124 96 9MB
Turkish Pages 286 [289] Year 2021
ESKİ
ÇAG'IN BÜYÜK KOMUTANIARI Hazırlayan ANDREW ROBERTS
KRONİK KİTAP: 217 Dünya Tarihi Dizisi: 19
YAYIN YÖNETMENİ Adem Koç:ıl
ÇEVİRİ
Kuısi Aybars Çctinalp
EDİTÖR Can Uyar DÜZELTİ Bahattin Bayram
KAPAK TASARIMI Kuıan Ural
MİZANPAJ Kronik Kiıop 1. Baskı, Haziran 2021, lsıanbul
ISBN 978-625-7631-27-3
KRONİK KİTAP Şakayıklı Sk. N°8, Levenı lstanbul 34330 Türkiye Telefon: (0212) 243 13 23 Faks: (0212) 243 13 28 [email protected]
-
-
Kiilıiir Bakanlığı Yayıncıltk Strtifika No: 49639 www.kronikkitap.com
O () @)
kronikkitap
BASKI VE CİLT Optimum Basım Tevfikbey M:ıh. Dr. Ali Demir Cad. No: 51/1 34295 K. Çekmece I lsıanbul Telefon: (0212) 463 71 25 Matbaa Strtijika No: 41707
fBHtC�G'IN ��1� �.J((]
BUYUH
�aş 45J
OMUTANLft mr�mı�w�rJ
F�����\JJ ��E��iS ÇEVİRİ: KUTSİ AYBARS ÇETINALP
K�ik
ANDREW ROBERTS Caius College Modern Çağ Tarihi 'ni birincilikle bitirdi. Aynı üniversiteden fahri kıdemli öğretim üyesi ve fahri dokto ra unvanlarını aldı. W ins ron Churchill'in Dış İşleri Bakanı Lord Halix'i n biyografisini kaleme aldığı The Holy Fox [Kutsal Tilki] Weidenfeld & Nicholson tarafından 199!'de basıldı. Bunu, Em i11 e11 t Chıırchilliam [Üıılii Churchill'ciler, Wcidenfcld & Nicholson, 1994). Wolfson Ödülii'nü ve James Stern Silver Pen Ödülü'ünü kazanan Salisbury: Victorian Titan [Salisbury: Viktoryen Titan, Weidenfeld & Nicholson. 1999) eseri ile Nap olio n ve Wellingto11 (Weidenfeld & Nicholson, 2002), Hicler and Churchill: Sccrets of Lcadership [Hitler ve Clmrchi/L· Liderliğin Sı rlan. Weidenfeld & Niclıolson, 2003) ve Waterloo: Napoleon's l..ast Gamble [ı\'1rterloo: Napolion im Soıı Kımıan, HarperColli ns, 2005) kitapları izlemiştir. Andrew Roberts, Cambridge Gonville &
tarihçiler tarafından kaleme alınmış on iki karşı-olgusal ma kaleni n yer aldığı Nicholson, 2004) başlıklı ki tabı nın yanı sıra Tbe Corresporıdence of Benja m in Dismeli arıd Mrs Samh Bry•dges W i llyams [Beııjamiıı Dimı eli ve Mrs Saralı Brydges Wi llyams i rı Yazışmaları, 2006) adl ı eserin edi törlüğünü yap rı . A History of th e English-Speııkiııg Peoples Si11ce 1900 [1900'den Bu Ytına lııgi lizce Kon ıışan Halklarm Tarihi, Weidenfeld & Nidıolson, 2006] kitabı 2007 ABD Üniversitelerarası Çalışmalar Kitap Ödülü 'nü k.ızandı. Dr. Roberts, Royal Sociery of Literature üyesi, fahri edebiyat doktorası sahibi ve bir düzineden fazla gazetede ve sü reli yayında tarih kitapları için incelemeler yazmaktadır. Mnsters and l'ommanders: Hoıu Chıırchill Roosevelt, Alanbrooke aııd Marshall \\'-im ıhe Wftr in the Wfat, 1941-45 [ Omrchill Roosevelt, Alanbrooke ve Marshall W&ıı Baıı 'da Savtışı Nasıl J(azandı, 1941-45, Allen Lane, 2009) adlı eseri Uluslar:ısı Churchill Topluluğu Ödülü' ne layık görülürken, The Stomı ofWWr: A Ne/IJ His ıory ofthe Seco11d W&rld Wır [Sa vtış Fırıı1111sı: ikinci Diinya Sawı,cı'ııııı Yeni Tarihi, Allen Lane, 2010)) eseri Britany:ı Ordusu Yılın Kitabı Ödiilü'nii kazan mışcır. Web sayfa sı : www.andrew-robercs.net. Ayrıca,
What M ight Have Been [Nasıl Olıırdıı?Weidenfeld &
KUTSİ AYBARS ÇETİNALP 1990 yılında İst:ınbul'da doğdu. 2015 yılında İstanbul Üniversitesi Latin Dili ve Ede
biyacı anabilim dalından, 2019 yılında çifr anada) programı kapsamında aynı üniversi Arkeoloji anabil im dalından mezun oldu. Çetinalp, 2015-2019 yıllarında İstanbul Üniversitesi Es ki çağ Tarihi ve Orcaçağ Tarihi kürsülerinde aldığı yüksek lisans eğitiminin ardından, İstanbul Teknik Üniversitesi Bilim-Teknoloji Tarihi bölümündeki yüksek lisa ns eğitimine ve Kapadoky:ı Üniversitesi Turist Rehberliği bölümündeki tezsiz yüksek lisans eğitimine devam eımektedi r. Çeviri ve araşcırmalarına devam eden Çeti na lp , Latince, Eski Yunanca, Bizans Yunancası ve İngilizce bilmektedir. tenin Klasik
Johnnie Heffer ve Matthew Sadler' a ithafen
ESKi ÇAG KOMUTANLIK TARİHiNE GiRİŞ
GİRİŞ
9
ÇEVİRMEN NOTU
13
KATKI SUNANLAR
15
DÖLÜM
III. THUTMOSIS
23
il. RAMSES
33
YEŞUBEN NÜN
43
KRAL DAVUD
53
lll. TIGLATH-PILESER
61
SUNTZU
71
BÜYÜK KYROS
81
SEKİZİNCİ BÖLÜM
LEONIDAS
91
DOKUZUNCU BÖLÜM
THEMISTOKLES
101
THOUKYDIDES
109
BİRİNCİ
İKİNCİ
BÖLÜM
ÜÇÜNCÜ
DÖLÜM
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
BEŞİNCİ
DÖLÜM
ALTINCI BÖLÜM
YEDİNCİ
BÖLÜM
ONUNCU BÖLÜM
ON BİRİNCİ BÖLÜM
ALKIBIADES
119
ON İKİNCİ BÖLÜM
KSENOPHON
129
O N ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
MAKEDONIALI il. PHILIPPÖS
137
7
E S K i ÇAG'JN BÜYÜK KOM U TA N LARI
ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
BÜYÜK JSKENDER
147
ON BEŞİNCİ BÖLÜM
HANNIBAL
157
ON ALTINCI BÖLÜM
SCIPIO AFRICANUS
167
ON YEDİNCİ BÖLÜM
YEHUDA MAKABl
177
ON SEKİZİNCİ BÖLÜM
POMPEIUS
187
ON DOKUZUNCU BÖLÜM
IULIUS CAESAR
197
YİRMİNCİ BÖLÜM
ARMINIUS
207
YİRMİ BİRİNCİ BÖLÜM
TRAIANUS
217
YİRMİ İKİNCİ BÖLÜM
ZHUGE LIANG
227
YİRMİ
I. ALARIC
237
YİRMİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
AETIUS
247
YİRMİ BEŞİNCİ BÖLÜM
ATTİLA
257
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
İLAVE OKUMALAR
267
DİZİN
273
GiRi Ş
ESKİ ÇAG KOMUTANLIK TARİHİNE GİRİŞ
"Tek bir insan yüz kişiye nasıl liderlik edebilir?" Bu, 1 98 1 'deki Cambridge Üniversitesi giriş sınavındaki sorulardan birisiydi ve bu soru her ne kadar beni uzun süredir büyülese de çağımızın önde gelen askeri tarihçilerinin katkılarıyla otuz yıl sonra cevabını bura da, dört ciltlik Büyük Komutanlar serisinin ilk cildinde kapsamlı bir şekilde açıklamaya çalıştım. "Liderlik nedir?" diye sorulduğunda, cevabının alanının önde gelen uzmanlarının insanlık tarihindeki en büyük komutanların kariyerlerini incelediği ve tek bir kişi tara fından galibiyet ya da mağlubiyete götürülen insanların sadece yüz değil, bazen yüz bazen de milyonlarca olduğunun kısa ve öz bir bi çimde açıklandığı bu sayfalarda bulunacağına inanıyorum. İlk cilt, [Batı] Roma İ mparatorluğu'nun çöküşüne kadar -dur mak için uygun bir yer- Eski Çağ dünyasının tüm hikayesini kapsı yor. B üyük Mısır, Yahudi, Asur, Yunan, Makedon, Roma ve son ola rak da Hun imparatorluklarının komutanları sadece kendi içlerinde korkunç ve ilham verici liderlik örnekleri sunmakla kalmaz aynı zamanda da kendilerinden sonra gelen tüm bi.iyük komutanlar için bir örnek teşkil ederler. Söz gelimi Napoleon Bonaparre' ın askeri ve siyasi kariyerini, kendisini Büyük İskender ve Iulius Caesar' ın modern halefi olarak gördüğü - nitekim St. Helena Adası'ndaki 9
ESKi ÇAC'I N B Ü YÜ K K O M U TA N LA R I
