Osmanlı'da Marksizm ve Sosyalizm: Yeni Kuşaklar Çalışmalar [2 ed.]
 9789750532412

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

OSMANLI'DA MARKSİZM VE SOSYALİZM YENİ KUŞAK ÇALIŞMALAR

�,,,,

� iletişim

Derleyen Y. DOCAN ÇETlNKAYA Osmanlı'da Marksizm ve Sosyalizm

tletişim Yayınlan 3104 •Tarih Dizisi 1 58 ISBN-13: 978-975-05-324 1-2 © 2021 tletişim Yayıncılık A.Ş. / 1. BASIM

1. Baskı 202 1 , İstanbul 2. Baskı 2022, İstanbul

EDlTôR Kerem Ünüvar KAPAK Suat Aysu KAPAK FOTOCRAFI Üsküp'te 1 9 1 0 yılında yapılan 1 Mayıs kutlaması (lştirah dergisi) UYGULAMA Hüsnü Abbas

DÜZELTi Remzi Abbas BASKI Ayhan Matbaası. SERTiFiKA NO. 44871 Mahmutbey Mahallesi, 2622. Sokak, No: 6/31 Bağcılar 342 1 8 İstanbul Tel: 2 12.445 32 38 • Faks: 2 1 2.445 05 63 CiLT Güven Mücellit. SERTiFiKA NO. 45003 Mahmutbey Mahallesi, Devekaldınmı Caddesi, Gelincik Sokak, Güven İş Merkezi, No: 6, Bağcılar, İstanbul, Tel: 2 1 2.445 00 04

lletişim Yayınlan. SERTiFiKA NO. 40387 Cumhuriyet Caddesi, No. 36, Daire 3, Seyhan Apartmanı, Harbiye Mahallesi, Elmadağ, Şişli 34367 İstanbul Tel: 2 1 2.5 16 22 60-61-62 • Faks: 212.516 12 58 e-mail: [email protected] • web: www.iletisim.com.tr

Derleyen Y. DOCAN ÇETlNKAYA

Osmanlı'da Marksizm ve Sosyalizm Yeni

Kuşak Çalışmalar

�,,,,

--

.

,

iletişim

Aris Mahir'e ve akıntıya karşı kürek çekenlere...

İÇİNDEKİLER

ÔNSÖZ

AK INTI YA KARŞI KÜRE K ÇEKMEK Y. DOCAN ÇETINKAYA

.

.

......................................... .................. ...........................................

7

OSMANLI CA MARKSİZM Y. DoCAN ÇETINKAYA

............................................................ ............. ..... ......................

13

KIZILLAŞAN TÜRKLER: OSMANLI' DA ERKEN TÜRK SOSYALİZMİ (1904-1910) İ. ARDA ODABAŞI

.................................................................................................................

57

SOSYAL DEMOKRASİ DEN DEVRİMCİ SENDİK ALİZME: MEŞRU T İ Y E T İSTANBUL' UNDA BİR İŞÇİ ÖRGÜ T ÜNÜN EVRİMİ STEFO BENLISOY

.. .

....................................................................... . .. ....................................

123

SOSYAL DEMOKRAT HINÇA K PARTİSİ'NİN İSTANBUL ÖtRENCİ BİRLİtİ VE DERGİSİ GAYDZ (1911-1914) YAŞAR TOLGA CORA

.......................................................................................................

181

Tİ YATRO SAHNELERİNDE TÜRKÇE SOSYALİZM BiLGE SEÇKiN ÇETINKAYA

.

.

...................................... .................... .............................

199

1919 SEÇİMLERİNDE SOSYALİSTLER, NUMAN USTA VE MESLEKİ TEMSİL EROL ÜLKER

.

BRÜ KSEL'DEN İSTANBUL'A MANiFESTO ÜZ ERİNE NOTLAR.. MEHMET Ô. ALKAN

YAZARLAR

.

. 209

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ... . . . . ........ . . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

...................

.

.

..

. 233

. . . . . . . . . . . . ............ . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

. . . . . . . . . . . . . . . . ............ . . . ...... . . . . . ........... . . . . . . . . . . . . . . . ......... . . . . . . . . . ... . . . . . . .. . . . . . . . . . .

245

ÖNSÖZ

AKINTIYA KARŞI KÜREK ÇEKMEK Y. DOCAN Ç ET İ N K AYA

Toplumsal Tarih'in 2014 yılı Mayıs sayısında 2000'den sonra işçi sınıfı üzerine yayımlanan çalışmaları bir "bahar" olarak niteleyerek selamlamıştık. O özel dosya ve sonrasında Tarih Vakfı Yurt Yayınları'nın kitaplaştırdığı genişletilmiş hali el­ bette işçi sınıfına ilişkin çalışmaların her boşluğu doldurdu­ ğunu iddia etmiyordu. Bu alanda yeni yöntemlerle, yeni so­ rularla, yeni araçlarla yapılan yeni kuşak çalışmaların işçi sı­ nıfı tarihine ilişkin çalışmalarda bir uyanışa yol açtığını müj­ deliyordu sadece. O günden sonra da Osmanlı ve Türkiye iş­ çi sınıfı tarihi üzerine yapılan çalışmalar ne iyi ki her yıl zen­ ginleşerek çoğalmaya devam ediyor. Yeni kuşak çalışmaların aslında jenerasyon anlamında yeni bir kuşak tarafından ya­ pıldığını da kardeş dergimiz Tarih ve Toplum Yeni Yahlaşım­ lar'ın yine 2014 yılında yayımlanan bahar sayısında neden­ leri ve bağlamıyla anlatmaya, tartışmaya çalışmıştım. Elinizde tuttuğunuz kitaptaki bu dosya ilk olarak Topl um­ sal Tarih dergisinin Temmuz 2020 sayısında ama çok fark­ lı bir şekilde yayımlandı. Aslında oluşturulmaya başlandı. Dergide yer kısıtı sebebiyle çok sınırlı bir şekilde kalem oy7

natan yazarlar kitap için ellerini korkak alıştırmadan yaz­ dılar. Yazılar ciddi bir şekilde gözden geçirildi ve genişledi. Hatta dosyanın yazarlarının yansı yani üç yazanınız bu kita­ bın bütünlüğünü tamamlamak amacıyla tamamen yeni birer yazı kaleme aldılar. Mehmet Ö. Alkan da dosyada olmama­ sına rağmen kitabımıza katkıda bulunma inceliğini gösterdi. O dosyada yapmaya çalıştığımız gibi bu kitapta da Os­ manlı'da Marksizm ve sosyalizm üzerine yapılmakta olan yeni çalışmalara ışık tutmaya çalışıyoruz. Aslında burada da bir kuşak sorunuyla karşı karşıyayız. Bizden önce çalış­ malarını hevesle okuduğumuz, çok şey öğrendiğimiz, hay­ ranlık duyduğumuz daha "ilerici" , kendilerini sol düşün­ ce dünyasında konumlandıran tarihçilerin çalışmaları "sı­ nıf' ve "sosyalizm" kavramına tedirgin ve mütereddit yak­ laşırlar, bu konular üzerine bilgi edinmek isteyenlerde ha­ yal kırıklığı yaratırlardı. Tarihyazımında özellikle 1960 ve 1970'lerden sonra ortaya çıkan farklı ekollerde tespit edile­ bilen bu tutumun ilginç hikayesi ve elbette kendisi ayrı bir dosyaya konu olmalı. Türkiye üzerine tarihyazımının sınıf çalışmalarına girişmek için 1 990'lı yıllara kadar beklemek durumunda kalındığı gibi Osmanlı'da sosyalizmin, Mark­ sizmin tarihine ilişkin ayrıntılı çalışmalar yapmak için de yaşadığımız on yılları beklemek durumunda kalındı. Os­ manlı'da siyasal ideolojilerin tarihinde Marksizm ve sosya­ lizmden bahsetmenin mümkün olmadığı en yetkin çalışma­ larda bile iddia edilebiliyordu. Hatta sosyalizm yerine Os­ manlı'da "Sol Düşünce"den bahsetmek gerektiğinden bi­ le dem vurulabiliyordu. Bu eğilim kendi yansımasını Tür­ kiye'deki sosyalist ve Marksist örgütlerin kendi tarihlerine olan bakışlarında da buluyordu. Her örgüt ya da aydın ken­ di etrafındakilerde olduğu gibi geçmişte de kendi bildiğini düşündüğü sosyalizm ve Marksizme diğerleri vakıf olmadı­ ğı için Türkiye'de bu siyasal ideolojinin varlığından konuşa

manın mümkün olmadığını düşünüyordu. lşin ilginci sınıf çalışmalarında olduğu gibi sosyalizm ve Marksizm üzeri­ ne kalem oynatanlar herhangi bir tanım vermek ya da her­ hangi bir kuramsal tartışma yürütmek gereği de duymuyor­ du. Bu konudaki literatür artık ikinci el çalışmaların birbir­ lerini tekrar ettikleri sıkıcı ve kısır bir döngü içinde sıkış­ mış durumdadır. Bu tutum bugün sorgulandığı için sınıf ça­ lışmalarında olduğu gibi Osmanlı'da sosyalist düşünce ve Marksizm üzerine yeni kuşak çalışmalar bugüne kadar bil­ mediğimiz bilgileri gün yüzüne çıkarırken yeni yorumlarla yeni tartışmaların da önünü açıyorlar. Tarihyazımında yer alan bahsettiğim yargının herhangi bir derinlikli ve ayrın­ tılı çalışmaya dayanmadığını da özellikle belirtmek gerekir. Yani aslında bu bir kuşaklararası yorum tartışması da değil. Bu kitaptaki çalışmalar bu alanda gerçek anlamda ampirik araştırmanın ve kuramsal tartışmanın yeni başladığına işa­ ret ediyorlar. Her ne kadar bu konulan çalışmak ilk başlar­ da hem geçmiş kuşakların ön kabulleri hem de neoliberal dünya yüzünden adeta bir akıntıya karşı kürek çekmek an­ lamına gelse de bugün yeni kuşak çalışmalar bizlere artık yeni kapılan aralıyor. Elinizde tuttuğunuz derleme benim "Osmanlıca Mark­ sizm" başlıklı makalemle açılıyor. Bu makale yukarıda de­ ğindiğim bizim kuşaklan hayal kırıklığına uğratan eski ku­ şakların neden bu alanda doyurucu çalışmalar yapmadıkla­ rı üzerine tarihyazımına ilişkin bir değerlendirme yapmaya ve kullanılması gereken kavramlara dair bir tartışma yürüt­ meye çalışıyor. Bu yazı daha sonra ele aldığı örnekler üzerin­ den ilgili Osmanlıca kaynaklara erişebilen bir kişinin o çağ­ da Marksizmin ABC'sini öğrenebileceğini iddia ediyor. Türk sosyalizminin tarihine ilişkin yeni çalışmalarıyla bi­ linen 1. Arda Odabaşı özellikle 1 908 Devrimi öncesinde Se­ lanik'te sosyalizm ile tanışan Müslüman/Türklere odaklana9

rak "Türk sosyalistlerinin" adeta tarih öncesine ilişkin çok önemli bir kazı faaliyeti yürütüyor. Odabaşı 1 908 öncesinde Türkler arasında sosyalizm esintilerinin 1904- 1905 yılların­ dan beri hissedildiğini ortaya koyuyor. 1908'den 1910 sene­ si sonuna dek Osmanlı Selanik'inde sosyalizm, canlı ve etkin bir düşünce ve hareket olarak ortaya çıkarken bunun sade­ ce gayrimüslim Osmanlılar için değil, Türkler/Müslümanlar için de geçerli olduğunu gösteriyor. Odabaşı böylelikle her ne kadar Türklere odaklanmakla birlikte sosyalizmin tek tek etnik/dinsel gruplara indirgenemeyeceğini ve 20. yüzyıl ba­ şında Selanik'te "Osmanlı unsurlarına münhasır izole sosya­ lizmlerden ziyade, çok unsurlu ve unsurlar arası bir sosyalist alandan söz etmenin daha makul olduğu"na işaret ediyor. Yaşar Tolga Cora Ermeni Hınçak Partisi'nin uzun soluklu öğrenci dergisi olan Gaydz'ı tanıtıyor. Kolaylıkla milliyetçi bir örgüt olarak kenara itilen ve Marksist çizgisi azımsanan Hınçakların çıkardığı bir öğrenci dergisinde ortaya konulan yayın hattı bu dönemi anlamak için yepyeni bir pencere açı­ yor bizlere. Cora, Gaydz ın sosyalist düşünce yapısını açık­ lamaya çalışırken, yeni bir terminoloji geliştirmesi, Marksiz­ min sınıf, sınıf-çatışması, proletarya, burjuvazi, tarihsel-ma­ teryalizm, artık-değer gibi sosyalist düşünce sisteminin te­ melini oluşturan terimlerin kullanımını yaymasına ve özel­ likle bilim alanında yayımladığı çok sayıdaki makalede kul­ landığı "neolojizm" ile dilin gelişmesine de katkıda bulun­ duğunu gösteriyor. Stefo Benlisoy ise Bulgar "dar" sosyalistlerinin tesiriy­ le Marksist sosyalizmin işçi sınıfı içerisinde yer bulmasın­ da önemli rol oynamış ve il. Meşrutiyet lstanbul'unda ağır­ lıklı olarak Rumların oluşturduğu Türkiye Sosyalist Merkezi ya da lşçi Merkezi üzerinde duruyor. Bu çevre imparatorlu­ ğun sosyalist düşünce ve hareketler için uygun koşullara sa­ hip olmadığına ilişkin tarihyazımında egemen olacak görüş'

10

leri tekzip edercesine, lstanbul'daki cılız işçi hareketi için­ de önemli deneyimler yaratmıştı. Benlisoy Merkez'in kendi içine kapanık, salt propagandif bir aydınlar grubu olmanın ötesinde etkin bir işçi örgütlenmesi çalışması yürüttüğünü de gösteriyor. II. Meşrutiyet döneminde devrimci sendika­ lizmin lstanbul'daki etkinliğini ortaya koyması açısından da bu makalenin ilgi çekeceğini düşünüyorum. Bilge Seçkin Çetinkaya 1908 Devrimi'nden sonra patlayan tiyatro salgını ve politik tiyatro hareketi içinde sosyalizmin nasıl Osmanlı sahnelerinde sahnelenen Türkçe oyunlar­ da arz-ı endam ettiğini gösteriyor. 1 908 Devrimi'yle birlik­ te ortaya çıkan amatör tiyatro salgını ve devrimin tiyatrosu­ nun sokak ve meydanlarda nasıl etkili olduğunu yazan Seç­ kin Çetinkaya sosyalizmin de hem olumlu anlamda hem de yerilmek için nasıl tiyatro metinlerine ve sahnelenen oyun­ lara girdiğini ortaya koyuyor. Sosyalizmin il. Meşrutiyet ve sonrasında nasıl kamusal olarak dolaşıma girdiğini göster­ mesi açısından bu makalenin çok değerli olduğunu düşü­ nüyorum. Mütareke Dönemi sosyalist hareketini son dönemde en iyi ele alan isimlerden bir tanesi olan Erol Ülker elinizdeki ki­ taptaki makalesinde il. Meşrutiyet döneminde güçlenen sos­ yalist düşüncenin ve hareketin 1919 seçimleri çerçevesinde gelmiş olduğu durumu ve özellikle "Mesleki Temsil" düşün­ cesini değerlendiriyor. Ülker'in belirttiği gibi sosyalistlerin siyasal temsil konusundaki tutumları ve 1 91 9 seçimlerinde­ ki gelişmeler daha sonra Milli Mücadele yıllarında ortaya çı­ kacak komünist ve halkçı eğilimleri anlamak açısından bize çok değerli bilgiler sağlıyor. Derlememizin son yazısında Mehmet Ö. Alkan Belçi­ ka'dan Türkiye'ye Karl Marx ve Friedrich Engels'in Komü­ nist Manifes to'sunun izini sürüyor. Alkan'ın Manifesto'nun özellikle Türkçe çevirisinin yapılması sürecini tarihsel ola11

rak ortaya koyması Kapital'den sonra Marksizmin önemli yapıtlannın Türkiye'deki serüvenini tamamlamak açısından önemli bir boşluğu dolduruyor. Bu kitapta okuduğunuz yeni kuşak çalışmalar her şeyden önce Osmanlı lmparatorluğu'nda ve Türkiye'de Marksizmin ve sosyalist düşüncenin/hareketin tarihini layıkıyla yazmak ve öğrenmek için yapılacak ne kadar çok şey olduğunu or­ taya koyuyor. Bunu yaparken sadece yeni bilgiler ışığında yeni yorumlar yapmak gibi tarihyazımına ilişkin bir tartış­ ma yapmakla kalmıyor, aynı zamanda 202 l'de bu konunun hala ABC'sini yazmaya devam ettiğimizi de gösteriyorlar. Bu da aslında sınıf çalışmalarında olduğu gibi Marksizmin ve sosyalizmin kendi tarihine ilişkin çalışmalarda da tarihyazı­ mındaki liberal ve muhafazakar ön kabullerin sol içerisinde dahi ne kadar güçlü olduğuna işaret ediyor. Bu kitap bizden yüz yıl önce bu topraklarda sosyalizm mücadelesini var et­ meye çalışanlann, geçtiğimiz yüz yıl boyunca yaşamış oldu­ ğumuz şekliyle değil de başka bir dünyanın kurulması için emek vermiş kişi, grup ve örgütlerin faaliyetlerine bir nebze ışık tutabiliyorsa amacına ulaşmış olacaktır. Beyazıd, Mayıs 2021

12

OSMANLICA MARKSİZM Y. DOCAN Ç ETlN KAYA*

Her mesele-i müşkilede beni nevilerinin zararına te­ min-i selamet-i şahsiyeye uğraşan erbab-ı fetanet de humeka ile seyyanen yok olurlar. Artık tabasbus, ri­ ya, iltimas, hile gibi vesait-i tezviriye ve servet kuwe­ ti gibi insanların kısm-ı nasibdanna mahsus olan ve­ sail-i galebe ilk defa olarak bi hüküm kalır ... Bütün hayırhah ve büyük insanların, filosoflann, sosyalistle­

rin temin-i refah ve mesudiyet-i beşeriye için hayatla­ rı bahasına tesisine uğraşb..kları umüsavat" işte o sani­ ye-i uzmada ilk ve son defa olarak arz-ı çehre-i mu­ vaffakiyet etmiş olur... - Hüseyin Rahmi, Kuyruklu Yıldız Altında Bir lzdivaç1

Meram Osmanlı lmparatorluğu'na dair birçok genel geçer varsa­ yım, stereotip, basmakalıp düşünce gerek popüler düzey­ de gerekse de akademik yazında oldukça yaygındır. Bir ide(*) Bu makaleyi birkaç kez okuyan Ateş Uslu başta olmak üzere Banş Çatal, Er­ han Keleşoğlu, Sinan Yıldırmaz, M. Görkem Doğan, Sinan Birdal, Erik jan Zürcher, Emre Erol ve Bilge Seçkin Çetinkaya'ya değerli fikir ve eleştirileri için teşekkür ederim. 1

Hüseyin Rahmi, Kuyruklu Yıldız Altında Bir izdivaç, İstanbul: Mihran Matba­ ası. 1328, s. 95. Alıntının gOnümüz Türkçesiyle yayımlanmış hali şöyle: "Her zor meselede türdeşlerinin zaranna kendi selametlerini temine uğraşan akıllı­ lar da ahmaklarla eşit şekilde yok olurlar. Anık yaltaklanma, riya, iltimas, hi­ le gibi yalan dolan vasıtalan ve servet kuvveti gibi insanlann kısmetli kısmına 13

oloji, söylem ve siyasal hareket olarak sosyalizm de bundan ari değildir. Osmanlı lmparatorluğu'nda sol düşünce ve sı­ nıf hareketleri mevzubahis olduğunda tekrarlanarak yerleş­ miş birçok yanlış vardır. Bunların başında bu tür konuların Osmanlı lmparatorluğu'nda "yok olduğu" ya da "hadi biraz varsa" bile en azından gayrimüslim cemaatlere has olduğu gelir. Okuduğunuz yazı bu galatın nedenine dair kısaca bir kestirimde bulunduktan sonra Osmanlıca okuyan bir kişi­ nin Cumhuriyet kurulmadan önce yayımlanan mevcut Os­ manlıca yayınlara erişebilirse sosyalizm ve Marksizmin baş­ lıca akideleri hakkında temel bir bilgiye sahip olabileceği­ ni gösterecektir. Bunu yaparken de literatürdeki birtakım temelsiz yargıları kaynaklara dayanarak sorgulamaya çalı­ şacaktır. Kaynak olarak da kendisini diğer başka kaynakla­ ra göndermede bulunsa da temelde iştirak çevresi ile sınır­ landıracaktır. Bunun sebebi de Türkiye sol tarihinde "ger­ çek anlamda" sosyalizm ve Marksizm ile en az ilgili ve Türk­ çe yayın yapan siyasal çevre olarak görülmesidir.2 Yoksa has olan fırsatlar galiba ilk defa olarak hükümsüz kalır ... Bütün hayırsever ve büyük insanlann, filozoflann, sosyalistlerin, insanlığın refah ve mutluluğunu temin için hayadan pahasına tesisine uğraştıklan "eşitlik" işte o muazzam sa­ niyede ilk ve son defa olarak başan yüzünü göstermiş olur . . . " Hüseyin Rah­ mi Gürpınar, Kuyrukluyıldız Altında Bir izdivaç, lstanbul: Türkiye iş Bankası Kültür Yayınlan, 2018, s. 46. Hüseyin Rahmi'nin kitabı Rumi 1328 yani Mila­ di 1912 yılında kitap olarak yayımlanmışsa da Sabah gazetesinde tefrika edil­ mesine 1910 yılının Nisan ayında başlanmıştır. Zaten kitabın "mukaddime"si altına Hüseyin Rahmi 7 Nisan 1326 tarihini düşmüştür yani 20 Nisan 1910. Alıntıda "sosyalister" kelimesine yapılan vurgu bana ait. 2

14

iştirak çevresinin siyasal ağı ve özellikle siyasal söylemi üzerine çalışmaya de­ vam ediyorum ancak bugüne kadar yayımladıklanm için bkz. Foti Benlisoy ve Y. Doğan Çetinkaya, "iştirakçi Hilmi", Modem Tılrkiye'de Siyasi Düşünce, cilt 8: Sol, ed. Murat Gültekingil, lstanbul: iletişim Yayınlan, 2007; Y. Doğan Çe­ tinkaya, "Sosyalizmi idrak Etmek: Bir Mütareke Dönemi Gazetesi", Mete Tun­ çay'a Amıagan, der. Mehmet Ô . Alkan, Tanı! Bora, Murat Koraltürk, lstanbul: iletişim Yayınlan, 2007. iştirak çevresi üzerine son dönemde çokça yayın ve tez de yapılmıştır ancak bunlar bu yazıda eleştirdiğim zihniyet ile malul ol­ malan dolayısıyla yeni herhangi bir şey söyleyememektedirler. Bu kısa yazıda bunlarla bir tartışmaya girmiyorum ne yazık ki. Bu da yakın gelecekte tamam­ lamayı umduğum çalışmaya kalmak durumunda.

Osmanlı bakiyesini onu takip eden ulus-devlet­ ler tarihinin bir ön aşa­ ması olarak ele alıp çok dinli ve dilli imparator­ luk bağlamını görmezden gelerek Türkçe yayın çı­ karan bir gruba odaklan­ mak değil muradım. Yi­ ne başlarken belirtelim bu çevrenin politik lide­ ri Hüseyin Hilmi hakkın­ daki spekülatif tarihyazı­ mının iddialanna gireme­ yeceğim. Bunu daha önce bir ilk olarak Foti Benli­ lştiralt dergisinin 18 Temmuz 1912 tarihli soy ile birlikte kaleme al­ ve 20-3 no.lu nüshası. "Rusya'da Grandük Serj'in Arabasına Ablan ve Sebeb-i Mevti dığımız ve Hüseyin Hil- Olan Bomba Hadisesi." mi üzerine olan bir yazıda yapmıştık.3 Konu üzerine çalışırken insan Selçuk Gür­ soy'un şu özlü sözüne hak vermeden edemiyor: "iştirak­ çi Hilmi hakkında o kadar az bilgi ama o kadar çok yazı var ki, insan Hilmi hakkında yazmak isteyince ne yapacağını şaşırıyor. "4 Bu yargıyı aslında Osmanlı'da sosyalist düşünce ve hareket için de genişletebiliriz. Birbirini tekrar eden, ye­ ni bir şey söylemeyen ve ikincil el literatüre dayanan o ka­ dar çok çalışma vardır ki. Okuduğunuz makale de uzun bir süredir devam etmekte olan kitap çalışmasının bir parçası olduğu için mevcut literatürün değerlendirmesini nihai ola3

Bir önceki yani ikinci dipnottaki yayınlar.

4

Selçuk Gürsoy, "Sanayi Devrimi'nden Birinci Dünya Savaşı'na Kadar Sosya­ lizm ve lşçi Hareketleri", Osmanlı Sosyalist Fırkası ve Yayınlan, lstanbul: lleti­ şim Yayınlan, 20 13, s. 148. 15

rak orada yapmak niyetindeyim. 5 Amacım burada sadece bu çevrenin ideolojisine ve asıl olarak da Karl Marx ve Mark­ sizm bilgisine odaklanmak. Elinizdeki bu kitapta bir araya gelen bizler başta olmak üzere kabaca son on yılda yapılan çalışmalar Cumhuriyet ön­ cesi sol üzerine çok önemli bilgiler sağladı, sağlıyor. Bu çalış­ malar iki önemli noktaya işaret ediyor, elbette okuduğunuz satırlann yazan olarak benim için. tlki, farklı etnik/dini/mez­ hebi topluluklardan sosyalistlerin hem düşünsel serüvenle­ rinde hem de örgütsel mücadelelerinde ilişki içerisinde ol­ malan, hatta aynı örgütlerde, hareketlerde ve yayınlarda bir araya gelmiş olmalandır. ikincisi ise birlikte aynı örgütte ya da farklı siyasal çizgiler içinde yer aldıklannda da sınıf hare­ ketiyle çeşitli düzeylerde bağlannın olmasıdır. "Milli iktisat" söylemini aşmak Konumuza geçmeden önce il. Meşrutiyet'in en güçlü ideolo­ ji ve söylemini oluşturan "milli iktisat"ın, bu konudaki, ya­ ni toplumsal sınıflara ve siyasal ideolojilere ilişkin bakış açı­ sını temelden etkilediğini vurgulamak gerekir. Sol ve sosya­ list aydınlar da daha sonra "milli iktisat" söyleminin temel önermelerini tevarüs ederek geçmişe bakacaklar ve onun sathi ve milliyetçi söylemini "milliyetçilik" karşıtı olsalar dahi sorgulamaksızın kabulleneceklerdir. Bu büyük anlatıya göre gayrimüslimler ticaret ve sanayide ilerlemişler, Müslü­ manlar ve özellikle Türkler bu alanda geri kalmışlardı. Öy5

Foti Benlisoy ile yazdığımız makalede Hüseyin Hilmi'nin kişiliği ve politik çizgisine dair çelişkili iddialarla malul literatürü özetliyoruz. Bunun yanında özellikle Mütareke döneminde TKP çevresi tarafından sıklıkla gündeme geti­

rilen işbirlikçiliğine dair altı yılı aşkın süredir İngiliz arşivlerinde işgal lstan­ bul'una dair ve istihbarat raporlan üzerine yaptığım çalışmada bu spekülatif iddialara ilişkin bir bulguya hala rastlayamadığımı da belirtmek isterim. An­ cak bu tabii ki gelecekte tamamlamayı umduğum başka bir yayının konusu. 16

le ki dünya piyasalarına eklemlenme sürecinde gayrimüs­ limler yabancı sermayenin ve "düvel-i muazzama"nın Os­ manlı lmparatorluğu'ndaki aracılığını yapmışlar ve sonuç olarak da hem devlete hem de "millet-i hakime"ye siyaseten ihanet etmişlerdi. Müslüman Türklerin köylülük ve devle­ te memur olmak dışında bir faaliyet içerisinde olmamaları onları millet-i hakime iken imparatorluğun kaybedeni du­ rumuna sokmuştu. Bu söylemde gayrimüslimler hızla bur­ juva, Müslüman Türkler de bürokrasiye kadro sağlayan bir nüfus olurlar. Milli lktisat politikaları ve söylemi 1908 Dev­ rimi'nde daha çok Osmanlıcı bir söyleme dayanırken özel­ likle 1910'dan itibaren ve Balkan Savaşları ile radikalleşerek Müslüman Türklerin gayrimüslimler karşısında kaybettik­ leri toplumsal ve iktisa­ di iktidarlarını geri alma projesi halini alır. Oysa şu , çok açıktır: Gayrimüslimleri olduğu gibi diğer etnik ve dini unsurları tek bir sınıf ve kültür ile eşitlemek ol­ gusal olarak mümkün değildi. Bütün cema­ atler farklı sınıfsal konumlara sahip kişile­ ri kendi içinde barındı­ ırr.r"J,:.-..1."'-'J.1�,,..�(.:.t..ıı...ı-) � rıyordu. Ayrıca mutlak .;,(..1;°:t'{•.ı.I .;.ı. ,..;J kompartımanlara ayrıl­ ..=1ı.,....ı.,.;� .,,,._ � 5e-�:.' � :J)i M-J, � ....... ..:ı:.; 4•�. � �' ,j�.:l:i.1. • .il� • ı J!JI • .s;.:ı,,:!-! • liberalizmin bir üst aşa­ l.it. ·�\ J ) ....� ... .:.1. ı .;,,.ı.­ l.İ"'! o.!ılt :s,ı...s .:ı,,f' .iY,J ....�J.

