Kitabü'l-Meğazi: Hz. Peygamber ve Dört Halife [1 ed.]
 9786057596222

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

IBN EBI ŞEYHE Abdullah b. Muhammed b. Ehi Şeybe İbrahim el-Absi el-Kılfi 159/776 yılında Vasıt şehrinde doğmuştur. Başta ilim ehli olan ailesinden olmak üzere dönemin ilim merkezi olan Kufe ve civarındaki birçok alimden istifade ettniştir. lbn Ehi Şeybe henüz küçük yaştayken hadis hafızlığıyla şöhret bulmuştur. lbn Ehi Şeybe, Buhari'nin hocalarındandır. Buhari ondan Sahfh'inde otuz, et-Tdrfhu'l-Kebfr ve et-Tdrfhu's-Sağir eserlerinde de birçok hadis rivayet etmiştir. lbn Ehi Şeybe, Kütüb-i Sitte müelliflerinden Müslim'in de hocasıdır. Müslim ondan bin beş yüz kırk hadis rivayet etmiştir. Ah­ med b. Hanbel, Ebu Davıld ve lbn Mace doğrudan; Nesai ise do,laylı ola­ rak ondan hadis rivayet ennişlerdir. lbn Ehi Şeybe, 235/850 tarihinde, yettniş altı yaşında Kılfe'de vefat et­ miştir. Yaşadığı dönemde Kılfe'nin en meşhur alimleri arasında yer al­ mıştır. Hocalarının büyük çoğunluğu sika ravilerden oluşmaktadır. lbn Ehi Şeybe'den Tirmizi hariç aralarında Kütüb-i Sitte müelliflerinin de bulunduğu birçok hadis, siyer ve tabakat yazarı nakillerde bulunmuş­ lardır. lbn Ehi Şeybe daha çok hadis alanında yazmış olduğu el-Musan­ nef isimli eseriyle meşhur olsa da esasında başta siyer, tefsir ve hadis olmak üzere lslami ilimlerin değişik alanlarında eserler kaleme almış­ tır. Siyere dair rivayetleri bin adet civarındadır. Bunun beş yüz yettniş küsuru e-Meğdzf'de toplanmıştır. Dr. Ramazan

ÖNAL

Ramazan Önal, 1972 yılında Muş'ta doğdu. İlk ve orta derece tahsilini Bursa'da tamamladı. Marmara Üniversitesi ilahiyat Fakültesinden 1999 senesinde mezun oldu. Aynı tarihten itibaren Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Tekirdağ ve Bursa'da çeşitli okullarda öğrettnenlik yaptı. Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde lslam Tarihi ve Sanatları bi­ lim dalında başladığı doktora eğitimini İbn Ebi Şeybe'nin Musannef 'in­ deki Siyer ve Meğdzf ile ilgili Rivayetlerinin Tespiti ve Değerlendirilmesi isimli teziyle 2016 yılında tamamladı. Halen Erzincan Binali Yıldınm Üniversitesi ilahiyat Fakültesinde lslam Tarihi ve Sanatları bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Evli ve üç çocuk babasıdır. Dr. Ahmet ŞEN

Ahmet Şen, 1984 lstanbul doğumludur. ilk ve orta derece tahsilini ls­ tanbul'da tamamladı. 2007 yılında Uludağ Üniversitesi ilahiyat Fakül­ tesinden mezun oldu. Aynı yıl Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Ens­ titüsünde Arap Dili ve Belağatı bilim dalında yüksek lisansa başladı. Muhammed Hayr el-Hulvdnf'nin Nahivde Yenilikçi Yak/aşımları isimli teziyle 2010 yılında yüksek lisansını tamamladı. 19 Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde Arap Dili ve Belağatı bilim dalında başla­ dığı doktora eğitimini Ebu'/-Abbas Muhammed b. Yezid e/-Muberred'in el-Muktedab isimli Eserinde Nahiv ilmine Ait Görüşleri isimli teziyle 20 16 yılında tamamladı. Halen Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi ilahiyat Fakültesinde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Evli ve üç ço­ cuk babasıdır.

Ankara Okulu Yayınlan: 301 lslam Klasikleri: 17 Bu Proje T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Haklan Genel Müdürlüğü Tarafından Desteklenmektedir

© Ankara Okulu Basım Yay. San. ve Tic. Ltd. Şti. Editör: Mehmet Azimli Dizgi, kapak: Ankara Dizgi Evi Baskı, cilt, kapak baskısı: Merkez Repro Ltd. Şti. Birinci baskı: Eylül 2019

ISBN: 978-605-7596-22-2

Ankara Okulu Yayınlan Şehit Mehmet Baydar Sokak 2/A Maltepe/ANKARA Tel: (0312) 341 06 90 GSM: 0542 382 74 12 web: www.ankaraokulu.com e-mail: [email protected] [email protected]

Kitabü'I-Meğazi Hz. Peygamber ve Dört Halife

iBN EBJ ŞEYBE

Tercüme Ramazan ÖNAL-Ahmet ŞEN

Ankara Okulu Yayınlan Ankara 2019

iÇiNDEKiLER

EDİTÖRDEN ÖNSÖZ

............................................ .............. .......................................................

.

7

..............................................................................................................................

9

GiRiŞ IBN EBi ŞEYDE Hayab Eserleri

..................

.

.

13 19 . 23

........................................................................................

.

..................................................................... ...............

.

.

................................

.

.......................... ........................................................................ ..............

KITABO'L-ME�I Fil Olayı . 29 Nübüvvet Öncesi . . 30 Peygamberlik Yaşı :................................................................. 33 Nübüvvet. 34 Kureyş'in işkenceleri 37 lsra-Miraç .............................................................................................................. 42 Davet . . 48 Hz. Ebu Bekir .... .. . 48 Hz. Ali ...................................................................................................................... 50 Hz. Osman . 51 Zübeyr . . 51 Ebu Zer . 51 Hz.Ömer . 54 Utbe b. Gazvan . 55 Abdullah b. Mes'ıid . 55 Zeyd b. Harise . 55 Selman . .. . . 55 Adi b. Hatim et-Tai . . . . . .. 57 Cerir b. Abdillah . 59 Hicret . . . . 59 Mektuplar-Elçiler 66 Necaşi . . 73 Savaşlar . .. 76 Birinci Bedir Savaşı . . . 76 Büyük Bedir Savaşı . ;............................... 77 Uhud Savaşı . . . . . 100 Hendek Savaşı . . . . . 1 13 Beni Kurayza . .. . .. . 123 Beni Mustalik Savaşı . . . .. .. .;.................................... 125 Hudeybiye . . . . . . . . .. . . . 126 . .................................................................................................................

....... ....

....................................................................................

............................

...............................................................................................................

........................................................................................

............................... ......................................... ..............................................

............................................................. .

. . ..........................

......

............................................................................................................ .

..................... ...... ........................................................................................

.......................... ........................................................................................

.......................

........................................................................................

............

........................................................................................

...

........................................................................................

.............

........................ .

........................................................................................

...

.......... .........................................................................

.. . ......

.................... ........ .....

............................................

...................................................... ...........................................

........................................ ................... ... .... .................................................

...............................................................................................

...................... ..... .........................................................................................

........

.......................................................................................................

..

..... ....................................

.............................................

... ........................................................

.. ............... ......... .........

......................

......... ......... ........ .......

...........

..........

.. ...

................

..... ..

.... . ... .. . . . ..... ....

.........................................

............ .................................................

.......... . ... ...........................................

..........

...................

.......................... ....................... .... ..................

6

Kft;ıjbü'l-MeAdzf

Beni Lihyan Savaşı Necd Hakkında Hayber Fethi Mekke'nin Fethi Tiif (Kuşatınası) Mute Savaşı Huneyn Savaşı Ztı Karad Savaşı Tebtık Savaşı Haksız Bir Öldürme Necran Hakkında Resulullah'ın Vefatı Hz. Ebtı Bekir'in Hilafeti Hz. Ömer'in Hilafeti Hz. Osman'ın Hilafeti ve Öldürülmesi Ali b. Ehi TAlib'in Hilafeti

..............................................................................

146 146 148 156 182 185 191 200 203 209 210 212 218 225 237 242

...........................................................................................................................

247

..........................................................................................

.................................................................................................

......................................................................................................

...............................................................................................

..............................................................................................

........................................................................................................

..................................................................................................

................................................................................................

.................................................. ....................................................

........................................................................................

.............................................................................................

.........................................................................................

...............................................................................

........................................................................................

DiZiN

KITABO'L- MECAzt ORiJiNAL METIN

.....................................................

.............................................................

259

EDiTÖRDEN

Ankara Okulu Yayınlan "İslam-Klasikleri" projesi üst baş­ lığı kapsamında yayımlanan serinin on yedinci kitabı olarak, farklı bir klasiği daha okuyuculanmıza kazandınyoruz. İlk dönem dini-siyasi aykırılıkları olanca netliği ile yaşamış bir müellif olan İbn Ehi Şeybe'nin el-Meğdzf'si ile karşınızdayız. Eserin özelliği, Hz. Peygamber'in hayat hikayesi ve Dört Halife dönemiyle ilgili kıymetli bilgileri ihtiva etmesidir. İlk dönemi güzellikleriyle ve olumsuzluklarıyla olduğu gibi önünüze sermeye devam ediyoruz. Tarihin bu kesiminde sa­ vaşlara panoramik olarak yolculuk yapmak üzere sizi lbn Ehi Şeybe'nin el-Meğdzrsi ile baş başa bırakıyoruz ... Hayırlara vesile olması dileğiyle ... Mehmet Azimli1 Çorum-2018

1

Hitit Üniversitesi ilahiyat Fakültesi.

ÖNSÖZ

Alemlerin rabbi olan Allah'a hamd, alemlere rahmet ola­ rak gönderdiği peygamberine, onun temiz aline, ashabına ve kıyamete kadar onlara.tabi olup hak yolunda gidenlere salat ve selam olsun. Yüce Allah, "Gerçek şu ki Allah 'ı ve ahiret gününü (korku ve umutla bekleyen) ve O'nu her daim anan kimseler için Allah'm Elçisi güzel bir örnek teşkil eder,"2 demek suretiyle bize Hz . Peygamber'i örnek almayı ve sünnetine uymayı emretmiştir. Bundan dolayı Müslümanlar, Hz. Peygamber'in sünnetinin bi­ rer cüzü olan sire ve megazisine de son derece önem vermiş­ lerdir. İslam tarihini ve bu tarihin değişik olaylannı öğrenmek isteyen bir araştırmacının İslam'ın ilk komutanı, ilk eğiticisi ve ilk öğreticisi olan Hz . Peygamber'i öğrenmeden bunları an­ laması mümkün değildir. Bilindiği üzere Hz. Peygamber'in siretine dair eserler geç­ mişten günümüze aralıksız yazılmaya devam ettiği gibi bun­ dan sonra da yazılmaya devam edecektir. Dolayısıyla onun ha­ yatı hakkında yazılan eski ve yeni birçok eser bulunmaktadır. İster eski olsun isterse yeni olsun bu eserler, muhteviyatının güvenirliği ve rivayetlerinin sıhhati açısından doğal olarak birbirinden farklılık göstermektedir. Bu durum dikkate alın­ dığında, elbette içeriği tutarlı ve rivayetleri sahih olan kaynak­ ları tercih etmek aklın ve ilmin gereğidir. Hadis kaynaklarına baktığımızda neredeyse bütün hadisçiler kitaplarında megazi ve siyerle alakalı bir kitap veya bir bab başlığı oluşturmuşlar­ dır. Eserini tercüme ettiğimiz İbn Ebi Şeybe de bu hadisçiler­ den biri olmasının yanında Buhari ve Müslim gibi büyük mu­ haddislere hem hocalık hem de kaynaklık etmesi açısından çok büyük önem arz etmektedir. Buhari, İbn Ebi Şeybe'den otuz rivayeti doğrudan nakletmiştir. Müslim de bin üç yüzden

ı

Ahzab, 33/21.

10

Kitdbü'l-Meğdzf

fazla rivayetini İbn Ebi Şeybe' den aktarmıştır. Bu durum onun önemini ve eserinin güvenirliğini desteklemektedir. Elinizde tercümesi bulunan bu eser, müstakil olduğuna dair farklı iddialar ortaya atılsa da kanaatimizce İbn Ebi Şey­ be'nin Kitdbü'l-Musannef fi'l-Ehadfsi ve'l-Asdr adlı kitabının bir bölümüdür. Biz de bu çalışmayı bu kanaatle ele alıp çevi­ risini yapmaya gayret gösterdik. Bu nedenle orijinal Arapça metninin daha önce birkaç defa tahkiki ve tahrici yapılmış olan el-Musannef'teki metnin yanı sıra müstakil olarak Abü­ laziz b . İbr�him el-Umeri'nin tahkik ve tahricini yaptığı metni de dikkate alarak tercüme etmeye çalıştık ve daha önce yapı­ lan tercümelerden de istifade ettik. 3 İbn Ebi Şeybe'nin bu eserinin önemli siyer, tarih, taba�t ve hadis kitaplarına kaynaklık ettiği meselesi dikkate alındı­ ğında erken dönemde yazılan en önemli siyer kaynaklarından biri olduğu görülecektir. Kitdbü'l-Meğdzrde beş yüz yetmiş dört rivayet bulunmak­ tadır. Bu rivayetlerden bazıları altı sayfa kadar uzunken bazı3

Çeviri çalışmasında, Muhammed Avvame'nin tahkikini ve tahricini yaptığı el-Musannef ' li lbn Ebf Şeybe isimli eserin Daru'l-Kıble Yayınevi tarafından Cldde'de 2006 yılında 26 cilt olarak basılan nüshasındaki metin esas alındı. Çalışma esnasında ihtiyaca göre Dirü'l-Flkr tarafından Lübnin-Beyrut'ta 1994 yılında basılan ve 8 cilt olarak Said Muhammed el-Lehhim tarafından tahkik edilen nüsha ile Daru't-Tac tarafından Beyrut'ta 1989 yılında 2. baskısı yapılan ve 7 cilt olarak Kemal Yusuf el-Hut tarafından tahkik edilen nüshalarla karşılaştırma yapıldı. Ayrıca lbn Ebi Şeybe'nln Meğdzfsi hakkında en önemli çalışma olan ve Daru lşblliye tarafından Riyad'da 1999 yılında 485 sayfa olarak basılan Abdülaziz b. lbrahim el-Umeıi'nin Kitabu 'l­ Meğdzf li lbn Ebf Şeybe adıyla tahkik ve tahricinl yaptığı çalışma da bizim için önemli bir referans olmuştur. Bu çalışmada dikkat edilen önemli bir husus da sened zinciridir. Eser. hadis rivayeti tarzında olduğu için sened zinciri rivayetin bir parçası şeklindedir. Ancak klasik sened zincirini olduğu gibi Türkçeye aktarmak hem külfetli hem de bir fayda sağlamadığından daha anlaşılır ve side l;ılr yol izlenmiştir. Seneddeki ravllerin arasına çizgi işaretini koyarak son ravlden ilk raviye doğru bir sıralama yapılmıştır. Ardından ana metin doğrudan aktanlmıştır. Böylece gereksiz tekrar ve uzatmalar önlenmiştir. lbn Ebi Şeybe'nln Meğdzfslnin Türkçe çevirisi, ilk olarak 2009 yılında Ocak Yayınevl tarafından e/-Musanne/ln içinde bir bölüm olarak yayınlanmıştır: Bu çalışmanın yukanda bahsi geçen tercümeyle benzerlik arz etmemesine özen gösterilmiştir. Ancak hadis metni olması hasebiyle lafızla birebir tercümeye dikkat edildiği için bazen aynı ifadeleri kullanmak kaçınılmaz olmuştur:

Önsöz

11

lan ise bir satın geçmemektedir. Ayrıca bu rivayetler sened açısından da farklılık arz etmektedir. Bir kısmı Hz. Peygam­ ber'in şahsına kadar ulaştırılan "merfQ" senedlerdir. Diğer bir kısmı da sahabe, tabiin veya tebe-i tabiine ulaştırılabilmiş mevkQf veya maktu' senedlerdir. İbn Ebi Şeybe'nin rivayetlerini diğerlerinden ayıran dikkat çekici bir özelliği, önemli konularda tercih ettiği bazı rivayet­ lerin görgü tanıklanndan aktarılan haberlerden oluşmasıdır. Bu tür rivayetleri, uzunluk ve içerik açısından da diğer riva­ yetlerden farklılık göstermektedir. Bedir Savaşı ile ilgili Hz. Ali'den, Hendek Savaşı ile ilgili Hz. Aişe'den nakledilen riva­ yetler ile Hülefa-yı Raşidin dönemine ait bazı olaylarla ilgili aktardığı bilgiler de görgü tanıklarından nakledilen haberlere örnek gösterilebilir. Mesela, Ömer b. Meymun el-Evdi'den Hz. Ömer'in şehadetiyle ilgili aktardığı rivayetler bu türdendir. Zira Hz . Ömer şehit edildiği sırada Ömer b. MeymOn el-Ev­ di'nin onun yanında olduğu rivayet edilir. İbn Ebi Şeybe'nin Urve b. Zübeyr, Zühri ve İbn İshak'tan nak­ lettiği rivayetlerin bir kısmı, bu müelliflere ait kaynaklarda yer almamaktadır. Ancak, bu nakillerin diğer sahih olan kaynaklar­ daki bilgilerle örtüşerek sıhhatlerinin desteklenmiş olması, bu rivayetlerin İbn Ebi Şeybe tarafından hocalan vasıtasıyla şifahi olarak nakledilmiş olma ihtimalini kuvvetlendirmektedir. İbn Ebi Şeybe, bu eserinde bazı önemli konulan da çok kısa bir şekilde anlatmıştır. Misal olarak Hz. Peygamber'in ka­ bilelere tebliği meselesinde sadece kısa bir rivayete yer ver­ miştir. Bu eksiklik, muhtemelen bu konuda kendisine senedi sağlam bir rivayet ulaşmamasında� kaynaklanmıştır. Bazen de iki konuyu bir başlık altında toplamıştır. Örneğin Habe­ şistan'a hicret meselesi ile Necaşi'nin Müslüman oluşunu ve vefatı meselesin . i tek başlık altında ele almıştır. Meğdzrdeki rivayetlerin, kronolojik olarak işlenmemiş ol­ ması da dikkat çeken bir diğer husustur. Mesela, İsra ve Mi'rac olayları ilk Müslüman olan ashabın bahsinden önce ele alın­ dığı gibi, Hz. Peygamber'in elçileri ve mektupları da Bedir ve

12

Kit:dbü'l-Meğdzf

Uhud savaşlanndan önce anlatılmıştır. Olayların bu şekilde sıralanması ve eserdeki bu karmaşık düzen, onun kronoloji­ den çok bilgiye önem verdiğini veya dönemindeki tartışmalar nedeniyle onlara cevap sadedinde bilinçli bir tercih yaptığını göstermektedir. İbn Ehi Şeybe Meğô.zi kitabında bütün konuları anlatma yerine ulaşabildiği ve ezberleyebildiği rivayetleri ele almıştır. Yukanda da ifade edildiği gibi, onun eserindeki bu rivayetle­ rin büyük bir kısmı ezberindeki rivayetlerden oluşmaktadır. Bu yüzden bazı konularla ilgili aktardığı rivayetleri, "bu ko­ nuda ezberlediğim" başlığıyla sunmaktadır. Uhud Savaşı, Beni Kurayza Savaşı, Beni Mustalik Savaşı, Mute Savaşı ve TebOk Savaşıyla ilgili kullanılan başlıklar bunu göstermektedir. Bütün bunlann yanında İbn Ehi Şeybe'nin bazı önem­ li olaylara yer vermemiş olması da dikkat çeken önemli bir eksiklik olarak göze çarpmaktadır. Mesela Muhacir ve Ensar kardeşliğine yer vermediği gibi, Uhud Savaşı ile Hendek Sa­ vaşı arasındaki olaylara değinmeden Hendek Savaşını anlat­ mıştır. Aynı şekilde bazı olaylardaki önemli detaylara da yer vermemiştir. Mesela Uhud Savaşındaki okçulardan, Beni Mus­ talik Savaşındaki ifk Hadisesinden bahsetmemiştir. Dr. Öğr. Üyesi Ramazan Ö NAL Erzincan 2019

GİRİŞ

İBN EBİ ŞEYHE

İbn Ehi Şeybe (159-235/776-849), Abbasi hilafeti döne­ minde yaşadı. Hayabnın geçtiği zaman dilimi önemli ilmi, fikri ve siyasi olaylann gerçekleştiği bir dönemdir. Yaşadığı yetmiş beş yılı aşkın hayabnda ilki Mehdi sonuncusu Mütevekkil ol­ mak üzere toplam dokuz Abbasi halifesinin yönetimini gördü. Hayabnın büyük bölümü Kufe ile Abbasilerin başkenti olan Bağdat arasında geçti. Halife Mütevekkil zamanında vefat et­ tiği sırada lrak'ın en meşhur alimiydi. İbn Ehi Şeybe'nin yaşadığı ilk evre, Abbasi hilafetinin çe­ şitli siyasi olaylara sahne olduğu bir dönemdir. Çocukluğunun geçtiği Mehdi zamanı, 157-169/774-785 yıllan arasında çe­ şitli gelişmelere sahne olsa da sakin ve istikrarlı bir dönem­ dir.4 169-170/774-775 yıllan arasında kısa bir süre halifelik yapan Hadfnin zındık ve bidat ehli ile mücadele etmesi çok önemlidir. Bu dönem, ilim ve fikir hayab açısından da verim­ li bir dönem sayılmaktadır.5 İbn Ehi Şeybe'nin gençlik çağı olan 170-193/775-809 yıllan, Abbasilerin ( Hanin er-Reşid dönemi) her açıdan en verimli olduklan devirdir. Bu devir­ de ilme ve alimlere büyük önem verilmiştir. Hanin er-Reşid alimleri ziyaret ederek habrlannı sormuş ve onlann nasi­ hatlerine kulak vermiştir. Öyle ki alimler o dönem için " Her günü iyilikle dolu ve sanki bir düğün ve bayram günü hava­ sındaydı,"6 demişlerdir. Onun hilafet zamanı, İslami ilimlerde önemli bir makama sahip olan imam Malik (ö. 179/795), Ebu Yusuf (ö. 182/798), Kisai (ö. 189/805), Abdullah b. Mübarek (ö. 181/797), Fudayl b. ly3.z (ö. 187/803) gibi alimlerin yaşa4

5

Zehebi, Şeınsuddin Muhammed b. Ahmed b. Osmin (ö. 748/1347), Siyeru thk. Şuayb el-Amavüt vd., Müessesetu'r-Risale, Beyrut 1985, 3. Baskı, VII. 401. Suyüti, Hafız Celateddin Abdurrahmin b. Ehi Bekir (ö. 911/1505), Tdrlhu'I· Hulefd, thk. Muhammed Muhyiddin Abdülhamid, byy tsz., s. 279. Suyüti, Tdrlhu1-Hulefd, s. 285-293.

A1dmi'n-Nübeld,

.•

6

14

Kitdbü'l-MeAdzf

dığı bir dönemdir.7 Ancak Halife Emin dönemine denk düşen 193-198/809-813 yıllarında ise taht kavgasından dolayı fazla bir gelişme kaydedilmezken alimler de bu siyasi kargaşadan olumsuz etkilenmişlerdir.8 Halife Me'mQn'un, 198-218/813833 yıllan arasındaki yirmi yıla yakın olan halifelik dönemin­ de birçok siyasi, ilmi ve içtimai gelişme yaşanmıştır. ilk yıllan düzeni sağlamakla geçen Me'mQn, önce Şii olmakla suçlanmış daha sonra Yunancadan yapılan çevirilerin de etkisiyle Mu­ tezile alimleri tarafından yönlendirilerek kendi görüşlerini kabul etmeyen alimlere karşı kışkırtılmıştır.9 " Mihne" adıy­ la tarihe geçen bu süreç, halku'l-kur'dn görüşünü kabullen­ meyen alimler için en sıkıntılı dönem olmuştur. Mutezilenin saraya benimsettiği, Kur'an'ın mahlQk olduğu fikrine destek veren Me'mQn, 218/833 yılında, Bağdat'taki vekili ishak b. lbrahim vasıtasıyla alimleri, halku'l-kur'dn konusunda imti­ hana tabi tutmasını emretmiş ve böylece " Mihne" dönemini başlatmıştır.10 Aynca, tabakat yazan lbn Sa'd (ö. 230/845) ve hadiçilerden Yezid b. HarOn (ö. 206/821) ile Yahya b. Main (ö. 233/847) -ikisi de lbn Ehi Şeybe'nin hocasıdır-, Züheyr b. Harb (ö. 234/848), Ahmed b. İbrahim ed-Devraki Kur'an'ın mahlQk olup olmadığı konusunda imtihana tabi tutulmuşlar, Kur'an'ın mahlQk olduğunu kerhen söylemek zorunda kal­ mışlardır.11 Kaynaklarda lbn Ehi Şeybe'nin " Mihne" hadiselerinden direkt etkilendiğine dair bilgilere rastlanmamaktadır. Hoca­ larından Yezid b. HarOn ve Yahya b. Main'in, "halku'l-kur'an" meselesiyle ilgili olarak isimleri geçmektedir.12 Ancak, lbn Ehi Şeybe'nin yaşadığı bölgenin, hadiselerin meydana geldiği merkezler olması itibarıyla, dolaylı da olsa " Mihne" olayından Taberi, EbQ Ca'fer Muhammed b. Cerir b. Yezid (ö. 3 1 0/922), Tdrlhu'lOmem ve7-Mü1Qk, Beyrut 1987, Vlll. 307. 8 SuyQd, Tdrlhu'l-Hulefd, s. 299. 9 SuyQd, Tdrlhu7-Hulefd, 306; Zehebt, A7dm, X. 278. 10 SuyQd, Tdrlhu7-HulefiJ, s. 248; lbn Kesir; lmaduddtn Ebu1-FldA (ö. 774/ 1372), el-Blddye ve'n-Nihdyefi 't-Tdrlh, Mektebetu1-MeArlf, Beyrut 1978, X. 272. 11 lbn Kesir; el-Biddye,X. 272; es-SuyQd, Tdrlhu'l-Hulefd, s. 248-249. 12 Nihat Yatlan, Eb(J Bekir lbn Ebf Şeybe ve Kltdbü'l-Musannef 'I (basılmamış doktora tezi), ATAÜSBE, Erzurum 1998. s. 23.

7

Giriş

ıs

etkilenmiş olma ihtimali vardır. Nitekim Mütevekkil'in, "hal­ ku'l-kur'an" meselesine son verip aralarında İbn Ebi Şeybe'nin de bulunduğu muhaddis ve fakihleri, "Mutezile" ve "Cehmiy­ ye"nin görüşleri karşısındaki inancı destekleyen hadisleri ri­ vayet etmekle görevlendirmesi, bu kanaati teyit etmektedir.13 Bütün bunlar olurken diğer yandan fetihler devam etmiş, özellikle Bizans topraklarına yönelik seferlerle yeni yerlerin İslam topraklarına iltihakı sağlanmıştır.14 Mu'tasım dönemi olan 218-227/833-842 yıllarında Halife'nin Bizans Kralı'na gönderdiği "Mektubunu okudum, sözünü işittim. Cevabını duyacağın şekilde değil göreceğin şekilde vereceğim.15 -Kafir­ ler zaferin kime ait olduğunu göreceklerdir.-16" cevabi mek­ tubundan da anlaşılacağı üzere bu yıllar Müslümanların çok güçlü olduğu bir dönemdir. Me'mQn döneminde başlatılan Mutezilenin baskısı bu dönemde iyice artmış ve 220/835 yı­ lında Ahmed b. Hanbel baskı ve işkenceye maruz kalmıştır.17 Hilafeti 227/842 yılında babasından devralan Vasık, 232/846 yılına kadar halifelik yapmıştır. Onun döneminde halku 'l-kur'an görüşünü kabullenmeyen alimlere karşı baskı daha da artmış, Mutezile Halife'yi diledikleri şekilde yönlen­ dirmiştir.18 Burada Müslümanların nefretine sebep olan esir­ ler meselesi, affedilecek türden değildir. Bizans'a esir düşen Müslümanları fidye karşılığında kurtarırken onlara Kur'an'ın mahlQk olup olmadığını sordurmuş, "Değildir," diyenler için fidye ödetmemiştir. Vasık, bu durumdan tek başına sorumlu tutulmamıştır. Çünkü o daha çok etrafındaki alimlerin yön­ lendirmesiyle hareket etmiştir.19 "Şüphesiz İbn Ebi Şeybe'nin yaşadığı bu dönemin tek hadisesi "halku'l-kur'an" meselesi değildi. Bunun dışında birçok önemli siyasi olaylar da mey13 Ebu Bekir İbn Ebi Şeybe ve Kitiibü' l-Musannef 'i, s. 26. 14 Suyilti, Tiirihu'l-Hulefa, s. 308; Zehebi, A'liim, X. 278-279. ıs Zehebi, A'lam, X. 291; Suyuti, Tarihu'l-Hulefii, s. 338. 16 Ra'd, 13/42. 17 Suyuti, Tiirfhu'l-Hulefa, s. 33S. 18 Hatib el-Bağdadi, el-Hafız Ebu Bekir Ahmed b. Ali (ö. 463/1071), Tiirihu Bağdıid, Daru'l-Kütübi'l-Arabi, Beyrut, tsz., XIV. 19; Zehebi, A' lam, X. 307. 19 Hatib el-Bağdadi, Tarfhu Bağdiid, XIV. 176.

16

Kitdbü'l-Meğdzf

dana gelmiş; bir taraftan hilafet kavgaları devam etmiş, diğer taraftan, iç isyanlar çıkmış ve Abbasi Devleti'nin sınırları sü­ rekli tehdit altında tutulmuştu."20 İbn Ebi Şeybe'nin son zamanlarına denk gelen Mütevek­ kil dönemi, 232-247 /846-861 yılları arasındaki on beş yıllık bir dönemi kapsar. Bu dönemde baskı sonlandınlmış ve kar­ şıt görüş alimleri Abbasilerin başkenti olan Samarra'ya davet edilmişlerdir. Nitekim davet edilenler arasında yer alan İbn Ebi Şeybe, Samarra Mescidinde ders verirken, etrafında otuz bine yakın insanın toplandığı söylenir.21 Bazı alimler Hulera-yi Raşidin konusunda onun ağzından "Halife üçtür. İlki Hz. Ebu Bekir'dir ki ridde olaylarını bastırdı. İkincisi Ömer b. Abdü­ laziz'dir ki Emevi zulmünü bitirdi. Üçüncüsü Mütevekkil'dir ki bid'atlan kaldırdı. Sünneti ihya etti,"22 sözünü nakletmişlerdir. İbn Ebi Şeybe'nin yaşadığı döneme bakıldığında genel iti­ barıyla çeşitli siyasi ve mezhebi olayların sebep olduğu çatış­ malı bir dönem olduğu görülür. Bu dönemdeki Abbasi halife­ leri güç ve iktidar açısından ortak bir şöhrete sahip olsalar da, fikir ve yönetim şekilleri itibarıyla birbirinden çok farklıdır­ lar. Hiç şüphesiz bu olaylar, döneminin meşhur alimi olan İbn Ebi Şeybe'yi etkilediği gibi ailesini, hocalarını ve öğrencilerini de etkilemiştir. 23 Aslen Vasıtlı olan İbn Ebi Şeybe24 hayatının büyük bir bölü­ münü Kufe'de geçirmiş,25 ayrıca Basra ve Bağdat'ta bulunmuş, buradaki hadis alimlerinden nakiller yapmıştır.26 Hadis ders­ leri vermesi için Abbasi halifesi Mütevekkil tarafından Rusafe Mescidinde görevlendirilmiş ve burada rakamlar abartılı da olsa, otuz bini aşkın dinleyeni olmuştur. Bilindiği üzere Hz. Ebıl Bekir /bn Ebi Şeybe ve Kitdbü'l-Musannef 'i, s. 26. lbn Ehi Şeybe, Kitdbü'l-Meğdzf, thk el-Ömeri (Tahkik edenin açıklaması), s. 32. Zehebi, A'ldm, Xll. 32. lbn Ehi Şeybe, Kitdbü'l-Meğdzf (Tahkik edenin açıklaması) s. 35. Muhammed b. Ca'fer el-Kettani, er-Risdletu'l-Mustadrafa li Beydnf Meşhüri Kütübi's-Sünneti'l-Muşerrefe, Daru Kahraman, lstanbul 1986, s. 40. 25 Hatib el-Bağdadi, Tdrlhu Bağddd, X. 66. 26 lbn Sa'd, EbQ Abdillah Muhammed (ö. 230/845), et-Tabakdtü'l-Kübrd, Daru Sadr, Beyrut 1966, VI. 413.

20 21 22 23 24

Giriş

17

Ömer tarafından KO.fe'ye gönderilen Abdullah b. Mes'Od, KOfe Medresesini kurmuş ve birçok tabiin alimin yetişmesine ve­ sile olmuştur. Başta Abdullah b. Mes'ud olmak üzere, Kufe'ye yerleşmiş olan diğer birçok sahabi, hadislerin nakledilmesine hizmet ettikleri gibi, çok sayıda alimin yetişmesine ve birçok eserin telif edilmesine zemin hazırlamışlardı.27 İbn Ebi Şeybe'nin ilim ve kültüründen faydalandığı mer­ kezlerden biri olan Basra'da da çok sayıda sahabi yaşamış ve bunların gayretleriyle burada da bir ilim ekolü meydana gelmişti. Hz. Ali, hilafeti döneminde Abdullah b. Abbas'ı (ö. 68/687) Basra'ya vali olarak atamıştı. Ayrıca Ebu Musa el­ Eş'ari ve Enes b. Malik (ö. 93/711-12) gibi önemli hadis ra­ vileri olan sahabiler yanında, İmran b. Husayn (ö. 52/672), Ma'kıl b. Yesar (ö. 59/679), Abdurrahman b. Semure (ö. 50/670) de Basra'da yaşamışlardı. İbn Ebi Şeybe'nin ilim ve tahsil hayatının bir bölümünün geçtiği diğer bir şehir de Bağdat'tır. Abbasi halifelerinden Mansur tarafından kurulan Bağdat, fakihlerin ve muhad­ dislerin en önemli merkezi haline gelmişti.28 Bağdat, Abbasi hilafetinin merkezi olması itibarıyla tabiin ve tebe-i tabiin devrinden itibaren, bütün İslami ilimlerin en önemli merkez­ lerinden biri olmuştu. Bunun sebebi ise Abbasi halifelerinin, gerek İslami gerekse diğer ilim dallarını himaye edip onların gelişmesine yardımcı olmalarıydı.29 İbn Ebi Şeybe'nin yaşadığı ve ilim tahsil ettiği şehirleri göz önünde bulundurduğumuzda, bu yerlerin, ilim ve ilim ehli yönünden çok güçlü bir yapıya sahip olduğunu görürüz Irak bölgesindeki özellikle Kufe, Basra ve Bağdat daha Hz. Ömer döneminden itibaren sahabilerin akınına uğramış ve çok sa­ yıda sahabi bu bölgeye yerleşip ilimle meşgul olmuştur. Bura­ ya yerleşenler arasında Rıdvan Biatına katılan ·�shabu'ş-Şe­ cere"den yüzlerce ve ·�shab-ı Bedir"den onlarca sahabe var27 Sandıkçı, ilk Üç Asırda lslam Coğrafyasında Hadis, s. 190. 28 Yardım, Hadis-1,s. 129. 29 Yardım, Hadis-1,s. 129; Sandıkçı, ilk Üç Asırda lslam Coğrafyasında Hadis, s. 236.

18

Kia2bü'l-Meğdzf

dır.30 Bu da bize gösteriyor ki bu bölge din ve ilim hizmeti için dönemin en verimli muhitleri haline gelmiştir. Abbasi halifeliğinin başlangıç dönemi İslam tarihinde İsla­ mi ilimler için en verimli dönemdir. Önceleri ezberden veya derme çatma sahifeler ve risalelerden nakledilegelen ilimler, bu dönemde tasnif ve tanzime tabi tutulmuştur. Ebu Hanife (ö. 150/767), İmam Malik (ö. 179/795), Şafii (ö. 204/819) ve Ahmed b. Hanbel (ö. 241/855) gibi dört mezhep imamı ve daha birçok fıkıh alimi bu dönemde yetişmiştir. Yetişen bu büyük alimler sadece fıkıh mezhebi imamı olarak kalma­ dılar, aynı zamanda kayda değer ilmi çalışmalar yapıp talebe yetiştirdiler ve çok sayıda eser telif ettiler. Nitekim İmam Ma­ lik el-Muvatta isimli eserini, Ahmed b. Hanbel el-Müsned'ini, Buhari el-Cdmiu's-Sahfh'ini bu dönemde yazdılar. Yine ravile­ rin tenkidine yönelik olan "cerh" ve "ta'dil" çalışmaları ve bu alandaki eserlerin yazılması da bu dönemde başladı. Özellikle Abbasi halifesi Mansur'un teşvik ve himayeleriyle ilmi ve edebi faaliyetler hız kazanmış, birçok ilmi alanda tasnif­ ler yapılmıştır: İbn İshak Kitdbu's-Sfre's ini, Ebu Hanife de fıkhını tasnif etmişlerdi. İbn Cüreyc (ö. 150/767), Evzai (ö. 157/774), Süfyan es-Sevri (ö. 161/778) hadis, fıkıh ve tefsir ilimlerini tas­ nif etmeye başlamışlardı. Arap dili ve İslam tarihi alanında da tasnif faaliyetleri hız kazanmış ve bu çalışmalar diğer Abbasi halifeleri dönemlerinde de devam etmiştir.31 Me'mun'un alim­ lere olan saygısı, bilgi ve tefekküre ilgi göstermesi sayesinde din ilimleri yanında felsefe, tıp ve edebiyat alanında da bu dö­ nemde eserler meydana getirilmiş ve dini ilimlerde de tasnif faaliyetleri daha kapsamlı bir şekilde ilerlemiştir.32 İbn Ehi Şeybe ile aynı dönemde yaşayan tabakat yazarları da vardır. et-Tabakô.tu 'l-Kübrô. yazarı Muhammed b. Sa'd (ö. 230/844), et-Tabakô.t yazarı Halife b. Hayyat (ö. 240/854), et30 lbn Sa'd, Tabakdt, il. 9. 3 1 es-Suylıtİ, Tdrih, s. 210. Bu konuda geniş bilgi için bkz. Hayrettin Karaman, Başlangıçtan Zamanımıza Kadar İslam Hukuk Tarihi, irfan Yayınevi, lstanbul. tsz. s. 57-67. 32 Talat Sakallı, "Halife el-Me'mun ve Hadisçilerle Olan Münasebetleri 1-11", E ÜIF Dergisi, Sayı: VI. Yıl: 1989, s. 245. .

Giriş

19

Tdrfh ve Tabakdtu Ehli'l-İlmi ve men Nesebe minhum i//d Mez­ heb eserinin yazarı Süleyman b. Dav11d ve daha birçokları da bu dönemde yaşamışlardır.33 İbn Ebi Şeybe'nin döneminde yetişen alimlere bakılırsa ilmin şer'i, edebi ve daha birçok alanda zirve yaptığı görü­ lecektir. Dolayısıyla lbn Ebi Şeybe de Irak'ta ve diğer İslam memleketlerinde hakim olan bu ilim atmosferinden yeterince faydalanmış ve bu imkanları kendisinden sonra gelecek nesil­ lere aktarmışlardır. Yine bu dönemde gelişen "cerh ve ta'dil" ilminden herkes nasibini almış ve eleştirilere maruz kalmış­ tır. İbn Ebi Şeybe bu sınavı başarıyla atlatmış ve "sika" denilen güvenirlik vasfını kazanmıştır.34 İlim ehli bir aileden gelen ve ilmi faaliyetlerin yoğun olduğu bir ortamda yetişen İbn Ebi Şeybe'nin eserleri bu dönemin ürünleridir.35 Hayab

İsmi Abdullah b. Muhammed b. Ebi Şeybe İbrahim el-Absi el-Kufi. Künyesi ise Ebu Bekir'dir.36 159/776 yılında doğdu­ ğu konusunda ittifak vardır.37 Kaynakların ekserisinde Kı1feli olarak tanıtılmışsa da, aslen Vasıtlıdır. Abs kabilesine mensup olduğu için el-Absi, Kufe'de yetişip burada eğitim gördüğü için de el-Kufi şeklinde nispet edilmiştir.38 İbn Ebi Şeybe, aslen Vasıtlı39 olduğu söylense de Kı1fe'de kadılık yapan, kıraat ve fıkıh alimi Ebu Şeybe İbrahim b. Os­ man el-Absi'nin40 torunu olduğu için bu ilim atmosferinde bü33 Ekrem Ziya el-Ömeri, Buhus fi Tdnni's-Sünneti'l-Müşerrefe, Beyrut, tsz., 4. Baskı, s. 80-81. 34 Zehebi, A /dm, XI. 124. 35 Halife b. Hayyat, b. Ebt Hubeyre el-Leyst el-Asferi (ö. 240/854), et-Tabakdt, thk. Ekrem Ziya el-Ömeri, Dılru Taybe, 2.Baskı, Riyad 1402, s. 173; Zehebi, A'ldm, xı. 1 22-130. 36 Abdülaziz b. Şah Veliyullah ed-Dehlevi, Büstdnü'l-Muhaddisfn, trc. Ali Osman Koçkuzu, DIB Yay., Ankara 1986, s. 98. 37 Hatib el-Bağdıldi, Tdrlhu Bağddd, X. 66. 38 el-Kettani, Muhammed b. Ca'fer, er-Risdle, s. 40. 39 Kettani, er-Risdle. s. 40. 40 lbn Hacer, Şihabuddin Ebu'l-Fadl Ahmed b. Ali el-Askalılni (ö. 852/1448), Tehzfbu't-Tehzfb, Matbaatu Dılri'l-Maarif, Haydarabad, Haydarabad 1910, 1. 144; Zehebi, A'ldm, XI. 368. '

20

Kitdbü 'l-Meğdzf

yümüştür. Dönemin alimleri İbn Ebi Şeybe ve kardeşleri hak­ kında, "Hadis meclislerinin çoğunu Ebu Şeybe'nin çocukları oluşturmaktadır"41 ifadesini kullanmışlardır. "Ebu Şeybe'nin çocukları yaşadıkları dönemin hadisçileri olarak kabul edil­ mektedirler ki hadis alanında birçok eserleri vardır."42 Zehebi, İbn Ebi Şeybe'nin kardeşleri ve çocukları için ilim mensubu ve hadis ehli ifadesini kullandığı gibi, bu ailede ilmin dede­ den toruna kesintiye uğramadan devam ettiği hususunu da vurgulamıştır.43 İbn Ebi Şeybe'nin dedesinin Kufe'de kadılık yapması, onun KOfe ve lrak'taki birçok alim ve kadıyla tanış­ masına ve onlardan ilim öğrenmesine vesile olmuştur. Onun hocalarından bir kısmının kadılardan olması bu savı destek­ lemektedir.44 Zehebi, İbn Ebi Şeybe ailesini şu şekilde tanımlar: İbn Ebi Şeybe, hafız hadisçi olan Osman b. Ebi Şeybe'nin ve za­ yıf hadisçi olan Kasım b. Ebi Şeybe'nin kardeşi, hafız hadisçi İbrahim b. Ebi Bekir'in babasıdır. Hafız Ebu Ca'fer Muham­ med b. Osman onun kardeşinin oğludur. Onlar aile olarak bir ilim meclisini oluşturmaktaydılar. Ebu Bekir Abdullah b. Ebi Şeybe onların en büyüğü ve ilimce en yüksek olanıdır.45 İbn Ebi Şeybe henüz küçük yaştayken hadis hafızhğıyla şöhret bulmuştur ki bazı rivayetlerinden henüz on iki on üç yaşlarındayken rivayette bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu tür rivayetleri az miktarda olsa da onun henüz küçük yaştayken ilim, hadis ve hadis rivayetiyle ilgilendiğine işaret etmekte­ dir.46 Ebu Zür'a (ö. 264) onun hakkında "Ondan daha güçlü hafız görmedim;• derken Ebu Ubeyd (ö. 224) onun için, "Hadis ilmi dört kişide nihayet bulmuştur. Birincisi Ebu Bekir b. Ebi Şeybe ki hadiste en güzel yazan, tasnif ve düzene koyandır. İkincisi İbn Main ki hadis ilminde en toplayıcı olanıdır. Üçün41 42 43 44

Halife b. Hayyat, et-Tabakdt, s 173. Zehebi, A'ldm, XI. 151. Zehebi,A'/dm, XI. 1 2 2 - 130. Abdülaziz b. lbrihim el-Ömert, Kitdbü'l-Meğdzfli lbn EbfŞeybe, Dılru lşbilya, Riyad 1999, s. 14. 45 Zehebi,A'/dm, XI. 1 22. 46 Zehebi,A /dm XI. 1 24. .

'

,

Giriş

21

cüsü İbnü'l-Medini'dir ki hadis ilmi konusunda e n bilgili ola­ nıdır. Dördüncüsü Ahmed b. Hanbel'dir ki en fakih olanıdır."47 EbO Bekir b. Ebi Şeybe diğer kardeşleriyle birlikte sade­ ce Bağdat'ta değil diğer şehirlerde de ilim halkalarında bu­ lunurlardı. Nitekim bazı rivayetlerini Musul, Vasıt, Bağdat ve Irak'ın diğer şehirlerinin kadılarından aktardığı görülmekte­ dir.48 Yine Mekke'de yaşayan İbn Uyeyne'den de rivayette bu­ lunması, onun muhtemelen hac esnasında da ilimle meşgul olduğunu göstermektedir. İbn Ebi Şeybe, Buhari'nin hocalarındandır. Buhari ondan Sahfh'inde otuz, et-Tdrfhu'l-Kebfr ve et-Tdrfhu 's-Sağfr eserle­ rinde de birçok hadis rivayet etmiştir. İbn Ebi Şeybe, Kütüb-i Sitte müelliflerinden Müslim'in de hocasıdır. Müslim ondan bin beş yüz kırk hadis rivayet etmiştir.49 Ahmed b. Hanbel, Ebu Davfi.d ve İbn Mace doğrudan; Nesai ise dolaylı olarak ondan hadis rivayet etmişlerdir. İbn Ebi Şeybe, Ahmed b. Hanbel, Ali b. el-Medini ile akrandırlar. Yahya b. Main ile aynı dönemde yaşasalar da Yahya b. Main yaşça onlardan daha büyüktür.50 İbn Ebi Şeybe, 235/850 tarihinde, yatsı namazı vaktinde vefat etmiştir.51 Yetmiş altı sene yaşayan ve ömrünün altmış senesinden fazlasını ilimle geçiren İbn Ebi Şeybe'nin nerede vefat ettiği ve kabrinin nerede olduğu konusunda bilgi sahi­ bi değiliz. Böyle büyük bir zatın nerede vefat ettiğiyle ilgili bilginin olmaması gerçekten şaşılacak bir durumdur. Çünkü onun gibi büyük insanların vefat yeriyle ilgili bilgi her zaman bulunur. Büyük bir ihtimalle asıl memleketi olan KOfe'de ve­ fat etmiştir.52 İbn Ebi Şeybe'nin Musannef ini tahkik eden Mu­ hammed Avvame'nin tespitine göre de o KOfe'de doğmuş ve burada vefat etmiştir.53

47 48 49 50 51 52 53

Hatib el-Bağd�di, Tdrfhu Bağddd, X. 1 22. XI. 124. a, Riyad 1999, s. 14. lbn Ebi Şeybe, Kitdbü '/-Meğdzf, thk. el-Ömeri, Mukaddime, s, 15. lbn Hacer, Tehzib, VI. 5. Hatib el-Bağd�di, Tdrfhu Bağddd, X. 80. Zehebi, A'ldm, XI. 1 29. lbn Ebi Şeybe, Kitdbü '/-Meğdzf, thk. el-Ömeri, s. 39. lbn Ebi Şeybe, a.g.e., 1. 7.

22

Kitdbü 'l-Meğdzf

ibn Ehi Şeybe yaşadığı dönemde KO.fe'nin en meşhur alim­ leri arasında yer almıştır. KUfe Camisinde bulunan sahabe ve tabiin alimlerinin ilim kürsüsü olarak kabul edilen meşhur sü­ tuna yaslanıp ilim öğretmiştir.54 Bu durum gösteriyor ki İbn Ehi Şeybe hem ilim hem de fetva konusunda dönemin en önemli şahsiyeti konumunda olmuştur. Zira orada oturmak imtiyazlı bir makamı ifade etmekteydi ki Hz. Ömer, İbn Mes'ud'u KUfe­ lilere dinlerini öğretmek için gönderdiği sırada orada oturup dersler vermişti. Daha sonra meşhur tabiin alimleri o makamı kullanmışlardı. İbn Ehi Şeybe gibi önemli ilim adamları da bu geleneği sürdürdüler. Bu makamı kullanmak ilim ve fetva ko­ nusunda yetki sahibi olmak anlamına geliyordu.55 İbn Ehi Şeybe Abbasi halifesi Mütevekkil zamanında Bağ­ dat'a yerleşti.56 Alimler onun için ilim deryası diyorlardı. Hıfzı ve zekasıyla dillere destan olmuştu.57 İbn Ehi Şeybe'nin bir mecliste dört yüz hadisi senediyle birlikte ezberinden aktar­ dığı rivayet edilmektedir. 58 ibn Ehi Şeybe'nin hayatı mihne döneminde geçmiştir. Ha­ life Mütevekkil kendi döneminde Mutezileye karşı ondan destek almıştır. Bu vesileyle İbn Ehi Şeybe, Rusafe Mescidin­ de binlerce defa toplantılar yapmıştır. Bilindiği gibi Mütevek­ kil'in en çok değer verdiği ve adeta kendisine danışman ola­ rak gördüğü Ahmed b. Hanbel de İbn Ehi Şeybe'nin talebeleri arasında yer almaktadır. 59 İbn Ehi Şeybe'nin siyerle ilgili rivayet naklettiği hocaları­ nın sayısı, 95 civarındadır. Hocalarının büyük çoğunluğu sika ravilerden oluşmaktadır. En çok rivayet naklettiği hocaları, dönemin önde gelen hadisçileri olduğu gibi çoğunluğu da bu alanda eser vermiş kimselerdir. Yani İbn Ehi Şeybe'nin rivayet kaynaklarının önemli bir kısmı yazılı kaynaklara dayanmak­ tadır. el-Musannef in tahkik ve tahricini yapan Muhammed 54 55 56 57 58 59

Hatib el-Bağdadi, Tdrlhu Bağddd, X. 70. lbn Ebi Şeybe, Kitdbü'l-Meğdzi, s. 15. lbn Ebi Şeybe, Kitdbü 'l-Meğdzf, s. 16-17. Zehebi, A'ldm, XI. 123. Zehebi, A'ldm, XI. 1 23. Zehebi, A'/dm, XI. 323; lbn Ebi Şeybe, Kitdbü '/-Meğdzf, thk.el-Ömeri, s. 20.

Giriş

23

Avvame, İbn Ehi Şeybe'nin hocalan için "İbn Ehi Şeybe, bü­ yük bir ehl-i ilim kitlesinden ve imamlardan nakillerde bu­ lunduğu gibi, kendisinden de ehl-i ilim cemaati ve önde gelen imamlar nakillerde bulunmuştur,"60 ifadesini kullanmaktadır. Yukarıda da ifade edildiği gibi İbn Ehi Şeybe'den Tirmizi hariç aralarında Kütüb-i Sitte müelliflerinin de bulunduğu birçok hadis, siyer ve tabakat yazan nakillerde bulunmuşlar­ dır. Hocaları ve öğrencilerine bakıldığında onun ilmi şahsiye­ tinin ve hadis ilmindeki derinliğinin ne denli yüksek olduğu anlaşılmaktadır. Zira ondan hadis rivayet eden ve aynı zaman­ da onun talebeleri sayılan Buhari ve Müslim, hadis alanında ümmetin imamları olarak kabul edilmişlerdir. Aynı şekilde Ahmed b. Hanbel, İbn Mace ve tabakcit müellifi İbn Sa'd da ondan hadis rivayet edenler arasında yer almaktadırlar.61 Eserleri

İbn Ehi Şeybe daha çok hadis alanında yazmış olduğu el-Musannefis imli eseriyle �eşhur olsa da esasında başta tef­ sir ve hadis olmak üzere İslami ilimlerin değişik alanlarında eserler kaleme almıştır. el-Musannefile şöhret bulmasının se­ bebi ise hadis alanında imam sayılan Buhari, Müslim ve Ah­ med b. Hanbel gibi büyük alimlerin çalışmalarına kaynaklık etmesidir. İbn Ehi Şeybe'nin eserleriyle ilgili çok farklı bilgi bulunmaktadır. Bu farklılığın temel sebebi onun el-Musannef adlı eserindeki bazı bölümlerin eser olarak ele alınmasından kaynaklanmaktadır. 1. Kitdbu't-Tefsir İbn Ehi Şeybe'nin Kitdbu 't-Tefsfr adında bir eserinin oldu­ ğu başta Hatib el-Bağdadi62 ve İbnü'n-Nedim63 gibi bu alanın uzmanlan olmak üzere birçok kaynakta zikredilmektedir.64 60 61 62 63

lbn Ebi Şeybe, e/-Musannef (Mukaddime), 1. 9. lbn Ebi Şeybe, Kitdbü'/-Meğdzf, s. 26. Hatib el-Bağdadi, Tdrlhu Bağddd, X. 66. lbnü'n-Nedim, Ebu'l-Ferac Ya'kQb b. ishak (ö. 380/990), el-Fihrist, Ravaiu't­ Turasi'l-Arabi, Beyrut, tsz., s. 229. 64 Daviidi, Şemsüddin Muhammed b. Ali b. Ahmed, Tabakdtu'/-Müfessirin, thk. Ali Muhammed Ömer, Matbaatu'l-lstiklali'l-Kübra, Kahire 1972, s. 247; el-

24

Kialbü 'l·Meğdzf

SuyO.ti, el-İtkô.n adlı eserinin mukaddimesinde sahabe ve tabiin rivayetlerinden derlenen tefsirlerden bahsederken İbn Ebi Şeybe'nin tefsirle ilgili Fedô.ilu'l-Kur'ô.n ismiyle muhteme­ len bu eserinden de söz etmektedir.65 Ayrıca SuyO.ti ed-Dur­ ru'l-Mensür'd a da bu eserden rivayetler aktarmaktadır.66 2. el-Musannef Kitdbü's-Sünen fi'l-Fıkh67 ve Kitdbü'l-Ahkdm68 ismiyle de bi­ linmekte olan bu eser, matbu nüshalarda el-Musannef li lbn Ebf Şeybe veya el-Kitô.bü'l-Musanneffi'l-Ehô.dfs ve'l-Asdr şek­ linde geçmektedir. Dağınık rivayetlerin belli bir sistematiğe göre sıralandığı bu eserin de, o dönemdeki diğer eserler gibi başka şahıslar tarafında "Cami", "Sünen" ve "Musannef" gibi isimlerle isimlendirilmiş olma ihtimali yüksektir.69 Bu eser, ibn Ebi Şeybe'nin en önemli ve en meşhur eseridir. Çağlar boyu alimlerin hadis, fıkıh ve tarihle ilgili konularda faydalan­ dıkları bir eserdir. Bu eser bir Müslümanın ihtiyaç duyduğu dini bilgileri içeren hadis, fıkıh ve islam tarihi ansiklopedisi mahiyetindedir. Müellifin eserdeki metodu, ana konuları ki­ tap başlığı altında tali konuları ise bablar altında işlemek şek­ linde olmuştur. Bu eserin hem yazma hem de matbu pek çok nüshaları bulunmaktadır. 3. el-Müsned el-Musannef ile aynı eser olduğu ihtimali ileri sürülmüşse de70 ibn Hacer ve İbnü'n-Nedim gibi Mu'cem ve Fihrist müel­ lifleri el-Müsned'i ibn Ebi Şeybe'nin ayrı bir eseri olarak zik-

65 66 67 68 69 70

Kettani. er·Risd/e, s. 76; Ömer Rızi Kehhale, Mu'cemu'l-Müelliffn: Terdcimu Musanniji 1-Kütübi1-Arobiyye, Matbaatu't-Terakki, Dımeşk 1961, VI. 107. SuyQti, el- ltkdn /f Ulıimi'l-Kur'dn, thk. Muhammed Ebu'l-Fadl lbrahim, el­ Hey'etu'l·Mısriye'l-Amme, Mısır 1974, 1. 32. SuyOti, ed-Durru'l-Mesıir, thk. Muhammed b. Lutfi es-Sabbağ. Camiatu'l· Melik Suud, Riyad, tsz., s. 1 2 1 , 1 37. lbnü'n-Nedim, el-Fihrist, s. 229. Hatib el-Bağdadi, Tdrfhu Bağddd, X. 66. Fuad Sezgin, Buhdri'nin Kaynakları Hakkında Araştırma/ar, AÜIF Yayınları, lstanbul 1956, s. 42. Hacı Halife, Mustafa b. Abdillah (Katib Çelebi), Keşfu 'z·Zünıin an Esmdi'/­ Kütüb ve'l·Funıin, thk. Şerafettin Yaltkaya-Rıfat Bilge, MEB Yayınlan, lstanbul 197 1,11. 1 7 1 1; Sandıkçı, ilk Üç Asırda /s/am Coğrafyasında Hadis, s. 214.

Giriş

25

retmişlerdir.71 Gerek müellifin eserleri hakkında bilgi verilir­ ken gerekse bu eserlerine atıflarda bulunulurken el-Musannef ile arası ayırt edilmiştir. Mesela İbn Hacer, İbn Ebi Şeybe hak­ kında; '�le'l-Ebvab ve Müsned tarzında eser yazan müellifler­ dendir;' demektedir. Ayn ı şekilde İbn Hacer, Kütüb-i Sitte ve Nureddin el-Heysemi'nin Me'cmau'z-Zevaid'i hakkında yap­ tığı el-Metalibu'l-Aliye bi Zevafdi'l-Mesanidi's-Semaniye isimli çalışmasında, sekiz müsnedden biri olarak, İbn Ebi Şeybe'nin Müsned'ini esas almıştır."72 4. Kitdbu't-Tdrfh İbn Ebi Şeybe'nin tarih alanında yazdığı ve müstakil ol­ duğu iddia edilen bir eseridir. Zehebi Tarfhu'l-lsldm ve Ve­ feyatu'l-Meşahir ve'l-A'lam isimli esrinin mukaddimesinde bu eserden bahsetmekte ve kitaptan bazı pasajlar nakletmek­ tedir.73 Sehavi'nin de el-i'ldn bi't-Tevbfh limen Zemme't-Tarfh isimli kitabında bu eserden söz ettiğini görmekteyiz.74 Bi­ lindiği üzere bu eser Musannef in bir bölümü olarak meşhur olmuştur.75 İbn Ebi Şeybe'ye ait Kitdbü'l-Meğdzrnin tahkiki­ ni yapan Abdülaziz b. İbrahim el-Ömeri, "Bu kitap Tdrfh is­ miyle anılmıştır. Ancak içeriği itibanyla Siyer-Meğazi oldu­ ğu için Kitabü'l-Meğazf ismiyle kabul görmüştür,"76 şeklinde iddia etse de karşılaştırdığımız bu iki eserin veya bölümün birbirinden çok farklı olduğunu söyleyebiliriz. Muhtemelen el-Ömeri, Berlin Kütüphanesinde 9409 numarayla kayıtlı ve 71 lbnü'n-N el-Fihrist, s. 229; Hatib el-Bağdadi, Tı!JrQhu Bağdtid, X, 66; Kehhale, Mu'cemu'l-Müellijfn, VI. 107; Dehlevt, Büstdnü 'l-Muhaddisfn, s. 99. 72 Yatkın, Eba Bekir l bn Ebf Şeybe ve Kitdbü 'l-Musannef 'i, s. 56. Ale'l-Ebvab: Hadisleri konulanna göre sınıflandırarak kitap yazma, bu şekilde yazılmış kitap(lar)dır; Müsned: Her bir sahabinin veya sonraki bir şahsın rivayet ettikleri hadisleri sıhhat derecelerine bakmaksızın, muhtelif tertiplerde kendi ismi altında bir araya getiren kitaptır (Abdullah Aydınlı, Hadislstılahlan Sözlüğü, Timaş Yayınlan, lstanbul 1987, s. 35, 1 1 5). 73 Zehebi, Tlirfhu'l-lsldm ve Vefeytitu'l-Meşlihir ve'l-A'ltim, thk. Ömer Abdüsselam Tedmiri, Daru'l-Kitabl'l-Arabi, Beyrut, 1987, 1, 23 ve 173. 74 Sehavt, el-Hafız Şemsuddin Muhammed b. Abdurrahman (ö. 902), el-l'ltin bi't-Tevbfh limen Zemme't-Tarih, Daru'l-Kitabi'l-Arabi, Beyrut, 1399, s. 87, 89. 75 lbnü'n-Nedim, el-Fihrist, s. 229; Fuad Sezgin, Ttirfhu't-Turasi'l-Arabf, Camiatu'I-lmam Muhammed b. Suud, Riyad 1403, ı. 109. 76 lbn Ebi Şeybe, Klttibü 'l-Meğtizf, 56.

Kitdbü'l-Meğdzf

26

Kitô.bu't-Tô.rih ismiyle İbn Ebi Şeybe'ye nispet edilen eserden yola çıkarak bu tezi savunmuştur. Suat Koca, "Heinrich Schüt­ zinger, ilgili yazmayı el-Musannef in içindeki Kitô.bu't-Tô.rih ve Kitô.bü'l-Meğô.zi ile karşılaştırma ihtiyacı duymamıştır. Oysa bize bu bilgiyi aktaran araştırmacıya göre, ilgili yazıda yazmanın muhtevasıyla ilgili olarak verilen bilgiler, el-Mu­ sannef in içindeki bölümlerle tam bir uyum içindedir ve bu yüzden Kitô.bu't-Tô.rfh'in müstakil bir eser olmadığı anlaşıl­ maktadır,"77 demek suretiyle buna itiraz etmektedir. Ayrıca Kitô.bü'l-Meğô.z[nin el-Musannef ten ayrı bir eser olduğuna dair hiçbir kaynakta bilgi bulunmamaktadır. Kitô.bu 't-Tô.rfh ile karıştırılmış olma ihtimali de zayıf bir iddiadan başka bir şey değildir. İkisinde de benzer ve mükerrer rivayetlerin bulun­ ması birbiriyle karıştırılmasına sebep olmuş olabilir. Çünkü Kitô.bu't-Tô.rfh'in baş tarafında bulunan yüze yakın rivayetin büyük bir kısmı Kitô.bü'l-Meğô.z[d e de tekrar edilmiştir. Kitô.bu't-Tô.rfh'te, Kitô.bü'l-Meğô.zi'd en farklı olarak Hz. Pey­ gamber ve bazı sahabe büyükleriyle ilgili bilgilerin yanında, sahabe yaşları ve vefat tarihleri,78 Emevi ve Abbasi halifeleri­ nin hilafet süreleriyle79 bazı sahabe isimleri ve künyeleri80 ele alınmıştır. 5. Kitô.bü'l-Evô.il İbn Hacer'in müstakil bir kitap olarak saydığı Kitô.bü'l-E­ vail'i61 çoğu araştırmacı tarafından Musan '!ef in bir bölümü olarak kabul edilir.82 İbn Ebi Şeybe'nin, evail alanında ilk eser yazan müellif olduğu da iddia edilir. Kitapta "İlk Defa Yapılan­ lar ve Bunları Yapanlar" adıyla, tek bab başlığı altında rivayet77 Suat Koca, "lbn Ehi Şeybe'ye Nispet Edilen Kitiibü'l-Edeb Üzerine", A ÜIFD, C. 54: 1, 2013, s. 1 53-161. 78 lbn Ehi Şeybe, el-Musannef, Kitdbü't-Tdrfh, XVIII, 329-363. 79 lbn Ehi Şeybe, el-Musannef, Kitdbü't-Tdrih, XVIII, 363-366. 80 lbn Ehi Şeybe, el-Musannef, Kitdbü't-Tdrfh, XVIII, 366-400. 81 lbn Hacer; el-Mu'cemü'l-Müfehris, thk. Muhammed Şekilr; Müessesetu'r­ Risale, Beyrut, 1998, s. 1 17. 82 Mahmut Yazıcı, "Sahabe Evaili ve ilk Dönem Uzmanları", H ÜIFD, C. 13: 25, 2014/1, s. 125-160; Kettani, er-Risdle, s. 58; lbn Ehi Şeybe, el-Musannef, thk: Avvame, ı, 17.

Giriş

27

ler sıralanmıştır.83 Bu bölümde bir göreve ilk defa atananlar, oturarak hutbe veren, minberde hutbe veren, çarşı-pazardan ücret alan, düşmana karşı hücum eden, şehit olan vs. gibi ilk olarak yapılan işler ve bunları ilk olarak yapan şahıslar hak­ kında gelen rivayetleri senedleriyle vermiştir.84 6. Kitdbü'l-fmô.n İbn Hacer'in müstakil bir kitap olarak saydığı Kitdbü'l­ fmdn'ı85 Kettani86 ve Fuat Sezgin87 de ayrı bir eser olarak de­ ğerlendirmişlerdir. Bununla birlikte Kitdbü'l-fmô.n'ı e/-Musan­ nefteki bölümüyle karşılaştıran Nihat Yatkın bu eserin e/-Mu­ sannef teki bölümle aynı olduğunu söylemektedir. Eserdeki farklılıkların ise bir iki yerde, ayrı nüshalar olmasından kay­ naklanan kelime değişikliklerinden başka bir şey olmadığını, bu değişikliklerin da bazı hadislerin senedlerinde ravi ziya­ desi veya noksanlığıyla e/-Musannefteki hadislerin sayısının 140 olmasına karşılık, Kitô.bü'l-lmô.n'd a bu sayının 139 olma­ sı gibi basit farklılıklardan ibaret olduğunu söylemektedir.88 "İbn Ehi Şeybe'ye nispet edilen Kitdbü'l-lmô.n 'ı tahkik edip neşreden Nasıruddin el-Elbani'nin de, bu sorunun farkında olmakla birlikte, detaylı mukayese konusunda istekli davran­ dığı söylenemez. Muhakkik, e/-Musannef'teki "İman" bölü­ münün -bazı tertip farkları hariç- tahkikini yaptığı müstakil eserden çok farklı olmadığını, sadece birkaç maddenin eksik olduğunu belirtmekle yetinir."89 e/-Musannef ten ayrı bulunan Kitô.bü'l-fmô.n'ın nüshaları, el-Musannefteki "İman" bölümü­ nün neredeyse aynısıdır. Aradaki farklar ise eserin ayrı bir eser olma ihtimalini gündeme getirecek derecede değildir. 7. Kitô.bü'l-Edeb Gerek mu'cemlerde gerekse fıhristlerde İbn Ehi Şeybe'nin bu isimle yazılmış müstakil bir eserinden bahsedilmemekte83 84 85 86 87 88 89

Bkz. ibn Ebi Şeybe, el-Musannef. Kitôbü 'l-Evôil, XIX, 5 1 3-616. Yatkın, Ebü Bekir İbn Ebi Şeybe ve Kitdbü'l-Musannef 'i. 58. lbn Hacer, Mu' cem, s. 5 1 . Kettani, er-Risale, s . 45. Sezgin, Tôrihu' t-Turasi'l-Arabi, 1. 109. Yatkın, Ebü Bekir İbn Ebi Şeybe ve Kitôbü'/-Musannef 'i, s. 58. Koca, lbn Ebi Şeybe'ye Nispet Edilen Kitdbü 'l-Edeb Üzerine", s. 155.

