İnönü Ansiklopedisi / Türk Ansiklopedisi (cilt 7)

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

.

·'···

TURK·

ANSİKLOPEDİSİ CiLT VII

'

A N K A R A

1955

-

M A A R

İ

F

B A S

I

M E V

İ

TORK ANSİKLOPEDİSİ MERKEZ HEYETI GENEL

S E K RE T E R : Avni Y U KA RUÇ

M Ü Ş AV 1 R LER: A. DiLAÇAR, Dr. ]. E C KM A N N, Refik E PİK MAN, Be;ir GÖGÜŞ, Hayri GÜD E NOG LU, Selma İNAL, Vedat ÖRS , İsmail U LÇU GÜ R.

HARITA I Ş LER I : Fazıla AKBAL, M azh ar Y URDE R İ .

FOTOCRAF İŞL ER I : D ün d a r AKTUTAY, B urhan GÖRGÜÇ, Tevfik KUMAŞ, YEDINCI

C l LDD E YAZlLARI

Türker ACAROGLU, Prof. Dr. Rasim ADASAL. Abdul­ lah A K E R , D oç. Or. Şahin AK MAN, Prof. D r. Bekir A LKAN, Cemi! A L P M AN . Cevat Memduh AL TAR, Prof. Dr. Ş i n a s i AL TINDAG, Prof. Dr. Klzim A RA S , Kur. Alb. Sadık ATAK, M u h t a r ATAM AN, Muzaffer AT İ K, Doç. Dr. Haydar BAGDA, Veysel BAKAN , Doç. Dr. Muhtar B AŞOGLU, H i k met BAY'ER, Doç. Dr. Bahattin B AYSAL, Dz. Yrb. Fah i r BELG İN, Fazı! BE NGİSU, Dz. A lb. Saim BES B ELLİ, O rd. Prof. Dr. Kadri BİLGEM­ RE, Muhsin B İRAY, Prof. Pertev BORATAV, Doç. Dr. l:ledia B O Z KU R T . Yük. Z ir. Müh. İ hsan BOZYİGİT, Yük. Elek. Müh. S a i p DEVELİ, A. D i l A Ç A R , Rrof. Dr. Muhittin DİLEMRE, Rüstem DUYURAN, Doç. Dr. Or­ han D Ü ZGÜ N !i Ş . Dr. Jinos ECKMANN, Dr. Recep EGEMEN, Refik E PİK M AN, Dr. Yavuz ERBOÇAK Doç. Dr. Enis ERDİK. İzzet ERKSAL, Doç. Dr. Recai ERMİN, Doç. Dr. Celil ERTUG, Doç. Dr. Adn an ERZİ, Abdullah EV R ENOS, Doç. Dr. Semavi EYİCE, Doç. Dr. H icri FİSEK, Hüseyin GÖNÜLTAŞ, Prof. Dr. Sür e y ya ÖGRDÜREN, Hv. Yzb. Şinasi G ÖR EN , Kema l G Ü N GÖR,

BULUNANLAR

Prof. Nusret H I Z IR, Abdülkadir İNAN, Prof. Dr. R eş at İZB I RAK. R u şe n K A M, Doç. Dr. Baki KASAPLI GİL, Yük. Metal. Müh. Halil K AYA, Cahit KINAY, Dr. Dem i rt a ş KOCAÇiT AK, Dr. H. Kristinus, Yük. İnş. Müh. Muh i t t i n KULİN, Faruk KURTULU:), Prof. Dr. Kimile MUTLU, Rauf N A S U H O G LU , Doç. Dr. Selahattin OKAY , Prof. Ta y y i p OKİÇ, Prof. Nail ORAMAN, Prof. H asan Şük ı ü OYTU N, Dr. Dilhan ÖGE, Dr. B ahaeddin ÖGEL, Dr. B a k i ÖGÜN, Doç. Yaşar ÖN EN, Vedat ÖRS, İbra­ h i m Ö ZTO PÇ U , M. E mi n RESULZADE, Mehmet SAN­ DIKÇIOGLU, Doç. Perruh SANIR, Ahmet Adnan SAY­ GUN, Dr. Mesude SEREN, Dr. Niyazi SEZEN, Cev d e t Kudret SOLOK, Ziya SO M AR , Ord. Prof. Dr. Z. STA R Y , Kemal Sahir SUNAR, Dr. Faik SUNGU, Dr. Faruk SÜ­ ME R Yük. Kim. Müh. Adnan ŞENER, Doç. Dr. Atıf ŞENGÜN, Prof. Dr. C e l a l TARIMAN, Esat TE K E Li . Prof. Dr. Sait TEKELi Dr. Feth i TEVETOGLU, Cemal TURAL, Doç. Dr. Cen g i z ULUÇAY, Faik Reşit UNAT , İsmail YALMAN, Dr. Suavi YALVAÇ, Fet h i YÜÇEL .

B BİTKI HASTALlKLARI, hayat olayları seyrının bütün bitkiyi veya bazı kısımlarını tehlikeye düşürecek ka­ dar, normalden uzaklaşması halleri veya pek kısa olarak bilkinin hayatında tabii dengenin bozulmaları. Vücudunda ki birbiriyle ilgili olavlaıdan biri bozul acak , biıkiyi ha sta­ landırırsa, öbür olaylar çok defa normal devam edemez. B. H. bi limine fitopatoloiı (phytopathologie) denir. B. H. bi· !imi yalnız kültür bilkilerinin hastalıklariyle i lgilenir.

B. H. nın tarihçesi: Oldukça eskidir. İnsanlar, kül· tür bitki lerini yetişti rrneğe başlıyalı beri , B. H. ile savaş· mak zorunda kalmış lardır. Eski zamanlarda bugün kü savaş usullerinin hiçbiri bulunmadığından , insanlar, bu yolda boş in andardan , yani kurban kesmekten, dua etmekten yardım ummuşlardır. Bir müddet prati k çareler arayıp, bitki yara ve çürük lerini bazı maddelerle iyi etmeğe başlamışlar, mesel a buğday sürme hastalığına karşı tohumluğu göztaşı eriyiği ile ilaçlamışlar bağ mi ldiyu hasta l ığına karşı bir tesadüf eseri olarak Bordraux bulamacı den i len göztaşı-ki· reç eriyiğini bulup uvgulamışlardır. B. H. bilimi ancak XIX. yüzyı lda zooloj i , boıani k bi yoloj i, kimya, fizi k gibi bilim da llarının i l er lemesiyle kurulmu ştur. Hastalıkların mahiyeti , sebepleri incelenmiş. çeşitli savaş usulleri ve yeni ilaçlar bulunmuştur. İ l k B. H. ders ki tabı 1858 yılında Julius Kühn tarafından Beriinde yayımlanmış, daha sonra bazı memleketlerde birçok eserler meydana getirilmiştir. Bugün bu alanda pek çok çalışma lara, yeni buluşlara, ya. yımlara. yeni i laçlara ve tedavi usull erine raslanmakradır. B. H. k onusu şu bö lümlere ayrı l ı r: ı. Hasta lık be lirtileri, 2. Hasta l ı k sebepleri, 3. Hasta l ı k olaybrı , bula­ şıcı ve salgın hastalık lar, 4. B H. nın ekonomi k önemi, 5 . B. H. nın teşhisi ve incelenmesi, 6. B. H. na ve zarar­ Iarına karşı savaş metodları.

1. Haatalık belirtileri: Ha staian mış bi r bitki veya onun bir kısmı, sağlam bir bit kiye göre bazı değişiklikler gösterir. Rengi ve şekli değişir bitki kurur, solar, çürür, yara ve ak ınnlar meydana gelir. Bu çeşit değişikliklere haılalık belmiıi ( symptome) denir. Hastalığın kesin olarak t eşhisi için hastalık belinile­ rini iyi inceleme lidir. Başlıca B. H. bel ı ni leri şunlardır : ı . Solgunluk veya pörsüme, 2. Renk değişi k likleri, 3. Bit­ k i Ye organların ölmesi . 4. Şek i l deği şiklık leri, 5. Yara· lar, 6. Akınıılar, 7. Baş hastalık belirtisi olan asalaklar ( parazitler ) . ı . Solgunluk ı·eya pörsüme: Hücre ve dekulardaki su basıncının yok luğu veya azlığı ile bit kinin vfya organ­ larının pörsümesidir. Bu hal devam ederse bitki solar. Pör­ süme en çok yaz mevsiminde, otsu !>itk i l erde gör ü lür. Bundan başka kuraklıktan, i letken dokuların tıkanma­ sından, bitkinin veya toprağın donmasından, susuzluktan, köklerin hastalanmasından v. b. sebeplerden de i lerigelir. Solgun luk belirtisi görülen bitkilerde yaprakları n rengi açılır_ sonra bunlar pörsür. kurur veya çürür, yahut vak­ tinden önce dökÜlür. Odunlaşmış sap, filiz ve dallarda da

bazen porsume, kuruma ve ç ürümeler meydana gelir. Sol­ gun luk, geçici veya sürek lidir. Geçici ise, sebebi ortadan kalkınca, bitki normal haline gi rer. Sürekli ise, sebebi gi­ deri lmiş olsa bile, normal haline dönemez. Solgunluk, ge ne! olarak, başka bitkilere bulaşmaz, likin bu la�an solgun­ luk belini leri de vardır ( levha I, res. ı). 2. Renk deği;iklıkleri : En çok görülen ha stal ı k belir­ tisidir. Bitkinin tamamı veya bir kısmı rengini değiştirir ve bu hal, dıştan bak ı l ınca kolayca anlaşı lır. En çok görü­ len klorofil maddesinin azalmasiyle meydana gelen ıarılıle ( chlorose) hastalığıdır. Bu hastalığın diğer sebepleri şun­ lardır : toprağın fazla sulu olması, oksij en azlığı, don etki­ si, virus hastalıkları, kök leri n etk i lerini durduran çeşitli sebepler, azot ve ışık noksan lığı . Anormal madde değişi­ miyl e bitkilerde fazlaca antosiyan ( aothocyane ) m addesi toplanarak hububat, üzüm asması, şerbetçiotu, fındık. ka­ yın ve diğt-r bitkiler kırmızı renk alır. Diğer renk dt-ğişik­ lik leri beyazla1ma ( albinisme ) , ıüt parlakith v. b. dır. Be· yaziaşma k lorofil i n kaybolmasından , süt veya kar parlaklı­ ğı da yaprak larda çeşitli asalakların etk ileriyle boşa lan bit­ ki hücr eleri içine dolan havanın, aydınlığı yan sıtma sından (rlfifxe) i l eri gelir. Pana1iir ( panachure ) : Yaprak ların a l aca renkli olma­ sıdır. Yeşil renkli yaprağın üzerinde oldukça düzenli beyaz veya sarımtırak lekeler yahut şerider meydana gelir. Sebebi, klorofil azlığı veya yolduğudur ; bu vasıf da kalıtsaldır. Buna süs bitki leri, ağaç�ıklar ve yabancı otlarda raslanır. Moza­ ik hastalığında ise yaprak üzerindeki açık veya koyu renk­ li lekeler birbirine karışır yaprak , dalgalı ve kıvrık olur. Bitk i lerde eımerle1me (necrose ) , dokuların ölm esiyle ölü hücr elerin depo edi l mesin den , ıiyahla1ma ( melanose) ise don enfeksiyon hastal ı k l arı, yaralar, zehirleome v. b. se­ beplerle dokularda siyah renidi maddelerin toplanmasından ileri geli r. Siyahlaşma, bak la, patat es ve d iğer bitki lerde görülür (Lev. I, res. 2). Le/eel t r : Biıkileıin çeşitli organlarında yer yer goru­ len sınırlı değişik renk lerdir (lev. I, res. 3, 4, � ) . lekele­ rin başlıca sebepleri şunlardır: dolu, don, fizyoloj ik olay­ lar, sür tünme, güneş çarpması, asalakların ( bakteri, mantar v. b. ) etki l eri fena püskürtme iliçları , f abri ka duman ları, magnezyum, potasyum veya diğer bazı kimya maddelerinin noksanlığı. Fizyoloj ik sebeplerden i lerigelen leke ler ufak ve ko­ yu renk lıdir. Dolu lekeleri önce açık, sonra esmer olur. Püskürtme i laçları bitkinin dokusunu bozar. Lekeler en çok asalak mantar, sonra da bakteri ve böcek leı in zarar larından i l erigelir. 3. Bitki ve organitırın ölmeıi: Ö lüm, çoğu ren k de­ ğişimi ve solmadan son ra meyd ana gelir. H ücrelerin du­ varları buruşur, içlerindeki ma ddeler esmerleşir vey a boşa­ hı. Dokular, organlar veya bütün bitki vücudu, hayat ını kaybe­ der, organlar kurur, çürükler (lev. IV, res. 4) meydana gelir. Bitki ve organları öldüren sebeplerio başlıca lan şunlardır:

2

BİTKİ HASTALIKLARI

u ygun olmıyan ıklim ( hava ) olayları , bitkilerin beslenmesine uygun gelmiyen bazı toprak özellikleri, kuraklık, �iddeı l i sı­ caklar, bitk ilerde madde deği�imi bozukluğu, asalak man­ tar, bakteri , hayvan ve böcekleıin etki leri. Topraklar bol güneşten kurur veya ısı çok düşük olursa, yahut ağaçlar iyi besin alamezlarsa yapraklar kuruy u p dü�erler. Yaprak kurumasının başka bir sebebi de asalakların etkileridir. Çi­ çekler, meyvalar. kuraklıktan, böcek zarar larından,- madde de�işimi bozukluğu v. b. sebe p lerden dökül ürler. Kuruma­ lar bitk i veya organların ölmesinden i lerigelir. Bunun baş­ lıca sebebi asalaklada kurak lıktır. Soğuklar, zehirli gazlar, asalakların fazla etki leri de yaprak ları kurutur. Filiz uçla­ rının kuruması, böcek ve mantar salgınlarınd•n, kurakl•k­ tan soğuktan, bazan da yı ldırım ça rpmasından i lerigelir . Çürümelerin başlıca sebebi, asalak ve saprofiı mantarlar ve bakteriler, böcekler, uygun olmıyan ıklim �arıları dır. Dış şartlara ve sebeplerine göre, çürümeler, yaş cü ı ük lük ve kuru çürüklülc olarak ikiye •yrılır. Yaş çürük lükleri çok defa bakteriler, kuru çürüklük leri ise mantarlar ( L�v. IV; res. 2) yaparla r. Çüıümeler. yeni çimlenmiş filizler, fide, filiz ve gö v denin dip taraf ları, kökler, tomurcuklar, çiçek­ ler, yumrular, soğanlar v. b. gibi bi t ki lerin belirli organ­ larında meydana geli rler. •



4. Şekil de�i1iklik/eri : Bitkilerin normal dış fe kille­ rin den sürek li olarak aynlmasıdır. Bitkil er anormal olarak hızlı, fazla gelişir veya gelişmesi durarak biçimsiz şeki ller alır. Bitki h ücrelerinin aşırı derecede üremesi neticesi aıgın büyü meler, doku lara fazla su girmesinden, havanın çok nemli ol m asından i lerigelir. Bundan dolayı bitki ve organ­ Iann bazı kısımlan şişer, dal ve gövdelerin kabukları çat­ lar, bazan dallar kurur, kabuktaki mercimek hücr-eleri ( len­ ticelle) ve yapraklar şişerler.

Cüce veya bodur büyüme ( Nanisme ) : Aşırı büyü­ menin tersine olarak, bitkinin, tamamı veya organ lanndan birinin normalden fazla geri lemesidir. Bodur bitki, çiçek ve meyva verebılir. Bodur büyüme çoğu bes i n maddeleri nin noksanlığından i lerigelir. MeselA, çorak topraklarda yetişen hububat birka ç santimetre yük selir, küçük kalan başaklarından da pek az tane elde edi lir. Köre/me (dumura uğrama): Besleme ve yetişme şartlannın yttersizliği yü zünden bitkinin normal olarak serpilip geli�ememe si, kü�ük kalması ve ürün vermemesidir. Körelme. çoğu, besinleri asalakların almasından ve doku ıe�ekkülünün gerilemesinden i lerigelir. Mesela canavar­ otu ( orobanche) denilen çiçekli asalaklar, bakla köklerinde ya�ar, besinlerini alaıak onları boğar, körcimesine ve ürün­ süz kalmasına sebtbolur. Çok şiddetli pas ( kınacık) hasta­ lığına yakalanmış buğday taneleri de geli�emez. Bitki kanJerleri: Pek karışık hastalık belirtisidir. Kanser ; kök, gövde veya dalların dokularında don, yara, asalak mantaılar ( mesela Necıria ) , bakteriler veya elma pamuklu biıi ( Eriosoma lanigerum) gibi böceklerin etkisiyle meydana gelen kabartı ( tümör) veya 1işkinlıklerdir. Şekil­ leri çok defa belirli değildir. Kanser yaralarını kapatacak dokular süıekli olarak bozulduğundan kaoserli kısımlar kapanıp iyi olmaz ve dolaşımı da yapılmaz (lev. I, res. 6). Br tki urlari ( .:ecidium ) : Bitki lerin dokularında asa­ laklarıo meydana getiıdiği şekil değişiklikleıidir. Url an n diğer adları yumru, mazı veya gal'dir. Urların teşekkülü kısaca şöyle açıkla o ır : asalaklann bitkilerde yaptığı irkilme ( irritation ) dolayısiyle bitkilerin belirli hücreleri, dokuları veya organ ları aşırı derecede geli�ir, kalınlaşır, kısalır

veya uzar, bazan belirli doku ve organların gelişmesi durur veya ağulaşır. Gelişme anormal olur, bitki hücrelerinin fazla gelişmesi sebebi bir nazariyeye göre asalaklann salgı­ lanndao i lerigelir. Bu salınların geli ş meyi hızlandırdığı kabul ed i lmektedir. Urlar daha çok çiçekli bitkilerde olur. Meşe ağaç larındaki urların bileşiminde çok tanen bul u­ nur. Ur ile kanser arasındaki fark kesin değildir. Bazı kanserler ur sayılır. Ur yapan asalaklar bakteri, mantar, hayvan ve böceklerdir. Bakteri urlarına Bakteriocecidium, mantarların urlarına Mycoceci dium, hayvan ve böcek lerin yaptığı urlara Zoocecidium denir (lev. I, res. 7, 8). Urların kültür bitki lerine zararı çoktur, faydalan da vardır. Bun­ lar eskiden hekımlikte ve boya maddeleri imalinde kullanılmıştır. Urların bileşimindeki tanen maddesi tabak­ lıkta kullanılmaktadır. Zararlı urların baş lıca ları şunlardır : kök lerde Nemaıod ve bak t eri urları, zeytin dalı veremi, üzüm asması, yaprak ve köklerinde filokseıa urları, birçok bitki lerin yaprak , tomurcuk ve filizlerinde Erinoz ( Erio­ phyes) hastalıkları, mısır rasıığı, erik meyvalarında çanta veya bademcik hastalığı, bazı ağ a ç dallarıııın f azla sürgün vermesiyle meydana gelen cadıs ü p ü rgesi gibi. 5 . Yaralar : Bi ıki ve organ larında dış etkilerle mey­ dana gelir. Başlıca sebepleri şun lardır : insan, hayvan, böcek, don, dolu, yıldırım, asalakmantar ve bakteriler Yaral arın şekli, rengi sebeplerine göre özellikler gösterir. Bu bakım­ dan yara sebebini bulma kolaylaşır. Mesela, tav�an lar, bitki kabuklarını kemi rerek odun k ı smı üzerinde biıbi rine yakın ve uzun lamasına çizgiler açar lar. Sümüklü böc eklerin , salyan­ gozlarıo gezdiği ve kemirdiği yerlerde sümüğümsü parlak izler bulunur. Yaralar, böceklerin ağız tiplerine göre değişir. Çeki rge, kelebek tırtılları, kınkanadlı böcekler, bitki leri kemirir, püseron ( yaprak biti), süne gibi emici böctk­ ler de delerler. Kabuk böcekleri ağa � larda kabuk i le odun atasında yazr şeklinde galeriler açarlar. Nectria man­ tarları a�ı k kanser yaraları, karaleke ( benek ) hastalığı ya­ pan Veoıuria mantaı laıı arm u t dallarında uyuz ve sıraca yaparlar. Bakteriler köklerde kanser hastalığına sebebolur. Dolu yaraları ( lev. I, res. 9) k oyu renklidir, kenaı ları düzgün değ.ldir. Don yaraları ağaç kabuğunda uzunlamasına bulu­ nur, yı ldırımlar ağaç kabuğunu bozar ve düıensiz şeki lli yaralar açar. Bitki lerde yaralara karşr iyile�me reaksiyonu vardır. Bu bakımdan yaralar bir müddet sonra kallus ( iyi­ leşti ren pa ranşim dokusu ) tabakası veya zamklı maddeler yard·miyle kapaııır, iyi leşir, yara kapanmaısa kurur veya asalakların bulaşmasiyle çüı ümeğe başlar. 6. Akıntr/ar: Biıki lerde tüılü sebeplerden i lerigelen sulu, sümüklü sıvı lara akıoır veya salgı denir. Kesi lmi� yaralardan özsuyu akınıısı çıkar. Yaralan mış, budanmı� üzüm asmalanndan akan sı vılara her zaman raslanır . Bazı biıki lerin stomat ( gözene k ) h ücrelerinde , yaraların üzerinde nemli havalarda ve sabahleyin küçük su damlacıkları göı ü­ lür. Akınnlar ı n içinde bakteri, mantar veya ufak böcekler bulunursa, bunların etki leri d olayısiyl e akınıı sümüğümsü bir hal alır, rengi de beyaz, esmer veya kırmızımtırak olur. Bitkilerio yaprak , filiz ve diğer kısımlan üzerinde beslenen püseron , kabuklu bit ( Cochenille ) ve benzeri sokucu- emici böceklerin bitki leıdeo emdilderi özsulann bir kısmı, dışarı akarak bitkiler üzerine şekerli ( balımsı ) ince bir tabaka halinde yayılır, fazla ise yere damlar. Bu şekerli sıvılar, seyrek o larak su noksan lığından ve yüksek ı sıda madde değişimi bozukluğundan ilerigelir. Karıocalar, bu sıvılan istekle arayıp yerler ve bu maddelerden faydalanmak mak­ sadiyle püseronları gıcıklar ve düşman larından korurlar. . • •

BİTKİ HASTALIKLARI

3

2. Canıız h aJ i alı k ıebepleri ( Parazitten olmıyan has­ Karaballık ( Fumagine): Adı geçen ballı veya şeker­ li sıvılar üzerine, beslenmek ve ürernek amaciyl e üşüşen talıklar ) : Cansız ( abiotique) hastalık sebepleri iki kısma mantar, spor ve mıselleri, bitkilerin bu kısımlarını esmer, ayrılır : a ) Iklim ve atmosfer faktörleri , b ) Toprağın bit­ koyu yeşi l veya kara renkli ince bir tabaka halinde örter. kilere etkisi (öze l l ikleri ve bes i n maddeleri ) . Cansız has­ Biıki kurumlu bir i s gibi görünür. Bu duruma karaballık talık faktörleri veya fizvoloıik hastalıklar, B. H. nda önem­ denir. Karaba l l ı k l ı yaprak, filiz veya meyvaların solunumu­ li rol oynar, çünkü önce bi rkileri hasralandırır, zayıflorır na engel olur. Bundan dolayı karaballık sebeplerini gider­ veya öldürür, sonra zayıflamış bitki l ere asalaklar saldın r, onları kolayca öl dürürler. mek gerekir. a) Iklım flt atmoı/er faktörleri: Isı, nem. yağmur, Zamk d ıntıları ( Gummose) : Hücre zarının erime­ siyle meydana gelen sulu. esmerimsi veya kahverengi yapış­ sis, dolu, don, kura k l ı k rüzgar, ışık v. b. . E n önemlisi kan kovu sıvılardır. Zamk, çoğu , yaralardan sızar. Zayıf­ ısı ile n emdir. Genel o larak nemli v e yağmurlu geçen yıl­ lamış kaysı, şeftali, kiraz ve vişne ağaçlarının dal ve göv­ larda bakteri ve mantar hastalıkları, k urak yıllarda ise bö­ delerinde, yara olmadan da, 2amk akımıları görü lür. Bun­ cek zararları artar. lar, asalakların etkisiyle veya madde değişim bozukluğu IJt: Her bitkinin yaşamasına uygun ısı derecesi neıicesi de meydana gelir. vaıdır. Buna oprimal yüksek der eceye maksiaıum ( maxi­ Repne akıntm: Ç a m � illerin normal dokularında bul u mum ) , düşük dereceye minimum denir. I sı derecesi çok nan reçine kana llar ından dışarı akan sıvı laıdır. artar veva çok düşerse bitki zarar görür ; yükseldikçe solu­ Kı�dret helvau ( M anne) : Sıcak ve bazen muredi l num. terleme ( ıranspi rarion ) ve özüm leme ( assi m i lation ) memlekerleıde b i r k ı sım ağa�ların üzerinde yaraları n veya yükselir, ter leme ç o k arnnca solgunluk hastalığı başlar. böceklerin erkisiyl e mevdana gelen v e hava temasında sert­ Yazın ısı derecesi maksimumu aşarsa hücre prorcıplazması leşen şekerli a k ınrı lardır. Kudret helvası arasıra yurdumuzun pıhrılaşır, birki d e ö lür. Bu derece. tohumlar i çin + 52° C, bazı böl��:elerinde ��:örülür. Bu maddeyi insanlar da yer, diğer bitk i lerde bundan azdır Fazla sıcaklık dolayı�iyle hekimlıkre de kullanılır. yazın aita çiarda güneş ç a ı pması . filiz, körpe yaprak, 7. Baı ha ı talık be/irti.ri olan aıalaklar ( paraziı/er) : üzüm tanesi. biber, domates ve di�er stbzelerde k avrulma, Bunlar asıl hasra l ı k belırri leri ya perlar. Ü bi t ken ( Epiphite ) yanma, dal ve gövdelerde l ek e l er meydana gel ı r. Isı ler gerçek asa lak drğ ild i r toprakta yaşamaz. Türlü ağaç­ derecesi minimumdan aşağı düşerse soğu k zararlan lar n dal ve gövdeleri üzerinde, çoğu havası nemli ve yağ­ ortaya çıkar. Sıcak ı k l i m bitki lerinde, so�tuğun zararı, muru bol ıklimlerde bu lunur. Vücuılarınd• su depo ede­ ısı sıfırın üstünde i ken başlı yabilir ; tütün, salaralık ve fa­ bi lecek rerıibar vard ı r. Muıedi l memleketlerdeki üsbirken ler sulye bitki leri + 2 - + 4° C soğuktan bozularak solar, zira ağaç yosunlarıdır ; üzerinde yaş• dık ları ağaçlara bazan zarar kök le ı i bu derece'erde etkıden kalmıştır. Bazı orman bit­ verirler. Asalaklar bit k i lerde önemli zararlar yaparlar (b k . k i leri sıfı rdan çok düşük derecelere dayanabil ı r ler. Soğuk aşağıda Canlı hastal ık sebepleri ) . ve donlarda otsu birki ler odunumsu bitk i lerdtn. yapısın­ IL Hastalık sebepleri ( F.tiolog'e) : Hasralıklar tür l ü da bol su bulunan bitki ler de suyu az bulunanlardan daha görüş lere göre, bi r�ok gıup l aıa ayrılır. E n uyııun görülen çok zarar görürler. Hava ve toprakta ısı sıfırın alıma düşerse bitkilerde grup•ar şöyle sı r alanabil i r : ı. Iç hastal ı k sebepleri. 2. Cansız hasralık sebepleri ( parazitren olmıyan hasralıklar ) , 3. Canlı genel olarak don zararı başlar. Bı ı k i lerin donması karışık hastalık sebepleri ( parazitten olan hasra lıklar veya enfeksi­ bir olayd ı r ; soğuk yavaş yavaş fazlalaşı rsa hücre içindeki yon ha,ra lıkları ). 4. Vi rus hasta lık ları (Bun lardan iç has­ su lar dışarı çıkarak hücre-arası boşluk lara girer ve bura da talıklar ve cansız hasra lık stbtplerine f i zyoloj ik hasta l ı k l a r, buz ha l i n e geçt-r. Soğ u k birdenbire artarsa sular hücreni n can l ı hastalık •ebeplerine parazitren olan hastal ı k lar, cansız içinde i k en buz ol ur. Her i k i ha ld e d e birkinin donması hasta l ı k sebeplerine parazirten olmıyan hasralıklar da gereki r. Fakat hücre suyunun soğukran azalmasiyle hücre derler. Bazı yazariara göre virus hasta lıkları can lı hasta­ i çınde değişıniyen kimya olaylan meydana gelir veya buz l ı k lar grupuna girer ) . krista l leri hücre zarını yınarsa bitki ler donarak ölürler. ı . h haıtaltk ıebebleri (iç fa�törlerden i leri gelen Don m us bi rkileri yavaş yavaş sıcak yere getirmelidir ; bir­ hastalıkla r ) : Bazı bit k ilerin vücut yapı larında bulunan has­ denbi r e sıcağa gösrerili rse derhal ölürler. Don olayının talıkların baş lıca sebep leri şunlardır : bitki tür veya ırkları meydana gelmesi i çin soğuk mevsimlerde güneş battıktan arasında metezleme ( resalüp J veya mü tasyon ile hücre çe­ sonra mnın düşmesi gece havanın buluısuz ve sakın olma­ kirdek lerinde anormal gen'lerin meydana gelmesi; embıiyon sı l izım:lır. Böylece toprak fazla ısısını kaybeder ve üze­ hücrelerinde anormal plazma ( Plasma ) teşek külü: çekirdek­ rindeki hava taba k ası soğur. ısı da çok düşerek bitki­ lerde öldürücü ( lerhal) ııen' lerin bulunması ; bazı virus has­ ler gece yarısından sonra don mağa başlar. Toprağı örten talıkları ; hastalıklara karşı k a l ıtsal ı stıdat v. b . . Ana bitki­ kar tabakası, havadaki koyu sis ve dumanlar, dona engel den tohumlada bula şan asalak hasral ı k ları ve virus hastalık­ olur. Donların bitki lerde yaptığı zararların başlıcaları şun­ l arı iç ha,talıklardan d eği ldir. İç hastalıkların sebepleri üzerine incelemeler azdır lardır : Hububat yapraklarının uçları beyazlaşır. sonra ku­ Başlıca i ç hasra l ı k belirtileri : Embriyonun gelişmuin­ rur, meyva ağaçlarının çiçeklerinde yumurtalık ve ipçik ler de bozuk luklar ol ur, bazı sebeplerden tohumluklar çimle­ siyahlaşır ( çi çek tozlan [po Ilen] don !ara dayanık lıdır ) , filiz nemez, dış sebeplerio hi�bir ttkisi olmadan fideler, bazı hüc­ uçları ve bazen yapraklar k ur ur. Oduntaşmış bitki lerde ka­ relerle h ücre grupları ölürler. Bitki ler bodur kalır: zayıf­ buk yırrılır, don zırhı deni len uzunlamasına şeritler mey­ lama ve beyazlaşma görülür. sa11lık h•stalığt meydana gelir dana gelir, sonra kabuk parçatanır (Lev. I, res. 10, ı ı). ( bunun başka sebepleri de vardır ) , çiçekler vaktinden ön­ Patates yumruları i çinde yer yer siyahlıklar olur ve yum­ ce dökülür. Çifıleşme organ larında bozukluk o l ur. İç faktör­ rular çürürler. Don yüzünden bitki ler zayıflıyacağın dan lerden ilerigelen ha•talıklar b ulaşıc ı · değildir ve bunlarla birçok asalaklar bitkı lerin zararına olarak ürer donların savaırnak da imkansızdır. etk i siy le açılan yaralardan giren bakteri ve mantarlar bitki•

BİTKİ HASTALIKLARI

1

ı

8

9

/![

10

11

ı . Solgun l u k hastalığına tutulmuş bir hıyu bi tk i si , 2. japon beyaz i;piri yap raklarında a l a ca renk ( p a na� ü r ) has­ t a l ı ğı , 3. P a m uk yaprağında köşeli leke hastalığı (Pseudomonas malvacearum), 4. Çilek yaprağında beyaz lek e hastalığı ( Mycosphaerella f rag ariae ) , 5. Kereviz ya pra ğı n da ı�ke hastalığı ( S e p t o ri a apii ) , 6. El m a ağacı dal kanseri ( N ectria galligena ) , 7. Meşeterde çeşitli �ynipı böceği urlaıı ( Zoocecid'lerden ) , 8. Hıyar köklerinde Heterodera marioni s olu ca n ı urları (Zoocecid'lerden ) , 9. S öj ü t dallarında dolu yaıaları, 10. Akçuğaç gövdesinde don şeridi, 11. A rmu t dalı kabuğunda don p lakl arı .

l

BİTKİ HAST ALlKLARI leri hastalandırır. Üç mevsimde don olur : Birincisi sonba· harın erken don l arıdır. Bitkiler bu mevsimde kış uykusu başlamadan önce donlardan zarar görürler. Bu sırada kış­ lık sebzeler ve bazı ağaçlar donarlar. İkincisi kış donla­ rıdır. Ağaçlar kış uykusunda olduk larından zararı çok önemli sayılmaz. Fakat ısı çok düşerse bazı ağaç lar tarna­ miyle donar, buna şiddetli kış soğuklarında memleketimiz· de de raslanır. Kış donlarına karşı dayanıklı ağaç çeşi tleri yetişti rmelidir. Üçüncüsü ilkbaharın er ken donlan olup çok tehlikelidir. Buna daha çok Mart ortası veya son ların· dan Mayıs ortalarına kadar geçen zaman içinde raslanır. Çiçekler, ufak meyvalar, bazen bütün meyva ürünleri yok olur. Zarar erken çiçek açan meyva ağaçlarında daha çok görülür. İlkbahar donları zaman zaman yurdumuzun üzüm asmaları ve meyva ağaç larında çok zarar y?par. Don za­ rarlarından korunmak için alınacak tedbirler çoktur. Bun­ ların esası yapma sis meydana getirmek, serlerde bitkileri ısıtmak ve soğuk rüzgar lara karşı çit. duvar v. b. engeller kurmak, toprağı çapalamak, yabancı otları yok etmek, top­ rakta su bilançosunu düzeltmek, sonbabara doğru geç ve lüzumsuz sulamalardan vazgeçmek, fide yastı klarının üzerini kapatmak, don lara dayanıklı bitki çeşitlerini yetiş­ tirmek v. b N emltlik: Bitki lerin bünyesinde fazla miktarda su bulunur ( o/o 60 - 96). Bi tkiler suyu yağmurdan, hava nemin­ den , si sten, kardan , doludan ve topraktan sağlarlar. Suyun, nemin azlığı veya yokluğu yüzünden kuraklık zararı mey­ dana gelir. Bitkiler kuraklık ve fazla nemden hastalanırlar. Hava ısısı i le nemi arasında tersine orantı vardır ; hava sıcaklığı artınca nem azalır, nem artınca sıcaklık düşer. Her bitki çeşit ve türlerinin su ihtiyaçları da başka başka­ dır. Fazla nemli yı llarda bakteri ve mantar hastalıkları artar. Nemin azlığı ( kuraklık ) da bitkilere zarar verir. Nem fazla olunca terleme durur, mercimek hücreleri ( len­ ticelle) şişer ve bu yüzden bitki iyi hava alamaz. Fazla nemde dokular bozulup çatlıyabilir, içeri giren asalaklar, çürükçül(saprophite) mantarlar bitkiyi hastalandırır ve çürük­ çükler meydana gelir. Yurdumuzda pamuk kozası ve türlü meyva çürüklükleri, karaballık hastalığı, nemli yıllarda meydana çıkarlar. Fazla nemli ağır killi topraklarda, bitki, kökleri hava alamadığı için beslenemez, yaprakları sararır. Böyle topraklarda yetişen bitkilerde sarılık, kök çürüklüğü hastalıkları ( incir, üzüm asması, taşçekirdekli meyvalarda) meydana gelir. Kurakir/ı: Su noksanlığından i lerigelir. Memleketi­ mizde kuraklık, ısı faktörlerinden daha önemlidir, bazı yıllarda çok zararı olur. Sıcaklıkla birlikte meydana gelirse zararı daha büyü ktür. Kurak lık uzun sürerse bitki ler yeteri kadar su a lmaz, özümleme de olmaz, besin maddeleri erimez, bitkinin beslenmesinde aksaklıklar baş gösterir: yaprakları solar, buruşur, kurur. Yazın fazla kuraklıktan üzüm asma­ Iarının, bazı ağaçların yaprak ları dökülür, bazı bitkilerin filiz uçları kurur, çiçekleri, ufak meyvaları düşer, fidanlar kurur, ağaçlar zayıflar, meyvalar sertleşir, bitkiler bodur kalır. Hele hububatın çiçeklenme ve tane bağlama sırasında­ ki kuraklık çok teh likelidir; ürün azalır, kalitesi de düşük olur. Orta Anadolu hububatında kuraklık bazı yıllarda çok zararlı olur. Sebzeler de kuraklı ktan zayıflar, solar, kurur­ lar. Kuraklık y üzünden Thrips. kırmızı örümcek gibi bazı asalaklar da hızla üreyip yayılırlar. Kuraklığa karşı ıklime alışmış bitki ler yeti�tirmeli, toprağı sulamalı, kuru ziraat usulü (Dıy farming) tatbik etmeli, toprak ürünlerini sigor­ ta ettirmelidir. .



5

Yağmur, sis, dolu, kar, ışık, rüzgar, havadaki kimya maddeleri faktörlerinin de bi tki sağlığına ve hasta lıkianna etkıl eri vardır : Yağmur 11 e kar : Yağmurun azlığı veya çok luğu bit­ kilerin hastalanmalarına sebebolur. Sağanak h alindeki yağ­ murlar, seller, bitki lerin diplerindeki toprakl a rı aşın d ı rı r, kök lerini söker, eki li tarlalar ve sebze bahçeleri su a l t ı nda kalarak harabolur. Kar, genel olarak su kaynağı olduğu ve donları önlediği için ziraate fayda lıdı r. Ağaçlar üzerinde fazlaca toplanı rsa dallarını kııar ; silkeleyip bitki leri za rar­ dan kurtarmalıdır. Siı 11e riğ : Kurak zamanlarda bitk i lerin su i h t i yaç la rın ı giderdiğinden faydalı, fakat bazı asalak. man tar ve bakteri sporlarının çimlenmesine, üremesine yard ı m ettiğin­ den zararlıdı rlar. Bağlarda mildiyu , elma ve armutlarda kara leke ( Fusicladium) hastalığı yapan mantar l arın sporları sis, çiğ ve yağmur damlaları yardımı ile çimlenip ge li�irler. Dolu: Bitki lere çok zarar verir, ağaçların, sebzeleri n yapraklarını deler, yırtar, gövdelerinde yaralar açar, başak­ Iarın tepe kısmını bozup beyazlaşmasına sebebolur. Hubu­ bat saplarını yatırır ve kııar. Çi çekleri, ağaç da llarını bozar. Doludan zarar gören yerlere ü�üşen asalaklar, çürük­ çül ler, hastalık yaparlar. Dolu tütüne, pancara. bazı seb­ zelere, üzüm asması çiçek, filiz ve yaprakianna çok zarar verir. Bu zarariara kar�ı bitkileri, ürünleri sigorta ettirme­ I i dir. I1tk : Güneş ışığı her şeyden önce klorofi lli bitki le­ rin büyümesi için en lüzumlu faktör sayı lır. Işık fazla ve­ ya noksan olursa bitkilerde hastal ı k meydana gelir. Gölge­ de yetişrneğe alışmış bitkiler bol ışığa çıkarılınca k lorofi l maddesi ve özümleme azalır; bitki. san l ı k hastal ığına da yakalanabilir. Bol ışığa alışmış bitki de az ı�ı k gören yerde yetiştirilirse solgun luk hastalığı n a tutulur. Çok sık hububat, sebze ve ağaçlar, yeteri kadar ışıktan faydalana­ madıklan için, zayıf bünyeli , uzun boylu olurlar ve az ürün verirler. Sık bitkilerde bazı böcekler ( kabuk lu bitler gibi ) çok zarar ya par lar. Rüzgar: Kuvvetli esen rüzgarlar dalları kı rar. ya ra­ lar, bazen de bitkileri kökünden sökerler. Sam yeli denilen sıcak ve kuru rüzgirlar, yazın bitkileri n ( üzüm asma sı, sebze v. b. ) çiçeklerini, körpe yapraklarını kuruturlar. Rüz­ gar her zaman aynı İsti k ametten eserse ağaç gövdeleri ve dalları iğri büyür. Rüzgarların sürük lediği ince tozlar yap­ rak ve filiziere serpilerek onların solunumunu güç leştirir. Rüzgarların daha önemli zararları, hastalık verici sporları, yaprak bitlerini, thrips, kelebek, sivrisinek v. b. böcekleri etrafa, hatıi çok uzak yerlere yayıp bul aştırmalarıdır. Yı l­ dırım, bitkilerin kabuk ve odun kı sımlarını parçalar. Havadaki kimya maddeleri, büyük şehirlerde ve fab­ rikalar çevıesinde meydana gelen gazlar, du man lar, hava­ ya karışacak rüzgirla dağılır, bitki lere zarar verir. Başlıca­ ları kükürt dioksid (502 ), klor, amonyak. asid klorhidrik gazları, katran ve asfalt buğularıdır. En tehlikelisi yaprak­ larda leke yapan kükürt dioksid gazıdıı. Bitki korumada kullanılan püskürtme i laçlar da, iyi hazırlanmaz, zamanında kullanılmaz veya çok k oyu olursa, bitki leri yakarlar ( Lev. Il, res.ı ) . Çok koyu bordo ( Bordeaux ) bulamacı, şeftali yaprakların ı, tohum i l açlamada kullanılan göztaşı eriyiği, k oyu olursa, tohumları yakar, günün en sı­ cak saatlerinde bağlara serpi len toz kükürtler zarar yapar. Bazı savaş i laçları da yen i çimlenmiş bitkileri bozar veya bazı bitkilerin büyümesini geciktirir. b ) Toprağın bilkilere etlıiıi: Toprağın bitki lere etki

6

BİTKİ HASTALIKLARI

yapan faktörleri şunlardır : fizik ve kimya bakımından kiler asid veya hafif asid reaksiyonlu toprakları, �eker bünye ve özell i k leri , bilhassa besin maddeleri azlıjı ve pancarı, buğd ay, arpa, yonca, darı ve bazı d iğer bitkiler çokl uğu. toprak reaksiyonu ( P. H. derecesi l v. b. alkalik reaksiyonlu toprakları severler. Fakat her bitki türü Toprarın fızik bünyesinin bıtkılere etkiJi : Topr a ğın veya çeşidinin geli5me�ine uygun toprak reaksiyonları baş­ fizik bünyesi , yan i ısı, su hava kapasitesi, bitk i lere tesir ka ba)kadır Alkalik toprakları sevtn bitki ler asid reaksi­ eden önemli fak törlerdir. Kumsal topraklar su tutm a dığın ­ yonlu toprak larda hastalıf(a yaka lanırlar . Yük sek alkalik re­ dan bitki ler kuraktan çok zarar E!Örür. Ajır killi toprak­ aksiyonlu r op ı aklar da bitkılerin sağlığı için iyi değildir. Toprak reaksi yonları bazı asalakların gel i ş mesi için uygun ve larda i se, tersine olarak, fazla su tuttukb·rında n hava az dır, bu bakımdan havasız geli ş en bak teriler mantarlar dolayı siyle bitkiler için zara r lıdı r. Mesela, i ps i ler ( Nematodes) çok ü rerler. Havasızlıktan b ıı kiler de bojulma ve kök çÜ· hafif asi d rea k siyonlu toprak ları sever ve böyle topraklarda rüklüğü hastalıkları meydana gelir. Taban suyu yüksek ise yetişen bitkilere zarar ver ı r. lahan a ve diğer haç l ı lar ( Cru­ bitk i ler kökleri derinlere gidemed iği iç i n , kuru ve sıcak cifera ) köklerinde ur yapan Plaımodıophora braJJicae 1ylarda çok zarar görür Toprakta fazla su bulunduğu za. man ta n asi d reaksi y onlu topraklarda bunun teı sine o larak man bırki lerde sarılık hastalığı, köklerde çaılama, toprak b ı rçok fideleri öldüren Pyrhiu m de baryanum manta n da üstü kısımlarında zamk hastalığı meydana çı kar. Toprakta a lkalık reak siyonl u toprak larda üriyerek çok zarar yaparlar. 3. Canlı haııalık sebepleri : Buna paı azitli ( asalak­ su az ise otsu bitkder solar, meyvalar gelişeme z, hububa­ veva enfek>iyon l u hast a lık iH da tın başakları beyazlaşır ve tane bağlamaz, bazı ağaçların lardan i lerigelen ) filiz uç ları kurur ve diğer çeş idi hastalık lar. zayıflamalar baş­ deı ler . Hastalı k etmen lerinin çoğu can lılardır. Asalağın, gösterir. Topraga çok deri n diki lmiş fi danla rın gövde kıs­ üze r i nde yaşadığı bitkiye konukçu denir. Asalak, bıtki mı, ağaçların kökleri ve t o p rakta kalan gövdeleri çürür. üzerinde yaşıyorsa dış asalak, içinde yaşıyorsa iç asalakıır. derince dikilmiş turunçgil ağacı ya p rakl a rı n da ayrıca damar Sağlam k onukçul.ırda yaş ı yan asalakldea gerçek veva sardığı meydana gelir. Bitki sağlığı bakımından toprağın ası l a sal a k , zayıflamış konukçulaıds yaşıyaniara tali fiz ı k bünyesinde kireç, bazı t op raklarda da humuslu mad· veya fa k ü lıaıif Psalak derler. Bunların i çinde k onukçu deler bulunma l ı d ı r. bitkilere çok zarar verenleri ası l asalak lardır Ya ra­ Toprağın kimya bünyesinin bilkilere etkisi: Bitkiyi lardan konukçu bitkiye giren itre yara asalağ ı , besin lerinin beslemeğe yarıyan ki mya maddeleri bunların bi leşikleıi, bi r kısm ı n ı üzerinde yaşadığı konukçudan alaniata yarı azl ı ğı veya çok luğu i le toprağın reaksiyonu, kimya bünye­ a salak ( ö kseotu gıbi ) den i r. A sa lakl a r bir konu k � u tür sini meydana getirir Bitkı lerin topraktan bestenrnek için veya bun u n ırkı üzer i nde y9şıyoı sa monofai ( Mon ophage ) , aldıjı maddeler, azot, fostor, potas. demir, kireç. magnez­ bırkaç tür üzer i n � e yaşıvarsa polifaj ( Polvphage) dır. yum ve kükürt. pek az olarak da başka m addelerdir : bu Savaş bakı mından bu nokta önemlı dir. Polifaj bir a salağın maddelerin en önemli leri azot, fosfor ve potasıır. Bunlar bütün ko n ukçula r ını arayıp tanı mak lizımdır. Asalalclarııı noksan olursa toprağa gübre halinde verilir. Bun lardan ı ı k lara ayrı lması hali, bun lara davanık l ı bitki çeşitleri yetiş­ biı inin az l ığı, yokluğu veya fazlalığı bitki y i hasta edebi lir ti.mek bakımı n da n çok önemlıdir. zira bir yerde herhang i Ü rün m ı k ıarı topraktaki en n besin maddesi miktarına bir asal ağı n zararına dayanıklı bir bitki çeşidi, başka bir bağlıdır ( zi raatte minimum k anunu ) . T o p rakta azot bileşik­ yerde bu a s a l aktan meydana gelen ırk la ra dayanıklı olmı­ leri az ise bitki küçük kalır, yaprakları s.rarır, solar, ürün yabılir Bunu dayanıklı bitki çrş;tleri yetiştirmede göz önun­ verrrez: çok ise bitki fazla Q;elişeceğinden yaprak ve fi lizle­ de tutma lıdır. Bitki a � alak ları n ın da asalaklar ı vardır. ri artar. Lakin çiçek leri, meyvaları ve kurak l ığa dayanıklı lığı Buna hyperparaıiıe denir Bitkil .. rde hasta lık yapan asalak­ azalır. Ki reç az ise kökler hastatanır; fazla ise bağ ve mey­ lar veya canlı hasta lık sebepleri dört kısma ayrılır: a) va ağa d arınd a sarı lık hastalığı olur. Potas bileşikleri az ise Bakteri hasıa lıkları, b) Mantar hasralık lan, c ) Yüksek bitki nin bünyesi gevşek kalı r ; d ma dayanma k a b i l i yeıi aza­ asalak bitkiler . d) Hayvan asalak lar . lır; hububat pas ( kınacık ) hastalığı na yakalan ı r. Yıne potas a ) Bakteri hastalıkları : Bitki lerde ha�talık yapan bak­ noksanlığı yüzünden bazı b i tk i lerde yaprak kıvrılması, teri türleri. bölüngen mantarlar = bakteriler ( Schizomyce­ yaprak lekeleri meydana gelir ( L ev. I I, res. 5) veya bitki­ tes ) sınıfından ( b. bk. ) Puudomonaı c ins i ne bağl ıd ırlar. ler iyi gelişemezler. D em i r ve m ag nezyum az ise, kloro­ Bakterilerin birkılerde yaptığı hasralık be lirtileri, çüı üklükler, fil teşekkü l edemi yeceğinden, bitki, sarı l ı k hastalığına lekeler, u ı lar, kanser, solgunluk hastalı k l arı v. b. dir. Bak­ yakalanır. Fosfor bi leşikleri az ise hücreler l e dokular ve teri ler bi t kilere ya ğm u r, r üzgar, böcek salyangoz , hastalıklı çiçek lerle meyvalar gelişemez. ürün miktarı çok azalır. bitki ve fidan lar veya toprak vasııasi y l e bulaşırlar. Bakteri­ Çinko bileşikleri az ise turunç g ı l yaprak larında lekeli ler bitki lerin vücuduna gözene klerden, kovucu klardan, y a­ kloroz, bor az ise şeker pancarlarında öz ve kuru ç ürüklük ralardan ve ba şka ye rlerden girer ler. Ba k ter il e r 50 den hastalığı meydana gelir ( Lev. IV, res. 2). Bu has t alık fazla bitki türünde hasralık ( bacıeriose) yaparlar. 1939 da Alpulluda öneml i zarar yapmı ştır. Toprakta besin Yurdumuzda önemli bitki bakteri türleri ve hastalık­ maddeleri çok fazla ite top rak suyunun kesafeti azalır. Böyle ları ş un lardır : Pıeudo monaı tume{aciens : Meyva, fidan ve ağaç ları, topraklarda pamuk, şeker pancarı, kereviz, ı sp anak gibi köklerinde emme kuv v eti fazla bitkiler gelişir. Toprakta sebze. şeker pancarı ve d iğer bazı bitkilerin kök lerinde soda maddesi fazla ise bitkiler gelişemez ve çok zarar ( Lev. ll. res. 4). üzüm asması ııövdesinde ka n ser hastalığı ; görür. P. malvacearum : pamuklarda köşeli yaprak leke hastalığı ; Bitlu/erin yelilmesinde toprak reakıiyonu ( Topr a ğın P. ıavaıtanoi: zeytin dallarında verem. P. tabaci: tütün P. H. d e rec es i ) : B i l i n diğ i Üzere P. H 7 ise top r ak reaksi· y ap ra kla rı n da vahşi ateş denilen h a st a lığı yaparlar (Lev. ll, yonu nötr, 7 den fa z l a ise alkalik, 7 den az ise asid karak­ re s . 2). Bunlardan ba�ka fa s ulya , su sam yapraklarında, ter l ı dir. Nötr reaksiyonlu topraklar birçok bitkilerin geli�­ patates yumıu ve saplannda hastalık yapan türler de var­ mesine elverişlidir. Bazı bitkiler asid, bazılar ı alkalik r eak­ dır. Genel s avaş metodlan: Bakteriler b itk i dokusu içinsiy onlu topraklan isterler. Patates, çay, çavdar ve bazı bit-

BITKI HASTALIKLARI

l

II

3

2

...----�-

--- ·--�-

-

·- -

li

l

!1 " ı·

ı: ı'

1

i

� ı i

8

l

9

ı. Elma yaprakları üstünde bakırlı ilaçların yaptığı püskürtme zararları, 2. Tütün yapraklarında vahşi a ttş hastalı· ğın ın belirtisi ( Pstudomonas tabaci ) , 3 . Üzüm asmasında anuaknoz hastalığının tane, yaprak ve çubukta belirtisi, etmeni ( G!tosporium ampelopbagum ) , 4. E lma fidan larında kök kanseri veya uru etmeni ( Pseudomonas tumefa­ cien s ) , ' · Tütün yaprağında potas noksanlığı belirtisi, 6. Dallarında cadı süpürgesi (Taphrina cerasi ) bulunan bir kiraz ağacı, 7. E lma yaprağında kara leke veya benek hastalığı belirtisi, etmeni ( Venturia inaequali s ) , 8 . El­ ma meyvasında kara leke veya benek hastalığı belirtisi (Venturia inaequalis) , 9. Armut meyvasında kara leke veya benek hastalığı belirtisi ( Venturia inatqualis) .

