İnönü Ansiklopedisi / Türk Ansiklopedisi (cilt 28)

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

••

TURK

ANSİKLOPEDİSİ CIL T XXVIII

MILLİ

EGITIM

BASIMEVI - ANKARA

1980

TÜRK ANSİKIJOPEDİSİ ÖZTUNA Genel Yayın Müdürü ve Başredaktör YILMAZ

Redaktör-

Müşavirler

: Orhan Y ÜKSEL, Bruıredaktör Yardrmcısı; Prof. Kenan AKYÜZ, Hayıdar D!RlöZ, Prof. Dr. Hasan EREN, Tekin ERER, Rıza KARDAŞ

Redaktör Yardımcılan : Cai1be

KURT, Dr. V�dad ÖRS, Dr. Hamza ZÜLFIKAR, Doç. Dr.

Cahrit KAVCAR, M€ihmet ERILTER, As. Ramazan KAPLAN, Mualla TEVETOGLU, NesNhan ÖÇTEN, Beyhan DEMIRTAŞ, Adnan KUVANLIK, Sinan KIZILDAG, Güler ÖNAL,

DEMIRHAN, Tolunay Hikmet ÖNKOL

YlRMl SEKlZlNCl ClLTTE YAZILARI BULUNANLAR

ASLANAPA, Nihai ATSIZ, Dr. Abdurrahman DEMIRTAŞ, Haydar A. DIRIÖZ, Doç. Dr. Meserret D!RlöZ, Em. Am. Vehbi Z. DüMER, Yük. Müh. Enver E DlGE R, Prof. Dr. Hasan EREN, Mehmet ER!LTER, Doç. Dr. Ethem R. FIGLALI, Prof. Dr. Cevat R. GÜRSOY, Prof. Dr. Re­ şat IZBIRAK, Prof. Dr. AlbdüllmdiT KARAHAN, Rıza KAR DA Ş, Prof. Dr. Sevinç KA­ ROL, Doç. Dr. Caıhi't KAVCAR, Av. Dr. Ergin KORUR, Caz;:be KURT, Şemsettin KUTLU, Ok. Cevat MUHTAR, Kenan OKAN, Prof. Dr. Sabih OKTAY, Ömer OKUTAN, Filliz ORTAÇ, Dr. Veda:d ÖRS, Fikret ÖZÇELIK, Cahit ÖZTELLl, Yılmaz ÖZTUNA, İsmet PARMAK SIZOGLU, Dr. Bwinci PINAR, Dr. Rıdvan SÜ ER, Prof. Dr. Adnan ŞAPLAKOGLU, Nazım !. TANRIKULU, Dr. Fethi TEVETOGLU, Prof. Dr. Hikmet TANYU, Hk. Yb. Baki TUG, Ndda TüFEKÇl, Kemal UGUR, Prof. Dr. Cengiz ULUÇAY, Prof. Dr. Ahmet E. UYSAL, Prof. Dr. Tahsin YAZICI, OI'Ihan YüKSEL

Prof. Kenan AKYÜZ, S3Jdeddin AREL, Prof. Dr. Oktay

ömer

ÇAPAR, Dr.

­

24. Sayfa

27

ı

.ı9'ı9 28.

_!�.J_ı_ı� ı 200 �--ı-

1

ı

200 200 200 20ı 201 20ı 20ı 201

(axh)xc=axb+axc

35 32

a

--

1

41

ı

ı

2

2 2

=dB +P

aci> (m)

42

m

4

2

ClLTTE BULUNAN BAŞLlCA YANLlŞLAR

kuvvetler.i

------

200

il9W

Doğrn

Sa�

Sütun

310

ClLTTE BULUNAN BAŞLlCA YANLlŞ

(p>2)

28 20

sayısı ile

((m) mo

d

m

( >2 )

s�ısı f ile

(air kusuru

Paris'te

�akaland ı .

Aix'e götürülerele

muhakeme

de hapisten kaçtıysa da tekrar Bastille' e rkond u.

Orada müstehcen

rcmanlarını

aziedilmesine ön ayalk. olması

SADE, Donatien Alphoıue Françoia

da buradarıı. çılkarıldı. 1803'te şifa bulmaz hasta olaraıle teıkrar Ghare.tı'ton'a ıkaıpııtıldı ve orarda öldü. Başlıca eserleri : Justine [ 1791 ] , Nouvelle fustine Suiı·ie de l'Histoire de Juliete, Sa Soeur (Yeni Justine ve Kız kar­ d e ş i Juliette'in Hikayesi) [ 1 797] , Philosophie Dans le Boudoir (Kadın Odasında Felsefe) [ 1 792) , Les Crimes de /'Am o ur ( Aşık Cürümleri ) [·1800] . Tek piyesi : Oxtiern ou !es Mal­ heur s du Li berlinage ( Oxtiern 'VC"}'a Bekirlığın ıbedbahtlııkları ) [ 1 791 ] .

SADEDDIN EFENDI, Hoca

( Istanbul 1 536/37 - 1599) ,

Osmanlı şeyhülislamı ve Tür'k tarihçisi ve din bilgini. Os­ manlı

padişililarından

E.'nin

taşıdığı

III. Murad' a doğrudan

Hace-i sultani

iken ve zafe­

önemiri bir hııta

olmuştur.

Bundan sonra İıbrıclı.im Paşa ile bir darh a barışmaımaıle üzere

yaz.dı . 1 789'da Charenrtıon aıkı.l l:ı.wtahanesine ıkapaıtıldı . 1 790' •

Mehrned'e ·ise görevi gereği

yok

ı:ün sonuçlarını toplama ·sı,rtiştirjlmiştir. Sera'hs'ıta �r l eşm iş ­ ti . Bu arada .Altın Ord u hüıkümdarı Toktam ı ş Han tarafından Sarary - BeJlke'ye davet edilmiş fa:kat, T·imu r ' ıı.n ı srarı üzecine Semerkand'a gelip orada ders vermeye başlamı�tı . Seyy i d Şerif Güreani ·i le de yalkın doothJk kıuran S. T., Tirnur'·un da katıl­ d ığı bir ilmi top l antıd a aralarında çııkan bir tartışma sonunda Seyy i d Şerif'e gücen m i şt i . S. T., fıkıh, :keJam, mantık:, belagat, dil biıgis.i alanlarında!k.i ç a l ışm a l arı ile ün ka z an d ı . İslam il•im gel en eğine göre Mogol ü ıt i l hı sonunda İslam aleminde ken­ dini gö9teren ilmi d.urgunlıuğa 5Jl ver�n S. T. olmuştur. Onun i çin l i r ki, S. T.'den önce gelen bi lg in i ere Mütelkaddi­ m i n , sonra.lcıi bHginlere de Mü teahhi ri n sam vermr. S. T., bu yen i çığırın öncüsü sayı l ı r . S. T.'nin H an efi veya Şa.fi'i m ez ­ hebinde olup o lm ad ı ğı tartı�a ılronugu olmuştur. .Ama onun H anefi usulüne dair eserleri de var d ı r . S. T., İslam �lim ta­ rih ind e öneınl·i bir ye r işgal eder. :Eserleri medreselerin kapa­ tı l ı ş ına ddk dem ıkitaıp l ar ı olaralk okiınulmu� ve bi r çok biJgjn tarafından bu es erl er şerh edilmi�tir. Eserleı-inin biır l istes i için bk. Ö. Nasiıhi Bi lmen , Biiyük Tefsir Tarihi, .Ank a ra 1960. Farsça şiirleııi de bulu nan S. T., Semerkand'da öldü. Cenazesi Serahs'a götürülüp gömüldü. (İ. ParmaJksızoğlu)

buri

SADlK A�A (Muaihib-i Şehryari Kemani ve Tan· Hüız Mehmed) ı(ıJ757 ? - Istanbul 1815) , Türk beste­

Hrı . lll. Selim eokol ündendir. iEnderun'da yetişmi-ş, yaşamış, III. S el im ' le ll. Mahm ud ' a musıllüb olmıu�tur. Fındnklı'da Keşfi Efendi dergilıı haz i res i nd e ganüLüdür ve taşı vardır. üstada­ ne saz ve söz eserleri bestelemiştir.

SA DlK BEY, Mebmed, Miralay ( I s t a nb ul 1860-1940) , Türk po l it iık ac ısı . Huzur dersleri Başmukarriri F i l ibe ­ Ji Abdu l l a h Efendi'nin oğlu olup, Istanbul'da d oğm u ş ­ tur. İLk öğrenim ini maıhal­ le mektebinde ve bab as ı n ­ dan

almıştır.

asıkeri

Daha

s onra

okul lara devam et­

miş ve 1 882 ' d e Harbiye'den süvari teğmeni olarak m e­ zun o lm u ş tur . Bir süre Haô okulunda kılıç ve rneç öğ­ retmenliği ile Frans.ızca ve resim dersleri vermiş, d a· ha

ş i nc i

sonra ordu

da Şam'da Be­ ve

Trablus-

SADlK BEY, Mehmed, Miral ay

garp fırkasında görev yapmış ve en son Üçüncü o rd u emrine

Mana9tır'a

tayin

ed ilmiştir.

Süvari

kayma.kamı

iken

Manas­

t ı r ' d a İuiıhad ve Te r akk i cemiyetinin merkez reisl iğine ge­ tit>ildi. İkinci Meşrutiryet'ıin ilanı çalışmalarına ıkatıld ı . Şemsi P a ş a' n ı n ölü m ü ile son bulan suLka·sdin hazırlanmasında, Niy a ­ zi Bey'in d ağ a çıikaralk baş ka ld ı rm a s ı nd a , Meşmtiıyet'in ilanını .isteryen tel:gra.flann yazılıp S a ray ' a ve bütün viliyetlere çeki l­ mesinde faal ro l oynadı. Böylece büyüık ün yaptı . Meşrutiıyct'jn ıil!nı üzerıine İttiıhad ve T eraıleık i tarafından Istanbu l ' a gönde­ rHen ilk üç muraihh a9ta n bi!'i de S . B. idi. Medis-i Meb' usanın açıhşından sonra rnirala.ylığa yülkseldi ve ondan sonra bu rüt­ be S. B.'in s an ı oldu. Anealk parlamenter ortamda İ tt ih ad ve Teradeki fı l'k a sı n ı n öte'ki l id e rleri ile çatıştı . Parti içinde rnu­ hafazaıkac �elerle ayrı :b i r hi zi p (�rup ) m eydan a getirdi . O tuzb ir Mart olayiarına ıkarıştı. Eski arkadaşları Ömer N a ­ ci, Rasim, •Eyü:b S;ı,bri, S. B . ' i n ık esin kes cezaland ırılmasını is­ teıdıik l er i h:i.Lde Mahmud Şevke t Paşa onu sorguya çe!,ti. Dav­ ra nı ş l arı nd an pişman olduğuna :kanaat getirerede Paşa, 12 Nj­ s an 1909'da S. B . ' i n Selanik'e dönmesine em i r verdi. Bir s ü re s onra da Debre mutasarrıflığına getiri ld i . 19l l 'de Is t a n.bu l ' a çağrılarak Harbiye nezareti Sü:vaıü İ:kinci rehl i!';ine atand ı . İ ttiıh;ı,d v e Teraikıki muıhalifleri onu telkrar po l•i•tihya çektilk­ leri nden Kasım 19 l l ' de agkerlukıten a.yrı lara& İuihad ve Te­ r aıkki 'nin muhalefeti olmaik üzere İ ' t i l a f ve Hürrüyet p a r t i s i n i ıkucdu. Yeni parti, liderinin eski şöhretindcn de g ü ç kazana­ rak s ür ' atl e geli�ti. Medis-i Meıb ' u s a n 'd a mevcut olan Ehali ve m utedil Hürriyet-perverin partiler·i i le Rum, Bulgar v e A r­ navut aımlılkların milletveiki llerini de ·i ç i n e alaraı!< m ecl iste 60 - 70 sandalryel·ik !kuvveti� bir muhalefet cep hes i oluşturdu. ittihad ve Te raıkki bu muhalefeti bsfiye edebilmek için Ana­ 'Yasa-nın 35. maddesinin tad.i J.i projesini ortaya attı. Bunun üze­ r ine seçimlere ilki aıy ilcala Medi s - i Meıb' usan fa sho l u nd u . Bu s ı ra d a Balıkan Haııbi'nin bozıguna dönüşm e si ve arkası n d an Bab-ı A l i baskını ile ittihad ve Te r a k!k i diktatörlüğünün d oğ­ ması üzerine S. B . ' i n Osmanlı ülkesinde lnrınabilme imkanı ka lım ad ığ ı ndan Mısı r' a g i tt·i . B u r ada İ ngi·l te r e ık ooı iserliğin·in •himaresini gördü ve bundan sonra pol i·�iık.ıdaıki yazgısını İn­ giLter e ihiikUınetıine bağlad ı . Mondros mütarııkesinin imz a la n ­ maısından sonra Istanbu l ' a döndü. İ ' tilaf ve H ür r iyet partisin·i yeniden ilrurar.ıik d ağılan Ittihad ve Terai�k i partisi mensupia­ r ın a ıkarşı amansız bir mücadele a�ı . ittihad ve Tcraık:ki l i d e r­ lerıinin lkaçışları üzerine Ahmed İzzet Paşa ibb inesinin d üşü­ rülmesinde !başlıca rolü oynadı . İ ng i l i z rnuhibleri cem iyetinin yeni kabine lıi s t es in d e S . B. de Şuray-ı d e v l e t reisl iğine aday gösterıi·lmişti. Ama •kurulan Ferid Paşa ıkxb!nesine a l ı nm ad ı . B u ııun üzerıine Darnacl Ferid Paşa kabi n eıs ine brıı da m uha­ lefete •baış l ad ı . 21 Temm u z 1919'da ryaıyın ladığı bil d iride ilcabi­ neyi ana'Yasa dışı il a n ediyor, devletin iç ve d ı ş sorunlarını çöıımekten maıhrıum görıüıyor, meml e!,eıtin :kıutsal hat� larını sa­ "unamaıyacağı iddiasında bulunuyord u. 26 Mayıs 1920'de top­ lanan Şuray-ı S a l tanıa t t a ise Anadolu' daki milli h areketi kı­ n am ı ş , Mustafa Kemal Paşa ilc çevre�ind&ileri m i lleti öl üme göt!üren m acerac ı ve Üti.had - Teral'.dlci döküntüleDi olaraıle ta­ n ım l aıını.ş , ülıkenin anealk İ ngi ltere' n i n des te,ği ve dcıstluğu ile ryaşaıyaıbileceğini s avıu n:m.u ştu . Milli Kurtuluş Savaşı'na sonuna kadar karşı çıkan S. B., T ü rk ordularının kesin 21feri üzerine I stanbu l ' d a n ıbyr ılm aık zorunda ıkaldı . Yüzel l.ilikler (b. bk.) listesine alın d ı . O d a Romanya'ya yerleş�i . 1940 yılında h a s ­ talığını ve an avata n d a ölmek i' tediğini günün Cumhmba�ka­ nı İsmet İ n ö n ü 'ye bir m ak tu p l a d uyurd u. Bu i ; t ei:! i ıkab ul ecl i l ­ d ı . Istaııbul J imanına indiği zaman yurd un topraklarına y ü z ü ı

SADlK BEY, Mehmed, Miralay

lO

nü sürerek pişmanlığını belirtti 'Ve ertesi gün d e vefat etti.

S. B., poJ.iükada ba�arısızlığa uğramış, haşarısı:dığı arttıdcça da da:ha vahim hatalar yapmaL'dan �urtulamaımş XX. yii.ıJy ılın ba�ı-nda yaşayan Türlk po litilk acıları arasında iıyıi olmaıyan bir şöhreotle ydi. "Deli"nin Türkçe'dak,i asıl minisı "a:k ıl a lm ıyacak derecede cesur ve cür' etıkir"dır ( Ricaut, II, 582, 584) .

Serdar-ı Ekrem Olarak S. : Hazerde de S., p adi-şaılı nimına, ord unun bütün işlerin· den sorumlu en büyük amirdi . Seferde, bizzat ıbaşkumandanl ılk edebi lirdi. Sefer ılı i l in d e .bizzat baş.kumandanlvk yapan vezir'e " serdar" (:başıkumandan ) , vcz ır-ı azam ise "serdar-ı ek­ rooı" ( en ıkeremii, en büyük s erd a r ) d en i l irdi .

•Ük padişa.hların hep�i, ordularına ıbaşkumandanlık etmiş, zaferler ıkazandırmış, bizzat imparatorluğu ve cihan devletini k urm uş, debi sahibi çok büyük asılterierdi : I. Osman, Sultan Orhan, I. Murad, Yıldırım Biyezid, I. S ü l eym a n, Sultan Mu­ si, I. Mehmed, ll. Murad, Fitiıh Mehmed, II. B ay ezi d , Ya­ ıvuz :Sel im cve K aan iıni Süleyman. B.wılardan iJcisi, 5on nefes­ l er in i muharebe ve zafer m eyd a nın d a vermişti : I. Murad Hudaovendi:gar ve iKaaniıni Sultan Süleyman. 1566' d a Kaanu­ ni'nin Sigetvar'da ölü.münden sonra p a d·işah la rın bizzat baş­ ıleumandanlı.k etmeleri geleneği bozuldu. Bunda Sokollu Meh­ med �aşa'nın da tes ini oldu. Ne p ad i şahı sefere çıkardı, ne 'k end i were çılktı. Bu s uret le iKaaniıni'nin oğl u Iii. S el im ' le bunun o.i(lu Jl.l. Murad, hiç s efer e .ç ıık mad ı l ar . Onun oğl u III. ıMelım ed , tahta çıkar ç ı•km a z ,1596' da Almanya üzerine seferin başkumandanlığını aldı. Osmanlı Tünkleri'nin kazan­ masını s ağ l a d ı ve Eğr i 'yi fethetti. Oğ l u I. Ahmed ' le bunun ilcard eş i I . Mustafa sefere çıkmadılar. I. Ahmed'·in büyüıle oğ­ l u ll. Osman, Po l onya s e fe r in d e , ıkarde�i IV. Murad, biri ıkuzeyde Reva n, d iğeni güneyde B ağd ad üzerine .iıki İran se­ feri nde başkumandanlılk ed en ibü'}"iilk a s'k erl erd i . Kardeşleri Sultan Jbrahim were çıkm ad ı . Sultan İb rahi m ' in oğlu IV. Mehm ed birçok sefere katıl­ dı ise de, ataları gi•bi bizza:t ba şk uın andan ! ıık etmed·i ; gerçeık ıba.şkumand.an "serdar-ı ekrem" un'Vanı taşımaiksızın S.'dı. Ama yine d e ordunun başında :harb m eydanl arı n d a bulunması bü· yüi.'< mez iıyetti . Kardeşleri III. Süle')man' Ia Il. Ahm ed sefere çııkmadılar. lll. Sillerm an bizzat cepheye gitmek üzere Sof­ ya'oya gıittiıyse d e, devlet adamlarının tavsiıyeleııi ü zer i n e Edir­ ne'ye döndü. IV . Mehmed'in büıyüık oğlu Il. Mustafa, Alm a n­ ya üzerine 3 s efere bizzat başk uman d an lrk etti ve böy lece XVH. asır kapandı. ,Bir daha da cephede ıbizzat başkuman­ danlıık eden pa d i şah çıkmadı. Il. Mahmud g ibi aslkeriyle be­ raber kışlada yaşıyan padişahlar varsa de, hi çb i ri cepheye gitıın ed i. S. - serdir-ı eıkremlerin ehemmiyeti böy l ece XVIII. a s rın ilk .yı llarından itibaren fevkalide artmış oldu. Tanri­ mat'tan wnra sivil S.'Iar gelrn iıye b a şlay ıp askeriiık çok d aha tekniik bir iş olmaya başlaıyınca, S. - serdar-ı ek reml er devri de kapandı . 1839 Tamim a t ' ı nd a n iübaren hiç ıbir S . · serdir-ı ekrem yoktur. Zira daılıa çok diplomasiden, bazan müJı!ilme'�basağa' da konağı, Zencirli­ kuyu' da çiftliği, aıyrıca

S a rar- ı Hümiylın' da d airesi vardı. Saf­ şudur : S.:ı'id o/sım MriS!ıhib

vet' in ö l üm üne d iişürd iiğü mı sri

50

SAID MEHMED EFENDi - SAID PAŞA, Diyarbekirli Mehmed

Hazret-i Mollaa'ya Me'ı)J'da ( 1272 ) . Bu m ı s rad an da an la � ı l ­ dığı üzere, efendileri III. Selim, II. Mahmud Ja ·i m z al ad ı . Bundan sonra Osmanlı d evletini mabeynden yönetmek hevesiyle !Mahmud Celaleddin Paşa ve Başkatip Said Bey'le ( Paşa) !Üçlü bir kom it e kurmaya lc:aJ,k ıştı. Bu yüzden Başve­ Rusıya ile lbir an önce kil �hmed Yelik Paıa i·l e çatıştı .

barı şa ·geç ilm esin i telkin e de rken İngiltere'ye duyduğu hay­

ranhk dolaıyı sıyle Kıbrıs adasının bu dervlete ıkiralanma per­ desi altında ·teııkedi,Jımesi Ilcararındıa etk·ilıi oldıu ; haıtta, Kıb­ rıs andlaşmasına teımel teş·k il eden Jayi'hayı bizzat yazdı . Ancak I l . Sultan Abdülhamid, S . P.'nın gittikçe müdahaleci bir tutuma ıgi·rmesine 'Ve llıele bir tricmvira ile saltanat h u­ kukuna lkanşmaya yeJ.tenmeye ıkıallkıımasına göz yummadı . Görünüşte Kııbrıs kıonusundaıki İnıgıiltere politikasına yat!cın �utıırnunu öne s ürer ek Safvet Paşa'nın sadarelinde 1878'de onu Arikara valiliğ.i ile saraydan ve Istanbul' d an uzaıklaştırdı . S. P . , bundan soora Anıkara'nın ılıavasına i m ti z ac edemediği gereklçesiyle önce Hu d av oo d iıg a r · (Bursa ) , arkasından da Kas­ taımon u, Halep ve 1 88l 'de Konya valili-klerine gönderildi . Konya vaiye bakanlığına getirildi . .Böyl ec e ı851 ara­ I rk l ıh ü k Cım e t d arll e sinde kesin bir rol oy n a dı . III. N apo l eon on u s en a tö r ve Fransa mare�ali yaparırk taltif etti. ı854' te, Kır Savaşı "nda, Fransız birliklerine b aş.k omut an oldu. Al­ ma savaşını :kazan d ı . Anca:!< hastal and ığı için geri d6nmcık z or n d a •kaldı ve yolda, denizde öldü.



ı

i

i SAl NT - AUBIN, Gabriel Jacques de (•Paris ı 724 Par s ı780 ) , Fransız ressamı. Colin de Vermont, Boucher ile birl e y ağ l ı b oya üzerine çalıştı . 1 754 ' ten sonra desen ve g r a ü r Y�fmaya b a ş la d ı . Konularını aile ve set.lc i!!k ilıayatın­ dan seçen S . · A., daha çd' P ar i s haıyatı üzerinde d urm u ş , Par s s ergi leri n i tefsir eden Salons a d l ı broşürleri i lgi topla­ m ı ş ır. Muhtel if eserleri resim kyen S . · A . ' i n çe�itli müzeler­ de serleri vard ı r . Ofort, guaş, ve s ul bo ya çalışmaları da •

� llct "{ [ j ı

u

f

yap ıştır.

t.

. SAINT - BARTHELEMY KATıJAMI,

ı 572 yılının Pro­ tes n l a r' ı n öld ü rülmesiyle başlayan ka tl i a m . Katliam, muh­ tcm !en Catherine de Med icis'nin teşvikıyle, IX. Charles tara­ fın an emred i l d i . Katl iam fi .kri n i n nasıl teşekkül e tti ği hak­ kın a mwhteliıf k a na a t l er vardır. O z am an ı n bazı Pr o testan · lar' , cinayetin, d aha ı 565 y ı l ı n d a , Ca therine' in Alba dü!künü z iya ' eti ·s ır a sınd a planlandığına in anm ı ş l a rd ı . �kla daha yak ı n ıbi r •başka teori de, Catherine" in, Fransa'yı Ispan y a ' ya ka r ş ı har' e süri1�deycn A m i r a l de C � l �gny " n i n, IX. Ch a r l es üzerin­ dekj n üfuz unu ,k ı skan nı ş olma·s ı ; ayrıca, Coligny"yi kat­ letırk' üzere girişilecek har(.'lkcti tasvib eb:nesidir.

r

6a i h · Barthek m y gün üne r:ıslayan 24 a us t o s t a, Paris' te,

ğ

!

ı

Catherine"in kızı Marg u e rite de V a lo i s , bir H uguenot olan He r i de Navarre ( m üsta·kbel IV. H en ri ) il� evlenm i ş ve bu mü a se!> et l c H u,�uenot asi lzadel l"rin in çoğu ·P aris"te toplan­ mış ı . Ancak amirale ,yap ı l a n ; n i·k ast, sadece yaral anınayla ne· tice , e n in ce , hiiJkumet, h i d d e t l i H g u en o tlar' ı yat!ştırmak i çin ıbir t a h k i!< a t kcmisyon u t!mrd u . Catherine, arn iralin yaşayaca­

u

j �·



r

j' ı n ı ce,

,

ve bu s uikastte parmağı o l c uğunu a n i ayac ağ ı nı fa r'ked i n­

. bütün H uguenot l i derlerin ; n yok ed i lm e s i n e karar verd i .

K a t iıim Tu i ler ies sarayında, Catherine'in de h a z ı r b u l unduğu bir

',

toplantıda

a � u to s

geresi



ı ı

b ra rl a � t r ı l d

r

ilgililer

;

IX.

Ch a r le ;

sara y ı n a

Louvre

ikna d i l d i . 23 çağırılamk gerekli

o. i leri al ı la r .

21 ağustos günü, şafakla beraber s � i n t · Germ a i n - l ' Auxer­ rois ık i l i S: si n i n çanı çalmaya başladı, aynı anda ık atliam da baş! dı. I lk 'ku b an l ard a n biri olan Col igny b i zz a t Henri de G u i � e" i n n:z a re ti n e ö l d ü r ü l d ü." ' l.l\.l( uenot" l ar evl e : i �e d iik­ . . - .. .k a n l a rı yagma edı lmeye, kendı lerı de fecı şcı;cılde o l du r u lme­ ye a ş l a n d ı . Cesetlerden çoğu Seine neh r i ne atı l d ı . HükCımet 25 ğ us to s t a ıkatl iamın d urdurulır asını emretti ama, artık cık yay an ç k m ı ş t ı . Kana su s ay an ha !ık emri d i n l em ed i . ·

r



ı:

_ ı�

Nizrun te•k rar ;k u r u lm ay a ba: l a.y ı no, •kral ! ı.k -ka t l i a m ı meş­

ru gö ster m eye çalıştı, IX. Ch� rles, H uguenotlar" ın, iktidarı geçümek i ç i n kra l iyet :ı i k o i n i yak etm ey·� ç a l ı ş t ı k l arı n ı

ele

açı� ! ad ı .

j �

Papahk

b u ol ayd a n çc�k m em n un k:ı. l d ı

ve

kutlamak

için madalyon bastırdı . Aynı şeki lde, İspanya da d ur um u se­ v i n l e kar ş ı l adı . Protestan ü l k eler i > e d e h �e te ıkap ı l d ı l a r , v e

54

SAINT .. BARTHELEMY KATLİAMI - SAINTE .. CLAIRE DEVILLE, Henri

aneaik Catherine'in elçilerinin gayretleri sayesinde, bu üJ.ke­ lerle olan iyi münasebetlerin çökmesi önlendi . Ö te yandan rastgele bütün Fransa'ya yayılmaya başlayan katliam ekimin haftasına kadar sürdü. Başta Rouen, Lyons, Bourges, Orl ean s , ıBordeaux ve Toulouse olmak üzere, ba z ı şehirler, biiyüık cinayetlere saıhne oldu. Çok defa Huguenot­ lar emnj.yette olmaları için ·k apatıldı!k ları hapishanelerde öl­ dürüldüler. S. B. K.'nın Fransa'daki i< u rbanları hakıkında leesin bir rakam kselir.

lümünü ise, Kocael i platosunun doğu bö l üm ü

İ l in batı

bö­

çevirir.

.İ ldeki düzl ükler alüviyonlarl.ı örtülü, yer yer faylarla çev­ rili, geniş ovalard ır. Sözgelişi, Adapazarı ovasında

52 m de­

rinliıkteki sondaj l arda, üstten :ılt.ı, oca lın ıbir toprak örtüsü, in­ ce ıkum tabaı!kıl arı bulunan çak ı l lar, bunların

dibinde de kil ıve marn bul unmuştur. Ova l arı çevreleyen araz.i, kuzeyde Devon ve Kretase tabakaları, güneyde kristalin şist­

ler

·ve

yosen )

bölümü

arazi si, Ncojen (,Pli­ t:ıibakaları, batıda Eo;en flişleri yapısındadır. İ l i n orta

Kretase, Eosen �uvrıml ı - ık ırıklı Türik iye'nin

b irinci derece deprem bölgesindedir.

Iklim, bitki örtiiJii : İ lin i·'kollarından birine verilen ad. S.'lar yanında Göklen'ler, Çavdur'lar, Ersarı 'lar, Sarık'lar, Tearis mua:hedesini imzalayan devletler arasında büyük bir nota .teatisi cereyan ediyordu. ıMıilitar Sıi'bistan prensliği dindaşlarına yardım etmek için si­ laha sarılmış ıve niılıayet ıRus çarı, ordusunu seferber ederek, .Avrupalılar müdahele etmediği takdirde, kendisinin müda­ hele edeceğini bildirmişti. Sunun üzerine, 1876 aralıe< ayında, lstanibul' da ıb ir büyük devletler :konferansı toplanmasına ka­ rar verildi. Lord S., İngiliz delegesi olarak Istaı:ı.bul'a gönde­ rildi. Doksanü·ç Harbi'nden sonra .Disraeli'yle birliıkte, Berlin konferansına ıka:tıldı (bk. HERıLİN LA!NTL.AŞMıASI ) . 1880 seçimlerinde Lord S."nin mensub olduğu Muhafaza. kir cr>arti büyük bir yeniligiye uğradı. Kısa bir süre sonra Lordlar iKarnarası'nda J.ord Beacon!ifield'in ö!Emü üzerine lider olarak onun yerini aldı . 1885'te ilk defa başıbalkan olarak Gladstone' un yerine geç· ti. 1886' da ·i kinci kabinesini kurarak 1892'ye !kadar altı �ıl i'ktidarda :k aldı. İrlanda'ya lbir baskı politikası güttü, Rus nü· fuzuna !k arşı mücadele etti ; İngil tere'nin Afrika'daıki müstem· lekelerini büyüttü. 1895'te seçimleri kazanmaları üzerine Lord S. tekrar ik­ tidara geldi. Ölü.münden ıbir yıl önce sağlık seoobiyle ·i stifa edinceye ka-d ar bu m ev'kide •kaldı ( 1902 ) . S., bu başbakanlığı sırasında jngiliz emperyalizmini . kuvvetlendirdi. İspanya ıA. •B. D. savaşında, Amerika'ya yakınlık gösterdi. Güney Af­ rika'da Transvaal ve Orange'la ıyapılan ·savaşı kazandı. Uzak Doğu' da'ki İıııg i liz nüfuzunu ıkuvrvetlendirmek için Japonya ile ittifaik ıkurdu. •

SALlslıJK (.Fr. salycylique, salicine'd en ) , formülün­ de fenol grubu bulunan bir alkol, 'bir aldehit ve aromatik asit iıçin bu isim kullanılır.

86 - 870'de eriyen btı bir maddedir. Suda, alkolde, k!.o­ roforrnda, eter ve benzende erir. Sülfürik asitle kırmızı bir renk verir.

Acı lezzetlidir. Dilde sıca;klık hissi verir. ı1 40 ° ' de erir. Sıcak suda, aHrolde, Jcloroformda ve eterde erir. ıBu madde eıJkeç sakalı bitkisinde bulunur. Sentetik ola­ rak sodyum hidroksit eşl iğinde fenolün kloroformla ısıtil­ masından dde edilir . Tıpta ağrı kesici, ateş d üşürücü ve romatizrna önleyici olarak salisatlar kadar etkilidir. Ağızdan günlük dozu 0,3 0,4 gramdır. .Fazla miktarda alındığı zaman baş dönmesi, uyu:klarna hal-i, burun kanaması, !kusma, ;ha:zımsızlık, alerj ik reaksiyonl·ar ve trom'bosit azalması yaıpabilir. Salisilatlara has­ sas olan 'h astalarda salisilat yerine ooullanılaıb ilir. S. asit : (orto - •hidroksilbenzoik asit ) , formülü C T H6 03 , molekül ağırlığı 138;12 dir. % 60,87 karboo, % 4,38 ıhid­ roj en, % 34,75 olesi.finden i·baretti r. S. asit birçok bitkide bil•h assa kekliık üzümü yaprak­ larında ester şeklinde bulunur.

