Türk Devrimi Mülakatları [1 ed.]
 9786053602309

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

TARİH

SABAHATI1N ÖZEL IŞil.. ÇAKAN HACI1BRAH1MOCLU TÜRK DEVRİMİ MÜLAKATI.ARI -

C TOıuDYıi I� BANL\SI ltOLTtlR YAYINLAIU, Z.OIO Sertifika No: 11213

EDtrôR

ALlBERKTAY GÖRSEL YÖNl!TMl!N

BİROL BAYRAM DÜZELTİ

ASU YALKUf DİZİN

ERKAN IRMAK GRAFİK TASARIM UYGULAMA

TÜRKİYE iŞ BANKASI KÜLTÜR I. BASKI:

YAYINLARI

NİSAN :Z.OII

ISBN 978-605-360-230-9

BASKI

YAYLACIK MATBAACil..IK LİTROS YOLU FATİH SANAYİ SİTESi NO: 12}197-103 TOPKAPI ISTANBUL

(0212) 612 58 60 Sertifika No: 11931

Bu kitabın tüm yayın hakları saklıdır. Tanırım amacıyla, kaynak göstermek şarnyla yapılacak kısa alınnlar dışında gerek metin, gerek görsel malzeme yayınevinden izin alınmadan hiçbir yolla çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.

TÜRKİYE iŞ BANKASI KÜLTÜR

YAYINLARI

iSTİKLAL CADDESi, NO: 144'4 BEYO(;LU 34430 ISTANBUL

Tel. (0212) 252 39 91

Fax. (0212) 252 39 95 www.iskultur.com.tr

Sabahattin Özel - Işıl Çakan Hacıibrahirnoğlu

Türk Devrimi Mülakatları

T0RKIYE

$BANKASI

KOltOr Yayınları

İÇİNDEKİLER Sunuş

_ ___

_

__xı

A. Türk Devrimi'nin Önderi Mustafa Kemal Paşa'yla Mülakatlar 1 Mustafa Kemal Paşa'yla Mülakat n Mustafa Kemal Paşa'yla Mülakat.

············ -········· --· --·---····-·····-·····-··-···-···-··· ·-·-·-··-·····-······-····

_

-· · ·

·-·

·-·

·-··

. ...

·· ·

·-··

·-···- · ·-··

m Madam Gaulis'in Mustafa Kemal Paşa'yla Mülakatı ..

- ·

---·- ···--

.

. ........... ....... .

iV Mustafa Kemal Paşa'nm Köşkünde Bir Gün

__

··-·-··-· ··--· ·-··---- -

v Mustafa Kemal Paşa'yla Cumhuriyet'in ilanının Arifesinde Yapılan Mülakatın Perde Arkası ve Bir Gazetecilik Başarısının Öyküsü __·--··-····

---·---- ··

· ·- ···---

7

....9

15

· - ·· ·····

··--- - --·--··--

VI Mustafa Kemal Paşa'nm 22 Eylül 1923 Tarihinde Gazetecilere Verdiği Mülakat .

3

. ·-·····························-·-···- ······- -·· -······-·--· ·-····-------···--···--

19

27

B. Türk Devrimi'nin Tanınmış Kişileriyle Mülakatlar 1 Fevzi Paşa'yla M ülakatlar ___ 33 a) Tahkik Heyeti Başkanlarından Fevzi Paşa'yla Trabzon ve Yöresinin Durumu Üzerine Bir Mülakat_ 33 b) Milli Müdafaa Vekili Fevzi Paşa'yla Mülakat .36 __

___

_

______ _____________

c) Milli Müdafaa Vekili Fevzi Paşa'yla Mülakat d) Fevzi Paşa'yla Mülakat

____

39 4

il Rauf Bey'le Mülakatlar. 43 a) Rauf Bey'le MülakaL 43 b) Le ]ournal Muhabirinin Rauf Bey'le Lozan Görüşmeleri Hakkındaki Mülakatı·-- ··--····-···--·-·- ··- · - ····--·--·--··· - -·-·-·60 c) Rauf Bey'le MülakaL-·-···---··----···-·-·-·-·---·-----··------·-----64 ___________________________

_____________________________

m Kazını Karabekir Paşa'yla Mülakatlar. -·-·- ·-· · ·-··-----·- - ···---·-·---- · --··-· · 67 a) Büyük Bir Kumandan ve Büyük Bir Mütefekkir. ·-· ---· ··-· ····67 b) Kazım Karabekir Paşa'yla Ankara'ya Gelişi Üzerine Mülakat.... ·--· ···--· - · · --- -·---···-· ·---·-·-· ·-·-· ·-·- ··- ·--···-··-·-- · ····-·-··--71 ..74 c) Kazım Karabekir Paşa'yla Bursa'da Mülakat.. d) Kazım Karabekir Paşa'yla Mülakat......... ......... ·-·· ·-··-· .. . _ - - · ..76 e) Kazım Karabekir Paşa Karadeniz Sahillerinde_· --·-·-·-· .78 f) Kazım Karabekir Paşa'yla Eğitim ve Bilim Üzerine Mülakat... ·-··············· ·········-·· ··-····---···--·----··-·····-·--·---···-·-----···--····-··--···-··-·······--·······81 iV İsmet Paşa'yla Mülakatlar. . . . . --·· -····· -------------··---·----·--·---··-··--···85 a) Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa'yla Mülakat... ·-----···-·· -···· ··8 5 b) İzmir Mektupları: İsmet Paşa'yla MülakaL---· ·-··----·· -··-·· ·--90 c) Bursa'da İsmet Paşa'yla Mülakat-----···----··--··-····-·----·····-·····--93 d) İsmet Paşa'nın Lozan'da Vakit Gazetesine Verdiği Mülakat.. ·--···-···-··-·--·······-··-·-· ··-··-·-··--·- ·· -···--··-··---····· --···- ·-·- -···-·-· ····· · ---�·-·· -····95 e) Le Matin Gazetesinin İsmet Paşa'yla Mülakatı 97 .

_______ _______

v c_l01 Ali Fuat Paşa'yla Mülakatlar __ 101 a) Moskova Elçisi Ali Fuat Paşa'yla Mülakat__ b) Moskova Elçimizle Türk-Rus Siyasi ve Ekonomik 10 2 İlişkileri Üzerine Mülakat c) Ankara Mülakatları: Büyük Mehmetçik Ali Fuat Paşa_.10 5 ______________

VI 111 Kazım (Özalp) Paşa'yla Mülakatlar a) Milli Mukavemetimizin Canlı Bir Tarihçesi: Kazım Paşa'yla Mülakat_______ · -·----------·· ·-·· ---111 b) Milli Müdafaa Vekiliyle MülakaL.---··-----·---- --·----127 VII Refet Paşa'yla Mülakatlar ... . ...... 129 a) Dahiliye Vekili Refet Bey'le Mülakat._·-· ····-·-· · · ··- -·-- -··· ··--·-. 12 9 b) Refet Paşa'yla Mülakat .. 131 c) İstifa Eden Refet Paşa Hazretleri'yle Mülakat... ·--·····--······--·· -133 ·--·····-·------·-·-- -···-··-·---···-···-

.

···

·-·

.

···-

·----·--------·--·----·-- ·--··-···· - - · · · - - · · --·--·- ···-

d) Refet Paşa'nın Saltanat-ı Milliye Hakkında Açıklamaları..... -·-- -·· - -·· ·-· ·-- · · -·



---- ·

--

·

·

-

-



_

--····

··-··----·--·- 134

VIII Ali İhsan Paşa'yla Mülakatlar . . .. -·-- ·-· ··-- .................. . . 139 a) Ali İhsan Paşa'yla Akşehir'de Mülakat ·-·-·---·-·- ·-· --···· · - ···-··-139 b) Ali İhsan Paşa'yla Mülakat ·-·-- -- -···-- -·--···--. . ---·--···- ... .. 142 c) Ali İhsan Paşa'yla Mülakat____ 1 44 ________ __ ____ __

___

·

··

· - · · - · ·--

-···-·--·-··-·-·-·--·---·- ---·--········

····--·-·

IX Sivas Kongresi Eskişehir Delegelerinden Hüseyin Bey'le Mülakat__··-·--·----·-·--- -- ·--------- ·- ·--·-· 15 3 x Cami Bey'le (Baykut) Mülakat...

...-----·- -

-·--··--···-·--·-·-··-·· --·-·--- ·--·-··

1 55

XI Kara Vasıf Bey'le Mülakatlar 157 a) Kara Vasıf Bey'le Mülakat_·-·---·----------------··-·157 . 15 9 b) Kara Vasıf Bey'le Mülakat c ) Sivas Mebusu Kara Vasıf Bey ile Mebuslar Arasında Bir Parti Oluşturulmasına İlişkin Mülakat_ ________________l60 ____________________________

_____

xn Fatma Seher Hamm'la (Kara Fatma) Mülakat

x:m Ankara Belediye Başkanı Ali Bey'le Mülakat

163

___ _

-...167

__

C. Vekiller, Mebuslar ve Bürokratlarla Mülakatlar 1 Dahiliye Vekilleriyle Mülakatlar

171 a) Dahiliye Vekili Adnan Bey'le MülakaL. ·--··--·· - ···-···-··171 b) Dahiliye Vekili Ata Bey'le MülakaL.. · -·--- -···-···-···· --·· -··-- ---·-·-··---173 ______________________________________________

-· · ·

_____

il Kozan Mebusu İhsan ve Gaziantep Mebusu Kılıç Ali Beylerle İstiklal Mahkemeleri Hakkında Mülakat..

175

_____________

m Hariciye Vekili Bekir Sami Bey ve Dış Temsilcilerle Yapılan Mülakatlar..

1 79 a) Hariciye Vekili Bekir Sami Bey'in Daily Express Gazetesine Verdiği Mülakat·------·-·-·----·----·--·---·17 9 b) Hariciye Vekili Bekir Sami Bey'le MülakaL- · ------·-----·· ·. 182 c) Hariciye Vekili Bekir Sami Bey'le MülakaL. ·-···-·-··-�···-· ··- ·- --183 d) Bekir Sami Bey'le Mülakat---·----·-···------------·--··--·· -·--··-··-185 e) Buhara Elçisi Galip Paşa'yla 23 Şubat 1922'de Yapılan Mülakat·-· ·- ···-·--·· · · · · - ·· . . 18 7 f) Paris Mektupları: Mümessil Vekili Hüseyin Ragıp Bey'le Mülakat 190 ..

--·-- ---····---···-···---··--·-·-·-··--··---·-··············--···-·-·······-·······--····-·····-·--·······

·· -

·-

--

-

.

·--·

·

-- ·-··-·· ·

··



_··---···-·---·-·-·-·-···----·----···- · - · · · - · · -

·· · - ······ ·· - ·· ·

·· · -·---· ·

-· -- · -

__

iV İktisat Vekilleri ve Rüsumat Genel Müdürüyle Mülakatlar. 19 3 19 3 a) İktisat Vekili Celal Bey'le Mülakat __

-------·-···-·

b) İktisat Vekili Hasan Bey'le Eskişehir Çiftçi Bankası Meselesi Hakkında Mülakat.. ·-·-· · - · -·

-·--·

··

.. . ....

... . . ... .

..

.197

c) 1921 Y ılı Gümrük İşleri Hakkında Rüsumat Genel Müdürü İhsan Bey'le Mülakat

___________

l99

v Maarif Vekilleriyle Mülakatlar . . . .... . . · - · ---··-- --·---------·-·-·-·-205 a) Hamdullah Suphi Bey'le MülakaL..·- ··---·· ·---·- -····-·- ·-···-·-..·······--········-.205 b) Yeni Maarif Vekili Vehbi Bey'le Mülakat ........ . . .·-· ·--········ -- · -·-209 ___

.

.

.

VI Adliye Vekili Refik Şevket Bey'le Mülakat

. . .... . . . ............. .211

VII Sıhhiye Vekilleri ve Bir Bürokratla Mülakatlar.... ..... ..... . ...... ..............217 a) Refik Bey'le Mülakat. ............................................................................................................ ......217 b) Mevcut Sağlık Sorunları Hakkında Rıza Nur Bey'le Mülakat ·· · ······-·····--.221 c) Hıfzıssıhha Şube Müdürü Ekrem Bey'le Mülakat · · -·· --..222 ················· ·····-····-···- ····---··-·······-····---·-·-··-

____

vın Şer'iye ve Evkaf Vekiliyle Mülakatlar. . . . . . ..... ................... 227 a) Mustafa Fehmi Efendi'yle Mülakat ··· ·· ··· · - · --··-··· ·--····· ···---···-····-·--·· .227 b) Mustafa Fehmi Efendi'yle MülakaL_. ·-- ·-------- -···-··---·--..229 c) Mustafa Fehmi Efendi'yle Mülakat.·--···-·---- ·---·----·--·-·-·· -..232 .

.

_. .

______

IX

135 a) Ömer Lütfi Bey'le Mülakat. · -··--··- ·---- -·--··---····--· - ···-- · ·· - - ···- . ..235 b) Nafıa Vekaleti'ndeki Çalışma ve Yapılan İşler Üzerine Vekille Mülakat_·--··--·---·----- ·----·-·---·---··-·-------·--23 8

Nafıa Vekilleriyle Mülakatlar

_____________ _ _ _ ______________________ _ _ _ _ _ _ ________

D. Kurtuluş Savaşı Sonrası Mülakatları 1 Mebus Yusuf Akçura'yla 1923 Seçimleri Üzerine Mülakat._243

il Seçimler Üzerine Mebuslarla MülakaL

·----··--·--·-·---·-·

m Kırklareli Mebusu Şevket Bey'le MülakaL

..-- -·-

iV Çatalca Mebusu Şakir Bey'le Mülakat

.·-· ·--···

··- ·



v Mübadele ve İmar İşleri Üzerine Mülakatlar a) Karma Mübadele Heyeti'nden General Dolara'yla Mülakat..... . b) İmar Vekaleti Müsteşarıyla Mülakat ...

......

····· -

·-

.

.

.

- ··-···-·--··-·---·----·-·

··

···

-··- - ··

m m•m ..

- ··

.

VI Darülfünun Emini İsmail Hakkı Bey'le Mülakat...

Dizin

··

···-··

- · ·

····--·

····

·- ·

· -- · ··· - · · · · - · · - · · ·



· ·

···

-247

· · ·-

..

-- -- · ·-· · -··

. ...

m

__

249

-251

.255 . ...258 m

....... . 263 .. .267

Sunuş

19. yüzyılda Leopold von Ranke'den başlayarak tarih bir yandan onu yapan siyasi önderlerin ya da devletlerin tarihi olmaya devam etmektedir. 20. yüzyılın başında yeni, bağımsız bir ulus devlet inşa­ sı için yola çıkan önderlerin doğrudan eylemin içinde yer alan kişi­ ler olarak dönemi algılayışları ayrı bir önem taşımaktadır. Bu açıdan Türk Devrimi Mülakatları'nın ana kesiti Anadolu ulusal eyleminin asker-sivil aktörleriyle yapılan mülakatlardan oluşmuştur. Mustafa Kemal Atatürk, Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir, Refet Bele, İsmet İnönü, Ali Fuat Cebesoy, Kazım Özalp, Ali İhsan Sabis paşalaı; Rauf Orbay, Kara Vasıf gibi dönemin etkin simalarının ulusal mücadele döneminde kendileriyle yapılan söyleşiler ihtilalci kadronun içinde yaşanan süreci algılayışını ortaya koymaktadır. Mustafa Kemal Ata­ türk tarihi biçimleyen önderlerin çoğundan 1927 yılında yazdığı Nu­ tuk'la aynı zamanda tarihe ışık tutan bir lider olmak itibariyle ay­ rılır. Onun 1927'de geçmişe bir projeksiyonla tuttuğu ışık yanında, gerçekte olayların içinde yer alışı sırasındaki izlenimleri ve görüşle­ ri daha da önem taşımaktadır. Kitapta bir kısmı Mustafa Kemal'le yapılmış şu ana dek tümüyle gün yüzüne çıkmamış mülakatlara yer verilmiştir. Öte yandan, ulusal mücadeie salt bu önderlerin değil, top­ lumun belki de görünmez kahramanlarının da tarihidir. Bu açıdan bu bölüm içinde ulusal mücadelenin kadın kahramanı Fatma Seher Hanım'la yapılan mülakata da yer verilmiştir.

Xll TORK DEVRiMi MÜLAKATLAR!

