İslam'da İktidarın Serüveni: Halife ve Sultan [1 ed.]
 9756480521

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

Sultan '

··�-

[�·.; ·:

HALİFE VE SULTAN

Yeditepe Yayınevi 49 İnceleme-Araştırma: 32

V.

Orijinal Adı: V. 13arthold, Hal ife i Sultan, Moskova 1966. Halife ve Sultan Vasilij Vladimiroviç Barthold Çeviren: İ lyas Kamalov © Yeditepe Yayınevi

İ ç Düzen: Burhan Maden Kapak: Sabahattin Kanaş Baskı-Cilt: Şenyıldız Gümüşsuyu Cad. No: 3, K: 2 Topkapı/İ stanbu l Tel: 0212 483 4 7 92 ISBN: 975-6480-52-1 1. Baskı: Ekim 2006

Yeditepe Yayınevi Çatalçeşme Sk. No: 27 /15 34410 Cağaloğlu- İ stanbul Tel: (0212) 528 47 53 Faks: (0212) 512 33 78

www.yeditepeyayinevi.coın e-ınail: [email protected]

.

HALiFE VE SULTAN Vasilij Vladimiroviç Barthold

Çeviren

İlyas Kamalov

İlyas KAMALOV 1978 yılında Rusya'nın Ulyanovsk ilinin Filippovka köyünde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Filippovskaya Lisesi'nde tamam­ ladıktan sonra 1996 yılında Türkiye'ye geldi. Bir yıl Türkçe öğrendi. 1997-2001 yılları arasında Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Tarih Bölümünde öğrenim gördü. 2003 yılında Altın Orda­ İllıanlı Münasebetleri adlı yüksek lisans çalışmasını tamamlayarak

aynı

üniversitenin

Türkiyat

Araştırmaları

Enstitüsü

Ortaçağ

Anabilim Dalı'ndan mezun oldu. Aynı yıl Mimar Sinan Güzel Sanatlar

Üniversitesi

Sosyal

Bilimler

Enstitüsü'nde

doktora

programına başlayan Kamalov, hala Altın Orda Devleti ile ilgili çalışmalarını devam ettirmektedir. Çok iyi derecede Rusça, Türkçe ve İngilizce dillerini bilen Tatar uyruklu İlyas Kamalov'un Moğol/arın Kafkasya Politikası, Kaknüs Yayınlan, 2003; Avrasya Fatihi Tatarlar,

Kaknüs

Yayınları,

2006;

Putin'in

Rusya'sı:

KGB'den

Devlet

Başkanlığı'ııa, Kaknüs Yayınları, 2004 (derleme); Altın Ordu ve Kazan Hanları, Kaknüs Yayınlan, 2003 (çeviri); Ermeni Kaynaklarına Göre Moğollar,

Yeditepe

Yayınları,

2005

(çeviri)

isimli

çalışmaları

bulunmaktadır. Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi'nde Rusya Araştırmaları Uzmanı olarak görev yapan Kamalov'un Altın Orda ve Tatarlar ile ilgili makaleleri tarih dergilerinde, Rusya ve Ukrayna bölgesi

ile

ilgili

yazıları

da

günlük

gazele

dergilerde yayınlanmaya devam etmektedir.

ve

strateji

içerikli

İçindekiler Kısaltmalar

.................................................... ................................... ....

Çevirl'nin Önsözü

................................... ............................................

Barthold'un Hayatı ve Eserleri Halife v e Sultan

........................................................

.................................................................................

Karadeniz' de İslam

........................................ .......... .......................

Türkiye, İslam ve Hristiyanlık

.......................................................

Moğol istilası ve İran Kütürüne Tcsirleri..

9

11 39

123

133

..................................

159

....................................................................................

173

.............. . . ...... . . ...... ..................... ............................................

184

Bibliyografya İndeks

7

Kısaltmalar

bkz.

bakınız çeviren edited

Enzyklopaedie des İsliiın. Gcographisches, etnograplıisches und biograplıisches Wiirterbuch der muhanıınedanischen Völker, Leiden-Leipzig, 1908, 19 13-1936. CPB

Gosudarslvennaya Publiçnaya Biblioteka İmeni M. E. Saltıkova-Şedrina (S. Peterburg) [M. E. Saltıkov-Şedrin Devlet Umumi Kütüphanesi]

s.

