Kitabü'l-İman: İlk İman Tartışmaları [1 ed.]
 9786057596390, 0542382741

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

Ehli Ubeyd Kilsım b. Sellilm (154-771/224-838) Herat'ta d oğ du. Ru m asıllı bir baban ın oğ­ ludur. ilköğren imin i Herat'ta yaptı. Ard ın dan Ku fe ve Basra'da dön e m in büyük alimlerin den dil, fıkıh, hadis ve tefsir alanla­ rın d a ilim tahsil etti. Bağ dat'ta da ikamet eden müellif, bu rada der sler verdi. Arap dili ve edebiyatın d a otorite sayılan yazar, lslam hukukun da müçtehit i m a m kabu l edilir. Hadis ve diğer İslam ilimler in de de müstesn a b i r yere sahiptir. Bi rin ci ve ikin ci h i cr i yüzyıllarda İslam toplu munun mali, iktisadi, idari ve ku­ ru msal altyapısın ın bir tasviri olan el-Emval dışında yirmin in üzer in d e eseri vardır. Özellikle l ügat ve dile ilişkin Garibü'/-Mu­ sannef ve Garibü'/-Hadis g ibi eserl er i alan larında bir ilk sayılır. Teoride olduğu g ibi tatbiki olarak da hukukta en der şahsiyetler­ d en biridir. On sekiz yıl kadılık yapan müellif en son Mekke'de ikamet etmiş (224/838) ve bur ada vefat etmiştir.

Prof. Dr. Sönmez Kutlu

E rzincan'ın Refahiye ilçesin e bağ l ı Aydın cık köyün de doğ du ( 2 0 M a rt 1963). İlköğ ren imin i Aydın cık İ lkoku lun da tamamladı. E rzu ru m İmam Hatip Lisesin i (1981), ar dından Erciyes Üni­ versitesi İlahiyat Fakültesin i (1987) bitirdi. Ankara Ün iversitesi İlahiyat Fakültesi Mezhepler Tarihi An abilim Dalında araştırma g ö revlisi olarak göreve başladı (1988). Ön ce Londra Ün iversite­ sin d e ( 1 99 2 ) 6 ay, ardından da Kahire Ün iversitesinde (1993) 1 yıl çeşitli konularda araştırma ve in celemelerde bulun du . Mürcie ve Horasan-Maveraunnehir'de Yayılışı konulu teziyle doktorasın ı tamamladı (1994). Üç yıl son ra doçent unvan ın ı aldı (1997). Kırgızistan üş Devlet Ün iversitesi İlahiyat Fakülte­ sin d e İslam Mezhepleri Tarihi ve Kelam dersleri verdi (19971999). 2003 yılında profesör oldu . 2 0 1 2 yılında 3 ay süreyle " B atılı Araştırmalarda Alevilik Algısı" projesi dolayısıyla Prin ­ ceton Ün iversitesin de araştırmacı m i s a fi r öğ retim üyesi olarak bu lun du . 2 0 1 4 - 2 0 1 5 öğ retim yılın d a Ahmet Yesevi Ün iversitesi Beşeri B ilimler Fakültesinde alan ın da dersler verdi. İslam dü­ şün cesi, Mezhepler, Matu ridilik, Alevilik, Türklerin din ve mez­ hep an layışları ile ilgili Türkçe ve Kırgızca yayın ları; İngilizce ve Arapçadan çevi rileri bulun maktadır. Halen An kara Ün iversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Mezhepleri Tarihi An abilim Dalın d a öğ ­ retim üyesi olarak görev yap maktadır. İn gilizce, Arapça ile Ka­ zakça ve Kırgızca bilmektedir. Evli ve iki çocu k babasıdır.

Ankara Okulu Yayınları: 3 2 1

İslam Klasikleri: 2 1 Bu Proj e T.C. Kültür ve Tu rizm Bakan l ığ ı Telif H akları Gen e l M üdürlüğü Tarafın dan D esteklen mektedir

© Ankara Okulu Basım Yay. San. ve Tic. Ltd. Şti.

E ditör: M ehmet Azimli Son O kuma: Fatma Zehra Kurt Dizgi, kapak: Ankara Dizgi Evi Baskı, cilt, kapak baskısı: TDV Yayın Matbaacılık ve Ticaret İşletmesi B irinci baskı: Aralık 2 0 1 9

I S B N: 9 7 8 - 6 0 5 - 7 5 9 6-39-0

Ankara Okulu Yayınları Şehit Mehmet Baydar Sokak 2/ A Maltepe/ A N KARA Tel: (03 1 2) 3 4 1 0 6 9 0 GSM: 0 542 3 8 2 74 1 2

web: www.ankaraokulu.com e-mail: [email protected] [email protected]

Kitabü'I-lman İlk İman Tartışma/an

Kasım b. Sellam

Çeviren

Sön m ez Kutlu

Ankara Okulu Yayınları Ankara 2019

iÇ iNDEKiLER

EDİTÖRDEN ÖNSÖZ

.................................................................................................................

7

.............................................................................................................................

9

EB0 UBEYD KASIM B. S ELL .ı\M ( 1 5 7 / 7 7 4-2 2 4/ 8 3 8)............................ 1 1 H ayatı . ... . . . . 11 Eserleri .. . . . . . 11 İ slam D üşüncesinde İman Sorununa Kısa B ir Bakış . 13 .............. ..

.

... ............. ................... ....... ...................................................

.. ........ .. .................................... ............ ..............................................

...................... ..

Hadis Taraftarlarının İman Edebiyatı ve Kasım b. Sellam'ın Kitabu'l- İman'ı

.

.

........... ...... ...................................

15

KiT.ı\BÜ'L-IM.ı\N . .. . . .

. . . . 23 1 . İ manın Kemale Ermesi ve Dereceleri İ tibariyle Tanımı 23 3 . İ manda Artma ve Eksilme .... .. . 45 4. İmanın Amel D eğil Söz Olarak Tanımlanması 48 5. İmanı Amelsiz Kalpte Oluşan Bilgi (M a'rifet) Olarak Kabul Edenler Hakkında . . 52 6 . B ilgi nlerin İ manı Amelsiz Söz Olarak Kabul E denlere Yönelik Eleştirileri ve Onlarla Birlikte Oturmayı Yasaklamaları 54 7. (B üyük) Günahlar Sebebiyle İ mandan Çıkmak 57 8. İ mandan Çıkarmayan, Ancak Büyük Günahlardan Sayılan Günahlar .................................. 70 . ..

. . .... ....... .. ............................ .............................. ............ ...

...............

..

...

................................... .........................

..................................

........................ .............. ...................................

..............

...............................

KAYNAKÇA ................................................................................................................. 7 7 DIZIN............................................................................................................................. 8 3 KİT.ı\BÜ'L-IMAN ORİJİNAL METİN................................................................. 9 3

EDiTÖRDEN

Ankara O kulu Yayı nları " İslam- Klasikleri" proj esi üst başlı­ ğı kapsamında yayınlanan seri n i n 21. kitabı olarak, ilk döne­ min e n önemli tartışmalarından "iman" konusunun işlendiği bir klasik olan Kasım b. Sellam'ın Kitô.bü'l- lmô.n ile karşınız­ dayız. Seri n i n 3. Kitabı olarak eko n o m i alanındaki görüşlerini sunduğumuz Kasım b. Sellam'ı n Kitô.bü'l-Emvô.l'inin ardından ayn ı yazarın Kitô.bü'l- lmô.n adl ı eserini de takdim ederek, dö­

n emin itikadi tartışmalarımn ne boyu tta cereyan ettiğinin en iyi şekilde görülebileceğini düşünüyoruz. Kitap bu zemini a k­ tarması apsmdan çok önem arz etmektedir. İ l k dönemi güzellikleriyle, o lumsuzluklarıyla olduğu gibi önünüze sermeye devam ediyoruz. Tarihin bu kesiminde it i­ kadi tartışmalara panoramik olarak yolculuk yapmak üzere sizi Kitô.bü'l- lmô.n ile baş başa bırakıyoruz . . . H ayırlara vesile olması dileğiyle . . . M ehmet Azimli 1 Çorum-2019

1

Prof. Dr., Hitit Ün iversitesi İlahiyat F akültesi.

ÖN SÖZ

M üslümanlar arasında ilk dönemlerde yaşanan Cemel, S ı f­ fin ve Kerbela vakalarının ardından iman, küfür, mümin, fasık, kafi r, Ehl - i Kıble, büyük günah, iman-amel ilişkisi ve kader gibi sorunlar Emeviler dönemine damgas ı n ı vuran tartışmaların baş ı nda gelmekteydi. İ lgili konularda gö rüş ayrılıkları mez­ heplerin şekillenmesinde önemli bir rol oynadı. Bu görüşlerin delilleriyle birlikte İman başlığı altında ele alınmaya başla­ masıyla önemli bir edebiyat oluştu. B u kon udaki ilk metinler, kendi aralarında yazışmalar şeklinde Risale adı altında veya başka başlıklar altında Hariciler tarafı ndan yazıldı. Haricile­ rin dışlayıcı, tekfir edici ve şiddet eğilimlerini besleyen iman nazariyesine karş ı ilk eleştiriler Kitô.bü 'l- İrdi ve Kitô.bü'l- imô.n adıyla yazılan eserlerle Mürcie'den geldi. M ü rcie, "Te'vil varsa tekfir yoktur.'', " Ehl-i Kıble tekfir edilemez.'' ve " İ man ve amel ayrıdır." görüşleriyle Harici iman anlayışına karşı çıktı. Mür­ cie'nin kendine özgü iman nazariyesi M üslümanların birlik ve beraberliğini yeniden tesis etmek için önemli bir rol oynadı. Hariciler ve M ürcie arasındaki tartışma, yerini Asha­ bu'r-Re'y ve Ashabu'l-Hadis arasındaki tartışmalara bıraktı. Re'y Taraftarları'nın öncülerinden Ebu Hanife, yazdığı eser­ lerde bu tartışmaların odağında yer aldı. O, iman konusunda Haricilerin tezini çürütmeye çalıştı. Ancak Ebu Hanife'nin iman yaklaşımı H adis Taraftarları'nın tepkisine sebep oldu. Onlar Ebu H anife'nin görüşlerini eleştiren bir dizi eser kale­ me aldı. Bu türün ilk metni elinizdeki eser olan Ebu Ubeyd Kasım b. Sellam'ın Kitô.bü'l- imô.n 'dır. B u eserlerin müellifleri, Haricilerin iman görüşlerini eleştirmekten çok Mürcie'nin ve Ebu H a nife'nin görüşlerini eleştirdi. Elinizdeki bu eser daha önce H adis Taraftarları'nın zihniyet analizi ile ilgili yaptığım bir çalışmada ek olarak yayınlanmıştı. Ancak çevirinin ayrı basılması sebebiyle, başına daha ö n ce ki çalışmadan hare-

Kitabü'l-İman

10

ketle ve bazı tasarruflarda bulunularak Giriş niteliğinde bir başlık eklendi. Burada Kasım b. Sellam'ın hayatı, eserleri ve bu eserinin önemi üzerinde duruldu. Ç eviriye metn in anla­ şılmasın ı kolaylaştıracak dipn otlar düşüldü. Kullanılan kay­ naklarlar T ü rkçe çevirinin son una eklendi. Ebu Ubeyd'in Kitabü'l- iman'ının daha iyi anlaşılması için, önce Ebfı H ani­ fe'nin Kitabü'l- Alim ve 'l-Müteallim ve Risale i/a Osman el-Betti fi'l-İrca'sın ın okunmasını öneririz. Klasik metinler dizisinin editö rü Prof. Dr. Mehmet Azim­ li'ye bu eserin İslam düşüncesinde yazılan Kitabü'l- iman edebiyatı arasındaki öneminden ve Ankara Okulu'nun klasik metinler dizisinde yayınlanmasın ın uygun olacağından bah­ settim . O, b u teklife olumlu yaklaştı ve teklifi kabul etti. Böyle­ ce türünün bize ulaşan ilk örn eği olan bu eser, klasik metinler dizisindeki yerini aldı. B u eserin yayınlanmasında e meği geçen başta Sayın dizi editörü Prof. Dr. Mehmet Azimli'ye ve Ankara Okulu Yayınla­ rının değerli yöneticilerin e teşekkür ediyoruz. Prof. Dr. Sönmez Kutlu2 22.08.2 0 1 9

2

An kara Ün iv ersitesi İlahiyat F akültesi, İslam M ezhepleri Tarihi Anabilim Dalı.

EBÜ UBEYD KASIM B. SELLAM (157 /774-224/838)1

Hayatı Asıl adı Ebu Ubeyd Kasım b. Sellam el-Herevi el-Ezdi el­ H uzai el- H o rasani el-Bağdadi'dir. 1 57 /774 yılında Herat'ta doğan ve babası Mevali ve Rum asıllı olan Ebu Ubeyd, eğitimi­ ni H erat'ta gördü. Daha sonra Basra'ya gitti ve orada Asmai, Ebu Ubeyde, Ebu Zeyd el-Ensari'den, Kufe'de İbnu'l-A'rabi ve Kisai' den ders aldı. Şafii ve Maliki mezhebinin fıkhını öğrendi. Hadis, fıkıh, Arap dili ve nahiv uzmanı idi. H arun Reşid'in Ho­ rasan valilerinden Herseme b. A'yen'in ve Tarsus valisi Sabit b. Nasr b. Malik'in çocuklarına h o calık yaptı. Bağdad'da bu­ lundu ve 18 yı l Tarsus kadılığı yaptı. 2 13/828 yılında Mısır'a gitti ve daha sonra 2 14/829'da tekrar B ağdad'a döndü. Emir Abdullah b. Tahir'den maddi yardım alıyordu. Yazdığı her ki ­ tab için kendisine para veriliyordu. E m i r' i n ona Garibu'l-Ha­ dis kon usunda yazdığı kitap için aylık 1 0 . 0 0 0 dirhem maaş verdiği söylenir. 224/838 yılında o n senedir mücavir kaldığı Mekke'de öldü.

Eserleri

1

1.

el-Garfb u 'l-Musannef

2.

et-Tuhür.

3.

el-Ecnas min Keldmi'l-Arab (Yazma) .

4.

Edebu 'l-Kddf (Yazma) .

5.

Feddilu 'l-Kur'an ve Ada bu hu (Yazma) .

6.

el-Emsal.

7.

el-Müzekker ve 'l-Müennes.

8.

el-Maksür ve'l-Memdüd.

9.

el-Kı raat.

Bu bölüm Prof Dr Sön mez Kutlu tarafından h azırlan m ıştır.

12

Kitiibü'l-fmiin

10. el-Emval. 1975 yıl ı nda Kahi re' de basıldı. ı ı. el-Ehdas.

12. en-Neseb.

13. Garfbu 'l-Hadfs. 1964 yılında H aydarabad'da basıldı. 14. el- İman ve Mealimuhu ve Sünenuhu ve İstikmaluhu ve

Derecatuhu. Türkçeye çevirisini yaptığımız eserdir. ıs. el- İzah .

16. Kitabu Halkı 'l- İnsan ve Nuu tih i. 17. Kitabu 'n-Naam ve 'l-Bahaim. 1 8 . Kitabu 'l-Ezdad ve ve 'z-Zıddfi'l-Luğa. 19. Kitabu 'l-Hutab ve 'l-Mevaız. 20. Kitabu Feala ve Efala. 21. Risale fi mil İştebehe jf 'l-Lafz ve Ih telefe jf'l-Ma 'na. 22. Kitabu Adedi Ayi'l-Kur'an. 23. Cüz'ün fih i min Hadfsi Ali b. A bdi/aziz an Ebf Ubeyd el-Ka-

sım b. Sellam. 24. Kitabu 'l-Eyman ve 'n-Nuzur. 2 5 . Kitabu 'l-Hacr ve 't-Teflfs. 26. Kitabu Garfbi'l-Kur'an. 27. Kitabu 'l-Hayz. 28. Kitabu 'l-Kırô.a t. 29. Kitabu Mean i'l-Kur'an. 30. Mean i'ş-Şi'r. 31. Kitabu Mecazi'l-Kur'an. 32. Kitab u 'n-Nasfh ve 'l-Mensuh. 33. Kitab u 'ş-Şuô.ra'.2 2

H ayatı ve eserleri hakkında geniş bilgi için bkz. İbn Sad, Tabakiit, V I I , 3 5 5 ; İbnü'n-Nedim, el-Fihrist, 8 1 , 106- 1 0 7 ; İ b n Kesir, el-Bidiiye ve'n-Nihiiye, X, 291- 2 9 2 ; Zehebi, Siyer,X, 490-509; İber, I, 3 9 2 ; Tezkiretu 'l-Huffiiz, i l , 5 ; İbn H a cer, Tehzfb, VII, 3 1 5; İbn H a l l i kan, Vefiiyiitu '/-Ayiin, ı, 4 1 8; İbn I mad,

Ebfı Ubeyd Kası m b. Sellam

13

İslam Düşüncesinde İman Sorununa Kısa Bir Bakış3 Hz. Osman'ın (35/656) , Müslüman isyancılar tarafı ndan öldürülmesi üzerine patlak veren Cemel ve Sıffin savaşların­ da, çok sayıda m üslüman hayatın ı kaybetti. Bundan sonra Ha­ riciler, bu m eselenin çözümü için hakem tayin etmeyi ve ver­ dikleri kararlara uymayı kabul ede n başta Hz. Ali (40/661), Mu'aviye (60/679) ve taraftarları olmak üzere herkesi tekfir etmeye ve masum insanları öldürmeye başladılar; böylece bu savaşlarda ölen ve öldürenlerin dünyada ve ahiretteki du­ rumların ı n n e olacağı tartışması gündeme geldi. Bu konuda, daha sonraları çeşitli mezheplerin doğuşunu hazırlayacak olan fa rklı görüşler ve çözümler ileri sürüldü. Bunun üzerine her mezhep, konuyla ilgili görüşlerini ele alan eserler meyda­ na getirdiler. İ man-amel ilişkisi, büyük günah-iman ilişkisi üzerinde ilk nazariyeyi Hariciler ortaya attı. İlk H arici gruplar, her büyük günahın o lduğu, büyük günah işleyen i n imanını kaybettiği ve ebedi cehennemde kalacağı fikri ni benimseyerek imanı "farz kılınan bütün iyil ikleri, kalple, dille ve diğer organlarla yerine getirmek" veya "taatlerin bütünü" olarak tanımladılar. Haricilerin bu konuyu ele alan erken dönem eserleri günü­ müze kadar ulaşmamıştır. Haricilerin iman konusundaki bazı görüşlerini öğrenebildiğimiz ilk kaynaklar arasında Salim b. Zekvan'ın (hi cri 1. asrın sonları?) Sfre 'si, Rebi' b. Habib' in

(170/786) e/-Camiu's-Sahih'i ve Kalhati'n i n (iV/X. yüzyıl?) e/-Keşf ve 'J-Beyan'ı bulunmaktadı r. Ayrıca onların iman anla­ yışları ko nusundaki görüşleri hakkında, başka mezhep men­ suplarınca yazılan makalatlar ve Kitabu 'J-fman adlı eserler oldukça önemli bilgiler vermektedirler.

3

Şezerat, I I I, 1 1 1- 1 1 2 ; Zirikll, el-A'lam, V, 1 7 6; B rockelmann, Tii rfh u 't-Turı'i­ si'l-Arabf, il, 1 5 5 - 1 5 9; Ebfı Ubeyd, Kitı'ibu 'l-Emvı'il, 1, 5-9 (Muhakkik'in Önsözü); Garibu'l-Hadis, 1, (Mukaddime); H ayri Kırbaşoğlu, Ebü Ubeyd el-Kasım b. Sellı'im (Hayatı, İlmi Mevkii, Eserleri), Ankara 1 9 7 9 (Basılmamış Do kto ra Semineri) . Bu kısım daha önce ko nuyla ilgili yayımlanan çalışmadan dönüştürülmüş­ tür. Geniş bilgi için bkz. Sönmez Kutlu, Selefiliğin Fikri Arka Planı: İslam Düşüncesinde İlk Gelenekçiler, Otto Yayınları, Ankara 2 0 1 6, s. 7 - 1 4.

14

Kittıbü ' l-fman

Mürcie'nin konuyla ilgili görüşleri ise, Kitô.bu 'l-ve Kitô.bü'l­ fmô.n adlı eserlerde ele alınmıştır. Bu eserlerden sadece, Hasan b. Muhammed'in (100/718) Kitô.bu '/- İrcô.'sı günümüze kadar ulaşmıştır. Ancak onda da, bu nazariyenin siyasi yönleri ile ilgili bilgiler verilmektedir. Mürcie'nin b u konudaki görüşlerini bize ulaştıran diğer kaynakların başında Sabit Kutna'nın (110/728) İrcô. lfasfdesi (1) adlı eseri Ebu Hanife'ye (150/767) nispet edi­ len eserler, Ebu Abdillah b. Ebi H afs el- Kebir Muhammed b. Ahmed'i n (270/883) Kitô.bü'l- fmô.n ' ı4 Ebu Muti' MekhUl b. Fadl en-Nesefi'nin (318/930) Kitô.bu 'r-Redd a/ô.'l-Bida ' ve'l-Ehvô.'ı 5 Ebu Mansur el-Maturidi'nin (333/944) Kitô.bu 't-Tevhfd'i ve Ebu'l- Kasım el- Hakim es-Semerkandi'nin (342/ 953) iki say­ falık Risale jf'l- fmô.n Cuz'un mine 'l-Amel em lô. ve Murekkeb em

/ô. adlı eseri6 gelmektedir. Mürcii iman nazariyesi, daha sonra Hanefı-Maturidi çizgide yazılan eserlerde yer almaya ve savu­ nulmaya devam etmiştir. Ancak diğer mezhep mensuplarınca yazılan Kitô.bü'l- lmô.n adlı eserler de, bu mezhebin görüşlerini bize ulaştıran çok önemli kaynaklardır. Onlara göre, iman, dil ile ikrar veya kalp ile tasdik ya da hem dil ile ikrar hem de kalple tasdiktir. B üyük günah işleyen, bu dünyada imanı bakımından gerçek mümindir, ancak işlediği büyük günahı sebebiyle fasık mümindir. Büyük günah sahibinin durumu Allah'a kalmıştır. Allah, dilerse affeder, dilerse cezalandırır; fakat ebediyen ce­ hennemde kalmaz. İmanla islam aynı anlamdadır. Ameller ne imana ne de islama dahildir. M ü minler, i manları bakımından birbirine eşittir. İmanda artma ve eksilme olmaz. Her mümin inancını, "ben gerçekten müminim" şeklinde açıkça ifade etme­ lidir. İ manda şek ve şüphe olmaz. Mu'tezile mensuplarına gelince, diğerleri gibi Kitô.b u 'l­ fmô.n adıyla bazı eserler yazmışlardır. Ancak sadece Mu'tezi­ li Ebu Abdillah Huseyn b. Ali el-Basri'nin (399/1008) bu adı 4 5 6

Nesefi, bu eserden alıntılar yapmaktad ı r. B kz. Tabsıretu'l-Edille fi Usü­ li'd-Din, tahk. Claude Salame, D ımaşk 199 3 , il. 8 21. Mari e Bernard tarafından neşredilmiştir. B kz. Annales lslamo/ogi qes, XVI (1980), ss. 3 9 -126. B u eser, es-Sevddu '/-A'zam adlı eserle birlikte İ stanbul'da 1887'de yayım ­ lanmıştır.

Ebfı Ubeyd Kas ı m b. Sellam

ıs

taşıyan iki eserin in ismi verilmektedir. M aalesef, onun eser­ lerinin hiçbirisi, bize ulaşmamıştır. Bize ulaşan ve konuyla doğrudan ilgili o l mayan Mu'tezili kaynaklar ise, imanla ilgili probl e mleri el-menzile beyne 'l-menzileteyn, el-va 'd ve'l-vafd esasları altın d a ele almaktadırlar. M u'tezile'ye göre, büyük günah işleyen ne mümindir, ne de kafirdir; bu ikisi arasında bir yerdedir. B üyük günah sahibi, tövbe etmeden ölürse ebedi cehennemde kalacaktır. Farzlar ve n afilelerd en oluşan bütün taatler iman ın bir parçasıdır. Şia mezhebin in de, bu konuya oldukça fazla ön em verdi­ ğini görmekteyiz. Onlar da, Kitabu 'l-fm a n adın ı taşıyan pek çok eser yazmışlardır. Ancak bunlardan o l dukça muahhar olan Zeynuddin b. Ali b. Ahmed el-Amili eş-Şehid es-Sani'nin (966/1 5 5 9) eseri bize ulaşmış ve Kum' da 1403/1982'de ba­ sılmıştır. Zeydilerin yazdıkları ise, tespit edebildiğimiz kada­ rıyla bize ulaşmamıştır. İ m an s orunu ile ilgili tartışmalar, Ehl-i Sünnet kelamın ın oluşmasın d an sonra, kelami kaynaklarda genellikle, Sem 'iyyat bölümün d e, el-esm a ' ve 'l-ahkam adıyla ele alınmıştır. el-Esma ' kısmında, mükelleflerin mümin, müslim, muttaki ve salih gibi müspet; kafi r, münafık ve fasık gibi m en fi n itelemeler ve bun­ ların içeriği tartışılmaktadır. el-A hka m kısmında ise, bunla­ rın her b irin in ahirette göreceği ceza ve mükafat konusu ele alınmaktadır. B u bölümlerde, mukallidin ve ço cuğun imanı ile ahiretteki durumlarına ve m uvafa t problemlerine de yer ve­ rilmektedir.

Hadis Taraftarlarının İman Edebiyatı ve Kasım b. Sellam'ın Kitô.bu'l-İmô.n'ı İslam düşünce tarihinde iman konusunda en fazla eser kaleme alan l arın başında ise, Hadis taraftarları gelmektedir. Ayrıca bu eserlerin önemli bir kıs m ı, yazma olarak zamanımı­ za kadar gelmiş ve onlardan pek çoğu yayımlanmıştır. Tespit edebildiğimiz kadarıyla ilk hadis çalışmalarından zamanımı­ za kadar ulaş anlar arasında M a'm e r b. Raşid'in (153/769)

16

Kitabü 'l-fman

e/-Ca m i 'i hariç,7 Hemmam b. M unebbih'in (131/748) Sah f­ fe'si, İbrahim b. Tahman'ın (163/779) Meşyeha 'sı, San'ani'nin (211/826) Musannefi ve Humeydi'n in (219/834) Musned' in ­ d e , iman konusuyla ilgili tartışmalarda gündeme gelen hadis­ lere, daha sonraki eserlerd e olduğu gibi, müstakil başlıklar altında yer verilmemektedir. B un unla birlikte konuyla ilgili bazı hadislerin bu eserlerde yer aldığını görüyoruz. İman ko­ nusuyla ilgili hadisler, genellikle aynı adla yazılan eserlerde bir araya getirilmiştir. İ slam düşünce tarihinde yukarıda zikredilen mezhepler tarafından Kitabu'l-fman adıyla yazılmış, ancak bize ulaş m ış veya ulaşmamış eserleri, yazarlarının ölüm tarihleri ve ya­ zarın ın hangi ekole bağlı olduğun u gösteren bir listeyi, daha önce konuyla ilgili yapmış olduğum bir çalışmada vermiştim. Burada sadece Hadis Taraftarı olarak bilinenlerin yazdığı eserlerin listesine yer vermek yararlı olacaktır:8

1.

Dahhak b. Muzahim (105/723), Risaletu 'l-fman. Kendisi­ n e yöneltilen bir soru üzerin e kaleme aldığı anlaşılan ve imanın söz ve amel olduğu fikrini işleyen iki sayfalık bu eser, H alimi'nin (403/1012) eserinde nakledilmektedir.

2.

Ebu Ubeyd Kasım b. Sellam (224/838), Kitabü 'l- f m a n . M . Nasiruddin el-Elbani tarafın dan tahkik edilerek ba­ sılmıştır (Hadis taraftarı ) .

3.

Ebu Yahya Zekeriyya b. Yahya b. Salih e l Belhi (23032/844-46) , Kitabü 'l- f man (Hadis taraftarı).

4. Abdullah b. Muhammed b. Ehi Şeybe (235/849), Kita b ü 'l- f man (Hadis taraftarı) . 5. 7

Kuteybe b. Sa'id (240/854), Kitab ü 'l- f man (Hadis taraf­ tarı) .

Ma'mer b. Raşid'in eserinde " B abu'l-ima n ve'l-islam" adını taşıyan b ir baş­ lık vardır. Bu başlık muhakkike değil de, eser i n yazarına aitse, bize ulaşan eserler arasında böyle bir başlığı kullanan ilk kişinin M a'mer b. Raşid ol­ duğu söylenebilir. Onun e/-Camiu adlı eser i , Abd urrezzak b. Hemmam'ın ( 211/82 7) e/-Musannef adlı eser i n i n X. ve XI. ciltler inde günümüze ulaş­ mıştır. İman ve islam ile ilgili kısı m için b kz. el-Musannef (12 cilt), tahk. H abiburrahman el-A'zami. M eclisi'l-İlmi Yayını, y.y. 19 70, XI. 126-13 ı. Mezhepler i n İman edebiyatı n ı n dipnotlu tam l istesi için bkz. Kutlu, Selefi­ liğin Fikri Arka Planı, s. 10-14. .

8

Ebu Ubeyd Kas ı m b. Sellam

6.

17

Ahmed b. H anbel (241/8 5 5 ) , Kitô.bü 'l- imfın (Hadis ta­ raftarı) .

7.

M uhammed b. Eslem (242/8 56), Kitô.bü 'l- i mfın ve '/­

A'm ô.I (Hadis taraftarı) . 8.

Ebu Abdillah Muhammed b. Yahya İ bn Ebl Ömer el -A­ d enl (243/ 8 57), Kitô.bü 'l-i mfın. Hamed b. Hamdi el­ Cabirl e l - Harbi tarafından tahkik edilerek neşredilmiş­ tir (Hadis taraftarı) .

9.

Ebu' l - Hasan el-İsfehanl Abdirrahman b. Ömer b. Yezid b. Kesir ez-Zuhri Ruste (246/860) , Kitô.bü 'l-imfın (Ha­ dis taraftarı) .

10. Ebu Abdillah Muhammed b. İsma'll b. İbrahim b. e l - M uğlre el-Buhar! (2 56/870), Kitô.bü 'l- imfın (Hadis taraftarı) . 11. Muhammed b. Sehnun (256/870), Kitô.bü 'l-imô.n ve'r­

Redd a /ô. Ehli'ş-Şirk (Maliki/Hadis taraftarı) . 12. Ebu' l - H u s eyn Muslim b. Haccac el- Kuşeyrl (261/875), Kitô.bü 'l-imfın (Hadis taraftarı) . 13. Abdullah b. Çafık (275/888), Risale fi 'l-imô.n (Maliki/ Hadis taraftarı) . 14. Ebu Abdillah Muhammed b. Yezid el- Kazvini İbn Mace (275 / 888), Bô.b fi'l-l mô.n (Hadis taraftarı) . 1 5 . Ebu

Sa'ld Yahya b. Mansur e l - H e revl (282/895), Kitô.b ü 'l- imô.n (Hadis taraftarı) .

16. Ahmed b. Amr b. Abdulhalık el-B ezzar (292/904), Kitô.bü 'l- imfın (Hadis taraftarı) . 17. Ebu Abdillah Muhammed b. Nasr e l - M e rvezi (294/906), Kitô.bü 'l-imfın (Şafii/Hadis taraftarı) . 1 8 . Ebu Isa Muhammed b. Isa b. Sevde et-Tirmizi (279 /909), Kitô.b ü 'l-imfın (Hadis taraftarı) . 1 9 . Ahmed b. Şuayb b. Ali b. Bahr b. S in an b . Dinar en-Nesa'i (303/91 5 ) , Kitô.bü 'J-fmô.n ve Şerô.'iuh u (Şafii/Hadis ta­ raftarı) .

18

Kitabü 'l-İman

20. Ebu B ekr Muhammed b. İshak b. Huzeyme es-Sulemi en- Nisaburi (3 1 1 /923), Kitô.b ü 'l- l mô.n (Şafii/Hadis ta­ raftarı) . 2 1 . Ebu Abdillah ez-Zubeyr b. Ahmed b. Suleyman b. Abdil­ lah el-Esedi ez-Zubeyri (3 17 /929), Kitô.bu Vassfi 'l-fmô.n ve Hakô.'ikuh u ve 'l- İslô.m ve Şerô.'iu h u ve 'l-İhsô.n ve Menô.­

ziluh u ve Tebyfn u mô.'h telefe fih i 'l-Fukahô.'u m in Şerh ihf (Basrah Şafii/Hadis taraftarı) . 22. Ebu Amr Ahmed b. Halid b. Yezid el-Kurtubi İbnu'l-Ceb­ bab (322/933), Kitô.b ü 'l- l m ô.n (Maliki/Hadis taraftarı) . 23. Ebu B ekr Ahmed b. İshak b. Eyyub b. Yezid en- Nisaburi es-Sıbği (342/9 53), Kitô.bü 'l- l m ô.n (Şafii/Hadis tarafta­ rı) . 24. M uhammed b. Hibban b. Ahmed el-Busti (354/965), Kitô.bu Vasfi'l-lmô.n ve Şu 'ab u h u (Şafii/Hadis taraftarı) . 2 5 . Ö m e r b. Ahmed b. Osman e l-B ağdadi İbn Şahin (38 5/ 9 5 5) , Kitô.bü 'l- l mô.n (Hadis taraftarı) . 26. Ö m e r b. Ahmed b. Osman el-Bağdadi İbn Şahin (38 5 / 9 5 5) , Tercemetu bi Hısô.li'l- lmô.n elletf addehô.