.;



,

..;

r

J •

J



.,ı,t



.. .sl�I �

,

.

J

.

·



,,

..

,, •

;_ı

. .>

(

�\

;1

J

..

,.;.,·,,,.

-:ır,ı,. ..

.

.f

. ,>:..

;il



..r.

J

.�

• • . &,

.



1 '

,

.:.,ı



37 34

..,:; ·'





,.

,

Tanı! Bora, Cereyanlar: Türhiye'de Siyasi ldeolojiler, lstanbul: iletişim Yayınla­ n, 2017,

s.

628.

ilgisi yoktur. Zira her şeyden önce şunu yine hatırlatmak iyi olabilir: liberalizmin de bir tarihi var. iştirak ne kendi döne­ mindeki liberal siyasal programlarla ne de günümüz libera­ lizmi ile uyumlu bulunamayacak özelliklere sahiptir. Örne­ ğin günümüzde Türkiye solunun bir kısmı olan sol-liberal kişi ve gruplar rahatlıkla liberalizm şemsiyesi altında görü­ lebilecekken lştirak'in liberal görülebilmesi imkan dahilin­ de değildir. Siyasal hak ve özgürlüklere ilişkin istemlerin yanı sıra, müterakki vergilendirmenin kabulü, bankalar, madenler, si­ gorta şirketleri ve demiryollarının millileştirilmesi, ordunun milis gücü haline getirilmesi, yayılmacı saldırı savaşlarının reddi, işçilerin haklarına aykırı olan grev ve sendika yasala­ rının iptali, eğitimin parasız olması, işçilerin haftada bir gün istirahat edebilmesi, işgününün sekiz saate indirilmesi, ço­ cukların çalıştırılmaması gibi talepleri içeren bir programa sahip olan partinin, toplumsal devrim ve şiddet kullanılma­ sına cevaz veren yazıların bulunduğu bir derginin "liberal" olarak değerlendirilmesi esasında hayli ilginçtir. Bu kitapta yer alan Stefo Benlisoy'un makalesinde de başka bir çevrenin hemen hemen aynı taleplerini aynı yıllarda öne çıkardıkları­ nı görmek okuyucu için bu dönemi anlamak açısından çok faydalı olacaktır. Aslında Osmanlı'da 1908 Devrimi sonrasında kendisini hem sosyalist hem liberal olarak tanımlayan bir yayın mev­ cuttu. Devrim ertesi dönemin en önemli toplumsal hareket­ lerinden biri olan boykotun resmi gazetesi Gave kendisini bu şekilde tanımlamıştı. 38 Ancak literatürdeki genel kanının aksine iştirak dergisinde liberalizmin siyasi bir muarız ide­ oloji olarak açıkça telaffuz edilmiş olması ve mahkum edil38

Y. Doğan Çetinkaya, "Liberal, Sosyalist, ittihatçı Boykot Gazetesi: Gave", Mü­ teferrika, Sonbahar 2001-2002, no. 20, s. 261-274; Y. Doğan Çetinkaya, 1 908 Osmanlı Boykotu: Bir Toplumsal Hareketin Analizi. 35

mesi ilk hatırlatılması gereken husustur. Zira tam da bu bağ­ lamda Kari Marx'ın adı anılır dergide. Bu çevreyi liberal ola­ rak görenler ve daha sonra bu iddiayı tekrar edenler bu çev­ renin yayınlarını bütünüyle incelememiş de olsalar en azın­ dan ilk sayısının sayfalarını karıştırmaları gerekirdi. Zira bu sayıda yer alan "Sosyalizm Nedir" başlıklı yazıda liberaliz­ min ne olduğu kendilerince bir güzel tarif ediliyor ve sosya­ lizmin farklı yorumlarının liberalizmden ne şekilde ayrıldı­ ğı da açıklanıyordu. Dergi, imzasız bu yazıda "Liberaller der ki. .. " diye başlayıp muarızlarının iddialarını özetleyip bunla­ rı çürütmeye çalışmıştır. Bu yazı açıkça sosyalizmin insani­ yetin ilk "dava-i hakikiyesi" olduğunun altını çiziyor ve hat­ ta muvaffakiyetinin de aşikar olduğunu müjdeliyordu.39 Li­ beralizme göre "cemiyet-i beşeriye kavanin-i tabiiye ile idare olunur, kavanin-i tabiiye ise layetegayyerdir. " Yani liberaller değişmez tabiat kanunlarına atıfla toplumdaki düzeni meş­ rulaştırmaya çalışırlar. Oysa dergi "tabiata galebe ancak ka­ vaninine itaatle mümkündür,"40 diyen liberalizme karşı şun­ ları söylemiştir: "Cemiyetin şekl-i hazın katiyen adalete mu­ gayirdir. Gayr-ı kabil-i ihtiraz olan fenalıklar içinde yüzüyo­ ruz. Sermayenin mahdud kimseler elinde bulunması muzır­ dır. Ne için çok bir halk birkaç kişinin keyfine hizmet etsin? Hak-ı mülkiyet bizi berbad ediyor. Tabiatta herşey tebeddül ve tahavvüle mecburdur. Daima bir inkılaba doğru gitmek­ teyiz ve gitmeliyiz! "41 Yani toplumun mevcut durumu ada­ lete aykırıdır ve toplum sakınılamaz fenalıklar içinde yüz­ mektedir. Mülkiyet hakkı, sermaye belli kişilerin elinde top­ landığı için diğerleri onların keyfine hizmetkar olmuştur. Bu düzen liberallerin iddia ettiği gibi tabiatın kanunlarının bir tezahürü değildir ve doğada her şey değişmeye mecburdur. 39

"Sosyalizm Nedir", iştirak, n o . 1 , 13 Şubat 1325, s. 9-10.

40

A.g.e., s . 9. A.g.e., s. 10.

41 36

Değişim ve devrime doğru gidildiğinden şüphesi yoktur bu makalenin yazarının. Makalenin sonunda yazar liberalizm eleştirisi konusun­ da bir başka önemli noktaya da parmak basar: ilerleme ve medeniyet. "lşte burada mütalaa edeceğimiz mesele amele­ yi bu kadar müttefik ve müstefid eden şeyin yine onların fe­ laket ve bedbahtiyesini icab etdiren aynı medeniyet olduğu ve bunun esbab-ı mucibesidir. Yukarıdan beri tarif ve tavsif etmekte olduğumuz teşkilat ve tertibat ile medeniyet ve te­ rakki arasında müşterek bir nokta varsa da her halde bu ga­ yet sathi ve zahiridir. Çünkü sosyalizm teşkilatıyla bu mes­ leğin tamimini müntic öyle harekat mevcuddur ki medeni­ yet nokta-i nazarından en büyük sosyalistler bile ona bir kıy­ met bahş etmekden çekinirler. Esasen medeniyet nedir? İn­ sanın esaret ve tabiiyetten kurtulup bazı kuvve-i hariciye ve tabiiye ile karşı karşıya gelebilmesi değil mi? . . . Medeniye­ te medeniyet-i hakikiyeye doğru atılacak ilk hatve amelenin maddi bir sefaletten kurtarılmasıyla kabil olur."42 Görüldü­ ğü üzere bu yazı liberalizmin en temel iddialarından bir ta­ nesi olan sermaye düzeninde gelişmenin ve ilerlemenin ni­ metlerinin, refahının tüm topluma yayıldığı, yayılacağı tezi­ ne karşı çıkarak, medeniyeti özgürlükle ilişkilendiriyor. Me­ deniyet ile ilerleme arasındaki ilişkinin yüzeysel ve görün­ güden ibaret olduğunun altını çiziyor. Hakiki medeniyete ise işçilerin maddi sefaletten kurtuluşu ile ulaşılacağını söy­ lüyor. Bu satırlardan liberalizm çıkarmak için gerçekten si­ yasal düşünceler tarihinden bihaber olmak gerekiyor. Çevrenin önemli yazarlarından bir tanesi olan Betlik de sosyalizmi, Kari Marx gibi önemli temsilcilerini tanıttığı ya­ zısına doğrudan liberalizmi zikrederek başlıyor: "Kıdem nokta-i nazarından sosyalist mektebi liberal mektebinden pek eskidir." Betlik yazısında açık bir şekilde sosyalistliğin 42 A.g.e., s. 1 1- 1 2. 37

liberalizmden farkını koymakla kalmıyor farklı sosyalizm akımlarını tanıttıktan sonra ütopik sosyalistler olarak bili­ nen Saint Siman, Fourier gibilerinin de zamanının geçtiğini ilan ediyor: "Şimdi bu mesleğe salik olanlara vehmiyun yani havayi boş fikirler besleyen namı verirler."43 Betlik bu yazı­ sının devamı niteliğindeki bir başka yazısında da liberalizm ile sosyalizm arasında net ayrımlar olduğunun altını çizer: "Liberal mektebi salikleri kavanin-i tabiiyeden ebediyyet ve adem-i tebdil ve tagyir-i kavaidi istihrac ederler ise de sosya­ listler kavanin-i tabiiyye demekle tebdil-i daimi anlarlar. "44 Yani bir ekol doğa hukukundan değişmezlik çıkarırken di­ ğeri değişimin esas olduğunu kabul eder. Bu nokta ziyade­ siyle önemlidir. Zira klasik politik iktisatçılar yani liberaliz­ min kurucu babalan doğal durum ve insan doğası ile kapi­ talizm arasında bir bağ kurarlar. Marx'ın yaptığı en önem­ li katkı ve vurgulardan bir tanesi ise kapitalizmi tarihselleş­ tirmesidir.45 Bir tesadüfün eseri olmayacak şekilde de aktar­ makta olduğumuz iştirak yazarı bu vurgusunun ardından sözü tarihsel materyalizme getiriyor. Betlik genel anlamda liberalizm ile sosyalizm arasında bir farklılık ve karşıtlık koymakla yetinmeyip Marksizmi, ken­ di deyimiyle Marx Mektebi'ni, tanıtmaya ayrıntılı bir şekil­ de girişmiştir. Hatta kitabı zikretmese de Marx'ın Felsefenin Sefaleti'nin en bilinen ifadesi olan el değirmeninin feodalite­ yi, buharlı değirmenin ise kapitalist sanayi toplumunu ver­ diğini söylediği parçayı alıntılar. Betlik daha sonra Mezheb-i Maddiyun-ı Tarihi yani tarihsel materyalizme geçerek bu akidenin ahval-i iktisadiyenin nasıl bir temel oluşturduğu­ nu vurgular. Son olarak da sadede gelerek sosyalistlerin li43

Betlik, "lştirakiyyun 'Sosyalist' Mektebi", iştirak, no. 5, 13 Mart 1326, s. 70.

44

Betlik, "2 Sosyalist Mektebi" , iştirak, no. 6, 20 Mart 1326, Cumartesi, s. 86.

45

Michael R. Kratke, "Capitalism", The Marx Revival: Key Concepts and New lnterpretations, der. Marcello Musto, Cambridge: Cambridge University Press, 2020, s. 5.

38

-

beralizmden en temel farkları olan değişimin nasıl bir deği­ şim olduğunu tartışır. Bu noktada sosyalistler için inkılabiy­ yun olmak yani inkılap ve ihtilalin zuhurunu elzem görmek ayırt edici bir özelliktir. Toplumsal cinayetlerden ve gaddar­ ların zulmünden toplumu kurtarmak için her türlü fedakar­ lığı göze alan devrimciler inkılab-ı umumi için çalışacaklar­ dır. Bu devriminin kanlı mı kansız mı olacağı bahsinde ise Betlik bunun dikkat çekici bir mesele olduğunu belirtmiş ama soruyu da cevapsız bırakmıştır.46 "Sosyalistlik acaba sulhen mi, yahud harben mi tesis edecek?" lştirak'te Karl Marx'a yapı­ lan bu atıf birçokları için as­ lında şaşırtıcı değildir. Zi­ ra lştirak'in en bilinen ka­ paklarından bir tanesi Karl Marx'ın portresini ihtiva eden kapaktır. llk sayıların­ dan son sayılarına kadar lş­ ti rak'te Marx'ın fikriyatı ve kavramları değişik şekiller­ de yer alır. Marx'ın portre­ sinin kapağa basıldığı sayı­ da ayrıca "iştirak" imzasıyla yayımlanan bir yazıda Karl Marx'ın sosyalizmi bilimsel bir şekle soktuğu da vurgu­ lanıyordu. lleride bu vurgu­ ya döneceğim.47 Aynı sayıda

�.... � � · �":-·..:;• ;' ��..J1ı.,,. Lt4:...�J.j,t._ �.

lol.�\ıJ.· _.�)i.iJ .;.,..aıj

r.i:�.... �,·;.j.j1'i JL�""-� ..f.-.._.(�rr,,

dergisinin 29 Haziran 1912 tarihli 20-1 no.lu sayısı. uAlmanya'da Sosyalizmin Mucidi Kari Marks." /itirak

46

Bedik, "2 - Sosyalist Mektebi", iştirak, no. 6, 20 Mart 1326, Cumartesi, s. 87-88.

47

iştirak, "ilk Sosyalist Kimdir?" iştirak, no. 1-20, 7 Haziran 1328, Perşembe, s. 3. 39

fotoğrafıyla ve Marx'ın damadı sıfatıyla Paul Lafargue da tanıtılıyor ve 80 yaşına geldiği ve başkasının emeğiyle ge­ çinmemek için zevcesi ile birlikte intihar ettiği bilgisi oku­ yucularla paylaşılıyordu.48 Bu saydıklanmızın yanında Hil­ mi çevresini liberalizmden ayırt edecek bir başka husus da yukarıda ifade ettiğimiz gibi şiddet konusundaki görüşle­ ridir. lştirak'in üçüncü sayısında açıkça sorulan bir soru­ ya hem genel hem de Osmanlı örneği üzerinden açık bir cevap verilmiştir: "Fakat sosyalistlik acaba sulhen mi, ya­ hud harben mi tesis edecek? Tabir-i aharla sermayedaran bugün yed-i inhisarlarında habs ettikleri vesait-i istihsali­ yeden, netice-i kanaat olarak tav'an kasredecekler? Yoksa bu vesaiti netice-i kalır ve darb olarak mı feth etmek lazım gelecek? "49 Toplumsal dönüşümlerin şiddet, isyanlar ve ih­ tilaller ile gerçekleşeceğinin altı özellikle çiziliyor bu konu­ daki yazılarda. Farklı örnekler ve Marx gibi politik şahsi­ yetlerin sözlerinden bu konuya dair alıntılar da yapılıyor.50 İşin ilginci yazar 23 Temmuz 1 908 Devrimi'nin, kendi de­ yişiyle Temmuz Kıyamı'nın bir toplumsal kıyam, ayaklan­ ma sonucu gerçekleşmemiş olduğunu iddia ediyor ama he­ men arkasından 1906 yılında gerçekleşen Erzurum olayla­ nna göndermede bulunmayı da ihmal etmiyor. Hatta bel­ ki de 23 Temmuz'un bu küçük kıyamların bir sonucu ol­ duğunu iddia ediyor.51 Hürriyetin sermayeden ancak harp ve darp ile yani şiddet ile fethedileceğini vurgulayan ya­ zar ekliyor: "lşte bütün bu hakikatler ve herşey gösteriyor ki fukaranın, köylünün, efrad-ı ahalinin eyadi mülevvese sermayedarandan tahlis sulhen olamayacak. " Sermayeden kurtuluşu savunan hem de bunun barışçıl olmayacağını di48

"Seksen Yaşmda Olduğu için... " iştirak, no. 1 -20, 7 Haziran 1328, Perşembe, s. 8.

49

"Sosyalistliğin Atisi'', iştirak, no. 3, 27 Şubat 1325, Cumartesi, s. 36.

50

A.g.e., s. 37.

51

A.g.e., s. 38-39.

40

le getiren bir yazıyı sayfalarına taşıyan bu derginin liberal addedilmesi olsa olsa bu neşriyata dair cehaletin bir ürünü olabilir herhalde. Fuad ve Ahmed Nebil de bir başka sayıda yazdıkları yazı­ larda sosyalizmin içindeki farklılıklardan bahsediyorlar, si­ yasal hat ile sendikal mücadele arasındaki farktan, Alman­ ya'dan örneklerle zenginlerin fakirlerin ekmeklerini nasıl çaldıklarını, hakiki gösterilerin nasıl olması gerektiğini vur­ guluyorlar. 52 lştirak'in yazarlarından B. lsrael'in dergideki bir yazısı bu noktada önemlidir. Karl Marx'ın adının da zikredildiği ve "değer teorisi"nin çok özlü bir şekilde ifade edildiği yazı­ sında lsrael sermaye ve emek'in müşterek olarak değeri ya­ rattığını söylüyor. Devamında bu ikisinin birlikteliğinden bahsettikten sonra son noktayı koyuyor: "Filhakika bütün cemiyetin ihtiyacatını teskin eden mevadın istihsalinde ser­ maye ile say ü amel hidmeti müşterek ise de, hakikat aranı­ lacak olursa bu hidmette sermayenin hissesi nisbeten hiça hiçtir."53 Sonra da uyarır yazar: "Taaccüb olunmasın" yani şaşakalınmasın. Çünkü "Herhangi bir teşebbüsde olursa ol­ sun meydana getirilen mahsul o işde zi-medhal olan amele ve müstahdemlerin netice-i gayretleridir. "Kar" namı altın­ da sermayedarın istihsal ettiği meblağ bir igtisabdan, meş­ ru addedilen bir sirkatten başka bir şey değildir. "54 Yani ya­ zara göre kar açıkça bir gasp ve meşru sayılan bir hırsızlık­ tan başka bir şey değildir. Zira ona göre Marx'ın da ifade ettiği gibi "Sermaye hangi şekilde bulunursa bulunsun bir madde-i meyyite ve gayr-i müteharrikedir. " Yani emek ol52 Fuad, "Almanya'da Fevkalade Nümayişler", Jştirak, no. 9, 10 Nisan 1326, Cu­ martesi, s. 132; ve Ahmed Nebil, "Şura-yı Ümmet'e Cevab", lştirak, no. 9, 10 Nisan 1326, Cumartesi, s. 134. 53

B. lsrael, "Sermaye ve Say ü Amel", lştirak, no. 13, 8 Mayıs 1326, Cumartesi, s. 202.

54 A.g.e., s. 202. 41

maksızın sermaye ölü bir maddedir ve hareketsizdir. Onun için değeri ve kan yaratan emektir. B. lsrael lştirah'in sıra­ dan ve tesadüfi bir yazarı değildir. Aşağıda belirttiğim gibi yıllar sonra çok önemli bir çeviriye de imza atacaktır işti­ rak sayfalarında. Amele ile işçi kelimeleri arasındaki fark! !! Bir başka yazar A. Rıfat yazdığı yazıda Osmanlı'daki işçiler­ den bahsediyor. Bu noktada literatürdeki bir başka garabe­ te dikkat çekmek gerekir. Osmanlı'da "işçi" kelimesi yerine genellikle "amele" kelimesinin kullanılması bir sınıf bilin­ ci meselesi olarak ele alınır. Dahası onun da ötesinde işçiye "amele" denmesi onun yokluğunun bir kanıtı olarak sunu­ lur. Bir kelimenin sosyal bir olgunun varlığının ya da yoklu­ ğunun ne şekilde ispatı olduğunu anlamak çok mümkün ol­ masa da lştirah'te "işçi" kelimesinin net bir şekilde kullanıl­ dığı da görülüyor.55 Yine yukarıda değindiğim Doktor Re­ fik Nevzad'ın Sosyalizm ve Rehber-i Amele kitabına yazdı­ ğı "Mukaddime"de Osmanlı Sosyalist Fırkası Katibi lbn-üt Tahir lsmail Faik "proleter amele" ve "erbab-ı mesai prole­ ter ahalimiz" tanımlamalarını kullanmıştır.56 A. Rıfat işçile­ rin ne şekilde sermaye tarafından sömürüldüğünü anlattığı yazısında fakirlerin tembellik etmedikleri bilakis herkesten daha fazla çalıştıklarını ama yine de açlığa mahkum olduk­ larını söylüyor. Yazısında ayrıca yarıcılardan, köylülerden de bahsediyor. Dahası onları da işçi sınıfının sınıf kardeşleri olarak kabul ediyor.57 55 56

Literatürdeki bu anlamsız tavn ve sınıf bilinci mevzusunu şurada tartışmıştım: Y. Doğan Çetinkaya, "Türkiye'de lşçi Sınıfı, Tarihyazımı ve Sınıf Bilinci." lbn-üt Tahir lsmail Faik, "Mukaddime", Doktor Refik Nevzad, Sosyalizm ve Rehber-i Amele, Ankara: Ankara Vilayet Matbaası, 1327) içinde: Mete Tunçay, Türkiye'de Sol Ahımlar-1

57 42

(1 908-1 925), Belgeler 2, s. 39.

A. Rıfat, "işçilerimiz'', iştirak, no 5, 13 Mart 1326, Cumartesi, s. 79-80. .

Buraya kadar görüldüğü gibi Bedik, B. lsrael ve A. Rıfat ya­ ni farklı cemaatlerden Ermeni, Yahudi ve Türk farklı isimle­ rin lştirak'te nasıl bir çizgi takip ettiklerini örneklemeye ça­ lıştım. Bu çizgi ve Marx'ın yeri bu çevrenin yıllar sonra çı­ kartacağı bir gazete olan ldrak'te de devam edecekti. Ama 19 19 yılına geçmeden önce bir ara uğrakta duralım. iştirak yayınlan sebebiyle kapatılır ve ancak 1912 yılında ikinci kez yayımlanmaya başlar. Bu ikinci serinin dördüncü sayısı olan ama dergi şeklinden gazete formatına geçtiği ilk sayısında da okuyucularına Kapi tal'in çevrileceği müjdesini verir.58 Meh­ met Ö. Alkan bunun hikayesini daha yeni ayrıntısıyla anlat­ tığı için merak edenlere adres olarak onu göstereyim ve de­ vam edeyim. 59 Bu çeviriyi iştirak ile bağlantılı, onun teorik yayını kabul edebileceğimiz Ceride-i Felsefiye dergisine ya­ pan yine yukarıda adı geçen B. lsrael idi. Alyans Mektebi Müdürü lsrael lştirak in 15 Eylül 1910 tarihli nüshasında da "en evvel" Kari Marx'ın Sermaye ismindeki eserini de bir he­ yet oluşturarak tercüme etmeyi teklif etmişti iki sene önce.60 Yani lştirak'te yazı yazanlar tesadüfen bir araya gelmiş insan­ lar olmadığı gibi sosyalizm ve Marksizmin yaygınlaştırılma­ sı konusunda da gayet ciddiydiler. Bu yayınlarda vurgulan­ ması gereken bir devamlılık vardı. Görüldüğü üzere çeşitli vesilelerle sosyalist hareketin Batı Avrupa'daki birçok tem­ silcisinin adları ve fikirleri dergilerin sayfalarında yerlerini buluyordu. Vahan Vasfi yine diğer isimler yanında Marx'ın adını da andığı bir yazısında sosyalizmin bir hülya değil te­ kemmül olduğunu söylüyor ve sosyalistlerin gelecek toplu­ mun ne olduğunu ayrıntılı olarak tarif etmekten kaçındıkla'

58

"

fşt i ra lı'in Mecma-i Fenniye ve lçtimaiyesi" , 1ştiralı, no. 1 , 14 Temmuz 1328,

s. 3. 59

Mehmet O. Alkan, 1 50. Yılında Das Kapital: Osmanlı'dan Günümüze Türlıi­ ye'delıi Serencamı, İstanbul: lletişim Yayınlan, 2017.

