Argonautika [Argo Denizcileri] [1 ed.] 9786059460910


119 39 21MB

Turkish Pages 203 [204] Year 2019

Report DMCA / Copyright

DOWNLOAD PDF FILE

Recommend Papers

Argonautika [Argo Denizcileri] [1 ed.]
 9786059460910

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

PİNHAN YAYINCILII< Litros Yolu, Fatih San Sitesi No: 12/214-215 Topkapı/Zeytinburnu İstanbul Tel: (0212) 259 27 60 Faks: (0212) 565 16 74 www.pinhanyayincilik.com info®pinhanyayincilik.com Sertifika No: 40676 .

Kaynak Argonautica.

metin:

Translated by R. C. SEATON. William Heinemann,

NewYork, 1912. ©Pinhan Yayınalık, 2019

Türk�

çeviri© Nur Nirven 2019

Birinci Basım: Ağustos 2019 Genel Yayın Yönetmeni: Mahmut Sever Çeviri Editörü: Adem Beyaz Kapak Tasanmı: Mahmut Sever Dizgi: Özlem Sümbül Teknik Hazırlık, Baskı ve Cilt: Yaylaak Matbaaalık San. Tic. Ltd. Şti. Litros Yolu Fatih San Sitesi No: 12/197-203 Topkapı-İstanbul Tel: (0212) 567 80 03 Sertifika No: 11931 .

Pinhan Yayınalık: 190

Mitoloji Dizisi: 2

ISBN: 978-605-9460-91-0

Bu kitabın tilin yayın haklan saklıdır. Tanıtım amacıyla, kaynak gös­ termek şartıyla yapılacak kısa alıntılar dışında gerek metnin, gerek görsel malzemenin yayınevinden izin alınmadan herhangi bir yolla çoğalblması, yayımlanması ve dağıtılması 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun hükümlerine aykırıdır ve hak sahiplerinin maddi ve manevi haklarının çiğnenmesi anlamına geldiği için suç oluşturur.

Argonautika [Argo Denizcileri] Rodoslu Apollonios Çeviri: Nur Nirven

İçindekiler Giriş

+ 7

Argonautika + 59 1. Kitap + 61 il. Kitap • 95 III.

Kitap + 127

N. Kitap

+ 161

Giriş Peter Green I

Argonautika'nın yazan dikkat çekecek kadar muğlak bir ka­ rakter. Ne zaman doğduğunu veya ölüm tarihini bilmiyoruz. Doğum yeri olarak antik dönemde en az üç kent -İskenderiye, Naukratis ve kaçınılmaz olarak Rodos- öne sürülüyordu, bu tar­ hşma bugün de devam ediyor. Hayahyla ilgili başlıca kaynaklar hem geç tarihe aittir hem de göze çarpan bazı farklar içerir. Ha­ yahnın erken bir evresinde mi yoksa sonradan mı şüre döndü? Ptolemaioslardan birinin sarayında hocaydı, ama hangisinin? İs­ kenderiye Kütüphanesi'nin başındaydı, ama tam olarak kimden önce ve kimden sonra? Aşağı yukan çağdaşı olan Kallimakhos'la Souda'nın

Kai\i\iµaxoç maddesinde öne sürülen meşhur edebi

kavgasının doğrudan kendi döneminden günümüze gelen bir kanıh muhtemelen neden yok?1 Kronolojik bakımdan konuşur­ sak, Rodos'a kaçması veya sürgün edilmesi kütüphaneciliğe ve hocalığa atanmasıyla nasıl ilişkilendirilir? Zirve dönemi hangi Ptolemaios'un zamanıydı? Araşhrınacılar, kanıtlara göre doğu­ munu en erken 300'e, en geç 265'e, ölümünü 235-190 arasına ta­ rihlendirmişlerdir. 2

Bu görüş aynlığına neden olan önemli problem (bütün erken dönem kanıtlarının dışında) pek de kanıt eksikliği değil, daha

Muhtemelen çünkü Apollonios'a (AP 11.275) atfedilen, Kallimakhos'a saldı­ ran epigramının doğnıluğunu modern araştırmaalann çoğu, fikrimce, yeter­ siz nedenlerle kabul etmemiştir. 1