28

Kitdbü'/-Meğdzf

dir. Ancak, ona nispet edilen ve dünyada tek nüshası Zahiriy­ ye Kütüphanesinde bulunan Kitô.bü'l-Edeb, Muhammed Rıza el-Kahveci tarafından müstakil bir eser olarak tahkiki yapılmış ve neşredilmiştir. Araştırmacı, eser hakkında birtakım iddia ve tespitlerde bulunsa da bunlardan hiçbiri İbn Ebi Şeybe'nin el-Muşannefindeki aynı adı taşıyan bölümünden farklı ve ba­ ğımsız bir eser olduğuna delil mahiyetinde değildir. Bu farklı­ lıklar elde bulunan matbu Musannef in nüshaları ile Zahiriye Kütüphanesinde bulunan Kitô.bü'l-Edeb ravilerinin farklı kişi olması, yine Zahiriye'deki nüshanın üçte ikilik büyük bir bölü­ münün eksik olması gibi sebeplerden kaynaklanmaktadır.90 8. Kitdbü'r-Red alô. Ebi Hanife91 Kitô.bü'r-Red alô. Ebi Hanife, Musannef in bölümlerindendir. Bu eserin müstakil olduğuyla ilgili herhangi bir iddia bulunma­ maktadır. Ancak, bu eseri Kevseri, RudO.d alô. Ebi Hanife ismiyle müstakil olarak 1360/1941 yılında Kahire'de neşretmiştir. Ebu Hanife sahih hadis olduğu halde yüz yirmi beş konuda içtihat yaptığı için İbn Ebi Şeybe tarafından eleştirilmiştir. Bunların dı­ şında Musannef in bölümlerinden olmak üzere, Kitô.bü'l-Fiten,92 Kitô.bü'l-Cemel, Kitô.bu's-Slffin,93 Ki�bü'l-Futah,94 Kitô.bu'z-Zühd gibi eserlerin, onun el-Musannef adlı eserinin aynı adı taşıyan bölümlerinin ayrı birer istinsahı veya rivayeti mi, yoksa bu bö­ lümlerden farklı ve ayrı eserler mi olduğu konusunda tartış­ malar olsa da esasen o dönemin bir geleneği olarak hadis, fıkıh, siyer, adap-ahlak ve tarih henüz keskin hatlarla birbirinden ayrılmadığı için tek eserin birer bölümü olarak yazılmış olma ihtimali daha yüksektir. Kanaatimizce Kitô.bu't-Tefsir ve el-Müs­ ned'in dışında kalan Kitô.bü'l-Meğô.zi de dahil olmak üzere İbn Ebi Şeybe'ye nispet edilen tüm diğer kitaplar el-Musannef te yer alan kitap başlıkları ve el-Musannef in birer bölümünden başka bir şey değildir. 90 lbn Ehi Şeybe, el-Musannef. thk. Avvame, 1. 19; Koca, "lbn Ehi Şeybe'ye Nispet Edilen Kitdbü'l-Edeb Üzerine", s. 1 56. 91 Ahmet Özel, Hanefi Fıkıh Alimleri, TDV Yayınları, Ankara 1990, s. 12. 92 lbnü'n-Nedim, el-Fihrist, s. 229; Kehhale, Mu'cemu'l-Müe/11/fn, VI. 107. 93 lbnü'n-Nedim, el-Fihrist, s. 229. 94 lbnü'n-Nedim, el-Fihrist, s. 229.

KITABO'L-MEGAZI

Fil Olayı1

Ebu YeksOm ve Fil Olayı Hakkında Anlatılanlar ı. EbQ Osame-Muhammed b. Ebi lsmail-Said b. Cübeyr

Habeş Kralı Ebu YeksOm fillerle beraber Mekke'ye geldi. Ha­ rem'e vardığında fil çöktü ve Harem'e girmedi. Filin yönü geri­ ye doğru çevrildiğinde hızlı bir şekilde giderken, yönü Harem'e çevrildiğinde ise gitmiyordu. Ağızlarında nohut büyüklüğünde taşlar olan beyaz renkli küçük kuşlar (Allah tarafından) onlara gönderildi. (Atılan) bu taşlar kime isabet ettiyse helak oldu. İk­ rime der ki: Kuşlar yüzünden (sayılan o kadar çoktu ki) ortalık gölgelendi. Allah, onları yenilmiş ekine çevirince bir yağmur gönderdi ve yağmur onları denize doğru sürükleyip götürdü. 2. Vekı� -lbn Avn-lbn Sirin-lbn Abbas

İbn Abbas, ��L;tı;:i.,2 (ebabil kuşları) ayetiyle ilgili olarak: "Bu kuşların diğer kuşlar gibi gagaları, köpeklerin pençeleri gibi pençeleri vardı," dedi. 3. Veki'-Süfy.in-el-A'meş-EbQ Süfyan-Ubeyd b. Umeyr

"Siyah kuşlar, taşlan gagalarında ve pençelerinde taşıyordu:· 4. Hasan b. MQsa-Şeyban-Yahya-EbQ Seleme-EbQ Hüreyre

Resulullah bineğine binip hutbe verdi ve şöyle dedi: ·�nah, fillerin Mekke'ye girmesini engelledi (fakat) onlara (Mekkeli­ lere) Resulü'nü ve müminleri musallat kıldı." 5. EbQ Muaviye-A'meş-EbQ Süfyan-Ubeyd b. Umeyr

Yüce Allah, Fil Ordusunu helak etmek istediğinde, üzerle­ rine denizden çıkan kırlangıca benzer kuşlar gönderdi. Her kuş, ikisi ayağında birisi de gagasında olmak üzere boncuğa benzer üçtaş taşıyordu. Kuşlar, bu şekilde ordunun üzerine 1 2

Kitaptaki başlıklar uzun olduğu için dokunulmamış ancak içindekileri oluşturan bu küçük başlıklar tarafımızdan ihdas edilmiştir (ed.). Ftl, 105/3.

30

Kitllbü 'l-Meğllzf

gelip havada sıra sıra dizildikten sonra çığlık atarcasına öte­ rek gagalarındaki ve pençelerindeki taşları onların üzerine attılar. Bu taşlar, her kime isabet ettiyse onların başlarından girip altlarından çıkıyordu. Vücutlarının her neresine değerse mutlaka öbür tarafından çıkıyordu. Allah, şiddetli bir rüzgar gönderdi ve böylece rüzgar taşların hızını arttı rdı ve onların hepsi helak oldular. Nübüvvet Öncesi

Resulullah'ın Nübüvvet Öncesi Gördükleri 6. Ebıl Bekr-Ebıl Üsame-Mücalid-Amir

Hz. Ömer Yahudilere gidip: "Hz. Mılsa'ya Tevrat'ı indiren Allah için söylemenizi istiyorum! Siz kitaplarınızdan Muham­ med'in (vasıflarını) biliyor musunuz?" diye sorduğunda onlar: "Evet;' diye cevap verdiler. Hz. Ömer'in: "Öyleyse niçin ona tabi olmuyorsunuz?" diye sorması üzerine onlar: '�lah hangi peygamberi gönderdiyse onunla birlikte meleklerden bir kefil (sorumlu) gönderir. Cibril de Muhammed'e vahiy getiren bir melektir ve meleklerin içindeki düşmanımızdır. Mikail ise dos­ tumuzdur. Ona gelen melek Mikail olsaydı Müslüman olurduk," dediler. Hz. Ömer: "Hz. Mılsa'ya Tevrat'ı indiren Allah için söy­ leyin! Bu iki meleğin Allah katında konumu nedir?" diye sordu­ ğunda onlar şöyle cevap verdiler: "Cibril sağında, Mikail ise so­ lundadır:" Hz. Ömer de onlara şöyle dedi: "Ben ancak ikisinin de Allah'ın izniyle gönderildiklerine şahitlik ederim. Mikail, Cib­ ril'in düşmanlarına dost olmaz. Cibril de Mikail'e düşman olana dost olmaz." Hz. Ömer, Yahudilerin yanındayken Hz. Peygam­ ber (sav.) geldi. Yahudiler: "Ey Hattab'ın oğlu! İşte bu (gelen) senin arkadaşın," dediler. Hz. Ömer kalkıp Hz. Peygamber'in yanına gittiğinde "De ki: Cebrail'e kim düşman ise şunu iyi bilsin ki Allah 'm izniyle Kur'an'ı senin kalbine bir hidayet rehberi, önce gelen kitapları doğrulayıcı ve müminler için de müjdeci olarak o indirmiştir. Allah'a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail'e ve Mikail'e düşman olan kimse inkar etmiş olur. Şüphesiz Allah da o inkar edenlerin düşmamdır,"3 ayetleri inmişti. 3

Bakara, 2/97-98.

Kitdbü 'l-Meğdzi

31

7 . Kurad Ebıl Nılh-Yunıls-Ebıl ishak-Ebu Bekr b . Ebi Mılsa-Babası

EbO Talib (ticaret için) Resulullah ve Kureyş'in bazı ileri gelenleriyle Şam'a doğru yola çıktı. Rahibin bulunduğu yere yaklaştıklarında konaklayıp yüklerini indirdiler. Bu sırada rahip yanlarına çıkageldi. Oysaki daha önce de oradan geç­ tiklerinde rahip onların yanına gelmez ve (onlara) dönüp bakmazdı bile. Onlar yüklerini indirirken rahip onların ara­ larında dolaşmaya başladı. Sonra Resulullah'ın elinden tutup: "Bu, alemlerin efendisidir. Bu, alemlerin Rabbinin elçisidir. Yüce Allah onu alemlere rahmet olarak gönderecektir," dedi. Kureyşli ihtiyarlar ona: "Bunu nereden biliyorsun?" diye sor­ duklarında rahip: "Siz bu dağ yolundan inerken ne kadar ağaç ve taş varsa hepsi ona secde ettiler ki bunlar peygamberden başkasına secde etmezler. Yine ben onun kürek kemiğinin al­ tındaki elmaya benzer nübüvvet mühründen tanırım;' dedi. Daha sonra rahip geri dönüp onlara yemek yaptı. Onlara yemeği getirdiği sırada Hz. Peygamber, deve çobanlarının arasındaydı. Rahip: "Onu çağırması için ona birini gönderin," dedi. Hz. Peygamber, üzerinde gölge yapan bir bulut olduğu halde onlara doğru gelince rahip: "Ona bakın! Üzerinde ken­ disine gölge yapan bir bulut var," dedi. Hz. Peygamber yan­ larına yaklaşınca onların kendisinden önce, ağacın gölgesine oturduklarını gördü. (Fakat) Hz. Peygamber oturunca ağacın gölgesi onun üzerine doğru yöneldi. Rahip: "Bakın! Ağacın gölgesi ona doğru yöneldi;' dedi. Rahip onlara, Rumların onu görmeleri halinde (peygam­ berlik) özelliklerinden tanıyıp öldürebileceklerini, bu sebeple Hz. Peygamber'i Rum topraklarına götürmemeleri için ısrar edip onları uyarırken dönüp bakınca Rum diyarından gelen dokuz kişiyi gördü ve onları karşıladı. Onlara, "Neden geldi­ niz?" diye sorunca onlar da "(Kitaplarımızda anlatılan) pey­ gamberin bu ayda haberini aldık. (Onu bulmaları için) her tarafa adamlar gönderdik. Bu peygamberin senin tarafına gel­ diğini haber aldık. Bunun için buraya geldik;' dediler. Rahip onlara: 'l\rkanızda bıraktıklarınız arasında sizden daha hayır­ lı bir kimse var mı?" diye sorunca onlar, "Hayır," dediler. "Bu

32

Kitübü 'l-Meğüzi

peygamberin senin tarafına geldiğini haber aldık," dediler. Ra­ hip onlara: ''Allah bir şeyi yapmayı murat ettiğinde birilerinin buna engel olmaya gücünün yettiğini hiç gördünüz mü?" diye sorunca onlar, "Hayır," diye cevap verdiler. Bunun üzerine ona biat ettiler ve onunla beraber ikamet ettiler. Rahip (Kureyş­ lilere dönerek) : ''Allah için sizden hangisi bu çocuğun velisi­ dir?" diye sorunca Ebu Talib: "Benim;' dedi. Rahip, Ebu Talib'e Hz. Peygamber'i Ebu Bekir ve Bilal ile birlikte Mekke'ye geri göndermesine karar verinceye kadar ısrar etmeye devam etti. Rahip, Hz. Peygamber'e yol azığı olarak kurabiye ve yağ verdi. 8. lbn Fudayl-Ata'-Said-lbn Abbas

Bütün cin topluluklarının (semada) kendilerine ait dinleme yerleri vardı. Vahiy indiği zaman melekler, bir kayanın üzerine attığınız demirin çıkardığı ses gibi bir ses duyarlardı. Melekler bu s�si duyduklarında secdeye kapanır ve vahyin inişi bitince­ ye kadar secdeden başlarını kaldırmazlardı. Vahyin inişi bitin­ ce birbirlerine: "Rabbimiz ne buyurdu?" derlerdi. (İnen vahiy) semavi işlerle ilgili ise "Doğrusu Allah yücedir ve büyüktür;' derlerdi. Yeryüzündeki gaybi işler, ölüm veya dünyadaki her­ hangi bir şeyle ilgiliyse bununla ilgili olarak aralarında, "Şöy­ le olacak, böyle olacak;' şeklinde konuşurlardı. Şeytanlar da bunları duyar ve bu haberleri yeryüzündeki dostlarına aktarır­ lardı. Allah, Hz. Muhammed'i (peygamber olarak) gönderince şeytanlar, (bulundukları mekanlardan) yıldızlarla kovuldular. Bunu ilk öğrenen Sakif kabilesi oldu. (Yıldız kayıp da kendi­ lerine zara vermesin diye) bu kabileden davar sahibi olanlar her gün bir koyun, deve sahibi olanlar ise bir deve keserdi. Bu insanlar (zarar görmesinler diye) hayvanlarını (kesmede) hız­ lı davrandılar. Bunun üzerine içlerinden birileri onlara: "Böyle yapmayınız! Bunlar kendisiyle yol bulunan yıldızlar ise kesme­ ye devam ediniz. (Yok, değilse kesmeyiniz,)" dediler. Kendisiy­ le yol bulunan yıldızların olduğu gibi yerinde durduğunu ve hiçbirinin atılmadığını gördüklerinde (hayvanları kesmekten) vazgeçtiler. Allah cinleri (semadan kulak hırsızlığı yaptıkları mekanlardan) uzaklaştırdı. Fakat (insanlar tarafından okunan) Kur'an'ı işitip (toplandıkları yere) döndüklerinde birbirlerine,

Kitıibü 'l-Meğdzf

33

"Susunuz!" dediler. Daha sonra şeytanlar İblis'e gidip bu olan­ ları ona anlattıklarında İblis: "Bu, yeryüzünde meydana gelen yeni bir olaydır: Bana yeryüzünün her yerinden toprak getirin!" dedi. Şeytanlar da İblis'e Tihame'nin (Mekke) toprağından ge­ tirince İblis: "Olay burada meydana gelmiştir," dedi. 9. Abdullah b. idris-Ebu Üsame ve Gunder-Aişe-Amr b. Mürre-Abdullah b. Se­ leme-Safvan b. Assal

Bir Yahudi arkadaşına: "Bizi Peygamber'in yanına götür," deyince arkadaşı, "Ona peygamber deme! Çünkü seni duya­ cak olursa sevinir," dedi. Allah Resulü'ne geldiklerinde dokuz ayet (on emir) hakkında soru sordular. Hz. Peygamber de onlara şöyle buyurdu: ·�ııah'a ortak koşmayın, zina etmeyin, hırsızlık yapmayın, Allah'ın haram kıldığı canı haksız yere öl­ dürmeyin, sultanın öldürebileceği bir suçsuzu sultana şikayet etmeyin, sihir yapmayın, faiz yemeyin, iffetli kadınlara iftira atmayın, savaş zamanı savaş meydanından kaçmayın. Özel­ likle de siz Yahudiler; cumartesi günü (yasakları) hakkında haddi aşmayınız." Bunun üzerine Hz. Peygamber'in ellerini ve ayaklarını öpüp, "Senin hak peygamber olduğuna şahitlik ederiz;' dediler. Hz. Peygamber de: "Bana tabi olmanıza engel olan nedir?" diye sorunca "Hz. Davud, zürriyetinden sürekli bir peygamber gelmesi için dua etmişti. Bu nedenle de Yahu­ dilerin bizi öldürmesinden korkuyoruz, (çünkü sen onun zür­ riyetinden değilsin)" diye cevap verdiler. Peygamberlik Yaşı

Resulullah'a Kaç Yaşında Peygamberlik Geldi? 10.Ebu Bekr Hüseyin b. Ali-Zaide-Hişam b. Urve-lbn Abbas

Hz. Peygamber'e (sav.) kırk yaşındayken vahiy indirildi. Daha sonra Mekke'de on üç yıl, Medine'de ise on yıl kaldı ve vefat ettiğinde altmış üç yaşındaydı. 1 1 . Hüseyin b. Ali-Zaide-Hişam-Hasan(-ı Basri)

Hz. Peygamber'e (sav.) kırk yaşındayken vahiy indirildi. Daha sonra Mekke'de on yıl ve Medine' de on yıl kaldı. 12. Ebu Muaviye-Hişam-Şeyban-Yahya-Ebu Seleme-Aişe ve lbn Abbas

34

Kitdbü'l-MeğtJzf

"Hz. Peygamber'e (sav.), vahiy nazil olurken Mekke'de on yıl, sonra Medine'de on yıl kaldı." 13. lbn Uleyye-Halid-Beni Haşim'in azatlısı Ammar-lbn Abbas

"Hz. Peygamber (sav.), vefat ettiği sırada altmış beş yaşın­ daydı." 14. Ahde b. Süleyman-Yahya b. Said-Said (b. el-Museyyeb)

"Hz. Peygamber'e (sav.) kırk üç yaşındayken Kur'an indirildi. Daha sonra Mekke'de on yıl ve Medine' de de on yıl ikamet etti. Altmış üç yaşındayken de vefat etti." 15. Veki'-Süfyan-Halid-Beni Haşim'in azatlısı Ammar-lbn Abbas

"Hz. Peygamber (sav.), kırk yaşındayken peygamber olarak gönderildi. Daha sonra Mekke'de on beş yıl, Medine'de de on yıl ikamet etti. Altmış beş yaşındayken de vefat etti." 16. Abdullah b. Nümeyr-Ala' b. Salih-Minhal-lbn Amr-Said b. Cübeyr

Bir adam İbn Abbas'a gelerek, "Hz. Peygamber'e Mekke'de on yıl ve Medine'de de on yıl vahiy indirildi," demesi üzeri­ ne.İbn Abbas: "Bunu kim söyler? (Oysaki) Mekke'de kendisi­ ne on beş yıl vahiy indirildi ve altmış küsur yaşında da vefat etti;' diyerek karşılık verdi. 17. Yezid b. Harfin-Hişam-lkrime-lbn Abbas

"Hz. Peygamber'e (sav.) kırk yaşındayken kendisine vahiy indirildi. Ardından Mekke'de on üç yıl, Medine'de de on yıl ikamet etti ve vefat ettiği zaman altmış üç yaşındaydı." 18. Halid b. Mahled-Süleyman b. Bilal-Rebi'a b. Ebi Abdurrahman-Enes b. Malik

"Hz. Peygamber (sav.), kırklı yaşın başındayken peygam­ ber oldu. Daha sonra Mekke'de on yıl ve Medine'de de on yıl ikamet etti. Altmışlı yaşın başındayken de vefat etti." Nübüvvet

Resulullah'ın Peygamber Olarak Gönderilişi 19. EbO. Bekir-Atran-Vuheyb (Vehib)-Halid el-Hazza'-Abdullah b. Şakik

Bir adam Hz. Peygamber'e (sav.): "Sen ne zaman peygam­ ber oldun?" diye sorunca o da, 'i\dem ruh ile ceset arasınday­ ken peygamber oldum," şeklinde cevap verdi.

Kit{Jbü 'l-Meğ{Jzf

35

2 0 . Ali b . Müshir-EbQ lsMk eş-ŞeybAni-Abdullah b . ŞeddAd b . el-HAd

Cibril, Hz. Peygamber'e gelip onu sarıp sıktıktan sonra, "Oku!" dedi. Hz. Peygamber: "Ne okuyayım?" dedi. Cibril bir daha sarıp sıktıktan sonra, "Oku!" dedi. Hz. Peygamber yine, "Ne okuyayım?" dedi. Cibril de, " Yaratan Rabbinin adıyla oku/"4 dedi. Ardında Hz. Peygamber, Hz. Hatice'ye gelerek gördükle­ rini kendisine anlattı. Hz. Hatice de Varaka b. Nevfel'e giderek bu olanları anlattı. Bunun üzerine Varaka, Hz. Hatice'ye: "Ko­ can dostunu (Cibril'i) uyanıkken mi gördü?" diye sorunca, Hz. Hatice de, "Evet," dedi. Bunun üzerine Varaka: "Senin kocan peygamberdir ve kavminden sıkıntıya maruz kalacaktır," dedi. 2 1 . Ubeydullah-lsrAil-EbQ lshAk-EbQ Meysere

Allah Resulü, yalnız kaldığında kendisine: "Ey Muham­ med!" diye seslenen birini işitirdi. Allah Resulü bu sesi duyun­ ca koşup Hz. Hatice'ye gelerek ona (bu durumu şöyle) anlattı: "Ey Hatice! Neredeyse aklımı kaçıracağım. Yalnız kaldığım za­ man bana seslenen birini duyuyorum ve kimseyi göremeyin­ ce de (korkudan) kaçıyorum, fakat aynı sesin sanki yanımday­ mış gibi bana seslendiğini işitiyorum," dedi. Hz. Hatice: ·�nah sana böyle (bir kötülük) yapmaz. Biliyorum ki sen doğru söz­ lü, emaneti koruyup teslim eden ve sıla-yi rahim yapan biri­ sin." dedi. Hz. Hatice, bu durumu gizlice Hz. EbO Bekir'e an­ lattı. -Hz. EbO Bekir, Allah Resulü'nün Cahiliye döneminde de dostuydu.- Hz. EbO Bekir, Allah Resulü'nün elinden tutup Va­ raka'ya götürdü. Varaka, Hz. EbO Bekir'e: "Bu durum ne" diye sorunca Hz. EbO Bekir, Hz. Hatice'nin kendisine .anlattıklarını ona aktardı. Allah Resulü, Varaka'nın yanına gelince Varaka, Allah Resulü'ne: "Bir şey görüyor musun?" diye sorunca Allah Resulü: "Hayır, fakat yalnız kaldığımda bir ses duyuyorum ve bir şey görmeyince de kaçıp gidiyorum. Fakat o ses yine de yanımda oluyor," dedi. Varaka: "Böyle yapma! Sesi duyduğun zaman, sana ne söylediğini anlayıncaya kadar yerinde dur," dedi. Allah Resulü yalnız kalınca: "Ey Muhammed!" diye bir ses duydu. Kendisi de, "Buyur!" dedi. O ses: "Şahitlik ederim 4

Alak, 96/1.

36

Kitdbü '/-Meğdzf

ki Allah'tan başka ilah yoktur ve yine şahitlik ederim ki Mu­ hammed O'nun kulu ve elçisidir," dedi. Daha sonra ona Fatiha Suresini sonuna kadar okuyup ondan tekrar etmesini istedi. Hz. Peygamber bunu Varaka'ya anlattı. Varaka da ona: "Müj­ deler olsun, müjdeler olsun, müjdeler olsun!" dedi. Ardından, "Ben şahitlik ederim ki Ysa'nın: "Benden sonra Ahmed adın­ da gelecek bir peygamberle sizleri müjdelerim;' diyerek ge­ leceğini müjdelediği kişi sensin. Ben senin Ahmed olduğuna, Muhammed olduğuna ve yine senin Allah'ın resulü olduğuna şahitlik ederim. Bundan sonra cihatla emrolunmak üzeresin. Cihatla emrolunduğun zaman ben hayatta olursam şüphesiz seninle birlikte senin yanında cihat ederim," dedi. Varaka ve­ fat ettiğinde Allah Resulü: "Keşişi, üzerinde yeşil elbiselerle cennette gördüm," dedi. 22. Muhammed b. Fudayl-Ata' b. es-Saib-Hasan(-ı Basri)

"Bir defasında Allah, bir adamı cennete sokmak maksadıy­ la Hz. Peygamber'i ona gönderdi. Hz. Peygamber de Yahudi­ lerin tapınaklarından birine uğradı. İçeri girdiği sırada onlar (kutsal) kitaplarını okuyorlardı. Yahudiler onu gördüklerinde kitapları kapatıp çıktılar. Tapınağın bir kenarında ölecek olan (ölmek üzere) bir adam bulunuyordu. Adam Hz. Peygamber'in yanına geldi ve "Onların kitaplarını okumalarından vazgeç­ melerinin sebebi senin gelişindi. Çünkü (o sırada) onlar senin niteliklerine uygun bir peygamberin vasıflarını okuyorlar­ dı," dedi. Daha sonra adam kitabın yanına gelerek onu açıp biraz okudu. Ardından da: 'l\llah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in de Allah'ın peygamberi olduğuna şehadet ede­ rim," deyip vefat etti. Daha sonra Allah Resulü (Müslümanlara hitaben) : "Kardeşinizle ilgilenin!" diye buyurdu. Bunun üzeri­ ne Müslümanlar adamı yıkayıp kefenleyerek üzerine kokular sürdüler. Daha sonra da Hz. Peygamber onun namazını kıldı. 23. YunQs b. Muhammed-Hammad b. Seleme-Sabit-Enes

Allah Resulü, çocuklarla beraber oynarken Cibril gelip onu yere serdi, onun göğsünü yararak kalbini ve kalbinden de bir kan pıhtısını çıkardı. Ardından "Bu, şeytanın sendeki payıdır,"

Kitlibü'l-Meğdzf

37

dedi. Daha sonra onun kalbini altın bir leğende Zemzem Su­ yuyla yıkadı, sonra da kalbi düzeltip yerine koydu. Çocuklar onun sütannesine koşarak geldiler ve "Muhammed öldürül­ dü," dediler. Allah Resulü'nün yanına geldiklerinde renginin solmuş olduğunu gördüler. Enes: "Ben onun göğsündeki dikiş izlerini görürdüm;' dedi. 24. Ebıl Osame Muhammed b. Ehi Hafsa-ez-Zühri-Ebıl Seleme-Cabir

Peygamberliğinin ilk dönemlerinde Hz. Peygamber'e vah­ yin gelmesi kesilmiş ve yalnızlık ona sevdirilmişti. Hz. Pey­ gamber Hira'da yalnız kalıyordu. Bir gün Hira'dan gelirken, "Üstümde bir şeyin olduğunu hissedince başımı kaldırdım ve bir şeyin bir kürsi üzerinde oturduğunu gördüm. Onu görün­ ce de (dehşetimden) diz üstü yere çöktüm. Ardından aileme gidip onlara: "Beni örtün, beni örtün," dedim. Bunun üzerine Cibril bana gelerek: "Ey örtüye bürünen, kalk ve uyar ve Rab­ bini yücelt. Elbiseni temizle, pislikleri uzaklaştır,"5 ayetlerini okumaya başladı. 25. Abdüla'Ia b. Abdüla'Ia-Davil.d-lkrime

6�..:J�ıı+.ll!, ayetini: "Bu işi gizli tuttun, böyle icra et" şek­ linde ve 7�.Bj.Jıı+.ll!, ayetini de: "Bu işi üstlendin onu yerine getir;' şeklinde izah etmiştir. Kureyş'in işkenceleri

Kureyş'in Resulullah'a Yaptığı Eziyetler ve Onlardan Çektiği (Sıkıntılar) 26. Ebıl Bekir-Ali b. Müshir-Eclah-ez-Zeyyal b. Hermele-Cabir b. Abdullah

Kureyşliler bir gün toplanarak şöyle dediler: "Sizden sih­ ri, kahinliği ve şiiri en iyi, en çok bileninizi tespit edin. Top­ lumumuzu parçalayan, işlerimizi darmadağın eden, dinimizi ayıplayan bu adama gitsin, onunla konuşsun ve onun ne şe­ kilde karşılık vereceğine baksın." Onlar (Kureyşliler): "Utbe b. Rebi'a'dan başka bu işi yapabilecek hiç kimseyi bilmiyoruz," 5 6 7

Müddessiı; 74/1-5. Müddessiı; 74/1. Müzzemmil, 73/1.

Kitdbü'l·MeAdzf

38

dediler: Bunun üzerine Utbe'ye: "Ey EbO'l-Velid! Sen (Muham­ med'e) git:' dediler: Akabinde Utbe, Resulullah'a gidip: "Ey Mu­ hammed! Sen mi üstünsün yoksa (baban) Abdullah mı?" diye sordu. Resulullah sesini çıkarmadı. Utbe: "Ey Muhammed! Sen mi daha hayırlısın yoksa Abdülmuttalib mi?" dedi. Resulullah yine susunca, Utbe: "Sen bunların senden daha hayırlı oldukla­ rını düşünüyorsan onlar senin ayıpladığın ilahlara tapmışlardı. Sen onlardan hayırlı olduğunu sanıyorsan, öyleyse konuş se­ nin sözünü dinleyelim. Biz Allah'a yemin ederiz ki kavmi hak­ kında senden daha bereketsiz bir evlat görmedik. Çünkü sen toplumumuzu böldün, işlerimizi karıştırdın, dinimizi ayıpla­ dın. Araplara karşı bizi utandırdın. Öyle ki onlarda 'Kureyş'in içinde bir sihirbaz var: Kureyş'in içinde bir kahin var; şeklinde sözler yayıldı. Allah'a yemin ederim ki biz, ancak gebe bir kadı­ nın çığlığı gibi bir ses bekliyoruz. O zaman birbirimizi kılıçlarla öldürecek ve yok olacağız. Be adam! Kadınlara ihtiyacın varsa Kureyş'�n hangi hanımını istersen iste, onlardan on tanesini seninle evlendirelim. Yok, mala ihtiyacın varsa sana aramızda mal toplayalım da sen Kureyş'in en zengin kişisi ol," dedi. Bunun üzerine Resulullah: "bitti mi?" dedi. Utbe: "Evet," de­ yince Resulullah: "Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla! Ha-Mim. Bu kitap merhamet eden ve merhametli olan Allah 'ın katın­ dan indirilmiştir. "8 ayetlerini okuyarak "De ki: İşte sizi Ad ve Semüd'un başına gelen yıldmma benzer bir azapla uyardım," ifadesine varınca, Utbe: "Yeter, yeter! Bundan başka yanında bir şey yok mu?" diye sorunca Resulullah: "Hayır," karşılığını verdi. Bunun üzerine Utbe, Kureyş'e geri döndü. Kureyş: "sen­ de ne haber var?" diye sordular. Utbe: "Sizin konuşmak istedi­ ğiniz her şeyi onunla konuştum," dedi. Kureyş: "O sana cevap verdi mi?" diye sorunca, Utbe: "Evet, verdi," dedikten sonra şöyle devam etti: "Hayır! Şu Kabe'yi bina (mabet) olarak ayak­ ta tutan Allah'a yemin ederim ki onun dediklerinden, -O sizi Ad ve Semüd'un başına inen yıldmm gibi bir azapla uyarmak­ tadır- sözünden başka bir şey anlamadım." Kureyşliler: "Ya­ zıklar olsun sana! Bir adam seninle Arapça konuyor, sen ise ..

8

Fussilet, 41/1-13.

Kit/Jbü'l-Meğ{izf

39

onun ne ne dediğini anlamıyorsun," deyince Utbe: "Hayır, Al­ lah'a yemin ederim ki onun yıldınmı hatırlatmasından başka hiçbir şey anlamadım;• dedi. 27. Ali b. Müshir-Muhammed b. Amr-Ebıl Seleme-Amr b. Abbas

Kabe'nin gölgesinde otururken onu öldürmek istedikleri gün hariç, Kureyş'in Resulullah'ı öldürmek istediğini görme­ dim. Resulullah, Makam'ın yanında namaz kılıyordu. Ukbe b. Ehi Mu'ayt gidip Resulullah'ın cübbesini boynuna dolayarak Resulullah'ı dizleri üzerine düşürene kadar çekti. Bunun üze­ rine halk onun öldürüldüğünü zannederek bağrıştılar. Bunun üzerine Hz. EbO Bekir hızlı bir şekilde geldi ve Resulullah'ı iki omuzundan tutup kaldırarak "Bir adamı, 'Rabbim Allah'tır,' dediği için mi öldüreceksiniz!" diyordu. Daha sonra Kureyşli­ ler Resulullah'tan uzaklaştılar:. Resulullah kalkıp namaza dur­ du, namazını bitirdikten sonra Kabe'nin gölgesinde oturmak iken Kureyşlilere uğrayarak "Ey Kureyş topluluğu! Muham­ med'in nefsi elinde olan Allah'a yemin olsun ki ben size bu yolda kurban edilmek üzere gönderildim," dedi ve eliyle boğa­ zını gösterdi. Ebu Cehil: "Ey Muhammed! Sen cahil değildin," dedi. Ravi dedi: Resulullah: "Sen cahillerdensin," karşılığını verdi. 28. Ebıl Halid el-Ahmer-Davıid-lkrime-lbn Abbas

Ebu Cehil Resulullah'a uğrayarak "Ben seni bu işten alıkoy­ mamış mıydım?" dedi. Peygamber de onu azarlayıp kovdu . . Ebu Cehil: "Sen beni niçin azarlıyorsun, ey Muhammed? Al­ lah'a yemin olsun ki bu vadide, meclisi (etbaı) en büyük olan kişinin ben olduğumu biliyorsun;• dedi. Bunun üzerine Cibril: "O hô.lde çağmversin meclisini,"9 dedi (ayetini indirdi). ibn Ab­ bas dedi ki: ·�ııah'a yemin olsun ki meclisini çağırmış olsaydı, azap zebanileri onu yakalayıvereceklerdi.'' 29. Ca'fer b. Avn-Süfyan-Ebıl ishak-Amr b. MeymOn-Abdullah b. Mes'Od

Resulullah Kabe'nin gölgesinde namaz kılıyordu. Ebu Cehil ve Kureyş'ten bazılanna Mekke'nin bir yerinde hayvanların 9

Alak, 96/17.

40

Kitabü'l-Meğazf

kesildiğini söylediler. Birini gönderip kesilen hayvanların iş­ kembelerini getirtip Resulullah'ın üzerine attılar. Hz. Fatıma gelip işkembeyi Resulullah'ın üzerinden attı. Peygamber dua edeceği zaman duasını üç defa tekrarlamayı severdi, bundan dolayı şöyle söyleyerek dua etti: 'J\llah'ım! Kureyş'i Sana ha­ vale ediyorum. Allah'ım! Kureyş'i Sana havale ediyorum. Al­ lah'ım! Kureyş'i Sana havale ediyorum." Ebu Cehil b. Hişam'ı, Utbe b. Rebi'a'yı, Şeybe b. Rebi'a'yı, Velid b. Utbe'yi, Ubey b. Halef'i ve Ukbe b. Ebi Mu'ayt'ı Sana havale ediyorum." Abdul­ lah dedi ki: "Bedir Kuyusunun yanında (bunların) ölüleri(ni) gördüm." Ebu İshak: "Resulullah'ın zikrettiği yedinci kişiyi unuttum," dedi. 30. EbCI üsame-el-A'meş-Abbad-Said b. Cübeyr-lbn Abbas

Ebu Talib'in bir hastalığı esnasında, Ebu Cehil'in de arala­ rında bulunduğu Kureyş'ten bir grup yanına girdi ve: "Senin yeğenin ilahlarımıza sövüyor, şöyle şöyle yapıyor ve şöyle şöyle konuşuyor. Ona (birini) gönderip böyle yapmasına en­ gel olsan," dediler. Ebu Talib, Resulullah'a (birini) gönderip çağırdı veya Resulullah gelip eve girdiği zaman Ebu Cehil ile Ebu Talib'in arasında bir kişinin oturabileceği yer vardı. Ebu Cehil oraya Resulullah'ın oturması durumunda Ebu Talib'in ona karşı daha çok şefkatli olacağından endişe duyarak sıç­ rayıp oraya kendisi oturdu ve bu şekilde Resulullah amcasına yakın oturacak yer bulamadığı için kapının yanında oturdu. Ebu Talib: "Yeğenim! Kavminin bu hali ne? Senden şikayetçi­ ler ve senin, ilahlarına sövdüğünü ve ilahları hakkında konu­ şup faaliyette bulunduğunu iddia ediyorlar," dedi. (Müşrikler de) bu şikayetlerini hep bir ağızdan dile getirince Resulullah onlara karşılık verdi: 'J\mca! Ben onlardan, söyledikleri tak­ dirde Arapların kendilerine boyun eğeceği ve Acemlerin cizye ödeyeceği bir söz istiyorum," dedi. Kureyşliler onun isteğini yerine getirmek istediler ve "Bir söz mü? Babanın hatırı için evet, bir değil on söz söylemeye hazırız," dediler. Onlar ve Ebu Talib: "Bu söz nedir?" diye sordular. Resulullah: "La.ilahe il­ lallah" deyince hepsi elbiselerini silkeleyerek telaşla kalktılar

Kitdbü'l-Meğdzf

41

ve "Acaba o bunca ilahı tek bir ilah mı yaptı?'10 sözleriyle de­ vamındaki ayetlerde aktarılan sözlerini söylediler. Resulullah (da bunun üzerine): "... doğrusu henüz azabımı tatmadılar,"11 ayetine kadar okudu. 3 ı. Abdullah b. Nümeyr-Yezid b. Ziyad-EbO Sahra Cami' b. Şeddad-Tank el-Mihrabi

Ben, Zülmecaz çarşısında bir şey sattığım sırada Resulul­ lah'ı gördüm. Üzerinde kırmızı cübbesi varken en gür sesiyle şöyle bağırarak geçti: "Ey insanlar! La ilahe illallah deyiniz, felaha erersiniz." Bir adam ise onu taş atarak takip ediyordu. Taşlarla Resulullah'ın topuğunu ve baldırını kanatmıştı. Bu kişi şöyle bağırıyordu: "Ey insanlar! Buna uymayınız, çünkü bu yalancıdır." Ben: "Bu kimdir?" diye sorduğumda, 'l\bdül­ muttalib'in oğlu," dediler. Ben: "Peki kendisini takip edip taş­ layan kişi kim?" diye sorduğumda ise 'l\mcası Abduluzza, yani Ebu Leheb'dir," cevabını verdiler. 32. Veki'-Hammad b. Seleme-Sabit-Enes

Resulullah'ın şöyle buyurduğunu nakleder: '/\ilah yolunda hiç kimsenin çekmediği kadar eziyet çektim. Allah yolunda hiç kimsenin korkmadığı kadar korkutuldum. Bazen gecesi ve gündüzüyle üç gün boyunca sadece Bilal'ın koltuğunun altına sakladığı bir şeyler dışında benimle Bilal'in, bir canlının yiye­ bileceği hiçbir şeyimiz olmazdı." 33. Abdullah b. Nümeyr-Haccac-Münzir-lbnü'l-Hanefiyye

"Ant olsun onlar hem kendi yüklerini taşıyacaklar, hem de kendi yükleriyle birlikte başka yükleri deyükleneceklerdir,"12a­ yetiyle ilgili olarak şöyle dedi: Ebu Cehil ve Kureyş'in elebaş­ ları insanları, Müslüman olmak için Resulullah'a geldikleri zaman karşılayıp onlara: "Bu (Muhammed), içkiyi, zinayı ve Arapların yaptıklarını yasaklıyor. Geri dönün, biz sizin günah­ larınızı taşırız," diyorlardı. Bunun üzerine bu ayet nazil oldu. 34. Yezid b. Harun-Hamid-Enes

10 Sad, 38/S. 1 1 Sad, 38/8. 12 Ankebılt, 29/13.

42

Kitdbü'l-Meğdzf

"Resulullah'ın yüzü yaralanmış, ön dişi kırılmıştı ve om­ zundan da bir darbe almıştı. O yüzünden kanları silerken (acı içinde) şöyle demeye başlamıştı: "Kavmini Yüce Allah'a davet edip durduğu halde peygamberlerine böyle yapan bir toplu­ luk nasıl felah bulabilir?" Bunun üzerine Yüce Allah şu ayeti indirdi: "Bu konuda senin yapabileceğin bir şey yok. Allah ya onların tövbelerini kabul eder ya da zalimlik/eri yüzünden on­ ları azaba çarptınr.""13 35. EbQ Osame-Mücalid-Amir(-i Şa'bi)

Kureyşliler, Resulullah'a (sav.) şöyle dediler: "İddia ettiğin gibi peygamber isen Mekke'nin şu iki dağını dört veya beş günlük mesafe kadar uzaklaştır ki ekin ekip hayvanlarımızı otlatalım. Çünkü burası (Meleke) dardır. Bizimle konuşsunlar diye ölü olan babalarımızı dirilt ve bize senin peygamber ol­ duğunu söylesinler. Senin yaptığını iddia ettiğin gibi bizi de bir gecede Şam'a veya Yemen'e veya Hire'ye götürüp getir." Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Kendisiyle dağların yürü­ tüldüğü veya onunla yerin parça parça edildiği, kendisiyle ölü­ lerin konuşturulduğu bir Kur'an ÇJ/saydı bile... (bu o/urdu)"14 lsra-Miraç

İsra' Vakti Vuku Bulan Mi'rac Hadisesi 36. EbQ Bekir-Hasan b. MQsa b. el-Eşyeb-Hammad b. Seleme-Sabit-Enes

Resulullah (sav.) şöyle buyurdu: "Bana, Burak getirildi. O be­ yaz, uzunca, eşeğin büyüğü, katırın alçak boylusu, ön ayaklarını gözün gördüğü en son noktaya kadar koyan bir binek hayva­ nıdır. Ona bindim ve beni Beytülmakdis'e kadar götürdü. Onu, peygamberlerin bineklerini bağladığı halkaya bağladıktan son­ ra, (mescide) girip orada iki rekat namaz kıldım. Daha sonra çıktım. Cibril bana, bir kap şarap ve bir kap da süt getirdi. Ben, sütü tercih ettim. Cibril bana: "Fıtratı tercih ettin," dedi. Sonra dünya semasına çıkarıldık. Cibril, kapının açılmasını istedi. "Kimsin?" diye sorulunca o, "Cibril," dedi. "Beraberinde 13 Al-i lmran, 3/1 28. 14 Ra'd, 13/31.

Kitdbü 'l-Meğdzt

43

kim var?" diye sorulduğunda ise o, "Muhammed;' dedi. "Peki, kendisine (vahiy) gönderildi mi?" sorusuna ise o, "gönderil­ di," dedi. Kapı bize açılır açılmaz Adem ile karşılaştım. Bana "merhaba" deyip hayır dua etti. Sonra ikinci kat göğe çıkarıl­ dık. Cibril, kapının açılmasını istedi. "Sen kimsin?" diye soru­ lunca o, "Cibril" dedi. "Beraberindeki kim?" diye sordukların­ da o, "Muhammed," dedi. "Peki, kendisine (vahiy) gönderildi mi?" sorusuna o, "kendisine (vahiy) gönderildi" dedi. Kapı bize açılınca teyze çocukları olan Yahya ve isa ile karşılaştım. Bana "merhaba" deyip hayır dua ettiler. Sonra üçüncü göğe çıkarıldık. Cibril, kapının açılmasını is­ tedi. "Kimsin?" diye sorulunca o, "Cibril," dedi. "Beraberinde­ ki kim?" diye sorulduğunda ise o, "Muhammed," dedi. "Peki, kendisine (vahiy) gönderildi mi" dediklerinde, o, "kendisine (vahiy) gönderildi" dedi. Kapı bize açılınca Yusuf ile karşılaş­ tım ki ona (tüm) güzelliğin yarısı verilmişti. Bana "merhaba" deyip hayır dua etti. Sonra dördüncü semaya çıkarıldık. Cibril, kapının açılmasını istedi. "Kimsin?" diye sorulunca o, "Cibril;' dedi. "Beraberindeki kim?" diye sorduklarında o, "Muham­ med," dedi. "Peki, kendisine (vahiy) gönderildi mi?" sorusuna o, "kendisine (vahiy) gönderildi" dedi," Kapı bize açılınca id­ ris ile karşılaştım. Bana "merhaba" deyip hayır dua etti. Allah onun hakkında: "Onu Yüce bir makama pkardık,"15 buyurur. Sonra beşinci semaya çıkarıldık. Cibril, kapının açılmasını istedi. "Kimsin?" diye sorulunca o, "Cibril," dedi. "Beraberin­ deki kim?" diye sorulunca o, "Muhammed," dedi. "Peki, ken­ disine (vahiy) gönderildi mi?" sorusuna o, "kendisine (vahiy) gönderildi" dedi. Kapı bize açılınca Harun ile karşılaştım. Bana "merhaba" deyip hayır dua etti. Sonra altıncı semaya çıkarıldık. Cibril, kapının açılmasını istedi. "Kimsin?" diye sorulunca o, "Cibril," dedi. "Beraberindeki kim?" diye sorulunca o, "Muham­ med;' dedi. "Peki, kendisine (vahiy) gönderildi mi?" sorulunca, o, "kendisine (vahiy) gönderildi" dedi:' Kapı bize açılınca Musa ile karşılaştım. Bana "merhaba" deyip hayır duasında bulundu. 15 Meryem, 19/57.

44

Kitdbü'l-Meğdzi

Sonra yedinci semaya çıkarıldık. Cibril, kapının açılmasını istedi. "Kimsin?" diye sorulunca o, "Cibril," dedi. "Beraberin­ deki kim?" diye sorulunca o, "Muhammed," dedi. ""Peki, ken­ disine (vahiy) gönderildi mi?"diye sorulunca, o, "kendisine (vahiy) gönderildi" dedi. Kapı bize açılınca İbrahim ile karşı­ laştım. O, sırtını Beytülma'mOr'a yaslamıştı ki oraya her gün yetmiş bin melek girer de bir daha geri dönmezler. Sonra Sidretü'l-Münteha'ya götürüldüm. Onun yaprakları, dişi filin kulakları gibiydi. Meyveleri ise testiler gibiydi. Sonra Yüce Allah'ın tecellisi orayı kaplayınca orası başkalaştı ki Al­ lah'ın hiçbir mahlQku güzelliğinden dolayı orayı vasfedemez. Orada Yüce Allah bana vahyettiklerini vahyetti ve her gece ve gündüzde elli vakit namazı farz kıldı. MOsa'ya varıncaya kadar indim. O bana: "Rabbin ümme­ tine neler farz kıldı?" diye sordu. Ben: "Her gece ve gündüz elli vakit namaz," deyince MOsa: "Rabbine geri dön ve O'ndan bunu hafifletmesini iste. Senin ümmetin buna güç yetiremez. Ben İsrailoğullarını sınadım ve onları imtihana tabi tuttum," dedi. Ben Rabbime dönüp: "Ey Rabbim! Ümmetim üzerine hafiflet," diye niyaz ettim. Benden beş vakti düşürdü. MOsa'ya döndüğümde, "Ne yaptın?" diye sordu. Ben: "Benden beş (va­ kit) namazı indirdi;' deyince; o "Ümmetin buna güç yetire­ mez. Rabbine geri dön ve hafifletmesini talep et" dedi. Bu şe­ kilde Rabbim ile MOsa arasında gidip gelmeye devam ettim ki her gidişte beş vakit indirdi ve sonunda (Rabbim bana) şöyle dedi: "Ey Muhammed! O her gündüz ve gecede beş namazdır. Her namaz için on (vakit sevabı) vardır. Bu şekilde elli namaz olur. Her kim bir iyilik yapma niyetine girer de yapamazsa, ona bir iyilik yazılır, yaparsa on iyilik yazılır. Her kim de bir kötülük yapma niyetine girer de yapmazsa ona hiçbir şey ya­ zılmaz. Eğer yaparsa bir tek kötülük yazılır." Sonra inip MOsa'nın yanına vardım ve (bu olayları) ona an­ lattım. O bana, "Rabbine dön ve kendisinden ümmetin için ha­ fifletmesini dile," dedi. Allah Resulü: "Rabbime çok döndüm bir daha dönmeye utandım," dedi.

Kitabü 'l-Meğazf

45

37. Ebu üsame-Sa'id-Katade-Enes b. Malik-Malik b. Sa'sa'a

Resulullah'tan yukarıdaki rivayetin aynısını veya benzeri­ ni bize nakletmektedir. 38.Hevze b. Halife-Avf-Zürare b. Evfa-lbn Abbas

Resulullah şöyle buyurdu: "İsra'ya götürüldüğüm gece, Mekke'de sabahladığımda, o gece yaşadıklarım gözüme bü­ yük geldi ve insanların beni yalanlayacaklarını tahmin ettim." Ravi (İbn Abbas) dedi ki: "Bunun üzerine Hz. Peygamber tek başına üzüntülü bir şekilde oturdu. Ebu Cehil Resulullah'a uğ­ rayıp yanına oturdu. Onunla alaycı bir tavırla: "Yeni bir şey oldu mu?" deyince Resulullah: "Evet!" dedi. Ebu Cehil: "Ne o?" diye sorunca Resulullah: "Bu gece alınıp gece yolculuğu­ na götürüldüm!" buyurdu. Ebu Cehil: "Nereye?" diye sorunca Resulullah: "Beytülmakdis'e," dedi. Ebu Cehil: "(Oraya gittin) sabah da aramıza geri döndün?" deyince Resulullah: "Evet," dedi. (Ebu Cehil) kavmi yanına geldiği zaman, bu olayı inkar etmesinden korkuğu için hemen onu yalanlamadı. Sonra Ebu Cehil: "Kavmini buraya çağırırsam bana anlattıklarını onlara da anlatır mısın?" diye sorunca Resulullah: "Evet;' dedi. Bu­ nun üzerine Ebu Cehil: "Toplanın ey Ka'b b. Lüeyoğulları!" diye seslendi. Diğer meclisler dağılıp hemen orada toplandı­ lar ve ikisinin yanına oturdular. Ebu Cehil, Resulullah'a: "Bana anlattıklarını kavmine de anlat!" dedi. Resulullah onlara: "Bu gece alınıp gece yolculuğuna götü­ rüldüm," buyurdu. Onlar: "Nereye?" diye sorduklarında Resu­ lullah: "Beytülmakdis'e;' dedi. "(Gece gidip geldin) ve sabah vakti aramızdasın, (öyle mi)?" diye sorduklarında Resulullah: "Evet," karşılığını verdi. Resulullah'ın -kendilerine yalan gelen- bu sözü üzerine iç­ lerinden bazıları şaşkınlıktan el çırptı, bazıları da ellerini baş­ larının üstüne koydu ve "Peki bize mescidi (Aksa) anlatabilir misin?" dediler. Zira aralarında o şehre gidip mescidi görenler vardı. Resulullah, "Ben de mescidin özelliklerini onlara anlattım. Bazı özelliklerini karıştırır gibi oldum, ama (Yüce Allah tara-

46

Kitlibü'l-Meğdzf

fından) Mescid(-i Aksa) getirildi ve Ukayl'ın veya Ukal'ın evi­ nin aşağısına konuldu. Ben de ona bakıp mescidin özellikleri­ ni anlattım." İbn Abbas der ki: "Bunun üzerine topluluk: "Val­ lahi tapınağın özelliklerini doğru bir şekilde anlattı," dediler.'' 39. Affiln-Hammad b. Seleme-Asım-Zir-Hüzeyfe b. el-Yeman

"Resulullah'a Burak getirildi. Burak beyaz ve uzun bir bi­ nekti. Adımını gözün görebildiği son noktaya atardı. Bey­ tülmakdis'e gelinceye kadar Resulullah ve Cebrail Burak'ın sırtında kaldı. Daha sonra ikisine semanın kapıları açıldı. (Orada) cennet ile cehennemi gördüler." Huzeyfe dedi ki: "Re­ sulullah Beytülmakdis'te namaz kılmadı." Zir'in, "Hayır kıldı" demesi üzerine Huzeyfe: "Senin adın nedir ey kel? Ben senin simanı tanıdım, fakat ismini bilmiyorum," deyince ben: "Zir b. Hubeyş'im;• dedim. Huzeyfe: "Kıldığını nereden biliyorsun? Sence kıldı mı?" deyince ben de: "Yüce Allah: Bir gece, kendi­ sine ayetlerimizden bir kısmmı gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Harô.m 'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mes­ cid-i Aksaya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işitendir, görendir,"1 6 buyuruyor," dedim. Huzeyfe: "Sen kıldığını mı düşünüyorsun? Eğer Mescid-i Aksa'da na­ maz kıldıysa biz de Mescid-i Haram'da namaz kıldığımız gibi orada da namaz kılarız," dedi. Huzeyfe'ye: "Resulullah bine­ ğini, peygamberlerin bineklerini bağladıkları halkaya bağla­ dı mı?" denince Huzeyfe: "Niye Allah'ın kendisine gönderdiği (bineğin) kaçmasından mı korkuyordu?" dedi. 40. Hasan b. Musa-Hammad b. Seleme-Ali b. Zeyd b. Cud'an-Ebu's-Salt-Ebu Hüreyre

Resulullah şöyle buyurdu: "İsra'ya götürüldüğüm gece ye­ dinci kat göğe vardığımda üst tarafıma baktım, gök gürültüsü, şimşek ve yıldırımları gördüm. Sonra bir kavme rastladım ki karınları evler gibi büyük, içi yılanlarla doluydu ve yılanlar dışarıdan görünüyordu. Ben: "Ey Cibril bunlar kimlerdir?" diye sordum. "Bunlar faiz yiyicileridir," dedi. Dünya semasına inince aşağı tarafıma baktığımda sis duman içinde sesler fark ettim. "Ey Cibril bunlar kimlerdir?" diye sorduğumda; "Bunlar 16 lsra, 1 7 /1.

Kitfibü'l-Meğdzt

47

şeytanlardır. İnsanoğlu yerin ve göğün yaratılışını düşünme­ sin diye dikkatlerini başka tarafa çeviriyorlar. Eğer bu durum olmasaydı insanoğlu, hayret verici çok şeyi görürlerdi," dedi." 41. Hasan b. Mtlsll-Hammlld b. Seleme-Süleymlln et-Teymi ve Sllbit el-Bünllnt-Enes

Resulullah şöyle buyurdu: "İsra gecesinde MGsa'nın kır­ mızı kum tepesinin yanındaki kabrine geldiğimde o kabrinde kalkmış namaz kılıyordu.'' 42. Vekt'-Hammlld b. Seleme-Ali b. Zeyd-Enes b. Mlllik-

Resulullah şöyle buyurdu: "İsra'ya götürüldüğüm gece, du­ dakları ateşten makaslarla kesilen bir topluluğa uğradım. "Bun­ lar kimlerdir?" diye sordum. Bana şöyle cevap verildi: ""Bunlar insanlara iyiliği emredip kendi nefislerini unutan dünya ehlin­ den hatiplerdir: Onlar Kitabı okudukları halde akıl etmezler.''17 43. Ali b. Müshir-EbQ lshllk eş-Şeybllnt-Abdullah b. Şeddlld

İsra gecesinde Resulullah'a binmesi için katırdan küçük, merkepten büyük Burak denilen bir binek getirildi ki adımını gözün görebildiği yere kadar atabiliyordu. Resulullah müş­ riklerin kervanının yanından geçince kervandakiler ürküp kaçarak (birbirlerine) : "Bu ne?" diye sorduklarında: "Bir şey göremiyoruz, bu, rüzgardan başka bir şey değildir," dediler. Nihayet BeytüLmakdis'e getirildi. Orada kendisine birinin içinde şarap, birinde de süt olan iki kap getirildi. Hz. Peygam­ ber sütü alınca, Cebrail ona: "Doğru yolu buldun! Ümmetin de doğru yolu bulacaktır!" dedi. Sonra Mudar'a vardı. 44. EbQ Hlllid el-Ahmer-Humeyd-Enes (b. Millik)

Resulullah şöyle buyurdu: "Sidretü'l-Münteha'ya ulaştığım da (oradaki sedir ağacının) yaprakları fillerin kulakları gibi, yemişleri ise testiler gibiydi. Sonra Yüce Allah'ın tecellisi orayı kuşatınca (her biri) başka şeylere dönüştü Resulullah sadece yakuttan bahsetti.'' 45. İbn Yemlln-Süfyll n-Seleme b. Küheyl-Gazv.ln

17 "Siz, insanlara iyiliği emrederken, kendinizi unutuyor musunuz? Oysa siz kitabı okuyorsunuz. Yine de akıllanmayacak mısınız? Kitabı okudukları hdlde akıl etmezler mi?'" (Bakara, 2/44), (ç.n.).

48

Kitdbü'l-Meğ(Jzf

"Sidretü'l-Münteha, cennetin ortasıdır." 46. Veki'-Süfyan-Seleme b. Küheyl-Hasan el-Arani-Huzeyl b. Şürahbil-Abdullah (b. Mes'Qd)

Sidretü'l-Münteha hakkında, "Cennetin ortasıdır. Üzerinde işlemeli ipekler ve atlaslar vardır," dedi. 47. EbQ Halid-Yahya b. Kays b. Meysere-Amr b. Mürre-Ka'b(u'l-Ahbar)

Sidretü'l-Münteha hakkında, "Her melek ve peygamber (ancak) oraya (kadar) ulaşabilir," dedi. Davet

Resulullah'ın Kendini Arap Kabilelerine Arz Etmesi 48. EbQ Bekir-Muhammed b. Abdullah el-Esedi-lsrail-Osman b. el-Mugire-Sa­ lim b. Ebi'l-Ca'd-Cabir b. Abdullah

Resulullah, Mevkıf'ta kendini insanlara arz ediyor ve "Beni kavmine arz edecek kimse yok mu? Kureyş, Rabbimin sözle­ rini tebliğ etmeme engel oldu;' diyordu. Ona Hemdan (kabile­ sinden) bir adam geldi. Resulullah (sav.) : "Sen kimlerdensin?" diye sorunca. Adam: "Hemdan (kabilesindenim);' dedi. Re­ sulullah (sav.) : "Kavminin beni savunacak gücü var mı?" diye sordu. Adam: "Evet," dedi. (Ravi) der ki: '/\dam gittikten sonra kavminin Resulullah'a (sav.) güvence vermeyeceğinden kork­ tuğu için : "Önce ben gidip kavmime bunu teklif edeyim, ge­ lecek (hac) mevsiminde 'sana gelirim," dedi sonra gitti. Daha sonra receb ayında Ensardan heyetler geldiler. Hz. Ebd Bekir

Hz. Ebu Bekir'in Müslüman Olması 49. EbQ Bekir-Yeki' b. el-Cerrah-Şu'be-Amr b. Mürre

İbrahim (en-Neha'i)'ye geldim ve (İslam'a ilk giren kimdir? diye) sordum. "İslam'a ilk giren kişi Hz. Ebu Bekir'dir," dedi. 50. Bir Şeyhimiz-Mücalid-Amir

İbn Abbas'a, "İslam'a ilk giren kimdir?" diye sorduğumda veya kendisine sorulduğunda "Hassan b. Sabit'in şu sözünü (şiirini) duymadın mı?" dedi:

KitiJbü'l-MeğiJzf

49

"Güvenilir bir kardeşten seni hüzünlendiren bir şey hatırla­ dığında kardeşin Ebt1 Bekir'in neler yaptığını an. O ki Peygam­ ber'den sonra insanların en hayırlısı, en takvalısı, en adil olanı idi. (Sorumluluk) yüklendiğinde ise en mükemmel şekilde ifa edenidir. Sahip olduğu hallerle övgüye mazhar olan ikinci kişiy­ di. insanlar arasında da Peygamber'i ilk tasdik edendir:' 5 1 . Ebu Bekir-Ebu üsame-Hişam b. Urve-Babası

Ebu Bekir Müslüman olduğu gün kırk bin dirhemi vardı. 52. Cerir-Mansur-Mücahid

İslam'ı (inancını) ilk açıklayanlar yedi kişidir: Resulullah, Hz. Ebu Bekir, Bilal, Hahhah, Suheyb, Ammar ve annesi Sü­ meyye. Resulullah'ı amcası savundu, Hz. Ebu Bekir'i kavmi korudu. Diğerlerini ise müşrikler demirden giysiler içinde gü­ neşin sıcağında bekleterek dayanılmayacak derecede işkence ettiler. Nihayetinde (bu Müslümanlar), müşriklerin kendile­ rinden istediklerini yerine getirdi. Bunun üzerine (Bilal ha­ riç) yakınları gelip onları su dolu deriden tulumların içine koydular ve öylece taşıyıp götürdüler. Akşam olunca Ebt1 Ce­ hil gelip Sümeyye'ye sövmeye ve tekmelemeye başladı. Sonra onu (mızrakla) vurarak öldürdü. Sümeyye İslam'da şehit edi­ len ilk kişidir. Bilal'in (durumu bunlardan) hariçtir. Çünkü o nefsini Allah yolunda hiçe saydı. Ta ki (müşrikler ona işkence etmekten) bıktılar ve onun boynuna ip bağlayarak çocukla­ rına, onu Mekke dağları arasında sürüklemelerini emrettiler. Bilal (sürüklenirken) "Ehad! Ehad!" demeye başlamıştı. 53. lbn Uyeyne-Mansur-Mücahid

(Yukarıdaki rivayetin) aynısını nakletti. 54. Cerir-Mugire-Şa'bi

"Habbab hariç diğerleri müşriklerin kendilerinden iste­ diklerini yaptılar. Müşrikler de Habbab'ın sırtını kızgın taşla­ ra yapıştırmaya başladılar. Öyle ki belindeki su tükendi." 55. Süfyan b. Uyeyne-lsmail-Kays

Hz. Ebu Bekir taşların altına gömülen Bilal'i beş ukiyye (al­ tın) mukabilinde satın aldı. (Müşrik.er) "Eğer kabul etmesey-

50

KitlJbü'l-Meğdzt

din biz onu bir ukiyyeye bile satardık," dediklerinde Ebu Bekir: "Eğer yüz ukiyye bile isteseydiniz ben yine satın alırdım;' dedi. 56. SüfyAn-Mes'er/Mis'ar-Kays-nrık b. Şihab

"Habbab (b. el-Eret), muhacirlerden ve Allah yolunda iş­ kence görenlerden biriydi." 57. lbn Fudayl-Babası-Kurdı1s

"Habbab (b. el-Eret), Müslüman olanların altıncısıdır ve is­ lam'ın altıda birlik (sevabına) sahiptir." 58. Veki'-Süfyan-EbQ lshak-EbQ Leyla el-Kindi

Habbab, Ömer'in yanına geldi. Hz. Ömer ona: ''Yaklaş, bu­ raya oturmaya senden daha layık Ammar'dan başka hiç kim­ se yoktur," deyince Habbab, Hz. Ömer'e müşriklerin kendisine yaptığı eziyetin sırtındaki izlerini göstermeye başladı. 59. Yah� b. Ebi Bükeyr-Zaide-Asım-Zir-Abdullah (b. Mes'Qd)

Müslüman olduğunu ilk açıklayanlar yedi kişidir: Resulul­ lah, Hz. Ebu Bekir, Ammar, annesi Sümeyye, Suheyb, Bilal ve Mikdad. Yüce Allah, Resulullah'ı amcası Ebu Talib ile korudu, Hz. Ebu Bekir'i kavmi ile korudu. Diğerlerini ise müşrikler alıp demir zırhlar giydirip güneşin sıcağında bekleterek işkence ettiler. Bilal dışında olanlar müşriklerin istediğini (küfür keli­ mesini) söylediler. Bilal ise Allah yolunda canını önemsemedi. Müşrikler de önemsemediğinden onu çocuklara teslim etti­ ler. Çocuklar onu Mekke sokaklarında dolaştırken o: "Ehad! Ehad!" diyordu. Hz. Ali

Ali b. Ehi Talib'in Müslüman Olması 60. EbQ Bekir-Şebabe-Şu'be-Amr b. Mürre-Ensarın Azatlısı EbQ Hamza-Zeyd b. Erkam

"Hz. Peygamber'le birlikte ilk Müslüman olan kişi Hz. Ali'dir." 61. Abdullah b. ldris-Ebı1 Malik el-Eşcai-Salim

İbnü'l-Hanefıyye'ye: "Kavmin (Kureyş'in) ilk Müslüman olanı Hz. Ebu Bekir mi dir?" dedim: O, "Hayır," dedi. Ben: "EbO

Kitdbü'l-Meğdzf

51

Bekir diğerlerinden neden üstün ve ileride oldu. (Hatta) bu konuda EbO Bekir'den başkası zikredilmez oldu?" diye sor­ dum. ibnü'l-Hanefiyye: "O Müslüman olduktan sonra vefat edene kadar lslam' da en üstün olanıydı," dedi. Uz. Osman

Osman b. Affan'ın Müslüman Olması 62. Ebü Bekir-Zeyd b. Hublb-lbn Lehia-Yezid b. Amr el-Me'afiri Ebü Sevr el-Fehmi

Abdurrahman b. Udeys el-Belevi bize geldi. O Rıdvan Ağa­ cının altında biat edenlerdendi. (O) minbere çıktı ve Allah'a hamd ve sena edip Osman'ı anarak şöyle dedi: "Osman, mu­ hasara altında olduğu sırada yanına girdiğimde o: "Ben Müs­ lümanların dördüncüsüyüm;' demişti. Zübeyr 63. Ebü Bekir-Ebü Osame-Hişam b. Urve

Zübeyr, on altı yaşındayken Müslüman oldu ve Allah Resu­ lü'nün katıldığı hiçbir savaştan geri kalmadı. Ehil Zer 64. Ebü Beklr-Ebü Osame-Süleyman b. el-Mugire-Humeyd b. Hilal-Abdullah b. es-Samit-Ebü Zerr

Ben, kardeşim Üneys ve annemiz haram ayları helal sayan kavmimiz Gıfar'dan ayrılıp zengin ve iyi huylu olan dayımızın yanına vardık. Dayımız bize ikramda bulunup iyi davranınca. Kavmi bizi kıskandı ve dayımıza: "Sen ailenden çıkınca Oneys onların yanına girip çıkıyor;" dediler. Dayımız gelip kendisi­ ne söylenenleri bize anlattı. Bunun üzerine ben ona: "Bize önceki yaptığın iyilikleri berbat ettin. Bundan sonra seninle beraber olamayız," dedim ve develerimizi yaklaştırıp onlara bindik. Dayımız başını örtüp ağlamaya başladı. Yola koyulup Meleke civarında bir yerde konakladık. Oneys, bizim develerimiz ve onun bir katı karşılığında yarışa girdi. (Hakemlik yapması için) kahine gittiklerinde kahin Üneys'in lehine karar verdi ve Üneys, develerimiz ve bir katıyla bize geldi.

