Erkek Güzeli


105 66 1MB

Turkish Pages [104] Year 1941

Report DMCA / Copyright

DOWNLOAD PDF FILE

Table of contents :
Front Cover
BİRİNCİ PERDE ...
İkinci Sahne ...
Altıncı sahne ...
Onbirinci sahne ...
Onikinci sahne ...
İKİNCİ PERDE ...
Beşinci sahne ...
Altıncı sahne ...
Dokuzuncu sahne ...
ÜÇÜNCÜ PERDE ...
Recommend Papers

Erkek Güzeli

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

H. P.

HALKEVLERİ

H

C.

TEMSİL YAYINLAR

UC-NRLF

$ B 443 365

Erkek

Güzeli

Komedi 3 Perde

MAHMUT

YESARI

BERKEL EY LIBR ARY UNIVERSI TY OF CALIFORN IA

C

.

ĹTücki

je ET CÜMHURİY HALK PARTİSİ , Halke vier Pie YENİ SERİ TEMSİL YAYINI No. 24

Erkek

- Komedi

Güzeli

3

Perde -

ÇEVİREN MAHMUT

ULUSAL

YESARİ

MATBAA

ANKARA 1

9

4

1

738 4594

LOAN STACK

Üç

be. sag ven

Mas

ride

PL237 ROLLER

T8 ( Sahneye Giriş Sırasiyle )

Ser.4 no.24

Yasin Çıra Hadi Süğlün Mehpare Çıra

Remziye Çıra Mahir Yanık Zeynep

Veli Zula Beyza Günaydın

(Vak'a : Zamanımızda, Yasin Çınarın evinde geçer. Üç perdede de, dekor aynıdır. )

(Dekor : Büyük, geniş bir antre - salon. - Geniş bir be. Funda, pergulalı bahçe görünür. - Benin iki yanında , sağda ve solda, yukarı kata çıkılan çift merdiven. - Merdi venlerin iç köşelerinde birer orta masa ile ikişer koltuk. Masalardan birinin üzerinde telefon vardır. - Kanape, ge ridon, etajer ve saire.. )

801

T

BİRİNCİ

PERDE

Birinci Sahne

Mehpare - Hadi ( sonra ) Yasin - Remziye ( Perde açıldığı zaman sahne boştur. Mehpare, Hadi, nihayetten girerler, ikisi de seyahat elbisesiyle dirler. ) MEHPARE ―― . (Etrafına bakınarak ) Kimseler yok.. Beni beklemiyorlar mıydı ? (Mehpare, züppe genç kız tipi dir. Konuşmasında, tavırlarında toy bir pişkinlik vardır. ) HADİ - Beklemeleri lâzımdı, maşer. Üsküdardan te lefon etmiştik. ( Hadi, çiğ züppe tipidir ; her halinde bir ekzantriklik vardır. ) MEHPARE ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬

(Merdiven tarafına

gidip seslenir )

Anne.. Anne.. ( Hadi, tek gözlüğünü takarak , salonu göz den geçire geçire dolaşır . ) REMZİYE ――― ( Merdivende

görünür )

Geliyorum,

kızım. (Telâşla iner, arkasından Yasin görünür, o da Rem ziyeyi takiben iner. ) MEHPARE - Kmiseleri görmedim de merak ettim di. REMZİYE ―――― Dört gözle, seni bekliyorduk, kızım. (Remziye, orta yaşlı, güzelliğini pek kaybetmemiş, basit bir kadındır. Mehpare ile Remziye, kucaklaşırlar. )

MEHPARE ―――――――――――――― (Hâdiye tanıştırır :)

Annem, Rem

ziye Çıra.. Arkadaşım Hadi Süğlün..

HADİ ―

(Yapma bir şaşkınlıkla sıçrayarak ) Nasıl ?

Anneniz mi? (Hemen tek gözlüğünü takarak bakar ; inar mamış gibi ) Şaşılacak şey! Aranızda bir iki yaş fark var yok.. Kardeşiniz gibi görünüyorlar. (Remziyenin önünde yerlere kadar eğildikten sonra, züppece onun elini öper ) Madam !.. Pardon, anşante Bayan Remziye Çıra! REMZİYE -

(Memnun ve biraz naziksiniz sayın Bayım .

da şaşkın ) Çok

YASİN -- (Mehpareye ) Kızım beni öpmüyor mu

sun? MEHPARE ――――― (Sıçrayarak koşar )

Oh ! Pardon,

monşer baba. ( Mehpare ile Yasin kucaklaşırlar) . MEHPARE -

(Hadi ile Yasini tanıştırır ) Babam,

Yasin Çıra.. En samimî arkadaşlarımdan Hadi Süğlün. HADİ ―― (Yasinin elini sıkarak ) Yağ fabrikatörü Yasin Çıra değiller mi ? İsimlerinden tanıyorum. ( Ellerini, kollarını oynatarak kendi evinde imiş gibi teklifsizce dola şır. ) İzmirde bir akrabanız

var. O da yağ

(Yasin, söz söylemek ister,

hemen önliyerek )

fabrikatörü. Durunuz,

durunuz, hatırlıyacağım . (Tek gözlüğünü takarak elile al nına vurur :) Buldum ! Tosun Çıra.. ( Kendinden memnun güler ) Nasıl ? Hemen hatırlayıverdim. Bir gün yolum düş müştü, fabrikalarını gezdim. Büyük bir müessese.. YASİN ― İltifat ediyorsunuz .. HADİ ――― (Etrafına bakınarak) Villânızı çok beğen dim.. Şehir içinde, böyle geniş bahçeli bir villâ, güç bulu nur. (Birdenbire Yasine yaklaşır, onun yaka iliğinden tutar) Pardon ! Biz, çok eski dostuz.

Babam Şadi Süğlün, sizin

müşterilerinizdendir. Daima, toptan siparişler yapar. Her halde tanıyacaksınız .

-

YASİN

Nasıl tanımam! Her sene, hesap görmek

için, kendileri İstanbula gelirler. HADİ - Bravo ! Sizinle tanıştığma çok sevinecektir. REZMİYE - Oturmaz mısınz, Bayım ? HADİ - Emredersiniz, sayın bayan ! (Oturur) YASİN - Siz de, babanızın ticarethanesinde çalışı yorsunuz, değil mi?

HADİ —

(Sıçrayarak kalkar, tiksinmiş gibi ) Çalış

mak mı? Ne münasebet ! Hem, neye çalışıyor muşum ? YASİN ―――――――― (Şaşırarak ) Hiç.. Sanki.. Herkesin bir işi olur, çalışır da.. HADİ - Herkesin bir işi olur , evet. Ama niçin ? Para kazanmak için, değil mi ? Babam para kazanıyor. ( Öğüne rek ) Hem çok, pek çok kazanıyor.

― ― ― ― Allah ziyade etsin. Peki, siz, boş durmak YASİN ― ― ▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬ tan sıkılmıyor musunuz ? HADİ - Kim boş duruyor,

monşer ?

Bir spor oto

mobilim, bir motosikletim, rüzgâr gibi uçan bir kotram, bir deniz motorum var. Kışın, dağcılık ; yazın , tenis turnovala rı.. Hangi birini sayayım, hangi birine yetişeyim ? Kim boş duruyor , monşer ? YASİN

Af buyurunuz, bu kadar

meşguliyetiniz

olduğunu bilmiyordum.

REMZİYE — Ne kibar, ne çalışkan genç . MEHPARE - Bravo anne! Sen de, ben kafadasın. HADİ ― (Ellerini oğuşturur ) Bir kaç dakika müsa adenizi rica edeceğim ( Ötekilerin söz söylemelerine mani olarak, Mehpareye ) Valizimi, odama götürmüşlerdir sanı rim .. 7

MEHPARE ― Elbette. HADİ ―

Hemen üstümü değişeyim geleyim .

YASİN ▬▬▬ Demek, bize misafir oluyorsunuz ! MEHPARE ―

O, gitmek istese, ben bırakır mıyım

baba? REMZİYE

Kızımın hakkı var ; elbette, elbette !

HADİ ――― (Remziyeye ) Gençliğiniz, güzelliğiniz nis betnide nazik ve sevimlisiniz !

REMZİYE ―――――― (Kırıtarak) Siz de çok naziksiniz, sa

yın bayım ! HADİ ―――

(Mehpareye Remziyeyi göstererek ) Ya

lan mı söylüyorum, maşer? MEHPARE ―――― Maman, Hadi, doğru söylüyor. HADİ ―――――――― (Mehpareye ) Siz de hazırlanınız, maşer. Hemen bir tenis partisi yapalım, turnovaya antrenmansız girmiyelim. MEHPARE -

Şimdi, şimdi.

HADİ - (Remziyenin önünde eğilir ) Tekrar müsa adenizi rica edeceğim. ( Döner, Yasinin önünde başını ğer) Müsaadenizle bayım. YASİN ―――――――― Güle güle sayın bayım ! (Hadi, soldan çıkar. )

8

İkinci Sahne

Yasin, Remziye, Mehpare REMZİYE

(Hadinin arkasından, beğenerek ba

kar) Ne ciddî genç !

YASİN - Eh Allah için.. (Hiddetle homurdanır. ) MEHPARE - Tam bir centilmendir. REMZİYE ――――― Kibar, üstün insan olduğu, her halin den belli. YASİN ―――――― Neme lâzım, tam methedilecek kelepiri 'bulduunz. MEHPARE ――― (Hiddetle ) Yasin

Çıra, ne

demek

istiyorsun ? YASİN ―――――――――――――

(Parmağını ısırarak ) Bana mı söylüyor

sun? MEHPARE ――

Burada senden başka Yasin Çıra

var mı ? YASİN ▬▬▬▬▬ Bana ha? Beni adımla çağırıyorsun! Git tikçe ilerletiyorsun, maşallah.. Söylenecek ama, şimdi sırası değil. Sen, anlat bakalım.

çok söz var

MEHPARE ― Neyi anlatayım ? YASİN gördün,

bu

da

Bornovadaki amcana gittin, âlâ. Fuarı âlâ.

Vapura

binip

gelecektin.

Bu

sabah, telefon ettin, iki saate kadar gelyiorum, dedin. Ya nında, o dandini züppe herif, otomobille kapıya dayan dın. Ben, bundan bir şey anlayamadım. ( Remziye ) Sen, bundan bir şey anlayabildin mi ?

REMZİYE — Ben de senin ne demek istediğini an

lamıyorum. Kızı, tek başına

uzun yollara

gönderiyorsun,

sonra, yanında bir arkadaşla geldi, diye ahret suali so

ruyorsun.. YASİN -

Peki ama nasıl geldi ? MEHPARE - (Serbest) Gayet

basit..

Hadinin

spor otomobili ile İzmirden Balıkesire, Balıkesirden Bur saya, Bursadan Yalovaya, Yalovadan Üsküdara, Üskü dardan araba vapuru ile Tophaneye, Tophaneden de bu raya geliverdik. YASİN ― (Parmağı ağzında ) Bu kadar kısa yol dan geldiğinizi bilseydim, ağzımı açmazdım . ( Mehpare

ye) Amcanla , sermaye işi için konuşacaktın . O senin ha tırını kırmaz . Ne yaptın ? Oldu, bitti ya ? MEHPARE ―――――― Amcamla uzun boylu konuşmağa vakit bulamadım. YASİN — Peki, İzmirde ne yaptın ? MEHPARE -

( Gayet tabiî ) Gezdim, eğlendim.

YASİN ― Ben, seni, elin züppesine sevdalan, diye mi göndermiştim ? MEHPARE — Yasin Çıra, o nasıl söz ! YASİN

(Hiddetle )Yine mi?

MEHPARE -

Yine misi yok? Asıl ben hiddetle

neceğim yerde, siz hiddetleniyorsunuz.. (Yasinin taklidi ni yaparak ) İlin züppesine sevdalan. (Tiksinerek ) Sevda lanmak ! Ne âdi kelime ! Aşk .. Sevda.. Bunlar , eski, kok muş sözler ! Hadi Süğlün, şık bir genç.. Şimdilik hoşuma gidiyor.

REMZİYE — Nezaketine söz yok doğrusu !

MEHPARE -

Aynı zamanda , eğlenceli bir arka

daş ! Siz, onu beğenmiyorsunuz ? Buna gülmem, acırım ! Kızlar, kadınlar , onun için bitiyor , ölüyor, can veriyor

10

lar.. Onun cazibesine kapılmamak, affolunmaz bir hissiz liktir.

YASİN -Allaha şükür ki kadın değilim! Demek, hoşuna gidiyor, öyle mi ? MEHPARE - Hattâ biraz daha fazla.. Kalbimi, ta mamiyle ona kaptırmaktan korkuyorum.. Çünkü kadınları kendine bağlayacak bütün meziyetler var.

onda

YASİN - Meselâ neler? MEHPARE ― Evvelâ, şık.. Sonra, hovarda.. Ba

şından binlerce aşk macerası geçmiş.. Eski manâsiyle de ğil, yeni ve tam manâsiyle modern erkek güzeli! YASİN ――― Bunu, önceden söylesene ya.. Doğrusu pardon ! MEHPARE -

Barıştık, Yasin Çira! YASİN ― Böyle devam edersek bozuşacağız, Meh

pare Çıra ! MEHPARE -

Baba, bir adım ileri..

YASİN - Kızım, sen de biraz yerinde say.. Bilhassa. kalbini pek çabuk kaptırmamağa çalış.. MEHPARE ―――――― Şimdilik bir şey diyemem. Çünkü, henüz evlenmek niyetinde değilim. YASİN -

Şayet, öyle bir niyetin olursa, bize de

sormağa unutma. MEHPARE — Evvelâ, kalbime sorarım. (Gülerek merdivenden çıkar. )

Üçüncü

sahne

Yasin, Remziye YASİN ― ― ― ― ― ― ― ― (Mehparenin arkasından hayret ve esef

11

le bakar ) Kızımızla ne kadar

öğünsek yeri. Bir yetişti

ama, pir yetişti ! REMZİYE — Göğsünü gere gere, öğünebilirsin. Se 'nin öz kızın ayol, övey değil. YASİN ―― Evet, öz kızım. Gel gelelim, bana o ka dar az benziyor ki..

REMZİYE - Tanrıma şükürler olsun. YASİN ――― - O, neden o? REMZİYE - Sana benzeseydi, üste milyon versen, yine kızın kısmeti çıkmazdı. YASİN - Bugün, sabır taşını çatlatacağım .

Sana

da uymıyacağım, kız, bana değil, sana benzemiş ! REMZİYE Elbette (Kiritarak) benziyecek.. Demin görmedin mi ? Hadi Süğlün, beni, kızımın ablası zannetti.. İnşallah, Mehpare, Süğlün damadım olur.

kalbini

kaptırır da Hadi

YASİN ―― Allah yazdıysa bozsun. Ben, hazır yeme ğe alışmış serseri züppelere kız vermem, anlıyor musun ? Ben, tane tane kazandım, çuvalla boşaltamam. REMZİYE —

Senin parana, onun ihtiyacı yok, ku

zum. Bak, otomobilleri, motorları, neleri, neleri varmış ! YASİN ――――――――――――― Asıl, beni korkutan da onlar ya ! Hem, benim hesabım başka.. Eğer Mehpare, bu züppeye kapı lırsa, benim bütün hesaplarım alt üst olur. REMZİYE ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ Sen, neler düşünüyorsun ? YASİN ―――――

Bugün, şöyle böyle zengin sayılırız, ama,

esnaflıktan yetiştiğimizi unutmamalıyız. Bizim gibi esnaf aileye böyle terelelli damat, gelmez. Bana damat olacak adam, çalışkan, namuslu, ciddî olmalı. REMZİYE ― Anladım, Hadi Süğlünü biraz hoppa buluyorsun. Evlenince, o da uslanır, durulur. YASİN ―――――― Alışmış, kudurmuştan beterdir. Eskiden,

12

kızını döğmeyen, sonra dizini döğer, derlerdi. Benden sa na öğüt olsun : Damadını dişine vurmayan, sonra, kafasına vurur. Bu sözümü, yabana atma.

REMZİYE -

Kafana uygun bir damat buldun ga

liba ? YASİN ― Eğer nasipte ise, alâsını buldum. REMZİYE - Ay, pek merak ettim, kim? YASİN ――――――――――――

Uzaklarda arama. Ortağım Mahir Ya

nik.

REMZİYE —

(Bir kahkaha atarak) Mahir Yanık

mı ? Bula bula bulduğun Hint kumaşı bu mu ? Sana, ol muş olanlar ! Daha birkaç sene evveline kadar bakkal çı rağı idi; diyen, sen değil misin ? YASİN — Daha iyi ya. Çekirdekten yetişme esnaf... Bugüne bugün, benim ortağımdır.