sürgünü sırasında bunu dile getirmiştir - gerçeğine dayandır1"!1adan değerlendirmek imkansızdır. Eski Çağ'da liderlik genellikle içgüdüsel ve oldukça kişisel bir özellikti. Komutanların savaş öncesi coşkulu nutuklarını aktara bilecekleri mikrofonları yoktu. Mesajlarının askerlerine iletilmesi hususunda astlarına güvenmek zorundaydılar. l. Dünya Savaşı'nda olduğu gibi cephed�n kilometrelerce uzaklıktaki bir şatodan da ko muta edemiyorlardı. Fiziken orada olmaları ve adamlarının onları görmesi gerekiyordu. Üçüncü ve dördüncü ciltlerde ele aldığımız Erken modern ve modern çağlarda ortaya çıkan asker siyasi ayrımı da bulunmuyordu. Devlet adamlığının vazifeleri, generalliğin vazi feleriyle kusursuz biçimde örtüşüyordu. Birindeki başarı, diğerinde de başarı beklentisine yol açıyordu ve aynı durum başarısızlık için de söz konusuydu. Bu ciltteki komutanların bir kısmı komuta etmek için doğmuş lardı. Büyük İskender, il. Ramses, Iulius Caesar, Arminius ve Traia nus gibi adamlar kralların, prenslerin ve senatörlerin varisleriydi. Bu nedenle doğdukları andan itibaren insanlara savaşta liderlik etmek için yetiştirildiler. Elbette bu dehayı garantilemez. Nitekim tarih, mucize çocuk varislerin küçük düşürücü başarısızlıklarıyla dolu ol masına rağmen ötekilerine karşı otomatik bir üstünlük sağlıyordu. Dolayısıyla, Kral Davud, Kyros, Yehuda Makabi, Aetius gibi kendi çabalarıyla yükselen ve miras kalan mevkiye abartılı hürmet göste rilen bir zamanda ulusların sadakatini kazanan liderler ne kadar da etkileyicidir. Bu ciltteki liderlerin bazıları çoğunlukla savaş meyda nındaki hünerlerinin bir sonucu olarak devlet başkanı konumuna geldiler. Peloponnesos Savaşı'nın dönüm noktasında Alkibiades'in kurnazca taraf değiştirmesi ya da Caesar' ı n Triumvir'liğin işlevinin bittiğini gördüğü noktada Rubico Nehri'ni geçmesi gibi zamanlama her zamanki gibi önemliydi . Bu cilde dair en heyecan verici noktalardan biri, kapsadığı iki bin sene süresince silah teknolojisinin ne kadar da az değiştiğidir. Thutmosis ve Ramses, Zhuge Liang ve Alaric'in muharebe mey danlarına hakim at, kılıç, ok ve mızrak kombinasyonlarını hemen 10
E S Ki ÇAC KO M UTAN LIK TARiHiNE GiRiŞ
tanırdı. İnsanların birbirini boğazlarken kullandıkları asıl araçlardan ziyade bu geniş dönemde değişen orduları üreten toplumların sosyal kompozisyonudur. Bu, sonraki ciltlere, bilhassa yeni icat edilen ve dönüm noktası haline gelen silahların seferlerin sonucunu derinden etkilediği B arut Çağı' na karşı tam bir tezat oluşturur. Yüreklendirmenin yanı sıra korkutma kabiliyeti de liderliğin ayrılmaz parçalarından biridir. Spartalıların Kralı Leonidas'ın Ther mopylai'daki teklifinin toplu intihardan aşağı kalır yanı yoktu ki buna rağmen adamları onun yanındaydılar. Hannibal sadece Avru pa'nın en büyük sıradağlarını geçmekle kalmadı . Bunu aynı zaman da dağ keçilerine uygun b i r arazide dev fillerle yaptı. İ skender bir şekilde ordusunu kavurucu sıcakta Mekran Çölü'nün haşin, acıma sız coğrafyasından geçirdi. Bu tür başarılar, günlük yaşamda nadiren görülen motivasyon gücü olmadan gerçekleştirilemezdi. Böyle bir şahsiyetler koleksiyonunda olduğu gibi kimin seçile ceği hususunda öznel karar verilmelidir. İki tarihçinin listeleri bir olmayacaktır. Bu cilde dahil edilmek için belirleyici ölçüt, komuta edilen askerlerin sayısı, mağlup edilen uluslar, ele geçirilen bölgeler ya da kazanılan savaşlar değil de Mozart'ı yaratan müzikte ya da Newton'un fiziğinde veyahut da Hawking'in kozmolojisinde görü len o kıvılcımın kimde olduğudur. Çok az insan yapılan her bir seçime katılacaktır. Herkes ihm al edilenler ve dahil edilenler adına tartışabilecektir ancak bu doğanın öznel koleksiyonunun keyifli ya nıdır. Eski Çağ'ın en büyük komutanları ki mlerdi? Bu, benim şahsi seçimim. B üyük tartışma başlasın. Andrew Roberts Mayıs 201 1 www. a ndrew-robert.net ,
11
Eserde yer alan özel isimleri olabildiğince aslına sadık kalarak çe virmeye çalıştık. Özellikle Latince, Yunanca isimlerde bu yaklaşı mı izledik. İbranice ve Eski Doğu dillerindeki isimlerde ya orij inal hallerine sadık kalındı ya da Kitab-ı Mukaddes'ce yerleşmiş halleri kullanıldı. Bazı coğrafi isimler ve halklar için Türkçeye yerleşmiş ifadeleri kullandık (Galya, Germen, Vizigoc gibi) , ancak söz konusu Roma eyaletleri ya da tarihi coğrafya bakımından belli bir bölge yi vurgulamak amacını taşıyan ifadeler olduğunda orijinal haliyle verdik (Roma eyaleti bağlamında Suriye yerine Syria gibi) . Esas metinde İngilizceye çevrilerek verilmiş bazı ifadeler ise Türk klasik bilimcilerin alışkın olduğu şekilde orijinal haliyle verildi (Milicary tribune yerine tribunus militıtm gibi) .
13
MARTIN VAN CREVELD
Kudüs İ b rani Üniversitesi eski mensubu Martin van Creveld, savaşın geleceğine özel ilgisiyle dünyanın önde gelen askeri tarih ve strateji uzmanları arasında yer almaktadır. The Cıılture ofWar [Savaş Kültürü, Presidio Press, 2008] , The Changing Face ofWar: Lessons of
Combat from the Marne to lraq [Savaşın Değişen Yüzü: Marne'dan lrak'a, Muharebe Dersleri, Presidio Press, 2007)] , The Transfarmation of ™ır [Savaşın Dönüşümü, The Free Press, 1 99 1 ] , Command in War [Harpte Komuta, Harvard Universiry Press, 1 985] ve Supplying War [Savaşı Beslemek, Cambridge Universiry Press, 1 978] dahil olmak üzere yirmi kitabın yazarıdır. Aralarından seçtiğim bu kitaplar on yedi dile tercüme edilmiştir. Birkaç ülkede savunma kuruluşlarına danışmanlık yapmış ve Ka nada'dan Yeni Zelanda'ya, Norveç'ten Güney Afrika'ya kadar nere deyse tüm stratejik araşcırma enstitülerinde ders veya konferanslar vermiştir. Ayrıca sayısız televizyon ve radyo programında yer almış, dünya çapında yüzlerce gazete ve dergide yazmış, söyleşilerde bu lunmuştur. Ressam Dvora Lewy ile evlidir ve Kudüs yakınlarındaki Mevasseret Zion'da yaşamaktadır.
15
ESKi ÇAC'IN B Ü Y Ü K KOM U TA N LA R I
JAMES DOYNE DAWSON
Doyne Dawson, doktorasını Princeton Üniversitesi'nde Eski Çağ ve Orta Çağ Tarihi üzerine yapmıştır. MÖ 539'a kadar harp tarihini konu alan The First Armies [İlk Ordular, Cassell, 200 1 ] , Origins
of ın.stern Warfare: Militarism and Morality in the Ancient World [Batı Savaş Sanatının Kökleri: Eski Çağ'da Militarizm ve Ahlak, Westview Press, 1 996] ve Cities ofthe Gods: Commımist Utopias in Greek Thought [Tanrıların Şehirleri: Yıman Düşüncesinde Komünist Ütopyalar, Oxford University Press, 1 992] kitaplarının yazarıdır. Güney Kore Seoul'da bulunan Sejong Üniversitesi Asya Çalışmaları Programı' oda misafir öğretim üyesidir.
BENDUPRE
Ben Dupre, Oxford Exeter College'da Klasik Filoloj i okudu. Refe rans kitabı yayınlama kariyerine başlamadan önce Almanya'da İn gilizce eğitimi verdi. Oxford University Press'te 1 992'den 2004' e kadar Çocuk Ansiklopedileri Yayıncılığı görevinde bulunmak ile birlikte yirmi yılı aşan editörlük ve genel okuyucuya hitap eden bilgi kitapları yazma tecrübesine sahiptir. Where History Wtıs Made
[Tarih Nerede Yapıldı, Quercys, 2008] kitabının yazarıdır. Klavsen ve viola de gambada yetenekli Dupre, Kuzey Oxford'da ailesiyle birlikte yaşamaktadır.