ı

8

BİTKİ HASTALIKLARI

de yaşadıklarından doğrudan doğruya savaş yapılamaz Ko­ ruyucu çare olarak tohumluk ve toprak dezenfeksiyonu, sisırmatİk birki nöbetleşmesi, hastalıklı bitki ve organların ı n yok edı lmesi, bakteri hastalı klarını bulastıran b ö cekler l e sa· vaş ve şiddetli bitki kara minası gibi tedbirlere başvurulur. b ) Mantar ha ı talı kları : Bakteriler d ı ş ı n d a birki asalak­ larının en çoğu mantarlar şubesine girer. Bakteri lerle c;içekli asalak bitkiler. sayıca daha azdır. Mantarlar bes)f'nip ge­ lişmek için emici organların ı ( Haustorium ) konukçu bir kilerin hücreleri içine veya hücreleri aras ı na sokarlar . Bunların önemli türleri ve yaptıkları hastalıklar şun­ lardı r : Aktinomiçet ( b. b k. ; Actinomyceres) sı n ıfında n Acti­ nomyces a/ha : Şeker pancarın d a kel ve uyuz hastalığı ya­ par. Yumrunu n üst kısmında kabuk sertleşir , ı 936 da yeni­ den viliyet olmuştur. Bugün k ü B. in yüzölçümü 6 939 km 2 , nüfusu 88 4 2 2

( 1 950) dir. Merl< ez ilcesinden başka Ad ı lcevaz, Ahlat, H izan, Mutki. Tatvan ilceleri vardır. B merkez i lcesinin y ü zölçü­ mü ı 3 1 4 km 2 • nüfusu 3 0 970 ( 1 950) dir. Merkez buca­ ğından başka Çukur . Narlıdere, Simek, Şetek bucakları ile merk ez i lcesine bağl ı 90 köy vardır. BİTLİSI : bk. i DR İS- İ B İTLİSİ. BITOLJ : bk. MANASTIR. BITOLJ OVASI : bk. MAN AS TIR OY ASI. BİTOMA, kınkanad l ı ( Coleoprera) böceklerin koli · diide ( Colydiidae) familyası ndan bir cins. Vücutları küçük, uzun ve yassıdır. Ağaçların kabuk ları altında yaşar Bun­ lardan B. erenata Avrupada bulunur. Scolytus cinsin den çeşitli böcek lerin lar­ valarını yer.

BİTON ( M. Ö. l l l . yüzyı l ) , Yu­ nan matematikçisi ve yazarı. Pergamon ( Bergama) kıralı 1. �veya �ll. Attalos'a ithaf ettiği Kataı keuai p olemikön orga­ nön kai katapeltön (Savaş makineleri Bİ TOMA i le mancınıklann yapısı ) adlı eserinden yalnız bazı kısımların hulisası bize kadar gelmiştir.

BiTON İLE KLEOBİS - BITTEL, Kurt •

BITON lLE KLEOBIS, Yunan mitoloj isinde geçen Argoslu iki kardeş. Hera'nın bir rahı besi olan Gydı ppe'· nin oğullarıdır. İki kardeş Argos'ta Hera bayramının kut· landığı sıcak bir günde, öküzleri olmadığı için kendilerini arabaya koşarak, annelerini tozlu topraklı yollardan 45 stadion mesafedeki Hera tapınağına göıürmü�lcr. Orada ibadete gelen Argos'lu erkek ler bu iki gencin gücünü, k a­ dınlar da böyle iki oğulu doğuran bahtiyar anayı övmü�­ ler. Bu ünden pek duygulanan ana oğul ları için bir ölüm­ lüye verilebilecek en büyük saadet i tanrıdan di !emiş. Dua­ lar bitip kurbanlar · kesildikten son ra i k i gen ç ıapın aha uyuyakalmışlar, bir daha da hiç uyanmamışlar. Böylece ölümün en büyük bahriyarlık olduğunu anlıyan Argos'lu­ lar bu iki gencin heykclini yapurarak Delphoi tapınağına sunmuşlar.

Arkeoloji ı Argoslu sanaıkAr Polymedes'in VI. yüz­ yıl başlarında Paros merrnerinden yaptığı Biton ve l< leobis heyk elleri. Yunan sanatında büyük mermer heykelci liğinin ilk örn ekleridir. 1 89�· 94 Delphoi kazısın da ele,ıı e çip bugün Delphoi müzesinde bu lunan bu ikizlerin heykelleri , gerek Yunan büyük plastik sanatının en eski örnek leri nden ol ması, gerekse Mısır sanatının Yunan sanauna olan büyü k tesirlerini göstermesi bakımından, sanat tarihinde önemli bir yer almaktadır. Bu iki heykelden sağlam vaziyeıte ola­ nı Menfis'li Mikerinos heykeli ile kaışı la�ıırrlırsa, arada ki uzun zaman farkına rağmen . her ikisjnin hareket bakımın­ dan birbirine çok benıedı kleri derha l fark edi lir. Bir aya­ ğın ileri atı lışı, kapalı parmaklarla kalçalara yapışık duran eller, vücuda bir üçgen manzarasını veren geniş omuzlara rağmen ince uzun olan şematik, fakat atietik gövde her iki heykelde de aynıdır. zi kıyısınd � n 7 km içeride bir şehir. Nüfusu 34.400 ( 1 948) dür. Burası eski çağda Yunanlı ların b i r yerleşme mahal l i i d i . B. , geniş v e verimli b i r ziraat bölgesinin merkezidir. Bağcılık ve zeytincilik önemli yer tutar.

B ITONTO, İtalyanın güney bölümünde, Adria deni­

BITOT LE KELE R I , Fran s ı z hekimlerinden Pierre

Bitot ( 1 822- 1 888 ) nun adiyle anılan lekeler. B. L. , az ve eksi k gıda alanlarda, bi lhassa J\ vitamini noksan lığı dola­ yısiyle, xerosis denen konjon ktivanın kurumasından i leri gelen hastalıkta görülür. Daha çok göz yuvarlağı üzerinde­ ki konj onktivada görülen kü�ük üçgen ş k l inde, mat sedef rengine yakın renkte ve üzerinde sabun köpüğüne benziyen zerreler bulunan lekelerdir. B İTOTREFES ( Byth'otrephes ) , kabuk lular ( Crusta­ cea) ın yaprak ayaklılar ( Phyl l opoda ) takımının su p i releri ( Cladocera ) alt tak ımından, polifemide ( Polyr-hemidae) ta­ milyasından bir cins. Bythotrephes longtmanus, İskandinav­ ya, Avusturya ve İsviçre göllerinin derinlık lerinde y aşar. Gözleri büyük, birinci çift ek stremiteleri çok uzundur. Ka­ buk, vücudu ve ekstımiteleri önmez, yalınız kuluçka boşlu­ ğunu meydana getirir. Vücutlarının nihayetı nde 3 mm uzun­ luğunda bir dıken vardır. B ITPAZ ARI, Osmanlı devrinde ve şimdi Türkiyede kullanılmış eşyanın alınıp sauldığı belli yer. Anca k bÜ­ yük şehirlerde bulunan B ları daimi bir çarşı halindedir. Buralarda elbise. palto, ayakkabı ve hatta çamaşır gibi giyim eşyası. sanda lye, masa, soba gibi her çeşit ev eşyası, çeşitli aletlerle alet parçaları alınıp satı lır. H eı hangi bir kimse, pacaya ihtiyacı olunca gözden çıkardığı veya işine yararnıyan eşyasını B. na götürerek satar. Yenisini almaya

17

gücü yetmiyenler de burada, dükkin sahibinden veya şimdi koltukçu den i len seyyar satıcıdan, isıed ı ği kul lanılmış eş­ yayı ucuz fiyatla satın alı rlar. B. ndaki dükkin sah ı bi ve koltukçular, sa tacakları mal ları, daha çok sokak sokak do­ laşarak başta elbise olmak üzere, her tü ı lü k ullanılmış eşya satın alan eskiciler ( b. bk. ) den alırlar. B. ları . çaldık ları eşya ları el lerinden çıkarmak veya daha çok taşradan ge­ len lerin paralarını çalmak isıiyen hırsızların uğrak yeri sayıldığı için, polisı n sıkı kontrolu altında bulunma ktadır. Birçok tanınmış hı rsızlar, cinayet işliyenler, buralarda po· lisin eşyalar üzerinde bulduğu ipuçları ile yakalanmış­ l ardır. Osmanlı devrinde, Anadol u ve Rumelinin büyük şehirlerinde B. ları bulunmakta idi. Devlet, buralarda alışveriş edenlerden bel l i vergiler alırdı. XVI. ve XVI I. yüzyı llarda resmi y azılarda ve edebiyat dilinde bugün olduğu gibi B. deni ldiği ve yazı ldığı halde, son yüzyıl­ larda b:ıtpaıart olarak yazı lmış ve hatta bu şeki lde söy len­ rneğe baş lan mıştır. Buradaki bat sözünün kökü ve a n lamı kesin olarak bilinemiyor, Arapça olup «kesin», «son » an l amına geldiği, Osmanlı yazar larınca bit yerine kulla­ nıldığı san ı l maktadır. İstanbuldaki meşhur B . , Kapalıçarşının Bevazıt ca­ miine karşı olan tarafında bulunmaktadır. Pazarın giyi m eşyası satılan kısmı ise çarşının içindedir. Sandalye, masa, karyola ve çeşitli aletlerin sauldığı kısmı ise Kapalıçarşı i le Sahaflar çarşısı arasındadır.

BITRUCİ, ei-B . truci, Nureddin Ebu İshak ( X lll. yüzyı l ) , Endülüs astronomi bi lgini . İbn Tufey l ' i n öıZrenci­ sidir. A vrupal ı l arca Alpetraguis adı ile tanınır. Kitab'ül he­ yeti Latin ve İbrani dıl ierine tercüme edil miştir.

Bl TT AKUS ( B i ttacus ) , kınkanadlı ( Coleoptera ) bö­ ceklerin, panorpate ( Pa­ n orpatae ) takımının bit­ takoside ( Bitıacusidae ) fa­ milyasından bir cins. Bu cinsin bir türü olan Bi tta­ rus italirus ( lipularius ) Avrupada ya� ar. Ayakları s i vrisineğin ayak ları gibi i nce uzundur. Kanadları dar ve sarımsı dır. Boyu 26 m m dir. Başı gaga şeklin­ de uzamıştır. Uzun ö n ba­ cak lariyle bir saza asılır ve arka bacaklariyle aviarını yak a larlar. Şayet bir sinek, yakınından uçacak olursa, böyle bir anı bekliyen B. , derbal dikenli aıka haca­ ğı ile sineği yakalar, ve ağzına götürür. Gaga gibi uıamrş başını gözlerinin bizasma kadar sineğin içi­ n e sokar ve onu emer. Larva ları rutu':ıetli toprak­ larda yaşar. BİTT AKUS

BITTEL [ bft1/), Kurt ( doğ . 1 907 ), Alman arkeo­ loı; ve tari hçisi. Heidtn heim ( W ürttembe rg ) da doğmuştur. ı 9 1 0 da Maı burg üniversitesinde dok torasını yaptı ktan son­ r a , aynı yı lda, Fran kfuı t am Main'daki Roma-Germania arkeo loj i komisyonunda ilmi yardımcı olarak çalı�mış, 1 9 3 1 d e Anadoluda ark eoloj i kazılarına baş lamışıır. Alman Arke-

18

BITTEL, Kurt

-

BITUITUS

veya

BETULTUS, BETUITUS •

oloj i Enstitüsü ( Deutsches Archlı:olo ıı;isches Insritut) nün BITINER [ bftnlr] , Konrad ( doA. 1890 ) , Alman İstanbuldaki şubesini 1 9 37-1946 yılları arasında idare et­ filologu. Çekosl ovakyanın Nemecky Brod ( Alm Deutsch­ miştir. 1 907 de H. Wickler tarafından başlanmış olan Hi­ brod ) şehrinde doğmuştur. Germanistik ve İslivistik saha­ tit başşehri Hattuşaş ( Boğazköy ) kazılarını, B. 1 93 1 de larında ihıısasını yaptıktan sonra, 1930 da Prag Alman esaslıca ele alarak, 1 939 yılına kadar verimli bir şekilde üniversitesi tedris heyetine katılmış; aynı zamanda Gtrma­ devam ettirmiştir. Bilhassa Büyük Kale üzerinde teksif noslavi(a adlı dergiyi kurarak, Alman-İsliv kültür münase­ edi len çalışmalardan çok kıymetli eşya, malzeme ve bi lgi betleri sahasındaki araştırmalarına devam etmiştir. Başlıca elde edi lmiştir. İkinci Dünya Harbinde kesilen bu çalışma­ eserleri şun İ ardır : Gtuhühte des Volksuhauspiels ııon lardan sonra, B. 1 946 da Tübingen üniversitesinde profe­ Doktor Faust (D. F. halk sahne oyununun tarihi ) ( 1922], sörlüğe tayin edilmiş, 19H de İstanbul Üniversitesi Edebi­ Die FauJ tsage im russiuhen Schrifttum ( Rus edebiyatında yat Fakültesi eski Önasya tarihi ordinaryüs profeaörlüğüne Faust efsanesi ) [ 1 92 5 ] , ]. D. Herders Geuhühtsphiloso­ çağırılmış, 1 9 5 2 yılı yazında Boğazköy kazılarını yine ele p!Jie und die Slawen (]. D. H. in tarih felsefesi ·.,e İ sliv­ almıştır. Aynı zamanda Tarihöncesi arkeologu da olan B., 193 1 lar ) [ 1 929], Slavi(a bti G. W. Leibni: (G. W. L. te İs­ de Ankara gazhanesinin batısında bulunan bir taşocağından, liv unsurları ) [ 1930]. paleolitik çağa ait, mavimsi çakmaktaşından aletler meyda­ BITTNER [b ftnlr ] , MaximiHan ( 1 869 - 1 9 1 8 ) , na çıkararak Anadolunun tarihöncesi tarihine değerli bir yar­ Avusturyalı dilci v e müsteşrik. Viyan ada doğmuş, aym dımda bulunmuştur. Türkiye maarifi ve Alman Doğu Cemi­ şehirde ölmüştür. Viyana üniversitesinde yetişcikten sonra yeti ( Deutsche Orientgesellschaft)ile işbirliği, ve 1 948 yılına bu üniversitenin öğretim kuruluna katılmış ve birkaç yıl kadar Ankara üniversitesinde Hititoloji profesörü olan H. içinde Doğu dilleri ordinaryus profesörlüğüne yükselmiştir. G. Güıerbock'la da elbirliği yapan B. ın başlıca eserleri Aynı zamanda, Viyana Kon so losluk Akademisi ( Konsular ­ şunlardır : Die K e/ten in Würtlemberg ( W. de Keltler) Akademie) nde Türkçe, Farsça ve Arapça okutmuştur. Vi[ 1 934], Priihistoris(he Foruhung in Kleinasien (Anadolu­ . yana İ limler Akademisi üyelerin dendi. Başlıca çalışması, da prehistorik araştırma ) [İstanbul 1 9 3 4 ] , Die Felsbilder bizde Himyeri denilen Güney Arapça (Me'in ve Seba' ) nın ııon Yazılıkaya (Yazılıkayadaki resimler ) [ İst. 1934] Bo­ bugünkü kalıntıları üzerindedir. Bu sahada, Studie11 zur ğazköy, Neue Untersu(hungen der hethiıiuhen Haupwadı Laut- ımd Formenlehre der Mehri- Spra(he ( Mehrt dilinin ( B . , Hitit başşehrinde yeni araştırmalar) [H. G. Güter­ fonetiği ve g rameri üzerinde incelemeler) [5 kısım, Viya­ bock'la bi�likte, Berlin Akad. , 1 93 � ] . Boğ,ızköy, Die Klein­ na Akad., 1 9 1 0 - 1 9 U ] , Vorstudien z11r Grammalik und zum lunde der Grabımgen 1 906-1 9 1 2 ( B . , 1 906- 1 9 1 2 kazıla­ Wörterbu(he der Soqotri - Spra(he ( Sokotra dili grameri ve rından çıkan ufak buluntular ) [Leipzig 1 93 7 } , Die Rui­ sözlüğü üzerinde ihzari çalışmalar ) [Viyana Akad. , 1 914] , nen ııon Boğazköy (B. harabeleri ) [Leipzig 1937], Ergeb­ Studien zur Shkhauri - SpradJe ( Slpvri dili üzerinde ince­ nisse der Grabung von Demird-H üyük ( D . - H. kazılarının lemeler) [4 fasikül, Viyana Akad. , 1 9 1 5 - 19 1 7 ] adlı eser­ verimleri ) [H. Otto ile birlikte, Berlin 1939] . Yazılıkaya, leri vardır. Die hei/igen Bü(htr der ]ezide11 (Yezidi lerin .t1Hhitektur, Fe/sbilder, I nuhri/ten und Kleinfunde (Y. , mukaddes kitapları) [Viyana Akad. , 1 9 1 3 ] başlığı altında, mimari, kayadaki resimler, kitabeler ve ufak bulunıular) Yezidilerin, Arap alfabesinden mülhem ve Yezidi denilen [R. Neumann ve H. Otto ile birli kte, Leipzig 1 940] , gizli alfabe ile (örnek için bk. ALFABE, örnek ler levhası ) Kleinasiatiuhe Studien ( Anadolu etütleri ) [ İst. 1 942 ] . B. , ve Kürtçe - Arapça olarak yazılı din kitaptarım yayımla­ kısmen H. G. Güterbock'la birlikte, Boğazköy kazılarının mıştır (metin, tran skripsiyon, Alm. tercüme, notlar, gra­ ilk raporların ı 1 932- 1 9 3 9 yılları arasında «Mitteilunge n mer ve lıigatçe) . Türkoloj i sahasında, Der Einf/uss des der Deutschen Orienrgesellschaft• dergisinde yayımiarnıştır Arabiuhen und Persiuhen au/ das Türlı:iuhe ( Arapça ile (cilt 70-78 ) . Başka dergilerde de türlü yazıları vardır. Farsçanın, Türkçe üzerindeki tesiri ) [ V i yana Akad., 1 900] adlı eseri i l e tanınmıştır. BITTERFELD [bftir/elt], Almanyanın Halle bölü­ BITTOR'LAR ( Yun. Bittar es ) [ VI. yüzyıl], Bizans münde sanayi merkezi. 1 945 e kadar Prusyaya, 1 946 - 1952 tarihçisi Agathias'in eserinde geçen bir Hun kavmi (bk. L. yıllarında Sachsen-Anhalt'a bağlı idi. Nüfusu 2 5 000 ( 1948 ) . Dindorf : Historid Graui minores, II, Lipsiae 1 87 1 , s. B. , Mulde nehrinin aşağı bölümü kenarında, demiryolu 20 1 ) . B. ın, Jordanes'in eseri (Tb. Mommsen : ]ordanis kavşağındadır. Çevresinde linyit yataklan, şehirde kimya Romana el Geıüa, Berlin 1 882, s. 1 2 8 ) nde anılan Bittu­ sanayii, toprak eşya, makine fabrikaları vardır. gur'lar ( Lit. Bittugures) ile aym olduğu sanılmaktadır.

BITTNER [ bft n lr ] , Alexander ( 1 850-1902 ) , Avus­ turyalı j eolog. Friedland (Bohemya) da doğmuş, Viya­ nada ölmüştür. 1897 den itibaren Viyanada imparatorluk }eoloj i Kurumunun başj eologu olmuştur. Alp dağları j eo­ loj isiyle paleontoloj i çalışmal arına değer verilmektedir. BITINER [ bftn lr ] , Juliuıı ( 1 874-1939 ) , Avus turyalı bestekar. Viyanada doğmuş, yine orada ölmüştür. Yargıç olarak çalışan ( 1920 ye kadar) ve ikinci bir meslek olarak musiki ile de uğraşan B. , koro parçaları, şarkı (chant) lar ve kendi tazdığı metinler üzerine halkça sevi len operalar bestelemiştir. Bunların en tanınmışları şunlardır : Der Mıui­ kant ( Musi kici ) [ 1 9 1 0 ] , Der Bergsee ( Dağ gölü) [ 1 9 1 1 ] , Das hölliuh Gold ( Cehennemden gelen altı n ) [ 19 1 6 ] , Das Rosengartlein ( Gül bahçeciği ) [ 1 9 2 3 v e 1928 ] , Mond­ na(ht (Mehtaplı gece) [ 1928] .

B İTTUGURLAR (Agathias'ta Bittores, Jordanes'te Bittugures ) , V. yüzyıl ortalarında adı geçen, Hun ve Bul­ gar Türk ( Ogur) unsurlarından meydana gelen bir kavim. Attila oğullarından DengiziJ:ıin idaresinde Karadenizin kuzeybatı kıyı bölgesinde yaşıyan bu kavim, 469 4a .Bizans­ lılar tarafından yenilecek dağılmıştır. Bk. DENGIZI.Jj. BITU ITUS veya BETULTUS, BETUITUS ( M. Ö. II. yüzyıl sonu ) , Arvernlerin kıralı, kıral Luerius'un oğlu ve halefi. Har be 200 000 savaşçı gönderebilecek kadar kuvvetli olduğu söylenir. Kırallığı, Strabo'na göre, Pirene­ lerden Ren'e ve Narbo'dan Atiantik kıyısına ka dar uzanı­ yordu . M. Ö. ı ı 2 de Allobrog - Roma harbinde Allobrog­ ları desteklemiş, fakat Roma konsülü Quinıus Fabius Ma­ ximul tarafından yeniJip esir edilerek Romaya gönderilmiş, sonra Roma civarında Alba Longa'ya sürülmüştüt'. Bundan sonra Arvern İmparatorluğu da&ılmıştır.

19

BITURIG'LER - BİORE BITURIGL'ER ( Lar. Btturiges) , Galliada Aquitania bölgesinde kalabalık bir Kelt kavmi. Ri vayere göre, M. Ö. 600 sıralarında B. in bir zümresi İtalyaya göç ederek Mila­ noyu kurmuştur. Başlıca iki kabilesi vardı : 1 ) Bituriges Cu bi . Liger ( Loire) kavsinin köşesinde oturmuşlardır. Baş­ şehirleri Avaricum ( şimdi Bourges) idi. 2 ) Bituriges Viviı­ ti. Aşağı Garumna ( Garonne) boyunca yaşıyan bu kabile­ nin başşehri Burdigala { şimdi Bordeaux ) idi. Madencilikle meşhur olan B. , M. Ö. 52 de Caesara yeni lerek Roma hikimiyeti altına girmiştir. Plini us'a göre B., liberi, yani bir dereceye kadar muhtar idiler. BİTURUS ( Byturu s ) , kınkanad lı ( Coleoptera) bö­ ceklerin bi turide ( Byturidae) familya­ sından bir cins. Bu cinsin bir türü olan Byt11rus aestiv11 s un vücudu 3 , 5 - 4 mm uzunluğunda olup üzeri sarı tüylerle ör­ tülüdür. Yaz aylarında çiçekler üstünde görülür. BİTÜM ( daha çok «bit llmler» şeklinde kullanılır ; Lat. bit11me11 ve ço­ julu bitlimina ; Batı dillerinde bitume, bit u men ; kelimenin aslı : pix tumens = ka ynı yan, fıkırdıyan zift ) , geniş anlamı­ yle, yerkabuğunu meydana getiren kül­ teler içinde tabii halde raslanan, terkiB i 1 u r u s binde daha ziyade karbon ve hidrojen bulunan yanıcı, esmer siyahımırak renkli, kan ( o:i:okerit, asfalt ) , sıvı ( petrol ) , gaz ( tabii gaz) halindeki madde. Bu maddenin kendisine mahsus kokusu vardır ve isli bir alevle yanar. B. , kumlar arasında, kalkerler ( B. lü kalker) ve · şistler (B. lü şist) içinde bu lunur. B. lü kalkerler, Filis­ tinde Lut gölü kıyılarında ve Halil'ür· Rahınan yakınında çoktur. Sirahımtrak renkte olan larına Araplar «Hacer-i Nebi Musa», Avrupalılar «Lut gölü taşı• adını verirler. Terkibinde o/o 25 kadar B. bulunan bu taş , yanabilir, bunun l a vazo gibi süs eşyası da yapılır. B . lü şi stler, bazan k i l sli, bazan da balçığı andıran bir özellikte olup içinde o/o 20 B. bulunabilir ( Türkiyede lımitin Bahçecik köyü yakınında, Bi lecik. Gevye çevrelerinde, Çekmece· leri n batısında bunlardan vardır) . Bu taşlar sürıme ile yahut kibrit alevinde koku çıkarır, damıtma (taktir) yolu ile de nafta benziyen bir çeşit yağ elde ol unur. Anadolunun bazı taraf larında köylülerin bu taş ları yakacak gibi kullandıkları olur. Bazı yerlerde derinlerden gelen sıcak sular, B. lü kütleler arasından ge çeı ken bir kısım B. ü eritip birlikte sürükler, yeryüzüne bir B. kaynağı halinde çıkar, bir gölün yahut denizin sularına karıştığı da olur. Bu halde suya dokunan B. katılaşarak suyun üstünde yüzer ( Lut gölü ve Hazar denizinde olduğu gibi ) . B . !erin çoğu organik menşeli olup, bir kısmı da anorganiktir ve püskürmelerle ilgilidir ( Lut gölü çöküntü alanının kenarlarında, Fransanın bazı yerlerinde B. , yer yer kırıklar arasından, Kaliforniya'nın eski Volkan krater­ leri ve gayzer çukurluklarından çıkar, lav gibi akar ) . B. ü n , aşağı yukarı M. Ö . ; 500 den b e r i bilindiği Sümer yapı larındaki arkeoloj i bulunıularından anlaşılmak­ tadır. Buralarda B. yapışı ı rıcı bir madde ( harç } olarak kullanılmışm. Babi l devrinde (M. Ö. 700 500) B. ün bazı çe,itleri, yüksek yapılada suyolu, kanal ve yol yapıl­ masında harç olarak kullanılmıştır. Yine Millrtan çok önce Yahudiler, Lut gölünün B. ve asfaltlarını çıkararak,

mumyalama işinde kullanılmak üzere, Mı sırir iara ve Suri­ yelilere satmışlardır. Yapıştırıcı ve çok p lastik bir madde oluşu dolayısiy le bugün de türlü sanayi kollarında ve yol yapımında, yapı larda kullanı lmaktadır. Masıix adı verilen madde içinde % 1 5 · 25 B. vardır, katran ( t� mizlenmiş Trinidad asfalu ile parafin yağının karıştırılmasından meydana gelen madde ) ve idi asfalt kalkerinden yapılır, yaya kaldırımları için asfalt olarak kullanılır. Ufaltılmış asfalt kalkerleri % 10 kadar B. i le birlilu � ezi lirse yol yapılmasında elverişli bir malzeme olur. Bk. PETROL, AS FALT, OZEKERIT, NAFT. Katı B. )erin karakteristik vasfı, erime ve karbon disülfürde geniş ölçüde çözülebi lmesidir. Pirobitümler, akraba olmakla beıaber, B. lerden farklıdı r. Bazı k atı maddeler grupu olan piroblei:in karakteristik vasfı erimez­ lik ve çözülmezlik olmakla beraber, ısı ile çözülürlük ve fizik vasıfları bakımından B. )ere benziyen maddeleri doğu­ rur, veya bunlara çevrilirler.

BİTVIRAN, Uıfa ilinin Siverek kazasının nahiyesine ba�lı köy. Nüfusu 536 ( 1950) dır.

Bucak

B ITZIUS [ bf!:!iuJ ] , Alberl ( 1 797 - 1 8 54 ) , İsviçreli romancı. Morat'da doğmuş, Emmen Kral'da ölmüştür. İ l1hiyat tahsil etmiştir. 1832 den ölünceye kadar yukarı Em­ men Hrol'de Lützelflüh köyünde papazlık etmiştir. İlk eseri Bauernspiegel ( Köylü aynası) 1837 de yayıml anmışıır. Bu kitapta B. , Jeremiae Gouhelf adı i le ( sonradan daha çok bu ıakma . adla tanınmıştır) kendi hayatını anlatır. Bu kiıapta Bern kantonunun, bilhassa Emmenthal'in canl ı bir tablosu çizilmiş, köy hayatı bütün sadeliği i l e, boşluğu ile, tabiate olan i lgisi ile anlatılmıştır. E n tanınmış romanı Oli der Knetht ( Hizmetkir Oli ) ( 1 84 1 } tir. 0/i der Path­ ler ( Müstecir Oli) ve Ge/d lltıd Geist ( Para ve ruh) [ 1 8 42} adlı eserleri de tanınmıştır. Bunlardan başka günün politika meselelerini anlatan ]ako bs, der Handw�tkgesel/e ( Kalfa ]. ) , Wanderungen durch die Schweiz ( İsviçrede dolaşmalar) ( 1847 } , Zeitgeist und Berner Geist ( Çağın ruhu ve Bern ruhu ) ( 1 8 52}, köylü ile çiftlik sahipleri arasındaki gec;imsizlikleri an latan Erlebnisse eines Schulden­ baurs ( Borçlanmış bir köylünün başından geçenler) [ 1 8 54] v e Kiithi die GroJJmutter ( Büyük anne K. ) [1 847] gibi romanları da vardır. B . , birçok küçük hikAye de yazmıştır. BIÜRE ( Fr. Biuret ; bi- = iki + llret ; uree = üre) toz halinde ürenin 1 5 0 - ı 60° ye kadar yavaş yavaş ısmi­ ması ile iki molekül üreden bir molekül amonyak ayrıla­ rak meydana gelen bir amid .

/ NH2

C = O

"-. NHz üre

--�

/N H1 .

) NH + NHs

C = O

amonyak

C = O

"-. N H 2

biuret

B., suda erir. Çözeltisi ku vv e tl i al ka lik onamda bakır II tuzlariyle koyu menekşe bir renk verir. Bu rengi veren madde, bakırın kompleks bir tuzudur. Buna B. reaksiyonu denir. B. reaksiyonunu ( alkalik ortamda CuSOo� ile menekşe renk) üreden başka molekülünde peptid bağı ( -CO-NH-) veya amid bakiyesi (-CO-NH 2 ) bulunan bileşikler de verir­ ler. B. reaksiyonunun yapılışı : bir deney tüpüne 2cc pro-

BİÜRE - BIXIO,

20

ı

Girolamo

Nino

L

R

Bilümlerin eıaı flaamaaı T

B

ü

M

E

--------� --------�-- - -- - � -- ----� -- -��------ ---a

fabii, madeni «mumlar»

T a b i i a sf

Parafi n esaslı

Ozokerit ( tasfiye olduk tan sonra «ceresine» adını alır )

Karı�ık

«Monta n mu mu» dan çıkarılır

Saf, katı B. den ba�la­ yıp çok miktarda kum, kil v. b. maddelerl e karışık B. lere k adar

A k a r

p e t r o l

A s f a l ı i t l e r

I t I a r

-� ----�---�==� -- ===--=- ==, 1 ======= 1 ======= 1 ======= 1 tuı b -

Gi l sonit

Parlak zift Grahamit

Asfalıik esaslı

1 ====== 1 ====== =-=-=��=-==-=====-== 1 ===-=== 1 Karakteristık v asıf : asfaltlardan daha yüksek bir erime nokta­ sının bulun ması

p

i

R

o

B

i

T

-- --- �- -- - �--- --- ----- �� - - � - - - - -- -

p i r o b i t

A s f a ı ı i k E Jaterit ----- -- ---- ----- ------ --- --

ü

M

A s f a ı t i k

L ---

E

o ı m ı y a n

R

p i r o b i t 1 er

Toprak kömürü ( turb ) -Linyit

Wurtzi liı

Biıümlü kömür

Albertit - --- - - - --------İmpsoniı

1

Antrasit kömürü

O i l shale Erimez ve çözülmez petrol türevleri

ıein çözeltisi üzerine, 1 cc sodyum hidroksid çözeltisi kona­ rak ortam alkali yapılır. Sonra % ı bakrr sülfat çözelıisin­ den damla damla ilave edilir. Her damlada tüp çalkalanır. Önce bir menekşe rengi meydana gelir. Bundan sonra renk yavaş yavaş maviye döner.

BİUS, kınkanadlı ( Coleoptera ) böceklerin , tenebrio­ nide ( fenebrionidae) familyasından bir cins. Kuzey yarım­ küresi nde bulunur. Vücutları küçüktür. Çürümüş ağaç ka­ bukları içinde yaşar. BIV A, Bl WA, lavta veya mandoline benziyen ve mızrapla çalınan telli bir Japon çalgısı. Sapın parmak ba­ sacak kıs nı beş bölüme ayrılmıştır. BIV A GÖLÜ (Japonca Bi va-ko, Biwa-Ko Omi de de­ nir ) , Hondo adasında Japonyanın en büyük gölü. Yiizölçü m ü 910 km2 , en derin yeri 100 m dir. Bu göl, bir kanal rüneli yoliyle Kiyoto'ya bağlan mıştır. Bİ VALVİA ( Lat. bi = iki, çift + 11alvo = kapı kana­ dı ) , karıılıklı kapanan iki kabuğundan dolayı midyelere ( Lamellibranchiata) verilen bir ad .

Erimez ve çözülmez, nebaıi madde türevleri

BIXIO [bfksio ] , Girolamo Nino ( 1 8 2 1 - 1873 ) , İralyan denizeisi ve generali. Jacques Ale:ıı andre B. nun kardeşidir. Cenova'da doğmuş, Açi n ( Sumatra ) de ölmüştür. Bağı msız bir ıabiatte olan B. yu, ailesi zorla kırallık donan­ masına sokmuştur ; Vl4 5 te de ticaret filosuna girmiş, 1 8 l7 de Cenova'da vatansever gençliğin şeflerindm biri ol­ muştur. Önce Venedıkte Piemonte ordusunda çalışmış, son­ ra Garibaldi 'nin Romada hazrrladığı kuvvetlere, 1 8 4 8 de mi lll harekete katılmış. Romada ağrrca yaralanmıştır (1849). Bundan sonra B., 1 0 yıl müddetle yeniden ticaret filosun­ da hizmet görmüştür. Fakat 1 8 59 da Avusturya ile harb başlayınca, Alp Avcıları tabur k omutanı olarak Garibald i'nin yanında yer almıştır. 1860 ta Sicilyada Mille seferine katıl­ mış ve Reızgio'nun alınmasında hizmeti görül m ü ş t ür . Vol­ turno savaşında gösterdiği tibiye yenilikleri tak dir edilmiş ve Garibaldi kendisine korgeneral rüıbesini vermiştir. B., 1866 savaşında da takdir edilmiş, 1 870 te Civi ta Vtcchia'­ yı almış ve Cadoma'nın Romayı almasına yardım etmiştir ( 20 Eyliı l ) . 13 Haziran 1 87 1 de senato üyesi tiyin edilen B. , i srirahatı istememiş, bir gemi donatarak Sunda adala­ rına gitmiştir. B. , Sumatıa ada s ı nda kolersdan 6lmüştür.

BIXIO, Jacques Alexandre BIXIO [biksip}, Jacquu Ale:ıı:andre ( 1 808- 1865 ) ,

BİYOFİZİK

-

21

şit elementar küçük organizmalara veri len ad ( Granula te­ orisi ) . Bu zaıa göre, hücre ( keza hücre çekirdeği ve sitop· lazma ) , bazı bakımlardan mikroorgani7malar gibi sayılan B. , koloni lerinden meydana gelen bir topluluktur. Bazı ıa­ biatçılar, bu elementar parçalar için Biyofor (b. bk ) , Bi­ yogen ( b. bk, ) , Plasdidul, Pangen, P l aso m gibi terimler de kullanmışlardır.

İtalyan menşeli Fransız bilgini v e politı ka adamı. Eski Apeıınin s f yaletinde. Chiavari'de doğmu ş . Pariste ölmüş­ tür. 1 8 3 0 yılına doğru Fransaya giderek, hekimlik dokto· rasını vermiş ve Temmuz ihtilaline katılmıştır. 1 8 3 1 de B u l oz ile birlikte «Revue des Deux Mondes» u kurmuş, La Maison rustique du XIX e siidei yayımlamış ve Bar· ral ile beraber «Journal d'agricu ltur e praıique et de j ardinage» ı k urarak l l yıl idare etmiştir ( 1 837- 1 84 8 ) . «Na tional• ı n reda ktörü olan B. , 1 8 4 8 ihti lili i l e sona eren reform savaşına katılmış ve Torino mahkemesine gönde­ rilmiştir. Doubs departmanı tarafından. önce kurucu, sonra da ıeşrii meclisiere mebus seçilmiştir. Hazira n gün lerinde Cavaignac"a yardım etmiş, bir kaç gün de Prince-Pı e sidenı'in vekili olmuş ( ; o 29 Ara l ı k · ı 84 8 ) , Thiers ile yaptığı şiddet li mücadele kendi sine büyük şöhret sağla· mıştır. Hükümet darbesinde tevkif edilen, fakat sınır dışına çıkardmıyan B., « L ibra irie agricole» u kurmuş, « C r edi ı mobi lier» nin başına ge� m iştir.

BİYOCOCRAFYA ( Biogeographie ; Yun. bioı = ha­ yat, ge = yer , toprak ; graphein = yazmak,

tasvir etmek ) , can lı varlı kların yeryü zündeki dağı lışını v e b u dağı lı�ın sebeplerini ara,tıran bilim dalı. Hayvan lar coğrafya sr, bit­ ki ler coğrafyası adlariyle anılan iki kola ayrı lır. Bir bakım­ dan B e şe ı i · coğrafya (b. bk. Anthropogeographie) da B. nın bir bölümüdür. B k. COGRAFY A.

BİYODİNAMIK ( Biodynamique ; Yun. bio ı = ha y at , dytıamis = ku vvet ) , organizmaların ak t if ve vital fenomen­

lerinden bahseden, yani bunların ya�ama faaliyeıleri s ı ra · sında gösterdikleri dinamik kabi liyeıleri ( enerjik değişme­ leri ) inceliyen bilim k olu. Biyostatik (b. b k . ) ın zıddıdır. Ayrıca bk. B İYOFJZ IK, B İYOKİ MYA.

BIYA ( T ürk. Biy = bey ) , Si biryada nehir. Altay dağlarının kuzeyindtki Teleısk ( Türk. Tölös ) g ölünden doğar ve Kurun ( = Kadın ) ırmağı ile birleşerek Biisk"in aşağısında Ob nehrini meydana getirir.

BhOELEMENTLER ( Bioel emenıs ) , can lının vücuı yapı sına iştirak eden kimyasal maddelere verilen ad. B. in en mü himleri : karbon, hidrojen, oksijen, azot, kükürt, fos­ for, k lor ve metallerden sodyum, potasyum, kalsiyum, magnezyum, demir, biyoloj ık katalizör erken olan iyor, fluor, bakır, manganez, çinko ve kobalttir.

BIY ABANAK, İ ran da , Horasan"ın güneybatısında vihalar grupu . Yollar kavşağında dır. Merkezi olan Hur ( K hur, Chur) 2 000 ( İranlı ve Arap) nüfusludur. BİYAKENlYUM ( Biachaenium ) , iki buğdaysı mey­ vanın ( akene) yanyana bulunması. Meseli yapışkanotu ( G alium aparine) nun meyvası.

B İYOFITUM ( Biophytum) , ek�iyoncagiller ( Oxali­ daceae) fami lyasından, Amerika, Asya, Afrikanın sıcak bölgelerinde 50 kadar türü yetişen bir bitki cin si. B. , bi­ leşik yapraklı oısu bir bitkidir. Akşam ol unca yapraklarını aşağı doğru sarkıtarak uvku durumuna ge ç er. Biophytum J enıiti11um türü, u y artıldığı zaman süratle, önce yaprakcık· larının birbiri yanına gelerek kapanması, sonra hepsinin aşağı doğru saı kması sebebiyle okullarda dmey bitkisi ola­ rak çok yeıişıirilir.

BİYALA ( bazı kaynaklarda Biala ) , Mısırda, Gabiye eyaletinde, El-Mansuranın 65 km kuzeybatısında bir şehir. Nüfusu 1 6 000 dir.

BlYEL ( B ielle) , manivdi sistemi, bir gidip-gelme hareketini, bir dönme hareketine çeviren mekanik tertip. Hareket naklinde çok kullanılan bu tertip, bütün pisıon lu makine 'l'e motorlarda ( buhar mak ine5i , patlamalı motor­ lar, pistonl u pompalar) bulunan mekanizmadır. Maki n enin BlYOFOR ( Biophore : Yun . bios = hayat, phorein = piston kolu, düz bir yatak ( G ) içinde ( glissi e r e ) bir gi- 'ıaşmak ) . Alman biyologu A. Weismann tarafından ortaya dip-gelme hareketi yapar. Bu piston koluna mafsallı ola- atılan bir biyoloj i terimi. Organizmanın can l ı bir k ii çük madde parçası ve teorik olarak, supra­ MANIVELA moleküler en küçük Vital birim. Bu ıe­ PISTON BASLICI MUSALLI BACLANTt cim R. Altmann'ın biob/ast, H. De V ri-

ı

"'

---

es'in pangen, ]. V. Wiesner'in p/aıome, ....... ,

"

\

\

1

- · -"T 1 1

ve M. Verworn'un biogen şeklinde ad landırdıkları teri mierin karşılığıdır. Bk. BİYOBLAST, B İ Y OGEN.

BlYOFlZlK ( Biophysique) , en geniş mAnada, fizik metodlarının biyolo­ // j iye tatbikini inceliyen bilim dalı. Fizik­ ten faydalanan bilim dalları arasında en B i y e I m a n i v e l l s i s t e m başta j enetik ve fiz y oloj i anılabilir . rak bağlanmış uzun çelik çubuk B. dir (bk. şeki l ) . B . in ı. Atom fiziğinde elde edi len ileelemeler j en (gene) öteki ucu yine mafsallı olarak maniveli denilen küçük bir ve kromozom ( chromosome) değşinim (mutation ) lerini çubuğa bağlıdır. Maniveli , serbest kalan ucu bir tekerleğin i daha derinliğine araştırmaya imkin vermiştir. İlk defa ola­ ( veya bir makine milinin ) merkezine gelecek şekilde b_ir ! rak H. ]. Mü l l er, 1927 de X ışınlarının, j en ve kromozom tekecleğe tutturulmuştur ; şöyle ki, B. in pistona bağlı ucu değşinimlerini meydana getirdiğini ke�federek «Işın j eneıi­ gidip geldik ç e manivell ve ona ıutturulmuş bulunan teker- ğiıt veya •Radyoj eneıik» (Radiogenetique) denilen ve henüz baş langıç halinde bulunan yeni bir bilim dalının meydan a lek ( veya makine mili ) bir dönme hareketi yapar. gelmesine yol açmıştır. BlYOBLAST ( Bioblası) , R. Alımann ( 1 890) a göre, X ışı n larından başka diğer kısa dalgalı ışınların da hücre içerisinde, canlılık belirti lerin in son bulduğu bir çe- ( r adyon u n a ve Y rşınları ve ültra - viyo)e ışınlan) j en ve /

1

22

BİYOFİZİK - BİYOGRAFYA

kromozom yapısını değiştirdiği anlaşılmıştır. X ışıoları i le elde edilen değşinimlerden hangi lerinin j en (kromozomun belirli bir lokusunda meydana gelen değişiklik ) , hangileri· nin kromozom değşinimleri ( kromozom üzerindeki j enlerin sırasının değişmesi : inversiyon, transfokasyon v. b. ) oldu­ ğunu anlamaya yarıyan j enetik metodlar bulunmuştur. X ışıoları i le Drosophilada meydana gelen değşinimlerin pek azı j ende, çoğu kromozomda görülür. Radyojenetik değşinimler meydana gelirken j ene, bir ışın mı, yoksa daha fazla ışın mı düşmelidir, sorusunu oı­ taya atmıştır. Bu tatbik edi len ışın miktarından ve meyda­ na gelen tesirden ( değşinim sayısından ) hesaplanı labilir. Yapılan incelemeler jen ve kromozom değşinimletinin bir tek isabetle açık lanabileceğini · göstermiştir. In versiyon ve trans· lokasyon gibi büyük kromozom değşinimlerini n birden fazla isabetle meydana geldiği görülmüştür. Fizik görüşüne göre, jen değşinimi büyük bir mole­ kül içinde bir i yenlaşma sayılabilir. İyonlaşma j en ya­ pısının değişmesi için lü z umlu enerj iyi sağlar. Bu bakımdan j enin büyük bir molekül yahut · küçük bir misel olduğu düşünülür. İki veya daha fazla ışın isabetine ihtiyaç göste­ ren büyük kromozom değşinimlerinin de, j en değşinimin­ den fark lı olmakla beraber, bir iyenlaşma neticesinde mey­ dana geldiği kabul edilmektedir. Kısa dalgalı ışınların tesiriyle olan değişiklik ler, deneyle laboratuvarda elde edil­ miştir. Tabiatta ve kendiliğinden meydana gelen değşinim­ ler, kozmik ı�ınlarla açıklanamaz. Bu ışınlar müşahede edi­ len değşinimlerin ancak 0 , 1 o/o kısmını açıklamağa yeter. Işın j enetiğinde görülen ilerlemeler, ışınların tesiriyle meydana gelen bazı basit olayları an lamaya yardım eder : virüslerin faaliyetinin durması ve bakteri lerin ölmesi gibi. Virüsler, büyük bir protein (nukleoprotein) molekülünden ibarettir ve bunlar j enlere benzetilir. Bakteri lerde ışınlara kaqı duygulu olan 1 000 kadar bölge vardır. Bu bölgeler­ den bir tanesine isabet kaydedilmesi ölümü, daha doğrusu bölünme kabiliyetinin kaybolmasını meydana getirebilir. Bu duygulu bölgelerin j en karakterinde o lduğu sanılmaktadır. 2. Fizik metodları, fizyoloj ide, tıpta geniş ölçüde kullanılmaktadır. Bir canlının organlarını, ödevlerini fizik bakımından araştırma, hayat olaylarının daha iyi kavranma­ sına imkan vermiştir. Bu alanda sinir ve kas fizyoloj i si en başta anı labilir. Gayet hassas ve doğru olan alıcı ve kayde­ dici aletlerin bulunması. bu alanda bir dönüm noktası ol­ mu�tur. Duygulu galvanomeıre ve modern termoiyoni k amplifikatörlerle, s i n i r v e kaslarda meydana gelen e n ufak bir enerj i değişmesi, bu, elektrik değişiklıği şeklinde ise, tes­ bit edi lebilir. Böylece sinir, beyin veya kalb faaliyeti üzerin­ de ( elektrokardiyogram ) bir teşhis yapı labi lir. Kısa dalgalı ışınlar da tedavide ( radyoterapi ) kullanı­ lır. Işınların hücrelere nasıl tesir eıtiği bütün safhaları ile bilinmemektedir. Bununla beraber bu tesir, emifen enerj iden meydana gelen ısıya, yahut ışınların hücre atomları üzerine iyonlaştıncı ( yukarda anı lan değşinimlerde olduğu gibi ) bir tesir yapınasiyle açıklanabilir. Bİ YOGEN ( 1\. l m. Biogen ) bazı biyologların ( M. Ver­ worn 1 8 9 � ) can lı plasmada bulunduğunu kabul ettikleri en k�çük can lı birey lere verdıkleri ad Bk. BİYOBLAST ve B I YOFOR .

BİYOGRAFYA ( Fr. Biographie ; Yun. bios = ha­ yat, graphein = yazmak ) , bir şahıs hayatının yazılı tarihi. B. , bir taraftan, tarihin ı rklar ve in san toplulukları ile değil de fertlerle uğraşan kısmı, öbür taraftan da edebi nevilerden biridir.

Genel olarak B . : B. kelimesi, terim olarak, XVII. yüzyıl öncesine kadar kullanılmış değildir. Kelimenin esası Yunanca unsurlardan meydan a gelmiş olduğu halde, Yu­ nanlıların klasik devrinde bu terkipte bir kelimeye rasla­ nuyoru�. Avrupada B. kelimesi ilk olarak John Dryden tarafından 1 68 3 te kullanılmış, 1 7 2 1 de de Fransızcada görünrneğe baş lamıştır. Adı epey yeni olmakla beraber, aslı ve esası çok eskidir. B. ile ilgili bulunan ve çok kere onun bir alt-bölü­ mü sayılan başlıca tür, olobiyogra{ya (b. bk. , autobiog­ raphie ) dır. Bunda yazar, bir başkasının hayatını değil, kendi hayatını tasvir eder. Kendi hayatını aniatma prensi· pine bağ lı olan şu tali türler de vardır : iliraflar ( confes· sion s ) , haliralar ( b_. bk., m�moires) , anı;lar ( r�miniscences) , günlülı halıralar ( j ourn al, İng. diary ) , v e bir şahsın ölü­ münden sonra yayımlanan mektuplar Oettres ) ı, umumiyede vesika olarak kullanılmak üzere, ilgili şahsın kendisine yazdırılan kısa Jer�ii,me·i hal ( Lat. curriculum vitae, Alm. Lebenslauf) de otobiyografya çeşidine bağlı bulunmaktadır.