Resulullô.h (Hadis taraftarı) . 27. M uhammed b. İshak b. Muhammed b. Yahya b. Mende (39 5 / 1 0 04) , Kitô.bü 'I-imô.n. B u eser, Ali b. Muhammed Nasır el- Fakihi tarafından tahkik edilerek neşredilmiş­ tir (H anbeli/Hadis taraftarı) . 28. Ebu N asr el-Fellas Muhammed b. Kurdi (hicri iV. ası r) , Kitô.bü 'l-l mô.n (Hanbeli ? / H adis taraftarı) . 29. H useyn b. Hasen el-H alimi (403/ 1 0 12), Kitô.bu 'l-Min ­

h ô.c fi ş Şu'abi'l-İman. Bu ese r, H a limi Muhammed Fude tarafından tahkik edilerek neşredilmiştir (Şafii/Eşari) . 3 0 . Kadi Ebu Ya'la Muhammed b. e l - H useyn b. Muhammed b. Halef b. Ahmed b. el- Ferra' el B ağdadi ( 4 5 8/ 1 0 65), Mesô.'ilu 'l- lmô.n. Su'ud b. Abdulaziz el-Halef tarafından tah ki k edilerek neşredilmiştir (Hanbeli/Hadis tarafta­ rı) .

Ebu Ubeyd Kası m b. Sellam

19

3 1 . Ebu Velid Suleyman b. Halef e l - Baci el-Endelusi (494/ 1 1 0 0) , Kitô.bü 'l- imô.n (Maliki/Hadis taraftarı) . 32. Ebu'l-Abbas Takiyyuddin Ahmed b. Abdilhalim İbn Tey­ m iyye (728/ 1328), Kitô.bü 'l- i mô.n. Haşim Muhammed Şazeli tarafından tahkik edilerek neşredilmiştir (Han­ beli/Hadis taraftarı) . 33. Ebu'l-Abbas Takiyyuddln Ahm e d b. Abdilhalim İbn Tey­ m iyye (728/ 1328), Kitô.b ü 'l- i m ô.n el-Evsô.' (Hanbeli/Ha­ dis taraftarı) . Ebu Ub eyd Kas ım b. Sellam (224/ 838) ' ı n Kitô.b ü 'l- imô.n'ı H a d i s Taraftarları' ı n bu konuda yaz ı l a n i l k e s erlerdendir. Bu eserin e n ö n e m l i özelliği Mürci e ' n i n iman nazariyesine ya­ zılmış bir red d iye niteliği taş ı m a s ı d ı r. H a d i s Taraftarları ara ­ s ı n da, Re'y v e A k ı l Taraftarı E b u H a n i fe ve çevresinin i m a n ­ la i l g i l i görü ş l e ri n e isim vermeks i z i n b i r eleştiri geleneği oluşmuştur. O nlara göre, itizal, irca, h u ru ç ve teş eyyü gibi bidat görü ş l e re sahip ki mselerin i s i m l e r i n i hadis kaynakl a ­ rında z i kretm e k c a i z değildir. B u s e b e p l e onlardan bazıla­ rı, i rca fi kri n i benimsediği, re'y ve kıyasa başvurduğu için Akıl Taraftarları ' n ı n öncüleri n d e n E b u H a n i fe'nin görüş l e ­ r i n i e l e ştirmiştir. E b u Ub eyd Kas ı m b . Sellam (224/838) ' ı n Kitô.b ü 'l-i mô.n 'ı da böyl e bir eserdir. A s lın d a içeriği, isim ver­ m e d e n Ebu H a n i fe'nin iman nazariye s i n i n b i r tür eleştirisin­ d e n ibarettir. D iğer taraftan İ m a m B u h a r!, Sa h fh 'inin İ m a n b ö l ü m ü n ü Ebu Hanife'ye bir red d iye o larak kaleme almış,9 ancak i s m i n e yukarıda zikredilen s e b epten veya etrafında­ ki H a n efi çevre d e n çekind iği için onun ismine yer verme­ miştir. İ ma m M aturldl, bu tartı şmaların fa rkındadır. Hatta

Tevflô.t'ı nda imanla ilgili ayetleri yoru m l a rken Ebu Ubeyd'in bu eserinden n a kill erde bulunmuş ve H a d i s Ta raftarları ' n ı n iman nazariye s i n i eleştirmiştir. 1 0 E b u Ub eyd Kasım b. S e l ­ lam (224/838) ' ı n Kitô.b ü 'l- imô.n'ı, H a d i s Taraftarları ve Re'y 9

10

Bkz. N evevi, Şerhu Sahihi Muslim, Beyrut t.y., 1. 14 7; İbn Teymiyye, Kitabu 'l­ fman, s. 248-9; Kamil Çakın, "Buhari'nin M ü rcie ile İman Ko nusunda Tar­ tışması", A ÜİFD, C. XXX I I , s. 184 (ss. 18 3 -189). el-M aturidi, Te'vflatu 'l-Kur'an, thk. Bekir To palaoğlu ve dğr., i V /15 0.

Kita b ü 'l-iman

20

Taraftarları arasındaki iman tartış maları açısından analiz e d i l diğinde, onun Ebu H a n i fe ' n i n özellikle Risale ilô. Osm a n el-Betti Ff'/- İ rcô. ile Kitô. b u 'l- A lim ve '/-Mütea l/im ' deki görü ş ­ l e r i n e karşı yazıldığı anlaşılmaktad ı r. Ebu Ubeyd, eserine ilim ehli arasında birisi Ehl-i Sünnet, d iğeri ise Ehl-i Sünnet'in dışında olmak üzere farklı iki gö ­ rüşün varlığından bahsederek başlar. Daha sonra Ehl-i Sün­ net' i n imanla ilgili görüşünü Kitap ve Sünnet'e uygunluğunu ve diğer görüşün ise, Kitap ve S ü nnet tarafından yalanlandığı­ n ı savun m aya çalışır. Ebu Ubeyd, eserini sekiz bölüme ayırmış ve bölüm başlıklarının tamamını M ü rcie ve fikirlerinin eleşti­ ri.s i d oğrultusunda seçmiştir. O, eleştirilerinin dozunu, imanı amelsiz söz veya amelsiz kalbin bil gisi olarak tanımlayan aşırı uçtaki M ü rcii gruplara karşı artırmaktadır. Ebu Ubeyd, daha da ileri giderek, bir başka bölümde M ü rcie ile aynileştirdiği bu kimselerle aynı mecliste bulunmanın sakıncalı olduğuna ve M ürcie'nin lanetlendiğine ve ircanın bidat olduğuna dair hadisleri, sahabe ve tabilı. n sözlerini sıralamak suretiyle eleş­ tirilerini d evam ettirmektedir. Modern dönemde İslam düşüncesinde iman sorununa ilk ilgi duyanların başında Batılı araştırmacılar A. J. Wensinck, 1 1 T. lzutsu1 2 ve W. M . Watt1 3 gelmektedir. Zikredilen araştırma­ cıların çalışmalarından sonra İslam düşüncesinde imanla ilgili yazılmış pek çok eser yayımlandığından, anılan çalışmalar, bu­ gün için yetersiz kalmıştır. Özellikle 1966 yılında Ebu Ubeyd'in Kitô.bu 'l-fmô.n adıyla bilinen ve erken döneme ait eserinin ya­ yımlanmasıyla birlikte, bu konuya ilgi daha da artmıştır. W. Madelung, bu kitap üzerine "Early Sunnl Doctrine C on­ cerning Faith as Reflected i n The Kitab al-iman of Ab, Ubayd al-Qasım b. Sallam (224/839) " (Der Islam LIX (1982) , 1, s.

232-254) isimli bir makale yazmı ştır. 11 The Muslim Creed, New Yo rk 19 3 2 , s. 12 5 -187. 12 Tokyo' da 1965 yılında yayımlanan b u eser, Selahaddin Ayaz tarafından İs­ lam Düşüncesinde İman Kavramı adıyla çevrilerek İstanbul' da 1 9 8 4 yılın­ da basılmıştır. 13 İslam Düşüncesinin Teşekkül Devri, çev. E. Ruhi Fığlalı, Ankara 1981, s. 147-169.

Ebu Ubeyd Kası m b. Sellam

21

J. M eric Pessagno da, 1973 yılında Ebu Ubeyd'in Kitô.bu 'l­ İmô.n adlı eserin i doktora tezi olarak İ ngilizceye çevirerek tahlil etm i ştir. 14 Ebu Ubeyd'in Kitô.b u 'l-fm ô.n 'ı nı Türkçeye çe­ virirken zaman zaman bu çalışmaya başvurduk. O, bu çalış­ masın daki görüşlerini "The Murj i a and Abu Ubayd" UAOS LIX (1975), s. 387-394) , adıyla yayınlad ığı bir makalede özetle­ miştir. Arap d ü nyasında Ahmed Atiyye, Risô.letu 'l- imô.n beyne's-Se­

lef ve 'l-Mutekellimfn adıyla bir araştırma yap mıştır. İ ma n sorunu Türkçede ilk çalışma H üseyin Atay'ı n Kur'an 'a Göre İ m a n Esasları (Ankara 1961) adlı çalış masıdır. Ancak bu eser, iman soru nlarından birisi olan Kur'an'a göre iman esas­ ları n ı ele almaktadır. Türkçede genelde H a d is Taraftarları'nın bize ulaşan iman literatürünü esas alan ilk çalışma tarafımız­ dan yap ılan ve ö nce İslam Düşüncesi 'n de İlk Gelenekçiler: Hadis

Taraftarların ı n İman An layışı Bağla m ı n da Bir Zih niyet Analizi adıyla Kitabiyat yayınları arasında, daha sonra bazı ilavelerle Selefiliğin Fikri A rka Plam: İslam Düşüncesin de İlk Gelenekçiler adıyla Otto Yayınları arasında çıkan çalışmamızdır. Bu eserde, ilgili çevrelerin iman nazariyesi ile ilgili görüşleri üzerinden onların zihniyet analizi yapılmaktadır.

14

Bu çalışmanın adı şöyledir: The Kitab al-iman ofAb, Ubeyd, Yale University 19 7 3 (Basılmamış Doktora Tezi) .

KİTABÜ'L-iMAN

Esirgeyen, B ağışlayan Allah'ın adıyla. Allah'a güvendim.

İmanın Kemale Ermesi ve Dereceleri İtibariyle Tanımı 1.

Ş eyh Ebu M uhammed Abdurrahman b. Osman b. Ma'rUf (9] -yani İ b n Ebl Nasr- 420/ 1 0 9 5 yılı n ı n Safer ayında Şam'daki evinde bize haber verdi ve dedi ki; Ebu Yakub İ shak b. Ahmed b. Yahya el-Askeri (Ebu Ubeyd el-Kasım b. Sellôm 'm arkadaşı), benim d e dinleyici olarak bulunduğum bir anda, bu risaleyi rivayet etti. Ebu Ubeyd orada şöyle dem ektedir: S e n bana İslam toplumunun iman, imanın mükemmelliği, artması ve eksilmesi konularındaki görüş ayrılıklarını soru­ yorsu n ve Ehl-i Sünnet'in bu konudaki görüşüyle, kendilerin­ den farklı düşünenlere karşı ileri s ü rdükleri delillerini öğren­ mek istediğini belirtiyordun. Allah iyiliğini versin, bu öyle bir mesele ki, ü m m etin ilk kuşağı (selef/sah abe) , onları izleyenler ve daha s o n rakiler tarafından günümüze kadar tartışılmak­ tadır. B u ko nuda elde edebildiklerimi, sana hulusi kalple ve açıklamalı olarak yazdım. Başarı Allah'tandır. Bil ki -Allah seni bağışlasın-: Al imler ve din bilginleri bu konuda iki gruba ayrılmıştır: B irinci gruba göre; iman insanların kalpleriyle Allah'a halis bir şekilde bağlanmaları, dilleriyle Kelime-i Tevhid'i söyleme­ leri ( şehadet) ve azalarıyla güzel işler/ eylemler yapmalarıdır. İkinci gruba göre; iman, sadece insanların kalpl eri ve dil- [10) leriyl e gerçekl eşir. Amellere gel i n ce, bunlar, ancak takva ve iyiliktir (birr) ve imandan değildir. B i z bu iki grubun görüşlerini incelediğimizde, Kitap ve Sünnet'in niyet, söz ve amelin her üçünün birden iman oldu­ ğunu savunanları doğruladığını, diğerlerinin görüşlerini ise red dettiğin i gördük.

Kitabü'l-İman

24

Bu konuda bizim temel dayanağımız, Kur'an'ın dediğine uymaktır. Şanı yüce ve ulu olan Allah, kitabının muhkem bir ayetinde şöyle buyurmaktadır: ... Eğer bir hususta anlaşmaz­ lığa düşerseniz -AJ/ah 'a ve ahiret gününe gerçekten inamyor­ san ız- on u AJ/ah 'a ve Resu/'e götürün. Bu hem haytrlı, hem de "

[11]

netice bakımmdan daha güzeldir. " 1 Bundan dolayı, biz, bu me­ seleyi Allah'ın gönderdiği Resul (sa.J'e2 ve ona vahyedilen kita­ ba (Kur'an 'a) havale ettiğimizde Kur'an'ın, Allah'tan başka ilah olmadığı ve Muhammed (sa.J'in Allah'ın resulü olduğuna şe­ hadet getirmeyi iman için bir başlangıç yaptığını görmekteyiz. Peygamber (sav.) de, Mekke'de geçirdiği peygamberliğinin ilk on veya o n küsur yılında sadece bu şehadete çağırmıştır. O za­ man bunun dışında insanlardan istenen başka bir iman yoktu. Kim onu kabul ettiyse mümindi ve ona başka bir isim vermeye gerek görülmedi; onlara ne zekat, ne namaz, ne de dini yüküm­ lülüklerden (şerayi) bir şeyle mükelef idiler. O sıralar insanlara böyle bir kolaylık gösterilmesi, bilginlerin bildirdiğine göre, Al­ lah'ın kullarına acıması ve merhameti idi. Çünkü onlar sıkıntı­ larla dolu Cahiliyye döneminden ve onun kabalıklarından yeni kurtulmuşlardı. Eğer Allah onları aynı anda hem imanı hem de bütün dini yükümlülükleri yerine getirmekle sorumlu tutsay­ dı, kalpleri ondan nefret edebilir, bedenleri de böyle bir yükü kaldırmayabilirdi. Bu yüzden Allah, sadece dille Kelime-i Şeha­ det getirmeyi (ikrarı), o zaman için insanları yükümlü tuttuğu iman kabul etti. Dolayısıyla Mekke'de kaldıkları bütün zaman zarfında ve hatta hicretten sonra M edine'de on küsür ay bo­ yunca bu şekilde yaşadılar. İ nsanlar İ slam'ı seçip ona rağbet­ leri artınca, Allah, daha önce Mescid-i Aksa'ya (Beyt-i Makdis) doğru kılınan namazın Kabe'ye d oğru kılınmasını emretmekle onların imanını artırdı. Allah, şöyle buyurdu: " (Ey Muhammed) Biz, sen in yüzünün göğe doğru çevrilmekte olduğunu (yüceler­ den haber beklediğini) görüyoruz. İşte şimdi seni memnun ola­ cağm bir kıbleye döndürüyoruz. A rtık yüzünü Kabe (Mescid-i Haram) tarafina çevir. (Ey Müslümanlar) nerede olursanız olun 1 2

N isa, 4/59. Ebu Ubeyd, Hz. Peygamber'e, s alat ve selamı bazen "Sal/al/ah u aleyh", ba­ zen de "Sal/al/ahu aleyhi ve Sellem" şek l i n d e demektedir. Biz, bu kullanımı bozmadan bir incisini (sav.), ikincis i n i (sa.) olarak kısalttık.

Kitd b ü 'l-fm d n

25

(namazda) yüzlerinizi o tarafa çevirin. "3 Bundan sonra Allah, Medine'de, her hangi bir şey emrettiğinde veya yasakladığın­ da, onlara daha önce verilmiş olan müminler ismiyle hitap etti. Nitekim emrederken şöyle buyurdu : "Ey iman edenler! Rüku

edin; secdeye kapanın.'' ;4 "Ey iman edenler! Namaz kılacağınız zaman yüzlerinizi; dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı meshedip, topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın."5 Bir şeyi ya­ saklarken de aynı şekilde hitap etti : "Ey iman edenler! Kat kat faizyem eyin."6 ve "Ey iman edenler! İhramlt iken av hayvanlanm öldürmeyin.'' 7 Hicretten sonra onlara emir ve yasaklama getiren bütün hitaplar bu şekildedir. Allah, onları sadece dilleriyle inandık demeleri sebebiyle mümin diye isimlendirdi; çünkü o zaman, bundan başka farz yoktu. Daha sonra dini hükümler (şerayi) inmeye başlayınca, aralarında her hangi bir ayrıma gidilmek­ sizin, dille ikrar etmeleri emri gibi bunlar da insanlar için bağlayıcı oldu. Çünkü hepsi Allah'tan olup, O'nun tarafından emredilmiş ve vacip kılınmışlardı. Eğer kıble olarak Kabe'ye dönülmesi emredildiği sırada, namazlarında Kabe'ye yönelme­ yi kabul etmeselerdi ve kıbleleri değişmeden önce kendilerine mümin isminin kullanılmasını gerektiren imanla yetinselerdi, bunun onlara hiçbir faydası olmazdı. Ü stelik bu ikrarlarını boz­ mak olurdu. Çünkü birinci taat (ikrar) mümin isminin kazanıl­ masında ikincisinden (namazda Kabe'ye yönelme taatinden) daha öncelikli değildir. İ nsanlar Kelime-i Şehadet'te olduğu gibi, namazla ilgili emrinde de Allah'a ve Resulüne itaat edince, dilin ikrarı ve namaz her ikisi birden, o vakit iman oldu; çünkü namaz, (imanın bir parçası olarak) dilin ikrarına eklendi. N amazın imanın bir parçası olduğunu gösteren en önemli delil Aziz ve Yüce Allah'm şu sözüdür: "...Allah sizin imanınızı

asla zayi edecek değildir. Zira Allah insanlara karşı şefkatli ve 3 4 5 6 7

Bakara, 2 / 1 44. H a c, 2 2 / 7 7 . Maide, 5/6. Al-i İ mran, 3 / 1 30. M aide, 5/95.

26

Kitiibü 'l-fman

m erhametlidir. " 8 Bu ayet, namazın M escid-i Aksa'ya doğru kı­ lındığı dönemde Peygamber (s. a) 'i n ashabından ölmüş olanlar hakkındadır. Çünkü Peygamber (sav.)'e onların durumunun sorulması üzerine inmiştir. Bu ayet varken, namazın imandan olduğunu gösteren başka bir delil aramaya gerek var mı? (12)

Müminler bir süre sadece dilin ikrarı ve namazla yetindiler. İ nsanlar birbirleriyle yarışırcasına namaza koşuşmaya ve gö­ nülden benimseyerek kılmaya başlayınca, Allah daha önceki imanlarına ilaveten zekat farzını indirdi: "... Namazı kı/m, zekatı verin."9 ve " (Ey Muhammed) Onlarm mallarmdan sadaka al, bununla on/an (günahlardan) temizlersin ve on/an antıp yüce/­ tirsin. "10 Eğer ikrar etmekle beraber zekatı vermekten çekinse­ lerdi, sırf dilleriyle söylenen bir ş ey olarak onu kabul etselerdi ve namazlarını kıldıkları halde zekatlarını vermeselerdi, daha önceki kıbleye yönelerek namaz kılmaya devam etmenin1 1 imanın (ikrar) o ana kadarki kısmını geçersiz kılması gibi, bu da o nların daha önceki imanlarını gidererek, ikrarlarını ve na­ mazlarınıı geçersiz kılardı. Ebu B ekir Sıddlk (ra.)'ın 12 zekatı vermeyi reddeden Araplara karşı M uhacir ve Ensarla birlik­ te cihad etmesi, bu görüşün doğruluğunu göstermektedir. Bu savaş, Peygamber (sav.)'in müşriklere açtığı savaş gibidir. Kan dökülmesi, insanların esir alınması ve malların ganimet ola­ rak ele geçirilmesi itibariyle bu iki savaş arasında hiçbir fark yoktur: Çünkü onlar zekatı inkar etmiyorlar, sadece onu (Ebu Bekir'e) vermeyi reddediyorlardı. İslam'ın bütün farzları aynı şekildedir. H er farz (şeriat) geldikçe daha öncekilere ilave edil8 9 10 11

12

Bakara, 2 / 1 4 3 . Bakara, 2/83, 1 1 0. Tevbe, 9 / 1 0 3 . Eser i tahkik eden el-El bani, dipnotta aslında "itfü" olan b u kelimenin "ibfü" olduğu notunu düşmüştür. Bu d urumda da "yeni kıbleye yönelerek namaz kılmaktan çekinmeleri" şeklinde anlam ver ilebilir. H er iki durumda da an­ lam değişmemektedir. Ebu Bekir es-Sıddik Abdullah b. Ebi Kuhafe Os man b. Amir b. Ka'b et-Teymi el- Kureşi: H i cretten 51 yıl önce M ekke'de doğmuştur. İslam'a ilk inanan­ lardandır. O, Peygamber döneminde önemli bir mevkiye sahipti. İs lam'ı n tebliği v e yayılması için, H z . Peygamber'le beraber bütün güçlüklere göğüs gerenlerden birisidir. Dör t Raşid Halife'nin ilkidir. İki yıldan biraz fazla bu görevde bulunmuştur. H i cretin 1 3 / 6 3 4 yılında M ekke'de ölmüştür. B kz. İbn Sad, Tabakiit, i l i, 169-2 1 4.

Kitabü 'J-fman

27

di ve imanın b i r parçası oldu. İ m a n ismi bunların bütününü kapsadığından, onları kabul edenlere müminler denildi. İmanın sadece sözden (dilin ikrarın dan) ibaret olduğu fik­ rinde olanların yanılgıya düştüğü nokta burasıdır. Allah'ın on­ ları mümin olarak isimlendirdiğini duyunca, bundan kemale ermiş bir imana sahip oldukları hükmüne vardılar. Aynı şekilde imanın ne olduğu kendisine sorulduğunda, Peygamber (sav.)'in "iman Allah'a ve şuna inanmaktır" 13 şeklinde verdiği cevapla ilgili hadisin te'vilinde de yanıldılar. Ayrıca onlar mümin bir cariye sahibi birisinin, bu acem kadınını azad edip edemeyeceğini sorması üzerine, Peygamber'in onu mümin olarak isimlendirip (13) serbest bırakmasını emrettiğini bildire n hadisin14 te'vilinde de yanıldılar. Bu böyledir, çünkü onların mümin olarak isimlen­ dirilmeleri, sana açıkladığım gibi, o nların imana girmelerine ve indirilenleri kabul ve tasdik etmelerine göre olmuştur. Zira iman da tıpkı Kur'an gibi parça parça iniyordu. Bu s öylediğimizin delili ve kanıtı Yüce Allah'ın kitabı ve Re­ sulullah (sa.) ' ı n sünnetidir. Kitaptaki delil Allah'ın şu sözüdür:

"Herh a ngi bir sure indirildiği zaman o n la rdan bir kısm ı der ki: 'Bu sizin hanginizin imanını artırdı ?' İm a n edenlere gelince (bu sure) onların im anlarını artırır ve onlar sevinirler. "15 Bir başka kanıt da Allah'ın şu ayetidir: "Müminler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine A lla h 'ı n ayetleri okundu­ ğunda imanla rı n ı arttıran ve yalnız Rab/erine güvenen kimse­ Jerdir. "16 Kur'an' da buna benzer pek çok ayet vardır. Yüce Allah'ın Kur'an'ı toptan i n dirmediği gibi imanı da toptan indirmediğini görmüyor musun? B u delil, bizzat Kur'an'dan getirdiğimiz bir delildir. Eğer iman bu ikrarla ke­ male erseydi, o zaman ne imanda artmanın bir anlamı ve ne de böyle bir ş eyde n söz etmeye gerek kalırdı. Buhar!, 2 Kitabü 'J-fman, 3 7 ; M üslim, ı Kitabü 'J-fm an, ı (S, 7); İbn M ace, Mukaddime, 9; Ebu Davud, 3 4 Kitabu's-Sünne, ıs (4676); Ahmed b. H a n­ bel, Müsned, I, 2 7, 2 8. ı4 M üslim, 5 Kitabu'l-Mesacid, 7 ( 3 3 ) ; Ebu Davud, 2 Kitabu's-Saldt, ı 7 1 (9 3 0 ) ; A h m e d b . H anbel, Müsned, V, 447. ıs Tevbe 9/ı24. ı6 Enfal, 8/2. ı3

Kitabü'l-fman

28

İ man esaslarının mütemadiyen artmasının anlamı ile ilgili m ütevatir sünnet ve hadislerdeki (eser) delillere gelince, bir hadiste imanın dört, bir başka hadiste beş, üçüncü bir hadiste dokuz, d ö rdüncü bir rivayette i s e daha fazla esasından bahse­ dilmektedir. İ ma n esas larını dörd e i n d i rgeye n hadislerden biri İ b n Abb a s ' ın17 Peygamber (sav.) ' d e n naklettiği şu hadistir: "Ab ­ d ü l kays kabilesinden bir h eyet Peygamber'e g e l i p d e d i l e r ki : ' Ey Allah' ı n Resul ' ü ! B i z Rebi' a'dan b i r h eyetiz. N e v a r k i b i z i m l e s e n i n aranda Mudar kafirleri bulunmaktadır. B i z sa­ d ece, h a ra m aylarda sana ulaşabiliyo ruz. Bize, bizim yapa­ cağım ı z ve arkamızda b ı raktığı m ı z kimselerin de yapm a s ı n ı isteyeceğimiz bir iş buyur.' B u n u n ü z e r i n e Peygamber 'Size d ö rt ş eyi em rediyor, d ö rt ş eyi d e yasaklıyo rum. Size e m ret­ tiğim d ö rt ş ey imandır.' dedi ve o n lara tek Allah'a iman et­ m e l erini e m redip daha s o n ra i m a n d a n n e kastettiğin i ş öy­ l e açıkl a d ı : 'A l lah'tan başka i la h o l m a d ığına, Muhamm e d ' i n A l l a h ' ı n Resul'ü ol duğu n a şahitl i k etmeniz, namaz kılma­ n ız, zekat vermeniz ve gan imet o l a rak ele geçirdiklerinizin b eşte birini vermenizdir. Size kuru kabaktan yapılmış kab ı

(ed-Dubbô1, yeşil veya kırm ı z ı to p raktan yap ılan testiyi (14] (el-Ha n tem), ortası oyulmuş ağaç kab ı n ı (en-Nakfr) ve zift­ l e n m i ş kabı (el-Mukayyer) hurma ve üzüm şırası için ku llan­ m ayı ya sakhyo rum." 1 6 17

Ebfı Abbas Abdullah b. Abbas b. Abd u l muttalib, H icretten dört yıl önce doğdu. B üyük tefsir alimidir. Taif'te 68/687 veya 69/688 yılında öldü. İbn H ibban, Kitabu Meşahiri Ulemai'l-Emsar, 9. 18 Buhari, 2 Kitabü'l-fman, 40; M üslim, 1 Kitabü 'l-fman, 6( 2 4, 28), 36 Kita b u 'l-Eşribe, 6 (32, 33, 3 8 - 4 1 , 44, 46); Tirmizi, 2 7 Kitabu 'l-Eşribe, 5 ( 1 868); İbn Mace, 30 Kitabu 'l-Eşribe, 1 3 ( 3 4 0 1 - 3 404), Ebu Davud, 2 0 Eş­ ribe, 7 ( 3 69 2); Ahmed b. H anbel, Müsned, I. 1 1 9, 1 3 8, 228. Ahmed Naim, hadiste zikredilen kaplarla ilgili olarak ş u açıklamayı yapmıştır: Bunlar, o d iyarda içinde, nebiz ve hamr, yani şira ile şarap kurmak mutad olan dört nevi testi adıdır ki, içlerinde şira kolayca tahammür edip calib-i sekr olur­ muş. B unlardan hantem: bir nevi içi s ı rlı, ağzı yanından yapılmış kırmızı veya yeşil topraktan yapılmış testiye; dubba ': testi makamında isti'mal olunan boş kuru kabağa; nakir: şira k urmağa mahs us içi oyulmuş ağaç parças ı na; m üzeffet: zift, yani kara s ak ı z ile s ıvanmış testiye ıtlak olunur­ du." Bkz. Buhari, Sah ih-i Buhari Muh tasar ve Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Şerhi, çev. Ahmed Naim, I, 63 ( Dipnot: 1 ) .

Kitabü 'l-iman

29

Ebu Ubeyd dedi k i ; Peygamber (sav.J ' i n b u hadisini Abbad b. Abbad e l - M ühellebi, 19 Ebu Cemre20 tankıyla İbn Abbas'tan nakletmiştir. İ m a n ı n beş esastan oluştuğunu bildire n hadis ise, İbn Ömer'in2 1 Peygamber (sav.J'den duyduğu şu hadistir: " İ slam beş temel esas üzere bina edilmiştir: Allah'tan başka ilah ol­ madığına, Muhammed'in Allah'ın Resulü olduğuna şehadet getirme k, namaz kılmak, zekat vermek, oruç tutmak ve Ka­ be'yi haccetmektir.''22 Ebu Ubeyd dedi ki : İ shak b. Süleyman er- Razi,23 Hanzale b. Ebi Sufyan'dan24 o da İkrime b. Halid'den,25 o da İbn Ömer' den, o da Peygamber (sav.)' den bu şekilde rivayet etmiştir. İ m a n ı n d o kuz esastan oluştuğunu bildire n hadise gelince, Ebu H ü reyre'nin26 Peygamber (sav.)'den naklettiği şu haber19

20 21

22 23

24

25

26

Ebu M uaviye Abbad b. Abbad b. Habib b. el- M ühelleb b. Ebi Sufra el-Ateki, As­ len Basra lıdır; fakat daha sonra Bağdad'a göçmüştür. Sufyii n Sevri, ona zühdle ilgili bir r isale yazmıştır. 180/796 yılında ölmüştür. İbn Sad, Tabakat, VII, 327; İbn H acer; Tehzfb, V. 9 5-96; Sezgin, Tarfhu 't-Türasi'l-Arabf, C.I, cüz. 3, 5 19. Ebu Cemre N asr b. 'lmran. Yusuf b. Amr'ın ( 12 0 / 738 - 12 7 /745) Irak vali­ liği s ırasında öldü. İbn Sad, Tabakat, V I I, 2 3 5 . E b u Abdirrahman Abdullah b . Ömer b . el- H attii b el-Adevi (73/693 veya 74/694) H i cretten önce 10 yılında M ekke'de doğmuştur. Çocukluğu Mek­ ke'de geçmiş, daha sonra Medine'ye hicret etmiştir. O, M ekke'nin fethine ka­ tılmış bir sahabi idi. Kari ve zahid biris iydi. Sahabe arası nda meydana gelen s iyasi hadiselere karışmayan Tarafsızlar grubunun başını çekenlerdendi. 60 yıl boyu nca fetva verdi. 73/692 yılında Mekke'de vefat etti. Bkz. İbn Sad, Ta­ bakat, iV, 142- 188; İbn Hibban, Kitabu Meşahfri Ulemai'l-Emsar, 1 6 - 1 7 ; İbn ' Imad, Şezerat, 1, 3 1 0- 1 1 ; Zehebi, İber, ı. 61; İbn Hacer; el-Isabe, Dar u'l-Kütüb el- İlmiyye, B eyr u t t.y., i l, 1 0 7- 1 1 0 ( 482 5); Zir ikli, el-A'ldm, iV, 246. Buhari, 2 Kitab ü 'l-iman, 2, 3 ; Müslim, 1 Kita b ü 'l-iman, 5 ( 1 9-22). Ebu Yahya İshak b. Süleyman. Aslen Reylidir. Daha s o nra Kufe'ye yerleş­ ti. Tekrar Rey şehr i n e döndü ve orada 1 99/8 1 4 yılında öldü. İbn Sad, Ta­ bakat, v ı ı. 3 8 1 . E b u Sufyan el- Esved Hanzala b. Ebi Sufyan b. Abdirrahman b. Safvan el-Cu­ mahi el- Kur eşi. M ekke'nin önde gelenlerinden idi. 1 5 1 / 7 6 8 yı lında öldü. İbn Sad, Tabakat, V, 493; İbn H ibban, Kitab u Meşahfri Ulemai'l-Emsar, 1 4 5 . E b u Abdillah el-Kureşi İkrime b. Halid b . el-Ass b. Hişam b . el- Muğire el- Mah­ zumi el-Kureşi. 25/646 yılında doğdu. Abdullah b. Abbas'ın kölesidir. Berberi asıllıdı r. M ekke'nin tanınmış tefsir ve hadis alimidir. 1 0 5 / 723 veya 107 /72 5 yılında öldü. 1 1 6/734'da öldüğü de rivayet edilir. İbn Sad, Tabakat, V. 4 7 5 ; İbn H ibban, Kitdbu Meşahfri Ulemai'l-Emsar, 82; Zehebi, Siyer, 5, 1 2-36. Ebu Hüreyre Abdurrahman b. Sahr ed- Devsi. E n fazla hadis rivayet eden sa­ habidir. Hz. Peygamber'e çok yakın olanlardan bir is i idi. M edine' de 58/677'de öldü. İbn Hibban, Kitdbu Meşahfri Ulemai'l-Emsar, 15; Zehebi, İber, 1, 45.