52

Kitdbü'/-Meğdzf

Yeğenim! Ben Resulullah ile karşılaşmadan önce üç yıl na­ maz kıldım. Ravi, (Ebu Zer'e) der ki: "Kime (ibadet ettin)?" diye sorunca, o ·�ııah'a" dedi. "Nereye yöneliyordun?" diye sorduğumda ise, ·�nah beni hangi tarafa yöneltirse akşam­ dan gecenin sonuna kadar namaz kılardım, yorulup düşünce güneş beni uyandırırdı," dedi. Üneys: "Mekke'de bir ihtiyacım var. Gelene kadar beni idare et," dedi ve gitti fakat yanıma gelmekte gecikti. Geri döndüğünde, "Gecikmene sebep olan ne?" diye sordum. O, "Mekke'de seninle aynı dinden olan ve Allah'ın kendisini peygamber olarak gönderdiğini iddia eden bir adamla karşı­ laştım," dedi. Ben: "İnsanlar onunla ilgili ne söylüyor?" diye sorduğumda Üneys: "Onun sihirbaz, kahin ve şair olduğunu iddia ediyorlar. (Fakat) ben Allah'a yemin ederim ki kahinle­ , rin sözlerini duydum. Onun sözü kahin sözü de değildir. Onun söylediklerini şiir ölçüleriyle ölçtüm. Hiç kimsenin ona şair demeye hakkı yoktur. Vallahi o doğru sözlüdür. Diğerleri ise yalancıdırlar," dedi. Üneys şairdi. "Benim işlerime bak, ben de gidip göreyim," dedim. Üneys: "Olur" dedi. "Sen Mekkelilere karşı dikkatli ol. Çünkü onlar ondan nefret ediyorlar ve ona kötü davranıyorlar," dedi. Gi­ dip Mekke'ye varınca bir misafir olarak onlardan bir adama: "Sabii olduğunu iddia ettiğiniz bu adam nerede?" diye sorun­ ca adam bana işaret ederek, "İşte Sabii?" dedi. Bunun üzeri­ ne (Mekke) vadisindeki insanlar, bayılana kadar kadar taş ve kemiklerle bana saldırdılar. Kalktığım zaman ise (kandan) kırmızı bir put gibi (olmuş olarak) kalktım. Zemzem Suyuna gidip üzerimdeki kanları yıkadım ve su içtim. Mehtaplı bir gecede, Allah Mekke halkını uykuya daldır­ mıştı. Kabe'yi iki kadından başka kimse tavaf etmiyordu. O iki kadın isaf ve Naile putlarına dua ederek tarafıma doğru geldiler. Ben: "İkisini birbiriyle nikahlayın!" dedim. Bu durum onların dualarına engel olmadı ve bana doğru yaklaştıkların­ da, ben "Bu putlar odun gibidirler ve bunu mecaz anlamında söylemiyorum," dedim. Kadınlar arkalarını dönüp, "Eğer bu-

Kitôbü '1-Meğazf

53

rada kabilemizden biri olsaydı!" (bunu yapamazdın) diyerek kaçtılar. Kadınlar kaçarken onlan dağdan inmekte olan Resulullah ile Hz. Ebu Bekir karşıladı. Onlara, "Neyiniz var?" diye sordu­ lar. Kadınlar: "Kabe ile örtüsü arasında bir Sabii var," dediler. Resulullah ile Hz. Ebu Bekir: "O size ne dedi?" deyince onlar: "O bize karşı ağza alınmayacak laflar söyledi" dediler. Resulullah gelip Hacerülesved'in yanına varınca kendisi ve arkadaşı, Hacerülesved'i istilam ettiler. Resulullah beyti tavaf edip namazını kıldı. O namazı bitirince yanına geldim. İslam'ın selamıyla ona selam veren ilk kişi oldum. Resulullah: ''Allah'ın selamı ve rahmeti senin üzerine olsun. Kimlerdensin?" dedi. "Gıfar'danım," deyince elini başına doğru götürdü. Ben içim­ den Gıfar'a mensup olduğumu söylemem her halde hoşuna gitmedi dedim. Elini tutmak istediğimde arkadaşı buna engel oldu. -0, onu benden daha iyi tanıyordu.- Resulullah başını kal­ dırıp: "Ne zamandan beri buradasın?" diye sorunca ben: "On gündüz ve gecedir buradayım;' dedim. Resulullah: "Kim sana yemek veriyordu?" diye sorunca, "Zemzem suyu haricinde ye­ meğim yoktu. (Zemzem suyunu içmekten) şişmanladım, hatta göbek bağladım ve hiç açlık hissetmedim," dedim. Resulullah: "Bu su mübarektir ve doyurucu yemektir," buyurdu. Arkadaşı: "Bu gece ona yemek vermem için bana izin ver;• dedi. Resulullah ile Ebu Bekir gidince ben de onlarla beraber git­ tim. Ebu Bekir bir kapı açtı ve bana bir avuç Taif'in kuru üzüm­ lerinden verdi. Bu Mekke'de yediğim ilk yiyecekti. Mekke'de bir süre daha kaldım. Sonra (tekrar) Resulullah ile karşılaştım. Hz. Peygamber: "Ben hurma bahçeleri olan bir yere yönlendi­ rildim, buranın da Yesrib'den başka bir yer olduğunu zannet­ miyorum. Sen benden kavmine (İslam'ı) tebliğ eder misin? Belki Allah sayende onları onlara fayda (hidayet) verir de onlar sebebiyle de sana sevap verir;' deyince bende "Olur;' dedim. Yola çıkıp Üneys'in yanına varınca "Ne yaptın?" diye sor­ du. "Ben Müslüman oldum ve onu tastik ettim," dedim. Üneys: "Ben de senin dininden ayrılacak değilim. Ben de Müslüman

54

Kitdbü'l-Meğdzf

oldum ve onu tastik ettim;' dedi. Annemize gittim. O "Ben de senin sizin dininizden ayrılacak değilim. Ben de Müslüman ol­ dum ve onu tastik ettim," dedi. (Bineklerimize) yüklenip kav­ _ mimiz Gıfar'a geldik. Bazıları Resulullah'ın, Medine'ye gelme­ sinden önce Müslüman oldu. ima' b. Rehada onlara imamlık yapıyordu ve o (aynı zamanda) onların lideriydi. Geri kalanlar ise: "Resulullah Medine'ye geldiği zaman Müslüman oluruz," dediler. Hz. Peygamber Medine'ye gelince geri kalanlar da Müslüman oldular. Eslem kabilesi gelip "Şu kardeşlerimizin Müslüman olduk­ ları şekilde biz de Müslüman olduk;' dediler ve Müslüman ol­ dular. Resulullah (iki kabile hakkında): "Gıfar! Allah ona mağ­ firet eylesin! Eslem'e de! Allah onları selamete kavuştursun!" buyurdu. Uz. Ömer

Ömer b. el-Hattab'ın Müslüman Olması 65. Ebu Bekir-Yahya b. Ya'la el-Eslemi-Abdullah b. el-Müemmel-Ebu'z-Zü­ beyr-Cabir

Hz. Ömer İslam'a girdiği ilk anını şöyle anlattı: "Kız karde­ şim doğum sancısına tutulunca evden çıkarıldım. Soğuk bir gecede Kabe'nin örtülerinin altına girdim. Hz. Peygamber (sav.) gelip ayakkabılarıyla Hicr'e girdi ve bir süre namaz kıl­ dıktan sonra döndü. O zamana kadar benzerini duymadığım bir şeyi (kendisinden) duydum. Resulullah'ı (sav.) takip ettim: "Kim o?" dedi. Ben: "Ömer;' deyince "Ey Ömer! Ne gündüz, ne de gece beni (rahat) bırakmıyorsun?" dedi. Bana beddua et­ mesinden korkutuğum için: 'l\llah'tan başka ilah olmadığına ve senin de Allah'ın Resulü olduğuna şehadet ederim," dedim. Resulullah (sav.) : "Ey Ömer! Bunu (Müslüman olduğunu) gizli tut," deyince ben: "Seni hak olarak gönderene yemin olsun ki müşrik olduğumu açıkladığım gibi Müslüman olduğumu da açıklayacağım," dedim." 66. Abdullah b. ldris-Husayn-Hilal b. Yesaf

Ömer b. el-Hattab, kırk erkek ve on bir kadın (Müslüman olduktan) sonra Müslüman oldu.

Kitfibü'l-Meğdzf

55

Utbe b. Gazvin 67. Ebü Bekir-Vekr-Ebü Ne'ame-Halid b. Umeyr-Utbe b. Gazvan

Allah Resulü ile birlikte Müslüman olan yedi kişinin yedin­ cisi olduğumu biliyorum. Abdullah b. Mes'Qd 68. Ebü Bekir-Muhammed b. Ehi Ubeyde-EbQ'l/Babası-A'meş-Kasım b. Abdur­ rahman-Babasından-Abdullah (b. Mes'ıld)

Ben, (ilk Müslüman olan) altı kişinin altıncısı olduğumu ve yeryüzünde bizden başka da Müslüman olmadığını biliyorum. 69. Abdurrahim b. Süleyman-Abdullah b. Utbe-Kılsım b. Abdurrahman

Resulullah'ın dilinden Mekke'de Kur'an'ı açıktan okuyan ilk kişi İbn Mes'Od'dur. İçinde namazın kılındığı ilk mescidi yapan, Ammar b. Yasir'dir. İlk ezanı okuyan kişi Bilal'dir. Allah yolunda ilk ok atan kişi Sa'd b. Malik'tir. Müslümanlardan ilk öldürülen kişi Mihca'dır. Allah yolunda atını ilk koşturan kişi Mikdad'dır. Kendi rızasıyla zekatı veren ilk kabile Beni Uzre­ dir. Resulullah ile anlaşma yapan ilk kabile Cüheyne'dir. Zeyd b. Harise 70. Ebıl Bekir-EbQ Osame-Abdulmelik-EbQ Fezare

Resulullah, saçlan örgülü olan Zeyd b. Harise'yi kavmi ta­ rafından Batha'da satılmak üzereyken gördü. Bunun üzeri­ ne Hz. Hatice'ye gelerek: "Batha'da satılmak üzere bir çocuk gördüm. Onu almaya param olsaydı alırdım," dedi. Hz. Hatice: "Fiyatı ne kadar ki?" diye sorunca Resulullah: "Yedi yüz," dedi. Hz. Hatice: ·� yedi yüzü ve gidip onu satın al," dedi. Resulul­ lah, Zeyd'i satın alıp Hz. Hatice'nin yanına gelince "Bu bana ait olsaydı onu azat ederdim," dedi. Hz. Hatice: "O, sana aittir," deyince Resulullah onu azat etti. Selman 71. Ebıl Bekir-Ubeydullah b. Müsa-lsrail-EbQ lshak-Ebıl Kurra el-Kindi-Selman

Farisi devlet büyüklerinden birinin oğluydum. Yanımda iki çocukla bir okuldaydım. Bu iki çocuk öğretmenlerinin yanın­ dan dönerken bir keşişin yanına girmişlerdi. Ben de onlarla

56

Kitdbü'/-Meğdzf

birlikte girince keşiş çocuklara: "Yanıma başka kimseyi getir­ menizi yasaklamamış mıydım?" dedi. Onun yanına gidip gel­ meye başladım ve nihayet keşiş beni o iki çocuktan daha çok sevdi ve bana: ·�nen, 'kim seni engelledi' diye sorarsa, 'Öğ­ retmenim,' dersin, 'kim seni bırakmadı' diye sorarsa �ilem bırakmadı,' dersin,'' dedi. Keşiş bir yere taşınmak istedi: Bunun üzerine, "Ben de se­ ninle taşınırım," dedim ve kendisiyle gidip bir köye yerleştik. Bir kadın keşişin yanına gelirdi. (Keşişin ölüm anı) gelince bana: "Ey Selman! Başımın tarafını kaz," dedi. Başının tarafını kazıyıp bir küp para çıkardım. Bunun üzerine bana: "Bu bunu göğsümün üzerine dök,'' dedi. Küpü göğsünün üstüne dök­ tüğüm sırada şöyle diyordu: "Biriktirdiğimden dolayı bana yazıklar olsun!" Keşiş ölünce paraları almayı düşündüm, fa­ kat sonra (keşişin dediklerini) hatırlayınca paraları bıraktım. Sonra keşiş ve rahipleri çağırdım, geldikleri zaman, onlara "Geriye bu parayı bıraktı," dedim. Bunu üzerine köyden bir genç kalkıp, "Bu, babamızın malıdır,'' diyerek paraları aldılar. İki rahibe: "Bana, kendisine tabi olacağım alim bir adamı haber verin," dediğimde onlar bana: "Yeryüzünde, Humus'ta­ ki bir adamdan daha bilgili kimseyi bilmiyoruz,'' dediler. Gelip onu bulunca ona hikayeyi anlattım. O: "Seni (buraya) getiren sadece ilim talebi mi?" dedi. Ben: "Sadece ilim talebibeni getir­ di," dedim. Adam: "Her sene Beytülmakdis'e (Kudüs'e) gelen bir adamdan daha bilgilisini yeryüzünde bilmiyorum. Eğer şimdi gidersen onun bineğini görürsün," dedi. Gidince Beytül­ makdis'in kapısının yanında bineğiyle karşılaştım. (Adamın) yanına oturduğumda adam kalkıp gitti ve bir yıl kendisini bir daha görmedim. Geldiği zaman: "Ey Allah'ın kulu! Sen bana ne yaptın!" dedim. Adam: "Sen hala burada mısın!" deyince, "Evet," dedim. Adam: "Vallahi! Bu gün, Teyma'dan çıkan bir adam gibi daha bilgili birini bilmiyorum. Şimdi gidersen ona rastlarsın. Onun üç alameti vardır: Hediyeyi yer, fakat sadaka­ yı yemez; sağ kürek kemiğinin yanında güvercin yumurtasına benzer nübüvvet mührü vardır ve bu mühürün rengi teninin rengidir," dedi.

Kitdbü'l-Meğtlzf

57

Yola çıkıp dere tepe geçerek sonunda bedevi bir toplulu­ ğa uğradım. Bunlar beni köle yapıp sattılar. Nihayet beni Me­ dine'den bir kadın satın aldı. Onları Resulullah'tan (sav.) söz ederken duydum. O (onlara) çok kıymetliydi. (Efendim olan) kadına: "Bana bir gün izin ver;' dedim. Kadın: "Olur," dedi. Ben de gidip odun toplayıp sattım ve yemek yaparak Resulullah'a getirdim. Yemek azdı. Onu getirip Resulullah'ın önüne koyun­ ca: "Bu nedir?" dedi. Ben: "Sadakadır," dedim. Resulullah ar­ kadaşlarına: "Yiyiniz," dedi ve kendisi yemedi. Ben: "Bu, ala­ metlerindendir," dedim. Bir süre bekledikten sonra efendim olan kadına: "Bana bir gün izin ver," dedim. Kadın: "Olur;' deyince odun toplayıp öncekinden daha yüksek fiyata sattım ve yemek yaparak as­ habıyla birlikte oturan Resulullah'ın önüne yemeği koydum. Resulullah "Bu nedir?" dedi. Ben: "Hediyedir;' karşılığını ve­ rince Resulullah yemeğe el uzattı ve ashabına: ·�ııah'ın ismiy­ le yiyiniz;' dedi. Ben arkasında durup bekledim. Resulullah cübbesini çıka­ rınca peygamberlik mührü ile karşılaştım ve "Şehadet ederim ki sen Allah'ın resulüsün," dedim. Resulullah: "Bu hal ne?" de­ yince, Ona (beni yönlendiren) adamdan bahsedip dedim ki: "Bu adam cennete girer mi ya Resulallah! Çünkü bana senin peygamber olduğunu o söyledi." Resulullah: "Müslümandan başkası cennete giremez," dedi. Adi b. Hatim et-Tii 72. Ebu Bekir-Hüseyin b. Muhammed-Cerir b. Hazim-Muhammed b. Sirin-Ebu Ubeyde b. H uzeyfe-bir adam

Ben Kufe taraflarında Adi b. Hatim ile ilgili hadisi soruyor­ dum ki, Adi'nin ağzından duyan kişinin ben olmasını istiyor­ ı:tum. Ona gelerek: "Beni tanıyor musun?" dedim. Adi: "Evet. ismini de söyleyerek sen falan oğlu falansın;' dedi. Ben: "Bana (nasıl Müslüman olduğunu) anlat;' deyince Adi şöyle anlattı: "Resulullah peygamber olarak gönderildiği sırada ondan nef­ ret ettiğim kadar başka hiçbir şeyden nefret etmemiştim. Yola çıkıp Arapların en uzak (diyarı olan) Bizans'a yakın (yöreye)

58

Kitdbü 'l-Meğdzf

yerleştim. Buradan önceki yerimden nefret ettiğimden daha fazla nefret ettim ve: "Şu adamı araştıracağım. Yalan söylü­ yorsa bana bir zararı olmaz. Yok, söylediği doğruysa bunu ben fark ederim," dedim. Medine'ye ulaşınca insanlar beni güzel karşıladı ve: ·�di b. Hatim geldi," dediler. Resulullah: "Ey Adi b. Hatim! Müslü­ man ol selamete erersin," dedi. Ben: "(Zaten) bir dinin men­ subuyum," deyince Resulullah: "Ben senin dinini senden daha iyi bilirim," dedi. Ben de: "Demek sen, benim dinimi, benden daha iyi bilirsin?" deyince Resulullah: "Evet. Ben senin dinini senden daha iyi bilirim," dedi. Ben yine: "Demek sen, benim dinimi, benden daha iyi bilirsin?" deyince Resulullah: "Evet. Sen Rekiisi (Hz. Peygamber döneminde var olan Hristiyanlı­ ğın bir grubu) değil misin?" dedi. Ben: "Evet;' karşılığım ve­ rince Resulullah: "Sen kavmine başkanlık etmiyor musun?" dedi. Ben: "Evet," deyince Resulullah: "Sen ganimetin dörtte birini almıyor musun?" dedi. Ben: "Evet," cevabım verince Re­ sulullah: "Senin dinine göre bu sana helal değildir;' dedi. (Bu söze karşı) ben mahcup oldum. Resulullah: "Ey Adi b. Hatim! Müslüman ol ki selamete ere­ sin" dedi. Zannederim senin Müslüman olmana engel olan, etrafımda gördüklerinin fakir olması ve insanların bize karşı düşmanlıkta birlik olmasından başka bir şey değildir. Sen hiç Hire'ye geldin mi?" Ben: "Hayır, ama yerini biliyorum," dedim. Resulullah: "Bir kadın yalnız başına kimseden korkmadan Hi­ re' den çıkıp Kabe'yi ziyaret edeceği gün yakındır. Muhakkak Kisra b. Hürmüz'ün hazineleri de ele geçirilecektir," dedi ve bu sözü üç defa söyledi. Sonra Resulullah: "Öyle bir gün gele­ cek ki kişi (herkesin bolluk içinde olması sebebiyle) sadakası­ nı kabul edecek kimseyi bulamayacak." Korumasız bir kadının Hire'den yalnız başına çıkıp Kabe'yi tavaf ettiğini gördüm. Medain'e saldıran ilk süvarilerin ara­ sındaydım. Üçüncüsü de (Müslümanların zekat verecek kim­ seyi bulamamaları) muhakkak gelecektir. Bu, Resulullah'ın bana söylediği sözdür:'

Kltdbü'l-Meğdzf

59

Cerir b. Abdillah 73. EbQ Bektr-Fadl b. Dükeyn-YunQs b. Ebi lshak-el-Mugire b. Şibl b. Avf-Ceıir b. Abdullah

Medine'ye yaklaşır yaklaşmaz devemi çöktürdüm, sonra heybemi açıp kaftanımı giydim. Resulullah hutbe okurken (mescide) girdim. Resulullah'a selam verince insanlar göz uçlarıyla beni süzdü. Yanına oturduklarımdan birine: "Ey Allah'ın kulu! Resulullah benim durumumdan bahsetti mi?" diye sorunca: "Evet, seni en güzel şekilde zikretti. Hutbe ver­ diği sırada: 'Birazdan yanınıza bu yönden veya bu kapıdan Yemen'in en hayırlılarından biri girecektir. Yüzünde krallık işareti vardır,' dedi." Cerir: ·�ııah'a, beni bununla imtihan et­ mesinde dolayı hamd ettim;' dedi. Hicret

Resulullah'ın ve Hz. Ebu Bekir'in Hicreti ve Hicret Edenler Hakkında Söylenenler 74. EbQ Osame-Hişam b. Urve-Babası-Fatıma-Esma'

Resulullah Medine'ye hicret etmek istediği zaman EbO Bekir'in evinde kendisi için yol azığı hazırladım, fakat azığı­ nı ve suyunu bağlayacak bir şey bulamadım. Bunun üzerine babama: Vallahi bunları bağlamak için kemerimden başka bir şey bulamadım," dedim. O bana: "Kemerini ikiye böl, biriyle su kabını diğeriyle de azığı bağla," dedi. Bu sebeple ben "İki Kemerli" diye isimlendirildim. 75. Ebü Osame-lbn Avn-Umeyr b. ishak

Res9lullah ile Ebu Bekir (hicret için) Medine'ye doğru yola çıktıklarında Süraka b. Malik onları takip etti. Onlara gelin­ ce (yaklaşınca): "Bunlar Kureyş'ten kaçanlardır! Bunları Ku­ reyş'e geri götürsem," deyip atını onların Üzerlerine doğru sürdü. Ancak at (yere) saplandı. Süraka: ·�ııah'a, atı saplan­ dığı yerden çıkarması için dua edersen sizlere yaklaşmayaca­ ğım," dedi. (Ancak) at kurtulunca bir daha (üzerlerine) sür­ mek istedi, ancak at yine yere saplandı. Süraka bunu iki veya üç kez yaptı. (Sonunda da) vazgeçip "azık veya binek ister mi-

60

Kitdbü'l-Meğdzf

siniz?" diye sorunca onlar: "İstemiyoruz ve buna ihtiyacımız da yok!" dediler. 76. Ubeydullah b. Musa-lsrail-Ebü ishak-Bera' b. Azib

Hz. Ebu Bekir, Azib'den on üç dirheme bir eyer satın aldı ve Azib'e: "Bera'ya emret bunu benim yükümün yanına götür­ sün," dedi. Azib: "Hayır, müşrikler peşinizdeyken sen ve Re­ sulullah'ın (Mekke'den Medine'ye) giderken nasıl yaptığınızı anlatmadan göndermem," dedi. Hz. Ebu Bekir şöyle anlattı: Mekke'den çıktık, gecemizi ve günümüzü öğle vakti oluncaya kadar geçirdikten sonra sı­ ğınacağımız bir gölge var mı diye baktım, bir kaya görünce yanına gittik. Biraz gölgesinin olduğunu gördüm. Gölge olan yeri düzelttim, sonra Resulullah için bir yaygı serdim ve: "Uzan ya Resulallah!" deyince Resulullah uzandı. Sonra gidip takip eden birileri var mı diye etrafıma baktım. Koyunlarını benim gibi gölgeye koymak için kayaya doğru süren bir ço­ banla karşılaşınca ona: "Sen kimin çobanısın ey çocuk?" diye sordum. Çoban: "Kureyş'ten bir adamın," dedi. Adını söyleyin­ ce onu tanıdım. Ona: "Koyunlarında süt var mı?" diye sorunca, "Evet," dedi. "Benim için (süt) sağabilir misin?" dediğimde ise "Evet," de­ yince ona sağmasını söyledim. Çoban sürüden bir koyun ya­ kalayınca, koyunun memelerindeki tozu silkelemesini sonra da ellerini silkelemesini söyledim. Çoban: "Bu şekilde mi?" deyip ellerini birbirine vurdu. Bir miktar süt sağdı. Yanımda Resulullah için bende ağzı bezle kapalı bir su kabı vardı. Suyu süt kabının altı soğuyuncaya kadar boşalttım. Resulullah'ın yanına geldiğimde uyandığını gördüm ve: "İç ya Resulallah!" dedim. Hz. Peygamber içimi rahatlatacak şekilde sütü içti. Sonra: "Yolculuk zamanı, ey Allah'ın Resulü!" dedim. Ku­ reyş bizi ararken biz yola koyulduk. Atıyla (bizi takip eden) Süraka b. Malik b. Cü'şüm hariç bize kimse yetişemedi." Ben: "Bizi yakalamak isteyen kişi bize yetişti ey Allah'ın Resulü!" dedim ve ağladım. Allah Resulü: "Neden ağlıyorsun" deyin­ ce ben: "Vallahi! Kendi nefsim için ağlamıyorum. Ben senin

Kitdbü'l-Meğdzf

61

için ağlıyorum" dedim. Resulullah Süraka'ya beddua edip ·�ı­ lah'ım! Ona karşı dilediğin şeyle, bize kafi ol," demesi üzerine Süraka'nın atı karnına kadar yere saplandı ve kendisi de attan düştü. Sonra Süraka şöyle dedi: "Ey Muhammed! Bunun senin işin olduğunu anladım. Dua et de, Allah beni şu içinde bulun­ duğum durumdan kurtarsın. Vallahi, aramak için arkamdan gelenlere durumunuzu gizleyeceğim. İşte bu benim sadağım. Ondan ok al. Sen şu şu yerde, develerimin ve davarlarımın ya­ nına uğrayacaksın, onlardan ihtiyaç duyduğunu al." Resulul­ lah: "Bizim develerine ihtiyacımız yoktur;' buyurdu. Süraka, Resulullah'a (saldırmaktan) vazgeçince Resulullah ona dua etti, o da arkadaşlarına dönmek üzere gitti. Resulullah ile beraber yola devam ettik ve gece Medine'ye vardık. Resulullah Medine'ye girerken halk dışarıya çıkmış­ tı. Çocuklarla hizmetçiler yolda ve evlerin damlarında: "Mu­ hammed geldi, Resulullah geldi," diye sesleniyorlardı. Medi­ ne halkı Resulullah'ın misafir edilmesi hususunda aralarında tartışınca Resulullah: "Bu gece Abdülmuttalib'in dayıları Beni Neccar'da kalacağım, bunu onlara ikram edeceğim," dedi. Sa­ bah olunca da Resulullah kalkıp kendisine emredilen yerde konakladı. On altı veya on yedi ay Beytülmakdis'e yönelerek namaz kıldı. Resulullah, Kabe'ye yönelmeyi çok arzuluyor­ du. Yüce Allah, "(Ey Muhammed!) Biz senin çok defa yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu (vahiy beklediğini) görüyoruz. (Merak etme) elbette seni, hoşnut olacağın kıbleye çevirece­ ğiz. (Bundan böyle}, yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir."18 ayetini inzal buyurunca Resulullah, Kabe'ye yöneldi. Kendini bilmez birtakım insanlar şöyle dedi: "Onları (müslümanlar1) yönelmekte olduklar1 kıbleden çeviren nedir?" diyecekler. De ki: "Doğu da, Batı da Allah'mdır. Allah, dilediği kimseyi doğ­ ru yola iletir."19 Bir adam Hz. Peygamber ile namaz kıldıktan sonra Beytülmakdis'e yönelmiş rükıi halinde ikindi namazını kılan Ensar'dan bir topluluğa uğradı. Onlara Hz. Peygamber ile Kabe'ye yönelerek namaz kıldığını söyleyince onlar da (na18 Bakara, 2/144. 19 Bakara, 2/142.

62

KitiJbü'l-Meğdzt

mazda) Kabe tarafına yönelinceye kadar döndüler. Bera der ki: Muhacirlerden Abdüddar b. Kusay kabilesinden Mus'ab b. Umeyr gelince biz ona: "Resulullah ne yaptı, (ne durumda)" diye sorduk. O bize: "Kendisi, yurdu ve ashabı, bıraktığım gibi­ dirler" cevabını verdi. Sonra Beni Fihr kabilesinden ama olan Amr b. Ümmi Mektum geldi. Biz ona da, "Resulullah ve ashabı senden sonra ne yaptılar, (ne durumdalar)" diye sorduk. O da bize: "Onlar bıraktığım gibidirler" dedi. Ondan sonra Ammar b. Yasir, Sa'db. Ebi Vakkas, Abdullah b. Mesud ve Bilal geldi. Onlardan sonra yirmi kişilik süvari ile Ömer b. Hattab geldi. Sonra Resulullah EbQ Bekir ile birlikte geldi. Ben henüz bize kimse gelmemişken uzun surelerden bazılarını okudum. Son­ ra biz kervanı karşılamak için çıktığımızda onların korunduk­ larını gördük. 77. Alftn-Şu'be-EbQ lsMk-BerA'

Resulullah'ın ashabından (Medine'de) yanımıza ilk ge­ lenler Mus'ab b. Umeyr ve lbn Ümmü MektQm'dur. Bunlar insanlara Kur'an'ı okutmaya başladılar. Sonra Ammar, Bilal ve Sa'd geldi. Sonra Ömer b. el-Hattab yirmi süvariyle geldi. Sonra Resulullah geldi. Medine halkının (Resulullah'ın gelişi­ ne) sevindikleri kadar başka bir şeye sevindiklerini görme­ dim. Medine'ye (kimse) hicret etmeden ben, "Rabbinin yüce ismini tesbih et;' (A'la Suresi) ile beraber birkaç sure okuyup ezberlemiştim. 78. Esved b. Amir-HammAd b. Seleme-Ali b. Zeyd-el-Hasan-Süraka b. MAiik el-Mudlici

Kureyş, Resulullah ve EbQ Bekir'in (yakalanması) için kırk ukiyye (ödül) koydu. Oturduğum sırada bir adam gelip"Ku­ reyş'in başlarına ödül koyduğu kişiler sana yakınlar ve falan yerdeler," demesi üzerine ben merada bulunan atımın yanı­ na gidip onu hazırladım, sonra mızrağımı alıp ona bindim. Beni su ehlinden (birileri) beni görüp ödüle ortak olur kor­ kusundan mızrağımı yerde sürterek gittim. Resulullah ile Ebu Bekir'i bulduğumda EbQ Bekir: "Bu bizi yakalamak isteyen biridir," dedi. Hz. Peygamber'e döndüm ve o bana: ·�ııah'ım! Ona karşı dilediğin şeyle bize kafi ol," diye dua etti. Sanki atım

Kitdbü'l-Meğlizf

63

çamurun içinde yürüyormuş gibi ağırlaşıp beni yere, bir taşın üzerine düşürdü. Bunun üzerine (Resulullah'a) bana dönünce ben ona: "Gördüğüm şeyi atıma yapana onu kurtarması için dua et," dedim. Resulullah benden bir daha saldırmamam için söz alıp dua edince atım kurtuldu. Resulullah: "Sen bu atı bana hibe eder misin?" deyince ben: "Olur," karşılığını verdim. Bunun üzerine ben Resulullah'a: "O zaman ben burada dura­ yım ve insanların sizi görmesine engel olayım," dedim. Resulullah denize yakın sahil yolunu takip ederek yoluna devam etti. Ben günün evvelinde onlara saldırmak istiyordum. Günün sonunda onların koruyucuları oldum. Hz. Peygamber, bana: "Medine'ye yerleştiğimizde bize gelmek istersen gel;' buyurdu. (Ravi) der ki: Resulullah Medine'ye gidip Bedir ve Uhud Savaşlarında galip oldu Medine halkı ve etraflarındaki­ ler Müslüman oldu. Süraka der ki: Resulullah Halid b. el-Velid'i Müdlicoğulları­ nın üzerine göndereceği haberi bana ulaştı. Ben Resulullah'a gidip: "Nimetin hakkı için bana söylemeni istiyorum," deyince Halk: "Sakın bir şey söyleme!" dediler. Hz. Peygamber: "Onu bırakın," buyurup, bana; "Ne istiyorsun?" diye sordu. Ben: "Halid'i kavmime göndermek istediğin haberi bana ulaştı. Bu konuda onlara mühlet verilmesini istiyorum. Onların kavmi (Kureyş) Müslüman olursa, onlar da onlarla beraber Müslü­ man olurlar. Eğer Müslüman olmazlarsa kavimlerinin (Meleke müşriklerinin) onlara karşı bir nefreti de olmaz;• dedim. Bu­ nun üzerine Resulullah Halid'in elini tuttu ve "Bununla git, o ne isterse onu yap," buyurdu. Ben Halid ile Beni Müdlic'e gittim ve (Halid ve arkadaşları) onlardan, Resulullah'a karşı hiç kimseye yardımcı olmamaları ve Kureyş Müslüman olduğu takdirde Müslüman olmaları ko­ nusunda söz aldılar. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Onlar kendileri inkôr ettikleri gibi, keşke siz de inkôr etseniz de eşit olsanız isterler. Allah yolunda hicret etmedikçe onlardan dost edinmeyin. Yüz çevirirlerse on/art tutun, bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan dost ve yardımcı edinmeyin. Ancak, sizinle

64

Kitdbü '1-Meğdzi

kendileri arasında antlaşma olan bir millete sığınanlar yahut sizinle savaştan veya kendi milletleriyle savaşmaktan bıkarak size başvuranlar müstesnadır. Allah dileseydi onları üzerinize çullandmrdı da sizinle savaşırlardı. Sizden uzak durur, sizinle savaşmaz, size barış teklifederlerse Allah onlara dokunmamza izin vermez."20 Hasan der ki: "(ayette geçen) Savaşmak istemeyenlerden maksat, Beni Müdlic'dir. Başka kabileden Müd­ licoğullarına katılanlar da onlarla yapılan antlaşmaya dahil olmuş gibidir:' 79. Affan-Hemmam-Sabit-Enes-Ebü Bekir

Biz mağaradayken Hz. Peygamber'e: "Biri (eğilip) ayakları­ nın dibine baksa bizi ayaklarının dibinde görür," dedim. O da: "Ey Ebu Bekir! Üçüncüleri Allah olan iki kişiyi sen ne sanıyor­ sun?" dedi. 80. F"..ıü Üsame-Hişam-Babası-Abdullah b. Ebi Bekir

Hz. Peygamber'le Hz. Ebu Bekir'in mağarada oldukları sı­ rada onlara yemek götürüp getiren kişi Abdullah b. Ebi Be­ kir'di. 81. Şebabe-Verka'-lbn Ehi Necih-Mücahid

Mücahid, "Ona yardım etmezseniz,"21 ayetini okuduktan sonra Hz. Peygamber'in (peygamber olarak) gönderildiği ilk zamanki durumunu anlattı ve ''Allah bunu böyle yapmıştır;' tıpkı (mağaradayken) iki kişinin ikincisiyken ona yardım et­ tiği gibi dedi. 82. Veki'-Şerik-lbrahim b. Muhacir-Mücahid

"Hz. Ebu Bekir, Resulullah ile mağarada üç (gün) kaldı," dedi. 83. Vekf-Nafı' b. Ömer-bir adam-Hz. Ebü Bekir

Hz. Peygamber ile Ebu Bekir mağaraya ulaştıklarında ma­ ğarada bir delik vardı. Hz. Ebu Bekir ayağıyla deliği kapattı ve ardından: "Ya Resulallah! Eğer ısıracak veya sokacak (herhan­ gi bir şey) olursa bana olsun," dedi. 20 Nisa, 4/89-90. 21 Tevbe, 9/40.

·

Kitdbü'l-Meğdzf

65

84. Abdurrahim b Süleyman-lsr.Ul-Simmak-Said b./lbn Cübeyr-lbn Abbas

"Siz, insanlar için ortaya pkarılmış en hayırlı ümmetsiniz,"22 ayetinde kastedilen (en hayırlı ümmet), Hz. Muhammed (sav.) ile Medine'ye hicret edenlerdir. 85. Vekf-MOsa b. Ali b. Rebah-Babası

Mesleme b. Mahled'in Hz. Peygamber'in Medine'ye geldiği zaman doğduğunu ve vefat ettiği sırada on yaşında olduğunu söylediğini duydum. 86. lbn Uyeyne-Zühri-Enes

Allah Resulü ben on yaşındayken Medine'ye geldi ve ben yirmi yaşındayken de vefat etti. Annelerim beni ona hizmet etmeye teşvik ederlerdi. 87. Yezid b. Haran-Hammad b. Seleme-Hişam b. Urve-Babası

Resulullah, EbO Bekir ve Amir b. Fuheyre ile Medine'ye hic­ ret ettiği zaman Talha'nın, Hz. EbO Bekir'e içinde beyaz giysi­ lerin olduğu hediyesi onları yolda karşıladı. Resulullah ve EbO Bekir o elbiseleri giyerek Medine'ye girdiler. 88. Halid b. Mahled-Ali b. Müshir-Hişam b. Urve-Babası

Esma bint Ebi Bekir, Resulullah'a (Medine'ye) hicret et­ tiği zaman Abdullah b. ez-Zübeyr'e hamileydi. Onu Kuba'da dünyaya getirdi ve Resulullah'a götürmeden emzirmedi. O, Abdullah'ı alıp kucağına koydu. Çiğneyip damağına koymak için hurma istediler ve hurma getirilince onu (ağzında) çiğ­ neyerek damağına koydular. (Böylece) Abdullah'ın midesine giren ilk şey, Resulullah'ın tükrüğü oldu ve ona Abdullah is­ mini verdi. 89. Ca'fer b. Avn-Ebıl'l-Umeys-el-Hasan b. Sa'd-Abdurrahman b. Abdullah-Ab­ dullah (b. Mes'Od)

Bu ümmetten ilk hicret edenler, Kureyş'in iki gencidir. 90. EbQ Osame-EbO Hilal-Katide-Said b. el-Müseyyeb

Said b. el-Müseyyeb'e: ""ilk Muhacirleri sonrakilerden ayı­ ran nedir?" diye sorduğumda şöyle dedi: "Onları birbirinden 22 AI-i lmran, 3/1 1 0.

66

Kitdbü'l-MejJdzf

ayıran iki kıbledir. Resulullah ile beraber aynı anda iki kıbleye karşı namaz kılanlar ilk Muhacirlerdendir." 91. Aftln-Hammad b. Seleme-Sabit-Enes

Hz. Ebu Bekir, Mekke'den, Medine'ye kadar Resulullah'ın arkasından yürüyerek onu takip ediyordu. Hz. EbO Bekir Şam'a gidip geldiği için tanınıyordu. Resulullah (sav.) ise ta­ nınmıyordu. Ebu Bekir'e ""Önünde (yürüyen) bu genç kim?" diye sorduklarında Hz. Ebu Bekir: "Bana yol gösteren rehber­ dir," diyordu. Medine'ye yaklaştıkları zaman, Harre'de konak­ ladılar ve Ensara haber gönderdiler ve bunun üzerine Ensar (yanlarına) geldi. Ravi der ki: Resulullah, Medine'ye girdiği zaman kendisini gördüm. Resulullah'ın Medine'ye geldiği günden daha güzel ve daha aydınlık bir gün, vefat ettiği gün­ den de daha kötü ve daha karanlık bir gün görmedim. Mektuplar-Elçiler

Resulullah'ın Mektupları ve Elçileri Hakkında Söylenenler 92. Ebü Bekir-Muhammed b. Fudayl-Husayn-Abdullah b. Şeddad

Kisra, Bazam'a şöyle yazdı: "Bir adamın anlamadığım şey­ lerden söz ettiği bilgisi bana bildirildi. Ona (birini) gönder, evinde oturmasını ve insanların işine karışmamasını (söyle). Vazgeçmezse onunla buluşmam (savaşmam) için bana bir randevu versin," dedi. Bazam, Resulullah'a (sav.) sakallarını kazımış, bıyıklarını uzatmış iki adam gönderdi. Resulullah onlara: "Böyle yapmanızı size kim emretti?" diye sorunca onlar: "Bunu yapmamızı rabbimiz (olan Bazam) emretti," de­ diler. Resulullah: ·�ma biz sizin yaptığınızın tersini yapanz. Bıyıklarımızı kısaltıp sakallarımızı uzatırız," buyurdu. Ravi der ki: Kureyş'ten bıyıkları uzun birisi Resulullah'a (sav.) uğrayınca ona bıyıklarını kısaltmasını emretti. Resulullah, iki elçiyi yirmi küsur gün (Medine'de) bekletti, sonra "Rabbiniz olduğunu iddia ettiğiniz kişinin yanına gidi­ niz ve ona benim Rabbimin, onun rabbi olduğunu iddia ettiği kişiyi (Kisra'yı) öldürdüğünü ona haber verin," dedi. Onlar: "Ne zaman?" diye sorunca Resulullah: "Bugün," dedi. Elçiler

Kitdbü'l-Meğdzr

67

Bazam'ın yanına gidip ona bu bilgiyi haber verince Bazam, Kisra'ya bir mektup yazdı; (gelen cevapta) Resulullah'ın bil­ dirdiği gün Kisra'nın öldürüldüğünü anladılar. 93. Abdurrahim b. Süleyman-Abdurrahman b. Hermele el-Eslemi-Said b. el-Müseyyeb

Resulullah, Kisra, Kayser ve Necaşi'ye şöyle yazdı: "Sizin­ le bizim aramızda ortak olan bir kelimeye [cümleye) geliniz: Allah'tan başkasına ibadet etmeyelim. O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah 'tan gayrı bazılarımız bazılarımızı ilah­ laştırmayalım. Bundan sonra onlar yine yüz çevirirlerse, işte o zaman: 'Şah it olun ki biz Müslümanlarız!' deyiniz."23 Said b. el-Müseyyeb der ki: "Kisra, mektuba bakmadan (okumadan) onu yırttı . Allah Resulü: "Kisra parçalansın, üm­ meti de parçalansın;• buyurdu. Necaşi ise hem kendisi iman etti hem de yanındakiler iman etti ve Resulullah'a hediye ola­ rak bir kaftan gönderdi. Bunun üzerine Resulullah: "O size karışmadığı müddetçe siz de ona karışmayınız," buyurdu. Kayser ise Resulullah'ın mektubunu okudu ve: "Süleyman Peygamberin Bismilltihirrahmanirrahim ile başlayan mektu­ bundan sonra böyle başlayan bir mektubu duymadım," dedi. Kayser sonra ülkesine ticaret için gelen Ebu Süfyan ile Mu­ gire b. Şu'be'ye elçi gönderdi. Onlara Resulullah ile ilgili bazı sorular sordu. Onlara: "Ona kimler tabi oldu?" diye sorun­ ca; "Ona kadınlar ve zayıf olanlar tabi oldu," dediler. Kayser: "Onun dinine girenlerden, çıkanlar oluyor mu?" diye sorunca onlar: "Hayır," karşılığını verdiler. Kayser: "O bir peygamber­ dir ve benim şu ayaklarımın bastığı yere sahip olacaktır. Onun yanında olsaydım ayaklarını öperdim," dedi. 94. Hatim b. lsmail-Ya'kılb-Ca'fer b. Amr

Resulullah dört kişiyi dört tarafa gönderdi. Bir adamı Kis­ ra'ya, bir adamı Kayser'e, bir adamı Mukavkıs'a ve Amr b. Ümeyye'yi de Necaşi'ye gönderdi. Bu dört kişiden her biri gönderildiği topluluğun dilini konuşmaktaydı. Amr b. Ümey23 Al-i lmran, 3/64.

68

Kitabü'l-Meğazf

ye, Necaşi'ye gittiğinde, onlara ait eğilerek girebildikleri kü­ çük bir kapı gördü. Amr bunu görünce geri çıktı. Bu durum, Necaşi'nin meclisinde bulunan Habeşlilerin ağırına gitti, öyle ki ona saldırmak istediler ve Necaşi'ye: "Bu bizim girdiğimiz gibi (eğilerek) girmek istemedi," dediler. Necaşi: "Onların gir­ diği gibi girmene mani nedir?" diye sorunca Amr: "Biz bunu Peygamberimize (bile) yapmıyoruz. Bunu yapsaydık ona ya­ pardık," dedi. Bunun üzerine Necaşi: "Doğru söyledi, onu bı­ rakınız," dedi. Nedişi'ye: "Bu kişi, Isa'nın kul olduğunu iddia ediyor," de­ diler. Necaşi: "Isa hakkında ne düşünürsün?" diye sorunca Amr: '�llah'ın kelimesi ve ruhudur," cevabını verdi. Onlar da: "Isa bundan öte bir şey olamaz," dediler. 95. Ebü Osame-Mücahid

Resulullah dedeme bir mektup yazdı ve onun bu mektu­ bu (halen) yanımızdadır: "Bismilldhirrahmdnirrahim. Allah'ın Resulü Muhammed'den, Umeyr Zi Murran ve Hemdan'dan Müslüman olanlara. Allah'ın selamı üzerinize olsun. Size (de­ rim ki) Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a hamd olsun. Şu halde: Müslüman olduğunuzu Rum toprağından döndüğü­ müz sırada öğrendik. Müjdeler olsun size. Allah sizi hidayetiy­ le doğru yola iletti. Allah'tan başka ilah olmadığına Muham­ med'in de O'nun resulü olduğuna şehadet eder, namaz kılar, zekat verirseniz; kanlarınız, mallarınız ve üzerinde Müslü­ man olduğunuz topraklarınız, ovasıyla dağıyla, pınarlarıyla ve meralarıyla Allah'ın ve Resulü olan Muhammed'in teminatı altındadır. Size zulmedilmez ve dara düşürülmezsiniz. Sadaka (zekat), Muhammed'e ve onun ailesine helal değildir. Ancak, zekatı Müslüman olan fakirlere vererek mallarınızı temizle­ miş olursunuz. Malik b. Murara er-Ruhavi de emaneti muha­ faza ederek haberi ulaştırmıştır! Ey Zu Murran! Sana, ona iyi davranmanı emrediyorum, zira kendisi (kavmi içinde) saygın biridir.'�li b. Ehi Talib de (mektubun sonuna) : '�llah'ın selamı üzerinize olsun! Rabbiniz size esenlikler versin," ifadelerini yazdı.

Kit6.bü'l-Meğ6.zf

69

96. Abdurrahim b. Süleyman-lsmail b. Ebi Halid-Kays b. Ebi Hazim

Resulullah (sav.) Has'am kabilesinden bir topluluğun üze­ rine bir birlik gönderdi. Müslümanlar onları kuşatınca adam­ lar hemen secde ederek secdeyle korunmak istediler. Fakat bazıları öldürüldü. Bu olay Resulullah'a ulaştığında: "Namaz kıldıkları için ölenlerden her birine yarım diyet verin!" buyur­ du. Hz. Peygamber sonra şöyle dedi: "Müşriklerinle beraber bulunan (ve bundan dolayı öldürülen) her Müslüman(ın ka­ nın)dan beriyim!" 97. Ebu Halid el-Ahmer-A'meş-Ebu Zabyan-üsame

Resulullah bizi askeri bir birlikle gönderdi. Sabahleyin Cüheyne kabilesinin Hurakat koluna yetiştik. Ben bir adamı yakaladım, o: "Lô. ilô.he il/allô.h" dedi; buna rağmen onu öldür­ düm. Bundan dolayı içimde bir rahatsızlık meydana geldi ve bunu Resulullah'a anlattım. Hz. Peygamber:"Lô. ilô.he il/allô.h dediği halde sen onu öldürdün mü?" dedi. Ben: "Ya Resulal­ lah! Onu ancak silah korkusundan söyledi," deyince Resulul­ lah: "Bu kelimeyi silah korkusundan mı yoksa samimiyetle mi söylediğini öğrenmek için kalbini yarıp baktın mı?!" dedi. Bunu durmadan tekrarlıyordu. Öyle ki ben o gün Müslüman olmuş olmayı (Müslüman olarak böyle bir cinayeti işlememiş olurdum) temenni ettim. 98. Yezid b. Harun-Muhammed b. Amr-Ömer b. el-Hakem b. Sevban-Ebu Said el-Hudri

Resulullah benim de içinde bulunduğum Alkame b. Mücez­ ziz komutasında bir müfreze gönderdi. Savaşacağımız yere veya yolun bir menziline ulaştığımızda, ordudan bir topluluk ondan izin istediler. Alkame de başlarına Abdullah b. Huzafe b. Kays es-Sehmi'yi komutan tayin ederek izin verdi. Ben de Abdullah'la birlikte savaşanlardan biriydim. Yolun (başka) bir menziline ulaştığımızda askerler ısınmak veya üzerinde bir şeyler pişirmek üzere ateş yaktılar. Abdullah, şakayla karışık askerlere: "Beni dinleyip itaat etmeniz gerekli değil mi?" diye sorunca askerler: "Evet!" dediler. Abdullah: "Size neyi emret­ sem onu yapmanız gerekir değil mi?" diye sorunca askerler:

70

Kit:dbü'l-Meğdzf

"Evet!" dediler. Bunun üzerine Abdullah: "O zaman emredi­ yorum, kendinizi şu ateşe atın!" dedi. Bunun üzerine bazı in­ sanlar kalkıp bu işe atlamaya kalkıştılar. Abdullah askerlerin kendilerini ateşe atacağını fark edince: "Durun! Ben sizinle şakalaşıyorum!" dedi. Döndüğümüzde bu olayı Resulullah'a anlattık. Hz. Peygamber: "Masiyet konusunda her kim size emir verirse versin ona itaat etmeyin!" buyurdu. 99. Ali b. Müshir-el-Eclah-Abdullah b. Ebi'l-Hüzeyl

Resulullah (sav.), Halid b. el-Velid'i, Uzza'yı (kırmak üzere) gönderdi. Halid, Uzza'ya kılıcıyla vurmaya ve şöyle demeye başladı: Ey Uzza! Bu geliş seni tazim için değil, inkar içindir. Çünkü ben gördüm ki Allah seni değersiz kılmıştır. 100. Veki'-Amr b. Osman b. Mevheb-EbO Bürde

Resulullah Ehl-i kitaptan bir adama: "Sen barıştan yana mısın?" şeklinde (başlayan) bir mektup yazdı. Ancak Resu­ lullah, mektubunun yazımını bitirmeden o adamdan içinde Resulullah'a selamı yazdığı bir mektup geldi. Bunun üzerine Hz. Peygamber yazdığı mektubun en altına adamın selamına aynısıyla karşılık verdi. 101. Veki'-Kurre b. Halid es-SedOsi-Yezid b. Abdillah b. eş-Şihhir

Basra'da bu hurma harmanında oturuyorduk. Yanında bir deri veya (deriden) bir kese parçası bulunan bir bedevi geldi ve "Bu, Resulullah'ın bana yazdığı bir mektuptur," dedi. Ben onu alıp topluluğa okudum. Mektupta şöyle yazılıydı: "Bismil­ lô.hirrahmô.nirrahim. Allah resulü Muhammed'den Züheyr b. Ükayş'a. Namazı kılarsanız, zekatı verirseniz, ganimetlerden de beşte birini, Peygamber'in payını, safiyi ayırıp verirseniz, Allah'ın ve Resulü'nün teminatıyla güven içinde olursunuz." Bedeviye: "Resulullah'tan bir şey duymadın mı?" diye sorunca o şöyle dedi: Hz. Peygamber'in şöyle dediğini duydum: "Sabır ayında (ramazanda) oruç tutmak ve her aydan da üç gün oruç tutmak kalpteki vesveseyi giderir." 102. Abdullah b. ldris-lbn ishak-Muhammed b. Ca'fer b. ez-Zübeyr

Kitdbü'l-MeAdzf

71

Allah Resulü, Abdullah b . Üneys'i, Halid b . Süfyan'a (öldür­ mesi için) gönderdi. Abdullah ·b. Üneys: "Halid'in yanına ikin­ di vaktinde varmak üzereydim. Fakat durup namaz kılmam halinde adamı elimden kaçırırım veya kendisi çekip gider korkusuyla namazımı yürürken kıldım." 103. Ebu Üsiime-lsmiiil-Kays

Resulullah Amr b. el-As'ı, Zatu's-Selasil Ordusunun başın­ da, Lahm ve Cüzam kabileleri ile Şam güzergahındaki (top­ lulukların üzerine) gönderdi. Amr b. el-As'ın arkadaşlarının (askerlerinin) sayısı azdı. Amr onlara: "Sakın sizden kimse ateş yakmasın!" dedi. Bu onların ağırına gitti. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir ile Amr'la konuşması için görüştüler. Hz. Ebu Bekir, Amr ile konuşunca o: "Kim ateş yakarsa onu yaktığı ateşe atarım," dedi. Sonra düşmanla karşılaştılar ve düşma­ nı yenip askerlerini hezimete uğrattılar. Müslümanlar Amr'a: "Onları takip etmeyecek miyiz?" diye sorunca Amr: "Hayır, Bu dağların ardında destek kuvvetlerinin olup, Müslümanları öl­ dürmelerinden korkarım," dedi. Döndüklerinde Resulullah'a durumu şikayet ettiler. Resulullah: "Doğru mu söylüyorlar ey Amr?" diye sorunca, Amr şöyle dedi: "Ya Resulallah! Ar­ kadaşlarımın sayısı azdı ve ateş yakmaları halinde düşmanın onların (azlığını · görüp) öldürmesinden korkutum. Düşmanı yendiğim zaman bana: "Onları takip edelim," dediler. Ben: "Bu dağların arkasında destek kuvvetlerinin olup Müslümanları öldürmelerinden korkarım," dedim." Ravi der ki: "Sanki Resu­ lullah Amr'ın bu yaptığını çok beğenmişti.'' 104. Ebü üsame-lsmiiil-Kays

Resulullah Bilal'e: "Bedle kabilesinin heyetini hazırladın mı?" diye sorunca Bilal: "Hayır," dedi. Bunun üzerine; Ahmesi­ leri, Kasrilerden önce al," buyurdu. 105. Ubeydullah b. Mılsii-lsmiiil-lshiik-Şa'bi

Resulullah Ri'yetu's-Suhaymi'ye bir mektup yazdı. Ri'ye, Resulullah'ın mektubunu alıp onunla kovasını yamadı. Bunun üzerine Hz. Peygamber üzerine askeri bir birlik gönderdi, onlar onun ailesini ve malını aldılar. Ri'ye ise atının üzerinde çıplak

72

Kitdbü'/-Meğıizi

bir şekilde kaçıp Beni Hilal'den biriyle evli olan kızının yanı­ na geldi. Beni Hilal, Müslüman olunca kızı da onlarla beraber Müslüman olmuştu. Beni Hilal, Ri'ye'yi de İslam'a davet etmiş­ lerdi. İnsanlar kızının evinin avlusunda otururken o evin arka tarafından girdi. Kızı onu çıplak bir şekilde görünce üzerine bir elbise attı ve: "Sana ne oldu?" dedi. Ri'ye: "Bütün kötülükler oldu! Ne ailemi ne de malım bıraktılar;' dedi. Ri'ye, "Kocan ne­ rede?" diye sordu. Kızı: "Develerin yanında," deyince Ri'ye onun yanına gelip olanları ona anlattı. Damadı: "Bineğimi yüküyle beraber al ve sana azık olarak süt hazırlayalım;' deyince Ri'ye: "Bunlara ihtiyacım yok. Bana çobanın devesini ve bir kırba su ver: Muhammed ailemi ve malımı (Müslümanlar arasında) tak­ sim etmeden ona yetişeyim," dedi. Üzerinde, üstünü örttüğün­ de altı, altını örttüğünde ise üstü açıkta kalan bir giysiyle yola çıktı. Gece vakti Medine'ye vardı. Resulullah'ın yanına geldiğin­ de Hz. Peygamber sabah namazını kılıyordu. O: "Ya Resulallah! Elini uzat sana biat edeyim," dedi. Resulullah elini uzattığında Ri'ye ona dokunmak isteyince Hz. Peygamber elini geri çekti. Sonra Ri'ye bir daha: ''Ya Resulallah! Elini uzat;' deyince Re­ sulullah: "Sen kimsin?" diye sordu. Ri'ye: "Ri'yetu's-Suhaymi;' deyince Resulullah onun kolunu tutup kaldırdı: "Ey insanlar! Bu, kendisine mektup yazdığım ve o mektubumu alıp kovası­ na yama yapan Ri'yetu's-Suhaymi'dir ve Müslüman olmuştur," dedi. Sonra Ri'ye: ''Ya Resulallah! Ailem ve malım (nerede ve ne olacak?)" deyince Resulullah: "Malın Müslümanlar ara­ sında paylaştırılmıştır. Ailenden ise duruma bak, alabildiğini al," buyurdu. Ri'ye der ki: "Resulullah'ın yanından çıktığımda oğullarımdan birini gördüm. Bineğimi tanımış ve yanında dur­ muştu. Resulullah'ın (sav.) yanına gelip: "O benim oğlumdur," deyince Resulullah Bilal'i benimle gönderdi ve "Onunla git ve çocuğa,'bu senin baban mı?', diye sor. 'Evet; derse çocuğu ona ver;' buyurdu. Bilal çocuğun yanına geldi ve "Bu senin baban mı?" diye ona sordu. Çocuk: "Evet," deyince Bilal onu babasına teslim edip Resulullah'ın yanına geldi ve: "Vallahi, bu ikisinin birbirleri için üzüldüğünü görmedim!" dedi. Resulullah da "Bu, bedevilerin acımasızlığındandır," buyurdu.

Kitdbü'l-Meğdzf

73

Necaşi

Habeşistan, Necaşi ve Müslüman Olması Hakkındaki Anlatılanlar 106. Ubeydullah b. Miisa-lsrail-Ebü lshak-Ebü Bürde-Ebü Musa

Resulullah (sav.), Ca'fer b. Ehi Talib ile beraber Necaşi'nin topraklarını gitmemizi emretti. Bu bilgi Kureyş'e ulaşınca hediyeler toplayıp Amr b. el-As ve Umare b. el-Velid ileNe­ caşi'ye gönderdiler. Biz de, onlar da Necaşi'nin huzuruna çık­ tık. Onlar Necaşi'ye hediye getirdiler. Necaşi hediyeleri kabul etti. Amr b. el-As ve Umare b. el-Velid, Necaşi'ye secde ettiler, sonra Amr b. el-As şöyle dedi: "Bizden, bir grup dinimizi terk ettiler ve onlar şimdi senin topraklarındalar." Necaşi: "Benim topraklarımda mı?" diye sorunca onlar: "Evet;' dedi. Necaşi bizi (huzuruna) çağırdı. Bunun üzerine Ca'fer bize: "Sizden kimse konuşmasın. Bugün sizin konuşmacınız benim," dedi ve meclisinde oturmakta iken Necaşi'nin yanına vardık. Amr b. el-As sağında, Umare solunda, rahipler ve keşişler ise etrafın­ da oturmaktaydı. Amr b. el-As ve Umare, Necaşi'ye: "Bunlar senin huzurunda secdeye varmazlar," demişlerdi. Necaşi'nin yanına vardığımızda yanındaki keşişler ve ra­ hipler bize: "Kral'a secde edin," diye telkinde bulundular. Ca'fer: "Biz sadece Allah'a secde ederiz;' dedi. Necaşi: "Seni secde etmekten alıkoyan nedir?" diye sordu. Ca'fer: "Biz sade­ ce Allah'a secde ederiz;' dedi. Necaşi: "Bu ne demek oluyor?" diye sorunca Ca'fer: ·�nah bize elçisini gönderdi. O, isa b. Mer­ yem'in müjdelediği peygamberdir: "Benden sonra gelecek ve adı Ahmed olan bir peygamberi müjdeleyici olarak geldim."24 Bu peygamber bize Allah'a kulluk etmemizi ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmamamızı, namaz kılmamızı, zekat vermemizi em­ retti, bize iyiliği emredip kötülüğü yasakladı," dedi. Ca'fer'in sözleri Necaşi'nin hoşuna gitti. Amr b. el-As bunu görünce: ·�nah, Kralı ıslah etsin! Onlar Meryem'in oğlu hakkında senden farklı düşünüyorlar," dedi. Necaşi, Ca'fer'e: ·�rkadaşın (Resulullah), Meryem'in oğlu hak24 Saf, 61/6.

74

KitiJbü'l-MeAdzf

kında ne diyor?" diye sorunca Ca'fer şöyle dedi: ·�ııah'ın onun hakkında söylediği sözü söylüyor: Isa, Allah'ın kelimesi ve ruhudur ki onu iffetli, bakire ve kendisine beşerin yaklaşma­ dığı Meryem vasıtasıyla (dünyaya) çıkarmıştır." Bunun üze­ rine Necaşi yerden bir çubuk alıp şöyle dedi: "Ey keşişler ve rahipler! Allah'a yemin ederim ki bunlarla sizin söyledikleri­ niz arasında sadece şu çubuktan fazla bir fark yoktur. Size ve yanından kalkıp geldiğiniz kişiye merhaba! Şahadet ederim ki o, Allah'ın Resulü'dür ve o, Meryem oğlu Ysa'nın müjdele­ diği zattır. Ben bu hükümdarlık makamında bulunmasaydım, onun ayakkabılarını taşımak üzere yanına gelirdim! Siz, top­ raklarımda dilediğiniz kadar kalabilirsiniz" dedi ve bize giysi ve yemek verilmesini emretti. Sonra "Bu ikisine hediyelerini iade ediniz," dedi. Amr b. el-As kısa boylu bir adamdı. Umare b. el-Velid ise yakışıklı bir adamdı. Deniz yoluyla Necaşi'nin yanına gider­ ken içki içtiler. Amr b. el-As'ın hanımı da yanındaydı. içkiyi içince Umare, Amr'a: "Hadi hanımına söyle de beni öpsün," dedi. Amr: "Utanmıyor musun?" deyince Umare tutup Amr'ı denize attı. Amr, Umare'ye yalvarmaya başladı ve sonunda Umare onu gemiye bindirdi. Bu olay üzerine Amr, Umare'ye kin beslemişti. Bu sebeple Necaşi'ye: "Sen evden çıkınca Uma­ re senin ailenin yanına girip çıkıyor," dedi. Necaşi de Umare'yi çağırtıp idrar yoluna hava doldurttu, sonunda (akli dengesini kaybeden) Umare vahşi hayvanlarla (çöllere düşerek) yaşa­ maya başladı. 107. Abdurrahim b. Süleyman-lsmail b. Ebi Halid·Şa'bi

Ca'fer, Habeşistan'dan geldiği zaman, Ömer b. el-Hattab (Ca'fer'in hanımı) Esma bint Umeys'le karşılaştı ve "Biz hic­ rette sizi geçtik ve bu sebeple sizden daha üstünüz;• dedi. Esma: "Bunu Resulullah'a söylemeden geri dönmem," dedi ve Resulullah'ın yanına girerek: "Ya Resulallah! Ömer'le karşılaş­ tım o bizden daha üstün olduğunu ve hicrette bizi geçtiklerini iddia ediyor," dedi. Resulullah: "(Bilakis siz daha üstünsünüz) Siz iki defa hicret ettiniz," buyurdu. İsmail dedi: Said b. Ebi

Kltdbü'l-Meğdzf

75

Bürde bana anlattı: O gün Esma., Hz. Ömer'e: "Durum söyle­ diğin gibi değildir. Biz, uzak yerde ve dinimize buğzedenlerin yurdundayken siz Resulullah'ın yanındaydınız ve o, bilgisi ol­ mayana nasihat edip aç olanınıza yemek yediriyordu," dedi. 108. Ahde b. SüleymAn-Hişam-Babası

"Hakkı tammalarmdan dolayı gözlerinin yaşla dolup taştı­ ğmı görürsün,"25 ayeti NecAşi hakkında nazil olmuştur. 109. Ali b. Müshir-el-Eclah-Şa'bi

Hayber fethedildiğinde Resulullah'a gelinip: "Ca'fer, Ne­ cAşi'nin yanından geldi;' denildi. Bunun üzerine Hz. Peygam­ ber:"Bu ikisinden hangisine sevineyim bilemiyorum? Ca'fer'in gelişine mi, yoksa Hayber'in fethine mi?" dedi. Daha sonra Ca'fer'i karşılayıp ona sarıldı ve iki gözünün arasından öptü. 1 10. Halid b. Mahled-AbdurrahmAn b. Abdülaziz-Zühri-Ebıl Bekir b. Abdurrah­ man b. el-Haris b. Hişam el-Mahzılmi

NecAşi, Ca'fer b. Ehi TAlib'i çağırdı ve yanına Hristiyanla­ rın ileri gelenlerini topladıktan sonra Ca'fer'e: "Bunlara ya­ nındaki Kur'an'dan oku," dedi. Ca'fer, onlara Meryem Suresini okuyunca onların gözleri yaşla doldu. Bunun üzerine: "Hakkı tamdıklarmdan dolayı onlarm gözlerinin yaşla dolup taştığmı görürsün,"26 ayeti nazil oldu. 11 ı. Ebıl Muaviye-Asım-lbn Sirin

İbn Sirin'in yanında Hz. Osman'dan bahsedildi. Bir adam: "Ona sövüyorlar," dedi. İbn Sirin: "Yazıklar olsun onlara! Mu­ hammed'in (sav.) ashabından bir grup NecAşi'nin yanına gir­ diğinde Osman hariç diğerlerinin hepsi fitneye düştü," dedi. "O düştükleri fitne nedir?" diye sorduklarında İbn Sirin: "Ne­ cAşi'nin yanına giren herkes başını eğerek selam verdi. Sade­ ce Osman bunu yapmadı:' NecAşi: ·�rkadaşlarının secde ettiği gibi senin secde etmene mani olan ne?" diye sorunca Osman: ·�ııah'tan başka kimseye secde edecek değilim," dedi.