Asıl B. , bir şahıs hayallnın bir başkası tarafından yapılan tasviridir. Bir şahsın hayatı türlü maksatlarla, türlü bakımlardan hikaye edilebilir : obj ektif tasvir, tahlil ve tefsir, tenkid, medih ( panegyrique) , müdafaa (apolo­ gie ) , mukayese, i h tısası veya devir ve zamanı içinde onu belirıme, v. b. B u tasvirde tutulan yol ve kullanılan üs­ liip, kuru vakayiııame - biyografya ( İng. chronicle bio· graphy ) dan romanla;Jmlmı; biyografya ( Fr. vi e romanc�e) ya kadar çeşitlenebilir (bu terimler, fil m biyogra/ya, psikogra/i v. b. için aşağıya bk. ) . Klasik 6 . , bun un orta· lamasıdır. Tarihi şahısları başlıca konu alan destan, ro­ man ve piyesler. obj ekti f B. nın değil, muhayyileye daya­ nan yaratıcı edebiyatın malı sayılır. Klasik B. nın ideal şekli de, bi r şahıs hayatının, onu iyi tanımış ve takibetmi� olan bir çağdaşı tarafından birinci elden yazılmış olanıdır ; bunun en tipik misali, XVIII. yüzyıl İngiliz ediplerinden Dr. Samuel Johnson'ın 21 yıllık arkadaşı ve hayranı James Beswell tarafından 28 yılda meydana getirilen Life of Samuel Johnson, LL. D. ( Dr. S. ]. ın hayatı ) [ 1 79 1 ] adlı meşhur eserdi r, k i B. sanatının şaheseri sayılır. B u gibi eserlerde görülen perspektif eksikliği, kaçınılmaz bir kusurdur ; değerlendirmede i sabetsizlik ler olabilir. Buna karşılık, bir şahsın, pnu doğrudan doğruya tanımamış biri tarafından yıllar, hatta yüzyıllar sonra meydana geti rilen B. sı perspektif bakı mından üstün, fakat birinci elden bilgi bakımından zayıf o lur. Bir şahsın B. sını yazmak için bazen güvenilir pek a.z malzeme bulunabilir ; o zaman gereken malzemeyi derleme işi ilmi ve filoloj ik bir araştırma şekli­ ni alır, netekim Sir Sidney Lee, Li/e of William Shakl­ spearl ( W. Sh. in hayatı ) { l 898] i yazabilmek için böyle bir a raştırma ve toplama yapmak mecburiyetinde ka lmıştır. B. için, ilgili şahsın mektuplarını da kullanmak, X I X. yüzyıl­ da bulunmuş bir usuldür ; ilk defa en iyi bir şekilde, XVI I I . yüzyıl İngiliz şairi Thomas Gray'ın biyografı Wm. Mason tarafından Life of Gray ( G. in hayatı ) [ 1 774] adlı eserde kullanılmıştır. •



Tek bir şahsın hayatını tasvir eden B. çeşidi olan ;ahır B. ıı ( biographie individuelle) nın daha birçok tali bölümleri vardır. Bir şahsın herhangi bir tarafını veya ha­ yatının herhangi bir safhasını ana çizgileriyle tasvir eden xısa B . lar çok kere porlre ( portrait ) , sima ( figure) . profil ( profi l ) , fıkra/ı B (biographie anecdotique) gibi adlar taşır, meseli Sainte-Beuve'ün Porlrails �onıemporains (Çağdaş portreler)

BİYOGRAFYA ( 1 846] i ile Ch. Diehl'in Figureı byı-antineı ( Bizanslı simalar) (2cilt 1 906· 1908] i ve J. I. Brusson'un Anato/e Fran&e en panlou/leı (Terlikli A. F. ) ( 1 9 24 ] ı gibL Birinin ölümünden az sonra, ana çizgi leriyle hayatını anlatan, daha ziyade meziyetle­ rini belirten ve ağıt havası i çinde yazılan kısa 8. lara nekroloji ( necrologie, ins. obituary ) denir. Bir sanatkarın veya i lim ada­ mının hayatını, onun tekniği ve ihtısasıoıo teferruatiyle birlik­ te anlatan telmik B. ( biographie technique ; mesela O. Jahn'ın W. A.. Mozart (4 ci lt, 1 8 56· 1 8 59] ı, M. Karasowski'nin Fr. Chopin ( 2 cilt, 1877] i ve A. F. G. A. Woltmann'ın Ho/bein ( 1 874] ı gibi ) çeşidi de vardır. Avr u pada, azizie­ rin hayatını anlatan B. çe�idine hajiyogr•/i (b. bk., hagi­ ographie) , Hıri stiyan şehitlerinin hayatını hikaye eden çeşi­ dine de martiro/oii ( martyrologie) adı veri lir ; bunların birden fazla şahsı ele alan çeşitleri umumiyede afla . ıan&­ lorum (azizlerin amelleri, mesela 1 65 3 te Bollandi nler tara­ fıodan yazılan eser ) ve a&la martyrum ( şehitlerin amelleri, m esela Th. Ruinart'ın 1 689 da yayımladığı eser ) başlıkla­ rını taşır. Ortaçağda umumiyede gesta (ameller, başarılar, Fr. geste) adı a ltında yayımlanan vakayiname ve tari h ki­ tapları da yer yer biyografık vasıf taşımaktadı rlar, meseli VI. yüzyıldaki Geıta Fran&orum ( Frankların amelleri ) da ve XII. yüzyıldaki Geıta Danorum ( Danimarkalıların amel­ leri ) da olduğu gibi. Biyo-bib/iyogra/ya ( bio-bi bliographie) bir yazara ait şahsi bir bibliyoırafya veya şahsi bibliyog­ rafyalar serisi dir ; bunun güzel bir örneğini M. Arnim'in lnt,nationa/e Persona/bibliographie 1 850·1 935 (Milletler­ arası şahsi bibliyografya, 1 8 5 0 1 93 5 ) ( 1 9 36 ] adlı eseri teş­ kil eder. Şahıs B. sı çeşitlerine karşılık, birçok şahısların B. ları­ nı veren genel B. ( biographie geaerale) vardır. Umumiyer­ le a lfabetik veya sistematik bir B. söz/iiğü ( dictionnaire biographique) şeklinde olan genel B., bütün zaman l ara ve milletiere ait şahısları içine aldığı zaman &ihan; iimul B. ( biographie universelle) , tek bir millete mah�us olduğu zaman milli B. ( biographie naıionale) , memleketin bir böl­ gesine sınırlandığı zaman bölge B. SI ( bi ographie regiona­ le) , belli bir sınıfı veya ihtısas kolunu ele aldığı zaman h u sus/ B. ( biographie speciale) , yalnız çağdaş kimseleri konu aldıjı zaman da çağda;lar B. sı ( biographie de con­ temporain s ) adını alır ; bu sonuncunun kısa şeklini, «kim kimdir ?& ( İng. who's who ) tipindeki B. kitapları ve reh­ berlerinde görürüz ; B. çeşitlerinden misaller için aşağıya bk. Şerere veya ensab şeklinde B. (geaealogie ) , başlı başına bir çeşit teşkil eder. Biyografyacılık sanatı olan biyogra/ik ( Ai m . Biogra­ phik ) umumiyede tarihçi liğin bir şubesi sayılır. Esasen tarih ile B ancak yeni zaman larda birbirinden ayırdedilmeye başlamıştır. Plutarkhos da dahil, eski yazarların B. ya tarih­ ten ayrı bir e:lebiyat ş ul,esi göziyle bakmış olmaları pek az muhtemeldir. On lar için . bir şahsın B. sın ı yazmak, ibret maksadiy le, o şahsın belirli bazı fazı Jetlerini övme veya günahlarını sayma vesi lesi o lmuştur. Buna göre B. nın, bir şahsiyerin hayat yolculuğu sıra �ın daki maceralarının gerçeğe uygun bir tasviri olarak tarifi . çok modern bir kavramdır. Daha önceki zaman larda, tarif olunan şahıs, ya felsefi, y a taribi görüşle tasvi r o l unurdu. Gerçek B. , ne bir felsefe kitabı, ne de kalem kav­ ıasında kullanılmak için yazılmış bir broşürdür. Hayatı yazılan şahsın zamanına ve çağdaşlarına ait bir tarihçe de değildir, çünkü bir adamın zamanı gereji gibi tasvire kalkışılırsa, o adamın kendisi önemin i mutlaka kaybeder. Bir B. bir tek adama ait olmalıdır. Buna göre, eski B. cıların . •

23

güıtüğü beligat maksadından, şimdiki B. cılarca da gö­ zetilmesi gereken tek nokta, bahis konusu adamın hareket ve sözlerinin, zamanın askeri, minevi ve sosyal zihniyeti üzerine aksettirdiği ışıktır. Fahaı bu yolda da fazla ileri . gidilmemelidir, çünkü B. nın kahramanının çağda� lan üzerinde yaptığı tesiri belinme kaygısı, kahramanın zeki ve dehasını olduğundan büyük göstererek kababat ve za­ ıflarını önmeye götürebi lir. Eski büyük adamlar B. !a­ rında, yazarın metodu da bu idi. Olaylar, bu büyük mak­ sada uymayınca, dikkate alınmaz, düzeltilir veya değişti­ . rilirdi, çünkü yazının asıl maksadı «bir ders vermek>' , belirli bir temayülü v e hareket tarzı nı parlak b i r şekilde yükselterek göstermek idi. Bunun böyle oluşu, Eski ve Orta çağlarda yazı lmış B. ların çoğuna inanmamızı im­ kansız kılmaktadır. Mesela, Sueıonius'un, Roma impara­ torlarını, kendilerine karşı garez tel kin eımeğe çalışarak, olduklarindan daha fena tasvir eımi� olması ihtimali vard ı r. Zamanımızda ferdi hayat daha çok kendi çerçevesi içinde, kendini çeviren umumi şartlardan sıyrılmış olarak incelenmekıedir.

Eaki Doiu : Eski Doğu mi llet leri, terimin dar an­ lamında B . yı bilmiyorlardı. Böyle· o l makla beraber, bu milletlerden kalan taribi yazıt ve vakayinamelerde, arasıra B. yı andıran bazı vasıflar görülmektedir. M. Ö. üçüncü binyıldan başlıyarak Sumerlilerde, meseli Lagaş kıralların� dan Ur-nina'nın tabletleri , I. Eannaıum'un akbabalı zafer taşı, Entemena ile Urukagina'nın yazıdan ve hele Gude­ a'nın iki silindir üzerine ya z dırdığı büyük tapınak anıtı, bu vasıfta olan belgelerdir. Mısırda, III. Tuıhmosis Ma· geddo'da Suriye kırallarını ( M. Ö. 1 4 57 ) , I l . Rameses Kadeşte Hitit kıralı Muwaıtalis'i ( M. Ö. 1 28 6 ) , Mer- en ­ ptah da çölde Libyalıları ( M. Ö. 1 2 3 0 ) mağl ubettikten sonra yazdırdıkları zafer anıtlarında, B. malzemesine de raslanmaktadır. Aynı şey Eski Babil devrinde, M. Ö. üçüncü binyıldan itibaren, Ak k ad kıralları Sargon ile Naramsin, Babil kıral ı büyük Hammurabi, Yeni Babil dev­ rinden de, M. Ö. VII. yüzyıldan başlıyacak I l . Nebukad ­ nezar,' Nabunaid ve umumiyede büyük «Babil Kronikleri» için söylenebilir. Taribi yazıtlarda Babillilerin dağınık üslübuna karşı lı k, Asurlularda kalıplaşmış şekiller görü­ yoruz. Bunlarda, yıllık, harb tarihi, ve övgü olmak üzere üç tür vardı. E ski Asur devrinden M. Ö. ikinci binyıldan başlıyarak, I. Salmanasar'ın , I. Tiglaıh-pileser'in, II. Asur­ naziıpal'ın, I I . Salmanasar'ın, III. Adad-nirari'nin, Yeni Asur devrinden de M. Ö. VIII. yüzyı ldan itibaren III. Tiglath-pileser'in, Sargon'un, Sennakerib'in, Asarhaddon'un ve A!urbanipal'ı n taribi yazıdan, bunların misalidir. Elam kırallarından, mesela Şutruknahbunte ( M. Ö. 1 200) ile Kutirnabbunte'nin, Mitanni kıralı Tuşraıta'nın ( M. Ö. X V. yü z yı l ) , Urarıu· kırallarından İspuini ( M. Ö. IX. yüzyıl ) ile III. Sarduris'in ( M. Ö. VIII. yüzyı l ) , Eski İran iriardan da, M. Ö. VI. yüzyıldan başlıyacak Kyros, Dareios, Xerxes gibi kıral ların türlü yazıdan ve umu­ miyetle, Mısırda Tell-el-Amarna evrak hazinesindeki çe­ şitli malzeme de bunlara eklenebi lir. Misal o larak sayılan bu yazıtlarda, hükümdarlar kendileri k onuştuğu için, b� liren vasıf, B. d a n ziyade otobiyografi vasfıdır Fakat Hititlerde asıl B. nın çekirdeklerine raslanmaktadır. Eski Hitit devrinde, Kussara kıralı Aniıra'nın M. Ö. 1 900 yıllarına ait olan ve devletini nasıl geniş lettiğini anlatan yazıtı otobiyografik ise de, Yeni imparatorluk zamanında II. Mur si l i s (M. Ö. 1 3 :ı o s ı raları ) , kendi zamanına a it

24

BİYOGRAFYA

olanlardan ba�ka, babası Suppiluliuma'nın devrine ait Y.ıllı kları da yazdırmakla, otobiyografyadan B . ya geç­ mi�tir. B u biyografi vasfı Suriye ile Fil i stinde de gö rülüyo r . Orada, Moab kıralı Meşa'nın z afer yazın ( M . Ö. 8 � 0 sıralar ı ) Feni kel · lerden. M. Ö. V. yüıyıldan itibaren Gebal kıralı Yehawmilk ile Sidon kıralı Eşmunazar'ın, Aramileıden de, M. Ö VIII. v ü z yılda Ye' di k ıralı Panamu ile oğlu Sam' al kıra­ h Bar- ı ekub'un kendi a d iarına yazdırdıkları mezar yazıdan otobiyografi sanlmalıdır ; fakat Bar-rekub'un, babası adına diktird ığİ heylee lde bulunan ya z ıt tamamİyle B . vas t ı m taşımaktadır. Nabati, Tedmüri ve Cahiliye devrine ait Eski Arap yazıtlarında da her iki çe�itten vasıflar göıü­ lebilir. İ b ranilerde B. , başlıca, Ahd-ı Atik te ve sonraki din kitaplarıoda toplanmış bulunuyor. B. lardan bazısı kı smen efsaneye, k ısmen de tarihe dayandığı g i bi, bazm da ahl.ik ve felsefe dersi ver m ek maksadiyle icadedilmiş bulunuyor. T örah ( Tevrat) nın i l k kı s ımlarında, bilhassa Bereıit (Tekvin ) kitabı n da, İbrarıi lerin «atalar B. sı» vardır : Ab­ rihim, Yid;ııg , Ya\ö ':ı, Y ö sep h, bunu taki beden kitap­ larda da Möşeh. Yehöıiiadan sonra, Şophetlm kitab ı , İsrai l hakimlerioi, Şemiie/, M/Jğ im, 'Ezra kitapları da kıralları ( Diwid, Şelöınöh, v. b . ) anlatı r ; bun larda hi ka­ yenin çok kere tam bir şecere B. sı şeklini aldığı görülür. Nebhi'lm grupunda peygamberler ( Yeşa'yah, Yirmeyilh, Yel}ez�e l Dilni 'el, Y öoilh, v. b. ) ele alınmıştır Riith, EJter, İyyöbh, Yehiidhrth, Tobhiyah gibi yazı ları, yarı tari­ hi yarı edebi «ibret B. ları» o larak kabul etmek doğ ru olur ; buna karşılık Makkabilerin ( M. Ö. Il. yüıyıl) B . sında kahraman lık unsurları görülür. Ahd-ı Atikten sonraki Talmüd devrinde, tel sir kitabı olan Midraıların Haggadah kısmına, hikaye �eklinde efsanevi - tarihi B. unsurları girmiştir. Hindi standa B. , efsaneye, destana, din ve tarihe karışmış bulunuyor. Hindistanrn iki büyük milli epo­ pesi olan Mahabharata ile Ramaya1Jada yan efsanevt yan tarihi olaylara dayanan destani - biyografik malze­ me vardır : Pindu kardesleri n kahraman lık lan, Rl­ ma'nın maceralan gibi. M. Ö. III yüzyılda ya�amış olan Magadha kıralı büyük Asoka'ya ait B. bilgileri, Buddhis tik San skritçe AJoka avadanada ve her ikisi de Pili . dilinde yazı lmış olan Dipavaf!ZJa ile Mahiivaf!ZJa adlı eserlerde buluyoru z . M. S . IV. yüzyıla ait bir Pali kroniği olan Dipavaf!ZJada Buddha ( M. Ö . VI. yü z y ı l ) ya ait B . malzemesi de vardır. Buddha'nın gerek pabbajja de nilen «inziva)), gerek bodhi deni len «uyaama» yıllarına ait bilgiler, Digha, Maiihima, Khuddaka ve Cu//avagga gibi Pali di lindeki kanooik eserlerde serpili bulunmakta­ dı r. Kano o i k o l m ı y an eserlerden ]ataka nın Pili dilinde yazılı Nidiinakatha adlı giri ş kısmında ( M. S V. yüz yıl ) da Buddha'ya ait B bilgileri veri lmiştir. Buddha B. sına ait San skritçe eserleıden MahavaJtu ( M. Ö. Il. yüz yı l ) , Lalita-viJtara i l e bi r epope olan Buddhacarita ( her ikisi de M. S. l l . yüzyı l ) , ve son yıllarına ait olmak üzere de Mahii-parinibhana-Julla anılabilir. Hind B. sının önemli başka bir konusu da. yine d i n i olmak ü z ere Hinduizm'in Cainizm ( Jainism) denilen tarikatını kuran Vardhamina Mah i vira'dır ( M. Ö. VI. yüzyı l ) Bunun B. sı, tarik atın Cheda-Jiitra denilen eserler grupundan olup, ruhhan sınıfı için ya z d ı rılmış olan KalpaJ iil rada verilmiştir. Cainizmin en popüler eseri olan bu ki r apta , Mah ivira'dao baıka, müridi Indrabhüti Gautama'nın ve halefierinin B. .

·

.

.

­

,

.

lan da yer alır. Kanonik eserlerden Aıtgalarda, daha birçok menkıbevt B. lata da raslanmaktadır. Çinde de B. nın başlangıcını efsaneye kadar izlemek çok kolavdır. Mem leketin ' meşhur k lisiğinden biri olan Şu King ( 5 hu King = Tarih kanonu ) de bu çeşit B. ların başlıcaları toplanmış bulunmaktadır : Yao ( ö l m. M. Ö. 2 2 � 8 ) , Shun, Yü adlı imparatorl a rdan, M. Ö. VIII. yüz­ yıldakı Wu'ya kadar. En eski devi rlerde her imparator, «sol» ve «sağıt olmak üzere, iki vakanüvis ( t'ai-sh i ) se­ çerdi. Bun lardan birincisi imparatoru.n icraatını ( « I lk ve Sonbahar• adı altında ) , ikincisi de sözlerini (Shu King başlığı ile) kaydederdi. M. Ö. VI. - V. y ü z v rllarda, Kung­ fu· tse ( Conficius) nın Ch'un Ts'iu ( İ lk ve Sonba h a r ) adlı eseri, Lu eyaleıinin yıllık lan olup, B. malzemesine de yer vermekted ı r. Bu eseri kısmen şeı h ettikten sonra, başka bir eya let i n de yıllıklaıını veren T Jo Chuan için de aynı şey s ö y lenebilir. Çinde B. (chuen ki ) , tarih ( shih ) türünün başlıca bir dalı sayı lır. Bu tür ün kurucu­ larından sayılan S ı ü ma Ch'ıen ( M. Ö. II. yüzyı l ) S hik ki (Tar ihi kayıtlar ) adlı eserinin beşinci kısmını B . ya ayırmış . ve «San imparator» denilen efsanevt şahıstan Han devrine kadar bütün im p aratorları bu esere almıştır. Çin tarih · B. sının klisiği sayılan bu eser örnek alınarak, daha 26 sülile için ayrı ayrı tarih - B. lar meydana getiril­ miştir. Bunlardan biri M. S. I yüzyılda P an Ku' nun der­ leme ile meyda n a getirdiği Ts'ien Han Shu ( Eski Han sülalesi kitabı ) , bir başkası da X l. yüzyılda Ssü-ma Kuang'rn telif ettiği T'ung Chien ( Tarih a v na sr) dır. M. Ö. I V. yü z yıl ile M. S. 96 ı yılı arasında beliemiş olan şahısları ele alan bu son eser, X I I . yü z yılda filosof Chu Hsi tarafından yeniden işlenmiştir. Çinde şahıs B . ların­ dan başka toplu B. lar ve din adamları, devlet adamları, edipler, matematikçiler gibi gruplar için ayrı ayrı ihtısas ve grup B. ları da meydana get i ı i lmişti r. M. Ö. I. yüzyı l­ da Liu Hi a n g 'ın Kulie nın chuan ( E ski zamandaki fazi­ letli kadıoların B. ları l ı, bunların klisik bir misalidir. Kung-fu-tse'n in yukarıda anılan eseri Tso Ch 'ı u-mi n g, Kung-yang, Bu-liang v. b. lan tarafından tefsir ed ilmi ş , ve tek bir ş ahsı ( imparato r, ed ı p . memur v. b ) veya toplu olarak bir gtupun B. sını veren bu mon ografilere /ien-chuan ( konular intikali) adı verilmiştir. Pien-nien ve nien-pu deni len B. çeşidinde de meşhur adamların başın­ dan geçenler yıl yıl ve ay ay anlatılmıştır, K ron i k B. lar­ da olduğ u grbi. Kore ve Japonyada da B. , umumiyede bu Şfki lde ıı elişmiştir. -

-

KlAsik Çağ : Antik d ünyada B. oldukça geç ortaya çıkmış bir e deb i nevidir. B. nın amacı ve özel kon usu olan insan, üyesi bulunduğu kabile, cemiyet veya m il l ete organi k bir ş eki lde bağlı kaldığı m ü ddet çe ve kendisinin basit bir fert olduğu şuuruna e rmedikçe, B. nın meydana gelmesi için saha yoktur. Ölmüş kahramanlar ve dost­ lar hakkındaki ağıtlar, yenenler hakkındaki zafer des­ ranları. kıra l ve hükümdarlar hakkındaki methiyeler ve cenaze övgüleri artık ileı lemiş bir fert şuuruna delilet der. Bununla beraber efsaneyi gerçekten ayırmağa çalışan tarih şuuru ancak M. Ö. I V. ve V. yüzyıl sı ralarında Anadoluda �elişmiştir. Daha sonra bu yolda eser verecek olanlar ilhamlannı, Hellenizme has ferdiyetçi akımların temsilcisi Ari sto' n u n Pe'i poterbn ( Şairler hakkında) adlı dıyolo ı:u ve Athenarön politeia ( Atina lı ların devleti ) adlı eserindeki esaslardan almışlardır. Edebi B. yı, Aris­ to'dan sonra gelen Tarentum'lu Aristoksenos kurmuştur.

BİYOGRAFYA İskenderiye B. cıları, çalış malarını ediplere hasretmişler· dir. Bu gibi B. lar ya bir yazarın eseri için gırış yerını turmuş veya bu edebi nev'in temsi lcileri hakkında bi lgi vermek için kullanı lmıştır. Yunan edebiyatının meşhur B. ları sır�siyle M. S. I yüzyı lda Plutarkhos'un Bıoi parali'iloi ( Para lel hayatiad ; daha sonra Phi lostraros'un Ta es ton Tyanea lf.pallônion (Tyana [ Kemerhisar}lı Apol lonius'un havatı ) [ l l l . yüzyı l ] aynı yazarın Bioi Sophist/Jn ( Sof i stle rin hayatı ) i l l l . yüzyılda : Diogenes Laenios'un

Philosophön

b;/Jn

ltay dog rnatiJn

synagog"i

( Fı losofların B. ları ile öğreti lerinin külliyatı ) [ 10 cı lt] i IV. yüzyılda : Sardeis'lı Eunapios'un B io i SophiJtön ( �o· fistl er in hayatı } [ 396 d an sonra}dur. Bunlardan Pl u ta rkh os ' ­ un « Paral e l havaılar» ad l ı eseri, dü nya edebiyatı nın en sihirli, en güzel B. larındandır. E �er, 46 Yunan lı ve Romalının mukayeseli B. sından meydana gelmi ştir. Romada ferde gösterilen ilgi çok eskidir. Ziyafetler münasebeıiyle okunan manzumeler ( carmina convivialia ) , ölmüş b i r kişinin şerefine söylenen methiyeler ( laudaıio /unebris) ve şar k ı la r (nenia ) , meşhur devlet adamları ve bunların icraatı hakkında kaleme alınan ö •gü yazıları ( elogia ) , ataların resimleri ve realist portreler, bu yolda bilgi vermektedir. R oma alem i nde B. bol luğu, b un d andı r. Yunan dü nyasın d a olduğu gibi burada da teşebbüs, ferdi­ yeıçiliğin en verimli çağında yapılmıştır. Varro'nun Heb · domades ( Haftalar) adlı eseri, yani seçkin adamiann yazılı portreleri , milli gelenekiere dayanır. Varro, daha önce ya zd ığı De poetis ( Ş a irle r hakkında ) başlıklı eser inde tam anlamı yle ilmi bir araştırma yapmıştır. İlk Roma B. la rı , İ skenderiye B. sı tarzındadır. Comeli us Nepos da Varro'nun yolunu t utm uşt ur De fliris illuslribus ( Meş­ h ur adamlar hakkın da) adlı eserinde bazan Roa.alı lar Yunan lılada birlikte görünürler. Bu, B. nın, esasında o çağ ed ebi y a t ın d a . heıe Cicero'da sık sık or t aya atılan bir fikir, yani Roma b üyüklüğü n ü Yunan büyüklüğü ile ölçme fıkri vardır. Paralel B. ların kökü işte bu fıkirdir. Bi ra z önce andığımız Plutarkhos'un meşhur eseri de bu anlayışın muhsullerindendır. Gaius Tranquillus Sueto­ nı us, De 11iris illu!lribus ( M eş h ur adamlar hakkında) adlı eseriyle edebi B. nev'i için bir öı nek vermiş, De vila CaeJ a • um ( CaeS'ar' ların hayatı h a k k ı n d a ) u ile de ilmi bir ı;eki lde hazırlanmış siyasi B . yı y a r a tmış t ır. Tacitus, ll.gri­ colası i le m e ıhiyey e kaçan özel bir B. ne�'inin p arlak ör­ neğini vermiı;tir. Batı edebivarında Suetonius tarzında edebi ve siyasi B. , Petrarca'ya kad ar devam eder. Ortaçağ ı Ortaçağ insanının zihniyeti, bir ruhun iç gelişmesini, mücadelesini inceliyen ve tasvir eden B. yı vermekten çok uzak tır. Bununla beraber B. lar e k s ik de­ ğildir. Onaçali; edebiyatı, hususiyle azizler, piskoposlar ve manastır ulularının B. ları bakımından çok zeng in d i r. Do­ m i ni co Canica ( ö lm . 1 34 2 ) nın İ ı al y an c aya çevirdiği lf.cıus Beali Francisci ( M u t lu Fra nc iscus ' u n işl e m leri ) : Fioretli di San Franceuo ( Aziz Fran c iscu s ' u n çiçekçikleri ) [ XIV. yüz yıl] ; Vitae Sanclorum Palrum ( Aziz pederlerin B. ları ) aslında, ibret dersleri vermek amaciyle meydana gelmi ş B.­ lardır. La i klerin B. ları da vardır : Gesta Berengarii impe­ ratoris ( İ mp ara tor Berangarius 'un icraatı ) [91 5-924 arasın­ da) ve W i p o ' n u o Geıla Chuonradi ( l l . Kon cad ' ın icraatı ) [ 1 048 veya 1 049 ] gibi. Feodaliten in büyük ölçüde geliş­ me si çağında, beylerin çoğu, ya kendi lerinin yahut ataları­ nın B larını ya zd ırmı ş l ard ır . Gesıa Guillelmi Conquesıoris ( Fatih Willia m'ı n icraatı ) [takr. 1 07 1 veya 1072}, Gssla

25

Roberli Wis carai ( Robert Guiscard'ın icraatı )

[ 1 1 1 1 den önce} bu çeşit e serl e rd en dir. Ortaçağ B. sında fert, tek kişi kavramı yoktu. Bu gibi eserler, dini, ahlaki, siyasi ve ede­

bi bakımlardan ve vesikalık malzemenin az olduğu hallerde tarih için kaynak vazıfesini görmeleri yönündtn deAerli sa­ yılmakla beraber . modern B. kav ra m ı n d an çok uzakcılar.

İalim Dünyaaı : A ra p la r da B .. Peygamberlerin, esha­ bın, tabiinin, halifelerin, enbiya ve evliyanın, hadis hafız­ larının, meli k ve sulıanların, ediplerle ilim adamlarının tercüınei halini veren ve siyer, maga zi (gaza kitabı ) , men kıbe, kısas tabakat, fihrist, mecalis, vefeyat, ensib, şecere, tezkere, tulıfe, sicil gıbi adlarla anılan t ürl e r şeklinde geliş­

miştir ; bunlarda «künye» esastır. Araplar. B. sanatının esasını İ rani ı la rdan almış olmak la beraber, bu türü bir ilim haline g e tirerek ilm' ür-rica! ş e klind e med resdere sok­ muşlardır. Toplu B. nın başlıca şekli ol a n tabakat ( = sınıf­

lar, nesiller ) , bir sınıfı ele alarak ilmin ne şekı lde tabaka­ lanmasını , yani kim kimin hocası veya talebesi olduğunu anlatır. Arap B. sında Avrupa kalıpları karşılığı olan bir­ çok çeşitlerden (genel B., bölge B. sı, i h ns a s B. sı, grup­ lar B. sı, çağd aşl a r B sı, nekroloj i , v. b. ) başka, orij inal kalıplara da raslan makıadır, mesela «Mehmetler B . sı», «kör le r B. sı», «t ekgö zl ü le r B. sı», «göz hekimleri B. sı», «mezarlık B . sı» gibi. Cahiliye devrinde B . Araplarda me­ zar yazı tı, hamasi şiir ve destan i halk masalı şek i l leriyle başlamış ve ilk konulardan biri Zeynep ( = Palmyra [ Ted­ mür] kıral içesi Zenobia) olmuşıur. E m e v iler de•rinde, Muaviye tarafından Yemenden Ş am' a davet edilen iki Him­ yeri edip. Arap B 'ının esaslarını kurmuş, bunlardan Abid bin Şariye Yemen kırallarından ve Peygamberden bahseden Kitab'ül-miiluk ve ahbar'ii/-maziyeyi, Veheb bin Münebbih de sıra ile Kitab'ül-magazi, Kitab'ül-/ütuh ve J'f.hbar'ül-en­ biya adlı e ser l eri vermiştir. Aynı devirde, Ezdi'deo Hüse­ yin bin Ali ile Ebu Ubeyd'in B. ları, Zuhri'den de ikinci Qir magazi elde bulunuyor. Klisik ça!a (750- 1 000) geçer­ ken « imam' ül-magazi» denilen Esedi'nin meşhur magazisi ile karşı laşı lır. İbni İ s h ak'ın Kitab-ı siret-i resuluilahı ile Kitab'ül-mebde ve kısas' ül-enbiyası bu devrio klasikleri arasındadır ve bize iboi Hışam vasıtasiyle geçmiştir. Vakı­ di, mag azisi n de Peygamberin fütuhatını yeniden ele almış, talebesi olan Zuhıi de Pevlfamberin, eshabın ve halıfeterin B. sını veren ve ilm'ür-ricalın esası olıın Kitab'üt-tabakat -ül kebiri yazmıştır. Ibni K u r ey b e'nin Uyun'ü/-ahbarı ve bir « ı h us a s B . sı» olan Tabakat' Üf - ı uara sı ile Zübeydi'nin Ta­ bakat'ün-nahviyyunu da bu devrio malıdır. B. da k lisik çağ, Ebül Perec-i İsfahani 'nin şairleri konu alan meşhur K itab' ül- aga ni si ( 20 cilt ) , Ebu Osman ve Ebu B eki r Hali­ di kar d eşleri n Ebu Temmam mono g rafisi iran lı Sa'alibi'nin şairler B. sı olan Yetimet iid-dehr f zeyli : Beher zi : Dünyat'­ iil-kasr) i , ve Ebül Perec-i Bağdadi'ni n edi pler biyo-bibli­ yografyası olan Ki tab' iii-fihristi ile kapanır. İrandan, Tabe­ ri'nio, birçok B. ya yer veren büyük Tarih'ül-r esul ve'/ mü­ luk a d lı yıllıkları ile isa-ül Kehh a l 'i n göz hekimlerin in B. !a­ rını da veren Tezkirel' iil-kehhalin'i de Kli si k çağın malıdır. Klisik-so nrası yılları ( 1 O . 0- 1 1 5 8 ) , çeşitli B. eserleriyl e doludur ; konu b a k ı mın d an Türk büyükleri ön safta g_elir. iranlı Utbi, Kitab'ii/- Yeminisi nde Gazneli Mahmud u i lma­ meddin-i isfah ani , Kitab'ii/- feth'üi-K ussi /i'/-feth'i/ Kudsi­ sinde Salibedd in-i Eyubivi, Kitab-ı nusrel'ii/ -fetre ve usrel' ül- katre si o de de ( Sirvani'n in Farsçasın dan bullsa ederek) S elç u k lu Sulıanlar ı ve bu n la rın vezirlerin i konu a lmıştı r.

Halebi'n in Kitab' ün-nevadir' üs-sultaniye ve'/ mehasin' iii- Yu-

26

BİYOGRAFYA

suliyesinde yine Salibaddin-i Eyubiyi, Ebu Şama'nın Kitab' bilginleri ) , El-ilan bi't-tenbih /imen zemme ehl'üt-te11af'ih ür-ra11zateyn fi ahbar'id-de11/eteyninde Sul t an Nureddinle ( tarihçiler B. sı) ; Edfüsi : Ettali'üs-said'iil-rami li esrna-i Saliheddini, Şerefeddin-ül Ensari'nin Tarih'ii/-Azizisinde d e nureba'iis-Said ( Bi lgi nl er B. sı ) , El-bedr'iis-s!i/ir ve tuh/et' Saliheddi nin ka rdeşi o l an Melik'ül· /ızizin B. sı görülür. ül-mes!i/ir ( Xlll. y üz y ı l büyükleri ) ; Zehebi : Tabakat'iil­ i ma m' ü l- Meh dini n B. sı Şere feddin Yahya Melik-i Nasır'ın­ hu//az ( hadis hifızlan ) , Tabakat'iil-kurra ; 5 6 1 eser sahibi ki de olu ilanndan biri tarafından yazılmıştır. Ebü'l-Pazl'ın Suyuti : Tabakat' iil- müfessirin ile Tabakat'ün-nahviyyun ve'/ Siret'iis-sultan'ii/ melik'iiz Z!ihir Baybarsından sonra, anonim /ugaviyyun. bir yazar da K a l i v un' u n B. sını vermiştir. İranda Utbi'nin İ randa, İslamdan önce de B. vasıflannı taşıyan bazı halefi olan Nesevi S Iret' iis-Sultan Alaeddin Menkiib ertiyi yaz­ e seri e re raslanmaktadır. Eski İran devrinden ( Eski Farsça mıştır. İbni Munkız'ın Haçlı Seferleri zam anında yazdığı için yukarıya b k . ) kalan Avestada Zarathustra'ya a it bil­ Kitab'ül-itibar, bir otobiyografyadır. Aynı de vi rd e Heme­ giler vardır. Sasanilerde, Kar-namak i Arta!J ıer i Papakan dani, Sacidi , Tuluni, İhş i di, Patimi, Abbasi, Ubeydi, Mura­ den ilen Pehlevice y a zı , Erdeşir hakkında destani-biyografilc bıt, Muv ahh i d ·gibi birçolc sülale tarihlerinden başka (bu bir eser sayılabilir. Süleymaniye yakınında, Paikuli {şimdi arad a : İslahani'nin Z iibdet' iin-nusre ve nuhbet' iil-usre Uma­ Haciabad ) de bulunan yazıt da tarihi-biyografiktir. I. Hus­ meddin'den alınma ] , Hüseyni'nin de Ziibdet'iit-tev!irih [Tuğ­ rev-111. Y e z dicerd zamanında (VI. · VII . . yüzyıllar ) , Daniş· rul' a kadar olan kısmı İ mameddin' d e n , Atabeg'e kadar ola­ ver'in cezaretinde yazdırıldıktan sonra İslim devrinde nı orij inal] adlı Selçuklu lar ta rihi ; ayrıca İbnül Adi m i le Dakiki tarafından Pehlevicedeiı Yeni Farsçaya çevrilmek İbnül Aqıid'in Atabeg l er B. sı ) , bi r ç o k • g rup la r B. sı » gö­ istenilen Hvatay-namak ( = Hüdan a me ) ın b a şarı l mış ş ek­ rülür. Başlıcaları şunlardır : İbn i S abi : Kitab'iil-ayan 11e' 1 l i n i Fi rd-evsi'nin Şehnamesinde goruyoruz. Esedi'nin emasil ( Halife Muk tedi r 'in 3 ve z i rin i n B. sı ) : Sibi'nin Gerıaspnamesini, Nizami 'nin de İskendernamesini bu· arada oğlu Gars'ün-Ni'me : Riisum-u dar'ii/-hi/afe ; Ebül İshak say m ak gereki r. Bunlarda İran kıral larından başka İsken­ Pituzabadi : 'Iabakat'ii/-fukah!i ; Hafız- ı İs f a hani : Kitab-ı derin B. sı da e f san evi-des t an i bir şekilde anlatılmıştır. siyer'üs-selef ; Beyhaki : Tarih-i hiikema' iii-ls/am ( Sicezi'nin Zaten sonuna kadar, Araplarda olduğu gibi İraa lılar d a Sivan'ii/-hikmetinlo ze y li) ; Ebu A l i-i Bagdadi : Zey/'iiz-zeyl «şahı s B. sı» hep tarih t ü r üne karış m ış bulunu yo r . Gazne­ (şa i rler B. sı) ; Kurtubi : Kitab'iil-eır!i/ ; Ebül Maali : Taba­ vi d ev rin d e İran edebiyatında Arapça da kul lan ı l m ağa kat' iiı-ıuar!i ; E b ül Ali-i Kıfti : Kitab-ı ihbar' iil-ulema bi başladığı için, İ rana ai t birçok tarih ve B. e s erlerin e bu ah bar' iil-hiikema, Kitab-ı ah bar' iin-nahviyyun ( Zehebi ' d�n ) dilde rasianıt { yukarıya b k. ) . Taberi 'nin annalleri X. y üz­ ve Kitab' iii-Muhammedin min' iiı-ıuar!i ve e;ariihiim ( Meh­ yılda Bel'ami tarafından Parsçaya ç ev rilmiştir . Xl. yüz­ met adlı şair ler, baba adia rı n a göre) ; Useybi : Kitab-ı uyun' yılda açı lan Selçuklu devrinde yazılan tarihlerde Türk iil-enb/i fi tabakat' iil-etıbba ; En sa r i : Niizhet' iil-elibba /i büyükleri hakkında bi lgi ler vardır : Gerdizi'nin Zeyn'ül-ah­ tabakat' iil-iideb/i ; Endülüslü Abdülmelik-i Merakeşi : Kitab' b/irı, Nizam' ül - Mülk'ün aynı zamanda bir siyasetname iil-tekmlle ( büy ü k genel B. ) ; B ahaeddin İbni H a llikan : de olan Siyer' ül-miiluk ü , Beyhaki'nin Tarih-i Beyhakisi, Kitab' iii-tarih' iii-ekber /i tabaklıt' ül-iilema 11e ahb!irühiim. Ravendi'nin Rahat' üs-suduru, ve XII. - XIII. yüzy ı llar a ait Aynı çağa, E s fe ray i n i ' nin Nur'ül-ayn fi meıhed'ii-Hiiseyin adlı Kerbe l.i na mesi , Buhari'nin Ensab' ül-Ebu Tali bi, Sem'ani'­ an o ni m Mürmel'üt-te11arih ad lı eser gibi. Aynı devirde nin Kitab'ül-ensabı, Nceasi'nin Kitab'ur-rirali. M e li k Man­ Hatuni. Menakıb'üı-ıuarayı ; İsmaililerden N isı r- ı Husrev, Divanının giriş k ı smında kendi uydurma otobiyografyasını ; sur'un Ahbar'iil-mülukü, Yakut'un lrıad'ül-erib ila mari/et' ül-edibi, İ ranlı Kazvini'nin de şe h i r l ere göre B. ki tabı olan Nizami-i Aruzi biyografik Çahar makaleyi ; S u f t şey hi Fe­ Tezkiret' ül-ev/iyayı ; Me h med bin el Asar'ül-bil!idı da girer. Mısır ile Suriyede, Moğol h akimi­ rideddin Artar, üne vv er, Esrar'üt-tevhid M /i makamat'iı-Şeyh Ebu Sa'idi yetinden Osmanlı fethine ( ı 5 1 7 ) k ad ar süren devirde de a z mış lardır y ; Sirvani'nin Selçuk tarihi de XII. yüzy ıla B., h ızı nı kaybetmemiştir. Bedreddin-i Halebi, Z eml ek i ni , E nd Ü lüsi, Kinanl, Abdullah Hazreci. İmameddin Amiri, aittir. 1 220 d e başlıyan Moğol devrinde. Cüveyni Tarih-i Kastelini gibi şahıslar, Peyg amberi n B. sı ile meşgul olmuş­ Cihan-guıasında Çin g iz' i n B. sını, Minhac-ı Sirac Cüzcani lar, başkaları Memlük büyüklerini ele almışlardır, meseli ( Tabakat-ı Nasıri ) , Reşideddin ( Cami'üt-tevarih ) , Vessaf İbni Askılin i, B ay bars'ı ; Sücai, N i s ır'ı ; Mehmed bin Akli ( Tecziyet'ül-emsar 11e tezciyet'ül-asar ) , Hamdulla h Müs­ ile Mehmed bin Sesarre. Berkuk'u ; Ebül Ba ka. Kayıtbai'yi. te v fi ( Tarih-i güzide ) gibi t a r i h çiler de İl h a n h büyükle­ Bu arada İbni Aralışah'ın Araib'ül-makdur fi nevaib'it Timur­ ri o B. !arına yer vermi şlerdir. Ahmed-i Tebrizi'nin Şehin­ unu, K ad ı Şuhbe el E sedi'nin Ed-dürr-üs-Semin /i mena­ ıahname ( veya Çingizname) si il e N u ru l la h ibni Şernsed­ kıb-i Nureddinini ( S al ihe ddin'i n efendisi, Şam Atabegi din'in Gazannarnesi de bu grupa girer. Avfi, şairl er . B. sı Mahmud bin Zengi ) , Hasan İbni Aralışah'ın da Nablusl u olan Liibab'ül-elbabı, Benaketi ( Ravzat-ii u/'i/ e/bab fi zalirn l b ra himi konu alan lzah'üz-zulm 11e beyan 'ül-ud11an tevarih-i ekabir ve'/ ensab ) ile Mehmed Şebank iri ( Mec­ fi tarih'in Nabuliisi'iil harh'ü/ hay11an ını ayrıc• anmak ma'iil- ensab ) e k i b ir ve ensaba ha � red i lmi ş eserleri, Sülteml gerekir. Gru p B. lannın başlıcalan şunlardır : Safedi : El-11eji de Tabakat-ı su/iye si y le , buna ili v eren Hasan-ı Sabbah'ı bi'/ 11ejeyat ( � u cilr. al f a bet ik ) , Ayan'iil-usr 11e a11an'ün-nasr konu alan Sergiizeıt-i seyyidna ad l ı eser. ayrı bir grup ( X IV. yü yıl büvü kleri ) . Nakt'iil-himyan /i nüket'ül-ümyan meydana get i rir . 1 387 de açı lan Timu r devrinde, ön safta ( körler B. sı ) , Kitab' iiı-ıuur bil iir ( tek g özlüler B. sı ) ; Yezdi'nin ve Nizamed d in -i Sami 'nin ayn ı adı t a şıyan Za­ Muvaffakedd in : Mürıid' üz-zu11ar ila kubur'ül-ebr!i r ( Kah ire /ernamele rini, Abdürrezza k ı Seme · kandi'nin de Ti mur yakınında Mukattem tepesinde g ö mülü olanların B. sı) ; E l ojullarını ele alan Matla'üs-sa'deynini bul uyoruz. Pa sibi' n i n Birzali ile talebesi Rafi, ayrıca da Bali ve İzzed di n - i Hü­ Müemeli h em tarih, hem B. h u l ! sa s.ı d ı r. Hoca Lii t ful­ sey n i birer vefeyat ; Ebül Hasa n - ı Na sır i : Kitab' iid­ lah'ın Ziibdet'üt-tevarih (veya Mecma'üt-tevar1h'iis-sulta­ dürr'ül muntahab fi tekmilet-i tarih-i Ha/eb ( Haleb meş­ ni) i, Şehrizuri'o in Niizhet'ül -ervahı ve a nonim bir Fir­ h ur l a n B. sı ) ; Sehavi : Ed-dev' iil-lamJ /i ayan'il-karn'it-tasJ det�s'üt-tevarih de bu devrio malıdır. Asıl biyografik eser­ (XV. yüzyıl b üy ük leri) , El-ket�keb' iil-mudi' (XV. yüzyıl lerden, Emir Devletşah'ın Tezkiret'iiı-ıuarası, M o l la Ca·

·

·

27

BİYOGRAFYA mi'nin de Nefehat'ül-ünsü Türkmen devrine g irer. l SO l de, adına ni sbetle Safevi sü lalesi kurulan Şeyh Safiyed­ din'in B. sı ( Sa/vet' üs - Sa/a bu devrin başında yer alır. Mirhond'un Ravzat'üs-Sa/ası, XVII. yüzyıldan da Neseb­ name-i S ils ile- i Safeviye de Sa f a adınadır. Ah sen ' üt -t e varih te ilk Safevi hükümdarlarının, İskender Münsl"nin Tarih-i alemara-i Abbasisinde de I. Abbas'ın B. sı vardır. Ahmed Razi 'nin He/t ıkliminde bölgelere göre B. yapılmış, Kadı Nasrullah-ı Şusteı i "nin Meca/is'ül- mü'mininin de Şii şair­ lere yer verilmiş, Handemir'in Habib'üs-siyeri de İsmail Safevi için yazılmıştır. Ebülgazi Sultan, Hüseyin'in M e­ sa/is' ül-uuak ı, n e vine mah s us açık saçı k bir eser sayı lır. XVI. yüzyılda Ebülfazl A l limi'nin Hindisrana ait büyük Ekbernamesi görülüyor. XVIII. yüzyıldan, Muhammed Mehdi'nin Tarih-i Nadirisini, X I X. yüzyıldan da Şii bü­ y üklerinin B. larını için e alan N ücum' üs-sema adlı eser le Rıza Kuli Han'ın Mecma'ül-/usahasını anmak gerekir.

Yeniçağ : Şah z s B . s t : Gerçek B� anlayışı, ancak yaza­ rın düpedüz �ahıs üzerinde durmasiyle, bütün düşünüş ve gö­ rüş tarzı değişince kendine göre faa liyet ve hayat kan unları olan insana dönmesiyle başlar. Ortaçağ zihn iyerine has, «iyi» ve «körü)) yü ayırma maksadını güden ahlaki endişe kalkar. Ancak Bocca ccio'nun Vita di Dante ( Dantenin hayatı ) [ 1 3 60, i lk bas. 1 899] veya Perrarca'nın otobiyografisi gibi ııiodern psikoloj i k araştırmayı müj deliyen otobiyografi k eserlerde hayatı anlatı lan şahıs, can lı olarak karşımıza çıkar. Bu sıra­ larda İtalya, genel olarak, tarihçilikre olduğu gibi B. da da Avrupanın bütün kültür mi l letleri i çin magiJtra ıtudio­ rum ( ilim öğretici ) idi. Bu bakımda � da Human izma, mo­ dern çağın başarılarını müj delemiştir .

Yeni çağda başlıca memleketleri ele alacak olursak, baş yeıi, bu türün en çok geli�miş olduğu İngilteıeye ver­ mek gerekir. B . . İngilterede Anglosakson devrinde haj iyog­ rafi şeklinde gelişrneğe başlamış ve Asser'ın A l/red ( IX. yüzyı l ) i i le laik B. örneğini vermiştir. Rönesans devrinde B. yı, İngilterede yerleşmiş bir edebi tür olarak g örüyoruz. ]. Fox e'un asıl baş l ığı Hiıtory o/ the Actı and MonumeniJ of the Church ( Kilise amel ve anıtlarının tarihi ) ( t S 6 3 ] olan , fakat daha ç o k The B o o k of Martyrı ( Şehitler kitabı ; daha önce Latince olarak ı S 5 9 da Basel'da R er um in Eul11ia g es taru m . . . commentarii adiyle çıkmıştır) adiyle tanınan eseri ile büyük humani st Th. More' un, damadı W m. Roper tarafın­ dan yazılan B. sı bu devrin başlıca verimleridir. XVII. yüz­ yıl, G. Cavendish'in Life of Cardin al Wo/ıey ( 1 63 1 ) sinden başka, bize B. kolieksiyon u şeklinde iki eser de vermistir : Th. Puller'ın Liveı of the W orthieı o/ En gla n d ( İngil­ tere fazıHarının hayatı) [ 1 66 1 ] ile I. Walton'ın Lives ( Hayatlar) [ 1 6 40-1 678] deni len eseri ki ayrı ayrı tarih­ Ierde çıkan 5 B . nın birleştirilmiş �eklidir. XVIII. yü z yıl­ daki en parlak B. e s erleri Dr. S. Johnson'ın ve Th. Gray'in yukarıda anılan B. lar ı dır. John son kendisi de B ile uğraşarak 52 şairin B sını içine alan Liveı of the Poets ( Şairlerin hayatı ) [ 1 0 cilt, 177 ·- 178 1 } adlı eseri yazmışt ır. Romantizm devri n d e W. Scott, buna bir nazire sayılabilecek Liveı of the Noveliıts ( Romancıla rın hayatı ) ( 1 828]i meydana getirmişti r. R. Southey'n in Life of Nelıon (Ami ral N. ın hayat ı ) ( t a n ) adlı eseri, kısa B. nı n şaheseri sayı lır. Th. Moore'ın Byron ( 1 8 30) ı, J. Lock­ bart'ın Burns ( 1 8 28 ) ı ile Walter Scott (7 cilt, 1 8 n - 3 B ) ı, cilt, ]. F orster'ın Goldımith ( 1 8 4 8 ) i ile Dicken s (2 si. ) 7 S 8 1 ( Bronti te Charlot 'in Gaskell . E ı, ) 187 2 - 1874 Cro s s'ın ukand a anı lan Georg e Bli o t ' ı, E. Dow-

]. W.

y

den'ın She/ley ( 1886 ) si G. K. Chesterto n 'ın Dickms ( 1 90 2 )ı, Sir Sidney Lee'nin yukarıda adı geçen Shake­ ıpearei ile beraber, büyük edipleri ele a lan meşhur B. lar­ dır. Buna karşılık, D. Masson'ın Milt o n (8 cilt, 1 8 59 1 8 8 0 ) ı, hacmine rağmen, tenkid götürür bir B. sayılır. ,

XI X. yüzyılın ikinci yarısında, belli başlı

İngiliz

ediple­

rinin B. larını birer · Cİlt ha linde veren ve muhtelif yazar­ ların kaleminden çıkan En g /iıh Men of Letterı ( İ ngiliz edipleri ) serisi meydana getirilmiştir. Th. Cariyle'ın Schi/ler ( 1 824 ) i , Oliver Cro mw1/l ( 18 4 5 ) i ve Frederick the Great ( Büyük Friedrich ) [6 ci lt, 1 8 5 8 - 186� ] i, aşırı romantik ferdiyetçiliğe ve «kahraman lar kültü»ne dayanan B. )ardır. Lord ]. Morley'nin Gladıtone ( 1903 ) i , G. E. Suckle'ın Diırae/i ( 6 cilr, 1910, 20) si, Sir Winston Churchill'in de kendi dede lerinden meşhur bir gen eralin hayatın ı tasvir eden Marl b or o u g h ( 4 cilr, 1 93 3 - 1938 ) su, siyaset adamlariyle askerlerin B. laııdır. Sir Edmund Gosse, Father af/d Son ( Baba ile oğul ) ( 1 9 0 7 ] H . Nicho l son da Byron : the Laıl ]ourney ( B . , son seyahat ) [ 1 9 2 4 ] adlı eseriyle «kısmi portre» ( İng. parti al porrrait) denilen B. nın birer misalini vermişlerdir. A. W. T hayer' ı n Li/e of Ludwig van Bee t ho v en [ 3 cilt, 1 866- 1 879] i de, i lgili şahsın mesleğini ikinci plana bırakarak, onun tercümei halini adeta bir vakayiname şek l i nde veren «kronik-biyog­ rafya» ( İng. chronicle- biography ) n ı n bir örneği sayılır. Birinci Dünya Harbinden sonra Lytron Strachey, kli şeleş­ miş olan k lisik B. sanatında bir devrim yaparak «roman­ laştırılmış B . )) nın temellerini atmıştır. Dört şahsın ( Car­ dinal Manning, Florence Nightingale, Arnold of Rugby, General Gordon ) B. sı olup 1 9 1 8 de çıkan Emineni Victorianı ( V ictoria devrinin seçkin simaları ) adlı eseri ­ n i n ön sözünde, Strachey metodunu şö y le hülisa ermiştir : «teferruatı kölecesine birer birer hikiye etmekten kaçın­ mak, konuyu beklenmedik n oktalarda didiklemek, o za­ mana kadar akla gelmemiş olan karanlık köşelere ani olarak ışıldağı çevirivermek». Yazar, bu metodunu Quee" Victoria ( K ırali ç e V. [ 1 92 1 } , Elizabeth and Eııex ( E. ile Essex kontu) ( 1 9 2 8 ] gibi eserlerinde de başarı ile kullanmıştır. ·

,

Amerikada W.

I rving, Hiıtory of the Life and

Columbuı ( Ch. C. un hayatın.ın ve s eyahatlerinin tari hi ) ( 1 8 2 8 ] , Mahomel and Hiı Suc­ çesıors ( Muhammed ve halefleri ) (2 cilt, 1849-18�0] ve George Waı h in gton ( S cilt, 1 8 5 5- 1 8 5 9 ) adlı eseri ile Amerikan B. araştırmaları geleneğini yaratmıştır. R. W. Emeı son , Repreıentative Men ( Temsilci insanlar : Eflatun, Swedenborg. Montaigne, Shakespeare, Napoleon, Goethe) ( 1 850] i ile Cariyle'ın «aristokrat kahraman• larının bir nevi «demokrat» n aziresini meydana getirmiştir. ı 9 1 2 yıl ı nda . G. B radfo id . bir şahsın hayatını uzun uzadı ya anlatmıktans a, onun en esaslı ve de v am l ı vasıflarını bir p ortre şeklinde canlandı rmakla yeni bir çığır açmıştır. Bradford

)> z

R

4

N

E

u

M

Ttr k A n s ik lo f' dis i

Harila 3

\"-

A

R

E

D

A

i

N

Sinop

�&, ·

A m a .s t r i s

/ , ,

_/rdc

ro;

. .



·-

A n ka r a

�{.

(ı,

'y

�'!\.vv,

"

t\, I.J' .

latin H a k i m iyeti Devri

,......__ .......__ ....� ...__ b� �

1: ; ; ; ; ; ; ; 1 l l u 7 7

7 • ı

r//77] oı ı ı 1

1 21 4 s ı r a l a r ı n d a L a t i n I m pa r a to r l u ğ u m e m l ek et l e r i

·

Ve n e d l k ha k i m i y e t i n d e k i

� �15 �

�-�

�"

...