Ulusal mücadele lstanbul'a rağmen, kendi siyasal organını ve bu organın yürüttne gücünü oluşturmayı başarabildi. 23 Nisan 1920'yle başlayan süreçte Anadolu hareketini yönlendiren bu siyasal güç aynı zamanda etkinliği içindeki Anadolu'nun sorunlarını çözmekle de yü­ kümlüydü. Bir yandan yeni devlet adına yürütülen bağımsızlık sa­ vaşı yanında, bir yandan da ekonomik faaliyetler, eğitim sorunları ve bayındırlık gibi çalışmaların bir arada yürütülmesi bir zorunlu­ luktu. Bu açıdan 1. TBMM'nin etkinlik alanını ilgilendiren mülakat­ lar kitabımızın bir diğer ana kesitini oluşturmuştur. Savaş nedeniy­ le öğretmenlerin zorunlu askere alınmasıyla eğitimde yaşanan zor­ luklar kadar, yıkılmış bir ülkedeki bayındırlık sorunları, Anadolu'nun kuduz, sıtma ve frengiyle mücadelesini ortaya koyan sağlıkla ilgili görüşmeler, yani doğrudan doğruya halkın yaşamsal sorunlarını il­ gilendiren mülakatlar 1920-1923 arası toplum analizleri üzerine iz sürebilmemizi sağlamaktadır. Kitabımızın dördüncü bölümünü ise Kurtuluş Savaşı'nın hemen sonrasındaki mülakatlara ayırdık. Özellikle devrim sürecini motive edecek olan il. TBMM'nin seçimlerine ilişkin mülakatlarla yine Ana­ dolu'yu oluşturan insan kitlesinin yeniden biçimlenişine yol veren mübadele işleriyle ilgili söyleşilerin erken Cumhuriyet döneminin fo­ toğrafını çekmemize bir nebze olsun yararlı olacağı düşünülmüştür. Doğal olarak mülakat metinleri günümüz Türkçesine uyarlandı. Mil­ li Mücadele'yi önder kadrosunun dilinden anlamak isteyenler için yarar sunması dileği ve saygılarımızla. Sabahattin Özel - Işıl Çakan Hacıibrahimoğlu

A. TÜRK DEVRİ M İ 'N İ N ÖNDERİ MUSTAFA KEMAL PAŞA'YLA MÜLAKATLAR

Mustafa Kemal Paşa'yla Mülakat

Genel durum - Londra Konferansı - Milli amacı sağlayacak bir barışı memnuniyetle karşılarız- Sovyet Cumhuriyeti'yle mü­ nasebetimiz - Komünizm ve Türkiye - Londra Konferansı ve Moskova·- Bilinen lstanbul zihniyeti Milli hareket bir kuvvetli ışık gibi son günlerde en uzak ve en inat­ çı kötümser gözleri de kamaştırmaya başladı. Anadolu yaylaların­ dan ve dağlarından bir millerin bekası uğruna çıkan ses, içinden pa­ zarlıklı düşmanlarca amaçsız ve kişisel bir ayaklanma gibi görülmek­ teydi. Fakat eski sözlerinin yalan olduğunu bu son davetleriyle yine kendileri ilan ediyorlar. Gerekli sebatının verimlerini görmeye başlayan Büyük Millet Mec­ lisi uzun çalışma ve coşkusu arasında bir ferahlık saati geçirmekte olsa gerektir. Bu ferahlığı doğuran durum hakkında fikirlerini öğren­ mek üzere reisleri Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'nden bir mülakat rica ettim. Paşa'nın şehrin gürültülerinden uzak büyük ve düz mesafeler or­ tasında mevcut ikametgfilıı sade, sakin, adını ve harekanru bütün dün­ yanın merak, araştırma, sevgi, hırs, menfaat, dostluk gibi birbirine

4 TI)RI( DEVRiMi MÜLAKATlAAI

zıt fakat ilgili duygularla takip ettiği kişiyle yazı odasında görüştüm. Basit bir yazı masasının önünde, başyaverinin bir mesele hakkında­ ki açıklamalarını dinliyordu. Duvarlarda asılı çok süslü bir iki Kafkas kılıcı, kitap rafının üze­ rinde duran birkaç kıymettar tespih ve Kuran -ki Afrika'dan ve Ara­ bistan'dan hediye gönderilmiştir-, sonra Hint ileri gelenlerinden ba­ zılarının övücü ithaf içeren fotoğrafları İslam diyarlarında kendisi­ ne karşı mevcut sevgi ve ümidi özetleyerek her türlü debdebeden arın­ mış, sıcak ve aydınlık odaya derin ve sevimli bir anlam veriyordu. - Ne öğrenmek arzu ediyorsunuz? diye sordu. S.- Genel durumumuzu nasıl görüyorsunuz efendim? C.- İç durumumuzdaki düzelme sayesinde dünyanın genel duru­ mu her gün daha fazla lehimize gelişmektedir. Bu gelişmelerden mil­ letimizin yaşamasını ve bağımsızlığını sağlayacak maddi sonuçların çıkarılması zamanını pek uzak görmüyorum. S.-21 Şubat'ta Londra'da toplanacağını öğrendiğimiz konferans karşısında durumunuz ne olacaktır? C.- Türkiye Büyük Millet Meclisi ülkemizi parçalanmaktan, ba­ ğımsızlığımızı ihlal edilmekten tamamen korunmuş bulundurmak gayesini mutlaka silahla, kan dökerek elde etmeye heveskir ve istek­ li değildir. Değiştirilmesi mümkün olmayan milli amacı sağlayacak bir barışı büyük bir memnuniyetle karşılar. Buna dayanarak İtilaf Dev­ l etleri Türkiye meselesini söz konusu Londra Konferansı'nda ciddi­ yet ve samimiyetle halletmek istedikleri takdirde, karşılarında bütün millet ve ülkeyi gerçek yetkiyle temsil eden meşru muhatapları bu­ labilmeleri için Türkiye Büyük Millet Meclisi Londra'ya gitmek üze­ re bir heyeti yola çıkarmak üzeredir. S.- Rusya Sovyet Cumhuriyeti'yle mevcut ilişkilerimiz ne halde­ dir? C.- Ruslarla mevcut dostluğumuz daima iyi bir halde devam et­ mektedir. Moskova'da toplanmak üzere olan konferansta hazır bu­ lunacak delege heyetimiz, tahminime göre Moskova'ya ulaşmak üze­ redir. Bu konferansta bütün Kafkas meselelerini millet ve ülkemizin menfaatine uygun bir şekilde kesin bir sonuca yaklaştırabileceğimi­ zi ve Rus Sovyet Cumhuriyeti ile Türkiye arasında mevcut dostl�ğu

MUSTAFA KEMAL PAŞA'Yl.A MOL.AKAT 5

maddi esaslarla güçlendireceğimizi kuv­ vetli olarak ümit ediyorum. S.- Komünizm ile Rus dostluğu esasları arasında bir ilişki var mıdır? C. Komünizm sosyal bir meseledir. Ülkemizin durum u, sosyal şartları, dini ve milli geleneklerimizin kuvveti Rus­ ya'daki komünizmin bizce uygulanma­ sına uygun olmadığı kanaatini doğrular bir niteliktedir. Sonzamanlardaülkemiz­ de komünizm esasları üzerine kurulan partiler de bu gerçeği denemeyle kavra­ yarakfaaliyetlerini sonlandırma gereği­ ne kani olmuşlardır. Hatta bizzatRus­ ların düşünürleri dahi bizim için bu ger­ çeğin ortaya çıktığına inanıyorlar. Dola­ yısıyla bizimRuslarla olan ilişkilerimiz ve dostluğumuz ancakiki bağımsız dev­ Teşkilat-ı Milliye Heyet-i letin birlik ve ittifak esaslarıyla ilgilidir. Temsi/iyesi Reisi: Mustafa Kemal Paşa (Yeni Gün, 13 Teşrin-i Evvel S. Londra Konferansı'na katılma­ [Ekim] 1919). mızMoskovaKonferansı'nda ne türlü etki yapabilir? C. LondraKonferansı'na katılmaktan amaç milli gaye ve esas­ larımız dairesinde millet veülkemizin yararını sağlayarak dünya ba­ rışının iadesine hizmet etmektir. Bu insani amaç ve hareketin, Tür­ kiye'ninRuslarla mevcut dostane ilişkilerini ve bu dostluğa dayanan bağlarını ihlal etmesi kesinlikle söz konusu olamaz. MoskovaKon­ feransı'ndaRus Sovyet Cumhuriyeti liderleri bizim samimiyetimiz­ den şüphe etmeyeceklerinden bu hareketimiz oraca da pek doğal ka­ bul edilecektir. S.- İstanbul'la olan haberleşmeler hangi sonuca yaklaştı? C.- Tarafların birbirine gönderdiği bütün telgraflar BüyükMil­ letMeclisi huzurunda aynen okundu. Bunların anlamına göre genel­ de meydana gelen kanaat şudur: İstanbul henüz düşman süngüleri­ nin altında gerçek durumu kavramaya, millet ve ülkenin gerçek ya-

6 TÜRK DEVRiMi MOLAKATL.ARI

rarını sağlayacak isabetli kararı kabul etmeye uygunolmayan bili­ nen zihniyet halindedir. TürkiyeBüyükMilletMeclisi milletin azim ve imanına dayanarakİstanbul'u düşman tehdidinden ve işgalinden kurtar arak vatana katmak, saltanat vehilafet makamlarının özgür­ luğünün iadesine yönelik görevini ifa için çalışacaktır. Kendisine teşekkür ederek huzurundan ayrıldım. RuşenEşrefl

ı

Hakimiyet-i Milliye, 6 Şubat 1921.

il Mustafa Kemal Paşa'yla Mülakat

Türkiye Türklerindir - ls'tanbul bizimdir - Kumar oyunlarını yasakladık Enver'e uygun bir parti yoktur - Sovyet teşkila­ tı bizim teşkilatımızla esasında farklıdır -

Associated Press Ankara muhabirinin Mustafa Kemal Paşa'yla yaptığı mülakat metni ]ournal d'Orient gazetesinden alınmıştır. "Yıllarca mücadele mecburiyetinde kalsak bile biz YunanWan Ana­ dolu'dan kovmaya kuvvede karar vermiş bulunuyoruz." Mustafa Kemal Paşa Ankara Ovası'na egemen küçük bir kasaba civarında­ ki sayfiyesinde beni kabul ettiği sırada ilk söylediği söz buydu . Son­ ra ekledi: "Türkiye Türklerindir." İşte milliyetçilerin ilkesi. "Biz haklarımızı korumak için mücadeleye devama karar verdik. Zaten tarih bir yüzyıl devam eden savaşlar bile kaydeder. Yenilen ta­ rafın savaş giderlerini ödemesi adalet gereğidir. Savaş amaçlarımız açıkça belirlenmiştir. Trakya'ya gelince, Doğu Trakya bizim hinterlandımızın ayrılık kabul etmez bir kısmını oluşturur. Çoğunluğu Türklerden oluşmak­ tadır. Trakya'nın geri kalan kısmında halkoyuna başvurma yönte­ mini memnuniyetle kabul edeceğiz. İstanbul bizimdir. Bununla be-

8 TORK DEVRiMi MOLAKATl.ARI

raber Boğazlar ve Mar­ mara için başkentin gü­ venliğinin sağlanması ve garanti edilmesi şartıyla bir çözüm şeklini kabu­ le hazırız . Savaşın masraflı, pa­ halı bir iş olduğuna her zamandan çok inanıyo­ rum ve yarattığı felaket­ lere, acılara üzülürüm. Fakat savaşmadan silah­ ları bırakmak, bu bizim için tam bir yıkım oluş­ turur. Bizi barış

ve sükfuı

içinde bırakırlarsa eko­ nomik faaliyetimizle Türkiye'nin yenileşme­ ..ı. 1

.;.. •

,A:,a•

..,; • .,.'il-

#O'''· ı;,;

�� i/ Jlw·t11is

---·...

Tilr•iy• Büyü• Milkt Mtclisi Rtisi vt Ba,•umandanımız Gazi Mustafa Kmıal Pa,a Hazretleri. (ileri, 4 TeJrin-i Sani 1338 /4 Kasım

1922/

sine ve canlandırılması­ na

çalışacağız. Alkollü iç­

kilerin satışının yasaklan­ ması hakkında şiddetli yasalar uygulanmasına başladık. Kumar oyunlarını yasakladık.

Amerika Birleşik Devletleri'nin bizimle ticari ilişkileri sürdürme­ sini ve bize sevgi ve dostluk göstermekte devam etmesini istiyoruz . Biz birleştik. Hükümeti devirmeye çalışacağı söylenen Enver'e uygun bir parti olduğu doğru değildir. Bolşeviklerle ilişkilere gelince, biz onlarla bir dostluk antlaşma­ sı imzaladık . Antlaşmanın başlıca maddelerinden biri, Bolşeviklerin ülkemizde propaganda ve kışkırtmalardan kaçınacaklarını emreder. Çünkü Sovyet teşkilatı, bizim teşkilatımızla esasından farklıdır. "2

ileri, 2 Eylül 1921.

111

Madam Gaulis'in Mustafa Kemal Paşa'yla Mülakatı

Paşa'nın kişiliği ve Teşkilat-• Esasiye ve hükümet usulü hak­ kındaki fikirleri - Gelecekte yönetim merkezi nerede olmalı­ dır? lstanbul hilafet yeri - Avrupa ve Asya'ya karşı siyasi pren­ sip aym Yeni Türkiye'de kadmlarm haklan ile erkeklerin hak­ lan arasında fark olmayacaktır -

-

Geçen Aralık'ta (1921) bir akşam konuğu olduğum Mustafa Ke­ mal Paşa'ıun dairesinde konuşuyorduk. (Sansür.) Kuvvetleri sayesin­ de kurtulan Türkiye'nin meşrutiyet usulüne dair fikri neydi? İzmir, Bursa, İstanbul ve Trakya'ıun yeniden Türkiye'nin olduğu, bütün dün­ yayla tekrar siyasi ve ekonomik ilişkilere girerek Anadolu'yu onar­ ma ve canlandırmak gerektiği zaman hükümet yönetimi nasıl sağ­ lanabilecek? Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları Sivas Kongresi'nin, Ankara Millet Meclisi tarafından onanan kararlarını koruyacaklar mı? (Sansür.) O zamanlar Ankara ve İstanbul tam merakla bunu göz önünde bulunduruyordu. Mustafa Kemal'in belirgin niteliklerinden biri de beklemeyi bil­ mesidir. Her şeyin zamanını bekler ve en yakınları, en samimi dost­ ları bile fikrini tamamen bilmezler. Bununla beraber eğer isterse fik-

10 TÜRK DEVRiMi MOLAKATLARI

rini kuvvetle, açıklıkla ve etkili bir mannkla söyler: "Teşkilat-ı Esa­ siye Kanunumuzu biliyor musunuz?" En çok hanrıma gelen Mustafa Kemal'in ilk bildirileridir. 1917'de Talat ile Enver'e gönderdiği ve Alman Komutanlığı'nı hedef alan dik­ kate değer raporları 1919'da elime geçmişti. Sivas Kongresi konuş­ malarında da aynı kalemi, aynı ruhu bulmuştum. Tüın siyasi ilke­ ler Avrupa tarafından hayli zaman sonra anlaşılan bu birkaç cüın­ lede saklıydı. Bunlar Avrupa'nın sandığı gibi genç bir başkanın boş sözlerinden, boş kurumlarından değildi. Mustafa Kemal'in asıl kuv­ veti yapamayacağı şeyden hiç söz etmemesidir. Türk milletine kar­ şı eğitim usulü onun gözünün önüne birtakım hülyalar değil, en çe­ tin gerçekleri koymaktan ibarettir. Basit ve açık gayeler başlangıcında İslam'ın büyüklük aracı olan halk kanununa (demokrasi) dönüş. İşte esas. Mustafa Kemal buna ek olarak zamanın sosyal zorunlulukları, ihtiyaçları duygusunu da telkin ediyor. 1919 Mart'ında İstanbul'da vukua gelen ani darbe Türkiye'nin en faal unsurlarını Anadolu'ya sevk ettiği zaman, orada feshedilen Meclis-i Mebusan Ankara'da toplanarak Büyük Millet Meclisi ku­ ruldu . Yeniden seçilen mebuslar son adama, son karış toprağa ka­ dar savaşmaya yemin ederek İstanbul darbesiyle duran işi tekrar ele aldılar. Meclis'in 20 Ocak 1921 'de kabul ettiği Teşkilat-ı Esasiye Ka­ nunu'nun başlıca noktalarını aktarıyorum: "Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir. Y önetim usulü bu kura­ la dayanır. Millet mukadderan hakkında doğrudan doğruya, gerçek­ ten kararlar alır. Yasama ve yürütme gücü milletin tek temsilcisi olan Millet Meclisi'nin hakkıdır. Üyeler iller halkı tarafından seçilir, fa­ kat yalnız seçildikleri ili değil, bütün milleti temsil eder. İç ve dış si­ yasete ait tüm işleri Meclis üstlenir. Vekiller Meclis tarafından ayrı ayrı seçilir ve Meclis'e karşı bireysel sorumluluk taşırlar. Bir vekilin düşmesi, diğer vekillerin de düşmesini gerektirmez." Başkanına gelince, Meclis'in kendisine verdiği yetkiye bağlı olarak yasama ve yürütmeye ait her şey sonunda onun elinden geçer. Mille­ te karşı sorumluluğu üstlenir. Bugün fazladan savaş ve düşman istila­ sı nedeniyle Mustafa Kemal Paşa'ya başkomutanlık da verilmiştir.