REMZİYE ――――――――― Ortağın olmakla ne çıkar ? YASİN - ( Sesini yavaşlatarak) : Bugün, sermaye de ağır basan odur. Mehpare, duydun ya, İzmirden eli boş döndü. REMZİYE ― Para hatırı için, gül gibi kızımı, öyle sümepe, sümsük, angut, mendebura veremem. Ona ba karken, insanın içi kabarıyor. YASİN - Öbür züppeye bakarken, için mi açılıyor ? Şu sözleri kızım söyleseydi, eh, neyse ! derdim.. Fakat.. (Yumruklarını sıkarak )

Senden duyunca,

kan temepe

sıçrayor. (Mahir Yanık, nihayetten girer. )

13

Dördüncü sahne

Evvelkiler - Mahir

MAHİR ―――――――― (Otuz, otuş beş yaşlarında ; hantal, ap tal bir tiptir. Bıyıkları, biçimsiz kesiktir. Saçları taranma mıştır. Boynunda, dik lâstik yaka ; lâstik tokalı kravat vardır. Sırtındaki caket, ters yüz edilmiştir. Yelek, panta lon, ayrı ayrı renklerdedir. Yeleğinde, kaba, âdi biz kor don sarkar. Pantalon, yıkanmak ve ters yüz edilmekten çeke çeke düdüğe dönmüştür. Çorapları, kaba yündür. A yaklarında hantal iskarpinler vardır. Başında şapkasiyle girer ) Eh aşkolsun, Yasin Çıra ! Bugün, sabahtan beri ya yazihaneye uğramadın . YASİN ― Mühim bir iş çıktı ise telefon edeydin.

MAHİR ――――― Onunla konuşmak, bir dert !

Ayağımı

taştan sakınacak değilim ya, yürüyüp geliverdim. ( Rem ziyeyi selâmlar) Merhabalar! REMZİYE -

( Soğuk ve tenezzül etmiyerek ) Bon

jur ! (Burun kıvırarak başını çevirir ) MAHİR -

(Yasine yavaşça ) Seninki, neye bugün, bana surat asıyor ?

YASİN ―――――― (Yavaşça) Sen de ahlat gibi durma. Bir az incel! MAHİR YASİN ―――

fat et.

14

(Aynı halde ) Nasıl inceleyim ? (Ayni halde ) Yüzüne gül, dil dök, ilti

MAHİR -- (Aynı halde ) Senin bayanın

bugün,

doğduğu gün mü ? YASİN ――――― (Ayni halde) Saçmalama.. (Yüksek ses le ve elleriyle işaret ederek ) Bak ama, Mahir, bugün bi

zim bayanın tuvaletini nasıl buluyorsun ? REMZİYE ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ (Hayretle ) Ne münasebetle soruyor sun?

YASİN ―――――― Yalnız Hadi Süğlünün iltifatı mı mak bul? REMZİYE - (Omuz silker) Onun tatlı dili yeter. MAHİR -

(Yeleğinin cebinden demir

bir gözlük çıkarır,

çerçeveli

takarak Remziyeye dikkatle bakar )

Sahi, neyiniz var? Hasta mısınız ? Gece uykusuz mu kal dınız ? Ağladınız mı ? Bir şeye mi canınız sıkıldı ?

REMZİYE ― Neye soruyorsunuz ? MAHİR ― Yüzünüz kırış kırış.. Bugün, her günkün den daha ihtiyar gibisiniz. REMZİYE —

(Hiddetle ) Siz de bugün, hergünkün

den daha çok nazik gibisiniz ! ( Çıkarken, dişleri arasın dan ) Mendebur, angut !

( Merdivenden çıkar. )

Beşinci

sahne

Yasin - Mahir YASİN -— Sen, dünyaya, pot kırmağa, çam devirme ğe mi geldin ? Bir kadının yüzüne böyle mi?

lâflar söylenir

15

MAHİR -

Peki, ayağına mı söyliyecektim ? Bırak

boş lâkırdıları şimdi.

Konuşulacak

mühim işler var..

(Cebinden bir mektup çıkarır ) Perakendeci Ortanca o ğullarından..

YASİN ――――― Her şeyin yeri var. Bunları yazihanede konuşuruz. Seninle daha mühim bir iş konuşacağım .. ( E linden tutar, yanına çekerek oturtur ) Bir kere ağzındaki izmariti at. MAHİR -Daha yarısına kadar bile içmedim. YASİN ―

Sana, nefis bir yaprak cigara vereyim..

( Cebinden püro çıkarır, verir ) Mis gibi kokuyor. kar, kibrit almağa gider)

(Kal

(Mahir, püroyu aldıktan sonra cebine koyar. )

YASİN -

(Döndüğü zaman ) Yaprak cigara nere

de? MAHİR ―――― Gece, evde yemekten sonra içerim.

YASİN

Bırak çingeneliği.. Sana, kutusiyle veri-

rim. ( Mahir, püroyu cebinden çıkarır, izmariti bir kâğıda sararak cebine koyar. Yasin, kibriti çakar ) Şimdi bak ba kalım. Şöyle bir keyifle tüttür. Söyliyeceklerimi de dik katle dinle.

MAHİR ――― Kulağım sende ! YASİN ―― Kızım, bugün İzmirden geldi. MAHİR - Öyle ise, gözün aydın. YASİN - Sen, nasıl buluyorsun ? MAHİR ―――――――― Kokuyor.. Kokmasa, daha iyi. YASİN - Kokuyor mu ?

16

MAHİR ――― (Püroyu gösterir )

Kokusuna alışırsam,

belki iyi gelir. YASİN 1 Sen de, beni amma dinliyormuşsun ha! Cigara için değil, kızım için söylüyorum. MAHİR - Söyle, söyle.. Kulağım sende ! YASİN ―

Babasıyım diye söylemiyorum, kızımı iyi

yetiştirdim doğrusu .. Tahsili terbiyesi mükemmeldir. Kı zım, varacağı kocayı, tam manasiyle mesut edebilir. Ar tık çağı da geldi.. Telleyip, pullayıp evlendireceğim.

MAHİR - Bizim sermayenin sol gözü seyiriyor. YASİN —

Lâfımı bitirmedim. Beni, iyi dinliyor mu

sun? MAHİR ―

Söyle, söyle.. Kulağım sende !

YASİN ――――― Kızımı sana vermeye karar verdim.

MAHİR -

Hatırını kıracak değilim ya, aldım gitti.

Çağır gelsin. YASİN -- Dur, acele etme. Zaman icabı, ne yapar sın ; kızın fikrini de sormalı. MAHİR ――――――――― O zaman şapa oturduk.

YASİN MAHİR -

Sebep ? Kadınlar beni beğenmezler ki.. Çocuk

Iren, taliim açıktı ; kadınlar, kızlar, beni sever, okşarlar dı.. Biraz boy attım, serpildim, bıyıklarım terledi ; seven, okşayan kalmadı. Halbuki, çocukluğumdan daha yakı şıklıyım. Sen, bu işe ne dersin ? YASİN

Şaşmam. Sen, kadınlara nasıl muamele

edilir, bilmiyorsun. Nazik değilsin . Biraz yontul . Kadın

17 .

larla konuşurken, onların ruhunu okşayacak sözler bulup söylemeli, iltifat etmelisin. (Mahirin Sonra, şu kılığına kıyafetine bak !

kılığını

gösterir )

MAHİR -

Kılığımda ne var?

YASİN —

Bir de soruyor. Kendini bu kadar salı

vermek olur mu ? Çok hırpanik. Bu kostüm giyilir mi? MAHİR — Niye giymiyeyim ?

YASİN -

Ben, seni tanıdım tanıyalı, sırtında bu es

vabı görüyorum. MAHİR ―――――

Taş gibi kumaş ! Tam beş kere ters yüz

ettirdim. YASİN ―――――― Lâstik yaka, yer yüzünden kalktı. Sen nereden buluyorsun ? MAHİR ― İşportadan aldım.

Temizlemesi kolay.

Sonra, ütüsü kolası da yok.

YASİN-

(Mahirin kravatını tutar ; çeker, bırakır)

Ya şu kravatın kepazeliği ! Çıkar at. ( Kravatı çeker alır. ) MAHİR _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ Atma yahu. Daha yeni sayılır, dört yıl lıktır. (Kravati cebine koyar. ) YASİN

(Cebinden bir kravat çıkarır ) Bir de şu

na bak. Dört yıllık değil, dört papellik ! Sana masraf kay dedeceğim . (Mahir, kravatı alır, bağlamağa uğraşır ) YASİN ―

(Kravatı bağlamağa başlar ) Bırak, be

ceremiyorsun. ( Geriler, kravata bakar) ki.. Seni de açtı.

Öyle bir oturdu

( Mahirin pantalonuna bakar) Pantalo

nun, soba borusuna da benzemiyor, armoniğe de.. Yanıl da bir kere ütület. ( Mahirin çoraplarını işaret eder) Bu havada, bu kalın yün çoraplar, ayaklarını yakmıyor mu?

18

MAHİR ―― Hayır. Teri çeker. Sonra, çok dayantk lıdır. YASİN -

Dünyana mı küstün be

adam? Kendini

kopup koyuvermişsin. Saçların, berberden görüyor, galiba ?

( Cebinden bir

berbere tarak

kolonya şişesi çıkarır,

Mahirin saçlarını ıslatır. ) MAHİR —

Çok ıslatma, nezle olurum. ( Aksırır. )

YASİN --

(Kendi tarağını verir ) Şimdi, bir güzelce

tara... MAHİR ―――――――― (Tararken) Tarak takılıyor. YASİN

Elbette. Elin de alışık değil, saçların da..

(Masa üzerindeki çiçeklkten bir çiçek alır. Mahirin ya kasına takar ) Şimdi, tamam oldu. Kime benzedin, biliyor musun ? MAHİR ―

Yooo! Nereden bileceğim?

YASİN - Adolf Menjoya!

MAHİR - Nasıl, iyi bir adam mı ? Beni, fena biri sine benzetmiyorsun ya? YASİN -

Ne söylüyorsun ? Modern erkek güzeli !

Artık kızımı göndereyim. MAHİR ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ Nereye ?

YASİN ▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬ Senin yanına.. Onunla

konuşacaksın ;

evlenmek fikrinde olduğunu söyliyeceksin. Göster ken dini.

19

Altıncı sahne

Evvelkiler - Zeynep ZEYNEP —

(Kurnaz

alık, şirin bir hizmetçi kız

tipidir. Giyinişi kıvraktır, şapşal değildir. Saçları iki yana topuz yapılmış ve fiyongalıdır. Elinde, bir çiçek buketiy le girer. Mahiri görünce gülmeğe başlar )

Kah.. Kah..

Kah..

YASİN -

Kız , alık alık neye gülüyorsun ?

ZEYNEP -

(Mahiri gösterir)

Buna

gülüyorum.

(Güler) YASİN ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ Sersem, gülecek ne var ? ZEYNEP ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ Gülünmiyecek gibi mi ? ( Güler )

YASİN -

Neye geldin, onu söyle ?

ZEYNEP -

(Fazla söylemez,

arada bir gülerek )

Şey gönderdi.. Bayan Mehpare için.. Şey, hani arkadaşı var ya.. İzmirden beraber gelmişler.. (Ağzını şapırdatır ) Bay Hadi Süğlün.. İsmi gibi kendi de süğlün.. ( Çiçekleri kok lar ) Süğlün gibi erkek güzeli !.. İşte o.. Bizim bahçevan Şa ban Ağaya toplattı, Bayan Mehpareye gönderdi ! YASİN - Amma da teklifsiz züppe !

Gittiği yer,

babasının evi! ( Zeynebe ) Bırak masanın üzerine, git . ZEYNEP ――――――― (Çiçekleri tekrar koklar, masanın üze rine bırakır ; sonra , Mahire bakarak gülmeğe başlar ) Ay,

20

sinirim tuttu, bayılacağım ? Yakasındaki çiçek de pek ya

raşmış !. MAHİR ――― (Yasine) Beni, il âleme maskara ettin. YASİN -

Sen, bu serseme bakma. (Zeynebe ) Sen Adolf Menjuyu tanıyor musun ?

ZEYNEP ―――――― (Kurnaz ) Nasıl tanımam! Bende bir kaç tane kartı var! YASİN - (Mahiri gösterir ) İşte.. Buna bak, ona bakma ! ZEYNEP ―― Bu mu ? Yarım elmanın yarısı ! ( Kah

kahalarla güler. ) YASİN - Arsızlık istemem. Git, kızıma söyle, bu raya gelsin.

( Merdiven tarafını eliyle işaret eder )

ZEYNEP -

Peki.. Peki..

(Kahkahalarla gülerek

merdivenden çıkar) YASİN ――― (Çiçek buketini gösterir ) El oğlunu gör dün mü? Bak nasıl kurnazca hareket ediyor?

MAHİR — Kim bu? YASİN

Senin rakibin.. Hem de tehlikeli bir ra

kip.. Giyinmesini biliyor.. Konuşmasını biliyor.. Kadın lara kendini sevdirmesini biliyor.. Ona göre gözünü aç, yoksa, sermayeye bir üçüncü ortak çıkar, sonra karış mam ! ZEYNEP ――――

(Merdivenden görünür, iner ) Bayan

Mehpare, geliyorlar.

( Mahire bakar, kendini

tutamaz,

gülmeğe başlar ) MAHİR

Bu kızın da beni görünce siniri tutuyor.

ZEYNEP ― ( Gülerek ) Yakasındaki çiçeği sevsin ler.. (Kahkahalarla gülerek nihayetten çıkar )

21

MAHİR ―

Şu çiçeği çıkarıp atacağım.

YASİN ―― Sakın ha ! Sen; bu alık kıza bakma. O, şıklıktan ne anlar ! Seni, şimdi kızımla baş başa bırakıyo rum. Pısırıklık istemez, serbest ol. MAHİR ―――― Nasıl?

YASİN -

Borçlu gibi boynu eğik durma, alacaklı gibi dikil. (Nihayetten çıkar)

Yedinci

sahne

Mahir - Mehpare

MAHİR - (Yalnız) Alacaklı gibi nasıl dikileyim ? Yakasına sarılıp küfür mü edeyim ? MEHPARE -

(Merdivenden iner) Babam, nere

de ? (Tenis kıyafetiyledir . ) MAHİR ―

(Şaşkın) Demin burada idi.

MEHPARE -

Bonjur Bay Mahir Yanık.

MAHİR ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ Bonjur Bayan Mehpare Çıra (Mehpa renin önünde yerlere kadar eğilir ) MEHPARE -

Aman, bu ne nezaket. ( Buketi gör

rür ) Bu güzel buketi, benim için mi getirdiniz ?

MAHİR ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ * (Hatırlıyarak) Evet, evet.. Böyle şey leri düşünürüm doğrusu. .Size lâyık değil ama! MEHPARE -

Sizi görmiyeli beri çok değişmişsi

niz. Âdeta bir centilmen olmuşsunuz. MAHİR - Değişmek de söz mü? Kravat, dört yıl 222

lık değil, dört papellik.. Saçlar taranmış, yakada çiçek.. Ağızda yaprak cıgara.. MEHPARE ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ Konuşmanız da değişmiş ! MAHİR ―

Siz de çok değişmişsiniz, onun farkında

mısınız ? Öyle gelişmiş , öyle güzelleşmişsiniz ki.. Bir içim su olmuşsunuz !

MEHPARE -Sizi seviyorum, sizin için yanıyorum , tutuşuyorum ! deyin, sıkıntıdan kurtulun. MAHİR -

Ben söylemedim, siz söylediniz,

MEHPARE ―― Nasıl ? Nasıl ? MAHİR ―――――――――― Evet, benim söyliyeceklerimi, söylemek istediklerimi, siz, söylediniz. MEHPARE ―――――――――――――――― Yetişir, yetişir.. MAHİR ―

Çok rica ederim, sözümü kesmeyiniz.

Siz büyüdünüz, eh, daha da büyüyecek, yaşlanacaksınız. Evde kalmış kart kızların koca bulmaları biraz zorcadır. Sonra, sermayemizin yabancı

ellere geçip parçalanması

doğru mu ? MEHPARE ――――――― Neler saçmalıyorsunuz ? MAHİR

Çağınız geçmeden, hazır ben de şık o

luvermişken, gelin, evlenelim. MEHPARE -

Evlenelim mi ? (Kahkahalarla güle

rek ) Ben !.. Sizinle ?. Aman durun, şuna, biraz daha gü leyim. (Güler. )

MAHİR —

Bunda gülünecek ne var?

MEHPARE ― ― ― ― ― ― ― ― ― ― ― ― (Güler ) Hay, sinirim tuttu.. MAHİR ――――

Bugün, beni görenin siniri tutuyor..

MEHPARE ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ Ay bayılacağım.. kusuruma bakmayın ..

(Güler)

Sinir,

( Merdivenden çıkar. )

23

Sekizinci

sahne

Mahir - Yasin

YASİN ―

(Nihayetten, sinsi sinsi girer ) Ne söyle

di?.

MAHİR ――――――――― Gülmekten bir şey söylemeğe vakit ol madı ki.. YASİN -

Öteki züppe varken, sen, nafile kendini

beğendiremezsin.. MAHİR - Böyledir de, ne diye diller döktürüp be ni terletiyorsun ? YASİN ―

( Düşünerek ) Senin başından, hiç mace

ra geçmedi mi?

MAHİR ――― Nasıl macera ? YASİN ―――― Senin için, kalbinden vurulan oldu mu ? MAHİR

Vurulan olmadı. Benim yüzümden, iki

çırak dayak yedi, o kadar. YASİN - Bırak münasebetsizliği. Sen de pisirik mışsın ya ! Sen, bu sünepelikle kendini kadınlara beğen diremezsin. MAHİR ▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬

Peki, kendimi kadınlara beğendirmek

için ne yapayım ?

YASİN ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ Modern erkek güzeli olmalısın . Görmüş geçirmiş bir hovarda görünmelisin.. Şimdi sana, bir mazi lâzım !