Sayı

s.

sayfa

.S13A W

"Sitzungsberichte der Königelichen preussischen Akadenıic der Wissenschaften ", phillogisch-historische Klasse, Berlin.

( L)

tarihsiz

Tcıberi

Taberi,

Annales quos scripsit Abu Ojafar Mohammed ibn Ojarir at-Tabari cıım aliis, ed. M. J. De Goeje, Lugduni Batavorum, series 1, t. I-VI, 1879-1890; series II, t. I-III,

1881-1889; series lll, t. I-IV, 1879-1890. Introductio, glossarium, addenda et emendanda, 1901, Indices 1901. [(•re.

tercüme

l'S7Jf? ir ı/c /11 Vil/e- Sainir, P;:ıris 1 8('4, :- . 85; l'vl. \"Zıt� lkrdıem, /11.i Tıilıir Tıııfiıı·, l l rsg. Und ülwrs von l i . Keller, Leipzig 1 908, s. 93. Bundan 70 yıl sonra 284/�97 yılında Halilko,�o Nıı�r.'lslıın

ı- [l'olııı

Mo11goh.ko;!o

S . Pctersburg Üni \"l•rsi lc�i'ııin Doğu Müzcsi'ndc h l ? / 1 220 yılında, yani Moğolların �ehri ek• );L'Çirdil..lcıı hemen sonra basılan bir p.ır,ı

iimcği

bulunmaktadır. Do�,u

Müzcsi'ııdcki para kollcksiyonları arlık Ermitaj Mül'esi'nde saklaııınaktadır.

-''

"··

C. d 'O lı sso n, 1-/"toıre Jes Mongo/s, ılepııis Tclıi11sııı:klıa11 i11sqıııı ':ı 'J'iı11oıır lıcy oıı Ta111,•ı/aıı, 111, ed . 2, La H L � . A . E .

Suvüti, ll11s11ı!1-,\ l 1 1Jı;ıdııra, 1 1 .

·' ·

72.

7 4 Halife

Ft·

Sultan

larını yazmıştır.111ı Kutbeddin, Mısır halifelerinin önceki Abbasller ile aynı safa konulamayacağını haklı olarak ispatlamıştır. Ona göre, Büveyhi ve Selçuklular zamanında dünyevi hakimiyetten mahrum bırak ılan Bağdad halifeleri en azından konumlarına uy­ gun unvanlar ile donatılmıştı. Kutbeddin, bu halifelerden birisi­ nin 369 /979-980 yılında Mısırlı bir elçiyi, tahtında omuzlarında Peygamber'in hırkasını , beline Peygamber'in kılıcını bağlamış ve elinde Peygamber'in asası olduğu halde karşılamıştır. Gördükle­ rine hayran kalan elçi, "Yoksa bu Allah'm ta kendi s i mi ?" soru­ sunu sormaktan kendisini alamamıştır. Büveyhi hükümdarı bu­ mın Ü7.erine "O, Allah'ın yeryüzündeki yardımcısıdır" cevabını vermiştir.1 1 7 Mısırlı Abbasiler'de ise bu hali felerin durumunun tersine ne hakimiyet, ne de buna benzer dış ortam vardı. Mısır' da hali felerin ancak isimleri mevcut idi _ı ı s Mısır'da bile adları paralarda zikredilmeyen Abbasi halife­ lerini, Asya'nın bütün Müslüman hükümdarlarınm p3ralarında adını Allah ve Hz. Muhammed isi mleriyle birlikte gördükleri önceki halifeler ile karşılaştırmak mümkün değildi. Suyüti, kendi eserinde melik, sultan ve halife terimlerini açıklarken, Mısırlı sul­ tanların istisnai hakları ile ilgili Zahiri'nin teorisi i le kendisinin Mısır'ın halifelerin ülkesi olarak ayrıcalıkl ı olduğuna dair görü­ şüne aykırı beyanlarda da bulunmuştur. ı 19 Ö rnek olarak, 1 . Öınl'r ile ilgili hadisler getirilmektedir. BunlarJan birine göre, I. Önwr, kendisinin melik mi, yoksa halife mi olduğu konu;;unda şüphe�'_ıı its ow•ı Histori1111s . . . , i l !, s. 2.J9. ı •.ı A. Lilıaçöv, "Zolcıloy Kli!d İz Dinilrov Palilnskilı Sultilnov İndiyi '', s. 7ll vs. ;_ildıııı:.:m rı11s ılcm Diil'llll ı/r;; / /ırjis 1111d ilır ıı••rs.,;ı ·/ııs l Jris11111/, BC'rlin 1908, '· .J29. AvrK.ı · ııı ulıl asib'' giirP\'i için bk? . V. V. lkırlhLl> .:.,,..ı.:ı....