Sentetiık olarak basınıç al tın da co2 ile sody.um fenolatın ı sıtılmasıyla elde edilir. S. asi·t kristal veya toz bUindedir. Güneş ışığında renk­ sizdir. Öııgül ağırlıRı 1,44'tür. ·157° - 159 ° 'de erir. Kaynama noktası 2 1·1 o c�varındadır. Devaml ı ısıtılırsa co 2 ve fenole ayrılır. S. asiıt, suda, alkolde, asetonda, 1doroforrnda, eterde, benzende, gliserolde, yağda erir.

S. asit ve türevleri ( tuzları, esterleri) boyar madde, parfüm sana.yi·i nde ve hpta rcmatizma tedavisinde kullanılır. :( B. Pınar)

SALKIM, ıb ir tek eksene bağlı sapların ucunda, kat kat düzenlenmiş meyva veya çiçek demeti, mesela üzüm S. " ı. S. adı aıyrıca, baklagiller familyasına bağlı ıb ir bi·tki cins-ine verildi. ıBunlar ıfasulyelerle yakın ol up, dönerek tırmanan ve­ ya yatan otlardır. Asıl S., Çin asıllı olup ( Lat. Wistaria si­ nensis) yukardakilerden ba·şka bir cin se bağlı, açık mavi çiçekli lbir süs bitkisidir. Avrupa'ıya ancak ı1825'te getiril­ miştir. SALKIM OTU, aış. yu. 300 türü içine alan ve diık d u­ ran çiçek salkımlarından ötürü bu adı alan bir ot cinsi. Bü­ tün d üııy anın ılık ıbölgelerinde ve subtropikal ve tropikal ku­ şaklarındaki dağlarda bulunur. ıBu cins, Buğdayıgiller (Grami­ naceae) familyasına bağlıdır. Bu otların bir çoğu yem olarak kullanılır. SALKIMSÖGÜT, anaıvatanı Asya o lan bir söğüt türü. Özelliği dallarının sarkık d urmasıdır. Söğüt (Sa/ix) cinsi 300 !kadar türü ayrılır. Bağlı olduğu .fa:milya Söğütlgiller (Salicaceae) tamilyası dır.

84

SALKOWSKI, Ernst Leopold - SALMHOFER, Franz

SALKOWSKI, Ernat Leopold ( Kön;gsbe�g 1844 - Ber­ lin 1923 ) , Alman kimyacısı, fiııyologu ve patolojisti. Viyana ıve Tübingen'de okud u ve E. F. ]. Hoppe - Seyler'.i n öğren­ cisi oldu. 1867"de doktorasını yaptı . 1859 - .1872 yıllarında Köniıgsıberg kiliniğinde, Heidei!heflg fizyoloj i enstitüsünde ıve ·B erlin Patoloj i Enstitüsü'nde çal ıştı . Löseminin ve idrar kimyasının ilmine öneml i katkılarda bulundu. Başlıca eserleri : Die Lehre ı•om Harn ·(idrar Teorisi ) ( 1882 ) W. O. Leuıbe ·i le birli:kte ; Practicum der Physiolo­ gischen und Pathologiuhen Chemie ( Fizyolojik ve Pa·toloj i.k Kimyaya Ait Pratik Çalışma - 1893 ) .

SALLAL, Abdullah ı (.Jrak 191 7 ) , Yemenli asker ve siyaset adam ı . 1948'de \!liri·ştiği bir hüki:met daıılıesi son unda yedi yıl ıhapsedildi. Scnra •tekrar orduya :katı ldı ove hızla yük­ selert'k yt'di yıl ·içinde genel'kurmay başkanı oldu ( 1962 ) ; aynı . yıl İmam .Aıhmed' in ölümü ÜZt'rine iktidarı ele geçirdi . S.' in �urduğu devrim konseyi cuınlhuriyet ·i lin etti. Cumhuriyetin beş yılı siyasi mücadelelerle geçti. 1967'de, Rusya'ya gitmek üzere Bağdad'a geld iği sı rada vııku bulan bir hükümet dar­ besiyle i ktidardan uzaklaştı rıldı. SALLES, Georgea Sevres ( Bad Wiessee 1889 - Bav­ yera ·1966 ) , Fransız arkeologu, san'at yazarı ve yöneticisi. G ustave Eif!fel'in torunu idi. Çin'de kazılar yaptı . Louvre oku­ l unda ·profesör olarak ( aJı.ştı . 194l 'de Guimet müzesinin d i­ rektıörü oldu. 1945'te Fransa müzelerinin direktörü olup, bü­ tün ülkenin müzelerini yeniden d üzenled i. 1953 ' te Milletler­ arası ıMüzeler Konseyi'n:n başkanı oldu. ·Başlıca eserleri : Bir­ çok ıgiriş ve önsözden başka Au Lou ı-re, sceııes de la vie secrele du musee ·( Louvre'da, ıMü·z enin Gizli Hayatına .Dair Sa!hneler - 1950 ) . SALM,

R'O!Da Germen İmparatorluğu'na bağlı bir kontluk hinedinı . Luxembou�g kontlarının bir yan dal ı . S. ·kontları, adlarını Belçi•ka'nın Luxt'm!bou�g ilindeki Vielsalm'a yakın bulunan S . ( Fr. : S. - Chiteau ) şatosundan a!mıştır. Hi­ nedina bağlı HertTıann von S. ( 1 081 - 88 ) , Kral IV. Hein­

rich'in rıi- ���iJ�i�;i.kte, 20

IekSiyOıı t� eder>Hhı�ir.e

109

· de .i\-I,ı

Vie

ciltlik

•ko-

bir

(Hayatımın Hika­

Andre ( 1'835 ) , Mauprat ( 1837 ) adlı a ş k romanlarını d a M-us­

yesi)

gör�leriyle yol hatıralarını birleştiren Lettres d'rm Voyage11r'ü

zamanlarını yazmakla, torıuı4fıyla O'Jnamak l a, bahçe işleriyle

set ile ilişkisinden sonra yazmrştır. Çeşitli konular üzerindeki ( Bir Yolcunun ·Mektupları ) ,

de S.'ın yeni itti.

sevogilisi

1834 - 36' d a yayınlad ı .

de Bourges

Michel

onu

İhtirıtslı arzular ve lirizmden çabuk bıkan

Lamenn a is ve Pierre Leroux'nun

tesiri

S.,

1835'

siyasete üstadı

altında, insaniyetçi mis­

tisizm yönünde ideal ist sosyalizme yönelerek, mutluluğu ih­ tirasın mağrur yalnızlığında değil, topluma kar§ı

acıma

d uy­

guları içinde bulırbileceğine inamnı�tı . Belki daha öncekiler ka· dar hayat dolu olmamakla 'beraber, sükiınu, karşılıklı yardımı,

cilt halinde·:· ısı;ı;.;'is55 yıl l:ırınd a

S., a::a.ıazirm 18!6'da

- Nchant'da öldü. Hayatının son

Arno l�'m buluriduğu seçkin ziyaretçileriyle konuşmakla.

uğraşmakl;., ;ı.ra)arında hc.'W

� -

Balzac,'

Dumas, Octave Feuillet, Matt-,

di.- . Soo -.diİa sı . ".sükunet, d�a daha çok sükunet" idi ve ö!ilıkeiı. 'de so.ıi -jözleri "Ne .:detrui sez pas la verdure" (ye­ şii�Ai bozmayuiız) olmuştu;' Sainte



'Ye: ·

�,; . SANDAL,

Flaubert'e ·Uzun mektuplar yazma.lcla geçir­

çok Hindistan'd a

_ en

sade bir hayat rve adalet sayesinde mutluluğa eri§meyi öğreten

a�!r.

La Ret111e Indepeııdaııte'ı ı(.Bağımsız [)ergi) sonra da La Revue Sociale'i ( Sosyal Derg i ) [ 1 845] kurd u ; nitekim bu dönemde

ta kullanılan esanslar • elde edilir. S.

rom anlar yazdı. S.

sosyalist

!Yayınladığı

romanlarda

mümkünd ür : Spiridioıı

ı( Lirin

Yedi

TeJ,i)

siyasi

{1838 )

(1840)

1841

hsımında

dü�üncelerinin izlerini görmek

ve Les Sept Cordes de la Lyre'de

mistik akisleri

Lamennais'nin

vardır. Le Compagııon du Torir de Arkadaş)

P. Leroux ile

de France ( Fransa Gezisin· (·1840) ; Horace (·184 1 ) , Coı/Suelo ( 1 8 !-2 - 1843 )

ve bu eserin devamı olan Comtesse de Rl/dolstadt (R. Kon­ tesi ) [ 1 843 - 1845] , Le l\fe11nier d'Angibardt (A.'Iu De!irmen­ ci) [ 18 45 } , Le Nche de Moıısie11r Antohıe (M. A.'in Gü­ narhı ) [ 1847} sosyalist düşüncenin romanl arıdır. S., sos­ yalizmi Pierre Leroux' dan adap.te etimiş olmakta ait

dir.

eserlerinde

I.amennais

insaniyetçilikten mülhem ve

P.

Leroux'nun

ve

:bu devreye

olduğu görülmekte­

çok

kuvıvetli

tesiri

S.'ı

yetişir. Birçok

Yeni · Giıie'de de

başlıca

SANDALGİLLER,

örneğinin

te�kil ettiği bitki familyası . Otuz kadar cins,

tu. 1848 l erin in

ihtililinin

gerçekleştiğini

yanında yer alan sanmı ştı .

1838' de Ma­

1847'de kop­

S., demokrasi hayal­

jJıtilal

Rollin ' ı n yan ında katılarak, Bul/etin de la

hareketine

Ledru ­

Rep11blique'de yazı­

lar 'Yazmış, hastalarda hi>çbir

lan s akıncal ı dır.

�eçen S.,

Ruiz de Riıba yaz ' ın gitar ık.ita:b ında, Kesis A n t o n io Martin'in

Mülkiye'den mezun

doğum

lı.lın . S;ırabande ; İsp.

Sara'band ;

İta. Sarabanda ) , ü.ç zam.m lı ağır t emp o l u bir İs­

Zaraıbanda;

mı, Suaç Meıhmed Usta ile Şe­

hastalık (menenjit, beyin ıırları, beyin damarları hastalıkları ) veya

en

iyi gelecek ilaca veya ciliıçlara devam etmesi tedavinin ba�:ı.rılı

y ay dır . Psikomotor nôbetler her hastada başka şekilde goru­ lür; davranış değişir, ruhi bozukluk ola.bHir, otomatik hare­

gerekir. Bu hastalığa karşı cok .çeşitli il:1çJ.ar Tardır.

Doktorun sürekli kontrolü altında, her hastanın kendisine

beyindeki bir elektrik fırtınasının gözle görülen

� eklidir. Elektroansefalogr.a.fi cihazı ile, ıbu ele-ktrikli değişik­ lik

ması

kötü

dumuzda nöbet geçiren bir hasta, çok d efa, önce doktora de­

ğil, bir türbeye götürü!ür, hocaya

149

SARACOGLU, Mehmed Şükrü

SAR' A (epilepsi)

1915'te

İsvi,çre"ye

İzmir

versitesinin siyasi ilimler fakültesinde üç yıl de

lis:ı.ns diplooıası

ald ı .

vilayeti

gönderilx. S ve S' iki zi11rir olsun. S ve S'ye betzzer cümleler deniz �yet S ve S' cümleleri ara­ sında sıralamayı muhafaza eden bir birebir tekabül varsa. Yani a, b S de herılıangi iıkıi eleman ve a', b' S' de mütekaıbil eleımanlar ise, bu takdirde eğer b>a .ise, b' > a'. O halde, 1k.i. zinrir benzer ise/er, aynı kardinal S.'ya sahiptirler, fa­ kat tersi doğru değildir. Yani iki cümlenin kardi11al sayı sı aynı .ise, benzer olmayabilir. Meseli, pozitif tam S . 'l ar ile rasyonel S.'lar .(her iki ciimlede ura/ama, bi l inen sıralama­ dır) aynı kardinal S.'!Ya sahiptirler, fakat benzer değillerdir, çünkü rasyonel S.'ların ilk elemam bul unm a d ığı için sı ral a­ maların !korunması söz konus u değildir. D ol ayıs ı yl a lerin koleksiyonu ayrı k sınıfiara ayrılabil:ir; şöyle ki : aJci zinrir aynı sınıfa aittir, yalnız ove yalnız benzer iseler. Benzerlik 31Çııkça bir eıdeğerlik bağıntmdrr.

bütün

zin rir

O hald e, bir ordinal tip, bir sı nıfa ait benzer zim:-ir l erden ·keyfi bir tanes in i temsil eder. Kardi11al S.'lar ve ordinal ıip­ lerle bir aritmetik ıkumıaJc mümkündür. Yani toplam farpma ve kNvl!el alma işlemleri tesis edilebilir. Mesela S ve S' iki farklı zinrir ise, bu iki cümlenin topl amı S+S' cümlesi, S ve S' cümlelerinin birleşiminden ibarettir. Diğer taraftan S+S' cümlesinde malama �u �eıkilde tarif edilir : a ve b S de ise­ ler, aralarındaki bağıntıda bir değişiklik yoktur; keza, a' ve b' S' de is eler, yine aralarındaki bağıntıda bir değıişiıklik yok ­ tur. !Fakat a, S de ve a' S' de ıi se ler o taktirde a' > a olaraık tarif edilir. Yani S' deki her eleman, S deki her hangi bir ele­ mandan daha biiyiiktür. ıBöylece S+S' bir zinrir teşkil eder. Şimdi, u ve u' iki ordinal tip ise, bunları sı rasıy l a S ve S' gibi farklı zi11 rirl erle tooısil edebiliriz. ıBu takdirde, tarif ola­ raık, ıu+u' topLımı, S+S' zinririnin temsil ettiği ordi11al tip ­ tir. Fakat ordinal tipler çok genel olduklarından, zincirlerin yerine, iyi .srralt zin drler teroiıh edilmektedir. Bu takd irde, ordinal tip'e ordinal S. denir. D ol aıy ı sıy l a, ordinal S.'lar, iyi srralr cümlelerin too:ıs il e tt1kleri ordinal tip ' lerdir. Bu tarif anlamlıdır, zira :

Ö nerme 3 : İyi srralı bir cümle iyi malrdır.

oümleye be11zer her ura/ı

Şu ıhususa d.wclca.t ed i lmelid ir : �leman S.' sı s on l u ol an c üm l el ero e, ıyani son/u cümlelerde, kardinal S. ile ordinal S. çakışır. Faka t IOTIIIIZ cümlelerde ( eleman S.'sı sonsuz) aynı kardinal S., fariklı ord i na l S.'lara teıkabü.l edebilir. Ordinal S . 'l ar arasında bir .srra bağm tm tarif edeb ilme­ miz için, önc e parfanrn ne olduğunu tar if etmemiz gerekir. S, iyi .srralr bir cümle ove x S ' ye ait bir eleman olsun. Bu

taıkdiroe, x>s şartını sağ laya n, x ıhari.ç, S'nin bütün s ele­ manlarırun cümlesine S'nin bir parfaiz denir, x eleınanının be l irttiği parfadır. Mesela pozi tif tam S.' lar ( tabii S.'lar da denir) cümlesinde 9 S.'sının belirttiği pa rfa ı,2, . . . , 8 S.'lardan oluşan cümledir. O h al de, u ve v, sırasıyla iyi sıralı S ve T cümleleri ile temsil edilen ordinal S.'lar olup, S, T'nin bir par fau ile bmzer ise, u b 2. c i a ve clb ise bu farzedilmiştir) . Tarif olarak diyoruz ki c , a ve b' ni n ortak böleni veya farpan r d ı r . Bir, her iki tarnın ortak çarpanıdır. a ve b ' y i bölen en büyük d tamına a ve b'nin en büyük ortak böleni denir ve d = (a, b) ile gösterilir. ax + by = n denkle­ minin x, y tam ları cinsinden çözümleri vard ı r yalnız ve yalnız d i n ise. Özel olarak ax + by = d da!ma çözü lebilir. Biır a tamına, iki veya ikiden fazla ta.mların henbirinin k,ıtı ise, a'ya bu tlmların ortak katı denir. Mesela 12, 2 ve 3'ün ortJJk ka· tıdır. a y uk ard ak i özell iği ha.iz en ·k üçük tam i s e, a'ya bu tam l ar ın en kiifük ortak katr denir. Mesela 6, 2 ve 3 ' ün en küçüık ort ak katıdır. Açık olarak I , herbir tamı böler. B u bakımdan I' re birh1ı denir.

Bir tam sa.yının, 1 ile kendlıı d eıı ba.şka eau bir böleni o tama mllreklıep sayı ıveya şadece mürelclceptir denir. Böylece bütün tamları üç sınıfa ay ı rmak

I. Asal sayrlar. Bir p tamının I' den farklı, ve I ile ken· başka hiçbir böleni yoksa p'ye asal sayr veya asal dır denir. dinden

mümkündür :

I) Biriım, 2 ) Asal sa.yılar, 3) Müreıkkep sa.yılaır. Yukarda gördük ki 1 ) sınıfında ·birteık sayı vardır. 3) sı­

n ıfın da sonsuz s ayıda tam s a.y ıl ar vard ır, mesela 22, 23, 24, . . .

.gibi mürekkep sayıl ar. Biraz sonra göstereceğiz ki 2) sınıfında da sonsuz sayıda tam sayılar vardır. Gösterelim ki 1 ' den ıbüyük he.ııb ir tam ın bir as al çarpanı bir tam olsun. m ya 2) o/C ait ya da 3 ) e ait bir sa.yıdır. m 2) ye a it bir sayı ise, \arpan kendisi­ dir. 3) e ait i se m=mı m2 yazılır. Burada m ı > I, m2 > 1 ve herbiri m'den ·kü\illc tür. Bu sayılardan en az biri asal ise m'nin bir asal çaırpanı elde edilmiş ol ur. Aksi halde, mesela vardır. Gerçekten m> I

mı = m'ı m'2, m'ı > I, m'2 > 1

yazılır. m 'ı v e m '2 her i kis i p e mı ' d en ·kü\üktür. B u �ekilde ·

devam edilirse sonlu sayıda adımlardan sonra m'nin bir asal çarpanını elde ederiz.

2 hariç, :her asal sayı tektir .

Asalların saytsr s on suzdu r. Bu i ddiayı i.spatlıyabilmek için, asalların sayısının sonsuz olmadığını •kabul edelim. Bu taktirde en büy.ük bir asal sayı olacaktır, d i ye l im ki p ' d i r. O h al de N = (2. 3. 5 . . . . p) + 1 s ay ıs ın ı leşıkil ede l im . Burada 2, 3, 5, 7, . . . , p'ye kadaır saıyılar asaldırlar. Bu asal sayılardan hic;hir.i N'yi bölmez. Çünki bölse idi, l'i bölmesi gerekir d i ki :bu ola.maz. Dolay ı s ıy l a ya N, bir asal sayıdır, ve­ yahut N m ürelckep bir sayıdır ve o taıkti rde de p' den büyük bir asal sayı il e bölünür. Bu tezat iddiayı doğrular. iBu .ispat Euclid'e aittir.

2. Euclid esas teoremi : a ve b iki pozitif tam sayı iseler, q ve r tam sayıları vaırdır öyleki a = q •b+r, q > O, O < r < b.

=

İki veya iıkiden fa zl a tamların, !'den baş� 1 i se, bu taıktirde

m = ao nh + aı nh· l + . . . + ah- ı n + ah yazı la bil ir.

Burada a0=fo0,

O < ai < n, i =O, I, . . . , h .

Bir asal sayı ile bölünme : I ) p bir as al sa.yı ve m bir sayı ise, bu taktirde ya m, p ile bölünür veya p ile rölatif asaldır. Bu :ı�ikardır, çünki p'nin yegane bölenleri I ve p'dır. tam

2) İki tam sayını n ç arp ım ı şaıyet herbiri bir p asal sa­

yısından �üçük ise, p ile bölünemez.

3) Bir p asal say ıs ı verilmiş olsun. a ve b tamsayılarının ile bölünımüyor ise, ab \arpımı d a bölünmeı.

hi çb i ri p

198

SA YILAR TEORİSİ

3. Birtek [ekilde carpanlara ayr�lrı teoremi : I' d en bi1yük

herbir tam sayı, bi.r v e birtek şekilde ( sıra ·h ariç) asal sayıların çarpı mı olarak ifa d e e dilebil ir . G er çekt en,

verilen

ö n ce g österel im ki,

1 ile

neticelenir ve

d o l ay ı sı yla

m=p1p2 . . . P r ·

ten, i k i nci bir ayrı lışın var olduğunu kabul edelim : m= q 1 q2 " ' "Q.- Buradan p 1 p2 • • • Pr = q1q 2 . . . q , . yazabiliriz. p1 bu denk­ lemin sol tarafını böl düğünden sağ tarafını d a böler. Dolayı­

q 2 , . . . , q , ça rp anl a r ınd an

sıyla, q l'

q 1'ri böler.

q1

birini böler,

d i yel im ki

asal Qlduğundan p 1 = q 1 • B:Oaenaleyh p2p3 • • •

p r = q2q 3 . . . q, . B u operasyona devam edilirse görülür ki denk­

lemin bir

t a rafı 1

(m,

ile neticelenir. D o l ay ı s Lyl a , denklemin diğer

tarafı aynı zamand a 1 ile neticelenmesi ge r ek i.r. Bu teorem

a sa l

bazı çarp anl ar eşi t olabilir. Bu sebeple teorem : I' den farıklı her po­ zi t if m tam sayısı bir ve bi r tek şekil de m = P ı a ı Pı a2 . . . Pn « n

ile ifade edilebilir. Burada p1, p2, . . . ,

oLup,

al' a2 ,

•••

an

P n fark l ı

asal sayıl:;.r

Bir lam sayrnrn göstergesi



ortak böleni ise, =

n)

Euler cl>



1 yazılır.

fonksiyonu : 1 )

s aıyı l arı n sayısına re'nin göstergesi denir ve cl> (m) ile gös­

= 1, «1> ( 2 )

Misaller : cl> ( l )

2, «1>(5)

=

=

1, «1> ( .3 ) = 2, (4 )

4.

!Eğer, p, bir asal sayı ise, cl>(p) = p-1 . Zira, 1, 2, 3, ... , p-1 tam l ar ının ıhetbiri p ile röbtif asaldır. a pozitif bir tamsayı, ve p bir a sa l sayı ise :

(p a

)

= Pa _ P a



Gerçekten, 1, 2, 3, . . . , pa

sayı­

ile bölünür veya p a ile rölatil asal­ d ı r. Oysa, yukarıda.ki dizide p il e bölünebilen tamların sayı s ı

larının herbi ri ya p p a -1

.

i l e rölatif asa.J sayıların sayısı p a ­

Şu h a l d e, p

ı p a- dir.

2) p. ve " herh angi iki rölatif a sa l poz i t i f tam sa.yı iseler cl> (p.ıı) = cl> (p.) ( r ) .

p n « n herhangi bi r pozi tif 3 ) Eğer m = p 1 « ı P2 112 sayı sının a sal ç a rp a nlara ayrı l ı ş ı i s e · · ·

tam

di ( m ) = m

( :J ( :J . ( ı

ı

.

.

.

.

ı

)

. pl . n

İ sp a tı aşikardır. Gerçekten,

pozitif tam s ayılard ı r .

tamları

terilir. cl> ( m ) ' ye m' nin Euler cl> - fonksiyonu da d eni r .

· pr a yrıl ış ın d a

en genel şekli :ile şö yle .ifade ed ilebilir

Notasyon : d, m ve n'nin en büyük n) = d, m ve n rölatif asal iseler (m, 5.

biç şüphesiz s ayılar teorisinin en önem l i teoremidir. m = p1p 2 •

ve f3

a

m bir poz itil t am i se, m'den bilyük olmayan ve m'ye rölatif

Şimdi

göstereLim ki m bir tek şekilde asal çarpanlara ayrılır. Gerçek­

y al n ız

ya l nız ve

aım-f3n= ± 1.

bi r m> 1 tam sayısı daima son! u sayıda op erasyonl a rl a

asal {arpanlara ayrılabilir. Bundan evvel m'nin sonlu sayıda operasyonlarla bir p1 a s a l çarpanının nasıl bulunduğunu gös­ ( yani m 1 > 1 ) terdiık. m = p1 m 1 y az a l ım . m 1 birim değilse ay n ı muha:keme ile m1'in bi.r p 2 as a l {arpanı buLunabilir öy­ D ola yi S Ly l a , ıın=p1 p 2 m2 . m 2 birim d eğ il leki m1 = p2m2• ise aynı muhakeme ile m 2 'n in bir p3 asal {arpanı bulunabilir öyleki m2 = p3m3 ve d o l a yısı;y l a m=p 1 p2p 3m3• Bu op erasyona adımlardan devam edilirse, m 1 > m2 >ma > · · · sonlu sayıd a sonra

m. m ve n rö l atif asa l d ır,

var sa öyreki

4. Euclid Algoritmasr : m ve n iki p oz.it i f tam sayı ve m > n olsun. Euclid esas te orem in e göre şu denklemleri yaza­ biliriz

:

m = qn+n1

O O tam sayısı vardır öylek!i (x-a) " Jf ( x )-f(a) yani f (x)--.f (a) (3) (x-a) a f1 (x) . Burada f1 (x), derecesi n'deo küçük, kat saıyıları tam sayılar olan bir polinomdur. Şimdi ( 3 ) , (2) de yerine konursa =

(4) f (x) ==: (x-a) a f1 (x) mod p bulunur. Diyoruz ki, a, ( l ) ' in a kez köküdür. Şimdi farzede­ lim ki, b, ( l ) 'in bir baş-ka köküdür, öyleki h =: [ =:a mod p. Bu taktirde (4) ' te x yerine ıb vazedilirse f (b) = (b--a ) " f1 (b) mod p

bulunur. Diğer taraftan f(b) = O mod p ve (b-a) a =i= O mod p. Dolayısıyla p asal olduğundan f1 (h) = O mod p. Şimdi aynı muha:kome tatbik edilerek, f1•(x)-f1 (b),

_

(x-a) a (x-ıb) P f2 (x) mod p

yazılabilir. Neticede açıkça görül.ür ki ( 1 ) kos,grüansın ya n' den küçük sayıda çözümü vardır, ya da çözüm sayısı en fazla n' dir. ıBu ta.ktiırde ( 1) kongrüansı

f(x) = a0 (x-a) a (x-b) /l . . . (x-1 ) 1 mod

şeklini alır. Burada

a

+ {3 + .. . + X

(2) Özel olarak ax =: c mod

p,

=

p

n.

a:::: !=:O mod p, ıkongrüans­

larına lineer koıııgrüans denir, ve 1) deo dolayı bunların en fazla bir çözümü vardır. Burada a, c katsayıları tam sa.yılar ve p asaldır. p asal olmayıp, l'den büyüıle herhangi bir pozitif tam sayı ise ve öyleki, a ile m ve c i le m rölatif asaldırlaır, bu taktirde

ax = c mod m lineer kongrüansın bir ve hirtek çöz,ümü vardır. 7. Fermal'rn genel leoremi : Bu terem şöyle ifade edilir : m ·herhangi pozitif tam saıyı, ıve a ·herhangi hir tam sayı ise öyleki a ve m rölatif asaldır, ( (a, m) ı notasyonu i le de ifade edilebilir) bu taktirde =

a � ( m ) = 1 mod m.

Fermat'ın kü ç ük teorerni ise şu �ekilde ifade edilir : a, p asal sayısı ile bölünmeyen herhangi bir tam sayı ise a P · l '= ı mod p.

büyük ortaık böleni

Gerçekten, hipoteze göre m l c ( a-b) , ve m = dın1, c = dc1. Demek ki dm1 J dc ı ( a-ıb), yaoi m1 ic1 ( a_,b) . Buradan

199

&nun ispa1ı a}ikardır, zira (p)

=

p-1 .

Bu teoremlerin yanı sıra bir de Wilson teoremi vardır : Herbir p asal sayısı

ı . 2. 3 . . .. . (p-1 ) + ı =: o mod

p

kongrüansını sağlar. Karşıt olarak, ı. 2. 3 . .. . . ( n-ı ) + ı

= O mod n bir n tam sayısı için sağlanıyorsa, n bir asal sayı­ dır. Buradan bir n sa.yı sının asal olması için gereok ve yeter şart elde edilir. Teori.k olara·k bir saıyının asal olup olmadı­ ğının denenmesi baıkımından çok güzel bir teorem olmasına rağmen, pratik ba·k ımından elverişli değildir. Primilif kökler : Göstcrilebiliı' ki ·(a, m)

=

1

ise, a e =:

mod m ·kongrüansını sağlayan eo küçük pozitif e tam sayısı (m) 'yi böler. Eğer e = (ım ) ise a'ya m'nin primitil kökü denir. Primitif kökler, x n = k mod m gibi koıııgrüans­ 1

ların çözümlerinde önemli rol oynarlar. B. K11adratik Rezidii/er (Kalıntı) : Konıgrüansların çöz,üm­ lerinin aıraştırılması ba!kımından ·kuadratik koıı;grüanslar çoık önemlidir. a, {3, y, p. tam saıyılar olmak üzere,

(1)

az2 + f3z + r = o mod p.

tipindeki konıgrüanslara, .kuadratik kongrüans denir. Bu tip kongrüaosla.rın, çözüm bakıntından muadil şekli x 2 = a mod m. Gerçekten, ( 1 ) ,kongrüansı

( 1' ) Buradan,

4 a2z 2 + 4 a{3z + 4ay = O mod 4ap. .

·( 2az + fJ ) 2 = f3 2 - 4ay mod 4ap. yazılır. Şimdi, (2) ve

vazedilirse,

2az + {J := x mod 4ap.

p2 - 4a:y = a, 4ap. = m

SA YILAR

200 x• ,;:;; ı mod

(S)

(:)

m

kongrüansı elde edilir. !Bir ı tam s ayısı n a kuadraıik rezidil mod m den i r şayet x2 = a mod m kongrüansının bir çözümü varsa.

.Aksi ıhalde, a ya mod m

d eğildir denir. Misal olarak şu iddi ayı a ve m rölatif asal iseler, a'nın kuadrati'k

kuadratik rezidüsü ileri sü.rüroruz :

TEORİSİ

rezidü mod m olması Jçin gerek şart

razılır. Eğer a, mod p

şeklinde

a

= 1 mod m .

Gerçekten, farzedelim ki

=

x

a, x2 = a mod m'nin bır çö­

zümüdür. Bu taktirde a2 _ a mod a

ı

( m)

!li

=



!li

(m)

m.

Dolayı sıyla,

ise

a

mod p ise. Diğer taraftan

:::::: b

iseler :

a,

( : ) (f)

ı

mod

m.

m.

Bi-

(m)

n aen al eyh a ] !li = ı mod m. Özel olarak m biır p asal s ayısı, a sayısı p'ye rölatif asal ve kuadratik rezidü mod m

.ise, bu taktirde

Şimdi,

a

ı

yeniden

ı)

1 mod p.

_

aşağı daki

sayı

Burada a'lar pozitif tam olup ( m)

dizisini

ele

a l:ıl

ı : m

a, (4) d izisinde

< m.

pozitif tam 'kuvveti m ' ye asaldır ve d olayısıyil ( 4) d izisinde

d izisine

ait

aynı

tam

d iyel im ki an , aY,

sayıya mod

halde a n = aY

mod

m

a mod

n

l'e

,

m.

ile

bölünebilir :

d,

bu kuıvvetleri en küçüğü is e

Şimdi gösterilebilir ki acı = 1 mod m ise, d ır. Bunun i çin a

buki a cı = 1 mod

fl = a P

=

m

d eS + {J,

O < {J

S . ' ı nı

n üfus

bir hile gelmiştir.

ü lk e, özel likle K ana d a,

kendisinin

S.'nın

S.'ı

yapılması

İsveç ve

Amerika Birleşik Devletleri'nde yapıld ığı A. B. D. anayasası her on yılda bir nü­

mecburiyetini

koymuştur

ve

maddesi 1 790 yılından beri tatbi:k edilmekted ir. resmi S . ' ı

180 l ' d e yaptı ,

Fransızlar

ülkelerinin çoğu o tarihlerden sonra

Türkiye'de niifus S . 'ı

fetihten iki yıl sonra

riyle y a p ı l an bina S.'a

ll

.-..-e

:

T ü rk i ye'de

aralık

kanunun

bu

İngilizler i lk

1836'da başlad ı ; Avrupa

S.

1455'te

yapmaya başladı .

ilk

ciddi S., Istanbul ' da

ıy a:p ı lm ı ş , Fatiılı'in em·

nüfus S.' ında,

çok etra:flı bilgiler top­

ait defterlerde Galata

ma•h allelerinde oturan,

l anm ı ştır. "iBu

A. B. D.,

iddia eder. Ancak ilk

yaptığını

bir ge rçel!�ti r . Çün!kü

fus

karakteri vard ır.