2 Apollonios'un hayab için modern bilginlerin geliştirdikleri, hiçbirine ciddi şekilde itiraz edilmeyen üç temel şemadan daha fazlasını listeleyen Vian, problemi derli toplu ortaya koyar (1974, VII-XIII). Aynı zamanda, en akla ya­ kın bulduğum şemanın aslında onun ilk sistemine çok yakından tekabül etti­ ğini belirtmeliyim, Delage de buna karar verir (1930b) -çağdaş bilginlerin büyük ölçüde görmezlikten geldikleri kapsamlı ve temelde duyarlı bir çalış­ ma. 7

sonra yaşayan birkaç tanığımızm ara sıra birbirleriyle çok açıkça ters düşmelerindeki garipliktir (gerçi göreceğimiz gibi, bazı gö­ rüş aynlıkları gerçek olmaktan çok zahiridir). O halde, burada onlardan başlıyorum. Hayatlar, Argonautika'nın elyazmalanyla birlikte aktarılıyordu; bunların izini sürmek için gösterilen bilim­ sel çabalar (örneğin Theon adlı eleştirmen M.Ö. 1. yüzyıla kadar izini sürdü) övülmeye layık olmakla birlikte aydınlahcı değildir veya güçlükleri gidermez. Bizans'ın 10. yüzyıl sonuna tarihlenen Souda ansiklopedisinin iki maddesi için de aynısı geçerlidir. (i) Hayat A: "Argonautika'nın yazan Apollonios İskenderi­ ye'de doğdu, Ptolemais kabilesindendi, Silleus'un (veya bazıları­ na göre İlleus'un) oğluydu. Ptolemaioslann saltanat döneminde yaşadı, Kallimakhos'un öğrencisiydi (µa6rrı:rjç). Önce hocası Kal­ limakhos'un asistanıydı (ovw.ı'.ıv)3; ama sonunda (oı/Ji) kendini şiir yazmaya verdi. Daha gençliğinde (iqı11�ov) Argonautika'yı ka­ labalığın önünde okuduğu ama beğenilmediği söylenir. Halkın aşağılamasına, şair arkadaşlarının alaylarına ve tacizlerine yenik düşerek anayurdunu bırakıp Rodos'a gitti. Burada metinlerini süsleyip düzeltti4, kabalığın önünde okumaya devam etti, bu da onu büyük üne kavuşturdu, şiirlerinde kendisine 'Rodoslu' de­ mesinin nedeni, burada parlak bir eğitimcilik mesleğine sahip olması, Rodos vatandaşlığını ve başka onurlar kazanmasıdır.5" Çoğu elyazmasmda bulunan "Ptolemaioslann saltanat dö-

Vey a belki "birlikte yaşadı"; bkz. Blum 128 ve 164, 38. Dipnot, avvEivaı fiili­ genç alimler için kullanıldığını" örneklerle belirtir (Kelimenin ima ettiği başka an­ lamlar da vardır: dipnot 7 ile beraber aşağıdaki tarbşmama bakın.) Hayat­

3

nin "eğitimini tamamladıktan sorıra asistan olarak hocalanyla kalan

lıır'da doğrulanarun, yani Apollonios'un

eğitim

aldığı Kallimakhos'un şair­

çok alim olduğu kimi zaman kabul edilmez. Onun Rodos'taki etkinlikle­ rine dair açıklamalan göz önüne aldığımızda bu önemlidir. 4 Cameron, 217'de "Apollonios'un Argonııutika'yı İskenderiye'de yazdığı, H11y11tlar'da kabul edilir'' der. Karş. aş. Hayat B'nin karub. 5 Cameron, 214'te burada bizim Apollonios'la daha geç dönemde Rodos'ta bir sofist okulunu yöneten Alabandalı Apollonios'u (yaklaşık M.Ö. 120) bir­ birine kanşbrdığımız öne sürülür. Aslında imkansız değildir bu. Ama argü­ manda bunun lehine kanıt öne sürülmesi (ve Hayat B'rıin "kamu işlerinde et­ kinlik gösterdi, retorik dersleri verdi" iddiasıyla bağlantılı olması), yani daha sorıraki sofist için böyle bir davranı ş doğalken. "şair için saçma" olması cid· de n

diye alınamaz. Apollonios en azından şair kadar bilgindi: retorikle edebiyatın arasına kesin çizgiler çizilemez; ve şairlerin ne zamandan den uzak durmalan

gerekmiştir? 8

beri kamu işlerin­

nemi", Hunter'ın sözleriyle, "sözünü etmeye değmeyecek kadar

aşikar olduğu"6 için genellikle önemsenmez. Eğer böyleyse, bu­ nun neden söylendiğini insan merak ediyor. Aslında, çoğul "Pto­ lemaioslar'' a özgü bir kimlik aradığımızda cevap hemen bulu­ nuyor: Bu Ptolemaioslar, "Kardeş Tannlar' '

