruna savaş. kutsal ülke [es. t. arz-ı mevud, arz-ı mukaddes] [Alm. Ge/obte Land, Heilige Land] [Fr. terre promise] [lng. promised /and] : Yahudi­ lerce kutsal sayılan Filistin'e verilen ad. kutsal yerler [es. t. makamat-ı mübareke, makamat-ı mukaddese] [Alm. Hei/ige Stiitten] [Fr. /ieux saints] [lng. holy places] : Filistin'de lsa Peygamber ve Hıristiyanlı k dini ile ilgili yerler ve tapınaklar. kutucu usta: Sarayın harem bölümündeki sultanlarla kadın ve i k­ ballerin giyim ve süslenmeleriyle ilgili karavaş. kuvayı milliye bkz. ulusal güçler. kuyruklu buyrultu : Defterdarın kuyruklu i mzasını taşıyan ve sad­ razamın onayı ile yürürlüğe giren ödeme buyruğu. kuyruklu imza: Maliyeden çıkan ferman ve hükümlerin arkalarına ve sadrazamlığın dışındaki yazılan tezkerelerin altına konan ucu uzatılmış defterdar i mzası. kuyruklu sarraf: Kefilliğini devletin onadığını belirtmek üzere eline kuyruklu imza taşıyan berat verilmiş sarraf. kuyruksuz imza: 1- Sadrazamlık katına yazılan arize ve hazine

85

[1123 - IHI] kuytak tezkerelerine konan defterdar i mzası. 2- Devlet büyüklerinin � sah (doğrudur) işareti yerine attıkları i mza.

:

1 1 23 - kuytak: 1- bkz. sandıktaı. 2- Kenarları taş örülmüş ve üstü taş kapaklarla örtülü sin. 1 1 24 - kUçUk ahırbeyi [es. t. mirahur-i sani] : Ahırbeyi yardımcısı. 1 1 25 - kUçUk çıkma: Her yedi yılda bir uygulanan olağan çıkma. 1 1 26 - kUçUk defterdar [es. t. şıkk-ı sani defterdarı] bkz. Anadolu defter· darı. 1 1 27 - kUçUk efendi [tezkere-i sani] bkz. kUçUk tezkereci. 1 1 28 - kUçUk kalfa: Qsmanlı devletinde kıdemli kalfa yardı mcılarına verilen ad. 1 1 29

-

kUçUk mehter: Yeniçeri ağasının özel işleriyle uğraşan ağa gedik­ lilerinin üçüncüsü.

1 1 30 - kUçUk oda: Edirne, Galata ve lbrahimpaşa saraylarından gelen acemioğlanların öğretim görmek üzere alındıkları, Topkapı sarayının enderun bölümündeki altı koğuştan ikincisi. 1 1 31

-

kUçUk ruznamçecl : Defterdarın yanında bulunan ruznamçecilerden ikincisi.

1 1 32

-

1 1 33

-

kUçUk tepeli : Padişah divanı paşalarının giyd i kleri kavuk.

1 1 34

-

kUçUk tezkereci b kz. tezkereci 1 .

kUçUk sah bkz. kuyruksuz i mza.

1 1 35 - kUçUk vezir: Kubbe vezirlerinin e n yenisi. 1 1 36

-

künye defteri bkz. kütük defteri.

1 1 37 - kürek avarızı : Savaş gemilerinde çalışmak üzere askere alınanların giderlerini karşılamak üzere bu gibilerin köylerindeki Hırlstiyanlar­ dan alınan vergi. 1 1 38 - kürek cezası : işlediği suç yüzünden, donanmada verilen kürek çek­ me cezası. 1 1 39 - kürekçi [es. t. payzen ] : Eskiden savaş gemilerinde kürek çekmekle yükümlü kimse. 1 1 40 - kürekçi vergisi [es. t. kalyoncuyan bede/iyesi) : Osmanlı devletinde gemilerde kürek çeken ve yelken açıp toplayanların ücretlerini kar­ şılamak için toplanan vergi. 1 1 41 - kürkçübq ı : Sarayda padişahın kürklerini saklamakla yükümlü gö­ revli.

86

kiitlik defteri [1142 - UM)

1 1 42

-

kUrsU ıeyhl

[es. t. cuma

vaizi, sa/atin şeyhi] :

Sultan camilerinde

cuma namazından sonra vazeden kürsü sahibi resmi d in adamı.

1 1 43

-

kUtUk :

Hafif donanma sınıfından, ı rmaklarda ve çı karmalarda tqıt

aracı olarak kullanılan tekne.

1 144

-

kUtUk defteri :

Eskiden yeniçerilerin, son radan askerlerin adları,

babaadları, soyadları, doğum tarih ve yerleri, fizik yapıları, göreve alınıfları ve görev sırasındaki davranı,ıarı belirtilmek üzere tutulan defter.

87

L 1 1 45

-

ladike (İslavca v/odiko'dan) : Karadağ piskoposunun sanı.

1 1 "6 - lafı m : Kale duvarlarında gedik açmak ya da düşman ordugihına zarar vermek amacıyle düşman siperlerine doğru yer altından açılan dar yol.

1 1 47

-

lafımcı : Düşman kalelerini havaya uçurmak için lağım kazan asker sınıfı.

11'18 - lafımcıbqı : Tımarlı lağımcıların komutanı. 1 1'19 - lafımcı ocafı : Önceleri yeniçeri örgütünde lağım kazarak kale duvarlarını havaya uçurma ile görevi!, sonraları bugünkü istihkim birliğine denk duru ma getirilen ağa bölüğü.

1 1 50

-

lala: 1- Şehzadelerin özel eğitmeni. 2- Padişahların vezirlerine ses­ lenişte kullandıkları deyim.

1 1 51 - lale: Eskiden, ağır tutukluların boyunlarına geçirilen demir halka. 1 1 52

-

1 1 53

-

1 1 54

-

Lale Devri : Osmanlı tarihinde Nevşehlrll Damat lbrahlm Paşa'nın sadrazamlık yaptığı zaman kesimine (171 8-1 730) verilen ad. Las Ü lkes i : Osmanlıların Sırbistan'a verdikleri ad. Latin: 1- ltalya'da Latium bölgesi halkından olan. 2- Dilleri Latin­ ceden türemiş olan uluslar: ltalyanlar, lspanyollar, Fransızlar, Por­ tekizliler, Romanyalılar. 3- Güneybatı Avrupa Katoliklerinin topluca adı.

1 1 55 - lata: Osmanlılarda ilmiyenin giydiği bir tür üstlük giysi. 1 1 56 - lejyon [Alm. legion] [Fr. /egion] [lng. /egion ] : 1- Eski Romalılarda askeri birlik. 2- Birkaç takımdan oluşan asker birliği.

1 1 57 - levent: Osmanlı donanmasında ve kıyılarında görev yapan askeri sınıf.

1 1 58

88

-

leylek çadırı : Karargihın ortasında cellatların oturmaları ve içinde savaştan kaçıp yakalanan yeniçerilerin boğulmaları için kurulan çadır.

lugal [1159 - 1164]

1 1 59

-

1 1 60

-

1 1 61

-

1 1 62

-

1 1 63

-

1 1 64

-

llman reisi bkz. delnek sahibi. lolofet (Yunancadan) : Rum Patrikhanesinde, patriklerle hü kümet arasındaki işlere aracılık eden görevlinin sanı. lonca [Alm. Gi/de, Korporation] [Fr. corporation] [İng. guild, corpora­ tion] [it. /oggia] : Uğraşları bir olan kimselerin, bir pirin yönetimi altında oluşturdukları özel dernek. lonca ustası [Alm. Gi/demeister] [Fr. maitre de corporation] [İng. master of the guild] : Loncanın başkanı. Lordlar Kamarası [Alm. Oberhaus] [Fr. Chambre des Lords] [İng. House of lords] : İngiliz parlamentosunun soylulardan oluşan i kinci meclisi. lugal : Mezopotamya sitelerinde halkça, tanrıların yeryüzündeki vekili sayılan başkanların adı.

89

M 1 1 65 - mabeyin [es. t. mabeyn-i hümayun] : 1- Padişahın sarayı. 2- Padişah sarayının harem dairesi ile dış daireler arasında bulunan, il. Mahmut zamanından beri sarayın dışarı ile ilişkilerinin sağlandığı bölümü. 3- Padişahın sarayında mabeyincilerin bulundukları yer. 4- Eski ko­ naklarda harem ile selimlık arasındaki bölüm.

1 1 66 - mabeyin bqkitibi : il. Mahmut zamanından bu yana padişahların sadrazamlarla yazışmalarını yöneten ve yazmanların başı olan yüksek saray görevlisi.

1 1 67 - mabeyinci [es. t. karin ] : 1- lçsaray ağalarından mabeyin dairesinde görev yapanların sanı : Silihtarağa, çuhadarağa, rikiptarağa, tülbent ve peşkir gulimı, . başmüezzİJI, sırkitibi, başçuhadar, sarıkçı başı, kahvecibaşı, tüfekçibaşı. 2- Sonradan padişahların dışarı ile ilişki ve bağlantılarını sağlayan görevli.

1 1 68 - mabeyin çavuşu : Padişahı koruma, davetlileri çağırma ve atla haber bildirme işlerini yapan görevli.

1 1 69 - mabeyin feriki : Padişahı korumakla görevli askerlerin general aşa­ ma.Sındaki komutanı.

1 1 70 - mabeyin müşiri : Padişahı korumakla görevli askerlerin mareşal aşamasındaki komutanı.

1 1 71

-

maden çafı : Tarih öncesi zamanların ayrıldığı üç çağdan sonuncusu olan ve madenlerin kullanılmağa başlandığı zaman kesimine verilen ad.

1 1 72 - maden para [es. t. sikke, meskükat] [Alm. Münze] [Fr., l ng. cain ] : Değeri, devletin resmi damgası i l e garanti edilmiş maden para.

1 1 73 - mağrip [Al m. Berberei][Fr. etats barbaresques d'afrique] [lng. barbary] : Kuzey Afrika kıyısında Mısır'ın batısında kalan ülkelerin topluca adı : Libya, Cezayir, Tunus, Fas.

1 1 74 90

-

mahmudiye: il. Mahmut zamanında basılmış bir altın para.

nıareşal [1175 - 1188) 1 1 75 - mal defterdarı bkz. hazine defterdarı. 1 1 76

-

malikine divan ı : Osmanlı döneminde Anadolu'nun belli yerlerinde uygulanan ve görünüşteki iyeliği kişilerin-, ama gerçek iyeliği devletin olan bir toprak kullanım yöntemi.

1 1 77 - malikine timarı : Osmanlılarda yalnız Anadolu eyaletinde bulunan, savaşa kendisi gitmeyip cebeli gönderen, buna karşılık yıllık gelirinden belli bir oranı devletçe alınan bir tür timar. 1 1 78

-

malisor [Arnavutça: dağlı] : Kuzey Arnavutlu k hal kının bir kısmı.

1 1 79 - mal kifıdı [es. t. mülkname, temlikname] : Devlet toprakları gelir· )erinin belli yöntemlere göre bir yere ödenek olarak ayrılmasını gös­ teren belge. 1 1 80 - malkoç: Osmanlılarda akıncılar ocağının komutanı. 1 1 81 - mancınık [Alm. Katapult) [Fr. cotopu/te] [İng. cotopu/t) [Lat. mon­ gonium] : Topun bulunmasından önce, kaleleri dövmek için taş gülle fırlatmakta kullanılan bir tür büyük sapan. 1 1 82

-

1 1 83

-

manda [Alm. Mandat] [Fr. mandat] [İng. mondote] [Lat. mondotum] : 1 . Dünya Savaşından sonra, kimi az gelişmiş ülkeleri, kendi kendilerini yönetecek bir düzeye eriştirip bağı msızlığa kavuşturuncaya dek Ulus­ lar Birliği (Cemiyet-i Akvam) adına yönetmek üzere kimi büyük dev­ letlere verilen vekillik. mandacı [es. t. mandater] [Alm. Mandatör] [Fr. mandataire] [lng. mandatary] [Lat. mandatarius] : 1- Bir ü l keyi manda esasına göre yö­

netmesi için Uluslar Birliğince (Cemiyet-i Akvam) görevlendi�ilen (devlet). 2- Osmanlılarda, tersanede kıçtan kara yatan gemilerin ba­ kımı ile yükümlü koruyucu, tersane görevlisi. 1 1 84 - mandagözü : Osmanlılarda, yirmibeş kuruş değerinde bir_ nikel paranın adı. 1 1 85

-

1 1 86

-

1 1 87

-

1 1 88

-

mangır: Akçenin dörtte biri değerinde eski bir Osmanlı parası. mansure askeri [es. t. asakir-i mansure-yi Muhammediye] : Yeniçeri· lerin kaldırılmasından (1 826) sonra kurulan, Batı örneğine göre eğiti­ len Osmanlı ordusu. mansure hazines i : Osmanlılarda 1 826'da kurulan mansure askerinin gereksinmelerini karşılamak için ayrılan devlet gelirinin yönetimi ile görevli mali örgüt. mareşal [es. t. müşir] [Alm. Feldmarschall] [Fr. mar�chal] [lng. mor-

91

[1 189

-

1206) mariye shal] : Tanzimattan sonra Osmanl ı devletinde ve 1 932'den bu yana Türkiye Cumhuriyeti'nde en yüksek askerlik aşaması.

1 1 89 - marlye: Osmanlılarda yaşı geçkin olan kadın tuuaklara verilen ad. 1 1 90

-

1 1 91

-

marki [Alm. Markgran [Fr. marquis] [lng. marquess] : lngiliz ve Fran­ sızlarda kont. ile d ü k arasında bir soyluluk sanı. markiz [Alm. Markgröfin] [Fr. marquise] [lng. marchoness) : Markinin karısı.

1 1 92 - marsavan [es. t. merzaban] : Sınır gözetçisi. 1 1 93

-

1 1 94

-

1 1 95

-

1 1 96

-

1 1 97

-

1 1 98

-

1 1 99

-

1 200

-

1 201

-

1 202

-

marten topu : Osmanlılarda eskiden kullanılan ağır topların bir türü. martolos : 1- Osmanlılarda genel olarak yerli Hıristiyanlardan kurulmuş bir sınıf asker. 2- Kır serdarı. 3- Tuna korsanı . matracı : Savaşlarda v e törenlerde, padişahın v e devlet büyüklerinin matralarını taşımak, ayrıca onların buyruklarını ilgililere iletmekle görevli kimse. matracıbq ı : Sadrazamın yanındaki matracıların başı. matrakçı : Türklerde matrak adı verilen, üzeri deri kaplı, başı yuvar­ lakça değnek biçiminde bir spor aracı ile oynanan cirit oyununa ben· zer bir spor kolunun ustası. mavili takım : Mansure askerinin mavi giysi giyen blrlikleri. mavi sopa [es. t. mavi asa] : Osmanlılarda tersane ileri gelenlerinin tören sırasında taşıdıkları sopa. mavna: Osmanlı donanmasında çektiri türünden bir gemi. mecelle: 1 - Fıkıh kitaplarının işlemler bölümünden derlenip özet olarak bir araya getirilmlş kuralları kapsayan kitap. 2- Osmanlılarda ilk medeni kanun. mecidl, mecidl niıan ı : Sultan Abdülmecit zamanında çıkarılan Os­ manlı nişanlarından biri.

1 203 - mecidiye: Bir Osmanlı altınının beşte biri değerindeki gümüş para. 1 204

-

mecusl [Alm. Magier, Feueranbeter] [Fr. mage, guebre] [lng. magian, zoroastrian] [Yun. magos] [Fars. gebr] [Hindu. parsi] : Zerdüşt dinin­

den olanlar, ateşe tapanlar. 1 205

-

1 206

-

92

medln l : Osmanlı döneminde, Mısır'da kullanılan gümüş paraların adı. medrese : İslim ülkelerinde, görenekçi yöntemlerle yürütülen öğ­ retim kurumu.

me,alecl [1207 - 1225]

1 207 - megaron: Ege bölgesinde, temeli taştan ve üstü kerpiç ile tahtadan yapılmı' en eski ev tipi.

1 208 - mehter: 1 - Mehterhane takımında görevli kimse. 2- Babılll çavu'u ya da kavası. 3- Osmanlılarda çadırlara bakan u,ak. 1 209 - mehterbaşı : 1- Mehterhanenin başı ; mehter takımının yeti,tiril· mesinden ve çalışmasından sorumlu kişi. 2- Saray çadırcılarının başı. 1 210 - mehterhane: 1- Osmanlılarda davul, nakkare, zll, zurna ve boru­ lardan kurulan askeri mızıka takımı. 2- Askeri mızıka yeri. 1 21 1 - mektubl bkz. mektupçu. 1 21 2

-

mektupçu : Osmanlılarda, bir resmi dairenin yazı işlerini çevirmekle yükümlü yüksek görevli.

1 21 3 - menhlr [Alm., Fr., lng. menhir) (Keltçeden) : Tarih öncesi zamanlar· dan kalma dikili tek parça sütun biçiminde taş anıt.

1 21 4 - menıur: Genellikle serdarlık, Kırım hanlığı, vezirlik, kazaskerlik, Efllk ve Buğdan voyvodalığı ve valilik gibi yüksek oru nlara atananlar için çıkarılan padişah buyruğu.

1 21 5 - menzi l : 1- At değiştirmek ya da konaklamak üzere kervanların ve posta tatarlarının indikleri bina, han. 2- Eri m : top menzili, ok men­ zili. 3- Bir günlük yürüyüş (ortalama sekiz saat) ile alınabilen yol uzunluğu, iki konak arası yol : An kara-Eskişehir arası 6 menzildir. 1 21 6 - menzil atları : Posta tatarlarının yorulmuş atlarının yerini almak üzere, menzillerde bekletilen yedek atlar.

1 21 7 - menzil atmak : Önaşamı kırmak amacıyle ok atma yarışı yapmak. 1 21 8

-

menzil bozmak: Ok atma yarışında önaşamı kırmak.

1 21 9 - menzilci : Menzil beygirleri ile giden posta tatarı. 1 220 - menzi l dikmek : Ok atmada kırılan sonaşam dolayısıyle, önaşam oku­ nun düştüğü yere bir taş di kmek.

1 221

-

1 222

-

menzil emin i : Osmanlı devletinde, yollarda ve konak yerlerinde askerin yiyeceğini sağlamakla yükümlü görevli. menzil taş ı : 1 - Önaşam okunun düştüğü yere dikilen taş. 2- Ok atma talimleri yapılan alan.

1 223 - merhaba siperi : Kale kapısının tam karşısındaki mazgala verilen ad. 1 224 - .merhem akçesi : Müslüman dinini kabul eden Hıristiyanlara verilen sünnet parası.

1 225 - meıaleci : Osmanlı sarayında kapıcıların bir takımı. 93

[1226 - 1245) me,rudyet dönemi meşrutiyet dönemi [es. t. devr-i meJrutiyet] : Osmanlı tarihinde, 23 temmuz 1 908 ile 29 ekim 1 91 8 arasındaki koşullu yönetim dönemi.

1226

-

1 227

-

1 228

-

1 229

-

1230

-

1 231

-

meydan günü: Ok meydanında, ok atma yarışları yapılan gün.

1 232

-

meydan kethüdası bkz. meydan başı.

1 233

-

1 234

-

1235

-

meze (mezo) firkateyn: Güverte topları olmayan savaş gemisi. meze (mezo) kapak: Güvertesinde çok top bulunan savaş gemisi.

mevkufatçı [es. t. mevkufati] : Mevkufat adı altında toplanan kaçkın resmi, boşalmış timar ve vakıf gelirleri ile geleneksel vergilerden savaş için ayrılan para işleriyle uğraşan görevli. mevkufatçı kalem i : Osmanlı mallyeslnde, mevkufatçının buyruğu altındaki büro. mevlit alayı : Muhammed Peygamberin doğum gününde, önceleri Ayasofya, sonraları Sultan Ahmet camiinde okunan mevlit dolayı­ sıyle düzenlenen, padişah ve devlet büyüklerinin de katıldıkları büyük tören. meydanbaşı : Acemi ocağında, erlere verilen cezaların uygulanması işini yürütmekle görevli subayın sanı.

meydan savaşı [es. t. meydan muharebesi) [Alm. Sch/acht] [Fr. ba­ tail/e] [İng. batt/e] : Açık, düzlü k yerde yapılan bü_yük savaş. meydan şeyhi [es. t. cilgir] : Güreş alanında, pehlivanları tanıtan ve hakemlik yapan kişi.

1 236

-

1 237

-

1 238

-

1 239

-

1 240

-

1 241

-

1 242

-

1 243

-

mızraklı süvari alayı bkz. mızraklı atay.

1 244

-

mikado: Japon İ mparatorlarına verilen san.

1 245

-

94

meze (mezo) korvet: Korvet büyüklüğünde, hafif ve hızlı bir savaş gemisi türü. Mısır hazinesi bkz. cep harçlığı . Mısır kesesi [es. t. kise-yi Mısri] : Altı yüz kuruş değerinde bir para ölçeği. Mısır zer-1 mahbubu: Mısır darphanesinde basılan Osmanlı altın paralarından biri. Mısır zincirlisi : Mısır'da basılan Osmanl ı altın paralarından biri. mızraklı alay: Son zamanlarda, Osmanlı padişahının mızrakla silihlandırılmış özel süvari alayı.

mili.dl tarih [es. t. tarih-i mi/ildi] [Alm : christliche Zeitrechnung]

molla [1246

-

1263]

[Fr. �re chrı!tienne] [lng. christian era] [Lat. anno domini] : lsa peygam­ berin doğumu ile başlayan ve bugün Batı'da kullanılan yıl sayımı.

1 246

-

1 247

-

mllletbqı : Osmanlı döneminde, Hıristiyan mahalle ve köylerinin yönetim işlerine bakmak üzere kocabaşı ile birlikte seçilen kişilerden her biri. mimarbaşı [es. t. ser-mimar8n-ı hassa] : Osmanlı sarayında, resmi binaların onarımı ve yapımı işleriyle uğraşan mimarların başı.

1 248 - mindere çıkmak: Osmanlı yönetim örgütünde, yazı işleri dairesinde bir göreve atanmak.

1 249

-

1 250

-

mlralem : Padişahın bayrağını taşımak, bayrak mehterlerlnln komu­ tanlığını yapmak : padlşahca vezirlere, beylerbeyi ve sancakbeylerine verilen sancak ve tuğları sahiplerine iletmek ; gerektiğinde padişahın üzengisini tutmak gibi işlerle yükümlü olan yüksek saray görevlilerin­ den biri. miri avcılar bkz. defterli avcılar.

1 251 - m i rici : Osmanlı maliyesinde, koyunları sayıp vergilerini toplayan görevli. miri kaptan : Kaptanpaşa eyaletine bağlı sancakbeylerl gemilerini kullanan kaptanların sanı.

1 252

-

1 253

-

1 254

-

1 255

-

1 256

-

miri reis: bkz. hassa kaptanı .

1 257

-

mlsak-ı mlll l bkz. ulusal ant.

1 258

-

miri katibi : Osmanlı devletinde maliye ile halk arasındaki davalara bakan yargıç. mlrlll : 1- Gerektiğinde toplanan aylıklı asker. 2- Devletin gelir kay­ nakları. mlrlmlranlı k : Emirülümerlık ile Rumeli beylerbeyiliği arasında bir aşama.

miskinler tekkes i : Osmanlılarda cüzzamlı hastaların barındıkları yerler.

1 259 - mlstlka [it. mistica] : Yalnız yelkenle devinen bir tür savaş gemisi. mit bkz. söylence.

1 260

-

1 261

-

1 262

-

modern tarih bkz. yenlçat tarihi.

1 263

-

molla: 1- Büyük kadı. 2- Medrese öğrencisi.

mlyane: 1- Yeniçeri örgütünde cemaattan küçük ve bölükten büyük olan bir birliğin adı . 2- Bir tür top.

95

[1264 - 1281] monopolye tutmak monopolye tutmak: Köylünün ürettiği ıarabın onda birini alan sub�ı ve sipahinin, kendisininki satılıncaya dek iki ay sUre ile köylünün ellndekl ü rünün satılmasını yasaklaması.

1 264

-

1 265

...;.

Moskof [Alm. Moskowiter] [Fr. Moscovite] : Eskiden Ruslara verllen ad.

1 266

-

muamelecl : 1- Sarraflık iılerlyle uğr�an kimse. 2- bkz. tefeci.

1 267 - mufassal defteri : Toprak yazımı iıleminin ayrıntılı olarak geçirlldiği defter.

1 268

-

1 269

-

muhasebe kitlbl bkz. yevmiye kitlbl. muhasip : Tatlı konuımaları ile büyüklerln, özelllkle padlıahların güzel zaman geçirmelerini sağlamakla görevli kimselere verllen san.

1 270 - muhtesip : Esnaf ve zanaatçıların narhlara uyup uymadıklarını, kul­ landıkları ölçü araçlarını denetlemek ve suçlu görülenleri cezaya çarptırmakla yükümlü görevli.

1 271 - muhzır: Şer'i mahkemelerde, ilgililerin kadı önüne gelmelerini sağ­ layan görevli.

1 272 - muhzırafa: Barıı ve sav� zamanlarında kendi bölüğü ile birlikte doğrudan doğruya sad razama bağlı olan, yeniçeri ocağının llerl gelen subaylarından biri.

1 273 - muhzırafa ortas ı : Yeniçerllerin, muhzırağaya bağlı 27. ortasına verilen ad.

1 274

-

1 275

-

mukabele kalem i : Kapıkulu atlı ve yaya askerlerinin ödenek ve künye iılerlyle uğ�an maliye bürosu. mukabele mal ı : Osmanlılarda timarlardan toplanan gelir.

1 276 - mukayese zahires i : lstanbul halkı için t�radan zorla satın alınan yiyecek maddeleri.

1 277

-

mum alayı : Ramazan'da teravih namazından sonra Muhammet Pey­ gamberin türbesinde yapılan tören.

1 278 - mumcu : Yeniçeri ocağında çavuılardan sonra gelen, yeniçeriağasına bağlı oniki kiıiden her biri.

1 279 - mumya [Alm. Mumie] [Fr. momie] [lng. mummy] : Özel illçlarla bo­ zulmadan saklanan ölü.

1 280

-

1 281

-

96

musıla-yı sahn bkz. tetlmme medreseleri. muştucu [es. t. müjdeci] : Hacı kafilesi ile sürrenin Hicaz'a vardığını ve oradan esenlikle döndüğünü padiıaha bildirmekle görevlendirilen kimse.

münecdmbatı [1282 - 1297]

1 282

-

muıtucubaıı [es. t. müjdeci-yi evvel] : Mi:ıştucuların başı.

