Kanonik-Apokrif İncillere Göre Hz. İsa: Hayatı ve Mesajı [1 ed.]
 9786059281461

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

Kanonik-Apokrif İnciHere Göre •

HZ. ISA Hayatı ve Mesajı

Prof. Dr. Ekrem Sankçıoğlu

Ankara Okulu Yayınları: 239

©Ankara Okulu Basım Yay. San. ve Tic. Ltd. Ştl. Dtzgt ve kapak: Ankara Dtzgt Evi Baskı, kapak baskısı, cilt: TDV Yayın Matbaacılık Ticaret İşletmesi Blıinci basırn:Şubat 20 1 7

ISBN: 978- 605- 928 1- 46- 1

Ankara Okulu Yaymlan

Şehlt Mehmet Baydar Sokak No: 2/A Maltepe/ANKARA Tel: (03 1 2) 34 1 06 90 Faks: (03 1 2) 34 1 06 95 web: www.ankaraolrulu.com e-mail: [email protected]

Ekrem Sarıkçıoğlu Ekrem Sankçıo�u. 1 943 Isparta dogumludur. Useyi Is­ parta'da; İhihiyat Fakı1ltestn1 Ankara Üniversitesinde ( 1 962-66) okumuştur. Doktorasını M.E.B. bursu Ue git­ tl� Almanya Nümberg-Erlangen Üniversitesi Edebiyat ve İlıihiyat Fakı1ltelerinde ( 1 97 1) Dinler Tarthi ve Hıristiyan Uıihiyatı alanında tamamlamıştır. Doçentliğe Atatürk Üni­ versitesinde ( 1 977), profesörlüğe Ondokuzmayıs Üniversi­ tesinde ( 1 983) yükselmiş; 1 985- 1 994 döneminde dekan­ lık görevinde bulunmuştur. 1 998'de görevtn1 doğum yeri Isparta'ya nakleden Sankçıoğlu, tayin edildi� Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde ögı-etlm üyeli� görevtn1 sürdürürken Sosyal BUinıler Enstitüsü Müdür­ lüğü ve Dekanlık görevlerinde bulunmuş, 20 10 yılında emekliye ayrılmıştır. Halen Fakültedeki yüksek lisans ve doktora derslerine devam etmektedir. Yazann Yayınlanan kitaplan: 1. Die Instıtution des &heyh-ül-islamat im Osmanisehen Sta­ at, Erlangen 1 973 (doktora tezi). Bu çalışma Arapçaya "Müessesetü Şeyhul'İslam ft Devle­ tül'Osmaniye" isıniyle Dr. Haşem el-Ayyubi tarafından ter­ cüme edUıniş ve Beyrut'ta 1 992'de yayınlanmıştır. 2. Dinlerde Mehdi Tasavvurlan, Sidre Yayınlan, Samsun 1 997. 3. Başlangıçtan Günümüze Dinler Twihi (genişletllmiş 8. Bas­ kı), Fakülte Kitabevi, Isparta 20 1 6. Arnavutça Tercümesi: Historta e Feve prej ftlliın1t dert sot, Ter: Qani Nesiıni, Tirane, Prtshtlne, Shkup 2007. 4. Din Fenomenolojist, 2. Baskı Fakülte Yayınevi, Isparta 20 1 1 . 5. Modem Arapça Gramert (Emst Harder-A.Schimmel'den Tercüme), İstanbul 1 982. 6. islam'da ve Eski Ortadoğuda Cin ve Ruh İnarıçlan, (Emst Zbinden'den Tercüme), Yeni Ufuk Yayınlan, İstanbul 1 996. 7. Yahudi Hırlsttyanlığı. (Hans Yoacihm Schoeps'den Tercü­ me), İz Yayıncılık İstanbul 20 1 0. 8. Diğer inciller (Apokrtf İnciller), (Metin ve Tarthi Bilgiler), 3. Baskı Fakülte Kitabevi, Isparta 20 1 6. 9. Hırlsttyanlığuı İnarıç Esaslaruıuı Doğuşu (Martin Wer­ ner'den Tercüme), Fakülte Kitabevi Isparta 20 1 6. 1 0. KUisece Kabul EdUen ve EdUmeyen incille r lşığuıda Hz. lsa, Hayatı ve Tebliği, Ankara Okulu Yayınlan 20 1 6.

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ GİRİŞ

9 ı5 ı8 20 22 24

......................................................................... . ................

..................... ......................................... .............. . . ............

Hz.Zekertya(AS) Hz. Yahya (AS) a. Vaazlan b. Ölümü

.................................. ..................................

.......................................

. . .

...... ........................

.........................................................................

....... .............................................................

.

......

I. BÖLÜM HZ.

İSA'NIN HAYATI

Hz. Meryem

27 27 32 37 39 46 48 5ı 6ı 65 66 67 68 72 79 80 86 87 9ı 92 95 ı o3 ı 03 ı 04 ıo5 ı o7 . ı o9 ı ıo ı ı2 ı ı3 ı ı4 ı ı5

.............................. ............. ....... ......... ......

............... ...............

.

..........................

.

..................

a. Hamileligi ile İlgili Rivayetler . b. İsa'nın Dogtım Hikayelert c. Bebek Ziyareti Efsaneleri d. Tarihi Yaklaşım e. Meryem'in Diger Çocuklan f. Meryem'in Ölümü İsa'nın Vaftizi ve Tarih Sahnesine Çıkışı . Teblig Görevine Başlaması Nasara'da İlk Vaazı Çevresinin Genişlemesi Hastalan Tedaviye Başlaması ve Diger Mucizeleri Havartlert . Havartlerini İsrail'in Oniki Kabilesine Göndermesi Peygamberlig! Vahiy Sorunu Havra ile ilişkisi . Mabet Tenkidi. Aleyhte Tepkiler . Hasta Tedavilerine Devamı ve Şifacılıgı ile İlgili Hikayeler Diger Mucizeleri a. Sofra Mucizeleri b. Su Üzerinde Yürümesi c. Ölüyü Dirtltmesi . Kudüs Yolculugu ve Vefatı a. İsa Beytanya'da b. Kudüs'e Giriş c. Satıcılan Mabetten Kovuyor d. Passah'ı Kutlama Hazırlıgı e. Son Akşam(Fısıh) Yemegi ve Ayak Yıkama f. Veda Konuşması ve Şakirtlert Gelecege Hazırlaması ...... . . . . . .......

.......................

.......................................... ..... ......................... . .. ...................

............................................................. ..... ........................................

...........................................................

.................................

......................................................

........................................................... ......

. ... . ...... .................................... ....... .. . . .

..... ....... .......

.................................

............................................. ........ ..........

................. ..................................................... . . .

........................... ............................. ....... . . .. . . . . .. ............. ...................... ..........

. . . .....................

. ................ .................................................... .. . ............................ ..................

...................... .. . .....

....................................................................

........................................................... ........ .. . ..... .......... ....... ................

........................................

.................

.............................. ......................

........................................................

..

........................................................ . .. . ..

...................................... .. .

...................... . . .......... . . .. . .. . .

....... ....... . . .. .

......

6

Kwıonik-Apokrif İncUlere Göre Hz. İsa

g. Yüksek Rahip Kayfas Önünde Sorgulanması . . . h. Pilatus Huzunda Sorgulanması . ı. İsa'nın Çarmıha Gerilişi . j. Kabre Konması . . . k. Yahuda'nın Aldanınası ve Pişmanlıgı . .

..................

...

...

1 18 1 19 1 26 1 29 . 1 30

......

................

...............................................

. . . ......

............. . .. . . ...

.... . ....................... ..........

Il. BÖLÜM TEBLİG VE MESAJLARI

............

.

131 İhlas ve Takva ile ilgili Hikayeler . 1 32 a. Zaruret ve Tevazu . . 1 32 b. Kaybolan Koyun ve Ogul Misallert . . 1 33 c. Tanrı'nın Hoşnutlugunu Kazanmak . 1 35 d. Dilenci ile Zengin Adam l35 e. Günah ve Tövbe . . . . . . 1 36 f. Tohum Misali . .. . . 1 36 g. Fakiriere Yardım . . 1 37 h. Kalp Temizligt 1 38 k. Hukuk ve Şertat . 1 39 Şertatta Isiahat . . 1 44 a. Şeriatın Devamı . . 145 b. Yiyecek Kurallan 1 47 c. Şabat (Cumartesi) Günü Sorunu . l50 d. Boşanma ve Zina . . 151 e . Temizlik Sorunu . . 1 54 Şer'i Emirler . . . . . . . . . 1 57 a. Öfke ve Cinayet . . . 1 59 b. Kısas 1 59 c. Düşmanlarınızı Sevin 1 59 d. Ant içmek . . . . . 1 60 e. Sezar'ın Hakkı Sezar'a 1 60 Şeriatın Geçerlik Süresi 161 Mesihlik Sorunu . . 161 Hz. İsa'nın Ahir Zaman ve Ahiret Mesajlan . . 1 67 Eski Dünyanın Süresi. 1 70 Mesih Hükümranlıgı ve Zamanı 171 Kıyamet Tasavvurlan . l82 Hesap Günü ve Hakiıni l83 Gök Hükümranlıgı l85 a. Gök HükümranlıgıDa (Cennete) Kimler Girecek? . 1 88 b. Gök Hükümranlıgı Misallerine Açıklama . . . . l90 c. Gök Hükümranlıgı'nda (Ahirette) Cinsel Farklılıkların Olmayacagı . 191 d . Gök Hükümranlıgı'nda Ceza (Cehennem) l92 Ahir Zaman Peygamberi: Parakletos . 1 93 .......................................................... ................ . . . . . . ....

..............................

................

........

. . .. . . ...

........ . .. . ...

..... ...............

.. . . . .................

......

...... . . . . . ........ ............................

............. . . ..................

..................... . . . .... .... . .............

.

.......

... ..

......

...

..........

....

.

...

.... .......

.....................................

....... ............ . .. . . ......... . . .. . . ..... .................. . . . ............. ................................. . . ....

...................

................ ...........................

...............................

.... . .. .

.

. ...

. . . . . . . ...... . . . .

.........................................................

.................................

........................... . . . . . .............. . ...

...

....

.

...

..

...

........................ . . . ..

.......... . . .............

..

..

............

........

....

..

......... . . . . ............

.......................................... . . .........

...

...........................................................................

.... . .. . . ..........................................

.......

..... ....... . .. . .

.

.....

..................

...............

...... ...........................................

................ ........................................

........................

......................... ............ .............. . . .....

....

....

................... .......................................

..... .......................................

....... ................................................

....

........ . .... . ................................... ...... . .

. . . . ................................. . . . ........................

...... . .

........

.

..

.

......

.... ......... ............... . . ... .....................

. .......... . . .... . .

. . ....... . .. . . ....

İçindeldler

7

III. BÖLÜM VEFAT SONRASI GELİŞMELER . 1 97 İsa'nın Haşrt Haberleri . . . . 1 98 Ölüler Alemi ve Had es Efsanesi.. . . . 204 Hactes'in ve Şeytan'ın Maglubiyeti . ... .. .. . ... . .. . . . . .. 206 İsa'nın Halifesi Sorunu . . . . . . . .. 2 1 O Paulus . . . . . . . . . ..... . ..... . ..... ...... .... ..... . . 215 İsa'nın Vefatı Sonrası Mesihlik Tasavvurlan . . . 223 İnsanoglu Sorunu . 225 İlk Cemaatte Görüş Ayrılıklannın Güçlenmesi . .. 227 a. Putperest Kökenli Hıristiyanların Durumlan .. . ........ ... 23 1 b. Havart Kavrarnındaki Anlaşmazlıklar . . . ... . .... .. 232 c. Cemaat İdaresindeki Anlaşmazlık . .. . . . .. . ... . . . 232 d. Komünyon Konusundaki Ayrılıklar . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 233 e. İsa'nın Şahsı Konusundaki Ayrılıklar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 233 f. İsa'nın Geliş Gayesindeki Anlaşmazlıklar . . .. . 233 Vahdetten Teslise . . . . . . 234 Tanrı ve Tanrı Oglu Meselesi... . . ... . .. 236 İNC İLLERİN ORfAYA ÇIKIŞI . . . . . .. . . . . .. .... . 24 1 .....................

...

.

..

..

..

...

.....

.

......

..

...

.................

.

.

.................

..................................

.....

............

.........................

.................................

.

.

...

..

..........

..

.

.

....

..

..

...

...

...

.........

.....................................

..

...

........

...

......

.....

.....

....

...

BİBLİYOGRAFYA DİZİN

.....

.........

....

.....

.

...

.

.

.

.

.

.

..

..

..

.

.

.

. . ........

.

.

.

.............

...

.

.

.

................

..................

.

......

...

.

. .. . . . . .. ... . .. . . .... ... .... ... . . ..

...

.

..

.

...

...

..

....

...........................

.

...........

.

.

............

.....................

..

.

..

. . ...

.

...

..

....

...

..

.........

.......................................................................................

245 247

ÖNSÖZ

Sayın okuyucu, Hz. İsa hakkında ülkemizde ve ülkemiz dışında bu güne kadar pek çok makaleler, kitaplar yazıldı. Sayısız tiyatro par­ çaları, filimler, tablolar ortaya kondu. Degişik şekillerdeki Hz. İsa'nın tebligatı aniatılmaya çalışıldı. Bu çalışmalar ya çeşitli Hırtstiyan mezheplerinin inançlarını ve İsa hakkındaki değer­ lendirmelerini içerir veya Hıristiyan olmayanların kendileri­ ne has görüşlerini yansıtır. Ülkemizde yazılanlar da genelde Kur'an ve Hadis rivayetleri ışığında İslam bilginlerinin Hz. İsa hakkındaki yorumlarını veya Hıristiyanlık hakkındaki görüş­ lerini, değerlendirmelerini konu edinirler. İncillerden verilen misaller de genelde Kilisenin sahih sayarak 2. yüzyıl sonla­ rından başlayarak 5. yüzyıla kadar iki asırda kanonlaştırdı­

ğı Yeni Ahid rivayetlerine ve yorumlarına dayanır. Dört İncil dışındaki diğer İnciller dikkate alınmaz. Hz. İsa'nın "insan olarak" tarihi hayatını anlatan ayrıntılı bir kitap da henüz yoktur. Gerçi efsanelere karışmış çok kısa süren peygamber­ lik hayatının tarihini mevcut kaynaklar ışığında açıklamak gerçekten zordur. Özellikle anlatılanlarda zaman mefhumuna ve normal insan hayatını anlatan olaylara pek riayet edilmez. Zaten kimlikleri belli olmayan raviler ve anonim rivayetleri derleyenler için zaman ve tarih sıralaması pek önemli olma­ mıştır, önemli de değildir. Çünkü rivayetler İsa'nın vefatından onlarca yıl sonra, Kudüs Havariler cemaatinin dağılmasından (MS 70) , Paulus görüşleri ve Roma kültürü ışığında mezhep­ lerin oluşmasından, Mesih veTann Oğlu tasavvurlarının ce­ maat içine yerleşmesinden sonra oluşan inançlar ve siyasi şartlar ışığında yazıya geçirilmişlerdir. Cemaat mensupları İsa'nın efsaneleşen hayatına ve duyduklarına inanmışlar, ri­ vayetlerin! de inandıkları gibi aksettirmeye çalışmışlardır.

lO

Kanonik-ApokrifİncUlere Göre Hz. İsa

Biz günümüze ulaşılabilen tüm İncillerdeki rtvayetlert, bir zamanlar çeşitli cemaatlertn sahih olarak kabul ettigini, hür­ met ettigini dikkate alarak, tüm rtvayetler ışıgında Hz. İsa'nın hayatını ve tebliglertni müşahhas olarak ortaya koymaya ça­ lıştık. Tabti bu arada farklı ve çelişkili rtvayetlert de zikretme­ yi bilimsel bir dürüstlük kabul ettik. Efsaneleşen olay ve ha­ beriert zamanın cemaatlertnin inançlarını aksettirdiklert için, günümüz mantıgı ve ilimiert ışıgında bir degeriendirmeye tabi tutmayı uygun bulmadık. Eski Ahid kültürü içinde yaşamış Hz. İsa'nın ve çevresinin ruhuna uymayan çelişkili İncil rtva­ yetlertni ve efsanelert de zikretmekle birlikte degeriendirmesi­ ni okuyucuya bıraktık. Çünkü onlara da inanan milyonlarca insan var. Bazı konularda İnciller arasında ayrıntı farklan olması se­ bebiyle, konunun önemine binaen tekrar da olsa, vurgula­ mak için müteradif rtvayeti de zikretmeyi uygun bulduk. İncil belgelelini metinle kanşmaması ve dikkat çekmesi için farklı yazı tipiyle gösterdik. Çalışmanın planlamasını, kaynaklardaki verilere ve ça­ lışma neticesinde ortaya çıkan muhtevaya göre Girtş, Hz. İsa'nın Hayatı veTeblig!ert ve Ölüm Sonrası Gelişmelere göre bölümlere ayırdık. Dilegirniz inanan veya inanmayan okuyucuların, şu anda bilinen tüm İncillelin haberiertnden haberdar olmalarıdır. Müslümanların ve Hırtstiyanların kendilertne has bakış açısı ve yaklaşımlan zaten bilinmektedir. Buna ragmen Müslüman okuyucuya yardımcı olabilmek ve karşılaştırma yapabilmesi­ ni saglamak için, Kur'an'ın görüşlertni de dipnotlarda verdik. Hadis rtvayetlertnde geçen haberlertn yorumunu uzman Ha­ discilere bıraktık. Son olarak şunu da söylemekte yarar var: Bazı okuyucu­ lar kitabı okuduktan sonra, "İncillerde senin ortaya koydu­ gun belgelerden farklı görüşlert de ifade eden rtvayetler var,

Ben rivayetlerde, rdvi yorumlanndan çok, İsa'nın ağzından doğrudan doğruya

onlar üzelinde niçin durmadın?" diyebilir.

Önsöz

çıkan sözlere yer verdim.

ll İsa'nın güncel hayatına veya agzın­

dan çıktı� nakledilen sözlere ters düşen rivayetler üzerinde dunnadım. Özellikle kilisenin onlarca, yüzlerce sene sonra ortaya koydu�u teolojik görüşleri savunma gayesiyle İnciilere girmiş, efsaneleşmiş rivayetleri doWü bulmadım. Buna ra�­ men okuyucunun bazı farklı rivayetler hakkında malümat sa­ hibi olması için efsaneleşmiş rivayetlere de zaman zaman yer ayırdım. Gayem okuyucuyu her yönüyle bilgilendirmek, riva­ yet edilen ve ulaşılabilen İncil rivayetleri ışı�da Hz. İsa'nın gerçek hayatının aydınlanmasına, kısmen de olsa karınca ka­ dertnce yardımcı olabilmektir. Ancak en do�ru bilgi yine de Allah katındadırl Ayrıca yayın öncesi bu çalışmaını okuyup, görüşlerini be­ yan eden, tashihine yardımcı olan Dr. Azize Uygun'a ve Arş. Gör. Halit Ahmet Çiftci'ye, haritalan şekillendiren Grafiker Kezlhan Uygun'a; çalışmayı dikkatle okuyup tenkitlerini esir­ gemeyen hekim Prof. Dr. Vecihi Kırdemir beye teşekkürlerimi sunmayı borç biliyorum. Ekrem Sarıkçıo�lu Isparta, Temmuz 2016

GİRİŞ

Dönemin Mesih Beklentileri Hz. İsa zamanında çeşitli gelecek beklentisi içinde olan gu­ ruplann en aktift "Mesih" bekleyenlerdi. Hahamlara ait yazı­ larda gelecek mesih'in özellikleri konusunda çeşitli rivayetler vardı. İsa'nın mesihligının ortaya konması üzerine bu rivayet ve tartışmalann daha da arttıgı görülür. Buna göre Davud soyundan bir hükümdann gelecegi ve ebedi barışı yeryüzüne hakim kılıcagt Eski Ahid'in bazı kehanet yazılannda vardı (Ye­

şaya 9, 1 -6; ll, 1 - 1 0; 2 . Sam. 7, 1 3 ). Ancak bazı yazılarda "mesih" (mesh edilmiş, kutsanmış) unvan ve ıstılahı kullanılmıyordu. Putperest Kral Kyros dahi öyle aniatılmıştı (Yeşaya 45, 1 ). Mes­ hedilen (kutsanan) kişi Tanrı tarafından İsrail halkının kur­ tancısı olacaktı. Peygamber Yeşaya kendisi hakkında, Tanrı tarafından meshedilip, kutsanacagını söylemişti (Yeşaya, 6 1 ,

1 ) . Yine MÖ ı. yüzyılda bir Yahudi metni, Davud soyundan

vaad edileni, "Rabbuı Meshettiği" olarak vasjediyordu (Süley­ man ı n Mese l l eri 1 7, 2 1 -2 7; 1 8, 6 vd. ). Adaletsiz hükümranlıgın yakın gelecekte son bulacagı ve barışın tesis edilecegi anlatı­ lıyordu. Benzer "Mesh Edilen" tabiri MS 50 yıllannda başka bir Yahudi metninde de görülür (2 . Baruch 2 9 vd. ; 3 9 vd. , 72;

4 . Ezra 7 ve 1 1 - 1 3 ) . Ancak burada sözü edilen Mesih'in şahsı degil, mesih zamanınınTanrı'nın arzusu ile ortaya çıkacagı ve adaletin hakim olacagı idi. 1 Qumran2 yazılannda

iki Mesih beklentisinden söz edilir.

Biri bir hükümdar, kral ve digeri rahip olan bir mesihti. Yine o yazılarda "son mahkemeye, hesap gününe" bir "İnsan og­ lu"nun bulutlar arasından gelecegi, gökten inecegi anlatılır

2

Baltes. 2 1 6. Filistlnde arkeolajik bir yer. Lüt Gölü'nün batı yakasında 1 949 yılında bir çoban tarafından bir mağ;ara Içinde bulunmuş, İsa öncesi ve sonrası dönemleri lçeren el yazması metinleri lle ün kazanmıştır.

Kanonik-Apokrif İncUlere Göre Hz. İsa

16

( 1 . Henoh 3 7-7 1 ; 4 . Ezra 1 3 ) . Bu kavram öncelikle Danyal Kita­ bı'nda ortaya çıkar ve İsa tarafından da sıkca kullanılır. Me­ sih kelimesinin kullanılışının yaygınlaşması, İsa sonrasıdır. İsa dönemi Yahudi yazılannda "mesih" kelimesi kıyıda-kö­ şede kullanılır ve nasıl olacagt hakkında tartışmalar olurdu. Mesihin şahsı hakkındaki aynntılı tartışmalar daha sonraki rabbilerin (hahamlann) yazılannda ortaya çıkar. Rabbi Aki­ ba Yahudi ayaklanma lideri Simon Bar Kohba'nın "Mesih" olduğunu söyler (Kudüs Tal mudu, Ta ' a n l i t 4, 8). Talmud'un çe­ şitli yazılannda da güçlü Mesih beklentileri hakkında tenkidi açıklamalar bulunur (Babi l Tal mudu, Sanhedrin 96b-99a). Ancak bunlar Yahudi kültürünün kenar bilgileridir.3

Yahudi beklentileri !arın Hükümranlıginın" bu dünyada kurulacağı kanaatinde idi. Romalılar askeri bir zaferle ülke­ den kovulacak ve Kudüs'te Davud soyundan bir hükümdar tahta oturacaktı. İsa'nın bu dünyevi hükümdarlık konusunda açık bir söz söylememesine rağmen, O'nun mesihliğine ina­ nan öğrencileri hayal kırıklıgtna uğradılar. Yahudi kaynakla­ rına göre, beklenen bu hakimiyet İsrail'den başlayarak diğer milletleri de içine alan adil bir idare olacaktı. Hedef düşman sadece Roma değil. tüm putperestlerdi. Hakimiyet dünyanın yeniden düzenlenmesi, vahdaniyet yolunda hidayet bulması yönünde olacaktı. Sınırlı bir milli bagtmsızlık ve eski İsrail krallığının yeniden kurulması değil, bütün milletierin Tan­ n'ya yöneleceği bir hidayet dönemi olmasıydı. Suyun denizleri örttüğü gibi Tarırı'nın adaleti tüm yeryüzünü örtecekti (Yeşaya 2, 2 -4; 1 1 , 5 6, 1 -8; Zekeriya 2 , 1 4- 1 5; 9, 5-7). Bütün kötülükler ortadan kalkacak, bütün milletler Tarırı Hükümranlığına çağ­ rılacak, karşı gelenler yok olacaklardı.4 İsa dönemi Yahudi kaynaklannda Eski Ahid'in beklenti­ lerine de rastlanır. Bunlar müstakbel dünya hanşma tüm milletleri davetti. Ancak burada dünyevi bir hükümranlıkla sınırlı bir bakış mevcuttu. Bilhassa Qumran yazılannda ahir zamanda iyi ve kötü arasında çıkacak bir savaştan söz edi3 4

Baltes. 2 1 7. Baltes. 2 1 8 vd.

Giriş

17

liyordu. Ama bu Yahudilerle Romalılar arasında olacak bir savaş değil. Tann ile şeytan taraftarlan arasında olacak bir mücadele idi. Baskıcı, putperest haklıniyete karşı, şeıiata baglı Yahudilerin tepki gösteıistydi. Romahiann dini hürıiyeti garanti altına alan tutumu dikkate alınırsa, bunun altında biraz da bagimsız bir Yahudi devleti kurma arzulannın oldu­ gu görülüyordu. 5 MS 6. yılda bir grup Yahudi, Romalıların nüfus sayımına karşı çıkmıştı. Peygamberlik veya mesih beklentisi içinde idi­ ler. Tepkilerinde sadece vaaz degtl. savaş ve silahlı aktivite de bulunuyordu. Sonradan "Sikaıier" (Hançerliler) denen küçük guruplar çıktıysa da sonuçta hepsi de öldürüldüler, taraftar­ lan takibata ugTadılar. Ancak Yahudi beklentileri çok yönlü idi. Bir tarafta nihat bir ahir zaman banşı arayanlar. diger tarafta mevcut durumu kabullenmiş, Romalılarla birlikte ya­ şama arzusunda olanlardı. İsa'nın hükümranlık tasavvuru iki ayrı anlayışı da ortaya koyuyor, içeıiyordu. Birincisi. ihilıi adalet ve hiikümranlıgın belirli bir zaman sının içinde, bu dünyada olacagı şeklindeki klasik Yahudi tasavvuru: digeıi ise bu hükümranlıgın haşir sonrası olacagı yönünde idi. Bu iki görüşü birleştlıip önce ilahi hükümranlıgın bu dünyada kurulacagı, daha sonra da haşrin başlaması ve dünyanın degişimi ile ahiret hayatına geçilecegi yönünde uzlaştıncı anlayışlar da vardı. Dünyadan anlaşılan bu dünya, gökten anlaşılan da gelecek dünya. ahi­ ret hayatı idi. Beden fam ve bu aleme dönüktü. Ebediyet ise, madde üstü, ideler alemine aitti. Ruh ölümlü beden içinde hapisti, ölümle kurtuluyor, manevi aleme geıi dönüyordu. Yahudilerce diger görüşe göre ise: Tanninsanı topraktan ya­ ratmış ve ona hayat vermişti. Nefes vermişti. İnsan ölünce bedeniyle, nefstyle ölür. haşirde Tann'nın lütfuyla tekrar ya­ ratılır, diriltilirdi.6

5 6

Baltes. 220 vd. Baltes. 233.

18

Kanonik-Apokıif İncillere Göre Hz. İsa

Hz. Zekeriya (AS)

Dini rivayetlerde iki Zekeriya'dan bahsedilir. Bunlardan ilki Eski Ahid'in Zekeriya kitabında sözü edilen MÖ 520-518 yıllarında peygamberlik görevinde bulunan 1. Hz. Zekeri­

ya'dır. Rüyetle (vizyon sembolleriyle) vahiy aldıgt, meleklerle konuştugu anlatılır. İddo oglu Berekya oglu Zekeriya olarak anılır. Kendisine melek vasıtasıyla "Tapınagın yeniden kuru­ lacagı ve Kudüs üzeline ölçü ipi çekilecegi," (Zek. 1 , 1 6) söy­ lenir. Yine İsrail'i dagttan güçlelin maglup olacagına işareten haber veıilir (Zek. 1 , 2 1 ). Yine tövbe eden İsrailogullan için "Halkımı dogudaki, batıdaki ülkelerden kurtarıp geri getire­ cegtm. Kudüs'te yaşayacaklar ve halkım olacaklar." (Zek 8, 7-8) diyerek müjdeler verir. Daha sonra da bir meshedilmişin, yani ahir zaman peygamberi ve hükümdannın gelecegi haber veıilir: "O adil kurtarıcı ve alçak gönüllüdür. Eşege, evet sı­ paya, eşek yavrusuna binmiş sana geliyor! .. Kralınız uluslara barışı (islamı?) duyuracak, onun egemenligi bir denizden bir denize (Atlas Okyanusu'ndan- Hint Okyanusu'na?}, Fırat'tan yeryüzünün uçlarına dek uzanacak." (Zek. 9, 1 0) buyurur. Ni­ tekim bu kehaneti İncil rivayetleri Hz. İsa'ya teşmil ederler, müstakbel İsrail kralı olarak İsa'yı bir sıpanın üzeline bindi­ rirler ve Kudüs'e getirirler. O zamanda Kudüs ortasından bü­ yük bir nehıin çıkacagı, sulannın yansının Lüt gölüne, diger yansının Akdenize akacagı (Zek. 1 4, 8) müjdelenir. Diger 2. Hz. Zekeriya ise, Kudüs mabedinde Başrahip ola­ rak görev yapan, Hz. Yahya'nın babasıdır.7 Rivayete göre, Ya­ hudiye'de Herodos zamanında (MÖ 37-04) yaşamıştır. Ken­ disi Abias sülalesinden, karısı Harun soyundan Elizabet idi. Her ikisi de dindar, şeriata baglı ve şeriatın emirleıini yeline getirmeye çalışan salih kişilerdi. Ama çocuklan yoktu, Eliza­ bet kısırdı ve her ikisi de ileri yaşlarda idi. Zekeriya havradaki rabiplik görevini düzenle yeline getirir, tütsü ve aytn hizme­ tini başlatır, daha sonra mabedin mihrabına çekilir, ibadetle meşgul olurdu. Kendisinin çocugu olmadıgt için, Allah'ın bir 7

Kur'an'da (6/85; 19/8- 1 1 ; 2 1 /89) sözü edilen, Hz. Yahya'nın babasıdır. Eski Abit'teki "Zekeriya Kitabı" olan Hz. Zekeriya de�dir.

Giriş

19

evlat ihsan etmesi için dua ederdi.8 Bir gün ona Rabbin me­ legt tütsü sunagt üzerinde göründü. Zekeriya onu görünce korktu ve yüzüstü düştü. Ama melek ona: "Korkma, çünkü senin duan kabul oldu ve kann Elizabet sana bir ogul do­ guracak ve sen ona Yahya ismini vermelisin (buyurdu).9 Sen neşe ve sevinçle dolacaksın ve onun dogumuyla pek çoklan da sevinecek, çünkü o Rabbin gözünde büyük olacak ve O ne et yiyecek ne de güçlü içki içecek ve henüz anne kucagın­ da iken Kutsal Ruhla dolacak, (yani Tann'nın vahyine, melek Cebrail'e muhatap olacak). O İsrailogullanndan pek çogunu Rabbine yöneltecek. Onun önünde İlyas'ın gücü ve ruhu gi­ decek, babalann kalplerini çocuklanna; itaatsizleri adillelin hikmetine çevirecek ve Rabbin yoluna hazırlayacak." dedi ( L u ka 1, 5 -2 5 ; O n i k i H av. 1 : 1 -5 ) . Zekeriya melege dedi: "Bunu nasıl bilebillrim? Çünkü ben ihtiyanm ve benim kanm. yaşlı." Melek cevap verdi ve ona dedi: "Ben Tann'nın huzurunda duran Cebrail'im ve ben se­ ninle konuşmak ve müjdeyi teblig için gönderildim. Bak, sen lal (konuşamaz) olacaksın ve bu olay gerçekleşinceye kadar konuşamayacaksın, daha sonra senin dilin çözülecek ve onun zamanı dolunca benim sözüme inanabileceksin." Zekeriya'yı bekleyen halk onun uzun süre mabette kalmasına şaşırdı. O dışan çıktıgında onlarla konuşamadı ve onlar onun mabette bir vizyon yaşadıgıru anladılar. Çünkü o onlara işaret etti ve lal oldum dedi. Hizmet zamanını tamamlayınca, evine gitti ve 8

9

Meıyem suresi (3-6): ·o rabbine gizU bir seslenişle yalvamııştı. 'Rabbim, de­ mişti; benim kemiklerim gevşedi: başurı, ihtiyarlık aleviyle tutuştu. Rabbim, sana dua ile hiçbir zaman bahtsız olmadun (her dua ettikçe kabul buyurdıın. beni istediğimden mahnun etmedin). Doğrusu ben arkamdan. yerlme geçe­ cek yakınlarımın (iyi hareket etmeyeceklertnden) korktum; kanm da kısır, {Ne olur) katından bana yerlme geçecek bir veU lüifet. Ki, (o}, bana ve Yaku­ boğuUanna mirasçı olsun. Rabbim, onu beğendiğin bir insan yap." Kur'an , Al-ı İmran, 39; Meıyem, 7 -ll: (Allah buyurdu): "Ey Zekeriya. biz sarıa bir oğul rrıigdeleriz, adı Yahya'dır. Daha önce ona hiç kimseyi adaş yapmadık (o, eşsiz bir insan olacaktır). (Zekeriya): "Rabbim, dedi; benim na­ sd oğlum olur? Kanm da kısırdır. Ben tse ihtiyarlığın son sınırına vardun. " Dedi: "Öyledir, ama Rabbine O kolaydır, daha önce sen de hiçbir şey değil­ ken seni de yaratmıştun'. Rabbim dedi, (öyle tse) bana bir işaret ver/" "Senin işarettn. sapasağlam olduğun halde tam üç gece (ve gündüz) insanlarla ko­ nuşamamandır. " buyurdu. (Zekeriya), mabedden kavminin karşısına çıkıp onlara: "Sabah akşam (Rabbinizi) tesbill edin/" diye işaret ettL "

Kanonik-Apokıif İncUlere Göre Hz. İsa

20

o günlerden sonra kansı Elizabet hamile kaldı. Yaşlı Elizabet beş ay kendini gizledi ve "Rabbim benim insanlar arasındaki hakirliğiini kaldırdı." dedi ve şükretti (On i k i H avari inci l i, 1, 1-10; Luka 1, 5-20). Ancak rtvayetlere göre, Elizabet'in doğumu yaklaşınca, Herodes'in kahiniert doğacak bir erkek çocuğun onun sal­ tanatını sarsacağı haberini verdiler. Bunun üzerine Herodes doğacak çocukların bulunmasını ve öldürülmesini ilan etti. Bunu haber alan Elizabet korkuyla bir dağa kaçtı, dağlarda saklandı. Bunu haber alan Herodes'in adamlan mabede gel­ diler ve Zekeriya'dan çocuğun yerini sordular. O ise, "Ben Al­ lah'ın kuluyum, onun mabedinde devamlı kalıyorum. Yerleri­ ni bilmiyorum." dedi. Bu cevaba öfkelenen Herodes'in adam­ lan Zekeriya'yı sıkıştırdılar ve istedikleri cevabı alamayınca, sabah kızıllığında Zekeriya'yı avlu ile mihrap arasında katlet­ tiler. Bu olaydan mabet görevlilerinin haberi olmadı. Ancak sabah ibadetine Zekeriya'nın gelmediğini gören rahipler me­ rak edip mihraba girdiklerinde orada kan izlerine rastladılar; Zekeriya'nın katıedildiğini anladılar. Kan lekelerine avluda da rastladılar, fakat cesedini bulamadılar. Halka bunu korkuyla duyurdular, üç gün üç gece yasını tuttular (Yakub inei l i XXI I I­ XXIV) . Daba sonraki dönemlerde Zekeriya'nın şahadettyle ilgili çeşitli efsaneler ortaya çıkmıştır.

Hz. Yahya (AS) İncil rivayetlerine göre, Hz. Yahya, Zekeriya peygamberle kansı Elizabet'in oğludur. Yahudiye kralı Herodes zamanında yaşamıştır. Babası Hz. Zekeriya mabette rahiplik görevinde bulunuyordu. Karısı Elizabet Hz. H arun soyundan geliyor­ du. Elizabet kısırdı. Çocuklan olmadığı için üzüntü duyan bu yaşlı çift Allah'a yalvarmaktan, dua etmekten vazgeçme­ mişlerdi. Onların dualarını kabul eden Allah onlara Yahya'yı müjdeledi. 10 Heredos'un kabinlerinin doğacak bir erkek ço­ cuğun onun saltanatını sarsacağı kehaneti üzerine, doğacak tüm erkek çocukların öldürülmesini emretti. Bu haberden korkan Elizabet dağlara kaçtı, doğumunu gizlendiği dağlarda 1O

Dua ve müjdeyi Kur'an da, W-i İmran, 38-4 1 : Meıyem, 2- 1 1) haber verir.

Giriş

21

yaptı. Kansının ve çocu�unun nerede saklandı� açıklama­ ması sebebiyle de Hz. Zekeriya Hemdes'in adamlannca şehit edildi. Dolayısıyla Yahya'yı annesi da�arda gizlenerek büyüt­ tü (On i k i H av. LX, 1 6) . Rivayetler, Hz. Meryem'in d e hamilelik v e do�umunu giz­ lemek için teyzesi Elizabet'in y anına da�lara gittl�ini. bir süre onun yanında kaldı�nı. onu ziyareti esnasında Elizabet'in k arnındaki bebe�in hareketlendi� anlatırlar (Luk. 1, 3 9-42 ) . Yahya'nın do�umunun 8 . günü komşulan d a gelir v e Yahya'ı sünnet ettirirler. İsim verme konusunda ise, komşulan çocu­ �a babası Zekeriya'nın isminin verilmesini tavsiye ederlerse de, annesi ona "Yahya" ismini verir. Dili tutulan babası da bir levhaya Yahya ismini y azarak o�lunun ismini onaylar ve dili de çözülür (Luk. 1, 5 7-86; O n i ki H avari i nc i l i , l l l , 1 -3 . ) . Efsaneye göre, d�larda annesiyle birlikte yaşamaya de­ vam ederken, annesinin beklenmedik ölümü üzerine çocuk Yahya ölmüş annesinin başına oturup a�lamaya başlar. Çün­ kü onu ne yapac�. nasıl kefenleyece�i ve gömece�ini bil­ mez. Annesi öldü�ünde o henüz beş veya yedibuçuk yaşla­ rındadır. Herodes de, Aziz Elizabet ile aynı günde ölmüştür. Çocuk İsa, akrabası Yahya'nın annesinin cenazesi y anında oturup a�ladı� rüyetini görür ve aynı şekilde a�lamaya başlar. Hiç kimse onun a�lama sebebini anlayamaz. Hz. Mer­ yem çocu�nun devamlı a�ladı�ı görünce, o�luna niçin ag­ ladı�ı sorar, (üvey babası) Yusuf veya bir başkasının ken­ disini azarlayıp, azarlamadı�ı sorar. İsa ona: "Hayır anne, gerçek sebep, senin akraban, yaşlı Elizabet sevimli Yahya'yı yetim bıraktı. O şimdi onun da�da yatan cesedi üzerine ka­ panmış a�lıyor." der. Bunu duyan genç kadın a�lamaya baş­ lar. Ama İsa ona, "Aglama anneci�m. bu saat içinde onları göreceksin." der ve annesi ile konuşurken, o sırada aydınlık bir bulut aşa� iner. İsa ebesi Salome'yi de ça�ırarak üçü bir­ likte buluta binerler ve Aziz Elizabet'in cesedinin bulundu�u. Yahya'nın oturdu� Ayn Karim çölüne do� uçarlar. İsa'nın emriyle bulut bildirilen yere ulaşır, bulutun gürültüsünden sarsılan Yahya, annesinin cesedini korkudan bırakır. İsa ona "Korkma Yahya" ben senin akrabanım, Aziz Elizabet'in mezar

Kanonik-Apokrif ineiliere Göre Hz. İsa

22

işinde yardımcı olmak için annemle birlikte geldik der. Yahya bunu duyunca etrafına bakınır, Meryem onu kucaklar, sonra da Salome ile birlikte su aldıklan kaynakta Elizabet'in cesedi­ ni yıkarlar. Meryem Yahya'ya sarılmış, aglamış, cinayetlerin­ den dolayı Herodes'e lanet etmiştir. O sırada gökten Mikail ve Cebrail inmişler ve bir mezar kazmışlar, Elizabet'in cesedini kefenlemişler, ilahiler okuyarak gömmüşlerdir. İsa ve annesi Yahya'nın yanında yedi gün kalmışlar ve annesinin ölümüne yas tutmuşlar ve ona çölde yaşamayı ögretmişler. Aziz Eliza­ bet'in ölüm günü 1 5 Şubat imiş. Yine efsaneye göre, Meryem çocuk Yahya'yı yanına almak istemişse de İsa ona: "Bu Gökteki Bab amın ıstegı degil. O İs­ rail'e görünecegt güne kadar yalıanda (çölde) kalmalı. (Çün­ kü O) Yabani hayvanlarla dolu bir çöl yerine pek çok melek ve peygamberin bulundugu bir çölde dolaşacak. Baş melek Cebrail burada onu koruyacak, onun için kaynagın suyunu da annesinden emdigt süt gibi sevimli ve tatlı yapacaktır demiştir. Daha sonra buluta binen İsa, Meryem ve Salome çocugu tek başına daglarda bırakarak Nasara'ya geri dönmüşlerdir. ı ı

a. Vaazlan Rivayete göre, Hz. Yahya daglarda büyümüş, deve tüyün­ den bir elbisesi ve belinde bir deri kuşagı varmış. Söylenildigt­ ne göre, yiyecegt mana (kudret helvası) lezzetinde, yabam bal imiş. Belirli bir yaşa gelince Ürdün Nehri kenarında teblige ve tövbe banyosu (vaftiz) yaptırmaya başlamış (Ebion itler inci l i , 1 -2 ) . ı 2 Yahya'nın teblige başladıgtzaman İmparator Tiberius hükü­ metinin onbeşinci senesi ve Yahudiye valisi Pontlus Pilatus'un dönemiymiş. O Ürdün Nehri kenarına gelmiş, halkı günahlan­ nın affı için tövbe vaftizine (boy abdestine?) çagirmış. Vaazın­ da: "Tüm dereler tamamen dolacak ve bütün daglar ve tepeler ll

Serapton'a Göre Yahya'nın Hayatından Kısımlar, Çocuk İsa ve Çocuk Yahya; E. Sankçıofılu, Diğer İnciller, 2. Baskı s. l 55- 1 56. 1 2 Kur'an Yahya peygambere henüz çocukken hikmet ve rahmet verdlgtni beyan eder: "Ey Yahya. kitabı kuvvetle tut (Onwı emtrlerint uygula) dedik ve ona çocuk tken hikmet verdik. Katımızdan btr rahmet (btr acıma duy­ gusu) ve temizlik de (verdik; o günahlardan) korwıan oldu. Ana babasına tyiltk edtciydt, baş kaldıran btr zorba değadt." (Meryem, 1 2- 1 4) .

Gırtş

23

aşagılanacak ve egrt olan dogrulacak, engebeli yollar düztene­ cek ve tüm bedenler Tann'nın kutsalı sayılacak" diye, Yahu­ di Mesih rivayetlerindeki ahir zaman cennetinin yaklaştıgıru müjdelermiş. Vaftiz olmaya gelen halka: "Ey itaatsiz (asi) soy! Sizi gelecek öfkeden, felaketten kaçmanız için sizi kim uyar­ dı? Bundan dolayı tövbenin helal meyvelerini getirtniz, kendi kendinize 'Babamız İbrahim' diye, konuşmaya başlamayınız, diyormuş. Yine "Size diyorum ki: Tann bu taştan İbrahim'e ço­ cuklar yaratabilir. Artık balta ağacın köküne dayandı, iyi mey­ ve vermeyen her ağaç kesilecek ve ateşe atılacaktır" diyormuş. Dinlemeye gelen zenginler ona sormuşlar: "Biz gerçekten ne yapmalıyız?" Onlara cevap vermiş ve demiş: "Kimin iki etegı. varsa, (birini) hiç olmayana versin, kimin yiyecegt varsa, bu­ nun aynısını yapsın, açlara dağıtsın." O sırada birkaç güm­ rükçü de vaftiz olmaya gelmişler, ona demişler: "Üstat, biz ne yapalım?" Onlara: "Önünüzde yazılandan daha fazlasını (rüş­ vet) istemeyin, görevinizde merhametli olun." Aynı şekilde as­ kerlere de "Kimseye haksız yere güç kullarımayın ve maaşınızia yetinin," diye nasihatta bulunurmuş. Yine halka: "Bogulmuş (hayvanların) kanından uzak durun, kuşların ve hayvanların ölü bedeninden uzak durun, zalimce ve haksız tüm hareketlerden, işkenceden kendinizi koruyun. Hayvanların ve kuşların kanının günahlarınızı temizleyecegt­ ne mi inanıyorsunuz? Size diyorum ki: Hayır. Hakikatı söy­ leyin! Birbirinize karşı dogru olun! Tann huzurunda gezinen tüm canlı malılükata karşı merhametli olun!" Mesih beklentisi içinde olanlara da: "Ben su ile vaftiz ediyorum, ama benden sonra daha güçlü biri gelecek ve ben onun çangırun ipini dahi çözmeye layık degı.lim. O sizi su ve ateşle vaftiz edecek. Onun elinde kürek olacak ve harmanını süpürecek ve buj:tday tanele­ rini -ambarına toplayacak, ama süprüntüleri sönmeyen ateşte yakacak." demiştir (On iki H av. i n . VII, 1 -1 2 ) . 13 13

Muhtedi Rahip Abdulahat Davud, Hz. Yahya'nın bu kehanetlnl Kuran'da­ ki "Biz Allah'ın boyasıyla boyanmışızdır. Allah'tan daha güzel kim boya­ yabUtr. Biz O'na kulluk edenleriz." (Bakara, 1 38) ayetiyle ilgilendirerek, müstakbel vaftlzln İslam ve Hz. Muhammed'e Işaret olduğunu, gusül ve abctestin vaftlzln fiili tezahürü oldugunu beyan etmiştir. (Abdulahad Da­ vud, Tevrat ve İncU'e göre Hz. Muhanuned, İzmir 1 988, s. 255-263.)

Kanonik-Apokrif İnciilere Göre Hz. İsa

24

Ancak vaftiz haberi her yere çabucak yayılmış. İnsanlar Celile'den, Yahudiye çölünden günlerce yolculuktan sonra Yahya'nın vaazlarını dinlemek için gelmeye başlamışlar... O kendisine gelenleri hayat suyunun (Ürdün Nehıi sularının) içine batınp çıkarıyor (yani boy abctesti aldınyor), daha sonra onları geri gönderiyormuş ve onlar da tekrar nehrin batı tara­ fina geçerek ı000 yıl önce atalarının yaptı� gibi vaat edilmiş topraklara geri dönüyorlarmış. Böylece vaftiz olanlar "İsrail'in yeni halkı" oluyormuş. Tövbe etmiş, maddi, manevi kirlerden kurtulmuş ve "Tann Hükümranlı�a" girmeye hazır olu­ yorlarmış. Ürdün Nehrine akın akın gelen kalabalıklar, Hz. Yahya'nın vaftiz hareketini canlandırdı� gibi Herodes'in oglu Antipas'ın dikkat ve endişelerini de artırmıştır. Çünkü nehıin dogu yakasındaki Perea, Antipas'ın hakimiyet ve sornınluk alanı içinde imiş.

b. Ölümü Yahya'nın ölümünü süsleyen İncil rivayetlerine göre, He­ rodes Antipas, daha önce kardeşi Filippus'la nikahlı karısı, Herodias'la evliligmin hukukiliginden şüphetenmiş ve Yah­ ya'ya konuyu sordurmuştu. O da, Herodes kardeşinin karı­ sıyla evlenirse, dügün Filippus'un ölümünden sonra da olsa, bunun zina olacagını, halkın önünde açıklamıştı. Bu sözler­ den dolayı Herodes (Antipas) kızmış ve Yahya'yı tutuklatıp zindana attırmıştı (Mar. VI, 1 7-2 0). Herodes Antipas'ın dogum günü şenliginde Herodiya'nın kızı ortaya çıkıp amcası ve üvey babası önünde erotik bir dans yapmıştı. Bu, Herodes'in öyle çok hoşuna gitmişti ki, ant içe­ rek kıza ne dilerse verecegmi söylemiş. Kız da annesine da­ ruşarak, annesinin teşviki ile "Bana şimdi, bir tepsi üzerinde Vaftizci Yahya'nın başını ver." demişti. Kral buna üzüldü ise de, konuklarının önünde verdigt sözden geri dönmernek için kızın dilegtnin yerine getirilmesini emretmişti. Yahya'nın ke­ sik başı tepsinin üzerinde getirilip kıza verilmiş. Kız da bunu annesine götürmüştü. Daha sonra Yahya'nın ögrencileri gelip üstatlarının cesedini almışlar ve gömmüşlerdi (Mat. XIV, 6-1 2 ;

Mar. VI, 2 1 -2 9).

Girtş

25

Günümüzün bazı araştıncılan, Yahudi tarihci Yozefus'un ıivayetlelini dikkate alarak arılatılanlardan farklı yorumlarlar. Buna göre, İnciller Herodias'ın ilk kocasının ismini yarılışlıkla Filippus derler ve Yahya'nın idam yert Mahaerus kalesini Ti­ berya'daki Antipas sarayıyla kanştınrlar. Kral Abah'ın kansı İzabel ile Elia'nın gelilim hikayesini Yahya'ya adapta ederler. Tarihçi Yozefus'a göre, halk arasında Yahya sevgisinin hız­ la büyümesinden ve bir ayaklanmaya sebep olabileceginden Antipas endişe duymuş, korkmuştur. Çünkü o ne derse halk onu yeline getiıiyordu. O Tanrı'nın öfkesinin çok yaklaştıgı­ nı söylüyordu, belki yeni degildi ama, I. yüzyıl Filistini için çok özeldi. O adalet yolunu yeniliyor, kendisine gelen halkı yeni bir dünya düzeni için temizliyor ve Tanrı Hükümranlıgını vaad ediyordu. Fakiıi, zengini, zayıfı ona koşuyordu. Antipas askerlelinden bir grubu ona göndermiş ve halkı tahlik suç­ laması ile tutuklatarak onu Mahaerus kalesine göndermiş ve 28-30 yıllarında sessizce idam ettirmişti. 14

Buna ragınen Yahya'nın şöhreti halk arasında yaşamaya devam etmiş, Antipas'ı aşmıştı. Ancak Antipas Nabat kralı IV. Aretus'a yenilmesi üzeline valilikten alınarak sürgüne gönde­ ıildi. Halk onu Yahya'nın ölümüne sebep olması dolayısıyla, Tann'nın cezalandırması olarak yorumladı. Yahya'nın söz ve faaliyetiert Filistin'de yayılmaya devam etti. Birçoklan onun mesihligtne, bazılan da ölümden diıilecegtne inandılar. Yay­

gın şöhretine ragınen hakkında tarihi bilgiler yoktur. Talebe­ lert onun adına vaftizlelini devam ettiıirler. Hatta günümüzde dahi varlıklarını sürdüren Sabiiler onu öncüleıi ve peygam­ beriert olarak görürler.15 Tarihçi Yosefus, Yahya'nın vaftizinin "günahlardan kurtulma degll, bedenin temizlenmesi" oldugu­ nu söyler. Bu bir nevi onun mezhebine veya tarikatına giıiş merasimi16 olmalıydı.

14 Aslan, 1 20 vd. 1 5 Bkz. Şinasi Gündüz, Son Gnosttkler, Sdbtiler İnanç Esaslan ve İbad.etleri, Ankara 1 995. 16 Aslan. 1 2 1 - 1 24.

I. BÖLÜM HZ. İSA'NIN HAYATI

Hz. İsa'nın hayatı önemli olmakla birlikte, Hıristiyanlık ve İslam için annesi Meryem de önemlidir. Katolik Hıristiyan­ larca O, bedenen ve ruben gö�e alınan kutsal bir kadındır. Unvanı "Tann Anası"dır. Tann 'yı (veya Tann O�lunu) do�ur­ du�una inanılır. Hayatı efsanelere kanşmıştır. Müslüman­ lar için de önemlidir, Kur'an'da bir sürenin adı "Meryem"dir. Müslümanların sevip hürmet etti�. Tann'nın övdü�ü kutsal kadınlardandır. İsmi Kur'an'da en çok zikredilen bir kadındır.

Hz. Meryem İlk zamanlardan gelen çeşitli rtvayetlere göre Hz. Mer­ yem'in hayatı efsanelere kanşmıştır. Özellikle Yakub İnci­ li'nin anlattı�a göre, İmran soyundan Yoahim isimli çok zengin bir adam vardı. Allahın nzasını kazanmak için çokça kurbanlar sunardı. Halkına hayır hasenatta bulunurdu. Bir gün mabette kurban sunmak için başkalanyla birlikte ön sı­ raya durunca, biri ona laf atarak: "Senin önde durman sana yakışmıyor, çünkü senin zürrtyetin yok," şeklinde bir haka­ rette bulundu. Buna üzülen Yoahim düşünmeye başladı ve Hz. İbrahim'in de uzun süre çocuklarını n olmadı�ını. ama daha sonra ona Allah'ın İsmail'i ve İshak'ı verdi� hatırladı. Sessizce çöle inzivaya çekilerek, yo�un duaya ve oruca başla­ dı. Kendi kendine"Allah'tan bir müjde alıncaya kadar bu çölü terk etmeyece�m." dedi (Yakub i n . 1, 1 -4). Kansı Hanna'nın (Anna'nın) da üzüntüleri arttı, a�ıtlar söylemeye başladı: "Dullu�uma a�layaca�ım, çocuksuzlu�u­ ma a�layac�m." diyordu. Bahçeye çıkınca, orada bir defne a�acı gördü ve altına oturdu. "Ey bizim babamız Allah'ım! Beni bereketli kıl ve Sara'nın rabmini bereketli kıldı� ve ona İshak'ı verdi�in gibi, benim duaını da kabul eti" diye yalvardı

28

Kanonik-Apokrif İncUlere Göre Hz. İsa

(Yakub i n . l l . 1 -3 ) . Göğe doğru içini çekti ve defne ağacındaki serçe yuvasını gördü ve "Yazıklar olsun bana, beni kim mey­ dana getirdi. Nasıl bir rahim doğurdu? İsniiloğullan önünde lanetlenmek için mi doğdum, utandırıldım ve benimle alay ettiler ve Rabbin mabedinden kovdular. Yazık bana, ben kime benzedim? Göğün kuşlanna (da) benzemedim. Ey Rabbim! Göğün kuşlan da senin katında verimlidir. Yazık bana, ben kime benzedim? Yerdeki hayvanıara da benzemedim. Çünkü ey Rabbim yerdeki hayvanlar da senin önünde verimlidir. Ya­ zık bana, ben kime benzedim? Bu sulara benzemedim. Çün­ kü Ey Rabbim! Bu sular sevinçle kaynar ve içindeki balıklar seni metheder! Yazık bana, ben kime benzedim? Bu toprağa benzemedim: Çünkü bu yer zamanı gelince meyve verir ve seni metheder! " diye üzüntüsünü dile getirdi (Yakub, l l l , 1 -3 ) . İşte o üzüntülü yalvarışı sırasında, Rabbin bir meleği ona göründü ve dedi: "Harına, Hanna, Allah senin duanı kabul etti. Sen hamile kalacaksın ve doğuracaksın, senin soyun bü­ tün dünyada anılacak. " O zaman Harına: "Allah'ım, Rabbim, gerçekten doğurursam, ister oğlan, ister kız olsun, onu sana adayacağım ki, hayatının tüm günlerinde sana hizmet etsin!" dedi. O anda oraya iki melek daha geldi ve ona dediler: "Bak, kocan Yoahim sürüsüyle geliyor: Çünkü Rabbin bir meleği de ona (Yoahim'e) indi ve "Yoahim, Yoahim, Rabbin Allah duanı kabul etti. Aşağıya in! Bak karın Harına hamile kalacak!" diye müjde getirdiler. İmran oğlu Yoahim hemen (dağdan) aşağıya indi ve çobanıarına seslendi ve onlara dedi: "Bana kusursuz ve ayıpsız on kuzu getirin ve on kuzu Rabbim Allah'ın olsun. Bana oniki dana getirin ve oniki dana rahiplerin ve ihtiyarla­

rın olsun ve yüz teke (getirin) ve yüz teke bütün halkın olsun!" Ve Yoahim sürüleriyle geldi ve Harına kapıda duruyordu ve Yoahim'in geldiğini gördü, hemen ona koştu. Boynuna sanldı ve dedi: "Şimdi biliyorum ki, Rabbim Allah beni bereketlen­ dirdi; artık bak kısır, kısır değildir ve kısır olan ben hamile kalacağım. " Ve Yoahim ilk gün evinde dinlendi (Ya ku b, IV, 1 -2 ) . Ertesi gün Yoahim hediyesini (mabede) bıraktı v e söylendi: "Eğer Rabbim Allah bana lütfetti ise, rahibin alın bağı bana bunu gösterecektir. " Ve Yoahim kurbanını sundu ve Rabbin

29

Hz. İsa'run Hayatı

mihrabına çıkınca rahibin alın bagına dikkat etti. Ve onda hiçbir günah lekesi görmedi. "Şimdi biliyorum ki. Rabbim Al­ lah bana lütfetti," dedi ve eve gitti. Melegin söyledigt gibi altı ay doldu. Yedinci (dokuzuncu?) ayda Hanna dogtırdu. Ebeye "Ben ne dogtırdum?" dedi. Ebe "Bir kızi" O zaman Hanna, "Bugün benim ruhum yüceldi," dedi. Günler dolunca logtı­ salıgından temizlendi, çocuga meme verdi ve adını Meryem koydu (Yakub, V, 1 -2 ) . Çocuk günden güne güçlendi. Altı aylık olunca, (ayakta) durup duramayacagıru denemek için annesi onu yere koydu. O yedi adım attı ve annesinin kucagına ulaştı. (Annesi) onu yukarı kaldırdı ve "Hakikaten, Rabbim Allah vardır, artık ben seni Rabbin mabedine götürünceye kadar, bu yerlerde yürü­ memelisinl" dedi. Odasında kutsal bir yer yaptı. Ona kirli bir şeyi dokundurtmadı. Sonra ona "İbranilerin lekesiz kızı" diye seslendi ve itina etti. Çocugun ilk dogtım gününde Yoahim büyük bir ziyafet düzenledi, bunun için bütün rahipler!, şeri­ at bilginlerini ve bütün İsrrul halkını davet etti. Çocugu rahip­ lerin önüne koydu, ona dua ettiler: "Babalanmızın Tanrısı, bu çocugu bereketli kıl ve ona nesiller boyunca devamlı kalacak şöhret veri" dediler. Daha sonra çocugu odasına dinlenıneye bıraktılar ve büyük bir sevtnçle İsraı.l'in Tanrı'sını övdüler (Ya­ kub, VI, 1 -3 ) . 1 Aylar geçti, çocuk büyüdü. İki yaşına gelince Yoahim Han­ na'ya: "Bunu bize veren Rabbimizin mabedine götürelim ve verdigtmiz sözü yerine getirelim ve hediyemiz kabul görsün!" dedi. Ama Hanna karşı çıktı: "Üç yaşını da doldursun, çocuk baba ve anne özlemi duymasın," dedi. Yoahim teklifi "kabul" etti. Çocuk üç yaşına gelince onu mabede götürdüler. Rahip Meryem 28. sürede Hz. Meryem Için "Ey Harun'un Kız Kardeşi" hitabı geçer. bu hitap genelde Hırlstlyanlann ltlrazına sebep olmuş. onun bir kardeşinin olmadıgıru söylemişlerdir. Islam aJimlerl Ise, o Ifadenin Hz. Meryem'in Harun peygamberin soyundan geldlğ;lne dair bir mecaz oldu­ gunu Ifade etmişlerdir. (İbrahim C anan Hadis Ansiklopedtst. Akçağ Ya­ yınev! İstanbul. C.2. s. 5 1 6) . Nitekim ailesi onu Hz. Harun'un soyundan gelen pek çoklan gibi kız olmasına rağmen mabet hizmetleri Için ada­ mıştı. Dolayısıyla deyim Harun soyundan gelenlerin, yani dini hizmete adananlann kız kardeşi olarak Iltifat Için kullanılmıştır. .

30

Kaıwnik-Apokrif İncUlere Göre Hz. İsa

[Hz. Zekeriya) onu aldı. Öptü ve "Rab senin namını tüm nesil­ ler arasında yüceltsin! " diye dua etti. Onu milırabın üçüncü basamagma oturttu. Tanrı çocuga cesaret verdi ve o kendi ayakları üzerinde sevinçle dans etti ve tüm İsnill evinin sev­ gisini kazandı (Yakub, V I I , 1 -2 ) . Meıyem'in ebeveyn! hayretler içinde Kadir Tanrıya övgü ve şükürle dışarı çıktılar. Çocukla­ n kendileri ile geri dönmemişti. Meıyem mabet'te bir güver­

cin gibi korundu ve bir melegin elinden yiyecek aldı. Oniki (ergenlik) yaşına gelince rahipler aralarında bir !stişare de bulundu (ve) dediler: "Bakınız, Meıyem Tannnın mabedinde oniki yaşına girdi. Rabbimizin mabedini kirletmemesi için, ona ne yapalım?" Başrahib'e (Zekeriya'ya) dediler: " Sen Rab­ bin mihrabında bulunuyorsun, içeri gir onun için dua et. Ve sana Tanrı ne vahyederse, biz onu yapanz. " Başrahip kutsal mihraba girdi ve onun için dua etti. Orada Rabbin bir melegi Zekeriya'ya göründü ve ona "Zekeriya, Zekeriya, dışarı çık, halkın dul erkeklerini topla, (her biri bir asa taşısın). Ve Rab onlara mucize verecek, Meıyem onlardan birinin zevcesi ola­ cak," dedi. 2 Haberciler tüm Yahudiye bölgesine dagıldılar. Ha­ beri duyan dul erkekler de mabede koştular (Yakub, VI I I, 1 -3 ) . Yakub v e Elişabe'nin ( 1 2 Hav. VI I I, 9) marangoz oglu Yusuf da baltasını bıraktı, asasını alarak Başrabibe koştu. Başrahip gelenlerin asalarını aldı, mihraba girdi ve dua etti. Duanın bitiminden sonra, asaları aldı, tekrar dışarı çıktı, onları sa­ hiplerine dagıtmaya başladı, bu esnada bir mucize olmadı. Ancak en son asayı Yusuf aldıgiDda, asadan bir güvercin çıktı ve Yusufun başına kondu. O zaman Başrahip (Hz. Zekeriya) Yusufa "Yusuf, kur'ada Rabbin Bakiresi sana çıktı, onu hi­ mayene all " dedi. Yusuf "Benim ogullarım var, ben yaşlıyım. O ise genç bir kızi İsraııogullarına gülünç olmaktan korka­ nml " dedi. O zaman rahip Yusufa: "Allah'tan kork ve Allah'ın 2

Aı-t İmran. 44: "(Ey Muhammed) bwılar sana vahyetttiğimlz, görünmez ô.lemin haberlerindendir. Meryem'e hangisi kefil olacak diye (kur'a) okian­

nı atarlarken. sen onlann yanında değtldtn; birbirleriyle çekiştikleri zaman da sen yanlannda değtldtn." buynılarak Meryem'in emanet edilecegt veya nikıilılanacagı kişinin kur'a ile bellrlendigtne işaret edillr. Yakub İncilin­ de olay farklı bir verslyonla. yukanda anlaWdıgı üzere kur'aya giren Yu­ sufun asasının yeşermesi mucizesine baglarıır.

Hz. İsa'nın Hayatı

31

Dathan'a, Abiram'a ve Korah'a ne yaptıgını, yelin nasıl yarıl­ dıgını ve isyanlarından dolayı hepsini yelin nasıl yuttuguııu düşün! Bunun senin hanende de meydana gelmesinden kork Yusufl" dedi. Yusuf korktu ve onu himayesine aldı, Meryem'i evine götürdü (Yakub i ne . IX, 1 -3 ) . 3 Daha sonra mabet perdesi dokuma işinde Meryem'e de görev verildi (Yakub ine. X, 1 -2 ) . Yukardaki haberde, Meryem'in wzevce" olarak şanslı erkege vertlecegi zikredilirken, daha sonraki cümle ve kaynaklarda Meryem'in nişanlanarak Yusufun evine taşındıgı anlatılır. Nişanlı Meryem'in Yusufla nikablan kıyılıncaya kadar ni­ çin baba evine gitmedigt, ergenlik döneminden İsa'ya hamile kaldıgı 1 4- 16 yaşına kadar geçen yıllarda niçin nikahtan söz edilmedigi sorulannın cevabını bulmak zordur. Daha sonra­ lan İncillerde Meryem'in ogullan ve kızlarından söz edilmesi­ ne ragmen, nikah olayından hiç söz edilmez olur. Meryem'in mabetten ayrılırken Yusufla nişanlandıgından, Yusufun evine taşındıgından bahsedilir, ama baba evi varken nikah­ sız koca evine sürekli yaşaması için, niçin gönderildiginden söz edilmez. Bu husus Yahudi hukuku için de düşünülemez. Özellikle Hz. Harun soyundan çok dindar bir aile içini Sözü edilen kur'a da ifade edildigi gibi, nişan ve nikah birlikte ol­ malıdır. Yüzyıllar sonra yazılan İncillerde nikahtan bahse­ dilmemesinin sebebi, İsa ve annesi hakkın da gelişen teolojik ulühiyet düşüncelelinden kaynaklanmış olmalıdır. Hikayeler İsa'nın Meryem'in nişanlılık döneminde, henüz nikah öncesi Kutsal Ruh'tan gebe kaldıgı anlaşıldı diyor ve diger çocukla­

(Mat. 1 , 1 8) . Nite­ İsa'nın kim daha sonraki asırlarda vefatı sonrası cemaat için­ rının İsa'dan sonra dogduguna işaret ediyor

de gelişen farklı inançların ışıgında rivayetler de şekillenmiş, İncillerin bahsettigi Meryem'in ogullan ve kızlannın Kilisece kocası Yusufun ilk karısından dagan üvey çocuklan oldugu şeklinde yorumlar yapılmaya başlanmıştır. Meryem'in ve di­ ger çocuklannın cemaat içindeki faaliyetlelinden söz edilme­ miş veya görmezlikten gelinmiştir. Hatta Kudüs cemaatinin 3

Kur'an'da bu mucizevi kur'a olayına Işaret eder: "Meryem'in bakımının kimin üstleneceği konusunda kur'a çektikleri ve aralannda tartıştıklan za­ man sen onlann yanında değUdin," buyrulur (Al-l İmran, 44) .

32

Kruwnik-ApokrifİnctUere Göre Hz. İsa

yıllarca başkanlıgıru yapan, muhaliflerinin dahi saygısını ka­ zanan kardeş Yakub'un görmezlikten gelinmesi; Yeni Ahid'in Paulus Mektuplarına giren aleyhindeki sözlerin, Paulus'la or­ taya çıkan mezhep aynlıklarından, İsa'nın ilahlaştınlmasın­ dan kaynaklanmış olabilecegini düşündürüyor. Nikahtan söz edilmemesinin sebebini, İsa sonrası teolojik gelişmelerde ara­ mak yerinde olur kanaatindeyim. Meryem'in nikahsız koca evine gönderilmesi de makul görünmüyor.

a. Hamileliği ile hgili Rivayetler Rivayete göre. Meryem bir gün testiyi alıp kuyudan su doldurmak için dışarı çıktıgında ona bir ses hitap etti. Ses: "Lütuf bulmuş. selam sana, kadınlar arasında bereket bul­ muş. Rab seninle olsun." diyordu. O sesin nerden geldigini görmek için sagma ve soluna baktı, kimseyi göremedi. Kor­ kuyla titreyerek eve döndü, testiyi bıraktı. Eline mabet per­ desi malzemesini alıp egirmeye-bükmeye başladı. Bu sırada birdenbire Rabbin bir melegi (Cebrail) kendisine göründü ve ona "Meryem korkma! Çünkü sen Kadir (Tanrı) önünde lü­ tuf buldun ve onun kelammdan hamile kalacaksın." dedi. O bu sözü duyunca şaşırdı ve "Hamile mi kalacagım. her kadın gibi doguracak mıyım?" dedi. Melek ona "Öyle degil Meryem! Rabbin gücü seni gölgeleyecek: bu sebeple senden dogacak kutsala, ulunun oglu denecek. Ve onun adını İsa koyacaksın, çünkü o halkını günahtan kurtaracak!" dedi. Bu müjde üzeri­ ne Meryem. "Bakın, ben Rabbin kuluyum. senin sözün gerçek olsun!" diyerek ilahi mesajı. (Yakub i n . Xl, 1 -3 ) bedeninde oluşa­ cak hamileligi, Tanrı'nın arzusu ve takdiri olarak kabul etti. Meydana gelecek olaylardan haberdar olmuş oldu. 4 4

Al-i İmran. 45. Meryem Suresi, 1 6-22. de rtvayeti onaylamakta ve şöyle

buyurmakiadır: ·(Meryem) bir zaman aUestnden aynlıp doğu yönünde bir yere çeldlml.ştL Onlarla kendisi arasuıa bir perde çelemiştı BiZ de ruhwnuzu (Cebrail'Q ona gönderdik. o ona düzgün bir insan şeklinde göründü. (Mer· yem) dedi ki: "Ben senden. çok esirgeyen Allah'a sığuunm. Eğer Allah'tan korkuyorsan (bana dokunma)" (Ruh): "Ben, dedi, sadece Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir erkek çocuğu hediye edeyim, diye geldim. · (Meryem) "Be· ntm nasd oğlwn olur, dedL Bana bir insan dokunmadı ve ben bir kahpe de değilim. · (Ruh): "Öyledir, dedi; Rabbtn: ·o bana kolaydır. Onu insanlara bir muciZe ve biZden bir rahmet kılmak Için (bwıu yapacağız) dedi ve iş olup bittL (Meryem) Ona gebe kaldı. Onunla uzak bir yere çekildL"

Hz. İsa'nın Hayatı

33

Filip ineili mensuplan. melekleıi dişi ve olayı cinsel ilişki olarak tasavvur ettikleıi için, Meryem'in Kutsal Ruh'un (Ceb­ rail'in) müjdesinden sonra hamile kalmasını kabul etmezler: "Onlar yanılgıdalari Ne söyledikleıini bilmiyorlari Ne zaman bir kadın başka bir kadından hamile kalmıştır, Meryem hiçbir kuvvetin kirletmedigl bakiredir, M derler. Onlar bu (isnatlar) İbranilere, yani Havaıilere ve Havaıilere tabi olanlara büyük bir iftlradır, derler (Fi l i p i ne . 1 7). Oniki Havaıi ineili mensuplan ise, Kutsal Ruh'un Meryem'in yanına Yusuf suretinde geldi­ ğini ve onu gölgeledigtni, bir sis bulutu şeklinde örttüğünü , böylece Meryem'in hamile kaldığını ıivayet ederler (On iki H a . 2 , 6). Hamile kalışının mahiyetini tartışırlar. 5 Meryem büyük melegtn müjdesinden sonra d a mabet per­ desi için iplik egtıip dokumaya devam eder. İş tamamlanınca dokumayı rahibe, mabede götürür. Rahip yapılan işi alır ve Meryem'i kutsar, "Meryem, Rabbimiz Allah senin adını büyük yaptı ve dünyanın bütün kavimleıi arasında seni takdis etti, M der. Meryem sevinir ve teyzesi Elizabet'in ziyaretine gider, ka­ pısını çalar. Elizabet onu işitince elindeki mabet işini bırakır, kapıya koşar ve Meryem'i görünce ona ziyareti için dua ve teşekkür eder. O esnada "Çocuk içimde (karnımda) hopladı ve seni takdis etti, M diye iltifatta bulunur. Fakat Meryem bü­ yük melek Cebrail'in ona söyledigi sırra akıl erdiremeyip göğe doğru içini çeker, "Dünyanın bütün kadınlan beni mesut ola­ rak övüyorlar. Ben kimim Rabbim?M der. Elizabet'in yanında üç ay kalır , hamileligtni hisseder. Vücudu günden güne kilo almaya ve yaşadıklarından korkmaya başlar, evine geıi döner ve İsrailoğullarının önünde kendini gizler.6 Bütün bu şeyler olurken o henüz 16 yaşındadır (Yak. X I I , 1 -3 ) . 5

6

İslam'a göre olay Cebrail'in Allah'ın "Ol" emrtni Meryem'e Uetmesidir. Ha­ ber vermesidir. Her ne kadar bazı haberlerde İsa "Ruhullah" (Allah'tan bir ruh) veya "Ke11metullah" (Allah'ın bir sözü) unvanıyla arıılıyorsa da. bu Allah'ın İsa'ya verdigt bir hayat, Meryem'e verdigt bir müjdedir. İsa'nın şerefini vurgulamak içindir. Nitekim bazı ayetlerde Nakatullah (Allah'ın devesil ve Beytullah (Allah'ın evi) tabirleriyle deve ve ev şereflendirme an­ lamında kullanılmıştır. Hiçbir surette ilahiaştırma ve Tarın'run bir parça­ sı anlamında kullarıılmamıştır. Meryem. I 7. " Ve ailesiyle arasuta hep perde gemıiştt." buyrulur.

34

Kanonlk-Apokrtj İncillere Göre Hz. İsa

Rivayete göre, hamileliginin altıncı ayında Yusuf, Mer­ yem'in hamileligini fark etti. Karşısında şaşkına döndü, ayak­ larının ba� kesilerek yere yıkıldı. Acı acı ağladı ve söylendi: "Hangi yüzle Rabbim'e, bakmalıyım?" Bu kız yüzünden ne dua edeyim? Onu ben Rabbimin, mabedinden baktre olarak aldım ve koruyamadım. Adem'in hikayesini bana tekrar et­ mek zorunda mıydı? Adem'in ibadet zamanında yılanın gelip Havva'yı yalnız bulup, aldattı� ve kirlettlgi gibi bunu bana tekrarladı," dedU Ve şaşkına dönen Yusuf, yıkıldı� yerden kalktı ve Meryem'e seslendi ve dedi: "Tanrı'nın itina ettigi sen, bunu niçin yaptın ve Rabbini niçin unuttun? Mihrap'ta geli­ şen ruhunu niçin aşagıladın ve sen bir melegin elinden yemek almıyor muydun?" Fakat Meryem acı acı ağladı ve dedi: "Ben temizim, ben bir erkek tanımıyorum. " Ve Yusuf ona dedi: "O zaman vücudundaki nereden geldi?" Meryem ona: "Hakika­ ten Rabbim Allah şahittlr, onun bana nereden geldigini bilmi­ yorum, " dedi (Yak. X I I I , 1 ) . Yusuf olaydan çok korktu ve Meryem'den uzaklaştı, ona ne yapması gerekligini düşündü: "Onun günahını kapatırsam Rabbin kanununa karşı gelmiş olurum. Onu İsrailogullan'nın önüne koyarsam, o zaman onun içindeki bebekten korkarım . Suçsuz birini ölüm mahkemesine göndermiş olurum. Acaba şimdi ne yapmalıyım? Onu gizlice terk mi etmeliyim? Düşün­ celerinin cevabını bulmaya çalıştı. Bu kararsızlıklar üzerinde iken gece bir rüya gördü ve şaşırdı. Rüyasında ona Rabbin melegt göründü ve dedi ki: "Bu kızdan dolayı korkma. Onun kamındaki Kutsal Ruhtan meydana geliyor. O bir oglan do­ guracak ve onun ismini İsa koymalısıni Çünkü o halkını gü­ nahlarından kurtaracak. " Yusuf uykudan kalktı, ona lütufta bulunan Tannyı övdü ve Meryem'in himayesine devam etti (Yak. XIV, 1 -2 ) . Matta ineili konuyu şöyle anlatır: "İsa'nın annesi Meryem, Yusufla nişanlıydı. Ama birlikte olmalarından önce Mer7

Bu haber İsraillyattaki, Havva'nın şeytan tarafından aldaWarak Kabil'e hamile kaldığı, Kabil'In Adem'den degil Şeytan soyundan oldugu haberle­ rini hatırlatıyor.

Hz. İsa"nın Hayatı

35

yem'in Kutsal Ruh'tan gebe oldugu anlaşıldı. Nişanlısı Yusuf dogı-tı bir insan oldugu ve onu herkesin önünde utandırmak istemedigt için ondan ses&izce ayrılmak niyetindeydi. Ama böyle düşünmesi üzerine Rabbin Melegi rüyada ona görüne­ rek şöyle dedi: Davut Oglu Yusuf, Meryem'i kendine eş ola­ rak almaktan korkma. Çünkü onun rahminde oluşan Kutsal Ruh'tandır. Meryem bir ogul doguracak. Adını İsa koyacak­ sın . " (Mat. 1 , 1 8-2 1 ) . Yine başka bir rivayete göre, bir gün şeriat alimi Annas Yusufu ziyarete gelir, sohbet esnasında Meryem'in hamile ol­ dugunu görür, evden ayrılınca hızla Başrahibe koşar ve Mer­ yem'in hamile oldugunu; henüz dügün ve Ilikah yapmadan birlikte olduklarını söyler. O "Tanrı'nın mabedinden aldıgı kızı kirletmiş ve onunla yatanı saklamış ve İsnlllogullarına haber vermemiş, " der. Başrahip "Bunu Yusuf mu yapmış?" der ve haberi tetkik için adamlarını gönderir. Hizmetiller giderler ve Meryem'i söylendigi gibi bulurlar, mabede götü­ rürler. Mahkeme huzuruna çıkarırlar. Rahip ona: "Meryem, bunu niçin yaptın? Ruhunu niçin alçalttın? Rabbin Allah'ı niçin unuttun? O seni Mabette kutsal mihrap da büyüttü ve meleklerin elinden yiyecek aldın, onların methiyelerini din­ ledin, önlerinde dans ettin! Bunu niçin yaptın?" der. Fakat o acı acı aglar ve "Hakikaten, Rabbim Allah hayattardır, ben onun önünde temizim ve hiçbir erkek de tanımıyorum, " der. Başrahip bu defa "Yusuf bunu niçin yaptın?" der. Yusuf da: "Rabbim Allah hayat sahibidir, her şeyi görür bilir, ben ona karşı suçsuzum, " der. Bunun üzerine Başrahip: "Yalan söy­ leme, hakikati söyle! Sen onun birlikte yattıgı kimseyi gizle­ din, dügününü gizli yaptın, İsrrulogullarına haber vermedin, başın güçlü ele boyun egmedi, nikah yaptırmadın, tohumun kutsanmadı, " der (Yak. XV, 1 -2 ) . Başrahip devamla "Ben size Rabbin imtihan suyunu içirecegim ve o sizin günahlarınızı ortaya çıkaracak, " der ve içmesi için imtihan suyunu Yusufa içirir ve çöle gönderir. O rahat olarak geri döner. Meryem'e de içirir, onu da çöle gönderir. O da rahat olarak geri gelir. Onlarda hiçbir günah ortaya çıkmayınca, bütün halk hayret

36

Karwnik-Apokrtf İnctllere Göre Hz. İsa

eder. Başrahip "Eger Tann Rab

günahlannızı açıga çıkarmadı

ise, ben de sizi yargılamam, " diyerek onları serbest bırakır.

alır, sevinçle eve döner, Allah 'a övgü­ lerde bulunur (Yak. XVI, 1 -2 ) .

Yusuf, Meryem'i yanına

Ancak

ilk zamanlarda oldugu gibi günümüze kadar İsa'nın

babalı mı babasız mı meydana geldigi ve mahiyeti konusu ,

tartışılmaya devam etmiştir. Nitekim ihanetle itharn edilen havari Yahuda, ogluna kaydettirdigi incilinde ; bazılarınca İsa'nın Yunan ilahiarına benzetilerek Tann'nın oglu oldugu iddialarına karşı, kendisi daima "İsa, Yusuf ve karısı Mer­ yem'in ogluydu . . . dogumu ve yetişmesi hakkında pek çok hi­ kaye anlatılır. Fakat Yahuda daima onun, babası Yusuf ve annesi Meryem'in evliliklerinden, hukuki birlikteliklerinden dogan

ilk çocugu olduguna inandı, " (Yahuda, l l , 6-7) diyerek

uluhiyat ve nikahsız birliktelik isnatlarını reddeder. Açıkla­ masında, babası Yusufun aslının Davud'un şehri Beytlehem kökenli oldugunu, annesi Meryem'in bir oglan dogurdugunu anlatır. "Bu dönem bütün Yahudi aileleri için zor bir zaman­ dı. Kral Herodes korku salarak idare ediyordu ve Romalı as­ kerlerin sınırsız şekilde ülkede dolaşmalarına, istediklerini yapmalarına izin veriliyordu . Genç kadınların bu putpereslle­ rin tecavüzüne ugramalan sıkça görülmekteydi. Romalılarla muhatap olmamak için, Yusuf karısı Meryem'le birlikte uzak­

ta Celile'deki Nasara'ya gitmeye karar vermiş olmalıydı. "8 (Ya­ h uda, l l , 8-1 1 ) diyerek konuya açıklık kazandırmak ister. Hz. İsa'nın kardeşi Yakub'un Kudüs cemaatirıin devamı olan Yahudi kökenli Hıristiyan Ebionitler İnciline göre, İsa'nın "Tann'dan , Baba'dan olmadıgı, büyük meleklerden birinin (Tann tarafından) yaratıldıgı gibi yaratıldıgı; nasıl ki, büyük melegin Kadir Tann'nın bütün yaratıklarına ve meleklerine hükmettigi gibi, O da haber verildigi gibi gelmiş ve insanla­ ra açıklamalarda bulunmuştu .

(Ebion itler i nc i l i, 6). Onlar Pa­

ulus'un iddia ettigi "İsa'nın ulühiyeti görüşlerini kabul etme­ mişlerdi. Hz. İsa da hakkındaki dedikodulan biliyor olmalı ki, "Babasını ve annesini bilen kimseye de, 'fahişenin oglu'

8

Yahuda. II. 8- 1 I .

Hz. İsa'nın Hayatı

37

derler," (Tomas, 1 OS) diyerek hakaret ithamlannı kabul etmedi­ ğini. annesini ve babasını bildiğini açıklamış oluyordu. 9

b. İsa'nın Doğum Hikayeleri İsa'nın ne zaman dogdugu konusu tartışmalıdır. Onun dogdugu zamanlarda Kral Augustus . tarafından bir nüfus sayımı emirnamesi yayınlandıgı rivayeti üzerine, tarihçiler İsa'nın dogum tarihi konusunda bazı tahminlerde bulunur­ lar. Hatta modem tarihçiler İsa'nın dogumu olarak belirtilen bugünkü tarihten birkaç sene daha önce dogmuş olabilece­ gini, anlatılanların efsane oldugunu, Mesih'le ilgili Yahudi kehanetlerine uyarlamak için de Beytlehem'de dogacagı ha­ berlerinin kanştıgıru ileri sürerler. Yaygınlaşan genel kabule göre, tüm Beytlehem sakinleri Yahudiye'de yazılmak zorunda idiler. Rivayete göre Yusuf: "Ogullanmı yazdıracagım, ama bu kızı ( Meryem'i) ne yapmalıyım? Onu nasıl yazdırayım? Kanm olarak mı? O zam an utanırım. Veya kızım olarak mı? Fakat onun kızım olmadıgını bütün İsniilogullan biliyor," diye dü­ şündü. Merkebille semerini taktı ve Meryem'i üzerine bindir­ di. Yularını ogullan çekti. Üç mil kadar ilerlediler. O zam an Yusuf ardına döndü ve Meryem'i üzgün gördü ve kendi kendi­ ne, "Belki karnın dakini düşürür," dedi. Tekrar geriye döndü­ günde onu gülerken gördü. "Meryem sana ne oluyor, yüzünü bazen güleç, bazen üzüntülü görüyorum?" dedi. O da, "Yusuf gözlertınde iki halkı görüyorum, biri aglayan ve şikayet eden ve biri de sevinçli ve coşkuyla alkış tutan . " Beytlehem yakın­ larına geldiklerinde Meryem ona dedi: "Yusuf, beni merkep­ ten indir. Çünkü bendeki (çocuk) rahatsız ediyor ve dogacak. " Yusuf onu aşagıya indirdi v e "Seni nereye götüreytm v e özel­ liğini (iffetini) nasıl koruyayım? Çünkü bu yer ıssızdır," dedi

(Yak. XVI I , 1 -2 ) . Yakında bir magara gördü ve onu içeri götürdü ve ogullannı onun yanın da bıraktı ve Beytlehem yakınlarında idi, İbrani bir ebe bulmak için dışarı çıktı. Fakat Yusuf, etrafa baktıgında hayatın dondugunu, kuşların ve koyunların hare9

Kur'an ise, İsa'nın oluşumu ile tartışmalar karşısında Allah'ın Adem'i anasız, babasız yarattıgı gibi, İsa'yı da babasız yarattıgıru, bunun O'nun için sorun olmadıgıru söyler (Al-i İmran, 56 vd.).