�����

�� ._,

A

K

D

E

N

z

(Ve n . )

1 2 1 4 s ı ra l a r ı n d a N i k a i a ( l :zn l k) l m pa ra to r i u ğ u 1 21 4 s ı r a l a r ı n d a E p e l ros D espot l u ğ u

MiLLi EGiTiM BASlMEVi

' ; so n ı a «impara­ tor» ) , pirtor ba ı i/e u r veya pist or en Khrist ö b a ı ileu s ( i sa­ ya inanan imparator) , ba ıi leu ı R ö rnaiön ( Romalı ların imparatoru ) idi. İmparator tahta ç ı karken, Romalılaıdarı kalma bir idete göre, önce ord u tarafından kalkan üzeıin­ de havaya kaldırılır, sonra İstanbul patriği kend i s i n e Aya­ safyada taç giyd ı r i rdi. Bilin miyen bi r tarihten, gali p bir ihtimalle X I I . yüzyıldan itibaren i se-, patrik ayrıca i rn p ua­ torun alnına mukaddes merhtmle bir haç işareti de koyardı. mpa ı a ı oıiçe ( ı e ba ı r e = haşmeıli, daha sonra baJ iliı, baıiliısa = kıraliçe, autokratoriıs ı = tek başına hük ümdar­ lık eden ) devlet i daresinde mühi m bir rol oynuyordu. Ni­ tekim küçük yaştaki oğlu yerine imparatorluğu kendisi idare etmek, hükümet işlerine karışmak veya gerekince iktidan ilk kocasından sonra i k inci ko:ası na bı rakma hakkı hi\bır zaman tartışma konusu olmamı�tır. Romı İmpıratorluğunda old uğu gibi Bizan sta da taht mirasçılığı kanunla tesbit edilmiş değildi. İlk zaman larda i mparatorlar sülale k urmaya fazla önem vermemiş lerdir. S ülale fikrinin kuvvetlenınesi ancak Makedonya sülalesinin ve lej itimizm dokuininin . kurucusu I . Basi lcios i l e başlar. İmparator, kendisinden sonra tahta ıeçirmek istediği kim­ seyi saltanat ortaklığına tayin edebi lirdi. Taht mirasçı sı namzedi daha imparatorun sağlığında taç giver, imparaıor gibi resmi olarak barileus, resmi olmıyarak da deuteros ba­ srleus ( ikinci imparator) veya mik ro J basrieus ( küçük im­ pırator ) unvanını taşır, paralar üzerine çok defa onun res­ mi de konulur ve kanunl a rda imparatorun adı ile birlik t e ç o k defa onun a d ı d ı aoılırdı. Bununla beraber saltanat ortağının i ktidarı, imparatorun i ktidarından daha azdı. Devlet idaresi : Bizansta bugünkü hükümetlere ben­ zer bir te1kilıit yoktu. Merkez idare, saray memur lan ile sivil ve askeri memurlardan toplanma kırıasiyeci bir me­ mur aristok rasisinin elinde idi. Saray memurları ile en yük­ sek sivil ve asker memurları, i mparator, maiyetindekiler arasından kendisi tayin ederdi. ·

68

BiZANS İMPARATORLUÖU

İmparator yanında, danışma organları olarak, şu mü­ esseseler vardı : ı. Senato ( Yun . syn�lltos veya sbull) . Roma senalusu örnek tutularak Büyük Konstanıinosun İstanbulda meydana getirdili senato, dev I et hayatında önemli bi� �ol oynamış­ tır. Bazı kanunlar, yayımianmadan önce, senatoda okunur­ du. Fakat senatonun da kanun tasarıları hazırlamak ve im· paratora sunmak hakkı vardı. İmparator da bunlara kanun­ luluk verebilirdi. Yine senatonun en önemli bir yetkisi de, yeni imparatoru seçmek ve tanımak hakkı idi. İmpa�ator, halefini önceden tayin edip de saltanat ortaklığına yükseltir­ se, senatonun tanıması, sadece bir şekil meselesi idi. Fakat böyle bjr şey yapılmamışsa, yeni imparator� senato ve or­ du başkomutanlığı seçerdi. Senato, Fatih Mehmedin elçile­ ı ini kabul ettiği ve Türk ültimatomunu reddettiği son top­ lantısını, imparatorun başkanlığında, 3 Nisan 14B te yap­ mıştır. 2. Senatodan başka, imparatora daha yakın olan sac­ rum consislorium ( Yun. hagion �onsiJtörion = mukaddes ş{ira) bir nevi saray şürası vazifesini görmüştür. Daimi üyeleri ( comiles ionsistorii ) , merkez idarenin en yüksek memurlarından idi. Bazen görüşmelere consisrorium üyele­ rinden başka senatodar dil çajrılırdı. Üyeler, imparatorun huzurunda, ayakta durmak ( conıiJie,.) zorundaydılar ( consiıtorium adı bundan alınmıştır) . Toplantıların adı ' silentium ( Yun. silention = sessi � lik, süköt)", senatodar da hazır bulundukları takdirde, silenlium el convenlus ( ses­ sizlik ve toplantı ) idi. Daha sonra silention, daimi bir kurul olmaktan çıkmış ve aı:cak önemli bir dev Jet veya kilise işini görüşmek gerekince imparatorun toplantıya ça­ ğırabildiği bir meclis haline gelmiştir. Konsistorion da tö­ renler münasebetiyle yüksek memurların sarayda görünme­ leri minasını almıştır. 3. Genel toplantılar. Bütün hallun veya yalnız tem­ silcilerinin bulundukları toplamilarda imparator doğrudan doğruya halkla temas ederdi. Bu toplantıların yeri bazen Hippodromos ( At meydanı) idi. Başlıca gaye, imparatorun istediklerini halka bildirmek veya propaganda yapmaku. Aynı zaırıanda imparator halk efkinnı öjrenmek, halk da ıikiyetlerini, dertlerini imparatora bildirmek fırsatını bu­ turdu. Merkez idarenin en nüfuzlu memuru, magisler o/fi­ ciorum ( Yun. magislros t6n ophphi�i6n = daireler amiri ) idi. Aşağı yukarı bugünkü içişleıi ve dışişleri vekilierinin vazifesini gören bu başmemurun, bütün resmi daireler (scrinia ) , saray muhahz kıtalan (scholae palalinae ) , sınır muhafaza kıtaları ( limitanei ) , emniyet ve posta ( cursus publicus) üzerinde kontrol hakkı vardı. Ya bancı elçilerin kabulü ve umumiyede yabancı memleketleı le olan münase­ betlerin idaresi de onun vazifelerindendi. Emrinde çalışan agen/es in rebıu, ulak ve hafiye olarak eyaJetleri gezer, memurların çalışmasını teftiş eder ve halk efkarını yoklar­ lardı. Magister officiorumdan sonra tn mühim memur olan fllaestor sa"i palalii ( mukaddes saray idare ami ri ) adalet işlerine bakar, imparator fermanlarını hazırlar ve parafe ederdi. Maliye işlerinin idaresi comes sa(farum largilionum (hazine müdürü) ile comes rer11m privatarllm ( devl"et ara­ zileri müdürü ) arasında bölünmüştü. Birincisinin adı, im­ paratorun bazı münasebetlerle askere dağıttığı largiliones ( hediyeler) ten alınmıştır. Hazineye para olarak ödenen vergi ve resimler, ticaıet, endüstri ve darphane onun kont­ rolu altında idi. Comes rerum privatatum · devletin büyük

mülkleriyle imparatorun hususi hazinesi ( res privatae) n i idare ederdi. Saray memurları başında praepositlls sacri Cil­ bitu/i (mukaddes yatak odası başı, yani başmabeyinci ) bu­ lunuyordu. Hemen hemen sadece hadımlardan seçilen bu başmemurun, hükümdacia çok sıkı bir münasebette bulun­ duju için, büyük bir nüfuzu vardı. Vekiline primiceri11s sacri C11bic111i deniıdi. Aslında saray muhafız kırası komuta­ nı ve magister officioıum'un ası olan �llropalatls, hüküm­ darıo emniyetinden sorumlu idi. İki praefectura başında bulunan prae/e&IIIS praelorio, imparatorun vekilieri idiler. Bunlardan praefecllls praelorio per Orientem ( Doğu eyaleti va lisi ) İstanbulda , pr. pr. p,. l/lyric11m ( IIIyricum valisi) ise Selinilete oturuyordu. Bü· yük Konstantinos, aslında eyaleıin bütün sivi l ve asker kuvvetine huyuran praefectusların askerlik yetkisini kaldır· mış ve magister milit11m ( ordu komutanı ) !ara vermiştir. Böylece eyaletin en yüksek sivi l memuru sayılan praefectus, eyaletin idare ve düzenlik işlerini denetler, annona ( mah­ sul olarak ödenen arazi vergisi ) nın toplanlmasına bakar, bunun gelirinden askerlerinin ücretini ve bütün ordu mas­ raflarını öderdi. Ayrıca yargıtay başkanı olarak karar verir­ di. Dioecesisler başında bulunan vicari11slar, praefectusun temsilcileri olmakla beraber, doğrudan doğruya imparatora da rapor gönderebilirler, imparator da vicariuslar ve pro­ vincia valileri ile dojrudan dosruya temas edebilirdi. Böy­ lece karşılıklı bir kontrol sistemi kurulmuştu. Doğu prae­ fectusunun makamı istanbulda olmakla beraber, başşehrin idaresi onun elinden çıkarılmış ve praejea11s Urbi ( Yun. eparkhos tes Po/e(Js = İstanbul �ehri valisi) ye veri lmişti. Başşehrin hayatında her zaman önemli bir rol oynıyan şe­ hir praefectusu, senato başkanlığından başka, adalet işlerine bakar, asayiş ve güvenliği korur ve yiyeceği sağlaıdı. İs­ tanbulun bütün iktisat hayatı, ticaret ve endüstrisi onun kontrolu alunda idi. Herakleios zamanında başlıyan rt formlarla idare teşkilatında önemli değişiklikler yapılmıştır. O zamana kadar birkaç büyük" memur tarafından görülen işler, bölü­ nerek, doğrudan doğruya imparatora karşı sorumlu olan daha çok sayıda memura verilmiştir. Magister officioı um, magister militum ve praefectus praetorioluk kaldırılmıştır. 700 sıralarında meseli magister officiorumun vazifeleri logotheles 111 drom11 ( «yol müfettişi», yani posta işleri, dışişleri müfettişi ) , domestikos tlJn skhollJn ( saray muha­ fız kıtaları komutanı ) , q11aes1or ( daireler başmüfettişi ) , h o epi Jön delstlJn (dilekçeler kalemi amiri ) ve h o epi tes kataıtaseôs ( başteşrifatçı) arasında bölünmüştü. Praeposi­ tus sacri cubiculi'niıi. vazifeleri de birçok memurlara dağı­ tılmıştı. Bunlar arasında bilhassa parakoimömewos ( im­ paratorun yatak odası yanında yatan mabeyinci ) ve pro­ tovntiarios ( imparatorun hususi vestiyeri ve buna bağlı hususi hazinesi müdürü) büyük bir önem kazanmışlardır. Saray memurlarından prlJioasekretis ( saray kalemi müdürü) ile ho epi 111 kanikleiu ( saray kitibi) nun da büyük itibar­ ları vardı. Themalar kurulunca praefectus praetoriolara lüzu m kalmamıştır. Themalarda sivil idare reisi anthypatos ( pro­ consul ) , IX. yüzyılın ikinci yarısından sonra prölonolarios ( eski prokonsulluk kalemi şefi) idi. Logoıhetes tu dromu'nun nüfuzu, gittikçe artmış ve X. yüzyılda hemen hemen bir başvekil yetkisi almıştır. Aslında imparatorun hususi hazinesi müdürü olan sa�el­ larios maliye vekilliğine kadar yükselmiştir. Khartularios

69

BİZANS İMPARATORLUGU lu sak el/iu devletin altın stokuna, k harl ularios IN vesliariu ise devletin diğer maliarına bakardı. V I I . yüzyıldan baş­ lıyacak maliye müdürleri olarak log o t hef eı tu geniku ( arazi vergileri, su yolları, madenler müfettişi ) , log. lu ılrati6tiku ( ordu iaşesi müfettişi) ve log. tu idiku ( ordu teçhizatı ve devlet im a lathaneleri müfettişi) iş görmüş­ lerdir. İmparatorluğun son zamanında sivi l idarede m erkezi­ leştirmeye doğru gidi liyord u. Bu devi r yüksek memurla­ rından bütün maliye işleri ve sivil idare reisi olan logot­ heteı t6n s ek rellJn (daireler müfettişi) adı ilk defa 1 0 8 1 d e geçmektedir. İsaakios Angel os ( 1 18 5 - 1 1 9 5 ) tan itibaren megas /ogotheles ( büyük log . ) adını. alan bu ba�memur, i mparatorluğun sonuna kadar bir başvekil rolünü oyna­ mıştır. Yüksek sivil memurlara ve ordu ş�flerine, rütbelerine göre, şeref un vanlan vermek adetti. As! en nezaketen veri­ len bu unvanlar, I V . yüzyıldan iti.baren memurluklara bağlanmıştır. İlk zamanlarda kullanılan i//uıtriı ( Yun. endoksos, i//u s trios = izzetlü ) , ı pulabi/is ( Yun. peribiep­ los = eteaftan görülür, i n sanların bakışlarını çeken ) , darinimus (Yun . lamprolatoı = en parlak) gibi e n yük­ sek unvanlar, i mparatorlar tarafından daha küçük memur­ lara da veri ldik leri için, çok geçmeden değerlerin i kaybet­ miş ve bunların yerine gittikçe daha şaıafatlı unvanlar uırdurulmuştur. Meseli I . Alek sios ( 1 08 1 - 1 1 1 8 ) zaman ın­ da artık sebastoı ( h ışmetli ) , prlJtosebaıtos ( haşmetlilerin ilki ) , panhypersebaıtoı ( herkesten ziyade haşmetli ) , . sebastohypertatoı (en haşmetli v e e n yüksek ) , pansebaı­ tohypertatoı ( herkesten çok haşmetli ve yüksek ) , PTölo­ p 1nsebastohypertatoJ ( herkesten çok haşmeılilerle yüksek­ Ierin i l k i ) v. b. gibi unvanlar" kullanılmı�tır. Adaler : İ mparator en yüksek yargıçtı. Yalnız on un adına adalet dağıtılabi lirdi. X IV. yüzyıl başlarına kadar en yüksek m ıhkeme, imparatorun kendi idaresindeki i m­ paraıorluk mıhkemesi ( önce ro n sis loriu m principis, I . Basileios'tan itibaren hasilikon kriıerion veya he ma = tri­ bün ) idi. Üyeleri yüksek memurlardan seçiliı d i . Vatan hainliği ve cinayet gibi suçlarda bidayet mahkemesi vazi­ fesini yapar, hukuk davalarında ise istinaf ve temyiz mercii olarak iş görürdü. Bu mahkemeden başka, yüksek daire amirlerinin ( magister officiorum, praefectus praeto­ riolar, sonra strategoslar v. b.) idare ettik leri mahkemeler ve ayrıca şehirlerde birçok ilk mahkemeler vardı. Yargıç­ lardan hukuk bilgisi istenirdi. Mahkemelere belli sayıda avukatlar (synegoroi ) ve noterler ( tahullarioi) bağlı idiler. Pa laiologoslar zamanında adalet işi çok bozuktu. Xl V. yüzyılda imparaıorlar sivil davaların görülmesiyle çok defa yüksek mevki sahiplerin i , a �keri şetleri, bazen de p : skoposları vazifelendirirlerdi. Fak at umumi ahlak çok düşük olduğu için. bu şahtsların tarafçılığı ve rü'­ vetçi liği yüzünden şikiyetlerin sonu gelmiyordu. l l l . And­ ronikos, adaleti merkezleştirerek, bütün mahkemeler üs tünde y ü ksek bir mahkeme kurmuştur ( 1 329) . Bu mah­ kemeye tiyin edilen dört yargıça katholikoi kritai tön Röm•i6n ( Romalı ların umumi yargıçları ) denirdi. Daha sonra, İ stanbul mahkemesine bağb olmak üzere, Make­ do:ıyada . Mora ve Kıbrısta da birer umumi mahkeme kurulmuştur. Bunlara da dörder katholikoı krites ( u mumi yargıç) tayin edilirdi. Cezalar, Hı ristiyanlığın tesiri altında bir müddet

biraz hafiflemişse de, bilhassa İsauria sülalesi zamanından itibaren yeniden ağır laşmıştır. Çarmıha . germe cezası kaldı· rılmıştır. idam yerine çok defa ellerin, kulakların d udak­ ların veya başka uzuvların kesi lmesi veya gözlerin kör edi lmesi i le yetinilmisıir. Sorusturmada iskenceye de başvurulurdu. Zindanlar yalnız idamdan önce mahkumları veya yargılanmadan önce sanıkları hapsetmek için kulla­ nılırdı. Suçlular, cezalarını çekmek için , çoğu zaman sürgüne veya bir manasııra gönderi lmişıir. Son yüzyıl­ larda daimi hapishaneler de kurulmuştur. Ordu : Bizans kuvvetinin temeli, sağlam bir şek ilde t_e şkilatlandırılmış olan ordu idi. Bu ordu, üstünlüğünü ve başarıları nı yüzyıllar boyunca yapıığı tecrübelere dayanan harb fennine ve yeni düşmanların tabiyesine uyma kabi li­ yetine borçlu idi. Bizans askeri m ü esseselerin i n temel leri s:ırsılmağa başlayınca devlet de gerilerneğe başlamış, so­ nunda yıkılmıştır. Diocletianus ve Büyük Konstantinos'un reformlarına göre ordu i k i kısımdan ibarer tİ : ı. sın ır muhafaza kıtaları (/imilanei, Lat. li mes = sın ı r ) , 2 . müteharrik ordu ( exe r cit u s t:omitatuı = i mparatorun veya başkomutanın yanındaki or­ du). Bu sonuncunun seçme erattan toplanma kısmı saray muhafız kıtası ( srholae p:ılatinae ) idi. Bizans ordusu he­ men her zaman gö nüllü ücretli lerden, en çok da yabancı . ücretli lerdendi . Ordunun başında i l k zaman larda üç magister milit11m ( askerlerin amiri ) vardı : magisler peditum (piyade başko­ mu tanı ) , magister equitum ( süvari başkomutanı ) ve baş­ şehide oturan m agis t er millrum praeıentaliı ( Lat. praeıenı = hazır bulunan ) . İustinianos zamanında yüksek asker şef­ Ierin sayısı 1 O a yükselmiştir. Bunların ikisi p raeıentalis veya in praese�ti unvaniyle İstanbulda oturuyordu ve baş­ şehri savunmakla ödevliydi. Mag. militumların doğrudan doğruya madunlarına d11x ( komutan ) J enirdi. Dux bir veya bi rden fazla provincia'nı n asker valisi idi. Tabite birliği piyadede numerus ( Yun. arith m o ı = sayı ) , süvaride vexillatio ( Yun. b an do n = bıyrak ) idi. 300-500 erden merdana gelen ve bir tribunuı ( Yun. Jlra­ telales ) un kamutasında bu i un an numerus, t:entenarius (yüz­ baş ı ) un komuta ettiği centuria ( Lat, rentum = yü z ) !ara bölünmekte idi. V . yüzy ı l başında Bizans ordusunun mevcudu 5 5 0-000 kadar tahmin edi lmektedir. Fakat Bizan � ordusu bu rakama hiçbir zaman erişmemişti. Belisarios (b. bk. ) Vandal Kııal­ lığını 15 000 askerle yıkmıştır. Agaıhias'a göre, İustinianos zamanında s i l ah alıında ı 50 000 kiş iden fazla deği ldi. X. yüzyılda ordu 1 20 000 idi. VII. yüzyılda B. İ. nun askeri eyaleriere bölün mesiyle ( yuk. b k . ) ordu leşkilitında da esasl ı değişi k likler yapıl­ mıştır. Suriye, Mısır ve Afrika elden gittik en sonra, bu eyaleıleri savunacak ku vvette olmıyan sınır muhafaza kıta­ ları (limitanei) da ortadan kalkmıştır. Yeni teşki lara göre ordu, şu unsuılatdan toplanmıştı : ı. eski comitatus ve saray k ı talarının birleştiri l mesiyle meydana gelen lagma (tabur) lar ; bunlar İsıanbulda ve civarında yerleşti rilen d aimi orduyu teşk i l etmekte idiler ; 2. eyalet garnizonların­ daki themalar ( eyale t kıtaları ) . ( Thema kelimesinin ikin­ ci manası = askeri eyalet. ) Themanın başkomura n ı , aynı zamanda askeri eya letin valisi, strategoı idi. Thema, han­ don (bay r ak ) adı verilen tabiye bir lik lerine bölünmüştü. Bun lardan mo ira ( parça) veya drungos ( müfreze ; komu·

·

70

BIZANS İMPARATORLUGU

tan ları : moirarkhos veya drungarioı), üç moiradan da turma veya meros ( kısım ; komutanı : lurmarkhos, merarkhos ) meydana geliyordu . Munrazam ordu yanında çeteler de vardı. Çoğu zaman sınır halkı n dan toplanan çeteci ler (kursores, trapezitai) düşmanın hareketlerini yoklıyarak küçük düşman gruplarına saldırırlardı . Si llh ol a ra k yay, mızra k, kılıç ve çeşit l i savaş balta­ ları kullan ı l ı rdı . Ön c e y a lnız deniz savaşlarında kullanı lan ateş i Rumi ( b. b k . ) den şehir ku�atmalarında da b a şarı ile faydalanılırdr. Ayrıca taş frrlaıma ma kineleri (alakatia manganika = m a ncını k lar) de büyük gelişmeler g östermiştir . Yaralılar atlı sı lılı iye e t l e ri ( dep u tat oi ) tarafından toplanırdı. Bun lara a skeıi hekim l er b a kaıdı. Her bi r l i ğ i n , asker azizierin figürleri veya imparaıo­ run atlı resmi ile sü s lenmiş bayrak ( bant/on ) l arı vardı. S a vaşta askerleri bayrak etrafına toplamak ve hücum işare­ t i n i vermek vazifesinden dolayı bayraktar (dra Synkellos (ölm. 8 1 0/ 1 1 ) , k r o n iğinde M. S. 284 e kadar olan hadiseleri hikaye eder. E n seçkin Bizans k r o n i kç i s i , Theopha­ nes (ölm. 8 1 8 ) tir. Khronographiasında. dostu Synkellos'un �se­ cine devam ederek 8 1 3 e k a d a r süren h ad i s ele ri yazmıştı r. Bi zansta büyük rağbet gören ve daha sonraki kronikçiler üzeri nde derin tesirler yapan bu eser, Hun, Bulga r Türk ve

86

BİZANSLILARDA IL1M

Kök-Türk tarihi i ç i n e n kıymetli kaynaklardan biridir. Avar, Hazar ve Bu lgar Türk lerinin hayatı ve ade t lerine dair verdiği bi lgiler de gayet mübimdir. Theophanes'in eserinin devamı olan ve Theophaneı �ontinuatus ( Lar. = Th. in devamı) adı verilen eser, impara tor Konstantinos Porphyrogeı: n etos ( 9 1 3 -59)un emriyle hazırlanmı�. son ra 96 L e kadar olan hadileleri anlatan k ı sımı da tamamlan­ mıştır. Yazarların adları bilinmi y or Bu eser Maca rlar, Bul­ garlar, Hazarlar, Peçenekler ve Kök-Türk ler hakkındakıy­ metli kayıtları i Çine a l ı r. İstanbu l patriği ( 8 ( 6 8 1 5 ) Nikep­ horos ( ölm. 8 2 9 ) un Khronographikon J ı'tJiomon ( .K ısa kro­ nik ) adında bir c i h a n k roniği ve Historia syntomos ( Kısa taı i h , Lat. ismiyle Breviarium) adında, 602-769 yıl ları hadi­ selerini içine alan başka b i r eseri vard ır. Bu sonuncu eser, Avar, Haza r, Unogund u r ( = Onogur ) ve Kotrag ( = Ku­ ıurgur = Uıurgur) gibi Türk v. b. kavimterin tarihi bakı­ mından kıymetli bir kaynaktır.

heyeti �erefine verdiği ziyafet hakk ındaki tasvir i meşhur­ dur ( bk. ATTI LAN I N Zİ YAFETİ ). Priskos, Avar, Sabır, Saragur, Urog C= Ogur ) ve Onogu rları n 463 sıral a rındaki göçlerine dair de çok değerli bilgller vermi§tir. Beli,a ri ­ os'un hususi katibi Prokopios(ö l m. 5 62 den sonra ) üç mühim eser meydana getirmiştir : Hyptr lon po/emiJn /ogoi ( Harb­ ler üzerine bahisler) veya sadece HiJJoriai ( Tarihler ) , Histarikon ( Tarih ) adiısı İran, Vanda l ve Got seferlerin­ den bahseder. A.nekdota ( Yayımlanmamış şeyle r ) veya Lat. adiyle Hisloria areana ( Gizli tari h ) başlıklı eserinde İ ustiniaoos, Theodora ve bazı saray adamlarını çok sert bir d i l le ten k id etmiştir. Pe ri ktismatön ( Binalar hakkında Lat. De aedi/idis ) ad ını t aşıyan üçüncü eseri ise, İustini­ anos zamanında Bizans İ mparatorluğunda yapılan inşaatı tanıtır. Güven i l i r bir tarihçi olan Prokopios Türk tarihiyle i lgili birtakım kı y metli bilgi ler de ( Attilanın İtalya seferi, H unların Bizans topraklarına akın ları ; U ti g urlar, Kutri­ Theophanes ve Ni kephoros"un eserleri, şüphesiz, ay­ gurlar ; Pers, Vandal v e İ tal y a seferine katılan Hun dın ok uyucu lar için yazılmıştır. XI. y üzyı ldan itibaren bazı müttefik kıtaları ; H un kabi lelerine ait e t nog r afik tasvirler kron i k ler halkçı lıktan ayrıla rak, tarih monografilerinin v. b. ) bı rak>mış t ır. Agathias ( ıakr. 5 36-582 ) ın, 5 H· ' ' 8 seviyesine yaklaşmışlardır. Kronikle tarih monografisi ara­ yılları tarihini i � i n e a lan Peri les İustinianu basileias sında bir geçiş teşkil eden Skylitzes ve Zonaras'ın eserleri ( İ u s tiniano s salt a n a t ı hakkında ) adlı eseri, Prokopios bu geli ş me için örnek olarak gösteri lebi l i r. Yüksek saray t arihinin devamı sayılır. Agaıhias, Prokopios kadar kuv­ memuru İoannes S k y litzes ( XI. y üzyılın ikinci yarası ) , vetli bir tarih ç i değildir. Eserinde H un-Türk kavimleri 8 l 1 - 1 0 5 7 y ı l ları tarihini i çine a lan Synopsis historiön { Ta­ hakkında bi rçok kıymetli kayıtlara ( Bi zans müttefiki Sabı r rihlere toplu bir bakış ) adlı eserinin malzemesi ni başka ve Hunlar, B i ı tor deni len Hun k abiles i, 5 5 2 İtalya- Gor eser lerden olduğu gibi iktihas etmiştir . Eserinde Hazarlar harbinde Bizan slıların tatbik ettikleri Hun savaş tarzı, ( Hazar istihkaını Sarket'in inşası, Hazar memleketinin 1 0 1 6 Onogurıs istihkimı ; U tigur ve K" utrigur tarihi ; Kök-Türk d a Bizans tara fından i şgali ) , Kök-Türkler, Selçuklular ve Avarların saçı v. b.) raslanır. Hassa subaylarından ( Selçuk devletinin kuruluşu, Selçuk-Bizans münasebetleri ) Menandros (VI. yüzyıl ) , Historiai ( Ta r ihler) ad lı ese­ ve Peçenekler ( menşeleri, yaşayışları, adetleri, teşkilatlar ı , rinde, impara t o r luk tari h ine, Agathias'ın bıraktığı 5 5 8 Bizans-Peçenek harbleri ) hakkında pek çok kıymetl i ka· yılından ' 8 2 ye ka da r devem etm iştir. Ya lnız bazı parça­ yıılar toplamıştır. Adı biJinıniyen bir yazar, S k:y litzes'in ları bize kadar gelen eseri, ilk Avar-Bizans ve i l k Kök . eserinin devamı olarak 1 078 e kadar olan hadiseleri yaz­ Türk-Bizans münasebet leri ( 5 68 de Bizansa gelen Kök ­ k mıştır. Bu es�rde de, Selçuk- Bizan s münasebetlerine (Ma· Türk elçili heyeti, 569 da Zemarkhos'un ve '76 da Va­ lentinos' un Kök-Türk kağanı nezdine giden Bizans el ç i l i k lazgirt muharebesi) dair bazı önemli bi lgiler va rdır . heyet ler i ) Sabır Türklerinin y urtları v. b. hakkıoda XII. yü zyılın i l k yarı�ında yaşıyan İoannes Zonaras da y üksek bir saray memuru idi. Dünyanın yaratılışından · verdiği bilgiler sebebiyle fevkalade kıymeılidir. Herakleios 1 1 1 8 e kadar süren Epıtome historiiin ( Tari h lerin hula­ ( 6 1 0-64 1 ) zan;ıanında yük sek bir memurlukta bulunan Historiai veya Oikumenike sası ) adlı kroniği, bütün Bizan s kronik lerinden üs t ün dür. Theophylaktos Simokaıtes, h istoria ( Umumi tarih) baş lıklı eserinde i mparatorluk Z onaras eski kron i kleri bul asa etmekle yetinmiyerek, ciddi kaynak araştırmaları da y apmıştır . Bunun için eseri, tarihinin devamı olarak, Maurikios saltanatı ( 5 8 2-60 2 ) malzeme bakımından, diğer kroniklerden zengindir Bu­ tarihini yazmış t ır. Yapmacıklı üslubuna rağmen güveni lir, nun l a beraber, m u htelif T ürk kavimlerine ait olan bol tarafsı z bir ıarihçidir. Eseri , Avar u rihinin 583 ten 602 malzemesin in ehemmi yetli bir kısmı, bilinen başka kay ­ y e kadar süren devresi için başlıca kaynakıır. .

,

,

,

,

naklarda da vardır . Zonaras, Sy,agoge /ekseön ( Kelimeler külliyatı ) adiyle bir ansiklopedi de meydana getirmiştir. Bu eserde Hun, Bulgar-Türk, Peçenek ve Macar adları­ n ı n açıklamaları dikkate değer.

Cihan kroniklerine muvazi olarak, antik tarzda tarih m o nografileri Bizansıo kuruluşundan çöküşüne kadar kesintisiz bir sıra meydana getirir. Sırayı açan, Priskos (V. yüzyı l ) tur. Rhetor, saray memuru ve diplomat olan Priskos, 448 de Aıtila nezdin e giden Bizans elçilik he y e­ tinde bulunmuştur. Yalnı z bazı parçaları elde bulunan HiJta t ia Byzarıtiake kai ta kat' Alte/an ( Bi z ans tarihi ve A ttila hi kayesi ) adlı eseri Hun tarihi, Aıtila ve harb­ leri hakkında başlıca kaynaktır. İnce bir müşahede kabi liyeri olan . Priskos, Hunların memleke ı i adetleri, yaşama tarzı, dili, akraba, kahi le ve yabancı mil­ leılerle olan münasebetleri , A ıtilinın karakteri, sarayı, hakkında çekici tas virler vermiştir. Attilanın Bizans elçilik ,

,

İkonok lizm de vrinde ( 7 26-84 2 ) imparatorlar tarihin ­ de görül e n gedik, T h eophanes ' in k roniği ve devamı olan T heopharıes �ontinuatusla kapatı lmıştı r.

X. yüzy ı lın en seçkin tarihçisi, imparaıor Konstanti­ nos Porphyrogenneıos ( bük. 9 1 3·9�9) t ur . Bu sanat ve edebiyatse ver hükümdarıo zamanıoda Bi zan s fikir hayatı parlak devrini y a ı am ı ştır. B u imparatoru n kendi idaresi altında, bir bilgin ler heyeti, önemli antik ve ilk Bizan s eserlerinden ihıısas sahalarına g öre H büyük bulasa l a r kolleksiyonu meydana getirmiştir. Çoğun un a d ı b i l e kal­ mamış ol an bu kolleksiyonlardan Pt ri presbtiön ( Elçilik heyetleri h a k kında Lat. Excerpta de legationibus ) adlısı, Priskos, Menandros v. b. tarihçiterin eserlerinin hulisalannı bize kadar g etirmiş olmaları bakımından çok mühimdir. İmparatorun kendi eserleri arasında Lat. De administra,do imperio {Devletin idaresi hakkında) diye anılanı, Peçenekler, Uz ( Oğuz) )at, Hazarlar, A lan lar, Eul,

B I Z A N SLlLAR DA iLiM garlar, Ruslar v e yaza rın «Türk» diye adlaodı rdığı Macar­ lar hakkında gayet mühim bilg i ler vermektedir. Histarik e dı egesis tu biu kai tön prakseön Basileiu ( I . Basi leios'un hayatın ı n ve İcraatının · tarihi hikAyesi ) , De uremoniis aulae byzantinae ( Lar. = Bizans sarayının merasimleri hak­ k ı n d a ) ve Peri 16n thema/on (Askeri eyaJetler hakkında) adlı eserleri de ehemmiyetlidir. I I . Bısileios'un Bulgaristan sefer ine ( 98 6 ) katılan Leon Diakonos, Histariasında Konstan tinos Porphyrogen­ netos:un öl ümünden ( 9 �9) İoannes Tzimiskes'in ölümüne ( 976) kadar geçen hıtdiseleri yazmı ş, sonra bunlara Bul !!a­ ristan seferi tari h i n i i lave etmiştir. Eserinde Peçenekler hakkında kısa bir ka rakter tasviri vardır. Meşhur poli­ histor Mikhael Psel l o s ( 1 018 - 1 078 ) un, 12 imparator s a l ­ tanatı n ı içine a l a n Khronagraphiası, Leon Diakonos' un Histori11S1 n ın dev a m ı d ı r . Yüksek memurluklarda bulu n � n J yazar, bilhassa saray halkının İcraariyle i lgi lenmiştir. Yüksek devlet adamı Mikhael Attaleiates ( Xl. y ü zyı l ) , Hislo ı ia­ sında 1 03 4 - 1 079 yıllarına ait hadiseleri anlatı r ; Selçuk-Bizans savaşlariyle etrafh bir ş ekilde uğraşır. 1 1 97 de Anna Komnene ile ev lenen Nikephoros Bryennios ( 1 062 - 1 1 38 ) , k ay ı n validesi Eiren e Dukas'rn ricası üzer i n e , H yle hislorias ( Ta­ rihin malzemesi ) adiyle bir çeşit aile kroniği meydana getirmiştiı. Eser 1 070- 1 079 hadis e l e rin i an latmaktadır Selçuk devleti n i n yayılış sahasına ve Selçuk - Bi zans sav a şi a rı na ait kayıtla r ı m ü h i md i r. Anna Ko mn e n e ( 1083 - takr. 1 1 4 8 ) , A leksias ( Alelcsios hik ayesi ) [ 1 1 38 ] ında, babası I . Alek· sios Komnenos'un bitırasını ebedi leştirmiştir. Methiye, tarih ve şahsi harıraların karışığı olan bu eser, 1 069 - 1 1 1 8 dev­ resi bad iselerini içine alır. Bu, ayrıca, Xl. yüzyılın ikinci yarı­ sına ait Peçenek, Oğuz ve Kuman tarihinin başlıca kayna ğıdır. Anna Komnene, d i l i arkaikleştirme eeceyan ının en tanınmış temsilci sidir. ,1/eksiasıo d e v amın ı , hadiselerin bir kısmına doğr udan doğıuya katı lmış kimseler yazmışlardır. İoannes Kinnamos ( X I I . y ü z y ı l ) un Epit a m e ( Hulasa ) si 1 1 1 8 - 1 1 76, Nıkephoros Khoniates (ölm. 12 ı O - 1 2 2 0 ara­ sında) in Khronik e diegesis ( Kronik hikiyesi ) i ise, 1 1 1 81 206 yıllarını içine alır. Sonuncu eser, Bulgar, Peçen e�'• Kuman ve Macar tarihi için de gayet mühim bir kaynaktır. Nikaia imparatorlarınıo tarihçisi Georgios Akropolites ( 1 2 1 7 - 1282 ) in Khronik e syngraphe ( K ro n i k eseri ) si 1 203 ten İ stanbulun geri alıomasına ( 1 261 ) kadar devam eder. Güvenilir bir kaynak olan bu eserde Bulgar, Selçuk, Kuman ve Macar tarihi bakımından mühim kayıtlar vardır. Georgios Pakhymeres ( 1 242 - takr. 1 H O ) , Syngraphikai historiai ( Tarih h ikayeleri ) adiyle 1 26 1 - 1 308 devresi tari­ hini yazmıştır. Eserinde Mısır Kölemen leri , Moğol, Tatar, Bulgar, Selçuk ve Osman lı tarihi için zengin malzeme vardır. X I V. y ü z y ı l Bizans tarihini, bu çağın en seçkin adam­ larından Nikephoros Gregoras ve İoannes Kantakuzenos ele almışlardır. Nikephoros G reg o ras ( 1 29 5 - 1 3 5 9/60 ) her şeyden önce bilgi n ve f ilozoft u r . Historia R ö maike ( B izans t a rih i ) adlı büyük eseri nin sahası 1 204 ten 1 3 59 a kadar sürmektedir. Yazarın yaşadığı çağa ait kısım çok geniş yazı lmıştır ve şahsi b atıralara benzemek tedir. Bu eserden Bulgar, Selçuk ve Osman lı tarihi için de zengin malzeme çıkarılabilir. VI. İ o ann e s Kantaku zenos ( h ük. 1 347 - 1 3 54 ) , tahttan feraga­ tinden sonra k a l eme aldığı Histariasın da 1 3 20-1 3 5 6 had ise­ lerini hikaye etmektedir. İcraatın ı haklı göstermek i ç i n ba· zı hadiseleri süklitla geçmi �tir. Gregoras'ın a ş rı arkai kles· tirici üsllibuna kar�ı lık, Kantak u zen os daha canlı bir d i l k ullanmıştır. E seri, XIV. yüz y ıl Türk, hususiyle Se l çu k, Kö­ lemen ve Osmanlı tarihi bakımından kıymet l i bir kaynaktır.

ı

ı

87

XV. yüzyılda Galata, sonra M i d i l l i Cene vizli ai lele­ rının hizmetinde bulunan Dukas, halk diliyle bir tarih ese­ ri meydana getirmiştir. Giri�te, .Ademden 1 204 e kadar ci­ han tarihini gözden geçirdikten sonr&, 1 39 1 e kadar Os­ manlı tarihini, bundan son ra son üç B i zans imparatoru sal­ tanatını ve İstanbulun fethini, ni hayet Midi llinin fethio.=_ ( 1462 ) kadar olan hadiseleri anlatır. İstan b u l un fethinden sonra Türklere esir düşen, fakat kaçmağa muvaffak olan saray adamı Georgios Phrantzes ( 14 0 1 - 1478 ) , 1 478 de Korfu manastırında. dostlarının ricası üzerine, Palaiologos hanedam tarihi ( 1 258-1477 ) h a k k ında Khronikan ( Kronik ) adında b i r eser meydana getirmiştir. Kibar bir Atina aile­ sinden olan Laonikos Khalkokondyles veya K halk o ndyl e s ( takr. 1 4 3 2 - 1 490) 1 298 - 1463 hadiselerini i çine a la n Apodeik.reis historitJn ( Ta r i h delilleri ) adlı eserini n mihve­ ı i n i Osmın l ı tarih i teşkil etm i ş ; Türklerin, Bizans devle­ tini adım adım nasıl y ı k tıklarını ve büyük devlet haline na­ s ı l geld i klerini göstermiştir. Eserinde Bizans tarihinin bel li bir devrini e l e almış deği ldir. İmroz adasında kibar bir ai­ leden doğan ve sonra Türklerin hizmetine giren Mikhael K ritobulos ( XV. yüzyı l ) , Historiai baş lıklı eserinde 14� 1 1467 devresi tarihini yazmıştır. Fatibe ithaf edilen bu eser, İ stanbu lun fethiyle . ondan sonra gelen zamanın tarihi ıçın mühim bir kaynaktır. P. Karolides tarafından hazırla­ nan Tü rkçe tercümesi 1 9 ı 2 de İ stanbulda çıkmıştır.

Coğrafya : Z en gi n tarih edebiyatma karşılık Bizans coğrafyası, çok ihmal edi lmi�tir. Bizan slıların coğrafya sa­ hasındaki faa l i yeti, daha çok pratik gayelere yarıyan y o l kı l avuz l arı v e y a b u n a benzer eserlerden ileri geçememiştir.

Seyahatnarnelerin çoğunu tücca rlar yazmıştır. İustini­ anos ( � 2 7-565 ) zamanında yaşıyan A leksandreialı Kosmas İ ndikopleustes ( = Hindist a n seyyahı ) de bir tüccardı. Ke­ şi ş olmadan önce, t üccar olarak A rabistanı, Habeşi stanı ve Sey l inı gezmiş, fakat likabına nğmen Hindistanı görme­ m i ş , bu memleket hakkındaki bilgi lerini başka seyyahlardan işitmi�tir. Tur-i Sina ınanastırına çekildikten sonra Khristi­ anik e topag•aph ·a . ( Hıri stiyan topografi si ) [.5 34-547 ara­ sında] adiyle büyük bir coğrafya eseri meydan a getirmiştir. Bu eserde garabetlere ve fanta stik hikiyelere genil bir yer ayrı lm ıştır. Prati k e se r l e r arasında patrikli kler ve piskoposluklar listelerinden, kilise idaresi faydalaİımışıır. Bu gibi listeler zam a n zaman yayı mlan mıştır. İustinianos'un çağdaşı Hierok­ les, Syn ekdemos (Yol arkadaşı ) [ 5 3 5 ten önce] adlı i sta­ tistik eserinde Bi zans İ mpara t o rl uğ unun 64 eyalerini ve 9 1 2 şehrio i tasvir eı miştir. Phokas (602·61 0 ) zamanında Gcorgios Kyprios, Syn ekdemasa benzer bir eser yazmıştır. Daha son ra bu esere, kilise idaresi hakkında bilgiler de ilave edi lmiştir. Yolcu lar ve denizciler için hazı rlanan yol kılavuzla­ rında ve portolan larda �ehir ler, l i manlar ve adalar arasın­ daki mesafeler stadian ( = 177,6 m ) larla gösteril mi�tir. Bu gibi eserlerin en iyisi, Stadiasmos etoi perip/us tes m ega· feJ thalasses (Stadion hesabı veya Akdeniz sahi l leri boyun­ ca seyahat) adını taş ır. Yunan harE l i Bizans haritaları bize kadar gelmemi�tir. gibi eserler, bize, Bizan sta haritalar -olduğu n u tahmin ettirir. Trabıoo lu Georgi os Amerutzes, " Fatih için, Ptol emaios'un coğrafya eserine dayanan bir d ün­ ya ha r ita s ı hazırlamıştır. Ancak bu haritada isimler Arap Halbuki Synekdimos

harf l e r i y l e yaz ı l m ı ş t ı r .

88

BIZANSLlLARDA İL1M

Mukaddes Yeri ziyaret eden hacılar i ç i n de çe�itli yol kılavuzları vardı. Bunların en eskisi, Epiphanios ismin­ de bir keşişin Diegesis eis typon periegetu peri Jes Syrias kai res hagias poleiJs kai ton en aure hagilJn JopiJn (Suri­ ye, Kudüs ve bu şehirdeki mukaddes yerler kılavuzu ) [820 den önce] adlı küçük eseridir. Bu kılavuz, Filisıinin Ortaçağ t opagrafisi ve tarihi bakımından mühimdir. And­ reas Libadenos ( XIV. yüzyı l) un Periegetike historia ( Reh­ ber) sı İstanbuldan Mısıra ve Filistine, buradan da İstan­ bula ve Trabzona seyahat edenler için bir yol k ılavuzudur. İ stanbul tarihi, topugrafisi ve abideleri hakkında Patria K1Jnstantin11poleös (İsıanbulun menşei ) adlı çok mü­ him bir eser bize kadar gelmiştir I l . Basileios (976- 1 02 � ) zamanında meydana gelen v e I . Aleksios Komnenos ( ı 08 11 1 18 ) zamanında yeniden iş lenen bu eser, daha sonra yaşı­ yan Georgios Kodinos'un sayılmıştır. Nikephoros Blemmy­ des ( 1 1 97- 1 2 7 2 ) in GeiJgraphia syn optike ( Coğrafya el ki­ tabı ) adlı eseri de anı lmağa değer. Bu kitabın büyük kıs­ mı, Dionysios Periegetes'in eserinin parafrazıdır. XIV. yüzyıl a ait bir kayda göre, Bizanslılar pusula ( magnetike pyksis) yı biliyorlardı .

Tıp : Bizans hekim leri, bilgilerini, antik çağ büyük hekimlerinin, en başta da Hippokrates ve Galenos'un eser­ lerinden almışlardır. Bizans hekimleri , pratik hayatın zoru ile hesaba kattıkları tecrübeyi anıikierin na zariyelerine uydurmakla yetinmişlerdir. Hekimin işi, teşhisten, hastalık belirti lerini tanımadan ve i l açları k u l lanmadan i leri geçmem i ştir. İlk tanınmış Bizans tıp müellifi, Pergamonlu Oriba­ sios ( 3 2 5 -4 5 3 ) , Hippokrates ve Galenos'a dayanarak Epi­ tome llJn iatrikön lhliJremaliJn ( Tıp nazariyelerinin huli­ sası ) adiyle büyük bir tıp ansiklopedisi meydana getir­ miştir. VI. yüzyılın en seçkin tıp bilgini Tralleis ( Aydın) li Aleksandros ( 5 2 5-60 � ) . toplu bir patoloj i k itabı yazmış­ tır. İustinianos'un saray hekimi Amida ( Diyarbakır) lı Aetios da İatrike ( Tıp ilmi) adlı tıp ansiklopedisinde en çok Galenos'a dayanmış, fakat kendi görüşlerini de i l ave e tmi ş tir . Hususiyle oftalmoloj iye ait kısmı kuvvetli­ dir. Aiginalı Paulos ( VII. yüzyıl) un tıp el kitabı cerrahi­ de bazı yeni fikirleri içine alır. Herakleios ( 6 1 0-64 1 ) zamanında Th eo p hilos Protospathaıios'un Peri tes 1 11 amh­ rlJpu kataskeues ( İnsan vücudunun yapısı hakkında) adlı eseri ve ate' hakkında bir yazısı anılmağa değer. İki yüzyıl süren durgunluk devrinden sonra Theophilos (829-842 ) zamanında Leon adlı bir iatrosophisıes (doktor) Synopsis iatrike (Tıbba toplu bir bakış ) başlığı altında bir kitap yazmışsa da, tıpta ancak X. yüzyıldan itibaren daha can lı bir faaliyet görülür. Konstantinos Porphyrogen­ netos'un emriyle Theophilos Nonnos. Oribasios'un yukarda adı geçen tıp ansiklopedisinden bir bulasa hazırlamıştır. Fakat yine bu yüzyı l a ait Hippiatrika ( Baytarlık) adlı veteri­ ner el kitabı, Nonnos'un eserinden daha mühimdir. · X. yüzyıldan itibaren Arap tıbbının Bizans ııbbı üze­ rine tesiri görülmeğe başlamıştır. X. yüzyı l sonunda veya XI. yüzyı l başında Abu Cafer Ahmed b. İbrahim b. Halid el · Cezzar (ölm. 1 004 ) ın Zad'11l-musa/ir adlı eseri Ephodia 111 apodemuntos ( Y olcunun nevalesi ) ismiyle Rumcaya tercüme edilmiş t ir. XI. yüzyılda Kelile ve Dimnenin mü­ tercim i Symeon Seth, Peri JrophlJn dynameön ( Gıda mad­ delerinin kuvvetlerine dair) adında küçük bir eser yazmı�­ ıır: XIII. yüzyıl sonunda, aktuarios ( saray h ekimi ) Niko· laos Mvrepsos ( = M e lhem c i ) , Arap kaynaklarından fayda­ lanarak, bir reçete kitabı hazırlamıştır. Batı tıbbı üzerine

büyük tesir yapan bu eser, XVI I. yüzyılda Paris üniversi­ tesi tıp fakültesi tarafından Codex pharmare11tir11s ( İ laç kodeksi ) olarak tanınmıştır. I II. Andronikos ( 1 328 - 1 34 1 ) zamanında aktuarios İoannes, n p kitabında Galenos dak­ trin i eri ni reddederek Arapların nazariyelerini ve kendi müşabedelerini ortaya koymuştur. Bu az çok i lmi eserlerden başka, halk i çin, iatrosophia ( hekimlik bilgisi ) den i len tedavi ve i laç kitapları, reçete kolleksiyo n ları v. b. vardı. Bunlarda hurafelere ve üfürük­ çülüğe geniş bir yer ayrılmıştır. Bizans hekimlerinin bilgisi zliğini Anna Komnene'nin, babası Aleksios'un hastalığından bahseden şu sözleri aydın­ latır : «Her hekim kendi te�hisine uygun başka bir tedavi emretmiştir. Fakat biçbiri imparatorun hastalığının sebebini tesbit edemeyince nihayet imparatoru hacamat etmişlerdir. Bu i se hastalığı hafifleteceğine hastayı zayıflatmışıı r.»

Matematik ve astronomi : XIII. yüzyıla kadar Bi­ zanslılar bu iki ilim kolunda hemen hemen hiçbir orij in a l­ lik göstermemişlerdir. Aleksandreia üniversitesi hocaların­ dan Theon ( IV. yüzyıl ) , Malkhos ( V. yüzyıl ) , Diophan­ tos ( V. yüzyı l ) ve İoannes Philoponos ( VI . yüzyı l ) , Euk­ leides'in, Gerasalı Nikomakhos'un ve Ptolemaios'un mate­ matik eserlerini yorumlamışlardır. Kyrene piskoposu Synesios ( takr. 3 70-4 1 3 ) , usturlabı mükemmelleştirmiştir. Philopo­ nos'un da usturlap hakkında bir yazısı vardır. Ayasofya mimarlarından Tral leis ( Aydın ) li Anthe m ios. tutuşturucu aynalar hakkında bir risale yazmıştır. Aska İ onlu Eutokios, Arkhimedes'in ve Apollonios'un eserl e ri n i yorumlamış ve Eukleides'e dayanan bir geomet ı i kitabı meydana getirmiş­ tir. Aleksandreialı Stephanos'un Diasaphesis eks oikeiön hypodeigmatön ( B urç işaretleriyle izah ) adlı eseri asırono­ mi ve astroloj i meseleleriyle uğraşır. VII. vey a VI II. yüzyılda meydan a getirilen Panopolis ( Mısırda Al}min) hesap lt.itab1, Bizanslıların hesap usulünü göstermek bakımından anılmağa değer. Palaiologoslar zamanında matematik ve asuonomi çok gelişmişıir. Alimler, eski eserleri yorumlamakla kalmıya­ rak, yeni nazariyeler i leri sürmü�lerdir. Bu inki şafta Arap ilminin büyük payı vardır. Nikaiada Nikephoros Blemmydes ( 1 1 97- 1 27 2 ) , i m­ parator İoannes Batatzes'e bitaben yazdığı asıronomik şii­ rinde, imparatoriçe Eirene'nin ölümünü ( 1 24 1 ) 3 Haziran 1 2 �9 da vuku bulan güneş tutulmasiyle birleştirmiştir. Maksimos Planudes ( 1 260-1 3 1 0 ) , Psephophoria kat' İnd11s ( Hindulara göre hesap usulü) adlı kitabında Hindulardan alınan sıfırı ( (tziphra) ve Arap rakamlarını ilk olarak k ullanmıştır. Talebesi Manuel Moskbopulos, dairenin dörtgenleşıirilmesi hakkında bir risale yazmıştır. XIII. yüzyıl sonu veya X I V. yüzvıl başında Trabzon sarayında hekimlik yapan Gregorios Khioniades, meslektaşı Geor­ gios Khrysokokkes'le birlik t e İranı gezm i ş ve bazı Farsça matematik ve asuonomi kitaplarını Rumcaya çevirmiştir. Ayrıca Eluegesh eis ten syntaksin tön Persö11 ( Perslerin matematiği üzerine tefsir) adında bir eser meydana getir­ miştir. Astroloj i hayallerinden sıyrılan ilmi astronominin ilk temsilcisi, II. A n dronikos ( 1 2 8 2- 1 3 2 8 ) zamanında yaşıyan Tbeodoros Metokhites'tir. Metokhites, musiki teori­ siyle uğraşırken , seslerin ritmi ve yıldızların hareketleri arasında bir benzerlik görmüştür. A sıronomi eseri, Stoik­ heiösis epi te astronomilt.e episteme ( Asıronomi i lminin unsuıları) adını taşır. Bu eserde, bazı kilise adamlarına karşı, asıronominin dinle alakası olmadığı. tezini savunur.