MADAM GAUUS'tl

MUSTAFA KEMAL PAŞA'YLA MOl..AKATl

Herkes seçti ği b aşkana boyuneğeı: Sa­ karyaSavaşı'ndan sonraMustafa Kemal zaferkazanmış olarak Millet Meclisi'nin huzurun açıktığı zam� kendisini karşıla­ yan alkışlara cevaben orduyu takdir ve kutladıktan sonra demiştir ki: "Milli sınır­ larımız dahilinde tamamen bağımsız ya­ şamaktan başka bir emelimiz yok. Avru­ pa'dan doğal haklarımızı çiğnememesin­ den, diğer milletlere karşı kabul ettiğini bize karşı da kabul etmesinden başka bir şey istemiyoruz" . Bundan sonraki sözle­ rini de Meclis alkışlarla karşılamıştı: "Müslüman veHıristiyan unsurlar arasın­ da hiçbir fark yoktur. Hepsi aynı hakla­ Fransız muharrire-i edebiyyesi ra sahiptir ve buhaklan koruyacaklarclıı:" Madam Georges Gau/is. (Yeni Gün, 31 Teşrin-i Evvel [Ekim] S.- Asıl yönetim merkezi neresi ola­ 1919). cak? C.- Siyasi yönetim merkeziAnadolu'nun göbeğinden başka bi r yerde olamaz. Avrupa veAsya temsilcilerinin bizimle orada temasa geçmeleri, diplomatik meselelerin orada görülmesi, iç ve dış siyase­ tin orada kararlaştırılması ve hükümetin orada işlemesi gerekir. S. Ya İstanbul? Hissedilmeyen bir tehlikeyle özgüven duygusunu karıştıran ha­ fif tebessümü bir an belirdikten sonra tekrar ciddi tavrınıalarak: C.- İstanbul hilafet yeri olacaktır. Bütün milletin muhterem pa­ dişahı zat-ı hilafet-penahiİslam'ın büyük temel direği olarak kala­ caktır. Hilafet, saltanat veOsmanlı hanedanı korunacaktır. Yaban­ cı hilelerine karşı koruduğumuz dini bir makamda kişisel meseleler önemli olamaz. Kendisininkine karşı fikirlerin önünü almak hususundaki alışkan­ lığının sevkıyla söylemek üzere bulunduğum itirazı durdurdum. Mus­ tafaKemalPaşa devam etti: - Hayır, ciddi bir mukavemet olmayacaktır. Pek az sayıda birkaç kişi protesto edecektir. Meclisimizi inceleyiniz. Türk milletinin işine

11

12 TÜRK DEVRiMi MÜl.AKATlARI

derecelere kadar anladığını, siyasi eğitimini ne kadar süratle tamam­ ladığını göreceksiniz. Meclis'te milletin tüın unsurlarına rastlayacak­ sınız. Onları yakından inceleyiniz: Bakınız, Misak-ı Milli'nin bütün kapsanunı anlamamışlar mıdır? Bugün asker bağımsızlık için dövü­ şüyor. Türk milleti artık kandırılmak istemiyor. Olumlu işlere, sonuç­ lara hasrettir. Hülyalar bize çok pahalıya oturdu. Biraz sonra İ�lam kelimesini kullanmam üzerine tekrar söze baş­ ladı: - Panislamist değilim. Bu, İslam ülkelerinde sömürgeleri olan mil­ letlerin kullandığı önemli bir sözdür. Biz Türk'üz, işte o kadar. İyi Müslüman olmak bizim için yeterlidir. Avrupa için de, Asya için de prensibimiz aynıdır: Dost kazanmak, tam bağımsızlığımızı korumak, her şeyi Türk bakış açısından görmek. Osmanlı şehinşahlığını yok eden fikir ve teorilere karşı olumlu bir tepki. Artık bundan sonra it­ tifaklar, birtakım payandalar olmayacak. Onları birbirine karşı kul­ lanmayacağız. Siyasi bütünlüğümüzü onlara karşı bile savunmakta kararlı olacağız. Samimi dostlar kazanmak için en iyi yol bu değil mi? Biraz sonra sofraya oturmuştuk. Mermerden güzel bir fıskıyenin suları çevremizde mırıldanarak kışa rağmen açan çiçeklerin üstüne dökülüyordu. Bilmem nasıl oldu. Söz uzadı, kadına geldi: S.- Bu kadar derin bir şekilde değişen Türkiye'de onun durumu ve yeri ne olacak? C. Eşitlik adına, erkeklerin hakları neyse, onlarınki de aynı. Öz­ gürlüklerini hakkıyla kazandılar. Milletin yarısının sosyal hayata ya­ bancı, uzak kalması kabul edilemez. Mustafa Kemal Anadolu'ya üç gezimde gördüklerimi, tarlalar­ da, taşımalarda çalışan, siperlere kadar askerin çabasına katılan ka­ dınları bana hatırlattı. Biliyordum ki, müreffeh sınıfların eşleri de aynı şekilde gerekeni yapma örneğiydiler. Evet hepsi özgürlükleri­ ni hak etmişlerdi. Güç sorunlara doğrudan değindiğimiz bu karşı­ lıklı konuşmadan çıkan sonuç şuydu: Mustafa Kemal'in barış pla­ nı da, savaş planı kadar sağlamdı. Niçin mi? Zira daha başlangıcın­ dan beri savunma mücadelesinin amacı barışn. Mustafa Kemal Paşa Türk erlerinin boşuna kaybedildiklerini görür görmez, Alman ge-

MADAM GAUUS1N MUSTAFA KEMAL

PAŞA'YLA MÜLAKATI

nerallerine hücumları, Enver veTalat'la anlaşmazlıkları üzerine bu uz un mücadelenin her evresinde görevle gönderildiği çok uzak yer­ lerdeTürk halkıyla doğrudan doğruya temasa gelmişti. Bu şekilde milli bir kahramanolmuştu. Mevcut hareketin ille esasları1916'da atılmıştı. Memuriyet şeklindeki sürgün ve gezilerinde düşünecek za­ man bulmuştu; şüphesizo zamanAlmanya'nın müdahalelerine kar­ şı tasarladığı savunma planı, mevcut durum da şimdiki düşmana kar­ şı uygulannııştır. Must.JaKemal'in büyük meziyet ve hizmetiTürk halkına en uy­ gun, açık bir hükümet programını herkesin anlayabileceği bir kaç il­ keyle özetlemişolması ve sonradaonu kuru bir düşünce halinde bı­ rakmayarak askeri harekatla savunmuşolmasıdır. 4Mart19223

Yeni Şark, 10 Man 1 922.

13

iV Mustafa Kemal Paşa'n ı n Köşkünde Bir Gün

Çankaya denilen güler yüzlü bir köy - Genç öğrencilerin he­ diyesi kılıçlardaki mesajlar - Prenses Kadriye'nin hediyesi si­ gara kutusu - Kuran-ı Kerim aramızda bir sadakat ve dostluk bağı teşkil edecektir Le Petit Parisien Anadolu muhabiri Ankara' dan yazıyor: "MustafaKemal PaşaHazretleri, bu sabahbeni Çankaya'daki köşk­ lerine davet ettiler. Yoldan oraya gidinceye kadar unutulmaz saat­ ler geçirdim. Ankara'dan bi rkaç ki lometre mesafede, bir tepenin ya­ macında, yemi ş ağaçları ile bağların arasında eşrafın sayfiyeleriÇan­ kaya denilen güler yüzlü bir köy teşki l etmektedir. Milli kahrama­ nın ikametgahı birçok dai reden oluşmaktadır. Ağaoğlu Ahmet Bey'le beniÇankaya'ya götürenPaşa'nın askeri otomobili beyaz bir evin önün de durdu. Yan tarafta duran bir nöbetçi bi zi selamladı. Kısa bir dehli zden geçerek birinci pavyona dahil olduk. Yaverle­ rin odaları buradaydı. Kare şeklinde bir bekleme odasınagelmi ştik.

16 TÜRK DEVRiMi MÜl..AKATLARI

Karşılıklı iki pencereden içeri, kalın perdelerden süzülen gayet tatlı bir ışık giriyordu. Pencerelerin önünde ve her ilci tarafında erkan min­ derleri vardı. Duvarda, zeminde, divanların üzerinde, hasılı her yer­ de şayan-ı hayret nefasette halılar bulunuyor. Duvarda ilci tablo var­ dı. Bunlar milli kahramana genç öğrenciler tarafından hediye edil­ mişti. Bunlardan biri üst üste çaprazvari konulmuş iki kılıcı göste­ riyordu. Kılıçlardan biri kırık ve üzerinde 'Zulmün topu var, gülle­ si var, kal'ası varsa' mısraı yazılı. Diğer kılıç .üzerinde ise 'Hakk'ın da bükülmez kolu, dönİnez yüzü vardır' mısraı yazılmış. Diğer levhadaysa kırmızı zemin üzerine şu cümle nakşedilmiş: 'Düşman vatanı bağrından vuruyor, onu kim müdafaa edecek?' Mustafa Kemal Paşa Hazretleri beni yemeği birlikte yemeye davet etti. Yemek masasının büyüklüğü başkomutanın ne kadar konuk­ sever olduğunu gösteriyordu. Masa üstündeki latif bir leylak deme­ ti odaya tazelik veriyordu. Bir yaver bizi başkomutanın ikamet et­ tiği daireye götürdü. Zemin katı iki odadan oluşuyordu. Bunlardan biri salon, diğeri Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'nin çalışma odasıy­ dı. Odanın kapısı ardına kadar açıktı. Etrafımdaki şeyleri görmeye­ rek birkaç adını attım. Bir adam yavaşça ayağa kalkn. Başkanın önün­ de bulunuyordum. Daha ilk temasta sağlam bir iradenin sizi sardı­ ğını, büyülediğini hissediyorsunuz. Birkaç saniye içinde başkomutan konuğunu kelimenin tam anlamıyla kendisine bağlıyordu. Yavaş, fa­ kat serbest bir hareketle güçlü ve asabi bir el açık olarak size uzanı­ yor. Mustafa Kemal Paşa Hazretleri sabahleyin sivil elbise giyiyor­ lar. Kendileriyle üç saat sürekli konuştuk . Daha doğrusu başkomu­ tan konuştu. Yapmak istediğim mülakatın sınırlarını önceden karar­ laşnrmıştım. Başkan dilimizi anlıyor ve konuşuyor. Öyle olmakla be­ raber Türkçe konuşmak istiyor. Ağaoğlu Ahmet Bey bize tercümanlık etti. Başkomutan tercüme­ yi dikkatle takip ediyor ve ara sıra müdahale ederek daha muvafık bir kelimeyi bizzat kendisi buluyor. Bu mülakat esnasında etrafıma bakmak aklıma bile gelmedi. Mustafa Kemal Paşa Hazretleri geniş bir koltuğa oturmuştur. Pren­ ses Kadriye'nin hediyesi olan büyük bir sigara kutusu önümde açık duruyor. Bir hizmetçi küçük bir fincanla geleneksel kahveyi getirdi.

MUSTAFA KEMAL PAŞA'NIN KÔŞKONDE BiR GON

Bu mülakat esnasında bize getirilen kahvelerin sayısını sayamadım. Başkomutan durmaksızın sigara içiyor, bütün hareketleri kuvvet, sü­ kunet ve özgüven gösteriyor. Halinde hiç telaş yok. Ara sıra kalkı p birkaç adım yürüyor, sonra yine oturuyor. Konuştuğu süreceyüzyılımızın belki en şayan-ı hayret siması olan bu şahsa nüfuz ve onu analiz ediyordum. Sesi ahenklidir. Bir fikri ayrıcabelirtmek istediği zaman sözüne fazla bir açı klık veriyor, göz­ leri muhatabı na dikilmiş. Konuşma esnası nda göze çarpan büyük bir açıklık, mantık, sa­ mimiyet ve düzen ihtiyacıdı r. (Sansürlü kı sım.) Yemekten sonra, saat üçe doğru köşkten bahçeye çı ktı k. Yine ça­ lışma odasına geri döndük. Bu odanın asıl süsünü teşkil eden, bu­ rasını milli bir müze haline getirenMustafaKemalPaşaHazretleri'ne verilen hediyeler, yadigarlardır. Bunlar ülkenin her tarafı ndan ve özel­ likleDoğu ülkelerinden gelmiştir. Hayret uyandıran renkli, nakışlı halılar, tarihi savaş ganimetleri, kınları üstat sanatkarlar tarafından işlenmiş kılıçlar, yatağanlar; el yazısıMushaf-ıŞerifler, hasılı insanı seyriyle birkaç saat meşgul edecek nadide eşya. Kuran-ıKerim'in ilk sayfasınaŞeyhSünusiHazretleri şu sandan yazmış: 'Kuran-ıKerim aramızda bir sadakat ve dostluk bağı teşkil edecektir.' (Sansürlü. ) Türk ihtilali kahramanı bu hazineleri büyük bir sevinçle gösteri­ yordu. Saatler geçiyor, (sansür) halkı at koşusu meydanına toplanı­ yordu. Otomobiller hazır, izin istiyoruz. Bir toz bulutu içinde, oto­ mobillerimiz birbirini takip ediyor."4

Yeni Şarlı, 21 Mayıs 1 922.

17

v

Mustafa Kemal Paşa'yla Cumhuriyet'in İlanının Arifesinde Yapı lan Mülakatın Perde Arkası ve Bir Gazetecilik Başarısının Öyküsü

Gazeteci Mecdi Sadrettin Bey - Avusturyalı gazeteci - Gazi Mus­ tafa Kemal Paşa mülakatı - Cumhuriyet ilanına doğru - De­ mokratik cumhuriyet Batı'daki modellerinden farklı olmaya­ caktır Burada söz konusu olan mülakat Anadolu Ajansı'nın 26Eylül 1923 tarihli haberine dayanarak 27 Eylül 1923 tarihli Hakimiyet-i Milli­ ye gazetesinde yayımlanmış, daha sonra Atatürk'ün Söylev ve De­ meçleri adlı derleme eserde yer almıştır.5 Biz her iki kaynağı karşı­ laştırdığımızda, derleme metinde bazı eksik ve hataların varlığını sap­ tadık . Dolayısıyla asıl konumuza geçmeden bunlara işaret etmenin gerekli olduğu kanısındayız. s

Atatürk'ün Söylev ve Demefleri, cilt Ill, Ankara,

1989, s. 86-89.

20 TÜRK DEVRiMi MOL.AKATlARI

Öncelikle gazetedeki "Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nun 2 Madde­ sini 1 Kelimede Hülasa: Cumhuriyet" başlığı ile derlemedeki "Tür­ kiye'de Cumhuriyet ve Şarklılık, Garplılık Meselesi" başlığı örtüş­ memektedir. Derlemede başlığın altında yer alan 27 Eylül 1923 ta­ rihi, mülakat tarihi olarak algılanmaya uygun bir şekilde kullanıl­ mıştır. Bu tarih, yukarıda da belirtildiği gibi mülakatın gazetedeki yayım tarihidir. Htıkimiyet-i Milliye'de mülakat tarihine ilişkin her­ hangi bir kayda yer verilmemiştir. Aşağıda görüleceği üzere, Mecdi Sadrettin Bey'in anılarından anlaşıldığına göre mülakat 22 Eylül

1923 'te gerçekleşmiştir. Yine derlemede mülakat, "Neue Freie Prese (Presse) Muhabiri­ ne Demeç" kaydıyla sunulmuş, Avusturyalı gazetecinin adına yer ve­ rilmemiştir. Bilindiği gibi demeç, tanınmış kişilerin kendilerine yö­ neltilen bir soru vesilesiyle basına yaptıkları açıklamalar için kulla­ nılan bir sözcüktür. Oysa Atatürk ile Avusturyalı gazeteci arasında­ ki görüşme, karşılıklı soru ve cevaplardan oluşan bir mülakat şek­ linde gerçekleşmiştir. Burada mülakatın, demeç olarak sunuluşunda­ ki yanılgının, gazetedeki alt başlıkta geçen "beyanat" sözcüğünün bire bir "demeç" olarak çevrilmesinden kaynaklandığı söylenebilir.