Şimd-i

norek,

sayılada

fakat

ciddi

1k i, h m ertebel i herbir abel7cn grubun tam

Gösterilebil ir

=

etmek gibi amaçlarla yap ılagelmiş S . ' l ar, z aman geçtikçe, git·

Bu da gösteriyor k i , herbir katakter, birimin h . k ök ü d ü r . Bü­

h

Asal vardır,

çok,

Dolayısıyla,

(x(A) )h

d

cek ilh tily ac ın ı tesbit etmek amacıyla o tarihte bu şehirde tam

(x(E) ) 2 •

= 1.

şayet

m a l S.' ları yapıldığı Oysa

O.

E farzedi l irse,

x(E 2 )

olan foııkslfonu slls·

Babil onya, İran, Mısır ve Çin'de, fovimenti ( Dört H a rek e t) [ 1957} : piyano ve orkestra i·çin ; Monosoııata (T ek sooat) [ 1 959} : yirmi dört alet için ; Topofonica [ 1960} , kırk alet için ; Codes [ 1961 } : oda orkestrası için ; Mmica Ipsa ( Mu­ sikinin Kendısi) [ 1962 } : Alt perde al e t l eri için ; Synıphonie Electronique ( Elektrooi·k Senfoni) [ 1965} . SCHAFFHAUSEN, İsviçre'de aynı adla anılan kanto­ nun ıınerkez.i olan şehir ve hu kantonda bir l:ıezirk'e verilen ad. İsviçre'nin kuzey - batısındaki S . k:ıntonun m erk ez i n in n üfu­ su 38 300' dür ( 1972 ) . Şehir, Rhein nehrinin sağ kıyısında uzarur. Denizden yüksekliği 404 m'dir. Resmi d i l Alman c a'dır .

S., üç komşu toplulukla bi rlikt e 60 ()()() nüfuslu bir şehir oluşturur. Endüstri, da:ha çok Rhein üzerinde kurulmuş elekt­ rik fabrikasının 'evresinde toplanmıştır ( demir ve çel iık boru­ lar, tekstil, çeşitli cihazlar, saatler ve makineler) . Rheinfall ( Rıhein çağlaymı ) S."in alt tarafında bulun ur ve Orta Avrupa ç ağ lay a nl a r ının en büyüğüdür . (genişl iği aş. yu. 150 m, yük­ stıkliği 24 m ) . Çağlayanın yatağı homojen katılıkta kahker­ lerden oluştuğundan, er ozy on nisbeten azdır.

Tarih : S., 1045 yılında iNellenburg ko n t l a rı idaresinde pazar yeri ve Rhein çağla.y:ını yakınında bir y ükleme, boşalt­ ma ve an trepo yeri olara.k kurulmuştur. 1330 - 1415 yılların­ da H :ıbs!ıurg ai l es i n i n idaresinde kal dı. Sonra tekrar Reich şehri oldu. 1451'te koofederasyon ile i ttifakını kurdu. 150l'de 12. üye o l a rak konfederasyona katıldı. Nellenhurg kondarının oyaptırdıık ları manastırlar, sur :ka­ lıntıları, ık u l el er, XVI - XVIJI. y üzyıllar arasında yapılan bal­ kon! u orta sınıf evleri şehre pitores-k bir görünüş verir. SCHAFFHAUSEN, İsviçre'de bir kanton. Yüzölçümü 298 •km2, n üfusu 72 900' dür. Resmi dili A lman ca' dır. Kanton, Rhein nehrinin s ağ .kı yısında, Batı Almanya'nın Baden ­ Württemberg l :ın d ' ında bir gi r in t i o lu ş t u r u r. 1970' te kantond:ı yaşayanların % 19'u yabancı idi. Kan­ t on yüzölçümlinün % 9i'sinden yararlanılır. Bunun % 57'si tarıma ayrılmı ş ol up ; ·hububat, meyva, sebze ve üzüm yetiş­ ti r i l i r . % 4l ' i ise ormanlı.ktır. Endüstri alanında, Rhein'in sağladığı elektrik gücü saye�inde vagon, demir ve çelik eşya, elcoktriık cihazları, saat ve tekstil üretilir.

S.' da eğitim gelişmiştir. Ticaret ve meslek okulları, tek­ nbk okullar ve ilkokul öğretmenleri yetiştiren bir okul vardır. Tarih : Nellenburg kontlarının yaptırdığı Allerheil igen m:ınastırına verilen hükümranlık hakları S. şe-hrine devredil ince, burada bir şehir - devletin taneli atılm ı ş oldu. Bütün m anastır­ ların toprakları şehir - dev lete verilince, devletin gücü arttı. Şe­ hir, çevr.:sindeki bölgeyi Landvogt unvanını taşıyan valilcrle idare ettiriyordu. Fransa ihtilalinde S. şehir - devleti hattı ve ge­ rek şehir, gerek kanton Fransızlar'ın kurmuş olduğu Helvetik cumhuriyete bağland ı . 1803'te S . , yine bağımsızlığına kavuştu. I R 3 1 ' acn 149 1 ) , Alman ressarnı ve gravürcü­ sü. :Bilinen ilk eserleri 1469 tarihini taşımaktadır. Ancak bu



bir

Danziıg'in

filozofu. Ba­

adamı

ba;ba

ile

ananın

oğl udur .

Prusya'ya

katılcn;ı;sı

üzerine, hür düşüneeli ve sert

ruhlu baba, beş yaşı ndaki Art­

tarih ve imzalar sonıradaa Albrecht Dürer tarafından konmuş­

hur S . ı

tur. Zamanı n kaynaklarına göre, eserleri başka ülkelere sa­

( 1793) . Genç Arthur S., tica­

tılırd ı . Bugüne ık alan tablosu azdır.

Bunların başında

'

da H;ı;cnburg'a götürdü

Gül

ret ve iş •çevresi içinde büyüdü

:Bahçesindeki Meryem ( 1473 ) gelir. Diğer bazı tabloları Col­

ve ona göre yett i�tirilmek isten-

mar m üzesind ed ir .

di. Bu maksatla "dünya kita-

ıS., gra'VÜrcü olarak, tartı �masız zamanının en biiyük us­

tasıyd ı . Hepsi imzalı olan 1 1 5 levhadan mi1rekkcp grav ürleri

1788 - Frank-

(Danzig

SCHOPENHAUER, Arthur furt-am•Main 1860) , kötümser­

S. hattı dendi. S., bu seyaıl:ıati sırasında Victorie regia d iye­ adlandırılan dev su zambağını keşfetti . 184 4 ' te Description of British Guiana' yı ( İngiliz Guyanası'nı Tasvir) yayınladı . D3!ha sonra, şimdi Daminikan cumhuriyeti

23 1

-·�

SCHOPENHAUER Arthur '

bını okuyup öğrenmesi" iç·io, .ti1ı:lü ülkeleri babasıyla birlikte dolaştı.

Şüphesiz,

bu

seyahatler

ona

orij inal

düşünceler il­

ham ett i . 1797 - 1 799 yılları içinde Havre'a yollanan S., ora­ da geçirdi. Ayrıca 1803'te altı ay İngiltere'd e yatılı bir okul­ da :kalması, bu zaman içinde İngilizce öğrenmesine yetti. An­ nesi, oğlunucı okurnasını, ba:bası ise



hayatına atılmasını is­

teyordu. Zaten bu kon uda S. ">karakter veya irade babadan, zeki anneden tevarüs edilmiştir" dtır. S . .i şten nefret etmekle beraber,

babasına

verdiği

sözü tutmuş

olm:ı.k

H l!ffi b urg ' a döndüğü zaman, bir mağazada

katip

i çin,

1805'te

olarak görev

aldı. Aynı yıl içinde babasının ölümü üzerine işten ayrıldı .

Bundan sonra annesi de serbest hayatı tercih ederek, birçok büyüık şiir ve �zarlarla edebiyat sohbetlerinin yapıldığı bir salonun

leşti. S.

ev

sihibeliğ.i

rolünde olmak

üzere,

Weimar' a yer­

de annes.inin yanına dönm ü ştü. Orada 1809'a kadar

Latince ve Gre}Qçe densleıri al d ı . Yirmi bir yaşında iken, küçük

bir miras elde etti . Bu para ona üniversitede öğrenim yap­

ması i çin ·imkin hazırb d ı .

S., Göttingen'de, 1809'da iLk defa tı p ö.(;renimine başla­ mışken, sooradan felsefeye geçmiş ve böylece Kant felsefesiyle temasa gelmiştir. 181 1 - 1813 yıllarını Berlin' de geçiren S., orada kendi9ini daha z iyade tahia.t ilimlerine verdi ; Fichte'nin

derslerine devam etti ve başlangıçta ilgilenmiş old uğu Mide,

sonmları

onun felsef.:sinden hoşlaCliiil a dı.

Napoleon'a

karşı

Al m an devletlerinin ayaklanması sırasında, askerliğin her şek­

Iinden ve milliyetci durgulardan uzak kalan S., Almanya'nın

kurtuluş savaşı bittiği sırada ( 1 8 1 3 ) öğrenimini tamamladı ve Rudolstadt'a çekıildi. 1914 yılında Jena üniversitesinde Über die vierfacbe Wurzel des Satzes voıı Zureicbeııdeıı Grund ( Yeter Sebep Prensibinin Dört Menşei :Hakkında) [ 1814} adlı teziyle doktorasını verdi . Tezinin yayınlanmasından son­ ra, aynı yıl ·i çinde Weimar'a gitti ve orada annesinin ev sa­ hibeliği yaptığı salonda, şarkıiyatcı F. Mayer ile karşı laştı . S., onucı tesiri ile Hint mistis.izmini inceleme ve ara�tırmaya ko­

yuldu. Weimar'da aynı zamanda Goethe ile tanıştıktan sonra, onun da meşgul olduğu konuda, yine onun tesiri ile rJber das Sehen und die Farben (Görme ve Renkler H akkında) ( 1 816} adlı araştırmasını yayınladı (Bu eser, 1830' da Latince olarak yayınlanacaktır) . ıB u arada annesiyle bozuşarak (mayıs 1814) Weimar' d an ayrı l d ı . Weimar'dan Dresden'e giden

SCHONGAUER, Martin : Sanatkann en ünlü eseri, Gül Bahçesindeki Meryem

S., kendi

felsefesini daıha ziyade orada yaşadığı 1814 - 1818 yılları için­ de geliştirmiştir. Otuz yaşında iken yazdığı en önemli eseri olan Die Welt als Willc und Vorstellung ( İrade ve Tasavvur

232 Olarak .Alem)

SCHOPENHAUER, Arthur ( 1818] adlı eseri, 1920'de Berlin'de eylem�iz

d oçent ( Privatdozent) olm as ı na yardım etmişti.

1822'de İtalya'ya gitti ; 1823'de Mün ih ' e geçti ve orada hemen hemen bir yıl boyunca hasta ve münzevi bir hayat yaşadı . 1825'ten 1831'e kadaır Berlin"de sıkıntılı, k öt üm s er bir hayat yaşadı. Daha sonra Frankfurt'a gıidip, orada Fransız,

İtalıyan ve İngiliz e debiy atını ıinceledi. 1836' d a Ober den lViilen in der Natur (Tabiatta İrade Halclanda) eseriyle ye­ niden yazmaya baş l ad ı . Bu e�rini Die beiden Grutıdproble­ me der Ethik (Mlak Fel�fesinin İki Temel Problemi ) [1841 ] ta kip etti. 1851'de Parerga und Paralipomena'yı (Yanı Sıra Yazılmış Es er l e r ve Eser Kalıntı ları ) yayı nl a dı . Bu eser­ lerden sonra şöhreti artan S. haılck ında makaleler, Alman pe­ ririyodiklerinde olduğu kadar, İngilizce, Fransızca ve İtal· yanca'da da görünür hile geldi. 1856'da Leipzig üniversitesi onun fikirlerini en iyi sergileme ve tenıkit için bir mükifat görüşleri Jena, Bonn ve Breslau'da verdi. 1857'de S.'ın ders konusuydu. Şöhreti, a k ad e.ıni.k çevrenin dışına taşarak, İngiltere, R u s y a ve A.B.D.'nde h a yran l a rı için bir çeşit m erak ·konus u old u . S.'ın fels efe si n i ve ana eseri olan Irade ve Tasavvur Ola­ rak Alem'in anlaşılmas. için, onun doktora tezi olan Yeter Sebep Prensibi ile ilgili kitabının okunmasını kendi satıcı­ lık mantığıyla okuyucuya tavsiye edilmektedir. Okuyucu, "Ye­ ter Sebep Pren s ib i "n in dört şekil al tın d a, sebep ve sonucun

beti, zeki sahibi bir varlığın istediği ve netice itibariyle sorumlu olduğu fiile kendisinin bir n isbeti g.iıbi görünür. F. Antropcmorfizm tara.ftaırları, bütün tab.tat varlıkia­ rım istelderiyle hareket eder gibi tasari am ış ; her -taıbiat olayını bir S.'e, yani onu düşünen ve isteryen bir .ruha da­ yandırmışlardır. Fakat bu ·tek tek ruhlara ina!l!ç ıkaylboldukça, S. ile sonuç arasında münase6ct anlayışı deği�iyor. Sonuç, a.r­ tık S. iradesinde ihtiva edilmiş olmuyor. Düşünce olmak iti­ bariyle S.'in taıbiatında ihtiva edilmiş giıbi tasarlanıyor ; böy­ lece sonuç S. ile aynı oluyor ve onu bilen 5Üje �çin bir başka zihin faaliyetinin unsuru gibi gösterilmiş olmaik va.kıasıyla ondan ayrılıyor. Nit.:-kim Leibniz, mükemmel S. i l e tam ne· ticenin bu denkliğini mekanik bakımdan ilk defa formüle etti.

SEBEP - SEBEPLİLİK

249

hakLinından asıl

öneenli olan, insanın, iradesine dayanan bir şimdiki zmıan i·çin değil, aynı zamanda ge­

Ge�çekten S. ile netice lbu baıkımdan kısmi olarak değil,

fakat 1arn3miyle biribirinin aynı olarak tarif edilmesinin ge­

relctiğine

1856)

işaıret

�çin,

edilmelidir.

Bu

sehepliLik prensibi,

iti:barla,

"·her

altında da!ha önceden var iken, yeni

ortaya �!!kar gıörülmel«edir; sında mutlalk bir

Harnilton

şey,

önceki

( 1788 -

bir

şekil

görünüş altında ş.!mdi

dolayısuyla sonuç

ve S." ler

ara­

toto l oj i tasarl anma lıdır. Şu h u s u s u da unut­

mamalıdır : Kesinliği olmayan ıkullanıl·an ve ko��ıuşııl an dilde, duyularımız iç·in belirli birlik arzeden olayların heır grubuna netice demek

adet olmuş.tur."

G. S. !lcaovramı yukarıda ıbclir:tilcliği

üzere

fede olduğu gibi lhuıkukta da aıı ahtar terim çok değişiık

şokillerde yonımlanmış,

çok değişik anlamlar kazanmıştır. riyle,

S.

ilirnde

felse­

olmaLle itibarlyle

nüansları

rön.ünden

de

Beşeri imi! olma:k i tiba­

hııkuk bakım ınd an , soruml u olan kişinin iste­

ile,

yoklanma k istenmeıktedir. s. kel im es i, yerine göre tabiab :gereği veya bir başka arnilden olsun, bir olay ıve iş meydana getirmek için, bir imilin ic­

meye dayanan bareketiniııı ikaıynağı

ra ettiği hedıanıgi

bir hareket için ıkullanılma.ktadır ki;

bu

durumda S."in :lıukukiliği sıöz

konusu edilmektedir. S. kaovra­ mında, neticenin ızaru.ri olarak ondan çıktığı ifade edilmek­ tedir. Ma:demki, ka.inatta bütün olaylar S."lere bağlıdıır

veya seıbebe bağlı olara'k belirir; o halde bu d urumun, insa­ nın

iradesine dayanan

fiili ·hareketleri i�in

de

söz

konusu

o !ması gerekmez mi ? Bir şey hakkında belirli bir ıkarar ve­ ren ve bu karara dayanaraık davıranışta buluoan insan, ken­ d isine

tesir eden ve

ıkaynağı kendisinde olan s:ıere uygun zor unda

olara,k, o ıkarara ·varm a'k ve o davran ışta bulunmalk

değil mi elir ? İlgili yen )

1konuda, endeterminist · (belirleyiciliği kabUl etme­

görüşlere göre,

ketleri de, S." in, bu S.

insanın

iradeye dayanan

fiil

ve bare­

s ii·k l er in 1eosiri aJ.tındıa bulunmaıkla beraber,

ve siik l er, ıinsanın bir §eye karar vermesi ve ona göre üzerinde zar:uri olarak tesirde bulunmaz ; tam t er si ne, insan, !Yioe heı zaman ıbu S. ve sa i kl ere uygun ve­ amel

ya

etmesi

a�ırı

olaraık

karar

vermek gücüne

sahiptir.

Demek

ki,

bu s. ve saikler ( f.izi:k ve kimyaya ait bir olayın şartlarının o olaya ; mesela, bir çarpmanın

•kıuvvet ve doğrultusunun, o çaırprnaya uğrayan cismin gittiğıi hız ve doğrultuyu belirle­ mesi gi'bi )

ıkarariarın

tak.ip edeceği istikametıi zaruri olarak

hazırlama.zlar. İnsanın iradesine bağlı fiil

dı-şarıdan tesir eden S."ler ibelirlenme.z ;

ve

h ar eketl er i , oou yani, endeterm ine

bir iırade hürriyeti ıvard ır. ıHaLbıılki, bu Ilconuda determinist görüşlere ıgöre ise, insan,

belirli bir s. ıve

saikın gereı�tirdiği anlamda, bir davranı ş ı

gerçeıkle.ştirmeye ka rar verirse, bu talcdirde de bu davranışı yi­

ne sebepsiz değil, tam tersine, belirl i bir saika uyaraık yerin e getiriyor, demektir. Yani, işlenen fiili ·bel-irleyen şey, tıpkı bir cisme tesir eden .ve hareket meydana getiren çeşitli kuv­ vetlerin orta'k ve zı.t tesirleri neticesinde, cismin soo hareke­ tini gerçekl e ş t i rm esi �bi, bu S. ve saiklerin karşıla�ması ve Ç�ttışmasıdır. O h al d e, insanın davranışları da, tıpkı ıfizik ve kimya

olayları

�ibi,

sebeblil� bağlantısı

içinde

belirlenmiş

olur. 1Buounla

bera'ber,

hukıuk

bakımındw,

ilconusunda endeterminist ove determinist sefi

insan

\gıörüş ler

h ürr i yeti

arasında fel­

zı thk derecesinde bir mana far-kı yoktur. Çüokü, en ne cez ayı kaldırmak ister, ne de

aşırı bir determinist bile,

insanın •sözleşmeler yapaibilecek bir iktidarda olmadığını dol ayısıyle bir

ve

borcu taahhüt edemiyeceğini savunur. Hukuk

kaırarla,

yalnız

lecek içio de, kend ini, fiil ve hareketlerin i sınırlama ve be­

bulunmasııd ır. İş.te, bu ıiık ti d a r dı r .ki, insanı p s iıko l oj iık ve sosıyoloj ik yönden kişi (şahıs) ve hukuk yönünden de h ak sahibi ( süjesi ) yapar. Çünkü bu i kt i d ar,

l ir l em e gücüne sahip

insanı, iradesini her 22man i çin

kanunun

hir

kanuna uymaya veya bir

hukümle�ine r i aye t i ·ta ah hüt etmeye muktedir kılar. Yani, bu ikt ida r, insana, bir kanun un h i1k00ılerine göre h a ­ reket eıtmeyi ta.a'lıhüt ve taa hh üd ü udraık etmesi imka nın ı ka­ zar.dırır. İn s anın, sözleşme yapması, sözleşmed e bulunması, yani, ıbeli r li bir bo rc u taahhüt edebilmesi, gen el l ik le fiil ove ha reket ini kanunlara uydurma ·imlkanının özel bir bel irtisidir. Hu.lmk, prensip itiıb ar.i y le her i n s anda , onu kişi yapan ( şa­ hıs haline getiren ) "se�best irade tay.:Oi"ni şart olarack kabul eder.

Geııçi ıhuıkuk, bu se dı es.t irade tayinini, çocukta ve ay. rıca akıl hastalığı, hipnoıtıizma ve lkeyi:f verici zeh i r l er in ve a lko ll ü içk,ilerin tesiri altında yetişkinlerde d e sımrlanabile­ ceğin i kabUl etmeıkl e beraıbe r, s erıbest i rad e tayinin e sahip, ba şka deyişle, hukUk bakımından ha·k süj esi olan insanı, iş­ lediği Eiilden ötürü, sorumlu tutar. Deımeık ol uy o r lci, ha,k süjesi ( s a.h iıhi ) olan insan, bir a,maca varmak iç.in, türlü tasaırruflarda -bulunabilir ; taıb i atey le hak s :rh i b i insan, bu ta­ sarruflarını •belirli maksat güdecek, başka d eyi ş l e, S."lere da­ yandırara."< gerçekleştirebilecekıtıir. Bu işlemler, ifa S."i ( causa solvendi ) , iktisap S."i (cause oredendıi ) , bağışlama S."i ( causa donandi) yö n le rind en ıy ap ı l a:b i l ir . Bu a n l a m da S . , tasarruf iş­ leminin gerçe\k l iğin e tesir edebilir. Usul hukukunda S . , bir davada, tarafların iddiasını daıyandırdıkları vik ı a l ard ıır . İdare hUkukunda S. .ise, bir �dari işlernde bulunması gereken beş ( 1 ° yetki ; 2° şeki l ; 3• sebep ; 4• •konu; s• m acks at ) unsur­ dan biridir. Bu unsurlar yönünden "kanuna aykırı" olan idari işlemler, iptal 3 . " i olarak Türk poz itif hukukuna 1964 yı l ınd a �ııka r t ıl an 521 say ı l ı Danıştay k an u n u ile girmiş bulunmakta,dır. ( R. 'Kıo.rd aş )

K au s sa l ita.t ; Fr. Causalite ; İng. Cau s a l i ta ) , i!J.iyet, seıbe'bi.yet, mu­ ıka,bi l inde kullanılan, sebep ile sonuç ara·s ında·k i .i l i ş k i . SEBEPLILİK

CausaJ i.ty,

Cau�ation ;

(Al.

it.

A. P sik o loj i yönünden :

Seb:i:ıin kalitesi, vasfı, mahi­

yeti ; ibir şeyi sebep kılan hass a .

B.

IMantı•k I}"Önünden : Sebebin neticeyle bağlantısı ; Ml neticenin ilişkisi. Bu ilişki bir eylem olarak kaıvranmış olsun ıveya olmasın, da!ma s öz ko­ nusudur. Sebep l i l ik pre n s iibi veya kanunu, düşüncenin vey a rasyon el pren s ip ieri n temel aık s iy om l arı n d a n biridir. En çok kullanılan ifade şekli şöyledir : "Her olayın bir sebebi var­ dır." veya "ayo ı şartlar .i·çindc aynı s e'bep l er i aynı sonuç tak i p eder." Yoksa ·her n e t i cen in bir sebebi v:ıır d ır şeklinde değildir. Çünkü s onu ç kelimesinin hal i ç in d e an l a,m ınd a to­ to l oj i söz konusudur. Başka ifade ş ıf(i l l e ri de ( Spino z a'y a göre) şöyledir : "Be­ l irli sebepten zaruıri olaraık bir sonuç m eydana çrkar ; tam tersine, h i çb i r sebep v eri lm iş o l mazsa, bir so nu cun do!:ması imkansızdır." Leihniz'e gÖıre de : "Hiç"bir şey hir sebebi ve ya hi ç değ i ls e bel ir l eyic i ıbir sebebi ol m ak sız ın, yani, "ruçin v a ro ır da, d aha zeyade var desil" v e " ni ç i n başka tarzda de­ ğildir" de daha z iyad e ılıöyl e olduğu a priori olarak kendisine açııklanahilece'k sebep bul unmalesızın herhangi bir şey mey­ dana gelemoz . " ' B u prensibi tecrübenin anoloj isi ola rak sınıfiçi.ndeki bir seıbebin ve :b i r

SEBEPLİLİK - SEBİL

250

!ayan K an t d a :birbirinden farkl ı iki .ifa de şekli ortaya ıkoy­ m :ı!ktad ı r : 1 . Meydana gelme prensibi : Ortaya çıkan ·(veya olmaya :başlayan ) her şey, ob i r ıkaideye g ö r e, sonuçlanan, lern­ dnden önce gelen herhangi bir şeyıi gerekl i kılar ; 2. S. brm­ nuna göre zamanda

şiklikler,

art arda gelme prensiıbi :

' 'Bütün

deği­

sebep ve sonuç arasında:.l,: i bağlantı kanununa göre

olur." n azar ı n d a , tesbit ş öyledir : "Şu an da n esn e l e r sı n ıf ı n da (d uyulaırın tam tasavvurları ) yeter seSe-p p rensıi p i , kendisini S. kanunu olara:k or:taıya ko­ ya r ve bu .bakımdan ona oluşum, i!llda a i t yeter seı!:ıep p rensi p i adını ver.iyorum . Şöy l e de ifade e:lilir : Gerçek bir veya birçok nesnelerin yeni bir d ur u u ortaya ç ı kt ığ ı n d a, kendi.sine bir başk a hilı:n önceliık etmesi, on da d üzenli o lara'k, yani, beıı: defasında ıbiJJi n ciıı.i n yer i olma s ı =i d i r ." B i r b a•k ım a, bu d un dkti r ki, 1 . Sebep .i l e şart arasındaki i l i ıı>k i l er i le ; 2. ve rilm i ş sebep .ta r i fl er i ha..1ı:kında bir ten.k ıt söz •konusudur. ( R. K a rd aş ) Sclıopenhauer' ın

tas arladığ ım ı z

m

[Al . Grundlos (A anl am ın d a) , Frei (B İng. Gratuitous} delilsiz iddia, lüzıımsuz, d3.iyetsiz, mesnetsiz, t{melsiz, mukabilinde kulla­ nılan, sebe!be d ayan m aıyan . SEBEPSIZ

anlamında ) ; Fr., it. Gratuit ;

A. Ş üj hel i olduğu halde, delile i

dayanmaksızın veya

d oğruJ.anmı� olup olmad ığına .bakmaksızın, bi r

önermeyi ka­ bul ederek ileri sü.rme veya destekleme. S., prensipleri kabUl­ de çokça uzaklaşılmış o!maJc, as lı nd a mantığa sılrnaz . S. kav­ ramı, bir bakıma, mantığa a)1kırılıcrt demektir. Öteden beri d e­ nildiği üzere, S. olarak ka'bıil edilen şey, yine S. olaraık i n•kıir edilir. mecburıiytt y ü kl em eyen , başka bakımd an sa­ bile olmayan ey lem l er i n S. olarak dile getirilmesi, psikoloj i k ve ah l a k i anlam ifade eder. Gayet tabi i di r ki, "kötü n iy et le yaıpılan bir hareket, bir bak ım a, S.' dir" d eni lmck Sultan­ ahmet cıi.m i i S.'leri, Ra:gıop ıPaşa .kütüph an e si cephesinde yer alan S . ' l er ( 1 763 ) , Koca Mustilifa iPaşa cıi.m i ni n ön av l usu n­ da Ri fat Paşa S.'leri (1855) gösterilebilir.

Zamanın üsliılbuna göre yapıl an S.'ler genel ol ara!k yer· den O, 75 - 1 m ıkadar meıımer k ap lı dır. Bu m eJJcn er duvar üze­ ri ne sütunlar y er l e� t iıd l i r, sütun araları "şebeke" denilen tun ç parmak lııkl arla •kap atıl ı r. Üzerieri geniş bir saçaklı ku.bbeyle örtülüdür. Şebeke ni n alt �mmındaki deliklerinden zincirlerle bağlı taslar sarkar.

SEBİLCİ sokaklarda dola:şaraik hayır i ç i n parasız su dağıtınakla görevl i kiş i ; Yeniçeri Ocağı'nda su taşımak ıve ocağa su temin ttmelde gö rev li kimselere de 1826'dan evvel S. denmiştir. S.'ler, sırtlarında sol omuzlarına kayı ş la bağlanmış kırba (içi su dolu ICsele tulum) taşırlardı. Sırtlarında sahtiyandan ( talba!kla.rırnı� keçi der isi) ceket, ayaklarına şalvar ; başlarına ağbani s ank sarılı külalı gıiıyerlerdi. E ller:i nde üzerıi yaızılı sarı 'bir ta'S bulunurdu. ·'Bunlar Hz. Hüseyin ve Keroel.i şehitle­ r in in ruhu için su dağı-tırlard ı . Kırbanın alt tarafı S . ' nin sır­ tına dayalı dörtilcöşe bir tahtaya oturtulur, tulum bu tahtaya bi r -çenherle bağlanırd ı . iKırbaları, sakalarınkinden küçüktü. Bunların ağzına ıtahta geçirilerek blir de musluk t akı l ı r dı . S.'ler, sağ ell eri nde tuttukları p.irin-ç veya bakırdan taslarla isteyene su verirlerdi. S.'ler s u da ğ ıt ı rken Sektaşi şiiri Harabi Baba'nın Kerbela olayı üzerine ıyazdığı mersiyey·i ma:kamla okurlardı. SEBILCI,

d ağıtan

kimse ; sebilde su

SEBILHANE, genel l ikl e camiierin yanında b ul un an, özel bir şekilde yapılmış, i steyen l ere Allaılı r ı za s ı için her zaman p aras ırz su d ağ tt ı lan ıtaş ıyapı. S. bardağı : S.' l erd e geLip gi den ler i n s u içmeleri için ku l l anı laın taslar veya maşrapalar. Buıı lar sebilin demir par­ ma:k lılklı p enc ereleri önüne dizilir, içieri su ile doldurulurdu. SEBILÜRREŞAD (Sebilü'r-retad) , uzun sü re yayın hayatında kalan Tütkçe derıgi. 27 arairk 1908 tarihind e, "Sı­ rat-ı Müstakıym" ad ııyl a lstanlbul'da ılı aft a l ı k bir der:gi çık­ m ay a .baışladı. iBu de �İ li'İ n 5alıihi Eşref ill d ieklendikçe rafya yooıilenir. •





ıM�danoz : llık yerlerde bübiin yıl, soğuk yerlerde sa· dece ilkbahar ve .yaz aylarında yetişir. Serpme ekilir. Metre­ ıkareye 2 gram tohum yeter. Yapraıklı maydanozlar sapların­ daa kesilir. Kök maydanozlar çepinle çıkarılır. Nane : tohum, .çelik ve köklü piçten üretilir. Bizim mem­ leketimizde daha çok çeLik ve !köklü piçten üretim yapılır. GölgeiLk yerlerde hazırlanan tavaya dik!i!erek bol bol su ve­ rt!ir. Patates : İl'klbaharı ılı'k, yazı yağışlı ıklimde yetişir. To­ ıhumlu.\ yumrular, 50 70 ıgram kadar olmalı ; 20 . 30 an derine gömülmelidir. 3 4 hafta sonra ıfilizler çıkaır. Patates aralık ve şubat ayları arasında diikilir. Toprak üstündeki kıs­ mı kuruyunca kökıteki yumrular çıkarılır. iPatlıcan : Çok çeşidi vardır. Tohumlar şubatta yastığa dikilir. ıF.i denin toprağa d.iıkme mevsimi bölgeye göre değişir. Fidesi şaşırtılırsa, iyi olur. Sık çapa yapılmalıdır. Bol şerbet verilmelid·ir. Soğan : B:ış soğaa :i9teniyorsa, ekilecek arpacık soğanları delikleri 1 cm olan bir kalburdan geçecek kadar •küçük ol­ malı, parlak renı.'di olanlar tercih edilmelidir. Daha bü­ yük olanlar, baş tutmayıp taze olarak yeniır. Arpacııklar, 4 . 5 cm dermliğe 10 cm araıyla dikilir; 1 . 2 ay sonra ıhasad eeLi­ lecek hale gelir. Tu.rp : 11ciliumlar ya sıra ile ·veya serpme ıi le atılır. Fın­ dık turpu her zaman, bayır turpu ise tanmuzdan fo/lül so­ nuna kadar ekilir. ıB aşta Akdeniz bölgesi olmak üzere 'Ege, Marmara, S.'nin en çok gelişmiş olduğu yerlerdir. Akdeniz bölgesi turfanda­ cılııkta .çok .ilenid:ir. Cam 'Ve plas-tik seralarda veya alçak tü­ nel denilen pla·shilk örtüler altında yapılan S.' cil i k sa yesin· de ıyılın iher mevsiminde taze S. hulabi!me'k mi.:mkündür. ·



SEBZEVAR, bugünkü iran'ın Horasan vilayetine bağ­ lı ka.zalardan birinin merkezi. Tahraa · ıMe.şhed demiryolunun 60 km güneyılnde ve yine Tahran Meşhed şosesinin üzerin­ de, .Meşhed'•in 240 km, NişahU!' un 120 km batısında bulu­ nur. Sir �ose, şehri Toı::i d'a b aş ıne t ve ş evket yol­ aQnı ştır. Tüılki y e p ad işa:h ı n ı n iç organ l a rı Alaşehir'e

ile

larını

gömüldü.