JONATHAN FENBY
Jonathan Fenby, The Dragon Throne: Dynasties ofImperial China 1600
BC-AD 1912 [Ejder Taht: Çin İmparatorluğıt'nım Hanedanları MÖ 1600-MS 1912, Quercus, 2007] ve The Pengıtin History ofModern China [Modern Çin Tarihi, Ailen Lane, 2008] dahil olmak üzere Çin tarihine dair beş eserinin yanı sıra On the Brink: The Troub le with France [Eşikte: Fransa'yla Problem, Litde, Brown , 1 998] ve 16
KAT K I SUNANLAR
Alliance: The !mide Story ofHow Roosevelt, Stalin and Churchill Won One Wtır and Began Another [İttifak: Roosevelt, Stalin ve Churchill Bir Savaşı Kazanıp Diğerini Nasıl Başlattığının İçyüzii., Simon & S chuster, 2007] kitaplarının da yazarıdır. Observer ve South Chi na Morning Post eski editörü Fenby, Economist, The Guardian, The Independentve Reuters Haber Ajansı'nda kıdemli editörlük yapmış tır. 2000 yılında gazeteciliğe hizmetlerine binaen Britanya İmpara torluk Nişanı' na layık görüldü.
ADRIAN
GOLDSWORTHY
Adrian Goldsworthy, Oxford St. John's College'da Eski Çağ ve Modern Çağ Tarihi eğitimi aldıktan sonra doktorasını tamamlamak üzere aynı kurumda kaldı. Tezi daha sonra The RomanArmy at Wtır, 1 00 B C-AD 200 [Roma OrdusııSavaşta, MÖ 100-MS200, Oxford University Press, 1 996] ismiyle kitaplaştırılarak basıldı. Muhte lif üniversi telerde araştırmacı ve okutman olarak çalıştıktan sonra şimdilerde tam zamanlı yazarlığa devam ediyor. Roman Wtırfare
[Roma Savaş Sanatı, Cassel, 2000] , The Pımic Wtırs [Pön Savaşları, Weidenfeld & N icholson, 2000. Bu eser, The Fail of Carthage baş lığıyla (Kartaca'nın Diişüşü) 2003'te başlığıyla ciltsiz olarak basıldı] , Cannae (Cassell, 200 1 ) , The Complete RomanArmy [Roma Ordusu, Thames & Hudson , 2003] , in the Name ofRome: The Men Who Won the Roman Empire [RomaAdına: Roma İmparatorluğu'nıt Kaza nan Adamlar, Weidenfeld & Nicholson, 2003] ve Caesa r: The Life ofa Colossus [ Caesar: Bir Devin Hayatı, Weidenfeld & Nicholson ve Yale University Press, 2006] kitapları arasında yer almaktadır. Muhtelif televizyon dizilerine danışmanlık yapan Goldsworthy dö nem dönem belgesellerde Eski Çağ'ın yönleri üzerine konuşmayı sürdürmektedir.
E S K i ÇAG'IN BÜYÜK KOMUTANLARI
JOHN HAYWOOD
John Haywood, Lancascer, Caınbridge ve Kopenhag üniversitele rinde Orta Çağ Tarihi eğitimi aldı . Doktora tezi Erken Orta Çağ'da deniz harbi üzerineydi. Şimdilerde bir düzineden fazla eseri bulunan cam zamanlı bir tarih yazarıdır. Eserlerinin arasında, The Penguin
Historical Atlas of the Vikings [ Viking Tarih Atlası, 1 99 S] , 1he Penguin Ati.as ofBritish and /rish History [Britanya ve İrlanda Tarih Atlası, 200 1 ] bulunmaktadır. 7he DarkAges: Building Europe ve The Great Migrations [Karanlık Çağlar: Avrupayı İnşa Etmek, Thalamus, 2008] ve 7he Great Migrations [Büyii.k Göçler, Quercus, 2008] ara sında yer almaktadır.
TOMHOLLAND
Tom Holland, Hessell-Tiltman Tarih Ödüllü ve Samuel Johnson Ödülü' nün finaline kalmış Rubicon: 7he 11-iumph and Tragedy ofthe
Roman Republic [Rubicon: Roma İmparatorluğunun Zaferi ve Trajedisi, Little, Brown, 2003] kitabının yazarıdır. Pers-Yunan Savaşları üzerine kaleme aldığı eseri Persian Fire: 7he First World Empire ve the Battle
far the �st [Pers Ateşi: İlk Cihan İmparatorluğu ve Batı İçin Savaş, Little, Brown, 2005] 2006'da Anglo-Hellenic League Runciman Ödülü'nün yanı sıra Klasik Yunan ve Roma'nın dil, edebiyat ve me deniyet çalışmalarına yönelik en büyük teşviki yapan kişilere verilen Classical Association Ödülü' nü 2007'de kazanmış; BBC için Homeros, Herodocos, Thoukydides ve Vergilius uyarlamaları hazırlamıştır.
ROBIN LANE FOX
Robin Lane Fox, 1 997'den bu yana Oxford New College Eski Çağ Ta�ihi Bölümü üyesi ve okutmanlığının yanı sıra 1 990'dan beri Eski 18
KATKI SUNANLAR
Çağ Tarihi' nde reader'dır 1 Alexander the Great [Büyük İskender, Pen guin Books, 1 973] , Pagans and Christians [Paganlar ve Hristiyan lar, Penguin Books, 1 986] ve 7he Classical World [Klasik Dünya, .
Penguin Books, 2006] yazdığı kitaplar arasında yer almaktadır ve bir çok dile çevrilmiştir. 2003-2004 yıllarında Oliver Stone'un Alexander
[Büyük İskender] fılmine tarih danışmanlığı yapmıştır. Filmde Ma kedon süvari taarruzunu yöneten kendisidir.
ADRIAN MURDOCH
Adrian Murdoch tarihçi ve gazetecidir. İskoçya ve Oxford Queen's College'da eğitim almıştır. Londra, Glasgow, Bedin ve S ingapur'da yaşamıştır. Şimdilerde Thomson Reuters için çalışmak tadır. Murdoch, 2006'da Daily Telegraph tarafından yılın kitapları arasında gösterilen Rome's Greatest Defeat: Massacre in the Teuto burg Forest [Roma'nın En Büyük Yenilgisi: Teıttoburg Ormanı Katlia
mı, Suttan Publishing, 2006] , son Batı Roma İmparatoru Rom ulus Augustulus' un biyografisi The Last Roman [Son Romalı, Succon Publishing, 2006] ve Mürtet lulianus biyografisi 7he Last Pagan [Son Pagan, lnner Traditions, 2008] kitaplarının yazarıdır. Ayrıca Eski Yunan ve Latin erotik edebiyatı konulu Emperors ofDebattchery: The Dedalus Book ofRoman Decadence [ Uça rılığın İ mparatorları: Ro ma'nın Yozlaşması, Dedalus, 1 994] kitabının çevirmenlerindendir. Murdoch, Raya! Historical Society üyesidir.
JOYCE TYLDESLEY D r. Joyce Tyldesley, Liverpool Üniversitesi'nde Doğu Akdeniz Arkeolojisi eğitimi aldı ve Oxford Üniversi tesin'de doktorasını Reader y a d a
University reader,
Türk akademisinde karşılığı olmayan v e İngiliz
Milletler Cemiyeti mensubu ülkelerin akademisi özelinde kabaca kürsiisiiz profesör ya da araşrırmacı profesöre karşılık gelen unvan. �.n.
19
ESKi ÇAG'IN BÜYÜK KOMUTANLARI
tamamladı. Şuan ManchesterÜniversitesiKNH CentreforBiomedical Egyptology'de Eski Mısır Bilimi üzerine ders vermektedir. Manchester Müzesi üyesi ve Liverpool Üniversitesi'nde fahri araştırma görev lisidir. Asıl çalışma sahası Mısır Yeni Krallık dönemidir. Britanya, Avrupa ve Mısır'da birçok kazıya iştirak etmiştir. Eski Mısır üzerinde yayınlanmış kitapları arasında Cleopatra: Last Queen ofEgypt [Kleopatra: Mısırin Son Kraliçesi, Profile Books,
2008], Egypt: How a Lost Civilization was Rediscovered [Mısır: Kayıp Bir Medeniyet Nasıl Yeniden Keşfedildi, BBC Publications, 2005], Ramesses: Egypt's Greatest Pharaoh [Ramses: Mısır'ın En Büyük Firavunu, Viking, 2005), Egypt's Golden Empire: Ihe Age ofthe New Kingdom [Mısırin Altın İmparatorluğu: Yeni Krallık Çağı, Headline, 2001], judgement ofthe Pharaoh: Crime and Punishment in Ancient Egypt [Firavunun Ytırgısı: Eski Mısırda Suç ve Ceza, Weidenfeld & Nicholson, 2000], Nefertiti: Egypt's Sun Queen [Nefertiti: Mısrın Güneş Kraliçesi, Viking, 1998] ve Daughters of!sis: Women of Ancient Egypt [Isistn Kızları: Eski Mısırın Kadınları, Viking, 1994)] bulunmaktadır.