30

Kitiibü 'l-fmiin

d i r: Yola konulan işaretler gibi İ slam'ın da işaret taşları ve s ı ­ n ı r taşları (es-Suva) vardır ( E b u Ubeyd, "es-Suva kelimesinin "es-Suvve"nin çoğulu olduğunu ve yerin yüksek ve sert olan kısm ı anlamına geldiğini söyledi). Bunlar sırasıyla şunlardır: Allah'a iman etmen, O'na hiçbir ş eyi o rtak koşmaman, namaz kılman, zekat vermen, Ramazan' d a o ruç tutman, Kabe'yi zi­ yaret etmen, iyiliği emretmen, kötülükten sakındırman, eve girdiğinde ailene selam vermen ve herhangi bir topluluğa rastladığında onlara selam vermendir. Bunlardan herhangi [15) birini terk eden (İslam' dan bir p a rça terk etmiş demektir. On ­ ları terk eden ise) İslama sırt çevirmiş demektir."27 Ebu Ubeyd dedi ki: Peygamber (sa v. J'in bu hadisini bana Yahya b. Sa'ld el-Attar28 S evr b. Yezid'den,29 o da Halid b. M a'dan'dan30 o da birisinden, o d a Ebu H üreyre'den rivayet etti. Bu hadislerin anlamları n ı b i l m eyen cahiller, hadislerd e iman esasları konusunda birbirinden farklı sayılar verilmesi dolayısıyla, onların birbiriyle çeliştiğini sandılar. Allah'a hamd ve şükü rl er olsun, bu hadislerde b öyle bir çelişki yoktur. On­ lardaki farklılıklar, daha önce söyl ediğim gibi imanı oluşturan d i ni hükümlerin (farfza/arın) parça parça indirilmesinden d olayıdır. Farzlar teker teker i n di kçe Peygamber (sav.) o n u imana eklemiştir. D a h a sonra A l l a h yeni bir farz indirdikçe Peygamber onu daha önceki sayıya ilave etmiş ve neticede 70 maddeyi aşmıştır. Nitekim Peygamber' den gelen sahih bir ha27

28

29

30

Es er i tahkik eden Elbani, Kütüb-i Sitte'de bulunmayan bu hadis i n İbn B işran'ın (43 0 / 1 0 3 9) el-Emiilf (il, 9 8 v.)'de ve Abdulğani el-Makdisi'nin el-Emri bi'l-Ma 'ruf ve 'n -Nehyi ani'l-Münker (1, 83) adlı eser i nde bulundu­ ğunu tesbit etmiştir. Ebu Said Yahya b. Said b. Ferr uh el- Kattan. M evalidendir. Basra'n ı n saygın kurra ve alimlerinden ve Ehl-i H a d is ' i n öncüler i nden idi. Meşhur muhad­ d islerden pek çoğu ondan hadis öğrendi. 1 98/813 yılında öldü. İbn Sad, Tabakii t, VII, 293; İbn H ibban, Kitiibu Meşiih fri Ulemiii'l-Emsiir, 161. Ebu Halid Sevr b. Yezid el-Kelai. İ ns a n ı n fi iller inde özgür olduğunu savu­ n uyordu. Şam'ın büyük hadis alimiydi. Ali aleyhtar l ığı yapıyordu. 1 5 3 / 7 7 0 veya 1 5 5 / 7 7 2 yılı nda Kudüs'te ö l d ü . İbn S a d , Tabakiit, VII, 4 6 7 ; İbn Kutey­ be, Meiirif, 5 0 5 ; İbn H ibban, Kitiibu Meşiihfri Ulemiii'l-Emsiir, 171. Ebu Abdillah Halid b. Ma'dan b. Ebi Bekr el-Kilai, Şam'ın tanınmış zahit­ lerinden birisi idi. 103 /721 yılı n d a öldü. İbn Sad, Tabakiit, VII, 4 5 5 ; İbn Hibban, Kitiibu Meşiihiri Ulemiii'l-Emsiir, 113 .

Kitii b ü 'l-lmiin

31

herde d e b u durum aynen zikredilmektedir: " İ man 7 0 küsur parçadır. E n faziletlisi Allah'tan başka ilah o lmadığına şeha­ det etmek, en aşağısı ise, insanlara eziyet veren her hangi b i r şeyi yoldan kaldırıp atmaktır."3 1 Ebu Ubeyd dedi ki : Ebu Ahmed ez-Zübeyri32 Sufyan b. Sa'id'den,33 o da Suheyl b. Ebi Sal ih'ten,34 o da Abdullah b. Dinar' dan,35 o da Ebu Salih'ten36 Ebi H ü reyre kanalıyla aynı hadisi rivayet etmiştir. Bu hadiste bildirilen iman adedindeki artış, öncekilerle çe­ liştiği anlamına gelmez. Çünkü öncekiler asıl ve temeller, bu hadistekiler ise, bu asılların dışında imanın şubelerine eklen­ miş uzantılardır(furı1 1 . Allah en iyisini bilir, ama bize göre; bu hadis (imanm yet­ miş küsur şubesi olduğunu bildiren h adis), Resulullah (sav.)'ın en son iman tanımıdır. Çünkü adetl e r bununla rakkamı sona erdi ve imanın hasletleri tamamlandı. Bu, Aziz ve Yüce Allah' ın şu sözüyle d oğrulanmıştır: "... Bu­ gün size dininizi ikmal ettim ve size n im etim i tamamladım."37

31 32

33

34 35

36

37

Buhar!, 2 Kitiiabu'/-İmiin, 3 , 1 6 ; M üslim, 1 Kitiibu 'l-İmiin, 1 3 (57-58). Ebu Ahmed ez-Zübeyri M uhammed b. Abdillah b. ez-Zübeyr. M evalidendir. 2 0 3 / 8 1 8 yılında Ehvaz'da öldü. İbn Sad. Tabakiit, Vl, 402; İbn Kuteybe, Meiirif, 5 1 7. Ebu Abd illah Sufya n b. Said b. Mesn1k b. H amza b. Habib es-Sevri: 97 /7 1 5 yılında Kufe'de d oğmuştur. M udar kabiles i n i n Sevr kolundandır. Dini bi­ limlerde, özellikle fı kıh ve hadiste döne m i n i n imamıdır ve bu konularda bazı es erler yazm ıştır. Kitiibu 'l-Ciimi' adlı bir es eri en meşhurlarındandır. 1 6 1 / 7 7 8'de B as ra'da vefat et mişt i r. Bkz. İbn Sad, Tabakiit, Vl, 3 7 1 ; İbn H ibban, Kitiib u Meşiihiri Ulemiii'l-Emsiir, 1 6 9 - 1 7 0 ; Zehebi, el-İber, thk. M u ­ h a m m e d b.Said Zeğlul, Beyrut 1 9 8 5 ; 1 , 2 1 4; İbn ' l mad, Şezerat , thk. M u ­ hammed el-Arnaut, Beyrut 1 9 86, l l, 2 7 4 - 7 5 ; Zir ikli, el-A'liim, l l l, 1 5 8. Ebu Yezid Suheyl b. Ehi Salih. As ıl is mi Zekvan es -Semman'dır. Medinelidir. M a nsur döneminde öldü. İbn Kuteybe, Meiirif, 4 78. Abdullah b. Dinar el-Adevi el-Medeni. Abdullah b. Ömer'in kölesidir. M e d i neli kurradan idi. 1 2 7 /744 'de öldü. İbn H i bban, Kitiibu Meşiihiri Ulemiii'l-Emsiir, 7 9 ; İbn Hacer, Tehzib, V, 2 0 1 - 2 0 2 . E b u Salih es -Semman Zekvan. As len M e d i nelidir v e M evalidendir. Kufe'ye ticaret için gidip geliyordu. 1 0 1 / 7 1 9 yıl ında öldü. İbn Sad, Tabakiit, V, 3 0 1 3 0 2 ; V l , 2 2 6 - 2 2 7 ; İbn Kuteybe, Meiirif, 4 7 8 ; İ b n H ibban, Kitiibu Meşiihiri Ulemiii'l-Emsiir, 7 5 . M aide, 5 / 3 .

32

(1 6 )

Kitabü 'l-fman

Ebu Ubeyd dedi ki; Bize Abdurrahman,38 Sufyan'dan, o da Kays b. Müsl im'den,39 o da Tarık b. Şihab'dan40 şunu riva­ yet etti : "Yahudiler, bu ayeti zikrederek, Ömer b. el-H attab (ra.) 'a;41 "Siz öyle bir ayet okuyorsunuz ki, eğer o ayet bize in­ s eydi, onun indiği günü bayram ilan ederdik." dediler. Bunun üzerine Ömer dedi ki : "Ben bu ayetin nerede ve hangi gün i n ­ d i rildiğini biliyorum. Bu ayet, Arafat'ta, yani Resulullah (sav.) Arafat'ta vakfe yaparken indi."42 Sufyan dedi ki; Resulullah, b u ayeti Cuma günü mü, yoksa başka bir gün mü okudu emin değilim. Ebu Ubeyd dedi ki; Yezid,43 H a m mad b. Seleme'den,44 o da Ammar b. Ebi Ammar'dan45 şunu bize haber verdi : "İbn Ab38

E b fı Said Abdurrahman b . M ehdi b. Hassan el-Anbari el-Basri el-Lü'lüi. 13 5 / 7 5 2 yılında Basra'da doğdu. M evalidendir. Basra'nın önde gelen hadis alimlerinden idi. Medineli tabiin neslinin mezhebine uyuyordu. 198/8 1 3 yılında Basra'da öldü. H alife b. H ayyat, Tdrfh, 468; İbn H acer, Tehzfb, V I , 2 7 9 ; Zeheb!, Siyer, IX, 19 2 - 2 0 9 ; Zirikli, el-A'lam, 1 1 1, 3 3 9 ; Sezgin, Tdrfh u 't-Türasi'/-Arabf, c.ı, cüz. 3, 186. 39 Kays b. M üslim el-Cedeli. Arap asıllıdır. Kufe'nin önde gelenlerinden idi. Ab­ dullah b. Ömer, Hasan b. Muhammed el-Hanefiyye'den ve Sa'id b. Cübeyr' den rivayet etti. Ondan rivayet edenler arasında, Eyyub b. Ayiz, Ebu Hanife ve M is'ar b. Kidam da bulunmaktadır. 12 0/737 yılında öldü. İbn Sad, Tabakat, vı, 318; İbn Hibban, Kitabu Meşahfri Ulemai'l-Emsar, 1 04; Fesevi, 1 1 1, 86; ' l eli, Tdrfh u 's- Sikat, 394; İbn Ebi Hatim er-Razi, el-Cerh, 1 1 1 - 1 1 , 103; Sem'ani, Ensab, 1 1 1, 31; Zehebi, Tdrfh, iV, 297; İbn H acer, Tehzfb, V l l l , 403-404. 40 Tarık b. Şihab b. Abdişems b. Selem b. H ilal el- Beceli. Kufeli sahabidendir. 8 3 / 7 0 2 yılında öldü. İbn Sad, Tabaka t, V I , 1 6; İbn H ibban, Kitabu Meşahfri Ulemai'l-Emsar, 48. 41 Ö mer b. el-H attab b. Nüfeyl el-Kureşi el-Adevi Ebu Hafs: Hicretten 40 yıl önce M ekke'de doğdu. Sahaben i n önde gelenlerindendir. Emirü'l-Mümi­ n i n lakabı verilen ilk kimsed ir. Dört Raşid Halife'nin ikincisidir. H i cretin 11. yılında halife olmuştur ve 2 3 /643. yılda Ebfı Lü'lüe adındaki bir köle tarafından öldürülmüştür. Bkz. İbn Sad, Tabakat, 1 1 1 , 2 6 5 - 2 74; İbnu'l-Esiı� el-Ka m il, i l i , 1 9 ; Zirikli, el-A'lam, V, 2 0 4 . 42 Buhari, 2 Kitabü 'l-fman, 3 3 ; A h m e d b. H anbel, Müsned, ı, 28. 43 Ebfı Halid el-Vasyti Yezid b. Harun. 118/73 6'da doğdu. Aslen Basralıdır ve mevalidendir. Büyük hadis imamıdır. 2 06/8 2 1 yılında öldü. Kitabü 'l-Feraiz adlı bir eseri vardır. İbn Sad, Taba kat, V l l , 3 1 4; İbn H ibban, Kitabıı Meşahfri Ulemdi'l-Emsar, 1 78; İbn Nedim, Fihrist, 318-319; Zehebi, Siyer, IX, 3 5 8 -3 7 1 . 44 E b u M üslim Hammad b . Seleme b . Dinar el-Huzai. Mevalidendir. Nahiv ve Arap dili uzmanı idi.167 /783 'de Basra'da öldü. İbn Sad, Tabakat, V l l , 282; İbn Kuteybe, Mearif, 5 0 3 ; İbn H ibban, Kitabu Meşahfri Ulemai'l-Emsar, 157. 4 5 Ebu M u h a m med Ammar b. Ebi Ammar. Haşimoğullarının kölesidir. Ha­ lid b. Abdillah el- Kasri'n i n valiliği döneminde öldü. İbn H ibban, Kitab u Meşahfri Ulemai'l-Emsar, 8 6 .

Kita b ü 'l-iman

33

bas, Yahudi biri s i yanında iken bu ayeti o kuyunca, Yahudi şöy­ le dedi; 'Eğer bu ayet bize indirilmiş olsaydı, onun indiği günü bayram olarak kutlardık.' İbn Abbas, şu cevabı verd i : 'Bu ayet bayram, Cuma ve Arefe olan bir günde indi."' Ebu Ubeyd dedi ki; İ smail b. İ b rah'im46 Davud b. Eb'i H int'ten,47 o da Şa'b'i'den48 şunu nakletti: "Bu ayet, şirkin orta­ dan kal ktığı, Cahiliyye alametleri n i n yıkıldığı ve Kabe'yi çıp­ lağın tavaf etmediği Resulullah' ı n Arafat'ta vakfe yaptığı bir zamanda indi."49 Şanı yüce Allah, bu ayette dinin tamamlandığını bildirdi. Çünkü bu ayet, rivayet edildiğine göre, Peygamber (sav.)'in ölümünden 81 gün önce inmiştir. Ebu Ubeyd dedi ki: Haccac50 da İ b n Cureyc' den51 aynı şe­ kilde b i ldirdi. Şayet iş bu adamların dediği gibi olsaydı, yani Peygamber (sav.)'in elçiliğinin Mekke'deki ilk yıllarında olduğu gibi, di­ lin ikrarıyla iman tamamlanmış olsaydı, d i n inizi tamamladım demenin hiçbir anlamı olmazdı. Allah'ın, ikrarla eksiksiz yeri­ ne getirilen ve kemale ermiş olan bir ş eyi tamamlamasından nasıl söz edilebilir?

46 47

48

49 50 51

Ebu İshak İsmail b. İbrahim b. Ukbe. Mehdi'nin hilafetinin ( 1 58/ 7 7 5 1 69 / 7 8 5 ) i l k yıllarında Medine' de ö l d ü . İbn Sad, Tabakat, V, 4 1 8- 4 1 9 . Ebu B e k r Davud b. Ebi H i nd. M evalidendir. Serahs'ta doğdu. Oranın say­ gınlarından idi. 1 3 7 / 7 5 5 veya 1 3 9 / 7 5 6 yılında öldü. İbn Sad, Tabakat, V l l , 2 5 5 ; İbn H ibban, Kitabu Meşahiri Ulemai'l-Emsar, ıs ı. Amir b. Şerahil (?) b. Abd eş-Şa'bi el-H emedanl. 2 1 /642 yılında doğdu. Pek çok sahabiye yetişti. Şiiliği benimsediği, fakat bu fikrinden daha son­ ra döndüğü söylenmektedir. H adisleri mana olarak rivayet ediyordu. Dö­ neminin önde gelen alimlerinden olup Rey Taraftarları'na eleştirileriyle meşhurdur. 1 0 3 /721 yılında öldü. İbn Sad, Tabakat, VI, 246-25 6; İbn H ib­ ban, Kitabu Meşahiri Ulemdi'l-Emsar, 1 02; Zehebi, Siyer, iV, 294-3 19. Kaynağı bulunamadı. Ancak Kabe'nin çıplak ziyaret edilemeyeceği ile ilgili olarak bkz. B uhari, 8 Kitabu 't-Salat, 2; Ahmed b. H a nbel, Müsned, 1, 3. Ebu M uhammed H accac b. Ebi Meni' Yusufb. Ubeydillah b. Ebi Ziyad. Şamlı mevalidendir. 2 1 6/8 3 1 yılında öldü. İbn Sad, Tabakat, Vll, 474. Ebu'l-Velid Abdulmelik b. Abdilaziz b. C ureyc. M e kke'ııin önde gelen kur­ ra, fakih ve muhaddislerinden idi. Meval i asıllıdır. Kitabü 's-Sünen adlı eseri meşhurdur. 1 5 0/767'de öldü. İbn H ibban, Kitabu Meşah fri Ulemdi'l-Emsar, 1 4 5 ; İbn Nedim, Fihrist, 3 1 6.

Kitiibü 'I-lmiin

34

11 71

Ebu Ub eyd dedi ki : "Birisi sana, bu 73 parçanın (cüz'ün) neler o lduğunu sorarsa, ona şöyle cevap verirsin : 'Bunların ne o l duğu bize to pluca bildirilmedi ki biz o n ları size sayalım. Ancak tek bir hadiste bize zikredilmese d e ilim, bunları Allah için yapılan taatler ve takvadan ibaret görmektedir.' Eğer ha­ disleri araştı rsaydın, onların bunlarda dağınık ha.J de bulun­ duğunu görürdün. Peygamber'in 'insanlara zarar verecek bir şeyi yoldan kaldırıp atmayı' imanın bir parçası saydığı sözünü işitmiyo r musun? Aynı şekilde onun 'utanma (haya l imandan bir şubedir'52 şeklindeki başka bir sözünü, üçüncüsü 'kıskanç olmak (e/-ğfra tu), imandandır',53 d ö rdüncüsü 'gösterişsiz gi­ yinmek (bezaze) '54 ve beşincisi 'verilen sözü yerine getirmek imandandır'55 şeklindeki diğer sözlerini duymadın mı?" Bunların tamamı imanın detaylarıdır. Ammar'ın56 şu hadisi de bu türdendir: "Üç şey imandandır: Yoksulluk içinde de olsa infak etmek, kendine karşı haksızlık yapmamak, evrende ba­ rışı hakim kılmak."57 İmanın kemalinden bahseden ba ş ka meşhur hadisler de vardı r. M esela; Peygamber, " H angi yaratıklar iman bakım ı n­ dan daha yücedir? diye sorduğunda bazıları, ' M elekler olabi­ lir' dedi, bazıları da 'bizler' olabiliriz Ya Resulallah ! dediler. Bunun üzerine Resulullah, 'hayır sizden sonra gelecek olan bir to pluluk iman bakımından daha yücedir' dedi ve onların özellikleri n i saydı."58 Yukarıda zikrettiğimiz türden başka hadisler de vardır: " M ü m inlerin iman bakımından en olgunu veya olgunlarından

52 53 54 55 56

57 58

Buhar!, 2 Kitiibü 'I-lmiin, 3, 1 6 ; Müslim, 1 Kitiibü 'I-lmiin, 1 2 (57-58- q ) . Benzeri bir rivayet için bkz. İbn M ace, 9 Kitiibu 'n -Nikiih, 5 6 ( 1 996 ) ; Beyhaki, Şuabu'l-İman, n. 1 0 798. Ebu Davud, 2 8 Tereccü/ 1 ( 4 1 6 1 ) ; İbn M ace, 3 7 Kita b u 'z-Zühd, 4 ( 4 1 1 B ) . Kaynağı tesbit edilemedi. Ebu Yakzan Ammar b. Yasi r b. Amir b. Malik b. Kinane b. M il l i k . :n / h 5 7 yı­ lında Sıffı n savaşında öldürüldü. İbn H ibban, Kitiibu Meşdhfri 11/l'llı ıi i 'J-Em­ siir, 4 3 . Buhari, 2 Kitiibü 'I-lmiin, 2 0 . Bağdadi, Şerefu, n. 6 1 , 62; Darimi, Sünen, il, 2 08; Ahmed l ı . 1 1 . ı ı ı l ll' L M üs­ ned, ıv, 1 0 6 ; el-Hakim en-N isaburi, el-Müstedrek, ıv, 8 5 .

Kitii b ü 'l-fmiin

35

biri ahlakı e n güzel olandır."59 Benzer bir hadis de şudur: "Bir kimse, şakayla da olsa yalanı ve haklı da olsa tartışmayı terk etmedikçe imanın bütününe inanmış olamaz."6 0 Buna benzer veya anlam olarak buna yakı n hadisler, Ö m e r b. Hattab ve İbn Ömer' den de rivayet edilmiştir. Bu konuda, en açık ve seçik olan delil, Peygamber (sa v.J'in şefaatle ilgili ş u hadisidir: "Kalbinde arpa tanesi, buğday ta­ nesi ve zerre kadar imanı olan cehennem'den çıkarılır. Eğer bu kadar imanı yoksa cehennemde kalmaya devam eder.''61 Peygamber'e imanda şüphe etmekten (vesvese) sorulduğun­ da, verdiği cevap da bu konuda önemli delildir: "Bu, halis imandır."62 Ali (as.)'den gelen hadis d e böyl edir: " İ man kalp­ te b eyaz bir n o kta olarak başlar. İ man fazlalaştıkça bu beyaz nokta büyür."63 Bu türden daha pek çok hadis bulunmaktadır, ancak sözü uzatmamak için bu kadarla yeti niyoruz. Bütün bu hadisler, kalplerin tasdiki ve diğer o rganların davranış ve ey­ lemlerine göre, imanda farklı kemal derecelerinin meydana gelebileceği n i açıkça ortaya koymaktadır. Ayrıca bu zikredi­ lenlerin tamamı veya büyük çoğunluğu, iyi davranış ve ey­ lemlerin (birr) imandan olduğunu d esteklemektedir. Öyl eyse (ilk müslüman nesillerden gelen) bu hadisl ere (asar), onları reddederek ve yalan ol duğunu il eri sürerek hala nasıl karşı çıkılabilir? Güzel davranış ve iyi eylemlerin (a 'ma l) s o nucunda iman­ da fa rkl ı kemal derecel eri nin meydana geleceği, Aziz ve Yüce Allah' ı n şu sözünden de anlaşıl maktadır: "Müminler ancak,

Allah a n ı ldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine Allah 'ın ayetleri okunduğunda im anlarını a rtıran ve yalnız Rab/erine dayan ıp güvenen kimselerdir. Onlar nam azlarını dosdoğru kı Tirmizi, Sünen, 4 1 Kitiibü 'l-fmiin, 6 (26 12); Ahmed b. H anbel, Müsned, i l , 2 5 0 , 4 7 6 , 5 2 7 , V, 8 9 , 9 9 , V I , 236, 246. 60 Benzer rivayetler için bkz. Ahmed b. H anbel, Müsned, i l , 3 5 6, 364. 61 Buhari, 2 Kitiibü 'l-iman, 1 5, Müslim, Kitiibü 'l-iman, 20 (80); Ahmed b. Han­ bel, Müsned, i l i, 56, 1 44, 326, V, 3 8 3. 62 M üslim, 1 Kitiibü 'l-fmiin, 60 (2 1 1) ; Ahmed b. Hanbel, Müsned, i l , 4 5 6, VI, 106. 63 İbn E b i Şeybe, Kitiibü 'l-fmiin, 5 . 59

1 1 81

36

Kitabü'l-lmiin

lan ve ken dilerine rızık olarak verdiğim izden (Allah yolunda) harcayan kimselerdir. İşte onlar gerçek m ü m inlerdir. Onlar için Rab/eri ka tın da nice dereceler, bağışlan m a ve tükenmez bir rı­ zık vardır. "64 Allah, gerçek imanı ancak bu şartlarda yapılan [1 9] eylemlere (amel) bağladı. Güzel davranış ve eylemlerden yok­ sun olsa bile, sırf dille yapılan ikrarın (şehadet), kişiyi gerçek mümin yap tığını iddia edenler, Allah'ın kitabını ve sünnetin­ den ayrılan kimselerdir. İ manın, kalplerde derece derece o ld uğunu Allah'ın şu ayeti açıkça o rtaya koymaktadır: "Ey İ m a n edenler, Müm in kadın ­

lar h icret ederek size geldiği zam a n, onla rı, im tihan edin. Allah onla rı n imanla rını daha iyi bilir. Eğer siz de on ların m ümin ka­ dı nlar olduklarını öğrenirseniz onla rı kafirlere geri gönderme­ yin. "6 5 Bu ayette imanın farklı dereceleri olduğunu görmüyor musun? Buna benzer bir başka ayet d e şudur: "Ey iman eden­ ler! A llah 'a, Peygamberine indirdiği kitaba iman ediniz. "66 Eğer imanda artma durumu olmasaydı, Allah'ın iman edenlere, "iman ediniz" şeklinde e m retmesinin bir anlamı kalmazdı. D iğer taraftan Allah ş öyle buyurmaktadır: "Elif, Lam, Mim. İnsanlar im tihandan geçirilm eden, sadece 'iman

ettik' demeleriyle bırakılıvereceklerin i m i sandılar? And olsun ki biz on lardan öncekileri de im tiha n dan geçirmişiz. Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak, yala n cıları da mutlaka or­ taya koyacaktır. "67 ve yine başka ayetl erde, " İnsanlardan kim i vardır ki: 'Allah 'a inandık' der, faka t A llah uğrunda eziyete uğ­ radık/arı zaman, insanlardan gördüğ ü işkenceyi Allah 'ın azabı gibi tutar, Halbuki Rabbinden bir n usret gelecek olsa, mutlaka: 'Doğrusu biz de sizinle beraberdik. ' derler. İyi de Allah, herkesin kalbin deki/eri en iyi bilen değil m idir?'6 8 ve "Bir de (böylece) Allah, iman edenleri günahlarında n tem ize çıkarmak, kafirleri de h elak etm ek ister."69 buyurulmaktadır. 64 Enfal 8/2 -4. 6 5 M ü mtehine 6 0 / 1 0 . 66 N isa' 4/ 1 3 6. 6 7 Ankebfıt 2 9 / 1 - 3 . 68 Ankebfıt 2 9 / 1 0. 69 Al-i ' İ mran 3 / 1 4 1 .

Kitiibü 'l-fmiin

37

Aziz ve Yüce Allah'ın onların sözle tasdiklerini fiilleriyle imtihan etm i ş o lduğunu ve amelden yoksun ikrarlarına razı olmadığını, hatta ikisinden her birini, d iğerinin bir parçası saydığını görmüyor musun? Allah'ı n kitabı, Resulü (sav.)'nün sünneti ve ondan sonra örnek ve önder durumunda olan sele­ fi n yolunun dışında başka neyin arkasından gidilebilir? Bize göre, Sünnet'in esas olarak o rtaya koyduğu, alimleri­ mizin de nas haline getirdiği ve kitabımızda da ele aldığımız görüş şudur:70 " İman; niyyet, söz ve amelin toplamıdır. Onun dereceleri vardır ve bu derecelerin bir kısmı diğerinden daha üstündür. Ancak, Peygamber (sav.J'in imanı 70 küsur parçaya ayırdığı hadisinde de belirttiği gibi, dil ile şehadette bulunmak onun en faziletlisi ve en üstünüdür. Bir kimse onu diliyle söyler ve Allah tarafından indirilenleri de kabul ederse, kemal derece­ sini fertlerin tezkiyesinden değil d e Allah'tan dilemek şartıyla, imana girmesi sonucu onu tastamam yapması dolayısıyla, Allah katında, mümin ismini hak etmiş olur. Her kim Allah için daha fazla iyilik yaparsa ve takvasını artırırsa, onun imanı da artar.'' 2 . İmanda İstisna

Ebu Ubeyd dedi ki : Yahya b. Sa'id, Ebi'l-Eşheb'den,71 o da [2 0] Hasan'dan72 bize şunu aktardı : " B i r adam İ b n Mes'ud'un73 ya­ nında ' B e n müminim.' dedi. İbn M e s ' u d : ' Peki sen cennet eh­ linden misin?' diye sordu. Adam, 'Umarım ki öyleyim.' dedi. 70

Eseri tahkik eden Elbani'nin dipnotta verdiği ve asıl olarak kabul ettiği metni esas alarak böyle bir anlamı verdik. 71 Ebu'l-Eşheb el-Utarid! Ca'fer b. Hayyan. 70/ 689 yılında Basra'da doğ­ du. Basra Camisinde Ebu Reca el-Utaridi'den sonra 40 yıl imamlık yaptı. 1 6 5 / 7 8 1 yılında öldü. İbn Sad, Tabakii t, V I I , 1 3 9, 2 74; İbn Kuteybe, Meiirif, 4 7 8 ; İ b n H ibban, Kitiibu Meşiihiri Ulemiii'l-Emsiir, 1 5 9 . 7 2 E b u Said el-Hasan b . Ebi'l-Hasan. Basralı M evalidendir. 2 1/642 yılında Me­ dine'de doğdu. Daha sonra Basra'ya yerleşti. Döneminin büyük fıkıh, hadis, Kur'an ve ahlak bilgini idi. Zahid ve dindar birisiydi. Abdirrahman b. Mu­ hammed b. el-Eş' as isyanına katılmadı ve katılanlara karşı çıktı. Kader konu­ sunda bir eser yazdı. 1 1 0/728 yılında öldü. İbn Sad, Tabakiit, VII, 1 56 - 1 78; H alife b. H ayyat, Tarih, 340; İbn H ibban, Kitiibu Meşiihiri Ulemiii'l-Emsiir, 88. 7 3 Ebu Abdirrahman, Abdullah b. Mes'ud b. el-Haris b . Şemh b. Mahzum b. Sahile b. el- H aris. Bedir savaşına katıldı. Sahabenin büyük fakihlerinden idi. Kufe'de yerleşti. Medine'de 32/ 652 veya 3 3/ 6 5 3 yılında öldü. İbn Sad, Tabakii t, VI, 1 3 - 14; İbn H ibban, Kitiibu Meşiihiri Ulemiii'l-Emsiir, 1 0 .

38

Kitıi b ü 'l-fmıin

B u n u n üzerine İbn Mes'ud, şöyl e d e d i : ' N için birincisini de, ikincisi gibi, Allah'a havale etmedin? (Niçin ikincisinde dediğin

gibi, birin cisinde de umanm ki demedin ?) ' dedi." E b u Ubeyd dedi ki : Abdurrahman b . M ehdi, Sufyan b. Sa'id'den, o da A'meş'ten,74 o da E b u Vail'den75 şunu haber verd i : "Bir adam Abdullah b. Mes'ud'a gelip dedi ki : 'Biz bir yere gidiyo rduk, yolda bir yolcu kafilesiyle karşılaştık. Onlara kim olduklarını sorunca, onlar 'biz müminleriz' cevabını ver­ diler.' B u n u n üzerine Abdullah dedi ki : ' O nlar biz cennetlikler­ deniz, demediler mi?"' Ebu U beyd dedi ki : Yahya b. Sa'id ve M uhammed b. Ca'fer,76 her ikisi de, Şu'be'den,77 o da Seleme b . Kuheyl'den,78 o da İ b rahim'd e n,79 o da Alkame'den80 şunu rivayet etti : "Bir adam 74

75

76 77

78

79

80

Ebu Muham med el-A'meş Süleyman b. M i h ran. 60/680 yılında Taberis­ tan'da doğmuş olup büyük bir muhaddis ve alimdir. Kur'an okutur ve insanların eli ndeki mushaflardaki hataları düzeltirdi. 60/680'de doğdu. 1 48/764 yılında öldü. İbn Sad, Tabakıi t, VI, 3 4 2 -344; İbn H ibban, es-Sikıit, iV, 3 0 2 - 3 0 3 ; Zehebi, Siyer, VI, 2 2 6-248. Ebu Vail Şakik b. Seleme el- Esedi. H i creti n birinci yılı doğdu. Haccac dö­ neminde Cemacim olayından sonra 83/702 yılında öldü. İbn Sad, Ta­ bakıit, VI, 9 6 - 1 0 2 ; İbn Kuteybe, Meıirif, 449; İbn H ibban, Kitıibu Meşıihiri Ulemıii'l-Emsıir, 99. Ebu l mran M uhammed b. Ca'fer el-Verekani. 2 2 8/842 yılında Bağdad'da öldü. İbn Sad, Taba kat, VII, 34 7. Ebu B istam Şu'be b. el-Haccac b. Verdi. 8 2 / 7 0 1 veya 83/702'de doğdu. Aslen Vasıtlıdır, ancak Basra'ya yerleşti. M evalidendir. Büyük muhaddistir. Cerh ve tadil geleneğini başlatan kişi olduğu söylenir. 160/776'da öldü. İbn H i bban, es-Sikıit, VI, 446; Kitıibu Meşıihiri Ulemıii'l-Emsıir, 177; Zehebi, Siyer, V I I , 2 0 2 - 2 2 8 . E b u Yahya Seleme b . Kuheyl b. el-H useyn el-Hadrami . Kufe'nin ö n d e ge­ lenlerindendi. Zeydiyye'nin görüşlerini benimsiyordu. Meşhur hadisçiler kendisinden pek çok hadis rivayet etti. 1 2 2 / 7 3 9 'da vefat etti. Bkz. İbn Sad, Tabakıit, Vl, 3 1 6; İbn H ibban, Kitıib u Meşıihiri Ulemıii'l-Emsıir, 1 1 0. Ebu I m ran İbrahim b. Yezid b. Amr b. el- Esved en-N ehai. 50/ 670 yılında Kufe'de doğdu. Kufe'nin önde gelen fakih ve muhaddislerinden idi. H adis­ leri manalarıyla rivayet ediyordu. Fıkıhta re'yi esas al ıyordu, ancak re'yin rivayetsiz, rivayetin de re'ysiz olamayacağını düşünüyordu. 95/7 1 4 veya 96/7 1 5 yılında öldü. İbn Sad, Tabakıit, VI, 2 7 0-284; İbn Hibban, Kitıibu Meşıihiri Ulemıii'l-Emsıir, 1 0 1 .Sezgin, Tıirih u 't-Türıisi'l-Arabi, C. 1 , cüz. 3 , 18. Ebu Şibl Alkame b. Kays en-Nehai. Kufe'nin önde gelen fakihlerindendir. B üyük muhaddis, kıraat imamı ve müctehiddir. İbrahim en-Nehai ile a k­ rabadır. İlmi İbn Mes'ud'dan öğrendi. Kendisinden pek çok kişi fıkıh tahsil etti. Bir süre Harezm ve Merv'de yaşadı. 62/68 1 yılında öldü. İbn H i bban, Kitıibu Meşıih iri Ulemıii'l-Emsıir, 1 00 ; Zehebi, Siyer, iV, 5 3 - 6 1 .