60 Alyans Mektebi Müdürü lsrael, "Nasıl Çalışmalıyız? " , iştirak, no. 20 , 2 Eylül 1 326, Perşembe, s. 286. 43

insaniyet gazetesinin

1 Aralık 1910 tarihli ilk sayısı. "Almanya'da Sosyalizm Efkannın Mucidi Meşhur Kari Marks."

Sosyalist gazetesinin 24

Kasım 1910 tarihli ilk sayısı. "Rusya'da Kanlı Bir Pazar Günü."

nnı çünkü sosyalizmin kapitalizmden doğacak yeni bir me­ deniyet olduğunu vurguluyordu. 61 Sosyalizmin müessisi ve ceddi Kari Marx

iştirak dergisi sıklıkla yasaklanacak ve insaniyet, Sosyalist, Medeniyet adları altında yayımlanacaktı. iştirak çevresinin 1 9 1 2 yılında çıkardığı ikinci dönem dergi ve gazetelerde Marx vurgusu daha da artar. Zaten çokça atıf yapıldığı gibi ikinci tertip serinin ilk sayısının kapağına Kari Marx'ın fo­ toğrafı yerleştirilmiştir. Bu sayıdaki iştirak imzalı "Ilk Sos­ yalist Kimdir?" başlıklı makalede Eflatun yani Platon'un fi­ kirleri değerlendirildikten sonra yazının sonunda şöyle bir paragraf eklenmeden geçilmemiştir: "Bütün ulum ve fünun 61 44

Vahan Vasfi, "Sosyalizm Nedir?" , insaniyet, no. 3, 2 5 Teşrinisani 1326, Per­ şembe, s. 3-4.

ve bütün mesalik-i içtimaiye tedricen terakki ettiği ve ıslah olunduğu gibi sosyalizm meslek-i mübecceli de tedricen te­ rakki eylemiş ve ahiren Kari Marks gibi hükema-i içtimaiye tarafından tamamen fenni bir şekle irca olunmuştur. "62 Bi­ limsel sosyalizm ile ütopikler arasında ayrım yapan Mark­ sist yazının dergide daha fazla ağırlık kazanmaya başladığı yayımlanan diğer makalelerde de gözlemleniyor. lki sayı tefrika edilen "Sosyalizmin Suret-i Tekemmülü" başlıklı yazısında Şahban 19. yüzyılın ortalarında Kari Marx ve Friedrich Engels'in ayn ayrı aynı sonuca vararak "sosya­ lizmi 'ütopi'den çıkarıp ilmi bir esas üzerine vaz ettiler,"63 ifadesini kullanır. Dahası şöyle devam eder: "lşte bu nazari­ ye ve mütalaaların heyet-i mecmuuna Materialisme chisto­ rigue bu nazariyeye salik olanlara "Marksist"ler yahud "sos­ yal-demokrat"lar derler. Herkesçe maaruf ve zamanımızda sosyalizm cereyanları meyanında birinci mevkii işgal eden budur. "64 Bu vurgu Şahban'a yeterli gelmemiş olacak ki bu­ raya bir dipnot düşmüş ve "Marks ve Engels'in sosyalizm hakkındaki nazariyelerine ilmi sosyalizm Socialisme Seienti­ firie65 namını verirler. Birçok mesailde dahi mütalaaları var­ dır," diye yazmıştır. Şahban toplumun proletarya ve burju­ vazi olarak ikiye bölündüğü ve bu ikisi arasında yaşanan ça­ tışmadan bahsettiği yazısında Marx ve Engels'in bunun ila­ nihaye gitmeyeceğini söylediklerini yazmıştır. Şahban'a göre 62

İştirak, "tık Sosyalist Kimdir?", iştirak, no. 1-20, 7 Haziran 1328, Perşembe, s. 3.

63

Şahban, Ruşen Zeki ile birlikte iştirak dergisinin ikinci tertip ilk sayısında ilan elliği "sosyalizmin terakkiyatına ve istikbaline dair" bir makale müsabaka çağ­ rısına cevap vererek yazı gönderen ve yazılan basılan iki kişiden birisidir. Der­ giye çok fazla yazı gönderilmiş ancak bu yazılar lştirak'in istediği boyutları (üç sütun) aştığı için dergi bir uyan yayımlayarak müsabakayı uzatmıştır. "lş­ tirak'in Müsabakası", iştirak, no. 1-20, 7 Haziran 1328, Perşembe, arka kapak ve "Müsabaka", iştirak, no. 2-20, 21 Haziran 1328, Perşembe, arka kapak.

64

Şahban, "Sosyalizmin Suret-i Tekemmülü", iştirak, no. 3-20, 5 Temmuz 1328, Perşembe, s. 45.

65

Dergide Latin harfleriyle bu şekilde yanlış yazılmıştır. 45

parlamentoda çoğunluğu elde edecek işçi sınıfı mevcut dü­ zene son verecektir. Buraya da bir dipnot düşen yazar değin­ diği iki kavramı şöyle açıklamak gereği duymuştur: "Prole­ taryayı Marks şöyle tarif ediyor: Proletarya iş buldukça yaşa­ yan, sermayeyi tezyid ettikçe iş bulan bir amele sınıfıdır."66 Şahban tefrikasının ilk bölümünde bir hafta önce de kapi­ talizm öncesi toplumları incelerken yine Marx'tan bir alın­ tı yaparak şöyle yazmıştı: "Roma ve Yunan tarihleri esaretin mahiyeti hakkında pek güzel malumat verip Karl Marks'ın 'tarih hakim ve mahküm iki sınıf arasındaki mübarezeden ibarettir' düsturunu tasdik ederler. "67 Aynı günlerde yazan bir başka yazar Branko Melicanopou­ los da Kari Marx ve Friedrich Engels hakkında "bugünkü fen­ ni sosyalistliğin muhterem müessisleri," diyerek biyografik bilgi vermiştir.68 Aynı sayıda M. Alaeddin sosyalizmin kay­ naklan üzerine yazdığı yazısına Kari Marx'a referansla son ve­ riyordu: "Sosyalizm zan edildiği gibi bugünkü bina-i mede­ niyeti tahrib etmek arzusunda değildir. Eski sosyalistlerin bu hususdaki yanlış mütaalatını nazariyat-ı cedide bize pek gü­ zel bir surette izah ediyor. Sosyalist kralı meşhur Kari Marks diyor ki 'yarının tezahüratını bugünkü esbab ve evamilde aramalıdır. Kuvva-i umumiyenin yavaş yavaş hakim olma­ sı pek meşru bir keyfiyettir.' Nazariyat-ı cedide bu vadide bü­ yük mücelledat teşkil ederek ilmi sosyalizm namı altında bü­ yük bir ehemmiyet kesbetmiştir."69 lştirak'te devrimci dönü­ şüm ve reform yoluyla değişim arasında farklı görüşler der66 Şahban, "Sosyalizmin Suret-i Tekemmülü", iştirak, no. 3-20, 5 Temmuz 1328, Perşembe, s. 45. 67 68

Şahban, "Sosyalizmin Suret-i Tekemmülü, Muhterem 'iştirak' Gazetesine", lş­ rirak, no. 2-20, 21 Haziran 1 328, Perşembe, s. 28. Branko Melicanopoulos, "Tarihi Sahifeler: (Sosyal Demokrasi)nin Zuhuru", iştirak, no. 2-20, 2 1 Haziran 1328, Perşembe, s. 25. [Çok bilindik olmamasına

rağmen soyadı MclırÇavoırov,loç olmalı.) 69 M. Alaeddin, "Sosyalizmin Menabii", iştirak, no. 2-20, 21 Haziran 1328, Per­ şembe, s. 2 1 . 46

ginin ilk yayım tarihinden itibaren yan yana varolabiliyordu. Bu radikal ve reformist tutumların ikisi de Marx'a atıfta bulu­ nuyorlardı. Aynen 19. yüzyılın sonu 20. yüzyılın başında Av­ rupa sosyalist hareketinde olduğu gibi. Akif Hikmet de lşti­ rak'e gönderdiği yazısında sosyalistlerin birlik olması gerekti­ ğini, ayn ayn hak talep etmelerinin bir sonuç elde etmek için yetersiz olacağına vurgu yapmıştır. Akif Hikmet bu konudaki fikrini güçlendirmek için Karl Marx'ın "Sermaye-Capital" ki­ tabından olduğunu söylediği bir alıntı yapmıştı: "Milliyet ve din mevzu-i bahis olmaksızın bütün sosyalist grupları ittifak ve tevhid-i mesai ederek maksadlan uğruna müştereken çalış­ malıdırlar." Yazara göre "Büyük ve mütefekkir sosyalist Karl Marks'ın" şu hikmetli sözleri bütün iştirakiyunca (comonis­ tes) düstur-ul amel olmalıdır. Yani yol gösterici olmalıdır.70 lştirak'te çıkan bir çeviri de Avrupa sosyalizm tarihinde önemli bir metindi. Ünlü Alman sosyolog ve ekonomi po­ litik yazan Albert Eberhard Friedrich Schaffle'ın 1874'te ya­ yımlanan Die Quintessenz: des Soz:ialismus adlı eseri Fransız­ ca ve İngilizceye de çevrilmişti. Bu kitap 19. yüzyılın ikin­ ci yansında yaygınlaşan Marksizmin ikinci Enternasyonalci Reformist biçiminin ele alınmasıydı. Bu çalışmasında Schaff­ le büyük ölçekli kolektiflerin demokrasi ile olan uyumsuz­ luğunu ve çelişkisini vurguluyordu. Eser 1886 yılında Beno­ it Malon tarafından da Fransızcaya, 1890 yılında Bemard Bo­ sanquet tarafından İngilizceye çevrilmişti. Bizim için önemli olan Fransızca çevirisi: La Quintessence du Socialisme. Zira lş­ tirak bu eserden bazı kısımlan iki sayısında tefrika ederek çe­ virmişti. Benoit Malon Fransız işçi Partisi içinde yaşanan bö­ lünmede jules Guesde tarafında değil Paul Brousse'nin daha işçici, iradeci ve Possibilisme (olanakçı ve determinist olma­ yan) denilen tarafında kalmıştı. lştirak yaptığı çevirinin Be70

Akif Hikmet, "Servet ve Sennaye-i Hazıranın Suret-i Teşekkülü ve Sosyalizm Fikri", lştirah, no. 2-20, 21 Haziran 1328, Perşembe, s. 19. 47

noit Malon'un Fransızca çevirisinden yapıldığını yazdığı gi­ riş ile okuyuculanna bildiriyordu. Türkiye'de sosyalizmin ta­

rihini ikincil el kitaplardan birbirini tekrar ederek yazmaya çok hevesli olan mevcut literatüıün ne yazık ki geçmiş zama­ nın Avnıpa'sındaki sosyalist ve işçi hareketi tarihine ve ay­ nntılanna çok aşina olmadıklannı, hatta yabancısı oldukla­ nnı hayretle görüyoruz. Sosyalizmin tarihine ilişkin ansiklo­ pedik bilgiye sahip araştırmacılar birçok Avrupalı ismi yan­ lış okuduklan ya da okuyamadıklan için bu makalenin yaza­ n Schaffle da tıpkı Toumaire'nin adı ve kitabı gibi yanlış oku­ nacak ya da aslına ilişkin bir tartışma yürütemeyeceklerdi. 71 Gerek Schaffle gerekse de Malon'un Marx'a ilişkin eleşti­ rel bir duruşu ve yaklaşımı vardır. Sosyalist siyasi akımların çok çeşitli damarlanna ve önderlerine sayfalannda yer veren lştirak'in Kari Marx'ı kapağına taşıdığı ünlü sayısında bu ya­ zından yaptığı seçki ve çeviride Marx şu ifadeler ile geçer: "Beynelmilel sosyalist harekatı reisleri, ve hususiyle Kari Marks Sermaye namındaki kitabında, sosyalizminin mevzu programlannı terkib etmek için müdirane davranıyorlar. Fa­ kat mütalaa ve tefekkür etmeyi bilen her kimse sosyalizmi­ nin maksad-ı esasisi olarak arz ettiğimiz kaide-i esasiyi na­ zar-ı itibara alacakdır; bu da idare-i iktisadiye'nin ferdi ve sermayeye aid olarak yapdıklan mufassal tenkidatdan neşet eder; kezalik emvalin maddi kıymeti gibi nazar-ı itibara alı­ nan say ile müddet-i saya yahud da makbul ihtiyacata göre varidat-ı hususiyenin müstakbel tevzii ve taksimatı ve nuku­ dun ilgası hakkındaki sosyalist ilminin dava-i nazariyesin­ den ileri gelir."72 Bir sonraki sayıda tefrikanın devamında da 71

Mete Tunçay Schaffie'ı "Şegl" [ Turhiye'de Sol Ahımlar-1 (1 908-1 925), Belgeler 2, lstanbul: BDS Yayınlan, 1 99 1 , s. 35) ; Selçuk Gürsoy ise ŞefeVScheffel olarak okuyor [Selçuk Gürsoy, Osmanlı Sosyalist Fırhası ve Yayınlan, lstanbul: lleti­ şim Yayınlan, 2013, s. 549 ) .

72

"lştirak'in Tefrikası, Sosyalizmin Hülasası, Schaffle-Tercüme, Birinci Bab: Sos­ yalizmin Fikr-i Esasisi", lştirah, no. 1-20, 7 Haziran 1328, Perşembe, s. 16.

48

büyük sermayenin mülkiyet-i sağireyi yani küçük mülkiye­ ti ortadan kaldırmasından bahsedilirken Karl Marx'tan doğ­ rudan alıntı yapılır.73 1917

sonrası

1 9 1 ?'den sonra çok daha anlaşılır bir şekilde sosyalizm ve Marksizm bilgisi Osmanlıca basında yaygınlaşacaktı. 1 9 1 7 Rus Devrimi dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Osman­ lı lmparatorluğu'nda da yakından ve ilgiyle izlenecekti.74 Av­ rupa'daki siyasal hareketler ve fikri akımlan yakından takip eden ve oradaki sosyalist fikriyatı tanımaya başlayan aydınlar için 1 9 1 7 Devrimi bu akımları çok daha görünür kılacaktı.75 1919'da bu çevre idrak gazetesini çıkaracaktı. Elbette or­ tam ve bağlam değişmişti ama biz işin ideolojik kısmına ve Karl Marx'a odaklanarak devam edelim. Daha önce bu gaze­ teyi ayrı bir yazıda tanıttığım için ve içeriğinin daha ayrıntı­ lı analizini girişte bahsettiğim çalışmaya bıraktığım için bu­ rada sadece Marx ile ilgili iki küçük örnek vermek ile yeti­ niyorum. ldrak'te yer alan bir yazı dizisi işsizler ordusunun nasıl bir rekabet ortamı yarattığını, küçük esnafın nasıl he­ lak olarak proleterlerin saflarına katıldığını, klasik Mark­ sist artı-değer teorisini, usul-i mülkiyet ve istihsali ayrıntılı olarak okuyucularına aktarıyordu. 76 Bunu yaparken de bazı aydınların sosyalist fikriyatı ilmi temellere oturttukları ha­ tırlatılıyordu. Marx ve Lassalle gibi düşünürler, sosyalizmi 73

"Tefrika: Mabad", iştirak, no. 2-20, 21 Haziran 1 328, Perşembe, s. 3 1 .

7 4 Uygur Kocabaşoglu ve Metin Berke, Bolşevik ihtilali ve Osmanlılar, lstanbul: lletişim Yayınlan, 2018. 75

1917'nin etkisi için bkz. Mehmet ô. Alkan ve Y. Doğan Çetinkaya, "1917/2017: Devrimler Tarihinde 1917", 1 91 7: Rusya'da Devrimde Devrim, haz. Mehmet ô. Alkan ve Y. Doğan Çetinkaya, lstanbul: Tarih Vakfı Yun Yayınlan, 2018.

76 Y. Doğan Çetinkaya, "Sosyalizmi idrak Etmek: Bir Mütareke Dönemi Gazete­ si", Mete Tunçay'a Armağan, der. Mehmet ô. Alkan, Tanı) Bora, Murat Koral­ türk, lstanbul: lletişim Yayınlan, 2007. 49

daha gerçekçi esaslara dayandırıyordu. "Sos­ yalizmin Müessislerin­ den Kari Marks ve La­ sel" başlıklı yazıya gö­ re teorileri hissiyata de­ ğil hakikate; mantık ve­ ya felsefeye değil, ikti­ sat ve istatistiğe dayanı­ yordu. 77 ldrak'e göre Türki­ ye amelesinin de kişi­ sel çekişme ve menfaat­ ler peşinde koşmak ye­ rine birleşmesi gerek­ ldrale gazetesinin 29 Nisan 1919 tarihli ikinci mekteydi. Amele ve es­ sayısı. "Doktor Refik Nevzad Arkadaş." naf bu hakikatleri anlayarak kendi aralarında samimi ve garezsiz bir birlik kurma­ lıydı. Kime karşı? Elbette sermayeye: "Bilhassa sulhun ak­ dinden sonra, daha ziyade kesb-i şiddet eyleyecek olan ser­ maye hücumu karşısında bugünkünden daha zebun ve aciz bir vaziyetde kalmamak için toplum birer kitle halinde bu­ lunmaya zaman gayib etmeksizin çalışmak elzemdir. Biz bu hususda elimizden gelen, hissemize düşen her vazifeyi ifaya hazırız. Binaenaleyh, sosyalizmin ceddi olan Kari Marks'ın bütün cihan sınıf-ı fakire ve say'isine karşı her zaman söy­ lediği bir sözü biz de amelemize hitaben, yegane çare-i reha olarak, bir daha tekrar edeceğiz: Birleşiniz ! "78 Aynı dönemde Osmanlı'da kadın hareketinin ve Kadınlar 77

"Sosyalizmin Müessislerinden Kari Marks ve Lasel", idrak, no. 1, 28 Nisan 1335-1919, 27 Receb 1335, Pazartesi, s. l; "Sermaye Saltanatı, Sosyalizm Ne­ dir?", idrak, no. 6, 3 Mayıs 1 335-1919, 2 Şaban 1335, Cuma, s. 1 .

78

"Amele Teşkilatı", idrak, no. 16, 13 Mayıs 1335-1919, 13 Şaban 1335, Sah, s. 1 .

50



��J--� ·.M'4J.JC,-••>....u ""!! ·... "'° *' ·· ""1 ., .. ._ ı,:J ., _ ,. _1 ,,..·• • ..., . ,, .... r-,.� . ,,.,,""' ,,_ı•. ·•r\-1 ..-\.J J /. • ·•vf ·�'"" hıt�'ı ...� .ı� . ...'llll ,u-

o.)-�İ}'J.4, >�ı.;..- �""'" .,ı.--: .J . ;.:;,ı.;,. , . ,_.,;.J ;.)"'•"" •-1 .i!""': t' ıı...:i .U-f!"'A ., _,,.,"...,.''

. •>.�,....� .,._ _, fi'_,, ' . ....., .....,,,.411 .,. .s:;ı •lfı'.J..Jt.�� .., ,,;... .,. ,,,,.,,_,_,..ı , ..,,.. ç� ,. �· ,. ,,.. · · ·s�

_,... , ,"' �"'"'':..ı ! ...,...... \"" -.uı ,,.- ı..,.J>A41,.11f •r �,_.ı ,ı.-. � -.,,.,._�,....JJ �.ıw/"M � JA­ .� . ,ı....,; ,.)- � JJ.• .\ J_µ� -.... ·N� ·),�'\>1;"',J-;.,,._,__),_1.ıt$'-!-.t-w.J.IJl...,.'""c' �l·•·N•• ı.I•� •>...� """ •>A· �•..,.. o1J1; ".,.w •..J,,.,,;..a..tc!'"'°"'� ,._.,...:.,,,;.� ,..,,J•·�· t.. ı.;.� ��;,/:).,...,""' ,.... .,,'Yrl .,.._ ,,,. •J.J..fi .....,.. ..... ;1 J-i1 .,,,_;t4",. 1>>-• j)ı.#ı "�"'� ...,.'\.. J" " - · •J·•1 ;.;:,. �,,,..,,.,, .,...... ""'"' �..·-.ı '4)../ı�i>, .-.,1ı•J�.�r.· .....)_..ı fl ...... s.ıı ..f, ..,, v J.t,... ,,,_ .>-r-'"' ;�ı�...,,, l... .,,J . -.1ı · -1� - �·>-�·'fJ · ·· �M..JM.,-• •.;,.,,u,., ,,,...> , ..,.�-""".P..,#''·'I'"�'� �r."•.it •-·A,,..ı: . .J.,4;1ıf. , � ����J,.Jl ..,. �

��;;_.·.::7.�:�:::���:: ::��:��:.,'"�:..':::::.;

.:t.tt

JJJ ;;,,'1r .,-h ...J-U._ ,ı,l.o:-,)W> t; 11>,,; ;..o\,- M o ex0ptKai 't�ElÇ) ve 8 Sa­ Stefanos Papadopulos'un çevirdiği atlik lşgünü (8 dıpeç öovAf:ıa 8 Saatlik lşgünü broşürünün Atina'da basılan 1919 tarihli ikinci baskısı. vıv YJµtpa) başlıklı broşürleri .•



8

...

... W• rtAWW

.A. TP8llfn8AA

38 Rabotniçeska Iskra, sene 3, sayı 3, 20.05. 191 1 , s. 3. 1 50

yayımlar. Çevirisi Papadopulos'a ait olan 8 Saatlik lşgünü ki­ tapçığının metninin hangi dilden çevrildiği, yazarının kimli­ ği gibi bilgiler kitapçığın kendisinde yer almamaktadır.39 Ki­ tapçığın en genel anlamıyla ılımlı sosyalist ya da sağ sendi­ kalist bir içeriğe sahip bulunduğu söylenebilir. Metinde sa­ dece sekiz saatlik işgünü değil 1 Mayıs, genel grev gibi kav­ ramlar da okuyucuya oldukça yalın bir dille açıklanmakta­ dır. Kitapçık anılan talebin nasıl halkın geneli tarafından sa­ hiplenildiğini açıklayarak başlar. 1889'da toplanan "ulusla­ rarası sosyalistler kongresi" 1 Mayıs 1890'da sekiz saatlik işgünü talebiyle gösteriler düzenlenmesini kararlaştırmış­ tır. O tarihten beri de erkek ve kadın milyonlarca işçi her 1 Mayıs'ta açlık, polis ve hapis korkusunu bir kenara bıraka­ rak işlerini terk ederek toplantılar ve gösterilerle sekiz saat­ lik iş gününü halkın genel bir talebine dönüştürmüştür. Ki­ tapçığa göre bu talep bir ütopya değildir ve bunun halihazır­ da birçok ülkede ve işkolunda uygulandığını örnekler vere­ rek açıklamaya girişir. Sekiz veya daha az çalışma günü ki­ tapçığa göre periyodik ekonomik krizleri ve işsizliği de ön­ leyecektir. Üstelik işsizlik azaldığı için ücretler de artacaktır. Zira daha çok kişi çalışacak ve bununla birlikte ülke içinde tüketim de artacak, ihracat azalacaktır. Dolayısıyla kitapçı­ ğa göre bu talebi sadece işçiler değil çiftçiler ve hatta fabrika sahipleri dahi desteklemelidir. Günde sekiz saat çalışan iş­ çi hem daha fazla ücret alacak hem de iyi beslenmiş ve din­ lenmiş olduğundan daha fazla ve iyi iş çıkaracaktır. Kitapçık sekiz saatlik işgünü talebini savunmak için ahlaki argüman­ lara da başvurur. Buna göre bu talep aile hayatını da yüksel39

8 !ıpeç Llovkıci rrrv Hµi:pa [Günde sekiz. saatlik iş] , çev. St. Papadopulos, Atina: Ekdoseis Efimeridos Sosialismos, 1919. Yukarıdaki kitapçığa ilişkin açıklama­ lar lstanbul'da yapılmış 1912 tarihli ilk baskısından değil 1919 tarihli Atina'da yapılmış ikinci baskısından derlenmiştir. Kitapçığın ikinci baskısında ilk bas­ kıya nazaran bazı güncellemeler ve Nikos Yanyos'un bir sonsôzü dışında deği­ şiklik yapılmadığı anlaşılıyor. 1 51

tecektir. Sosyalistleri aileyi yok etmek istemekle suçlayanla­ ra karşı aileyi halihazırda yok edenin sermaye egemenliği ve sanayi olduğu vurgulanır. Aile dağılmış, baba, anne ve ço­ cuk birbirinden uzakta ayn ayrı yerlerde çalışmaya mecbur edilmiş, birbirinden kopartılmıştır. Sekiz saatlik işgünü ise aileyi yeniden birleştirecektir. Kadın işçilerin 1 1 saat fabri­ kada çalıştıktan sonra 3-5 saat de evde çalıştıklan vurgula­ narak bunlann kölelerden farkı kalmadığı belirtilir. Kitapçık bilhassa kadın işçilerin yükselmesi için sekiz saatlik işgünü­ nü talep ettiklerini vurgular. Bunun gerçekleşmesiyle baba ve anneler, ebeveyn ilgi ve şefkatinden mahrum çocukları­ nın ihtiyaçlanna ayırabilecekleri birkaç saat serbest zamana sahip olacaklardır. Öte yandan serbest yani kendisine ait za­ mana sahip olan işçiler kendilerini işçi örgütlenmelerinde geliştirerek edebi ve sanatsal zevkler edinip, ahlaki olarak da kendilerini mükemmelleştirebileceklerdir. 1 Mayıs'ın genel bir işçi bayramı olarak kutlanması kitap­ çığa göre adil, ahlaki ve yüksek bir fikirdir. 1 Mayıs halk sı­ nıflannı uyandırmakta, işçilere önemleri ve güçleri hakkında bir fikir vermekte ve dünyadaki tüm işçileri kardeşleri ola­ rak görmelerine hizmet etmektedir. lnsanlann eşitliği ve kar­ deşliği fikrininse banş ve adaletin teminatı olduğu vurgula­ nır. Milyonlarca kalbin birlikte attığı, milyonlarca sesin öz­ gürlük, eşitlik ve kardeşlik için birlikte yükseldiği 1 Mayıs, kitapçığa göre "proletaryanın" ilk büyük özgürleştirici eseri­ dir. Broşür işçilerin tembel olduklanndan 1 Mayıs'ta iş bırak­ mak ve günde sekiz saat çalışmak istedikleri yönündeki eleş­ tirilere, mücadele eden örgütlü işçilerin tembelliğin, ayyaşlı­ ğın ve işçinin gücünü tüketen sürekli çalışmanın düşmanı ol­ duğunu, düşmanlannın bile sosyalistlerin en iyi işçiler oldu­ ğunu teslim ettiklerini belirterek yanıt verir. Bu noktada ah­ lakçı bir söyleme başvuran kitapçık sosyalist işçi hareketi­ nin halk sınıflannı ahlaklı hale getirdiğini ve egemen sınıfla1 52

n daha insani kıldığını vurgular. Daha sonra genel grev me­ selesine de değinerek henüz bunun gerçekleşmesinin müm­ kün olmadığını zira tüm işçilerin örgütlü olmadığını, örgüt­ lü olanlann da henüz uzun süre dayanacak yardım sandıkla­ nna sahip olmadıklannı belirtir. Üstelik yine kitapçığa göre genel grev fuzulidir de zira bunun hedefledikleri örgütlenme ve ortak mücadele ile de başanlabilir. İşçilerin acılanna der­ man olacak şey genel grev değil genel örgütlenmedir. Buna göre her ülkenin işçileri örgütlenip ulusal örgütler kurar ve bir uluslararası birlik oluştururlarsa her türlü grev fuzuli ha­ le gelecektir. Zira örgütlü işçiler sermayedarlara kan dökül­ mesi gerekmeden sosyalist ideallere uygun biçimde toplumu biçimlendirebilecek yasalar çıkarmalarını dayatabilecekler­ dir. Kadın ve erkek işçilerin örgütlenmeleri sosyalist toplum ilkelerinin banşçıl bir biçimde geliştirilip hayata geçirilmesi­ ni sağlayacaktır. O EilAfUITATIKOI IOilAAIIMOI Zaharias Vezestenis ise l'"OY&TAllOT l!: P B E aynı yıl, Fransız antimili­ OPOTO tarist ve pasifist sosyalist Gustave Herve'in ( 1 87 1 1944) 1 905 tarihli Le col­ H K O I Ntl N I K H r A n lAA lectivisme; propos d'un so­ ci ali s t e revo lutionnaire (Kolektivizm: bir devrim­ ci sosyalistin önerileri) adlı eserinin bir kısmını birin­ ci kitap olarak Toplumsal Çiı.riı.klük (H KoıvwvıKf/ .Eaııi).a) başlığıyla Yunan­ Zahariya Vezestenis'in çevirdiği Gustave caya çevirir.40 Herve Fran­ Herve'in Toplumsal Çürülelült kitabının ilk sız sosyalist hareketi içe- sayfası. 81MIO

...... ...