38

Kanonik-Apokrif İnctUere Göre Hz. İsa

ketsiz kaldıklannı, sonra da birden hareketlendiklerini gördü

(Yak. XVI I I, 1 -2 ) . Tischendoıf metnine göre, ıssız dagda Yusuf doguma yar­ dım edecek birilerini ararken, bir kadının dagdan aşagıya dogru indigini gördü, kadın ona "Nereye gidiyorsun, adam?" diye seslendi. O da, "İbrani bir ebe arıyorum," dedi. Kadın, "İsrruli misin?" dedi. O da, "Evet" cevabını verdi. Kadın, "Ma­ garada doguran kim?" diye sordu. O da, "Nişanlım! " dedi. Ka­ dın, "Karın degil mi?" diye sorarak magaraya birlikte girdi. Magarayı karanlık bir bulut örttü. Ebe kadın yaşadıklarına şaşırdı ve dedi: "Bugün benim ruhum yüceldi: gözlerim ha­ rikalar gördü: İsratl'e kutsal dogdu. " Ve böylece magaradaki bulut kayboldu ve magarada gözlerin taşıyamayacagı büyük­ lükte bir ışık göründü. Bundan biraz sonra, çocuk görünün­ eeye kadar ışık geri çekildi ve çocuk geldi ve annesi Meryem'in gögsünü aldı. Ve ebe bagırdı ve dedi: "Benim için bugün ne büyük gündür, bugüne degin böyle bir sahne görmedim. " Ebe magaradan çıktı ve Salome'ye rastladı. "Salome, Salome, ben sana bugüne kadar hiç olmamış bir olayı anlatabilirim; bir bakire dogurdu; fakat bakire özelligini bırakmadı," dedi. Devam etti: "Hakikaten Rabbim Allah hayy'dır (yaşıyor}, par­ magımı sakmasarn ve durumu araştırmasam, bir bakirenin dogurduguna inanmazdım," dedi (Yak. Tıschendorf, XVI I I, 1 -2 ) . Tischendoıf metnindeki diger bir rivayete göre, ebe içeri gir­ di ve Meryem'e dedi: "Meryem sırt üstü yat, hakkındaki ihtilaf az de@. " Ve Meryem bunu işitince sırt üstü uzandı, Salome ebenin söylediklerini kontrol etmek istedi ve parmagıru içine koydu ve acı bir çıglık attı ve dedi: "Günahlarıma yazıklar olsun ve imansızligıma yazıklar olsun. Çünkü Hayy olan Allah'ı dene­ meye kalkıştım ve elim ateşten yanarak vücudundan düştü!" tutmaz oldu. " Atalarımın Allah'ı, beni düşün; ben İbrahim'in, İshak'ın ve Yakub'un soyundanım; İsratlogulları önünde beni işkence (hakaret) kazıgina bırakma, benim kolumu geri ver. Rabbim sen biliyorsun ki, ben senin adınla (besmele ile) işimi yaptım ve mükafatımı aldım! " dedi. Birdenbire Rabbin bir me­ legi, orada göründü ve ona dedi: "Salome, Rabbin Allah duanı

39

Hz. İsa'nın Hayatı

duydu. Elini çocuğ;a uzat ve onu okşa kucağ;ına al. O zaman sağ;lık ve neşe bulacaksın. " Ve sevinçle dolu olarak Salome ço­ cuğ;a yaklaştı, ona dokundu, okşadı. Salome'nin kolu hemen iyileşti ve sağlıklı olarak mağ;aradan dışan çıktı. Melek "Salo­ me, Salome, çocuk Kudüs'e gelinceye kadar, gördüğ;ün mu­ cizeyi kimseye söyleme!" diye onu uyardı (Yak. Tischendorf, XIX, 1 -3 ) . Luka'ya göre ise, Meryem Beytlehem'de kaldıklan handa doğ;um yaptı ve bebeğ;ini hayvanların yemliğ;inde sakladı (Luk. l l , 6-7). Yahuda ineili buna ilaveten İsa her ne kadar Beytle­ hem'de doğ;du ise de, Nasara'da büyüdü diyerek uzlaştıncı bir orta yol bulmaya çalışır (Yahuda, l l, 1 4). 1 0

c. Bebek Ziyareti Efsaneleri Rivayetlerde yeni doğ;an bebeğ;in Mecusi rahipleri (kahin­ leri) ve melekler tarafından ziyaret edildiğ;i anlatılır. Yakub ineili'ne göre, Yusuf Beytlehem'den Yahudiye'ye gitmek için büyük bir özlem duyar ve yola çıkarken Mecusi kabinleri de bölgeye gelir. "Yahudilerin (yeni doğ;an) Kralı nerede? Onun yıldızını doğ;uda gördük ve ona tazirnde bulunmaya geldik, " diyerek, yeni doğ;an bebeğ;i aramaya başlarlar. Herodes bunu duyunca, korkar ve kabinleri yaruna davet ederek onlardan bilgi alır. Yüksek rahipleri de çağ;ınr ve onlara: "Mesih hak­ kında (kitaplarda) ne yazıyor? O nerede doğ;acak?" diye sorar. Onlar da "Yahudiye'de Beytlehem'de" derler. Rahipleri bırakır ve kahinierden yeni doğ;an Kral hakkın da gördükleri işaretleri 10

Kur'an Ise İsa'nın dogumu hakkında şunları söyler: Meryem çocuğwı doğumuna yakın "uzak bir yere" çelcUdi. Doğum sancısı onu, bir hunna dalının altına getirdi. "Keşke dedi ben daha önce ölseydim, wıutulup gü· seydim/" Altından (Ruh) ona şöyle seslendi: Üzülme, Rabbin alt tarafından bir su ankı var etti. Hunna dalını sana doğru silkele, üzerine olmuş, taze hunna dökülsün. Ye, iç, gözün aydın olswı/ Eğer trısanlardan birini görür­ sen: "Ben Rahman için (susma) orucu adadun. bugün hiçbir trısanla ko­ nuşmayacağun, de. (Meryem) Onu taşıyarak kavmine getirdi: Ey Meryem, dediler sen tuhafbir iş yaptın. Ey Harun kızı, baban kötü bir adam değildi. annen de fahişe değildi (sen ne yaptın böyle)? (Meryem) çocuğu göster­ di. Dediler ki: "Beşikteki çocukla nasıl konuşuruz?" (Çocuk): "Ben Allah'ın kuluywn, dedi. O bana Kitabı verdi, beni peygamber yaptı. .. (Meryem, 22-30) . Müminün suresinde de (23/50) Meryem'in ve oğlunun pınarlı bir tepeye yerleştirildigt beyan buyruluyor, önceki ayetlere paralel bilgiler ve­ riliyor. Ancak Kur'an İncillerdeki abartılı hikayelere yer vermiyor. •

40

Karwnik-Apokrtfİn.cUlere Göre Hz. lsa

sorar. Kahinler, "Yıldızlar arasında tasvirt mümkün olmayan parlak bir yıldız gördük. Ve diğer yıldızlar öyle karardılar ki, hiç görünmez oldular ve böylece İsnül için bir kralın doğdu­ ğunu anladık. Ve ona tazirnde bulunmak için geldik, " derler. Bunun üzerine Herodes: "Gidin ve arayın ve onu bulursanız , bana haber verin ki, ben de ona gidip tazirnde bulunayım, " der. KahiDier aramaya başlarlar: doğuda gördükleri yıldız onlar mağaraya gelinceye kadar önlerinde ilerler. Çocuğun mağarası üstünde durur. Kahinler çocuğu annesi Meryem ile birlikte mağarada bulurlar. Ona seyahat torbalarından çıkar­ dıklan altın, tütsü ve defneyi hediye ederler. Ancak melekler­ ce uyanlmalan üzerine Herodes'e ve Yahudiye'ye gitmekten vazgeçerler ve ülkelerine başka bir yoldan geri dönerler (Yak. XXI, 1 -2 ) . Nasaralılar İnciline göre, bu ziyaretçilerin arasın­ da isimleri, Melhus, Kaspar, Fadizarda olan ileri gelenler de vardır. Aralarında Martossa isimli kanlı-canlı bir sinagog kızı rabibe ve bir de Habeşistan kraliçesi vardır (Nasara l ı lar inci l i , 2 8-30). Abdülahad Davud Hz. İsa'nın doğumu ile ilgili anlatılan bu hikayelerin hayali olduğu kanaatındadır. Yahudi kahinler varken Allah niçin binlerce kilometre uzaktaki Mecusi rahip­ lerine özel bir müjde versin, onlar da İran'dan kalkıp yüzlerce kilometreyi o günün şartlarında katederek Filistine gelsinler. Bunlar mümkün değildir. Hikaye Yeremya'daki (3 1 , 1 5) bir ke­ hanetin İsa'ya adapta edilmesidir. Yeremya'da geçen Raşel'in feryadı, İsa'dan 700 sene önce Yakub'un torunlannın Babil'e sürgünüyle ilgilidir. 1 1 Bebek İsa'nın krallığını nasıl teşhis et­ tiklerini anlamak güçtür. Özellikle de cahil Yahudi çobanların bu esnada Ararnca yerine Yunanca ilahileri nasıl söyledikleri de sorulmaya değerdir. Zaten Luka İncilini Havartlerin ölü­ münden sonra yazmış, kahinierin efsanelerine inanmadığı için İnciline de almamıştır12 der. Luka ineili'ne göre ise: Aynı yörede, sürülerinin yanında nöbet tutarak geceyi kırlarda geçiren çobanlar vardı. Rab'bin ll 12

A. Davud, Teurat ve İncU'e Göre Hz. Muhammed, İzmir 1 988, s. 1 68- 1 70. A. Davud. s. 1 72 .

41

Hz. İsa'nın Hayatı

bir melegt onlara göıiindü ve Rab'bin görkemi çevrelertni ay­ dınlattı. Büyük bir korkuya kapıldılar. Melek onlara, "Kork­ mayın!" dedi. "Size, bütün halkı çok sevindirecek bir haber müjdeliyorum: Bugün size, Davut'un kentinde bir kurtancı dogdu. İşte size bir işaret: Kundaga sarılmış ve yemlikte yatan bir bebek bulacaksınız. " Birdenbire melegin yanında, göksel ordulardan oluşan büyük bir topluluk belirdi. Tanrı'yı öve­ rek, "En yücelerde Tanrı'ya yücelik olsun, Yeryüzünde O'nun hoşnut kaldıgı insanlara esenlik olsun!" dediler. Melekler yanlarından ayrılıp göge çekildikten sonra çobanlar birbirle­ rine, "Haydi, Beytlehem'e gidelim, Rabbin bize bildirdigi bu olayı görelim, " dediler. Aceleyle gidip Meryem'le Yusufu ve yemlikte yatan bebegi buldular. Onları görünce, çocukla ilgili kendilerine anlatılanları bildirdiler. Bunu duyanların hepsi, çobanların söylediklerine şaşıp kaldılar. Meryem ise bütün bu sözleri derin derin düşünerek yüregtnde saklıyordu. Ço­ banlar, işitip gördüklerinin tümü için Tanrı'yı yüceltip överek geri döndüler (luk. l l , 8-2 0). Yakub ineili'ne göre, Herodes kahinierin ülkeyi terk ettik­ Ielini ögrenince, öfkelendi ve cellatlarını çevreye gönderdi ve onlara iki yaş altındaki bütün erkek çocukları öldürmeleri­ ni emretti. Çocukların öldürüldügünü duyan Meryem kork­ tu. Bebegtni sıgrrların yemligi içine sakladı (Yak. X X I I , 1 -3 )

.

Bu

kahin ve çoban hikayeleri, Herodes'ten korunma ve ondan uzaklaşma, Mısır'a kaçma rivayetleri anlaWırken (Mat. 1, 1 8-

2 5 ; l l , 1 - 1 8) , hemen ardınca da, İsa'nın ailesinin onu sünnet için Herodes'in şehri Kudüs'e getirdikleri hikaye edilir. Lu­ ka'ya göre: Sekizinci gün İsa Kudüs'e Mabede götürülür, sün­ net edilir. O'na İsa adı verilir. Bu, O'nun anne rahmine düş­ mesinden önce melegin kendisine verdigt isimdir. Çünkü Mu­ sa'nın Yasası'na göre arınma günlerinin bitiminde Yusufla Meryem çocugu Rabbe adamak için Kudüs'e götürmüşlerdi. Ayrıca Rabbin Yasası'nda buyruldugu gibi, kurban olarak "bir çift kumru ya da iki güvercin yavrusu" sunacaklardı. O sırada Kudüs'te Şimon adında bir adam vardı. Dogru ve din­ dar biriydi. Kutsal Ruh onun üzerindeydi. Rabbin Mesihi'ni

42

Kanonik-Apokrif İncillere Göre Hz. İsa

görmeden ölmeyecegt Kutsal Ruh aracılıgtyla kendisine bil­ dirilmişti. Böylece Şimon, Ruh'un yönlendirmesiyle tapınaga geldi. Küçük İsa'nın annesi babası, Kutsal Yasa'nın ilgili ku­ ralını yerine getirmek üzere O'nu içeri getirdiklerinde, Şimon O'nu kucagtna aldı, Tann'yı överek şöyle dedi: "Ey Rabbim, verdigin sözü tuttun; artık ben kulun huzur içinde ölebilirim. Çünkü senin sagladıgın, bütün halklann gözü önünde hazır­ ladıgın kurtuluşu , uluslan aydınlatıp halkın İsrail'e yücelik kazandıracak ışıgı gözlerimle gördüm. " İsa'nın annesiyle ba­ bası, O'nun bebek hakkında söylediklerine şaştılar. Rabb'in Yasası'nda öngörülen her şeyi yerine getirdikten sonra Ce­ lile'ye, kendi kentleri Nasara'ya döndüler ( L u ka l l , 2 0-40). İsa isminin karşılıgt İbrani dilinde Yeşua'dır. ihranca "kurtuluş" anlamına gelir. İsim olarak "Tanrı kurtanr" anlamındadır. 13 Tomas ineili hikayesine göre, İsa'nın dogumundan üç gün sonra Meryem magaradan çıktı, bir alııra gizlendi ve çocu­ gunu yemlige koydu ve öküz ve eşek ona tazim ettiler. Aile orada üç gün kaldı ( i . Tom . Arapça Rivayetler, XIV, 1 ) .

Devam

eden seyahatlerinin üçüncü gününde, Meryem çöldeki büyük sıcaklıkta yorulmuştu, rastladıgı bir hurma agacına baktı ve Yusufa, "Bu agacın gölgesinde biraz dinlenmek istiyorum, " dedi. Böylece Yusuf onlan hurma agacına dogru götürdü ve onlan merkepten indirdi. Azize yere oturmuştu ki, hurmanın tacına dogru başını kaldırdı ve dallannda meyve dolu oldu­ gunu gördü. Yusufa: "Hurmanın meyvelerinden koparabil­ meyi isterdim, " dedi. Ama Yusuf ona: "Senin bunu söylemen beni şaşırtıyor: bu hurmanın ne kadar yüksek oldugunu gö­ rüyorsun ve hurmanın meyvesini koparmayı, yemeyi düşü­ nüyorsun. Ben ise, kendi payıma suyun azlıgını ve kırbadan dökülen suyu düşünüyorum, kendimizi ve merkebimizi fe­ rahlatabilecek hiçbir şeyimiz yok," dedi. O zaman annesinin kucagtnda oturan bebek İsa neşeli yüzle hurmaya dedi: "Ey agaç dallarını eg ve meyvelerinden annemi ferahlat!" dedi. Ve hemen hurma bu hitap üzerine tepesini aziz Meryem'in ayak13

Gulda Baltes, Jesus. der Jude. 2. Baskı, Verlag der Pranke-Buchhand­ lung GmbH 20 1 3 Marburg, s. 4 1 .

Hz. İsa'nın Hayatı

43

lanna egdi ve onlar da meyvelerini topladılar: Meyveleri onlan ferahlattı. Meyvelerini topladıktan sonra, agaç egık durumda kaldı ve egilme emri gibi tekrar dogrulma emrini bekledi. İsa ona: "Dogrul hurma, babamın cennetindeki benim agaçlan­ ma komşu ol. Güçlü ol. Ve köklerinin arasından yerde giz­ lice akan su damannı kapat ve su (yukan} aksın ki, ondan biz susuzlugumuzu dindirelim," dedi. Bunun üzerine (agaç} dogruldu ve kökleri arasından taze, berrak bir su kaynagı kaynamaya başladı. Su kaynagını görünce çok sevindiler ve tüm yük hayvanlan, sıgtrlar hepsi susuzluklarını giderdiler. Bunun için Allah'a şükrettiler ( i . Tomas i n . Arapça Çoc u kl u k in­

ci l leri nden XX, 1 . ) 1 4 İsa'nın oniki havarisinden biri olan Yahuda İncilinde Hz. İsa için, "Yusuf ve kansı Meryem'in ogluydu . " (Yahuda i n . l l ,

6). "Babası Yusuf ve annesi Meryem'in evliliklerinden, huku­ ki birlikteliklerinden dogan ilk çocuklan idi , " der (Ya h . l l , 8). Hatta Luka ineili de benzeri ifade ile İsa için "Meryem'in ilk çocugu" ifadesini kullanmıştır (luk. l l, 6-7). Yahuda, Yusufun Nasara'ya göç sebebini açıklamasında: "Bu dönem bütün Ya­ hudi aileleri için zor bir zamandı, Kral Herodes korku salarak idare ediyordu ve Romalı askerlere sınırsız/engelsiz şekilde ülkede dolaşmalanna, istediklerini yapmalanna izin veriyor­ du. Genç kadıniann bu putperestlerin tecavüzüne ugramalan sıkça görülmekteydi. Romalılara muhatap olmamak için, Yu­ suf kansı Meryem'le birlikte uzakta Celile'deki Nasara köyüne gitmeye karar vermiş olmalıydı. Yusuf kansı Meryem ve diger aile fertleriyle yerleştigi Nasara'da, büyük Seforis şehrinin ya­ pımında marangoz olarak çalışmaktaydı. İsa Nasara'da bü­ yüdü, Davud soyundan gelen şeriata baglı babası Yusuf ve 14

Hikaye Meryem suresl, 22-26 da şöyle anlatılır: "Ona gebe kald.L Ardm­ dan da onunla uzak bir mekana çekildL Nihayet doğwn sancısı onu, bir hurma ağacının kütüğüne götürdu. Ah dedi. keşke daha önce ölseydim Keşke unutulup gitseydim Altından ona şöyle seslenildi: 'Tasalanma. Rabbin senin alt yanmda bir su arkı vücuda getlrdL Hurma ağacının kütü­ ğünü kendine doğru salla. üzerine olgun hurma taneleri dökülecekilr. Artık ye, iç. Gözün aydın olsun. Eğer IriSanlardan birini görürsen şöyle söyle: Ben Rahman için (susma) oruçu ad.adun. Onun için bugün, lrısan clrısinden hiç kimseyle konuşmayacağun. "

44

Karwnik-Apokrtf ineiliere Göre Hz. lsa

annesi İsrail gelene� gerçek Sion kızı Meryem onu terbiye ettiler. Her ne kadar İsa, Nasaralı sayılsa da, o Davud şehri Beytlehem'de dogdu," şeklinde açıklamada bulunur (Yahuda

i ne. ll, 7-1 4). Yine başka efsaneye göre, Yusuf ve Meryem Mısır'dan ay­ rılmışlar, ıssız bir bölgeye gelmişlerdi. Orada eşkıya baskını­ nın oldugunu duydular. Bölgeyi gece geçmeye karar verdiler. Fakat yollan üzerinde iki eşkıyanın oturdugunu fark ettiler. Yanlarında birlikte olduklan kalabalık eşkıya grubu vardı ve uyuyorlardı. Ellerine düştükleri haydutlar Titus ve Dumahus idi. Titus, Dumahus'a, "Bunları serbest bırakalım gitsinler ve arkadaşlanmız onları fark etmezler," dedi. Fakat Dumahus kabul etmedi. Bunun üzerine Titus tekrar: "Benden kırk drah­ mi al ve ganimet sayi" dedi. Aynı zamanda agztnı kapatsın ve konuşmasın diye belindeki kuşagını da ona uzattı. Meryem bu eşkıyanın onlara iyilik ettigini gördü ve dedi: "Rabbimiz Al­ lah, seni iyilerle korusun ve günahlarını affetsinl" Çocuk İsa annesine, "Anne, otuz sene içinde Yahudiler beni Kudüs'te çarmıha gerecekler ve bu iki haydut benimle birlikte çarmı­ ha gerilecek. Titus benim sagımda, Dumahus benim solumda olacak ve o gün Titus benimle birlikte cennete girecek, " dedi. O zaman Meryem "Bunun için Allah seni korusun, ogluml" dedi. Oradan putperestler şehrtne dogru yürüdüler ve oraya yaklaştıklarında şehrin kum yıgınına dönüştügünü gördüler

(Arapça Çocu kl u k i nci l l eri nden, 2 3 ) . Bir magaraya geldiler içinde dinlenmek istediler. Aziz Mer­ yem bineginden indi ve oturdu . Çocuk İsa'yı kucagına aldı. Yolculukta Yusuf ile birlikte üç erkek çocuk ve Meryem ile birkaç kız vardı . Ve birdenbire magarada dört ejderha ortaya çıktı. Çocuk bunu görünce, annesinin kucagından indi ve ej­ derhaların önünde durdu . Bunun üzerine onlar İsa'ya tazirn­ de bulundular ve önünden geri çekildiler. Böylece Peygam­ berlerden Davud'un beyan ettigi şey, gerçek oldu. O demişti ki: "Efendimizi, onun yerdeki ejderhalarını, ejderhalan ve bü­ tün derinlikleri övünüzl" Fakat çocuk İsa bizzat ejderhaların yanına gitmişti ve hiçbir insana zarar vermemelerini onlardan

Hz. İsa'nın Hayatı

45

rica etmişti. Meryem ve Yusuf, çocuklanna ejderhalann zarar verebilecegtrıden çok korkmuşlardı. İsa onlara dedi: "Kork­ mayın ve benim çocuk oldu�uma bakmayın; ben daima ol­ gunum ve şimdi yabani hayvanlar benim önümde ehli olmak zorundalar." (Arapça Çoc u k l u k inci i leri nden, XVI I I, 1 -2 ) . Aynı şekilde aslanlar ve leoparlar ona tazirnde bulundular ve

çölde ona refakat ettiler. Yusuf ve azize Meryem nereye git­

tiyse, onlara refakat ettiler ve yol gösterdiler. Başlanın e�di­ ler, kuyruklannı saliayarak hizmete hazır olduklannı belirtti­ ler ve onu büyük hürmetle tazim ettiler. Fakat Meryem aslan ve leoparlann ve çeşitli vahşi hayvaniann onlann etrafında dolaştıklanın görünce, önce güçlü bir korkuya kapılıyordu. O zaman çocuk İsa yüzüne bakıyor ve diyordu: "Korkma anne, onlar sana bir zarar vermek için gelmiyorlar, sana ve bana itaat için koşuyorlar. " Bu sözlerle onun kalbindeki korkuyu alıyordu. Aslanlar öküzlerle ve eşeklerle ve lüzuınlu şeyleri taşıyan yük hayvanlarıyla birlikte yürüyorlardı ve onları hiç rahatsız etmiyorlardı. Birlikte kaldıklan halde, onlann Yahu­ diye'den getirdikleri ve yanlannda bulunan koyunlar ve ke­ çiler arasında daha da evcil oluyorlardı. Kurtlar arasında hiç korkmadan ilerlediler ve hiç biri di�eri tarafından saldırıya u�amadı. Böylece peygamberlerin kehaneti yerine geldi. Şöy­ le demişlerdi: "Kurtlar kuzularınızla otlayacak; aslan ve öküz birlikte ot yiyecekler. " Yolculuk esnasında yüklerini taşıyan, arabayı çeken iki öküz, asianiann yanında otladılar (Arapça

Çocukl u k inci l leri nden, X I X, 1 -2 9 ) . Yola devam ettiler. Yusuf İsa'ya dedi: "Efendi, b u sıcaktan kavrulaca�: sence de do�ru ise, sahil şehirlerinde dinlene­ bilmek için, sahil boyunca gideliml" İsa ona dedi: "Korkma Yusuf: ben size yolu kısaltaca�ım, otuz günlük bir sürede alaca�ız yolu, bir günde alacaksınız." Öyle konuşurlarken, Mısır da�lan gözlerine çarptı ve onlann kasabalanın görmeye başladılar. Ve sevinçle ve coşkuyla Hermopolis bölgesine gel­ diler ve Sotinen isimli bir Mısır şehrtne girdiler ve orada ken­ dilerini misafir edebilecek hiçbir tanıdık bulamadılar. Mısır Kapitol'u (dini merkezi) denen bir mabede girdiler. Bu mabet-

Kwıonik-Apokrif İncUlere Göre Hz. İsa

46

te 365 put vardı. Muayyen günlerde onlara tapınılırdı. Aynı şehrin MısırWarı, Kapitol'a rahibin uyarısından sonra, belirli günlerde putların büyüklügüne göre kurban sunmaya girebi­ Urlerdi (Arapça Çocukluk İnci l leri nden, XXI I , 1 -2 ) . Aziz Meryem ço­ cugu ile mabede girince, orada bulunan bütün putlar yüzleri üzerine devrilerek kırıldılar. Böylece hiçbir şey olmadıklarını göstermiş oldular. Böylece peygamberlerden Yezaya'nın ke­ haneti gerçek oldu: "Rab, sür'atli bir bulutun üstünde gelecek ve Mısır'a girecek ve MısırWarın eliyle tamamlanmış bütün (putlar) , gözleri önünden uzaklaştırılacaktı. " (Arapça Çoc u k l u k İ n c i l leri nden, XXI I I ) . B u (olay) şehrin reisi Affrodosius'a bildirildiginde tüm as­ kerleriyle birlikte geldi. Mabedin yüksek rahipleri de, Affro do­ sius'un askerleriyle birlikte mabede geldi ve kendileri yüzün­ den putların kırılmasına sebep olan kimselerden öç almayı tasarladı, diye düşündüler. Fakat onlar mabede girdigmde, bütün putların yüzlerini yere soktuklarını gördüler ve efendiyi gögsünde taşıyan aziz Meryem'in yanına gittiler. Ona tazirn­ de bulundular ve o askerlerine ve bütün dostlarına dediler: "Eger bu bizim ilahımızın Tanrısı olmasaydı, ilahlarımız onun önünde yüzleri üzerine düşmezlerdi ve onun huzurunda sak­ larup yerde yatmazlardı. " Böylece onu Rableri olarak, sessiz­ ce tanıdılar. 15 Eger biz putlarımıza ne oldugunu gördügümüz halde, ona gereken şeyleri dikkatlice yapmazsak, onları tehli­ keye sakmuş olurduk. Mısır kralı Firavunun askerleriyle bir­ likte denizde boguldugu gibi. Çünkü o büyük mucizeye inan­ mamıştı. "Böylece bu şehrin bütün halkı Tanrıya, Rabbe, İsa Mesih vasıtasıyla inandılar (Arapça Çoc u k l u k i n c i i leri nden, XXIV) . Az zaman sonra Melek Yusufa dedi: "Yahudi topragma geri dön! Çocuklarının canına kasteden öldü!"

d. Tarihi Yaklaşım Hz. İsa'nın büyüdügü Nasara köyü, içinde yüz aileden fazla kimsenin yaşamadıgı küçük bir Yahudi köyü idi. Köy15

Mezkür ulühiyet lfadeleri hikıiyeyt rivayet eden İncil'In İsa'nın ulühiye­ kilisece resmen kabulünden sonraki dönemlerde, kilise teolojisine uygun yazıldığına işaret etmektedir.

tlnln

Hz. İsa'nın Hayatı

47

de sinagog yoktu. Köy halkı suyunu köy çeşmesinden temin ederdi. Köyde yaşayanlar okuma yazma bilmeyen küçük çiftçi aileleri ve işçilerdi. Oturduklan evlerin yansı kendileri için, yansı hayvanlan için kerpiçten yapılmış, penceresiz dam ev­ lerdi. Damlan çamaşır kurutma ve havanın müsait oldugu günlerde toplu yemek yedikleri, akşamlan hasırlarını sererek uyuduklan yapılardı. Evlerin küçük avlularında ihtiyaçlan için yetiştirdikleri sebze bahçeleri vardı. Her bir aile ihtiyaçla­ n tahıl ve hayvansal ürünlerini kendileri üretirlerdi. 16 Köy pek önemli olmamalı ki, MS III. yüzyıla kadar Yahudi kaynaklarının hiç birinde ismi geçmez. Ancak İsa'nın orada dünyaya gelmesi veya büyümesi, önemini ortaya koyuyor. Çünkü hayatı boyunca O "Nasaralı" diye anılmıştır. Adının ya­ nında ikinci ismi Nasaralı olmuştur. Dostlan da düşmanlan da onu hep Nasaralı İsa olarak tanımışlardır. Ancak Matta (2 , 1 -9) ve Luka'nın (2, 1 -2 1 ) İsa'nın dogum yerini Nasara degil de, Beytlehem olarak göstermesine sadece Yuhanna İncilinde (7, 42 ) rastlanır. Çünkü İsa'nın Mesih oldugu inancı ve mesihin Davut şehri Beytlehem'den çıkacagı rivayetleri ve rivayetlerin gerçekleştigini ispat gayretleri onu Beytlehem'e taşımıştır. Ni­ tekim bir kitap bilgininin "Peygamber Celile'den gelmez, " sö­ züne karşı İsa "Siz beni tanıyorsunuz, nereden oldugumu bili­ yorsunuz, " diyerek tartışmaya girmemiştir. "Ben kendi adımla degil, beni gönderenin adıyla geldim, " (Yoh. 7, 1 -2 9) buyurarak nereli oldugunun degil, ne söylediginin önemli olduguna işa­ ret etmiştir. Nitekim MS 1 00- 1 20 yıllarında yazılan Yuhanna ineili onun nerede dogdugu üzerinde durmuyor. Aynı ilgisiz­ lik MS 70 yıllarında ortaya çıkan Markus İncilinde de görülür. O, İsa'nın dogum ve ölümü üzerinde durmak yerine, onun konuşmalan ve fıiliyatı üzerinde duruyor. Daha sonraki dö­ nemlerde, ölümünden çok sonralan dogum ve ölümüne ilgi duyuldugu anlaşılıyor. Luka konuyu geleneksel Yahudi riva­ yetine baglayabilmek için, Avgustus'un nüfus sayımı emriyle, Yusufun Celile'deki Nasara'dan Davud şehri Beytlehem'e git­ tigini, "Çünkü O Davud soyundan ve hanesinden idi , " ( L u k . 2 , 16

Reza Aslan. 58.

Kanontk-Apokrif İncUlere Göre Hz. İsa

48

1 -4) diyerek kehanete baglamaya çalışıyor. Halbuki Yahudiye MS 6 yılında, yani Herodes'in ölümünden 1 0 sene sonra Ro­ ma'ya baglanmıştı. Suriye valisi Quirinius emriyle Yahudiye, Samarya ve İdumea'da sayım yapılmıştı. Luka'nın iddia etti� gibi tüm ülkede degtl. Yani İsa'nın ailesinin yaşadıgı Celile bölgesinde sayım yapılmamıştı. Zaten İsa MS 6 yılında 8- 1 O yaşlarında bir çocuktuY Herodes'in Beytlehem'de çocuklan öldürtmek istemesi, İsa'nın Mısır'a kaçırılışı hikayelert, Hz. İsa'yı Musa'ya benzetme egiliminden dogan sanatsal ve dini gayret olmalıdır. Çünkü Herodes'in kendisi de Yahudi idi. Yahudi kehanetlerinde Mesih'in ilah olacagı yoktu. Matta'nın İsa'yı Mısır'a kaçırmasının sebebi peygamber Hosea'nın ke­ hanetini göstermek içindi: "Ben oglumu Mısır'dan çagrrdım, " (H os, 1 1 , 1 ) sözünün Firavun katliamın dan kurtulan ve yeni bir şertat getiren Musa (Çıkış ı, 2 2 ) oldugu inancından kaynak­ lanıyordu. Luka'nın İsa'nın dogumunu Beytlehem'e getirme­ sinin sebebi de, Peygamber Miha'nın "Ama sen Beytlehem . . . , senden biri çıkacak, İsrail üzerine hakim olacak," (Miha 5, 1 ) kehanetidir. Tarthçilere göre, gerçek İsa, fakir bir Yahudi ai­ lesinden MÖ 4'lerde Celile'nin Nasara köyünde dogan bir ço­ cuk olmalıdır. 18 Ama zamanla olay etrafında renkli efsaneler oluşmuştur. Efsaneler içinde tarihi hakikata ulaşmak daha da zorlaşmıştır. Kısaca, farklı, çelişkili rivayetlerin kökeninde, Yahudilikteki Mesih kehanetlertni Hz. İsa'ya adapta etmek gayreti açıkça görülmektedir.

e. Meryem'in Diğer Çocuklan İncil haberlerine göre (Mat. ı, 1 8-2 5 ) Meryem, Yusufun ka­ nsı olarak anılmıştır. Ancak Meryem'in ilk hamileli� Yusufla henüz nişanlı iken Kutsal Ruh'un (Cebrail'in) müjdesiyle ol­ dugu rivayet edilir. Bundan dolayı nikah öncesi erken hami­ leli� o sıralarda bazı dedikodu ve tartışmalara sebep olsa da, İsa'nın dogumundan sonra Yusufla Meryem'in normal bir ka­ n-koca aile hayatı sürdürdükleri ve bu birliktelikten ogullan ve kızlannın oldugu anlaşılmaktadır. Nitekim çeşitli İnciller17 18

Reza Aslan, 6 1 -63 .

Reza Aslan. 67.

49

Hz. İsa'nın Hayatı

de, Hz. İsa'nın anne sinin, erkek ve kız çocuklanyla birlikte, İsa'nın vaaz ettigi bir kalabalıga geldiklert anlatılır. Ancak kalabalıktan dolayı kendisine yaklaşamadıklanru fark eden dinleyicilerden bazılan O'na anne ve kardeşlerini hatırlatması üzertne, İsa bu fırsatı degerlendirerek, gerçek kardeşligin din kardeşligt, takva kardeşligi oldugunu açıklamıştır. Bu rtvayet Meryem'in İsa'dan sonra da dogurdugunu, İsa'nın kız ve er­ kek kardeşiertnin oldugunu göstermektedir (Tomas i n . 99; Mar. 6, 3 ) . Her ne kadar Katalik Kilisesi bunlan İsa'nın manevi kardeşiert veya Meryem'in yegenlert veya Yusufun önceki ha­ nımından olan çocuklan şeklinde yorumlasa da, İncillerdeki ifadelerden İsa'nın maddi, biyolojik kardeşleri oldugu açıkça anlaşılıyor. Nitekim Protestan kiliseler İncillerdeki ifadeleri, metne uygun anlamlanyla anlıyorlar. İsa'nın biyolojik kar­ deşiertnin varligını kabul ediyorlar. Çünkü Meryem'in üvey oglu sayılan, Yusufun ilk kansından olan ogullarından bi­ rtnin Beytlehem'e sayıma giderken Meryem'in bindigi eşegin Yl:llanru çektigi, diger oglu Samuel'in onu takip ettigi rivayet edilirken, onlardan Meryem'in ogullan olarak İbrani Tomas ineili dışında ( 1 6, 1 ) hiçbir yerde söz edilmez. Luka İncilin­ de, İsa'nın dogumundan bahsedilirken, "ilk oglunu dogurdu" (Luk. l l, 6-7) ifadesi kullanılıyor ki, daha sonra Meryem'in baş­ ka ogullannın da oldugunu açıkça ifade etmiş oluyor. Luka İncilindeki rivayette: "İsa'nın annesiyle kardeşleri O'na geldiler, ama kalabalıktan ötürü kendisine yaklaşama­ dılar. İsa'ya, annenle kardeşlertn dışanda duruyor, seni gör­ mek istiyorlar, " diye haber verilince, İsa habert getirenlere: "Annemle kardeşlertm, Tanrı'nın sözünü duyup yertne geti­ renlerdir, " diye cevap vermiştir ( L u k . V I I I, 1 9-2 1 ) Luka'yı bu konuda diger İnciller de onaylar. Şakirtleri O'na: "Erkek ve kız kardeşlertn ve annen dışanda bekliyorlar, " derler. İsa on.­ lara: "Burada Baba'mın isteklerini yapanlar benim erkek ve kız kardeşlerimdir ve annemdir. Baba'nın Hükümranlıgma girecek onlardır, " der (Tomas, 99-1 0 1 ; Mat. X I I , 46-50; Mar. l l l , 3 1 3 5 ; Luk. VI I I, 1 9-2 1 ) : İsa'nın bu davranışına ve yorumuna hiç­ bir kilise itiraz etmez, manevi din kardeşligini hepsi de kabul .

50

Kwıonik-Apokrtf İncillere Göre Hz. İsa

ederler. Tomas ineili açıklık getirerek "Benim yolumda baba­ sını ve annesini benim gibi sevmeyen de, bana şakirt olamaz. Çünkü annem beni dogurdu, ama benim gerçek annem bana hayat verendir," diyerek konuyu manevi yönden degerlendirir

(Tomas, 1 0 1 ). İsa, eliyle ögTencilerini göstererek, "İşte annem işte kardeşlerim. . . Göklerdeki Baba'mın istegini kim yerine getirirse, kardeşim, kız kardeşim ve annem odur," der (Mat. X I I , 46-50; Mar. l l l, 3 1 -3 5 ) . Matta ineili'ndeki ( 1 3 , 54-56) habere göre: "İsa kendi mem­ leketine gitti ve oradaki havrada halka vaaz etmeye başladı. Halk şaşınp kalmıştı. "Adamın bu bilgellgi mucizeler yaratan gücü nereden geliyor?" diyorlardı. "Marangozun oglu degil mi bu? Annesinin adı Meryem degil mi? Yakub , Yusuf, Simun ve Yahuda O'nun kardeşleri degil mi? Kız kardeşlerinin hepsi aramızda yaşamıyor mu? O halde onun bu yaptıklan nereden geliyor?" diyorlardı. Kendini yakından tanıyan halkının bu ifadeleri, İsa'nın şüphe götürmez bir şekilde öz kardeşlerinin varlıgıru, Meryem'in İsa'yı dogurmasından sonra, başka erkek ve kız çocuklan oldugunun açık, tartışmasız delilleridir. Bi­ yolojik kardeşlerinin varlıgı, din kardeşlerinin varlıgına engel degildir. Yusufla Meryem'in evliliginin diger insanların evlili­ glnden farksız oldugunu göstermektedir. Protestan kiliseler de Yusufla Meryem birlikteliginin İsa'nın dogumundan sonra oldugu kanaatindedirler. Nitekim kendisinin dünyadan ay­ nlmasından sonra Kudüs Cemaati'nin başına geçen Yakub'a

"Efendinin Kardeşi, Adil Yakub" (Herren Bruder) unvanının verildigi görülüyor (Ga l . 1, 1 9 vd. ve G a l . 2 , 9 vd. ). Nitekim kar­ deş Yakub şehit edilineeye kadar Kudüs Cemaati'nin başın­ da kalmıştır. Fakat diger kardeşleri hakkında kaynaklarda hiçbir bilgiye rastlanmamaktadır. Bununla onların cemaat içinde pek iz bırakan bir faaliyetlerinin olmadıgı anlaşılıyor. Hatta Yuhanna, İsa'nın ailesinin (onun ulühiyetine) inanma­ dıgını söylüyor ki, (Yu h . 7, 1 -5 ) gerçekten yapılan araştırmalar­ da kardeşi Yakub'un da onun ulühiyetini iddia eden Paulus'a karşı çıktıgı bilinmektedir. O agabeyine bir peygamber olarak inanıyor, Paulus'un ulühiyet ve şeriatın kalktıgı iddialarına

Hz. İsa"nın Hayatı

51

karşı mücadele ediyordu. Hz. İsa'nın biyolojik kardeşlerinin varlıgrm bazı kiliselerin farklı yorumlaması veya yok sayması, teolojik mücadelelerden ve uhlhiyet iddialarından olmalıdır.

f. Meryem'in Ölümü Benzeri ileri-geri konuşmalan Meryem için de söyleyebi­

liriz. Nitekim İncillerde İsa'nın aktif teblig sırasında annesi Meryem'den fazla söz edilmez. Bir yerde İsa'nın bir dügün­ de şarap istemesi üzerine, annesinin evde şarap kalmadıgı­

nı söyledigi ve İsa'nın da suyu şaraba çevirme mucizesinde bulundugu anlatılır. Digerinde İsa'ın ölüme yürüdügü Kudüs yolculugunda kendisini takip eden kadınlar arasında, anne­ sinin de bulundugundan haber verilir. Kardeşi Yakub, İsa'nın vefatı sonrası Kudüs'e yerleşmiş ve Kudüs Cemaati'nin baş­ kanı olmuştur. Meryem'in Kudüs'te oglu Yakub'un yanında kalması tabü görünür iken, İsa'nın annesini bir havarisille emanet ettigi rivayetine de (Yu h . 1 9, 2 6) rastlanır. Bu haber İsa'yı ilahiaştırma egilimi sonucu, kilisenin kardeşlerinin var­ lıgını da inkara götürmüş olmalıdır. Çünkü bu arada İsa'nın marangozluk ustalıgından söz edilirken, Meryem'in kocası Yusuftan da hiç söz edilmez olmuştur. Ancak çok sonrala­ n yazıldıgı söylenen Oniki Hav. İncilinde: İsa'nın vefatından

sonra "Kudüs Cemaati'nde Efendi'nin (İsa'nın) kardeşi Ya­ kub'a

önderlik ve meleklik (Cemaat Başkanlıgı) görevi verildi

ve bunun için dört kademeli makama 24 rahip ve diakonlar ve yardımcılar da verildi. Ve altı gün sonra pek çoklan birlikte geldiler ve 6000 erkek ve kadın oraya geldi, onlar kutsal sevgi kanununu kabul ettiler ve sevinçle kelamı (yani Hıristiyanlıgı) kabul ettiler: Efendi'nin günlerindeki gibi, Şabat'ın (Cumar­ tesinin) geçmesiyle toplandılar ve kutsal kurbanı takdim et­ tiler, ancak İsa'nın ebeveyni

Meryem'i ve Yusufu kaybettiler.

Onları göremez oldular. Ve onları arkalarından aradılar ama bulamadılar." Ve onlar arasında birkaçı dediler: "Muhakkak onları Efendi, (Meryem) Magdalena gibi kendine aldı . " Ve on­ lar korkuyla doldular ve Tanrı'ya methiyeler söylediler (On i­

ki Hav. 96, 1 3 - 1 5 ) deniyor. Bu rivayetlerde isa'nın vefatından kısa bir süre sonra, ebeveyninin de ortalıklardan kayboldugu

52

Kanonik-Apokrif İncUlere Göre Hz. İsa

veya kaybedildig:t, nereye gittikleri bilinmedlgi anlatılıyor. Bu olay İsa'nın ölümden dirildi� iddia eden Meryem Magdale­ na'nın, gizlice ortadan kayboldugu/kaybedildigi gibi, İsa'nın ebeveyninin de ortadan kaldınldıgı veya kaybedildikleri, ne ölülerine ne de dirilerine rastlanmadıgı anlatılıyor. O zamanın idaresinin, İsa'yı tehlikeli görüp idam etmek, ortadan kaldır­ mak istedikleri gibi, en yakınlarını da tehlikeli görerek Zeke­ riya (as) gibi kaybetmiş, gizlice onları ortadan kaldırmış olabi­ leceklerini hatıra getiriyor. Ancak her şeyi mucizeye baglayan cemaatin ise, Roma korku ve baskıyla onların semaya alındıgı şeklinde yorumlandıgı anlaşılıyor. Ama İsa'dan yaklaşık yüz sene sonra yazılan rivayetlerde, İsa'nın annesini havarilerinden Yuhanna'ya emanet ettigi an­ laWır ki (Yuh, 1 9, 2 6 ) , havari Yuhanna'nın Kudüs'te ölümüne yakın zamanlara kadar İsa'nın kardeşi Yakub'la birlikte çalış­ tıklarına ve yaşadıgına göre, rivayelin İsa'nın annesini ve ba­ basını niçin kendi kardeşine, diger bir ifade ile kendi ogluna emanet ettirilmedigi sorusunu hatıra getiriyor. Ancak İsa'nın ailesini dışlayıcı rivayetlerin sebebi Kudüs ve diaspora cema­ atleıi arasındaki gerilimler müstakbel araştırılmalarda daha saglıklı ortaya çıkabilir kanaatindeyim. Sonraki ıivayetlerde Meryem'in, İsa'nın vefatından bir süre sonra Havari Yuhanna ile birlikte Efes'e geldigi ve Meryem'in Efes'te 59-72 yaşların­ da vefat ettigi rivayetleıi de vardır ki, Katolik Kilisesi onun bedeninin de İsa gibi semaya yükseldigi inancını 1950 yılında Kilise iman esaslan içine katmıştır. Günümüz Katolikleıi ge­ nelde Meryem'in boşalan kabrinin Efes'te olduguna, bedenen semaya alındıgına inanırlar. 19

Hz. İsa'nın Çocukluğu, Eğitimi ve Gençliği Hz. İsa'nın çocuklugu ile ilgili ıivayetlerde efsaneler dışın­ da, tarihi diyebilecegimiz fazla bilgi yoktur. Gerçek şu ki, İsa dindar bir aile içinde büyümüştür. Daha çocukken diger ak­ ranları gibi Yahudi temizlik kaldelerini ögrenmiştir. Cumar­ tesi ayinleıi için her hafta Sinagoga gitmeleıi ve orada Tevrat 19

http : / /www . seniorbook.de/themen/katagorie/ philosophie-und-religi­ on/artikel/3 1 04/ 28.02.20 1 4 s. l /2.)

Hz. İsa'nın Hayatı

53

ve vaaz dinlemeleıi, küçük yaşta Tevrat okuması için sinagog (havra) kurslanna devam etmesi tabiidir. O zamanlarda her sinagogta geçimi çevre cemaati tarafından sağlanan öğret­ menler bulunuyor, çocuklara okuma yazma ve Tevrat öğreti­ liyordu . 20 Yine İsa'nın 1 2 - 1 3 yaşıanna geldiği zaman ailesince "Bar Mitzva" (ergenliğe giıiş ve şertatın sorumluluğunu yük­ lenme) merasimi yapıldığından şüphe yoktur. Nitekim Çocuk­ luk İncilleri adı veıilen İncillerdeki ıivayetlere göre, Meryem ve Yusuf, İsa on iki yaşında iken, birlikte Fısıh bayramına Kudüs'e giderler. Bayramdan sonra eve dönerlerken küçük İsa'yı yanlannda göremezler, diğer akraba veya ziyaretçilerle birlikte yolda arkadaşlarıyla birlikte olduğunu düşünürler. Ama bir günlük yol gittikten sonra onu yine de yanlannda gö­ remeyince, endişe ederler ve aramaya başlarlar. Bulamayın­ ca O'nu aramaya Kudüs'e geri dönerler. Üç gün sonra O'nu tapınakta zamanın ilahiyatçılan (Rabbileıi) arasına oturmuş, onları dinlerken, sorular sorarken bulurlar. Çocuğu dinle­ yen herkesin, zekasma ve verdiği cevaplara hayran kaldığını görürler. Annesiyle babası O'nu görünce şaşınrlar. Annesi, "Çocuğum, bize bunu niçin yaptın? Bak, babanla ben büyük kaygı içinde seni arayıp durduk, " der. O da onlara, "Beni niçin arayıp durdunuz?" "Babam'ın evinde bulunmam gerektiğini bilmiyor muydunuz?" cevabını verir. Meryem'le Yusuf İsa'yı alıp, birlikte Nasara'ya dönerler (luk. l l , 4 1 -5 1 ; O n i ki H av. VI,

1 -6; i . Tom . X I X, 1 -3 ) . Bu rivayetlerden İsa'nın sinagog muallim­ leıiyle tartışacak kadar bir eğitim aldığı ve üstün yeteneğiyle bilgi sahibi olduğu, Tevrat'ı yorumlayabildiği anlaşılıyor. 2 1 Gerçi okuyuculardan bazılan onun müstakbel peygamber­ lik görevine hazırlık olarak daha yaratılışında bazı bilgi ve ye­ teneklerle donatıldığını söyleyeceklerdir ama, bir peygamberin çevresine hizmet götürebilmesi için çevresinden de dil, kültür vs. gibi özellikleri aldığı bilinmektedir. Tüm peygamberler tari­ hi bunun örneklertyle doludur. Hz. İsa'nın da yetiştiği sosyal ve fiziki çevreden çok şeyler öğrendiği şüphesizdir. Nitekim İsa 20 21

Baltes, 49-52. Baltes, 53-54 . Kur'an da (Al-l İmran, 48: Miiid e, 1 1 0) Hz. İsa'ya yazma­ nın , "Tevrat ve İncil'In ögretııecegınl" haber verir.

54

Kanontk-ApolcrtfİncUlere Göre Hz. İsa

(üvey) babası yanında üstün yetenegi.yle marangozluk öğren­ miş ve çalışmaya, aile geçimine katkıda bulunmaya peygam­ berlik dönemine kadar devam etmiştir (On i k i Hav. VI, 6). Nitekim Onun üstün yetenegl.ni anlatan bir rtvayete göre, İsa'nın cahil kalmaması, egitim alması için, babası Yusuf onu okuma-yazma ögrenmesi için Zahoy isminde bir ögretmene göndermiş, ancak öğretmen çocugun bilgeligi ve yazı bilgisi karşısında, şaşırıp kalmış, onun yaratılıştan bilgili oldugu­ nu şaşkınlıkla çevresine anlatmıştır. Zahoy ögretmen İsa'nın zekası ve yazı bilgisi, soru ve cevaplan karşısında şaşırıp kal­ mıştır. Yusufa, çocugu geri almasını, çocugun olaganüstü bir yetenege sahip oldugunu, kendisinin bilmediklerini dahi bil­ digint, onu okutınaya gücünün yetmeyecegı.nt söylemiştir ( İ . Tom . VI-VI I I) . Hikaye efsanevi d e olsa, Yusuf ve Meryem'in ço­ cuklarının egttimi için hassasiyet gösterdiginin bir işaretidir. Oniki Hav. ineili'ndeki rtvayete göre ise, O memleketinde şertat egitimini bitirdikten sonra, dönemin meşhur alimleri­ nin bulundugu Mısır'a, Mısır hikmetlerini ögrenmek için git­ miştir. Daha sonra tefekkür için o dönemlerde adet oldugu üzere çöle çekilerek inziva ve tefekküre dalmış, oruç tutmuş, ibadet etmiş, inziva hayatı sürdürmüştür (On i k i Hav. VI, 1 1 ) . Yine efsaneye göre, o yedi sene boyunca kuşların ve hayvan­ ların dilini, agaçların, otların ve çiçeklerin şifa özelliklerini ve degerli taşların sırlı gizemlerini ögrenmiştir. Güneş, ay ve yıldızların hareketlerini ve harflerin gücünü, gizemli kare ve dairelerio (vefklerin) sırlarını ve eşyanın ve şekillerinin degişi­ mini ve sayılan, işaretierin gizemlerini ögrenmiş; daha sonra Nasara'ya ebeveyninin yanına geri dönmüştür. Kudüs'te meş­ hur bir Rabbi olarak ögretimde bulunmuştur (On i k i Hav. VI,

1 2 ) . Hatta yine Oniki Havari ineili'ne göre, o bir süre Asur'a ve Hindistan'a, Pers ve Kalde ülkelerine gitmiş; o ülkeleri gezer­ ken onların mabetierini ziyaret etmiş, onların rabipleriyle ve bilge kişilertyle senelerce sohbet etmiş, pek çok mucizevi işler yapmış, hastalan tedavi etmiştir (On i k i Hav. VI, 1 3 ) . Nitekim bir Şabat günü sinagoga gitliginde eline Tevrat verilmiş, oradaki görevlilerin eline verdigi metni okumuş ve

Hz. İsa'nın Hayatı

55

metni okurken özel vurgu yapması cemaatin dikkatini çek­ mişti, hatta bazılannın hoşuna gitmemiş ve rahatsız olmuş­ lardı (Mat. 4, 38 vd. ) Fıtri yetenekleri yanında Sinagogta metin okuyacak ve bir yorumda bulunacak kadar egitim de aldıgt şüphesizdir. Nitekim ögrencileri tarafından İsa'ya, Rabbi (muallim, üs­ tat) olarak hitap ediliyordu. Hıristiyanlar ise, O'nun ögretme­ ne ihtiyacı yoktu. O, Tanrı tarafından bilgilendirilmişti derler ama, dünyevi bilgiler için muhakkak geleneksel egitime ihti­ yacı oldugu şüphesizdir. Rabbi (muallim) olarak kabul edildi­ gtne, Sinagogta vaaz ettigtne, zamanın sinagog muallimlertyle tartıştıgina göre, belirli düzeyde bir egitiminin oldugu anlaşılı­ yor. Zamanının ilim dilini, formüllerini, yorumlarını , düşünce tarzlarını dinlemesi, ögrenmesi gerekiyor ki, kendisine vahyo­ lunan bilgileri başkalarına anlatabilsin, aktarabilsin. Belki de Hiler ve Sammay (MÖ 30-MS 30) gibi döneminin büyük Yahu­ di aiiml.ertyle de karşılaşmış, onları dinlemiş olabilir. Nitekim onlarla üslup yakınlıklan da dikkat çekicidir. Rivayete göre Yahudi olmayan biri Yahudi dinine girmek ister ve Şanımay'a gelir ve der ki: "Eger bana bir ayagımın üzerinde dururken tüm Tevrat'ı açıklarsan, ben Yahudi olacagim. " Şanımay onu elin­ deki degnekle evinden kovar. O da Hilel'e gider ve aynı istekte bulunur. Hilel cevap verir: "Kendi hoşuna gitmeyen!, yakınla­ rına yapma. Tüm Tevrat'ın özeti budur, diger hepsi onun açık­ lamalandır. Git ve ögrenmeye başla!" der. 22 Şüphesiz diger söz­ leri başka muallimler de söylemiş olabilir, İsa da tekrar etmiş olabilir. Hilel gibi o da, "Size yapılmasını istediglniz şeyi, Siz de başkalarına yapıni Bu şeriatın ve peygamberlerin tebligi­ dir" demiştir. 23 İsa'nın tebliglertyle, Yahudi muallimlerin teblig metotlan benzerdir. Eski Ahit olsun, Yeni Ahit olsun halka bir konuyu anlatırken, kolay anlayabilmeleri için hikaye ve misal­ ler kullanırlar. Nitekim İncillerde bu metodu sıkça görüyoruz. Gerçi çocukluk hikayelerinde efsanevi olaylar anlatılır. Örnegin, günün birinde çocuk İsa arkadaşlarıyla gezerken, 22 23

Baltes, 62. Baltes. 63.

56

Kanonik-Apokrtf incillere Göre Hz. isa

kuş tuzagının kuroldugu bir yere tesadüf etmiş, yanında ki arkadaşlarına: "Tann'nın suçsuz malıltıkatı için kim bu agı buraya koydu? Bakın, agı kuranların kendileri de aynı şe­ kilde bir aga düşürülecekler, " demiş. Tuzakta oniki serçenin nasıl ölmüş olduklarını görmüş. Onların üzerine dogru eli­ ni hareket ettirerek: "Uçun, gidin ve yaşadıgınız sürece beni düşünün," demiş. Kuşlar canlanmış, yükselerek, bagnşarak uçup gitmişler. Olaya şahit olan arkadaşlan çok şaşırmışlar ve gördüklerini rabipiere anlatmışlar (On i k i Hav. VI, 7-9). Yine günün birinde o çölde bir dag patıkasında yürürken bir aslan ile karşılaşmış. Aslanı öldürmek isteyen kalabalık bir grup taşlarla ve mızraklarla onu takip ediyorlarmış. Ama İsa onları azarlamış ve "Sizden daha asil olan Allah'ın malı­ lükunu niçin avlamak istiyorsunuz? Pek çok nesiller zalim­ likleriyle, özellikle dost olacaklan yerde, insan düşmanı ol­ dular. Eger Tann'nın gücü onlarda görünüyorsa, onun sabn ve merhameti de görünür. Bu mahlüku takip etmeyi bırakıni O size bir acı vermeyecek. Onun sizin önünüzden kaçtıgıru, sizin güç kullanmanızdan korktugunu görmüyor musunuz?" demiş. Bunun üzerine aslan onun yanına gelmiş, İsa'nın ayaklan önüne yatmış ve ona sevgisini göstermiş. Halk buna çok şaşırmış, "Bakın, bu insan bütün malılükatı seviyor ve hatta çölün hayvanıarına hükmediyor ve onlar da ona itaat ediyorlar, " demiş (On i k i Hav. inci l i , VI, 1 8-2 1 ) . İsa'nın çocukluguyla ilgili İsraili Tomas ineili'ndeki riva­ yeilere göre, çocuk İsa beş yaşına gelince, bir derenin yay­ van (sıg) yerinde oynamaya başlamış. Önünde akan suyu bir çukura yönlendirmiş ve berraklaşmasını söyleyerek onu te­ mizlemiş. Yumuşak balçık hazırlamış ve bundan on iki serçe yapmış. Fakat o gün cumartesi (şabat) imiş. Onunla birlikte dere kenarında başka çocuklar da oynuyorlarmış. Bir Yahudi, İsa'nın oyun esnasında ne yaptıgını görünce, oradan hemen gitmiş, babası Yusufa "Bak, senin oglun, dereden balçık aldı, oniki kuş yaptı ve cumartesi yasagını çignedi," diye şikayet­ te bulunmuş. Yusuf oglunu uyarmak için yanına vardıgında, onu görmüş ve "Cumartesi günü yapılmaması gerekeni söy-

Hz. İsa"nın Hayatı

57

lemiştir, niçin yapıyorsun?" demiş. Ama İsa ellerini çırparak serçelere "Gidinizl" demesi üzerine serçeler de kanatlarını çır­ parak, ötüşerek uçup gitmişler ( i bran i Tomas i n . l l , 1 -5 ) . Günün birinde fıkıh bilgini Annas'ın oglu d a orada İsa lle birlikte oynuyormuş. Bir sögüt dalı almış, İsa'nın yönlendir­ digi suyu başka tarafa akıtmak için, dalı bırakmış. İsa bunu görünce (oyunu) bırakmış ona "Edepsiz, imansız, abdal kafa, havuz ve su seni niçin rahatsız etti? Bak, şimdi sen de yap­ ragı, kökü ve meyvesi olmayan bir agaç gibi koruyacaksın!" demiş. Çocuk hemen kuruyup felç olmuş. İsa oradan ayrılıp evlerine gitmiş. Felçli çocugun ebeveyn! ve çocugun akranla­ n

onu şikayete Yusufa gelmişler, itharnlarda bulunmuşlar:

" Öyle bir çocugun var ki, o böyle (böyle) yaptı, " demişler ( i b­

ran i Tomas. l l l , 1 -2 ) . O zaman Yusuf çocugu yanına çagırmış, "Niçin öyle şeyler yapıyorsun, bu halk ıstırap çekiyor, bize kin baglıyor ve bizi rahatsız ediyor?" demiş. Buna karşı İsa, "Bu sözlerin senin olmadıgını bUiyorum, buna ragmen senin için susacagım, fakat onlar cezalarını çekmeliler, " demiş. Onu şi­ kayet edenler hemen kör olmuşlar, olayı görenlere büyük kor­ ku düşmüş ( i . Tom . V, 1 -2 ) . Babasının uyansı üzerine çocuklar eski saglıklanna kavuşmuşlar. Yine bir gün İsa, damda bir direk üzerinde oynuyormuş. Birlikte oynadıgı çocuklardan biri damdan aşagıya düşmüş ve ölmüş. Bunu gören diger çocuklar kaçışmışlar. İsa orada yal­ nız

başına kalmış. Ölenin ebeveyn! gelmiş ve İsa'yı suçlamış.

"Sen onu aşagıya ittin," demiş. İsa, "Onu ben aşagıya itme­ dim," demişse de onlar İsa'yı dövmek istemişler. O zaman İsa damdan atlamış ve çocugun cesedi yanına koşmuş ve çocu­ gun adını yüksek sesle bagırmtş. "Zenonl Ayaga kalk ve söyle, ben seni aşagıya ittim mi?" demiş. Çocuk ölümden uyanmış, ayaga kalkmış, "Hayır Efendim, sen beni aşagıya itmedin, beni ölümden uyandırdın," demiş. İsa'nın ebeveyn! meydana gelen mucizeden dolayı Allah'a şükretrniş ( i . Tom . I X, 1 -3 ) . Yine bir gün genç bir adam, hudaklı bir agacı yararken balta fırlamış, ayagına çarpmış. Ayagı ikiye ayrılmış, kan kay­ bından ölmekte iken, çevrede çıglık ve koşuşmalar başlamış.

Kanonik-Apokrtf İncUlere Göre Hz. İsa

58

Çocuk İsa da merakla oraya koşmuş. Zorla kalabalıgın ara­ sına girmiş, yaralı ayagı tutmuş ve o anda (adam) iyileşmiş. Genç adama "Şimdi ayaga kalk, odunu yar ve beni düşün!" demiş. Hadiseyi gören kalabalık, çocugun önünde diz çökmüş ve "Gerçekten Tanrı'nın ruhu bu çocukta oturuyor," demişler

( i . Tom . X, 1 -2 ) . Yine bir gün İsa altı yaşında iken, annesi ona bir testi ver­ miş ve kuyudan su çıkarmasını, eve getirmesini söylemiş. Fakat çocuk kalabalıkta testiyi (bir yere) çarpmış ve kırmış. Bunun üzerine İsa etegini açmış, su ile doldurmuş ve anne­ sine götürmüş. Annesi meydana gelen bu mucizeyi görünce, onu öpmüş, gizemle dolu gördügü şeyleri kendine saklamış, kimseye söylememiş (i. Tom . Xl, 1 -2 . ). Bir başka zaman, İsa babası ile birlikte tarialarma bugday ekmeye çıkmışlar. Babası bugday ekerken çocuk da ona yar­ dımcı olmuş. Hasat zamanı gelip ürünü toplamaya gittiklerin­ de, götürdükleri yaygılar, çuvallar dolmuş, yüz kor24 gelmiş ve Yusuf köyün bütün fakirlerini yıgınlara çagırmış ve onlara bugday hediye etmiş. Yusuf bugdaydan geri kalanı eve taşı­ mış. O bu mucizeyi yaptıgında henüz sekiz yaşında imiş ( i . Tom . X I I , 1 -2 ) . Marangoz Yusuf atölyesinde saban ve boyunduruk d a ya­ parmış. Zengin bir adam, kendisine bir yatak ısmarlamış. Fa­ kat kerestelerin bir kısmı verilen ölçüden kısa imiş, babası ne yapacagrm şaşırmış. Çocuk İsa, babası Yusufa, "Her iki ke­ resteyi yere bırak ve ortasından itibaren bir tarafa eşit yap!" demiş. Yusuf, çocugun dedigi gibi yapmış. İsa diger tarafa geç­ miş ve kısa keresteyi tutup çekmiş, digerine eşit olmuş. Babası Yusuf şaşırmış, çocugu kucaklayıp öpmüş ve "Tanrı bu çocugu bana hediye ettigi için mutluyum!" demiş ( i . Tom . X I I I , 1 -2 ) . Yusufun komşularından hasta bir çocuk ölmüş. Annesi çok aglıyormuş. Yüksek feıyadı ve yükselen sesleri İsa da işi­ tip oraya koşmuş, çocugu ölü bulmuş. Çocugun gögsünü sı­ vazlamış ve "Sana söylüyorum, ölme, yaşa ve annen yanında 24

Eski bir ölçü , ı kor

=

370 litre.

Hz. İsa"nın Hayatı

59

ol!" demiş. Hemen çocuk gözlertni açrmş, gülmüş. İsa çocugun annesine "Onu al ve süt ver!" demiş. İsa oradan arkadaşlan yanına gitmiş ve çocuklarla oynamaya başlarmş ( i . Tom . XVI I, 1 ). Bir süre sonra, bir ev yapılırken orada büyük bir gürültü kopmuş. İsa gürültüye koşmuş. Yüksekten düşen bir ada­ mın ölü olarak yerde yattıgını görmüş. Onun elinden tutmuş, "Sana söylüyorum adam, ayaga kalk, işini yap!" demiş. 25 Adam hemen ayaga kalkmış ve İsa'nın önünde yere kapan­ mış. Bunu gören halk, hayrette kalmıştır ( i . Tom . XVI I ! , 1 -2 ) . Görüldügü gibi daha sonraki dönemlerde Hz. İsa'nın ço­ cukluk dönemiyle ilgili pek çok efsanevi mucize hikayeleri de ortaya çıkmıştır. En dogrusunu Allah bilir.

Eviiliği Zamanın Yahudi toplumunda çocukların erken yaşta ev­ lendirilmesi sadece bir adet degil, önemli bir Tevrat emriy­ di (Tekvi n , !, 28). Tevrat ekallerine göre, her bir ailenin en az iki oglu veya bir oglu ve bir kızı olmalıydı. Bu sebeple ekseri Yahudi muallimleri (Rabbileri) erken yaşta evlendirilir, ço­ cuk sahibi olurlardı. İsa da bir muallim (Rabbi) olarak büyük bir ihtimalle evlenmiş olmalıdır. Nitekim İsa'mn da onsekiz yaşında iken, Yahuda kabilesinden Meryem isimli bir kızla evlendigi ve onunla birlikte yedi sene yaşadıgı rivayet edilir. Ancak kansının genç yaşta ölümü üzerine tekrar evlenmedigi anlatılır. Bu olay İsa'mn yüksek görevini daha iyi yapabilmesi için, Tanrı'mn ona bir lütfu olarak yorumlanır (On i k i H av. VI, 1 0). Ancak Nasaralılar İncili'nde, "Barabbas" , İbraniler İnci­ linde de "Muallimin Oglu" olarak isimlendirilen ( N asara l ı lar ine 20) bir çocugunun oldugundan söz edilir ki, bu habere göre İsa'nın bir oglu da oldugu ihtimali hatıra geliyor. Ancak bu kadar önemli haberden diger İnciller de söz edilmez. Büyük bir ihtimalle yeni dini cereyan içinde bu çocugun etkili bir statüsü olmaması dolayısıyla hakkındaki haberler göz ardı .

edilmiş de olabilir. İsa'mn dünyadan ayrılmasından sonra 25

Kur"an. Maide suresi 1 1 0. ayette Allah"ın İsa"yı daha dogtımundan Itiba­ ren Kutsal Ruh"la (Cebrail"le) destekledlgl ve hayatı boyunca zikredilen mucizeleri onun yardımıyla gerçekleştlrdlgl haber vertlmektedtr.

60

Kanonik-Apokrtf İncUlere Göre Hz. İsa

Kudüs Cemaati'nin başına kardeşi Yakub geçmişti ki, daha sonraki dönemlerde Yakub'dan ve yegenlertnden söz edil­ mesine ragmen, Barabbas'tan hiç söz edilmemesi, rtvayetin inandıncı bulunmamasından veya cemaat içinde önemli bir varlık gösterememesinden olabilir. Bazı efsanelerde onun za­ hiri vefatından sonra, Hindistan'a göçtügü ve orada çocukla­

nyla mutlu bir hayat sürdügü anlatılır. 26

Evliligi ile ilgili yeni keşfolan Eski Mısır dilinde orijinal bir papirüs metninde İsa'nın Meryem Magdalena ile evlendigi rt­ vayetine rastlanır. Habere göre: "İsa onlara dedi ki 'Benim Ka­ nm' . . . " ve "O kadın benim havarim olacak" ifadelertnden27 ve zaman zaman agzından ve dudaklarından da öptügü sevgili havarisi Meryem Magdalena'nın belgenin işaret ettigi kansı olabilecegt görüşleri de bulunmaktadır. Ancak konu Kilise çevrelerinde ve Hırtstiyanlarca tartışılmaya devam etmekle birlikte resmi görüş, onun günümüz Katalik Rabipleri gibi bekar ve hiç evlenmedigi yönündedir. Hakkındaki bazı tartışmalarda İsa'nın cinsiyetsiz oldugu iddialan da vardır. Bir rtvayete göre, şakirtlert tenha bir yerde onunla otururken biri ona, Tanrı'nın Hükümranlıgt hakkında sorular sorar. İsa da bunu onlara şöyle anlatır: "Yukan na­ sılsa, aşagı da öyledir. İçertsi nasılsa, dışansı da öyledir. Sag nasılsa, sol da öyledir. Ön nasılsa, arka da öyledir. Büyükle nasılsa, küçükle de öyledir. Erkekle nasılsa, kadınla da öyle­ dir. Bu bilinirse, o zaman siz de Tanrı Hükümranlıgını göre­ ceksiniz. Çünkü bende ne erkeklik ne de kadınlık (var}, ama

her ikisi de, Mutlak (All) içinde kdmilen BİR'dir. Kadın koca­ sız, erkek kansızdır. Sevgisiz hikmet, hikmetsiz sevgi olmaz. Baş kalpsiz, kalp de başsız olmaz, Mesih'te hepsi uzlaşmıştır. Çünkü Tanrı her şeyi sayılara ve agırlıklarına göre ölçüyle yaratmıştır, biri digertyle örtüşür," der (On i k i Hav. 5 3 : 8-1 1 ) . Hz. İsa'ya atfedilen bu rivayet normal insan hayatı için de­

gn, ahirete yönelik Hıristiyanlık görüşünü aksettirmiş olma26 27

Baltes. 55 vd . Baltes. 56: Sabah Gazetesi 1 2 . 04 . 20 14, s. ı .

Hz. İsa'nın Hayatı

61

lıdır. Nitekim Hz . İsa abiret hayatında kadınlık ve erkekligm olmayacagıru, kendisine sorulan çok kişiyle evlenmiş bir ka­ dının abiret hayatında kocalanndan hangisinin kansı olacagı sorusuna verdigi cevapta da belirtmiştir (On i ki H av. 54, 7 - 1 2 ) .

İsa'nın Vaftizi ve T arih Sahnesine Çıkışı Hz. isa'nın her ne kadar fiziki görüntüsü ile ilgili İncillerde bir bilgi yoksa da İslami literatürde rüya ve miraç rivayetleri­ ne dayalı olarak orta boylu, beyaz, kırmızı benizli olarak tasvir edilir.28 Onun halkın huzuruna çıkışı, vaftiz olmasıyla başlar. Rivayete göre, İsa'nın anne ve kardeşleri "Vaftizci Yahya gü­ nahlann affı için vaftiz ediyor; gidelim ve biz de vaftiz olalım, " derler. B u teklife karşı İsa onlara, "Ben ne günah işledim ki, ona gidip vaftiz olayım? Çünkü hepsi bilgisizlik ve cehalettir, " der (Nasara l ı lar i n c i l i, 2 ) . Ama daha sonra ikna olmuş olmalı ki , yaz mevsiminin ortasında onuncu ayda, İsa Celile'den Ürdün (nehrine) vaftiz olmaya gider. Hz. Yahya akrabasına çok değer verir ve "Benim senin tarafından vaftiz olmam gerekirken, sen bana mı geliyorsun?" diye iltifatta bulunur. İsa da ona "Şimdi tüm şeriatı yerine getirelim, " diyerek kendini ona bırakır. İsa vaftiz için suyun içine hatıp sonra su üstüne çıkınca, göğün üzerine açıldığını ve parlak bir bulutun üzerinde durduğunu, bulutun arkasında oniki nur parıltısı ve Kutsal Ruh'un bir güvercin gibi üzerine indigini, onu aydınlattığını görür.29 Yine gökten bir sesin, "Bu benim sevgili oğlumdur, ondan çok hoş­ nudum, " dedigtni duyarıo (Mat. l l l, 1 3 - 1 6; Mar. 1, 9-1 1 ; Luk. l l l , 2 0-

2 2 ) . Yahya da bu olaya şahit olur. "Benden sonra geleceğinden bahsettiğim bu idi, O benden öndedir. Ve Onun icraatından 28

29 30

Bu rtvayetlere göre Hz. İsa. uzuna yakın orta boylu. kırmızı benizli, beya­ za yakın. üzerinde herd (?) boyası ile boyanmış iki elbise vardır. O derece temizdir ki kendisine ıslak dokunmadıgı halde başı su damlatır gibidir. Başka bir rtvayete göre o Şenüe kabilesi erkeklerinden biri gibi karay�ız. uzun boylu, balık elli, düz saçlı bir zattır. Hamamdan çıkmış gbt al çeh­ relidir (Sahih-1 Müslim, 2/ 1 053) . Ne şlşman ne zayıfdır, Sahilı-l Buhart, 9/ 1 77; http : / /hlkmet.net/lçertk/4666/hz-lsa-nınsemaill , 03.08.20 1 5.) Kur'an, Matde suresi ( 1 10. ayettel Kutsal Ruh'un İsa'yı vaftizinden önce de, doğumundan Itibaren destekledlgınt, datma yarıında olduj:tıınu haber verir. Bu Ifade ya Yahudilikteki geleneksel "sevgili kulum" anlamında veya ve­ fatından sonra Paulus teolojisinin ulühlyet lsnadından sonra yazılan bir Ifade olmalıdır.

62

Kanonik-Apokrif incUlere Göre Hz. İsa

sonra herkes Tanrı'nın lütfuna kavuşacak. Çünkü şertat kıs­ men Musa vasıtasıyla vertldi, fakat rahmet ve hakikat İsa vasıtasıyla gelecektir, " der. Kendisine sorulan soruya karşı Yahya, "Ben Mesih de�.": "Ben d�arda yaşayan bir va­ azın sesiyim. Peygamber İşaya'nın dedigt gibi, kutsalın yolu­ nu hazırlayanım, " der. Farizalıların: "Sen Mesih degılsen veya ne İlyas ne de Musa'nın bahsettigt peygamber degılsen, niçin vaftiz ediyorsun?" sorusuna, "Ben su ile vaftiz ediyorum, ama o sizin aranızda, o benden sonra gelecek, benim önümden ge­ çecek: ben onun çan� ba� dahi çözmeye layık de�." der. Bu olay Ürdün (nehrinin) öte tarafında, Yahya'nın vaftiz ettigt Bethabara'da meydana gelir. İsa o zamanda henüz otuz yaşındadır (On i k i Hav. V I I I , 1 -9; Mar. 1, 6- 1 3 ; Luk. l l l, 2 3 ) . Yine efsanevi rtvayetlere göre, İsa vaftiz sonrası Kutsal Ruh tarafından denenınesi için çöle götürülür. Çölün vahşi hayvan­ lan onun eınrtnde etrafını sararlar. Orada o kırk gün ve kırk gece oruç tutar, açlık çeker. O sırada şeytan önüne çıkar ve "Sen Tanrı'nın oglu isen, öyleyse söyle bu taş ekmek olsun: çünkü kitapta: ben seni en iyi bugdayla ve balla besleyece­ gım ve seni kayadan doyuracagım yazıyor," der. Ama İsa ona "Kitapta yazıyor ki: insan sadece ekmekle yaşamaz, Tanrı ag­ zından çıkan her bir sözle yaşar," cevabını verir. Sonra şeytan onun önüne istisnat güzellikte, cesur ve zeki bir kadın çıkarır ve "istiyorsan onu al, çünkü o seni arzuluyor ve bütün ha­ yatın boyunca mutlu olursun ve senin çocukların çocuklarını görürsün. Kitapta insanlar için yalnızlık iyi degıldir," yazıyor der. İsa da "Defol! Çünkü kitapta yazılmıştır ki: Kadının gü­ zelligine aldanma, çünkü bütün bedenler tarladaki otlar ve çiçekler gibidir, otlar kurur ve çiçekler solar, ama ebediyetin sözü baki kalır. Benim vazifem insanoguilarını aydınlatmak ve kutsamaktır," der. Hatta şeytan onu kutsal şehre kadar takip eder, mabedin tepesine, çatısına çıkarır: "Sen Tanrı'nın oglu isen,31 kendini aşagı at, çünkü kitapta yazıyor ki: O melekle31

Incillerde lsa'run kendlni 'Tann Oglu" olarak vasfeden bir cfunle yoktur. An­ cak rtvayetlerde burada görüldü� gibi ona dalaylı olarak Tann Ogullugtı ls­ nat edilir ki, vefatı sonrası ortaya çıkan teolojlk gellşmelerdir. Nitekim Kur'an Malde süresi 1 1 6. ve 1 17. ayette şöyle buyruluyor: "Ve yine Allah demtşti

Hz. İsa'nın Hayatı

63

rtne emredecek ve seni konıyacaklar, eliertnde taşıyacaklar, ayagın bir taşa dahi çarpmayacak, " der. İsa cevaben: "Kitapta, sen Tanrım , Rabbini denememelisin," yazıyor diyerek yanın­ dan kovar. Nihayet şeytan onu büyük bir düzlükteki yüksek bir daga yönlendirir, ona dünyanın tüm zenginliklerini gösterir ve der ki, "Bana verilen bütün bu gücü ve ihtişamı sana ve­ recegtm. Ve kime istersem, onları ona veririm, çünkü kitapta yazıyor ki: "Sen denizlerden denizlere hakim olacaksın, halkını adaletle, fakirleri merhametle idare edeceksin ve tüm baskılan sona erdireceksin. Şimdi beni tazim edersen bunların hepsi se­

nin olacak." Bunun üzeline İsa ona: "Benden uzak dur şeytan, çünkü kitapta yazıyor ki: sen Tanrına, yalnız Ona ibadet ede­ ceksin. Ve Tanrı'nın gücü olmadan kötülügün sonu gelmez," der. Bundan sonra şeytan ondan ümidini keserek uzaklaşır (Mat. IV, 1 -1 1 ; Mar. 1, 9-1 3; Oniki Hav. IX, 1 - 1 0; Luk. IV, 1 - 1 3 ) . Yine efsaneye göre, İsa çölden geri geldiginde, ebeveyni ona bir kutlama merasimi hazırlar. Ona dogumunda hikmet sahi­ bi Mecusi kahinleıin takdim ettikleri hediyeleri verir. Meryem ogluna: "Bu hediyeleri biz bugüne kadar senin için muhafaza ettik, " der ve ona altın, tütsü ve güzel kokuları (Myrrhe) verir. Ancak o yalnız tütsüden alır ve altını fakiriere dagıtması için annesine geri verir. Güzel kokuyu ise, Meryem Magdalena'ya verdigi rivayet edilir. Halbuki Meryem İsa'ya daha sonralan tabi olmuştur ki, ravilertn rivayetlertnde bir zaman karma­ şası oldugu görülüyor (On i k i H av. 1 0: 1 ). Veya henüz Meryem

ilk zamanlarda tövbe etmiş ya da daha önceden aralarında bir samirniyet ve dostluk olmalı ki, çok deger verdigi kokuyu Meryem'e verebilsin! (On i k i Hav. 1 O; 2 ) . Bütün bunlar zamanla cemaat içinde ortaya çıkan efsaneleıin İncillerdeki tezahürleri olmalıdır. ki: 'Ey Meryem oğlu İsa sen mi insanlara 'Beni ve annemi. AUah'tan başka iki tann edinin' dedin?'. Hdşa. dedL Sen yücesin, benim için gerçek olmayan

bir şeyi söylemek benim haddime değildiri Eğer demiş olsaydını. Sen bwru bilirdin, Sen benim nefsimde olruu bUirsin, ben Senin nefsinde olanı bilmem. Çürıkü gizUiert bilen yabuz sensin, Sen/". "Ben onlara benim ve sizin rabbiniz olan AUah'a kulluk edin, · diye senin bana emreimiş oldıığwu:lan başka bir şey söylemedim. Ben orılann içinde oldıığwn sürece on/an kolladını.fakat Sen beni vefat ettirince on/an gözetleyen (yalnız) sen oldWL Sen her şeyi görensin,"

Kanonik-Apolaif İncUiere Göre Hz. İsa

64

İsa'nın çölden dönüşünde ebeveyninin yanına gitt:@ anla­ tılırsa da, orada kalmadıgı anlaşılıyor. Çünkü çocukluguıtun geçt:tgı. Nasara bölgesinde isa, isyancılar ve devlet baskısı altın­ da psikolojik travmalar yaşamış olmalıdır. İsyanın oldugu yer­ lerde Romalılar köylert ve şehirlert yakıp yıkıyorlar, halkı kö­ leleştirtyorlardı. Nitekim Celileli Yudas'ın girmesine izin veren yakındaki Seforts şehrt yerle bir edilmişti. Yakın köy Nasara da bundan nasibini almış olmalıydı. Yozefus Celile halkını anla­ tırken onların "çocukluktan itibaren savaşa alışık olduklarını" söylüyor, bunda ülke yapısının daglık oluşu, düşman nüfuzu­ na karşı savunmaya müsait oluşu, önemli rol oynuyordu. Hat­ ta Hz. Süleyman dahi bu bölgede tam bir hakimiyet kurama­ mıştı. Halk üzerlertne konan yüksek vergiden, mabet yapımın­ daki angaıyadan ayaklanmışlardı. Onlara Hasmoniler de (MÖ 1 40-63) boyun egdirememişlerdi. Yahudiye'de yaşayanlardan farklı bir gelenekiert vardı. Genelde hayvancılıkla geçiniyorlar­ dı. Hatta Yahudiyede yaşayanlar onları aşagılamak için onlara "Daglı" derlerdi. Egitimleri zayıf ve kaba, şertata uymada ve vergide gevşek idiler. Üç gün süren Kudüs mabet yolculuklan seyrek, kurbanlan cimriceydi. 32 Herodes'in ölümünden sonra oglu Antipas Celile vali­ si olarak tayin edilmişti. Tarihinde ilk defa bir vali Celile'de oturacaktı. Emirler Kudüs'teki rahiplerden degfl, Roma'dan geliyordu. Teselli edici husus, Antipas'ın bir Yahudi oluşu ve kendi dindaşlarını fazla üzmeyecegt ümidi idi. Antipas MS 1 0 yılından azledildigl M S 3 6 yılına kadar Seforts'i eyalet başşehrt yapmıştı. Savaş ve isyanlardan biraz nefes almışlardı. Şehir Antipas'ın kurdugtı iki şehirden biri, digert Celile gölü kenann­ daki Tiberta idi. Bunlar Celilenin gördügü iki düzenli şehirdi. Buralarda oturanlar, Celileli olmayan, Yunanca konuşan put­ perestler veya zengin Yahudtlerdi. Köylerde çiftçiler, çobanlar, balıkçılar oturuyordu. Şehirlertn ihtiyaçlarını karşılıyorlardı. 33 İsa dogdugunda Celile alevler içinde idi. İlk çocuklugun­ da gördügü yagma ve yıkımdı. Antipas'ın hakimiyetinin yay32 33

Aslan, 1 30 vd. Aslan, 1 32 vd.

65

Hz. İsa'nın Hayatı

gınlaşması idi. İsa Hz. Yahya'nın yanına geldigtnde Antipas makamını Seforts'ten Tiberta'ya taşımıştı. Celile sönmüş, eski ihtişamını kaybetmiş, çevre boşalmış, bahçe ve tarlalarda ya­ bani otlar yetişir olmuştu. Şüphesiz İsa'nın ilk ugTak yert ai­ lesinin ha.Ia yaşadıgt Nasara idi. Köyünde fazla kalamadı. Her ne kadar bir çiftel ve marangoz olarak Nasara'yı terk etse de, şimdi başka birt olarak dönmüştü. Onun gert dönüşüne kö­ yünün sakinlert de şaşırmıştı. Artık O gezici bir vaizdi. Halkın onun hakkında söyledikleri annesini ve kardeşlertni şaşırtı­ yordu. Hatta onu susmaya, köyde kalmaya ilmaya çalıştılar

(Mar. 3 , 2 1 ). O bunu kabul etmedi. Etrafında toplananlara "annem kim , kardeşlertın kimler?" diye sordu ve "Benim An­ nem ve kardeşlertın Tanrı'nın emirlertni tutunlardır, " diyerek esas mesajını açıkladı (Mar. 3 , 3 1 -3 5 . ) İsa'nın bu çıkışını bazı­

lan, onun hareketine annesi ve kardeşlerinin destek olmadığı şeklinde yorumlarsa da, elde böyle bir belge mevcut değildir.34 Bilakis onun kurduğu harekete kardeşiert destek olmuş­ lardı, hatta kardeşi Yakub onun vefatından sonra, Kudüs cemaatinin başına geçmiş, şehit edildiği büyük ayaklanma dönemine kadar cemaat başında kalmıştı. Luka ineili Nasa­ ra halkının onu kovduklarını, hatta bir kayadan yuvarlamak istediklertni anlatır (Luk. 4, 1 4-3 0) ki, rtvayet biraz şüpheli gö­ rünüyor. Çünkü Nasara'da bir kişinin kayadan, uçurumdan yuvarlanabileceği uçurum bir yer yoktur. Arazi basık tepe ve yamaçlardan oluşmaktadır. Sorun, başlangıçta kendisine orada taraftar bulamadıgtdır. Nitekim kendisi de: "Hiçbir pey­ gamber . kendi memleketinde kabul görmez, buyurmuştur. Nasara'da kalmayıp Celile Gölü'nün kuzey sahillertndeki köy ve kasabalarda peygamberliğini tebliğ etmeye başlamıştır. n

Tebliğ Görevine Başlaması İsa Celile gölü kenarındaki bir balıkçı köyüne gelmişti. Köy balıkçı ve çiftçilertn yaşadığı, iklimi yumuşak ve topragt

vertmli bir yerdi. Etraf, üzertnde ceviz, zeytin ve incir ağaç­ lannın bol olduğu, çarnların yetiştiği bir bölge idi. Çevrenin 34

Aslan. 1 34.