39

Kitfi b ü 'l-imfin

Abdullah (b. M es'fıd)'un yanında 'ben mümi nim' dedi. Bunun üzeri n e Abdullah şu cevabı verd i : 'O zaman d e ki : Ben cennet­ liğim.' Fakat biz, Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve resulleri­ ne iman ettik (dem ekle yetin iriz. )" 8 1 Ebfı U b eyd dedi ki : Abdurrahman, Sufyan'dan, o d a M ü h i l l (2 1 ] b. Muhriz'den,82 İ b rahlm' in kendisine ş öyle dediğini nakletti : "Sana mümin m i sin? diye sorulduğunda, ' B e n Allah'a, melek­ lerine, kitaplarına ve resullerine inandım.' cevabını ver." Ebfı

Ubeyd

dedi

ki :

Abdurrahman,

Sufyan'dan,

o

Ma'mer'den,83 o İ b n Tavfıs'tan,84 o da babasından85 şunu riva­ yet etti : "Sana mümin misin? diye s o rulduğunda, 'Ben Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve resullerine inandım.' cevabını ver." Ebfı Ubeyd dedi ki : "Abdurrahman, H a m mad b. Zeyd'den,86 o Yahya b . Atlk'ten,87 o da Muhammed b . Slrln'den88 şunu söy81

82 83

84

85

86

87 88

"Ben müminim" demenin ben cennetliğim demeyi gerektireceğinden, Ab­ dullah b. M es'ud'un, böyle demek yerine "Biz Allah'a, meleklerine, kitap­ larına ve resullerine iman ettik." demeyi tercih ettiği anlaşılmaktadır. Yani birinci rivayette Abdullah, kendisine ben müminim diyen kişiden ben cen­ netliğim demesini istememiştir. Bu durumda her iki rivayet uyum içindedir. Ebu Yahya Muhill b. Muhriz ed-Dabbi. Hadis konusunda eleştirildi. Kufelidir. 1 5 3 / 7 70'te öldü. İbn Sad, Tabakfit, VI, 3 6 1 ; H alife b. H ayyat, Tarih, 426. Ebu U rve Ma'mer b. Raşid. Basra'da 96/7 1 4 yılında doğdu. Mevalidendir. Yemen'e yerleşti. Büyük muhaddis idi. 1 5 2 / 7 6 9 öldü. İbn Sad, Tabakfi t, V. 546; İbn H ibban, Kitfibu Meşfihfri Ulemfii'l-Emsfir, 1 9 2 . Elbani, metinde bu şahsı İ b n Vattas olarak ve rmiştir. Bunun mürettib ha­ tası olduğu, doğrusunun Abdullah b. Tavus olduğu açıktır. Ebu Muhammed Abdullah b. Tavus b. Keysan el-Hemedani el H avlani, Yemen'in tanınmış alimlerinden ve karilerinden di. 1 3 2/749 yılında öldü. İbn H ibban, Kitfibu Meşfihfri Ulemfii'l-Emsfir, 1 9 1 . E b u Abdirrahman Tavus b . Keysan el- H e m edani el-Hav!ani. Mevalidendir. Yem e n i n ö n d e gelen fakih ve zahidlerin d e n idi. 1 0 6 / 7 2 3 yılında Mekke'de öldü. İbn Sad, Tabakfit, V, 53 7-542; İbn Kuteybe, Mefirif, 455; İbn H ibban, Kitfib u Meşfih fri Ulemfii'l-Emsfir, 1 2 2 . E b a İsmail el- Ezdi Hammad b. Zeyd b. D i rhem el-Ezrak. 9 8 / 7 1 6-7 1 7 yı­ lında doğdu. Aslen Sicistanlı olup Basra'ya yerleşti. Basra'n ı n önde gelen hadis alimidir. Hz. Osman taraftarıdır. 1 79 /794 yılında öldü. İbn Sad, Ta­ bakfi t, V I I , 2 8 6 ; İbn H ibban, Kitfibu Meşfihfri Ulemfii'l-Emsfir, 1 5 7 ; Zehebi, Siyer, Vll, 4 5 6-466. Yahya b. Atik Basra'nın büyük hadis hafızı idi. Dindar ve takva ehli birisiydi. 1 3 1/748-749'den önce öldü. İbn H ibban, Kitfibu Meşfihfri Ulemfii'l-Emsfir, 1 5 5 . M uham med b. Sirin el-Ensari. 3 4 / 6 5 4 y ı l ı n d a Basra'da doğdu ve E n e s b . M a l i k ' i n kölesidir. H asan Basri'nin çağdaşı d ı r. Fıkıhta geniş bilgi sahibiydi. İsnadlı rivayet geleneğini başlatan ilk kişi olduğu söyler:ir. İbn Hacer, Teh­ zfb, IX, 2 1 4.

40

Kitc'ibü 'l-iman

lediğini rivayet etti : "Sana mümin m i sin? denildiğinde, ' Biz, Allah'a ve bize indirilene; İbrahim, İ smail, İshak, Yakub ve to­ runlarına indirilene, (Musa ve İsa 'ya verilenlerle Rab/eri tara­

fından diğer peygamberlere verilenlere, o nlardan hiçbirisi ara­ sm da fark gözetmeksizin) inandık (ve biz sadece Allah 'a teslim olduk) ' 8 9 şeklinde cevap ver." Ebu Ubeyd dedi ki : Cerir b. Abdilhamid,9 0 Mansur'dan,91 o da İ b rahim'den şöyle bildird i : " B i risi Alkam e'ye sen mümin misin?" dediğinde o şu cevabı verd i : " İ nşallah, öyle olduğumu sanıyorum ( İ n şallah öyleyimdir) ." Ebu Ubeyd dedi ki: Bundan d o l ayı Sufyan ve onun gibi dü­ şünenler, imanda istisna görüşünü benimsiyorlardı. Ancak, kanaatimize göre, imanlı olduklarını, "ben müminim" şek­ linde kes i n olarak söylemeyi çirkin görmelerinin sebebi, bu kitabın b i rinci bölümünde açıkladığım gibi, nefslerini temi­ ze çıkarma ve kendilerini Allah katı nda mükemmel bir mü­ m i n olarak kabul etme korkusundandır. Dünyevi hükümlere gelince, onlar bu din mensupları n ı n (Eh lü '/-Mille) bütününü mümin o larak isimlendirdiler. Ç ün kü o nların velayetleri (yö­ netimleri), hayvan kesmel eri, şahitlikleri, evlilikleri ve diğer davranışları, hep mümin sayılmış o l malarına göredir. Bu yüz­ den Evzai,92 imanda istisnayı ve o n un terkini, her ikisini bir­ d e n caiz görür. Ebu Ubeyd dedi ki : Muhammed b. Kesir,93 Evzai'den şunu nakletti : " M üminim diyen de, Allah dilerse (İ nşallah) mümi89 90

Bakara, 2 / 1 36. Ebu Abillah ed-Dabbl Cerir b. Abdilhamld. 107 /725 'de Kufe'de doğdu. Rey şehrine yerleşti. Orada hadis ilmini yaydı . Şii olduğu söylenir. B üyük muhaddis ve kadıdır. Ölüm tarihi bilinmiyor. İbn Sad, Tabakc'it, VII, 3 8 1 ; İ b n Kuteybe, Mec'irif, 624; Zehebi, Siyer, IX, 9 - 1 8 . 9 1 E b u Attab, M ansur b. el-M u'temir es-Sülemi. Kufenin tanınmış fıkıh ve hadis alimi idi. 1 3 1/748 yılında öldü. İbn H ibban, Kitc'ibu Meşc'ihfri Ulemiii'l-Emsiir, 1 66. 92 Ebu Amr el-Evzfü Abdurrahman b Amr b. Yuhmed. 88/707 yılında Heme­ dan'da doğdu. Büyük hadis ve fıkıh alimidir. B eyrut'ta oturuyordu. Sünen adıyla eser telif eden ilk kimselerdendir. 1 5 7 /774 yılında Beyrut'ta öldü. İbn Sad, Tabakc'it, VII, 488; Sezgin, Tc'irfh u 't-Türiisi'l-Arabf, C.I, cüz. 3, 2 4 3 . 9 3 E b u Yusuf M uhammed b. Kesir. San'alı d ı r, fakat Şam' da büyüdü. 2 1 6/83 1 yılında öldü. İbn Sad, Tabakiit, V I I , 489.

Kitii b ü 'l-lmôn

41

nim diyen d e doğru söylemiştir. Çünkü Allah Teala bir ayet­ te şöyle buyurmaktadır: 'A nd olsun ki, A llah dilerse siz güven içinde, korkmadan Mescid-i Haram 'a gireceksin iz. ' 94 Halbuki Allah o nların M escid-i Haram'a girecekl eri n i biliyordu." Bana göre, bu, Abdullah (İbn M es'ud)' ın sözünün yorumu­ dur. M uaz'ın95 arkadaşı ona (İbn Mes'ı'.ld'a) gelip şunu sordu: "Peygamber (sav.) döneminde insanların mümin, münafık ve kafir olmak üzere üç sınıf olduğunu biliyorsun değil mi? O halde sen hangi sınıftansın?" Bunun üzerine Abdullah "müminler sınıfı ndanım" cevabını verdi. Biz, onun bu sözüyle, kendisinin

(m ümin ler sımfındamm demekle) bu dinin mensubu birisi ol­ duğunu ve diğer iki sınıftan olmadığını kastettiğini görüyoruz. [22] Onun bu sözüyle Allah katında, cennetlik olduğuna şehadette bulunduğu görüşüne gelince bizlerin nazarında Allah'ın ayetle­ rinde ne kastettiğini en iyi bilen ve ondan e n fazla sakınan birisi olarak (İbn M es'ı1d) böyle bir şeyi nasıl söyleyebilir. Çünkü Allah bir ayette, "Bunun için kendinizi temize Ç1karmaym. Çünkü

O, kötülükten sakmam en iyi bilir."96 demektedir. Kanaatimizce bunun bu şekilde olduğunu gösteren bir ka­ nıt da şudur: Abdullah, bundan önce n efsi n i tezkiye edecek şekilde veya başka bir şekilde "ben müminim" demiyordu. B öyl e diyen kimseyi, her hangi bir şekilde ayıpladığını da gör­ müyo ruz. Yalnız o, ''.Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve resul­ lerine inandım diyordu ve bu ifadeye hiçbir ş ey eklemiyordu." Bu görüşü İ b rahim, Tavı1s97 ve İbn Slrln de benimsemişti. N i­ tekim Abdullah b . M es'ud da, çeşitli sebepl erden dolayı "ben müminim" demeye olumlu baktı. Eğer asıl ifade ona aitse, o zaman, bu söz benim daha önce açıkladığım gibi anlaşılma­ lıdır. Yahya b. Sa'ld'in, Abdullah b . M es'ud'un arkadaşlarının aksi görüşte olmalarına bakarak, b u sözü reddettiğini ve se­ nedini tenkid ettiğini görmüştüm. 94 95

Fetih, 48/2 7 . Ebu Abdirrahman M uaz b. Cebel b. Amr b. Evs b. A i z b. Adi. H azrec ka­ bilesindendir. Aslen Şamhdır. 1 8/639 yılında Ürdünde öldü. İbn H ibban. Kitiibu Meşiih iri Ulemiii'l-Emsôr, 50. 9 6 Necm, 5 3 / 3 2 . 9 7 B kz. Dipnot: 8 5 .

Kitı'ibü 'l-iman

42

B i z, istisna yapmaksızın mümin o l duklarını söyleyen Fu­ kaha' nı n görüşünün de aynı şeki l d e olduğunu bilmekteyiz. Bu yüzden onlar, biz müminiz diyorlardı. B u görüşte olanlar ara­ sında, (Ebu) Abdurrahman es-Sülemi,98 İbrahim et-Teymi,99 Avn b. Abd i llah, 1 00 onlardan sonraki kuşaktan Ömer b. Zer, 101 Salt b. Behram, 102 Mis'ar b. Kidam 1 0 3 gibil eri ve onların takip­ çileri bulunmaktadır. Gerçekte bize göre, "ben müminim" ifa­ desiyle Allah katında mükemmel bir mümin olmayı değil de imana girmeyi kastettiğine bakı l ı rsa, Ab dullah b. Mes'ud da onlardan birisidir. 98

Ebu Abdirrahman es-Sülemi Abdullah b. H a bib olabilir. Çünkü o Ku felidir ve bir müminin imanını ifade ed erken, " B e n İ nşallah müminim." demesi­ n i eleştiriyor ve "Ben gerçekten müminim." demesini istiyordu. B u fikir M ü rcie'n i n fikridir. Kası m b. Sellam b u yüzden onu, bu fikri benimseyen İbrahim et-Teymi, Avn b. Abdillah ve Mis'ar b. Kidam'la birlikte saymış­ tır. Abdülmelik b. Mervan' ı n Kufe valisi Bişr b. Mervan'ı n valiliği sırasında öldü. İbn Sad, Tabakı'it, Vl, 1 7 2 - 1 7 5 . 99 E b u E s m a İbrahim b . Yezid b. Şerik et-Teymi. 5 2 / 6 7 2 yılında Kufe'de doğ­ du. Arap asıllıdır. Alim, abid, fakih birisidir. İ rca fikrini benimseyenlerden idi. Haccac' ı n hapishanesinde, işkenceyle 9 2 / 7 1 0 yılı nda öldürüldüğü söylenir. Bkz. İbn Sad, Tabakı'it, VI, 2 8 5 ; H alife b. H ayyat, Tı'irfh, 3 0 6 ; Fe­ sevi, Tı'i rfh, I I I , 76, 146, 3 2 4, 709, İbn Kuteybe, el-Meı'irif. 625, İbn Ebi Hatim Razi, el-Cerh, I , 145; İbn İ mad, Şezerat, I , 3 6 2 ; Zehebi, Tarih, I I I , 337; Siyer, V, 6 0 - 6 2 ; İbn Hacer, Tehzfb, 1, 1 7 6 . 1 0 0 Avn b. Abdillah b. Utbe b. Mes'ud. Arap asıllıdır. Edib, fakih, muhaddis, vaiz ve zahid birisi olup İbnü'l- Eş'as isya n ı n a katılmış ve Ömer b. Abdülaziz'e Kufe'den gelen Mürcii heyetteki üç kişi arasında yer almıştır. Mekkeli fa­ kih Ubeydullah'ın yakınıdır. O, Abdullah b. Ömer ve Abdullah b. Abbas'tan rivayette bulundu. Ondan rivayet edenler arasında, Mürcii Amr b. M ü rre, M is'ar b. Kidam ve Ebu Hanife bulunmaktad ı r. Sonradan İrca fikrinden döndüğü söylenir. 1 1 0/7 1 8 yılında öldü. İbn Sad, Tabakı'it, VI, 3 1 3 ; Buhari, et-Tı'irfh u 'l-Kebfr, V l l , 1 3 ; Fesevi, i l, 6 1 6, I I I , 3 9 8 ; İbn Kuteybe, e/-Meı'irif. 2 5 0 - 2 5 1 , 6 2 5 ; İbn Ebi H atim Razi, el-Cerh, I I I - 1 , 384; Ebu Nuaym el-İs­ fehani, Hilye, i V, 264; İbn İmad, Şezerat, il, 5 5 , Zehebi, Tı'irfh, iV, 2 8 7 ; Siyer, V, 1 0 3 - 1 0 5 ; İbn Hacer, Tehzfb, V I I I , 1 7 1 - 1 7 2 . 1 0 1 E b u Z e r Ömer b. Zer b. Abdillah el-Hemedani. Hemedan'da doğdu. Kufe'ye yerleşti ve oranın kadılığını yaptı. O, İ rca fikrin i savunanların başında ge­ liyordu. 1 5 3 / 7 7 0 yılında öldü. Hakkı nda geniş bilgi için bkz. İbn Sad, Ta­ bakı'it, V I , 3 6 2 ; İbn Ebi Hatim er- Razi, el-Cerh, I I I - 1 , 1 0 7 ; Zehebi, Siyer, VI, 3 8 5 - 3 9 0 ; Mizan, I I I, 1 9 3 ; İbn H acer, Tehzfb, V l l , 44. 1 0 2 es-Salt b. B ehram. Kufeli ve Arap asıllıdır. M uhtemelen il. hicri asrın orta­ larında öldü. İbn Sad, Tabakı'it, VI, 3 5 4 . 1 0 3 Ebu S e l e m e M is'ar b. Kidam b. Zuheyr b. Ubeydillah b. el-H aris el-H ilali el-Ami ri. Kufelidir. İ rca fikrin i benimseyenlerden idi. 1 5 2 /769 yılında Kufe'de öldü. İbn Sad, Tabakı'it, VI, 3 64 - 6 5 ; İbn H ibban, Kitı'ibu Meşı'ihfri Ulemı'ii'l-Emsı'ir, 1 69; İbn Hacer, Tehzfb, X, 1 1 5 .

Kita b ü 'l-fman

43

Onların fi kriyle İbrahim, İbn Sirin ve Tavfıs'un ki arasın­ da fark b u l u n duğunu görmüyor m u s u n? Şöyle ki birinci grup "hiçbir şekilde, imanda istisnayı kabul edenler olarak tanıtıl­ mazlarken", 1 0 4 diğerleri bu görüşü b e n i m s e m ekle meşhurdur. İmanının C i b ril'in, Mikail'in ve nebilerin imanı gibi oldu­ ğunu iddia edenl erin görüşüne gelince, Allah ko rusun, b u u l e m a n ı n yol u d eğildir. Bu görüşün çi rki nliği ile ilgili p e k çok alimin yaptığı açık eleştiriler, bize kadar ulaş mıştır: Ebı.1 Ubeyd dedi ki : Huşeym, 1 0 5 C üveybir b . Said'den, 106 o da Dahhak'tan 1 0 7 bize rivayet etti veya o n d a n rivayet edildi ki : "bir kimsenin, benim imanım Cebrail ve M i kail (as.)'in imanı gib idir, demesini çirkin gördü." Ebı.1 Ubeyd dedi ki: Sa'id b. Ebi M e ryem el-Mısri,1 00 Na­ fi'den,1 09 o da Ömer el-Cümahi'den 1 1 0 bildirdi: Birisinin İbn Ebi Muleyke'ye 1 1 1 şöyle dediğini işittim: "Senin toplantılarına devam eden birisi, imanının Cibril'in imanı gibi olduğunu söy­ lüyor." İ b n Ebi Muleyke, bu görüşü beğenmedi ve dedi ki : "Sub- (23] hanallah! Allah'a yemin olsun ki Allah, C ibril (as.)'i Muhammed (sav.)' den daha fazla övmüştür." ve şöyle b uyurmuştur: 104 Tı rnak içindeki kısım, Elbanl'nin dipnotta metinle ilgili yaptığı düzeltme doğrultusunda çevrilmiştir. 1 0 5 Ebu M u aviye H uşeym b. Beşir b. el-Kasym es-Sülemi. 1 04/722 veya 1 0 5 / 7 2 3 yılında doğdu. Mevalidendir. Vasıt' ın tanınmış muhadislerinden idi. Bazı eserleri bulunmaktadır. 1 8 3/799'da öldü. İbn H ibban, Kitabu Meşahf­ ri Ulem c'ii'/-Emsar, 1 7 7 ; İbn N edim, Fihrist, 3 1 8. 1 0 6 Ebu'l-Kasım el-Belhi Cüveybir b. Said el- Ezdi. Tefsir ilminde güvenilir idi. Dahhak b. M uzahim'in arkadaşıdır. 140/ 7 5 7 - 1 5 0 / 7 6 7 tarihleri arasında öldü. İbn Hacer, Tehzfb, i l , 1 2 4. 107 Ebu Kasım ed-Dahhak b. Muzahim b. el- H ilali. 2 0/640 yılında Belh'te doğ­ du. M erv, Belh, Buhara ve Semerkand'da bir süre yaşadı. Çocuklara Kur'an öğretiyordu. Tefsir ilmini Said b. Cubeyr'den aldı. 1 0 5 / 7 2 3'de öldü. İbn Sad, Tabakat, vı, 3 0 1 - 3 0 2 ; İbn Hibban, Kitabu Meşahfri Ulemai'l-Emsar, 1 9 3 . 1 0 8 E b u M u h a m m e d Said b. Hakem b . M u h a m m e d b. S a l i m . İbn Ebi Meryem el-Cumahi el-Mısri olarak bilinir. 144/ 7 6 1 yılında doğdu. Mevalidendir. 2 2 4/838'de öldü. İbn Hacer, Tehzfb, iV, 1 7 - 1 8. 1 0 9 Nafi', 1 69 / 7 8 5 yılında öldü. Sezgin, Tc'irfh u 't-Türasi'l-Arabf, C.1, cüz. 1, 9 . 1 1 0 Ebu Kudame, Ömer b. H üseyi n b. Abdillah el-Cumahi. Aslen Mekkelidir, fakat Medine kad ı l ığı yapmıştır. Muhtemelen 1. asrın sonlarında öldü. İbn Hacer, Tehzfb, Vll, 4 3 3 -434. 1 1 1 İbn Ebi M u l eyke Abdullah b. Ubeydillah b. Ebi Müleyke Abdullah b. Cud'an et-Teymi. Tai f kadılığı yaptı. 1 1 7 /735 yılında öldü. İbn Sad, Tabakat, V, 4 7 2 ; İbn Kuteybe, Mec'irif, 475.

Kitdbü'l-lman

44

O (Kur'an), şüphesiz değerli, güçlü ve A rş 'ın sahibi (Allah) ka tın da itibarlı bir elçin in (Cebrail) getirdiği sözdür. Orada sayılan, güve­ n ilen (bir elçi)dir. ı ı z

E b u Ubeyd, Meymun b. Mihran'dan 1 1 3 şöyle rivayet edil­ diğini söyl e d i : Meymun, şarkı söyleyen bir cariyeyi görünce, "Kim bu cariyenin imanının M e ryem bint İmran'ın imanı gibi olduğunu iddia ederse yalan söyl e miştir." dedi. Bir kimsenin, bir beşeri meleklere benzetmesi nasıl düşü­ nülebilir? Çünkü Allah müminleri kitabının pek çok yerinde (bazı açılardan) en sert bir şekilde kınamış ve onları en ağır bir şekilde tehdit etmiştir. Halbuki melekl ere böyle bir şey yaptığı bilinmemektedir. Bu neviden ayetleri sıralayacak olursak: 1. Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret malı olması m üstesna, malların ızı, batıl (ha ksız ve haram yollar) ile ara­ n ızda (alıp vererek) yemeyin. ve ken din izi öldürmeyin. Şüphesiz Allah sizi esirgeyecektir. Kim düşmanlık ve haksızlık ile b u n u (ha ra m yemeyi v e öldürm eyi) yaparsa, (bilsin k i) onu ateşe ko­ yacağız; bu ise Allah 'a çok kolaydır. 1 1 4

2 . Ey iman edenler! Allah 'tan korkun. Eğer gerçekten inanıyorsa­ nız, faiz alacaklarınızı terk edin. Şayet (faiz hakkında söylenen­ leri) yapmazsan ız, Allah ve elçisiyle savaşa girdiğin izi bilin. 1 1 5 3.

Ey iman edenler! Yapmayaca/jı n ız şeyleri n için söylüyorsun uz. Yapmayacağınız şeyleri söylemen iz, Allah katında büyük bir

nefretle karşılanır. 1 1 6

4. İma n eden lerin Allah 'ı anma ve O 'n dan inen Kur'an sebebiyle

kalplerin in ürpermesi zam a n ı dah a gelmedi mi? Onlar daha önce ken dilerine kitap verilen ler gibi olmasınlar. Onların üze­ rinden uzun zaman geçti de kalpleri ka tılaştı. Onlardan birço­ ğu yoldan çıkmış kimselerdir. 1 1 7 1 1 2 Tekvi r, 8 1 / 1 9 - 2 1 . 1 1 3 E b fı Eyyub Meymun b . M ihran. 40/ 6 6 0 yılında doğdu. Şam'ın büyük fa ­ kihlerinden i d i . Mevalidendir. Ö m e r b. Abdilaziz döneminde valilik yaptı. 1 1 7 / 7 3 5 yılında öldü. İbn Sad, Taba kat, VII, 4 77-4 79; İbn Hibban, Kitabu Meşdhfri Ulemdi'l-Emsdr, 1 1 7. 1 1 4 N isa, 4/29-30. 1 1 5 B akara, 2 / 2 78-279. 1 1 6 Saff, 6 1 /2 - 3 . 1 1 7 H a d i d, 5 7 / 1 6.

Kita b ü 'l-İman

45

Allah, bu ayetlerin tamamında muhatap ları mümin olarak isimlendirmekle beraber, birincisinde o nları ateşe atmakla; ikincisinde ken d ilerine karşı savaş açmakla tehdit etmekle; üçüncüsünde nefretini celbetmekle korkutmakta; dördün­ cüsünde ise Kur'an'a uyma konusunda ağır davranmakla suçlamaktadır. B ütün buralarda da o n ları "müminler" olarak zikretti. Bu kimselerle, Allah katında önemli mevkileri olan Cebrail ve M i kail arasında nasıl benzerlik olabilir? Böyle bir düşüncenin Allah'a karş ı bir küstahlık (cüret) olmasından ve kitabı n ı tanımamaya götürmesinden korkuyorum.

3. İmanda Artma ve Eksilme Ebu Ubeyd dedi ki : Abdurrahman b. M e h di, Sufyan'dan, o [24 ] da Cami' b. Şeddad'dan, 1 1 8 o da E sved b . Hila.J'den1 19 Muaz b. Cebel'in birisi için şöyle dediğini rivayet etti : " B izimle otur, bir süre iman edelim yani Allah'ı zikredelim." 1 2 0 Sufyan, Evzfü ve Malik b . Enes 1 2 1 bu görüşü benimsiyo rlar ve güzel davranış ve eylemlerin (a 'm ô lu 'l-birr) hepsini İ s ­ lam' da bir artma vesilesi olarak görüyorlard ı . Çünkü onlara göre, iyi ameller İ slam'dandır. Onların bu konudaki delilleri, Al lah'ın kitabında beş yerde müminleri bu şekilde (imanla rı

artan kimseler) tanımlanmıştır: 1 . İnsanlar onla ra: 'Düşmanınız olan insanlar size karşı bir ordu topladılar, onlardan korkun.' dediler. Bu, onla rın imanlarını ar­ tırdı da: 'Allah bize yeter, O, ne güzel Vekil'diri ' dedi/er. 1 22 1 1 8 Ebu Sahra Cami' b. Şeddad el-M uhari bi. Kufelidir. 1 1 8/736 yılında öldü. İbn Sad, Tabakat, VI, 3 1 8; İbn Hibban, Kitabu Meşahfri Ulemai'l-Emsar, 103. 1 1 9 el-Esved b. H ilal el-M uharibi. Kufe'nin önde gelenlerinden idi. Haccac'ın I rak valil iği sırasında 84/ 703 yılında öldü. İbn Sad, Tabakdt, VI, 1 1 9; İbn H ibban, Kitab u Meşahfri Ulemai'l-Emsar, 1 0 2 . 1 2 0 Buhari, 2 Kitab ü 'l-İman, ı . 1 2 1 E b fı Abdillah M a l i k b. Enes b. Malik b. E b i Amir b. A m r b. el-Haris el- Esbahi el- H i mye r! . 9 3 / 7 1 2 veya 94/ 7 1 3 yılında M e d i ne'de doğdu. Tabiin döne­ minin önde gelen fıkıh ve hadis imamlarındandır. Dört büyük fıkıh mezhe­ binden birisi olan Malikiliğin imamıdır. Yöneticileı·e yakın olmayı sevmez­ di. Muva tta ' adlı eserin sahibidir. Başka eserleri de vardır. 1 79 /795 yılında öldü. B kz. İbn H ibban, es-Sikat, v ı ı , 459-460; Kitabu Meşahfri Ulemai'l-Em ­ sar, 1 40; İbn Hallikan, Vefayatu 'l-Ayan, 1, 4 3 9 ; Zeheb!, Siyer, V I l l , 48- 1 3 5 ; Zirikli, el-A'/am, V I , 1 2 7. 1 2 2 Al-i İ m ra n, 3 / 1 7 3 .

46

Kitfibü 'l-iman

2 . Ken dilerine kitap verilenlerin kesin bilgi edinmesin i ve inanan­ ların da imanlarının artmasını sağladık. 1 23 3 . İnananların imanlarını ka t kat artırm aları için, kalplerine g ü ­ ven indiren O'dur. 1 24

İmanın artmasından bahsedilen diğer iki ayeti kitab ımızın ilk bölümünde zikretmiştik. 125 Ehl-i Sünnet, bu ayetleri esas aldılar ve imandaki artmaları, (günahlardan) arındırıcı ey­ lemler (e/-a 'm alu 'z-zakiye) olarak yorumladılar. İ m c;ı nı, eylem değil, söz (ikrar ve tasdik) olarak tanımla­

yanlara gelince, bunlar imanın artacağı ile ilgili ayetlere dört farklı yorum getirmişlerdir:

1. İmanın aslı, namaz, zekat ve benzeri farzların hepsini ikrar etmektir. Artış bu topluca ikrardan sonradır. Yani farz olan namazların beş vakit olduğuna, bu beş vakitten de öğlenin dört, akşamın üç rekat olduğuna inanmaktır. Onlar imanın artması bağlamında diğer farzları da aynı şekilde gördüler. 2. İmanın aslı, Allah katı ndan gelenlerin ikrarı olduğuna göre, artma ancak bu ikrar bakımından mümkündür. 1 26 [25]

3. İ ma n ı n artması, yakinin artmasıdır. 4. İman asla artmaz, ancak insanlar onun daha fazla mikta­ rına sahip olmaktadırlar. Fakihlerin yorumları aras ında ve Arap dilinde bu görüşle­ ri doğrulayan hiçbir şey bulamadım. İ manda artmanın yo ru ­ mu, "Bizimle otur, bir süre iman edelim." şekl inde daha önce M uaz' dan naklettiğimiz sözde açıklanan şekildedir. Buna rağ­ men Muaz'ın beş vakit namazı, rüku ve secdel erinin miktarı nı bilmediği ve Hz. Peygamber öldükten sonra öğre ndiği nasıl düşünülebilir? Zira Nebi (sa v.}, h elalleri ve haramları bilme ko nusunda Muaz'ı diğer pek çok sahabeye tercih etm iştir. Ayrıca b i r defasında onunla ilgili olarak şöyle söylemiştir: " M uaz, bir okun atı ş menzili kadar aliml erin önündedir." 127 123 124 125 126 127

Müddesir, 74/3 1 . Fetih, 48/4. Daha önce geçen ayetler, Enfal 8/2 ve Tevbe 9 / 1 2 4. ayetl erdir. Krş. H a limi, Kitfibu 'l-Minhfic, 1, 5 7 . İbn Sad, Tabakfit, l l l, 590; Ahmed b. H anbel, Müsned, 1, 1 8 ; E b u N uaym, Hilye, 1 , 2 2 8.

Kitdbü 'l-fmiin

47

Muaz'ı tan ıyan hiç ki mse, onun sözünü b u şekilde te'vil edemez. Dildeki ku llanımına gel ince, dilde d e b u kelimenin (ziyade­ nin) onların verdiği anlamı destekleyecek b i r anlamda kulla­ nıldığını tespit etmiş değiliz. Çünkü (onla rın iddialarınm ak­ sin e) b i r adamın başka bir adamdan 1 .000 dirhem borç alıp daha s o nra b u b o rcun 1 00 dirhemi n i n ş u ş ey, 200 dirheminin şu ş ey için olduğunu, 1 .000 dirhemi tamamlayıncaya kadar ayrı ayrı açıklasa, buna artma denmez. Ancak borcun topluca ve ayrı ntılarıyla açıklanması denebilir. Aynı şekilde bu kimse borcun u topluca belirtm ese de bu b eyanını birkaç kez tek­ rarlasa b u n u n için de artma kullanılmaz. Ancak bu borcun tekrarlanması ve ye niden hatırlatılmasıdır. Çünkü böyle bir durum birinci manayı değiştirmez ve ona bir ş ey ilave etmez. İmanın artmadığını, insanların onun daha fazla miktarı na sahip o l d uğunu iddia edenl ere gel i n ce, bu görüş gerçek dışı bir görüştür. Çünkü bir adamın malının miktarı açıklansa ve

1 .000 d i rhem o l d uğu söylense, daha s o n ra yüz dirhem arttığı söylense, insanlar bundan 1 .000 dirhemin üzerine 100 dir­ hem daha ilave edildiğinden başka b i r mana çıkarmaz. Diğer bütün ş eylerdeki d urum bunun gib i d i r. İ m a n da aynıdır. İ n ­ sanların imandan daha fazla miktarına s a h i p olması ancak imandaki artmadan dolayı olabilir. İmandaki artmayı, yakinin artması olarak görenlere gelince, bu iddia da manasızdır. Çünkü yakin imanın bir parçasıdır. On­ ların fikrine göre iman, bütünüyle dilin ikrarından ibaretse ve ikrarı gerçekleştirenler imanlarını kemale erdirmiş oluyorlarsa, ikrarlarının bir parçası olarak yakini gerçekleştirmiş olmaz- [26] !ar mı? O halde tamamen ve bütün ayrıntılarıyla bilinen bir şey, kesin bilgi bakımından nasıl artabilir? M esela; bir kimse güneş doğduktan sonra gündüze baksa ve aydınlık kendisini tama­ men kuşatsa, bu durumda o kimsenin onun gündüz olduğu konusundaki b ilgisinde kesinlik bakımından bir artma olabilir mi? İ sterse insanlar ve cinler onun aleyhinde ittifak etsinler! Bu imkansızdır ve insanların bildiklerine terstir.