Htıkimiyet-i Milliye gazetesinde Avusturyalı gazetecinin adı Joseph Hans Lazar olarak anılmaktadır. Diğer taraftan derlemeye hatalı bir şekilde geçen ilci sözcükten bi­ rine aşağıda yeri geldiğinde değineceğiz. Diğer hatalı sözcük ise, Ata­ türk'ün yok almak anlamına gelen "madum" sözcüğünüİı, ast, aşa­ ğı derecede anlamına gelen "madun" şeklinde kullanılmış olmasıdır. Bizim bu saptama!� Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri adlı der­ lemenin, bir kez daha temel kaynaklarıyla karşılaştırılarak, bu tür­ den eksile ve hatalardan arındırılmak suretiyle yeni bir basımının ya­ pılmasına ihtiyaç olduğunu ortaya koymaktadır. Asıl konumuza gelince, dönemin genç gazetecilerinden Mecdi Sad­ rettin Bey'in 1927 yılında Haftalık Mecmua' da yayımlanan anıları söz konusu mülakatın perde arkasına ışık tutmaktadır. Anıların di­ ğer bir önemi çok önemli bir basın olayını ele alması, Cumhuriyet'in ilan edileceğini ilk kez öğrenip yayımlatan bir gazetecilik başarısına yer vermesidir. Bizim aşağıda kısmen sadeleştirmek ve özetlemek su-

MUSTAFA KEMAL PAŞA'YLA CUMHURIYErlN iL.ANiNiN ARiFESiNDE 21

retiyle vereceğimiz anılar ayrıca bir ölçüde dönemin atmosferini de yansıtmaktadır: "Milli Mücadele döneminde ve onu izleyen yıllarda Ankara'da gazetecilik yapanlar bilirler; orada o zaman gazeteciler için tek ha­ ber kaynağı Meclis binası, özellikle Meclis koridorlarıydı . En yeni haberler, dedikodular, verilmiş ve verilecek kararlar Meclis'in dar ve loş koridorunda öğrenilirdi. Bir gün aynı koridorda birlikte söyle­ şerek yürüyen iki İzmir mebusu yanımdan geçerken birden durdu­ lar. Şimdiki maarif vekili Necati Bey alaycı bir tavırla, 'Adem sen de gazeteci misin, ne oluyor, neler var? Bize haber ver bakalım' dedi. Ne­ cati Bey bu sözleriyle bana kuşkusuz bir haber veriyordu. Bir gaze­ teci için bu anlamlı sözlerden daha büyük bir haber düşünülebilir mi? Herhalde bir fevkaladelik vardı . O sıralar hem Çankaya'da özel toplantılar yapılıyor, hem de istasyonda başvekile mahsus binada Teş­ kilat-ı Esasiye Kanunu'nda yapılacak değişiklikleri tartışan ve hazır­ layan bir encümen çalışıyordu. Biz, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nda yapılması düşünülen değişiklikler olarak ancak şunları duyabilmiş­ tik: 'Kabine usulü kabul edilecek, Meclis'in toplanma süresi dört yıl olacak, başkentin Ankara olduğu belirtilecek .. .

'

Fakat Necati Bey'in ilk bakışta önemsiz görünen sözleri beni uyar­ mış, kuşku ve merak duygularımı harekete geçirmişti. Anlıyordum ki, bu bizim bildiklerimizden başka bir şeyler daha var. Fakat bun­ lar nelerdi? Nihayet şuradan buradan, haber kırpıntılarından anla­

dıın ki, hükümetimizin şekli hakkında verilecek bir kararın arifesin­ deyiz . . . Aradan birkaç gün geçti. Öğle yemeğine Anadolu Lokantası'na gitmiştim. Pencerenin yanındaki masada oturan Avusturyalı bir mes­ lektaşım beni yanına çağırdı. Birlikte yemek yemeye başladık. Neue Freie Presse gazetesinin muhabiri Mösyö Lazar, benden çeşit­ li meseleler hakkında sorular sorarak bilgi alırken, söz arasında o gün Gazi Paşa tarafından kabul edilmek mutluluğuna nail olacağı­ nı söyledi. Bir haftadır Gazi Paşa'yla mülakat peşinde koşan muha­ bir, sonunda o gün muradına erecekti. Bana bu başarısından doğan memnuniyetini belirtirken, Meclis'in büyük başkanına yönelteceği sorular hakkında görüşlerimi almak istiyordu. Ben de Viyanalı ga-

22 TORK DEVRiMi M01.AKA1\ARI

zeteciye günün sorunları, ülke işleri hakkındaki sorularına esas ola­ bilecek ayrıntıları verdikten sonra, özellikle yakında Meclis'te görü­ şülmesine başlanacak Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'ndaki değişiklikler hakkında Gazi Paşa'dan bilgi istemesini önemle söyledim. Gazi Pa­ şa'ya sorabilirsiniz dedim. Türkiye'nin yönetim şekli kesin olarak be­ lirlenmiş midir? T ürkiye'nin dahili gelişimi sona ermiş midir, yoksa evrim devam ediyor mu? Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nda yapılması kararlaştırılmış değişiklikler hangi esaslara dayanacak? Hükümet mer­ kezi neresi olacak? Bütün bunlar hakkında kendisini aydınlattıktan sonra ayrıldık. Onu saat dörtte Meclis'te Gazi Paşa'nın başkanlık odasına girer­ ken gördüm. O sırada Meclis Genel Kurulu toplantı halinde bulu­ nuyor, hararetli görüşmeler yapıyordu. Konuşmacıların hırçın ses­ leri dış kapıya kadar geliyordu. Bütün gazeteci arkadaşlar basın lo­ casındaydılar. Biz ise başkanlık odasındaki mülakatın ayrıntılarını bir an önce alma isteğiyle koridorda merakla dolaşıyorduk. Yarım saat süren mülakat sonrasında başkanlık odasının kapısı açıldı. Önce Viyanalı muhabir, arkadan da mülakatta tercümanlık yapan Ham­ dullah Suphi (Tanrıöver) Bey çıktılar. Muhabir derhal koluma girdi. Mülakatı kesik cümlelerle anlatmaya başladı. Başkent hakkında Gazi Paşa'nın sözlerini not kağıtlarından ay­ nen okudu. En sonunda şu kelimeler vardı: 'Ankara, Türkiye Cum­ huriyeti'nin merkezidir.' Meselenin önemini derhal kavramıştım. Sor­ dum: 'Demek cumhuriyet kelimesini telaffuz etti!' Açıkça bir değil, birkaç kez tekrarladığını söyledi. Sonra Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nda yapılacak değişikliklere dair Gazi'nin söylediklerini okumaya baş­ ladı. Taş Han'ın önünde durduk. Beyanatın önemli yerlerini bir kez daha okutarak dinledim. Gece görüşmek üzere ayrıldık. O, yazısı­ nı yazmak üzere otele girdi. Ben de Meclis'e koşarak Hamdullah Sup­

hi Bey'i buldum. Duyduklarımı kendisine tekrar ettim. 'Evet' dedi, 'Gazi Paşa Cumhuriyet'ten söz etti. Fakat tabii yazmazsınız...' 'Aman beyefendi ...' dedim. 'Hayır yazmayınız, bir süre bekleyiniz' diye yi­ neledi. Sayın Antalya mebusu önce bildiklerimi onaylamakla beni rahatlatmıştı. Fakat sonra yazmayın diyerek neşemi kaçırmıştı. Ham­ dullah Suphi Bey'in karşısında gazeteciliğin inceliklerini unutarak bir

MUSTAFA KEMAL PAŞA'Yl.A CUMHURIYET1N iL.ANiNiN ARiFESiNDE 23

partici gibi düşündüğünü hissettim. Tereddüt etmeden kendimi tel­ grafhaneye attım. Gazi Paşa'nın ayrınnlı beyanatının bir özetini o zaman muhabirliklerini yaptığım ikdam ve jurnal Doryan

(]ournal d'Orient) gazetelerine acele telgraflarla bildirdim. Gazetecilik anıla­ rım içinde değerli bir yer tutan bu telgraf aynen şöyledir: Ankara, 22 Teşrin-i Evvel 1339, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu mü­ him tadilat yapılarak on beş güne kadar fırkada müzakereye kona­ caktır. Gazi Paşa bugün Neue Freie Presse gazetesi muhabirine mü­

him beyanatta bulunarak muhabirin Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nun tamamen tespit-i takarrür edip etmediğine, dahili işlerdeki inkişafın, tekamülün devam edip etmediğine dair bir sorusuna cevaben demiş­ tir ki: 'Teşkilat-ı Esasiyemizin maddelerinde hakimiyet bila-kayd ü şart milletindir. İcra kudreti, teşri salahiyeti milletin yegane hakiki mümessili olan Meclis'te tecelli ve temerküz etmiştir diye sarahat var­ dır. Bu iki cümleyi6 bir kelimede izah edebilmek için hangi lügatte aranırsa aransın mezkilr kelime 'cumhuriyet' olacaktır. Binaenaleyh Türkiye'nin dahili tekamülü tamamen bitmemiştir. Daha tadilat ve terakkiyat vuku bulacak ve bilumum tekamülat cumhuriyet esasına müncer olacaktır. Türkiye'de halihazırda olduğu kadar, ileride daha ziyade demokratik bir cumhuriyet teşekkül edecek ve bu cum­ huriyet hiçbir suretle Garp cumhuriyetleri esasından farklı olmaya­ caktır. Merkezin neresi olacağı sualine gelince, hükümet merkezimi­ zi bilhassa hadisat tayin etmiştir. Artık ortada böyle bir mesele mev­ cut değildir. Ankara, Türkiye Cumhuriyeti'nin merkezidir.' İşte bu şekilde cumhuriyet ilan edeceğimiz 22 Eylül 1923 Cumar­ tesi günü saat dörtte Ankara'da ülkenin ve milletin en yetkili ağzın­ dan ifade edilmiş, 23 Eylül Pazar günü bu haber ikdam ve ]ournal d Orient vasıtasıyla duyurulmuştu. Ogüne kadar bundan Çankaya'da '

özel toplantılar ve istasyondaki encümene katılan birkaç mebus dı­ şında kimse haberdar değildi.

Ozamanlar İstanbul gazeteleri Ankara'ya iki günde gelirdi. Ben

ikdam gelmeden bu haberin başka bir gazetede yayımlanmasını, böy'

Ha/r.imiyet-i Milliye'deki metinde "maddeyi" şeklindedir. Yukandaki derlemede "cüm­ leyi" yerine hatalı olarak "kelimeyi" ifadesi kullanılmıştır. Bkz. Atatürlr.'ün Söylev ve Demeçleri, cilt m, s. 86.

24 TÜRK DEVRiMi MOl..AKAn.ARI

lece haberin teyit edilmesini, biraz sonra açıklayacağım nedenlerden dolayı uygun gördüğümden hemen Yeni Gün gazetesine gittim. Ke­ mal Salih'e (Sel) telgrafı anlattığım zaman, aynısını yazmam halin­ de Yeni Gün'e koyabileceğini söyledi. Ertesi sabah cumhuriyet ilan edileceğini Ankara, hem Yeni Gün'de, hem de o gün İstanbul'dan gelen ikdam'da okuyup öğrendi. Meclis'in encümen odalarında otu­ ran, özel salonunda gazetelerini okuyan ve nihayet koridorda gezi­ nen birçok mebus bu haberle meşgul oluyorlardı. O sıralarda Akşam gazetesinin sahiplerinden Bolu mebusu Falih Rıfkı Bey ise, 'Vallahi efendim hepimizi atlattı. Ben bunu yirmi günden beri biliyordum, ga­ zeteme vermeyeyim. Zamanını bekliyordum, fena atladık' diyerek sızlanıyordu. Yine Meclis önündeki caddede rastladığım Hamdullah Suphi Bey gül rengi kalpağını düzelterek bana doğru ilerledi: 'Mecdi yaptığı­ nı beğendin mi? Çık bakalım şimdi işin içinden.' Kır saçlı hatibin bu sözleri beni biraz şaşırttı. Kendimi derhal toplayarak sinirli bir ta­ vırla 'Fakat Hamdullah Bey, bir suç işlediğimi sanmıyorum. Gaze­ tecilik görevimi yaptım. Beni bundan dolayı hatalı bulan olursa, ken­ dimi savunmayı bilirim. Nihayet bu haber yanlış ve yalan değil' ce­ vabını verdim. Hamdullah Suphi Bey bu kesin cevabım üzerine şun­ ları söyledi: 'Tabii aziz kardeşim, görevinizi yaptınız. Bu başarınız­ dan dolayı sizi tebrik ederim.' Hamdullah Bey'in yanında bulunan ve sözlerimize tanık olan sanatçı Şadi Bey bıyık altından gülüyordu. Hamdullah Bey'den ayrılıp da Meclis'e gittiğim zaman bütün ga­ zeteci arkadaşları kapının önünde toplanmış buldum. Tümünün ba­ kışlarında bana adeta acıyan ve 'Ne yaptın, neden yaptın?' diyen bir anlam görüyordum. Hatta içlerinde Akşam muhabiri Bilal Bey bir­ kaç saat öncesinde gazetesine şöyle bir telgraf çekmişti: 'Cumhuri­ yet ilan edileceğine dair salahiyettar çevrelerde hiçbir malumat mev­ cut olmamakla beraber, Gazi'nin bu mevzu etrafında beyanatta bu­ lunduğu da tekzip olunmaktadır.' Gazi Paşa'nın da beyanatının derhal yayımlanmasına öfkelendi­ ğini söyleyenler olduysa da, kısa bir zaman bu söylentileri yalanla­ dı. Gerçekte akşama doğru durum açıklık kazanmıştı. Aksine Gazi Paşa Hazretleri'nin yabancı muhabire verdiği beyanat tercüme edi-

MUSTAFA KEMAL PAŞA'YLA CUMHURIYErlN ILANININ ARiFESiNDE

lerek Anadolu Ajansı vasıtasıyla yayımlandı. Bu olay gazeteci arka­ daşların yüzünde üzüntü belirtileri yarattı. Gazetelerinden aldıkla­ rı telgraflar da üzüntülerini daha da artırdı. Daha sonra parti divanı toplandı. Sekiz saat süren uzun bir top­ lantıda yeni hükümet şekli ile hükümet merkezi hakkında karar alı­ narak Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nda yapılacak değişiklikler saptan­ dı. Diğer ayrıntılar istasyon binasındaki encümende görüşülürken, Ali Fethi Bey hükümeti birden istifa etti. Hazırlanan esaslar parti ge­ nel kurulunda ve Meclis'te tartışılarak meselenin doğal seyrini takip etmesi beklenirken, hükümetin istifasının ardından cumhuriyet ilan edildi. Çok kimseler bu istifanın cumhuriyet ilanı için bir tertip ol­ duğunu zannetmişlerse de, gerçekte Fethi Bey hükümeti doğal ola­ rak istifa etmişti. " 7

?

Haftalık Mecmua, sayı 89 (28 Mart 1927), s. 3. Burada gazetecinin Ali Fethi Bey hü­ kümetinin istifasına ilişkin değerlendirmesinin doğru olmadığı açık bir gerçektiL

25

VI Mustafa Kemal Paşa'nın 22 Eylül 1 923 Tarihinde Gazetecilere Verdiği Mülakat

Ankara istasyonundaki özel odada - Telgraf direklerinin gücü - Ankara valisi telgraf başında - Kuvayı Milliye sizin bildiği­ niz ordulardan değildir Mustafa Kemal Paşa cumhuriyetin ilanının arifesinde Ankara is­ tasyonundaki özel odasında basın temsilcilerini kabul etmişti. Biz, bu kabulde bulunan gazetecilerden Mecdi Sadrettin Bey'in anıların­ dan hareketle görüşmenin içyüzüne ışık tutmaya, konuşulanları kıs­ men de olsa ortaya koymaya çalışacağız: "Gazeteciler bu görüşmede Mustafa Kemal Paşa'ya çok esaslı bir soru yöneltmişlerdi: 'Paşa Hazretleri, Kuvayı Milliye'nin başlangıç­ ta başlıca maddi kuvveti neydi? Neye dayanılıyor, neye güveniliyor­ du? Gerçekten milletin azim ve imanı, haklı gururu mücadelenin te­ mel taşını oluşturuyordu. Fakat nihayet harekete geçmek için birçok vasıtalar gerekiyordu . . .' Mustafa Kemal Paşa bu soru karşısında önce dudaklarını bükmüş, bir an düşündükten sonra cevap vermişti: 'Hiç . . . ' Sonra aynı konu

28 TÜRK DEVRiMi MÜLAKATI.ARI

üzerinde soruların birbirini izlemesi karşısında şunları söylemişti: 'Pa­ ramız yoktu, en büyük kuvvetten mahrumduk. Ancak sorunuza şöy­ le bir cevap verilebilir ve deriz ki: Elimizdeki yegane kuvvet telgraf direkleriydi!' İlk anda çok garip görülen bir cevap değil mi? Telgraf direkleri mücadele için dayanılabilecek bir kuvvet oluşturabilsin! Merak ve heyecandan büyüyen gözlerimiz Gazi'ye yönelik, sırlarla dolu can­ lı tarihin meraklı bir iki sayfasını dinlemiştik: 'Sivas Kongresi günlerinde gerekli bir işin sonuçlandırılabilmesi için, telgrafhaneden dönemin Ankara valisi makine başına çağrılmış ve durum kendisine tebliğ edilmişti. Vali bu konuda merkezi hükü­ metten bir emir almadığı gerekçesiyle talebi geri çevirmişti. Bunun üzerine Sivas üslubunu sertleştirmiş, valiye talebi yerine getirmek ile valilik görevi arasında bir tercih yapmasını bildirmişti. Vali, düşün­ mek için iki saat süre istemişse de, iki saat sonra tekrar telgraf ba­ şına çağrılıp kararı sorulduğunda, yine olumsuz cevap vermişti. Si­ vas, valinin bu tutumuna, Kuvayı Milliye'yi Ankara'ya doğru hare­ kete geçirme tehdidiyle cevap vermişti. Bu tehdit işe yaramış, vali o halde durunuz, acele etmeyiniz, dediğinizi yapacağım diyerek dövün­ meye başlamıştı.'8 Yine aynı günlerde Adana Fransız işgal kuvvetleri komutanı Yüz­ başı Bremond'un, Fransız Hükümeti adına Mustafa Kemal Paşa'yla görüşme isteği kabul edilmiş, Bremond kararlaştırılan tarihte göz­ leri bağlı olarak sınırdan otomobille Sivas'a getirilmişti. Paşa'nın ika­ met ettiği binanın önünde beş on asker kendisine selam resmi ifa et­ mişlerdi. Bremond, Paşa'ya hükümeti adına bazı önerilerde bulun­ muş, ülkesinin Adana'ya girmemesi şartıyla Kuvayı Milliye'ye yar­ dımcı olacağını söylemişti. Mustafa Kemal Paşa bu öneriye derhal şu cevabı vermişti: 'Öyle bir öneride bulunuyorsunuz ki, kabul edilmesi imkansızdır. Zira Kuvayı Milliye, sizin bildiğiniz ordulardan değildir. Ona bir kez yürü emrini verdikten sonra, dur emrini veremeyiz. İşin ahengini sekteye s

Atatürk, Ankara Valisi Muhittin Paşa'yı tutuklatarak Sivas'a getirmiş, kendisiyle görü­ şerek, gerekli nasihat ve uyanlarda bulunduktan sonra yaşına hürmeten lstanbul'a gön­ dermişti.