& lt 4 0 % JI n P O TH

40

Gusıave Herve, H ıcoıvwvııaj ua.ırü..a, O rnavaurarııcOç uomW.ıuµOç [Toplumsal Çürüklük), çev. Zaharias Vezestenis, Atina, 1912. 1 53

risinde oldukça tartışmalı bir figürdür. 1914 öncesi Fran­ sız antimilitarizminin en önemli temsilcisi, tabiri caizse yıl­ dızıdır. Açık yurtseverlik karşıtı tutumu ve bir seferberlik durumunda işçilerin genel grev ve ayaklanma başlatması­ nı savunmasıyla hem antimilitarizmin simge şahsiyeti hem de sosyalist sol içerisinde radikal bir konum edinmişti. Ay­ nı zamanda Herve ve taraftarları Fransız sosyalizmi içeri­ sinde antiparlamentarist daman da temsil etmekteydi. Tam da bu yüzden sendikalistlerle "Hervecilik" arasında önemli ideolojik ve stratejik ortaklıklar bulunmaktaydı. Dolayısıy­ la Vezestenis'in çeviri için Herve'nin kaleme aldığı bir met­ ni seçmesi onun bu dönemde sahip olduğu görüşleri açısın­ dan hayli açıklayıcıdır. Öte yandan Birinci Dünya Savaşı'nın hemen öncesinde Herve "yurtseverlik karşıtı" konumunu ve bir savaş durumunda devrimci bir ayaklanma çağrısı yapma­ yı savunan radikal antimilitarist ve pasifist görüşlerini terk ederek büyük bir şaşkınlık yaratacak, yıllar içerisinde de gi­ derek daha koyu bir sosyal şovenist haline gelecektir.41 Kitapçıktaki 15 Mayıs 1912 tarihini taşıyan ve Galata'da yazıldığı ifade edilen kısa önsözünde Zaharias Vezestenis Rum aristokrasisinin türlü türlü kıyafetlerle emekçi halkı kandırarak kanını içtiğini vurgular. Batıl itikatlarla sarhoş edilen emekçi halksa onların kollarına kendisini teslim et­ mektedir. Kendileri gibi köle olan çocuklarıysa aile ve sınıf­ larını reddetmekte ve köleliğin, yoksulluğun ve sömürünün değiştirilemez kaderleri olduğuna inanmaktadırlar. Fakat Vezestenis'e göre kendi konum ve sınıflarına acıyarak onla­ rı uyandırmak için ellerinden geleni yapmaya çalışan başka çocuklar da bulunmaktadır. lşte Vezestenis'e göre bu çeviri de bir kalk borusu işlevi görecektir. Herve'nin kitapçığı dini kateşizm tarzında soru ceva­ ba dayalı bir türde yazılmıştır ve bir sosyalistle köylünün 41 1 54

Miller, s . 54-63, 190-194.

hayali diyaloğuna dayanmaktadır. Sosyalist mevcut toplu­ mun yapısını ve buna ilişkin sosyalistler dışındaki siyasal anlayışlarının çözüm önerilerinin çelişki ve yetersizlikleri­ ni köylüye açıklamakta, onun karşıt argüman ve sorularına yanıt vererek etraflı ve oldukça sade bir biçimde sosyalist­ lerin tezlerini serimlemektedir. Vurgulamak gerekir ki yu­ karıda ele aldığımız Papadopulos'un çevirmiş olduğu kitap­ çığa nazaran Vezestenis'in çevirdiği Herve'nin metni çok daha radikal bir içeriğe sahiptir. llk bölümde sosyalistle­ rin mevcut toplumu neden mahkum ettikleri açıklanır. Bu­ na göre bugünkü toplumun çürük temelleri üretim araçla­ rının bireysel mülkiyeti ve serbest rekabete dayanmaktadır. Bunlar emek israfına, üretimde karışıklığa, krizlere, küçük işletmelerin ve küçük köylülüğün yok olmasına, cehalete, suça, alkolizme yol açmaktadır. Kitapçığın ikinci bölümün­ deyse sosyalistler dışındaki çeşitli siyasal akımların sermaye egemenliğinin yarattığı sorunlara ilişkin önlemlerinin ye­ tersiz olduğu tarif edilir. "Gerici, monarşist ve klerikalist­ ler" eleştirildikten sonra Herve asıl olarak "sosyalist"in ağ­ zından reformist önerileri eleştirmeye koyulur. Fransız Ra­ dikal Partisi'nin müterakki gelir vergisi, miras vergisi gibi politikalarının etkisizliğini eleştirerek bugünkü toplumun temeli olan mülkiyete dokunulmadığını vurgular. Yine iş­ çi evleri ve bahçeleri, karşılıklı yardım sandıklarının/şirket­ lerinin oluşturulması ve kooperatifçiliğin olumlu yönlerini kabul etse de bunların da sermaye egemenliğinin sona erdi­ rilmesinde yetersiz kaldıklarını vurgular. Herve kitapçığın­ da kooperatifçilikle sermaye egemenliğinin "azar azar, sa­ kince, devrim olmadan" ortadan kaldırılabileceği iddiaları­ nı istihzai biçimde reddeder. Neticede tüm bu yukarıda sı­ ralanan "ilaçların" hastalığın tedavisini sağlamayacağı "is­ pat edildikten" sonra "sosyalist" ile "köylü" arasındaki soh­ betin "sosyalist ilaç" hakkında bir ikinci kitapçıkta devam 1 55

edeceği okura müjdelense de bu kitapçık muhtemelen hiç yayımlanmamıştır. Anılan kitapçığın hemen sonunda yer alan "lşçi gazetele­ ri" ve "lşçi kitaplan" başlığı altında okurlara önerilen Fran­ sızca gazete ve kitaplar grubun sendikalist eğilimlerini bir kez daha açığa vurmaktadır. Önerilen gazeteler arasında Voix du Peuple, Bataille Syndicaliste, Libertaire, Temps Nou­ veaux, Guerre Sociale gibi devrimci sendikalist ve devrim­ ci sosyalist yayımlar ağırlığı oluşturmaktadır. Öte yandan okura Kropotkin, Gustave Herve, Georges Yvetoy,42 Emile Pouget,43 Victor Griffuelhes,44 Paul Lafargue'in45 kimi Fran­ sızca kitapları da salık verilir. Bu yayın ve isimler çevre üze­ rindeki devrimci sendikalizmin ağırlığını açık biçimde yan­ sıtmaktadır. Bu dönemde lstanbul'daki Toplumsal Araştırmalar Grubu ile Atina'daki Yanyos'un önderliğindeki Atina Sosyalist Mer­ kezi arasında eğitsel ve propagandif materyal değişimi de önemli bir yer tutmuşa benziyor. Örneğin Papadopulos'un çevirdiği iki düşman sınıf broşürü Yunan Krallığı'nda kul­ lanılırken, lstanbul'dan ayrılmış olmasına rağmen hala ls42 Georges Louis François Yvetot ( 1 868- 1942), Fransız matbaa işçisi, anarko­ sendikalist ve antimilitarist. Birinci Dünya Savaşı öncesinde önce Ftdtration des Bourses de Travail genel sekreterliği ve aynı zamanda CGT genel sekreter yardımcılığı yaptı. Sendikal hareketin siyasal partilerden bagımsızhgını savu­ nan Yvetot, Sosyalist Parti ile herhangi bir ilişkiyi reddetti. Aynı zamanda ka­ rarlı antimilitarist faaliyetleri nedeniyle hapis cezalanna maruz kaldı. 1918'de CGT liderliğinden aynldı ve sonrasında dönemin çeşitli anarşist dergilerine katkı sundu. 43 Emile Pouget (1860-193 1 ) Fransız anarko-sendikalist. CGT'nin 1901 ile 1908 yıllan arasında genel sekreter yardımcılığını yaptı. 44 Victor Griffuelhes (1874-1922) Fransız anarko-sendikalist ve CGT önderi. 45

Paul Lafargue (1842-191 1) Fransız devrimci Marksisl sosyalisL, siyaselçi, ga­

zeteci, edebi eleştirmen ve militan. Kari Marx'ın ikinci kızı Laura ile evliydi. En tanınmış eseri Tembellik Halılıı'dır. Lafargue Fransız sosyalizmi içerisinde jeanjaures tarafından temsil edilen reformist çizgiye karşı Marksist ortodoksi­ yi savunmaya ve özellikle de sosyalistlerin burjuva hükümetlere katılması eği­ limine karşı mücadele etti. 1 56

tanbul grubu üzerinde belli bir nüfuzu bulunan Nikos Yan­ yos'un 191 2'de Yunancaya çevirdiği Alman Sosyal Demokrat Partisi'nin kurucu önderlerinden Willhelm Liebknecht'in ( 1826- 1900) Sosyalizmin Aleyhinde ve Lehinde (Ta Kara Kaz ra v7rep rov Eouıalıuµov)46 başlıklı broşürü de lstanbul'da kullanılmaktaydı. Belli ki bizzat Yanyos'un çevirileri ve Ati­ na Sosyalist Merkezi'nin yayınlan lstanbul'da eğitim ve pro­ paganda amacıyla Toplumsal Araştırmalar Grubu'nun kul­ landığı önemli materyaller arasındadır. Pera'da, Tünel ci­ varındaki önemli kitap­ çılardan Otto Keil ki­ tapçısı da bu materyal­ lerin temin edilebilece­ ği bir noktadır. Üste­ lik eklemek gerekir ki yeni Matbuat Kanunu ve lstanbul'da herhan­ gi bir materyal basma olanaklarının bulunma­ yışına ilişkin Papado­ pulos'un Yanyos'a hita­ ben bu dönemde yaz­ dığı bir mektuptaki ifa­ deleri, lstanbul'da açık sosyalist propaganda fa­ aliyeti yürütmenin gi­ derek güçleştiğini orta­ Stefanos Papadopoulos'un Nikos Yanyos'a ya koymaktadır.47 Öte 6 Aralık 1913 tarihli bir mektubu. 46

Wilhelm liebknecht, Ta Karıi Kaı m ım:i:p ıoıı I:omalırTµoıi [Sosyalizmin Aley­ hinde ve Lehinde) . çev. N. Yanyos, Atina: EK1i6aEıç l:oauıA.ıa-rıKou Ktvrpou A0Jıv'.,f "./*'t. -*---" tı.t.,.,. 4 ..,...., \ (,,,-tı.,.pt. ·'l/4\ fr ""Y•...,. f.. "1-v ,...,,., ,. t ....,,..,..r r-•.,.•l•· ... .ç !l! t ..,_ c. ..,-,,_...,.,.. .,._.u t"....._p,""'',.... .ı•r'•i'"1 .. 0•.1_.... "f\•·'1•...ı. .,..ı""'"'"''... l' ...ı.

6 7

" Ôğrencilerin Partiye Karşı Mevki", Gaydz, cilt 2, sayı 6, Aralık 1912. Badmutyun S.T. Hınçahyan Kusahtsutyan, 1 887-1 962, cilt 1 , Beyrut: Şirag, 1962, s. 339.

8

Anahide Ter Minassian, " 1876- 1 923 Döneminde Osmanlı lmparatorlu­ ğu'nda" . s. 176. 1 85

yönetici kadrosunda Ej­ miatzin Cemaran'ından 1908 yılında mezun olan ve daha sonra lstanbul'da Darülmuallimin'de oku­ yan Arsen Gidur ve Yed­ vard Amaduni ile o sıra­ da Mekteb-i Hukuk talebesi olan Cirayr Mirza­ hanyan, Setrag Karyan, Keğam Vanigyan, Vahan Zeytuntsyan, Hrand Ka­ likyan ve Tıbbiye'de oku­ yan Hayk Kalcıyan, Ben­ yamin Ağoyyan, Bağdasar Manuelyan vardır.9 SDH Öğrenci Birliği'nin Gaydz'ın birinci yıl 7. ve 8. sayıda Paul Lafargue'ın ölümü üzerine yazılar yayın organı Gaydz, baş­ yayınlanmışbr. yazarı olan Keğam Vanig­ yan 1 0 önderliğinde birçok genç sosyalisti bir araya getirmiş­ tir. Gaydz'ın Osmanlı Ermenilerinin entelektüel yaşamında gerek dergideki yazılar aracılığıyla öğrenciler arasında etki­ leşimin gerçekleştiği soyut bir mekan olarak gerekse de kon­ feransları ve faaliyetleriyle somut bir mekan sağlayarak, sos­ yalist bir "Gaydz Nesli"nin oluşmasını sağladığı iddia edil­ miştir. 1 1 Bu iddianın geçerliliğini araştırmak ve Gaydz'ın dönemin lise ve üniversite eğitimi alabilen Ermeni gençli­ ği üzerindeki etkisini ölçmek -herhangi bir yayının okuyu­ cu üzerindeki etkisini anlamak gibi- oldukça zordur. Bu9

SDHP Öğrenci Birliği kurucularının ve Gaydz'ın yayın heyeti için bkz. Bad­

mutyun S.T. Hınçahyan Kusalıtsutyan, s. 339-340. 10 Keğam Vanigyan'ın kısa bir yaşamöykoso için, Çopuryan, Paramazlar: Beya­ zıt'ta 20 Daragacı, s. 54-69. 11 1 86

Badmutyun S.T. Hınçalıyan Kusahtsutyan, s. 340.

nunla beraber evrim teorisi gibi konulan derinlemesine tar­ tışan, bilimsel sosyalizmin temellerini teorik düzeyde sunan ve Osmanlı toplumunun farklı sorunlarına sınıf perspekti­ finden yaklaşan bir derginin dört yıl boyunca yayınlanma­ sının önemi yadsınamaz. Aynca SDH İstanbul Öğrenci Bir­ liği'ni örnek alarak, Adapazarı, lzmir, (Bahçecik) , lzmit, Es­ kişehir, Konya, Merzifon, Sis/Kozan, Van, Erzurum, Adana, Harput (Yeprat Koleji) ve Mamüretü'l Aziz (Alman ve Fran­ sız Liseleri) gibi taşra kentlerindeki liselerde öğrenci birlik­ lerinin ortaya çıkması ve Bardizak'taki gibi bu birliklerinin bazılarının elle çoğalttıkları dergilerin olması da bu iddiayı destekler niteliktedir.12 Gaydz, Mayıs 1 9 l l'de yayınlanan ilk sayısında, 1908'den sonra Türkiye'nin ilerlemesi ve gelişmesi için faal kuvvetle­ rin meydana çıkması gereken bir ortamda böyle bir gücün görüş açısının ifadesi olarak ortaya çıktığını ilan ederek ya­ yın hayatına atıldığını ilan eder. Maksadı olarak, sadece siya­ si parti ve cemiyetlerin değil topluma hizmet etmek isteyen her bir bireyin de bu yeniden doğuş için ve işçilerin hakla­ rını savunmak için mücadele etmesi gerektiğini belirtir. Bu mücadele için de faaliyet gösterilecek mahali "sahih ve par­ lak" bir bakış açısıyla incelemek gerektiğini belirtmektedir. Bu sahih ve parlak bakış açısı "tarihsel materyalizm"dir ve derginin birinci amacı "Türkiye'nin halihazırdaki toplumsal ve umumi hayatını" bu perspektiften incelemektir. Sosyal­ ekonomik sorunları bu şekilde "incelemeyen diğer her yol tek yönlü ya da eksik olacaktır."13 Gaydz'ın bir diğer amacı­ nı ise Türkiye'deki öğrencilere Avrupa entelektüel yaşamı­ nı tanıtarak, "bilimi anlamalarına ve hazmetmelerine" ça­ lışmak ve böylece öğrencilerin rahatlıkla kişisel gelişimle­ rine hizmet etmek olarak açıklıyordu. Dergi "sorumlukla12 A.g.e 13

..

s.

341 .

"Mer Nbadakı," Gaydz. cilt 1, sayı 1, Mayıs 191 1 ,

s.

1 -2. 1 87

nnın bilinciyle zafere doğru, sosyalizm bayrağını taşıyarak" çalışacaktı.14 Gaydz'ın ilk sayısından itibaren üç eksende makaleler ya­ yımladığı görülür. Bunlardan birincisi ve kendine dergi­ de en çok yer bulanı, Avrupa'daki bilimsel ve edebi akım­ ları özellikle de tarihsel materyalizmin bilimsel ve felsefi te­ mellerini inceleyen, Avrupalı ve Rus sosyalistlerin eserlerin­ den alıntılar yapılan makalelerdir. Gaydz'daki ikinci tür ya­ zılar ise Osmanlı lmparatorluğu'nun siyasi ve sosyal duru­ munu ve çeşitli toplumsal konulan (işçi haklan, kadınların toplumsal konumu, savaşlar) sınıf temelli analiz eden yazı­ lardır. Bunlar arasında Vanigyan'ın kaleme aldığı, sosyaliz­ me getirilen eleştirilere verdiği cevaplar ve derginin Balkan Savaşlan'na dair yaklaşımları göze çarpar. Ayrıca, Avrupa ve dünyadaki sosyalist siyasetine dair haberler de bu kategori­ de değerlendirilebilir. Üçüncü tür yazılar ise bir öğrenci der­ gisi olan Gaydz'ın İstanbul ve taşrada SDHP öğrenci örgüt­ lenmesine ve faaliyetlerine odaklanan yazılardır. Başta Ar­ men Gidur olmak üzere Gaydz yazarlarının öğrencilere ver­ diği konferanslardan haberler de bu tür yazılar arasında sa­ yılabilir. Bunlar dışında yeni yayımlanan edebi eserlere dair, onlara tarihsel materyalizm ve sınıf perspektifinden yakla­ şan edebiyat eleştirileri ve şiirler de bulunmaktadır. Aşağıda ilk iki türde sayılabilecek siyasi ve bilimsel yazılara örnekler vererek Gaydz'ı ve yazarların görüşlerini daha yakından ta­ nıtmaya çalışacağım. tık tür yazılar arasında, ilk sayıdan itibaren yayımlanmaya başlayan Yervand Amaduni'nin " 19. Yüzyıl Edebi Akımları" başlıklı Romantizm ve Bayronizm, Realizm, Natüralizm gi­ bi farklı akımları inceleyen yazı dizisi gösterilebilir. Aynı şe­ kilde, ilk sayıda Arsen Gidur'un tarihsel materyalizmin fel­ sefi kökenleri inceleyen "Fikirler Nasıl Gelişirler? " başlıklı 14 1 88

A.g.e.

yazı dizisi yayımlanır. Gi­ dur, Antik Yunan'dan He­ gel'e ve Marx'a uzanan ya­ zılarından ilkini "çok ge­ niş bir saha olan tarihsel materiyalizmi Gaydz say­ falarında daha geniş ve daha zengin biçimde ve de ona karşı olan teorile­ ri de birçok açıdan incele­ yeceğini," söyleyerek biti­ rir. 1 5 Gidur'un, ikinci sa­ yıdan itibaren yayınladığı "Felsefe Tarihi ve Tarihsel Materyalizm" başlıklı yazı Arsen Gidur, Badmutyan Pilisopayutyunı, serisi bu alanı genişletir. K. Polis: Manug Koçunyan Matbaası, 191 1 . Gaydz'dan istihracen tabb edilmiştir Bu seri yalnızca bir felse­ (Kaynak: haygirk.nla.am). fe tarihi olmakla kalmaz, sosyoloji ile tarihsel felsefe arasındaki farklar gibi bilim ta­ rihine ve metodolojik farklara da değinir. Gaydz'ın ilerleyen sayılarında, Gidur'un ve başka yazarların makale ve çeviri­ leri olan, Evrim Teorisi, "Sembolizm" (Rıza Tevfik'ten çevi­ ri, cilt 2, sayı 1 , 2); "İnsanın Orijini" (cilt 2, sayı 2), "İnsan ve Hayvanın Düşünce Yeteneklerinin Karşılaştırılması" (cilt 1 , sayı 7, 8; cilt 2, sayı 2), "Animizm ve Vitalizm" (cilt 2, sa­ yı 6) başlıklı yazılar göze çarpar. Bunlar arasında, "Varoluş Kanunları" adı altında Monizm'in kurucularından olan ve o dönemde eserleri Türkçeye de çevrilen ve tartışılan Emst Haeckel'in görüşlerine özel bir yer ayrıldığı söylenebilir.16 15

Arsen Gidur, "lnchbes e n Haraçanum Kağapamen", Ga_ydz. cilt 1 , sayı 1 , Ma­ yıs 1 9 1 1 , s. 32.

16 Ahmet Nebil, Haeckel'in insanın Menşei adlı eserini tercüme etmiştir. Günümüz Türkçesiyle baskısı için bkz. insanın Kökeni-Beşer Nesli, Çizgi Kitapevi, 2015. 1 89

Sosyalist düşünceye dair yazılar arasında, "Kollektivizm" (cilt 1 , sayı 5, 6, 7) , "Bilimsel Sosyalizm", "Marx'ta İktisadi Amiller" (cilt 2, sayı l ) ; "Sınıf Nedir?" (cilt 2, sayı 2), "İdea­ lizm ve Materyalizm" (cilt 2, sayı 4, 5, 6) ve Hınçaklann ide­ olojik yakınlık kurduğu (Ter Minassian'ın ifadesiyle "dost oldukları") Georgi Plekhanov'un Marksizm'in Temel Sorun ­ lan'ndan alıntılar içeren "Ekonomi ve İdeoloji tlişkisi" (cilt 2, sayı 5) ve yine Plekhanov'dan alıntılarla "Anarşist Dok­ trin" (cilt 2, sayı 5) adlı makaleler bulunur. Bu yazıların, yorumlandığını, okuyucular arasında tar­ tışıldığını ve hatta eleştirildiğini, yine dergide yayınlanan okuyucu mektupları aracılığıyla öğreniyoruz. Örnek ola­ rak, Arsen Gidur'un Felsefe Tarihi'ne ve Spritüalizm ve Ma­ terializm arasındaki ilişkiye dair yazılara eleştiriler gelmiş ve dergide bunlara uzun cevaplar verilmiştir (cilt 1 , sayı 6). Belki daha önemlisi, Gaydz'ı okumuş olanların anıların­ da da bu yazıları okudukla­ rı, dergiye konuyla ilgili so­ rular soran okuyucu mek­ tuplan gönderdikleri ve ce­ vap alındıklarına dair notlar görülür.17 Bu bilimsel ve sos­ yalizm üzerine olan teorik makalelerin okunduğuna ve Gaydz'm genç nesil üzerine ciddi bir etkisi olduğuna dair iddiayı da güçlendirir. SDHP Öğrenci Birliği'nin amaçlarından biri de diğer ıı u r t ır ıı r ı u birçok sosyalist yayın gibi Gaydz'da Kari Marx. bir kütüphane oluşturmak, .� ..........._ .... ...... .... ..... . . ....... .... .._ ....,

17 1 90

A. Sirvan, "20'lerden ikisi", Paramazlar: Beyazıt'ta 2 0 Darağacı içinde, s. 1 2 1 .

yani bir kitap serisi yayınlamaktır. incelediğimiz dönem­ de iki eserin Gaydz Kütüphanesi'nden yayımlandığını bili­ yoruz. Bu eserler yukanda belirttiğimiz gibi derginin bilim­ sel yönünü ve sosyalist düşünce yazılannı yansıtıyor. Bun­ lardan birincisi, Arsen Gidur'un dergideki yazılannın Felse­ fe Tarihi adıyla yayımlanmış hali, ikincisi ise Almanya Sos­ yal Demokrat Partisi'nin (SDP) kurucularından Wilhelm Li­ ebknecht'in Programımız ya da Sosyalizm adlı 32 sayfalık broşürüdür. Gaydz'daki diğer bir yazı grubunu Osmanlı imparatorlu­ ğu üzerine analizler oluşturur. Bu analizler imparatorluğun iç ve dış siyasetini sınıf temelli analiz eden ve bazıları günde­ lik siyasete yönelik olan yazılardır. Bir örnek ikinci ve üçün­ cü sayılarda "S" imzasıyla yayınlanan "Türkiye'nin Gelece­ ği" başlıklı yazı dizisidir. Bu dizi, Çin'den Osmanlı lmpara­ torluğu'na bütün Asya ülkelerini içine alan harekete karşı uluslararası sermayenin tutumunu ve özellikle de Potsdam Anlaşması ( 1 9 1 1 ) bağlamında Rus-Alman ilişkileri arasın­ da Türkiye'nin durumunu inceleyerek, Türkiye'nin emper­ yalist ülkelere ekonomik bağımlılığını vurguluyordu. Tür­ kiye'de gerekli burjuva siyasetini oluşturmayan ve Meclis-i Mebusan'ı "saadetlü" paşalara, beylere ve efendilerin iştah­ larına hizmet eden bir mutfak gibi kullanan lttihat ve Terak­ ki'yi eleştiriyordu. Derginin editörü Keğam Vanigyan'ın ise üçüncü sayıdan itibaren aralıklarla Vanig imzasıyla "Türkiye'de Sosyalist Faaliyetler" (Ingervaragan Kortzuneutyunı Turkioy Meç) başlıklı yazılarıyla imparatorlukta sosyalizm ve işçi müca­ delesi hakkındaki makalelerini görüyoruz. Bunlardan der­ ginin Temmuz 1 9 1 1 tarihli dördüncü sayısındaki yazısın­ da Vanigyan, Türkiye'de ve Ermeni toplumu içerisinde sos­ yalizme karşı getirilen eleştirileri ele alıyor ve bunlara ce­ vap veriyordu. Bu sorular ve cevaplar gerek Gaydz'ın bilim1 91

sel sosyalizm vurgusunu, gerekse 1 1 . Meşrutiyet dönemin­ de sosyalistlerin Osmanlı siyasal yaşamında meşru bir ak­ tör haline gelme çabalannı göstermesi açılanndan önemli­ dir. Sosyalizmin bir ütopya olduğuna, bağımsızlık ve eşit­ liğin gerçekliği olmayan güzel sözcükler olduklan yönün­ deki eleştiriye Vanigyan, Owen ve Fourier'nin ütopik sos­ yalizminin yerine Marx ve Engels'in bilimsel sosyalizminin geliştiğini, bilimsel sosyalizmin temellerinin de işçi sınıfı­ nın içinde bulunduğu duruma bağlı olduğunu söyleyerek cevap veriyordu . Vanigyan, sosyalizmin Avrupa'dan gel­ miş olduğu ve oranın şartları içinde yetiştiğine dair eleşti­ rilere karşı da sosyalizmin sadece Avrupa'da yetişen bir çi­ çek olmadığını, dünyanın her yerindeki şartlara uyum sağ­ layabileceğini ve sosyalist bakış açısının Türkiye'nin ulus­ lar sorununu çözebilecek tek yol olduğunu iddia ediyor­ du. Son olarak, sosyalizm için Türkiye'deki ekonomik ge­ lişmişlik düzeyinden dolayı henüz bir zeminin oluşmadığı­ na dair eleştiriye cevap olarak da gerek lstanbul'da gerek­ se başta Bursa olmak üzere diğer bölgelerde işçilerin çalış­ ma koşullarına direnişlerini ve Selanik'teki sendikalaşma­ yı örnek veriyordu. Aynı şekilde burjuva sınıfının da oluş­ tuğunu 1908 Devrimi'ndeki rollerini vurgulayarak gösteri­ yor ve de kendi sınıfsal pozisyonlarını müdafaa ettiklerini iddia ediyordu. Bu makaledeki görüşlerin devamı olarak, Ağustos ayında yayımlanan beşinci sayıdaki "K. Polis'te Sosyalist lşçi Sendi­ kalan" adlı makalesinde ise, Vanigyan bir önceki sayıda işa­ ret ettiği işçi sınıfı ile sosyalizm arasındaki ilişkiyi inceliyor­ du. Sendikalaşmanın, işçilerin yaşadıklan şartlan da göste­ rerek işçi hareketi oluşturmadaki önemini vurguluyordu. Makale, lstanbul'daki ilk sosyalist sendika olan ve 1910 Ey­ lül ayında kurulan Ceket Diken Terziler Sendikası'yla bera­ ber Şemsiyeciler Sendikası, işlemeciler (tapissiers) Sendi1 92

kası, Palto Terzileri Sendikası, Ağorit Çalışanlan Sendika­ sı, Makinistler Sendikası, Mücellitler Sendikası üzerine kısa bilgiler veriyordu. Rum, Yahudi, Ermeni, Bulgar ve az mik­ tarda Türk işçilerden oluşan bu sendikalann, konferanslar için ortak bir salonları vardı. Vanigyan, bu işçilerin örgüt­ lenmesinde Rum ve Bulgar sosyalistlerin ve Rumca yayın yapan Ergatis gazetesinin rollerinin altını çizer, EDF'nin işçi örgütleriyle olan ilişkisini de Reji grevi sırasındaki faaliyet­ lerinden ötürü kinayeli bir biçimde ele alır.18 SDHP Öğrenci Birliği'nin Osmanlı lmparatorluğu'nun son savaşlarındaki tutumu da oldukça önemlidir. Zira ge­ rek Trablusgarp Savaşı sırasında gerek ise Balkan Savaşla­ rı'nda, savaşın emperyalizmin ve burjuva sınıfının maddi çıkarlarının bir sonucu olduğunu savunup savaşa karşıtlı­ ğını açıklar. Trablusgarp Savaşı sırasında Gaydz'ta yayınla­ nan savaşa ve İtalyan emperyalizmine karşı beyannamesi­ nin toplumun diğer kesimlerine de ulaştığı bilinmektedir.19 SDHP Öğrenci Birliği, Balkan Savaşları'nda da savaş karşı­ tı tutumunu devam ettirir. 1912 Kasım'ında (cilt 2, sayı 5), yazı heyeti imzalı, "Savaş ve Öğrencilik" başlıklı makalede önce gönüllü birlikleri kuran Bulgar öğrencileri eleştirdik­ ten sonra Türk öğrencilerin savaş taraftan gösterilerini ak­ tanr ve bu gösterilerin sloganı olan "Kahrolsun 23. Madde, Yaşasın Savaş"ı eleştirir. Bu, Bertin Antlaşması'mn Rume­ li'de Islahat ile ilgili olan 23. maddesidir ve 1880 yılında ha­ zırlanmasına rağmen yürürlüğe girmeyen "Rumeli Vilayet­ leri Nizamnamesi"nin de temelini oluşturmaktadır. Ekim 18 Bu sendikalar ve Ergatis'in rolü için bkz. Stefo Benlisoy, lstanbul'un Irgatlan: il. Meşruti_yet'te Sosyalist Bir işçi Ôrgütü, İstanbul: lstos, 201 7, s. 1 19- 140. 19 Yücel Aktar'ın P. Dumont ve F. Georgon'dan aktardığı metin Gaydz daki me­ tinden küçük farklılıklar içerir. Bunların en önemlisi ise, Gaydz daki metnin­ '