I ,; � .ıı ı

.jı.;;.,ı � _;l>. J

v.

Hammer, Ges Mekkeli Kutbeddin ise Selim'i

-'82

P.

Jovi0, Tıırcirnrııın

rerıım m111111mlt1riııs,

s.

E 4b; aynı yazar, Dr l'ita Leonis Drci111i

f'vnt. Mııx. Lilıri X. His . . . ııccrsserıınl Hııdrimıi Sexti. l'oııl. Mnx. et. P. Coluınnae

''\

"'

Cırdinafo, V i l ae , ab l'Odem P. Jovio rnnsaiplP, !'oii,;, l 8 lJ7, ' · 1 2 2- 1 i'.''.

T ı ırkP\" i Den·i�'"-iy

152

Ji;ı/ılc

ı ·e

Sulmn

!ardır. Onların direncinden dolayı Selim, iki kez İran seferi nden vazgPçmek zorunda kalmıştır. Diğer taraftan Osmanlı Sultanı, Şii İran'ın düşmanı olarak Türkistan Sünnileri'nin müttefiki olmuş­ tur. Türkistan' dan gelen belgelerde artık sultana "Allah ve Pey­ gamber'in halifesi" şeklinde hitap edilmiştir. Halbuki, daha önce­ ki Osmanlı sultanları, Türkistan halkı için ancak "Rum Kayseri" idiler. Bu ünvan istanbul'un fethinden çok önce daha XIV. yüz­ yılda Müslüman sultanları tarafından kullanılmaya başlanmıştır. Mısır'ın fethinden sonra XV I. yüzyıldan itibaren Osman­ lı'nın dış siyaseti, Şii İranlılar ile Hristiyan Avrupalılarla yapılan savaşlara dayanmıştır. Dolayısıyla cihad fikri kullanılmaya de­ vam etmiştir. XVI. yüzyılın sonlarında Sünniler ile Şiiler arasın­ daki fark kesin çizgilerle ayrılmış ve artık tek d inin iki farklı tem­ silcileri birbirlerini kafir olarak nitelendirmişlerdir. Ortaçağ' da dahi böyle derin ayrılıklar olmamıştır. 1593 yılında Avrupalılara karşı yapılan savaşlardan birinde Peygamber'in yeşil sancağı kul­ lanılmıştır. Şam'da korunan bu sancağın Ortaçağ'da kullanıldığı da bilinmemektedir. yüzyıldan XVII . yüzyıla kadar süren ve Türkler'in as­ keri başarılar elde ettikleri dönemde tebaa ne Türkleştirme, ne de İslamlaştırma gibi hareketlerle karşılaşmıştır. Şimdi nüfusun yüzdl' 78 ini n Türkler'den oluştuğu Küçük Asya'nm Türkleşmesi d ah i kend iliğinden gerçekleşmiştir. Artık Küçük Asya, sultana iyi askerler kazandırmaya başlamıştır. Halbuki Ortaçağlar'da Küçük J\sy .:: 'nc1 fethi, Balkan yarımadasının ft>thinden daha zor olmuş­ t ur. XIV. y üz y ı l d a Küçük Asya'nın birleşmesi, 1. Bayezid (13891 402) zamanında gL'rçekleşmiştir. An c a k Aksak Timur, Küçük Asya' cl lc ı • : ,ll e rc-, :·ni 1),1:·.ık kuila-