66

Kanonik-Apokrif İncillere Göre Hz. İsa

ekonomisi iyiye gidiyordu. Yeni kurulan Tiberia şehrinin ihti­ yaçlannı karşılamak için, ticari hayat hareketli idi. Seforis sö­ nerken, Tiberia parlamaya başlamıştı. İsa'nın ilgi alanı yalnız fakirler degil, zenginler ve vergi memurlan, sinagog ileri ge­ lenleri idi. Bir tarafta fakirlikten sıkıntı çekenler, diger tarafta bolluk içinde, refah içinde yaşayanlardı. İsa'nın etrafına ilk toplananlar balıkçı köyünün, Kafemahum'un huzursuz genç­ lerinden bazılan idi. Nitekim iki balıkçı genç Simon ve �ardeşi Andreas aglannı bırakarak ona tabi olmuşlardı. Biraz sonra İsa iki balıkçıya daha rastlamış, Zebedeus oglu Yakabus ve Yohanna da onu takibe başlamışlardı (Mar. 1, 1 6-2 0; Mat, IV, 1 82 2 ) . İsa etkilenen gençlerden ailelerini ve köylerini bırakarak kendisini takip etmelerini istiyordu. "Eger baba ve annesini, çocuklannı , kardeşlerini, hatta kendi hayatını degersiz gör­ meyen, benim ögrencim olamaz, " diyordu (luk. 1 4, 26). Sayılan artan taraftarlarına, Tanrı'nın İsrail içindeki te­ zahür döneminin geldigini ve rüşvetçi Yahudi memurlannın

sözlerini dinlememelerini ögretiyordu. İsrail için dogru zaman gelmişti, Tanrı'nın emirleri, halkın kralı ve efendisi olarak ta­ nınmalıydı, Tanrı'nın emirlerine uyulmalıydı. 35 isa'nın elçiligi çabucak tüm Celile'de yayıldı ve insanlar uzaklardan onun va­ azlannı dinlemeye gelmeye başladılar. Başlangıçtaki vaazlan Yahya'nın sözlerinin tekran idi. O da Yahya gibi "Semavi hü­ kümranlık, ilahi hükümranlık yakındır," diyordu (Mat. 4, 1 7). İsa'nın teblig görevine başladıgında genelde otuz yaşların­ da oldugu rivayet edilir. Bu konuda farklı rivayetler de vardır. Nitekim 1 2 Hav. ineili ( l l l , 5-6) Kudüs'teki muhakeme esna­ sında henüz 45 yaşında dahi olmadıgı rivayeti nakledilir ki, yaşı konusunda ilk cemaat ve mezhepler arasında farklı gö­ rüşlerin oldugu anlaşılmaktadır.

Nasara'da İlk Vaazı Rivayetlerde İsa'nın daha sonra çocuklugunun geçtigi ve büyüdügü Nasara'ya tekrar geldigi anlatılır. O yine alışık ol35

Krş: Mar. 1 . 14- 1 5 . Bkz: Bir yılanın yumurtalan gelecekteki öfkelerden kurtulmaya çalışırlar, diyordu. (Mat 3, 7; Mat 4, 1 2 - 1 7) .

Hz. İsa'nın Hayatı

67

du� gibi Cumartesi günü Sinagog'a gider. Kutsal kitaptan okumak için ayaga kalkar. Ona Peygamber İşaya'nın bölümü tesadüf eder. O roloyu açar, "Rabbin Ruhu benim üzerimdedir, çünkü o beni fakiriere müjdeyi teblig için mesh etti/kutsadı. O beni esiriere vaaz etmem için gönderdi ki, onlar hürrtyete ulaşsınlar, körler göz nuruna tekrar kavuşsunlar ve baglılar serbest kalsınlar ve Rabbin lütuf senesini ilan edeyim, " parag­ rafını okudu ve roloyu kapadı. Sinagog görevlisine geri verdi, oturdu ve kendi üzerine çevrilen gözlere vaaz etmeye başla­ dı. Onun agzından çıkan sözlere cemaat şaşırdı. "Bu Yusufun ogiu degll mi?" dediler. Onu denernekte de kararlı idiler. Birkaç kişi ona bir körü getirdi ve dedi: "Rabbi/Muallim, İbrahim'in do�ştan kör bir oglu buradadır. Mısırda putperestleri tedavi ettigin gibi onu da tedavi eti" O köre baktı, onların inançsızlı­ gını ve ona tuzak kurmak isteklerini fark etti. Onların inanç­ sızlıklarından dolayı tedavi gücünü yerine getiremedi. Bunun üzerine:

"Gerçekten size diyorum ki., hiç bir peygamber kendi evinde kabul görmez veya bir hekim kendi memleketinde, ken­ disini tanıyaniann yanında fazla tedavi edemez. İsrail'de pey­

gamber Ella zamanında yaşayan pek çok kötürüm vardı, Suri­ yeli N aaman dışında hiç biri tedavi göremedi/temizlenemedi," dedi. Bu sözler üzerine sinagogtakiler öfke ile ayaga kalktılar ve onu Nasara'dan, kendi köyünden kovdular (On iki Hav. X I I I ,

1 -8; Yahuda, IV, 2 1 -2 7 ) . İsa köyünü terk etmek zorunda kaldı.

Çevresinin Genişlemesi Rivayete göre isa, Yahya tarafından vaftiz edilmek için Ür­ dün Nehri'ne gelip vaftiz oldu�nda Yahya "Ben sizi su ile vaftiz ediyorum, fakat o sizi Ruhu'I-kudüs'le vaftiz edecek," demişti. O andan itibaren Yahya peygamberlik günlerinin sa­ yılı oldu�nu anladı ve ögrencilerinden biri olan Andreas'a "Ben Mesih degllim, onun öncüsüyüm, " demişti. O, bunu İsa'ya da söylemişti. Andreas bu söz üzerine üstadını bırakıp İsa'yı takibe başlamıştı. Onun gibi diger arkadaşlan da Yah­ ya'yı bırakıp İsa'ya tabi oldular. Yahya İsa'nın vaftizi esna­ sında olaganüstü rüyete (vizyona) şahit olmakla birlikte, bir müddet sonra Nasaralı İsa'nın beklenen "Mesih" olup olma-

Kaıwnik-Apokrif İnciUere Göre Hz. İsa

68

dıgı konusunda şüpheye düştü. Hapiste tutuklu iken iki ög­ rencisine İsa'yı bulmalarını ve "Gelmesi gereken (Mesih) sen misin, yoksa başka birini mi beklemeliyiz?"36 sorusunu sor­ malarını istedi. Bu şakirtlerden biri Yahuda İşkartot idi. İsa'yı bulduklarında, O Vaftizci Yahya'nın sorusuna bekledikleri ce­ vabı vermedi. Ama o esnada isa pek çok kötürümü, hastayı iyileştiriyor ve cin çıkarıyordu, pek çok görmeyeni görür yapı­ yordu. Sonunda Yahuda'ya döndü ve "Git ve ne gördü ve ne işitti isen, Yahya'ya onu söyle, " dedi. Yahuda da bu olaydan sonra Yahya'dan ayrılarak Celile'ye döndü. İsa'nın manevi yönetimine güvendi ve tabi oldu. İsa'nın sözü ve Kutsal Ki­ tap yorumları Yahuda'yı eİkiledi. Olayı arkadaşları Simon'a, Andreas'a, Yakub'a, Yohanna'ya, Filippus'a anlattı. Onlar da İsa'ya tabi oldular. Natanael, İsa için tüm dünyevi servetini bıraktı, ona pek çokları da katıldı ve aynı şekilde şakirtler­ den oldular. Müjdeli haberlerin yayılmasıyla pek çokları Yeni İsrail krallıgırun geldigtne, artık putperest Roma'nın hakimi­ yetinin yakında sona erecegtne inanmaya başladılar (Yahuda,

V, 1 8-40). Kafemahum sinagogundaki dinleyiciler de, onun kartzmatik otoritesine hayran kaldılar. "Çünkü o ilahi yetkiye sahip biri gibi konuşuyordu, diger yazı bilginlerinden farklıy­ dı, onlar gibi degildi. " (Mat. 7, 2 9; Mar. 1, 2 2 ; Luk. 4, 3 2 ) . Onun yazı bilginleriyle karşılaştırılması, diger İncillerde de öne çı­ karılmakta, Vaftizci Yahya'dan farklı sözler söylemeye başla­ ması göze çarpmakta idi. Onun üslubu çiftçi dili, halk dili idi, rahiplerinkinden yazı bilginierinkinden farklı idi.

Hastalan Tedaviye Başlaması ve Diğer Mucizeleri İncillerlerde agiTlıklı rivayetlerin başında İsa'nın peygam­ berlik mucizesi olarak hasta tedavileri gelir. Bu rivayetleri ilim adamlarının degerlendirmesiyle, inananların degeriendirmesi arasında yaklaşım farklılıklarının olması normaldir. Kötü­ rümlerin tedavisini anlamak pek zor olmasa da, Lazarus'un ölümden günlerce sonra dirilmesini anlamak oldukça zordur. Rivayetlerin abartılarla süslenmiş olması da mümkündür. Onun mesihligini kabul etmeyenler dahi, peygamberlik mu36

Luk. 7. 19: Mat. 1 1 .3.

Hz. İsa'nın Hayatı

69

cizesi olarak hasta tedavileri ve cin çıkarmalan hakkındaki rivayetlere pek itiraz etmezler. Çünkü İsa'nın döneminde du­ alarla tedavi ve cin çıkarma sanatı yaygındı. İsa gelecekteki Tanrısal Hükümranlıgı anlatıp tebligtnde vurgularken, ken­ disinin Tanrı tarafından görevlendirdigtni, tebligtni de onun nzası ve emriyle yaptıgına delil olarak cin çıkarmayı (akıl ve ruh hastalarını tedaviyi) ve di�er hastalara mucizevi yardım­ larını delil olarak kullanıyordu (Mat. 4, 2 3 -2 5 ) . Kendisini teda­ vi etti� hastasının onun yanında kalmak istemesi üzerine O "Evine git ve tüm ailene Rabbin (Allah'ın) senin için yaptıgını ve onun nasıl lütuf sahibi oldu�nu anlat, dedi. Adam gitti ve tüm Dekapolis'e İsa'nın yaptıklarını anlattı ve hepsi İsa'ya hayran kaldılar. " (Mar. S, 1 9-20). O mesajında "ben yapıyorum" demiyor. Mucizeleri "Rabbin yaptı�ını" söylüyordu ( L u ka 8, 3 9 ) . Zamanın Yahudi inancına göre, hastalıklar cinlerin nüfuz ve aktivitelerinin tezahürü idi. Özellikle ruhsal hastalıklar, epi­ lepsi, şizofreni vs. cin hastalı�ı sayılıyordu. İsa'nın muhalifleri ise, İsa'nın gösterdi�i mucizeleri "büyücülük" veya "sihirbaz­ lık" olarak vasıflandınyor, onun leraatını cin ve şeytanlarla dostlu�una ba�lıyorlardı. Gücün ilahi bir kaynaktan gelmiş olabilece�ini kabul etmiyorlardı. Ancak zam anın büyücü ve sihirbazlanyla onun arasında başka bir fark vardı. Sihirbaz ve büyücüler, şifacılar teraatıarını para karşılıgında yapar­ ken; İsa yaptı�ı hizmet karşıligında hiçbir şey alınıyordu . Ö�­ rencilerine de sıkı sıkıya, hizmet karşılıgında para-pul alma­ malarını tembih ediyordu (Mat. 1 O, 8; Luk. 9, 1 -2 ) . Konunun bir Peygamberlik mucizesi, metafizik bir olay olması dolayısıyla, rivayetler hakkında bir yorum yapmadan rivayetlerin nakli­ nin daha do� olaca�ı kanaatindeyim: Nitekim İsa ve şakirtleri günün birinde ibadet için Kafer­ nahum sinegoguna gitmişlerdi, orada cemaati rahatsız eden bir cin hastasının tedavisinden ve ibadetten sonra sinagogtan (havradan) ayrıldılar ve havart Simon'un evine gittiler. Oraya vardıklarında, Simon'un kayın validesinin ateşli bir hastalık­ tan acı çekligini öwendiler. Simon'un ailesi onun hayatından endişe ediyordu. İsa sakince hastanın kenara taşınmasını söyledi. Kadının yatagına yaklaştı, e�ldi ve dikkatlice elini

Kanonik-ApokrifİncUlere Göre Hz. İsa

70

tuttu. Simon ve diger talebeler, evde bulunan diger kişiler şaşkınlıkla onu seyrediyorlardı. Çünkü dindar bir kişinin Ya­ hudi temizlik [taharet) gelenegtne göre kendi kansı dışında başka bir kadına dokunması caiz degildi. İsa kadının yanına diz çöktü, dua etmeye başladı. Bu esnada hastanın ateşi düş­ tü . İsa ayaga kalktı ve kadına da ayaga kalkmasını söyledi. Kadın da hemen ayaga kalktı. Daha sonra aile mutlu olarak birlikte sofraya oturdular. Birlikte yemek yediler (Yah uda, l l l-IV,

1 -8; Mar. 1 , 2 1 -3 1 ; Mat. 8, 1 4- 1 5; Luk 4, 3 1 -3 9). Bir süre dinlendikten sonra, İsa ve şakirtleri Simon'un evinden ayrıldılar ve saatler sürecek Nasara yoluna koyuldu­ lar. Bir köye yakın tepeye ulaştıklannda bir çan sesi işittiler, bu yakında bir kötürümün, cüzzamlı bir hastanın bulundu­ gu, dikkatli olunması işareti idi. Şakirtler saglıklarından ve dini temizliklerinden/taharetlerinden endişe ile yavaşladılar. İsa sesin geldigi tarafa dogru ilerlerken arılar geride kaldılar. Kavşakta İsa bir cüzzamlının önünde duruyordu. Hasta adam dizleri üzerine çökmüştü ve "İstersen beni temizleyebilirsin, " diyordu. İsa gülümsedi, elini uzattı ve adama dogru ilerledi ve "Şifa bulacaksın" dedi. Şakirtler dikkatlice yaklaştılar ve hayretle cüzzamlı adamın iyileştigini gördüler. Kendi arala­ nnda gizlice konuşmaya başladılar. "Acaba bu adam (üstat­ lan için) , beklenen Mesih olabilir mi?" dediler. İsa bu konu üzerine konuşularılan duyunca, kendisinin Mesih olabilecegi hakkınd aki konuşmalan yasakladı (Mar. 1, 40-45; Yah uda, IV,

9-2 1 ; Mat. 8, 3-3; Luk. S, 1 2 - 1 3 ) . İsa bir gün Nasaralı şakirtlerinin refakatinde Kafema­ hum'a geri dönmek için yola çıkmıştı. Göl kenarında ki ka­ sahaya gelince, etrafını büyük bir kalabalık sardı. Daha önce bir cin tutugunu tedavi ettigt Kafemahum havrasında bili­ niyordu . Havraya girdiginde, büyük bir topluluk tarafından beklendigini gördü. İnsanlar İsa'nın vaazını (konuşmasını) dinlemek istiyorlardı. Binanın içine öyle doldular ki, İsa hare­ ket edemiyordu. Pek çoklan hastalıklannın tedavi edilecegt­ ne, hatta ona sadece bir defa dokunurlarsa, günahlarının af olacagına inanıyorlardı. Bir grup insan hasta dostlarını İsa'ya

Hz. İsa'nın Hayatı

71

göstermek istiyordu. İsa'ya rtcalannı iletebilınek için, insan kalabalıgından dolayı içeri giremediler. Onlar da dama çık­ tılar, kerevete tırmanarak oradan havraya inmeye çalıştılar. Hatta hedeflerine ulaşabilmek için birkaç kiremidi uzaklaş­ tırdılar. Bir anda felçli adam damın açılan kısmından aşagı uzan dı,

şaşıranlar geri çekildi. İsa hastaya yaklaşb ve ona

dokunmadan, sadece: "Günahların affoldul " dedi. Kalabalıkta duran ileri gelenlerden [Tevrat bilgililerinden) birkaçı, bu söze küfürbazlık olarak tepki gösterdiler ve aralarında fısıldaşma­ lar başladı. İsa kutsal bir kişi olamaz, çünkü sadece Tanrı günahlan aifedebilir diyorlardı. İsa, karmaşaya dikkat etme­ den, felçliye döndü ve "Yatagını al ve evine git!" dedi. Adam kerevetten sakat uzuvlarını çekti, dikkatlice kalkb. Yatagını aldı ve İsa'nın söyledigi gibi oradan ayrılmaya çalışb. Şaşkın kalabalık, saglıgına kavuşan kişinin havradan ayrıiabilmesi ve evine gidebilmesi için yer açtı (Yahuda, VI, 1 - 1 5; 1 2 H av. 1 5, 4;

Mat. 9, 1 -3 ; Mar. 2, 3 -5; Luk. S, 1 7 -2 3 ) . Yine Kafernahum'da yürürken İsa, bir yüzbaşının [Zentu­ rto'nun) önüne dogru geldigini görünce, şaşırdı. Yüzbaşı ona hizmetçisinin hastalandıgını, felç oldugunu ve hiç hareket edemedigtni söyledi. İsa ona [Ben senin evine geleceğim ve onu iyileştireceğim.) dedi. Bunun üzerine Yüzbaşı "Senin söy­ lemen yeterlidir," dedi. İsa da: "Eve git ve hizmetçin iyileştiğini göreceksin" dedi. Aynı saatte hizmetçi yatagından kalkmışb. İsa havartlerine döndü ve [Böyle imanı İsrail içinde görmedim.) dedi (Mat 8, 5 - 1 3 ; Luk 7, 1 - 1 O; Yahuda 1 0: 2 - 7). Rivayete göre İsa ve şakirtlert Bethesda [Kudüs'te özürlü­ lertn toplandıgı eyvanlı mekan) yoluna koyulmuşlardı. Şehre geldiklerinde, gümrük binasında oturan bir adama rastladı­ lar. O, Dekapolis'ten gelen Romalı gümrükçüye vergiden baş­ ka bir şeyler de takdim ediyordu. Rüşveti fark eden Yahu­ da adama bagırdı. "Bir elinle kendi vatandaşlarından aldıgın parayı, nasıl olur da digertyle Romahiara verirsin?" O adam Matta idi, kendini savunmadı. İsa durakladı ve gümrükçüye gülümsedi; o da kafasını egdi. İsa'nın yanına gitti. İsa ona "Beni takip et, " dedi. Matta, gümrük binasını terk etti ve di-

Kanonik-Apokrif İncUlere Göre Hz. lsa

72

ger şakirtlere katıldı. Pek çok sıradan halk isa'nın balıkçı, demirel. çiftçi, tabak ve şimdi de bir gümrükçüyü şakirtlige kabul ettigini gördü. Yahuda dahi, İsa'nın bir gümrükçüyü, şakirtlige kabulünü anlayamadı. O sırada Farizalılardan bir grup onun İsa'ya itina gösterdiglni fark etti ve ona yaklaştı. "Üstadın gümrükçü ve günahkadarla aynı sofraya niçirı otu­ ruyor?" dedi. Bunu duyan İsa "Aranızdaki saglıklı olanların hekime ihtiyacı yok, ama yardıma ihtiyacı olanlar kendilerine yardımcı olacak birini ararlar, " diyerek Yahuda'yı ve oradaki digerlerini aydınlattı (Yahuda, VI, 1 6-3 3 ) .

H avarileri Havari sözcügü (Arapça: j�) . Arapça'ya Habeşçeden geç­ miştir, aslı ' havarya'dır ve yardımcı anlamına gelir. lstılah olarak Hz. İsa'nın yakın ögrenenert ve yardımcılan olarak

seçtigi ögrenci ve sadık taraftarlandır. İslami deyimle İsa'nın yakın sahabeleri ve dostlandır. 37 Zamanla havari sözcügü, "herhangi bir davayı canla başla savunan kişi" anlamında kullanılagelmiştir. Şüphesiz Hz. İsa'nın pek çok kadın ve er­ kek ögrencisi olmuştur. Onlar vaazlarında ve günlük hayat­ lannda O'nu takip etmişler, O'nun hayat tarzını ve irıancını ögrenmek istemişler, O'na baglanmışlardır. İlk ögrencilerinin meydana gelişiyle ilgili rtvayetler, Celile bölgesinde tebligiyle başlar. O dönemlerde Roma hakimiyetinden sıkılan Yahudi halkı kendilerini kurtaracak, nefes aldıracak bir kişirıin or­ taya çıkmasını heyecanla bekliyorlardı. İsa çevresine vaaz ederken beklenen günün çok yakında gelecegini müjdeliyor, ümit veriyordu. Rivayete göre, Celile Gölü kenarında Simon (Petrus) ve Andreas isimli iki kardeş balıkçıyı aglannı atarken görmüştü. Onlar gece boyunca aglarını atmışlar, ama hiçbir balık avlayamamışlardı ve şimdi son defa aglarını göle atıyor­ lardı. Çünkü sabah olmak ve Cumartesi başlamak üzere idi. İsa onların boş aglarını sudan nasıl çektiklerini görmüştü. 37

Kur'an, Saf suresi 1 4'te: "Ey ınananlar. Allah'ut yardımcısı olWL Nitekim

Meryem oğlu lsa da havarilere: 'Allah yolunda benim yardımcılarım kim­ dir?' demiştL Havariler: 'Allah (yolunun) yardımcılan biziz' dediler," buy­ rularak. havartler övülür.

73

Hz. İsa'nın Hayatı

"Ağını bir kere daha at. ama bu defa kayığın diğer tarafinar demişti. Simon yabancının tavsiyesini dinlemedi ve

Simon'a

ona, balıklann yumurta bıraklıklan sıcak yerleri iyi bildigl­

ni ve agun nereye atacagıru bir yabancıdan ö�enmek iste­ medigtni söylemişti. Andreas sahilde duran karartıya/ surete bakarak sustu. Kardeşinin yabancının tavsiyesine uyması gerekligini düşündü. Bu defa Andreas agıru kayıgtn diger ta­ rafına attı ve neredeyse ag birden bire dolmuştu. Simon ve Andreas bütün güçlertyle çalışarak aviarını kayıga çektiler. Simon yabancının maharetine şaşırdı ve kayıktan suya at­ ladı. Sudan yürüyerek karaya çıktı ve İsa'nın ayaklanna ka­ pandı. isa iki adama baktı ve

balıkçısıl avcısı yapacağun/"

"Beni takip edin, ben sizi insan

dedi. Mucizeye şahit olan Simon

ve Andreas kayıklanın orada bıraktılar ve İsa'yı takibe başla­ dılar. Üç kişi birlikte sahil boyunca yürüdüler, Zebedeus oglu Yakub'a ve kardeşi Yohanna'ya rastladılar. Onlar da balıkçı idiler ve gece çalışmasından sonra aglarını tamir ederek av cinslerine göre ayınyorlardı . Meslektaşlan onlara gördükle­

ri mucizeyi anlattılar. İsa onlara da kendisini takip etmele­ rini söyledi ve onlar da kayıklannı geride bıraktılar ve onun adımlannı takibe başladılar. Bu dört balıkçı Nasaralı İsa'nın ilk talebeleri/taraftarlan oldular. İsa'ya öyle güvenmişlerdi ki, İsa'yı takip için, işlerini, ailelerini, günlük kazançlarını ve tüm varlıklarını geride bırakmışlardı. O zamandan sonra isa, gezici vaiz olarak kendisine güvenen, her şeyini bıraka­ rak kendisini takip eden bu kişilerle birlikte çalıştı (Yah uda, 3 ,

6-20; Mat. 4 , 1 8-2 2 ) .

Hz. Yahya'nın kendisinin beklenen Me­

sih olmadıgıru, ö�encilerinden Andreas'a söylemesi (Yahuda,

S, 3-S) üzerine O ve arkadaşlan da Yahya'yı bırakarak İsa'ya tabi olmuşlardı. Onu Yahya'nın ögrenenertnden olan Yahuda ve arkadaşlan Filippus, Natanel takip etti (Yahuda, S, 2 S-3 S ) . Daha sonra bir gün İsa gümrük binasının önünden geçerken, binanın önünde oturan Levi lakaplı gümrükçü Matta'yı gördü ve ona sen de bizimle gel demesiyle, o da şakirtlerin arasına katılmış oldu (Mat. 9, 9-1 7; Lu ka, S, 2 7-29; Mar. 2 , 1 3 - 1 7).

Hz.

İsa'nın bazı ögrencilerini kendisini sıradan takip edenler ara­ sından degil de, istikbalde görev verebilecegine kanaat getir-

74

Kanonik-Apokrif İncUlere Göre Hz. İsa

diklert kişiler arasından kendisinin özenle seçtigi anlaşılıyor. Daha sonra bunlardan oniki kişiyi İsrailogullan'nın oniki ka­ hilesini temsilen, kendisine elçi olarak diger ögTencilertnden ayırdıgt, kuracagı cemaatinin bunlarla temelini oluşturdugu göıiilüyor. Cemaatinde fedakar kadınların da bulunmasına ragmen, onlardan hiçbiline havarilik görevi vermedlgi dikkati çekiyorsa da; bunun o günkü Yahudi cemaati içindeki sosyal şartlara baglanabilecegi tabiidir. Ebionitler ineili'nin Oniki Havari'nin seçimi ile ilgili bir rt­ vayetinde şöyle anlatılır: Kisa isimli, yaklaşık otuz yaşlarında bir adam ortaya çıktı, bizi seçtigini söyledi. " Kafemahum'a gelince, lakabı Petrus olan Simon'un evine girdi ve dedi: 'Tibe­ rta/Celile Gölü boyunca giderken Zebedeus oglu Yoharına'yı ve Yakub'u ve Simon'u ve Andreas'ı ve Taddaus'u ve Zelotlar­ dan Simon'u ve İskariot Yudas'ı da seçtim. Gümıii kte oturdu­ gun gibi Matta seni de seçtim. Beni takip ediniz. Şimdi sizden benim Havarilerim (yardımcılanm) olmanızı, İsrail'e şahit ol­ manızı istiyorum' dedi (Ebion itler i n . 4; Luk. 6, 1 2 - 1 9). Matta bu seçimle ilgili rivayetinde: Kisa oniki şakirdini yanın a çagınp murdar ruhlan (cinleri) çıkarmak, her çeşit hastalıgt ve her çeşit zayıflıgı iyi etmek kudretini onlara da verdi. Ve oniki elçinin adları şunlardır: İlki, Petrus denilen Simon ve kar­ deşi Andreas; Zebedeus'unn oglu Yakub ve kardeşi Yuhan­ na; Filippus ve Bartolomeus, Tomas ve vergi memuru Matta; Alfeusun oglu Yakub ve Taddeus; Gayur Simon ve İsa'yı ele veren Yahuda İskariyot'tur." (Mat. 1 O, 1 -4; Luk. 6, 1 6) .

Daha

sonra Kisa bu anikilert (ikişer kişilik guruplar halinde: (Mar. 6,

7-1 3 ) kendisine vekaJ.eten Yahudi kabilelerine gönderdi. On­ lara tavsiyelerde bulundu: ' Milletler yoluna gitmeyin ve Sa­ mirilertn şehirlerinden hiç biiine girmeyin; fakat daha ziyade İsrail evinin kaybolmuş koyunlarına gidin. Ve giderken: Gök­ lelin melekütu (Hakimiyeti) yakındır, diye vazedin. Hastalan iyi edin, ölüleri kıyam ettirtn, cüzzamlılan temiz edin, cinleri çıkarın; (görevi) meccanen aldınız, meccanen yerine getiriniz. Kemerielinize ne altın, ne gümüş, ne bakır koyun, ne yolcu­ luk için torba, ne iki gömlek, ne çarık, ne degnek alın; zira

Hz. İsa'nın Hayatı

75

işçi kendi yiyecegme layıktır. Ve her hangi bir şehir veya köye girerseniz, orada degerli kim oldugunu araştınn ve çıkıncaya kadar orada kalın. Ve evin içine girerken evi selamlayın. Eger o ev degerli ise, seifunınız onun üzerine gelsin, fakat degerli degilse, selammız size geri dönsün' diye nasihatta bulundu

(Matta, 1 0, 5 - 1 4). Böylece oniki havarisini seçmiş ve kendisine yardımcı edinmiş oldu. Yahuda ineili konuyu anlatırken biraz daha ayrıntıya giri­ yor. Rivayetine göre, Kafernahum'da faaliyet gösteren İsa'nın Kitap Bilginleri ve Farizalılar (Ferisiler) denen iki muhalif gru­ bun İsa aleyhinde birleştiklerini ve İsa'yı Roma idaresine ih­ bar etmek üzere anlaştıklarını Yahuda şehirdeki dostlan va­ sıtasıyla duymuştu. Pek inanmak istemese de iki gruptan ki­ şilerin onu görünce birbirlerinden ayrılmaları, duyduklarının dogru oldugu kanaatine götürdü. Üstatlarının bir süreligine Kafernahum'dan ayrılmasının iyi olacagı endişesini Yahuda Simon'a açtı. O da İsa'ya durumu anlattı. Bunun üzerine Na­ sara'ya gitmeye karar verdiler ve Simon, Andreas, Yakub, Yo­ hanna, Yahuda, Filippus, Natanael ve Matta birlikte yola çık­ tılar (Yahuda, 8, 2 -7). Yol üzerinde köylere ugradılar, İsa ora­ larda vaaz etti. Ancak onlar ilerledikçe, kendilerini takip eden kalabalık da arttı. İsa onlara Mpeygamberligini ilan etti . " İsrail önünde gelmekte olan ilahi güne hazırlanmalannı söyledi (Ya­

h uda, 8, 1 2 ). İsa akşama dogru Celile Gölü'nün kuzeyindeki daga dogru tırmanırken, kendisini takip eden halka evlerine geri dönmelerini tavsiye etti. Ama halkın çogu dönmedi. İsa ve takipçileri geceyi dagın eteginde geçirdiler. İsa gece boyunca uyumadan ibadetle sabahladı. Sabahleyin de halkın dagılma­ dıgını görünce onlara mucize görmeyi beklememelerini, evle­ rine dönmelerini tavsiye etti. Halkın çogu dagıldı. O da hava­ rilerini etrafına toplayarak, 1 2 havarisini seçti. Simon'a da Yunanca 'kaya' anlamına gelen 'Petrus' unvanını verdi (Yahu­ da, 8, 2 9-34). Böylece Simon'u "kilisesini üzerine bina edecegi kaya olarak vasıflandırdı. " Onu digerlerinin önüne çıkarmı ş oldu (Yahuda, 8, 3 3 ) . Daha sonra İsa, Celile Gölü kenarından ögrencileriyle birlikte Celile Kayzeriya'sına dogru ilerledi.

76

Kanonik-ApokriflncUiere Göre Hz. lsa

Rivayete göre, birgün İsa şakirtlerine "Halkın dedigtne göre ben neyim?" sorusunu sonnuştu. Simon Petrus O'na, kimisi Yahya, kimisi İlyas diyor, ama sen "Tann'nın Mesihi'sin" de­ mişti (luk. 9, 20; Mar. 8, 29).

Bu olaydan bir hafta sonra İsa,

Petrus'u, Yuhanna'yı ve Yakub'u beraberine alıp dua etmek için bir daga çıkmışlardı. Dua ederken İsa'nın yüzünün görü­ nüşü degtşmiştl. İki kişi onunla konuşuyorlardı. "Bunlar Musa ve İlya idiler, izzetle görünüp yakında Kudüs'e varışında vıiki olacaklan söylüyorlardı." (Luk. 9, 2 8-36; Oniki H av. 44, 1 -1 5). İsa'nın Petrus hakkında, kendisini üç defa yalanlayacagt kehanetinde bulundugu rivayet! yanında, övgü dolu rivayet­ ler de vardır: Şöyle ki "Ve hakikat adamı biri benim tahtıma oturacak, iyi ve güçlü olacak ve o sevgi ve hikmetle başka­ larından dört kere oniki ve yetmişiki kere daha dolu olacak, benim cemaatimi idare edecek, sadece hakikati ögretecek. Ve benim cemaatlm ışıkla dolacak ve dünyanın bütün halklarına ışık dagttacak ve o bir kral ve bir rahip olarak tahtta otu­ ran yüksek bir rahip olacak. Ve benim ruhum onda olacak ve onun tahtı devam edecek ve sarsılmayacak; çünkü o sevgi, hakikat ve adalet üzerine temellendirilmiştlr ve ışık ona ge­ lecek ve ondan yerin tüm halklarına parlayacak ve hakikatı onlara serbest kılacak, " ( 1 2 Hav. 70, 1 2 - 1 4) şeklinde Petrus'u halef olarak yüceltir. O, Roma kilisesinin kurucusu ve ilk pis­ koposu olarak kabul edilir. Papalar onun halefi sayılır. Pau­ lus gibi putperest milletierin havarisi sayılır.

Andreas: Simon Petrus'un kardeşi, Celile'li balıkçıdır. Misyon için gittıgi Yunanistan Patras'ta çarmıhta şehit edilmiştir.

Büyük Yakub: (Yakovos) Zebedeus'un oglu, Yuhanna'nın kardeşidir. I. Herod Agrippa tarafından MS 44'te öldürül­ müş, şehit edilmiştir.

Yuhanna: (Yoannis) , Zebedeus'un oglu, Yakub'un karde­ şidir. Kudüs cemaatinde bir süre etkin faaliyet göstermiş­ tir. Daha sonra Patmos adasına sürgün edilmiş; oradan Anadolu'ya geçmiş ve ileri yaşlarda Efes'te ölmüştür. Me­ zarının Efes'te olduğu söylenir.

77

Hz. İsa'nın Hayab

Filipus: Filipos, Sezar'a karşı gelmesinden dolayı, bu­ gün Türkiye'de bulunan Hierapolis (Pamukkale) kentinde Roma askerlerince öldürülmüştür. Naaşı daha sonra Ro­ ma'ya getirtlerek 1 2 Havari kilisesine gömülmüştür.38

Bartalomeus: (NatanaeO . Ermenistan'da canlı canlı deri­ sinin yüzüldügü veya Suriye'de öldürüldügü söylenir. Bu nedenle dertcilerin azizi sayılır.

Tomas: (Didimus) veya İkiz" olarak da bilinir. İsa'nın vefa­ ..

tından sonra Hindistan'a gittigi orada misyon faaliyetinde bulundugu ve mızrakla öldürüldügü söylenir.

Matta: Gümrükçü vergi memuru idi. Matta İncilinin yazarı sanılır. Efsaneye göre Pers ve Habeş ülkelerinde misyon faaliyetinde bulunmuştur. Hakkında yeterli bilgi yoktur.

Küçük Yakub: Alfeus'un ogludur. Hakkınd a bilgi yoktur. Çogu kez İsa'nın kardeşi Yakub ile kanştırılır.

Yahuda (fadday) Simon'un kardeşidir. Pers-Ermenistan topraklarında Simon ile birlikte öldürülmüştür. Simon: Zelotler denen Mesih bekleyen aşırı bir Yahudi gu­ rubuna dahildL Daha sonra İsa'ya tabi oldu. Ölümünden sonra Pers-Ermeni topraklarına misyoner olarak gitti ve orada efsaneye göre testere ile biçilerek Yahuda (Tadday) ile birlikte öldürülmüştür.

Yahuda: Yudas İskariot, 30 gümüş dinar için İsa'ya lha­ netle suçlanmış ve vicdan azabından intihar ettiği söylen­ miştir. Ancak oglunun Kirbet Qumran'da Esseni manas­ tınnd a babasından naklen kaleme aldıgı Yahuda İnciline göre o, İsa'nın vefatından sonra hakkındaki dedi-kodular­ dan üzülerek Kudüs'ü terk etmiş, manastıra inzivaya çe­ kilmeyi tercih etmiştir. Yahudi isyanı esnasında Manastır­ da Roma askerlerince öldürülmüştür. İsa'nın peygamber­ ligine inanınakla birlikte, mesihliğini ve ulühiyetini kabul etmemişti (Yahuda inci l i, Bölüm 2 5 ) . Rivayete göre Hz . Yahya tutuklu iken, İsa'nın mesihliği konusunda şüpheye düşmüş, iki ögrencisini İsa'ya gön38

http:kirchenweb.at/minlstranten/ chıistentum/ apostel.hbn,s.2, 20.02.20 14.

78

Kanonik-Apokrif ineiliere Göre Hz. İsa

denniş, beklenen mesih'in kendisi olup olmadıgrm sonna­ lanın istemişti. Yahya'nın gönderdigi iki elçiden biıi Yahu­ da İşkariot idi (Yahuda, 5, 1 4). isa kendisine sorulan soruya müspet veya menft hiçbir cevap vermemiş, hasta tedavile­ rine devam etmiş, sonunda cevap olarak Yahuda'ya, gidin üstadınıza gördüklerinizi ve işittiklerinizi anıatın demişti (Yahuda, 5, 1 7) . Daha sonra Yahuda ve arkadaşlan tutuklu Yahya'nın yakınında kalmak yerine, Hz İsa'ya dönmüş ve onun şakirtleri arasına katılmışlardı (Yahuda, 5 , 2 8 vd. ) .

Matius: Yahuda'nın dışlanmasından sonra onun yerine cemaatin oylamasıyla 1 3 . Havari olarak seçildigi rivayet edilir (Hav. Ta. 1 , 2 6) . Habeşistan misyoneri olmuş; taşlana­ rak ve başı kesilerek öldürülmüştür.

Yakub: Meryem'in İsa'dan sonra dogurdugu ogludur. Mer­ yem ve Yusufun ogullandır. İsa'nın kardeşidir. İsa'nın vefa­ tından sonra Kudüs Hıristiyan cemaatinin başkanı seçilmiş­ tir. İsa'nın ulühiyeti meselesinde Paulus'la ihtilafa düşme­ si sonucu, aralarında gerginlikler ortaya çıkmıştır. Kudüs Havariler Meclisi'nin de başkanlıgını yürütmüştür. Kardeşi İsa'yı sadece peygamber ve Mesih olarak tanımış, Kudüs ce­ maatlnin başkanı olarak 66 yıllarında şehit edilmiştir. İsa'ya ulühiyet isnatlarına şiddetle karşı çıkmıştı. Efendinin Kar­ deşi unvanıyla anılır. Kilise onu havari saymaz.

Paulus: İsa'nın vefatından 4 sene sonra gördügü bir ha­ lüsinasyonla (rüyette) İsa'ya iman etmiştir. Belagat ve li­ derlik yetenegiyle, bölgelere yazdıgı mektup ve teolojik yo­ rumlanyla Hıristiyan dünyasınca onikinci havari olarak kabul edilmiş ve İsa'nın ulühiyetini kabul eden, putperest kökenli Hıristiyanların temsilcisi olmuştur. Günümüz Hı­ ristiyanlıgı'nın ve kiliselerinin kurucusu sayılır.

Meryem Magdalena: Her ne kadar kadınlardan bir hava­ ri grubu yoksa da, İsa'nın sadık taraftan ve takipçisidir. İsa'nın hayatında oynadıgı büyük rol ve aktif faaliyetleriyle bir nevi ilk cemaatin kadın havarisi sayılır. İsa'nın vefatın­ dan çok kısa bir süre sonra, Kudüs'te kaybolmuş, kendi­ sinden hiçbir haber alınamamıştır.

Hz. İsa'nın Hayatı

79

Havarilerini İsrail'in Oniki Kabilesine Göndennesi İsa kadınlar da dahil toplam 72 ögrenciye ulaştıirtan sonra

(lk 1 O, 1 -1 2 ) onlan çevre köylere tebliğ için göndermeye başla­ mıştı. Özellikle seçtiği oniki ögı-encisi cemaatin çekirdeğini teş­ kil ediyordu . Onlara onikiler denmişti. İsa'nın elçileri olmalan dolayısıyla "Apostel" unvanıyla da anılmışlardır. İsa havarile­ rini seçerken İsrail'in oniki kabilesini dikkate alıyordu. İsrailin kaybolan oniki kabilesini tekrar meydana getirmek istiyordu . Belirli bir taraftar gücüne ulaştıktan sonra peygamberliğini tebliğ için havartlerini çevreye göndermeye başlamıştı. Kefas lakaplı Petrus Ruben kabilesini, Yakub Naftali kabilesini, Di­ dimus lakaplı Tomas Sebulon kabilesini; Levi lakaplı Matta Gad kabilesini; Yalıarına Efraim kabilesini; Simon İssahar ka­ hilesini temsil ediyordu. Yine Andreas Yusuf kabilesini; Na­ tanael Simean kabilesini; Taddoys Sebulon kabilesini; Yakub Benyamin kabilesini; Yahuda Dan kabilesini; Filip Aşer kabi­ lesini temsil ediyordu; Ve Levi kavminden olan Yahuda İskari­ ot (da) onların arasında idi. Matta ve Bamaba da onlarla bera­ berdi. Oniki Havari ineili bu çekirdek oniki havarinin dışında, tekrar "aynı şekilde başka bir onikiyi de peygamberlikle (dini teblig göreviyle} , Nur (Işık) havarileri olmalan için görevlendir­ diğini söyler. Bu ikinci gurubun·isimleri: Hermes , Aristobulus, Selenius, Nereus, Apollos ve Barsabbas ; Andronikus, Lukius, Apelles, Zaheus , Urbanus ve Klementas idiler. Ve daha son­ ra onun Evangelisli (müjdecisi, İncil tebliğcisi) olmalan için oniki adamı, oniki çobanı seçtiğini onların toplam dört kere oniki olduklarını , bunlan İsrail'in oniki kabilesinden her bi­ rine , dörder olmak üzere gönderdiği anlatılır. Onlar Üstad'ın etrafında toplarıırlar, Tarırı'nın kutsal rahiplerini teşkil etmek üzere beyaz keten elbise giyerler, oniki kabilenin hizmetine gö­ reve gönderilirler. İsa onlara daha önce de ifade edildiği gibi tavsiyeler de bulunur: "Sizin benim oniki havarime refakat et­ menizi, İsrail için şahit olmarıızı istiyorum. İsrail'in şehirlerine ve İsrail'in kaybolan koyunlarına gidin. Ve siz oraya giderken vaaz edin ve konuşun: "Göğün Hükümranlığı" yakındır (de­ yin) . Benim sizi su ile vaftiz ettiğim gibi, sizler (de) inanan her-

Karwnik-Apokrif İrıcillere Göre Hz. İsa

80

kesi vaftiz edin. Hastalara merhem sürün, tedavi edin, kötü­ rümleri temizleyin, ölüleri dirtltin ve (cinlert)-şeytanlan çıka­ rm.

(Ücret ve hediye olarak) verilen hiçbir şeyi kabul etmeyin.

Torbamza altın, gümüş veya bakır para almayın, seyahatiniz için çanta, iki etek, ayakkabı vs. gibi hiçbir şey bulundurma­ yın. Çünkü bir işçinin yemegt degerindedir ve önünüze konanı yeyin; hayatı tehlikeye sokacak şeye dokunmayın; çünkü bu sizin için şeriata uygun olmaz. Ve siz datnıa hangi şehre gelir­ seniz, orada kaldıgıntz sürece, oradan ayrılıncaya kadar için­ de degerli birinin olup olmadıgınt ögreninl Bir eve giderseniz, hane halkını selamlayın. Eger ev degerli ise, banşınızı oraya götürün, ama degerli degilse, banşınız size tekrar geri dönsün. Yılanlar gibi akıllı , güvercinler gibi sakin olun. Suçsuz ve te­ miz olun. İnsanoglu (İsa) yok etmeye degil, kurtarmaya geldi, hayatı almaya degil, bedendeki ruh gibi, hayat vermeye geldi. Bedeni öldürenlerden korkmayın, çünkü onlar ruhu öldürme gücünde degillerdir. Siz daha çok ruhu ve bedeni cehennemde yok edebilenden korkun, " diye tavsiyelerde bulunuyordu (Oni­

ki Hav. 1 7, 1 - 1 0; 1 8, 1 - 1 2 ) .

Peygamberliği Hz. İsa'nın peygamberligini teblige hangi tarihte başladıgı,

ne kadar süre devam ettigt konusunda hiç bir kesin bilgi yok­ tur. Bazılan onun peygamberligının yaklaşık üç yıl, bazılan bir yıldan az sürdügü görüşündedirler. Teblig alanlan genelde Celile Gölü bölgesindeki Yahudi yerleşim yerleri idi. Sur ve Sayda bölgesine de gittigi anlaşılı­ yor. Çünkü bölgeden geçerken yöreden bir kadın İsa'ya gelip,

"Ey Üstat, ey Davudoglu, halime acıl Kızım cine tutuldu, çok kötü durumda!" diye feryat etmişti. İsa önce kadına hiç bir ce­ vap vermedi. ögrencilert de ona yaklaşıp, "Bırak şunu, gitsini Arkamızdan bagırtp duruyor," dediler. İsa kadına, "Ben yal­

nız İsrail halkının kaybolmuş koyunlarına gönderildim, " dedi. Kadın ise yaklaşıp, ısrarla "Ey Üstat, bana yardım eti " diyerek önüne kapandı. Bunun üzerine İsa ona "Çocukların ekmegtni alıp köpeklere atmak dogru degildir, " dedi. Kadın, "Haklısın,

Hz. isa'nın Hayatı

81

ey Üstat, ama köpekler d e efendilerinin sofrasından düşen kırıntılan yer," diye cevap verdi. O zaman İsa ona "Ey kadın, imanın çok büyük! Diledigin gibi olsun! dedi ve kızı o an iyi­ leşti (Mat. XV, 2 3 -28). Bu rivayet her ne kadar bir tedavi olayını veya mucizesini anlatsa da, aynı zamanda İsa'nın teblig ve görev sınırlarını da kendi dilinden çizmiş oluyor. İsa bura­ da hizmet alanının sadece Yahudi kavmiyle sınırlandınlmış oldugunu , putperestleri içermedigini söylüyor. Ancak bugün teblig ve hizmet sınırlarının genişletilmiş ve evrenselleştiril­ miş olması, İsa sonrası havartlerin yorumlarına dayanır. Ha­ vartlerin üstatıarını Mesih olarak görmelert, ölümü sonrası onun evrenselligine de kapı açmıştır. isa'nın vaazlan, tebligle­ ri evrensellikten ziyade, Yahudilerin içlerinde sıkışıp kaldıkla­ n şertat sınırlarını açmaya, Musa döneminin

fiziki ve sosyal,

siyasi şartlarında gelmiş hukukun yeni dönemde yorumuna, Yahudi şertatının reformuna yönelik görünüyor. Kısa süreli teblig hayatının ana merkezinin, Kafemahum ve Celile Gölü çevresi oldugu dikkat çekiyor. Kudüs'e dogru yürüyüşü ise , hayatının sonunu hazırlıyor. ögrenci ve taraftarlarından bazılan ona Hz. Yahya gibi bir peygamber gözüyle bakarken, bazılan da gösterdigi mucize­ lerden dolayı onun Yahudilerin yüzyıllardır bekledigt "Mesih" olabilecegtni düşünüyordu. Nitekim daha sonralan ihanetle suçlanacak olan Yahuda da kendisinin O'na peygamber ola­ rak inandıgını söylüyor.

"Babam beni sıkı bir Tevrat eğitimin­ de yetiştirdi ve ben de onun düşündüğü gibi dü.şünüyordwn. yani Nasaralı İsa bir peygamber ve gerçek bir İsraUoğluydu, ama çoktan beri beklenen Mesih değildi, " (Yahuda, 1 , 7) diyerek

kanaatını açıkça söylemektedir. Ancak ona karşı Simon Pet­ rus, Peygamber Yeşaya'nın Mesih'le ilgili kehanetini "0, bizim hastalıgımızı kaldıracak, bizim hastalıgımızı taşıyacak, " sözü­ nü (işaya 5 3 , 4: Mat. 8, 1 7; Luk. 9, 28) hatırlatarak, İsa'nın bekle­ nen Mesih oldugunu savunuyordu (Yahuda, 8, 1 8). Eski Ahid kehanetlerinden hareketle, yorumlarını kendi şahsi inanç­ Ianna göre dile getiriyordu . Fakat Yahuda kanaatınden vaz geçmemiş ve sofradan artan yiyecekleri toplarken Petrus'a

82

Kanonik-Apolcrtf İncUlere Göre Hz. lsa

"Allah'ın Musa'ya olan eski vaadini 'aranızdan bir peygamber çıkaracagım· sözünü" (Tesn iye, 1 8, 1 8) hatırlatınıştı diger arka­ daşlarına söylemişti. Şakirtler arası sohbetlerden anlaşılan (Yahuda, 1 O, 24). Ya­ huda ve diger havariler İsa'iıın peygamberliginde hem fıkir olmakla birlikte, Mesihligt konusunda farklı düşünüyorlar­ dı. Özellikle "Mesih tasavvuruna" siyasi bir özellik atfedilmesi şüpheyi artırıyor ve böyle bir düşüncenin halkın arasında şa­ yia bulmasının Üstatları ve kendileri için çok tehlikeli oldu­ gunu düşünüyorlardı. Tehlikenin farkında idiler (Yahuda, 1 O, 30). Nitekim bazılannın daha da ileri giderek İsa'yı YunanWar­ daki Tann ogullan tasavvurlarına benzetmelerinden Yahuda rahatsız oluyordu. Çünkü Yahudiler için "biricik Tann 'Yalı­ ve' idi ve Mesih Tann'nın beklenen elçisi idi, ama Tann'run kendisi degtldi, " (Yah uda, 1 3 , 9). Çünkü İsa'ya ne yapması ge­ rektigini soranlara O, "On Emri" ögrenip, tutmalarını tavsiye ediyordu (Yah uda, 1 3 , 1 3 ). Yani İsa, Tevrat'a baglı bir Yahudi ve peygamber idi. 39 İsa'nın kendi peygamberligt hakkında şüphesi yoktu, ni­ tekim kendisini kabul etmeyeniere karşı, "Hiçbir peygamber kendi köyünde kabul görmez, hiçbir hekim kendini taruyan­ lan tedavi etmez," demişti (Tomas, 3 1 ) . Kendisinin şüphesi de "mesihlik" konusuyla ilgiliydi. Yahya'nın elçilerine "Evet, o beklenen Mesih benim," diyememişti. Sadece şüphe içinde ol­ ması sebebiyle "hayır" da diyememiş, elçilere sadece hasta te­ davisiyle ilgili gördükleri mucizeleri Yahya'ya iletmelerini söy­ lemişti. Ama Allahın kendisine peygamberlik görevi verdigm­ den şüphesi yoktu. Şakirtlerinden bazılan kendisine "İsrail'de yirmidört peygamber konuştu ve hepsi de senin aracılıgtndan söz etti," dediler. Bunun üzerine o, "Siz gözünüzün önünde­ ki canlıyı bıraktınız da ölülerden konuştunuz, " diyerek geç­ mişten çok güneelle ilgilenmelerini tavsiye etmiş; önlerindeki 39

Kur'an Matde suresi 75. ayette "Meryem oğlu Mesih, bir elçiden başka bir şey değildir. Ondan önce de elçUer gelip geçmiştir," buyurarak, Mesih kelimesini bir lakap olarak. peygamber unvanı olarak kullanmış, onun hükümdarlıj:iından krallıj:iından söz etmemiştir.

Hz. İsa'nın Hayatı

83

peygamberin kendisi oldu�na işaret etmişti ama, O. benim de dememişti (Tomas, 5 2 ) . Nitekim bir kuyu başında konuştuğu S funiıi kadın ona "Efendi, ben senin bir peygamber olduğunu anladım, " de­ diğinde, İsa ona hayır demedi. Daha çok güzelliklerle kar­ şıtaşacağını müjdeledi (On i k i Hav. 2 3 , 1 0). Açıkça kendisinin peygamber olduğunu ilan etmese dahi, onun peygamberliğini fark edenlere de itiraz etmiyordu. Bunu sır olarak da sakla­ malarını söylemiyordu . Kendisine kim olduğunu soranlara: "Size başından beri söylediğim gibi, kendimdan başka biri değilim. " diyerek onlar gibi bir insan olduğunu ifade ediyor (On iki Hav. 50, 1 2 ) ve "Beni gönderen Kutsal Bir'dir, gerçektir; . . . benim Tanrı tarafından gönderildiğimi, kendimden bir şey yapmadığımı bileceksiniz; Mutlak Kutsal bana nasıl öğretiyorsa, ben öyle konuşuyorum. Ve beni gönderen, benimle beraberdir. Mutlak Kutsal beni yalnız bırakmaz. Çünkü ben her zaman, Ebedi olanın hoşu­ na gidecek şeyleri yapıyorum, " diyordu. Dinleyenler de "O bir peygamberdir, Onu Tanrı göndermiştir, " diyerek onun pey­ gamberlik açıklamasını kabul ediyorlardı (On i k i Hav. 50, 1 3 - 1 5 ) . Yine onun mucizelerine şahit olanlar ona dediler: "Yahya bir mucize göstermedi, ama Yahya'nın bu adam hakkında söy­ lediklerinin hepsi gerçek. O gelmesi gereken peygamberdir."

(On i ki Hav. 5 5 , 1 6) . Bu rivayetlerden çevresindeki insanların onu, genelde peygamber olarak gördükleri açıkça anlaşılıyor. Hz. İsa'nın makam ve kimliği konusu henüz hayatta iken şakirtleri tarafından aralarında daima tartışılmıştır. Bazılan onun İsrailoğullarında daha önce görüldüğü gibi bir peygam­ ber, bazılan da o zamanlarda hummalı bir şekilde beklenen, kurtarıcı mesih olabileceği konusunu tartışmışlardır. Vefatın­ dan sonra ise, Helenisttk felsefelerin etkisinde Tevrat'ta söz edilen Tufan öncesi yeryüzünde yaşadığı iddia edilen cin-in­ san melezi devler veya Yunan mitolojisinde anlaWan deva­ sa büyüklükteki insanların, semavi varlıklar ve insan kızla­ n

birlikteliginden meydana geldikleri hikayeleri gibi İsa'nın

da semavi varlıkla (Kutsal Ruh'la) Meryem'in birlikteliğinden

Kanonik-Apokrif inelllere Göre Hz. İsa

84

meydana geldigl görüşünü algılamalanna (tasavvur etmele­ rine) sebep olmuş, hatta onun melekligını veya ulühiyetini tartışmışlardır. 40 Tomas ineili'ne göre, şakirtleri ona "Bize bulundugun ma­ kamı açıkla, çünkü onu bizim de bulmamız gerekiyor, " de­ mişler; o da onlara "Kula�ı olan işitsin! İnsanın içinde bir ışık bulunur ve o kişi bütün dünyayı aydınlatır. E�er aydınlatmı­ yorsa, o karanlık olur," buyurarak kendi içinde bir nübüvvet nurunun, ışı� bulundu�una (Tomas, 24) ve peygamberligi­ ne işaret etmiştir.4 1 Yine İsa'ya "kalabalıktan bir kadın, 'Seni taşıyan bedene, seni emziren gö�üslere ne mutlu' demişti. İsa ona, 'Baba'nın (Tanrı'nın) kelamını işitip, hakikati koruyanlara ne mutlu!" cevabını vermişti (Tomas 79). Burada İsa kendine degtl, agzın­ dan çıkan sözlere dikkat çekmekte, mutlulu�un ilahi kela­ ma tabi olmakta oldu�una işaret etmekte idi. Yüceligt, itibarı şahsına de�. görev icabı a�ından çıkan vahyi sözlere yön­ lendirmekte idi. Geleneksel Yahudi inancına göre, peygamberler beşeri var­

lık olmakla beraber, onlardaki "Peygamberlik Ruhu, Şehina" (Shekhinah) Tanrı'nın yarattı� ilk ezeli varlıktı. Tanrı o Ruh'u zaman zaman insanlan aydınlatmak için "Peygamberlerin Kalbine" yerleştiriyordu. Peygamberler de ilahi hakikatlan onun yönetiminde insanlara açıklıyorlardı. İsa sonrası Yunan felsefesi kültürlü putperest kökenli cemaat da Paulus gibi li40 41

Werner, Die Entstehung des Christlichen Dogmas, Stuttgart 1 958, s.82 vd . Yine "Şakirtlert O'na: 'sen bize ne zaman kendi (hakikatlni) açıklaya­ caksın ve ne zaman Senin hakikatini görebilecegız?' diye sorduklarında, İsa da 'Ne zaman utanmadan annıp. küçük çocuklar gibi elbiselerini­ zt çıkardıgıruz ve elblselertnizl ayaklannızın altına koyduğunuz zaman, Işte o zaman yaşayan (hayy olan) Bir'in oglunu göreceksiniz, korkınaya­ caksınız," diyerek aralarındaki görüş aynlıklannı ve negatif düşüncelert terk etmelerini, ahirete bırakınalannı istemiştir (Tomas, 37) . Bu rivayet ve benzer rivayetlerden hareketle, bazı Hıristiyan cemaatlert, Ademiler mezhebinde olduğu gibi, yukarıda ki sözleri keltrne anlamında ve şekilsel kabul ederek. ısıttıklan ibadet salonlarında Ibadetlerini çıplak olarak ye­ rine getirmişlerdir. Halen de Batı ülkelerindeki bazı cemaatler dini ayin ve ibadetlerini genele kapalı da olsa, çıplak olarak yerine getirirler.

Hz. İsa'nın Hayatı

85

derierin yorumuyla bu tasavvurlan İsa'yı ilahlaştınlınaya ka­ dar götürmüş olabilir. Nitekim Gnostik Filip İncilinde "Her şeyin babası nüziil etmiş, baktre ile birleşmişti. Ve ateşli bir yıldız o gün içinde parladı ve büyük gerdek odasında göründü. Bundan dolayı o gün onun vücudu ortaya çıktı, " (Fi l i p i n . 82 a. ) ifadesiyle, Eski Yunan ve İbrani felsefelerini birleştirmektedir. Nitekim 1 2 Hav. İncilinde İsa'nın mahiyetiyle ilgili rivayetler de, gelemeksel Şehina kavramını yansıtmaktadır. "İsa dedi: 'Hakikaten, hakikaten size söylüyorum: Biri benim sözümü tutarsa, o ölümü hiç görmeyecek." O zaman Yahudiler ona de­ diler: "Şimdi senin bir şeytanının oldugunu ögrendik. İbrahim ve diger peygamberler öldüler ve sen diyorsun ki, biri benim sözümü tutarsa, o ölümü tatmayacak. Sen ölen Babamız İb­ rahim'den daha mı büyüksün? Ve peygamberler de öldüler. Sen kendini hangi makama yükseltiyorsun?" İsa da, Babanız İbrahim benim günümü görmekten sevinir. Ve o bunu gördü ve mutlu oldu. O zaman Yahudiler ona dediler: "Sen henüz kırkbeş yaşında dahi degilsin, İbrahim'i nasıl gördün?" İsa on­ lara dedi: "Gerçekten, gerçekten, çünkü Ben İbrahim idim. " Ve o onlara dedi: "Mutlak Kutsal size pek çok peygamberler gönderdi, fakat siz onlara isyan ettiniz, nefislertniz onlara kar­ şı çıktı ve siz bazılarını aşagıladınız ve digerlerini de öldürdü­ nüz." (On i ki Hav. 52, 1 -6). Burada İsa, Yahudi inancındaki Pey­ gamberlik Ruhunun (Şehina'nın) öncelert İbrahim de ve sonra diger peygamberlerde oldugu gibi, şimdi kendinde, Meryem oglunda oldugunu açıklamış oluyordu. Ancak halk anlamadı­ gı bu felsefi sözler karşısında onun küfre gtrdiglni düşünerek onu taşlamaya kalkışmıştı ve bunun üzerine İsa oradan uzak­ laşmıştı (On iki Hav. L l l , 1 -7). Yahudilikteki Şehina'nın, yani Tanrı sonrası ilk varlıgın (preexistenz'in) Yunan felsefesine göre Tanrı'dan sudur şeklinde meydana geldigi inancı, açık­ ça: "Benim Tanrı'dan geldigime inanıyorsunuz, ben Tanrı'dan sudur ettim, " (On i ki Hav. LXX I I , 1 0) ifadesiyle tasavvur edilen preexistenz varlıgın sudur şekli, aynen Oniki Hav. ineili'nde de benimsenmekte ve ifadesini bulmaktadır. Bu tasavvur Hı­ rtstiyanlarca günümüzde de kabul görmektedir.

86

Kruwnik-Apokrif İncillere Göre Hz. İsa

Ama İsa, Matta ineili'ne göre peygamberligini de ifade et­ mekte: MBir peygambert kabul eden, peygambere yaraşan bir ödül alacaktır," buyurarak kendinin peygamberligine inanan­ ıann mükafatlannı alacaklannı müjdelemektedir (Matta, x, 4 1 ).

Vahiy Sorunu Hz. İsa'nın nasıl vahiy aldıgı ve mahiyeti konusu İncil rt­ vayetleıinde berrak degildir. Günümüz Hıristiyanlan O'nu Tanrı saydıklan için, O'nun her sözü ve davranışını insanla­ ra gönderilen birer vahiy olarak kabul ederler. Rivayete göre, havartlelinden Filip'e MSize söyledigim sözler, benim kendim­ den degil. Çünkü Baba (Tanrı) benim içimde oturuyor, her şeyi yapıyor. Bana inanınız, ben Baba'dayım ve Baba bende!" (On iki Hav. in. 72, 3 -4) buyurarak tüm hal ve hareketleıini, ko­ nuşmalannı içindeki Tanrı'nın yönlendirmesiyle, başka bir ifade ile Tanrı'nın kendisine, kalbine dogrudan dogruya vahyi ile açıklamakta bulundugunu, söz ve hareketielini kendisine gelen, verilen vahiyle yaptıgıru söylemiş oluyordu. Vaazında anlattıklan sözlert ve misallert Tanrı'nın kendisine vahyi veya ilhamı olarak niteliyordu. Yine konuya ışık tutan diger bir rivayette İsa: MBen Babam­ dan gördügümü size söylüyorum; ve siz ise, babanızdan (ata­ larınızdan) gördügünüzü yapıyorsunuz," dedi. Onu dinleyen Yahudiler dediler: MHz. İbrahim bizim babamız. " İsa onlara dedi: MEger siz Hz. İbrahim'in çocuklan olsaydınız, İbrahim'in yaptıklannı yapardınız. Ama şimdi siz beni öldürmeye gay­ ret ediyorsunuz, Tann'dan duydugu hakikati size söyleyen bir insanı yalanlıyorsunuz. İbrahim bunu yapmadı. Siz ise babalarınızın yaptıklannı yapıyorsunuz. " O zaman ona dedi­ ler: MBiz bir fahişe çocugu degiliz; bizim bir babamız var, yani Tann (yaratıcımız) . " İsa onlara dedi: ME ger Tanrı sizin babanız ise, o zaman beni severdiniz:42 Çünkü ben Tanrı'dan geliyo­ rum. Ben kendiligimden gelmiyorum, beni size Mutlak-Kutsal (All-Heilige) gönderdi. Öyleyse niye benim sözlertml anlamı42

İsa lle tartışan Yahudilerin yaratıcılan "Tann" Için. "babamız" deyimini kullanmalan. o dönemlerde yaygın bir Ifade ldl. Tann"dan mecazt olarak "babamız" diye bahsettikleri gibi Hz. İsa da aynı deyimi kullanıyordu.

Hz. İsa'nın Hayatı

87

yorsunuz? Çünkü siz benim sözlerime tahammül edemiyor­ sunuz. Siz babanız şeytandan (Kabil soyundan) oldunuz43 ve babanızın isteklerini yapmak istiyorsunuz. O başlangıçtan beri bir katildi ve o hakikat üzerinde durmadı, çünkü içinde hakikat yoktu. " (On i k i 5 1 , 4-7). Rivayette görüldüg-ü gibi, İsa kendisini kabul etmeyen Ya­ hudilerle tartışıyor, kendisiyle tartışan Yahudiler de, İsa da medizi olarak kendilerini "Tanrı Oglu, Tanrı Çocukları" ola­ rak vasfediyor, Tanrı'dan "babamız" diye söz edebiliyorlar­ dı. Nitekim günümüz Hıristiyanlan da kendilerini "Tanrı'nın çocukları" olarak niteledikleri ve isimlendirdikleri herkesin malümudur. Ancak İsa burada kendisinin "Tanrı'dan gördü­ güm, Tanrı'dan duydu�m hakikati size" söylüyorum demesi, burada vahyi Tanrı'dan aldıgıru belirtmesi Hz. Musa'nın ilahi kelamı duydu� gibi, kendisinin de vahyi kalbinde duyarak aldıgırun işaretidir. Tanndan vahiy aldıgını söylemiş oluyor. Ama vahyin şeklini açıklamıyor. Yine başka bir rivayette: "Çünkü ben Baba'mdan ne işit­ timse, hepsini size öğrettim " (On i k i Hav. 73, 9) diyor ki, bu ifa­ desiyle de kendisine gelen vahyin kalbi "işitme" , duyma şek­ linde oldu�nu açıklamış oluyor. Oniki Hav. ineili'nin diger bir rivayetinde : "Beni sevmeyenler, benim sözlerimi dinle­ mezler ve sizin işittigtniz sözler, benim sözlerim degtı, beni gönderen Baba'nın sözleridir. Bu şeyleri aranızda kaldıgım sürece, onu sizinle paylaşıyorum. Ama Tesellici Kutsal Ruh'u benim adımla Baba size gönderecek, o size her şeyi ögTete­ cek ve benim söylediklerimi size hatırlatacak," (On i k i H av. 72, 1 O) diyerek Tanndan vahiy aldıgı gibi, kendisinden sonra da gönderilecek bir peygambere Kutsal Ruh (Cebrail) vasıtasıyla vahiy iletilecegtni ifade etmiş/ müjdelemiş oluyor.

Havra ile hişkisi Hz. İsa Havra'ya baglı dindar bir aile içinde büyüdü. Zaten annesi Meıyem Kudüs Havra'sında görevli başrahip Zekeriya 43

Bazı Yahudi yorumlanna göre. Şeytan Adem suretinde Havva'ya yaklaş­ mış ve onu igfal ederek Kabil' e hfunile bırakmış ve Kabil şeytanın çocugu olarak Havva'dan dogmuş, sonunda kardeş katili olmuştur.

88

Karwnlk-Apokrtf lncUlere Göre Hz. lsa

(as) terbiyesinde mabette büyümüştü . Kocası Yusuf da Mer­ yem'i mabetten almıştı. İsa, bebekliginde ad konmak ve sün­ net ettirilmek için mabede götürülmüştü. Rivayete göre, oniki yaşında iken Fısıh bayramı için gitti� Küdüs mabedinde ai­ lesinden ayrılmış, üç gün sonra, Tefsir ve Şertat alimlertyle mabette tartışırken, onlara sorular sorarken bulunmuştu. Yani havrayla, din bilimlertyle, din adamlarıyla yakın ilişkisi olan bir ailenin çocujpı idi. 44 Teblige başladıgında, Cumar­ tesi (Şabat) günü Celile'de mabede gitmiş, tesadüfen orada bulunan cemaati rahatsız eden bir mecnunu mucizevi bir şe­ kilde tedavi etmişti (Yahuda, l l l, 2 1 -2 9). Özellikle o dönemlerin tedavi edilemez hastalıklarından olan cin tutuklulujpı (akıl hastalıgı) ve lepra (cüzzam) gibi hastalıklarını tedavi etmesi halkın dikkatini ve hayranlıgınt çekti� gibi, dini anlayışları tamamen geleneksel fıkıh hükümlertyle sınırlanmış olan hav­ ra görevlilerini kıskandırmıştı. Nitekim daha ilk zamanlarda Celile Havrası başkanı halkın huzurunda ona bazı şeyler so­ rarak onu gözden düşürmek istemişti (Yah uda, IV, 2 1 -24).

O

da kendisinin peygamberligini ima eden sözler söylemişti. Ce­ maat içinde bulunan Farizalılardan bazıları da "Bu Marangoz Yusufun oglu degil mi?" diyerek bir yandan şaşkınlık, diger yönden çevrelerinde büyümüş bu genci istihza ile anlamaya çalışıyordu (Yahuda, IV, 2 5 ) . Bu sözleri işiten İsa onlara "Hiç­ bir Peygamber kendi memleketinde saygı görmez," diyerek, Tevrat'ta hikayeleri anlatılan pek çok peygamberin de kendi çevrelerinde itibar görmedigini onlara hatırlatınıştı (Yahuda, IV,

2 6). Peygamberliginin delili olarak mucizevi tedavilerine de­ vam etmesi, katı şekilci yorumlar içinde sıkışmış rahiplerin ve dini gurupların gartp bakışiarına ragmen O, havra ziyare­ tini sürdürmeye ve vaazlar vermeye devam ediyordu (Yahuda,

VI, 3 ) . Ona güvenip, yardım isteyenlere şifa dagıtırken, 'şifa buldun, rahatsızlıklardan kurtuldun' anlamında "Günahların affoldu , " demesi (Yah uda, VI, 8), aleyhte bahane arayan "Yazıcı" tabir edilen Tevrat Tefsircilerine ve Fıkıhçılarına ters geliyor44

Kur'an , Hz. lsa'nın Allah'a Ibadet ve dua konusundaki hassasiyetını "Ben namaz ve zekıi.tla emrolımdwn." Ifadesiyle onaylamaktadır (Meryem sure­ sl, 3 ı . ayet) .

Hz. İsa'nın Hayatı

89

du. Sadece "Tann günahlan affedebilir, " diyerek (Yahuda, VI, 9; Mar. ll, 7 . ) O'na karşı tepkilerini dile getiriyorlardı. Hatta ba­ zılan havrayı hiddetle terk ediyorlardı (Yahuda, VI, 1 5) . Çünkü onun konuşma ve davranışlan geleneksel, üsluba ve davra­ nışlara uymuyordu . Havra'nın görüşlerinin bir nevi temsilcisi durumundaki Farizahların İsa'nın günahkar sayılan gümrükçülerle aynı sofraya oturması da onlan rahatsız ediyordu , şakirtlerini on­ dan ayırmak için yöneltilen soruyu İsa duyunca onlara: MAra­ nızdaki sağlıklı olanların hekime ihtiyacı yok, ama yardıma ihtiyacı olanlar kendilerine yardımcı olacak birini ararlar, " (Yahuda, VI, 2 9; Mat, I X, ll ; Mar. l l , 1 6; Luk. V, 3 0 ) diyerek davranı­ şının hikmetini açıklıyordu. Yine bir Cumartesi günü, ekin tarlasının içinden geçen şa­ kirtlerden bazılarının açlıklarından dolayı, başaklardan ko­ panp yemeleri üzerine, onlardan gözlerini ayırmayan Fariza. Warın tepkisini çekmiş, şakirtleri ve İsa'yı Kitap tanımamak­ la, şeriatı çiğnemekle itharn etmişlerdi. Bunun üzerine O da: "Şabat insanlar içindir, insanlar şabat için değildir," (Yah uda, V I I , 4; Mar. ll, 2 7) diye cevap vermişti. Yani İsa'nın geleneksel dindarlıktan farklı bir dindarlık anlayışı ve davranış göster­ mesi havrayı ve kitap ulemasım. Farizalılan rahatsız ediyor­ du, İsa'yı ve şakirtlerini ana yoldan sapınakla suçluyorlardı. Yine bir Cumartesi günü İsa Kafemahum havrasında iken, elleri felçli bir adamı tedavi etmesi, İsa'nın Cumartesi şertatı­ m çiğnediği ithamıyla suçlanması yanında (Yah uda, V I I , 1 8-2 1 ) , İsa'nın halk arasında Yeşaya'nın işaret ettiği MMesih" olabi­ leceği yorumlan mabedi ve taraftarlarını daha da öfkelendir­ mişti (Yah uda, V I I , 2 2 ) . Bunlar Farizalıların Roma siyasilertyle irtibata geçmelerine ve İsa aleyhine kulisiere sebep oluyordu (Yahuda, VI I I, 1 -5 ) . Nitekim O ortaya çıkacak görüş ayrılıkiarına işaret etmiş­ ti, uyanlarda bulunmuştu: MBenim yeryüzüne banş getirmeye geldiğimi sanmayın! Banş değil. kılıç getirmeye geldim. Çünkü ben babayla oğulun, anneyle kızın. gelinle kaynananın arası-

90

Kanonik·ApokrtflncUlere Göre Hz. lsa

na aynlık sokmaya geldim. İnsanın düşmanı kendi ev halkı olacak. Annesini ya da babasını beni sevdigtnden çok seven bana layık degildir. Oglunu ya da kızını beni sevdigtnden çok seven bana layık degildir. Çannıhını yüklenip ardımdan ge­ lemeyen bana layık degildir. (Dünyada) canını kurtaran onu yitirecek. C anını benim ugruma yitiren ise onu kurtaracak­ tır." (Matta, X, 34-39). Bir peygambere inananlar kendilerinden çok peygamberi severlerse, fedakarlık yaparlarsa, hatta dava ugruna canlarını vermeye hazır olurlarsa, başanya o zaman ulaşılabilecegini açıkca ifade ediyordu. Gerçek hidayet yolu­ nun peygamberler yolundan geçtigini gösteriyordu. Hatta mu­ haliflerin gelecekteki davranışianna karşı yaptıgı uyarılarda: "Bütün bunlan size, sizi uyarmak için söyledim. Onlar sizi sinagogtan atacaklar, zaman gelecek, orada her biri sizi öl­ dürecek, onlar bunu yaparken Tann'nın şerefini yerine ge­ tirdigini düşünecek. Ve size öyle şeyler yapacaklar ki, çünkü onlar ne Baba'yı (Tann'yı) ne de beni tanıyorlar. Ama bütün bunlan ben size zamanı gelince, sizin bu hususta söyledikle­ rimi hatırlamaruz için söyledim (On i k i Hav. 74, 1 2 ) diyerek kar­ şılaşacaklan güçlüklere ve düşmaniıkiara sabırla mukavemet etmelerini tavsiye ediyordu . Şeriatı çignemekle, toplumu bölmekle ve nifakla suçlayan­ lara karşı, "Hakikaten ben yeryüzüne banşı getirmek için gel­ dim. Bakın, eger ben konuşuyorsam, onu bir kılıç takip ede­ cektir. Ben birleştirmek için geldim, halbuki ogul babasına karşı, kız annesine karşı ve gelin kayınvalidesine karşı oluyor. Ama bir insanın düşmanı kendi ev halkından olacak.45 Çün­ kü haksızlar adillerle beraber olamaz, " diyerek aile içindeki sıkıntı ve ahlaki bozulmalara dikkati çekiyordu (On i k i Hav. XVI I, 1 4- 1 5 ) . Yine o toplumdaki sıkınWan ifade için, kendisin­ den yardım bekleyen "halkın kendine dogru geldigini gördü" İsa şakirtlerine: 'Hastalardan dolayı ben hastayım, açlık çe­ kenlerden dolayı ben açım, susuzlardan dolayı ben susuzluk ,

45

Kur'an da bazen çocuklann ailesi Için birer Imtihan aracı oldugunu Hz. İsa'nın açıkladıgı gıbı, "mallaıınız ve evliitlannızjitnedtr, imtihandır," (En­ fal, 28; Tegabün, 1 5) buyurarak haber vermektedir.

Hz. İsa'nın Hayatı

91

acısı duyuyorum' dedi. H alk acı çekerken, kurban şenliklert düzenleyen havraya karşı da: "Ben kurban ve kan festivaliert­ ni kaldırmaya geldim. Siz dinlemezseniz, balık ve hayvan kur­ ban kanını akıtmaya son vermez ve onları yerseniz, o zaman Tanrı'nın öfkesi dinmeyecek, sizin üzelinize gelmeye devam edecektir; çölde et yemekten zevk alan, sizden öncekilelin üzeline geldigi gibi. Onlar çürümüşlükle doluydular ve sal­ gın hastalıklarla yok edildiler, " diyerek ögrencilertnin dikkati­ ni İsrailogullan içindeki sosyal çöküntüye ve yardımlaşmaya çekiyordu. (On i k i Hav. XXI, 7-8). Kendinden önceki peygam­ berler gibi Filistin'e hakim putperestlerle mücadeleden ziya­ de, Tanrı'nın mabedini istila etmiş Yahudi şaşkınlanm tenkit ediyordu. Daha sonralan her iki grup da İsa'yı kendilert için tehlikeli göreceklerdir. Onun ölümünü isteyeceklerdir. İsa resmi idare ve onun temsilcilert olan memurlan ile pek ilgilenmiyordu . Onun ölümünü isteyen, mabet otolitesini teh­ dit ettigine inanan Yüksek Rahip Kayafas olarak görülüyor. (Mar. 1 4, 1 -2 ; Mat. 2 6, 5 7-66; Yu h . 1 1 , 49-50). İsa ögrencilertni "Yazı Bilginlertne" karşı dikkatli olmalarını uyarıyor, onlar uzun elbiseler içinde etrafta dolaşırlar, caddelerde, meydan­ larda sehlınlanmalarını isterler ve sinagogta en öne oturur­ lar ve ziyafetlerde şeref köşesine oturmak isterler. Dullan evleline getirtrler ve onlara göstermelik uzun dualar ederler. Ama hükümleri beklenenden katıdır, " diyordu (Mar. 1 2 , 3 8-40). Özellikle Celile'deki rahiplertn görünen dindarlıgı dikkat çeki­ cidir. Bunun ömegi Samaritan'la mukayesesidir (Luk. 1 O, 3035). Anlatılan hikayede inananların zor durumdaki insanlara yardımın önemi öne çıkarılıyordu. Haibuki Yahudilelin gö­ zünde Samarttanlar ve Filistiler kirli insanların en aşagısı sa­ yılırlardı. Çünkü onlar ibadetlertni Kudüs'te degil, Ürdün'ün batı salıilindeki Garizim Dagında yaptıklan mabetiertnde ye­ line getiriyorlardı.

Mabet Tenkid.i İsa mabet terıkidinde şekilsel merasimlert ve dindarlıklan, ruhsuz ibadetlert tenkit ediyor, kalbi samimi dindarlıgı savu­ nuyordu. Çünkü havra zamanın ilert geleniertnin elinde po-

92

Kanonik-Apokrif İncUlere Göre Hz. İsa

litik güç ve rüşvet aracı haline gelmişti. İsa buna karşı idi.46 İsa'nın kendisi hiçbir vakit mabetten kopmamıştı. Mabetteki bayram merasimlertne, ibadetlere katılıyordu. Nihayet son Kudüs seyahati problemli oldu. Halbuki O Kudüs'te bulundu­ gu sürede her gün mabede gidiyor, ibadetlere katılıyor, orada vaaz ediyordu. Yahudilerin içinde bulundugu ahvalde gördü­ gü hatalan dile getiriyordu.47 Bunun için İsa mabette yay­ gın uygulama bulan geleneksel kuş kurbanlarından, kurban yakma merasimlerine kadar şekilsel uygulamalara karşıydı.

Aleyhte Tepkiler Halk arasında İsa'ya karşı büyüyen sevgi ve hayranlık art­ tıkca havra ve rahiplertn kıskançlıklan ve tepkileri de artı­ yordu. Bu gelişmeler Kitap Alimlerini ve Ferisiler!, Sinagog görevlilerini düşündürüyor, etkili bir tedbir almanın zamanı geldigi kanaatine götürüyordu. Geleneksel şeriata itina göste­ ren Farizahlar (Ferisiler) Herodianlarla (Roma taraftarlanyla) bir araya geliyorlar, endişelerini Roma'daki siyasi görevlilere bildirmeyi kararlaştınyorlardı. Aslında bu iki grup birbirlerini küçük görmekle birlikte, İsa'yı hertaraf etmek yolunda ortak gayede birleşiyorlardı. Hz. İsa'ya karşı çıkanlar genelde geleneksel Yahudi inan­ cının resmi görevlileri diyebilecegimiz, klasik muhafazakar fıkıh/hukuk ve Kutsal Kitap tefsircileri, havra görevlileri idi. Bunlar İsa'nın konuşmalarını , vaazlarını pervasız ve ölçüsüz buluyorlardı. Cemaat ileri gelenleri olarak vasıflandırabilece­ gimiz "ihtiyarlar" denen cemaat ileri gelenleri de İsa'nın dav­ ranışlarından rahatsızlık duyuyordu. Geleneksel "Havra Ce­ maati" diyebilecegiz "Farizalılar" da bunlara dahildL İsa'nın geleneksel görüş ve anlayışlardan farklı yorumlarta dini an­ latmaya çalışması, üslübu ve hareket tarzı onları rahatsız ediyordu (Yah uda, Xl, 8; X I I, 1 3 ) . Zaten İsa aleyhinde çalışan­ ların başında, "kitap bilgini" diye vasıflandınlan "Yazıcılar" ve "Fıkıhçılar" geliyordu. Nitekim İsa'nın son günlertnde onu 46 47

Baltes, 1 80, 1 8 1 . B altes. 1 93.

Hz. İsa'nın Hayatı

93

şikayet edip, ölüme göndermek isteyenler de "kitap bilginleri ve havra" görevlileriydi (Yahuda XVI, 3 2 -34; XVI I I, 1 1 - 1 5) . Aynca İsa'nın mucizelerini görüp, heyecanlanan ve per­ vasızlaşan şakirtlerinin, tedbirsizce, üstatlanndan beklenen "mesih" diye söz etmeleri havra mensuplannı korkutuyordu. Çünkü "mesihlik" iddiası içinde siyaseten, hakim Roma ida­ resi karşıtlı�ı. devlet aleyhtarlı�ı tasavvuru vardı. Devlet de mesihlik savunucularını müstakbel isyancılar ve devlet düş­ manlan olarak görüyor ve acımasızca cezalandınyordu. Bu durum Yahudi toplumu için büyük tehlike arz ediyordu. Si­ nagog önderleri toplumlannın Romalılarca kitlesel cezalandır­ maya tabi tutulmalanndan endişe ediyorlardı. Nitekim İsa'yı şikayet eden kitap bilgini, İsa tutuklanınca ona "Milletin de­ jenere ve yok olmasından, bir kişinin ölmesi daha hayırlıdır, " demişti (Yah uda, XXI, 1 5; Yuh . X l , 5 0 ) İsa'yı suçlayan erkan, on­ dan davacı olurken de: "O (kendisinin) Tanrı O�u ve Kral ol­ du�unu söylüyor! Başka şeyler yanında O Cumartesiye (hür­ mette) çekimser davranıyor ve atalarımızdan gelen kanunlan (şeriatı) kaldırac� söylüyor, " diye şikayet ediyordu. Yine "O bir büyücü ve cinlerin reisi Beelzebub ile birlikte cinleri çıkarıyor, " (N i k. 1, 1 ) diyerek ithamda bulunuyor; mucizeleri etkisizleştirmeye çalışıyordu. İsa ise hasta tedavilerini ken­ disini gönderen Tanrı'nın adıyla ve Kutsal Ruh'un yardımıy­ la kendisine inanan ve güveneniere uyguladı�. şeytanla ve şeytan reisieriyle bir ilişkisinin olmadı�ını söyleyerek kendini savunuyordu. Hatta ithamlara inanan İsa'nın yakınlan bunları duyunca, "Aklını kaçırmış!" diyerek O'nu almaya gelmişlerdi. Kudüs'ten gelen din bilginleri ise, "Baalzebub O'nun içine girmiş, " ve "Cinleri, cinlerin önderinin gücüyle kovuyor," diyorlardı. Bu­ nun üzerine İsa din bilginlerini yanına ça�p onlara benzet­ melerle seslendi: "Şeytan, şeytan'ı nasıl kovabilir?" dedi. Bir ülke kendi içinde bölünmüşse, ayakta kalamaz. Bir ev kendi içinde bölünmüşse, ayakta kalamaz. Şeytan da kendine karşı gelip kendi içinde bölünmüşse, artık ayakta kalamaz; sonu gelmiş demektir. Hiç kimse güçlü adamın evine girip malını

94

Kruwnik-Apokrif İncUlere Göre Hz. İsa

çalamaz. Ancak onu bagladıktan sonra evini soyabilir. Size dogrusunu söyleyeyim, insaniann işledigt her günah, ettigt her küfür bagışlanacak, ama Kutsal Ruh'a küfreden asla ba­ gışlanmayacak. Bunu yapan, asla silinmeyecek bir günah iş­ lemiş olur," diyordu. " (Markos, l l l, 2 1 -2 9). Ögrencilerini ve dinleyenleri tenkitlere karşı korumak için de, İsa halka ve ögrencilerine şöyle sesleniyordu: "Din bilgin­ leri ve Ferisiler Musa'nın kürsüsünde otururlar. Bu nedenle size söylediklerinin tümünü yapın ve yerine getirin, ama si­ nagog görevlilerinin yaptıklarını yapmayın. Çünkü söyledik­ leri şeyleri kendileri yapmazlar. Agır ve taşınması güç yükleri baglayıp başkalarının omuzlanna koyarlar da, kendileri bu yükleri taşımak için parmaklannı bile kıpırdatmak istemez­ ler. "Yaptıklarının tümünü gösteriş için yaparlar. Ömegtn, muskalarını büyük, giysilerinin püsküllerini uzun yaparlar. Merasimlerde başköşeye, havralarda en seçkin yerlere kurul­ maya bayılırlar. Meydanlarda selamlanmaktan ve insaniann kendilerini "Rabbi' (Muallim, Efendi) diye çagırmasından zevk duyarlar . . . . "Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, iki­ yüzlüleri Göklerin Egemenliginin kapısını insaniann yüzüne kapıyorsunuz; ne kendiniz içeri giriyorsunuz, ne de girmek isteyenleri bırakıyorsunuz! "Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüleri Tek bir kişiyi dininize döndürmek için denizleri ve kıtalan dolaşırsınız. Dininize döneni de kendiniz­ den iki kat daha cehennemlik yaparsınız. " (Matta, 2 3 : 1 - 1 5 ) . "Vay halinize ey d in bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüleri Siz nanenin, anasonun ve kimyonun ondalıgını verirsiniz de, Kutsal Yasa'nın daha önemli yönleri olan adalet, merhamet ve sadakati ihmal edersiniz. Ondalık vermeyi ihmal etmeden önce esas bunları yerine getirmeniz gerekirdi. Ey kör kılavuz­ lari Küçük sinegi süzer ayırır, ama deveyi yutarsınız! "Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüleri Bardagın ve çanagın dışını temizlersiniz, ama bunlann içi açgözlülük ve taşkınlıkla doludur. Ey kör Farizalıl Sen önce bardagın ve ça­ nagın içini temizle ki, dıştan da temiz olsunlar. "Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüleri Siz dıştan güzel görü-

Hz. İsa'nın Hayatı

.