(8Eot A6EA.cpoi) adıy­

la bilinen, altın ve gümüş sikkelerin üzerinde her zaman birlikte portreleri yapılan, hanedanın en ünlü ilk ensest kraliyet çifti il. Ptolemaios Philadelphos ile kardeşi ve kansı Arsinoe'dir, ve an­ cak onlar olabilir. Apollonios'un gençliğindeki edebiyat perfor­

mansıyla

ilgili

açıklamanın daha öncesiyle yani kendisini şiire

"geç" vermesiyle tutarsız olduğu da sık tartışılır; ama geç dö­ nemdeki tefsircinin bile ilci cümle arasında kendisiyle böyle ale­ nen çelişmesi ihtimal dışıdır. Yunanca mebıin anlamı, IAurduğum için beni çok kıskandı. Vah benim kaderim: En kötü rüyalarımda bile Phriksos'un kaçışının beni mahvedeceğini tahmin edemezdim." Alkimede böyle ağlayıp inledi, hizmet eden kadınlar onun dört bir yanında durup hıçkırdılar. Ama İason yabşbran, teselli eden sözlerle ona hitap etti: "Bana böyle keder ve ıstırap verme, anne : bu kadan fazla, gelen sıkınbyı göz yaşlannla durduramazsın tek yapabildiğin üzüntüye üzüntü katmak. Tannlann ölümlülere verdikleri kederler önceden bilinemez, gönülden üzülmene rağmen sana verdikleri payı kabul et dayan, sıkı dur, Athena'nın vaatlerine, tanrının kehanetlerine bu kahramanlann yardımına güven. Çünkü Apollon çok olumlu konuştu. Şimdi sen ve hizmetindeki kadınlar evde sakin sak.in oturmalısınız. Gemiden yana, şer kehanette bulunan kuş olma. Hizmetkirlanm ve hısımlanm oraya kadar bana eşlik edecekler." Bunlan söyledikten sonra evden çıkb: çok kutsal Delos'ta, Klaros'ta, Pythia'run Delphoi'sinde veya Ksanthos'un ırmaklarının kenanndak.i geniş Lyk.ia' da buhur kokan tapınağından çıkan Apollon gibi, İason da kalabalığın arasından geçti, baAmp çağıran sesler onu yüreklendirdi. Orada kentin koruyucusu Artemis'in rahibesi yaşlı İphias onu karşılayarak sağ elini öptü; çok istemesine rağmen onunla yine de sohbet edemedi, çünkü kalabalık İason'u öne dAru itiyordu gençler bu yaşlı kadını bir kenarda bıraktılar, bu sırada İason'u çekip uzağa götürdüler. Kentin iyi yapılmış sokakla nnın ötesine geçip, gemileri Argo'nun yanında toplanan yoldaşlannın onu bekledikleri Pagasai bumuna vardığında limanın ucunda durdu, yoldaşları etrafına toplandılar. Uzakta, kentten inen yolda bir anda gözlerine Akastos'la Argos ilişti, onlann Pelias'ı hiçe sayarak geldiklerini görünce hepsi şaşırdı. Birinin, Arestor'un oğlu Argos'un üzerinde omuzlarından ayaklarına inen, siyah yakalı boğa derisi vardı, diğeri kız kardeşi Pelopeia'run hediyesi harika bir çift harmani giyiyordu. Yine de İason onlara aynnblı sorular sormaktan çek.indi, bütün kahramanlan grup halinde birlikte oturttu . Sanlmış yelkenlerin ve yerinden çıkanlmış direğin üstünde 68