25 Maide, 5/83. 26 Maide, 5/83.

76

Kitdbü'l-Meğdzf

Savaşlar

Resulullah'ın Savaşları, Kaç Savaş Yaptığı Hakkında 1 1 2. Zeyd b. Hubbab-Hüseyin b. Vakıd-Abdullah b. Büreyde-Babası

·�nah Resulü on dokuz savaş yaptı ve sekizinde çarpıştı." 1 1 3. Zeyd b. Hubbab-Leys b. Sa'd-Safvan b. Süleym ez-Zühri-Ebil Busra-Bera b. Azib

·�nah Resulü on dokuz savaş yaptı." 1 14. Yahya b. Adem-Züheyb-Ebil lshak-Zeyd b. Erkam

Allah Resulü on dokuz savaş yaptı. Ebu İshak; Zeyd b. Er­ kam'a: ·�nah Resulü ile birlikte kaç defa savaşa katıldın?" diye sordum. O da "On yedi savaşa katıldım," diye cevap verdi. 1 15. Ubeydullah b. Milsa-lsrflil-Ebil ishak-Ben\'

·�nah Resulü ile on beş savaşa katıldım. Ben ve Abdullah b. Ömer yaşıtız.'' 1 16. Zeyd b. el-Hubab-Hüseyin b. VAkıd-Metaru'l-Varr.\k-KatJde

·�ıah Resulü on dokuz savaşa katıldı ve bunların sekiz ta­ nesinde (Bedir, Uhud, Ahzab, Kudayd, Hayber, Mekke'nin fet­ hi, Beni Mustalik ve Huneyn savaşlarında) çarpıştı.'' Birinci Bedir Savaşı 1 17. Ehil Üsame-Mücfllid-Ziyfld b. 'llaka-Sa'd b. Ebi Vakkas

Resulullah Medine'ye geldiği zaman Cüheyne kabilesi ge­ lip "Aramıza girdin. Bize söz (güvence) ver ki sana güvene­ lim, sen de bize güven," dediler. Bunun üzerinde Resulullah onlara Müslüman olmadıkları halde teminat verdi. Hz. Pey­ gamber, yüz kişiden az olduğumuz halde, bizi receb ayında gönderip Cüheyne kabilesinin yanında olan Kinaneoğulla­ rından bir kabileye baskın yapmamızı emretti. Sayıları çok olduğu halde biz onlara baskın yaptık. (Fakat onlarla baş edemediğimiz için) Cüheynelilere sığındık. Bizi savundular ve "Haram ayda niçin savaşıyorsunuz?" dediler. Biz: "Sadece bizi Haram beldeden haram ayda çıkaranlarla savaşıyoruz," dedik.

Kitdbü'l-Meğdzi

77

Birbirimize: "(Bu konu hakkında) ne düşünüyorsunuz?" diye sorduğumuzda, bir kısmımız "Resulullah'a gidip durumu haber verelim," derken diğer bir kısmımız ise "Hayır, burada kalalım," dedi. Ben ve benimle beraber bazı insanlar: "Hayır, gidip Kureyş'in şu kervanını ele geçirelim," dedik ve kervana doğru yola çıktık O vakit bir kimse, bir şeyi düşmandan ele geçirirse o şey kendisinin ganimeti olurdu. Biz Kureyş kerva­ nını (ele geçirmek için) yola çıktık Ama arkadaşlarımız, Re­ sulullah'ın yanına giderek durumu ona anlattılar. Hz. Peygam­ ber öfkelendiğinden yüzü ve teni kızararak kalktı ve "Benim yanımdan hep birlikte toplu olarak gittiniz, ama parçalana­ rak geri geldiniz! Sizden öncekileri helak eden şey, tefrikadır. Size, en hayırlınız olmayan ama açlığa ve susuzluğa sizden daha dayanıklı ve sabırlı olan bir adamı göndereceğim," deyip bize komutan olarak Abdullah b. Cahş el-Esedi'yi gönderdi. O, İslam'daki ilk komutandır. 1 18. Abdurrahim b Süleyman-Said-Katade

"Mescid-i Haram 'm yamnda, onlar savaşmadıkça siz de on­ larla savaşmaym... "27 ayetiyle ilgili olarak şöyle dedi: "Yüce Allah, Peygamberine, müşrikler başlatmadığı sürece Mescid-i Haram'ın yanında onlarla savaşmamasını emretti. (Ancak) sonra "Sana haram ayı ve bu ayda savaşmamn hükmünü so­ rarlar''28 ayetiyle öncekini neshetti. Bu iki ayeti ise Tevbe Su­ resindeki şu ayet neshetti: "Haram aylar çıkınca puta tapan­ ları bulduğunuzyerde öldürün; onları yakalayıp hapsedin."29 Büyük Bedir Savaşı 1 19. Ebu Bekr-Hatim b. lsmail-Ca'fer-Babası (Muhammed el-Bakır)

"Bedir Savaşı, 1 7 Ramazan Cuma günü oldu." 120. Affan-Halid b. Abdullah-Amr b. Yahya-Amir b. Abdulllah b. ez-Zübeyr-Ba­ bası-Amir b. Rebi'a el-Bedri

"Bedir Savaşı, 1 7 Ramazan Pazartesi günü olmuştu." 1 2 1 . Ebu Muaviye-A'meş-lbrahim-Esved-Abdullah (b. Mes'Cıd) 27 Bakara, 2/191. 28 Bakara, 2/217. 29 Tevbe, 9/5.

KiaJbü'l-Meğdzf

78

"Onu (Kadir Gecesini) Bedir Savaşının yapıldığı günün sa­ bahından itibaren (ramazan ayının) son on bir gününde ara­ yınız." 1 22. Fadl b. Dükeyn-Ömer b. Şebbe

Ebu Bekir b. Abdirrahman b. el-Haris b. Hişam'a "Hangi gece Bedir gecesiydi?" diye sorduğumda; "Ramazan ayının on yedisi olan cuma gecesidir," dedi. 123. Abdurrahim b. Süleyman-Zekeriyya-Amir(-i Şa'bi)

"Bedir, ismi Bedir olan adamın kuyusunun bulunduğu yerdir:' 1 24. Vekı�. Süfyan-lbn Huseym-Mücahid

"Melekler sadece Bedir Gününde savaşmıştı." 1 25. Abdurrahim b. Süleyman-Mis'ar-Ebıl Avn-Salih el-Haneti-Hz. Ali

"Bedir Günü Ebu Bekir es-Sıddik ile bana: "Sizden birinizle Cibril, diğerinizle Mikail vardı. Büyük melek İsrafil de savaşı izliyor veya (Müslümanların) safında duruyordu," denildi." 1 26. Abdurrahim b. Süleyman, Muhammed b. Amr el-Leysi-Babası-Dedesi

Resulullah Bedir'e doğru (yola) çıktı, Ravha'ya varınca hal­ ka hitap etti ve: "(Bu konuda) görüşünüz nasıldır?" diye sor­ du. Ebu Bekir: "Ya Resulallah! Onların falan falan yerde olduk­ ları (bilgisi) bize ulaştı," dedi. (Resulullah) Sonra halka tekrar hitap etti ve: "(Bu konuda) görüşünüz nasıldır?" diye sordu. Hz. Ömer de Hz. Ebu Bekir'in söylediğini söyledi. (Resulullah) bir daha halka hitap edip: "(Bu konuda) görüşünüz nasıldır?" diye sorunca Sa'd b. Muaz dedi ki: "Fikrimizi mi (öğrenmek) istiyorsun? Sana ikram eden ve sana kitap indiren Allah'a yemin ederim ki ben, bu yoldan hiç gitmedim ve bu yol hak­ kında herhangi bir bilgi sahibi de değilim. Eğer Yemen'deki Berku'l-Gimad'a kadar da gitsen, biz seninle beraber gideriz ve İsrailoğullarının Hz. Musa'ya: 'Sen ve Rabbin gidin, savaşın. Biz burada oturacağız' dedikleri gibi demeyiz. (Aksine) Sana: 'Sen ve Rabbin gidin savaşın. Biz de sizinle beraber oluruz" deriz. Sen Medine'den çıkarken başka bir iş için çıkmış olup da burada yüce Allah, sana başka bir şey emretmiş olabilir. Allah'ın sana şu an emrettiğine bak ve onu yap. Kiminle ilişki

Kitdbü'l-MeğlJzt

79

kurmak istersen kur, kiminle alakayı kesmek istersen kes, ki­ minle dostluk yapmak istiyorsan yap, kiminle düşmanlık yap­ mak istiyorsan yap. Malımızdan da dilediğin kadar al." Sa'd'ın bu sözleri üzerine şu ayetler nazil oldu: "Nitekim Rabbin seni hak uğrunda evinden savaş için çıkarmıştı, oysa Müslümanların bir kısmı bundan hoşlanmamıştı. (Onların bu hali,} müminlerden bir grup kesinlikle istemediği hô.lde, Rabbi­ nin seni evinden hak uğruna çıkardığı (zamanki halleri) gibi­ dir. Sanki göz göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi, gerçek ortaya çıktıktan sonra bile seninle tartışıyorlardı. Hatırlayın ki, Allah size, iki gruptan (kervan veya Kureyş ordusundan) biri­ nin sizin olduğunu vaat ediyordu; siz de kuvvetsiz olanın (ker­ vanın) sizin olmasını istiyordunuz. Oysa Allah, sözleriyle hakkı gerçekleştirmek ve (Kureyş ordusunu yok ederek) kafirlerin ar­ dım kesmek istiyordu."30 Resulullah sadece Ebu Süfyan'daki malları ganimet almak için yola çıktığı halde Yüce Allah elçisine savaşı emretti. 127. Abdula'la b. Abdula'la-Davut-lkrime-lbn Abbas

Bedir Gününde Resulullah: "Kim şöyle şöyle yaparsa, ona şöyle şöyle (sevap) vardır," dedi. Bunun üzerine genç olan adamlar ileri atıldılar, yaşlılar ise sancakların altında kaldılar. Ganimetleri taksim etme zamanı olunca da gelip hisselerini talep ettiler. Yaşlılar: "Bize karşı üstünlük taslamayın. Zira biz de arkanızda destek olarak sancakların altında bulunuyor­ duk. Eğer siz bozguna uğrasaydınız, bize sığınırdınız," dediler ve aralarında tartışma çıktı. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Sana, ganimetlere dair soru sorarlar, de ki: Ganimetler Al­ lah 'ın ve Peygamberindir. İnanıyorsanız Allah 'tan sakının, ara­ nızdaki münasebetleri düzeltin, Allah'a ve Elçisine itaat edin."31 128. Abdula'la b. Abdula'la-Davut-Ali b. Ebi Talha-lbn Abbas

İbn Abbas, "O topluluk yakında bozguna uğratılacak,"32 ayeti hakkında; "Bu Bedir Günü olmuştur. (O gün) onlar "Biz 30 Enfal, 8/5-7. 31 Enfal, 8/1. 32 Kamer, 54/45.

80

Kitdbü'l-Meğdzf

yenilmez bir topluluğuz,"33 dediler. Bunun üzerine bu ayet indi." 1 29. Vekr, Ebıl Ca'fer-Rebf-Ebıl'l-Aliye

EbO'l-Aliye, "O topluluk yakında bozguna uğratılacak ve dönüp kaçacaklardır,"34 ayeti hakkında "(Bu olay) Bedir Günü (olmuştur)," dedi. 130. Abdula'la-Davut-Ali b. Ebi Talha-lbn Abbas

İbn Abbas, "Onlara şiddetli azabın kapısını açtığımızda, gö­ receksin ki ümitsizliğe kapılırlar,"35 ayeti hakkında; "(Bu olay) Bedir Günü olmuştur;' dedi. 131. lbn Aliyye-Eyyılb-lkrime

İkrime der ki, "Bedir Günü Hz. Peygamber, zırhını giymiş olarak, "Topluluk bozguna uğradı, topluluk bozguna uğradı," diyerek ileri atılıyordu. 132. Vekr-lsrail-Ebıl ishak-Harise b. Madrib-Hz. Ali

Hz. Ali der ki: "Biz kendimizi Bedir Günü Allah Resulü'ne sığınırken gördük ve düşmana en yakın olanımız oydu." 1 33. es-Sekati-Halid-lkrime

İkrime der ki: Allah Resulü, Bedir Günü; "İşte bu üzerinde savaş teçhizatı bulunduğu halde atının başını tutan Cibril'dir." buyurdu. 134. Ebıl Osame-lbn Avn-Umeyr b. ishak

Umeyr b. ishak der ki, Resulullah, Bedir Günü (Ashabına); "Kendinize işaretler edinin. Çünkü Melekler de kendilerine işaretler koymuşlar," dedi. Ravi; "O gün yünden (işaretlerin) edinildiği ilk gündü," dedi. 135. Vekr-lsrail-Ebıl ishak-Harise b. Madrib el-Abdi-Hz. Ali

Hz. Ali der ki: "Bedir Günü, Allah Resulü'nün ashabının işa­ reti, beyaz yündü." 1 36. Muhammed b. Fudayl-Davut b. Ebi Hind-Amir 33 Kamer, 54/44. 34 Kamer, 54/45. 35 Mu'minıln, 23/77.

Kitdbü'/-Meğdzf

81

Bedir Günü Müslümanlar (kendi aralarında) Kurz b. Cabir'in müşrikleri desteklediğini konuştular ve bu durum onlara çok ağır geldi. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Evet, siz sabır gösterir ve Allah 'tan sakımrsamz, onlar (düşmanla­ rmız) hemen şu anda üzerinize gelseler, Rabbiniz, nişanlı beş bin melekle sizi takviye eder."36 Yüce Allah ayette şunu de(mek iste)r: "Eğer Kurz (müşrikleri) desteklediyse, ben de sizi bu meleklerle destekledim. Kurz onlara destek olarak bir şey gönderemedi." 137. Muhammed b. Ehil Adiy-Davut-Şa'bi ve Said b. el-Müseyyeb

Şa'bi ve Said b. el-Müseyyeb; "Sizi kendisiyle temizlemek için üzerinize gökten bir yağmur indiriyordu."37 ayetiyle ilgili olarak; "Bedir Günü yağmur serpiştirdi," dediler. 138. Ehil Muaviye-A'meş-Ebil Süfyan-Cabir

Cabir; "Ben Bedir Günü arkadaşlarıma su veriyordum." 139. Veki'-A'meş-Ebil'd-Duha-Mesrilk-Abdullah (b. Mes'ild)

Abdullah (b. Mes'ıld); "Sıkı bir şekilde tutup yakaladığımız gün,"38 ayetiyle ilgili olarak; "(Bu ayet) Bedir Günüdür," dedi. 140. Yezid b. Hariln-Muhammed b. lshak-ez-Zühri-Abdullah b. Se'labe b. Su'ayr el-Uzri

Bedir Günü Ebıl Cehil şöyle dedi: "Allah'ım! Akrabalık bağ­ larını koparanı ve bize bilinmeyen şeyleri getireni bu sabah helak et." Ebıl Cehil'in bu sözlerle istiftah (Allah'tan yardım ve zafer dileme) etmesi üzerine şu ayet nazil oldu: "Eğer siz fetih istiyorsamz, işte size o fetih gelmiştir. Eğer vazgeçerseniz bu sizin için daha hayırlldır."39 141. Ehil Osame-lsmail b. Ehi Halid-Kays b. Ehi Hazim-Abdullah b. Mes'ild

Abdullah b. Mes'ud, Bedir Günü ölmek üzere olan Ebu Ce­ hil'in yanına gelip; ·�nah seni rezil etsin," demesi üzerine Ebıl Cehil'in de; "Sizin öldürdüğünüz adamlar içerisinde (benden) daha üstünü var mı?" diye karşılık verdiğini nakleder. 36 37 38 39

Al-i lmran, 3/1 25. Entll, 8/11. Duhan, 44/16. Enfal. 8/19.

82

Kitdbü'l-Meğdzf

142. Yezid b. Hariln, lbrahim b. Sa'd-babası-dedesi-Abdurrahman b. Avf

Bedir Günü ben safta (savaş düzeninde) duruyordum. Sa­ ğıma soluma dönüp bakınca yaşları küçük iki genci gördüm ve onların orada bulunmalarından hoşlanmadım. Bu sırada onlardan birisi arkadaşından gizli bir şekilde: ·�mca! Bana Ebu Cehil'i göster" dedi. Ben, ona: "Ondan ne istiyorsun?" diye sorunca genç: "Onu görürsem öldüreceğime dair Allah'a söz verdim;' dedi. Öbürü de birincisi gibi arkadaşından gizli olarak: ·�mca! Bana Ebu Cehil'i göster;• dedi. Ben, ona: "On­ dan ne istiyorsun?" dedim. O: "Onu görürsem öldüreceğime dair Allah'a söz verdim," dedi. Bunun üzerine, "bu ikisi yerine başka iki (yetişkin) kişi arasında bulunsaydım, beni bu kadar mutlu etmezdi." Onlara, "Ebu Cehil İşte budur," diyerek işaret ettim. İkisi bir kartal gibi hemen üzerine atıldı ve ona darbe­ ler indirmeye başladılar. O gençler Afra'nın oğulları idi. 143. Ca'fer b. Avn-Süfyan-EbQ ishak.Amr b. MeymOn-Abdullah (b. Mes'Qd)

Hz. Peygamber, Bedir Günü üç defa; '�llah'ım! Kureyş'i Sana havale ediyorum. Ebu Cehil b. Hişam'ı, Utbe b. Rebi'a'yı, Şeybe b. Rebi'a'yı, Velid b. Utbe'yi, Ümeyye b. Halef'i ve Ukbe b. Ebi Mu'ayt'ı Sana havale ediyorum," diyordu. Abdullah (b. Mes'ud); "Ben bunları (tamamını) Bedir Kuyusunun (yanın­ da) öldürülmüş olarak gördüm;' dedi. 144. Yezid b. Haran-Cerir b. Hazim-kardeşi Yezid b. Hazim-lbn Abbas'ın azatlısı lkrime

Müslümanlar Bedir'de yerleşip müşriklerle karşı karşı­ ya gelince Resulullah kendine ait kızıl bir devesinin üzerin­ de olan Utbe b. Rebi'a'ya bakarak: "Eğer bu kavimden birin­ de hayır varsa o da bu kızıl devenin sahibidir. Eğer ona itaat ederlerse doğruyu yapmış olurlar," dedi. Utbe (Kureyşlilere) : "Bana itaat ediniz ve bu insanlarla savaşmayınız. Eğer onlarla savaşırsanız, sizler kardeşinizi ve babanızı öldürene bakacak ve bunu unutamayacaksınız. Bu savaşın korkaklığını bana yükleyin ve geri dönün," dedi. Bu haber Ebu Cehil'e ulaşınca şöyle dedi: "Vallahi! O Mu­ hammed'i ve arkadaşlarını görünce ödü kopmuş. Vallahi onun

Kitdbü '1-Meğdzf

83

oğlu Müslümanlarla beraber olduğu için (böyle yapıyor). O, Muhammed ile arkadaşlarının deve eti yiyicileri olduklarını anlamıştır," dedi. Utbe: "Vallahi! Ben bu eski elbiselerin altın­ da sizleri öldürecek çok güçlü erkekler görüyorum. Yılanın başı gibi (dik) başları, kılıç gibi (kesen) yüzleri/bakışları ol­ duğunu görmüyor musunuz?" deyip kardeşini ve oğlunu ça­ ğırıp ikisinin arasında ilerledi ve safı yarıp ilerisine geçince (Müslümanlardan) mübareze etmek için adam istedi. 145. Ubeydullah b. MOsa-lsrail-EbQ ishak-Harise b. Mudrrib-Ali

Medine'ye gelince uzun süre oranın meyvelerini yemekten hastalandık. Resulullah Bedir hakkında bilgi topluyordu. Müş­ riklerin gelmekte olduğu haberi bize ulaşınca Hz. Peygamber Bedir'e yürüdü -ki Bedir bir kuyunun adıdır- Biz, Müşrikler­ den önce oraya varmıştık. Orada onlardan iki adam bulduk. Adamlardan biri Kureyşli diğeri ise Ukbe b. Ehi Mu'ayt'a ait bir azatlı köleydi. Kureyşli elimizden kurtuldu. Köleyi ise yakaladık. Biz ona "Müşrikler kaç kişidirler?" diye soruyor­ duk. O: "Vallahi sayıları fazla ve çok güçlüdürler," karşılığını veriyordu. Köle böyle söyleyince Müslümanlar onu dövüyor­ du. Bu durum adamı Resulullah'a götürünceye kadar devam etti. Hz. Peygamber adama: "Müşrikler kaç kişidirler?" diye sorunca, O: "Vallahi sayıları fazla ve çok güçlüdürler," karşı­ lığını verdi. Halk, müşriklerin sayısını söylemesi için onunla çok uğraştılar, ama o bunu söylemedi. Bunun üzerine Resulul­ lah ona: "Kaç deve kesiyorlar?" diye sorunca, o: "Her gün on deve," dedi. Resulullah: "(O halde) Bin kişiler. Yaklaşık her yüz kişi için bir deve," buyurdu. Sonra gece hafif bir yağmura maruz kalınca yağmurdan korunmak için kalkanları (siper edip) ağaçların altına sığın­ maya gittik. Resulullah ise geceyi Rabbine dua ederek geçirdi. Tan ağarınca: "Ey Allah'ın kullan! Namaza!" diye seslendi. İn­ sanlar ağaçların ve kalkanların altından çıkıp geldi. Resulul­ lah bize namaz kıldırıp savaşa teşvik etti. Sonra şöyle dedi: "(Müşrik) Kureyş topluluğu şu dağın kırmızı kıvrımının ya­ nındadır."

84

Kitdbü'l-Meğdzf

Kureyş bize yaklaşıp karşılıklı savaş düzeni aldığımızda kı­ zıl bir deveye binmiş halk arasında dolaşan bir adamı gördük. Resulullah "Ey Ali! Bana Hamza'yı çağır," dedi. Hamza aramız­ da müşriklere en yakın olandı. Hz. Peygamber (Hamza'ya): "Bu kızıl devenin üzerindeki kim ve onlara ne söylüyor?" diye sordu. Eğer aralarında (mantıklı düşünen) biri varsa bu kızıl devenin sahibi olabilir" dedi. Hamza: "O kişi Utbe b. Rebi'a'dır ve savaşa engel olmaya (çalışıyor) ve onlara: "Ey kavmim! Ben ölmeyi isteyen bir kavim görüyorum! Onlara yaklaşmamanız sizin için (daha) hayırlıdır! Ey kavmim! İsterseniz bütün ku­ surları bana yükleyip ''.Utbe korktu!" deyiniz, ama benim sizin en korkağınız olmadığımı biliyorsunuz" diyor dedi. Ebu Cehil, bunu duyunca: "Sen misin bunu söyleyen! Şa­ yet senden başka biri bunu söyleseydi, onu dişlerimle parça­ lardım! Senin ciğerin ve için (yüreğin) korku dolmuş!" dedi. Utbe: "Beni sen mi ayıplıyorsun kıçı kırık! Bugün hangimizin korkak olduğunu öğreneceksin!" dedi. Utbe, kardeşi Şeybe ve oğlu Velid ile çıkıp: "Kim (bizimle) mübareze yapar?" deyince Ensardan altı kişilik genç bir grup çıktı. Utbe: "Biz (dengimiz olmayan) bunları istemiyoruz. Biz amcamızın oğullan olan Abdülmuttaliboğullanyla mübareze yapmak istiyoruz," dedi. Resulullah: "Kalk ey Ali! Kalk ey Ham­ za! Kalk ey Ubeyde b. el-Haris;· dedi. (Çarpışma neticesinde) Allah, Utbe b. Rebi'a, Şeybe b. Rebi'a ve Velid b. Utbe'nin canı­ nı aldı, Ubeyde b. el-Haris ise yaralandı. Biz onlardan yetmiş kişiyi öldürdük, yetmiş kişiyi de esir aldık. Ensardan kısa boylu biri Hz. Abbas'ı esir alarak getirince Abbas: "Vallahi! Beni esir alan kişi bu değildir. Beni, başının saçı iki yana ayrılmış, insanların en güzel yüzlüsü, kır bir atın üzerinde olan biri esir aldı ve ben şu toplulukta onu göremi­ yorum,", dedi. Ensardan zat: "Ya Resulallah! Vallahi ben onu esir aldım" deyince Resulullah "Sus! Allah seni şerefli bir me­ lekle destekledi!" buyurdu. Hz. Ali dedi: (Bu savaşta) '�bdül­ muttalib'in oğullarından, Abbas, Akil ve Nevfel b. el-Haris esir alındılar."

85

Kit:dbü'l-Meğtizf 146. Veki'-lsrail-Semmak-Mus'ab b. Sa'd-Babası (Sa'd)

Bedir Günü bir kılıç elime geçti ve çok hoşuma gittiği için; "Ey Allah'ın Resulü! Bunu bana hibe et;' dedim. Bunun üzeri­ ne "Sana ganimetleri soruyorlar."40 ayeti nazil oldu. 14 7. Abdua'la-Ma'mer-Zühri;

Bedir Günü fetih talep eden EbO Cehil'dir. O ·�ııah'ım! Biz­ den kim daha çok zalim ise ve kim daha çok akrabalık bağını koparıyorsa sen onu mağlup et," dedi. Bunun üzerine "(Ey kô.­ firler!) Eğer siz fetih istiyorsanız, işte size fetih geldi! (Yenelim derkenyenildiniz). .. "41 ayeti nazil oldu. 148. Fadl b. Dukeyn-Yünus b. Ebi lshak-el-Ayzar b. Hureys

Bedir Günü Resulullah'ın münadisi şöyle seslendi: "(Bu gün Kureyş'ten) EbO'l-Buhtari dışında kimseye eman yoktur. Kim onu esir almışsa serbest bıraksın:' Resulullah ona eman vermişti, fakat onu öldürülmüş olarak gördüler. 149. Yeki-Süfyan-Haşim el-Vasıti-EbQ Miclez-Kays b. Ubade

EbO Zer'in yemin ederek şöyle dediğini duydum: "Şu iki grup, Rab/eri hakkında çekişen iki hasımdır. . "42 ayetleri, Be­ dir Günü şu altı kişi hakkında nazil oldu: Hz. Ali, Hz. Hamza, Ubeyde b. el-Haris, Utbe ve Şeybe b. Rebi'a ve Velid b. Utbe." .

1 50. Kurad EbQ NQh-'lkrime b. Ammar el-'lc!i-Semmak el-Hanef'i-EbQ Zü­ meyl-lbn Abbas-Ömer b. el-Hattib

Bedir Günü Resulullah sayıları üçyüz küsur kişi olan asha­ bına bakb ve sonra sayıları binden fazla olan müşriklere bakb. Sonra kıbleye döndü. Üzerinde izar ve cübbesi olduğu halde, ellerini kaldırıp şöyle dua etti: '�lah'ım! Bana vadettiğini ger­ çekleştir! Allah'ım! İslam olmuş olan bu topluluğu helak eder­ sen artık yeryüzünde sana ibadet edecek kimse kalmayacak!" Resulullah cübbesi omuzlarından düşene kadar bu şekilde yar­ dım talep etti. Hz. EbO Bekir gelip cübbesini ona gidirdi ve ar­ kasına dolanarak ona sarıldı ve: "Ey Allah'ın Peygamberi! Rab­ bine bu kadar niyaz etmen yeterlidir! O, sana vadettiğini mu40 Enfal, 8/1. 41 Enfal. 8/19. 42 Hac, 22/19.

86

Kitdbü'l-Meğı'Jzf

hakkak yerine getirecektir!" dedi. Bunun üzerine Yüce Allah şu ayeti indirdi: "Rabbinizinyardımma sığımyordunuz. O, 'Ben size, birbiri peşinden bin melekle yardım ederim,"43 diye cevap ver­ mişti. O an gelip Müslümanlarla müşrikler karşılaşınca Yüce Allah müşrikleri hezimete uğrattı. Onlardan yetmiş adam öldü­ rüldü ve yetmiş adam da esir alındı. Resulullah esirler hakkın­ da Ebu Bekir, Ömer ve Ali ile istişarede bulundu. Hz. Ebu Bekir: "Ey Allah'ın Resulü! Bunlar amcaoğulları(mız), akraba(larımız) ve kardeşler(imiz)dir. (Bu sebeple) onlardan fidye almanı uy­ gun görürüm. Onlardan aldıklarımız, kafirlere karşı bizim için bir güç olur. Umulur ki, Allah onları hidayete erdirir de, onlar (sonra) bizim için destek olurlar;' dedi. . Resulullah "Ey Hattab'ın oğlu! Sen ne düşünürsün?" diye sorunca, ben şöyle dedim: "Vallahi ben, Ebu Bekir'in düşündü­ ğü gibi düşünmüyorum. Benim fikrim, bana izin verirsen fa­ lancanın -Ömer'in akrabası olanın birinin-boynunu vurayım. Ali'ye de, Akil'in boynunu vurması için izin versen. Hamza'ya da falan kardeşinin (Abbas'ın) boynunu vurması için izin ver ki Yüce Allah müşriklere karşı kalbimizde bir yumuşaklığın olmadığını bilsin. Bu esirler onların elebaşları, önderleri ve komutanlarıdırlar." Resulullah Hz. Ebu Bekir'in dediklerini tercih etti ve benim dediklerimi tercih etmeyip onlardan fidye aldı. Hz. Ömer şöyle dedi. Ertesi gün olunca: "Sabah Resulul­ lah'ın yanına gittim. Ebu Bekir ile oturmuş ağladıklarını gö­ rünce: "Ya Resulallah! Bana söyleyin arkadaşınla seni ağla­ tan nedir? (Anlatacağınız meseleyi) ağlanacak bir şey olarak bulursam, ben de ağlayayım. Ağlanacak bir şey bulamazsam, ikiniz ağladığınız için ağlar gibi yaparım?" dedim. Resulullah: "Senin arkadaşların bana bunlardan fidye almamı önerdikleri için ağlıyorum. Bana bunların azapları şu ağaçtan -yakın bir ağacı kastetmişti- daha yakın bir yerde gösterildi," buyurdu. Yüce Allah da: " Yeryüzünde çokça savaşıp zaferler kazanınca­ ya kadar esirler(den fidye} alması hiçbir peygambere yaraş43 Enfal, 8/9.

Kitdbü'l-MeAdzf

87

maz . "44 ayetinden itibaren: ".. .Allah 'tan verilmiş bir hüküm ol­ masaydı, aldıklarımzdan ötürü size büyük bir azab erişirdi,"45 ayetine kadar olan bölümleri indirdi ve böylelikle ganimetleri onlara helal kıldı. .

.

Gelecek yıl Uhud Günü (savaş) olunca, Bedir Günü esirle­ rinden fidye almalarından dolayı yaptıklarının cezasını çekti­ ler ve Müslümanlardan yetmiş kişi şehit düştü. Resulullah'ın ashabı (savaş alanından) kaçtılar. Hz. Peygamber'in ön diş­ leriyle azı dişi arasındaki dişi kırıldı, başındaki miğfer par­ çalandı ve (başından dökülen) kan yüzüne akmaya başladı. Bunun üzerine Yüce Allah fidye almaları hakkında şu ayeti in­ dirdi: "(Bedir'de) iki katmı [düşmammzm) başma getirdiğiniz bir musibet, [Uhud'da) kendi başmıza geldiği için mi 'Bu nasıl oluyor!' dediniz? De ki: o, kendi kusurunuzdandır. Şüphesiz Al­ lah 'm her şeye gücü yeter." ı s ı . Abde b. Süleyman-İbn Hişam-Babası

Resulullah'ın kızı Rukiyye vefat ettiği sırada Hz. Peygamber Bedir'e doğru (yola) çıktı. -Rukiyye Hz. Osman'ın hanımıydı- o gün bundan dolayı Hz. Osman ve Usame b. Zeyd savaştan geri kalmışlardı. Onlar Rukiyye'yi defnederken Hz. Osman bir tekbir sesini duydu ve: "Ey Usame! Bu tekbirin ne olduğuna bir bak" dedi. Usame baktığında Zeyd b. Harise'nin Resulullah'ın devesi üzerinde Bedir'de müşriklerden öldürülenleri müjde veriyor­ du. Münafıklar, esirler bağlanmış bir şekilde getirilene kadar: "Hayır vallahi! Bu doğru olamaz. Bu ancak yalandır" dediler. 152. Abdurrahim b. Süleyman-Eş'as'tan-lbn Sirin-Abide es-Selmani;

Bedir Günü müşriklerden yetmiş kişi öldürüldü, yetmiş kişi de esir edildi. Bunun üzerine Resulullah Ensarı toplayıp onları tercih yapmada serbest bıraktı. "Eğer isterseniz onları öldürünüz. (Ancak) onların sayısı kadar öldürdüğünüz kişi­ ler (Uhud Savaşında) sizden de öldürülür. Ya da fidye karşı­ lığı onları serbest bırakır, bu fidyeyle de Yüce Allah yolunda daha da güçlü olursunuz," Onlar: "Ya Resulallah! Onlardan fid44 Enfal, 8/67. 45 Enfal, 8/68.

88

Kitlibü'l-Meğazf

ye alalım ki bu bizi Yüce Allah yolunda daha da güçlü olalım. Yine de fidyesini aldığımız kişi sayısı kadar bizden öldürül­ sün," dediler. Uhud Günü, (Bedir'deki) esirlerin sayısı kadar Müslümanlardan öldürüldü. 153. Ebtl Davtld el-Hafri-lbn Ehi Zaide-Süfyan-Hişam-lbn Sirin-Abide-Ali-Hz. Peygamber

Abdurrahim'in rivayetine benzer bir rivayette bulundu. 154. Ebtl Muaviye-A'meş-Ebtl lshak-Zeyd b. Yusey

Hz. EbO. Bekir, Bedir Günü Resulullah ile beraber çadır­ daydı. Hz. Peygamber'l\llah'ım! Bu topluluğa yardım et! Eğer onlara yardım etmezsen artık yeryüzünde (sana) ibadet edil­ mez!" demeye başladı. Bunun üzerine Hz. EbO. Bekir: "Rabbi­ ne bu kadar niyaz ettin ya Vallahi! O, sana olan vaadini mu­ hakkak yerine getirecektir!" dedi. 155. Yezid b. Harun-Muhammed b. ishak-Abdullah b. Ehi Bekr-Yahya b. Abdil­ lah b. Abdirrahman b. Sa'd b. Zürare

Bedir esirleri getirildiğinde Resulullah'ın hanımı Sevde bint Zem'a, Afra'nın oğulları Avf ve Muavviz için yas tutulan Afra'nın ailesinin yanındaydı. Bu, olay hanımlar örtünmeden (örtünme emri gelmeden önce) olmuştu. Sevde şöyle dedi: Esirler getirildiği zaman evime gittiğimde odanın bir kenarın­ da elleri boynunda bağlanmış olduğu halde Süheyl b. Amr'ı gördüm. Onu görünce şöyle söylemekten kendimi alıkoya­ madım: "Ey EbO. Yezid! Kendi ellerinizle kendinizi bu hale düşürdünüz. Onurunuzla ölmediniz mi?" dedim. Vallahi Re­ sulullah'ın' evin içinden gelen şu sözü beni kendime getirdi: "Ey Sevde! Allah'a ve Resulü'ne karşı mı geliyorsun!" deyince ben: "Ya Resulallah! EbO. Yezid'i o halde görünce o sözleri söy­ lemekten kendimi alıkoyamadım," karşılığını verdim. 156. Ebu Muaviye-A'meş-Amr b. Mürre-Ebtl Ubeyde-Abdullah (b. Mes'üd)

Bedir Günü Resulullah: "Bu esirler hakkında ne söylersiniz (düşünürsünüz)?" diye sorunca, Hz. Ehil Bekir: "Ya Resulal­ lah! Onlar senin kavmin ve soyundur. Onları yaşat (öldürme) ve onlardan tövbe etmelerini iste. Umulur ki Allah tövbelerin kabul eder" dedi. Hz. Ömer: "Ya Resulallah! Onlar seni yalan-

Kitlibü'l-Meğdzf

89

ladı ve (yurdundan) çıkardılar. Onları getir ve boyunlarını vu­ ralım;' dedi. Abdullah b. Revaha: "Ya Resulallah! Sen odunu bol olan bir vadidesin. Bunları vadiye sok, sonra ateşi yak on­ ları içine at," dedi. Abbas: ''Allah senden merhameti almıştır," dedi. Resulullah susup onlara karşılık vermedi, sonra kalkıp (evine) girdi. Bazıları: "Resulullah: Hz. EbO Bekir'in görüşünü tercih edecek," derken, diğer bazıları: "Hz. Ömer'in görüşünü tercih edecek," bazıları ise: ''Abdullah b. Revaha'nın görüşünü tercih edecek," dedi. Sonra Resulullah çıkıp şöyle dedi:''Allah bazı insanların kalbini öyle yumuşatacak ki sütten daha yu­ muşak olacak. Bazı insanların da kalbini o kadar katılaştı­ racak ki; taşlardan daha katı olacak. Ey Ebu Bekir! Senin bu vaziyetin lbrahim'in durumu gibidir ki o şöyle demişti: "Bana uyan bendendir, bana karşı gelen kimseyi Sana bırakırım; Sen bağışlarsın, merhamet edersin"46 yine ey EbO Bekir, senin du­ rumun, isa'nın durumu gibidir ki, o şöyle demişti: "Onlara azap edersen, doğrusu onlar senin kullarındır; onları bağışlar­ san, güçlü olan, Hakfm olan şüphesiz ancak sensin '."47 Ey Ömer, şüphesiz senin durumun, da MOsa'nın durumuna benzer ki; o, şöyle demişti: "Rabbimiz! Mallarım yok et, kalblerini sık; çünkü onlar can yakıcı azabı görmedikçe inanmazlar."48 Yine ey Ömer, senin durumun, Nuh'un durumu gibidir ki o, şöyle demişti: "Rabbim! Yeryüzünde hiçbir inkdrcı bırakma."49 Siz, muhtaç ve fakir kimselersiniz. Esirlerden fidyesiz, ya da boy­ nu vurulmamış, hiç kimse kalmaz. lbn Mes'ud dedi ki: "Ya Resulallah! Süheyl b. Beyza hariç. Çünkü onun İslam'ı andığını işitmiştim" deyince Resulullah sustu. O güne kadar hiçbir zaman gökten üzerime taş düşe­ ceğinden korkmuş değildim. Sonunda Resulullah: "Süheyl b. Beyza hariç," dedi. Bunun üzerine Yüce Allah, şu ayetleri indirdi: "Yeryüzünde savaşırken, düşmanı yere sermeden esir almak hiçbir peygambereyaraşmaz:•so 46 47 48 49 50

lbr.ihim, 14/36. Maide, 5/1 18. YQnus, 10/88. Nuh, 7 1/26. Enfal, 8/67-68.

90

KitfJbü'/-MeğfJzf

1 5 7. Ahde b. Süleyman-Şu'be-el-Hakem

"Allah Resulü, Bedir Günü Ukbe b. Ebi Mu'ayt'ın dışında kimseyi idam etmedi." 158. EbO Halid el-Ahmer-Şu'be-EbO Bişr-Said b. Cübeyr

Hz. Peygamber, Bedir Günü üç kişiden (Ukbe b. Ebi Mu'ayt, Nadr b. el-Haris ve Tu'ayme b. Adiyy) başka kimseyi idam et­ tirmedi. Nadr'ı da Mikdad esir almıştı. 159. Yahya b. Adem-Hammad b. Seleme-Hişam b. Urve-Babası (Urve)

"Bir adam Ümeyye b. Halef'i esir aldı. Bilal de onu görünce öldürdü." 160. Ahmed b. Abdullah-Züheyr-Süleyman b. et-Teymi-Enes

Resulullah: "Ebu Cehil'in ne yaptığına kim bakar?" deyince İbn Mes'ud gitti ve Afra'nın iki oğlunun onu vurduğunu gördü. İbn Mes'ud: "Ebu Cehil sen misin? (vuruldun mu?)" deyip sa­ kalını tutunca, Ebu Cehil: "Sizin öldürdüğünüz veya kavminin öldürdüğü adamlardan (benden) daha üstün kimse var mı­ dır?" dedi. 161. Veki'-Cerir b. Hazim-lbn Sirin

'�fra'nın iki oğlu Ebu Cehil'i yere serdiler (öldürücü darbe­ yi indirdiler). İbn Mes'ud ise (ölümüne sebep olan son darbe­ yi) vurdu. 162. EbO Üsame-Sülayman b. el-Mugire-Sabit'in şöyle dediğini naklediyor

Ebu Cehil, Bedir Günü Resulullah (ile savaşmak için) gider­ ken arkadaşları ona: "Muhammed'e (onunla savaşmak için) gidiyorsun, onun peygamber olduğunu biliyor musun?" de­ yince, Ebu Cehil: "Evet (biliyorum), ama biz ne zaman Abdi­ men3f (oğullarına)'a tabi olduk ki!" karşılığını verdi. 163. Veki'-EbO lsrail-EbO lshak-EbO Ubeyde-Abdullah (b. Mes'Od)

Bedir Günü Ebu Cehil'in yanına vardım, ayaklarından vu­ rulmuş (yaralanmış) yere düşmüş vaziyette kılıcıyla halkı kendisinden uzaklaştırıyordu. Ben: "Seni rezil eden Allah'a hamdolsun ey Allah'ın düşmanı," dedim. Ebu Cehil: "O ancak kavminin öldürdüğü bir adamdır (Şerefli biridir).'' diye cevap

Kitdbü'l-Meğdzf

91

verdi. Ben, keskin olmayan kılıcımla ona vurmaya başladım. Eline vurunca kılıcı düştü ve ben de onu (kılıcını) alıp onunla ölene kadar vurdum. Sonra sanki yerden havalanmış gibi hızlı bir şekilde Resulullah'ın yanına gittim ve olanları kendisine haber verdim. Hz. Peygamber üç defa: "O Allah ki kendisinden başka ilah yoktur" dedi ve benimle beraber yürüyüp Ebu Ce­ · hil'in başında: "Seni rezil eden Allah'a hamdolsun ey Allah'ın düşmanı. Bu kişi, bu ümmetin firavunuydu" dedi. Veki der ki: Babam, EbO İshak'tan, o da EbO Ubeyde'den şunu ekledi: Abdullah (b. Mes'ud) dedi ki: "Resulullah Ebu Ce­ hil'in kılıcını bana nefti olarak verdi." 164. Ubeydullah-lsrail-EbO ishak-Ebu Ubeyde-babasının (Abdullah b. Mes'ud)

Bedir Günü müşrikler gözümüze az geldi. Hatta yanımda­ ki bir arkadaşıma: "Onların kaç kişi olduklarını görüyorsun? Yetmiş kişi mi görüyorsun?" diye sorduğumda; "Onları yüz kişi görüyorum" dedi. Sonunda onlardan bir adamı yakalayıp ona sorduğumuzda bize bin kişi olduklarını söyledi. 165. Şazan-Hammad b. Seleme-Ali b. Zeyd-Said b. el-Müseyyeb

Bedir Günü, Kureyşli muhacirlerden beş kişi şehit edildi: (Bunlar) Hz. Ömer'in azatlısı Mihca. Bu kişi ileri atlıyor ve: "Ben Mihca'yım ve Rabbime dönerim" diyordu. (Diğerleri ise) Zu'ş-Şimaleyn, İbn Beyda, Ukbe b. el-Haris ve Amir b. Ehi Vak­ kas'tır. 166. Ebu Osame-Süleyman b. el-Mugire-Sabit

Bedir Günü Ömer b. el-Hattab'ta küçük bir mızrak (vardı), hangi esir getirilse bu mızrakla ona dürtüyordu. Abbas ya­ kalanınca, kendisini yakalayana: "Kim olduğumu biliyor mu­ sun?" dedi. Adam: "Hayır," deyince, Hz. Abbas: "Ben Resulul­ lah'İn amcasıyım. Beni Ömer'in yanına götürme," dedi. Bunun üzerine adam onu götürmedi. Akil yakalanınca kendisini ya­ kalayana: "Kim olduğumu biliyor musun?" diye sordu. Adam: "Hayır," deyince, Akil: "Ben Resulullah'ın amcasının oğluyum," dedi. Bunun üzerine insanlar Hz. Ömer'e kimseyi götürmedi. 167. Isa b. Yunus-Babası-Dedesi (Isa b. Yunus'un dedesi)-Zu'l-Cevşen ed-Dabbabi

92

Kitlibü'l-Meğdzf

Bedir Savaşından sonra Resulullah'a Karha ismindeki atı­ mın yavrusunu getirdim ve: "Ey Muha�med! Senin olsun diye Karha adındaki kısrağımın yavrusunu sana getirdim," dedim. Resulullah: "Ona ihtiyacım yok! Eğer Bedir zırhlarının en seç­ kiniyle değiştirmemi istiyorsan bunu yaparım," dedi. Ben: "Bugün senin için bir atı bir zırhla değiştirecek değilim" de­ dim. Resulullah sonra "Ey Zü'l-Cevşen! Niçin müslüman olup bu işin ilk ehlinden olmuyorsun," dedi. Ben: "Hayır," deyince Resulullah: "Neden?" diye sordu. Ben: "Kavmini gördüm, hep­ si seninle savaştı;' dedim. Resulullah: "(Onların benimle) sa­ vaştıkları (haberi) sana nasıl ulaştı?" diye sorunca, ben: "Bana (bilgisi) ulaşmıştı," cevabını verdim. Resulullah: "Senin doğ­ ruyu bulmana ne sebep olabilir?" diye sorunca ben: "Kabe'ye ele geçirip, orayı yurt edinirsen (o zaman Müslüman olurum)" dedim. Resulullah: "Umulur ki eğer yaşarsan bunu da görür­ sün," dedi. Sonra Resulullah: "Ey Bilal! Bu adamın heybesini al ve ona acve hurmasından ver," dedi. Ben oradan dönerken Resulullah: "Bu kişi, Amiroğulları süvarilerinin en hayırlısı­ dır;' dedi. Allah'a yemin olsun ki ben ailemle Avza'da olduğum sırada bir süvari çıka geldi. Ona: "Nereden (geliyorsun)?" dediğimde "Mekke'den (geliyorum)" dedi. Ben: "insanlar ne yaptı?" diye sorduğumda o: "Muhammed galib geldi ve orayı ele geçirip oraya yerleşti" dedi. Kendi kendime ·�nnem yası­ mı tutsun. Ben o gün müslüman olsaydım ve Resulullah'tan Hire'yi isteseydim o bana orayı ikta verirdi," diye hayıflanır­ ken o da: "Vallahi bundan sonra ne bir bardaktan içerim, ne de ömür boyu altımda bir zevn atı olur !" dedi. 168. Abdurrahim b. Süleyman-lsrail-Semmak-lkrime'den lbn Abbas

Resulullah'ın Bedir'de işi bitince ona: "Korumasız kalan kervanı ele geçirmelisin," dendi. Bunun üzerine bağlı bir halde esir olan Abbas: "Bu uygun değildir," dedi. Resulullah: "Neden?" diye sorunca, Hz. Abbas: "Yüce Allah sana iki toplu­ luktan birini vadetmişti ve vadettiğini sana verdi," karşılığını verdi. 169. Veki'-Hişam b. Urve-Zübeyr'in çocuklarından biri

Kitdbü'l-Meğdzf

93

Zübeyr, Bedir Günü başına sarı renkli bir sarık sarmıştı. Melekler de o gün sarı renkli sarıklarla inmişlerdi. 1 70. Ahde-Hişam b. Ubade b. Hamza-Zübeyr

Buna benzer bir rivayeti nakletti. 171. Abde-Hişam-Urve-Babası-lbn Ömer

Allah Resulü (sav.) Bedir Kuyusunun başında durup (ölen Müşriklere): "Rabbinizin vadettiğini buldunuz mu?" dedi. Ar­ dından da "Onlar şu an benim dediklerimi duyuyorlar;· buyurdu. 172. EbO Osame-Hişam

Bedir Günü Allah Resulünün sadece iki atı vardı. Bunların birisinin üzerinde Zübeyr vardı. 173. Abdullah b. ldris-Mutarrif-EbO ishak-Bera

Bedir Günü benle ibn Ömer Allah Resulüne arz edildik, fa­ kat bizi (yaşça) küçük buldu. Uhud Savaşına ise katıldık. 1 74. Affan-Hammad b. Seleme-Sabit-Enes

Resulullah, EbQ Süfyan'ın geliş (haberi) kendisine ulaştığı zaman (sahabeyle) istişarede bulundu. Hz. EbO Bekir konu­ şunca (fikrini söyleyince) Resulullah ondan yüz çevirdi. Sonra Hz. Ömer de konuştu (görüşünü söyledi), Resulullah ondan da yüz çevirdi. Sa'd b. Ubade: "Bizi mi kast ediyorsun (görü­ şümüzü istiyorsun) ey Allah'ın Resulü! Nefsim elinde olana yemin ederim ki atlarımızı denize sürmemizi emredersen te­ reddütsüz süreriz. Berku'l-Gımad'a51 sürmemizi emredersen tereddütsüz oraya da süreriz!" deyince Resulullah halkın ha­ zırlanmasını istedi. Yola çıkıp nihayet Bedir'e gelip konakladıklarında araların­ da Beni Haccac'ın kölesinin de olduğu Kureyş'in su taşıyıcıları geldi. Sahabe onu (köleyi) yakaladı. Resulullah'ın ashabı ona (köleye) EbO Süfyan ve arkadaşları hakkında bilgi soruyor, o ise: "EbO Süfyan hakkında bilgim yoktur. Ama (aralarında) şunlar,EbO Cehil, Utbe, Şeybe ve Ümeyye b. Halef de vardır," diyordu. O böyle söyleyince onu dövüyorlardı, bunun üzeri51 Yemen yönünden Mekke'ye beş günlük mesafede olan bir bölgedir.

94

Kitdbü'l-Meğdzf

ne o: "(Tamam) Size şu Ebu Süfyan ile ilgili bilgi vereceğim," diyordu. Onu bıralop Ebu Süfyan ile ilgili sorduklarında yine: "Ebu Süfyan hakkında bilgim yoktur. Ama (aralarında) şunlar, Ebu Cehil, Utbe, Şeybe ve Ümeyye b. Halef de vardır;• diyordu. Köle bunu söyleyince onu yine dövüyorlardı. Resulullah ise (o esnada) namaz kılmaktaydı. Bu durumu görünce namazı bıraktı ve: "Nefsim elinde olana yemin ederim ki; size doğru­ yu söylediği zaman onu dövüyorsunuz, yalan söylediği zaman ise bırakıyorsunuz," dedi. (O zaman) Hz. Peygamber: "Burası falanın (öleceği) yeridir," deyip elini de (onların vurulup dü­ şecekleri) yerlere tek tek koydu. Onlardan hiçbiri, Resulul­ lah'ın elini koyduğu yerden öteye geçmedi. 175. Şebabe b. Sevvar-Süleyman b. el-Mugire-Sabit-Enes

Hz. Ömer ile beraber Mekke ile Medine arasında hilali gö­ zetliyorduk. Benim gözlerim (daha) keskin olduğundan ben onu gördüm. Bunun üzerine Hz. Ömer'e: "Onu görmüyor mu­ sun?" demeye başladım. Hz. Ömer bakıyor fakat göremiyordu. Hz. Ömer, "Ben yatağıma uzanmışken de göremiyorum" deyip bize Bedir ehlinden bahsetmeye başladı ve şöyle dedi: "Re­ sulullah Bedir'de öldürülen müşriklerin öldürüleceği yerleri bir gün öncesinden göstermiş ve: "İnşaallah burası yarın falan kişinin öleceği yerdir," demişti. Onu hak ile peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki; onlardan hiçbirinin düşüp öldüğü yer, Resulullah'ın elini koyduğu bu sınırlardan öteye geçmedi. Sonra onlar üst üste bir kuyuya atılınca Resulullah yürü­ yüp yanlarına gitti ve: "Ey falan oğlu falan! Ey falan oğlu falan! Allah'ın ve Resulü'nün size vadettiklerini hak olarak buldunuz mu?" dedi. Ben (Hz. Ömer): "Ya Resulallah! Bu ruhu olmayan cansız bedenlerle nasıl konuşursun" diye sorunca Resulullah: "Siz, benim söylediklerimi onlardan daha iyi duymuyorsunuz. Ancak onların bana cevap veremeye güçleri yoktur" buyurdu. 176. Yezid b. Harun-Süleyman et-Teymi-Miclez-Kays b. Ubade

Hz. Ali, Hamza ve Ubeyde b. el-Haris ile Utbe b. Rebi'a, Şey­ be b. Rebi'a ve Velid b. Utbe karşılıklı çarpıştılar. Bunun üzeri-

Kitdbü'l-Meğazr

95

ne "Bunlar Rab/eri hakkında çekişip duran iki düşmandırlar."52 ayeti onların hakkında nazil oldu. 1 77. Fadl. b. Dukeyn-YOnus-EbO's-Sefer

Bedir Günü, Resulullah'ın münadisi: "Ümmü Hakim bint Haram'ı esir alan onu serbest bıraksın. Çünkü Resulullah ona eman vermiştir," diye seslendi. Onu Ensardan bir adam esir almış ve saçlarıyla ellerini arkadan bağlamıştı. Resulullah'ın münadisinin sesini duyunca onu serbest bıraktı. 178. Abdüla'la-Davut-EbO Nadra

" Tekrar savaşmak için bir tarafa çekilmek veya [savaşan) bir başka topluluğa katılmak maksadı dışında, o gün arkası­ nı düşmana dönen kimse Allah 'tan bir gazaba uğrdmış olur,"53 (bu ayet), Bedir Günü nazil oldu. Onların geri çekilme hakları yoktu. Eğer geri çekilecek olsalardı, müşriklere katılmaktan başka seçenekleri yoktu. 1 79. Şebabe b. Sivar-Süleyman b. el-Mugire-Sabit-Enes

Halamın oğlu Harise, Bedir Günü Resulullah ile beraber gitmişti. Savaşmaya değil, (olanları) izlemeye gelen bir genç­ ti. Ona bir ok isabet etti ve onu öldürdü. Halam olan annesi Resulullah'a gelip: "Ya Resulallah! Eğer oğlum Harise cennet­ te ise sabredip sevabını Allah'tan beklerim. Yoksa ne yapa­ cağımı göreceksin;· dedi. Resulullah "Ey Harise'nin annesi! Birçok cennet vardır. Oğlun bunlardan Firdevsü'l-A'la'dadır," buyurdu. 180. Ebu Üsame-Velid b. Cumey-EbO't-Tufeyl-Huzeyfe b. el-Yeman

Bedir Savaşına katılmama engel olan sebep sadece şuydu: Ben ve babam Hüseyl, yola çıkınca Kureyş kafirleri bizi yakala­ dılar ve: "Siz Muhammed'in yanına (mı) gitmek istiyorsunuz," dediler. Biz: "Hayır, biz Onun yanına gitmek istemiyoruz, biz sadece Medine'ye gitmek istiyoruz," dedik. Kureyşliler, bizden Medine'ye dönüp fakat Resulullah ile beraber savaşmamak üzere Allah adına söz aldılar. Resulullah'a gidip bunu haber 52 Hac, 22/19. 53 Enfal, 8/16.

96

Kitı'Jbü'/-Meğı'Jzi

verince şöyle buyurdu: " (Yanımızdan) ayrılınız. Onlara verdi­ ğimiz sözde dururuz ve onlara karşı Allah'tan yardım dileriz." 181. Fadl b. Dukeyn-Hamza b. Ebi Useyd-Babası

Allah Resulü Bedir Günü bizi Kureyş'e karşı dizdiği, Ku­ reyş'in de bize karşı dizildiği zaman bize, "Onlar size saldır­ dıklarında siz de onlara ok atınız," dedi. 182. Abdullah b. Numeyr-Haccac-Nafı'-lbn Ömer

"Talha (b. Ebi Talha) Bedir Günü müşriklerin sancaktarıy­ dı. Ali b. Ebi Talib onunla mübareze ederek onu öldürdü." 183. es-Sekafi-Halid-lkrime

Allah Resulü, Bedir Günü; "Sizden her kim, Haşimoğulla­ rından biriyle karşılaşırsa onu öldürmesin. Çünkü onlar zorla (savaşa) çıkarılmışlardır," diye buyurdu. 184. ·,eki'-lsrail-Ebi'l-Hey-lbrahim et-Teymi

·�nah Resulü Bedir Günü Kureyş müşriklerinden bir ada­ mı öldürdü ve onu bir ağaca astı." 185. Aiz b. Habib-Haccac-el-Hakem-el-Mıksem-lbn Abbas

"Bedir'e katılanlar (Müslümanlar) üç yüz on üç kişiydiler. On­ lardan yetmiş beşi Muhacirdi. Bedir'de (müşriklerin) hezimeti, Ramazan ayının on yedisi(ne denk gelen) cuma gecesi olmuştu." 186. Aiz b. Habib-Haccac-EbO ishak-Bera

"Bedir'e katılanlar (Müslümanlar) üç yüz on küsur kişiydi­ ler. Muhacirler ise yetmiş altı kişiydi." 187. Abdurrahim b. Süleyman-Zekeriyya-Ebıl ishak-Bera' b. Azib

Allah Resulü'nün Bedir'e katılan ashabı üç yüz on kü­ sur kişiydi. Biz de onların sayılarının kendisiyle nehri geçen TalUt'un adamlarının sayısı kadar olduğunu konuşuyorduk. TalOt'la birlikte sadece inananlar nehri geçmişti. 188. Abdurrahim, Eş'as-lbn Sirin-Ubeyde

"Hz. Peygamberle birlikte Bedir'e katılanların sayısı TalOt'la birlikte nehri geçenlerin sayısı kadardı. Onların da sayısı üç yüz on üçtü."

Kitlibü'l-Meğlizf

97

189. Yeki', Sabit b. Ammara-Guneym b. Kays-EbO MQsa

"CalOt (ile savaş) günü TalOt'un adamlarının sayısı üç yüz on küsür kadardı." 190. Veki'-Süfy.in ve lsrail-Bera b. Azib

"(Bedir Günü) Hz. Peygamber'in ashabının sayısı üç yüz on küsurdu. (Bedir ashabının) CalOt ile savaştığı günü TalOt'la birlikte nehri geçenlerin sayısıyla aynı olduğu rivayet edil­ mektedir. TalOt'la birlikte nehri sadece mümin olanlar geç­ mişti." 191. Abdurrahim b. Süleyman-Yahya b. Said-Mu'az b. Rifa'a b. Rafi' el-Ensari

Bir melek Allah Resulüne gelip, "Bedir ehlinin aranızdaki durumu nasıldır?" diye sordu. Allah Resulü de "Onlar insan­ ların en faziletlileridir," diye cevap verince, melek de: "Me­ leklerden Bedir'e katılanların konumu da aynı şekildedir," dedi. 192. Süfyan b. Uyeyne-Amr-Hasan b. Muhammed-Hz. Ali'nin katibi Abdullah b. Ehi Rafı'-Hz. Ali

Hz. Ali, Allah Resulü'nün Hatıb b. Ehi Beltea'yı kastederek şöyle buyurduğunu nakleder: "Bu kişi, Bedir Savaşı'na katıl­ mıştır. Nereden biliyorsun; belki de Yüce Allah Bedir ehline bakıp: 'Ne dilerseniz yapın. Sizi affettim buyurmuştur."' 193. lbn Fudayl. Hasin'den, O da Sa'd b. Ubeyde'den EbQ Abdurrahman

Hz. Ali, Resulullah'ın (Hatıb b. Ehi Beltea'yı kastederek) şöyle buyurduğunu nakleder: "Bu kişi Bedir ehlinden değil midir? Nereden biliyorsun; belki de Yüce Allah Bedir ehline bakıp: 'Dilediğinizi yapın, Cenneti hak ettiniz buyurmuştur."' 194. EbQ Osame-Ömer b. Hamza-Salim-lbn Ömer

İbn Ömer, Resulullah'ın Hz. Ömer'e Hatıb b. Ehi Beltea hakkında şöyle buyurduğunu nakleder: "Nereden biliyorsun; belki de Yüce Allah Bedir ehline bakıp: 'Dilediğinizi yapın' bu­ yurmuştur." 195. Yezid b. HarQn-Hammad b. Seleme-Asım b. Ebi'n-NecQd-EbQ Salih-EbQ Hüreyre

98

KltiJbü'l-Meğdzf

Resulullah şöyle buyurdu: "Yüce Allah Bedir ehline bakıp: 'Dilediğinizi yapın. Sizi affettim,' buyurdu." 196. Şeblibe b. Sevviir-Leys-EbQ'z-Zubeyr-Clibir

Hatib b. Ebi Beltea'nın bir kölesi Resulullah'a Hatıb'ı şikayet etmek üzere geldi ve: ''Ya Resulallah! Hatıb cehenneme gire­ cek," dedi. Resulullah: ''Yalan söyledin. O cehenneme girmeye­ cek; çünkü o, Bedir ve Hudeybiye'de bulunmuştur,'' buyurdu. 197. Veki'-Süfylin-Yahyli b. Said-Ubliye b. Rlfli'a'dan-dedesi Rlifi' b. Hadic

Cibril veya bir melek gelip Resulullah'a "İçinizdeki Bedir'e katılanları ne konumda sayarsınız?" diye sordu. Resulullah "Onlar bizim en hayırhlarımızdırlar,'' buyurunca, Melek: "Me­ leklerden de (Bedir'e katılanlar) en hayırhlanmızdırlar," dedi. 198. Veki'-Süfylin-Bir adamdan-Dahhlik

"O gün arkasını düşmana dönen kimse Allah 'tan bir gazaba uğramış olur... "54 ayetindeki bu hüküm, özellikle Bedir Günü içindir. 199. Yeki', Rebi'-Hasan'ın (el-Basri)

"Tekrar savaşmak için bir tarafa çekilmek veya (savaşan) bir başka topluluğa katılmak maksadı dışında, o gün arkası­ nı düşmana dönen kimse Allah 'tan bir gazaba uğramış olur'55 ayetindeki bu hüküm, özellikle Bedir Günü içindir. (Yoksa) Sa­ vaş meydanından kaçmak büyük günahlardan değildir." 200.Cerir, Mugire-lbriihim (en-Neha'i)

"Resulullah Bedir Günü esir düşmüş (hür) Arabın fidyesini kırk ukiyye, anlaşmahların fidyesini ise yirmi ukiyye yaptı. Bir ukiyye, kırk dirhemdir. 201. EbQ Hlilid-el-Ahmer-Eş'as-EbQ'z-Zinlid

"Bedir Savaşında safiy (Resulullah'ın kendisi için seçip ayırdığı şey) As b. Münebbih b. el-Haccac'ın kılıcı olmuştu." 202. Ahde b. Süleymlin-Muhammed b. Amr-Zühri-Muhammed b. Cübeyr-Cü­ beyr b. Mut'im 54 Enflil, 8/16. 55 Enflil, 8/16.

KitlJbü'l-MelJdzt

99

"Bedir esirlerinin fidyesi ile ilgili Resulullah'ın huzuruna geldim:• 203. EbQ Üsilme-lbn Avn-EbQ'I-Aliye

"Onları çarptıkça çarpacağımız gün öcümüzü şüphesiz all­ rız,"56 ayeti hakkında, "Bu ayetin Bedir Günüyle ilgili olduğu­ nu, dumanın da geçtiğini (Mekke'de meydana gelen kıtlık ol­ duğunu) konuşurduk. 204. Veld'-lsriil-EbQ lshik-EbQ Ubeyde-Abdullah (lbn Mes'Od)

"Bedir Savaşında elde edeceklerimizde ben, Sa'd ve Am­ mar ortak olmuştuk. Ben ve Ammar bir şey getirememiştik. Sa'd ise iki esir getirmişti:' 205. Abdurrahim-Muhammed b. ishak-Muhammed b. Amr-Ad

Süheyl b. Amr alt dudağı yank olan bir adamdı. Bedir Günü esir alınınca, Ömer b. el-Hatdb, Resulullah'a "Ya Resulallah! Şunun iki alt dişini de sök de dili takılsın bir daha hiç bir yer­ de aleyhinde konuşmasın," deyince Resulullah "Ona müsle yapmam. Eğer ben ona müsle (uzuvlannı kesme) yaparsam Allah da bana müsle yapar;• buyurdu. 206. EbQ Muiviye, A 'meş-EbQ SAlih-EbQ Hüreyre

Resulullah şöyle buyurdu: "Sizden önce hiçbir kavme ga­ nimet helal kılınmadı. Gökten bir ateş iner ve bu (malları) yerdi." Bedir Savaşında insanlar ganimetlere koşuşması üze­ rine şu ayetler nazil oldu: "Eğer Allah 'm daha önce verilmiş bir hükmü olmasaydı, aldığmız şeyden dolayı size büyük bir azap dokunurdu. Artık elde ettiğiniz ganimetten helal ve temiz ola­ rak yiyin. Allah 'a karşı gelmekten sakımn. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir."57 207. Veki'-Mes'Qdi-Kasım b. Abdurrahman

"Bedir Günü Müslümanlardan ilk şehit olan kişi Mihca'dır."