'

de diğer metnin aksine vurgu "ltalyan kapitalizminin saldırısı" yerine "mev­ cut kapitalist düzen"in rolüne yapılmıştır. Yücel Aktar, il. Meşrutiyet Dönemi Öğrenci Olaylan, s. 83. 1 93

19 1 2'de Gazi Ahmed Muhtar Paşa hükümeti savaşı engelle­ mek için Rumeli'de bu maddeye dayanarak bir ıslahat prog­ ramını kabul ettiğini açıklamıştır.20 SDHP Öğrenci Birliği, özellikle "Kahrolsun 23. Madde" sloganını hedef alarak, ge­ lecekte ülkeyi yönetecek insanlar olan gençlerin böyle bir şeyi nasıl istediklerini sorar ve "onların da uzun yıllar boyu ülkenin en büyük düşmanı olarak ıslahatı gören babalan gi­ bi davranıp ülkeyi çapulla, talanla ve kanla mı yönetmek is­ tediklerini" sorar?21 Getirdiği diğer bir eleştiride ise "Yaşa­ sın Savaş" diye slogan atan vatansever üniversiteli gençlerin gönüllü asker yazılmadıklarını, 7.000'e yakın öğrenciden sa­ dece yaklaşık 300'ünün askere yazıldığını ve geri kalanların ikmallerini düşündüklerini iddia eder. Gaydz'a göre üniver­ site gençliğinin böyle olmasının sorumlusu ise ülkenin sö­ müren sınıfıdır. Bir sonraki sayıda (Aralık 1 9 1 2, cilt 2, sayı 6) Vanig [yan] imzalı "Savaş: İşçiler ve Burjuvazi" makalesinde de sosyalist­ lerin savaşa bakışı işlenir. Yazı, Bardizak'tan K. Simonyan'ın "neden sosyalistler bu savaşı çıkaranın burjuvazi olduğunu ve kaybedenin yine onlar olacağını düşünüyor?" sorusuna cevap verir. Cevap yazının sonunda da belirttiği gibi Basel Sosyalist Kongresi'nde kabul edilen savaş karşıtı görüşlerdir: Burjuvazi kendi sınıfsal tahakkümünü korumak için savaş ister ve kendi çıkarları için yayılmacılığı destekler . . . Gü­ nümüzün yıkıcı savaşını bir taraftan Balkanlar'ın saldır­ gan burj uvazisi, öte tarafta ise Türkiye'nin müdafi burju­ vazisi arasındadır. Bu savaşın Türk burjuva-feodal sınıfına zarar verdiği doğrudur, fakat Bulgar, Sırp, Yunan ve Kara­ dağ burjuvazisi daha yayılmamış, daha zenginleşmemiş mi­ dir? . . . Balkan müttefiklerinin de kaybedecekleri şeyler var20 Yücel Aktar, II. Meşrutiyet Dönemi Ogrenci Olaylan, s. 88-97. Bu konuda gö­ rüşlerini benimle paylaşan Cem Yarar'a teşekkürlerimi sunanın.

21 1 94

"Baderazmı yev Usanoğutyunı",

Gaydz, cilt 2, sayı 5, Kasım 1912, s. 1 1 4.

dır fakat kaybedenler ülkeyi inşa eden pro­ leterler, işçiler, köylü­ lerdir; zahmetsizce ya­ şayan burj uvazisi de­ 22 ğil.

Gaydz'da ayrıca Avrupa ve dünya sosyalizminden de haberler yayınlanmıştır. Örnek olarak, dördüncü sayıdaki Fransa'da gerçek­ leşen Sosyalist Kooperatif­ ler Kongresi ve beşinci sa- Keğam Vanikyan. yıdaki lngiltere'deki grev haberleri gösterilebilir. Paul Lafar­ gue'ın intihan sonrası Ekim 19l l'deki yedinci sayısında La­ fargue'ın ölümü üzerine resmiyle, SDHP Öğrenci Birliği'nin önde gelen Fransız sosyalist basın organlan L'Humanite ve Le Socialiste'e gönderdikleri mektubun Ermenice çevirisi ya­ yınlanır; Kasım 1 9 1 l'deki sekizinci sayısında da Lafargue'ın hayatı ve fikirlerine uzunca bir yer ayırılır. 1 9 1 2 Aralık ayı (cilt 2, sayı 6) sayısında "Sosyalist Yaşam" başlığı altında Avrupa ve Çin'den sosyalist parti ve işçi örgütleri faaliyetle­ ri hakkında bilgi verirken, aynı sayıda "Sosyalizm ve Aydın­ lar" başlığıyla Almanya SDP'sinin Chemnitz'de gerçekleşen kongresinde kayser ile işbirliği öneren ve silahlanmayı savu­ nan Gerhard Hildebrand'ın partiden atılmasını ayn bir baş­ lık altında inceler ve bu karan destekleyen Karl Kautsky'nin Le Socialisme'de yayımlanan bir makalesinden uzun alıntılar verir. Bu ve benzeri yayınlar SDHP Öğrenci Birliği'nin Avru­ pa sosyalist hareketini yakından takip ettiği ve onunla ileti­ şim halinde olduğunu göstermektedir. Bunun yanında, yu22 Vanig, "Baderazmı: Panvorutyun yev Burzhuvazin", Gaydz, cilt 2, sayı 6, Ara­ lık 1912, s. 1 76. 1 95

kanda da belirtildiği gibi SDHP'nin savaş karşıtlığı göz önü­ ne alındığında, benzeri yazıların ittihat ve Terakki ile işbirli­ ği yapan EDF'ye getirilen eleştirilere bir yenisini ekleyip ek­ lemediği üzerine de düşünülebilir. Sonuç yerine Gaydz'ın bu yazının sınırlarının ötesinde derinlemesine ince­ lenmesinin, Osmanlı lmparatorluğu'nda sosyalist düşünceye ve basına dair bildiklerimize katkıda bulunacağı, özellikle bi­ limsel sosyalizmin temelleri ve gelişimine dair bilgimizi art­ tıracağı aşikardır. Bununla ilişkili olarak Gaydz'ın bir rolü­ nün de sosyalist düşünce yapısını açıklamaya çalışırken, ye­ ni bir terminoloji geliştirmesi, bugün yaygın olarak kullanı­ lan sınıf, sınıf-çatışması, proletarya, burjuvazi, tarihsel-ma­ teryalizm, artık-değer gibi sosyalist düşünce sisteminin te­ melini oluşturan terimlerin kullanımını yayması gibi özellik­ le bilim alanında yayımladığı çok sayıdaki makalede kullan­ dığı "neolojizm" ile dilin gelişmesine de katkıda bulunduğu düşünülebilir. Bu yazı çerçevesinde çok sınırlı değinilen bir diğer konu ise bir SDHP yayını olan Gaydz'da EDF'ye getiri­ len eleştirilerdir. Bunlar EDF'nin günlük siyasetine ve ittihat ve Terakki'yle olan işbirliğine yönelik olduğu gibi (SDHP'nin kendisi de itilaf ve Rum Meşrutiyet Kulübü ile yaptığı blok­ tan dolayı gelen eleştirilere en az bir kez dergide değinecektir [cilt 2, sayı 5 ] ) , bu tartışmalar aynı zamanda teorik bir çerçe­ vede ve sosyalist düşünce içinde soyut olarak da yürütülmüş­ tür. Bunlar da sosyalistler arasındaki ilişkilerin farklı boyut­ larını anlamak için yararlı olabilir. SDHP Öğrenci Birliği ve Gaydz üzerine başka bir çalış­ ma alanı ise, Gaydz'ın öğrencileri örgütleme çabalan ve bu çabaların boyutu ve başarısı gelmektedir. Dergide "Öğren­ ci Dünyası" başlığı altında düzenli olarak yayınlanan SDHP 1 96

Öğrenci Birliği Nizamnamesi, SDHP'nin lise ve üniversite­ lerdeki faaliyetleri, konferanslar ve Birliğin yıllık kurulların­ da alınan kararlar bu konuda çok önemli kaynaklardır. Bu­ nun dışında öğrenci birliklerinin birbirleriyle olan ilişkile­ ri de Gaydz'ın sayfalarında incelenebilir. Mekteb-i Hukuk Talebe Cemiyeti'nin ciddi bir faaliyette bulunmadığına da­ ir bir not (bazı Gaydz yazarlarının orada öğrenci oldukla­ rı düşünüldüğünde bu eleştiri daha farklı bir anlam kaza­ nır) , EDF'ye ve liberal Meşrutiyetçi Ramgavar Öğrenci Birli­ ği'ne dair eleştiriler, SDHP'nin öğrencilerin oluşturduğu si­ yasi alanı sahiplenme çabalan olarak görülebilir. lnceledi­ ğimiz dönemden sonra Öğrenci Birliği mensuplarının par­ ti için çalışmaya başlamasının anlamı ve bunun Gaydz'a na­ sıl yansıdığının incelenmesi de bir diğer araştırma konusu olabilir. Bu ve benzeri sorular, gençlerin siyasette özne ya da nesne olmaları ve bağlı/yakın oldukları siyasi partilerden ne ölçüde otonom oldukları gibi günümüze dair araştırmalar için de bize fikir verecektir.

1 97

TiYATRO SAHNELERİNDE TÜRKÇE SOSYALİZM B t LGE S EÇKİN Ç ET İ N KAYA

Devrim 1908 Devrimi Osmanlı İmparatorluğu için birçok açıdan bir dönüm noktası olmuştu. Toplumun tüm değerleri ve unsur­ ları ile altüst oluşuna sokak gösterileri, kitlelerin politikleş­ mesi ve kamusal alanın siyasi tartışmalar ile dönüşmesi eşlik ediyordu. Basın kamusal hayatın hem kurucu unsurların­ dan biri hem de önemli bir parçasıydı. Devrimin hemen ar­ kasında sivil toplum örgütlerinin sayısı hızla katlanmış, top­ lumsal tarihimizin en büyük grev dalgasını örgütleyen işçi­ ler başta olmak üzere toplumun tüm kesimleri kendilerini hem örgütleriyle hem de sokaklarda ifade etmeye başlamış­ tı. 1908 Devrimi'nden sonra basın, meydanlarda yapılan mi­ tingler ve sokaklarda gerçekleşen yürüyüşler siyasetin ana akım daman haline geldi ve 1908 kendisinden sonra gelen tüm dönemleri böylelikle derinden etkilemiş oldu.1 Bilge Seçkin, "Ezilenlerin Şenliğinde Sahne Almak: Toplumsal Hareketler ve Tiyatro", Toplumsal Hareketler: Tarih, Teori ve Deneyim, der. Y. Doğan Çetin­ kaya, İstanbul: lletişim Yayınlan, 2008, s. 471-504. 1 99

Sahne-i Heves, 1908 (Cengiz Kahraman Arşivi'nden).

Devrimin tiyatrosu 1908 Devrimi ile birlikte toplumsal altüst oluş içerisinde kitleler, her kararın bir ölüm kalım anı olduğu bir durumda kendilerine rehberlik edecek bir ışık aradılar. Bu kısmen ba­ sındı. Ancak basın sayısı az olan okuma yazma bilen kitlele­ re hitap ediyordu. Kahvehane okumaları da göz önüne alın­ sa bile bu sayı hala dönemin Osmanlı toplumu için bir hay­ li düşüktü. Halbuki tiyatronun yaydığı ışık okuma yazma bilsin bilmesin herkesi aydınlatıyordu. Okuma yazma ora­ nının çok düşük olduğu dönemlerde ve toplumlarda tiyat­ ro kitlelere ulaşma noktasında önemli bir üstünlüğe sahip­ ti. Bu nedenle özellikle toplumun ileri gelenleri tiyatroya bir araç gözüyle bakmaya başlamışlardı. Siyasi fikirlerin, ideolo­ jilerin topluma yayılmasında ve meşrulaştırılmasında tiyatro önemli işlevler edinmiştir. Tiyatro sadece edebi metinlerden oluşmaz, aynı zamanda politik ve toplumsal bir fenomen200

Osmanlı tiyatrosu için önemli bir yer Direklerarası (Cengiz Kahraman Arşivi'nden).

dir. Kendisi bir kamusal mekan olan tiyatro, devrim zaman­ larında meydanlar ve sokaklar gibi kamusal alanlarda ciddi toplumsal ve politik etkileri olan performanslar ortaya koya­ bilir. 1 908 Devrimi de Besa, Vatan yahut Silistre ve Sabah-ı Hürriyet gibi "devrimci oyunları" gündeme getirdi. Yeni zamanlarda yeni ihtiyaçlar içerisindeki geniş kitle­ ler tiyatro salonlarını doldurmakta gecikmedi. Yalnız tiyat­ ro salonlarını mı? Aynı zamanda yerleşik kurumsal tiyatro­ lara bir amatör tiyatro salgını eşlik ediyordu. Sadece salon­ lar değil sokaklar ve meydanlar da hem bu amatör-profes­ yonel oyuncuların performansları hem de seyircinin bitmek bilmez coşkusu ile dolup taşıyordu. Yerleşik tiyatrolar es­ ki rejimin yasakladığı tiyatro eserlerini adeta hürriyetin bi­ rer simgesi olarak sahnelere taşıyordu. Bunların yanında ye­ ni döneme uygun yeni eserler de hızla üretiliyor ve izleyici ile buluşturuluyordu. 201

Tepebaşı Yazlık Tiyatrosu (Cengiz Kahraman Arşivi'nden).

Örneğin Namık Kemal'in Vatan yahut Silistre'si adeta bir devrim simgesi olarak imparatorluğun her köşesinde sah­ neleniyordu. Sadece ana akım tiyatro grupları ve profesyo­ neller değil amatör topluluklar da okul sahnelerinde, kent meydanlarında Vatan'ı sergiliyorlardı.2 Devrim ve "yeni za­ man" yeni oyunlar ve yeni yazarları ortaya çıkarmıştı. Pek çok tiyatro tarihçisi bu oyunların sanatsal değeri olmadığını iddia edeceklerdi. Bu yeni yazarlara daha önce tiyatroya git­ memiş yeni seyirciler ve artık seyretmekten sıkılarak sahne­ ye atılan amatörler de eşlik ediyordu. Amatörler o kadar ço­ ğalacak ve o kadar çok grup ortaya çıkıp sahne alacaktı ki bugüne kadar yerleşik tiyatro yapmış bulunan gruplar on­ ların baskısı ile önce repertuvarlarını değiştirecekler, ardın2

Bilge Seçkin, "Revolutionary Theatre and Mass Politics in the Ottoman Em­ pire: Vatan Performances during the 1908 Revolution", Social Transfonnati­

on and Mass Mobilization in the Balkan and Eastem Mediterranean Cities (1 9001 923) , der. Andreas Lyberatos, Heraklion: Crete University Press, 2013. 202

dan nefes almak için lstanbul'u terk ederek çareyi turneye çıkmakta bulacaklardı. Karmaşıklaşan toplumsal ve politik atmosfer içerisinde amatör gruplar ve sahneler sıradan in­ sanlar için hem yönlerini buldukları bir öğrenme alanı hem de yeni devrimle ortaya çıkan yeni toplumsal rollerini tehli­ kesizce prova ettikleri yerlerdi. İşçiler, sıradan insanlar ga­ zete çıkarmaya çalıştıkları gibi tiyatro da yapıyorlardı. Mey­ danlarda sokaklarda sahneler kuruluyor, yeni zamana uy­ gun sloganlı yürüyüşlü oyunlar oynanıyor, oyunlar esna­ sında sıradan insanlardan oluşan seyirciler pasif alıcılar ol­ maktan çıkarak bizzat oyuna katılan eyleyiciler haline ge­ liyorlardı. Tıpkı tarih sahnesine çıktıkları gibi. Devrim ti­ yatroyu devrimcileştirirken, tiyatro da sokaklardaki halkın duygularını galeyana getiriyor ve devrimin heyecanını yeni­ den ve yeniden harlıyordu.3 Eski rejimin yasakladığı ve devrimle birlikte yeniden oy­ nanabilen oyunlar bu döneme damgasını vurmuş oyun­ lardı. Bunlardan ilki devrimin ardından Tepebaşı Tiyatro­ su'nda ilk defa olmak üzere oynanan Şemsettin Sami'nin Be­ sa yahut Ahde Vefa sıdır. Bu oyunun oynanması adeta yeni bir devrin başlangıcının simgesi olarak algılanmıştır.4 Dö­ nemin gazetelerinin köşe yazılan bu oyunun oynanması ile yakından ilgilenmiş, oyunun büyük kumpanyalarca yapıla­ cak temsillerinin provaları bile Osmanlı gazetelerinin sayfa­ larını süslemiştir. Besa oyunu devrimin ilk oyunuydu. Şem­ settin Sami'nin bu yasaklı oyununun devrimin ilk günlerin­ de sahnelenmesi çok sembolik bir öneme sahipti. Besa'dan sonra tiyatro çok kısa bir sürede meydanlara ve sokağa ine­ cekti. Osmanlı meydanlarında kurulan dev sahnelerde eşine '

3

1908 Devrimi ve ortaya çıkan politik tiyatro salgını için bkz. Bilge Seçkin, 'Staging the Revolution: The Theatre of the Revolution in the Ouoman Empire

4

1908-19093, yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Boğaziçi Üniversitesi, 2007. " 1 908 Devrimi'nde Politik Tiyatro ve Besa Oyunu" , lstanbul Üni­ versitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, no. 38, Mart 2008, s. 265-274.

Bilge Seçkin,

203

belki de ancak Rus Dev­ rimi'nde rastlanabilecek devrim atmosferini yan­ sıtan oyunlar sahnelen­ miştir. Sahnede sosyalizm 1 908 Devrimi ile başla­ yan Meşrutiyet aynı za­ manda siyasi partilerin ve siyasal ideoloj ilerin parladığı ve çeşitlendiği bir dönemdi. Siyasal ör­ gütler kitleselleşiyor ve 1908'de Ahmed Fehirn'in çektiği Raşit Rıza'run Besa'yı oynarken fotoğrafı az ya da çok kendilerin­ (Cengiz K h n Arşivi'nden) . ce taraftar buluyorlardı. Toplumsal hareketler ve siyasallaşan kamusal hayat ile bir­ likte sosyalizm de önemli bir siyasal alternatif olarak orta­ ya çıkıyordu. Sosyalist yayınlar çıkarılıyor, sosyalist örgütler boy gösteriyor ve işçi örgütleri olarak değişik emek örgütle­ ri ve sendikalar bir uyanış yaşıyorlardı. Diğer birçok şey gi­ bi sosyalizm de tiyatronun sahnesinde kendisine bir yer bu­ lacaktı. Sadece sosyalizmin taraftarları değil karşıtları bile en azından tiyatrodan sosyalizme cevap verme telaşına ka­ pılmışlardı. 1 909 yılında yayımlanan Amele gazetesi devrimden son­ raki bir senenin kendileri açısından muhasebesini yaparken tiyatrodan da bahsetmişti. İşçilerin sendikal örgütlenmele­ ri yükselirken her sendikanın gerçekleştirdiği faaliyetler­ den bir tanesi de tabii ki ternaşaydı.5 Daha geç bir tarihte 27 a

5 204

rama

21 Ağustos 1325 tarihli Amele gazetesinden aktaran Alemdar Yalçın, il. Meşru­ tiyet'te Tiyatro Edebiyatı Tarihi, Ankara: Gazi Üniversitesi Yayını, 1985, s. 189.

Kasım 1336 tarihinde Tepebaşı Kışlık Tiyatrosu'nda Türki­ ye Sosyalist Fırkası Mensupları Kumpanyası işçiler yararına bir oyun sahnelemişti. Hem sahne Türkiye tiyatro tarihinin önemli bir sahnesiydi hem de Türkiye Sosyalist Fırkası işçi mücadelesinde önemli bir taban yakalayabilmiş bir siyasal partiydi. Bu oyundan da anladığımız gibi fırkanın mensup­ ları bir tiyatro kumpanyası da kurmuşlardı. Metin And'ın aktardığına göre bu oyun Tünel Elektrik ldarehanesi, He­ reke Dokuma Fabrikası, Debbağhaneler, Anadolu Şimendi­ ferleri hasta amele ve mensupları yararına oynanan Sosya­ list yahut Hak Çalışanındır adlı piyesti.6 Tabii sadece Türki­ ye Sosyalist Fırkası'ndan bir grup sosyalizm üzerine bir tem­ sil sahnelememişti. Osmanlı tiyatrosunun önemli isimlerin­ den Mınakyan Efendi'nin topluluğu da 191 1 senesinde Ka­ dıköy'de Zamboğlu Apollon Tiyatrosu'nda Sosyalizm yahut Amir mi Hami mi? adlı hissi ve içtimai beş perdelik bir dra­ mı sahnelemişti.7 Aynı dönemde "muhtacin amele ve ailele­ rinin menfaatine" , Fahri ve Naşit Beyler'in topluluğu Biçare Amele adlı ve dört perdelik bir dramı sahnelendikleri de bi­ linmektedir. Metin And bu oyunun oynandığı bir gün Dr. Rıza Bey'in "sosyalizm" üzerine bir konferans da vermiş ol­ duğu bilgisini paylaşır.8 Sosyalizm sadece sosyalistler ve işçiler tarafından propa­ ganda amacıyla sahneye taşınmaya çalışılmamış, muarızları karşı propaganda yapmak için de sosyalist düşünce ve sem­ bollerini de tiyatroda kullanabilmiştir. Tunalı Hilmi'nin yaz­ dığı ve 1921 ya da 1923 yılında basılacak Köylü Memiş Çavuş Ankara'da 'Halk Dersleri' Kürsüsünde adlı oyununda İçtima­ iyat hocası olduğu belirtilen Yoldaş Mahir'in şahsında sos6

Metin And,

Meşrutiyet Dôneminde Türk Tiyatrosu, Ankara: Türkiye lş Bankası 197 1 , s. 198.

Kültür Yayınlan,

7 8

A.g.e., s. 198. A.g.e. , s. 198. 205

yalizmin tenkit edildiğini öğreniriz. Daha önceleri İştirak­ çi Hilmi'nin karikatürleştirilmesi ile benzeyecek bir şekilde Yoldaş Mahir kırmızı bir boyun atkısı takmaktadır ve yazara göre de bu onun fanatizmini göstermektedir. Yoldaş Mahir aynı zamanda tahtaya yazı yazdığında da kırmızı tebeşir kul­ lanır.9 Yine benzer bir tutumla bu sefer İştirakçi Hilmi'nin kendisi Hürriyet Kurbanlan adlı piyeste literatürde yaygın olarak bulunabilecek bir şekilde kaygısız ve vurdumduymaz bir kişilik olarak resmedilir. 10 Bu iki örnekte sosyalizm ve sosyalistler sahneye olumsuz olgu ve karakterler olarak çı­ karılmış ancak bu da sosyalizmin toplumdaki ve siyasal yel­ pazedeki yerine tersten de olsa bir delil teşkil etmektedir. Hüseyin Cavid'in Şeyda'sı ise 1 9 1 7 yılında basılmış olan beş perdelik ve 80 sayfalık bir oyundur ve Osmanlı işçi hare­ ketinin önemi bir cüzü olan mürettiplerin dünyasından bir pencere açar. Mürettiplerin matbaadaki yaşam ve sıkıntıları­ nın da anlatıldığı oyunda Şeyda matbaa ressamının kızı Ro­ za'ya olan aşkının yanında işçilere de öğütler veren bir şah­ siyettir. Ancak matbaadaki işçilerin içine düştükleri sefil du­ rum dolayısıyla gelişen olaylar neticesinde bir 1 Mayıs gü­ nü kır gezisinde hedef olmasa da Roza işçilerden Musa tara­ fından vurulur. Bir facia ile biten piyeste Şeyda mürettiple­ re şöyle hitap eder: Şeyda - Hayır azizim. Bence şu bahanelerin, hiçbir ehem­ miyeti, hiçbir manası yok . . . yeryüzünü sarmış olan bütün ameleler, bütün fukara-yı kasibe hep sizin gibi düşünseler beşeriyet birçok asırlar daha ayak altında ezilmeye mah­ kOm olur. Halbuki bütün cihanı besleyen, bütün ordula­ n

silahlandıran, bütün sermayedarları sersemleten, hep bu

aciz sandığımız ameleler, hep o nasırlı ellerdir. Bugün yer-

9

Alemdar Yalçın, 11. Meşrutiyet'te Tiyatro Edebiyatı Tarihi, s. 219.

10 A.g.e., s. 190. 206

yüzünün bütün, felaket ve saadeti yalnız o ellere bakıyor. Emin olunuz ki o eller bir gün çalışmaz olursa bütün beşe­ 11 riyet şaşırır, bütün dünya hareketsiz kalır.