24

MAHİR - Anlamadım. Ne lâzım ? YASİN - Sana, duyanın parmağı ağzında kalacak ; kızları, kadınları heyecanlarından çıldırtacak bir mazi lâ zım. Bugün sana dudak bükenler, aldırış etmiyenler, ma zini öğrendikleri zaman, çıldıracaklar. MAHİR - Sen onlardan evvel çıldırdın galiba ?

YASİN ―

Sen, bana bırak. Senin

gençliğin, hattâ

çocukluğun, hep vakalar, maceralarla geçmiş.. Anlıyor musun ? MAHİR -

Lâfla peynir gemisi yürümez. Şahit, is

pat isterler. YASİN — O da var. MAHİR ―――― (Etrafına bakınarak ) Nerede ? YASİN -

Bulacağız.

MAHİR -Sen, bir sahtekârlıkla başımı ateşlere ya kacağa benziyorsun.

YASİN -

Sahtekârlık da değil. Bir mektup, yahut

daha tesirlisi, imzalı fotoğraf göstereceksin. MAHİR ―――――― Fotoğrafları nereden bulacağım ? YASİN - Karşıki aktardan.

MAHİR ―――― Sen, git, kendini pabucu büyüğe okut.. Aktardan fotoğraf alınır mı ? YASİN ――――

Meşhur insanların , bilhassa sinema yıl

dızlarının, ses, güzellik kıraliçelerinin, artistlerin resimle ri, mahalle aktarlarında bile bulunur. Sen, hemen fırla. Meşhur, güzel kadınların kart postallarını, eğer bulabilir sen büyükçe çekilmiş fotoğraflarını al, getir.

25

MAHİR ―――――― Demek, hiç

tanımadığım bir kadııla,

heyecanlı bir mazi geçirmiş olacağım ?

YASİN ----

Yavaş

yavaş zihnine

açıklık geliyor.

Haydi durma. MAHİR - Bakalım, kısmetime hangi yıldız, han gi artist düşecek ? Şuna, inandığımdan değil, merakımdan , evet! diyorum ! (Nihayetten çıkar) Çabuk kandı amma, sonu pot çıkmasa..

YASİN

(Mehpare, koltuğunda raketle merdivenden iner. )

HP 10 2 ht } ht Dokuzuncu

sahne

19 L " 100

Yasin - Mehpare (sonra) Hadi MEHPARE ―――――――――― (Etrafına bakınarak ) Hadi, nedere ?

на 18

Acaba hazırlanmadı mı? (Yasini görür)

Pardon baba,

demin, beni çağırtmışsın.

YASİN -

(Mütereddit ) Ha, evet.. Şey.. Soracak tım.. Evet, bu bay Hadi Süğlün, bizde uzun müddet mi safir kalacak mı ? MEHPARE ――――――― Niçin soruyorsunuz ? Yoksa, kovmak niyetinde misiniz ? YASİN ――――

Misafir, kovulmaz.. Misafirin başımızın

üstünde yeri vardır. Fakat, kaç günlük misafir ? Onu an lasak. MEHPARE — Anlarsanız ne olacak ? YASİN ―

(Omuzlarını kaldırarak) O da var ya!

Ne olacak ? Hiç ! Davet eden sensin.

26

(Birdenbire hatırlamış gibi Yasinin

MEHPARE

önünde durur ) Sizin ortağınız Bay Mahir Yanığa ne ol muş? YASİN ―

(Sahte bir hayretle ) Ne olmuş ?

MEHPARE ―

Bu günlerde onun aklından zoru mu

var. YASİN ―― Mahir Yanık, akıllı uslu bir iş adamıdır. MEHPARE

Orasını bilmem.. Yalnız, burada ne

ler saçmalamadı, neler ! Böyle abdal, senin nasıl ortağın oluyor, anlamıyorum. YASİN ―――― Görünüşe aldanmamalı. Ummadık taş, baş yarar. MEHPARE ――――――――――――― Eğer ortağını bana beğendirmek fik rinde isen, boşuna yorulma monşer papa ! (Nihayete doğ ru giderek seslenir) Hallo.. Hadi..

YASİN ― Eğer sen de bu dandini züppeyi

bana

beğendirmek fikrinde isen, boşuna yorulma monşer kı zim ? MEHPARE ――― ( Hiddetle dönerek ) Yasin Çıra, ar kadaşım hakkında fena söz söylenmesini istemem! YASİN - Mehpare Çıra, ben de ortağım hakkında fena söz söylenmesini istemem ! HADİ ―

(Nihayetten girer, tenis

kıyafetiledir)

Pardon maşer, çok mu beklettim ?

MEHPARE - Vakit geçiyor.



HADİ

Kadınların kolay hazırlanamıyacaklarını

tahmin ve hesap ettiğim için, ben de biraz geç davran dim.

27

MEHPARE ――――― Centilmenliği yeni mi öğreniyorum ? Mersi! (Kolunu uzatır. ) Gidelim. HADİ -

(Mehparenin koluna girer) Mersi!

(Mehpare ile Hadi başlariyle Yasine selâm vererek nihayetten çıkarlar. )

Onuncu

sahne

Yasin - Mahir YASİN ―――――――― (Hadi ile

Mehparenin

arkasından ba

kar. Yalnızdır ) Allahını seven maşallah desin ! Mahir de nerede kaldı ? ( Sinirli sinirli dolaşır ) Bizim hizmetçi Zey nebe söyleseydim , lahzede alır gelirdi. MAHİR ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ (Nihayetten girer ) İstediğinden alâları nı buldum. Ne de pahalı şeyler.. Bir kart beş kuruşa, Ye di buçuğa, on beş kuruşa olanları da var ama, almadım. YASİN - Getir, göreyim. (Mahir birer birer verir,

H Yasin bakar ) Bu ne ! Şişli yıldızı Mediha Hanım . ( Kartı 10

geri verir ) Kadıncağızın kemikleri bile kalmamıştır. (Ö bür kartları Mahirin elinden alır, birer birer bakar) Gre ta Garbo.. Olmaz.. Pina Menikelli.. Olmaz.. Lilyan Har vey.. Olmaz..

MAHİR ―――

Sana da güzel beğendirmek, çok güç

müş ! YASİN

(Kartlara bakmakta devam eder ) Gü

zellik kıraliçeleri.. Olmaz..

(Kartlardan birine bakarken

yerinden sıçrar) Mükemmel.. Bundan alâsı, can sağlığı.. MAHİR ―――――――――――― Nasıl, sevgilimi buldun mu ?

-28

YASİN ―

(Kartı uzaktan tutup

Günaydın.. İstanbulda,

bakarak ) Beyza

bir vakit konserler

veriyordu .

Şimdi de Avrupa radyolarında, arasıra okuyor.. ( Mahi rin elini sıkar ) Tebrik ederim, azizim, mazini kıskanıyo rum .

MAHİR ―

YASİN -

Hangi mazimi ? Sen, Beyza Günaydın ismini hiç duyma

dın mı ? MAHİR

Yoo !.. Nereden tanıyacağım !

YASİN ―――― Kızım , tanıyor ama. MAHİR ―

Tanıyorsa, olmaz. Değiştir, başka ma zi bulalım. Kızın, ona gider, sorar beni, deli edeceksin. YASİN - Kızım, bu sanatkârı, konserlerinden, rad yodan tanıyor, o kadar. MAHİR -

İş değişti.. Fotoğrafı bana ver. Sevgili

min resminin yabancı ellerde dolaşmasına tahammül ede mem. (Fotoğrafı almak ister) YASİN ――― Saçmalama. Bırak. MAHİR ―

Peki, sormak ayıp olmasın ama, çocu

ğum da var mı ?

YASİN

Yine sapıtmağa başladın ?

MAHİR - Yok be birader ! Önceden bileyim . İster misin, yarın, nafaka davası açsın ! YASİN ―

Vaziyeti kavrayamadın gitti. Sen, Beyza

Günaydınla seviştin. Sonra, aranız açıldı, ayrlıdınız. MAHİR

Şimdi dargın mıyız ?

YASİN ―――― Dargınsınız ama, hoyratca ayrılmadığınız için, aranızda hâlâ, tatlı bir hâtıra yaşıyor.

29

MAHR ―――

Sen, yağcı olacağına, romancı

olmalı

imişsin. İyi uyduruyorsun.

YASİN ― Ayrılırken, sevgilin, bu resmi, sana yadi gâr olarak vermiş.

( Kalemini çıkarır) Şimdi, resmin ü

zerine, güzel, dokunaklı bir şey yazmalı. MAHİR - Anladım. Salçalı bir şey olacak. YASİN MAHİR —

( Düşünür ) Ne yazalım ? Ne yazalım ? Buldum.. Yaz..

(Dikine indirir gibi)

olur ne ben kalırım ne duvar.» YASİN — Buluş olursa, bu kadar olur.

MAHİR - Beğenemedin mi ? Öyle ise , al gözünden. YYASİN ――――- Söyle.

lek

MAHİR - YASİN - Git işine.. Keten helvası mı

satıyorsun ?

Aklında başka beyitler yok mu? MAHİR — Çook! (Dikine indirir gibi) « Her seherde besmele ile açılır dükkânımız, Hazreti Süleyman pâktir pirimiz üstadımız. >>

YASİN — MAHİR -

Berber dükkânı mı açıyorsun ? Başka da biliyorum. (Dikine indirir gi

bi:) >>

MAHİR ――――――――― Aklını sevsinler, imzasız resim, ne işe

yarar ? YASİN — O da var. Peki, ne yazalım. Ama dur. Ev velâ, minik bir isim bulmaıl.. Tamam.. Sevgili Mimi.. Mi mi Yanık..

MAHİR -— Bu da kim ?. YASİN - Sensin ; Mahirin ufaltılmışı. MAHİR - Benim adım, kartpostala sığmıyor mu?

YASİN ▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬ Böyle incelikler, senin kafana sığmıyor. (Kartpostalın üzerine yazar ) Sevgili Mimi Yanık. Beba. ber geçirdiğimiz tatlı günlerin unutulmaz hatırası.. » İmza » (Yazar) MAHİR ―― Şimdi ne olacak ?

YASİN

Bundan sonrası kolay. Bu resmi, karımın,

kızımın görmeleri kâfi. Şimdi, cebine koy. Ötekiler bende dursun. Sen, karımı görür görmez, dalgınlıkla gibi, resmi, yere düşüreceksin. Resmi yere düşürdün , karım da gör dümü, sen, korkmuş gibi bir çığlık koparacaksın. MAHİR - Ne diye çığlık koparacağım ? YASİN - Onu da mı sana öğreteceğim ? Elini alnına vurup : Aman yarabbi, felâket ! diye bağıracaksın. (Vazi yetin taklidini yapar)

MAHİR ――――――――――――――― Bu kadar mı? YASİN

(Zile basar ) Sen, bu kadarını yap, yeti

şir. Yalnız falso etmemeğe çalış. (Zeynep nihayetten gi rer.)

31

Onbirinci

sahne

Evvelkiler - Zeynep ZEYNEP - Beni mi çağırdınız ?

. YASİN - ..Yok, bahçevan Şaban ağayı. ZEYNEP ―

(Çıkacak gibi ) Peki, çağırayım.

YASİN ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬

Dur, ne sersem şeysin ! Bu zil çalınca,

senden başka kimi çağırıyorum? Git, bizim bayana söyle, biraz buraya gelsin. ZEYNEP - Peki ama, bayan nerede ? YASİN -

Yukarı katta.. Yukarı katta..

ZEYNEP - Peki. ( Mahire bakar, püskürür gibi gü lerek merdivenden çıkar. )

MAHİR - Bu kızın gülmesi de benim

sinirlerime

dokunuyor. YASİN ―――― Onun da terbiyesini veririz. Sen, dersini unutma. MAHİR ―― (Elini alnına vurarak bağırır ) Aman ya rabbi, felâket ! YASİN ――――――――――――― Oluyor.. Oluyor.. MAHİR ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ Aman yarabbi, felâket!

YASİN

Yeter.. yeter.. Ben, vaziyeti idare eder

ken, sen, tetikte bulun. ( Remziye merdivneden iner ) . 32

Onikinci

sahne

Evvelkiler - Mahir - Remziye REMZİYE ▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬ Ne var ? ( Mahiri

görünce , yüzünü

buruşturur) A! Misafirin daha gitmemiş ! YASİN -

Sen de tuhafsın canım. Mahir, misafir mi ?

REMZİYE - Ne söyliyeceksin ?

YASİN ― Çok mühim şeyler ! Asıl büyük misafiri miz Hadi Süğlünü unutuyorsun. REMZİYE -

( Tavrı değişir, alâka göstererek ) Ça

buk söyle.. (Soldaki masaya gider, oturur, Mahire arkası dönüktür . )

YASİN ――――――

(Yavaşça Mahire ) Haydi, başla !

MAHİR -――――――――― (Yavaşça ) Titriyorum !

YASİN ―――

(Yavaşça )

Haydi..

( İter)

Başla diyo

rum sana ! MAHİR -➖

( Resmi çıkarır, Remziyenin önüne atar

gibi bırakır ) Ben gidiyorum. Siz, karı koca, baş başa ve rin, konuşun. REMZİYE -

(Başını çevirmeden,

gayet soğuk)

Güle, güle, büyük safa geldiniz !

MAHİR

(Yasine yavaşça )

Bugün, iyice kibar

lığı üstünde, gözü perdeli, görmüyor. YASİN ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ (Aynı halde ) Tekrar et.

33

MAHİR ――――――――――――――― ( Resmi alır ve tekrar Remziyenin önü ne atar gibi bırakır ) Ben gidiyorum. Siz, karı koca, baş başa vererek konuşalım . REMZİYE -

(Başını

çevirmeden, gayet

soğuk)

Güle güle, dedik ya ! (Yasin, Mahire tekrar etmesi için işaret eder, Mahir anlamaz. ) YASİN ―――― (Vaziyeti kurtarmak için, yüksek sesle , O ne? Bir şey düşürdün. ( Çığlık kopar, der gibi ağzını açar ; elini alnına

koyarak evvelce

anlattığı hareketin

taklidini yapar. Mahir, anlamaz. Yasin, yavaşça ) Çığlık koparsana.. MAHİR -- (Anladım ! der gibi başını

salladıktan

sonra, elini alnına koyarak bağırır ) Aman yarabbi, felâ ket! YASİN —

(Sahte bir telâşla ) Ne oldun, Mahirci

ğim ? ( Resmi yerden almak için eğilir ) REMZİYE -

(Sıçrayarak döner, Yasinin almak is

tediği resmi görür , alır, bakar ; gayet sükûnetle ) Beyza Günaydının resmi !.

Aa !..

YASİN ―――――― (Şaşmış gibi ) Kim dedin ? REMZİYE — Meşhur muganniye, radyo yıldızı Bey za Günaydın.

YASİN -

Öyle mi ? Ben de bakayım ?! ( Remziye

ye yaklaşır . ) MAHİR -

(Aralarına girerek ) Rica ederim.. Ba

na ait.. YASİN ―――――― Ortağından da gizli mi ?

34

na

A deta

REMZİYE ―――――― (Resmin arkasına bakarak ) Arkasın da yazı var. YASİN ―――――――― Yazı mı var? REMZİYE -

Hem de imzalı yazı.

(Okur)

« Sev

gili Mimi Yanık.. Beraber geçirdiğimiz tatlı günlerin unu tulmaz hatırası.. ( Mahire ) Bayım, bu ne ? YASİN —

Seni yere bakan yürek yakan, seni !

REMZİYE ――――― Size hayran oldum doğrusu ! ( Aşırı nezaket ve iltifatla ) Tebrik ederim. Basit, kuru bir iş ada mi tavrı takınarak ,hepimizi aldatıyor muşsunuz ? Meğer, ne kurnazmışsınız !

MAHİR

( Ellerini uğuşturarak )

Vallahi, elimiz

den gelen bu kadar.. REMZİYE ―

Mahviyeti bırakınız.

(Resme bakar)

Artık, müsadenizle, kolay kanmayız.. Bu lüks kadını el de etmek için kimbilir, ne fedakârlıklar yapmadınız ?

MAHİR - Yedi buçuk kuruş. YASİN ――――― (Mahire dirsek vurur ) Şakayı da bırak maz, kâfir (Dişleri arasından ) Falso yapıyorsun ?

REMZİYE ―― Sizi, bütün kalbimle, bütün samimiye timle tebrik ederim . Yalnız küçük bir ricam var. Bu çok kıymetli hâtıranızı birkaç dakika için bana verir misiniz ? (Mahir Yasine : vereyim mi ? der gibi işaretlerle bakar. ) YASİN ___ Elbette verir. Teklifimiz mi var ?

MAHİR -

Elbette teklifimiz mi var?

REMZİYE ―――――――― Çok teşekkür ederim. Hakikaten çok nazik, çok kibarsınız. Gözümde, birden bire değiştiniz. Artık siz, benim için, o eski, kuru iş adamı değilsiniz ; â deta bir roman kahramanısınız !

35

YASİN ――― (Masanın üzerindeki çiçekleri usulca Ma hire vererek yavaşça ) Lûtfen kabul ediniz, de. MAHİR ――――――

(Çiçekleri Remziyeye verir ) Lûtfen ka

bul ediniz . REMZİYE ――――――――

(Memnun ve hayran )

Bana mı ?..