MUSTAFA KEMAL PAŞA'NIN 22 EYLOI. 1923 TARiHiNDE GAZETECiLERE VERDIGI M0LAKAT 29

uğratamayız.' Fransız komutan telaşla ayağa kalkmış, hükümeti adı­ na sunduğu önerileri lehimize daha çok değiştirmeyi başarabilece­ ğini söylemiş, Türkiye-Fransa arasındaki geleneksel dostluk ve bağ­ lardan söz ederek isteklerinin her ne olursa olsun kabul edilmesini istemişti . Mustafa Kemal Paşa'nın yan odaya geçerek arkadaşlarıyla görüş­ mesinden sonra Fransa'nın önerileri kabul edilmiş, ordunun Adana'ya yürümemesi için derhal emir verileceği komutana bildirilmişti . Bre­ mond bir taraftan hükümetine çektiği telgrafla elde ettiği başarılı so­ nucu bildirirken, diğer taraftan da ordunun sözde beklemesi için emir verilmişti . Fakat o sırada yürüyor, yürüyecek diye Fransızları endi­ şelendiren, beklemesi için emir verilen ordu neymiş, biliyor musunuz? Mustafa Kemal Paşa'nın Sivas'ta ikamet ettiği binanın önünde sıray­ la nöbet bekleyen ve Fransız komutana selam resmi ifa eden sekiz on kişilik bir takım . . . " 9

Mecdi Sadrettin, "Milli Hareketin Bidayet-i Teşekkülünde istinat Ettiği ve iş Gördüğü Maddi Kuvvet Ne idi", Haftalık Mecmua, sayı 91 ( 1 1 Nisan 1927).

8.

TÜ RK DEVRİ M İ 'NİN TAN INMIŞ KİŞİ LERİYLE MÜLAKATLAR

Fevzi Paşa'yla Mülakatlar

a) Tahkik Heyeti Başkanlarından Fevzi Paşa'yla Trabzon ve Yöresinin Durumu Üzerine Bir Mülakat Seçimler yasalar çerçevesinde serbestçe cereyan etmiştir - Mil­ li Teşkilat'ın gücüne dayanan bazı kişiler mebus olamamışlar­ dır - Geçtiğimiz yerlerde halk sefalet içindeydi - Rusların bı­ raktığı hattı askeriye işletiyor - Gördüğüm yerlerin en faali, ha­ . yata en çok sarılanı Trabzon'dur Fevzi Paşa başkanlığındaki Trabzon-Erzurum Tahkik Heyeti 10 Kasım 1919 günü İstanbul'dan Şam vapuruyla hareket etti. Aynı va­ purda Samsun üzerinden Sivas'a dönecek olan Kara Vasıf da seya­ hat ediyordu. Fevzi Paşa heyeti incelemelerini tamamladıktan son­ ra İstanbul'a dönmek üzere geldiği Trabzon'da istikbal ve ikbal ga­ zetelerine bir mülakat verdi. Daha sonra Prens Ferdinand vapuruy­ la İstanbul'a döndü. S.- Yüksek heyetinizin teftişi için görevlendirildiği bölgede seçim­ ler ne şekilde cereyan etmiştir Paşa Hazretleri? C.- Seçimler kanun dairesinde ve serbestçe cereyan etmiş, kanunsuz hareket görülmemiştir. Bununla beraber ufak tefek şikayetler vardır.

34 TORK DEVRiMi MÜLAKATI.ARI

S .- Seçimlerle çeşitli unsurlar ne dereceye kadar ilgilenmişlerdir?

C.- Herkes tamamen ilgilenmiştir. Bizim gezdiğimiz yerlerde esa­ sen fazla sair unsurlar yoktur. S .- Maçka seçimleri hakkındaki söylentilerden yüksek heyetini­ zin haberi var mıdır?

C.- Maçka seçimlerine etki edildiği hakkında şikayet yapıldığı­ nı haber aldık. S .- Müdafaa-i Milliye'nin seçimler karşısındaki durumunu nasıl buldunuz Paşa Hazretleri?

C.- Müdafaa-i Milliye'nin seçimlere etki ettiğine dair sözler do­ laşıp duruyor. Araştırma yapnk, halk üzerinde etki yapılmadığını ço­ ğunlukla bildirmişlerdir. Gerçi bazıları birtakım şikayetlerde bulun­ dular. Fakat kesin bir kanıt gösteremediler. Sonuçta bu şikayetler pro­ paganda niteliğini aşamadı. Halk bu seçimlerin şimdiye kadar yapı­ lanlardan çok serbest ve çok uygun şartlarda cereyan ettiğini ifade etti. Teşkilat-ı Milliye gücüne dayanan bazı kişiler mebus olamamış­ lardır. Bununla beraber diğer bir kısmı mebus olmuşlardır. Onu da inceledik. Halk bunların şahıslarına büyük güven duyduklarından müdahaleyle değil, vicdani bir duyguyla seçtiklerini söylemişlerdir. S.- Geçtiğiniz beldelerde asayişi ne halde buldunuz?

C.- Asayiş her tarafta iyidir. Diyebilirim ki, her yer sükun için­ dedir. Geçtiğimiz yerlerde temas ettiğimiz her sınıf halk asayişin mev­ cut durumundan tamamen memnun olduklarını bildirdiler. Biz Ana­ dolu'yu beklediğimizin üzerinde tam bir sükiln içinde bularak mem­ nun olduk. S .- Geçtiğiniz yerlerde halkın iskanı, beldelerin bayındırlığı na­ sıldır Paşa Hazretleri?

C.- Halle sefalet içindeydi, bayındırlık hiç yoktu. Ufak tefek imar­ lar yapıyordu. Ancak bunlar savaşın yıkımını asla iyileştiremez. S.- Yapılmakta olan imarlarda yerel hükümet yardımcı oluyor mu?

C.- Mevcut imkanlarıyla yardımcı olmak istiyorlar, fakat çok yetersizdir. Erzurum' da kolordu komutanı birçok yetimi toplamış, onlara baba şefkatiyle bakıyor. Diğer bir kısım kimsesiz yavrucuk­ lara, sakatlara da sanayinin bazı kısımları öğretiliyor. Rusların bı­ raktığı hattı, askeriye işletiyor. Rus Hükümeti yolları genişletmiş,

FEVZi PAŞA'YLA MOl..AKATL.AR 35

fakat bunların inşaatını tamamlamış olmadığından, yollar mevcut durumuyla fena bir haldedir. Yalnız işleyen hat Erzurum-Karabı­ yık-Horasan hattıdır. Hükümet elden geleni yapıyor. Fakat o kadar çok para gerekiyor ki, gösterilen iyi niyete rağmen iyileştirilmesi çok güçtür. S.- Halk bırakılmış inşaat malzemesinden yararlanıyor mu? C.- Ediyorlar, fakat pek az. S.- Bu yararlanma anlamlı ve belirli bir sistem altına alınmış mı­ dır Paşa Hazretleri? C.- Üzülerek hayır. Herkes sıkıntıyı uzaklaştırma anlamında ya­ rarlanmaya çalışıyor. Bunlardan iyi bir şekilde yararlanma esasları düşünülmemiştir. S.- Hükümet, Rusların terk ettiği malzemeleri belediyelerin em­ rine bırakmıştı. Bunlar halktan kayıpları büyük olanlara dayanak noktası olacaktı. Fakat malzeme askeriye tarafından defalarca tüke­ tilmiş. Zat-ı devletleri bu hususta bizi ne derece kadar aydınlatabi­ lirsiniz? C.- Hayli zaman geçtiğinden bu malzemenin harcanmasına dair bilgim yok. Fakat bunlardan iyi bir şekilde yararlanıldığı kesindir. S.- Bu noktalar etrafında toplanan gözlemlerinizi merkeze bildi­ recek misiniz? C.- Biz her gördüğümüzü inceliyor ve saptıyoruz. Tümünü mer­ keze sunacağız. Daha sonra yapılacak uygulamalara vereceğimiz bil­ giler etki edecektir. S.- Halkın mevcut geçimlerini nasıl buldunuz Paşa Hazretleri? C.- Geçen yıla oranla halk iyi yiyor, kendince nefes alıyor. Geçen yıl ekmeğin kıyyesini 60 -8 0 kuruşa yiyen halk, şimdiki durumların­ dan şükranla söz ediyor. Hayat, doğal düzenine dönme yolundadır. Fakat şimdilik birçok eksikler görülmektedir. S.- Trabzon'u nasıl buldunuz Paşa Hazretleri? C.- Trabzon'u fena bulmadım. Gördüğüm yerlerin en faali, ha­ yata en çok sarılmış olanı Trabzon'dur. Trabzon'daki yıkım iç böl­ gelere göre çok değildir. Trabzon bizde çok iyi etkiler yaratmıştır. Fevzi Paşa İstanbul gazetecisine de cevap vermiş, bu bağlamda "Bayburt'ta şeyh meselesi nedir? " sorusunu şöyle cevaplandırmıştır:

36 TI)RK DEVRiMi MÜLAKAnARI

- Bayburt'ta halkı heyecana verecek kadar büyük bir mesele yok­ Bir tertibat işi değildir. Bazı mutaassıp adam­ lar olur, taassubunu aşırıya vardırır. Birkaç kişi de onlara uyar. Ara­ da kötü bir anlama doğar. Bu da serinkanlılıkla hallolur. Yoksa sa­ nıldığı gibi karışıklık mevcut değildir. 10

tur. Mesele sırf mahallidir.

b) Milli Müdafaa Vekili Fevzi Paşa'yla Mülakat Ordu cephe gerilerinde bayındırlık eserleri meydana getirmek­ tedir - Ordumuzun savaş mo'tivasyonu istenen düzeydedir Tür­ -

kiye Hükümeti'nin meşru sahibi TBMM'dir Bir zamanlar İstanbul basınının sefil bir kısmı tarafından şehit edil­ diği yazılan Vekiller Heyeti Reisi, Milli Müdafaa Vekili Fevzi Paşa'yla genel durum hakkında bir mülakat. S.- Doğu, Batı ve Güney cephelerimiz hakkında biraz bilgi verir misiniz? C.- Doğu Cephesi askeri harekatın tatilinden beri geçmekte olan sükun devresinden yararlanarak, kıtaların bir kat daha düzenlenme­ si ve eğitimiyle meşgul olmaktadır. O cephedeki ordumuz Kafkas yön­ lerindeki bütün akımlara karşı etkili bir etmendir. Ermenilerle yap­ tığımız Gümrü Antlaşması'nın tamamen uygulanmasına kadar ge­ çici olarak işgal ediyoruz. Ordu cephe gerilerinde de birtakım bayındırlık eserleri meydana getirmektedir. Bunların en önemlisini şehit yetimlerini çeşitli sana­ yi kollarında eğitmek için kurulmuş okullar, sanat evleri oluşturmak­ tadır. Orduya gereken cephane ve silah fabrikaları getirildiği gibi, Er­ zurum-Erzincan demiryolu hattının tamamlanması için gerekli ha­ zırlıklar yapılmaktadır. Güney ve Batı cephelerine gelince, bu cepheler Yunanlıların ye­ nilgisi ve ayaklanmaların. bastırılmasından sonra yeni bir faaliyet devresine girmiş, şimdiye kadar çete zihniyetinin engellediği düzen­ li ordu teşkilatı verimli bir döneme geçmiştir. Cephelerde küçük çapıo

Vakit, 10 Ocak 1920.

FEVZi PAŞA'YLA MOLAKAn.AR 37

ta keşif faaliyetlerinden başka önem­ li bir hareket görülmemektedir. Yu­ nan ordusu son yenilgisini telafi et­ mek için bazı takviyeler almıştır. Yeni ve önemli bir harekat ihtima­

li öngörerek önlemlerimizi aldık. Or­ dumuzun savaş motivasyonu istenen düzeydedir. S.- Gürcü ve Ermenilerle olan iliş­ kilerimiz hakkında da biraz bilgi ve­ rir misiniz?

C.- Gürcüler ile barış görüşme­ leri yapılmaktadır ve sınırlarımızda da asayiş mevcuttur. Yalnız Ermeni­ lerin Gümrü Antlaşması'nı tamamen uygulamalarını istiyoruz.· Ermenis­ tan'da Sovyet yönetiminin kurulma­ sı, eski hükümetle yapılan antlaşma­ nın uygulanmasını erteletmişse de, yakında amacımıza ulaşacağımızı umuyorum. Gürcülerle Ermeniler arasında sı­ nırda çarpışmalar olmaktadır. Birbi­ rine karşı her iki hükümet güvensiz­ lik duymaktadır. Kafkasya'da genel güvenliğin sağlanması için bütün Kafkas hükümetleriyle karşılıklı ya­ rarların sağlanması şartıyla gere­ ken önlemlere başvurulmaktadır. S.- Londra Konferansı'ndan na­ sıl bir sonuç bekliyorsunuz? Müdafaa-i Milliye Vekili Fevzi Paşa (ileri, 10 Kanun-ı Sani 1338 [10 Ocak 1922]).

C.- Londra Konferansı, Ana­ dolu'nun bağımsızlığını kesin olarak koruma azminin doğal bir sonucu­ dur. Herhalde artık imha siyasetinin

38 TliRK DEVRiMi MliLAKATlAAI

uygulanamayacağına kani olan Batı zihniyeti tedricen görüşümüze gelecektir. Bu konuda kesin bir şey söyleyebilmek için konferans gö­ rüşmeleri hakkında bilgi sahibi olmak gerekir. S.- İstanbul'la devam eden haberleşme ve görüşmelerin sonucu hakkındaki görüşünüzü sorabilir miyim? C.- Ajanslarla duyurulduğu gibi Türkiye Hükümeti'nin meşru sahibi TBMM'dir. İstanbul'un eski zihniyetini sürdürmesi ve gerçek­ leri görememesi nedeniyle bu temaslar sonuçsuz kalmıştır. Biz de­ legelerimizi bağımsız seçerek gönderdik. İstanbul heyetinin millet mukadderatı üzerinde hiçbir hak ve yetkisi olamayacağından, de­ vam eden haberleşmeyi kesmeye gerek gördük. S.- Anadolu'da asayiş ne durumdadır? C.- Vilayetlerimizde asayiş tamdır. Evvelce mevcut olan ufak te­ fek utanmazlar takımından adamların da af dilemeleriyle tam bir sükunet sağlanmıştır. Genel yönetimde tedricen uygulanan teşkilat­ la gayet esaslı sonuçların alınması doğaldır. S.- Azerbaycan ve Sovyetler'le olan ilişkilerimiz hakkında da bil­ gi verir misiniz? C.- Azerbaycan'daki temsilcimizden alınan bilgilere göre iki kar­ deş milletin birbirine karşı karşılıklı içten duygular besledikleri an­ laşılmaktadır. Sovyetler'le ilişkilerimize gelince, murahhas heyetimi­ zin yakında Moskova'ya ulaşması beklenmektedir. Şimdiye kadar aramızdaki iyi ilişkilerin Moskova Konferansı'nda daha sağlam esas­ lar üzerinde tekrarlanması doğaldır. Herhalde Doğu dünyasının gü­ venlik ve kurtuluşunun iki büyük milletin gerçek dostluğuna daya­ lı olacağına her iki taraf görüşmecilerinin gereği gibi takdir ettik­ lerine eminiz. Bu suretle aramızda sarsılmaz bir dostluk kurulaca­ ğından şüphe edilemez. Doğu dünyası artık Batı'nın tutsağı ve uşa­ ğı mevkiine dayanamaz. İnsani meşru haklarını elde etmek için bü­ yük bir dayanışma ve yardımlaşmaya ihtiyaç olduğu artık herkes­ çe kabul edilmektedir. ı ı

ıı

Hakimiyet-i Milliye, 20 Şubat 1�21.