89

BIZAN SLlLARDA ! LİM Talebesi Nikephoros Gregoras ( 1 29 5 · 1 3 5 9/60) da astrono­ miyi, astroloj i i l e karı�tırao lara kar�ı savunu r : Peri tön hyb�izontön ten astronomian ( Astronomiyi tahki r eden ler hakkında ) . Pös dei kiltaskeuazein astrolabon ? ( Ustuılap nasıl kuru lmalıdı r ? ) adlı ri salesi Philoponos'un usturlap üzerindeki yazısından daha mufassaldır. Güne� ve ay tu­ tulmasının hesabı ve takvim reformu ile de ujra�an bu ilim, Paskalya yoıtusunun sabit bir güne konmasını tav­ siye etmi�tir. Theodoros Meliteniotes (XIV. yüzyıl orta­ ları ) de seçkin bir astronomd ur. Astronomilze tribiblos ( Amonomi hakkında üç k itap ) adlı büyük eseri, Ptole­ maios, Theoo ve�ran astronomlarının eserlerine dayanır. Ona göre, asıronominin vazifesi, yıldızların hareketlerini önceden hesabedebilme usulünü öğretmektir. Bu hareket­ lere dayanan başka türlü kehaoeıler, yani astroloj i, boş ve saçmad ır. Böylece, Metokh i tes'in sağ lam astronomi dok­ trin leri üstün lük kazanmı şsa da, Bizans astronomisi Pıole­ maios astronomisini pek aşamamıştır.

Simya : « Mukaddes sanat» (hiera tekhn e ) diye anı­ l an bu i lim kolu, bir madeoin başka bir maden haline gelebilmesi inanışına dayanıyordu. Mısır meoşel i siroya M. S. l l l . yüzyılda Roma lılarda ve Yunan lı larda da yer­ leşmiştir. İ l k tanın mış Bizans si myageri. Panopolisli Zosi­ mos ( IV. y üzyı l sonu) tur. V. yüzyı lda Olympiodoro s'u anabiliri z . B u siroyager Mısırı ve Nuhyayı gezmiş ve bütün siroya i lminin Phi le'de İ sis mabedinin d uvarlarındaki hiyerog l iflerle tasvir edilmiş bulunduğunu söylemiştir. Bi­ zansta, simya ile uğraşanlara her devirde raslanmışsa da, VI. yüzyıldan itibaren buna p ratik bir ehemmiyeı verilme­ m iştir. Xl. yüzyılda Mikhael Psellos'un altın i mali mese­ lesini ele alan mektubu ( Peri khrysopoiias = altın imaline dair) dikkate değer. Simya, VI. yüzyılda Bizanslılardan Suriyeli lere, bun­ lardan da Araplara, Araplar vasıtasiyle de Batı Avrupa­ h iara geçmiştir. Tabiat bilgisi : Zooloj i, botan ik ve mineraloj i Bi­ zansta hiçbir zaman ilim sayı lmazdı. Bu konuları ele alan­ lar ya garabetleri araştırmı ş veya pratik gayeler gütmüşler· dir. V. yüzyılda Gazzeli Timotbaios, Ktesias ve Arrianos'a dayanarak, Hindistan hayvanlarını tasvir etmiştir. İlk şekli M . S. ll. yüzyıl a kadar uzanan ve gerçek veya haya l hayvanlardan bah seden Phyıiologos ( Tabiat araştrrıcısı) ad lı kitap, Bizansta pek büyük rağbet görmüş, halk diline ve nazına da çevrilmiştir. En eski Rumca şekli 630 sırala­ rında çıkmıştır. Doğan , kümes hayvanı ve köpek yetiştiri l­ mesi üzerindeki kitap ların sayısı pek çoktur. Bunlar ta­ mamiyle pratik maksatlarla yazı l mıştır. Botani k, Bizansiılan nebatların ve meyva ların pratik hayattaki k u l lanılışı bakımından i lailendirmiştir. Anılmağa değer botanik kitapları yoktur. Tarih ve coğrafya eserle rinde, nebat lar hakkında dağınık düşüncelere raslanır. Bizansl ı l a r maden iere sihirli kuvvetler atfetmişlerdir. Mik h ael Psellos'un adını taşıyan Peri lith ön dynameön (Taşların kuvvetleri hakkında) adlı eaer bun u açıkça gösterir. Filoloj i : Gramer : Bizanslıların gramer çalışmaları, umumiyetle, antik eserlerin h ulisalarındao veya bun ların geniş leti l i p yeniden i şlenmesinden ileri geçememiştir. Di­ onysios Theaks'ın grameri Bizans gramerciliği üzerine kuvvetli bir tesir yapmıştır. Bi zanslılar, her şeyden ön ce, vurgu ve im li meseleleriyle i lgi lenmişlerdir. Morfolojiyer daha az ehemmiyet veri lmiş, sintak s ise hemen hemen hiç ele alınmamıştır. İmlinın ehemmiyetinin artması, antik

Yunaocaya nispctle, Bi zans R umcasının telaffuzuoda mey­ dana gelen esaslı değişikliklerle i zah edilebilir. Telaffu z ve imli arasınd aki fark lar arttığı ni spette, i m i anın bilin­ mesi, gittikçe ehemmiyer kazanmıştır. VI. yüzyılda g ramer üzerindek i çalışmalarda, pek az da olsa, bir orij inallik görülür. İoannes Philoponos, te­ oloj i ve fel sefeden başka, grametle de uğraşmıştır. Gramer üzerindeki yazılarından Tonika parangelm 2ta (V urgu hak­ kında talimat) ve Ortaçağda büyük rağbet gören Peri /ön diaphorös tonumeniJn kai di.,phora semainontön ( Farklı bir şeki lde vurgulandırılan ve fa rklı minalira gelen keli­ meler hakkında) adlı ları anılmağa değer. İoannes Kharaks, Herodiaoos'un, Peri orthographiar ( İ mli hakkında) adlı eserini b u l a sa etmiştir. Yine VI. yüzyılda yaşadığı tahmin edilen ve İstanbul Üniversitesinde hocalık etmiş olan Ge­ orgios Khoiroboskos ( = Domuz ç oba nı ) , en seçkin gra­ mercilerdendir, prozodi, imla, isim, fiil v. b. hakkında eserler yazmıştır. I X . yüzy ı l başında Theognostos, 1 00 3 kaideden i ba­ ret bir im la kılavuzu yazmıştır. Serrae ( Makedony a ) piskoposu Niketas ( I X. yüzy ı l sonu ) , Stikhoi peri gram­ malikes ( Gramer hakkında mısralar) adlı didakt i k man­ zumesinde imla ve morfoloj i meselelerine de dokunmuş ­ tur. Korinthas ınetropol iti G regoı i o s (asıl adı : Pardos ; XII. yüzyıl sonu vey a X I I I . yüz� ı l ba � ı ) . Peri tön idiöm...., _;ı, = çözgü ipliklerinden birini altında, llt CI. B; -.oj· ,. üçüoü de üstünde bırakmak sure. ı: . . ...,_ � lıı d CI. B; tiyle dokunan kumaş ) den , veva . •of r� «dungaree» ( < H i nd i duırı ) de­ � • • _;j>, """" � llu& C I . nilen, çadır ve yelken bezine ben· mf 1" ziyen kaba Hind pamuklusundan, ��� � ,_ � : hatta kadifeden de yapı lmaktadır . ..... .. Avrupada maviden sonra siyah· 1_ _, ı�r� .,r. ı. '· ları ve daha başka renkleri de G. Gersbwin : Rhap.rod; in B lu t d a n bir parça ( tahta nefesli sazlar kısmı) mod a olmuştur. Binici ( riding •

��

·

--··

- -



132

BLUES - BLUMAUER, Aloys

içinde yapılır. W. C. Handy'nin Memphis Blues ( 19 1 2 ) , St. Louis Blues ( 1 9 1 4 ) v e Beale Street Blues ( 1 9 1 7 ; ayrıca Limehouse Blues, St. ]ames Inffrmary Blues v. b. ) u i le şarkıda kalmayıp orkestra müziği şek line de gi ren B . , en çok 1920 yıllarında rağbeı görmüş, bir caz dansı ( adım ikili takta uyar, v ü cut 1 /4 döndükten sonra, ayak yana basar) haline geıirilmi�tir. ]. A. Carpenıer, K razy Kat ( ı 92 1 ) i yle B. u bıleıe sokmuş ; G. Grrshwin'in, caz şefi P. Wh i te m an'in idaresinde New York'ta çalınan meşhur Rhapsody in Blue ( 1 9 2 4 ) siyle B. , senfoni müziği derecesine yükselmiş, daha sonra sinema konusu da ol ­ muştur. Amerikada B . devam ederken ( L. Gruenberg, Duke Eliington Y. b. , avrıca solisı L. Armsuona) 1925 yıllarında Avrupa da ona kapılarak birçok atonal müzik bestecileri, D. Mi lhaud, hatıa G. Pierne gibi yaşlı bir besıeci, eser· lerinde ona yer Yermişlerdir : en parlak örnekleri Avusıur­ yada ve Almanyada, E Kienek'in ]onny spielt au] ( 1 92 7 ) , K. We i ll'ın da Dreigroschenoper ( 1 928 ) adlı caz op�tralarında görülür. B. un, caza getirdiği en önemli yeni l i k, gamın ek­ seriya 3. ve 7. tonlanndaki karışıklıktır. B undan dolayı bu gibi vuzuhsuz tonlara blue [blü] notalarr veya tonları ( İng. blue no t es ) denir ; bk. C AZ. B. un geliş m iş şeklinde, gerek güfte, gerek beste bakı­ mından irticalle ıuliıata geniş yer verilmiştir. Piyanoda basit bir B. melodisini darbeli ve hakim bir has temposu ile ve basa cevap olarak uydurma süslcmelerlc çalma tarzına boogit woogie [ b v g i vygi] denir ; ayrıca bk. RAGTIM E, HOT, S W I N G ve C AZ(Jazz ) . B. un taıihçesi için bk. W. C. Handy : Blues : an lf ntho/ o gy ( 1 926 ) ve · otobiyo­ grafik Father of the 13/ues ( 194 1 ) .

BLUBME [bl# m e ] , Christian Albrecht ( 1 794 1 8 66) , Danimarkah devlet adamı. Kopenhag'da doğmuş, aynı şehirde ölmüştür. 1 8 5 1 - 1 8 54 yıllarında dışişleri na­ zırı ; 1 8 )2-1853 ve 1 864 186) yıllarında hükümet başka m ol muştur. 1 864 te Prusya ve Avusturya ile Viyana barı�ını akdetmiştir. BLUM, Erneat ( 1 8 36- 1 907 ) , Fran sız tiyatro yazarı. Pariste doğmuş, gene orada ölmüştür. Pa ris sahneleri içi!! piyes yazmış ve daha çok başka yazarlaıla birlikte çalışmış­ tır. 1 879 dan itibaren daima Raoul Toche ( 1895 te ölmüş­ tür) ile beraber çalı�arak çok neşeli komedyalar, peri ve sihirbazlık piyesleri yazmıştır. En sevi lenleri şunlardır : La lanierne magique (�i hirli fener) [ 1865 ] . Cendrillon ( Kül kedisi ) [ 1 866] . Acıklı ve korkunç tesiriere dayanan dramlar da yazmı�tır, meseli : L'espion du roi (Kıralın ca­ susu ) [ 1876] . Ro ı e Mic hel (ad ) [ 1 877 ] .

BLUM, Karl Ludwic ( 1 786- 1 84 4 ) , Alman besteki­ rı ve piyes yazan. Beriinde doğmuş, yine orada ölmüşt ür. Aktör olarak işe başlamış, sonra şarkıcı, 1 8 2 2 de de Ber­ l i n Kırallık Operası rej isörü olmuştur. Musiki aletleri için parçalar, şarkılar, �arkılı oyunlar ve operetler yazmıştır. Fransız, İngiliz ve İtalyan piyes konularını Alman sahnesi için hazırlamı� ve vodvili A lmanyaya sokmuştur. BLUM, Leon ( 1 872 - 1950 ) , Fransız yazarı ve siya­ set adamı. Pari ste doğmuş, Jouy-en - }osas (Seine-et-Oise) ta ölmüştür. Charlemagne ve I V . Henri liselerinde oku­ mu�tur. 189' te Danışıayda di lekçeler kalemi amiri (rnait­ re de requeıes ) olmuştur. Bir yandan da «Gil B lası., «L ' Hu­ maniıe•, «Le Maıin• ve «Comoedia» gazetelerinde tenkid yazıları yazarak şöhret kazanmıştır. Dreyfuss işinde Jaures ile

birlikıe savaştıktan sonra 1 899 da Sosyalist lere katılmı�tır. Bir tcnkid eseri olan Nouvelltı wnv,sations de Goeıhe avec Eckermann ( G. nin E. ile yeni konuşmaları) adlı y a ­ zısı, yazann adı bildiıi lmek sizin, 1 90 1 de çıkmıştır. 19 19 da Seine mil letvekili seçi lmiştir. Ruhr'un işgaline şiddetle karşı koyduktan sonra, 1 924 başında Carıel des Gauches ( Sol partiler topluluğu) nun kuruluşuna yardım etmi�. bu toplulukla birlikte Poincar� ve Millerand'ı düşürmü�tür. 1 924- 1 92 ) Herriot hükümeti zamanında Sosyali stlerin ger­ çek önderi. 1 93 6 da başve k il olmuştur. İdaresi zamanında şiddet tarafıarı birkaç birlik dağıulmış, birçok ısiahat yapı! · mıştır. 1 9 3 7 d e çekilmiş, fa­ kat 1 938 de tekrar birkaç hafta için başvekil olmuştur. 1 940 ta Fransanın düşmesi ve Alman­ ların işgali•.üzerine B. yakalan­ mış . · 1 944 te Almanyaya gö­ türülmüştür. Aynı yılın Mayı­ sında Müttefik ordular tara­ fından kurtarılmış, Fe ıix Gouin Leon BLUM hükümeti kurulun ca ( Ocak 1 946) B. a büyükelçilik unvanı verilmiş, Birleşi k Ameri­ ka Devletlerinde ve başka memleketlerde çalışacak mali ve ı ktisadi heyetierin başkanlığına getirilmiştir. Yeni Fransız anayasası için yapılan Ek i m Referendum'undan sonra sırf Londrayı ziyaret için geçici başvekil olmuş ve orada Ingi­ liz-Fransız İttifakını n temelini atmıştır. Başlıca eserleri şunlardır : Lt livre de mes 11mieı ( Kadın arkadaşlarımın ki tabı ) , Eliant ( ad ) , En liıant ( Okurken ) [ 1 903 } , A11 th eatre ( Tiyatroda) [ 1 905· 1 9 1 1 } , D11 mariage ( Evlenme hakkında) [ 1907 ] . Stendhal et le Be,liıme (S. ve Stend­ halcı l ı k ) [ 1 9 14], L'txtr{ice du p ou v o ir (Hükümeti idare) [ 1 937] . If J'ühel/e humaine ( İnsan ölçüsünde) [ 1 94 5 ] .

BLUM, Robert ( 1 804 - 1 84 8 ) , Almıın edebiyat ve siyaset adamı. Köln'de doğmuş, Viyanada kurşuna dizilmiı­ tir. Basit bir işçi ihn okumuJ, kendini yetiştirmiş ve ede­ bi değeri olmıyan ııiyesler yazmağa başlamıştır. 1 848 yılın­ da Frankfurt meclisine mebus seçilmiş, Viyana ayaklanma­ sını hazırlıyanlaıdan biri olmuş, fakat, şehrin tekrar ele geçmesinde hapsedilmiş ve kuı şuna dizilmişti r. Başlıca eser­ leri şunlardır : .A IIge m eine r Thearerlexik. o" ( Umumi tiyatro ansiklopedisi ) [7 cilr, 1 8 39 - 1 842], Vor warts ( Il eri ) ( 5 c i l ı , 1843 - 1 84 7 ) , VolkJtümlicheı Handb11th der Staats­ wissenschafıe" und P olit i k. ( Halk için · siyasi bilgiler ve politika el kitabı ) [2 c ilt, 1 848 - 1 8 5 1 ] . Nutuk ve maka­ leleri ;1.usgewiihlte Reden und Schriften ( Seçme nuıuklar ve yazı lar ) [ 1 880] adı altında H. Ne bel tarafından yayım­ lanmıştır. BLUMAUER [bl�m@'1r] , Aloys ( 1 7 5 5 - 1 798 ) , Al­ man Scarıon adiyle tanınan şair. Steyr (A v us t urya ) de doğ­ muş, Viyanada ölmüştür. 1 7 7 ı de Jesuit papaz okuluna girmiş, sonra sırasiyle farmason, sansör, nihayet kirapçı olmuştur ( 1 793 ) . Wieland ile Bürgeı'in taklitçisi olan B. , bilhassa .Abente11er des frommen Helden .Aeneas ( Dindar kahraman Aeneas'ın maceraları ) [2 cilı, 1 7 8 3 - 1 786} adlı eseriyle şöhret kazanmıştır. Roma şairi Vergilius Maro'nun meşhur Aeneiı adlı epopesinin kaba ve yer yer açık saçık parodisi olan bu eserde aydınlık fikirlerini snunmuştur.

BLUMBERG ARAZI

BLUNT, . Wilfrid Scawen

-

BLÇMBERG ARAZI, Hşifi olan Alman operatörü Moriz B lumberg ( doğ. 1873 ) in adiyle tanınan bir hastalık belirıisi. Buna göre, karıoda körbarsak nahiyesindeki Mc Burney noktasına basıldığı ve cl hemen kaldırıldığı zaman, hasta, kısa süren şiddetli bir ağrı duyar. Bu ağrı, apandisit ve her türlü karınzarı i ltihabı ( peritonit) nın bir arazıdır.

BLUME NTHAL [bllfmlnta/], Hermann ( 1 905 - 1 94 2 ) Alman heykeltıraşı. Essen'de doğmuş, harbde ölmüştür. Scha ı ff'in, Gerstel'in talrbcsidir. Arkaik antikin şekil trc­ ritçiliğinden hareket ederek yeni bir iosao tasavvuruna va­ ran Alman heykelnraşlarından ( bir başkası da Marcks) biridir.

BL l} ME, Friedrich ( doğ. 1893 ), Alman musiki

OLUMENTHAL [ bllf mlntal ) , Leonhard, Kont ( 1 8 10-1900 ) , Prusyalı general. Schwedt ( Oder) de doğmuş, Quellendorf ( Cöthen ) ta ölmüştür. 1 8 4 9- 1 8 5 0 yıllarında, sonra tekrar 1 864 te Schleswig-Holstein'deki orduda, 1 864 ve 1 870 - 1 8 7 1 de Kronprinz (Veliaht) ordusuoda gcnd k urmay başkanı idi. 1 864 te Alsen'e geçişte, 1 8 66 da Kö­ niggratz savaşında, 1 870 ıe de Sedan savaşı ve Paris kuşat­ masında çok önemli rol oynamı§tır. 1883 te konr, 1 888 de de maıeşal olmuştur. Eseri : Tagebiieber des Generalfeldmar­ s&hdlls Grd/en von Blumenihdl aus den fahren 1 866 und 1 870- 1 8 7 1 ( Mareşal Konr B. ın 1 866 ve 1870- 1 8 7 1 yılları­ na ait gün lük hitıraları ) [ 1 90 2 ) .

bi lgini. Kiel'dc schuog eserleri

Schlüchtcrn ( Hessen ) de doğmuştur. 1934 ten beri profesördür, 1 947 de de Gcsellschaft für Musikfor­ ( Musiki İnceleme Birliğ i ) başkan ı olmuştur. Başlıca şunlardır : Studien zur Vorgnchhhte der Orcheı­ urıuite im 1 5 . und 1 6. fahrhrmderJ ( Orkestra süitioin· XV. ve XVI. yüzyıllardak i tarihine dair incelemeler) [ 1 9 2 5 ) ,

Das monodiıche Prinzip in der proteıtantiıchen Kirchtn­ muıik ( Protestanların kilise musikisinde monodik prensip ) [ 1 92 5 ) , Die evangtliıche Kirchen musik ( Lutherci Protes­

tanların kilise musikisi ) [ « H andbuch der Musikwissen­ schaft» ( Musiki bilgisi el kitabı ) ta 1 93 1 ) . Die Musik in Geıchiclıte und Geg�n wart ( Tarihte ve halde mu siki ) [ 1 949 dan beri ) .

OLUMENTHAL [ bl!f mlntaJ ] , Oakar ( 1 8 5 2 - 1 9 1 7 ) , Alman yaza rı. Beriinde doğmuş, aynı şehirde ölmüştür. 1 888 de Beriinde Lessing tiyatrosunu kur arak 1 897 ye kadar idare etmiştir. Sahne tekniği kuvvetli olan B. , hafif piyesleriyle büyük bir başarı kazanmışıır. Baş lıca komedi­ leri şunlardır : Der Probep/eil ( Pı ova oku) [ 1 8 8 3 ) , Die gro 11e Gloeke ( Büyük çan ) [ 1 884 1 , Ein Tr o p / e n Gift ( Bi r damla zehir) [ 1 8 8 5 ] Groımadtluft ( Büyük şc!ıir havası ) [ 1 89 1 ) , Im wei11en Röısl ( «Beyaz At)) hanında) ( 1 89S) . Gustav Kadclburg i l e birlikte yazdığı bu sonuncu eseri, operet haline getirilerek, Birinci Dünya Harbinden sonra Almanya dışında da büyük bir başarı ile oynan­ mıştır.

BLUMENBACH [ bl lf m ln bak ] , Jolıunn Friedrich

1 840) , Alman tabiiyecisi. Gotha'da doğmuş, Göttin­ gcn'de ölmüştür. 1 776 da Göttingen'dc tıp pı ofesöıü ve Tabiiye Müzesi müfettişi olmuştur. B., Almanyada ilk olarak zooloj iye. Cuvier'den çok önce, 1 7 8 5 ten itibaren, m u kaye­ seli anatomiye bağ lıyacak bir bilim değeri vermiştir. En büyük hizmeti, gerek konferamlariyle, gerek yazdığı Han d­ buch der vergleichenden /fn at o­ mie und Ph y ıi o l og ie ( Muka­ yeseli anatomi ve fizyoloj i el kitabı) [ 3 . bas. 1 8 24] ilc mukayeseli anatomiyi Alman. yaya sokmuş olmasıdır. Bu eseri hemen bütün Avrupa dillerine tercüme edilmiştir. G e ı ch ie h te und Beuhr eibung ( ı 752



der Knoehen

deı

mensehli­

ehtn K ö r p e rı ( İnsan bedeni­ ]. F. BLUMEN BACH nin kemiklerinin tarihçesi ve tarifi ) (2. bas. 1 807 ) adlı eseri de önem lidir. İnsanın tabiat bilgisi genç liğinden beri B. ın merakını uyandırmıştır. Bu konuyu ele alan De generiı humani varietate nativa ( İnsan cinsinin doğuştan çeşitliliği ) [ 1 7 7 5 , 4 . bas. 1 7 9 5 ) a d l ı doktora tezi modern an lamda antropoloj iyi kurmuştur. B. ın yapt ı ğ ı kafatası kol lck siyonu, çeşitli ırkların kafatası resimleri serisini hazırlamak için kullanılmıştır. Bu resimler ş u eserde çıkmıştır : Co/lectio craniorum diverıa­ rum genıium ( Çeşitli ırk ların kafatasları kolleksiy onu ) [7 ci lt, Göttingen 1 790 - 1 8 28 ] . Aynı kolleksiyon , Nova pentas eolleetionis ıuae craniorum ete. ( Beş bölümden iba­ ret yeni bir kafatası kolleksiyonu v. b.) (Göttingen, 1 8 28) adlı eseri için de temel ö devini görmüştür. Bu son eser, 1 8 73 tc H. von Jheriog tarafından y eniden bastırılmıştır.

133



B LUNCK [blunk], Dans Friedı ich (doğ . 1 888 ) , Alman şairi. Altona'da doğmuştur. Kuvvetli hayal gücü i le müşahhas hakikatın arkasında saklı dünyayı ineelerneğe çalışır. Alman mitoloj i geçmişinden üçüncü. Reich'a kad a r gelen bütün devreyi içine alan eserlerinin başlıcaları sun­ laıdı r : Roman trilogvalaı ı : Das werdende Vo lk ( Gelişmede olan halk) [ 1 920- 2 3 ] . Die Viiter. Drei Diehtungen aus der deutıchen Frühg eıc h ie h u ( Babalar. Alman tarihi­ nin i l k zamanlarından üç şiir) [ 1 925- 1 9 2 8 ) ; roman lar : Die Weibsmühle ( Kadınlar dcğirmcni) [ 1 927 ) , Die gro u e Fahrt ( Büyük yolculuk ) [ 1 93 4 ) . Der einıame König ( Münzevi kıra l ) . [ 1 9 3 6 ] . Deutıehe Heldenıagen ( Alman kahramanlık efsanelcri ) [ 1 9 3 8} , Miirchen von der Nieder­ elfle ( Aşağı Elbe masal ları ) [ 1 922-3 1 ) ; Jirik şiirleri : Bal­ laden u n d Gedichte ( Ballad ve şiirler) [ 1 937] . Toplan­ mış eserleri ( 1 0 cilt, 1938 ) .

BLU NDEN [ b/qndin ) , Edmund, CharleJ ( doğ. 1 89 6 ) , İ ogiliz şairi . 1 9 3 1 den beri Oxford'uo Mcrcon College'inde İngi liz edebiyatı profesörüdür. Şiirleri, Poemı, 1 91 4 - 1 93 0 ( Ş i irler 1 9 14- 19 3 0) ve Poemı, 1 930- 1 940 ( Siirler 1 9 30-40) başlığı altında toplanmıştır. Nesir halinde olan eserleri de şunlardır : Undertones o/ War ( Harbin mırılııları ) [ 1 92 8 ) . Life of Leigh Hrmt ( L. H. ın hayatı) [ 1 93 0) , The Face of England ( iogiltereni n siması ) [ 1 93 2 ) , Charles Fi zyolog olarak B. , aşağıdaki eserleriyle bütün Av­ Lamb and and hiı Contemporarieı ( Ch. L. ile çağdaş ları ) rupanın dikkatini çekmiştir : Ü b e r den Bildungmieb und [ 1 9 34 ) , Keats's Publisher ( K. in naşiri ) [ 1936}, Tho maı daı Zeugungıgeıehii/t ( Şeki l verme içgüdüsü .ve doğurma Hardy (T. H. ) [ 1 941 ] . işi) [ � . has. 1 7 9 1 ) i lc lnıtitutioneı phyıiologiae ( Pizyo­ BLU NT [blaııı] . Wilfrid Scawen ( 1 840- 1 92 2 ) , loj i dersleri ) [4. has. 1 8 2 1 ) . Hanabuch d" Naturge­ srhirhte ( Tabiat bilgisi el kitabı) adlı eseri 1 2 defa basılmış­ İngiliz şairi v e seyyahı. Pctworth House ( Sussex ) d a doi­ muş , Crabbet Park ( Sumx) ta ölmüştür. Ö ğrenimini tır ( 1 780 - 1 8 3 0 ) .

134

BLUNT, Wilfrid Scawen

-

BLÜHER, Han s

Sıonyhursı ve Oscoıt 'ta yapmı�, 1 8 � 8 den 1 869 a kadar 1 847-1848 ] ; Hottinger tarafından devam eıtirilmi�tir (cilt dı�i�lerinde çalı�mı�. Atina . Madrid, Pari s, Lizbon ve 3, 1 8 � 6 ) , Gesrhirhte des srhweizerisrhen Bundesrerhls Güney Amerikada vazife almı�tır. Lord Byron'ın torunu ( İsviçre fed e ral hukukunun tarihi ) [2 cilt, Zürich 1 849 o l a n Lady Anne Noel'le evlenmesi üzerine emekliye ayrıl­ 1 8 � 2 ] , A.llgt!meines Slaalsrt!rhl ( Genel devlet hukuku) mıştır. Ağabeyisinin ölümünden sonra Sussex'teki Crabbet [ 2 cilı, 1 8 � 2 ] , bu eserin 5 . b a sımı, Lthre vom modernen Park'ın idaresini eline almı�. orada Arap atı yetişti r en Staat ( Modern devlet bi lgisi) başlığı altında ( 1 87 5-1876 ) ünlü bir haıa kurmu�tur. B. , karısiyle sık sık Kuzey Af­ y eni çıkardığı ve birkaç d i le tercüme edilen Politik als rikaya, Anadoluya ve Ar ah is cana seyahaıler yapmı�. bu Wissensrha/1 ( Bilim o l arak siyaset) başlıklı eserin 3 . seyahatlerd e her ikisinin edindiği intıbalar Bedouins of the kısm ı olarak ilave edilmiştir, Privalrerhtlirhes Geselzburh Euphrııles ( Fırat bedev l leri ) [ 2 cilt 1 879) ve A Pil­ /ür den Kanton Zürirh (Zürich kantonunun hususi hu­ grimage lo Ne;d ( Necd'e bir hac stferi ) [ 2 ci lt, 1 88 1 ) kuk k anu n ları ) (4 c i l t . Zürich 1 8 5 4 ] , Geuhirhle du a/lge­ adlı eserlerinde tasvir edilmi�tir. B. , Muhammed'in vahiy­ mein�n Staalsrerhts und der Politik ( Genel devlet hukuku lerine karşı sempati duymakla tanınmışıır. Future of Islam ve s i yaset tarihi) [ 1 864] , Deuıscheı Slaatsworlerburh ( İ sl i mi y etin geleceği) [ 1888] adlı eserinde Pan-İslamizm (Alman devlet bilgisi sözlüğü ) ( Braıer ile bi r li k t e, l l hareketinden bahsetmişıir. Britanyanın Suda n siyasetının cil r 1 8 57 - 1 8 70 ; 3 c i l ı li k Loen ing neşri, Zürich 1 869- 187 5 ] . şiddeıle aleyhinde olan B. , The Wind and the Whirlwind Daı modeme Völkerrerht ( Modern devletler h ukuku) ( Rüzgar ve k a sı rga ) [ 1 8 8 3 ] adlı manzum eserinde bu [ 1 8 f 8 , Fransızcası : Paris 1 886] , Gesammelle kleine Srhri/­ siylsetin bir g ün yıkılacağını söylemiştir. M ı sırda Milli ten ( Küçük yazılar külliyacı ) [ 2 cilt, 187 9 - 1 88 1 ] , Parti t a rafından desıek lenmi�tir. Ideas abouı lndia ( Hi n­ Dmkw�rdiges aus meinem Leben ( Hayatımın hatırlanmaj a d istan hakkında fikirler) [ 1 88 � ] yı Hindistana ikinci değer o l ayla r ı ) [ 3 cilt, 1 884 ] . gidişinden sonra yazmıştır. B. , Yakın doğu ve Hindistana BLÜCBER [ bl�ğlr] , Gebhard Leberecht von seyahat ereikten sonra �i d deı l i bir emperya l i z m dü�manı ( 1 742-18 ı 9 ) , W ahls ı aıı pren�i ve Prusya ordularının feld­ ve Mısır İ r landa ve Hindis t anda mi lliyetçiliğin ateşli bir m�reşali. Rostock'ıa doğmuş, Krieblowitz ( Silezya) te öl­ destekleyicisi olmııştur. 1!!87 de i r i andada siyasi bir mi­ i tür. Yedi Sene Harb i nden itib a ren şöhret kazanmakla mÜ tinge başkanlık ederken ıevkif edilmiş, iki ay hapiste beraber, gaddarlığı yüzünden kalmıştır. B. ı n en çok tanınan manzum eseri Lo ve Son­ ne/s of Proteus ( Proteus ' un aşk s o n e leri ) { 1 880] d ı r. W. 1 1 . Friedrich'in gö z ünden düş­ müştür. I l . F r ied r ich'in ölü­ E . Henley ve Mr. George Wyndham, The Poelry o/ Wil­ /rid B/ımi ( Wi lfrid Blum'ın nazmı ) [ 1 888] adı a l tında mündm sonra yeniden vazifesi ­ B. ın seçme şiirlerini yayımlamışlardı. B. , manzum esu­ ne d ö nmüş olan B. , albay ol­ terini 1 9 1 4 ıe bir araya toplıyarak y a y ı m l amışı ı r . Hatıra­ muş ve 179 3-1 794 ola y la r ınd a larını My Diaries ( G ünlük h i ı ı ı a d efıeı leı i m ) [ 2 cilr, 1 9 1 9 dikkati çekmiştir. 7 1 yaşında Prusya ordusunun ba�komuta ­ v e 1 920] a d ı altında bastırmıştır. nı olan B. , Lützen'de yaralan­ BLUNTSCBLI [ blttnçli] , \lCred ( 1842- 1 9 30 ) , İsviç­ mış, Macdonald'ı Katzbach'ta reli mimar. Zürich'te doğmuş, aynı şehirde ölmüştür. Jo­ mağlubetmiş, E Ibe n c h r ini geç­ hann Kaspar B. nin oğlu, Se m pe r 'in talebesidir. 1 8 8 1 den miş, Leipz i g'e yürümüş Fran­ i tibaren Zürich'te profesör olmuştur. Ba�lıca eserleri �unlar­ sız ord u sunu yakından takibet­ dır : Konstanz'taki hastahane, Franklun'taki Frankfurıer H of G. L. von BLÜCHER mi� ve izleri üzerinden Ren oteli ; Enge (Zürich ) deki ki lise . nchrini geçmiştir. 1 8 1 4 te La Rothie r ' de çarpışmı�, Cham­ BLUNTSCBLI [ blttn;lı ] , Johann Kaspar ( 1808 - pauberı'de ve Montmirail'da yenilmi�ıir fakat Napol�on 188 1 ) , İsviçreli hukukçu ve siyaset adamı. Zürich'te onu Laon ' d an çıkaramamı�tır. Nihayet 3 1 Mart 1 8 1 4 re doğmuş . Karlsruhe'de ö lmüştür. K e ller ve Savigny'­ müttefik orduları Parise giımi�lerdir. 1 8 1 5 te yi ne Prusya­ nin talebesidir. 1 8 3 3 te Zürich' ı e, 1 848 de München'de, lıların başkomutanı olan B. ı , N a po l �on Ligny'de mağli'ı­ 1 8 6 1 de de Heidelberg'de profesörlük etmiştir. B. , bi­ betmiştir ; fakat B. , Waterloo'ya tam zamanında varmıştır. li m faaliyetiyle birlikte, mutedil liberalizm yolunda, çok B. , ikinci defa olar a k Parise g i rmiştir . l l l . Friedı ich Wil­ canlı bir siyasi faaliyet gösterm i �tir. Alman Mil letvekilleri helm, onun � e refin e a ltın şualı demir haçı meydana getir­ Meclisinin kurulmasına ( 186 2 ) katı lmış, Alman Protestan mi�tir. Hayatta iken , Rostoc k'ta , B. ın muazzam b i r heykeli Birliğini kurmuş, Baden'in Birinci K arnarasında üye, 1 867 yapı lmı� ve kendisine «Marschall Vorwirts» (Mare�al «İle­ den itibaren de Gümrük Par­ ri» ) adı veri l miş t ir. İyi bir tibiyeci olan, şan sı ile ku vvetli l imenrosunda üye ·o 1 a r a k iradesinden fayd a l anan B. , tehlikeden korkınıyan bir komu­ çalışmı�rır. Gem'te açılan Mil­ ta n olar a k t an ı nmıştır . M e ktup l arın ı n yayımla n : Colomb : lederarası Devletler Hukuku B. in Brie/en aus den Feldziigen . 1 8 1 3 - 1 8 1 5 ( 1 8 1 3 - 1 8 1 5 E n stitüsünün kurucularından­ seferleıinden yazdığı mek · uplara göre B.) [ 1 876] , B lasen­ dır ( 1 873 ) . Başlıca eserleri dorff : Gebhard Leberırht 11011 B. [ 1 887] ve Haarhaus : B. şunlardır : Staals- und Rırhts­ in seinen Brie/en ( Mektupl a rına göre B.) [ 19 1 9 ] . Alman geuhirhle der Stadl und Land­ �airlerinden Brenıano, C. M. Arndt, Kopisch, Sch erenbe rg, ırhall Zürirh ( Zürich şeh ir ve Rückert ve Fritz Reuter, B. h akkında �iirler yazmı� lardır. bölgesinin devlet ve hukuk Muhte l i f Alman � eh i rleri nde hey k eli d i k i lmi şt i r . tlrih i ) [ 2 cilt, Zürich 1 838 1 8 3 9 ) . Gesrhirhle der Repllb­ BLOHER [blijhir], Hana ( doğ. 1 88 8 ) eğitim üze­ Jik Zürirh (Zürich Cumhuri­ r i n de çalışan bir Alman yazarı. Freiburg (Schlesien) ta yet i Tarihi ) [ cilt 1 ,2, Zürich ]. BLUNTSCHLI doğmu� tur. Nietzsche'ye da ya nara k modern hayatın yerle§,

,

,

,

BLÜHER, Hans

-

BOA VJ STA

135

savun ma, çocukların ve büyük lecin öğretimine yardım, in­ s ans e ver kurumlarla iş birliği ve· varanseverliğin i l erlemesi­ dir. Kurucuların sözlerinden anlaşıldığına göre hedefi , in­ sanlığın en yüksek ve ideal değerlerinin ilerlemesi için Yahudi leri bi rleştirmektir. B u ödevi şu yollarla yapınağa ç alışır : ı . Birliğin ahiiki bakımdan öğretim çalışmaları ; 2. İ ç ı ima l yardım ç alışm a l a r ı ; 3. İ n sanlar ı n kardeşlik duy­ guların ı , dayanışmalarını ku v vetlendi ci c i gropaganda. Birlik, bi rçok memleketlerde hastahaneler, yeıimhaneler ve başka BLÜMELHUBER [blijmllhublr} , Michael ( 1865 - hayır kurumları açmıştır. Dört kıtada çalışmakta olup 1 5 1936 ) , Avusturyalı heykeltıraş. Unterhimmel ( Sı e y r ) de i l i v e 600 Joe a s ı vardır. Dünyanın herhangi bir yerinde doğmuş, Steyr'de ölmüştür. S teyr Landesku n stsc hule ( Mem­ sefaler çeken Yahudi lere ve din lerine bakmaksızın, tabii fe­ leket sanatı okulu ) nin kurucusu olmuş ve çelik ü zerine likerlere uğramış olanlar a yardım için 1 O 000 0 0 0 dolardan gravürcülük sanatını yenilemiştir. B. , necip çelikten yaptı­ fazla sarf etmiştir. Şimdi her şeyden fazla kültür ve sa vunma ğı l i tü r j ik aletlerle, ayrıca da şiirleriyle tanınmıştır. çalışmaları i le uğraşmaktadır. 12 A merik an üniversitesinde BLÜMNER [ blij m n l r ] , Huco ( 1 844-ı 9 1 9 ) , Alman Hill el Foundations ( H. vakıfları ) ı destekler. Yahudi arkeologu. Beriinde doğmuş, Zürich'te ölmüştür. Breslau'da öğ renci ler için bir din ve kültür merkezi teşkil eden bu lise öğretmen i o larak meslek hayatına atılmı ş, ı 870 te Bres­ k u r u mun diğer 30 üni versitede de kolları bulunm�ktadır. lau üniversitesinde aıkeoloj i doktorluğunu kazanmış, 1 875 Bir de, Aleph Zadik Aleph adı a l tında üni versite dışındaki te Königsberg'te profesör, 1877 de de Zürich'ıe ord. prof. gençliğe mahsus bir gençler B. B. i mevcuttur. Yahudilere olmuşt ur. Başlıca eserleri : Technologie und Terminologie iş bulmakla ödevii bir Vocational G uidance Bureau ( Mes­ der Gewtt be und K ünıte bei Griechew und Römer n ( Yu­ leki Rehberlik Bürosu) su da vardır. Yahudi düşmanlannın nanlılarda ve Romalı larda zanaat ve sanatlaıın teknoloj i ve propagandasİyle mücadele ve Y ahudi leri tan ıırnak için bir terminoloj isi ) [4 ci lt, 1 8 7 5 - 1 887, c ilt ı, 2. has. olarak Anıi-Defamation League ( Terzi le Karşı Kurum ) kurmuş­ 1 9 1 2 ] , Hitzig ile birli k te Pausanias'ın eserini açık lamalarla tur. Nihayet gen iş bir Amerikalı lık programı da takibet­ mekredir. Theodore Roosevelt'ten beri her Ameri kalı Cum· b ir likte yayı miarnıştır (6 ci lt, 1 896 - 1 9 1 0 ) . horreisi alenen B. B. in faaliyetini ö vmüştür. 1 832 dep BLÜTHNF R [ blijtnl• ] , Julius ( 1 824 - 1 9 1 0 ) , Al­ beri Amerika dışında da faal olan B. B., 40 memlekette man piyano fabtikacısr. F alken h a i n ( Merseburg) da doğ­ localara sahipti, fakat bunların Almanya, Avusturya, Danzig, muş , Leipzig'de ölmüştür. 1 8 5 3 te Leipzig'de bir pi y ano Çekoslova k y a . B ı eı i lya, Romanya, Polo n ya, Türkiye ve Ce­ fabrikası kurmuştur. B. in çalışmalariyle, Avrupada, benzer­ zayirde o lanlan 1930-1939 yıllan arasında Yahudi düşmanı leri arasında önemli bir yer alan bu fabri kada, 1928 e ka­ rej imler veya hükümet müdaheleleri yüzünden kapanmış d ır 1 1 5 000 piyano yapılmıştır. Bilhassa kuyruklu piyanolan, yahut da felce uğratılmıştır. 1 9 3 9 da Amerika dışında an­ yumuşak ve ahenkli sesleriyle ün kazanmıştır. B. ın pi yano­ c ak 2 0 memleke r t e il büyük !orası ve idi Joeası va r dı. B. lar üzerinde birçok buluş ları vard ı r. Aliquotf lügel adını B. birl iği bir b ışkan i le bir icra kom i tesi tarafından idare taşıyan piyanoları da şöhret kazanmıştır. H. Grnschel ile edi lir. Başkan, «Supreme Lodge� (en yüksek l oca) toplan­ birlikte B., bir Lehrbtuh deı Pian o[ortebaueı in Jl!iner tısında ü ç yılda bir seç i l i r. Bu toplantıda. i l büyük Joeala­ Geuhi h t e, Technik und Theorie ( Piyano yapımının tarihi, rının mümessilleri bulunur. Teşkilat bakımından Farmason tekniği ve teorisi hak kında ders kitabı ) [ 1 872, 3 . bas. ı 909] . ( F r. F ranc-maçon ) luğu andınesa da, B. B. gizli bir cemi­ BLYU�ER [ Blücher] , Vasilir Konstantinoviç yet değildir, törenleri de oldukça basittir. ( 1889- 1 93 8 ) . bir Sovyet generalinin takma adı . Asıl adı BO, Afrikada Sudan Guinea dil ailesinin Niger Ka­ Batıda bilinmemektedir. 1 . Dünya Harbinde er olarak Rus me r un grupuna bağlı iki ayrı dil. ı . İbo veya İswama da de n ilen ve birçok lehçelere ordusunda bulunmuş, 1 9 1 7 de iç harb sırasında belirmiş, Kolçak ve Vrange l ( Wrangel ) e karşı savaşmı� ( 1 9 19- 1 92 0 ) . ayrılan bir dil. Nigeria'da, Asaba şehrinin civarlarında, Ni­ Sibi ryada 1 92 1 - 1 92 2 yılları harek etlerini idare etmiştir. ger nehrin in her iki kıyısında, delıaya doğ ı u inen bir sa­ 1 92 2 de ]aponlaıı V l adivostok'tan çıkarmış, 1 924- 1 927 hada konuşulur. Lehçeleri şunlardır : İsele, Abaca, Ar o, yıllaıında Çinlilerce verilep Galin adiyle Kuomintang hü­ Mbof' a veya Ekpaf' a, Ala Atoıiıa, U bul uk u , Nsukwa, Abi, hümeti ya n ında askeri müşavir olarak çalışmış, 1926-1928 Asaba, Okwuj i, Boni, Ndok i, Ngwa, Asa, Omoma, Afik­ de Gen. Çiang Kay-Şek ( Chiang Kai-Shek ) i n kuzey sefe­ po, Ezzi, Mbo, Nkanu, Oweri, Okugba, Nkaraya, Biko, rine yardım etmiş, fakat Rusyaya döndükten sonra, Çiang Adunsoba, Ezza, v. b. Bk. N İ GER - KAMER UN D İLLERİ. . 2 . Daha yaygın olan adı Kum' dur. Bk. K U M . Kay-Şek'in komünistlerdrn yüz çevirmesi üzerine, onu terk etmiştir. 1929 · 1937 yıllarında «Hususi Uzak-Doğu Ordusu>' BOA, Amerika yerlileri d i l l erin in, Merkezi Amerika na komutanlık etmiş ve lj abarovsk bölgesini geliştirmiştir. bölümüne giren Miskito-Matagalpa ailesini n Sumu veya 1 938 de esrarlı bir �ekilde vazifesinden aziedilmiş ve orta­ Chontal grupundan ( öbür gruplar : Miskito ve M at a galpa ) dan kaybolmuştur. bir diL Poa veya Pua da denir. Eskiden Nikaraıua'da. Rio Grande havzasında konuşulurdu. Yakın a k rabala n olan B'NAİ B'RİTH ( B N E BRİ SS )' [İbr. = birlik oğul­ ları ] , 1843 te büyük kısmı Alman menşeli olan Yahudiler Yokso ' Silam ve Ku dilleri gibi, şimdi sönmüş bulunmak­ tadır. sk. M İ SK İTO-MATAGALPA. tarafından New York'ta kuı ulan . Yahudi üyelerden mürek­ BOA VISTA, Yeşilburun adaları ( llhas do Cabo kep bir birlik. Resmi adı, İng. olarak Independent Order of B. B. ( kısaltması : 1 . O. B. B. ) , Alm. olarak da Unab­ V erde) � dan bi�isi. En yüksek noktasının denizden yüksek­ hangiger Orden B. B. ( kı sa l tma sı : U. O. B. B. ) , yani «B. liği 380 m ; yüzölçümü 660 km2 ; nüfusu 3 000. B. ada­ B. Müstakil Teşkilatı» dır. Maks a dı , Yahudilerin haklarını sında tuz çıkarılır ve sulama i l e ıarla ziraati yapılır. mesi fikrini büyük bir gayretle savunmuştur. Ba�lıca eserleri şunlardır : Wande r vog e l . Geschichte eintr fugendbewegung ( Muhacir Kuş. B i r gençlik hareketinin tarihçesi) { ı 9 1 2 ) , Di e Rol/e der Erotik i n dır miinnlichm Gese//scha/1 ( Er­ kekler topluluğunda cinsiyet duygusunun rolü) { 2 c i lt, 1 9 1 7 · 1919}, L e b en und Werk ( Hayat ve eseri ) {Piidag oge n der Gegen wart in Selbstdarıtellungen ( Zamanımızın peda­ gogları kendilerini anlatıyor) adlı eserin 2. cildi nde, 1 927],

·

1 36

BOA YI LANLARI

BOA YILANLARI ( Boinae ) , bazı türleri bir yana, umumiyede büy ü k ve parlak renk li y ılan lara verilen ad. Zehirli değildirler, fakat aviarını vücutları ile sıkıp eze­ rek öldürürler. A�ağı yukarı �O kadar türü vardır. Büyük

BOARMİA

nun üzerine Icen 'ler hakareılere, haksızlıklara dayanarnıya­ rak 'ayaklanmışlaıdır. Suetonius Paulinus legionlarla Mona adasında Oruidierin isyanını bastırmaja çalışıyordu. Doğu Anglia ayaklanınca St. Albans ve Colchesıer'deki garnizon­ lar yokedilmiş, Londra yakılıp yıkılmıştır. isyan Britanya­ nın bütün güneydoğusuna yayılmış, Suetonius Paulinus yalnız başına hemen geri dönmüşse de askersiz hiçbir şey yapamamıştır. Caerleon legionundan ba�ka ( bunların gene­ rali emirleri din lememiş ) bütün legionları ıoplıyarak, Pau­ l inus, Londra ve Colchester arasında bulunması ihtimali olan bir yerde Sritonları yenmiş, yoketmiştir. B. , zehir içerek kendini öldürmüş, onun geniş ölçüde idare etmiş olduğu i syan hareketi de bastırılmıştır.

BOANE LİMNE ( B. göl ü ) , Sapanca gölünün Esk i­ çağda ve Bizans devrindeki adı.

BOA CONSTRI CTOR tür lerden çoğu Meksi kada, Orta ve Tropik G üney Amerikada, bj rkaç türü de Madagaskaıda yaşar. Yeni Dünyada ya�ıyan­ Jardan en büyüğü su boasıd ı r ( EunerteJ murinus ) . Bu yı­ lanın 8 - 10 metre uzun luğunda olabi leceği söylenmektedir.

BOA ( Eryx j aculus) Me�hur olan başka bir türü de Boa wnstrictordur. Gongy­ lophii ve Eryx cinsleri Kuzey ve Doğu Afrika i l e Güney ve Orta Asyanın kumlu bölgelerinde yaşarlar. Bunların bo­ yu en çok 90 cm kadardır. Eryx jarulru t ürüne Türkiye ve Balkan larda da ra6lanır.

BOA BDİ L : bk. ABDULL I\H B İ N MU HAMMED.

BOARD O F TRADE [bgrd iv trod] : ı. İngiltere­ de, şimdi Tica ret Vekıileti . Eski den yalnız ticaretre iflas hükümleri , anonim şirketlerin ve ihtira beratlarının ( patent) tesçil i , darphaneler. ayar ve ö l çülerin tesbiti gibi işlerle uğraşırdı Şimdi, hükümetin ticaret siyasetiyle de uAraşan bir vekilettir. B. O. T. başkanı da kabine üyesidir. 1 660 ta k urulmuş, 1 9 1 7 de yeniden teşkilatlandırılmıştır. Eski­ den bu daireye bağlı olan den i z u laştırma i şleriyle gemici­ Jiği kontrol işleri Shipping Controller'a devredi lmiştir. Dış ticaret için Dışiş leri Vekıileti ve B. O . T. ile çok sıkı bir i ş birliği halinde çalışan Deparımmt of Overseas Tra­ de ( Den izaşırı ticaret dairesi ) adını taşıyan ayrı bir bölüm vardır. 2. B. O. T. , Ameri ka Birleşik Devletlerinde ticaret odaları ( İng. Chamber of commerce) na veril en addır. Bi­ rincisi 1768 de New York'ta k u ı ulmuştur. B. O. T. ler, 1900 den beri çok gelişmiş, sayıları da a rtmıştır. Üyeleri, iş ve meslek adamlanndandır. Bunlar, topluluğun hayat sevi­ yesi bakımından kalk ınması, refahı, endüstri ve ticaretin gelişmesi için çalışırlar. Bu a rada, şehirler in iyi caddelere, sokaklara k avuşmasını, çocuk lar i ç i n oyun yeı leri, okullar, müzeler, parklar açılmasını teşvik ederler ; sigorta, banka ve ulaştırma i şlerini gelişti rirler. BOARIK ( V I . y üzyılın ilk yarısı ) , Sabir ( Suvar) Türk kadın başbuğu, Balak (b. bk. ) ın karısı. �27 yahut ns de Pers'lere karşı Bizans impa ratoru İustinianos ile bir bağlaşma imzalamışıır. B. adı Bizans kaynaklarında Böareks, Böarez, Boa 1 egissa, Latince bir kaynakta ise Boaıer şeklinde yazı lıdır. Ma,car türkologu Nemeılı Gy. bu adı Türkçe ile açıklıyarak adın birinci kısmı olan boyu Türkçe boğ, buğ ( önder ) , i kinci kısmı olan -areks, -arez ( = arek s ; kelime sonundaki -ı Yunanca yalın hal ekidir) i ise Türkçe arık ( arı, remiz, iffetli ) kelimesiyle birleştir­ miştir. Buna göre B. «temiz, ifteı l i önder veya başbuğ» demektir ve mesela Minusinsk Tatarlarında raslanan Kana­ rrğ ( temiz, i ffetli hükümdar) tipinde kadın adlariyle aynı grupa girer ( bk. Nemeıh Gy. : A hon/og/a/6 magyarsJg kialakulaıa [ Yurt kuran Macarlığın teşekkülü) . Budapeşte 1 930, s. 190- 1 9 1 ) . D. Sinor, Nemeılı'in bu açıklamasını ıenkid etmiş ve Boa,ıex şeklinde ok udu!u bu adı eski Gall ve Got di l leriyle açıklamayı denemişse de, deli l leri kandı­ rıcı değildir ( bk. D. Sin or : Autour d' un e migratian d• peup/es aıt V• sier/e [ «Journal Asiaıique» dergisinde, cilt cc x x xv ( 1 946 - 1 947 ) , s. 27-28 ) ) .

BOADICEA [ İng. bqJJ ıedis/1] veya BOUDICl:A [ büdjkka ; Keltçe = muzaffer kadın ) ( M. S . I . yüzyı l ) , Kelt asıllı S riton kıraliçesi v e Briı an}·a k ahramanlarından biıi. Doğu Anglia'daki Icen' leri idare eden Prasutagus'un karısıdır. Prasutagus, ölürken karısını ve kızlar ını Roma imparatoru Nero i le birlikte mirasçıları olarak ilan etmiştir. Maksadı, mal ve mülkünün hiç olmazsa bir kısmını karı­ siyle kıziarına sağlamaktı. Fakat kıral öldükten sonra kıra­ BOARMlA, geometri d e ( Geomeıridae) familyasına liçe B. tahkir edilmiş, kıılarının da ırzına g�çi lmiştir. Bu- ait bir lepidopter (kelebek ) cinsi. Bütün türleri bazen

BOARMfA grimsi , bazen de beyaz zemin üzerinde küçük kah ve rengi b e n e k I i olup isıirahat halinde yatay olan büyük ka­ nadlarının

k e na ri a r ı

d i ş I i veya oymalıdır. Birçok türlerine bütün dünyada, bazılarına da BOA RM İ A Avrupada raslanır. Av­ rupada yaşıyan türlerin e n büyüğü meş e B . s ı ( Boarm i a roboraria ) dır.