95

nen, ama içi ölü kemikleri ve her türlü pislikle dolu badanalı (Roma) mezarıanna benzersiniz. Dıştan insanlara dogru kişi­ lenniş gibi görünürsünüz, ama içte ikiyüzlülük ve kötülükle dolusunuz. " "Sizi yılanlar, sizi engerekler soyu! Cehennem cezasından nasıl kaçacaksınız? Böylelikle, dogru kişi olan Habil'in kanından, tapınakla sunak arasında öldürdügünüz Berekya'nın oglu Zekeriya'nın kanına kadar, yeryüzünde akı­ tılan her dogru kişinin kanından sorumlu tutulacaksınız, " di­ yordu (Matta XXI I I, 2-35; O n i k i Hav. LX, 1 - 1 8) . Nitekim İsa felçli birisini tedavi etmiş ve "oglum günahiann bagışlandı," (Mar­ kos, l l , 5) demişti. Bunun üzerine orada bulunan bazı havra görevlileri "Bu adam neden böyle konuşuyor? Tanrı'ya küfre­ diyor! Tanrı'dan başka kim günahlan bagışlayabilir?" diyor ve İsa'yı küfre girmekle suçluyordu. Sonra da İsa'nın günahkar bilinenler ve vergi memurlanyla aynı sofraya oturmasını ayıp­ byord u. Buna karşı İsa onlara "Saglamlann degil, hastalann hekime ihtiyacı var," diyerek (Markos, l l , 1 7; O n i k i H av. , XV, 4-6) kendi davranışlannın dogrulugunu savunuyordu. Tenkitleri kurban kültüyle ilişkiliydi. Çünkü Tanrı'nın vahdaniyeti için, Ona ibadet için kurbana ve merasimlerine ihtiyaç yoktu.

Hasta Tedavilerine Devaını ve Şüacılığı ile İlgili Hikilyeler Hz. İsa'ya peygamberligının delili ve mucizesi olarak hasta­ lan tedavi yetenegi verildigi anlaşılıyor. İncillerde bu konuyla ilgili pek çok olay zikredilir. Zikredilen olayıann çogu birbirinin tekran mahiyetindedir. Hz. Yahya tarafından vaftiz edilmesin­ den sonra teblige başlamasıyla tedavi edilemez hastalıklan da tedaviye başlamıştı. 48 Rivayetlerde zaman ve yer unsuruna pek 48

Hz. İsa'ya peygamberlik del111 olarak ihsan edilmiş mucizeler hakkında Kur'an'da da haber vardır. Mıüde 1 1 0. ayette: "Allah demişti ki: "Ey Mer·

yem oğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. hani seni Ruhu'I-Ku­ düs Ue desteklemiştim; beşikte ve yetişkin iken insanlarla konuşuyordun; sana Kitabı. hikmett, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim Benim tznimle çwnurdan kuş şeklinde bir şey yapıyor, içine üjlüyordun, benim iznimle kuş oluyor­ du; anadan doğma körü ve alacalıyı benim tznimle iyUeştiriyordun; benim tznimle ölüleri (diriltip} kaldınyordun ve lsrailoğullannı da senden savmış­ tım; hani sen onlara açık deliUer getirdiğin zaman, içlerinden inkar edenler: 'Bu açık bir büyüden başka bir şey değUI' demişlerdi. · buyurur.

96

Kwwnik-Apokrif İneWere Göre Hz. İsa

dikkat edilmez. Ancak İncil müellifleri kendilerine gelen riva­ yetleri kendi anlatım sanaallanna göre hikaye ederler: a. Kafemahum'da bir Cumartesi günü havrada otururken elleri kurumuş bir adam önüne geldi. "Ey İsa, ben duvarcı idim ve geçimimi ellerimle kazanıyordum, sana rica ediyo­ rum, beni saglıgıma kavuştur ki, geçimim için dilenrnek zo­ runda kalmayayım, " dedi. İsa ona elini uzatmasını söyledi. Adam denileni yaptı ve eli şifa buldu. Bunu gören Ferisiler, Cumartesi günü, hasta tedavi ettigi için İsa'yı tenkite başladı­ lar. O zaman O onlara dedi: "Aranızda birinin sadece bir ko­ yunu olsa ve bir Şabat günü bir çukura/kuyuya düşse, onu orada bırakır mısınız veya onu dışarı çıkarmaz mısınız? Ve siz bir koyuna yardım ediyorsanız, zarurette olan bir insana niçin yardım etmeyesiniz?" Kanuna/ şeriata göre Şabat'ta iyi (işler) de yapılabilir, " dedi ( 1 2 H av. 1 9/1 O; 48/1 1 - 1 3 ; Yah uda, V I I , 1 7-2 1 ; N asara l ı lar i n . 1 0. Mar. l l l, 1 -6). İsa onlara Şabat günü za­ ruri hallerde hayırlı işlerin yapılabilecegtni, buna bir engelin olmadıgrm anlatmak istedi. b. İsa Celile'den uyan üzerine şakirtleriyle birlikte Kudüs'e dogru yola çıkmıştı, onları vaaz dinlemek veya hasta tedavi ettirmek isteyen bir kalabalık takip ediyordu. Kalabalıktaki bir kadının oniki yaşından beri devam eden bir kanaması var­ dı. İsa'ya yaklaştı ve elbisesine dokundu. İsa kendisine kimin dokundugunu sorunca, kadın korkarak öne çıkıp, dokun­ dugu için onu kirlettigt endişesi ile azarlanacagını zannetti. İsa ona "Kızım şifa buldun, selametle git!" dedi. Kız sevinerek oradan ayrıldı ve şifa buldu (Yahuda, I X, 7-1 3 ; Mat. I X, 2 0-22;

Luk. V I I I , 43-48; On i ki H av. XXII, 2-5). Bu olaydan daha sonralan İsa'nın Yahudi taharet şeriatını kaldırdıgı yorumlan yapılmış­ tır. Halbuki İsa'nın yaptıgı sürekli kanama rahatsızlıgı içinde olan kadının saglık bulmasına yardımcı olmasıydı. Tahareti kaldırdıgma dair bir işaret yoktu. 49 c. Kudüs yolculugu esnasında, Eriha'dan yola çıkınca, yol üzerinde oturan dilenci, kör Bartolarneo her gün söyledigtn49

Baltes. 1 26- 1 29.

Hz. İsa'nın Hayatı

97

den farklı bir söylemle "Davudoglu bana merhamet eti" di­ yordu. Hatta önden yürüyen Petrus onu duyunca uyarmı ştı, buna ragiDen o sözlerini tekrarlıyordu. Bu söz İsa'nın dikka­ tini çekti, onu yanına getirmelerini söyledi. İsa ona baktı ve ne istiyorsun deyince, Bartolarneo ona "Efendim, göz nurumu ver," dedi. Bunun üzerine İsa parmagını diline dakundurdu ve parmagma bulaşan tükıiigünü, Bartolomeo'nun gözüne sürdü ve ona "Senin imanın sana şifa verdi, " dedi. O anda körün gözleri şifa buldu (Yahuda, XVI, 2 - 1 2 ; O n i k i H av. XV, 1 ; Mar.

X, 46-52 ; Luk. XVI I I, 3 5 -42 ) . d . Eşraftan bir adam vardı, oglu Kafernahum'da hasta ya­ tıyordu. İsa'nın Celile'ye geldiglni duyunca, ona gitti ve ölüm döşegtnde yatan oglunu tedavi etmesini rica etti, isa ona: "Siz mücize ve işaret görmezseniz inanmazsınız, " dedi. Asil adam ona: "Efendi, oglum ölmek üzere, " İsa ona: "Onun yanına git, senin oglun yaşıyor," dedi. Adam İsa'nın söylerligine inandı ve yoluna gitti. Hizmetçileri onu karşıladılar ve "Oglun yaşıyor!" dediler. O, onlara oglunun iyileştigt saati sordu. Onlar "Dün yedinci saatte ateşi düştü," dediler. O, İsa'nın ona söyledigt aynı saat idi (On i k i Hav. X I I, 1 3 - 1 6 . Yu h . IV, 43-5 3 ) . e. İsa b ir köyden geçerken bir grup tembel, aylak gençlere rastladı. Onlar buldukları bir kediye eziyet ediyorlardı. İsa on­ lara kediyi bırakmalarını söyledi ve onlarla sohbete başladı; fakat onlar O'nun sözlerine dikkat etmediler ve aşagıladılar. İsa da onları bogumlu bir degnekle kovdu. Ancak içlerinden

azgın biri geri döndü ve onu tehdit etti. Ve İsa elini uzattı ve serkeş genç adamın kolu felç oldu. Digerlerini de korku kap­ ladı. Ertesi günü genç adamın annesi İsa'ya geldi ve İsa'ya onu tekrar iyileştirmesi için yalvardı. İsa onlara sevgiden söz etti. "Siz bu hayatta sizin gibi yaratıklara ne yaparsanız , müs­ takbel hayatta, ahirette de size öyle yapılacak," dedi. Genç adam inandı ve hatasını kabul etti. İsa elini ona uzattı ve felçli kolu tekrar şifa buldu, iyileşti (On i k i H av. XXIV, 1 -6). f. İsa oradan ayrılınca, iki kör onu ardınca takibe başladı. Arkasından bagırdılar ve dediler "Efendim, Davud Oglu, bizim üzerimize de lütfeyle. " O bir eve gelince, körler ona yaklaştılar.

98

Kwtonik-Apokrtf İncUlere Göre Hz. İsa

İsa onlara "Bunun için benim yetenegtnı olduguna inanıyor musunuz?" dedi. Onlar "Evet Efendim!" dediler. İsa aniann gözlerine dokundu ve dedi: "İnancınıza göre olsun!" Ve he­ men gözleri tekrar açıldı (On i k i H av. XXIV, 6-7; Mat. I X, 2 7-2 9; XX, 2 9) . Bu olaydan sonra, ona bir cin tutugu dilsiz adam daha getirdiler. İsa'nın tedavisi ile dilsiz adam konuşmaya başladı. Ve kalabalık şaşırdı, ama Ferisiler: "O cinleri şeytaniann reisi vasıtasıyla çıkarıyor," diyerek mucizeyi küçümsediler (On i ki Hav. XXIV, 8; Mat. IX, 3 2 ) . g. Rivayete göre Kudüs'te koyun pazarı yakınında Bethes­ da denilen bir su birikintisi vardı. Orada körlerden, topallar­ dan ve felçlilerden büyük bir kalabalık suyun hareket etmesi­ ni beklerlerdi. Çünkü belirli bir zaman içinde bir melek suya iner suyu hareketlendirir ve suyun hareketinden sonra içine ilk giren kimse taşıdığı hastalıktan şifa bulurdu. Orada bek­ leyen doğuştan topal bir adam da vardı, İsa ona: "Sana sular hiç şifa vermiyor mu?" O da: "Bilakis efendim, ama su hare­ ket edince beni suya/ gölcüğe indirecek kimsem yok. Dene­ diğimde, benden önce bir başkası suya giriveriyor." İsa ona: "Ayağa kalk, yatağım al ve yürü!" dedi. Ve hemen o ayağa kalktı ve gitti. Ancak o gün Şabat idi. Yahudiler dediler: "Bu­ gün Şabat ve bu yaptığın iş, yatağım sırtına alıp taşıman şeri­ ata aykırıdır. " İyileşen kişi kendisiyle ilgilenenin İsa olduğunu bilmiyordu (On i k i Hav. XXX I I I, 1 1 - 1 4; Yu h . V, 1 - 1 5 ) . h. İsa Ürdün Nehri kenannda bir şehre gelmişti, orada on felçli ile karşılaştı, onlar yolun kenannda duruyorlardı. İsa'yı görünce: "Efendim bize merhamet eylel" diye seslendiler. İsa onlara, "Gidiniz ve kendinizi rabibe gösteriniz, " dedi. Onlann her biri şifa bulup temizlendi. İsa'nın önüne yüzüstü kapanıp teşekkür edenlerden biri de Samiriyeli idi (On i k i Hav. 42, 1 1 - 1 3 ; Luk. XVI I , 1 1 - 1 8) . ı. Başka bir gün İsa doğuştan kör bir adamla karşılaştı. Ve şakirtleri ona sordular. "Üstat, bu mu, ebeveyni mi günah işledi de o kör doğdu?" dediler. İsa onlara: "Bunun veya ebe­ veyninin günah işlemesinin ne anlamı var. Tanrı'nın işi onda

Hz. İsa·nın Hayatı

99

açıkça görünmüyor mu?" İsa yere tükürdü ve topragı tükü­ rügüyle karıştırdı ve körün göz kapagına sürdü. Ve ona dedi: "Git ve kendini Siloah havuzunda yıka!" Adam gitti, yıkandı ve görerek geldi. Daha önce onu kör olarak gören komşuları: "Oturup dilenen bu adam degil mi?" dediler. Bazılan "Odur!", ama bir kaçı d a : "Onun benzeridirl" dediler. Adam ise: "Ben O'yum!" dedi (On i k i Hav. 5 3 , 1 -4; 54, 1 -4; Yu h . IX, 1 - 1 2 ) . i. Yine rivayete göre, İsa ögrencileriyle birlikte, Celile Gölü­ nün diger tarafına, Gerasara'ya gitmişti, O'nun geldigini du­ yan çevre köy ve kasabalardan halk hastalarını getirdiler ve İsa'nın onlara dokunmasını istediler, hastanın etegtne dahi dokunmasıyla bütün hastalar şifa buldular (Mar. VI, 53-56).

j . Yine o bölgede mezarlık magaralarında yaşayan azgın bir cin hastası İsa'nın yanına koşarak geldi, yere kapandı ve ona saygı göstererek, "Bana işkence etme!" dedi. İsa'nın "Ey kötü ruh onun içinden çık!" demesiyle adam şifa buldu, nor­ male döndü. Ancak orada bulunan domuzların içine girerek, domuzların göle allamalarına ve ölmelerine sebep oldu (Mar. V, 1 - 1 7; Lu ka, V I I I , 2 6-3 3 ) . k . İsa Sur şehri yakınlarına gitmiş, bir eve misafır olmuş­ tu . Onu duyan Yahudi olmayan Fenikeli putperest bir kadın küçük kızının cine tutuldugunu, ondan cini kovmasını rica etti. İsa ona "Çocukların ekmegini alıp köpeklere atmak dog­ ru degildir, " dedi. Buna karşı kadın "Haklısın efendim, ama köpekler de sofranın altında çocukların düşürdügü ekmek kırıntılarını yer, " dedi. İsa bunun üzerine "Cin kızından çıktı, gidebilirsin, " dedi ve Fenikeli kız şifa buldu (Mar. V I I , 2 1 4-30). 1 . İsa Dekapolis'ten Celile Gölün'e gelmişti, Kendisine sagır ve dilsiz bir adam getirdiler. İsa parmaklarını kulagına sok­ tu, tükürogünü diline dokundurdu. Göge bakarak "açıl" (afa­ ta) dedi. Adamın kulagı açıldı ve düzgün konuşmaya başladı (Mar. V I I , 3 1 -35).

m. Bir Cumartesi günü İsa havrada iken, kendisine on­ sekiz yıldır hastalık çeken, iki büklüm bir kadın getirdiler. Kadın dogrulamıyordu. İsa ona "Kadın hastalıgiDdan kur-

1 00

Karwnik-Apokrtf İncillere Göre Hz. İsa

tuldun, " dedi. Ellerini kadının üzerine koydu, kadın hemen dogruldu ve Tann'ya şükretti. Tedavinin Cumartesi günü ya­ pılmasından dolayı rnabet görevlileıi İsa'yı tenkit ettiler (Luk. X I I I , 1 0- 1 4). n. İsa Kudüs'e dogru yoluna devarn ederken, Sanıiıiye lle Celile arasındaki sınır bölgesinden geçiyordu. Köyün birine gi­ rerken O'nu cüzzanılı on adam karşıladı. Bunlar uzakta du­ rarak, "İsa, Efendirniz halimize acıl" diye seslendiler. İsa on­ ları görünce, "Gidin, kahinlere görünün!" dedi. Adarnlar yolda giderken cüzamdan temizlendiler. Onlardan biıi, iylleştigtni görünce yüksek sesle Tann'yı yücelterek geri döndü, yüzüstü İsa'nın ayaklarına kapanıp O'na teşekkür etti. Bu adam Sa­ rniıiyeli idi. İsa, " İyileşenler on kişi degll miydi?" diye sordu. "Öbür dokuzu nerede? Tann'yı yüceltrnek için bu yabancıdan başka geri dönen olmadı mı?" dedi. Sonra adama: "Ayağa kalk , selarnetle git! İnıarım seni kurtardı," dedi (Luka, 1 7, 1 1 -1 9). o. Cin Çıkarması: Hz. İsa'nın yaşadığı dönemlerde ve önce­ sinde hastalıkların sebebi kötü ruhlar, cinler veya işlenen ha­ talar ve günahlar olarak görülüyordu. Bunlara baglı tasavvur ve inançların yaygın etkisiyle , Hz. İsa'nın nivlleri de İsa'nın te­ davi haberlerini rivayet ederken, hastalık sebebi cinlerin has­ ta bedenlerden çıkarılması olarak ifade etmişlerdir. Günümüz tıp biltmlert ise hastalıkları çeşitli maddi sebeplere baglarnak­ ta, psikolojik ve psikiyatrik hastalıkları dahi birer organ has­ talıgı olarak görmekte ve bu yönde tedavi uygulamaktadır. Bizim geleneksel kültürümüzde de görüldügü üzere, özellikle psikolojik ve psikiyatrik hastalıklar cin tutuklulugu olarak degerlendirllrni ş, bu tür hastalar için "mecnun" (cinlenrniş) deyimi kullanılmıştır. Cin çıkarma yetenegtne sahip oldugu kabul edilen kişi­ lerin, arzu edilmeyen ruhlarla, cinlerle ilişki kurduguna ve onları çeşitli yöntemlerle ikna ederek veya zorlayarak hasta­ dan uzaklaştırdıgı düşünülmüştür. Bu işlemleri Eski Mezo­ potamya'da "maşmaşu veya aşipu" rahiplert mabette yapar­ lardı. Nitekim Asur'da cin çıkarma evinde (MÖ 7 1 3-6 1 2) 800 üzerinde dönernin tasavvurlarını yansıtan çivi yazısı tabiete

Hz. İsa'nın Hayatı

101

rastlanmıştır. Eski Mısır'da d a benzert faaliyetler vardı. Yine benzer faaliyetlere dünyanın çeşitli bölgelerinde, çeşitli kül­ türlerde ve İsa'nın yaşadıg-t bölgenin putperest halklarında da rastlanır . İsa'nın mensubu oldugıt Yahudi kültüründe kötü ruhlardan ve günahlardan kurtulma, teke kurbanı ( Lev. 1 6,

3 -2 7) yöntemiyle gerçekleşiyordu. Nitekim Hz. Harun hem kendi evinin ve hem de halkının günahlardan kurtulması için Tanrı'ya kurban sunarken, Şeytan (Azazel) için de kurban hazırlamış, seçti� kurbanlık tekenin üzeline elini koyarak kendinin ve kavminin günahlarını bir bir saymış, günahlan tekeye yüklemiş ve tekeyi çöle göndermiştlr. Böylece halkının günahlardan temizlendi�e ( Lev i l i ler 1 6, 1 3- 1 7) inanılmıştır. Ancak adalet yolunu takip edenler üzelinde şeytanın etkisi ve gücü olmazdı (Zakarya 3, 2 ) . Meleklelin ögretti� cin çıkarma ayinleri de Tobit50 kitabına (Eski Ahid'e alınmayan kutsal ki­ taba) göre şeytanlan etkisiz kılıyordu (Tobias, 6, 8; 8, 2 ) . Çünkü Tanrı günahkarlan cezalandırmak için kötü ruhlan (1 Sam . 1 6,

1 4; 1 8, 1 O; 1. Kra l . 2 2 ) gönderiyor, onlar vasıtasıyla çeşitli hasta­ lıklara fırsat veriyordu. Hz. İsa da bu kültür içinde yetişmişti. Yeni Ahid'deki pek çok hikayede İsa'nın ve havartlertnin kötü ruhları, ciniert çıkardıg-t ve hastalan iyileştirdi� anlatı­ lır. Hz. İsa vaazlarında Tanrı Hükümranlıgı'ndan (ahir zaman ve ahiretten) bahseder, sözlelinin delili olarak kötü ruhlan çı­ karma ve onulmaz hastalan tedavi mucizesini gösterirdi (Mat.

4, 2 3 -2 5 ; Luk. 6, 1 7 - 1 9). Pek çok mecnunu hastalıg-tndan kur50

Toblt veya Toblas kitabı, Eski Ahid dışında bulunan kitaplardandır. MÖ. 200 yıllannda F111stlnde Ararnca yazıld® tahmin ed1lmektedir. Yahudi kanonuna kabul edilmemiştir. Muhtevası Tevrat ve Eski Ahid yazılannda görülür. Yahudilelin cin çıkanna Işlernde kullandıklan merasim Için anla­ Wanlara göre: "Genç Toblas melege sorar: Sevgili kardeşim Asanya, balıgiD kalbi, kara clğert ve ödü ne işe yarar? Rafael cevap verir: Bir adam veya kadın bir cin veya kötü ruh tarafından Işkence ediliyorsa, balıgiD karaci­ ğer! ve yüreği o kişinin önünde yakılmalıdır; böylece o Işkenceden kurtu­ lur. Ve bir1nin gözlerinde beyaz lekeler olursa, o zaman kişin1n gözleri ödle ovulmalıdır; böylece o şifa bulur." (Toblas, 6, 7-9) . Bir gün Toblas "İçeri gırtnce Rafaelin sözünü hatırladı; tütsü kabından bir kor aldı, balık yüreği ve karacigertntn üzeline koydu ve onlan yaktı. Cin hemen kokuyu aldı, Mısır'ın en sapa ucuna kaçtı, orada melek tarafından yakalandı. Toblas ve Sara odada yalruzken, Tobias sedirden kalktı ve dedi: B1zim dua etmemiz gerekir ki, Rabbin merhameti b1zlmle olsun." (Toblas Kitabı, 8,2-4) .

102

Kanonik-ApokrtfİncUlere Göre Hz. İsa

tannıştı (Mat. 8, 1 6, 2 8-34; Mar. 1 , 3 2 -3 9; 5, 1 -2 0; Luk. 8, 2 6-39). O Magdanalı Meryem'den yedi cin çıkarmıştı (Mar. 1 6, 99). Hatta bir putperest kızından annesinin ısran üzerine cin çıkarmış, kızı iyileştirmişti (Mar. 7, 24-30; Mat. 1 5, 2 1 -2 8). Cumartesi ol­ masına ragmen, yine de cin tedavisine devam etmişti (Luk 1 3 , 1 - 1 3 ) . Azgın akıl hastalarından dahi korkmadan cin çıkarmış­ tı (luk. 1 3 , 3 1 -32 ) . Ancak muhafazakar Yahudiler (Fartzalılar) onun bu tedavilerini Tanrı'nın degil, Baalzebub'un (büyük şeytanın) yardımıyla yaptığı iddiasında bulunuyor, onun mu­ cizelerini yalanlamaya çalışıyorlardı (Mat. 9, 3 2 -3 8; Mar. 3, 2 02 7) . İsa'ya göre cinlerin çıkarılma mucizesi, Tanrı Elçiliği'nin ispatı ve Tanrı Hükümranlığı'nın (kıyamet ve ahiretin) yaklaş­ tığının işareti idi (luk. 1 1 , 1 4-2 0; Luk 7, 1 8-2 3 ) . İsa Tanrı'nın kendisine verdiği tedavi gücünü, tebliğini yaygınlaştırmak, uzaklara duyurmak için havartlerini vekil tayin etmiş, kendi ulaşamadığı bölgelere onları göndermişti (Mat. 1 O, 1 -8; Luk 9, 1 ; Mar. 3, 1 4- 1 9; 6). Havariler de ondan al­ dıkları yetki ile cin çıkarmışlar, hasta tedavi etmişlerdi (luk. 1 0, 1 7-20). Vefatından sonra da cin çıkarmaya, hasta tedavi­ sine devam etmişlerdi (Mar. 6, 1 2 - 1 3 . Hav. Ta. 5, 1 2 - 1 6). Petrus bu sebeple İsa'nın dünyaya şeytanın gücünü kırmak için gel­ diğini söylüyordu (Hav. Ta. 1 O, 3 8) . Onun çeşitli hastalıklan tedavisinin sebebi Tanrısal Hü­ kümranlığı (kıyamet ve ahireti) Yahudilere anlatırken, teb­ liğ ederken kendisinin Rabbin gerçek elçisi olduğunun delili idi. Tedavi edilemeyen cüzzam, akıl hastalıkları, felç vs. gibi hastalıklan tedavi edebilmesi, peygamberliğinin mucizesi idi. Bunu yaparken de putperestlerdeki gibi cinlere yalvarma, ri­ cada bulunma, tütsü ve kurban sunma yöntemleri kullanmı­ yor, sadece Rabb'in adıyla hastaya dokunması veya hastala­ rın inanarak Ona dokunmalan veya Onun hastalarına şifa bulacaklarını söylemesi yeterli oluyordu (Mar. 5, 1 9-20; Luk. 8, 2 9; Mar. 7, 2 9-30). Tevrat bilginleri ise bunları Tanrı'nın lütfu olarak görmek yerine, onun cinlerin reisi Beelzebub (şeytan) ile dost olduğunu ve onun yardımı ile mucizevi tedavilerini gerçekleştirdiğini söyleyerek, Onu gözden düşürmeye çalışı-

Hz. İsa'nın Hayatı

1 03

yorlardı. O ise bu mucizelerin Tann' nın lütfu oldugunu söy­ lüyordu (Mat. 1 2, 2 2 -3 0; Luka l l , 1 4-2 0). Hastalannd an hiçbir maddi menfaat kabul etmedigi gibi, ögrencilerinden de tedavi­ lerinde para veya herhangi bir hediye talebinde bulunmama­ lanın tembihliyordu (Mat. 1 O, 1 -8; Mar. 3, 1 4- 1 9; 6, 7). Havariler de üstatlan gibi hastaya el koyarak (Mar. 1 6, 1 8) , yag sürerek

(Mar. 6, 1 3 ) tedavilerini yürütüyorlardı. Bu tedavi yöntemleri ve mucizeler İsa'ya inananiann sayısını artırıyordu ( H av. Ta. 5, 1 2 - 1 6). 51

Diğer Mucizeleri a. Sofra Mucizeleri Pasalı Bayramı yaklaşmışb ve havariler ve refakatcılan İsa'nın çevresinde toplandılar ve neler yaptıklannı ve ögren­ diklerini anlattılar. İsa onlara: "Geliniz ve tenha bir alana gide­ lim ve biraz sakinleşelim, " dedi. Çünkü pek çok insan gelmiş, gitmiş ve rahatça bir yemek yiyememişlerdi. Gizlice bir gemi ile tenha bir yere gittiler. Ama halk onlann gittiklerini gördü. Pek çoklan onu tanıdılar ve çevreden oraya yalın ayak koş­ tular. İsa (gemiden) çıkınca (karşısında) büyük bir kalabalık gördü; duygulan hareketlendi, çünkü onlar çobanı olmayan koyunlar gibi idiler. Gün oldukça ilerlemişti, şakirtleri yanına geldiler ve dediler: "Burası sapa bir yer, zaman da geçti. Çevre köylere gidilip, ekmek alsakl Dinleyicilerin yiyecek bir şeyleri yok." Ama İsa cevap verdi ve dedi: "Onlara yiyecek verin!" Ona dediler: "Gidip onlara yemek vermek için, iki yüz kuruşluk ekmek mi alalım?" İsa sordu: "Ne kadar ekmegtniz var? Gidin ve bakın. " Şakirtler dediler: "Altı ekmek ve yedi üzüm salkı­ mı. " O toplulugu ellişer kişilik gruplar halinde otlann üzerine oturtmalannı söyledi. Ve onlar yüzlük ve ellilik sıralarla otur51

İslam dünyasındaki clnlertn kirli ve pasaklı yerieli sevdlkleli tasavvunı­ nun bir benzeline Luka 1 , 24-26'da rastlaruyor. Rivayete göre. kirli bir nıh. cin bir hastadan kovulması üzeline, öfkelenir. çöle gider ve kalacak bir yer arar. Ancak gönlüne göre aradıgı yeli bulamayan cin, terk ettiglm önceki evime döneyim der ve eski kaldıgı yere gider. Anıa dönüşünde eski yelini temiz ve süslü bulur, buna öfkelenir ve kendisinden daha şelirli yedi cin arkadaşını da yanına alarak yerleşir, çevredekl insan ve hayvan­ Iara daha çok eziyet etmeye başlar.

Kanonik-Apokrtf incUlere Göre Hz. İsa

1 04

dular. O altı ekmek ve yedi üzüm salkımını aldı, göge baktı, kutsadı (dua etti) ve ekmegi ve üzümü halkın önüne koymak üzere şaktrtlertne verdi, onlar da halkın önüne koydular ve hepsini halkın arasında dagtttılar. Orada bulunanların hepsi yediler ve doydular. 52 Artan ekmek parçalarını on iki torbaya topladılar. Ve ekmek ve meyveden yiyenler beş bin erkek, ka­ dm ve çocuklardı. Halk bunu görüp işitince, sevinçle doldu ve: "Hakikaten, dünyaya gelmesi gereken peygamber bu olmalı." dediler ( 1 2 Hav. XXIX, 1 -9). Siyasi otoritenin bundan rahatsız olacagını düşünerek, ögrencilertne hemen gemiye çıkınalarını ve karşı taraftaki Betsayda sahiline dogru gitmelerini söyledi

(Yahuda 1 O, 8-2 6; Mar. 6, 3 7; 8, 1 -3 ; Mat. 1 4, 1 6; 1 5, 3 2 ; Luk. 9, 1 3 ) . Başka bir gün İsa kalabalıklara vaaz ederken, insanlar acıkWar ve günün sıcaklıgı altında rahatsız oldular, bu esna­ da yolcu bir kadın karpuz ve başka ürünler yüklü bir deve ile geçiyordu. İsa sesini yükseltti ve seslendi: "Sizler susadınız ve gökten gelen canlı suyu arıyorsunuz; çünkü bu hayat suyu­ dur ve kim ondan içerse, bir daha susamaz. " Ve O beş karpuz (satın) aldı ve onları halkın arasında dagtttı ve onları yediler ve susuzluklarını söndürdüler. Onlara dedi: "Eger Tanrı gü­ neş! gösteriyor ve bu topragtn ürünlerini su ile dolduruyorsa, daha sonra kendisi sizin ruhlarınızın güneşi olmaz mı ve siz­ leri hayat suyuyla doldurmaz mı? Hakikatı arayın ve ruhla­ rınız huzur bulsun. Tanrı'nın hakikati gökten gelen sudur, parasız ve flatsız onu içenler teskin olur. " Onun doyurdugu insanlar -erkekler, kadınlar ve çocuklar- aç ve susuz hiç kim­ se evine gitmedi. Ve pek çoklarının ateşi vardı, şifa buldular

(On i k i Hav. 48, 1 -4).

b. Su Üzerinde Yürümesi İsa şakirtlerini gemiyle gönderdikten sonra, o kendisi iba.­ det için bir daga gitti. Akşam olmuştu ve tamamen yalnızdı. 52

Bu mucize lle Ilgili Kur'an (Mrude surest. 1 12- 1 1 3) şöyle haber verir: "Ha­

variler demişlerdi ki: "Ey Meryem oğlu İsa. Rabbin bize gökten bir sofra incitrebilir mi?" (İsa): "İnanıyorsanız Allah'tan lcorlcunl" dedL Onlar da: "istiyoruz ki. ondan yiyelim, kalplerimiz iyice yatışsuı, senin bize doğru söylediğini bilelim ve buna bizzat şahit olalun, " dediler. "

Hz. İsa'nın Hayatı

105

Ama gemi denizin ortasında dalgalardan ileri-gert sallanıyor­ du, çünkü rüzgar onlara karşı idi. Gecenin üçüncü diliminde İsa onlara geldi; O denizin üstünden yürümüştü. Şakirtle­ rt onu denizin üstünde yürürken görmüşlerdi; korkmuş ve onun bir hayalet oldugunu düşünmüşlerdi. Korkup ba�ır­ mışlardı. Ama İsa onlara seslendi: "Güçlü ve cesaretli olun, benim, korkmayınızl" Petrus ona cevap verdi ve dedi: "Efen­ dim, sen O isen, su üzelinden sana gelmeme müsaade eti" İsa, "Geli" dedi. Petrus gemiden indi, su üzelinde İsa'ya dowu yürüdü. Ama orada bir fırtına çıkması üzeline korktu ve bat­ maya başlayınca. "Efendim! Beni kurtar!" diye ba�dı. Ve İsa hemen elini uzattı, onu tuttu ve dedi: "Hey küçük inançlı, niçin şüpheye düştün? Ben seni ça�adım mı?" Ve onunla birlikte gemiye çıktı, rüzgar durdu . Şakirtler hayrette kaldı­ lar, olanlara şaşırdılar. Çünkü onlar henüz ekmek ve meyve mucizesine akıl erdirememişlerdi. Celile bölgesine geldiler ve sahile indiler. Oradan Yahudiye'ye gittiler (On iki Hav. XXIX, ı 01 6; Mat. XIV, 23-33; Mar. 6, 45-52; Yuh. 6, 1 6-24 ). c.

Ölüyii Dirilbnesi

İsa Nain isimli bir kasahaya gitmişti. Onu pek çok öwen­ cisi ve halk da takip etmişti. Kasabanın kapısına yaklaşınca. dul bir kadının o�lu olan bir ölüyü görnıneye götüren cena­ ze alayına rastladılar. İsa kadını gördü, merhamet etti: Ona: "Ağlama. Senin o�un uyuyor!" dedi. Aralarına girdi ve tabu­ ta dokundu ve onu taşıyanlar durdular. O dedi: "Genç. sana söylüyorum, ay�a kalk!" Gömülmeye götürülmekte olan genç dowuldu ve konuşmaya başladı. İsa onu annesine verdi. Oradakilert korku kapladı ve Tanrı'ya şükrettiler. Aramızdan büyük bir peygamber çıktı, dediler (On i k i H av. 3 8, 7-1 0). Magdalena Meryem ve kardeşi Marta'nın kardeşle­ Ii Lazanıs Betanie'de hasta yatıyordu . Meryem İsa'ya merhem süren ve ayaklarını saçı ile kurulayan kadındı. yardım için kız kardeşielini İsa'ya gönderdi ve ona "Efendim, senin sevdi�n hasta yatıyor," dediler. İsa bunu duyunca: "Hastalı�ı ölümcül de�il. Tanrı'nın ihtişamı onda görülecek," dedi. İsa Meryem'i ve Lazanıs'u seviyordu. Onun hastalı�

1 06

Kanonlk-Apokrif İncillere Göre Hz. İsa

rluyınasına ragmen, orada iki gün daha kaldı. Daha sonra şa­ kirtlerine : "Tekrar Yahudiye'ye gidelim, " dedi. Şakirtleri O'na: "Üstat, son defada Yahudiler seni taşladılar, sen tekrar ora­ ya gitmek mi istiyorsun?" dediler. İsa cevap verdi: "Gün oni­ ki saat degil mi?" Kim gündüz dolaşırsa, yanlış adım atmaz; çünkü o bu dünyanın ışıgıru görür. Ama kim geceleyin dola­ şırsa, yanlış adım atar, çünkü onun içinde hiçbir ışık yoktur; "Dostumuz Lazarus uyuyor; ama ben oraya gideyim de, onu uykusundan uyandırayım, " dedi. Bu sırada bir haberci geldi ve "Lazarus öldü!" dedi. İsa vardıgında, onun dört gün önce mezara kondugunu ögrendi. Pek çok Yahudi Marta'ya ve Mer­ yem'e kardeşinden dolayı taziyeye gelmişlerdi. Marta İsa'nın geldigini duyunca, onu karşıladı, Meryem ise evde oturdugu yerde kaldı. Marta İsa'ya, "Efendim, sen burada olsaydın, bi­ raderim ölmezdi. Ama ben biliyorum ki, senin Tanrı'dan is­ tedigini o sana veriyor. " İsa ona dedi: "Kardeşin uyuyor ve o kalkmalıdır." Marta ona: "Ben iyi biliyorum, o haşir günü di­ rilecek, " dedi. Sonra Meryem'i çagirdı. Meryem İsa'yı görünce onun yanına geldi, ayaklarına kapandı ve "Efendim, burada olsaydın, kardeşim ölmezdi, " dedi. İsa onu ve onunla birlik­ te Yahudilerin geldigini ve agladıklarını gördü, içini çekti ve üzüntülü idi. Ve dedi: "Onu nereye koydunuz?" Ona dediler: "Efendi, gel ve onu gör!" Ve İsa agladı. O zaman Yahudiler dediler: "Bak, onu nasıl seviyor. " Ama bazılan dediler: "Kör­ lerin gözünü açabildiyse, bu adamın ölmemesini saglayamaz mı idi?" İsa defalarca içini çekti ve mezara geldi. O bir magara (mezar) idi ve önünde bir taş duruyordu . İsa dedi: "Taşı geri çekinl" kardeşi Marta onu ölü biliyordu ve dedi: "Efendim, o çoktan kokmuştur; o öleli dört gün oldu . " İsa ona dedi: "Ben sana demedim mi, inanırsan, Tann'nın ihtişamını görecek­ sin?" Taşı çektiler, orada Lazarus yatıyordu. İsa gözlerini yukarı kaldırdı ve (Tanrı'nın) büyük ismini söyledi ve dedi: "Baba, beni işittigin için sana teşekkür ediyorum. Senin beni her zaman işittigini biliyorum, ama halkın arzusu her yerde, sana sesleniyorum; onlar senin beni gönderdigine inanıyor­ lar. " O bunları söyledikten sonra, yüksek bir sesle: "Lazarus, dışarı gel!" dedi. Ölmüş kişi elinde ve ayaklarında kefeni ile

Hz. İsa'nın Hayatı

1 07

birlikte dışan çıktı ve yüzü bir havlu lle örtülü idi. İsa onlara: "Onun üzerini örtün ve götürün!" dedi (On i k i H av. 5 6, 1 - 1 8; Yu h . 1 1 ' 1 -45). Bir gün Yairus isimli bir sinagog öndert İsa'ya geldi, İsa'yı görünce ayaklarına kapandı ve yalvardı: "Benim küçük kı­ zım ölüm döşeginde. Sana rtca ediyon.ım, gel ve ellelini onun üzeline koy, şifa bulsun ve yaşasın, " dedi. İsa onunla gitti. Yolda Sinagog öndelinin evinden bazılan geldi ve "Kızın öldü. Üstadı ha.J.a niye takip ediyorsun?" dediler. Ama İsa söylenen­ Iert duyar duymaz sinagog öndertne: "Korkma, sadece inan!" dedi. Eve gelince orada yas tutan kalabalıgı ve mabet şarkıcı­ larını (mersiye söyleyenlert) gördü ve hepsi aglıyor ve yüksek sesle agıtlar söylüyorlardı. İçert girdiginde İsa onlara: "Niçin gürültü ediyorsunuz ve öyle aglıyorsunuz? Kız ölmedi, o sa­ dece uyuyor!" dedi. Onlar güldüler, çünkü onlar kızın öldü­ günü düşünüyorlardı ve O'na inanmadılar. O herkesi dışan çıkardıktan sonra, iki şakirdini yanına aldı ve kızın yattıgı yere girdi. Kızın elini tuttu ve ona: "Talita Kumi!" Yani "Kız, sana söylüyon.ım, ayaga kalk!" dedi. Genç kız ayaga kalktı ve etrafta yürümeye başladı. Henüz oniki yaşında idi. Kıza biraz yemek vermelertni söyledi, (On i k i H av. X X I I , 1 , 6-1 2 ; Mat, 9, 1 82 6; Mar. 5, 2 1 -24, 3 5 -42; Luk. 8, 49-5 6).

Kudüs Yolculuğu ve Vefab İsa tebligini genelde Celile bölgesinde, Celile Gölü çevre­ sindeki yerleşim yerlelinde yapıyordu. Bir ara Sur ve Filipus Kayzertya gibi çevrelere de teblige gittigt İncil rtvayetlelinden anlaşılmaktadır. Havra yetkilllelinin muhalefetlert, onu şerta­ tı çignemekle suçlamalan dolayısıyla muhafazakar Yahudiye bölgesine inmek ve dolaşmaktan uzak durmuştur. Yahudilelin Çardak Bayramı yaklaşmıştı. Bu nedenle İsa'nın kardeşiert O'na, "Buradwı ayrıl, Yahudiye'ye git, Öğ­

rencilerin de yaptığın işleri görsünler. Çünkü kendini açıkça tanıtmak isteyen bir kimse yaptıklarını gizlemez. Mademki bu şeyleri yapıyorsun, kendini dünyaya gösterr diyorlardı. Ken­ disi bayrama katılmayı pek istemiyordu .

1 08

Kanonik-Apokıif İncillere Göre Hz. isa

Ne var ki, kardeşleri bayramı kutlamaya gidince, kendi­ si de gizlice Yahudiye'ye bayrama gidenlerin arasına kanştı. Bayrama gidenler arasında O'nun hakkında bir sürü sözler fısıldanıyordu. Bazılan, "İyi adamdır!" . derken bazılan da, "Tam tersine, halkı saptırıyor!" diyorlardı. Bununla birlikte yetkililerden korktuklan için, hiç kimse O'ndan açıkça söz etmiyordu. Bayram'ın yansı geçmişti. İsa (Yahudiye'de) tapı­ naga gidip vaaz etmeye başladı. Ancak bu ziyaret ve yolculu­ gun teblige başlamasının kaçıncı yılında veya ayında oldugu belli degildir. Dinleyicilerden bazılan hayranlıkla, "Bu adam hiç ögrenim görmedlgi halde, nasıl bu kadar bilgili olabilir?" diyorlardı. İsa onlara, "Benim ögrettiklerim benim degil, beni gönderenindir," diyerek kendiliginden konuşmadıgını, pey­ gamberligini ima ediyordu . Bazılan da Ona "Cin çarpmış seni!" diyordu. Kendisini Şabat günü tedavi etmekle günah işledigtni itharn edenlere karşı da, "Musa size sünneti buyur­ dugu için -aslında bu, Musa'dan degil, atalannızdan kalma­ dır- Şabat Günü birini sünnet edersiniz. Yasa bozulmasın diye, benim hasta tedavi etmeme kızarsınız, bu ne biçim ada­ let? diye karşılık veriyordu. Dış görünüşe göre yargılamayın, yargınız adil olsun, " diyordu (Yuhanna 7, 1 -24). Eriha yakınlarında peşine aleyhinde gizlice çalışan bir ki­ tap bilgini de takılınıştı. O da kalabalıkla beraber yürüyordu. İsa ile karşılaşınca İsa'ya "Ü stat ebedi hayatı kazanmak için ne yapmalıyunf'63 dedi. İsa kitap bilginine tebessüm etti ve "Şeriatın sözleri ne istiyor?" dedi. Kitap bilgini "Rabbini tüm

kalbinle sevmelisin ve komşunu da kendin gibi sevmelisin54 di­ yor, dedi. " İsa ona "Onları yap, hayat bulursun!" dedi. Kitap bilgini "Benim komşum kimdir?" dedi. İsa bir tuzak olabile­ cegini düşündü . Tozlu yol kenarına oturdu ve kitap bilgini­ ne başını kaldırarak cevap verdi. "Bu yolda giden bir tüccar

eşkıyalaruı saldırısına uğradı, eşkıyalar onu soydular ve yan ölü bir halde yolda bıraktılar. " Kitap bilgini öfkelendi, çün­ kü İsa onun bir Samiri oldugunu itiraf ettirmişti. İsa kalktı 53 Luka, 1 0,25. 54 Tesniye, 6,5.

Hz. İsa'nın Hayatı

1 09

ve MEşkıyalardan hangisi onun yakınıd.ır?" dedi. İsa Kudüs'e doğru yola koyuldu ve talebeleri onu takip ettiler. Buradan başlangıçta her ne kadar Kudüs'e gitmek istemedi�. ailesinin ardından gizlice yola çıktıgı anlaWsa da, şakirtlertnin haber­ li ve yanında olduklan anlaşılıyor. Hatta kafilelerine kahlan münafık bir kitap bilgininin varlıguu da fark ediyordu. Yahuda onun İsa'ya sempati duyan her hangi bir kitap bilgini oldugunu zannetmesine ragmen İsa ögi-encisini uyar­ madı. Yahuda kalabalıgın sonunda duran kitap bilginini ken­ dilertne kazanmak niyeti ile onun yanına gitti ve İsa'da gör­ düg-ü mucizeleri ve güzel işleri ona anlattı. Digerleri gecede dinlenıneye çalışırken, Yahuda kitap bilginini ikna edece� sanıyordu, belki de Kutsal Şehre girerken kendilertne katıla­ bilirdi. Kitap bilgini başını öne egdi ve sessiz kaldı. Birlikte akşam yemegi yerken, Yahuda'nın ona güveni arttı. Üstadın Kudüs'e girişinde neler olabilece� konusunda düşündükleri­ ni kitap bilginine açtı. İsa pek çok düşmanına karşı tehlikede olabilirdi, yola devaınında sendeleyebilir, hatta ötebilirdi de. Kitap bilgini, düşüncesini Mİsa'nın bu zamanda Kudüs'ü ziya­ ret etmemesinin, Celile'ye geri dönmesinin daha akıllıca oldu­ gunu" söyledi. Yahuda "Çok geç. Üstat yolunu kararlaştırdı, geri dönmeyi uygun bulmaz. Pasalı Bayramı'nı ve Tanrı'nın arzusunu yertne getlrece�e inanıyor." dedi. Kitap bilgini, MO zaman sen Onu ve kendin korumalısın, buna benim yardımı­ mı da katabilirsin. " dedi. Yahuda kitap bilginini iyice dinledi, O, İsa'nın nasıl korunabilecegi konusunda düşündüklerini de söyledi. Hatta Yahuda'ya Üstat'ın tehlikede oldugunu hisset­ tlgi zaman, her an yardımcı olabilece� de vadetti. Yahuda günlerden beri ilk defa sakince uyudu, İsa'nın Kudüs'e giri­ şinde tehlikeye düşmesi durumunda, nüfuzlu birinin yanın­ da olacagı ümidi onu rahatlattı. Yahuda ertesi gün kalktıgın­ da, ona kitap bilgininin erkenden kalktıgı ve Kudüs yoluna çoktan koyuldugu söylendi (Yahuda, Böl ü m 1 6) .

a . İsa Beytanya'da İsa, Fısıh Bayramı'ndan altı gün önce, ölümden uyandır­ dıgi Lazar'ın bulundugu Beytanya'ya gelmişti. Orada kendi-

1 10

Kanonik-Apokıif İncUiere Göre Hz. İsa

si için bir ziyafet düzenlendi. Onlara Marta hizmet ediyordu. İsa'yla birlikte sofrada oturanlardan biri de Lazar'dı. Meryem Magdalena İsa'ya bir kadının getirdigi, çok degerli saf Hint sümbülü yagindan yarım litre kadar getirerek İsa'nın ayakla­ rına sürdü ve saçlarıyla ayaklarını sildi. Ev yagın güzel koku­ suyla dolmuştu. Ama ögTencilerinden Yahuda İskariot, "Bu yag neden üç yüz dinara satılıp parası yoksullara verilmedi?" diye söylendi. İsa, "Kadını rahat bırak!" dedi. "Bunu benim gömülecegim gün için saklasın. Yoksullar her zaman aranız­ dadır, ama ben her zaman aranızda olmayacagım. " (Yu h . 1 2,

1 -8; Yah . 1 8, 1 -7; Mar. 1 4 : 1 - 1 1 ) diyerek şakirtler arasındaki ha­ vanın gerilmesini önledi. Ancak İsa bu Kudüs yolculugunun tehlikesini ve başına gelecekleri de hissediyordu. Yahuda'nın cemaatin masrafl arını karşılayabilmek niyeti ve sorumluluk endişesi ile söyledigi o söz, daha sonraları aleyhinde kulla­ nılacak, İsa'nın Mesihligini ve uh1hiyetini kabul etmeyen Ya­ huda, hırsızlık ve ihanetle suçlanacaktır (Yah uda, 1 8, 1 -7; Mar.

1 4: 4-5 ) .

b . Kudüs'e Giriş Rivayete göre, kafile Kudüs yakınlarındaki Zeytin Dagı yamacında kurulu Beytfaci Köyü'ne yaklaşınca İsa, iki ög­ rencisini önden gönderdi. Onlara, "Karşınızdaki köye gidin", "Hemen orada baglı bir dişi eşek ve yanında bir sıpa bula­ caksınız. Onları çözüp bana getirin. Size bir şey diyen olursa, 'Muallimin bunlara ihtiyacı var, hemen geri gönderecek' der­ siniz, " dedi. ögrenciler gidip İsa'nın kendilerine buyurdugu gibi yaptılar. Eşekle sıpayı getirip üzerlerine giysilerini yaydı­ lar, İsa sıpaya bindi. "Halk onu takip ediyor; 'Davut Oglu'na hozann a l Rabbin adıyla gelene övgüler olsun, En yücelerde hozannal' diye iltifat ediyorlardı. İsa Kudüs'e girdigi zaman bütün kent. "Bu kimdir?" diyerek çalkalandı. Kalabalıklar, 'Bu , Celile'nin Nasara köyünden Peygamber İsa'dır' ," diyordu

(Mat 2 1 , 1 - 1 1 ; Mar. ll, 1 - 1 2 ; Luk. 1 9, 2 8-40; Yu h 1 2 , 1 2 - 1 9; Yah uda, 1 7, 2 -8). Oniki Hav. ineili rivayetinde ise, İsa'nın bineginin bir eşek sıpası degil de, bir kısrak oldugu söylenir (On i k i . Hav. 67,

1 -4). Tabü bu sözler, Yahudi Mesih hükümdarlıgı kehanetleri

Hz. İsa'nın Hayatı

lll

hakkındaki rtvayetlelin gerçekleşecegi ve Roma'nın yıkılacagt kehanetleıinin açıkca İsa'ya uyarlanmasıdır. Romalı idare­ ciler için ise, bir nevi ayaklanmanın ilk kıpırtılan sayılırdı . Hatta b u endişe il e kalabalıgın içinden bazı Fertsiler İsa'ya, "Muallim, öğrencilelini sustur!" diye uyarıda bulunmuşlardı. Ancak isa uyanlan dikkate almayarak, "Size şunu söyleye­ yim, bunlar susacak olsa, taşlar bagtracaktırl" diye büyük bir cesaretle karşılık verdi (luk. 1 9, 3 9-40; Mar. 1 1 , 9-1 0).

Buna

göre O beklenen Mesih gününün, Mesih hükümdarlıgırun gel­ diğ;inden emindi ve açıkça ilan ediyordu . Ancak ardınca gelen tenakuzlu bir rtvayete göre d e , İsa Kudüs'e yaklaşıp kenti görünce aglar: "Keşke bugün sen de esenliğ;e giden yolu bilseydin . . . Senin için öyle günler gelecek ki, düşmanların seni setlerle çevirecek, kuşatıp her yandan sıkıştıracaklar. Seni de, bağ;rındaki çocuklan da yere çalacak­ lar. Sende taş üstünde taş bırakmayacaklar. Çünkü Tanrı'nın senin yardımına geldiğ;i zamanı fark etmedin, " diyerek bir peygambeıi yetelince tanıyamamanın cezasını çekecekielini haber vertyordu (luk. 1 9, 4 1 -44). Bu çelişkili rtvayetlelin sıh­ hatını, güvenilirliğ;ini tefıik etmek gerçekten çok zor. Rivayete göre, İsa mabede varınca, etrafı gözden geçirir ve vakit gecik­ tiğ;i için Havartleliyle birlikte tekrar Beytanya'ya gert döner

(Mar. 1 1 , 1 1 ) . Burada rtvayetler arasında açık b ir çelişki ve anlaşılması zor bir husus göze çarpıyor. Eğ;er İsa rtvayet edildiğ;i gibi, Ku­ düs'ün ve Yahudilelin başına gelecekielin rüyetini gördü ise , akıllı bir peygamber olarak Allah'ın bu lütfunu değ;erlendire­ rek çevresindekilelin ve şakirtleıinin yukandaki hükümran devleti rahatsız edecek, kendisinin peygamberlik hizmetini tümüyle engelleyecek söz ve davranışlara müdahale etmesi gerekirdil Rivayetlerde görünen büyük çelişkiyi Paulus daha sonralan farklı yorumlarla, inanç haline getirerek, kendinin kurban edilmesi gerektiğ;i şuuruyla, bilerek ölüme yürüdüğ;ü, ezeli günahı kaldırmak için kendini kurban ettiğ;i yorumlarını ortaya koymuş ; çelişkilerden kurtulmaya çalışmıştır.

1 12

Karwntk-Apokrtf İncUlere Göre Hz. İsa

c. Sabcılan Mabetten Kovuyor Rivayetlere göre Pasalı Bayramı öncesiydi. İsa konakladı­ � Kudüs yakınlanndaki Beytanya'dan Kudüs'e ögrencileriyle birlikte geldi. Kudüs mabedine girince dış avluda büyük veya küçük baş veya kanatlı kurbanlık hayvan satıcılanın ve para bozan sarraflan gördü. Bunlar genelde Yahudi olmayan kim­ selerdi. İsa öfkelenerek onların sehpalanın , masalanın devirdi. Hayvanlanın serbest bıraktı. Dua ve ibadet evini haydut ini­ ne, ticarethaneye çevirdiniz diye söylendi. Buradaki sarraflar, müşterilerinden üzerinde suret olan paralan alıp yerine, üze­ rinde suret olmayan Roma paralanyla de�ştiriyorlardı. Çünkü Yahudi anlayışına göre, mabede üzerinde suret bulunan bir p aranın b�şlanması caiz degildi. Akşam olunca İsa ve ögren­ cileri Zeytin D�'nda konaklamak için şehirden ayrıldılar (Mat. 2 1 , 1 2 - 1 7; Mar. 1 1 , 1 5- 1 6; Yuh . 2, 1 2- 1 6; Luk. 1 9, 45-46; Oniki Hav. 7 1 , 1 -3 ; Yah uda, 1 9, 6-8). Tabii İsa'nın bu tavrını gören halıarnlar ve diger din adamlan bundan çok rahatsız oldular, çünkü o alana Yahudi olmayanların gtremeyece�e dair hukuki bir en­ gel yoktu (Mar. 1 1 , 1 8-1 9). Mabedin diger kısımlan kötürümlere, hastalara, dini temizli� olmayanlara (murdarlara) ve özellikle putperestlere yasaktı. Ama ön avlu herkese açıktı, kannaşık bir pazar yeriydi, orada Sarıhedrium'un idari bürolan da hiz­ met veriyordu. Hayvan satıcılannın , putperesllerin veya zın­ dıklann girmelerine engel yoktu. Mabet rabipleri orada huzur­ suzluk çıkaran kişiyi bilmek istediler Olaylan seyreden halk ise, O'ndan bazı mucizeler görmek istiyordu. İsa konuşma esnasında, ne hakla bunlan yaptıgını soran rahiplere ve halka: "Bu mabedi yıkın ve ben onu üç gün içinde inşa edece�. " dedi. Ona karşı çıkanlar: "Kırk altı senede yapılan bu mabedi, sen üç günde mi yapacaksın?" de­ diler. Sonra İsa etrafında toplanan halka hesap günü ile ilgili vaaz etti (On i ki Hav. 67, 7-1 5 ) . Rahipler ve ileri gelenler O'nun yanına gelip, "Bunlan hangi yetkiyle yapıyorsun, bunlan yap­ ma yetkisini sana kim verdi?" diye sordular. İsa da onlara: "Yahya'nın vaftiz etme yetkisi Tarırı'dan mıydı, insanlar­ dan mı? Bana cevap verin!" dedi. Bunun üzerine aralann-

Hz. İsa"nın Hayatı

1 13

da tartışmalar başladı: wı'ann'dan dersek, 'Öyleyse ona niçin inanmadınız?' diyecek. Yok eger 'İnsanlardan' dersek . . . " Hal­ kın tepkisinden korkuyorlardı. Çünkü herkes Yahya'yı ger­

çekten peygamber sayıyordu. İsa'ya, "Bilmiyoruz!" diye cevap verdiler (Mat. 2 1 , 2 3 -2 7; Mar. 1 1 , 2 7-3 3 ) . Toplum çıkan huzur­ suzluktan rahatsız olmuştu, vakit de gecikmişti. İsa ve şa­ kirtleri mabedi terk ederek, şehir dışına çıktılar. Romalı ida­ reciler gözünde ise, onlar büyük bir suç işlemişlerdi. Hem de idamı gerektirecek. 55 Çünkü daha öncelert ve daha sonralan bu tür olay çıkaranlan çabucak tutuklayıp, idam etmişlerdi. İsa'yı da daha sonralan "Zelotlar" (Hançerliler) adıyla meşhur olacak, bagımsızlık arayan isyancı kişilerden ve gruplardan saymalan muhtemeldir.

d. Passah'ı Kutlama Hazırlığı İsa Pasalı bayramı öncesinde iki şakirtini, Petrus ve And­ reas'ı kaldıklan evin yukarı odasını düzenlemeleri için Bey­ tanya'ya gönderdi, orada oniki şakirti ile yemek yemek, bay­ ram için lüzumlu olan şeyleri satın almak ve onlarla birlikte (bayramı) kutlamak istiyordu (On i k i Hav. 7 1 , 1 2 ). Akşamleyin toplandılar (Yahuda-Bö l ü m 2 0, 1 -2 3 ) . Yemege oturduklarında, havartler kendi aralarında fısıldaşmaya başladılar. Gündüz­ kü mabet olaylarından korkmuşlardı. Hatta Üstadın sesinin defalarca birden bire degişmesinden endişe etmişlerdi. Ken­ dilerine ve İsa'ya ne olacagını bilmiyorlardı, bunu aralarında birbirlerine itiraf ediyorlardı. Nihayet İsa ellerini kaldırıp ko­ nuştugunda, onun sözlerine şaşırdılar: "Bugün akşama kadar

benimle olan içinizden biri bana ihanet edecek, -ss dedi. Onlar­ dan her biri o kişinin kendisi olamayacaginı söyledi. Yahuda hatasız oldugu bilincinde idi ve İsa'yı gereksiz bir tehlikeden korumak dışında hiç bir istegi yoktu. Petrus, işaret edilenin kendisi olamayacagı güvencesini verdi. Çünkü o hayatını İsa için kesinlikle feda edebilirdi. İsa, Petrus'a üzüntülü bir şekil­ de baktı ve dedi: "Sana söylüyorum, henüz bu gece horoz ikin-

55 Reza Aslan. 1 1 3. 56 Mar. 14. 1 7 -2 1 : Mat 26. 20-25: Luk. 22. 1 4. 2 1 -23.

1 14

Kanonik-Apokrif İncillere Göre Hz. İsa

ci defa öterken beni üç defa yalanlamış olacaksuı. "57 Petrus üzüntüyle: "Bu olursa ben seninle ölürüm. "58 dedi. İsa gözlerini kapadı ve Pasalı yemegi merasimine başladı, acı ot, ekmek ve şarabı eline aldı, İsrailogullan'nın Mısır'dan çıkış olayını canlandırmak istiyordu, elini kaldırdı. Havariler bu Huruç olayının güncelleştirilmesinin sadece bir hatırası olmadıgi­ m hissediyorlardı, çünkü bütün Yahudiler Pasalı yemeginde Tanrı'nın kendileriyle birlikte olduguna inamrlar. İsa gözlerini açtı ve mayasız ekmegi kaldırdı, ancak havartlerin bekledigi, Huruç'ta dagıWan manayı işaret etmedi. Alışılmamış sözler­ le, "Aluı, yeyin, bu benim sizin için verdiğim bedenimdir, bunu benim hatırwn olarak koruyun, "59 dedi. Her bir havari ekmek­ ten aldı ve yedi. Daha sonra İsa şarap kasesini kaldırdı ve Kızıl Deniz'in yanlmasıyla ilgili tarihi olaya işaret yerine, "Bu benim pek çoklan için günahlannın bağışlanması için dökü­ lecek kanımdır. Bunu benim için koruyun, " dedi.60 Havariler, İsa'nın ölümünün yakın oldugunu söylemesinden korkarak, sırayla şaraptan içtiler. Yahuda, Üstad'ı sadece kendinin ve arkadaşlarının kurtarabilecegini düşündü. "Bir parça ekmek

aldıktan sonra, Yahuda hemen dışan çıktı, vakit gece idi. "6 1 Çabucak kitap bilgininin evine gitti, o da hoş geldin diyerek onu kabul etti. Kitap bilgini Yahuda'ya: "İsa'yı gereksiz ölüm­ den korumayı hedef edinmiş, pek çok sadık taraftar topladı­ gını" anlattı. Yahuda ona teşekkür etti ve kitap bilginine dedi: "Pasah yemeginden sonra İsa Zeytin Dagi'na gidecek, orada diger havarilerle birlikte dua edecekler. " "Siz de gelirseniz, sizi Üstatla tanıştırırım, sonra birlikte Celile'ye geri döneriz ve onu lüzumsuz ölümden korumuş oluruz," dedi (Mar. 1 4: 1 2 -25; Yah uda, 2 0, 1 -2 3 ; Oniki Hav. 75, 1 - 1 8) .

e . Son Akşam (Fısıh) Yemeği ve Ayak Yıkama Rivayete göre, Pasalı yemegi sona erince akşam olmuş­ tu, ışıklar yakıldı. İsa sofradan kalktı, üst elbisesini çıkardı, 57 Mar. 14,30: Mat. 26, 34: Luk. 22, 34. 58 Mar. 14, 3 1 ; Mat. 26, 35. 59 Mat. 26,26: Luk. 22, 19. 60 Mat . , 26, 28: Luk. 22. 20. 61 Yuh. 1 3.30.

Hz. İsa"nın Hayatı

1 15

beline önlük. bagladı. Daha sonra bir legene su döktü, şa­ kirtlertn hepsinin ayaklannı yıkadı ve önceden kuşandıgt ön­ lükle ayaklannı kuruladı ( N asara l ı lar i nc i l i, 3 1 ) . Onlardan biri, "Efendim, benim ayaklarımı yıkamamalısınız," dedi. İsa ona "Ben seni yıkamazsam, senin bende bir hissen olmaz," ceva­ bını verdi. Bunun üzeline o "Efendim, yalnız ayakları degil, başımı ve ellerimi de yıka!" deyince, İsa ona, "Kim banyodan gelirse, o sadece ayaklannı yıkar, çünkü o tamamen temiz­ dir," dedi. Bu arada İsa, temiz, lekesiz, bir beyaz keten elbise giydi ve omzuna da "Saum" denilen bir örtü koydu ve tekrar sofraya oturdu ve onlara dedi: "Size ne yaptıgımı bildiniz mi? Siz beni Efendi ve Üstat (Rabbi) diye isimlendirtyorsunuz, siz dogru söylüyorsunuz, çünkü ben oyum. Ve şimdi sizin ayak­ larınızı yıkadıgım gibi, siz de birbirinizin ayaklannı yıkama­ lısınız. Çünkü ben size bir misal verdim, size yaptıgımı siz de yapmaya devam edin! Size yeni bir emir veriyorum, siz de birbirinizi ve Tanrı'nın bütün mahlukatını sevin. Sevgi kanu­ nunu yeline getirin. Sevgi Tanrı'dandır ve Tann sevgidir. Kim sevmezse, o Tanrı'yı tanımaz. Sizler benim şakirtlerimsiniz, birbirinizi seviniz ve Tanrı'nın bütün yaratıkianna merhamet ve sevgi göstertniz, bilhassa zayıf ve baskı altında olanlara ve suçsuz acı çekenlere merhamet edinizi insaniann cehaleti ve intikam arayışından dolayı, bütün dünya zulmün, acının ve korkunun karanlıklarıyla doludur. Size diyorum ki, düşmanı­ nızı da seviniz, size lanet edenlere hayır duaları edinizi (On i k i Hav. 7 6 , 1 -7; Mar. 1 4: 1 2 -2 6). Hz. İsa ve havariler yaptıkları du­ adan sonra Zeytin Dagına dogni yürüdüler. Şakirtler de onu takip ettiler.

f. Veda Konuşması ve Şakirtleri Geleceğe Hazırlaması Rivayete göre, günlertnin ve saatlarının azaldıgını hisse­ den İsa şakirtleriyle birlikte Getsemane bahçesinde oturur­ ken onları gelecek günlerde karşılaşacakları güçlüklere karşı hazırlamak ve teselli etmek için konuşmaya başladı: "Kalplertnizi hüzünlendirmeyin: Siz Tanrı'ya ve bana ina­ nıyorsunuz. Baba'mın evinde pek çok ikametgahlar vardır; Öyle olmasaydı, size bir yer hazırlamaya gidiyorum, derdim.

Kanonik-Apokrif İncUlere Göre Hz. İsa

1 16

Ve ben gidersem ve bir yer hazırlarsam, tekrar ge�ecegtm ve sizi yanıma alaca�. ben nerede isem, siz orada olacaksınız

(On i ki Ha. 72/3 ) . Filip O'na: "Efendi(m) bize Baba'yı ITann'yı) göster, yeter, " dedi. İsa ona, "Benim Baba'da olduguma ve Ba­ ba'nın da bende olduguna inanmıyor musun? Size söyledigtm sözler, benim kendimden degtl. Çünkü Baba benim içimde oturuyor, he.r şeyi yapıyor (Yu h . 1 4: 1 0). Siz beni severseniz, benim emirlerimi tutun. Ve ben Baba'ya dua edecegtm ve size daima yanınızda kalacak başka bir TeseUici (peygamber) gön­ derilecek. Beni sevmeyenler, benim sözlerimi dinlemezler ve

sizin işütiğiniz sözler, benim sözlerim değiL beni gönderen Ba­ ba'nın sözleridir. Bu şeyleri aranızda kaldı� sürece, onu si­ zinle konuşuyorum, Ama teseUici Kutsal Ruh'tur (Cebrail'dir) , onu benim adımla Baba gönderecek, size her şeyi öğretecek ve benim söylediklerimi size hatırlatacak (On iki Hav. 72, 1 - 1 0). Ve (olaylar) olmadan önce, ben size inanasınız diye bunları söy­ ledim. Şimdi artık size daha fazla konuşmayacağım:

çünkü bu dünyanın efendisi gelecek ve ben de bir şey bulamayacak."

(On iki Hav. 72, 1 2 ) . "Buna rağmen size sizin için lüzumlu haki­ kati söylüyorum: çünkü ben aynlıyorum: zira ben gitmezsem,

Tesellici (peygamber) size gelmez; wna ben gidersem, ben size Ruhu (Kutsal Ruhu/Cebrail'i) göndereceğim. Ve o gelirse, o dünyaya günahı, adaleti ve mahkemeyi gösterecek/belgeleye­ cek." (On i k i Hav. 74, 3 ) . "Ben size daha pek çok şeyler söyleye­ bilirim, ama siz bunları şimdi anlayamazsınız. Fakat Hakikat

Ruhu (Kutsal Ruh-Cebrail) gelirse, o sizi hakikate yönlendire­ cek; çünkü o kendisinden konuşmayacak, bilakis o ne işitirse onu ITann'dan aldığı vahyi) konuşacak. Ve o size gelecegt gös­ terecek, O beni

övecek. Çünkü o Tann'dan alacak ve size vahy

edecek (açıklayacak) (On i ki Hav. 74, 5). söyledim,

" . . . Bunun için size

Tesellici (Paraklit/müstakbel peygamber) size vahyi

iletecek. Küçük bir süre beni göremeyeceksiniz, . . . çünkü ben Baba'ya gidiyorum. " (On iki Hav. 74, 6). 62

62

Hz. İsa yukanda ki sözleriyle. tutuklanmadan önce kendisinden sonra bir peygamberin gelece�. Kutsal Ruh'un (Cebrail'in) Tann'dan aldıgı­ nı Tesellici peygambere iletece�/vahiy edece�. tabii onun da aldıgı vahyl, insanlara açıklayacagını haber veriyor. Müslümanlar bu müjdele­ nen zatın, kendi peygamberleri Hz. Muhammed'in müjdelenmesi olarak

1 17

Hz. İsa'nın Hayatı

Benzert müjde Yuhanna ineili'inde de "Ben Baba'ya yalva­ racagım, o size başka bir Tesellici. hakikat ruhunu, verecek­ tir; ta ki beraber stzinle olsun, " (Yu h . 1 4, 1 6 ) buyrulmaktadır. Tesellici olarak tercüme edilen kelime "paraklit"tir. Bu anlam yanında Kutsal Ruh çok övülmüş, çok şükreden (Ahmed-Mu­ hammed) anlamlannı da taşımaktadır. 63 İsa ögTencilertne bazı tavsiye ve nasihatlarda da bulundu, Simon'a öfkesine hakim olmasını, sabırlı olmasını tavsiye etti. Daha sonra İsa şakirtlertne: "Ben oraya gidip, dua ederken, siz burada oturun, uyanık olun! " diye tembihledi. "Biraz ilert gitti, yere kapandı ve dua etti. Sonra şakirtlertn yanına geldi ve onları uyurken bulunca, Simon Petrus'a, "Bir saat benimle uyanık kalamadınız mı? Uyanın ve dua edin ki, siz imtihanda kalmayasınız. Muhakkak ruh isteklidir, ama et (beden) za­ yıftır dedi. O ikinci defa (biraz öteye) gitti ve dua etti. Tekrar geldiginde onları yine uyurken buldu; çünkü gözlert agırlaş­ mıştı. Onları bıraktı, tekrar gitti ve üçüncü kere dua etti ve sonra onlara dedi: "Uyuyunuz ve dinleniniz, bakın saat çok yakın, İnsanoglu günahkarlann elinde sorgulanacak. Kalkı­ nız, gidelim. " (On i k i H av. 77, 6-1 3 ; Mar. XIV, 43-52 ) . Çeşitli İncillerdeki b u rtvayetlere göre İsa tutuklanacagını biliyordu. Havartlelini uyarmıştı. Bundan dolayı tavsiye etti­ gl gibi Getsemane'de karanlıkta gizlendiler; kılıç kuşandılar. Karşı koymayı düşündüler. Arama birligi de Onu nerede bu­ lacagını biliyordu. Onu karanlıkta dahi tanıyacak saf bir tipi

63

kabul ederler. Bir süre sonra "tekrar görünme haberlertnl" de, Kur'an'ın Hz. İsa'dan övgüyle söz etmesi ve onun tebliğ edemediklert hakikatıeli ve vahyi ortaya koyması olarak yorumlarlar. Hırtstlyan tefsirciler bu kelimenin tefslrtni yapmakta zorlarıırlar, "olmaya­ na ergi" yöntemiyle pek çok olumsuz ihtimaller üzertnde dururlar, sonun­ da ilert sürülen muhtemel teortlertn hiç blrlrıln kelimeyi açıklayamadığını söylerler. Ancak Müslümanların da kabul ettıklert, en uygun anlamı, ih­ timaller arasına bir türlü almazlar. Yine Kur'an Tevrat ve İncil'de de ahir zaman peygambertnin geleceğine Işaretler olduğunu beyan etmektedir ki, çeşitli İncil rtvayetlert de bunlan onaylamaktadır: "Onlar ki yanlanndaki ve İncU'de yazılı bulduklan o Elçi'ye, o ümmi Peygwnbere uyarlar. O (peygwnber) ki, kendilertne iyiliği emreder, kendUerini kötülüklerden mene­ der; onlara güzel şeyleri heldl. çirkin şeyleri haram kılar, üzerlerindeki ağır­ lıklan, sırtlannda ki zirıcirleri ka/dınp atar. . . (A'raf, 1 57) buyrulmaktadır.

Tevrat



1 18

Kanontk-ApokrifİncUlere Göre Hz. İsa

de bulmuşlardı. Ama İsa ve talebeleri tutuklanmak istemiyor­ du. Hatta biri kılıcını çıkarıp, o sırada Başrahibin adamlann­ dan birini yaralamıştı. Gelen ekibin kalabalık ve silahlı oluşu, karşı durmalarının imkansız olduğu kanaatini güçlendirdi. İsa'ya sahip çıkmak yerine panige kapılarak kaçışWar. İsa tu­ tuklanarak şehre, kendisini bekleyen şikayetçilerinin yanına sürüklendi. g. Yüksek Rahip Kayfas Önünde Sorgulanması

Hz. İsa'yı tutuklama işini, halkın tepkisini çekmemesi için mabette vaaz ederken veya avludaki satıcılan kovarken degil de, gece vakti ögrencileri uyurken, kalabalıkların bulunmadı­ gı bir zamanda yapmayı uygun bulduklan anlaşılıyor. Tutuk­ lanan İsa Yüksek Rahip Kayfas'ın önüne götürülüyor. Kayfas İsa'ya şakirtleri ve hayatı konusunu soruyor: �Kaç yaşında­ sm? Atamız İbrahim'i kendi zamanında gördügünü söyleyen sen misin?" diyor. İsa �Hakikaten, çünkü ben İbrahim idim," cevabını veriyor. Ve Yüksek Rahip dedi: �sen henüz elli yaşın­ da dahi degtlsin, sen İbrahim'i gördügünü nasıl söylüyorsun? Sen kimsin? Kimi kendinden yapıyorsun? Sen ne ögretiyor­ sun?" Ve İsa ona cevap verdi: �Ben açıkça dünyanın önünde konuştum, ben sinagogta ve mabette Yahudilerin toplandıgı tüm zamanlar ders verdim ve onlara gizli bir şey söylemedim. Bana niçin soruyorsun? Ne dedigtmi, beni dinleyenlere sor! Bakın, onlar ne söyledigimi biliyorlar," dedi (On i ki Hav. 79/1 3 ) . İsa normal cevap yerine Yahudilerin Şehina (Shekhina) inancını ifade ediyor olmalı. Onlara göre Şehina ezelde yara­ Wan peygamberlik ruhudur. Tanrı kime peygamberlik göre­ vi verirse, Şehina (Cebrail?) ona nüfuz eder ve ona tebligde bulunur. Böylece İsa, Hz. İbrahim'de bulunan �peygamberlik ruhunun" , yani Şehina'nın (Kutsalruh'un) kendisinde de bu­ lundugunu söylüyor olmalı. İsa'ya karşı muhaliflerinin yalancı şahitler bulmaya çalış­ tıkları, yalan itharnlarda bulunduklan da rivayet edilir. Ancak İsa kendisine yapılan iftiralara cevap vermez, sonunda Baş Rahip ona sorar: "Sen Mesih misin?" İsa, "Eger ben onu size söylersem, siz bana inanmayacaksınız. Ve aynı şekilde size

Hz. İsa'nın Hayatı

1 19

sorarsaın, siz bana ne cevap vereceksiniz, ne de beni serbest bırakacaksınız, " der (On i k i H av. 79, 8). Ona sormaya devaın edilir: "Kanunu/şeriatı inkar mı ediyorsun ve Musa'nın cevaz verdi� et yeme�ini yasaklıyor musun?" diye şeriatı inkarla suçlarlar. Yüzüne tükürürler ve ona ellertyle vururlar ve der­ ler: "Ey Mesih, sana vuranın kim oldu�unu söyler misin?" Ve sabah olunca bütün Yüksek Rahipler ve Halkın İhtiyarlan ve tüm meclis İsa'yı idaın edebilmeyi istişare ederler ve ölüm suçlusu olarak (Vali) Pilatus'a teslimine karar verirler (On i k i Hav. 79: 9- 1 4; Mar. 1 4 : 53-72). Başrahip Kayafas ve ekibinin geleneksel yapıyı koruma e�ilimi kararlarında etkili oluyordu. Daha birkaç sene önce de iki tepkici (Zelot) rabbiyi (din alimi, hahaın Sefarus o�lu Yudas ve Margelus o�lu Matias'ı) 40 ö�rencisiyle birlikte tu­ tuklatmış ve diri diri yaktırmışlardı. Suçlan da, mabet kapı­ sına Büyük Hemdes'in koydurttu�u altın kartalı kaldırmak istemeleri idi. 64

h. Pilatus Huzunda Sorgulanması Başrahip Kayfas İsa'yı sorgulaınasından sonra Eyalet Va­ lisi Pontius Pilatus'un mahkemesine sevk etti. Vali Pilatus Yahudilere şikayetlerini sordu . Onlar da, "Bizim bir kanunu­ muz/şeriatımız var, kanunumuza göre O ölmek zorundadır; çünkü O Musa'nın bize emretti�i gelenek ve davranışlanmızı kaldırmak istiyor!" dediler. O zaınan Pilatus onlara: " Öyleyse onu alın ve kendi kanununuza göre yargılayın, " dedi. Bunun üzerine Yahudiler ona, "Adalet bize birini ölümle yargılaına­ ya izin vermiyor, " diyerek onu suçlaınaya devaın ettiler. "Biz onun halkı isyana teşvik etti�ini ve İmparator'a vergi verme­ yi yasakladı�ını ve kendisinin Mesih ve bir kral oldu�unu söyledi�ini biliyoruz," dediler. Bunun üzerine Pilatus tekrar mahkeme salonuna girdi ve İsa'ya seslendi ve sordu: "Sen Ya­ hudilerin kralı mısın?" İsa ona cevap verdi. "Bunu sen ken­ dinden söylüyorsun veya başkalan sana benim hakkımda mı söylediler?" dedi. Pilatus, "Ben bir Yahudi miyim? Senin 64 Aslan ı 92.

1 20

Kanonik-Apokrtfİn.cUlere Göre Hz. İsa

kendi halkın ve Yüksek Rahipler seni bana şikayet ediyorlar, sen ne yaptın?" dedi. İsa "Benim hükürnranlıgun bu dünya­ da degil. Bu dünyada benim hükürnranlıgun olsaydı, benim taraftariarım bunun için savaşırlardı, beni Yahudiler tutuk­ layıp sana göndermezlerdi; ama şimdi benim hükürnranlıgun burada (dünyada) degil. " ( N i kodemus 3 , 2 ) . O zaman Pilatus sordu: "Ama yine de sen bir kral mısın?" İsa cevap verdi: "Sen söylüyorsun, benim kral oldugumu. Ben hakikate şehadet için dogdum ve bu dünyaya geldim. Hakikatten olan her bir kişi, benim sesimi işitir . " Pilatus ona dedi: "Hakikat nedir?" İsa, "Hakikat Gökten (Tarırı'dan) gelir." Pilatus dedi: "O za­ man yeryüzünde hakikat yoktur. " İsa Pilatus'a cevap verdi. "Hakikat yeryüzünde onu kabul edenler ve dinleyenler ara­ sındadır. Onlar hakikattedir ve adaletle yargılarlar. " O bunu duyunca, tekrar Yahudilerin önüne dışarı çıktı ve "Ben O'nda hiç bir suç bulamıyorum, O'nda bir suç bulamıyorum, " dedi. Bunun üzerine onlar daha çok öfkelendiler ve bagırdılar: "0, halkı ayaklanmaya çagmyor ve Celile'den buralara kadar tüm Yahudi topraklarında bunu ögretiyor, " dediler. Ama Pilatus Celile ismini duyunca, onun Celileli bir adam olup olmadıgını sordu ve onun Herodes'in muhakeme alanına girdigini düşü­ nerek onu bu sırada Kudüs'te bulunan Herodes'in huzuruna gönderdi. Yüksek Rahipler ve Yazı Bilginleri onu suçlamaya devam ettiler. Herodes de onda bir suç bulamayınca İsa'yı tekrar Pilatus'a gönderdi. Pilatus mahkemesinde yine onun ölümü hak edecek hiçbir suç bulamadıgını, ama Pasalı Bay­ ramı dolayısıyla kendisini affedebilecegini söyledi. Fakat kar­ şıt Yahudiler ve mabet görevlileri onu degil de Barabbas isim­ li idam mahkümunu, eşkıyayı serbest bırakmasını, İsa'mn çarmıha gerilmesini ısrar ettiler. Bunun üzerine Platus İsa'yı askerlere teslim etti (Mat. 2 7 : 1 1 -2 6; Mar. 1 5 : 1 -2 0; Luk. 2 3 : 1 -25; Yu h . 1 9 : 1 - 1 6; Oniki Hav. 8 1 , 1 -3 2 ; N i ko. Böl . 3 , 4, 9). İsa ise her nedense, kendisine isnat edilen suçlara karşı bir savunmada bulunmadı. Valinin O'na "Yahudilerin Kralı" olup olmadıgını sorması, davamn özünü, bazı ögrencilertnin O'nun beklenen Mesih oldugu iddialarını teşkil ettigi açıkca anlaşı­ lıyor. Sükütu, konuşmaması ise, muhakeme ve idam edilen

Hz. İsa'nın Hayatı

121

kişinin gerçekten bazı Hıristiyan mezheplerinin65 ve İslamın66 ilert sürdügü gibi gerçek İsa olup olmadıgı şüphesini hatıra getirtyor. Halbuki kendisi Kudüs mabedini çogu kere !aş taş üstünde kalmayacak, her şey yerle bir olacak," (Mk 1 3, 2 ) diye tehdit etmiş, kehanette bulunmuştu. Birkaç gün öncesinde mabedin putperestler avlusundaki satıcılan dagıtmış, karma­ şaya sebep olmuştu. Halbuki orası bir nevi mabedin finans merkezi idi. Mabedin teklif ettigi degerlt kurbanlar yertne O şi­ facılıgı önertyordu. Üç yıldan bert rahiplere ateş püskürüyor, otorttelertni sarsıyor, Yazı Bilginlertni "Yılan Yavrularına" ben­ zetiyordu. Gelmekte olan !ann Hükümranlıg.Dda" rahipler sı­ nıfının temtzlenecegini söylüyordu.67 Şafak sökerken İsa tekrar baglanarak Antonya kalesinin kalın duvarlan arasına, Pontius Pilatus'un önüne, İmparatorun temsilcisi olarak götürülüyor­ du. Vali Pilatus'un görevi Kudüs'te huzuru saglamaktı. Kudüs valisi olarak on senede binlerce kişiyi papirüs kagıdı üzertne attıgı bir imza ile çarmıha göndermişti. Onun dinlemeye, sa­ vunmaya ihtiyacı yoktu. İsa ile de kısa bir süre beraber kal­ dı, İncil yazarlannın anlattıgıDa göre, İsa onun önünde sadece susmuştu. Kudüs'ün huzurunu bozacak bir söz söylememişti. Zaten Pilatus'a karşı bir söz söyleme, görüş açıklama şansı da yoktu. Mahkeme sahnesi muhtemelen İncil yazarlannın sanat­ çı fantezisi olabilir. İsa'nın Pilatus sonrası agzından çıkan tek söz, acılar içinde iannm , Tanrım bent niçin terk ettin?" (Mar. 1 5, 34) olmuştu. İncillerde anlatılan, Pilatus'un onu tamamen suçsuz buldugtı, Barabbas adındaki bir eşkıyanın mabetteki bir ayaklanma nedentyle, Romalı askerler tarafından Yahudi­ ler önünde öldürüldügüdür. Markus, valinin Pasalı Bayramı dolayısıyla, Yahudilere bir mahkümu affetme fırsatı verdigt, ancak rahiplere karşı çıkan İsa yertne, kalabalıgın katilini ser­ best bıraktınp muhalif vaizi çarmıha gönderdiklertdir.68 65 66

M. Werner, Entstehwıg des Christlichen Doglas, s. 1 57. (İsa degıl, onun yertne Kyrenell Simon idam edilmişti). Kur'an, Nisa, 1 57- 1 58: "Onlar İsa'yı ne öldürdüler ne d.e çwmıha gerd.Uer.

Onlar öyle zannedtyorlar. . . onu kafirlertn elinden kurtannış , kendi katında yüksek bir değer venni.ştir." 67 Aslan 1 92. 68 Aslan, 193.