48

Kitabü 'l-lman

4. İmanın Amel Değil Söz Olarak Tanımlanması [27)

Ebu Ubeyd dedi ki : İ manda ameli şart koşmayan fırkaya göre, bir kimse Allah katından gelenleri kabul eder ve gerçek­ ten diliyle ş ehadette bulunursa, o zaman imanın tamamını yerine getirmiştir. Çünkü Aziz ve Yüce Allah, bu kimseleri mü­ minler olarak isimlendirmiştir. Bize göre, o nların benimsedikleri bu görüş, geçerli bir gö­ rüş değildir ve onu dikkate değer görmüyoruz. Bunun iki se­ bebi vardır: B irincisi, kitabımızın ilk üçte birinde sana verdiğim bilgi­ lerdir. Ş öyle ki, İ slam'ın başlangıç yıllarında farz kılınan iman, o gün için sadece dilin ikrarından ibaretti. İkincisine gelince, biz insanların bütün işlerde, ister işin başında isterse ortasında olsun ona uygun olarak isimlendi­ rilmek hakkına sahip oldukların ı görmekteyiz. Daha sonra bu kimsel erd e n kimileri, bu işlerde diğerinden daha iyi olabilir. Fakat bir işin hangi merhalesini yerine getiriyorsa getirsi n, o n u yapanlara verilecek isim o n ların hepsini kapsar. Bu tür­ den bazı örnekler vermek mümkündür. Mesela, bir kı sım in­ sanı namazda görürsün. Fakat bunların kimisi namaza yeni başlamıştır, kimisi rükuda, kim i s i s ecdede, kimisi kıyamda, kimisi de oturma esnasında namaza yetişmiş olabilir. Ama bütün bunların hepsine namaz kılan (m usal/f) ismi gerekli olur ve onlar için namaz kılanlar (m usal/un) denir. Bununla beraber, namazdaki durumuna bakılırsa hepsinin durumu birbirinden farklıdır. İ nsanların icra ettikleri sanatlarda da durum aynıdır. Mesela; bir grup insan duvar yapıyor olsa, bunlardan birisi duvarın temelini yapıyor, diğeri yarıya kadar yapmış, üçüncüsü de bitirmek üzere olsa, her ne kadar duvar yap m a işinin farklı aşamaların ı icra ediyor olsalar da, bunla­ rın tamamına duvar ustası/inşaatcı adı verilir. Aynı ş ekilde, bir grup insana bir eve girmeleri emredilse, bunun üzerine onlardan birisi içeri girse ve eşikte dursa, ikin­ cisi, ilkinden bir kaç adım ileri gitse, üçüncüsü de evin ortasına kadar varsa, birisi diğerlerinden daha fazla ilerde olsa da, on­ ların hepsine eve girenler adı verilir. B u Araplar arasında ka-

Kitô. b ü 'l-imô.n

49

bul gören ve yaygın olan bir ifade kalıbıdır. İ man konusunda da anlayış aynıdır. Çünkü iman etmek, dine girmek demektir. Bu sebeple Aziz ve Yüce Allah b uyurdu ki : " İnsanların Allah 'm dinine akm akm girdiklerini görünce, Rabbini överek tesbih e t:'1 28 Bir başka yerde d e şöyle buyurdu: "Ey İnananlar! Hep birden barışa (silm) girin."1 2 9 Buradaki teslimiyet/itaat/barış (silm), İslam demektir. Ayette geçen hep birden (kô.ffeten) kelimesinin Araplar katındaki anlamı ise, bir şeyi tamamen kuşatmak demektir. Resululllah (sav.) da buyurdu ki : "İ slam beş temel üzere kurul­ muştur." 1 30 Bu beş şeyin tamamı, yerin e getirilmesini Allah'ın [2 8 ] zorunlu itaat/barış (silm mefrO.z) olarak isimlendirdiği İslam dinini oluşturmaktadır. Bu sebeple, iyi ameller (a 'mô.lu '/-birr), el sanatları ve evlere girme durumları, hep birden, onu yapan­ ların dereceleri birbirinden farklı olsa da, isimlerinin aynı ol­ duğunu gösteren birer delildir. Kitap ve Sünnet'ten getirdiğimiz delillerin yanı sıra bu benzetme ve kıyaslar da bizim görüşümüzü doğrulamaktadır. Aynı şekilde, her ne kadar inananlar aynı adla isimlendirilseler de, imanın da dereceleri ve makamları vardır. İ man, Allah'ın kullarına yapmalarını emrettiği ve vücut azalarıyla yerine getirmelerini farz kıldığı amellerden sadece birisidir. İmanın aslını, kalbin marifetiyle başlattı, daha sonra sözle ifadeyi onun şahidi kıldı, amelleri ise imanın doğrulayıcısı yaptı. Böylece Allah, her uzva ötekine vermediği bir amel ver­ miştir. Kalbin eylemi inanmak, dilin eylemi konuşmak, elin ey­ lemi tutmak, ayağın ki ise yürümektir. Amel/eylem, bütün bun­ ları içine alır. İman da, gerçekleşme süreci itibariyle başından sonuna kadar, tamamen amel üzerine kurulmuştur. Ancak daha önce belirttiğimiz gibi, kemal dereceleri itibariyle farklıdır. Bizim görüşlerimize karşı olanlar, imanın eylemsiz (amel) söz olduğunu iddia ettiler. Bu bize göre bir çelişkidir. Çünkü imanı sözden ibaret gören kimse, onun amel olduğunu da kabul etmiş demektir. B öyle bir iddiada bulunan birisi, uzuvların eylemleri­ nin amel olarak isimlendirilmesi konusunda, Araplar arasında tasavvur edilen, daha önce açıkladığım, mantığı anlamıyor. 1 2 8 Nasr, 1 1 0/3-4. 129 B akara, 2 / 2 08. 130 Buhari, 2 Kitô.b ü 'l-imô.n, 2 ; M üslim, 1 Kitô.bü 'l-imô.n, 1 9 - 2 2 .

Kitı'ibü 'I-imı'in

50

İ manın kalbin ve dilin birer eyle m i olduğu Kur'an'ın te'vi ­ l i n d e de d oğrulanmaktadır. Kalp l e ilgili ayetler şunlardır: 1. Gönlü imanla dolu olduğu halde, zor altında olan kimse m üs­ tesna!131 2 . Eğer ikin iz de Allah 'a tevbe edersen iz, kaym ış olan kalplerin iz düzelm iş olur. 1 3 2 3.

Allah anıldığı zaman kalpleri titreyen ler/133

Resulullah (sav.) de şöyle buyurd u : " B edende öyle b i r et parçası vardır ki, o iyi olursa diğer uzuvlar da iyi olur. İ şte o, kal ptir." 1 34 O halde, kalp bir defasında mutmain olur, başka b i r zamanda kayar ve üçüncüsünde titrer ve sonunda iyilik ve fesad doğar. Amel denmeyi hak e d ecek bundan daha iyi b i r ş ey var mı? Diğer taraftan bizim s öylediklerimiz, Allah'ı n ş u s özüyle de doğrulanmaktadır: " Ve onlar kendi kendilerine,

'Gerçekten Peygamber olsaydı Alla h 'm bizi, söylediklerimizden ö türü, cezalan dtrması gerekmez m iydi?' derler. " 1 3 5 B u n l a r, kalbin eylemini ortaya koyan ş eylerdir. Dilin eylemine gelince, bunun delili Allah'ın şu sözüdür: "A/­

/ah 'm razı olmadığı sözü gece düzüp kurarlarken, onu insanlar­ dan gizliyorlar da, kendileriyle beraber olan Allah 'tan gizleye[2 9) m iyar/ar. Allah işledik/erinizin hepsini bilmektedir. "136 Bu ayette Allah, "söz" (kavi) kelimesini kullanmış ve sonra onu (yaptık­ ları her şey anlamında) eylem (amel) olarak isimlendirmiştir. B i r başka ayette de şöyle buyu rmuştur: "Ey Muhammed! Seni ya/anlarlarsa, 'Benim yaptığım bana, sizin yaptığımz sizedir; be­ nim yaptığımdan siz sorumlu değilsiniz, sizin yaptığınızdan da ben sorumlu değilim.' de."137 Burada Resulullah'ın onlarla ilgili eylemi, onları sözlü olarak Allah'a çağırması değilse, ya nedir? Onlar da onun bu çağrısına yalanlayarak cevap vermediler mi? Fakat Allah onların (yalanladık/arına dair) sözlerini, burada 131 132 133 134 135 136 137

N ahl, 1 6/ 1 06. Tahrim, 66/4. H a ce, 2 2 / 3 5 . Buhar!, 2 Kitı'ibü 'I-imı'in, 39; Müslim, 2 2 Kitı'ibu 'l-Müsı'ikı'it, 1 0 7 . Mücadele 5 8/8. Nisa, 4 / 1 0 8 . Yunus, 1 0/ 4 1 .

Kitiibü 'l-iman

51

eylem olarak isimlendirdi. Üçüncü b i r yerde d e içlerinden biri şöyle der: "Benim bir dostum vardı, bana: 'Sen de mi, ölüp toprak

ve kemik olduğumuz zaman dirilerek ceza göreceğimizi tasdik edenlerdensin ?' derdi. '...Artık çallşan la r (amel sahipleri) bunun için çallşsm. ' 1 3 8 Bu tasdikin sözsüz gerçekleşmesi mümkün mü? Zaten Allah, bunu gerçekleştireni, burada güzel davranan ve iyi iş yapan (amil) olarak isimlendirmiştir. Diğer taraftan Al­ lah, şöyle buyurdu: "Ey Davud Ailesi! Şükür makammda amel işleyin ! Kullanmdan şükredenler pek azdı r. " 1 39 İ nsanların bildiği gibi, her ne kadar mükafat anlamına kullanılsa da, genelde şü­ kür, dille yapılan hamd ve övgü anlamındadır. Bizim yorumumuzun tamamı, Kur'an'ın zahiri anlamına ve alimlerin eserlerinde bulabildiğimiz yorumlara göre yapılmış­ tır. Allah, n e kastettiğini en iyi bilendir. Fakat bu Arap dilinde herkesce kabul edilmiş reddedilemeyecek hususlardandır. Çünkü onlar, sözü (kavi) amel olarak isimlendirmişlerdir: Şöyle ki, birisi gerçeği söylediği, ona tanıklık ettiği veya benzeri şeyler yaptığında, " Falan kişi, bu gün çok büyük iş yaptı." denilmekte­ dir. Aynı şekilde, bir kimse arkadaşına çirkin bir şey söylese, "O, kötülük yaptı." ve "O, tuhaf şeyler yaptı ." veya benzeri sözler de­ nilmektedir. Çünkü onlar, konuşma eyleminden başka bir şey olmamakla beraber, sözü bir çeşit eylem olarak isimlendirmek­ tedirler. Buna delil gösterilebil ecek, halk arasında yaygın bir de hadis vardır: "Kim, ko nuşmasını eyleminin bir parçası olarak görürse, kendisine faydalı olmadıkça az konuşsun.'' 1 4 0 İ şte Ku r'a n yoru munun, N ebi (sav.J ' i n hadislerinin, alimle­ rin b e n i m s eyegeldikleri görüşlerin ve si stematik düşüncenin

(Sı h h a tu 'n - Naza r) , bütünüyl e, i m a n ko nusunda E h l - i Sün­ net' i n görüşlerini doğru ladığı n ı gö rmekteyiz . B öylece diğer görüş, desteksiz kalmaktadır. B u d ö rt ö n e m l i delilden s o n ra, [30] hangisi be n i m s e n m elidir? İ ma n ı n ı sözle ifade eden bir ki m s e n i n , mükemmel bir imana sahip o l d uğu i d diasında bulunanlar, zikrettiğimizden daha 138 Saffat, 37 / 5 1 - 6 1 . 1 3 9 Sebe, 3 4/ 1 3 . 1 4 0 Kaynağı tespit edilemedi.

Kitabü 'l-iman

52

ciddi bir eleştiriyi hak ederler. Ç ünkü İblis'in Adem'e secde etmesi konusunu bize aktarırken Allah şöyle buyurdu: "O, bü­

yüklük taslam ış ve inkarcılardan olm uştu. " 141 Allah, daha önce kend i s i n i i krar ettiği ve inkar etmediği halde, sonradan bü­ yüklük taslad ığı için, Şeytan'ı kafi r kıldı. Şeytan'ın ne dediği­ n i d uymaz mısın? "Beni ateşten onu çam u rdan yarattın." 1 4 2 ve "Rabbim ! Ben i sap tırdıjjın için ... "143 Allah, Adem'e secde edil­ mesini emrettiğinde, Şeytan Allah'ı Rab olarak kabul ediyor­ du ve "beni saptırdın" sözünden de anlaşıldığı gibi, Allah'ın kud reti n i kes i n olarak biliyordu. Kimileri d e Allah'ın "O, inkar edenlerden oldu. " 144 sözünü Şeytan'ın bundan önce de kafir ol­ duğu şekl i n d e yorumladı. Bana gö re böyl e bir yorumun hiçbir dayanağı yoktur. Çünkü eğer o, secde ile emredilmeden önce d e kafir olsaydı, melekler arası n d a sayılmazdı. Aynı şekilde secde i l e emredilen kimselerden olmadığı takdirde de (secde etm ediği için) asi olmazdı. O zaman bu ayete yaptıkları yo­ rumdan Ş eytan'ın "Beni ateşten, o n u çam urdan yara ttın. " 1 45 ve "Rabbim! Ben i sap tırdıjjın için... " 1 46 demesi sebebiyle inkarcı olduktan sonra tekrar imana gel diğini çıkarmak gerekir. Al­ lah'ı, kitabı n ı ve onun katından gelenleri bilen birisinin, Şey­ tan'ın şu anda imanlı olduğunu i d d i a etmesi hiç mümkün mü? 5. İmanı Amelsiz Kalpte Oluşan Bilgi (Ma'rifet) Olarak Kabul Edenler Hakkında (3 1 ]

Ebu Ubeyd dedi ki : Bu grubun amell eri n imandan ol duğu konusunda bizden ne kadar farklı düşündüğünü açıklamış bulunuyoruz. Onlar bu konuda bi z e ters düşmekle kalmadı­ lar, üstelik hata etme ihtimali bulunan b i r başka görüşü daha benimsedil er. Daha s o n ra bu iki gruptan tamamen farklı, din ve ilim ehli olmayan üçüncü şaz bir grup daha o rtaya çıktı . Bu kimseler, imanın s ö z ve amel olmadan, sadece Allah'ın birliği n i kalple 1 4 1 Sad, 38/74. 1 4 2 Araf, 7 / 1 2 . 1 4 3 H icr, 1 5 / 3 9 . 1 4 4 Bakara, 2/34; H icr, 1 5/ 3 9 . 1 4 5 Araf 7 / 1 2 . 1 4 6 H icr, 1 5 / 3 9 .

Kita b ü 'l-iman

53

bilmek o l duğu fi krini ileri sürdüler. Bize göre, bu grup Allah ve Resulü (sav.)'nün sözünü reddetmek ve yalanlamakla on­ lara ters düşerek, Hanif dinine (İslam) i n ananların benimse­ dikl e ri görüşün dışına çıkmıştır. Allah'ı n ş u sözünü duymuyo r musun? "Allah 'a, bize indirilene, İbra h im ve İsmafl'e, . . . gönde­

rilene ina n dık deyin iz. "147 Allah, ken d i s i n i bilmeyi (ma 'rifet) farz kıldığı gibi, sözlü iti rafı (dil ile ikran) da ayn ı şekilde farz kıldı. Sadece o, "beni kalbinizle tan ıyınız" d e m eyi doğru bul­ madı. Keza ikrarın beraberinde kitaplara ve resullere imanı, tıpkı tek olan Allah'a iman gibi vacip kıldı. Nebi (sav.) 'in bü­ tün getirdi klerini tasdik etmedikçe h i ç kimsenin imanını ka­ bul etmedi. Bu sebeple Allah şöyle buyurd u : "Ey İnananlar! Allah 'a ve Peygam berine inanın." 14 8 ve b i r ayette de şöyle bu­ yurd u : "Hayır! Rabbine and olsun ki o nla r aralarında çekiştik­ /eri şeylerde sen i hakem tayin edip, son ra senin verdiğin hükm ü içlerinde bir sıkın tı duymadan tamamen kabul etmedikçe in an­ mış olm azla r. " 1 49 B i r başka yerde de b uyurdu ki : "Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu oğullannı tan ı dı k/an gibi tanır/a r. " 1 5 0 Yani Nebi (sav.)'yi oğullarını tanıd ıkları gibi tanırlar. Allah, onun nebi o lduğuna dilleriyle şehadet etmedikl eri için onla­ rın Peygamber'i bu şekilde bilmeleri n i iman saymadı. Ayrıca Resulullah (sav.) kendisine imanın ne olduğu s o rulunca, şöyle cevap ve rd i : "Allah'a, melekleri n e, kitaplarına ve resullerine inanmaktır." Bu türden, sayı sız pek çok rivayet vard ır. Bu fırka, Allah'ın kendisini bilmekle (ma 'rifet) yetinme­ lerinden dolayı o n lardan razı olduğunu iddia etti. Allah' ı n e m r i v e di n i onları n ded ikleri g i b i olsaydı, n e İ s lam'ın Cahiliyye' den, ne dinlerin birbirinden farkı kalı rd ı . Çünkü Allah kalp- [32] !eriyle bildikten sonra nebilerin getirdiklerini dilleriyle açıkca ikrar etmelerini, onun dışındakil erden uzak durmalarını, ken d i s i n i o rtaklar ve ilahlardan te nzih etm elerini istemezdi de kalplerinde Allah bilgisi bulunduğu i d diaları dolayısıyla onlardan sadece kalpleriyle bilmeleri n i i stiyor olurdu. Şayet 147 148 149 150

Bakara, 2 / 1 3 5 . N isa, 4/ 1 3 6. N i sa, 4/65. Bakara, 2 / 1 46.

54

Kitabü 'l-iman

b öyle b i ri s i mümin olsa, kalbiyle Allah'ı bildikten sonra Me­ cusiler ve Zındıklar gibi Allah' ı n ikinin ikincisi, H ıristiyanlar gibi üçün üçüncüsü olduğuna d i l iyle şehadet etse, Haç'a dua etse ve ate ş e ibadet etse, o zaman b u fikri savunanın, sayılan ş eyleri yapan birisini melekler ve nebil erin imanı gibi mü­ kemmel bir imana sahip olduğu n u iddia etm esi gerekird i. Al­ lah'ı bilen bir kimsenin, kitap ve resulüne inanan bir müminin b öyle b i r ş eyi söylemesi mü mkün mü? Bize göre bu Şeytan'ın ve o n u n aşağısındaki kafirlerin dahi asla ulaşamayacakları bir küfürdür. 6. Bilginlerin İmanı Amelsiz Söz Olarak Kabul Edenlere Yönelik Eleştirileri ve Onlarla Birlikte Oturmayı Yasaklamaları [33]

Ebu Ubeyd dedi ki : Muhammed b. Kesir, Evzal'den, o da Yahya b. Ebi Amr eş-Şeybani' den 1 5 1 H uzeyfe ' n i n 1 5 2 şöyl e dedi­ ğini bildird i : " İ ki dine inananların ateşte ol duğunu biliyorum. B i rincisi, ' İ man, dilin ikrarıdır (söz) . İ sterse bir ki mse 'zina ets in, içki içsin.' şeklindeki fikri (irca) benimseyenl er', diğeri ise 'bu beş vakit namaz da nere d e n çıktı, namaz iki vakittir.' diyenlerd i r." Bu iki vakit namazla, gü n e ş i n batışından sonraki namaz veya akşam namazıyla sabah namazını kasted iyo rlar. Ebu Ubeyd dedi ki : Damre b. Rebia, 1 53 Yahya b. Ebi Amr eş-Şeybanl'den, o da H umeyd e l - M u krfü'den 1 54 H uzeyfe'nin rivayetiyl e ilgili şunu söyled i : Hu zeyfe ' n i n bu hadisi İ rca fi kri ve namazın iki vakit olduğu iddiasını b i rleştirdi. İbn Ömer de, M ü rcill eri aynı şekilde (İ slam' d a n nasibi ol mayanlar olarak) tanımladı. 1 5 1 Yahya b. Ebi A m r eş-Şeybani. 6 3 / 6 8 2 - 6 8 3 y ı l ı n d a Remle'de doğd u . 1 4 8 / 7 6 5 ' d e öldü. İ b n H ibban, Kitabu Meşdhiri Ulemai'l-Emsar, 1 80 . 1 5 2 Ebu Abdillah H uzeyfe b. Yeman h. H uzeyl b. Cabir. Sahabenin ö n d e gelenle­ ri n d e n i d i . Pek çok savaşa katı ldı. Medain'de 36/656 yılında öldü. İ b n Sad, Tabakat, VII, 3 1 7 ; İbn Kuteybe, Mearif, 2 6 3 ; İ b n H ibban, Kitdbu Meşahfri Ulemai'l-Emsar, 43. 1 5 3 Ebu Abdillah Damra b. Rabia. M eval i d e n d i r. Şam'ın saygın ve güve n i l i r ki­ şilerinden i d i . 202/8 1 7 yılında öldü. İbn Sad, Tabaka t, VI I, 3 7 1 . 1 5 4 Hakkında bilgi bulunamadı. M uhte m e l e n E b u Safvan el- Kari el- Esedi H u ­ m eyd b. Kays el-A'rec el-Mekki olabi l i r. Mevalidendir. 1 3 0/748'de ölmüş­ tür. İ b n Hacer, Tehzfb, i l i, 46-47.

Kitabü 'l-fman

55

Ebu Ubeyd dedi ki : Ali b. Sabit e l - C ezerl, 1 55 İbn Ebl Ley­ la' dan, 1 56 o da Nafi" den, İbn Ömer' in ş öyle dediğini nakletti : " İ slam'dan hiçbir nasibi olmayan i ki s ı n ı f vardır: Mürcie ve Kaderiyye.'' 1 57 Ebu Ubeyd rivayet etti ki : Abdurrahman, Sufyan'dan, o da ( 34) Seleme b. Kuh eyl'qen şunu nakletti : Dahhak, M eysere1 58 ve Ebu'l-Buhterl1 59 bir araya gel diler ve şehadetin, 1 6 0 ircanın 1 6 1 ve bera a ti n 1 6 2 bid'at olduğu fikri n d e b i rleştiler. 1 5 5 Ebu'l-Hasan Ali b. Sabit el-Cezerl. Aslen Cezireli d i r. M evalidendir. Muhte­ melen H icri i l . asrın il. yarısında Bağdad'da öldü. İbn Sad, Tabakat, Vll, 330. 1 5 6 İbn E b i Leyla M u hammed b. Abdirrahman. 74/693 yılında doğdu. Müsta­ kil fakihlerden birisidir. Fıkıhta akla önem veriyordu. Bu sebepten hadiste zayıf o l makla suçlandı. Fakat mezhebi uzun ö mürlü olmadı. Ebu Ca'fer'in Kufe kadılığını yaptı. 148/765 yılında öldü. H alife b. H ayyat, Tarih, 434; Sezgin, Tôrlh u 't-Türasi'l-Arabl, C.l, cüz. 3, 2 4 6 - 2 4 7 . 1 5 7 Tirmizi, 3 3 Kitabu 'l-Kader, 1 3 (2 1 49); İbn M a c e , Mukaddime, 9 (62). Bu konuda diğer hadisler için bkz. Abdullah b. Ahmed b. Hanbel, es-Sünne, 1 , 3 2 5 ; Acürri, eş-Şerfa, 148; İ b n Ebi A s ı m , Kitabü 's-Sünne, 447-448; Ahmed b. H a nbel, Kitabü 'l-fman, v. 1 2 7b.; Kadi Ebu Ya'la, Kitabü 'l-Mu 'temed, 2 6 8 ; İbn Batta, 5 3 ; İsferai ni, Tabslr ji'd-Dfn v e Temylzi'l-Fırka ti 'n-Naciye an Fı­ rakı 'l-Halikln, thk. Zahid el- Kevseri, Beyrut 1 988. 9 0 ; Bağdadi, Mezhepler Arasındaki Farklar, 1 48. Harici İbn Ömer el- Ezdi de, bu konudaki hadis­ leştiri l m i ş sözleri ayn ı şekilde nakletmektedir (Bkz. Camiü 's-Sahlh, I I I , 5, 1 1 , 12; iV, 1 7) . M ü rcie tarafından da, b u lanetleme Ehlü'l-Hadis'i içerecek şekilde değiştirilmiş ve onlara karşı hadisler uydurulmuştur. Bkz. Suyuti, Kitabü 'l-Leali'l- Masn Cıa, ı, 2 2 - 2 3 . 1 5 8 M eysere b . Habib en-Nehdi, Ku fe l i d i r. M u h te melen 1 . asrın sonlarında öldü. İbn Sad, Tabakat, VI, 2 2 4 . 1 5 9 Ebu'l-Bu hteri Said b . Feyruz et-Tal. Kufe l i d i r. M eval idendir. 82/ 7 0 1 yılında Cemacimde öldürüldü. Halife b. Hayyat, Tabakat, 287; İbn H ibban, Kitab u Meşahfri Ulemai'l-Emsar, 1 0 5 . 1 60 B i r k i m s e n i n k e n d i i ç i n kes in mümin ve cennetlik olduğuna ta nıklık et­ mesidir. M ü rcie, imanını ifade ederken " B e n gerçek ten müminim.'' de­ d iklerinden muhalifleri bu ifadeyi çarpı tarak, böyl e demekle cennetlik olduklarına şehadette bulundukları nı iddia etmişlerdir. Bu üç kavramı her mezhep farklı anlamda ku llanmaktadır. Kend ilerinin ve kend ileri gibi dü­ ş ü nenlerin cennetlik olduğunu şahitlik edenler Hariciler arasından çıkmış bur gruptur. B kz. Eş'ari, Makalat, 1 1 9 . H icri 80/699 yılında Kufeli ku rra, Hz. Osman ve Ali' den teberrinin veya onları teve l l i n i n, cennetlik veya ce­ hennemlik olduklarına hükmetmenin (şehadet) bidat olduğu şeklinde ti­ pik bir M ü rcii karar almışlardı. Bkz. Zehebi, Ta rih, I I I, 3 5 8. 1 6 1 Hz. Osman ve Ali'nin durumları başta olmak üzere bütün büyük günah iş­ l eyenlerin durumlarını Allah'ın vereceği h ü km e bırakmak. 1 62 H aricilerin Hz. Ali'ye isyan ederek onunla dostluklarını kesmeleri ve daha sonra ken d i lerinden olmayanlarla bütün i l işkilerini koparmaları anlamın­ dadır.

Kitabü 'l-iman

56

Ebu Ubeyd dedi ki : Muhammed b. Kesir, Evzai'den, Zuh­ ri' n i n1 63 ş öyle dediğini rivayet etti : " İ s lam'da, müslümanlar için bu İ rca fikrinden daha tehlikeli bir bidat ortaya çıkmadı." Ebu Ubeyd dedi ki : İsmail b . İ b rahim, Mehdi b. M ey­ mun'dan, 164 o da Velid b. Müslim'den 1 65 şöyl e nakletti : B irisi ( İ smail on u n ismini söylemişti, fakat b e n onu çıkardım) Cun­ dub b. Abdillah el-Beceli'ye 166 gid i p o n a Kur'an'dan bir ayet s o rdu? O da dedi ki : "Sana s ıkıntı verebilirim. Ancak eğer müslümansan, kalkıp gitmezsi n ." veya " B enimle birlikte otur­ ma ! " veya buna benzer bir şey söyledi. Ebu Ubeyd dedi ki : İsmail b. İ b rahim, Eyyub'den167 ş öyle rivayet etti : Sa'id b. Cubeyr, 168 s o ranı ve s o rulan konuyu zik­ retmeden bana şunu söyledi: " Falan ( o nu n adm ı da zikretti) kim s eyle oturma." Daha sonra ş öyle d e d i : "O, bu görüşü be­ nimsiyordu." [ 35]

B i dat görüşlerden uzak durulması konusunda birçok hadis vard ı r. Fakat biz bu kitabımızda, özellikle bu grupla ilgili olanları zikretmekle yetindik. B enzeri bir görüş Sufyan, Malik b. Enes ve ondan sonraki yeryüzünün aydınlatıcıları ve dönemlerinin ilim öncüleri olan I rak, H i caz, Şam ve diğer bölgelerdeki Ehl-i Sünnet bilginleri 1 63 Ebu Bekr M uhammed b. Muslim b. Ubeydullah (?) b. Şihab ez-Zuhri el-Ku­ reşi. 5 0 / 669 veya 5 1 /670 yılında doğdu. Döneminin tanınmış hadis ve fı kıh alimidir. Hadis ilmini ilk tedvin e d e n kişi olduğu söylenmektedir. 1 2 4/747 'de öldü. İbn H ibban, Kitabu Meşah fri Ulemai'l-Emsar, 66; Zehebi, Siyer, V, 3 2 6- 3 5 0. 1 64 Ebu Yahya M ehdi b. Meymun el- Ezdi. Basralı M evalidendir. 1 7 1 / 687veya 1 7 2 / 7 8 8 'de öldü. İbn Sad, Taba kat, V I I , 2 8 0 ; İbn H ibban, Kitiibu Meşfıh fri Ulemai'l-Emsfır, 1 59. 165 Ebu'l-Abbas el-Velid b. Muslim. 1 1 9 /7 3 7 yılında doğdu. Şam'ın büyük ha­ dis alimidir. 1 9 5/8 1 0 yılında öldü. Zehebi, Siyer, I X, 2 1 1 - 2 20. 166 Cundub b. Abdillah b. Sufyan el-Beceli e l -Aleki. Ku felidir. Basra'ya sık sık gidip gel iyordu. H icri 1 . asrın ilk yarısında yaşadı. Ölüm tarihi bilinmiyor. İ b n Sad, Tabakat, vı, 3 5 ; İbn H ibban, Kitabu Meşahfri Ulemai'l-Emsar, 4 7 . 1 6 7 Ebu B e k r es-Sahtiyan! Eyyub b. Keysan, 6 8 / 6 8 7 - 1 3 1 /748. Basra'nın tanın­ m ı ş fakihidir. Zehebi, Siyer, VI, 1 5- 2 6 . 1 68 Ebu Abdillah Said b. Cubeyr b. H işam. M evalidendir. Büyük fakihti. Mek­ ke'nin dindar ve itibarlı alimlerinden idi. 94/7 1 5 yılında Haccac tara­ fından ödürüldü. İbn Kuteybe, Mearif, 446; İbn H ibban, Kitabu Meşah fri Ulemai'l-Emsar, 8 2 .

Kitabü'l-İman

57

tarafından benimsenm ekteydi. B ütün b idatçileri tenkit eden bu kimseler imanın söz ve amel olduğu görüşündeydiler. 7.

(Büyük) Günahlar Sebebiyle İmandan Çıkmak

Ebu Ubeyd d e d i ki: Günah ve suçların zikredildiği hadis- ( 36) lere gel ince, bunların kötü gösterildiği rivayetl er dört gruba ayrılmaktadır. Bunlardan ilk iki grubu, (günahı işleyen in) imanını kay­ bettiği n i ve Nebi (sav.)'den uzaklaştığın ı (beraat) bildirenler oluşturmaktadır. D iğer iki grubu ise, işlenen günahı küfür olarak isimlendi­ ren ve ş i rk olarak zikredenler oluşturmaktadır. Bu dört grup­ tan her birisiyl e ilgili pek çok hadis bulunmaktadır. İmanın kaybed ildiğini bildiren rivayetle r arasında N ebi (sav.J'nin ş u hadi sleri zikredilebilir: 1 . B i r kimse, zina ettiğinde, mümin olarak zina etmez; hırsızlık yaptığın d a da, mümin olarak hırsızlık yapmaz. 169 2 . Komşusunun şerrinden emin olmad ığı b i r kimse, mümin de­ ğildir. 1 7 0 3 . i man, kötülüğün önünde bir enge l d i r. M üm i n, haksızlık/kötü­ lük yapmaz. 1 7 1 4 . Allah'a v e Resulü'ne inanan bir ki mse, Ensara karşı nefret

duymaz.172 5 . N e fs i m i n elinde olduğu Allah'a yem i n olsun ki, birbirinizi sev­

med ikçe i m a n etmiş olmazsınız. 1 7 3

H z . Ebu Bekir Sıddik (ra.)'in sözü d e ayn ı şekildedir: "Ya­ landan uzak durun. Çünkü yalan imandan uzaklaştırır." 1 74 Hz. Ömer (ra.J' i n d e buna benzer bir sözü vardır: " Kendisine gü-

169 170 171 172 1 73 1 74

Buhari, 46 Kitabu 'l-Mezalim, 30; İbn Mace, 36 Kitabu 'l-Fiten, 3. Buhari, 7 8 Kitab u 'l-Edeb, 29. Ah med b. H anbel, Müsned, l, 1 66-67. Buhari, 6 3 . Kitab, 4. M üslim, 1 Kitabü 'l-İman, 94. Benzer rivayetler için bkz. M üslim, 45 Kitabu 'l-Birr ve's-Sıla, 1 0 3 - 1 0 5 ; Tir­ mizi, 28 Kitabu 'l-Birr ve 's-Sıla, 46 ( 1 9 7 1 ) .