Siz, çok şık bir insansınız. Sizi tebrik ve takdir için kelime bulamıyorum ! ( Çiçekleri alarak ) Teşekkür ederim . ( Çi çekleri masanın üzerine bırakır) Çiçekleri odamdaki va zolara koyacağım. ( Gülümsiyerek nihayetten çıkar. )

MAHİR ―――― (Parmağı ağzında )

YASİN -

İnandı yahu!

(Mahiri kucaklar ) Ben, sana demedim

mi? Yarım saate kalmaz , konu komşu, yedi mahalle öğ renir. Şimdi, Mehpareyi bulmağa gittiğine eminim . Hiz metçi kıza rastlarsa , ona da gösterecektir . MAHİR ―――――――

(Hâlâ parmağı ağzında )

Fazla sorup

anlamağa lüzum görmedi, hemen inanıverdi. YASİN

Yalnız, sen falso yapma .

MAHİR ―――― Peki, şimdi ne yapacağız?

YASİN ―

Ahvalin alacağı şekle bakalım . Ne yapa

cağımızı, ona göre kararlaştırırız. Bir köşeye çekilip bek liyelim. (Sağ merdivene doğru yürür. )

MAHİR - Nereye gidiyorsun ? YASİN ―

(Soldaki merdiveni işaret eder ) Sen de,

o tarafta, siperde dur. (Yasin, sağdaki, Mahir, soldaki merdivenden çıkar, yalnız başları görünür vaziyette du rurlar. )

336

(Remziye, Mehpare önden ve arkalarından Zeynep, nihayetten girerler. )

Onüçüncü

sahne

Yasin (sağ merdivende) Mahir (sol

merdivende)

Remziye - Mehpare - Zeynep MEHPARE ―――

(Heyecan içinde )

Sahi mi anne ?

Beyza Günaydın, Mahir Yanığın dostu mu imiş ? REMZİYE ――――――― (Fotoğrafı gösterir ) Hâlâ inanmıyor musun ? Mahir Yanık, giderken, cebinden düşürdü. Bu nun yalanı yok kızım ? MEHPARE —

(Resme bakar)

Gözlerime inana

miyorum . ZEYNEP ――――――― (Ayaklarının ucuna basarak ikisinin o muzları üstünden bakar ) Ben de ! . REMZİYE ――――― (Resmin arkasındaki yazıları okur) « Sevgili Mimi Yanık.. Beraber geçirdiğimiz tatlı günle < rin unutulmaz hatırası» ... İmza : « Beyza Günaydın» . Kâ fi derecede açık zannederim. MEHPARE ――――― (Resmi, Remziyenin

elinden alır,

öper) Anne ! Ben, Mahir Yanığı sevebileceğim ! MAHİR ― ― ― ― ― ― ― ― ( Olduğu yerde, parmağı ağzında ) A !.. REMZİYE ――――――― ( Resmi, Mehparenin elinden alır, ö

per) Ben de! YASİN ――――――

(Olduğu yerde, parmağı ağzında ) A !.

ZEYNEP ▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬

(Eliyle puse göndereiek ) Ben de ! YASİN, MAHİR — ( Parmakları ağızlarında ) A ! ..

- Birinci Perdenin Sonu -

37

İKİNCİ

PERDE

(Dekor birinci perdenin aynıdır )

Birinci sahne

Zeynep sonra Remziye

(Perde açıldığı zaman, sahne boştur. Telefon çalar)

ZEYNEP ―――――――― (Telâşla, nihayetten girer, telefona ko şar ) Bu musibetle de konuşmak, bir derttir.. (Telefonu açar) Kimsiniz ? .. A !.. Dur. Alo! demeği unuttum. Aloo ! Hah, söyle şimdi.. Kimsin

ayol ? Bayan

Dürdane mi?

Hangi Dürdane ? Him him gibi konuşuyorsun.. Yüzünü görmüyorum ki tanıyayım.. (Remziye merdivenden inmiştir. ) REMZİYE --

Kim telefon ediyor?

ZEYNEP ――― (Omuzlarını kaldırarak ) Dürdane, di

yor ama.. REMZİYE ―

(Telefonu alır, Zeynebe ) Peki !

ZEYNEP -―――――― (Telefonu verdikten sonra ) Hani, tak ma dişli bir acuze var. O , olacak..

38

REMZİYE

(Telefonu eliyle kapar )

Sus.. Çık

dışarı.. (Zeynep, nihayetten, kayıtsızca çıkar . )

REMZİYE ―――――__________ (Telefonda konuşmağa başlar ) Alo ! Siz misiniz, güzelim ? Sersem Zeynep, tanımamış ! Nasıl sınız ? Dün geceki konseri dinlediniz değil mi ? Beyza buldunuz? Yüksek sanatkâr !.. Günaydının sesini nasıl Harikulâde kadın ! .. Mahir Yanık, ince, yüksek zevkli bir adammış ! Hiç ümit edilmezdi ! Hiç ümit edilmezdi ! Daha doğrusu biz, öyle sanıyorduk.. Mahir, burada değil

Ma

ğazada da bulamazsınız. Çok meşgul ! Nasıl, yarın, öğle yemeğine mi davet ediyorsunuz ? Söylerim ama, kabul e deceği şüphelidir.. Mahir, kızınız Nerimanın hatırını kır maz mı ? ( Hafifçe gülerek ) Size, çok

sevineceğiniz bir

müjde vereyim. Belki bugünkü gazetelerde de okursu nuz.. Dün, kızım, Mahir Yanıkla resmen nişanlandı. Ya rın gece, ailece kutlayacağız.. Alo.. Alo.. ( Kahkaha ile gülerek telefonu kapatır ) Kudurdu, cadı ! Bir şeyler ho murdandı ama, pek anlayamadım. Hiddetinden çatlasın. Evde kalmış kart kızını, lâyık görüyor ! Avucunu yala sın.. (Mehpare, nihayetten girer,

İkinci

sokak kılığı iledir)

sahne

Remziye - Mehpare

MEHPARE ―――――― Bonjur anne ! REMZİYE ――――― Bonjur ruhum.. Bu gün güzelliğin ü zerinde. .Bebek gibisin.. Tıpkı annenin gençliği !..

39

MEHPARE - A! Sen, ihtiyar mısın ?

▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ (Utanganç ) Seni, yüze gülücü şey REMZİYE ▬―――― tan ! MEHPARE -

Anne ! Bugün, öyle

neşeliyim ; öyle

mesudum ki. Mahir, daha gelmedi mi ? REMZİYE -

Hayır !

MEHPARE - Ona, bir sürprizim var. ( Bir kâğıda sarılmış küçük bir resim çıkarır ) İmzalı fotoğrafı, camlı çerçeveye koydurttum. Evlenip de yeni apartımana çık tığımız zaman, salonumuzun en göze görünür bir yerine koyacağım.

(Resmi,

masanın üzerine bırakır,

çantasın

dan bir yığın kart postal çıkarır ) Beyza Günaydının muh telif pozlarda resimlerini aldım. REMZİYE ―――――――――――――― Çok iyi ettin. Resimleri, şimdilik ge lişi güzel dizelim. (Remziye ile Mehpare, resimleri, masa ve etajer üzerlerine dizmeğe başlarlar . )

Üçüncü

sahne

Evvelkiler - Mahir

(Zeynep, nihayetten görünür ; Mahire yol göster dikten sonra, eliyle bir öpücük göndererek kaçar. )

MAHİR ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ (Gayet şık giyinmiştir ) Bonjur ! MEHPARE

(Onu görünce

koşar,

kucaklar )

Sevgili Mimi Yanık!

www MAHİR Hayatımın çiçeği ! .. Bu çiçekleri sizin • için aldım. ( Bir küçük buket verir. )

40

MEHPARE ―――――――――――――― ( Çiçekleri alır, öper, koklar ) Mer si, sevgili nişanlım ! REMZİYE ―――

(Mahire yaklaşır , kırıtarak )

Nasıl ?

Sevgili Mimi Yanık, mini mini kaynanasını öpmüyor mu ? MAHİR ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ Dalgınlık ! Kusura bakmayın

( Remzi

yenin elini öper. ) MEHPARE -

(Mahirin kılığına bakarak)

Sevgi

lim, bugün, ne kadar şıksın ! REMZİYE ――――― Eskiden çok sade giyinirdi, şimdi , şık elegan oldu !

MAHİR - Evet, bir şey oldum ama ne oldum, pek farkında değilim. Kâtipten, daktilodan tutun da hamal lara kadar mağazada herkes, bana bakıp gülüyordu. MEHPARE - Anlayışsız insanlar çok. Sen aldırma, sevgilim. (Mahirin elinden tutar, resmi imzalı resmi çerçevelettim.

gösterir ) Bak,

Sonra, Beyza

Günaydının

muhtelif pozlardaki resimlerini topladım, salonumuzu do nattım . MAHİR ― Artık, bu eski şeylerden bahsetmesek, daha doğru. Geçmişe mazi, yenmişe kuzu, derler. MEHPARE ▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬ Çok naziksiniz sevgilim. Beni kıs kanmasın ,diye böyle söylüyorsun . Teşekkür ederim

Fa

kat, eski sevgilinle aranız neden açıldı ?

MAHIR — MEHPARE

Evet, neden açılmıştı Tuhaf! Bana mı soruyorsun ?

MAHİR — Evet, size sormam tuhaf. Müsaade edin འ de, babanıza sorup cevap vereyim. MEHPARE

Bu işlerle babamın ne alâkası ola

bilir?

41

MAHİR ―――――――― (Kendisini toplayarak ) Babanla ortak

olduğumuz zaman, birbirimize danışmadan, hiç bir sırrı mızı söylememeğe karar vermiştik. MEHPARE ――― Öyle ise peki.. Yalnız unutma ki, ar tık ben de senin hayat ortağın oluyorum. Bütün sırlarını, ben de öğrenmek isterim. (Yasin, merdivenden iner )

Dördüncü sahne

Evvelkiler - Yasin MAHİR ――― (Yasini görünce, koşar )

Hızır gibi za

manında yetiştin. Her şeyi öğrenmek istiyorlar.

YASİN ― Neyi? MAHİR - Eski sevgilimle aram neden açılmış ? MEHPARE ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ (Mahire ) Yalnız bu kadar değil, na sıl tanıştınız ?

REMZİYE ――― ( Mahire ) İlk defa nerede görüştünüz ? YASİN - Hayır ! Bunları sormanız, hiç de doğru de ğil? Her şeyin zamanı var. Bizi biraz yalnız bırakınız. Ma hirle konuşacaklarım var. REMZİYE ―

Gel kızım, gidelim. İşlerini konuşsun

lar. (Remziye ile Mehpare, nihayetten çıkarlar. )

42

Beşinci

Mahir - Yasin

sahne

sonra Zeynep

YASİN ――――

Korktuğunla kaldın, işler Hem ortağım , hem de damadımsın .

yoluna girdi.

MAHİR ――――― İçi beni yakar, dışı herkesi.. Kızgın saç

üstünde oturuyorum . YASİN - Neye bu kadar kuruntu ediyorsun ?

MAHİR - Ben, bu yaşa geldim, sahtekârlık etme dim . Yalanı beceremiyorum. YASİN - Bu, sahtekârlık değil ki.. Hem, kime zara rı dokunuyor ? MAHİR - Elimde değil. Eki belli olacak diye içimi kurtlar yiyor.. (Zeynep, elinde iki gazete ile nihayette

girer. )

ZEYNEP ―― Akşam gazetelerini getirdim. ( Gazete leri Mahire vermek, yılışmak ister. )

YASİN ――――― (Gazeteleri Zeynebin elinden alır ) Peki ! ZEYNEP ▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬ (Yılışık, gözleri Mahirdedir ) emriniz ?

Başka bir

YASİN -Fazla lâf etme, git. (Zeynep, Mahire, gizli bir öpücük göndererek çıkar. )

43

Altıncı sahne

Yasin - Mahir

MAHİR - Bak bakalım, bizim nişanı yazıyorlar mı ? YASİN __________ Elbette yazacaklar. Parasiyle. (Gazetele ri açar , göz gezdirdikten sonra , okumağa başlar :) > MAHİR

YASİN

Bu kadarcık yazıya kaç para verdin ? Tam beş lira.

MAHİR -- Amma pahalı imiş.. YASİN - Bıktım, senin bu cimriliğinden. ( Gazeteyi gözden geçirmekte devam ederken birden bire sıçrar ) Ey vah ( Gazete elinde titrer)

MAHİR - Ne oluyorsun ? YASİN ――――― Vücudumu soğuk bir ter kapladı. (Çene leri atar, gazete elinden düşer. ) MAHİR - Günün, saatin yaklaştı galiba, çene atıyor 'sun..

YASİN -

(Yerdeki gazeteyi işaret eder ) Al.. Al...

Al... Oku... MAHİR -

44

(Gazeteyi alır, sahifeleri şaşkın şaşkın

çevirerek bakar ) Ne var yahu ? (Dikkatle bakar ) Ne görü yorum ?.. ( Kafasını geri çeker ) Hayır, bir şey görmüyo rum ! (Gözlüklerini takar, titreye titreye bakar ) Yalan val lahi..

YASİN - Oku.. MAHİR ― Okuyamıyorum.. Satırlar kayıyor, harf

ler oynamaya başladı ! YASİN ―

Oku..

MAHİR ――――――――____ Okuyacağım ama, yerini

şaşırıyorum.

(Okur) : « Sanatkâr Beyza Günaydın şehrimizde : Avrupa dan memleketimize dönen radyo yıldızı Beyza Günaydın, Ankara radyosunda bir konser verdikten sonra, şehrimize gelmiştir. Yüksek sanatkâr, bu gece, Halk tiyatrosunda ilk (Gazeteyi elinden atar ) İstanbula konserini verecektir. »> gelmek için, gününü bekliyormuş galiba ? YASİN — Bu konser, başımıza bir iş açacak gibi. MAHİR -Ne de rahat rahat söylüyorsun.

YASİN — Çırpınacak halim yok, kolum kanadım kı

rıldı. MAHİR —

Çabuk kokusu çıkacak diye içime doğ

muştu.

YASİN ―――――― (Birden kendini toplayarak ) Daha kadın ların bir şeyden haberleri yoktur. Gazeteleri saklayalım. MAHİR - Bunu

iyi düşündün. ( Telâşla gazeteleri

buruşturur, saklayacak yer arar, bulamaz ) Nereye sakla yayım ?

YASİN - Bahçeye atsak fena olmaz. (Mahir ile Yasin, nihayete doğru giderler. )

45

YASİN - (Kısık sesle ) Geliyorlar! MAHİR - Eyvah ! (Mahirle Yasin, ters geri ederler )

YASİN -

(Mahiri iterek ) Gazetelerin üstüne otur.

(Mahir, gazetelerin üstüne oturur. Remziye ile Meh pare nihayetten girerler. Ellerinde, birer gazete vardır. )

Yedinci

sahne

Yasin - Mahir - Remziye - Mehpare

sonra Zeynep

REMZİYE ―――― Komşularımız, ne can insanlar ! Bize, akşam gazetelerini verdiler. ( Mahirle Yasin , bakışırlar ) . MEHPARE ――――――― Beyza Günaydın, İstanbula gelmiş ! (Mahire ) Bu gece, ilk konserini verecekmiş, sevgilim. MAHİR

Gelemez olaydı, veremez olaydı..

- Yoo, nişanlına hoş görünmek için bile REMZİYE — olsa, eski sevgilin, o yüksek kadın hakkında, bu kadar sert davranmanı istemem. Bu gece, Ankara radyosundaki kon serini dinlemediniz mi? MAHİR ――――――― Hayır! MEHPARE ―――― Radyon yok mu sevgilim?

46

MAHİR - Hayır. REMZİYE ――――――― Ah, ne hassas adam ! Eski sevgilsinin sesini duymamak için, kendisini radyodan bile mahrum e diyor. MEHPARE P

(Mahiri okşar ) hassas kalpli sevgilim !

Benim, ince ruhlu,

REMZİYE ――

(Yasine ) Damadımızı gittikçe takdir ediyorum. Meğer, ne kapalı kutu imiş. Öyle değil mi ?

YASİN ― Evet.. Evet.. MEHPARE - Meğer, biz, ne kadar aldanmışız ! REMZİYE — Kabahat bizde değil ! Hassas insanlar, ruhlarının sırlarını ifşa etmiyorlar, keşfolunsun diye bekli yorlar.

YASİN ――― Sayın Bayan, sormak ayıp olmasın ama, sen bu lûgatleri hangi kitaptan ezberledin ? REMZİYE ―――― (Azametle ) Hassas, yüksek ruhlu da madıma lâyık bir kaynana olabilmek için , çalışmaktan geri durmuyorum . YASİN

Kızım, sende de böyle yeni lûgatler var

mi? MEHPARE ―――――――― (Azametle ) Yasin Çıra, saadetimizin

şiirini gate etme. (Zeynep elinde bir gazete ile girer. ) ZEYNEP ― (Gazeteyi sallayarak ) Komşular söyle diler, gazetede yazıyormuş.. Gelmiş !.. İstanbula gelmiş !.. (Mahire doğru koşar ) Beni, konsere göndereceksininz, de ğil mi?

47

YASİN ―――――― Konser bizde başladı. MAHİR ――――――― (Yerinden fırlar, Zeynebi yakalamak is ter) Şimdi ben sana, konseri gösteririm. Yıkıl karşımdan ! (Zeynep , kaçarak nihayetten çıkar. ) REMZİYE

Sevgili damadım, ne oluyorsun ? Senin

gibi nazik, ince ruhlu insanlara, hiddet, şıddet yakışmıyor !