BOAS, Ço r u h ırmağının Eskiçağda ve Bizans devrin· deki adı.

BOAS [Atm. b (J aı , İng . bıç!'tez} , Franz ( 1 8 58 - 1 94 2 ) , Amerikalı antropolog ve dilci. Almanyanın Minden ( Vest· falya) şehrinde doğmuş, New York'ta öknüştür. Kiel üni ­ versitesinde doktorasını verdikten ( 188 ı ) sonra, 1 884 te Berlin Etnografya Müzesinde yardımcı olmuş, 1886 da da Berlin üniversitesine doçen t olarak alınmıştır. Arnerikaya geçtikten sonra 1 889 da Clark üni versitesinde ( Worcesster, Massachusetts) vazife almış, 1896 da Columbia üniversite­ sine ( New York ) geçmiş, 1899 da orada i l k antropoloj i profesörü olmuş ve t am 3 7 yıl bu vazifede kalmıştır. 1895 - 1 905 yıllarında Ntw York'taki American Museum of Natural History'nin müdürlüğünde de bulunmuştur. 1883-188( te Baffin Land'deki Eski.moları, 1 886 da da Bri­ tish Columbia'daki Kızılderilileri incelemiş, 1895 re Alaska, British Columbi a ve Meks i kaya ilmi seferler ıertiplemiş, 1 898 - 1 900 yıllarında d a Amerikanın Kuzey Pasifik sahi ' ­ lerinde, Meksikada v e Puerto Rico adasında incelemelerine devam etmiştir. Buralarda edindiği geniş bi lgi sayesinde B , yalnız Amerika için deği l, bütün kıtalar için doğru olan yeni anıropoloj ik usuller ortaya koymuş ve bu usulleri bilhassa ilkel insan topluluklarında yaptığı bedeni, sosyal, kültürel ve lengüistik araştırmalarda tatbik etmiştir. Kuzey Ame rika yerlileri anıropoloj isi ile lengüistiği sahasında en büyük salahiyer sahibidir. Başlıca eserleri şunlardır : Ba/fin Land ( B. L.) [ 1885 ] , Th11 Central Eıkimo ( Merkezi Eskimola r ) [ 1 8 8 8 ] , Chinook Textı ( Çinuk d i l i metinleri ) [ 1 894] . The Growth of Children ( Çocukların büyümesi ) [ 1 896, 1 904 ] , Indiani­ ıche Sagen ( Kızılderi li efsaneleri ) [ ı 895 ], Social Organi­ sation and Seeret Sorieties of the KwakiNtl Indianı ( K. Kızılderililerinin içtimai teşkilatı ve gizli cemiyetleri ) [ 189 7 ] , The EJkimo of Baf/in L a n d and HNdson Bay ( B. L. ve H. körfez i Eskimoları ) [ 1 90 1 , 1 907] . Tsimshian Texti ( Ts. dili metinleri ) [ 1 9 0 2 ] , Th• Mind o/ Primitive Man ( İlkel insanın zihn i ) [ 1 9 1 1 , 2 . has. 1 93 8 ] , Changes in Bodi/y Form of DescendaniJ ol Immigrants ( Göçmen­ lerin ahfadında btdeni şekil değişrr eleri ) [ 1 9 1 0 - 1 9 1 2 ] . Handbook o / A m e rican Indian Lan guage s ( Amerika Kızılde­ rili diiJerinin el kitabı ) [4 cilt, 1 9 1 1 , 1 9 2 2 1933·39 1 94 1 ] , Kultur und RaiJe ( Kültür ve ırk ) [ 1 9 1 3 } , K wakiNtl Eth­ nology ( K. eınoloj i si ) [ 1 920] , Materials /or the Study o/ Heredity in Man ( insanda veraset araştırmaları için mal­ zeme) [ 1 92 7 ] . Primitiı1e Art ( İlkel sanat) [ 1 927 ] , Anthro­ pology and Modl!fn Li/e ( Anıropoloj i ve modern hayat) [ 1 928, 2. has. 1 9 3 2 ] . General Anthropology ( Genel ant­ ropoloj i) [ 1 938 ]. Bilhassa «Bureau of American Ethnolo­ gy» nin bullerininde daha birçok yazılan vardır.

BOAZ

1 3 7.

BÇ>AS, lsmar ( 18 58-1938 ) , Alman doktoru, mide, bağırsak hastalıklan uzmanı. Exin ( Eski Prusyada Brom" berg idare bölümünde) de doğmuş, Viyanada ölmüştür. 1 886 da Beriinde ilk mide ve bağırsak hastalıkları poli­ kliniğini kurmuş, çok sayıda öğrencilerine verdiği hususi derslerle hazım ve metabolizma hastalıklan ihnsasını meyda­ na getirmiştir. B. , h ocası olan klinik şefi C. A. E wald ile birlikte mide çalışması denemesi olarak «deneme kahvaltı­ sı» nı ortay a atmış, memeli basurun tedavisi için kansız bir metot bulmuştur. Boaa reaktifi, mide suyunda serbest h idroklorik asit aramak için kullanılan bir reaktif. ı gr rezorsin ile 3 gr sakkarozu 5 0 cm5 damıtık suda eritmek ve üzerine 90-95° lik 5 0 cm3 alkol katmakla elde edi lir. Kullanılışı : Bir porselen kapsüle 2-3 damla reaktif ve 5-6 damla mide suyu konur. Bir alev veya kaynar su banyosu üzerinde buharlaştırılır. Mide suyunda serbest hidroklorik asit varsa pembe veya kırmızı bir renk alır. Kapsül soğuyunca bu renkler kaybolur. Bou reaksiyonu, feçes ( dışkı ) te kan aramak için kullanılan bir reaksiyon. Porselen bir kapsül içine feçes ince bir tabaka halinde yayılır. Bunun üzerine klor­ alin alkoldeki eriyiğinden 2 cm3 ve asetik asitten 1 5 damla konur. 3 daki ka bırakılır. B u müddet içinde kapsül hafif h afif sallanır. Kapsül içindeki sıvı bir deney tübüne aktarılır. Srvı saydam değilse süzülür. Bunun üzerine taze hazırlanmış gayak (guaiac) t e ntüründen 1 cm3 ve 5 damla oksijenli su konur. Feçeste kan varsa mavi bir renk alır. Boas y ulaf çorbaeı, yulaf unundan bir çeşit çorba. Hazırlanması : Bir çorba k aşığı yulaf unu 800 cc suya konur ve 400 cc e inineeye kadar kaynatılır. Bundan sonra bir çay kaşığı kadar tuz atılır. Böylece hazırlanan yulaf çorbası mide suyunun incelenmesinde kuiJanılır. Yalnız bu çorba bir test yemeği olarak kullanıldığı za­ man, mide bir akşam önce su ile yıkanmalıdır. Bu çorba bir · sonda ile verilir veya kaşıkla içirilir. 4 � dakika sonra midenin içi boşaltılarak gereken analizler yapı lır. Bu çorbada laktik asit bulunmaz ; bundan dolayı bu çorba, hususiy le laktik asidin kanserlilerde, midede de mey­ dana gelip gelmediğini an lamak için kullanılır. BOAZ ( İ br. Bo'az Yun. ve Lar. Booz ) , Davud peygambeıin atalarından biri. Beytüllehemli zengin bir adam olan B. , « Hakimler ( İbr. Şofeılm ) devri» başlangı­ cında yaşamıştır. Büyük babası, Musa peygamberin çağdaşı idi. Ah:J-i Atik ( Rut, 1 - I V ) e göre, B. ın akrabalarından E limelek, karısı Naami ( Na'ami ) ve oğulları Mahalon ve Khilion ile birlikıe, kıtlık yüzünden, Beytüllehemden Moab ülkesine göçerek orada ölmüştür. Naami, iki oğlu da ö ldükren sonra, gelinlerinden Rut i le birlikte Beytül­ Ieheme döner. İsrail kanununa göre, kardeşlerden biri ölürse ve onun oğlu yoksa, ölenin karısr i le sağ kalan kardeşlerden b i rinin evlenmesi lıizımdı. Böyle bi r evlen­ meden doğan ilk oğul, ölen kardeşin adını taşır ve onun yerini tutardı (bk. LEVİR A ) . R ut'un kocasının kardeşi de ölmüş olduğu için, onunla B. evlenmiştir. Bu evlen­ meden Obed adında bir erkek çocuk doğmuştur. Obed'in oğlu Yişay, onun oğlu da Davud peygamberdir. İsa da bu sülaledendir. Hazret-i Süleyman'ın Kudüste yaptırdığı mibedin

138

BOAZ - BOBİN

B. denirdi (.Abd-i Atik, I. Kırallar, VI I , 21 ) . Bu ad, Da v ud sülilesinin kurucusu B. ın adından alın­ mı ş tır.

sol sütununa da

Emilio ( 1 868·192 1 ) , BOB ADILLA [bobadflya) , Kiibalı yazar v e renk idci. Daha çok Fray Candil takma adiyle tanınmıştır. Tenkid yazılarından başka çok şöhrer bulmuş romanlar yazmıştır : En la no,he dormida (Geceleyio uykuda iken ) , li /uego lento (.Yavaş ateşte) . Şiir kitapları da vardır.

808..\K ( Marmato bobac = step fare si ) , kemiricile­ rio ( Rodenria ) , siuride (Sciuridae) familyasından bir tür Doğu Avrupa ( Rusya, Polooya ) ve Ona Asyanın steplerin­ de yaşar. Kuvruğu kısadır. Pas renginde olan ıiiyleri kısa de-ğildir. Yuvala­ ve sert olduğundaa kürkü pek makbul rını toprak altıoa kazarlar. Asıl yuvaları ile giriş deliği arasındaki mesafe 5 · 7 m kada rdır. G i riş deliği toprağın ı-ı 5 m d e r i n liğinde birçok koliara ayrıl ı r. Bu kollar da, .

808ASTRO : bk. BÜBEŞTER. 808ÇEV, Stefan S. ( 1 85 3 - 1 945 ? ) , Bulgar ya­ zarı. ili� adamı. E lenı'da d oğmuştur. İsranbulda liseyi bitirdikten sonra dört yıl da Tiirk tıbbiyesinde oku­ muştur. Daha sonra Moskova hukuk fakültesini bitirmiştir. Çok tanınmış bir avukat olao B. , Doğu Rumeli eyalerinde adiiye reisliği, 1 9 1 1 de milletvekilliği etmiş, ı 9 1 2 de Milli E ğitim Vekili, Petersburg büyükelçisi olmuştur. ı 902 1 9 3 6 yılları arasında Sofya üni versitesinde Bulgar hukuk t arihi, 1 909- ı 9 3 6 yıllan arasında d a kilıse hukuku d o ç enr liği et­ miştir. Kuruluşundan ( 1 9 2 0 ) ı940 yılına kadar Sofya ser· best üniversitesindeki Balkan ve Yakın Doğu enstitüsü müdürlüğünde bulunmuştur. Bulgar İlimler Akademisine üye olmuştur. Başlıca eserleri : Sbornik na bii/garski yuri­ diınki obiçai ( Bulgar ··hukuki iderleri külliyatı ) ( ı 897, ı 902, 1 9 1 5 ] , Starobiilgarski pravni pametniyi (Eski Bul­ gar hukuk aoırları) ( 1 903 ] . İ J t o riya na staroto biilgarJko pravo ( Eski Bulgb hukukı.ı tarihi) ( 1 910], Biilgarsko obi­ rayno udebno tJravo ( Bulgar örf ve ad i iye hukuku) ( 1 9 ı 7 ] . Kanoniçesko pravo ( Din hukuku) ( 1 9 1 9] . lztoçna Rume/iya ( Doğu Rumeli ) ( ı924 ] , Konstituyiyata na turs­ kata ripublika ( T ürk i ye Cumhuriyeti anayasası ) [ 1 92 5 ] . Tsrrkovno pravo ( Kilise hukuk u ) [ 1 927] v . b . Za Delior­ ;;anskit e Tu• ts i i za Kmlbaıiıe ( Deliorman Türkleri ve kızılbaşiara dıir) ad l ı tarihi ve e t n olo i i k < tüdü M. Türker Acaroğlu tarafından dilimize çevri lerek «Ülkü& d e rgi s inde ( 1 94 0 , sayı 92·9 3 ) yayımlarmışıır. -

80 BER [bpblri, Oder nehri ( A lmanya) nin, ona bölümünde, soldan aldığı bir kol. Kaynakları Riesengebir" ge'ded i r. Ana nehre Krossen 'den aşağ_ı da dökülür. Uzun­ luğu 2 � 5 km dir. Setleri old uA u halde. karların eı idiği mevsimlerde ve fırtınalı yağışlarda teh likeli bir şek i lde ta­ şar. Mauer yakın•nda bir baraj ı vardır. BQ8ERG, Ferdinand ( 1 8 6 0 ı 94 6 ) . İsveçli mi­ mıır. Falun'da doğmu ş, Stockholm'da ölmüştür. Stockholm"­ daki m i marlık okulunda okuduktan sonra, u z un seyahatler­ le tahsi l i n i raroamlamıştır . Çoğ u Sto c k h olm da olmak üzere pek çolı: bina inşa etmi �tir. Üçü de Stockholm'da bulunan Rosenbader (Gül hamamı ) , yeni postahane ve ( Noıdiska Kompagniet için ydpılan ) büyük mağaza b u nlar ın t n ö n e m­ lilerin dendir. Tarihi üsliıpları n:odern ruhla yeniltmeAe � a­ lışan�B. , yeni İ sveç mimar i sinin ön d er i olmu�tur, Kudretli eserleri � de yapının maksat ve r e rıi bin i k u v vetle beliı ttiği gibi, hacım ve kitle tesirlerinde de büyük bir duygu görül­ mektedir. -

'

BOBEŞ ( B obeche) , XV. yüzyılın başlarında Avru­ pada kullanı lan bir çeşit ıozluk. İştenmiş deri veya kıldan yapılırdı. B

O

A

K

808İERİT ( Bobierriıe) , t e rkibi nde su bulunan mag çok defa yan kollar meydana getirir ler. Yan kollaıın ni­ nezyum sulfarı, Mg 3 ( PO,) z 8 Hı O. Kitle veya billurlar bayeıleri kapalıdır. Kapalı olmıyan kol lardan geniş uyuma halinde guano ( b. bk. ) da raslanır. Fransız kimyacısı A. o d acıklarına geçilir. B. ların kışlık yuvaları ile yazlık Bobierre ( 1 8 2 3- 1 88 1 ) in adına i zafe edilmiştir. yuvaları ayrı ayrıd ır. Step birkileriyle geçinirler. Eo canlı 80B İ N ( Bobin e ) , daha ziyade elektroteknikte kul­ zamaoları step bitki lerinin geliştiği Mayıs ayıdır. Hazi­ lanı lao bir gereç. Kullanılacağı maksad a göre türlü mal­ randan itibaren kışlık besinlerini yuvalarını raşımağa zemedeo, türlü şekilde yapılır : başlarlar. Soğuklar başlayınca da yuvalarındaki giriş de­ ı . Bir i letkeoi ( nakili ) yalırkan bir makara veya liklerinin bir metrelik kısmını taşla, kumla, otla ve kendi levha ü z erine sararak ( şekil 1 ) . Ö zin d ükleme B. ( self pislikleriyle kapatırlar ve Aralık ayından Şubat sonuna B. veya reaktans B.) , yalıtılmış bakır teli yalırkan bir kadar da ktş uykusu na yatarlar ; fakat Marrta yenidea makara üzerine bir veya birkaç kat sararak yapılmııtır. B. uyanırlar. Kış uyku s undan ilk uyanan h a y v a n l ar B. Iardır. iletkeninden bir elektrik akımı geçiri lince, B. in içinde v e B



BOBI N - BOBİNAJ

Şekil : 2 Şekil : ı B O B İ

N

Bir ışık otomatının bobini

etrafında bir magneıik alan meydana gelir. Magnetik ala· nın ş iddetini arıırmak için B. in içine bir demir göbek konur (elektromıknatıs) ; telefon devrelerin dek i röle B . , zil veya bir otomat B. gibi ( şek i l 2 ) . Özindükleme B., akım de�işmelerine k a r ş ı bir reaksiyon gösterdiğinden elektrik devrelerinde koş B. olarak kullanılır ; elekt­ rik şebekelerindeki yüksek ve tehlikeli değerlere çı­ kan k ı sa devre akı m larının

Şeki l : 3 Elektrik şebekelerinde kul­ lanılan Şok veya Reaktans bobi n i •

Şeki l : 4 Bal peıeği şeklindeki bobin

tesirini aza ltmak maksadı ile k ullanılan reakıans B. gibi (şekil 3 ) . E k,enı bir doğru olan B. ne solenoid de den­ mektedir. Peıek B. , radyoteknik te k ullanılır ; görünüşü bal peteğine b e n z e r, göz gözdür ( şekil 4 ) . Ruhmkorff B. i ( bk. İ N D Ü K L E M E ) . Di­ renç B. i (diıenç elema­ nı ) , direnç telini yalıı­ kan bir makıua veya bir levha üzerine sararak yapılır. Şek i l : 5 2. Yalıtılmış iletkenleri Bir elektrik makinesi sargısının kangal ladıktan s o n r a bobini hepsini birden yine yalıtkan bir şeride sararak : elektrik makineleri sargılarında ( bobinaj da) kullanıla'n B. ler gibi ( şekil 5 ) . BOBİNAJ ( E lektrik makineleri sargısı ) , bir elektrik makioeşinin münasip yerlerine sarılmış veya yerleştirilmiş,

139

bel l i esaslara göre birbirine uygun şekilde bağlanmış bo­ :binler veya iletken ler ( nikiller) heyetine verilen ad. Akım çe�iıine göre iki çeşit B. vardır : ı. doğru akım B. ı, 2. dalgalı akım ( a lıernatif akım) B. ı . ı . Doiru ak•m B. ı : doğru akım makineler inin, lcomütaırislerin v e kol lekıörl ü a lternaıif akım makinelerinin rotor ( endüvi ) sargılan bu grupa girer. Doğru akım B. ı i leıkenlerin veya bobinierin roıor gövdesine yerleşticilişine göre iki nevidir : halka sargı ve tambur sargı. a) Halka rargr, _şek. 1 de görüldüğü gibi, i letkenleri roıor gövdesine içten ve dıştan sararak yapılır. Bunu Poci­ notti ile Gramme bulmuşlardır ; çok defa Gramme endüvi­ si diye anılır. Bu tip bugüıı , arıık kullanılmıyor ; çünkü, aynı şartlar altında indüklenen elekuomotoı kuvvet ( EMK) değeri tambur sargınınkinin yarısıdır. b ) Tambur rargı, ilerkenleri veya bobinleri rotorun üst kısmındaki oyuklara yerleştirerek yapılır ( şek. 2 ) . Oyuklara yerleştiri lmiş olan bobinler ( sargı elemanları ) birbirleri i le, kendilerinde indüklenen EMK'Ier bitbirin e i live edilecek şekilde, bağlanırlar. Bağlanma koliektör ( toplaç ) dilimlerinde yapİl ı r. Bobin uçlarının koliektör di· limlerine bağlanışına göre, iki türlü doğru akım B. ı var­ dır : bukleli sargı ve dalgalı sargı. a ) Bukleli ı argı, bu sargıda, bobinin ikinci ucu bi­ rinci (başlangıç ) ucun bağlandığı kol iektör diliminin ya­ nındaki veya yakınındaki dilime bağlanır · ( şek. 3 ) ve bir an için kol iektör d i l i mlerinin kuıuplara göre durumu de­ ğişmez kabul edili rse, i k inci uç biıinci ucun ttkabül ettiği kutba döner ; ikinci bobinin birinci ucu, E MK' leri n birbi­ ı ine i lave edilebilmesi i ç i n , birinci bobi nin ikinci ucunun bağlandığı d i l i me bağlan ır. Şek. 4, bir buk l eli B. şemasını göstermektedi r . Bu, sarı lmış endüviyi, mil eksenine pa­ ralel olarak ve bir tarafından keseıek, ? ç mak suretiyle meydana geti ri lmiştir. Buldeli sargı en çok orta ve bü· yük güçlü, yüksek devirli ma k inelerde kullan ı lır, turboge­ neraıorlar ve ko mütaırisler gibi . b) Dalgalı ı a rgı, bu sargıda, bobinin ikinci ucu, ba1 · langıç ucun bağlandığı koliektör dilimine karşılık olan kutba d önmez ( şek. 5 ) ; bu kuruptan sonra gelen aynı işa­ retli ilk k utba g ider ve bu kuıbun karşılığı olan bir kolIektör d i limine bağlanır. İkinci bobinin başlangıç ucu da birinci bobinin ikinci ucunun ( sonunu n ) başlandığı bu di­ lime bağlanır. Şek. 6, bir dalgalı sargı bütününün şeması· n ı göstermektedir. Basit dalgalı B., belirli bir gerilimi elde etmek için en az kangal sayı sına i htiyaç gösterdiğinden, daha ziyade, k üçük ve orta güçteki yüksekçe geri limli ( volıaj lı) makinelerde kullanı lır, elektrikli tren ve vinç motoı lan gibi. Koliektör dilimleri sayısı ve makine gücünün icabı olarak bukleli ve dalgalı sargılar, paralel kolları olan, çok kollu paralel ve seri paralel sargı lar şeklinde de yapılırlar. Doğru akım B. ının )·apılıfl : doğru akım B. ı el sar­ gısı veya kalıp sargısı şeklinde . yapı lır. El sarg ısında ilet­ kenler, endüvinin ( döoeç veya rotor) sırtındaki oyuklara yeıleşecek ve bir bobin meydana getirecek şeki lde, tl ile sarılır. Bu nevi B. yaln ız bir sıralı ( her oyukta bir bobin kenarı ) olarak çok küçük ve iki kutuplu makinelerde ya­ pılır. Kalıp sa rg wod a bobinler bir kalıp ( şablon) aracılı­ ir ile önceden hazırlanır ve sonra bütün heyetiyle - çok defa yalıtılmış olarak - oyuklara yerleşıirilir. Şek. 7, bir kalıp sargısı eleaı.anını göstermektedir. Bu bobin ler büyük akımlı makinelerde bakır lamalardan yapılır. Şek. 8 de

2

4

3

6

BOBİNAl

Ç E Ş İTLER İ

A. D oğr u a k ı m bobinaj l a r ı

ı.

H a l k a sargı

2. Tambur sargı

3 . B uk l e l i sargı

4.

B u k le l i sargı : ş e m a

5. Dalgalı

sırgı

6.

Dalga l ı

sar

7.

Kalıp sargısı . el�man

g ı ·. şem a

8 . K a l ı p sargı sı . s afha l a r

9.

Kalıp sargı sı : oyu k l ı t ı l m a tarzı

içerisinde duruş ve

ya-

. �� 0 r

"'��� - :.-_ __ "!'

1 � - : ..

ll

A 1 t e rn a r i f

ıo

-

l ı Bir faz l ı .,

f a ılı ;

·

ı 9 . Motor ·

12

··-";-.'\

,_, - ..,. " .. . s(ll )

�j :

. .

\>. .

- -'

...:::- - - - :::::.. ....... /

�---

B.

19

_... L . • ı:ı

�- -

a k ı m •

t2

)

.

16

b o b ı' n a j l a r ı

14. İ k i fa z l ı ;

seatoru ndaki bobinler ;

formato.. r bobinaj i.

15

-

1 8 . Üç

2o. Trans-

142

BOBİNAJ

bir kalıp sargısının safhaları göıülmektedir. Kalıp sargısı çok defa iki sıralı (her oyukıa iki ayrı bobine ait iki ke­ nar) yapılır ; şek. 9 da i ki bobin kenarının oyuk içerisinde duruşu ve yalınlma tuzı görülmektedir. 2. Dal&'alı (altern ati f) akım B. ı : dalgalı ak ım B. ının faz sayısına göre, üç nevi vaıdır : a ) Bir /azlı B. : bir fazl ı alıernaıör ve asinkron mo­ tor ların stator'larında kullanılan sargı oevidir. Bir fazl ı B. bir veya iki sıralı olarak yapılır. Bir fazlı B. da stator oyuklarının yalnız 2/3 ü sarılır, diğeı kmmları boş bırakı­ lır ; çünkü diğer kısımların sarılmasının EMK değeri üze· ri ne faydalı hiçbir tesiri yok ı ur ; biliki s bak ır kayıpları attacağından verim düşer ve bakır malzemesi artacağından makinenin maliyet fiyatı yükselir. Şek. 10 da bir sıralı ve şek. l l de iki sıralı sarılmış bir faz lı B. şernaları gürül­ mcktedir. b) İki /azlı B. : iki tane bir fazlı B. ın birleştirilme­ si ile meydana gelmiş gibi düşünülebilir ( şek. 1 2 ) . Ancak iki faz bobinleri arasında elektrik bakımından 90 ° lik faz taıkı vardır. Hacım açısı olarak, bu, iki kutuplu makine­ lerde 90 ° ve dört kutuplu makinelerde 4 5 ° dir. İki fazlı B. da bir veya iki sıralı yapılabilir. Oyuklar dışında kalan bobin başlarının aynı veva başka düzlemde olmalarına gö­ re, iki fazlı B. bir kal/ı veya iki kal/ı olarak da yapılır ; şek. 1 2 , iki katlı ve şek. 1 3 , bir katlı birer B. ı göstermek­ tedirler. Şek. 14 te, makine eksenine dik ey bakıldığına göre, iki fazlı bir B. ın bobin başlarının meydana getirdi­ ği iki kat göı ülmektedir. İki fazlı bir B. bir sıralı bir kat­ lı veya iki sıralı bir katlı veyahut bi r sıralı iki katlı ola· bilir. c ) Üç faz/ı B. : en çok k u llanılan B. dır. Üç ayrı bir fazlı B. dan meydana gelmiş gibi düşünülebilir ; ancak her faz arasında 1 20 (elekır. ) derecelik fa ı k vardır. p çift kutup sayısını gösterirse, bu, hacım açısı olarak, 1 20/p de­ recedir. Üç fazlı sargı lar da bir sıralı veya iki sıralı ve iki katlı veya üç katlı olarak yapılırlar. Şek. 1 5 , bir sıralı ve iki katlı, üç fazlı bir B. ın şemasını göstermektedir. Şek. 16 da aynı B. ın, mil ekseni doğrultusunda bakıldı­ ğıoa göre, bobin başlarının makine üzerindeki durumları görülmektedi r. Şek. 17, bir sıralı ve üç katlı bir üç fazlı B. ın, şek ; 1 8, iki sıral ı ve eşıt bobin li üç fazlı bir B. ın şemalarıdır. İki sıralı ve eşit bobioli bu nevi bir B. ın faydaları şunlardır : bobin ler ayn ı kalıplarda seri halinde yapılabilirler, uygun bobin genişliği seçilerek harmonikler yüzünden doğan kayıplar azaltılabilir ve bu tip B . lı ma­ kinelerde soğuma şanları daha iyidir. İki fazlı dağıtım sis­ temi kullanı lmadığından, elektrik makineleri statorlarında daha ziyade bir ve üç fazlı B. ; bi lezildi asin kron motorla­ rın rotorlaiında da iki ve üç fazlı B. kullanılır. Alternatif akım B. ı i letkenleri, oyuklara ıık acak şe­ kilde, el ile sararak veya hazır bobin leri oyuklara yerleşti­ rerek yapılır. El sargısı ile tken sayısı az ve oyu kları yarı açık ağızlı orta güçlü ( 1 00 KW ) makinelerde kullanıl­ maktadır. Bobinleri önceden hazır lanıp oyuklara yerle�ti­ rilerek yapılan kalıp sargılaıda kullanılan bir bobin (��k. ' b: Bobi n ) de görülmektedi r. 4 000 V a kadar olan kü­ çük ve ona güçlü makinelerde bu bobinierin ileıken leri, ağzı yarı açık oyuklara el ile yerleşıirilir. Oyu klarının ağ­ zı tam açık olan asinkron ve sinkron makinelerd�, kalıpıa şekiilendirilmiş olan bobinler yalıulırlar ve m son şekil­ lerini almıı olarak stator oyuklarına yerleşıirilirler. Büyük akımlı makinelerin bobinlerinde tel yerine bakır lamalar

BOBİZASYON kullanılır. Şek. 19, B . ı tamamlanmıJ bir motorun staıoru­ nu göstermektedir. Dinamolarııı, komütaırislerin ve çıkık kutuplu sinkron makinelerin kutup sargı ları ( uyaııım sar­ gıları ) si l i ndir vtya dörtgen pri2ma biçimli bobinlerdir ; bun lar kutup demirleri üzerine g� çirilip uygun şekilde tes­ bit edilirler. Turboalıernatorların uyartım sargıları, alterna­ tif akım B. ına kısmen ben2er şekilde, bobinleri oyuklara yerleştirerek yapılır. Transformatör B. ında da yassı veya silindir biçimli bobinler kullanılır ; bunla r önceden hazır lanırlar, sonra de­ mir göbekler üzerine geçirilirler ( şek. 2 0 ) .

BOBİNET ( ing. Bobbinet veya Bobbinnet ; bobbin = bobin, iğ, n et = ağ, file) , umumiyede altı köşeli gözleıi olan, seyrek dokulu, bir çeşit hafif ve �effaf dokuma «İn­ giliz tülü» (tulle anglais) de denir. i lkin, küçük tahta iğlerle karo ( Fr. carıeau) da islen en pamuk veya ipek kopanaki dan te le veya tülü a ( İng. pillow - lace, Alm. Klöppelspiızen ) ı1 ün maki­ ne ile işlenmiş ıaklidi ola­ rak ortaya k o n m u ş t u r. «Bobinet dokuma tezga­ hı» nda, kopanaki örgüsü­ ne benzer bir şekilde, eğ­ rilmiş çift iplik l i yünle dokunur. Örgüde iki iplik sistemi vardır ; bunlardan biri ( a ; bk. şek i l ) , uzun­ luğunadır, öbü r ü ( b ile , c) de ve rev � larak soldan sağa veya sağdan sola BOBIN ET iterler. Her iki sistemdedi iplikler, kesim noktalarında birbirietine . sarı fırlar. B. , düz veya desenli olarak satılır ; «Appr�ı» denilen k ola· lıları kadın şapkalarında garnitür olarak · kullanılır. B., elde işlenen dantelenin makine ile dok unan başka bir taklidi olan Valenciennes ( b. bk. ) den baş lıca farkı, bu sonuncuda gözlerin dört köşe oluşudur. Bk. B O Bİ NO . ·

BOBİNO ( Pr. Bobineau ve va Bobinoı ; liıgat minası : küçük bobin, iğ) , bir nevi tü l. Piyasada perdelik tül adı alıında alınıp satılır. Muhtelif nevileri olmakla beraber, bunlau id i, iyi ve üstün B. lar olarak başlıca üç grupta toplamak mümkündür. Adi B. lar, en az üç iplikle yapılır. Atkı ipliği tek, �özgü ipliği çifttir. Çözgü ipliklerinden 'biri gerilmiş, diğeri ona sarılmış durumdadır. Atkı ipliği, bu iki iplik si stemini keserek tülün gözlerini meydana getirir ; bu gözlerden birinden diğerine ge�e ge çe tü! üze­ rine resim veya şeki l i� lenir. İyi B. lar, dokunuşları bakı­ mından üç kısma ayrılır : Biri, iki veya daha çok atkı ipli­ ği bulunanlar, diğeri çözgü i pleği eğri olanlar, üçüncüsü de desen ierin etrafına kaba bir iplik dolanmış bulunanlar­ dır. Kenarları bukleli, pikolu. fesıoo lu, çiçek veya yaprak desenleıiyle süslü olanlara üstün B. denir. Bunlar en iyi, en zarif ve en k ıymetli B . !ardır. En iyi B. lar, bilhassa tabii . ipekten yapı lanlardır. Fakat ucuza mal etmek için daha çok k eten ve pamukıan yapılmaktadır. B. )ardan, en çok perde yapılır. Esasen, bun­ lara peıdelik tü! adı da bu yüzden verilmiştir. Bununla beraber, B. ların yatak örtüsü, kanepe garnitürü, pencere süsleri gi bi şeyler yapmak için de kullanıl d ığı ııörülmekte­ dir. Bk. BO SİNET. BO BIZASYON : bk. SOLMiZASYON.

BOBO - BOB - SLEIGH 80 80, Sudao-Guioea dillerinin Volıa gru punun bir alt-bölümü. Fransız Batı Afrikasının Yukarı Volta ( Hau­ te Volta ) bölgesinde, Siyah Volta nehrinin yukarı kısım­ larında ve Bobo-Dioulasso şehri dolaylarında konuşulan bu alt- grup, Volta grupunun kuzeybatı ucunda yer almış­ tır ; banda aynı grupun Senufo alt-g rupiyle Niger·Senegal grupuna karışır. B . alt-grupuna Bua veya Bwa ( 1 00 000 kişi ) , Taca ( 1 1 0 00 0 ) , Kian veya K'a ( 4 0 00 ), Mbuin veya Mbwe ( 5 0 000 ) , muhtemel kaydı ile de Tagba, Na­ nerge, Vige, Tusia veya Tusa, Semu dilleri girer. Bk. VOLTA DİLLERİ. BOBORJKİN, Peır Dmltrieviç ( 1 8 3 6 - 1 92 1 ) , Rus yazarı, romancısı v e sahne uzmanı. Nij niy Novgo­ rod'da doğmuş, Lugano ( i sviçre ) da öl mü�tür. Kazan üniversitesinde hukuka ve kimyaya, Oorpat'ta da rıbba devam ettikten sonra, Peıersbu rg'a geçmiş, idari ilimlerden imtihana girerek diplomasını almıştır ( 1 86 1 ) . Yazı haya­ tına atılarak, cemiyet ve fert ahlakı konusunda romanlar yazmağa ba$1amıı, bunların ilkini de V pu l' dorogu ( Yola koyulma ) [ 1 8 6 3 ] adı ile yayımlamıştır. İkincisi olan Zem1kiya sil ( Toprağın kuvveti ) [ 1864 ] i de ortaya koyduk­ tan sonra 1 865 te Avrupa gezisine çıkmış ve büyük mer­ kezlerden Rus gazeteleeine türlü yazılar göndermiştir. Mem­ leketine dönecek Ttt�lrflfnoe İ 1 ku ss1 vo (Tiyatro sanatı ) [ 1872] adlı inedemeyi yayımladıkıan sonra 1 877 de Mos­ kovada özel bir tiyatro okulu açmıştır. Piyeslerioden, daha önce yazdığı Ft�nlazer ( Hayalpecest ) . Rebe11ok ( Çoc�k ) ve Od­ flodvore!.J ( Köy ağası ) anılabilir. Roman alanında ilk kuv­ vetli eseri, f erlva Vlflt nyaya ( Gece kurbanı ) [ 1 868] adlı psikoloj ik comandır ; Solidnl)'a dobrodete/i ( Mazbut fa­ ziledec) [ 1 870] ile De fw ( İşgüzaclac) [ 1 872] ve Dr. TJ,r bu fka ( 1 874 ) da bu g�upa dahildir. Bundan sonraki romanları daha u ahlikçı ve daha çok realist bir görüşle yazıl mıştır, Moskovanın ticaret hayatını canlandıran Kitt�y g or od ( Çin Şehri [ = Moskovanın bir semti) ) [ 1 88 2 ] , Na IIS f t r b t (Ziyanda) [ 1 890] v e Va s iliy T erkin ( 1 892 ) gibi. Bunlara Poumnel ( Akıllandı ) [ 1 890] hikiyesivle, Ptrtval (Geçit) [ 1 894] , Po drugomu ( Başkaca) [ 1 897] ve Tyaga (Cec kuvveti ) [ 1 898 } adlı romanlarını da kat­ mak gerekir. B. in ten kid yazılanndan en tanınmış olanı Evro p eyskiy ro m an . v 19. s t ol 11 i i ( X I X . yüzyılda Avrupa romanı ) [ 1 9 00 ] adını taşır. B. in birçok romanları A l­ mancaya tercüme edilmiştir. ·



BOBRİKOV, Nikolay İvanoviç ( 1 8 3 9 - 1 904 ) , Rus generali ve devlet adamı. 1878 de tuğgeneral, 1 8 8 4 te tüm­ general ve Petersburg bölgesi k urmay ba şkanı, 1 8 98 de de Çarın başyaveri ve Finlandiya genel valisi olmuştur.B. un Ruslaşurma siyaseti Finlandiyalıları çok kızdırmış ve Finlandiyalı Schaumann tarafından Helsioki'de, Senato mec­ diveni üzerinde öldürülmüştür. · BOBROV, Rusyad a Voronej yönet i m bölümünde şe· hir. Nü fusu 20 000. Bityug nehri boyundadıc. Çevresinde meyva ve sebze yetişti ıilir. Önemli okulların bulunduğu bir kültür merkezidir. BOBRÇ>VN lKOV, Alekaey Aleksaodroviç ( 1 8 2 1 veya 1822 - 1865 ) , Rus Doğu bilgini v e Moğolisti. İrkutsk'ta dojmuş, Orenburg'da ölmüştür. Bir papazın oğludur. Buryatçayı ve Moğolcanın öbür lehçelerini iyi bilen baba­ sından, Moğolcanın gramerini ve bu d i li konuşmayı öğ­ renmiş, 1 842 de de İrkutsk ruhhan okulundan mezun olduktan sonra, Kazan ruhbın akademisine girmiş ve aynı

143

zamanda Kazan üniversitesind e O. M. Kovalevskiy ve A. · V. Popov gibi Moğolistlerin yanında çalışarak Mojol dili ve edebiyatı alanında ihıısasını yapmıştır. 1 847 de ruhhan akademisinden diplomasını aldıktan sonra, Kalmuk steplerinde araştırmalarda bulunmuş ve bunun bir verimi olarak, 1 8 5 0 de iki akademinin mükifaıını kazanan G,t�m­ mfllik a Monıo lsko - K al m ı!.J kag o yt�zrka ( Moğol - Kalmuk dilinin grameri ) [ 1 849] adlı eseri meydana getirmiştir. Moğol dilleeinin Kalmuk lehçesini ilk defa olarak ilmi bir şekilde ele alan bu eserin muvaffakıyeti üzerine, 1 8 � 0 de Kazan ruhhan akademisinde «bakkalavr» derecc­ siyle Moğolca öğretmenliğine tayin edi lmiştir. 1 8 5 5 te bu vazifeden a lınarak Orenburg'daki sınır muhafızlığı emrine veri lmiş ve orada sefafet içinde ölmüştür. B . un, gramerio­ den başka, Kalmuk dili üzerinde daha birçok araşıırma­ ları ve Kalmuk edebiyanndan tercümeleri vardır. Moğol­ larııt 'phags · pa denilen dörıköşe yazısı ve bununla yazıl­ mış kitabcleri üzerinde de, çalışmıştıc : Pamyatniki mon­ golskllgo k vadralnago piJma ( :\foğollacın dörıköşe yazısı ile yazılmıı abideler) [ 1 870] .

BOBRUJSK. Beyaz Rusyada yönttim bölümü. Bir­ çok batak lık ve ormanların bulunduğu bir bölgedir. Mer­ kezi, taşına elverişli bir noktada ve Berezina nehri üzerin­ de bulunan 84 o:ıo ( 1 9 3 9 ) nüfuslu B. şehridir. B. in de­ nizden yüksekliği 1 6 1 m olup ker-este ve tahıl ticareti mer­ kezidir. BOBRZ Y NSKI [bobi?ıtski], Mlcbal ( 1 849 . 1 9 3 5 ) , Polenyalı tarihçi v e devlet adamı. Krak6w'da doğmuş, Pozıı an yakınında, Dopuch 6w'da ö lmüştür. Krak6w üniver­ sitesinde hukuk okuduktan sonra, aynı üniversitede, 1 87 3 te doçent, 1 8 7 7 de de profesör olmuştur. İ k i y ı l sonra da Polonya hukuku tarihi ordioaryüs profesörlüjüoe getiril­ miştir. Tariht ve hukuki eserleri arasında en tanınmış olanı Dzieje Po/ski ( Polonya tarihi ) [ 2 ci lt 1 8 79, 4. has. ı 927] başlığını taşır. Eski Lehistanın çökmesi ni ve bunun sebeplerini tahlil eden bu eser bu olaya başlıca sebep olarak iç ıeşkilaısızlığı ve idare bozukluğunu gösterdiği için tari h çi lee arasındı hararetli münakaşalaca yol açmıııır. B. , t 8 g 5 ıe siyasi havaıa atı lmış, 1 890 . 190 1 yılları ara­ sında Galiçya eğitim konseyinin başında bulunmuş, 1 908 den 1 9 1 4 e kadar Galiçya va lisi olmuş 1 9 1 7 de de Avus­ tu rya kabinesinde Ga liçya nazıc lığını üzecine almıştır. BO B · SLEIGH [ İng. b .:J b s /ey ] , birkaç kişinin orura­ bi leceği bir kızak cinsi ( basit olacak bob da denir). Husu­ st koşu yerlerinde kaymada kullanı lan B., bir çatı ilc iki çift paıenden meydana gelir. Ba � tarafındak i çelik patenler,

B O B-S L E I G H kızağın idaresini sağlar. Kızağa bir çark veya iki halaıla isıikamet verilir. Fren tecıibatı, arka tarafa yerleştirilmiıtir, en arkada oturan kimse, hareket ettirilen iki büyük demir kanca ile fren yapabilir. Bazan en önde Qturaoın hareket eııirebileceği bir imdat freni de vardır. Kızağa binenler arka arkaya otururlar veya yüzü koyun yararlar.

14 4

BO BTAIL

BOCCACCIO, Giovanni

BOOTAlL [b�bteyl ; İng. = kesik kuyruk, bob = kesip kısaltmak, tail = kuyruk] , kuyruksuz İ ngiliz çoban köpeği. Brie köpeğine benzemekle beraber tüyleri daha kabarık ve daha kabadır.

BOCA veya BOCİ ( Den . ) , yelken gemiciliğinde rüzglrüstü minasına gelen orsa (b. bk. ) nın aksi olup rüz­ garaltı yön6nü i fade eden terim. Bununla d6mene verilecek kumanda üzerine gemi rüzgiıaltına doğru saıkar. Boci kaçmak : bociden düm en k arııla m ak da, bu arada k ullan ılan rabirlerdir. Birincisi, yelkeniiyi rüzgardan daha açıp fazla yürütmek ve ikincisi de, teknenin rüzgara doğru kaçmasını önlemek için dümenin küçük bir açı ile bociye basılı bulunm� sı demektir. Bocalama, bazen halk dilinde kullanılan ve bir kim­ senin, yapılan i tirazlar ve ileri sürülen düşünceler karşı­ sında sözünü veya iddiasını savunamıyarak şa�ırmasını ifade eden bu kelime, gemici dilinde bir teknenin kötü bir hava veya buna benzer bir hadise karşısında geri dönmek z orun ­ da olu ş una denir. Bocalamak ( Bocadan dönmek) , yelkenli gemilerde rüzgar altından dönmeye denir. Geminin k ıçı rüzgara çev­ rilir. Rüzglr altına az veya çok bir yer kaybedilerek, ı üz­ glr geminin bir tarafından öbür tarafına geçi rilir.

layı siyle yazdığı Latince şiirlerinden başka, şu e s erleri anıi­ mağa değer : Commentatio epistolica de /egatione sua ad Stephantim Bocskay ( Bocsk ay l stviın nez d indeki elçi liğinin mektup şeklinde raporu ) , 0/ympias carceraria ( K en d i esa­ retinin hikiyesi ) , H ımgariais libri poematum quinque ( Beş kitap halinde Macari stan şiirleri ) . İ slimiyetle ilgili eseri : Oratio de p ro fan iiate Turcitae religionis ( Türk dininin profanlığı hakkında vaız ) [Wittenberg 1 596) .

BOCC ! DELLA VERITA [bpUa della veritq ] ( İra! . = hakikat ağzı ) , Romada Santa Maria in Cosmedin ki l i sesinin revakı altında, gözleri ve ağzı açık, eski çağdan kalma , damarlı mermerden büyük bir ma skaı on. ( Bu kilise eski bir Ceres ve Proserpina ta p ınağı üzerinde yapılmıştır.) Bir rivayete göre, bu a ğ za ellerini sokau k yemin eden Ro· malılar yalan yere yemin ederlerse, ellerini çekemezlermiş. Bu maskaronun çukurluğuna bakılı rsa, bir liğım veya çeş­ me deliği ödevini görmüş olması gerektir. Santa Maria ki­ lisesi ile V e s ı a tapınağı arasında uzanan meydanı n adı, Pi­ azza d e l la Bocca della Veriıa ( Hakikat ağzı mey d an ı ) dır.

BOCCACCINO, BOCC ACCIO [ bokaççJno, bokqf· fO] ( 1 4 67 ? - 1 5 24 ? ) , İtalyan ressam ı. Per r ara'd a doğmuş, Cremona'da ölmüştür. Lombardia resim mektebi içinde yer alan B. nun üslübu , geçmişteki sanattan birçok izler taşı· BOCAGE [ b o k�i] , Maaoel Maria Darb eısa dıı maktadır. Romada S a nta Maria Traspontevia ki lisesi için ( 1 765 - 1 805 ) , Portekizli şair. Setubal'da doğmuştur. 1 4 ya­ e Meryemin taçlandırılışı» adlı resmi yapmıştır. Kabiliyetini şında orduya girmiş, 1 6 yaşında bahriyeye geçmiştir. Şiir en iyi belirten resimleri Cremona'dadır. Bu şehirdeki kilise­ yazma kabiliyeri ile kendini çabucak tanıtmıştır. Hindistan­ nin kubbesine yaptığı «Meryemin doğuşu», «Meryemin dü­ da ve Çinde birkaç yıl kaldıktan sonra Portekize dönmüş­ ğünü» ve «Takdis eden İ sa » adlı fresko resimlerinde( 1 508tür. İdil. el ej i . sone, manzum mektup ve sa tir ( hiciv) 1 5 18 ) , ünlü ressam Perugina'nun tesiri görülür. Eserleri türlerinde büyük bir başarı kazanan B. , V e rdadeı duraı arasında eMeryemin ölümü», «La Pinacoteca» ( Ferrara ) , ( Acı hakikatler ) [ 1 797] adlı din aleyhtarı yazıları yüzün ­ «Aziz Catharina'nın mistik düğün ü», � Güze l Sanatlar Aka­ den hapsedilmişse de çok geçmeden serbest bırakı lmıştır . demisi» (Venedik ) önemli bir yer alır. B. nın oğlu Camillo B. , Arcadia adlı edebi bir derneğe üye olmuştur. B . ın ( 1 5 1 1-1 546) Cremona'da doğmuş, gene orada genç yaşta üsllibu özentilidir. 6 cilt tutan manzum eserleri Obraı ölmü ş tür ; bununla beraber, Cremona resim mektebinin poetifaı adiyle ilk d e fa 1 806 - 1 8 1 4 yıllarında yayımlanmış· değerli bir ressamı olarak tanınmıştır. Önceleri babasının tır ( yeni yayımla n 1 8 B - ! S H ve 1 876, 7 cilt ) . yanında çalışmıştı r. Eserlerinde, hele San Sigi smondo BOC ARDO [bok q rdo ] . sur i mantıkta, tası m ın 2 n ci kili sesine yaptığı resi mlerinde ( ı H 5 - ı B 7 ) , t a leb e si ol­ şeklinin 5 inci kip ( modus) i. Mi sil : o : bazı insanlar madığı halde, Correggio üslüp ve t ekniğinin tesirleri gö­ konuşamazlar ; i mdi a : insanlar yaşıyan mahlukıurlar ; o rülür. Eserleri arasında, « Ma donna ve çocuk İsa», «Aziz Vaftizci Ioannes», «Alb e rt i l e birlikte» vardır. halde o : bazı yaşıyan mahluklar koııuşamazlar. BOCCACCIO [ b okkqfo] . Giovanni ( 1 3 1 3 - 1 37 5 ) , BOCAS DEL TORO [bpkaz �el tp ro ] , Orta Ame­ İ talyan hikaytcisi, şairi v e humanisti. P�riste doğmuş, rikada Panama Cumhuriyetinin kuzeybatısında yönetim bö­ lümü ve m erkezi. B. yöneti m bölümünün yüzölçümü Floransa yakınında Cerıaldo'da ölmüştür. Boccaccio di 9 086 km 2 , nüfusu 2 5 500 ( 1 9 4 0 ) olup çoğu zenci ve me­ Chellino da Certalda denilen Floransalı banker-tüccarla lezdir. Panama'nın kuzeybatı kıyısı yakınında bulunan Jeanne adında Fransız bir kad ı nın gayrımeşru oğludur. 1 0 000 nüfuslu B. kasabası bir ada üzerin d edir. Çevresin­ Otobiyografik yazı larından an laşıldığına göre, 1 3 ı 4 ten itibaren Toscana kasabalarında büyüyen ve 7 yaşında La­ den elde edilen kakao, kahve ve muzun ihraç yeridir. tinceye ba ş lıyan B., b abasının arzusu ile tüccar olmak üze­ BOCATIUS [bpk.i[!ius] J&nos, asıl soya d ı B oc k, re ı 3 28 de Na p a l i 'ye gönderilmiştir. Bu cazib e li şehirde Mac arca soyadı Bogathy [ b? g ıi ti ] ( 1 549- 1 62 1 ) , Alman sefahata dalan ve 6 yı lını tüccarlar yanında boşuna geçiren asıllı Macar tarihçisi ve şairi. Almanyada doğmuş, Maca­ s anatkir ruhlu B. yu, 1 3 34 te babısı, kilise hukuku tahsil rİstanda Gyulafehervir ( şimdi Rumanyada Alba l ulia) da etmek şarıiyle, ticarete devamdan affeımiştir. B. , bir taraf­ ölmüştür. Macaristana gelip Macar asılıadesi payesine yük­ tan bilginlerden ve bilhıssa Napoli kıralı Ro':ıeııo'nun Yu­ selıilen B., Kıral Rudolf'tan « saray şairl e ri reisi » un v anı n ı nanca el yazmaları toplamağa başlıvan kütü p haneci si Paolo almış , Kassa ( şimdi S lovakyada Kos ice) da öğretmen ve da Perugia' dan i s ıifa d e ederek kültürünü g e nişletmeğ � ça­ belediye reisi olmuştur. Kuzey Macaristan asıbadeleri, lışmış, öbür taraftan da muhteşem sarayın gölgesinde se f a­ Avusturyaya karşı harb açan E rde ! b e yi Boc s ka y Ist v i n batına devam etmişti r. 30 Mart ı336 da, PJ skalya yol tu­ tarafı n a geçtikten sonra B , beyin şairi ve güvendiği adamı sunun arife günü, San Loren zo kilisesinde B. n un, Kontes olmuştur. Bocskay k endisin e elçi lik vazifeleri de v ermiş t ir. Maria d' Aquin o adında evli bir kadını görüp ona hemen E rde! beyi Bethl en Gibor ise B. u Gyla f ehe rvi r kütüpha­ işık olması, kendi hayatında bir dönüm n o kt a s ı teşki l eder. nesi müdürlüğ üne tayin etm i ş t ir. B. un bazı hid iseler do- Onaçağ sonu İtalyan edebi yatında Dante, Beatrice ' yi, Pe t·