Kitdbü 'l-iman

58

ven i l m eyen ki msenin imanı yoktu r." 1 75 Sad'ın 1 76 da benzeri bir sözü vardır: "Müminde bulunmaması gereken iki huy varsa [ 37 ] bun lardan birisi hiyanet, diğeri yalancılıktır." 1 77 Hz. Ömer'in bir başka sözü de şöyledir: " B i r ki m s e, haklı olsa bile, tartış ­ mayı terk etmedikçe v e şaka olsa da yalanı terk etmedikçe h a ­ kiki i m a n a ulaşamaz." 1 78 Nebi (sav.)'den uzaklaştığı nı (bera a t) bildiren rivayetler arasında Nebi (sav.)'nin şu hadisleri gösterilebilir: 1 . Bizi aldatan bizden değildir. ı 1 9 2. 3.

Bize silah çeken bizden deği l d i r. 1 80 Küçüklerimize merhamet etmeyen bizden değildir. ı s ı Ve buna benzer d iğer rivayetler.

İ şlenen günahı küfür olarak i s i m l e n d i ren rivayetler aras ın­ da ise, Nebi (sa v.) 'nin şu sözleri sayılabilir: 1 . "Yağm u r yağdığında, Rabbinizin ne dediğini biliyor musu­ nuz?" O, dedi ki : " Kulları mdan bazısı m ü m i n bazısı da kafi r oldu. Şu veya bu yıldız b i z e yağm ur yağd ı rdı diyenler, b e n i inkar e d e n , yıldızlara inanan kimselerdir. Bu, Allah'ın bir rızkı ve rah m etidir diyenler ise, bana inanıp yıld ızları inkar eden ki mselerd i r." 1 8 2 2.

Benden sonra, birbirinizin boyn unu vuran kafirler olmayın. ı s:ı

3.

Kim a rka daşına kafir derse, bu i s i m ikisinden birisine döner

(ikisin den birisi kılfir olur) . 1 114 4. B i r kimse, bir sihirbaz veya kah i n e gider de, onun dediklerine

inanırsa veya hayızlı b i risine ya da hayızlı olmaya n bir kadına 1 7 5 Ahmed b. Han bel, Müsned, i l i , 1 3 5 , 2 1 0, 2 5 1 . 1 7 6 Ebu İ shak Sad b . Ehi Va kkas. Sahabenin önde gelenlerinden idi. 5 5 / 6 7 4 yılında 6 4 yaşında ö l d ü . Cenaze namaz ı n ı M e rvan b . Hakem kıldırdı. İ b n Hibban, Kitdbu Meşahiri Ulemdi'l-Emsdr, 8. 177 Benzer rivayet için bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, i V, 2 5 2 . 1 7 8 Benzer rivayetler için bkz. Ahmed b. H a nbel, Müsned, i l , 3 5 6, 364. 179 Müslim, 1 Kitdbü 'l-İmdn, 1 64; Tirmizi, 12 Kitdb u 'l-Buyu', 7 4 ( 1 3 1 5 ) . 1 8 0 Buhari, 9 2 Kitd b u 'l-Fiten, 7; M ü s l i m , 1 Kitdbü 'l-İmdn, 1 6 1 , 1 6 3 . 1 8 1 Tirmizi, 2 8 Kitdbu 'l-Birr ve's-Sıla, 1 5 ( 1 9 1 9 - 1 9 2 1 ) ; E b u Davud, 3 5 Kitdb u 'l-Edeb, 6 6 ( 4943). 182 Buhari, 10 Kitdbu 'l-Ezdn, 156; Müslim, 1 Kitd b ü 'l-İmdn, 3 2 ( 1 2 5 ) . 1 8 3 Buhari, 3 Kitdbu 'l-İlim, 43 ; Müslim, 1 Kitdbü 'l-iman, 29 ( 1 1 8 - 1 2 0 ) . 1 84 Buharı, 7 8 Kitdbu 'l-Edeb, 7 3 ; M ü s l i m , 1 Kitd b ü '/-İmdn, 26 ( 1 1 1 ) .

Kitı'ibü 'l-iman

59

arkadan i l i şkide bulunursa, Muhammed (sav.)'e indirilen şeyden uzaklaşmış olur veya Muhammed (sav.)'e i n dirileni inkar e tmiş olur. r ns

[3 8 1

Abdullah' ı n sözü de bu şekildedir: " M ü m i n e kötü ve çirkin sözler s öylemek fısk, onu öldürmek ise küfürdür." 1 86 Bazı kim­ seler bunu merfu hadis olarak da rivayet ederler. İşlenen gü nahı şirk olarak isimlendiren rivayetler arasında da N eb i (sav.J ' n i n şu sözleri bulunmaktadır: 1 . Ü m m etim için en fazla korktuğum ş ey, k ü ç ü k şirkti r. 'Ey Al­ lah'ın Resul ü ! Küçük şirk nedir?' d iye sorulduğunda, Peygam­ ber, 'riyad ır' dedi.187 2.

B i r şeyi uğurlu ya da uğursuz saymak (et-Tıyara) şirktir. O, bizden deği l d i r, ancak (kendisi bir çeşit veh m e maruz kalmış­ tı r) Allah, bu vehmi kendisine yapı l a n tevekkül sebebiyle yok

eder. 1 88

Abdullah'ın nazar bo ncuğu ve muskacılıkla ilgili sözü de şöyledir: " B u nlar ş irktir." 189 İbn Abbas'ın da bu ko nuda bir sözü vardır: " G e rçekten bazı topluluklar köp eği Allah'a ortak koşuyo r! D iyo rlar ki : Köpeğimiz bizi ko ruyor. Eğer köpeğimiz olmasaydı, s oyulurduk." 1 9 0 Zikrettiği m i z bu dört grup hadisle ilgili, i nsanlar dört ayrı te'vil yapmışlardır: Birinci gru p, (bu h adislerde geçen küfrün) nimete saygısız- ( 3 9) !ık (küfrü 'n -nime) anlamında kullanıld ığı fikri ni benimser. İkinci grup, bu ifadel eri, zikredilen b u günahların ciddiye ­ tini vu rgulamak ve insanları korkutmak şeklinde anlar.

1 8 5 Tirmizi, 1 Kitı'ib u Ebvı'ibi't-Tahı'ire, 1 0 2 ; İbn M a ce, 1 Kitı'ibu 't-Tahı'ire ve Sü nenihı'i, 1 2 2 ( 6 3 9 ) . 1 8 6 Buhari, 2 Kitı'ibü 'l-iman, 3 6 ; Müslim, 1 Kitı'ibü 'l-iman, 2 7 ( 1 1 1 ) . 1 8 7 Ahmed b. H a nbel, V, 428, 429. 188 Tirmizi, 2 2 Kitı'ib u 's-Siyer, 47 ( 1 6 14); Ebu Davud, 22 Kitı'ibu 't-Tıb, 24 ( 3 9 1 0) . 1 8 9 E b u D avud, 2 2 Kitı'ibu 't-Tıb, 1 7 (3888); İ b n M ace, 3 1 Kitı'ibu 't-Tıb, 39 ( 3 5 3 0) 1 9 0 et-Taberi, Ebu Cafer İbn Cerir Muhammed b. Cerir b. Yezid (3 1 0/923), Cı'i­ miü 'l-Beyı'in an Te 'vili ayi'l-Kur'an, thk. Abdullah b. Abdülmuhsin et-Türki, Daru Alemi'l-Kütüb, Riyad 2 0 0 3 / 1 424, 1, 3 9 2 .

60

Kitıibü 'l-fmıin

Üçüncü grup; onların mürtedin küfrü anlamında kullanıl­ dığı n ı ileri s ürer. D ö rdüncü grup, bütün bu haberlere karşı çıkar ve hepsini reddeder. Bize gö re bu yo rumların tamamı, fesat ve yanlışlıklarla dolu o lduğundan kabule şayan olmayıp geçersizdir. Birinci görüş, Arap dili ve edebiyatı ndan öğrendiklerimiz tarafından reddedilmektedir. Çünkü Araplar nimetlerin inka­ rını (küfran u 'n - n i 'me), Allah'ın n i m etlerini ve bahşettiklerini inkar olarak tarif ettiler. Mesela bu; Allah kendisine servet verdiği halde yokluktan bahseden ya da Allah sağlık ve sıhhat bahşettiği halde hastalıktan şikayet eden kimsenin durumu gibidir. Bir kimsenin iyi taraflarını gizleyip kötü tarafların ı öne çıkarması da böyle bir şeydir. İ ster onlarla Allah arasın­ da olsun, isterse başkalarıyla ilişkileri n d e kendilerine yapılan iyil ikleri b i l memezlik yaparak onları i n kar etmeleri şeklinde olsun, bütün b u ş eyler Araplar tarafı n d a n i n kar (küfran) ola­ rak isimlendirilmektedir. Nebi (sav.J ' n i n kad ı nlar için söyle­ diği şu sözü, bunu göstermektedir: "Şüphesiz sizler çok fazla lanet okuyorsunuz ve arkadaşınızı yan i ko canıza nankörlük

(in kar) ediyorsunuz." Şöyle ki, sizden biriniz kızdığında şöyle der: "Senden kesinlikle hiçbir iyilik görmedim.'' 191 İşte nimete nankörlüğün (küfran u 'n-ni'me) anlamı budur. Bu rivayetlerdeki küfür ifadesiyle günahların ciddiyetin i n vurgulandığını söyleyen ikinci görüşe geli nce, b u n u n en kor­ kun ç yan i Resulullah (sa v.) ve arkadaşlarının Allah'tan nak­ lettiği ş eylerin aslı olmayan tehditl e r (va 'fd) olarak yorum ­ lanmasıdır. B u yorum cezanın i n karına götürür. Çünkü böyle bir yorum bunlardan birisi için mümkü n i s e d iğer zikredilen bütün cezalar için de mümkün demektir. B u günahları işleyen biris i n i n b izzat ken d i s i n i mürted dere c e s i n e d ü ş ü re n küfürle i s i m l e n d i ri leceği şekl i n deki üçüncü görü ş e geli n ce, b u az önce z i kre d i l e n d e n daha teh191 Benzeri bir rivayet için bkz. Buhari, 6 Kitıibu '/-Hayz, 6.

Kitabü 'l-lmdn

61

l i kel i d i r. Ç ü n kü b u görüş, küçük ve büyük günah işleyen i n ­ s a n l a r ı n tekfi r e d i l m e s i gerektiği ş e k l i n de ki kanaatle riyl e Allah' ı n d i n i n d e n çıkan Haricilerin görü ş ü d ü r. Sen, Allah'ın Res u l ü ' n ü n o nların dinden çıkmalarını n e ş e kilde tan ı m l a d ı ­ ğını v e kanları n ı n akıtılmasına nasıl i z i n verd iğini b il iyorsun. D iğer tara ftan, Aziz ve Celil olan Allah'ın, o n ların görü ş l e rini yalanladığını görmüştük. Çünkü Allah h ı rsızlık yapa n ı n eli­ n i n kes i l m e s i n e, zina eden ve iffetli kad ı n a i ftira atana s o p a [40) vuru l m a s ı n a h ü km etti. Bu günahları i ş l eyen kimseler eğer küfre girmiş o l s ayd ı, bunlara ö l ü m cezas ı n dan başka bir ceza veri l m e z d i . Çünkü Allah'ın Res u l ü (sa v.) şöyle b uyurdu: " Ki m d i n i n i d eğiştirirse onu ö l d ürünüz." 1 92 Anlam ıyo r m u s u n, eğer o n l a r küfre girmiş o l s alardı, cezaları el kes m e v e s o p al a m a ş e k l i n d e olmazdı. Allah' ı n s u çsuz olarak ö l d ü ­ rül e n b i ri s iyle i l g i l i s ö z ü de ayn ı şekildedir: . . . On un velisin e yetki verm işizdir " 1 93 Eğer bu öld ür m e fii l i küfür olsayd ı, o zaman vel i n i n affetme veya diyet a l m a hakkı o lmaz, kati l i n öldürül m e s i gerekirdi. "

...

B u rivayetleri zayıf olarak nitelendire n dördüncü görüşe gelince, bu görüşlerine itibar edilen kimselerin mezhebi de­ ğildir ve bunları d ikkate almaya değmez. Çünkü bu zikredilen hadisleri izah etmeye güçleri yetmeyen ve o nları anlayabile­ cek kapasitesi olmayan bidat ve h eva sahiplerince yapılan bir temellendirmedir. Onlar, "Bu hadislerin tamamı çelişkilidir, bundan dolayı hepsini geçersiz kıl ı n ." d e mekten daha kolay bir ş ey bulamadılar. B ütün b u konularda bizim görüşümüz şudur: Masiyet ve günahlar (zun üb) imanı ortadan kaldırmaz ve küfrü gerek­ tirm ez. Ancak onlar, kitabının pek çok yeri nde Allah'ı n ina­ nanları vasıflandırdığı ve onlara şart koştuğu imanın hakikat ve ihlas kıs m ı n ı ortadan kaldırır. B undan dolayı Allah şöyle buyurd u :

1 9 2 Buhari, 5 6 Kitdb u '/-Cihad ve 's-Siyer, 1 4 9 ; Tirmizi, 1 5 Kitabu 'l-Hudüd, 2 5 ( 14 5 8 ) . 1 9 3 İ s ra, 1 7 / 3 3 .

Kitiibü 'l-imiin

62

1 . Allah m ü m in lerden, mallarını ve can larını, kendilerine (ve­

rilecek) cen net karşılığında satın alm ıştır. Çünkü onlar Allah yolun da sa vaşırlar, öldürürler, ölürler. (Bu) Tevra t'ta, İnci/ 'de ve Kur'a n 'da Allah üzerine hak bir vaaddir. Allah 'tan daha çok sözün ü yerine getiren kim vardır! O halde O 'nunla yapmış ol­ duğ u n uz bu alış verişinizden dolayı sevin in. İşte bu büyük ka­ zançtır. (Bu alış veriş yapanlar), tevbe edenler, ibadet edenler, h a m d eden ler, oruç tu tanlar, rüku edenler, secde eden ler, iyiliği em redip kötülükten alıkoyan lar ve Allah 'ın sınırlarını koruyan (yasakların ı çiğnemeyen)lardır. İşte o m ü m inleri müjdele ! 1 9 4

2. Gerçekten m üminler kurtuluşa erm iştir. Onlar ki namazlarında h uşu içindedir/er. Onlar ki boş ve yara rsız şeylerden yüz çevi­ rirler. Onlar ki zekat verirler. ve o n la r iffetlerin i korurlar. ... İşte asıl bunlar varis olacaklardır. Firdevs'e varis olan bu kimseler, orada ebedi kalıcıdırlar. 195 3.

[4 1 ]

Müminler ancak, Allah 'ın adı anıldığı zam a n yürekleri titreyen, kendilerine Allah 'ın ayetleri okunduğ u n da imanlarını artıran ve ya lnız Rab/erin e dayan ıp g ü venen kimselerdir. Onlar namaz­ larını dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiğim izden (Allah yolunda) harcayan kimselerdir. İşte onlar gerçek m ü ­ m inlerdir. Onlar için Rab/eri ka tı n da n ice dereceler, bağışlan ­ ma ve tükenmez bir rızık vardır. 196

Ebu Ub eyd dedi ki: Açıklanan ve yorumlanan bu ayetler, inananlara farz kılınan ve onları günahlardan uzak tutan iman i l keleri d i r. Daha so nra Sünnet de, iman hasletlerinden bahseden hadisl erle bunları açıkladı . B u hadisler, kitabımızın başında yer alan bölümde verildi. B u gü nahlar farklı şekilde tanımlanan i manla karışınca, bunun Allah'ın müminlerden istediği şartlardan ve kendisiyle i m a n ı n bilinebileceği işa­ retlerden olmadığı ancak müminlerin günah işledikleri anda imanın hakikatın ı kaybetse de mümin i s m i n i kaybetmedikleri söylenebilir.

1 9 4 Tevbe, 9/ 1 1 1 - 1 1 2 . 1 9 5 M üminun, 2 3 / 1 - 1 1 . 1 9 6 E n fal, 8/2-4.

Kitiibü 'l-lmiin

63

Eğer birisi, " B i r kimsenin iman vas fı n ı taş ı makla beraber onun mümin o l madığı nasıl söyl e n e b i l ir?" derse; ona denir ki : " B u duruma bizim Arap çayı ko n u ş m a b i ç i m i m izde s ı kça rastl a n ı r, bunu ki mse inkar edemez." M esela; bir işçi herhan­ gi b i r i ş i o l m a s ı ge reken şeki l d e ya p m azsa, yaptığı şey bir iş olarak i s i m l e n d i rilemez. As l ı n d a Arapların b i r sanatka ra, i ş i n i güzel b i r şekilde yapmad ığı zaman " s e n b i r ş ey yapma­ d ı n" veya " iyi b i r iş yapmadın" dediklerini görmen gerekir. Ancak b u rada bi zzat sa natkarlığı değil o n u n hünerinin mü­ kemme l b i r biçimde mevcut olmad ığı kaste d i l mekted i r. Bu kimse, o n l ara gö re, isim ol arak bir i ş c i d i r, fakat işini gere­ ken şeki l d e sağlam yapan birisi deği l d i r. H a tta bundan daha ö n e m l i ko nularda da aynı fikri b e n i m s e d i l er. M esela; b i r k i m s e b a b a s ı n a saygı s ızlık ya psa v e o n a eziyet etse insan­ lar, bu ço cuğun o nun neslinden o l d uğunu b i l d i kleri halde "O, oğul deği l d i r (böyle oğu l olm az) ." d e rl e r. Ayrıca böyl e b i r ka rdeş, h a n ı m v e kö leye da aynı ş ey söyl e n i r. O n ların bu n­ dan kastettikleri, sad ece bu kimselerin iyi l i k v e taat g ibi z o ­ r u n l u gö revl e ri y e r i n e getirmedikl e r i d i r. Bu ki mselerin evl ilik, kölelik ve nesepleri ko nularına ge­ l ince, onlara uygulanacak hükümler ve ve rilecek isimler, daha önce o l d uğu gi bidir. İmanı o rtadan kald ı ran bu günahlar da ayn ı şekild e d i r. Bunlar sadece i m a n ı n hakikatl erinden ve imanın s ı fatları n d a n olması gereke n dini hükümleri boşa çı­ karır, o nların i s i m leri baki ka lır. O n l a r, m ü m i n l e r olarak isim­ lendirilirler ve m ü m i n sınıfından kabul edilirler. B u n a ilavete n vah iy ve sünnetten bizim görüşümüzü des­ tekleyen p e k çok delil bulmaktayız. Vahiy d e l i l l e rimize gel i nce şanı yüce Allah'ın Ehl-i Kitap'la ilgili şu sözüdür: "A lla h, kendilerin e kitap verilen lerden, 'on u (4 2]

m u tlaka insa n la ra açıklaya ca ksın ız, o n u gizlemeyeceksin iz ' di­ yerek söz alm ıştı. Onlar ise b u n u kulak a rdı e ttiler. " 1 97

1 9 7 Al-i İ m ran, 3 / 1 8 7 .

Kitdbü'l-imdn

64

Ebu Ubeyd dedi ki: Eşcai, 1 98 Malik b. Mığvel'den, 199 o da Şa'bi' den bu ayetle ilgili olarak o n u n ş öyle dediğini bildird i : ''Aslında kitap onların ellerindeydi, a n c a k o nlar bu kitabı i h ­ m a l ettiler v e o n u n dediğini yapmadılar." Ayrıca Allah, onların kestikleri n i yem eyi, kadınlarıyla ev­ lenmeyi bize helal kıldı. Bu sebeple kitabı kabul ettikleri ve ona bağlı kaldıkları sürece, kitabı n hükmü doğrultusunda on­ lara hükmetti. O ha.Jde onlar, gerçekte bu kitaptan ayrılsalar da, d i ni hükümler ve isimleri itibariyle, Ehl-i Kitap sınıfına dahildirler. Bu konu Kur'an' da da böyledir. S ü n net'ten d e l i l l ere ge li nce, n a m a z kılan, fakat namazı­ n ı k ı s a tutan b i r Bedevi i l e ilgili Rifa'a' n ı n 2 00 N ebi (sa v.J ' d e n rivayet ettiği hadistir. Res u l u l l a h (sa v.) o n a dedi k i ; " G i t n a m a z ı n ı tekrar k ı l , çünkü s e n n a m a z kılmadın." 2 0 1 H z . Peygam b e r, o n u ne zaman n a m a z k ı l a rke n gö rd üys e, h e r defa s ı n d a " N amazını tekrar kıl ! " d iyerek ayn ı uyarıda b u ­ l u n d u . O nu n , i s m e n n a m a z k ı l a n ( m usa lli) o l a rak tan ı m l a n ­ d ı ğ ı n ı , fa k a t gerçek anlamda n a m a z k ı l a n birisi o l m a d ı ğ ı n ı görmüyo r m u s unuz? Ko cas ı n a i t a a t etm eye n kad ın, ka çak kö l e ve t o p l u m u n ken d i s i n i s evm e d iği bir i m a m ı n (Na m az

kı ldı ra n kimse) durumu da ayn ı ş e k i l d e d i r. O n ların kı l d ı k­ l ar ı n a m a z l a r, kab u l e d i l m e z . Ab d u l l a h b . Ö m er'in içki i ç e n b i r i s i hakkı n d a ki " O n u n k ı r k gün n a m a z ı ka b u l edilm ez." 2 0 2 ş e kl i n d eki h a d i s i de b öyl e d i r. Ali (ra. ) d e ş öyle ded i : " M e s ­ c i d e ko m ş u o l a n b i ri s i n i n n a m a z ı a n c a k mes citte o l u r." 2 0 3 [4 3) Ö m e r (ra.J, hacıların M i na'dan M e kke'ye akın ettikl eri gü n 1 9 8 Ebu Abdirrahman Ubeydullah b. Ubeydirrahman el- Eşcai. Aslen Kufelidiı; fa kat daha sonra Bağdad'a yerleşti. Sevri'nin eserlerini rivayet etmiştir. i l . asrın sonlarında, muhtemelen 1 8 2 / 7 9 8 yılında Bağdad'da öldü. İ b n Sad, Tabakd t, V l l , 3 2 8. 1 9 9 Ebfı Abdillah Malik b. M ığvel b. Asım b. M a l i k el-Beceli. Kufeli meşhur ve güvenilir muhaddislerden birisi idi. 1 5 8/ 7 7 4 yılında öldü. İbn Sad, Ta­ bakd t, VI, 3 6 5 ; İbn H ibban, Kitdbu Meşdh iri Ulemdi'l-Emsdr, 169. 2 0 0 Ebfı H ud eyc Rıfaa b. Rafı' b. b. Hudeyc b. Rafı' b. Adi. Ömer b. Abd ilaziz'in hilafeti (99/ 7 1 7 - 7 1 8 - 1 0 1 / 7 19) döneminde öldü. İbn Sad, Tabakdt, V, 2 5 7 . 2 0 1 Tirmizi, 4 3 Kitdbu 'l-İsti'zdn, 4 (2692). 2 0 2 Ahmed b. H anbel, Müsned, i l , 35. 2 0 3 Darakutni, Kitabu's-Sunen, Medine 1 9 66, 1 , 420.

Kita b ü 'l-lman

65

eşyaları n ı ö n c e d e n gö nderenin " h a c c ı g e ç e r s i z d i r"2 0 4 ş e k­ l i n deki s ö z ü d e ayn ı d ı r. H uzeyfe d e ş öyle d e d i : " B i r ki m s e o r u ç l u i k e n , b i r kad ı n ı n e l b i s e l e r i n i n altı n d aki vücu dunu düşünürse onun o rucu bozulur.'' 2 0 5 Ebu Ubeyd dedi ki; bütün bu ve buna b e nzer rivayetlerin tamamı, bize göre, sana açıkladığım şekilde anlaşılmal ıdır. Peygamber'den her hangi birisinin müslümanlardan olma­ dığını bildiren hadisler de bu şekildedir. M e s ela; " Kim şöyle şöyle yaparsa bizden değildir." Bunlardan hiçbirisinin Resu­ lullah (sav.J'tan ve onun dininden uzaklaşma (teberrf) anla­ mında olduğunu görmüyoruz. Ancak bize göre onun kastet­ tiği, b öyle birisinin sadece bize itaat eden, bize uyan ve dini hükümlerimizi özenle koruyan kimselerd e n olmadığıdır. Bu tan ımlamalar ve buna benzer diğer tan ımlamalar da (bu şe­ kilde yorumlanmalıdır) . Sufyan b. Uyeyne206 Peygamber'in "bizden d eğildir" sözünü, kendi dışındaki otoritelerin görüş­ leriyle d e d esteklemek suretiyle "bizim gibi d eğildir" şeklinde yoru mluyordu. Böyle bir yorumu ilmin ö n derlerinden Sufyan b. Uyeyne yap m ı ş olsa da ona katılmıyorum. Çünkü yasakla­ nan şeyleri yapanların N ebi (sa v.) 'ye benzemedikleri kab ul edilirs e, emredilenleri yapanların da N eb i gibi olması gerekir. Aksi takdirde bu fiili işleyenle terk e d e n arasında hiçbir fark kalmaz. Bunu yapan veya terk edenler arasında N ebi (sa v.J'in dengi ve benzeri yoktur. Bu rivayetler i mandan çıkaran ve Peygamber' den uzaklaş­ tıran günahları içeren rivayetler olup birb iriyle yakından iliş­ kilidir. Bu sebeple bu iki konuda gelen rivayetler aynı şekilde yorumlanmalıdır.

2 0 4 İbn Ebi Şeybe, Musanna! ili, 404; Suyuti, el-Lea/i 'l-Masn üa. 205 B u tip haberlerin sahih olabilmeleri m ü m kün değildir. 2 0 6 Ebfı M u h a m m e d el-H ilali Sufyan b. Uyeyne b. Ebi l m ran. 1 0 7 / 7 2 5 yılında Kufe'de doğdu. Daha sonra Mekke'ye yerleşti ve 1 9 8 / 8 1 3'te öldü. B üyük hadis ve fı kıh İ mamıdır. Hadis Taraftarlarının temsilcilerindendir. İbn Sad, Tabaka t, V, 49 7-498; İbn H ibban, Kitabu Meşı'ihiri Ulemı'ii'l-Emsı'ir, 149; İbn Nedim, Fihrist, 3 1 6.

66

Kitiibü 'J-fmiin

Günahların zorunlu neticesi olarak inkar ve şirkten bahse­ den rivayetlere gel ince, bize göre bunlar günah işleyenlerin imanını tamamen ortadan kaldıran türd en bir inkar ve ş irke düştüklerini is pat anlamında deği l d irler. Bu günahlar bize göre kafirlerin ve müşriklerin ahlaki davranışları ve alışkan­ lıkları şeklinde anlaşılmalıdır. İlk iki türdeki ler için bulduğu ­ muz gibi bu s o n iki çeşit için de Kitap ve Sünnet'ten pek çok delil bulmaktayız. [44 ]

Kur'an'da ş i rkin bu anlamda kullanıl dığının delillerinden birisi, Şeytan'ın kendileriyle konuştuğu anda Aziz ve Yüce Al ­ lah'ın Adem ve Havva hakkı nda şöyle buyurmasıdır: "Sizi tek

bir can da n yara tan, ondan da yan ı n da h uzur bulsun diye eşi­ ni yara tan O 'dur. Eşi ile (birleşince) eşi hafif bir yük yüklendi (hamile kal dı). Onu bir müddet taşıdı. Ham ileliği ağırlaşın ca, Rab 'leri Allah 'a: 'Anda/sun bize kusursuz bir çocuk verirsen m u ­ hakkak şükreden lerden olacağız. ' diye d u a ettiler. Fakat (Allah) onla ra kusursuz bir çocuk verince, ken dilerine verdiği bu çocuk hakkın da Allah 'a ortak koştular. Allah ise onların ortak koştu ­ ğu şeyden yücedir. "207 Bu, Şeytan'ın o nlardan çocuklarını Ab­ du '/-Hô.ris ol arak isimlendirmeleri n i istemeleri şeklinde yo ­ rumlanabilir. Allah'ı ve dinini bilen birisinin, nebilik ve Al lah'a yakı n l ı kları ile tanınan Adem ve H avva' nın Allah'a şirk ko ş ­ tukları n ı tasavvur edebilir mi? Allah, onların eylemini "şirk" o l a ra k i s i m l e n d irdi, fakat bu Allah ' a o rta k koşmak anlamında bir ş i rk değildir. Sünnette bulunan delillere gel i n ce, N eb i (sav.)'in şu sözü örnek gösteri lebilir: " Ü mmetim için en çok korktuğum kü ­ çük ş i rkti r." Hadiste geçen "küçük" s öz ü sebebiyle, buradaki şi rk, o n u i ş l eye ni Allah'a o rta k koşucu kılmayan türden b i r şirk şekl i n d e, d a h a önce yorumlanm ıştı. Abdullah'ın s ö z ü d e aynı ş eki ldedir: " Faiz altmış küsur çeşittir, ş i rk de böyledir."208 G ünahların, günah (şirk) olarak i s i m l endirilen pek çok çeş idi bulun duğu daha önce izah edilmişti. B u nlar, Allah'ın yanı sıra, 207 Araf, 7 / 1 8 9 - 1 9 0 . 2 0 8 B e n z e r bir rivayet i ç i n bkz. İbn M ace, 1 2 Kitiibu 't-Ticiiriit, 5 8 ( 2 2 74-2 2 7 5 ) .

Kitabü 'l-fman

67

ona başka ilahları ortak koşmak anlamın daki şirk değildir. Allah, böyle bir ş eyd en çok çok yüce d i r. Bize göre buradaki şirkin bölüml eri (bablar) kafirlerin ahlakları, alışkanlıkları, hayat tarzları, sözleri, hüküml eri ve buna benzer durumlar olarak yo rumlanabilir. Böyle bir yo rumu destekleyen vahyedilmiş delil, Aziz ve [45] Yüce Allah' ı n ş u sözüdür: " ... Kim Allah 'm indirdiği (hükümler)

ile h ükmetm ezse işte onlar kafirlerin ta kendileridir. "209 İbn Abbas ayette geçen "inkarı (küfür) ", "d i n d e n çıkarmayan bir inkar"2 1 0 olarak yorumlad ı. Ata b. Ebi Rebah2 1 1 da bu küfrün Allah'ı inkar anlamındaki küfürden daha aşağı olduğunu söy­ ledi. Böyl e b i r inkarın İslam dininden çıkarmad ığı açıkça ortaya ko nulm uştur. Din, kendisine gü nahlar karı ş m ı ş olsa da, o anki haliyle d evam eder. Bu hadislerde geçen inkarın (küfür) asıl manası, daha önce ortak koşmanın (şirk) anlamıyla ilgili orta­ ya koyduğu m u z gibi, kafirlerin davranı şları ve hayat tarzları olarak anlaşılmalıdır. Allah' ın " Yoksa o nla r Cahiliyye (İ slam öncesi) idaresini m i arıyorlar?" sözünü duymadın mı? M üfes s i rl e re göre bu ayetin te'vili İ sl a m d i n i ü zere oldu­ ğu halde Al lah'ın i n d i rmedikle riyl e hükmeden kimsenin, bu hükmüyle C a h i l iyye ehli gibi o l d uğu ş e kl i n d e d i r. Çünkü sa­ dece C a h i l iyye ehli bu şekilde hükm e d iyo rd u . Res ulullah' ı n şu sözü d e böyl e d i r : "Üç şey C a h i l iyye i ş i d i r : İ n sanları soyla­ rıyla kötü l e m e k, Ölünün arkas ı n d a n yas tutmak, falcılık.'' 2 1 2 Cerir ve E b fı ' l - B u h teri et-Tfü'den rivayet e d i l e n hadis de bu­ nun gib i d i r : "Üç ş ey Cahil iyye geleneği d i r : Yüzünü yırtmak ve saçı n ı yolmak suretiyl e ölü için ağlayı p yas tutmak, ölü­ nün a rka s ı n d a n ye mek yapmak, b i r kad ı n ı n başka bir cena209 Maide, 5/44. 2 1 0 Hakim en-N isabfıri, Müstedrek ale 's-Sah fh ayn, Riyad trz., il, 3 1 3. 2 1 1 Ebu Muhammed Ata b. Ebi Rebah e l - Fehri el- Kureşi. M evalidendir, Ye­ men'de 2 7 / 647 yılında doğdu, Mekke'd e büyüdü. Tabiin neslinin en say­ gınları arasındaydı; büyük bir fakihti ve 1 1 4/ 7 3 2 yılında Mekke'de öldü. İbn H i bban, Kitabu Meşahfri Ulemai'l-Emsar, 8 1 . 2 1 2 B e nzeri b i r rivayet için bkz. Buhari, 6 3 Menakıbu '/-Ensar, 2 7 ; Ahmed b . H anbel, Müsned, il, 43 1,496.