FEVZi PAŞA'VLA MOl..AKA11.AR 39

c) Milli Müdafaa Vekili Fevzi Paşa'yla Mülakat Londra Konferansı'mn sonucundan umutlu olmamak doğal­ dır - Düpnanlanmızın Sovyetler'le aramızı bozma girişimi - Af­ ganis'tan'a gidecek askeri heyet - Asya'daki Türk milletleriy­ le haberleşme S.- Londra Konferansı nasıl gidiyor, görüşünüzü sorabilir miyim? C.- Heyetimizden son günlerde cevap alamadık. Telgraflar geç geliyor. Hariciye Vekili Muhtar Bey'in Meclis'e söylediklerinden faz­ la bilgi yoktur. S.- Konferansın ne şekilde sonuçlanacağı bekleniyor? C.- Bizim göstereceğimiz iyi niyete karşılık, karşı tarafın göste­ receği iyi niyete bağlı bulunuyor. Bir taraftan Yunanlılar hazırlıklar yapmakta, diğer taraftan Fransızlar saldırılarda bulunuyorlar. Bun­ ların barış emelleriyle uzlaştırılması mümkün değildir. Şu duruma göre sonuçtan ümitli olmamak doğaldır. S.- Heyetin orada daha ne kadar kalması umulmaktadır? C.- Bu konuda haberleşme olmadığı için bir şey söyleyemem. S.- Moskova Konferansı'nın şimdiye kadar başlıca çalışması nedir? C.- Konferans yeni başladı. Yalnız, başladığına dair bilgi geldi. Uzak olduğundan düzenli telgraf alamıyoruz. Düşmanlarımızın Sov­ yet Rusya'yla aramızı bozmaya yönelik girişimleri giderilmiştir. İliş­ kilerimiz öncesinde olduğÜ gibi dostanedir. S.- Kafkaslar'daki siyasi ve askeri dwumumuz nasıldır? C.- Hariciye Nazın Muhtar Bey'in Meclis'te söyledikleri gibi Ba­ tum, Ahıska, Ahılkelek'in ordumuz tarafından işgali başarıldı. As­ kerlerimiz buraları anavatana ilhakla meşguldürler. Gürcülerle ara­ mızdaki uzlaşma Sovyet Rusya'da meydana gelmişti. S.- İşgalin derecesi hakkında yeni bilgiler var mı? C.- Hayır, henüz yoktur. Bu akşam yeni bilgi gelmesi ihtimal da­ hilindedir. S.- Mganistan'a gidecek askeri heyetin görevleri nedir? Kimler­ den oluştuğunu, başkanlarının kim olduğunu söyler misiniz?

40 T0RK DEVRiMi MÜLAKATI.ARI

C.- Bu girişim Afganistan'ın isteği üzerine olmuştur. Görevi ora­ da askeri teşkilat yapmak, bu vesileyle iki İslam devleti arasındaki bağları güçlendirmektir. Ordumuzdan istekliler çıktı. Henüz adları belirlenme aşamasındadır. Dolayısıyla başkan da belli değildir. As­ keri heyet ordunun muhtelif sınıflarından oluşacağından biraz ka­ labalık olacaktır. Ulemadan birkaç kişinin de olınası öngörülmüştür. Heyet tamamlanır tamamlanmaz hareket edecektir. S.- Hükümetimiz Asya'daki diğer Türk hükümetleriyle de müna­ sebette midir? C.- Azerbaycan'da temsilcimiz vardır. Diğerlerine de göndermek istiyoruz. Asya'daki Türk milletleriyle biraz aralıklı olsa da haber­ leşiyoruz. Fakat temsilciler gönderilememiştir. Münasebet bu düzey­ dedir. S.- Siyasi ve askeri önlemlere dair başka bilgi varsa açıklar mı­ sınız? C.- Batum havalisi hakkında önlemler evvelce alındı. İnşallah iler­ de bu gibi sevinci gerektiren durumlar olursa derhal millete müjde­ leriz. Bizim her şeyden önce tek amacımız ülkemizin bağımsızlığın­ dan ibarettir. Bunun için Doğu ve Batı'da bütün vasıtalara başvura­ rak haklarımızı almaya, kesin azmimizi kanıtlamaya çalışıyoruz. Mil­ letin şimdiye kadar gösterdiği ve bundan sonra da daima gösterece­ ği emel birliği ve bağımsızlık fikriyle, nihayet bizi yok etmeye karar veren düşmanlarımıza isteklerimizi kabule mecbur edeceğine tam inan­ cım vardır. 12

d) Fevzi Paşa'yla Mülakat Fevzi Paşa Ziraat Mektebi'ndeki özel odasında - Yunan 'taar­ ruzu söylentileri - En başta gelen görev milli arzu-yu yerine ge­ tirmektir - Dünya barışının direği Türk milli bağımsızlığı En kritik günlerde bile büyük azim ve metanetini ılımlı bir tebes­ süm ve güler yüzlü bir güven halesi içinde korumuş olan bu saygın

12

İzzet Ulvi, Hôkimiyet-i Milliye, 1 3 Mart 1 92 1 .

FEVZi PAŞA'YLA MOLAKATlAR 41

kişiyi bazı resmi evrakı incelerken bulduk. Kendisi sorduğumuz beş soruya da gayet açık ve umut veren cevaplar vermiştir. Mülakat 11 Mayıs 1921 günü Fevzi Paşa'nın Ziraat Mektebi'ndeki özel odasın­ da yapılmıştır. Fevzi Paşa bu sırada Vekiller Heyeti reisi, milli müda­ faa vekili ve genelkurmay başkanı vekilliği görevlerini yürütüyordu. S.- Evvela Paşa Hazretleri kamuoyu yeni bir Yunan taarruzunun gazetelerde yayımlandığı gibi vuku bulup bulmayacağı hakkında git­ tikçe azalan haberlerle karşılaşmaktadır. Bu konudaki fikriniz nedir? C.- Yunanlıların yaydıklarına göre yeni ve büyük bir taarruza gi­ rişmeleri beklenir. Biz de buna göre gereken önlemleri aldık. Uygun­ laştırma Allah'tandır. S.- Askeri durumumuz hakkında bazı bilgiler verebilir misiniz? C.- BMM'de görülen milli azim Milli Müdafaa'ya teşkilat ve as­ ker almalar hususunda geniş yetkiler vermiştir. Bu yetkilerin gerek­ tirdiği teşkilat ve asker almalar tam bir başarı ve süratle tamamla­ nıyor. Bütün millet düşmanı bir an önce yok etmek ve sürmek arzu­ sunu duyuyor. Milli Müdafaa'nın en başta gelen görevi bu milli ar­ zuyu yerine getirmektir. Milli Müdafaa bu kutsal görevi şimdiye ka­ dar nasıl yerine getirmişse, bundan sonra da aynı şekilde yerine ge­ tirecektir. S.- Londra Konferansı'nın sonuçları hakkında özet olarak bilgi­ niz nedir? C.- Londra Konferansı'nda bize bazı fikirler ileri sürüldü. Bun­ lar hakkında bizim cevabımız istendi. Fakat bence ileri sürülen fikir­ ler milletin istediği ve elde etmek için büyük fedakarlıklardan çekin­ mediği tam bağımsızlığı henüz sağlayacak nitelikte görünmüyor. Fa­ kat her halde bu konferansta milletin haklarının kabul edilmesine doğru bir eğilim görünmektedir. Dünya barışının bir direğini teşkil edecek olan Türk milli bağımsızlığının onaylanması ümit ve azim­ le beklenmektedir. S.- Şu son zamanlarda dahili diırumumuz nasıldır? C.- Gerçi Ümraniye ve Bünyan'da geçen yıl olduğu gibi yine bazı kışkırncıların teşvikiyle fesat çıkarılması yoluna gidildi. Fakat bu ayak­ lanma adi bir eşkıyalık niteliğinde kalmış ve bastırılnuştır. Bunun dı­ şında tüm ülkede asayiş mevcuttur.

42 TORK DEVRiMi t.ıf.UKATlARI

S.- Vekiller Heyeti'nin yetkileri hakkındaki kanuna dair bilgi ve­ rebilir misiniz?

C.- Bu mesele henüz görüşülmektedir. Şimdiden bir fikir söyle­ nemez. 1 3

u

H8kimiyet-i Milliye, 12 Mayıs 1921.

il Rauf Bey'le Mülakatlar

a) Rauf Bey'le Mülakat Siz milletin malısınız - Tamamen donanma duygulanyla bü­ yümek - Kayık yüzdümıeye çalışırken düştüğü havuzda boğul­ maya ramak kalmak - Nilüfer torpil gemisinin süvarisi olan kardeşi - Milli Meclis'm gerekliliği fikri - Başkan Roosevelt ve denk'atlılarla tanışma - Rauf Bey'; kurtaran ateşçi çavuşu Genç Ağa - llk deniz.altı savaşı Alunet Emin Yalman Ocak 1922'de Rauf Orbay'la gerçekleştir­ diği mülakatı şöyle aktarmaktadır: Gazetecilik hayatımda güç işler yaptığım oldu. Fakat hiçbir za­ man Rauf Bey'le mülakat yapmak hususunda uğradığım zorluklar­ la karşılaşmadım. Tekrar tekrar ricalarda bulundum. Her birinde Rauf Bey kendisinden daha önemli kişilerin adlarını sayarak, on­ larla mülakat yapmam konusunda akıllar verdi. Kendisinden söz etmek veya ettirmek, vatan hizmetinin yerine getiriliş biçimi hak­ kındaki inançlarına aykırı düşüyordu. Onun gözünde vatan hizme­ ti bir köşeye çekilerek ve nefsini unutturarak yapılmalıydı. Bekle-

44 TORK DEVRiMi MÜl.AKATlARI

nebilecek tek ödül, görevini yapmış olma huzurundan ibaretti. Ben bu tarz duyguları çok iyi anlıyor, içindeki yüceliği takdir ediyordum. Gazeteci olmasaydım, Rauf Bey'in duygularına göre hareket etme­ yi görev bilecektim. Ne çare ki gazeteciydim. Uzun Malta arkadaş­ lığım sırasında Rauf Bey'i yakından tanımış, hayatı hakkında epey bilgi sahibi olmuştum. Bu bilgilerime göre, Hamidiye kahramanı­ nın mert ve saf duygularla dolu olan hayatı hakkında yetişen nes­ le bir fikir vermek, bana gazeteci gözüyle bir görev olarak görünü­ yordu. Dolayısıyla görevimi yapmak için bir oldubittiye başvurmak­ tan başka bir çare göremedim. Bir gün Nafıa Vekaleti odasına bir baskın yaptım. Rauf Bey "Ol­ maz, yapamam" demeye hazırlandı. Ben derhal yeni bir cepheden hücum ettim: "Siz kendi malınız değilsiniz, milletin malısınız. Mil­ letin sizin hayatınız hakkında bir fikir sahibi olmaya hakkı vardır. Ben okuyucularım adına bu hakkı istemeye geldim" dedim. Rauf Bey bir işkence makinesine oturur gibi bir tavırla masasının başına geç­ ti, bana da yer gösterdi ve sor dedi. Bu izin üzerine derhal hareke­ te geçtim ve sorularımı sıraladım. Konu çok güç yürüyordu. Rauf Bey bazen tereddütlü cevaplar veriyor, bazen de kendisini konunun sıcaklığına bırakarak tatlı tatlı anlatıyordu. Benim not aldığımı gö­ rünce "Ne yapıyorsun? Bunların hepsini yazacak değilsin ya?" di­ yordu. Ben kendisini ikna etmek için notların üzerinden gayet hafif bir kurşunkalemi geçiriyor, bir taraftan da kendi kendime bildiğimi okumaya karar veriyordum.

Çocukl11k Hatıraları Rauf Bey çocukluğu hakkındaki ilk sorularıma cevaben söze baş­ layarak yavaş yavaş anlattı: "Ömrümde ilk hatırladığım şey İskender korvetiyle yaptığım ilk seyahattir. Babam Sakız'da bulunurken, Girit'e bahriye komutan ve­ kili olarak atandı. İskender korvetiyle yola çıktık. Bir süre Girit'te kaldık. Pek küçüktüm, vaktim tamamen donanma içinde geçiyordu. Girit'te bir tersanenin varlığı ve Suda limanında daima savaş gemi­ lerinin bulunması nedeniyle donanma hayan yoğuncaydı. Tamamen donanma duygularıyla büyüyordum. Bir gün kayık yüzdürmeye ça-

RAUF BEY'LE MOL.AKATlAR

lışırken havuza düşmüştüm. Bo­ ğulmam an meselesiydi. Halen Kızılay'da bulunan Albay Dok­ tor Mehmet Ali Bey hayatımı kurtardı. Babam, Girit'ten son­ ra Trablusgarp'a komodor ola­ rak atandı. Ben de ilkokulu bu­ rada okudum. Orada askeri rüştiyeye devam ettim. Babam at meraklısıydı. Benim de zamanım ata ve kayığa binmek, tüfekle kuş peşinde koşmakla geçiyordu. Genel Savaş'ta süvarisi olduğu Nilüfer torpil gemisiyle Siva­ stopol önüne torpil dökerken, ge­ misiyle birlikte bir daha kendi­ sinden haber alamadığımız kar­ deşimle beraber ortak bir hanra­ mız vardır. Ata sırayla binerdik. : jı.. .,,.ı \� ..,,, Sabah okula giderken ilk davra­ � JJ; nan ata binme hakkını elde ederdi. 1307 ( 1 889) yılıydı, 1 1 Teıkilat-ı Milliye Heyet-i Temsi/iyesi erkanından Hamidiye kahramanı Rauf Bey yaşına basmışnm. Bahriye oku­ (Yeni Gün, 13 Teırin-i Evvel [Ekim/ 1919). luna girmek için annemle lstanbul'a geldik. Babam hala Trab­ lusgarp'taydı. İstanbul'a geldiğimiz zaman henüz öğretim yılı başla­ mamıştı. Bahriye okulunun özel sınıfında üç ay kaldım. Ertesi yılın başında idadi birinci sınıfa kaydoldum. Okulda henüz tarih ve coğ­ rafyaya merak duymaya başlamıştım.

RaufBey'in Babası Babamın daima söylediği sözlerin, verdiği terbiyenin esasını bu devlet ve millete kayıtsız şartsız hizmet etmek oluşturur. Babam as­ len Kafkasyalı'dır. Sohumkale civarındaki Kağri'den İstanbul'a daha önce göç etmiş olan akrabasının yanına gelmiş, millet sayesin-

45

46 TÜRK DEVRiMi MOLAKATl.ARI

de öğrenim ve eğitim görmüştür. Bahriye okulundan sonra bir süre donanmada görev yapmıştır. Sultan Abdülaziz döneminde donanma­ nın modernleştirilmesi sırasında, altı arkadaşıyla birlikte İngiliz do­ nanmasında eğitim yapmak üzere sınavla seçilmiş, bu donanmada yüzbaşı rütbesiyle görev yapmıştır. Fransa-Almanya savaşı sırasın­ da döndüğünde Edirne eğitim gemisine süvari olarak atanmış, okul­ dan mezun olan öğrencileri eğitim amaçlı olarak Hindistan'a götür­ müş, Rus savaşında muhtelif zırhlılara komuta etmiştir. Daha son­ ra Bahriye Şilrası reisi ve Ayan üyesi olmuştur. Kardeşime ve bana şu sözleri tekrar ederdi: 'Benim hemcinslerim Kafkasya'da değil dev­ let memuru olmak, varlıklarını koruyabilmek için din değiştirmeye mecbur oldukları bir sırada biz İstanbul'a sığındık. Devlet ve millet bizi cins ve mezhep ayrımı yapmadan okuttu. En yüksek mertebe­ lere getirdi. Bunu daima göz önünde bulundurarak, sizin de dini ve milli göreviniz bizim için kutsal olan hilafete, devlet ve millete ka­ yıtsız şartsız fedakarlık göstermek, hizmet etmek olmalıdır. Bu nok­ taları kutsal tanıyarak bunların tam bağımsızlığına gayretiniz yetti­ ği kadar çalışmalısınız. Her hususta hareket düzeniniz bu illce olma­ lıdır.' Babamın ölürken de tekrarladığı bu sözler hiçbir zaman hatı­ rımdan çıkmaz.14