Kanonlk-ApokrijİncUiere Göre Hz. İsa

1 22

Pilatus'un düşüncesine göre, suçsuz bir Yahudi çiftçisi veya marangozunu idam ettirmesi kimseye fayda vermezdi, onun için o soruyor: "O nasıl bir cinayet işledi?" Ama kala­ balıklardan gelen ses, sadece İsa'nın ölümü için "Onu çarmı­ ha gerin!" (Mar. 1 5, 1 -2 0) oluyordu. Fakat bu sahneye uygun Yahudi kaynaklarında Roma Valisinin bir Pasalı muhakeme örnegtne hiç rastlanmaz. Yahudilere kin duyan, onlarca kült rahibini aşagtlayan, rahatça idam emrini veren biri için, hu­ zursuzluk yaratan bir Yahudinin kaderi hakkında hassas dü­ şünmesi, mantıki gelmiyor. Markus'un Yahudileri karalayan, Roma valisini kusursuz gösteren bu salıneyi anlamaya çalı­ şırsak, Markus ineili'ni Yahudiler için degil, kendinin de ya­ şadıgt Roma halkı için yazmış olmalıdır. Çünkü İsa'nın hayatı ve ölümü haberleri, Yahudi isyanından ve Kudüs'ün tahribin­ den onlarca yıl sonra yazılmıştır.69 Yahudiler gibi dönemin Hıristiyanlan da ayaklanma son­ rasında zor durumda, baskı altında idiler. Artık yeni yorumla İsa'nın ihtilalci peygamberligi, beklenen krallıgt, tanrısal hü­ kümranlıgı üzerinde durulmuyordu. İmparatorluga dagtlan İncil yazarlarının da tabii olarak Yahudi bagtmsızlık hare­ ketlerinden kendilerini ayırmalan, ayaklanmalardan, ihtilal­ lerden veya Zelatıerden İsa'nın uzaklaştırılması, İsa'nın söz ve davranışlarını günün yeni siyasi durumuna uydurmalan, kendilerini yeni duruma adapte etmeleri gerekiyordu. 70 Zaten Kudüs cemaati de Roma ile yapılan savaşları, ahir zamanın işaretleri olarak görüyordu. Mesih de olanlan önceden haber 69

Nitekim Kur'an bu konuda: " İsa peygambeıi öldürdüklerini iddia etmişler, bakın AUah'uı peygambeıi olduğwıu iddia eden Meryem oğlu İsa'yı öldürdük. kendini koruyamadı/' demişlerdL Onlar İsa'yı öldürüp mesqjuıa son verdik­ lerini zanneiseler de, aslında İsa AUah katında (şehiiler gibi) yaşamaktadır. '

Aslında onlar da bu konuda sağlam bir bilgiye sahip değUlerd.ir, sadece söy­ leniilere inanmaktadırlar. Kesin bilgiye asla sahip olamamış ve şüpheden kurtulamamışlardır. Aksine AUah onwı, ölüm anı geliru:e canuıı almış ve cen· netteki yüce makamına yükseltmiştir." (Nisa, 1 56- 1 58: AI-ı İnıran suresi 55. ayette ise: AUah demişti ki: 'Ey İsa, ben senin canını alacağım .. " buyurarak •

70

ona öleceği önceden haber veıilrn1ştir. İsa vefat ettiıilmiştir. Olayı Hasan Elik şöyle açıklar: (Tevhit Mesqj� Fikir Yayınlan İstanbul 20 13, s. 248 vd.} Yani peygambertni düşmanlannın işkenceli öldürmelerinden kurtararak. onu ve­ fat ettirm1ştir. Konu Tann ile resulü arasında bir sır olarak kalmıştır. iddia­ lar şüpheli, zan üzerine dayalı rivayetlerden ibarettir. Aslan 1 94.

Hz. İsa'nın Hayatı

1 23

vermişti. Zaten III. yüzyıl tarihçilerinden Kayzeliyalı Eusebi­ us'un açıklamasına göre, Kudüs'lü pek çok Hıristiyan Ürdün Nehrinin öte tarafına kaçmıştı. Kudüs'teki kilise cemaati li­ derleıinin tavsiyesi üzerine, savaş öncesi şehri terk etmişler­ di, ço�u Pella denen Perea şehrine yerleşmişlerdi. İlk Hıristi­ yan cemaati Kudüs'ten kaçarak uzaklaşmıştı. Yıkıntılar için­ deki Mesih cemaati kendilerini Yahudi cemaatinden ayırma gayretinde idi. Artık Tann Hükümranlı�ını bu dünyada de�il. öteki dünyada arayacaklardı. 71 MS 70 yıllarından sonra Hılistiyan hareketi Kudüs Yahudi cemaatinden ayrılarak Akdeniz havzasının Yunan ve Roma şehirlerine da�lmışlardı: İskendeliye, Korint, Efes, Şam, Antakya, Roma bunlardandı. İsa'dan sonraki I. yüzyıl son­ rasının 1. nesli artık Yahudi kökenli olmayanlardı. İncillerin ço�u da I. yüzyıl sonuna do�ru Kudüs dışında yazılmışlardı. Artık Hıristiyan misyonunun hedefi Romalı münevverlerdi. Matta ineili Yahudi ayaklanmasından yaklaşık 20 sene sonra Şam'da yazılmıştı. İsa'yı serbest bırakmaya çalışan Pontius Pilatus, kansının "Elini suçsuz adamın kanına bulaştırmal " uyarısı üzerine, İsa'nın idam suçu, kıskanç Yahudi yönetici­ lerine isnat ettiıiliyor, Pilatus da "Bu insanın kanından ben masumum," diyerek elini yıkıyor, sorumlulu�u "Bu sizin işi­ niz," diyerek Yahudilere bırakıyordu (Mat. 2 7, 1 -2 6) . İncilini zamanın Yunan şehli Antakya'da aynı tarihlerde yazan Luka, Pilatus'un suçsuzlu�unu tastikle kalmıyor, be­ ratını Herodes Antipas'a da teşmil ediyordu. Önünde Markus ineili kopyası bulunan Luka, Pilatus'un Yüksek Rahiplerin ve halkın suçlamalarının tenkidini açıklıyor. "Siz bu insanı - getirdiniz ve onun halkı ayaklanmaya teşvik etti�ini iddia ediyorsunuz. Ben onu sizin huzurunuzda sorgularlım ve bu insana isnat edilen şikayetlerin hiç biiini bulamadım. Hero­ des de bulamadı ki, onu geli gönderdi. Görüyorsunuz, o ölüm cezasını hak eden bir şey yapmadı, " (Luk. 2 3 , 1 3 - 1 5 ) diyordu. Hatta üç defa Yahudileri suçlamalarında geli çevirmeye ça­ lışıyordu. Burada tamamen Pilatus'u temize çıkarma, suçu 71

Aslan, 1 95.

1 24

Kanonik-Apokrif İnctllere Göre Hz. İsa

Yahudi ileıi gelenleıi üzerine yıkma gayreti görülüyor. Yakla­ şık İsa'dan 1 00 sene sonra Efes'te yazılan Yuhanna ineili ise artık İsa'nın ölümünden çok, onun !ann O�lu" olabilece� iddia ediyordu. Halbuki o vali, şehrin su kemerlerinin tamirat parasını mabet kasasından almasını protesto eden halkı, şeh­ rin caddelelinde askerleline kılıçtan geçirtmişti. 72 Kendisini çarmıha gönderecek Pilatus'a İsa da MSuçun bü­ yü�ü beni sana gönderenlerdir," diyerek onu temize çıkarıyor­ du . Pilatus'un sorusu üzeline tüm Yahudiler Mimparatordan başka bizim kralımız yoktur! " (Yu h 1 9, 1 - 1 6) diyorlardı. Burada Yahudi isyanı (MS 70) ardınca yazılan bu İncillerde, Roma'nın üzerleıindeki baskıdan kurtulma siyaseti açıkça fark edil­ mektedir. Markos'un İsa'nın ölüm suçunu Roma'dan uzak­ laştırma gayretlelinin daha da artırıldı�ı görülmektedir. 2000 yıldan beıi süre gelen antisemitizm'in kökeni ve dayana�ı da burada görülmektedir. İsa'nın vali huzurunda kısa bir süre kalmasını anlamak güç de@dir. O'nun Kudüs'e kalabalık bir taraftarla girmesi, taraf­ tarların onu kral mesih ilan etmeleıi, malıedin düzenini açıkça bozması, sonrası bir askeıi birli�in onu tutuklamak için Getsa­ mani'ye yürümesi; Yahudiye'de ve Kudüs'te düzeni korumakla görevli olanların bunları bir tehdit olarak görmeleıi tabüdir. Bu gelişmelerden Pilatus'un da babert olmaması mümkün de@­ dir. Bunun için de Pilatus'un uzun süre mahkemeye ihtiyacı yoktu. Zaten Pilatus da çoktan kararını vermiş olmalı ki, so­ rusu sadece: MSen Yahudilelin kralı mısın?" olmuştur73 İsa'nın üç yıldan beıi Yahudi ileıi gelenleıini ve işgalci Roma otolite­ sini tenkitleıi, kendisinin de tahmin etti� gibi idam hükmü giymesine sebep olmuştur. Üzücü olayların anlatımı, İsa'nın hayatının sonuna şahit olan ilk Hııistiyanların ıivayetleıine dayanıyor: Son Akşam Yeme�. Yahuda İşkaıiot'un aldatılma­ sı, Getsemane'de tutuklanması. Başrahip ve Pilatus huzuruna çıkarılması, idamı ve defini, üç gün sonraki haşir hikaye ve tasavvurlan cemaat için edebi anlatımların sonucu olmalıdır.74 72 Aslan 197. 73 Aslan, 1 98. 74 Aslan 1 99.

Hz. İsa"nın Hayatı

1 25

İlk rivayetleri toplayan Markus ve rivayetlerin redaktörleri de kendi yetenekleriyle onlan süsleyen Matta ve Luka'dır. Yaban­ na'nın ölüm anlatımı, onlann ki yanında daha farklı bir kay­ naga sahip oldugunu gösteriyor. Ama hepsinin de hedefi onun vaad edilen, ahir zamanda beklenilen Mesih oldugunu ispat etmeye yöneliktir. Onlar için rakamlar ve kronoloji pek önemli degildir. Ama ölüm hikayesi üzerinde İncil yazarlannın (Evan­ gelistlerin)15 aynntılı çalıştıgı, olaylan süsledigi muhakkaktır. Onlara göre tek hakikat onun idarna götüıiildügüdür. 76 Anlatılan olayıann yeniden araştınlmasına ihtiyaç vardır: Çarmıh öncesi Sanhedrium önündeki ilk mahkeme: İncillerin ortaya koydugu mahkeme hikayesindeki çelişkiler ve düzen­ sizlikler konunun üzerinde tekrar durulması ihtiyacını ortaya koymaktadır. Kabaca söylenirse, İsa geceleyin, Pasalı Bayra­ mı ve Şabat öncesinde tutuklanıyor. Geceleyin Sanhedrium Yüksek Meclisinin üyelerinin bekledigi. Başrahibin sarayına getirildigi anlatılıyor. Burada hemen bir gurup şahit de ortaya çıkıveriyor ve İsa'nın Kudüs mabedille karşı tehditler savur­ dugu iddia ediliyor. İsa ise kendisine yöneltilen suçlamalar karşısında sadece susuyor, kendini savunmuyor. Başrahip dogrudan dogruya kendisine, beklenen Mesih olup olrnadıgı­ nı soruyor. Dört İncilin de ifadesine göre O "insanoglu" oldu­ gunu söylüyor. Bu açıklama Başrabibi öfkelendiriyor ve onu sonu idam olan küfürle itharn ediyor. Sanhedrium onu idarnı için Pilatus'a gönderiyor. Bu sahnede çok sayıda çelişki bulunmaktadır. Çünkü Sanhedrium'un icraatı Yahudi kanunlan muhakeme usulüne uymuyor. Mişna'da açıkça açıklandıgı üzere, Sanhedrium ge­ celeyin toplanmaz. Yine Pasalı Bayramı'nda veya Şabat akşa­ mında toplantı olmaz. Matta ve Markos'un iddia ettikleri gibi Sanhedrium gelişi güzel toplanmaz. Toplantı, şahitlerin şıka­ yeti üzerine yapılır. Zamanın hukukuna göre, İsa'nın San­ hedrium huzuruna getirilmesi mümkün görülmüyor. Zaten Günümüzde "Evangelist" deyimi Kutsal kitabı rehber edinenler arılanıın ­ da Almanya"da Protestanlar için kullanılır. 76 Aslan. 200.

75

1 26

Kanonik-Apokrtf İnciUere Göre Hz. İsa

İncillerin yazılışı da o dönemde değil. çok sonralan oluyor.77 Mahkemenin Yahudi şertatma aykınlı� bir kenara bırakıla­ rak. Başrahib'in sorusuna İsa'nın cevabının gerçek oldugunu kabul etsek dahi, isnat edilen suç ve ceza da birbirine uymu­ yor. Tevrat der ki: "Kim Rabbin adını aşagılarsa, ölümle ceza­ landırılır. Tüm Cemaat onu taşlar." (Lev i l i ler, 24, 1 6) . Bu ceza, İsa'yı "insanoglu" diye vasfeden Stefanus'un (Hav. Ta. 7, 1 -60) yaşadı�dır. Stefanus suçu için Romalı yetkililerin önüne çı­ kanlmamış. Yahudi Meclisinin karanyla orada taşlanmıştır. Roma hakimiyetinde Yahudilerin isyancılan, suçlulan idam hakkı yoktur. Dikkat edilmesi gereken, İsa'nın, Yahudilerce küfre girme sebebiyle taşlanmanıış olmasıdır. O Romalılarca halkı isyana teşvik suçuyla çarmıha gerilmiştir. İsa'nın Pilatus önünde muhakemesinden çekinilmektedir; Sanhedrtum önündeki mahkeme de gizlidir. Yahudi ileri ge­ lenleri İsa'yı mabede muhalefetinden ve düzeni bozmaktan dolayı tutukluyorlar. Ama ortak husus: Onun halkı Roma'ya karşı ayaklandırma ögretiminden sorumlu tutulmasıdır. Belki de Pilatus'la Kayafas'ın şahsi ilişkileri bunu kolaylaştırmıştır. Pillatus ise onu toplum düzenini tehditten sorumlu tutuyor; O'nu çarmıha gönderiyor. Mahkemeye de ihtiyaç duymuyor. Özellikle Kudüs ziyaretçilerinin yogun oldugu. sükünete ihti­ yaç oldugu bir zamanda. Rivayetler akıllı bir idarecinin davra­ nışına pek uymadı� gibi, İsa'nın suçunun Pilatus tarafından kabulünden sonra, tutuklanıp Antonia kalesine gönderilmesi, geleneksel idam yöntemi ile çarmıhla cezalandırılması gerekir­ di. Daha sonra da ayaklanmayı düşüneniere ibret olması için, Onun şehrin surlan ucuna, giriş kapısı tarafına asılması ge­ rekirdi.18 Ama öyle olmamıştır. Rivayetler arkalarında şüphe bırakmaktadır.

ı. İsa'mn Çarmıha Gerilişi İsa'nın ölüme götürülüşü ve idamı konusunda İncil riva­ yetlerinde ve tasvirlerinde üzücü sahneler anlatılır. Suçsuz oldugu halde askerlerce ve havra taraftarlarınca sözlü ve fi77 78

Aslan. 204. Aslan. 204-205.

Hz. İsa'nın Hayatı

127

ili hakaretler yapıldıgt anlatılır. Sevenleri onu göz yaşlanyla uzaktan izlerlerler. Kendisi ile birlikte idama mahküm edilen iki eşkıya da Kalvarta ve Golgota denilen yere getirilmiş, biri sagına digeri solunda olmak üzere çarmıha gerilerek idam edilmişti. Yine rivayetlere göre, idamcı askerler giysilerini ala­ rak aralarında bölüşmüşler, idam gerekçesi olarak üzerine Yunan, Latin ve İbrani bartleriyle "Bu Yahudilerin kralıdır" levhasını asmışlardı. Asılan canllerden biri, onunla eglenmiş ve ona "Sen Mesih isen, kendine ve bize yardım eti" demiş, Dimas isimli digeri ( N i kodemus 1 0, 1 -3 ) ise ona "Tarın'dan korkınuyar musun, sen de aynı lanettesin? Biz yaptıgımızın karşılıgtnı adaletli ola­ rak aldık; ama o suçsuzdu, " diyerek onu azarlamıştır. İsa'ya da "Efendi, sen hükümranlıga gelirsen beni hatırla!" demiş­ tir. İsa ona "Gerçekten, sana söylüyorum: Henüz bugün sen benimle cennette olacaksın, " cevabını vermiştir. Yüksek Ra­ hipler, Yazı bilginleri ve İhtiyarlar, tefeciler, hayvan satıcılan halkla birlikte onunla eglenmeye devam etmişler, eglenmişler "O bir kuzuya yardım etti, ama kendisine yardım edemiyor. O İsrail'in kralı ise, şimdi o kendini çarmıhtan indirtsin de biz ona inanalım," demişlerdir (Mat. 2 7, 2 7-44). Rivayete göre, çarmıhtaki altıncı saatte İsa yüksek bir ses­ le bagırmış, "Eli, Eli, lama Şavaktani?" yani: "Tanrım , Tan­ rım, sen beni niçin terk ettin?" demiştir (Mat. 2 7 : 46; F i l i p, 72 a, Mar. 1 5 : 2 0-4 1 ). Çarmıh yanında annesi Meryem, Kleofas'ın karısı Meryem ve Meryem Magdalena onu beklemişler, yanın ­ dan aynlmamışlardır. Orada bayram için Celile'den gelen ve O'na tabi olan kadınlar da orada bulunmuşlardır. İsa çar­ mıhta annesinin yüzüne bakarak, "İşte oglunl" derken, orada bulunan bir ögrencisine de "İşte annen!" demiştir. Bu ögren­ ci daha sonra İsa'nın annesini kendi evine almıştır (Yu h . 1 9 : 26) .79 Dokuzuncu saatte İsa ruhunu teslim etmiştir. 80 79

Diger bir rlvayette arınesi Meıyem'ln de Meıyem Magdalena gibi kayboldugtı, kimsenin onu göremedigi ve bulamadıgı anlatılır (Oniki Hav. 96/ 13- 1 5). 80 Kur'an bu konuda: · İsa peygamberi öldürdüklerini iddia etmişler, 'bakın

Allah'ın peygamberi olduğunu iddia eden Meryem oğlu İsa'yı öldürdük. kendini koruyamadı/' demtşlerdL Onlar İsa'yı öldürüp mesqjına son ver-

1 28

Kanonik-Apokrif inelllere Göre Hz. İsa

Olaylar esnasında üvey babası Yusuftan söz edilmemesi, bulunmaması, onun hayatta olup olmadıgi şüphesini çagı-ış­ tınyor. Daha önce vefat etmiş olabilece� ihtimalini de hatıra getiriyor. Rivayette İsa'nın annesini bir havartsine emanet et­ ti� anlatılıyorsa da, diger taraftan niçin cemaat başkanlıgina getirilen kendi öz kardeşi Yakub'a, öz ogluna emanet etmedigi sorusunu hatıra geliyor. Çünkü O İsa'nın vefatından sonra Kudüs Cemaatinin başına geçmiş, takva sahibi, tüm inanan­ ların hürmet ettigi salih bir zattı. Şehit edilineeye kardar da Hırtstiyanlıgın gelişmesine büyük katkılarda bulunmuştu. Yaklaşık bir asır sonra kaydedilen rivayetlerde, İsa'nın ulu­ hiyelini kabul etmeyen ailesinin ve yakınlarının dışlandıgi; onlar hakkında suskunlugun hakim oldugu görülür. Rivayetlere göre, idam gününün Cuma olması, yani Şabat öncesi olması sebebiyle, Yahudiler Pilatus'a gelerek rica etti­ ler, cesetlerin bacaklarının kırık oldugunu, Pasalı Şahatı bo­ yunca çarmıhta kalmamasının yerinde olacagını dile getirdi­ ler. idam yerine gelen askerler gelenege göre O'nunla çarmıha gerilen iki eşkıyanın bacaklarını kırdılar. İsa'nın çoktan ölmüş oldugunu görerek cesedin bacaklarını kırmaktan vazgeçtiler, ancak askerlerden biri mızragıru İsa'nın bögrüne soktu ve dı­ şarıya kanını ve suyunu akıttı (On i k i Hav. 82 : 1 -3 2 ; Yah uda, 2 3 :

1 -45; Petrus, 1 -2 5 ; N i ko. 1 2 : 1 ; Mat. 2 7 : 45-55; L u k . 2 3 : 2 6-49 Yuh. 1 9 : 2 8-3 5 ) . Sonuçta isa kendisinden önce mesihlik iddiasın­ da bulunan Hiskia ve Yudas, Theudas ve kendisinden sonra Mesihligini Uan eden Athronges, Mısırlı ve Samartter, Simon bar Giora ve Simon bar Kohba gibi idam edilmiş, 81 veya bazı rivayetlerde ve İslam'da oldugu gibi onun sureti verilen bir diklerint zannetseler de. aslında İsa Allah katında (şehitler gibi) yaşamak· tadır. Aslında onlar da bu konuda sağlam bir bilgiye sahip değillerdir. sa· dece söylentilere inanmaktadırlar. Kesin bilgiye asla sahip olamamış ve şüpheden kurtulamamışlardır. Aksine Allah onun. ölüm anı gelince canını almış ve cennetteki yüce makamına yükseltmişttr." (Nisa. 1 56- 1 58; Ha­ san Elik. Tevhtt Mesqjı, Fikir Yayınlan İstanbul 20 1 3 , s. 248 vd.) Yani

81

peygamberini düşmanlarnun işkencell öldürmelerinden kurtararak. onu vefat ettlrmlştlr. Konu Tann lle resulü arasında bir sır olarak kalmıştır. iddialar şüpheli. zan üzerine dayalı rivayetlerden ibarettir. Reza Aslan. 1 1 7.

1 29

Hz. İsa'nın Hayatı

idam malıkumu onun yerine idam edilmiştir. 82 Tann O'nu ka­ tına almıştır. Bu konuda Bamaba ineili ise, Yahuda'nın hain­ lik ettigt ve kendisine İ sa görüntüsü verildigt ve düşmanların İ sa'yı muhakeme edip, çarmıha geriyoruz diyerek, Yahuda'yı çarmıha gerdiklerini iddia eder (Barnaba i n c i l i , (Çev. Mehmet Yıldız} Kültür Basın Yay. Birligi, 3. Baskı İ stanbul tarthsiz, s. 354 vd.}.83

j. Kabre Konması Şabat'ın (Cumartesinin} güneş batımı ile başladıgı ve şa­ batta bir iş yapılamayacagı için, cenazenin acele ile mezara konması gerektigt düşüncesiyle, Aramatyalı Yusuf isimli Pi­ latus'un dostu biri Pilatus'a giderek cesedin teslimi ve defni için izin istedi. Pilatus yüzbaşıya onun ölüp ölmedigtni sordu. Ölümün gerçekleştigtni ögrendikten sonra, cesedi Yusufa bı­ raktı. O gitti ve İ sa'nın cesedini aldı. Yahudi defin gelenegtne göre, baharatlada birlikte keten bir beze sardılar. Çarmıha gerildigi yerde bahçe kenannda henüz kimsenin gömülmedigt yeni bir kaya mezara koydular. Güneşin batımıyla başlayan dinlenme gününün yaklaşması sebebiyle mezarı kapatarak oradan ayrıldılar. Meryem Magdalena ve Yozes'in annesi Mer­ yem, onun mezara kondugunu gördüler. Onu Celile'den gelen kadınlar ve annesi Meryem de takip etmişti, onlar da cesedin mezara konuşunu seyretttler ve mersiyelerle agladılar. Sonra geri döndüler (Mat. 2 7, 5 7-66; Mar. 1 5 : 42-47; O n i k i Hav. 83, 1 -7;

N i kodemus 1 1 , 1 -3 ; 1 2 , 1 ; Luk. 2 3 : 50-56; Yu h . 1 9 : 3 8-42 ) . 82

"Basilldianlann öğretisine göre. İreneus'un haber verdiği gibi. İsa hiç acı çekmemiştir, çarmıha giderken Kyı:enell Simon suretiyle yer değiştirmiş ve onun yerine Simon haça gertlmiştir. Bu esnada o durmuş, gülerek onu seyretmiştir." (M. Werner, Huistiyan İnanç Esaslannın Ortaya Çıkı.ş� (henüz yayınlanmamış nüsha, s. 62) . Nisa 1 57 konuya şöyle açıklık getir­ mektedir: "Biz AUah'm elçisi, Meryem oğlu İsa Mesih'i öldürdük!" demele·

rinden ötürü (belalara uğradılar). Oysa onu öldünnediler ve asmadılar; ja­ kat (bu iş) kendilerine, benzer gösterildi. Onun hakkında aynlığa düştüler. O hususuta kesin bilgileri yoktur. . . " .

83

Bu haber, Hıristiya.nl®n ilk dönemlerinde Yahuda'nın oğ1u tarafından ka­ leme alınan "Yahuda İncill'nin" rivayetine ters düşmektedir. Yahuda ineili ise, Yahudi yazı bilginine aldanan Yahuda'nın üzülerek Kudüs'ü ve ailesini terk ettiğini, tnzivaya çekildiğini ve Romalı askerlerce Kirbet Qumran kale­ sinde şehit edildiğini anlatır (Yahuda İncill, 22, 27-33: 25, 56-59).

1 30

Kanonik-Apokrif İncillere Göre Hz. İsa

k. Yahuda'nın Aldanınası ve Pişmanlığı Yahuda İsanın ölüme hükınedildigtrıi görünce, Yahudi Yazı bilginince aldatıldıgına üzüldü ve Üstadına ihanet ettigi dedikoduianna dayanamayarak Kudüs'ü ve çevresini terke­ derek (Yah uda, 2 2 , 2 0-26; 24, 1 7- 1 8) Kirbet Qumran manastı­ rında Essenller arasında inzivaya çekildi ve daha sonra Ro­ malılarca bölgenin istilası sırasında kaldığı manastırda şehit edildi (Ya h u . 2 5 , 56-59). Aleyhindeki rivayetler, onun otuz gümüş sikke karşılığında İsa'ya ihanet ettigtrıi, sonra da ölüm cezası karşısında pişman olarak aldığı parayı (On i ki Hav. 80/1 ) gümüş sikkeleri mabede attığını. oradan ayrılarak kendini astığını söylerler. Yüksek rahipler ise gümüş sikkeleri alarak: "Şeriata göre biz onları hazineye koyamayız, çünkü o kan parasıdır, diyerek istişare ile o parayla yabancılan gömmek için, çömlekçi tarlasını satın alırlar. Bundan dolayı o tarlaya "Aceldama" yani kan tarlası adı verilir (On i k i Hav. 80, 1 -4; Mat. 2 7, 1 -8). En son keşfolan Yahuda ineili'ne göre, yıllar sonra oğlu kendisini manastırda bulmuş ve onun ağzından kayda geçirdigi rivayetleri kayde­ derek, onun intihar değil, üzüntüsünden manastırda inzivaya çekildiğini anlatmıştır, diğer İncillerdeki babası hakkındaki rivayetleri yalanlamıştır (Yahuda 2 2 , 2 7-3 3 ) .

II. BÖLÜM TEBLİG VE MESAJLARI

Hz. İsa'nın geliş gayesini kilise, Paulus'un görüş ve yo­ rumlan etkisinde degerlendinniştir. Buna göre Hz. İsa Hz. Adem'den beri zürriyetine de teşmil olan cennette işlenen ezeli günahı kaldırmak görevi ile gelmiş, bu gaye için kendini günahlara kefaret kurbanı olarak çarmıhta sunmuştur. Bu tasavvura göre Adem'le Havva'nın cennette yasak meyveyi ye­ melerinden dolayı cezalandınldıklan gibi, zürriyetlerine de bu günahın cezası geçmekte, Peygamberler de dahil tüm Adem zürriyeti ezeli bir günah yükü altında bulunuyorlardı. Tanrı oglu saydıklan İsa da bu günahı ortadan kaldırmak gayesiyle, şeytanı da kandırmak için kendini gizleyerek insan suretin­ de dünyaya gelmiş, merhamet ve insanlık sevgisiyle kendini kefaret kurbanı olarak sunmuş ve insanlıgın üzerindeki bu ezeli günah yükünü kaldırmıştır. 1 Ezeli günahı kaldırdıgı gibi, günahların menşei ve sebebi olan Yahudilerin Tevrat şeriatı­ m da kaldırarak insanlıgı günahlardan tümden kurtarmı ştır. Hidayeti, kurtuluşu şeriata baglı davranışlar yerine, İsa'ya "Tann Oglu" olarak imana ve sevgi kanununa baglamıştır. Beklenen Mesih olarak da dünyanın sonunda mutlak banşı tesis için gelecek, dönemin sonunda ahiret hayatım getire­ cektir. Hesap gününde de büyük mahkemenin reisi ve hakimi kendi olacak, çobanın koyuntarla keçileri birbirinden ayırdı­ gı gibi cennetlikleri ve cehennemlikleri birbirinden ayıracak, ahiret hayatının kaderine hükmedecektir.

Biz bu bölümde Hıristiyanlık olarak Kilise'nin bu dogma­ tik görüşlerini kendine bırakarak İncil rivayetlerinden hareYahudillkte ve İslarnda Hırtstiyanlıktaki gibi bir "ezeli günah" tasavvunı. inancı yoktur. Adem ve Havva hatalanndan dolayı tövbe etmişler, Allah'tan af dilemişler, Allah da kendilerini affetmiştir. Günah işieyenin günahı ken­ dinedir. ferdidir. Nesilden nesile geçen genetik bir günah yoktur.

1 32

Karwnik-Apokrtf İnctllere Göre Hz. İsa

ket edecegiz. İsa'nın vaaz ve nasihatlanndan örnekler vererek onun gerçek mesajını anlamaya çalışacagız. Vaazlanndaki örneklerle tebliğlerini görmeye gayret edecegtz. Ne yapmak isterligini kendi sözleri ve davranışlan ışıgında anlamaya çalı­ şacagız. Gerçi kilise için İsa'nın dünyevi hayatının pek önemi yoktur, dinin gerçek merkezi "ölümden dirildigine inandıklan Tanrı Oğlu" İsa'nın ölümü ve ölümden dirilişinin yorumlan­ dır. Biz bu çalışmamızda kilisenin görüşlerini, yorumlannı kendine bırakacak, İsa'nın bize ulaşan müşahhas hayatına ait İncil rivayetleri ışıgiDda mesajlarını anlamaya çalışacagız. İsa'nın vaazlannda ve rabipleri tenkitlerinde, şekilsel din­ darlık yerine samimi kalbi dindarlık, ahlak ve merhamet üze­ rinde durdugu görülür. O güne kadar İsrail Fıkıhçılan arasın­ da gelişmiş şekilsel kurallardan ziyade olayıann insani boyut­ lanna dikkat çektigi fark edilir. Hassasiyeti fıkıhçılann kanun ve kurallan degil, Allah'ın rızasına yönelik samirniyet ve insan sevgisidir. Kısaca ihhis ve takvadır.

İhlas ve Takva ile ilgili Hikayeler Hz. İsa'nın rivayet edilen hayatına baktıgınuzda, O'nun dai­ ma samimi dindarlık peşinde, Allah'a mutlak teslimiyet aradı­ gına, çevresinden de aynı samimiyeti taleb ettigine şahit olu­ ruz. Yahudi fıkıhçılannın şekilsel katı kurallarını hassasiyetle uygulamak yerine, samirniyet ve ihhisı öne çıkardıgt görülür. Bunları anlattıgı misal ve hikayelerle açıklamaya çalışır:

a. Zaruret ve Tevazu Bir Şabat (Cumartesi) Günü İsa Farizalılann ileri gelenle­ rinden birinin evine yemege davet edilmişti. Herkes O'nu dik­ katle gözlüyordu. Önünde, vücudu su toplamış bir adam var­ dı. İsa, Kutsal Yasa uzmanianna ve Ferisilere, "Şabat Günü bir hastayı iyileştirmek Kutsal Yasa'ya uygun mudur, degil midir?" diye sordu. Onlar ses çıkarmadılar. İsa adamı tutup iyileştirdi, sonra evine gönderdi. İsa onlara şöyle dedi: "Han­ giniZ oğlu ya da öküzü Şabat Günü kuyuya düşer de hemen çıkarmaz?" Onlar buna hiçbir karşılık veremediler. Yemege çagnlanlann başköşelere oturduklannı fark eden İsa, onlara

1 33

Tebllg ve Mesajlan

şu tavsiyede bulundu. "Biri seni dü�ne çagrrdıgı zaman baş­ köşeye kurulma. Belki senden daha saygın birin1 de çagırmış­ tır. ikinizi de çagıran gelip, 'Yerini bu adama ver' diyebilir. O zaman utançla kalkıp en arkaya geçersin. Bir yere çagrudıgın zaman git, en arkada otur. Öyle ki, seni çagıran gelince, 'Ar­ kadaşım, daha öne buyurmaz mısın?' desin. O zaman senin­ le birlikte sofrada oturan herkesin önünde onurlandırılmış olursun. Kendini yücelten herkes ahiret gününde alçaltıla­ cak, kendini alçaltanlar da yüceltilecektir ( l u ka 1 4, 1 - 1 1 ) Ken­ disini yemege çagırmış ev sahiplerine de şöyle dedi: "Bir öglen ya da akşam yemegi verdigin zaman dostlarını, kardeşlerini, akrabalarını ve zengin komşularını çagırma. Yoksa onlar da seni çagırarak karşılık verirler. Ama ziyafet verdigin zaman yoksulları, kötürümleri, sakatları, körleri çagır ki mutlu ol­ sunlar. Çünkü bunlar sana karşılık verecek durumda degtl­ lerdir. Yaptıgın iyiligin karşılıgı sana, dogru kişiler ahirette dirildigi zaman verilecektir. " Sofrada oturanlardan biri bunu duyunca İsa'ya, "Tanrı'nın Egemenligi'nde yemek yiyecek ola­ na ne mutlu!" dedi ( l u ka, 1 4, 1 2 - 1 5 ) . .

b. Kaybolan Koyun ve Oğul Misalleri

Vergi görevlilertyle günahkarlar İsa'yı dinlemek için akın ediyorlardı. Fertsiler ve rahipler "Bu adam günahkarlan ka­ bul ediyor, onlarla birlikte yemek yiyor." diye söyleniyorlardı. Bunun üzerine İsa onlara şu benzetmeyi anlattı: "Sizlerden birinin yüz koyunu olsa ve bunlardan bir tanesini kaybet­ se, doksan dokuzunu mer'ada bırakarak kaybolanı bulana dek onun ardına düşmez mi? Onu bulunca da sevinç içinde omuzlarına alır , evine döner; arkadaşlarını, komşularını ça­ gınp onlara, 'Benimle birlikte sevinin, kaybolan koyunumu buldum!' der. Size şunu söyleyeyim, aynı şekilde gökte, tövbe eden tek bir günahkar için, tövbeyi gereksinmeyen doksan dokuz dogru kişi için duyulandan daha büyük sevinç duyu­ lacaktır." ( l u k 1 5, 1 -6). İsa devam etti. "Bir adamın iki oglu vardı, bunlardan kü­ çügü babasına, 'Baba' dedi, 'Malından payıma düşeni bana ver.' Baba da servetini iki oglu arasında paylaştırdı. Bundan

1 34

Kanonik-Apolaif İncülere Göre Hz. İsa

birkaç gün sonra küçük ogul her şeyini toplayıp uzak bir ülkeye gitti. Orada safahat içinde bir yaşam sürerek vannı yogunu çarçur etti. Delikanlı her şeyini harcadıktan sonra, o ülkede şiddetli bir kıtlık baş gösterdi, o da yokluk çekme­ ye başladı. Bunun üzerine gidip o ülkenin vatandaşlarından birinin hizmetine girdi. Adam onu , domuz gütmek üzere mer'aya yolladı. Delikanlı, domuzlann yedigi keçiboynuzla­ nyla karnını doyurmaya can atıyordu. Ama hiç kimse ona bir şey vermiyordu . Aklı başına gelince şöyle dedi: 'Babamın nice işçisinin fazlasıyla yiyecegi var, bense burada açlıktan ölü­ yorum. Kalkıp babamın yanına döneyim, ona Baba diyeyim, Tann'ya ve sana karşı günah işledim. Ben artık senin oglun olarak anılmaya layık degilim. Beni işçilerinden biri gibi ka­ bul et. ' Böylece kalkıp babasının yanına döndü. Kendisi daha uzaktayken babası onu gördü , ona acıdı, koşup boynuna sa­ nldı ve öptü . Oglu ona, 'Baba' dedi, 'Tann'ya ve sana karşı günah işledim. Ben artık senin oglun olarak anılmaya layık degilim. ' Babası ise kölelerine, 'Çabuk, en iyi kaftanı getirip ona giydirin!' dedi. 'Parmagına yüzük takın, ayaklanna çarık giydirini Besili danayı getirip kesin, yiyelim, eglenelim. Çün­ kü benim bu oglum ölmüştü , yaşama döndü ; kaybolmuş­ tu bulundu . ' Böylece eglenmeye başladılar. Babanın büyük oglu ise tarladaydı. Gelip eve yaklaştıgında çalgı ve oyun ses­ lerini duydu . Uşaklardan birini yanına çagınp, 'Ne oluyor?' diye sordu. O da, 'Kardeşin geldi, baban da ona sag salim kavuştugu için besili danayı kesti' dedi. Büyük ogul öfke­ lendi, içeri girmek istemedi. Babası dışarı çıkıp ona yalvardı. Ama o, babasına şöyle yanıt verdi: 'Bak, bunca yıl senin için köle gibi çalıştım, hiçbir zaman buyrugundan çıkmadım. Ne var ki sen bana, arkadaşlarımla eglenmem için hiçbir zaman bir oglak bile kesmedin. Oysa senin malını fahişelerle yiyen şu oglun eve dönünce, onun için besili danayı kestin. ' Babası ona, 'Oglum, sen her zaman yanımdasın, neyim varsa senin­ dir. Ama bu kardeşin ölmüştü, yaşama döndü; kaybolmuştu bulundul Şimdi sevinip eglenmek gerekiyordu, " dedi (Luk. 1 5 , 1 1 -3 2 ) .

Teblig ve Mesajlan

1 35

c. Tanrı'nın Hoşnutluğunu Kazanmak İsa bir sohbetinde şöyle dedi: "En küçük bir işte güveni­ lir olan kişi, büyük işte de güvenilir olur. En küçük bir işte dürüst olmayan kişi, büyük işte de dürüst olmaz. Dünyanın aldatıcı serveti konusunda güvenilir degilseniz, gerçek serveti size kim emanet eder? Başkasının malı konusunda güvenilir degtlseniz, kendi malınız olmak üzere size kim bir şey verir?" "Hiçbir uşak iki efendiye kulluk edemez. Ya birinden nefret edip öbürünü sever, ya da birine baglanıp öbürünü hor gö­ rür. Siz aynı zamanda hem Tanrı'ya, hem paraya kulluk ede­ mezsiniz. " Parayı seven Farizalılar bütün bu sözleri duyunca İsa ile alay etmeye başladılar. O da onlara şöyle dedi: "Siz insanlar önünde kendinizi temize çıkarıyorsunuz, ama Tanrı yüreginizi biliyor. İnsanların gururlandıkları ne varsa, Tan­ n'ya igrenç gelir." (lu ka, 1 6, 1 0- 1 5 ) .

d. Dilenci ile Zengin Adam İsa anlattı: "Zengin bir adam vardı. Mor, ince keten giysiler giyer, bolluk içinde her gün eglenirdi. Her tarafı yara içinde olan Lazar adında yoksul bir adam bu zenginin kapısının önü­ ne bırakılırdı; zenginin sofrasından düşen kırıntılarla karnını doyurmaya can atardı. Bir yandan da köpekler gelip onun ya­ ralarını yalardı. Bir gün yoksul adam öldü, melekler onu alıp Hz. İbrahim'in yanına götürdüler. Sonra zengin adam da öldü ve gömüldü. Ölüler diyarında ıstırap çeken zengin adam ba­ şını kaldınp uzakta İbrahim'i ve onun yanında Lazar'ı gördü. 'Ey babamız İbrahim, acı bana!' diye seslendi. 'Lazar'ı gön­ der de parmagmın ucunu suya batınp dilimi serinletsin. Bu alevlerin içinde azap çekiyorum.' "Hz. İbrahim, ·oglum' dedi, 'Yaşamın boyunca senin iyilik payını, Lazar'ın da kötülük pa­ yını aldıgını unutma. Şimdiyse o burada teselli ediliyor, sen de azap çekiyorsun. Üstelik, aramıza öyle bir uçurum kondu ki, ne buradan size gelmek isteyenler gelebilir, ne de oradan kimse bize gelebilir. ' Zengin adam şöyle dedi: 'Öyleyse baba, sana rica ederim, Lazar'ı babamın evine gönder. Çünkü beş kardeşim var. Lazar onları uyarsın ki, onlar da bu ıztırap ye­ rine düşmesinler. ' İbrahim, 'Onlarda Musa'mn ve peygamber-

1 36

Kaıwnik-Apokrtf İncUlere Göre Hz. lsa

lertn sözleri var, onları dinlesinler' dedi. Zengin adam, 'Hayır, İbrahim baba, dinlemezler!' dedi. 'Ancak ölüler arasından biri onlara giderse, tövbe ederler.' Hz. İbrahim ona, 'Eger Musa ile peygamberleri dinlemezlerse, ölüler arasından biri dirilse bile ikna olmazlar' dedi." ( l u ka, 1 6, 1 9-3 1 ; Luka 1 7) .

e . Günah ve Tövbe İsa ögrencilertne şöyle dedi: "İnsanı günaha düşüren tu­ zakların olması kaçınılmazdır. Ama bu tuzaklara aracılık eden kişinin vay haline! Böyle bir kişi bu küçüklerden biri­ ni günaha düşürecegme, boynuna bir degirmen taşı geçirilip denize atılsa, kendisi için daha iyi olur. Yaşantınıza dikkat edin! Kardeşiniz günah işlerse, onu azarlayın; tövbe ederse, bagışlayın. Günde yedi kez size karşı günah işler ve yedi kez size gelip, 'Tövbe ediyorum' derse, onu bagışlayın."

f. Tohum Misali İsa göl kıyısında halka vaaz ediyordu. Çevresinde çok bü­ yük bir kalabalık toplanmıştı. Bu yüzden İsa göldeki bir tek­ neye binip oturmuştu. Oradan kıyıda kıyada oturan kalabalı­ ga hitap ediyordu. Onlara bir çiftçi misali anlattı: "Ekincinin biri tohum ekmeye çıktı. Ektigi tohumlardan kimi yol kenan­ na düştü. Kuşlar gelip bunları yedi. Kimi, topragı az kayalık yerlere düştü . Toprak dertn olmadıgından hemen filizlendi. Ne var ki, güneş dogunca kavruldular, kök salamadıkları için kuruyup gittiler. Kimi, dikenler arasına düştü. Dikenler bü­ yüdü, filizleri bogdu ve filizler ürün vermedi. Kimi ise iyi top­ raga düştü, büyüyüp çogaldı, ürün verdi. Bazısı otuz, bazısı altmış, bazısı da yüz kat ürün verdi." Sonra İsa şunu ekledi: "İşitecek kulagı olan işitsin!" (Mar. 4, 1 -9). Daha sonra dinleyicilertn misali daha iyi anlayabilmeleri için açıklama da bulundu ve dedi: "Ekincinin ektigi, Tanrı sözüdür. Bazı insanlar sözün ekildigi yerde yol kenarına dü­ şen tohumlara benzer. Bunlar sözü işitir işitmez, Şeytan gelir, yürekleline ekilen sözü alır götürür. Kayalık yerlere ekilenler ise, işittikleri sözü hemen sevinçle kabul eden, ama kök sa­ lamadıkları için ancak bir süre dayanan kişilerdir. Böylelert

Teblig ve Mesajlan

137

Tann sözünden ötürü sıkıntı ya da zulme ugt-ayınca hemen sendeleyip düşerler. Yine bazılan dikenler arasında ekilen to­ humlara benzerler. Bunlar sözü işitirler. ama dünyasal kaygı­ lar. zengtnligtn aldatıcılıgı ve daha başka hevesler araya girip sözü bogar ve ürün vermesini engeller. İyi topraga ekilenler ise, sözü işiten, onu benimseyen, kimi otuz, kimi altmış. kimi de yüz kat ürün veren kişilerdir" (Mar. 4, 1 4-2 0). Başka bir misal daha verdi: "Göklerin Egemenligi. tarlası­ na iyi tohum eken adama benzer. " "Herkes uyurken, adamın düşmanı gelir, bugdayın arasına delice ekip gider. Ekin geli­ şlp başak salınca, deliceler de görünür. " Mal sahibinin kölele­ ri gelip ona derler: 'Efendimiz, sen tarlana iyi tohum ekmedin mi? Bu deliceler nereden çıktı?' Mal sahibi, 'Bunu bir düşman yapmıştır' dedi. "Köleler 'Gidip deliceleri toplamamızı ister mi­ sin?' diye sordular. Adam 'Hayır' dedi. 'Deliceleri toplarken belki bugdayı da sökersiniz. Bırakın biçim vaktine dek bir­ likte büyüsünler. Biçim vakti orakçılara, önce deliceleri top­ layın, yakmak için demet yapın. Sonra da bugdayı toplayıp ambanma koyun' dedi. " (Matta, 1 3 , 2 4-30). Bundan sonra İsa halktan aynlıp eve gitti. Ögrencileri ya­ nına gelip, "Tarladaki delicelerle ilgili benzetmeyi bize açıkla! " dediler. İsa, "İyi tohumu eken, İnsanoglu'dur (peygamberler­ dir) , " diye karşılık verdi. "Tarla ise dünyadır. İyi tohum, gök­ sel egemenligin ogullan, deliceler de kötü olanın (şeytanın) ogullandır. Deliceleri eken düşman, İblis'tir. Biçim vakti, za­ manın sonu (kıyamettir) ; orakçılar ise meleklerdir. " "Deliceler nasıl toplanıp yakılırsa, zamanın sonunda da böyle olacaktır. Tann meleklerini gönderecek, onlar da insanlan günaha dü­ şüren her şeyi, kötülük yapan herkesi O'nun egemenligtnden toplayıp kızgın fırına atacaklardır. Orada aglayış ve diş gıcır­ tısı olacaktır. Dogru kişiler o zaman Tann'nın egemenliginde güneş gibi parlayacaklar. Kulagı olan işitsin!" (Mat. 1 3 , 3 6-43 ) . g . Fakiriere Yardım

İsa her fırsatta fakirlere, muhtaçlara yardımı teşvik ediyor­ du. Kendisine ögrenci olmak isteyenlere önce sahip oldugu

Kanonik-Apokrif İncUlere Göre Hz. İsa

1 38

servetini fakiriere dagı.ttıktan sonra yanına gelmesini tavsiye ediyordu. Nitekim zengin biri İsa'ya geldi ve dedi: Küstat, ebe­ di hayatı yaşayabilmem için, nasıl bir hayırlı iş yapayım?" İsa ona: KŞeriatı ve Peygamberlerin tavsiyelerini yerine getir be adami" dedi. O zaman o da: KOnu yaptım!" dedi. İsa ona: KÖy­ leyse git ve bütün sahip oldu�un şeyleri sat ve fakiriere dagı.t, sonra bana gel ve beni takip eti" dedi. O zaman zengin başını kaşımaya başladı ve bu (söz) onun hoşuna gitmemiş ve hiç anlamamıştı. Ona dedi: KŞeriatı ve peygamberlerin tavsiyele­ rini yerine getirdi�ni nasıl söylersin? Bak, şeriatta şöyle ya­ zılıdır: Yakınlarını kendin gibi sevmelisin! Ve bak, senin pek . çok kardeşin, (senin gibi) İbrahim O�lu pisli�e batmış, kaska­ tı kesilmiş ve açlıktan ölüyarlar ve senin evin ise, birçok malla dolu , onlara oradan hiç bir şey gelmiyorl"2 Ve yanında otu­ ran şakirdi Simon'a döndü ve: KYona O�lu Simon, bir devenin i�ne deli�inden geçmesi, bir zenginin cennete (Gök Ülkesine) girmesinden daha kolaydır. . . Haksızlıklardan önce kurnazlıgı. bırakın. Kendinizi koruyun ki, onlar gibi acı çekmeyesinizl" dedi ve ilave etti: KHayvanlann kendi aralannda yaptıklannın muhakemesi ve karşılıgı. yoktur, ama insanlar yaptıklannın karşılıgı.nı (hesap gününde) ceza ve büyük ızdıraplar olarak göreceklerdir, " buyurdu (Nasara, 1 6) .

h. Kalp Temizliği İsa bir gün öwencilerini yanına aldı ve (Mabet avlusu önündeki) temizlenme havuzuna/yerine götürdü ve mabet içinde dolaştı. Ve Levi isminde bir Farizalı yüksek rahip O'na do� geldi ve karşısında (durup) Üstat'a dedi: KNe kendin, ne de öwencilerin ayaklarını dahi yıkamadıklan halde, bu temiz yerde dolaşmak ve bu kutsal eşyalan ziyaret etmek iznini sana kim verdi? Yıkanmadan ve elbise de�iştirmeden kimsenin gir­ medi�. içindeki pek çok kutsal eşyayı seyretmeye çoklannın cesaret edemedi�i bu temiz yere girmekle mabedi kirlettinl" 2

Kur'an, Meryem Suresi 3 1 . ayette, Hz. İsa "Sag oldugum sürece (Tann) bana namaz kılınayı ve zekat vermeyi emrettl," buyurarak, zekat ve sa­ daka vermek yani fakiriere yardım yapmak hususunda, Ilahi emir konu­ sundaki hassasiyetint vurguluyor ve onun yukanda Ifade ettlgt hususlan onaylıyor, övüyor.

Tebllg ve Mesajlan

1 39

Ve Üstat ögı-encileriyle birdenbire durdu ve dedi: "O halde bu mabette bulunan sen temiz misin?" O dedi: "Ben temizimi Davud Havuzunda yıkandım ve başkalan merdivenden yuka­ n çıkarken, ben aşagı indim, beyaz elbise giyindim ve temiz olarak kutsal eşyalan seyretmeye geldim. " Üstat ona cevap verdi ve dedi: "Yazıklar olsun kendilerini görmeyen körlere! Sen bu suda banyo yaptın, ha.Ibuki gece ve gündüz köpekler ve domuzlar (bu su) etrafında yatıyor ve sen (onda) yıkandın, derini ovdun. Fahişeler ve zumacılar da ihtişamlı görünmek için (bedenlerini) yaglıyorlar, ovuyorlar ve temizliyorlar, ama içleri akreplerle ve kötülüklerle dolu. Senin yıkanmadık dedi­ gm ben ve ögrencilertm yukandan akan ebedi hayat suyuyla yıkandık," dedi ( Nasara, 1 6) .

k . H ukuk ve Şeriat Hz. İsa'nın hukuku ve şeriatı çigneyenlere, günahkarlara yaklaşımı dikkate şayandır. O onlan cezalarla korkutma ve caydırma yerine, daima onlan kazanma ıslah etme yöntemini öne almıştır. Onlara merhametle yaklaşmış, onların toplum­ dan kopmalarını degil, yerıiden topluma kazandırma egilimi göstermiştir. Bir gün Petrus İsa'ya: "Efendim, kardeşim bana karşı kaç kez günah işlerse, onu bagtşlayayım? Yedi kez mi?" İsa, 'Yedi kez degil', 'Yetmiş kere yedi kez derim sana' "Çünkü peygamberler dahi, Kutsal Ruh'la kutsandıktan sonra da ha­ talı konuşmalarda bulunmuşlardır,"3 diyerek af kapısına sınır koymamıştır (Mat. 1 8, 2 1 -2 2 ) . Yine Luka'nın nakline göre: "Beni dirıleyen sizlere şunu söylüyorum, düşmanlannızı sevin, siz­ den nefret edenlere iyilik yapın, size lanet edenler için iyilik dileyin, size hakaret edenler için dua edin. Bir yanagıruza vu­ rana, öbür yanagıruzı da çevirin. Abanızı alandan mintanını­ zı esirgemeyin, sizden bir şey dileyen herkese verin, malınızı alandan onu geri istemeyin. İnsanların size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz onlara öyle davranın," demiştir (luk. 6, 2 7-3 1 ). Nitekim Kudüs yolculugu esnasın!la, Eriha'ya geldiginde etrafını büyük bir hayran kalabalıgı sarmıştı. Ama geceyi ge3

Nasara İncil1, 1 5a- 1 6b.

1 40

Kaıwnik-ApokriflncUiere Göre Hz. İsa

çirebilecekleıi bir yerleri de yoktu. Yiyecek alacak paralan da kalmanuştı. İsa Eriha sokaklannda yavaş yavaş ilerlerken, birden bire durdu ve yabani incir a�acının dallan arasından kendine bakan şehrin Baş Gümrükçüsü ve rüşvetcili�yle meşhur Zakkay'ın oturdu�unu gördü. Çevredeki kalabalık ise Zakkay'ı yuhaladı. "İsa ise, Zakkay acele et, aşağı in, bu gece ben senin evinde misafir olacağım, dedi. Zakkay a�acın dallan arasından inerek kalabalı� arasında duran İsa'ya yaklaştı. Yahudilerin uzak durdu�u adanu İsa kucakladı ve geceyi ih­ tiyaçsız, onun çatısı altında geçirmek istedi. Zakkay İsa'nın merhametinden o kadar etkilenmişti ki, şaşkın kalabalıga açıkladı: . . . [Efendim, malımın yansını fakiriere veriyorum ve birilerini aldatmışsam, dört katı olarak da geri veıiyorum. )4 Sa­ kinler [ misafirleri bu teklife yüksek bir alkışla karşılık verdiler ve Zakkay'a İsa ve talebelerinin geceleyin kendisinin evinde misafir agrrlandıgını hizmetçileri vasıtasıyla etrafa açıklama­ sına izin verdiler. Ancak havradan kovulmuş bir kişiye lider­ Iertnin ricada bulunmasını şakirtler anlamakta güçlük çekti­ ler." (Yahuda, XV, 1 -2 2 ) . İsa şaşkın şakirtlerine, onun da bir İb­ rahim Oglu oldugunu, doktora sa�lıklılann de�. hastaların ihtiyaç duydugunu anlattı.

Hz. İsa'nın Yahudi şeıiatıyla ilgili gelenek dışı davranışı, bazı gelenek kurallanna uymaması dolayısıyla muhalifleri kendisini "şeriatı kaldırmakla" itharn etmişlerdi. O bu itham­ lan reddetmiş, inananların hukuku şekilsel degil, kalben, samimiyetle, takva ve ihlasla uygulamalarını tavsiye etmiş, tenkitçileline karşı: "Kutsal Yasa'yı ya da peygamberlerin sözlerini geçersiz kılmak için geldiğimi sanmayın. Ben geçersiz kılmaya değil, tamamlamaya geldim. Size doğrusunu söyleye­ yim, gök ve yer ortadan kalkmadan, her şey gerçekleşmeden, Kutsal Yasa'dan ufacık bir hruj ya da bir nokta bile eksUme­ yecek. Bu nedenle, bu buyruklann en küçüklerinden birini kim çigner ve başkalanna öyle yapmayı ö�retirse, Göklerin Egemenligi'nde en küçük sayılacak. Ama bu buyruklan kim yerine getirir ve başkalanna ögretirse, Göklerin Egemenligi'n4

Luka 19,8.

Teblig ve Mesajlan

141

de (cennette) büyük sayılacak. Size şunu söyleyeyim: dogru­ lugunuz din bilginlertyle Fertsilertnkini kat kat aşmadıkça, Göklertn Egemenligt'ne asla giremezsiniz!" (Mat. S, 1 7-20). Aynı mealde Oniki Hav. ineili de (On i k i . Hav. 25, 8-1 7) konu­ ya daha da açıklık kazandırmaktadır: "Benim şeriatı veya peygamberleri kaldırmak için geldigl­ mi düşünmeyin. Ben yıkmak için gelmedim, bilakis (şeriatı) tamamlamaya geldim. Çünkü gerçekten size söylüyorum, gök ve yer yok oluncaya (kıyamete) kadar, peygamber sözlertnden ve şertattan ne küçük bir harf ne de bir nokta eksilecektir, her şey tamamlanıncaya kadar kaybolmayacaktır. " Şimdi kim onun verdigi bu emirlerden birini çignerse ve halka yanlış ög­ retirse, öyle (yanlış) uygularsa, o Gök Hükümranlıgı'nda (Ahi­ rette) en düşük olarak isimlendirilecektir. Ama kim onu tutar ve (dogru) ögretirse, o Gök Hükümranlıgında büyük olarak anılacaktır. Gerçekten, inananlar ve itaat edenler, ruhlarını kurtara­ caklar ve itaat etmeyenler ise kaybedeceklerdir. Çünkü size diyorum: Sizin adaletirıiz Yazı Alimlerinin (Fıkıh ulemasının) ve Fertsilertnkinden daha büyük olmazsa, siz Gök Hüküm­ ranlıgt'na giremezsiniz. Bunun için, eger sen takdimini mihraba getirir ve orada hatırlarsan ki, kardeşin sana karşı bir şikayeti var, o zaman mihrap önündeki takdimini bırak, önce ona git, kardeşinle helallaş ve sonra gel ve kurbanını -sadakanı takdim eti Muhalifinle yolda oldugun sürece, çabucak onunla birlik ol, anlaş ki muhalifin bir hususta hakime senden şikayetçi ol­ masın ve Hakim mahkeme görevlisiyle hükmünü uygulama­ sm, sen son kuruşuna kadar borcunu ödemeden önce seni bıraksın. Size söylendigini işittiniz: 'Komşunu sevmelisin ve düşma­ nına nefret etmelisin'. Ama ben size söylüyorum, dinleyiniz, düşmanınızı da seviniz, size kin duyanlara da iyi davranınız.

1 42

Kanontk-Apolaif İncillere Göre Hz. İsa

Size hakaret edeniert siz kutsayıruz ve sizi üzenlere siz dua ediniz. Böylece Gökteki Ebeveyninizin çocuklan olunuz ve O kötüler üzeline de, iyiler üzeline de güneşi dogdurur ve yag­ muru haklılar üzeline de haksızlar üzeline de gönderir. Siz sizi seveniert severseniz, nasıl bir mükafat kazanırsı­ nız? Çünkü siz sizi seven günahkarlan da sevmelisiniz. Ve siz sadece size iyilik yapanlara iyilik yaparsanız, nasıl bir ka­ zancınız olur? Çünkü günahkarlar da aynısını yapıyor. Ve siz yalnız kendi kardeşielinizi selamlarsanız, digerlelinden daha fazla ne yapmış olursunuz? Gümrükçüler de öyle yapmıyorlar mı? Ve eger sen her şeyin kendi hayatın gibi (olmasını) ister­ sen, o zaman hakikatten uzaklaşırsın, koyver onu, çünkü ha­ yata (cennete) girmek ve hakikate sahip olmak, onu kaybet­ mekten ve açık karanlıga çarprnaktan daha iyidir. Sen bir başkasının acısı ve ızdırabı hesabına, bir şeylere ulaşmak istersen, onu kalbinden kopar. Sadece o zaman ba­ nşa ulaşırsın. Çünkü senden zayıf birine üzüntü hazırlamak­ tansa, kendin acı çekmen daha iyidir. " (On i k i Hav. 2 5 , 8-1 7).

Ancak yukardaki ifadeler esnasında bir şey daha söylüyor: "Bilakis görün, burada Musa'dan daha büyük birt var ve bu size daha yüksek şeriatjkanwı, hatta kamil bir kanwı verecek ve siz bu kanuna itaat etmelisiniz!" (On i . Hav. 2 5 , 8). Bu ifade de kendisinin Hz. Musa'nın getirdigi bazı şer'i hükünılerden daha iyisini, daha yüksegini getirdigini söylüyor ki, diger da­ varanışlarından da anlaşılacagı üzeline, mevcut şertatta bir ıslahata girtşeceginin işaretielini de vermiş oluyor:. Peygam­ berlik göreviertnden bilinin hukuka yeni bir anlayış getirmek ve bazı şert kanunlan degiştirmek oldugunu söylüyor. Müte­ akip konuşmasında hak ve adalete sevgi ve takvayı, ihlası da ilave etmek istiyor ve şunlan söylüyor (On i k i Hav. XXV I ) . "Bakınız, siz sadakalarınızı halkın görmesi için onlan hal­ kın önünde vermiyorsunuz. Aksi halde Gökteki Baba'nız ya­ nında hiç bir mükafatınız olmaz. Sen Sinagog'daki rtyakar­ ların , caddelerde halkın övgüsünü kazanmak için yaptıkları

Tebl1g ve Mesajlan

1 43

gibi, sadaka verirken etrafa borazaola duyunnaınalısın. Ger­ çekten size söylüyorum, onlar mükafatlarını zaten almış olu­ yorlar. Ama sen sadaka veriyorsan, senin sol elin, s� elinde tut­ tuguııu bilmesin, böylece senin sadakan gizli kalsın ve gizli­ likleri gören Vahit (Tanrı) , seni açıkça tanıyacaktır. Ve sen dua edersen, duan Sinagogda, cadde köşelerinde halka gösteriş için dua eden riyakarların ki gibi olmasın. Ger­ çekten size söylüyorum, onlar zaten mükafatlarını aldılar. Ama sen dua edeceksen, odana git ve kapını kapa ve gizli­ likteki Vahid'e, semavi Baba'ya (Tanrı'ya) dua et, o gizlilikleri görür, seni açıkça tanır . Ve cemaatle birlikte dua ediyorsan, putperestler gibi boş tekrarlarda bulunma, çünkü onlar, çok kelime kullarurlar­ sa, (putlarının) işitileceklerini s anırlar. Bunun için kendinizi onlarla eşit tutmayın; çünkü sizin Gökteki Bab anız , siz dua etmeden önce de ihtiyaçlarınızı bilir. " (On i k i Hav. 2 6, 1 -5 ) . "Oruç tutarsanız da, riyakarlar gibi düşkün görünmeyiniz. Çünkü onlar yüzlerini oruç tutanlarınki gibi düşkün göste­ rirler. Hakikaten size söylüyorum, onlar mükafatlarını zaten almış oluyorlar. "Siz Şabat'ı (Cumartesi'yi) tutmuyor ve servet toplama hır­ sınızı terk etmiyorsunuz. Ama sen oruç tutacaksan, başını yagla ve yüzünü yıka, halkın önünde oruç tutugunu belli etme. Ve gizliliklerin derinliklerine kadar gören Kutsal, seni açıkça görür, bilir. Eger ölümden şikayet ediyor ve üzüntü duyuyorsanız , ona göre hareket edin çünkü onların kaybı, onun kazancıdır. İn­ sanların önünde üzüntü duyup ve yüksek sesle sıziananlar ve elbiselerini parçalayanlar, başkalarına üzüntülerini gös­ termeye çalışanlar gibi olmayın. Çünkü bütün ruhlar Tan­ n'nın elinde durur ve tüm iyilik yapanlar, önceki geçmişle­ riyle birlikte, ebedilik kucagında huzur bulacaklardır. " (On i k i H av. 2 6, 8-1 0 ) .

Karwnik-Apokrtf İncillere Göre Hz. İsa

1 44

Şeriatta Isiahat Şertat meselesi Hıristiyanlık tarihinde ilk dönemlerinden beri problem olarak öne çıkmıştır. Zaman zaman hem Musevi hem İ savi cemaatlerin kendi içlerinde ve aralannda tartışma­ lara sebep olmuş, hatta İ sa'nın vefatından hemen sonra ha­ vartler arasında gelişen görüş aynlıklannda ana konulardan biri olmuş, ihtilaflann çözümü için İ sa'nın kardeşi (Efendi'nin Kardeşi) Yakub'un başında bulundugu Kudüs cemaati ile putperest kökenli Hırtstiyanlann oluşturdugu Antakya ce­ maati temsilcilert MS 48-49 yıllannda Kudüs'te toplanmış­ lardır. Havartler Konsilt adı verilen bu toplanWarda tartışılan konulann başında Tevrat şertatının, yani Yahudi şeriatının İ sa Mesih cemaati içindeki geçerliligt tartışılmıştır. Rivayet­ lere göre, yaklaşık kırk güne yakın bir süre başta Paulus ve Yakub olmak üzere cemaat ileri gelenleri bu konuyu müzake­ re etmişler. "Efendinin Kardeşi" unvanlı Yakub Tevrat şeria­ tının devam ettigtni savunurken, putperest kökenli Antakya cemaatinin lideri ve savunucusu Paulus, Mesih'in gelmesiyle Tevrat şertatının kaldırıldıgını, nesh olundugunu savunmuş­ tur. Tartışmalann sonunda yeni cemaat mensubu putperst kökenli inananiann Musa şeriatından degil, sadece Nuh Şeri­ atı'ndan sorumlu olacakları konusunda zahiri bir uzlaşmaya varılmış; bu arada Tevrat'ın On Emri de (Evamir-i Aşera) tabii olarak kabul edilmiştir. Putperest kökenli yeni inananlar Tev­ rat'ın yiyecek, temizlik ve diger merasim emirlerinden muaf sayılmışlardır, sorumlu tutulmamışlardır.5 Hz. İ sa'nın haya­ tında başlayan şertat sorunu, vefatından sonra da tartışılma­ ya devam etmiş. Tarih boyunca bir çıbanbaşı olarak sorun günümüze kadar gelmiştir. Halen de ilahiyatçılar arasında konu tartışılmaya devam etmektedir.

Biz burada İ sa sonrası kiliseler ve ilahiyatçılann tartışma­ lanna, yorumlanna girmek yerine, ana kaynak olan, İncill er­ de rivayet edilen İ sa'nın şertatla ilgili davranış ve sözlerine yer vererek O'nun şertat anlayışını kavramaya çalışacagız.

5

H.J.Schoeps, Yahudi Huistiyanlar, İz Yayıncılık. İstanbul 20 1 0 , s. l 58 vd.

Tebll� ve Mesajlan

1 45

a. Şeriabn Devamı

İsa'nın şeriata baglı bir Yahudi ailesi içinde yetiştigt ve ya­ şadıgı şüphesizdir. O da şeriatın geçerli oldugunu diger Ya­ hudi muallimleri gibi söylemeye devam etmiş, onaylamıştır. Nitekim Hz. İsa'yı dinlemeye gelenlerden biri O'na sordu: "Üstat, yaşamak için hangi iyi işi yapmalıyım?' İsa, 'Şeriatı ve peygamberleri takip et,' dedi. O cevap verdi: 'Ben onları takip ettim.' İsa cevap verdi ve dedi: 'Git ve bütün sahip olduklannı sat ve onları fakiriere dagıt ve beni takip et.' Ama bu sözler onun hoşuna gitmedi. Ve Üstat ona dedi: 'Şeriatı ve peygam­ berleri takip ettigtni niçin söylüyorsun? Bak, senin kardeşle­ rin çogu kirli paçavralar giyiyor, açlıktan ölüyor ve senin evin ise pek çok zenginlikle dolu ve onlar ondan bir şey almıyorlar. Ve O Simon'a dedi: 'Zenginlerin göge (cennete) girmeleri zor; çünkü zenginler kendileri için çalışırlar ve hiç bir şeyi olma­ yanları küçük görürler." (On i k i H av. 1 4, 1 0-1 2 ) . Görüldügü gibi İsa cennet hayatını kazanmak isteyen bir Yahudi'den herhan­ gi bir ayırım yapmadan şeriata uymasını istemekte ve onu yerine getirdigini söyleyene de kamil bir mürnin olabilmesi için servetinin bir kısmını degil, tümünü halka, fakiriere da­ gıtmasını istemektedir. Nasara ineili ( 1 6) ise aynı olayı biraz farklı biçimde şöyle rivayet eder: "O zaman iki zenginden biri ona dedi: "Üstat, ebedi hayatı yaşayabilmem için, nasıl bir hayırlı iş yapayım?' Ona dedi: 'Şeriatı ve Peygamberlerin tavsiyelerini yerine getir be adam!' O zaman o da cevap verdi: 'Onu yaptım'. İsa ona dedi: 'Öyleyse git ve bütün sahip oldugun şeyleri sat ve fakir­ Iere dagıt ve sonra bana gel ve beni takip et!' O zaman zengin başını kaşımaya başladı ve bu (söz) onun huşuna gitmemiş ve hiç anlamamıştı. Ve Üstat ona dedi: 'Şeriatı ve peygam­ berlerin tavsiyelerini yerine getirdigini nasıl söylersin? Bak, şeriatta şöyle yazılıdır: ·yakınlarını kendin gibi sevmetisini Ve bak, senin pek çok kardeşin, (senin gibi) İbrahim oglu pislige batmış, kaskatı kesilmiş ve açlıktan ölüyorlar ve senin evin ise, birçok malla dolu, onlara oradan hiç bir şey gelmiyor!' Ve yanında oturan şakirdi Simon'a döndü ve dedi: 'Yona Oglu

1 46

Kanonik-Apokrif İncillere Göre Hz. İsa

Simon, bir devenin igne dellginden geçmesi, bir zenginin cen­ nete (Gök Ülkesine) girmesinden daha kolaydır . . . Haksızlık­ lardan önce kumazlıgı bırakın. Kendinizi koruyun ki, onlar gibi acı çekmeyesiniz!" "Hayvanların kendi aralarında yaptık­ larının muhakemesi ve karşılıgı yoktur, ama insanlar yaptık­ larının karşılıgınt (hesap gününde) ceza ve büyük ızdıraplar olarak göreceklerdir. " (Nasara inci ! i , 1 6) . İ sa çevreye mesajını iletmeleri için gönderdigi Havartlerine de şu tavsiyelerde bulunuyordu: "Merhametli olmaya çalışın. Sizin affedildiginiz gibi onları affedin. Siz kendiniz hangi öl­ çüyle ölçerseniz, onlar da sizi aynı ölçüyle ölçecekler. Ve siz başkasına ne yaparsarıız , size de öyle yapılacaktır. Ve sizin verdiginlz gibi, size de öyle verilecektir. Ve siz nasıl yönlen­ dirirseniz, siz de öyle yönlendirileceksiniz. Ve siz digerlerine nasıl hizmet ederseniz, size de öyle hizmet edilecektir. Çünkü Tarın adildir, herkesi arnellerine/yaptıklarına göre mükafat­ landırır. Siz ne ekerseniz, onu biçeceksiniz. " (On i k i Hav. 1 8, 1 0- 1 2 ) . Görüldügü gibi sadece iman degil, aynı zaman da gü­ zel ahlaki davranışlar, adalet ve merhamet öne çıkanlmakta; kişinin kendisi ile ötekisi arasındaki mesafe tümden kaldırıl­ maya çalışılmaktadır. Hatta birinin günaha girmesine sebep olmak da, kişinin kendisinin şeriatı çignemesi, günaha girmesi kadar etkilidir. Nitekim Hz. İ sa şöyle buyuruyor: "Kim bana iman eden bu küçüklerden birini günaha düşürürse, boynuna kocaman bir degirmen taşı geçirilip denize atılması kendisi için daha iyi olur. Eger elin günah işlemene neden olursa, onu kes. Tek elle yaşaman (cennete) kavuşman, iki elle sönmez ateşe, ce­ henneme gıtmenden iyidir. Eger ayagın günah işlemene ne­ den olursa, onu kes. Tek ayakla yaşama (cennete) kavuşman, iki ayakla cehenneme atılmandan iyidir. Eger gözün günah işlemene neden olursa, onu çıkar at. Tarın'nın Egemenligi'ne (ahirete) tek gözle girmen, iki gözle cehenneme atılmandan iyidir. 'Orada kemiren kurt ölmez, yakan ateş sönmez.' Çünkü herkes ateşle tuzlanacaktır. Tuz yararlıdır. Ama tuz tuzlulu­ gunu yitirirse, bir daha ona nasıl tat verebilirsiniz? İ çinizde

Tebltg ve Mesajlan

1 47

tuz olsun ve birbirinizle banş içinde yaşayın!" (Mar. 9, 42 -50; Mat. 1 8, 6-9; Luk. 1 7, 1 -2 ) . Hatta İ sa şer'i kurallara uymayla ilgili özel bir uyanda da bulunur ve derki: "Bana Efendi, Efendi diyenierin her biri cennete giremezler, ancak Gökteki Babamın (Tann'nın) emir­ lerini yerine getirenler girer. O gün pek çoklan bana derler: Efendi Efendi, biz senin adınla elçilik yapmadık mı? Senin adınla cinleri çıkarmadık mı ve senin adınla pek çok mucize­ ler göstermedik mi? O zam an ben onlar diyecegun: Ben sizi tanımıyorum. Benden uzak durun, sizler şeriatı (hukuku) çiğ­ neyenlersiniz günahkarlarsınız. " (Mat. 7, 2 1 -2 3 ) . Yani hidayet için keramet göstermekten çok, Tann'nın hoşnutluğunu ka­ zanacak davranışlar için de olmak gerektiğini vurgular.

b. Yiyecek Kuralları Hz. İ sa'nın Yahudi yiyecek kanunlan (Koşer kanunlan) içinde yetişmesi tabüdir. Ancak tebliğinde, davranışlarında ve öğrencilerine tavsiyelerinde aynı hassasiyeti göstermediği, konuyu farklı yorumladığı görülür. Nitekim tebliğ için çevre­ deki Yahudi yerleşim yerlerine gönderdiği öğrencilerine: "Ve siz hangi şehre gelirseniz ve onlar sizi kabul ederlerse, canlı dışında önünüze konan her şeyi yeyin. Ve oradaki has­ talan tedavi edin ve onlarla konuşun: 'Allahın hükümranlığı size yakın geldi' deyin. Ve bir evde kalırsanız ve önünüze kan akıtılmadan konan yiyeceği yer ve içeceği içersiniz; çünkü iş­ çinin ücreti değerlidir. " diyor (On i k i H av. 1 8, 5-6). Yahudi şeri­ alına göre yenmesi caiz olmayan, kanı yeterince akıtılmamış bir yiyeceği yemelerini. geri çevirmemeterini tavsiye ediyor. Tomas i neili rivayetine göre: " . . . Misafır kalmak için bir bölge­ ye, herhangi bir yere giderseniz ve sizi kabul ederlerse, önü­ nüze konanı yiyiniz ve onların aralarındaki hastalan tedavi ediniz. Çünkü sizin ağzınıza giden sizi kirletmez, ancak sizin ağzınızdan çıkan sizi kirletir. " (Tomas, 1 4) diyerek, Tevrat'ın hassas yiyecek (Koşer) kanunlarını yumuşatıyor. 6 6

Kur'an'a göre Hz. lsa'nın geliş gayelertnden birt, Yahudilere taşkınlıkla­ rından dolayı ceza olarak verilmiş yiyecek yasaklarını kaldınnaktır. Nite-

1 48

Kanonik-ApokrifİrıcUlere Göre Hz. İsa

Matta İncilindeki benzer bir rivayete göre de: "İsa'nın yanı­ na Yetuşalim'den (Kudüs'ten) Fartialılar ve Yazıcılar gelerek şöyle dediler: "Senin ögrencilerin neden atalanmızın gelenek­ lerini çignıyor? Ömegm, yemek yemeden önce ellerini yıka­ mıyorlar. " İsa da onlara şöyle karşılık verdi: "Peki siz neden gelenekleriniz ugruna Tanrı'nın emrini çignıyorsunuz? Örne­ gm Tanrı, 'Annene ve babana saygılı ol' ve 'Annesine ya da babasına hakaret eden mutlaka ölmelidir' demiştir. Fakat siz, 'Bir kişi annesine ya da babasına "Sana yararı dakunabile­ cek neyim varsa Tanrı'ya ad anmış armagandır," derse, artık babasına saygı göstermek zorunda degildir' dersiniz. Böyle söyleyerek kendi geleneginiz ugruna Tanrı'nın sözünü geçer­ siz kılıyorsunuz. Ey iki yüzlüler, İşaya Peygamber'in sizin için yazdıgı şu sözler ne kadar yerindedir: 'Bu halk dudaklarıyla beni sayar, fakat yürekleri benden çok uzaktır. Bana ibadet edip duruyorlar ama boşuna; çünkü ögreti olarak insan emir­ lerini ögretiyorlar." İsa "Ondan sonra, kalabalıgı yanına çagrrdı ve şöyle dedi: "Dinleyin ve şunu iyi anlayın: Bir insanın agzma giren degil, agzından çıkan şey onu kirletir. " O sırada ögrencileri İsa'ya gelip, "Senin söylediklerini duyunca Farizalıların gücendigl­ ni biliyor musun?" dediler. İsa da onlara şöyle karşılık verdi: "Gökteki Babamın dikmedigi her fidan kökünden sökülecek­ tir. Onları bırakın. Onlar kör kılavuzlardır. Kör köre kılavuzkim Al-ı İnıran 50. ayette: "(Ben) Benden önce gelen Tevrat"ı doğrulayıcı

olarak ve size haram kılınılan bazı şeyiert size helal yapayım diye gönde­ rildim. . . " buyruluyor. Yahudilikteki koşer yasaklamu neshettlgtne Işaret ediyor. Matde. 3-5 ve Araf. 1 57 ayetleriyle de Koşer katdeleri kaldınlnuş. helal ve hararniara açıklık kazandınlnuştır. Yahudilikteki yiyecek yasak­ lan konusunu Kur'an (Nisa. 1 60) şöyle açıklar: "Bir kısım Yahudilerin

yaptıkları zulümlerden. çok kimseyi AUah yolundan çevirmelerinden dola­ yı. kendUertne helal kılınmış temiz ve hoş yiyecekleri onlara yasakladık." buyruluyor. Yine paralel bir ayette En'am 1 46'da bulunmakta: " Yahudi­ lere bütün tımaklı hayvanları haram ettik. Sığır ve koyunlar da, yağlarını onlara haram kıldık; yalnız (hayvanların) sırtlannın, yahut bağırsaklannın taşıdığı. ya da kemiğe kanşan yağlannı haram etmedik. Aşırılıkları yüzün­ den onları böyle cezalarıdırdık. Biz elbette doğru söyleyenlerdeniz." Yine açıklama olarak Kur'an şöyle diyor: ".Tevrat irıdirtlmeden önce, İsrail'in kendisirte haram kıldığı şeyler dışında, İsratloğullanna bütün yiyecekler heldldL" !Aı-t İmran, 93) buyurarak, Hz. İsa'run tebllgtnl onaylıyor.

Teblig ve Mesajlan

1 49

luk ederse her ikisi de çukura düşer." Petrus'un MBize bu ömegt açıklar mısın?" diye sorması üzerine İsa, MSiz de mi hala anlamıyorsunuz?" diyerek söze başladı. M� giren her şeyin bagrrsaklardan geçip lagıma atıldıgım bilmiyor musu­ nuz? Agızdan çıkan şeyler ise yürekten çıkar ve insanı bunlar kirletir. Ömegin kötü düşünceler, cinayetler, zinalar, cinsel ahlaksızlıklar, hırsızlıklar, yalan tanıklıklar ve küfürler yü­ rekten çıkar. İnsanı kirleten şeyler bunlardır; fakat el yıkama­ dan yemek yemek insanı kirletmez. " (Mat. 1 5, 1 -20). Ancak burada İsa'nın İşaya Peygamberden naklen söyledi­ gl: "'Bu halk dudaklarıyla beni sayar, fakat yürekleri benden çok uzaktır. Bana ibadet edip duruyorlar ama boşuna; çünkü öğreti olarak insan emirl.e_rini öğretiyorlar, " sözü dikkat çeki­ cidir. Çünkü İşaya peygamber Tevrat şertatının bir kısmının gerçekten "Tann Emri" olmadıgını, insanlar tarafından Tev­ rat'a veya Yahudi şeriatı içine "Tann Emri" diye sonradan yer­ leştirildiglni söylüyor7 ve kendisinin de "Tann Emri" olmayan dogru bilinen yanlışlan uygulamadıgım, ögrencilerine tavsiye etmedigini ifadeye çalışıyor. Hz. İsa'nın yiyecek yasaklan ile ilgili kanaatini ortaya ko­ yan başka bir rivayet de (On i k i H av. 28, 1 -5 ) bulunmaktadır. Buna göre: "İsa'nın konuşması sona erdikten bir gün son­ ra, Tiberya'da yedi kaynagın bulundugu bir yerde genç bir adam ona şakirtleriyle birlikte yemeleri için canlı tavşan ve güvercinler getirmişti. Ve İsa genç adama sevgiyle baktı ve ona dedi: "Senin iyi bir kalbin var ve Tann seni aydınlatacak; ama biliniyor musun ki, Tann başlangıçta insana topragın ürününü yiyecek olarak verdi ve onu maymundan veya sıgır­ dan veya attan veya koyundan daha aşagı yapmadı ki, o diger yaratıklan öldürsün ve onların etini ve kanını yesin? Siz haklı olarak Musa'nın böyle yaratıklan kurban etmeyi ve etlerini yemeyi emrettigine inanıyorsunuz ve onu mabette yerine ge­ tirtyorsunuz, ama bak, Musa'dan daha büyük biri burada ve O şeriatın kanlı kurbanını ve ziyafeti kald.umaya ve evveliyat­ taki gibi temiz takdime ve kansız kurbanı. yani toprağın ürünü 7

Kur'an Araf 1 57'de bu iddiayı onaylıyor.

1 50

Kanonik-Apokıif İncUlere Göre Hz. İsa

ve tanelerini tüketilmesini tesise geliyor. Bununla siz Tann'ya temiz şeyiert kurban edesiniz ve yiyesiniz, ama siz temiz ol­ mayan şeyiert kurban (sadaka) etmezsiniz, yemezsiniz, çünkü sizin kanlı kurbanlannızın ve ziyafetlertnizin sona erdigi saat gelecek ve siz kutsal ibadet ve temiz kurbanla ibadet edecek­ siniz. Bu sebeple malılüklan serbest bırak, onlar Tann'yla sevinsinler, insanlan da günaha sokmasınlar. " Ve genç onla­ n serbest bıraktı ve kafeslertni kırdı, baglannı çözdü. " (On iki Hav. in. 2 8, 1 -5). Bu örnekte Yahudilikteki tavşan, güvercin vs. gibi yabani hayvan ve kanatlı hayvanlann kurban gelenegmi nesh ettigi, kaldırdıgı anlaşılıyor. Oniki Havart ineili'nde rtvayet edilen sözün, yani kendisi­ nin mabet gelenegindeki "kanlı kurbanı kaldırmak için geldi­ gl" beyanını, Ebionitler ineili de naklediyor: " . . . Ben kurbanı kaldırmaya geldim ve siz kurbanı terk etmezseniz, (Tann'nın) gazabı da sizi terk etmeyecektir, " (Ebion itler i nc i l i , 6) diyerek yukandaki rtvayeti pekiştirmekte, tekrar etmektedir. Bura­ dan İsa'nın mabetteki hayvan kurbanı ve merasimlerini, hay­ vanı yiyeceklerle ilgili Tevrat kanunlarını kaldırmaya çalıştıgı anlaşılmaktadır. 8 c.

Şabat (Cumartesi) Günü Sorunu

Yahudilige göre haftanın altı günü çalışılması helal, yedin­ ci gün dinlenme gönü olarak çalışılması haram kılınmıştır. Bu emir zamanla öyle katılaştınlmış ve şekilselleştirilmiştir ki, zam ret halinde dahi uyulmaması, Yahudi toplumunca günah sayılmıştır. Ancak Hz. İsa'nın bu emrt mutlak degil izafi olarak degerlendirdigt, hastalık vs. gibi zarurt durum­ larda emrtn göz ardı edilebilecegi kanaatinde olduguna şahit oluyoruz. Mesela: Matta rtvayetine göre, "Bir Şabat (Cumartesi) günü İsa ekinler arasından geçiyordu. Ögrencilert acıkınca başaklan kopanp yemeye başladı. Bunu gören Fertzalılar İsa'ya, "Bak, 8

Yine açıklama olarak Kur'an şöyle diyor: "Tevrat indirilmeden önce. İsra­

U'in kendisine haram kıldığı şeyler dışında, İsraUoğullanna bütün yiyecek­ ler heliıldi," (Ai-ı İmran, 93) buyurarak, Hz. İsa'nın tebliglni onaylıyor.