1 283 - mutasarrıf: Tan:ı:lmattan sonra, Osmanlı yönetim örgütünde san­ cakların yöneticisine verilen ad.

1 284

-

1285

-

mübaşir: 1- Tan:ı:imattan önce, devletçe gördürülmesi gereken bir iş için görevlendirilen memurun sanı. 2- Mahkemelerde ilgilileri yar­ gıç önüne çıkarmak, ya da onlara birşey bildirmekle yükümlü görevll. mtıbqirllk ödeneli [es. t. mübaşiriye] : M ü başirlere gittiği yerler halkınca ödenen para.

1 286

-

mtıderrls: Medreselerde ya da büyük camilerde ders okutan kimse.

1 287

-

mtlftl bk:ı:. ıeyhüllslim.

1 288 - mtıhlmme defterleri [es. t. divan-ı hümayun sicilleri] : Padişah diva­ nından, 1 649 tarihine dek çıkan bütün ferman ve beratların, daha son­ raları ise yalnız devlet işleriyle ilgili işlemlerin özet olarak tarih sıra­ sıyle bulund urulduğu defterler.

1 289 - mtıhimme yazıcıları [es. t. mühimme-i nüvisan] : Padişah divanında tutulan mühi mme defterlerini yazan kimseler. mtıhürblllm [Al m. Siegelkunde][Fr. sigillographie) [İng. sigillography] : Eski mühürlerin kullanılışını, biçimlerini, tüzel anlamlarını inceleyen ve bunları okumayı amaçlayan bilgi dalı. 1 291 - mühürdar: Devlet büyüklerinin mühürlerini taşımak ve gereken evrakı mühürlemekle yükümlü görevli.

1 290

-

1 292 - mühürlü kilıt [es. t. memhur] : Yeniçeri olacaklara, kütük kayıt­ larına temel olmak üzere, yeniçeri ocağınca verilen mühürlü belge.

1 293

-

1 294

-

1 295

-

mtıli:ı:ım : 1- Atanmak için sıra bekleyen müderris ya da kadı aday­ ları. 2- Kanuni döneminden beri savaşa çıkan padişahların daire hiz­ metleri için ayrılan kapı kulu süvarilerinden sayısı 300 olan atlıya veri­ len ad. 3- Osmanlılarda bir ücret almadan devlet hizmeti yapan aday görevli. 4- Osmanlı ordusunda teğmen aşamasına yükselmiş subay. mtılkiye [Alm. Zivil] [Fr., [İng. civil) Osmanlılarda, seyfiye ve ilmiye sınıflarından olmayan devlet görevlileri sınıfı. mülk timar bkz. mallkine timar.

münavebe tımarı : Birkaç kişiye ait olup, iyeleri nöbetleşe savaşa katılan bir tür timar. 1 297 - münecclmbaıı [es. t. ser-müneccim-i hassa] : Osmanlılarda, önemli bir işe girişilirken gökbilim hesaplarına dayanarak uğurlu vakti seç­ mekle, günbilik ve yıllık düzenlemekle uğraşan saray görevlisi.

1 296

-

97

[1298

-

1 298

-

1 299

-

1 300

-

1 301

-

1305] müsellem. müsellem : Osmanlı devletinin kuruluJ döneminde, barıJ zamanı tarımla uğraJan, savaJ zamanı sefere katılan ; kapıkulu ocaklarının kurulmasından sonra da bir süre geri _ görevlerde eyalet askeri olarak kullanılan ; buna karJılı k kimi vergllerden bağıJık tutulan bir sınıf atlı ' asker. müstahfız: 1- Yeniçerilik zamanında kale, hisar ve yurdu koruyan tımarlı asker. 2- Yeniçeriler kaldırıldıktan sonra kırk y�ını �mıJ kimselerin, yedek asker h izmetlerinden sonra gelen dört yıllık askerlik sü resi. müsvedde defteri bkz. yevmiye defteri. müteferrika: PadiJah, vezir ve daha b�ka devlet büyüklerinin ya­ nında türlü hizmetlerde kullanılan kimselere verilen ad.

1 302 - mllteferri kabaşı : Saray müteferrikalarının b�ı. 1 303

-

1 304

-

1 305

-

98

mütemayiz: Osmanlılarda, saniye ile Oll arasında ve askerlikteki albay �amasına denk bir sivil �ama. mPtesell i m : Tanzimattan önce beylerbeyi ve sancakbeylerinin, böl­ gelerindeki sancak ve ilçeleri kendi adlarına yönetmekle görevlen­ d irdikleri kimse. müze [Al m., İng. Museum] [Fr. mus�] : Eski sanat ve bilim yapıtla­ rının, sanat ve bilimi ilgilendi ren nesnelerin görülüp yararlanılması için bulundurulduğu yer.

N 1 306

-

1 307

-

1 308

-

1 309

-

1 31 0

-

1 31 1

-

1 31 2

-

1 31 3

-

naipler kurulu [es. t. niyabet heyeti) : Bir hükümdarın işlerini yü­ rütmekle görevlendirilen kişilerden oluşan kurul. nakıbüleşraf: İslam Peygamberinin soyundan gelenler arasından seçilip, onların her işini gören ve onları devlet önünde temsil eden başkanın sanı. name defteri : Padişah divanından çıkan mektupların birer örneğinin yazılı bulund uğu defter. nasyonal sosyalizm [Alm. Nationalsozia/ismus) [Fr. national-socialis­ me] [lng. national socia/ism] : Almanya'da, 1. dünya savaşından sonra

Adolf Hltler'in kurduğu baskı yönetiminin adı (1 933-1 9'l5). nazizm bkz. nasyonal sosyalizm. necaşi [Alm., İng. Negus] [Fr. n�gus] : Etiyopya (Habeşistan) impa­ ratorlarının sanı. nemçe: Osmanlıların Avusturyalılara, Almanlara verdikleri ad. nevruz : Eski bir lran takvimine göre, yılbaşı sayılan mart ayının 22. günü.

nişan: 1 - bkz. ferman. 2- Osmanlılarda 1 832'den sonra hizmet ve yararlık karşılığı olarak bir kişiye verilen madalya. 1 31 S - nişancı [es. t. muvakki, müfti-i kanun, sahib-i divan-il-inşa, sahib-i ka/em-i ala, tevkici, tevkii, tufrai, tuğrakeş] : Padişah divanı üyesi olan yüksek bir görevlinin sanı. (Divanda yasıı.larla llglli sorunlar üze­ rinde açıklamalar yapmak, padişah mektuplarını kaleme almak, ve­ zirlere verilecek menşur ve beratların taslağını hazırlamak, antlaşma, berat, menşur, name ve fermanların başına tuğra çekmek gibi işler yapardı.) 1 31 6 nişanlı kifıt: Padişah, sadrazamla birlikte savaşa gittiğinde, sadra­ zamlık 'kaymakamına, gereğinde kullanılmak ve sonra hesabını ver­ mek_ üzere verilen tuğralı, boş, padişah buyruğu klğıtları.

1 31 4

-

-

99

[1317 - 1326) niza.aı-ı cedit 1 31 7 - nlzam-ı cedit: 1- Osmanlı ıslahat tarihinde 1 789 ile 1 839 tarihleri arasındaki zaman kesimi. 2- Bu dönemde Batı örneklerine göre ya· pılan yenileşme eylemlerinin tümü. 3- Bu dönemde Batı yöntemlerine göre yetiştirilmek üzere kurulan ordu. 1 31 8 - nizamiye: Asker örgütünde, dört yıl muvuzaflık ve i ki yıl yedek askerlik (redif) hizmetini yapmakta olan asker. 1 31 9 - nlzamlı gedik: il. Mahmut zamanında kurulan gedl�ere verilen ad. bkz. gedik. 1 320 - nota [es. t. takrir] [Alm., Fr., lng. Note] : Bir devletin başka bir dev· lete ya da onun elçisine yazılı ya da sözlü olarak yaptığı bildiri. 1 321 - nöbet çalmak bkz. mehterhane. 1 322 - nöbetçi yenlçerller: Nöbetleşe üçer yıl süre ile kale g6zetçillğine çıkan yeniçeri ortaları. 1 323 - nöbet kalfası : Haremağ_a lığında bir aşama. bkz. haremqası. 1 324 - nöbetllk voynuk: Görev yapmak üzere İstanbul'a getirilmiş olan voynuk. 1 325 - nukre: Osmanlıların ilk gümüş paralarına verilen ad. 1 326 - nüzul emini bkz. konakçı.

100

o 1 327 - oba: 1- Bölmeli büyük göc;ebe c;adırı. 2- Bir ya da birkac; c;adırda yaşayan ailelerden oluşan göc;ebe toplumu. 3- Göc;ebelerln gec;lcl konak yerler!. 1 328

-

1 329

-

ocak bkz. yeniçeri ocaıı. ocak alaları [es. t. senadid-i bektaşiyan] : Yenic;eri ocağının ileri gelen subayları : yenic;erl ağası, sekbanbaşı, kethüdabey, zağarcıbaşı, sam­ soncubaşı, turnacıbaşı, hasekiler, başc;avuş, başdeveci, başyayabaşı, m uhzırağa, kethüdayeri, başbölükbaşı.

1 330 - ocala çıkma bkz. çıkma. 1 331 - ocakalası bkz. yenlçerlalası. 1 332

-

ocak başçavuıu : Yenic;eri ocağında, ağabölüklerlnin yüksek subay­ larından birinin sanı.

1 333 - ocakbaş ı : Osmanlı sarayında, pişirdikleri yemeklere göre (kebapc;ı, pilavcı gibi) adlandırılan aşc;ı öbeklerinden herbirlnln başı olan kişi. 1 334 - ocak bazlrginı : Yenic;eri ocağının, para ve dışardaki alışveriş işleriy­ le uğraşan görevli. 1 335

-

1 336

-

ocak beytUlmalcısı : Ölen yenic;erilerden kalan para ve mal ile uğ­ raşan görevli. ocak hasekisi : Yenic;eri ortalarından birinin subayı.

1 337 - ocak ihtiyarları : Yenic;eri ocağının, bunalım zamanlarında toplan­ tılara da c;ağrılarak oylarına başvurulan ileri gelenleri. 1 338

-

1 339

-

ocak imam ı : Yenic;eri odalarının bulunduğu yerdeki orta cami i mam­ larına verilen ad. ocak kapıkethüdası : Görevi, ocağın hükü met dairelerindeki iş­ lerini yürütmek olan yenic;erl subayı.

1 HO - ocaklı bkz. yeniçeri.

101

[l:Hl 1 341

-

-

1356) Ocaklık ocaklık: Bir yerin gelirinin, ölümünden sonra kalıtçılarına da geç­ mek koşuluyle, bir kimseye verilmesi yöntemi.

1 342 - oda: Yeniçeri kışlaları ile içsaray koğuşlarına genel olarak verilen ad. 1 343

-

1 344

-

1 345

-

1 346

-

1 347

-

1 348

-

1 349

-

odabqı : Ağabölüklerlnde ve yaya ortalarında, yayabaşı ve bölük­ başından sonra gelen, görevi alaylarda selim törenlerini düzenlemek ve yönetmek olan subay. oda erleri bkz. yeniçeri. oda kethüdası: Yaya ortalarında yayabaşı ndan sonra gelen, görevi yeniçeri ağalarının bakım ve temizliğiyle ilgilenmek, kul oğlanlarını korumak, suç işleyenleri cezalandırmak olan görevli. odalı : Topkapı sarayında hasoda, seferli, hazine ve kiler odalarında oturan saray adamları. odalık: Padişah ve şehzadelerin, saraya alınan karavaşlar arasından seÇtikleri kadın. odalı yenlçerller: Kalelerde gözetçllik eden kapıkulu yeniçerileri. otlan [es. t. gulam ] : 1- Savaşta alınan erkek tutsakların bir bölümü. 2- Timar sahiplerinin savaş zamanı birlikte götürdü kleri savaşçılar. 3- Selçuklularda aylıklı asker.

1 350 - okçu [es. t. tirendaz, kemankeş] [Alm. Schütze (mit Pfeil und Bagen)] [Fr. tireur a l'arc, archer] [lng. archer, bawman ] : Okla silihlanmış asker. 1 351

-

1 352

-

okmeydanı : Okçuların ok atma çalışmaları yaptıkları alan. olatanüstü vergiler [es. t. rüsum-ı fevkalade, teka/if-i fevkalade] : Şeriat kurallarında yerleri bulunmadığı halde, devletin olağanüstü gereksinmeleri için padişah buyrukları ile alınan vergiler: töresel vergiler ve sıkıntı vergileri.

1 353 - olguluk [es. t. vakayiname, ruzname] [Alm. Chranlk) [Fr. chranique) [lng. chranicle]: Olayların zaman sırasına g6re yazılmış bulund uğu bir tür tarih yapıtı. 1 354 olimpiyat [Alm., Fr. Olympiade] [lng. alymplad] : Eski Yunanlı­ larda ve zamanımızda dört yılda bir düzenlenen uluslararası spor yarışları ve şenlikleri. 1 355 olmaz:lama [es. t. veto] [Alm., Fr., lng. Veto] : Bir yetkilinin bir öneriye ya da bir olaya karşı olduğunu bildirmesi, onu yadsıması. 1 356 onarıcı [es. t. meremmetçi] : 1 - Bostancı ocağına bağlı olup saray ve yapıların onarımı ile görevli kişi. -

-

-

102

onla tepesi [l,57

-

1374)

1 357 - onbuyruk [es. t. evamir-i aşere] [Alm. Zehn Gebote, Deka/og) [Fr. Diıc Commandements, �calog�e) [lng. Ten Commandments, Decalogue] [Lat. Deca/ogus) : Tanrının, Musa Peygambere gönderdiği söylenen ve Yahu· dilerce uyulması gereken on buyruğa verilen ad. 1 358

-

1 359

-

ondalık [es. t. 6şiir] : Osmanlılarda, şeriat kurallarına göre toprak ürünlerinden önceleri onda bir oranında alınırken sonraları beşte bire kadar çıkarılan vergi. onlkller: Tanzlmattan 6nce bakanlar kurulu.

1 360 - onlklllk: il. Mahmut zamanında basılan bir altın para. 1 361 - onkent [es. t. bi/8d-ı aşere] : lzmir, Sellnlk, Yenişehir Feneri, Konya, Kudüs, Halep, Trabzon, Sofya, Üsküdar ve Havass- ı Refia kentlerine topluca verilen ad. 1 362

-

1 363

-

1 364

-

1 365

-

onkent kadıları : Onkent diye anılan kentlerde görev yapan kadılara verilen ad. onluk osmant bkz. osmanl. orducu : Sav� alanına gitmek üzere yola çıkan Osmanlı ordusunun her türlü gereksinmelerini sağlamak üzere birlikte giden zanaatçılar ve esnafa topluca verilen ad. ordu-yu hümayun afası bkz. orducubqı.

1 366 - orducubqı : Orducuların buyurucusu. 1 367

-

1 368

-

ordu defterdarı : Seferde bulunduğu sürece ordunun para işlerini yürüten görevli.. ordugih [es. t. muasker] [Alm. Heer/ager] [Fr., lng. camp] : Sav� sırasında ordunun merkezi olarak kullanılan yer.

1 369 - ordu hazinesi bkz. ordu çadırı. 1 370 - ordu kaimesi : 1- Kırım Sav�ı giderlerini karşılamak için çıkarılan on ve yirmi kuruşluk klğıt para. 2- Sav� zamanlarında ordu·n un ba­ şında bulunan sadrazam ya da serdar-ı ekremln uzun klğıtlar üzerine yazmış oldukları buyurultular. 1 371 - ordu mllhlmmesl : Seferde bulunan sadrazamın, sav�lara ilişkin konuşmalarının yazıldığı mühimme defteri. un

-

1 373

-

ordu naibi : Osmanl ılarda, ordu kadısı adına ordu içindeki davalara . bakan görevli. ordu şlkiyet defteri : Sav� sırasındaki yakınmaların yazıldığı defter.

1 374 - ordu tepesi : Ordunun geçtiği yol boyunca, geriden gelen birliklere

103

(1375 - 1392) orta

yön göstermek için her iki fersahta blr (yaklaşık olarak 1 0 km.) dikilen im. 1 375 - orta: Yeniçeri örgütünde bugünkü bölük dengi birliklere verilen ad. 1 376 - ortabaşı bkz. odabaşı. 1 377 - orta bölükleri : Kapıkulu süvarilerinden sağ ve sol u lufeci bölük­ leri. 1 378 - orta camisi [es. t. cami-i miyane] : Yeniçeri ocağının camisi. 1 379 - ortaçal [es. t. kurun-ı vusta] [Alm. Mittelalter] [Fr. mayen-age] [lng. middle ages] : ll kçağ ile 1 453 ya da 1 492'de başladığı varsayılan yeniçağ arasında kalan zaman kesimi. 1 380

-

ortaçal tarihi : İl kçağ ile ortaçağ arasındaki zaman kesiminin tarihi.

1 381 - ortaçavuş [es. t. çavuş-ı miyane] : Kola çı kan sadrazamın, sarayına dönene kadar yanında bulundurduğu görevli. 1 382

-

ortak: Yeniçeri ocağından emekli olan kimse.

1 383 - ortakapı [es. t. babüsse/Bm] : 1- Konaklarda, harem dairesi ile selim­ lık dairesi arasındaki kapı. 2- Topkapı sarayının ikinci kapısı. 1 384

-

1 385

-

ortakayık: Çıkarma ve ırmak taşıtı olarak kullanılan, mavna türünden altı düz bir tekne. orta kazanı : Her yeniçeri ortasında sayıları iki ya da üç olan ve kut­ sal sayılan, önemli işler görüşüleceği zamanlar çevresinde toplanılan, bakırdan yapıl mış kazan.

ortamehter bkz. i kinci mehter. " 1 387 - ortanca: Haremağalığında nöbet kalfası ile hasıllı arasındaki bir aşama. bkz. haremalası .

1 386

-

1 388

-

ortataş çalı [es. t . mesolitik devir] [Alm. Mesolithikum] [Fr. 8ge mesolithique] [İng. mesolithic] : Tarih öncesi zamanlardan biri, yont­ mataş çağından cilalıtaş çağına geçiş dönemi.

1 389 - ortasandıl ı : Her yeniçeri ortasında, ölen yeniçerilerin kalıtlarının satılması ile elde edilen paraların ya�ırıldığı kasa. 1 390

-

1 391

-

1 392

-

Ortodoks [Alm., Fr., İng. Orthodox] : Hırlstiyanlığın büyük mez­ heplerinden biri olan Ortodoksluğu benimseyen kişi. Osmanl: il. Osman zamanında basılmış gümüş para. Osmanl nişanı [es. t. nişan-ı Osmani] : Sultan Aziz'ce 1 861 'de çıka­ rılmış olan bir nişan. 1

104

oymak [1393

-

1400)

1 393 - Osman l ı : 1- 1. Osman'ın Anadolu'da kurup sonradan Asya, Avrupa ve Afrika kıtaları üzerine yayılarak büyük bir i mparatorluk haline gelen Türk devletinin adı. 2- Osmanlı devleti uyruğu. 3- Vezir daire­ lerinde hizmet gören ağalara verilen ad. bkz. zobu, afam çırağı . 1 394 - otaf :Padişah ve vezirler için yapılan gösterişli ve etekli çadır. 1 395 - otçubaşı bkz. barutçubaşı. 1 396

-

ot gecesi : Saray mutfağının, tatlıların pişirilmesine ayrılan bölümün­ de, yılda bir kez m5.cunların pişirildiği şenliklerin düzenlendiği gece.

1 397 - otlakıye bkz. kırnıl resmi. 1 398 - oturak: 1- Yararlı işler başarmış, sakatlı k ya da kocamışlık nedeniyle görevden bağışlanarak emekliye ayrılmış yeniçeri. 2- Eski gemilerde kürekçilerin oturdukları yer. 1 399 - oturak ulufes i : Önceleri görevden bağışlanan yeniçerileri n ; sonra­ ları, hiçbir görev yapmadan ulufe k5.ğıdı satın alan kişilerin devletten , aldıkları ulufe. 1400

-

oymak [es. t . kabile) [Alm. Stamm] [Fr. tribu] [lng. phratry] : Boy ya da uruk denen topluluğun bölümlerine verilen ad. .

105

ö 1 401

-

1 402

-

1 403

-

1404

-

1405

-

1406

-

1407

-

1 408

-

1409

-

1 41 0

-

1 41 1

-

Ö n-Asya [Alm. Vorderasien) [Fr. Asie anterieure]: Asya'nın batısında, özellikle Akdeniz ile bağlantısı bulunan ülkelere verilen ad. önder [es . t. lider, şef) [Alm. Führer) [Fr. leader, eh�() [lng. /eader] [it. duce) [Lat. dux ] : Büyük işlerde bir topluluğa önayak olan kişi. önerge [es. t. takrir] : Sadrazamın, bir iş üzerine padişaha sunduğu ayrıntılı bilgileri kapsayan belge. öntarlh [es. t. protohistorya] [Alm., Fr., lng. Protohistoria): Tarih öncesi zamanlardan tarih zamanlarına geçiş dönemi. ören [es. t. harabe, virane] [Alm. Ruine) [Fr. ruine) [lng. ruin ] : Eski zamanlardan kalma kent, kale ve duvar yıkıntıları. örencik [es. t. asarıatika] : Eski zamanlardan kalan yapıt yıkıntıları, antik zamanlar kalıntısı. öyküsel tarihçilik [es. t. hikaye tarzında tarihçilik) [Alin. erzöhlende Geschichtsschreibung) [Fr. historiographie narrative) [lng. narrative historiography] : Olayları, aralarındaki nedensel ilişkileri ve zaman sırasını gözetmeksizin, yüzeysel olarak öykülemeyi ön planda tutan ilkel tarih yazıcılığı. özeksel yönetim [es. t. merkeziyetçi idare) [Alm. Zentra/ismus] [Fr. centralisation] [lng. cetra/ization] : Her işin tek bir merkeze bağlı ola­

rak yürütüldüğü yönetim.

106

özeksiz yönetim [es. t. adem-i merkeziyet) [Alm. Dezentra/isierung) [Fr. d�centra/isation) [I ng. decentralization) : Yerel işlerin, merkeze sorulmadan yerel orunlarca yürütüldüğü yönetim. özelçafrı [es. t. nefir-i has) : Sadece bir kısım askerin savaşa sürül­ mesi. üzengi ataları [es. t. rikBb-ı hümayun ofa/arı] : Padişahın atı yanında yürümeğe izinli olan ağalar : Yenlçerlağası, mirialem, kapıcılar ket-

özürlü [Hl2 - HH] hüdası, kapıcıbqılar, ı;avuJbqı, avağaları, ahırbeyleri, ı;eşnigirbqı, altı süvari bölüğü ağaları, cebecib�ı ve arabacıbqı. 1 41 2

-

1 41 3

-

1 41 4

-

özerk (es. t. muhtar) (Alm. Autonom] [Fr. autonome][l ng. autonomous] : Özerklik niteliği tqıyan. özerklik [es. t. muhtariyet] [Alm., Fr. Autonomie] [l ng. autonomy] : Özeksel bir gücün yönettiği geniş bir bütün içinde, bir kuruluşun ya d a bir ülkenin belli koşullar altında kendi kendini yönetme hakkı. özürlü [es. t. mayube] : Osmanlılarda, organlarında sakatlık bulunan kad ı n · tutsaklar takımı.

107

p 1 41 5

-

1 41 6

-

1 41 7

-

1 41 8

-

1 41 9

-

1 420

-

1421

-

1 422

-

1 423

-

1424

-

1 425

-

1 426

-

1 427

-

1 428

-

108

padişah [Alm., Fr., İng. Su/tan ] : Büyük hükü mdar, Osmanlı hü­ kümdarlarınıı:ı sanı. padişah batışı [es. t. teşrifat-ı mü/ük8ne] : Padişahın, bir kimseye gönlünü aimak için gönderdiği bağıJ. padişah blleslndekller [es. t. rik8b-ı hümayun] : Padişah savaşa git­ tiği zaman ya da sadrazam sefere çıkıp padiJah başkentte kaldığı zaman, vekil olarak yanlarında bulundurulan yüksek görevliler: Rikllb kay­ makamı, rikllb defterdarı. padişah buyrutu bkz. ferman. padişah cebi [es. t. ceb-i hümayun] : Padişahın kişisel parası. padişah dlrlltl : Bir kimsenin geçimini sağlamak için devletçe verilen aylık, timar, ulufe ve mevllcip gibi ödenekler. padişah haremi [es. t. harem-i hümayun, babüssaadet-iş-şerife] : Topkapı sarayında kadınlar için ayrılmıJ olan bölüm. padişah hazinesi [es. t. hazine-i hassa] bkz. lçhazlne. padişah i mzası [es. t. imza-yı hümayun] : Padişahın, yabancı hükü m­ darlara yazılan mektupların kenarlarına koyduğu altın yaldızlı i mza. padişah kayıtı [es. t. zevrakçe-i şerif] : Padişaha özgü kayık. padişah mahfl ll [es. t. hünk8r mahfili, mahfil-i hümayun] : Sultan camilerinde padişahın namaz kılması için ayrılan özel yer. padişah mehterhanesi [es. t. mehterhane-i tabi u alem ] : PadiJahın özel mizıka takımı. padişah mektubu [es. t. name-i hümayun] : Osmanlı padiJahlarının yabancı hükümdarlara, Kırım hanlarına, Mek.ke Şerifine yazdıkları mektuplar. padişah peşkeşçlsl [es. t. pişkeşci-yi şehriyari] : Padişah adına saraya gelen armağanları alan görevli.

pa9a (1429 1 429 1 430

-

-

-

HU ]

paclltah reisi [es. t. reis-i padişah] : Padişah baştardesi gemisinin kaptanı. padltah sarayı [es. t. darüssaade, dergBh-ı aır, dergBh-ı mual/a, dergBh-ı şerif, saray-ı amire, saray-ı hümayun] : Osmanlı padişahları­

nın oturdukları saraylar: Topkapı Sarayı, Edirne Sarayı, Eskisaray. 1 431

-

padişah tufcuları [es. t. tuğcıyan-ı hassa, tuğkeşan] : Silahtar bölü­ ğünden, savaşta padişahın tuğlarınr taşıyan 23 görevli.