ı•

Rauf Bey'in, Refet Bey'in evinde saltanat ve hilafet hakkındaki görüşünü soran Atatürk'e cevaben söylediği, "Ben saltanat ve hilafet makanuna hissen bağlıyun. Çünkü benim babam padişahın ekmeğiyle yetݧIDİş, Osmanlı Devleti'nin ileri gelenleri arasına girmiş­ tir. Benim de kanımda o ekmeğin zerreleri vardır. Ben nankör değilim ve olamam. Pa­ dişaha sadakatimi korumak borcumdur. Halifeye bağlılığım ise terbiyem gereğidir sözlerinin, baba vasiyetinin bir gereği olduğu anlaşılmaktadıı: Rauf Bey, Nutuk'ta ken­ disine yöneltilen birçok eleştiriye karşın, arulannda Atatürk'ün büyüklüğünü, tarihi mis­ yonunu her zaman övgüyle vurgulamıştır. Örneğin Mondros sonrasında, Adana'dan İstanbul'a dönen Mustafa Kemal Paşa'yla buluştuğunda, onu şöyle tanımlamaktadır: "O, Anafartalar kahramanlığıyla temayüz ettiği günden beri savaştan savaşa şan ve şe­ refle koşmuş, harp talihinin bütün cephelerde aleyhimize dönüşü üzerine, kendisine has insanüstü azim ve kudretle derleyip toplayarak bir varlık haline getirebildiği impara­ torluğun son kuvvetlerinin başında, bin bir tehlikeye göğüs gere gere giriştiği çetin çar­ pışmaların sonuncusundan geliyordu. . . " Yine Rauf Bey'in Atatürk hakkındaki şu de­ ğerlendirmesi de oldukça öğreticidir: "Başından sonuna kadar mücadelenin içinde bu­ lunmuş bir insan olarak bütün samimiyetimle tarih huzurunda itiraf ederim ki; o olma­ saydı, bu vatan ve bu millet, bu kurtuluşu böylesine tam, şan ve şerefle kolay kolay id­ rak edemezdi." .••"

RAUF BEY'LE MÜl..AKATLAR 47

Bahriye Okulunda Hayat Şimdiki gibi düzenlenmemiş Bahriye okulundaki aln yıllık okul ha­ yatımın gereklerinden olarak pek gürültülü zamanlar geçirdik. Spor ve oyunlara önem verilmediğinden öğrenciler çoğu kez kavgalar ya­ parlardı. Bunlara doğal olarak ben de karışırdım. Bu bakımdan biraz sıkça cezaya çarpnrılırdık. Heves ettiğim dersler gemicilik, seyr-i se­ fain, topçuluk, torpidoculuk gibi meslek dersleri ile devletler huku­ ku ve tarihti. İdadi üçüncü sınıftayken meşrutiyet konusunda fikir sahibi olmaya başladık. O sırada Murat Bey (Mizancı Murat Bey) Avrupa'daydı. Biz 13-14 yaşındaki çocuklar haftalıtırnızdan para ayı­ rır, Avrupa'da hürriyet adına mücahitler için her hafta para toplar­ dık. İş ortaya çıktı, yakalanan bazı arkadaşlarımız aylarca Taşkış­ la'da kaldılar. Bir kısmı okula iade edilirken, bir kısmı da Trablus­ garp'a sürüldüler. Bu badirede biz nasılsa göze çarpmadık. Milli Meclis'in gerekliliği hakkındaki bana ilk fikir Ahmet Mit­ hat Efendi'nin Üss-i İnkılap adlı kitabını okurken geldi. Bu kitapta okunduğuna göre ilk Meclisi Mebusan'daki Aksaray mebusu bah­ riyemizin Karadeniz'e egemen olduğunun iddia edildiği bir sırada Mer­ sin vapurunun Ruslar tarafından nasıl ve neden zapt edildiği suali­ ne karşı, nazır 'Zaptın önemi yoktur. Çünkü gemi eski ve değersiz­ dir' demişti. Bunun üzerine mebus, 'Ben geminin değerini ve eskili­ ğini sormuyorum. Sancağın şerefi ne oldu, onu soruyorum' sözleriy­ le karşılık vermişti. Bu fıkrayı okuyunca ille milli meclis ihtiyacını duydum. 31 Mart'ta şehit olan Köstenceli Rıza Bey yüksek sınıflardaki tah­ rikatı yönetiyordu. Tevkiflerden sonra siyasi faaliyet kalkmamıştı. Yalnız daha gizli devam ediyordu. Elebaşılardan biri de Meşrutiyet'ten sonra Fizan mutasarrıfı olan Sami Bey'di, ki bu gibi faaliyetlerde çok yaman bir adamdı. Avrupa'daki gazeteleri düzenli oİarak okuyor, te­ ması koruyorduk. Aramızdan hiçbir zaman casus çıkmıyordu. Okulu bitirince eğitim görmek için İdare-i Mahsusa vapurlarına dağınldık. O sırada Girit tahliye edildiğinden Suda limanındaki eği­ tim gemisi İstanbul'a aldırılmıştı. Bir buçuk yıl süresince idare va­ purlarıyla sahillerimizin hemen tümünü dolaştım. Birçok kez Kızıl­ deniz, Hicaz, Yemen sahillerine gittim. Gerçekten uygulama kaptan­ larının gözetiminde İdare-i Mahsusa hizmetinden hayli yararlandık.

48 TÜRK DEVRiMi MÜl..AKATLARI

Torpido ve seyr-i sefain mesleğine çok hevesliydim. Genelkunnay'da sınav vererek seyr-i sefain diploması aldım. Bir süre torpidolarda ikin­ ci kaptanlık ve seyr-i sefain memurluğu görevlerinde bulundwn. Son­ ra ilk kez Pervin torpidosuna kaptan atandım. Daha sonra Mahmu­ diye zırhlısının seyr-i sefain subaylığına, ardından İtalya' da onarılan Mesudiye'nin seyr-i sefain subaylığı refakatine geçtim. Gemiyi Mi­ dilli'ye getirdik. Midilli' deyken İtalya' dan satın alınan Alpagut tor­ pidosuna kaptan oldwn. Bu esnada Mecidiye kruvazörü Amerika'dan gelmişti. Kruvazörü sularımıza getiren Becknam Paşa daha sonra bi­ zim hizmetimize girdi ve gerçekten çok hizmeti görüldü . Donanma genel müfettişi olan bu zatın yardımcılığına atandım. İki buçuk yıl kadar bu görevde kaldım . Bu esnada birkaç defa Avrupa ve özellikle İngiltere'de bahriye ku­ rumlarını gezdik. Bir defasında seyahatimizi Amerika'ya kadar uzat­ tık. Burada hakkımızda çok büyük bir samimiyet ve güven gösteril­ di. Bu çerçeveden olarak 1 904 yılı sonlarında Başkan Roosevelt ta­ rafından özel olarak kabul edildik. Kendisinin bizi Amerikan bah­ riyesine tavsiyesiyle inşaat ve silah fabrikalarını ziyaret ettik. Özel­ likle o zaman yeni bir silah olan denizaltıları araştırdık. Kısa bir süre için de tecrübe ve talimlerde bulundum. Bu benim için pek büyük bir ders oldu. Bu kısa sürede Amerikan donanması subaylarının hak­ kımda gösterdikleri samimiyeti hiç unutamayacağım. Bu, meslektaş­ lık duygusundan çok yüksek bir şeydi. Mesleğe ait her şeyi incele­ meye izin vererek mutlak bir güven gösteriyorlardı . Bu kısa süre ha­ yatımın en tatlı hatıralarındadır.

Faal Bir Asker Hayatı Bundan sonra İstanbul'dan hepsi Türk olmak üzere 8 zabit, 70 mü­ rettebat olduk. Kil'de (muhtemelen Kiel) onarımı tamamlanan Asar-ı Tevfik'i Becknam Paşa komutasında İstanbul'a getirdik. Bu sırada ben yüzbaşı rütbesinde ve vardiya subayı görevinde bulunuyordwn. Geminin onarımı yolunda olmadığından, yolda önemli arızalara uğ­ radık. Zeminin delinmesi derecesinde tehlikelerle karşılaşnğımız hal­ de T ürk donanma askerinin direnci sayesinde İstanbul'a başarıyla ulaşnk. Bu seyahatte Becknam Paşa da T ürklerin yeteneğini fevka­ lade takdir etti ve bu inancını ifade etmekten geri kalmadı.

RAUF BEY'LE M0L.AKA11AR 49

Bir süre sonra kolağalığına terfi ettim. Kil'de Almanya tezgahla­ rında Peyk-i Şevket, Berk-i Satvet torpido kruvazörleri inşa edilmiş­ ti. Bunlardan Peyk-i Şevket'e süvari oldum. Yine Türk subay ve efra­ dıyla bu gemileri İstanbul'a getirdik. Bu tarih, Meşrutiyet'in ilanından yaklaşık yedi sekiz ay öncesine rastlamaktadır. Ben Peyk-i Şevket sü­ varisiyken Sisam'da bir ayaklanma olmuştu. Oraya sevk edilen Ha­ midiye ve birkaç gambottan oluşan donanma kuvvetine Peyk-i Şev­ ket de katıldı. Bu isyanın bastırılmasında bulunduk.

Meşru'ti'yet ve 31 Mart Makedonya' da cereyan eden inkılap hareketlerini Doğu Cephe­ si Komutanı Kazım Karabekir Paşa ve Batı Cephesi'nde bir kolor­ du komutanlığında bulunan Selahattin Adil Paşa'yla beraber yakın­ dan izlerdik. Meşrutiyet ilan edildiğinde aynı gemide süvariydim. İlk iş meşrutiyetin kuruluşuna yardımcı olmakla beraber, ordunun bun­ dan sonra siyasetle meşgul olmayıp kendi sınıf ve mesleklerinin eği­ timine adamasını sağlamak için çalışmak oldu. O zaman bahriye na­ zırı olan Arif Hikmet Paşa'nın çabasıyla donanma olabildiğince ça­ buk bir zamanda seferber hale konuldu. Salt Marmara ile Akdeniz'de eğitim ve manevra faaliyetlerinde bulundu. 3 1 Mart'tan önce donanma Akdeniz'den dönmüş, Beşiktaş önünde yatıyordu. Kara ve deniz efradı arasında irtica lehinde kuv­ vetli kışkırtmaların yapıldığı hissediliyordu. Aynı zamanda Kamil Pa­ şa'run Harbiye Nazırı Ali Rıza, Bahriye Nazırı Arif Hikmet paşala­ rı azlederek kabineden çıkarması, donanma subayları ile ülkede tilin aydınlar arasında galeyana yol açmıştı. Komuta heyeti bu işlerin or­ dunun fiilen müdahalesine yol açacağı, hiç istenmeyen bir felakete neden olacağı düşüncesindeydi. Komutanlar arasında yapılan top­ lantıda, o zaman bahriye nazırı olan Hüseyin Hüsnü Paşa'ya haklı haksız güven duyulmadığından, durumun doğrudan Kamil Paşa'ya sunulması kararlaştırıldı. Bu maruzatın gereği için arkadaşlar beni görevlendirdiler. Gerçek durumun sunulması girişiminin kötüye yo­ rulması, girişimciler aleyhine soruşturma ihtimaline karşılık Berk-i Satvet torpidosu Sirkeci yakınında konuşlandı. Meclis-i Mebusan'ın galeyanı karşısında önce Nazım Paşa, sonra Hüseyin Hüsnü ve Ka-

50 TÜAK DEVAIMI MÜLAKATl.AAI

mil paşalar istifa ettiler. Bu olaydan sonra efrat a.rasındaki irtica eği­ limi daha çok güçlendi ve sonucu 3 1 Mart oldu. Bu sıralarda Gambel Paşa donanmaya mensup gemileri birer bi­ rer eğitim amacıyla Marmara'ya çıkarıyordu. Ayaklanmanın üçün­ cü günü Peyk-i Şevket çıktı. Akşam dönüşte Asar-ı Tevfik süvarisi olan eniştem Ali Kabuli Bey merhumun gemi müretteban tarafından saraya getirildiğini ve orada şehit edildiğini haber aldım. O akşam asi efrat benim gemime de gelerek mürettebatı ayaklanmaya teşvik etmek istediler. Fakat gemiye giremediler ve başarılı olamadılar. Er­ tesi gün resmi emirle gelerek gemiye girdilerse de, beni de Ali Kabu­ li Bey gibi tutuklayıp götürmek niyetinde olduklarını haber alan mü­ rettebat onları defetti. Gemi efradı son derece itaatkar, subaylara say­ gılı ve ayaklanmaya nefret duyuyorlardı. Genç Ağa adında bir ateş­ çi çavuşunun gösterdiği mertliği hiç unutmayacağım. Amaçlarına ula­ şamayan asiler, tersane komutanını tersaneyi yakmak ve sokaklar­ da rastlayacakları donanma subaylarını öldürmek tehdidiyle beni az­ letmeye mecbur ettiler. Azil kararı bana tebliğ edildi. Askerin aşırı bağlılığı benim gemiden ayrılmamı zorlaştırmıştı. Benimle beraber gelmek istiyorlardı. Gemide dört gün mahsur kaldıktan sonra yola çıkarıldım. Selanik'e gittim. Hareket Ordusu'yla önce Yeşilköy'e, daha sonra Bakırköy'de Mahmut Şevket Paşa'nın karargahına geldik.

Mustafa Kemal Bey'le llk Mülakat Mustafa Kemal Paşa'yı ilk defa orada gördüm. Bakırköy telgraf­ hanesinde Mahmut Şevket Paşa'nın kurmayı sıfatıyla savaş emirle­ rini hazırlamakla meşguldü. Gözümün önünden gitmez. Mustafa Kemal Paşa üzerinde bir pelerin olduğu halde çalışıyordu. Tam bu sırada Fethi Bey'in Harbiye Nezareti'ni işgaliyle ilgili tertibat ve ta­ limat tebliğ ediliyordu. Ayaklanma bastırıldıktan sonra tekrar ge­ miye iade edildim. O zaman donanma komutanlığına atanan Ami­ ral Gambel komutasında Akdeniz'de manevralara çıktık. Az zaman­ da donanma subay ve efradı gemicilikte, en çok filo manevraların­ da ve her tür eğitimde pek yüksek bir yetenek ve gelişme gösterdi­ ler. Eğitimin maddi yönlerinde Amiral Gambel'in pek büyük başa­ rısı görülmüştür.

RAUF BEY\.E MÜl.AKATlAR 51

Peyk-i Şevket filonun toplandığı yerden ayrılmak ve Selanik'e git­ mek için emir almıştı. Tam yola çıkacağımız sırada, diğer bir gemi bize çarptı ve büyükçe bir gedik açtı. Geminin güzelliğini bozan bu gedik, bizi çok üzmüştü. Tersaneye alınmadan esaslı bir onarım ya­ pılamazdı. Mürettebattan Adem Efendi adında bir sanatkar duru­ ma bir çare buldu. Hazırladığı harçla duvar örer gibi rahneyi kapa­ dı. Dışarıdan boyayarak belli olmayacak duruma getirdi. Bunun olum­ suz bir yanı, denize çıkıp da dalga vurunca sıvanın dökülmesi ve ge­ diğin meydana çıkmasıydı. Limana yaklaşırken Adem Efendi hemen işbaşına geçiyor, yeni baştan onarıyordu. Gemi bu durumdayken Tuna Komisyonu'nda görevlendirilmiştik. Tuna vilayetlerinin kaybedilme­ sinden sonra ilk defa olarak Osmanlı sancağını taşıyan bir savaş ge­ misi Tuna'ya girdi. Bir buçuk ay kadar komisyon refakatinde görev yaptık. O zaman Romanyalılar meşrutiyeti ilan eden Türk milleti­ ne ve hükümetine karşı pek dostane gösterilerde bulunmuşlardı. Bize hükümet ve milletlerinin misafiri gibi davranmışlardı. Kral Şarl (Ca­ rol), bizi Seyna Sarayı'na davet ederek esaslı bir şekilde bu duygu­ yu ortaya koymuştu.

Hamidiye Süvariliği Hükümet, Yadigar-ı Millet sisteminde dört torpido satın almaya karar vermişti. Ben bunun için Almanya'ya gönderildim. Orada bu­ lunduğum sırada Harnidiye süvariliğine atandım. Dönüşümde bir süre manevralarla meşgul oldum. Sonra Yemen Fevkalade Komutanı İz­ zet Paşa'yı Yemen'e götürmekle görevlendirildim. Bir müddet mai­ yetlerinde bulundum. Sonra İstanbul'a celp edip, İngiltere kralının taç giyme töreninde Türk donanmasını temsil etmek üzere İngilte­ re'ye gönderdiler. Bir buçuk ay kadar İngiltere sularında kaldıktan sonra, Trablusgarp ve sahillerini Derne'nin Tobruklimanına kadar dolaşarak Çanakkale'ye döndük. Trablusgarp'tayken eski okul ar­ kadaşlarıma rastladım. Kimi memur, kimi tüccar, kimi bakkaldı. İçin­ de büyüdüğümüz evi seçerek bir ziyafet verdiler. Birlikte çocuklulC günlerimizi andık. Bu toplantı ömrümün en değerli hatıralarından biridir. Çanakkale'ye varınca babamın ağır hasta olduğunu duyarak İstanbul'a koştum. Gemiyi Çanakkale'de diğer birine teslim ettim. İtalyan savaşının ilanına rastlayan günlerde babam vefat etti.