YASİN ――――――――― Zeynebin saygısızlığına kızdı ! MAHİR ――― Sinirden mi, nedir ; bağırmak, çağırmak istiyorum. MEHPARE ――――――――_____ Biliyorum , sevgilim. Belki ben kıska nırım , diye üzülüyorsun. Hayır, ben, kıskanmam.. O kadar hasis ruhlu değilim .. Komşulardan öğrendim. Beyza Gün aydın, kendi konserini bitirdikten sonra, diğer sanatkâr ar kadaşlarının konserlerini bir locada outurp dinliyecekmiş.. Tiyatro direktörü, bunu , sanatkârdan bilhassa rica etmiş. Bu haberi alır almaz, hemen bahçevan Şaban ağayı gön derdim , onun locasının yanındaki locayı kapattırdım. Bizi görenler, hasetlerinden çatlayacaklar. MAHİR ――――― (Yasine) İşitiyor musun? REMZİYE - Kızım, bu, biraz tehlikeli, Hemen

bir

otomobile atlayıp tiyatroya gidersin. Tiyatro, ne kadar cık yer. Gitmenle gelmen bir olur. Parasını verip, locamı zın sahibi olalım. MEHPARE ―――――― Bravo, anne ! Sevincimden çıldıraca ğım. (Mehpare ile Remziye, Mahire, elleriyle öpücük gön dererek koşar gibi nihayetten çıkarlar . )

48

MAHİR ――――――――― (Arkalarından bakar, sağa sola dolaşır, gazeteleri alır, yırtar, parçalar ) Ben de çıldıracağım. YASİN ―――――― Çıldıracak sıra değil. Aklımızı başımıza toplayalım . MAHİR -- Ben gidiyorum (Çıkacak gibi olur) YASİN ――― ( Önliyerek ) Dur, nereye gidiyorsun ?

MAHİR -

Boğuluyorum, biraz hava alacağım. Çok kalmam. İki sene sonra buluşuruz. YASİN - Çocukluk istemez. MAHİR - Asıl sana uymakla çocukluk ettim.

YASİN - Biraz soğuk kanlı ol. MAHİR - Ne soğuğu, ne de sıcağı kalmadı, olanca kanımı kuruttular.

YASİN - Biraz sinirlerinin dizginini çek. MAHİR ―――――――――― Hangi dizgin ? Kantarım bile koptu. Ana kız, nereye gittiler, duymadın mı ? Tiyatroda loca tutacak lar. Hem de ötekinin locasının yanındaki locayı.. Ortak, biz iflâs ettik. YASİN - Amma telâşçı adamsın.

MAHİR -

Hem de hileli iflâs !

YASİN —

Bu gece, bir hastalık çıkarırız, tiyatroya

gitmeyiz. MAHİR - Bununla kurtulacağımızı bilsem, bir has tahaneye gider, tesirli bir mikrop yutarım .

49

YASİN ―――――― Sen, hakikaten çıldırıyorsun.

MAHİR - Yaptığımız pek akıllı işi de sanki.. YASİN ―――――――――― Pireyi deve yapmakla bir şey kazanmaz sın, zarar edersin.

MAHİR - Ben iflâs ettik, diyorum ; o , hâlâ, kârdan, zarardan bahsediyor ! .. Korktuğum, bir, iki değil ki.. Sah tekârlığımız, o kadının kulağına giderse ? YASİN- Nasıl gidebilir ? MAHİR - Yerin kulağı var, derler. Biz, davul çalıp, yedi mahalleye duyurduk. Aşçı, işçi, hizmetçi, uşak, bah çevan, ahbabının ahbabı, ahbabının ahbabının ahbabının ahbabı, derken, duymayan kalmaz. Resmi, kimler görmedi ?

( Resmi gösterir ) Bu

Kimlere göstermediniz ?

Sonra,

locada, kadınların çenesini nasıl tutacaksın ? Bırak, ben, başımı alıp gideyim. (Çıkacak gibi olur ) YASİN — vaktimiz var.

(Mahiri caketinden yakalar )

Dur, daha

(Telefon çalar) YASİN ――

Şimdi, buna da cevap vermeli nu açar) Alo ! Neresi ? Halk Tiyatrosu mu ? MAHİR —

(Bir koltuğa yığılır )

(Telefo

Eksikler tamam

lanıyor. YASİN - (Telefona ) Adam gönderip loca mi ka

patmışlar ? MAHİR -

(Eliyle, hayır ! hayır ! gibi işaretler ya

par; kısık sesle ) Yanlış, de.. Yanlış, de.. YASİN -

50

(Telefona ) Yanlış.. Yanlış..

MAHİR ―

Kapa musibeti.. .

YASİN ―

(Telefona ) Yanlış..

MAHİR -

Oraya gittiklerini unutuyorsun.

( Kapar )

Atlattık.

YASİN — Aldırma. Ben, tekrar telefonu açar, işl bozarım. MAHİR ――――― Eğer yapabilirsen, kefeni yırttık, sayılı

rız. (Telefon çalar) YASİN - Yine başladı. ( Telefona gider ) MAHİR —

YASİN

Açma.. Bırak çalsın. Belki, mağazadandır.

MAHİR - Aç öyle ise.. YASİN ― (Telefonu açar ) Alo ! Neresi ? Halk ti yatrosu mu ? Nasıl ? Kızım Mehpare sen misin ? ( Mahire dönerek ) Ne çabuk gitmiş !? MAHİR - Uçmuş !.. Ben de kanatlanıp uçabilsem..

(Telefona ) Ne var, kızım ? Evden, ti YASİN — yatroya ipek halılar mı gönderelim ? Neden ? Anlamadım . Artistin locasına mı serdirteceksin ? MAHİR ―――― Pupa yelken gidiyoruz ;

dümen kırabi

lirsen kır artık. YASİN - (Telefona ) Şaban ağaya söyleyip iki bu ket mi hazırlatayım ? Neden ? Birini sen, birini de Mahir

mi verecek ? MAHİR - (Bayılır gibi olur) Artık benden hayır yok.. Bittim , öldüm, mahvoldum. YASİN ― (Telefona ) Mahir, biraz rahatsız gibi..

51

Belki tiyatroya gidemez. Zorla mı götürürsünüz ? Nasıl olur ?.. Alo.. Alo.. (Telefonu kapatır. ) MAHİR - (Ayağa kalkmıştır ) Galiba ölmek

de

para etmiyecek, ölsem, cenazemi tiyatroya götürecekler. Sen kurtar, yarabbi! YASİN ――――― Çıkmadık canda ümit

vardır. Atlatırız,

merak etme. Sinirlerin bozuk ; sana, iki kadeh likör vere yim, gel. ( Merdivene doğru çeker. ) MAHİR - Zehir versen, daha iyi edersin . (Yasin le birlikte merdivenden çıkarlar. )

Sekizinci

sahne

Hadi - Veli

(Hadi ile Veli, nihayetten girerler. ) VELİ (Otuz, otuz beş yaşlarında ; şık, fakat te miz, ağır başlıdır. Onun ağır başlılığı karşısında Hadinin züppeliği mülayimleşir. ) Beni sürükledin getirdin ama, bu rası neresi? HADİ - Güzel, zengin bir genç kız arkadaşımın e vi. Babası, kalantor tüccarlardandır , monşer (Tek gözlü ğünü takarak etrafı göstere göstere anlatır) Nasıl, şık villa değil mi ? Seni, arkadaşımla, arkadaşımın ailesiyle tanış tıracağım. Göreceksin, hepsi enteresan tiplerdir.

▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ Görünürlerde kimseler yok. VELI ―――――――― HADİ - Telâştalar . Nişan hazırlığı yapıyorlar.

VELİ ― din ?

52

Kim nişanlanıyor ? Buraya, nişana mı gel

HADİ — Anlayamam, monşer. Bu kızla, İzmirde ta nıştım. Otomobilimle buraya da beraber geldik. Fakat arayaş kara çalı girdi. Benim , bütün projelerimi alt üst etti .

VELI ―――――――――― Kara çalı da kim ? HADİ ― Kızın babasının ortağı.

(Alayla güler)

Ne tip monşer! VELİ

Pek alay etme. Kızı, senin elinden almış .

HADİ -

Atlatması kolay. Burada, çok eğleneceğiz,

monşer !

- Ne yazık ki ben, çok duramıyacağım. Ran VELİ — devum var. Nişanlım, otelde beni bekliyor. HADİ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ Nişanlın mı ? Bilmiyordum.

VELİ ▬▬▬▬▬▬ Avrupada tanıştık, nişanlandık. Ben, An karaya döndüm ; o , Avrupada kaldı. Şimdi tekrar buluş tuk. HADİ ――――― Nişanlın, nasıl bir kadın ? VELİ - Bir artist. Sen de tanıyacaksın. Radyo yıl dızı Beyza Günaydın. HADİ ― (Sıçrayarak ) Nasıl tanımam, monşer ! Ne bahtiyar adamsın ! VELİ ― Bu gece , Halk tiyatrosundaki konsere gel. Seni takdim edeyim.

HADİ

- Evet, monşer. O büyük

artistle tanışmak

isterim. Onun, burada, bir resmi olacak. VELI ――――――

(Etrafına bakınarak )

resmi var. ( Dolaşarak bakınırken

Bir değil, birçok

masa üzerindeki çer

53

çevelenmiş resmi görür, alır, bakar, evirir çevirir, birden bire hayretle durur, kekeler gibi okur :) « Sevgili Mimi Ya nık.. Beraber geçirdiğimiz tatlı günlerin hatırası .. Beyza Günaydın.. » ( Resmi elinde tutup sallayarak ) Bana, bun dan hiç bahsetmediydi.. Alçak ! HADİ -

( Ürkmüş gibi ) Monşer, bu kadın, nihayet

bir artist değil mi ? Artistlerin hayatı maceralarla doludur. VELİ - Saçmalayıp durma. Bu « Mimi Yanık » kim ? HADİ - Nişanlımı elimden alan aptal. VELİ ―

Peki, kim ? Nenin nesi?

HADİ ――――――――――― Bu evin sahibi Yasin Çıranın ortağı Mahir Yanık. VELI HADİ —

Beraber mi oturuyorlar ? Hayır, Ama, hergün gibi buradadır.

VELİ - Pek âlâ. Ben, ona da, ötekine de yapacağı mı bilirim. (Hâdiyi yakasından tutar ) Sen, benim arka daşımsın, değil mi ? HADİ ―

(Yarı korkmuş ) Elbette. .Şüphe mi edi

yorsun ?

VELİ ――――― Arkadaşlığını

bu günde

göstereceksin.

Şimdi, otomobiline atla, Gül Palas oteline git, Bayan Bey za Günaydına söyle, hemen buraya gelsin. Yalnız, bura nın, neresi olduğunu söyleme. Anlıyor

musun? Benim

beklediğimi söyle, al, getir. Sakın, ağzından bir şey kaçır ma.

HADİ ――――― Peki, Peki.. Dediğin gibi yaparım . VELİ — Fırla.. Çabuk git.. (Veli, Hâdiyi iter ; Hadi, nihayetten çıkar. )

54

Dokuzuncu

sahne

Veli - Yasin sonra Mahir VELİ ―――――――――― (Yalnız kalınca , fotoğrafa bakar, tekrar okur )

« Sevgili Mimi Yanık.. Beraber

geçirdiğimiz tatlı

günlerin unutulmaz hatırası.. Beyza Günaydın ..

(Fotoğ

rafı cebine koyar :) « Mimi Yanık» mı, kavrulmuş mu, çok geçmeden anlıyacağız. YASİN ―――― ( Merdivenden inerek ) Bu geceyi bir at latsak.. (Düşüncelidir )

VELİ

(Yasini görür, ona doğru ilerler ) Acaba,

Bay Mahir Yanıkla mı müşerref oluyorum ? YASİN ―――― Hayır! Yasin Çıra kulunuz ! VELİ

(Kendini tanıtarak ) Veli Zula kulunuz !

YASİN - Mahir Yanık, ortağımdır. Onunla mı ko nuşmak istiyorsunuz ? VELİ ―

(Hiddetini yenmek için dişlerini sıkmak

tadır ) Evet, tanışmak, konuşmak istiyorum. Çok mühim bir iş için hemen görmeliyim. YASİN -

Öyle ise çağırayım .

(Merdivene doğru

gider, seslenir ) Bay Mahir.. Bay Mahir.. Lütfen teşrif e der misiniz ?

MAHİRİN SESİ ―――――

(Dışarıdan ) Yine ne var ? Bir

az uzanayım, diyordum.

(Merdivenden görünür ) Likör sinirlerime iyi geldi.. ( Gerine gerine iner. )

55

YASİN -

(Veliyi göstererek )

Bay, sizinle tanış

mak istiyor. (Veliye ) Sevgili Mimi Yanık.. (Kendini top layarak ) Pardon, Bay Mahir Yanık.. ( Mahire ) Bay Veli Zula.. (El sıkmalar) .

VELI ―――― Tanıştığımıza çok memnun oldum. YASİN ―――――――― Oturalım efendim . (Üçü de otururlar ; Yasin ortadadır. )

VELİ ―

(Mahiri tepeden tıranağa

kadar süzer )

Demek, sevgili Mimi Yanık, sizsiniz ? MAHİR ―

(Homurdanır ) Burada,

batası adım,

böyledir.

YASİN -

(Velinin kulağına manâlı ) Eski bir ma·

ceranın hâtırasıdır . VELI

(Mahire ) Ben, sizi, gayet iyi tanıyorum .

MAHİR - Beni mi ? Ne münasebetle ?

VELI ―――― Sizin, eski hovardalardan olduğunuzu bil miyen var mı ? YASİN -Burası doğru.. Modern erkek güzelidir.. O, kadınların peşinden koşmuyor ; kadınlar onun peşin den koşuyorlar. MAHİR ――――― Ortak, bu bahisleri kurcalama. YASİN ― Artık, eski defterler kapandı ; çünkü ni şanlandı, kâfir! VELI - Bir vakitler, meşhur bir artistin dostu imiş siniz, öyle mi ? MAHİR - Elin ağzı torba değil ki büzesin. İnsanın adı çıkmasın bir kere. Herkes, bir şey uydurup söylüyor.

56

YASİN ―――――― (Şakacı ) Nişanlın burada yok. Ne sak

liyorsun ? MAHİR - Herkesin hayatında böyle şeyler olur.. Mazi.. Mazi.. Bir mazi lâzım..

VELI

Şüphesiz.. Siz..

MAHİR

Siz, neye bu kadar fazla alâka gösteri

yorsunuz ? VELI - Eski dostunuzu çok yakından tanırım da.. MAHİR ―

(Yavaşça Yasinin kulağına ) Hapı yutu

yoruz galiba ?

YASİN -

(Yavaşça Mahire )

Soğuk

kanlı

ol,

ben idare ederim.

VELİ - Radyo yıldızı Beyza Günaydınla uzun za man beraber yaşadınız, değil mi ? MAHİR -Ne demek istediğinizi anlamıyorum .

VELİ ― Niye inkâr ediyorsunuz ? MAHİR ― İnkâr değil. Böyle bir şeyi ilk defa siz

den işitiyorum. YASİN ―――――――― Yanlış bir rivayet hatırınızda kalmış ola cak.

VELİ

İkiniz de benimle açık konuşursanız, çok

iyi edersiniz. YASİN ―――――――― Siz de böyle konuşmağa kalkarsanız işin rengi değişir. Bizden ifade mi alıyorsunuz ? Kimsiniz ?

MAHİR - Kim olduğunuzu anlıyalım bir kere. VELI ―――――――― Ben, radyo yıdlızı Beyza Günaydının res men nişanlısıyım.

57

MAHİR ――― (Hemen Yasinin arkasına saklanır. Diş leri arasından ) Nerelere kaçsam ? VELİ ――――――― Saklamağa çalışmayın, hakikati söylemeye mecbursunuz. ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ Bir şey gizlediğimiz, sakladığımız var MAHİR ――――― mı? (Yasine) Dinin gibi doğru söyle ? YASİN - Evet.. Evet.. Bir şey gizlediğimiz, sakla dığımız yok. VELİ - Odaya, şöyle bir göz gezdirmek kâfi. ( Re simleri gösterir. )

YASİN ―

(Mahirin kulağına yavaşça, şarkı söyler

gibi makamla ) İmzalı resmi ortadan kaldır.. MAHİR ――――

(Koşar, masanın üzerinde arar, sonra

döner, Yasine yavaşça , şarkı söyler gibi makamla ) Biz den evvel kaldıran olmuş . VELİ ――――――――――― Cevap vermiyorsunuz ? YASİN -

Şey.. Fotoğraflar için mi ? Merak ettiği niz şey bu mu ? Hem, bundan basit ne olabilir ? Büyük meşhur artistlerin fotoğrafları, kart postalları herkesin e linde, herkesin evinde bulunabilir. (Mahire dirseğiyle vu rur) . MAHİR ―― Evet. Evet.. VELİ — Peki, neye başka artistlerin resimleri yok? YASİN ▬▬▬▬▬▬▬▬ Kim demiş (Cebinden evvelce Mahirin aktardan almış olduğu bir sürü kart postalı çıkarır, gös terir) Bizde, daha, ne çeşitleri var : Şişli yıldızı Mediha hanım.. Greta Garbo.. Lilyan Harvey..