Cenazesi

Konya'ya getirildi ;

Alaeddin

Camü

ya­

nındaki Selçuk l u sul tanlarının gömüldüğü Kıü.rıbed - Hane' ye defnedildi. Uzun boylu, kuvvetli, cesur, siyasette

ve :ıskerlikte parl a...lc: bi.r

pek yü·ksek

kültürlü,

şaıhs iyetti. Farsça' da şairdi. İJim, si!Il'a t ve edebiyatı korumuş, ll. Kılıç - Arslan'ın

zeki,

yolunda devam ederek Türkiye'yi büyük mima.i eserlerle do­ na.trmştır. İktisadi 'Ve ticari hayata fev·kalade ehemmiyet ver­ m iş ve oğ u ll arı nı da bu ı.ihniyetle yetiştirip, ilerideki yarım yüz�'ılda Tür'ldye'nin refah ve saadetini ternin etmiştir. Tica­

ret

yo ll uı n ı tam11!Ilen emniyet al tına a l m ış, Jcanşu · devletle­ r i n hepsine Türkiye'nin ü stün l üğünıü tanıtınıştır.

SELÇUKLULAR

320 I. Sultin

eiyuet

ve

lzzeddin Key K&viıs devrinde harici fetihler ( 1 2 1 0 - 1 2 1 8) :

burada Tünkler'Je mii5avi hale gelmesine .iıııllcln bulunmadı. Trabwn imparatorluğunun bütün deniz gücünü kırdı ve bu devleti, Türkiye'ıye tabi hale grtirıdi. Sinop'un fethi sırasın­ da imparator Alexi u s, 11ürlcler'e esir düştü. Yapılan muahe· deye göre Trabzon imp a ra torıl uğu, 'I.:iirıkiye'ye yılda 10 000 dina.r, SOO at, 2 000 sığı r, 10 000 kıayun, 50 yiiık çeş itl i mal ve� verecek, ihtiyaıç zamanmda askeri birli'kler yollıyacaktı ; bu b i rl & ler , I 000 mılharıi.pten fazla ol am ı y aca lctı . Sinop'a derhal on binlerce Türlk yerle�. Ticaret ve i� adamları, he­ men K araden iz ticaretine müdahale etti ler.

·

Sultan İzzedd in Key Kiv us, balbasının 1211 n i s an ın d a şehadetiaden ıve kardeşi ıMeliik Key . Kooad He mücadeleden sonra padişaih oldu. 12!19 aralığına kadar 8 yıl, 8 ay salıta· •

oat sü.rdü.

Sultan ıKey • Ka.v\ıs, babasının siyasetine daha parlak bir

şekilde devam etıti. Samsun'un

yanında başta Ereğli ve Amas· ra limanlan olmak üzere Karadeniz saıhillerinde daJıa bir· çok yerler fetlıetti ve bu suretle bu denizi Türkler' e iy ice açtı. Artık Güney Karadenirz sadıilleri, Tıür kler ' l e Bizanslılar arasında p ayl a şıl m ı ş ol�rdu.

sıkı

Halep Eyylıbi krallığı, eskisinden daha şartlacia Türkiye'ye ta.biliğini te'yrd �i.

Sultan K ey K3ıvus, Türkiye'yi ·

Bundan

sonra Ermeni krallığının üzerine yürüdü. Ma· raş'ın dıoğusunda geçen şiddetli muharebelerde büyük Er· meni as ı lz a d eler i Türkler'e eısir düştü ve E rm en i l er pek çok zaıyiat verdi. Tıünkler, çok bol gan-imet aldılar. Öyle ki bir ısığır 2, birkaç Jroyun 1, IOOl e ve cir.iıyeler 50 dinheme satıldı. 12118'de Erm en i stan Kralı, 'türkiye'ye tibi olmayı kabul etit:i. Bu, Anadolu birliği yolıuıda atılmış mühim bir adımdı. Başta Uiukışla olmak üzere birçok Ermeni ka le si Türk i ye ' · ye hı.ta.kıldı. Krallık, Tüıtkiye'ye yılda 20 000 dinar ( talım i· nen 2 mi l yar TJ... ) veııgi vermeyi , ayrıca ay n i olarak mal »Öndermeyi, Sultan istediği zaman tam t eçhiza tlı SOO atiıyı T.ürk.zye'oio emrine yollamayı kabul etti. A ş ağ ı da görüleceği üzere, bu tııiıbi iyet şartları, Sultan Key Kubid zamanında da­ ha da ağı:rlaşacaktır.

müreJifeh devletlerinden

ni tam aml ad ı .

bir.i

cihanıo en marnur ve

haline getird·i ; baıbasıoın

35 ya ş l a rınd a ölen Sultan Key - Kivus, ka r d eş i n e pek zengin, müreTfelh ve mes' ıtd bir Türk iy e bıraktı . Pek büyük n af i a ve mimari eserleri ve abidelerle Tü r kiye ' yi süs­ ledi. 1211 7 ' de SLv as ' ta büyük bir tıp fakültesi ve buna bağlı biır :hastane kurdu. Bu müeısse seye gelir olmak üzere pek ço.'< köy;ün yı l l ık vergi.s inden haşb Sıvas'ta 70, Ereğ l i ' d e 30 mağazanın geliri tahsis ed ildi. Bu rakamlardan, m üe s.sesen in teşkilatının azametini anlama i l i r . Yerl i hal k , yerin­

de kal d ı . Hiç ibi r zaman toptan d.i n deği ştirerek Tünk" le�medi

ve d inlerini ve milbiyetlerini, z amanımıza kadar saklad ı . Ana­

dolu'dxk.i son Rum

ve

I . G!h:ın H a n!> i ' n e , Milli

Enmenil er,

ıMücadele'ye, Lozan'a kadar y aş am akt a devam ettil e r . Din de­

ğiş tirme, şahsi vak' alara il]hisar etti. Kitlenin din d eğiştirmesi, Müslüman olmıyanl ardan

"cizoye"

denen hususi vergi alınd ı ­

ğı için, devletin ma li siyasetine U}'\g u n değildi . T ü ı:lk hüküm­ darları ve devleıt adamları, o çağda yalnız Türkler'e has bir din ve meıihep

hürrıiyeti görüşüne an'ane olarak sahip bu·

luodukları i çin, Hıri stiyanlar d a kitle halinde bir ihtida (Müs­

pa'ya taşımışlar ve OOflece Avruıpa'nın azametini temin eden

lüman'laşma)

modern kapitalizmin temelleri atılmı�ır.

ğimiz .gnbi, ş u veya bu sebeple, şu veya bu şahsın Müslü­

İctimai

yardım müeSıSeselerinin çokluğu,

halkın

refahını

sağlam ı ş ve ticare.tin bir kat daha genişlanesinıi temin eıyle­ miştir.

1205'te

�onya'da,

Kayseri'de,

I235'te

121 7'de

Çankırı'da,

Sı.v as'ta,

1228'de

1230

yıllarında

Di'lriği 'de,

1266'da

Amasya'da, 1275'te Tokat' ta, Kastamonu' da, 1 300 ' de Amasya' ­

d a (bunu Olcayto İ l .ıh a n yaptırmıştı.r) yapı lan m uazzam ha s ­

man dinini ması

harciretini

a.kı l larına

getinmedıiler.

Fakat

dedi·

kaıbiıl etmesi, Tü.rk' leşerek Türk mi lletine katı l­

vakıası,

zamanımıza

kadar

devam eyled i .

Asırlar süren Arab ve Türk akınları, zaten Anadolu'da

iR.um ve Ermeni ler'in kıöy hayatı nı temelinden yılanıştı . G erçi

öylediğimiz gıiıbi XX. asır başlarına kadar Anadolu'da Rum

ıve Ermeni kOyleri vard ı . Fakat bunl ar, ehemm iyetsiz bir azın­

tahaneler, büyük gel irl·i vakıflada besleniyordu. Büyük S.'da

lık teşkil ctmekten ileri

olduğu giıbi Anadolu S.' ın.da da de'le!er üzerinde taşınan sey­

Ermeniler o lm ak üzere H ır.istiyan halk, Anadolu'nun Fethi'ni

yar ord u hastahaneleri bulunduğu ş.üpheıs.izdir.

:lıazırlıyan Türk akınları karşısında,

Bu suretle refahı temin edrilen devlet, büyük mali g.üc� dayanan bir siya.set ·taiJcıyb edebileetık iktidarı

Miz

olmuştu.

Devlet varidatı peı.1c büyüktü. Moğol tahalckümüne kadar Tür kiye'nin

zenginl iği

zamanlarda

efisanevi

derecede

eheımm i yetsıiz bir vergi

idi.

Moğollar

almışlardır.

Fakat

da

ilk

XIII.

asrın sonlarında artık tam manasayle Anadol u'yu soymaya gi· ri:mişler ması,

ve

Türkiye'de

Sel·çukoğ ulları'nın

gidernemiş lerd ir. Başta Rumlar ve

otoritesinin

kırıl·

ü�kede anarşi, sefalet, neticede nüfus kı tlığı doğur·

muştur. :1243 Kös·e dağı boııgunundan sonra Baycu Noyan, Türki­ ye imparatorluğu'nu senel i k 60 000 güm ü ş dinarlık ( bu.günki

ilı irl ere

sığınınaya

ıçek;ilmi,şler ve 'rn i ştiJ·.

memur

böylece

Sahillerin

m üstaılıı.lcem kalelere,

olmuşlard ı .

Daılıa

sonra

şe­

sahillere

önce Orta Anadolu tamamen Türk'leş·

tamamen Türk'le�esi,

sonlarında yani Osıman l ı

çağı nda,

Fatiıh

ancak XV.

asrın

zamanında müm•kün

olm u�tur. Moğol taıhak'kiimü nden s'Onra ticaret hayatının malı· volması ve dı şarıya (iJ.Ihanlı lar' a ) l a;ması gnbi

ödenen

çifte bir felakete maruz

haracın gıi tıtikçe ağı r·

kalan Türkiye,

ihtid:i

ta k ı nm ay a ,

cizye'­

ıvak' alarını büslbütün hoş görmez b ir tavır

n i n eksikLiğini daıha duyar bir hale gelmeye başlamıştır. Anadol u'nun İshim aleminin bir parçası hal ine gelmesi, bu biiıyük, nüfuslu ve zeng i n ülıkeyi de İspanya'dan Çin ve

ictimai ve fiküi

r:ryiçle aştığı yUkarı 300 milyon TL. k.adar) ehemmi yetsiz bir

Hind"e kadar uzanan Müsl üman d ünyasının

200 000 dinara

ısan'atı Türkiye sınırlarını taşan bir anlayışla korumaları, bu

ılıaraca lbağlamı�t ı . •( haıyıvan,

kumaş

1258'de Huliıgu İ l-ilian, bu haracı nakten

(1

milyar

vs . )

da

TL. ) isted i .

çLkardıı , ayrıca ayni !maç

Fakat

1335' te

İl-hanlılar"ın

aktivitesin·e dahil etmiştir. Selçuk! u aktiviteyi

arttırmıştır. Muıhyiddin

padi�ahlarının i l im vr:

tbni' l . Arabi

g ib i

en

bü·

SELÇUKLULAR

328

y.ük İslam mütefelclci r l eri Anadolu'yu ziyaret etmişlerdıir. Me­

�eli "va!hdet-i vüciıd" .felsefesinin bu bü}"ük şampiıyonu, Mev­

lana'nın

zuhuriyle

kadar Türk

oturmuş, I. K'Onevi (

=

otoritesi

reıfekkürüne

kırılmakla

tesir

etmiş,

be;caber, uzun

Tanzim af a

zaman Kon y a'd a

Key - Kaıv lls ' un hocası olmuş,

Sultan

Sadreddin

Kony al ı ) giP.:>i b ü y ük bir mütefekki r yetişbirm iştir.

Resmi yazı ş m al a rd a Ar abç a, ş.ii r dili olarak Fars akısı mevc u tt ur. ıi akımının herhangi bir şekilde de­ ğişt i ri lme si veya tam am en 'kesilmesi haıLi nde cl> akı-sı değıi şe­ ceğinden, selıenoitte e - d/dt kadar bir e.mık. doğa:cak­ tır. Bu seıbeple bi r devre ekma n ı n ı n , bir selenoi.t in veya her­ hangi bir 'bıdbinin Jrendi yarattığı absının değ4n!esi sonucu, o devrede ıbir endü�iyon eım.ık meydana gelmesi S. olayı olıarn.k hiliıımeıktedir. Sel en'Oi.t içine ferromanyetiık bir ma d ­ de koymak s ur eti yle B değer i , ve sarımiarı sılk >ve çok ık a t l ı 5arm:a.kla da A tıop llam sarıım alanı arttırılırs.a, akı.s ı ve n eti ces iy le de aik ıd a 'k i deği-şmeler oLdukça bl:ıy.ü.k değıerlere u l a ş ab ili r. .Bu d u r umd a S . .e.m.k'i 'bôbine uyguılanan potan­ siyelden çok d aih a yülkısel'.:: olabilmeldtedir. 220 ıvu!t a lter n a t if aklilll i le çal�şan böyle bir bobi n i bul unan fl ua.resan Lamba balıastiarında bi ııkaç bin vol•tl uk potans i yel l er blaym elde edi­ !e:bilm ak tedi r . s. ıkatsayısı, Jıer1hangi rur devre ekınanının ıkend.i sindcn geçen ak ımd a ki !birim deği� hızına ıka�şılık ne k a-d a r po­ tans i yel türeteceğini gösterir. Değişme hızı di/dt 'Ve m eyd a­ 1

içi n d e hiçbir akım ürete-ci

SELFENDÜKSİYON,

33 7

alan esasen ol u:maktadıır. Selcnoit, keıı.d i meydana

ol up

idı a f cn

bu

kı­

Sonsuz uzun ideal selenoi1tin 1 mt'treli:k b i r parçasının Sonlu 1 uz un l uğ und aik i herhaıı,g.i ıbir selttmitin S. k a ts a y ı s ı L = p.0 n 21A

S. acaıtsayısı h c ins inde n 1 = p0n2JA ile overilmi şti•r.

( Vıl +r2/l2 - r/l ) d ı r . :Burada p.0 !boşluğun manyct�k per­

m eab i l itesi olup d eğeri 1 .257 •ıo-a weıber/amp. sarım . m ' d ı r .

n ıbiır me-tr.OOek.i sanm ıs a y ısı d ı r Toplaım s a rımı N o la n 1 met­

re uz un l uğ ıı:ııd a'kıi lbir .selenoit için n = ıN/! dir. r sel enoit ağzının metre cinsinden ıyarıçapı, A = 1rr2 selenoit ağzının m2 dırsinden alaın ı d ı r . .Bir .toro i ti n S.

!katsayısı

N2Jı In (b/a ) ile toplaım sarım sıayıs ı , h metre cinsinden dikdöıitıgen kes:ıtli t oro i t i n :yüksekliği, a ve b sı­ ra s ı y l a toroit s im id in in iç ve d ı ş yar.ı-çaplaırı o l u p (b/a) oranırun !ogaritıması tabii togaritmadır. (A. Şa p l aikoğ l u )

L = ( p.0/27r)

verilmi-ştir. Surad a N, to roit i n

bugün, bba ç i zg.i l e r iy l ı: Ispar.ta, Burd ur

SELCE,

hirlel1i i le göller yöresL!llı ııçıne alan

ve

şe-

ıE�ki Çağ 'd a Pisidia

di'}'e adlandırılan dağlık ıyörenin en müh :m

şehirlerinden biri.

A·kdeniz'e d ök ül en -Eurymedon ı·nnağının (Köprüçay) içePi· ye doğr u -çdk uzak olmayan bi·r m es afed e, ı ım ağ ıın :ba t ı ık ı­ y ı sı nd a ve Maml'Vıg a t i 1çesinden motorlu ta�ıtla bir günde gi­ d i hlp

dönüldbilecd.
üy·iiı.'< biı şehir iqin bilgi \'em:e aÇ·IISID'dan yıeteı:ı:i:zıdir.

ıBı;.tıda'ki KeSbedıioo tepesinde, !T.ıri Zeıı5 un, Qiğer.i ise

belki Artı::m�'!in olmaık üzere ild bpınak vardı. Ancaı'lc:, ilcisi de

ıç-ok Y•�ok durı:mdadır. Kdbediion'un a:Cca kesiminde yaklaşıılı: 2,5 m

çapında

ve

ıl m derinliğinde yuıvarladc bir sarnıç bu­

lunma'kıtaıdır. Bu sarmç, sadece yahnur suyu ile değil, fcu.

zey.Jbatıdan I.IIZ.3. n an ıbir deanal ıile de besleni'Ymdu. Bu yöndeki tepele.rde, hihi, güzıel bir su dccmerinin ba:zı kalıntıları göze çaıpmakt!:ıdır. Batı tepesi .ile güney tepesi ara:sında y�laşık 109

m

genişliğinde uzun bir salon ıya da "stoa" yer almak­

tadır. Bunun gıii n ey ucunda ise ı;dt uzun bi·r .sütun durmak­

ta ve 5ütunun üzerinde i..ld yazıt ıgö r ülmektte d i r. Ü9üncü tc·

pede, aıgora (pazar yeıri ) vardır. Burbı, g üney lresimi a.çık, .diğer iiıç tamfıocu mvJcenler olanı, yaklaşık 50 m2't-iı!c:, clö­ şeli bir alandır. Yakınında buh.u:ıan bir kiJ.rserin yıkıntı.hırı,

S.'nin daiha s onraları milh!m ıbi·r ıPiskoposlıık mer':Cezi oldu· ğunu �ermaktedir. Me2ıarlar ise, son yıllarda, oldukça tah­ rip edi·lmi}tir. E le ıgeçen Jaihidler, sü.sleri aıçısından, göz alı· cıdır. Su Jca lı ntıl aırın dı şında, kesilmiş pdk çok bbk.lar ka­ ba rtıın a lar, mim:ı.rlık ilirdi. Mısır'da ıhalk, terr.muzda hala BııyrlG!ı Meılımed Paşa'nın Safevii er' d� yaptığı fiiıtuıhatı

re 'd e

seovin�Ie ika�ılii}'Or, şenLİ'!clıer yapıyordu. 27 ıtemmuzda Yavuz, o�anlı- ·Memluk SIJilırıonı ge;-ımiş, 28 il:emmuzda Malatya ya­ kınlarına ıgelmiştir. Aırtık bu tarihi gün de , sı:o-fer.i.n MemLUkl er

üzeı:ıine o!duğu belli o!mu:ıtur. 30 temımuzda Tcıhına Suyu'­ nun günt-y k•yı:smda, Malatya'n ın az kuzeyinde Yavuz, haıb dilVanını topl aımşıtır. 3 ağusrosıta Diyir-ı Bt:'lı heylerbeyi �i Bı­ yılklı Mehm�.:l ,paşa da Orouy-ı Hüıma.ylın'a k.ltLLmıştır. Melı­ med P aş a'n ın bera.berre

istiılıbira!ına göre, Sulta.ıı.

· ı haıb Q,manlı ! ar'a lc:al'Ş

Kaoou,

aJÇti!masını,

Salı İSıllliil'e

aksi

takdirde

O.:mmoğlu'noo i'k.isini ote!cer teker ya kalayLp ,bela:!c: edeceğini bild'cmi�ir. Aııcı.lc:, Çddıran'da kıa.J.mnç ş ekilde ezilen şah İısmiıil, biiıtün arzusuna rağımen bu telc:L!f.i kabul edememi�ir . ıs

ağ ustosta

Yavuz'a rinin

Osmanlılar, Besni y akın ları na gelmiş�ir. Besni, olmuştur. Mem!Ukıler'in An a doluda� ülıkele­

teslim

umwni

vaLisi

Yunus Bey de,

ı8

olan

ve

AyrıtaS'da

(G:ızi:ıntep)

ağustoo günü Osmanlı o rdugahın a

oturan

gt'lip

SELİM I, Yavuz Ya'Vuz'•un h uzuruna ·Çııkışım , Ayn t ab' ın

anahtarlarını

Büyük

Türk Hakanı'na sunmuştu�. Çulkurova'ıda&i Mcml·iıklcr'e bihi

Ram :ız anoğulları, bunu daıha 27 terrmıızda yapmışlardı.

Ramazanoğulları 1 5 1 6) :

Beyliği'nin ilbakı

(27 temmuz

1514 soounda O.�manlılar'a daha 1515 yazın ın sonunda htanbul'a gelmiş,

Ramazanoğlu Maıhmud Bey, itaa·t etm.iış

ve

Osmanılı hiımctine �irdisin·i, Yavuz'a ıb»M irmi jitfi. Yav·uz, Çu­ lcıurova'da,

Adana

merkez

olmalk

üzere,

Ramazanoğulları'nı sanca�yliği ile lbıra:kmıştır. Ramazanoğlu Mahmud Bey, Ya­ vli!Z,

Mı�ır seferine çı.lmriken, Osmanlı

ord.uısun da

idi. 27

ıtem­

Ramazan ıhirlıi�leri, beylerin!n emri a ltında, O:manlılar' a katıkmşJardıJ". Bu hidırseler, ÇalıJıran'· m uzda Adana'dan gelen

Ş3ıh İosmiil ezil­ pn:sbij !kaz and ıkla­

dan, yı Vlarca Yakın Doğu'ya 'kan ikusturan

di'leiten scora, Ü.'manlılar'ı n muazzam bir

rını gösterme!' deki Jllk cuma nam azınd a, 29 ağustos 1516 günü öğle valk­ ti halife ilan ooildiği muhaP.kadınlarla evlenmiş neslindoen geLmektedir (S. H i l lel­ son, Niibe, İA, 34.'lı) . v.ı. Şoelale'ye, yini 16° arzına kadar olan S ud an topraıkiarı da, T.ürlkiıye'.ye tabi olmırşıtur. Thıha �ün ey, ş.imdıikıi Orta ve Güney &udan, o z.aman medeni ale­ min dışında kalıyordu. Ya.,uz'dıan sooır a Türılcl.er, S udan"da hakimiyet !Ve nii!fuıılarını gıittiOOç e gıüneyoe doğru yaymışlanlır. deği �iş,

Sudan' ın hübün KızıLd>en·iz s.iılııi lleri de ıfeıt:hedi lmiştir. iBu ara'Cia ıSadan'ın Kızıldeniz üzerindeki en müıhim limanı olan Suakin de (18° arzın-dadır)Türikiıye'ıye geçm iş bir ·(S. Hıi llel500 , İA, V, 4l:b) . Bu suret l e K ızıLdenıiz, hemen !hemen Türkıiye'­ nin >bir iç denizi lh.lılıine gelmiştir. N uıhya v e

K assala eya.Jeıtleı:ıinıdoen baŞka, ıBiııg�ız·i eyileti de (Doğu Lilbya) Türkiye'ye d3ıhil olmuştur. Eritre, SomaLi, Kenya, Tanıganika, Moııamlh�k ıkı.yı l arında da Türlk aüfu:zu baş l am ı·ştır . tBu �lıreıtle medeni .Afrika'mn en mü·him kısmı, Türıkiıye'nin olmuştur. :Bu 5ırada Cez:ayi.r de Tüıık halkirniyetine girince, 'f.ürkiıye ilk defa olara!!{ "Mağrib" ' dooen :Batı .Arab alem ine u l a§'m ış, Fıı:s Arap impamtıorluğu ı( Meriniler) ile Tu­ nus .Arap krallığı (Haf5iler) ara·s ına girmiştir. Kaanuni Sultan Sii.J eyman, Yavuz'un tu11tu�u bu pozisyonl.ara dayanaraik, he­ men bü,tüo medeni Afrika'yı febhedece�tir. Gene

J 51Tde Kahire':ye gelen Yemen el ç.i ler i, Memllık­ Yavuz Sultan S.'�n yimeık h3ıkimiyeıbinıi tanı­

ler'in yeriıre dıikla.rını

bildlirmişlerdir.

Tüıık askeri �şgaliooe

Ziıten

Yemen' i n

ba�kenti

Zebid,

�di (Encydopedie de /'Islam, Nouve//e

Edition, A'mir II., I, 453b) . Yemen'e XI. asrın SOıll!l arında Sultan Melıik - Ş3lh devrıinıden lberıi Türkler yeııleşmişti . Habta dah.a 8lı5 yıllarınıda Türlk haıss a alayı, ül,kede Wktidar müca­ delesinde en mülhim rolü oynuyıordu ·(R. Strotılımann, İA, San'J, '18ltb) . XIV. asca \kadar 'f.ürkıi'er'in sa.yı s ı Yemen'de miihim bir ıyelküna -ç ıkmıştı (lUoorııy i, Türk/ük, 186) . YaiVuz, Çerkes hken der Paşa'yı i lık Yemen berylerbeıyi tayin etti. Fa­ kat ülıkenin miilhim. kıc���nı , mahalli hanedinların elinde bulu­ nuyordu . ( H amııne r, VI, 358) .

Kızıldeniz

ve

Umman

kiz mücadelesinin batlaması :

Denizi'nde Türkiye - Porte­

Portelkıiz, droiızci.Liğ; sa:yesinıde, 1499' dan i t ibaren büıyük devletler arasına giımiştir. Müslümanlar'ın rehberliğinde Ümi t B ur n u yolundan Hi11d Oklallıll'S u 'm geçmeyi öğrenm esi , o za­ mana \kadar Mü:slümanla:r'ın ü.nhisarınc!.a bulunan .Asya deniz

I,

Yavuz ticaretine, kizliler,

353 kudretJ,i

Urnıman

bir Aıvrupalı raıkilbi karışıtırmı·ştır. Porte­ Deııiz:i'ne,

Jıaıtta KızıJıdeni.z'e

sokulmuışlar­

dır. Merrı l iı-k impara11orluğunun büyüık ıbir denizci devlet ol­ cmı yı ş ı yüııü ndoo, dü�an, bir Meml!fı.'S öldüikten son­ ra, yeğen i geoç Piri Reis de Selmin Reis'in yanına gdip kaptan o!hmştu. ·Sıelman Re is, 1516' da .Aden' i aJmak istedıiy­ se de, ıka.fi derecede kara agkeri ol>ınadığı için ıbaşuamaıdı . IXin�te Cfdde l imanında ilkoo, YaiVuz'un Ridd'a niye zaferini kaz and ığı n ı haber •a l d ı (1517 şuhatı başları ) . Bunun üzerine esisen Osmanlı amiral·i olduğu içıin, derha.J Yavuz'un emri­ nin ne maıhiyetıte oliıhığunu sordu. YaV'UZ, 5 gooı:i ile Cid­ de' de kalmasını, 30 paDça harb gemisini Süveyş' e yollaıma­ sını emret'ti. Selman Rei's de öyLe yapıtı . Piri Rei s şöyle diyor : Kemal Reis,

H üıs eyin Reis"j,

Ta k im ôtuz parfa bir kezde1ı a: yar Geldi kondtl Cidde'ye ol aJkJr (Bahriyye, 36) . Çağdaş Portelkıi.z kaynaıkları, YaV'UZ'un Sü'Veyş't.e biiıyiiık donaomaıyı ıte:ııga.Jıa �urma.sının seıbebini, Hindistan' ı fetlhedeceğine işal'e't saym.ışlaı:\.hr. Yavuz'un şahsıiyeti ve ıpr'O­ jeleri göz önıüne alınırsa, İran'ın fetibinden sonra durmıya­ cağı, ıHindıistan ve Tiiıı:1kıi st an' a da el atacağı muhak:k:rk sa­ yılabilir. Bu kıadar da de�i l ; Yav.l.IIZ , Çin',in dalh-i li vaziyeti hakkında da geniş malümat tıoplam�ır �i. çolk manalı dır . .An­ c.a:k onun ani öl üımü Ye Ka an un i ' n in Aıvrupa'ya dönmesi, Os­ rnanıfı devle ti n in, büyilk bir Asya imp a ra tor l uğ u halinde �n­ ıJcişafı n a •sed çeianıişıbi.r. bir

SELİM I, Yavuz

� 54 MemlU.� İmparat()I'luğu letin ortad an kaldırılm:;ısı, da · altıüst etmiştir. Mısır' l a rupa

e.bedi sa n ı l a n b!.r dev dev­ ve A.fr-i-k:ı gibi, Avrupa ·�ı ticari hüıyü�< alakaları o l a n Av­ Venedilk olm:ı.'k üzere, T ürik i ye ile es­

devıi--"İl e.ri, !başta

gibi

Asya

kisinden fazla iyi geçicmek lüzilm una kail olmuşlardır. B u s ıul a rd:a Aıvrupa' d a Tiidıiye'ye k a11 ı saV'UrıtTia proj el eri ku­ .ııulmaıkita devam ediryordu. Almanya giıbi Macari'Statı da

m i nd e

&�n1' da

i.zno.rviık'e

fı rsa·t

ba�un

gözl.iiy()I'ciıu.

!)'apan

1 517 d�i­

Macarlar,

sancak­

Mu9tafa Bey'� şedli:J etmiş l erdi r . Mırsıtafa Bey'.in ye�in(! Ç i rmen s an caıkbey i Mihaloğlu Maıhmud Be-J, :y:iıni mi­ ııuf bi r akıncı kumandanı İııVIO miık.'e yollarunı.,'lt ır.

b.."}"i

H acı

Yavuz'un Kahire'den çıkması ve Istanbul'a avdeti ( 1 0 eylul 1 5 1 7 25 temmuz 1 5 1 8 ) : •

NiMıyet

Yavuz

S., muzaFfer OrJ ul'j-ı Hi.iııniylııı 15il7'doc Kahire'den çııkıt ı . 15 şııhatu Kalhire'ye gird iğ i n e göre, Biiıyük Tiiırlk H&nı, bu naml·ı taht şehr in d e 7 aıy, 2 3 gün kalmış'lı (lboodan 2 h1 �t a l ık İ9kende-. riye 5 eyah atini dıü:me1< l izımd ır) . Mutad olmıyao bu UZ'U!L kaılıış, Mım gibi muaz:zam ıi.ilkeleıri ve d iğe r füıtooatı teşki­ l'aıtla ndııma k i çind i . .Aısl ı n d a Yis e le r in in d ü tm e l e r i elmaSitandı . Aıılrularından 200 Türk­ m en atlı� g e l i}"Or du 'V'C sııtT'.tılı cep�(enler g i.ymi şle rd i . B un­ l.a r ı iran'ın vürkiye ile ticauct ya,pan bÜJ>'ü..'< tac irl-e r i tikıyb ediyordu. ı 700 ıha'Y'V.an, sefaret heıy'etinin oağırlllklarını taşh ıyordu. II. S.'e ve Osmanlı ilerigelenlerine getirilen hediye. ler, 44 de'Vte }"iiilcü tutuyordiu . iKalabalı!k ıbir SafC'Vi meeyi olan Koca S i nan Paşa bulunll'}'ordu. Lal a Mu.sbfa Paşa'nın rakıybi, arnansız

361

dUşmanı, kindar, ciıhil, inatçı, gaayettle �endini beğenm iş, en'trikacı bir adamdı. B u ovazi.ye'tıte Sdkıollu, alkraba·sı olan Muıs­ el sadrazam ve K:ıfkaısya ıfıiıtiıh i, hayaıtını kaıybedeceıkti. Fakat da­ ha Sinan Paşa, zerre ikıadar anlamadığı yeni vazifeısine hare­ ıkeıt etmeden önce Osman Paşa, Yemen'de harelkıiıta başla­ mı� ve !büyük ba·şarılar ikazanmıştı . Osman Pa�a emrine ver.ilmiş olan Süıveyş kapdam Kurd­ oğl u Hayreddin Hızıx Rei5'in !l 7 haıb gemisiyle Siiıveyş' tcn ıhareiket etti. Me:k&e'nin limanı olan Cid d e'.yc gtldi. Orada süvarİ birliklerini indirdi ve karadan Yemen'e gönderdi. Ken­ disi, p.iyidesiyle beraber, Kızıl deniz' i lba�tan başa geçti, H u­ deyde limanında karaya çvkıtı. Hasan Paş;ı.'nın muhafaza et­ melkte olduğu Zeıbid, Hudeıyde'nin g-üney - doğusunda ·i d i . Os­ man Paşa, yaptığı ilk ·incelemede, Hasan Paşa'nın i'k tidarsız lbir adam olduğunu, bir sürü yanl ış iharo:wtt e bulunduğunu anladı. Hasan Paşa'ıyı Ka!hire'ıye gönderdi. Yemen beyle.ıbe­ yisi olaraık: eyaJetine a.yak bastığı için, Ha.san Paşa'nın veki­ letine J.üzum dç.almaımştı . Ha!San Pa�a, Kahire'ye can attı ıve Sinan Paşa'ıya sığınaraık:, Özdemiroğlu aleyhinde türlü tezvi­ ratta bulundu. ÖzJemiroğlu, güneye doğru indi ve Taazz'ı Zeydiler'den aldı. Bu müıhim .kale, ancaıle [0 ay Zeydiler'in elinde ikaLınış oluyordu. Sinan iPaşa, serdar sıfatıoyla Yemen'e ayak bastığı zaman, Özdemiroğlu, bir avuç kuvve tle oldukça 5ılkınıtılı za­ manlar yaışamış, müıhimmatı tüıkeıımiş, sıca:kıtan çcık teleıfat vertnişıti . Sinan Paşa, ıyanına Hasan iPa�a'yı alarak 5 ocaik 1569'da Kaıhire'den •hareket etmiş, Hicaz, Asir ve Yemen'i kuzeyden güneye başıtan başa ıgeçereık Güneıy Y(men'de Taazz'a gelmiştir. Oradan, ÖZ'dem·iroğlu'nun çok az bir kuvıvetle ku­ şatıtığı Yemen'in Ka·hire ikalesine hareket eıtıın i ş, İmam Mu­ taıhhar' ı kaçırarak 3 mayı•s 1569' da Kahire ıkalesini almıştır. Sinan ve Osman Paşalar'ın araları daha ilik anda a.ç ıldı. Qülllk i, zaten �irbirlerine diş bili.yorlard ı . OS'man Paşa, Scr­ d'u 'ın d avetlerini kaıblıl etmedi ve otağına gitmed·i . Ziri bir suikasdden kor.ku')'IOrdu. Serdirların, göreıvieri deıvamınca ıpa­ di•şa'ha meıyisi cafer Pa�a ve Pertev Pa�a·ya mü�a­ vir olaralk verilmi� olan eski C ez ayi r beyl erbey i s i Barbaros­ z a d e Hasan Paşa ) , 15 baıhriıye sancaklbeyi ( tümam i r al ) ve 200 !kadar lka:pdan v ard ı . Du sıralarda haıya1ının son aylaırını ya­ şııyan Halian Paşa 7ıl, Uluç - Ali Paşa ise 64 yaşlarındadır. Devrin büıyiitk denizdsİ 3. Vez ir D.imad iPiyale Paş a, Istan­ bul'da ve :53 yaşlarındadır. Kıbrıs seferinin başında donan­ ma serdin olan Piyale Paşa, Sdkollu t arafınd a n bu görevin­ den alınmış, yer ine 2. Vezi r Pertev Paşa getirilmiştir. Sokoilu, Pi-yale iPaşa' rıın, 1560'ta Ce.ıbe'de yaptığı gibi Haçlı Ann a ­ da'yı bu defa da im:ha ed1p yerine geçeceğinden korkuyordu. Ancak iPerte·• Pa ş a gilbi lbir kara askerinin onıun yerine ge­ tirilmesinde de kötü niyet aramak son derece yer:nde olur. Solroilu, !bilmediği deniz işlerinde her hangi bi r başarısızlı­ ğa uğraıtıp ı,u ra:kı�i n i de .gözden düşürmek isüyordu. Haçlı Donanma'nın imha edilmemesi, böyle bir başarısızlık kabul edilehil-irdi. Aneaik Türk donanmasının imha edileceğini So­ koiiu'nun da sanmadığını ileri sürmek doğr� olur. Fakat ıM üezz i n -z ade'ye, nerede ve her ne şart i ç in d e düşman do­ nanmasını bulursa, derhal v.urmasını kesin şekilde emreden So'ko i l u, hiç tahmin edilemez ki, donanmada serdar olarak bulıunan Pertev Paşa'ya şan verecek bir vuruşmaıyı arzulasın . Deniz mevsimi sona yaJdaşmış.lcen dona nm an ın bir� filola­ rını Akdeniz :u �eşit l i yerlerine dağıtmak usuldü. Fakat mi­ dem ıki H aç lı Donanma'nın T üı:ık sularına yaklaştığı b i l i n i ­ yordu ve bu armada v urulmak isteniyordu, bu dağılmanın önlenmesi lizımdı. ıBu ilıususta Pertev ve Ali Paşalar, en az Sokollu ikada.c sorumludur. Haçlı Donanma, Y.unan Denizi'­ n e geçtiği zaman, Donanmay-ı Hümir(lın'un büyük kıcmı İnebahtı'na çekilmişti. Fakat birçok fi lolara Ü5lerine dönül­ mesi ·için izin verilmişti. Üstelik İneıbaıhtı'ndaki donanmanın .subay ve e ra t : n ı n lbir kısmı da, izinli o l arak a yrı lm ı şl a rd ı. .