Oyunda Osmanlı sosyalist söyleminde karşımıza çıkan demirci Kava ya da Gave figürü de bir örnek olarak orta­ ya çıkar: Mesud - Fakat şu talebler son derece ağır ve kesin . . . Bana kalırsa azcık mülayim yazılmalıydı. . . Birinci Mürettip - Yanılıyorsun Mesud, pek yanılıyor­ sun, bir kere düşün ki biz talep edeceğiz, boyun eğip yal­ varmayacağız. Şeyda - Evet hak alınır, verilmez. . . Mesud - Lakin o güçlü, biz aciz . . . O halde ne yapabili.

riz? Şeyda - Firavun'u kahreden Musa, bir çobandan başka bir şey değildi. Lakin sarsılmaz bir ruh ile meydana atıldı. Öyle gaddar zalim bir imparatora galip geldi. Dahhakı mahveden Gave, yoksul-arkasız bir demirci idi. Lakin ateşli bir kalble inkılaba başladı, öyle hunhar, mağ­ 12 rur bir hükümdarın tahtını başına çevirdi . . .

Kıssadan hisse 1908 Devrimi'nden sonra kitleselleşen siyasal hayatın önem­ li bir aracı ve sahnesi olan tiyatro farklı siyasal ideolojilerin de temsil edildiği bir mekan haline geldi. Böyle bir ortamda diğer ideolojilerle karşılaştırıldığında mütevazı bir yeri de olsa sosyalizmin ve sosyalist hareketlerin de toplumda ve si­ yasal hayatta tekabül ettikleri yer kadar tiyatro sahnelerinde de kendilerine bir yer edindiklerini söylemek mümkündür. 11

A.g.e., s. 194.

12 A.g.e. , s. 194. 207

Bu bağlamda bu dönem için sosyalizm fikrinin sahnelerde temsil edildiğine işaret etmeye çalıştık. lleride yapılacak ye­ ni çalışmalar belki bize bu konuda da daha fazla şey söyleme imkanım verecektir.

208

1919 SEÇİMLERİNDE SOSYALİSTLER,

NUMAN USTA VE MESLEKi TEMSİL E ROL ÜLKER

Bu yazı, Cihan Harbi'nin ardından hilaf kuvvetlerinin fiilen işgal ettiği Osmanlı başkenti lstanbul'da 1919 yılının son çeyreğinde ortaya çıkan bir sol ittifak/cephe girişimini konu almaktadır. Ağırlıklı olarak şehrin Müslüman kesimleri ara­ sında faaliyet gösteren sosyalist partiler ve emek örgütlen­ meleri, Osmanlı Mebusan Meclisi seçimlerine ortak aday­ larla katılmayı planlamıştır. Söz konusu birlik hareketi, 18 Aralık 1919'da nihayete eren seçim sürecinde dağılır ve sol partiler ikinci seçmenin karşısına farklı adaylarla çıkar. An­ cak başarısızlığa uğramış da olsa böyle bir girişimin orta­ ya çıkışı ve dağılması, Mütareke döneminin başlarında ls­ tanbul'a hakim olan siyasal ve ideolojik atmosfer hakkında önemli ipuçları sunmaktadır. 1 Bu dönemde sosyalist ve itti­ hatçı çevrelerin siyasal temsil konusundaki tutumları, daha sonra milli mücadele içinde etkisini artıracak komünizan ve halkçı eğilimlerin, bunlar arasındaki ilişkilerin tarihsel bağ­ lamına ışık tutması açısından da önem taşımaktadır. Bu yazıya konu olan dönemin siyasal bağlamı hakkında kapsamlı bir çalışma için bkz. Sina Akşin, lstanbul Hükumetleri ve Milli Mücadele 11. Son Meşruti­ yet, 1919-1920, İstanbul: Türkiye iş Bankası Yayınlan, 2010. -

209

Makalenin ilk versiyonu " 19 1 9 Seçimleri ve İstanbul'da Bir Sosyalist İttifak Girişimi" başlığıyla Toplumsal Tarih der­ gisinin Nisan 2019 sayısında, Nurşen Gürboğa ve Cangül Örnek'in derlediği "Mütareke Dönemi'nde Siyasal Temsil, Seçimler ve Halkçılık" dosyasında çıkmış, Temmuz 2020'de yayınlanan Mütareke'nin ilk Yıllannda lstanbul'da Direniş ve Sol, 1918-1920 isimli kitaba entegre edilmişti. Yazıyı bu der­ leme kitap için gözden geçirirken yeni eklemeler yaptım. Önceki versiyonda nispeten ikinci planda kalmış olan İtti­ hatçı sol ve onun sosyalist gruplarla ilişkileri konusuna daha ayrıntılı bir şekilde değinmeye çalıştım. Son dönemde odak­ landığım konuların bir yansıması olarak İttihatçıların ortaya koyduğu sosyalizm anlayışında korporatizmin etkisine daha fazla vurgu yapmaya gayret ettim. Bu da Cihan Harbi döne­ mi ile Mütareke dönemi arasındaki ideolojik sürekliliği da­ ha fazla ön plana çıkarmayı gerektirdi. Sosyalist hareket Osmanlı lmparatorluğu'nda il. Meşrutiyet dönemini baş­ latan 1 908 Devrimi'nin hemen ardından işçiler arasında önemli bir grev ve örgütlenme dalgası ortaya çıkmış,2 bu es­ nada sosyalist hareketler ciddi bir büyüme evresine girmiş­ tir. Bu döneme kadar sol hareketlerin etkinlik alanı büyük oranda Bulgar ve Ermeni cemaatleriyle sınırlıyken, Anaya­ sa Devrimi'nin ardından sosyalist hareketler Yahudi, Rum ve Müslüman kesimler içinde de etkinliklerini artırmıştır.3 2

1908 grevleri için bkz. Yavuz Selim Karakışla, "Osmanlı lmparatorluğu'nda 1 908 Grevleri", Toplum ve Bilim, no. 78, Güz 1998, s. 187-208. Kadir Yıldınm, Osmanlı'da 1şçiler (1870-1 922): Çalışma Hayatı, Örgütler, Grevler, lstanbul: lletişim Yayınlan, 2013, s. 293-294. Daha geniş bir dönem grevleri için bkz. Şehmus Güzel, "Tanzimat'tan Cumhuriyet'e lşçi Hareketi ve Grevler", Tanzi­ mat'tan Cumhuriyet'e Türkiye Ansiklopedisi, cilt 3, lstanbul: lletişim Yayınlan, 1985, s. 803-830.

3

Sosyalizmin gayrimüslim unsurlar arasındaki etkisi için bkz. der. Mete Tun-

210

Selanik Sosyalist İşçi Federasyonu'nun ortaya çıkışı, İstan­ bul'da Bulgar "Dar" sosyalistlerinin etkisi altında Türkiye Sosyalist Merkezi'nin kuruluşu bu sürecin belli başlı dönüm noktalan olarak görülebilir.4 1910 yılının Eylül ayında İşti­ rakçi Hilmi olarak da bilinen Hüseyin Hilmi tarafından ku­ rulan Osmanlı Sosyalist Fırkası sol hareketlerin Müslüman kesimler arasında da etkisini arttırdığını göstermektedir. 5 1 1 . Meşrutiyet döneminin başlarında kurulan sosyalist parti ve gruplar, Haziran 1913'te gerçekleşen Mahmut Şev­ ket Paşa suikastının ardından ortaya çıkan otoriter siyasal atmosferde varlıklarım sürdürememiştir. Cihan Harbi sürer­ ken gündeme gelen bir sosyalist fırka aslen İttihatçı bir giri­ şimdir.6 Uluslararası Sosyalist Büro tarafından 1918 yılında düzenlenmesi planlanan Stockholm Konferansı'na katılmayı hedeflemiştir ve 1 9 1 7 yılı içinde sosyalist partiyi temsil ettiği iddia edilen Hüseyinzade Ali ve Nissim Mazliyah aracılığıy­ la konferansı düzenlemekten sorumlu organizasyon komite­ siyle temas kurmuştur. Bu konferansın misyonu İkinci En­ temasyonal'e bağlı sosyalist partilerin uzlaşabileceği bir ba­ rışın koşullarım tartışmaktır.7 Dolayısıyla İttihatçıların hiç­ bir zaman gerçekleşmeyen bu konferansa katılma isteğinin çay ve Erikjan Zürcher, Osmanlı lmparatorlugu'nda Sosyalizm ve Milliyetçilik (1879-1 923), İstanbul: lletişim Yayınlan, 2018.

4

Türkiye Sosyalist Merkezi hakkında bkz. Stefo Benlisoy, lstanbul'un Irgatları. ll. Meşrutiyet'te Sosyalist Bir işçi Ôrgütü, lstanbul: lstos Yayınlan, 2018. Ayn­ ca bkz. Stefo Benlisoy, Marangoz, Doğramacı ve Dülgerlerin "Aghios Pandelei­ mon" Cemiyeti ve eki Stefanos Papadopulos'tan Nikos Yanyos'a yazılmış mek­ tup, Beynelmilel işçiler ittihadı, lstanbul: lletişim Yayınlan, 2016, s. 199-215.

5

Tank Zafer Tunaya, Türkiye'de Siyasal Partiler, cilt 1 : II. Meşrutiyet Dônemi, 1 908-1 918, İstanbul: lletişim Yayınlan, 1998, s. 278-293; Mete Tunçay, Türki­ ye'de Sol Akımlar l, 1 908-1 925, İstanbul: lletişim Yayınlan, 2009, s. 44-57.

6

Orhan Y. Silier, "The Participation of the Union and Progress Party in the Stockholm International Conference of 191 7", presented to the Conference on The Young Turk Revolution of 1908, Manchester, 23-25 Mart 1988.

7

Stokcholm Konferansı hakkında bkz. Patricia van der Esch, ikinci Enternasyo­ nal 1889-1 923, Fransızcadan çev. Erden Akbulut, lstanbul: Yordam Kitap, s. 157-172. 211

gerisinde stratejik ve diplomatik kaygıların rol oynadığı söy­ lenebilir.8 ]oumal de Gentve'de çıkan 10 Ağustos 1917 tarihli bir habere göre Stockholm'e giden Türk sosyalistler Boğaz­ lar'ın uluslararasılaştırılması, Osmanlı Ermenilerine kültü­ rel özerklik verilmesi gibi konularda açıklamalar yapmıştır. Bunun arkasından Armenia isimli yayında, "sosyalist maske­ si takmış katillerin" açıklamalarına karşı sert bir metin ya­ yımlanmıştır. 9 Bu İttihatçı girişim dışındaki sosyalist çevreler ancak Ci­ han Harbi sona erdikten ve İmparatorluğu savaş boyunca tek elden yönetmiş olan İttihat ve Terakki Cemiyeti (lTC) ikti­ dardan düştükten sonra bir yeniden örgütlenme sürecine gi­ rebilmiştir. Örneğin, Stefo Benlisoy'un lstanbul'un Irgatları başlıklı önemli çalışmasında gösterdiği gibi, Toplumsal Araş­ tırmalar Grubu [İçtimai Tetebbuat Grubu] ve bununla ya­ kından ilintili Dersaadet Amele Cemiyetleri lttihadı'nın 10 ha­ yatta kalan kimi kadroları, Mayıs 1920'de üyelerinin önem­ lice bir kısmı Rumlardan oluşan Beynelmilel İşçiler İttiha­ dı'mn kuruluşunda önemli rol oynamıştır.11 Mütareke döne­ minde sosyalist hareket şehrin Müslüman kesimleri arasın­ da da önemli bir etkinlik kazanmıştır.12 1918 yılı sonlarında Dr. Hasan Rıza'mn liderliğinde kurulan Sosyal Demokrat Fır­ ka (SOF) , bu dönemde ortaya çıkan ilk sol partiler arasında8 9

Mete Tunçay, Türhiye'de Sol Ahımlar 1, s. 65-66. ]ournal de Gentve de çıkan yazı Ağustos ayı içinde Hariciye Nezareti'ne ulaş­ '

tınlmıştır. Başkanlık Osmanlı Arşivi, HR. SYS, 2438-77, 14/08/1917. Osman­ lı misyonu ile gerçekleşen toplantının tarihi 12 Temmuz 191 7'dir. Bu toplan­ tı tutanaklan Social History Portal'da Stockholm Konferansı'na ilişkin belgeler arasında yayınlanmıştır: https://socialhistoryportal.orglstockholml 917/docu­ ments/1 1 1639 10 Orhan Silier, "Toplumsal Araştırmalar Grubu ve 1912 Yılına Ait lki Sendika Tüzüğü", Tarih ve Toplum, sayı 79, Temmuz 1990, s. 24-30. 11

Stefo Benlisoy, lstanbul'un Irgatlan, s. 179.

12

Mete Tunçay, Türhiye'de Sol Ahımlar l, s. 67-86; Oya Sencer, Türhiye'de lşçi Sı­ nıfı - Doğuşu ve Yapısı, lstanbul: Habora Kitabevi, 1969, s. 242-293.

212

dır. 13 İştirakçi Hilmi de Mütareke döneminin ilk aylarında yeniden siya­ sete döner. Hilmi Tem­ muz 1 9 1 3 tarihinde Mahmut Şevket Paşa su­ ikastı bahanesiyle İttihat ve Terakki hükümeti ta­ rafından sürgüne gönde­ rilen muhaliflerden biri­ dir. 14 Ancak Cihan Har­ bi sona erdikten sonra lstanbul'a dönebilmiş ve Şubat 19 19'da Osman, SOF Başkanı Dr. Hasan Rıza 1ı Sosya 1.ıst Fırkası nı bu (TÜSTAV Gö rsel İşitsel Arşiv Fonu). defa Türkiye Sosyalist Fırkası (TSF) ismi altında canlandırmıştır .15 Türkiye lşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası (TlÇSF) Mütare­ ke'nin ardından lstanbul'da ortaya çıkan bir diğer önem­ li sosyalist partidir.16 Bu grubun kökenleri Dünya Savaşı sı13

ileri, 21 Türkiye'de Sol Akımlar 1, s. 79-83; Tank Zafer Tunaya, Türkiye'de Siyasal Partiler, cilt 2: Mütareke Dônemi, 19181922, lstanbul: lletişim Yayınlan, 2008, s. 237-241 . SDF'nin kuruluşuna ilişkin olarak bkz. "Sosyal Demokrat Fırkası",

Aralık 1918, s. 3. Aynca bkz. Mete Tunçay,

1 4 Paul Dumont, "Socialisme, Communisme e t Mouvement Ouvrier a lstanbul pendant l'Occupation", Du

Socialisme Ottoman d l'lntemationalisme Anatolicn,

lstanbul: ISIS, 1997, s. 280. Hüseyin Hilmi'nin il. Meşrutiyet dönemindeki si­

yasal faaliyetleri için bkz. Mehmet ô. Alkan, "Bir ittihat Terakki Muhalifi Ola­

Tarih ve Toplum, no. 81, Eylül 1990, s. 41-47. Tarkiye'de Siyasal Partiler, cilt 2: Mütareke Dônemi, 1918-

rak Liberal Sosyalist Hilmi",

15

Tank Zafer Tunaya,

1 922,

lstanbul: lletişim Yayınlan, 2008, s. 396-430. Hüseyin Hilmi 8 Şubat

l 9 1 9'da 1 1 Şubat'ta gerçekleşecek toplantı için çağn yapmıştır. "Menfi ve Sos­

ileri, 8 Şubat 1919, s. 3. TSF'nin kuruluşu 10 Mart 1919'da ileri, 10 Man 1919, s. 4. 16 TIÇSF hakkında bkz. Mete Tunçay ve Erden Akbulut, lstanbul Komünist Gru­ bu'ndan (Aydınlık Çevresi) Türkiye Komünist Partisi'ne 1919-1926, 1 . cilt: 19191923, lstanbul: Sosyal Tarih Yayınlan, 20 12, s. 13-66. yalist Arkadaşlara",

duyurulmuştur. "Türkiye Sosyalist Fırkası",

213

rasında Osmanlı hükümeti tarafından eğitim görmek üze­ re Almanya'ya gönderilen çok sayıda genç işçi ve öğrenciye dayanır.17 Berlin'de yoğunlaşan bu grup içindeki kimi un­ surlar, Alman sosyal demokrasisinin ve burada ortaya çı­ kan devrimci çalkantıların etkisi altında giderek radikalle­ şirler.18 Türk Kulübü'nün yönetimini ele geçirdikten sonra önce Türkiye İşçi ve Çiftçi Partisi'ni daha sonra da İşçi Der­ neği'ni oluşturarak Mayıs 1919'da Kurtuluş dergisini yayın­ lamaya başlarlar.19 Türkiyeli Spartakistler olarak da anılan bu grup çok geçmeden ülkeye döner, Eylül 1919'da İstan­ bul'da Şefik Hüsnü'nün de kendilerine katılmasıyla birlik­ te TlÇSF'nin kuruluşu için hükümete başvurur ve ilk sayı­ sı Berlin'de çıkan Kurtuluş dergisini Ekim 1 919'dan itibaren İstanbul'da yayımlamaya başlar.20 17

Affan Hikmet, "Türkiye Komünist Partisi Milli Azadlık Savaşı Devrinde", haz. Erden Akbulut, Milli Azadlık Savaşı Anılan, İstanbul: TÜSTAV Yayınlan, 2006, s. 21. Dimitır Şişmanov'a göre, Almanya'ya gönderilenlerin sayısı yak­ laşık 3.000'dir. Türkiye işçi ve Sosyalist Hareketi Kısa Tarihi (1 908-1 965), İs­ tanbul: Belge Yayınları, 1990, s. 7 1 . [Baytar) Ali Cevdet ise, Fahri müstearıy­ la yazdığı bir raporda bu sayıyı 4.000 olarak verir. Mete Tunçay ve Erden Ak­ bulut, lstanbul Komünist Grubu'ndan (Aydınlık Çevresi) Türkiye Komünist Par­ tisi'ne, s. 173.

18

Stefo Benlisoy, "Türkiyeli Spartakistler ve Kurtuluş Dergisi", Mete Tunçay'a Ar­ mağan, der. Mehmet O. Alkan, Tanıl Bora ve Murat Koraltürk, İstanbul: tleti­ şim Yayınlan, 2007, s. 462-466.

19

Mete Tunçay, Tarkiye'de Sol Akımlar l, s. 71 1-715. Bu derginin dilce sadeleşti­ rilmiş tüm sayılan için bkz. haz. Rasih Nuri Heri, Kurtuluş. 1 Mayıs 1 91 9-Şubat 1 920. Türkiye işçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası Organı, İstanbul: TÜSTAV Yayınlan, 2007. Ôte yandan Türkiye İşçi Derneği lstanbul'da resmt olarak 12 Aralık 1919 tarihinde (Cuma günü) kurulmuşnır. 14 Aralık'ta " ... derneğin ilk idare heye­ ti de intihap olunmuştur. Reisliğe İmalat-ı Harbiye müesseseleri usta başların­ dan Süleyman ve Seyr-i Sefain usta başlarından ômer Ahmet yoldaşlar, kasadar­ lığa, Seyr-i Sefain motorcu ustalarından Süleyman yoldaş, katipliklere Ômer Şa­ ban ve Ali Mustafa yoldaşlar ve iki azalığa da Tesisat-ı Sınaiye mütehassısların­ dan Hasan Memduh ve Seyr-i Sefain usta başlarından Hasan Nuri yoldaşlar inti­ hap ve tayin olunmuşlardır." "Türkiye işçi Derneği", ljham, 15 Aralık 1919.

20 George S. Harris, The Origins of Communism in Turkey, Stanford: Hoover lns­ titution Pııblication, 1967, s. 41 [Türkçesi: Türkiye'de Komünizmin Kaynakla­ n, çev. Enis Yedek, Boğaziçi Yayınlan, İstanbul, 1975, s. 54) . Bu grubun Spar­ takist olarak anılmasının nedenleri hakkındaki literatür için bkz. Stefo Benli214

Şefik Hüsnü Türkiyeli Spar­ takistler grubuna lstanbul'da dahil olur. Onun politik geç­ mişi, TlÇSF'nin sosyalist ha­ reketle Berlin'de tanışan bir­ çok kurucusundan oldukça farklıdır. Selanik'te doğan Şe­ fik Hüsnü Paris'te tıp eğitimi alır ve orada lşçi Enternasyo­ nali - Fransa Seksiyonu etki­ si altında politikleşir (Secti­ on Française de l'Internationa­ Şefik Hüsnü (TÜSTAV RGASPI, fon le Ouvriere).21 Balkan Savaşı 495, liste 266, dosya 38). ve Dünya Savaşı sırasında asken hekim olarak görev yaptıktan sonra Mütareke'nin ardın­ dan sivil hayata geçer ve lstanbul'da kendi muayenehanesi­ ni açar.22 Bu sıralarda TlÇSF'nin ilk parti başkanı olacak olan ressam Namık lsmail'den bir davet alarak lstanbul'da bu par­ tiyi kuracak sosyalist grupla tanışır.23 Parti genel sekreteri ola­ rak görev yapan ve daha sonra Türkiye komünist hareketinin en önde gelen isimlerinden biri olacak olan Şefik Hüsnü'nün 1922 yılında yazdığı bir rapora göre, TlÇSF'nin bu dönem­ de çoğunluğu işçilerden oluşan yaklaşık 1 . 200 üyesi vardır.24 soy, Türkiyeli Spartakistler, s. 464. TlÇSF için aynca bkz. Tank Zafer Tunaya, Tank Zafer Tunaya, Türkiye'de Siyasal Partiler, cilt 2, s. 482-499. 21

Paul Dumont, "Aux Origines du Mouvement Communiste Turc. Le Groupe 'Clarte' d'lstanbul", Du Socialisme Ottoman a l'Internationalisme Anatolien, ls­ tanbul: 1515, 1 997, s. 206. Şefik Hüsnü'nün aile ve eğitim geçmişi hakkında bkz. Dr. Şefik Hüsnü Deymer. Yaşam ôyküsü, Vaxife Yaı:ılan, der. Erden Akbu­ lut, lstanbul: Sosyal Tarih Yayınlan, 2010, s. 9-12.

22 A.g.t'. , s . 12-13. 23 Rasih Nuri lleri (der.), 40'1ı Yıllar-5: "ifşa Ediyorum": Türkiye'de Komünizm ve Irkçılık, Kaı:ım Alôç; Savcı Konuştu, Sôz Sanığındır, Mihri Belli, lstanbul: TÜS­ TAV Yayınlan, 2006, s. 33. 24 "Türkiye Hakkında Rapor", Mete Tunçay ve Erden Akbulut, lstanbul Komünist Grubu, s. 1 76. 215

Seçimler ve "cephe birliği" TlÇSF ve bu partinin ekili olduğu Türkiye işçi Derneği, işçi­ lerin ve sosyalistlerin Aralık 1919'da gerçekleşecek seçimle­ re ortak adaylarla katılması konusunda önemli girişimlerde bulunmuştur.25 Bu amaçla 24 Ekim 1919'da çok sayıda işçi ve sosyalist, TlÇSF'nin çağrısına uyarak Şehzadebaşı Ferah Tiyatrosu'nda yapılan toplantıya katılmıştır. TlÇSF ile bir­ likte, Osmanlı Sanatkaran Cemiyeti'nden Tersane Fabrikası ve Seyr-i Sefain Fabrikası işçilerine, mavnacılara ve Hamal­ lar Cemiyeti'ne kadar uzanan geniş bir kesim bu toplantıda temsil edilmiştir.26 Ayrıca bir SOF temsilcisi toplantıda ha­ zır bulunmuş ve yaptığı kısa bir konuşmayla haşan dilekle­ rini iletmiştir.27 Toplantıda sosyalistlerin ve işçilerin birliği­ ne yapılan vurgunun yam sıra, mevcut iki dereceli seçim sis­ teminin yarattığı adaletsizlikler protesto edilmiş, eşit ve gizli oya dayanan nisbi temsil seçim usulünü kabul eden yeni bir kanun talep edilmiştir.28 Türkiye Sosyalist Partileri Birliği, Ferah Tiyatrosu'nda alı­ nan kararlar neticesinde, 24 Ekim'deki bu toplantıdan kısa bir süre sonra kurulmuştur. Bu amaçla 28 Ekim'de Sirkeci­ Cağaloğlu civarındaki Yeni Bursa Kıraathanesi'nde bir top25 26 27

Buna ilişkin olarak basında çıkan yazıların bir kısmı Erden Akbulut ve Mete Tunçay tarafından lstanbul Komünist Grubu, s. 57-60'da yayınlanmıştır. Ersoy Zengin, "Türkiye işçi Hareketleri Tarihinde lmalat-ı Harbiye işçileri",

Belgi, sayı 13, Kış 2017/1, s. 458.

"Seçim için işçi Toplantısı", haz. Rasih Nuri lleri, Kurtuluş. 1 Mayıs 1919-Şu­

baı 1920, s. 171-172. 28

216

Fransız makamlarına gönderilen 19 Kasım tarihli bir basın bülteni, idrak ga­ zetesi baş editörü Hilmi Bey'in 3 1 Ekim'de Ferah Tiyatrosu'nda yapılan top­ lantıda mevcut seçim sistemine karşı mücadele etmenin önemine ilişkin bir konuşma yaptığını belirtir. Ancak Ferah Tiyatrosu'ndaki toplantı 24 Ekim'de gerçekleşmiştir. Dolayısıyla bahsi geçen konferans TSF tarafından 31 Ekim'de Şark Tiyatrosu'nda düzenlenen olmalıdır. Service Historique de l'Armee de Terre (SHAT), 20 N 167, SR Marine, 2• Bureau, Carton: 57, Dossier 2, Socia­ lisıes Turcs. Rtsumt, 19 Novembre 1919.

lantı düzenlenmiştir.29 "Türkiye lşçi ve Çiftçi Sosyalist Partisi, Sosyal Demokrat [Fırka] , Tür­ kiye Sosyalis t Fırka­ sı, Dersaadet'te mevcut bütün fabrika ve dar'ül mesailerle ve bilumum mavnacılar , sandalcı­ lar, salapuryacılar, mü­ rettipler cemiyetlerin­ den gelen murahhaslar Sirkeci'de dün içtima ederek intihabatta sos­ yalist birliği unvanı al­ tında müştereken çalış­ maya karar vermişler­ dir. "30 TlÇSF , SDF ve "Sosyalist Birliği", 29 Ekim 1919, ileri, s. 3. TSF'nin yanı sıra mevcut birçok işçi ve emekçi örgütünü de içeren bu birlik, "ls­ tanbul'un 300 bini geçen bütün proletaryasının menafiini müdafaa ve içtimada muvaffakiyeti temin etmek" için ku­ rulmuştur.31 Birlik temsilcileri bu amaçla İstanbul proletar­ yasını temsil edecek üç sosyalist mebusun seçilmesi için 29 Ekim'de Milli Kongre'ye müracaat ederler.32 Milli Kongre, Kasım 1 9 1 8'de, mevcut cemiyet, parti ve dernekleri milli bir çatı altında birleştirmek amacıyla İstan­ bul'da kurulmuştur.33 Bu sırada başkentte Karakol Cemiyeti 29 30 31 32 33

"Sosyalist Partileri Birliktir", ikdam, 30 Ekim 1919, s. 2. "Sosyalist Birliği", ileri, 29 Ekim 1919, s. 3.

A.g.e. "Sosyalist Partileri Birliktir", ikdam, 30 Ekim 1919, s. 2. Milli Kongre hakkında bkz. Tank Zafer Tunaya, Türkiye'de Siyasal Partiler, s.