BOCCACCIO, Giovanni

·

rarca da Laura'yı şiirleriyle ebedileştirdikleri gibi, B. da, kıral Roberto'nun gayrımeşru kızı olan Maria'yı, Fiammet­ ta ( ital. = alevcik) adı ile bu kadınların saffına yükselt­ miştir. Fiammetta'nın. B. nun aşkına sonradan gösterdiği sadakatsizliğe rağmen, B. bütün İtalyanca sanat eserlerini onun ilhamiyle ve - Fiammetta'nın ölümünden sonra dahi­ onun için yazmıştır. Avrupa edebiyatında «novella• denilen hikaye türü, aynı zamanda da İtalyan nesri, esaslı bir şe­ kilde ve sanat prensiplerine göre bu vesile ile kurulmuş­ tur. Fiammetta'nın ihanetinden bir müddet sonra, B. nun babası öldüğü için, B 3 9 - 1 �4 1 yılları arasında şair Napoli '­ den Floransa'ya dönmek zorunda kalmış, muhtemel olarak B4 6 da Ravenna'da, 1 348 de de Forli'de bulunmuş, 1 348 de bütün Avrupaya ölüm saçarak Floransa'ya da varan bü­ yük veba salgınında Fiammetta olmüş, 1 3 5 3 te de 40 ına basmış olan B. nun yaratıcı sanatkar hayatı sona ererek bumanistik faaliyeti başlamıştır. Hayatının bu ikinci safha­ sında ilham kaynağı olarak Petrarca'yı, aşk yerine de arka­ daılığı görürüz. 1 3 � 1 de B. , Floıansa şehri adına Padova'ya giderek orada sürgün bulunan Petrarca'yı memleketine ça­ ğırmış ve onu bir müd­ det evinde misafir et­ miştir. Petrarca'nın bir nevi öğrencisi olan B., kendini Latinceye ve bilhassa Yunancaya ver­ miş ve Leonzio Pilato ( Leon Pilatus) adında çetin ruhlu bir Yunanlı bozmasını evine alarak, bin fedakirlıkla ona Homeros yazmasını, edebiyat tarihinde ilk defa, Larineeye çeviıt­ miştir. 1 3 5 4 . 1 36�. 1 3 67 yıllarında Avignon ve Roma papaları nezdin Giovanni B OCCACClO de Floransa elçisi ola­ rak bulunan B . , 1 361 de Napoli'ye uğraşmışsa da, bu sefer oradaki hayatı beğen memiş, 1 362 de bir k eşişin ölümü vesilcsiyle dini bir buhran geçirerek dindarlığa dönmüş, şaheseri olan Decameronenin açık saçıklığından hicap duy­ muş ve kapıldığı melankolide Petrarca kendisin i teselli etmiştir. B. yu, başgösteren sefaletten kurtarmak için, ah­ hapları 1 37 3 te Floransa üniversitesinde bir Dante kürsüsü ( Cathedra Dantesca) ihdas ederek o ı aya tayin ettirmişlerdir. Birkaç ay sonra B. hastalanarak Certaldo'ya dönmüş ve arkadaşı Petrarca'nın ölümünden 1 yıl sonra, 2 1 Aralık 1 375 te aynı şehirde ölmüştür ; SS. Jacopo e Filippo kili­ sesi avlusunda gömülüdür. İtalyan Rönesansının üç öncüsünden sonuncusu (öbür­ leri : Dan te, Petrarca) ve dünya edebiyatının en büyük simalarından biri olan B. nun İtalyanca eserleri, yazılış sırasına göre şunlardır : ı. Konusu O ıraçağ Fransızcasın­ da, şövalyelik hayatından alınma «Fioire et Blancheflor>> ( İtal. Florio e Biancofiore) başlıklı aşk destanında işlen­ mil olan II Fil o co lo ( Aşk mustaribi ) [ 1 3 3 6 ; bas. 1472] ; mensur roman. 2. Napoli hayatını allegorik bir şekilde tasvir eden La caccia di Diana ( Dia ı;ı anın avı ) [ 1 3 3 7 ] ; «terza rima•, yani «üç mısralı kıta• nazmında yazılı mito· lojik ıiir. 3. Troia harbine bağlı «Troilos ile Khryseis» ( İtal. Troi lo e Criseida) aşk desranını konu alan ve kadın-

145

ların aşkta sebauız olduğunu ileri süren ll Filourato ( Aşkzede) [ 1 3 38 ; has. 1480} manzum epopesi ; «oıtava rima», yani «sekiz mısralı kıta» nazmı ilk defa bu eserde kullanılmı�ur ; İngiliz şairlerinden G. Chaucer, «Troylus and Cryseyde» ( Troilus and Cressida) sını [ 13 72-1 386} B. nun bu eserine borçludur. 4. Efsanevi Yunan kıralların­ dan Theseus'un sarayında Palaimon, Aıkhytas ( İra!. Pale­ mone e Arcira ) ile prenses Emilia arasında geçen bir aşk macerasını konu alan La Teseida ( Theseus'name) [ 1 340 ; bas. 1 4 7 5 } adlı, ottava rima nazmında epope ; Chaucer'ın «Canterbu ry Tales» ( C. masallan) indeki ilk hikaye ( Knigh­ ıes Tale [Sövalyenin hikayesi } ; kahramanları : Palemoo , Arcite, Emilie ; 1 388) bundan alınmad ır. �. Kahramanları arasında Fiammetta da bulunan ll ninfı�le d',i m >nun akisleri de vardır. Birçok hikayede rol alan Sa laheddin-i Eyyubi (eserde : S alad ı n ) , daima alicenap bir hükümdar olarak gösteri lmiştir ( Saladin ile Messer Torello, X . 9 ; Mısır Sultanı ile Madonna Zinerva, I l . 9 ) . Yahudi Mel­ chisedech'in Salaheddin'e anlattığı üç yüzük h i kaye � i ( I. 3 ) . sonradan L essing' i n Nalhan der Weise ( Akıllı N ) [ 1 779) adlı piyesine konu ol muştur. İ slam aleminden, «Tüıkiye kıralı Osbech>> { Özbek ? ) ile Ar a p kızı A lariel'in hikaye­ sini ( I I. 7 ) de, bu arada, anmak gerekir. En açık sac;ık hika y eler umumi y e ı le I I I . günde t o p lanmıştır ( bilhassa I I I . l O = Alibech i le keşiş Rustico'nun cehennem hikayesi ; sonra, keşiş Don Felice, Frate Puccio ve karısı Monna l sabetra'nın ktfaıer h i k a yesi = l l l . 4 . ç iftç i Feronda i le karısı ve b aş keş i ş i n araf hikayesi = ) [ l. 8, V. b. ; ayrıca Pinuccio i l e Niccolosa'nın han h i kayesi = IX. 6 ve Don G i anni ile Gemmıra'n ı n kı srak hikayesi = IX. 10, v . b. ) . Buna ka r ş ı l ı k X . gün fazilet hikayeleri günü olmuştur { bi lhassa, sevd iği kocası için her türlü feragata ve zillete katianan Griselda'nı n hikayesi = X. 10, ki kitabın sonun­ cu, aynı zamanda da eserin en güzel hikayesidir ; sonra, arkadaş l ı k v e fedakarlık konusunu ele alan Gisippo ile Tito hikayesi = X. 8, şerri alitenapiılda yenmeği tasvir eden Narhan ile Mitridanes hikayesi = X. 3, v. b. ) . A ş kın medenileşticici kudretini anlatan Cimone ile Efig eni a hi­ kayesi ( V I. ı ) de bu grup r and ı r. Şövalyelik ve macera hikayesi türüne şunlar misal olarak gösterilebilir : Fede­ rigo degli Alberghi ( V. 9 ) , Go s tan za da Lipari {V. 2 ) , Andreuccio d a Perugia ( Il. 5 ) , Madonna Beritola { II. 6), Landol fo Ruffolo (II. 4) , C on te d ' Anguersa { Anvers kontu, II. 8 ) , Pietro d'Aragona { X. 7) Carlo d 'Angiô ( X. 6 ) . Tanered'in kızı Ghismunda ( IV. ı ) da kahraman kadın lar arasındadır. Fantastik hikayelerden Nas r agio degli Onesri (V. 8 ) , Messer Ansaldo ile Madonna Diar. ora (X. :; ) ve yukarıd a geçen Messer Torell o { X. 9 ) , hissi­ lerden de Girolamo ile Salve s rra ( I V. 8 ) , Gerbino ile Tunus be y inin kızı ( I V. 4), I sab e tra ile Lorenzo ( IV. :; ) ve S imon e i le Pasquino (IV . 7 ) gösterilebilir. Hıristiyan keşişlerin se fi h hayatını tatmak için din değiştiren Ya­ hudi Abraham ( 1. 2 ) , Madono a Lisett a 'ya, hazreti Ceb­ rail'in ona aşık olduğunu söyliyen Fıaıe Albeuo ( lV. 2 ) ,

BOCCACCIO, Giovanni

BOCCIONI, Umberto

147

büyük bir günahkir olduğu halde azizler sırasına geç iri len v e IV. Carlos'un yanında çalışmış. nihayet Prusya kıralı Ser Ciappaleııo ( I. ı ) , sağır - dilsiz bir bahçıvan kılığına I l . Friedrich Wi lhelm'in orkestra şefi o lmuştur. Prusya girerek bir rabibe manasıırma sokulan Masetto da Lam­ kıralının da bestecisi olan B. , eserlerinin büyük bir kıs­ porecchio ( I I I . ı ) , cübbesin i Monna Belcolore'ye kaptı· mını onun için yazmıştır Hayatının sonunda hamisiz ka­ ran Varlungo papazı (VIII. 2 ) , komik aşçı Chichibio lan B . , büyük bir sıkınır içine düşmüş, karısı ile iki k ızı(VI. 4 ) , kadın lara melek ıüyü vadeden Frate Cipolla i le . nın ölümünden sonra, son günlerine kadar, dar lık, yoksulluk hizmetçisi Guccıo Balena ( V I . ı o ) , tüccar Salbetto'yu içinde yaşamıştı r. Müzik tari h i nde Stamitz ile Haydn arasında yer alan soyan Sici lvalı kadın Jan cof iore ( VI I I . 1 0 ) , hakim Ric­ ciardo di Chinzica ( I I . 1 0 ) ve bilhassa, Nicco!osa'ya işık B. nın müziği umumiyede rokoko üslfıbundadır. 467 eseri olan bön ressam Calandrino ile onun muzip meslektaşları arasında şunlar vardır : 1 opera (La C/ementina, 1 76� ) , Bruno, Buffalmacco ve bunlara arasıra karı l an hekim orkestra için 2 0 stnfoni , ı suit, 4 viyolonsel konçertosu, Simone da V i l l a ve genç Maso del Saggio (VIII. 3. 6. 9 ; oda müziği olarak da ; 3 sonata ( 2 ı i piyano i le keman, I X. 3 , 5 ) ileri gelen başlıca tiplerdir. Eserin aonsözünde, 6 sı viyolonsel ile bas 6 sr da keman ile has için ) , ı �5 açık saçıklığın müdafaasını buluruz. Rönesans öncülerin­ kuintet ( 12 si piyano, ı 2 5 i yaylı, ı 8 i de yaylı ve n�­ den olan B. , bu eserinde, bütün m üşahede kudretini fesli sazlar için ) , 9 1 kuartet (yaylı sazlar için ) , 60 ırio, kullanarak, yüzde yüz realisr bir anlayışla ve nüfuz edici ı 6 sekstet, 2 okret. 2 duet ; ayrıca da 2 oratoryo ile meş­ bir psikoloji i le, insanlığın çıplak ve müşahedenin yanlış hur bir Stab:ıt mat er (yaylı s az! ar ku inteti refakatinde 3 bir tarafı şimdiye kadar bulunarnıyan bir rablosunu çiz­ ses için ) . Quinltllo No. 5 (op. ı ; ) için yazılan Minuetto miş ; in san hayatının sa iki olan her türlü ihrirasları, be­ da meşhurdur. şer i zaıfları ortaya sermiş ve insan hayatının gülünçlü­ BOCCHETTA, LA [ la b o kk �t ta} , İtalyada Ligurya ğünü, yani bir «Beşeri Komedi» (commedia umana) ol­ Apeninlerinde. 772 m yüksekliğinde tarihi değeri olan bir duğunu göstermiştir. Mem leketimizde bu eserden ancak dağ geçidi. B. , Cenova- Novi şosesi boyundadır. parçacıklar tercüme edilerek «B. dan hikiyeler» v. b. BOCCHUS [bpkkhus). Maureıania kırallarından ikisi : başlıklada yayımlanmışıı r ( son olarak ı 9 5 4 ) . ı . I. Bocch u s ( M . Ö. I I . yüzyı l ) , Numidia kıralı Iugurtha'nın BOCCALINI [bokkatJni], Traia no ( ı 5 5 6 · 1 6 1 3 ) , kayınpederi. Romalılaı a karşı önce destek lediği I ugurıha'yı İ tal yan hicivcisi. Lorero'da doğmuş, Venedik're ölm!iştür. sonra hile ile yakalıyacak tesli m etmiş ve bu hareketinin Bir mimarın oğludur. En meşhur eser i Ragguag/i di Par­ mükifatı olarak Numidia'nın bir parçasını memleketine naso ( Parnassos haberleri ) [ 1 6 1 2 - ı 6 1 3 ] dur. Bu eserde katabilmiştir ( M. Ö. ı 0 5 ) . Apollon, huzuruna çıkanların şikayetlerini dinleyip adaler 2 . ll. Bocchua (ölm. M . Ö . 3 3 ) , I . B . u n oğlu. dağıran bir tanrı ol arak canlandırılmışrır. B. nin, tenkid Evveli küçük kardeşi Bogud (b. bk. ) ile birlikte hüküm· ve hicivlerine uğrıyanların düşmanlığından k urtulmak için darlık eden B. , Romalıların Afrikada yaptıklan harb sıra­ Venedi k'e gidip yerleşıiği söylenir. Çağdaş yazariara göre, bir grup İspanyol külhan beyi tarafından kum torbalariyle sında Numidiaya hücu m ederek, I uba'nın başşehri Citta dövületek öldürülmüştür. Bu rivayeti. B. nin nefret ettiği ( bugün Cezayirde Constaoıine) yı zaptetmiştir. Bu harb İ spanyollar uydurmuş olsa gerektir. B. nin hücum etmedi­ sona erince. Caesar, I uba'nın müttefiki Massanassa'nın . diği tek hükümet, Venedik Hükümeti idi. Bu şehre karşı ayrı memleketinden bir parçayı B . a vermiştir. Lakin Caesa r öldürüldük ten (M. Ö. 44 ) sonra Massana ssa'nın oğlu Ara­ bir sevgisi vardı. B. nin takma adla yayımlanan bir eseri de bi o bunu geri almıştır. B., Caesar'ın ölümünden sonra Commentari sopra Corne/io Tadto ( Cornelius Tacitu s hak­ kında açıklamalar ) [ ı 669] dur. Birçok dillere tercüme Octavianus'un tarafına geçerek onun yardımİyle kardeşini edilen Pietra del parag o rı e politico ( Siyasi mehen k ) [ 1 6 1 5 ) kovmuş ve Mauretan ia'nın tek hükümdan olmuştur. Ölü­ münden sonra memleketi bir Roma eyaleri haline getiril­ adl ı eserinde İ spanyol hak imiyeline hücum etmiştir. miştir. BOCCANERA [ bokkanfra] veya BOCCANEGRA, BOCCIONI [boççqni] , Umberlo ( ı 882 - 1906 ) , İtal­ BOCCANIGRA ( Fr. Bouquenegre ) , büyük bir Ceneviz yan ressam, heykeltıraş ve yazarı. Reggio di Calabria'da doğ­ ailesi. XIII. yüzyılın başında kuru lmuştur. İtalyan Halk Partisine birçok önemli siyaset adamı ( konsolos, doç ) , muş, Birinci Dünya Harbi sırasında Alpler cephesinde bir komutan (general, gemici ) v e banker veımiştir. Bunların başlıcaları şunlardır : Simone ( 1 300 1 363 ) , B. ai lesinden i lk doç ; bunun karde�i Egidio, Casti lla kıralı X I . Alfoo· so idaresinde amiral. ·

·

BOCCA-TIGRIS (Çincesi Hu-men = kaplan kapısı ) , Güney Çinde Hsi-Kiang nehrinin Güney Çin Denizine döküldüğü yerde. 4 k m genişliğinde geçit. Bu geçidin önünde B. adası vardır. Burası Kanton'a giden yola hakim bulunduğu için tahkim edilmi�tir.

BOCCHERINI [ bokkerlni], L uig i ( 1743 . ı 8 05 ) , İtalyan bestecisi. Lucca'da doğmuş, Madrid'de ölmüştür. Mükemmel bir viyolonselist olan B . , birkaç yıl Romada, Pariste, sonra Madridde kalmı�ıır. Madridde kıral I I I . Carlos'un karde�i Don Luis, B. yi himayesine almıi, dai­ resinin bestecisi, virtüozu tayin etmi� ve ölünceye kadar ( 1 7 8 5 ) da onu bırakmamıştır. B. , daha sonra lll. Carlos

U. BOCC ı ON I :

«Kalanlar»

148

BOCCIONI, Umberto - BOCHOLT

kazada ölmüştür. Romada 1 898 · 1 902 yıllarında Giaco­ mo Balla'n ı n areiyesinde tahsil ermiş, 1902 de Pariste impresyon izmi incelemiş, resim öğretmeni olarak Perersburg'­ da 7 ay b u l unmuştur. Rusyadan getirdiği tablolar dağılmış­ tır. 1 904 - 1 906 da Padova ile Venedikte çalışmış, Milann'­ da da bir müddet sıkıntı içinde ya1adıktan son ra fütü�izmin kurucusu F. T. Marinetti ile tanışmış, bu harekete Lui­ gi Rossolo, G. Balla, G. Severini ve Carlo Carra ile bir­ likte ı 91 O da katılmış ve ilk fütürist res s� mlar manifesro­ sunu yayımlamıştır. Aynı yılda i kinci bir manifeuo i le bu çığırın şu prensiplerini açıklamıştı r : plastik dinamizm, aşırı moderncilik, eşyanın kendisine dayanınayıp ressam üzerin deki tepk iye dayanan bir ressamlık anlayışı. 1 9 1 2 de Marinetti ile birlikte Pariste ilk fütürist sergisini açmıştır. Sonra Londra Bruxelles ve Beriinde açılan başk a sergilerle fütürist hareketler yayılmıştır. 1 9 1 2 de B. fütürist heykeltı­ raşlık manifestosunu çıkarmıştır. Fütürist yazar olarak «Lacerba», «Vela !atina» ve «Avvenimenıi» adlı dergi ler­ de sanat, felsefe ve tiyatro yazı ları çıkmıştır.

3 . Eugen von B. ( 1809- 1 898 ) . 1 8 36 da B. fabrika­ larını Villeroy ( Frauenberg, Wallerfangen) fayans fabrika­ siyle birleştirmiş, 1 8 3 5 te mozaik levhalariyle fayans lev­ haları yapmaya ba�lamış, 1 8 56 da Dresden'de bir fayans fabrikası kurmuıtur. 4. R e n e •on B. ( 18 4 3 · 1 908 ) , Eugen'in oğlu. 1878 den itibaren Villeroy ve B. firmasını idare etmiş, Mettlach'­ taki kurumlan genişletmiş, 1879 da Merzig'ıeki terrakona fabrikasını. 1 88 3 te Wadgassen'da billur fabrikasını, 1906 da Dani schburg ( Lübeck) ıaki duvar plikası fabrikasını kurmuştur. B . , fabrikalarında geniş ölçüde içtimat kurum­ lar meydana getirmiştir. � - Luitwin von B. ( 1 877 - 1 9 3 2 ) , Rene V. B . ın ikinci oğlu. 1 9 1 8 de firmanın idaresini ele almış, 19 1 9 da Bonn' daki fayan s fabrikasını, 1 92 0 de Deuısch· Lissa (B res­ la u yakın ında) mozaik plakası fabrikasını, 1926 da Tor­ gau fayans fabrikasını kurmuştur. 6. l.uitwin von B. - Galhau ( doğ. 1 906) , Villeroy ve Boch KG. , Me'ttlach firmasının sorumlu ortağı ve Vil­ leroy ve Boch, Keramische Werke AG. , Trier firmasının idare meclisi başlıanıdır.

BOCHART [bof�r] , Samuel ( 1 599- 1 667 ) , Fransız i lahiyatçı ve dilcisi. Romada doğmuş, Caen'da ölmüştür. Caen'da Protestan rabibi olarak çalışırken , Jesuit V�ron ile u zun bir tattışması olmuş_tur. Glographie sacrle ( Mu­ kaddes coğrafya ) { 1 646) adlı eseriyle şöhret kazanmış, bu­ nun üzerine İsveç Kıraliçesi Christina, kendisini yanına çağı rmıştır. Bir yıl ( 1 652) Stockholm'da kalmıştır. Caen'da . akademi kurulunca kendisine profesör Iük verilmiş, bu vazitede hayatının soouna kadar çahşmıttır. Hieroz oicon ıive de animalibus Sanctae Scripturae ( H. veya Mukaddeı kitaptaki hayvan lar ) [ 1 663] adlı eseri , Cuvier'ce takdir edilmiştir, bugün de bir müracaat kitabıdır. U. BOCCIONI : «Gidenler»

Başlıca es e ı leri şunlardır : Ressamlık : Stat i d' ani mo ( Ruh halleri ) [ 1 9 1 1 ] , Elaıticita "( Elastikiyet ) [ 1 9 1 1 ], Scomposizione di figurt a tavola ( Sofrada oturanların ana­ lizi ) { 1 9 1 2 ] , Antigraziosa (Zarafet düşmanı kadın) { 1 9 1 2 ] . Materia ( Madde ) { 1 9 1 2 ] , Fooı-baller ı ( Fuıbolcular ) { 1 914]. Heykelnraşlık : T,ıla + Fineıtra, Sinltsi del dinamismo umano ( Kafa + pencere, insan dinamizminin sentezi ) ( 1 9 1 2 ] . Forme uniche deJ/a continuita ne/lo spa:fio ( Boşluk içinde devamın biricik şekilleri ) [ 1 9 1 3 ] . Edebiyat ve ten k id : Pit­ tura, JCu/tura /uturista : dinamismo plastico ( Fütürist res­ samlık, heykeltıraşlık : plastik dinamizm ) { Mi lan o 1 91 4 ) . ll teaira sintetico /uturista ( Sentetik fütürist tiyatrosu ) [ Marioeıti. Settimell i , Bruno Corra ve başkalan i l e birlik­ te) [Milano, 1 9 1 3 ] , O.pera completa ( Bütün eserleri) [ Marinetti'nin bir önsözü ile ; Foligno, 1 92 7 ] .

BOCET [bp retl . Rumenierin y a s şarkısı. Bunu söy­ liyen kadınlara bocitoare denir. Teodor Burada ile Sirnion Florian Marion, B. leri toplayıp yayımlamışlaıdır.

BOCB [ bo h ] , bir Alman fayansçı ai lesi. Başlıca üyeleri ıunlardır : ı. P;ter Joııeph B. ( 1 737 - 1 8 1 8 ) , 1 766 da Sepıfontaines ( Luxembourg) de bir çini fabrikasiyle içtimai kurumlar meydana geıirmiştir. 2. Johann Franz B. ( 1 782- 1 8 58 ) , öncekinin oğlu. 1809 da Mettlach ( Saar ) da bir porselen fabrikası kurmuş, baba mirası firmasıoı da 1 8 3 � te oraya nakletmiş ve feld­ spat yapımını geliştirmittir.

BOCHDALEK [bçığd.ılek] , Vincenz Alexander ( 1 8 0 1 - 1 883 ) , Çek aslından olan Avusturyalı anat flegrnon, en çok raslananlardır. Bademciklerin şiş­ mesi ( hypertrophie des tonsilles ) , hususiyle çocukluk çağ­ larında solunuma ve genel gelişmeye engel olduğıından, ameliyatını gerekıiren bir d urumdu r. Yutakta frenginin yarasına az, ıali ve geç belirtilerine ise fazla raslanır. Ve­ rem vakalarının hemen bir çoğunda, akçiğer ve gırtlak ( larynx) vereminden, hastalık yutağa geçmiştir. Müzrnin fareni itin bir tipi ülserli olanı. had fareniitin bir çeşidi de «had miliyer» (miliaire aigue) dir. Yutağın kötü tabi-

BOGAZ - BOGAZİÇİ atlı (ma ligne) urlarından, epiteliyem ( �pitMliome) ile çok az görülen sarkoro ( sarcome) ilk hatıra gelen çeşitleridir. İyi tabiatlı ( benigne) urlardan, anjiyom (angiome) Ye papi­ yom ( papi l lome) a az raslanır. Yara ( ırauma ) tesiriyle meydana gelen boğaz yanmalarını, lupus, frengi nedbele­ r iyl e meydana gelen yuıak darlıklarını ve yapışıklıklarını birbirinden ayırmalıdır. Yutak felcinin sebebi çok defa difteridir. Parestezi farenj e ( paresthesie pharynge ) ekseriya nevresteni belirtisi olarak kabul edilmelidir. Bu hastalığa tuıulanlar, boğazla­ rıoda hakikatte maddi bir afet Oesioo ) veys yabancı bir cisim olmadığı h alde, zaman zaman yutaklarının itildiğin­ Jen, tırmalandıiından ve daraldığından şikiyet ederler.

1 73

ırmağı ile Acı su deresinin taşıyıp biriktirdiği aliivyon larla örtülüdür. Küçük bir delta ovası olan bu ovada her biri 200-400 n üfuslu 10 kadar köy ve k uzeyinde de 1 500 nü­ fuslu Serik k asabası bulunur. Meyva ve sebze bahçeleriyle tarlalar vardır. Ovanın kuzey bölümünden Antalya-Manav­ gat şosesi geçer. Bu şosede sık otobüs s efer l er i vardır. Ovanın çevresindeki tepelerde makiler, dağlarda orman ve fundalıklar geniş yer kaplar. BOC.AZCIK A D A S I, Güney Anadolu kıyısında, Kaş"ın 1 8 km batısında k üçük bir ada. B. , Meis ( b. bk. ) adasının 1 2 km kuzeybatısındadır.

BOCAZlÇI, Karadenizle Marmara denizini birbirine bağlıyan İstanbul Boğazının kıyılarına Türkçede verilen BOCAZ ( Fr. Detroit, İng. Strait, Alm. Meerenge ) , toplu ad. Boğazın coğrafyası, tabii ve siyasi haritası için i k i kara arasında kalan dar deniz. B. lar, çok çeşitli ge­ bk. İSTA N BUL BOGAZI. Efsanesi, 1 45 3 ten evvelki ta­ niılikte olur : çok dar olanları ( İstanbul Boğaz ı 5 50-3300 rihi ve tarihi haritası için bk. BOSPOROS THRAKİKOS. m ) , pek geniş olanları ( Bass Boğazı 224 k m ) vardır. Fetihten ıonra'i tarihi : Boğaziçinin Türk devrindeki Yeryüzünde birçok B. vardır. Meseli : Cebelitarık, Dover, tarihi İ stanbulun 14H yılındaki fethiyle başlamaktadır. Çanakkale, Babülmendep, Malakka, Florida ... B. ları gibi. Fetbin ilk şehitleri, Rumelihisarı tepesindeki şehitlikte Milletlerarası münasebetlerde B. ların önemi çok gömülüdür. Bu fetihle beraber B. nin Bizanslılar elinde büyüktür. Dünyanın 3/5 i denizieric kaplı olduğundan, kalmış yerleri de Türk hakimiyetine geçmiştir. B. , Bizans­ türlü memlekeıler arasındaki temaslarda su yolları önemli lılar zamanında marnur değildi. Türkler, bir yandan ahali yer tutmuş, denizler geniş birer yol haline gelmiş, dar yerleştirerek, dijer yandan imar hareketlerine girişrnek deniz geçitleri olan B. lar da türlü yönlerden uzanan suretiyle B. ini şenlendirmişler ve burasını bir eğlence ve yolların birleştiği işlek yerler olmuştur. Ticaret ve siyaset sayfiye yeri haline getirmişlerdir. bakımından bazı B. lar �ok önem kazanmışlardır ki, baş­ B. , Türkler zamanındaki beş yüzyıllık tarihinde lıcaları : İstanbul ve Çanakkale B. ları ilc Balıık denizi muhtelif safhalar ve değitiklikler geçirmiştir. Askeri ve ağzındaki Sund, Büyük ve Küçük Beit, Akdenizi Aılas siyasi bakımdan Çanakkale boğazı kadar bir ehemmiyeti Okyanusuna açan Ccbclitarık, Kızıldenizi ve Basra körfe­ olmamakla beraber, bilhassa XV II. yüzyılda Don Kazakisıı­ zini Hint Okyanusuna birleştiren Babülmen dep ve Hür­ nın yağmacılık hareketlerine maruz kalmıştır. Bu sebeple, müz B. ları, Güney Amerikanın güney ucundaki Magel­ adı ge�en y üzyı lda, bucanın müdafaası için tedbirler alın­ lan B. ıdır. mıştır. Diğer taraftan B. nin bir eğlence ve sayfiye yeri BOCAZ, iki dağ arasındaki dar geçit. Daha çok, halini alması da aynı yüzyı lda olmuştur. Başta hanedan yüksek dağlık bölgelerde yarma vadi ( b. bk. ) biçiminde izası olmak üzere, devlet ricali gibi , Türk cemiyetının olan dar ve derin vadilere bu ad verilir. Balahan B. ı , Ke­ kibar sınıfına mensup kimseler, B. ine rağbet ederek, bu­ ralarda köşkler, yalılar ve hayır müesseseleri yapurdılar ban B. ı, Tohma çayı B. ı gibi. ki, bu faa lliyeder mütaakıp yüzyıllarda daha fazla ge­ BOCAZ, yirmi dört dereceye ayrılan okun ilk dört lişmiştir. derecesine verilen ad. Sonraki yedi dereceye «göbek», daha Boğaziçinin iıkanı : B . nin Türklor tarafı ndan iskinı, sonra gelen altı dereceye «şalvar», en son yedi dereceye İstanbulun fethinden çok önceleri başlamıttır. Türkler de «ayak» adı vcrilirdi. daha, Yıldırım Bayezit devrinde Anadolu yakasının bazı BOCAZ ( Zir. ) , bitkilerin kökleri ilc gövdelerinin yerlerinde yerleşmişlerdir. Ankara savaşından bir yıl sonra birleştiği yer. B u deyim bilhassa bahçecilikte kullanılır. Boğazdan geçen İspanyol elçisi Clavijo, Anadoluhisa­ B. açma, B. doldurma : Kışı şiddetli olan bölgelerde rında Türklerl e karşılaşmıştı. İstanbulun fethinden sonra, omça ( bağ kütüğü üzerinde bırakılan kısa dal ) ları don teh­ likesinden kurtarmak için bunların boğazları toprak la do!­ durulur. Bu iş bağ bozuroundan sonra, sonbaharda toprak tavında iken yapılır. Asma sıralarındaki toprak, omçanın etrafına yığılır. Bu suretle sıralarda meydana gelen derin çukurlar ve yollar kışın yağ m u r ve kar sularının akmasını sağlar. Bu yol ve d üzen li bir şekilde yeıi şıiri Imiş bağlarda H . doldurmak için özel pulluk lar da vardır. İ lkbaharda, don tehlikesi kalktıktan sonra tekıar omçaların boğazları açılır ve bai çapalanarak sıralar ara­ sında açılan çukurlar da doldur ulur. B. doldurma ve açma işi, bostanlarda ve sebze bahçe lerinde de çok uy­ gulanır. HOCAZAK OVASI (bu düzlükıe Boğazak adlı kü­ çük bir köy vardır), Anıalya vilayetine bağlı Serik kasaba­ sının güneyinde bir kıyı ovası. Dar düzlükler halinde ve kısmen basamaklı olan bu ova, Toroslardan inen Köprü

Boğazın Karadeniz ağzı ( XIX. yüzyıl) : Anadolu Kava­ ğında Ceneviz kalesi

BOCA ZlÇ l

2

1

4

3

E S K i

BOG AZİ Ç İ N D EN

ı . Dolmabahçe sarayı, 2. Bebek koyu,

ı

M A N Z A R A L A R

3. Kuleli, 4 . Rumelihisarı yalısı ( Yeniköy ) .

Rumeli kıyısında da Türk nüfusu yerleşrneğe başladı. Boğazın her iki yakasına Türk nüfusunun yerleşmesinde, bazı devlet tesislerinin bulunması ve bilhassa, padişahların, devlet rica linin, ilim adamlarının ve zengin t üccarların burada köşkler, yalılar ve hayır müesseseleri yaptırmaları mühim bir imil olmuştur. Türkler, R um eli yakasında ilk önce Tophanede yerleşmişlerdir. Bunun sebebi, Fatih tarafından burada top imallthanesinin k urulması olmuştur. İmalithaneniu bilahare Kanuni tarafından inkişaf ettirilınesi üzerin e, Tophanedeki Türk jskanı da fazlalaşmışcır.

,

:;. Papazın yalısı ( Yenik öy ) ,

6. Sait paşa

Beş i kta ş XVII. yüzyıldan itibaren i skin edilmeğe başlan­ mıt ve X V I I . yüzyılda büyük bir semt halini almıştır. Anadolu yakasına buradan geçi lmesi, Türk donanmasının buradan hareket etmesi, kapudan paşanın bu semtte otur­ ması, Beşiktaşın süratle büyümesine sebebolmuşlardır. Evliya Çele b iye göre bu s e mtin halkı Anadolu Türklerin­ den idi. Fakat bundan sonra gelen Onaköy, Kuruçeşme ve Arnavutköy semtlerinin Türkleşmesi tedrici bir surette ol­ muştur. XVH. y ü zyıl d a gerek Ortaköy, gerek Arnavutköy halkının hemen hepsini azınlık unsurlan teşkil ediyordu.

BOGAZİÇ l

2

4

Y E N İ

B O G AZ İ Çİ N D E N

ı . Küçüksu p l aj ı , 2 . B ağ a zın or t a

kı sm ı ,

3. Rumelihis a n , yukarı

XVI. y ü z yı lda Rumeli yakasında, Türkler tarafından başhca iskin edilmiş yerler, yukarıda ismi geçen Tophane ve Beşiktaştan gayri, Rumelihisarı, Yeniköy ve Kefeliköy idi. Yeniköy halkını Karadeniz Türk leri ve Kefeliköyünkini de Kefe'den getirilmiş göçmenler teşkil ediyordu. Anadolu yakasına gelince, bu tarafın en belli başlı semtleri daha istanbul un fethin den önce isk ln edilmişti. XVII. yü zyılın imar faaliyetleri, yen i birçok semtlerin doğmasına sebebolmuştur. Rumeli kıyı sında Baltalimanı, Emirgan ( Mirgün ) , Tatabya, Rumelikavaiı gibi yerler ile, öbür yakad a k i Anadolukavağı, V a n i kö y , bunların başında gelmekte·

kısmı.

M A NZ A R A L A R

4 . Anadoluhisarı,

� . Tarabya koyu,

6.

Bağazın

1 dir. Bu semtlerden Tarabya, Rum ve E rmenite rin çok bu­ ' lunduğu bir yerdi. XVIII. yüzyıl, B. niri, her bakımdan bir altın çağını teşkil eder. Bu yü zyı lda, bir taraftan mas­ r a flı imar hareketleriyle, diğer taraftan n üfusun faz ialaş­ ması ile eski semtler daha fazla büyümüş ve yenileri meydana çıkmışıır. Bu surede B. nin tarihi çehresi tama­ men teşekkül etmiştir. Bu y üzyılda bilhassa Beşiktaş, Or­ takö y , Kuruçeşme, Bebek, Tarabya, Emirgan, Paşabahçe, Çubukl u , Kanlıca, Anadoluhisarı çok inkişaf etmiştir. Bo­ ğazın Arnavutköy, Ortaköy, Paşabahçe gibi daha ziyade azınlık unsurlan ile meskCtn bazı semtlerinde, bu yüzyılda

176

ı

BOGAZİÇİ

Türk nüfusu bir hayli artmıştır. X I X . yüzyılda da i skan hareketleri devam etmiştir. Keçecizade Fuar Paşanın himmetiyle, Tarabya ile Büyükdere arasındaki sahada bir

1 8 30 d a Anadoluhisarı

mahalle kurulmuş v e bu mahalleye Kireçbur n u adı veril­ miştir. Yeniköy, Anadolu kırısındaki Kandilli, Vaniköy. Kuleli, Beylerbeyi bu yüzyı lda çok gelişmiştir. Boğaziçinde imar harektileri : B. nin i skanı nasıl bur�daki imar hareketleriyle ilgili ise, yüzyıllar boyunca devam etmiş olan imar faaliyetlerinde de şüphesiz yerleş­ me hareketlerinin mühim bir tesiri olmuştur. B. n i padi­ şablar ve aileleri, yüksek devlet memurlan ve zengin tÜC· carlar imar ediyordu. Bunlar, Boğazın hoşlarına giden yerlerinde saraylar, köşkler, yalılar yaptırıyorlar ve ihtiyaç gösterdiği takdirde, cami, mesc;; i t, mekıep, çeşme ve hamam gibi hayır müesseseleri tesis ediyorlardı. XVI. yüzyılda Tophane, Fındıklı ve Beşiktaş gibi semtlerin şenlendiril­ mesine çalışılmıştı. B u arada Beşiktaşın inkişafında, Ka­ nuninin süt kardeşi Yahya Efendinin pek mühim bir rolü olduğunu kaydetmek gerekir. Bu zat, Beşikeaşta mesçit, medrese, ıekke ve hamam yaptırmıştır. Yine aynı yüzyılın ikinci yansının ortalarından biraz sonra meşhur Kapuda­ nıderya Kılıç Ali Paşa, Tophanede Mimar Sinana büyük ve güzel bir cami yaptı rmak suretiyle bu semrin cami ibriyacını karşı lamtştır. X VII. yüzyılda Padişah I. Ahmet, c;olı: sevdiği Beşikeaşta bir sahilsaray yaptırmı� olduğu gibi, Safevi beylerinden olup IV.Muradın sevgisini kazanan Emirgıine Beg Kaçar da, sonradan kendi adiyle anılan Emirgan semtinde di llere destan olan pek güzel bir kasır yaptırmıştır. Yaniköy de, IV. Sultan Mehmedin hocası Vanlı Mehmet Efendi tarafından şenlendirilmiştir. Rume­ likavağı da burada IV. Murat devrinde yapılan ve bir eşi de Anadolukavağında bulunan hisarl a ehemmiyet kazan· mıştır. Bu h i sadar Don Kazak ları n ı n baskın ianna kar�ı Boğazı müdafaa etmek maksadiyle inşa edilmişti. IV. Mu· rat burada bir cami ya ptırdığı gibi, l V . Mehmedin annesi Turhan Sultan d a bir cami inşa ettirmişti ki, Valide Ca­ mii denilen bu cami. son radan ll. Mahmu t tarafından tamir ettirilmiştir. X V I I I . yüzyılda Boğa zda k i i mar ha re­ ketleri pek fazla olmu ştur. Lale dev ri v e onun büyük mümessili ola n sadrizarn Nevşehirli İbrahim Paşa i l e Padişah I . Mahmut, bu husuna e n mülıim rol leri oynamış­ lardır. Tophanedeki meşhur çeşme n i n y aptmlmasına III. Ahmet tarafı ndan başlanmış ve çeşme, h alefi 1 . Mahmut ta· raf ından tamamlanmıştır. Damad İbrahim Paşa da Fı ndıklı­ da Eminabad sahilsarayıoı inşa ctıir mişti. Şimd i , duvarları henüz ayakta duran meşhur Çırağan s arayı da Lale dev-

rinin başında yapı lmıştı ( bk. ÇIRAl lerin arkasından Alman­ yanın Locarno Antlaşmasını Lausanne Anılaşmasına göre Boğazlar Bölgesi tek taraflı olarak bozması nun kuzeydoğusundan başlıyan h udut, güneydoğuya doğru , ve gayriaskeri Ren bölgesini işgal etmesi, dünyanın gittikçe seyredecek Kumbağı civarında Marmara denizine varır. Bu harbe yaklaştığını ve Milletler Cemiyetinin sulhü korumak hattın güneydoğusunda kalan bölge, yani bütün Gelibolu hususunda kendinden beklenenleri yapamadığını ve yapamı­ yarımadası askerlikten tecridedilmiştir. Aynı boğazın Anadolu yacağını ortaya koydu. Bunun üzerine Türkiye l l Nisan kıyısına gelince, Bozcaada karşısındaki Eski İstanbul bur­ 1 936 da, Lausanne Antlaşmasını imzalamış olan devletlere nundan başlıyarak, 20 km mesafeden kıyıya paralel olarak gönderdiii bir nota ile, Boğazların t!bi olduğu rej imin çizilen ve Karabiga'nın kuzeyinde Marmara denizine varan yeniden gözden geçirilmesi için müracaatre ·bulundu ve 22 hat ile sahil arasında kalan bölge gayriaskeridi r. Temmuz 1 9 36 da yeni bir Boğazlar Mukavelesi i mzalan d ı 2. İstanbul Boğazı : Bu boğazın Anadolu ve Rumeli (bk : BOGAZLAR MESELESi, I I , 7 v e MONTREUX ANT­ kıyı larına 1 5 km mesafeden çizilen paralel bir hatla kıyı L AŞMAS I ) , arasında kalan bölge askerlikten tecridedilmiştir. B u mukaveleye bağl ı proıokolün i l k maddesinde, 3. Adalar : Marmara denizinde, İmralı müstesna, Mar­ Türkivenin B. B. ni derhal si lihland ı rabileceği tesbit edildi mara adaları ; Ege denizinde Semendirek, Limni, İmroz, ve böy lelikle Türk haki miyetinin tahdidedildiği «Boğazlar Bozcaada ve Tavşan adaları B. B . ne dahildi r. Bölgesi• ortadan kald ı ı ı lmış oldu. B. B . nin tabi olduğu rtjim : ı. Bu bölgede hiçbir BOCAZLAR KOM ISYONU, Boğ azlar bölgesinin askeri resisat bulunmıyacaktır ; bölgenin inzibatının temini için hafif silahlarla ( top hariç ve yüz ere bir hafif makineli ve rej iminin kontrolü için Sevres ve Lausanne Antlaşmala­ tüfek olmak üıere) mücehhez polis ve j andarmadan başka riyle kurulmuş olan milletlerarası bir komisyon. sılahlı kuvvet bulundurulmıyacaktır. Sevres Antla§ması (20 Ağustos 1 920) : Osmanlı 2 . Türkiye silıihlı kuvvetlerini B. B. nden transit ola­ İmparatorluğunun müstakil devlet olarak varlığına son ve­ rak geçirmek hakkına sahiptir. ren Sevres antla�masının 38. maddesi i le, Boğazlardan ser­ 3 . Türkiye, Boğazlarda uçak ve balonlarla denizin best geçişi temin için yeni tedbirlerin alınması lüzumunu getiemeği sağlıyacak demir ve kara yolları yapmamağı taahhü­ detmişlerdir. Bu bölge, askeri maksatlar için ancak Fransa, İngiltere ve İ talya tarafından müştereken kullanılabi lecektir. Bu devletler, Boğazların serbestliği bakımından lüzum gör­ dükleri vakit, B. B. ni işgal hakkına sahiptirler. Se vres Antlaşmasının tasdik ve tatbikine vakit kalma­ dan baş lıyan İstiklal Harbinin, Türkiyenin zaferi ile neticelen­ mesi üzerine. bu antlaşmanın diğer hükümleri gibi B. B. ne dair hükümleri de, kağıt üzerinde kaldı ve Osmanlı İmpa­ raıorluğunca imzalanan bu son antlaşma yerini Lausanne'da imzalanan barış antlaşmasına bıraktı. Lausanne Antiaşması ( 24 Temmuz 192 3 ) : Lausan­ ne Antlaşmasına bağlı olarak imzalanan «Boğazların tabi olacağı usule dair mukavelename» i le B oğazların etrafında ve Ege denizindeki bazı Türk ve Yunan adalarında asker­ likten tecridedilmiş bir bölge tesis olunmuştur. B. B. nin mırrlarr : Adı geçen mukavelenin 4. madde· sine göre, bu bölge şu şekilde tahdidedilmişti r : ı . Çanakkale Boğazı : Saros körfezinde Bakla Burnu-

186

BO GAZLA R KOMİSYONU

tasdik eden Osmanlı ve Yunan hükümetlerinin, bu husus­ taki yetkilerini B. K. na havale �ttikleri tesbit olunmuştur. Se vr�s Antlaşmasının 38. - 6 1 . maddelerinde bahis ko­ n usu �dilmiş olan bu komisyon , Çana k k a l e ve İstanbul bo­ ğazları arasında kalan ve bu Boğazların üç m i l açıklarına kadar olan sularda ve g�rektiği zaman kıyılarda (bk. BO· GAZLAR BÖLGESİ, 1 ) faalirett� bulunacakır. Komisyonun kendisine has bayrağı, bütçesi, t�şkilitı ( md. 42 ) , zabıtası ( md. 48, 5 0 ) , bütün gemi leri rüsum ve takilife tabi tutarak bunlardan elde ettiği geliri kendi masrafları için sarf etmek hakkı (md. 53, 54) ve ihtiyaç hissedilecek emiakin satın alınması ve daimi hizmet lerin yapılması için i stik-razlar akdermek ( md. 4 5 ) yetki5i bulu­ nacakrı. Boğazlardan g�çişi temin edec�k bürün tedbirlerin alın ması ( md. 4 3 ) ve sahil sağlık hizmetinin yapılması ( md. 46 ve 56) bu komisyonun vazi feleri a rasındadır. Komisyon, faaliyetlerini icra ederken, mahalli hükü­ metten tamamen müstaki l olarak hareket edecek ( md. 4 2 ) v e gerek Osmanlı Devleti v e gerek Yunanistan hükümeti, komisyona kolaylık göstereceklerdir ( md. 38 ) . Komisyon, Fransa, İngiltere, İtalya, Japonya, Ruman­ ya, Yunanistan, (dahil olmak i st�ue) Amerika Birleşik Devletleri ve (Milletler Cemiyetine üye olurlarsa ) Bulga­ ristan ve Rusya tarafından tayin edilecek delegelerden te­ şekkül edecektir. Amerika Birleşik Devletleri, Fransa, İn­ gi ltere, İtalya, Japonya ve Rusya ikişer ; Bulgaristan, Ru­ manya ve Yunanistan birer reye sahip o lacaklardır(md. 4 0 ) . Sevres Antlaşmasının tasdik olunm� ması dolayısı, bu komisyon Türkiye tarafından tan ınmamış ve faaliyete ge­ çememiştir. Laullanne Antla§ması (24 Temmuz 1 9 2 3 ) : Lausan­ ne'da Boğazlar meselesinin münakaşası sırasında, müttefik devletler Boğazlardaki geçiş serbesdiğini kontrol için tesis edi lmesin i i stedik leri B. K. na Se v res Antiaşmasında düşü­ nülen komisyonun yetkilerine benzer yerki ler tanıtmak i ste­ d i ler. Türk delegasyonunun itirazları ile k arşılaşan bu tek­ lif, müzakereler esnasında terk edilmiş ve bu husustaki Türk görüşüne yakın bir hal çaresi kabul olunmuştur. Boğazların tabi olacağı usule dair mukavelenamenin ıo mıddesine göre, İstanbulda B. K. adı altında millet­ lerarası bir komisyon teşekkül edecek tir. Daima Türk de­ legesinin reisliği alunda bulunacak olan bu komisyona Fransa, Büyük Britanya , İtalya , Japonya, Bulgaristan, Yu­ nanistan, Rumanya, Rusya ve Yugoslavya t arafından tayin edilecek delegeler dahil olacaktır. Amerik a Birleşik Dev­ letleri ve yukarıda adı geçm iyen, Karadenizde de kıyısı olan müstakil devletler, rnukaveleye karıldıkları takdirde komis­ yonda temsil olunmak hakkını kazanacaklardır ( md. 1 2 ) . Komisyonun vazifesi harb gemi lerinin v e askeri hava gemilerinin Boğazlardan geçişine dair hükümlere layıkı ile riayet edilip edilmediğini kontrolden ibarettir ( md. 14 ) . Vazifesini Milletler Cemiyetinin himayesi alunda yapacak olan B. K. , bu teşki lata ticaret ve seyrüsefer bakırnından faydalı her türlü maliınıatı verecektir. Bunun için de B. K., Türkiye hükümetinin Boğazlarda seyrüsefer ıı;ı eseles! ile meşgul olan makamları ile münasebette bulunabılecektır. B. K. nun kendine mahsus bir bayrağı da vardı ( bk. BAYRAK, levha 5 ) ; bu bayrak bizce ıanınmamış ve kullanı lma mı ştır. Monlreux Antiaşması ( 20 Temmuz 1936) : Mont­ reux Antlaşmasının 24. maddesi, Lausanne Antiaşması i le kurulmuş olan B. K. nun l ağvedildiğini ve bu komi syonun yetkilerinin Türk hükümetine devrolunduğunu hükme bağ­ lamıştır.

BOGAZLAR MESELESi Binaenaleyh mukavele hükümlerinin iyi bir şekilde tatbik edilmesine Türkiye nezaret edecektir. BOCAZLAR MESELESİ ( Fr. La Quesıion des Deıroi ıs) , İstanbul ve Çanakkale boğazlannın uyacağı hu­ kuk rej imi dolayısiyle doğan meseleler. Karadenizi Akdeaize bağlıyan ve Avrupa kıtası ile Asya kırasının birbirlerine kavuştukları noktada bulunan Boğazların iktisadi, askeri, siyasi ve hissi bakımlardan o kadar büyük önemleri vardır ki, anagramı, yayınladığı romanları ile tanınmıştır. ·

BQITO, Camlllo ( ı 8 36 1 9 1 4 ) , İtalyan mimarı ve sanat bilgini. Romada doğmuş, Milanoda ölmüştür. 1 8 60 tan itibaren Milaoodaki B rera Akademisinde profesörlük etmiş ve çok zaman gotik"i andıran bir üslupta yapılar yapmıştı r. Başlıca mimari eserleri arasında şunlar vardır : Milanoda Musiki yurdu ve okul binaları, Padovada müze ve ilkokul. Yaz dığı eserler şunlardır : S cu/tura e pitt11ra d' oggi ( Bugünün heykeltıraşlık ve ressamlığı ) [ 1 8 7 7 ] , Leonartio e Michelangelo ( L. ile M. ) [ ı 878}, L'architettu­ ra del medioevo in llalia ( İtalyada Ortaçağ mimarlığı ) [ 1 880] , Queılioni pratiche di bel/e ar/i (Güzel sanatlara dair pratik problemler) [ 1 89 3 } . ·

BOIZOT [ btyz!J } , Louiıı Simon ( 1 743 - ı809 ) , Fransız heykelcisi. Pariste doğmuş v e orada ölmüştür. Slodtz'ın talebesi olan B. , ı 762 de Roma mükifaıını ka­ zanmış, ı 778 de Akademi üyesi seçilmiştir. Eserleri ara­ sında, Chitelet meydanındaki çeşmeyi süsliyen beş allego­ rik figür ile Vendôme sütununun dairevi kabartmasındaki yirmi beş parçanın örnekleri haıırlatı lmağa değer. B. , Sev­ res fabrikası için güzel modeller ve büstler de yapmıştır. BOJADOR [ İ sp. bo!Jad!Jr, Port. büji#J�r] BURNU, Afrikanın Kuzeybatı kıyısında (İspanyol Sahrasında) ; 30 m yüksekliğinde kum taşı ( küfeki taşı) ndan bir kaya. Gemici Heorique ( Henrique o Navegador ) in emriyle Portekiz . 1 gemicisi Gil Ean es ( veya Guillianes, Gilianes ) tarafından 1 1433 te aşılmıştır. BOJANA [ boyqna] veya BOYANA, Kuzeybatı Ar­ navutlukta bir k üçük ırmak. Drin ırmağının kuzey ağzıdır. İşkodra gölünden güneybatıya doğru akarak Arnavutlukla Yugoslavya arasında sınır çizsisi olur ve Adriya denizine dökülür.

BOITE ( Eiektrikte) : bk. BUVAT.

BÇHTO, Arrigo ( 1 842 - ı 9 ı 8 ) , İtalyan kompozitörü ve şairi. Camillo B. nun kardeşidir. Padova'da doğmuş, BOJANUS [ boyqnu.r ] . Ludwig Heiorich ( ı 776 Milanoda ölmüştür. Milano Konservatuvarında yetiştİkten ı 8 27 ) , Alsace' lı anatomisı ve hekim. Bauxviller'de doğmuş, sonra orada öğretmen olmuş, 1 892 de İtalyadaki bütün konservatuvarların genel müfettişliğine setirilmiş, ı 9 ı 2 de Darmstadt'da ölmüştür. Yumuşakçalar şubesinden y assı de Senato izalıjına seçilmiştir. B . şiirler ve opera güftele­ solungaçlılar sınıfının böbreklerini keşfeımiştir. Bunlara ri de meydana getirmiştir. Ponchielli'nin «La Giaconda)) sı şimdi B ojanus organları denir. Bojanus organı : midyeleri n ( Lamelli branchiata) ( 1 876 ) , Bottesini'nin «Ero e Leandro" ( 1 880) su, Verdi 'nin de «Otello)> ( 1 8 8 7 ) ve «Palstaff)> ( 1 893 ) operalarının güf­ boşaltım organı. İlk defa Bojanus bulduğu için bu ad ve­ teleri bunlardandır. Weber'in « Freischütz)> ü ile Wagner'in rilmiştir. B. O. , sağ ve sol solungaçlann arasında ve peri­ «Rienzi)> ve «Tristan und Isolde» sini İtalyancaya tercüme kard boşluğunun altında bulunan bir çift bezdir. Sarı ve­ etmiştir. Tekniği zayıf bir kompozitör olan B. , :We/isto/ele ya kahverengidir. Genel olarak S şeklinde kıvrılmış bi­ ( 1 868 ) ve N�r o n e ( 1900 ; Toscanini tarafından 1924 te rer kanaldan ibaret olan bu bezler, bir uçlariyle, kirpikli tamamlanmıştır) adlı iki li ri k dramı ile halkın fevkalide birer huni vasıtasiyle perikard boşluğuna, öbür uçlarİyle sevgisini kazanmıştır. Önce başarı kazanarnıyan Me/islo/ele, de ayağın kaidesinden manıo boşluğuna açılırlar.