ROBIN WATERFIELD
Robin Waterfıeld, uluslararası şöhrete sahip bir bilim insanı ve an laması güç akademik makalelerden çocuk hikayelerine kadar geniş bir yayın yelpazesine sahip bir yazardır. Britanya başta olmak üze re birçok üniversitede çalışmış ya da gönüllü olarak okutmanlık yapmış olsa da şimdilerde yaşamını bir yazar ve G üney Yunanis tan'da ufak bir zeytin çiftçisi olarak kazanmaktadır. Çoğunluğu, akademideki meslektaşlarından ziyade lisans öğrencilerin e ya da akademi dışındaki zeki okuyuculara hitap eden kırk kadar kitabı vardır. Xenophon's Retreat: Greece, Persia and the End ofthe Golden
Age [Ksenophon'un Geri Çekilişi: Yunanistan, İran ve Altın Çağ'ın Sonu, Faber and Faber/Harvard University Press, 2006], Platon'u n 20
KAT KI SUNANLAR
Timaios ve
Kritias çevirileri (Oxford Un iversity Press) ve Sokra
tes in yargılanması ve ölümüyle ilgili eksiksiz bir kitap konumun '
daki Why Socrates Died [Sokrates Neden Öldü, Faber and Faber/ Norton/McLelland & Stewar t] yayı nlanan son eserleri arasında yer almaktadır. Son kitabı ise Dividing the Spoils: 1he \.%r far Alexander
the Great's Empire [Ganimeti Bölüşmek: Büyük İskender'in İmpara torluğu için Savaş, Oxford University Press, 20 1 1 ] başlığıyla oku yucuyla buluşmuştur.
BiRiNCi BÖLÜM
111. r.1
THUTMOSIS
MÖ yak. 1479-1425 J OYCE TYLD ES LEY
Tahta henüz çocukken geçen III 7hııtmosis, Yeni Krallık Dönemi'nde, 18. Hanedanlık'ta elli üç yıl on ay ve yirmi altı gün tahtta kaldı. Ço ğunluk tarafindan Mısırın en büyük savaşçı kralı sayılan 7hutmosis, sınırları Nil'in Nubya'daki [Sudan] üçüncü çağlayanın hemen altında kafan ]ebe/ Barkal'dan Suriye'de Fırat Nehri 'nin kı yıla rın a uzanan bir imparatorluğa hükmetti ve onu genişletti. Mısır'ın nüfuz sahası ise da ha uzaklara uzanıyordu .
Thutmosis'in hükümdarlığının ilk yirmi yılı hem halası hem üvey annesi hem de naibi görkemli kadın firavun Hatşepsut'un gölgesin de geçti. Hatşepsu t'un dış politikasının, saldırgan bir tutumdan zi yade barışçıl ticaret anlayışını benimsediği kabul edilir ancak ordu sunun Nubya ve Levant'ta isyanları bastırmak üzere en az altı sefer düzenlediğine dair kanıtlar mevcuttur. Müşterek hükümdarlıkları nın sonuna doğru ihtiyarlayan Hatşepsut Thutmosis'in daha önemli devlet meselelerinde söz sahibi olmasına müsaade edince güç denge si bariz bir şekilde değişti. Artık eş-naibinin ardında değil, yan ında duran Thutmosis başkomutan olarak Mısır'ın sınırlarını savunma sorumluluğunu üstlendi. Mısır, halihazırda doğudaki vasallarında Latince
-ç.n.
regnavit, hükümdarlık yıllarını ifade etmek için 23
kullanılan bir kıs:ılrmaclır.
ESKi ÇAG'IN BÜYÜK K OM UTANLARI
yer yer yaşanan ayaklanmalarla uğraşıyordu ve Thutmosis Levant'ta ki sıkı kontrolü yeniden tesis etmek için birliklerini bir dizi askeri harekatın ilkine göndermek zorunda kaldı. Güçlü bir kralın ölümü bilindiği üzere Mısır'ın vasalları için ayaklanma vakti demekti. Hatşepsut'un 1458 dolaylarındaki ölü mü de farklı değildi. Thurmosis hem Mısır'ın çıkarlarını korumak hem de -muhtemelen- savaşçı kral olarak nam salmak için harekete geçmek zorunda kaldı. Mısır'ı geleneksel düşmanlarına karşı koru makla vazifelendiren kutsal görev, bin beş yüz yıl önce hanedanlar çağının başında yontulmuş Narmer steline kadar gitmektedir.
Yıll ıklar Thurmosis'in askeri faaliyetlerinin büyük bir çoğunluğu Mısır'ın kuzeydoğusunda gerçekleşti. Bu seferlerin detaylarına, bir grup as keri katibin gerçekleşen olayları kaydettiği resmi "günlükten" öğre niyoruz. Thurmosis'in doğudaki zaferleri hükümdarlığının ilerleyen yıllarında, Thebai'daki (günümüzde Luksor) Karnak Arnon-Ra Ta pınağı'nda VI. Pylon'un (kapı) arkasında yer alan yeni inşa edil miş iki salonun duvarlarına yazılmıştır: "Majesteleri işçilere, babası Arnon'un kendisine bahşettiği zaferleri, majestelerinin her bir sefe rini [majestelerinin] getirdiği ganimetle de birlikte majestelerinin [babası Arnon için] yaptırdığı tapınakta bir yazıda kaydetmelerini emretti ..." (III. Thutmosis'in Yıllıkları'ndan). Bugün "Yıllık" olarak bilinen bu belge Mısır'ın günümüze ulaş mış en uzun yazıtıdır. Yıllıklar, ilk seferlere odaklanarak 22.-42. hü kümdarlık yıllarındaki olaylarını kapsamaktadır. Hem askeri zaferler hem de Mısır'ın doğu vasallarından alınan muazzam miktarlardaki ganimet, haraç ve vergiler hakkın da detaylar vermektedir. Her ne kadar Mısır'ı, Mısır firavununu ve Mısır tanrılarını en üstün olarak göstermek hasebiyle yazılmış ve bariz hata, eksilik ve abartılar ile do lu olmaları nedeniyle modern anlamda tarafsız tarihçilik anlayışıyla uyuşmasalar da mezkur Yıllıklar, Thutmosis'in askeri başarılarına dair eşi görülmemiş bilgiler vermektedirler. Thutmosis'in seferlerine 24
lll. THUTMOSJS
ilişkin daha fazla bilgi firavun tarafından diktirilmiş stcllerden (anıt sal yazıtlardan) ve bir dizi özel yazıttan (Thebai mezarları, heykelleri ve scelleri) derlenebilir.
Büyüyen Mitanni Tehlikesi Yeni Krallık Mısır'ı Libyalılar, Nubyalılar ve Asyalılar ya da Doğulu lar olmak üzere üç geleneksel düşman tanımıştır. Thucmosis'in cahca geçtiği tarihlerde Bacı Çölü'nü ellerinde tutan Libya kabileleri bir süredir sessizlerdi ve mevcut durum için pek bir tehlike arz etmi yorlardı. Güneyde, 1 8. Hanedan'ın ilk firavunlarından Ahmoses, I. Amonhocep ve I. Thucmosis'in etkili bir şekilde Mısır eyaleti haline getirdiği Nubya kısmen sakindi. Eyalet artık Mısır valisi tarafından yönetiliyordu ve her ne kadar Orta Krallık'ın daha saldırgan işgali sırasında inşa edilmiş etkileyici büyüklükteki kerpiç kaleler kalsa da Mısır kontrolünü asıl sağlayan şey, gurbetçi Mısırlıların yaşadığı bir dizi müstahkem şehirdi. Kuzeydoğuda ise büyüyen bir tehlike var dı. Siyasi harita hızlı bir değişim geçiriyor, Suriye ve Filistin'in şehir devletlerinde huzursuzluk kol geziyordu. Bir kıyı şehri olan Byblos, Mısır firavunlarına uzun süredir sadıktı ancak kuzeyinde, günümüz de Türkiye'nin bulunduğu topraklarda bir Hint-Avrupa kavmi olan Hititler, güçlü bir devlet haline gelmişti. Hititlerin doğal yayılma alanları güneydoğu ve güneybatıydı. Bu da onları eninde sonunda Kuzey Suriye'de çıkarları bulunan Mısır ile karşı karşıya getirecek ti. Bu bölgede ayrıca aslen Kuzey Zagros (günümüzde İ ran) kökenli Hurrilerin de çıkarları vardı ancak artık Mitanni Devleti'nin bir par çasıydılar. Otuz yıldan fazla bir zaman zarfından önce III. Thurmo sis'i n büyükbabası I. Thutmosis Mitanni'yi talan etmiş ve Fırat Neh ri' ne ulaştığında da bu başarısının anısına bir stel dikmişti. Ne var ki ihtiyar Thutmosis doğu imparatorluğu planlarını tamamlayamadan ölmüştü. Mitanniler Mısırlıları geri çevirdiler ve aradan geçen yılları Kuzey Suriye'deki ve Mezopotamya'daki güçlerini pekiştirerek ge çirerek bu zilletten kurtuldular. Bağımsız ve önemli şehir devletleri Kadeş ve Tun ip'le dost Mitanni ittifakı artık Mısır için bir tehditti. 25
E S K i ÇAG ' I N B Ü Y Ü K K O M UTA N LARI