1 432 - padltah vakıfları [es. t. evkaf-ı hümayun, evkaf-ı sa/Btin] : Padişah­ ların ve onların soyundan gelenlerin yaptıkları vakıflar. 1 433 - pad�ıah yazısı [es. t. hatt-ı hümayun, hatt-ı şerif] : Padişahların, genel­ likle kendi el yazıları ile çıkardıkları buyruklar. 1 434

-

palanka (Macarca'dan) : Ağaç ve topraktan yapılıp hendekle çevrilip pekiştirilmiş siper; küçü k kale.

1 435 - palyoı : Kısa ve iki yanı keskin kılıç, kasatura. 1 436 - Panteon [Alm., İng. Panthean) [Fr. panthkn] [Yun. pan •bütün' ve theos •Tanrı'dan ] : 1 - Eski Yunan ve Roma'da en büyük tapınak. 2- Bir toplulukta tapılan tanrıların tümü. 3- Paris'te ünlü kişilerin gömülü bulundukları tapınağın adı. 1 437

-

papa [Alm. Papst] [Fr. pape] [lng. Pape) : Katolik kilisesinin, İsa Pey­ gamberin vekili sayılan, Vatikan'da oturan ve kardinaller meclisince seçilen başkanı.

1 438 - papirüs [Alm., Fr., İng. Papyrus] : 1 - Eski Mısırlıların yazı kiiıdı apmak için özünden yararlandıkları bitki. 2- Bu bitkiden yapılan kağıt. 3- Bu kağıt üzerine yazıl mış elyazısı. 1 439 - paralı asker [es. t. ücretli asker] [Alm. Soldsoldat, Mietsoldat] [Fr. mercenaire] [lng. mercenary] : Para karşılığında yabancı bir devlet he­ sabına çalışan asker. 1440

-

parlamento [es. t. meclis-i milli] [Alm. Parlament] [Fr. parlement] [lng. parliament] : 1- Yasama organını oluştu"ran meclis ya da meclis­ lerin bütünü. 2- Eski Fransa'da soyluların yargılandığı mahkeme.

1 441 - pqa: Osmanlılarda, sancakbeyi ve daha yüksek aşamalardaki yöneti­ cilere, albaydan daha yüksek aşamadaki askerlere, beylerbeyi ve vezir­ lere ; Fatih Sultan Meh met zamanına kadar yüksek bilimsel aşamalı ki­ şilere verilen san. Yeniçeri ocağının kaldırı l masından sonra, daha çok general karşılığı olarak kullanılmış, daha sonra çıkarılan sivil aşama-

1 09

[1442 - 1460) pafa battardesi !ardan mlrülümera, beylerbeyi ve vezir aşamalarına yükselenlere de paşa denilmiştir. 1 442

-

1 443

-

1 444

-

paıa baıtardesl bkz. pqa gemisi. pqa defterlisi : Vezir, beylerbeyi, sancakbeyi ve Kırım hanlarının yanında bulunan d irlik sahiplerine verilen ad. pqa divan ı : Beylerbeyi ve vezirin başkanlığında, kendi bölgeleri ile ilgil i resmi işlerin görüşülmesi için toplanan divan.

1 445

-

paıa gemisi : Kaptanpaşafarın bindikleri savaş gemisi.

1446

-

Pqakapısı bkz. Babıili .

1 447

-

Pqakapısı kodamanları [es. t . Paşakapısı erkanı, Paşakapısı ricali] : Başta sadrazam olmak üzere devlet ileri gelenleri.

1448 - paıalı : Paşa: sanını taşıyan büyüklerin hizmetindeki gedikli ağalar. 1 449

-

1450

-

1 451

-

1 452

-

1 453

-

paıal ı k : 1- Paşa sanı ya da paşa olma d u rumu. 2- Bir paşanın yönetimi altındaki bölge. pqa odası : Yeniçeri ocağında 21 . ağa bölüğünün ad ı. pqa reisi [es. t. reis-i paşa] : Kaptanpaşa gemisinin kaptanı. pqa sancalı : Osmanlılarda valilerin oturdukları eyalet merkezlerine verilen ad. pqmaklık: Padişahların anne, kızdardeş, kız ve hasekilerine bağ­ lanan haslara verilen ad.

1 454 - patentalı : Yabancı bir devletin uyruğu ve korunumu altında bulun­ duğunu belirten tezkereye sahip kimse. 1 455

-

patrici [Alm. Patrizier] [Fr. patricien] [İng. patrician] : Eski Romalı­ larda, soylu bir aileden gelen kimse ve bu ki mselerden oluşan sınıf.

1 456 - patrona [Alm. Vizeadmiral] [Fr. vice-ami ral] [İng. vice-admiral] : Osmanlılarda, 1 682"den sonra kullanılan, kapudane ile riyale arasında bir deniz subaylığı aşaması ; miri kalyonların ikinci kaptanı. 1 457

-

patrona gemisi [es. t. patrone-i hümayun] : Patronanın bindiği gemiye verilen ad.

peksane: Osmanlılarda, kıyı savunması ve savaş gemilerinde kullanıl­ mış eski bir topun adı. 1 459 penci k : Asker yetiştirilmek üzere, savaş tutsaklarından beşte bir oranında ayrılan acemioğlan adaylarına verilen ad. 1 460 - penci kçi : Savaşta ele geçirilen tutsakların beşte birini ve öteki esir­ ler için de gerekli vergiyi toplamakla görevli kişi.

1 458

-

-

1 10

pllaçka (1461 - 1479] 1 461

-

1 462

-

1 463

-

1 464

-

1465

-

1 466

-

1 467 1 468

-

-

penclkçlbaş ı : Pencikçilerin buyurucusu. penci k emi ni : Pencik yasasına göre, savaş tutsakları ile pazarlarda satılan kul ve karavaşlardan alınan vergileri toplamakla görevli kişinin sanı. pencl kll kul : Esircilerin, pencik vergisini ödeyip satmış oldukları tutsak. penci k ollan ı : Osmanlılarda, savaş tutsaklarından askerlik görevi için beşte bir oranında ayrılan Hıristiyan gençlerden herbirl. pencik resmi : Osmanlılarda, savaşlarda ele geçirilen tutsakların sahiplerinden belli bir yasa (pencik yasası) gereğince alınan vergi. pençe: Sadrazamın, eyaletlerdeki vezirlerin, beylerbeyi ve sancak­ beylerinin çıkardıkları resmi belgelere imza yerine koydu kları im. pençik bkz. penci k. perdeci [es. t. perdedar] : Osmanlılarda yüksek orunlu kişilerin kapılarında bekleyen ve girmeye izni olanları içeri alan görevli.

1 469

-

perde çavuşu bkz. kapıçavuşu.

1 470

-

pergende : Çektiri sınıfından bir tür savaş gemisi. perişanı : Küçük görevlilerin giydikleri bir tür kavuk.

1 471

-

1 472

-

1 473

-

1 474

-

peıklratası : Hasoda örgütünde peşkir ve havlulara bakan görevli.

1 475

-

peşklrotlanı bkz. peşkl ratası.

1 476

-

1 4n ·

-

1 478

-

peykbaşı : Peyklerin komutanı olan subay.

1 479

-

pilaçka (Arnavutça'dan) bkz. çapul.

peşkeş : Özellikle hükümdarların birbirlerine yolladıkları ya da hükü mdarlara sunulan armağan. peşkeşçi : Yabancı elçilerin padi�ahlara getirdikleri armağanları d i­ van günü vezirlerin önünde sergileyen, ortakapı bölükbaşılarından birinin sanı.

peygamber hırkası [es. t. hırka-i saadet, hırka-i şerif] : Muhammet Peygamberden kalma olup, Topkapı Sarayı Müzesinin bir bölümünde saklanan kutsal emanetlerden biri. peykler [es. t. peykan-ı hassa] : Binişlerde, gösterişli giysiler! ile padi­ şahların yanında yürüyerek saltanata görkem katan ve gereğinde padişahların buyruklarını yerine getiren, son derece çevik ve çabuk iş gören asker.

ııı

[1480 - 1495) pir 1 480 - pir: 1- Erkek savaş tutsaklarından, pencik yasasına göre ayrılan koca­ mışlara verilen ad. 2- Tarikat kurucusu. 3- Lonca ve fütüvvet kuru­ luşlarının başında bulunan yönetici. 1 481

-

piramit [es. t. ehram] [Alm., Fr., Pyramide] [lng. Pyremid] : Mısır firavunlarının mezarlarına verilen ad.

1 482 - pirplri : 1- Yeniçerileri salma erlerinin giydikleri kırmızı çuhadan yapılmış cüppe. 2- Bizans altınlarının bir türü. 1 483

-

piyade: 1- Yaya askeri. 2- Yepelek yapılı bir tür gezinti kayığı.

plebler [es. t. avam] [Alm. Pöbel] [Fr. plebes] [lng. plebs] [Lat. plebes] : Eski Roma'da dışardan gelerek yerleşen kimseler ve bu kimselerden . o _ � uşan en kalabalık sınıf. 1 485 - polis bkz. kentdevletl . 1484

-

1 486 - potera: Yüz kişiden dırı.

az

olan ufak akıncı topluluklarınca yapılan sal­

1 487 - potur oğulları: Bosna'nın müslüman halkından devşirme olarak alınmasına izin verilen kimseler. 1488 - prankı : Osmanlı ordusunda kullanılmış bir tür top. 1 489 - prens [Alm. Prinz, Fürst] [ Fr. , İ ng. prince] : 1- Batı ülkelerinde hü­ kümdar. 2- Hükümdar oğullarına verilen san. 3- Osmanlılarda Eflik ve Buğdan beyliklerine atanan Fener beylerinin sanı. 1 490 - Prens Adaları : Marmara'da, İstanbul güneyindeki sıra adalara top­ luca verilen ad. 1 491 - prenses [es. t. sultan] [Alm. Prinzessin, Fürstin] [Fr. princesse] [lng. princess] : Hükümdar soyıından gelen ya da hükümdar soyundan olan­ larla evlenen kad ınlara verilen ad. 1 492

-

prenslik [Al m. Fürstentum] [Fr. pricipaute] [İng. pricipality] : 1- Prens olma hali. 2- Bir prensin yönetimindeki bağımsız ya da yarı bağımsız küçük devlet: Monako Prensliği, Karadağ Prensliği.

1 493 - presbiterlyenllk [Alm. Presbyterianismus] [Fr. presbyterianisme] [İng. Presbyterianism] : Protestan mezhebinin, demokratik kurallara göre örgütlenmiş bir kolu. 1 494 - primlkür: Voynuk örgütünde assubaylardan birinin sanı. 1 495 - Protestanlık [Alm. Protestantismus] [F r. protestantisme] [İng. Pro­ testantism] : Papanın dinsel başkanlığını ve katol ik kurallarını tan ı­ mayan bir Hı ristiyan mezhebi.

112

putlattırmak (1496 - 1501 ] 1 496

-

protesto etmek [es. t. ikame-i hüccet) [Alm. protestieren] [Fr. pro­ tester] [lng. protest] : Herhangi bir davranışın tüzeye, antlaşma ve

sözleşmeler.e aykırı düştüğünü ve onanmadığını resmi olarak açıkla­ mak. 1 497 - pulta: Ucu demirli ve delme gücü fazla olan ok. 1 498 - pusla odası : Fetvahanede, fetva için başvuranlara yanıt vermek için soruların yazıldığı büro. 1 499 - puta: 1- Ok türlerinden birinin adı. 2- Nlşanglh. 1 500 - putatapar [es. t. putperest] [Alm. Götzendiener] [Fr. /do/atre) [lng. ıdolatrous, idolater] : Putlara tapan kimse. 1 501 - putlaştırmak [es. t. te/ih] [Alm. vergötzen] [Fr. ido/atrer] [lng. ido/ize] : Bir nesnede ya da bir kimsede olağanüstülük görerek onu put haline getirmek.

113

R 1 502

-

1 501

-

1 504

-

1 505

-

1 506

-

1 507

-

1 508

-

rabla: Osmanlılarda hamiseden büyük ve saliseden küçük olan, askerlikteki yüzbaşılığa denk aşama. raca [Alm. Radscha, Rajah] [Fr. rajah, radjah][İ ng. rajah] : Hlndistan'da küçük hükümdarın sanı. raflzl: Şii takımının, Halife Ali'ye aşırı derecede bağlı bir kolundan olan kimse. rakı vergisi [es. t. arak resmi) : Osmanlılarda rakıdan alınan vergi. ramazan tahvi lleri : 1 875 ramazanında, devlet borçlarını erteleyen hükümet kararnamesi ayarında çıkarılan tahviller. reaya [es. t. raiyye, raiyyet] : Genel olarak Osmanlı uyruğu, dar an· lamda vergi yükümlüsü olan sınıflar. redif: Son donem Osmanlı ordusunda altı yıllık nizamiye hizmetini tamamladıktan sonra, daha 14 yıl süre ile yedek asker durumunda olanlara verilen ad.

1 509

-

reform bkz. düzeltim.

1 51 0

-

reis: XVll. yüzyıla dek Osmanlı donanması komutanına verilen ad.

1 51 1

-

reis efendi bkz. reisülküttap.

1 51 2

-

1 51 3

-

1 51 4

-

reisülküttap : XVll. yüzyıla değin padifah divanı yazmanlarının başı, bundan sonra 1 8l5'e değin bugünkü dıflflerl bakanı dengi olan orunlu klfinin adı. relsülküttap kesedarı : Reisülküttap kalemini y6neten ve klğıt· larını saklayan görevli. reslmyazı [es. t. hiyerag/in [Alm. Hieroglyphe] [Fr. hiiroglyphe] [lng. hieroglyph] : Eski çağlarda, kimi uygar u luslarca kullanılan . resim ve

simgelere dayalı bir tür yazı.

1 51 5

1 14

-

Restorasyon dönemi [Alm. Zeita/ter der Restauration] [Fr. epoque de Restauration][l ng. epoch (era) ofRestauration] : Napoleon Bonaparte'dan

Rumeli kazaskeri [1516 - 1531) sonra Avrupa'yı yeniden eski biçime sokmak çabalarının ortaya çıkar­ tığı zaman kesimi. 1 51 6

-

1 51 7

-

rlkip ataları [es. t. ağayan-ı rikab-ı hümayun] : bkz. özengl ataları. rlkipdar: Padiphın eğer, pabuç ve çizmelerine bakmakla görevli olup derece olarak hasoda subayları arasında çuhadardan sonra gelen ağa.

1 51 8 - rlkip kaymakamı bkz. kaymakam pqa. 1 51 9

-

1 520

-

1 521

-

Rlm: Osmanlılarda halk d ilinde Roma kentine verilen ad. Rtm papa: Roma'da oturan Katoliklerin dinsel başkanı. riyal : Bir ara Osmanlı ülkelerinde de kullanılan lspanyol paralarından biri.

1 522 - riyale [Alm. Vizeadmiral] [Fr. viceamiral] [İng. vice-admiral] : Osmanlı donanmasında kapudane ve patronadan sonra gelen ve tümgenerale denk bir aşama. 1 523

-

1 524

-

1 525

-

1 526

-

1 527

-

1 528

-

1 529

-

1 530

-

1 531

-

Rönesans [es. t. Devr-i İntibah) [Alm., Fr., lng. Renaissance] : bkz. Uyanış. Rum : 1- Eskiden Doğu Roma İmparatorluğu sınırları içinde yapyan ve Roma yurttaşı haklarına sahip olan halk. 2- Osmanlı imparatorluğu içinde yaşayan Hellen soyundan gelme halk. Rum ateş i : Eskiden deniz ve kara savaşlarında yangın çı karmak için kullanılan bir araç. Rumel i : Osmanlı İmparatorluğunun Avrupa'daki ülkelerine topluca verilen ad. Rumeli atası : Türk d ilini, gelenek ve göreneklerini öğrenmeleri için Rumeli köylerindeki Türk aileleri yanına verilen acemiocağı adayı devşirmelerin dağıtım ve koruma işleriyle görevlendirilenlerin başı olan yeniçeri subayının sanı. Rumell beylerbeyi [es. t. Rumeli emir-ül-ümerası] : Osmanlı impara­ torluğunda Rum_e li eyaletinin yönetiminden sorumlu, askeri ve mül­ ki yetkileri olan görevli. Rumeli defterdarı bkz. bqdefterdar. Rumeli kazaskeri [es. t. sadr-ı Rum] : Rumeli ile ilgili işleri yürüten kazasker. bkz. kazasker. Rumeli eyaleti : Osmanlı İmparatorluğunun, merkezi Sofya olan ve Rumeli beylerbeyi eliyle yönetilen eyaleti.

115

[1532 - 1544] Rum eyaleti 1 532 - Rum eyaleti [es. t. eyalet-i Rum, Rumeli-yi sufra] : Osmanlıların, önceleri merkezi Amasya olan Sivas ilinin adı. 1 533

-

ruml altı n : il. Sultan Mehmet zamanında basılmış altın paranın adı.

1 534

-

ruml kese [es. t. kise-i rümi): 500 kuruş değerinde para ölçeği.

1 535 - ruml tarih [es. t. tarih-i rümi, sene-i maliye) bkz. akçalı yıl. 1 536 - Rum padiıahı bkz. padişah. 1 537

-

Rum ülkesi [es. t. diyar-ı Rum, miilk-i Rum) : Eskiden Bizans i mpara­ torluğu sınırları içinde bulunan ülkelere, Osmanlı yönetimine geçtik­ ten sonra da verilen ve özelli kle Anadolu için kullanılan bir deyim.

1 538 - ruznamçe [es. t. yevmiye] : 1- Devlet dairelerinde günlük gelir ve giderlerin ya da günlük olayların yazıldığı el defteri. 2- Saymanlık kalemi. 1 539 - ruznameci : Osmanlı devlet dairelerinde, günlük gelir ve giderlerin ya da olayların defterini tutan görevli. 1 5'40

-

ruzname bkz. ruznamçe.

1 541 - ruznameci bkz. ruznamçeci. 1 542 - rüus: 1- Vezir, beylerbeyi, timar ve zeamet sahipleri dışında kalan bütün devlet görevlilerine verilen görev kağıdı. 2- Medrese öğreni­ mini bitirip sınavı başaranlara verilen diploma. 1 543

-

1 544

-

116

rüus aylığı [es. t. rüus maaşı] : ileri gelen ulemanın çocuklarına bağ­ lanan aylık ödenek. rüus buyruğu [es. t. rüus hükmii]: Önerge kağıdına dayanılarak yazı­ lan belge (berat).

5 1 545 - saçak öpme: Sarayda bayramlaşma törenine katılan büyüklerin, padişahın tahtından sarkıtılmış saçakları öpmesi. 1 546 - sadaret kaymakamı bkz. kaymakam paşa. 1 547 - sadaret kethüdası bkz. kihyabey. 1 548 - sadr: Kazaskerlere verilen san. 1 549 - sadrazam [es. t. sadr-ı aı;, sahib-i devlet, vezir-i azam, zat-ı asafi) [Alm. Grossvizir) [Fr. grand visir) [İng. grand vizir) : Osmanlı dev­ letinde padişahın tam yetkili vekili ve vezirlerin en büyüğü. 1 550 - sadrazam arzı bkz. telhis. 1 551 - sadrazamlık alayı [es. t. sadaret alayı) : Yeni sadrazam olan kişi için düzenlenen tören. 1 552 - sadrazamlık armafanı [es. t. sadaret peşkeşi) : Sadrazamlığa geçen kimsenin padişaha sunduğu armağan. 1 553 - sadreyn: Rumeli ve Anadolu kazaskerlerlnin i kisine birden verilen ad. 1 554 - sadreyn efendiler: Rumeli ve Anadolu kazaskerleri. 1 555 - saf akçe [es. t. gayr-ı mağşuş ak�e): Karışığı ve eksiği olmayan, ayarı ve ağırlığı tam olan para. 1 556 - safgarlpler [es. t. gureba-yı yemin): Kapıkulu süvarisinin, görevi ordunun sağ yanını korumak olan bölüğü. 1 557 - saf ko lafası :-Aşam ası sol kolağası ile binbaşı arasında olan subay. 1 558 - saflama defteri [�. t. mizan defteri) : Devletin gelir ve giderlerini toplu bir halde gösteren defter. 1 559 - saf ulufecller [es. t. ulufeciyan-ı yemin ] : Kapı kulu süvarisinin, görevi sadrazam ile devlet büyüklerini korumak olan bölüğü. 1 560 - sahabe [es. t. eshab-ı kiram]: Hz. Muhammet'in söylediklerini ve yaptıklarını, göz tanı klığına dayanarak anlatan kişi.

117

[1561 - 1576] 11ahn aşam.a111 1 561

-

1 562

-

1 563

-

1 564

-

1 565

-

1 566

-

1 567

-

1 568

-

1 569

-

1 570

-

sahn aşaması [es. t. sahn-ı seman payesi] : ilmiye sınıfı içinde özel bir rütbe olan, Fatih Medresesi öğretim üyeliği. sahn medreseleri [es. t. sahn-ı seman] : Osmanlılar döneminde Fa­ tih camisi çevresinde bulunan, bugünkü edebiyat, ilahlylt ve hukuk fakülteleri ka11ılığı olan yüksek öğretim kurumları. sakal l ı : Savaş tutsaklarının yaşları geçkin olanları. salarlık [es. t. safariye] : Osmanlılarda emir, vezir gibi rütbe sahip­ lerinin elde ettikleri toprak ürünlerinden alınan ek vergi. saldırı duyurusu [es. t. nefir] : Saldırmak üzere dü§manın gelmekte olduğunu bir yer halkına bildiren duyuru. saldırmazlık antlaıması [es. t. adem-i tecavüz misakı, (muahedesi)] [Alm. Nichtangriffspakt] [Fr. pacte de nan-agression] [lng. pact of non­ agression] : Devletler arasında karı ılıklı olarak blrblrilerlne saldır­ mamak için yapılan antlaşma. salıcı : lstanbul'da bulunmayan kapıkulu süvarllerlnln, ulufelerlnl, zamanından önce alabilmeleri için, belli bir indirim ka11ılığı kırıp ödeyen kimse. sallse: Osmanlılarda rabiadan büyük ve saniyeden küçük, askerllktekl binbaşılığa denk sl y l l aşama. salma çuhadarı: Kendini tanıtmamak için giysi değl§tlrlp gezerek suçluları kovuşturmak ve kamu düzenini korumakla görevli yeniçeri subayının sanı. salma tomruk [es. t. tevkifhane] : Yakalanan suçluların geçici bir süre alıkonuldukları ve içinde serbest dolaşabildikleri cezaevi.

1 571

-

salta: Eskiden giyilen bir tür kollu cepken.

1 572

-

saltanat arabası [es. t. gerdune-i saltanat]: bkz. alay arabası .

1 573

-

1 574

-

1 575

-

1 576

-

ııs

Saltanat Kapısı [es. t . Bab-ı Hümayun ] : Topkapı Sarayı � ın Ayasofya tarafındaki birinci kapısı. saltanat kayıtı [es. t. zevrakçe-i saltanat] : bkz. kancabaş. saltanat kaymakamı [es. t. kayim-i makam-ı saltanat]: Sefere çıkan ya da herhangi bir nedenle başkentte bulunmayan padl§ahın, kendi­ sine vekil olarak başkentte bıraktığı ıeh:ıadeye verilen san. saltanat naibi [es. t. naib-i (naibe-i) saltanat] [Alm. Regent(in)] [Fr. rı!gent(e)] [İng. regent]: Tahtta hükümdar bulunmadığında ya da hükümdarın çocukluk döneminde devleti yöneten kl§I.

earayapııı [1577 - 1595 a] 1 577 - saltçılı k [es. t. mutlakıyet, mutlakıyet-i idare] [Alm. Absolutismus] [Fr. absolutisme, autocratie] [l ng. absolutism, autocracy] : Hü kümdarın, tüm siyasal erki elinde bulundurduğu yönetim biçi mi. 1 578

-

salyane: 1 - Bir yıllık olarak toptan ödenen u lufe. 2- Yılda bir alınan vergi.

1 579 - samsuncubqı: Samsuncu ortası komutanına verilen ad. 1 580 - samsuncu ortası : Yeniçeri ocağının, savaşta kullanılan köpekleri yetiştirmek ve yönetmekle görevli 1 7. ortası. 1 581 - sancak [es. t. liva] : 1- Belirti olarak kullanılan, özellikle yazı işlemeli ve kenarları saçaklı bayrak. 2- Osm:tnlı yönetim örgütünde i l ile ilçe arasında yer alan yönetim bölgesi. 1 582 - sancakbeyl : Sancağın askeri ve mülki yönetiminden sorumlu olan görevli. 1 583

-

1 5&4

-

sancak bofma: Yardım istemek amacıyle, sancağın ortasını büzerek işaret verme. sancak gemi leri : Osmanlı donan�.-.�sında kaptanpaşa, kapudane, patrona ve riyale gemilerine topluca verilen ad.

1 585 - sancak kaldırmak: Ayaklanmak, başkaldırmak. 1 586 - sancak kaptanı : Sancak gemilerinin kaptanı. 1 587 - sancaktar bkz. bayraktar. 1 588 1 589

-

sandıkl ı : il. Sultan Mahmut zamanında basılan altın paralardan biri. sandıklı altın bkz. hayrlye altını.

1 590 - sandıktq [es. t. lahit, lahd] [Alm. Sarkophag] [Fr. sarcophage] [l ng. sarcophagus]: Taştan oyma ve üstü taş kapakla örtülü tabut. 1 591 - saniye: Osmanlılarda saliseden büyük ve uladan küçük, askerlikteki albaylığa denk sivil aşama. 1 592 - sansoncu ortası bkz. samsuncu ortası. 1 593 - sansür [Alm. Zensur] [Fr. censure] [l n g. censur] : Basın, yayın ve haber­ leşme ile sinema ve kitap yapıtlarının hükümetçe önceden denet­ lenmesi ya da kısıtlanması işi. 1 594 - saplama: Hakları olmadığı halde bir yolunu bularak devşirme çocuk­ ları arasında yeniçeri ocağına sokulan kimse. 1 595 saray acemloflanı bkz. lçoflanı. 1 S9Sa- sarayafası : lçağalardan biri olup, saraylarda oturanlara hizmet et­ mek ve sarayları korumakla görevli kişi. 119

[1596 - 1613) saray ahırı 1 596 - saray ahırı [es. t. hasahır, ıstabl-ı amire] : Osmanlılarda, saray hay­ vanlarının ve bununla uğraşan görevlilerin bulundukları yer. 1 597

-

saray baltacıları bkz. yakalı baltacılar.

1 598 - saray kethüdası : Akhadımların, sarayağasından sonra gelen buyu· rucusu. 1 599

-

saraylı : Padişah sarayında karavaş olarak ya da başka bir görevde bulunmuş olan kadın.