sırayla yerlerini aldılar. Sonra, Aison'un oğlu onlara içten, sağduyu lu sözlerle hitap etti: "Gemiyi donatmak için gereken her şey burada tam bir düzen içinde, gemi harekete hazır; bu bakımdan, uygun rüzgarlar esmeye başlar başlamaz seferi geciktirmek için hiçbir neden yok. Haydi dostlar, Hellas'a birlikte döneceğimiz, Aietes'in krallığına birlikte gideceğimiz için, bu nedenle, taraf tutmaksızın, aramızdan en iyi olaru her şeyle ilgilenmesi, yabanolarla barışa veya savaşa karar vermesi için önder seçin." İason böyle dedi. Gençler gözlerini ortalarında oturan cesur Herakles' e çevirdiler, hepsi tek ses halinde onu idareyi ele almaya zorladı. Ama Herakles oturduğu yerden sağ elini kaldırarak, "Kimse bu onuru bana vermesin: Kabul etmem, dahası, aramızdan birinin önder olarak ortaya çıkmasıru da önlerim. Bu kalabalığı kim topladıysa o önderlik etsin" dedi. Herakles'in yüce gönüllü sözleri bunlardı, hepsi Herakles'in kararını onayladığını belirtti . Bunun üzerine cengaver İason sevinç içinde ayağa kalktı, coşkulu dinleyicilerine şunları söyledi : "Şayet onurunuzun korunmasıru bana emanet ediyorsaruz, bizi yolculuğıımuzdan alıkoyacak artık hiçbir şey yok. Şimdi önce Phoibos Apollon'un sunuyla gönlünü alalım, sonra hemen yemeğimizi hazırlayalım. Bu arada, ahırları yöneten hizmetk.irlanm, ki onların işleri sürüden özenle seçtikleri sığırları önlerine katarak buraya getirmek, dönünceye kadar gemimizi denize indirebilir, bütün gereçleri yükleyebilir, oturaklara göre kürekçilerin kuralanru çekebiliriz. Aynı zamanda gemileri koruyan Apollon'a deniz kıyısında bir sunak yapalım, kehanetlerinde bana denizde bazı yollan işaretlerle göstermeyi vadetti, kral adına üstlendiğim işlere Apollon'un onuruna sunuyla başlamalıyım." İ ason böyle dedi, işe ilk o el attı. Onlar da ikna olarak ayağa kalktılar, dümdüz sığ bir kayalığın üzerine giysilerini yığdılar denizin dalgalan buraya erişemiyordu gerçi kış fırtınalarının tuzlu izlerini taşıyordu. Argos'un öğüdü uyarınca, önce geminin etrafını dokuma halatlarla çevirdiler; tahta çiviyle sıkı sıkı tutturulan keresteler korunsun, tuzlu dalgaların şiddetine dayanabilsin diye halatı iki uçtan gerdiler. 69

330

335

340

345

350

355

360

365

370

375

Sonra geminin kemeresi genişliğinde ve pruvasından denizin kenanna kadar uzanan bir alan kazdılar, gemiyi elleriyle çekerek bu mesafeye götürebildiler; giderlerken omurga düzeyinin albru daha derin kazmaya devam ettiler, bu yola perdahlanmış kütükler yerleştirdiler, ilkinin üzerine gövdeyi oturtarak kızaktan yavaş yavaş kaysın diye eğdiler. Her kenarda, iskele ve sancak boyunca, kürekleri oturakların ters yönünde bağladılar,

380

385

küreklerin elcikleri iki taraftan da

dışarıya doğru çıkınb ya pıyordu, kendileri de sıra sıra dizilerek durdular, ellerini ve göğüslerini küreklerin elciklerine basbrdılar; bu arada Tiphys doğru anda onlan gayretlendirmek için gemiye çıkb. Yüksek sesle haykırarak komut verdi, o anda bütün ağırlıkları atarak tek bir hamleyle gemiyi karad a durduğu yerden ileri ittiler, yere sıkı Pelion dağının çocuğu

basarak Argo gemisi kolayca gidebilsin diye

ede iterek götürdüler, sevinçle yanı sıra koştular, Sürtüşen kütükler heybetli omurganın albnda gıardadı, geminin sürtünmesinin çıkardığı siyah duman dört bir yam kapladı. Argo suya inerken, dalgaların içine çok önceden inmesin diye halatların üzerinde ittiler, sonra kürekleri yerlerine oturttular, direği, iyi yapılmış yelkenleri, armayı ve kummyalarını yerlerine yerleştirdiler. Bütün bunlar bittiğinde ve çok büyük beceriyle her aynnbya dikkat edildiğinde, her oturakta iki kişi otu rmak üzere, kura çekerek kürekçi oturaklarını paylaşblar. Ama ortadaki yeri, geminin tam ortasım Herakles'e, ve diğer kahramanlara tercih ettikleri, Tegea kentinde oturan Ankaios'a ayırdılar. vira ede