Daha da özelinde, Mitanni Kralı tarafından desteklenen Kadeş Kra lı'nın Mısır'a karşı savaş hazırlığı yaptığı rivayet ediliyordu. Thutmosis doğu topraklarını kaybedemezdi. Suriye ve Le vant'taki devletleri kontrolde tutma isteği potansiyel düşmanların yayılmasını engellerken Levant'taki limanlarının kontrolü de Mı sır'ın, Bronz Çağı ekonomisini destekleyen ve Mısır'a çok ihtiyaç duyduğu keresteyi tedarik eden Doğu Akdeniz ticaret yollarına ha kim olmasını sağlayacaktı. Bu nedenle, kendi sözleriyle, "o aşağılık düşmanı [Kadeş Kralı'nı] devirmeye ve babası [Tanrı] Amon-Ra'nın emri uyarınca Mısır'ın sınırlarını genişletmeye hazırlandı." 1but mosis bu göreve on yedi yılını verecekti. Kraliyet sarayının profes yonel ve yarı profesyonel askerlerinden oluşan ordusu, vatani hiz merlerini yapmaları için çağrılmış çok sayıda profesyonel olmayan askerlerce destekleniyordu. Kısa süre içinde bunun vakit alan ancak son derece etkili bir teknik olduğu anlaşıldı. Askerler seferdeyken toplanan erzakla besleniyorlardı. Dolayısıyla yemeğe erişmenin ko lay olduğu zamanlarda sefere çıkmak önemliydi. Filmlerdeki gibi çarpışmak üzere toplanan iki düşman ordusunun karşı karşıya gel diği muharebeler nadirdi. Mısırlılar bunun yerine, bir müstahkem şehir devletinde başlayıp diğerinde son bulan mevsimsel bir sefer güzergahını izliyorlardı. Pek çok şehir devleti savaşmadan teslim ol mayı makul bulurdu. Thutmosis'e ve ordusuna gitmeleri için bilfiil haraç verirlerdi. Ardından, Mısırlılar gidince çoğu kez eski bağlılık yeminlerini yinelerlerdi. Karşı koyanlar ise kendilerini kuşatma al tında bulurlardı. Koçbaşları ya da kuşatma kuleleri gibi karmaşık teçhizatlardan mahrum Thurmosis öylece şehri kuşatır ve düşmanın erzakının bitmesini beklerdi. Akabinde şehri yağmalar ve şehri ken di adına yönetecek yerel bir yönetici atardı. Çok geçmeden Thutmosis yerel liderlerin çocuklarının Mısır'a eğitilmek için gönderildiği uzun vadeli bir politika geliştirdi. Altıncı seferini müteakip, otuz altı liderin oğlu Mısır arisrokrasisinin oğulla rı ile birlikte eğitim görmek üzere saray okullarına gönderildi. Yıllar ca süren beyin yıkamadan sonra tamamen Mısırlaştınlmış bir halde evlerine, topraklarını firavun adına yönetmeye döndüler. Bu esnada 26
!il. TH U T M OSI S
şeflerin kızları da kraliyet hareminin daimi tutsakları haline geld i ler. Yıllıklar bize Thutmosis'in, Mısır'a değerli bir çeyiz ve bir grup refakatçiyle dönen Retenulu bir şefin kızıyla evlendiğini aktarırken Thebai'ın batı yakasının ücra köşesindeki Gabbanat el Kurud Vadi si'ndeki (Maymun Vadisi) bezemesiz bir mezar, Manuwai, Manhata ve Maruta adlı üç yabancı eşin soyulmuş mezarlarını ortaya çı karı r ken isimleri üçünün de Suriye-Filistin bö l gesin de n geld i ği n i gösterir.
Muzaffer Seferler Yıllıklar bize, 22. hükümdarlık yılında (Hatşepsut'un ölümünün ardından tek başına yönettiği ilk yılı) "Majesteleri Mısır sınırlarına
saldıran insanları cesurca, kudretle ve haklı olarak ezmek için ilk mu zaffer seferinde S ile Kalesi'ni geçti." der. Thutmosis, Horus'un Yolu olarak bilinen askeri yolu kullanarak Sina Yarımadası'nın kuzeyi ni geçti ve Gazze'ye, Yeni Krallık Dönemi'nin başından beri Mısır'a sa dık şehre yöneldi. Oradan, Kadeş Kralı'nın liderliğindeki düşman it tifakınca ele geçirilmiş müstahkem şehir Yehem' e saldırdı ve zapt etti. Bir sonraki adımını Yehem'de planladı: Karmel Sıradağları boyunca doğuya, Kadeş Kralı'nın yönettiği korkutucu bir düşman koal i syon u ile yüzleşeceği Megiddo'ya doğru bir harekit. Bu esnada Th u tm o sis'in generali Djehuty, Yoppa şehrini (günümüzde Yaffa) kuş at mak üzere ayrılmıştı. Bugün British Museum'da bulunan, Ramses Döne mi' ne tarihlenen Papirüs Harris 500 bize, kurnaz Mısırlıların Yop pa'ya b üyük sepetlerin içinde saklanarak sokulduklarını akta r ıyo r. B u sefer, Th utmosis'e stratej i kabiliyetini ve generalleri nin kor kakl ı ğı n ı n aksine cesaretini gösterme fırsatını sağladı . Bizzat firavu nun söylediğine göre şehre yaklaşmanın üç yolu vardı. Generalleri savaş konseyinde hangi rotayı tercih ettiklerini açıkça bell i ettiler: Gittikçe daralan bu güzergahta ilerlemek nasıl olacak? Düşmanın
diğer tarafra beklediğine ve sayılarının gittikçe artığına dair rapor lar alıyoruz. Atlarımız, ordumuz ve halkımız tek sıra halinde iler lemek zorunda kalmayacaklar mı? Arkadaki birliklerimiz burada, 27
E S K i ÇAG ' I N B Ü Y Ü K K O M U TA N LARI
Aruna'da savaşamaz du r umdayke n öncü birliklerimiz savaşmak zo runda kalmayacaklar mı? Ancak burada ild yol daha var. B i ris i do ğumuzda kalıyor, Taanakh'tan geliyor. Diğeri, Djefti'nin kuzeyine gidiyor ve bizi Megiddo'nun kuzeyine çıkarır. Efendimiz han g isi en iyi gözüküyorsa oradan gitmeli ancak bizi o zor güzergahtan yürütmeye zorlamasın.
Thutmosis bu tavsiyeye kulak asmayarak kısmen kolay fakat Megiddo'ya çıktığı aşikar ild uzun yolu kullanmamaya karar ver di. Bunun yerine, yaklaşık on bin kişilik ordusuna dolambaçlı bir dağ geçidi boyunca tek sıra halinde üç günlük bir yürüyüşte bizzat komuta etti. Oldukça cüretkar bu hamle, şehir surlarının dışında kamp kurmuş düşmana sessizce yaklaşmasını sağladı. Şafal{ sökerken yükselen güneş, devasa Mısır ordusu tarafından tutulmuş yüksek mevldyi aydınlatıyordu. Mevki açıkça görülüyor du. Askerlerinin başında Thutmosis'in ta kendisi duruyordu: " Ma jestelerinin ordusunun güney kanadı Kina'nın güney tepesindeydi. Kuzey kanadıysa Megiddo'nun kuzeybatısındaydı. Maj esteleriyse merkezdeydi. [Tanrı] Amon, onun bedenini koruyordu. [Tanrı] Set' in kana susamışlığı ve gücü ise uzuvlarında dolaşıyordu.". Özetle Megiddo Savaşı, Thutmosis'in askerlerinin kontrolünü yitirdiği esnada kolaylıkla kazanıldı. Mağlup edilmiş düşman şe hir surlarına doğru kaçarken Mısırlı askerler emirlere karşı geldiler ve terk edilmiş ordugahtaki gan imeti yağmalamak için durdular. Şehir kapıları sıkı sıkı kapatılmıştı. Dışarıda kalmış d üşmanlar sa vaş arabalarını bırakıp kaçmak zorunda kaldılar ve Mısır askerleri Megiddo ve Kadeş krallarının giyisilerinden tutulup surlara çıka rılmasını şaşkı nlıkla seyrettiler. " [ Düşmanı] kaldırıp şehre sokmak için kumaş parçaları indirilmişti." Disiplinsiz askerlerine lanet eden Thurmosis şehri n etrafına kalı n bir duvar inşa etti rdi ve kuşatma aletlerine sahip ol madığı için öylece bekledi. Megido'nun açlıktan kırılan saldnleri yedi ay sonra teslim oldu. Thurmosis, düşmandan kalan savaş arabalarını, zırhları ve as kerleri ni donarrnal{ için kullandığı silahları, altını, besi hayvanlarını 28
ili. THUTMOSIS
ve Mısır' a çalışmaları için gönderilecek savaş esirlerini hemen ga nimet olarak aldı. Kadeş Kralı kaçarken, miittefıklerinin birçoğu yakalanmış ve Mısır' a bağlılık yemini etmeye zorlanmıştı. Megi do'daki yenilgi halkın zihninde yüzyıllarca kalacaktı. Bin yıl sonra Kitab-ı Mukaddes'in Vahiy kitabının yazarı kıyamet gününün son çarpışmasına Megido'da yer verecekti: "Ve O [Thutmosis] kral ları İbrani dilinde Armagedon denilen yere topladı." (Vahiy 1 6: 1 6) .2 Askeri kayıtlardaki boşluğu takip ettiğimizde Thutmosis'i 29. hükümdarlık yılında, Tunip kontrolündeki Ullaza ve Ardata kıyı şehirlerini ele geçirirken ve 30. yılında da Kadeş'e saldırırken görü yoruz. Kadeş Kralı bir kez daha Mısırlılar tarafından aşağılanmayı tatsa da Asi Nehri'nin kıvrımıyla korunan müstahkem şehir büyük ölçüde sağlam kaldı. En nihayetinde 1hutmosis dikkatini asıl düşmanına, Mitan ni'ye çevirdi. 33. hükümdarlık yılında Mısır ordusu Byblos Lima nı' na yelken açtı. O rdugahlarını burada kurup beklerlerken Byb loslu marangozlar bol miktarda Lübnan kerestesini değerlendirerek özel olarak tasarlanmış küçük gemilerden oluşan bir donanma inşa ettiler. Bunlar parçalar halinde arabalara yüklenecek ve askerler dağ lardan Asi Vadisi boyunca ilerleyip ele geçi rilmiş Kadeş ve Tunip'i geçerken orduyla birlikte taşınacaklardı. Hedef, Mitanni Kralı' nın hakim iyetindeki Halep'ti. Thutmosis burada üç çetin ve tatminkar karşılaşmaya tanık ol du. Düşman dağınık biçimde geri çekilmişti ve 1hurmosis kendisini Fırat'ın barı kıyısındaki Karkaınış'tan doğu kıyısını tutan Micanni ordusuna bakarken buldu. Mitanniler mevcut tüm gemilere el koymuş ya da kasıtlı olarak batı rmıştı. Bu yüzden Mısırlıların onları nehir boyunca püskiirtme si imkansızdı. Tamamen güvende olduklarını düşünen Mican niler rahatlamıştı ancak Thurmosis durumun farklı olduğunun bilincin deydi. Önceden yaptırdığı gemileri ni bir araya geti rerek Fırat'ı geçti 2
Yazar [llmtmosis) ifadesini eklemiş olsa da, Kitab-ı Mukaddes bağlamınd;ı bura
da Thutmosis'ren bahsedilmemektedir. Hatt.ı ilgili öznenin kim ya da ne olduğu . muğlaktır. -ç.n.