166

Halife ve Sulcan

nılmaya başlanmıştır. Aynı zamanda Arapça ve Farsça kelimele­ rin de yer aldığı, ancak Türk gramer sistemine dayanan zarif nesir dili oluşturulmuştur. Nesir dilinin, konuşma dilinden çok farklı olduğunu ve halkın anlamakta zorlandığı bir dil olduğunu söy­ lemekte fayda vardır. Yine Fars edebiyatının yanısıra Fars mima­ risinin de etkileri görülmeye başlannuştır. Konya ve Bursa'da Fars tarzında yapılar inşa edilmeye başlanmıştır. Konya'daki ya­ pılarda Fars etkisinin yanısıra İslamiyet öncesi yerli geleneklerin etkisini de görmek mümkündür. Küçük Asya, İran'daki Türkler tarafından XI yüzyıl ile XII. yüzyıl arasında fethedilmiş ve Fars bölgesine hakim olan hane­ danlığın hükümdarlarının idaresi altında bulunmuştur. XIII. yüz­ yılda Küçük Asya, İran'da hüküm süren Moğol hanlarınca yöne­ tilmiştir. Türkistan'da ise tam tersine, Samani hanedanlığının yıkılmasıyla (X. yüzyılın sonu) Fars bölgesi ile siyasi bağlantılar birkaç yüzyıllığına kesilmiştir. Xlll. yüzyılın başlarında Harizm Sultanı Muhamm ed, kendi hakimiyeti altında Türkistan ile İran'ı birleştirmeyi başarmıştır. Ancak, onun ülkesinin ömrü çok kısa sürdüğünden, kültürel başarılara etki ettiğini düşünmek zordur. Cengiz Han'ın torunları zamanında Türkistan'da bir Moğol han­ lığı kurulmuştur. Ancak, bu hanlık ile İran'daki hanlık arasında ilişkilerin düşmanca bir seyir izlediğini söylemek gerekmektedir. Bununla biriikte Türkistan'da bu dönemde Fars edebiyatının da etkisiyle Türk dili ve edebiyatı gelişmiştir. Türk dili daha XIII. yüzyılda İslam dünyasının üçüncü edebi dili olarak kabul edil­ miştir. XIV. yüzyılın başlarında eserini kaleme alan Cemal Karşi, yaşlı çağdaşı Hüsameddin Asimi'nin üç dilde yazdığını, onun Arapça şiirlerinin belagat, Farsça şiirl erinin nüktedanlık, Türkçe­ lerinin ise samimilik ile ayırt edildiğini yazmıştır. Böylece bu dö­ nemde aynen Halife Me'mun zamanında olduğu gibi, Arap ede­ biyatının üstünlüğü belagatta, Fars edebiyatının üstünlüğü fikir derinliğinde aranmıştır. Yeni oluşan Türk edebiyatı ise, her iki dile bağlantısı olmasına rağmen samimiyet ve sadeliği ile dikkat­ leri çekmiştir.

Vasili} Vladimiroviç Barthold 167

XIV.

yüzyılın sonlan ile

XV.

yüzyıl, Türkistan için başarılı bir

dönem olmuştur. Timur ve varislerinin hakimiyeti alhnda İran ile Türkistan bir kez daha birleştirilmiştir. Timur'un ordusu batıda Bur­ sa ve İzmir'e, güney-doğuda Delhi'ye, kuzeyde Irtış'a kadar saldırı­ larda bulunmuştur. Timur'un seferleri, Cengiz Han'ın seferleri kadar acımasız olmuştur. Büyük şehirledeki onbinlerce insan kılıçtan geçi­ rilmiş veya dövülmüş, insanlann kafataslanndan yüksek kuleler yapılmış, binlerce insana eziyet edilmiştir. Bununla birlikte diğer taraftan

muazzam

sulama sistemleri

yapılmış,

başta Timur'un

payıtahtı olan Semerkand olmak üzere birçok yere muhteşem binalar inşa edilmiştir. Harap edilen bölgelerdeki ilim adanılan ile zanaat­ karlar da zorla Semerkand'a getirilmiştir. Semerkand etrafında kuru­ lan yerleşim yerlerine dünyadaki en büyük şehirlerin adları verilmiş­ tir. Şam, Kahire, Şiraz ve Sultaniye bunlann başlıcalarıdır. Böylece Timur, Semerkand'ın diğer şehirler karşısındaki üstünlüğünü sergi­ lemek istemiştir. Binalar, Fars mimarisine uygun bir şekilde inşa edilmekle birlikte, ölçü olarak daha büyük idiler. Binaların büyüklü­

ğü konusuna Timur özellikle dikkat etmiştir. Timur, mimarlara emir­ leri bizzat vermiş ve bazen de sanatsal düşünceleriyle onları şaşırt­ mıştır. Şimdi harabeler içerisinde olan Timur dönemi yapılan daha

XVI.

yüzyılda restorasyona ihtiyaç duymuşlardır. Bibi-Hanım adını

taşıyan Semerkand'daki Cuma Camii, daha Timur döneminde tehli­ keli hale gelmiştir.