56 Duhan, 44/16. 57 Enfal, 8/68-69.

100

KitfJbü'l-Meğdzt

Uhud Savaşı

İbn Ebi Şeybe'nin Uhud Savaşı Hakkında Hatırladıkları ve Uhud Savaşı ile İlgili Aktarılan Rivayetler 208. Cerir, b. Abdulhamid-Ata' b. es-Saib-Şa'bi

"Uhud Savaşında Resulullah müşriklere bir tuzak kurdu. Onlara tuzak kurduğu ilk gün buydu." 209. EbO Osame-Hişam b. Urve-Babası-Hz. Aişe

Uhud Günü müşrikler hezimete uğrayınca İblis (Müslü­ manlara) : "Ey Allah'ın kulları, arka tarafınız(da bulunanla­ rınızdan sakının!) diye bağırdı. Bunun üzerine (Müslüman ordusunun) öncüleri ile geridekiler birbirine girdi. Bu sırada Huzeyfe, babası Yeman'ın Müslümanların elinde olduğunu gördü. Huzeyfe: "Ey Allah'ın kulları! Bu babamdır, bu babam­ dır" dedi. Hz. Aişe der: ·�ııah'a yemin olsun ki, (buna rağmen) Müslümanlar vazgeçmediler nihayet onu öldürdüler." Bunun üzerine Huzeyfe: ·�nah sizi affetsin," dedi. Urve der ki: "Val­ lahi! Huzeyfe, Allah'a kavuşuncaya kadar; babasını öldürene karşı gösterdiği iyi tavırda bir değişme olmamıştır." 210. Abdüla'la-Davıld b. Ehi Hind-Şa'bi

Uhud Günü müşrikler dönüp gidince Müslümanlar, müş­ riklerin kardeşlerine, kulaklarını ve burunlarını kesip karın­ larını yararak kötü bir şekilde müsle yaptıklarını gördüler. Re­ sulullah'ın ashabı: "Onlara karşı Allah bize zafer nasip ederse biz de onlara bu yapılanlardan fazlasını yapacağız," dediler. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Ceza verirken, size verilenin aymyla karşılık verin. Yemin olsun ki sabrederseniz bu, sabre­ denler için daha hayırlıdır."58 Bu ayet nazil olunca Resulullah: "Onların aksine biz sabrederiz," diye buyurdu. 2 1 1 . Abdurrahim b. Süleyman-Hişam b. Haşim-Said b. el-Müseyyeb

"Sa'd b. Malik, Uhud Günü Müslümanların en cesuruydu." 212. EbQ Üsame-lbn Avn'den Umyr b. ishak

58 Nahl, 16/126.

Kitdbü'l-Meğdzf

101

Uhud Günü insanlar Resulullah'ın etrafından dağıldı. Sa'd b. Malik ise ok atıyor, bir genç de ona ok veriyordu. Sa'd'ın attığı her oktan sonra genç ona bir ok daha veriyor ve: 'l\.t ey Ebu İshak!" diyordu. Savaştan sonra genci aradılar, ama onu bulamadılar. 2 1 3. Yeki-Süfyan-Sa 'd b. lbrahim-Abdullah b. Şeddad-Ali b. Ebi Talib

"Resulullah'ın, Sa'd'dan başka kimse için: Annem babam sana feda olsun' dediğini duymadım. Uhud Günü Resulullah' At ey Sa'd! Annem babam sana feda olsun' dediğini duydum:' 2 14. Abdullah b. Nümeyr-Yahya b. Said-Said b. el-Müseyyeb

"Sa'd b. Ebi Vakkas Resulullah'ın kendisi için: 'Annem ba­ bam sana feda olsun' dediğini söylerdi." 215. Muhammed b. Bişr ve Ebu Üsame-Mis'ar-Sa'd b. lbrahim-Babası-Sa'd

"Uhud Günü Resulullah'ın sağında ve solunda beyaz elbi­ seli iki adam gördüm. Onları ne daha önce ne de daha sonra gördüm." 2 16. Ebu üsame-lbn Avn-Umeyr b. ishak

"Hz. Hamza, Resulullah'ın önünde "Ben, Allah'ın arslanı­ yım" diyerek iki kılıçla savaşıyordu. Hz. Hamza ileri geri gidip savaşmaya başladı ve kayıp sırt üstü düşünce zırhının önün­ den karnı açıldı. Habeşi köle onu görüp bir mızrak veya harbe (kısa mızrak) atarak kamını deşti. 21 7. Veki'-Süfyan-Salim-Said b. Cübeyr

Uhud Günü Hamza b. Abdilmuttalib ile Mus'ab b. Umeyr şehit düşüp (öbür alemde) kendilerine verilen bol nzıkları görünce: "Keşke kardeşlerimiz, bizim elde ettiğimiz hayır­ ları öğrenseler de cihada rağbetleri daha da artsa!" dediler. Bunun üzerine Yüce Allah: "Bunu Ben sizin yerinize onlara bildireceğim," buyurdu ve: "Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rab/eri katında Allah 'ın, lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandmlmaktadırlar. Arkalarından kendilerine ulaşama­ yan [henüz şehit olmamış) kimselere de hiçbir korku olmayaca­ ğına ve onların üzülmeyecek/erine sevinirler. (Şehitler) Allah 'ın

102

Kitdbü'l-Meğdzf

nimetine, keremine ve Allah 'm, mü'minlerin sevabmı zayi etme­ yeceğine sevinirler"59 ayetini indirdi. 2 18. Zeyd b. Habbib-Üsame b. Zeyd-Zühri-Enes b. Malik

Uhud Günü, Resulullah Hamza'nın parçalanmış olduğu hal­ de cesedinin yanına uğrayınca başında durup şöyle buyurdu: "Eğer Safiyye içinde bir üzüntü hissetmeyecek olsaydı, Ham­ za'yı vahşi hayvanlar yesin de kıyamet günü onların karınla­ rından haşr edilsin diye (defnetmez), bırakırdım." Daha son­ ra (onu kefenlemek için) bir kumaş istedi. Bu kumaşla başı örtülünce ayakları, ayakları örtülünce ise başı görünüyordu. Resulullah "Bunu, başının üstüne uzatın ve ayaklarının üstü­ ne de harmel otu koyun" buyurdu. (O gün) giysiler az ölüler ise çoktu. Bir kumaşla bir, iki bazen üç kişi kefenleniyordu. Resulullah "Hangisi Kur'an'ı daha çok biliyor," diye sorup ona öncelik veriyordu. 2 19. Şebabe-Leys b. Sa'd-lbn ŞihAb-Abdurrahman b. Ka'b b. Malik-Cabir b. Ab­ dullah

Resulullah Uhud şehitlerinden her iki kişiyi bir kıyafet­ le kefenliyordu. Daha sonra: "Hangisinin Kur'an bilgisi daha çoktur?" diye soruyordu. Kur'an'ı daha çok bilen biri göste­ rildiğinde mezara önce onu koyuyor ve: "Kıyamet günü ben bunların şahidiyim," diyordu. Resulullah (Uhud şehitlerinin) kanlarıyla defnedilmelerini ve namazlarının kılınmamasını ve yıkanmamalarını emretti. 220. 'Ubeydullah b. Mılsa-Üsame b. Zeyd-NMi"den lbn Ömer

Resulullah Uhud'dan döndüğü sırada Abduleşheloğulla­ rının kadınlarını ölüleri için ağlarken görünce "Fakat Ham­ za'nın ağlayanı yok," dedi. Bunun üzerine Ensar kadınları Hamza için ağlamak üzere geldiler. Resulullah (bir süre) uyu­ yup uyandığında: (kadınların hala ağladığını görünce) "Bun­ lara yazık olmuş! Hala buradalar mı? Bunlara geri dönmele­ rini ve bu günden sonra ölen için ağlamamalarını söyleyin" buyurdu.

59 Al-i İmran, 3/169- 1 7 1.

Kit:42bü'l-Mebdzf

103

2 2 1. EbO Muaviye-A'meş-Şakik-HabMb

'i\llah'ın rızasını umarak Resulullah ile beraber hicret et­ tik. Allah'ın sevabımızı vermesi hak oldu. Bizlerden kimisi de bundan başka bir karşılık almadan gitti. Uhud Günü şehit edi­ len Mus'ab b. Umeyr de bunlardan biridir. Kefenlenmesi için bir kaftandan başka bir şey bulunamadı. Onunla Mus'ab'ın başını örttüklerinde ayakları ortaya çıkıyor, ayaklarını örttük­ lerinde ise başı ortaya çıkıyordu. Resulullah "Bu kıyafetle baş tarafını örtün ve ayakları üzerine ızhır otu koyun;• buyurdu. Bizlerden kimisi de bu karşılığı tam olarak aldı ve hatta baş­ kasına da hediye etti." 222. Zeyd b. Habbab-Muhammed b. Salih-EbO Üsyed el-Bedri'nin azatlısı Zeyd b. Ziyad-EbO Üseyd

"Resulullah ile beraber Hz. Hamza'nın mezarının başınday­ dım. Kaftan üzerine yayılıp başı örtülünce ayakları, ayakları örtülünce ise başı açıkta kaldı. Resulullah 'Bu kaftanla başını örtün ve ayaklan üzerine harmel otunu koyun,' buyurdu." 223. isa b. YOnus-Muhammed b. lshak-Babası-Ensardan bazı ihtiyarlar

Uhud Günü Resulullah'ın huzuruna şehit düşmüş olarak Abdullah b. Amr b. Haram ve Amr b. CemQh getirilince Resu­ lullah "Bunlan aynı m�zara defnediniz. Çünkü bunlar, dünya­ da da birbirlerinin samimi dostlarıydı," buyurdu. 224. isa b. YOnus-Muhammed b. ishak-Babası-Beni Seleme'den bazıları

"Muaviye, (Uhud) şehitlerinin kabirlerin yanında geçen pı­ nan başka bir yöne çevirince, pınar ikisinin (Abdullah b. Amr b. Haram ile Amr b. CemQh'un) mezarlannın üzerinden aktı ve üzerlerindeki toprağı kaldırdı. Yardım çağrılınca da (gidip) onlan çıkardık. (Çıkardığımızda) sanki daha dün ölmüşler gibi bedenleri taze ve bükülüyordu. Üzerlerinde yüzlerini örten iki hırka vardı ve ayaklannın üzerinde de ızhır bitkisi vardı:' 225. Veki', Süfyan-Esved b. Kays-Nübeyh-Cabir

"Babam, bana: 'Evladım! Arkamda bırakacağım kız çocuk­ ları ile kız kardeşler olmasaydı seni de önüme katıp (savaşa) götürmek isterdim. Ancak sen Medine'de benim yerime (bu

104

Kitdbü'l-Meğdzf

kadınlara) göz kulak ol!' dedi. Ben çok beklemeden halam, şe­ hit olan babamı ve amcamı bir devenin üzerinde getirdi." 226. Ali b. Haşim-lbn Ebi Leyla-el-Hakem-Muksim-lbn Abbas

"Uhud Günü müşriklerden bir adam öldürüldü. Müşrik­ ler onu almak (için bedel vermek) istediler, ancak Resulullah buna yanaşmadı. Bedeli bir diyet miktarına kadar yükselttiler yine de kabul etmedi." 227. Halid b. Mahled-lbrahim b. lsmail-Abdurrahman b. Sabit ve Davıid b. el­ Hasin-Beni Muaviye'nin azatlısı lranh bir köle

"Uhud Savaşında bir adamı vurup öldürdüm ve J\l! Bu da benden! Ben ki Farisi bir gencim!' dedim. Bunun üzerine Re­ sulullah: "'Ben ki Ensarlı bir gencim!' demene engel olan ne ki? Çünkü bir kavmin azatlısı da, onlardandır," buyurdu." 228. Yezid b. Harün-Hümeyd-Enes b. Malik

"Enes'in amcası Bedir Savaşına katılamadı. Bunun üzeri­ ne: 'Resulullah'ın müşriklerle yaptığı ilk savaşa katılamadım. Eğer Allah bana müşriklerle savaşma imkanını gösterirse ne­ ler yapacağımı görür,' dedi. Uhud Günü Müslümanlar bozguna uğrayınca: J\llah'ım! Bunların (yani Müslümanların) yapmış . oldukları şeylerden dolayı Senden özür (af) dilerim. Şunların (yani Müşriklerin) yaptıklarından da teberri ederim,"' dedi (ve düşmana doğru) ilerledi. Sa'd onu Uhud'un aşağısında en ileride görünce: 'Ben de seninleyim' dedi. Sa'd derdi ki: 'Ben onun yaptığını yapamadım. Vücudunda seksen küsur kılıç darbesi, mızrak yarası ve ok izi görüldü. Biz: " İnananlardan, Allah'a verdiği ahdi yerine getiren adamlar vardır. Kimi, bu uğurda camm vermiş, kimi de beklemektedir," ayetinin kendisi ve arkadaşları hakkında nazil olduğunu konuşurduk."' 229. Yezid b. Harün-Hemmam-Katade-Hasan ile Said b. el-Müseyyeb

"Uhud şehitleri yıkandılar." 230. Veki'-lsmail b. Ebi Halid-Kays b. Ebi Hazim

"Talha b. Ubeydillah'ın elini gördüm, felçliydi. Uhud Günü . onunla Resulullah'ı (gelen darbelere elini siper yaparak) ko­ rumuştu."

Kitdbü'l-Meğdzf

105

2 3 1. Abdurrahim b. Süleyman-Zekeriyya-Şa'bi

"Hz. Hamza Uhud Günü şehit edildi. Meleklerin yıkadığı Hanzala b. er-Rahib de Uhud Günü şehit edildi." 232. Abdullah b. idris-Ubeydullah b. Ömer-Nafi-lbn Ömer

"Uhud Günü on dört yaşındayken Resulullah'a gösterildim. Fakat beni küçük gördü. Hendek Savaşında on beş yaşımday­ ken gösterildiğimde ise (savaşa katılmama) izin verdi." Nafi' der ki: "Ömer b. Abdülaziz'e bunu aktardığımda bana: "Kü­ çük ile büyük arasındaki yaş sınırı da işte budur." Dedi. Sonra da valilerine şöyle bir mektup yazdı: "Savaşta on beş yaşında olanlara diğer askerler gibi maaş verilsin. On dört yaşında olanlar ise çocuktan sayılsın:· 233. Ya'la b. Ubeyd-Muhammed b. Amr-Sa'd b. el-Münzir

"Resulullah Uhud'a çıkıp Veda Tepesini geride bırakıp ar­ dına bakınca silahlı bir birlik gördü ve: "Kim bunlar?" diye sorunca '�bdullah b. Ubey b. Sehll ve Yahudilerden olan dostlarıdır," dediler. Resulullah "Müslüman mı oldular?" diye sordu. "Hayır, onlar dinlerine tabidirler," cevabını verdiler. Bunun üzerine Resulullah "Onlara söyleyin geri dönsünler. Biz müşriklere karşı müşriklerden yardım talep etmeyiz," buyurdu." 234. Abdullah b. idris-Muhammed b. ishak-Asım b. Ömer b. Katade

"Uhud Günü, Katade b. en-Numan'ın gözü (yuvasından çı­ kıp) yanağına düşmüştü. Resulullah onu yerine koydu ve on­ dan sonra bu gözü en güzel ve en iyi gören göz oldu:· 235. Mu'temir b. Süleyman-Ma'mer-Zühri-Bir Adam-Cabir

"Resulullah Uhud Günü öldürülen (Müslümanların) kanla­ rıyla (kanlı elbiseleriyle) kefenlenmelerini, Kur'an'dan daha çok ezber bilene öncelik vermelerini ve mezara ikişer kişinin defnedilmesini emretti. Ben de babamı ve amcamı bir mezara defnettim." 236. Zeyd b. Hubab-Mılsa b. Ubeyde-Muhammed b. Sabit

Resulullah Uhud Günü: "İlerle ey Mus'ab!" deyince Abdur­ rahman: "Ya Resulallah! Mus'ab öldürülmedi mi?" diye sordu.

106

Kitdbü'l-Meğdzf

Resulullah: "Evet! Ama bir melek onun yerine geçti ve onun ismini aldı," cevabını verdi. 237. Yezid b. HAr1ln-HammAd b. Seleme-Ad' b. es-SAlb-Şa'bi-Abdullah b. Mes'Qd

"Uhud Savaşında kadınlar (müşriklerin) yaralılarını takip edip onları öldürür, (Müslümanlara) su verir ve yaralı (Müs­ lümanları) tedavi ederlerdi." 238. Atnn-HammAd b. Seleme-SAbit-Enes

Resulullah'ın Uhud Günü bir kılıç aldı ve: "Bunu benden kim alır?" dedi. Herkes elini uzatıp: "Ben, ben," demeye başla­ yınca Resulullah "Kim bunu, hakkını (vermek şartıyla) alır?" dedi. Bunun üzerine halk geri çekildi, Simak Ebu Dücane: "Ben onu, hakkını vermek şartıyla alırım," deyip kılıcı aldı ve onunla müşriklerin kafalarını parçaladı. 239. EbQ Muılviye-HişAm-Babası (Urve)

Resulullah Uhud'u görünce: "Bu bizi seven ve bizim de onu sevdiğimiz bir dağdır," derdi. 240. HAşim b. Kasım, Babası-Şu'be-Hakem

" (Uhud şehitlerini) kastederek onların namazı kılınmadı ve yıkanmadılar," dedi. 241. Abdurrahim b. SüleymAn-ZekeriyA-Amir

Uhud Günü Resulullah burnundan ve ön dişleriyle azı dişi arasındaki dişinden yaralandı. Amir, Talha'nın da Resulullah'ı korurken elinden yaralandığını ve bundan dolayı parmakları­ nın felçli olduğunu söylerdi. 242. Abdullah b. Bekr et-Teymi-Humeyd-Enes-EbQ Talha

"Uhud Günü kendisine uyuklama basanlardan biriydim. Hatta bu yüzden defalarca kılıcım elimden düştü.'' 243. Esved b. Amir-HammAd b. Seleme-Ali b. Zeyd ve SAbit-Enes

Uhud Günü müşrikler Resulullah'a yaklaşınca: "Kim bun­ ları bizden uzaklaştırırsa cennete girer," dedi. Bunun üzerine Ensardan bir adam kalkıp ölene kadar savaştı. Sonra başka biri kalkıp ölene kadar savaştı. Bu şekilde yedi kişi (kalkıp

Kltdbü'l-Meğ/Jzf

107

müşrikleri uzaklaştırırken) şehit oldular. Resulullah ''Arka­ daşlarımıza insaflı davranmadık;' dedi. 244. Zeyd b. Hubab-MQsa b. Ubeyde-Abdullah b. Ubeyde-Ümmü Hani"nin azat­ lısı EbQ Salih

Haris b. Suveyd, Resulullah'a biat edip ona iman ettikten sonra Mekkelilerin safında Uhud (Savaşına) katılıp Müslü­ manlarla savaştı. Sonra şaşırıp ortada kalınca Mekke'ye dö­ nüp kardeşi Culas b. Suveyd'e şöyle bir mektup yazdı: "Ey kar­ deşim! Yaptıklarımdan dolayı pişman olup Allah'a tövbe ede­ rek islam'a dönüyorum. Bu durumu Resulullah'a anlat. Eğer tövbemi kabul ettirebilirsen bana yaz." Culas, bunu Resulul­ lah'a anlatınca şu ayet nazil oldu: "inandıktan, peygamberin hak olduğuna şehadet ettikten, kendilerine belgeler geldikten sonra inkar eden bir milleti Allah nasıl doğru yola eriştirir?'60 Haris'in arkadaşlarından bir grup: "Kavmiyle bize karşı sa­ vaşıp şimdi islam'a mı dönüyor!" dediler. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "İman ettikten sonra küfre sapıp küfürleri ar­ tanların tövbeleri asla kabul edilmez. İşte onlar sapanlann ta kendileridir. "6 1 245. Zeyd b. Hubab-MQsa b. Ubeyde-Muhammed b. Ka'b el-Kurazi

Hz. Ali, Uhud Günü Hz. Fatıma'yla karşılaşıp ona: "Verilme­ miş (görevini yerine getiren) şu kılıcı al;' deyince Resulullah "Sen bugün güzel savaştıysan, EbO. Dücane, Mus'ab b. Umeyr, Haris b. es-Sımma ve Sehl b. Huneyf de güzel savaştılar," buyur­ du. Ensardan (bazdan) ve Kureyş'ten de bir adam (iyi savaştı). 246. Süfyan b. Uyeyne-Amr-lkrime

Hz. Ali kılıcını getirerek (Hz. Fatıma'ya) şöyle dedi: "Bunu iftiharla al;' (Bunun üzerine) Resulullah şöyle buyurdu: "Sen bugün güzel savaştıysan, Sehl b. Huneyf, Asım b. Sabit, Haris b. es-Sımma ve EbO. Dücane de güzel savaştılar." İkrime dedi ki: Resulullah Uhud Günü: "Kim bu kılıcın hak­ kını vermek şartıyla alır," deyince EbO. Dücane: "Ben," diyerek kılıcı aldı ve yamulmuş olarak geri getirene kadar onunla 60 AI-i lmran, 3/86. 61 AI-i lmran, 3/90.

1 08

Kitdbü'l-Meğdzf

(müşrikleri) vurdu. Resulullah: "Sen kılıcın hakkını verdin, " deyince o da "Evet;' dedi. 247. Abdurrahim b. Süleyman-Yezid b. Ebi Ziyad-Abdullah b. el-Haris b. Nevfel

Uhud Günü bir müşrik Resulullah'ın karşısına kılıcını çek­ miş olarak gelince Resulullah da ona doğru yürüyüp, "Ben peygamberim yalan yok; ben Abdülmuttalib'in oğluyum" di­ yerek adama vurup onu öldürdü. 248. Afmn, Hammad b. Seleme-Ata' b. es-Saib-Şa'bi

Uhud Günü bir kadın (savaşa katılması için) oğluna kılıcı verdi. Çocuk onu taşımakta güçlük çekince, kadın, bir urgan­ la kılıcı koluna bağladı. Sonra çocuğu Resulullah'a getirdi ve: "Ya Resulallah! Benim bu oğlum senin yerine savaşsın," dedi. Resulullah ona "Yavrum! Şuraya saldır! Yavrum! Bu tarafa saldır!" diyerek çocuğu yönlendirdi. Çocuk yaralanıp yere düşünce Resulullah'a geldi. Resulullah ona: "Yavrum! Yoksa korktun mu?" diye sorunca, çocuk: "Hayır! Ey Allah'ın Resu­ lü" dedi. 249. Affll n, Hammad b. Seleme-Ata' b. es-Saib-Şa'bi-lbn Mes'ıld

Uhud Günü kadınlar Müslümanların gerisinde (kalan) müşriklerin yaralılarını öldürüyorlardı. Şu ayet nazil olun­ caya kadar eğer hiçbirimizin dünyayı istemediğine yemin et­ seydim doğru yemin etmiş olmayı ümit ederdim: "Sizden kimi dünyayı, kimi ahireti istiyordu; derken denemek için Allah sizi geri çevirip bozguna uğrattı. "62 Resulullah'ın ashabı onun emrine muhalefet edip kendi­ lerine emredilene karşı gelince Hz. Peygamber kendisinin onuncusu olduğu yedisi Ensar, ikisi de Kureyş'ten (olan) dokuz kişiyle yalnız kaldı. (Müşrikler) Resulullah'a yaklaşın­ ca, Hz. Peygamber "Onları bizden uzaklaştıran kişiye Allah, merhamet etsin," buyurdu. Ensardan bir adam kalkıp bir saat çarpıştı ve nihayet şehit düştü. Müşrikler Resulullah'a yine yaklaşınca Resulullah "Onları bizden uzaklaştıran kişi­ ye Allah, kişiye merhamet etsin," buyurdu. Yedisi ölene kadar 62 AH imran. 3/152.

Kitdbü'l-Meğdzf

109

Resulullah bunu söylemeye devam etti. Hz. Peygamber (ya­ nında kalan) iki arkadaşına: Arkadaşlarımıza insaflı davran­ madık," dedi. Ebu Süfyan gelip: "Hubel yüce olsun!" deyince Resulullah "i\.llah daha aziz ve daha yücedir' deyiniz," buyurdu, Ebu Süf­ yan: "Bizim Uzza'mız var, sizin Uzza'nız yoktur" deyince, Re­ sulullah: "i\.llah bizim rehberimizdir! Kafirlerin rehberi yok­ tur!' deyiniz," buyurdu. Ebu Süfyan: "(Bu gün) Bedir'e karşılık (olan) bir gündür. Bir gün lehimize bir gün de aleyhimizedir. Bir gün kötü oluruz (üzülürüz), bir gün de sevinçli oluruz. Hanzala'ya karşılık, Hanzala (b. Ebi Amir), falancaya karşılık da falanca(yı öldürdük) deyince, Resulullah: "Eşitlik yok: Ölü­ lerimiz diridirler, (cennette) rızıklandırılıyorlar, sizin ölüleri­ niz ateşte cezalandırılıyorlar," dedi. Daha sonra Ebu Süfyan: "İradem dışında da olsa halka müsle yapılmıştır. Ben onlara, ne yapmalarını emrettim, ne de onlara yasakladım. Böyle yapmaları ne hoşuma gitti ne de zoruma gitti. Ne beni üzdü ne de sevindirdi;' dedi. Bunun üzerine baktılar ki Hz. Hamza'nın karnı yarılmış, Hind onun ciğerini alıp çiğnemiş, ama yiyememişti (yutamamıştı). Resu­ lullah "Ondan bir şey yedi mi?" diye sorunca, sahabe: "Hayır," dedi. Resulullah 'i\.llah, Hamza'nın hiçbir parçasını ateşe ko­ yacak değildir," buyurdu. Resulullah Hamza'yı (musallaya) koyarak cenaze nama­ zını kıldı. Ensardan bir adam getirilip Hamza'nın yanına ko­ nuldu. Resulullah onun da namazını kıldı. Ensari olan adam kaldırıldı, Hamza yerinde bırakıldı. Sonra başka biri getirilip Hamza'nın yanına ko.nuldu. Resulullah onun da namazını kıl­ dı. Yine adam kaldırılıp Hamza yerinde bırakıldı. Resulullah o gün yetmiş defa Hamza'nın (cenaze) namazını kıldı. 250. Muhammed b. Mervan-Umara b. Ebi Hafsa-lkrime

Resulullah Uhud Günü yüzünden yara almış, ön dişleriy­ le azı dişleri arasındaki dişi kırılmış ve o kadar susamıştı ki dizüstü çökmeye başlamıştı. Arkadaşları da yanından ayrıl-

110

Kitdbü'/-Meğdzf

mışlardı. Ubey b. Halef, kardeşi Ümeyye b. Halefin intikamı­ nı almak üzere geldi ve: "Şu Peygamber olduğunu iddia eden kişi nerede karşıma çıksın. Eğer gerçekten o bir peygamber­ se beni öldürür," dedi. Hz. Peygamber, "Bana mızrağımı veri­ niz," deyince onlar: ''Ya Resulallah! Hareket edebilecek gücün mü var?" dediler. Resulullah "Ben Allah'tan, bu kişinin kanını (dökmeyi) istedim," dedi ve üzerine doğru giderek onu vurup bineğinden düşürdü. Arkadaşları Ümeyye'yi alıp kurtardılar ve ona: "Sende bir problem görmüyoruz," dediler. Ümeyye: "O, Allah'tan kanımı (dökmeyi) istemiştir. Onda öyle bir kuvvet gördüm ki Rabia ve Mudar kabilesine dağıtılsaydı onlara bile yeter de artardı." 251. Affan-Hammad b. Seleme-Hişam b Urve-Babası-Zübeyr'den

Hişam b. Urve, babasından, o da Zübeyr'den buna benzer bir rivayette bulundu. 252. Ahmed b. Abdullah-Ebu Bekir-Yezid-Muksim-lbn Abbas

Hz. Hamza, Uhud Savaşında şehit edildiği sırada, Safıyye, Hamza'nın başına gelenleri bilmeden onu aramaya çıktı. Hz. Ali ve Zübeyr ile karşılaşınca Hz. Ali, Zübeyr'e: '/\nnene Ham­ za'nın (başına gelenleri) anlat;' dedi. Zübeyr ise: "Hayır bHakis halana sen anlat," dei. Safiyye, onlara: "Hamza ne yaptı?" de­ yince onlar, ona haklonda bilgi sahibi olmadıklarını ifade etti­ ler. Resulullah gelince: "Ben onun (Safiyye'nin) aklına bir şey olacağından korkuyorum" dedi ve elini göğsüne koyarak ona dua edince Safiyye, "İnna lillah ve inna ileyhi raciO.n" dedi ve ağladı. Sonra Resulullah müsle yapılmış olan halde Hamza'nın yanına gelip başında durdu ve: "Eğer kadınların dövünüp ağ­ lamaları olmasaydı, Hamza'nın cesedi, kuşların kursaklarında ve yırtıcı hayvanların karınlarında haşrolması için (defnetme­ yerek) bırakırdım" buyurdu. Sonra öldürülenlerin getirilme­ lerini emretti ve cenaze namazlarını kılmaya başladı. Dokuz kişinin yanına Hamza'yı da koyarak yedi tekbirle namazları­ nı kılıyor, sonra onlar kaldırılıp Hamza bırakılıyor, dokuz kişi daha getirilerek onlara da yedi tekbirle cenaze namaz kıldırdı. Hepsinin namazını kıldırana kadar (böyle devam etti.)

. KitlJbü'l-Meğdzf

111

2 5 3. Halid b. Mahled-Abdurrahman b. Abdülaziz-Zühri-Abdurrahman b . Ka'b b. Malik-Babası

Resulullah Uhud Günü: "Kim Hamza'nın ölüsünü gördü" diye sorunca, silahı olmayan bir adam: "Ben ölüsünü gör­ düm," dedi. Resulullah "Yürü de bize onu göster;' dedi gelip Hamza'nın yanında durdu. Karnının deşilip kendisine müsle yapıldığını görünce: "Vallahi Ya Res�lallah, ona müsle yapıl­ mış" dedi. Resulullah ona bakmak istemedi ve ölüler arasın­ da durup şöyle dedi: "Kıyamet günü bunlann şahidi benim. _ Onları kanlarıyla defnedin. Yaralanan hiç bir kimse yoktur ki, kıyamet günü de yarasından kan damlamasın. Onun rengi kan renginde olduğu halde kokusu misk kokusu gibidir. Onlardan Kur'an'ı daha fazla bileni önce kabre (ön tarafa) koyunuz," bu­ yurdu. 254. Süleyman b. Harb-Hammad b. Zeyd-Eyyüp-Hamid b. Hilal-Sa'd b. Hişam b. Amir-Babası

Uhud Günü Resulullah'a yaralıların çokluğundan şikayet edilince Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Mezarları geniş ve güzel kazınız. Mezara iki veya üç kişi defnediniz. Onlardan Kur'an'ı daha çok bilenleri öne geçirin (önce kabre koyunuz)" Babamı iki adamdan önce (kabre) koydular. 255. Ebıl üsame-Şu'be-Adi b. Sabit-Abdullah b. Zeyd-Zeyd b. Sabit

Resulullah Uhud'a (gitmek için yola) çıktığında bazı in­ sanlar onunla birlikte çıkıp ve (sonra yoldan) geri döndüler. Sahabe onlar hakkında iki gruba ayrıldı. Bir grup: "Onları öl­ dürelim," derken diğer bir grup: "Onları öldürmeyelim," dedi. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Size ne oldu da münaftklar hakkmda iki gruba ayrıldmız? Halbuki Allah onları kendi ettik­ leri yüzünden baş aşağı etmiştir."63 Resulullah ise şöyle buyur­ du: "O (Medine) 1'aybe'dir ve kirleri giderir (yok eder), tıpkı ateşin, gümüşün kirini giderdiği gibi." 256. Kesir b. Hişam-Hişam ed-Dustuva'i-Ebu'z-Zubeyr-Cabir

Muaviye (Uhud şehitlerine yakın olan) su kaynağını (Medi­ ne'ye) akıtmak istediğinde, (yakınlarımızı) oradan (başka bir 63 Nisa, 4/88.

112

Kitdbü'l-Meğdzf

mezarlığa) nakledilmesi için bizi Uhud'da şehit olan yakınla­ rımızın yanına çağırdı. Kırk yıl sonra onları çıkardığımızda bedenlerinin yumuşacık, el ve ayaklarının büküldüğünü gör­ dük. 257. Affan-Hammad b. Seleme-Sabit-Enes-Ebu Talha

Ebu Talha der ki: "Uhud Günü başımı kaldırıp etrafıma bakmaya başladığımda, bütün kavmin uyuklamadan dolayı kalkanlarının altında uzanıp yattığını gördüm." 258. Malik-Yakup b. Abdullah-Ca'fer b. Ebfl-Mugire-lbn Ebza

Uhud Günü Hz. Ali, Beni Şeybe'den Talha, Musafi' ve başka isimdeki (kişilerle) mübareze ederek diğer insanları öldürdü­ ğü gibi onları da öldürdü. (Medine'ye) varınca Hz. Fatıma'ya: ''Verilmemiş (hakkı verilmiş) şu kılıcı aı;· deyince Resulullah "Sen güzel savaştıysan, Ensardan olan şu kişi, yine Ensardan olan şu kişi ve şu kişi de güzel savaştılar," dedi. (O kadar çok isim saydı ki onları sayarken) Onun nefesi kesildi veya nere­ deyse nefesi kesilecekti. 259. Yahya b. Abdülmelik b. Ebi Gunye-Babasından-Hakem

Uhud Günü Resulullah'ın başında miğfer kırılınca şöyle buyurdu: "Kendisine hakimler hakimi diyene Allah'ın gazabı şiddetlenmiştir. Resulullah'ın dişini kırıp yüzünü yaralayana Allah'ın gazabı şiddetlenmiştir. Allah'ın bir çocuğu olduğunu iddia edene Allah'ın gazabı şiddetlenmiştir." 260. Halid b. Mahled-Malik b. Enes-Abdullah b. Ebi Bekr-Bir Adam

Uhud Günü Resulullah'ın başında miğfer parçalandı, ön dişi ile azı dişleri arasındaki dişi kırıldı ve yüzü yaralandı. Hz. Peygamber'in (yaraları) yakılan bir hasırın (külüyle) tedavi edildi. Ali b. Ebi Talib, ona kalkan ile su taşıyordu. 261. Ebü Üsame-Hammad b. Zeyd-Eyyüb

Abdurrahman b. Ebi Bekr, Hz. Ebu Bekir'e: "Uhud Günü ben seni gördüm ve başka tarafa yöneldim," deyince Hz. Ebu Bekir: ·�ma eğer ben seni görseydim, başka tarafa yönelmez­ dim," karşılığını verdi.

Kitdbü'l-Meğdzf

113

Hendek Savaşı 262. Yezid b. Harfin-Muhammed b. Amr-Babası-Dedesi-Hz. Aişe

Hendek Günü insanların izlerini takip etmek üzere çık­ tım, gittim. Arkamdan bir ayak sesleri geldiğini işittim. Bir de baktım ki, Sa'd b. Muaz ile yeğeni Harise b. Evs. Sa'd'ın elinde kalkanını taşıyordu. Ben olduğum yere oturdum. Sa'd b. Muaz kollarının dışarıda kaldığı şekilde bir zırh giymiş olarak geç­ ti. Bu yüzden ben onun kollarından vurulmasından korktum. Hz. Aişe der ki (Sa'd b. Muaz) halkın en iri yapılısı ve uzunu idi. O şu şiiri söyleyerek geçti: Savaşı anlayan ve ona dalan ne kadar da azdır! Ölmek ne güzel, gelince ecel!

Kalktım ve bir bahçeye dalıverdim. Bir de baktım ki, ara­ larında Ömer b. el-Hattab'ın ve üzerinde miğfer bulunan bir adamın da bulunduğu bir grubun olduğunu fark ettim. Hz. Ömer bana: "Yazıklar olsun sana! Niçin geldin? Yazıklar olsun sana! Niçin geldin? Vallahi, sen gerçekten çok cesursun! Seni bir felakete uğramayacağından emin kılan nedir?" deyip beni o kadar kınadı ki yer yarılıp yerin dibine geçmeyi istedim. Miğferli şahıs, miğferini yüzünden yukarı doğru kaldırınca gördüm ki o, Talha b. Ubeydillah'mış. Hz. Ömer'e: "Ey Ömer! Yazıklar olsun sana! Sen bugün ne kadar da çok konuştun! Al­ lah'tan başka kaçış nereye!" dedi. Sa'd'ı, Kureyş Müşriklerinden Hibban b. Arika adında bir adam: "Al sana! Ben Arika'nın oğluyum," deyip okla kolun­ dan vurup can damarını kesti. Sa'd, Allah'a dua ederek şöy­ le dedi: "Allah'ım! Beni Kurayza'nın akıbetini görüp gözüm aydın oluncaya kadar canımı alma!" Beni Kurayza, Cahiliye döneminde Sa'd b. Muaz ile anlaşmalısı ve dostu idi. Böyle dedikten sonra (yarasından) akan kanı durdu ve Allah müş­ rikler üzerine bir rüzgar gönderdi. Şu ayet bu olayı açıklar: "Bu şekilde Allah, müminlere savaşta kô.fi geldi. Allah çok güçlüdür, çok üstündür." (Ahzab, 33/25) Bunun üzerine Ebu Süfyan, Tihame'ye, Uyeyne b. Bedr b. Hısn ve beraberinde­ kiler ise Necdlilere sığındı. Beni Kurayza ise dönüp kaleleri-

1 14

Kitdbü'l-MeğlJzf

ne sığındı. Resulullah Medine'ye döner dönmez Sa'd için bir çadır kurulmasını emretti ve mescitte ona bir çadır kurulup silahlar bırakıldı. Hz. Aişe der ki: Cibril, Resulullah'a geldi ve: "Silahı bıraktın mı?" Allah'a yemin olsun ki Melekler henüz silahlarını bırak­ madılar. Beni Kurayza'nın üzerine git ve onlarla savaş!" dedi. Resulullah yola çıkmaya hazırlanmalarını emredip silahını kuşanarak çıktı ve Beni Ganm kabilesine uğradı. Onlar Mes­ cid'e komşuydu. Onlara: "Size kim uğradı?" diye sorunca, on­ lar: "Dihyetu'l-Kelbi uğradı" dediler. Dihye'nin sakalı, hal ve tavrı ve yüzü Cibril'e benzerdi. Resulullah onlara geldi ve Beni Kurayza'yı yirmi beş gün muhasara altında tuttu. Muhasara Beni Kurayza'yı zor durumda bırakıp vaziyetleri kötüleşince: "Resulullah'ın hükmüne razı olun!" denildi. EbO Lübabe'yle istişare ettiklerinde onlara: "Hükmün idam olduğu" anlamın­ da eliyle (boğazını) işaret etti. Bunun üzerine onlar: "(Sa'd) İbn Muaz'ın hükmüne razıyız" dediler. Resulullah "(Tamam). O zaman Sa'd b. Muaz'ın vereceği hükme razı olun;• buyurdu ve Kurayzahlar kalelerinden çıktılar. Resulullah Sa'd'ı çağırdı. Onu üzerinde liften yapılmış se­ mer bulunan bir binekle getirdiler. Kavmi etrafına toplanıp: "Ey EbO. Amr! Şunu iyi bilirsin ki bunlar senin anlaşmahların, dostların ve kötü zamanlarında yardımcılarındı!" demeye başladılar. Ancak Sa'd, Beni Kurayza'nın yurtlarına yaklaşın­ caya kadar onlara bir şey söylemedi. Kavmine dönüp: "Şimdi Sa'd'ın Allah yolunda kınayanın kınamasını önemsemeyeceği an gelmiştir" dedi. EbO. Said der ki, Sa'd, Resulullah'ın yanına varınca: Resulul­ lah: "Kalkıp efendinizi (bineğinden) indirin!" buyurdu. Ömer: "Bizim efendimiz Allah'tır," deyince Resulullah "Sa'd'ı indirin" dedi ve sahabe onu indirdi. Resulullah Sa'd'a: "Bunlarla ilgili hüküm ver;' deyince Sa'd şöyle dedi: "Ben onlar hakkında: Savaşan erkeklerinin öldü­ rülmesi, hanımlarının ve çocuklarının esir edilmesi ve malla­ rının paylaştırılması hükmünü verdim."

115

KitiJbü'l-Meğdzf

Hz. Peygamber: "Sen onlarla ilgili Allah'ın ve Resulü'nün hükmüyle hüküm verdin" buyurdu. Ebu Said der ki: Sonra Sa'd, Allah'a şöyle dua etti: '�llah'ım! Eğer Peygamberin ve Kure}'.'şliler arasında yapılacak bir savaş bırakmışsan beni o savaş için (hayatta) bırak. Eğer aralarında savaşı kaldırmış isen beni yanına al." Ebu Said der ki: Sa'd, iyileşip sadece bir yüzük kadar kalan yarası patladı. ·

Hz. Aişe der ki: Resulullah döndü. Sa'd da kendisi için Re­ sulullah'ın yaptırdığı çadırına dönünce, Resulullah, Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, ona geldiler. Hz. Aişe der ki: "Nefsim kudret elinde olana yemin ederim ki; ben odamdayken Ebu Bekir'in ağlamasını Ömer'in ağlamasından ayırt edebiliyordum. Onlar Yüce Allah'ın buyurduğu gibi: "Birbirlerine karşı merhametli­ dirler." (Fetih, 48/29) Alkame der ki: Hz. Aişe'ye: ·�nneciğim! Resulullah nasıl yapardı?" diye sorduğumda şöyle dedi: "Hz. Peygamber kimsenin ölümüne ağlamazdı ama üzüldüğünde sakalını tutardı." 263. Yezid b. HarOn-Muhammed b. Amr-Asım b. Ömer b. KatAde

Resulullah akşam uyuduğu zaman Cibril veya bir melek ge­ lip: "Bu gece ümmetinden ölen adam kim ki; gök ehli onun ölü­ mü ile seviniyorlar" diye sordu. Resulullah (sav.): "Onu bilmiyo­ rum, ama Sa'd b. Muaz akşama ağır hasta olarak çıkmıştı" deyip (insanlara): "Sa'd ne yaptı?" diye sordu. "Ya Resulallah! Sa'd ru­ hunu teslim etti. Bir grup gelip onu evlerine götürdüler," karşı­ lığını verince Resulullah cemaate sabah namazını kıldırıp çıktı. insanlar da onu takip ettiler. Hz. Peygamber öyle süratli yürüdü ki peşinden gelenlerin ayakkabılannın bağlan parçalanıp ayak­ larından çıkıyordu, gömlekleri omuzlanndan düşüyordu. Birisi: "Ya Resulallah! insanlan yorup geride bıraktın!" deyince: "Han­ zala'ya yetişmede bizi geçtikleri gibi yine meleklerin, Sa'd'a da bizden evvel yetişmesinden korkuyorum" buyurdu. Muhammed (b. Amr) der ki: Eş'as b. İshak bana şöyle bil­ dirdi: "Sa'd yıkanırken Resulullah yanına geldi. Hz. Peygam­ ber (oturduğu sırada) dizlerini topladı ve şöyle dedi: "Bir me­ lek girdi ve oturacağı yer olmadığından ona yer açtım."

116

Kitdbü'l-MeğfJzf

Annesi ise şöyle ağıt yakıyordu: "Sa 'd'ın başına gelenlerden dolayı vay hdline Sad'ın annesinin! Ne kabiliyetler gösterdi, ne çabalar sarfetti. Cömertti ve asildi. Kendisine verilen görevleri de en iyi şekilde yerine getirirdi."

Resulullah "Sa'd'ın annesi dışındaki bütün ağıt yakan kadınlar yalan söylerler" buyurdu. Muhammed (b. Amr) der ki: Arkadaşlarımızdan bazıları şöyle dediler: Resulullah Sa'd'ın cenazesi için çıkınca müna­ fıklardan bazıları: "Sa'd'ın tabutu veya sedyesi ne kadar ha­ fif?" dediler. Sa'd b. İbrahim bana şöyle bildirdi: Resulullah Sa'd'ın vefat ettiği gün: "O güne kadar yeryüzüne hiç ayak bas­ mamış yetmiş bin melek Sa'd'ın cenazesine katıldı" buyurdu. Muhammed (b. Amr) der ki: Vakıd b. Amr b. Sa'd b. Muaz'ı defnederken çadırımıza girmiş olan İsmail b. Muhammed b. Sa'd'ın şöyle dediğini duydum: Size yaşlılarımızdan işittiğim şeyi söyleyeyim mi? Onların şöyle anlattıklarını duydum: "Re­ sulullah Sa'd'ın vefat ettiği gün, "O güne kadar yeryüzüne hiç ayak basmamış yetmiş bin melek Sa'd'ın cenazesine katıldı" buyurdu." Muhammed, babasından, o da dedesi kanalıyla Hz. Ai­ şe'den bildiriyor: Resulullah ve iki arkadaşı (EbQ Bekir ile Ömer) veya onlardan birinden sonra, vefatı Müslümanlara Sa'd b. Muaz'ınkinden kaybı daha ağır gelen bir kimse olma­ mıştır." Muhammed, Muhammed b. el-Münkedir'den, o da Mu­ hammed b. Şurahbil'den naklediyor: O gün, bir adam Sa'd'ın mezarından bir tutam toprak aldı. Daha sonra onu açtığında bir de baktı ki, o miskti! Muhammed, -insanların en güzeli ve uzun boylusuydu- Va­ kıd b. Amr b. Sa'd'dan şöyle nakleder: "Enes b. Malik'in yanı­ na girdiğimde bana: "Sen kimsin?" diye sordu. Ben: "Vakıd b. Amr b. Sa'd b. Muaz'ım" karşılığını verince Enes: '�ilah Sa'd'a rahmet etsin. Sen de Sa'd'a benziyorsun," deyip şöyle devam etti: '�ilah Sa'd'a rahmet etsin. insanların en güzeli ve uzun

Kitdbü'l-Meğlizt

117

boylusuydu. Resulullah Duma(tü'l-Cendel) Ukeydirine (kralı­ na) bir heyet gönderince Duma meliki Resulullah'a altın işle­ meli ipek bir cübbe gönderdi. Hz. Peygamber cübbeyi giyip minbere çıktı ve oturup konuşmadı. Halk cübbeye dokunup onun güzelliğine hayranlıkla bakarken Resulullah "Bunun gü­ zelliğine hayran mı kaldınız?" dedi. Sahabe; "Ya Resulallah! Bundan daha güzel bir kıyafet görmedik" karşılığını verin­ ce, Resulullah "Nefsim elinde olana yemin ederim ki; Sa'd b. Muaz'ın cennetteki mendilleri (kıyafetleri) bu gördüğünüz­ den daha güzeldir" buyurdu. 264. Yeki', Süfyan-Ehil ishak-Bera

Resulullah'a ipek bir elbise hediye edildi. Sahabe bu giysi­ nin yumuşaklığına hayran kalınca, Resulullah "Sa'd'ın cennet­ teki mendilleri (bile) bu gördüğünüz şeyden daha yumuşak­ tır" buyurdu. 265. Yahya b. Adem-Züheyr-Ehil ishak

Ebu İshak bildiriyor: Muhelleb b. Ehi Sufra'nın, Hariciler (Haruriyye)i ve yaptıkları baskınları zikrederek şöyle dediği­ ni işittim: "Resulullah'ın ashabı, hendeğin kazıldığı gün, Ebu Süfyan'ın Müslümanlara baskın yapmasından endişe eden Resulullah'ın "Şayet gece vakti baskına uğrarsanız, parolanız: "Ha mim La yunsarun" olsun!" buyurduğunu bildirdiler. 266. Muhammed b. Fudayl, Ata b. es-Saib-Mücahid-lbn Ömer

"Allah'ın Sa'd b. Muaz'a kavuşma sevgisinden tabut titre­ di." Ravi der ki: (Burada Arştan kastedilen tabuttur. Sarsıl­ maktan kasıt tabutun tahtalarının aralarının açılmasıdır). Şu ayet buna işaret etmektedir: ''Ana babasım tahtm üzerine oturttu." (Yusuf, 12/100) (Titremekten kasıt tabutun) tahta­ larının aralarının açılmasıdır. Resulullah Sa'd'ın kabrine girip bir müddet kaldı. Çıktığı zaman: "Ya Resulallah! Senin kabirde bekleme sebep olan neydi?" diye sorduklarında Peygamber: "Sa'd kabirde o kadar sıkıştırıldı ki bu sıkıntıyı kendisinden gidermesi için Allah'a dua ettim" buyurdu. 267. Abdullah b. ldris-A'meş-Süfyan-Cabir

1 18

Kitdbü'l-Meğdzf

Cabir'in bildirdiğine göre Resulullah şöyle buyurdu: "Sa'd b. Muaz'ın ölümüyle arş sarsıldı." 268. Yezid b. HarQn-lsmail b. Ehi Halid-ishak b. Raşid-Esma bint Zeyd b. Seken adında Ensardan bir kadın

Sa'd b. Muaz'ın naaşı çıkarıldığı zaman annesi feryat etti. Bunun üzerine Resulullah Sa'd'ın annesine şöyle dedi: "Göz­ yaşın dinmeyecek ve üzüntün bitmeyecek mi? Senin oğlun, Allah'ın kendisine güldüğü ve Arşın kendisi için titrediği ilk kişidir." 269. Yezid b. HarOn-Muhammed b. Amr-Babası-Dedesi-Hz. Aişe

Hac veya umreden döndüğümüzde biz, Zu'l-Huleyfe deni­ len yerde karşılandık. Ensarın çocukları ailelerini karşılar­ lardı. Useyd b. Hudayr'la karşılaşınca hanımının vefat etti­ ğini söylediler. Bunun üzerine Useyd b. Hudayr başını örtüp ağlamaya başladı. Ben: 'i\llah seni affetsin. Seri Resulullah'ın sahabesi ve ilklerinden olduğun halde bir kadın için mi ağlı­ yorsun!" dedim. Useyd başını açtı ve: "Ömrüme yemin olsun ki doğru söyledin! Sa'd b. Muaz'dan sonra kimse için ağlama­ mam gerekir. Resulullah onun hakkında neler neler söyle­ mişti" dedi. Ben: "Resulullah Sa'd için ne dedi?" diye sordu­ ğumda şöyle karşılık verdi: Resulullah şöyle buyurdu: "Sa'd b. Muaz'ın ölümüyle arş sarsıldı." Useyd b. Hudayr bunları söy­ lerken benimle Resulullah'ın arasında yürüyordu. 270. Hevze b. Halife-Avf-EbQ Nadra-EbQ Said

Resulullah şöyle buyurdu: "Sa'd b. Muaz'ın ölümü sebebiy­ le arş sarsıldı." 271. Ubeydullah b. Mı'.isa-lsrail-Ebiilshak-Bir Adam-Huzeyfe

Sa'd b. Muaz vefat ettiği vakit Resulullah "Sa'd b. Muaz'ın ruhu için arş sarsıldı" buyurdu. 272. Ahde b. Süleyman-Hişam b. Urve-Babası-Hz. Aişe

Hendek Günü Sa'd, kolundaki can damarından isabet aldı. Onu İbn Arike adında bir adam vurmuştu. Resulullah onu Mescid'e yönlendirdi ve kendisine bir çadır kurdurdu ki onun tedavisini yakından takip etsin.

Kitlibü'l-Meğlizt

1 19

273. Ahde b. Süleyman-Hişam b. Urve-Babası-Hz. Aişe

Hz. Aişe: "Onlar size yukarımzdan ve aşağmızdan gelmiş­ lerdi; gözler de dönmüştü, yürekler ağızlara gelmişti... " (Ahzab, 33/10) ayetiyle ilgili olarak şöyle dedi: "Bu durum Hendek Günü meydana gelmiştir." 274. Ebu üsame-Hişam b. 'Urve-Babası

Resulullah Hendek Günü müşriklerle savaş düzenine geçti. O gün Müslümanların daha önce benzeriyle karşılaşmadıkları sıkıntılı bir gündü. Hz. Peygamber oturuyordu. Hz. Ebu Bekir de onunla beraber oturuyordu. O zaman hurmaların yetiştiği bir mevsimdi. İnsanlar bunu görünce çok sevinirlerdi. Çünkü onların geçimleri bununlaydı. Hz. Ebı1 Bekir başını kaldırıp hurmalara baktı. Hz. Ebu Bekir'in gördüğü hurma, görülen ilk meyveydi. Sonra eliyle işaret ederek sevinçli bir şekilde: "Ya Resulallah! İşte Hurma!" dedi. Bunun üzerine Resulullah te­ bessüm ederek şöyle dedi: 'l\llah'ım! Verdiğinin güzelini veya verdiğin güzel şeyi bizden çekip alma!" 2 7 5 . Ebu Üsame-Şu'be-Ebu ishak-Amr b . Şurahbil

Sa'd b. Muaz, Hendek Günü ok atışıyla vurulup kanı Resu­ lullah'ın üzerine akmaya başladı. Bunun üzerine Ebu Bekir gelip: "Soyu kesilecek (ölecek) !" demeye başlayınca, Hz. Pey­ gamber "(Sus) ey Ebu Bekir!" dedi. Hz. Ömer geldi ve: "Şüphe­ siz biz Allah'a aidiz ve O'na döneceğiz" dedi. 276. Yezid b. Harun-Hammad b. Seleme-Hişam-Babası (Urve)

Resulullah'ın ashabı arasında Mes'ud denen bir adam var­ dı ve bu adam laf taşıyan biriydi. Bu şahıs, Hendek Günü Beni Kurayza'nın, Ebu Süfyan'a haber gönderip: "Bize, kalelerimiz­ de beraberce Muhammed'e karşı Medine'nin arka tarafından savaşalım diye adamlar gönder, sen de Hendek tarafından savaş," dedi. İki taraftan savaşacak olması Resulullah'ın ağı­ rına gitti ve Mes'ud'a: "Ey Mes'ud! Biz, Beni Kurayza'ya, Ebu Süfyan'dan kendileriyle beraber savaşmaları için adam iste­ mesini söyledik. Ebu Süfyan'ın adamları geldiği zaman Beni Kurayza onları öldürecek" dedi. Mes'ud, bunu Resulullah'tan duyar duymaz kendine hakim olamayıp Ebu Süfyan'a bildirdi.

120

Kitiibü'l-Meğdzf

Ebu Süfyan: "Vallahi! Muhammed doğru söylüyor. Daha önce hiç yalan söylemedi" dedi ve Beni Kurayza'ya kimseyi gönder­ medi. 277. Vekı� b. el-Cerrah-Abdulvahid b. Eymen-Babasından Cabir b. Abdullah

Resulullah ve ashabı üç (gün) boyunca hiç yemek yemeden hendek kazıp durdular. Sahabe Resulullah'a: "Ya Resulallah! Burada (parçalayamadığımız) sert bir kaya parçası var;' dedi­ ler. Hz. Peygamber "Üzerine su serpin," buyurdu. Onlar kayaya su serpince Resulullah geldi ve bir kazma veya balyoz alıp: "Bismillah!" diyerek üç defa vurdu. Kaya darmadağın oldu. Cabir dedi ki: "Resulullah'a bir an gözüm ilişince (açlıktan) karnına taş bağlamış olduğunu fark ettim." 278. Ebıl'l-Ahves-EbQ ishak-Beri

Hendek Günü Resulullah'ı Abdullah b. Revaha'nın şu şiirini okuyarak toprak taşırken gördüm: Allah'ım sen olmazsan hidayetyolunu bulamazdık. Zekat vermez namaz kılamazdık. Üzerimize bir rahatlama (sekine) indir. Karşılaştığımız zaman ayaklarımızı sabit kıl. Düşmanlar bize karşı azdılar. Fakat kargaşa çıkarmak isteseler de biz istemeyiz.

Taşıdığı toprak göğsünün kıllarına bulaşmıştı. 279. EbQ Halid el-Ahmer-Humeyd-Enes

Enes bildiriyor: Resulullah soğuk bir sabah dışarıya çıktı, Muhacirler ve Ensar hendeği kazıyorlardı. Onlara bakınca şöyle dedi: Muhakkak ki gerçek hayat ahiret hayatıdır. Al/ahım Ensarı ve Muhaciri bağışla. Onlar da, Resulullah 'a şöyle karşılık verdi: Biz hayatta olduğumuz sürece cihat etmek üzere Muhammed'e biat edenleriz. 280-Yezid b. Harıln-lbn Zi'b-el-Makburi-Abdurrahman b. Ehi Said el-Hudri-Ba­ bası

Kitdbü'l-Meğdzf

121

H endek Günü, bize (Allah tarafından) yardım edilince­ ye kadar öğle, ikindi, akşam ve yatsı kılmaktan alıkonulduk. (Allah'ın şu sözü bu durumla ilgilidir) : ''Allah müminlere sa­ vaş hakkmda yetiverdi. Allah çok güçlüdür, üstündür." (Ahzab, 33/25) Resulullah kalkıp Bilal'e emretti ve kamet getirip daha önce kıldırdığı gibi öğle namazını kıldırdı. Sonra ikindi için kamet getirip, ikindiyi de daha önce kıldırdığı gibi kıldırdı. Sonra akşam için kamet getirdi ve yine daha önce kıldırdığı gibi akşamı kıldırdı. Sonra yatsı için kamet getirip daha önce kıldırdığı gibi yatsı namazını da kıldırdı. Bu durum ayetin nü­ zulünden önceydi: "Korkuyorsanız yürüyerek yahut hayvana binmiş olduğunuz halde kılm."64 281. Ehil Halid el-Ahmer-Yahya b. Sa 'id-Said

Resulullah Hendek Günü güneş batıncaya kadar öğle ve ikindi namazlarını kılmadı. 282. Abdullah b. idris-Ehil Ma'şer

Hendek yılı, Haris b. Avf ve Uyeyne b. Hısn gelip Resulul­ lah'a "Medine (hurmaları) ürününü bize vermen karşılığında Gatafan'ın (saldırmalarını) senden engelleriz;• dediler. Resul­ lullah'la pazarlık ettiler ve sonunda mahsulün yarısı karşılı­ ğında anlaşma sağlandı ve: 'J\ramızda bir sözleşme yaz," de­ diler. Resulullah kağıt isteyince oturmakta olan Sa'd b. Muaz ve Sa'd b. Ubade Resulullah'a gelerek: "Bizim karşı gelemeye­ ceğimiz Allah'tan gelen bir şey mi var?" diye sorduklarında: "Hayır! Ben onlarla yüz göz olmayayım onlar da benimle yüz göz olmasın" karşılığını verince onlar şöyle dediler: '/\raplar cahiliye döneminde bile bizden sadece paralarıyla veya misa­ firimiz oldukları zaman bir şey alabilmişlerdi." 283. Yezid b. Harlln-Hişam b. Hassan-Muhammed-Ubeyde-Hz. Ali

Hendek Günü, Resulullah şöyle dedi: "Bizi ikindi namazını (vaktinde) kılmaktan alıkoydular. Allah da onların evlerine ve mezarlarına ateş doldursun."

64 Bakara, 2/239.

122

Kitlibü'l-Meğdzt

284. Abdurrahim b. Süleyman ve lbn idris-Ubeydullah b. ömer-Nafi-lbn Ömer

"Henüz on beş yaşındayken Hendek günü Resulullah beni kontrol etti ve savaşmama izin verdi. Fakat ifade İbn İdris ri­ vayetinde: "Resulullah'a takdim edildim" lafzıyla gelmiştir. 285. Abdurrahim b. Süleyman-Hişam-Babası (Urve)

"Beni Kurayza'dan bana haber getirecek bir adam var mı?" diye sorunca, Zübeyr bineğine binip Beni Kurayza'dan haber getirdi. Daha sonra Hz. Peygamber dönüp üç kez daha: "Kim gidip bana Beni Kurayza'nın haberini getirecek," diye sordu­ ğunda Zübeyr: "Ben (getiririm);' dedi. (Ravi) dedi ki: Resulullah Zübeyr için, annesi ve babasını bir arada zikrederek: 'l\nnem ve babam sana feda olsun" dedi. Yine Hz. Peygamber Zübeyr için: "Her peygamberin havarisi vardır. Zübeyr de benim havarim ve halamın oğludur," dedi. 286. Hevze b. Halife-Avf'-Meymıln-Bera b. Azib

Resulullah bize Hendek kazmamızı emrettiği yerde, kaz­ manın işlemediği çok büyük ve sert bir kayaya rast geldik. Bu durumu Resulullah'a haber verdik, Hz. Peygamber gelip kayayı görünce eline kazmayı aldı ve elbisesini çıkarıp: "Bis­ millah!" deyip bir darbeyle üçte birini kırdı ve: 'l\llahu Ekber! Bana Şam'ın anahtarları verildi. Vallahi şu an oranın kırmı­ zı saraylarını görüyorum," dedi. Sonra ikinci defa vurdu, di­ ğer üçte birini kırdıktan sonra: 'l\llahu Ekber! Bana Faris'in (İran'ın) anahtarları verildi. Vallahi şu an Medain şehrinin beyaz sarayını görüyorum," dedi. Sonra "Bismillah!" diyerek üçüncü darbeyi indirip kayanın kalan kısmını parçaladı ve: 'l\llahu Ekber! Bana Yemen'in anahtarları verildi. Vallahi şu an San'a'nın kapılarını görüyorum," dedi. 287. Hüşeym, Ebıl'z-Zübeyr-Nafi' b. Cübeyr-Ebu Ubeyde-Abdullah (b. Mes'ud)

Ebu Ubeyde, Abdullah (b. Mes'ı1d)'un, "Hendek Savaşı günü müşrikler Resulullah'ı dört vaktin namazını kılmaktan gecenin belli bir vakti geçene kadar oyaladılar. Bilal'e ezan okumasını emretti, sonra Bilal ezan okudu ardından öğle na­ mazına karnet getirdi, Resulullah öğle namazını kıldı. Sonra

Kitdbü'l-Meğdzf

123

(Bilal) tekrar kamet getirdi ve Resulullah ikindi namazını kıl­ dırdı. Sonra (Bilal) tekrar kamet getirdi ve Resulullah akşam namazını kıldırdı. Sonra (Bilal) tekrar kamet getirdi ve Resu­ lullah yatsı namazını kıldırdı. 288. Veki', Süfyan-Abdulkerim-lkrime

Abdulkerim, İkrime'den "Hz. Safıyye'nin, Hendek Günü Re­ sulullah ile birlikte olduğunu" nakleder. 289. Vekf-Süfyan-Abdulkerim-lkrime

Hendek Günü müşriklerden bir adam kalkıp: "Kim mü­ bareze yapar?" deyince Resulullah "Kalk ey Zübeyr," dedi. Safiyye: "Ya Resulallah! Bu benim tek oğlumdur," deyince Re­ sulullah "Kalk ey Zübeyr," buyurdu. Zübeyr kalktı. Resulullah şöyle dedi: "Hangisi rakibine karşı galip gelirse onu öldürür.'' Zübeyr üstün gelip adamı öldürdükten sonra adamın selebi­ ni (eşyalarını) getirince Resulullah onları kendisine ganimet olarak verdi. 290. Vekf-Cerir b. Hazim-Ya "la b. Hakim-Zübeyr b. el-Hırrit ve Eyyılb es-Sıh­ tiyani-lkrime

Hendek Günü, Nevfel veya İbn Nevfel'in atı düştü ve adam öldürüldü. Ebu Süfyan Resulullah'a adamın cesedinin veril­ mesi karşılığı yüz deve gönderince Resulullah reddedip şöyle buyurdu: "Onu alın! Zira onun diyeti de, cesedi de pistir." Beni Kurayza 291. Süfyan b. Uyeyne-Amr'den lkrime

İkrime, Resulullah'ın Havvat b. Cübeyr'i, Cenah denilen bir atla Beni Kurayza'ya gönderdiğini, söyledi. 292. Abdullah b. Nümeyr ve Abde-Hişam b.'Urve-Babasından Hz. Aişe

Hendek Günü, Resulullah dönüp silahını bırakarak yıka­ nınca Cibril başı toz içinde gelip: "Silahı bıraktın mı? Ancak ben daha onu bırakmadım," dedi. Resulullah "Nereye (karşı savaşacağız?)" diye sorunca Cibril: "Şuraya," deyip Beni Ku­ rayza'yı işaret etti. Bunun üzerine Hz. Peygamber Beni Kuray­ za'ya doğru sefere çıktı.

1 24

Kit:dbü'l-MeğlJzf

293. Ebü Halid el-Ahmer-Hişam-Babası (Urve)

Resulullah Kurayza günü "Savaş, hiledir;' buyurdu. 294. Yezid b. Harün-Hişam-Muhammed (b. Sirin)

Huyey b. Ahtab Resulullah ile anlaşmış ve Resulullah'ın düşmanlarından hiçbirine arka çıkmamayı taahhüt etmiş ve bu sözüne Allah'ı da şahit tutmuştu. Kurayza Günü kendisi ve oğlu sağ ele geçirilince Resulullah "Kefil tuttuğuna (Yüce Al­ lah'a) borcunu öde," deyip, onun ve oğlunun boynunun vurul­ masını emretti ve onların boyunları vuruldu. 295. Ahde b. Süleyman-Hişam b Urve-Abdullah b. Urve-Abdullah b. Zübeyr-Zü­ beyr

Kurayza Günü, Resulullah benim için annesini ve babası­ nı bir arada zikrederek: "Babam ve annem sana feda olsun," dedi. 296. Gunder, Şu'be-Sa'd b. lbrahim-EbQ Omame b. Sehl-Ebü Said el-Hudri

Beni Kurayza, Sa'd b. Muaz'ın kendilerine ilişkin verdiği hükmü kabul ettiler. Resulullah, Sa'd b. Muaz'a haber gönde­ rince Sa'd bir merkep üzerinde Resulullah'a geldi. Sa'd mes­ cide yaklaştığı sırada, Resulullah "Kalkıp efendinizi -veya en hayırlınızı- karşılayınız," buyurduktan sonra: "Bunlar, senin hükmüne razı oldular," dedi. (Bunun üzerine) Sa'd: "Savaşçı­ ları öldürülür, aileleri ise esir edilir," deyince Hz. Peygamber "(Doğru) Bir hükümle hükmettin" -veya ·�ııah'ın hükmüyle hükmettin," dedi. 297. b. Süleyman-Hişam b. Urve-Babası (Urve)

Beni Kurayza, Resulullah'ın hakemliğine razı geldikleri za­ man, kendileri hakkındaki hükmü Sa'd b. Muaz'ın vermesini istediler. Sa'd b. Muaz, savaşçıların öldürülmesi, kadınların ve çocuklarının esir edilmesi ve malların pay edilmesine hük­ metti. Urve dedi: Bana, Resulullah'ın şöyle dediği söylendi: "Onlar hakkında Allah'ın hükmüyle hükmettin." 298. Hüseyin b. Ali-Zaide-Ata b. es-Saib-Amir

Kurayzalılar Sa'd b. Muaz'ı kolundaki hayat damarından vurdukları zaman o şöyle dua etti: ·�ııah'ım! Beni Kurayza

Kitdbü'l-Meğdzf

125

(belasından) beni kurtarıncaya kadar canımı alma." Kurayza, Sa'd'ın vereceği hükme razı geldikleri zaman, savaşçılarının öldürülmesi ve ailelerinin esir edilmesine hükmetti. Resulul­ lah 'i\llah'ın hükmüyle hükmettin," buyurdu. 299. Veki'-lsmail b. Ebi Halid-lbn Ebi Evra

Resulullah (Hendek Savaşı'nda) ahzab'a (düşman grupla­ ra) şöyle beddua etti: "Ey kitabı indiren, hesabı hızlı gören ve düşman grupları hezimete uğratan Allah'ım! Onları hezimete uğrat ve onları sars!" 300. Kesir b. Hişam-Ca'fer-Yezid b. el-Asamm

Yüce Allah, müşrik grupları (bozguna uğratıp) dağıttığında Resulullah evinde yıkanmaya başladığı anda Cibril geldi ve: 'i\llah seni affetsin. Gökyüzü melekleri silahı bırakmadığı hal­ de sen bıraktın ha! Yüce Allah Bize, Beni Kurayza'nın surları­ nın yanına gelin," dedi. Hz. Peygamber (bunun üzerine) halka: "Beni Kurayza'nın surlarına gidiniz;' diye seslendi ve Resulul­ lah yıkanıp surların yanındaki sahabenin yanına gitti. Beni Mustalik Savaşı 301. Ebu Bekir-isa b. Yunus-lbn Avn

Nafı'ye yazarak müşrikleri İslam'a davet etme konusunu sordum. Bana şu cevabı yazdı: İbn Ömer bana dedi ki: "Re­ sulullah Beni Mustalik kabilesine hayvanları sulanırken gafil oldukları bir anda saldırdı. Cüveyriyye binti'l-Haris de Resu­ lullah'ın ganimet olarak aldıkları arasındaydı. Ben de at(lı) ların arasındaydım." 302. Yahya b. ishak-Yahya b. Eyyub-Rebi'a b. Ebi Abdurrahman-Muhammed b. Yahya b. Hibhan-lbn Muhayriz

Ebu Sırma el-Mazini ile birlikte Ebu Said el-Hudri'nin ya­ nına girdik ve ona azil konusunu sorduk. Ebu Said şöyle dedi: Araplardan birçok kızı ve Beni Mustalik kabilesinin kadın­ larını da esir aldık. Onları fidye karşılığı geri vermeyi düşün­ düğümüz için onlarla cinsel ilişkiye girerken azil yapmayı is­ tedik. Bazılarımız: "Resulullah aranızda bulunduğu halde azil mi yapacaksınız?" dedi. Resulullah'a gidip: "Ya Resulullah!