Tebllg ve Mesajlan

151

ögrencileıin Şabat günü yasak olanı yapıyor, " dediler. İ sa on­ lara, "Davut'la yanındakiler acıkınca Davut'un ne yaptıgıru okumadınız mı?" diye sordu. "Tanrı'nın evine (mabede) girdi, kendisinin ve yanındakilertn yemesi yasak olan, ancak ka­ hinlertn yiyebilecegt adak ekmeklerini yedi. Ayrıca kahinlerin her hafta tapınakta Şabat günü'yle ilgili buyrugu çignedik­ leri halde suçlu sayılmadıklarını Kutsal Yasa'da okumadınız mı?" ( Lev. 2 4 : 9 1 ; Sa. 2 1 : 1 -6) diyerek itiraz edenlere cevap verdi. Yine, İ sa'nın eli sakat bir adamı iyileştirmek istemesi üzerine, İ sa'yı suçlamak amacıyla kendisine, "Şabat Günü bir hastayı iyileştirmek Kutsal Yasa'ya uygun mudur?" diye sordular. İ sa onlara şu karşılıgı verdi: "Hanginizin bir koyunu olur da Şa­ bat Günü çukura düşerse onu tutup çıkarmaz? İ nsan koyun­ dan çok daha degerlidirl Demek ki, Şabat Günü iyilik yapmak Yasa'ya uygundur. " Sonra adama, "Elini uzat!" dedi. Adam elini uzattı. Eli öteki gibi yine sapasaglam oluverdi (Mat. 1 2 , 1 0- 1 1 ; Luk. 6, 1 - 1 1 ve Mar. 3, 1 -6). Luka'daki bir başka rivayete göre: " İ sa bir Şabat günü, Fe­ risi yöneticilerden birinin evine yemege gitti. Orada bulunan­ lar kendisini dikkatle izliyordu. İ sa'nın önünde, vücudu su toplamış bir adam vardı. İ sa bunu görünce, Kanun uzman­ larına (fakihlere) ve Farizalılara, "Şabat gününde şifa vermek kanuna uygun mu, degil mi?" diye sordu. Fakat onlar suskun kaldılar. O zaman İ sa adamı tuttu ve iyileştirdi, sonra gönder­ di. "Hanginizin Şabat gününde oglu veya öküzü kuyuya düşer de onu hemen çekip çıkarmaz?" diye sordu . Cevap veremedi­ ler (Luk. 1 4, 1 -6). Bu rivayetler İ sa'nın ictihatına göre zamret durumlarında Şabat'ta da faydalı işlerin yapılmasında engel olmadıgını göstermektedir.

d. Boşanma ve Zina İ sa kendisine zina ve boşanma ile ilgili sorulan soruya, Matta'da rivayet edilen bir habere göre şöyle cevap verir: Tev­ rat'ta "'Zina etme' denildigini duydunuz. Ama ben size diyo­ rum ki, bir kadına şehvetle bakan her adam, zaten yüregtnde o kadınla zina etmiştir. Eger sag gözün seni günaha sokarsa, onu çıkar, at. Çünkü vücudunun bir üyesinin yok olması,

1 52

Kanonik-Apokrif İncUlere Göre Hz. İsa

tüm vücudunun cehenneme atılmasından iyidir. Eger sag elin seni günaha sokarsa, onu kes, at. Çünkü vücudunun bir üyesinin yok olması, tüm vücudunun cehenneme gitme­ sinden iyidir. " Yine "Kim karısını boşarsa ona boş kagıdını versin' denilmiştir. Ama ben size diyorum ki, karısını cinsel ahlaksızlıktan başka bir nedenle boşayan her adam, onu zi­ naya itmiş olur. Boşanmış bir kadınla evlenen de zina etmiş olur. " (Mat. S, 2 7-3 2 ) . Aynı konudaki Matta ve Markos'un benzer rivayetlerine göre: - İ sa'nın yanına gelen bazı Farizalılar, O'nu denemek amacıyla şunu sordular: "Bir adamın, herhangi bir neden­ le karısını boşaması Kutsal Yasa'ya uygun mudur?" İ sa şu karşılıgı verdi: "Kutsal Yazılar'ı okumadınız mı? Yaradan baş­ langıçta insanları erkek ve dişi olarak yarattı' ve şöyle dedi: 'Bu nedenle adam annesini babasını bırakıp karısına bagla­ nacak, ikisi tek beden olacak.' Şöyle ki, onlar artık iki degil, tek bedendir. O halde Tanrı'nın birleştirdigini, insan ayırma­ sın . " Farizalılar İ sa'ya, 'öyleyse' dediler, 'Musa neden erkegtn boşanma belgesi verip karısını boşayabilecegtni söyledi?' İ sa onlara, " inatçı oldugunuz için Müsa karılarınızı boşamanıza izin verdi, " dedi. "Başlangıçta bu böyle degtldi. Ben size şunu söyleyeyim, karısını fuhuştan başka bir nedenle boşayıp baş­ kasıyla evlenen, zina etmiş olur. Boşanan kadınla evlenen de zina etmiş olur." Bu açıklama üzerine ögTenciler İ sa'ya, "Eger erkekle karısı arasındaki ilişki buysa, hiç evlenmemek daha iyi!" dediler. İ sa onlara, "Herkes bu sözü kabul edemez, ancak Tanrı'nın güç verdiği kişiler kabul edebilir, " dedi. "Çünkü kimisi doğuştan hadımdır, kimisi insanlar tarafından hadım edilir, kimisi de Göklerin Egemenliği uğruna kendini hadım sayar. Bunu ka­ bul edebilen etsin!" (Mat. 1 9, 1 - 1 2 ; Mar. 1 O, 1 - 1 2 ; Luk. 1 6, 1 8) . Aynı haberin müteradifi Oniki Hav. ineili'nde (42 , 1 -8) şöyle rivayet edilir: "Onu denemek için Farizalılar geldiler ve ona dediler: "Kanuna göre bir adamın karısını her hangi bir se­ bepten dolayı boşaması hak mıdır?"

Teblig ve Mesajlan

1 53

Ve cevap verdi ve onlara dedi: "Bazı halklarda bir adam pek çok kadın alır ve haklı bir sebepten istedi�i boşar, baş­ ka halklarda bir tek kadınla evlenir, karşılıklı sevgiyle ba�lı kalır ve bu daha iyidir ve en yüksek yoldur. Siz hiç okumadı­ nız mı? Tanrı başlangıçta insanlan öyle yarattı ki, bir kadın ve bir erkek olmalıdır ve dedi: Bunun için bir adam veya bir kadın baba ve annesini terk eder ve kansına veya kocasına ba�lanır ve ikisi bir beden olur. Artık onlar iki de�illerdir, bi­ lakis bir bedendirler. Çünkü Tanrı neyi birleştirdiyse, insan onu ayırmamalıdır." "Ve onlar ona karşı çıktılar: "Musa niçin bir ayrılık yazı­ sı verilmesini emretti?" Ve o onlara dedi: "Sizin kalplerinizin katılı�dan dolayı, Musa kartlarınızdan ayrılmaya izin verdi, aynı şekilde o pek çok durumda et yemeyi de müsaade etti� gibi; ama başlangıçta öyle de�di. Ve size söylüyorum: Kim kansını haklı bir sebepten dolayı da boşarsa ve başka bir kadınla onun yerine evlenirse, zina eder." O zaman talebeleri ona dediler: "E�er bir ad amın ka­ nsıyla meselesi öyle olursa, o zaman evlenmek iyi de�ldir. " Am a o onlara dedi: "Söz herkesi içermiyor, sadece söz veri­ lenleri. Çünkü do�şlarından beri evli olmayan ve evlendiril­ meyen insanlar vardır veya kendili�inden Gök Hükümranlı� (ahiret/cennet) arzusuyla evlenmeyenler vardır. Kim anlamak isterse, anlar!" Yuhanna ineili'ndeki bir başka rivayete göre: "İsa Zeytin Da�·na gitmiştl. Ertesi sabah erkenden yine Sinagoga dön­ dü. Bütün halk O'nun yanına geliyordu . O da oturup onlara ö�retmeye başladı. Din bilginleri ve Farizalılar, zina ederken yakalanmış bir kadın getirdiler. Kadını orta yere çıkararak İsa'ya, "Muallim, bu kadın tam zina ederken yakalandı." de­ diler. "Musa bize yasada böyle kadınların taşlanmasını bu­ yurdu, sen ne dersin?"9 Bunları İsa'yı denemek amacıyla söy9

Tevrattaki recm (taşlamayla cezalandırma) emiini Kur'an da neshederek (kaldırarak) yerine haftfletici, "degrtekle dövülme" (hat) cezasını getirmiş­ tir (Nur Süresi, 2) .

1 54

Kanonik-Apokrif ineiliere Göre Hz. İsa

lüyorlardı; O'nu suçlayabilmek için bir neden arıyorlardı. İ sa egilmiş, pannagıyla topraga yazı yazıyordu. Durmadan aynı soruyu sonnaları üzerine dogruldu ve " İ çinizde kim günah­ sızsa, ilk taşı o atsın!" dedi. Sonra yine egildi, topraga yaz­ maya başladı. Bunu işittikleri zaman, başta yaşWar olmak üzere, birer birer dışarı çıkıp İ sa'yı yalnız bıraktılar. Kadın ise orta yerde duruyordu. İ sa dogrulup ona, "Kadın, nerede on­ lar? Hiçbiri seni yargılamadı mı?" diye sordu. Kadın, "Hiçbiri, Efendim, " dedi. İ sa, "Ben de seni yargılamıyorum. " . "Git, � bundan sonra günah işleme!" dedi (Yuhan na, 8, 1 - 1 1 ) .

e . Temizlik Sorunu Hz. İ sa ögrenenertnin bedensel temizlige riayet etmedik­ leri ithamıyla Yahudi rahiplerce tenkide ugramıştı. Rivayete göre: "O ögrencilerini yanına aldı ve Mabet ziyaretine götür­ dü ve mabet içinde dolaştı. Ve Levi isminde bir Fartzalı rahip O'na dogru geldi ve karşısında (durup) Ü stad'a: "Ne kendin, ne de ögrencilerin ayaklarını dahi yıkamadıkları halde, bu te­ miz yerde dolaşmak ve bu kutsal eşyaları ziyaret etmek iznini sana kim verdi? Yıkanmadan ve elbise degiştirmeden kimse­ nin ginnedigi, içindeki pek çok kutsal eşyayı seyretmeye çok­ larının cesaret edemedigi bu temiz yere (taharetsiz) girmek­ le mabedi kirlettln, dedi." Ve Üstat ögrencileriyle birdenbire durdu ve "O halde bu mabette bulunan sen temiz misin?" dedi. Levi, "Ben temizimi Davud Havuzunda yıkandım ve baş­ kaları merdivenden yukarı çıkarken, ben aşagı indim, beyaz elbise giyindim ve temiz olarak kutsal eşyaları seyretmeye gel­ dim," dedi. Bunun üzerine Üstat ona cevap verdi ve "Yazıklar olsun kendilerini görmeyen körlere! Sen bu akar suda banyo yaptın, haJ.buki gece ve gündüz köpekler ve domuzlar (bu su) etrafında yatıyor ve sen (onda) yıkandın, derini ovdun. Fahi­ şeler ve zumacılar da ihtişamlı görünmek için (bedenlerini) yaglıyorlar, ovuyorlar, temizliyorlar, ama içiert akreplerle ve kötülüklerle dolu . . . " dedi ( Nasara i nc i l i , 1 6) . Diger bir rtvayete göre: "O'nun şakirtlerinden birinin elini yıkamadan yemek yedigini gören Yazı Bilginleri ve Fartzalılar ona geldiler. Buna öfkelenmişlerdi: çünkü Yahudiler ellerini

Tebll� ve Mesajlan

1 55

yıkamadan önce yemezler ve onlann bunun için bardaklan, kaplan ve masalan temizleme adetleri vardı. Ve dediler: "Se­ nin bütün şakirtlerin niçin eski rivayetleri yerine getirmiyor? Biz yıkanmadık elle nasıl yediklerini gördük." Ve İ sa dedi: "Muhakkak Müsa size ellerinizi, bedeninizi yıkamayı ve kap­ lannızı temiz tutmanızı emretti, ama çoğu kere herkes ve her zaman değil, ama siz bazı şeyleri her zaman ve herkes tara­ fından ve her yerde yapılmasını ilave ettiniz. O halde beni din­ leyin: Sadece bedene giden şeyleri degil, kalbinizden çıkan, insanlan kirleten digerlerini ve daha çok kötü ve kirli düşün­ celert de temizleyin. Bunun için düşüncelerinize dikkat edin ve kalbinizi temizleyin ve yiyecekleriniz temiz olsun. Bunlan yapmalısınız ve bu esnada diger kanunlan da terk etmemeli­ siniz. Kim temizlik kanunlannı istemeden çignerse, özürden muaftır, çünkü o onu istemeden, kanunu küçük görmeden yapmıştır, o iyidir ve haklıdır. Çünkü temizligin her şeyde ol­ ması büyük bir kazançtır." (On i . H av. 43, 1 0-1 5 ) . Matta ineili'ndeki paralel rtvayette ise (Mat. 1 5 : 5 - 2 0 ) : Fa­ rtzalılar ve din bilginleri İ sa'ya, " Ögrencilerin neden atalan­ mızın töresine uymuyorlar, niçin murdar ellerle yemek yi­ yorlar?" diye sordular. İ sa onlan şöyle yanıtladı: "Yeşaya'nın siz ikiyüzlülerle ilgili peygamberlik sözü ne kadar yerindediri Yazmış oldugu gibi, 'Bu halk, dudaklanyla beni sayar, Ama yürekleri benden uzak . Bana boşuna taparlar. Çünkü öğret­ tikleri, sadece insan buynıklandır. ' Siz Tanrı buyruğunu bir yana bırakmış, insan töresine uyuyorsunuz. " İ sa onlara ayrıca şunu söyledi: "Kendi törenizi sürdürmek için Tanrı buyru­ gunu bir kenara itmeyi ne de güzel becertyorsunuzP0 Musa, 'Annene babana saygı göstereceksin' ve 'Annesine ya da baba­ sına söven kesinlikle öldürülecektir' diye buyurmuştu. Ama siz, 'Eger bir adam annesine ya da babasına, benden alaca­ gm bütün yardım kurbandır, yani Tann'ya adanmıştır derse, artık annesi ya da babası için bir şey yapmasına izin yoktur' diyorsunuz. Böylece kuşaktan kuşaga aktardıgınız törelerle 10

Göıüldügü gibi Hz. İsa'da Yahudi toplumu Içinde şertat yertne gelenekle­ rtn öne çıkanlmasını, şertata geleneklertn hfıklm olmasını. yerleştirtlme­ sini tenkit ediyor.

1 56

Kanonik-ApokrijİnctUere Göre Hz. İsa

Tann'nın sözünü geçersiz kılıyorsunuz. Buna benzer daha birçok şey yapıyorsunuz. " (Mat. 1 5, 5-20). " İ sa, halkı yine yanına çagınp onlara, "Hepiniz beni din­ leyin ve şunu belleyin, " dedi. " İ nsarıın dışında olup içine gi­ ren hiçbir şey onu kirletemez. İ nsanı kirleten, insanın içinden çıkandır. " İ sa kalabalıgt bırakıp eve girince, ögrenenert O'na bu benzetmenin anianıını sordular. O da onlara, "Demek siz de anlamıyorsunuz, öyle mi?" dedi. "Dışandan insanın içine giren hiçbir şeyin onu kirletemeyecegini bilmiyor musunuz? Dıştan giren, insanın yüregine degil, midesine gider, oradan da helaya atılır. " İ sa bu sözlerle, bütün yiyeceklerin temiz oldugunu bildirmiş oluyordu. İ sa şöyle devam etti: " İnsanı kirleten, insarıın içinden çıkandır. Çünkü kötü düşünceler, fuhuş, hırsızlık, cinayet, zina, açgözlülük, kötülük, hile, se­ fahat, kıskançlık, iftira, kibir ve akılsızlık içten, insanın yüre­ ginden kaynaklanır . Bu kötülüklerin hepsi içten kaynaklanır ve insanı kirletir. " (Mar. 7, 5 -2 0; Mat. 1 5, 5-20). Çünkü negatif düşünce arkasından kişiyi harama götüren eylemler ve dav­ ranışlar gelir. Her ne kadar burada açıkca ifade edilmese, ge­ nel ifade içinde kalsa da, Yahudilikteki bedensel temizligi/ tahareti ortadan kaldırdıgina dair bir hüküm yoktur. Çünkü Yahudilikte tuvaJetten çıkan kişinin kirlendigi kabul edilir, ama İ sa'nın tahareti kaldırdıgina dair bir ifadesi de yoktur. Yahudilikte yemek bir ibadet sayılır, mabede ibadet için gi­ ren kişinin de temiz olması gerekir. Bu temizlikleri olan kim­ selerin yemege oturmasında veya mabede girmesinde sorun yoktur. 1 1 Hz. İ sa'ya göre Tevrat'ta kirli sayılan bir hayvanın etini ki­ şinin yemesi onu kirletmez, ancak kirli sayılan bir yiyecegi ye­ mekte, içmekle kişi Tarırı'nın emTini çıgnedigi için günahkar sayılır. Ama kişinin kendisi kirli olmaz. Bir başkasına da kir­ liligi bulaşmaz. Yahudilikte kişinin mabede ibadete girebilme­ si için ölüye dokunmamış, yatalaga/kötürüme dokunmamış ll

Baltes, 1 29; 1 54. İslamdaki abdestli olan bir kimsenin camiye ve ibade­ te hemen katıldıgı gibi. Ama tuvaJetten çıkan, abdestl olmayan kişilerin önce abdest almalan, sonra ibadete kahlmalan öngôrülür.

Tebllg ve Mesajlan

1 57

ve bedenden tuvalete atılan şeylerin çıkmış olmarnası gerekir. Yani kirlenmek serbesttir, normaldir ama ibadet için dini te­ mizli� yapılması, banyo yapılması gerekir. Kötü düşünce, gıybet, yalan vs. gibi manevi şeylerle kişinin kirlendigi söy­ lenmez, ancak kişiyi günaha soktugıt ifade edilir. Tanrı'dan başka bir şeye ibadet eden kişi ise, murdar kirli sayılır12 Has­

ta olan kişi, domuz eti yiyen kişi, cin tutugu kirli sayılmaz, ama kişi ibadet etmek isterse, mabede girmek isterse o zaman dini temizlik yapması gerekir. Nitekim kötürümlerin, cüzam­ lıların mabette toplu ibadete katılmalan caiz degildir, evinde oturmalarına kimsenin ttirazı olmaz, onlara yaklaşılmasında sakınca yoktur. Toplu ibadete katılabilmesi için kişinin saglık bulması, dini taharette bulunması gerekir. Bazı kaynaklarda çarpıtılarak anlatıldıgı gibi degildir . 1 3 Çünkü İsa'ya yemek öncesi e l yıkanması geregini söyle­ yenierin görüşleri Tevrat'tan degil, Tevrat dışı rivayetlerden kaynaklanıyordu. Bunun için İsa o görüşü savunan Farizalı­ ların görüşlerine katılmıyor, farklı düşünüyordu.

Şer'i Emirler (Oniki 46, 1 0-24) Hz İsa'nın yiyecek ve kurbanla, merasimlerle ilgili Tevrat hükümlerini reforma ettlglni vaazlarında görüyoruz: Siz zevkiniz için veya menfaatlnizden dolayı her hangi bir varlıgın hayatını almayın, ona acı vermeyin. Başka birinin malını çalmayın, kendiniz için de Uıtiyacınızdan fazla toprak ve zenginl1kler toplamayın. Et yemeyin, öldürülen bir mahlükun kanını da içmeyin, ne de saglıgıruza veya şuurunuza zarar verecek başka bir şeyi (yeme­ yin/içmeyin). Sevgi ve temizligtn olmadıgı kirli bir evlilik yapmayın, Kutsalın temiz yarattıgı her hangi bir mahlüku veya kendinizi yok etmeyin. Yakınınıza karşı yalancı şahitlik yapmayın, ne de bilerek birine zarar vermek için, bir yalanla birini aldatmayın.

12 13

Baltes, 1 30, 1 5 1 . Baltes, 135.

1 58

Kruwnik-ApokrtfİncUlere Göre Hz. İsa

Kendinize yapılmasını istemedigtniz bir şeyi, hiç kimseye yapma­ yınız.

Siz sadece her şeyin kendisinden geldigl, bir olan Gökteki Ba­ ba'ya ibadet edin ve Onun Kutsal İ simlerini tazim edin, yüceltin. Siz, sizin için itina gösteren babalanmza ve annelerinize, aynı şe­ kilde dogı-tıyu ögı-eten tüm ögretmenlerinize hürmet edin. Zayıfları ve ezilmişleri ve haksızlıkla acı çeken tüm yaratıkları se­ vin ve koruyun.

İyi ve emredilen her şeyi ellerinizle yapın. Topragin ürünlerini ye­ yin ki, ülkede uzun yaşayasınız. Bütün günler kendinizi temiz tutun ve yedinci günde işlerinizden dinlenin ve Şabat'ı ve Tann'nızın bayramlarını kutsal sayın. Size yapılmasını istedigtniz şeyleri, siz de başkalarına yapın.

Ve şakirtler bu sözleri duyunca, gögüslerine vurdular ve dediler: "Ey Tanrım , eger biz hata ettiysek, bizi affeyle ve hik­ metini, sevgini ve hakikatini kalplerimize yerleştir, senin kut­ sal emirlerini sevelim ve takip edelim. " Ve İsa onlara dedi: "Benim boyundurugum eşittir ve benim yüküm azdır ve eger siz onu taşımak isterseniz, o size ha­ fif gelecektir. Tanrı'nın hükümranlıgina girerken, lüzumlu 14 olanların dışındaki yüklerinizi bırakınız. İsrail Tanrı'sı için bu yeni kanundur ve kanun onun için­ dedir, çünkü o sevgi kanunudur ve yeni degildir, bilakis eski­ dir. Dikkat edin, siz bu kanuna yenisini ilave etmeyiniz veya ondan bir şeyler çıkarmayınız. Gerçekten size söylüyorum, tüm inananlar ve bu kanunu takip edenler, hidayet bulacak­ lardır ve bilenler ve onu takip etmeyenler kaybedeceklerdir." (On i k i H av. 46, 1 0-24). Yukandaki emirlere Tomas ineili'nde bir madde daha ilave edildigini görüyoruz: İsa "Paranız varsa, faize vermeyin ama kazanç almayacagıntz kimselere (ödünç) veriniz," buyurmuş­ tur (Tomas inci l i , 95).

14

Ahirete faydası olmayan gereksiz Işlerle ugi"aşmayın.

Teblig ve Mesajlan

1 59

a. Öfke ve Cinayet "Atalanmıza, 'Adam öldürme! Öldüren, yargılanmayı hak edecek' denildigini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, kar­ deşine karşı öfkelenen her kişi yargılanmayı hak edecek. Kim kardeşine aşagılayıcı bir söz söylerse, Yüksek Kurul'un (Ahi­ ret) yargısını hak edecek. Kim kardeşine ahmak derse, cehen­ nem ateşini hak edecek." "Bu yüzden, adagını sunaga getirdiginde, orada kardeşinin sana karşı bir şikayeti oldugunu hatırlarsan, adagrm orada, sunagm önünde bırak git, önce kardeşinle banş; sonra gel, adagını sun. Senden davacı olanla, daha yoldayken çabucak anlaş. Yoksa o seni yargıca, yargıç da gardiyana teslim ede­ bilir; sonunda da hapse atılabilirsin. Sana dogrusunu söyle­ yeyim, son kuruşu ödemedikçe oradan cehennemden) asla çıkamazsın" (Mat. 5, 2 1 -2 6).

b. Kısas Tevrat'ta "'Göze göz, dişe diş' denildigini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, kötüye karşı direnmeyin. Sag yanagınıza bir tokat atana öbür yanagınızı da çevirin. Size karşı dava­ cı olup mintanınızı almak isteyene abanızı da verin. Sizi bin adım yol yürümeye zorlayanla iki bin adım yürüyün. Sizden bir şey isteyene verin, sizden ödünç isteyeni geri çevirmeyin. " (Matta, 5, 3 8; L u ka, 6 , 2 9-30). c.

Düşmanlannızı Sevin

"Komşunu sev, düşmanından nefret et' denildigini duy­ dunuz. Ama ben size diyorum ki, düşmanlannızı sevin, size zulmedenler için dua edin. Öyle ki, göklerde olan Babarıızın ogullan (sevgili kullan) olasınız. Çünkü O, güneşini hem kö­ tülerin hem de iyilerin üzerine dogdurur. Yagmurunu da hem dogruların hem de egrtlerin üzerine yagdırır. Eger yalnız sizi sevenleri severseniz, ne ödülünüz olur? Vergi görevlileri de öyle yapmıyor mu?" "Yalnız kardeşlerinize selam verirseniz, fazladan ne yap­ mış olursunuz? Putperestler de öyle yapmıyor mu? Bu neden-

Kanonik-Apokıif inelllere Göre Hz. İsa

1 60

le, Göksel Babanız mükemmel oldugu gibi, siz de mükemmel olun. " (Mat, S, 43 -48; Luk. 6, 2 7-2 8, 3 2 -36).

d. Ant içmek "Yine atalanmıza, 'Yalan yere ant içme, ama Rab'be içtigtn antlan tut' denildigtni duydunuz. Oysa ben size diyorum ki, hiç ant içmeyin, ne gök üzeline -çünkü orası Tanrı'nın tah­ tıdır- ne de yer üzeline, çünkü orası O'nun ayaklarının ba­ samagıdır; ne de Kudüs üzeline, çünkü orası Büyük Kral'ın kentidir. Başınızın üzeline de ant içmeyin. Çünkü saçınızın tek telini ak ya da kara edemezsiniz. 'Evet'iniz evet, 'hayır'ınız hayır olsun. Bundan fazlası Şeytan'dandır. " (Mat. S, 3 3 -3 7) .

e. Sezar'ın Hakkı Sezar'a Farizahlar İsa'yı, kendi söyleyecegt sözlerle tuzaga düşür­ mek amacıyla düzen kurdular. Herodes yanlılanyla birlikte gönderdikleri kendi ögrencileri İsa'ya gelip. "Ögretmenimiz" dediler, "Senin dürüst biri oldugunu, Tanrı yolunu dürüstçe ögrettigtni, kimseyi kayırmadıgıru biliyoruz. Çünkü insanlar arasında ayrım yapmazsın. Peki, söyle bize, sence Sezar'a ver­ gi vermek Kutsal Yasa'ya uygun mu, degil mi?" İsa onların kötü niyetielini bildigtnden, "Ey ikiyüzlüler!" dedi. "Beni neden deniyorsunuz? Vergi öderken kullandıgı­ nız parayı göstelin bana!" O'na bir dinar getirdiler. İsa, "Bu resim, bu yazı kimin?" diye sordu. "Sezar'ın" dediler. O za­ man İsa, "Öyleyse Sezar'ın hakkını Sezar'a, Tanrı'nın hakkını Tanrı'ya velin, " dedi. Bu sözleri duyunca şaştılar, İsa'yı bıra­ kıp gittiler (Matta 2 2 , l S -2 2 ; Luka, 2 0, 2 0-2 6). Ancak soru basit degildi, İsa'nın da fark ettigi gibi bir tuzaktı. Çünkü Celile­ li isyancı Yuda'nın ayaklanmasından beri, Musa kanunlan caiz mi degil mi, Roma'ya vergi hukuki mi degtl mi sorulan hep tartışılıyordu. Sorunun altında "Bu kutsal topraklar Ro­ ma'ya mı ait, Tanrı'ya mı ait?" sorusu gizli idi. Ülkede hakkı olmayan İmparator'a verginin caiz olmadıgı tartışılıyordu. İsa "Kimin resmi ve yazısı varsa, ona velin!" cevabıyla siyasi bir cevap vermişti ama, "Tanrı'nın olanı Tanrı'ya veriniz, " ceva­ bı Romalıların muhaliflerini teşhiste kullandıklan önemli bir

Teblig ve Mesajlan

161

eşikti. Çünkü ülke "Tann Ülkesi" idi. Tevrat'ta Tann "Bu ülke bana ait," (3 . Musa 2 5 , 2 3 ) demiyor mu? Tann ülkesi ise, vergi­ nin de Tann'ya vertimesi gerekiyordu. Bu Mesihci hareketin temel görüşü idi. Onu "Zelot" olarak teşhisleri için yeterliydi.

Şeriabn Geçerlik Süresi İncillerde yukandaki rivayetlerle çelişkili ve şaşırtıcı başka rivayetler de bulunur. Çünkü İsa şeriatın geçerlilik süresi ile ilgili bir konuşmasında, şeriatın mutlak olarak yerine getiril­ mesini, aksi halde gök ve yerin kolayca bozulacagını söyler­ ken, başka bir ifadesinde şeriatın Yahya peygambere kadar devam ettigini, daha sonra açılan "Mesih" döneminin kıyamet ve ahiretle devam edecegine işaret etmiştir: "Şeriat/kanun ve peygamberler Yahya'ya kadar geçerlidir. Ve bu zamandan itibaren Tann hükümranlıgı vaaz edilir ve herkes içeri girer. Çünkü şeriatın bir noktacıgı dahi yerine gelmezse, gök ve yerin yok oluşu daha kolaydır. " (On i k i Hav. 2 1 , 1 4) .

Çeşitli Yahudi rivayetlerinde rastlandıgı gibi, Mesihi dö­ nemin ahiret hayatıyla birleşerek devam edecegi tasavvuru vardı. Bu rivayete göre, O Mesih ise, şeriatın da kendisinin teblige başlamasıyla sona ermesi gerekiyordu. İsa yukandaki mezkür rivayetl gerçekten söylediyse, kendi hayatında ken­ disinin ve havartlerinin de şeriatın hiçbir hükmüne riayet et­ memesi, hastalarına şeriatı uygulamaya teşvik etmemesi ge­ rekirdi. Halbuki İsa şeriatı kendine ve çevresine uyguladıgına göre, O bunlan ya söylemedi veya vefatı sonrası mesihlik veya mesih dönemi algısındaki yanılgıların görünen tenakuzlan ve tezahürü olabiliri Bu da İncil kaynak ve rivayet problemlerine açık bir işaret olarak görünmektedir.

Mesihlik Sorunu Babil esaretl sonrası Yahudi kültürüne giren geleneksel Mesih kavramının , Hıristlyanlıkla birlikte Hz. İsa'ya atfedil­ miş oldugu görülür. "Mesihlik" unvanı da günümüze kadar Hz. İsa'ya has bir lakap olarak gelmiştir. Bu kavram Yahudi

1 62

Kaıwnik-Apokrtf İrıcillere Göre Hz. İsa

taıihinde özellikle Babil sürgününden sonra ortaya çıkmış ve yaygınlık kazanmıştı. Hz. İsa'nın yaşadıgı dönemler öncesinde ve sonrasında dini ve politik pek çok hareketin eneıji kayna­ gı, sürükleyici gücü olmuştu. Yahudilikte beklenen kurtarıcı hükümdar kavramı İsa ile bütünleşmiş, inancın temel karak­ terine dönüşmüştü. Bu sıfat ve deyim di�er diller ve dinlerce de genelde Hz. İsa'nın unvanı ve lakabı ( Fi l i p, 47) olarak kulla­ nılmaya devam etmiştir. 15 İçerik olarak ahir zamanda gelecek rahip kral veya peygamber kral kavramı tarihteki her dinin kendi özelli�e göre bölgesel kelimelerle ifade edilmiş, 16 içerik tasavvurlan çeşitli yorumlarla zenginleştirilmiştir. 17 Hz. İsa'nın tebli�e başladıktan sonra, cinlenmiş (mec­ nun) tabir edilen akıl hastalan başta olmak üzere çeşitli has­ talıklan tedavi etmesi, mucizeler göstermesi şakirtleri arasın­ da "acaba bekledi�miz Mesih, üstadımız İsa mı ki" şüphesini ortaya çıkarmış, konuyu kendi aralarında tartışmaya başla­ mışlardır. Çünkü Hz. İsa'nın mucizeleri, bir Yahudi olarak bekledikleri ahir zaman kralı ve kurtancısı tasavvurunu akll ­ larına getirmiştir. Yaygın Yahudi rivayetlerine göre, o geldi�in­ de her türlü hastalı�ı ve kötülükleri ortadan kaldıracaktı. O dini ve dünyevi güç sahibi olacaktı. Acı çeken hastalara sa�lık getiren, mucizeler gösteren bu zat, bu peygamber beklenen mesih olabilir mi idi? Davud tahtının yenileyicisi, müstak­ bel kral olabilir mi idi? Roma boyunduru�undan Yahudileri kurtarabilir mi idi? İsa şakirtlerinin ve hayranlannın kendisi hakkındaki bu konuşma ve tartışmalan duyunca, "Kendisinin Mesih olduğu hakkındaki konuşmalan yasaklamıştı. " (Yahuda, IV, 1 7). Hatta tedavi etti�i bir cüzzamlıya "Kendisini tedavi edenin adını kimseye söylememesini tembih etmişti. " (Yahuda, 15

16 17

Kur'an da bu yaygın lakabı benimsemiş. İsa'run peyganıberliğlni onaylanıak­ la birlikte, kavramın di[ıer muhtevası "hükümdarlık, krallık" anlamiarına yer vermemiştlr. Müslümanlar da rtvayetleri kendilerine göre yorumlayarak, İsa geri gelse de Müslüman imama tabi olaca[ııru söylemişlerdir. Bu un­ van-lakap Kur'an'da bir görev unvanı olmasa da, bir nevi günümüz soyadı gibi "İsa Mesih, Meıyem ogiu Mesih" şekillerinde İsa'ya soyad olarak kulla­ nılmıştır. Hadis literatürüne de rivayetler güçlü bir şekilde yansımıştır. Ekrem Sarıkçıoglu , "Dirılerde Mehdi İnanç ve Tasavvurlan" , Din Fenome­ nolojisi 2. Baskı, Isparta 20 l l , ss. 338-438. E. Sankçıo{ılu. "Dirılerde Mehdi (Mesih) İnanç ve Tasavvurlan".

Teb� ve Mesajlan

1 63

IV, 1 8, 1 9). Ama mucizeye şahit olaniann heyecanını durdur­ mak mümkün degildi. Hatta tedavi ettigi bir kötürüm dam­ dam aşagıya bagirarak onun mesihligini ilan etmişti. Halbuki O peygamberligini açıkça ifade etmekle birlikte (Yahuda I V, 2 2 v d . ) , kendi mesihligi ve müstakbel krallıgı konusunda hiç bir şey söylemiyordu . Hz. Yahya da ögrencisi Andreas'a "Ben Me­ sih degilim onun öncüsüyüm, " diyerek, üzerindeki mesihlik, krallık şüphesini uzaklaştırınıştı (Yah uda, V, 3; Yu h . l l l, 2 8) . Ken­ disinden sonra gelecegine işaret etmişti. Bu beklenti üzerine Andreas ümitsizlige düşmüş ve Yahya'yı terk etmişti. Muci­ zelerini gördügü İsa'nın beklenen mesih olabilecegi ümidiyle İsa'ya şakirt olmuş, düşüncelerini yeni hocası İsa'ya ve ar­ kadaşlanna da söylemişti. Ona göre "İsa kesinlikle beklenen mesih (müstakbel kral) olmalıydı . " (Yahuda, V, 6). Hz. Yahya her n e kadar "ben degilim, benden sonra" de­ mişse de, İsa'nın gösterdigi saglık ve sofra mucizeleri dışında, başta havra olmak üzere Yahudiler "dünyevi otoriteyi de içine alacak bir krallık ve mesihlik özelligini" İsa da göremiyorlar­ dı. Mucizeleriyle peygamberligi tamamdı ama, krallıgı konu­ sunda Tanrı'run kendisini görevlendirip, görevlendirmedigini kendisine sormak en dogru yoldu . Nitekim Hz. Yahya da bir peygambere yakışır bu yolu takip etti, zindanda olmasına ragiDen güvendigi iki ögrencisini İsa'ya göndererek, soruyu kendisine sordurdu (Yahuda, V, 1 3 ; Luk. V I I , 1 9; Mat. Xl, 3 ) . An­ cak İsa Yahya'nın sorusuna beklenen açık cevabı veremedi. Gelen elçilerden biri Yahuda idi. Ona "Git ve ne gördügünü, Yahya'ya söyle!" (Luk. V I I , 2 2 ; Mat. Xl, 1 4) diyerek hasta tedavile­ rinde görünen başarılı mucizelerine işaret etti. Soruya "evet" demedigi gibi "hayır" da demedi. Ama bu olay sonrası İsa'ya şakirt olan Yahuda da dahil, şakirtler İsa'nın beklenen me­ sih-kral olabilecegini düşünmeye ve hatta bazılan inanmaya başladılar (Yahuda, V, 24 vd. ) . Tabü bu arada şakirtl.er arasın­ da peygamber kralın Yahudilerin yaşadıklan bölgelerden veya şehirlerden hangisinde dogacagı, hangisinde ortaya çıkacagı, Kudüs'e nasıl yürüyecegi rivayet ve spekülasyonlan da tartı­ şılıyor, Kutsal Kitap'tan bir işaret ve kehanet bulmaya çalışı­ lıyordu (Yahuda, V,27 vd . ) . Yakında Roma'nın yıkılıp, İsrail

1 64

Kaıwnik-Apokrif İncUlere Göre Hz. İsa

krallıgının kurulacagına inananlar vardı (Yah uda, V, 3 5 ) . Bun­ dan rahatsız olan İsa, şakirtlerine MNasaralı İsa'nın beklenen Mesih oldugu kanaatini ve tartışmalan dikkate almamalarını tembihledi." (Yahuda, V, 38). Zaten kendisinden önce mesih­ lik iddiasında bulunanlar Romalılarca Meşkıyalık" ithamıyla öldürülmüştü. İsa'nın isnat edilen mesihlik görevini açıkça kabul etmemesine ve uyanlarına ragmen, şakirtler onun me­ sihligini heyecanla savunmaya, tartışmaya devam ettiler. Ta­ bii İsa'nın MAllah'ın melekütu (hükümrarılıgt) yakındır, " şek­ lindeki sözleri de halk tarafından kendisinin beklenen Mesih olabilecegi şüphesini artırıyordu (Yah uda, IX, 1 6) . Havartlerin çevrede yaydıklan sofra mucizesi söylentileri halkı galeyana getiriyordu. Ha.lbuki Romalılar için degil Mesihlik (dini kral­ lık) , peygamberlik sözleri dahi büyük tehlike arz ediyordu, Celile de böyle bir ayaklanma az önce olmuş ve Mesih bek­ leyenierin çogu öldürülmüştü (Yahuda, X. 3 1 ). Petrus ve di­ ger havariler ise zamanın artık geldigine ve kendilerinin de bugünler için seçilmiş olduguna inanıyorlardı (Yahuda, X, 3 6). Celile Kayseriya'sında İsa, Petrus'a halkın kendisi hakkında ne düşündügünü sorunca, önce susmuş daha sonraki gün­ lerde cevaplamış, MBirkaçı onu vaftizci Yahya, digerleri İlyas peygamber, başka digerleri peygamberlerden birisi olarak degerlendirmişti." İsa bu cevaplan dinlemiş, içinde tutmuş, havarilerine: MSiz beni nasıl degerlendiriyorsunuz," diye sor­ muştu . Simon Petrus Tiberya'da digerlerinin adına MSen me­ sih'sin," demişti (Mar. 8, 2 7; Mat. 1 6, 1 3 - 1 6; Mar. 8, 2 7-2 9 : Luk 9, 1 8-20). Herkesin kendisini "Tarın'nın Mesihi" olarak (luk. 9, 20) gördüklerini söylemişti. Bunun üzerine İsa ona MBe­ nim öyle oldugumu size kim söyledi?" demişti (Yah uda, Xl, 1 4). Petrus düşündügünü tekrar edince ona Mkanaatini kendine sakla" demiş, konuşmamasını tavsiye etmişti (Yah uda, Xl, 1 6). Halk arasında mesih olacak bir Yahudi çocugunun Nasa­ ra'dan çıkacagt söylentileri de vardı. Kendisi söylemese de, görülen mucizelerin yorumlan, çevresinin onun hakkındaki kanaatini, mesihlige dogru götürüyordu (Yah uda, XVI, 1 4 vd. ) . Nitekim İsa Kudüs kapılarına yaklaştıgında, halk hurma dal­ larını saliayarak MRabbin ismiyle gelen İsrail'in Kralı mübarek

Tebli� ve Mesajlan

1 65

olsun, " diye bagırmış, onun mesihligini ilan etmişti (Yahuda, XVI I , 6; Yu h . X I I , 1 3 ) . İsa açıkça hayatında hiçbir zaman mesih­ ligini (ahir zaman krallıgını) ilan etmese de, onun mucizeleri ve hikmetli sözleri, mesih ümidi besleyen çogu kimsenin O'nu mesih olarak görmesine engel olamamıştır. Oniki Havari ineili'nde nakledilen: "Sizin gördügünüz şey­ leri gören gözler ne mutlu. Çürıkü diyorum ki, pek çok pey­ gamberler ve krallar sizin gördügünüz şeyleri görmek istediler ve göremediler ve sizin işittiklerinizi işitmek istediler ve işite­ mediler," (XX, 6) rivayeti Hz. İsa'nın iç halini, duygularını ifade bakımından dikkate alınması gereken bir söz olarak da kabul edilebilir. Çürıkü İsa belki de, başlarındaki devlet otoritesinden çekinerek kendini açıkça beklenen mesih olarak ifade ederne­ miş olabilirdi. Yukandaki söz gerçekten anlamlıydı, tarihin çok eski dönemlerinden beri ekseri dinlerin tebliginde başarılı olan pek çok kişi ahir zamanda gelecegi beklenen Tannnın lütfuyla olaganüstü mucizeler gösterip, dini ve dünyevi hükümranlıgı yeryüzünde hakim kılacak kişinin kendisi olduguna inanmış ve sonlan hüsranla bitmişti. İsa da kesin olmasa dahi, muh­ temelen o beklenenin kendisi olabilecegt vehmine kapılmış, ihtimali üzerine imalı konuşmuş da olabilir. Nitekim Sayda yo­ lunda karşılaştıgı Sarnaryalı bir kadının onun gizlediklerini yü­ züne söylemesi üzerine, yani: "Ben biliyorum ki, Kristus denen mesih geliyor. O gelecek, bizlere her şeyi bildirecek," demişti. O da "O benim, seninle konuşan!" cevabını vermişti ( 1 2 . Hav. XXI I I, 1 3 ) . Bu rivayetten Samiri mezhebine mensup Yahudilerin de benzeri kültüre sahip olmalan sebebiyle, digerleri gibi konuş­ muş olabilirdi. Ancak burada Yunanca "Kristus" kelimesinin kullanılması, geç dönemlerde yazılan bu İncil'e yazarlannın bir redaksiyonu oldugu anlaşılıyor, çürıkü ikinci yüzyılda artık İsa'nın beklenen Mesih oldugu ve ölümden geri dönerek Mesih imparatorlugunu kuracagı inancı mürninler arasında yaygın­ laşmıştı. Gerçi Petrus'un Kudüs yolunda O'na: "Efendim, biz nereye gidelim? Sen ebedi hayat sözlerine sahipsin, " hitabına İsa itiraz etmiyordu ( 1 2 H av. XXXI, 1 O; 1 2 . H av. 44, 9). Bu tasav­ vurlar sonraki yüzyılların kiliselerinde Yunan felsefesiyle ge-

1 66

Kanonik-Apokrif İncUlere Göre Hz. İsa

lişerek Hıristiyan cemaatlerin sabitleşen mesihlik inançlannı güçlendirnıiş olabilir. Yine Hz. İsa'nın, Hz. Yahya gibi ömrünün yakında sona erecegınt hissetmesi üzerine, ahir zamanda gelecek bir müj­ deciden (peygamberden) , Parakletos'tan söz etmesi, "beklenen mesihin" kendisi olmadıgı idrakinde oldugunu gösteriyor da olabilir. Rivayetlerdeki çelişkiyi açıkça ortaya koyuyor. Çünkü Yalıanna ineili'nde oldugu gibi 1 2 Hav. ineili'nde müstakbel bir mesihten (peygamber kraldan) söz etmesi, İsa'nın çevresin­ de yeterince anlaşılamadıgırun; çevresinde degerlendirme ve inanç karmaşası yaşandıgırun işareti oluyor: "Buna rngmen size sizin için lüzumlu hakikati söylüyorum; çünkü ben ayn­ lıyorum; zira ben gitmezsem, teseUici (peygamber) size gelmez; ama ben gidersem, ben size benim ruhumu gönderecegtm. Ve o gelirse, dünyaya günahı, adaleti ve mahkemeyi (hesap günü­ nü) açıklay;;ı.cak. Ben Baba'ya gidiyorum ve siz beni bundan sonra görmeyeceksiniz . . . . Hakikat Ruhu (Kutsal Ruh-Cebrail) gelirse, o sizi hakikate yönlendirecek; çünkü o kendisinden konuşmayacak, bilakis o ne işitirse (aldıgı vahyi) onu konu­ şacak. Ve o size gelecegi gösterecek, O beni övecek . . . ". Bunun için size söyledim, TeseUici (müstakbel peygamber) size vahyi iletecek . . . " ( 1 2 H av. LXXIV, 4-6) sözleri beklenen Mesih'in kendi­ si degil, kendisinden sonra gelecek bir peygamberin olduguna açıkça işaret ediyor. ıs Belirsizlige ışık tutuyor. Diger taraftan Yuhanna İncili, kendi kardeşlerinin dahi İsa'ya "mesih" olarak inanmadıgını söylüyor: "Bundan sonra İsa Celile'de dolaşmaya başladı. Yahudi yetkililer O'nu öldürmeyi amaçladıklan için Yahudiye'de do­ laşmak istemiyordu . Yahudilerin Çardak Bayramı yaklaşmış18

Tabii Müslüman çevre bu sözleıi, Hz. İsa'nın peygamberlifılnln ve müjde­ sinin Hz. Muhammed'e bir Işareti olarak anlıyor. Kur'an'ın bazı ayetleri de bunu onaylıyor. Zaten hiçbir İncil'de İsa'nın açıkca "ben beklenen me­ slhlm, beklenen kralım" dedlfılne rastlanmıyor. Belki şaklrtleıin beklenen meslhln İsa oldugu tahmin ve yorumlarına karşı, söyleneniert bir iltifat olarak görmüş, aniann ümitlerini kırmamak Için ses çıkarmamış olabile­ cegı gibi, aynı zamanda siyasi bir tehlike olacak bu konuşmalan yapma­ malan hususunda onlan kuvvetle zaten uyarmıştı.

Tebll� ve Mesajlan

1 67

tı . Bu nedenle İsa'nın kardeşleri O'na, "Buradan aynl, Yahu­ diye'ye git," dediler, "Ö�encilerin de yaptıgın işiert görsünler. Çünkü kendini açıkça tanıtmak isteyen bir kimse yaptıklannı gizlemez. Madem ki bu şeyiert yapıyorsun, kendini dünyaya göster (dediler) ! Kardeşleri bile O'na iman etmiyorlardı, " diyor (Yu h . 7, 1 -5 ) . Bu rtvayetler, İsa'ya atfedilen "Mesihlik" sıfatının hayatında şuyu bulmadıgi, ölümünden çok sonra yaygınlık kazandıgı kanaatini güçlendiıiyor. Nitekim Havartsi Yahuda, ogluna manastırda yazdırdıgı hatırasında açıkça " O'nun bir peygamber olduğunu, ama bazı taraftarlarının iddia ettikleri gibi, Mesih olmadığını ifade etmiştir. " (Yahuda i n . 1, 7).

Hz. İsa'nın Ahir Zaman ve Ahiret MesıYları Hz. İsa'nın sıkca "Tann Hükümranlıgı" , "Hesap Günü" "Ahir Zaman" vs. gibi deyimler kullanması Yahudiler için ori­ jinal yeni bir şey dagildi ama, Yahudilerin bir kısmı özellik­ le Saddukiler yeniden diıilmeye, ahirete inanmıyorlardı. Bu konunun Tevratta açıkça belirtilmedigini savunuyorlardı. Hz. İsa'nın konu üzerinde ısrarla durması ve bu inancı vurgula­ ması "onun mesajlarından, tebliglerinden biıi oldugu kanaa­ tini" pekiştiriyor. Gerçi o dönemlerde bu konuda oturuşmuş sarih, berrak bir kavram yoktur. Degişik ifade şekilleri var­ dır. Ahiret tasavvuru deyince, konuyla ilgili akla gelen husus, dünyanın Kıyamet öncesi son dönemleri, Kıyametle dünyanın ve kamatın yıkılışı, yeniden yapılanması, haşir yani ölmüş­ lelin tekrar dirilmesi, hesap günü ve ilahi mahkeme, müka­ fat ve ceza, yani cennet ve cehennem konulandır. Hıristiyan ilahiyatı bunlan Apokalyptik ve Eschatoloji deyimleri altında inceler, yorumlamaya çalışır. Hz. İsa'nın yaşadıgı dönemlerde Yahudi zaman hesabına göre dünyanın ömrünün 6000 yıl sürecegi, daha sonra ı 000 yıl sürecek ahir zaman ve Mesih Dönemi'ne geçilecegi, bu dö­ nemin çok yaklaştıgı ve çok yakında Mesih'in gelerek başta putperest Roma İmparatorlugu'nu ve digerlerini yıkacagı ve Kudüs merkezli Mesih devletini kuracagı tasavvur ediliyordu. Ancak bu tasavvurlara göre, altı bin yıllık şeytani dünya ha­ yatı sürecinin yakında sona ermesiyle, kışın sona elip babara

1 68

Kanonik-Apokrtf lncUlere Göre Hz. İsa

ve yaza sessizce gelindigt gibi, ilahi bir irade ve lütufla bu dünya ve içindeki malılükatın da kendiliginden tabii degtşim­ lere ugrayacagı ve yeni bir döneme, bin yıl sürecek "Mesih Hükümranlıgı" dönemine geçilecegi, dönemin başladıgı veya yakında başlayacagı tasavvur ediliyordu. Dönemin başlaması için Mesih'in müdahale etmesi gerekmiyordu, o kendiliginden kıştan babara geçiş gibi ilahi irade ile olacaktı. Mesih hü­ kümranlıgında her yer zenginlik ve ihtişamla dolacak, Kudüs merkezli yeni dünya Davud döneminden çok daha zengin ve ihtişamlı, adeta cennetin yeryüzünde gerçekleşmesi şeklinde olacaktı.

Eski Zamanın Sonu: Adem'in cennetten kovulmasıyla başlayan eski zaman Mesih'le birlikte sona erecek ve Mesih'le birlikte yeni dönem başlayacaktı. İsa'nın onulmaz hastalıklan iyileştirmesi, ölüleri diriltmesi vs. gibi mucizeleri ile şakirt­ ler yeni dönemin İsa ile başladıgını veya başlayacagını ümit ediyordu . Kendisi açıkça ifade etmese dahi şakirtlerinin bu ümitlerini de reddetmiyordu. Onda bu ümidi güçlendiren hu­ sus, Allah'ın kendisine ihsan ettigi mucizelerdi. Bu mucize­ ler yaklaşmakta olan veya henüz başlamakta olan dönemin işaretleri sayılabilirdi. Nitekim Hz. Yahya'nın ögrencilerini kendisine gönderip, beklenen kişinin kendisi olup-olmadıgı sorusuna O, "Gördügünüz mucizeleri gidin üstadınıza anla­ tın!" olmuştu. İsa'nın hayatı ve sözleriyle ilgili rivayetleri ih­ tiva eden İncillerin hiç birinde İslami tasavvurlarda oldugu gibi, sınırlan belirgin bir kıyamet ve ahiret düşüncesine işaret ve ifade eden bir söze rastlanmaz. Ancak "Apokaliptik" yazılar olarak isimlendirilen, ahir zamandan bahseden bazı imalı ke­ hanet yazılarına Eski Ahid'in geç dönem yazılarında da rast­ lanır. Çünkü Yeni Döneme geçişte degişim öncesi sosyal ve fiziki kötüleşmelerin, bozulmaların olacagı kehanetleri, çogu dinlerde görüldügü gibi, Yahudi tasavvurlarında da vardı. Tomas İncili, 79'da rivayet edildigine göre: Kalabalıktan bir kadın İsa'ya, "Seni taşıyan bedene, seni emziren gögüslere ne mutlu!" dediginde, İsa ona, "Baba'nın kelamını işitip, hakika­ ti koruyanlara ne mutlu! Öyle günler gelecek ki. doğurmamış

1 69

Teblig ve Mesajlan

mutlu d.enecekr ceva­ bında bulunmuştu. Bu cümleden anlaşıldıgına göre, çok kötü günlerin de gelece�. çocuklanyla çekti� sıkıntılardan veya çocuklannd an gelen sıkıntılardan dolayı "Keşke dogumıasay­ dım, keşke emzinneseydirnl" diye annelerin hayıflanacagı bir ahir zaman sıkıntılannın gelecegi işareti veıilmekte idi. Ancak bu sıkıntılann ahir zamanın geçici sıkıntılan mı , yoksa kıya­ metin dehşeti mi oldugu konusunda bir ayının yapılmıyordu.

kanrı.l.ara

ve

emzirmemiş göğüsZere

ne

Ancak beklenen, müjdelenen zamanın ne zaman gelecegt konusunda İsa, onun beklenmedik bir zamanda gelecegtni ve daima hazır olunması gere�ni anlatarak bazı misaller veri­ yordu: Matta ve Oniki Hav. İncillerine göre, "İsa Zeytin Da­ gi'nda otururken, şakirtleri ona geldiler ve dediler: "Tanrı'mn Egemenli� ne zaman gelecek?" İsa onlara şöyle cevap verdi: "Tanrı'nın Egemenli� göze görünür bir şekilde gelmez. İnsan­ lar da, 'İşte burada' ya da, 'İşte şurada' dememeliler. Çünkü Tanrı'nın Egemenligt aranızdadır, (hükümranlıgı her yerde­ dir) . " ( L u ka 1 7, 1 1 - 1 8) . Yine dediler: "Senin gelmen ve dünyamn sonunun işaretleri nedir?' İsa onlara cevap verdi ve dedi: 'Bakın, sizi biiileri yarnit­ masın. Çünkü benim adımla pek çoklan gelecek ve diyecekler: Ben Mesih'irn ve onlar pek çoklarını yanıltacaklar. Ve sizler savaşacaksınız ve savaş söylentileri işiteceksiniz; bakınız, siz şaşırmayasınız. Çünkü bütün bunlar meydana gelecek, ama henüz son degll. Çünkü bir halk digeri üzerine bir hüküm­ ranlık kuracak, digeri üzerine çıkacak: Çeşitli yerlerde kıtlık ve salgınlar ve depremler olacak. Önce kıtlıkla başlayacak. O günlerde güçlüler dünyada hükümranlık kuracak ve ülkeleri kendi zevkleri için yıkacaklar ve başka pek çoklanna kıtlık ge­ tirecekler, boyunduruk altına alacaklar ve korkunç şeyler ya­ pacaklar. Ama Tann onlara elçisini gönderecek ve bunlar onun kanunlannı ilan edecekler, insanlar onun rivayetleriyle örtü­ lecek ve onlan çtgneyenler ölecekler. Daha sonra adaletsizlik güç bulacak. Kutsal şehirler ayakta görülse dahi, Yahudiye'de olanlar hemen daglann içine kaçacak. Çatıda, damlarda olan kimseler, evinden bir şeyler almak için aşagıya inmeyecek; tar-

1 70

Kanonik-Apokrif İncUlere Göre Hz. İsa

lada olan kimseler, elbisesini almaya geri döruneyecekler. Ama o günlerde yazıklar olsun hamilelere ve süt emziren annelere! Kaçışın kışın veya Şabat'ta olmamasına dua edecekler. Çünkü dünyanın başından beri olmayan büyük bir karmaşa olacak. Ve o günler kısalmayacak, hiç bir canlı kurtulmayacak. O gün­ lerin ızdırabından hemen sonra, güneş kararacak ve ay ışıguu kaybedecek ve yıldızlar gökten düşecek ve gögün gücü sarsıla­ cak. " (On iki Hav. 6 1 , 1 - 1 0; Matta 24, 1 -29). Bu cümlelerde görüldü�ü gibi, güneşin kararması, ayın ışı­ �ını kaybetmesi, yıldızların gökten düşmesi gibi haberler Eski Dünya'nın sonunun bir nevi kıyametle sona erece� tasavvur­ larını tasvir etmektedir. Ancak İ ncillerdeki İ sa'ya inananların ölmeyecekleri, ölümü tatmadan ebedi göksel hayata, ahiret hayatına geçecekleri vs. gibi çeşitli rivayetlerin de bulunması dolayısıyla, ahir zamanın korkunç olaylanyla, kıyamet haber­ leri kilisece birleştirilmiş, birbirine kanştırılmış, ayrı bir ahir zaman ve kıyamet tasavvuruna yer verilmemiştir. Sorun İ ncil rivayetlerindeki nivilerin Kilisenin yorumlannın ışı�nda şe­ killenen anlayışlanyla kendilerine gelen haberleri uzlaştırma, birleştirme e�ilimlerinden kaynaklanıyor olmalıdır.

Eski Dünyanın Süresi Eski dünyanın süresi de İ sa'nın şakirtlerince merak edil­ miş ve kendisine sorulmuştur. Oniki Hav. İnciline göre "Sa­ lome ona geldi ve sordu: 'Efendi{m), ölüm daha ne kadar hük­ münü sürdürecek?' Ve o cevap verdi ve dedi: 'Size erkeklerin yüklediği ve kanlannızın dağurduklan sürece. Bu sebepten ben düşüncesizlerin işlerini sona erdirmeye geldim' (On iki Hav. 69, 8) Ve Salome ona dedi: 'Daha sonra ben tekrar doğmamak için çok iyUik yaptım ' Ve Efendi cevap verdi ve dedi: 'Her ot­ lakta iyi şeyleri ye; ama ölüm acısı olanlardan yeme! ' (On iki H . 69, 9 ) Ve Salome b u şeyin ne zaman, nelerden sonra olacağını. sordu. Efendi dedi: 'Ne zamanki siz utanç elbiselerinizi giyip taşımadınız ve sizler şehvetleriniz üzerine yükseldiniz; her iki (cins) bir oldu ve erkek kadınlarla birlikte, ne erkek ne de kadın oldu, (o zaman gerçekleşecek). " (On i ki H av. 69, 1 0) . Buradaki rivayette İ sa'ya hem tenasüh inancı ifade ettiriliyor, hem de

Tebli� ve Mesajlan

171

yeni dönemin cinselligtn ortadan kalkmasıyla ortaya çıkacagı­ na işaret ediliyor. Ancak Tenasüh inancıyla ilgili hususa diger İncillerde rastlanmaz. Yine bir şakirdi ona sordu: "Ne zaman herkes kanuna (şeriata) itaat edecek?" İsa, "Tann Ruhu'nun bütün dünyayı ve her erkegtn ve her kadının kalbini doldur­ dugu (zaman) ," (On i k i H av. 69, 1 1 ) diyerek yeni dönemde artık şeriatın da olmayacagına işaret etmektedir. İsa'nın dünyadan aynimasından sonra Hıristiyanlıgı ve İsa'nın Mesihligi'ni ka­ bul eden Paulus, işaret edilen dönemin İsa ile başladıgıru ka­ bul ederek, şeriatın da kalktıgı kanaatine varmış ve Kudüs cemaat başkanı İsa'nın kardeşi Yakub'a karşı bu görüşünü savunmuştu. Bu durum daha sonraki yüzyıllarda Hıristiyan dünyasında uzun süren tartışmalara sebep olmuş; halen de bu konu tartışılmaya devam etmektedir.

Mesih Hükümranlığı ve Zamanı "Tannsal Hükümranlık" kavramı İsa'nın şakirtlerince, Ya­ hudilerin geleneksel görüşündeki gibi Mesih döneminin mu­ cizevi bir şekilde gerçekleşecegi, şeytani güçlerin etkilerini kaybedecekleri kıyamet öncesi, genelde bin yıllık veya daha farklı sürelerin verildigi bir refah dönemi olarak düşünülmüş­ tür. Bazılarınca da bu refah dönemi kıyameti ve ahireti içine alan bir süre olarak da kabul edilmiştir. Şakirtleri İsa'ya bu dönemin ne zaman gelecegini sorunca, O bunun ansızın ge­ lecegini, Lüt kavmine felaketierin beklenmedik bir zamanda, ansızın geldigi gibi, Mesih döneminin de kimsenin beklemedi­ gl bir zamanda gelecegini haber vermiştir (Mat. 24, 2 3 -2 8 ) . Yine uyan olarak o an gelince, "Damda olan eşyalarou almak için aşağıya inmesin, tarlada olan da geri dönmesin, " (Mat. 24, 3 1 ) demiştir. "Bu olaylar nerede olacak?" sorusunu da "Leş nere­ de ise, akbabalar da oraya üşüşecekler, " (Mat. 2 4, 3 7) cevabıy­ la, zulüm ve kötülükler en çok nerede ise, olay merkezinin de orada olacagına, yani kendi yaşadıklan bölgede, karmaşık bir ortamda savaş ve felaketlerle gerçekleşecegine işaret etmiştir. Tomas ineili'ndeki (Tomas i nc i l i, 1 8) farklı ifadeler de bu ko­ nuya ışık tutmaktadır. Buna göre, "Şakirtler İsa'ya dediler:

'Bizim sonumuzun nasıl olacağını bize anlat!' İsa dedi: 'Siz bu-

1 72

Kwıonik-Apokrij İncUlere Göre Hz. İsa

rada başlangıcı keşfettiniz de, sonu da mı araştınyorsunuz? Çünkü başlangıç nerede ise, son da orada olacaktır. Başlan­ gıçta olup da. sonu tamyacakZara ne mutlu. onlar ölümü tatma­ yacaklar!" Bu rivayetle, İsa kendini ve kendi hayat bölgesinin başlangıç bölgesi olduguna işaret ederek, beklenen olayların da o bölgede ortaya çıkacagma işaret etmiştir. Bu rivayetle­ ri Kilise sonraki dönemlerde haşir ve sonrası ahiret hayatı olarak yorumlamışsa da, İsa'nın vefatı öncesi ve sonrası mü­ teakip dönemlerde ki inananlar, İsa'ya inananların ölmeye­ cekleri, dünyada oluşacak cennet benzeri bin yıllık bir hayatı yaşadıktan sonra ölümü tatmadan ahiret hayatıyla bütünle­ şecekleri şeklinde bir tasavvura sahiptiler. Beklenen Mesih Hükümranlıgı Tanrısal Hükümranlıgın ilk safhasını da ifade etmektedir. Bunun anlatımı için kendisi de "Tann'mn hükümranlıgını nasıl anlatayım?" diye soruyor (Luk 1 3 , 2 0) . Cevabım yine kendisi "Semavi hükümranlık bir kralın ogluna dügün hazırlaması gibidir," diyor (Mat. 2 2 , 2 ) . O ülkenin dört bir bucagına seçkin misafirlerini sevinç gününde birlikte olmalan için haberciler gönderir. "Ziyafetim hazırdır, öküzler ve sıgırlar kesildi, her şey hazır, dügüne buyurun!" der. Saygın misafırler davet için birbiri ardınca mazeret bildi­ rirler. Biri "Bir tarla satın aldım ve şimdi onu görmeye gitmek zorundayım, affınızı rica ediyorum!" der. Bir digeri: "Ben beş öküz eşi aldım ve onların uyumlulugunu görmek için yolda­ yım. Özrümün kabulünü rica ediyorum!" der. Ve bir üçün­ cüsü "Ben yeni evlendim, bundan dolayı gelemeyecegiml" der. HizmetiHer geri dönerler, hiçbir davetin kabul edilmedi­ gini Krala haber verirler. Birkaç davetlinin de dügün davetini kabul etmedikleri gibi, hizmetçilere de kötü davrandıklarını ve hatta öldürdüklerini anlatırlar. Kral öfkeyle hizmetiileri­ ne ülkenin cadde ve sokaklanm dolaşın ve buldugunuz her­ kesi genç yaşlı, fakir, zayıf, kambur, kör herkesi getirin der. HizmetiHer emirleri yerine getirirler ve dügün başlar. Dügün devam ederken Kral misafırlerden birinin davetsiz oldugunu, dügün kıyafeti olmamasından fark eder. "Dostum dügün kı­ yafeti olmadan buraya nasıl katılırsın?" der. Yabancı adam

Tebllg ve Mesajlan

1 73

söyleyecek bir cevap bulamaz. Kral onun ellerinin ve ayaklan­ nın bağlanarak zindana atılmasını emreder. wo orada sızlarur ve dişleri birbirine sürter. Çünkü çoklan davet edilmiştir ama, ancak çok azı seçilmiştir. " (Mat. 2 2 , 1 - 1 4; Luk 1 4, 1 6-2 4). Kral düğüne gelmekten imtina edenleri ve hizmetçileri yakalayıp öldürenleri evlerine askerlerini gönderip aldırtır. Evlerinden kesilmeye götürülen koyunlar gibi sürüklenirler ve şehirleri yakılır. WKulağı olan işitsin!" ( L u k 1 4, 3 5 ) . Buradaki merkezi konu kısaca: İ sa'nın elçiliği ve ü ç yıllık faaliyeti ve Tanrı'nın Hükümranlığı hakkında söyledikleridir. İ sa'nın İncillerde haber verdiği Tanrı Hükümranlığının gele­ ceğidir. Yahya'dan ayrıldıktan sonra vaazlannın , tebliğlerinin temelidir. MZaman doldu , Tanrı'nın Hükümranlığı yakındır. " (Mar. 1 , 1 5) . B u aynı zamanda Havartlerine öğrettiği WGökler­ deki Babamız , ismin kutsansın. Hükümranlığın gelsin . . . " du­ asında (Mat 6, 9-1 3 ; Luk 1 1 , 1 -2 ) , öğretilenler, önce hükümran­ lığın ve adaletin geleceği ve sonra diğer her şeyin verileceğidir (Mat. 6, 3 3 ; Luk. 1 2 , 3 1 ). Çünkü başlangıçta Tanrı'nın Hüküm­ ranlığına davet edilmeyenler, daha sonra davet edilmeyi ümit etmektedir (Mat. 1 O, 3 7-39; Luk. 1 4, 2 5-2 7). İlıranca kutsal ki­ tapta çok sayıda yerde Kral, her şeyin yegane Hakimi olarak vasfedilir. Burada ise wranrı'nın Krallığı" ve WSemavi Hüküm­ ranlık" deyimleri kullanılır. Tanrı hükümranlığından fiziki olarak gökte, tahtının bulunduğu, meleklerin onun önünde sudür eden sözlerini, arzularını yerine getirdikleri mekan ka­ bul edilir. Ancak İ sa'nın öğretisindeki Tanrı'nın kraliyeti, kozmik alanda mevcut Semavi Hükümranlık olmayabilir. WBenim hü­ kümranlığım bu dünyada değil, " (Yu h . 1 8, 3 6) derken Tanrı'nın Hükümranlığı wdünya dışı" anlamında olamaz. Çünkü dün­ yadaki hükümranlıkların wdışındaw anlamında kullanılmak­ tadır. Yani O dünyanın sonunda gelecek bir hükümranlığın kurolacağına inanıyordu. Onun için wranrı'nın Hükümranlığı yakındır," (Mar. 1 , 1 5 ) veya wranrı'nın hükümranlığı artık si­ zin aranızdadır," ( L u k 1 7, 2 1 ) diyordu. Yani O wranrı'nın Hü­ kümranlığı'nın" kendi döneminde başladığına işaret ediyor-

1 74

Kanonik-Apokrif İncillere Göre Hz- İsa

du. Çünkü savaşlardan ve ayaklanrnalardan, depremlerden ve kıtlıktan, dünyadaki "Tann Hükümranlıgından" söz eden sahte mesihlerden ve peygamberlerden (Mar. 1 3 , 5-3 7) söz edi­ yordu. Uzak gelecekten değ;il. yaşadığ;ı kendi dönemindeki sa­ vaşlardan, kıtlıklardan ve yalancı mesihlerden söz ediyordu (Mar. 1 3 , 5-3 7). O her an gelebilirdi. "Ama size diyorum ki; sizden burada bulunanlardan bir kaçınız onları görüneeye kadar, Tann Hükümranlığ;ı gelinceye kadar, ölümü tatma­ yacaklar. " (Mar. 9, 1 ) . Yani talebelerinden, havartlerinden bir kısmının ölümü tatmayacağ;ını söylüyordu. Tann hükümranlığ;ı kesinlikle semavi ve ebedi değ;ilse, İsa'nın tebliğ; ettiğ;i, dünyevi bir hükümranlık da ancak gerçek bir kralla, bu dünyada kurulabilirdi. En azından Yahudilik onu böyle anlıyordu. Belki de İsa'nın açıkladığ;ı, kendine has ve dinleyicilerine yabancı olmayan bir tasavvur vardı. 19 Çünkü İsa Zelot'ların (mesiyanistlerin) senelerden beri vaazlarında tekrar edip durdukları şeyleri tekrar ediyordu.20 İsa'nın Tann hükümranlığ;ı kendinden önceki peygamberler­ den, Zelotlardan, Mesihlerden farklı değ;ildi. Onun için kendi­ sine İmparatora vergi vermenin düz olup olmadığ;ı soruluyor­ du. O Üstadı Yahya'nın ilahi hükümranlık görüşünden farklı düşünmüyordu. Ama yorumu biraz farklı idi, daha çok Ze­ lotlarınkine benziyordu. Yani ilahi hakimiyet sadece adalet­ teki iç değ;işim değ;il, bilakis mevcut politik, dini ve ekonomik sistemin de değ;işimi idi: "İlahi hükümranlığ;a mensup olacak fakiriere ne mutlu, ne mutlu şimdi aç olanlara, çünkü on­ lar doyurulacaklar. Şimdi ağ;layanlara ne mutlu, çünkü onlar gülecekler, " diyordu (Luk 6, 2 0-2 1 ) . Bu cesaret verici mutluluk sözleri, yabancı hakimiyetin­ den, esaretinden yakındaki kurtuluş vaatleri idi. Yakın za­ mandaki yeni dünya düzeni için söylenen aşırı sözlerdi, yeni düzen yumuşaklıkla, sükünetle dünyaya hakim olacaktı, hastalar şifa bulacak, açlar doyacak ve fakirler zengin olacak­ tı. Tann Hükümranlığ;ında zenginlikler yeniden dağ;ıtılacak ve 1 9 Martin Werner, Hıristiyan İnanç Esaslannın Ortaya Çıkış. ss. 64-77. 20 Aslan 1 60.

1 75

Tebllg ve Mesajlan

tüm borçlar silinecekti (Mat S, 3 - 1 2 ; L u k 6, 2 0-24).

"Ama pek

çoklan, şimdi önde olanlar sonda olacaklar ve sonda olanlar önde ilk sırada olacaklardı. " (Mat 1 9, 3 0) . Yani ilahi hükümranlık yeryüzünde kurulunca, zenginler fakir, güçlüler zayıf, hükmedenler güçsüz olacaklardı. "Çok mal mülk sahibi alaniann ilahi hükümranlıga girmeleri öyle çok zordu . " (Mar. 1 0, 2 3 ) . İlahi Hükümranlık bir rüyanın ha­ yali degildi, onda Tann fakirleri ve sürgünleri kabul edecekti. Bu yakın bir gelecekte olacaktı. Tann'nın zenginlere, güçlü­ lere ve hükümranıara öfkesi gelmek üzere idi. "Fakat yazık­ lar olsun siz zenginlere, çünkü siz teselli bulamayacaksınız. Yazıklar olsun siz toklara, siz aç olacaksınız. Yazıklar olsun şimdi gülenlere, çünkü onlar aglayacaklar, sızlanacaklardır, " diyordu ( L u k . 6 , 24-2 5 ) .

İsa'nın b u sözlerinin anlamı açıktı.

Tann hükümranlıgı yakında yeryüzünde kurulacak, İsrail'in tekrar eski ihtişamına kavuşması için Tann hazırdı. Ancak Tann'nın restorasyonunun gerçekleşmesi için, mevcut düze­ nin yıkılınası gerekiyordu. Mevcut idare yıkılınadan Tannsal Hakimiyeti başlamazdı. Denebilir ki: !ann Hükümranlıgı yıkındır, " bunun anlamı Roma İmparatorlugu'nun sonunun yakın oldugudur. Yani Tann, ülkenin hükümd arını , impara­ toru yakında hertaraf edecekti. Mabet rahipleri, zengin Yahu­ di Aristokrasisi, Heradiyen (Roma taraftan) eşraf ve putperest yöneticiler Tann'nın öfkesinin geldigini hissedeceklerdi. İlahi hükümranlık açıkca kurulmaya hazırdı. Hangi ihtilal güç kullanmadan, kan dökmeden olur ki, özellikle askerleri ülkeyi yagmalayan bir imparatorluga kar­ şı. Nasıl olur da Tann kendi seçkin milletini göz ardı ederdi? Güç kullanarak hakim olana karşı, güç kullanmadan galebe edilemezdi. Bunu döneminin peygamberleri de, Zelotlar da, eşkıya denen isyancılar da biliyorlardı. Gücün gerektigi şuu­ runda idiler.21 Acaba İsa da yeryüzünde tannsal hükümranlıgı kurabil­ mek için öncesindeki veya sonrasındakiler gibi gücün zaru21

Aslan, 1 62.

1 76

Kanontk-Apokrif incillere Göre Hz. isa

retine inanıyor mu idi? Rivayetlerin işaret ettigi gibi, O Ze­ lotların doktrtnini takip etmiş mi idi? Bu sorunun üzerinde politika dışı rahipler d urmamışlardır. Ama NBen dünyaya ba­ nşı degil, kılıcı getirmek için geldim, " (Mat. 1 O, 34; Luk. 1 2, 5 1 ) sözü başka nasıl anlaşılabilirdi. Erken dönem Kilisesi, Yahu­ di ayaklanması ve Kudüs'ün tahrtbinden sonra, inananlan bu aşın milliyetçi yorumlardan uzak tutmuştu. Buna karşı NDüşmanını sev!" ve woıger yanagınt çeviri" gibi bütün mil­ letierin takip edebilecegi açıklamalara ve ahlaki prensipiere yönelmişti. Ancak İsa'nın ne düşündügü sorusuna cevap ararken, onun birinci derecede bir Yahudi oldugunu gözden kaçırmamak gerekir. Özellikle Nİsrail Evinin kaybolan koyun­ larına" (Mar. 1 5, 24) yönelik bir misyonun hedefi olan kimse için. Yine ögrencilertni hizmete gönderirken NPutperestlertn köylerine gitmeyin ve Samirllerin şehirlerine girmeyin, sadece İsrail Evinin kaybolan koyunlarına gidinizl" (Mat. 1 O, 5-6) tem­ bihatı, İsa'nın ilk hedefi olmuyor mu? Kendisi de bir putpe­ reslle karşılaşırsa, ondan uzak durmaya çalışıyor ve ekseriya aşın ısrar üzerine isteksizce tedavide bulunuyordu. Nitekim Suriye-Filistin bölgesinde, kızı için şifa dileyen bir kadına: NÖnce İsraillileri düşünerek, çocuklar doysunl Çocukların ek­ megi onlar doymadan köpeklere (putperestlere) atılmaz, " (Mar. 7, 2 7) demişti. Yahudi şeriatı da bunu emretmekte idi. NYakı­ nını kendin gibi sev!" sözü, aynı zamanda Tevrat cümlesidir. NKendi milletinin çocuklarına öfkelenmemelisin, kin duyma­ malısın, yakınını kendin gibi sevmelisin," der ( levi l i ler, 1 9, 1 8). İsa döneminin NYakınlan" Yahudi kardeşleridir. Tabü İsa'yı 1anrı Oglu" sayanlar için, Yahudiligin bir önemi yoktur. Eger o tanrısalsa, o bütün kanun ve geleneklerin üzerindedir. Ama bir Yahudi tebligcisi için, bir gerçek var ki: Tanrı Tevrat'ta bir Nsavaşçı" olarak vasıflandınlır (Çıkış, 1 5, 3 ) . Tanrı İsrail ülkesi­ ne hakim yabancı erkek ve kadınlan yok etmeyi emreder ( i ş aya 63, 3 ) . Tanrı Ndüşmanlarının başını parçalar" , savaşçılarına wAyakların kanla yıkansın, köpeklertTI dilleri düşmanlarından hissedar olsun," (Maz. 68, 2 1 -2 3 ) der. Bu İsa'nın tanıdıgı, tek Tanrı ve t:azim ettigi !ek Tanrıdır. " "Düşmanını sev!" emri sadece Yahudiler için geçerlidir. Yani Tanrısal Hükümranlık

Tebllg ve Mesajlan

1 77

yalnız güçle gelecektir (Mat 1 1 , 1 2 ; Luk 1 6, 1 6) . Bunun için de İsa oniki havartsini seçerken çok dikkatli davranır. 22 İsrail'in oniki kabilesini tekrar tesis etmek ve tek bir millet oluştur­ mak ister. Onikileri tayinle de onlar "İsrail'in oniki kabilesini düzenieyecek makama oturmuş," oluyorlardı (Mat 1 9, 2 8; Luk 2 2 , 2 8-30). Nitekim peygamberler de "Orduların Rabbi" , "Ya­ hudilerin boyunlarındaki boyundurugu kıracak,", "Onların baglarını çözecek," diyordu (Yer. 30, 8). Artık İsralli yeniden ayaga kaldıracak zaman gelmişti. Onun için kendisine tabi olan ögrencilerini uyarıyor, " Benim ögrencim olmak isteyen­ ler, kendilerini hiçe sayıp, çarmıhlarını yüklenip (ölümü göze alarak) beni takip etmelidir," diyordu (Mar. 8, 34) . Çünkü çar­ mıh cezası, devlete karşı ayaklananların ve eşkıyaların sem­ bolü idi. Kendisi de bu ceza ile karşılaşabilecegini defaalla çevresine hatırlatmıştı23 (Mat. 1 6, 2 1 ; 1 7, 2 2 -2 3 ; 2 0, 1 8- 1 9; Mar. 8, 3 1 ; 9, 3 1 ; ; 1 0, 3 3 ; Luk. 9, 2 2 , 44; 1 8, 3 2 - 3 3 ) .

İlahi hakimiyetin güncel işaretlerini, hastaları ve mecnun­ ları tedavi yetkisininde görüyordu. Bu�ar gelmekte olan Tan­ n hakimiyetinin işaretleri idi. Bunun farkında olan Pontius Pilatus da, ona sadece, "Sen Yahudilerin kralı mısın?" soru­ sunu sormuştu (Mar. 1 5, 2; Luk. 2 3 , 3; Mat 2 7, 1 1 ) . İsa üstadı Yahya'dan aynimasından iki yıl sonra, artık sa­ dece "Tanrı Hükümranlıgı'ndan" degil, ızdırap çeken halkın kurtuluşundan da söz eder olmuştu. Artık Tanrı fakir ve za­ yıfların yardımına koşacaktı. Firavun'un asırlar önce askerle­ rini vurdugu gibi, mabedi riyakarların elinden kurtaracaktı. İsa hareketi, onun gelişini başıatacak oniki havartsi de onla­ n devam ettirecekti. Bunun için onlar her bir şehre ve köye dagılarak vaazlarını sürdürüyor, bedava tedavileri ile halkın gönüllerini kazanıyorlardı. isa ve ögrencilerinin gayretlerinin büyük bir kısmı Celi­ le eyaJetinin kuzey bölgelerinde başarılı oldu. Fenike, Golan ve Yahudiye Kudüs'e yakın duruyordu. Celile'nin kraliyet şe22 23

Aslan, 1 64 vd. Aslan. 1 62- 1 67 .

1 78

Kanonik-Apokrtf İnctUere Göre Hz. İsa

hirleri Seforis ve Tiberia askeri güçlerle karşılaşmamak için yeni hareketi görmezlikten geliyordu. Gerçi tebligciler liman şehirlerine, varlıklı Tyrus ve Sidon'a yaklaşınışiardı ama şeh­ re girmediler. Dekapolis şehri boyunca hareket ettiler. Yunan şehirlerinden ve putperest halktan uzak durdular. Zengin karmaşık şehirlerde faaliyetlerini yogunlaştırmak yerine, İsa dikkatini Kefernahum, Betsayda ve Nain gibi küçük kasaba­ lara yönlendirdi. Oralarda yeni dünya vaadi, Genaserat gölü sahilleri boyunca bulunan kasabalarda oldugu gibi daha çok kabul görüyordu. Tabü Herodes Antipas'ın oturdugu Tibe­ ria'dan uzak durmayı özellikle tercih ettiler. İsa'nın ve takipçilerinin haberi Herodes'in sarayına ancak iki sene sonra ulaştı. Şüphesiz İsa Celile ve Perea'da hakim

"bu tilkiyi" (Herodes'i) lanetlemekten, riyakar rabipleri ve Yazı Bilginlerini aşagılamaktan geri durmuyordu. Bu "yılan soyu­ nun" yerine Tanrı hükümdarlıgına fahişeler ve vergi memur­ lan gireceklerdi. Hükümran grupta İsa'ya sempati duyanların çogu , onun ögTetiminden çok "şifa dagttıcılıgiDa" ilgi gösteri­ yordu. İsa da bunun farkında idi. 24 Nihayet tüm bu faaliyetler Antipas'ın sarayını da harekete geçirdi. Bu Celileli vaizin kimligi hakkında çeşitli görüşler or­ taya aWdı. Bazılan onun tekrar dagan İlyas Peygamber olabi­ lecegini, bazılan da "eski peygamberlerden" biri olabilecegini ileri sürüyordu. Çünkü bunlar havadan söylenen düşünceler degildi. Hz. İlyas MÖ IX. yüzyılda İsrail devletinin kuzeyinde yaşamış bir peygamberdi. Mucize gösteren peygamberlerin bir ömegi idi. Yalıova'nın korkusuz bir mücadelecisi idi. İs­ railliler arasında yaygın Baal putuna tazimi sona erdirmişti. "Daha ne kadar iki taraf arasında sallanacaksınız? Eger Yalı­ ve gerçek Tanrı ise, o zaman ona itaat edin! Ama eger Baal'se o zaman onun peşinden gidin!" (1. Kra l . 1 8, 2 1 ) diyordu. Yahve'nin üstünlügünü ortaya koymak için 450 Baal ra­ hibi ile yarış teklifinde bulunmuştu. İki mihraba Baal adına agaçtan yapılmış birer boga putu hazırlayacaklardı. Putperest 24

Aslan, 1 7 ı .

Teblig ve Mesajlan

1 79

rahipler Baal'e kurban ve kabul için gökten ateş indinnesini isteyecekler; İlyas da Yahve'ye dua edecekti. Baal Rabipleri gece gündüz dua ettiler. Bagırdılar ve bedenlerine kılıçlarta ve mızraklarta yaralar açtılar, kan akıttılar. Baal'e ateş indirmesi için yalvanp bagırdılar, dua ettiler, ricada bulundular, ama hiçbir şey olmadı. Sıra Hz. İlyas'a geldi, O ınihraba konan odunlar üzerine oniki testi su döktü ve geriye çekildi, İbrahim'in, İshak'ın ve İsrail'in Tanrı'sına gücünü göstermesi için dua etti, seslendi. Bunun üzerine gökten büyük bir ateş kütlesi düştü ve yerdeki agaçtan yapılmış bogalan, taşlan, üzerine su dökülmüş odun yıgınlarını yok etti. İsrailliler Yahve'nin işini görünce, dizleri üzerine kapandılar ve Tanrı'ya tazirnde bulundular. Ama İlyas için henüz her şey bitmemişti. O 450 Baal rahibini esir aldı, on­ lan Kişon vadisine götürdü ve hepsini öldürttü.25 "Ama ordula­

rın Rabbi'nin hırsı araya girdi." (1. Kral 1 8, 2 0-40; 1 9, 1 0). Sonunda İlyas'ın imanı öyle güçlü idi ki, o ölmemeli idi, nihayet gökten bir kasırga geldi, onu alıp Tanrı huzuruna göklere taşıdı (2 . Kra l .

2 , 1 1 ). İsrailogullan'nın kanaatine göre o, ahir zamanda İsrail'in oniki kabilesini toplayıp Mesih dönemini açmak için geri döne­ cekti. Malaki peygamberin kehanetine göre de, "Ancak Rabb'in günü gelmeden önce, büyük ve korkunç gün gelecek, ataların kalpleri ogullarına dönecek ve oğulların kalpleri de babalarına dönecek ki, dogru kişiyle kötü kişi, Tanrı'ya kulluk edenle et­ meyen arasındaki ayırım görünecekti." (Ma l . 3, 1 7- 1 8). Malaki'nin peygamberligi, Tiberia'daki saray mensuplan­

nın İsa'da niçin ahir zaman peygamberinin reinkamasyonu­ nu gördüklerinin cevabını açıklıyor. İsa'nın öyle bir karşılaş­ tırmayı zayıftatmaya pek katkısı olmamıştır. Kendisinin İlyas Peygamber'i benimsemesi, mucizeleri ve oniki kabileyi yeni­ den tesis etme gayreti yeterli sayılmıştı. Buna karşı Antipas, sarayındakilerin fısıltılarından emin degildi. O Nasaralı vaizin İlyas degil, öldürttügü Yahya'nın dirilmiş olabilecegini zanne ­ diyordu. Günahkarlık duygusu ile İsa'yı teşhiste yanılıyordu, gözleri kapalı idi (Mat. 1 4, 1 -2 ; Mar. 6, 1 4- 1 6; Luk. 9, 7-9). Fakat 25

Aslan, 1 72.