1 600 - saray mehterhanesi [es. t. tablu alem-i hassa] : Saray bandosu. 1 601 - saray ustası bkz. kihya kadın. 1 602

-

sarıbayrak ağası bkz. si lihtarağa.

1 603 - sarıbayrak bölüğü bkz. sllihtar bölüğü. 1 604 - sarıca: 1- XVll. yüzyıldan sonra eyalet valilerinin, kendi bölgelerin­ den toplanan derme çatma kimselerden kurdukları 40-50 şer kişilik vurucu ve çapulçu süvari birliklerine verllen ad. 2- Genel olarak d i k· kafalı, başıbozuk asker. . 1 605 sarıca temsilcisi [es. t. serçeşme] : Sarıcaların, lstanbul'da resmi katlardaki işleriyle uğraşan kimse. -

1 606 - sarıkçıbaıı [es. t. serdestari-i şehriyari] : Padişahların sarıklarını ha· zırlamak, korumak ve sarmakla yükümlü görevli. 1 607 - sarısekban : Beylerbeyliği döneminde, eyaletlerin d isiplinini sağlamakla görevli sekbanlara verilen ad. 1 608 - satak : Eskiden, eşya ve öteberi satılan çarşı ve pazar yeri. 1 609

-

satrap [Alm., lng. Satrap] [Fr. satrape] : Eski Perslerde il yöneticisi.

1 61 0 - satraplık [Alm., lng. Satrapie] [Fr. satrapy] : 1- Satraplık görevi ya da orunu. 2- Bir satrapın yönetimi altındaki bölge: Anadolu Satraplığı. 1 61 1 - savaş [es. t. harp] [Alm. Krieg] [Fr. guerre] [lng. war] : i ki ya da daha çok devletlerin, istediklerini kabul ettirmek ya da _başkasının istek­ lerine boyun eğmemek amacıyle, birbiriyle d iplomatik ilişkilerini keserek sil5.hlı güçlerle vuruşmaları. 1612

-

savaş ülkeleri [es. t. dar-ül-harb] : Müslüman bir hükümdarın ege­ menliği altına henüz alınamamış olan ülkeler.

1 61 3 - saykalbqı [es. t. ser-amele-i saykal] : Yeniçerilerde silahların temiz­ liğiyle uğraşanların başı. 120

sekban [16H - 1629) 161 4

-

1615

-

seccadeclbaşı : Padişahın seccadesini korumak ve serip kaldırmakla yükümlü görevli. seçmen prens [es. t. e/ektör, müntehip prens] [Alm. Kurfürst] [Fr. i:/ecteur, prince i:/ecteur] [lng. e/ector] : Kutsal Roma-Germen impara­

torlarını seçme yetkisi olan belli sayıdaki Alman hükü mdarlarının sanı. 1 61 6 - seçmen prenslik [es. t. müntehip prenslik) [Alm. Kurfürstentum] [Fr. i:/ecteurat] [İng. e/ectorate] : 1 - Seçmen prensin görevi ya da orunu. 2- Seçmen prensin yönettiği ülke.

0

1 61 7

-

1 61 8

-

1 61 9

-

sefer [Alm. Fe/dzug] [Fr. campagne, expi:di tion militaire) [lng. cam­ paigne, military expedition] : Ordunun, savaş yapmak üzere genellikle yurt d ışına yaptığı yolculuk. seferberll k [es. t. seferberi] (Alm. Mobilisierung] [Fr., İng. mobili­ sation] : Bir ülkenin silahlı kuvvetlerini sefer d u ru muna getiren, ülkenin ekonomisini ve yönetimini savaş gereklerine uyacak biçime sokan hazırlık ve önlemlerln tümü. sefer duası [es. t. kanun-ı dua] : Düşman toprağına giren yeniçeri­ lerin, her ikindi namazından sonra ocakyazıcısı başkanlığında topluca ettikleri dua.

1 620 - sefere eşmek: Savaşa gitmek. 1 621 - seferli kethüdası : Seferli ocağının başı. 1 622 - seferli koğuşu : Bir sanat okulu d u rumuna sokulan ve içinde ünlü bilgin, şair, ressam, müzikçi, okçu, pehlivan, berber, tellak gibi sanat­ çıların yetiştiği içsaray koğuşlarından birinin ad ı. 1 623 - seferli ocağı [es. t. hane-i seferli] : Sarayda, padişahın özel hizmet­ lerini görmek ve kendisi sefere çıkarsa birlikte gitmekle görevli kim­ selerden oluşan ocak. 1 624

-

sefer vergisi [es. t. seferiye vergisi) : Savaş dolayısıyle alınan olağan­ dışı vergi.

1 625 - seğird i m : Yeniçeri mutfakları için kesilen etleri taşıyan hayvanların ön ve arkalarında yürüyen yeniçeri. 1 626

-

seğlrdlmbaş ı : Seğirdim askerinin başında bulunan subay.

1 627 - seğirdim ustası bkz. seğlrdlmbaşı. 1 628

-

seğirdim yolu : Kale bedenlerindeki korunaklar.

1 629 - sekban : 1- Osmanlılarda, sınır boylarında görev yapan bir sınıf asker.

121

[1630 - 1644) sekbanbaşı 2- Eyalet paşaları ve sancak beylerine bağlı olarak görev yapan bir sınıf asker. 3- bkz. sekban bölllklerl. 1 630 - sekbanbaş ı : Sekbanların komutanı olup, derecesi yeniçerlağasından sonra gelen subayın sanı. 1 631 - sekban bölükleri : Yeniçeri ocağının üç bölümünden biri ; 3'4 orta­ dan oluşmuştur. bkz. ağa bölllkleri, yaya ortaları. 1 632 - sekban-ı cedit: Alemdar Mustafa Paşa'nın 1 808'de kurduğu yeni düzen asker. 1 633 - sekban katibi : Sekban ortalarından 18. bölüğün komutanı. 1 63'4

-

sekson bkz. samsuncu ortası.

1 635 - seksoncu bkz. samsuncu ortası. 1 636

-

1 637

-

selim ağası : 1- Padişah bir yere gittiği zaman yanında bulunan ve ve karşılamaya gelenleri onun adına sellmlayan görevli. 2- Sadrazam ve vezirlerin yanında karşılama işlerini düzenleyen görevli. selim çavuşu : 1- Törenlerde padişah, sadrazam ve büyükleri ata binip inerken sellmlamak ve alkış tutmak görevini yapan divan ça­ vuşlarından biri. 2- Vezirlerin lçgedlkli diye adlandırılan 2'4 ağasının ikincisi.

1 638 - selamlık: 1- Eski saray ve konaklarda erkeklere ayrılan bölüm. 2- bkz. cuma alayı. 1 639

-

1 6'40

-

selimlık alayı bkz. cuma alayı. Seli m l serpuş : İlk kez Yavuz Sultan Seli m zamanında padişah ve kimi devlet büyüklerinin örtmeğe başladıkları, uzun, tepesi ağzından ge· nişçe, silindir biçiminde ve üzerine tülbent sarılan başlık.

1 6'41 - semer devirme : Bir yeniçerinin, bir ocak odasından öbürüne geç­ mesi. 1 6'42

-

1 6'43

-

1 6-4'4

-

122

senato [es. t. ayan meclisi] [Alm. Senat) [Fr. s�nat] [lng. senate] [Lat. senatus) : 1- Çift meclisli parlamentolarda yasama meclisi. 2- Eski Roma'da gün görmüş soylulardan oluşan yöneticiler kurulu. 3- Hamburg, Bremen, Batı Berlin, Danzig gibi kimi kentlerin ve-Hanza Birliğinin en yüksek yönetim organı. sensoncu bkz. samsuncu ortası. senyör [es. t. zaim] [Alm., Fr., lng. Seigneur] : 1 - Egemen hüküm­ darlara verilen san. 2- Ortaçağ Avrupasında toprağı olan derebeyi.

sfenks [1645 - 1664) 1 645 - sepetardından gelme bkz. saplama. 1 M6 - sepet tlmarı : Sahibinin, yerine bir kalıtçı bırakmadan öl mesi sonu­ cu boşa.lan timar. 1 647 - serasker [es. t. sipahsa/ar (Selçuklarda) ] : Sadrazamlık göreviyle yü­ kümlü olmayan ve Osmanlı ordusunun komutanlığını yapan vezire verilen san. 2- Asakir-i Mansure-1 Muhammediye ordusu komutanı. 1 648

-

serasker kapısı [es. t. bab-ı seraskeri] : Seraskerlerin resmi görev yeri.

1 649 - seraser ku,aklılar bkz. ata gediklileri. 1 650

-

seraskerlik buyrutu [es. t. seraskerlik beratı, serdar/ık beratı]: Sa­ vaşa gitmekle görevlendirilen vezirlere verilen yetki belgesi.

1 651 - serbest dirl i k : Tü m vergi ve gelirleri sahibinin olan ayrıcafıklı timar ya da zeamet. 1 652 - serdar-ı ekrem : Padişahların katılmadığı savaşlarda başkomutanlık yapan sadrazamlara verilen san. 1 653

-

serdarlar bkz. yeniçeri serdarları.

1 654 - serdengeçti bkz. dalkılıç. 1 655 - serdengeçti atası : Savaşta giriştiği tehlikeli işten sağlam dönen serdengeçtiye verilen san. 1 656 - sergi [es. t. suret) : 1- Devlet hazinesinden ödenecek paranı n ne kadar olduğunu gösteren ve alacaklıya verllen belge. 2- Yeniçeriler dışın· daki ocakların aylıklarının paşa kapısında dağıtılması işlemi. 1 657

-

sergibqı : Sergi işleriyle uğraşan görevlilerin başı.

1 658 - sergi halifesi : Sergileri düzenleyen ve bununla ilgili işlemleri yapan görevli. 1 659 - sergil i : Ulufe dağıtımında hazır bulunup parasını doğrudan kendisi alan süvari. 1 660 - serhat kulu bkz. yerli kulu. 1 661 - serhatlı : Büyük devlet adamlarının yolculu kta kullandıkları bir tür giysi. 1 662 - sertop: Savaş gemilerinde çavuştan üstün bir aşama. 1 663 - seymen bkz. sarı sekban. 1 664

-

sfenks [es. t. sfenks, ebü/hevl] [Alm., Fr., lng. Sphinx]: Mısır'da pira­ mitler yakınında bulunan, insan başlı ve hayvan gövdeli yontu.

123

[1665 - 1679] sıbyan bölükleri 1 665 - sıbyan bölükleri : Süvari subayı yetiştirmek üzere 1 831'de kurulan bir askeri kuruluş. 1 666

-

sıkıntı vergileri [es. t. rüsum-ı şakka, tek8lif-i şakka]: Osmanlılarda zorlu gereksinmeler karşısında şeriat ve töresel vergi kuralları dışında, salmalar yolu ile uyruklardan alınan olağanüstü vergilerden bir küme. bkz. olafanüstü vergi ler.

1 667 - sıkıyönetim [es. t. 6rfi idare, idare-i 6rfiye] [Alm. Ausnahmezustand] [Fr. etat de sii!ge] [lng. martial law, state of siege] : Olağanüstü durum­ larda yurtta düzen ve güvenliğin korunması için ordunun yardımı ile uygulanan yönetim. 1 668 - sıkma: Nizam-ı cedid askerinin giydiği şalvar biçim i pantalon. 1 669 - sınırboyu halkı [es. t. mürabitin, serhat halkı] : Müslü manları düş­ mandan koruması için sınır boylarında yerleştirilen halk. 1 670 - sıra işlemi [es. t. si/sile] : ilmiye sınıfından olanlar için her yıl hükü­ metçe yapılan atama, yükseltme ve işten çekme işlemi. 1 671 - sırkitibi : 1 - bkz. mabeyn başkitlbi. 2- Elçiliklerde gizli belge­ leri kaleme alan yazman. 1 672 - sikke: 1- bkz. maden para. 2- Değerli madenler üzerine vurulan damga. 1 673

-

1 674

-

slkkecibaş ı : Osmanlılarda para basımevinde (darphane) para ve madalya kalıpları yapan ustaların başı. si lahsızlanma [es. t. terk-i tes/ihat] : Dünyada genel barışı sağlamak ereğiyle devletlerin karşılıklı olarak silah gücünü azaltma ya da tü­ müyle ortadan kald ırma çabası.

1 675 - silahtar afa: Törenlerde, sağ omuzunda padişahın kılıcını taşıyarak at üzerinde gerisinden yürüyen, sarayın hasodabaşısından sonra gelen en y.üksek görevlilerinden biri. 1 676 - si lahtar bölüfü : Kapıkulu süvarisinin savaşa giderken askerin geçe­ ceği yolları temizlemekle görevli ikinci bölüğü. 1 677

-

1 678

-

1 679

-

124

silahtar hazinesi : Topkapı sarayında, yönetim ve gözetim i dolayı­ sıyle anahtarı silahtarağada duran ve içinde değerli silahlarla eşyalar saklı olan yer. silik akçe: Yazı ve nakışları aşınmış maden para. slmsakalar [es. t. sakayan-ı sim-i hassa] : Padişah d ivanında hizmet gören sucular.

aol kolağası [1680 - 1697)

1 680

-

slntepe [es: t. tümülüs] [Al m. Tumulus, Grabhügel] [Fr., lng. tumulus] : l lkçağda sin üzerine toprak yığarak yapılan tepecik,.

1 681 - slnyazıt [es. t. kitabe-i seng-i mezar] [Alm. Grabschrift] [Fr. epitaphe] [lng. epitaph] [Lat. epitaphium] : Gömüt taşına düz, oyma ya da kabart­ ma olarak yazılan anımsama yazısı. sipahi bkz. topraklı süvari .

1 682

-

1 683

-

1 684

-

1 685

-

siyaset çeımesi bkz. cellit çeımesl.

1 686

-

sofa: Yeniçeri koğuşunun bir adı.

,1 687

-

slpahloğlu [es. t. sipahzade, veledeş] : Kapıkulu süvarilerinin, asker olabilme hakkına sahip çocuklarına verilen ad. sir: 1- Eskiden Avrupa'da kimi derebeylerlne verilen san. 2- lmparator ve krallara seslenirken kullanılan saygı sanı.

sofa kurma: Tulu mbacıların, aralarında çıkan anlaşmazlıkları çözüm­ lemek için, başkanlarının yönetimi altında toplanmaları.

1 688 - sofalılar: Aslında yeniçeri değilken bir yolunu bulup adlarını kütüğe geçirerek ocağa sokulan ve ulufe almak hakkını kazanan yeniçeriler. 1 689

-

1 690

-

sofalı ocağ ı : Topkapı sarayındaki kutsal hırka dairesini temizlemekle yükümlü görevlilerden oluşan kuruluşun adı. sofa tezkeresi : Sofalıların yeniçeri ocağına verildiklerini gösterir belge.

1 691 - sofracı [es. t. zevvakin-i dergdh-ı aı;, zevvakin-i hassa] : Sarayda sofra hizmeti gören, kimi zaman padişahın özel yemeğinin hazırlanmasına bakan kimse. 1 692 - sofra eskis i : Sarayda ve konaklarda kıdemli kalfa ve ağalar. 1 693 - softa: 1- Sahn medreseleri dışında kalan medreselerin öğrencisi. 2- ilmiye sınıfından olanlara, aşağılamak için verilen ad. 3- Yobaz, kaba sofu. 1 694

-

1 695

-

1 696

-

1 697

-

solak ortaları : Yeniçeri ocağını!', padişahın gözetçiliğl görevini ya­ pan 60, 61 , 62 ve 63. ortaları. solakbqı : Bir solak ortasının komutanı. solgarlpler [es. t. gureba-yı yesar] : Kapı kulu süvarisinin, görevi sad­ razama bağlı sancak gözetçiliği yapmak ve ordunun sol kesiminde ye­ dek kuvvet olarak beklemek olan bölüğü. sol kolağası: Aşaması kolağası ile sağ kolağası arasında olan subay.

125

[1698 - 1711) sol ulufecller 1 698 - sol ulufecller [es. t. u/ufeciyan-ı yesar] : Kapı kulu süvarisinin, görevi hükümdarın sancağını korumak olan ve sadrazamın buyruğunda bu­ lunan bölüğü. 1 699 - son Uçaylık [es. t. reşen mevacibi) : Yeniçerilere verilen dördüncü üç aylı k ulufe. 1 700 - sorguç : Padişahın ve vezirlerin başlıklarına takılan tüy ya da püskül biçimindeki süs. 1 701 - sorguçlar bkz. gagauz. 1 702 - Sovyet: Rus komünistlerinin kurdukları hükü met. 1 703 - soyafacı [es. t. şecere] [Alm. Stammbaum] [Fr. arbre genealagique] [İng. genealogical tree, pedigree]: Bir soyun, en uzak atasından başla­ yarak son üyesine değin bireylerini gösterir çizelge. 1 704 - soybi lim [es. t. ilm-i ensab, si/sile] [Al m. Geneo/ogie) [Fr. genealogie] [İng. genealogy] : Tarihte ailerin, soyların kökenlerini, atalardan to­ runlara dek sıralanışlarını ve akrabalık ilişkilerini inceleyen bilim dalı. 1 705 - soylu [es. t. asilzade) [Alm. Ad/ige, Aristokrat) [Fr. aristocrate, nob/e] [İng. aristocrat, nob/eman ] : 1- Soylu yönetimindeki ayrıcalıklı sınıf ve bu sınıfın üyesi. 2- Fransız devrimi sırasında soylu kişi ya da eski yöneti m yanlısı. 3- Doğuşu ya da zeka, davranış üstünlükleriyle siv­ rilen ki mse. 1 706 - soylular yarııı [es. t. turnuva] [Alm. Turnier] [Fr. tournoi] [İng. tour­ nament] : Ortaçağ Avrupa'sında derebeylerle şövalyelerin kendi ara­ larında düzenledikleri spor ve savaş oyunları yarışması. 1 707 - soyluluk [es. t. zadeganlık, asalet] [Alm. Nobilitöt, Adel, Aristokratie] [Fr. noblesse, aristocratie] [İng. nob/ess, aristocracy] : Soylu olma nite­ liği. 1 708 - soynuk ata bkz. soynuk eski. 1 709 - soynuk esk i : Padişahın kişisel hizmetlerini gören, hazine koğuşunun dokuz saray adamından herbirine verilen ad . .

1710 - sömürge [es. t. müstemleke] [Alm. Ko/onie] [Fr. co/onie] [lng. co/ony]: Bir ulusun, kendi ülkesi sınırları dışında egemenlik kurarak yönettiği, ekonomik ve siyasal çıkarlar sağladığı ülke. 1711 - sömürgecilik [es. t. müstemlekecilik] [Alm. Kolonialpolitik] [Fr. politique de co/onisation] [İng. colon fo l policy] : Sömürge edinme siya­ sası.

126

eultanoilu [1712 - 1727)

1712

-

söylence [es. t. usture, esatir, mit] [Alm. Mythe] [Fr. mythe] [lng. myth] : Tarih öncesi Tanrılarının serüvenlerini anlatan öykü.

1 71 2a- söylencebl llm [Alm. Mythologie] [Fr,. lng.mytho/ogie] : 1budunun söylencelerinin tümü. 2- Söylenceleri inceleyen bilim.

Bir

1 71 3 - suafası [es. t. mir-/ ab]: Osmanlılarda toprak sulamada akarsulardan herkesin düzenle yararlanabilmesini sağlayan görevli. 1 71 '4 - subqı bkz. sObqı. 1 71 5

-

sucu gedlfl [es. t. saka gediği] : Bir tür tekel olan çeşmeden su alma ayrıcalığı.

1 71 6 - sucular [es. t. sakalar, sebilci/er] : Yeniçeri ocağının su gereksinme­ sini sağlayan kimseler. 1 7 1 7 - sucular kethüdası : Sakalar ocağının kethüdası. 1 71 8

-

sudagabo : Deniz topçuları örgütünde beylik kalyonlarda görev alanlardan bir sınıfın adı.

1719 - suhte bkz. softa. 1 720 - sultan: 1 - Müslüman; özellikle Sünni hükü mdarların kullandıkları san : Sultan Osman gibi. 2- Padişahların erkek ve kız çocukları ile anne ve eşlerine verilen san : Naciye Sultan, Hü rrem Sultan gibi. 1 721

-

sultan camiler! [es. t. sa/atin camileri]: Pad işah, padişah oğulları. ve sultanlarca yaptırılan camiler.

1 722 - sultan dOfünO [es. t. sur-i hümayun] : Pad işah oğullarının sünnetleri ve kızlarının evlenmelerinde yapılan tören ve şenlik. 1 723 - sultan efendi : Osmanlılarda padişahın kızkardeşleri i le kızlarına verilen san. 1 724

-

sultanı : 1- Mısır, Trablus ve Cezayir darphanelerinde basılan Osmanlı altınları. 2- 1 908'den sonra Osmanlı ülkelerinde, bugünkü lise dengi öğretim kurumu.

1 725 - sultan kethüdası : Padişahların ve şehzadelerin evlendirilen kızlarının dairelerindeki işlere bakan görevi!. 1 726 - sultanlı k [es. t. saltanat] [Alm. Herrschaft, Sultanat] [(Fr. regne, su/­ tanat] [İng. reigne, su/tanate] : 1- Padişahlı k, hükümdarlık görevi. 2Sultan sanını taşıyan bir islim hükümdarın ülkesi : Fas Sultanlığı vb. 1 727 - sultanoflu [es. t sultan-zade] : Padişah kızlarının, padişah soyundan olmayan kocalarından doğan erkek çocuklarına verilen san. 127

(1728 - 1741) sunak 1 728 - sunak (es. t. mezboh,](Al m A/tor] [Fr. oute/] [lng. o/tor] : Tapınaklarda, üzerinde kurban kesilen, günlük gibi güzel koku veren nesneler yakı­ lan, önünde dinsel törenler yapılan masa. 1 729 - sunular [es. t. maruzat] : Sadrazamın mabeyne yazdığı tezkereler. 1 730 suyolcu : lstanbul'un su yollarının ve bunlara m,kin kuruıu,ıarın ba­ kımı, onarım ve ı,ıetme ı,ıeriyle uğraşan kimse. 1 731 ıuyolcubafı : Osmanlılarda su i'lerine bakan ve 'ehreminlne bağlı görevlinin sanı. .

-

-

1 732 - sUbafı [es. t. şahne, şihne] : 1- Kentlerin, 6zelllkle kasabaların güven­ lik ı,ıerine bakan görevlilerin buyurucusu. 2- Acemi ocaklarında kü­ çü k aşamalı subay. 3- Kapıkulu süvarileri arasından, savaş zamanı gü­ venlik ı,ıerlne bakmak, barı' zamanı da vergi toplamak i'leri için ayrı­ lan kimse. 4- Rumeli'de çiftlik kihyası. 1 733 - SUleymanlye tnedreselerl [es. t. sahn-ı Süleymaniye]: İstanbul'da Kanuni Sultan Süleyman'ın yaptırdığı ; tıp, matematik ve fen dersleri­ nin okutulduğu yüksek öğretim kurumları. 1 734

-

sUmUn : XVll. yüzyıl ortalarında bir süre Osmanlı ü l kelerinde kulla­ nılan ve kuru,un sekizde biri (be' para) değerinde bir yabancı para.

1 735 - SUnnll l k : Müslümanlığın hak tanınan dort büyük mezhebine (Hanefi, Maliki, Şafi) topluca verilen ad. 1 736 - sUratçılar ocatı [es. t. süratcıyan ocağı] : ivedilikle ate,ıenebilen top­ ların kullanılmasını bilen, 1 78l'te kurulmu' askeri sınıf. 1 737

-

sUrre: 1 - Osmanlı padişahlarının, seyyid ile ,erif ve ileri gelenlere dağıtılmak üzere, her yıl Hicaz'a gonderdikleri para ve armağanlara

verilen ad. 2- Yarım yük (50.000 akçe) tutarında para için kullanılan bir tecim terimi. 1 738

-

sUrre alayı : Her yıl recep ayının 1 2 sinde darüssaade ağasının denetimi altında Hlcaz'a gitmek üzere törenle yola çı karılan ve padi­ ,ahın armağanlarını taşıyan topluluk.

1 739 - sUrre altını [es. t. darülhi/Bfe o/t, nı] : il. Sultan Mahmut zamanı:ıda çıkarılan bir altın para. 1 740 - sUrre emini [es. t. emir-ü/-hoc] : Sürre alayını sağ ve esen olarak ereğine ulaştırmakla gorevlendlrilen ki,inin sanı. 1 741 - sUrsat : Savaşa giden ordunun geçeceği yollar çevresindeki k6ylüler­ lerden, savaş yükümü yoluyle ve rayiç değeri üzerinden yiyecek satın alınması ya da buna kar,ılık para toplanması.

128

süvari kaptan [1742 - 1745)

1 742

-

1 743

-

1 744

-

1 745

-

sllrll : 1 00, 1 50, 200 ya da daha kalabalık devıirme çocuklardan oluıan topluluk. sllrllcll : Devşirme çocuklarını lstanbul'a getirmekle yükümlü olan görev il. sllrll gelmek: Devşirme çocuk topluluklarının lstanbul'a gelmeleri. süvari kaptan : Osmanlı donanmasında kapudane, patrona ve riya­ leden sonra gelen bir aşama.

129

ş 1 746

-

1 747

-

1 748

-

ıah l : 1-Zarbazan denilen topun en büyük türü. 2- Yavuz Sultan Seli­ min bastırdığı altın para. ıahinci : 1 -Padişahların av şahinlerini üretip besleyen ve eğiten kişi. 2- Hassa kuşbazları denilen tlmarlı avcılardan bir takımın ad ı. ıahincibq ı : Pad işahın av ağalarının b�ı.

1 749 - ıahtur: İnce donanma gemilerinden bir sınıfın adı. 1 750 - ıakaloz

bkz. çakaloz.

1751 - ıakloz bkz. çakaloz. 1 752

-

ıalope [Alm. Schalop) Fr. chalope) [İng. sho/op) [İspanyolca cho/upa'­ dan] : Eskiden kullanılan iki direkli hafif bir sav� gemisi.

1 753 - ıaman [Alm. Schaman] [Fr. chaman] [İng. shaman, shamanist] : Şaman­ lıkta gelecekten haber verme, büyü yapma gibi işler gören ; ruhlarla ilişki kurarak hastaları iyileştirdiğine inanılan din adamı. 1 754

-

1 755

-

1 756

-

1 757

-

1 758

-

1 759 '

-

ıamanlık [Alm. Schamanismus] [Fr. chamanisme] [lng. shomonism]: Genellikle Sibirya budunlarında yaygın olan eski bir Türk dini. ıamdancı [es. t. şomdon i]: 1- Yeniçeri ocağında mum, şamdan yapan ki mse. 2-Sarayda ayd ınlatma işleriyle görevli kimse. ıamdancıbq ı : Sarayda aydınlatma ve ışık araçlarının bakımı işle­ riyle uğr�an görevlilerin b�ı. ıatır: Tören ve alaylarda gösterişi artırmak için padişahın, vezirin yanlarında yürüyen görevliler. ıatırbaıı : Saray şatırlarının b�ı. ıato [Alm. Burg, Schloss] [Fr. ch8teau] [lng. cost/e, choteou] : Pekltil· miş derebeyi (senyör, kral) konağı.