126

Kitdbü'l-Meğdzf

Araplardan birçok kızı ele geçirdik ve Beni Mustalik kabile­ sinin kadınlarını da esir aldık. Onları fidye karşılığı geri ver­ meyi düşünmekle beraber onlarla cinsel ilişkiye girerken azil yapmak istiyoruz," deyince Resulullah şöyle buyurdu: "Yapa­ mazsınız diye bir şey yoktur. Ancak kıyamet gününe kadar, doğması Yüce Allah tarafından takdir edilen her can mutlaka doğacaktır." 303. Ebu Üsame-Hişam-Babası (Urve)

Resulullah'ın ashabı Beni Mustalik Gazvesi sırasında bir eve geldiler. Hezimete uğradığı için ev halkı da korkup kaç­ mıştı. Kümeste sadece tavuklar kalmıştı. Muhacirlerden olan köleler ile Ensardan olan köleler arasında kavga vardı. Muha­ cirlerden olan köleler: "Ey Muhacirler! Yardım edin!" diye ba­ ğırırken, Ensardan olan köleler de: "Ey Ensar! Yardım edin!" diye bağırmaya başladılar. Olay Abdullah b. Ubey b. SelUl'e ulaştığında (arkadaşlarına): "Vallahi, Resulullah'ın çevresin­ de olanlara yardımlarda bulunulmasa belki etrafından dağı­ lırlardı," dedi ve ekledi: "Eğer Medine'ye dönersek, ant olsun ki, şerefli olan kimseler alçakları oradan çıkaracaktır." Bu olay Peygamberimize ulaştığında onları (kavgadan) meşgul etmek için onların hemen yola koyulmalarını emretti. Yolculuk es­ nasında Abduleşheloğullarından bir kafileyle karşılaşınca on­ lara: "Münafık Abdullah b. Ubey'in ne dediğini biliyor musu­ nuz?" diye sordu. Onlar: "Ya Resulallah! Ne dedi?" dediklerin­ de de: "Vallahi, Resulullah'ın çevresinde olanlara yardımlarda bulunulmasa belki etrafından dağılırlardı ve eğer Medine'ye dönersek, ant olsun ki, şerefli kimseler alçakları oradan çıka­ racaktır," dedi" buyurdu. Bunun üzerine onlar da: "Ya Resulal­ lah! Doğruyu söylemiş! Zira vallahi şerefli olan sensin, alçak olan da odur!" dediler. Hudeybiye 304. Gunder-Şu'be-Katade

"Enes, 'Biz sana apapkfetih verdik,' (Fetih, 48/1) (bu ayet­ te bahsi geçen) Hudeybiye'dir" demiştir. 305. Ebu üsame-Hişam-Babasının (Urve)

Kitfibü'l-Meğdzf

127

Resulullah Hudeybiye'ye çıktı. Bu (olay) Şevval ayında olmuştu. Usfan denilen yere geldiklerinde Beni Ka'b'dan bir adam onu karşıladı. Adam: "Ya Resulullah! Ehabiş'i (kabile­ leri) toplamışlar onlara tirit yedirip, seni Kabe'den engelle­ menin planlarını yapıyorlarken Kureyş'ten ayrıldık," dedi. Resulullah Usfan'dan ayrılıp uzaklaşınca Kureyş'in öncü kuv­ veti olarak Halid b. el-Velid onları yolda karşıladı. Resulullah (sahabeye) : "Buraya geliniz," deyip yoldan saparak iki ağaç arasından Gamim'e indi. Resulullah Gamim'de konaklayınca, Allah'a hamd edip la­ yıloyla onu yücelterek şöyle bir konuşma yaptı: "Kureyş müş­ rikleri Ehabiş'e (kabileler topluluğuna) tirit yedirerek Beytul­ lah'tan (tavaftan) bizi alıkoymak istiyorlar. Görüşlerinizi bana bildiriniz. Doğruca gidip işin başı olan Mekkelilerle mi çarpı­ şalım; yoksa bu yolda bize karşı Kureyş'e yardımcı olanlara ve ardından müşriklerin çoluk çocuklarının üzerlerine mi yürüye­ lim? Bu takdirde, onlar oldukları yerde oturup bizi beklerlerse, yağmalanmış, tasalanmış olarak oturup beklemiş olurlar. (Yok) Eğer bizi takibe kalkarlarsa, (o zaman da) zayıf ve bitkin olarak takibe kalkmış olurlar ve Allah da onları rezil eder:· Hz. Ebu Bekir şöyle dedi: "Ya Resulullah! (benim fikrim) Mekkelilerle çarpışmandır. Allah sana yardım edip zafer na­ sip edecek ve onlara karşı seni üstün kılacaktır." Bineğinin üzerinde iken Mikdad b. el-Esved ise şöyle dedi: "Ya Resulul­ lah! Vallahi bizler (sana), İsrailoğullarının peygamberlerine: 'Sen ve Rabbin gidip savaşm, biz burada oturacağız' (Maide, 5/24) dediği gibi demeyeceğiz. Bizler (ancak) : 'Sen ve Rabbin gidip savaşın, biz de sizinle beraber savaşacağız,' deriz." Resulullah, yola çıkıp Harem bölgesine gelip putların ol­ duğu yere girince devesi Ced'a çöktü. Sahabe: "Deve çöktü," dediler: Resulullah sahabeye: "Vallahi çökmedi! Onun böyle çökme huyu da yoktur! Fakat vaktiyle Fil'in Mekke'ye girme­ sini engelleyen (Allah) şimdi de bunu engelledi! Kureyşliler, harem'i tazim etmeme izin vermiyorlar önüme geçiyorlar. Bu­ raya toplanınız," dedi.

128

KitlJbü'l-MeğlJzi

Resulullah Zatu'l-Hanzal denilen tepenin sağından inip Hudeybiye denilen mevkide konakladı. İndiklerinde halk ku­ yudan su çıkarmak istedi, ama su az olduğundan kendilerine yetersiz geldi. Bunu Resulullah'a haber verdiklerinde Hz. Pey­ gamber sadağından onlara bir ok verdi ve: "Bunu kuyuya sap­ layınız;' buyurdu. Oku kuyuya sapladıklarında kuyunun suyu coşup yükselmeye başladı öyle ki halk suyu kana kana içti. Kureyş, bunu duyunca, kurbanlıkları tazim eden Beni Huleys'in dostlarından birini kendisine gönderdiler. (Adam gelip) Resulullah "Kurbanlıkları gönderin," deyince sahabe kurbanlıkları gönderdi. Adam kurbanlıkları görünce onlara hiçbir şey demeden tekrar Kureyşlilerin yanına dönüp: "Ey kavmim! Boyunlarına takılar takılmış, hörgüçleri çizilip ka­ natılan kurbanlıklara mı? (engel olacaksınız,)" dedi ve onları koruyup övdü. Kureyşliler adama sövüp surat astılar ve: "Sen ahınak bir bedevisin. Bu sebeple senin dediğine şaşmıyoruz. Biz, kendimize şaşıyoruz ki seni nasıl bu işe gönderdik. Otur (oturduğun yerde)" dediler. Sonra Urve b. Mes'Od'a: "Muhammed'e git. Biz senin ardın­ dan gelmeyeceğiz," dediler. Urve yola çıkıp ona geldi ve şöyle dedi: "Ey Muhammed Araplardan, senin izlediğin yolu izleyen birini görmedim. Sen birtakım ayak takımı sayılacak insan­ larla onların kökünü kurutmak için içlerinden çıkmış olduğun kavim ve kabilene doğru yürüyorsun. Biliyorsun ki; ben Ka'b b. Lueyy ve Amir b. Lueyy'in yanından geldim. Bunlar, sütlü ve yavrulu develeri, kadın ve çocukları da yanlarında olduğu hal­ de kaplan postu da giyerek senin onlar hakkında planladığın şeyi planlamak üzere yemin ediyorlar." Resulullah ona şöyle buyurdu: "Biz kesinlikle savaşmak için gelmedik. Umremizi yapmak ve kurbanlarımızı kesmek istiyo­ ruz. Sen kavmine git! Onlar çabuk sinirlenen bir topluluktur. Savaş onları korkutmuştur. Savaşın onlara getireceği bir hayır yoktur. Ancak onlardan götüreceği vardır. Benimle Beytullah atasından çekilsinler, umremizi eda edelim ve kurbanlık deve­ lerimizi keselim! Onlarla benim aramda çarpışmayı bırakmak

Kitdbü'l-Meğdzf

129

için bir müddet belirleyelim. Böylelikle nesiller çoğalır, kötü­ lüklerden de emniyet ve selamette kalınır. Onlar sonra, diğer insanlarla benim arama girmekten de vazgeçerler. Vallahi, ben, bu din uğrunda, ya Allah beni muzaffer kılana veya başım göv­ demden ayrılıncaya kadar, insanlann kızıl ve karalanna karşı savaşacağım! Eğer insanlar beni yenerlerse, zaten onlann iste­ dikleri de budur. Eğer Allah beni onlara galip kılarsa, o zaman, kendileri şu iki şeyden birisini seçerler: Ya azgın bir şekilde be­ nimle savaşacaklar, ya da toptan islamiyet dairesine girecekler." Urve, Kureyş'in yanlarına varıp şöyle dedi: "Vallahi biliyor­ sunuz ki; yeryüzünde sizin kadar sevdiğim bir başka topluluk yoktur. Siz benim kardeşlerim ve benim en sevdiğim inlarsı­ nız. Halkı, size yardım etmeleri için toplantı yerlerinde top­ lamaya çalışmış, (fakat) onlar yardıma gelmeyince, ailemle yanınıza geldim ve sizi desteklemek niyetiyle sizinle beraber bulundum. Bilirsiniz ki; sizden sonra, ben de yaşamak iste­ mem. (Şunu) bilin ki bu adam size bir uzlaşı teklif ediyor. Siz bunu kabul ediniz. Biliyorsunuz ki ben birçok hükümdarın huzuruna çıktım ve birçok ulu gördüm. Allah'a yemin ederim ki; ben kavmi arasında Muhammed'in ashabı arasındaki say­ gınlığı gibi saygın olan hiçbir hükümdar görmedim. Ondan izin almadan hiçbiri konuşmaz; kendisine izin verilirse ko­ nuşur. izin verilmezse susar. O, abdest aldığında, onun abdest suyunu başlarına döküp ona taparcasına birbiriyle yanşırlar." Kureyş, Urve'yi dinleyince Süheyl b. Amr ve Mikrez b. Hafs'a Resullulah'a gitmesi için şöyle dediler: "Muhammed'e gidiniz, eğer Urve'nin dediklerini kabul ederse onunla bu yıl geri dönmesi ve Beytullah'a kadar gelmemesi konusunda an­ laşın. Böylece Araplar, ona engel olduğumuzu duysunlar." Sü­ heyl ve Mikrez Resulullah'a gidip bunlan kendisine söylediler. Resulullah onların bu isteklerini kabul etti ve: "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla yazınız," dedi. Onlar: "Biz kesinlik­ le böyle yazmayız," karşılığını verdiler. Resulullah "Nasıl ya­ zalım;' diye sorunca, onlar: "Allah'ım! Senin adınla," yazalım dediler. Resulullah "Böyle yazın," deyince onların dediği gibi

1 30

Kitdbü'l-MeAdzf

yazdılar. Sonra Resulullah "Bu, Allah'ın Resulü Muhammed'in anlaşma yaptığı şeydir, diye yazın," deyince, onlar: "Biz zaten seninle sadece bu hususta ayrı düşüyoruz;• karşılığını verdi­ ler. "Peki ne yazayım," diye sorduğunda, onlar: "'Muhammed b. Abdullah diye, soyunu yaz," dediler. Resulullah "Bu da gü­ zel. Bunu yazınız," buyurdu. Yazdılar. Şartları arasında kendisi koruma ve kılıç ve kalkan kul­ lanmama da vardı. EbO Osame, "'el-Ağlal' kelimesi kalkanlar, 'el-Eslal' kelimesi, kılıçlardır" demiştir. Bizden (müşriklerden) biri size katılınca onu bize geri gön­ dereceksiniz. Sizden bize gelenleri ise size iade etmeyeceğiz. Resulullah şöyle buyurdu: "Benimle anlaşmalı olan kabileler de aramızdaki şartlara dahildir." Kureyş de: "Bizimle birlikte olanlar da bizden sayılır ve aynı şartlar onlar için de geçerli­ dir," dediler. (Bunun üzerine) Beni Ka'b: "Ya Resulullah! Biz seninleyiz," dediler. Beni Bekr ise: "Biz Kureyşleyiz," dediler. Onlar anlaşmayı yazdığı sırada EbO Cendel zincirlerini sürüyerek çıkageldi. Müslümanlar: "İşte, EbO Cendel," dedi­ ler. Resulullah "O benimdir," buyurunca, Süheyl: "Benimdir," deyip şöyle devam etti: ·�nlaşmayı oku!" Resulullah anlaşma şartlarına bakınca EbO Cendel'in Süheyl'in olduğuna kanaat getirdi. EbO Cendel: "Ya Resulullah! Ey Müslümanlar! Müşrik­ lere iade mi edileceğim?" deyince Hz. Ömer: "Ey Ebı1 Cendel! işte kılıç! O erkekse, sen de bir erkeksin!" dedi. Süheyl: "Bana karşı onu kışkırtıyor musun!" deyince Resulullah Süheyl'e: "Onu bana bağışla," buyurdu. Süheyl: "Hayır," karşılığını verin­ ce Resulullah "(O zaman) Onu benim için korumana al," dedi. Süheyl yine: "Hayır," cevabını verdi. Mikrez: "Ey Muhammed! Bunu ben senin için himayeme alıyorum," dedi ve fakat yine de EbO Cendel kurtulmadı. 306. Abdullah b. idris-Muhammed b. lsh�k-Zühri-Urve b. ez-Zübeyr-Memn

Resulullah'ın (umre yapmasına) engel olunduğu yıl Hu­ deybiye'ye gidip Hill (bölgesinde) beklemek zorunda kaldı. Namaz kılma yeri ise Harem (bölgesi) idi. Anlaşmayı yazıp bitirdikleri zaman bu Müslümanların zoruna gitmişti. Resu-

Kitdbü'l-MeAdzf

131

lullah "Ey insanlar! Kurbanlarınızı kesin, tıraş olun ve ihram­ dan çıkınız," deyince hiç kimse yerinden kımıldamadı. Hz. Peygamber sözlerini tekrar edince insanlar yine yerinden kalkmadı. Resulullah Ümmü Seleme'nin yanına girip: "İnsan­ lann tutumunu görüyor musun!" deyince, Ümmü Seleme: "Ya Resulullah! Gidip kurbanını kes, tıraş ol ve ihramdan çık. İn­ sanlar da (seni görüp) ihramdan çıkar," dedi. Bunun üzerine Resulullah kurbanını kesip tıraş oldu ve ihramdan çıktı. 307. EbQ Osame-Zekeri�-EbQ ishak-Beri

Resulullah'ın Kabe'den men olunduğu zaman, Mekke halkı ile Beytullah'ı ziyaret edip yanlarında sadece (yolcu) silah(ı) olarak kınlannda kılıçlarla üç gün kalması, Mekke'den çıkar­ ken beraberinde Mekke halkından kimseyi götürmemesi, kendisiyle gelenlerden hiç kimseyi Mekke'de kalmak istediği takdirde engellememesi konusunda anlaştı ve Hz. Ali'ye: ·�ra­ mızdaki anlaşmayı şöyle yaz: "Bismillahirrahmanirrahim. Bu, Allah'ın Resulü Muhammed'in üzerinde anlaştığı şeydir" dedi. Müşrikler: "Eğer senin Allah'ın Resulü olduğunu kabul etsey­ dik zaten sana tabi olurduk. Abdullah'ın oğlu Muhammed şeklinde yaz," dediler. Resulullah Hz. Ali'ye, Allah'ın Resulü Muhammed' ibaresini silmesini emredince Hz. Ali: "Hayır, Vallahi silmem," karşılığını verdi. Resulullah "Bana (ibarenin) yerini göster," dedi ve Hz. Ali '�llah'ın Resulü Muhammed" ya­ zısını gösterince Resulullah kendisi (ibareyi) silerek: ·�bdul­ lah'ın oğlu," ibaresini yazdı. Resulullah orada üç gün kaldı ve üçüncü gün müşrikler, Hz. Ali'ye: "Bugün dostunun buradaki son günüdür. Ona buradan çıkmasını söyle," dediler. Hz. Ali, Resulullah'a bunu anlatınca, Resulullah: "Doğru," deyip çıktı. 308. EbQ Osame-Zekeriya-EbQ ishak-Beri

"Hudeybiye Günü konakladığımızda orada bulunan suyu oraya ilk (gidenlerinin) içtiğini gördük. Bunun üzerine Resu­ lullah kuyunun başına oturdu ve kuyudan bir kova su istedi. Kovanın içinden ağzıyla biraz su aldı, ağzından kuyuya boşalt­ tı ve Allah'a dua etti. Sonra kuyunun suyu arttı ve insanlar su­ dan doyuncaya kadar kana kana içtiler."

132

Kitdbü'l-Meğ{Jzf

309. Abdurrahim b. Süleyman-Eş'as-Ata

Resulullah umre yapmak üzere yola çıkıp Hudeybiye'ye vardığında, Kureyşliler onun karşısına çıkıp Beytullah'ı ziya­ ret etmesine engel oldular. Aralarındaki konuşma ve müna­ kaşa o kadar büyüdü ki neredeyse birbirleriyle vuruşacaklar­ dı. Ata der ki: Resulullah sayıları bin beş yüz iken sahabeden ağacın altında biat aldı. Bu, Rıdvan Biati günüdür. Resulullah Kureyş ile anlaşmak istediği zaman Kureyş: "Kurbanını oldu­ ğun yerde kesip tıraş olarak geri dönmen şartıyla anlaşırız. Gelecek yıl umre yapman için Mekke'yi senin için üç gün bo­ şaltırız," dediler. Resulullah bu anlaşmayı kabul etti. Müslümanlar Ukaz'a ilerleyip orada üç gün kaldılar. Müş­ rikler Resulullah'a Mekke'ye kılıç dışında hiçbir silahla girme­ mesini, geri dönerken Mekke'den bir kimse seninle gelmeyi isterse o kimseyi beraberinde götürmemesini şart koştular. Resulullah olduğu yerde kurbanını kesip tıraş olarak geri döndü, ertesi sene aynı günlerde kurbanlıklarla ve halkla be­ raber Mekke'ye girdi. Mescid-i Haram'a girdiğinde: "Ant olsun Allah, Resulü'ne gösterdiği rüyayı hak ile tasdik etmiştir. Elbet­ te -ve Al/ah'm izni ile- Mescid-i Harô.m 'a korkusuzca, emniyet­ le, başlarınızı tıraş etmiş ve kısaltmış olarak gireceksiniz."65 ve "Hürmetli ay, hürmetli aya mukabildir, hürmetler karşılık­ lıdır; o hô./de, size tecavüz edene (saldırana}, size saldırdıkları gibi saldmn ... "66 ayetleri nazil oldu. Yüce Allah, Eğer Mescid-i Haram'da sizinle savaşırlarsa, siz de onlarla savaşınız buyu­ rarak Müslümanlara, Mescid-i Haram'da kendileriyle sava­ şanlarla onların da savaşmasına izin verdi. Babası tarafından bağlanmış olan EbO. Cendel b. Süheyl b. Amr, Resulullah'a ge­ lince Resulullah onu babasına geri verdi. 3 10. Ali b. Haşim-lbn Ehi Leyla-el-Hakem-Muksim-lbn Abbas

Resulullah ve sahabe müşriklerle yaptıkları barıştan ön­ ceki ateşkese dayanarak geldiler. Müşrikler Hicr tarafındaki Nedve kapısında Resulullah'ın ve ashabının zayıf ve güçsüz 65 Fetih, 48/27. 66 Bakara, 2/194.

Kitdbü'l-Meğdzf

133

olduklarından bahsettiler. Sahabe Hacerülesved'i istilam edince Resulullah: "Onlar, sizin zayıf ve güçsüz olduğunuzdan bahsettiler. Müşriklerin gücünüzü görmeleri için, Beytullah'ı tavafın ilk üç şavtında remel (çalımlı yürüyüş) yapınız!" bu­ yurdu. Hacerülesved'i istilam ettikleri zaman ayaklarını yere vurarak çalımlı ve hızlı bir şekilde yürüyünce ki bu defa da müşrikler birbirlerine şöyle dediler: "Siz bunların zayıf ve güçsüz olduğunu iddia etmemiş miydiniz? Halbuki bunlar yü­ rümeyi bırakmış koşuyorlar." 3 1 1 . Yunüs b. Muhammed-Mucemmi' b. Yakfip-Babasından-Amcası Abdurrah­ man b. Yezid-Mucemmi' b. Cariye

Resulullah ile beraber Hudeybiye'de bulundqm. Oradan ayrıldığımızda halk develerini birden bire koşuşturunca bir­ birlerine: "İnsanlara ne oluyor?" diye sordular: "Resulullah'a vahiy geldi;' dediler. Biz de halkla beraber koşturduk ve Resu­ lullah'ı Kurau'l-Gamim denilen yerde dururken gördük. Halk­ tan istediği bazı kişiler yanında toplanınca onlara: "Biz sana apaçık birfetih ihsan ettik," (Fetih, 48/1) ayetini okudu. Saha­ beden bir kişi: "Ya Resulallah, bu (Hudeybiye Antlaşması), fe­ tih midir?" diye sorunca Resulullah: "Evet! Nefsim elinde ola­ na yemin ederim ki fetihtir," buyurdu. O zaman (muhtemelen Hayber'den elde edilen) ganimet, on sekiz hisseye bölündü. Ordu da bin beş yüz kişiden oluşuyordu ve bunların üç yüzü atlıydı. Buna göre her atlıya ikişer hisse verildi. 3 1 2. Ubeydullah b. Musa-Musa b. Ubeyde-lyas b. Seleme-Babası

İyas b. Seleme, babasından naklediyor: Hudeybiye Gazve­ sinde Resulullah ile beraber gittiğimizde Hz. Peygamber yüz sığır (veya dişi deve) kesti. Bin yedi yüz kişiydik ve yanımızda silah teçhizatı, piyade ve binekler vardı. Resulullah'ın kurban olarak getirdikleri arasında büyük deve de mevcuttu. Hudey­ biye'de konakladığımız zaman da Kureyşli heyet, getirilen bu kurbanların (Mekke'ye sokulmadan) onları tuttuğumuz yer­ de kesilmesi üzerine Hz. Peygamber ile anlaşma yaptı. 3 13. Abdullah b. Nümeyr-Abdülaziz b. Siyah-Habib b. Ebi Sabit-Ebu Vail-Sehl b. Huneyf

1 34

KitıJbü'/-Meğdzf

Resulullah ile beraberdik. Savaşmayı düşünseydik savaşa­ caktık. Bu, Resulullah ile müşrikler arasında olan barış zama­ nıydı. Ömer b. el-Hattab, Resulullah'a gelip: "Ya Resulullah! Biz hak üzere, onlar da batıl üzere değil mi?" diye sorunca, Resulullah "Evet," dedi. Hz. Ömer: "Bizim ölülerimiz cennette, onların ölüleri ise cehennemde değil mi?" diye sorunca Resu­ lullah yine: "Evet," karşılığını verdi. Hz. Ömer: ·�nah onlarla aramızda henüz bir hüküm vermemişken, biz ne diye yenilgi­ yi kabul edip, geri dönüyoruz;' deyince, Resulullah şöyle bu­ yurdu: "Ey Hattab'ın oğlu! Ben, Allah'ın Resulüyüm ve Yüce Allah hiçbir zaman beni mahcup etmez:' Hz. Ömer dayanamayıp sinirli bir şekilde Hz. EbO Bekir'in yanına gitti ve: "Ey EbO Bekir. Biz hak üzere, onlar da batıl üzere değil mi?" diye sordu. Hz. Ebu Bekir: "Evet;' karşılığını verince, Hz. Ömer: "Bizim ölülerimiz cennette, onların ölüleri ise cehennemde değil mi?" diye sordu. Hz. Ebu Bekir: "Evet," deyince, Hz. Ömer: 'i\.llah onlarla aramızda henüz bir hüküm vermemişken, biz ne diye yenilgiyi kabul edip, geri dönüyo­ ruz," dedi. Hz. Ebu Bekir: "Ey Hattab'ın oğlu! O, Allah'ın Resu­ lüdür ve Allah onu hiçbir zaman mahcup etmez," dedi. Fethi müjdeleyen ayet nazil olunca Resulullah Hz. Ömer'i çağırıp kendisine ayeti okudu. Hz. Ömer: "Ya Resulullah! Bu fetih mi­ dir?" diye sorunca Resulullah: "Evet" karşılığını verdi. Bunun üzerine Hz. Ömer'in içi rahatladı ve döndü. 3 14. Aftan-Hammad b. Seleme-Sabit-Enes

Aralarında Süheyl b. Amr'ın da bulunduğu Kureyşliler Re­ sulullah ile anlaşma yaptıkları zaman Resulullah Ali'ye: "Bis­ millahirrahmanirrahfm yaz;' deyince Süheyl: "Bismillahirrah­ manirrahfm de ne, biz hunu bilmiyoruz. Bizim bildiğimiz şekil olan: "Bismikellahumme" yaz dedi. Resulullah ·�nah'ın Resulü Muhammed şeklinde yaz," dediğinde ise, Süheyl: "Eğer seni Allah'ın Resulü olarak tanısaydık, zaten sana tabi olurduk. Adını ve babanın adını yaz," dedi. Resulullah "Muhammed b. Abdullah şeklinde yaz," buyurdu. Kureyşliler, Resulullah'a şu şartları koştular: "Sizden bize geleni geri vermeyiz. Bizden

Kitı2bü'l-Meğdzt

135

size katılanları ise bize geri vereceksiniz:• Sahabe: "Ya Resu­ lullah! Bunu yazacak mısın (kabul edecek misin)?" deyince Resulullah "Evet. Bizden onlara gidenleri Allah da uzaklaş­ tırsın. Onlardan bize gelenlere ise Yüce Allah muhakkak bir kurtuluş ve çıkış yolu gösterecektir," buyurdu. 3 15. Süfyin b. Uyeyne-Amr-Cabir

Hudeybiye Günü bin dört yüz kişiydik ve (Resulullah) o gün bize: "Bugün siz, yeryüzünün en hayırlı kişilerisiniz," bu­ yurdu. 3 16. Süfyan b. Uyeyne-Zühri-Urve-Misver ve Mervan

Resulullah Hudeybiye yılı, bin küsur kişiyle çıktı ve Zu'l-Hu­ leyfe'ye gelince kurbanlıklarına gerdanlık takıp işaretledi ve ihrama girdi. 3 17. Ubeydullah b. MQsa-MQsa b. Ubeyde-lyis b. Seleme-Babası

Kureyş, Süheyl b. Amr, Huvaytib b. Abduluzza ve Mikrez b. Hafs'ı Resulullah ile anlaşma yapmaları için gönderdi. Hz. Peygamber Süheyl'in içlerinde olduğunu görünce: "işiniz bi­ raz kolaylaştı. Kureyş size akrabalarıyla gelmişler ve anlaşma istiyorlar! Kurbanlıkları gönderin ve sesli bir şekilde telbiye getirin. Bu kalplerini yumuşatacaktır," buyurdu. Bunun üze­ rine sahabe askerlerin bulunduğu taraftan sesleri yankılana­ cak şekilde telbiye getirdiler. Kureyş heyeti gelip Resulullah ile anlaşma yapmayı talep ettiklerini söylediler. Onlar anlaşma yaptıkları sırada, Müslümanların elinde müşrik esirler, müşriklerin elinde de Müslüman esirler vardı. Ansızın, Ebu Süfyan haykırdı ve bir de baktık ki, vadi adam (asker) ve silahlarla dolup taştı. iyas der ki: Seleme dedi ki: Ben kendilerine ne iyilik, ne de kötülük veremeyecek durum­ da olan silahlı altı müşriki getirdim ve onları Resulullah'a gö­ türdük. Resulullah onların ne mallarını aldı, ne de öldürdü. Onları affetti. Biz hamle yapıp müşrikler arasında olan Müslü­ manlardan hiç kimseyi bırakmadan hepsini kurtardık. Ancak onlardan olan ve elimizde bulunan müşrikleri de elimizden kaçırdık.

136

Kitabü'l-Meğdzf

Daha sonra Kureyş, Süheyl b. Amr ve Huvaytib b. Abdiluz­ za'ya anlaşma için yetki verdi. Resulullah ise Hz. Ali ile Tal­ ha'yı gönderdi. Hz. Ali aralarında şöyle yazdı: "Bismi/lô.hirrah­ mô.nirrahim. Bu, Allah'ın Resulü Muhammed'in Kureyşlilerle yaptığı anlaşmadır: Müşriklerle Müslümanlar arasında (kar­ şılıklı olarak) kimse esir alınmayacaktır. Resulullah'ın asha­ bından birinin hac, umre ya da Allah'ın fazlından (ticaret) bir şey elde etmek için geldiği zaman bu kişinin canı ve malı gü­ vendedir. Kureyş'ten, Allah'ın fazlından (ticaret) elde etmek için, Mısır'a veya Şam'a gitmek üzere Medine'den geçen kişi­ nin canı ve malı güvendedir. Kureyş'ten Muhammed'e sığınan kişi geri verilecek, Muhammed'in ashabından Kureyş'e sığı­ nan kişi ise geri verilmeyecektir.'' Bu durum Müslümanların zoruna gitti. Bunun üzerine Re­ sulullah: "Bizden onlara gidenleri Allah da uzaklaştırsın. On­ lardan bize gelip de onlara iade ettiğimizi ise Yüce Allah onun kalbindeki İslam'ı bilir ve mutlaka ona bir çıkış yolu gösterir," buyurdu. Önümüzdeki yıl bu ayda umre yapmaları konusunda ve geldiklerinde Mekke'ye, atlarla girmeyecekleri, yolcunun kı­ nında bulunan kılıçtan başka silahları olmayacağı şeklinde anlaştılar. Mekke'de üç gece kalacak ve şimdi getirmiş olduk­ ları kurbanları yerinde kesecek ve Mekke'ye getirmeyecek­ lerdi. Onların bu şartlarına Resulullah "Onları biz (Mekke'ye) salarız, yüzlerini oradan siz geri çevirirsiniz," buyurdu. 3 18. Ubeydullah b. Mılsa-Mılsa b. Ubeyde-lyas b. Seleme-Babası

Kureyşliler, Harice b. Kurz'u göz atıp gelmesi için gönder­ diler. O, Mekke'ye hoşnut olarak ve (Müslümanlara) övgüler düzerek döndü. Kureyşliler, ona "Sen bedevi bir adamsın. Müslümanlar sana silahlarını şakırdatınca senin de ödün pat­ lamış. Onun için, onların ne dediğini ve senin onlara ne söy­ lediğini anlamamışsın," diyerek Urve b. Mes'Od'u gönderdiler. Urve, Resulullah'a gelerek "Ey Muhammed! Ne bu hal? İnsan­ ları Allah yoluna davet ettiğini söylüyorsun, sonra tanıdığın ve tanımadığın ayak takımıyla birlik olup akrabalık bağlarını

Kitdbü'l-Meğazf

137

kesip hak, kan ve mallarını helal görüyorsun," dedi. Resulul­ lah: "Ben ancak akrabalık bağlarını kurmak için geldim. Allah onların dinleri yerine, daha hayırlı bir din, geçimlerini daha hayırlı bir geçimle değiştirecektir," buyurdu. Bunun üzerine Urve de Müslümanlardan hoşnut olarak ve övgüler düzerek Mekke'ye döndü. lyas babasından naklen şöyle dedi: Müşrik­ lerin elinde esir olan Müslümanlara yapılan eziyetler artınca Resulullah Hz. Ömer'i çağırıp: "Ey Ömer! Sen benden, Müslü­ man esir kardeşlerine haber götürür müsün?" dedi. Hz. Ömer "Ey Allah'ın Resulü! Evet ama! Benim Mekke'de herhangi bir aşiretim yoktur. Benden başkasının aşireti benim aşiretimden daha büyüktür;' dedi. Bunun üzerine Resulullah, Hz. Osman'ı çağırıp onlara gönderdi. Hz. Osman, devesine binerek müşrik ordusuna geldi. On­ lar, Hz. Osman'la alay edip kendisine çirkin sözler söylediler. Sonra Hz. Osman'ın amcasının oğlu Eban b. Said b. el-As onu himayesine aldı. Onu (devesine/atına) bindirdi, kendisi de onun arkasına bindi. Mekke'ye ulaştıklarında "Ey amcaoğlu! Niçin böyle eteklerin kısalmıştır? Eteklerini uzat" dedi. Hz. Osman'ın etekleri o zaman tam baldırlarının ortasındaydı. Hz. Osman "Bizim Efendimizin eteği bu şekildedir. Biz de onun için bunu yapıyoruz!" dedi. Hz. Osman, Mekke'de bulunan Müslüman esirlerin hepsine Resulullah'ın sözlerini ulaştırdı. Biz öğle uykusundayken Resulullah'ın ulağı, "Ey halk! Re­ sulullah'a beyate! Haydi beyate! Ruhu'l-Kudüs indi;' diye ba­ ğırdı. Semure denilen ağacın altında olan Resulullah'ın yanına koşarak gidip biat ettik. (Bunu) Yüce Allah şu ayetle bildir­ mektedir: ''Ant olsun ki o ağacm altmda sana biat ederlerken Allah, o müminlerden razı olmuştur. .. " (Fetih, 48/18). Resulullah bir elini diğer elinin üzerine koyarak Osman'ın adına biat edince halk: "Ebu Abdullah'a ne mutlu ki, o şimdi Kabe'yi ziyaret ediyor, biz ise buradayız;' dediler. Resulullah "Eğer o Mekke'de şu kadar sene kalsa da ben Kabe'yi tavaf etmedikçe o da tavaf etmez," dedi. 3 19. Yahya b. Said-Muhammed b. Ehi Yahya-Babası-Ebu Said

138

Kitdbü'/-MeAdzf

Resulullah bize Hudeybiye Günü: "Gece ateş yakmayın," dedi. Daha sonra şöyle devam etti: ·�teş yakıp yemek yapınız. Hiçbir topluluktan bir kimse sizin verdiğiniz bir müd ve sa'a yetişemeyecek" 320. lbn ldris-Husayn-Salim-Cabir

Hudeybiye Günü halk susuzluğa maruz kaldı. Cabir dedi: Bunun üzerine insanlar Resulullah'ın yanına koştular. Resu­ lullah elini bir su kabına daldırınca pınarlar gibi suyun ak­ tığını gördüm. (Salim) der ki: Cabir'e: "Kaç kişiydiniz?" diye sorduğumda: "Yüz bin kişi olsaydık, yine de bize yeterdi. O zaman bin beş yüz kişiydik;' dedi. 321. Halid b. Mahled-Abdurrahman b. Abdülaziz el-Ensari-lbn Şihab-Urve b. Zübeyr

Resulullah Hudeybiye yılı bin sekiz yüz kişiyle çıktı ve göz­ cü olarak Huzaa kabilesinden Naciye denilen birini göndeFip Kureyş'ten haber getirmesini istedi. Resulullah Usfan'daki Ga­ diru'l-Estat denilen bir su kaynağına geldiğinde gözcü ile ora­ da buluştu. Gözcü şöyle dedi: "Ey Muhammed! Kavmin Ka'b. Lüey ile Amir b. Luey'i geride bırakıp geldim. Onlar Ehabişleri ve kendilerine uyanları toplamışlar. Senin gelişini duymuşlar. Bıraktığımda evlerinde kölelere tirit ikram ediyorlardı. Halid b. el-Velid'i ise atlılarla (seni karşılamak için) gönderdiler." Resulullah kalktı ve: "Ne dersiniz, ne düşünürsünüz. Bana görüşünüzü bildiriniz. Kureyş'in ve yaptıklarının bilgisi iki defa size geldi. İşte Halid b. el-Velid, Gamim'de." dedikten son­ ra şöyle devam etti: "Sizce Kabe'ye yönelelim ve bizi engelle­ meye çalışanlarla savaşalım mı? Yoksa geride bıraktıklarının üzerine mi yürüyelim. Böylece yüce Allah, onlardan bizi takip etmeye kalkanları rezil eder." Sahabe: "Ya Resulallah! Emir ve görüş senindir," dediler. Müslümanlar sağdan yola devam etti­ ler ve böylece Halid ve beraberindekiler onları fark etmediler. Resulullah'ın devesi onu Beldeh denilen aşağısı düzlük ve tenha olan bir tepeye getirdi ve (oraya) çöktü. Hz. Peygam­ ber "Hal hal (deh deh)" diyerek kaldırmak istediyse de deve kalkmadı. Sahabe: "Kusva serkeşlik ediyor," deyince Resulul-

Kitdbü'l-Meğdzf

1 39

lah "Kusva serkeşlik etmemiştir. Zaten onun öyle bir huyu da yok. Fil'i tutup alıkoyan (Allah) onu da alıkoymuştur. Vallahi, Allah'ın Haramlarını (haram aylar ve harem yerleri) ta'zim edecek veya akrabayla alakayı sürdürmeye çağıracak bir şey için benden anlaşma talep ederlerse bunu kabul ederim," buyurdu. Sonra Allah'ın Resulü deveyi mahmuzlayınca deve yerinden sıçradı. Hz. Peygamber geldiği yerden geri dönüp Hudeybiye'deki suyu az olan bir kuyunun yanında konakladı. Halk suyu azar azar alabiliyordu. Suyun azlığından Resulul­ lah'a yakındıklarında, Hz. Peygamber sadağından bir ok alıp bir adama bu oku kuyunun içine saplamasını söyledi. Adam oku kuyuya saplayınca su fışkırmaya başladı ve halk suya doydu. Resulullah bu durumdayken, Budeyl b. Verka el-Huzai, ka­ bilesinden bir kafile içinde geldi ve: "Ey Muhammed! Kavmin (Kureyş) sütlü ve yavrulu develeri, kadın ve çocukları yanla­ rına katıp çıkmışlar, kendilerinden kimse kalmayıncaya ka­ dar senin Mekke'ye girmeni engellemek üzere Allaha yemin ediyorlar," deyince Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Ey Budeyl! Ben kimseyle savaşmaya gelmedim. Ben umremi eda edip beyti tavaf için geldim. Fakat Kureyş benim sunacağım teklifi kabul eder mi? Dilerlerse ben onlara bir süre daha tanıyayım da bu müddet zarfında emniyet içinde olup dinlensinler ve benimle insanların arasından çekilsinler. Eğer İslam insanlar arasında yayılırsa o zaman tercih kendilerinindir. Ya diğer in­ sanlar gibi bu dine girerler ya da benimle savaşırlar ki zaten toplanmış ve hazırlıklarını yapmışlar." Budeyl: "Senin söyle­ diklerini kavmime teklif edeceğim," dedi. Budeyl bineğine binip Kureyş'in yanına varınca: "Nereden geliyorsun?" diye sordular. Budeyl şöyle dedi: "Resulullah'ın yanından geldim. Eğer ondan duyduklarımı söylememi ister­ seniz söylerim." Kureyş'in sefihleri: "Bize ondan bir şey bil­ dirme;' dedilerse de, ileri görüşlüleri ve bilgeleri: "Bize ondan gördüğünü ve duyduğunu anlat," dediler. Bunun üzerine Bu­ deyi Resulullah'tan duyduklarını ve onlara yaptığı süre verme teklifini anlattı. O zaman Kureyş müşrikleri arasında Urve b.

140

Kittibü'l-Meğı'izf

Mes'tld es-Sekafi de vardı. Bu şahıs ayağa kalkıp şöyle dedi: "Ey Kureyş topluluğu! Siz beni herhangi kötü bir şeyle itham edebilir misiniz? Ben sizin evladınız siz de benim babam de­ ğil misiniz? Ukaz halkı sizden yüz çevirdiğinde ben Ukazlıları terk edip ailem, çocuğum ve bana tabi olanları alıp size gelme­ dim mi?" Kureyşliler: "Evet. Öyle yaptın" karşılığını verdiler. Bunun üzerine Urve: "Budeyl'in getirdiğini ve Resulullah'ın teklifini kabul edin! Budeyl'in söylediklerinin doğruluğundan emin olmak için de beni onun yanına gönderin!" dedi. Kureyş­ liler Urve'ye: "Öyleyse git," dediler. Urve çıkıp Hudeybiye'de olan Resulullah'ın yanına gelin­ ce şöyle dedi: "Ey Muhammed! Senin kavminden olan Ka'b b. Luey ve Amir b. Luey sütlü ve yavrulu develeri, kadın ve ço­ cukları da yanlarına alıp çıkmışlar ve son neferine kadar öl­ dürmedikçe senin Mekke'ye girmeni engellemek üzere yemin ediyorlar. Sen onlarla çatışmaya kalkışırsan, iki şey arasında bulunacak, muhakkak onlardan birisiyle karşılaşacaksın. Ya kavmini yok edeceksin; Araplardan böyle kendi aslını, kö­ künü kazıyan bir kimse çıktığını duydun mu? Ya da yanında gördüklerimin seni teslim etmeleridir: Yanında olanların da ayaktakımı sayılabilecek kişiler olduklarını görüyorum. Ben onların ne isimlerini biliyorum, ne de simalarını tanıyorum." Hz. EbO Bekir bu sözlere sinirlenip: "Sen git de Lat'ın or­ ganını em! Biz mi onu bırakacağız veya teslim edeceğiz!" de­ yince Urve: "Vallahi! Eğer senin üzerimde bulunup da henüz ödeyemediğim yardım elin, iyiliğin olmasaydı söylediklerine karşılık verirdim;• dedi. Nitekim geçmişte Urve'nin ödemesi gereken bir diyette Ebu Bekir ona yardım etmişti. Mugire b. Şu'be başında miğfer, Resulullah'ın başucunda duruyordu ve Urve onun kim olduğunu bilmiyordu. Urve, Resulullah ile konuşurken elini Resulullah'ın sakalına uzatı­ yordu. Her elini uzatmasında Mugire kılıcın kabzasıyla onun eline vuruyordu. Urve bundan rahatsız olunca: "Kim bu?" diye sordu. "Bu, Mugire b. Şu'be'dir;• dediklerinde, Urve: "Sen mi­ sin ey hain! Ukaz'da yaptığın dünkü ihanetini temizledin mi

Kitabü'l-Meğazi

141

ki?" diye yüklendi. Resulullah Urve'ye de Budeyl'e söylediği şeyleri tekrar etti. Urve, Resulullah'ın yanından çıkıp kavmine geldi ve şöyle dedi: "Ey Kureyş topluluğu! Ben meliklere elçi olarak gittim. Şam'daki Kayser'e, Habeşistan'daki Necaşi'ye ve Irak'taki Kis­ ra'ya gönderildim. Allah'a yemin ederim ki; arkadaşları ara­ sında Muhammed'den daha fazla saygı gören bir hükümdar görmedim. Ona olan saygılarından dolayı yüzüne dikkatlice bakamıyor ve yanında seslerini yükseltmiyorlar. Abdest aldığı zaman abdest suyundan su almak için birbirlerini eziyorlar. Budeyl'in getirdiğini kabul ediniz, çünkü bu doğru bir plan­ dır." Kureyş: "Sen otur," deyip Haris b. Abdimenafoğullarından Huleys adında bir adamı çağırdılar ve: "Gidip bu adamın di­ rencinin ne kadar olduğuna ve seni nasıl karşılayacağına bak," dediler. Huleys, çıkıp Resulullah'a gitti. Hz. Peygamber onun geldi­ ğini görünce kendisini tanıdı ve: "Bu Huleys'tir. O, hedye saygı gösteren bir kavimdendir. Kurbanlıkları ona doğru gönderin," dedi. Sahabe hedy'i ona doğru gönderdiler. İbn Şihab der ki: Huleys hakkında söylenenlerde ihtilaf vardır. Bazıları Huleys'in Resulullah'a gelip Budeyl ve Urve'ye söylediklerini tekrar ettiğini naklederken, bazıları Huleys'in kurbanlıkları görünce bir şey demeden Kureyş'e döndüğünü ve: "Öyle birini gördüm ki; ona mani olursanız size bir bela isabet etmesinden endişe ederim. Bu yüzden gözünüzü açın" dediğini söyler. Ona da: "Sen otur!" deyip Kureyş'ten, Beni Amir b. Luey'den Mikrez b. Hafs b. el-Ahnef adında birini yolladılar. Resulullah onu görünce: "Bu, facir kötü niyetli biridir," deyip Budeyl ve diğerlerine söylediğini buna da tekrar ederek süre verme tek­ lifini yineledi. Mikrez gelip Kureyş'e olanları bildirdi. Kureyş, Beni Amir b. Luey'den, Süheyl b. Amr'ı Resulul­ lah'ın teklifi ile ilgili anlaşma imzalaması için yolladı. Süheyl

142

Kitdbü'l-MeğiJzf

b. Amr, Resulullah'a gelip: "Kureyş, beni ikimizin de razı olaca­ ğı bir anlaşma imzalamam için gönderdi," dediğinde Resulul­ lah: "Evet. Bismillahirrahmanirrahim yaz," buyurunca Süheyl: "Ben ne Allah'ı ne de Rahman'ın ne olduğunu bilirim. Sen daha önce yazdığımız gibi "Bismike Allahümme" diye yaz," dedi. Müslümanlar bundan rahatsız olup: "Vallahi! Sen Rah­ man ve Rahim şeklinde yazılmasını kabul etmedikçe, biz se­ ninle anlaşma yapmayız," deyince Süheyl: "O zaman anlaşma yapmadan geri dönerim," dedi. Hz. Peygamber "Bismike Alla­ hümme! Bu, Allah'ın Resulü Muhammed'in üzerinde hüküm verdiği metindir," şeklinde yazdırınca, Süheyl: "Bunu kabul etmem. Eğer senin Allah'ın Resulü olduğunu kabul etseydim, zaten sana muhalefet etmez ve sana karşı çıkmazdım. Sen, Abdullah'ın oğlu Muhammed şeklinde yaz;• dedi. Yine halk bundan rahatsız olunca Resulullah: '"'Muhammed b. Abdullah ve Süheyl b. Amr arasındaki anlaşmadır," şeklinde yaz!" dedi. Bunun üzerine Ömer b. el-Hattab kalkıp: "Ya Resulullah! Biz hak, düşmanımız batıl üzere değil mi?" diye sordu. Resu­ lullah: "Evet," deyince Hz. Ömer: "Öyleyse dinimiz hakkında şu aşağılık kararı nasıl kabul ederiz?" dedi. Hz. Peygamber: "Ben Allah'ın Resulüyüm ve O'na isyan etmem ve O da beni bı­ rakmaz," buyurdu. Bu sırada Hz. Ebu Bekir bir kenarda otur­ maktaydı. Hz. Ömer, ona gidip: "Ey Ebu Bekir!" dedi, Hz. Ebu Bekir: "Buyur!" deyince, Hz. Ömer: "Biz hak, düşmanımız batıl üzere değil mi?" diye sordu. Hz. Ebu Bekir: "Evet," karşılığını verince, Hz. Ömer: "Öyleyse dinimiz hakkında şu aşağılık ka­ rarı nasıl kabul ederiz?" dedi. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir: "Boş ver ey Ömer! O, Allah'ın Resulüdür ve Allah onu bırak­ maz. O da Allah'a isyan etmez," dedi. Anlaşmanın şartlarından biri de şöyleydi: Bizden biri se­ nin dininden olup sana gelirse, onu bize iade edersin. Senin tarafından bize geleni ise biz sana iade ederiz. Resulullah bu maddeyle ilgili: "Benim tarafımdan size gelen kişiyi iade et­ menize ihtiyacım yoktur. Kendi adına koştuğun şarta gelince de bu sadece benimle senin aranda olan bir şeydir," dedi.

Kitl2bü'l-Meğdzf

143

İnsanlar bu haldeyken Ebu Cendel b. Suheyl b. Amr, Mek­ ke'nin alt tarafından silahsız ve bağlı olduğu zincirlerini sürü­ yerek çıkageldi. Süheyl başını kaldırdığında oğlu Ebu Cendel'i görünce: "Bu geri vermeni istediğim ilk kişidir," dedi. Resulul­ lah "Ey Süheyl! Henüz anlaşmayı bitirmedik," deyince Süheyl: "Onu iade etmedikçe seninle hiçbir anlaşma yapmam," dedi. Resulullah da: ·�1 senin olsun," buyurdu. Bunun üzerine Ebu Cendel halkın yanına koşarak: "Ey Müslümanlar! Dinimden dolayı bana işkence eden müşriklere beni iade mi edeceksi­ niz?" dedi. Babası elinden tutmuş onu sürüklerken Hz. Ömer, Ebu Cendel'e yetişti: "O da senin gibi bir adamdır. Kılıç da sen­ dedir;' dedi, ama babası onu alıp götürdü. Resulullah Kureyş'ten Müslüman olup kendisine sığınan­ ları onlara geri veriyordu. Geri gönderdiklerinden, aralarında EbO. Basir'in de bulunduğu bir grup deniz kıyısına yerleştiler ve Kureyş'in Şam'a giden ticaret kervanlarının yolunu kesme (tehlikesi) oluşturdular. Bunun üzerine Kureyş, Resulullah'a "Aramızdaki akrabalık adına bu kişileri yanına çağırmanı isti­ yoruz," dediler ve Resulullah EbO. Basir ve arkadaşlarını Me­ dine'ye çağırdı. Anlaşmada Resulullah'ın istedikleri arasında Mekke'ye girip umresini yapması ve orada hedyleri kesmesi de vardı. Onlar: "Hayır! Araplar, 'Üzerimize gelip zorla boyun eğdirdin' diye konuşurlar. Bu yıl geri dön, önümüzdeki yıl umre yapma­ na ve Mekke'de üç gün kalmana izin verdik," dediler. Resulullah kalkıp halka: "Kalkıp kurbanlarınızı kesiniz ve tıraş olup ihramdan çıkınız," dediği zaman kimse yerinden kalkıp, kımıldamadı. Resulullah bunu üç defa tekrar etmesi­ ne rağmen hiç kimse kımıldamadı ve oturduğu yerden kalk­ madı. Bunu gören Resulullah beraberinde getirdiği Ümmü Seleme'nin yanına girdi ve: "Ey Ümmü Seleme! Bu insanlara ne oluyor? Üç defa kurbanlarını kesmelerini ve tıraş olup ih­ ramdan çıkmalarını söylememe rağmen hiç kimse dediğimi yapmak için kalkmadı," dedi. Ümmü Seleme: "Ya Resulullah! Sen çıkıp bu söylediklerini kendin yap," deyince Hz. Peygam-

144

Kitı'Jbü'l-Meğı'Jzf

ber kalkıp kurbanını getirip kesti ve bir berber çağırarak tıraş oldu. Resulullah'ın yaptığını gören halk kurbanlarına hızlıca koşup kestiler ve birbirlerini tıraş ettiler. Bunu o kadar acele yaptılar ki neredeyse birbirlerini ezeceklerdi. ibn Şihab der ki: "Resulullah ve sahabenin getirdiği hedy­ ler yetmiş tane sığırdı." İbn Şihab der ki: "Resulullah Hayber (ganimetini) Hudey­ biye'ye katılanlar arasında on sekiz paya böldü ve her yüz ki­ şiye bir pay verdi." 322. Ebıl Osame, Ebu'l-Umeys-Ata

"Hudeybiye Günü Resulullah'ın konaklama yeri Harem bölgesindeydi." 323. Fadl (b. Dukeyn)-Şerik-Ebu ishak-Bera

"Hudeybiye Günü bin dört yüz kişiydik." 324. Ubeydullah b. Musa-Musa b. Ubeyde-Ommü Hani"i Mevl'ası Ebu Mur­ re-lbn Ömer

Kurbanlıklar Seniyye Vadisi'ne çıkan dağların eteklerine varıp karşılarına müşrikler çıkınca kurbanlık hayvanların yö­ nünü geriye çevirdiler. Bunun üzerine Resulullah kurbanları onların engelledikleri yerde -ki orası Hudeybiye'dir- kesti ve tıraş oldu. Halktan bazıları ona uyarak tıraş oldular, bazılarıy­ sa "Belki Beytullah'ı tavaf ederiz" deyip beklediler. Hz. Pey­ gamber: 'i\.llah saçlarını kazıyanlara rahmet etsin," buyurdu. "Saçlarını kısaltanlara da," denince Resulullah üç defa: 'i\.llah saçlarını kazıyanlara rahmet etsin," buyurdu. 325. Yezid b. Harun-ed-Dustevai-Yahya b. Ebi Kesir-Ebu lbrahim el-Ensari-Ebu Said el-Hudri

Osman ve Ebu Katade hariç Resulullah ve sahabe tıraş oldular. Resulullah: 'i\.llah, başlarını kazıttıranlara rahmet etsin!" diyerek dua etti. Sahabe: "Ya Resulullah! Saçlarını kı­ salttıranlara da (de) !" deyince Resulullah 'i\.llah, başlarını ka­ zıttıranlara rahmet etsin," dedi. Sahabe, yine: "Ya Resulallah! Saçlarını kısalttıranlara da de!" deyince Resulullah "(Tamam) kısalttıranlara da," buyurdu.

Kitdbü'l-Meğdzf

145

326. Ubeydullah b. Musa-Musa b. Ubeyde-Abdullah b. Amr b. Eslem-Naciye b. Cündüb b. Naciye

Gamim'de bulunduğumuz sırada Resulullah'a, Kureyş'in Halid b. el-Velid'i süvarilerden oluşan kendisiyle karşılaşacak olan bir birlikle gönderdiği haberi ulaştı. Resulullah onunla karşılaşmak istemediği için -ki Hz. Peygamber onlara karşı merhametliydi- "Kim bizi farklı bir yoldan götürür," dedi. (Na­ ciye b. Cündüb der ki) '/\nam babam sana feda olsun ya Resu­ lullah! Ben götürürüm;• dedim ve onları engebeli ve ıssız bir dağ yolundan götürdüm. Onu kıraç bir yer olan Hudeybiye'ye yetiştirene kadar yürüdüğümüz (engebeli) yol bana dümdüz gibi gelmişti. Hz. Peygamber sadağından bir veya iki ok alıp kuyuya attıktan sonra kuyuya tükürüp dua etti. Su o kadar artıp yükseldi ki neredeyse istesek bardaklarımızı uzatıp su doldurabilirdik. 327. Yezid b. Harun-Muhammed b. lshak-lbn Ebi Nuceyh-Mucahid-lbn Abbas

Resulullah Hudeybiye Günü: '/\ilah, başlarını kazıttıranla­ ra rahmet etsin!" diyerek dua etti. Sahabe: "Ya Resulallah! Ya saçlarını kısalttıranlar?" deyince Resulullah üç defa: '/\ilah, başlarını kazıttıranlara rahmet etsin!" dedi. Sahabe, yine: "Ya Resulallah! Ya saçlarını kısalttıranlar?" deyince Hz. Peygam­ ber "(Tamam) kısalttıranlara da," buyurdu. Sahabe: "Ya Resu­ lullah! Kazıttıranların durumu ne ki onlara rahmet diledin?" diye sordular. Resulullah "Çünkü onlar şüpheye düşmediler!" buyurdu. 328. Gunder-Şu'be-Cami' b. Şeddad-Abdurrahman b. Ebi Alkame-Abdullah b. Mes'ud

Resulullah ile beraber Hudeybiye'den döndük. -Düz ve kumluk bir yerde konakladıklarını anlattılar.-Allah'ın Re­ sulü, "kim (nöbet tutup da) bizi korur?" diye sorunca, Bilal: "Ben" dedi. Resulullah "O zaman biz uyuyoruz," buyurdu ve güneş doğuncaya kadar uyudular. Güneşin doğuşundan sonra aralarında falanca, falanca ve Ömer b. el-Hattab'ın da bulun­ duğu insanlar uyandı. Abdullah b. Mesud der ki: "Ses verin! Yani konuşun!"dedik. Bu arada Resulullah da uyandı (güneşin doğduğunu görünce) "Daha önce yaptığınız gibi yapınız," bu-

146

KitiJbü'l-Meğdzf

yurdu. Bunun üzerine biz de yaptık (sabah namazını kıldık). Resulullah "(Namaz konusunda) uyuyakalan veya unutan kişi böyle yapsın," buyurdu. Resulullah'ın devesi kaybolunca onu aradım ve ipinin bir ağaca asılı olduğunu gördüm. Resulul­ lah'a geldim ve Hz. Peygamber (devesine) bindikten sonra yolumuza devam ettik. Ona vahiy geldiği zaman üzerine bir ağırlık çöker ve biz de bunu anlardık. Arkamızda kalıp bir ke­ nara çekilip elbisesiyle başını örtmeye başladı. Ağırlık üzeri­ ne çökünce biz kendisine vahiy geldiğini anladık. (Peşinden) bize geldiler ve Resulullah'a,"Biz sana apaÇ1k bir fetih nasib ettik." (Fetih, 48/1) ayetinin nazil olduğunu haber verdiler. Beni Lihyin Savaşı 329. Abdurrahim b. Süleyman-Şeyban-Yahy.l b. Ebi Kesir-Mehri'nin azatlısı Said b. Ebi Said-EbQ Said el-Hudri

Resulullah Beni Lihyan'ın üzerine yürüyeceği vakit şöyle dedi: "Her iki kişiden biri bu savaş için yola koyulsun. (Birinin elde edeceği) ecir ikisinindir:· 330. Ca'fer b. Avn-lbrihim b. lsmail el-Ansari-Zühri-Amr veya Amr b. Useyd-E­ bQ Hüreyre

Resulullah on kişilik bir keşif kolu gönderdi ve Asim b. Sabit'i başlarına emir tayin etti. Bunlar el-Hedee denilen yere vardıklarında Huzeyl kabilesinin Beni Lihyan koluna kendile­ rinden bahsedildi. Beni Lihyan bunların üzerine yüz okçu gön­ derdi. Bu okçular yemek yedikleri yerde hurma çekirdeklerini görünce: "Bunlar Medine'nin hurma çekirdekleridir;• dediler ve peşlerine düştüler. Asim b. Sabit ve arkadaşları peşlerinde olduklarının farkına vardıklarında bir dağa sığındılar. Diğerle­ ri gelip bunları kuşattılar ve onlara bir şey yapmayacaklarına dair söz vererek dağdan inmelerini istediler. Asim: "Vallahi ben bir kafirin sözüne güvenip inmem. Allah'ım! Peygamberini biz­ den haberdar et," derken İbn Desinne el-Beyadi ise indi. Necd Hakkında 3 3 1 . Abdurrahim b. Süleyman-Muhammed b. lshak-Nafi-lbn Ömer

Resulullah bizi askeri bir birlikle Necd'e gönderdi. Birçok ganimet elde ettik ve bizden sorumlu olan arkadaşımız bize

Kitdbü'l-Meğdzf

147

birer deve nefil olarak verdi. Elimize geçenlerle Resulullah'ın yanına geldiğimizde humustan (beşte birden) sonraki hisse­ miz on ikişer deveydi. Böylece bizden sorumlu olan arkada­ şımız bize nefil olarak vermiş olduğu bir deveyle beraber on üçer devemiz oldu. Resulullah arkadaşımızı, bize pay verdiği için ayıplamadı. 332. Abdurrahim b. Süleyman-Abdullah-Nafi-lbn Ömer

Resulullah bizi askeri bir birlikle Necd'e gönderdi. Hisse­ lerimiz on iki deveye buldu. Resulullah bize birer deve daha nefil olarak verdi. 333. Abdurrahim b. Süleyman-Haccac b. Artat-Mekhıll-Cariye-Habib b. Mesle­ me

Resulullah savaş meydanında ganimetten dörtte birini tak­ sim eder, dönünce de üçte birini. 334. Veki'-Süfyan-Abdurrahman b. el-Haris b. 'lyaş b. Ehi Rebi'a ez-Zurki-Sü­ leyman b. Mılsa-Mekhıll eş-Şami-EbQ Sellam el-A'vec-EbQ Umame el-Bahili-U­ bade b. es-Samit

"Resulullah ilk aşamada ganimetin dörtte birini, dönünce ise üçte birini dağıtırdı." 335. Veld'-Sa 'id b. Abdülaziz et-TenQhf-MekhQl-Zeyd b. Cariye-Habib b. Mesleme

"Resulullah'ın ganimetin üçte birini dağıttığına şahit ol­ dum." 336. Veki'-Süfyan-Yezid b. Yezid b. Cabir-Mekhıll-Zeyd-Habib b. Mesleme

"Resulullah humustan sonra ganimetin üçte birini dağıttı." 337. Ahde b. Süleyman-Muhammed b. Amr

EbO. Seleme, Yahya b. Abdirrahman ve Abdulmelik b. el-Mugire ben onların yanında olduğum sırada ganimetteki nefil (hisse haricinde verilen ganimet) ile ilgili müzakere et­ tiler ve bu konuyu Said b. el-Müseyyeb'e sormak üzere biri­ ni gönderdiler. Elçi geri gelip: "Bana bir şey söylemeyi kabul etmedi," dedi. Said b. el-Müseyyeb oğlunu gönderdi ve oğlu şöyle dedi: "Said size diyor ki: Nefti sormak üzere bana birini gönderdiniz. Biliniz ki Resulullah'tan sonra artık ganimette nefil yoktur."

148

Kitdbü'l-Meğdzf

338. EbCI Üsame-Abdurrahman b. Yezid b. Cabir-MekhCll-Haccac b. Abdullah en-Nadri;

"Nefti meşrudur. Resulullah (sav.) netli dağıtmıştır." Hayber Fethi 339. Veki'-EbCI Ca 'fer-Katade-Enes

"Biz sana apaçık birfetih nasib ettik'167 (ayetinde kastedilen fetih) Hayber'dir. 340. Haşim b. Kasım-lkrime b. Ammar-lyas b. Seleme-Babası

Hayber Günü amcam Yahudi olan Merhab ile mübareze edince Merhab: "Hayber halkı iyi bilir ki; ben gelip çatan sa­ vaşların kızıştığı zamanlarda, silahını kuşanmış, kahraman tecrübeli Merhab'ım." Amcam Amir ona şöyle karşılık verdi: "Hayber bilir ki; ben Amir'im, silah kuşanırım korkusuz bir kahramanım." Birbirlerine karşılıklı birkaç kılıç salladıktan sonra Mer­ hab kılıcıyla Amir'e. vurdu, ancak darbe Amir'in kalkanına geldi ancak ters dönerek onun ayağındaki can damarını kesti. Seleme der ki: Resulullah'ın (sav.) ashabından bazılarıyla kar­ şılaştığımda: ·�mir kendi kendini öldürdüğü için ameli boşa gitti," dediler. Ben ağlayarak Resulullah'a gelip: ''Ya Resulul­ lah! Amir'in ameli boşa mı gitti?" diye sorunca Hz. Peygamber "Kim bunu söyledi?" dedi. Ben: "Ashabından bazıları," karşılı­ ğını verince Resulullah şöyle buyurdu: "Bunu diyen yalan söy­ lüyor. Ona iki defa sevap vardır." Amir, Hayber'e giderken Resulullah'ın da aralarında bu­ lunduğu sahabeyle şiir söylemeye başladı. Kervanı sürerken şöyle diyordu: "Vallahi! Eğer Allah olmasaydı biz doğru yolu bulamazdık. Ne zek3t verir, ne de namaz kılabilirdik. Bizim üzerimize yü­ rüyenler bizi fitneye düşürmek istediklerinde biz ondan ka­ çınırız. Biz Senin fazlından müstağni değiliz. Düşmanla karşı­ laştığımızda ayaklarımızı sabit kıl." 67 Fetih, 48/1.

KibJbü'/-Meğdzf

149

Resulullah: "Şiiri okuyan kişi kim," diye sorunca, Amir: ·�mir, ey Allah'ın Resulü!" dedi. Bunun üzerine Resulullah (sav.) : "Rabbin seni bağışlasın," dedi. Resulullah kime özel bağışlanmada bulunduysa o kişi muhakkak şehit oldu. Ömer b. el-Hattab Resulullah'ın Amir'e istiğfar ettiğini duyunca: "Ya Resulullah! Keşke kendisinden bir müddet daha yararlansay­ dık!" dedi. Amir, kalktı ve şehit oldu. Seleme der ki: Sonra Resulullah beni Hz. Ali'ye gönderdi ve: "Bugün, sancağı Allah'ı ve Resulü'nü seven birine vereceğim" veya ·�ııah'ın ve Resulü'nün kendisini sevdiği birisine vere­ ceğim," dedi. Ben gözlerinden rahatsız olan Hz. Ali'yi elinden tutup getirdiğimde Resulullah onun gözlerine tükrüğünden sürdükten sonra sancağı kendisine verdi. (O sırada) Merhab (meydana) çıkıp kılıcını sallayarak şöyle dedi:"Hayber bilir ki ben Merhab'ım, silahını kuşanmış, tecrübeli bir kahramanım. Savaş gelip çattığında, Ali b. Ebi Talib bunun üzerine şöyle dedi: "Ben annemin, adını Haydar koyduğu kişiyim. Ormanla­ rın korkunç görünüşlü aslanı gibiyim! Sizi kuvvetlice ve çar­ çabuk tepelerim." Hz. Ali, Merhab'ın başını kılıçla ikiye böldü ve Yüce Allah fethi onun eliyle nasib etti. 341. Abdurrahim b. Sülayman-Muhammed b. lshak-ez-Zühri-Sa 'id b. el-Mü­ seyyeb-Cübeyr b. Mut'im

Resulullah humustaki akrabalara düşen payı Haşimoğul­ ları ile Muttaliboğulları arasında pay etti. Ben ve Osman b. Affan, Resulullah'ın yanına girip şöyle dedik: "Ya Resulullah! Bunlar Haşimoğullarından kardeşlerindir. Yüce Allah'ın seni onlardan biri yapması sebebiyle üstünlükleri inkar edilemez. Gördünüz mü Muttaliboğullarından olan kardeşlerimize biz­ den fazla verdin. Halbuki nesep olarak biz ve onlar aynı mer­ tebedeyiz." Bunun üzerine Resulullah şöyle buyurdu: "Bunlar Cahiliye döneminde de, İslam'da da bizden ayrılmadılar." 342. Yezid b. Harıln-Hammad b. Seleme-Sabit-Enes

Resulullah sabah olup da o beldede ezan okunup okunma­ dığını dinlemeden hiç kimseye saldırıda bulunmazdı. Eğer ezan sesi duyarsa saldırmaz, ezan sesi duymadığı zaman sal-

150

Kittlbü'l-Meğdzf

dırırdı. Hayber'e gittiğinde, Hayber halkı kalelerinden çıkıp, zenbiller, kazmalar ve çapalarıyla tarlalara dağıldılar. Resu­ lullah'ı gördüklerinde: "Muhammed ve ordusu! "dediler. Hz. Peygamber ·�ııahu ekber! Yıkılsın Hayber! Biz bir kavmin yurduna indik mi, (daha önce) uyarılmış olanların sabahı ne fena olur!" buyurdu. Yüce Allah kendisine fetih nasib edin­ ceye kadar onlarla savaştı. Ganimetler taksim edilince Hz. Safiyye, Dihyetu'l-Kelbi'nin payına düştü. Resulullah'a, "Dih­ yetu'l-Kelbi'nin payına güzel bir cariye düştü," denildi. Hz. Peygamber onu yedi köle karşılığı satın alıp süslemesi için Ümmü Süleym'e gönderdi. Bildiğim kadarıyla ravi, Safiyye'yi, Ümmü Süleym'e, iddetini yanında geçirmesi için gönderdi­ ğini de söyledi. Hayber'den Medine'ye döneceği zaman halk: "Bunu cariye olarak mı aldı, yoksa evlendi mi bilmiyoruz," dedi. Resulullah bineğine binince Safiyye'nin üzerini örtüp arkasına bindirdi. Medine'ye yaklaştıkları zaman hızlandılar. Onlar, Medine'ye dönerken yaklaştıkları zaman böyle yapar­ lardı. Ancak Resulullah'ın devesi tökezleyince hem Resulullah hem de Safiyye devenin üzerinden düştüler. Onları yüksek bir yerden izleyen Resulullah'ın hanımları da tepeden bakarak: ·�nah bu Yahudi kadını def edip mahvetsin," dediler. Sonra Resulullah Safiyye'yi tekrar örtüp bineğe bindirdi. 343. Yezid b. Haıiln-lbn Avn-Amr b. Said-Ebu Talha

Hayber Günü Resulullah'ın arkasına binmiştim. Onlar oraklarını almış kalelerinden çıktıkları sırada Hayber' e var­ dık. Bizi gördüklerinde: "Muhammed! Vallahi bu Muham­ med ve ordusudur!" dediler. Resulullah ·�ııahu ekber! Biz bir kavmin yurduna indik mi, uyarılmış olanların sabahı ne fena olur!" buyurdu. 344. Yezid b. Harun-Davut b. Ebi Hind-Amir

Resulullah Hayber'i (elde edilecek) mahsulünün yarısı karşılığı (Hayber halkına) kiraya verdi ve Abdullah b. Reva­ ha'yı da paylaşım zamanı onlara taksim etmesi için gönderdi. 345. Hevze b. Halife-Avf-Meymun-EbQ Abdullah-Abdullah b. Bureyde el-Es­ lemi-Babası

Kitdbü'l-Meğdzf

151

Resulullah Hayber alanına inince Hayber halkı korkup: "Muhammed Yesrib halkıyla beraber gelmiş!" dediler. Resu­ lullah Ömer b. el-Hattab'ı gönderdi. Hz. Ömer Hayberlilerle savaştı; ama onlar Ömer'i ve beraberindekileri geri püskürt­ tüler. Hz. Ömer, Resulullah'a döndüğünde kendisi arkadaşla­ rını, arkadaşları da onu korkaklıkla suçluyorlardı. Resulullah: "Bayrağı yann Allah'ı ve Resulü'nü seven, Allah'ın ve Resu­ lü'nün de kendisini sevdiği birisine vereceğim," buyurdu. Ertesi gün Hz. EbQ Bekir ve Ömer, sancağı almak için ya­ rıştılar. Resulullah o gün gözlerinden rahatsız olan Hz. Ali'yi çağırarak onun gözlerine tükrüğünden sürdü ve sancağı ona verdi. Hz. Ali halkı alıp Hayberlilerle karşılaştı ve şu şiiri oku­ yan Merhab el-Hayberi ile karşı karşıya geldi: Hayber bilir ki ben Merhab'ım, Silahını kuşanmış, tecrübeli bir kahramanım. Arslanlar öfkeyle gelmeye başladığı zaman Onlara bazen dürter, bazen de vururum.