Kwıonik-ApokrtjİncUlere Göre Hz. İsa

ı so

bu gelişmeler resmi idarenin de yavaş yavaş uyanmasına se­ bep olmuş olmalı ki, Mesihlik tasavvuru ve kaderi Mesihlik iddiasında kendisinden önceki ve sonrakilerin kaderinden farklı olmadı. Rivayete göre İsa bir gün Petrus ve Zebedeus'un ogullarını (Yakobus ve Yohanna kardeşleri) yüksek bir daga götürdü, orada o onlara bir rüyet gösterdi; onların gözleri önünde mu­ cizevi bir şekilde degişti. Markus'un anlattıgına göre, MElbisesi parlak beyaza dönüştü, öyle ki yeryüzünde hiç bir beyazlatıcı onu yapamazdı. " Birdenbire Mesih'in selefi peygamber İlyas dagın üzerinde göründü. Onun yanında İsrail'in kurtarıcısı ve Kanun vericisi, İsrail kayasından su çıkaran ve Tanrı'nın halkını övülmüş ülkeye götüren Musa vardı. Tibeıya'daki spekulasyonlar ve Kayzeriya Filippi'deki ta­ lebelerinin aralarındaki fısıltılara göre, artık İlyas'ın dagdaki varlıgı şaşırtıcı olmazdı. Bu arada Musa'nın tezahürü biraz farklıydı. Musa'nın Mısırdan çıkış tasavvurlan ve Sina da­ gında kanun Tabietleri alması ve aydınlanma hikayeleri ara­ sındaki paralellikler şaşırtıcı degildi. Nitekim Musa da dagda kendi yanına üç refakatçı almıştı -Harun, Nadab ve Abihu-, ve o da tabtatüstü tecrübesinde fiziki degişimler geçirmişti ki, Musa'nın aydınlanması müteakiben Tann'nın ihtişamıyla teması, İsa'nın kendisinin muhteşem aydınlanma tasavvurla­ nna götürüyordu. Gerçekten sahne öyle yazılmış ki, kanun ve peygamberler- açıkça İsa'nın altına yerleştiriliyordu.26 Havartler o vizyondan şaşırmışlardı. Halef olarak Petrus hoşnutsuzlugu yumuşatmaya çalışmış ve o yere biri İsa için, digeri İlyas için ve biri de Musa için üç işaret yerleştirmeyi tek­ lif etmişti. Onun konuştugu esnada dagı bir bulut kaplamış -yüzyıllar öncesi Sina'daki gibi- ve gökten bir ses gelmiş ve tekrar ediyormuş ki, bu ses İsa'nın Ürdün nehrinde duymaya başladıgı ile aynı ses imiş. Tanrı MO benim sevgili oglumdur, onu muhakkak dinlemelisiniz, " diyormuş. Tanrı daha önce de Msevgili" unvanını Davud'a da vermişti. Bunu Antipas sa26

Aslan 1 74.

Teb� ve Mesajlan

181

rayının anlaması mümkün degtldi. B u sesi dagm tepesinde Petrus duydugunu zannediyordu. Artık bu durumda Nasaralı İsa kutsanmış MMesih" oluyordu, Yahudilerin kralı idi (Mat 1 7, 1 -8; Mar. 9, 2 -8; Luk. 9, 2 8-36). Ancak birbirine baglı üç önemli konuda İsa kendini gizle­ rneye çalışıyordu. Mesela Mesih oldugu konusundaki kana­ atinde susmayı tercih ediyordu. Onun için İncillerde yeterli bir açıklama bulunmuyor. Digert de cinler konusunda teda­ vi ettigt hastalardan susmalarını istiyordu (Mar. 1 , 2 3 -2 5 ; 34; 3 , 1 1 - 1 2 ) . Gerçek düşüncesini, misyonunu insanlar önünde açıklamaktan uzak duruyordu . Özellikle Mesihlik unvanını kullanmıyordu. Bunun için bazılan Mesihlik sırrının incil ya­ zarlarının uydurması olduguna inanıyor. Bazılan siyasi or­ tamdan gizlenmek için kurnazlık yaptıgını düşünüyor.27 An­ cak MNe kadar (şakirtlerine) yasaklasa da o kadar çok tanın­ masına sebep oluyordu. " (Mar. 7, 3 6 ) . ifade yetenegt tutunacak bir yer bırakmıyor. Nitekim Markus ineili basit bir Yunanca ile yazıldıgı için, yazarının sınırlı egitimi düşüncesindekileri gizlerneye yetmemişti. Belki de Markus yavaş yavaş teolojik esası bilerek ifade etmiş olabilir. Çünkü ineili'ne de "Tanrıog­ lu İsa Mesih'in İncilinin başlangıcı" (Mar. 1 , 1 ) diye giriş yapıyor ki, bu oluşan kilisenin teolojisini yansıtıyor. Birden bire kendisi Simon Petrus'un İsa'nın Mesihligt teş­ hisini Kayzeriya Filippi'deki tecrübesinden şüphelenip -dagm tepesindeki tezalıüründen dolayı onun tanrısal varlıgının açık­ landıgını bir şekilde ima ediyor- ama İsa'nın bunu gtzlemek için havartlerinden susmalarını istedigtni söylüyor. Petrus'un şahit oldugu vizyonu kimselere söylememelerini (Mar 8, 30) üç şahide de yasaklıyor (Mar. 9, 9). Muhtemelen tarihi İsa'ya atfe­ dilen Mesihlik sırrı buraya dayanıyor olmalıdır. Matta ve Luka da bilerek ondan almış, nakletmiş olabilir. Mesihlik sırrı tarihi olsaydı, bu açıklanabilirdi, Markus'un öncüleri bundan fazla söz etmemiş olmalılar ki, o Mesihlik portesinde açıklama ya­ nşına giriyor. Mesela Markus'un tasvirinde Simon Petrus'un kanaali son buluyor, İsa kendisine atfedilen unvanı ne kabul 27

Aslan. 1 75.

Kanonik-Apokrif İncUlere Göre Hz. İsa

1 82

ediyor, ne de reddediyor, sadece havartlerine bu konuyu baş­ kalanyla konuşmamalanru söylüyor, yasaklıyor. Markus'tan 20 sene sonra hikayeyi kaleme alan Matta Petrus'un sözünü, Mesihlik kanaatini vurgulayarak ifade ediyor: "Simon Baryona sen ne mübareksin, bunu sana et ve kan açıklamadı ama, gök­ teki Babam açıkladı," (Mat. 1 6, 1 7) diyor. 28 Halbuki Markus'ta dagdaki vizyon (rüyet) İsa'nın hiçbir yo­ rumu olmadan sona eriyor, sadece başkalarına anlatılınama­ sını istiyor. Matta da ise, buna karşı İsa'nın açıklamasıyla son buluyor. Vaftizci Yahya yeniden dogan İlyas'ta teşhis ediliyor ve Mesihlik rolü Yahya ve İlyas'ın halefi olarak İsa'ya verilmiş oluyor (Mat. 1 7, 9-1 3 ) . Böylece Matta ve Luka bunlan gizli bir inanç esası olarak, onun Mesihligini kabul etmiş oluyor (Mat. 1 6, 20). Buradaki tarihi İsa'nın Mesihlik sırrının dayanagı ve erken dönem kilisesinin İsa anlayışının anahtan görüntüsü­ nü veriyor. Çünkü konu çok zor, özellikle İncillerin İsa anlayı­ şının analizinde açıklıga kavuşturmak kolay degil. Sıkça ifade edildigt gibi İnciller N asaralı İsa adında 2000 yıl önce yaşamış bir adamdan degil, İncil yazarlannın ezeli bir varlık olarak gördükleri ve Onu Tanrı'nın sagına oturttuklan kimseden söz ediyor. I . yüzyılda İsa hakkında Yahudilerin tasavvur ettikleri bir resim anlatılıyor. "Mesih" olarak İsa'nın görevleri ve tabiatı üzerine çeşitli deliller inşa ediliyor ama beşeri varlıgı hakkın­ da tarihi bir biyografiden söz edilmiyor. 29

Kıyamet Tasavvurlan Hz. İsa'nın rivayetlerinde ahir zamanın sıkıntılan ve kıya­ metle ilgili dehşetli haberlere de rastlanır. Ahir zaman, kıya­ met ve ahiret haberleri arasında açık bir ayırım yapılmarnakla birlikte, ahir zamanın korkunç olaylanndan sonra İsa'nın kı­ yamet tasvirlerine yer vermesi dikkat çekicidir. Bartolomeus ineili haberlerine göre: "O (hayalet İsa), onlarla (şakirtleriyle) birlikte Mauria Dağına gitti ve aralanna oturdu. Korktukları için ona sormaya cesaret edemiyorlardı. Ve İsa sözü aldı ve 28 29

Aslan ı 76. Aslan. ı 77.

1 83

Teblig ve Mesajlan

dedi: Bana istediğinizi sorun ki. sizi aydınlatayun ve gösterebi­ leyim. Çünkü ille yedi gün geçti, daha sonra ben Babama çıka­ cağun ve bundan sonra artık gözlerinizin önüne gelmeyeceğim. Onlar çekinerek dediler: Efendi. bize sözünü ettiğin layarne­ ti (dünyanın sonunu) göster. O cevap verdL Kıyameti görmek sizin için iyi olmaz. Onu kesinlikle istiyorsanız, ben sözümü tutacağun. Gelin, beni takip edin ve balani Ve onlan Kerubim yani Hakikat Yeri denen yere götürdü. Ve batının meleklerine işaret ettL Ve dünya bir kô.ğıt rolesi gibi dürüldü ve kıyamet onlann gözleri önünde açıldL Havariler onu görünce yüz üstü kapandılar. Ama İsa onlara dedL Ben size dememiş miydim ki. layarneti görmeniz sizin için iyi olmaz. Ve meleklere layarneti (rüyetini) örtmeleri için tekrar işaret ettL " ( B a rtalomeus i nc i l i , l l l, 1 -9) Benzer ıivayetlere diger incillerde de rastlanır: Matta İn­ elli 24, 29 da ve Markus İncili, 1 3 , 24-25 de, İsa " O günlerin (ahir zamanın) sıkıntısından hemen sonra, Güneş kararacak, ay ışığını vermez olacak, yıldızlar gökten düşecek ve göksel güçler sarsılacak, " diyor ki, kıyamet deyimi kullanılınasa da, yapılan tasvirler Müslümanlar arasındaki kıyamet tasvirleri­ ne benzemektedir. Hatta müteakip ıivayette "Gök ve yer or­

tadan kalkacak, " (Mat. 24, 3 5 ; Luk. 2 1 , 3 3 ) buyuruyor. Bu ha­ berlerden kıyamete işaret dışında başka bir yorum yapmak imkansız görülüyor.

Hesap Günü ve Hakimi Kötü ve dehşetli günlerin ardından bir melegm borazanıyla (sürun üflenmesiyle) insanların toplanacagı, ama bunun za­ manının hiç kimse tarafından, meleklerce dahi bilinemeyecegi

(On i k i Hav. 6 1 , 1 3 ) söylenmektedir ki, bu bir nevi Haşir boraza­ nma işaret etmektedir. Ardınca mahkeme ve ceza da bir IDi­ salle aniatılmaya çalışılmaktadır. Rivayette "Günün birinde bu

hizmetçiZerin (kulların) efendisi, beklenmedik bir saatte gelecek, onları hesap etmedikleri bir halde bulacaktır. Ve o onlann üc­ retini riydkörlarla birlikte karanlıkta, acunas ızca, sevgisizce ve merhametsizce [yani cehennemde] verecektir. Ve orada (ancak) çığlıklar ve diş gıcırtılan olacaktır, " (On i k i H av. 6 1 , 1 9) ifadesin­ ,

den mahkeme ve sonrası ceza hatıra gelmektedir.

Kanonik-Apokrif İncUiere Göre Hz. lsa

1 84

İsa "Haşir" sonrası ortaya çıkacak büyük mahkemeden ha­ ber verirken, mahkeme reisinin "İnsanoglu" olacaguu söylüyor ki, bu deyim inananlarca rrann degtl) İsa anlamında kabul ediliyor. Mevcut metne göre, mahkeme reisinin İsa olacaguun işareti ohrrak algılanmaktadır. Oniki Havart İncilindeki rivaye­ te göre: "İsa Kudüs'e ve mabede girdi ve çevresindeki herkese baktı ve onlara şu misali anlattı ve dedi: 'İnsanoglu ihtişamıyla gelecek ve bütün kutsal melekler onunla olacak, daha sonra o ihtişamının tahtına oturacak. Ve önünde bütün halklar top­ lanacak ve o bir çobanın koyunlarını keçilerden ayırdıgt gibi onları birbirinden ayıracak. Ve o koyunlan sag tarafına, ke­ çileri sol tarafına yerleştirecek. Daha sonra Kral sagındakile­ re diyecek: Buraya geliniz, siz babamın kutsadıklansınız, siz dünyanın başlangıcında hazırlanan hükümranlıgt miras aldı­ nız Çünkü ben açtım ve siz beni doyurdunuz, ben susuzdum ve siz bana içirdiniz. Ben yabancı idim ve siz beni misafir etti­ niz. Ben çıplaktım ve siz beni giydirdiniz. Ben hasta idim ve siz beni ziyaret ettiniz. Ben tutsak idim ve siz bana geldiniz. Daha sonra ona adiller cevap verecekler: Efendim, ne zaman seni biz aç gördük ve seni doyurduk? Veya susuz bulduk da içirdik? Biz seni ne zaman yabancı bulduk da, seni misafir ettik? Veya çıplak bulduk da seni giydirdik? Ne zaman seni hasta veya tutsak gördük ve seni ziyarete geldik? Ve Kral cevap verecek ve onlara diyecek: Bakınız, ben size kendimi bütün malılükatın şeklinde gösterdim ve gerçekten size söylüyorum: Benim bu kardeşlerim arasında en azından her hangi bir şey yaptıysa­ nız onu bana yaptınız. Daha sonra o solundakilere de diyecek: Benden uzaklaşın siz kötü ruhlar, kendi zamanlannızda sizler kendinize ateş hazırladınız, günahlarınızdan yedi defaya ka­ dar temizleneceksiniz. Çünkü ben açtım ve beni doyurmadınız. Ben susuzdum ve siz bana içirmediniz. Ben yabancı idim ve siz beni misafir etınediniz. Çıplaktım ve siz beni giydirmediniz, hasta ve esir idim, siz beni ziyaret etınediniz. .

,

Ve onlar ona cevap verecekler ve diyecekler: Efendi(m) , biz seni ne zaman aç veya susuz veya yabancı veya çıplak veya hasta gördük de, sana hizmet etınedik?

Teblig ve Mesajlan

1 85

Daha sonra o onlara cevap verecek ve diyecek: Bakınız, ben kendimi yaratılmış bütün varlıkların suretinde gösteririm ve hakikaten size söylüyorum, ben benim kardeşlerim arasın­ da en azından birine (bir şey) yapmadıysanız, bunu bana da yapmadınız. Ve zalimler ve sevgisizler, dönemlerin agır cezalarından birine gidecekler ve onlar pişman olmazlarsa, tamamen yok edilecekler. Ama adiller ve merhametliler ebedi hayata ve ebe­ di barış içine girecekler. " (On i k i H av. 67, 6- 1 2 ) . Rivayetlerde bir hesap gününden ve iyiler kötüler ayırımından söz ediliyor. Ancak burada bir bedensel başirden degil, ruhsal bir hesap gününden söz ediliyor. Bedensel haşirle ilgili bir işaret gö­ rünmüyor. Benzeri bir rivayet de Matta ineili'nde (2 5, 3 1 -3 3 ) bulunuyor ve mahkeme reisi olarak çobanın koyunlarını ve keçilerini birbirinden ayırdıgı gibi salihlerle günahkarlan bir­ birinden ayıracagı, salihleri cennete, günahkarlan cehenne­ me gönderecegt haber veriliyor.

Gök Hükümranlığı Kişilerin ölüm sonrası yaşama konusu Eski Abit'te mer­ kezi bir yer işgal etmiyordu. İnananların ümidi uzun yaşayıp hayata doymuş olarak ölebilmekti. Ölüm sonrası. kişinin ru­ hunun Gölgeler Ülkesi "Şeor denen Tanrı'dan uzak bir yere gittigine inanılırdı (Maz. 88; Yez. 3 8, 1 8) . Hz. İsa tebliginde bu konu üzerinde durmuş. konuyu daha belirgin hale getirmiş­ tir. Daha sonraki dönemlerde muhteva çok tartışılacak ve üzerinde durulacaktır. Nitekim İsa vaazlarında iyilik yapan­ ların, dogru inançta olup tüm varlıklara adaletle ve sevgiyle davrananların Tanrı'nın da sevgisini kazanarak Gök Hüküm­ ranlıgına gireceginden, ebedi hayatı kazanacagından bah­ setmeye başlamıştır. Konuyla ilgili ifadelerinden bu Gök Hü­ kümranlıgı'nın İslam'daki "Cennet" tasavvuruna benzerligini görüyoruz. İsa "cennet" kelimesini pek kullanmıyor, Markos ineili'nde (9, 4 7-48) ki bir rivayette: " Eger gözün günah iş­ lemene neden olursa, onu çıkar at. Tann'nın Egemenligi'ne,

"Cennete" tek gözle girmen, iki gözle "Cehenneme" atılmandan

1 86

Kanonik-Apokrtf İnctllere Göre Hz. İsa

iyidir, deniyor. Daha sonraki dönemlerde kilise ve inananlan bu "Cennet" deyimini "Gök Hükümranlıgı" deyimiyle beraber daha sıkça kullanmışlardır. Gök Hükümranlıgı, şeytandan temizlenmiş. şeytanların etkisinin bulunmadıgı, tamamen Tann'nın isteklerinin mutlak hakim oldugu bir yer, bir cennet olarak düşünülmüştür. Luka ineili'ndeki bir rivayete göre İsa, "Şeytanın gökten bir şimşek gibi düştügünü gördüm, " (Luk.

1 O, 1 8) diyerek, Gök Aleminde şeyianın bulunmadıgını söyle­ miştir. Nasaralılar ineili 1 6'da, İsa malını hayra dagttmaktan çekinen bir zenginin haline dikkat çekerek yanında oturan şakirdi Simon'a dönmüş ve " Yona Oğlu Simon, bir devenin

iğne deliğinden geçmesi, bir zenginin Gök Ülkesi'ne (cennete) girmesinden daha kolaydır, " demişti. Fakat bu "Gök Hükümranlıgı" deyiminin kaynaklarda "Cennet" kavramından daha geniş bir anlam taşıdıgı, sınır­ larının tam tanımlanmadıgı da dikkati çekmektedir. Kelime bazen "Ahir zamanda yaşanacak Mesih Hükümranlıgı" an­ lamında da kullanılıyor ve bu hükümranlıgın sonunda "Gök Hükümranlıgı'na" dönüşecegi, yani "kıyametsiz" iiliiret haya­ tına uzanacagı, hesap günü, cennet ve cehennemin takip ede­ cegi anlamlanna yol açıyor. Ahir Zaman, Mesih Hükümranlı­ gı ve Ahiret tasavvurlarının sınırlan kendi aralarında kaybo­ luyor. Nitekim O'na şakirtleri " Ölülerin mutluluğu ne zaman olacak ve yeni dünya ne zaman geleceiC?" sorusuna verdigi cevapta, onlara: "Beklediğiniz çoktan geldi, fakat siz onu teş­

his edemiyorsunuz/göremiyorsunuz, " (Tomas i nc i l i, 5 1 ) diyerek, Gök Hükümranlıgı'nın kendisiyle birlikte başladıgını ima et­ miştir. Ancak başka bir açıklamasına göre de, şakirtleri ona dediler (Tomas, 1 1 3 ) : "Hükümranlık ne zaman gelecek? dsa da:)

'O beklemekle gelmeyecek. Bakın o buradadır veya bakın o şuradadır' denemez. Ama Baba'nın Hükümranlığı tüm yeryü­ züne yayılmıştır ve insanlar onu görmüyorlar, " gibi güneele ve gelecege yönelik "Cennet" kavramı dışında Tann'nın gücünün ve hükümranlıgının her yerde ve her zaman oldugunu ifa­ de ederek muglak bir cevap vermiştir. Burada İsa, belirli bir zamandan veya gelecekten bahsetmek yerine, Tanrısal Hü-

Teblig ve Mesajlan

1 87

kümranlıgtn, Tann gücünün her yerde ve her zaman hakim olduguna işaret etmiş, kavramı geniş bir zaman için, Allahın hükümranlıgtnın datma ve her zaman ebediyen olduguna işa­ ret için kullanmıştır. Bu sebeple kavramın Hıristiyanlık tari­ hindeki kullanımı ve yorumu da çeşitli zamanlara göre çok yönlü ve çok farklı olmuş, tartışılmaya devam etmiştir ve ha­ len de devam etmektedir. Her ne kadar İsa, içinde yaşadıgt dönemin bir başlangıç dönemi oldugunu ima etmişse de, zamanla bu dönemin haşir ve hesap gününe ve sonrasına uzanacagı tasavvurlarına da yer verilmiştir. Nitekim ilk zamanlarda mevcut inananların, şakirtlerinin ölmeyecekleri ve ölümü tatmadan ölümsüz ebe­ di hayata devam edecekleri savunulmuştur. Bu sebeple İsa sonrası cemaat üyelerinin ölmeleri ilk zamanlar yadırganmış, cemaat içinde ortaya çıkan kargaşa ve şüpheleri ortadan kal­ dırmak ve inananların ölmeyecekleri rivayetlerini dogrulamak veya en azından rivayet metnini dogrulamak için, Kudüs'te daha önce ölmüş ve sonra ölümden dirilmiş pek çoklannın bulundugu hakkında yeni rivayet ve efsaneler türemiş, haşir olanların sayılanyla ilgili çelişkili rakamlar ortaya çıkmıştır. Nikodemus İncili, (Böl ü m : 1 7-2 5) rivayetlerinde bunun misal­ leri vardır. Sonraki yorumlarda erken ölmüş müminlerin de Haşir Günü'nde hiç bir kayıplan olmadan dirilecekleri, Gök Hükümranlıgt'na ulaşabilecekleri, dogru inanç ve sevgi dolu davranış sahiplerinin mükafat görecekleri misallerle (Tomas

i n . 1 07-1 1 2 ) anıatılmaya çalışılmıştır. Başka bir rivayette İsa:

"Varlıktan önce var olana ne nuıtlu. Sizler bana şakirtler olur­ sanız ve söylediklerimi dinlerseniz, bu taşlar dahi size hizmet edecektir. Sizin cennette, yaz ve kış değişmeyecek, yaprakla­ rını dökmeyecek beş ağacınız olacaktır. Onları tanıyan ölümü tatmayacaktır, " diyor (Tomas, 1 9) . Daha sonraki dönemlerde yakın bir zaman için vaat edilenlerin gerçekleşmemesi üzeri­ ne, kehanetler ertelenmiş ve zamanla günümüz Hıristiyanlıgı­ nın genel bakışı da bu yönde şekillenmiş; belirsiz bir gelecege bırakılmıştır.

Kwıonik-ApokrtfİncUlere Göre Hz. İsa

1 88

a. Gök Hükümranlığına (Cennete) Kimler Girecek? Rivayete göre, "İsa süt emen küçük çocuklan gördü; Şakirt­ lerine dedi: 'Bu emzirilen küçük çocuklar, hükümranlık alanına giren kimselere benzerler'. Ona dediler: 'Biz çocuk olarak mı Hükümranlığa (cennete) gireceğiz?' İsa onlara dedi: 'Eğer siz ilciyi bir ve içinizi dışınız gibi ve dışınızı içiniz gibi ve yukansını aşağısı gibi yaparsanız ve erkek artık erkek olmazsa ve kadın artık kadın olmazsa, erkek ve kadın artık bir tek birlik olursa; gözlerinizi bir göz, ellerinizi bir el ve ayağınızı bir ayak ve yü­ zünüzü bir yüz yaparsanız, işte o zaman [cennete] girersiniz. "

(Tomas, 2 2 ) . Yani cennete gireceklerde cinsiyet farklılıklan ol­ mayacak; herkes içi-dışı bir saflıkta bulunacaktır. Yine

"İsa dedi: 'Fakirlere ne mutlu, çünkü gökler (cennet) onlarındır. 'Babasına ve annesine nefret duymayan kimse, bana şakirt olamaz. Kim erkek ve kız kardeşlerine nefret duy­ mazsa ve benim gibi kendi haçını kendi taşunazsa, bana ldyık değildir. " Yani dünyadaki sevdiklerinden vazgeçmeyen, İsa'ya tabi olmayan cennete giremeyecektirl (Tomas, 54-5 5 ) .

"Simon Petrus İsa'ya dedi: 'Mariham aramızdan ayrılsın, çünkü kadınlar hayata (ebedi cennet hayatına) layık değildir'. İsa dedi: 'Bak, ona yol göstereceğim, onu erkekler gibi yapa­ cağım. O da siz erkekler gibi canlı ruh olacak. Çünkü kendini er kişi kılan her kadın, Göklerin Hükümranlığına girecektir. " (Tomas, 1 1 4) . Yani iman ve takva sahibi erkekler gibi takva sahibi kadınlar da cennete gireceklerdir. Benzer rivayetler Oniki Hav. ineili'nde de vardır: Örnegtn İsa "Dag Vaazında" açıklamalarda bulunuyor (On i k i Havari in­ cil i . 25, 2 - 1 4) ve şöyle diyor: Ne mutlu fakir/ere, onlar ruhta kutsaldırlar, çünkü Göklerin Hü­ kümdarlığı onlarındır. Ne mutlu acı çekenlere, çünkü onlar teselli edileceklerdir. Ne mutlu yumuşak huylu olwtlara, çünkü onlar yeryüzünün miras­ çısı olacaklardır. Ne mutlu adalete aç ve susuz olwtlara, çünkü onlar doyurulacaklar­ dır. Ne mutlu merhametli/ere,

çünkü onlar merhamet bulacaklardır.

1 89

Teblig ve Mesajlan

Ne rruı.tlu temiz kalplUere, çünkü onlar Tann 'yı göreceklerdir. Ne mutlu banş sağlayanlara. çünkü onlara Tann 'nm çocuklan de­ necektir. Ne mutlu doğruluk uğruna zulüm görenlere, çünkü Göklerirı Hü­ kümranlığı onların olacaktır. Yazıklar olsun siz zenginleret Çünkü siz bu hayatta teseUi oldu­ nuz. Yazıklar olsun tok olanlara. çünkü siz aç olacaksınız. Yazıklar olsun, şimdi gülen sizlere, çünkü siz üzüleceksiniz

ve

ağ­

layacaksınız. Yazıklar olsun size, tüm insanlar hakkmızda iyi sözler söylüyor­ lar, çünkü babalarınız da yalancı peygamberlerle öyle yaptılar. Siz dünyanın tuzusunuz, çünkü her bir kurban tuzla tuzlanır,

ama

tuz

tadını kaybederse (bozulursa), ne ile tuzlanılır? İşe yararnazsa dı­ şarı (çöpe) atılır

ve

ayaklar altmda çiğnenir.

Şimdi kim onun verdiği bu emirlerden birini çtğnerse ve halka yan­ lış öğretirse, öyle (yanlış) uygularsa. o Gök Hükümranlığında en düşük olarak isimlendirilecektir. Ama kim onu tutar ve (doğruyu) öğretirse, ? Gök Hükümranlığı'nda büyük olarak anılacaktır. Gerçekten, inananlar ve itaat edenler, ruhlarını kurtaracaklar

ve

itaat etmeyenler ise kaybedeceklerdir. Çünkü size diyorum: Sizirı adaletirıiz Yazı Alimlerirıin (kutsal kitap bUginlerirıin)

ve

Farizalı­

lannkinden daha büyük olmazsa. siz Gök Hükümranlığı'na gire­ mezsirıiz.



"Bunun içirı, eğer sen takdimini mihraba getirir ve orada hatırlar­ san ki. kardeşin sana karşı bir şikdyeti var, o zaman mihrap önün­ deki takdimeni bırak, önce ona git, kardeşirıZe helaUeş ve

ve

sonra gel

kurbanmı-sadakanı ver.

Muhaliftnle yolda olduğun sürece, çabucak onunla birlik ol. anlaş ki rruı.halifln bir hususta Hdkime şikayetçi olmasın

ve

Hdkim mah­

keme görevlisiyle hükmünü uygulamasm, sen son kuruşuna kadar borcunu ödemeden önce seni bıraksm. Size söylendiğirıi işittirıiz: Komşunu sevmelisirı ve düşmanına nef­ ret etmelisirı. Ama ben size söylüyorum. dirıleyirıiz: düşmanmızı da seviniz, sana kirı duyanZara da iyi davranmız. Size hakaret eden­ leri siz kutsaymız ve sizi üzenZere siz dua ediniz. Böylece gökteki Ebeveyninizin çocuklan olunuz ve o kötüler üzerirıe de, iyiler üze-

Kanonik-Apokrif İnctUere Göre Hz. İsa

1 90

rine de güneşi doğdurur

ve

yağmuru. haklılar üzerine de haksızlar

üzerine de gönderir (On i ki H av. 2 5 , 2 - 1 4).

Riyakarlar için ise şunlan söyler: Bana "Efendim! Efendim! Diyenlerin hepsi . semavi hükümdarlı­ ğa (cennete) girmez, ancak Babam'ın isteklerini yerine getirenler cennette olurlar. O gün bana çokları diyecek: Efendim, Efendim, biz senin ismini anmadık mı? Senin isminle cinleri çıkarmadık mı? Senin isminle pek çok mucizevi tşler yapmadık mı? Ben onlara di­ yeceğim ki, ben sizi tanımıyorum, hepiniz benden uzak durun, he­ piniz kötülük ürettiniz. (On i k i Hav. in c i l i , 2 7, 1 0) .

b. Gök Hükümranlığı Misallerine Açıldama (Oniki

Hav.

In. 40, 6-1 2) İsa verdigi misallerin dogru anlaşılması için, şakirtlerine açıklamada bulunur, rivayete göre :

"İsa kalabalığı gönderdik­ ten sonra, şakirtleri ona geldiler ve dediler: 'Ekin tarlası misa­ lini bize açıkla. O cevap verdi ve onlara dedi: 'İyi tohum eken kişi, İnsanoğlu'dur (peygamberdir), ekin tarlası dünyadır, iyi ürün ise Gök Hükümranlığı'nın çocuklarıdır, yabani otlar ise, kötü çocuklardır. Yabani otu eken düşman ise şeytandır. Ürün ise, dünyanın sonudur ve orakçılar {biçiciler) ise meleklerdir'. "Aynı şekilde, yabani otların toplanıp ateşte yakıldığı gibi, dünyanın sonunda da o meydana gelecektir. Tann meleklerini gönderecek ve onlar onun hükümranlığından tüm kötüleri ve kötülük yapanlan toplayacak ve onlan yanan bir fırına ata­ cak ve temizlenmeyenler tamamen yok edilecektir. Daha sonra iidiller Gök Hükümranlığı'nı güneş gibi aydınlatacaklardır. Ekicinin misalini de dinleyiniz. Yola düşen tohumlar, Gök Hükümranlığı'nın sözlerini işittiği halde anlamayanlara ben­ zer. Sonra kötü düşman gelir, onun kalbine ekilenleri çalar, gö­ türür. Onlar tohumlannı yol kenannda tutanlardır. Ve tohum­ larını taşlık araziden alan kimseler, o kimselerdir ki, kelamı işitirler ve sevinçle onlan kabul ederler. Ama o içlerinde kök salmamıştır ve uzun sürede de kalmazlar, çünkü üzerlerine he­ men acılar ve tdkibatlar gelir ve onlar da yavaş yavaş sözler­ den (hakikattan) uzaklaşırlar. Ve tohumlan dikenler arasından toplayanlar, o kimselerdir ki, kelamı işitirler ve bu dünyaya

Teblig ve Mesajlan

191

itina ederler ve zenginliğin taşınması kelfunı boğar v e onlar ve­ rimsiz hale gelirler. Ama tohumlan iyi toprağa düşenler ise, sözü dinlerler ve anlarlar, ürünlerini ortaya koyarlar ve taşır­ lar, bazıları otuz kat, bazılan altmış kat ve bazılan yüz kat artmış olarak ürün alır. Bütün bunlan size açıklıyorum, çünkü sizler yakın, iç çevredensiniz. Ama dışındakilere bunlan misal­ lerle anlatıyorum. Kulağı olan herkes dinlesin. " (On i k i Hav. 40, 6-1 2 ) "Hakikaten, hakikaten size söylüyorum: Biri benim sözü­ mü tutarsa, o ölümü hiç görmeyecek. " (On i k i H av. 52, 1 ) .

c. GökHükümranlığı'nda (Ahirette) Cinsel Farklılıkların Olmayacağı Şakirtlerinden biri İsa'ya yine Tann'run Hükümranlı'gını sorunca, O da ahirette büyük-küçük, kadın-erkek ayınınının olmayacagım söyleyerek şu açıklamalarda bulunur:

"Yukarı nasılsa, aşağı da öyledir. İçerisi nasılsa, dışansı da öyledir. Sağ nasılsa, sol da öyledir. Ön nasılsa, arka da öyledir. Büyükle nasılsa, küçükle de öyledir. Erkekle nasılsa, kadınla da öyledir. Bu bilinirse, o zaman siz de Tann Hüküm­ ranlığı'nı göreceksiniz. Çünkü bende ne erkeklik ne de kadınlık (var), ama her ikisi de, Mutlak içinde kdmilen BİR'dir. Kadın kocasız, erkek kansızdır. " (On i ki Hav. 52, 9-1 0). Diger bir benzeri rtvayete göre, İsa'yı dinleyenlerden biri ona dedi: "Efendi(m) Tann Hükümranlığı ne zaman gelecek?'

Ve o cevap verdi ve dedi: 'Eğer dışandaki şey, içerdeki gibi ise ve içerdeki şey, dışandaki gibi ise ve erkeklik ve kadınlık ne er­ kek ve ne de kadın ise, yani ikisi bir olursa (Gök hükümranlığı gelir). " (On iki Hav. 66, 1 3 ) . İsa burada Mesih Hükümranlıgı'ndan Gök Hükümranlı­ gı'na geçişi de tasvir ediyor olmalı, nitekim tarihte ve günü­ müzde Ademiler mezhebi taraftarlarında görüldügü gibi, cin­ sel farklılıkların ortadan kalktıgı bir dönemin gelecegi düşü­ nülmüş olmalı. O günün gelişini hızlandırabilmek için dindar Ademiler mezhebi mensuplan, cinsel farklılıklan ortadan kal­ dırmak için günümüzdeki toplantı ve ayinlerine kadın erkek çıplak olarak katılmaktadırlar.

1 92

Kanonik-Apokrif İru::illere Göre Hz. İsa

Yine başka bir açıklamada (On i ki H av. 5 7, 1 ): "İsa küçük bir çocuğu kendine çağırdı ve onu oradakilerin ortasına oturttu ve dedi: 'Hakikaten, size söylüyorum. siz kendinizi değiştir­ mezseniz böyle, günahsız ve bu küçük çocuk gibi anlayışlı ol­ mazsanız, Gök Hükümranlığı'na giremezsiniz. " Bu lllisalde de, kadın erkek ayınmının ortadan kalktığı bir cennet dönemine işaret etmektedir. Çarpıcı bir örnek Markos ineili'nde anlatılmaktadır:

"Ölüm­ İ den sonra diriliş olmadığını söyleyen Sadd.ukiler sa'ya gelip şunu sordular: Öğretmenimiz, Musa yazılannda bize şöyle bu­ yunnuştur: 'Eğer bir adam ölür, geride bir dul bırakır, cuna ço­ cuk bırakmazsa, kardeşi onun karısını alıp soyunu sürdürsün. ' Ancak yedi kardeşi olan biri evlendi ve çocuk bırakmadan öldü. İkincisi aynı kadını aldı. o da çocuk sahibi olmadan öldü. Üçüncüsüne de öyle oldu. Yedisi de çocuksuz öldü. Hepsin­ den sonra kadın da öldü. Diriliş günü, ölümden dirildiklerinde kadın bunlardan hangisinin karısı olacak? Çünkü yedisi de onunla evlendL " İsa onlara şöyle karşılık verdi: "Ne Kutsal Yazılar'ı ne de Tann'nın gücünü biliyorsunuz. Yanılmanızın nedeni de bu değil mi? İnsanlar ölümden dirilince ne evlenir ne evlendirilir, göklerdeki melekler gibidirler. " (Markos, 1 2 , 1 8-2 6). d. Gök Hükümranlığı'nda Ceza (Cehennem) Zaman zaman İsa, inançsızlar ve günahkarlar için bir ceza yerinden de söz etmektedir. Rivayetlerde cehennem deyimi anlamında kullanılan "Tartaros"tan söz edilmektedir. Bir ri­ vayete göre İsa, konuyla ilgili bir soruya şöyle cevap verir:

"Gerçekten size söylüyorum: Kim sizin konuşmanızı dinler ve sizden yüz çevirirse veya burun kıvırırsa veya aynı şekilde du­ daklannı bükerse, size diyorum ki. yukarıdaki her şeyin hü­ kümranını reddetmiş olur ve yukandan aşağılara atılır ve dar ve karanlık bir odaya hapsedilir. Tartaras 'un (Cehennemin) derinliğinde ve çevrenin baskın acılığında dönemez ve hareket edemez . . . Tartaras'un (cehennemin) meleğine teslim edilir, onu ateşin alevleri takip eder, ateşli kırbaçlar kıvılcımlar saçarak

1 93

Teblig ve Mesajlan

yüzüne konuşur ve onu takip ederler. O batıya kaçarsa. ateşi bulur. Güneye dönerse, orada (yine ateşi) bulur. Kuzeye dö­ nerse, kükreyen ateşin dehşeti onu karşılar. Kaçıp, kurtulmak için doğuya da yol bulamaz. Çünkü bedende olduğu vakit onu bulmamıştı ki, hesap günü bulabilsinl" (Tomas kitabı, 2 1 1 ) . Markos İncilindeki rtvayette ise: "Eğer gözün günah işle­ mene neden olursa. onu çıkar at. Tann'nın Egemenliği'ne tek gözle girmen, iki gözle cehenneme atılmandan iyidir, " (Markos, 9, 47-48) diyor. Açıkça "cehennemden" söz ediliyor. Matta İncilindeki kendisini kabul etmeyen İsrailogullan hakkında da. "Ama bu egemenliğin asıl mirasçılan dışanda­

ki karanlığa atılacak. Orada ağlayış

ve

diş gıcırtısı olacak, "

(Matta, 8, 1 2 ) diyerek, kendisini kabul etmeyenlelin durumuna işaret ediyor. Yine aynı İncilde, "o zaman kral, uşaklanna, 'şunun ellerini

ayaklannı bağlayın, dışanya. karanlığa atın/ " (Matta, 2 2 , 1 3 ) diyerek cehenneme işaret eder. Nasara ineili'ndeki bir rtvayete göre de: "Hayvanlann ken­

di aralarmda yaptıklannın muhakemesi ve karşılığı yoktur, ama insanlar yaptıklannın karşılığını (hesap gününde) ceza ve büyük ızdıraplar olarak göreceklerdir, " ( Nasara i n c i l i , 1 6) huym­ larak insaniann yaptıklan negatif davranışlannın karşiligını görecekielini haber vertyor. Yahudilikteki muglak Şeol (ce­ hennem) kavramına daha da berraklık kazandınyor.

Ahir Zaman Peygamberi: Paraldetos Hz. İsa bütün gayreti ve fedakarlıgı ile tebligini sürdürme­ ye çalışmıştı. Ancak hiçbir vakit tebligini tamamladıguu, sona erdirdigini söylememişti. Hayatının sonuna yaklaştıgını his­ setmesi üzeline de istikbale yönelik bir takım haberler vermiş ve kendisine inananlan rahatlatinaya çalışmıştır. Oniki Hav. ineili'nin naklettigrne göre: Buna ragmen size sizin için lüzumlu hakikati söylüyorum; çünkü ben ayrılıyorum; zira ben gitmezsem, Teselltct (peygamber) size gelmez; ama ben gidersem, ben size benim ruhumu (peygamber-

1 94

Kwwnik-ApokrifİncUlere Göre Hz. İsa

lik ruhunu, Cebrail'i, şehina'yı) gönderecegtm. Ve o gelirse, o dün­ yaya günahı, adaleti ve mahkemeyi gösterecek/belgeleyecektir. Bana inanmayanların üzerinde bulundugu günah; (ve) adalet üzerine; bu Dünya'nın Efendisi'nin kuracagi mahkeme ile ben Baba'ya gidiyorum ve siz beni bundan sonra görmeyeceksiniz. Ben size daha pek çok şeyler söyleyebilirim, ama siz bunlan şimdi anlayamazsınız. Fakat Hakikat Ruhu (Kutsal Ruh-Cebra11, Şehina) gelirse, o sizi hakikate yönlendirecek; çünkü o ken­

disinden konuşmayacak, bilakis o ne işitirse (aldığı vahyi) , onu konuşacak. Ve o size geleceği gösterecek, O beni övecek. Çünkü o benden alacak30 ve size vahyedecek (açıklayacak) ( 1 2 H av. 74, 3-6).

İncillerde Hz. İsa'nın kendisinden sonra gelecek ahir za­ man peygambert, Mesih (peygamber kraO hakkında da bazı kehanet haberleri vardır. Özellikle Oniki Hav. ineili'nde ha­ berler daha çok yogtınluk kazanmaktadır. Kendisinden sonra üzerieline gelecek felak.etlerle eviertnin ören yeline dönecegi., sonra da Vahdaniyet adına gelecek Hidayet Rehbert'nin ola­ cagına işaret vardır. Yine: Bakınız, eviniz ören yerine dönecek! Çünkü size söylüyorum: Bundan sonra sizler, kutsal, kutsal, kutsal diye konuşuncaya kadar, siz beni görmeyeceksiniz: Adil Vahid'in (B İ R'in, Tanrı'nın) adıyla gelecek olana övgüler olsun! (Oniki H av. 60, 1 8) .

Yine: Ve hakikat adamı, benim tahtıma oturacak, iyi ve güçlü olacak ve o sevgi ve hikmetle başkalanndan dört kere oniki ve yetmişiki kere daha dolu olacak, benim cemaatimi idare edecek, sadece hakikati öğretecek. Ve benim cemaatim ışıkla dolacak ve dünyarım bütün halklarına ışık dağıtacak ve o bir kral ve bir rahip olarak (Hükümdar Pey­ gamber olarak) tahtta oturan yüksek bir rahip olacak. Ve benim ruhum onda olacak ve onun tahtı devam edecek ve sarsılmayacak; çünkü o sevgi, hakikat ve adalat üzerine temel­ lendirilmiştir ve ışık ona gelecek ve ondan yerin tüm halkianna 30 Yani benim Içimde de bulunan "Kutsal Ruh'tan" alacak.

Tebliğ ve Mesajlan

1 95

parlayacak ve hakikatı onlara serbest kılacak (On i k i Hav. 70 , 1 2 1 4) .

31

Yine: Siz beni severseniz, benim emirlerimi tutun. Ve ben Baba'ya rica edecegtm ve size daima yanınızda kalacak başka bir TeseUici (pey­ gamber) gönderecek: Hakikat ruhunu dünya kabul edemez: çün­ kü onu görmez ve tanımaz: ama siz onu tanırsınız: çünkü ruh sizin içinizde oturuyor ve sizin içinizde olacak. Benim emirlerime sahip olanlar ve onlan tutanlar, beni severler, Babam tarafın­ dan (da) sevilecekler. Ve ben onlan sevecegtm ve kendimi onlara vahyedecegtm. " Beni sevmeyenler, benim sözlerimi dinlemezler ve sizin işittigtniz sözler, benim sözlerim degtl. beni gönderen Ba­ ba'nın ffann 'mn) sözleridir. Bu şeyleri aranızda kaldıgim sürece. onu sizinle konuşuyorum, Ama tesellici Kutsal Ruh'tur (Cebra­ il'dir) , onu benim adımla Baba gönderecek, size her şeyi ögretecek ve benim söylediklerimi size hatırlatacak. (On i k i H av. 72, 6- 1 0) . Ama Tesellici (Peygamber) gelecek, onu ben size Baba'dan gönde­ recegim, yani Hakikat Ruhu'nu. O Baba'dan çıkacak ve bana şa­ hiillk edecek. Ve sizler hepiniz şahitler olacaksınız: çünkü sizler başlangıçtan beri benim yammda idiniz (On i k i Hav. 7 3 , 1 3 ) . Buna rağmen size sizin için lüzumlu hakikati söylüyorum: çünkü ben ayrılıyorum: zira ben gitmezsem, tesellici (peygamber) size gelmez: ama ben gidersem, ben size benim ruhumu gönderece­ gtm. Ve o gelirse, o dünyaya günahı, adaleti ve mahkemeyi göste­ recek/belgeleyecek. Ben size daha pek çok şeyler söyleyebilirim, ama siz bunlan şimdi anlayamazsınız. Fakat Hakikat Ruhu (Kut­

sal Ruh/ Ceb rail) gelirse, o sizi hakikate yönlendirecek: çünkü o kendisinden konuşmayacak, bilakis o ne işitirse (aldıgı vahyi) . onu konuşacak. Ve o size geleceği gösterecek, O beni övecek (On i k i Hav. 7 4 , 3 - 5 ) .

"Ve biri ona sordu: "Efendim, İsrail krallıgıru tekrar kura­ cak mısın?" İsa cevap verdi: "Benim hükümranlıgım bu dün31

Yani o muahhar hükümdar peygamberin tebliği, sadece bir kavme değil, tüm Insanlığa olacağı haber vertimektedir ki, bu Hz. Muhammed'In ve tebliğinin özelliklerinin açık Ifadesi olarak görülmektedir. Kur'an , Saf su­ resi 6: "Meryem oğlu İsa da. 'Ey İsrailoğullan, ben size Allah'ın elçisiyim. benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek, Ahmed adında bir elçiyi müjdeleyici olarak gönderildim' demişti." buyrulmuştur.

1 96

Kanonik-Apokrtf İncUiere Göre Hz. İsa

yada degil, kendini İsrail diye isimlendiren tüm İsrail'de de degil. " (On iki Hav. 75, 1 7).32 Yine: "Pilatus cevap verdi: "Ben bir Yahudi miyim? Senin kendi halkın ve Yüksek Rahipler seni bana şikayet ettiler; sen ne yaptın?" İsa cevap verdi: "Benim hükümranlıgım bu dünyada degil. Bu dünyada benim hü­ kümranlıgun olsaydı, benim taraftarlarun bunun için savaşır­ lardı, ben Yahudileri (tutuklayıp) göndermezdim; ama şimdi benim hükümranlıgım burada (dünyada) degtl. " (On iki Hav. 8 1 , 7).33 Hz. İsa'nın kendisinden sonra bir peygamber hüküm­ darıo gelecegt kehaneti Yuharına İncilinde de ( 1 4/1 6) haber ve­ rilmekte: "Ben Baba'ya yalvaracagım O size başka bir Tesellici (Paraklit) Hakikat Ruhunu verecektir . . . " demektedir. Müslümanlarca bu kehanetler, Ahir zaman Peygamberi'ni müjdeleyen vahiy panltılan olarak kabul edilmektedir. Çün­ kü O hem peygamber ve hem de Hicaz merkezli Arabistan hü­ kümdan olmuştur. Tebligi Atlas Okyanusu'ndan Çin'e kadar tüm dünyaya yayılmış, insanlıga vahdaniyet yolunu göster­ miş, Hz. İsa ve arınesini de övmüştür.34

3 2 Yani İsa yeryüzüne gert dönerek. Mesih'In dünyada kuracagı beklenen dünya hükümranlığını. kendisinin kurmayacagina açıkça şahadet edi­ yor. Havartlerden rtvayet edilen tekrar dünyaya gert dönme haberielini de yalanlıyor! 33 İsa burada açıkça hükümranlığının bu dünya da olmayacağını söylüyor. yani dünya hükümranlıgı iddiası olan Mesihllğl de kabul etmemiş oluyor. 34 Bu konuyla Ilgili en geniş yorumlar. ortjlnal kaynaklara ve dillere hakim. muhtedi bir rahlp olan Abdülahad Davud tarafından yapılmıştır. (Tevrat ve İncUe Göre Hz. Muhammed. İzmir 1988. ss. l 89-229.)

III. BÖLÜM

VEFAT SONRASI GELİŞMELER

İncil rivayetlerine göre İsa'mn vefatında çarmıh dibinde aglayan kadın talebeleri ve annesi dışında çevrede kimse yok­ tu. Erkek şakirtler Getsemane'deki gecenin öfkesinden kur­ tulmak için ortalıklardan kaybolmuşlardı. İsa'nın yanında idam cezasına çarptıolan iki eşkıya da vardı. Onların ölmüş bedenleri çarmıhta günlerce kaldılar, çevrede uçuşan kuşlara yem oldular. İsa'nın ölümü ise sıradan bir ölüm degildi. En azından, İncil yazarlan için, O Tarın'nın yeryüzündeki veki­ li idi. Onu mahkemeye yollayan Başrahip ve çarmıha geren Vali için önemli biriydi. Ölümünde mabet perdesinin yırtıldıgı şayialan ortaya atıldı. inanan kadın ve erkekler onun kur­ ban oluşunun yorumunu yapıyordu. Bedeni mabet gelenegini göre mezara konmuştu. Kutsal mabedin rabipleri de, perde de yerinde duruyordu . Pilatus'un askerleri de Kudüs sokak­ lannda devriye gezmeye devam ediyorlardı. Dünya eskiden oldugu gibi yerinde duruyordu . İsa'mn ölümü ile İsrail Kav­ minin oniki kabilesinin yeniden tesisi ve havartlerin Tarın 'mn adıyla her şeye sahip olacaklan "Mesih Devleti" hayalleri sona ermişti. Ancak daha sonra cemaat içinde gelişen Hz. İsa'nın ölü­ mü hakkındaki yorumlar, rivayetler onun hayatından daha etkili oldu. Putperestler ve diaspora Yahudileri arasındaki ge­ lişmeler, İsa'mn ve hakkındaki rivayetlerin Helenist felsefeler ışıgtnda yorumlanmalan Kudüs Yahudi kökenli cemaatin İsa anlayışından farklı mecralara yol açtı. Özellikle Yahudi isya­ nında Kudüs cemaatinin ve havartlerin dagtlmalan, kilisenin tamamen Helenleşmesine yol açtı ve günümüz Hıristiyanlıgı­ nın temellerini de oluşturdu . Bu sebeple kilise için artık Na­ saralı İsa'nın hayatının pek önemi kalmamıştı. Daha sonraki

1 98

Kanonik-Apokrif İnciilere Göre Hz. İsa

gelişmeler, Hıristiyanlık ve Kilise O'nun ölümü ve haşri tasav­ vurlannın yorumu üzelinde oluşmuş ve yükselmiştir. Biz bu bölümde İsa'nın vefatı sonrası cemaat içi gelişme­ lerden özetle söz edeceğiz. Çünkü kilisenin ve günümüz Hıris­ tiyanlığının oluşumu vefat sonrası gelişmelerin üzerine bina olmuştur.

İsa'nın Haşri Haberleri Rivayete göre, Cumartesi'den sonraki haftanın ilk günü, Pazar sabahı erkenden gün ağanrken Meryem Magdalena mezara geldi, ama birdenbire şaşırdı, çünkü mezar açılmış­ tı, boştu. İsa'nın cesedi yoktu. Mezarın bir saldırıya uğramış olabileceğini düşündü ve İsa'nın annesi Meryem'in ve kardeşi Yakub'un yanına koşmak yerine, hemen şilirtlerden Petrus ve Yohanna'nın bulunduğu eve koştu! "Efendimizin cesedini çalmışlar, nereye götürdüklerini de bilmiyorum, " dedi. Bunu duyan şakirtler mezara koştular. Yolda birbirlerine, "Mezar girişindeki taşı kim yuvarlamış olabilir?" diyorlardı. Çünkü mezar kapısına konan taş çok büyüktü . Oraya vannca, ta­ şın kenara yuvarlandığına şahit oldular. Sonra da şaşkınlıkla oradan ayrıldılar. Meryem Magdalena mezann başında kal­ mış ağlıyordu . O sırada arkasında bir gürültü hissetti. Ayakta bir adam duruyordu, önce onu bahçıvan sandı. Cesedi ki­ min aldığını sorunca: "Meryem!" diye seslenildiğini duydu. Bu İsa'nın sesiydi. "Ah Efendim" diye dönüp ona sarılmak istedi. Ama hayalet "Bana dokunma!" diye seslendi ve kaybol­ du. Meryem Magdalena böylece İsa'nın dirilme olayını gören ilk şahitti. Hemen şehre dönerek rastladığı şakirtlere olayı ve görüntüyü anlatıyordu. Artık mezara gidip, onu boş gören şa­ kirtleıin yorumu "Onun ölümden dirildiği yolunda idi." Ama rivayetlerde annesi Meryem'den ve kardeşlerinden, özellikle daha sonra Kudüs Cemaati başkanlığına seçilecek olan kar­ deşi Yakub'dan hiç söz edilmemesi, ailesinin tepkisi hakkında hiçbir rivayelin bulunmaması dikkate şayandır! Magdalenalı Meryem'in olayla ilgili yorum ve düşünceleri bütün şakirtler arasında kabul gördü. Rüyet (halüsinasyon) abartılarak ef­ saneleşti. Rüyet ve veedin heyacan veren hikayeleri tüm ina-

Vefat Sonrası Gelişmeler

1 99

nanlan sardı. Zaten şakirtler saf, ümmi kişilerdi. Cemaatte rüyet görenielin sayısı arttı ve gördükleri halüsinasyonlan İsa olarak yorumlamaya başladılar. Hatta bazılan ellelinde ve ayaklarında çarmıhtaki çivi izlerini ve bögründeki mızrak yarasını fark ettikleıini söylüyordu. Toplantılarında hafıf bir meltem esintisi olsa, İsa'nın nefesi veya Kutsal Ruh'un hare­ keti sayılıyordu (Mat. 2 8, 1 - 1 0; O n i ki Hav. 84, 1 - 1 4; N i kodemus

1 2 , 2 ; 1 3 , 1 -3 ; 1 4, 1 -3 ; 1 5; 1 6; Renan, Havari ler, 2 3 -2 5 ) . Bu dirilme haberiertnden sonra İsa'nın hayalet şeklinde 40 gün süreyle (Hav. Ta . 1 , 3 ) şakirtleıine göründügü ve onlarla çeşitli inanç ve cemaat sorunlarını görüştügü rivayetleri yaygınlaştı (Mat. 2 8, 1 6-20; Mar. 1 6, 1 4- 1 8; Luk. 24, 3 6-49, Yu h . 2 0, 1 9-2 3 ) . Hz. İsa'nın vefatı, cesedinin kayboluşu, onun hayaletinin Meıyem Magdalena gibi çok sevdikleline göründügü, haşrol­ dugu, ölümden dirildigt gibi söylentiler, İsa'nın ölmedigine inanan üzüntülü, şaşkın şakirtler arasında devam ederken, bu söylentilerden şüphe edenler de oldu. Ancak onlar sevgi ve iman eksikilgiyle itharn edildiler. İsa vefatından sonra daha çok sevildi. Samimi bir dost, bir yoldaş olarak, hayalet olarak da, aralarından ayrılmayan kimse halini aldı. Artık O ışık ge­ çirmeyen elsimlerden geçen, kah görünen, kah görünmeyen, ama daima yaşayan bir varlık olarak hayal edilmeye başlandı. Bazen vücudunun maddesi olmayan, kendisi saf bir gölgeden veya hayalden ibaret tasavvur ediliyor, bazen de maddesi, eti, kemigt olan bir varlık sayılıyordu . 1 Dikkate deger husus, İsa'nın ölümden dirildigini söyle­ yenierin birbiri ardınca işkence ile öldürüldügüdür. Çünkü açıklamalarını geri almayan pek çok Zelot (mesiyanist) de id­ dialarını geriye almadıklan için öldürüldüler. Ama inananlar iddialardan vazgeçmediler. Kudüs'te kalan havariler vaazla­ rından dolayı sık sık tutuklanıyor ve kötü muamele görüyor­ lardı. Küfür ve sapkınlık suçlamalanyla Sanhedrium (Yahudi meclisi) karşısına çıkanlıyorlardı. Dövülüyor, kırbaçlanıyor, taşlanıyorlardı. Nitekim İsa'dan önce ve sonra mesihlik iddi­ asında bulunanlar arasında sadece İsa'ya verilen "mesihlik" Renan, 36 vd.

200

Kaıwnik-Apokrif İncUlere Gôre Hz. İsa

unvanı günümüze kadar gelmiş, taraftarlan onun haşıine baglı kalmışlar ve küçük bir Yahudi mezhebi zamanla büyük bir din olmuştur. İlk haşir haberlerinin MS 90 yıllannın sonuna dogru orta­ ya çıktıgı tahmin edilmektedir. Nitekim 50'li yıllarda yazılan Q kaynagında ve 70 sonrası yazılan Markus ineili'nde bundan hiç söz edilmemektedir. İlk yazılı kaynak, Paulus mektupla­ ndır. Koıintlilere yazdıgı mektupta: "Aldıgım bilgiyi size önce­ likle ilettik: Kutsal yazılar (Eski Ahid) uyarınca Mesih günah­ Ianınıza karşılık öldü; gömüldü ve Kutsal Yazılar uyarınca üçüncü gün ölümden dirildi. Kefas'a, sonra onikilere görün­ dü. Daha sonra beşyüzden çok kardeşe aynı anda göründü. Bunların çogu hala yaşıyor, bazılan öldüler, " (1 Kor 1 5, 3 -8) diyordu. Bu rivayetler Paulus'un 50 yıllan öncesinden aldıgı haberlerden olmalıdır. "Eger Mesih haşrolmadıysa, imanınız geçersiz ve siz hala günahlarınız içindesiniz," diyordu ( 1 . Kor

1 5, 1 7) . Yani İsa'nın haşıine iman olmazsa, İsa'nın Mesihligi de çökmüş oluyordu. 2 MS 80-85 yıllanndan sonra Yahudiler arasında onun be­ deninin havartlerce geceleyin çalındıgı yorumlan da yapılıyor­ du. Taraftarlar da buna karşı, itirazlan çürütmek için kab­ re bekçiler konuldugunu ve kapısının mühürlendigini iddia etmeye başladılar.3 Ancak Hz. Zekeriya'nın cesedinin veya Magdalenalı Meryem ve İsa'nın arınesi Meryem'in de İsa'nın vefatını takip eden günlerde kaybolduklan, ne ölüleıine ne de dirileline rastlanmadıgı düşünülürse, bunda devlet idarecile­ Iinin etkili olabilecegi ihtimali çok güçlü olarak hatıra geliyor. Durumu bilenielin dahi Romalılardan korkarak kimseye an­ latamamış, dile getirernemiş olmalan muhtemeldir. Örnekleri de tarihte ve günümüzde çoktur. Cesedinin yok oldugu gibi, kısa sürede arınesinin ve çok sevdigi Magdelli Meryem'in de kaybolmalan zamanın idarecilerinin parmagı olabilecegi şüp­ hesini çagnştınyor. idareciler halkın çok sevdigi İsa gibi bir insanın cesedi üzelinde meydana gelecek, gürültülü sahne2 3

Aslan, 222-223. Renan, 38.

Vefat Sonrası Gelişmeler

20 1

lere yol açacak gelişmelere engel olmak istemiş olabilirler. Daha önce cin tutuklulugundan tedavi gören Magdelli Mer­ yem'in bunu ilk gören olması ve yorumlan, dini bulıran halle­ rinde görülen tüm halüsinasyonların ihilıi sayılması, önemsiz olaylardan çok önemli neticeler çıkarılması normal sayılabilir. Kırk gün gibi kısa bir süre şok geçiren şakirtler, şaşkınlık­ lanın atlattıktan sonra, üstatlarının kendilerine verdigi teblig görevini çeşitli bölgelere daha önce ulaştırdıklan gibi, şimdi de bu hizmetin devam ettirilmesi karanna vardılar. İ sa'nın mesajlarını teblig için en uygun yer Kudüs idi. Ülkenin ve dünyanın dört bir bucagından Yahudiler mabedi ziyarete ge­ liyorlar ve burada dini heyecanlarını yaşarken onlarla temas kurmak, onlara İ sa'yı anlatmak daha kolaydı. Merkezi bir yerdi. İleri gelen havartler, kardeşi Yakub başta olmak üzere Petrus ve Yohanna Kudüs'e yerleştiler. Mabet avlusunda ve çevresinde İ sa'yı anlatmaya başladılar. Onları dinleyenlerden biri de Stefanus isimli Celileli bir köylü idi. Kudüs dışında yaşayan diaspora Yahudilerinden idi. İ sa'yı görmedigt, Ha­ vartlerden biri olmadıgı halde "Mesih" hakkında anlatılanla­ n duymuştu. Stefanus fakir giyimli, saçlan uzun bir guruba baktı. Bunlar basit kasaba insanlan idi, maliarım satıyor ve hayır için dagıtıyorlardı. Sırtlanndaki entarilerinden, ayak­ lanndaki sandaletierinden başka hiçbir mülkiyetleri yoktu. Yenilige öldürülen bir mesihten bahsediyorlardı. Stefanus'un dikkatini bu mesih iddialı grup çekmişti. Grubun iddiasına göre, bu mesih idamından sonra gömüldügü yerden dirile­ rek kalkmış, Tanrı onu ölümden uyandırmıştı. Bunu anlatan, Kafemahumlu balıkçı Simon Petrus idi. Ölümden dirildikten sonra, onu kendisinin de rüyette gördügünü iddia ediyordu. Bu Fartzalılann inandıgı, Saddukilerin kabul etmedigt, ahiret dirilmesi degildi. Farklı bir dirtime idi. Taraftarlarının iddiası­ na göre, O'nun "Mesihliginin" işareti idi.4 Anlatılan dirtimenin Yahudi Kutsal kitaplannda bir öme­ gi yoktu, hatta Yahudi mesih tasavvurlarında ölümden diri­ len bir mesih tasavvuruna da rastlanmıyordu . Fakat Petrus 4

Aslan. 2 1 0 vd.

202

Kanonik-Apokrtf İncUlere Göre Hz. İsa

bunu iddia ediyor, kendisinin de onun rüyetini gördügünü söylüyordu. Çünkü Tann onu yer altı dünyasına göndermez, bedeninin çürümesine izin vermezdi ( H av. Ta. 2, 3 0-3 1 ) Pet­ rus'un bu görüşünü Stefanus da kabul etmişti. O da bunu savunmaya başladı. Kudüs'ten ayrılmadı, mabet duvarlarını ve çevresindeki revaklari mekan edindi, kasabasına geri dön­ medi. Luka'nın anlattıgına göre, o İsa'nın Mesihligini perva­ sızca savunmaya başladı. Ama muhaliflerin onu şeriatı çig­ nedigi iftirasıyla şikayetleri üzerine recm edildi ve inananla­ rın ilk şehidi oldu (Hav. Ta. 6, 1 3 - 1 4). Rivayete göre o Yüksek Mahkeme önünde yargılanırken, "Gözlerini göge dikip Tan­ n'nın görkemini ve Tann'nın sagında duran İsa'yı gördügü­ nü söyledi. Bakın dedi, göklerin açıldıgını ve İnsanoglu'nun Tann'mn sagında durmakta oldugunu görüyorum. " ( H av. Ta . 7, 55-59). Bunun üzerine Stefanus'a saldıran Yahudiler onu şehir dışına götürerek recm ettiler. Bu sırada Stefanus "Rab İsa, ruhumu all" diye yakararak ruhunu teslim etmişti (Hav. Ta . 7, 59). Bu tablo ilk Hıristiyan cemaatinin de çok hoşuna gitmiş olmalı ki, Yunanca konuşan, diaspora Yahudisi Mar­ kos da İncilinde benzeri ifadeleri başrabibe söyler. "Ve siz İn­ sanoglu'nu Hükümran'ın sagında otururken ve gögün bulut­ lan arasından gelirken göreceksiniz, " demişti (Mar. 1 4, 62 ) . Bu ifade daha sonra Matta ve Luka tarafından da benimsenir, kendi haberlerinde "Tann'nın sagında" durmaktan, Tann'nın ihtişamından hissedar olmaktan, onunla birlikte olmaktan söz edilir. Diger bir ifade ile Stefanus'un İsa'sı, bir kraliyet figürü degil, daha çok vizyonda gördügü gibi, semavi bir var­ lık, preexistent, ezeli ilk varlık olmuştu. O bu dünyada degil, öteki illernde ihtişam ve şeref sahibi idi, bedensel görünümde ve cevherde Tann idi. O "Tann-İnsandı" .5 .

Stefanus'un ölümü MS 33-35 yıllan arasında olmalıdır. Onun ölümünü onaylayan ve taşlayanlar arasında Tarsus­ lu, Farizalı dindar bir genç de vardı. Adı Saulus6 idi (Hav. Ta. 8, 1 ). Musa şeriatının ateşli savunucusu idi. O MS 49 yılın5 6

Aslan, 2 1 5. Paulus'un Hııistlyanlık öncesi Ismi.

Vefat Sonrası Gelişmeler

203

da Filippi şehrindeki dostlanna yazdı�ı mektupta, Nasaralı İsa'nın açıkça "Tann" oldu�unu söylüyordu: "O Tann ile aynı idi, ancak tespitine göre, O kendini Tann gibi de�il. bir köle ve insan gibi göstermişti. " (Fi l . 2 , 6-7). Ama aşa�ılayıcı bir ölümle, devlet düşmanlı� ithamıyla suçlanan, öldürülen bu kimse, kısa bir süre sonra, göklerin ve yerin yaratıcısı; Tann'nın in­ karnasyonu nasıl oluyordu? Bunun cevabı, Markos, Matta, Luka ve Yuhanna gibi İncil yazarlannın, Stefanus ve Paulus gibi Nasaralı İsa'yı tasvir etmiş, onun yorumlannı kabullen­ miş olmalanydı. 7 İsa'nın risalet görevine yeni yorumlar getirerek, Yunan­ ca konuşan Yahudilere, Yunan felsefesi ve Helenist düşünce akımındaki insanlara, Putperest komşulanna, hoşlanacakla­ n yöntemle anlatmaya başladılar ve İsa'yı adım adım Romalı­ laşan yan tanrıya dönüştürdüler. Kavmini Roma baskısından kurtarmak isteyen bir adam, şimdi dünyevi kemalat dışında semavi bir varlık oluyordu . İtirazcılann kanaatine göre, onun ölümden dirildi�ini id­ dia edenlerin bir ruhu veya hayaleti, halüsinasyonu görmüş ve İsa'nın oldu�na inanmış kimseler olabileceklerdi. Hatta onun cesedini de iddialan için çalmış olabilecekleri idi. Tabü hikayeterin yazılması çarmıh olayından altmış sene sonradır. Cemaat içinde gelişen bir inancı kaydetmiş olabilirler. Şakirt­ ler sadece bir ruh gördülerse, Luka'nın dedi�i gibi, bir ruh ek­ mek ve balık yiyebilir mi? (Luk. 24, 42 -43 ) . Acaba İsa bedensiz bir ruh mu idi? İsa ise, "Hiçbir ruhun eti ve kemi�i yoktur, " derken; rüyet sahipleri onun ellerine ve ayaklanna dokunma­ lannı nasıl söylüyorlardı (Luk. 24, 3 6-39). İsa'nın cesedi çalınmış olabilir mi? Matta bu şüpheye ce­ vap verebilmek için, mezarının başına silahlı bir bekçinin kondu�unu, onun İsa'nın haşrini gördü�ünü, ama rahiplerin cesedi taraflarlannın gözleri önünde çaldıklarını söylemeleri için rüşvet teklif ettiklerini söyleyerek, soruya cevap vermiş oluyordu (Mat. 2 8, 1 - 1 5 ) . Konu inanç meselesi haline geliyor 7

Aslan, 2 1 7.

204

Kanonik-Apolcrtf İrıcillere Göre Hz. İsa

ve kitapta öyle yazıyor deniyordu. Luka cevabını İsa'ya verdi­ riyor, "Kitapta Mesih'in ızdırap çekecegi ve üçüncü gün haş­ rolacagı, yazıyor, " diyordu (Luk. 24, 44-46). Ama ne Tevrat'ta ne de Zebur'da İsa'ya söylettirilen hiçbir cümleye rastlanmı­ yordu. Bu sebeple taraftarlan da diger Yahudiler gibi şüphe içinde kalıyorlardı. Bunun gizli bir hakikat oldugunu yorum­ luyorlardı. 8 İsa'nın haşroldugu düşüncesi beraberinde zamanın he­ men ahir zamana dönüşecegi ve beklenen Mesih Gününü getirecegi kanaatini havariler arasında pekiştirdi. O artık ih­ tişamıyla birlikte geri gelecekti. Ancak geri dönüşün geeiktik­ ce gecikmesi, sürecin uzaması, İsa'nın ölüm ve haşrinin ahir zaman anlamı, ahir zamanın yaklaştıgı ve dünyanın sonunun gelmekte oldugu kanaatini de zayıflattı. Bu tasavvurlar za­ manla kayboldu. Dönüş günü haftanın ilk günü olarak kabul edildi. Hatta Pazar günü "Rabb'in Günü" olarak belirlendi. O gün bin yıl sürecek Mesih Hükümranlıgı'nın ilk günü olarak düşünülüyordu. Yeni dönem "Rabb'in Sofrası" olarak her gün kutlanıyordu . Zamanla gerilere itildi ve cemaati geri dönüşün Paskalya döneminde bilinmeyen bir gelecekte olacagı düşün­ cesine götürdü .9

Ölüler Alemi ve Hades Efsanesi İncillerde, ölen kimselerin gittikleri haşir gününe kadar bekledikleri bir "Ölüler Alemi" tasavvuruna rastlanır. Burası şeytani varlıkların da bulundugu bir yer olarak tasavvur edi­ lir. Nitekim Hıristiyan alemi İsa'nın çarmıhtaki ölümünden sonra dirildigine, yeraltındaki ölüler aJ.emine, Hades'e indigi­ ne, orada üç gün kalarak peygamberler de dahil eski dönemin vaftizsiz ölen kamillerinin biatını alarak, ezeli günahlarından kurtardıktan sonra yer yüzüne döndügüne ve bir süre hayalet olarak yeryüzünde kalarak şakirtlerini aydınlatınaya devam ettigine, sonra da Tanrı katına yükseldigine inanır. Konuyla 8 9

Aslan, 225. Martin Werner, Huisttyan İnanç Esaslannın Ortaya Çıkışı. (Ter. E. Sank­ çıoglu, Fakülte Kitabevt Isparta 1 9 1 6, ss. 2 1 vd.) Fazla bUgl lçln metne bakınız!

Vefat Sonrası Gelişmeler

205

ilgili müşahhas tasvirler Nikodemus ineili'nde renkli bir şe­ kilde anlatılır: 1 . "(Bir gün) karanlıgın mirasçısı Şeytan Hades'e geldi ve dedi: "Her şeyi yiyen doymayan sen, benim sözlertmi dinle!" Yahudi soyun­ dan İsa adında biri, kendine Tanrı'nın o�u diyor, ama o bir insan. bizim etkimizle Yahudiler onu çarmıha gerdiler. Ve şimdi o öldü, onu buraya alacagız, hazır ol! Çünkü, ben onun sadece bir insan oldugunu biliyorum ve onun, 'ruhum ölüme kadar çok şaşkın" de­ digtni duydum." O ölümlülerle dolaşırken bana yukarı dünyada çok kötülükler yaptı. Benim hizmetlllerime nerede rastlarsa, onları takip etti ve ne kadar sakatladıgun, kör, topal, kötürüm yaptıgun varsa, o bir sözle onları iyileştirdi ve ne kadar mezara hazırladıgım varsa, onları bir sözle tekrar cezalandırdı." 2 . Hades dedi: "Bu bir sözle hepsini yapacak kadar güçlü mü? Bunlar ondansa, sen ona karşı durabilir misin? Bana öyle gö­ rünüyor ki, bunlar ondan (kaynaklanıyorsa) ona kimse karşı çı­ kamaz. Ama sen onun ölüm öncesi korktu�unu, işittl�ini söylü­ yorsun, o seni şaşırtmak ve alay almak için, seni (kolayca) güçlü elle yakalamak için söylemiştir. Sana ebediyen yazıklar olsun!" O zaman şeytan dedi: "Sen her şeyi yiyen ve doymayan Hadesi Sen bizim ortak düşmanlarımızdan işittiklerimizden korktun mu? Ondan korkmuyorum, Yahudiler onu getirdiler ve çarmıha gerdi­ ler ve hatta ona ödle kanşık sirke verdiler. O gelirse onu güçlüce tutmak için kendini hazırla!" 3. Hades cevap verdi: "Karanlıgın mirasçısı, bozgunculu�un o�u. Şeytan! Sen bana dedin ki, senin gömülmeye hazırladıgın pek çoklarını o sözüyle kendisi canlandırdı. E�er o kendisi di�erle­ rini gömülmekten kurtardı ise, bizim hangi gücümüz, onu nasıl tutuklayabillr? Az bir zaman önce Lazarus adında bir ölüyü yut­ muştum, az sonra yaşayanlardan biri sözüyle onu benim içimden çıkardı. Onun, senin sözünü etti� kimse oldu�una inanıyorum. Onu buraya alırsak, korkarım ki, di�er kalanlan da tehlikeye atanz. Çünkü evveliyattan beri yuttuklanma bakiyorum da, (ilk defa) huzursuzlar ve karnımda acılar var. Bana öyle görünüyor ki, Lazarus'un alınıp çıkanlması iyiye işaret de�il! O bir ölü gibi de�il . bir kartal gibi benden uzaklaştı. Toprak onu çabucak dışarı fırlattı. Bundan dolayı senin ve benim buzurum için yemin ede­ rim ki, onu buraya getirme! Onun burada sadece bütün ölüleri

206

Kanonik-Apokrif İncillere Göre Hz. İsa

diriltmek için göründüğüne inanıyonım. Özelliğimiz karanlık ka­ tında sana söylüyonım! Sen onu buraya getirirsen, bana ölüler­ den bir tek dahi kalmaz!" ( N i kodemus, XX, 1 -3 ) . Şeytan ve Hades (ölüler ıllemil birbirleriyle konuşurken gök gürül­ tüsü gibi güçlü bir ses gelir ve derler: 'Kapınızı açın, kapınızı eberli­ yen kaldırın ey hükümdarlari İhtişamın kralı girecek!' Hades bunu duyunca, şeytana dedi: 'Şimdi dışan çık ve gücün yetiyorsa ona karşı koy!' Şeytan böylece dışan çıktı. Bunun üzerine Hades, cinle­ rine dedi: 'Güvenlik tedbirlerini alın ve kapılan güçlendirin ve demir sürgülerle kapatın ve benim mızraklarımı alın ve topluca durun, her şeye dikkat edin! Eğer o buraya gelirse, maalesef o bize gıllip gelir.' İlk atalar bunu duyunca, ona hakarete başladılar ve dediler ki; 'Sen her şeyi yiyen ve doymayanl Ayağa kalk, ihtiyacın kralı geli­ yor!' Peygamber Davud dedi: 'Ey aldatıcı, sen bilmiyor musun ki, ben dünyada yaşarken bu 'Kapılanruzı kaldırın ey Hükümdarlar' sözünü söyledim!" Yezaya (da) dedi ki: 'Ben bunu daha önceden gördüm ve Kutsal Ruh: 'Kapılar kalkacak ve ölüler mezarlanndan uyanacak ve yeryüzünde sevinecekler ve 'Nerede senin dikenin ölüm? Nerede Hades, senin zaferin?' diye yazılmıştı. Ses tekrar devam etti, dedi: 'Kapılannızı kaldırın!' Hades ikinci defa (bu) sesi işitince . onun görünüp-görürımedigtnl bilmedigtnl söyledi ve dedi: 'Bu ihtişamın Kralı kimdir?' Hükümdarın melekleri dedi­ ler: 'Kamil gücün ve hakimiyetin efendisi, kavgarıın hakimi!' Ve bu sözle birlikte kapalı kapılar parçalandı ve demir sürgüler dağıldı ve tüm bağlı ölülerin bağlan çözüldü ve biz sizinleyiz' dediler. Bir insan gibi görünen ihtişamın kralı (İsa) girdi ve Hactes'in bütün karanlıklan ışıkla parladı ( N i kodemus, Bölüm 2 1 , 1 -3 ) .

Hades'in ve Şeytan'ın Mağlubiyeti (Nikodemus in. Bölüm 22) Hactes hemen seslendi: Bize yazıklar olsun, mağlup olduk! Öyle üstün güce ve hakimiyete sahip olan, sen kimsin? Ne şekilde sen, günahsız buraya geldin. Küçük görünüyorsun ama büyüksün ve kısasın ama uzunsun ve kulsun ama hükümransın, askersin, ölü­ lere ve yaşayanlara hakim kralsın? Çarmıha da çivilendin ve meza­ ra kondun ve şimdi hürsün ve bütün bizim hakimiyetimizi yıktın. Yoksa haç ve ölümle tüm dünyaya mirasçı olmak isteyen, bizimle konuşan baş idareci şeytan mısın?

Vefat Sonrası Gelişmeler

207

MBunun üzerine İhtişamın Kralı (İsa) zülüflü şeytanı tarudı ve onu meleklere verdi ve dedi: 'Onu demir (zlncirlerle) ellerini ve ayaklaruu . boynunu, $nı baglayınız!' Daha sonra onu Hades'e teslim etti ve dedi: MAl bunu ve benim ikinet defa geltştme kadar güvenli olarak tut!" "Ve Hades şeytanı teslim aldı ve ona dedi: MAteşin mirasçısı Beel­ zebub ve aztzlerin düşmanı, agnl Niçin düşüncesizce ilıtişamın kralının çarmıha gertlmestni planladın ki, o buraya gücümüzü kal­ dırmaya geldi? Dön de bir bak: Bana bir tane dahi ölü kalmadı, aydınlanma agacında kazandıklarını çarmıh direginde kaybettin, bütün sevincin üzüntüye dönüştü. İhtişamın kralını öldürmek iste­ din, (ama) kendini öldürdün. Seni emntyete almak için teslim alın­ ca, sana yapacagım kötülükleri kendi tecrübenle öğreneceksin. Ey baş şeytan, ölümün reisi, günahın kökeni, tüm kötülüklerin sonu! İsa'da kötü ne buldun ki, onu ölüme sürükledtn? O kadar çok hak­ sızlıklan yapmaya nasıl cesaret ettin? Bir insanı karanlıklara sü­ rüklemeyt niçin düşündün ki, ilk zamanlardan beri bütün insanlar (ölüme) düştüler?" ( N i kodemus, Bölüm 2 2 , 1 -2). MHades Şeytan'a bunları söylerken, İhtişamın Kralı sag eltnt uzattı ve atası Adem't uyandırdı. Daha sonra digerlerine döndü ve dedi: 'Agaçta (çarmıhta) ölümü tarlanların hepsi buraya gelsini Çünkü sizleri tekrar çarmıh agacında haşr ettirecegtm.' O hepsini dışarı çıkardı ve kalbi sevinçle dolan atası Adem dedi: 'Hades'in derin­ liklerinden beni çıkardıgiD için senin yüceligine teşekkür ederim.' Aynı şekilde tüm peygamberler ve azizler de dediler ki: 'Dünyanın kurtancısı bunun için sana teşekkür ederiz, sen btztm hayatımızı perişanlıktan kurtardın . . MVe onlar bunları deyince, Kurtancı Adem'in alnına haç işareti (ya­ parak) tasdik etti. Aynısını dini ltderiere ve peygamberlere ve şehit­ lere ve atalara yaptı ve kendine aldı ve acele ile Hades'ten yukarı çıkardı. Ama o bunu yaparken onu takip eden kutsal babalar şarkı­ lar söylüyorlardı ve dediler: 'ÖVgü Rabbin adıyla gelene olsun! Hal­ leluyal 1üm kutsalların şerefi onun olsun!" ( N i kodemus, Bölüm, 24). "O cennete çıkarken, (insanlıgiD) atası Adem'in eltnt tuttu ve onu ve tüm adilleri Büyük Melek Mikiiil'e teslim etti. Cennetin kapısını aralayınca, onları iki kişi karşıladı, onlara Kutsal Babalan dediler ki: Ölümü görmeyen, cehenneme gelmeyen, yerleşen siz ktmlerstntz?" Onlardan biri cevap verdi ve dedi: 'Ben Tanrı'nın hoşnut oldugu İd-

208

Kwwnik-Apokıif İncUlere Göre Hz. İsa

rts'im onun tarafından buraya yerleştlrtldtm ve Thesbiter (peygam­ ber?) İlyas'ta. Biz zaınanlann sonuna kadar hayatta kala�. ama biz Tann tarafından öldüıülmek ve üç gün sonra haşr olmak, Rable karşılamak için bulutlan yırtarak geldik. Onlar bunlan söylerken, fakir görünümlü, koıtugıınun albnda bir haç taşıyan, bir ı:Iigert geldi. Kutsal Atalar ona dediler: 'Hayalet görü­ nümlü ve kolunun albnda haçını sürükleyen sen kimsin?' O cevap verdi: 'Ben sizlelin söyledigi gibi dünyada bir eşkıya idtm, bir hırsız idtm ve bundan dolayı beni Yahudiler yakaladılar ve Efendimiz İsa Mesih1e çanruha gönderdiler. O haç da asılırken, onda işaret göre­ rek ona inandım ve rtca ettim ve dedtm: 'Efendi sen kral olacaksan, beni unutma!' ve o bana dedi: 'Gerçekten, gerçekten bugün sana söylüyorum: Sen benimle cennette olacaksın.' Böylece ben haçımı cennete taşıdım ve (orada) büyük Melek Mikail'e rastladım ve ona dedtm: Haça gerilen Efendimiz İsa beni buraya gönderdi. Şimdi beni Eden kapısına götür!' Ve alevlenen kılıç haç işaretini görünce, bana (kapıyı) açtı ve içert girdtm. Daha sonra Büyük Melek dedi: 'Biraz oyalani Çünkü Acıem ata, adillerle birlikte hemen geliyor.' Şimdi sizi gördügüm gibi, size dogru geldtm. · Kutsallar bunu duyunca hepsi yüksek sesle seslendiler: "Rabb'imlz büyüktür, onun gücü büyük­ türt" ( N i kodemus, 25).

Bartolomeus ineili de İsa'nın ölüler a.J.emine girişiyle ilgili efsaneyi tasvir eder. Buna göre (1: 8-3 5; H nüshası 1 0-20) Hava­ rilerinden Bartolomeus ölümden dirilen İsa'ya mezardan kay­ bolmasıyla ilgili sorular sorar: "Bunun üzeline İsa cevap verdi: Bu sırrı seyretmekle lütuf buldun sevgili Bartolomeus. Ve şimdi bana sorduklannın hepsini açıklaya­ yım . Çarmıhtan kaybolunca, Acıem'i ve bütün atalan, İbrahim'i, İs­ hak'ı ve Yakub'u kurtarmaya yer altı cilemine gittim. Büyük Melek Mikail bunu bana teklif etıniştl. Yeraltı dünyasının kapılarını ve demir sürgülertni parçalamak için meleklertmle yer altı cilemine indigimde, Hades Şeytan'a dedi: Tan­ n'nın yeryüzüne indigini görüyorum. Ve melekler güç sahiplerine seslendiler: Kapılannızı açın beyler, ihtlşamın kralı yer altı cilemine indi. Bunun üzeline Hades sordu: Bizim yanımıza inen ihtlşamın kralı kimdir? Ben 500 basamak aşaWa indiglmde, Hades şiddetle titremeye başladı ve dedi: Tann'nın indiglne inanıyorum. Onun güç­ lü nefesi önümde gidiyor. Onu onunla birlikte kabul edemem. Ama

Vefat Sonrası Gelişmeler

209

şeytan ona dedi: Ona teslim olma, kendini güçlendiri Tanrı aşagıya inmedi. Ama ikinci defa 500 basamak daha inince, güçlü melek­ ler seslendiler: Kapılannızı efendinize açınızl Kapı kanatlan açılsın! Bakınız, ihtlşarnın kralı aşagı indi. Ve Hades tekrar konuştu: Yazık­ lar olsun bana! Tanrı'nın nefesini gerçekten hissediyorum. Ve sen bana, Tanrı yeryüzüne inmedi diyorsuni (Şeytan) Beelzebub karşılık verdi: Sen niçin korkuyorsun? O bir peygamberdir ve sen onun tanrı oldugunu zannediyorsun. Peygamber kendini Tanrı'ya denk yaptı. Onu kabul edecegtz ve ona eşlik edenlerin göge yükseldigini zanne ­ diyoruz. Ve (Hades) dedi: Peygamberlerden hangisi? Bana bilgi veri O adalet yazıcısı İdrts midir? Ama Tanrı ona 6000 yıl sona erme­ den dünyaya inmesine izin vermedi. İntlkamcı İlyas oldugunu mu söylüyorsun? (Dünyanın) sonundan önce o inmeyecek. Tanrı'dan bir yıkıcı ise, ne yapayım? O zaman bizim de sonumuz gelmiştir. Çünkü (yılların) sayısı ellertmdedir. Şeytan , Baba'nın Kelamı'nın aşagı indigini anladıgında dedi: Korkma Hadesi Kapılan güçlen­ dirir ve sürgüleri desteklertz. Tanrı'nın kendisi yeryüzüne inmez. Ve Cehennem (Hades) dedi: Büyük Hükümdar Tanrı'nın nazann­ dan nereye gtzlenellm? Beni kendine karşı koydurma; ben senden önce yaratıldun. Ve sonra güçlendir1lmiş kapılar paramparça oldu. Ve demir sürgüleri kırdılar. Ve içeri gtrd1m ve onu yakalarlun ona yüz yumruk attım ve açılmaz zincirlerle bagladun. Ve bütün atala­ n dışarı çıkardun ve tekrar çarmıha gittim. Bartolomeus ona dedi: Efendi, tekrar çarmıha asılışını, ve bütün ölülerin haşr oluşunu ve senin taz1m1ni. gördüm. Efendi, meleklerin kucaklarında taşıdıklan çok büyük insan kimdi? Bana açıkla! Zorlukla içini çeken o kişiyle ne konuşuyordun? O ilk yaratılan Adem'di; Onun için gökten yere inmiştlm. Ve ona dedim. Senin ve çocukların için ben kendimi çar­ mıha gerdirdim. Ve bunu duyunca, içini çekti ve dedi: Onu yapmak­ la sükünet buldun, Efendim. Bartolomeus tekrar konuştu. Adem önünde meleklerin nasıl yükseldigini ve övgü şarkısı söylediğini ben de gördüm Efendim. Ama meleklerden biri digerlerinden daha bü­ yüktü ve yukarı çıkmak istemedi. Onun elinde ateşli bir kılıç vardı ve sana baktı. Ve bütün melekler onunla birlikte yükselrnek için ona ıicada bulundular; ama o istemedi. Ama sen ona emredince, onun elinden bir alevin çıktıgını ve Kudüs şehriıle kadar uzandıgl­ nı gördüm. Ve İsa ona dedi: Sevgili Bartolomeus, sen bu gtzlillkleri gördügüne göre kutsanmışsın. Bu, Babamın makaını önünde du­ ran intikam meleklerinden biriydi. Bu melegt bana göndenniştl. Ve bundan dolayı o yükselrnek istemedi, çünkü o dünya gücünü imha

210

Kwıonik-Apokrif İnciUere Göre Hz. İsa

etmek istedi. Ama ben ona yükselmesini emrettlm. Elinden bir alev çıktı ve mabedin perdesini parçaladı: İsnilloguilannın beni çarmıha germelerinin üzüntüsüne bir delil olmak üzere onu iki parçaya ayır­ dı. Ve o bunlan söyledi ve Havartlerine dedi: Beni bu yerde bekleyin: çünkü bugün cennette bir kurban sunulacak, ben onu vanşımdan sonra kabul edecegim. Bartolomeus dedi: Efendim, cennetteki nasıl bir kurbandır? İsa cevap verdi: Adillerin ruhlan bedeni terk ettik­ ten sonra cennete giderler ve ben varmadan orada kabul bulmaz­ lar, içeri alınmazlar. Bunun üzerine Bartolomeus sordu: Efendim, bu dünyayı günde kaç ruh terk ediyor? İsa cevap verdi: Otuz bin. Ve Bartolomeus tekrar sordu: Efendim, aramızda yaşadıgın sürece de cennete kurban kabul edecek misin? İsa cevap verdi: Sevdigim, gerçekten sana söylüyorum ki, aranızda tebliğde bulundugtım süre­ de de, Ben Babamın sagında oturdum ve cennete gelen kurbanlan kabul ettim. Ve Bartolomeus dedi: Efendim, günde 30.000 ruh bu dünyayı terk ediyor ise, ne kadan Cennet' e girecek? İsa cevap verdi: Sadece üçü: Bartolomeus sormaya devam etti: Efendim, günde ne kadar ruh dünyada dogtıyor? İsa cevap verdi: dünyayı terk edenle­ rin sadece biri geride kalıyor. O bunlan söylediginde, onlara banş getirdi ve gözlerinden kayboldu."