.



Sokoilu, düşmana ta arruz h��ındaki fe rrruin ı Müçzz!a­ zide'ye gıönderirken, Kapdan-ı Deııyi'nın ıb i r müddette n beri istediği ilıa!1b m alz em es in i yoila:m aımış·t ı . Emri çeı.� geç alan ve Istanbul' dan malzeme ve ıyardımcı asker geleceğinden ıümid •kesen Müezzin-zade, ikendi iınkanlarını kuiianara:k do­ nanmasını sava:maya hazır d uruma getirmeye gayret etti . B u ıhususta bilha5sa eski Cezaıyir bey l erbeyi s i Mehmed Pa ş a'n ı n büıyıük y ard ı m ı nı gördü. Fas Fi t ioh i Salih Paş a'nın oğl u ol an Mehmed Paş ı, Cezayir beylerl'ooy i liğinden a l ı nm ı ş, r ütbesi d e indirilerek Ağrıhoz bahriye sancak beyliğine tay:n edilmişt i . Salioh Paşa'nın Avrupa'nın e n güzel kadınlarından sayılan bir İ t a lyan asılzadesinden doğan oğl u M(•hmed Beıy, H aç l ı do­ nanması biiyük tereddütler i ç i nd e y ak l a ş ı rken, Müezzin-zade'­ nin en büyük yaroıımcısı oldu. ·

H ı r i s t iya n a rm a d a s ı , 4 ekimde Kefalonya a d a s ın ı n kuzey­ doğu kıyısına, ıbu ada ile İ thaık a a dası a r a sı n a g i rd i ği g ün,

Maıgosa'nın Türkler'in el ine düştüğü h aberi geldi ve teessür uyandırdı. İsopanya ve İıta lya'n ın en büy:ük prens ler in i, hü­ kümda.ııc ı.Jdarım ve asılzadelerini t aş ıya n Armada, muharebe­ den sonra Tüııkler'in "Kanlı Buı:ıun" adını vereceikleri Serop ıha Burnu öniınde demiriedi ( Laıvisse Ramba ud, V, 859-60) . Venedik hüy11ı:- amirali Veniero ile Den }uan arasında an­ laşmazlık vardı. Fa'kat Papalık bü'Y'ük-amiral Colonna'nın, T!Ürk Donanm a s ı' ru n efradı ve bazı fi lolar ı şuraya buraya dağılmış, mü!ı!mm3,tı eks.iık, uzun zaman denizde seyre.tme.'-:­ ten müıteveilit yorgun ve !Yenilenmemiş bir halde İnebahtı'nda buJ.u nd uğunu bildiren raporu Haıçlı donanmacia ferahlık ya­ rattı, zafer i:midi doğurd u ve anla�mazlııklar silindi. Karaca Ali Rei\S'in kı:mandasındaki Türk .keşif filosu da, çok cür'­ etk a r bir hareketle Armada'nın birkaç kilometre yakınına ka­ dar sokuldu ve dü�.manın umumi vaziıyetini öğrendi. Bi­ naenaleyıh, her iki taraf da, ıh3!Sım tarafın durumunu aşağı yukarı !biliyorlardı. Ege Denizi'ndeıki en büyük T ü ıık amirali olan Silih P�.şa - zade Mehmed Beıy'1n gayretleriyle Türk Do­ nan m a s ı, oldukça ta.kiviye edilmişti. Haçlı armada kesin şekil­ de üstün olmakla beraher, çok iyi bir ıkıımanda zaferi Türk­ Ier'e �azandırabilirdi . Anca!k böyle lbir okumanda mevcuıt de­ ğildi. Barbaros'un oğlu Hasan Paşa ile TrabJ.us beylerbeıyisi cafer Paşa, rasif ovaziyeıtteıydiler. Meıhrned !Bey, H a san Paşa'­ nın Turgut'lliı kızından doğan ooğlu Baı::b aros - zade Mahmud Bey g i:bi ami railer, rütıbe ve kıdem i-t!.bariyle atılgan olamaz­ lardı. Türk c!onanma:sının aık ıbeıti , Pertev, Ali ve Ul u� - Ali Paş al ar'ın elindeydi. Bunlardan mevki lba.lcımından diğer iki paşadan sonr.t ge l en UJ.uç - Ali Pa ş a denizciydi . Pertev ve Müezz in - zade Ati PaŞalar, hayatlarında deniz muh5.rcıbesi glfumemişlerdi. K arş ıl ı klı topçu ateşi ove gemilerin rampa ede­ rek efradın vuruşması ·slıretiyle deniz muharebesi olur san ı ­ yorlardı. Filoların ıkumandan tarafından nasıl satranç taşları giıbi oynatılaoğı, top ateşinin nasıl düzenleneceği hakk ı n d a hiÇ:ıir f1kirld yoktu. Preveze v e Cerbe'de Tü rk donanması­ nın çok üst'in birleşik Aıvrupa donar.malarını ma;hvettiğini duymuşlardı. Aneaat bu zaferierin ıyalnız levendlerin kabra­ manlığı sebdbiyle kazanı ldığını sanııyorlardı . Yiiokseı!c d en i z ta­ bi!fesi ve k uma nd a hey'etinin rolü haOO.lcında bir şey b i lrni­ yorla r d ı . ­



Türk d o n a nm a s ın d a forsalar,

Hıristiyan

esirlerden iba-

retti. Hıri.stiy:ın armadasında

ise Müslüman forsalar azınlık­ taıyd ı . Ekserisi Hlı!istiıyan olan kürek ma:hkıDıları veya üc­ retli kürokçile: forsalıık yapıyorlardı. Bu, şu demekti ki, T ürle ­ ler muhard!>e s ı r as ı nda ıfoor salarına azami di•lohıt sarfetmeye ve kuvvet ayırmaoya m eob urd ular ( Lavisse - Rambaud, 861 ) . Türk donanmaliı en ıku'ViVet!i rivoiıyete göre •184 paorçadan İM· retti. Hıristiyan ikaynakları, 225 par-;a gösterirler. Haçlı ar­ mada:la 295 gemi vardı . Trürk sağ kanadına Uluç · Ali Pa­ şa, ·sol ıkanadına da Şu l uk oğ l u Mehmed ıBeıy ıkumanda edi­ yord u ( H amm e r, v.ı, 425) . Don anm an ı n İneba:lı.tı'nda kışı ge­ çirme'c üzere demirle:liğin1 gören birwk su!bay ve erat, Kap­ dan-ı Derıy.i.'nın haberi olmaoksızın izin alıp memleı!cetlerjne gitmişlerdi . Forsa eksiği de ehemm iyetli bir sayıda'Ydı . iBu hususta büt ü ,ı Türk .kayna!kları m ütte fik tir •(Peçevi, I, 4% ; Tuhfetu'l - Kib.ir, 92 ; M ün ecc imbaş ı , III, 528 ; Se! a n iki, 105) . Patras'ın (ki tam İnel:ıahtı'nın karşısındadır) Rum Orto ­ do!cs piskopo .u Jermanos, düşm ana casusluk ediyordu. Giovan­ ni Andrea Doria'ya gö n derd iğ i mek t upta : " Dona nm ay- ı Hü­ m aylın gemilerinde asker rokd ur, 'k adırgalar halidir, g eles i n ! " diyordu. Pis!coposun ihaneti öğrenilmiş ıv e Divan'ın emriyle Jermanos, yc�eni D im i t ra:k i ve d iğe r hainlerle beraber idam edilmiştir (S.tfvet Bey, TOEM, II, 559) .

SELİM II. D ü � an ı n görünm esi üzerine 2. Vez i r Pertev Paşa, baş­ ta r d ası n d a 4' 3 beylerbeyi ve 15'i sancak'beıyi rütbesinde b u l u ­ n :ın 19 aminlı top l ad ı Müzfu.'esini kara muhire!:ıcsi

gibi sanan Müez­ zade'nin havsalası, a çık denize açılmayı kabul etmedi. İıki de bi r :

z in -

- Bana gelen evami rde • ( emirlenanmmın yen i d e n i n ş as ı , T ürk iye' d e milli

bir

s iya set

olmuş, büt ün halk bunu ş i d d e tle arzu etmiş, m il le t i n bu işe

verdiği ehemmiyet, edebiyatta !bile akislcr yaı:mıştır. Bu h id i ­ seyi, çağdaş ta.rihte Am e r ih n Pasifik donar.masının Pearl Har6o u r ' da imha ed i l m esi n d en sonra Birleşi�< Dcovl etler' in bir­ kaç :1'}' i· ç i n d e; günde !bir gemi te?.g.ihlamak s iıre t :y l e denan­ ma s ı n ı ıyenidı:.ı in·şa etme s i n e ve d en iz gücünü dürq:ıda·ki di­ ğer ıbütün devletlerin deniz güclerinin t;ıplamın:lm ü st ün bir hile seti rm e gemisiyle ı3 haziran ı572'de ayr ı l m ı �t ı r . Mora'nın güneyine gelen Kapd.Uı-ı Dery.i, Don Juın'ın ıb aşk um a n da n l ı ğ ı altında C:ı.ulunan Mütte­

Istanı!:>ul' dan

fik Donanma'mn hayli yaı!cınına sokulmuşsa da, temas o !ma ­

mı�tıır. Mii.tteük Don anm a, Mora'nın

güneyindeki

Modon'u

gayes iy l e bu sulara ge ld i ğ i hilde, Türk Donan­

zalbtetmek

ması'nı görünce derihal çekilmiş, Don Juan, iki �·ıl üst üste

t a l i'lı i n i n ·kend isine gülmiyeceğini

haro

maıhvetmek

isteomemi�tir.

Donanmay-ı

kestirerok,

şi}luetini

Hümiyiın'un bir

içinde .i!kmali, Aıvr upa' y ı deh·şete düşürmüş

\'C

luş

Venediu s l a r ı o yaz Türkler' i n Müttefik Armada ile boy ölçüşe:b i l ecek bir donanınayı Aıkdeniz'e ç ı.ka ramı yacak la r ı n ı bildirmi•şlerdi. 28 ağ ustos ı572'de Il. S., Fraıı. s a ılaalı lX. Oharles'a gönde r d iğ i n ame - i •h üm iy iın da Türk iDonanması'nın Ven eodiJcl i l er ' l e arası açılmı ş ve

Tou lon ' a

5e'�>ked ilıx:eğini

bildiriyordu.

Türk

Donanması'nın

miıc i z eye henzer ibir şekilde iılryi edilmesinde en

büy•i1k şeref

payı, tersane-i hüm 3ıy un s er-111 imk ı Must:ı.fa Ağa'nındır. Ta­

imparato�luğun aıkıl aLmaz rk t i s i d i ve mili gücü, Mus­ tafa Ağ a ' n ı n emrine ver i lm i ş 'buLunuyord u. Padi�ah, S ad r a ­ zam, 2. Vez ir Piyile Paşa, Seyh u l i s lam Eb u s s u ud Efen di , ni­ n3ıyet K 31pdi::ı - ı Deryi Kılıç - A l i Paşa, !h e r zaman d onanm a inşaat ve d on a t ım ı n ı teftişe taıbi t ut a ra k !humm a lı çal ı şma n ı n bi r aıı. ıbi l e geV'şememesini te'min etmişlerdir. lbii

Bu s u re tl e i lk hedefi n iK�brıs' ı Türkler'den geri almak olm a s ı n a

ırağmen,

28 OC() lö!.ü ve '}'aralı veren Hruçlı Armada,

İn cı!>ah tı ' n dan sonra K�brıs sularına g itm eye bile teşetbüs etmemiştir. Ertesi yıl Kılıç - Ali Pa ş a 'n ı n üç ·k ı rm ızı fenerden ibaret •ka:pd in - ı deryi fors unu Akdmiz'de gören M üttefikl er, bundan sonra da böyle bir ş eye teşehb ü s e tm em işl erdir . Fa ­ ka t T ü 11kl er ' in " re n i lm ez" old uğu efs an es i , İ n ebahtı ' nd a ya ­ l an l an m ı ş t ır .

7 mart 1 5 73',t e Tii.rkiye - Venedik sulhu imzalanmıştır. Bu siıret l e Sokollu'nun Venedi.k'in Istaooul'daki balyoııu (bü­ yükelçisi )

B:ırbaro'y:ı

:söylediği

(Hamrner, VI, 443, 531 ) :

şu

sözler

gerçekle�miştir

- ·Biz sizden Kıbrıs krallığını a l a r ak

lbir ko lunuzu kes­

ük. Siz don.ı., mamızı renmekle biz:m sakalımızı traş ettı n ız . Kesilen

Jcol

yeri n e gelm ez . Fakat

tıraş e d il en sa·kal,

daha

murahh asları Antonio

Bar­

gür b i ter !

Divan-ı Hümiyun' un

Ven e d i:k

ba.ro ·ve A lo i s ! o .Mi::ıc.:n:go ile mü z 3.ke re ettiği suhlı, 7 mad­ de hal inde ı �sb:t ed i !m i �t i r . İmza •tarthi, İnebahtı bozgunun­ dan ı ·y ıl , 5 ay, l gün sonradır. Mullıedenin başlıca ş art l aıc ı ş un l a r d ı r :

Venedi:k C u ııı.ıh ur iyeti , Tü rk iy e ' ye, harb ta�m:natı olm:ı·k altını (15 milyar TL. ) verec ek, bu meb­ lağ Üıç y ı ld a ve üç t ak s itte ödenecektir. Vened!.k i dires :nde bulunan Zanta adası 1çin T ü r k iye 'ye ödenen y ı l l ı� 500 d uk a vO!'be:;i önünde muhteşem bir merasim yaptı.lclan sonra Istan­

ha.rıb ılıi l i n d e clduğu İs­ de-vletlere, bilha·�sa bi r in c i s i ne kar­ şıydı. hpatl'}';t'ya a i t Güney İ t a ly a kıyıları pkıld ı . Avlon­ ya'•ya gelen D on anm ay - ı Hiimiy i'io , İ t a ly a ' n ı n P ul ya k ıy ı l a ­ rına vard ı . Mess i n a Boğaz ı'na doğru •yol ald ı . İtalya ve Si­ cilya kry ıl a rı nd a dolaştı. !Birçok esir ve g animet alındı. Ka­ s ım d a Istanbul'a dondü. 220 .k a dı ııg ada n müteşekkil olan do­ n anm ay a bu �t-feı 2 . Vezir Dim i d Piyile Paşa i l e Kapdin-ı Deryi Kıhç - Ali Paşa ·k uman da etmiştir. Bu sefer, Tun us'•un fethin� b:.r haı ı r l ı·:< gibidir. Ertesi yıl İspanıya'ya ası l darbe, bul'dan pany:ı,

ayrı l d ı . Seıfer,

P31p al ı k,

Türk iye ' n i n

Malta ıg ib i

Tunus'ta in:l i:ilecektir.

H. S. d eovr i nin son mi1h:m d ı ş hadisesi olan Tunus'un

fetbini

irrcelemeden

önce,

Türkiye'nin

m es' el es :n i zi!-.:redeceğiz .

ıbu

y ı l l a r d ak i birkaç

Boğdan meselesi ( 1 574) : Boğdan (.Moldaıvya) voyvoda;sı (prensi ) Ioan eel Cump l i t ,

Divin-ı Hii.miyun'un yıllıık Boğdan v eııg i s i n i M 000 a lt ı n d a n .ı 20 000 al t ı na (6 milyar TL.) ç�karması üzerine, isyan etti . Leh i sta n ' dan ya rd ım g(}r.Ü}"'rd u. tBu s uretle is i Voyvo da , etrafına 45 .yısındaıki Dniestr

000

o l u , Rusc.u;k, B eLgra d , Semcndire gibi şehir­ lere taar.ruz e tti . Bunların hiçDirini alamadıysa da, K uz ey Bul­ g a r i st an ve SıPbistan, ateşler içinde kaldı . Eş..�ıy:ı, E d i r n e ya­ •k ınlarına kaJır indi. Bu karıgaşal ık, Sırp bağı m s ı z l ı k hareketi­ nın !başlaması için m ü sa it bir ortun yarattı . tiyle

Türkiye

·

Fransa savqı ( 1 798

·

1 802 ) :

Bu s ır a d � , F r an sı z ıİih til .i li ' ni n en seçkin generali Napo­

leon Son aparte' ın Mısır'a s a ld ı rm a s ıy le, Türk · ıF.ransız sa.vaşı ba ş la d ı . ,13.96 N iğoo l u 1saıvaşı ndan, ya ni 400 seneden beri, Tür­

38 7

Baıb-ı Ali'ye kaıfa tuttukl arı n ı , •pad.işaıhın ıMısır'daki otoritesını sağladıktan sonra .ülkeden ayrılacağını slöyl iiıyor du . Yanında pek kalabalık biı lbilıgi n l er hey'eti de get:imıişti. B un l ar, e*i ve yeni Mısır me d en iyet rve kültürünü, t a riılı ·Ve coğrafyasını, büyük bir aş;!da a ra�tı rm a.ya (giriştiler ve Fransa'ya döndükten sonra, i n ıf.olio 19 ci1t Ibi li n d e me�ur Desrription de l'Egypte'i yay ı n ild ıl ar (2. :ba s k ı s ı 25 cilt t i r) . Uonaıparte, İ skend er iye' d en Ka'h ire'ye yürüdü. 13

temmuz­ Kahi.re yolunu kap a lm a k isteyen MemlUkler'den Murad Bey' i n 10 000 a s ker in i Ra·hminj.ye'de lrolayca d ağ ıttı . 21 tern­ muı da Kahice'nin Nil'in .ka rş ı sı nd a k i Clze banliıy6sünde, Mı­ sır 'beylerd>e-lsi Vezir EbUbek i r Paşa'nın 20 000 ıküs ur ası.�er­ den müteşekkil ord us un u da bir iki s aat .içinde bozd u . Bu mırhare::,ı; "Eiıramlar M IJ!ıire be s i " diye ünl üdiiır. Bonaparte'ın askerine : "Bu elı r am lard a n 40 asırlıı.� lbir tar:ıh sizi seyredi ­ yor ! " J üt a.be > in d rve nakl iye gem i sin d en ilba.retti ıve 35 000 askerle 25 000 .denizci tış ıyJd u . 250 p l J an fazla devam eden Malta Şöval­ ıy e l er i ' nin dini-a skeri devletine son vere n 29 yaşındaki Fransız ba�kumandanı, 2 �cm muzda askerini İ sken d eriy e'y e ç ı k ard ı . Tütik . Fr ans ı z savaşı, fiilen ba şl:ım ı·ş ol uyordu.

son.ra, ·h af ta l a rd ı r Fransızlar'ı t:lbyb Ne l s oı1, İngi l i z donanması ile hken d er iye 'y i Ağustosun ilk gü n ü, İ s ken d er iye ci"Varında Ebiı - H ur'da sız donanmasını �amamen ya.ktı . Don a nm a d a n mahnım Bo n ap a rte, Mısır'da habsolurımuştu.

Bonapı•rte, d eM. s ı n ı has hi r şekilde davrandı. Önce as­ ikerini saıhilde .t uttu ve ancak 10 gün sonra İskenderiye şeh­ rini iş.gal e tt i . Şeh i r d e asker ve s iıv il 1l1ioçkimseye ıkötü muamele y:l!ptı�madı. Arilica yayınladığı beyannimede, 'f.üPk d o s tu ola­ rak Mı sır'a ayak bastığı nı, ·soo y ı l l a rd a Memlfık bey l er i n i n

Birıkııç gün

·

Amiral

eden bastı.

Fr a n ­

kalan

30 ağ ust ı9ta Sadrizarn .İzzet Mehmcd Paşa, Mısır bey­

l e ıtbey iliğ i n den geld iği halde eyileti bir dış t eh l i·keye karşı

hazırlamadığı gerekçesiyle az l edild i . Bu l"erekçc doğ ru değil­ di. Zira Bonapar.t e'ın Awı.rpa ik.ı t ' as ı n d a başard ığı işler, Mı­ sır'ı fethetın es i kadar Jevkalade şeylerd i . Erzuruı:n beylerbe­ yisi Yusuf Zıyieddin Paşa, .s ada r e te geti ril d i . İzzet Melımed Pa�a'nın sa di re t i 3 yıl, 10 ay, 12 gün s ü rmü ş tü . Sakız'a yol­ landı. Yeni sadrazam, 27 g ü n de Erz urum'dan Istanbul'a gel­ di. Bu müddt."t i ç inde Vezir DePViş Aıbdullal1 Paşa, kayma­

kamlık yaptı . Y us uf Zı·riedd i n Pa ş a ' nı n , Nevşehirli İhraıhim Paşa'dan, ıl 730'dan beri, Osm an l ı tarihinin en uzun sadireti ola n sadrizaml ığı başladı. Kaibiliyetli ve k ü l t ü rlü bir devlet a d am ıy d ı . Bib-ı .\ii, 2 eylul 1 798'de Fransa C umh ur iye ti ' n e ham ilin ett i ve Fransa ile sa'Vaş Mlinde bu l un a n İ ng i ltere ' nin tabii m üt tefik ı 'Oldu. Rusya ve Alm a ny a ı(A"Vusturya) da Fran­ s a ile ·haıb ha lin d eyJ i. Balb-ı All, Fransız maslalıatg üzarı Ruf­ fin' i tevkif e tti r i·p Yedi�ule'ye gönderd i . Azım - zade Ahdul­ hh ·Paşa, Mım .beylerbeyiliğine, Cezz a r Aıhmed P a ş a da Mı­ sır sera�kerligine .tiyin edildi. 3 ocak J 799'da Türk · Rus ve 2 giiıı sonra Tüı:ik - ·İ nıgiliz ittrfakı imz a l a n d ı . Ancak İıhtilal Fransası, Avrupa'•ya meydan okuyacak gücü 1ke nd ind e görü­ yordu.

Bonapaı'tc, 1 799 şubatının ilk g ünl erind e iKalhire' den ha­ reket etti. 25 ş ub a-tt a Gazze'yi alarak f'ilistin'e girdi. Azım ·

za d e Abdullah Paşa, ıbu ka l ey i saıvunmadan çeki ldi. 13 m a rt ­

ta Ya.fa ' y ı alan Bonaparte, şehirdeki on bin ka d a r asker ve s i v il i

kılıçtan geçirdi. Mısır' da yapm a d ı ğ ı zulmü burada yap­

masına se!bep, yerli halıkın gözünü korkutup kısa yoldan Fi­ l i stin,

Lübnan

ve Su r i ye 'y e :hıilkim

olm aktı . 19 martta, f i ­

listin' in ilcuzeyinde bir liman olan ve Vezir Cezzir Aılımed

Paşa ta rafın d �n s:��vunulan .Aılclcl. ıka l e s i önüne geldi. Istanbul'· dan Nizam-ı Cedid bö l ü k ler i eriştiği için, Ce zz i r Pa ş a' n ı n

SELİM III.

3 88

SELIM

lll. : Bir muayede

(bayramlatma)

töreninde,

lll. Sultan Selim, sarayın

kapısının önünde kurulan tah tı nda devlet adamlannın tebriklerini kabul ediyor askeri durum.ı iyiydi. Ancak karşısında Bonaparte gibi ni­ mağl iı.b bir

hmandanın bul unması

düşündür ücüydü.

İngiliz donanınası da .Akkıi önlerine gelm iş

ve

Türk ­

ateşe başla­

mıştı ; ancak c eniz ·tarafından açılan ateşin Fransızlar üzerin. de büyük bi.r te'siri olmuyordu. Bonaparte, .Akki'd a hiç ümid etmediği bir muk;wemetle karşılaştı ve kale önünde çakılıp kaldı. Zayiili!ı her geçen gün ağırlaşıyordu. 7 mayısta Istan­ bul'dan yola çıkarılan 3 000 ık.işilik yeni bir Nizim-ı Cedid alayının .Akkıi'ya varması, Fransız başkumandanının durumu­ nu kritik safhaya getirdi. Fransızlar'ın .Ak:ka'daki başarısız­

memişti. ·H haziranda, Türk kuvvetlerinin takıyhi al'tında ICa­ can attı. Sonradan : "AW'da d urdurulmasaydım, bü­ tün Doğu'·yu ele �eçirirdirn ! " demiştir. Su zafer, Cezzir .Ah­

bice'ye

med Paşa'nın adını bütün Avrupa'ya duyurdu

'Ve

Bona.par­

te'ın Ilm i lk mağlübiyeti seovinçle karşılandı . III. S., .Ahmed Paşa'.ya altın çelenk gönderdi. Napo!eon Bonapar:te, .Akiki'da aldığı dersi hayatının soouna kadar unutmadı ve bir da·ha asla kale milhasarasına girişmedi. .Az sonra Köse Mu�aıfa Paşa, 80 Türk �emisiyle isken­

deriye yakınlarına 8 000 aS1ker çıbrdı. .Ancak 25 temm uz da

l ığını haber a l an Mısır Türkleri de, ülkede kalan bir.kaç bin

Fransızlar tarafından bo:wldu ve esir düştü. Türık askerleri­

Fransız'a ıba� kaldıırmışlardı. 21 mayısta Bonapar.te, ağırlıkla­ rını eece gizlice S'iimdiiıkten ron.ra, .Aıkka önlerinden çekildi. 2 ay, 4 gün süren mWıasara hiçbir netice, hatta ümid ver-

nin çoğu, donanmaya iLtica ederek FraıtSızlar'ın elinden kur­

tuldu. ılstanbul'dan, Mısır'ı geri alacak ıbir ordu hareket

et­

mişti . Bu durumda Bonaparte, Doiu'da başarı kazanmaktan

SELİM III. ümidini kesti. 25

gemiyle, İngi l i z

temm \1%

ve

1799'da

Mısı r' dan ayrıldı ve iki

dan mahrum bir ılıalde ıMısır'da •kald ı . iBona,parte, Mısır'ın

pazarl ığını Paris' te yapmak istiyordu. Yoksa d ah a 30 ya ş ı n ­ da, siyasi

ve

a 9keri kariyerini ıMısıır'da sooa erdirmeyi aklın­

d a n geçirmi·yordu. 1 y ı l , 1 aJ'j, 21 gün Mısır' da

kalan ve Do­

ğu intihalarını ılıa,yatının sonuna kadar unutmıyan Bonaparte, Mı�ır başkumandanlığına,

generallerinin

en

değeriisi

olan

Kl6her'i getirmişti. Bona·part'!, ıMı s ı r ' d a i·ken, müttefi k Türk - Rus do n a nm a ­ sı, Fr an s ı z l:ıır ' ı n Venedi.k'ten almış oldukları İ yo nya Adaları ile Epir i9kdelerini ele ge ç i r d i . 21 m art 1800 m uih ed e s in e göre, Ep ir' d ek i dört i sk el e, ıbaşta ·Preveze olmak üzere d oğ­ rudan doğr.uy.ı T ürk iy e'y e iade edildi. İyonya Ada l arı ( Korfu , Zenta, Kefalor.ya, Aya Maıvri, Cer iıgo v s. ) i se, iç i ş l er in d e bağımsız bir cumhll!iyet oldu ve Ra.gusa C umb lıri ye t i gibi T üırıldye tibiiye ti ne verildi . Bu Cumılıuriyet, Bib-ı Ali'ye y ı l d a 3 m i ly on akça veııgi ödiyecokti.

1800 y ı lı hor·unca ve ertes i yılın ilk ayla r ı nda Fransızlar, gitti•kçe ağı rbşan şartlar altında Mısır'ı elde tutmaya ç a lı ş ­ tılar. XV.J.LI. asır birtmi:ş, XJ.X . asır başlamı�ı. Fransız thti­ lali'nin getirdiği

fikirler Avrupa'yı

altüst

etmiş,

Bonaparte,

Avrupa'oın s iyasi coğrafyasını temelinden değiş.tirmişti. İmpa­ ilan etm i ye hazırlanıyordu. Fransa'yı dünyanın mutlak şekild:: !birinci d evleti biline y ük s e ltm i ş , ' 'birinci loo n ­ s ü l " sıfatİyle cumhurbaşkanı olmuştu. Sadrazam ve serdar-ı Ekrem Yusuf Zıyaeddin Paşa, Filistin'in güneyinde Gazze'ye ge l miş t i . iKahire'ye g i rmek i s te d i.ys e de, K l&er ' e mağlub oldu. Azım - zade .Abdulla·h Paş a ' n ı n amca oğlu olan Vezir Nas Uh Paşa, ıMıs ı r ıbeylerıbeyisi sıfatİyle ayn ı teşebbüsü tekrar la d ı y­ sa da, !ba ş ar a ma dı (Nasiıh Paşa, Vez i r Sadeddin Paşa'nın, Aibd ullah Pa ia ise Vez i r Me-lımed Paşa'nın oğulları oJ.up, Vez i r Azım - zade İsmail iPaşa'dır ) . i•k isinin ıbü-ylik baibası 1800' ün oon aylaırında NasUh Paşa'dan Mı·sır beylerbey i l iğ i ve ser a sker l iği alınarak Halelb'e gönderildi. Ancaık Fransızlar, son güç l er i n i s arfed iyor l ard ı . 14 haziranda Ki l i� l i Sü l eym an Bey a dl ı 24 ya�ındaıki lbir Tünk' ün Kl&er ' i ılıançerliyerek öl­ dürmesi, Fransızlar'ın durumunu büsbütün n a z i k b i r s afh a·y a 8etiuna kışialarından çıkmamaları emrini verdikten sonra, isileri bostancılarla ezeceğini söyliyereık pid işih ı kan­ dı rd ı . HI. S.'iıı, üz er in e titrediği ordusunu birkaç yüz serse­ riye karşı ıkull:ııım a k istememesi ve zorbalaırı kışkırtan mür­ ted reisierini ortadan kaidırmaması, yalnız kendi tahtına mal olmakla kalmadı, Türkiye tarihinde tam 19 yıl sürecek uğur­ s uz bi r İrtica cevrinin başlamasına yol açtı . Bu müddet içinde Türkiye, pekçok �ler ve büyük bir zaman kaybetti ve Batı ile a r a s ı nd a k i mesafe artık ka p a t ı l a m a z şekilde açıldı. III. S . ' i n güzel eseri de mahvoldu.