29
ES K i ÇAC'I N B Ü Y Ü K KO M U TA N L A R I
ve güzergahını izleyerek Mitanni bölgesinin içlerine doğru ilerledi. Geçtiği yerlerdeki mallara el koyup şehirleri ateşe verdi. Mısırlıların önü sıra kaçan Mitanni kurmayları küçük düşürücü biçimde ma ğaralara saklandı. Thutmosis, tıpkı büyükbabası gibi, Fırat'ın doğu kıyısına zaferini anlattığı bir sınır steli dikebildi. Ardından uzun eve dönüş yolculuğunda rahatlatıcı bir fil avının tadını çıkarmak için Suriye'de durdu. Fakat yeni ele geçirdiği topraklardaki kontrolü elinde tutamadı. Bu büyük zaferden iki yıl sonra Mısır ordusu bir kez daha Mitanni askerleriyle karşı karşıya geldi. Bu defa üstünlük düşmandaydı. Yıllıklardaki son giriş Thutmosis'i, 42. hükümdarlık yılında lm zeye sefere çıkarken gösterir. Tunip ele geçirilmişti ve muhtemelen Kadeş de saldırı altındaydı. Bunu, 50. yılındalci kısa ve ö nemsiz Nu bya seferi izledi.
Mısırlı Napoleon Her ne kadar Mitanni tam anlamıyla mağlup edilmemiş ve kısa süre sonra önemli bir bölgesel güç olarak yeniden ortaya çıkacak olsa da geçici olarak bastırılmış ve Mısır'a dikkat etmesi gerektiğini öğrenmişti. İmparatorluğunu güvende tutan Thutmosis, öngörülü biçimde dostu olmak isteyen Babil, Asur ve Hatti (Hitit Krallığı) hükümdarları olan "kardeş krallardan" gelen hediyelere boğulmuş tu. Bu esnada, Thutmosis'in korumasını arzulayan daha ufak dev letlerden haraç ve vergiler geliyordu. Kraliyet hazinesini dolduran kaynaklar etkileyici bir tapınak inşa programını desteklemek için kullanıldı. Karnal{ Tapınak kompleksinde yeni bir inşa başlamıştı. Kom Ombo'dan Heliopolis' e kadar b ütün Mısır şehirleri ve Nubya ile Nil Deltası'ndaki birkaç bölge bundan nasibini aldı. Yıllıklar da dahil olmak üzere Mısır yazıtları kraliyet propagan dasıydı. Mısır firavunlarını devamlı zin de, cesur ve zelci olaral{ betim lerler ve Mısırlıları kazanılmamış zaferlerin galibi olarak göstermek için kadim savaşlara dair detayları sıklıkla çarpıtırlardı. Bu, bir mo dern tarihçinin firavunun askeri gücünün gerçek değerlendirmesini 30
lll. THUTMOSIS
yapmasını zorlaştırır. Thucmosis'in, çağdaş kayıtlardan alınan ve Su riye ve Filistin'deki arkeolojik bulgularla desteklenen anlatımları bir çoğundan daha doğru görünüyor. Bize, son derece enerjik ve üstün taktik kabiliyetine sahip bir adamı gösteriyor. Thutmosis sadece Mı sır' ın en büyük savaşçı firavunu değildi aynı zamanda yetenekli bir süvari, muhteşem bir adet ve ilgi alanı botanikten okumaya, tarihten dine ve hatta iç mekan tasarımına uzanan bir bilgindi. Elli dört yıllık hükümdarlığının sonunda, II. Amonhotep ba bası III. lhutmosis'i Krallar Vadisi'nde kayaya oyulmuş bir mezara (KV 34) gömdü. Cenazenin üzerinden geçen üç bin yılı aşkın sü re sonra, görünüşte bozulmamış ve orijinal iç tabutunda yaran 111. llmtmosis' in mumyası, Thebai'daki Deyrü'l Bahri'deki özel bir me zarda saklanan Yen i Krallık Dönemi'ne ait kraliyet mumyalarının bir parçası olarak bulundu. Mumya, Kahire Müzesi' ne götürüldü ve açıldı. Firavunun bedenine Eski Çağ'da mezar soyguncuları tarafın dan oldukça kötü biçimde zarar verildiği ortaya çıktı. Baş, ayaklar ve dört uzvu da kopmuştu. Mumya ipek sargıların altındaki ahşap parçalar sayesinde bir arada duruyordu. Kısa boyu (firavun 1,5 met re boyunda ya da 5 fır uzunluğundaydı ancalc kopmuş ayakları nın b u uzunluğa dahil olup olmadığı net değildir) ve benzersiz askeri başarıları tari hçileri !il. Thutmosis'i Mısırlı Napoleon olarak adlan dırmaya sevk etti.
iKiNCi BÖLÜ M
il. r.
RAMSES
Mô yak. 1290- 1224 JOYCE TYLD ES LEY
Ramses, 19. Hanedanlık'ın üçüncü firavunuydu. Yeni Mısır Krallı ğı 'nı altmış altı sene yihıetti. Uzun hükümdarlığının başları kendini 111. 7hutmosis'in şanlı timsalini izleyen büyük bir askeri lider olarak yetiştir meye adanmıştı. En büyük başarısı, epik şiirlerde, nesirlerde ve tapmak duvarlarındaki betimlemelerde tekrar tekrar anlattığı 1275'te Hititlere karşı Kadeş Muharebesindeki 'galibiyeti' idi. Ancak modern tarihçiler genellikle, Ramses'in propagandasının gerçek askeri gücünden daha bü yük olduğu hususunda hemfikirlerdiı: Ünlü 'zaferi' hiç de öyle değildi. If
Tüm Mısır firavunlarının kaosa (isjet) düzen (maat) getirmeye da yalı bir dini vazifesi vardı. Mısır'ın taş ta p ınaklarının dış duvarları, bu görevi Mısır'ın geleneksel kaotik düşmanlarıyla savaşan -ve tabii ki onları yenen- firavunları nı n kazılı betimlemeleriyle bezelidir. Bu sahnelerden bazıları tamamen sembolik karşılaşmaları betimlemesi ne rağmen Ramses'in yaptırdıkları da dahil olmak üzere pek çoğu firavunun namını büyütmek için abartılmış gerçek savaşl a ra aittir. Güneydeki Nubyalılar, batıdaki L i byalı lar ve doğudaki Asyatikler, bu üç düşman zaman zaman b u sahnelerde yer alır. Ramses güney lileri ciddi bir tehdit sayamazdı. Zira hükümdarlığı boyunca Nubya faal bir Mısır eyaletiydi. Buna rağmen, koyu tenli Nubyalıları resmi düşmanları arasına dahil etmişti. Libyalı lar' olarak bir araya gelmiş '
33
E S K i ÇAc'; ' I N B Ü Y Ü K K O M UTA N LA R I
ve açık tenleriyle keçi sakallarından ayırt edilen kabileler, Mısır'ın batı sınırına sürekli tehdit oluşturan ezeli düşmanlarıydı. Asyatikler kızıl-kahve ten rengiyle ve Mısır'a ait olmayan profillerde ve sakal larda görünüyordu ancak önceki dönemler rutin Suriye seferlerine sahne olmuş olsa da Asyalıların resmi düşmanlar haline gelmesi Yeni Krallık Dönemi' nde gerçeldeşti.