165- 174. 217

etrafında örgütlenen direniş hareketi, bu federasyon üzerin­ de önemli bir ağırlığa sahiptir. 34 Dünya Savaşı sırasında Teş­ kilat-ı Mahsusa için çalışan Dr. Esat (Işık) bir Karakol üye­ siydi.35 Dr. Esat aynı zamanda Milli Talim ve Terbiye Cemi­ yeti'nin de başkanıydı ve Osmanlı Çiftçiler Cemiyeti'nin İda­ re Heyeti'nde yer almıştı. Milli Talim ve Terbiye Cemiyeti, Milli Kongre'nin kuruluşu için önemli bir inisiyatif aldı. Bu Cemiyet'in dört üyesi, Mehmet Emin, Ali Kamil, Haydar Rı­ fat ve Baha Sait, Milli Kongre'nin kuruluşu için görevlendi­ rildiler, bu konuda kamuoyuna ilk çağrıyı yaptılar.36 Bun­ lardan Baha Sait oldukça etkili bir İttihatçıydı ve Karakol'u örgütleyen çekirdek kadro içinde yer almıştı.37 Milli Kong­ re, bir yandan milli bütünlüğü sağlamaya, Trakya ve Anado­ lu'da Müslümanların çoğunluğu oluşturduğunu kanıtlama­ ya çalışırken, diğer yandan da seçimlere milli bir ittifak ha­ linde gidilmesini mümkün kılacak faaliyetlerde bulunmak­ tadır. Milli Kongre Reisi Esat Bey 29 Ekim'de, Sosyalist Bir­ liği'nin Meclis'te sosyalist adayların temsili konusundaki ta­ lebine olumlu yanıt vermiştir. Daha sonra Mütareke döneminde gelişmekte olan Türkiye komünist hareketinin önemli simalarından biri olacak Ziy­ netullah Nevşirvanov, bu dönemde SOF üyesidir.38 Nevşir34

Bu konuda kısa bir tartışma için bkz. Erol Ülker, "işgal lstanbul'unda Müda­ faa-i Milliye'nin Kuruluşu Üzerine Bir Değerlendirme: ittihatçılar, Komünist­ ler, Sosyalistler", Kebikeç, no. 41, Haziran 2016, s. 72-73.

35

Erik jan Zürcher, Milli Macaıhlede ittihatçılık, s. 1212. Dr. Esat'ın siyasal ve mesleki kariyerinin gelişimi hakkında daha fazla bilgi için bkz. H. Kadircan Keskinbora, Bilimde, Siyasette, Milli Macadde'de Bir Işık: Esat Işık, lstanbul: Kavis Yayıncılık, 2010.

36 Bu çağnnın metni için bkz. Niyazi Ahmet Banoğlu, "Milli Kongre ve Faaliyet­ leri", Atatürk Araştımıa Merkezi Dergisi, cilt 3, no. 7, Kasım 1988, s. 197-2 1 2 , http://www .atam.gov. tr/dergi/sayi-07/milli-kongre-ve-faaliyetleri 37

Fethi Tevetoğlu, Milli Mücadele Yıllanndaki Kuruluşlar: Karakol Cemiyeti, s. 4. Yenibahçeli Şükrü'ye göre Karakol Cemiyeti'ne ismini veren Baha Sait'tir. Ye­ nibahçdi Şakra Bey'in Hatıralan, der. Yaşar Semiz ve Ömer Akdağ, s. 58-59.

38 Mete Tunçay, Türkiye'de Sol Akımlar, s. 80. Nevşirvanov'un Haft TKP'ye üye218

vanov, Ocak 1 923 tarih­ li kısa bir yazısında, sos­ yalist partilerin oluşturdu­ ğu ittifakı "İstanbul amele­ si arasında bir 'cephe birli­ ği"' teşebbüsü olarak nite­ lendirir. 39 Gerçekten bir­ lik hareketi, yukarıda be­ lirtildiği gibi, yalnızca sos­ yalist partileri değil kimi önemli emek örgütlen­ melerini de içermektedir. Nevşirvanov, Ethem Ne­ jat'ın cephe girişimi hak­ Ethem Nejat (TÜSTAV Görsel İşitsel kındaki düşüncelerini şöy­ Arşiv Fonu). le ifade eder: " 1 9 1 9 sene­ sinde muhtelif amele teşkilatları ve muhtelif sosyalist 'fır­ ka'lar tarafından, İntihabat Kanunu'nu protesto etmek üze­ re toplanan 'İstanbul'un llk Sosyalist ve Amele Mitingi'nde, 'Azizim, bu miting, bizim yapmak istediğimiz tek cephenin mukaddemesidir' diye ümitlenmişti. "40 Cephe hareketinin genel bir heyecan yarattığına işaret eden gelişmeler arasında, TSF'nin 3 1 Ekim'de Şehzadebaşı Şark Tiyatrosu'nda düzenlediği toplantıyı da anmak gerekir. İstanbul basınında, "mebusan intihabatında amelenin müt­ tehiden hareket etmesini temin etmek üzere . . . " organize edi­ len bu toplantıya 2.000 kişinin katıldığı bildirilmiştir.41 Top!iği için bkz. Mete Tunçay ve Erden Akbulut, Türkiye Halk lştirahiyun Fırka­ sı, s. 83. 39

Zenon-Zeynullah Nevşirvanov, "Ethem Nejat Arkadaş", Mustafa Suphi ve Yol­ daşlan, haz. Burhan TuğSavul, s. 1 13. 40 A.g.e., s. 1 14. 41 ikdam gazetesinin 3 1 Teşrinievvel 1335 tarihli sayısından aktaran Mete Tun­ çay, Türhiye'de Sol Akımlar, dipnot 26, s. 74. 219

lantı esnasında yapılan ko­ nuşmalarda, işçilerin çıkarla­ nnı koruyabilmek için ittifak halinde olmaları gerektiği­ ne ve Meclis'e temsilci yolla­ yabilmek için sosyalist birli­ ği etrafında toplanmanın lü­ zumuna vurgu yapılmıştır.42 Sosyalistlerin birlik çalış­ maları ile meşgul olduğu sı­ ralarda, lstanbul'da daha ge­ nel bir seçim ittifakı için ara­ yışlar da sürmekteydi. Se­ çimlerde mevcut parti ve ce­ miyetlerin ortak tutum al­ Ziynetullah Nevşirvanov (fÜSTAV Görsel İşitsel Arşiv Fonu). masına ilişkin tartışmaların 19 Haziran 1919 tarihinde Sulh ve Selamet-i Osmaniye Fır­ kası'nın çağrısıyla başladığı anlaşılıyor.43 Hükümetin seçim çalışmalarını hızlandırması üzerine, bu defa Milli Kongre tüm partileri toplantıya davet eder. Ekim ayı sonunda Mil­ li Kongre merkezinde gerçekleşecek olan ilk toplantıda "lş­ çi ve Amele Sosyalist Birliği" temsil edilecektir.44 Bunun dı­ şında ilk toplantıya Çiftçiler Derneği, Milli İktisat ve Milli Türk Fırkalan'ndan temsilciler katılır. Ancak yeterli çoğun­ luk sağlanamadığından olacak toplantı ertelenir. 5 Kasım'da 42

Hamit Erdem,

Osmanlı Sosyalist Fırhası ve lştirahçi Hilmi, lstanbul: Sel Yayın­

cılık, 2012, s. 183.

43

Millt Kongre'nin millt bir blok kurmak için yaptığı çalışmalar hakkında önem­ li bir kaynak, 17 Kasım l 919'da Sadrazam Ali Rıza Paşa'ya gönderilen rapor­ dur. içişleri Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Keşfi [Le Mustechar du Ministere de l'lnterieur Ahmed Kechfi ) imzasıyla gönderilen bu raporun Fransızcası için bkz. SHAT, 20 N 167, SR Marine, 2• Bureau, Carton: 57, Dossier 2, "Rapport sur le Milli Congres et les Partis Politiques. Adresse au Grand-Vezir par le Sous-Secretaire d'Etat du Ministere de l'lnterieure."

44

31 Ekim 1919 tarihli lhdam gazetesinden aktaran Erden Akbulut ve Mete Tun­ lstanbul Komünist Grubu, s. 60.

çay tarafından

220

yine Milli Kongre'de gerçekleştiği rapor edilen toplantıda se­ kiz üyeden oluşan bir seçim komisyonu karara bağlanır.45 Bu komisyon, Milli Ahrar, Sulh ve Selamet-i Osmaniye gibi Milli Kongre üyesi olmayan fırkaları da kapsayarak daha ge­ niş bir platform oluşturmuştur. Ancak görüşmelerde ortak adaylar belirleme konusun­ da bir anlaşmaya varılamaz. 23 Kasım tarihli lfham gazete­ si, Milli Türk Fırkası'nın neden ortak aday faaliyetlerinden çekildiğine ilişkin açıklamasını yayınlar.46 En önemli sebep, Milli Kongre'nin lstanbul'dan yalnızca 10 aday gösterilme­ si konusundaki ısrarıdır. Buna karşılık, Milli Türk Fırkası, ikinci seçmene daha fazla seçim şansı tanınabilmesi için 30 aday gösterilmesini savunmaktadır. Ayrıca her bir parti be­ lirli sayıda aday gösterebilmelidir. Fakat Milli Kongre, tüm adayların ayn ayn oya sunulmasında ısrarcıdır. Neticede 27 Kasım'da yapılan toplantı somut kararlar alınamadan nokta­ lanır.47 Bu sıralarda, Milli Kongre Reisi Esat Bey bir açıkla­ ma yaparak, ortak adaylar belirleme çabalarının başarısızlık­ la sonuçlandığını belirtir.48 Bu sebeple Milli Kongre seçmen­ lere kendi adaylarını içeren 1 5 kişilik bir liste tavsiye eder. Önerilenler arasında, Prens Sabahattin, Dr. Adnan [Adıvar] Bey, Servet-i Fünun Direktörü Ahmet lhsan Bey, Lütfi Fikri gibi önemli simalar bulunmaktadır. 28 Kasım tarihli Tercü­ man gazetesinde Milli Kongre adaylarını eleştiren bir yazı çı­ kar.49 Özellikle Dr. Adnan Bey'in Enver Paşa ve Hilal-i Ah­ mer Cemiyeti ile ilişkilerine dikkat çekilir. 45

Rapport sur le Milli Congres et les Partis Politiques, s. 2.

46 SHAT, 20 N 167, SR Marine, 2• Bureau, Carton: 57, Dossier 2, no. 1404 A-3, Congrts National et les Elections, Annexe V, Communique du Parti 'National Turc'. -

47

Rapport sur le Milli Congres et les Partis Politiques, s. l .

48 SHAT, 20 N 167, SR Marine, 2• Bureau, Carton: 57, Dossier 2 , no. 1 404 - A-3, Congrts National et les Elections, Annexe il, Les Candidats de Constantinople. 49 SHAT, 20 N 167, SR Marine, 2• Bureau, Carton: 57, Dossier 2, no. 1404 A-3, Congrts National et les Elections, Annexe iV, "La Faillite du Congres National", -

221

Sosyalistler, Numan Usta ve mesleki temsil Seçim komisyonunun başa­ rısızlığa uğradığı sıralarda Sosyalist Birliği'nin de da­ ğıldığı anlaşılıyor. Nevşir­ vanov'a göre bunun sebe­ bi, partiler içinde egemen olan ayrılıkçı (separatizm) ve küçük burjuva temayül­ Malta'da esaret esnasında Aka Gündüz lerdir. 50 Neticede sosya­ ve Numan Usta (Feridun Fazıl Tülbentçi list partiler seçimlere kendi Koleksiyonu, İstanbul Salt Araştırma). adaylarıyla katılır ve bun­ ların hiçbiri seçilemez. İstanbul'dan mebus seçilen tek iş­ çi temsilcisi, Zeytinburnu Silah Fabrikası'ndan Numan Us­ ta'dır. 51 Seçimlere kadar kamuoyunda bilinmeyen Numan Usta'nın bu derece önemli bir başarıya imza atması, İttihat­ çı ikinci seçmenin kendisine verdiği desteğe bağlanır. Peyam gazetesine göre Numan'ın Mütareke'den sonra Berlin'e gitti­ ğine dair tanıklar vardır. Orada Talat Paşa'yla görüşmüş ve ondan aldığı direktiflerle İstanbul'a döndükten sonra İttihat ve Terakki Merkez Komitesi'yle ilişkiye geçmiştir. Numan, seçim günü Komite'nin İttihatçı ikinci seçmene verdiği giz­ li bir direktifle yeterli oyu alarak mebus seçilir. 52 Bu özellik­ le TSF tarafından ağır bir şekilde eleştirilir.53 Numan'ın ger­ çek bir işçi temsilcisi değil, bir İttihatçı olduğu ima edilir. 50

Zenon-Zeynullah Nevşirvanov, "Ethem Nejat Arkadaş", s. 1 13.

51

Seçimler ve Numan Usta hakkında bkz. Ersoy Zengin, "Türkiye lşçi Hareket­ leri Tarihinde lmalat-ı Harbiye işçileri", s. 456-457.

52

SHAT, 20 N 167, carton: 57, file: 2, "Numan Effendi. Depute Socialiste", 23 Decembre 1919.

53

Tank Zafer Tunaya, Türkiye'de Siyasal Partiler, cilt 2, s. 427-429.

222

24 Aralık'ta lleri gazetesinde yayınladığı makalede Ce­ lal Nuri, Numan Usta'nın lttihatçılığıyla ilgili suçlamala­ rı, 1TC'nin artık var olmadığını söyleyerek geçiştirir ve Nu­ man Usta'nın Mesai Fırkası'nın ileri gelenlerinden olduğu­ nu vurgular.54 Bu fırka Ocak 1919'da lmalat-ı Harbiye, bah­ riye, şimendifer, fes, mensucat fabrikası işçileriyle, Ağaç­ lı madeni, deniz amelesi ve kimi özel işletme çalışanları ta­ rafından kurulmuştur. 55 Celal Nuri'ye göre Mesai Fırka­ sı, "ittihat ve Terakki ve onun mübarek karikatürü 'Hürri­ yet ve itilafa zerrece benzemiyordu. Çünkü efradı yekne­ sak idi. Ve bir tabaka-i içtimaiye mensup bulunmak rişte­ si bunları yekdiğerine bağlıyordu. Bu fırkanın yalnız prog­ ramı pek mahirane çizilmemişti . . . Memlekette hakimiyet-i milliye uknumunun yaman muhalifi Damat Ferid Paşa fır­ kanın derece-i ehemmiyetini anlar anlamaz onu derhal ve bila-sual ilga etti. İstanbul amele mebusu Numan Efendi bu zümrenin ileri gelenlerindendi. Damat Ferid Paşa hazretle­ rinin sukutlanyla amelenin de iade-i itibar etmeleri doğru ve muhik değil midir ya? " Celal Nuri'nin yazısına atıfla, Numan Usta'nın resmi ola­ rak kapatılmış olan Osmanlı Mesai Fırkası'nın üyesi ola­ rak değil, bağımsız bir aday olarak seçildiği söylenebilir. Ancak bu, Numan'ın ittihatçılarla ilişkide olduğu gerçeği­ ni değiştirmemektedir.56 llhan Tekeli ve Selim llkin, Nu­ man Usta'nın, Muhtar Bey ve Kamil Efendi'yle birlikte, it­ tihatçı bir çevre tarafından gizli propaganda tesiriyle lstan­ bul'dan mebus seçtirilen üç kişiden biri olduğunu vurgula54 "Ameleden Bir Mebus", ileri, 24 Aralık 1919, s. 1 -2. 55 "Osmanlı Mesai Fırkası", ikdam, 28 Kanunusani 1 335, s. 2. Aynı haberde fır­ kanın yöneticileri ve idare heyetlerinin de isimler verilmiştir. Osmanlı Mesai Fırkası için aynca bkz. a.g.e. s. 333-339. Bu fırka hakkında bir yazı için bkz. "Mesai Fırkası", lleri, 4 Mart 1919. s. 4. "Ferdi Helvacızade" imzalı bu yazıda, fırka programı iptidai bulunmuş ve geliştirilmesi tavsiye edilmiş.

56 Bu konuda bkz. Mete Tunçay, Türkiye'de Sol Akımlar I, s . 83-84.

maktadır.57 Söz konusu İttihatçı çevre, Cihan Harbi sırasın­ da lTC'nin İstanbul Heyet-i Merkeziyesi'ni kontrol etmiş, savaş ekonomisinin örgütlenmesinde ve lstanbul'un iaşe iş­ lerinde önemli roller oynamıştır. Mütareke'den sonra da fa­ aliyetlerini sürdüren bu çevrenin fiili lideri olarak değerlen­ direbileceğimiz Kara Kemal, Ocak 1919'da tutuklanan pek çok lttihatçıdan biridir ve Mayıs l 91 9'da Malta'ya sürgüne yollananlar arasında yer almıştır.58 Tekeli ve llkin, Kara Ke­ mal sürüldükten sonra, İstanbul Heyet-i Merkeziyesi içinde yer almış olan Kör Ali lhsan (tloğlu) Bey'in nüfuzunun art­ tığına işaret eder. 59 Ali lhsan Bey, lstanbul'un Mart l 920'de resmi olarak işgal edilmesinden önce İstanbul Heyet-i Mer­ keziyesi adına bir toplantı daha düzenlemeyi başarır. Mem­ duh Şevket Esendal, Hüseyinzade Ali gibi simaların katıldı­ ğı toplantıda "temsil-i meslekiye istinat eden" bir program kabul edilir. Tanıl Bora'nın belirttiği gibi mesleki temsil Türkçede kor­ poratizmin karşılığıydı.60 En genel hatlarıyla mesleki tem­ sil programı, siyasal ve iktisadi hayatın, mesleki korporas­ yonlar etrafında örgütlenmesini önermektedir:61 Meclis bi­ reysel olarak seçmenlerden ziyade, mesleki grupları temsil 57

llhan Tekeli ve Selim llkin, "(Kör) Ali Ihsan (lloğlu) Bey ve Temsil-i Mesleki Programı." Cumhuriyetin Harcı. Birinci Kitap: Köktenci Modemitenin Doğuşu, İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınlan, 2003, s. 373-375.

58

lttihatçılann yargılanması ve sürgüne gönderilmesi hakkında bkz. Bünyamin Kocaoglu, Mütarekede ittihatçılık, İstanbul: Temel Yayınlan, 2006, s. 216-235.

59

llhan Tekeli ve Selim llkin, a.g.e., s. 372-373.

60

Tanı! Bora, Cereyanlar: Türkiye'de Siyası ideolojiler, İstanbul: lletişim Yayınla­ n, 2017, s. 142, 1 59.

61

Programın öncesinde ortaya konan ilk versiyonunda, biri meslekleri temsil

eden, diğeri seçimlere dayanan iki meclis kurulması önerilmektedir. 1920 yı­

lında Ankara'da gündeme gelen programda bu ikinci meclise yer verilmemiş­ tir. Programın evrimini özetleyen bir tartışma için bkz. "Meslek-i Temsilci­ lik Ne Demektir", Meslek, no. 1, 15 Aralık 1924, s. 5-6. Mete Tunçay, bu yazı­ nın büyük bir kısmını Türkiye'de Sol Akımlar fde yayınlamış ve tartışmıştır (s. 304-305). 224

eden milli bir karaktere sahip olmalıdır.62 Tüketim ve üre­ tim kooperatiflerinin kurulmasını temel alan mesleki tem­ sil, Osmanlı'da lonca ve tımar sisteminin çözülmesiyle orta­ ya çıktığı iddia edilen iktisadi ve siyasal çöküşün tarihsel bir analizi çerçevesinde ortaya konmuştur. 63 Bu program ilk kez esnaf cemiyetleri ve kooperatifler üzerinde önemli bir ağır­ lığı olan lTC İstanbul teşkilatının lider kadroları tarafından Cihan Harbi yıllarında formüle edilmiştir (Tekeli ve tlkin, 2003). 64 Ali İhsan Bey bunlar arasında en etkili olanlardan biridir ve sonraki yıllarda mesleki temsil ona mal edilmiş­ tir. Ancak yazının başında belirtildiği gibi 1 91 7 yılında Os­ manlı sosyalistlerini temsilen Stockholm'e giden Hüseyinza­ de Ali'nin de bu İttihatçı çevreye dahil olduğu unutulmama­ lı ki, bu yetki kendisine İTC'nin kontrolündeki kimi esnaf cemiyetleri yöneticileri tarafından verilmişti.65 Bu açıdan bakıldığında bahsi geçen İttihatçı çevrenin sos­ yalist bir temayüle sahip olduğu iddiasında Cihan Harbi'nin son yıllarından Mütareke dönemine uzanan bir devamlılık olduğu görülüyor. Nitekim Ferah Tiyatrosu'nda ortaya çı­ kan cephe girişiminin İttihatçı bir bileşene de sahip oldu­ ğu anlaşılıyor. Serkan Erdal, Osmanlı Sanatkaran Cemiye­ ti hakkındaki çalışmasında haklı olarak bu örgütün İttihat­ çılarla organik bağını vurgular ve uzun süre sekreterliğini yapan Numan Usta'nın İTC üyeliğinin altını çizer.66 Ayrı­ ca, 24 Ekim'deki toplantıya hamallar, salapuryacılar ve mav­ nacıları temsilen katılan cemiyetler, Cihan Harbi esnasında 62 Ali Ihsan Bey'in mesleki temsil programı ve buna ilişkin notlan için bkz. Me­ te Tunçay, a.g.e., s. 372-377. 63

A. Cerrahoglu, Turhiye'de Sosyalivnin Tarihine Katkı, İstanbul: May Yayınlan, 1973, s. 398-407.

64 llhan Tekeli ve Selim llkin, a.g.e. , s. 366-367. 65 Orhan Y. Silier, "The Participation of the Union and Progress Party in the Stockholm Intemational Conference of 1917." 66

Serkan Erdal, "Osmanlı Sanatkaran Cemiyeti", Atatürk Üniversitesi Sosyal Bi­ limler Enstitılsıl Dergisi, no. 19 ( 1 ) , 2015, s . 169. 225

İttihat ve Terakki tarafından Kara Kemal'in liderliğinde et­ kin bir şekilde kontrol edilmekteydi.67 İttihatçılann bu tip örgütlenmeler üzerindeki fiili etkisi hükümetin aldığı kar­ şı tedbirlere rağmen Mütareke döneminde de devam etmiş ve bunlar direniş hareketi içinde önemli roller oynamıştır.68 Numan Usta'nın İstanbul mebusu seçildikten sonra yaptı­ ğı açıklamalar, mesleki temsil programının izlerini taşımak­ tadır. Numan kendisini milli ve Türk bir sosyalist olarak ta­ nımlar, enternasyonalizmin Müslüman Türk işçilerin tema­ yüllerine ve çıkarlarına uygun olmadığını belirtir. Kendisi­ nin vekil olarak seçilmesi toplumun tüm tabakalarını tem­ sil eden milli bir meclisin oluşması için önemli bir adımdır. Müslüman ve Türk işçiler kendi çıkarlannın farkına varma­ lı, işçi birlikleri etrafında bir araya gelmelidir. Türkiye'de sosyalizm ve bağımsızlık mücadelesi birbirlerinden ayn sü­ reçler olarak görülmemelidir.69 Numan Usta'nın sergiledi­ ği yaklaşım Marksist bir sosyalizm anlayışından çok daha fazla örneğin ltalyan faşizminin önemli kaynaklanndan biri olan ulusal sendikacılık hareketiyle paralellikler göstermek­ tedir. 70 Mesleki temsil programını hatırlatır bir şekilde ltal­ yan ulusal sendikacılan meslekt gruplann, yani korporas­ yonlann öz yönetimine dayanan bir ekonomik-siyasal siste­ min gerekliliğini savunmuştur ki, işçilerin sendikal ve koo­ peratif örgütlenmeleri de bunun bir parçası olarak görülür. 67 Birinci Dünya Savaşı Oncesinde liman işçilerinin ve genel olarak esnaf cemi­ yetlerinin milli iktisat politikalanndaki rolleri ve ittihatçılarla ilişkileri hak­ kında bkz. Y. Doğan Çetinkaya, Osmanlıyı Mılslamanlaştınnak: Kitle Siyaseti, Toplumsal Sınıflar, Boykotlar ve Milli iktisat (1909-1 91 4), lstanbul: lletişim Ya­ yınlan, 2015. 68

Erik Jan Zürcher, Millr Mücadelede ittihatçılık, lstanbul: tletişim Yayınlan, 2010, s. 130.

69

SHAT, 20 N 167, canon: 57, file: 2, "Numan Effendi. Depute Socialiste", 23 Decembre 1919.

70 Oylan Riley, The Civic Foundations of Fascism in Europe: 1taly, Spain, and Ro­ mania, 1870-1 945, Baltimore: John Hopkins University Press, 2010, s. 47-51 . 226

Yukarıda belirtHdiği gibi Numan'ın seçilme­ si TSF ve SDF tarafın­ dan sert bir şekilde eleş­ tirilmiştir. Tepkiler bu­ nunla sınırlı kalmaz. ls­ tanbul'dan bağımsız bir aday olarak vekil seçilen Lütfi Fikri Bey İttihat ve Terakki'nin seçim­ lerdeki etkisi nedeniyle istifa eder, Numan Us­ ta ve Muhtar Bey koyu uEskişehir Sancağında Çok Eser Bırakan Ethem Nejat Bey. Eski Maarif Müdürü. lttihatçılıklarından do­ Çiftçileri işçileri Kurtaracak Çalışkan ve layı istifaya davet edil­ Namuslu Bir Zatdır. Mebus lntihab Edelim" (TÜSTAV Komintem Arşivi Döküm 1, mektedir.71 lstanbul'dan cd no. 1, klasör no. 1/36, belge no. 1). Mehmed Vehbi, Eskişe­ hir'den Ethem Nejat dışında Niğde ve lzmir'den de birer aday ile katıldığı seçimlerde başarılı olamayan TlÇSF'nin ay­ nı durum karşısında tepkiyse çok daha ılımlıdır.72 Parti ya­ yın organı Kurtuluş'ta, kendisini sosyalist olarak nitelendi­ ren Numan Efendi'nin seçimi kazanması ve bir amele tem­ silcisinin Meclis'e girmesi dikkate değer bir olay olarak yo­ rumlanır. "Numan Efendi'nin sınıfının menfaatini pek iyi takdir ederek bir Sosyalist Parti'ye katılacağına" dair öngö­ rüde bulunulur.73 TlÇSF kadroları ile Numan arasında se­ çimlerden önce bir bağlantı kurulmuş olması hayli muh­ temel. Daha önce vurgulandığı gibi Numan uzunca bir süre Osmanlı Sanatkaran Cemiyeti ldare Heyeti'nde gö71

"lntihabat Netayici ve Meclis-i Mebusanın Küşadı" , Jkdam, 28 Kanunuevvel 1335, s. 1 .

72

Seçimlerle ilgili e l ilanları ve beyannamelerin transliterasyonu için bkz. Akbu­ lut ve Tunçay, a.g.e. , s. 54-56.

73

"Türkiye Seçimleri , Kurtuluş, haz. Rasih Nuri ileri, "

s.