1 760 - ıayka bkz. çayka. 1 761 - ıehinşah : İran hükümdarlarının sanı. 1 30

Şeyhülislıi.m [1762 - 1778] 1 762

-

1 763

-

şehir kethüdası : Osmanlılarda kentlerin maliye ve yönetim işle­ rine bakan görevli. şehir nai b i : Osmanlı eyalet ve sancaklarında baş yönetici divanlarına katılan yüksek görevlilerden biri.

1 764 - şehit: Din yolunda canını veren kimse. 1 765 - şehname : 1- H ü kümdarların niteliklerini, üstün başarılarını dlle ge­ tiren yapıt. 2- Firdevsi'nin ünlü yapıtının adı . . 1 766

-

1 767

-

şehnameci [es. t. şehnamenüvis, şehnamehan]: 1 - Şehname yazarı. (Şehnamecilik tarih yazıcılığının bir türüdü r.) 2..:.osmanlılarda vaka· nüvisliğin kuruluşundan önce devletin resmi tarih yazarı. şehremini : Tanzimata kadar saray ve devlet yapılarının onarım, ha­ remin gider ve aylık işlerine bakmakla yükümlü görevliye verilen san.

1 768 - şehremini halifes i : Şehremi nine bağlı yazı işlerini çevirmekle yüküm­ l ü görevli. 1 769

-

şehremini ruznamçecisi : Şehremini dairesinde hesap işleri ile yükümlü görevli.

1 770 - şehzade [Alm. Prinz] [Fr. İ ng. prince] : Pad işahların ve oğullarının erkek çocuklarına verilen san. 1 771 - şehzade alayı : Sancak beyliği görevi ile eyalete çıkmakta olan pa­ dişah oğullarının İstanbul'dan ayrılmaları sırasında düzenlenen tören. 1 772 1 773

-

-

şehzade lalas ı : Sancağa çıkan padişah oğullarına, görevlerinde da­ nışmanlık yapmak üzere katılan seçkin kişi nin sanı. şehzade sancağ ı : Padişah oğullarının, devlet yönetimini öğrenme­ leri için valilik ettikleri sancaklar : Amasya, Manisa, Trabzon, Antalya, Sivas, Konya, Kütahya.

1 774 - şeriat: Müslümanlıkta dinsel yasa ve kurallar. 1 775 - şerifi bkz . Venedi k dukası. .

1 776 - şerifler: Hz. Muhammet'in toru nu Hasan'ın soyundan gelen ki mse­ ler. 1 777 - şeyhülharemeyn: Hac yolcularının ve sürre alayının güvenle Hicaz'a gidi p dönmelerini sağlamakla görevli olan Şam valilerinin sanı. 1 778 - şeyhülislam [es. t. mü(ti-1-enam, (etva-penah] : Divan üyesi olup bü­ tün din kurumlarının başında olan en yüksek müderris. 1 31

(1779 - 1783] ıeybiillslAm kapı81 1 n9 - ıeyhlillslim kapısı [es. t. bab-ı (etv�. bab-ı meşihat]: Şeyhüllsllm­ ların görev yaptıkları daire. 1 780 - Şllllk [es. t. Şia]: Hz. Muhammet'in torunu Halife All ve oğullarının gadre uğradıkları savıyle Sünnilikten ayrılanların meydana getirdik· leri ve lsllmın bölündüğü 72 takımın 20 sini kapsayan mezhep. 1 781 - ılmılrli k

bkz. kafes .

1 782 - ıltye [es. t. şehtiye, şehtiye-i brik] : Brik türünden iki direkli beylik gemi. 1 783 - ıövalye [Alm. Ritter] [Fr. chevalier] [lng. knight] 1 - Eski Roma'da üc; sını�an i kincisinin üyesi olan yurttaJ. 2- Ortaçağ Avrupa'sında özel biçimde yetişmiş ve özel ülküler UJıyan soylu klfl, atlı savaşçı. 3- Fe­ odal düzende soyluluk sanlarının en alt derecesi.

132

T 1 784 - tabkur bkz. tabur. 1 785

-

tablet [Alm. Tontafel, Tablette, Keilschrifturkunde] [Fr. tablette) [lng. tablet, cuneiform tablet] : Eski uygar budunlardan kalma, pişmiş ya da güneşte kurutulmuş kilden yapma, üzerinde çivi yazısı ile metin yazılı belge.

1 786 - tabur (Alm. verschanztes Feldlager, Artilleriepark] [Fr. barricade, pare d'artillerie) [lng. barricade, fortified campus]: Berkitilmiş tabya ve sığınak. 1 787 - tabur afası : Osmanlılarda tabur komutanı, alay binbaşısı. 1 788 - tabur kurmak: Asker birliğin!, çevresine hendek çekmek ya da baş­ ka türlü berkltlmler yaparak saldırıdan korumak ve savaşmaya hazır tutmak. 1 789 - tabya yamalı bkz. yamak 3. 1 790

-

1 791

-

1 792

-

1 793

-

taht [es. t. serir, i klil] [Alm. Thron] (Fr., İng. throne] : 1- Hükümdar­ l ı k koltuğu. 2- Hükümdarlık orunu. tahta: Topkapı Sarayında divanın kurulduğu Kubbealtı'nın dış ya­ nında reisülküttap ile yazmanlarının oturdukları yerin adı. tahtadayı

bkz. arday

tahta geçlı artırımları [es. t. cülus terakkileri] : Padişahın tahta geçmesi nedenlyle yeniçeri ulufelerlnde yapılan artırımlar.

1 794 - tahta geçlı bahılıl (es. t. 1 - cülus in'Bmı. 2- cülusiye) : 1- Padişah­ ların tahta geçmeleri dolayısıyle askere, ulemaya ve memurlara dağı­ tılan para. 2- Aynı nedenle timar, zeamet ve görev sahiplerinden alı­ nan vergiler. 1 795

-

tahta geçiş çıkması

bkz. bUyUk çıkma.

1 796 - taht deflşlml [es. t. tebeddül-i saltanat] [Alm. Thronwechsel) : Hü­ kümdarın değişmesi.

133

[1797 - 1812] taht gemisi 1 797

-

taht gemisi : Osmanlı padişahlarının bindikleri gemi.

1 798 - taht kadıl ığı : lstanbul'daki kadılara verilen san. 1 789

-

taht kapısı bkz. akağalar kapısı.

1 800 - tahttan indirmek [es. t. hal] [Alm. fntthronung] [Fr. dethronement, deposition] [İng. dethronement, deposition] : Hükümdarlıktan düşürmek. 1 801 - tak : Anıt olarak yapılan ya da şenliklerde yer yer caddelerde kurulan türlü süslerle donatılmış kemer. 1 802 - takım [es. t. cemaat] : Yeniçeri ocağı, saray vb. örgütlerde hizmet gören topluluklar : kapıcılar takımı, cellltlar takımı, sucular takı mı, cebeciler takımı gibi. 1 803

-

1 804

-

1 805

-

1 806

-

1 807

-

takımerkl [es. t. oligarşi] [Alm. Oligarchie] [Fr. o/igarchie) [İng. oligarchy] Siyasal erkin, toplumun bir takımının elinde bulunduğu yö· netim biçimi. tali mhanecibaşı [es. t. ser-mua//im-i talimhane]: Yeniçeri ocağın· da, talimhanelerde komutanlık ve öğretmenlikle görevli bulunan 5-t. sağ bölüğün komutanı. Tanrı [es. t. il8h, Allah] [Alm. Gottheit, Gott) [Fr. divinite, dieu] [lng. deity]: 1- Çoktanrıcılıkta var olduğuna inanılan insanüstü varlıklar­ dan her biri. 2- Acunda varolaıi her şeyin yaratıcısı ve buyurucusu olduğuna inanılan yüce varlık. Tanrıça [es. t. i/Bhe] [Alm . Göttin] [Fr. deesse] [lng. godness) : Kadın Tanrı. Tanrı elçisi [es. t. peygamber, resul] [Alm. Prophet] [Fr. propMte) [lng. prophet): insanlara doğru yolu göstermek üzere Tanrının gönderdiği elçi.

1 808 - tanrıkut: Hun hükümdarlarının sanı. 1 809 - Tanrısız [es. t. mülhit] [Alm. Atheist) [Fr. athee] [lng. godless]: Tanrısı olmayan kimse. 1 81 0

-

Tanrıtanımaz [es. t. zındık] [Alm. Ketzer] [Fr. heretique) [lng. heretic) : Tanrı kitaplarından hiç birine inanmayan.

1 81 1 - Tanzi mat bkz. Tanzimat-ı hayriye. 1 81 2 - Tanzimat Dairesi : Osmanlı danıştayının, 1 871 'de kurulan ve asıl gö­ revi yasa ve tüzükleri incelemek, gereğinde bunları yorumlamak olan önemli bir dairesi. 134

tarikat (1813 - 1823) 1813 - Tanzi mat fermanı bkz. Gülhane hat-ı-hümayunu. 1 81 4 - Tanzlmat-ı hayriye: Osmanlı devletine Batı anlamında bir biçi m ver­ mek ve özellikle Fransız devrimi ile ortaya çıkan insan hakları ilkele­ .rini Osmanlı ülkelerindeki halka da tanıtmak ve uygulamak için Gül­ hane hatt-ı h ü mayununun ilanından başlayarak girişilen eylem. 1 81 5

-

Tanzimat Yüksek Mecllsi [es. t. Mec/is-i Ali-i Tanzimat]: Tanzimatın gerektirdiği yasa ve tüzükleri hazırlamak, yurt düzeni ve bayındırlığına yararlı önlemler bulmak, yürürlükteki tüzüklerin bozuk yanlarını d ü­ zeltmek, bakanların soru mluluğu halinde ilk yargılamalarını yapmak görevler! ile 1 854'te kurulan meclisin adı.

1 81 6 - tapınak [es. t. mabet] [Alm. Tempe/] [Fr., lng. temp/e]: Tanrıya tapınılan yapı. 1817

-

1 81 8

-

1 81 9

-

1 820

-

1 821

-

1 822

-

1 823

-

tapkur: Tehlike karşısında kolayca savunabilmek için, dört köşe bi­ çiminde dizilen ve tekerleklerinden zincirle birbirine bağlanan araba ve benzeri araçların oluşturdukları berkitil miş yer ; tabur. tarih: 1- [Alm. Geschichte. [Fr. histoire) [lng. hlstory] insanların, üyesi bulundukları toplumu etkileyen eylemlerinden doğan, olayları zaman ve yer göstererek anlatan ; bu olaylar arasındaki nedensel iliş­ kileri, daha önceki ve sonraki olaylarla bağlantılarını, karşılıklı etki­ lenmeler! araştırıp gösteren bilim. 2- [Alm. Datum] [Fr., lng. date] : Bir olayın gününü, ayını ve yılını bildiren söz: 29 Ekim 1 923, Türkiye Cumhuriyetinin kurulduğu tarihtir. 3- Tarih kitabı : Cevdet Paşa'nın Osmanlı Tarihi ; Naima Tarihi. tarihçe: Bir olay ya da nesnenin özet olarak yazılmış tarihi. tarihçi [es. t. müverrih] [Alm. Historiker, Geschichtsschreiber] [Fr. hist{lrien, historiographe] [lng. historian, historiographer] : Tarihsel konular üzerinde araştırmalar yapan, tarih kitapları yazan kişi. tarih düıürmek: Önemli sayılan bir olayın, çoğunlukla koşuk biçi­ minde söylenen sözlerle, ebcet hesabına göre tarihini belirtmek. bkz. ebcet hesabı. tarlhöncesl [es. t. kabl-et-tarih] [Alm. Vorgeschichte] [Fr. prı!histoire] [lng. prehistoric times]: Tarihten (yazılı belgelerden) önceki çağlar. tarikat [Alm. Orden] [Fr. ordere rı!ligieux] [İng. order]: Bir d i n içinde tasavvufa, gizemciliğe dayanan, inançta ve kimi ilkelerde birbirinden ayrılan, Tanrıya ulaşma yollarından herbiri : Mevlevi tari katı, Sen jan tarikatı gibi.

135

[1824 - 1843) tartur 1 824 - tar�ur: Bir tür başlık. 1 825 - tas : Solak ve peyklerin giydikleri başlık. 1 826

-

tas akçesi : Ortaklaşa giderleri karşılamak için yenlçerilerln u lufule­ rinden kesilerek bölük ya da ortalarm yardımlaşma sandıklarına konan para.

1 827 - taslakçı : Orta belirtisi taşıdığı için, kışlaya blle uğramaksızın yeni­ çerilik taslayan kimse. 1 828

-

1 829

-

tasma akçesi bkz. çift akçesi. taşılbillm [es. t. ilm-i müstehasat) [Alm. Paliionto/ogie] [Fr. pa/�nto­ /ogie) [lng. pa/eonto/ogy] : Yerbilimsel dönemlerde yaşamış varlıkları inceleyen bilim.

1830 - taşra hazinesi bkz. dııhazlne. 1 831 - taıra kullufu : Dokuz ayda bir değiştlrilen, lstanbul dışındaki kara­ kol subaylığı. 1 832 taşralı [es. t. merd-i garib]: 1- lstanbul'lu olmayan kimse. 2Ulufe dağıtımında kendisi hazır bulunmayıp ödeneğini başka birisi eliy­ le alan kapıkulu süvarisi. -

1 833 - taşralı er bkz. kalyoncu. 1 834 - taşra vezirleri : lstanbul dışında görev yapan vezirlere topluca ve­ rilen ad. 1 835 Tatar: 1- Vezir kapılarında ivedilikle haberleşmeyi sağlamakta kul­ lanılan kimse. 2- Dobruca bölgesinde yerleştirilmiş olup otuzar kişilik ocak timara sahip olan kimselere verilen ad. 3- Kimi Türk topluluklarına verilen ad. -

1 836 - tatarafası : Tatar denen postacıların başı. 1 837 - tatar dolaması: Tatar denen postacıların giydikleri üstlük. 1 838 - tatar oku : Yayı çok sert olduğundan ancak bir manivela ile çekile­ bilen bir tür büyü k ok. 1 839

-

1 840

-

tatlısu Frengi : Batılılık taslayan, davranışlarında batılılara benzemeye özenen doğulu Hıristiyan tipi. tavat: Gürcü soyluları için kullanılan bir san.

1 841 - tavlçe: ilçelerdeki akıncı çeribaşısı. 1 842

-

taycı : Has ahır için tay yetiştiren kimse.

1 843 - taylarafası : Taycıların başı olan timarlı. 136

telhis (1844 - 1861] 1 1144

-

1 845

-

1846

-

1 847

-

1 848

-

1 849

-

1 850

-

1 851

-

1 852

-

1 853

-

1 854

-

1 855

-

1 856

-

1 857

-

1 858

-

1 859

-

1 860

-

1 861

-

tazıcılar ocağı : Üsküdar'da bulunan, bostancı ocağına bağlı, padi­ şahlar için tazı yetiştirmekle görevli örgüt. tebdil [es. t. casus] : Osmanlılarda kılık değiştirerek gizli işleri araş­ tıran saray ya da belediye görevlisi. tebdll-1 hümayun hamlacıs ı : Tebdil gezen padişahın bindiği kayı­ ğın kürekçisi. tebd i l piyadesi : Boğaziçinde giysilerin i değiştirip kendini tanıtma­ dan gezen padişahların bind ikleri kayık. tebdil eskisi : Padişahla birlikte gezen 1 2 kıdemli saray görevlisinin herbiri. tebdil hasekisi bkz. tebdi l etkisi. tefe: içinde yirmi altın yaprak bulunan paket ; 1 0 deste yerli altın yap­ rak ya da 200 yaprak Avrupa altını. tefeci : El altından yüksek faizle para veren kimse. tekerk [es. t. mutlak hükümdar] [Alm., lng. Monarch] [Fr. monarque]: Hiçbir denetim altında olmaksızın devletini istediği gibi yöneten hükü mdar. tekerki: [es. t. mutlakıyet, hükümet-i mutlaka] [Alm., Fr. Monarch] [İng. monarchy] : Siyasal erkin bir kişinin elinde bulund uğu yöne­ tim biçi mi. tekeılillk [Alm., Fr. Monogamie] [lng. monogamy] : Tek bir eş ile evlenme.

tekfu ;: Bizans İ mparatorluğu zamanında vali aşamasında olan yöne­ ticilerle Anadolu ve Rumeli'deki kimi Hıristiyan beylerine verilen ad. tekin: Eski Türklerde bir babanın taşınılmaz mallarının kalıtçısı olan en küçük oğlu. tekir: Tekfur sözünün bozuk biçimi. bkz. tekfur. tekke [es. t. dergah, BsitBne] : Tarikattan olanların barındıkları, ibadet ve törenler yaptıkları bina. tekke ortası : Yeniçeri ocağının kırkıncı ortası.

tektanrılı [es. t. ehl-i kitab, kitabi, muvahhid] [Alm. Monotheist] [Fr. monotheiste] [lng. monotheist] : Tanrı kitaplarından (Tevrat, lncil, Zebur, Kur'an) birine inanan. telhis [es. t. tezkire-i aıı, (Tanzimattan sonra) tezkire-i maruze]: Sad-

137

[1862 - 1879) telhi•çi razamın, bir sorunu kend i düşünceleriyle birlikte özet halinde yazarak padişaha sunduğu kiğıt. 1 862

-

telhisçi [es. t. telhisi] : Sadrazam kapısında telhis yazmak ve bunları yürürlüğe koymakla yükümlü görevli.

1 863 - temren : Ok ve kargı gibi silihların ucuna takılan sivri maden parça. 1 864 - Temsllcller Kurulu : Türk Kurtuluş Savaşının başlarında Sivas Kon­ gresince "Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti"nin temsil­ cileri �!arak seçilen ve 11 Eylül 1 91 9 - 23 Nisan 1 920 arasında Türk ulusu adına bağımsızlık savını yürüten, Mustafa Kemal Paşa başkan­ lığındaki 9-1 6 kişilik topluluğun adı. 1 865 - tenktür: "Hazine" denen çadır. 1 866

-

1 867

-

bez parçaları az sayıda olan, en ufak

tepe mazgalı : Kalenin seğirdim yerlerinde, düşmanı gözetlemek için açıl mış dar delik. tepslclbaJ ı : Saraydaki altın ve gümüş tepsilerin bakımı ve saklanması ile yükümlü görevli.

1 868 - terakki [es. t. hisse) : 20.000 akçeye dek çıkabilen timar gelirinin, kılıç hakkı çıktıktan sonraki bölümü. 1 869 - terhan: Eski Türk devletlerinde, hiçbir vergi yükümü olmayan ve hanın yanına her zaman girip çıkma ayrıcalığı bulunan soylu kişi. 1 870 - teroflan: Cizye toplayan görevlilerin bu iş için kullandıkları kimse. 1 871 - tersane atası : Tersanede kaptanpaşanın vekilliğini yapan yüksek deniz subaylarından biri, kaptanpaşa vekili. 1 872 - tersane defteremini : Kaptanpaşa eyaletine bağlı sancaklardaki timar sahiplerinin defterlerini tutmakla yükümlü olan görevli. 1 873 - tersane emini bkz. tersane-1 amire emini. 1 874 - tersane halkı : Osmanlılarda savaş gemilerinde çalışan kaptan, reis, kalafatçı, kumbaracı ve marangoz gibi görevlilerin topluca adı. 1 875 - tersane-1 amire emini : Tersanenin mali işlerini yürüten görevli. 1 876 - tersane kitlbl [es. t. canib efendi) : Tersane emininin gelir ve gider hesaplarını tutan görevli. 1 877

-

tersane kethüdası : Tersanede kaptanpaşadan sonra gelen en yüksek aşamalı ve en yetkili subay.

1 878 - tersanel i : Osmanlılarda deniz subay ve erlerine verilen ad . 1 879 - tersane reisi [es. t. tersane de�erhanesi müdürü] : Tersanede, kap138

tinıarlı sipahi [1880

-

1895)

tanpaşa eyaletine bağlı sancaklardaki timar ve zeamet işlerine bakan en yüksek aşamalı görevlinin sanı. 1 880 - tersane sarayı : K;ı.ptanpaşanın tersanedeki sarayı, Aynalı kavak Sa­ rayı. 1 881

-

1 882

-

1 883

-

1 884

-

tersane sergisi : Osmanlı devletinde tersanede çalıştırılanların alacaklarını gösteren cetveller. tersane timar sahipler i : Kaptan paşa sancağındaki timar sahipleri. tertip : Mansure askeri örgütünde bir asker birliğinin adı. teşrifatçı [es. t. teşri(ati efendi) : Sarayda, d ivanda ve paşakapısında yapılan her türlü törenlerde elindeki deftere göre protokol işlerini yürüten ; ayrıca vezir, beylerbeyi ve öteki devlet büyükleri nin rüsum ve harç defterlerini tutan görevlinin sanı.

1 885 - teşrifat nazırı : Babıali'de protokol işlerini uygulayan önemli bir görevlinin sanı. 1 886

-

tetimme medreseleri : Fatih medreselerinin, yüksek 4ğrenime hazırlayıcı bölümü.

1 887 - tezkereci : 1 - Sadrazamın ve öteki vezirlerin özel kalem müdürlerine verilen ad. 2- Padişah divanında, reisülküttaba bağlı olarak, yazı işlerini yürüten görevjinin sanı. Önceleri bir tezkereci bulunurken sonraları ikiye çıkarılmıştır. 1 888

-

tıkama bölgesi devleti [es. t. tampon devlet] [Al m. Pufferstaat] [Fr. etat tampon] [İng. bu(( state] : Coğrafi konumu bakı mından, güçlü

ve birbirine düşman iki devlet arasında bulunan devlet. 1 889 - tırnakçı : Her perşembe günü padişahın tı rnaklarını kesip temiz­ leyen görevli. 1 890

-

tlmar: Anadolu Selçukluları ve Osmanlılarda, yıllık geliri 3.00020.000 akçe tutan toprak dirliği.

1 891 - timar defterdarı : Her eyalette, kendi bölgelerinin toprak yazımı defterine göre, timarlarla ilgili her türlü mali işlemleri yürütmekle yükümlü görevli. 1 892 - timar eri : Kendisine timar verilmiş olan kimse. 1 893

-

1 894

-

timarlı avcılar [es. t. bazdaran] : Hizmetleri karşılığı kendilerine timar verilmiş olan avcılar. tlmarlı çavuşlar: Padişah divanı çavuşlarından timar sahibi olanlar.

1 895 - tlmarlı sipahi bkz. topraklı süvari . 139

[1896 - 1916) dmarlu 1 896 - tlmarl u : Osmanlı döneminde Akkerman bölgesinde kullanılmış olan bir para. 1 897

-

tlmar parçalama: Ardında ata binecek ve kılıç kullanacak çocuk bırakmadan ölen timar sahibi bir kimsenin tımarını bölerek uygun kişilere dağıtma işi.

1 898 - tiran [Alm., lng. Tyrann] [Fr. tyran] (Lidya dilinden) : 1- Eski Yu­ nan'da siyasal erki tek başına elinde tutan kimse. 2- Siyasal erki zorla ele geçiren, onu kötüye kullanan kimse. 1 899 - tokat : 1- Kalelçl, siper, barikat. 2- ahır, ağıl. 1 900 - tolga: Düşman silahından korunmak için demirden yapılmış, kimilerinde altın ve gü müş kakmalar bulunan başlık. 1 901 - tomrukağası : Tomruk dairesinin baş yöneticisi. 1 902

-

tomruk dairesi : Osmanlılarda cezaevine verilen ad.

1 903 - topa bağlama: Eskiden adam öldürenlerln, topun ağzına bağlanıp ateş edilerek öldürülmeleri. 1904 - topalı : Bir kale önündeki açıklık. 1 905 - top arabacıbaşı : Top arabacı ocağının komutanı. 1906 - top arabacı ocağı : Yeniçeri örgütünde topların, top araç ve gereç­ lerinin taşınması ile görevli ağabölüğü. 1 907

-

topçubaş ı : Topçu ocağının komutanı.

1 908 - topçu ocağı : Yeniçeri örgütünde, top dökümü ve kullanışı ile uğ­ raşan ağabölüğü. 1 909

-

tophane-! amire: 1 - Osmanlı askeri örgütünde topçu sınıfının yönetim merkezi. 2- Devletin top fabrikası.

1 91 0 - tophaneli : Osmanlılarda topçu sınıfından asker. 1 91 1 - tophane müşiri : Tophanenin en büyük buyurucusu. 1 91 2 - Topkapı Sarayı : Osmanlı padişahlarının oturdukları, lstanbul'da Sarayburnu sırtlarında kurulmuş olan saray. 1 91 3 topotu : Top atımında kullanılan barut. -

1 91 4 - topraklı [es. t. sahib-i arz]: Beyll k toprağı devlet adına kullanan timar ya da zeamet sahibi. 1 91 5 - topraklı süvari : Timar ve zeamet sahipleri ile bunların savaş zama­ nında orduya katmak zorunda oldukları atlı askerlerden oluşan örgüt. 1 91 6 topuzlu süvari çavuşları : Savaş sırasında gerilemeğe ya da kaçmağa kalkışan askeri, ellerindeki topuzlarla öldürmeğe görevli atlı erbaşlar. -

140

turancıhk [1917 - 1935) 1 91 7

-

1 91 8

-

1 91 9

-

1 920

-

1 921

-

1 922

-

torba acem l l er l bkz. acemi of lanı. torba of l anı bkz. acemi of l anı. törese l vergi l er [es. t. tek8/if-i örfiyye, rüsum-ı örfiyye] : Savaş zaman­ larında devlet hazinesinin gereksinmelerini karşılamak için toplanan olağanüstü vergilerin bir bölümü. Trab l usugarp ocafı : Kuzey Afrlka'daki garp ocaklarından biri. bkz. garp ocak l arı. tugay : Osmanlı ordusunda iki alaydan oluşan asker birliği. tut: At kılından süpürge biçiminde yapılıp bir sırığa takılan, Osman­ l ılarda padişah, vezir, beylerbeyi, sancakbeyi vb. kişilerce kullanılan belirti ve nişan.