Merhab ile karşılaşınca Hz. Ali, Merhab'ın başına kılıçla öyle bir darbe vurdu ki bu darbe azı dişlerine kadar tesir etti ve darbenin sesini bütün askerler duydu. Böylece Ali, şehri teslim aldı. Sondaki askerler daha oraya varmadan öncüler tarafından Hayber fethedilmişti. 346. Muhammed b. Bişr-Sa 'id b. Ebi Urve-Katade-Ebu Nadre-EbO Said el-Hudri

"Resulullah ile beraber Ramazan'ın bitmesine on iki gün kala Hayber'e çıktık. Sahabeden bazıları oruç tutarken bazıla­ rı ise tutmadı. Resulullah tutmayanları ayıplamadı.'' 347. Veki-Mes'ı1di-Hakem

"Resulullah Hayber Savaşına katılmadıkları halde Ca'fer ile arkadaşlarına ganimetten pay verdi." 348. Şazan-Hammad b. Seleme-Suheyl-Babası-Hz. Ömer

Resulullah şöyle buyurdu: "Bayrağı yann Allah'ı ve Resulü­ nü seven birisine vereceğim.'' Sadece o gün komutan olmayı temenni ettim. ikinci gün (bayrak belki bana verilir) düşünce-

152

Kitdbü'l-Meğdzf

siyle ileriye çıktım. Resulullah: "Ey Ali! Kalk, git ve Allah senin elinle Hayber'i fethedinceye kadar geriye dönmeden savaş" buyurdu. Hz. Ali biraz gittikten sonra durdu, ama arkasına bakmadı ve: "Ya Resulullah! Onlarla ne üzerine savaşacağım?" diye sordu. Resulullah: "Onlar '�llah'tan başka hiçbir ilah yok­ tur ve Muhammed Allah'ın kulu ve resulüdür," diye şehadet getirene kadar, onlarla çarpış! Onlar bunu yaptılar mı, kanları ve malları haklılık durumu hariç haramdır!" buyurdu. 349. Ali b. Haşim-lbn Ebi Leyla-Minhal-Hakem ve Isa-Abdurrahman b. Ebi Leyla

Hz. Ali şöyle dedi: "Ey Ebu Leyla! Sen Hayber'de bizimle değil miydin?" Babam: "Evet, sizinle beraberdim," diye karşı­ lık verince Hz. Ali dedi ki: "Resulullah, Ebu Bekir'i gönderdi. O insanlarla beraber gitti ve bozguna uğrayıp geri döndü. Resulullah Ömer'i gönderdi. O da halkla birlikte bozguna uğrayarak geri döndü. Döndüğünde Resulullah buyurdu ki: "Sancağı, Allah'ı ve Resulünü seven, Al­ lah ve Resulünün de kendisini sevdiği, Allah'ın kendisine fetih nasip edeceği düşmana sırbnı dönüp kaçmayan birisine vere­ ceğim:' Bana haber gönderdi. Gözlerimin ağrısından bir şey gö­ remiyorken ona gittim. "Ya Resulullah! Gözlerimin ağrısından bir şey göremiyorken sancağı bana nasıl verirsin" dedim. Hz. Ali dedi ki: Resulullah tükrüğünden gözlerime sürdü ve: ·�­ lah'ım! Onu sıcağın ve soğuğun ezasından koru,'' dedi. "O gün­ den sonra ne sıcak, ne de soğuktan rahatsız oldum." 350. Abdurrahim b. Süleyman-Muhammed b. ishak-Yezid b. Ebi Habib-Tucib'in azatlısı EbQ MerzQk

Ruvayfi' b. Sabit el-Ensari ile Mağrib tarafına gazveye çık­ tık ve Cerbe adında bir köyü fethettik. Ruvayfi', kalkıp bize şöyle hitap etti: "Size, sadece Resulullah'ın (sav.) Hayber'de bize söylediğini söyleyeceğim: Allah'a ve ahiret gününe ina­ nan bir erkek, suyu ile yabancı bir tarlayı sulamasın, henüz paylaştırılmadan ganimet mallarından bir şeyin alışverişini yapmasın, ganimet mallarından olan bir bineğe binip de onu yorup zayıflattıktan sonra geri vermesin, yine ganimet malın­ dan olan elbiseyi giyip eskittikten sonra geri vermesin."

Kitdbü'l-Meğdzf

153

351. Haşim b. el-�sım-lkrime b. Ammar-Simak el-Hamefi-Ebü Zumeyl-Abdul­ lah b. Abbas-Ömer b. el-Hattab

Hayber Günü Resulullah'ın ashabından bir grup gelip: "Fa­ lan kişi şehittir, "dediler. Sonunda bir adamın yanına gelip: "Bu kişi şehittir;' dediklerinde, Resulullah "Kesinlikle Hayır! Zira onu, üzerinde (ganimetten) çaldığı bir bürdeyle- veya abayla- cehennemde gördüm;' deyip şöyle devam etti: "Ey HattAb'ın oğlu! Git ve halka: "Cennete sadece müminlerin gi­ receğini söyle," buyurdu. 352. Zeyd b. el-Hubab-Rafi" b. Seleme el-Eşca'i-Haşrec b. Ziyad el-Eşca'i-Baba­ annesi

Hayber Savaşı'na Resulullah ile birlikte, altı kadından biri olarak savaşa katıldım. Bu durum Resulullah'a ulaşınca bizi yanına çağırdı ve: "Kimin emriyle savaşa çıktınız," diye sor­ du. Sinirli olduğunu gördük. Ona: "Ya Resulullah! Yüce Allah yolunda yardımcı olmak üzere yanımızda kendileriyle tedavi edeceğimiz ilaçlar alarak, askerlere ok vermek, sevik (ezme) sulandırmak, (çadırlara) kıl eğirmek için çıktık," dedik. Ancak Resulullah "Burada kalın!" emrini verdi. Yüce Allah Hayber'in fethini nasip ettiğinde ise ganimetten erkeklere verdiği hisse kadarını bize de verdi. 353. Hafs b. Cıyas-Muhammed b. Zeyd-Abi'l-Lahmi'nin azatlısı Umeyr

"Köle iken Hayber Savaşına katıldım. Orayı fethettiklerin­ de Resulullah bana bir kılıç verdi ve: "Bunu kuşan," buyurdu. Sonra bana değersiz olan eşyalardan biraz verdi, ancak gani­ metten bana bir hisse ayırmadı." 354. Hafs b. Cıyas-Yezid b. Abdullah-Ebü Bürde-Ebu Müsa

"Hayber'in fethinden üç gün sonra Resulullah'ın yanına geldiğimizde bizden başka savaşa katılmayan hiç kimseye pay vermediği halde ganimetten bize de hisse verdi." 355. Yezid b. Harün-Hişam-lbn Sirin-Enes b. Malik

Hayber Günü halk eşekleri kesip kazanlara koyup kaynattı. Resulullah EbO Talha'ya şöyle seslenmesini emretti: ''Allah ve Resulü size evcil eşek etlerini yemenizi yasaklıyor. Onlar pis­ tir." Bunun üzerine kazanlar döküldü.

1 54

Kitdbü'/-Meğdzf

356. EbO DavOd-Şu'be-Humeyd b. Hilal-Abdullah b. Muğaffel

"Hayber Savaşında yukarıdan içi yağ dolu bir torba bana doğru sarkıtıldı. Onu kaptım ve: "Ben bundan hiç kimseye bir şey vermem!" dedim. Ancak başımı çevirdiğimde Resulul­ lah'ın gülümsediğini gördüm ve utandım." 357. Abdullah b. Nümeyr-Muhammed b. lshak-Abdullah b. Damre el-Fezari-Ab­ dullah b. Ebi's-Salit-Bedir Savaşı'na katılan babası EbO Salit

"Resulullah'ın eşek etlerinin yenmesini yasaklayan emri geldiğinde etler kazanlarda kaynıyordu. Emir gelince kazan­ ları ters çevirip döktük." 358. EbO Üsame-Abdurrahman b. Yezid b. Cabir-Kasım ve Mekhül-EbO Umame

Resulullah Hayber Günü evcil eşek ve vahşi hayvanlardan parçalayıcı dişi olan her hayvanın etinin yenmesini, (esir edi­ len) kadınlardan hamile olanlarla doğum yapana kadar ilişkiye girilmesini, taksim edilmedikçe ganimetteki paylarının satılma­ sını, olgunlaşmadan meyvelerin satılmasını yasakladı. O gün, saçına saç ekleyen ve ekletene, dövme yapan ve yaptırana, (ölü­ nün peşinden) yüzünü tırmalayıp giysilerini yırtana lanet etti. 359. Haşim b. El-Kasım-lkrime b. Ammar-Yah� b. Ebi Kesir-Ebü Seleme-Cabir b. Abdullah

Hayber Günü halk aç kalınca evcil eşekleri alıp keserek etlerini kazanlara doldurdular. Resulullah bundan haberdar olunca kazanları dökmemizi emretti ve biz de etleri döktük. Resulullah: '�lah size bundan daha helal ve temiz bir rızık gönderecektir," buyurdu. O gün kaynamakta olan kazanları döktük. O gün Resulullah bize ehli/evcil eşek, katır ve azı diş­ leri olan vahşi hayvanların, yırtıcı pençesi olan kuşların, he­ def tahtası yapılıp öldürülen hayvanların, vahşi hayvanların yakalayıp öldürdüğü hayvanların etinin yenmesini ve haksız yere alınan çalıntı malı haram kıldı. 360. Ubeydullah (b. MOsa)-Nu'aym b. Hakim-EbO Meryem-Hz. Ali

Resulullah Hayber'e doğru yürüdü. Oraya geldiğinde Ömer'i askerlerle beraber şehre veya kalelerine gönderdi. Ömer onlarla savaştı, ama çok geçmeden hezimete uğrayıp geri döndüler ve birbirlerini korkaklıkla itham ettiler. Bu du-

KitiJbü'/-Meğdzf

155

rum Hz. Peygamber'in ağırına gitti. Bunun üzerine Hz. Pey­ gamber "Onlara, Allah'ı ve Resulünü seven, Allah'ın ve Resulü­ nün de kendisini sevdiği birisini göndereceğim. Bu kişi, Allah ona fethi nasip edene kadar savaşır ve kaçmaz," buyurdu. Halk Resulullah'ın söylediği kişinin kendileri olmaları temennisiy­ le kafalarını uzattılar. Allah'ın Resulü bir süre bekledikten sonra: ·�u nerede?" diye sordu. Sahabe: "Gözlerinden rahat­ sız," deyince Resulullah "Onu bana çağırın," buyurdu. Yanına gittiğimde gözlerimi açıp tükrüğünden sürdü, sonra sancağı bana verdi. Sancağı aldım Hz. Peygamber fikrini değiştirip on­ lara veya bana yönelik yeni bir şey diyebilir çekincesiyle ace­ le ettim ve gidip savaşmaya başladım. Merhab, şiir okuyarak meydan okudu. Ben de şiir okuyarak ona meydan okudum ve onunla çarpıştım. Yüce Allah onu ölümünü benim elimle ger­ çekleştirdi ve Merhab'ın arkadaşları kaçıp kalelerine girerek kapıyı kapattılar. Biz de kapıya dayandık. Allah kapıyı açmayı nasip edinceye kadar uğraştım durdum. 361. Ya'la b. Ubeyd-EbQ Muneyn-EbQ Hazim-EbQ Hüreyre

Resulullah "Bugün sancağı, Allah'ı ve Resulü'nü seven bi­ risine vereceğim," deyince, insanlar belki bana verir düşün­ cesiyle öne çıktılar. Resulullah ·�li nerede?" diye sorunca: "Gözlerinden şikayetçi," dediler. Hz. Peygamber onu çağırdı ve avuçlarına tükürerek Hz. Ali'nin gözlerine sürdü. Sonra san­ cağı kendisine verdi. Yüce Allah o gün Hz. Ali'nin eliyle fethi nasip etti. 362. lbn. idris-Malik b. Enes-Zeyd b. Eslem-Babası-Hz. Ömer

"Sonradan gelecek nesiller yoksun kalmayacak olsalardı Müslümanlar için, kafirlerin şehirlerinden fethedilenlerden her birini, Resulullah'ın Hayber'i paylara ayırdığı gibi ayırır­ dım. Ancak hem Müslümanlar için devamlı bir gelir olmasını istedim, hem de sonradan gelecek nesillerin yoksun kalma­ sından endişe ettim." 363. Abdurrahim b. Süleyman-Haccac-Hakem-Muksim-lbn Abbas

Hayber Günü bir adam bir kadını esir aldı ve onu arkasına bindirdi. Kadın adamın kılıcının kabzasını çekiştirince adam

1 56

Kitdbü'l-Meğdzf

kadını öldürdü. Resulullah kadını görüp: "Bunu kim öldür­ dü?" diye sorunca, kendisine olanları anlattılar. Bunun üzeri­ ne Resulullah kadınların öldürülmesini yasakladı. 364. Abdurrahim-lbn lshak-Zühri-Abdullah b. Ka'b b. Malik

"Resulullah Hayber'de, lbn Ebi'l-Hukayk'ı öldürmeleri için gönderilen gruba, kadınların ve çocukların katlini yasakladı." Mekke'nin Fethi 365. Ebu Osame-Süleyman b. el-Mugire-Sabit el-Benani-Abdullah b. Rabah

Ramazan ayında, aramızda Ebu Hüreyre de bulunurken heyetler Muaviye'ye geldiler. (Yolda) birbirimize yemek yapı­ yorduk. Ebu Hüreyre bizi yemek yapıp yememiz için kerva­ nına en çok çağıran kişilerdendi. Ben de dedim ki, "arkadaş­ larıma yemek yapıp onları çağırayım" diye yemek yaptırdım. Akşam vaktinde Ebu Hüreyre'yle karşılaşıp: "Bu gece davet bende," dedim. Ebu Hüreyre: "Benden önce mi davrandın?" deyince ben: "Evet," dedim ve arkadaşlarımı davet ettim. Ebu Hüreyre: "Ey Ensar topluluğu! Size sizinle ilgili olaylardan bi­ rini anlatayım mı?" deyip Mekke'nin fethini şöyle anlattı. Resulullah gelip Mekke'ye girdi ve Zübeyr b. el-Avvam'ı bir mevkiden, Halid b. el-Velid'i başka bir mevkiden gönderdi. Ebu Ubeyde'yi ise zırhsızların başında, kumandan olarak gön­ derdi. Bunlar Mekke vadisinin ortasını tuttular. Resulullah ise bir birliğin başındaydı. Hz. Peygamber beni çağırıp "Ey EbO Hüreyre!" diye seslenince, ben: "Buyur ey Allah'ın Resulü!" dedim. Resulullah "Bana Ensarı çağır, bana sadece Ensar gel­ sin" buyurdu. Ben Ensarı çağırınca geldiler ve Resulullah'ın etrafında toplandılar. Kureyş müşrikleri, kendilerine muhtelif kabilelerden bir­ takım serseriler ve taraftarlar toplamışlardı ve: "Bunları ileri sürelim. Şayet ellerine bir şey geçerse, onlarla beraber ortak oluruz. Vurulurlarsa, bizden istenileni veririz!" dediler. Ensar, Resulullah'ın etrafında toplanınca Resulullah onla­ ra: "Şu Kureyş'in serserilerini ve onların peşinden gidenleri görüyor musunuz," deyip elleriyle işarette bulunarak: "Onları

Kitl1bü'l-Meğl1zf

157

ekin biçer gibi biçiniz -ravi Süleyman sağ elinin kenarıyla sol avucuna vurarak Resulullah'ın eliyle nasıl işarette bulundu­ ğunu gösterdi- ve benimle buluşma yeriniz Safa Tepesi olsun," buyurdu. Resulullah'ın yanından ayrıldığımızda, müşrikler­ den kimi öldürmek istediysek öldürdük. Onlardan hiç kimse bize karşı koyamadı. Ebu Süfyan: "Ya Resulullah! Kureyşli­ ler öldürüldü. Bu günden sonra artık Kureyş'in bağı kurudu (soyu kurudu) !" deyince Resulullah "Kapısını kapatan emni­ yettedir," buyurdu. Bunun üzerine halk kapılarını kapattılar. Hz. Peygamber gelip Hacerülesved'i istilam ederek Kabe'yi tavaf etti. Kureyş'lilerin taptığı, Kabe'nin yanında bulunan pu­ tun yanına geldi, Eğri tarafından tuttuğu yay ile putun gözüne "Hak geldi, batıl zail oldu," diyerek vurdu. Resulullah tavafı bitirince Safa Tepesinin Kabe'ye bakan tarafına çıkıp elleri­ ni açarak Allah'a hamd edip O'nu zikrederek dilediği duayı yapmaya başladı. Ensar ise Resulullah'ın aşağı tarafında bir­ birlerine şöyle diyorlardı: '�damın (Resulullah'ın), yurduna rağbeti ve özlemi, kavmine merhameti tuttu!" Ebu Hüreyre der ki: Resulullah'a vahiy geldi. Vahiy geldi­ ği zaman biz bunu bilirdik ve vahyin gelişi bitene kadar hiç kimse başını kaldırıp Resulullah'a bakamazdı. Vahyin gel­ mesi bitince Hz. Peygamber "Ey Ensar topluluğu!" diye ses­ lendi. Ensar: "Buyur ey Allah'ın Resulü!" deyince Resulullah: '�damın (Resulullah'ın), yurduna rağbeti ve özlemi, kavmine merhameti tuttu dediniz," buyurdu. Ensar: "Böyle dedik ey Allah'ın Resulü!" diye karşılığını verince, Resulullah onlara; "Ben ne ile isimlendirildim (bilmiyor musunuz ki adam diye hitap ediyorsunuz)? Ben Allah'ın kulu ve elçisiyim. Ben size ve Allah'a hicret ettim. Hayatım sizin hayatınızla beraber ola­ cak, ölümüm sizin ölümünüzle beraber olacaktır," buyurdu. Bunun üzerine Ensar ağlayarak ve şöyle diyerek yanına geldi­ ler: "Vallahi ey Allah'ın Resulü! Biz, o sözü Allah ve Resulü'ne olan düşkünlüğümüzden ötürü söyledik". (Resulullah) : ·�nah ve Resulü de sizi mazur görüp doğruluyor," buyurdu. 366. Yezid b. Haran-Muhammed b. Amr-EbO Seleme ve Yahya b. Abdirrahman b. Hatıb

158

Kitdbü'/-Meğdzf

Resulullah ile müşrikler arasında ateşkes olduğu sırada Mekke'de, Beni Ka'b ile Beni Bekr arasında savaş oldu. Beni Ka'b'ın yardım isteyen elçisi gelip şöyle dedi: Allah'ım! Babalarımız çok eskiden anlaşmalı olan Muham­ med'den Allah rızası için yardım diliyorum. Allah sana hidayet versin (ey Muhammed), bize saldıranla­ ra karşı yardımcımız ol. Ve Allah'ın kullarını yardım etmeleri için çağır. Gözkyüzü bulutlanıp çakması üzerine Resulullah "Gökyü­ zü Beni Ka'b'a yardım için şimşek çakmaktadır;• buyurdu ve Hz . .Aişe'ye: "Benim için sefer hazırlığı yap ve bundan kimseye haber verme," dedi. Hz. EbO Bekir, Hz . .Aişe'nin yanına girince bazı hallerini garip karşıladı ve: "Ne bu hal?" diye sordu, Hz. .Aişe: "Resulullah hazırlık yapmamı emretti," dedi. Hz. EbO Be­ kir: "Nereye?" diye sorunca Hz. .Aişe: "Mekke'ye," karşılığını verdi. Hz. EbO Bekir: "Vallahi.bizimle onlar arasındaki anlaş­ ma henüz bozulmamıştır," dedi. Hz. EbO Bekir, Resulullah'a gelip olanları anlatınca Resulullah 'l\nlaşmaya ilk ihanet eden onlardır," buyurdu. Sonra Resulullah (geçeceği yolun) kuşatılmasını istedi ve yola çıktı ve Müslümanlar da onunla beraber yola çıktılar. Mekke halkına bir müddet bilgi kanalları kapanınca EbO Süf­ yan, Hakim b. Hizam'a: "Ey Hakim! Vallahi uzun süredir haber alamıyoruz. Binip Merv'e68 gitsek, belki bir bilgi alırız," dedi. Huzaa kabilesinden Budeyl b. Varka el-Ka'bi: "(Müsaadeniz varsa) Ben de sizinle gelirim," deyince onlar da: "Eğer ister­ sen sen de gel," dediler. Yola koyuldular. Merv Tepesine gelip karanlık basınca tepeye çıktılar ve (Müslümanların yaktığı) ateşlerin vadiyi kapladığını gördüler. EbO Süfyan, Hakim'e: "Bu ateşler nedir?" diye sorunca Budeyl b. Varka: "Bu Beni Amr'ın ateşidir. Savaş onu aç bırakmıştır," dedi. Ebu Süfyan: "Hayır! Baban hakkı için öyle değil! Beni Amr bunlardan daha küçük ve azdır," dedi. 68 Mekke yakınlarında bir semt ismi (ed.).

Kitdbü'l-Meğdzf

159

Karanlık kalkınca Resulullah'ın Ensardan olan muhafız­ ları onları yakaladılar. O gece muhafızların başında Ömer b. el-Hattab vardı. Onları Ömer'e getirip: "Mekke halkından ele geçirdiğimiz kişileri sana getirdik," dediler. Hz. Ömer onlara gülerek: "Vallahi bana Ebu Süfyan'ı getirseniz bile çok değil" deyince onlar (sözünü bitirmesine izin vermeden) : "Vallahi! Sana Ebu Süfyan'ı getirdik," dediler: Hz. Ömer: "Onu hapse­ din," diye buyurunca, Ebu Süfyan'ı sabaha kadar hapsettiler ve sabah vakti Hz. Ömer onu Resulullah'a getirdi. (Resulullah tarafından) Ebu Süfyan'a: "Biat et" dendi. O: "Ya bunu yapa­ cağım ya da daha kötüsünü bulurum" deyip biat etti. Sonra Hakim b. Hizam'a: "Biat et," dendiğinde o: "Sana biat ederim, ancak ayaklarına kapanmam, ayakta bağlılığımı gösteririm," dedi. Resulullah da "Bizden yana yere kapanmana gerek yok! Ayakta iken de bağlılığını gösterebilirsin!" buyurdu. Döndüklerinde Ebu Bekir: "Ey Allah'ın Resulü! Ebu Süfyan övülmeyi sever," deyince Resulullah "Ebu Süfyan'ın evine giren emniyettedir. İbn Hatal, Mikyes b. Subabe el-Leysi, Abdullah b. Sa'd b. Ebi Sarh ve iki şarkıcı hariç. Bunları Kabe'nin örtüsüne bürünmüş görseniz bile öldürün!" dedi. Onlar gidince Hz. Ebu Bekir: "Ya Resulullah! Ebu Süfyan'ın (Müslümanların gücünü görüp korkması maksadıyla) yolda bekletilmesini emretsen ve halkın yola çıkması için seslensen (iyi olur)," dedi. Abbas, Ebı1 Süfyan'a yetişip: "Oturup (geçen halkı) seyretmek ister misin?" deyince, Ebı1 Süfyan: "Olur;• dedi. Ebu Süfyan'ın da bunu kabul etmesinin sebebi Müslümanlarda zayıf bir nokta görüp bunu kullanarak onların bir açığını bulmaktı. Cüheyne kabilesi geçince, Ebu Süfyan: "Ey Abbas! Bunlar kimdir?" diye sordu. Abbas: "Bunlar Cüheyne," deyince Ebu Süfyan: "Benimle Cüheyneliler arasında geçmiş ne münase­ bet var ki. Aramızda hiç savaş olmamıştır," dedi. Sonra Müzey­ ne kabilesi geçti. Ebu Süfyan: "Ey Abbas! Bunlar kimdir?" diye sorunca, Abbas: "Bunlar Müzeynelilerdir," cevabını verdi. Ebı1 Süfyan: "Benimle Müzeyneliler arasında geçmiş ne münase­ bet var ki. Aramızda hiç savaş olmamıştır," dedi. Sonra Süleym kabilesi geçti. Ebu Süfyan: "Ey Abbas! Bunlar kimdir?" diye

160

Kitdbü'l-Meğdzf

sorunca, Abbas: "Bunlar Süleym kabilesidir;' cevabını verdi. Sonra Arap toplulukları geçmeye başladı, Eslem ile Gıfar ka­ bilesi de geçti. Her topluluğun geçişinde Ebu Süfyan onların kim olduklarını soruyor, Abbas ise (isimlerini söyleyerek) kim olduklarını (ona) bildiriyordu. Sonlara doğru Resulullah ilk Muhacirler ve Ensarla bera­ ber Üzerlerinde gözleri kamaştıran zırhlarla geçti. Ebu Süf­ yan: "Ey Abbas! Bunlar kimdir?" diye sorunca, Abbas: "Bun­ lar, Resulullah ve ilk Muhacirler ve Ensardır," cevabını verdi. Ebu Süfyan: "Bugün kardeşinin oğlu pek büyük bir güce malik olmuş," deyince, Abbas: "Hayır vallahi! O krallık değil, nübü­ vvettir," karşılığını verdi. O gün Müslümanlar on veya on iki bin kişiydi. Resulullah sancağı Sa'd b. Ubade'ye verince Sa'd da onu oğh• Kays'a verdi. Ebu Süfyan bineğine binip tepeden onları seyretmek için önlerine geçti. Mekke halkı Ebu Süfyan'a: 'J\r­ dında ne var?" diye sorunca, 'J\rdımda daha önce hiç görme­ diğim ve karşı koyamayacağınız kadar çok kalabalık bir ordu var. Kim benim evime girerse güvendedir;' dedi. Bunun üzeri­ ne halk onun evine girmek için yarıştı. Resulullah gelip Mekke'nin en yüksek yerinde Hacun'da durdu ve Zübeyr b. el-Avvam'ı süvarilerin başında vadinin üst tarafına yolladı. Halid b. el-Velid'i ise yine süvarilerin başında vadinin alt tarafına yolladı. Resulullah (Mekke'ye bakıp) şöy­ le buyurdu: "Vallahi, sen Allah'ın katında yerlerin (şehirlerin) en hayırlısı ve Yüce Allah'a en sevgili olanısın! Vallahi, senden çıkarılmamış olsaydım, çıkmaz, ayrılmazdım! Benden önce burada kimsenin kan dökmesi helal olmadı, benden sonra da helal olmayacak Benim için günün bir saati helal kılındı. O da bu saattir (Burası yasaklı bölgedir). Ağacına balta vurulmaz, otları koparılmaz ve sahibini bulmak dışında kaybolan bir şey de alınmaz." (Bunun üzerine) Şah adında bir adam -halk ise bunu söyleyenin Abbas olduğunu ileri sürer- "Ya Resulullah! Izhır otu bunların dışında olsun. Bu otu evlerimize, mezarla­ rımıza ve çarclaklarımıza lazımdır," dedi.

Kitdbü'/-Meğdzf

161

İbn Hatal, Kabe'nin örtüsüne bürünmüş bir şekilde görü­ lünce öldürüldü. Mikyes b. Subaba'yı ise Safa ile Merve arasın­ da gördüler ve Beni Ka'b'dan bir grup onu öldürmek için ileri atılınca amcası oğlu Numeyle: "Yanından çekilin! Vallahi ona yaklaşanı şu kılıcımla vurup öldürürüm," dedi. Onlar çekilince Numeyle, başkasının onu öldürüp (kabilesine karşı) övünme­ sini istemediği için kendisi saldırıp Mikyes'in başını kılıcıyla ikiye ayırdı. Ardından, Resulullah Kabe'yi tavaf ettikten sonra Osman b. Talha geldi. Resulullah "Ey Osman! Anahtar nerede," diye so­ runca, Osman: ''Annem Sellame bint Sa'd'ın yanındadır," dedi. Resulullah annesine adam gönderip anahtarı isteyince kadın: "Lat ve Uzza hakkı için! Anahtarı hiçbir zaman ona vermem;• dedi. Osman, annesine: "Şimdi öyle bir durum geldi ki daha önce bulunduğumuz durum gibi değildir. Eğer anahtarı ver­ mezsen beni ve kardeşimi öldürürler," deyince annesi anah­ tarları verdi. Osman anahtarları alıp Resulullah'ın yanına va­ rıp karşısına gelince tökezleyip düştü ve anahtarı da düşürdü. Resulullah onun yanına gidip giysisini üzerine örttü. Sonra Osman, Kabe'nin kapısını açtı ve Resulullah Kabe'ye girdi ve köşelerinde ve kenarlarında tekbir getirip Allah'a hamd etti. Sonra iki direk arasında iki rekat namaz kıldı. Sonra çıkıp iki kapı arasında durdu. Hz. Ali: "Ben ileriye çıkıp anahtarı bize vermesini bekledim. Böylece sikaye (hacılara su dağıtma işi) ile hicabe (Kabe perdedarlığı) bizde olacaktı. Fakat Resulul­ lah böyle yapmayıp: "Osman nerede? Allah'ın size verdiğini alın," deyip anahtarı ona verdi. Sonra Bilal, Kabe'nin damına çıkıp ezan okuyunca Halid b. Useyd: "Bu ses de ne?" diye sordu. "Bilal b. Rabah'ın sesi" dedi­ ler. Halid: "Ebu Bekir'in Habeşi kölesi mi?" diye sordu. "Evet," cevabını verdiklerinde "Nerede?" diye sordu. "Kabe'nin da­ mında," cevabını verdiklerinde "Beni Ebi Talha'nın gözlem ye­ rinde mi?" diye sordu. "Evet," dediler. "Ne diyor?" diye sordu. ''Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in de Allah'ın Resulü olduğuna şahadet ederim," diyor" dediklerinde: ''Allah, Halid'in babasına bu sesi ona duyurmama lütfunda bulundu!"

162

Kltt2bü'/-Meğdzf

dedi. Onun babası (Useyd), Bedir Günü öldürülen müşrikler arasındaydı. Resulullah Huneyn'e gitti ve Hevbin kabilesi Huneyn'de Resulullah ile savaşmak için toplandı. Çarpışmaya girince Resulullah'ın ashabı hezimete uğradı. (Yüce Allah şu ayette bu olaya işaret etmektedir) : "Huneyn Günü, çokluğunuz size kendinizi beğendirmiş, fakat sizi hezimete uğramaktan kurta­ ramamıştı." (Tevbe, 9/25) (Sonra) "Yüce Allah, Resulü'ne ve müminlere sekine indirdi." buyurdu (Tevbe, 9/26). Hz. Pey­ gamber bineğinden inip: "Allah'ım! Eğer (Müslümanların yok edilmesini) dilersen bu günden sonra sana ibadet eden bu­ lunmaz. Bütün yüzler kara olsun!" deyip sonra elinde olan ça­ kılları müşriklerin üzerine atınca kaçmaya başladılar. Resulullah esirleri ve malları aldı ve onlara: "ister fidyeyi ödeyip serbest bırakılırsınız, isterseniz köle olarak kalırsınız," dedi. Onlar: "Bu gün hiçbir şeyi akrabalık bağlarından üstün tutmayız," karşılığını verince Resulullah "Çıktığımda benden isteyiniz. Ben, bana ait olandan size vereceğim. Müslüman­ lardan hiç kimse de benim bu yaptığıma zorluk çıkarmaz," buyurdu. Resulullah çıkınca ona seslendiler. Hz. Peygamber onlara: "Bana ait olanları size verdim," deyince Uyeyne b. Hısn b. Huzeyfe b. Bedr hariç herkes aynı şeyi söyleyip paylarını bağışladılar. O, "ben bana ait olanı vermem" dedi. Resulullah: "Buna hakkın vardır" dedi. O gün Uyeyne'nin payına tek gözlü ihtiyar bir kadın düşmüştü. Sonra Resulullah bir aya yakın Taif halkını muhasara altına aldı. Ömer b. el-Hattab: "Ya Resulullah! Bırak beni de yanları­ na gideyim onları Allah'a çağırayım," deyince Resulullah "O za­ man seni öldürürler," dedi. Urve, Taiflilerin yanına girip onları Allah'a davet edince Beni Malik'ten bir adam ok atarak onu öldürdü. Resulullah: "Urve'nin kavmi içindeki misali Yasin'in sahibi (Habib-i Neccar) gibidir," buyurdu ve şöyle devam etti: "Hayvanlarına el koyarak onları zor durumda bırakın." Sonra Resulullah geri dönüp bir hurma ağacının yanına ge­ lince insanlar ondan (ganimetleri) istemeye başladılar. Enes

Kitdbü'l-MeğlJzf

163

der ki: "Hatta Resulullah'ın ridasını sırtından çektiler ve bir ay parçasına benzeyen sırtı açıkta kaldı. Bunun üzerine Hz. Peygamber "Ridamı bana veriniz! Soysuzlar! Siz, Beni cimri­ lild e mi itham ediyorsunuz? Allah'a yemin ederim ki (şu iki dağ arası) deve ve koyun dolu olsa hepsini de size dağıtırdım," buyurdu ve müellefe-i kulübe o gün yüzer yüzer deve verip, insanlara da verdi. Bu durum karşısında Ensar ileri geri konuşunca Resu­ lullah onları çağırdı ve: "Sizler şöyle şöyle dediniz. Ben sizi sapkınlık içinde buldum da Yüce Allah benim sayemde sizi hidayete kavuşturmadı mı?" deyince Ensar: "Evet;' karşılığını verdi. Bunun üzerine Resulullah şöyle buyurdu: "Sizler birbi­ rinize düşmanlar iken, Allah kalplerinizi benim sayemde bir­ leştirip ısındırmadı mı?" Ensar: "Evet," karşılığını verince Hz. Peygamber "Eğer isteseydiniz şöyle diyebilirdiniz: 'Sen ter­ kedilmiş olarak bize gelmiştin! Biz de sana yardımcı olduk!' buyurdu. Ensar: ·�nah ve Resulü'nün üzerimizdeki minnet ve nimetleri daha üstündür!" deyince, Resulullah "Eğer iste­ seydiniz şöyle diyebilirdiniz: 'Sen kovulmuş bir şekilde bize gelmiştin! Biz seni bağrımıza bastık, "buyurdu. Ensar yine: '�ilah ve Resulü'nün üzerimizdeki minnet ve nimetleri daha üstündür!" deyince Hz. Peygamber "Eğer isteseydiniz şöyle diyebilirdiniz: "Sen fakir olarak bize geldin biz sana malımız­ dan vermedik mi?" buyurdu. Ensar yine: ·�nah ve Resulü'nün üzerimizdeki minnet ve nimetleri daha üstündür!" Resulullah "Halk koyun ve develerle geri dönerken siz yurdunuza Resu­ lullah ile beraber dönmeye razı olmaz mısınız?" buyurdu. En­ sar: "Evet," deyince Resulullah şöyle dedi: "Diğer insanlar dış elbiseler konumundadır. Ensar, ise iç elbise mahiyetindedir." Pay edilecek ganimetlerin başına Beni Abduleşhel'in kar­ deşliği olan Abbad b. Vakş'ı bıraktı. Eslem kabilesinden üze­ rinde elbise olmayan çıplak bir adam gelip: "Şu hırkalardan birini bana giydir," deyince, Abbad: "Bu Müslümanların his­ seleridir ve sana bundan bir şey vermem helal değildir," dedi. Adamın kavmi: "Buna bir hırka giydir. Eğer bu konuda bir şey diyen olursa bunu bize düşen hisseden sayarız;' dediler. Bu-

164

Kitt1bü'l-Meğt1zf

nun üzerine Abbad, adama bir hırka verdi. Resulullah'a bu durum ulaşınca: "Ben de bundan korkuyordum." Ya da "Ben sizin için bundan korkmuştum" dedi. Abbad: "Ya Resulullah! Bunun kavmi: "Eğer bu konuda bir şey diyen olursa bunu bize düşen hisseden sayarız," demeden buna hırkayı vermedim," deyince Hz. Peygamber '�ilah iyiliğinizi versin. Allah iyiliğini· zi versin," dedi: 367. Abdurrahman b. Mehdi-Süfyan-EbQ's-Sevad-lbn Sabıt

"Resulullah anahtarı elbise (örtü) arkasından Osman b. Talha'ya verdi." 368. Süleyman b. Harb-Hammad b. Zeyd-EyyQp-lkrime

Resulullah Meleke halkıyla sulh yaptı ki o zaman Huzaa ka­ bilesi, Cahiliye döneminden beri Resulullah'ın anlaşmahsıydı. Beni Bekr kabilesi de Kureyş'in anlaşmahsıydı. Anlaşmadan sonra Huzaa kabilesi Resulullah'ın safına, Beni Beler kabilesi de Kureyş'in safına geçti. Huzaa kabilesiyle Beni Beler kabi· lesi arasında kavga vardı. Kureyş Beni Bekr'e silah ve yiye­ cek yardımında bulundu ve onlara destek oldu. Böylece Beni Bekr kabilesi Huzaahları mağlup etti ve onlardan birçok kişiyi katletti. Kureyş anlaşmayı bozmuş olmaktan korkup Ebu Süfyan'a: "Muhammed'e gidip anlaşmayı yenile ve halkı barıştır;• dediler. Ebu Süfyan yola çıkıp Medine'ye gelince, Resulullah "Ya· nınıza Ebu Süfyan geldi ve istediğini elde edemeden geri dönecektir," buyurdu. Ebu Süfyan, Hz. Ebu Bekir'e gidip: "Ey Ebu Bekir! Anlaşmayı yenile ve halkı -veya kavmini· barıştır" deyince Hz. Ebu Bekir: "Bu konuda ben yetkili değilim. Yetki Allah ve Allah'ın Resulü'nündür," dedi. Ebu Bekir ona şunları da söylemişti: "Bir topluluk bir kavmi himaye edip silah ve yiyecek yardımı yaparsa anlaşmayı bozmuş olur." Hz. Ebu Be· kir: "Bu konuda ben yetkili değilim. Yetki Allah ve Allah'ın Re· sulü'nündür;• diyerek sözünü söyledi. Sonra Ebu Süfyan, Ömer'in yanına gidip Hz. Ebu Bekir'e söylediği gibi bir şey söyledi. Hz. Ömer:" Anlaşmayı bozdunuz ha! Eğer ondan yeni bir şey kalmışsa, Allah onu da yok etsin.

Kitı'ibü'l-Meğı'izf

165

Onun sağlam, kuvvetli olan tarafı varsa, Allah onu da kesip atsın," deyince Ebu Süfyan: "Ben bugünkü gibi kavminin hela­ kine şahitlik eden senin bir benzerini görmedim!" dedi. Son­ ra Hz. Fatıma'ya gitti ve: "Ey Fatıma! Sen, kavminin kadınları arasında büyüklüğünü gösterecek bir iş yapmak istemez mi­ sin?" dedi. Sonra, ona da Hz. Ebu Bekir'e söylediği gibi söyledi. Hz. Fatıma: "Bu konuda ben yetkili değilim. Yetki Allah ve Al­ lah'ın Resulü'nündür," dedi. Sonra Ebu Süfyan, Hz. Ali'ye gidip Hz. Ebu Bekir'e söylediği gibi bir şey söyledi. Hz. Ali ona: "Ben bu günkü kadar, senden daha şaşkın bir adam görmedim. Sen insanların efendisisin. Anlaşmayı yenile ve halkı barıştır," de­ yince Ebu Süfyan, ellerini birbirine vurarak: "Ben insanların bazılarını bazılarına karşı himayem altına aldım," dedi. Sonra Mekke halkının yanına gidip yaptıklarını anlattı. On­ lar kendisine: "Vallahi bugün gördüğümüz topluluğun elçisi gibisini görmedik! Bize ne sakınacağımız bir savaş, ne de ken­ dimizi emniyette hissedeceğimiz bir barış getirdin. Geri dön," dediler. Huzaa kabilesinin elçisi, Resulullah'a gelip kabilenin ken­ dilerine yaptığını anlatıp yardıma çağırdı ve ona bu hususta şu şiiri okudu: Allah'ım! Muhammed'denyardım diliyorum Babamız ve onun babası çok eskiden müttefik/erdi Sen baba biz de çocuklanndık Kureyş sana verdiği sözden döndü Seninle yaptık/an anlaşmayı ihlal ettiler Benim de yağmur gibi gözyaşı dökmeme sebep oldular Bizim kimseyi yardıma çağıramayacağımlZI iddia ettiler Bilakis onlar daha zelil ve sayılan da daha azdır Onlar bize uyurken Vetir suyununyamnda geceleyin geldiler Ve bizi rüku ve secdede Kur'an okurken (öldürdüler) Biz sana biat ettik, (biatımızdan da) el çekmedik O halde Ey Al/ah 'm Resulü yardım et, Allah seni çabuk bir zafere kavuştursun.

166

Kitdbü'l-Meğdzt

Gönder Allah 'ın ordularını ki, yardıma gelsinler. Ki onlar köpüklü bir haldeki deniz gibi savaş alanında akarlar. Aralarında savaşa hazır bir Resulullah vardır. Eğer zillet istense onun yüzü değişir.

Hammad der ki: "Bu şiirin bir kısmı EyyQb'den, bir bölümü ise Zeyd b. Hazim'dan, çoğu ise Muhammed b. İshak'tan nak­ ledilmiştir:· Ravi sonra EyyQb'un İkrime'den olan rivayetine dönüp şöyle devam etti: Hassan b. Sabit dedi ki: Görmedim ama Mekke vadisinde Ka 'boğullarının boyunlarının kesildiği haberi bana geldi SafvtJn 'ın da, arkasından kesilen bir değnek gibi kanı akıyor. Bağlar çözüldü ve zamanıdır artık savaşın. Telaşlanma ey Ümmü MuctJ/id'fn oğlu (İkrime)! Sözümüzü açıkça ortaya koyduk/Dişlerimizi biledik! Bir bileydim! Kusuru ve günahıyla Süheyl b. Amr'ın üstesinden bir defa gelecek mi?"

Resulullah yola çıkılmasını emretti ve yola çıkıp Merr'e geldiklerinde EbO Süfyan geldi ve gece vakti Merr'e indi. Or­ duyu ve ateşleri görünce: "Bunlar kim?" diye sordu. Ona: "Bu, Temim kabilesidir. Yurtlarında kuraklık olunca sizin yurdu­ nuza geldiler;· dendi. Ebu Süfyan: "Vallahi bunlar Mina hal­ kından daha kalabalıktır," dedi. Ebu Süfyan bu kalabalığın Resulullah (ve ashabı) olduğunu öğrenince: "Beni Abbas'ın yanına götürün;' deyip ona gidince Abbas ona bilgi verdikten sonra onu kendisine ait bir çadır bulunan Resulullah'a götür­ dü. Resulullah "Ey EbQ Süfyan! Müslüman ol ki selamete ere­ sin," buyurunca Ebu Süfyan: "Ben Lat ve Uzza'ya nasıl kötülük ederim?" dedi. Said b. Cübeyr, Ömer b. el-Hattab'ın boynunda kılıç varken, çadırın dışından EbO Süfyan'a şöyle dediğini nakleder: "(Lat ve Uzza'nın) üzerine et! Vallahi eğer çadırın dışında olsaydın bu sözleri söyleyemezdin."

Kitdbü'l-Meğfizt

167

Ebu Süfyan: "Kim bu?" diye sorunca; "Ömer b. el-Hattab," dediler. Sonra ravi EyyQb'un, İkrime'den olan rivayetine geri dö­ nüp şöyle devam etti. Ebu Süfyan, Müslüman oldu ve Abbas onu konakladığı yere götürdü. Sabah olunca halk abdest almak için apar to­ par kalktı. Ebu Süfyan: "Ey Ebu'l-Fadl! Halka ne oluyor? On­ lara bir şey mi emredildi?" diye sordu. Abbas: "Hayır. Namaz kılmak için kalktılar;' dedi ve Ebu Süfyan'a abdest aldırıp onu Resulullah'a götürdü. Resulullah namaza başlama tekbirini aldı, Müslümanlar da tekbir aldılar. Resulullah rükUya gitti. Müslümanlar da, hep birlikte rükUya gittiler. Hz. Peygamber rükUdan doğruldu. Müslümanlar da, hep birlikte rükUdan doğruldular. Ebu Süfyan: "Bu günden önce ne nrisilerin saygı değer kişilerine, ne de Bizanslıların efendilerine Resulullah'ın oradan buradan topladığı kişilerin kendisine itaat ettiği gibi itaat ettiklerini görmedim," dedi. Hammad der ki: Yezid b. Hazım, İkrime'den Ebu Süfyan'ın şöyle dediğini ileri sürdü: "Ey EbQ'l-Fadl! Vallahi yeğenin bü­ yük bir krallığa sahip olmuş." Abbas: "Bu krallık değil, nübüv­ vettir," karşılığını verince, Ebu Süfyan: "Evet öyle, ya da böyle;' dedi. Ravi sonra EyyQb'un, İkrime'den olan rivayetine devam etti. Ebu Süfyan: "Kureyş'in vay haline," deyince Abbas: "Ya Re­ sulullah! Bana izin versen de Kureyşlilere gidip onları İslam'a davet edip iman etmelerini sağlasam, Ebu Süfyan'a da onu onurlandıracak bir şey versen;' dedi. Abbas, Resulullah'ın boz katırına bindi ve Mekke'ye gitti. (Abbas'ın gidişinden endişe­ lenen ve pişmanlık duyan) Hz. Peygamber: "Bana babamı geri getirin, bana babamı geri getirin. Kişinin amcası babası konu­ mundadır. (Ben) Sakif kabilesinin Urve b. Mes'ud'a yaptığını Kureyş'in amcama yapmasından korkuyorum. Urve onları Al­ lah'a davet ederken onlar kendisini katletmişti. Vallahi! Eğer aynı şeyi amcama yapacak olurlarsa üzerlerinde ateş yaka­ rım!" buyurdu.

168

KitlJbü'l-MeğlJzi

Abbas, Mekke'ye varıp: "Ey Mekkeliler! Müslüman olunuz da, selamete eriniz! Siz, karşı durmaya gücünüzün yetmeyece­ ği bir ordu tarafından kuşatılmışsınız," dedi. Resulullah Mek­ ke'nin üst tarafından Zübeyr'i, alt taraftan Halid b. el-Velid'i göndermişti. Abbas şöyle dedi: "işte Zübeyr! Mekke'nin yuka­ rısında! işte Halid! Mekke'nin aşağısında! Halid ki ne Halid! Huzaalılar, gözlerini karartmışlar!" Sonra Abbas şöyle dedi: "Kim silahını elinden bırakırsa, ona eman verilmiştir!" Sonra Resulullah geldi. Müslümanlarla Mekkeli müşrikler birbirle­ rine karşılıklı bir miktar ok attılar. Sonra Resulullah onları mağlup edip Huzaalılarla Beni Bekr hariç halka eman verdi. Dört kişiyi söyledi: Mikyas b. Su­ baba, Abdullah b. Ebi Serh, İbn Hatal, Beni Haşim'in azatlısı Sara. Hammad der ki: Sara, Eyyı1b'un hadisinde vardır. Baş­ kasının rivayetinde ise ifade şöyledir: Huzaa (kabilesi), Bekr kabilesiyle günün yarısına kadar savaştı ve Yüce Allah şu ayeti indirdi: " Yeminlerini bozan, Peygamberi sürgüne göndermeye azmeden bir toplumla savaşmamz gerekmez mi ki, önce onlar başlamışlardır? Onlardan korkar m1S1mz? Eğer inamyorsamz bilin ki asıl korkmamz gereken Allah 'tır. Onlarla savaşm ki, Al­ lah sizin ellerinizle on/an cezalandırsm; on/an rezil etsin; sizi onlara galip kılsm ve mümin toplumun kalplerini ferahlatsm ve onlarm (müminlerin) kalplerinden öfkeyi gidersin. Allah di­ lediğinin tövbesini kabul eder,"'69 ayetleri ile kastedilen Huzaa kabilesidir. 369. Abdurrahim b. Süleyman-Zekeriyya b. Ebi Zaide

Ebu ishak ile birlikte Mekke ile Medine arasında gittim. Huzaa kabilesinden bir adamla yolculuk yaptık Ebu İshak, adama: "Resulullah, "Şu bulut Ka'boğullarına yardımla gür­ ledi" sözünü neden dedi? diye sorunca, adam: "Ka'boğulla­ rının yardımına yetişti," demek istedi." cevabını verdi. Sonra Resulullah'ın Huzaa kabilesine yazdığı mektubu çıkardı. O gün mektupta yazılı olanları kaydettim. Mektupta şöyle yazı­ lıydı: "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Allah'ın Resulü 69 Tevbe, 9/13-15.

Kitdbü'l-Meğdzf

169

Muhammed'den, Büdeyl, Busr ve Beni Amr'ın önderlerine. Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a hamd ederek derim ki: Ben size yanlış yapmadım ve kimsenin size saldırmasına müsaade etmedim. Benim için Tihame halkının en değerlileri, akrabalık yönünden en yakını sizlersiniz bir de Haşimoğul­ larıdır. Sizden hicret edenlere kendim için aldığım gibi pay verdim. Umre veya hac için olmadıktan sonra Meleke sakini olmayıp da hicret edenler için de aynı durum söz konusudur. Anlaşmaya uyduğunuz sürece benden yana bir korkunuz ol­ mayacak ve kimsenin size saldırmasına müsaade etmeyece­ ğim. Sonrasına gelince bilin ki Alkame b. Ulase ile İbn Hevze (hem kendileri hem de) ikrimeoğullarından kendileriyle bir­ likte hareket edenler adına da biat edip hicret ettiler. Yine kendileri için verdiğimiz sözlerin kendilerine tabi olanlara da geçerli olduğu sözünü aldılar. Helal ve haramlar konusunda birbirimizle aynıyız. Vallahi size asla yalan söylemiş değilim. Yüce Allah sizlere esenlikler versin." Ravi der ki: Zühri'nin Resulullah'tan şöyle naklettiğini işit­ tim: "Bunlar Huzaa kabilesidir ve onlar ehlimdendir." Resulul­ lah o zaman Arafat ve Meleke arasında olan ve henüz Müslü­ man olmayan Huzaalılara mektup yazdı. Onlar, Resulullah'ın anlaşmalısıydılar. 370. Yezid b. Harıln-Hüseyni"l-Mu'allim'den-Amr b. Şu'ayb-Babası-Dedesi

Resulullah Meleke fethi günü: "Silahları bırakınız. Sadece Huzaa kabilesi (daha önce uğradıkları haksızlıktan ötürü) Beni Bekr kabilesine karşı (bırakmayabilir)" dedi ve ikindi namazını kılana kadar onlara izin verdi sonra onlara: "Silah­ ları bırakınız," dedi. Ertesi gün Huzaa kabilesinden bir adam Beni Bekr kabilesinden bir adamla Müzdelife'de karşılaşınca onu öldürdü. Bu (olay) Resulullah'a ulaşınca halka hitap et­ mek üzere kalktı ve: "Hiç şüphesiz, insanların Allah'a karşı en taşkını, Harem'de adam öldüren yahut kendi katilinden baş­ kasını öldüren, ya da Cahiliye dönemindeki husumetten dola­ yı adam öldürendir!" buyurdu.

1 70

KittJbü'l-Meğdzf

371. Şebabe b. Se�r-el-Muğir b. Muksim-Ebi'z-Zübeyr-Cabir

Kabe'nin çevresinde, kendilerine ibadet edilen üç yüz alt­ mış put varken Resulullah ile beraber Mekke'ye girdik. Resu­ lullah emretti ve bütün putlar yüzüstü devrildi. Sonra (Resu­ lullah): "Hak geldi, batıl zail oldu. Muhakkak ki batılyok olma­ ya mahkamdur," (İsra, 17 /81) ayetini okudu. Resulullah sonra Kabe'nin içine girip iki rekat namaz kıldı. Orada Hz. İbrahim, Hz. İsmail ve Hz. ishak'ın resimlerini baktı ve Hz. ibrahim'in resminde eline fal çekilen okları çizmişlerdi. Bunun üzerine şöyle dedi: ·�nah onlara lanet etsin. Hz. İbrahim fal oku çeken biri değildi," dedi. Sonra Resulullah zaferan getirtip bu resim­ lere badana yaptırdı. 372. lbn. Uyeyne (Süfyan)-lbn Ehi Necih-EbQ Ma'mer-Abdullah (b. Mes'ud)

Kabe'nin çevresinde üç yüz altmış put varken Resulullah Mekke'ye girdi. Hz. Peygamber elinde olan sopayla putlara vu­ rarak: "Hak geldi, batıl zail oldu. Muhakkak ki batıl yok olmaya mahkr1mdur"70 ve "De ki: Hak geldi; artık bdtıl ne bir şeyi başla­ tabilir ne de geri getirebilir,"71ayetlerini okumaya başladı. 373. Şebabe b. Se�r-Nu'aym b. Hakim-EbQ Meryem-Hz. Ali

Resulullah beni alıp Kabe'ye götürünce, bana: "Otur!" dedi. Ben Kabe'nin yanına (duvarının yanına) oturdum, Resulullah omuzlarıma çıkıp: "Beni kaldır!" dedi. Resulullah, onu kaldı­ rırken zorlandığımı görünce: "Otur!" dedi. Ben oturunca üze­ rimden inip yanıma oturdu ve: "Ey Ali! Omuzlarıma çık,'' dedi. Ben Resulullah'ın omuzlarına çıkınca Hz. Peygamber beni kal­ dırdı. Resulullah beni kaldırdığında sanki istesem gökyüzüne yetişebilirdim. Ben Kabe'nin üzerine çıkınca Resulullah açıldı ve: "Kureyşlilerin en büyük putunu aşağıya at,'' dedi. Bu put bakırdan yapılmıştı ve demir kazıklarla zemine sabitlenmişti. Resulullah "Onu sökmeye çalış," dedi. Ben putu sökene kadar uğraştım. Bunun üzerine Resulullah "Haydi!" diyordu. Niha­ yet uğraşıp onu sökünce Resulullah "Onu aşağıya at," dedi. Ben de putu aşağı atıp indim. 70 lsra, ı 7 /81. 71 Sebe, 34/49.

KitiJbü'l-Meğdzf

171

374. Süleyman b . Harb-Hammad b . Zeyd-Eyyılb-lkrime

Resulullah Fetih Günü geldiğinde Kabe'de ellerinde fal ok­ ları bulunan Hz. İbrahim ve İsmail'in resimleri vardı. Resu­ lullah "İbrahim ile falın ne alakası var! Vallahi o kesinlikle fal oku çekmemiştir;• deyip bir bez getirterek onu ıslatıp resim­ leri sildi. 375. Süleyman b. Harb-Hammad b. Zeyd-Eyyılb-Ebıl Halil-Mücahid

Putlar Rükün ile Makam arasındayken Resulullah Fetih Günü geldi. Hz. Peygamber onları yüzleri üstü devirmeye baş­ ladı. Sonra halka hitap etmek üzere kalkıp şöyle dedi: "Bilmez misiniz! Mekke kıyamet gününe dek haremdir. Mekke'de (kan dökmek) benden önce hiçbir kimse için helal olmadığı gibi, benden sonra da, hiçbir kimse için helal olmayacaktır. Sadece bana gündüzün belli bir saatinde helal kılınmıştır. Mekke'nin otları biçilmez! Mekke'nin av hayvanları ürkütülmez! Mek­ ke'nin ağacına balta vurulmaz! Sahibine verilmek üzere hariç yerdeki yitiği, uzanılıp alınmaz!" Hz. Abbas kalkıp: "Ya Resu­ lullah! Izhın hariç tutun. Çünkü o, evlerimizi inşa ederken ve kabirlerimiz için gereklidir," deyince Resulullah "Izhır hariç, ızhır hariç" dedi. 376. Şebabe b. Sevvar-lbn Ebi Zi'b-Abdurrahman b. Mihran-İbn Abbas'ın azat­ lısı Umeyr-Usase b. Zeyd

Resulullah ile beraber Kabe'ye girdim. O, Kabe'nin içinde bir resim görünce bana emretti de ben bir kova su getirdim. Bu resme vurup: "Allah, yaratamayacakları şeylerin resimleri­ ni yapan kavme lanet etsin," demeye başladı. 377. Ali b. Mesher ve Veki'-Zekeriya-Şa'bi-Haris b. Malik b. Bersa

Haris b. Malik b. Bersa, Resulullah'ın Mekke'nin fethedildi­ ği gün şöyle dediğini nakleder: "Bu günden sonra artık kıya­ met gününe kadar Mekke'de savaş yapılmaz." 378. Ali b. Mesher ve Vekf-Zekeriya-Şa'bi-Abdullah b. Muti-Babası

Abdullah b. Muti, babasından Resulullah'ın şöyle dediğini nakleder: "Bu günden sonra Kureyşli olan kimse haksız yere öldürülemez."

172

Kitlibü'l-Meğdzf

379. Ahmed b. Mufaddal-Esbat b. Nasr-Süddi-Mus'ab b. Sa'd-Babası

Meleke fethi günü Resulullah dört erkek ve iki kadın hariç herkese eman verdi ve: "İkrime b. Ehi Cebi, Abdullah b. Hatal, Mikyes b. Subaba ve Abdullah b. Sa'd b. Ehi Sarh'i, Kabe'nin örtüsüne asılmış olduklarını görseniz bile öldürün" buyurdu. Abdullah b. Hatal, Kabe'nin örtülerine asılmış olarak bu­ lundu. Said b. Hureys ve Ammar ona doğru koştular, Said, Am­ mar'ı geçti. Said daha gençti ve İbn Hatal'ı öldürdü. Mikyes b. Subaba'yı halk çarşıda bulup öldürdüler. İkrime ise gemiyle gitti. (Gemide) fırtınaya yakalandılar. Geminin sahibi gemidekilere: "ihlaslı olunuz: Çünkü bura­ da ilahlarınızın size hiçbir faydası olmaz," deyince, ikrime: '�llah'a yemin olsun ki! Denizde beni ihlastan başka bir şey kurtarmazsa, karada da ondan başkası beni kurtaramaz. Al­ lah'ım! Sana söz veriyorum. Eğer beni bulunduğum durum­ dan kurtarırsan Muhammed'e gidip iki elimi onun elinin üze­ rine koyacağım (Ona biat edeceğim). Muhakkak o affedici ve üstün biridir" dedi ve daha sonra Resulullah'ın huzuruna ge­ lip Müslüman oldu. Abdullah b. Sa'd b. Ehi Sarh, Hz. Osman'ın yanında gizlen­ mişti. Resulullah halkı biat etmeleri için çağırınca onu getirip Resulullah'ın önünde durdurarak: "Ya Resulullah! Abdullah'ın biatini kabul et," dedi. Resulullah üç defa başını kaldırıp ona baktı ve üçünde de kabul etmedi. Üçüncünün ardından ise biatini kabul etti ve sonra sahabeye dönerek: "İçinizde, bu­ nun biatinden elimi çektiğimi gördüğünde kalkacak onu öl­ dürecek aklı başında biri yok muydu!" deyince Sahabe: "Ya Resulullah! Senin içinden geçenleri nereden bileceğiz. Keşke gözünle bize işaret etseydin?" dediler. Resulullah ·�rt niyetli bakış, hiçbir peygambere yakışmaz;' buyurdu. 380. Şebabe b. Sevv.ir-Malik b. Enes-Zühri-Enes'in Babası

Fetih yılı Resulullah Mekke'ye başında miğfer varken girdi. Girince miğferi çıkardı. "Ya Resulallah! İbn Hatal Kabe'nin ör­ tüsüne asılmış," dediler. Resulullah "Onu öldürün," buyurdu.

Kitôbü'l-Meğôzi

173

381. Mu'temir b. Süleyman-Süleyman et-Teymi-Ebu Osman

Ebu Berze, Kabe'nin örtüsüne asılmış olan İbn Hatal'ı öl­ dürdü. 382. Affan-Hammad b. Seleme-Sabit-Enes

Mekke halkından seksen kişi sabah namazı vaktinde Ten'im Dağından aşağıya doğru inerek Resulullah'a geldiler. Hz. Peygamber onları teslim alıp affetti. Bunun üzerine yüce Allah: "O, sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra Mekke'nin orta yerinde on/arm ellerini sizden, sizin ellerinizi onlardan çe­ kendir,"72 buyruğunu indirdi. 383. lbn Uyeyne (Süfyan)-lbn Ebi Necih-Mücahid-Ümmü Hani';

"Resulullah Mekke'ye saçlarının dört örgüsü varken girdi." 384. Veki'-Hammad b. Seleme-Ebu Zübeyr-Cabir;

"Resulullah siyah bir sarıkla Mekke'ye girdi." 385. Ubeydullah b. Musa-Musa b. Ubeyd-Kardeşi Abdullah b. Ubeyd-Abdullah b. Dinar-lbn Ömer

Mekke'nin fethi sırasında Resulullah başında siyah bir ku­ maş parçası ile Mekke'ye girdi. Kusva adlı devesinin üzerinde dönüyor ve elinde ise bir asa onunla rükünleri istilam ediyor­ du. Mescid'de deveyi çöktürecek yer bulamadığımız için (Re­ sulullah) deve çöktürülmeden insanların (uzattıkları) eller yardımıyla deveden indi. Sonra deve çıkarılıp vadide çöktü­ rüldü. Resulullah ayakta durarak halka hitap etti. Allah'a hak­ kıyla hamdü sena ettikten sonra şöyle dedi: "Ey insanlar! Şüphesiz ki Allah sizden cahiliye kibrini ve ataları ileri sürerek büyüklenmeyi gidermiş bulunuyor. in­ sanlar iki türlüdür: Ya iyilik yapan, takva sahibi olup Allah katında üstün ve değerlidir. Ya da günahkar ve bedbaht biri­ si olup, Allah katında da değersizdir. Ey insanlar! Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle, bir dişi­ den yarattlk ve sizi birbirinizle tamşasmız diye uluslara ve ka­ bilelere ayırdık. Şüphesiz ki Allah katmda sizin en şerefliniz, en takvalı olammzdır. Muhakkak Allah en iyi bilendir, her şeyden 72 Fetih, 48/24.