Kitôbü'l-lmôn

68

ze evi n d e gecelemesi." 2 1 3 " M ünafığın alameti üçtür: Ko nuş(46) tuğu zaman yalan söyler, söz verd i ği n d e sözünde durmaz,

emanet e d i l diğinde hiyanet e d e r." 2 1 4 h a d i s i ve Abdullah'ın "Şarkı s öyl e m e k kalbe n i fak tohumları eker."2 1 5 sözü de ayn ı şeki l d e d i r. Günahlardan bahseden bu h a d i s l e ri n (asar) anlamı, bun­ ları i ş l eye n l e rin, Allah'a ve O ' n u n katı n d a n gel enlere inandı­ ğı ve farzları yeri ne getirdiği sürece, cahil, kafir ve münafık olacağı ş e k l i n d e değildir. Bunlar, kitap ve sünn ette müs­ lümanların b u günahlardan kaçınmaları, uzak durmaları, hiçbir ko n u d a inançsızların davra n ı şlarını ve hükümlerini takl it etm e m eleri için yasaklanan, hara m kılınan ve kafirle­ re ait eyl e m l e r olarak anlaşı labilir. B i r hadiste şöyl e rivayet e d i l m i ştir: " Siyah (sakala sürülen s iyah kına), kafirl erin kı­ n a s ı d ı r.''2 1 6 H e rhangi birisi, bir başka s ı n ı n s iyah kına sürm e s i sebebiyl e küfre girdiği n i söyleyeb i l i r m i ? Koku süründükten s o n ra o n ları etkilemek için bir to p lu luğun yan ı ndan geçen kad ı n için Peygamber'in söyl ediği ş u söz d e buna benzer: " O bir z a n i d i r."2 17 Bu, had cezas ı n ı gerektiren bir zina ola­ bilir m i ? Buna benzer bir başka hadis daha vardır: " B i rb i ­ rine h a karetl er yağdı ran i k i k i ş i , yal anlar uyduran v e birbi­ ri ni yalancıl ıkla suçlayan iki Ş eyta n d ı r." 2 1 8 Hz. Peygamber'in " i ki Ş eytan" sözüyle, o nların Şeytan ' ın ç ocukları olduğunu kastettiği tas avvur edilebilir mi? A s lın d a bütün bu hadisler daha ö n c e açıkladığımız gibi eyl e m l e r, ahlak ve yaşama bi­ çimleri o l a rak anlaşılmalıd ır. Ehl-i Kıble tarafından işlenen i n ka r (küfür) ve ortak koşmaktan (şirk) bahseden bütün hadisler d e aynı şekildedir ve bize göre böyl e anlaş ılmalı­ d ı r. İ slam'ın hükümlerini ortadan kal d ı ran ve onu işleyeni mürted s ı n ı fı n a s okan inkar (küfü r) ve o rtak koşmak (şirk) 213 214 215 216

İbn M ace, 6 Kitôbu'l-Cenôiz, 60 ( 1 6 3 2 ) ; Ahmed b. H anbel, Müsned, i l , 2 04. Buhari, 2 Kitô b ü 'l-lmôn, 24; Müslim, 1 Kitô b ü 'l-lmôn, 1 0 7, 1 09. Ebu D avud, 35 Kitôbu 'l-Edeb, 60, (49 2 7) . B kz. Tabera ni, e/-Mu 'cem u '/-Kebir, Thk. S a d b. Abdillah el-Hamid ve dğr., xııı, 1 2 2 . 2 1 7 Tirmizi, 44 Kitôbu '/-Edeb, 3 5 (2786); Ahmed b. H anbel, Müsned, iV, 4 1 4, 4 1 8. 2 1 8 Ahmed b. H a n bel, Müsned, i V, 1 6 2 .

Kitabü 'l-iman

69

ismi, başka bir ş eyl e değil sadece bizzat Allah'ı i n kar (küfür) sö züyl e gerçekl e ş i r. Bu sebeple, bunu açıklar n itel i kte hadis­ ler geldi. Ebu Ubeyd dedi ki: Ebu Muaviye,219 Ca'fer b. Burkan'dan,22 0 [4 7 1 o da İbn Ebl Nüşbe'den,221 o da Enes b. Malik'ten222 Allah'ın Re­ sulü (sav.)'nün şöyle buyurduğunu haber verd i : "Üç şey İslam esaslarındandır: İ lki; 'Allah'tan başka ilah yoktur.' diyen kimseye dokunmamak. Biz, onu hiçbir günahı sebebiyle tekfir etmeyiz; yaptığı hiçbir kötü fiili sebebiyle de onu İ s lam'dan çıkarmayız. İkincisi; 'Cihaddır.' Benim gönderildiğim ilk günden Ümmet'i­ min en sonrakilerinin Deccal'le savaşacağı güne kadar geçerlidir. Yönetici zalim de olsa adil de olsa bu cihadı o rtadan kaldır­ maz. Üçüncüsü de 'Kaderin her çeşidine iman etmektir."' 223 Ebu Ubeyd d e d i ki : Abbad b. Abbad, Salt b . D inar'dan,224 o da Ebl Osman e n - N ehdl'den225 şöyle bildirdi: " Kufe hazinesin­ den sorumlu o l duğu dönemde İ b n Sad'ı ziyaret etti m. Onun şöyle dediğini i şittim : 'Bir kul Allah'tan başkası adına kurban kesmedikçe ve O' ndan başkası için namaz kılmadıkça küfre ve şirke düşmez."' 2 1 9 Ebu M uaviye ed-Darir Muhammed b. Hazim. 1 1 3 /7 3 1 yılında doğdu. Me­ validendir. Ku fe'nin tanınmış hadis alimidir. A'meş'in öğrencisidir ve onun hadislerini en iyi bilenlerden birisidir. İ rca fikrini benimsemişti. 1 9 5 / 8 1 0 yılında Kufe'de öldü. İbn Sad, Tabakat, VI, 3 9 2 ; İ b n Kuteybe, Mearif, 5 1 0; Zehebi, Siyer, IX, 7 3 - 78. 2 2 0 Ebu Abdirrahman Ca'fer b. Burkan el-Küllabi el-Cezeri. M evalidendir. Bü­ yük fakih ve kurradan birisidir. 1 5 4/770 yılında öldü. İbn Sad, Tabaka t, v ı ı , 4 8 2 ; İbn H ibban, Ki tabu Meşahfri Ulemai'l-Emsar, 1 8 5 . 2 2 1 İbn E b i N uşbe Yezid es-Sülemi. H ayatı hakkında bilgi bulunamadı. İ b n H a ­ cer, Takrfb, il, 5 2 9 . 2 2 2 Ebu H amza E n es b. M a l i k en-Nadr el-Ensari, 1 0 yaşından itibaren Hz. Pey­ gamber' i n hizmetinde bulunmuştur. 9 0 / 7 0 9 veya 9 3 /7 1 2 yılında öldü. İb­ nu'l-I mad, Şezerat, ı, 365; Zehebi, İber, ı , 80. 223 Bir rivayette "hayır ve şerriyle, tatlısıyla acısıyla kaderin her çeşidine iman etmek" İslam esaslarından sayılmıştır. B kz. İbn M ace, Sünen, Mukaddime, 10. bab, ( 8 7 . hadis). 224 Ebu Şuayb el- H anai el-Basri es-Salt b. Dinar. M uhtemelen hicri il. asrın or­ talarında öldü. İbn Sad, Tabakat, VII, 2 79 . 2 2 5 Ebu Osman en-Nehdi Abdurrahman b. M ü ! b. Amr b. Adi. Kufelidir. Bir çok savaşa katıldı. H a ccac'ın I rak val i liği sırasında Basra'da 95/ 7 1 3 yılında öldü. İbn Sad, Tabaka t, VII, 9 7-98; İbn Kuteybe, Mearif, 426; İbn H ibban, Kitabu Meşahfri Ulemai'l-Emsar, 99.

70

Kitabü 'I-iman

Ebu Ubeyd dedi ki : Ebu Muaviye, A'meş'ten, o da Ebl Suf­ yan' dan226 şunu bildird i : "M ekke'de altı ay Cabir b. Abdil­ lah ' la227 beraber yaşad ım. B i r adam ona ' Kıble E h l i ' nden bi­ ris i n i kafir olarak isimlendiriyor m uyd unuz?

·

diye sorunca

o, 'Allah korusun ! ' cevabını verd i. Adam ' Peki müşrik olarak isimlendiriyo r muydunuz?' deyi nce; Cabir ' H ayı r ! ' dedi."

8. İmandan Çıkarmayan, Ancak Büyük Günahlardan Sayılan Günahlar [4 8 )

Ebu Ubeyd dedi ki : Nebi (sa v.) b i r hadisinde şöyl e buyurmaktadır: " M ümine lanet etmek onu öldürmek gib idir."228 Onun " M ü m i n i n malı da canı gibi d oku nulmazdır." 229 hadi­ si d e aynı şekildedir. Ab dullah'ın ş u sözü de bu türdendir: " İ çki içen kimse Lat ve Uzza putuna ibadet eden gibidir." 23 0 Bu rivayetl er b i r günahın ken d i n d e n daha büyük bir günaha benzetild iği türden rivayetlerdir. İ nsanlardan bazıları, böyle bir b e n zetmeyi iki günah ın da ayn ı o l d uğu şeklinde yo ru m ­ lamıştır. Bana göre bu imkansızdır. Ç ü n kü Allah, günah ların b i r kıs m ı n ı diğerinden daha büyük kabul etmiş ve şöyle bu­ yurmuştur: "Eğer size yasaklan a n b üyük günahlarda n ka ­

çı n ı rsa n ız, sizin küçük günahların ızı örteriz ve sizi güzel bir yere sokarız. "23 1 Kur'an-ı Kerim' d e ve Peygamber'in sünne­ ti n d e çok sayıda bulunan bu tü r ş eyl eri z ikretmek uzun za­ manımızı a l ı r. Ancak bana göre o nlar ş u şekilde yorumlan­ m a l ı d ı r : "As l ı nda Allah, ke ndi katı nda b i ri diğerinden daha büyük o l s a da bunların ta mamını yasaklamıştır. O diyor ki, 'kim b u günahlardan biri s i n i i ş l e rse, diğerlerini işleyenle[49) rin girdiği gibi, günahkarlar s ı n ı fı n a girer.' Çünkü bunlardan 226 İbn Sad Şamlılar arasında Ebu Sufyan ve M edlUk'tan bahseder. Tabakat, V l l , 4 3 6 . M etinde 59. sayfada geçen H a nzala b. Ebi Sufyan veya babası da olab i l i r. 2 2 7 Ebu Abdillah Cabir b. Abdillah b. Amr b. H a ram es-Sülemi el- Ensar!, Akabe ve Rıdvan beyatlarında yer alan sahabil erdendir. Medine' de 78/697'de öl­ müştür. İbn H ibban, Kitabu Meşah iri Ulemai'l-Emsar, 1 1 ; Zeheb!, İber, ı . 65; İbn I mad, Şezerat, ı . 3 1 9 . 2 2 8 Buharı, 7 8 Kitabu 'I-Edeb, 4 4 ; M ü s l i m , 1 Kitabü 'I-iman. 46 ( 1 76). 229 Ahmed b. H anbel, Müsned, 1 , 446. 230 Ahmed b. H anbel, Müsned, I, 2 7 2 . 2 3 1 N isa, 4/3 1 .

71

Kitabü 'l-lman

her b i ri, gü nah olarak biri diğeri n d e n daha büyük olmasına rağmen, günahı ölçüsünde, günahka r i s m i n i hakeder. Hz. Peyga m b er' d e n nakledilen merfu bir hadis b un u tam olara k açıklamaktad ı r. Ş öyle ki "Yalan yere ş a h i t l i k etmek, Allah'a ş i rk ko ş m aya d e nkti r."232 ded ikten s o n ra, Allah'ın Resulü şu ayeti o k u d u : " ... O hô.lde pislikten, p u tla rdan sa kı nın; yalan söz­

den sakı n ın. "233 B u radan anlıyo ruz ki, ş i rk ve ya lan şahitlik, Allah tarafından tek bir ayette birlikte yasaklanması itibariy­ le ayn ı d ı r. Yas a k ol arak eşit olmalarına karşın bu ikisi gü nah ve saygı sızlık bakımından birb i ri n d e n farkl ı d ı r. Bu sebeple bütün suçların (cerime) bu şekilde değerl e n d i rildiğini görü­ yo ruz. G ö rm üyor musun ki, çeyrek d i n a r veya daha fazlas ı n ı çalan h ı rsızın e l i kes ili rken, b u n d a n daha az çalanın eli kes i l ­ mez. Ko n u ş m a d i l i nde, her i k i s i n e d e h ı rsız denilmesi m ü m ­ kü ndür. Çünkü b u kimse, hem hırsız i s m i n i, h e m de günah işleme vas fı n ı şahsında birleştirmekle b e raber, onların ceza­ ları, i ş l e n e n günahın fazlalığına göre birbirinden farklı olur. Aynı şekilde günah işleyen bakire veya d u l için, her ikisinin de b i rl i kte Allah'a asi olduğu söyl e n i r. H a l b u ki o nlardan biri­ si, daha büyü k günah işlemiş ve diğeri n d e n daha ağı r ceza­ ya çarptırılm ıştır. Allah'ın Res ulü'nün " M ü m i n e lanet etmek, onu öldürmek gibidir." sözü de, b u şekilde anlaşılmalıdır. B u ki m s e l e r i ş l e d i kl e ri günahın neti c e s i n d e günahkar olmakta birleşti l er. Ancak bunlardan her birisi bu d ü nyada günah ı nın büyüklüğü ölçüsünde cezalandırı l ı r. Resulün "Müminin malı da canı gibi d o kunulmazdır." sözü d e bunun gibidir. Bu ve buna benzer başka hadisler de ayn ı ş e k i l d e d i r. Ebu Ubeyd dedi ki : Biz bu kitabı sahip o l d uğumuz bilgimiz ölçüsünde Ku r'an ayetleri, Nebi (sa v )'in ve ondan sonraki din .

bilginleri n i n rivayetleri ile Arap d i l i nd eki çeşitli lehçeleri ve ekollerin görüşlerini esas alarak yazdık. Tevekkül Allah'adır ve yard ım istenen tek varlık da O' dur.

2 3 2 İbn M ace, 1 3 Kitabü 'l-lman; 32 ( 2 3 7 2 ) . 2 3 3 Hace, 2 2 / 3 0 .

72

Kitabü 'l-iman

Ebu Ubeyd dedi ki : Bu kitabımızın başında özelliklerinden bahsetmediğimiz ancak iman konusunu tartışan beş ayrı gu­ ruba gelince o n lar Cehmiyye234 M u'tezile,235 İ baziyye,236 Suf­ riyye237 ve Fazliyye'238dir. 2 3 4 Cehm b. Safvan'ın itikadi ve siyas i görüşlerini benimseyenlere Cehmiyye veya Cebriyye denilmiştir. H e r ne kad a r bazı kaynaklar bu adla bir fırka­ dan bahsediyoı·sa da, diğer fı rkalar gibi teşekkül etm iş müstakil bir fı rka deği l d i r. Bazı kaynaklar, cennet ve cehen n e m i n yaratıldıkları ve sonun­ d a yok olacakları fikri n i beni mseyenleri ya da kab i r azabını inkar eden, Allah'ın i l m i n e hadis d iyenleri Cehmi o larak isimlendirmektedir. M ez­ hepler Tarihi Kaynakları Cehm iyye ve tasnifi ile ilgili bi rbi riyle çelişen bilgiler vermektedir. Hadis Taraftarları, il. asrın sonlarından itibaren, M u ' tezi l e ' n i n Sı fatlar ve Halku'l- Kur'an görüşlerini benimseyenleri, ba­ zen de Hanefi - M ü rciileri bu şekilde tanımlamaktadırlar. Aslında Cehm b. Safvan, temelde M ürci i görüşleri beni m s e m i ş birisiydi. İlk kaynaklar onu b u fırka n ı n tali kolları arasında sayar. M ü rcie'nin alt grubu olarak Ceh­ m iyye a d ıyla b i r fırkadan bahsetmek belki daha doğru olabilir. Bu sebep­ le, İman nazariyesinde M ü rcie'nin fikirlerini, S ı fatlar ve H alku'l-Kur'an konusunda M u 'tezile'nin görüşlerini b e n i mseye n Bişr el-Merisi ve o n u n g i b i l e r i n e Cehmiyye denilmiştir. Geniş b ilgi için bkz. Eş'ari, Makalat, 2 79 - 2 8 0 ; Şehristani, el-Milel ve 'n -Niha l, 1, 9 7 - 1 0 0 ; Bağdadi, Mezhepler Arasındaki Farklar, 1 5 6 - 1 5 7; Şerafett i n Gölcük; "Cehm iyye", DİA, V l l , 2 3 4-2 3 6. 2 3 5 M u'tezile, büyük günah işleyenin durumu, tevhid ve adalet gibi konu­ larda H asan Basri ( 1 1 0/728), Vasıl b. Ata ( 1 3 1 /749) ve Amr b. Ubeyd ( 1 44/7 6 1 ) 'i n ilim meclislerinde yaşanan tartışmalardan sonra kendine has görüşleriyle ortaya çıkmış bir mezheptir. B u mezhebin önemli beş esa­ s ı vardır: 1 . Tevhid. Allah, kudret, hayat ve ilim gibi sıfatlarla vasıflandırı­ lamaz. Allah' ı n sıfatları zatının aynıdır. 2 . Adalet. İ nsan özgür iradesi olan, kendi fiilini kendi yaratan, bundan dolayı da sorumlu olan bir varlıktır. 3. el-M enzile beyne'l-menzileteyn. Büyük günah işleyenin bu dünyadaki durumu ne kafirdir ne de mümindir. Bu ikisi arasındaki bir yerdedir. 4. el-Va'd ve'l-Vaid. Allah, iyilik yapanları ödüllendirecek, kötülük yapanları ise cezalandıracaktır. Bu konuda verdiği sözünden ve tehdidinden dönme­ yecektir. 5 . İyiliği Emretmek- Kötülüğe E ngel Olmak. Bir kimsenin, dinin ve akl ı n kötü gördüğü bir davranışı engellemesi, iyi gördüğünü ise teşvik etmesi gerekir. Bu görüşleri sebebiyle, onlar İslam düşüncesinde akılcılar olarak meşhur olmuşlardır. Mu'tezile Basra'da, H o rasan ve Maveraünne­ h i r'de, H o rezm Harezm Bölgesinde Selçukluların ilk dönemlerine kadar yaşamaya devam etmiştir. Türkler arasında da taraftar bulmuş bir mez­ heptir. Daha sonraları H i n distan' da bazı tesirleri olmuştur. 1 9 . asrın son­ larına doğru ortaya çıkan bazı Yenilikçi Hareketlerin önderlerinden Reşid Rıza ve bazı Tatar Cedidcileri üzeri n d e etkisini sürdürdüğü iddia edil­ mektedir. Geniş bilgi için bkz. Eş'ari, Makalat, 1 5 5 - 2 78; Şehristani, el-Mi­ lel ve 'n-Nihal, 1, 5 6-90; Bağdadi, Mezhepler Arasındaki Farklar, 8 2 ·· 1 48; Ebu'l-M uzaffer el-İsferiiini, et-Tabsfrft'd-Dfn, 6 3 - 9 7 ; Watt, İslam Düşüncesi­ nin Teşekkül Devri, 2 59-308; 3 6 7 - 3 7 2 ; Kemal I ş ı k, Mu 'tezile'nin Doğuşu ve Görüşleri, Ankara 1 9 6 7.

Kitiibü'l-fmiin

73

Cehmiyye dedi ki : İ man, ne d i l i n şehadeti, n e nübüvveti ik- SO [ ]

rar ve n e de fa rzları eda etmektir, o sadece ka lple Allah'ı bil­

mektir (ma 'rifet) . Bu konuda meleklerin imanını delil getirdiler ve dediler ki : "Melekler, Allah p eygamberleri yaratmadan önce mümin o l muşlardır." M u'tezile dedi ki : İman, büyük günahlardan kaçınmanın yanı s ı ra kalp l e ve dille olur. Kim büyük b i r günah işlers e, imanını kaybeder, ancak küfre girm ez. M ü m i n ve kafir değil fasık olarak isimlendirilir. Ancak o n u n için iman hükümleri geçerlidir (Dünyada m ümin muam elesi görür) . İbaziyye dedi ki : İman, yerine getirilmesi gerekli fiillerin toplamıdır (cima u 't-taat) . Kim, bundan bir ş eyi terk ederse Allah'a ş i rk koşan anlamında değil, onun nimetlerine nan­ körlük eden (kafiru 'n -nı 'me) anlamında ka fi r olur. Onlar bu konuda İ brahim Suresindeki şu ayeti delil getirdiler: "A/lah 'm

Osman Aydınlı, İlk Mu 'tezili Fikirlerin Teşekkülü, Anka ra 1 9 9 2 (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi). 236 Abdullah b. İbaz'a nispet edilen bu fırka, büyük günah işleyenleri sadece n i m ete karşı n a n kö rlük anlamında kafi r sayar; muhalif müslüman grup­ ların yaşadığı toprakları İslam ülkesi kabul ederek o n larla evl enmeyi ve m i ra s i ntikali n i meşru görür. İbaziyye, H ariciliğin e n ı l ı m l ı ve günümüze kadar ulaşan tek koludur. Harisiyye, Tarifiyye, Yezid iyye, Hafsıyye, Dah­ hakiyye, Sekkakiyye, Halefiyye, Ömeriyye, N e fasiyye (Neffasiyye), Fersiy­ ye ve N ükkariyye gibi tali kollara ayrı l mıştır. Geniş bilgi için bkz. Eş'ari, Makiilii t, 1 0 2 - 1 0 5 ; Şehrista ni, el-Milel ve 'n -Nih al, 1, 1 5 6 - 1 5 8; Bağdadi, Mezh epler A rasındaki Farklar, 7 4- 78; Fığlalı, İbadiye 'n in Doğuşu ve Gö­ rüşleri, Ankara 1 9 8 3 ; Fığlalı, " H a ricile r", DİA, XVI , 1 6 9 - 1 7 5 ; "İbaziyye", DİA, xıx, 2 5 6 - 2 6 1 . 2 3 7 Ziyad b. Asfar veya Abdullah b . Asfar et-Temimi'ye nisbet edilen, günah işleyenleri müşrik kabul etmekle birlikte muhaliflerin kadın ve çocukları öldürm eyi caiz görmeyen bu fırka da kaynaklarda üç tali kola ayrılmış­ tır. Eş'ari, Makiiliit, 1 1 8 vd.; Şehristani, el-Milel ve'n-Nihal, 1 , 1 5 9; Bağdadi, Mezhepler Arasındaki Farklar, 65 vd.; Fığlalı, " Hariciler", DİA, XVI, 1 6 9 - 1 7 5 . 2 3 8 Fazliyye, Fazı b. Abdillah'a uyanlara nisbetle böyle bir i s i m verilmiştir. Sufriyye'nin tali kollarından birisidir. Onlar, ''Allah'tan başka ilah yoktu r, M uhammed O'nun resulüdür." diyen kimse, kalbiyle inanmasa da, kafir olsa da, Dehri, H ıristiyan veya Yahudi olsa d a onların Allah katında mümin olduğunu, yürekten inanmasa da, diliyle h akkı kabul ettiği zaman ona böy­ le bir inancın zarar vermeyeceği fikrin i benimsemişlerdir. Eş'ari, Makiiliit, 1 1 8 - 1 1 9 , 5 1 3, 5 1 4; Emir Mehna-Ali H u reys, Ciimiu 'l-Fıraki'l-Meziihibi'l-İs­ lam iyye, B eyrut 1 994, 1 5 6; Şerif Yahya el-Emin, Mu 'cem u 'l-Fıraki'l-İslamiy­ ye, B eyrut 1 9 8 6 , 1 86.

Kitabü 'l-iman

74

nimetlerine nankörlükle karşıllk veren ve son unda kavimlerini helak yurdun a sürükleyen leri görm edin m i ?'239 Benzer bir görüşü benimseyen Sufriyye dedi ki : İ m an ye­ rine getiri l m e s i gerekli fiill erin top l a m ı d ı r (cim iiu 't- taiit) . An­ cak onlar, büyük ve kü çük bütün günahları küfür ve şirk ola­ rak kabul ettiler. Özel o larak bağışlananlar hariç, hiçbirisinde bağışlanma söz konusu değildir. Benzer b i r görüşü benimseyen Fazliyye dedi ki : Aynı şe­ kil d e i m a n yerine getirilmesi gerekli fiillerin toplam ı d ı r

(cimii u 't-taii t) . Ancak onlar, bağışlanan v e bağışlanmayan b ü ­ t ü n günahları, kü für v e şirk olara k kabul ettiler. D e d i l e r ki : "Eğer Aziz ve Yüce Allah işledikl e ri günah do layısıyla onları cezalandırırsa 'Ona ancak, bedbaht kimse girer. O ki yalan­

ladı ve döndü'240 buyurduğu i ç i n , onlara zulmetmemiş olur." Burada zikredilen Harici fırkaların her üçü de aynı görüşleri paylaşm aktadır. Sadece iman ko nusunda ayrılığa düşmüşl er­ dir. Şia241 zikredilen fırkalardan ikisiyle aynı görüşleri paylaş-

2 3 9 239 İbrahim, 14/28. 240 Leyi, 9 2 / 1 5 - 1 6 . 2 4 1 Şia, "Ali b. E b i Talib' i n, Hz. Peygamber'den s o n ra nas v e tayinle hali­ fe olduğuna inanan, imametin kıya mete kadar o n u n Fatı ma'dan olan soyu n d a n çıkmayacağı n ı ileri süren toplulukların müşterek a d ı d ı r." Şii fı rkaların e n önemlisi İ mamiyye'dir. İ m a mların nas ve tayi nle olduğuna i n a n d ı kları ve imamların sayıs ı n ı 12 ile s ı n ı rl a n d ırd ıkları için onlara İs­ na-aşeriyye de denm ektedir. Bu fı rka n ı n e n önemli fi kirleri şunlard ı r : 1 . Tevh i d : Allah birdir. Sı fatları zatı n ı n ayn ı d ı r. 2 . Nüb üvvet: Allah' ı n bazı kulları n ı elçi göndermesi demekti r. Ancak bazı Şii alimler, Kur'an'la ilgili tahrif gibi bazı asılsız iddi alarda b u l u n m u ş l a rdır. 3 . İ mamet. Peygam ­ ber' d e n s o n ra h e r devirde bir i m a m ı n b u l u n m a s ı zorunludur. B u imam­ lar günahsızdır (masum). Böyle bir i m a m a inanmak önemli bir iman esas ı d ı r. 4 . M ead. Öldükten sonra dirilmeye ve hesap vermeye iman et­ mek d e m e ktir. 5 . Adalet. Allah' ı n adil, kulların ise i rade ve eylemlerinde h ü r olması dem ektir. İmamiyye bugün İ ra n ' ı n resmi mezhebidir. İ ra n dı­ ş ında, I rak, Lübnan, Bahreyn, Su riye, Kuveyt, Tü rkiye, Suudi Arabistan, Katar, Bileşik Arap Emirlikleri, Azerbeycan, Pakistan, H i ndistan ve Afga­ n i stan' da bu mezhebe mensup to p l u l u klar b u l u n maktad ır. Şia hakkı nda geniş bilgi için bkz. Nasirüddin et-Tusi, İmamet Risalesi, çev. Hasan Onat, A ÜİFD., XXXV( l 996), 1 7 9 - 1 9 1 ; Ethem Ruhi Fığlalı, İ mamiyye Şiası, İ sta n ­ bul 1 9 84. İ h s a n İ lahi Zahir, Şia 'nın Kur'an İmamet v e Takiyye Anlayışı, çev. Sabri H izmetli-Hasan Onat, Ankara 1 9 84; H as a n O nat, Emevfler Devri Şif Hareketleri ve Gün ümüz Şifliği, Ankara 1 9 9 3 .

75

Kitabü 'l-iman

maktadır. Rafızlle r,242 Mu'tezile gibi; Z eydiyye243 ise, İbaziler gibi düşünür. Cehmiyye hariç d iğer bütün mezheplerin görüşleri, "Bü­ yük Günahlar Sebebiyle İ mandan Çıkmak" adlı bölümde ya­ pılan izahlarla reddedildi. Cehmiyye ' n i n nazariyesi ise, müs­ lümanlar tarafından benimsenen görüşle ve Kur'an'ın onlar hakkı ndaki tekzibiyl e çürütülmüştür. Allah ş öyle buyurmak- [5 1 ] tadır: "Kendilerine kitap verdiklerim iz o n u (o kitaptaki pey­ gamberi), öz oğ ullarım tamdık/arı gibi ta nı rlar. Buna rağmen on lardan bir g urup bile bile gerçeği gizler. " 2 44 Allah' ın başka bir sözü daha vardır: "Kendileri de bu nlara yakinen inandıkla rı halde, zulüm ve kibirlerin den ötürü on ları inkar ettiler. "245 ..

Bu sebeple Allah, onları kafir olarak ta nımladı. Çünkü onlar, kalpleriyle bunları bildikleri ha.Jde, dilleriyle inkar ettiler. D i ­ ğer taraftan Ş eytanın h e m kalbiyle h e m d e d i liyle Allah'ı bil242 Rafıza, "Zeyd b. A l i b. H üseyin b. A l i b . E b i Talib'in E m evilere karşı gerçek­ leştidiği isyana katılan, ancak onun Ebu Bekir ve Ö m e r' e sevgi beslediğini anlayınca ondan ayrılan ki mselerin adıdır.'' M ezhepler tarihi kaynakları, Rafızi kavra mı ve Rafızi fırkaların tasnifi konusunda farklı bilgiler vermek­ tedir. Bazı yazarlar, Rafıza'yı Şia yerine, bazıları da Şia'nın tali kollarından birisi olarak kullanmaktadır. Ancak Ebu Bekir ve Ö m e r'in devlet başkanlı­ ğını reddeden ve nasla tayin edildiğine inandıkları Hz. Ali'nin elinden hila­ feti gasbettiklerini iddia eden Ebu Bekir ve Ömer düşmanlarının ortak adı olmuştur. Daha sonraki dönemlerde ise bu fi kre ya kın olan veya merkezi idareyi ka rşı isyan eden gruplar için de ku llanılmıştır. Geniş bilgi için bkz. Eş'ari, Maka la t, 1 6 - 64; Şehrista ni, el- Milel ve 'n - Nih a l, ı , ı 78; Bağdadi, Mez ­ h epler A rası n daki Farklar, 2 6 - 5 3 . 243 Zeydiyye Şia'nın tali kollarındandır. Ş i i mezhepler arasında en ılımlı ve Ehl-i Sün net'e daha yakın olan Zeyd iyye, " İ mamiyye Şiasının dördüncü imamı Ali b. H üseyin Zeynelabidin (94/7 1 2 9 ) ' i n oğl u Zeyd ( 1 2 2/740)'e, ondan sonra da oğlu Yahya ( 1 2 5 / 7 4 3 ) 'ya uya rak onların imametini ileri sürenlerin mezhebidir.'' Bu mezhep, Ali sülalesinden o rtaya çıkıp isyan eden kimseyle birlikte hareket etmeyi gerekli görür, takiyyeyi ve gizli daveti benimsemez. Onlar, i mamet ko nusu d ışındaki itikadi konularda Mu'tezile'nin göı·üşle rini benimsemiştirler. Onlar, daha faziletli birisi­ n i n bulun ması d u ru m unda daha az faziletl i n i n imam olabi leceğini kabul ederek diğer Şii mezheplerinden ayrılmışlardır. Taberistan'da Zeydi Alevi devletini kurmuşlardır. Zeydilik, bugün Yemen halkının bir kısmının be­ nimsediği mezhebidir. Geniş bilgi için bkz. Ethem Ruhi Fığlalı, Çağ ı m ızda İtikadi İslam Mezhep leri, 1 2 5 - 1 2 9; İsa D oğan, "Zeydiyye M ezheb i", Milletler A rası Şiilik Sempozy u m u, İstanbul 1 9 9 3 , 5 5 8 - 5 9 5. 244 Baka ra, 2 / 1 46 . 245 Nemi, 2 7 / 1 4.

Kitabü 'l-fman

76

diği halde, Aziz ve Celil Allah, onu kafi rlerden birisi olarak ta­ nımladı. Bu konuda çok sayıda delil vardı r, ancak uzatmamak için bu kadarla yetiniyoruz. Bunların hepsi de, Cehmiyye'nin görüşlerini köklü bir şekilde eleştirmektedir ve tamamen ge­ çersiz kılmaktadır. B öylece bu kitap -risale- tamamlandı. O, faziletli Şeyh Ebu M uhammed Osman b. Ebi Nasr'ın Kahire nüshasından müs­ tensihin kendi el yazısıyla 488/ 1 0 9 5 yılının Şevval ayında yazılmıştır. O rijinal nüshayla karş ılaştırılmıştır. Hamdin her çeşidi sadece Allah'adır.