SELİM

nı.

-

SELİM

nı:

DEVRi

393

seynl - Zemı:eme, ılsfaJıinek-i Cedid, Neva - K�di, Nevi - Bu­ se lik, Pesendidt', Rast-ı Cedid, Sı1z-i Dilıi..rıi., Serv'k·Efza ve ŞııWc-ı Dil. B un l ard an Şevk-Efza i l e Eivcıi.rıi., ra.ğlbet gijrmüş,

ıhala kullanılan, çok değerli makamlardır. Taııbı1ri, neyzen ve hinended i.: . Tanbı1ru, İsak'tan öğrenmi:ş ti r . Her ç eşi t eser bestelemiş, dini ve la dini, saz ve si>z m usiıki s inde eser ver­ mis-tir. Fakat bü tün klasikler gibi biLhassa büyük formlu g üf­ teli es erl er (kar, beste ve se.ınii ) bestekıi.rıdır; bu arada ayin de yapınıştır.

SEUM III. : Sadrizarn Koca Yusuf Paıa III. Selim'in huzurunda 28 mayısta lll. S., Nizanı-ı Cedid'i resmen ilga etti . .An­ cak bunun geçİcı biır tedhir olduğunu ve padişahın artık ken· dilerini temizıiyeceğini bilen Ka'}'ll1 akam Pa�a ile Şeyhulislam Efendi, LII. S.'i behemehal tahttan indirmek istediler. Topa! Ataullah Efendi'nin fetvası ile, Türkiye'nin bütün XVHI. asır boyunca gördüğü en değerli, en ayd ın ve en ileri fiıkirli hükümdar, har edildi.

29 mayıs 1807 günü tahtı kendisinden 1 7 yıl, 8 ay, ıs gün genç amca oğlu IV. Mustafa'ya bırakan HI. S., Topkapı Sarayı'ndaki da lresine çekildi ve velia·hdliğe yükselen, IV. Mustafa'nın hrdeşi, oğlu gibi sevdiği ve üzerine titrediği Şehzade Mahınud'un s on .talim ve terobiyesiyle meşıgul olmak· la vakit geçirmeye ba�ladı. 'Bütün ümidini bu şehzadeye bağ­ lamıştı . ı8 yıl, ı ay, 22 gün .tahtta kalan III. S . , h enüz 45 yaşını ay ve 7 gün l!le:çen genç bir a damdı . Büyük meziyyetlerinin yanında, m es d i amca oğlu II. Mahmud'un azmi ve iradesine s �hi p ol s aydı , Türk iy e tariliinin seyri değiş ebil ird i . Çünki Aıvrupa'da henüz :b üyük sanayi inkıhlli ı olmamış, buhar sanayie tatbik edilmemişti. Türkiye ile Batı arasındaki mes3:fe, henüz Türkler'in ci d d i bir hamle ile kapatılaıbilecekleri derecedeydi. 5

I I I . S. �:kvrinde ·kendi sahalarında ileri gitmiş büyü k ·şahsiyetler arasında şair olarak Şeyh Gatib ve genç İ zzet Mol­ la, bestek3ır olaraık Sadullaıh ve :Mehmed Ağalar'la genıç İsmail Dede Efendi, •hattat olarak Yesari :Mehmed Es'ad Efendi'nin oğ1u İzzet Erendi ile Mustafa ıRıiıkım E fen di , bilgin olarak Şani-zade At.iullah Efendi ve :M üterci m Asım Efend� niha­ yet hükümdar ve :bestekar olarak HI. S., IK ap d an - ı Derya Kü­ çük H üs ey i n Paşa, ilk akla gelenler arasındadır. Bu sırada Türkiye dışı Türk aleminin en karaıkteristik siması, Gü n ey H�ndi stan'·daki tFeth - Ali Han (Tipu - S ul ta n ) ' d ı r.

Bestekarlığı ve ölümü : I Iıi . S., Osmanoğulları'nın çoğu gibi :Mervlevi idi. Galata del'gahına gider, ayin dinler, çok sevdiği del'gahın şeyhi büyük d3ıhi �air Gaalib Dede ile görüşürdü. Büyük san'at hamisi idi.

III. S., d tıha sa'hihi Türk besteıkirlarındandır ki, Osman­ oğulları iıçindc: pek çok d eğer i � h at ta b üy ük bestekar yetiş­ mesine rağmen, hi:ç biri Ili. S. gibi d eh a ç izs is i n e erişeme­ m i ş t i r . lll. S., şu 14 makamı terktb etmiştir : Acem - Bılselik, Arazbar . B use lik, EYd.rıi, Gerdaniye - Kürdi, Hidzeyn, Hü-

HI. S., ııelki .Ayi n ' ind en dolayı, daha çok Sı1z-i Di l ari makamının muci d i olarak bilinmektedir. Bestelerinin hayli­ (1774 - 1789) iken, veliaıhdlığının sini gençliğinde, veliahd son yıllarında bestelemiştir. Zira veliahdlığının son yılların­ da bunaldığı için tamamen musiki ile uğraşmıya ve Saray'­ daıki musiıkişinasları çevresinde toplama-ya başlamıştır. Baba­ sının zamanındaki şehza-deliğinin ve amcası zamanındaki ve­ Iiahdlığının büyük ıkısrnı seı:ıbest geçtiği halde son yıllarda kayda tabi tutulmasının sdxbi, Sadrazam Halil Hami d Paşa'­ nın I . .Aihdü1.ıh amid'i hal' e�rek ııı. S.'i tahta oturtmak te­ şel:bii sü d � . I. AbdüLhamid t eş dli>üsü haber almış, sadrazaını idam ettirmiş, ıyeğenine dokunmamış, fakat eski serbest ha­ yatına kısmen son vermiııtir. l\Iıi. S.'in ıfa.ptığı müre'kıkep ma­ kamların .çoğ·u, bu son veliahdlık yıllarıııa ai1tir. Yalnız Siız-i Dilıi.rıi.'yı padişahlığında ya.pmış.tır. Bazı ıfısıllaırı, S ar ay' ı n -"JII. Selim Elrolü" cediğimiz- büyıük bestekarları ile payiaşaraik bestelemiştir. ı\mcası devlet işteriyle ıığtaşı.ıOCen Vel i ah d - Şeh­ zade Selim, bu işler l e me�gul olmuş, fakat hükümdarlığı za­ manında d a rr.usiık i ile i Lg i s in i kesmemiş-tir. El im i z de ki eser­ lerinin form ta sn iıfi şöyledir : ı A.yin, ı D uraJk ·(buna "Nit" da den iyor ) , ·1 0 Peşrev, ll Saz 5-emai s i , 1 Kar, 9 B e s te, ıo Semal, 20 Şark ı, ı Köçekıçe. Semaller'in tasnlii şöyledir : 1 Ağır .A:ksak, 4 Aksak ( 5 .Ağır) ve ı N akış Yürük, 4 ·Y.ü­ rii:k ( = 5 Yür ük ) . =

.

Hal'inden sonra iLiıl. S., Topkapı Sarayı'ndaki dairesine çekilmiştir. Yeğeni W. Mustafa'nın bir yıl, iki ayl ıik saltanatı lıoıyunca, mU.Siki ile uğraşarak, V'eliaılıdliğe �selen d·iğer ,-e­ ğeni Şellı zade :Mahmud' a ·(II. !Mah m ud ) siyasi nasi·hatlerde bu­ lunup bütün ümidini başladığı genç �ehzadenin yetişmesini tam am!.am ıya uğraşarak geçirmiştir. Alemdar Vak'ası'nda, IV. Mustaıfa'nın �'mriyle şehid edilmiştir ( talsilıi.t i çi n bk. :MUS­ TA!RA. IV.) . 46 yaşını 7 ay, 5 gün geçiyordu. Laleli Cılmii'nde balbasının türbesine gömülmüştür. Bütün O sm an oğul l a n için­ de, heı hanıgi bir san' at sa.hasında deha derecesine kad ar yük­ selebilen .tek şahsiyettiır. Türk yen i le şme tarihinin de büy ük isimlerinden, kaıhramanlanndan -ve şelı.idlerindend.ir. (Y. Ö.) SELIM lll. DEVRI ı (iÜÇÜNCÜ SELİıM EKOLÜ) , Türk Musikisi tariliinde bir devre v e musi·ki ekol ü. III. Se­ lim'in 18 yıllık ( ı 789 - 11807) sahanaltından ibaret değildir ; geriye doğru hLç otm az s a 1785'e kadar kaydığı gibi, ı 807'den sonra da devam etmiş ı815 -i Harbiye' de öğretme-n!i·k ed e re�( miralay ve m ir l wa ::ıütbelerini aldı. Harbiye'nin o n .beşinci na z ı r ı ol­ d u ; 1870'de Mühcndi �h a n e nizıorlığını da üzerine aldı. Onun müdürlüğün:!e ıbu iki okoul bi rleştirildi. Daha sonra Tophane meclisi üyeliğine tay i n e d i l d i . 1888 ' de öldü, S ul ta n Mahmud hazire s i ne gömüldü. Ressam H a lil Paşa'nın babasıdır. Topçu­ luk, l ağımcılıık, kale kuş aolm ala r ı .i )e i �g il i kitapları, Harb okul un da yı lla rc a ders k i taib ı olarak dmtu!muştur. o ( İ . P.) '

SEUM SABIT EFENDI

(Vize 1829

Tanzimat devri O�manl ı maarifçisi. S . S.



Is ta nb ul 1910 ) ,

E., m em ldce t i m i zd e

eğitim anlaıyışının yenilenmesine ve yayılmasına çalışanların başında gel en l e rd en biridir. Vize k as aıb ası n d a n çi{tçi Me'hmed Ağa'nın oğludur . Medreseden icazet aldıktan sonra, 1 85l'de {1848'de açılm ı ş ) �D.irü!muallimin'e ( E rkek Öğretmen Okulu) girdi, .1855' te mez•un oldu. 1857'de Pa ri s' e padişah iradesiyle gönderilen öğrencilerden !biri ol a n S . S. E., Paris'teki Türk öğrencilerinin milli aılılik ve dini in anç la r ı n ı korumak ma•k­ sadıyla 11856'da a•çılmış bulunan Mekteb-i Oomani"de ve ayrı­ ca Muradyan okulunda Türkçe ö&retmenliği yaptı . "Darülf.ü­ niin hocalığına kd>-i liyakat ve ik t i dar etmek üzere" Paris'e yollanmış bul unan S. S. E., 1 86 l de Istanbul ' a dönünce, S ü­ l eymaniye semtinde açılan bir ilkokula rveri ldi. Bu okulday­ ken o :zaman için yeni rve ön e m l i sayı lan d e r s acr-a ç ve ge­ reçlerini kullanmak i sıtem es in d en ötürü, e ng e l le r l e karşılaştı. Okuldan alınıp belediye rüsumaıt kalemine memur tayin edil­ di ve anca:k •1868'de kurulan Mokteb-i S ult an i müdür-i sa­ n iliğ i � ( ikinci müdürl üğü ) görevine ge-t ir i le rek maarif mesle­ ğ i ne geçmek imkanını bulabi ldi. '

S. S. E. ı1 869'da Meclis-i K�biır-i Maa ri f azalığına getiril­ di, daılıa sonra bu kouruluşa reis oldu ve ıba�ka görevlerde bu­ l undu. Ba.tılı anlamda ilk teı:b iy .:ciler i mizd en sayılan S. S. E., eğitimin kla�ik tari.fine sadık tk al a rak, beden ve ruh terbi­ y e s i nden ayrı ayrı bahseder. Sağlı k eğitiminden söz açar,

396

SELİM SABİT EFENDi - SELİMiYE CAMii

okullarda beden eğitimine yer verilmesini tavsiye eder ; öğ­ retiınr.le, çoc·u8un tecessüs motifinden h areke te geçilmesini, eşyayı ve eşyanın geı!'Çeklerini öğretmek gerektiğini Sokrates'ci metodun uygulanmasının faydalı olacağını, ferdi öğret:me önflll verilm.:si lazım geldiğini i l eri sürer. Öğretmende mer­ hametli, şefkatli, salbırlı, geniş yüreokli, adaletli olmak, çocu­ ğa .karşı kin ve garez beslememek, hatiJ, gönül ve i lt im as kabul etmeme k vasıliarını arar. Öğretmenin aile i le işbirliği leurmasını ister. E.'nin Elifbay-t Ormani, Mubtarar TJ,.ib-t Osmaııi, Mu/Jtasar Coğrafya adlı okul kit.ıpları urun yıllar okullarda okutulmuştur. As ı l şöhretini sağlayan Reh-niimay-t Muallimin-i SıbyJn ( 1 874) adlı broşürü ise umumi ve mesleki kültürüne, o z am an a gö­ re ileri olan ilmi zihniyetine, maarif ve ilk öğ reti"ll alan•cı­ daaci hizrnetler.ioe dayanmaktadır. (R. K.) S. S.

Muhtarar Sarf-t Osmani, Muhtarar Hesab,

SEUM SATI' PAŞA (Mana9tır ? Is ta nb u l 1847 ) , Molımed Ali Paşa'nın Mısır'da meydana getirdiği askeri gücü takviye için yaıptırdığı propagandaya uyaraık, Istanlıul' da Bab-ı Ali'de şakird iken, Kamil Paşa ile bi rl i kt e Kahice'ye gitmiş ve askeri eğitimden geçerek "bey" olmuştu . A nca k , Nizip mu­ harebesi sırasında, 183l'de, kcmutanı ile anlaşamadığından Osmanlı Deıvleti iıizmetİne �rdi ve miralay ( alıbay) ol arak hissa ordusunda göreıv ald ı . 1833 ' de mi r l i va (genera l ) ve son r a da yükıselerek fertlc oldu. 183Tde Mekıtebi U l lım - i Harbiyye (Haap Okulu) Nazırı oldu. 1834'de Maçka kışla­ sında kurulan, fakat gerçek anlamda bir sııbyan okulunu acı­ dıran Har:biyye'yi ci dd i biır askerlik okulu ve subay kaynağı b1line getiren S. S. P.'dır. Olnılun iç ni zam ı n ı , öğrencilerin disipl i nl i bir askeriilk eğitiminden geçmesini sağlayacak öğ­ retim programını meydana ge•irdi. Daha sonra Dar-ı Şura-yi Askeri başkanı olan S. S. iP., burada da ş lıran ı n görev ve yetk il er i ni bir nizarn altına ıldı. 1841'de, Aydın viiiliğine tayin edildi. .Aynı yıl nisan ayında bu görevden ay r ı ldı ve kısa bir süre sonra 6ldü. Çalı�kan, mesleğine bağlı ve uyanık bir asker id i .

dersi okuMu bu aırada mirlaıvilığa (general) y.illcseldi. 1908'· de öldü. Diirtiir-i Hayal-t Beteriyye ve .Ame/iyyJt-hane-i Fizyo ­ loii gibi ders kitapları vardır. SEıJMI, Farsça slöyleyen biri Türk, birkaç İran şiiri· cıın ma'h lasıdır. Türk olan S. için bk. 5ELLM I., SULTAN YAVUZ. İranlı Sel im i'lerin en tanınmışı Selimi-i Tlıni' dir. Babasının adı Süleyman olup, Tlın'da doğmuş, Sebzevar'da ya­ şamıstır. Gençliğinde tahsildarlık yapmakta iken, yaşlı bir kadının sözleri üzerine, mem\lll' eyeti terk ederek dervi şliğ e yönelmiş ve hayatını seyaılıat edeırek geçirmiştir. Hacca git­ tikten sonra, büyük imamların merkadierini ziyaretle dolaş­ maıkta iken, 1450'de Meşhed-i Rada.vi'ıye giderOten Cihandir'da ölm üş, cen az e s i Sebzeovir'a getirilerek orada gömülmüştür. Be­ ğenilen bir münicatı ve imamların medıh inde güzel kasideleri vardır. SEUMIYE



SEUM SlRRI PAŞA (Yanya 1800 Belgrad 1848), Tepedelenli A.li Paşa'nın torunıı ve Veli�üddin .( Ve l i ) Paşa'­ nın da oğludur. Babası tarafından yetiştir il di. 1820' de, balba­ sının ölümü üz er in e, Istanbul'a geldi. Kapıcıbaşılık verilmek­ le beraber, dedesine karsı tenkil hareketi s.ürmekte old uğ un ­ dan, gözaltında tutuldu. T�pedelenli Ali Paşa'nın 1822'de ölümü üzerine, Miden (Diyarba&.ır) kasabasına sürgün edil­ di. Rauf Paşa, Rusya üzerine Kafka s sera sker liğ in e atanınca, 5. S. P.'yı, aifettirerek maiyeıtine aldı ve hiceganl ık rütbesini tevcih ettirdi. Daha soo ra, An1dolu'da bizı sancaklarda müsel­ lim olaraik görev yaptı . 1829'da i kin ci tezkireciliğe, 1832'de ise maliye tez k i reci liğine getirildi. Feshine mü d ü rl üğü ve benzeri hİzınetlerde ıbulund ukıtm sonra, 1839'da, İzmir Mu­ hassılı, 1845'de uli rütbesi ile Erz,urum defterdin oldu. Bu görevden A)'valık ikayma.kamlığına getirildi. Arkasından da, meclis-i maliye üyesi oldu. 1848 Sabanında, v e z are t l e Belgrad muhaıfızlığına ta·yin edildi ve orada öldü. Mezarı BeLgrad ka­ lesindedir. Üç oğlu vardı. Haj.ıtın tadı n ı bilen, şair ve mü n ş i , yumuşak huylu bir ıkimse id i . (İ. P.) •

SEUM şAKIR PAŞA 1 ( Istanbul 1M7 . Istanbul 1908 ) , tıbbiyeyi bitirdi. O yıl ihtısas için Avrupa'ya gönderil­ di. Dönüşünde Miralay (Albay) r ü ı:bes i y le Gülhane Askeri Tıh Akademisi'nde fizyoloj i hocalığına getiril d i . Otuz yıl bu

ıl870' te

:

bk. SLIVEN.

.SEUMIYE C AMI I (Edirne) , Kanuni Sultan Süleyman 46 yı l l ı k saltanattan sonra 1566 ' da 6/7 eylül gecesi Zigetvar'­

da savaş yerinde ölüru::e, Hurrem Sultan' dan doğan sehzidesi li. 6ul tan S el im , 4G! yaşında taıhta geçti. Kısa sü ren 8 yıllık saltanatı zamanında adını tari·he geçiren en büyük hizmet o l arak Ediırne S. C.'ni yaptırmış, fakat tamamlanıp açılışını görmeden, içinde namaz kılmak kı�met olmadan ölmüştür ( II. S u lta n Selim 1 !kasım 1574'te ölmüs anealk 26 gün sonra 27 ıkasım 1574'te S. C.'nde ilk cuma namazının kılınmasına izin v e ri lm i ş tir) . Mimar Sinan padişahın emriyle, 1568 yılında S. C.'ni yapmaya başladığı zaman 80 yaşına basmıştı. II. Sultan Selim, Sinan'ın gördüğü dördüncü Osmanlı padişahıydı. :Mimar Si­ nan, çeşitli denemelerden sonra, bütün Türk mimarisİnİn ve ken di s inin o zamana kadar ortaya lroyduğu gelişmeleri değer­ lendirerek, bunlaırın toplu bir .ifadesi olan 5. C.'ni ya.pmıs, kalfahk eseri olarak gördüğü Istanbul Süleymaniye camiinden sonra, Selimiye'ye "ustalık eserim" demiştir. Sekiz payeye da­ yanan muzzam kubbe, kilşlerdeki (eksedra) çeyrek kubbeler­ le ıbirlilkte mekanı ·kaıvramaktadır. Kuvıvetli bir çıkıntı yapan mihrah 'bölümü, yar ım -kul:he i le örtülmüştiir . Cami, Ayasof­ ya'yı aşan 31,50 m çapındaki arui:i>esi ve gövdenin etrafını çeviıren ince endamlı dört minaresiyle çok uzaklardan ken­ dini belli eder. Kııil:benin ağırlığı sekiz paye ve bunların arkasındaki payanda ıkemerleriyle karşılanarak, seki.ı!gen kaide üzerine oturan .kubbe sisıtemi, en son imkiniarına kadar ge­ liştirilmiştir. Bu s�en sistem, Sinan'a ideal görünmüs ol­ malıdır. İçeride, kuhbenin bıralktığı köselere eksedralar { çey­ rek kuhbe) gelmiş, payeler arasında kemerler de pencere &ı· raları ile doldurulmuş, duvar •ka lmamıştır. 6 m derinlikteki mthraıb bö l üm ü de, daılıa alçakta lkalan bir yarım kubbe ile ıö rt ü lm ü jltür . Her taraftan son sınulaırına kadar gerilm i s olan tek kubbe ile örtülü mdkin, insanı adeta sihirli biır kuvıvetle sürükleyip, başka bir dünyaya maletıneıktedir. Muazzam ölçü­ de b i r ibide fikri tıer halde burada 5inan'ı sür.üklemiş olma­ l ıdır.

Çok uzaklardan bakınca, cami, önce ·her biri 7ıl m bo­ yundaki dö r t minaresi ile göze ça11par. Yaklaştı�a, minareler

kub!>e ile iheıı.kli bir bütün Ibiline gelir. Dört kademe bilinde ·haşmetle yükselen yapı, ·kubbe ile südclınet hal in i alır, cepheler niSbetlerinin olgun güzelliğiyle belirir. Öne fırlayan çörten l er, pencere alınlıkianna !Ve umun yerlere lkx>nan renkli taş süs­ kmeler, p a n o l ar, kemerlerdeıki renkli taşlar ve kem er sekil­ leriyle açı k l ı kl a rın d eğ i �esi, cephey i canlandıran bir zengin-

SELİMiYE CAMii lik

sağ l am ak t a d ır.

397

.Dış sH uet, doğr u­

dan doğruya iç yapı d a n geli�ektedir.

İç mekanla, dış gör ün üşü n tamamı 'le kaynaşmış olduğu muazzam .kubbe, -lünya kııibbe mimarisi geliısmesinin en ileri noktası olarak görülebilir. B ü y ü•k camilerde, dış cephelerin en prc6lemJ.i tara.fı ol an milirab dUIVaırı, ağır duvar payeleri ile destelklenmesi gereken ---.k ıbbe si stemind en aşağıya doğru- ş ekillendirilmesi güç, düz bir duvar ılıalinde kalır. Mimar Si­ nan' ın, sek.iz payel i sistemle, en ideal cami planını yaıptığı Selimiıye' de, ıkuvıvetle ileri fırlayan miıhrab bölü­ m ü, duvar payelerinin yerini alan bir destek sağladığından geniş pencereler ıı.ç ılahilmiş ; ayrıca bu cepheye düz sa.ça.klı bir reva.k eklenere:C kompozis­ y-on zen�inleştirilmiştir. Yan cepheler­ d�'.ci üçer girişten birer tanesi revaklı a,vl uya, birer tanesi camiıye, diğeri ise batı taraftaıki cepheden kütüpha­ neye, doğu tara:ftaki hün1clr mahfili­ n-c v e camiye a.çılmaıktadıır. Mimar Sinan ' ın ağzından yakın dostu şair ve ed�p Sai Mustafa Çele­ bi tarafından ık aleme alınan Tezki­ relii 1 - Biinyan'da kendisi S. C.' ni nasıl ya,ptığını anlatır : "Sultan Selim Han, Edirne'yi çok severlerdi. Bu şe­ hirde büyük bir cami yaptırmak ar­ zusu ile bana ferman bu}"Urdular ıki 'ruz,gQrda misali olmaya' . Edirne'ye gidip çalı�aya başladım . . Dört mi­ naresi kubbenin dört canibinde vaki o!muştur. Mukaddema bina olunan SELI M i YE CAM II : Mimar Sinan'ın bu ustalık eserinin çarpıcı üç şerefeli, bir .ku le giıbidir; gayet bir ihtitamı vardır kalmdır. Amma bunun minareleri hem nlıi:k, hem üçer yoll u olmakla gayet müşlkil olduğu ukalaya mallımdur. Halk-ı cihan, 'daire-i ba!kımındln, bu grubun diğer şaheserlerini g6Lgede bırakır. inikandan haric' ded iklerin in bir sebebi, Ayasofya .kıJ.::ı!:>e si gi­ Mihra:b k ı sm ı nd a d lliVarlar, m inılıerin arkası ve külahı ile ca­ bi ıkubbe, devle t- i islamiyyede bina olunmamı�tır deyu tıife - i mideki bütün alt kat pencere lerin alınlıkları parlak, cazip bir nasaranın m imar geçinenleri Müs!.ümanlar'a galebemiz vardır çin·i dekıoru il e kaplar:mıştıa:. Miilırab duvarındaki büıyük çini derlermiş. Ol kadar kulııbe durdurmalle gayet müşkildir dedik­ panoların renk ve kompozisyonları, bunlara Osmanlı ve dünya leri, bu ha.kıyrin ka Lbi n d e biır azim ukde olup kalmış idi. çiniciliğinin şaheserleri arasında özel bir yer vermektedir. Üst Mezkiır cami bin ıtsıo da ılıimmet edip biaıvnillah saye-i Sultan kıs :md a, lacwert zernin üzerine iri beyaz harflerle Ba.ka.ra sü­ Selim Han'da izhar-ı llrudret ed ip, bu k ubbeni n Ayasofya kub­ resinin son ayetleri ·ile Fa1!iıha siıreleri yazılıdır. Mithrab kı!Sill ı ­ besinden altı zira kaddin ve dört zira derinliğin ziyade ey­ nın sol .tarafında, tl:ıü.ıı.kaı: ma!hfili, göz alıcı rengin çinileele he­ lediın.'' men diklkati çeker. Buırada sonradan kesiliıp ıyerleııine ılroıımuş Ayasolya'nın kubbes i, haiii cwal olup, çapı 30,90 x 311,82 gilbi görıünen çiçek a:çmış ·iıki elma a,ğa.cı, bütün Osmanlı çinile· m, kilit taşına !kadar yerd en yiiJcsekl iği 55,92 m' dir. Selimi­ rinde tek orij inal dekor olarak karşımıza ç ıkma kta d ı r . Elma ye'nin lkuhbesi &1,50 m çaıpında ve y-üıksek.liği 43,28 m 'di r. fidanının lcökü karanfil, Jale ve sünbüllerle zenıginleştirilmiş­ Aya.safya'nınki daha alıça.k olup, ıyıokılan .iLk kılbbe s i gıibi ço.k tir. Bahaır a,çmış erik fidanı da birkaç defa tekrarlanaraık daha güç bir teknikle ya.pılan Selimiye'nin kuMlesi bu ba­ hünlli mahfilinde taze lbir bahar havası estirilmiştir. Hunkir kımdan •iis.tünlüğe sa!h iptir . mahfilinin bütün duvarlarını yarıya kadar :kaplaıyan bu çiniler Bu ca mi de, mimari gibi, di8er Osmanlı sanatları da, ge­ kalite itibariyle miıluaib kısmı çinilerinden ıyüksek, fakat kom­ pozi'SI}"'n ve aıbidevl büyüklük bıtkımından onl ar d an daha sa· lişmenin en yüksek nolmasın.a varmıştır. Mermerden yapı lmı� de ve müteva:ı:ıdır. minber, işçiliğindeki incel i k, yiiıks clklik, büyüklük ve güzellik

SELİMiYE CAMit - SELiMiYE CAMii .

398

SEUMIYE CAMII Hunlcir maihfilinin alt kısmında,

camiye baıkan

tavanda

:

Içinden bir görünüt tırı lm ı ştır. Kesme kiilfeki taşınd an

örıgülü duıvarlarla, kemer­

bulunan, orij inal ıkalem işleri ; yapıldığı zamadki renkle•inin

ler üzerine oturan kul:besi, iNuruosmaniye camiini hatırlatLr.

bütün tazeli,ğini

Ağırlılk kuleleri, kare biçimde ve ikubbeciklerle örtülü olup

muhaıfaza

etmektedir. Kemerierin i�ini süsle­

yen orij inal kalem işleri de 5'00 tamirde temizlenerek meydana

çılkarılmıştır. Kıibbe d eki kalem işleri tazelenmiş olmakla be­ raber diğer camilerdeki kadar bozulmamıştır. Caminin önünde revaklarla çevrili

cazib

bir avl u ile or·

tasında mermerden itina ile işl�nmiş on i.ki köşeli, üst kenan şebekeler ve lotus palmet tepeliklerle, çok güzel bir şadırvan

vardır. Türk mimarisinde ni sibetlerin d üzenlenmesinddki kud­ ret •ve olgunl uk, il:ı.islerin inceliği bu avl u revaklarında

çok

alt kısımlarında barok ktvrımlı konsollar vardır. Dilk.dörtgen, geniş l::ıi r avlu i.çinde yer alan caminin, batıdaJki cümle kapı· sına, on hasarnakla çıkılır. Son cemaat yeri, beş tekne tonoz­ la örtülüdür. Bun l ar ı taşıyan dört mermer sütun •Ve köşeler­ deki yarım payeler yuvarla k ·kemerlerle

bağlanmı�tır. Kapı

üzerindeki sekiz satırlık mermer kitabede, Ili. Sultan Selim tarafından yaptırılıp

18-�'de

tamamlaodığı

yazılıdır,

a ç ı k �·e tesirli bir şekilde aksetmtiktedir. Son cemaat yeri re­

sultanı n lbarok çerçeveli tuğrası vardır. Kapının,

vakları, avlu revaklarından da:l:ıa 1·üksek ve ortadaki kulılıesi

lkalan büyük tu�

de yivlidir. Taş d uvarlarla çevrili geniş dış arvlu i•çindc yer alan dirü' s - srbyan, darü' l - •k urra, darü' l - lhadis, Edirne mü­

sağda

zesinin

çeşitli kısımları olarak ıkullaoılrnaktadır. Yine m üze

tokmakları,

üstte

o devirden

geome.tri•k süslemeler üzerine

"Li. · il:iıhe illallalh", diğerind� "Muhamm ed ün Resulul­

bh" yazıları ile değişik ve başka örneği olmayan ıgörünüşlerdir. Yiıvli ıgövdeleri, boğuml u bardk taş

olarak kullanılan medresenin çok zariıf revaklı avl usu, orta·

refeli

selen cami tarasının a l tında uzanan arasta, lll. Sultan IMurad

ıgörmüştür. Son cemaat yerinin iki tarafında iki katlı hunik.ir

z::manında IMimar Davud Ağa tarafından camiye vakı f ola·

d airelerine meırdivenle çııkılır. Bunlardan sağdaki namaz, sol­ daki

r:ık yapılmı�tır.

Sekiz satırlık

ki tabesinin son

iki

satırına göre 5. C . 'n i n

blşlan.gıç ve tamamlanma tarihi şöyle verilmelctedir

:

kane

tarih ü't - temlın

Aslanap a )

982 •( 1575)

ise

minaresi ı1823'te şiddetli

dinlenme

içindir.

( 0.

( Ista ııb ul ) , H I . Sultan Selim tara­

fından,

1 801

kim bir

tepe üzerinde, kı·ş l a camii ol araik Barok üslUpta yap-



1805 tarihlerinde Istaobul

yüksek

siltunların ibaşJı.kları palmetlidir. Kuzey ve

tamir

ayaklı rnermer

güney cepilıelerdeki

barok d ı ş mahfiller çapraz tonoz örtülüdür. Caminin dış du­ tır.

ön

taraftan cami bu k ı sımları kapayan ekieri ile adeta

iki katlı bir ev intıbaı uyandırmaktadır. Bununla beraber bü­ yük ölçüde iht�amlı bir

SEUMh E CAMII

Buradaki

lodostan yıkılmış,

varlarına kuşların barınması için zarif kuş IOO Şkleri yapılmı�­

sa.re fadl u' l lah u tarih ü' l - esas 976 (-1 569 ) .Fadl-i Yezdan

iki

külahiarı ile, tek şe­

sında şadı rvanı ile dik!kati çeker. Bir dağ gibi b�le yük­

ve Marmara'ya hi­

Cami,

görünü�ü vardır.

i� taraftan,

.kuzey duvarındaiki ık adınlar mahfili Yalnız mihrab bölü­ mü, aynalı tonozla örtülü dikdörtgen biır çıkıntı ıhilinde, dışa

hariç tutulursa, kare bir plan gösterir.