1 923

-

tufcubqı [es. t. ser-tuğcıyan] : Padişah tuğcularının başı.

1 924

-

tufcu l ar bkz. padişah tufcu l arı.

1 925

-

1 926

-

1 927

-

1 928

-

1 929

-

1 930

-

1 931

-

1 932

-

1 933

-

1 934

-

1 935

-

tufra [es. t. tevki-i hümayun, nişan-ı hümayun, misal-i hümayun, nişan-ı şerif, a/Bmet-i şerif. tuğra-yı garra] : Türk devletlerinde hükümdarın imzası olarak kullanılan i m ya da damga. tufracı [es. t. tuğrakeş]: Resmi kSğıtlara tuğra çeken görevli. tufracı vezir [es. t. tuğrakeş vezir] : Padişahın tuğrasını çekmek yetkisi bulunan vezir. tufra çekmek: Yazılı padişah buyruklarına tuğra koymak. tufral ı [es. t. zer-i mahbub] : Üzerinde ay resmi bulunan Osmanlı altın paralarından biri. tufral ı kuruş bkz. yeni Osman l ı kuruşu. tu l u mbacı ocafı : Yeniçeri ocağına bağlı olan, yangın söndürme işiyle görevli örgüt. Tuna bey l l k l er l [es. t. mem/eketeyn] [Alm. Donaufürstentümer] [Fr. principaut�s danubiennes] [lng. danubian principalities] : Osmanlı yöne­ tim döneminde Eflik ve Buğdan ülkelerinin i kisine birden verilen ad. turnacıbaşı [es. t. ser-turnayi] : Turnacılar ortası komutanına verilen san. turnacı l ar ortası : Yeniçeri ocağının, padişahla ava giden, av köpek­ leri ve tazılara bakan, birkaç turna taşıyan 68. ortası. turancı l ı k [Alm. Panturanismus] [Fr. pantouranisme] [İng. pantura­

nism] : Bütün Türklerin tek yurtta ve tek buyruk altında birleşme­ lerini öngören, ırkçı bir akım. 141

(1936 - 1947) tutucabatı 1 936 - tiıtucubaşı [es. t. peşkir şagirdi) : Sarayda kiler odasının, padişahın sofra donatımı işlerine bakan 12 eskisinden üçüncüsünün sanı. 1 937

-

1 938

-

tutuk akçe [es. t. mevkufat] : Osmanlı maliyesinde belli bir gider için ayrılmışken harcanmadan hazineye kalan para. tüfekçi [es. t. si/ahşör] : 1- Padişahı ve sarayı korumakla görevli olan­ lara verilen ad. 2- Savaş gereçleri, silah yapımı ve onarımı ile uğraşan asker sınıfından olan kişi.

1 939 - tüfekçlbaı ı : Türekçl yamaklarının buyurucusu. 1 940

-

1 941

-

1 942

-

1 943

-

1944

-

1 945

-

tüfekçi yamağ ı : Padişaha özgü silahları koruyan, bakım işleriyle uğraşan görevli. tüfekhane: Osmanlı ordusunun tüfek gereksinimini karşılayan yer. tüfekliler [es. t. tüfenk-endazun] : 1- Piyade eri. 2- Savaş gemilerin­ de, gemici olmayan, sadece savaşan askerler. tülbent ağası : Padişahın sarık ve çamaşırlarını korumak, temizlemek, gereğinde padişahı giydirmek işleriyle uğraşan ve törenlerde sarığı taşıyan görevli. tülbent gulamı bkz. tUlbet ağası . tUmçağrı [es. t . nefir-i amm]: Savaş bölgesinde olan bütün halkın topyekun savaşa çağrılması.

1 946 - tümdanıı [es. t. BrB-yı umumiyi', plebisit) [Alm. Plebiszit, Volksent­ scheid, Vo/ksabstimmung, Referendum] [Fr. p/ebiscite, referendum] [İng. p/ebiscite, referendum] : Siyasal yetkece alınan önemli bir kararın, yönetilenlerce onanıp onanmadığını ortaya koymak için halkoyuna başvurma yolu. 1 947

142

-

türbe [Alm. Mause/eum] [Fr. mausolee) [İng. mauso/eum] : içinde, çoğu kez ünlü kişilerin gömülü bulunduğu yapı, anıual sin.

u uç [es. t. serhat, süğur] [Alm. Mark] [Fr. marche] [lng. march] [Lat. margo] : Türk devletlerinde genel olarak sınır ya da sınır boylarındaki eyalet ve sancaklara verilen ad. 1 949 - uçbeyl [es. .t. serhat beyi] [Alm. Markgron [Fr., [İng. morgrave ] : Uçların sivil ve askeri yönetiminden sorumlu olan görevli.

1 948

-

1 950 - uçbeyllfl : 1- Uçbeyinin görevi ya da orunu. 2- Uçbeyinin yönetimi altındaki sancak. 1 951 - uçurma: Osmanlılarda, ince donanmanın en küçük gemilerine ve­ rilen ad. 1952

-

ufrunkapı : Kuşatmakta olan düşmanı ansızın baskına uğratmak için kalelere yapılmış gizli çıkış kapısı.

1 953 - Qli: Osmanlılarda, protokolda Rumeli ve Anadolu kazaskerlerinden sonra gelen bir sivil aşama Ulah [Alm. W/ach] [Fr. Va/achien] [İng. Walachian] : Eflik ül kesi halkına Osmanlıların verdikleri ad.

1 954

-

1955

-

1 956

-

1 957

-

ulufe artırımı [es. t. inBm]: Yeniçeri ulufelerinde yapılan artırım.

1 958

-

ulufecller [es. t. u/ufeciyon] bkz. orta bölükler.

ulak [es. t. sai, berid] : Resmi kağıtları ve haberleri ivedilikle götürüp getiren görevli. ulufe [es. t. vacib, mevacib] : Osmanlılarda kapıkulu askerine, saray ve devlet örg.ütlerindeki kimi görevlilere üç ayda bir verilen ödenek.

1 959 - ulufe defteri [es. t. mev8cib defteri] : Yeniçeri ocağından olanların ödeneklerinin yazılı bulunan defter. 1 960

-

ulufe divanı bkz. galebe divanı.

1 961 - ulufeslz acemi : Türk töre ve geleneklerini öğrenmek üzere bir süre için Türk aileleri yanına verilen devşirme çocukları. 143

[1962 - 1974] ulusal ant 1 962

-

1 963

-

1 964

-

ulusal ant [es. t. misak-ı milli] : Son Osmanlı parlamentosunun, 28 Ocak 1 920 tarihinde açıkladığı temeli Erzurum ve Sivas kongrele­ rince benimsenen ilkelere dayanıp Türk ulusunun blrllğl ile yurdu­ nun bütünlüğünü ve gelecekteki güvenllğl ile geli,mesinl amaçlayan, karar. ulusal güçler [es. t. kuva-yı milliye]: Türk bağımsızlı k savaşı bo­ yunca iç ve dıf dü,manlara ka�ı çalı,an ve çarpı,an örgütlenmı, slvll ve as keri güçlere verilen ad. ulusçuluk [es. t. milliyetçilik] [Alm. Nationalismus] [Fr. natlonalisme] [İng. nationalism] : Her ulusun kendine özgü kültür ve geleneklere bağlı kalıp kendi varlığını her,eyin üstünde tutarak yaşaması gereğine inanan görü,.

1 965 - ulusçuluk akımları [es. t. milliyetçilik cereyanları] [Alm. nationalis­ tische Sewegungen][Fr. mouvements nationalistes][İng. nationalist move­ ments] : Fransız devriminden sonra Avrupa'nın kimi ülkelerinde, 1 9. yüzyıldan beri Osmanlı egemenliği altındaki yabancı uluslarda ve Türklerde, en sonunda dünyanın bütün ezilmi' uluslarında mey­ dana gelen, kendi kendini bulma ve tam bağımsızlığa kavuıma çaba ve uğraşıları. ulutq [es. t. mega/it] [Alm., l ng. Megalith] [Fr. m�ga/ith] [Yun. megaliıhos] : Tarihöncesi zamanlarda iri kayalardan yapılmı, anıtsal yapı.

1 966

-.

1 967

-

1 968

-

1 969

-

ur: Eskiden toprak tabya, berkitilmlJ yüksek yer.

1 970

-

urbeyl : Kale gözetçisi.

1 971

-

ur kazmak: Düfmandan korunmak için hendek açmak.

1 972

-

1 973

-

1 974

-

144

umum çıkması bkz. büyük çıkma. Ungürüs, Engürus [Alm. Ungar][Fr. Hongrois] [lng. Hungarian] : Osmanlıların Macarlara verdikleri ad.

uryarar: Yeniçerilerin lağımcı ocağına bağlı, görevi kalelere ve ge­ rekli yerlere hendek kazmak ve siper yapmak olan asker. usta: 1- Hassa bostancılarının başı. 2- Saray karavaşlarının kıdemll­ lerine verilen ad. 3- Yeniçerilerde aşçıbaşılık yapan assubay. UyanıJ [es. t. Devr-i intibah] [Alm., Fr., l ng. Renaissance] : Avrupa'da ortaçağın sonlarında oluJan ve klasik ilkçağ kültürüne dayanarak geli,en bir kültür aşaması.

Uzakdop [1975 - 1978] 1 975

-

1 976

-

1 977

-

1 978

-

uydu [es. t. peyk] [Alm. Sate//it] [Fr., lng. sate//ite]: GörünüJte bağımsız, gerçekte başka bir devlete bağımlı olan (devlet). uygarlık [es. t. medeniyet] [Alm. Zivilisatian] [Fr., lng. civilisation] : insanların daha iyi bir yaşayıJa kavuJmaları v e doğaya egemen ola­ bilmeleri için gösterdi kleri çabalardan çıkan sonuçlar olup teknik, bilim ve kültür olarak belirir. uyruk [es. t. tebaa] [Alm. Staatsangehöriger] [Fr. sujet (d'un etat)] [lng. subject, citizen] : Bir devletin bağımı altında bulunan kimse. Uzakdofu [es. t. Aksa-yı Şark] [Alm. Ferne Osten] [Fr. Extreme Orient] [lng. Far fast] : Doğu Asya ülkeleri.

145

Ü 1979

-

üçanbarlı : Kalyon sınıfından yelkenli sava.J gemilerinin en büyüğü.

1 980

-

üçaylık [es. t. kıst] : Kapıkulu askeri ulufelerinin üç aylık tutarı.

1 981

-

üçaylık ödenek bkz. ulufe.

1 982

-

1 983

-

1 984

-

1 985

-

1 986

-

1 987

-

1 988

-

1 989

-

1 990

-

1 991

-

146

Oçkent [es. t. 8ilad-i Selase] : Eyüp, Galata ve Üsküdar'ın topluca adı. üçler erki [Alm. Triumvirot, Dreierherrschaft] [Fr. triumvirat] [lng. triumvirate] : Siyasal erkin üç kişi elinde bulund uğu yönetim biçimi. üçlem [es. t. teslis] [Alm. Trinitiit] [Fr. trinit«!] [lng. trinity] : Hıris tiyanlıkta Tanrı'nın birleşmiş üç ayrı varlık (baba, oğul, kuual ruh) olarak düşünülmesi.

­

üçlü anlaşma [es. t. itıifak-ı müselles] [Alm. Dreierbund] [Fr., lng., triple alliance] : Birinci Dünya Sava.Jından önce Almanya, Avusturya­ Macaristan ve ltalya devletleri arasında yapılan bağla.Jmaya verilen ad. bkz. anlaşık devletler. üçlü bafdaşma [es. t. itiliif-ı müselles] [Alm. fntente] [Fr. entente 'cordiale] [lng. triple entente] : Birinci Dünya Sava.Jından önce lngiltere, Fransa ve Rusya devletleri arasında yapılan anla.Jmanın adı. bkz. bafdaşık devletler. Oçsancak [es. t. Elviye-i Selase] : Eskiden Kars, Ardahan ve Batum sancaklarına topluca verilen ad. üçtuflu : Üç tuğ ta.Jıyan, vezir a.Jamasına erişmiş kişi. üçüncü mehter: Ağa gediklilerinden görevi ağakapısındaki !şevlerine bakmak olan üçüncüsü. üçüncü üçaylık [es. t. reşen mevacibi] : Kapıkulu askerine verilen üçüncü ulufe. üsküf [es. t. zerrin külah] : Yayaba.Jı ve daha yüksek aşamalardaki

Ü•tiinliik (1992 - 1993] yeniçeri subaylarının giydikleri, ağız yanı dört parmak eninde sırma ile ıılenmiJ börk. 1 992

-

1 993

-

üstüaçık: Tuna ve Don ırmaklarında iJleyen bir su t�ıtının adı. üstünlük (es. t. 'tefevvuk, tahakküm] [Alm. Hegemonie, Suprematle] [Fr. h�g�monie, supr�matie] [lng. hegemony, supremacy] : Bir devletin, b�kaları üzerinde kurduiu slyasal, kültürel ya da ekonomik egemen­ lik.

147

v 1 994

-

1 995

-

1 996

-

1 997

-

1 998

-

1 999

-

vakanlivls [Alm. Reichsgeschichtsschreiber] [Fr. historiograph (de /'etat)) [lng. state chronicler] : Osmanlılarda zamanın olaylarını yaz· makla görevlendirilen resmi tarihçinin sanı. vakanlivlslik: Osmanlılarda XVll. yüzyıl sonlarından beri bir devlet memurluğu olan resmi tarihçilik. vaka-yı hayrlye: Osmanlı tarihinde yeniçerilerin kaldırılması ola­ yına (1 826) verilen ad. vakıf [Alm. fromme Stiftung, Fideicommis) [Fr. /egs pieux, fondation pieuse, fideicommis] [lng. pious foundation] : Bir hizmetin sürekli ola· rak yapılabilmesi amacıyle, bir kimsece belli koşullarla ve resmi yol­ dan ayrılan mülk ya da para. valide alayı : Ölen padişahı n anne ve eşlerinin Topkapı sarayından Eskisaraya ; yeni padişahın annesinin de Eskisaraydan Topkapı sarayına götürülmeleri töreni. vallde dairesi : Topkapı sarayında valide sultanın oturduğu özel bö· lüme verilen ad.

2000

-

valide sultan [es. t. mehd-i u/ya) : Pad işahın annesine verilen san.

2001

-

vapurhane: Su buharıyle işleyen lşyeri ve fabrika.

2002

-

vardakosta: Kıyıları koruyan gemilere verilen ad. varda topu : Uyarmak için atılan kurusıkı top.

2003

-

2004

-

vardlyan: Tersanelerde tutuklular için yapılan yer, zindan.

2005

-

vardiyanbaşı : Gemi süvarisi olan, azap askerinin komutanı.

2006

-

var-durum [es. t. statüko] [Alm. Status quo ante) [Fr. statu quo] [lng. status quo] : Yürürlükteki anlaşmalara göre olması gereken ya da öteden beri süregelen durum.

2007

-

Varna beşçlftellsl : ince donanma gemilerinin bir türü.

2008

-

varoş : Kent ve kasabaların kale dışında kalan bölümleri.

148

voyvoda [2009 - 2018) 2009 - veladuka: Karadağ prensinin sanı. 201 0

-

Venedl k dukası [es. t. şerifi) : 1 691 'de basılan ve Venedik altı nına benzeyen bir Osmanlı altın parasının adı.

201 1 - vezir: Osmanlılarda sivil ve askeri yetkileri olan ve paJa sanına eriş­ miş bulunan en yüksek aJamalı görevli. vikont [Alm. Vizekont] [Fr. vicomte] [lng. viscount] : Batı ülkelerinde baron ile kont arasında bir soyluluk sanı.

201 2

-

201 3

-

2014

-

201 5

-

201 6

-

voynukbeyl : Saray ahırlarında çalışan voynukların baJı .

201 7

-

voynuk seraskeri : Voynukların bağlı bulundukları çeribaJı.

vlliyet kadısı bkz. eyalet kadısı. vira ile tesli m : Bir kale ya da berkitilmiş yerin anlaJma yoluyle alınması ya da verilmesi. voynuk: SavaJ zamanı ordunun ve yüksek komutanların atlarına ba­ kan, barışta da hasahır ve çayır hizmetlerinde çalıştırılan, Hıristiyan­ lardan, özellikle Bulgarlardan oluşturulan bir sınıf asker.

201 8 - voyvoda [es. t. reis] : 1- Osmanlıların Eflik ve Buğdan Beylerine verdikleri san. 2- Kesime verilen bir yerin vergilerini toplamakla g6revlendlrilen kimse. 3- Vezirlerin, haslarının yıllık gelirini topla­ mak için gönderdikleri görevli.

149

y 201 9

-

2020

-

yafma bkz. çapul. yahnıkapan : Ocak dışında, devlet büyüklerinin konaklarında görev yapan yeniçerilere verilen ad.

2021 - yakalı baltacılar bkz. ztıUlflll baltacılar. 2022 - yakınçaf [es. t. asr-ı hazır, kurun-ı ahire] [Alm. neueste Zeit] [Fr. Bge contemporain] [lng. contemporary age] : Fransız devriminden (1 789) günümüze dek süregelen zaman kesimi. 2023 - yakınçaf tarihi [es. t. asr-ı hazır tarihi, kurun-ı ahire tarihi][Alm. neueste Geschichte]_ [Fr. histoire contemporaine] [lng. contemporary history] : Fransız devriminden günümüze değin uzanan tarih. 2024 - Yakındofu [es. t. Şark-ı Karib] [Alm. Nahe Osten] [Fr. Proche Orient] [l ng. Near East] : Doğu Akdeniz çevresindeki ü l kelerin topluca adı. 2025

-

yaldız altını : Osmanlı altın paralarından birinin adı.

2026 - yalıafası: Kıyıları gözetleyen görevli komutan. 2Gı7 -' yamak: 1- Yeniçeri ocağında topçu ve humbaracı gibi askeri kuru­ luşlarda aday olarak bulunan kimse. 2- Bir toprak dirliğine ocak şeklinde tasarruf edenlerden, savaş zamanı hizmete gitmeyip yerinde kalan kimse. 3- Kale gözetçisi " yeniçeri. 2028 - yancık: Atların 'Sırtına geçirilen zırhlı örtü. 2029

-

2030

-

150

yararcı tarihçlllk [Alm. pragmatische Geschichtsschreibung] [Fr. historiographie pragmatique] [lng. pragmatic historiography] : Geçmiş olayların gelecek olaylar için örnek alınması amacını güden tarih yaz·ı­ cılığı. yardımcılı [es. t. muinli] : Osmanlılarda, askere alındığında ailesine bakacak kimsesi olan kişi.

yedekçi [2031

-

2050)

2031 - yardımcısız [es. t. muinsiz] : Osmanlılarda, ailesine bakacak kimsesi olmadığı ı Ç in askerliği ertelenen kişi. 2032 - yarıtanrı [es. t. nim-i/8h] [Alm. Halbgott] [Fr. demi-dieu] [lng. demi­ god] : 1- Mitolojide Tanrı ya da Tanrıçaların insanlarla birleşmesinden doğan çocuklar. 2- Kendisinde Tanrısal nitelikler bulunan kahraman. 2033 - yarlıl bkz. yarl ık. 2034

-

yarlı k bkz. ferman, berat, menıur.

2035 - yasakçı : 1- bkz. kullukçu. 2- bkz. kavas. 3- bkz. karakullukçu. 2036 - yat: Zırh ve kalkan gibi korunma aracı. 2037 - yatakçı [es. t. ases) : 5ancakbeyleri ya da beylerbeylerince geceleyin çarşıları beklemekle görevlendirilen halktan kimse. 2038

-

2039

-

2040

-

yavrukule bkz. gözcü kule. yaya akçes i : Yeniçerilere giysi bedeli olarag verilen para. yayabqı : Yeniçeri ocağının yaya ortaları komutanlarına verilen san.

2041 - yayabeyl : 1- bkz. yayabqı. 2- Yayaların, tımarları bölgesinde bağlı bulundukları buyurucularına verilen san. 2042

-

yayabeyler bkz. yaya ortaları.

2043 - yayalar: Osmanlı devletinin kuruluş döneminde, barıı zamanı ta­ _ rımla uğraşan, savaş zamanı sefere katılan ; kapıkulu ocaklarının kurul­ masından sonra da bir süre eyalet askeri olarak kullanılan ; bunlara karşılık kimi vergilerden bağışık tutulan bir sınıf yaya askeri. 2044 - yaya ortaları : Yeniçeri ocağının üç bölü münden biri olan 1 -1 01 . ortalar. bkz. sekban bölükleri, ata bölükleri. 2045 - yayla ba1gulam ı : Haremağalığında bir aşama. bkz. haremafası . 2046

-

yazılıkaya: Boğazköy'de Hititler'in yapmış oldukları büyük anıtın adı.

yazılı mahmudiye: il. Sultan Mahmut zamanında basılan paralar : atik rumi, cedid rumi. 2048 - yazıt [es. t. kitabe) [Alm. lnschrift] [Fr., İng. inscription] : Bir anıyı _ kuşaktan kuşağa geçirmek için üzerine yazı kazılan ağaç, maden ya da taş. 2049 - yazıtblllm [es. t. epigrafi] [Alm., Fr. Epigraphie) [İnf! epigraphy] : Yazıtların okunup değerlendirilmesini amaçlayan bilim. 2050 - yedekçi [es. t. yedek-keşan] : Sefer ve törenlerde padişahın yedek atlarını götüren otuz gedikli.

2047

-

151

Yedikule hazinesi [2051 2051

-

2052

-

2053

-

2054

-

2055

-

2056

-

2057

-

2058

-

2059

-

2060

-

2061

-

2062

-

2063

-

2064

-

2065

-

2066

-

152

-

2066]

Yedi kule hazinesi : İç hazinenin bir dalı olarak Yedikule'de açılan devlet hazinesi. yedi tansık [es. t. acaib-i seba-yi atem] [Alm. Sieben Weltwunder] [Fr. sept merveilles] [lng. seven wonders (of the wor/d)] : llkçağ uygar­ lığının olağanüstü yedi sanat anıtı : Mısır piramitleri, Babil'de Semi­ ramis'in asma bahçeleri, Babil kulesi, Olympia'daki Zeüs heykeli, Efes'te Artemis tapınağı, Bodrum'daki mozole, Rodos'taki dev heykel. yelkenci ler: Tersane halkının, beylik kalyonlarda yelken kullanma görevini yapan sınıfı. Yemen geliri [es. t. Yemen irsaliyesi] : Yemen eyaletinden her yıl devlet hazinesine gönderilen vergi. yeni altın [es. t. cedid altın] : il. Sultan Mustafa zamanında basılan altın paralardan biri. yeniçaf [es. t. kurun-ı cedide] [Alm. neuere Zeit] [Fr. age moderne] [lng. modern times, modern ages]: Ortaçağın sonundan yakınçağın başlangıcına değin uzanan zaman kesimi. yeniçal tarihi [es. t. kurun-ı cedide tarihi] [Alm. neuere Geschichte] [Fr. histoire moderne] [lng. modern history] : Ortaçağın sonundan yeniçağın başına değin uzanan tarih. yeniçeri [Alm. Janitschar] [Fr. janissaire] [lng. janizary] : Yeniçeri ocağında sürekli görev yapan ücretli yaya askeri. yeniçeriafası: Yeniçeri ocağının en yüksek subayı ve komutanı. yeniçerlafası divanı bkz. ata divanı. yeniçeri bayrakları: Yeniçeri ocağında kullanılan bayraklar: i mam­ azam bayrağı, hacıbektaş bayrağı, ağa sancağı, alay bayrağı, ket­ hüda bayrağı, başçavuş bayrağı, başyayabaşı bayrağı, bölük ve orta Bayrakları. yeniçeri düfünü : Savaşta tutsak düşen yeniçerilerin kurtuluş para­ sını toplamak amacıyle Ocak'ta düzenlenen eğlence. yeniçeri efendisi : Yeniçerilerin ulufe ve künye defterlerini tutan büronun başkanı. yeniçeri katibi bkz. yeniçeri efendisi. yeniçeri ocafı: Osmanlılarda, 1 362-63'te kurulup 1 826'da kaldırı­ lan, 1 96 ortadan oluşmuş askeri örgüt. yeniçeri odaları : Yeniçeri kışlaları.

Yerllkhan [2067 - 2083) 2067

-

2068

-

2069

-

2070

-

2071

-

2072

-

2073

-

2074

-

2075

-

2076

-

2077

-

2078

-

2079

-

yenlçerioflu [es. t. ve/edeş] : Yeniçeri ocağı ileri gelenlerinin ocağa yazdırdı kları oğul ve yakınları. yeniçeri serdarı : Eyaletlerdeki yeniçerilerin, yeniçeriağasınca ata­ nan en yüksek komutanı. yeni eşrefi : 1. Sultan Mustafa zamanında basılan bir para. yeni lstanbul [es. t. cedid lstanbul] : 1 71 S'te basılan Osmanlı altın paralarının adı. yenlodalar: İstanbul'da Aksaray'daki yeniçeri kışlaları. yeni Osmanlı kuruşu [es. t. cedid Osmanlı kuruşu] : Eski Osmanlı paralarından birinin adı. Yeniosmanlılar: Sultan Abdülaziz zamanında, Osmanlı devletini meşrutiyetçi bir yönetime kavuşturmak savı ile bir araya gelmiş olan topluluk. yeni ruml [es. t. cedid rum i] : il. Sultan Mahmut zamanında basılan bir paranın adı. Yenisaray [es. t. Saray-ı Cedid] bkz. Topkapı Sarayı. yeni zincirli [es. t. cedid zencirli, cedid zencirekli] : iL Sultan Ahmet adına, Tebriz, Revan ve Tiflis'te basılan altın paranın adı. yeni zolota [es. t. cedid zolota] Eski Osmanlı gümüş paralarından birinin adı. yeraltı sinlifl [es. t. katakomp] [Alm. Katakomben] [Fr. catacombes] İng. catacomb] : İ l k H ırıstiyanların, kayaları oyarak ya da yer altını kazarak yaptıkları uzun dehlizler biçiminde ; tabanına dikey olarak ya da duvarlarındaki oyuklarda yatay olarak ölülerini gömdükleri, kimi kez tapınak olarak kullandıkları sinlik. yerdefişi mi [es._ t. tahvil] : 1- Vezir, beylerbeyi, sancakbeyi ve vi­ layet kadıları ile bütün timar ve zeamet sahiplerinin atanmaları ve yer değiştirmeleri işlemi. 2- Sefere katılmama ya da ölüm nedeniyle boş kalan timar ve zeametlerin başkalarına 11erilmesi işlemi. yeri çalındı

bkz. çalık.