KAYNAKÇA

Abdullah b. Ahmed b. Hanbel (290/902), Kitabu 's-Sunne, tahk. M u ­ h a m m e d b. Sa'id b. Salim el- Kahtan!, Suudi Arabistan 1986. el-Acurri, E b u Bekr M uhammed b. e l - H useyn ( 3 6 0/970), eş-Şerla, tahk. M uhammed Hamid el- Fak!, B eyrut 1 9 8 3 . Ahmed b . Hanbel ( 2 4 1 /85 5), Müsned, B eyrut Trz. " Kitabu'l-iman", (Ebu Bekr el-Hallal'ın ( 3 1 1 / 9 2 3 ) Camiu (Musned m in m esa 'il adlı eserin v. 9 1 b - 144b / s. 2 2 1 - 2 9 0 ara­

sında, B ritish M u seum, Or: 2 6 7 5 ) . Aydınlı, Osman, İlk M u 'tezilf Fikirlerin Te şekkülü , Ankara 1 9 9 2 (An­ kara Ü. Sosyal Bilimler Enst. basılmamış yüksek lisans tezi) . el-Hatib el-Bağdadi, Ebu Bekr Ahmed b. Ali b. Sabit ( 463/ 1 0 7 1), Şe re

­

fu Ashabi'l-Hadls, thk. M. Said Hatiboğlu, 2 . Baskı, Ankara 1 99 1 .

el-Bağdadi, Abdulkahir b . Tahir b . Muhammed (42 9 / 1 0 3 7), Mezhep­ ler Arasın daki Farklar, çev. Ethem Ruhi Fığlalı, İ stanbul 1 9 9 1 .

el-Beyhaki, Ebu B e k r Ahmed b. el -H üseyin ( 4 5 8 / 1 0 66), Şua­ bu'l-İman, Thk.: Ebu Hacir Zeğlul. B eyrut 1 9 9 0 . B rockelmann, Cari, Tii rlh u 'l-Edebi'l-Arabl, Arp. çev., Abdulhalim N eccar, Kahire 1 9 9 1 . el-Buhar!, E b u Abdillah Muhammed b. İs m a'il b. İ b rahim b. el-M uği­ re ( 2 5 6/870), e1-Camiu 's-Sahlh, nşr. Ş. Kurt, İ stanbul 1 9 8 1 . Buhari, Sah lh - i Buharı Muh tasar v e Tecrld-i Sarih Tercemesi ve Şerh i, çev. Ahmed Naim, D iyanet İşleri Reisliği, Ankara 1 9 2 8 / 1 3 46. Çakın, Kamil, " B uhari'nin M ü rcie ile İman Konusunda Tartışması", AÜİFD. , C. XXX I I , ss. 1 8 3 - 1 89.

ed-Dari mi, Ebu Ahmed ( 2 5 5 /868), es-Sunen, Dımeşk 1 3 49. Darakutni, Kitabu 's-Su nen, Medine 1966. Doğan, İ sa, "Zeydiyye M ezhebi '; Milletler Arası Şiilik Sempozyum u, İ stanbul 1 9 9 3 . E b u Davud, Sün en, İ stanbul 1 9 8 1 . E b u Ahmed el-Hakim, Muhammed b . M u h a m m e d b. Ahmed b . İ s ­ hak(3 78/988), Şiaru Ashabi'l-Hadls, thk. Seyyid Subhi es-Sa­ merrai, Daru'l-Hulefa li'l-Küttab e l - İ slami, trz.

Kitabü'l-iman

78

Ebu N uaym el-İsfehanl, Ahmed b. Abdillah b. Ahmed b. İ shak b. Musa( 4 3 0 / 1 0 3 8), Hilyetü 'l-Evliya ve TabCıkatü 'l-Asfiya, M at­ baatü's-Saade 1 9 7 9 . E b u Ubeyd, Kasım b. Sellam el-Herevi el-Ezdi (2 24/838), Kitabü 'l-Em ­ val,

M ektebetü'l-Külliyati'l-Ezheriyye-

Darü'l- Fikr,

Kahire

1981/1401. Garibü 'l-Hadis, Dfüretü'l-Maarifi'l-Osmaniyye, Haydarabad 1964.

el-Eş'arl, E b u Hasan Ali b.İs ma'll ( 3 2 4 / 9 3 5 ) , Makalatu 'l-İs/Cımfyyfn ve 'h tilafu 'l-Musallfn, tahk. Helmut Ritter, Wiesbaden 1 9 8 0 .

el-Emin, Ş e r i f Yahya, Mu 'cem u 'l-Fıraki 'l-İslam iyye, Beyrut 1 986. el-Fesevi, Ebu Yusuf Ya'kub b. Süfya n ( 2 7 7 / 8 9 0), Kitabü 'l Ma 'rife ve't-Tô.rfh, Bağdat 1 9 7 5 .

Fığlalı, Ethem Ruhi, İbadiye 'n in Doğuşu v e Görüşleri, Ankara 1 98 3 . İma m iyye Şiası, İstanbul 1 984. Çağımızda ftikadi İslam Mezhepleri, İ stanbul 1 9 86.

"H ariciler", DİA, X V I , 1 69- 1 7 5 . " İ baziyye", DİA, X I X, 2 5 6 - 2 6 1 . Gölcük, Şerafetti n, "Cehmiyye", DİA., V I I , 2 3 4 - 2 3 6 . e l - H akim e n - N i saburl, E b u Abdillah M uhammed b. Abdillah b. el-Beyyi' (404/ 1 0 1 4), Tô.rfh u NisabUr, Thk. Richard N. Frye, Mouton 1 9 6 5 . Müstedrek ale 's-Sa hfhayn, Riyad trz.

H a l i fe b. H ayyat(240/854), Kitabü 't-TabakCı t, thk. Ekrek Ziya el-Ö­ merl, Riyad 1 9 8 2 . Tô.rfh, thk. E krem Ziya el-Ömerl, R iyad 1 9 8 5 .

el- H alimi, H us eyn b. Hasen (40 3 / 1 0 1 2 ) , KitCı b u 'l-Min hac fi Şua ­ bi'l-iman, thk. : Hal i mi M u h a m m e d F u d e , Daru'l- Fikr 1 9 7 9 .

el-'l cll, Ah med b. Abdillah b . S a l i h Ebü'l-H asan ( 2 6 1 /874) , Tô.rf­ h u 's-Sika t, thk. Abdülmuti' Kal'ad, B eyrut 1 9 84.

I ş ık, Ke m a l , Mu 'tezile 'n in Doğuşu ve Görüşleri, Ankara 196 7. İ b n Batta e l - U kberl (387 /997), Kitab u 'ş-Şerh ve 'l-İbCıne, Thk. : H e n ri Laoust, Damas 1 9 5 8. İ b n Ebl Asım, Kitabü 's-Sü n n e, Ebu B e kr İ b n ü ' n - N ebil Ahmed b. Amr b. Dahhak (287 /900), e l - M ekte b ü ' l - İ s laml, B eyrut 1 9 8 0 . İ b n Ebl'l H atim er- Razi, E b u Muhammed Abdu rrahman Muham­ med b. İ dris (3 2 7 /9 3 6) , el-Cerh ve 't Ta 'dfl, H ayda rabad 1 9 5 2 .

Kaynakça

79

İbn Ebl Şeybe, E b u Bekr Abdullah b . M uhammed ( 2 3 5/849), el-Kitiibu 'l-Musannef fi'l-Ahiidis ve 'l-Asar, tahk. M uhtar Ah­

med e n - N e dvl, B ombay 1 9 84. Kitiibu 'l-im ii n, Thk. M . Nasiruddln e l - Elbani, Kuveyt t.y (Min kun uzi's-sunne: Resii'il Erbaa içeri s i n d e, s. 1 -46).

İbn Hacer, Ebü'l-Fazl Ahmed b. Ali (8 5 2 / 1 449), Tehzibü 't-Tehzib, B eyrut 1 3 2 6 . İbn Hacer, Ebü'l-Fazl Ahmed b. A l i (8 5 2 / 1 449), Takribu 't-Tehzib, B eyrut 1 9 7 5 . İ b n Hacer, Ebü'l-Fazl Ahmed b. Ali ( 8 5 2 / 1 449), el-İsabe fi Temyi­ zi's-Sahabe, Darü'l-Kütübi'l-İlmiyye, Beyrut t.y.

İbn Hallikan, Ebü'l-Abbas Şemsüddin Ahmed M u hammed b. Ehi Bekr, Vefiiyiitü 'l-Ayan ve Ebniii'z-Za m a n, thk. İ hsan Abbas, Beyrut 1 9 7 7. İbn H ibban, M uhammed b. H ibban b. Ahmed e l - Büstl (3 54/9 65), Kitiibü 'l-Meşah iri Ulemai'l-Emsiir, Wiesbaden 1 9 5 9 . es-Sikii t, H aydarabad 1 9 7 3 - 1 9 8 3 .

İbnü'l- İma d e l - H a nbeli, Ebü'l-Fellah Abdülhayy ( 1 089/ 1 678), Şe­ zeratü'z-Zeheb fi Ahbari men Zeheb, thk. M uhammed el-Ar­ naut, Beyrut 1 986. İbn Kesir, Ebu'l-Fida İ sma'll b. Amr (774/ 1 3 7 2), el-Bidiiye ve 'n-Nihii­ ye, Mısır t.y.

İbn Kuteybe, Ebu M uhammed Abdullah b. M üslim ( 2 7 6/889), el-Meiirif, thk. Servet Ukkaşe, Kah i re 1 9 8 1 .

İ b n Öme r el-Ezdi el-Basri, er-Rebi' b. Habib ( 1 7 0 / 7 8 6), el-Ciimiu 's­ Saq h ih Musnedu 'l-İmiim er-Rebii b. Habib, Kahire 1 3 49.

İbnü'l-Eslr, Ebu Hasan Ali b. Muhammed Abdülkerim (630 / 1 2 2 3 ), el-Ka m il jf't-Tii rih, Mısır 1 9 6 5 .

İbnü'n-N edlm, M uhammed b. İshak ( 3 8 5 /9 5 5 ) , el-Fihrist, Beyrut 1 9 64.

İbn Sad, Muhammed b. Sa'd ( 2 3 6/ 8 5 0 ) , Tabaka tü 'l-Kübra, Beyrut 1 9 5 8.

İbn M ace, Ebu Abd i llah Muhammed b. Yezid el- Kazvinl ( 2 7 5/888), es-Sunen, tahk. Muhammed Fu'ad Abdulbaki, İ stanbul t.y.

İsferfüni, Tabsir fi'd-Din ve Temyizi'l-Fırka ti'n-Naciye an Fırakı 'l-Hii­ likin, thk. Zahid el- Kevserl. Beyrut 1 98 8 .

Kitiibü 'l-imiin

80

Kadi Ebu Ya'la, M uhammed b. el-Huseyn b. M u hammed b. Halef b. Ahmed b. el-Ferra el Bağdadi ( 4 5 8 / 1 0 6 5 ) , el-Kitabu 'l-Mu 'te­ med fi Usüli 'd-Din, tahk. Vedi' Zeyda n H a ddad, B eyrut 1 9 7 4.

el- Keşşi, Ebu Amr M uhammed b. Ömer b . Abdilaziz, er-Rical, Matba­ atü'l-Cedide 1 3 1 7. Kırbaşoğlu, H ayri, Ebü Ubeyd el-Kasım b. Sellam (Haya tı, İlm i Mevkii, Eserleri), Ankara 1 9 7 9 (Basılmamış Doktora Semineri).

M ehna, Emir- H ureys, Ali, Cam iu 'l-Fıraki'l-Mezah ibi'l-İslamiyye, B eyrut 1 994, M uslim, Ebu'l-H useyin Muslim b. H accac el-Kuşeyri ( 2 6 1 /8 7 5 ) , Sahih, İstanbul 1 9 8 1 . N evevi, Şerh u Sah ih i Muslim, Beyrut t.y. Onat, Hasan, Emevfler Devri Şif Hareketleri ve Gün ü m üz Şifliği, An­ kara 1 9 9 3 . es-Sem'ani, Abdülkerim b. Muhammed b . M ansur et-Temimi ( 5 62 / 1 1 66), el-Ensab, Beyrut 1 9 8 8 . Sezgin, Fuad, Tarfh u 't-Turasi'l-Arabf, M e d i n e 1 9 8 3 . es-Suyfiti, Abdurrahman b. Ebi Bekr b. M uhammed Celaluddin (9 1 1/ 1 5 0 5 ) , Kitabu'l-le'alf'l-Masn üa fi'l-Ehadfsi'l-Mevsüa, M at­ baatu'l-Edebiyye, y.y., 1 3 1 7. eş-Şehristani, Ebu Feth M uhammed b. Abdilkerim (548/ 1 1 5 3), el-Milel ve 'n-Nihal, tahk. Abdulemir Ali M ehna- Ali Hasan

Faur, B eyrut 1990. et-Taberani, Ebü'l-Kasım M üsnidü'd-Dü nya Süleyman b. Ahmed b. Eyyub (3 60/9 7 1), el-Mu 'cem u 'l-Kebfr, Thk.: Sad b. Abdillah el­ H amid - H alid b. Abdillah el-Cüreysi, y.y. t.y. et-Taberi, Ebu Cafer İbn Cerir Muhammed b. Cerir b. Yezid (3 1 0/ 9 2 3 ) , Camiü 'l-Beyan an Te 'vili ayi'l-Kur'an, thk. : Ab­ dullah b. Abdülmuhsin et-Türki, Daru Alemi'l-Kütüb, Riyad 2 0 0 3 / 1 424. et-Tirmizi, Ebu İsa Muhammed b. İsab Sevde ( 2 9 7 /909), es-Sunen, Kahire 1 9 8 2 . et-Tusi, Nasirüddin, İmamet Risalesi, Çev. H a s a n Onat, AÜİFD., XXXV(1 9 9 6), 1 79 - 1 9 1Watt, İslam D üşüncesin in Teşekkül Dev­ ri.

81

Kaynakça

Zahir, İ hsan İ lahi, Şia 'nm Kur'an İmamet v e Takiyye Anlayışı, Çev. Sabri Hizmetli-Hasan Onat, Ankara 1 984. ez-Zeheb!, E b u Abdillah Şemsüdd'in M uhammed b. Ahmed b. Osman (748/ 1 3 4 7), Miza n ü 'l- İ tid a.I fi Nakdi'r- Rical, Kahire 1963. '

Tarfh ü 'l-İslam ve Tabaka tü 'l- Meşah fr ve 'l-A'lam, Mektebetü'l

Kudsi, Kahire 1 9 4 7. Siyerü A'lam i 'n-Nübela, thk. Şuab el-Arnaut ve arkadaşları,

B eyrut 1 9 8 1 - 1 9 8 8 . el-İber fi Haberi m e n Gaber, thk. Muhammed b.Sa'id Zeğlul,

B eyrut 1 9 8 5 . Tezkiretu 'l-Huffaz, Haydarabad 1 9 5 6.

Zirikl'i, H ayreddin, el-A'lam ve'l-Esma, 9. Baskı, Kahire 1 9 9 0 .

DİZİN

A Abbad b. Abbad 2 9, 69 Abdu'l-Haris 66 Abdullah b. Abbas 2 8, 42 Abdullah b. As far et-Temimi 73 Abd ullah b. Dinar 3 1 Abd ullah b . İbaz 7 3 Abdullah b . Mes'ı1d 3 8, 39, 4 1 , 42 Abdullah b. Muhammed b. Ebl Şeybe 1 6 Abdullah b . Ömer 4 2 , 64 Abdullah b . Tavus 39 Abdurrahman b. M e h di 3 8, 39, 45 Abdurrahman es-Süleml 42 Abdülkays kabilesi 2 8 acem kadını 2 7 Adalet 7 2 , 7 4 Adem 5 2 , 6 6 adil 6 9 ahiret 1 3, 1 5 ahlak 3 5 , 68 ahlaki davranış 6 6 Ahmed Atiyye 2 1 Ahmed b. H anbel 1 6 Akıl Tara ftarları 1 9, 7 2 alışkanlık 6 6, 6 7 Ali ( Hz. ) 1 2 , 1 3 , 3 5, 5 5 , 64, 74, 7 5 Ali aleyhtarlığı 3 0 Ali b. H üseyin Zeyn elabidin 7 5 A l i b. S a b i t el-Cezerl 5 5 Alkame 3 8, 40 Allah'a ve Re s u l ü n e itaat 25 Allah b i lgisi 5 3 Allah'ı b i l m e 7 3 Allah'ı i nkar 67, 6 9 A l l a h ' ı n b i rliği 5 2 Allah' ı n e m ri 5 3 Allah'ın i l m i 7 2 Allah' ı n kitabı 2 7, 3 7 a' malu'l-birr 4 5 , 49 a'maJu 'z-zakiye 4 6 amel 9, 1 3 , 1 4, 1 6, 2 3 , 3 6, 37, 48, 49, 50, 5 1 , 5 2 , 5 7

amelden yoksun ikrar 3 7 amelsiz kalp 2 0 amelsiz söz 2 0 A'meş 3 8, 69, 7 0 Ammar b . Ebl Ammar 3 2 Amr b . Ubeyd 7 2 Arafat 3 2 , 3 3 Arap dili 1 , 1 1 , 46, 5 1 , 6 0 Araplar 48, 49, 6 0 asar 3 5, 6 8 Ashabu ' l - H adis 9 Ashabu'r-Re'y 9 Asma) 1 1 Ata b. Ebl Rebah 6 7 ateşe ibadet 5 4 Avn b. Abdillah 4 2 ayet 2 4 B

Bağdad 1 1 barış 3 4, 49 Basra 1 , 1 1 , 7 2 benzetme 7 0 beraat 5 5, 5 7, 5 8 beş esas 2 9 , 4 9 Beyt-i M a kd is 2 4 bidat 1 9, 2 0, 5 5, 5 6 , 6 1 bidatçi 5 7 birr 2 3 , 3 5 , 4 5 , 49 Bişr e l - M e ris\' 7 2 bizden değildir 5 8, 5 9 , 6 5 büyük günah 9 , 1 3 , 1 5, 6 1 , 7 1 , 7 3

C-Ç Cabir b. Abdillah 7 0 Ca' fe r b. B u rka n 6 9 cahil 68 Cahiliyye 2 4, 3 3 , 5 3 , 67 Cami' b . Şeddad 45 Cebrail 4 3 , 44, 4 5 Cebriyye 7 2 ceh e n n e m 3 5 , 7 2 cehen nemlik 5 5

Kitiibü'I-imiin

84

Cehm b. Safvan 7 2 Cehmiyye 7 2 , 7 3 , 7 5, 7 6 Cemel 9, 1 3 cennet 7 2 cennetlik 3 7, 3 8 , 4 1 , 5 5 Cerir b. Abdilhamid 4 0 ceza v e mükafat 1 5 Cibril 43 cihad 2 6, 69 cimau't-taat 7 3 , 74 cinler 4 7 Cundub b. Abdillah el-Beceli 5 6 Cüveybir b. Said 43 çocuğun imanı 1 5 D

Dahhak 43, 5 5 Damre b. Rebia 5 4 davranış 3 5 Deccal 6 9 Dehri 7 3 delil 7 6, derece 3 6, 3 7, 49 dil 1 3, 2 3 , 2 5, 73 dilin eylemi 50 dilin i krarı 1 4, 2 5, 2 6, 2 7, 33, 3 7, 47, 48, 5 3 , 5 4, 7 3 din 4 9 , 5 2, 5 3 dinden çıkarmayan inkar 6 7 dini hükümler 2 5 , 3 0, 6 3 , 64, 65 dini yükümlülük 24 diyet 6 1 dokuz esas 2 9 Dört Raşid Halife 2 6 E

ebedi cehennem 1 3, 14, 1 5 Ebi H ü reyre 3 1 Ebi'l-Eşheb 3 7 Ebi Osman en-N ehdi 69 Ebi Sufyan 29, 7 0 E b u Zeyd el-Ensari 1 1 E h l - i H a d i s 30, 5 5 E h l - i Kıble 9, 6 8 Ehl-i Kitap 63, 6 4 Ehl-i S ü n net 1 5 , 2 0, 2 3 , 4 6 , 5 1 , 5 6 Elbani 2 6

el-esma' ve'l-ahkam 1 5 el-menzile beyne'l-menzileteyn 15, 72 el-va'd ve'l-vaid 1 5, 7 2 emanet 6 8 E m eviler 9 , 7 5 Emir Abdullah b . Tahir 1 1 Emirü ' l - M üminin 3 2 emir ve yasak 2 5 Enes b . Malik 39, 69 Ensar 2 6 Esved b . Hilal 4 5 Eşcai 64 Evzai 40, 45, 54, 5 6 eyle m 4 6 , 5 1 eylemsiz 49 eziyet 3 1 F

farzlar 1 5, 2 5, 2 6, 3 0 fasık 9, 14, 1 5, 7 3 fa s ı k m ü m i n 1 4 fazilet 3 7 Faz! b . Abdillah 7 3 Fazliyye 7 2 , 7 3 , 7 4 fesat 6 0 fıkıh 1 , 1 1 fısk 5 9 fiiller 7 3 , 7 4 G

gan i met 2 6, 2 8 Garibu'l-H adis 1 1 gü nah 5 7, 6 0 , 6 1 , 6 2 , 6 3 , 6 5 , 66, 67, 69, 70, 7 1 gü nahkar 70, 7 1 güzel davranış 3 5 H

Haccac 1 7, 3 3 , 38, 42 Haç 54 hadis 1, 9, 1 1 , 1 5, 1 6, 1 7, 1 8, 1 9, 2 0, 2 1, 2 8 Hadis Taraftarları 9 , 1 5 , 1 9 , 2 0, 65, 7 2 hakem 1 3 hakikat 6 1

Dizin

haksızlık yapmamak 34 Halid b. M a'dan 3 0 Halku'l- Kur'an 7 2 hamd 3 0, s ı, 6 2 Hammad b. Seleme 3 2 Hammad b. Zeyd 3 9 Hanefi - M aturidi çizgi ı 4 Hanefi - M ürci iler 7 2 Hanif dini S 3 Hanzale b. Ebi S u fyan 2 9 haram 4 6 haram aylar 2 8 Hariciler 9 , ı 3, S S , 6 ı , 74 Haricilik 73 H arun Reşid ı ı Hasan Basri 3 9, 7 2 Hasan b . Muhammed ı 3 haya 3 4 Hemmam b. M u nebbih ı s Herat ı , ı ı Herseme b. A'yen ı ı heva 6 ı hırsızlık S 7, 6 ı Hicaz S 6 hicret 2 4, 2 S hitap 2 S hiyanet S 8 Horasan ı , ı ı , 7 2 Hrıstiyan S4, 7 3 Humeyd el-Mukrai S 4 Humeydi ı 6 huruç ı 9 Huseyn b. Hasen el-Halimi ı 8 Huşeym 4 3 Huzeyfe S4, 6 S

ı-i Irak S6 Izutsu 20 İbaziler 7S İbaziyye 7 2 , 73 İblis s2 İbn Abbas 2 8, 2 9 , 3 2 , S9, 67 İbn Cureyc 33 İbn Ebi Leyla SS İbn Ebi M uleyke 4 3 İbn E b i Nasr 2 3

85

İbn E b i Nüşbe 6 9 İbn Mes'fıd 3 7, 3 8, 4 ı İbn Ömer 29, 3 S, S 4 , S S İbn Sad 69, 70 İ b n Sirin 4 ı , 43 İbn Tavus 3 9 İbnu'l-A'rabi ı ı İbrahim 3 8, 40, 4 ı , 43 İbrahim b. Tahman ı6 İbrahim et-Teymi 42 içki S4, 64, 7 0 ihlas 6 ı iki Şeytan 68 ikrar 24, 2 S, 2 6, 46, S2 İ kri me b . H a l i d 29 ilah 24 ilim ehli 2 0, S 2 ilk müslüman nesil 3 S İmam Buhari ı 9 imamet 7 4 İmamiyye 74 İmam M aturidi ı 9 iman 7, 9, ı 3, ı 4, ı s, ı 6, ı 9, 2 0, 2 ı . 2 3 , 2 4, 2 S, 2 6, 2 7, 28, 3 0, 3 ı , 3 3 , 3 4, 3 6, 39, 4S, 46, 48, 49, s ı , S3, S 7, 62, 63, 66, 69, 72, 73, 74 iman-amel ilişkisi 9, ı 3 imanda artma ve eksilme ı 4, 2 3 , 2 7, 3 6, 4 6 imanda istisna 4 0 i m a n d a şüphe ı 4, 3 S i m a n esasları 2 8, 3 0 imanın aslı 46 imanın hakikatleri 63 imanın mükemmelliği 23 imanın sıfatları 6 3 i m a n ı n söz v e a m e l olduğu fikri ı6 imanla islam ı 4 infak 3 4 inkar S 2 insan özgür iradesi 3 0, 7 2 inşallah 4 0 irca 9 , ı o, ı 9 , 2 0, 4 2 , S4, s s , S 6, 69 İsa 4 0 İ s h a k b. Süleyman er- Razi 2 9

Kitiibü 'l-iman

86

İslam 49 İslam esasları 69 İsmail b. İbrahim 3 3, S 6 İsna-aşeriyye 74 İsnadh rivayet geleneği 3 9 işaret taşları 3 0 itizal 1 9 iyi ameller 4S, 4 9 iyi eylem 3 S iyiliği emretmek-kötül üğe engel olmak 7 2 iyilik 2 3, 3 7, S O , 6 0 , 6 3

küçük şirk S9, 66 kü fr 69 küfra n 6 0 kü franu'n-ni'me 60 küfrü'n-nime 59 küfür 9, S 7, S8, S9, 60, 6ı, 67, 68, 69, 74

K Kabe 24, 2 S, 29, 3 0, 3 3 kab i r azabı n ı i nkar 7 2 kader 9, 3 7, 6 9 Kaderiyye S S kadınlar 3 6, 6 0 kafi r 9 , ı s , S 2 , S 3 , S8, 68, 70, 7 3 , 7S kafi rlerin ahlakları 67 kafirlerin davra n ışları 6 7 kafi ru'n-nı'me 7 3 Kalhatl ı 3 kalp ı 3 , ı 4, 2 3, 24, SO, 73 kalp ile tasdik ı 4, 3S kavi S O, s ı Kays b . Müslim 3 2 kelami kaynaklar ı s Kel i m e - i Şehadet 2 4, 2 S Kel i m e - i Tevh id 2 3 Kerbela 9 kesi n b i lgi 46, 4 7 kıble 2 S, 2 6 Kıble E h l i 7 0 kıyas ı 9 Kisal ı ı kitap 7, 2 0, 2 3 , 3 9 , 4 ı , 49, S 2 , 5 3 , 6 3 , 64, 66, 68 kötü fi i l 6 9 kötülükten sakı n d ı rma 3 0 Ku fe ı , ı ı , 6 9 Ku m ı 5 Ku r'an 2 4, 2 7, s ı , 5 6 kurban 69 Kuteybe b . Sa'ld ı 6

M Madelung 2 0 makalat ı 3 Malik b . Enes 4 S , S 6 Malik b . M ı ğvel 6 4 Maliki 1 1, ı 7, 1 8 Ma'mer b . Raş i d ı s Mansur 40 ma'rifet 5 2 , S 3 , 7 3 Masiyet 6 ı M averaü n n e h i r 7 2 Mead 7 4 Mecusiler S 4 M e d i n e 2 4, 2 5 M ehdi b . M eymun S6 Mekke ı , ı ı , 2 4, 33, 64, 70 melekler 3 4, 3 9 , 4ı, 44, 52, 5 3 , S4, 73 Meryem b i n t İ m ran 44 Mescid-i Aksa 2 4, 2 6 Mescid-i H a ra m 24, 4 ı Meva l i ı ı , 3 0 , 3 ı , 3 2 , 3 3 , 3 8 , 43 Meym u n b . M i hran 44 Meysere 5 S mezhep 9 , ı 3 M i kail 4 3 , 4 5 M i n a 64 Mis' a r b . Kidam 42 Mu'aviye ı 3 M uaz b . Cebel 4 ı , 4S M u d a r 28 Muhacir 2 6 M u h a m med b . Ca'fe r 3 8 M u h a m m e d b . Eslem ı 7

L lanet 70, 7 ı lanetleme S S Lat 7 0

Dizin

Muhammed b. Kesir 40, S4, S6 Muhammed b. Sehnı1n ı 7 Muhammed b. Siri n el-En sar! 3 9 mukallidin i m a n ı ı s Musa 40 muskacılık S 9 Mu'tezile ı 4, ı s, 7 2 , 7 3 , 7 S muttaki ı s muvafüt ı s Mühill b . M u h riz 3 9 mükelef 2 4 mümin 9, ı 4, ı s, 24, 2 S , 2 7, 3 6, 3 9, 40, 4 ı , 4 2 , 4 3 , S 4, SS, S7, S8, 6 2 , 6 3 , 73 müminin malı 70, 7 ı münafık ı s , 4 ı , 68 Mürcie ı , 9, ı 3, ı4, ı 9, 2 0 , 42, S S Mürcil ı 4, 2 0, 4 2 , 5 4 , S S mürted 6 0 , 6 8 müslim ı s müşrik 7 0 , 7 3 N

Nafi 43, 5 5 namaz 24, 2 5 , 2 6, 2 8 , 2 9 , 3 0 , 46, 48, S4, 64, 69 nas ve tayin 7 4 nazar boncuğu S 9 nebi S 3 nebilerin imanı 4 3 , 5 4 n eblz 2 8 n i m et 60 nimete nankörlük 60, 73 nim ete saygısızlık S 9 n i m etleri n i n karı 6 0 n iyet 2 3 , 3 7 nübüvvet 7 3 , 7 4

0-Ö o rtak ko ş m a 3 0, 66, 6 7 , 6 8 o ruç 2 9, 3 0 , 6 2 Osman (Hz.) ı 3 , S S Ömer b. Zer 42 Ö m e r el-Cü mahl 4 3 Ömer ( H z.) 3 2 , 3 S, 5 7, S 8

87

p

Pessagno 2 0 Peygamber 24, 2 6, 2 7, 2 8 , 29, 3 0, 3 3 , 34, 3 5 , 3 7 , 4 ı , 46, s o, S 3 , 59, 64, 6 5 , 68, 70, 7 ı R

Rafıza 7 5 Rebi' b . H abib ı 3 redd iye ı 9 resul 2 4, 3 9 , 4 ı , 5 3 Reşid Rıza 7 2 re'y ı 9, 3 8 Re'y Taraftarları 9 , ı 9 , 3 3 Rifü'a 64 Risale 9 riya 5 9 Ru m ı , 1 1

S -Ş Sabit b. Nasr b. Malik ı ı Sabit Kutna ı 4 sahabe 2 0, 2 3 Sa'ld b . Cubeyr S 6 Sa'ld b. Ebl Meryem el-Mısrl 4 3 salih ı s Sal im b. Zekva n 1 3 Salt b . B e h ram 42 Salt b. D i n a r 69 San'anl ı 6 secde S 2 , 6 2 selam 3 0 Selçuklular 7 2 selef 2 3 , 3 7 Seleme b . Kuh eyl 38, S S Sem'iyyat ı s Sevr b . Yezid 3 0 S ı fatlar 7 2 S ı ffi n 9, 1 3 , 3 4 Sıhhatu ' n - N azar S ı silm 49 siyah kına 6 8 siyasi ı 4 söz ı 6, 2 0 , 2 3 , 2 7, 3 3 , 3 7, 4 ı , 46, 49, S O, S 2 , S4, S 7, 6 3 , 68, 74 sözle tas d i k 3 7 sözü nde d u r m a 6 8

Kitabü'l-İman

88

Sufriyye 7 2 , 7 3 , 74 Sufyan b. Sa'id 3 ı, 3 8 Sufyan b. Uyeyne 6S Sufyan Sevri 29 Suheyl b. Ehi Salih 3 ı S uva 3 0 sünnet ı s, 2 0, 2 3, 2 7, 2 8 , 3 7 , 46, 49, S ı , S 6, 6 2 , 63, 64, 66, 68, 70 Şa'bi 3 3, 64 Şafii 1 1, ı 7, ı 8 şahitl ik 2 8, 7 1 Şam 2 3, S 6 şarkı söyleme 44, 68 şefaat 3 S şehadet 2 3 , 2 4, 2 9, 3 ı, 3 6, S 3 , S4 şerayi 2 4, 2 S şeriat 2 6 Şeytan S 2 , S 4, 66, 68 Şia ı s. 74, 7S şiddet 9 Şii 40, 74, 7 S Şiilik 3 3 şirk 3 3 , S 7, S 9 , 66, 67, 68, 69, 7 1 , 7 3 , 74 Şu'be 38 şükür S l T taat l S , 2 S, 3 4, 6 3 taatlerin b ü t ü n ü ı 3 Taberistan 7 S tabiin 2 0, 4 S , 6 7 takiyye 7 S takva 2 3 , 3 4, 3 7 Tarafsızlar grubu 2 9 Tarık b. Ş i h a b 3 2 Tarsus 1 1 Tatar Cedidcileri 7 2 Tavus 4 ı , 43 teberri S S, 6 S tehdit 60 tekfi r 9, 1 3 , 61, 69 teşeyyü 19 tevelli SS tevhid 7 2 , 7 4 te'vil 9, S O

tezkiye 4 ı Tıyara S 9 tövbe ı s Türkler 7 2 U-Ü uğur S 9 Uzza 7 0 ü mmetin ilk kuşağı 23 v

vahiy 6 3 va'id 6 0 Vasıl b. Ata 7 2 Vasıt 4 3 veh m S 9 Velid b . Müslim S 6 vesvese 3 S w

Watt 2 0 Wensinck 2 0 y

Yahudi 3 2 , 3 3 , 7 3 Yahya b. Atik 3 9 Yahya b. Ehi A m r eş-Şeyban! S 4 Yahya b. Sa'id 3 0, 3 7, 3 8 , 4 ı yakin 4 6 , 4 7 yalancılık S8, 6 8 yas tutmak 6 7 Yen ilikçi H a reketl er 7 2 z

zalim 69 zekat 2 4, 2 6, 2 8, 29, 30, 46, 6 2 zekatı inkar 2 6 Zeyd b . Ali b. H ü seyi n 7S Zeydiler ı s Zeyd iyye 3 8, 7 S Zındıklar S 4 zina S4, S 7, 6 8 Ziyad b. Asfar 7 3 Zuhri S 6 zunı1b 6 ı zühd 2 9