Savaş çı Prens Ramses savaş sanatında, babası 1. Seti tarafından eğitildi. 1. Seti es ki bir profesyonel askerdi ve yaklaşık 1 306- 1 209 yıllarında hüküm sürmüştü. Seci, Mısır'ın 111. Thutmosis tarafından yaratılmış ve ar dıllarınca yönetilmiş doğu imparatorluğunu eski haline döndürme ye kararlıydı. Topraklar, 'kafir firavun' olarak da bilinen Akhena con'un sıra dışı hükümdarlığı sırasında kaybedilmişti. Seti'nin 1. hükümdarlık yılının yazı, Mısır'ı Kenan Eyaletine (günümüzde İsrail) bağlayan Sina'daki kara köprüsü üzerinde Mısır kontrolünün yeniden tesisini amaçlayan kısa bir sefere tanıklık etti. Daha sonra aynı yıl Seti, Ü rdün Vadisi'ndeki karışıklıklara son ver mek için daha kuzeye gitti. Sonraki birkaç yılda Kenan'a ve Upi'nin kuzey eyaletine (Güney Suriye içleri) döndü ve Şam'a kadar ilerle yerek Tyros, Sidon ve Byblos'taki Fenike limanlarını güvene aldı. Limanların kontrolü önemliydi. Zira ağaçtan yoksun Mısır' ın çok ihtiyaç duyulan Lübnan kerestesini ithal etmesine olanak tanıyordu. İstikrarlı bir hale gelen Mısır İmparatorluğu artık H itit İ mpara torluğu ile ortak bir sınır paylaşıyordu. Belki de kapsamlı bir sefere çıkmadan önce birbirlerine girmeleri kaçınılmazdı. Seti'nin dikkati Batı Nil Deltası'ndaki sorunlarla dağılmıştı. Libyalı kabileler doğu ya doğru ilerliyorlardı ve Mısır' ın bereketli topraklarına yerleşmeye çalışıyorlardı. Ordu, kabileleri kısa bir çarpışmada p üskürtmek için geri döndü. Bu çarpışma sayesinde on dört yaşındaki 'başkomutan' Ramses'in ilk savaşı deneyimini yaşadı. Seti'nin batı sınırlarını güvence altına almasıyla doğu seferini sürdürmesine engel kalmadı. Ramses, babasının Amurru eyaletini 34
i l . R A M S ES
(Suriye kıyısı) ve Kadeş Şehir Devleti'ni (modern Tel Nebi Mind) ele geçirdiği seferine eşlik etti. Stratejik olarak Lübnan Sıradağla rı' nın ucunda yer alan Kadeş, kuzeye doğru akan Asi ve onun do ğuya doğru uzanan bir kolu tarafından korunuyordu. İki nehir ara sında açılan bir kanal, müstahkem şehri bir ada haline getirmişti. Kısa süreli bir zafer yaşanmasına rağmen (bu sayede Seti, Kadeş'te bir zafer steli dikebilmişti) H ititlere karşı kesin sonuç getiren bir karşılaşma olmadı. Bunun yerine bir anlaşmaya varıldı. Buna göre, Kadeş ve Amurru H itit kontrolüne bırakılacaktı . Mısır ise kıymetli limanları elinde tutmaya devam edecekti. 1 3. hükümdarlık yılında, Aşağı Nubya'daki küçük çapl ı bir is yan Ramses' e ordunun kontrolünü tek başına alma fırsatını verdi. Bu muharebelerin en kısasıydı, anlaşılan asiler cesaretleri ni yitirdi ve Mısır ordusundan kaçtılar. Tehlike o kadar azdı ki Ramses dört ve beş yaşların daki en büyük oğullarının savaş arabalarıyla yapıla cak taarruza katılmalarına müsaade etti . Yine de Ramses, Beyt'ül Val i 'de küçük bir kayaya oyulmuş tapınak i nşa ederek zafe ri n i ku t laman ı n uygun olduğunu düşünmüştü. Burada, eski Su riye ve Li bya seferlerine ait betimlemelerin yanı sıra haraç veren Nubyalılar da tasvi r edildi.
Deltayı Savunmak Bronz Çağı Doğu Akdeniz'i devlete, tapınağa ya da şahsa ait saat yönünün tersine yelken açarak Mısır'ı Kıbrıs'a, Yunanisran'a, Gi rit'e ve Levanr'taki limanlara bağlayan bir ticaret yolunu izleyen tüccar gemileriyle kaynardı. Yakın Doğu'daki genel kargaşa ve göç zamanında artık bu gemiler Şerdana olarak bilinen ve Mısır'ın ku zey kıyıların a dağılmış şehirlere çıkıp dehşet saçmaya diret eden korsanların tehdidi altındaydı. Artık babasının eş-naibi Ramses, bu tehdidin ortadan kaldırılmasıyla görevlendirilmişti . Askerleri ve ge mileri kıyıdaki stratejik noktalara konuşlandırıp bekledi. Şerdanalar bir sonraki o rtaya çıkışlarında ele geçirildiler ve Mısır ordusunda paralı asker olarak hizmet etmeleri için ikna edildiler. 35
E S K i ÇAG ' J N B Ü Y Ü K KO MUTA N LAR I
Nil Deltası Libya'dan gelecek bir istilaya hala açıktı. Bu neden le Ramses mutlak hükümdarlığının başlarında Mısır'ın kuzeybatı sınırına kerpiçten kalelerden oluşan bir savunma ham kurdu. Bu kalelerden üçünün kalıntıları İskenderiye'nin batı kıyısı boyunca (Gharbaniyat, el Nameyn, Zaviya Um el Rakham) keşfedildi. İkisi nin ise batı deltasında (Tel Abkayn ve Kom el Hisn) olduğu bilini yor. Muhtemelen etkileyici bir kaleler zincirine ait kalıntılar Mem phis'ten Um el Rakham'a uzanır. Kalelerin asıl amaçları neredeyse Batı'dan gelecek kara istilalarına karşı bir savunma hattı oluşturmak olsa da Girit'ten Mısır' a giden gemiler için de koruma ve erzak des teği sunarak kıyı şeridini tutuyorlardı.
Kadeş Muharebesi Ramses şimdi doğuya bakıyordu. Babasının eski seferlerini hatırlayan Ramses, Hititlere meydan okumaya ve Amurru eyaletiyle Kadeş Şehir Devleti'ni tekrar ele geçirmeye kararlıydı. Hükümdarlığının 4. yılının yazı 'Zafer Seferine' tanıklık etti. Ramses iç kısımlara doğru devam etmeden önce Kenan'daki ve tüm önemli limanlardaki hakimiyetini tasdik etmek için kıyı boyunca ilerledi. Ramses'in etkileyici ordusu nun manzarası Amurru Prensi Benceşina'yı ikna etmiş olacak ki Hi ticleri bırakıp Mısır saflarına geçme hususunda tereddüt göstermedi. Ramses Amurru'ya elit bir birlik yerleştirerek yurduna döndü. Hain olduğunun düşünülmesini istemeyen Benceşina hemen eski efendisine yazarak topraklarının artık Mısır hakimiyetine gir diğini ve bunun rızası dışında gerçekleştiği ni açıkladı. Bu haberler karşısında öfkelenen Hitit Kralı Muvatalli kaybettiği top raklarını geri almak için kutsal bir yemin etti. On altı farklı bölgedeki dost ve müttefiklerini çağırarak b üyüleyici bir ordu kurdu. Abartılı olması beklenebilecek Mısır kaynakları bize Muvatalli'nin iki bin beş yüz savaş arabası ve piyade, paralı askerler ve korsanlar da dahil otuz yedi bin yaya askerinin olduğunu söylüyor. Hükümdarlığının 5 . yılının baharında Ramses, her biri p iya de savaş arabasının karmasından meydana gelen ve yerel koruyucu 36
i l . RAMSES
tanrılarının sancağı altında ilerleyen beş binlik dört birliğe bölünmüş yirmi bin kişilik bir ordunun başında doğuya doğru sefere çık r ı : Aman Birliği (askerler savaşçı tanrı Amon'un evi Thebai'dan geliyordu) , Ra Birliği (Güneş tanrısı Ra'nın yurdu Heliopolis'ten), Ptah Birliği (Yara tan tanrı Ptah'ın evi Memphis bölgesind e n) ve Serh ya da Sutekh Bir liği (Sinsi tanrı Seth'in yurdu kuzeybatı deltasından) . Ordu ve orduya eşlik eden erzak ve teçhizat yüklü hayvan ve arabaların, Kenan ve Gü ney Suriye'den geçerek kıyı yolunu geçmek ve Bekaa Vadisi üzerinden güneyden Kadeş'e yaklaşlaşması bir ay sürdü. Bu esnada Amurru'da konuşlanmış elit birlik de Kadeş'e doğru ilerlemeye başladı. Savaşın nasıl geliştiği, özellikle de Ramses'in buna iştiraki ko nusunda pek çok tartışma vardır Mısır kaynaklarına göre Ramses ordusuyla birlikte Kadeş'in on altı kilometre güneyinde Labvi Ko ruluğu' nda kamp kurmuştu. Burada, başına bir talih kuşu kondu. İki Şosu b edevisi ordugaha girip kabilelerinin sadakatini Mısırlılara sundu. Bedeviler Hititlerin Halep civarında, Kadeş'in yaklaşık yüz doksan üç kilometre kuzeyinde korkudan dizlerinin bağların ı n çö züldüğünü ve savaş m aktan da çek indiklerin i doğruladılar. Ra m s es, b u şüpheli bilgiye gi.ivenerek (daha sonra anlaşılacağı üzere Bedevi ler H i tit casusuydu) doğrudan Kadeş'e ilerlemeye karar verdi. Şehr i düşman varmadan almayı umuyordu. Ordu bölündü ve Ramses Ama n B i rliği'nin başında Asi'yi geçerek Kadeş in kuzeybatısında or dugahını kurdu. Ra Birliği onu takip etti. Ptah ve Seth bi rlikleriyse nehrin uzak ucunda kaldılar. Ardından iki casus daha yakalandı. Casus oldukları o kadar bel liydi ki Ramses bile onları fark etmişti. Sağlam bir dayakla teşvik edilen itirafları, gerçek durumu korkunç biçimde gözler önüne serdi. Hititler, Kadeş'in sadece üç kilometre kadar uzaklığındaydılar ve pu su hazırlığı yapıyorlardı. Ramses subaylarını acil bir savaş ko ns eyi ne çağırdı. Eksik birliklerin getirilmesi için haberciler gö n derild i ve saldı rıya açık kraliyet ailesi batıya doğru gi.ivenlik bir konuma göti.iri.ildü . Hitirler, Aman Birliği'nin ordugah ı n a ilerleyerek Ra Birliğ i n e doğru ani bir savaş arabası hücumu başlattı. Ayrı kalan ve gafı! av lanan Mısır askerleri dağıldı ve kuzeye, doğrudan Ra ıns es' e doğru .