2080

-

2081

-

2082

-

yerli! bkz. yarlık.

2083

-

Yerlikhan :

yerinde bırakılma [es. t. ibka, mukarrer] : Belli bir süre için bir göreve atanmış olan devlet büyüklerinden beğenilenlerin bir ferman ya da menşur ile yerlerinde bırakılmaları işlemi.

Hunlarda yeraltı Tanrısı. 153

[2084

-

2101) yerllkulu yerllkulu : Önemli kalelerde (Mısır, Bağdat, Musul, Diyarbakır, Kars, Erzurum, Budin, Temeşvar gibi) yeniçeri yerine kullanılan gönüllü kale askeri.

2084

-

2085

-

yerll yeniçeri bkz. gönlillli yeniçeri.

2086

-

yeıl lbayrak : Padişah oğullarına özgü bayrak.

2087

...

yeıllbayrak böllllll bkz. safulufecller.

2088

-

2089

-

2090

-

2091

-

2092

-

yeşildirek : Topkapı sarayında hassa ağalarının toplanma yeri. yevmiye defteri : terim.

Tanzlmattan ;!;Onra ruznamçe yerine kullanılan

yevmiye kitlbl : [es. t. muhasebe kitlbl, vukuat kitibi) : Tanzimat· tan sonra ruznamcesi yerine kullanılan terim yıllık [es. t. sa/name] [Alm. Jahrbuch) [Fr. annuaire, annal] [lng. year book, almanac] : Yılda bir çıkarılan ve yılın olaylarını göstermek üzere düzenlenen kitap. yıllıklı sancak [es. t. salyaneli sancak] : Geliri bir yıl süre ile bir kim· seye verilen sancak.

2093 - yifltbaşı: Esnaf loncalarında şeyhlerden sonra gelen yöneticinin sanı. 2094

-

2095

-

2096

-

2097

-

2098

-

2099

-

21 00 _

-

yirmlllk altın : il. Sultan Mehmet zamanında basılan altın paralar�an biri. yofurtçu [es. t. mastçi) : Padişahın yiyeceği yoğurdu sağlayan saray görevlisi. yoklama akçe;!;İ : Türk aileleri yanına verilen devşirme çocuklarının durumlarını incelemek üzere başkentten gönderilen acemioğlan ket· hüdalarının bu ailelerden aldıkları para. yoklamac ı : 1- Kalelerdeki savaş araçlarını bakımdan geçirmek için başkentten gönderilen denetçi. 2- Künye defterlerine göre askeri muayene ve teftişle görevli kişi. yolhaseklsl : Sefere giden padişahın yanındaki haseki. yontmataı çalı [Alm. Pa/öozön] [Fr. Bge pal�lithique) [lng. Pa/aeo­ o/ithic) : Tarihöncesi zamanların üç kesiminden ilki. yukarıböllilder: Kapı kulu_ süvarilerinden sipah ve silahtar bölük­ lerinin adı.

2101 - yurtluk: Bir yerin gelirinin bir kimseye yalnız ölünceye dek kullan­ ması koşuluyle ayrılması yöntem i.

154

yüzyıl [1202 - 2115) 2102

-

yurtluk ve ocaklı k : Bir yerin gelirinin bir ki mseye, hem ölünceye dek kullanmak hem de kalıtçılarına geçmek üzere, ama satamamak ve vakf edememek koşuluyle ayrılması yöntemi.

2103 - yuvac ı : Osmanlı sarayı için gerekil avcı kuş yavrularını yuvalarından yakalayıp getiren kimse. 21 ().4

-

2105

-

yuvarlak: Taştan ya da demirden yapılmış top mermisi, gülle. Yüce Meclis [es. t. Meclis-i Vala, Medis-i vaıa yı Ahkdm-ı Ad/iye] : Osmanlılarda, memurları yargılamak, halk ile hükümet arasındaki davalara bakmak görevleri ile 1 837'de kurulan meclisin adı. 1 867'de kaldırılarak yerine Devlet Şurası (Danıştay) kurulmuştur. -

2106 - yük : 1- Osmanlılarda 1 00.000 akçe tutarında para. 2- ipek için kul­ lanılan bir ağırlık ölçeği. 2107 - yükümler [es. t. tekd/if] : Osmanlılarda olağanüstü zamanlarda alı­ nan ve her eyaletin özel yasaları ile saptanmış olan töresel bir kümenin adı. (Mücerred, ralyyet, çift, bennak, lspençe, bad-ı hava, arusiye, cürüm ve cinayet, ihtisab, çiftbozan, tapu, bağ bahçe ve bostan, kovan, çift ve ağıl, yaylak, kışlak, balta, yaya ve kaçkun, çürük vergileri vb.) 2108

-

yünlük: Börkün tüy takmaya özgü yeri.

2109 - yünlüklil keçe: Yeniçeri subaylarının giydikleri b�rkün tüy takma yeri bulunan türü. 21 1 0

-

2111

-

21 1 2

-

yilnlüksüz keçe: Yeniçeri erlerinin giydikleri börkün tüy takma yeri bulunmayan türü. yürük: 1- Hayvancılıkla geçinen göçebe Türkmenlere verilen ad. 2- Osmanlılarda otuzar kişilik ocaklar halinde Rumeli'ye yerleştirilen ve savaş zamanlarında geri hizmetlerde çalıştırılan timarlı asker. yürük bayrafı : Savaşta düşmana saldırmak için ayrılan asker bir­ liğinin bayrağı.

21 1 3 - yilrükbeyl : Yürük askerinin komutanı. 21 1 '4

-

21 1 5

-



yürük defterler i : Toprak yazımı yapılırken ilgili bölgede oturan yürüklerin yazıldığı defterler. yüzyıl [es. t. asır, karn] [Alm. jahrhundert] [Fr. siec/e] [İng. centu�y] [Lat. saecu/um] : Yüz yılı kapsayan zaman kesimi.

155

z 21 1 6 - zağarcı başı [es. t. ser-zağari] : Zağarcı ortası komutanına verilen san. 21 1 7 - zağarcı ortası : Yeniçeri ocağının, padişahın av köpeklerini yetiş­ tirmekle görevli 64. ortası. 21 1 8 - zamanbillmi [es. t. kronoloji] [Alm., Fr. Chronologie] [lng. chro­ nolagy] : Olayların tarihini araştıran ve sı ralayan bilim. 21 1 9 - zamandizi [es. t. kronoloji] [Alm., [Fr. chrono/ogie] [lng. chronology] : Tarihsel olayların zaman açısından sırası. 21 20 - zarbezen : Küçük çaplı bir top türü. 2121

-

21 22

-

zaviye: 1- Tekkenin küçüğü. 2- Kervansarayların seyrek bulunduğu yerlerle geçit ve derbentlerdeki konak yerlerine verilen ad. zeamet: Yıllık geliri 20.000-99.999 akçe olan toprak d irliği.

2123 - zeameti! [es. t. zaim] : Bir zeameti elinde bulunduran kişi. 21 24 - zekit: Şeriat kuralları gereğince varlıklı Müslümanların her yıl yok­ sullara vermek zorunda bulundukları, mallarının kırkta bir ora­ nındaki kesimi. 2125 - zemberek : 1- Çelik ya da pirinçten yapılmış ok. 2- Hayvan sırtında taşınabilen küçük top. 21 26

-

zemberekçibaş ı : Zemberekçi ortası komutanına verilen san.

21 27 - zemberekçi ortası : Yeniçeri ocağının zemberek denilen bir tür ok ile silahlanmış 82. ortası. 21 28

-

zemberekli musket: Hayvan sırtında taşınan küçük top.

21 29 - zenci ağası bkz. haremağası. 21 30

-

21 31

-

156

zerkula bkz. üsküf. zırh [Alm. Panzer] [Fr. cuirasse] [lng. armour, cuirass] : Düşman silah· larının etkisinden korunmak için giyilen çelik giysi.

zülüflü külihı [2132 - 2137] 21 32

-

zincirli [es. t. sikke-i cedid, zer-i fstanbu/] : 1 71 6'da basılan Osmanlı altın parasının ad ı.

21 33

-

zobu : Vezir konaklarında içağaların özel hizmetlerini gören kimseler.

2134

-

zolata: Polonya parasına benzeyen bir Osmanlı gümüş parası.

21 35

-

21 36

-

2137

-

zurnacıbaşı [es. t. ser-zurnoyi]:· Padişah mehterhanesinde zurna çalanların başı. zülliflü baltacılar: Topkapı sarayının içsaray bölümünde hizmet ve koruma ile görevli baltacılar. zlilüflli külihı : Zülüflü baltacıların giydikleri, zülüfü andırır ve çevreyi görmeyi engelleyen perçemli başlık.

157

ESKi TERi MLER DiZiNİ A

abd abide acaib-i seba-i alem adalet emri adalet-name adem-i merkeziyet adem-i tecavüz misakı adem-i tecavüz muahedesi adet-i ağnam ağayan-ı rikab-ı h ümayan ağıl resmi ahd ahitname Aksa-yı Şark akziye-i erbaa alimet-i şerif alay alemdar alemha-yı Osmani Allah amanname amedi-i divan-ı hümayun arak resmi ara-yı umumiyye arazi-i emiriyye arazi-i metruke arazi-i m i riyye arz-ı mevud arz-ı mukaddes

1 071 85 2052 11 12 1'409 1 566 1 566 41 1 51 6 35 87, 336 1 76 1 978 503 1 925 1 922 21 4 47 1 805 77 79 1 505 1 946 254 258 254 ' 1115 1115

asakir-lmansure-i Muhammediyye1 1 86 asalet 1 707 1 406 asarıatika 2037 ases 21 1 5 asır asilzade 1 705 837, 1 858 lsitine 1 06 aslani 2022 asr-ı hazır asr-ı hazır tarihi 2023 1 29, 1 484 avam 500 avdeti 1 642 ayan meclisi 1 085 azat B

bab bab-ı defterdari bab-ı fetva bab-ı Hü mayun bab-ı meşihat bab-ı seraskeri bab mahkemesi bab naibi babüssaade babüssaade ağası babüssaadet-iş-şerife babüsselim bac bacdar bac-ı ağnam

899 41 2 1 779 1 573 1 779 1 648 91 8 91 9 45 44, 900 1 421 1 383 1 48 1 49 40 159

bac-ı büzü rg 293 cedld Rumi bac-ı ubOr 622 cedld zencirli 1 56 cedld zencirekli bahariye bahriyeli 420 cedld zolata 801 cemaat bali hisar 1 99 cemaat·I şütürbanan başkumandan 928 cevali baştarde-i hümayun 1 893 cihad bll.zdaran 376, 907 cihad-ı mukaddes be-dergih 645 · cizye bedevi 429 cizye-i gebrin beldar 225 cuma vaizi bel daran 837 cülus lnimı beldet·üt-tayyibe 1 071 cüluslyye bende 1 955 cülus terakkileri berid 247 cündibaşı beyaz üzerine hatt·ı hümayun 439 beytül mal ç 255 beyzade 523 çir erkii.n·ı cuvani biat 1 361 çarmıh bilid-ı aşere 237 çasar b ilid·ı hamse 238 çavuş-ı büzürg bilid·ı hamse mevalisi 1 982 çavuş-ı miyane Bilid-ı Selise 453 birun 450 birun ağaları D 458 bize ban dahili harp 502 bölükit·ı erbaa dahil vezirleri 984 burjuva dar-ül-harb 985 burjuvazi c'arü1hllii.fe c darülhilii.fe altını 1 234 dar-ü 1-lslllm cagir 1 378 dar-ül-mülk cami·i miyane 306 darüssaade canbazan 1 876 darüssaade ağası . canib Efend i 355, 1 845 dar üs saltana casus 1 001 darüsselll.m ca-yı kethüda 1 41 9 dar-üs-sulh ceb-i hümayun 2056 d efter-i hakan i cedid altın 2070 derbend muhafızı cedid lstanbul 2072 dergllh cedid Osmanl ı kuruşu 1 60

2074 2076 2076 2077 462, 1 801 437 851 460 1114 851 750 1 1 42 1 794 1 794 1 793 261

96 682 968 1 88 1 381

805 1 080 1 61 2 837 1 739 834 837 1 430 1 033 837 837 1 77 41 3 429 1 858

derglh-ı ili 1 430 derglh-ı lli kulları 91 1 d erglh-ı mualll 1 430 derglh-ı saltanat 837 derglh-ı selltin 837 1 430 derglh-ı şerif 837 Der-i Aliyye 982 der-kenar 837 dersaadet 422 derya beylerl 336 devir 499 devre 543 devr-1 fetret 1 523, 1 974 Devr-i intibah 1 226 Devr-i Meşrutiyet 442 devriye mevalisl 1 288 divan-ı hümayun sicilleri 1 537 Diyar-ı Rum 873 dizdar 440 düvel-1 müctemia 266 düvel-i müttehide düyun-ı umumiye (-1 Osmaniye) 438 E

ebna-yı sipahlyan ebülhevl eflakan efrenc ehl-i divan ehl-i kitab ehl-i salib ehl-i salib seferleri ehl-i seyf ehram eksarhane elektör Elviye-i Selbe elviye-1 sultani emanat-ı mukaddese emanat-ı mübareke emin-i cev emir

91 3 1 664 520 600

481 1 860 683 684 1 008 1481 527 1 61 5 1 987 47 1 1 09 1 1 09 93 243

emir-i ahor emir-i ahor-ı evvel 679, emir-ül-hacc emlr-ül-ümera enderun enderun halkı endüljans epigrafi erbab-ı seyf erbain hlkimleri esame defteri esatir esedi eshab-ı kiram esvap�ıbaşı eşkll defteri evamir-1 aşere evkaf-ı hümayun evkaf-ı selltin evlat-ı fatihan eyalat-ı muhtare eyalat·ı mümtaze eyalat-ı mü mtaze ve muhtare eyalet-i Rum

42 292 1 740 249 804

798 1 55 2049 1 008 1 01 3 13 1 71 2 1 06 1 560 638 80 1 357 1 432 1 432 572 1 36 1 36' 1 36 1 532

F

fasıla-yı saltanat fekk-i rakabe ferve-i beyza ferve-i murabba fetva-penah fidye fidye-i necat filan dire G garet gayr-ı mağşuş akçe gaza gerdune-i saltanat gerilla harbi gulam

543 142 245 842 1 778 1 1 01 1 1 01 573 347 1 555 460 1 572 374 1 071 , 1 349 161

gulam-ı baki gulam-ı der gureba-yı yemin gureba-yı yesar gümrük emini

1 57 91 1 1 556 1 696 668 H

hacegln-ı divan-ı ·hümayun had al k-i hassa had ı m hafriyat hlki m-üş-şer hal hanedan hane-1 has hane-i kebir hane-1 seferli harabe harac-güzar haramilik hareket-i dahil hareket-i haric haremeyn haremeynmansıbı haremeyn payesi harem-i hümayun harp hasahır hatt-ı hümayun hatt-ı mıhi hatt-ı şerif hazine-i amire (·i hümayun) hazine-1 blrun hazlne-1 enderun hazine-i evrak hazl ne-1 hassa helvaclyan-ı hassa hem-zaman hıdlviyet hırka-i saadet hırka-i şerif 162

680

728 538 975 844

1 800 697 723 301 1 623 1 405 701 208 403 709 1110 1112 1111 1 421 1 61 1 1 596 1 433 391 1 433 439 452 799 226 1 422 744 337 753 1 476 1 476

hicret hlcret-1 nebevi hlklye tarzında tarlhçlllk hlllfet hllat hilat-baha himaye hisse hlyeroglif hukuk-ı beşer beyannamesi huzur - m u rafaası hükümet-i mutlaka hünklr mahflll

644 644 1 407 692 854 1 083 1 064 1 868 1 51 4 829 328 1 853 1 425

lstabl-ı amire

1 597

lbka lbrlkdar lbtlda-i dahil lbtlda-i haric lcmalll zeamet iç muayede ldare-1 meşruta ldare-i örfiyye ihtlsab emini 1 htisab nazırı lkame-1 hüccet iki il lkta lllh lllhe llm-i beşer ilm-1 ensab llm-i müstehasat iltizam etmek imam-ı hazret-1 ağa imaret l mdadiye-1 hazeriyye

281 786 403 709 1 01 0 795 1 066 1 667 806 806

1 496 1 790 994 1 805 1 81 4 827 1 704 1 829 990

27 1 09 824

lmdadiye-i seferiyye i mrahor l mza-yı hümayun inim lntikad-ı dahili intikad-ı harici islim bol itik" lslav ittihadı itil!f devletleri ltilif-i müselles ittifak devletleri lttifak-ı mu kaddes ittifak-ı müselles ittihad-ı islim izn-i sefine

824 42 1 423 1 957 796 451 837 1 42, 1 085 835 1 52 1 996 86 1 1 08 1 985 833 631

Jüliyen takvimi

839 K

kabile kabl-et-tarı h kadem iye kaim-i makam-ı saltanat kala kale-kub kalyoncuyan belediyesi kanun-ı dua kanun zabiti kapıaltı hhılatı kaptan-ı derya klrhane-i hazret-i ağa karin karin-i evvel karln-1 sanı 336, karn katakomp kaymakam-ı asitane-i saadet kaymakam-ı rlklb-ı h ü mayun kemankeş kem-ayar akçe

1 400 1 822 1 31 1 575 869 871 1 1 40 1 61 9 891 901 927 28 1 1 67 200 81 1 21 1 5 2078 967 967 1 350 401

kethüda-yı bevvibin kethüda-yı sadr-ı ili kıdemli kıli'-i hakanlyye kıst kışlakıyye kibar-ı müderrisin kise-i divani kise-i Mısri kise-1 Rumi kitabe kitabe-1 seng-1 mezar kitabi Konstantlniyye kronoloji kubbe-nişin kurun kurun-ı ahire kurun-ı ahire tarihi kurun-ı cedide kurun-ı cedide tarihi kurun-ı kadime kurun-ı uli kurun-ı vusti kuva-yı milliye

904 998 550 689 1 980 1 024 300 475 1 239 1 534 2048 1 681 1 860 837 21 1 8, 21 1 9 1 080 336 2022 2023 2056 2057 81 7 81 7 1 379 1 963

L

lihd lahit lider liva

1 590 1 590 1 402 1 581 M

mabet mabeyn-i hümayun mağşuş akça mahfil-i hü mayun mahreç mevalisi mahzen-1 evrak makamat-ı mübareke makamat-ı mukaddese

1 81 6 1 1 65 401 1 425 10 226 1116 1116 163

mal-i ganimet 61 2 mali sene "49 manasıb-ı sltte 7"4 mandater 1 1 83 mllnde 882 maruzat 1 729 masar mevaclbi 81 9 mastçi 2095 mavi asa 1 1 99 mayObe HH Meclis-1 Ali-1 Tanzimat 1 81 5 1 33 Meclis-1 Ayin 1"4"40 meclis-1 mili Meclis-1 Müessisan 1 1 02 Meclis-i Vlllll 2106 Meclis-i Vlllll-yı Ahkllm-ı Adliye 21 06 1 976 medeniyet megalit 1 966 mehd-1 ulya 2000 mehterhane-i tabi u lem 1 "426 mektOme 639 1 292 memhur memleketeyn 1 932 memluk 1 072 1 009 menasıb-ı seyfiyye menasıb-ı sitte 7"4 merd-i garib 1 832 1 356 meremmetçi merkez-1 hükümet 1 98 1 "408 merkeziyetçi idare 1 1 92 merzban 1 388 mesalitlk devir 1 1 72 meskOkllt 1 023 meşta 1 023 meştat 1 956 mevacib 67"4, 1 959 mevacib defteri 673 mevacib ihracı 563 meydan-ı lahm 1 937 mevkufat 1 227 mevkufati 164

meydan muharebesi mezbah miftah ağası miftah gulamı mlhrab mihver devletleri mlllld(-i lsa) mllllyetçllik mllliyetçlllk cereyanları mirahor mirahor-ı sanı mir-ı ab mir-ı alem miri mlrilO eyaletler misak-ı milli mlsal-i hümayun mit mizan defteri muaf muahede muahede name muasır muasker muhaceret-i akvam muharrir-1 memalik muhasebe-i Anadolu muhasebe-1 evvel m u hasebe klltlbl muhtar muhtariyet muinli muinsiz mukabil ihtlllll mukarrer mukataa mukataaya merbut eyaletler murabıtin musalaha musalaha ahitnamaesi

1 233 1 728 83 83 1 728 528 "490 1 96"4 1 965 "42 1 1 2"4 1 71 3 21"4 253 m

1 962 1 925 1 71 2 1 558 1 5"4 86 1 76 337 1 368 6"48

822 83 20"4, 205 2090 1 "41 2 1 "41 3 2030 2031 952 2081 992 993 1 669 1 7"4 1 75

musalahaname 1 76 mutak 1 43 mutlak hükümdar 1 852 mutlakıyet 1 577, 1 853 mutlakıyet-1 idare 1 577 muvahhid 1 860 muvahhidi aba 1 025 muvakki 1 31 5 mübaşiriye 1 285 müeccele 995 müftl·l-enam 1 778 müfti·i kanun 1 31 5 mühendishlne-1 bahri-1 hümayun 425 mühimme-1 nüvlsan 1 289 mühimme-i mektume 639 mühtedi 500 müjdeci 1 281 müjdeci-yl evvel 1 282 müklleme memuru 1 060 mülhit 1 809 mülk-i yemin 1 071 mülkname 1 1 79 mültezim 991 mümeyyiz 1 92 müntehlp prens 1 61 5 müntehip prenslik 1 61 6 mürasele 972 müruriye 1 26, 622, 623 müsaferet 1 059 müstemen 78 müstamere 1 052 müsteınleke 1 71 0 müstemlekecilik 1711 müstesna evkaf 1 37 müşir 1 1 88 müşrik 394 mütareke 113 müverrih 1 820 N

nahiye

284

nalb·I (nalbe-1) saltanat nakıs akçe name-i hümayun nln-pare nefir neflr·i lmm neflr-1 has neolitik devir nlm-illh nlşan-ı hümayun nişan-ı Osmani nlşan-ı şerif niyabet heyeti nizamsız gedi k

1 576 529 1 427 621 1 561 1 945 1 41 0 323 2032 1 925 1 392 1 925 1 306 14

o

oligarşi örf örfi idare öşür

1 803

ö 1 039 1 677 1 358 p

paleografi paşakapısı erklnı paşakapısı ricali patrone- 1 hümayun paytaht paytaht-ı saltanat payzen perdedar peşkir şakirdi peygamber peyk peykln-ı hassa plşkeşçl-yi şehriyari plebisit protohistorya putperest

553 1 447 1 447 1 457 1 98 837 596, 1 1 39 1 468 1 936 1 807 1 975 1 477 1 428 1 946 1 404 1 500

R

raiyye ralyyet

1 507 1 507 165

recec mevaclbi 81 3 reis 201 8 reis-1 padişah 1 429 reis-i paşa 1 451 reis-ül-etibbl 742 resm-1 bad-i hava 305 resm-1 bennlk 230 resm-i biat 524 resm-1 dönüm 26, 275 resm-1 hınzır 496 resm-1 mücerred 223 resm-i zemin 26, 275 resul 1 807 reşen mevacibi 1 699, 1 990 rikib-ı h ümayun 1 41 7 rikib·ı hümayun ağaları 1 41 1 Rumeli emi-rül-ümerası 1 528 Rumell-yi suğra 1 532 ruz-ı hızır taksiti 749 ruz-ı hızır tevzii 749, 955 ruz-ı kasım taksiti 955 ruzname 1 353 rüsumat emaneti 667 rüsumat müdiriyet-yi umumlyesi 667 rüsum-ı fevkalide 1 352 rüsum-ı örfiyye 1 91 9 rüsu m-ı sltte 75 rüsum-ı şakka 1 666 rüus h ü kmü 1 544 rüus maaşı 1 543 s

sadaret alayı sadaret pişkesi sadr-ı lli sadr-ı Anadolu sadr-ı Rum sahib-1 arz sahib-i değnek sahib-1 devlet sahib-1 divan-il-inşa

166

1 551 1 552 1 549 82 1 531 1 91 4 41 5 1 549 1 31 5

sahlb·I kalem-1 all sahn-ı seman sahn·ı seman payesi sahn-ı Süleymaniye sii saka gediği sakalar sakayan-ı sim-i hassa salariye salitin şeyhi salib salname saltanat salyaneli sancak Sancak-ı Şerif saray-ı amire saray-ı atik Saray-ı Cedld saray-ı hümayun sebilciler seferberi seferiye vergisi selimet akçesi selitin camileri senadid-i bektaşiyan sene-1 maliye seng-i ibret ser-amele-i saykal seraskerlik beratı ser-çavuş ser-çeşme serdarlı k beratı serdestari-i şehriyari ser-esvabi ser-gulim·ı baki ser-hafiye ser-halife serhat serhat beyi serhat halkı

1 31 5 1 562 1 561 1 733 1 955 1 71 5 1716 1 676 1 564 1 1 42 682 291 1 726 292 1113 1 430 552 2075 1 430 1 71 6 1 61 8 1 624 623 1 721 1 329 1 535 785 1 61 3 1 650 1 88 1 605 1 650 1 606 638 1 82 1 91 1 92 1 948 1 949 1 669

serir s�r-kırtasi-1 miri ser-kurena ser-mlmaran-ı hassa ser-muallim-1 talimhane ser-münecclm-i hassa ser-name ser-rihtegln ser-şi klri ser-şü kOfecl ser-tuğcıyan ser-tu rnayi ser-zağari ser-zurnayi sfenks sicilllt-ı divan-ı hümayun sikke sikke-1 cedid silahşör silsile sipahsalar si pah-zade site statüko sukut sulh sulh muahedesi sultan sultan-zade sur suret sOr-1 hümayun südde-1 saltanat süğur süllle süratcıyan ocağı

1 790 860 200 1 247 1 804 1 297 200 498 1 23 381 1 923 1 933 21 1 6 21 35 1 664 478 1 1 72 21 32 1 938 1 670, 1 704 1 647 1 683 983 2006 51 2 1 74 1 75 1 491 1 727 1 038 1 656 1 722 837 1 948 697 1 736

ş şadi şahne şair emini

7 1 732 93

şamdani Şark-ı Karib şarkiyyat (ilimleri) şecere şef şehbaz-ı bahri şehir devleti şehnamehan şehnamenüvis şehriye-i dekiikin şehtiye şehtiye-i Brik şemşirgeriin şerifi şeyh-ül-meydan şıkk-ı evvel şıkk-ı sani defterdarı şia şihne şikiir ağaları şiki!.r halkı şütürban ortaları