Görüldügü gibi İsa'nın çarmıh sonrası yeraltında bulun­ dugu tasavvur edilen ölüler alemine indigine ve eski dönemin salihlerini kurtardıgma inarulır. İsa ve ölüler alemi konuşma­ ları ile ilgili efsanevi rivayetler anlatılır.

İsa'mn Halifesi Sorunu Hz. İsa'nın halefi konusu Hıristiyanlar arasında tartışma­ lıdır. Kilise İsa'nın halefinin havarilerinden Petnıs oldugunu, Roma'da şehit edildigini söylerken, vefatı sonrası kurulan ilk Kudüs Havariler Cemaati ise halefi olarak, cemaat başkan­ lıgına kardeşi Yakub'u "Adil Yakub'u" seçtigini rivayet eder. Yakub kardeşinin vefatından sonra Kudüs'e yerleşmişti. De­ rin dindarlıgı ve fakiriere yorulmadan yardıma koşmasıyla herkes tarafından hürmet görürdü. Kendisinin üzerine giy­ digi keten elbisesinden başka hiçbir malı yoktu. Hiç şarap içmez, et yemezdi. Tıraş olmazdı, koku sürünmezdi. Zamanın çogunu ibadetle geçirirdi. Rivayete göre uzun seedelerinden dolayı dizleri ve alnı devenin ki gibi nasır tutmuştu. İsa'nın

Vefat Sonrası Gelişmeler

211

şakirtleri ve taraftarlan için Yakub Mesih'in yaşayan bagty­ dı, Efendi'nin kanıydı. Tarihçi Hegesipp'e (MS 1 1 0- 1 80) göre, onun adaleti ve şeriata baglılıgı karşısında, Yahudi ileri gelen­ leri de ona saygı duyarlar, diger taraftan kardeşinin mesihligi iddiasından vazgeçmesini temenni ederlerdi. Ama Yakub ka­ bul etmez, ısrarından vazgeçmezdi. O İsa'nın sadık takipçisi ve şeriatın sadık taraftanydı. Yozefus'un "Yüdische Altertü­ mer" adlı tarihinde, Yakub'un ölümünün MS 62 yılında tüm Filistin'in anarşiye düşmesinden sonra oldugu yazılıdır. Bu dönemde ülkeyi panik ve kıtlık sardıgt, mesihci silahlıların Kudüs'e hakim oldugu, öldürdüklerini ateşe verdigi; Yahudi­ lerin ihtilal hırsıyla düzeni bozduklan, buna karşı rahiplerin Roma'ya baglılıklarını sürdürdükleri anlatılır. Bu sırada İm­ parator Neron, Filistin'de düzeni saglamak için Kudüs'e Luc­ ceius Albinus'u vali tayin etti, ancak valinin yoldaki gecikme­ sinden yararlanan Başrahip Hannas kendine rakip gördügü Yakub'u mahkemeye çıkardı, İsa'nın Mesihligini savunması dolayısıyla de şirke düştügü ithamıyla recm ettirdi. Bunu yol­ da duyan Albinus, Kudüs'e ulaşınca Hanna s'ı azietti ve yerine İsa bar D amneus isimli birini tayin etti. Olay MS 94 yılında "Altertümer" de kayda geçmiştir. 10 Petrus mektubunda Yakub'dan "Kutsal Kilise'nin Pisko­ posu ve Efendisi" diye söz edilir. Romalı Clemens de (30-97) Petrus'un Kudüs'ten ayrıldıktan sonra ona yazdıgt mektupta "Kudüs'te ve her yerde ihranilerin kutsal cemaatinin idareci­ si ve piskoposlar piskoposu" diye hitap eder. 1 1 Yine I. yüzyıl sonu, II. yüzyıl başında ortaya çıktıgt kabul edilen Tomas in­ cili'nde İsa, kardeşi Yakub'u kendi halefi olarak tayin eder, Rivayete göre: "Şakirtler İsa'ya dediler: 'Senin bizden (günün birinde) ayrılacaginı biliyoruz. Bize gözetici (başkan) kim ola­ cak? İsa onlara dedi: 'Siz gideceginiz yerde, göklerin ve yerle­ rin kendisi için yaratıldıgt Adil Yakub'a varacaksınız. " (Tomas,

1 2 ) . Böylece İsa halef olarak kardeşini bırakıyordu. Nitekim MS 48/49 yılında Kudüs'te toplanan Havartler Meclisi'nin 10 Aslan. 248-249. Aslaln. 250.

ll

212

Kanonik-Apokrtf İncUlere Göre Hz. İsa

başkanlıgim Kudüs Cemaat başkanı kardeşi (Meıyem oglu) Yakub yapmıştı (Hav. Ta. ı s , 1 3 ) . Eski Kilise Babalanndan İskenderiyeli Clemens, İsa'nın "Adil Yakub'a, Yalıanna'ya ve Petrus'a" gizli bilgiler verdigi­ ni, onların da diger havartlere naklettiklerini iddia eder. Yine Yakub'un Kudüs Kilise'si piskoposluk makamının ilk sahi­ bi seçildigi rivayet edilir. Meşhur Kilise Babası Hieronymus da (MS 347-420) İsa'nın vefatından sonra "Havarilerce Ku­ düs Piskoposlugu'na Yakub'un atandıgını" söyler. Hatta Ku­ düs'ün tahrip sebebinin, onun suçsuz şehadetl oldugu yö­ nünde kanaatini açıklar. Yeni Ahid, Yakub'un kilisenin ilk üç sütünundan (direginden) biri oldugunu zikrederken Yakub, Petrus ve Yalıanna isimlerini sayar. 12 Petrus Kudüs dışına çıkınca faaliyetleri konusunda Yakub'a bilgi verirdi (Hav. Ta.

1 2 , 1 7) . Paulus vaftiz olmaya cemaate geldigirlde de cemaat başkanı Yakub idi ( H av. Ta. 2 1 , 2 1 -36). Garip bir husus ki, Havartler Konsili sonrası Kudüs'teki Havartlerden söz edilmez olur, daha sonra ancak onun (Pa­ ulus'un) muhalifi oldugundan bahsedilir. Rivayetlerdeki sus­ kunluk dikkat çekicidir. Yeni Ahid, onun ilk dönem kilisedeki rolü hakkında ölüm sessizligine girer, onun yerine Petrus ve Paulus ikame edilmeye çalışılır. Hem İsa, Davud soyundan ol­ duguna göre, Mesih'in vefatından sonra Davud cemaatini kar­ deşinin idare etmesi normal degil mi idi? Nitekim onun şeha­ detlnden sonra Kudüs Cemaat başkanlıgına İsa'nın yegenlerin­ den Simeon bar Klopas seçilmiştl. Yine İsa'nın yegeni Yudas'ın kardeşi I . ve Il . yüzyıllarda yönetici rollerini sürdürmüşlerdi. 13 Hıristiyanlık III . ve N. yüzyıllarda heterojen bir Yahudi akı­

mı haline gelirken, mezheplere ayrılırken, Ortodokslugu sa­ vunan Roma Kilisesi'nde Yakub'un Kardeşligt bir kenara illi­ miştir. Meıyem'in bakireligt öne sürülerek inanç esası haline getirilmiş, İncillerde bahsi geçen İsa'nın erkek ve kız kardeşle­ ri, Yusufun evvelki karısından dagan çocuklar olarak yorum12 Aslan. 25 1 . 1 3 Aslan. 252-253.

Vefat Sonrası Gelişmeler

213

lanmaya başlanmıştır. Yakub'un ilk cemaat ve kilisedeki rolü küçültülmüş, başlangıçtaki ana merkez Kudüs'ün rolü, MS 70'lerden sonra imparatorluk merkezi Roma'ya taşınmasıyla, Petrus öne çıkarılmıştır. Daha sonralan da Roma piskoposlan Petrus'un halefi olarak Papalıga dönüşmüştür. Matta ineili'nin ifadesiyle İsa havarilerine "Ama ben size diyorum. Sen Petrus bu kaya üzerine kilisemi bina edeceksin ve yer altı dünyası seni yenemeyecek," (Mt 1 6, 1 8) rivayeti bu kanaata temel teşkil et­ miştir. Bu cümle ilim adamlarınca sahih sayılrnamakla birlikte Yeni Abit'teki tartışmalı cümledir. Bunun dışında Petrus'u öne çıkaran bir başka işaret yoktur. Yakub'un rolü ile ilgili tarihi pek çok belge bulunmasına ragmen Kudüs çekirdek cemaa­ tinin ve başkanının üzerinin örtülmeye çalışılması, Roma'nın öne çıkanlması dikkate deger ve şaşırtıcı bir gelişmedir. Diger bir ifade ile, Petrus şüphesiz Roma Piskoposu olmakla birlikte, ilk dönemde Yakub"Piskoposlar Piskoposu" olarak kabul edili­ yordu. Çünkü vefat sonrası ilk kurulan cemaat Kudüs cemaati ve başkanı da Yakub idi. Yakub'un ilk cemaattaki öneminin düşürülmesinin temel sebebi, İsa'nın kardeşi oluşunun kıskanılması degil, Paulus'a karşı çıkması olabilir. Teolojik yönden Paulus'la anlaşama­ malan olabilir. Çünkü Yakub da İsa gibi, fakiriere yardımı öne çıkarıyor, İsa gibi Musa şeriatına uymayı öneriyordu. Mektubunda: "Kim tüm şeriatın derligini tutarda tek bir ko­ nuda yasaga karşı çıkarsa, bütün yasaga karşı çıkmış olur," diyordu (Yak. 2 , 1 0). Şeriata karşı sadakatla baglılıgı savunu­ yor. "Oysa mükemmel yasaya, özgürlük yasasına yakından bakıp ona baglı kalan, unutkan dinleyici degil de, etkin uy­ gulayıcı olan kişi, yaptıklarıyla mutlu olacaktır. " Yine"Dindar oldugunu sanıp da dilini dizginlemeyen kişi kendini aldatır. Böylesinin dindarlıgı boştur," (Yak. 1 , 2 5-2 6) diyor, sadece inan­ dım diyerek arnellere dikkat etmeyenleri uyanyordu. Böylece Paulus'un Musa kanunlan görüşüne karşı çıkmış oluyordu. Paulus, Musa şeriatım "Harfleri taşa kazınmış, ölüme götü­ ren hizmet, " (2 Kor 3, 7) olarak vasıflandınrken, Yakub şeriatı övüyordu. Paulus hidayeti sadece imanda bulurken, şeriatın

214

Kanonik-Apokrif İncillere Göre Hz. İsa

ortaya koydugu davranışlan kenara itiyor (Gal 2 , 1 6) , ahlaki bir degerlendirme olarak görüyordu. Yakub Paulus'un sadece imanla hidayete ulaşılacagı iddiasını biliyor ama bunu kabul etmiyordu. "Biri derse ki, o iman sahibidir, ama arneli yoktur, ne işe yarar?" "Sadece iman onu kurtarabilir mi?" (Yak. 2 , 1 4) diyordu . Halbuki Paulus Romalllara mektubunda: "İnsan, şa­ riatla arnelden bagımsız olarak, imanla hidayet bulur," ( Rom 3, 2 8) diyor. Yakub ise bunu "akılsız bir insan" görüşü olmak­ la vasfediyor ve "Amelsiz iman ölüdür," diyordu (Yak 2, 2 0, 2 6). İman ve arneli bir bütün olarak görüyor, misal olarak da Hz. İbrahim'i veriyordu. "Atamız İbrahim davranışlanyla (fıilleriy­ le) adil olarak anılmadı mı? Çünkü o oglu İshak'ı kurban ola­ rak mihraba yatırdı. " Allah'ın lütfu olmasaydı, neredeyse og­ lunu kurban edecekti (Yak. 2 2 , 9-1 4). "Görüyorsun onda iman ve amel birlikte etkileşiyor ve imanla amel kişiyi kemale götü­ rüyor. Böylece yazının sözü yerine geliyor: "İbrahim Tanrı'ya inanıyor ve ona adalet hakkı veriliyor ve o Tanrı'nın dostu olarak adlandınlıyor." (Yak. 2, 2 0-2 3 ) . Paulus ise Yakub'un bu görüşünü mektuplarında çürütmeye çalışıyordu (Rom 4, 1 ; Gal 3 , 6-9; As lan, 2 5 8). Yakub Paulus'un mektuplarını onun dilinden okuyama­ mış olabilir, ancak tartışma argümanlarını, cemaati vası­ tasıyla ögrendigi şüphesiz. Nitekim bir yıl sonra Paulus'un etkili oldugu cemaatlere yanlışlıklan düzeltmesi için misyo­ nerler yolluyor. Paulus'un etkilerini zayıftatmaya çalışıyor. İsa Cemaatinin bir kısmının Kudüs'e yönelmesi üzerine, Pau­ lus buna şiddetle karşı çıkıyor, Yakub'u "sahte havarilikle" ve "şeytan uzantısı" olmakla itharn ediyordu (2 Kor. 1 1 , 1 3 ; Gal. 2, 6). Diaspora kökenli Yahudiler Kudüs cemaatine baglanmak­ tan şüphe duymuyorlar; Yakub, Petrus ve Yohanna kilisenin direkleri olmaya devam ediyorlardı. Onlar İsa'ya refakat et­ mişler ve onunla konuşmuş, onun ögrenciligini yapmış, canlı şahitleri olmuşlardı. Ölümünden sonra bedeninin mezardan kayboluşunu görenlerin ilkleriydi, halüsinasyonlarında O'nu gögün bulutlan arasında görmüşlerdi. Onların arasına Pau­ lus ihtilaf sokamamıştı. Nihayet MS 57 yılında Yakub onu

215

Vefat Sonrası Gelişmeler

Kudüs mabedinde açıkça tövbeye davet etmiş, yapılan tövbe ayiilinde diger havariler de hazır bulunmuştu. 14



Henüz Yeni Ahid resmen kabul edilmezden yüz sene önce yazılan, muhtemelen Il . yüzyıl ortalannda yazılan Homllien ve Rekogrıitionen isimli yazılarda İsa'nın kardeşi Yakub'la Paulus arasındaki kavgalardan bahsedilir ve Paulus'un Yakub'u ma­ betten kovdugu ve mabet merdiveninin üst basamagmdan yu­ varladıgı, Yakub'un agır yaralandıgı anlatılır. Hatta saldırgan Paulus, daha sonra Tarsuslu Savlus olarak anılır. 15 Böylece Paulus düşman olarak nitelendirilir. Petrus mektubunda şika­ yetle: "Yanlış peygamberleri" Paulus olarak ve "şeriatın tahrip­ çisi" olarak ilan eder. Taraftarlarını "Onun sözlerine inanma­ malan, sadece Efendimizin kardeşi Yakub'un Kudüs'ten gelen şahitlerine veya onun takipçilerine inanmalan için uyarır . " 1 6 Paulus'un MS 57'deki mabet olayından sonra Roma'ya kaç­ ması tesadüfi degildir. Onun gayesi Yakub'un otoritesinden kurtulmaktı. Ama Kudüs'teki gelişmeler hem Yakub'un taş­ lanmasını (recm edilmesini) , hem de Havartlerden Zebedeus Oglu Yakub'un başının kopanlmasını, cemaatln dagılmasını önleyemedi (Hav. Ta. 1 2 , 3 ) . Yakub'un şehadeti cemaatln Ku­ düs'ten dagılmasının, etkinliklerinin zayıflamasının başlan­ gıcı oldu. Cemaat hareketi, sadece Yahudi kökenlilerle sınırlı kaldı ve Yahudi olmayanlara ulaşılamadı. Yakub'un MS 62'de Başrahip Hannas tarafından recm'e gönderilmesi ve şehadeti Kudüs yönetimini temelden sarstı. Yerine gelen yegeni Simeon bar Klopas dört yıl daha, Yahudi isyanına kadar cemaati idare etti. Kanşıklıklann başlamasıyla cemaat mensuplan Pella'ya göç ettiler, kaçtılar. Geride kalanlar Yahudilerden ayırım yapıl­ maksızın büyük felaketten nasiplerini aldılar. 17

Paulus Tarsuslu Paulus, Stefanus'un recm edilerek öldürülme­ sinden sonra Şam'dan kaçan helenisileri takip için Kudüs'e 14 Aslan. 259. 1 5 Rekognitlonen 1. 70-7 1: Aslan. 26 ı . 1 6 Rekognitlonen 4, 34-35: Aslan, 262. 17 Aslan, 263-264: Schoeps, Yahudi-Huistiyanlığı. ss. 35-52.

Kanonik-Apokrif İncillere Göre Hz. İsa

216

geldi. Gayesi Stefanus gibi Yahudi sapıkianın tespit ederek cezalandınlmalanna yardımcı almaktı. Ancak bu Başrahib'in vazifelendirmesinden degil, tamamen kendi dini duygu ve gayretinden idi. Yunanca konuşan egitimli bir diaspora Ya­ hudisi idi. Kandini mabet ve Tevrat hizmetine adamıştı. "Ben sekizinci gün sünnet oldum, İsrail halkının Benyamin soyun­ danım, İbranilerden bir İbraniyim, " diyor, Filibelilere mektu­ bunda: "Şeriata göre Farizalı olarak yaşadım, hırsla cemaati ve kanunun yazdıgı gibi adaleti kusursuzca takip ettim, " di­ yordu (Fi l i p. 3, 5-6) . Genç Farizalı Şam yolunda bir istlgrak ve rüyet yaşadı. Bundan sonra hayatı degişti. Eski hayatını bırakarak kin duydugu kişilerin inancını kabul etti. Seyahat arkadaşlanyla şehir kapısına yaklaşınca, birdenbire gökten bir ışık onu ve çevresini aydınlatmıştı. Bunun üzerine o yere düştü . Bir ses ona: "Saul, Saul beni niçin takip ediyorsun?" diye seslendi. Bunun üzerine o da: "Sen kimsin, Efendim?" diye sordu. Be­ yaz ışık "Ben İsa'yım" cevabını verdi. Bu vizyonla Şam'a varan Paulus, İsa taraftarlarından biri olan Ananis'a rastladı. Onun elini tutmasıyla, zayıflayan görme gücü normale döndü. Ken­ di ifadesiyle Kutsal Ruh içini doldurmuştu. Vaftiz olarak İsa hareketine katıldı. Adı da Paulus'a döndü. Bu tarihten sonra, ölümden uyanan İsa adına Yahudilere ve Yahudi olmayanlara teblige başladı. Paulus'un efsanevi hayatı İncil yazarı Luka tarafından an­ latılıyor ve Luka onun hayatını ölümünden 40-50 yıl sonra kaleme alıyor. Luka'ya göre gerçek havari, İsa'nın kardeşi Ya­ kub, Petrus, Yohanna veya diger oniki havari degil, yeni ce­ maate katılan Paulus'tu . Etkileri Kudüs'te degil diasporada, Kudüs dışındaki cemaatte olmuştu . O sıkça haşrolan İsa'yı kendi gözleriyle gördügünü ve ondan havarilik görevini aldıgı­ iddia ediyordu. Hatta bunun için de "Ben havari (Apostel) degil miyim?" "Efendimiz İsa'yı görmedim mi?" diye yazabili­

ru

yordu ( 1 Kor. 9, 1 ) . Yani o kendini havari olarak görüyor. Ancak onun b u ka­ naatini cemaatten küçük bir azınlık kabul etmekle birlikte,

Vefat Sonrası Gelişmeler

217

ölümünden çok daha sonra kilisece "Havart" olarak kabul edtldi�i. Luka'nın haberiertnden ve mektuplarının Yeni Ahid'e alınmasından anlıyoruz. Yahuda İşkariot'un İsa'nın vefatıyla dıştanmasından sonra, yerine Paulus'un onikiyi ta­ mamladıgıru, havartler arasına yerleştirildigi anlatılıyordu

(Hav. Ta. 1 , 2 1 ). Cemaate MS 37 yılında katılmıştı. Yani İsa'nın vefatından yaklaşık dört-beş sene sonra "Eger ben bazılan için havari degtısem de, sizler içinim, " diyordu ( 1 . Kor. 9, 2 ) . Koıintlilere havariligini pekiştirrnek için "Onlar İbranidir -ben de. Onlar İsraillidir -ben de. Onlar İbrahim soyundandır -ben de. Onlar Mesih'in yardımcılandır -ben de. Şimdi pervasızca konuşuyorum -ben daha fazla; ben daha çok zahmet çeki­ yorum, çogu kere hapislerdeyim, çogu kere dövüldüm, ölüm tehlikesinde oldum, " diyordu (2 Kor. 1 1 , 2 2 -2 3 ) . Özellikle Paulus Kudüs'e yerleşen Efendi'nin (İsa'nın) kar­ deşi Yakub'a ve Yalıanna'ya kin duyuyor ve alayla "kilise­ nin direkleriymiş" diye (Ga l . 2, 9) alay ediyordu . Hatta onlar "bedensel İsa'ya" refakat ettiler, onunla konuştular, ben ise, tannsal İsa ile konuştum, diyerek onların üzelinde oldugunu iddia ediyordu. Havartlik görevi iddiasında Yahudi olmayan­ ların misyonunda, Kudüs'teki İsa hareketinin pek yardımcı olmadıgı anlaşılıyor. Çünkü havariler arasında pek çok tar­ tışmalar, görüş ayniıkiarı ortaya çıkmıştı. Özellikle Musa Ka­ nunları konusunda ve cemaatin kime hizmet edecegt husu­ sunda. Kudüs'tekiler hizmetin yalnız Yahudi halka yönelik olması gerektigi görüşünde idiler. Helenisller de vaazlarını Yahudilerle sınırlamışlardı. Bir avuç putperestın İsa'yı "Me­ sih" olarak kabulü, sünnet ve şeriat meselesine gelene kadar sorun degildi. Paulus'a göre Musa kanunlannın cemaatte hiçbir hükmü yoktu . O sadece Yahudi kanunlan engelini reddetmekle kal­ mıyor, kanunların "ölüme hizmet" oldugunu, "ruha hizmetin" gelişiyle geçerlik süresinin doldugunu (2 Kor. 3, 7-8) söylüyor­ du. Sünneti devam ettiren inanç kardeşlerine, bunun "yanlış ögreti" ve "köpeklik" oldugunu, bundan sakınmaları gerektigl­ ni (Fi l i p . 3, 2 -3 ) , "Mesih'in şeriatın sonu oldugunu" (Rom. 1 0, 4)

218

Kanonik-Apokrif İncUiere Göre Hz. İsa

söylüyordu. Paulus'un bu sözleri Yahudilik temellerinin reddi demekti. Kudüs İ sa Hareketi yöneticileri için, şok edici idi. Nihayet İ sa "Ben şeriatı tamamlamak için geldim, kaldınnak için degill" diyor, kendisi de şeriata itina etmeyi öneriyordu. Kanun diyor ki, "öldürmeyeceksinl" İ sa buna ilaveten: "Kim ki kardeşine öfkelense, o aynı mahkemede yargılanacaktır," (Mat. S, 2 2 ) diyordu . Kanun diyor ki, "Komşun karısını arzu­ lamayacaksın" , İ sa ise devamla "Kim bir kadına arzulayarak bakarsa, kalben onunla zina etmiş olur," (Mat. S, 2 8) diyerek kanunun yasaklarını daha da ileri götürüyor, katılaştırıyor­ du. "Kim küçük bir yasagı kaldırırsa ve insanlara ona uygun ögretirse, o ahirette (gök hükümranlıgında) en küçük olacak­ tır," (Mat. S, 1 9) diyerek şeriat aleyhtariarını uyarıyordu. 18 Paulus'a göre, İ sa'nın bu sözleri bedendeki İ sa'nın sözle­ ri idi, haşrolan İ sa'nın sözleri degildi. Geçerli degildi. O tari­ hi İ sa'ya ilgi duymuyordu. Nitekim mektuplarında Nasaralı İ sa'nın izleri yoktur. Sadece konu edindigi, İ sa'nın çarmı ­ ha gerilmesi ve son akşam yemegi idi. Ona göre " Kim Efen­ di'nin ismini çagmrsa, o kurtulur. " (Rom 1 O, 1 3 ) . Matta i neili ise, İ sa'nın "Bana Efendim! Efendim! Diyen herkes cennete giremez!" dedigini (Mat. 7, 2 1 ) zikreder, nakleder. Ancak so­ run Paulus'un tarihi İ sayı degil veya bazılarının düşündügü gibi teolojik meseleleri öne çıkarması degil, sorun onun ta­ rihi İ sa hakkında bilgi sahibi olmamasıydı. Buna ihtiyaç da duymuyordu. "Ama beni daha annemin rahmindeyken seçip lütfuyla çagıran Tarırı, uluslara müjdelemem için Oglu'nu bana göstermeye razı olunca, artık ben insanlara danışma­ dım; Kudüs'e benden önce elçi olanların yanına da gitmedim, Arabistana gittim, sonra yine Şam'a döndüm," (Ga l . 1 , 1 S- 1 7) diyordu. O üç yıl boyunca Yakub ve diger havartlerden fark­ lı olarak, tebligi dogrudan dogruya İ sa'dan aldıgını ileri sür­ dügü görüşlerini vaaz ediyordu. "Çünkü ben onu insandan almadım, kimseden de ögrenmedim. Bunu bana İ sa Mesih kendisi vahiy yoluyla açıkladı," (Gal 1 , 1 2 ) diyor, İ sa'yı ve teb­ ligini Kudüs'teki havartlerden farklı anlatıyordu. Onların li18 Aslan. 235.

Vefat Sonrası Gelişmeler

219

deriikielinden tamamen kendini bagımsız hissediyordu; farklı yeni bir doktrin teblig ediyordu . Delile ihtiyacı yoktu. Onun zihnindeki İsa "Tanrı oglu" ve yeni bir varlıktı. Farklı bir Me­ sih'ti. O Yunanca "Mesih" için kullanılan "Kristus" kavramını çok farklı kullanıyordu. İbrani literatüründeki "İsrail'in mes­ hedilmişi" degildi. Onun Davut soyundan geldigini kabul etse de, O Yahudilerin bekledigi Mesih degildi. O Yahudilelin bek­ ledigi mesihi ve kehanetleri de görmezlikten geliyordu . Onun için mesihlik bir çeşit İsa'nın soyadı gibi idi. Onun mesihi bir insan, bir beşer degil, semavi bir varlıktı, O ezelde var olmuş­ tu . O Tann'nın ilk yaratıgı idi ve diger varlıklar ondan sonra, onun vasıtasıyla yaratılmıştı (1 Kor. 8, 6).

O Tann'nın fiziki

soyu ve dogan ilk ogluydu ( Rom . 8, 3 ) . O yeni Adem'di, toprak­ tan dogmamıştı, O gökseldi. Son Adem'di. Adem gibi ilk insan degil, O hayat veren ruhtu ( 1 Kor. 1 5, 45-47). Kısaca O yeni bir varlıktı. O kendi türünün ilki, "pek çok kardeşin ilk doganı"

( Rom . 8, 29) idi. Paulus gibi mesihe inanların hepsi, Paulus'un Mesih ögTetisini kabul ediyorlar, mistik bir birliktelikle onun­ la bir oluyorlardı (1 Kor. 6, 1 7) . İnançlanyla orıların bedenle­ ri de İsa'nın bedeniyle bir oluyor, bütünleşiyordu ( Fi l i p 3, 2 1 ). Böylece onlar Tanrı oglu'nun suretine ve varlıgına hissedar oluyorlardı. Paulus'un taraftariarına hatırlattıgı gibi, orılar Tanrı'nın varlıgı ve sureti oluyorlardı (Rom . 8, 2 9) . "Tanrı 'nın mirascısı ve mesihin ortaklan" olarak mürninler tanrısal var­ lıklardı ( Rom. 8, 1 7) . Orılar Mesih gibi onun ölümünde ( Fi l i p

3 , 1 O ) ilahi ve ebedirler, onun yanındaki görevlelinde gökteki insanlık ve meleklere yönelmelidirler ( 1 Kor. 6, 2 -3 ) . Paulus'un görüşleri, günümüz Hırtsityanlarının d a "Me­ sih" görüşleridir. Fakat İsa'nın Yahudi kökenli taraftarlan farklı yolda idiler. Paulus'un mektuplannı yazdıgı dönem­ de, ilk İncillelin Q kaynagı da henüz toplanma safhasında idi. Markus ineili Paulus'un ölümünden kısa bir süre son­ ra yazılması sebebiyle, onun görüşlerinin bazı yansımalarını yansıtır. Bununla birlikte Luka veya Matta İncillelinde (MS 90- 1 00) hiçbir surette İsa'nın gerçek ''Tann Oglu" oldugu gö-

220

Kanonik-ApokrtjİncUlere Göre Hz. İsa

rüşü yoktur. Her iki İncil'deki "Tann Oglu" kavramlan İbrani yazılanndaki "kraliyet" unvanı anlamında kullanılmıştır. İlk olarak uhlhiyet anlamı MS 1 00- 1 20 yıllannda Yalıanna İnci­ li'nde kullanılmıştır. Ancak daha önce Paulus'ta da ebedi Lo­ gos ve Tann Oglu kavramianna rastlanır. Özellikle Kudüs'ün tahribinden sonraki yıllarda, dinin Romalılaşmasıyla Yahu­ dilikteki "Mesih" tasavvurlanndan farklı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Paulus'un İsa'ya uhlhiyet isnadı vs. gibi görüş­ leri, çekirdek cemaatce küfür olarak kabul edilen sözlerdi. Nitekim İsa'nın kardeşi ve Cemaat Başkanı Yakub 57 yılında Paulus'u tövbe için Kudüs'e çagırmıştı. Dine girişinden yakla­ şık üç sene sonra MS 40/4 1 yıllannda Kutsal şehri ziyaret et­ miş, Yakub ve Petrus'la tanışmıştı. Hatta onunla tanışmaktan mutlu olan Yakub onu elçi olarak Suriye ve Klikya bölgelerine görevlendirmişti. Refakatına Barnaba'yı da vermişlerdi. 19 Paulus'un Kudüs'e ikinci seyahatı yaklaşık on sene sonra, MS 48/49 yıllannda vuku buldu. Birincisinden daha az dostea kabul gördü. Havariler Konsili öncesi, kendisini Yahudi olma­ yanlar misyoneri olarak seçildigtni ilaru üzerine olmalı. Refa­ katçısı Barnaba ve Titus isimli sünnetsiz Yunan ihtidacısı ile birlikte Yakub, Petrus, Yuhanna ve eski Kudüs cemaati üyeleri huzuruna çıktı. Yahudi olmayanlar elçisi oldugunu savundu. Bu buluşmadan yaklaşık 40-50 yıl sonra Luka yeni buluşma­ da Paulus ve Konsil üyeleri arasındaki gerilimi anlatır. Petrus ve digerleri huzurunda Paulus tenkit edilir. Bunu müteakip Yakub Kudüs Cemaati başkanı yetkisiyle konsil başkanı ola­ rak Paulus'un Musa kanunianna tabi olmadan putperesilere cemaat kapısının açık oldugunu, ancak "Putlara sunulan kur­ banlarla ve yakın akraba evlilikleriyle kendilerini kirletınemele­ ri, uzak durmalan, bogulmuş hayvan eti ve kanını yememeleri uyansında bulunuyordu (Hav. Ta. 1 5, 1 -2 1 ) . Luka'nın buluşma anlatımına göre, açıkça Paulus etkilerini en azından "Efen­ di'nin Kardeşi" onayıyla hukukileştiriyordu. Paulus'un Konsil oturumunu kendisinin anlatımı ile, Galatyalılara mektubunda kısaca açıklar. Kudüs'tekinden farklı bir tablo ortaya koyar. 19

Aslan, 239.

Vefat Sonrası Gelişmeler

22 1

Paulus'un iddiasına göre, o toplantı bir Msahte kardeşler" kar­ şılaşmasıdır. Karşılaşmadan sonra faaliyetlerinden alındıgm­ dan tam olarak bahsetmez. Cemaat yönetleisi Yakub, Petrus ve Yahanna için alayh olarak Mileri gelenler" tabirini kullanır. NOnların yüzüne bakmadıgını, taviz vermediğini" onların kendi faliyetleri hakkındaki düşüncelerine en ufak deger vermediğini yazar (Gal . 2, 1 -1 0; Aslan, 240) . Kudüs Havariler Konsilt'ndeki buluşmada, Kudüs Cema­ atl reisi Yakub, Paulus'a Yahudi kökenli olmayan taraftarla­ rın sünnet olmayabileceklerini söyler. Ama Paulus ve Yakub birbirleriyle uzlaşmaktan çok uzaktılar. Paulus'un Kudüs'ten ayrılmasından hemen sonra Yakub kendi adamlarını, misyo­ nerlerini Galatya, Korint ve Filippi v.s gibi Paulus taraftarla­ rının bulundugu diger bölgelere gönderir. Onlardan İsa hak­ kındaki yarılış bilgileri düzeltmelerini ister. Bunun üzerine Paulus öfkelenir, kendi otoritesinin tehdit edildigini görür. Nerede ise, tüm mektupları Havariler Kon­ silt'nden sonra yazılmıştır. Kudüs'ten gönderilen görevlilere karşı savunma mahiyetindedir. Paulus'un ilk mektubu Sela­ niklilere MS 49/ 50 yıllarında, son mektubu (Romalılara) yak­ laşık MS 56 yıllarında yazılmıştı. Bundan dolayı mektuplarda Paulus'un havarilik statüsü savunulur ve Kudüs yöneticileri­ nin havariligtyle yarışılır. Paulus onları şeytana hizmetle, ta­ raftarlarını saptırmakla itharn eder (2 Kor. 1 1 , 1 3 - 1 6). Buna ragmen Yakub'un gönderdikleri elçiler açıkça bir başarı da elde ederler. Buna üzülen Paulus kendi taraftar­ Iarına MBen sizin çabucak, Mesih'in lütfundan dönüvermeni­ ze şaşırdım, " (Ga l . 1 , 6) diyerek onları tan eder. Taraftarlarını kendisinden başkasına saygı göstermemeleri, güvenmemeleri için uyarır.20 MKim size başka bir İncil teblig eder, siz de ka­ bul ederseniz lanet olsun, " (Gal 1 , 9); hatta Mgökten bir me­ lek" gelse dahi, cemaat onu kabul etmemeli diye uyarır (Gal 1 , 8). Onun yerine sadece Paulus'u dinlemeliydiler: MBeni örnek alın, benim Mesih'i örnek aldıgım gibi" ( 1 Kor 1 1 , 1 ) diyerek kendine baglılıklarını ister. 20 Aslan. 24 ı .

222

Karwnik-Apolcrtj İnciUere Göre Hz. İsa

Paulus, Yakub egilimindeki gelişmelerden memnun degildir ve Kudüs Havarileri'nin otolitesine daha fazla baglı kalmak is­ temez. "Öncekiler beni ilgilendirmiyor, " der. Daha sonraki yıl­ larda O İsa hakkındaki kendi doktıinini engelsizce yaymaya devam eder. Bunun üzeline MS 57 yılında hakkındaki dediko­ dulardan, şayialardan Paulus'un Kudüs'e çağnldıgı gerçektir. O da kendini savunmaya Kudüse geldi. Bu defa Yakub dogru­ ca Paulus'a döndü ve ona kulagına geldiğine göre, inananlara " Musa'yı terk etmeleıini" ve "çocuklarını sünnet etmemeieıini ve şeriatı tutmamalarını" (H av. Ta. 2 1 , 2 1 ) söylendiğini anlattı. Paulus bu suçlamalara karşı kendini savunmadı. Sessiz kaldı. Çünkü o çocugunu sünnet ettirenielin Mesihle ilişkilelinin ke­ sileceğini (Gal . 5, 2 -4) iddia ediyordu. Bunun üzeline Yakub ve diger havariler ona mabette tövbe, temizlenme ayinine birlikte katılmayı teklif ettiler. "Bunları yanına al, kendileliyle birlikte arınma törenine katıl, başlarını tıraş edebilmeleli için kurban masraflarını sen öde. Böylelikle herkes, seninle ilgili duydukla­

rının asılsız oldugunu, senin de kutsal Yasa'ya uygun yaşadı­ gıru anlasın," (Elçi iş 2 1 , 24) dediler. Paulus söylenenieli dinledi: Başka seçme şansının olma­ dıgını da görüyordu. Ayin bitince dindar, inançlı Yahudiler tarafından kabul edildi. Ancak "Yedi günlük süre bitmek üze­ reydi. Anadoludan gelen bazı Yahudiler Paulus'u tapınakta görünce bütün kalabalıgı kışkırtarak onu yakaladılar. Ey İsrailliler, Yardım edin!" diye bagırdılar: Her yerde herkese halkımıza kutsal yasaya ve kutsal yere karşı ögretller yayan adam budur. Üstelik tapınaga bazı Grekleli sokarak bu kut­ sal yeri kirletti," ( H av. Ta. 2 1 , 2 7-2 8) diye seslendiler. Bunun üzeline kalabalık Paulus'un üzeline saldırdı ve yakaladılar ve sürüklediler. Nerede ise öldüreceklerdi ki, Romalı askerlerden bir grup göründü. Paulus'u linç grubunun elinden kurtardı ve "Halkı isyana sevk eden, çöle yönlendiren Mısırlı sen mi­ sin?" diye sordular (Hav. Ta. 2 1 , 38). Olay Kudüs'te devam eden karmaşanın işareti idi. Kudüsteki bütün bu karmaşa Yakub ve Havariler için za­ manın sona yaklaştıgının, İsa'nın yakında geri döneceginin

Vefat Sonrası Ge\işme\er

işaretiert idi. Çünkü "Tann'nın Hükümranlığ;ı" İsa'nın haya­ tında kurulacaktı ve hemen yakında gert gelecekti. Paulus da diğ;erlert gibi İsa'nın gert geleceğ;ini, kendisini hapisten kur­ taracağ;ını bekliyordu. Mahkemeye çıkanlan Paulus, kendi­ sinin Roma vatandaşı oldugunda ısran üzeline vali Festus, onun Roma'ya gitmesine izin verdi. Onun Roma'ya gitrnek isternesinin sebebi, rnabetteki olaylardan sonra, ondan ha­ yatı boyunca savunduklarının aksini söylernesinin istenmesi idi. Bundan kurtulmanın yolu, Kudüs'ten uzaklaşıp Roma'ya gitrnekti. Yakub ve diğ;erleıinden kurtulrnaktı. Petrus da Ya­ kub tarafından Roma cemaatine görevlendiıilrniş ve birkaç yıl önce Roma'ya gelmişti. Luka, Paulus'un da Roma'ya geldiğ;ini söyler, fakat daha fazla bilgi vermez. Ancak MS 66 yılında Ne­ ron'un Hııistiyan takibatında her ikisinin de öldürüldüklert rtvayet edilir. 2 1

İsa'nın Vefab Sonrası Mesihlik Tasavvurları İncillerde Erken dönem kilisesinin İsa'sı ile kendi zamanı arasındaki bir gerilirnin rnevcudiyeti göz ardı edilmemelidir. Açıkça İsa'yı takip eden taraftarlan O'nu ne kendi hayatında ne de vefatından sonra, tam anlamıyla "Mesih" olarak görme­ diler. Havartlelinden bazılan Onun beklenen Mesih olabilece­ ğ;ininden şüphelendiler, ama kesin bir kanaata vararnadılar. Zaten Filistin'deki I. yüzyıl mesih beklentilert, tek çeşit değ;il­ di. İsa'yı Mesih olarak kabul eden Yahudiler kendi içiertnde de rnesihin hangi anlama geldiğ;i konusunda hernfıkir değ;illerdi. Kutsal yazılardaki yorurnlarda, pek çok karrnaşayla karşıla­ şıyorlar, rnesihin şahsı ve görevi hakkında sıkça tenakuzlu görüş ve düşüncelere kapılıyorlardı. Bazılan onun zamanın sonunda, Ahir Zaman peygambert olarak geleceğ;ine (Dan . 7, 1 3 - 1 4; Yer. 3 1 , 3 1 -34); bazılan ise onun Yahudilert kölelikten kurtaracak bir kahraman olacağ;ına inanıyordu (Yasa ' n ı n Tekra­ rı 1 8, 1 5- 1 9; Yez. 49, 1 -7). Bazılan da Kral Davud'un kraliyetini tekrar tesis edecek bir taht bekçisi olarak görüyordu (Mika 5, 1 -5; Zek. 9, 1 - 1 0) .

21

Aslan, 248.

Kanontk-Apolcrtf İrıclllere Göre Hz. İsa

224

I.

Yüzyıl Fllistin'inde Mesihlik iddiasıyla ortaya çıkaniann

her biri genelde bu göıiişlerden birini savunuyordu. Eşkıya Reisi olarak vasfedilen Hiskia, Celileli Yudas, Perealı Simon ve Çoban Asronges Hz.Davud ideali peşinde idiler. Manlam ve Simon bar Giora da Yahudi savaşı esnasında benzer gaye peşinde idi. Bunlar Kral Mesih'in kraliyet idealinde Roma'ya ve onun Kudüs'teki uşaklanna karşı mücadele ediyorlardı. Mucize gösteren Mısırlı Taydes veya Sarnaryalı Musa öme­ gtndeki kimseler, Mesihi peygamber rolünde idiler. Üçü de her biri taraftarianna bir mucize ile Roma istilası boyunduru­ gundan kurtaracaklarını vaat ediyorlardı. Vaftizci Yahya gibi kehanet sahibi peygamberler ve Aziz Ananias, açık bir mesihi siyaset ortaya koymadılar. Onlann peygamberlik iddialan ahir zaman ve Allah'ın gelecek Hesap Günü'ne yönelik idi, yani açıkça Peygamber-Mesih tipine uygundu. Halleri İbrani yazılannda ve Targum'da göıiinen rabbinik rivayet yorumla­ rındakilere benziyordu. 22 Erken dönem Kilisesi'nin problemi, İsa'nın İbrani yazıları ve rivayetlerindeki hiçbir Mesih tipine uymaması idi. Onun için de O, Mesih bekleyenlerin tümünü tatmin edemedi. İsa zamanın

sonu hakkında konuştu ama bu hiç gerçekleşmedigi

gibi, üstelik Romalılar Kudüs'ü yerle bir ettiler ve Tanrı'nın mabedini yıktılar ve tüm Yahudilere zarar verdiler. O, Tanrı Yahudileri esaretten kurtaracak dedi ama, kehaneti gerçek olmadı. O, İsrail'in oniki kabilesini ve milletini yeniden tesis edecegtne yemin etti; ama onun yerine övülmüş ülke düşman ayaklan altında kaldı. Halkı kılıçtan geçirildi ve hayatta ka­ lanlar da surgüne gönderildi. İsa'nın kehanette bulundugu, tasvir edilen Tanrı Hükümdarlıgı hiçbir vakit gelmedi. Onun tasvir ettigi yeni dünya düzeni hiçbir vakit vücut bulmadı. Ya­ hudi kültü ve İbrani Yazıları ölçülerine göre, İsa'nın Mesihlik çalışmaları, diger Mesihler gibi başarılı olamadı. 23 Ancak görüldügü ve görülecegi gibi Erken Kilise bu çelişki­ lere şahit oldu ve yaşadı; nihayet bu mesihi teklifleri degiştir22 Aslan. 1 78. 23 Aslan. 1 79.

Vefat Sonrası Gelişmeler

225

me karanna vardı. İbrani yazılanndaki çeşitli mesihi tasvirleri karıştınp degiştirdi. Bir adayın belirli Mesih tipleri veya bek­ lentileri ötesinde vaat edilenlerin gerçekleşmesi için, İsa bir peygamber, bir özgürlükcü kurtarıcı veya kral olmayı istemedi. Sadece mesihi paradigmalar üzerinde durdu. Görüldüğü üzere, İsa, Hz. İlyas'tan daha büyük, özgürlükçü kurtarıcı Musa'dan daha büyük ve hatta kral Davud'tan daha büyük görüldü. Böylece Erken Kilise İsa anlayışını kavramaya çalışıyordu . Tabii buradan İsa'nın kendisi neyi, nasıl düşünüyordu, ber­ rak değildir. İlk İnciller arasında İsa'nın mesihi açıklamaları konusunda bir birliktelik yoktur, nihayet sonuçta O, Kayafas önünde durdu ve başkalarının onun hakkında söylediklerini, süküt ederek pasif olarak kabul etti (Mar. 1 4, 62 ) . Aynısını ilk kaynak Q materyalinde de İsa'nın bir tek mesihsel beyanatı bulunmadığı anlaşılıyor. Muhtemelen İsa, Yahudilerin Mesih konusundaki çeşitli beklentilerini yerine getirmek istemedi. Belki de bu tasavvurları tamamen reddetmiş de olabilir.24 Her halukarda hangi İncil'de olursa olsun, İsa'nın Mesihllği açıkça kabul ettiğine datr kendisinden hiçbir belge yoktur. "Acaba kendisi bunu siyasi veya sosyal sebeplerden dolayi gizlenıiş, içinde yaşat­ mış olabilir mi?" sorusunun cevabını kendisi bilir. B1zim bilmemiz, bir yerlere varmanıız mümkün değildir. 25

İnsanoğlu Sorunu Kilise'nin Hz. İsa'ya isnat ettiği "Tannoğlu" unvanı, gele­ neksel olarak İsrail kralları için kullanılırdı. Pek çok Kutsal Kitap ftgürü "Tannoğlu" olarak isimlendirilmiştir. Ama en faz­ la büyük kral Davud için bu unvan kullanılmıştır (2 . Sam 7, 1. 4; Maz 2, 7; 89, 2 6; Yez. 42 , 1 ) . Eğer bu unvanı İsa kendisi için kullandıysa, bu tamamen başka ve özeldir, zamanının a.J.imle­ ri bunu anlamak ve temellendirmek için şüphe içinde büyük gayret sarfetmişlerdir. Yine de İsa'nın kendisini "İnsanoğlu" olarak isimlendirdigi kanaati ağırlık taşımaktadır. "İnsanoğ­ lu" vasfı Yeni Ahid'te yaklaşık 80 kere geçer, İsa bunu bir kere 24 Aslan. 1 79. 25 M . Werner. s. 75-83.

226

Karwnlk-Apokrif İncUlere Göre Hz. İsa

başkası için ağzına almıştır. Havariler Tarihine göre Stefanus isimli bir İsa taraftan, İsa'yı beklenen "Mesih" olarak açıkla­ ması sebebiyle taşlanmıştı. Etrafını çeviren öfkeli Yahudilerin Stefanus'u birden bire İsa ile birlikte, harika bir vizyonla gök­ lere yükselirken gördükleri anlatılır. O "Ben göklerin açıldı�ı­ m

gördüm ve

İnsanoğlu Tann'nın sa�ında duruyordu, " diye

seslenir (Hav. Ta. 7, 56). Bu ona atılan ilk taş öncesi agzından çıkan söz olur.26 Stefanus açıkça "killsenin formüle etti�" unvanı söylemiştir. Hıristiyanlar da İsa'yı ölümünden sonra "İnsanoglu" olarak va­ sıflandırmışlardı. Bu kavramın nadir bir kullanılışma İnciller dı­ şında hiçbir yerde kullanılmadı� da gerçektir. Bu da "İnsano�­ lu" kavramının Erken dönemde killseye, Mesihlik kavramı ile birlikte girmiş, İsa'yı tasvir için kullanılmış oldu� açıkça görül­ mektedir. Buna karşı çıkanlar: Çok anlamlı ve İbrani yazıların­ da tesadüfen kullanılan bu unvanın bu güne kadar gerçekten hangi anlama geldi� kimse bilmiyor, sınırlı bir ihtimalle İsa bunu kullanmış olabilir. Tabü İsa'nın Ararnca konuştu�. Yu­ nanca'yı pek iyi bilmedi� söylenebilir. Ama yine de "İnsanoglu" deyimi yerine ayın anlamda "bar enaş" veya ihranca "ben adam" olarak kullanmış olabilir ki, her hallıkarda her iki deyim de "in­ sani bir varlı� oglu" anlamına gelir. Di�er bir ifade ile: ihranca veya Ararnca "İnsanoglu", "insan" anlamındadır. Kutsal Kitap'ta kullanıldı� gibi "Tanrı, yalan söyleyen, pişman olan insanoglu (ben adam) de@dir" (Yasan ı n Tekrarı 23, 1 9). Tabii ilk kaynak Q'da kullanılan bu deyim Markus İnci­ li'ne de alınmıştır. "Tilkilerin iniert ve kuşların yuvalan vardır; benim gibi "bir insanın" başını koyaca�ı hiçbir yeri yoktur. " (Mat. 8 , 2 0; L u k . 9 , 5 8 ) . "İnsanog!u'na karşı bir söz söyleyen ba�ışlanır; ama Kutsal Ruh'a karşı bir söz söyleyen, ne bu ça�da, ne de gelecek ça�da ba�şlanmaz. " (Mat. 1 2 , 3 2 ; Luk.

1 2, 1 0). Burada İsa kendi insani varlı�ını şuurlu olarak vur­ gulamıştır. Yani "Ben insani bir varlı�ım, " demiştir. Çünkü kendi dönemindeki sevilen insanların ilahlaştırıldı�ını. hatta Roma imparatorlarının ulfıhiyet iddiasıyla kendilerine ibadet 26 Aslan. 1 80.

Vefat Sonrası Gelişmeler

227

ettirdiklertni de biliyor ve görüyordu . Bunun için kendi beşe­

rt varlığını vurgulamak ihtiyacını hissetmiş olabilir. Benzer ifadeler Hezekiel (2, 1 ) ve 4. Ezra kitabında da vardır. I . yüzyıl sonlarına doğru İsa'nın vefatından çok sonra, Matta ineili ile aynı dönemlerde yazıldıklarına göre, tasvirlerde birbirinden etkilenmiş de olabilirler: Size diyorum ki burada bulunan­ lardan birkaçı "insanoğlu"nun kraliyet ihtişamıyla geldiğini görüneeye kadar, ölümü tatmayacaktır, " (Mat. 1 6, 2 8) diyor ve Eski Ahid'te Danyel kehanetine uygun, paralel ifadeler kulla­ nıyor, aynı zamanda onun da bir "insanoğlu" olacağını, yani kendisinin olacağını söylüyor.

İlk Cemaatte Görüş Ayrılıldarının Güçlenmesi Önceki bölümde açıkladığımız gibi, İsa'nın vefatı sonra­ sı çekirdek cemaat, İsa'nın kardeşi Yakub başkanlığında Kudüs'te çalışmalarını isa'nın hayatındaki gibi sürdürme­ ye devam etti. Bu havartlerin hepsi de İsa'nın eğitiminde ve faaliyetlerinde O'nunla beraber bulunmuş, hayatlarını ona vakfetmiş Yahudilerdi. Şeriata bağlı. takva sahibi kimselerdi. İsa'nın ölümden dirilişine, cesedinin kayboluşuna, hatta bek­ lenen Mesih olduğuna, ancak görevini tamamlamadan dün­ yadan ayrıldığı için yakında geri döneceğille inanıyorlardı. Tebliğielini Yahudiler arasında sürdürüyorlardı. Havra'nın temsil ettiği Yahudi geleneklerinin ve hukukunun ıslahına ihtiyaç olduğunu, Mesih krallığının çok yaklaştığını söylüyor­ lardı. İsa'nın hayatta iken kendisinin Mesih (kral) olduğunu hiç söylememesine rağmen, Onun kendisini gizlediğini ama gerçekte beklenen Mesih olduğu inancında ısrar ediyorlardı. Bağlı oldukları havra ise, İsa'nın ne Mesihliğini, ne de Musa hukukunun ıslah edilmesi gereğini kabul ediyordu. Paulus'un İsa'nın vefatından 4-5 yıl sonra Şam yolunda yaşadığı vizyonla cemaate girmesi ve İsa'yı Havartlerin dün­ yevi hayat tecrübelerinden bağımsız olarak yorumlamaya başlaması, özellikle kendini ölümden dirilen ve uh1hiyete yükselen İsa'nın elçisi, peygamberi olarak görmesi ve bu yön­ deki yorumlarıyla; Kudüs cemaati ve havartlerden düşünce ve inanç itibariyle ayrılıyordu . İsa'nın yaşadığı hayata, yaşanan

228

Kanonik-Apokrif İncUlere Göre Hz. İsa

problemlere farklı açılardan bakıyordu. Özellikle misyon he­ defi olarak seçtigi Yahudi olmayanların Hıristiyanlıgı kabul­ leri, İsa'yı kolayca anlayabilmeleri için, Helenizm felsefesiyle anlatmaya çalışıyordu. Geleneksel Yahudi adetlerinin onla­ n zora sokacagı endişesiyle, farklı yoruma, anlatım tarzına ihtiyaç duyuyordu. Farklılaşmada ana konuların başında, şertat ve İsa'nın şahsı meselesi öne çıkıyordu . Kudüs cema­ ati, Yakub ve diger havariler İsa'nın şeriatı tamamlamak için geldigini, sünnet ve diger Yahudi geleneklerinin devam ettigl­ ni savunurken, Paulus şeriatın geçerliliginin İsa'nın gelişiyle birlikte kalktıgını, yeni bir dönemin başladıgını, sünnet vs. gibi şer'i gelenekleri sürdürmeye gerek kalmadıgı, aksi halde tekrar Musa şeriatının altına girmek tehlikesini doguracagını savunuyordu . Bu da günah kapısının açık kalması demekti . Halbuki İsa günah kapısını kapatmış, kendisine inananlara lütuf

kapısını açmıştı. Geride ahlaki davranışlar kalmış, bu

ahlaki olgunluklar inananlan İsa'ya daha çok yakın kılacaktı. inananlarm dindarlık yarışı, şeriatı uygulamada degil, ahlak­ ta ve sevgide olması gerekiyordu. Diger ana ihtilaf meselesi İsa'nın şahsının degeriendiril­ mesi idi. Yakub'a ve Kudüs havaıiler cemaatine göre İsa daha önceki peygamberler gibi, Musa gibi, İlyas gibi, Tann'nın se­ çip görevlendirdigi bir insandı, insanoglu idi. Onlardan farkı onun "Mesihlik" görevine de seçilmiş olmasıydı. Paulus'a göre ise, O, Tann'dan dogma bir Tann idi. Tann'nın ilk oglu idi. Tann'dan sudür eden İlk Varlık'tı, ezeli varlıktı. Bu katnat O'nun vasıtasıyla yaratılmıştı. O Tann katında, Tann yanında sevgili oglu idi. İnsanlan hesap gününde yargılayacak hakinı­ dt 27 Tabii bu görüşler Kudüs cemaati için, şirkti ve putperest­ lige götüren yanlış bir yoldu.28 '

27 28

I. Kor. 8.6: 1 5 , 45-47; Rom.8,3. Kur'an Mü'mtnün suresi 9 1 . ayette ilk Kudüs cemaatinin görüşlerini "Al­ lah çocuk edinmemiştir. O'nunla beraber hiçbir tann yoktur. Öyle olsaydı her tannm. kendi yarattığını götürürdü ve onlardan bir diğerirıe üstün gel­ meye çalışırciL Allah onlaruı tanımlamalanndan uzaktır," buyurarak onay­ lamaktadır. Ancak Yahudi isyanında dağılan cemaatin görüşleri zamanla kaybolmuş. Helenlst kültüıii n görüşleri Hırtstıyanlıj!;a hakim olmuştur.

Vefat Sonrası Gelişmeler

229

Her ne kadar Kudüs'te yaşayan Yahudiler bu düşüncele­ ri cahilce veya sapıkca bulsalar da, uzaktan gelen Antakya, İskenderiye ve Anadolu'nun büyük şehirlertnde azınlık olarak yaşayan diaspora Yahudileri Roma toplumundan ve Yunan düşüncesinden kuvvetle etkilendikleri için normal ve makul karşılıyorlardı. Çevrelerinde çok sayıdaki çeşitli ırkiara ve din­ Iere mensup olanlar da Yahudi inançlan ve adetleri hakkında, mesela sünnet ve yiyecek yasaklan gibi kaldelerden haberdar idiler. Kutsal topraklarda yaşayan kardeşlerinin aksine onlar, Ararnca degil, Yunanca konuşuyorlardı. Bu dil düşünce tarz­ lannın ve ibadetlerinin diliydi. Kutsal kitaplarını ihranca degil, Yunanca tercümesinden (Septuaginta) okuyorlar, ziyaretçilere kutsal kitap kozmolojisini Yunan felsefesi ile uzlaştırarak açık­ lıyorlardı. Bir süre sonra Arami kökenli İsa şakirtlerinin sayısı kısa sürede çogunlugu kaybetti.29 Havaıiler Tarihi, Kudüs'teki İsa taraftarlarının iki çeşit gruba aynldıgınt haber verir. Bun­ lardan İbraniler denen Kudüs ve çevresinde yerleşik inanan­ ların yönetimi, Apostel (Havari) olarak vasıflandırılan İsa'nın kardeşi ve halefi Yakub'un emiinde ki şakirtleri idi. MHelenist­ ler" denen diasporadan gelen Yahudiler Yunanca konuşuyor­ lardı (H av. Ta. 6, 1 ) . Helenisller İbranilerden sadece dilleriyle ay­ nlmıyorlar, sosyal bakımdan da kırsal kesimlerden gelen çiftçi ve balıkçılardan da ayrılıyorlardı. Daha kültürlü, egitimli ve yüzlerce kilometre uzaklardan gelebilen müreffeh dindarlardı. Dilleri farklı idi. İsa'yı Yunanca tazim ediyorlardı. Ararnca veya ihranca'dan farklı sembollerle ifade ediyorlardı. Dil farkı za­ manla inanç ve tasavvur farklarını da ortaya çıkardı. Dini ya­ zılar ihrancadan çok Yunanca agırlık kazanmaya başladı. Her iki cemaat arasında kaynak tartışmalan devreye girdi. Hele­ nisller yedi lideri, Filippus, Prohoros, Nikanor, Timon, Perme­ nes, Nikolaus (Antakyalı) ve tabii şüpheci Yahudi kalabalıgtn öldürdügii Stefanus'u apostel olarak kabul ediyorlardı. 30 Stefanus'un ölümü sonrasında bir takibat dalgası da gel­ mişti. Dini çevreler İsa taraftarlarının Kudüs'teki varlıgınt diş 29 Aslan 227. 30 Aslan, 228.

Kanonik-Apolcrif İnciUere Göre Hz. İsa

230

gıcırdatarak kabul ediyorlardı. Stefanus'un sapık bulduklan sözleriyle onları igneliyorlardı. Özellikle çarmıha gerilmiş bir köylüye "mesih" veya "Tann" denmesi, aifedilemez küfür idi. Havra mensuplannın Helenistler üzerindeki baskısı, onları Kudüs'ü terke zorluyordu. Stefanus'un ölümü sonrası Kudüs cemaati mabet gölgesinde gelişmişti, İbraniler Helenist taki­ batlarında az veya çok kararsız kaldılar. İki cemaat arasında­ ki irtibat zamanla tamamen koptu. Bu dönemde Kudüs'ten sürülen Helenistler diasporaya geri dönüyorlardı. Dini yayma faaliyetlerini dıasporada Aş­ dod, Kayzeriya (Sezarya) , Suriye-Filistin sahil bölgelerinde, Kıbns'ta, Fenike'de, Antakya gibi putperest şehirlerinde sür­ düruyarlardı ( H av. Ta. 2 7) . Daha sonraki on yıllarda, Celileli­ lerin kurdugu mezhep, Yunanca konuşan insanların dinine dönüşüyordu. Artık mabet baskısı ve Yahudi gelenekleri ol­ mayan Helenist vaizler, İsa'nın tebligini adım adım milliyetçi temellerden sıyınyor ve üniversel beyana dönüştürüyor, Yu­ nan-Roma alanında yaşayan insanlara hitap ediyordu. Bu esnada Paulus'un yorumlan etkisinde Yahudi şeriatı bagla­ nndan da kurtulmuş oluyorlardı. Artık İsa'nın şeriatı tamam­ lamak için gelmedigi, hatta daha çok şeriatı kaldırmak için geldigi tartışılıyordu.31 Kudüs'te şeriatı ve İsa'nın beşeriligini savunan ana cemaatten, Yakub cemaatinden uzaklaşıyorlar, Paulus gibi İsa'yı Mesihligin de üzerinde ilahlaştınyorlardı (Hav. Ta. 9, 2 0). Geleneksel eski kültürlerinde ve dinlerinde­ ki ilahlanyla karşılaştınyorlardı. Putperestlerin misyonu ön­ celikli olmamakla birlikte , kendilerine ilginin Yahudilerden daha çok olması, misyon agrrlıgını Yahudi olmayanlara yön­ lendiriyordu. Cemaate kahlmalar büyüdükçe, büyümeye pa­ ralel olarak Yunan gnostisizminden eklektik düşünceler ve Roma dini kültürleri de hareketin içine sızıyordu. Genç cemaat içinde ortaya çıkan bu aynlıgı gidermek ve eski birligi saglayabilmek için MS 48/49 yıllarında İsa'nın kar­ deşi ve Kudüs cemaati başkanı Yakub problemleri tartışmak üzere Kudüs'te "Havariler Konsili" denen toplantıyı düzenledi. 31

Aslan. 229.

Vefat Sonrası Gelişmeler

23 1

Bu toplantıya katılanlar arasında Paulus da vardı. Konsilde tartışılanlar daha sonraları daha da berraklaşacak sorunlardı:

a. Putperest Kökenli Hıristiyanlann Durumlan Eski bir Yahudi idalisti olan Paulus, Şam yolundaki viz­ yonunda, rüyetinde bulutlar arasında İsa'yı görmüş ve Hı­ ristiyanlıgı kabul etmişti. Artık bundan sonra O, kendisinin putperesilere hidayet yolunu göstermesi için, İsa tarafından görevlendirilmiş oldugunu hissediyordu . Putperesllerin Hıris­ tiyanlıga girişinde ortaya çıkacak problemler üzerinde duru­ yordu. Zaten daha önce de, putperesllerin Yahudiligi kabu­ lünde ortaya çıkan problemler, Yahudilikte münakaşa edil­ mişti. Başta gelen mesele, putperestlikten Yahudilige giren bir kimsenin ne derece Musa kanunlarından sorumlu oldugu idi. Yahudi asıllı Hıristiyanlar, daha önce de bildikleri çözüm yolunu (putperestlikten Yahudilige girenlerde oldugu gibi) , kendilerine örnek alıyorlardı. Eger Paulus meselenin üzeri­ ne gitmese, bu nonnal bir çözüm yolu idi. Fakat Paulus di­ ger havartlerin aksine, özellikle putperestlikten dönenler için Mesihle birlikte her türlü şer'i teklifin kalktıgını söylüyordu. Hatta Galatya'daki cemaat. sünnet meselesinde anlaşmazlı­ ga düşmüştü. Yahudi asıllılar, putperestlikten gelenlerin de sünnet olmaları gerekligini savunurken; Paulus bunun Ya­ hudi Şeriatı'nın boyundurugu altına girmek olacagını. İsa'nın geliş gayesine ters düşecegini iddia ediyordu . Bu şeriat me­ selesi, yeni Hıristiyan cemaatı içerisinde ilk ihtilaf kıvılcımı oldu. Bir kısmı, kurtuluşu iman ve arnelde (şeriatta) görerek "Sünnet olmak, Mesih üyeliğinin mührüdür, " diyordu. Bu fikri savunanların başında Havari Petrus ve Hz. İsa'nın kardeşi Ya­ kub geliyordu. Paulus ise, kurtuluşu yalnız imanda görüyor, arnele lüzum gönnüyordu. Nihayet, Havariler Konsili

uzun

tartışmalardan sonra gruplar arasında bir uzlaşmaya vardı ve putperestlikten dönenierin en azından Nuh kanunlarma32 uymaları gerektigi kabul edilerek, sünnet olmayabileceklerine karar verildi. Ancak Musa Şeriatındaki dört hususu da kabul etmeleri gerekiyordu. Bunlar: Putlara kesilen veya kesilmeden 32 Tekvln. 9. 6-7.

232

Karwnik-Apokrif İncillere Göre Hz. İsa

önce ölen hayvWllann etinden yememek, yakın akrabalar ile evlenmemek ve gayr-i tabii cinsi ilişkilerde bulunmamaktı. Bu kanun, Eski Ahid'in Levililer bölümünün, 1 7- 1 8 . ayetlerin­ den alınıyordu. Fakat Nuh kanunundaki esaslardan, küfür,

hırsızlık, kWl dökmek ve adaletsizlik yasaklan bildiride zik­ redilrniyordu. Bunlara uyulması tabii görülmüş olmalıydı. 33

b. Havari Kavramındaki Anlaşmazlıklar Havariler İsa ile birlikte aynı sofrada yemişler, içmişler; Hz. İsa'nın vaazlarını dinlernişlerdi. İsa havartlerini bizzat ken­ di seçmiştl. Paulus ise Hıristlyanlıga girişinden sonra kendini putperestler havarisi ilan etmiş, Hırtstlyanlıga yeni yorumlar getirmiş, cemaat içi görüş aynlıklanna sebep olmuştu. Bu­ rada, Paulus'un havariliginin hukukiilgi tartışılıyordu. Hava­ rtlerce, Hz. İsa henüz hayatta iken, kendilerini en yakınlan olarak seçmiştl. Onlar da üstatlanyla beraber yemişler, iç­ mişler, vaazlarını dinlemişlerdi. Paulus'unki ise vizyona (vecd halindeki bir görüntüye) dayanıyordu. Kabul edilse dahi, bu sadece dünyadan ayrılan Üstatla karşılaşma idi. O rüya gibi bir şey idi. İsa'nın dünyevi hayatını görüp tanımamıştı. Bu sebeple, İlk Hıristiyan cemaatında Apostolos (havarilik) mese­ lesi ihtilafa sebep oluyordu. Her hangi bir kimsenin, her han­ gi bir zamanda Paulus gibi. havariligini iddia etmesi halinde, havariligin ölçüsü ne olacaktı?34 c.

Cemaat İdaresindeki Anlaşmazlık

Havariler cemaatı, İsa'nın şahsıyla ilgili olarak bir cemaat idaresinden, cemaat başkWllığuun gereginden bahsederken; Paulus bu ihtiyacı duymuyordu. Cemaat idaresini, ölümden dirilen İsa'nın ruhunun yapacagmı iddia ediyor ve cemaat kontrolünü İsa'nın Ruhuna bırakıyordu. Tabii ki havarilerce, Paulus'un bu görüşü yadırganıyor, cemaat hayatı için tehli­ keli görünüyordu. Bu sebeple İsa'nın kardeşi Yakub'un ma­ nevi otoritesine saygı göstertyorlardı. 33 Hans Joachim Schoeps, Yahudi-Hıristiyanlığı, ss. 77-83. 34 H.Joachim Schoeps, Yahudi-Hıristiyanlığı. (Ter: Ekrem Sankçıoğlu) . İz Yayıncılık, lstanbul 20 10, s. 6 1 -70.

Vefat Sonrası Gelişmeler

233

d. Komünyon Konusundaki Aynlıldar Kudüs Cemaatınca, İsa'nın son akşam yemeginin hatırası devam ettlıiliyordu. Paulus Hııistiyanlıga girişinde, bu uygula­ mayı hazır bulmuştu. Ama ona yeni bir anlam getiriyordu. Ko­

münyon ayinindeki ekmeği, İsa'nın gerçek eti ve şarabı da, ger­ çek kanı olarak yorumluyordu. Komünyon ayinine katılan kim­ senin manen oldugu gibi, maddeten de İsa ile birleştigini iddia ediyordu. Hrubuki havarllerce bu, sadece bir ha.tı.radaıı. ibaretti.

e. İsa'nın Şahsı Konusundaki Aynlıldar İsa'nın havarileri kendisini peygamberler zincirinin son halkası ve Mesih olarak görürken, Paulus O'nun normal bir

insan olmadığını, Tann'nın ilk yaratığı ve oğlu olduğu görüşü­ nü savunuyordu. Yahudi kökenliler için bu iddia kiifrün ve

sapıklığın en büyüğü idi. Nitekim dışlanmış havarisi Yahu­ da İncili'nde, İsa'ya mesih ve tanrıoglu olarak degil, sadece peygamber olarak inandıgtnı ifade ediyor (Yahuda inci l i , 1, 7; 5,

1 5) . 35 Eski Helen ve Gnostik kültürle yogrulmuş putperest kökenliler için ise, uh1hiyet ve Tanrı Ogullugu tabü ve akla uygundu.36

f. İsa'nın Geliş Gayesindeki Anlaşmazlıklar Paulus'a göre İsa, şeriatı kaldırmak için gelmişti. Çünkü Şeriat günahların kaynagı idi. Şeriat olmasa, günah da ol­ mazdı. Tanrı, Adem'den beri devam edip gelen, ezeli günaha ve şeriat yüzünden işlenen diger günahlara kefaret olarak, kendi oglunu dünyaya göndermiş ve kurban etmişti. Artık O'nun kurbanıyla ezeli günah ve şeriat kalkmıştı. Ölümden dirilen Yeni Mesih devrinde şeriat ve günah yoktu. Paulus'a karşı diger havariler ise, Matta ineili'nde ifade edildigi gibi, İsa'nın şeriatı kaldırmaya degil, eksikliklerini ta35

Kur'an da Kudüs cemaati gibi, Tann'nın çocuk edindigt görüşlerini red­ ctetmekte ve "Göklerin ve yerin mülkü onundur, O, çocuk edinmemiştir, mülkünde ortağı yoktur," (Furkan, 2) buyurarak evlat sahibi olma veya evlatlık edinme görüşlerini kabul etmemektedir. 36 Schoeps. Yahudi-Hıristtyanlığı. ss. 77-83; fazla bilgi için bkz. H.J.Schoeps. Theologie und Geschichte des Judenchrlstentums. Tübingen 1949, 400 s.

Kanonik-Apokrtf İncillere Göre Hz. İsa

234

mamlamaya, müminlertn takvasını güçlendirmeye geldigini savunuyorlardı. Bu suretle, Paulus'un etrafında toplanan putperest köken­ li Hıristiyanlarla, İsa'nın kardeşi Yakub'un etrafında toplanan Yahudi kökenliler arasındaki ayrılıklar genişliyordu. ikiye ay­ rılan cemaatın kolları, kendi içinde gelişiyor ve gruplar arası uçurum kapanmaz hale geliyordu. Bunlardan: Cemaatın ço­ gunlugunu Yahudi kökenli Hıristiyanların meydana getirdigi ve başlarında İsa'nın kardeşi Yakub'un bulundugu cemaata tarihte " Yahudi Hıristiyanlar veya Ebinnitler" veya " İbraniler" denecektir. Ancak fazla gelişemeyerek zamanla tarih sahne­ sinden silinmişlerdir. Bu isim, Yahudi kökenli Hıristiyanlan degil, bir mezhebi işaret etmektedir. Paulus görüşleri etrafında, putperestler arasında geniş­ leyen ve Roma imparatorluguna yayılan grup ise, her geçen gün biraz daha büyüyerek, Kudüs ilk havariler cemaatinin görüş ve düşüncelelinden kopmuş, bugünkü dünya Hıristi­ yanlıgının tohumu ve temeli olmuştur. 37

Vahdetten Teslise Petrus'un açıklamasına göre de: "İsa, Filippus Sezariyesi bölgesine geldigiTide ögrencilerine sordu : Halk insanoglunun kim oldugunu söylüyor?" ögrencileri şu karşılıgı verdiler; "Kimi Vaftizci Yahya, kimi İlyas, kimi de Yeremya ya da pey­ gamberlerden biridir diyor. " İsa onlara, "siz ne dersiniz, sizce ben kimim?" dedi. Simon Petrus, "Sen, yaşayan Tanrı'nın ogıu Mesih'sin, " cevabını verdi. İsa ona, "Ne mutlu sana, Yunus oglu Simon!" dedi. "Bu sım sana açan insan degil, göklerde­ ki baba'dır. Ben de sana şunu söyleyeyim, sen Petrus'un ve ben kilisemi bu kayanın üzerine kuracagım. Ölüler diyarının kapılan ona direnemeyecek . . . . Bu sözlerden sonra İsa, ken­ disinin Mesih oldugunu kimseye söylememeleri için ögrenci­ lerini uyardı," deniyor (Matta, XVI, 1 3 -20). Yine başka bir gün "Farizalılar toplu haldeyken İsa onlara şunu sordu: "Mesihle ilgili olarak ne düşünüyorsunuz? O kimin ogludur?" onlar da, 37

Schoeps. Yahudi Hutsttyanlar, ss. 85- 1 06.

Vefat Sonrası Gelişmeler

235

"Davud'un oglu" dediler. İ sa şöyle dedi: "O halde nasıl oluyor da Davud, ruh'tan esinlenerek O'ndan 'Rab' diye söz ediyor? Şöyle diyor Davud: "Rab rabbime dedi ki, Ben düşmanlarını ayaklannın altına verinceye dek, sagrmda otur . " Davud on­ dan 'Rab' diye söz ettigtne göre, O nasıl Davud'un oglu olur? İ sa'ya hiç kimse karşılık veremedi. O günden sonra artık kim­ se de O'na bir şey sormaya cesaret edemedi. " (Mat. X X I I , 4 1 -46;

Mar. X I I , 3 5 -3 7; Luk. XX, 4 1 -44). Yuhanna İ sa'nın Mesihligini tartışırken (VI I , 2 5 -3 1 ) : "Ye­ ruşalimlilerin (Kudüslülerin) bazılan, "Öldürmek istedikleri adam bu degil mi?" diyorlardı. "Bakın açıkça konuşuyor, O'na bir şey demiyorlar. Yoksa önderler O'nun Mesih oldugunu gerçekten kabul ettiler mi? Biz bu adamın gerçekten nereden geldigtni biliyoruz. Oysa Mesih geldigt zaman O'nun nereden geldigini kimse bilmeyecek." O sırada tapınakta ögreten İ s� yüksek sesle şöyle dedi: "Hem beni tanıyorsunuz, hem de ne­ reden oldugumu biliyorsunuz! Ben kendiligimden gelmedim. Beni gönderen gerçektir. Onu siz tanımıyorsunuz. Ben O'nu

tanırım . Çünkü ben ondanım, beni o gönderdi, " (Yu h . V I I , 2 5 -

3 1 ) buyurarak peygamberligini ifade etmiştir. Ak sakallı, dagınık saçlı adamlar Hırtstiyanlıgın pratigini tespit için İznik'te 325 yılı yaz mevsiminde, İ mparator Kons­ tantin'in davetiyle dinin prensiplerini görüşmek üzere toplan­ dılar. Yaklaşık 2000 piskopos bir araya geldi. Bunların amacı bir araya gelip İ sa'nın varlıgını ve Tanrı ile ilişkisini görüş­ mekti. Çünkü İ sa'dan sonraki yüzyıllarda İ sa'nın İ nsan mı ,

Tanrı mı oldugu konusu acımasız tartışmalara sebep oluyor­ du. O İskenderiyeli Atanasyus'un iddia ettigi gibi Tanrı'nın inkarnasyonu mu idi, yoksa Aryus'un ve taraftarlarının kabul ettigt gibi bir insan mı idi? Aylar süren ateşli tartışmalardan ve pazarlıklardan sonra, Konsil İznik Esaslan denen kilise inanç sistemini kabul etti. İ sa, Baba Tann'dan dogan tek varlıktı. "Işıktan dogan ışık gibi, Gerçek Tanrı'dan dogan, gerçek Tann, " idi. Bunu kabul etmeyen Aryuscular, İ sa'sız zaman da olmuştu , bu kabul edi­ lemez dediler. Fakat susturuldular. Konsil'in bu karan, daha

236

Kanonik-Apolatf İncillere Göre Hz. İsa

sonralan bin yıl sürecek korkunç kanlı mücadelelere yol açtı. Bu konsile katılan piskoposlann ekserisinin görüşü olmakla birlikte, tümünün kanaatı degildi. Ancak İ sa'nın ulühiyetinin kabulü Paulus mektuplannın Konsil öncesi tüm imparatorlu­ ga yayılmasına dayanıyordu. Mabedin ve kutsal şehrin yakılması, Hırttiyan cemaa­ b

arasındaki Paulus etkisini güçlendirmişti. Çünkü Paulus

mektuplan MS 70 sonrası Hırtstiyanlann ellerindeki yega­ ne malzeme idi. Mektuplar otuz-kırk yıldan beri aralannda dolaşıyordu. Özellikle mabedin ve Kudüs'teki ana cemaatin tahribinden sonra ayakta kalabilen diaspora cemaatları idi. Hareket tamamen Yahudilikten kopmuştu. Yeni nesil için isa Mesih'i ögreten en önemli kaynaktı. Hatta ilk İnciller dahi Paulus mektuplannın gölgesinde ortaya çıkmıştı. Markus ve Matta'da Paulus'un etkileri görülür. Paulus'un baskın etkisi Luka ineili'nde de vardır. Artık Yohanna ineili tamamen Pa­ ulus'a paraleldir. Paulus'un İ sa ve Hıristiyanlık hakkındaki düşünceleri 70 öncesinde yargılanırken, sonrasında Roma imparatorlugu sathında zevkle yeni bir din olarak kabul gör­ müştür. Yahudilikten ve şeriattan kopmuş, Yahudilik dışında yeni bir din olmuştur. Efsaneye göre de MS 393 yılında bugünkü Cezayir'in Hip­ po Regius kentinde piskoposlardan bir konsil toplanarak Yeni Ahid'in kutsal yazılarını tespit etmişlerdir. Böylece sadece İ sa'nın kardeşi Yakub'un bir mektubu , Petrus'un iki, Yalıan­ na'nın üç mektubu ve 70 öncesi Kudüs yönetiminin reddettigi Paulus'un ondört mektubu ve digerleriyle birlikte 27 kitaptan oluşan Yeni Ahid oluşmuştu .

Tann ve Tann Oğlu Meselesi Elimizde buiunan bazı İ ncillerde Hz. İsa için

"Tann", "Tann

Oğlu" ifadelerine de rastlanır. Bu sebeple günümüz Hırtsti­ yanları, -Uniteıyanlar hariç- İsa'nın Tanrı'ya eşit tanrısal bir varlık olduguna, bu mevcut katnatı onun yarattıgına inanır­ lar. Onu Tanrı'nın eşidi ve ondan sudur etmiş tanrısal bir varlık olarak kabul ederler. Nitekim günümüz "Kiliseler Bir-

Vefat Sonrası Gelişmeler

�37

ligi" İsa'nın ulühiyetini kabul etmeyen Hııistiyan mezhepleri­ ni birlige kabul etmez ve onlan Hııistiyan saymaz. Konunun anlaşılabilmesi için beşert bir varlık olan İsa'nın nasıl tann­ sallıga yükseldigini yine Hııistiyan kaynaklan ışıgmda açıkla­ maya ihtiyaç vardır. Yahudiler bir tek Tanrı'ya inanınakla birlikte, zaman za­ man kendileline ve ilert gelen büyükleline "Tanrı'nın sevgili kulu" anlamında "Tann Oğlu" diyorlardı. Yine ahir zamanda gelecek kurtancının, ahir zaman peygambelinin, hükümdar peygambelin de "Tanrı'nın çok sevdigi bir kulu olacagı için, ona mecci.zi anlamda babanın oglunu sevdigi gibi, Tanrı'nın da ahir zaman hidayetçisini, kendi oglu gibi çok sevecegi an­ lamında "Tanrı Oglu" diyorlardı. İsa da bu Yahudi kültürü içinde yetişmişti. Dolayısıyla zaman zaman Tanrı'dan bahse­ derken, "Babamız" , salih kişilerden bahsederken "Tann Oğlu" deyimlelini kullanıyordu. Ancak çevrelelinde bulunan put­ perst, çok tanncı Helen kültüründe, mitolojide gerçek anlam­ da Tanrı Ogullarından ve onların yeryüzündeki tezahürlelin­ den söz ediliyordu. Hııistiyanlıgın putperestler arasında yayılması, İsa'nın çevresinde yükselen sevginin abartılması, mecazi deyimlelin de başta Paulus olmak üzere putperstlerdeki gibi gerçek keli­ me manasında, sözlük anlamında kullanılması ve anlaşılması zamanla

yaygınlık kazandı ve bitmeyen tartışmalan dördün­

cü yüzyılda Aryus (ölm. 336) karşıtı İskenderiye piskoposu Alexander'ın itirazlan ve İznik Konsilt'ne (325) hakimiyeti, İsa'nın uhihiyetinin iman esaslarından biri olarak kabulünde etkili oldu. 38 38 Alfred Adam. lehrbuch der Dogmengeschichte. Gütersloch 1 965. s. 224. Bu görüşe sahip olanlan Kur'an (Mii.lde, 1 7) : "Meryem oğlu Mesih, Tan­ n'dır," diyenler küfre gtnnlşlerdir, buyurarak bu İznik konsil kararının şlrk oldugunu beyan etmekte ve reddetmektedlr. Mii.lde 72. ii.yette de:

"Andolswı, AUah, ancak Meryem oğlu mesih'tir' diyenler elbette kôfir ol­ muşlardır. Hıilbuki Mesih demişti Id: Ey İsraUoğuUan. benim Rabbim ve siZin RabbiniZ olan Allah'a kulluk edin. Zira kim Allah'a ortak koşarsa mu­ hakkak ki. Allah ona cenneti haram etmiştir ve onwı varocağı yer ateştir: zalimlerin yardımcılan yoktur/" buyurmaktadır. Yine "AUah, üçün üçüncü· südür, " diyenler elbette ka.ftr olmuşlardır. Oysa yalnız bir tek tann vardır,

Kanonik-Apokrif İncillere Göre Hz. İs a

238

Halbuki Oniki Havari ineili'nde açıkça göıiildügü gibi İ sa "Ben Babam'dan gördügümü size söylüyorum, " (5 1 , 4) diye­ rek, Tann 'dan Yahudi anlayışındaki gibi mecazi anlamda "baba" olarak bahsediyor. Yine İ srailogullan birinde ona: "Biz bir fahişe çocugu degiliz; bizim de bir babamız var, yani Tann, " (5 1 , 5) diye cevap verdiler. Yine devamında " İ sa onlara dedi: 'Eger Tann sizin babanız ise, o zaman beni severdiniz: Çünkü ben (Tann görevlendirmesiyle ortaya) çıktım ve Tan­ n'dan geliyorum. Ben kendiligimden gelmiyorum, beni Mut­ lak-Kutsal (All - Heilige) gönderdi. Niye öyleyse benim sözleri­ mi anlamıyorsunuz? Çünkü siz benim sözlerime tahammül edemiyorsunuz. Siz babanız şeytandan oldunuz ve (şeytan olan) babanızın isteklerini yapmak istiyorsunuz. O başlan­ gıçtan beri bir katildi ve o hakikat üzerinde durmadı, çünkü başka tann yoktur." (Ma.tde, 73) . "Meryem oğlu Mesih, bir elçiden b