390

395

400

405

410

Tam ortadaki yeri kura çekmeden hemen sadece onlara verdiler, sağlam omurgalı gemilerinin dümenini hep birlikte Tiphys'e teslim ettiler. Sonra, deniz kıyısınd aki taşlan yuvarlayarak yığdılar, kıyılann ve gemilerin tanrısı Apol lon' a kıyıda bir sunak yaptılar; sonra hemen üzerine kocaman kuru zeytin dallan yaydılar. Bu sırada İason'un sığır yetişti ren adamları, sürüden iki danayı önleri sıra güderek ge ld iler, en genç yoldaş onları çeke çeke sunağa götürdü, diğerleri de serpilecek sulan, hayvanlara verilecek ufalanmış arpayı ve sunağı hazırladılar, İason atala rının tanrısı Apollon'a dua ederek yakardı: "Pegasai' da ve babamın adım taşıyan Aisonis'te oturan sen, ey kral, i şit beni, Pythia'ya senin kehanetini sorduğumda bu yolculu ğun 70

başarıyla nasıl sonuçlanacağını bana öğrebneyi vadeden sen; zira bu işi üstlenmeye beni iten sensin. Şimdi, gitmemiz gereken yere gemiyi ve yoldaşlanmı sağ salim bizzat sen götürüp Hellas'a geri getir. Ne kadar çoğumuz dönerse sunağına o kadar çok boğa ve yeni değerli sunular sunacağız. Sayısız sunuların bazısını Pythia'ya, bazısını Ortygia'ya göndereceğim. Ama Uzaklan Vuran şimdi bu sunumuzu ilk hediye, gemimiz adına sana sunduğumuz yolculuk ücreti kabul et Ey kral, senin öğüdün ve bilgeliğinle, üzüntüsüz bir geleceğe fora edeyim, üzerimizde iyi bir rüzgar essin, en sakin denizlere yelken açalım." İason dua ederken arpa serpti, iki kahraman, gururlu Ankaios'la Herakles de öküzlerle uğraşmaya hazırlandılar. Herakles sopasını öküzün birinin alnının tam ortasına indirdi. Öküz gülle gibi yere düştü. Ankaios tunç baltasıyla ikincisinin kalın boynunu kesti, güçlü tendonlannı kopardı, iki boynuzundan yere yabnlınca o öküz de yere yığıldı. Sonra diğer kahramanlar hemen derileri yüzdüler, hayvanlan parçalara ayırdılar, butlan kurbanlık olarak ayırdılar kalın bir yağla hepsini sardılar, kırdıklan çıralann üzerinde yakblar, bu sırada İason karışık şarabı toprağa döküyor, İdmon kurban alevlerinin dört bir yanda yandığını, kaderi belirleyen yoğun dumanın girdap gibi dönerek göğe yükselmesini keyifle seyrediyordu. Leto'nun oğlu Apollon'un amacını hemen orada lafını hiç esirgemeden ilan etti: "Tannlann sizlere biçtiği kader ve akıbet Postu getirerek buraya dönmek, gerçi giderken de, dönerken de sayılamayacak kadar çok çile sizleri bekliyor. Ama benim kaderim, tannnın menfur emriyle Asya kıtasının uzak bir yerinde ölmek. Kuşun verdiği uğursuzluk işaretlerinden bu kaderi ben zaten biliyordum, yine de bu gemiye binmek, böylelikle ülkemde ünümü korumak için anayurdumdan ayrıldım." Böyle dedi; onun kehanetlerini duyan gençler İdmon' a üzüldüler ama kendilerinin geri döneceklerine sevindiler. Güneşin kavuruculuğunun zirvesini geride bıraktığı, dağlann gölgelerinin sürülebilen topraklarda yer değiştirdiği akşamın alacakaranlığına çekildiği saatte hepsi gri deniz kıyısı boyunca kuma yapraklan kat kat yaydılar, yapraklann üzerine sıra sıra yattılar; yanlarında çok sayıda 71

415

420

425

430

435

440

445

450

455

460

465

470

475

480

485

490

495

tabak ve sakilerin testilerden doldurduktan lezzetli şarap vardı. Çok geçmeden, yemekten ve şaraptan genellil