58

MAHİR — Buyurun bakalım, rahmetli Mediha Hanım da benim dostum mıydı ?

VELİ - Siz, işi şarlatanlığa

vurmak istiyorsunuz.

(Cebinden resmi çıkarır ) Buna, cevap veriniz, bakalım. (Resmi, masanın üzerine bırakır. ) }

YASİN ――

(Mahire yavaşça, şarkı söyler gibi ma

kamla ) Sen durma, savuş. (Mahir, kaçmak ister. ) VELİ - (Mahirin caketinden yakalar ) Nereye ? MAHİR -

(Veliye ) Her şeyi olduğu gibi anlataca

ğım. Dinleyin. VELİ ―

Hayır ! Beyza Günaydın,

buraya gelecek,

onun yüzüne karşı söyliyeceksiniz.

MAHİR ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ (Kekeler) Ooo.. O da, buraya mi ge lecek ?

VELİ ▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬ Evet. Birini gönderdim, alıp getirecek, iki nizi yüzleştireceğim. MAHİR ―――― (Yasine, bağırarak ) Başıma açtığın iş leri beğeniyor musun ? Bana borçlu olsaydın, bu kadar fe nalık edemezdin. YASİN - Bu kadar bağırıp çağıracak ne var? MAHİR - Daha ne olsun, be adam! Dertsiz başıma dertler açtın. Durup dururken bir mazi çıkardın. Adımı değiştirdin. Kırk yıllık kılığımı kıyafetimi değiştirdin. Ka pıma bir alacaklı gelip bağırmış değilken tanımadığım in sanlar, karşıma dikilip hesap soruyorlar.. Ben bağırmıya yım da kim bağırsın ? Boğuluyorum.. Biraz hava.. ( Bo ğazını açmak ister ) Biraz hava..

( Nihayete doğru gider.

Veli ; nihayette durmuş, yolu kesmiştir. Mahir, hemen ge riler ) Bu tarafta fena esiyor.. Boğuluyorum.. ( Merdiven den koşar gibi çıkar. )

59

YASİN

Dur; beni dinle.. (Arkasından koşarak

merdivenden çıkar. ) VELİ ――――

(Arkalarından bakar ) Ağız palavrası ile

elimden kaçacaklarını sanıyorlar. Bu evin, arka tarafta da bir kapısı var. Ben, peşlerini bırakmıyacağım. (Merdiven den yavaş yavaş çıkar. ) (Beyza Günaydın , Hadi ile birlikte nihayetten girer.)

Onuncu

sahne

Beyza - Hadi BEYZA ― (Genç, güzel bir kadındır. Tuvaleti ağır başlı , şık ; harektleri düşünceli ve temkinlidir. ) Burası ne resi? Benim burada ne işim var? HADİ — Vallahi sayın Bayan, ben, nişanlınız Veli nin emriyle hareket ediyorum. BEYZA - Otelden acele çağırtmak için, elbette mü him bir sebep olması lâzım gelir. HADİ - Kendisinden anlarsınız ! BEYZA -

Mutlaka, yine bir kıskançlık cilvesidir.

Bu adamın kıskançlığından bıktım artık ! Söyleyiniz, ni şanlım, beni buraya niçin çağırdı ? Kendisi nerede ? Sizi söyletmeden yakanızı bırakmıyacağım . HADİ ――――― Şey.. Bana, söyleme ! diye söz vermişti.. Ama, madem ki siz emrediyorsunuz.

BEYZA — Söyleyin. HADİ -

Nişanlınız Veli, sizden şüphe ediyor. Bu

rada, biriyle, gûya alâkanız varmış !

60

BEYZA ―

Ne dediniz ? Ne dediniz ?

HADİ — Bu benim icadım değil.. Umumî bir riva

yet.. BEYZA ―――――――――― Neler sayıklıyorsunuz ?

HADİ ――――― İsmini söylersem, belki hatırlarsınız. BEYZA ― Kimin ismini hatırlıyacağım ? HADİ -

Sevgilinizin.

BEYZA ― Terbiyesiz ! Sevgilim ,kimmiş bakayım ? HADİ ―

Şey.. Yani.. Alâka gösterdiğiniz adam.

BEYZA - Peki, peki, çabuk söyleyin. Bakalım ha tırlayabilecek miyim? HADİ -

Mahir.. Mahir Yanık..

BEYZA -

İlk defa işitiyorum. Peki sonra ?

HADİ ― Veli, burada, sizin bir fotoğrafınızı buldu. BEYZA —

Bundan tabiî ne olabilir? Benim , her

yerde resimlerim, kart postallarım satılıyor.

HADİ ― Fakat buradaki fotoğrafın üzerinde, el yazınız, imzanız var. BEYZARüya mı görüyorsunuz ? HADİ ―――――――

Vallahi rüya görmüyorum,

gözlerimle

gördüm. (Tek gözlüğünü takarak aramağa başlar, imza lı resmi bulur, alır. Beyzaya gösterir ) İşte, buyrun ! BEYZA ――――― (Resmi alır, bakar, okur )

« Sevgili Mi

mi Yanık.. Beraber geçirdiğimiz tatlı günlerin unutulmaz hatırası .. Beyza Günaydın. »

(Okuduktan sonra bağırır)

61

Sahtekârlığın, yalancılığın

kepazeliğin bu kadarı olmaz !

Ahlâksızlık ! Namussuzluk ! Ben, böyle bir şey yazmadım.

HADİ — Aman, nasıl olur ? BEYZA ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ Dünyada olmayan ne var ? Size, yemin ederim, bu sahtekârlık !.. Alçaklık !.. HADİ ――――――――――― Nasıl cesaret ederler ?. BEYZA - Namusum, şerefim üzerine yemin ede

rim. HADİ —

Öyle ise, bırakın, ben, bu namussuz sah

tekârı yakalayayım. Zaten, benim de hıncım var. BEYZA ――――――――――――― Hayır! Sizi menederim. Bana bırakınız, Siz, sadece bana yardım ediniz. HADİ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ Emredersiniz. BEYZA ――――― Şimdilik nişanlımın

bunlardan haberi

olmasın, aramızda gizli kalsın . Söz veriyor musunuz ?

HADİ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ Söz veriyorum . BEYZA ―――――――――― Bana, böyle bir oyun oynamaktan mak satları ne ? Onu anlayacağım. Hem sahtekârlara, hem de nişanlıma yaman bir ders vereceğim. Herkesin namusuy le, şerefiyle oynamak kolay mı imiş !.. Sonra, nişanlım da kıskançlığa tövbe etsin. Biz, geldğimiz yoldan, kimseye görünmeden tekrar otomobile dönelim. Yeni geliyormu şuz gibi tekrar geliriz. kar. )

$62

( Nihayetten Hadi ile birlikte çı

Onbirinci sahne

Mahir - Yasin sonra Mehpare - Remziye MAHİR ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬

(Merdivenden başını uzatır :) Sesler du

yar gibi olmuştum. YASİN ――――――

(Merdivenin öbür tarafında, başını uza

tır) Bana da öyle geldi ama, kimseler yoktu.

MAHİR —

Defolup gitmiş olacak !

YASİN —

Gelmez yola gitsin ..

( Etrafına bakına,

bakına, ağır ağır iner. ) MAHİR -

Son gelişi olsun ..

(Yasin gibi etrafına

bakına bakına, ağır ağır iner. ) (Sahnede karşı karşıya gelince, birbirinin yüzlerine,

sonra, korkarak etrafa bakarlar. ) MAHİR ――― Beni, yakacağın kadar yaktın, artık ya kamı bırak. Ben gideyim.

YASİN ―――――――――――― Beni dinle. MAHİR ―――――――

(Bağırır) Seni dinleye dinleye bu hal

lere düştüm ya ! Akıllanacağım kadar akıllandım , artık, akıl hocasına ihtiyacım kalmadı. Biraz daha dinlersem , hapislerde çürüyeceğim, idam sehpasında can vereceğim. YASİN ―――――― Ben, işleri düzelteceğim. MAHİR ――――――― Anlıyorum. Beni astırmadan için rahat etmiyecek.

63

YASİN ―

Vaziyetten karımla kızımı da haberdar

etmeliyiz. MAHİR -

Yalnız ev halkını değil, mahalleyi de

topla, cenaze namazım, cemaatle kılınsın .. (Remziye ile Mehpare nihayetten girerler ) . MEHPARE ――――――――― Babacığım, locayı kapattık. Uçar gi bi gidip geldim.. Bahçevan Şaban Ağaya kolları sığattım , limonluktaki çiçeklerin en güzellerinden

harikulâde iki

buket hazırlattım. Şimdi de ipek halıları hazırlayıp bahçe vanla tiyatroya göndereceğim.

REMZİYE ―

Buketler, hakikaten çok güzel oldu.

YASİN ―― Boşuna yorulmuşsunuz !

MEHPARE YASİN ―――――

Neden?

Size, çok mühim bir şey

söyliyeceğim.

Beyza Günaydın, bir kaç dakikaya kadar buraya gele cek.. MEHPARE ▬▬▬▬▬ ( Ellerini çırparak) Buraya mı geli yor? Ay, kulaklarıma inanamıyorum. REMZİYE - Evimiz için, ne büyük şeref ! Demek yüksek artist, bizi ziyarete geliyor. YASİN ▬▬▬▬▬▬▬ Bizim için geliyor, nişanlısı için geliyor. MEHPARE -

Nasıl ? Onun nişanlısı da mi var?

MAHİR - Olmaz olaydı. Var. REMZİYE - Seni kıskanç seni ! YASİN ――――――― Nişanlısı, arkası görmüş !.

MEHPARE ―――――――――――― Nerede ?

64

yazılı, imzalı resmi

YASİN ― ― ― ― ― ― ― ― Burada. REMZİYE - Nişanlısının burada ne işi var ? YASİN - Orasını ben de pek derin kavrayamadım.

Şimdi ; bunlar bize lâzım değil. Herif, Mahirin yakasına yapışmış, Mahir de inkâr etmiş. Fakat beriki bu inkâra i nanmamış. Beyza Günaydına haber göndermiş. Kiminle ? Nasıl ? Bunlar da bizce meçhul. O, burada, ikisini yüzleş tirecekmiş ! MEHPARE ――――― Eyvah! Şimdi ne olacak ?

MAHİR

-Onu, siz ne düşünüyorsunuz, ben düşü

neyim . YASİN ▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬ Ben, gayet kurnazca bir plân

kurdum.

Beyza Günaydın, Mahir, her şeyi inkâr edecek. MEHPARE ――――――――――――――― Bir centilmen ; nasıl yalan söyler ? REMZİYE — Hem de elin göz ağrısına.. YASİN — Her şeyin sırası vardır. Beyza Günaydın, nişanlısından korktuğu için, Mahirle karşılaşınca, ben, bu adamı katiyen tanımıyorum ! diyecek. Göreceksininz.

Ben, ne söylersem çıkar. MAHİR ―――――――――――― Neme lâzım, bütün dedikleri çıkıyor. YASİN ―― (Mahire ) Sen de, o şekilde cevap vere ceksin. MAHİR ――――― Elbette. .Elbette..

YASİN -Bu iş de , böyle bitecek. (Korna sesi . ) YASİN — Galiba geliyorlar. Temkinli duralım. (E liyle göğsüne vurarak ) Ne adamım,

görüyor musunuz ?

65

En karışık işleri, lâhzada hallediveriyorum. Bende bu kafa varken, ne olurum, biliyor musunuz ?

MAHİR -

Mükemmel bir cellât olabilirsin.

REMZİYE ―――――――――― (Bahçe tarafına bakar ) Geliyorlar. YASİN - Titremiyelim, taş gibi duralım . MAHİR ―――― Gazel yaprağı gibi titriyorum. (Beyza, Veli, Hadi, nihayetten girerler. kenarlara çekilirler. )

Onikinci

Öbürleri,

sahne

Evvelkiler - Beyza - Veli - Hadi BEYZA ――――― (Veliye) Beni, buraya, niçin çağırdınız ? Sonra, yol üstünde gözetleyip dir ?

VELİ -

beklemenizin manâsı ne

Şimdi, her şeyi öğrenirsiniz. Sayın Bayan.

( Mahire dik dik bakar ) Hepinizi burada bulduğuma, çok memnun oldum. MAHİR ――――― Hepimiz, sabahtan beri buradayız. VELİ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ (Mehpare ile Remziyeye ) Sayın Bayanlar, siz hakem olunuz. Eğer ben, haksızsam, açıkça söyleyiniz, katiyen gücenmem. Fakat haksız çıkacak taraf da benim gibi, hakeme boyun eğecek, cezasına razı olacaktır. (Ma hire ) Bay Mahir Yanık, biraz evvel, doğruyu söyliyeceği nizi vadetmiştiniz. Erkek olan sözünden dönmez. (Bey za Günaydını gösterir ) Herkesin karşısında açıkça söyle yiniz, bu bayanla bir alâkanız var mı ?

66

MAHİR -Allahın bildiğini kuldan saklayacak de ğilim. Bu bayanı, ömrümde ilk defa görüyorum. BEYZA

(Mahire yaklaşır ) Nasıl ? Sevgili Mimi,

beni unuttun mu ? MAHİR —

(Abdal, abdal Yasine bakar, imdada

çağırır gibi) Yasin !.. (Yasin, bir köşeye sinmiştir. ) MAHİR ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ (Sesi, perde perde yükselerek ) Yasin !.. Yasin!..

BEYZA ―

(Mahiri kucaklar ) Vefasız, sen beni bu

kadar çabuk unutacak mıydın ? Beraber geçirdiğimiz tatlı günleri unutuyor musun ? Ah, o , ne unutulmaz bir hatıra dır! VELI - Demek tanışıyorsunuz ? BEYZA -

Tanışmakta söz mü? ( Mahiri kucaklar )

Mimi.. Sevgili Mimi Yanık.. (Mahir, yarı baygın bir hal dedir.) BEYZA —

(Kendini toparlamağa çalışarak Mahi re, sıkı sıkı sarılır ) Sevgilim, nihayet, seni bulabildim!

MAHİR ――――――――― (Sayıklar gibi ) Yasin.. Yasin..

VELİ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ Artık hakikati öğrendim ya ; bana, bu ka darı kâfi! BEYZA ―――― Evet, hakikati öğrendin !.. ( Mahiri gös terir ) Ben, bütün hayatımda, bu adamdan başkasını sev medim. Kalbimdeki aşkım, sönmüş sanıyordum . Halbu ki, onu görür görmez, tekrar alevlendi. Onu, hayatımın sonuna kadar bırakmıyacağım .

MAHİR

(Ağlayarak ) Beni kurtaracak bir hayır

sahibi yok mu?

67

Neden böyle soğuk duruyorsun, sevgi

BEYZA

lim ? Gel, seninle, eski tatlı hatıraları baş başa analım, o tatlı hayatı yeniden yaşıyalım. (Mahiri kucağına çekmek ister, Mahir yere düşer ) . MEHPARE -

(Dayanamaz, deli gibi yerinden fir

lar ) Hayır ! Nişanlımı bana veriniz. O, benimdir. BEYZA ――――

( Mahiri yerden kaldırır, yakasından tu

tar, iki tarafa sallar ) Seni benim elimden almak istiyor lar. Hayır ! Buna imkân yok.

( Mehpareye )

Sevgilimi

buldum, artık bırakmam. Hiç bir kuvvet, onu benim elim den alamaz.

MEHPARE ▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬ (Remziyenin kucağına düşer ) An ne ! Anne ! Ne talihsizmişim ! (Yarı bayılır. )

VELI ―

(Beyzaya ) Artık,

aramızda her şey bit

miştir. ( Mahire ) Sizinle de kozumuzu pay ederiz. Yanı nıza bırakacağım sanmayın. ( Hadiyi kolundan tutar, ikisi birlikte nihayetten çıkarlar . ) MEHPARE - Anne! Fena oluyorum ! MAHİR ▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬ Vallahi yalan.. Hepsi yalan.. Ama han gisi yalan, hangisi doğru , ben de şaşırdım ! MEHPARE - Artık, sizin yüzünüzü görmek, sesi

nizi duymak istemiyorum.

REMZİYE —

Gel kızım, gidelim. ( Mehpare ile bir

likte merdivenden çıkarlar. )

68

BEYZA ――――――――――――― (Mahire )

Sevgilim,

bebeğim.. Şimdi

gelip seni alacağım ; seninle uzaklara, çok uzaklara gidė ceğiz.. Artık, seni yanımdan ayırmıyacağım.. Artık, be nimsin sevgilim. Hayatım ! Aşkım ! . ,

( Öpücük göndere

rek kaçar gbii nihayetten çıkar. )

İkinci Perdenin

Sonu

69

ÜÇÜNCÜ

PERDE

(Dekor : Birinci ve ikinci perdenin aynıdır )

Birinbi sahne

Remziye - Zeynep - sonra Mehpare (Perde açıdlığı zaman, sahne boştur. Remziye mer divenden iner) REMZİYE ―――――――――――― (Etrafına bakınır, zile basar. Döner, elini alnına koyar ) Öyle başım ağrıyor ki.. ZEYNEP ――――― (Telâşla nihayetten girer, bir kanape ye oturur, bir eliyle kalbine bastırır ) Ne var ? Ne emrede cekseniz, emredin. REMZİYE - Sana da ne oldu ? ZEYNEP ―――― Daha ne olsun ! Olanları, gözümle gör medim ama, duyduklarım yetişir. Limonlukta çiçeklerle uğraşıyordum. Burada bulunacağım zamanmış ! Başımıza gelmiyenler kalmamış ! Yürek çarpıntılarına uğradım.