'
'
37
ES K i ÇAG ' I N B Ü Y Ü K K O M UTA N LA R I
kaçtılar. Şimdi gafıl avlanma sırası Am o n Birliği'ndeydi. Mısırlılar yaklaşan savaş arabalarına bakıp kaçtılar. Ramses kendini düşmanla sarılı halde buldu. Sadece Thebai'ın ulu tanrısı Amon -ve sadık kal kan taşıyıcı Menna- ona yardım edebilirdi. Ramses çaresizce tanrı sına dua etti ve bir mucize gerçekleşti: Uzak bir diyarda dua etmiş olsam da duam Thebai'da duyuldu. Amon, onu çağırdığımda geldi. Bana el ini verdi ve sevi n di m [ . ] Kal ..
bim güçlendi ve göğsüm neşeyle kabardı [ . . ] Düşm an ı n savaş ara b aları n ı atlarımın önünde dağılmış halde buldum. Biri bile ben imle .
savaşamadı. Beni gördüklerinde kalpleri korkuyla titredi öyle uyuştu
ve
kolları
ki vuramadılar. Mızrakları nı tutmaya yürekleri yoktu .
Onları timsahlar gibi s uya batırdı. Üst üste, yüz üstü düştüler.
. .
Ramses tek başına Hititleri alt etti. Firavun tarafından öldürülmeyen ler panikleyip kaçtılar. Pek çoğu Asi'yi geçerken boğuldu. Ertesi gün Rarnses savaşmak için hazırlandı fakat düşman barış için yalvardı. Ramses bu hikayenin, eleştiri yapmaktan uzak Mısırlı kitlesi için bile tamamen inanılabilir olmadığını anlamış olacak ki bu an latısına şöyle bir yemin de ekledi: "Yaşadığım müddetçe, Ra beni sevdikçe, babam Atum beni destekledikçe, haşmerimin söylediği her şeyi gerçekten yaptım." Kadeş'te gerçekte ne oldu? Pusu hikayesi neredeyse kesin doğ rudur. Fakat Muvatalli tüm piyadesini Ra Birliği'ne saldırmakta kullanmadı. Bunun yerine, öyle gözüküyor ki H itit ordusunun asıl gücü Asi' nin doğu kıyısında kendinden emin Muvatalli ile birlikte bekledi. Amurru'dan yola çıkan Mısır birliğinin tamamen beklenme dik gelişi yıkıcı bir şok etkisi yarattı. Takviye alan Ramses, Hitit savaş arabalarını geri p üskürtebildi. Savaş arabalarının sürücüleri belki de ne kadar daha askerin daha geleceğini merak ederek dönüp, Asi'yi yüzerek geçip kaçtılar. Hititler mücadele edip suda boğulurlarken Ptah Birliği vardı ve Ra ile Aman birliklerinin firarileri yavaşça dö n üp firavunlarıyla durdular. Seth Birliği daha geç geldi ve düzenin tesisi ile yeniden bir araya gelen Mısır ordusu gece için kuruldular. 38
1 1 . RA M S ES
Mısır kaynakları bize ertesi sabah daha fazla kanın döküldüğü nü söyler. Ancak metinler muğlak olduğu için ne olduğu net değil dir. Bir çarpışma gerçekleşti mi ya da daha olası bir şekilde, Ramses firar eden askerlerini mi cezalandırdı? Suriye' nin gördüği.i en büyük iki ordu Asi'nin iki kıyısında duruyordu ve her kisi de hamle yap mak için isteksizdi. Çıkmaza girmişlerdi. İki taraf da meydan sava şını tercih etmezdi. Hiticler düşmanlarını pusuya düşürmeyi tercih ederlerdi ve kuşatma savaşına alışkın Mısırlılar daha önce bu denli b üyük ve disiplinli bir orduyla karşılaşmamışlardı. Sonunda ya da Ramses' in bize söylediğine göre Hitit Kralı inisiyatifi alarak Mısır ordugahına bir mektup gönderdi. Arabulucular çağrıldı ve Ramses resm i bir anlaşmayı i mzalamayı reddetse de bir ateşkes ilan edildi. Olayların Mısır versiyonu şimdilik yeterli. Günümüz Türki ye'sinde Boğazköy'de (kadim Hitit başkenti Hattuşaş) bulunan kayıtlar, aşağılanan Ramses'nin geri çekilmeye zorlanmasıyla biten çok farklı bir savaşı anlatır. Savaşın akabinde gerçekleşen olaylar Hitit versiyonunu destekler niteliktedir. Ramses'in anlaşmayı imza lamadan ayrılışı Hititlerin Kadeş'teki güçlerini pekiştirmelerine ve Arnurru'daki kontrolü tekrar ele geçirmelerini sağladı. Durumdan mutsuz Benteşina indirildi ve Hamışaş'a hizmetçi olarak çalışma sı için gönderildi. Ardından Hiticler, kralın kardeşi Hattuşili'nin kontrolüne verdiği Şam'ı ve Upi eyaletini ele geçirerek Bekaa Vadisi üzerinden güneye doğru ilerleyebildiler. Kadeş bozgunu ve bunu izleyen süreçte Upi'nin kaybına mi silleme yapılamaması birçok yerel yöneticinin yıllık haracı ödeme yi ihmal etmesine neden oldu. Bu ise Ramses'i vasalları üzerinde ki kontrolünü yeniden tesis etmeye zorladı. Düzen yeniden tesis edilince Ramses sınırlarını genişletmeyi tekrar düşünmeye başladı. Karnak Tapınağı'ndaki duvarda bir dizi Suriye seferi kaydedilmiştir. Ancak tarihlerin talihsiz eksikliği seferin kesin sırasını belirlemeyi güçleştirmektedir. Görünüşe göı:e 8. ve 9. hükümdarlık yıllarında Ramses, neredeyse yüz yılı aşkın bir süre önce kaybedilen Hitit kontrolündeki Dapur ve Tunip şehirlerini ele geçirmek için doğuya doğru yapacağı seferden önce Celile'de sefere çıkmıştı. Bir sonraki 39
E S K i Ç AG ' I N B Ü Y Ü K K O M U TA N LA R I
Fenike seferi l O . hükümdarlık yılında gerçekleşmişken, 1 0. ve 1 8 . yılları arasında ise münavebe ile Suriye hedef alınmıştı. Dapur Kuşatması hem Luksor'da hem de Ramses'i n Thebai'da ki Ramesseum olarak bilinen tapınağında ayrıntılı olarak kaydedil miştir. Betimlemeler, son derece müstahkem bir şehir konumundaki Dapur'un Mısırlı askerlerin aşağıdan saldırmaya zorlayan bir tepe üzerinde olduğunu ve kulelerle birlikte iç ve dış surlarla korundu ğunu doğrulamaktadır. Şehri savunanlar duvarlarda durup aşağıda merdiven ve koçbaşları kullanan Mısırlıları vurmak için ok ve yay kullanıyorlardı. Mısırlılar nadiren bu ti.ir seferleri kaybetmişler olsalar da nihayetinde bu kuşatmalar pahalı ve zaman alıcı bir kaynak israfiy dı. Dapur gibi bir şehir Ramesses' e kolaylıkla tesli m olabilirdi ancalc Mısır ordusu uzaklaşır uzaklaşmaz Hitit kon trolüne geri dönerdi.
Hititlerle Barış Yeni ve son derece saldırgan bir düşman Asurlular, Kuzey Suriye'de ki Hitit bölgesini tehdit etmeye başlamışlardı. Hitit ve Asur i mpa ratorluklarının ortak bir sınırı paylaşması çok uzun sürmedi. Kısa süren bir kötü yönetimden sonra ağabeyi Muvattali'nin yerine geçen Hatcuşili, Mısırla yapılacak barışın Asur tehlikesine odaklanmasını sağlayacağının farkındaydı. Halihazırda Babil Kralı'yla barış yapmış Hatcuşili, hatırı sayılır öneme sahip diplomasi yeteneklerin i Ram ses'te uygulamaya odaklandı. Kadeş Muharebesi'nden on altı yıl son ra, hükümdarlığının 2 1 . yılında uzlaşmalar başladı ve nihayet şartlar kabul edildi. Anlaşma iki gümüş tablet üzerine yazıldı. Tabletin ak tardığına göre anlaşma iki diyarın da tanrılarının şahitliğinde yapıldı. Mısırlılar ve Hiticler artık birbirlerinin bölgesine saygı duyacal