174

Kitdbü'l-Meğdzf

haberdar olandır." (Hucurat, 49/13). Bunu söyler, kendim ve sizin için Allah'tan mağfiret dilerim.'' Sonra Resulullah Mescid'in bir tarafına yöneldi ve kendi­ sine bir kova zemzem suyiı getirildi. Onunla yüzünü yıkadı. Yere düşen her damlayı insanlar kapışıyor, aldıkları su içecek kadar olanlar onu içiyor, daha az olanlar ise Üzerlerine sürü­ yorlardı. Onlara bakmakta olan müşrikler: "Biz hiçbir zaman ne böyle bir hükümdar, ne de bu günkünden daha ahmak bir topluluk görmedik!" dediler. Resulullah sonra Bilal'e emretti. Bilal Kabe'nin damına çı­ kıp namaz için ezan okudu ve Müslümanlar kalkıp izarlarını atıp kovaları alarak şiirler okuyup Kabe'nin içini dışını yıka­ dılar. Müşriklerden hiçbir iz bırakmadılar, ne varsa onu yıka­ dılar veya yok ettiler. 386. Ubeydullah b. MQsa-MQsa b. Ubeyde-YakQb b. Zeyd b. Talha et-Teymi-Mu­ hammed b. el-Münkedir

O gün Safa' da üç yüz altmış put, Merve' de ise bir put vardı. İki tepe arası ise putlarla doluydu. Kabe putlarla çevrilmişti. Muhammed b. el-Münkedir der ki: Resulullah elinde putları işaret ettiği bir çubukla kalktı. Hangi putu işaret ettiyse o put devrildi. Sonunda Kabe'nin kapısının karşısında Makam'ın önünde duran isaf ve Naile putlarının yanına kadar geldi: "Bunları yere çalın," buyurdu. Müslümanlar onları yere attı. Hz. Peygamber "Söyleyin," buyurdu. Sahabe: "Ne diyelim ey Allah'ın Resulü?" diye sorunca Resulullah ''Allah vaadinde sa­ dıktır. Kuluna yardım etti ve orduları tek başına hezimete uğ­ rattı," deyiniz," buyurdu. 387. Hasan b. Musa-Şeyban-Yahya-Ebu Seleme-EbQ Hüreyre

Mekke'nin fethedildiği yıl Huzaalılar, kendilerinden öldü­ rülen birine karşılık Leysoğullarından bir adamı öldürdüler. Bu Resulullah'a haber verildiğinde Hz. Peygamber bineğine bindi ve halka şöyle hitap etti: ·�nah Fil'in Mekke'ye girme­ sine mani oldu ve ona Resulü'nü ve müminleri musallat etti. Bana da, yalnız, gündüzün belli bir saatinde (savaşmak/kan dökmek) helal kılınmıştır. Şimdi ise benim burada kan dök-

KitlJbü'l-Meğc'Jzf

175

mem haramdır. Mekke'nin dikenleri kopanlmaz, ağaçlarına balta vurulmaz, yerdeki yitik, sahibini aramak hariç alınmaz. Kimin bir yakını öldürülürse onun için iki yol vardır: Ya o da öldürü(p kısas uygula)r veya katilin ailesinden fidye alır." İsmi EbQ Şah olan bir kişi gelip: ''Ya Resulallah! Bunlan, benim için yazınız!" deyince Resulullah "Onun için, yazınız!" buyurdu. Kureyş'ten bir adam: "Izhır otunu koparılamayacak otla­ rın haricinde tut. Çünkü bu otu evlerimizde ve kabirlerimizde kullanıyoruz," deyince Resulullah: "Izhır hariç" buyurdu. 388. Ebu Üsame-Mis'ar-Amr b. Mürre-Zühri

Beni DQel b. Bekr'den bir adam: "Keşke Resulullah'ı görüp ondan (bir şeyler) dinlesem;' deyip diğer bir adama: "Gel be­ nimle," dedi. Adam: "Huzaa kabilesinin beni öldürmesinden korkanın;• demesine rağmen adam onu ikna edene kadar ısrar etti ve yola koyuldular. Yolda Huzaa kabilesinden birisi kendisini gördü ve onu tanıdı ardından kılıçla karnına vurdu. Bunun üzerine adam: "Ben sana beni öldürecekler demiştim," dedi. Resulullah bunu öğrenince kalkıp Allah'a hamd-ü sena etti ve sonra şöyle buyurdu: "Mekke'yi harem kılan, yüce Al­ lah'tır. Orayı insanlar haram kılmamışlardır. Benim için günün bir saatinde helal kılındı, ondan sonra benim için de haram­ dır. Muhakkak ki; insanların Allah'a karşı en taşkını, Allah'ın hareminde adam öldüren yahut kendi katilinden başkasını öl­ düren, ya da Cahiliye dönemindeki öcünü almak için adam öl­ dürendir. Bu adamın diyetini ben ödeyeceğim," buyurdu. Amr b. Mürre bu hadisi Said b. el-Müseyyeb'e söylediğini nakleder: Ben Allah'a en düşmanı şeklinde söyledim. O ise "en düşman olan" dedi. 389. Yahya b. Adem-Abdullah b. İdris-Muhammed b. lshak-Zühri-Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe-lbn Abbas

Fetih yılı, Merru'z-Zahran'da Abbas b. Abdilmuttalib Resu­ lullah'a EbQ Süfyan'ı getirdiğinde, Ebu Süfyan Müslüman oldu. Abbas, Resulullah'a "Ya Resulallah! EbQ Süfyan övünmeyi se-

176

Kitdbü'l-Meğazl

ver. Ona kavminin içinde bir şey yapsan olmaz mı?" deyince Hz. Peygamber "Olur. Ebu Süfyan'ın evine giren emniyettedir. Kapısını kapatan emniyettedir;' buyurdu. 390-Muhammed b. Fudayl-Yezid-Mücahid-TavQs-lbn Abbas

Resulullah şöyle buyurdu: "Burası yani Mekke, haremdir. Yüce Allah, gökleri ve yeri yarattığı, şu iki dağı yerleştirdiği gün, Onu Haram kılmıştır! Mekke'de kan dökmek benden önce hiçbir kimse için helal olmadığı gibi, benden sonra da, hiçbir kimse için helal olmayacaktır. Bana da, yalnız, gündü­ zün belli bir vaktinde helal kılınmıştır. Dikenleri koparılmaz, av hayvanları ürkütülmez, otları biçilmez ve yitiği de sahibini bulmak için ilan etme gayesi dışında yerinden kaldırılmaz." Hz. Abbas: "Ya Resulallah! Mekke halkı ızhır otu olmadan ya­ pamaz. Çünkü onu halk demircilik ve ev işlerinde kullanıyor," deyince Resulullah "Izhır hariç," buyurdu. 391. Abdülvehhab es-Sekafi-Eyyub-lbn Ebi Müleyke

Mekke fethedildiği vakit Bilal, Kabe'nin üzerine çıktı ve ezan okudu. Safvan b. Ümeyye, Haris b. Hişam'a: "(Kabe'nin üzerindeki) Şu köleyi görüyor musun? diye sordu. Haris, "Eğer Allah bunu sevmezse değiştirir (izin vermez)," dedi. 392. Ebu Halid el-Ahmer-Hişam b. Urve-Babası

"Fetih Günü Bilal Kabe'nin üzerinde ezan okudu." 393. Ahde b. Süleyman-Yahya b. Said-Said b. el-Müseyyeb

Resulullah Fetih yılı Medine halkından sekiz bin veya on bin, Mekke halkından ise iki bin kişiyle yola çıktı. 394. Abdurrahim b. Süleyman-Muhammed b. ishak-Said İbn Ebi Hind-Akil b. Ebi Talib'in Azatlısı Ebu Mürre-Ebu Talib'in kızı Ummu Hani

Resulullah Mekke'yi fethettiği zaman Beni Mahzum'dan olan kayınlarımdan, iki kişi yanıma kaçtı. Onları evimde sak­ ladım. Kardeşim Ali b. Ebi Talib yanıma gelir gelmez: "Onları öldüreceğim," dedi. Ben onların üzerine kapıyı kapa d ım ve Mekke'nin üst tarafında bulunan Resulullah'ın yanına geldim. Hz. Peygamber içinde hamur kalıntısı olan leğende yıkanıyor­ du ve kızı Fatıma onu gizliyordu.

177

Kitdbü'l-MeAdzf

Resulullah yıkanmayı bitirince üzerine bir elbise giyip se­ kiz rekat duha namazı kıldı. Sonra dönüp: "Merhaba ey Ümmü Hani hoş geldin, seni getiren nedir?" diye sordu. Ben: "Ey Al­ lah'ın Peygamberi! Kayınlarımdan iki kişi yanıma kaçtılar, Ali b. Ebi Talib yanıma gelip onları öldürmek istedi;' dediğimde Hz. Peygamber "Olmaz! Senin korumana aldığını biz de ko­ rumamıza aldık, eman verdiğine de eman verdik ey Ümmü Hani!" buyurdu. 395. Gunder-Şu'be-Amr b. Murre-Ebıl'l-Bahteri-Ebıl Said el-Hudri

"Allah 'm yardımı ve fetih geldiğinde. " (Nasr, 1 1 0/1-3) su­ resi nazil olduğu zaman Resulullah okuyup sonuna geldi ve şöyle dedi: "İnsanlar grup gruptur. Ben ve ashabım bir tarafta, diğer insanlar bir taraftadır." Resulullah şöyle buyurdu: "Fe­ tihten sonra hicret yoktur, yalnızca cihad ve niyet vardır." (Bu­ nun üzerine) Mervan, Ebu Said el-Hudri'ye: "Yalan söyledin," dedi. Yanında da Zeyd b. Sabit ve Rafi b. Hadic vardı ve bera­ ber divanda oturuyorlardı. Ebu Sa'id: "Eğer isterlerse bunlar sana bu hadisi anlatırlar. Ama bu, kendisini kavminin arra­ feliğinden azletmenden; bu da kendisini zekat toplama işin­ den azletmenden korkuyor," deyince onlar sustular. Mervan, Ebu Said'e vurmak için kırbacı kaldırdı. Bunu gördüklerinde: "Doğru söylüyor," dediler. ..

396.

Veki',

Süfyan-Mansılr-Mücahi-Tavıls-lbn Abbas

Resulullah şöyle buyurdu: "Fetihten sonra hicret yoktur, yalnızca cihad ve niyet vardır. Cihad için çıkmanız istendiğin­ de cihada çıkınız." 397. Ubeydullah b. Musa-Ubeydullah b. Ebi Ziyad-Ümmü Yahya bint Ya'la-Babası

Mekke'nin fethi günü babamı alıp gelerek: "Ya Resulullah! Bu, hicret etmek üzere sana biat ediyor," dedim. Resulullah "Fetihten sonra hicret yoktur, sadece cihad ve niyet vardır," buyurdu. 398.

Abdullah b. N ü m eyr-Abdullah b. Habib b. Ebi Sabit- İ b n Ebi H üse­

yin-Ata-Hz. Aişe

Resulullah şöyle buyurdu: " Fetih ten sonra hicret yoktur, ya lnızca cihad ve niyet vardır."

178

Kitll bü'l-Meğdzt

399. Muhammed b. Fudayl-Asım-EbQ Osman-Mucaşi' b. Mes'Qd

Ben kardeşimle beraber Resulullah'a geldim ve: ''Ya Resu­ lullah! Hicret etmek üzere sana biat ettik'' dedim. Resulullah "Hicret edecekler etti ve hicret bitti" buyurunca ben: ''Ya Re­ sulullah! Sana ne üzerine biat edelim?" diye sordum. Resulul­ lah "İslam ve cihad üzerine biat ediniz;• buyurdu. EbO Osman der ki: "Mucaşi'nin kardeşini bulup sorduğumda, bana: "Mu­ caşi doğru söyledi," dedi. 400. lbn. Uyeyne (Sü�n)-Zühri-Ubeydullah-lbn Abbas

Hz. Peygamber Fetih yılı oruç tuttu. Kudeyd denilen yere varınca orucunu bozdu. Fiil olarak Resulullah'ın son yaptığı dikkate alınır (yani seferdeyken oruç bozulabilir). 401. Abdullah b. idris-Muhammed b. lshak-Zühri-Ubeydullah-lbn Abbas

"Resulullah Mekke'yi fethettiği yerde on beş gün kaldı. Hu­ neyn' e gidene kadar namazı kısaltarak kıldı." 402. ishak b. MansOr-Hakem b. Abdulmelik-Katade-Enes

Fetih Günü Resulullah Mekke'ye girdiği zaman dört kişi ha­ riç herkese eman verdi. 403. Affan-Hemam-Katade-Enes

"Gerçekten Biz sana apaÇ1k birfetih nasib ettik."73 ayeti, so­ nuna kadar, Resulullah Hudeybiye'den dönerken nazil oldu. Sahabe gam ve üzüntü ile dolup taşıyorken Resulullah "Bana, dünya ve içindeki her şeyden daha sevimli bir ayet nazil oldu," buyurdu. Hz. Peygamber ayeti okuyunca oradakilerden bir adam: "Ne mutlu sana, ey Allah'ın Resulü! Allah sana ne yapa­ cağını bildirdi. Peki, bize ne var?" deyince yüce Allah bundan sonraki: "Mümin ·erkeklerle mümin kadınları altlarından ır­ maklar akan cennetlere -oralarda ebedi kalmak üzere- soksun ve günahlarım örtsün diye. İşte bu, Al/ah 'ın katında büyük bir · kurtuluştur."74 ayetinin sonuna kadar indirdi. 404. EbQ Üsame-Abdurrahman b. Yezid b. Cabir-Mekhıll

73 Fetih, 48/1-4. 74 Fetih, 48/5.

Kitdbü'l-Meğı!Jzf

179

Resulullah Mekke'ye girdiği zaman cinler onu ateş kıvıl­ cımları atarak karşıladılar. Cebrail: "Ey Muhammed! istiaze et (Allah'a sığın) !" dediğinde, Hz. Peygamber şu S"özlerle istiaze etti ve şeytanlar ondan uzaklaştılar: "Hayır getiren hadiseler haricinde, gökten inen ve göğe çıkan şeylerin şerrinden, yerin içinde gizlenen ve yerden biten şeylerin şerrinden, gece ile gündüzün musibetlerinden, Yüce Allah'ın kerim olan sıfatı ve hiçbir iyi ile kötünün aşamayacağı eksiksiz kelimelerine sığı­ nırım! Ey Rahman olan Allah'ım!" 405. Ebü Üsame-Zekeriya-Ebü ishak-Abdullah b. Habib

Halid b. el-Velid Ut putunun yanından geçerken şöyle dedi: "Ey Uzza! (Bu gelişim) seni yüceltmek (ta'zim) için değil, seni inkar içindir. Çünkü ben gördüm ki Allah seni alçaltmıştır." 406. Fadl b. Dukeyn-Yünus b. Ebi lshak-Ebu's-Sefer

Resulullah Mekke'ye girdiği vakit Şeybe b. Osman'dan Kabe'nin anahtarını istedi. O ağır davranınca Hz. Peygamber Hz. Ömer'e: "Kalk ve onunla git. Anahtarı getirsin, aksi tak­ dirde kellesini vur," dedi. Şeybe anahtarı getirdi. Resulullah anahtarı kucağına attı. Şeybe ise ayakta bekliyordu. Şeybe'nin ağlaması üzerine Resulullah, "Buyur al! Allah Cahiliye döne­ minde de, islam döneminde de anahtarın sizde kalmasına razı oldu," buyurdu. 407. lbn Mehdi (Abdurrahman)-Süfyan-Ebü's-Sevda-lbn Sabıt

Resulullah Kabe'nin anahtarını, örtünün altından Osman b. Talha'ya verdi. 408. Ya'la b. Ubeyd-Muhammed b. lshak-Zühri-Ubeydullah b. Abdullah b. Ut­ be-lbn Abbas

Resulullah Fetih yılı Ramazan ayından on gün geçtiğinde ·yola çıktı. 409. Hafs (b. Gıyas)-Ca'fer-Babası (Muhammed el-Bakır)

Mekke'nin fethi günü Resulullah Kabe'nin çevresindeki putların imha edilmesini emretti. 410. Ahde b. Süleyman-Hişam-Babası (Urve)

180

Kitlibü'/-Meğdzf

Fetih yılı Resulullah Ci'rane denilen yerden umre için ih­ rama girdi. Umreyi yapıp bitirince Hz. Ebu Bekir'i Mekke'de bıraktı ve halka hac kurallarını öğretmesini ve onlara: "Bu yıl hac yapan (hangi şekilde yaparsa) emniyettedir. Bu yıldan sonra hiçbir müşrik hac edemez. Kimse Beyt'i çıplak bir şekil­ de tavaf edemez;' diyerek seslenmesini emretti. 41 ı. Ebu üsame-Abdulhamid b. Ca'fer-Yezid b. Ebi Habib-Ata-Cabir b. Abdullah

Fetih yılı Resulullah'ın şöyle dediğini işittim: 'i\.llah ve Resulü, içki, domuz, leş ve putların satışını yasakladılar." Bir adam: "Ya Resulullah! Leşlerin iç yağı hakkında ne dersin? Bu yağlar gemilere ve derilere sürülüp kandillerde kullanılmak­ tadır;' diye sorunca Hz. Peygamber: 'i\.llah Yahudileri canını alsın! Allah kendilerine ölü hayvanların iç yağlarını haram kılınca, onu erittikten sonra satıp parasını yediler!" buyurdu. 412. Ubeydullah b. Musa-Usame b. Zeyd-Zühri-Abdurrahman b. el-Ezher

Ben genç bir çocuk iken, Fetih yılı Resulullah'ı Halid b. el­ Velid'in evini sorarken gördüm. Resulullah'a içki içen birini getirdiklerinde, onu ellerine geçirdikleri şeylerle dövdüler. Kimi elindeki kırbaçla, kimi ayakkabıyla kimi ise sopayla ada­ ma vurdular. Resulullah ise adamın üzerine toprak saçtı. Hz. Ebu Bekir'e içki içen birisi getirilince arkadaşlarına: "Resu­ lullah vurduğu (içki içen) kişiye kaç defa vurdu?" diye sordu. Oradakiler Resulullah'ın kırk defa vurduğunu belirtince, Hz. Ebu Bekir de adama kırk defa vurdu. 413. Yunus b. Muhammed-Leys b. Sa'd-Akil-lbn Şihab-Amr b. Abdurrahman b. Ümeyye b. Ya'la b. Ümeyye-Babası Ya'la

Fetih günü babam Ümeyye'yi Resulullah'a getirip: "Ya Re­ sulullah! Hicret etmek üzere babamla biat et," dedim. Resu­ lullah "Ben onunla cihad üzerine biat ediyorum. Artık hicret bitmiştir;' buyurdu. 414. Aflan-Vuheyb-Abdullah b. Osman b. Huseym-Mücahid-Saib

(Saib), islam'dan önce Hz. Peygamber ile ticarette ortaklık yapardı. Fetih Günü olduğunda O'na geldi. Resulullah ona şöyle dedi: "Bana sorun çıkarmayan ve muhalif olmayan, kardeşim

Kitflbü'l-MeğQzf

181

ve ortağım Saib, merhaba! Cahiliye döneminde (Müslüman ol­ madığın için) senden kabul edilmeyen güzel ameller yapardın. Bugün ise o ameller senden kabul edilir." Resulullah eski tanı­ dıklarıyla irtibatı koparmayan ve yakınlarını gözeten biriydi. 415. Hüseyin b. Ali-Hamza ez-Zeyyat

Mekke fethedildiği gün Resulullah (şehre) Mekke'nin üst tarafından, Halid b. el-Velid ise alt tarafından girdiler ve Resu­ lullah Halid'e: "Kimseyi öldürme!" dedi. Buna rağmen Halid öldürünce Resulullah: "Neden bunu yaptın?" diye sordu. Ha­ lid: "Ya Resulullah! Bunu yapmamaya güç yetiremedim ben de bunu yaptım (Başka çarem kalmadı)." dedi. 416. Hevze b. Halife-lbn Curec-Muhammmed b. Ca'fer-Ebu Seleme ve Abdullah b. Amr-Abdullah b. es-Saib

Mekke'nin fethinde Resulullah'a geldim. Kabe'ye doğru na­ maz kıldı, ayakkabılarını çıkarıp sol tarafına koyduktan sonra ilk rekatta Müminıln Suresini okudu, Hz. Isa veya Hz. Mılsa'yı zikrettiğinde öksürüğü tuttu ve hemen rükuya gitti. 4 1 7. Yezid b. Harun-Ebu Malik el-Eşcai-Salim b. Ebi'l-Ca'd-Muhammed b. el-Hanefiyye

Resulullah odalarından birinden çıkıp kapısının yanında oturdu. O, tek başına oturduğu zaman sesleninceye kadar kimse yanına gitmezdi. Resulullah "Bana Ebu Bekir'i çağır," buyurdu. Hz. Ebu Bekir gelince uzun süre onunla sessizce konuştu ve sağ veya sol tarafına oturmasını emretti. Sonra: "Bana Ömer'i çağır;' buyurdu. Ömer gelip Hz. Ebu Bekir'in yerine oturdu ve Resulullah onunla da uzun süre sessizce konuştu. Hz. Ömer sesini yükseltip: "Ya Resulullah! Bunlar küfrün başıdır. Bunlar senin sihirbaz, kahin, yalancı ve iftiracı olduğunu ileri süren kişilerdir," deyip Mekkelilerin Resulullah hakkında söyledikleri hiçbir şeyi bırakmadı hepsini saydı. Hz. Peygamber Ömer'e diğer tarafına oturmasını emretti ve biri onun sağına, diğeri soluna oturdu. Sonra Resulullah halkı çağırıp: "Bu iki arkadaşınızın kime benzediğini size söyleyeyim mi?" dedi. Halk: "Olur ey Allah'ın Resulü!" karşılığını verince Hz. Peygamber Hz. Ebu Bekir'e

182

Kitt2bü'l-Meğdzf

dönerek şöyle buyurdu: "Hz. İbrahim Allah rızası için sütteki yağdan daha yumuşaktı." Sonra Hz. Ömer'e dönerek: "Hz. Nuh ise Allah rızası için taştan daha sertti . Uyulacak görüş Ömer'in görüşüdür" buyurdu. İnsanlar kalkarak Hz. Ebu Bekir'in pe­ şinden gittiler ve: "Ey Ebu Bekir! Ömer'e sormaktan çekindik. Resulullah'ın seninle sessizce konuştuğu şey nedir?" diye sor­ dular. Hz. Ebu Bekir şöyle dedi: "Bana Mekke'ye savaş açmak mevzusundaki fikrimi sordu. Ben: "Ya Resulallah! Onlar senin kavmindir,""dedim. Beni dinleyeceğini düşünürken Hz. Ömer'i çağırdı ve Ömer: "Onlar küfrün başıdır," deyip Mekkelilerin daha önce söyledikleri bütün kötülükleri saydı. Allah'a yemin olsun ki, Mekke halkı zelil olmadıkça Araplar zelil olmazlar. Resulullah size cihadı Mekke'ye karşı savaşmanızı emretti." Taif (Kuşatması) 418. Süfyan b. Uyeyne-Amr-Ebu'l-Abbas-Abdullah b. Amr-Murre-lbn Ömer

Resulullah Taif'i kuşattı, fakat bir şey elde edemedi. Bu­ nun üzerine: ''Yarın döneceğiz," dedi. Müslümanlar: "Telifi fethetmeden mi döneceğiz?" dediler. Resulullah "Öyleyse ya­ rın sabah savaşa hazır olun!" buyurdu. İkinci günkü savaşta sahabeden birçoğu yaralandı. Bunun üzerine Hz. Peygamber "Yarın döneceğiz," deyince sahabe Resulullah'ın bu kararına sevindi. Hz. Peygamber sahabenin sevindiğini görünce güldü. 419. Ubeydullah b. MOsa-Talha b. Cebr-Muttalib b. Abdullah-Mus'ab b. Abdur­ rahman-Abdurrahman b. Avf

Resulullah Mekke'yi fethedip, Taif'e yöneldi ve orayı on do­ kuz veya on sekiz gün muhasara etti; ama fethedemedi. Kuşluk vakti veya öğleden sonra bizden uzaklaştı sonra geldi ve ordu­ yu (dönmek için) hareket ettirdi. Sonra şöyle dedi: "Ey insanlar! Ben size gönderilen bir elçiyim. Size akrabalarıma iyi davran­ manızı öneriyorum. Buluşacağınız yer Havz'dır. Nefsim elinde olana yemin ederim ki; ya namazı kılar zekatı verirsiniz, ya da sizlere benden veya kendi nefsim gibi birini gönderirim, bütün savaşçılarınızın boyunlarını vurur ve zürriyetlerinizi esir alır." insanlar, onun Ebu Bekir veya Ömer olduğunu sandılar: Resu­ lullah Ali'nin elini tutup dedi ki: "O kişi, budur."

KitfJbü'l-MeğtJzf

183

420. Abdülvehhab es-Sekafi-Abdullah b. Osman b. Haysem-EbQ'z-Zübeyr

Resulullah Taif halkını kuşatmaya almıştı. Sahabe gelerek: ''Ya Resulullah! Sakif kabilesinin oklan bizi yaktı, onlara bed­ dua et!" deyince, Hz. Peygamber iki kere 'J\llah'ım! Sakif'e hi­ dayet ver!" buyurdu. Havle, Resulullah'a gelerek: "Bana Huzaa'nm kızının çok süs eşyasının olduğu haber verildi. Eğer yarın Allah sana Taif'i fet­ hetmeyi nasip ederse, onun süs eşyalarını bana ganimet ola­ rak ver;• dedi. Hz. Peygamber "Eğer bize onlarla savaşmak için izin verilmezse?" deyince bir adam -bizce bu kişi Hz. Ömer'di-: ''Ya Resulullah! Kendileriyle savaşmana izin verilmeyen bir topluluğun yanında neden duruyorsun?" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber halka, yolculuğa hazırlanmalan için seslendi ve Ci'rane'de konaklayıp Huneyn ganimetlerini orada pay ehi. Oradan umre'ye gidip sonra da Medine'ye döndü. 421. EbQ Muaviye-Haccac-Hakem-Miksem-lbn Abbas

Resulullah Taif Günü yanma gelen, müşriklere ait bütün köleleri azat etti. 422. Abdurrahim b. Süleyman-Haccac-Hakem-Miksem-lbn Abbas

Taif Günü iki köle Resulullah'm yanma geldiler ve Hz. Pey­ gamber onları azad etti. Bunlardan birinin adı Ebu Bekre'dir ve ikisi de Resulullah'm azadhsı (olarak bilinirdi). 423. EbQ Üsame-Kehmes-Abdullah b. Şakik

"Resulullah Vadi'l-Kura'yı kuşatma altına almıştı." 424. Yezid b. Hariln-Kays-Ebı'.i Husayn-Abdullah b. Sinan

"Resulullah Taif halkını yirmi beş gün kuşatma altında tut­ tu ve her namazın arkasından onlara beddua etti." 425. Veki'-Said b. Saib-Ubeydullah b. Ma'iyye denilen Beni Siva'e b. Amir'den olan yaşlı bir adam

"Taif Günü iki kişi vuruldu Resulullah'm yanma götürülüp vuruldukları haber verildiğinde Hz. Peygamber (onların) vu­ ruldukları yerde defnedilmelerini emretti." 426. Yezid b. Hariln-Nafi' b. Ömer-Ümeyye b. Safvan-EbQ Bekir b. Ebi Zuheyr es-Sekafi-Babası

184

Kitdbü'l-Meğdzf

(Zuheyr) Resulullah'ın Nebat'ta veya Nebave'de -ki Taif'te bir yerdir- hutbesinde şöyle dediğini duydu: "Cennetlikleri ce­ hennemliklerden, hayırlıları, şerlilerden neredeyse ayırt edebi­ leceksiniz." Sahabe: "Ne ile ayırt edebileceğiz ey Allah'ın Resu­ lü!" diye sorduğunda, Resulullah "Onları iyi ve kötü (huylarıyla) zikrederek, siz Allah'ın yeryüzündeki şahitlerisiniz;' buyurdu. 427. Hüseyin b. Ali-Zaide-Abdulmelik

Resulullah Sakif'i kuşatma altına aldığında: "Burada ko­ nakladığımızdan beri meleği (Cibril'i) görmedim," buyurdu. Havle bint Hakim es-Sülemiyye gidip bu sözü Hz. Ömer'e ilet­ ti. Hz. Ömer Resulullah'a gelip Havle'nin sözlerini kendisine söyledi. Bunun üzerine Hz. Peygamber "Doğru söyledi," bu­ yurdu. Hz. Ömer, Resulullah'a binekleri işaret edince Hz. Pey­ ga mber muhasarayı kaldırıp geri döndü. 428. EbQ Halid el-Ahmer-Yahya b. Said-Amr b. Şu'ayb

Resulullah Taif'ten sonra Huneyn'den dönünce: "Ganimet mallarından, elinizde, iğneden ipliğe varıncaya kadar, büyük ve küçük ne varsa getirip geri veriniz! Muhakkak humus dı­ şında alınan her şey yolsuzluktur. Yolsuzluk, kıyamet günü utanç, rezillik ve ateştir," dedikten sonra bir devenin üzerin­ den bir kıl aldı ve: "Sizin ganimetinizden bana beşte bir dışın­ da şu tüy kadar bile geçmiş bir şey yoktur! Beşte bir pay da yine sizlere iade ediliyor," buyurdu. 429. Muhammed b. Hasan el-Esedi-lbrahim b. Tamhan-EbQ'z-Zübeyr-lbn Ab­ bas'ın Azatlısı Utbe-lbn Abbas

"Resulullah Taif'ten döndüğünde Ci'rane denilen yerde ko­ naklayıp ganimetleri pay etti ve oradan da �mreye gitti. Bu, Şevval ayının bitmesine iki gece kala olmuştu." 430. Ebu Muaviye-Haccac-Muhammed b. Abdirrahman b. Zurare-Hocaları-Zü­ beyr

"Taif günü orada (esirler arasında) bulunan teyzelerini ele geçirince, kendi mülkünde oldukları için onlar hemen serbest bırakıldılar."

Kitdbü'l-Meğdzf

Mute

185

Savaşı

431. EbO Bekir-EbO Halid el-Ahmer-Haccac-Hakem-Miksem-lbn Abbas

Resulullah Mute'ye ordu gönderdi ve başına Zeyd'i atadı. Zeyd şehit olursa Ca'fer'in, Ca'fer'in şehit olması halinde ise Abdullah b. Revaha'nın komutan olmasını söyledi. İbn Revaha orduya katılmayıp Medine'de kalarak cuma namazını kılınca Resulullah onu görüp: "Neden orduya katılmadın?" diye sor­ du. İbn Revaha: "Cuma namazını seninle kılmak istedim;' kar­ şılığını verince Resulullah ·�nah yolunda yapılan bir sabah veya akşam görevi, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır," buyurdu. 432. Süleyman b. Harb, Esved b. Şeyban-Halid b. Sumeyr-Abdullah b. Rebah el-Ansari-EbQ Katade

Resulullah komutanlarını (atadığı) ordusunu yola çıkarıp: "Zeyd b. Harise komutanınızdır. Eğer o vurulursa komutanınız Ca'fer b. Ebi Talib, o da vurulursa Abdullah b. Revaha'dır," bu­ yurdu. Ca'fer atıldı: "Ya Resulullah! Zeyd'i bana komutan tayin edeceğini sanmamıştım," deyince Resulullah "Yoluna devam et! Hangisinin daha hayırlı olduğunu bilemezsin!" buyurdu. Ordu yola çıkıp bir müddet geçtikten sonra Resulullah, minbere çıkıp "es-salatu camia" diye seslenilmesini emretti. Halk Resulullah'ın etrafında toplandı. Hz. Peygamber şöyle buyurdu: ·�ııah'tan, onlara hayır ve sevab kapısının açılma­ sını dilerim -Resulullah bunu üç defa söyledi- Size, gazveye çıkan ordunuzdan haber vereceğim. Gidip düşmanla karşı karşıya geldiler. Zeyd şehit oldu. Onun için Allah'tan mağfi­ ret dileyiniz. Sonra sancağı Ca'fer b. Ebi Talib alıp düşmana saldırdı ve çarpışıp şehit oldu. Onun şahadetine şahitlik edip Allah'tan mağfiret dileyiniz. Sonra sancağı Abdullah b. Reva­ ha aldı ve şehit edilene kadar geri adım atmadı. Onun için Allah'tan mağfiret dileyiniz. Sonra tarafımdan komutan tayin edilmeyen Halid b. el-Velid sancağı aldı. O bu göreve kendi­ si geldi." Sonra Resulullah şöyle dedi: ·�ııah'ım! Halid, senin kılıçlarından bir kılıçtır. Sen ona yardım et." O günden itiba­ ren Halid'e ·�ııah'ın kılıcı (Seyfullah)" ismi verildi. Resulullah

186

KitiJbü'l-Meğazf

"Koşup kardeşlerinizin imdadına yetişiniz ve onlara yardıma çıkmayan kimse kalmasın," buyurdu. Sahabe piyade ve süvari olarak yardıma koştular. Bu olay, şiddetli sıcaklar(ın olduğu bir zaman)da olmuştu. Topluluk geceleyin yolun dışına çıkmak üzereyken, Hz. Pey­ gamber uyukladı ve bineğinin üzerinde bir tarafa kaydı. Ben gidip elimle ona destek olup dü�esine mani oldum. Bir elin kendisine değdiğini hissettiğinde doğruldu ve: "Kim o?" diye sorduğu zaman ben: "Ebu Katade," karşılığını verdim. Resulul­ lah ikinci veya üçüncüsünde: "Galiba bu gece sana yük oldum;' deyince ben: "Anam babam sana feda olsun hayır (olmadın) ! Uyuklama ve uykunun seni yorduğunu görüyorum. Uykusuz­ luğun geçene kadar inip dinlensen;' dedim. Resulullah "İnsan­ lann gevşemesinden korkuyorum;' deyince ben: ·�nam babam sana feda olsun! Hayır, gevşemezler;' karşılığını verdim. Resulullah "Bize görünmeyeceğimiz bir yer bul," deyince yoldan saptım ve bir de baktım ki ağaçlık bir yer! Gelip: "Ya Resulullah! Şurada ağaçlık bir yer buldum;' dedim. Resulullah ve onunla yola çıkanlar oraya doğru saparak ağaçların için­ de gizlendiler (dinlendiler). Uyandığımızda güneş doğmuştu. (Namazı kaçırdık diye) kaygılı bir şekilde uyandığımızı gören Resulullah "Yavaş! Yavaş!" diyerek teskin etti. Güneş yükse­ linceye kadar bekledikten sonra, "Sabah namazından önce iki rekat namazı kılanlar şu an kılsınlar," dedi. Bunun üzerine sa­ bah namazından önce nafile namaz kılmayı adet edinenler bu iki reicatı kıldı. Sonra Resulullah emretti ve namaz için ezan okundu. Ar­ dından öne geçip bize namazı kıldırdı. Selamı verdikten son­ ra da şöyle buyurdu: ·�ııah'a hamd ederiz. Dünyalık hiçbir şey bizi namazlarımızdan alıkoymazdı. Ancak ruhlar Allah'ın kudret elindedir ve onları (uyuyan kuluna) dilediği zamanda geri yollar. Hangi salih kul bu vaktin namazına bir daha yeti­ şirse iki kere kılsın." Sahabe: "Ya Resulullah, halk susadı," dediklerinde Resulul­ lah "Susuzluk olmayacak! Ey Ebu Katade! Bana abdest kabını

Kitdbü'l-Meğdzf

187

göster," dedi. Resulullah'a abdest kabını götürdüm, onu kuca­ ğına alıp kabın ağzını kendi ağzına koydu. Kaba tükürüp tü­ kürmediğini Allah bilir. Sonra Hz. Peygamber "Ey Ebu Katade! Bana yüklerin içindeki su kaplarını getir" dedi. Resulullah'a iç içe konmuş kaselerden birini getirdiğimde kasenin içine su döktü ve: "Topluluğa su dağıt," buyurdu. Sonra yüksek bir ses­ le topluluğa şöyle seslendi: "Su kabı kimin önüne geldiyse on­ dan içsin!" Elimdeki kaseyle bir adama gidip su içirdim. Kase­ de kalan artıkla beraber Resulullah'ın yanına döndüm. Sonra ilk içirdiğim adamın oraya gidip yanındaki adama içirdim. Bu şekilde adamın çevresindeki herkese su vermiş oldum. Sonra tekrar artan suyu alıp Resulullah'ın yanına gittim. Sonra bir daha başka bir topluluğun yanına gidip onlara da su verdim böylelikle yedi topluluğa o bardaktan su verdim. Elindeki kapta su kalıp kalmadığına bakmak için uzanınca Resulullah bendeki kaseye su döküp: "İç!" dedi. Ben: ''Anam babam sana feda olsun! Fazla susamamışım," dedim Resulul­ lah "Gidebilirsin! Bugünden sonra insanlara suyu ben verece­ ğim;' dedi. Resulullah bardağa su koyup içti, sonra bir daha doldurarak içti, sonra bir daha doldurarak içti. Sonra bineği­ ne bindi, biz de bindik. Sonra Resulullah "Geride kalanlar Peygamberlerinin (yani benim) aralarında olmadığını ve namaz vaktinin geçmekte olduğunu gördüklerinde ne yapacaklar dersiniz;' diye sor­ du. Ben: ''Allah ve Resülü daha iyi bilir," dedim. "Ebu Bekir ve Ömer aralarında değil mi? O ikisine itaat edenler doğru yolda olurlar anaları da. O ikisine isyan ederlerse yoldan çıkarlar anaları da," buyurdu. Bunu üç defa söyledi. Daha sonra Resulullah yola koyulunca Güneş en tepede olana kadar biz de yola ilerledik. Ağaç gölgesi arayan bazı in­ sanlar gördük ki yanlarına gittiğimizde, aralarında Ömer b. el-Hattab'ın da olduğu Muhacirler olduklarını fark ettik. On­ lara: "Resulullah'ın içinizde olmadığını fark ettiğiniz ve nama­ zın geçmesinden endişelendiğiniz zaman ne yaptınız?" diye sorduğumuzda şöyle cevap verdiler: "Vallahi size söyleyelim:

188

Kitdbü'l-Meğdzf

O zaman Ömer atıldı ve Ebu Bekir'e şöyle dedi: "Yüce Allah Kitab'ında: "Muhakkak sen de öleceksin, onlar da ölecekler,',.,5 buyurur. Kim bilir belki de Yüce Allah, Peygamberini katına aldı. Kalk, bize namazı kıldır ve yola çık. Ben senden sonra biraz daha burada beklerim. Gelirlerse gelirler, gelen olmazsa da sana yetişirim." Sonra namaz kılındı." -Hadis burada kesil­ miştir. 433. Abdullah b. Nümeyr-Yahya b. Said-Amre-Hz. Aişe

Ca'fer b. Ehi Talib, Zeyd b. Harise ve Abdullah b. Revaha'nın ölüm haberi gelince Resulullah üzüntüsü yüzünden belirmiş bir şekilde oturdu. Ben ise kapı aralığından gözlüyordum. Bir adam gelip: "Ya Resulullah! Cafer'in hanımları ağlıyorlarmış," dedi. Hz. Peygamber adama kadınların ağlamasını yasakla­ masını söyledi. 434. Abdurrahim b. Süleyman-Zekeriya-Şa'bi

Mute Günü Ca'fer b. Ehi Talib Belka'da öldürülünce Resu­ lullah ''Allah'ım! Ca'fer'e, ailesinde salih kullarına verdiğin ne­ sillerden en güzelini ver." 435. Abdullah b. idris ve Veki-lsmail-Kays-Halid b. el-Velid

"Mute Günü elimde dokuz kılıç parçalandı. Ağzı enli Yemen yapımı bir kılıç vardı. Yalnızca o elimde sağlam kaldı." 436. Ca'rer b. Avn-lbn Cüreyc-Ata'nın (b. Ebi Rebah)

Resulullah Mute'de öldürülen üç kişinin ölüm haberini verdi ve onlara dua etti (cenaze namazlarını kıldı). 437. İsa b. Yunus-Safvan b. Amr es-Sekseki-Abdurrahman b. Cübeyr b. Nufeyr

Mute Günü Zeyd ile beraber ölenler için sahabenin üzün­ tüsü artınca Resulullah "Bu ümmetten sizin gibi veya üç kat daha hayırlı olan bir topluluk, Mesih'e yetişecektir. Allah ev­ veli ben, ahiri Mesih olan bir topluluğu rezil etmeyecek," bu­ yurdu. 438. Abdullah b. Nümeyr-Muhammed b. İshak-Abdurrahman b. Kasım- Baba­ s ı - H z.

Aişe

75 Zümer, 39/30.

189

Kitt2bü'l-Meğt2zf

Ca'fer'in ölüm haberi geldiğinde Resulullah'ın yüzünden üzüntüyü fark ettik. Resulullah'ın yanına bir adam girip: "Ya Resulullah! Kadınlar ağlıyorlar," deyince Hz. Peygamber "Git ve onları sustur. Eğer susmaktan kaçınırlarsa suratlarına top­ rak saç," dedi. Ben kendi kendime: "Sen kendini bırakmadın ve Resulullah'a (bu konuda) itaat edecek de değilsin," dedim. 439. Abdullah b. idris-Muhammed b. ishak-Yahya b. Abbad b. Abdillah b. ez-Zü­ beyr-Babası-Dedesi

"Murraoğullarından olan sütbabam bana şöyle bildirdi: "Sanki Mute Savaşında Ca'fer'i görüyor gibiyim. Kendisine ait olan kızıl bir attan inip atın ayağını kesti. Sonra da öldürülün­ ceye kadar savaşmaya başladı." 440. EbQ Üsame-Mehdi b. MeymOn-Muhammed b. Abdullah b. Ebi Ya'kOp-Ha­ san b. Sa'd

Resulullah'a Zeyd, Ca'fer ve Abdullah b. Revaha'nın ölüm haberi gelince bunu insanlara bildirdi ve Esma'yı da ağlayıp rahatlayıncaya kadar yalnız bıraktı. Sonra yanına gidip baş sağlığı diledi ve: "Bana kardeşimin oğullarını çağır;• dedi. Esma Resulullah'a kuş yavrulan gibi (zayıf) olan üç çocuğunu getir­ di. Resulullah berber çağınp çocuklann başını tıraş ettirdi ve şöyle buyurdu: "Muhammed, amcamız Ebu Talib'e benziyor. Avn ise sima ve ahlak olarak bana benziyor. Abdullah ise -Resu­ lullah Abdullah'ın elini tutarak kaldırıp- ·�llah'ım! Abdullah'a ticaretini bereketli kıl," dedi. Anneleri Abdullah için sevinince Resulullah "Ben, bunların dünyada ve ahirette velisiyken sen onların ihmal edilmelerinden mi endişe ediyorsun?" buyurdu. 441. Yahya b. A.dem-Kutbe-A'meş-Adi b. Sabit-Salim b. E bi J-Ca d '

'

(Ca'fer, Zeyd ve Abdullah b. Revaha) Resulullah'a rüyada gösterildi. Resulullah, Ca'fer'i kanatları kana bulanmış iki ka­ natlı bir melek olarak gördü. Zeyd, onun karşısında bir divan­ daydı. İbn Revaha da onlarla birlikte oturmuştu. İkisi, sanki İbn Revaha' dan yüz çevirmişlerdi. 442.

Abdurrahim b. Süleym a n - İ s mail b. Ebi Halid-Ebu İshak-Ebu M eysere

Resulullah'a Ca'fer, Zeyd ve Abdullah b. Revaha'nın ölüm (haberi) gelince onların şehit edildiklerini söyleyip: Üç defa

190

Kitdbü'l-Meğdzf

·�llah'ım! Zeyd'i bağışla" dedi ve '�llah'ım! Ca'fer'i ve Abdul­ lah b. Revaha'yı bağışla" dedi. 443. Yezid b. Har0n-lsm1UI b. Ebi Halid-Kays b. Ebi Hazim

Usame b. Zeyd'in babası öldürüldükten sonra, gelip gözü yaşlı bir şekilde Resulullah'ın önünde durunca Hz. Peygamber'in göz­ leri yaşardı. Usame, ikinci sabah gelip aynı yerde durunca Resu­ lullah "Dün gördüğüm şeyi sende bugün de görüyorum;• dedi. 444. Muhammed b. Ubeyd-Vail b. Davıld-el-Behiyy-Hz. Aişe

"Resulullah Zeyd b. Harise'yi gönderdiği bütün savaşlarda orduya emir olarak atadı. Eğer Resulullah'tan sonra kalsaydı, onu halife tayin ederdi." 445. Muhammed b. Ubeyd, lsmail-Mucalid b. Said-Amir-Hz. Aişe

"Eğer Zeyd yaşasaydı, Resulullah onu halife olarak görev­ lendirirdi." 446. Abdurrahim-Hişam b. Urve-Babası

Resulullah Mute' den önce bir ekibi ayırdı ve komutan ola­ rak Usame b. Zeyd'i atadı. Bu orduda Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer de vardı. Bazı kimseler Usame'nin komutan tayin edil­ mesi hususunda eleştiride bulundular. Resulullah kalkarak halka şöyle hitap etti: "Sizden bazıları, benim Usame'yi ko­ mutan tayin etmemi eleştiriyorlar. Usame'nin komutan tayin edilmesine itiraz ettikleri gibi babasının da komutan tayin edilmesine itiraz etmişlerdi. Vallahi o komutanlığa uygun bi­ risiydi ve benim için insanların en sevgililerindendi. Ondan sonra oğlu da benim katımda insanların en sevgililerindendir. Ben bunun sizin en hayırlı kişilerinizden olacağını umuyo­ rum. Onun için ona karşı iyi davranın." 447. Ali b. Müshir, Edah-Şa'bi

Resulullah'a Ca'fer'in ölüm haberi geldiğinde, hanımı Esma binti Umeys'i ağlayıp rahatlayıncaya ve üzüntüsü hafifleyin­ ceye kadar bıraktı. Sonra yanına gidip taziyede bulundu. Re­ sulullah Ca'fer'in çocuklarını çağırıp onlar için dua etti. (Özel­ likle) Abdullah b. Ca'fer'e ticaretinin bereketli olması için dua etti. (Daha sonraları) Abdullah ne satın aldıysa ondan kar

Kitiibü'l-Meğdzi

191

ederdi. Esma, Resulullah'a "Ya Resulullah! Bunlar bizim Mu­ hacirlerden olmadığımızı iddia ediyorlar," deyince Resulullah "Yanılıyorlar. Size iki kat hicret sevabı vardır. Siz (hem) Ne­ caşi'ye (hem de) bana hicret ettiniz," buyurdu. 448. EbQ ishak el-Ezdi-EbQ Üveys-Abdullah b. ömer-Nafı-lbn Ömer

Mute' deydim. Ca'fer b. Ebi Talib'i kaybettiğimizde onu ölü­ ler arasında aradık ve üzerinde doksan küsur kılıç ve mızrak yarası bulduk ve bütün bu darbeleri bedeninin ön tarafından aldığını gördük. Huneyn Savaşı 449. EbQ üsame-Zekeriya-EbQ ishak

Bir adam Bera'ya: "Ey Ebu Umara! Huneyn Günü kaçmış mıydınız?" diye sorduğunda, Bera şöyle cevap verdi: "Resu­ lullah'ın kaçmadığına şahitlik ederim. Ama atik davranan ve üzerinde zırhı olmayan bazdan Hevazinlilerin üzerine saldır­ mışlardı. Hevazinliler ok atmada mahir olduklanndan onları çekirge sürüsü gibi ok yağmuruna tuttular. Bunun üzerine bu Müslümanlar bozguna uğrayıp kaçtılar. O zaman düşman Resu­ lullah'a doğru yöneldi. Bu sırada Ebu Süfyan b. el-Haris, Resu­ lullah'ın katırını sürüyordu. Hz. Peygamber katırdan inip şöyle seslenerek imdat diledi: "Yalan yok ben Peygamberim! Ben Ab­ dülmuttalib'in oğluyum. Allah'ım! Yardımın! (Yardım et)" Vallahi savaş kızıştığı zaman Resulullah'la korunuyorduk. Onun yanında duran kendisini cidden cesaretli hissederdi (Ondan cesaret alırdı). 450. Şerik-Ebu ishak-Bera

Vallahi Resulullah Huneyn Savaşında düşmana hiç arkasını dönüp gitmedi. Abbas ve Ebu Süfyan, Resulullah'ın katırının yularını tutmuş, o ise şöyle diyordu: "Yalan yok ben Peygam­ berim! Ben Abdülmuttalib'in oğluyum." 451. Yezid b.Harun-Humeyd-Enes

Enes bildiriyor: Resulullah Huneyn Savaşında şöyle dua ediyordu: 'J\llah'ım! Eğer (böyle) dilersen, bu günden sonra sana ibadet edilmeyecek!"

192

Kitt1bü'l-Meğt1zf

452. Affan-Süleym b. Ahdar-lbn Avn-Hişam b. Zeyd-Enes

Huneyn Günü, Hevazin ve Gatafün (kabileleri) Resulullah ile savaşmak için kalabalık bir ordu topladı. O gün Resulul­ lah'ın askerlerinin sayısı on bin veya on binden daha çoktu. Hz. Peygamber ile beraber Tuleka'dan (Mekke'nin fethinde yeni Müslüman) olanlar da vardı. Düşman kuvvetleri tüm hayvanları ile çoluk çocuklarını da savaş meydanına getirip arkalarına konuşlandırmışlardı. Müslümanlarla Hevazin kar­ şılaşınca Müslümanlar kaçtılar. Resulullah ise beyaz katırı­ nın üstündeydi. Hz. Peygamber katırdan inip: "Ben Allah'ın kulu ve Resulüyüm" deyip o gün aralarına başka bir söz ka­ rıştırmadan iki defa böyle seslendi. Sağına dönüp: "Ey Ensar topluluğu!" deyince, Ensar: "Buyur ey Allah'ın Resulü! Biz se­ ninleyiz," dediler. Sonra Resulullah soluna dönüp: "Ey Ensar topluluğu!" deyince, Ensar: "Buyur ey Allah'ın Resulü! Biz se­ sinıeyiz," dediler. Daha sonra Resulullah yere indi ve onlarla karşı karşıya gelip onları hezimete uğrattılar ve ganimet elde ettiler. Hz. Peygamber ganimeti Tulekalar arasında pay edince Ensar: "Sıkıntı anında biz çağrılıyoruz, ganimet ise bizim dışımız­ dakiler arasında paylaştırılıyor," dediler. Resulullah bunu du­ yunca onları çağırıp bir çardakta oturarak: "Ey Ensar toplu­ luğu! Sizden duyduğum bu söz de nedir?" dedi. Ensar susup cevap vermeyince Hz. Peygamber (sav.) şöyle devam etti: "Ey Ensar topluluğu! Eğer bütün insanlar bir yola yönelse, Ensar da bir yola yönelse, hiç şüphesiz, Ensarın yöneldiği yolu tu­ tardım." Sonra söyle dedi: "İnsanlar dünyalıklarla (evlerine) giderlerken sizler Resulullah ile birlikte evlerinize dönüp git­ meye rıza göstermez misiniz?" Ensar: "Razı olduk. Razı olduk ey Allah'ın Resulü!" dediler. Hişam b. Zeyd, Enes'e "Sen buna şahit oldun mu?" deyince Enes, "Bu olaydan nereye kaçacak­ tım (nasıl haberim olmasın ki)?" dedi. 453. Ebü Üsame-Süleyman b. el-Mugire-Sabit-Enes

Huneyn Günü Ebu Talha, Resulullah'ın yüzünü güldürmek üzere gelip: "Ya Resulullah! Ümmü Süleym'i yanında bir han-

Kitôbü'l-Meğdzf

193

çer olduğu halde görmüyor musun?," dedi. Resulullah Ümmü Süleym'e: "Ey Ümmü Süleym! Hançeri niye taşıyorsun," diye sorunca, Ümmü Süleym: "Bu hançeri, onlardan birisi bana yaklaşacak olursa, onu sokayım diye," dedi. 454. Yezid b. Haran-Hammad b. Seleme-ishak b. Abdullah b. Ebi Talha-Enes

Resulullah Huneyn Günü şöyle dedi: "Bir düşmanı öldüren onun eşyalarını alır." O gün, Ebu Talha yirmi adamı öldürdü ve onların eşyalarını aldı. 455. Veki'-Malik b. Miğvel-Talha b. Musarrif

Müslümanlar Huneyn Günü kaçmaya başladıkları zaman kendilerine: "Ey Bakara Suresinin sahipleri!" diye seslenildi. Bunun üzerine Huneyn'e geri döndüler hem de ağlayarak. 456. Fadl b. Dukeyn-Yusuf b. Suhayb-Abdullah b. Bu reyde

Huneyn Günü insanlar Resulullah'ın etrafından dağıldılar, onun yanında sadece Zeyd adında bir adam kaldı. Bu kişi Re­ sulullah'ın Necaşi'den kendisine hediye gelen boz katırının yularını tutmuştu. Resulullah adama: "Yazıklar olsun sana ey Zeyd! İnsanları çağır," buyurunca Zeyd: "Ey insanlar! Bu Al­ lah'ın Resulüdür, sizi çağırıyor!" diye bağırdı, ama o anda kim­ se ona karşılık vermedi. Hz. Peygamber "Yazıklar olsun sana! Sadece Evs ve Hazrec'i çağır" deyince Zeyd: "Ey Evs ve Hazrec topluluğu! Bu Allah'ın Resulüdür, sizi çağırıyor!" diye bağır­ dı; ama o anda kimse ona karşılık vermedi. Hz. Peygamber "Yazıklar olsun sana! Muhacirleri çağır. Onların boyunlarında Allah'a vermiş oldukları biat var," dedi. Ravi der ki: Bureyde bana şöyle anlattı: Muhacirlerden bin kişi kılıçlarının kınla­ rını kırıp atarak geldiler ve fetih gerçekleşene kadar Resulul­ lah'ın yanında kalıp savaştılar. 457. Ubeydullah b. MQsa-MOsa b. Ubeyde-Amra'nın azatlısı Ömer

Nebi (sav.) binmiş olduğu katırından indi ve halka: "Ey Ba­ kara Suresinin halkı! Ey Ağaç beyatı halkı! Ben Allah'ın Resulü ve Nebisiyim. Arkanızı dönüp kaçıyor musunuz!" diye bağır­ maya başladı. 458. Yezid b. HarOn-lsmail b. Ebi Halid

194

Kitdbü'l-Meğdzf

Abdullah b. Ebi Evfa'yı elinde bir darbe izi varken gördüm ve: "Bu nedir?" diye sordum: "Bu darbeyi Huneyn Günü al­ dım;• dedi. Ben: "Sen Resulullah ile beraber Huneyn'e katıldın mı?" dediğimde: "Evet" dedi. 459. Ubeydullah b. MCld-MClsa-Kardeşi Abdullah b. Ubeyde

Savaştan sonra Hevazin kabilesinden bir grup gelerek: "Ya Resulullah! Biz Resulullah'tan arzuluyoruz (istiyoruz)," de­ diler. Resulullah "Ne istiyorsunuz? Akrabalarınızı mı, yoksa mallarınızı mı?" diye sorunca onlar: "Akrabaları, anneleri ve kızları istiyoruz. Mala gelince Allah bizi rızıklandıracaktır," dediler. Resulullah "Ben, elimdeki ve Haşimoğullarının elle­ rindekileri bağışlarım. Halkın elinde olanlara gelince onla­ rın da bağışlamalarına aracılık ederim. inşallah yarın namaz kıldığım zaman kalkıp şöyle şöyle söyleyiniz," deyip onlara söyleyecekleri şeyleri öğretti. Onlar Resulullah'ın dediği gibi yapınca Hz. Peygamber elindeki ve Haşimoğullannın elindeki esirleri bağışladı. Bunun üzerine Akra' b. Habis ve Uyeyne b. Hısn dışındaki herkes elindeki esirleri geri verdi. Onlar, elle­ rinde bulunan iki kadını tuttular. 460. Muhammed b. Fudayl-Eş'as-Hakem b. Uteybe

Huneyn Günü insanlar, Resulullah'ın yanından kaçınca Hz. Peygamber şöyle demeye başladı: "Yalan yok ben Peygambe­ rim! Ben Abdülmuttalib'in oğluyum." Çevresinde dört kişi kal­ mıştı. Bunlar, Haşimoğullarından üç ve onların haricinde bir başka kişiydi. Ali b. Ebi Talib ve Abbas, Resulullah'ın önünde, EbQ Süfyan b. el-Haris Resulullah'ın katırının yularını tutmuş, İbn Mes'Qd ise sol tarafındaydı. O gün Resulullah'a kim yönel­ diyse öldürüldü. Onun dört tarafında öldürülen müşriklerin yere serilmiş cesetleri bulunuyordu. 461. Yezid b. Harun, Humeyd'den Enes b. Malik'in şöyle dediğini naklediyor

Resulullah Huneyn ganimetlerinden Akra' b. Habis'e yüz deve, Uyeyne b. Hısn'a da yüz deve verdi. Ensardan bazıları: "Resulullah bizim ganimetlerimizi öyle insanlara veriyor ki, bizim kılıçlarımız onların kanlarını akıtıyor veya onların kı­ lıçları bizim kanlarımızı akıtıyor," diye şikayette bulundular.

KitlJbü'l-Meğ(Jzf

195

Bu sözler Resulullah'a ulaşınca onları çağırdı. Geldiklerinde: "İçinizde sizden olmayan var mı?" diye sordu. Onlar: "Hayır. Ancak kız kardeşimizin oğlu var," deyince Resulullah "Bir top­ luluğun kız kardeşinin oğlu onlardandır;' deyip şöyle devam etti: "Şöyle şöyle demişsiniz. Halk davar ve develeri götürür­ ken siz Muhammed'le yurdunuza gitmek istemez misiniz?" Ensar: "Evet isteriz ey Allah'ın Resulü!" karşılığını verince Hz. Peygamber "insanlar dış gömlek, Ensar iç gömlek (mesabe­ sinde )tirler. Ensar benim dayanağım ve sırdaşımdır. Eğer hic­ ret olmasaydı Ensardan biri olmak isterdim," buyurdu. 462. Ubeydullah b. MQsa-MQsa b. Ubeyde-Abdullah b. Ubeyde

EbO. Süfyan, Hakim b. Hizam ve Safvan b. Ümeyye, Huneyn Günü kimin mağlup olacağını görmek üzere çıktılar. Onlara bir bedevi uğradı: "Ey Allah'ın kulu! insanlar ne yaptı?" diye sordular. Bedevi: "Muhammed bir daha karşılaşamayacağı kadar büyük bir sıkıntı içindedir;' dedi. Fakat bedevi bunu, ashabın, Resulullah'ın etrafından dağıldığı zaman için söyle­ mişti. Bunun üzerine birbirlerine: "Kureyş'ten bir efendi bi­ zim için bedevilerden olan bir efendiden daha iyidir," deyip, birine "Ey falan git ve bize onların arkadaşlarından bir haber getir," dediler. Adam gidip iki topluluğun tam önüne geldiği vakit, onların "Ey Evsliler! Ey Hazrecliler!" diye seslendikleri­ ni işitti. Zira Evs ile Hazrecliler yüksek bir yerde duruyorlardı. Peygamberimizin (savaş taktiği olarak) o gün parolaların­ dan biri de bu şekilde bir seslenme idi. 463. lbn idris-Muhammed b. ishak-Asım b. Ömer b. Katade-Muhmmed b. Le­ bid-Ebıl Said el-Hudri

Resulullah Ci'rane'de esirleri paylaştırdı. Kureyş ve Arap­ lardan başkalarına hediyeler (ganimet) verdi. Fakat onların içinde Ensara bir şey yoktu. Bu konuda konuşmalar arttı, hat­ ta kimisi: "Resulullah kavmine kavuştu (bizi ne yapsın) !" dedi. Hz. Peygamber, Sa'd b. Ubade'yi çağırıp: "Kavmin tarafından söylenmiş olup bana haber verilen sözlerin sebebi nedir?" diye sorunca Sa'd: "Sana (ganimet paylaşımının adaletsizliği hakkında) ulaşan şeyleri söylediler;' karşılığını verdi. Resulul-

196

Kit:dbü'l-MeğlJzf

lah "Sen bu konuda l}erede duruyorsun?" diye sorunca Sa'd: "Ben sadece kavmimden bir adamım;• dedi. Bu sözle Resulul­ lah'ın kızgınlığı arttı ve: "Bana kavmini topla ve aralarında ya­ bancı olmasın," buyurdu. Sa'd, Ensarı Hz Peygamber'in (sav.) ağıllarından birinde topladı ve kapıda sadece Ensardan olan­ ların girmesine izin verecek birini koyarak Muhacirlerden ve diğer birçok kişinin girmesine izin vermeyip birçok kişiyi de geri çevirdi. Sonra Resulullah kızgınlığı yüzünde belirgin bir şekilde gelip: "Ey Ensar topluluğu! Sizi sapkınlık içinde bul­ dum da Allah size hidayet vermedi mi?" dedi. Ensar: 'l\.llah'ı ve Resulullah'ı kızdırmaktan Allah'a sığınırız," deyince Resu­ lullah "Ey Ensar topluluğu! Sizi yoksul iken buldum da Allah sizleri zengin kılmadı mı?" dedi. Ensar yine: 'l\.llah'ı ve Re­ sulullah'ı kızdırmaktan Allah'a sığınırız," deyince Resulullah "Ey Ensar topluluğu! Sizi birbirinize düşman olarak buldum da Allah kalplerinizi birbirine birleştirmedi mi?" dedi. Ensar yine: ''Allah'ı ve Resulullah'ı kızdırmaktan Allah'a sığınırız," deyince Hz. Peygamber: "Cevap vermeyecek misiniz?" dedi. Ensar: ''Allah ve Resulünün üzerimizdeki minnet ve nimetleri üstündür," dediler. Resulullah'ın kızgınlığı geçince: "Eğer şöyle deseydiniz doğru söylemiş ve doğrulanmış olurdunuz: Sen kovulmuşken biz seni barındırmadık mı? Yalanlanmışken tasdik etmedik mi? Sen bize yoksul olarak gelmiştin! Biz sana kendimiz gibi verip bakmadık mı?" Bunun üzerine Ensar ağlamaya başla­ dı ve şöyle dedi: ''Allah ve Resulünün üzerimizdeki minnet ve nimetleri üstündür." Resulullah şöyle buyurdu: "Ben Müslü­ manlığınıza dayanıp, dünya malından bir kısmını kalplerini İslam'a ısındırmayı istediğim bazı topluluklara vermem sizde bir kırgınlık mı meydana getirdi! İnsanların tümü bir vadi­ ye ve yola yönelseler öte yandan siz bir başka vadiye ve yola girseniz, ben sizin gittiğiniz vadi ve yola giderdim. Siz benim iç gömleğim; diğer insanlar ise dış elbisem gibidir. Hicret olmasaydı Ensardan biri olurdum." Resulullah sonra iki eli­ ni koltuk altını göreceğim şekilde yukarı kaldırıp şöyle dua etti: ''Allah'ım! Ensara, Ensarın çocuklarına ve çocuklarının

- KltlJbü'l-Meğdzf

197

çocuklarına rahmet et. insanlar davar ve develerle (evlerine) giderken siz evlerinize Resulullah ile dönmeye razı olmaz mı­ sınız?" Oradakiler sakallarını ıslatacak kadar ağladılar ve: ·�1lah'ı Rab, Resulullah'ı pay ve nasip olarak kabul ettik," deyip gittiler. 464. Affiln-Hammıld b. Seleme-Ya'IA b. AtA-EbQ Hemmılm Abdullah b. Yesılr-E­ bıl Abdurrahmıln el-Fihri

Huneyn Gazvesinde Resulullah ile beraberdim. Şiddetli kavurucu sıcağın olduğu bir günde yola çıktık. Ağaç gölgele­ ri altında konakladık. Güneş tepe noktasına ulaşınca kılıcımı kuşanıp atıma binerek çadırında olan Resulullah'ın yanına gittim ve: ·�lah'ın selamı ve rahmeti üzerine olsun ey Allah'ın Resulü! Gidelim, gitme vakti geldi?" dedim. Resulullah "Evet," deyip: "Ey Bilal!" diye seslenince semura ağacının altında olan Bilal, gölgesi bir kuş gölgesini andıracak gibi fırlayıp Resulul­ lah'ın yanına geldi ve: "Buyur emrindeyim ve canım sana feda olsun," dedi. Resulullah "Bana atımı eğerle," buyurdu. Bilal bir semer çıkardı. Semerin iki yanı hurma lifindendi. Gösterişli ve hoşa gidecek bir semer değildi. Eğerledi. Resulullah binince biz de bineklerimize binip o akşam ve gece düşmanın karşısında savaş düzeninde saf tuttuk. Müs­ lüman ve müşrik atlılar karşılaştıklarında Yüce Allah'ın da buyurduğu gibi Müslümanlar ardını dönüp kaçtı. O vakit Hz. Peygamber "Ey Allah'ın kulları! Ben Allah'ın kulu ve Resulü­ yüm" deyip şöyle sürdürdü: "Ey Muhacir topluluğu! Ben Al­ lah'ın kulu ve Resulüyüm." Sonra Allah'ın Resulü atından indi ve bir avuç toprak alıp bana Resulullah'a en yakın olan birinin söylediğine göre toprağı müşriklerin yüzüne serpti ve: "Bu yüzler kara olsun!" dedi. Yüce Allah müşrikleri hezimete uğ­ rattı. Ya'la b. Ata der ki: Huneyn'e katılan müşriklerin çocukları babalarından bana şöyle naklettiler: O gün aramızda gözleri ve ağzı toprak dolmayan hiç kimse kalmadı ve gökle yer ara­ sında demir kazanlar üzerine düşen demir parçalarının çıkar­ dıkları sesler gibi çınlayan sesler işittik.

198

Kitdbü'l-Meğdzf

465. Affan-Hammad b. Seleme-ishak b. Abdullah b. Ehi Talha-Enes b. Malik

Huneyn Günü Hevazin (kabilesi) çocuklarını, kadınlarını, develerini ve koyunlarını da getirip (onlardan) Resulullah'a çok görünen saflar oluşturdular. Karşılaştıklarında Müslü­ manlar yüce Allah'ın da buyurduğu gibi kaçınca Resulullah "Ey Allah'ın kulları! Ben Allah'ın kulu ve Resulüyüm" sonra: "Ey Muhacirler! Ben Allah'ın kulu ve Resulüyüm" dedi. Yüce Allah hiç kılıç vurulmadan ve mızrak atılmadan müşrikleri hezimete uğrattı. O gün Resulullah şöyle dedi: "Kim bir kafiri öldürürse onun mallarını alır." O gün, EbO. Talha yirmi adamı öldürdü ve mallarını aldı. EbO. Katade: "Ya Resulullah! Ben üzerinde zırhı olan bir adamın boyun damarına vurarak öldürdüm; ama ben onu alamadım (önce davranılıp zırhı alınmış)," Hammad: 'l\lacak vaktim olmadı" demişti. Enes dedi ki: Resulullah "Zırhı kimin aldığına bak," buyurdu. Bir adam kalkarak: "Zırhı ben aldım (Ey Allah'ın Resulü), Ebu Katade'yi memnun edip zırhı bana ver," dedi. Resulullah kendisinden bir şey istendiği zaman mu­ hakkak ya isteneni verir veya susardı. Resulullah susunca Hz. Ömer: "Hayır vallahi olmaz! Allah onu aslanlarından birinden alıp sana vermez," deyince Resulullah güldü ve: "Ömer doğru söyledi," buyurdu. Ebu Talha, beraberinde hançer olan Ümmü Süleym ile karşılaşınca: "Ey Ümmü Süleym! Sendeki bu şey nedir?" diye sordu. Ümmü Süleym: "Müşriklerden biri bana yaklaşırsa bu­ nunla kamını deşmek için bulunduruyorum" dedi. Ebu Talha: ''Ya Resulullah! işitmiyor musun Ümmü Süleym ne diyor?" deyince Ümmü Süleym: "Ya Resulullah! Bizim dışımızdaki Tuleka'nın (Mekke'nin fethi sırasında Müslüman olanların) canları çıksın! Seni bırakıp kaçtılar ya Resulullah!" dedi. Hz. Peygamber ise: 'l\llah bize kafi geldi ve bunu en iyi bir şekilde yaptı," buyurdu. 466. Haşim b. el-I