1 755 2024 489 1 703 1 402 948 983 1 766 1 766 51 0 1 782 1 782 1 005 201 0 263 1 87 1 1 26 1 780 1 732 1 20 1 25 437

T

tabi tabi u alem-i hassa tafra tahakküm tahkim tahrirat tahtglh tahvil takrir takvim talan tampon devlet tarac tarih-i m illdi tarlh-i rumi tavaşi tebaa

1 53 1 600 116 1 993 233 269 1 98 2079 1 320, 1 403 672 347 1 888 347 1 245 1 535 538 1 977

167

tebeddül-i saltanat 1 796 teber 1 62 teberdaran 1 63 teceddüd 782 tefevvuk 1 993 tekllif 2108 tekilif-i fevkalade 1 352 tekil.lif-i örfiyye 1 91 9 tekili if-i şakka 1 676 telhisi 1 868 tellh 1 501 temlikname 1 1 79 tenevvü r (devri) 1 35 terk-i teslihat 1 674 tersane defterhanesi müdürü 1 879 tersaneli 420 teslis 1 984 teşrifati efendi 1 884 teşrifat-ı mülOkine 1 41 6 tevkici 1 31 5 tevkifhane 1 570 tevkii 1315 tevki-i hümayun 1 925 tez ki re-i ili 1 861 tez ki re-i evvel 303 tezkire-i maruze 1 861 tezkire-i sani 1 1 27 tirendaz 1 350 tuğcıyan-ı hassa 1 431 tuğkeşan 1 431 tuğrai 1 31 5 tuğrakeş 1 31 5, 'İ 926 tuğrakeş vezir 1 927 tuğra-yı garra 1 925 turnuva 1 706 tüfenk-endazan 1 942 tümülüs 1 680 u

ulufeciyan ulufeclyan-ı yemin

168

1 958 1 559

ulufeclyan-ı yesar ulufe-defterl ustu re

1 698 674 1 71 2

o ücretli asker ültimatom ümera-yı derya üstadan-ı divan-ı h ü mayun

1 439 228 422 318

v

1 956 1 353 405 1 683, 2067 1 095 88 1 355 1 549 1 405 2090

vacib vakayiname varak-ı sahiha veledeş veled-1 kul veliaht veto vezlr-1 azam virane vukuat katibi y

2050 2054 1 538

yedek-keşan Yemen i rsaliyesi yevmiye z

zadeganlık zaim zaman zat-ı asafi zer-1 lstanbul zer-i mahbub zerrin külah zevald zevrakçe-i saltanat zevrakçe-i şerif zevvakin-1 derglh-ı ili zevvakin-i hassa zındı k

1 707 1 644, 2123 336 1 549 21 32 1 929 1 991 95 1 574 1 424 1 691 1 691 1 81 0

ALMANCA DİZİN A Ablass Absolutlsmus Adel ad lig Akropol is Almanach Al tar Altertum Antropologie Apostel Archiv Archont Areopag Areopagite Aristokrat Arlstokratie Artilleriepark Atheist Aufkllirung (Zeitalter der) Ausgrabung Ausnahmezustand autonom Autonomie Axenmiichte

1 55 1 577 1 707 1 705 53 672 1 728 81 7 827 733 226 91 89 90 1 705 1 707 1 786 1 809 1 35 975 1 667 1 41 2 1 41 3 528

B

Bailo Bann ban nen Barbar

1 67 16 17 1 71

233 1 1 73 347, 61 1 1 759 984 805 985

Befestigu ng Berberei Beute Burg Bürger Bürgerkrieg Bürgertum c

Chalkolithikum Christi Geburt christliche Zeitrechnung Chronik 201 8, Chronologie

1 58 490 1 245 1 353 201 9

D

Datum Del Dekalog Denk mal Despot Dezentralisierung Doge Dolmen Dominion Donaufürstentümer Dragoner Dreierbund Dreierherrschaft Dynastie

1 81 8 408 1 357 85 435 1 409 486 492 493 1 932 505 1 985 1 983 697

169

E Eilmarsch 778 Engpass 427 Entente 1 986 Ententemachte 1 52 Entthronung 1 800 541 Eolith Ephor 521 2049 Epigraphie Eroberer 571 Eroberung 582 erzahlende Geschichtsschreibung1 407 Eunuch 538 526 Exarch 527 Exarchat F

Fanarioten Feldmarschall Feldzug Ferne Osten Festung Feudalherr Feudalismus Feueranbeter Feuerschiff Fidelcommis Fiskaljahr Flandern Forum Fregatte Freiwilliger Frlede Frledensvertrag Frledensurkunde Fromme Stiftung Fund Führer Fürst Fürstentum Fürstln 170

574 1 1 88 1 61 7 1 978 436, 869 430 431 1 204 112 1 997 49 573 598 595 654 1 74 1 75 1 76 1 997 287 1 402 243, 1 489 250, 1 492 1 491

G Galere Galerensklave Galiot Gallikanismus Gallopieren Gegenrevolution (das) Gelobte Land Genealogie Generalstiinde Geschichte Gesch i chtssch rei ber Geschichtstafel Gewaltherrscher Gilde Gildemeister Gladiator Gott Gotthelt Göttin Götzendiener Grabhügel Grabschrift Gregorianlscher _Kalender Grossfürst G rossfü rstl n G rossvlzir Guerilla Guerillakrleg

850 596 879 609 789 952 1115 1 704 562 1 81 8 1 820 672 435 1 1 61 1 1 62 640

1 805 1 805 1 806 394, 1 500 1 680 1 681 663 296 297 1 549 373 374

H

Halbgott Haupstadt Hedschra Zeitrechnung Heerlager Hegemonle Heilige Alllanz (das) Heilige Land Heilige Stiitten Heiliger Krieg

2032 1 98 751 1 368 1 993 1 1 08 1115 1116 1114

Helot Henker Herrschaft Herrscher Herrscherhaus Herzog Herzogtum Hieroglyphe Historiker Hoplit Höjük Hohe Pforte Huldigung Humanismus

743 318 1 726 772 697 509 51 1 1 51 4 1 820 760 761 1 45 523 828

ikon lmperialismus lndulgenz lnquisition innere Kritik lnschrift lnterregnum

51 5 536 1 55 539 796 2048 543

J

Jahrbuch Jahrhundert Janitschar Julianischer Kalender jüngere Steinzeit

2091 21 1 5 2058 839 323

K

Kaiser Kalender Kalif Kalifat Kapitulationen Karabiner Karavelle Kardinal Kaste Katakomben

968 672 691 692 926 934 948 950 956 2078

Katapult Katholizismus Keilschrifturkunde Ketzer Ketzergericht Khedive Khedivat Kleinkrleg Knabenlese Knecht Kolon ial politi k 1 052, Kolonie Konfederation Kongress Konkordat Konstantinople Konstltuante konstitutionelle Monarchie Konzil Korporation Kozak Kreuz Kreuzfahrer Kreuzritter Kreuzzüge Krieg Kronprinz Kronprlnzessi n Kurfürst Kurfürstentum

1 1 81 958 1 785 1 81 0 539 752 753 374 443 1 071 1 71 1 1 710 440 1 1 03 1 056 837 1 1 02 1 066 1 057 1 1 61 969 682 683 683 684 1 61 1 88 88 1 61 5 1 61 6

L

484 1 1 56 431 883 1 1 01

Landtag Legion Lehnswesen Linlenschiffe Lösegeld M

Magler Mameluk

1 204 1 072 171

Mandat Mandatar Mark Markgraf Markgrafln Mausoleum Megalith Menhir Mesolithikum Mletsoldat Mittelalter Mittelmachte Mobilisierung Monarch Monarchle Monogamie Monotheist Moskowlter Mumie Museum Münze Mythe Mythologle

1 1 82 1 1 83 1 948 1 1 90, 1 9'49 1 1 91 1 9'47 1 966 1 21 3 1 388 1 '439 1 379 86 1 61 8 1 852 1 853 1 85'4 1 860 1 265 1 279 1 305 11n 1 71 2 1 71 2a N

Nahe Osten Natlonallsmus Nationallstlsche Bewegungen Nationalsozlalismus Negus Neolithlkum neuere Geschlchte neuere Zeit neueste Geschichte neueste Zeit Nlchtangrlffspakt Nobllitiit Nomade Note

202'4 1 96'4 1 965 1 309 1 31 1 323 2057 2056 2023 2022 1 566 1 707 6'45 1 320

o

Obelisk 172

'45'4

Oberbefehlshaber Oberhaus Ofen Ollgarchie Olympiade Orden Orientallstlk Orthodoks Ostrulsmus

1 99 1 1 63 222 1 803 1 35'4 1 823 '489 1 390 395

ö öffentliche Schulden

'438

p

Palaographie 553 Paliiontologle 1 829 Palöozan 2099 Panislamismus 833 Panslavlsmus 835 Pantheon 1 '436 Panturanlsmus 1 935 Panzer 2031 Papst 1 '437 Papyrus 1 '438 Parade 56 Parlament 1 440 Patrlzier 1 '455 Periode '499 Phalanx 570 Pharao 593 Plebiszlt 1 9'46 Plutokratle 21 1 Pöbel 1 48'4 Plünderung 3'47 pragmatlsche Geschlchtsschrelbu ng 2029 Prehistorla 1 -40'4 Presbyterlanlsmus 1 '493 Prinz 1 489, 1 770 Prlnzessin 1 '491 Prophet 1 807

Protektorat Protestantlsmus protestieren Prozesslon Pufferstaat Pyramlde

1 064 1 495 1 496 56 1 888 1 481 R

Rabblner 687 Radscha 1 503 Raja h 1 503 Rauszug 347 Referandum 1 946 Reform 782 Reformation 461 Regent (in) 1 576 Reichsgesch ichtssch rei ber 1 994 religiöse Gemeinde 462 Renaissance 1 523, 1 974 Renegat 500 Rennbahn 118 Restauration (Zeitalter der) 1 51 5 Ritter 1 783 Rudersklave 596 Ruine 1405 5

Sarkophag Satellit Satrap Satrapie Schalop Schaman Schamanlsmus Scherbengericht Schlacht Schloss Schutzherrschaft Schütze (mit Pfeil und Bogen) Seedorf Seigneur Senat

1 590 1 975 1 609 1 61 0 1 752 1 753 1 754 398 1 233 1 759 1 064 1 350 652 1 644 1 642

Sieben Weltwunder 2052 Siegelkunde 1 290 Sklave 1 071 Soldsoldat 1 439 Sphinx 1 664 Splon 355 Sprachknabe 457 Staatsangehöriger 1 9n Staatsschulden 438 Stadtmauer 1 038 Stadtstaat 983 Stallknecht 119 Stallmeister 42 Stamm 1 400 Stammbaum 1 703 Status q uo ante 2006 Streifzug 778 Streifzug zu Pferde unternehmen 781 Sultan 1 41 5 Sultanat 1 726 Suprematie 1 993 Synagoge 734 T

Tablette Tempel Tetrachie Tontafel Thron Thronwechsel Tributiir tributpflichtig Trinitiit Triumvirat Tumulus Tyrann Turnier

1 785 1 81 6 504 1 785 1 790 1 796 701 701 1 984 1 983 1 680 1 898 1 706 u

Unkosten Unterhaus

703 1 21 173

226

Urkundenhaus Ultimatum

ne v

Vasall Vereinigte Staaten verfassunggebende Versammlung Verfluchung vergötzen verschanztes Feldlager Vertrag Veto Vizeadmiral Vize kont Volksabstimmung Volksentscheid Vorderaslen Vorgeschichte Völkerwanderung

1 74

1 53 266 1 1 02 16

1 501 1 786 87 1 355 1 456, 1 522 201 2 1 946 1 946 1 401 1 822 648

w

937 427 427 113 92 44 1 954

Wache wachthaus Wachtposten Waffenstillstand Wappen (Schild) Weisser Eunuch Wlach z

Zar Zarin Zehn Gebote Zeitalter Zeitgenosse Zensur Zentralismus Zivil Zivilisation

348 352 1 357 336 337 1 593 1 408 1 294 1 976

FRAN SIZCA DiZiN absolutisme acropole ige ige chalcolithique ige contemporain ige m4!solithique ige moderne ige n4!olithique ige pal4!olithique almanach ann4!e fiscale annualre an nal antiquit4! antropologie apôtre arbre g4!n4!aloglque archer archives archonte ar4!opage ar4!opagite arlstocratie aristocrate armistice Asie Ant4!rieure assembl4!e constituante ath4!e autel autocratie

1 577 53 336 1 58 2022 1 388 2056 323 2099 672 49 2091 2091 81 7 828 733 1 703 1 350 226 91 89 90 1 707 1 705 113 1 401 1 1 02 1 809 1 728 1 577

autonomle autonome

1 41 2 1 41 3 B

baile barbare barricade bataille blason bourgeois bourgeoisie bourreau bude bu tin

1 67 1 71 1 786 1 233 92 984 985 31 8 222 61 1 c

calendrier calend rier gregorien califat calife camp campagne capitale capitulatlons carabine caravelle cardinal caste catacombes catapulte catholicisme cavalier

672 663 692 691 1 367 1 61 7 1 98 926 934 948 950 956 2078 1 1 81 958 119

1 75

censure 1 S93 centralisation 1 408 chalope 1 7S2 eh aman 1 7S3 chamanlsme 1 7S4 Chambre des Communes 1 21 1 1 63 Chambre des Lords 1 7S9 chlteau 1 402 chef 1 783 chevalier 1 3S3 chronique 983 cite 21 1 9 chronologie 1 294 civil 1 976 civilisation 1 1 72 coin 1 0S1 , 1 71 0 colonie 1 99 commandant en chef 1 29 commun peuple 462 communaute religieuse 1 0S7 concile 10S6 concordat 440 confederation 1 1 03 congres 42 connetable S71 conquereur S82 conquete 837 Constantinople 337 contemporain contre-revolution 9S2 87 convention corps de garde (dans une defile) 427 796 critique interiore .

corporation cosaques croisade croises croix cuirasse cuneiforme 176

1 1 61 969 684 683 682 2131 391

D

date decalogue decentralisation deesse defile demi-dieu deposition despote dethronement dettes publiques dey diete Dieu Dix Commandements divinite doge dolmen dominion d ragon duc duche dynastie

1818 1 3S7 1 409 1 806 427 2032 1 800 43S 1 800 438 408 484 1 0S 1 3S7 1 80S 486 492 493 sos

S09 S1 1 697

E

electeur electorat empereur entente cordiale eolith ephore epigraphie epitaphe ere chretlenne ere de l'hegire ere julien esclave espion etats barbaresques d'Afrique etats generaux

1 615 1 6� 6 968 1 9S6 S41 S21 2049 1 681 1 24S 7S1 839 1 071 3SS 1 1 73 S62

etats de siege etat tampon etats unies eunuque eunuque blanc exarchat exarque excavation excommunier excommunlcation expedition militaire Extreme Orient

1 667 1 888 266 538 44 527 526 975 17 16 1 61 7 1 978

F

574 431 112 1 997 573 1 997 596 427 869 235 598 975 703 595

fanariotes feodalite feu gregois fideicommis Flandre fondation pieuse forçat fort fortresse fortification forum fouille frais fregate G

galere gallon galiote gallicanisme galop galoper garçon d'ecurir garde genealogie gladiateur grand vizir

850 883 879 609 778 781 119 937 1 704 640

1 549

296 297 1 204 373 1 61 1 805 374 1114

grand-duc grande-duchesse guebre guerilla guerre guerre clvile guerre de guerlllas guerre sacree H

hegemonle helot heretique hieroglyphe hipodrome histoire h istoire contemporaine histoire moderne historien historiographe historiographie pragmatique historiographie narrative hommage de sujetion hongrois hoplite höyük humanisme icone idolatre idolii.trer imperialisme incursion indulgence inquisition inscription interregne

janissaire Jeune de langue

1 993 743 1810 1 51 4 119 1 81 8 2023 2057 1 820 1 820 2029 1 407 523 1 568 760 761 828

81 5 394, 1 500 1 501 536 347 1 55 539 2049 543

2058 457 1 77

N

K

753 752

khed ivat khedive L

652 1 402 1 1 56 1 997 1116

lacustre (cite de) leader legion legs pieux lieux saints M

mage maitre d e corporation mamelouk mandat mandataire marche marechal margrave marquise mausolee megalith menhir mercenaire migration mobilisation momie monarchie monarchie constitutionelle monarque monogamie monotheiste monument moscovite mouvements nationalistes moyen ige muraille musee mythe mythologie 1 78

1 204 1 1 62 1 072 1 1 82 1 1 83 1 948 1 1 88 1 949 1 1 91 1 947 1 966 1 21 3 1 445 648 1 61 8 1 279 1 853 1 066 1 852 1 854 1 860 85 1 265 1 965 1 379 1 038 1 305 1 71 2 1 71 2a

naissance de Jesus Christ nationalisme national-socialisme negus noble noblesse nomade note

490 1 964 1 309 1 31 1 1 705 1 707 645 1 320

o

obelisque ofen oligarchie olympiade ordre religieux orientalisme orthodox ostracisme

454 222 1 803 1 354 1 823 489 1 390 398 p

pacte pacte de non-agression paix paleontologie panislamisme panslavisme pantheon pantouranisme parade pare d'artillerle paleographie pape papyrus parlement patrouille patricien periode phalange pharaon pillage

87 1 566 1 75 1 829 833 835 1 436 1 935 56 1 786 553 1 437 1 438 1 440 937 1 455 . 499 570 593 347

plebes pleblsclte plutocratle polltlque de colonlsatlon polythelste prehlstolre protohlstolre presbyterlanlsme prince 245, 1 489, princesse prince herltler princesse heritiere prince 'iecteur princlpaute 250, principautes danubiennes processlon proche orlent prophete protectorat protestantlsme protester pulssance d'axe puissances centrales pulssances d'entente cordiale pyramlde

1 484 1 946 21 1 1 711 394 1 8n 1 404 1 493 1 no 1 491 88 88

1 61 5 1 492 1 932 56 2024 1 807 1 064 1 495 1 490 528 86

1 52 1 481

R

rabbln radjah raid rajah rançon referandum reformatlon regent (e) reforme regne renaissance renegat restauratlon (opaque de) ruine

687 1 503 356 1 503 1 1 01 1 946 461 1 726 461 , 782 1 726 1 974 500 1 51 5 1 405

s

salnte alllance sarcophage satelllte satrape ·satrapie seigneur selgneur f�dal �nat sept mervellles serf siecle siecle d es lumieres sigilloraphie souverain sphlnx status quo Sublime Porte sujet (d'un etat) sultan sul\anat suprematie synagogue

1 1 08 1 590 1 975 1 609 1 61 0 1 644 430 1 642 2052 1 071 21 1 5 1 35 1 290 782 1 664 2006 1 45 1 9n 1 41 5 1 726 1 993 734

T

tablette temple temps terre promise tetrarchie throne ııers-eut tireur a l'arc traite traite de paix trauvaille trlbu trlbutaire trinlte triple alliance

1 785 1 816 336 1115 504 1 790 1 29 1 350 87 1 75 287 1 400 701 1 984 1 985 179

1 983 3"8 351 1 680

triumvirat tsar uarine tumulus tyran

1 898 u

ultlmatom

180

228

v

valachlan Vassal

veto vlceamlral vicomte voluntalre

1 95'4 1 53 1 355 1 456 201 2 65'4

INGILlzCE DiZiN A acropolls age almanac altar antlqulty antropology apostle archer archlves areopag areopaglte archont arlstocracy arlstocrat arm lstlce armour autocracy autonomous autonomy axls powers

B ballo barbarlan barbary barrlcade battle blrth of Jesus Christ blazon

61 1 9&4 985 1 350 1 888

booty

1 5n 53 336 672, 2091 1 728 81 7 827 733 1 350 228 89 90 91 1 706 1 705 113 2131 1 577 1 41 2 1 41 3 528

absolutlsm

bourgeols bourgeolsie bowman buff state

c calendar callph caliphate camp campaigne capltal capltulatlons caravela carblne cardlnal caste castle catacomb catapult cathollclsm censur central powers

1 67 1 71 1 1 73 1 786 1 233 490 92

central lzatlon century Chalcolithlc Age charge chateau chlef commander Chrlstlan era

6n 691 692 1 367 1 61 7 1 98 926 948

934 960 956 1 759 2078 1 1 81 958 1 593 86 1 408 21 1 5 1 58 703 1 759 1 99 1 245

181

chronlcle chronology citlzen city-state civil civil war civilization coin

1 353 21 1 8, 21 1 9 1 9n 983 1 29'4 805 1 976 1 1 72 1 71 1 1 052, 1 710 129 1 056

colonlal policy colony common people concordat confederacy

440

congress conqueror conquest Constantinople constltuent assembly constitutional system of contemporary contemporary age contemporary history convert convention corporatlon cossach council counter-revolution cross crusade the crusaders cuirass cuneiform cuneiform tablet

1 1 03 571 582 837 1 1 02 337 2022 2023 500 87 1 1 61 969 1057 952 682 68'4

683 2131 391 1 785

D

Danubian principallties date decalogue decentralization

182

1 932 1 81 8 1 357 1 '409

deflle delty-, deml-god depositlon despot dethronement dey diet dlgglng doge dolmen domlnlon duchy d u ke dynasty

'42 1 805 2032 1 800 '435 1 800 '408 '48'4

975 "86

'492 '493 51 1 509 697 E

elector electorate emperor enllghtenment (age of) eolith ephor eplgraphy epltaph eunuch exarch exarchy excavation excommunlcate excommunicatlon executioner

1 61 5 1 61 6 968 1 35 5'41 521 20'49 1 681 538 526 527 975 17 16 31 8

F

fanarlots far east fee feudal chief feudalism flnd fire-shlp

57'4 1 978 703 '430 '431 287 112

flscal year fort fortlficatlon fortified cam pus forum fragoon fregate

49 869 233 1 786 S98 sos S9S G

galley galley-slave gallicanism galliot gallop genealogical tree genealogy general estates gladiator godless godness government grand duchess grand duke grand vlzir G regorian calendar guard guerilla guerilla warfare gulld

850, 879 596 609 879 na. 1e1 1 703 1 704 S62 640

1 809 1 806 1 066 297 296 1 549 663 427, 937 373 374 1 1 61 698 1 993 7S1 743 1 81 0 1 S14 118 1 820 1 820 1818

573 1 1 08 1116 1114 523 318 760 1 21 1 1 63 761 828 1 968

lcon ldolater idolatrous ldolize l mperlalism lndulgence lnquisition lnscription interregnum lnternal criticlsm

81 5 1 500 1 SOO 1 501 536 1 55 539 2048 S43 796

Janizary Julian era

J

2058 839

K

H

hanse hegemony heglra era helot heretlc hleroglyph hlppodrome hlstorlan hlstorlographer hlstory

Holland holy alliance holy places holy war homage hangman hoplite house of commons house of lords höyük humanism Hungarlan

·

khalif khedive khed lvlate knlght

691 7S2 753 1 783 L

lake-dwelling language boy leader legion

652 457 1 402 1 1 S6 M

magion mameluke

1 204 1 072

183

mandatary mandate march marchoness margrave marquess marshal martial law master of the guild master .of the horse mausoleum megalith memorlal menhlr mercenary mesolithlc Middle Ages migration military expedition mobllizatlon modern ages modern history modern times Mohammedan era monarch monarchy monument monothelst monogamy mummy museum myth mythology

1 1 83 1 1 82 1 948 1 1 91 1 949 1 1 90 1 1 88 1 667 1 1 62 42 1 947 1 966 es 1 21 3 1 439 1 388 1 379 648

1 61 7 1 61 8 2056 2057 2056 751 1 852 1 853 85 1 860 1 854 1 279 1 305 1 71 2 1 71 2a

N

narratlve hlstorlography natlonal-socialism natlonallsm natlonalist movemenu Near East Negus

184

1 407 1 309 1 964 1 965 2024 1 311

Netherland next heir (to the throne) nobleman nobless nomad note

573 BB

1 705 1 707 645 1 320

o

obellsk ollgarchy olympiad order orlentalism orthodox ostraclsm

454 1 803 1 354 1 823 489

1 390 398 p

pact pact of non-agresslon paleography paleolithlc paleontology Pan-lslamlsm Pan-Slavlsme pantheon Pan-Turanism papyrus parade parliament pass patrlclan patrol peace peace treaty pedlgree period phalanx pharaoh phatry plllage plous foundatlon

87 1 566 553 2099 1 829 833 835 1 436 1 935 1 438 56 1 440 427 1 455 937 1 74 1 75 1 703 336, 499 570 593 1 400 347 1997

pleblsclte 1 946 plebs 1 4&4 plutocracy 21 1 polythelst 394 pope 1 437 populace 1 29 pragmatlc hlstorlography 2029 prehlstorlc tlmes 1 822 Presbyterianlsm 1 493 prlnce 243, 1 489, 1 770 prlncess 1 491 , 1 771 prlncipality 250, 1 492 processlon 56 promlsed land 1115 prophet 1 807 protectorate 1075 protest 1496 Protestantism 1495 protoh lstoria 1404 public debts 438 pyramld 1 481 R

nbbl 687 347, 778, 781 rald rajah 1 503 ransom 1 1 01 referandum 1 946 reform 782 reformatlon 461 regent 1 576 reigne 1 726 rellglous communlty 462 1 523, 1 974 renalssance restauratlon (epoch, era of) 1 51 5 1405 ruin ruler 772 s

sarcophagus satelllte satrap

1 590 1 975 1 609

satrapy selgneur sen ate sentry serf seven wonders (of the world) shalop shaman shamanlsm shamanist shlp of line slgillography slave soverelgn sphlnx spy stable-man state-chronlcler state of siege status quo subject Sublime Port sultan sultanate supremacy synagogue

1610 1 644 1642 937 1 071 2052 1 752 1 753 1754 1 753 883 1 290 1 071 772 1 664 355 119 1 994 1667 2006 1 977 145 141 5 1 726 1 993 734

T

tablet temple Ten Commandments tetrarchy throne treaty trlbutary trinity trlple alliance trlple entente triple entente powers triumvirate truce

1 785 1 81 6 1 357 504 1 790 87 701 1 984 1 985 1 986 1 52 1 983 113 185

348 vlscoıint 352 volunteer 352. 1 680 1 898 wall (of a clty)

tsar tsarlna tsarltza tumulus tyrant

"'

u

ultlmatom u n ited states

228 266 v

vassal veto vlce-admiral

186

1 53 1 355 1 456, 1 522

201 2 65-4 w

1 038 1 954 1 61 1

Wallachlan war white eunuch

.... y

year boo k

2091 z

Zoroastrian

1 204