REMZİYE —―――― Rahatına

bakıyorsun ,

görüyorum .

Kendini salıverme. ZEYNEP ――――― (Yorgun nefes alarak ) A ! Ben de can

taşıyorum. REMZİYE ― ― ― ― _ _ _ _ _ Gevşemenin sırası değil !

70

ZEYNEP ――――――――― Durun, Eelecanlar geçiriyorum . Zati kuş kadar canım var. REMZİYE

Kalk, canlan !

ZEYNEP ―――― Kalk, canlan ! demesi kolay. Kımılda nacak halim var mı bakalım ? REMZİYE - Bir de bununla uğraşmalı. Kocam ne rede ?

ZEYNEP ――――――――――― (Oturduğu

yerde daha

yerleşerek )

Ben, neredeyim ? Onu biliyor muyum acaba ? REMZİYE ――― sarsarak kaldırır ) ZEYNEP

Bu epeyce

sersemlemiş!

( Zeynebi

Kalk, daha çilemiz dolmadı. (İki tarafına sallanarak kalkar ) Bili

yorum, bayanım, biliyorum. REMZİYE - Biliyorsun da, ne diye kendini bırakı veriyorsun ? ZEYNEP -

Helecandan dayak yemişe döndüm.

İler tutar yerim kalmadı.

REMZİYE ―――――― Kocam nerede ? ZEYNEP -

Bilmiyorum.. Galiba sokağa çıktı.. A

yılıp bayılmanın sebebi var. Siz, Bay Mahiri sormuyor sunuz.. nuz ?

(Remziyenin kulağına

eğilir )

Onu sormuyorsu

REMZİYE ――――― O da görünürlerde yok ! ZEYNEP -

(Sır anlatır gibi) Biraz evvel, bahçe

van Şaban ağa ile sokağa çıktı, hemen döndü. Nereye git mişler, biliyor musunuz ? (Etrafna korkar gibi bakınarak) Şaban ağa bana yemin ettirdi ; çünkü ona da Bay Mahir

71

yemin ettirmiş ; kimseye söyleme diye. Hani ben, sizsiniz, diye söylüyorum..

(Sesini yavaşlatır ) Silâhcı

dükkânına

gitmişler!

REMZİYE

(Elleriyle yüzünü

kapayarak )

Ey

vahlar olsun, bıçaklar, tabancalar mı çekilecek, kanlı dö ğüşler mi başlıyacak ? ZEYNEP -

Damat, ya kendine kıyarsa ?

REMZİYE ― Ağzından yel alsın. Sen, boş bulun

ma da göz kulak ol. MEHPARE ―――――――― (Ağlaya ağlaya merdivenden iner) Ah! Bu günü unutamıyacağım. Dünyalara rezil olduk. ZEYNEP ―――――――― (Ağlamağa başlar ) Hele sana, pek de yazık oldu . REMZİYE ―――――

(Zeynebe ) Haydi, sen burada dur

ma, git. Dediklerimi de unutma. ZEYNEP -

(Ağlamaktadır ) Ah ! Buna, canlar mı

dayanır ? (Ağlaya ağlaya nihayetten çıkar. ) MEHPARE ――――

(Bir kanapeye oturur, ağlar ) Aca

ba, evimizde geçen vakayı gazeteler de yazdı mı dersin anne? REMZİYE ▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬ Yazmamışlardır, kızım. MEHPARE ――――

Nereden biliyorsun?

REMZİYE -―――――――― Duymuş olsalardı, ikinci tabı çıkarır

lardı. MEHPARE —

Nişan bozulacak olursa, artık kimse

lerin yüzüne bakamam. REMZİYE ――――― A! Deli ! Neden ?

122

72

MEHPARE REMZYE -

Utanırım . Sen, neye utanıyormuşsun ? Sebep o

lanlar utansın ! Hem doğrusunu istersen, ortada sıkılacak, utanacak bir şey yok. MEHPARE ― ― ― ― ― ― ― ― Aman anne, nasıl yok ?

REMZİYE ▬▬▬▬▬▬▬ Sen, sinire kapılıyorsun, evlâdım. Bir az sakin ol. MEHPARE -

O fettan kadın, Mahiri bırakmıya .

cak. Burada, gözümüzün önünde, nasıl kucakladı ?

REMZİYE - O yaprağı kapa, kızım. Sana, sinirlen me diyorum ama, o rezalet gözlerimin önüne gelince, tir tir titriyorum. Yabancı bir evė, ne cesaretle geliyor ? MEHPARE

Gelmesi, bir şey değil. Ortalığı ka

rıştırması fena. Ben de çok saf davrandım. Böyle âdi ka dınlara, Mahirin gönül bağlıyabileceği aklımdan geçme mişti. Onu, daha yüksek ruhlu sanıyordum. bakar ) Bunları, elimle düzeltmiştim.

( Resimlere

( Resimleri yere a

tar ) Hayır ! Artık, birini görmek istemiyorum.

REMZİYE —

Okadar kendini üzme, yavrum.

MEHPARE - Mahire de acıyorum. Öyle yırtıcı bir kadının pençesine düşen erkeğe acınmaz mı ? REMZİYE ――――――― Elbette acınır, kızım. ( Sır anlatır gibi Mehparenin kulağına eğilir ) Mahir, biraz evvel bahçevan Şaban ağa ile sokağa çıkmış, hemen dönmüş. Nereye git mişler, biliyor musun (Etrafına korkar gibi bakınarak ) Şaban ağa, Zeynebe yemin ettirmiş : Çünkü, ona da Ma hir yemin ettirmiş ; kimseye söyleme ! diye. Zeynep de bana yemin ettirdi ama , ben sensin , diye söylüyorum . (Se sini yavaşlatır ) Silâhçı dükkânına gitmişler !

73

MEHPARE ―――――――――― ( Elleriyle yüzünü kapayarak )

Ey

vahlar olsun, ne diye silâhçı dükkânına gitmiş ? REMZİYE ―

Orasını pek iyi bilemiyorum, ama,

bahçevan Şaban ağa beraber gittiğine bakılırsa, saçma al mak içindir belki.. İşte asıl bu saçma ..

MEHPARE

REMZİYE ―――― Hiç bile değil. Bahçeye bir zaman dır kargalar dadandı, onları vuracaklardır. MEHPARE --

(Ağlayarak ) Beni üzülmesin, diye

mahsus söylüyorsun. Mahir, tatlı canına kıyarsa, ben de yaşayamam. REMZİYE ―――――― Ne oluyorsunuz ayol, ne de çabuk canınızdan beziyorsunuz ?. Her şey düzelir.

(Yasin nihayetten girer. )

İkinci sahne

Remziye - Mehpare - Yasin REMZİYE -- Çok şükür gelebildin ! MEHPARE -

Nerede idin ?

YASİN - Veli Zula mıdır , nedir, işte o zıpırın pe şinde koştum, bulamadım. MEHPARE -

Baba, sen, evden uzağa gitme. Ma

hirin bir delilik yapmasından korkuyoruz. YASİN

Nasıl delilik ?

MEHPARE — Senin dünyalardan

haberin

yok..

( Remziye ile manalı bakışırlar ) Mahir, biraz evvel, bah bahçevan Şaban ağa ile sokağa çıkmış, hemen dönmüş.

74

Nereye gitmişler, biliyor musun ?

(Etrafına korkar gibi

bakınarak ) Şaban ağa Zeynebe yemin ettirmiş, çünkü o na da Mahir yemin ettirmiş ; kimseye söyleme ! diye. Zey nep de anneme yemin ettirmiş. Annem de bana yemin et tirdi ama, ben, sensin, diye söylüyorum.

( Sesini yavaş

latır ) Silâhçı dükkânına gitmişler ! YASİN - İşte bu fena havadis. REMZİYE - O kadın ; ben tekrar geleceğim ! diye bağırıp, çağırıp gitmiş. Nişanlısı da Mahire meydan oku du. Mahir, silâhçı dükkânıra gitmiş !.. Artık bunun sonu nu pek hayra yoramıyorum . YASİN -Elinizin hamuru ile erkek işlerine karışmayın. Ben, tereyağından kıl çeker gibi, her şeyi halle diveririm. Siz, odanıza gidin, biraz naftalin falan kokla yın, sinirleriniz yatışsın . REMZİYE

Naftalin mi ?

YASİN - Ne bileyim ! Tuz ruhu, falan işte. .

REMZİYE ________ (Mehpareye) Gel kızım , gidelim. MEHPARE ―――――――― Ah, anne, korkuyorum . (Remziye ile Mehpare merdivenden çıkarlar. )

Üçüncü

sahne

Yasin - Mahir

YASİN --

( Arkalarından bağırır ) Yüreğinizi ferah

tutun. Her şey düzelir. (Yalnız kaldığı zaman, eli çenesinde ) İşler, fena karıştı, kolay düzeleceğe benzemiyor.

75.

MAHİR ――――― (Bağırarak, nihayetten girer ) Nerede sin, yahu ? YASİN ―――――― Asıl, ben, sana, sorayım. Yanıma gel.. (Manalı bakar) Biraz evvel, bahçevan Şaban ağa ile so kağa çıkmışsın, hemen dönmüşsün. Nereye

gitmişsiniz,

biliyor musun ? ( Etrafına korkar gibi bakar ) Şaban ağa, Zeynebe yemin ettirmiş, çünkü sen de Şaban ağaya ye min ettirmişsin ; kimseye söyleme ! diye. Zeynep de ka rıma yemin ettirmiş, karım da kızıma yemin ettirmiş, kı zım da bana yemin ettirdi. Ama, ben, sensin, diye söylü yorum. (Sesini yavaşlatır ) Silâhçı dükkânına gitmişsiniz !

MAHİR ―― YASİN

Şu işi gizli yaptığıma ne iyi etmişim ! Söyle bakayım, silâhçı dükkânında ne i

şin vardı? MAHİR -

Sen, galiba, hâlâ işin alayındasın ? He

rifin bakışlarına dikkat etmedin mi ? Beni öldürmek iste diği, gözlerinden açık açık okunuyordu. Her ihtimale kar §1 hazırlıklı bulunmağı düşündüm. YASİN - Korkarım silâhçı dükkânına gittin, bir ta banca satın aldın ? MAHİR ――――― Ben, ilerisini düşünmez bir adam olsay dim ; bu güne bugün sermaye sahibi bir tüccar olabilir miydim? Kendi kendime bir plân kurdum. Sokağa yalnız başıma çıkarsam, belki lâkırdıya tutan olur, diye yanıma Şaban ağayı aldım.

( Göğsünü kabartır )

Hani korkum

dan değil.. ( Cebinden bir mantar tabancası çıkarır ) Bu nu aldım.

YASİN ―――――――― (Dikkatle bakarak ) O ne ?! Bu, çocuk oyuncağı be ! MAHİR -

76

Peki, ne olacaktı ? Sahici tabanca için

bir de vesika almak lâzım. Masrafı var. YASİN ―

Bu, ne işe yarayacak ?

MAHİR - Nişan talimi yapacağım. ( Yasine doğru nişan alır . ) YASİN — Yüzüme tutma. MAHİR ――――

Mantar tabancası yahu!

YASİN -Silâh bu ! Oyuncağının bile şakası olmaz. Tabancayı cebine koy ,gel yanıma otur.

( Mahir, taban cayı cebine koyar, Yasinin yanına oturur, onu dinliyormuş gibi bakar. ) YASİN — Lâf aramızda, sen, bu meseleden bir şey anladın mı? MAHİR -―――― Hiç, ama hiç bir şey anlayamadım. YASİN — Çok ıvır zıvır, dalavereli işlere rast

ladım, türlü çeşidi başıma geldi, böylesini ne gördüm, ne duydum.

MAHİR - Böylesi bende de yok. YASİN - Fotoğrafın arkasına, yazıları biz yazma

dık mı ? MAHİR ――――― Bana mi soruyorsun ? Sen, kendi elinle yazdın ! YASİN - O karıyı evvelden görmedik, konuşma dık. Peki, nasıl oluyor da, bizimle sözleşmiş gibi hareket

ediyor? MAHİR ―――― Acaba, ben farkında olmadan, bu ka din, benim dostum muydu ?

YASİN

Alıklığı bırak. Bana, bu işte bir dalavere

var gibi geliyor.

77

MAHİR -

Bana, senin için , öküzdür ; kızın için, fil

dir; benim için de, peri kızıdır ! deseler inanacağım.

YASİN ―― Ben, en çok kızıma acıyorum. MAHİR ――――――― Ona, hiç acıma. Arayan belâsını da bu lur, mevlâsını da. Başından maceralar geçmiş bir adamla evlenebilirmiş ! Varacağı koca, modern erkek güzeli ol malı imiş ! İşte macera.. Böylesi, aramakla bulunmaz. YASİN ―――――――― Bu iş, böyle olmayacaktı, araya bir uğur suzluk girdi. Hangi düztaban ayağını sürüdü ? Bilsem de tabanını dağlasam.. (Zeynep, nihayetten girer. )

Dördüncü sahne

Evvelkiler - Zeynep sonra Hadi ZEYNEP ―――――― Bay Hadi Süğlün geldi, sizinle görüş mek istiyor.

YASİN ―――――――― (Yerinden sıçrar ) Tam üstüne bastın. ZEYNEP ――――――――― (Şaşırır ) Ne yaptım ben? YASİN -Buldum. (Mahire ) Bütün uğursuzluk bu kertenkelede.. ZEYNEP - A! Tövbe ! Üzerime uğursuzluk yorma yın. Ben, size, ne yaptım ?

YASİN ― Sana değil .. Öbür uğursuz fil kuyruk için söylüyorum . MAHİR - O herifi, benim de gözüm tutmadı idi. Ondan, her uğursuzluk umulur.

78

YASİN -

Veli Zula ile kol kola girip gitti idi. De

mek ki tanışıyorlar ! MAHİR ――――――――― İşleri karıştıran, muhakkak, odur. ZEYNEP - Misafir bekliyor, ne diyeyim ? YASİN - Söyle gelsin. (Zeynep nihayetten çıkar. ) YASİN -- Bakalım, neye gelmiş ? MAHİR ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ Yüz verme terese..

YASİN - Bilâkis. Güler yüz gösterelim, ağzını ara yalım . MAHİR ―――― O herifi görünce nevrim dönüyor. YASİN

Biraz dişini sıkıver.

HADİ - (Nihayetten girer ) Bonjur baylar.

YASİN ―――――― Buyursunlar. MAHİR YASİN

(Dişleri arasından ) Bonjurlar götürsün ! (Mahire ; iltifat et ! der gibi gizlice işaret

eder. ) Safa geldiniz ! MAHİR ▬▬▬▬▬▬ Büyük safa geldiniz!

YASİN ―

Nerelerdesiniz , canım ? Bizi bırakıp gi

diverdiniz. HADİ — Monşer, sizinle konuşmak icap ediyor.

YASİN - Hay hay.. Emredersiniz . HADİ ▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬ (Yasinin kulağına eğilir ) Ben, Veli Zula nın en samimî arkadaşıyım. YASİN ― Oh, oh ! Ne âlâ ! Bizim de eski dostumuz

79

sunuz.

(Mahire işittirecek şekilde, manâli bakarak )

O

halde, anlaştık, işler düzeldi, demektir. MAHİR ―――――― Madem ki sen söylüyorsun, işler büsbü tün karışacak, demek ?

YASİN -

(Mahire yavaşça ) Ben, ağzını arayayım ,

sen, biraz dolaş. (Yüksek sesle ) Azizim Mahir, bahçevan Şaban ağaya, sofra için çiçek hazırlamasını emreder mi sin ? MAHİR _____ ( Anladım ! der gibi başını sallar ) Peki, emredeyim. (Nihayetten çıkar. )

Beşinci

sahne

Yasin - Hadi

YASİN - Biz bize kaldık, emrinizi bekliyorum .

HADİ ――――― Emir değil, ara bulmak için konuşmağa geldim . YASİN ――――― Âlâ!

Mükemmel ! Tatlı

konuşana can

kurban.. HADİ ――― Arkadaşım Veli, gördünüz, fena hiddet lendi. YASİN ――――――――― Bize ne hiddetleniyor ? Kızacaksa, ni şanlısına kızsın. HADİ - O başka mesele. Veli, bunu, bir onur me selesi yaptı. Ortağınızın yakasını bırakmıyacak.. YASİN -

Bu, hiç doğru değil. Zorla güzellik olur

mu ? Nişanlısı, ondan yüz çevirdi ise, kabahat bizde mi ?

80

HADİ _____ Fakat monşer, eski hatıraları teşhir etmek de doğru mu? YASİN ―

Kabahatin büyüğü sizde ! Onu, ne diye

buraya getirdiniz ?

HADİ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ Bir yadigâr da olsa, teşhir etmek hakkınız değildi. Arkadaşım, buna hiddetleniyor. YASİN -

Olmuş bir kere ne yapalım ? Onun, bu

raya geleceğini biliyor mıyıdın ?

HADİ

Başkalarının görmesi iyi mi ?