SELİMiYE CAMii

-

ta,şınaktadır. Girişin sağında ıbulunan ıhunlkir m aıh f i l i, aynalı tonoz örtülü ol up, ya ld ız l ı ıkaıfesleri kısmen yerindedir. Kor­ kuluk l evha l arı mermerdem:lir. Müezzin maıhfili d e beş ay­ nalı tonozla örtülü olup, kadınlar maihfili bun un üzerindedir. Ortada bir ay na l ı tonoz, iki tarafında biırer kubı!:ıecikle örtülü k adın la r mahıfilinin ayn a l ı tonıozu, alt kartt ak i üç ayoalı t-:moz büyü-klüğündedir. Soınaiki mermer mihrab, büy ü k ve ihti şam­ l ı dı r, önündeki pirill!Ç şamdanlar, devrinin özelliklerini t a ş ı r . Minher de scmaki merm erden zenıgin bir ix-ilik eseridir. Ti­ tiz biır içş i hk ��:ÖSteren vaaz kürsüsü mermerden bir k ülahı andırır.

iDuvarlar, pencere sıöveleri ve içieri mermerd ir. Alt pen­ cerelerin üstünden dol a n an 'kitabe ıkıuşağı, y eş i l zemin üzeri ne, a l t ın :y a ldı z l ı ka.bartrnadır. Buradan yukarıya duvarlar y a ld ı z ­ lar ve reııikli kalemlerle süslüdür. Kul:ibe, kalem işle ri ile di­ limlere blölünmüş, !bunların a raları da s ü s lenm i şt ir . Bu s üsle­ rneler yıldız ve yaprak roDtiıfleridir. P an d an t if l e r d e, son ce­ maa! yeri ve maıhiillerin üstünde ise, hatayi ve rumiler yanın­ da •geometrik motifler, pencer e ken arl a rı nd a ya pır a k ve rıozet­ ler görülür. Motiıfler a·r asında akant yaıprakları dikene benze­ mekt e dir . Beyaz zemin üzerine mavi, yeşil, kırmızı ve kirli s a r ı olarant hep �oy u renklerdir. (0. Aslanapa)

SEUMİYE KIŞLASJ, Istanbul'da ib üy ük ocışla. 1800'de Istanı!:ıul' da Üs k üd aır ' ı n güney · ba tı s ı nda Nizam-ı C ed id as­ kerleri �çin yap tırı lmı ştı r . Kışla, Kanuni Sultan Süleynun'ın 1555 ' te yap tı rd ı ğı, XVJJ. y·iiz:y ıld an sema rağbetten düşüp terk edilen ve 1 794' te, :Iili. S ultan Selim taraif'ından yıktırı­ lan Üsküdar veya Kavak sarayı yerin de yaptırı ld ı . Sökülen mermerler, k ı smen 'Ibpkapı Sarayı'na na,k ledildi, kısmen kış­ lanın in ş a sınd a kullanıldı. 1807 yeniçeri ay akl an m a sı n da bu iLk ·kışla yanmış, Wl. S ultan Mailırnud zamanında llcirgir ola­ ralk yeniden yapılmaya başlanmış, !bir cephesi yapıldı-ktan son­ ra p a d i şaıhın ölmesiyle, 1828' de Abdü lm ec id z am an ı n d a d e­ vam e de r ek diğer üç cephesi uzun !bir s ü re de •(1842 1853) tamamlanmıştır. Kışianın 1807'den önce k i minarı IBalyan ai­ lesinden Kirkor B a l y an ' d ı r. ·

iKışla, geniş ve meyilli bir arazi ü zeri n de, ·Istan�ul'a ve olup, lkatların h eps i manzaraya aıçı·k m enk­ li c eph el er -ha lindedir. Her cephesiıı d e ka.t sayı sı değişik ola­ rak :yapılmıştıır. Osmanlı imparatorluğu devrinin en büy ük kışiası olan Selimiye, ara z iye uyıgun, süslemeden kaıçan, sade zarif bir mimari gösterir. Halk aras ı n d a tersine çevrilmiş bir bilardb m asa sına ıbenz et ilmi ştir. Marm ara ' y a ihalcim

Dikdörtgen biıçiminde geni� hir lbahçeyi ·çevrel eyea , dört köşesinde yedi katlı kuleler yükselen ıkışlanın Marmara cep­ hesi, 267 m, yan cepıhe 200 m uzunlulctadır. Cepheleırde Rö­ n esans, kulelerde Barok ü sl llhu hakimdir. 3 000 pencere ile ay dı n l anan binada 2ı28 büyük oda vardır. Soo. tam i r ler de bun­ ların bir kısmı bölünerek küçültülrnüştür. DilVar paye leriyl e eşit lhölümlere a y rıl a n cepheler ıbirbirinin ayn ıdır ; bölümler­ de her katta ii.ç penc ere vardır. Merdwenlere rastlayan kısım­ lar p enc eres i z d ir. �«; cephelerde, katlar dıştaki g�bidir. Kori­ dor geniş şekilde iç !bahçeye açıl ıır, diğer yanda odalar sıra­ l anmıştır. Bol :pencereler, geniş kori·dorlar rve büyük odalarla feraıhlıik rveren ıy:tpıda çok .k alın duvarlar, sıcaık ve soğuğa karşı bı r ur, h:tva akımı yaz sıcağında bile .serinlik s ağl ar. iKışla, •çiıft eğiml i ça.tı ile; kulelecin üzeri dilimli kub­ beciklerle örtülüd.Üır. Kulelerin alttan beş katı iher kenarda dikdörtıgeıı bi ç im i n de üçer pencere, aren Segesta ( b. bk. ) ile sınır anlaşmazhkları ıoldu�u kayıtlıdır. Önce ol1gaırşi ile yö­ n et i l d i ; !M. Ö. 5110'larda ıkısa süre l i des.potizm kuruldu. M. Ö. 480'de Kartaca tarafını tuttu. Anca k Segesta ile süreıldi çatı�­ maiarı Atinalıla.r' ın üzerleriıı e ıy.ürümesine ıyıol a çt ı ı ( M. Ö. 415) . Kı s a lbir süre sonra Ani'bal'iıı idaresindeki K a rtaca kuv· vetleri şehri aldı, surları yerle bir etti, halktan ancak 2 600 kişi kurtulabildi . !M. Ö. 408' de Hermeıkrates zamanında kal­ kındıysa da, ardı n d an Kartaca'ya talbi olmak mecburiyetinde kaldı. :M. Ö. 2ı50'de terk edildi ve ıhalkı Lilybaeum'a nak­ ledildi. ıS., k uz ey - güney doğrultusunda uzanan bir tepede ku­ ırulmuştu. Denize bakan güney t:ırafı adcrıopol i s (b. bk. ) idi. Bu ınıntakanın gün ey - doğusunda yaıpılan kazılarda çeşitli ta­ pı n a.klar meyd ana çıkarılmıştır. iDiğer .taraflarda, daha çok özel evleır olduğu anl a ş ı lm aktadı r . Tapın:illt l arın hangi tanrılar adına yapı ld ığı bi l inmem ek tedi r. Akropol i s' in kuz ey kısmında iHermokra.tes'in yaptırdığı surların ka l ı ntı l ar ı rvardır. Eski şehrin dışında, 5. s uy unun batısında Demeter ıMalophoros tapınağının ılıaraıbelerine rastlanır. S.'un baıt ı sında , şehrin b u lun duğu teped en küçük, ya ss ı bir ıvadiıyle a:y r ılan teped·e, ÜıÇ büyiik ta.pınağın haraıbeleri d ilk!kati ·çeker, bunların .çevresinde başka bir kalıntı bulun­ mamıştır.

SEı.Js,

Tüı1k 1( Anadol u) halk şiiri ve musikisinin, a s ı r başlarında meyd ana çıktığı anlaşılan bir şekli. Ariız' un ":feilatün feilatün ıfeilatün ıfeil ün ıfi' l ün " rvezni ile yaz ı l ıır. Lform olarak gazel, bazan murabbi, muıharnmes v e müseddes !kullanılır. Şehirli iş ı kl ar .tarafından seyrck olarak yazılmıştır; 'beste ilt: dkununca d a aıynı adla anı lır. ·(Y. Ö. ) XIX.

=

SEUdRK DACLARI, Kanada'da İng i l iz Kolıımbiıyası'­ nın .güney ikesiminde uzanan dağlar. En yilksek tepesi ol an ıMount Dawson 3 533 m y iiıkselldiktedir. Glacier ve Mount Revel�toke m il li parlcl arı S. D. bölges inded ir.

400

SELKİRK KONTLUGU

SELKlRK KONTLUCiU, Jskoçya'nın güney-doğu kısmında bulunan bir yönetim bölgesi. Kontluık tam olarak Tweed ırmağının vidisi i.çinde bulunur. Yüzölçümünün bü­ yük bir kısmı ç�pla:k ·dağlarla .kaplıdıır. Bu dağların aru:aolı: etekleri iyi sulanır ve ·verimlidir. Bu taprakların ba�lıca zen­ ginliği lroyun sürüleridir. Yü:zıöLçümü 691 km 2 , nüfusu 20 400 'd ür. Halkın bir kısmı yün •kuma�. ianila ve çorap üre­ timi ile uğraşır. SELKUP'LAR, Samoyed'lerin bir koluna verilen ad. Bk. S.AiMOYiiiD' LER, S.AiMOYED DİLL.BRıİ . SEu.A, Quintino {Biella 1827

Biella 1884), İtalyan siyaset adamı, bilgini ve yazarı. Milletvekili seçilen ve bincaç defa maliye bakanı olan S., çetin tedbirlerle bütçenin denge­ sini sağlamaya çalı�tı. İtalıyan Alp klübünü :kurdu. Torino' da kıristalografi profesör-Ü olarak çalı�ı. Eserleri : Lezioni di Cris/Q/Iografia [ 1867} , Diuorsi Parlamenlorin N887 1890} . •



SELLASIE veya SELLASIA, Titus Livi us'a göre, Pe­ loponnesos'un (Mora yarımadası) La.konia bölıgesinde, Oinos

ırmağı üzerinde es!ki bir Yunan �hri. Baş'ka kau şeh r in Eurotas ıırmağı üzerinde ibulooduğunu belirtir. Burada Kral lll. Kleomenes'in kuıilandasında olan bir Is­ parta ordusu, Antiogonos Doson'un ıkumandasındııfir gibi zamanımıza gelmil örneği yokıtur ve rast ·(sol) perdesinde ·kalmaktadır. .

SELMEK .. :KO ÇEK SELMEIC KÜÇEK, •ır. ıMurad'ın ı ( 1421 - 1451 ) em­ riyle yapılmış, örneği zamanımıza gelmemiş, düıgih'da kal:ın bir mürelcicep maikam : Selrnek + iKuçek. •

SELMEK · RAST, H. Murad'ın ( 1421 - 145:1 ) emr iyl e yap ı lm ış mürelcıkep makamlarından biri olup, asıl Selrnek (b. bk. ) makamına verilmiş ad gibi �rünüyor ; rast = sol perdesinde kalmaktadır. SELMEK REHAvl, [1. Murad'ın emriy le ( 1421 · zamanımıza örneği ;gelmemiş lbir Se lrn ek (b. bk. ) ç� i d i mürelwkep makam : Selrnek + Rehiıvi. Rehavi ile rast ( s ol ) perd e s in de durm akt ad ır. •

1451 ) ya:p ıl mış,

SELMEK - ZENGÜLE, IJ. M urad 'ın ( 1421 - 1451 ) em · riyle yapılmış, zama:nımıza örneği gelmemiş, Zengule ma­ kamı ile d iilgıiıh ( li) perdesillde kalan :bir mür elkık ep makam ; Selrnek + ZeDgule. (Y. Ö.) SELNE (Seline veya Selino) , Girit adasında Hanya sancağına bağlı bir lkaza. Adanın batı böl ümünün güney kıyı­ larındadıır. 20 temm uz 1 653 ' te Kapdin-ı Derya Çaıvuş . zade Zileli ıMelımed Paşa taraıfından, iKitip Çelebi'ye göre dör·l t op la kuşatıldıktan sonra Evliya Çelebi'ye göre de amaola fethedilmiştir. Fetiıhten sonra Resmo sancağına bağlı 0. 50 ak­ ça payeli bir kaza thaline getirilmi�tir. Yine fetihten sonra kal es i n d e 1 700 yerli kulu, bir oda yeniçeri, bi r oda cd>eci, bir oda topçu ve bir sancak tımarlı sipahisi ola:n, beşgen biçimiilde taştan yapılma bir kaleydi. :Biri kaıraya aıçılan iki kapılı kıüçi.i!k bir limanı, kale içinde ise ıiV. S u l tan Mehmed camii ile bir ıhan ve bir hamam vardı. Çevre s in de 47 köy bul un uyord u . Osma:nlı hakimiyetinde d üz e n l enen yeni v i lay e t teşkilatında Ha:nya sancağına bağl:ına:n S., en son 48 köylü Palyahora, Kanya:ni •Ve Kadano bucaklarından oluşa:n bir ka· uyd ı . 1888 ' d e Girit'li asiler tarafında:n kuş atı l d ıys a da Şa­ kir \Paşa tarafından giönderilen bir müfreze tarafından kur· t an i d ı . Ancak sonradan ıMüslüm:ın ılıalk çek ilerek, bölge, S. merkez i ile birlikofe Girit Rumları'na terk edildi. Bu .fJ il i du­ rum 1906 meşrutiyetinden sonra k e s inl eşer ek S. d e öteki Gi· rit kale ve şehirl-eri gilbi Yıınanistan'a katıldı. (İ. IP.) SELOFAN, v i skozda:n yapılmış, cam berraklığında, saydam, renksiz veya renlklendirilmiş, yarı mat :veya mat, sağ­ lam, kalınlığı 0,015 mm' den 0,5 rom'ye kadar değişebilen yapraklar. Normal S. % 80 selüloz, % 12 gl i ser i n ve % 8 s u iılıtiva eden cam giıbi saydam, 0,02 mm kalın ıya.praklarda:n oluımakta olup m2'si 30 gr'dır. S., gliserin ve •s u muihtevası yüzünden kağıda kıyasla d ah a az yanıcıdır. Su ve su bulharın· da yaıvaş yavaş şişer ve yumuşar. S. yapraiklarını su buharı­ na karşı d uyars ız hil e ge ti rmek iıçin yapraklar, içinde reçine ve balmumu çözünmüş lrolodyum çözeltisi ile kaplanır. Böy­ l ece sol-v:ın'ın uçmasında:n sonra, yaprak üstünde, kalınlığı 0,001 mm olan s ay d am, su ıgeç i rm ez bir zar oluşur. iKuıru S., pra tik olarak, iıa:va, toz, ıbaikteri, yağ, benzin, benzol, alkol vb. geçirmez.

Y apılışı : % 7 S . ve % 6 iNaOH ilhtiıva eden viskoz çö­ zeltisi, huni biçimindeki tankların elektrolitik banyoya dal­ dırılmış dar yarıklı uçlardan, amonyum sü!Iatla doldurulmuş ba:nyo içinde dönen bir merd:ıne üzerine akar, sertleşir, bi.r­ çok merdanelerden geçirildikten sonra tamamlayıcı işleme tabi tutulur. Bu işlem, IS.'ın sırası ile su, natriyum sülfit çözel­ tisi, su, sü1füriJc as�t, su, hkpoklorit, tiosülfat, su ve gliserin banyolarından geçirilmesi, temizlenmesi ve en sonunda sıcak haddelerden geçoiri l erek kuırutulmaya ·tabi tutulmasından iba-

-

SELÖLOfT·

403

rettir. S., ambalaj .işlerinde geıı.iş bir UJYlgulama alanı bul· maiktadır. (ıE. Ediger)

SELOTEKS, şeker kamışı artıklarından yapılmış sun'i tı.hta. Genellikle yapılarda tecrit malzem�si olaraık kullanılır. SELSEBIL, bahçe du­ varlarında ıveya yemek sa­ lonlarında oymalı mermer· den, zengin süslemeli bii· yiik çetmi�ti. Türk tımarlı sipahisi, dü�anın orta ka­ nadının en içerlerine kadar girmiştti ıki, Miontecuculli, 3 piya­ de ve 2 5 Ü vari alayıyla 3 000 civarında olan bu sİpahileri iki .ta.ra:Man çevirtti . Diğer taraftan Baden Prensi, ıMuk.kesiyıet S.'su'nca kalbul edilen metin, en geç bir hafta iç i nde yeniden ıgöı,üşülmek üzere, karma kıomisyona verilir. Karma k!ooı�onun kalbul ettiği ısıon ıınetin Millet Meclisi'nde görü şü!Üır ve mali yılbaşına kadar karara bağlanır { fk. 4) .

Üniversite S.'su :

Üniversi tenin ıüıst koordinasyon ve

karar oııganı dı.r. Görevi ve çalışına taıızı 20 haziran 1973 ta­ rih ve 1 750 s ay ı l ı üniversiteler kanunu �le düzıeııı lerun i ş t i r. Üniversiıte S.' .sıu, rektör ün başk an l ığı n da, oğretim görevi ba­ şında bulunan bir öncdkıi r ekltörden, rek�r ıyardımcılarıı:ııd an, fakü lt e dekanl arından, her fakü�te ikurulunun kendi üyeleri arasından üç ıyıl için seçeceği i.ki�r profeslöı1den ve ün ive r­ site ıveya ıfa!Qültelere bağLı her yüksdk Okulun müdürün d en kurulur S. rapor:tiörlüğ!ünü, oya k a t ı l m a ksı z ı n, üniversite ge­

nel sekreteri yapar.

S., üniıversitenin bütününü ilıgıilendiren kanun ve tüzük tasarılarını hazırlar ve aynı ma:biıyeıtıteki yıöneotme l iJderi y apar; ün iv ersiıt enin bütün•ünü ilgilendiren i ş le r haıldkında karar ıve­ rir. Üniıvıersitede veya fakültelerde, yetkili o11ganların, kürsü, lııötüm, enstitü, yiiJksek okul veya dıiğer kurumların kurulma­ sı, ·k aldırılması veya lbirleştirilmesi hakıkındaıki teklifleri in­ celeyerek bu hususlarda gerekli kararları alır. Seçimler hak­ kındaıki Btaırarlarını işleme kıoyar, .bütçe h a.Idk.ın d aık i tekliıfleri inceleyerek, bu husustaki ıüniıversitıe �rüşünü teslbit e d er ; ayrıca rdu. Lulle, Leilbn i.z ·( 1&46 - 1 71 6 ) ;üzerinde lbüyüik bir �esir yaptı ; man­ ttığın şekil yönünü göstermek için, bilmece gilbi bir metoda başrvurtnuştu. Bu yoldaki çalışmalar, Leilbniz' de daha d a açılk­ l ığa kavuştu. Lei:bniz, bir taraftan .Aır.i�teles mantığı üze­ �inde çalışmalar !Yapar-ken, diğer ta.ra.ftan da .yeni bir mantık (5. ıM.) kUıl'ma denıemeler·i yapmıştır. Lei:ıbniz, mantııkıta akıl ıy;iirıü1men in, öıı e ımelerin mııllı t evasından tamamen m üstaıkıil ıbir şeki lde işlemesini i�iyoıxiu, öyle ki, akı l - yürütme ılm.ide­ leri matemaıtilc kaideler.i gibi olsun. Bu sıiMernle ifade edi­ •len önemıelerle ·işlem yapılı:riken, onların muhtevası .üzeııinde düşünülmemelidir. Leibni.z, blöylece ilirnde ve alelade i�lerde dıoğru ve dakiık bir akıl yürü tmey i mümkün ıkılmak için, bir calculus rati'oninaıtor ·(a&cıl - yürütme hesabı) ile ıkaynaşmış bir characteristica univensalis'ün ( üniıversel dil) geçerliliğini tasar­ lamiŞ oleyordu. .Bu �ekilde matematik formel maotıık, Leib­ niz tarafından hayli önce öngöııü lmesine rağmen, asıl S. M. çalı�aları, ıA.uguMus iDe Morgan •( 1806 - -1876) , George Boıole .( 11115 - 11864) ve Stanley Jevıons ( 1 835 - 1882) i le ba�lar. Bu İngiliz mantdcıçı ve maternatiOOçli l eri, maıterna:tiği örnelk alarak mant�ğı yeniden kurmağa y6nelmi�Jeırdi. Cebi�in i�lem ve me­ .todlarını mantığa U}"guLuyorlardı ; ıyani matematiği mantığa bir çeşiot .temel yô!ipıınak iMediler. Faka•t mantığın alanı ma­ .ternatiğinkinden daha geni� olduğu iÇin, marrtığın bu yolda geli � es i mümkiin olmadı. .Boıole, Math.:ımatical Arıa/ysis of Logic ı(Mantığın iMatemattik Açıdan Analizi) [ı1847) adlı ese­ riyle bir mantı.k cd:ıri ortaya koydu. O, mantık c dhr i ile ce­ bir i�lernlerine elrveri�li bulunan kaıtegorik önermeler için bir teori ove senholizm geli�tirmiş oluyordu. Onun bu denernes i­ nin özü, sınııf l a.ra belıir:trnek üzere, hem konu (özne) ve hem de yüldemi yorurnlamaktı. Böylece "büot:ün askerler vatanse­ verdirler" �aıtegortk önermesinin, bütün askıerler sınııfını ta­ mamen içine aldığını veıya lbiiıtün ıvatan-severler sınııfının bir alt - sınıf olduğunu ifade ederek kurmuŞitu. Bu tü:rLü öner­ meleri kullanmaıle ·için, d enklem Ibiçiminde dile ıgetirilmi� ol­ mak üzere, bazı mücenret kavrarnlara başvurulmuş ve bazı senboliJı: .i �aret l er kullanılrnı�ır. Mullı teımelen, asıl mücerret kaıvraım, hoı .smıf ıkaovram1dır ki, lbu ısınııf hiı;Jbir elamanı ol­ mayan, sayıca sıfır senh:>li "O" ile ıgıösterilmelktedir. Mate­ matiık mantığa ıkatkıda bulunanlar arasında De Morgan da bulunur; "�emel mantık cdhiri kanunları"ndan .çoğu onun adıyla anılır. Alman mantı!�ı ve maıternaıtiOOçi si Gottlob Fıre­ ge' n i n ı(l1848 - ı1925) Begriffmhrift ıeserioyle ortaya kıoyduğu çalışmaları da S. M.' a, semantik ve m a.t ernaıtiğe htıkısı yö­ nünden değerlidi r. Matematik mantık akımı, bir yan d an mantığı matema­ tikl�tirinken, diğer tarahan da maternaıtiği mantığa irca yol­ ları için imkanlar ılıazırlamııştır. Niteıkim, XIX. yüzyıl son­ larıoo doğru cümleler (•Wııe ) teorisindeki paradokslar me­ selesi, maternaıtiıkçilel'in dikka.t ini mantık üzerinde toplamaya sevtketti . ıBertrand' Russell ( 1872 - 1970) bu paradoksların kö-

SENBOLİSTLER

SENBöLİK MANTlK künün derinde olduğunu ,gösterdi . Paradokslardan kaçınmak için, mantık araştı rmalarına )"Önelmek gerekir. Pa.radoksların o�taya koyduğu mesele, klasik mantıkla çfuümlenemiyordu. Russell, bu sonuca Frege ve İtalyan matematiokıçi ve man­ tılkıçı•sı Peono'nun •( 1856 •1932 ) ça:hşmalarına dayanarak va­ rı!)"'rou. Onun nazarı.ıı.d a "maıtema•ti'k "Ve mantıık bir ve aynı şeydir" . RUBSell"ın Whiteflıead ( 1861 - 1947) il e J.9ı10 - ·1 913 yılları arasında rayınladı·kları Principia Mathematica ( Mate­ maıt:ik Pren5ipleri) adlı eser, bu yeni S. M."ın kuruluşuna ve pekiş.tirilmesine zernıin hazırladı. •

S. M. aslında, gıünliiık dildeki İ9tidlalleri matematik di­ line benzeyen, çok anlamlılığa ve belirsizliğe hiç yer !Ver­ meyen serıbolik bir dile çevirip çoık kesin bir değerleodir­ meyi sağlar. Ge�ekten mantık, ıgünlük dil ıünermeleriyle ça· lışırken, aynı zamanlama seniboliık dile a.ğırlık "Vermeye baş­ lamı§tır. Bundan dolayı yeni (modern ) mantığa, S. M. de­ nilmeikıtedir. Bu yeni mantıık, klasıik Aristotele5 mantığının alanını genişletip gel�tirmişıtir. !Klasik mantık ancak belli tür­ den önerm e ve ç.ııkarımltır ( kııyaslar) üzerinde çalışınken, yeni manıtık ıher türLü önerme çıkarını ıkıonu edinmiştir. Yeni mantık ile yeni · (modern) matema-tiık araısında çok yakın lba,ğlar vardır. Yeni matematilete ispatlar, S. iM. yoluıyla yapılaıbiliyor. Ge�eıkten, modern matematik, eldeki matemati­ ğin yeni mantığın ı şığı alıtınd-a işlenmesryle ortaıya çıkmıştır. S. M. günümüzün fel•sefesine hususuyle biLgi ve dil felsefe­ sine de ıyeni yollar aiçmıştır. ıMemleıketirniıx:le yeoi mantılk lıareketiyle •ilgili olan en önemli eser, A!lımed Cevdet Paşa"nın oğlu, Ali Sedad'ın ( 1857 . 1900 ) lbahasının yazdığı Miyar-ı Sedaıi"a •( Sedad'ın Ölıçüsü) mukaıbele ettiği Mizan-ul-Ukul fi'l Mantık ve '1-Usul'dür (Mantıkta "Ve UsUlde Akı lların ÖlıçüSıü) [1885] . Ali Sedad, bu lronuda aynı zamanda, o gün ·İçin :Aıvrupa'da yeni olan Boole' un cebre daıyanan manıtığına da yer vermiştir. Sedad, eserinde mantık cebri kar§ısında tenkidi tavır taikınmakta "Ve ceb.ir kaidelerinin dü�ünce ( imal-i fikr) kaidelerinin niceli­ ğe uygulanması ile elde edilmiş olduğu sonucuna varmak­ tadır. Aslında Ali 5edad'ın bu fiıkri iler>i bir gıör�ü ifade eıtrnekıtedi:r ki, bu da iBıool e'un aıçtığı çığırın tam tersi isti­ kametinde matematiği temellendirmek için yeni bir mantık kurma ilhtiıya.cına kapı açmış bulunmaktadır. Ali Sedad" dan sonra mantığın celbrinoi ele alan Saliılı Zeki'dir ( 1864 - 1921 ) . Ali Sedad, mıntıık cetbrine ka.rşı tavrı taıkınm1ş iken, Salih Zeki ise taraftarı olarak rol almış �rünmelctedir. Salih Zeki'· den �onra da ıbu tıürlü mantık ile uğraşan olmamı�tı r. (R. Kardaş) SENBOLİSTLER, edelbiıyaıt:ta senbolizm eeceyanını be­ nimseyen, seoıbolizrn yıolunu tutup bu ıyolda eserler veren şairlere !Verilen ad. Seııbolizm ( �olisme) gerçek şiir, mad­ di olaıyların, maddeye daıyalı şeylerin tasıviri değildıir. Ger­ çelk şiir, günülde yaşaıyan birtakım heyecanh:rdan ibarettir. Bu heyeca.nlar tarif ıve bsvir olunam az. Aneaik telkin olunabilir. S.'in kanaatine güre, musikıi ile ş.iir arasında hemen hemen faıı'k }"oıktur. Her ılki sanatın gaye!>i, eşya ile kendi ruhumuz arasındaiki ıgizii sıihriyeti ifade edebilmek!tir. Bu gizli sııhıri­ yet, ne eski "klasikler"�n estetiğine esas olan fikirler ( idees) ile, ne ıd:e rooıantiıkleııi.n heyecaniarına kalıp olara!k aldıklan hayaller ( ima.ges) ile ifade edileıbilir. K�sacası S."e ıgıöre şiir, manası açık olaraik anlaşılabilen kıolaıylılkla izıiliı ıyapılabilen lbir nesne değildir ve böıyle de olmamalıdır. Şiir dioht"udan dıoğıruya sözle a.ııl aıtılamaran veıya

41 9

denıin ve miiıbhem d·U}'Igularla •heyecanların, serıbolik birtakım ıifadelerin yardımı ·ile meydana ıgetiroilen "Ve melodisiz musiki hıwası da ıta�ııyan bir edelbi maıhsüldür. Saşka 'bir j,faıJeyle serıbolist şairler ıgerçeği değil, ger­ çeğin bi:z.im ürzer·İmizde !bıraktığı intıbiları dile getirmek is­ terler. Meseli leyla.k lbir çi·çellct ir, onun adını söylemekle ve­ ya onu ta9'.'ir etmeye •çalışnıakla şiıir ıyazıliınış olmaz. Asıl öneml i olan leylikın bizde uyandırdığı tahassüsleri telkin edebilmektir. Tıüı'k edeibiıya tın ın en büıyük senıbolist şiiri olan Mwned Haşim şöyle demelctedir : "Şür ıbir hiıkıaıye değil, sess iz bir şarkııdır... Şiir de her şeıyden evvel ehemmiyeti Miz olan, ke­ limenin minası dtğil, onun cümledeki telaıffuz kıymetidir ... Şiir ne ıbir hakiıkat habercisi, ne bir belıigatli insaın, n e de b iır vazı-ı kan undur. Şiiı:ıin lisanı nesir g·i:bi anhrşılmak Jçin değil, fakat duyulmak ilıere vücut bulmuş, musiki ile söz arasında, sözden ziıyade musikiye yakın, muıtavassıt ıbir !isan­ dır ... Bilimiiıbalağa denikiliilir ki herke:>in aniayabileccğ>i şiir, münhasıran dün şiirlerin işidir... Şi ir>de bazı aksamın şüphe ve miilbhemiyette kalması, bir hata ıve lbir 'kusur teşkil etmeık şöyle dursun, bilak�s şiirin ıbediiıyıyeti no[Qta-i naızarııııd a el21emdir. . . Maıhdut ve münferid lbir mananın çerıberi i çinde sıkışııp kalan şi·i r ; lhuıdudu beşeri .t ees�üratın ma:hşerini çevi­ ren ıo miihlıem ıve seyy a l ·ş iirin yanında nedir ? .. " ıHulasa edersek birtakım miiıpıhcm ·ve seniboliık kaıvram­ larla imanın ruhunda ve ıkabbinde musi�iyi de hatırlatan ve dille 'tefsir edilmesi mümkün olmayan şiirler ıyazan, ıyazmaya ·Çahşan, bu lıususu kend isi .i çin prensip edinen şiiriere S. { symbolisıtes) denmektedir. ıEdelıı:yat tarihlerine ve araştı rmacıianna göre senıboiizm,

XIX.

yüzyılın ik!nci yarısının 90nlarına d!oğru Almanya, İn­ giltere, Fran'Sa ve Selçik!a'da yetişen bir kısım �airlerin edebi mesleklerinin adıdır. Yani ıbu eıdelbi mesle!< ve onun men5ui!>u ibulunan S., sözünü ettiğimiz lbu devreden sonıra yetiş­ mişlerdir. Senbolizmin ve S."in ortaya ıçı�ması da, !:ir başka edebiyat tarzı ve telalkk,i�i olan Parna'S ·( Parna5o5e) ekolüne ve bu eikol ün mensupları Pamassien'lere bir reaJksiyon mahi­ yeti taşımaktJdır. Scıııb o lizmin ove S.'in parnasizme ıve parnasistlere lbir reak­ •siyon ıol aıraık, XIX. yıüzıyı lın ikiinci ywsında meydana gel­ diğini iddia edenler, batılı araştırmacılar ve edebiıyat tarih­ çilıeridir. Aslınd a ıy11karıda :kısaca taıri.fi ıyapılmaya çalışılan �iir .t arzı bu tarihten ·çok d aha esıkilere kadar gitmelctedir. Mesela Çin şairlerinden Li - Ho ( 791 - 817 ) , da·ha IX. ıyüz­ yılda senbalik şi·i rin güzel ve .kU'VIVetli örneklerini vermiştir. Diğer taraftan S."den yilı sene önce ya§amış olan büyük bir vürk şaiırinde, Şeyılı Galih'de de seııbolizm·in son derece gü· zel ve seıç'kin öıı: n eiklerine .r astlarur. Ancak Tüı1kıçe milletlerara· sı lbir dil ·olmadığı iıçin, Şeyh G aliıb'in bilerek bilmeyerek or­ taya �oyduğu, ıbu s.eııbolik şiir mahsulleri !kimse tarafınıdan faıOCedilmeiniş ve leendisinden lbir asır oonra - ancak lerd QJarak değil de, kitle halinde - ortaya atıl·an S. bu şiir anl•ayışının :kurucuları v e uıyıgulayıcı ları olarak tanmmış ve tanıtılmışlardır. \Seıılııol iınri ve S." leri besleyen kayna!k "Ve felsefe siste­ Alman filozofu Schopenhauer'ın · ( 178 8 - ıl860) dü�ünce­ le�inden ilham almıştır. Dolayısıyle seııı':xıHst �irlıerde - çok biiyü k eleseriyede - iyimser değil, kötümser ve karamsar bir ılıava g!Yz.e çarpar. Hayatın berrak, faıkoaıt: katı geııçekleri ye­ rine, insanın, ta'b iatın ve eşyanın ruhumuzun ve kalbirnizin

mi,

SENBOLİSTLER - SENBOLİZM

420

üzerindeki miibh em ıintiba l a rı ile oyalanmak onlara llii ge­ lir. Dil ve ifadede beloiıgati bür z a ruır e t değıil, kendi me ­ ram l ar ı içi n a det a b i r k us ur s ay d ıkl arınd an ; S.'de v.ezin, ka­ fiye düzeni ve nazım �eıkli bilha ss a ihıruil'kardır. Bunun ne­ ticesi olarak şi•irde serbe.sıt nazını da i l k d en ey enl er on lar o}m uşl ard ır. Keza S . " in bi r başka ort\ık özellıilkleri de bir nevi gizli mistisizmdiır. Şu şaııtla ki, bu misıtisiımd e din ve tasav­ ıvuf unsuıru söz kıonusu d eğ il di r. S.'in öncülüğünü yapan, bir başka iıfa deyl e ilk bürük s edx>Iisıt şiir Qlurles Baudlaıire'dir ( 182 1 - ,1867 ) . Ancak öte­ ki edebiyat cereyanları gibi dtesin, belirli s ı nı rlar ı ve :kural­ ları bul uıımayan senbolizm'in bu i lk temsilci.sıi, yeni bir şiir çığını açtığının belki hiç bir zaman fark ınd a bile oJ,mamış­ tır. Dolayısıyle şiirlerinin mabeyeti hal&ında, ıkendisinin, bu şi i rlerl e neyi ne yapmak istediği hususunda herihaogi lbir açık­ la m as ı mevcut

değildir.