Zira, Cuma namazı sırasında insanlar, yapının

kubbesinden kopan taşların düşüş seslerini korkuyla duymuşlardır. Timur'un halefleri döneminde ise yaratıcı çalışmaların sayısı tahribatlara göre artmıştır. Askeri müesseseler, eski ihtişamlarını kaybetmişler, hatta ülkenin sınırları da zamanla küçülmeye başla­ mıştır. Bununla birlikte Semerkand ile Herat'da inşaa faaliyetlerine devam edilmiştir. İlim adamları, sanatkarlar, zanaatçılar artık kendi istekleri ile hükümdarın sarayına akın etmişlerdir. Timur'un torunu Uluğ

Bey'in

40

yıllık

hakimiyeti

(1409-1449)

bize

Buhara

ve

Semerkand'daki medreseler gibi tarihi eserler bırakmıştır. Buha­ ra'daki medresede " İlme duyulan heves, her Müslüman'ın görevi­ dir"

şeklinde

bir

yazı

da

gunumüze

kadar

ulaşmıştır.

Semerkand'daki medresede ise o tarihlerde dini ilimlerin yanında

Halife

168

ve

Sultan

i l i m adamı Kad ızade Ru m i tarafından astronom i dersleri de oku tu l

­

m uştur. U lug Bey ' i n rasathanesinin faal i yetleri kısa süreli de olsa, bu

foal iyetler b ü tün d ünyaya d uyurulm uştur. Bu rc1sathaned(' i ra n d an '

c.lcı vet ed i l en i l i m a d a mları ve öğ re nc i le r tara fınd a n a raştı r m a l a r ya­ p ı l m ıştı r. U luğ Bey ken d i s i d e astronomi i le y a k ı nda n i l g i lenmiştir. N i teki m onun adına astronomi tabloları i le y ı l d ızlar kataloğu yc.ıpı l­ mıştır. Bu çalışmalar Ortaçağ astronomi i l m i n i n ula şabi leceği e n List nokta y ı teşki l etm iştir. İ l i m adamı

vasfı n ı t aş ı y a n hükümdill' olarak

Uluğ Bey İslfım d ünyasında yegane örneği

teşk i l etmekted i r. Çağdaş­

l a r ı onu ancak Aristotales'in öğrencisi ile kcı rşıla ştırınışla rd ı r. U l uğ

Bey, d ini ve e t n i k farkl ıl ı klara ba kıl maksızın i nsanın gel i ş t i r i l mesi fikri i l e m eş g u l olm u ş tu r

.

Astronomi tablolarının önsüzünde u l u ğ

Bey her ne kadar temelde hatalı da olsa çok önem l i b i r düşüncesine yer vermiştir. Uluğ Bey 'in bu f i kr i n e göre, d in, dil ve m i l liyetlerin farklı olınası i l me etki etmediğınden i l im l e uğraşmak çok

sa ğl a m

neticeler vernwktedir. Ge rçe kte ise Antik Çağ i l i m a d a m l a r ı nın ça­

lışmaları ancak tarihi b i r merak konusu olurken, kaleme cı l d ı kl a r ı eserlerin d i l leri çoktandır kullanılma masına

rağm en ,

A n t i k Çağ

yazarlarının eserleri, tazeli klerini korumaktad ırlar. Uluğ I3ey 'i o1 gö· rüşü ise Ru m i lmine vakıf olm uş, ancak Rum ed eb i y cı t ı i le l a n ı ş ına ­ ınış b i r İslam kü ltürünün temsilcisine h as görüştür. U l u ğ Bey ' i n oğ l u

görd ü ğü saray görevl i lerinden A l i Kuşçu, a y n ı zam a n d a U l u (�

gi bi

Bey i n öğrencisi ol muştur. Bunı ı ıı l a birl i kte matem a t ikle i l gi l i b i l i m '

lerin g,cl i şnwsi

i çi n Semcrka n d ' d a m ü s a i t bir

Rasa thanenin fa a l i y e tl e r i neredC'yse Uluğ

ta m oluşm a m ı ş t ı r.

or

Bey'iıı ölü m ü n den hemen

sonra son a ermiştir. Daha XVJ. y ü z y ı l ın baş larında rasa thane ye dönmüştii r. Rasa thanenin kalın t ı l a r ı

a n ca k

ha rabe­

a rkeolojik ça l ış m a hı r

s a y e si nde X X . yüzyı ld