YASİN - Peki, bu meselede, bu kadar uzatılacak

ne var? HADİ -

Onur meselesi, monşer !

YASİN ――――― Şimdi, bu adam, bizden ne istiyor ? HADI ――― Ortağınız Bay Mahir Yanık, Beyza Günay dının aşkını reddedecek.

YASİN - Körün istediği bir göz. Başka ? HADİ ―――

Öyle ise anlaşabiliriz. Ben, Veli Zulanın

arkadaşı olduğum kadar, kızınız Bayan Mehparenin de arkadaşıyım. Veliyi de, Bayan Beyza Günaydını da yola getirebilirim.

YASİN ――――――― (Elini sıkar ) Yaşşa.. Dost adam, böyle olur. HADİ

Ama bir şartla ?

YASİN ―――― Şartsız dostluk da kalmadı. Söyle mon şer. HADİ Bayan Mehpareyi bana verirsiniz. YASİN ――――――________ (Dikilerek ) Seni nalıncı keseri, seni !..

81

Bizi, bu kadar lâfa tuttuğun bunun için mi? (Nihayete doğru, gider, dışarıya bağırır) Mahir.. Mahir.. Buraya gel..

HADİ - Neye sinirlendiniz , Monşer ? YASİN ――― Hangimiz sinir acaba ?

(Mahir nihayetten girer. )

Altıncı sahne

Evvelkiler - Mahir

MAHİR - Ne var? YASİN -

(Mahire yavaşça ) Kafa tut.

MAHİR - Ne olmuş sanki ? YASİN ―

Ne

olacak,

monşer,

cevahir

yumurt

lamağa gelmiş.. Veli Zula , nişanlısının resimlerini açığa koyuşumuzu, bir namus meselesi yapmış ! MAHİR ― Madem ki o kadın, benim ilk sevgilim dir; ona, kimse, yan gözle bakamaz. (Elini arka cebine atar) Yoksa karışmam. HADİ ――――

Bu ne biçim konuşuş ! Neredeyiz, mon şer? Size, son sözümü söyleyip gideceğim. Arkadaşım nişanlısının imzalı resmini istiyor. YASİN - Peki, verelim, ama, o kadın da geleceği ni söyledi. Şayet, o da isterse ? O zaman ne yaparız ? HADİ - Buraya tekrar mı gelecek ? Rezalet, tamam demek !

82

MAHİR

Olunca da eksiksiz olsun,

HADİ -- Ben, vaziyeti, arkadaşıma, olduğu gibi

söylyeceğim . MAHİR -

Benden selâm söylemeği de unutmayı

nız, monşer ! HADİ - (Selâmlar gibi başını sallar ) Adiyo ! MAHİR ――― Bonjur! Bonjur!

(Hadi, nihayetten çıkar. )

Yedinci

sahne

Yasin - Mahir

YASİN ―――――――――――― Aferin, kafa tutuşunu beğendim .

MAHİR ____ Silâhın oyuncağı bile, insana bir kaba dayılık veriyor. YASİN -Bu kertenkele herif, yine ortalığı karış tırmağa gitti. Eğer Mehpareyi ona verirsek, rezaletin ö nünü alacakmış ! MAHİR ―――――――――― Fırtınayı savuşturuncaya kadar, ha! di yeydin. YASİN ――――――――――――――― (Kurnaz güler ) Ben, onun buraya geli şindeki asıl manâyı, maksadı çaktım. Vaziyetten istifade etmeği kurmuş. Ümidini kesti, gitti. Öbürü gelecek olursa, sen yine kafa tut. Mesele, kendiliğinden halledilmiş olur, biter gider.

MAHİR ▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬ (Ellerini birbirine

vurarak ) Her

şey

83

halledildi,

oldu, bitti, değil mi ? Sen, artık benimle düpe

düz alay ediyorsun. Halledilen, olan biten ne ? Bana söy lesene ! Herif, uyur yılanın kuyruğuna basmağa gitti. Ne rede ise, o şirret karı da gelir. İster misin, ikisi bir olup, beni yere yatırsınlar, halı silker gibi bir döğsünler !.. Ben, (kendi taklidini yapar) Yasin !.. Yasin ! .. diye bağırayım . Dayaktan ölecek olsam, gelip başımda Yasin suresi oku mazsın be!

YASİN _________ Başını dertlere soktuğum için, doğrusu sana karşı çok mahcubum. Fakat, bütün bu gürültü ara sında, yine kazançtasın. MAHİR - Yamansın be ! İflâsta kâr kaydediyorsun. Kızımı kazandın. Bunu unutuyor musun?

YASİN

(Mehpare, merdivenden iner. )

1

Sekizinci

sahne

Evvelkiler - Mehpare MEHPARE ―――― (Yorgun, halsizdir ) Ben, artık ka

rarımı verdim. YASİN

Ne var kızım ?

MEHPARE

Şimdi söyliyeceğim şeye, ikiniz de

şaşacaksınız .. MAHİR ―――― Taliimiz,

şaşmaktan açıldı.

Söyleyin,

bana, yine piyanko mu vurdu ? MEHPARE ――――――― Sevgilim, kararımı verinceye kadar, çok ıstırap çektim. Fakat nihayet rahata erdim. ( Parma

84

ğından yüzüğü

çıkarır, hıçkırır )

Al nişan

yüzüğünü...

(Yüzüğü masanın üzerne bırakır. )

YASİN - İşte, bir bu eksikti ! MAHİR ――― (Yasine) Kendin Allah için söyle ; bü tün dediklerin, nasıl da tıpa tıp çıkıyor ! MEHPARE -

( Ağlar gibi) Öteki

düm. O zavallının benden fazla

kadını düşün

hakkı var.

( Mahire)

Seni, hâlâ seviyor ; aradan yıllar geçtiği halde unutma miş ! YASİN -

Kızım , boşuna üzülüyorsun.. Olmuş, geç

miş bir şey yok. Hepsi yalan, martaval.. Kuyruklu yalan.. MEHPARE - Beni kandırmağa uğraşmayın.. Mev kiimi ona terkediyorum. Onların mesut olmaalrı için dua edeceğim. ( Ağlamağa başlar )

MAHİR - Benim saadetim için ağlıyor. Buna, can mı dayanır ? (Ağlamağa başlar ) YASİN -

Ağlamanın sırası mı şimdi ? Benim gibi metin olun.. ( İkisinden daha şiddetle ağlamağa başlar. ) MEHPARE ――――――――― Allaha ısmarladık, sevgilim. Beni unutma. Benim gibi cesaretli ol. venden çıkar. ) MAHİR —

(Ağlaya ağlaya merdi

(Yasinin elini sıkar) Bana yaptığın şu

büyük dostluğu unutmıyacağım. YASİN — Ne söylesen haklısın. Yalnız, aklımın al madığı tek şey, o kadın, ne diye , ne maksatla, hatta belki de ne mecburiyetle buraya geldi de rezalet çıkardı. Se ninle bir alâkası yok. Bizimle bir vazgeçtisi yok. Peki, ne den? Mademki senin başını dertlere soktum, seni kurtar mak, boynumun borcudur. Görürsün, seni kurtaracağım. (Merdivenden acele çıkar. )

85

MAHİR _________ (Arkasından) Beni kurtarmak, boynu nun borcu imiş. Demek ki artık lâmı cimi yok, beni astı racak.. Astırsa da bir an evvel kurtulsam!

Dokuzuncu

sahne

Mahir - Beyza BEYZA ――――――― (Nihayetten girer ) Bonjur sevgili Mimi !

MAHİR

(Görür görmez şaşırır ) Radyo neşriyatı

başladı. BEYZA -

(Yapmacık bir neşe ile ) Sevgili Mimi,

niçin böyle soğuk duruyorsun ? Beraber geçirdiğimiz tatlı günleri, tamamiyle unuttun mu ? MAHİR ▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬ (Titizlenerek) Bırakın bu masalları Al

lah aşkına ! BEYZA-

Siz erkekler, neden hep böyle vefasız

oluyorsunu? Ne çabuk unutuyorsunuz ! MAHİR ― (Yalvararak ) Kulunuz, köleniz olayım ; şaka mı, alay mı, her ne ise, artık buna nihayet verin. Bir halttır ettim, geçti. Artık affedin. Eğer devam ederseniz, terazi tartmaz bir dirhem aklım kaldı , onu da kaybedece ğim.

BEYZA ―――――― Nasıl, aramızdaki münasebeti inkâr mi ediyorsunuz ?.

MAHİR ――― Hâlâ devam ediyorsunuz . · BEYZA - O halde vaziyet değişti. MAHİR ――――――― Ne oldu ?

86

BEYZA -

Beni iğfal ettiğin için, mahkemeye baş

vuracağım. MAHİR -

(Yalvararak ) Nasıl yalvarmamı istiyor

sanız, söyleyin de öyle yalvarayım. BEYZA - Durunuz, aklıma başka bir fikir geldi. MAHİR - (Ümitlenerek sevinçle ) Söyleyiniz.. Söy leyiniz.. Her türlü fedakârlığı göze alacağım. BEYZA -

Senden fedakârlık

istemiyorum. Beni

resmen nikâhla alacaksın.

MAHİR — Doğru, bu, bir fedakârlık sayılmaz. Ne sayılır, bilmem ! Herhalde bir şey sayılır ama, benim sayım suyum yok.

BEYZA - Kararım kat'îdri. Cevabını bekliyorum. (Veli nihayetten girer)

Onuncu sahne

Mahir - Beyza - Veli VELİ — İkinizi de yakaladım ! MAHİR ▬▬▬ (Etrafına bakınarak ) Eyvah ! Nerelere kaçsam ?

VELİ ―――――

(Mahire ) Bana, meydan okuyormuşsunuz . (Hücum edecek gibi bir vaziyet alır. ) MAHİR ___________

(Geriliyerek,

kısık sesle ) Yasin!.. Ya

sin!.. (Veli, Mahiri kovalamak ister. )

87

BEYZA -

(Araya girer,

Veliye ) Bir

adım daha

atmaktan sizi menederim. (Mahir, bu fırsattan istifade ederek nihayetten ka çar gibi çıkar. )

VELI ― Çekiliniz. Sizinle, sonra konuşacağız. Şim di bırakınız, şu rezil herifin hadnini bildireyim . (Mahirin peşi

sıra gitmek ister. ) BEYZA ――――――――――― (Önliyerek ) Hayır !

Durunuz durduğu

nuz yerde.. VELİ

Niçin mani oluyorsunuz?

BEYZA ――― Serbest olursanız, ne yapacaksınız ? VELİ - Yapacağımı ben bilirim. BEYZA ――― Onu öldürecek misiniz ? VELI — Bir sersemin, burnuma gülmesine daha faz la tahammül edemem .

BEYZA

Peki, tahammül edemezsiniz de, ne ya

parsınız meselâ ? VELİ -

Size hesap vermeğe mecbur değilim.

BEYZA

( İnce alayla ) Sizden hesap istemiyorum.

Merak bu ya, soruyorum. VELİ ——— Üzerinize vazife olmayan şeyleri sormayı nız.

BEYZA - (Aynı halde) Öldürecek misiniz ? VELİ ――――― Onu, öldürmemden mi korkuyorsunuz ? BEYZA ―

(Aynı halde) Belki !

VELİ - Bir abdalın kaniyle ellerimi kirletmek iste

888

mem.

BEYZA

(Yapmacık bir sevinçle) Oh ! Buna se

vindim. Yoksa, öyle korkmuş, öyle korkmuştum ki.. ( Gü ler)

VELİ ― ― ― ― ― ― ― ―

(Alayı sezmiştir )

Benimle alay mı edi

yorsunuz? (Parlayarak ) Buna, hiç tahammül edemem . BEYZA

( Kahkaha ile güler) Aman, bu ne hid

det bayım ? VELİ -

Fazla oluyorsunuz .

BEYZA -

Yoksa, beni de öldürmek niyetinde mi

siniz ? ( Güler ).

VELI - Siz, benim için, artık yaşamıyorsunuz. BEYZA ―― (Yaklaşır) Ah! Ne büyük sözler ! Sen, ● kıskandığın sersemden daha sersemmişsin ! VELİ - Yetişir, diyorum size.. BEYZA - Evet, artık komedi yetişir.. Benden şüp helendin, değil mi ? ( Yaklaşır ) Beni, o budalaya, o ser seme lâyık gördün, öyle mi ? Onu sevebileceğime , onunla bir alâkam olabileceğine nasıl inandın ?

VELİ -- Inkâr ediyorsun, öyle mi ? Peki, imzalı fo toğrafınız ? BEYZA ▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬ (Omuz silker) Onu inkâr

etmiyorum.

Var. Belki de hâlâ şurada bir yerdedir. ( Gider, fotoğrafı arar, bulur alır) İşte! VELİ — O halde ?

BEYZA -

(Gülerek) Kıskançlık gözlerini öyle ka

rartmış ki, bir parmak ötesini bile görmüyorsun.

(Yak laşır, fotoğrafı gösterir ) Şuna, dikkatle baksana ! Bu yazı, benim el yazima benziyor mu?

89

VELİ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬

(Dikkatle baktıktan sonra hayretle doğ

rulur) Benzemiyor. BEYZA - İmza?

VELİ - O da benzemiyor. BEYZA kendin ver. VELİ -

Artık bir şey

söylemiyeyim, cevabını

Yazı, imza benzemiyor. Fakat o kadar ki

şinin içinde, herifi kucakladın, öptün.

BEYZA - Evet.. Bunu mahsus yaptım. Çünkü, sa na, bir ders lâzımdı. Bu kör kıskançlıktan başka türlü kur tulamıyacaktın.

VELİ ---

(Utanarak önüne bakar ) Biraz ağır bir ce

za.. BEYZA ――――― Şimdi mektep çocukları gibi utanıyorsun değil mi? VELİ - Haklısın. Ben bir.. BEYZA ― (Sözünü keserek ) Bu kadarla kapansın ! VELİ-

Sevgilim ! (Kucaklaşırlar)

(Yasinle Mahir, merdivenden görünürler. )

Onbirinci sahne

Evvelkiler - Mahir - Yasin

sonra

sonra Mehpare

Remziye

YASİN ―――――― (Mahire) Burada sulh imzalanıyor ! MAHİR ―

Aman, caymasınlar, savuşalım.

BEYZA ―――――――――― (Onları görür ) Buyurunuz rica ederim.

90

MAHİR - (Yasinin arkasına saklanır ) Yasin, bana yeni bir numara hazırlanıyor galiba ? Senin de parmağın var mı ? YASİN ― Vaziyet değişmiş. Gel, korkma. (Yasin, önünde ; Mahir arkada merdivenden inerler. ) BEYZA ―――

( Mahire ) Bay Mahir, sizin cezanız bir

az ağırca oldu ama, kusura bakmayın. Öyle icap etmişti. Artık nişanlınızla evlenebilirsiniz.

YASİN — (Beyzaya) Size, bir ricam var. MAHİR - İşler düzelir gibi oluyordu, sen burnunu soktun ya, yine karışır.

YASİN ―――

(Beyzaya) Siz, kızıma, hiç bir şeyden bahsetmeyiniz . O, işin iç yüzünü bilmesin. Eğer hakikati öğrenecek olursa, nişanlısından soğur. Ortağımla benim arama da soğukluk girer. BEYZA — Ben ,bundan bir şey anlamıyorum. YASİN ― Kızım , başından maceralar geçmiş bir a damla evlenmek istiyordu.. İmzalı, fotoğraf, falan, hep bundan ötürüdür. Kızım hakikati öğrenince.. (Mehpare ile Remziye merdivenden inerler. )

BEYZA

(Mehpareye ) Benim yüzümden çok ü

züldünüz, sevgili Bayan. Belki de bana kırıldınız. Affedi niz. MEHPARE ――― Estağfurullah. En büyük kabahatın

kendimde olduğunu anladım. Boş, manasız bir hayale bel bağlamışım. Keşki Mahirin, sizinle, gelmiş geçmiş bir alâ kası olmasaydı.. BEYZA ―― Öyle ise mesele değişti. Hakikatı söyle

91

mek lâzım geliyor. Ben, Mahir Beyi, ilk defa burada gör düm. REMZİYE -

Aman, ne diyorsunuz ? Nasıl olur ?

MEHPARE ―――――― Sahi mi? ( Remziye ile Mehpareden gayrısı gülerler. ) REMZİYE — Peki, Peki, o o sarılıp öpüşmeler ?

BEYZA ――― Mahsus yaptım . REMZİYE

Peki, ya o resim ?

MAHİR ―――――― Karşıki aktardan, ben aldım. REMZİYE - Ona da peki ! Arkasındaki yazı ? YASİN - Onu da ben yazdım. MAHİR -

Evet, onun marifetidir.

MEHPARE ―

(Mahiri kucaklar)

Çok mesudum

sevgilim ! REMZİYE ――――― (Yasine) Demek, ortalığı karıştıran sensin ! BEYZA ――――― Artık, geçmişi unutunuz. Gelecek me sut günleri düşününüz. MAHİR ――――――― (Beyzaya ) Sizinle beraber geçirdiğimiz tatlı günlerin unutulmaz hatırası, yalandı. Fakat siz, bize 1 tatlı bir hatıra bırakıyorsunuz. Bu hatırayı hiç unutmıyaca ğız. YASİN ww

Modern erkek

güzelliğinin temelini

keşfetmiş olduk. Bu ders, bize yetişir.

SON

de

H

T