52 TÜRK DEVRiMi MOL.AKATLARI

Savaş ilanı üzerine o zaman bahriye nazırı olan bulunan Mahmut Muhtar Paşa'run kurmaylığına memur edildim. Daha sonra Trablus­ garp savunmasının Deme kısmını hazırlamak için hareket eden he­ yetle beraber gizli olarak Mısır'a gittim. Mısır'da tekrar Mustafa Ke­ mal Paşa'yla buluştuk. O, Deme komutanıyken ben Deme kuvvet­ lerine silah sağlamak için girişimlerde bulunuyordum. Bu amaçla Su­ riye'ye gittim. Oradan bir gemi silah ve cephaneyi Deme'ye götür­ meyi başardık. Mısır'a tekrar döndüğümde şiddetle soruşturuldum. Aldığım emir üzerine İstanbul'a dönerek Hamidiye'deki görevime devam ettim. İtalyan savaşının sonuna kadar Çanakkale'de kaldık. Balkan seferberliğinin ilanını takiben İstanbul'a çağrıldım. Bir süre sonra Karadeniz' de sevkıyatın korunmasıyla görevlendirdiler. O es­ nada savaş ilan edildiği için Vama'yı ablukaya almakta olan donan­ maya katıldım. Donanmanın dönüşünden sonra oralarda gözetleme göreviyle kaldım. Sahilden ateş açılması üzerine Vama'daki askeri binaları bombardıman mecburiyetinde kaldık. Avrupa'yla tek ula­ şım hattımız olan Köstence yolunun Bulgar torpidoları tarafından tehdit edildiği anlaşılınca, bunları önleme görevi verildi. Bir gece du­ manlı bir havada beş torpidoyla karşılaştık. Cereyan eden mücade­ lede baş tarafımızdan bir torpil yedik ve ağır bir gedik açıldı. Gemi­ nin başı, baş topu hizasına kadar su altında kaldığı halde subaylar ve efrat iki saat kadar düşman torpidolarının sürekli saldı rılarına hiç­ bir telaş göstermeden büyük bir düzen ve ustalıkla karşı koydular. Sonuçta saldırıyı defetmeyi başardık. Bir tek er top başından ayrıl­ mamış, kimse cankurtaran takmaya ihtiyaç duymamıştı. Bu tecrü­ be T ürk subay ve efradının herhangi bir zor görevi şan ve şerefle ba­ şaracağı konusunda tam bir kanaat verdi. Her an yanma tehlikesin­ deki gemi, subay ve efradın pek yüksek gayretleriyle, dışarıdan hiç­ bir yardım almadan 25 saat sonra Haliç'te havuzdaki yerini aldı ve onarımına başlandı. Gemi onarımdayken donanmaya gerekli bazı önemli şeylerin sağlanması için Londra ve Fransa'ya gönderildim. On beş gün sonra döndüğümde geminin onarımı tamamlanmıştı. Dört torpido muhribinden oluşturulan bağımsız torpido filosuna komu­ ta etmek üzere Çanakkale' ye gittim. Yunan donanmasıyla Çanak­ kale haricinde vuku bulan ille savaşta donanma komutanının emrin­ de olarak bu filoya komuta ettim.

RAUF BEY'LE MOL.AKAllAR 53

Bu sırada deniz savaşı tarihinde ilk kez bir Yunan denizatlısıyla savaşma fırsan oldu. Yunan donanmasının Delfin adındaki tek de­ nizatlısı Bozcaada civarında Mecidiye ve Berk-i Satvet kruvazörle­ riyle takviye edilen filomuza pusu kurmuştu. Keşif harekan için Lirn­ ni üzerinde seyrederken karşılaşmıştık. Torpidolarla takip ettiğimiz, top ateşi ve çarpma tehdidiyle defettiğimiz denizaltının, daha son­ ra savaş süresince faal bir şekilde kullanılamayacak bir hale geldi­ ğini öğrendik. Bu sırada tekrar onarımı tamamlanan Hamidiye sü­ variliğini üstlenerek Çanakkale'ye geldik.

Sekiz Buçuk Aylık Sefer Yunanlıların fikrince gayet sıkı abluka edilen Çanakkale'den bir akşam çıktık. Denizlerde dolaşarak görev yapma planını Nazım Pa­ şa'ya bildirmiştim. O da önerimi onaylayarak masrafımız için 500 lira göndermişti. Çanakkale'den çıktığımızın ertesi günü öğle vakti Şira'yı bombardıman ederek kruvazör şekline dönüştürülmüş cep­ hane yüklü Makedonya vapuruyla, barut fabrikasını tahrip ettik. Yu­ nanlılar bundan tamamen habersizdiler. Çanakkale'den çıkışımız yıl­ başına rastlamıştı. Telsiz telgrafımızdan anladığımıza göre, Yunan gözetleme kuvvetleri birbirlerini tebrik etmekle meşguldüler. Şira 'da birtakım tüccar gemilerini tahripten sonra, Pire vs. yerleri bombar­ dıman ettik. Fakat asıl amacımız düşmanın savaş araçlarını yok et­ mek olduğundan, sivil halka zarar vermeyi askeri görevimizle bağ­ daşnrmıyorduk. Nitekim Akdeniz'de seyyar olarak bulunduğumuz sekiz buçuk ayı Yunan'ın Şingen'de 10 kadar nakliye gemisini ban­ rarak tahrip ve askeri mevkilerini bombardıman ederek geçirdik. Si­ vil halka ait emlak v.s'ye zarar vermemeye özen gösterdik. Yalnız de­ niz taşımacılığını önlemeyi amaçladık ve bunu kısmen de başardık. Akdeniz'de güvenli hiçbir deniz üssüne sahip değildik. Sadece sahil­ lerdeki halkımıza dayanıyorduk. Özellikle Mısır ve Suriye'deki din­ daşlarımız pek yüksek duygularla, en büyük yardım ve fedakarlık­ lardan kaçınmadılar. Kömürümüzü Akdeniz havzasına civar mem­ leketlerden kaçak yollarla sağlıyor, küçük kayıklardan yararlanıp açık denizde, bazen geceleri limanlarda alıyorduk. Seferimize Akdeniz'de devam ettiğimiz sürece her on iki günde bir 750 ton kömüre ihtiyaç

54 TORK DEVRiMi MÜl.AKATlARI

duyuyorduk. Bunu minnetle andığım yardımlar s ayesinde dalına s ağ­ ladık. Gereken onarımları tamamen gemimizin imkanlarıyla gerçek­ leştirdik.

Malta'yı Ziyaret Bir defasında Arnavutluk kıyılarında şiddetli bir fırtınaya tutul­ muştuk. Tehlike büyüktü. Kurtulabilmek için Malta'ya sığınmak zo­ runda kaldık. Oradaki üç günlük ikamet s üremizi her zaman teşek­ kürlerle anacağım. Bize karşı son derece dostça davranıldı. Her ta­ raftan zorluk ve karşıtlık yerine nezaket ve kolaylık gördük. Sefer süresince subaylar ve efrat için hiçbir is tirahat imkanı olmadığı hal­ de başarı azmi ve inancı bir an bile gevşemedi. Mürettebat tümüy­ le yüksek bir güç ve yetenek gösterdi. Sağlık durumları da fevkala­ de mükemmeldi. Tüın sefer s üresince 400 kişilik mürettebat içinde tifodan tek bir vefat vuku buldu. Aramızda 15 de sivil gönüllü var­ dı. Onlar da sonuna kadar büyük bir dayanıklılık gös terdiler. Biz ta­ miratın s adece su altındaki kısmını ikmal ettikten sonra tersaneden çıkmıştık. Çanakkale'de 60 kadar tamirat amelesi görevde olmadı­ ğımız zamanlarda onarı mlarla meşgul oluyorlardı. Boğazdan dışa­ rı çıktıkça onları da geçici olarak yanımıza alıyorduk. Son çıkışımız­ da bunların 15 'i 'Bizi de mutlaka beraber alın' diye ısrar etmişlerdi. Seferimizin uzun s üreceğini söylememize rağmen is teklerinden vaz­ geçmeyince, kendilerini yanımıza aldık. Kısa s ürede s ilah kullanma­ yı öğrendiler. Yüksek bir özveri duygus uyla bize çok yardım ettiler. Savaş hali sürmekteyken aldığım emir üzerine İstanbul' a döndüm.

Sultan Osman ve Yavuz Meseleleri Bir süre sonra silah görüşmeleri başladı. Bu s ırada beni İngilte­ re' den dretnot s ınıfı ndan bir gemi satın almak için incelemelerde bu­ lunmak üzere görevlendirdiler. Bu gezi sonucunda Sultan Osman'ın alınması kararlaştırıldı. İnşaatının üçte ikisi Armstrong tezgahların­ da tamamlanan bu gemiye inşaat heyeti başkanlığının katılmasıyla süvari olarak atandım. İngilizler ile Al manlar arasında savaş ilanı­ na kadar geminin bir an önce tamamlanmasıyla meşgul olduk. Ma­ kine tecrübelerini tamamladık. Fakat toplarla, top cephanesinin bir

RAUF llEV'l..E MÜlAKAnAA

kısmı tamamlanmadan savaş ihtimalleri gerçekleşti. İngiltere henüz savaş ilan edilmeden önce gemiye el koydu. Biz de geminin müret­ tebatını İngiltere'ye götüren Reşit Paşa vapuruyla geri dönmek zo­ runda kaldık. Torpil tehlikesi nedeniyle İskoçya'nın kuzeyinden do­ laştık ve bazı heyecanlı maceralar yaşadık. İstanbul'a döndüğümüz­ de hükümetin silahlı tarafsızlık amacıyla seferberlik ilan ettiğini gör­ dük. Halen Yavuz adını taşıyan Goeben ile İmroz civarında torpile çarpıp batan Midilli Boğazlar'dan geçmiş, İstanbul'a gelmişlerdi. Bu gemilerin mürettebatıyla, en çok komutan Amiral Souchon ile hü­ kümetin münasebeti açık değildi. Ben şahsen bu şekli uygun görmü­ yordum. Benim görüşümce bu gemiler Osmanlı subay ve efradıyla teçhiz edilmeli, bu olmazsa silahlarından tecrit edilerek tarafsız bir hale konulmalıydı. Bu düşüncemi amirlerime açık bir dille söyledim. Bir süre sonra bunun imkansız olduğu ve donanmadaki Almanlar­ la o şekil ve koşullar altında işbirliği yapılacağı cevabı verildi. Bu ce­ vap beni tatmin etmediğinden, bunun ülke için yararlı olmayacağı­ nı bir kez daha söyledim.

Hamidiye Karada Birkaç gün sonra padişah tarafından Afgan emirine gönderilecek name-i hümayun ve bazı hediyelerin götürülmesiyle görevlendirilen heyetin başkanlığına seçildiğim tebliğ ve hareket zamanım emredil­ di. Bağdat'a vardığımda İngilizlerin Basra'ya taarruz ettiklerini ve iç kesimlere ilerlediklerini görünce, savaş gemilerinde, Fırat ile Dic­ le üzerindeki gemilerde görevlendirilmemi istirham ve rica ettim. Af­ ganistan görevimden çekildim. İstifam kabul edilmekle beraber, söz konusu gemilerin komutanları olduğundan, Güney İran sınırlarını gözetlemekle görevlendirilen birliklere komuta etmem emredildi. Bu görevdeyken bazı talihsiz propagandalar yüzünden İran'la aramız­ da hiç istenmeyen ufak tefek olaylar oldu. O zaman İran'ın güneyi­ ne tamamen egemen olamayan İran Hükümeti hatayı anladı ve nis­ pi bir sükunet sağlandı. Ben de İstanbul'a dönmek için emir aldım. Dönüşümde donanma kurmay başkanlığına atandım. Bu görev­ de Mütareke'den altı ay öncesine kadar kaldım. Bu süre içinde mes­ leğimin, dolayısıyla vatanın kurtuluşuna uygun bir şekilde çalışabil-

55

56 TÜRK DEVRiMi MÜLAKATLAR!

mek konusunda Alınan donanma erkanından daiına muhalefet gör­ düm. Zararlı sonuçlar vereceğine inandığım yolsuzlukları gidermek için çok çalışnm. Başarılı olamayacağımı görünce istifa etmek zorun­ da kaldım. Daha istifamdan önce Daniınarka'ya giden esir mübade­ le komisyonunda bulunmuş, Brest-Litovsk barış görüşmelerine bahriye delegesi olarak kanlmışnm. Oradan Trabzon'a gönderildiın. O zaman Mavera-yı Kafkas Cemahir-i Müttefikası şeklinde olan Azer­ baycan, Gürcistan ve Ermenistan'dan oluşan hükümetin temsilcile­ riyle Elviye-i Selase'ye15 ait ilk görüşmelere memur oldum.

Mü'tareke Müzakeratı Merhum Talat Paşa hükümetinin istifası üzerine İzzet Paşa kabi­ nesine bahriye nazırı sıfatıyla girdiın. Bu süre içinde İtilaf Devletle­ ri'yle mütareke yapmakla görevlendirilen heyetin başkanlığında bu­ lundum. Bilinen mütareke yapıldı. İngilizlerle yapılan görüşmeler sı­ rasında taraflar birbirlerine pek samimi davrandı. (6 satır sansürlü.) Mütarekeye aykırı hareketler ülkeyi düşünebilenlerde, milletin ge­ nelinde güvensizlik duyguları uyandırdı. Bu hareketler gün geçtik­ çe arttı . İzlenen siyasetin hükümeti idari, askeri ve mali açıdan ta­ mamen uygulamadan ıskat, böylece devlet ve milletimizin çöküşü­ nü gerektirecek bir sonuca doğru süratle ilerlediği görüldü. Bunun önlenmesi için İstanbul'da hükümet üyelerini veya hükümeti değiş­ tirmek gibi tedbirler yeterli değildi. Millete gerçeği anlatmak gere­ kiyordu. Ancak bu şekilde millet içinde bir dayanak bulunabili.ı; prog­ ram ve amaçlarını milletin istekleri çerçevesinde tespit edecek ve kuv­ vetini milletten alacak bir hükümetin kuruluşu mümkün olabilirdi. Geçmişteki birçok olaylar, bana bunu mümkün kılacak kişinin ilim ve irfanı, kavrayışı, ülke hakkındaki bilgisi ve buna dayanan azim ve inancıyla Mustafa Kemal Paşa olabileceği kanaatini veriyordu. Ken­ disiyle birlikte çalışmaya karar verdim. O günden bugüne kadar bu inancımda en küçük bir değişme olmadı. Misak-ı Millimiz geFeğin­ ce amacımızın elde edilmesine, yani saltanat ve hilafet makamının, u

"Üç livan anlamına gelen bu terim Kars, Ardahan ve Batum sancakları için kullanılmıı, Moskova Antlaşması'yla Batum'un Gürcistan'a bıcakılmasından sonra, Batum'un ye­ rini yeni teşkil edilen Artvin sancağı almışur.

RAUF BEY'LE MOLAKATlAA

milletin ve ülkemizin tam bağımsızlık çerçevesinde kurtuluşu günü­ ne kadar aynı şekilde çalışacağım. Bu amaca mutlaka ulaşılacağına da aynı kuvvetle inanıyorwn. Fedakar milletimizin her tür zahmet ve güçlüğü bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da göğüsleye­ ceğine ve sonuçta tam anlamıyla layık olduğu bağımsız, mutlu bir hayata erişeceğine şüphem yoktur.

Anadolu'da Faaliyet İzmir'in hiçbir hak ve prensibe uygun olamayarak Yunanlılar ta­ rafından işgal edilmesi ve işgal esnasında cereyan eden olaylar, bizi imha programının uygulamaya konulduğunu açıkça gösterdi. Mil­ letin de hemen her meşru vasıtaya tevessül ederek milletin namusu­ nu ve ülkenin bağımsızlığını sağlama girişiminde bulunması zorun­ luluğu doğdu. Mustafa Kemal Paşa'nın zaten Anadolu'ya geçmek ve işe başlamak kararını verdiği bir zamanda (4 satır sansürlü.) Mil­ letin kurtuluşuna doğru atılacak ilk adımı böylece bilmeyerek kolay­ laştırdılar. Paşa, tam İzmir'in işgali günü 1 6 her an tutuklanmak teh­ likesi altında İstanbul'dan ayrılabildi. Samsun'a çıkışından sonra ben de düzenlenmiş plana uyarak İz­ mir ve havalisindeki durumu görmek, sonra da kendisine katılmak üzere Bandırma yoluyla hareket ettim. Evvelce Genel Savaş sırasın­ da fevkalade fedakarlıklar gösteren ordu ve donanmaya mensup su­ baylar ve genel olarak efrat hakkında particiliği vasıta olarak kabul ederek uygulanan hakaretle karışık muameleler beni mensup oldu­ ğum, çok sevdiğim ve şeref ocağı bildiğim askerlikten istifa etmeye mecbur bıraktı. Dolayısıyla hareket ettiğimde artık asker sıfatını ta­ şımıyordum. Hayatımı milletin alelade bir ferdi gibi ülkenin kurtu­ luşuna adamak, bu yolda gerekirse ölmek azmindeydim ve bugün de aynı azimdeyim. Bandırma'dan Akhisar, Salihli, Ödemiş, Nazilli yoluyla Di­ nar'dan geçerek Afyonkarahisar'a varıncaya kadar bir iki kez Yunan­ lıların eline düşme tehlikesi geçirdik. İzmir'de pek kötü yönetilen as1'

Atatürk, lstanbul'dan lzmir'in işgali günü değil, bir gün sonrası olan 16 Mayıs 191 9'da ayrılmışur.

öl

58 TÜRK DEVRiMi MOUU