198-199. 227

rev yapmıştır.74 Bu cemi­ yet 24 Ekim'de Ferah Ti­ yatrosu'nda gerçekleşen ve TlÇSF'nin öncülük ettiği toplantının katılımcıların­ dan biridir. Mete Tunçay'ın İttihat­ çı sol olarak nitelendirdi­ ği korporatist eğilim ile sosyalist hareket arasında­ ki bağlantının daha geniş bir çerçeveden düşünül­ düğü takdirde mutlaka is­ tisnai bir gelişme olmadı­ ğını söyleyebiliriz. Güçlü "Eskişehir Sancağı Mebus Namzedi Sabık Maarif Müdürü Ethem Nejat bir liberalizm ve parlamen­ Beyin Beyannamesin (fÜSTAV tarizm eleştirisine daya­ Komintem Arşivi, döküm 1, cd no. 1, klasör n o . 1/36, belge no. 1). nan devrimci sendikalizm 1890'larda sosyalist hareketin ılımlı ve reformist yöneli­ mine tepki olarak Fransa'da doğdu ve 1900'lerde ltalya'da yaygınlaştı. Devrimci sendikalistler 1907'de İtalya Sosyalist Partisi'nden (lSP) ayrıldı ve bu hareket giderek, çıkış nok­ tası "proleter ulus" söylemi olan milliyetçi bir yönelim be­ nimsedi. 75 Daha önce vurgulandığı gibi devrimci sendika­ lizm ile milliyetçilik arasındaki bu sentez 1919'da faşist ha­ reketin kuruluşunda önemli bir rol aldı. Hareketin lide­ ri olan Mussolini Cihan Harbi öncesinde lSP'nin devrim74 ikdam gazetesinde, Numan Efendi'nin

"Meşrutiyette teşekkül eden Osmanlı

Sanatkaran Cemiyeti'nde idare azasından bulunmuş" olduğu vurgulanır. "ls­ tanbul'da Mebus intihabının Netayici",

llıdam, 20 Kanunuevvel 1335, s. 1. 169-1 70.

Bu

konuda bkz. Serkan Erdal, Osmanlı Sanatkaran Cemiyeti, s.

75

228

Devrimci sendikalizmin milliyetçileşmesi hakkında bkz. Stanley G. Payne, A History of Fascism, 1914-1945, Wisconsin: The University of Wisconsin Press, 1996, s. 66-69.

ci kanadına mensuptu ve 1 9 1 2'de bu kanadın parti aygıtı üzerinde hakimiyet kurmasına destek oldu.76 Ancak 1914 yılı sonlarında savaş yanlısı bir tutum alarak lSP'den ayrıl­ dı. Liderliğini üstlendiği faşist hareketin 1919'da ilan ettiği program hala demokratik seçimleri ve işçi haklarını vurgu­ layan belirgin bir "sol" içeriğe sahipti.77 Özetle, faşizm ltal­ ya'da sosyalizmden tamamen bağımsız bir siyasal hareket olarak ortaya çıkmadı ve bu ikisi arasındaki ayrışma bir sü­ reç içinde gerçekleşti. Bu yazının sınırları dahilinde sosyalizm, sendikalizm ve korporatizm arasındaki ilişkileri tarihsel ve kavramsal ola­ rak tüketici bir biçimde tartışmak, ittihatçı sol akımları ve bunların sosyalist örgütlerle ilişkilerini bu çerçevede de­ ğerlendirmek mümkün değil. Yine de belirtilmesi gereken önemli bir nokta Numan Usta'nın milli sosyalizm anlayışı­ na damgasını vuran korporatist bakış açısının TlÇSF kad­ rolarına çok da yabancı olmadığıdır. ismi belirtilmeyen bir TIÇSF üyesiyle seçimlerden çok kısa bir süre sonra yapılan ve 29 Aralık'ta "Türk Amelesinde Mücadele Hazırlığı" baş­ lığıyla ikdam gazetesinde yayınlanan bir mülakatta öne çı­ kan korporasyon ve Türk köylüsü için tanın kooperatifi gi­ bi fikirler büyük olasılıkla Numan ve onu destekleyen seç­ menlerin en azından bir bölümü için kabul edilebilir hedef­ ler olmalıdır:78 Erbab-ı mesai arasında sınıf menfaatini şuurlu bir hale ge­ tirecek olan teşkilat, bu mesaimizin mahrekini teşkil ede­ cektir. Bu meyanda Avrupa'da (Korporasyon) tarzındaki iş­ çi birliklerini tadat ederiz. Son zamanlarda teessüs etmiş olan Umum Türkiye İşçiler Derneği ile Fırkamızın sıkı ve samimi bir teması vardır. Bu Demek bütün mesalik-i sa'ye

77

A.g.e., s. 83. A.g.e., s . 9 1 .

78

Erden Akbulut v e Mete Tunçay tarafından Istanbul Komünist Grubu, s . 60.

76

229

mensup erbab-ı mesıliyi bir araya toplamaktadır. Bundan mılada, bilhassa ziraat memleketi olan Türkiye'de ıslahat-ı ziratyeyi sosyalizm prensiplerine göre vücuda getirmek ve bu suretle Türkiye hayat-ı siyasiye ve içtimaiyesinde sa'y kuvvetine kuvvet verdirmek üzere taşrada (Çiftçi alımsa­ tım dernekleri) tesis etmek istiyoruz.

Sonuç yerine Yine de 1919 seçimleri sürecinde TIÇSF ile ittihatçılar ara­ sında siyasal bir yakınlaşmadan bahsetmek çok aceleci ve büyük oranda sorunlu bir genelleme olur. Yukarıda vur­ gulandığı gibi, seçim ittifakı girişimi dağılmış, sosyalistler­ le birlikte ittihatçı çevrelerin de dahil olduğu bir cephe gi­ rişimi başarısızlığa uğramıştır. 1 2 Kasım tarihli Yeni Gün gazetesinde Milli Kongre'ye hitaben yapılan açıklama, 24 Ekim'den bu tarihe kadar ittihatçılar ile TlÇSF arasında cid­ di bir açının ortaya çıktığını gösteriyor. ittihatçı eğilimli Ye­ ni Gün, TlÇSF'nin kuruluş sürecinin yasal olarak tamam­ lanmadığını, bu partinin hükümete sunduğu programın hu­ kuki şartlan yerine getirmediğini belirterek, yine de Mil­ li Kongre'deki seçim çalışmalarına dahil edilmesini eleşti­ rir. TIÇSF ise kuruluş sürecinin yürürlükte olan Cemiyet­ ler Kanunu'na uygun bir şekilde ilerlediğini, Ferah Tiyatro­ su'nda yapılan toplantının tamamen yasal olduğunu ve Mil­ li Kongre'ye dahil olmasında hiçbir problem bulunmadığını vurgular.79 Buna rağmen TlÇSF'nin seçimlere katılabilmesi için gerekli prosedür ancak 1 7 Aralık'ta yani seçimlerden bir gün önce tamamlanabilmiştir.80 79 SHAT, 20 N 167, SR Marine, 2• Bureau, Canon: 57, Dossier 2, Socialistes Tur­ cs. Rtsumt, 19 Novembre 1919.

80

230

"Ekonomik ve Sosyal Olaylar. Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Partisi", "Türki­ ye Seçimleri", Kurtuluş, haz. Rasih Nuri Heri, s. 1 76, 198-199. 18 Aralık tarih­ li llulam'da SOF ve TSF İstanbul seçimlerine katılacak partiler listesinde görü-

Numan Usta'mn mebus seçilmesini büyük bir heyecanla karşılayan Yeni Gün, Kasım ayı ortalarında açık bir şekilde TlÇSF'yi seçim sürecinin dışında bırakma çabası içindedir. Bu, 24 Ekim sonrasında ortaya çıkan mutabakatın sona er­ mesi şeklinde yorumlanabileceği gibi, aynı toplumsal tabana ve seçmen kitlesine yönelik siyaset üretme iddiasında olan, ancak sosyalizmi oldukça farklı yorumlayan gruplar arasın­ daki rekabetin bir uzantısı olarak da görülebilir. Söz konu­ su toplumsal tabanın yalnızca modern sektörlerde istihdam edilen işçileri değil, Mütareke öncesinde lTC'nin esnaf ce­ miyetleri aracılığıyla nüfuz ettiği hamallar, mavnacılar, san­ dalcılar gibi daha "geleneksel" emek kesimlerini de içerdi­ ği vurgulanmalıdır. Sosyalist ittifak tam da bu yüzden sayı­ sı 300 bini geçen İstanbul proletaryasını temsil etme iddia­ sındadır. Her halükarda, Ziynettulah Nevşirvanov'un cephe giri­ şimi olarak nitelendirdiği sosyalist ittifak dağılmış, TlÇSF, TSF ve SDF adayları seçilememiş, Numan Usta Meclis'e gi­ ren tek işçi temsilcisi olarak kalmıştır. O da İstanbul'un 16 Mart 1920'de resmi olarak işgalinden sonra İngiliz makam­ ları tarafından Malta'ya sürgüne gönderilmiştir.81 Numan 192l'in son çeyreğine kadar orada kalır, Ekim 1 921'de An­ kara hükümeti ile İngiltere arasında savaş esirlerinin değişi­ mi hakkında imzalanan bir protokole dayanarak Kara Vasıf, Rauf (Orbay) ve Celal Nuri'yle birlikte serbest bırakılan 5 1 Malta sürgününden biri olur.82 Yılın sonlarına doğru Anka­ ra'ya ulaşarak Meclis'e katılır. Menteşe mebusu Tevfik Rüş­ tü'yle (Aras) birlikte kendini sosyalist olarak nitelendirmeknürken TlÇSFnin ismi yer almamaktadır. "Bugün lstanbul Mebuslannın inti­ habı", llıdam, 18 Kanunuevvel 1335, s. 1 .

81

Public Record Office, Foreign Office Catalogs, 371/5089, 2 5 March 1 920.

82

Bu anlaşma hakkında bkz. Selma Yel, "Malta Sürgünlerinin Mübadele Edilme­ si",

Askert Tarih Bülteni, no. 35, Ağustos 1993, s. 222-233. 231

tedir.83 Bu sırada lstanbul'daki sol ve işçi hareketleriyle bağ­ larının tamamen kopmadığı tahmin edilebilir.84 Nitekim Aralık 1922 ortalarında lstanbul'a döner ve mevcut işçi ör­ gütlenmelerini tek bir konfederasyon çatısı altında bir araya getirmeyi amaçlayan yeni bir birlik faaliyetinin başına geçer. Bu girişim önce Umum Amele Birlikleri Heyet-i Müttehide­ si daha sonra İstanbul lşçi Teşkilatlan Heyet-i Müttehidesi olarak adlandırılacaktır.

83

"lstanbul'da Amele Mebusu Numan Usta'yla Mülakat", ileri, 20 Aralık 1922, Sabahattin Ôzcl ve Işıl Çakan Hacıibrahimoğlu, Osmanlı'dan Milli Mücadeleye Seçilmiş Mülakatlar, İstanbul: Türkiye iş Bankası Yayınlan, 2003, s. 197-198.

84

Haziran 1922 tarihli bir rapor, lstanbul'da işçiler arasında yeni bir ittifak giri­ şimi için faaliyette bulunanların Numan Usta'dan aldıkları direktiflerle hare­ ket ettiklerini bildirmektedir. Bunlar arasında tramvay şirketi çalışanları ve es­ ki zabitanlar bulunduğu da rapor edilmiştir. TITE, 48127, l Haziran 1922, s. 3.

232

BRÜKSEVDEN İSTANBUVA MANiFESTO ÜZERİNE NOTLAR

...

M E H M ET Ô . ALKAN

"La Maison du Cygne" Grote Markt/Grand'Place Brüksel'in dünyaca bilinen mey­ danı. Görkemli Belediye Binası ve onun tam karşısında şim­ di Kent Müzesi olan Kral'ın evi bulunuyor. Meydanı çevrele­ yen ve bir kısmı dantel gibi işlenmiş binaların "Melek", "Kayık" ' "Miı'Sofer" ' "Çanta" "Tavuskuşu" "Tilki" "Dişi Kurt" ' ' "Uçurtma" . . . gibi ilginç isimleri var: Bunların arasında yer alan La Maison du Cygne Grote Mark'ın en güzel binaların­ dan biri, üzerinde de yazdığı gibi 1698'de yapılmış. La Mai­ son du Cygne "Kuğu Evi" demek. Binaya bu ismin verilmesi­ nin nedeni binanın ön cephesinde ve ana giriş kapısının he­ men yukarısında yer alan gösterişli kuğu heykeli. Bina şu anda Brüksel'in dünyaca tanınmış en lüks lokan­ talarından birine ait. 1959 yılından beri faaliyette olan lo­ kanta oldukça iddialı, o kadar ki kendisini "Belçika gastro­ nomi tacının mücevheri" olarak adlandınyor. Rezervasyon­ suz gitmek mümkün değil. Tahmin edileceği gibi sıradan bir öğün yemek için bile ciddi bir fatura ödemenizi gerek'

'

233

tiriyor. Dolayısıyla "üst taba­ kaya" hizmet veren, sıradan in­ sanların kullanamayacağı ka­ dar pahalı bir lokanta. Bina ya­ pılışı sonrasında bir süre Kasap Loncası'nın Lonca Binası olarak kullanılmış . Fakirlere ücretsiz yiyecek de dağıtılmış. Ama bu binayı değerli kılan başka bir özelliği var. Şimdiki haline ba­ kıp inanması çok güç, ancak bu binada, bir zamanlar Avrupa'da ve dünyada müthiş bir hareket başlatmış olan ve dünyanın en çok dile çevrilen, en tanınmış kitaplarından biri olan Komü­ nist Manifesto yazılmıştır. Ama Lokantanın resmi sitesinde bi­ le (http://www . lamaisonducyg­ Marx ve Engels tarafından ne.be) buna dair herhangi bir Komünist Manifesto'nun yazıldığı bilgi yer almaz. Binanın içinde Brüksel'de Grote Markt/ Grand'Place'da bulunan La de Marx'a veya Komünist Mani­ Maison du Cygne binasının dıştan !esto'ya dair bir bilgi yok. Ancak görünüşü (Fotoğraf Mehmet ô. Alkan). kimi gazete tanıtım yazılarında ve seyahat önerileri veren sitelerde adeta çelişkili bir cazibe unsuru olarak, binada "Kari Marx ve Friedrich Engels'in Ko­ münist Manifesto'yu 3 yıl boyunca "pişirildiği/uydurduğu/ tezgahladığı" gibi ifadeler yer alır. Aslında bunların biraz da turist çekmek için yazıldığı açık. Brüksel'in en pahalı lokan­ talanndan biri olan ve mahzenindeki 20 bin şarapla övünen La Maison du Cygne de bir zamanlar Komünist Manifesto nun yazılmış olduğunu ve fakirlere ücretsiz yemek dağıtıldığını hatırlamak yeterince ironi içeriyor olsa gerek. '

234

'

İçinde Komünist Manifesto'nun yazıldığı La Maison du Cygne'in de bulunduğu binalar topluluğu (Fotoğraf Mehmet Ô. Alkan).

Kuğu Evi'nin komünistleri Brüksel 19. yüzyılda "liberal ülkenin liberal şehri" olarak ün salmıştır. Victor Hugo, Auguste Rodin, Paul Verlaine, Char­ les Baudelaire ve Alexandre Dumas gibi muhalif mülteciler buraya gelmişler, yaşamlarının bir bölümünü burada sürgün olarak geçirmişlerdir. Grote Markt meydanına bakan bina­ lardan bir diğeri Güvercin Evi'dir. Burası 185l'de ili. Napol­ yon'un rejiminden kaçan ve "hayat bir sürgündür," diyen Victor Hugo için sığınak olmuştur. Kari Marx 1845'te Fransa'dan kovulduktan sonra Avru­ pa'nın en liberal ülkesi olarak düşündüğü Belçika'ya gelir. Eşi ve çocuklarıyla yaklaşık 3 yıl boyunca Brüksel'de kala­ caktır. La Maison du Cygne ise 1846'dan 1848 Mart'ına ka­ dar Kari Marx'ın yoldaşlarıyla buluştuğu ve tartışmalar yap­ tığı bir yer olmuştur. Öte yandan, Komünist Birlik tarafından 235

184 7'de Londra'da düzenlenen Kongre'de ayrıntılı bir parti programının Kari Marx ve Friedrich Engels tarafından yazıl­ ması kararlaştınlrnıştır. Sonradan "dünyanın en etkili siya­ sal eserlerinden biri" olarak nitelenen ve Komünist Manifes­ to olarak anılacak söz konusu parti programı, 184 7'nin son aylanndan itibaren Marx ve Engels tarafından La Maison du Cygne'de kaleme alınacaktır. Bu binada o sıralarda fakirlere yemek dağıtılmakta ve aynı zamanda bar ve kahvehane olarak kullanılmaktadır. La Mai­ son du Cygne'in arka odalanndan birinde Marx'ın, emekçi sı­ nıfının nasıl sömürüldüğünü anlatan dersler verdiği de bi­ linmektedir. Marx ve yoldaşları 1847'yi 1848'e bağlayan yıl­ başını bu binada kutlamışlardır. Bu bina Belçika sosyalist ta­ rihi açısından da önem taşıyor. Zira 1885 yılında Belçika İş­ çi Partisi de bu binada kurulacaktır. Binanın üzerine Alınan Sosyal Demokratlarının talebi ve Brüksel Belediyesi'nin katkılarıyla 2 1 Eylül 2006 tarihin­ de Kari Marx anısına iki plaket asılmıştır. Binanın bir tarafı­ na konulan plakette Almanca ve İngilizce, diğer tarafına ko­ nulan plakette Brük­ sel başkent bölgesin­ de kullanılan her iki resmi dilde yani Fe­ lemenkçe ve Fransız­ ca olarak "Kari Marx Şubat 184S'ten Mart 1 848'e kadar Brük­ sel'de yaşadı. Yeni yı­ lı "Alınan İşçiler Der­ neği" ve "Demokra­ si Birliği" ile bu bina­ da kutladı," yazmak­ Fransızca- Felemenkçe plaket tadır. Ancak plaket(Fotoğraf Mehmet Ô. Alkan). 236

lerde Komünist Manifesto'nun burada kaleme alındığı belir­ tilmemiştir. Aynca bu plaketin üstünde bir başka plaket var ve plaket­ te "Belçika İşçi Partisi 5 ve 6 Nisan 1885'te Burada Kuruldu" (Ici Fut Fonde les 5 et 6 Avril 1885 Le Parti Ouvrier Belge/Hi­ er Werd op 5 en 6 April 1885 de Belgische Werkliedenparty­ gesticht) yazıyor. Marx'ın Brüksel'de 9 kez ev değiştirdiği biliniyor. Brük­ sel'de son iki yılını geçirdiği ev tespit edilmiş durumda. [ (Rue jean D'Ardenne, 50, Ixelles, Bruxelles, Belgique/]ean D'Ardenne Straat, 50, Elsene, Brussel, Belgie) ] Ixelles-Elsene mahallesindeki bu ev şimdilerde mesken olarak kullanılıyor ve bir de Yoga merkezi ilanı var. Karl Marx Evi olarak adlan­ dırılan binanın üstüne yine yakın bir zamanda "Ixelles Yerel Tarih Derneği" tarafından bir plaket çakıldı. Plakette "Ixelles Yerel Tarih Derneği, KARL MARX BURADA YAŞADI, 18461848" cümlesi yazılı: CERCLE D'HISTOIRE LOCALE D'IXELLES ICI VECUT KARL MARX

1846- 1848

Aslında sosyalist hareketin tarihi geçmişi ile ilgili bu tür plaketlerin asılması veya heykeller yapılıp kamusal alanla­ ra dikilmesi Avrupa'da ve Amerika'da yeni yeni, neredeyse 2000'li yıllarda görülmeye başladı. Sosyalist hareketin tari­ hi açısından önemli olan bina, mekan ve meydanlara açıkla­ yıcı plaket asmak, heykeller yapmak gibi uygulamaları Tür­ kiye'de de başlatmanın zamanı gelmiş olsa gerek. Örneğin 1 Mayıs 1 977'nin anısına Taksim'e bir heykel yapmak, plaket asmak, neden olmasın?

237

Komünist Manifesto'nun 1887'de

İstanbul'da Ermenice basıldığı efsanesi

Kuğu Evi'nde bitirilen kısaca Manifesto veya Komünist Ma­ nifesto, orijinal adıyla Mani­ fest der Kommunistischen Par­ tei, yani Komünist Parti Mani­ festosu Londra'ya gönderile­ rek 2 1 Şubat 1848'de Alman­ ca yayınlandı . Yayınlanma­ sının ardından Avrupa'daki 1848 Devrimlerinin de başla­ ...... ... - - ....ı.ı,ı .... tıcısı oldu. Bu nedenledir ki Belçika Kralı 1. Leopold, Ma­ nifesto'nun yayınlanışını iz­ leyen ay, Mart 1848'de Kari Marx'ın ülke dışına gönde12- Manifest'in 21 Şubat 1B4B'de yapılan ilk baskısı. rilmesi emrini verdi. Marx ve eşi Belçika polisi tarafından 18 saat gözaltında tutulduktan sonra, şehirden ayrılacak ve devrimcilere katılmak üzere Pa­ ris'e gidecektir. Oradan da Köln'e geçecek ve Neue Rheinisc­ he Zeitung adlı bir gazete çıkaracaktır. Herhalde, dünya tarihinde hiçbir kitap bu kadar geniş bir coğrafyada bu kadar büyük bir etki yaratmamış olsa gerek. Manifesto, izleyen yıllarda neredeyse dünyanın bütün dille­ rine çevrilecektir. Marx ve Engels'in adlan ilk kez 1872'de Leipzig'de yapılan baskısında yer alacak ve bu baskıda bro­ şürün adı Kommunistisches Manifest yani Komünist Manifesto olarak değiştirilecektir. Manifesto'nun kendisi kadar, çeşitli baskılara yazılan ön­ sözler de kitabın mütemmim cüzü olmuştur. 1888 yılın­ da Samuel Moore'un Engels ile birlikte yaptığı İngilizce çe.._. .... °"" .. .,.ilh•t•••ı1o111,._.. '" a•••ııu" . .. . .. ........ � c..- ._., .......

238

virisinin, en çok kullanılan İngilizce baskı olduğu söylenir. Bu baskı bizim açımızdan da önemli, zira Engels, 30 Ocak 1888'de İngilizce baskıya yazdığı önsözde Manifesto'nun İs­ tanbul'da Ermenice bir çevirisinin yapıldığını ama yayıncı­ sının da çevirmeninin de basmaktan vazgeçtiğini yazmak­ tadır: "Bundan birkaç ay önce, İstanbul'da yayınlanması beklenen Ermenice çevirisi, bana söylendiğine göre yayın­ cı Marx'ın adını taşıyan bir kitap yayınlamaktan korktuğu, çevirmen de kitabı kendi eseri gibi göstermeye yanaşmadığı için gün yüzüne çıkmamıştır. " 1 Engels 1 Mayıs 1890'da Londra'da Almanca baskıya yaz­ dığı önsözde ise olayın 1887 yılında yaşandığını belirterek şunları yazar: "Bu arada garip bir olaya değineyim: 1887'de, Ermenice bir çevirinin el yazması İstanbul'da bir yayıncı­ ya sunuluyor. Adamcağız, Marx'ın adını taşıyan bir kita­ bı yayınlamayı göze alamıyor, çevirmenden kitaba kendi adını koymasını istiyor, ama o da buna yanaşmıyor."2 Ra­ sih Nuri lleri de bu baskıyı merak etmiştir. Arkadaşların­ dan Komsomol Hasan (Hasan Kaşarcı) Unkapanı'ndaki Er­ meni bir dini kuruluşun kitaplığında Engels'in sözünü et­ tiği Ermenice çevirinin basılmış haline rastlamış olduğunu Rasih Nuri lleri'ye söylemiş, lleri de bu kurumu aramış ama bulamamış olduğunu yazar. Dolayısıyla sözü edilen Ermel

2

"An Armenian translation, which was to be published in Constantinople some months ago, did not see the light, 1 am told, because the publisher was afraid of bringing out a book with the name of Marx on it, while the translator de­ clined to cali it his own production." Metnin Türkçesi için bkz. Kari Marx-Fri­ edrich Engels: Komünist Manifesto ve Hakkındaki Yazılar, İstanbul: Yordam Ki­ tap, 2008, 3. baskı, s. 62.

"As a matter of curiosity, 1 may mention that in 1887 the manuscript of an Ar­ menian translation was offered to a publishcr in Constantinople. But thc good man did not have the courage to publish something bearing the name of Marx and suggested that the translator set down his own name as author, which the latter however declined." Bu metnin Türkçesi için bkz. Kari Marx-Friedri­ ch Engels: Komünist Manifesto ve Hakkındaki Yazılar, İstanbul: Yordam Kitap, 2008, 3. baskı, s. 67. 239

nice çevirisini Komsomol Hasan dışında şimdiye dek gören olmamıştır! 3 Manifesto'nun ilk Türkçe çevirisi: Mustafa Subbi'nin el yazısıyla "Komünist Beyannamesi"

Manifesto Türkçeye geç çevrilmiştir. Manifesto'nun ilk çevi­ risi Komünist Partisi'nin de kurucusu olan Mustafa Subhi tarafından yapılıyor. El yazısı çeviri yıllar sonra Mete Tun­ çay'a verilmiştir. Tunçay, sonradan Tarih Vakfı'na armağan ettiği bu eserin eline geçme hikayesini şöyle anlatır: Bakü'dayken bana, Türkiye'ye götürmem için, üstünde Poe­ sie sözcüğü basılı, sayfa kenarları yaldızlı ciltli bir defter ve­ rildi. içinde, M. Suphi'nin kendi el yazısıyla başladığı, fakat bitiremediği bir

Manifest

çevirisi var. Bu yadigarın Türki­

ye'de saklanması için gösterilen temiz yurtseverlik duygulan önünde saygıyla eğilirim. Ülkemizde, bu defteri teslim ede­ bileceğim uygun bir Devrim Tarihi Müzesi kuruluncaya de­ ğin, bunu emanet olarak kendim saklamak niyetindeyim.4

Mustafa Subhi tarafından yapılan bu çevirinin,5 daha son­ raki serencamı ise defterin başına yapıştırılan ve başlığı Arap harfleriyle el yazısı, metni ise Kiril alfabesiyle Azerbaycan dilinde daktiloyla yazılan notta şöyle açıklanmıştır: 3 4

Rasih Nuri 1leri; "Türkçede Manifesto", Kari Marx-Friedrich Engels: Komünist Manifesto ve Hakkındaki Yazılar, lstanbul: Yordam Kitap, 2008, 3. baskı, s. 15. Mete Tunçay, Eski Sol üzerine Yeni Bilgiler, lstanbul: Belge Yayınlan, 1982, s. 27. Bu yazıyı hazırladığımız sırada, Mete Tunçay'ın bu eseri yıllar önce Tarih Vakfı'na vermesine rağmen her nedense henüz Tarih Vakfı'nın arşivine kayde­ dilmemiş bu eseri VakıPta bulamamak üzücüdür.

5

240

Bu eseri Mete Tunçay yayınladığı halde, maalesef yakın zamanlarda yapılan bir kitap, bütün bilgileri ve çevrimyazıyı Mete Tunçay'ın Eski Sol Üzerine Ye­ ni Bilgiler, s. 27-46'dan Mustafa Suphi'nin "(Yanın Kalmış) Manifest Çeviri­ si" başlıklı bölümden alındığı halde, Mete Tunçay'ın kendisi de eseri de zik­ retmemiştir. Yayınevi, bana, bunun istenmeyerek yapılan bir hata olduğunu

. � � • .u.i- '



. --'�.>:·(�' �, :...-:. ..i .· -.;.;) J.Ar",;. .1-:.. .ı..:; ' . � ·�" � ·; -- · � of�.:.� .t",. �� �·(;..�•.,.;

""