ıS. ıiçinde, bu şiir cereyanını.n mahiyeti üzerine ve nisbe­

ten vazılı ilk iz ah ı yapan St eph an e Mallarme'dir ( 1s.ı-2 - 1896) .

Alm a n f·i lorofu Hegel'in

felsefesinin

MaJiıarme, senbolik şüri

"Şiir, duyıgu ve düşünceyi manayla

:

tesiıii

altında

bulunan

değil de, ıiıhenkle, "Senbolle anl atan eCiebi bir melod·idir" � e k­ linde açılklar. Seı:ilıolizmi, bir nevıi "bildiri" ile, edebeyat dünyasına res­ men takdim eden ilk seııbolist ise J ea n Moreas'dır. Ne ıv ar ki on un bu bil d ir is i eiıy ata karışı çıklarak aç ıkl ı ğ a kavuş t u. Aslında S. sa,ğ d uy u ove i l im zil:ıniyetine ters d üşer vıe ba ş lı ca boyutu mekan o l a n ve adına "ben" ve " alem" denen böliinmez bi r bütünün hem aktif, hem de pasif tecr ii:bes i yle işıe girişir. ıB u ba k ım d a n S. her n e ia toıprak lıa r ın ­ da n geçen rni l l etl era l'a5 ı bir 'kara yooru, S. ülkesinin kuzeıyde bul•unaıı büyıi.iık kıısmını, giirıeıyde bulunan Kazamans bölgesi­

bi r

ne bağ�ar. um urniıyet le y�nesak bir manzara gös tkinci zamanın sonlarında ®lrnuş bulunan eski bi r IOO rfeız:in yeırini i şgal eden S. arazisi, gen-iş, alçak düzlllider­ d e n meyıdaoa geLir. Güney..dloğuda, en fa.zla 500 metreıye ka­ dar yüik'Selen teıpel-eıre mstlaoır. Bu tepeler, Gine'ldcfprl.< �art l ıırı n ı n far�klı ol· masından dolayı çeşitlıi özellikl er gös'teren ibölgelere ay r ı l ı r S. va diıs İ çdk s ıc ak ve k u r ak t ı r ; ancaık ıbu aıka�S'Uyun düzenl i taeşkınları dlol ayısıiYle �a:ırırna eLveri-ş l i d i r . S t . liouiıs ile Daıkar araısıırdaki ikııyı boıyunw. u z anan verim l i kum iku �ağ ı , dıoğu· sundalkıi lbıöl�e n az aran doaıha az ıkuraJkotır. Yeşi l ıBuırun ya· rJmadası d aıh a fazla yağ ı ş alır. :B iııaz dıoğud-alc.i Tiyes ( Thies ) böLgesi de aıynı yıağış özell:iklerini g;öosterir. Dakar ' i n güne· .yin d e Sine ıve Salıuro rvadlileni arasmda ıkalan ıkııyı kuşağı da. ha nıemlidir. dana geltınesine rağtrııen,

Bitki ı:e hayı:a11lar : .Bi tki örtüsü, b i r1b i r i n d en farklı üç kliiŞ a ktaıı ol uş ur . Kuzeyde " s aıhi l i " formasıyonu, steplerden ve kısa lboyl u diıkenJ.i bi tik ile rd en ibauMir ; b un l ar arasında mi­ moza ve a.loa�ya ,gıibli Ibi-tkil ere ve S. n dlı r i vadisinde d e de· mirhind i ve yine akasya g ibi ağ a çl ara rasıtl.amr. 15° kuzey paralelinin ıgü m.-y ind e "Sudan" Ilcuşağında kı& öm ürlü bitfd. l er voe d ağ ı n ık ağa çlar görülür. Bunlar a:rasında en karakte· r i s t�k olanı ba.oba;b i se de, 'tica.ri elımımiyeti o l an mJun g iıbi lba� ağaıç ıtüderi de b u l un u r. Ülkenıin gıtineyinde Ka z amans böLg esi nd e ise, Gioe'de gö rü l e n trop ikal orman e lmıa n l ar ı n ı oihıtivıa eden ağ aç ıtlopl uluklarına raıstl anı r ; lbun l a r arasında bü· oyi.iık cüsseli bitkiler, humıa ağaçhrı ve akarısıı L ır lboyunca da mangrov orm a n l a rı ö n elm l i yeır ıtutarlar. ·

426

SENEGAL yıo�luğu, �neyde Ka.zamans''l:a 20'ye rve doğuda daha aşa•

ğı'lara roer. Yukarıda S'OOü edilen Avrupa-lılar'la bir miikta.r

Asy al ı ve Moritanıyalı dıışında nüfus, tamamiıyle zencil erden iıbaretti r; falkat bu n l a r ı n mensup ol d ukl arı ınidar ve dillıer farıklıdır.

En lbüyük şehir, 581 000 (1974 ) nüfus l u Dakar'ıdır. Yıe­ lavla­ rının s ağl a d ı ğı mahfuz liman ş a rtl arı, şethrin lbuır ad a kurul­ ma·sınd-a arniii olmuştur . Bundan baŞka, Kanarya deniz akın­ trsının, Yeşil Burun ik ııyılarından itidnren ısa'l!ha çıflcan soğuk sul ar ı, !bölgenin :trop&al ha;va sıcaf.as.i ılıalifelerinin 11ürk muhafız or· dıu l ar ı için kurduklels i11 Fiımisch Ugrischen tmd Sam ojedischeır ["Fin•









Andrew

471

nisch Ugrische For schung e n " Xıiıi) , Zur Hcrkuııft und Chro­ ırolog}e der Altereır Germaırischeıı Lehııwörter in deıı Ost· st.efiımischeıı Sp rach e ıı ["Journal de la Societe Finno - Oug­ ri en ııe" XXIII) giıbi çalı�alarıyla Fin - Ug or ve Ural d i l ­ leri alanında da büyük bir oto r i te olarak tanıodı. "Finnisch ­ Ugri sche Forschungen" d erg i s ind e ıv er d iği tr a n s kr ips iyo n sis­ temi F in Ugor d ill er i alanında kullanılan imli s i stem l e ri n i birleştirmekle .kalmamış, ayrıca Tül'koloj i (ve Mongo l i s tik) çalışmalarında da y.a yıg ı n l ı k kazanmıştır. ( H . Eren) ·

·

StTE ( eski adı : CETiiE ) , G ün ey Fransa'da, Akde­ n i z ' i n te�kii ettiği Golfe d u Lion'da Herault departmanında bir liman ıve şehir. Nüfu s u 41 000 ( 1%8) . S., k ıy ı ıboy·unca uzanan a l çak toprak ş er i d ine haık1m Mont S a i n t C l a i r ' in ete­ ğ in de, Etang de T·h au gölcüğünü denizden ayıran dilin kuzey ucun d a lbulunur. Liman'ın 4,83 m i l yon tonluk [ 1970] iş h ac­ miyle, Mar s i lya ' dan sonra Fr a n s a'n ı n en önemli A kd en iz lima­ nıdır. Liman tesisleri, ş eh r in i ç in den geçen ve bunu serek J:tan;g de Th a u' y a , gerek Cana! du Midi • ( G ün ey Kanal ı ) ve Cana! du iRhône'a ·(lthône Kanalı) ıb ağ l aoya n kanallar üzerin­ dedir. 80 000 ton l uk tall'kerlerin yanaşmasına dve r i ş l i iki r ı h ­ tımı vardır. •

Sf:TEKSONYUM · ( Fcr-. manLı orduları dağıtılacaktı. Pa­ d.işa:lun :.or.unmas. için, 700 kişilik bi r muhifız kUIV'Veti ve Türkiye' :ie eımlyeti sağlamak �in ı3S 000 kişilik bir jandar· ma kuvveti ik gerektiSinde bunu takviye edecek 1 5 000 kişi­ lik ıbir ihtiyat kumoetinden başka asker bulundurulmayacaktı. Su ikuvvetlerde ağır silah ola.ra:k sadece m a ki nel i tüıfek bu­ l und urul :��bi l ecek, top, uçak b ul und urul am ı yac.ak ve askeri tah­ kiımit yapılamıyacaktı. Deniz güvenliği 1çin ise 600 toni l a­ todan yu k arı geçmemek şa rtı yle 13 ıganbot ve torpido kul· ia.'Uila hakkı tanıomakta idi.

VI. Mali hükümler. ıMüttefikler Türkiye'run mali duru·

.için ayr ı bir komisyon kuracaıklar, Türk ılıükümetleri bu k etmiş, "şed" ( kuşak) bağlanmış ve ahisinden çerağ almı·ş olanlardı r. da

ıİ !k S.'ler, kı!IJÇ!a İslam olan ve sonunda İslam'da

!ez­

z-et bulan, H az ret-i Ali'ye hizmet eden ve onun reıfikatinde,

zihirde

kafülerle, batında i se, kendi nefisleriyle gazi eden

kimselerdir.

gömüldü. 2 defa evlendi :

nda

ölmüştür.

fütüvvetten bir kolun adı . Arap liıgatinde kı­ kıhç sahibi

A:hi, ona hizmet, edeb,

SEYFEDDIN EFENDI ( Şehzade Mehmed) (22.IX.187419.X.1927), Osmanoğu1ları'ndan Türk .impar ato rl uk prensi ve bestekarı . Sultan Abdülaziz'in ( 1861 - 1876) 5 oğlunun en kü­ �üğüdür. Babasının ö l üm ünd e 2 yaşını dold urmamıştı. An­ nesi Ge.,..heri J:V. Kadın · E fen d i ' yi ( 1856 1884) de 10 ya­ şında

SEYF .. i SERAYi

ıBir "teıhiye"nin "ıfeti" · (yiğit)

olabi l me si için muayyen

imtihan ve merasimden geçmesi lazımdır. Terbiye, "Fetyan' ­ ın

(fetaların, y.iğitlerin)

ıbulunur.

iKendisine

rarlar. "Sllıiıb".in:in

teşkil

söylerııen ad ı nı

ettiği b i r halkanın ortasında

bü t ün telkin Vardır. Aruzla ıve klasik oozım şekilleriyle yazılan tekke şiirinin talclmül zincirinde de çok mühim bir halkadır. Orıun en ıkıymetli şiirleri, hıece 'Vezniyle ywnış old uklarıdır. >D il ıve muhteva lbakımından tasa3'Çık S. ve zaruıri dedüksi­

yon d an ba�ka yol yoktur.'' Locke' da olduğu gibi, Leibniz ek, bu konuda Descartes'ın ·i�inden gi derek, ' 'S. yoluyla bilinen ilk llıakikatler, iki türlüdür : biri akla dayanan h.akikatler, ö te­

ki de vak'aya bağlı hakiıkatlerdir" demektedir. iKonu">u ve fonksiyonianna ıgörıe, S. anpirik, akıli ve zİ'hni yahut metafizik olmak üzere, üç bölüm halinde sıaıf!.andırı­ !abilir. Anpi:\k S., ıbizi doğrudan doğruya, ilki şekiJ!ıe r ve renk­ ler giıbi fizik olaylar.a ; ikincisi e l em veya arzu gi'bi ruıhi olay­ lara eriştiren duyuların ( duyuluır S.) ve şu·urun {psikolojik S.) vakıasıdır. Aklın rva:kıası olduğu iç.icı bu a dl a adlandırıl­ m ı ş .akli S., berezerlik ve farklı lık, art arda oluş ve seıbeplilik ilişkileri ıgibi ilişkilerin idrakinden ibarettir. Metafizik ıveya ziıhni S ., sadece ol aylar ıve ıilişkiler arasında değil, aynı za­ manda, ;�ter kendi •var - oluşu içinde olsun, -ist-91' kendi özü içinde olsun, bizzat ,·arlıklar arasında, hususiyle asıl "bm · ego" ile T.a nrı arasında ruıhun erişmiş olduğu eylemdir.

•En çok kullanılan acılarnda ( ileriyi gören, geleceği ib.i­ len S.) : Doğrudan olmakla beraiber, a yn ı zamanda, nazari karmaşık işleyişlerle ancak a kLa dayanarak kurulmuş olabilen .ilişkiler hakkında şuur . dışı çalı�mal.a rdan ccr-taya çıkan nalin ş u url ul uk •kazanmasıdır. Mesela ilk bulgulaır iizıerinde doğru­ dan teşhi>e ıvaran hekimin S.'si, düşımanın manevrasım keşfe­ den ve derıhal yeni bir muharebe planı ta sarlay a n ordu ku­ mandanı gibi ; dünya aıhvali hakkında insanın ferascti gibi iıususlar, adeta isbat etmeden önoe keşıfe götüren S.'ye ait örneklerdir.

SEZGİ - SFENKS !Bazan geriye bakan, geçmişin ozunu veren bir S. söz konusudur ki, önceden analitik bilgiyi, yani ayn ayrı un­ surları hes:oıha katan lbir bütünün sentetik görüşüdür. Bu du­ rumda S., sonu, hızla önceden ha;ber verm e ve onu süratle hulasa etme dir ; sentetik kavramadır.

Ayrıca i.çgüdüyle kıyaslanalbilir ve sanatkarane anlamın­ n evi ş:JlSlna müııhasır ·(orijinal ) , varlıkları bize dı şar­ dan tanı tl n, nkarayolunun Sjmav çayını ılees tiği karayolu köprüsün iin 2 km kaynak t. ra:fında, Sima'V çayı üzerindedir. Saraj, su l am a ve ta şkın lard an korunma ioçıin yapılmıştır. Ba­ rajın yüksekHği 52,5 m, kret uzu n l uğ u 660 m, gövde hacroj 3 412 000 ma, depolama ohacmi ı62 mi lyon m3, s ulama alanı ı70 000 a!l

çiftçilik

de yapılan

yüzyılın ortalarında

geçiııoo ;

bazı yer­

40 - SO hanelik bir yerleşme yer.i

dana gelen alt cümle. Verilen cümle A olsun. Bu cümlen:in a

elemanına denk olan elemanlarının S.'mı Ca ve b eleman­

larının

S.'ını

C b ile gösterelıim ; a elemanı b'ye denk ise

C a ıile Cb eşit olur.

a

ile b denk değilse Ca �le C b

elemanı ıyoktur. A'nın .i ki rine

denktir.

A'nın denkl·ik S.'larının cümleSıiııe

lüm cümlesi denir. ı(A. 'Vİn

nin or tak elemanı anca:k ıaynı S . ' a aitse birbi­ A'nın

bö­

D.)

Idare hukuku : Devler memurlarının, yaptıkları göre­ öreiliıle ve nitelikleri göz önünde tutularak ayrıldıklan hiz­

met alan ı . S.'ların

oe

ola.cağı ve bu S.'larda bulunanların maaş

statüsü 14 tunmuz 1965 tari'lı 'Ve 657 sayılı devlet

kanunu ile düzenlenmiş bulumıaıktad.ır. iBu

memurları kanunun 15/5/1975

tarih ve 1S57 sayılı kanunla değişiilc 36. maddes.i devlet me­ murlarını : 1) .genel idare hizmetleri; 2) telmik hizmetler;

SINIF

SINIR

52 7

3) saslık hizmıetleııi ; 4) eğitim 'Ve öğretim ilı.i21IletlerJ ; 5) avu­ katlık hizmetleri ; 6) din ıhizınetleri ; 7) emniyet ıhirzmetleri ; 8) yardımcı hizmetler; 9) mülki ıidire amirLiği ıhizmetleri; 10) miHi :istihbarat ıhizmetlerl S.'larına ayırmıştır.

110) Milli isti:h:barat hizmetleri S.' ı : B u S., mi lll isti.hba­ rat te�kil;ltı kadrolarında veya bu teşkilat emrıinde çalıştırı­ lanlardan öıel kra.nunlarında gösterilen veya bakaniıkça tes­ tbit edilen görevleri ifa edenleri kapsar.

1) Genel !idaıre lhimıetleri S.'ı : Devlet memurları kanu­ nunun kap5amıııa giren kurumlarda yönetim, ıicra, büro ve benzeri himretlerı �ren ve bu kanunla tesbit edilmiş d·iğer S.'Iara girmeyen memurlar ıgıenel ıidare hizmetleri S.'ını oluıp en oıız orta derecede mes­ leki ta:h'>!l görmüş olanlar, tekn.ik ıhizmıetler S.'ını teşkil eder. 3) Ciağ!ık hizmetleri ve yardırncı sağJı.k ihirzmetleri S.'ı : !Bu IS., �ağlık ıhlzmetlerinde (hayvan sağlığı dahil) mesleki eğitim görerek ıyeti�ş ola:ı tabip, diş tabilhi, eczacı, veteriner hekim gibi memurlar Jle bu hizmet ralanında çalışan yüksek öğrenim görmüş, ıfjz.j.koter:ıpist, tıp teknologu, n tertilbatı veya akuple bir motordan alır.

S. yoluyla el de edilecek p.a[!Çanın ıyapı sı na ruygwı. olara·k, çeşitli şekillerde kalıplar vardır. Su okalıplar sert ağaçtan ol a­ bildiği gibi, çe l ikten de yapılır. Keza boğumlu şekiller iç.in çok parçalı ç el ik kalıplar d:. ıvardır. Sııvanaca:k malzeme, genellikle bakı.r, alüminyum ve yu­ mruşak demir sacdır. Malzeme sırvanmadan önce, yumuşatma tarvına tabi tutulur ve ayni zamanda :yapılacak pa�çal}'a uyıgwı. meııkezli olarak bağlanır. Aynı şekilde, swaııma:k .i.çin daire­ :ye benzer şekıilde kesilmi.ş sac parçada kalıba merkezli olarak hizalanır ve sezer puntadaki döner yata:k ile bastırılarak ka­ lıp ile yatak aırasına sı kı ştı rılır. ıBwı.dan sonra texg3:h çalış­ tırılır ve parçaoın .kal ıp la ıbirl·ikte dönmes.i sağlanır. Dön­ mekte olan parçaya "dayama" adı verilen ucu özel şekini ve sapl ı çelik bir aletle yan taraftan bas.ılıp gezdirilerdc, par­ çanın kalrba sıvanmas.ı sağlanır. ıBu iş için, arabada bul wı.an özel mesnet pimierinden yararlanılır. İşlem sonunda parça ka­ Iı;bın şekline uymujltur. S. esnasında malzeme sünmü� ola­ cağından ağız kısmı gayrimwı.tazam biır şekildedir. ıBwı.'\1 dü­ zeltmek için fuel ikeski ve kıvırma aletleri kıullanı lır. Keza sııvaoan parça kalıp üzerinde polişleneııek parlatılabilir. S. es­ nasında parça y üz eyi nin temiz çı1ana.sı için sıvı yağ kul­ l anılır. Zam1nımızda S. tezıga·h larının seri üretim için özel kop­ otomatik olanları da vardır. Münferit pa!'çalar üniversal torna tezıgıiıhında s�vanaraık ')'apılabilir. ı(F. Özçelik)

ya t ertibat l ı

SIVI, maddenin üç bilinden biri. iKatıların rnolekül­ s ıkı bağlarla bağlıdır rve bir dış etki .ile ayrı ­

Ieri biııbirine

lıırlar. Gazlarda moleküller arasındak.i bağkır oldukça gev­ şektir. S. molekülleri .ise birb ir.i üzerine yığılı g.ibidir ; kaya­ rak harek>çt ederler. Bu hi!, S.'lara akıcılık özelliği kazan­ dırır; katılarda bu moleküller biıhirlerine çok yakın, gazlar­ da ıise çok uzaktır. IKa tı l ar rve ıgazl\111' S.'Iaştııırna ile S. Mle geçebilir. S . ' lar katılaşma ve buıharlaşmaya elverişlidlr.

53 7

ğ.wı.hrkla.rı ile doğru oraiıtılı olarak (P = •h.p basınç

=

de­

rinlik x yoğunLuk) basınç y�p::.ırlar.

ıSuywı. yoğwı.luğu ı dir. S.'ların ıyoğunlukları suya ıgöre kı·yaslama yapılır. ı(N. İ. T.)

SIVILAŞTIRMA, sı V I olma·yao cisimled sırvı hale se· tirrnek için uyıgulanan i ş l em . Pratikte ıleatı ve ıgaz cis.imlerden lbir çokları sııvılaştırıla'bilmektedir. Metaller genelliılcle ısıtılıp eri til m eık suretiyle sıvılaştırılaıbilirler. Mesel i, demir ı 500 ° üzerinde ı s ı t ı l ırs a e11iyerek sıvı hale dönüşür. Bwı.wı. gibi di­ ğer metalik ve bazı katı maddeler erime sıcaklıklarında ısı­ tılırlarsa stvıla.şırlar. Endüstride metalle�in bu özellikleri dö­ küm yoluyla şekil vermekte ıçdk kullanılır. Metal�erin eritilmesi bir S . işlemi olmasına rağmen, gün· l ük ·haya tta ıbu i ş l em için "S . " dey:mi k u ll an ı lm a:z "S.'' de­ yimi, genel olarak, gaz halindeki cis:mler·in yüksek basınç altında oıkı�tırılarak, sıvı ha le dönüştürülmesi için k ul l anı l ı r Hi·ç ıbir z�man demiıri sıvılaştırdık gibi bir Madeye rastlan­ maz. Bu bakımdao S. Jey:mi Jle, gazların sıvı hile geti­ ril mes i gibi bir anlam kasbedilmektedir. .

.

Hava, azot, oksijen, ıbi:tan, propan gibi b ü t ün gazlar yüksek basınç altında sıkıştırıldıklarında, sıvı hale gelirler. iEndüstrinin birçok kesiml�rinde, gazların bu özelliğinden ya­ rarlaoılır. Günlii� hayatta ık ullanılan bütan, propan gihi yanıcı gaz­ lar -ve azot ve oksijen gibi tııbta ve sanaıyide kullanılan gaz­ lar, gerek depolama ve gerekse nakliye kolaylığı bakımından sıvılaştırılaıa.k, özel tüplerde muhafaza edilirler. Her gazın swılaşabileceği ıb asınç değişiktir. 'Meseli ıbütan rve lbenzer.i gaz­ lar �enel.Iikle ıo atmosfer civarında sıkıştırıldıklarında, 5ıvı­ laştıkları halde, oksijen ıso aJtm osfer l ik basınç altında ve di­ ğer ıbazı :ı;azlar daha yüksek basınçlarda smlaşa:bilirler.

iKohezyon, adez.yon ve yüzey gerıiEminin her üçü k ı lcal ­ lık özelliğini meydana geti ri r. Kı lcal bor ul ar, S. içine ba­ tır ılınca, S. kılcal boru içinde yükselir .

Yakıt olaırak kullanılan bütan, propan gibi esası kar­ bonlu hidrojen olan gazlara, ·liıkit petrol gazı den i r . Birçok hillerde bu keEmeler.in yalnız ba:ş h arfleri alınarak L. P. G. şeklinde de k u llan ılı r . Lilc;it petrol gazının depolama ve na:k­ liyesi için çeşitli boylarda özel çelik t üpler :yapı lm ı şt ı r. Gaz ö z el do! :ım ·tesislerinde kompresörler vasıtasıyla sııvı laş.tırıla­ rak, bu ·ti:plere doldurulur ve •k ullanılma:k üzere iLgili yere taşınır. Do! um te si s lerin d e :ı;ooelli:kle kademeli kompresörler •kullan ı !ır. ,Linde cihazı adı ver�len kademelİ Jcompııesör ha.va ıve lbenzeri gazların sıvılaştırılması nda ve oksijen elde edilmesin­ de yaykışla, Akkışla ve çok sayıda ıkıöy ) elektrik vcr.i lmiştir ( 1961 ) . Türkiye Elektrik !K urum u ' nca (TEK) .!ş le ti lm ekte dir . Gemerek

ri lerine göre, bu bölge s an tr a lirun •k urul u gücü, 6 768 kw' tır. Bu önroı l i bölge santral.inin eneırj i kay n ağı olan su gücü, lç A n a d olu 'da Akdağ'ın ( 2 .300 ım) •gcney yamacın­ da, hroı derelerle, hroı de Sı zı r lroyü y an ı n d ak i birçok gür kayn a kl arla besl-enerek "Sızır suyu" adını alan yaklaşık 200 ' m ye y a k ın hızlı aık ı ş larl a Kıu l ı mıak'a karı şan akarsudur. Uzunluğu 45 km" dir. ıBu zkarsu, gür kayn ak l a r ın besl emesi­ ne ıbağlı olara:k, i l kba:lıarda, ilıatti yazın bol s u l u akaır; k ı ş donmalarında da .fazla çekilc;ez. Akdağ ' ın kr.i sta lin ka l kerle ri a l a n ı nd an ç ı k a n kayn akların "' ı l lar boyu kesilmediği .görül­ 1969

müştür.

ve

(R.

i.)

sı,

D i aton iık dizinin 6. derecesi ( Alnı. H , İng. B) . sekizlide "biıselik" ve tiz sekizwde "tiz .btı sıeli k" diye anı l ı r i>k. NOTıA YAZfSol. Li i le do ara­ sındaki st:s lir. Li' ya çifte c! iyez ve do'ya bakı� ·C."!ll ... o l ü ko­ o arak da gö ster i l ebi l i r . (Y. Ö . ) Türıle musikisi'nde orta

sıA ( sea ) , �ü.neş.io ufukta doğarken veya hatarken görül düğü nokta .ile hakiki bulunduğu nokta ara s ı n d a ki uzak­ lık. "&iay-ı mağrib", güneşin battığı zamanki S.'sına 'Veri­ len isimdi.r. "Siay-ı m aş r ı k" ise, güneş doğarken meydana gelen S.'dır.

sı KiANC (Hsi Çiana ) , �üney Çin ' de nehir. Yün­ yay l a s ı nd a 1 800 m ıyüksekte doğar, doğuya cl oğr u 1 930 km .ı:ktı ktan sonra Kanton yak ın ı n d a Güney Çin denizine dö'k ülütr. S. K., Hong Kong, Canton, Macao gibi delta merkezler-ini Vüçov'a 'Ve daha içiere bağl ay a n çok önrnıli bir s u yoludur. 400 000 km2'lik ha'Vza �ı olan n�hrin de�hisi 8 700 m'/s n ' di r . n-an . Kuveyçov

SIAK,

İn donez-y a' d a

Sumatra

a d a s ında -bir n0hir. Uzun­

l uğ u 350 km'diır. Doğu ova s ı n d an �eoçer. Geniş bir delta ya­ para!k Padang ad as ını n

karşısında bul unan Malacca ıboğ az ı n ­

ağırlığı 4 ' ü bulur. ıBu g ib.i kaya lar Oleyanusl a rı n zeminind e ve kıta kab uk l arı n ı n daha a ş ağı kesimlerinde bulunur. Bazai t l:ı.v ve volkanları yery üz ünde de vardır.

SIALKOT,

kuzey doğ us un d a Uhor �lin · k uz erinde yer alır. Nüfusu 2 12 OOl l '( 1972 ) . S. s a na y i ve .ticaret merkeııidir. H a f•i f metal imalat çok çeşitlidır. Cerrahi ve spor malzroıeler·i yapılır.

Je

ıbir

Pakistan' ır:

·

Libor' un

şehir.

SIAN : bk. ÇANGAN. SIANC KIANC, Ç in ' de bir ı nn ak . Tong-t"jng göl ü­ nün kol u. S. K. Hou-nan �linin ekseru ni teşlcil eder. ·

sıANCTAN, Çin' de H ou-n an �linde Siang . Kiaııg nehri üzerinde bir şehir. Nüfusu : 183 600 ' d ür. An' anevi b i r ne­ ilıir limanı olan S.' da n pirinç, çay, ryağ, kağıt ihraç ed i l i r . S. 1949 yılınd a n b-."l!',i bir e n düs trıi merkezi ılıiline geldi. iMeta­ lürji, teks:il ve kimya sanayii , çiınentoculu:k geli�mişti.r. Man­ ganez ya t a:k l ar ı vardır. Şehrin bugünkü nüfusu milyonu geç­ miş olabilir.

SIBBERN, Frederik Christian (Kopeıııhag 1785 . Ko1872 ) , D anim a ıık a l ı filozof, Kopenlıa.g üniversitesin­ de öğren i m görd ü. l813'te profesör oldu ve Alman roman­ ti zmin i n aşırı düşünceler-İ karşısınd-a sağ l am bir gerçekçilik ile ıpsikoloj.ik tecrübelere bağl�naırak, alem hakkında daha ge­ çerli 'Ve güvenilir bir görüşü sa vundu . Hegel felsefesJ, Da­ nimarka.' -:la estetikçiler ile teoloji bilginl-eri arasında birtakım taraftarlar kazandığı zaman, 5., bu felsefeye karşı tavır al­ m ı şt ı r . Me1;ııeJkets Aa11de/ige NaJur og Vane1ıs (İnsanın Manevi Tabi at ı Hakkında ) adlı eseri l819" d a ; Logikens Elementer (Elemanter Mantı k ) 1822'de; PJykiJh Pathologie (Ruhi Patoloj i ) 1 828 ' d e ıyayınlanmıştır. "ıBenim felsefemin gayes i , hayat ve ger·çe k l i k t i r" d-iyen S.'.in n aza rıod a, mücer­ ret 'Ve spekül a ti f d üş ün ü ş ve an l ay ı �ı n :h�Ç'bir d eğer� yokt ur . S., Spemlativ Komıologi (Spekülatif Kozmoloii) [ 1846] adlı eser.inde, ciış ilroı !h akk ı n d a düşüncelerini ortaya koyar. Bu esc rin d e Hegel'e ge.!'çek ve tarihi gelişmeyi kaıbiıl etmediği noktasınd .ııı �tiruz eder. Fe l sefi eserlerinde genellikle, bilgi ­ nin sı nır l ı l ığın ı açıklamaya yönel-i r. Kopenhag üniversitesi programı üzer.i nde çalı ş an S., aynı zamanda, kilise doğma­ tizmine karşı ferdi su.bjektivizrnin önemini savunmuştur. En ö nem li esed s a yı lan Om Fo,holdet Mellem Siae/ og Legems ( Ruh i le Beden Arasındaki İJ.i şlciler) [ 1849] , onun p s ik o l o­ }iye dur olan teorilt·dyle fizyol oj i k tecrübelerini nasıl ·uz laş­ tırdığını g ö s te ren bir denemedi•r. S.'in daha birçok eserleri olmakla bcraıber, onun Kı rkegaard' ın tesıi ri al t ında ·k a l d ığ ı da kabül �dilmektedir. Mo ralp hiloJ op hi ( Ahlak •Felsefesi) ad l ı eseri ölümünden sonra l 878' de yay ın l anmı� tı r . ( R . K . ) peııilıaıg

dan den i z e dökülür.

SIBELIUS, Jean,

SIAL, yer kabuğ un u teşkil eden başlıca iki kayalar grubun d ın. hiri. Kelime "�ilica" (Jilicon d ioks i t ) ile "alunıi­ na ' ' (al ümınyum o ksit ) sözluinden meydana gd ir. Çünkü bu tabaka b aş l ı c a bu iki llll c deden meydana gdmiştir. Diğer ikaya grubuna da sim-a denir ıBu t aba k a da J il i ca, iron ( de­ mir) oksitleri ve magne sia'dan (magn-ezyı.:m oksi t ) mey