ı

218

BOJER, Johan - BOKKHORİS

BOJER [ b py lr ], Johan ( doğ. 1872 ) , Norveçli yazar. Orkedal ( Tröndelag ) da doğmuştur. Fakir bir ailenin ço­ cuju olarak dünyaya gelen B., balıkçı, assubay, komisyoncu ve gazeteci olarak hayatın ı kazandıktan sonra, 1 894 te bir piyes sahneye koyarak burs almış, bununla seyahata çıkmış ve bir müddet Pariste kalmıştır. 1 896 da yayınladığı Et folketog ( Bir halk alayı ) adlı hicivli siyasi romaniyle şöh­ ret kazanmıştır. Bundan sonra Den evige krig ( Ezeli harb) [ 1 899] ve M odo r Lea (L. ana) [ 1 900] adlı iki romanında Norveç siyaset hayatını tenkidetmiş, bu siyaseti insanların karakterini bozmakla suçlandırmışnr. En pilgrimsgang ( Bir hac sefer i) [ 1902] ve ilk şaheseri olan Troensmagt ( inan­ cın kuvveti ) [ 1 90 3 ] adlı iki realist romanı, önceki eserler gibi kötümserdir, fakat derin bir psikoloj iye dayanır. Kay­ da değer öbür roman ları şun­ lardır : Hvide /11gle ( Beyaz kuşlar) [ 1 904, peri masalla­ rı], V ort • ige ( Kırallığımız) [ 1908], Kiterlighetens eine (Aşkın g ö z ü) [ 1 9 1 0 ] , Liv ( Hayat) [ 1 9 1 1 ] , Pangen ıom sang ( Şarkı söyliyen mahpus) [ 1 9 1 3 ] , Den Jlore h ung er ( Büyük açlık ) [ 1 9 1 6, Birinci Dünya Harbine ait büyük şa­ ]. B OJER heseri] ile buna bağlı V erden s ansigt ( Dünyanın çehresi ) [ 1 9 1 7 ] ve Del n y e tempel (Ye­ ni mibet) [ 1 927 ] , ayrıca Vor egen s ta m me (Öz soyumuz) [ 1924, Amerika ya giden göçmen lere dai r ] . D e n sitiste Vi­ king ( Son V.) [ 1 92 1 , Lofat adalarındaki balıkçılar hak­ kında] . Folk ved sieen (Sahilde halk ) [ 1 929] . Huut og havet (Ev ve deniz) { 1 9 3 3 ] , Dogefl og nalten (Gündüzle gece ) [ 19 3 5 ] . B. ın Hellig Ola/ (St. Olaf) [ 1 897 ] , Theodora ( 1902 ) Brutus ( 1 904 ) , Sigrid Bra ( 1 9 1 6 ) , Maria Walews k a ( 1 9 3 2 ) a d l ı tarihi dramları da vardır. Lteregutt (Öğrenci genç) { 1 942] ile Sven otobiyografik eserlerdir. Üslup ve tekni k bakımından biraz zayıf olan B., muhayyilesi kuvvetli, fiki r bakımından zengin, kudretli bir yazar olarak Norveçli modern romancılar arasında sivri!miştir.

BOJOVİ C [br:ıyolliç], Petar ( doğ. 1 858 ) , Sırp gene­ rali. Misevit'te doğmuştur. Kumanova muharebesi ( Birinci Balkan Harbi ) nde general, 1 9 1 3 te Erkan-ı Harbiye-i Urou­ miye reisi, ve müfettiş olmuş, 1914 te, Sırbistanın yeni kazandığı topraklarda başkumandan olarak Birinci Dünya Harbine katılmıştır. 1 9 1 5 te Üsküp grupuna kumanda eden B., 1 9 1 6 da da Manasıır üzerine yapılan yürüyüşü idare etmiştir. BOK [bok ] , Bart Jan ( doğ. 1906 ) , Holanda men­ şeli Amerikalı astrofizikçi. Hoocn'da doğmuştur. Leiden ve Groningen'de tahsil ettikten sonra 1 9 3 3 te Amerikadaki Harvard üniversitesine giderek, 1939 da orada profesör olmuştur. 1 938 de Amerikan vatandaşlığına alınmıştır. Yıl­ dızların dağılışı hakkındaki çalışmalariyle tanınmıştır. Yıl­ dızların hareketleri üzerindeki çalışmalarının neticesi, kii­ natın takriben iki milyar yıldan beri mevcut olduğu fikrini desteklemektedir. BOK [b,k], Edward William ( 1 863-1930 ) , Ame­ ( Holinda) da dojmuş, Lake wales

rikalı yazar. Helder

( Florida) de ölmüştnr. Holindada orta tahsilini bitirdikten sonra Amerika Birleşik Devletlerine gidip yerleşmiştir. Orada, zamanının en başarılı dergi yazarlarından biri ola­ rak tanınmıştır. Cyrus H. K. Curtis'in hizmetine girerek «Ladies Home Journal• ( Bayan lar aile dergisi ) ı, Amerika­ nın o zamana kadar en çok okuna��e kadın dergisi haline getirmiştir. Şu eserleri de vardır : The Americanisation of Edw11rd Bok (E. B. un Amerikalılaşması ) { 1 922], If Man /rom Maine ( Maine'li bir adam) [ 1 923] , Twice Thirly ( İki defa otuz) { 192 5 ] .

BÇ>KA KOTÇ>RSKA ( Hırvaı. =Kotor körfezi ; İtal. : Bocche di Cattaro) , Karadağın, dağlık arazisi içerlerine doğ­ ru dallanarak uzanan bir körfez ve tabii liman. Kıyıların 800 m yüksekliğinde, bitki örtüsü zayıf kalker yamaçlardır. En dipteki koyda, deniz üssü olan Kotor şehri bulunur. BOKAL ( Bocal) : bk. AGlZLIK, TEPE. BOKANOWSKI [bokanovskf ] , Maurice ( 1879· 1928 ) , Fransız siyaset adamı. L e Havre'da doğmuş, Toul'da öl­ müştür. Bir Leh Yahudisinin oğludur. 1 904 te avukat, 1 9 14 te sağcı blokta mebus, 1924 te kısa bir zaman için bahriye nazırı, Temmuz 1926 da da Poincaıe hükümetinde ticaret nazırı olmuştur. 5 Ağustos 1926 da Birinci Dünya Harbin­ den sonra ilk Alman-Fransız ticaret anlaşmasını imzalamıştır. Bir uçak kazasında ölmüştür. L• r eglem en l pacifique deı liti­ ges int�rnaıionaux ( Milletlerarası davaların sulh yolu ile halli ) { 1 904] ile Bolchevisme 11 misere ( Bolşeviklik ve sefalet) { 19 ı 9] adlı iki eseri vardır.

BOKASEN veya BUKASEN ( Fr. Bocassin veya Boucassin ) , Kınmda dokunan bir pamuklu bez. Füten ( fu taine) çeşidinden olan bu bez, eskiden astar, işleme v. b. için kullanılırdı. XVII. yüzyıldan sonra bu ad, suflatıl­ mış, şayaklaşurılmış ( serge) ve pariatılmış ipekli yün ku­ maşlara verilmiştir. XVI. yüzyılda pariatılıp silindirden geçirilmiş bezlere de B. denilmiştir.

BOKELMANN [ br:ıkllman], Ludwic ( 1 844-1894 ) , Alman ressamı. St.- }ürgen ( Bremen ) da doğmuş, Beriinde Güzel Sanatlar Akademisinde profesör iken ölmüştür. Düs­ seldorf akademisinde Sohn'un talebesi olarak tahsil ettikten sonra, hümoristik çocuk resimleri yaparak sanat hayatına atılmış, sonradan daha büyük ebatta örf ve adet j anrı (genre) resimleri yapmıştır. Çeşitli sosyal sınıf tiplerinin tasvirinde gösterdiği realizm, zamanında çok ilgi ile karşı­ lanmıştır. BOKHANOS ( 576 sıralarında) , bir Hun Türk ko­ mutanı. Bizans kaynaklarında geçen bu adı bazıları (Vam­ bery, Thomsen ) Türkçe Bukan, bazıları da (Tomaschek ) Buğa kan olarak açıklamak istemişlerdir. BOKHAS ( 540 sıralarında ) , Bizansta hizmet gören bir Massaget ( = Hun Türk) hassa muhafızı. B. adının Türkçe Boğa veya Bıtğa adlariyle aynı olduğu sanılmaktadır. BOKKEVELD [byklvelt} SERİSİ (Jeol. ) , kap sis teminin Devon fosilieri ihtiva eden ikinci kısmı. Adını, Güney Afrika Birliğinde Kap ( Cape) i linin bir ilçesi olan Bokkeveld'den almıştır. BOKKHORİS ( Lat. Bocchoris ) ( hük. takr. M. Ö. 7 1 8-7 1 2 ) , Mısır kıralı ve kanun koyucusu. Firavun Vab­ karle ( şahsi adı : Bekenri nef = «Tanrı isminin kölesi• ) ile aynı olduğu sanılıyor. Babası Tefnahte, N i l deltasının batı kısmı hükümdan idi. Kitabeler, Tefnahte'yi firavun

BOKKHORİS - BOKS olarak göstermektedir. B. hakkındaki bilgilerimiz efsaneye dayanır. Buna göre B. , yumuşak huylu ve çok adil bir hükUmdardı. Kanunlarından hayranlıkla bahsedilirdi. Bir ucube · koyun memleketin yakında yıkılacağını önceden söylemişti. Gerçekten Habeşistan kıralı Sabakon, Mısır üzerindeki hakimiyetini yeniden kurmak maksadiyle B. e hücum etmiş, kendisini yakalayıp diri diri yakarak öldürt· müştür.

BOKKONİYA ( Bocconia ) , haşhaşgiller ( Papaverace­ ae) familyasından Orta ve Güney .Amerikada 9 kadar tü­ rü yetişen bir bitki cinsi. 1 - 3 m yüksekliğinde bir ağaç­ çık olan Borconia /r11tescenı türü, bileşik, güzel. büyük yapraklarından ötürü camekiinlarda süs bitkisi olarak yetiş­ tirilmektedir, BOKMAL [bpkm.:ıl], bugün Norveçte kullanılmakta olan i ki dilden birinin, 1938 den beri resmi adı. «Kitap dili» ( Norv. bo k = kitap, m tl/ = dil) m anasınadır ; 1 889 dan beri buna Rikımtil ( D anca : Rigımaal [.A im. Reichssp­ rache] = devlet dili ; daha eskiden : Danık - norık veya N orık - dan ık = Norveç Dancası ) denilmekte idi. Öbür dilin resmi adı da şimdi Nynorık ( ny = yeni, norık = Norveççe ; krş. Oldnorık veya Gammelnorık = Eski Nor­ veççe ; eskiden Föro [Facoyar ; şimdiki dil : Feroyık ] , ürkney [eskiden : ürkney ar] , Shetland [eskiden : Hialt­ land ] . Hebrid [eskiden : Suocayiac] adalarına v. b. yayıl­ mış olan Eski Nordca [0/dnordiJk, .Aim. .Altnord isch] şekli : Norren [ sonra ; Norn ; Föco müstesna, öbür ada­ larda 1 400 - 1800 yılları arasında yerini İngilizceye bırak­ mıştır] ; .Ana Nordca : Urnordiık, [ A im. Urnordisch] , Dpnık lunga = Dan dili hur ; buna 1 8 5 3 ten beri LandımJI ( = memleket dili ) veya Folkemtll ( = halk dili) tibir edilirdi ( krş. İsveçte : yazı dili = RikHprJk, konuşma dili = Talııprak ) . İleride Samnorık ( = umumi, müşterek Norveççe) şeklini alması beklenen Norveççe, İ slandca ( lslenzkr) ile birlikte, Hind-Avrupa ailesine bağl ı Ger­ men dillerin İskandinav veya Kuzey ( Nordisk) kolunun Batı bölümü ( Doğu bölüm : Danca [Danık ] , İsveççe [Svmık ], ve Gotland adasının XIV. yüzyılda ölen Gut­ nia dili [GuP niık ; .Alm . .Aitgutnisch] ) n ü meydana getirir. Gerek B. ın, gerek umumi olarak Norveççenin tarihi için bk. NORVEÇ D İ Lİ. ·

219

dan daha muvaffakiyetli bir metottur . .Amerikalıların birçok dünya şampiyonluğunu uzun müddet ellerinde tutmaları ve B. ta üstün lük sağlamaları da bunu gösteri r. Bu metodun zorlu antrenmanları, son yılların boksörlerini gerçekten birer makine haline getirmiştir. B. ta doğru, isabetli yumruklar. çabuk ve çevik kol hareketleri, seri kaçınma imkanı veren ayak oyunları ve nefes kabiliyeri kadar, iyi görme, her türlü durumu ve anı çabuk kavrama ve refleks de önemli rol oynar. B. ta en tesirli vuruşlar : sol veya sağ ko Ila vurulan düz yumruklar ( direkt [ Fr. direct) ) , kollar dirsekten bükü­ lü ve elin içi yere dönük olarak, kısa veya geniş kavisle savrulan yumruklar ( kroşe [Fr. crochet, İng. hook] ) , kol aynı vaziyette iken, elin içi yukarı dönük olmak üzere aşağıdan yukarı doğru çene altını istihdaf eden yumruklar ( aparkat [İng. uppercut] ) dır (bk. resi m ) . Bu vuruşlar esas ol­ mak üzere diğer tiili vuruşlar da vardır. Bütün vuruşlarıo te­ sirli olması için vücut ağırlığının yumruğa katılması şarttır. B. un idman araçları : Eldivenden başka kuıİı rorbası, pançingbol [ İng. punchingba ll] ( tek veya iki noktadan tesbit edilmi ş içi hava dolu yaylı toplar) dır (bk. resi m ) . B. müıabakaları : Milletlerarası kaidelere göre milli veya milletlerarası fedarasyonların kontrolu altında yapılır. .Amatör boksörler ağırlıkianna göre on sınıfa ayrılırlar : .Ağ ırlık Sinek ( İng. flyweight) Horoz ( bantamweight) Tüy ( featherweigh t ) Hafif ( Jightweight) Yarı welter ( light welterweight) Welter (welterweight) Yarı orta ( light middleweight) Orta ( middleweight) Yarı ağır (light heavyweight) .Ağır ( heavyweight)

Kilosu 48 - 5 1 5 1 - �4 �4 - 57 5 7 - 60 60 - 63 63, 5 - 67 67 . 7 1 7 1 - 75 75 - 81 8 ı ve yukarısı

B. ktlığı : kısa külot, topuksuz ve çivisiz ayakkabı, kolsuz atlet faniliisıdır. Müsabakada, ağırlıkları i çinin kıtı­ ğına göre ayarianan ve amatörler için 227 gr, profesyonel­ ler için sınıfiara göre ı 14 gr dan 2 27 gr a kadar değişen deri B. eldivenleri kullanılır. Eldiven giyilmeden önce ellere ençok 2,5 m uzunluk ve 5 cm genişlikte tülbent sargılar BOKRAT : bk. HİPPOKRATES. sarılır. Müsabaka alanı : 4 . 5 X 4. � - 6 X 6 m boyutunda ring BOKS ( İng. box = açık elle veya yumrukla, kulağa veya başın yan tarafına darbe indirmek ; Lar. pugilatio ) , ( İng. = halka) denilen, zemini düz ve düşmelerde yaralan­ yumrukla kendini sakınma tarzı v e belli kurallara göre mayı ön liyecek şekilde elastiki maddeler le beslenmiş bir uygulanan bir spor. B. en tabii, iptidai ve silihsız yerdir. Müıabaka ıüreıi : .Amatör ler için üçer dakikalık üç mücadele şekli olmak bakımından tarih öncesi insan toplu­ devre ( İng round ) , profesyoneller için üçer dakikalık en luklarından başlıyacak bütün tarihi devirlerde rağbet gören çok on beş devredir. Devreler arasında birer dakika mola bir vücut temrinidir. Modern B. ta, hücum ve müdafaa, ayakların ve kol­ verilerek müsabıkların dinlenmesi sağlanır. Müsabakalar, ringde müsabıkların haraketlerini taki· ların hareketleri, duruşlar, oyalamalar, kaçınmalar, kapan­ malar bakımından, İngiliz ve .Amerikalılara maledilen iki beden ve kaideleri n bozulmamasına dikkat · eden bir orta ayrı mücadele stilinde de özellikler göze çarpmaktadır. hakemi, her devreyi her müsabık için usulüne göre değer­ İngiliz mücadele stili, mesafeli vuruşma tarzı olup bunda lendiren üç yan ( sayı ) hakemi ve denelerio zamanını kont­ sol ve sağ direkt vuruşlar, ayak çalışmaları önemli rol rol ve ihbar eden bir zaman hakemi ile idare edilir. Müsabaka netireteri : Müsabakalar y a n akavtla sona oynar ; estetik görünüş hesaba katılır ; neticenin sayı ile kazanılması tercih edilir. .Amerika metodunda ise yakın erer ya da aayı hesabiyle. Nakavtla sona ermek müsabıklar­ döğüş ( İng infighting) esastır. Mümkün mertebe kısa me­ dan birinin düşmesi ve ayaklarından başka vücudunun her­ safeden sert yumruklada hasmı süratle yere serrneğe ve hangi bi r kısmının on saniye yerde kalması, ya da ayakta neticenin daha çok nakavt ( İng. knock out [ kısairması : B. a devam edemez hale gelmesi veya yaralanma, kendini K. O.] = vurup yıkma) la kazanılmasına çalışılır. Bu bakım- müdafaa ederniyecek duruma gelme gibi sebeplerle müsabık

220

4

BOKS

6

8

Baıılıea Yuro!jlar : ı . Ba�a sol direkt, 2. Ba�a sağ dir� kt, 3 . Mideye sol kroşe, 4. Mideye sağ kro�e. 5. Ba�a sağ kro�e ile kontra, 6. Ba�a sağ aparkat ile kontra, 7-8. Yakın döğü�te iki aparkat, 9. Sağ vuru�lara karşı korunma.

tarafından müsabakanın bırakılması, yahut hakem tara­ önce esaslı bir sağlık muayenesi mecburiyeri konmu�ıur. B. sırasında parmak eklemlerinin, bilekierin incinmesi, fından durdurulmasıdır. Sayıhesabiyle ise müsabakanın bütün devrelerinde yan hakemlerini n her müsabık için alt çenenin, dişlerin, burun kemiğinin kırılması, kaşın ve verdiği sayılara gö re belli olur. Sayı ile değerlendrimede kulakların yı rtılması gibi yaralanmalar da vukua gelebilir ; hakemlerce, yumruk i saberi sayısı ve şiddeti, savunma bu hallerde doktor müdahalesi lizımdır. Önleyici olarak taktiği , teknik kabiliyet, mukavemet ve kaidelere uyma bandaj ve di� koruyan özel vasııalar da kullanılır. gibi hususlar dikkate alınır. Tarihçe : M. Ö. 3000 yıllarına ait olup Bağdat yakı­ Hatalar ( İng. Fo111) : Müsabakada vücudun belden nında bulunan ve mükemmel B. figürlerini ihtiva eden bir a�ağı kısımlarına ( a�ağı vuru� ) . enseye, bebrek nahiyesine Sumer ta, kabartması, B. un tarihi eskiliğini zamanımızdan vurma, başla vurma, vücuda itme, hasmı tutma, açık elle 5 000 yıl öncesine götürmektedir. Çiniilerde de çok eski bir veya el kenariyle keskinierne vurma, dirselele vurma, döğüş­ B. tarzı görülmü�ıür. ten kaçınma, ayağa basma, çelme atma v. b. gibi haller Avrupada B. un eskiliği Tunç Devrine kadar götürü­ nizamsızdır ve orta hakemi tarafından ihtarla cezalandırılır. lebilir. Bir spor ve tema�a olarak antik medeniyetlerde Üç ihtar alan, müsabakadan çıkarılır, dolayısiyle mağlup geniş i lgi toplamışnr. Eski Yunan şairi Homeros'un eser­ sayılır. lerinde B. un esası tannlara ve kahramanlara bağlanır ve Güç bir spor olan B. , vücutları B. a elveri�li ve tam bu eserlerde cenaze törenlerinde yapılan karşılaşmaları sıhhatli olmıyan kimselerde ekseriya ciddi irızalara, hatta anlatan tasvirler vardır. Bu devrio müsabıkları ellerine ölüme sebebiyet verebilir. Kalb nahiyesine veya başa indi­ yumuşak deriden bandaj lar sararlar ve çıplak olarak döğü­ rilen ağır yumuruklar, kalb durması veya beyin kanaması şürlerdi. Eski Yunanl ılar, jimnastikte mühim bi r unsur gibi neticeler doğurabilir. Bunun için her müsabakadan saydıkları B. a önem verirler, b üg ü n olduğu gibi hafif ve

221

BOKS

ağır kum torbaları ( k örykos) kul­ lanırlardı. Gymnasionların B. idrnaHa l a t l a r nma mahsus özel salonları ( k oryk�­ ion ) vardı. Gölge B. u ( s k iam a ­ khia ) Yunanlılarca biliniyordu. Eski Yunanistanda yumruk dögü�ü de j imnastikten atletiğe götüren tahav­ vüle i�tirak etmiştir. Vazo üzerindeki E I B.st i k i i p resimlerde, yumruk döğüşcüsü, 3 m Müsabaka r i n g i uzunluğundaki tabak lanmamış öküz derisinden kesilmiş kayışiarı eline tak­ Elist i ki i p makta iken görülür. Bu kayı�lara Pausanias (8. kitap ) meilikhai (yu­ muşak) adını verir. Philostratos ise I k i uçlu p a n çi n g b o l , ( ı O. fası l ) şöyle yazar : Parmak ların K u m t o rbaJı ko.sit i dördü kayışiardan dokunmuş bi r ağa sokularak uçları, bir yumruğa topla­ Talaş Bokıı eld i ve n i n abilecek kadar çıkar. Başlangıçta Pl a t Fo r m l u pan ç i n a b o l yumruk döğüşünün tekniği, hasmın vuruşları ndan mümkün mertebe mahaRing ve boks malzemesi retle kaçmarak, bedeni darbelerden korumak tan ibaretti. Mesleki atletizenin yayılmasiy le yumruk dö­ siyle meslek boksörleri, ellik olarak raeJ tus ( Laı. caedare = ğüşü nhşileşti. Yunan j imnastiğinin bozulduğu devirde ve Ro­ darbe ile yere sermek ) deni len ve yaralanmalara sebebiyet mada B., meslek atletliğinin, profesyonelliğin en cazibeli kıs· veren sargıları kullandılar. Caestus, seıt kayışiardan yapıl­ mını teşki l etmiş, seyirci heyecanını kamçılamak düşünce- mış ve tesirini arttırmak maksadiyle madeni düğmeciklerle

"' ' i

w

l op

(\t . r l

. '

6

Hatalar : 1 . Belden aşağı vurma, 2. Dirsekle vurma, 3. Sarılma, 4. Tutup vurma, �. Başla vurma, 6. Güreşme.

222

BOKS güreş ) adı altında birleştirilmiştir. Romalılarda yumruk döğüşü heyecan i steğini tatmin çaresi halin e gelmişti, B. sporu, Hıristiyanlığın çıkışından ve Romanın çökü­ şünden

Eski Yunan lılarda bir boks müsabakasının sonu [ knock out] . ( M. Ö. VI. yüzyıla ait bir mükifat kupasından ) ( sonradan madeni dikenlerle) teçhiz olunmuş bir nevi eldiven idi. Bu cins yumruk döğüşünü Romanın Termi müzesinde görülen «yumruk döğüşçüleri» le Olympia'daki «Boksör kafası» temsil eder. 688 yılında ( 2 3. Olimpiyad'da) B .. oyunlar programına alınmıştır. Döğüşme daima döğüşenlerin birinin yere seri lmesine veya devamdan vazgeçmesine kadar devam ederdi. Vuruşlar yalnız hasmın kafasına yapıhrdı. Modern B. ta tercih olunan bir taarruz nok­ tası olan p l exus solaris (mide çukuru) e vur· mak Pindaros ( '2 2-442 ) un bir mülihazasına göre, yasak idi. Ancak her iki güreşçinin devam ederniyecek kadar yorgun olması ha­ linde oyuna ara verilirdi. Homeros ( IIias, 2 3 . rhapsodia) Patroklos'un cenaze merasiminde Epeios ile Euryalos arasında yapılan yumruk döjüşünü tasvir eder. 33. Olimpiyadda yum­ ruk •öğü şü ile güreş Pankration ( = toplu

sonra

yüzy ı l lar boyunca bir duraklama geçi rmişıir.

Ortaçağ kilisesi, Roma İmparatorluğu devrinin bütün miras­ larını vahşi ve bayağı bularak reddetmiştir. B. un XVII. yüzyıla kadar spor olarak yapıldığına dair bir bilgi yoktur. Ancak 1 68 1 de İngİlıerede yumrukla mücadelenin tek rar bir halk sporu olarak uygulandığı görülmektedir. «London Protestant Mercury» adlı gazetede 1 68 1 Ocak ayında Alber marle dukası tarafından kendi kasabı ve ki lereisi arasında yapılan B. maçına ait bir makale vardır. Bu ·nakalede bok­ sörlerin adları, tatbik edi len kaideler ve teferruaıa ait bilgiler noksansa da, bundan önce de İngİlıerede B. un bilindiği anlaşılmaktadır. İngİlıerede XVII. yüzyılın son yarısında politik bu-

1 808 de İngiltere'de bir parkta yapılan boks maçı (Gully i le Gregson )

Boks yapan iki eski Yunan boksörü (M. Ö. 336 yılına ve Panatbenaia oyunlarına ait bir mükifaı kupası üze­ rindeki figüılerden)

zursuzluklar arasında B. un inkişafını takibedemiyorsak da, XVIII. yüzyıl başlarında B. da yeni bir gelişme olduğu görülmektedir. Bu gelişme B. u kendisine meslek edinen kimselerin adlariyle i lgilidir. Nitekim «modern boksun babası» olarak anılan Londrah eskrim hocası ve B. şampi­ yonu James Figg, MA, Belçi ka Kongosu'nun Maj umbe bölgesinde 7 085 km2, nüfusu 303 000 ( 1 94 1 ) dir. ticaret ve idare merkezi. Kongo nehri kıyı sında, denizden 2. Aynı addaki ey aletin merkezi. Nüfusu 70 1 0 0 ( 1 9 5 1 ) dir. B. , Eisack çayı nın Etsch vadisine girdiği yerde, geniş 8 7 km içerde, d eniz taşıtlaıının gi rebi ldiği bir limandır. Nüfusu 8 000 ( 1 94B ) d i r. B. , 1 884- 1 9 2 7 arasında memle­ bir birikimi konisi üzerinde kurulmuştur. D oğusund a Ro­ scngarttn dağın ı n sivrilikleri yükselir. Evlefi, geni, meyva ketin başşeh ri idi (o zamandan beri Leopoldvil le'dir ) . BOMAREA, n e rg i sg i ller ( Amarillidaceae) fami lyasın­ ve sebze bahçeleri ile bağlar arasına serpi lmişıir. Başlıca ge­ ni� yolları n , vidilerin kavşağında bulunan B., Romalılar za­ dan, Güney Amerikada, And'laıda, M ek s ikad a tropik ve manından beri Tirol'ün öneml i bir ticaret ve endüstri �thri sübıı opik b ö lgele r de 1 2 5 kadar türü yerişen bir birki cinolmu�tur. Şehir ve ç evresi, güzel manzaralı ve temiz havalı olduğunda n , çok turist çeken yerle rden:lir. Şehrin esk i bölümünde bir gotik kilise vardır. Batıda G ries say f i y e s i , akciğer ha staları için elverişli bir yerdir. Tarih ı B. , Romalılar zamanında Bau zanum adını taşıya n bu şehir ve il, 68 0 de Langobardlar, 740 ta da Franklar idaresine geçmiştir. Daha sonra Bavyeralı sınır konılarının mukezi olmu�tur. İ mparator I l . Konrad B . y u 1 0 2 7 de Tr e nto p isk oposluğuna ver m işti r . Fakat piskopos­ luk u zun bir mü cadeleden sonra şehri Tirol kontlarına ıerke zorlanmıştır. 1 3 63 ten itibaren B. Habsburgların ida­ resi altında yaşamış ve Tirol' ü n alınyazısına iştirak cımi)tir. 6 Kasım 1918 de İtalyanlar tarafından işgal olunmu�. Saint­ Germlin an l aşması bunu İtalyaya vermiştir. Güney Tirol Almanları n ı n merkezidir.

ı

.1

BOLZ ANO [ bol!:!�no] , Bernard ( 1 7 8 1 - 1848 ) , Al­ man fi l ozofu, matematikçisi. Prag'da doğmuş, aynı şehirde ölmüştür. 1 4 yıl Prag üniversitesinde din felsefesi profesörlü­ ğü etmiş, 1 8 1 9 da fikirlerin in dine aykııılığı iddiasiyle az­ ledilmiştir. B. , metafizikte Eflatuncu bir felsefe tarafta­ rıdır. Onun asıl önemi mantık alanındadır. Bu alanda Kanı'ın ve psj koloj i z m ( b. bk. ) in şiddetli aleyhtarıdır. Zamanında moda olan felsefe cereyan larının dışında bu­ lunduju için, çağdaşlarınca önemi, dejeri anlaşılamıyan B. , düşünen i n dışında kendinden var tasavvu r lar , hakikat­ ler, hatta önermeler oldujun u ileri sürmüş, böylece feno­ menoloj i (b. bk. ) eeceyanının doğmasına yardım ettiji gibi, mantığı psikoloj iden ilk ayıranlardan biri olmuştur. Yeni mantık yahut loj istik (b. bk . ) in en önemli kavram­ larından biri olan önermeler fonksiyonu ( b. bk. ) kavra­ mını ilk ortaya atan B. dur. Matematikte ve matematiğin felsefesinde de yeni zamanların habeı cilerinden biridir. Cümleler teorisi y le ( b. bk. ) ve müş ahhas görüşe başvur­ madan kurulan geometriyi hazırlıyanlardandır. Başlıca eserleıi şunlardır : Wiııenscha/tslehre (İ Jim teorisi) (4 cilt, 1 8 H ] , büyük bir mantık kitabıdır ve bu­ gün bile yeni mantığa giriş olarak çok faydal ı bir eserdir. Waı ht Philoıophie ( Felsefe nedir ?) [ 1 849] , Paradoxien dn Unendlichtn ( Sonsuzun paradoksları ) [ 1 8 5 1 ] .

B O M A R E A

si. Hepsi gö vdeleriyle sarı lgan o l a n bu bitkilerin B . multi/lora, B. paıacoensis g i b i b a ı ı t ürleri, şemsiye d u · u­ munda bol ve güzel çiçek lerinden dolayı bahçel erde. sulak, güneş l i , serin yerlerde eki l e n makbul sarılgan süs b i tki ler i­ dir. Çiçeklerini yaz sonlarına doğru açarlar.

BOMASA, Sudan - Guinea dillerinin Ubangi grupun­ dan bir dil. Fransız Ekvator Afrikasının Kongo bölümün­ de, Sanga nehrin i n orta kısımla rında, Kameıun sın ı rındaki· Bomasa şehri dolaylarında ve U e s s a ( Wesso ) nun batı· sında, Bantu dilleri ile çevri li o larak konuşulur. Bk. UBANGİ DiLLERi. BOMBA ( İtal. Lar. bombuı < Yun. bombos = patlama gürültüsü ) , canlı hedefler i yaralama k veya öldüı melr, can­ sız hedefleri tahrip veya imha ermek için kullanılan ate�li bir silih. Genel olaralr, madeni bir kılıf ( gövde) ve bunun içine k onulmuş patlayıcı veya parlayıcı bir madde ( ba r ut) ile ateşleme düzenini (tapa ) ihtiva eder. B . , çok esk i tarih lerde icadedilmiş, Romalılar tarafın-

2S 2

BOMBA

dan kullanılmış ise de, müteşekkil ordular içinde 1427 de Fransızlar, İ kinci Viyana muhasarasında Avusturyal ı lar, Siracusa muhasarasında ( 1 8 08- 1 809) Napoleon orduları, 1 877-1 878 seferinde Şıpka ve Plevne muha rebesinde Rus­ lara karşı Türkler, S udan muharebesinde ( 1 88 4 ) İngi lizler, çok basit imal edilmiş olan B. lar kullanmışla rdır. ı 9041905 Rus-Japon seferinde, i l k defa Port Arthu r. muhare­ belednde Ruslar tarafından kullanılan B. lar, her iki taraf ordularınca mürekimil bir hale getirilmiştir. Birinci Dünya Harbine ( 1 9 14- 1 9 1 8 ) girilitken her iki taraf orduları bu silih la ıech iz edilmiş bulunuyordu. Bu harbde ordular bir­ birlerini yenemeyince. tahkim edilmiş mevzilerde ve çok yakın mesafeler içinde vuruşmağa mecbur k a l dıklarından, topçu ateşi i se dost ve düşman birliklerini aynı zamanda tesir altında bıraknğından, yakın ateş silahı olarak kul la­ nılan küçük el B. ları, havanlarla atılan havan topları önemli bir rol oynamıştır. B . ların mermi yolu dik ve k a­ v i sli olduğundan, siperlerin içine ve yamaç gerilerine mü­ essir atış yapılabi lir. B. ların biraz daha uzak mesafelere ulaştırılabilmesi için, piyade tüfeklerinin ucuna birer huni takılmış ve onun içine konan küçük tüfek B. lariyle, el B. sının azami rn en­ zili olan 35 metre, yüz ve iki yüz merreye kadar uıatı labil­ miştir. Birinci Dünya Harbinin ortalarında el B. !arını, B. makineleri vasırasİyle 300 merreye kadar, harbin son larına doğru icad�dilen ve bir kişi tarafından taşını p idare edile­ bilen küçük havan toplariyle 500 rneıreye kadar atmak im· kanı elde edilmiştir. Sonraları daha mürekimil havan topla­ rı vasıtasiyle 400- 5 5 0 g ramlık havan B . larını i k i kilometre­ ye kadar atmak mümkün olmu�tur. İstiklil Harbinde, Türk ustalarının ve işçi lerinin emekleriyle vücuda getirilen «Ankara bombası» çok faydalı olmuştur. İkinci Dünya Harbinde, hareket ve mevzi muharebe­ lerinde de, el ve h avan B. ları, canlı h edeflere ve bilhassa tankiara ve denizal n i a r a karşı kullanı lmıştır. B. lar, şekil­ lerine, kullanıldıkları maksat, vasıra veya hedefe göre isim alır : E l ile atı lana «el B. sı» ( 500- 850 gr) , tüfekle atı­ lana «tüf e k B. sı» ( 800- 950 gr ) , havan topu ile atılana «havan B. sı», deniz vaSitalariyl e ve bilhassa den izaltı hedeflerine atılan B. !ara «deniz ( su ) B . sı», uçakla atılana da «uçak B . sı» denir ( a tom ve hidrojen bombaları' dahi l ) . B. lar, yaptıkları tesiriere v e görecekleri vazifelere göre de ad lanırlar : «tahrip B. sı» ( küçük-büyük ) , «saatli B.», «gaz B. sı», «sis B. sı», «yangın B. sı» v. b. gibi. Eğitim için, içinde patlayıcı maddeler bulunınıyan «talim B. sı» vardır. El b omba111 : Tahri p B. larının küçüğü el B. sıdır. El B. ları teknik bakımdan «taarruz» ve «müdafaa B. ları» diye ikiye ayrılır. Taarruz B . ları : sütreler dışında kullan ı l ır. Bunlar hafiftir ( 5 00-800 g r ) , kılıfları saçtan veya tenekedendir. Korkunç bir ses çıkararak patlar ve mineviyar üzuin e çok tesir eder. Maddi tesirleri az ve tesi r alanları dard ır; İyi eğitim göı müş bir er, bomba yı 25· 3 5 m ye kadar u laşıı­ rabilir. Müda/aa B. ları : daha tesirlidir ve tahribedici i nfilik maddesi (T. N. T. = trinitrotoluene [ Aim. Trotyl] ) ihtiva eder. Müdafaa el B. ları, düşman hücumlarını kırmak için, siperler jçinden atılır. Yapılışında dökme, pik demir, pirinç ve tunç gibi kuvvetli ve sert madenierden i stifade edi !-

mıştır. infilik anında bu kuvvetli kılıf · gövde, birçok parçalar halinde 60 100 metıelik bir tesir dairesi vücuda geti rir. Şeki l leri yumurta, küre ve silindir şeklindedir. B. atıldığı zaman, başı aşağıda, bir mahrut şeklinde bir tehlike ınıntakası vücuda getirir. B . yı atanın bu teh­ likeli sahadan korunması için, hedefi kü�ültmesi gtı t kir. El B. larının birçok çeşitleri vardır : sap lı, sapsız, maşalı. k anadlı, yaylı otomatik, ihtiraklı, v. b. gibi. B. nın ateş için h azırlanmasında, sapı sola döndü­ rülerek çıkartılır. Deronatör ateşleme borusu ucuna takılıp ·

4 A. 1 939 modeli Türk işi müdataa el bombası ( kör tapa ile görünü şü ) , B. Türk tipi müdafaa el bombası ( tam olarak görünüşü ) tekrar sapa vidalanır. Muhafaza kapağı açılarak sol el ile, ucu düğmeli ip dışarı çekilip bırakılır. Atmak için, ip çeki lerek delik teli koparılır. Tel çıkınca fülminat ( ful­ minaıe ) , barut çamurunu yakar. Bu 2amanda B. atılmış bulunmalıdır. 5,5 saniye sonra B. patlar. 40 - 50 m mesa­ feye atılabilir. İnfilak maddeleri, şiddetli bir gürültü çı­ karır. Gövde zarf parçaları ve sap tesir icra eder. Her zaman, atan kimse B. nın tesiri dairesi dışındadır. B. nın taşınması ve nakli emniyetli ve kolaydır. Bn B. lar hü­ cumda kullanı lır. Sap/ı el B. Jt : gövde, sap, ateşleme düzeni ve pat· layıcı baıuttan mürekkeptir. G ö v d e saçtan veya kuvvetli tenekeden yapılmış bir silindirdir. Orta üst kısmında deıo­ n atör yuvası vardır. Yine üst kısmında s a p ı n bağlanması için vidalı bir yuva Taıyik olunmu� v a r d ı r. Gövdenin baıuı dış kenarında bir de askı çengeli var· dır ki, bu çengel ile adayıcı madde perdit 200 gr. B. , bel kemerine asılır. El ile tutup atmak için tahta bir .. . . . . . .. sa pı vardır. Ateş­ ... . . . . .. .. .. .. .. . .. .. .. l eme d ü zeni bir te· neke muhafaza için­ Çntgo nery ' n i n şiddetli taarruzlarını, kısa bir zaman için Bu tipler T N T den biraz daha kudretsizdir. İçinde % BO durdurmağa mu vaffak o l m u ş t u r. 1 944 i lkbahar, yaz ve ammonium picrate, % 2 0 a lüminyumdan mürekkep olan sonbahar muha rebeler inde Alman orduları Belç i ka, Ho ­ infilik maddeleri T N T den 1 /2 kadar daha fazla kudrete lıinda, Als1ee'da ve Karpatlarda kara mayınlarını muvaf. maliktir. fakiyeıle k u l lanmış olduklar ı nda n , muazzam müttefik or­ Su bombalarının ateşleme mekanizması, küçük bir dularının zafere u laşmalarını bir y ı l daha geciktirebi lmiş­ delikten B. içine giren suyun i ç tarafta bu lunan bir silin­ letdir. diri basınç ile yavaş yavaş harekete geçirmesinden i barettir. Kara mayını (T lağımı ) , ateşliyen bir funya ile patlı­ Derinlik ayarı, su giren deliğin çapını değiştirerek yan bir kısım baruuan ( trotii) ve bunları kaplıyan ince iç taraftaki si lindi rin dolması için gerekecek zamanı ayar­ madeni k ı l ıftan ibarettir. Ve 2 - 5 kg l ı k nr. lamak suretiyle yapılır. Bu ayar 1 90-490 kadem emniyet Kara mayınları, can lı lara karşı da kullanılmıştır. derinliklerine kadar tanzim edilebilir. Bunlar d ah ı küçük ( 1 00 300 gr) boydadır ve yine T la­ B. ların topla veya kıç taraftan düşürülmek suretiyle ğı mı ismini alır. Mayınların en zayıf ciheti, tanksavar silahlarla korun­ atılması, denizin o andaki durumu, su B . sının mekanizma­ mazlarsa, k arşı tarafın kolayca eline geçmesi , toplanmasıdır. sının işlemesine, ayarına tesir eder. İkinci Dünya Harbinde uçaklar vasıtasiyle de su B.­ Son tertip ( boşluk lu imlahaklı) tank mayın/arr da asri bir nevi B . dır. Delici bir kudrete ma lıktir. 5 kg ları, atılmıştır. Bunlar 60, 180 ve 2 5 0 kg ağırlığında idi. 1 5· 3 5 k adem derinlikteki denizaltılara karşı tesirli sonuçlar a ğırlığındakil e r 20 cm zırhı delcr. 30 kg lığı 1 5 0 cm betonarıneyi dcler. Tan kın veya betonarme koruganın için­ alınmıştır. Bunlar saniyeli tapalacia mücehhezdirler ve dekiletini. müthiş sademesiyle öldürür. B unların saati ileri derin lik ayarını, tavikli olan bu toplar tanzim eder. Bun­ de vardır. T lağımı boşluklu imialıaklı B. lar, İ kinci Dün­ lar su y üzüne çarptıktan sonra O 300 kadem ve 0 - 1 7 saniye ya Haı b i n i n en kudretli kara silihl a rındandır. Bu silih i le, arasında arzu edi len herhangi bir deıinlikte patlamak harb başlamadan önce hudut bölgelerinde mini leme - oı'ayin­ üzere ayarlanabilir. Uçaklar tarafından kara ve deniz ağır leme ta r la ları vücuda getirıleıek, düşmanın memleket içer­ ve adi B. ları da denizaltılara karşı kul lan ı l mıştır. Su B. ları patlayınca geminin dış ve hatta i ç ve lerine gi rmesine mini olunur. Harbin devamı mü d.detince a ıazinin dar geçitlerinde, müdafaa mevzi lerinin önler inde, ana teknesinde inhinalar vücuda geti rdiği de vakidir, · yanlarında ve hatta i ç lerinde bir plana u ygun olarak , gizli tam ve yakın isabetlerde gemi kim i len harabolur. Yakın i sabet dolayı siyle denizalu gemisinin deniz derinlikleri i�i­ surette tesis edilen miniler yapılır. Taarruzda ve müdafaa­ da, yanların korunmasında da bu mini, faydalı sonuç lar ne, kumluk sahaya yarı yarıya gömüldüğü ve k urtulma im­ kanı bulamadığı da, İkinci Dünya Harbinin vakıalanndaodır. verir ( bk. MAY I N ) . Uçak B. ları : Birinci Dünya Harbinde yayılmış bir Su B . ları : denizaltılar i ç i n kullanılan b i r silihtır. Su B . larının husule getirdikleri müthiş saderne denizaltı silahtır. Yere düşünce paralanır ve büyük tahribat ya par, gemilerinde ağı r yaralar açtığı gibi, hayati sistemlerinin ölüm ve yangına sebebolur. veya teçhi zatının yerlerinden oynamasına da sebebolur. Uçak B. sı, gövde, tapa, kuyruk ve aövde i çindeki Su B. sı, akust i k ile ateşleme düzenini havi su B. sı, infi lik maddesi veya kimyevi maddelerdtn meydana gelir. derin su B. sı ve ayarlı su B . sı gibi nevilere ayrılır. B. gövdesi, çelikten yapılır. Bu B. ların gövde cidar­ Denizalu din leme a leıleriyle, düşman denizalusını ları, k u llanılacak hedefe göre, ince veya kalın olarak imal 2 · 3 km den b u l mak mümkündür. Dinleme aletleriyle tesbit edilir. Kalın gövde cidarlı B. lar, ekseriyetle canlı hedef­ edilen denizalu gemilerine karşı, tek veya demet halinde ler için k ullanılır, gövdeler i�ten veya dıştan dilimiere ay­ rılmıştır. B unlarda infilik maddesi azdır. su B. sı atışİyle derhal hücuına geçi lir. Tahrip için yapılan B. ların gövde cidarları ince, inSu üstü gerni lerinin denizalu larla mücadele vasırası su B. sıdır. Su B. ları, bunl arı taşımaya elverişli cihazı bu­ filak maddesi çoktur. infilik maddesinin patlamasından lunan her tip gemiye yerleştirildiği i çin, en küçük k arakol meydana gelen hava basıncı ağır tahribat yapar. B. tapası, gövde içindeki infilik maddesini ateşiemek gemilerinde dahi bi rkaç tane bulunabi lir. Sürati az gemi­ ler infilik tesirinden emin bir mesafeye kadar uıak laşabil- için kullanılır. Dört çeşit tapa vardır : ·

·

·

1

BOMBA · I K I N C I D Ü N Y A H A R B I ND E K U L L A N I L A N

24

23

' 22

11

UÇAK B O M B A LA R I

"----· ---==----

VE

255 Uçak B . lan, pa­ halı olduğu içi n , he­ defe vardiğı zaman mut­ laka patlama sı sağJ.n­ malıdır. Onun için B. gövdelerine i k i ü ç tapa

birden yerleştiri lir. Bun­ lar, yerleşti r i l d i k l e r i yerlere göre, baş tapası, gövde tapası, kuyruk ta­ pası isimlerini alır. B. kuyruğu, pi­ yade tüfek leri veya top · lardak i yiv ve set vazi­ fesini görür. Bunlar iki şekildedir : biri n c i d e k uyruk dön v e ya beş kanaddan ibaret olmalı: üzere, düz olarak göv­ denin dip tarafına yer­ 1?.01• li· leştirilir ve etrafı na bir l , l OO i b 600 1b. 300 1 b, I OO i b SO ib. ' > I b 2 i b çember geçiri lir. Vazi­ ı ft. ( = kadem [İng. f oot] ) = 3 0 ,4 8 cm ; ı lb. (= libre [İng. pound ] ) = 4 5 3 ,59 gr fesi gövdeyi döndür1. Tavik/i tapa/ar : Yere veya hedefe nüfuz ettikten mektir. Diğer bir şekil ise kuyruk çembersiz ve uçları sonra pathyacak tarzda yapılmıştır. büyük olarak yapı l m ı ştır. Bu büyüklük hava direnciyle B. 2 . Hasıas tapalar : Yere veya hedefe değer değmez ya dönüş verir, bu sayede nüfuzu artırır. B. yı yolundan infilik maddesini tutuşturacak tertipte yapılmıştır. Canlı saptı rma z. hedeflere veya meydandaki uçaklara karşı k u l la nıl ır. infilik maddesi , genel olarak trotil ve mürekkebatıdır. B. ların nevileri : tahrip B. sı, lağım B. sı, yangın B. sı, sis B. sı, ki myevi maddeleri ihti­ va eden B. lu, Napalın B. sı, atom ve hidrojen B. larıdır. Tahrip B. sr : Can l ı ve cansız hedeflere karşı k ullanıl­ mak üzere, i ki tewipte imal edilir. Dirençli hedeflere karşı kullanı­ lan B. ların baş tarafları özel çelikten yapı lmak t a ve zırhlı bir­ Iıkiere ve b t tonarme hedeflere n üfuz ettikten sonra infilakı sağ­ lanmaktadır. Bun ların ağırlıkları 500 ki lodan başlar. Lağım B. sı : H e d e f e Uçak bombasının açtığı çukurun genişliği ve derinliği gırıp, nüfuz ettikten sonra pat­ 3. İhtiraklı tapalar : Mermiyi şarapnel gibi havada lar. Bunların gövde kenarlan ince, infilik maddesi çoktur. paılatacak tarzda yapılmıştır. Bu tapaları taşıyan B. lar, .Bunlar çok delici ağır bombalardır. Tavikli tapalıdır. Patla­ meydanlardaki uçaklara ve c a nlı hedeflere k arşı k ullan ı lı r . malarını mutlaka saj lamak i ç i n i k i ve y a üç tapa konmuştur. 4 . Müsadtmtli tapa/ar : Yere değdikten sonra infilik maddesini ateşliyen tapalardır. Bunlar az dirençli ve canlı hedeflere karşı k ullanılır. Tapalarm faltfmau : Dört parçadan ibaret olan ta pa üç şekilde SO, C ava'nın dojiu bölümünde aynı a d ·· idare bölümü (yü zölçümü 3 2 1 8 km2 , n üf usu 700 000 ) nün merkezi . Bir v ol k an ı k dağın t tt'ğinde kurul­ muş bulunan B. , sık nüfuslu bir pirinç bölgesi oı ıasındadır.

daki

DON DU ( Fr. Bondou ) , Batı Afrikada, Fransız S(· n egalı'nin iç bölümünde Faleme, Senegal ve Ga mbia ır­ makları arasında verimli bir tarım bölgesi ve yerli kırallık. Yüzölçümü 1 5 000 k m 2 , nüf usu 5 C O 0 0 0 kadardır. Merke­ zi B u le b ane ( Fr. Boulebane ) dir. B. da pirinç, pamuk }·e­ tiştirilir ; kauçuk pla ntaj laı ı vardır. 1858 den beri Fıansaya bağlıdır.

J

80:'\DY [ b o rı df ] , Fran sada Scine depa r ıman ı nd a bir nahiyc. Pa r i sten l l km mesafed e ve Ourcq k a n a l ı üzerinde­ dir. Nüfusu 1 5 2 8 0 dir. Doğ u 5 undan demi ı y o l u ge çer. K i myevi mamuller ç ı karı r . B. ya k ı n ı n d a bulunan orm a n eskiden bir haydut yatağı o l a r a k ıan ı n ııdı. i k i r. ci i rr paı a­ torluk devı i ndc bü y ü k bir kısmı ısı ıma e lveri ş l i bi r hale getiri lip ıs ksim edilmiş o l an ve Le Rai n c y l: öl g e s i ıı i de içi­ ne alan bu ormand a 2 4 Eyl u l 1 8 7 0 - 5 Ocak 1 87 1 tari hleri arasında Fransızlada Alma n lar ka n l ı m u h d ıeb t lu yapmış­ lardır.

BONDY [ bp rı di ] . Curl W . ( doğ . 1 894 ) , Alman psi­ kolog ve ıosyal pedagogu. H a m b u r.ıı ' ı a d oğ rn u ş ı u r . 1 9� 0 den beri Hamburg'ta profesördür. Gen ç l e ı e mahsus ceza kaııununun ı s l a h ı nda «cezalandırmak yeri ıı e düz.elmuine yardım etmek» fikrini savunur. Başlıca eser leri )unlardıı : Piidag ogiuhe Pı oblt me im fugerıdstra/• dlzuı (Gen ç l e r e v e ı i len c e z alar ı n u ygul a r. ma sııı da ped a go j ı k p r obl e mler ) [ 1 92 5 ] , Bin d urıg rloı e fuKerıd ( B ağı m s , z genç l i k ) [ 1 9 5 2 ] . DÖNE : bk BONA. BONE [bo,En ] , Henry ( 1 7 5 5 - 1 8 34 ) , i n g ı l i z m i n e ress a mı. Truro ( Cornwalı ) da doğmuş. L on d r a d a ölrr. ü�ıür. Plymouth'ta � ı rak l ı k eımiş v e s on r a d an Bı m ol p orsc l t n

274

BON E . Henry - BON FANTE, Guiliano

;

Y u m u n adan çıkan la rvalar ser­ 1 best y üzd ükl er i sı r a­ B> , «Türk berberi » gibi. leı Russes, /es Polonais el /es Turu ( Hali hazırda R uslar, Ressam, p o r tre i le de çok i l gilenmiş, dikkate değer eser l er Lehliler ve Türider a r as ı nda devam etmekte olan harbin haritası ) ( 1769, 9 y a pra k ] . vermiştir. Kuvvet l i deseni , fırça vuruşundaki emniyet, kav­ Bonne Projekaiyonu, ( düzet i l m i ş kon i k proj eksi­ ra y ıcı bir benzetiş, portrelerinin başlıca özellikleridir, bun­ yon veya gerçek olmıyan konik p rojeksiyon da denir. Bu lar ara�ında : V i cto r Hugo, Thiers, Puvis de Chavannes, anlamda olmak üzere Alm. Verbessene oder Kegelproj ek­ Pasteur, Alexandrc: Dumas fils, Renan, Sadi-Carnot, ]oseph siyon, Fr. P roj ec t i an con ique modifiee ou fausse ; ilk defa Berırand, Taine ve daha bi r çok çağdaşlarının 200 ü bulan XVI. yüzyı l d a Mercator tara f ı ndan kul lanılmış ise de, portreleri vardır . . Luxembourg m üzesindeki LEon Cogniet, XVI I I . yüzyılda Frans ı z k a rtografı Bonne tarafından uygu­ Job ve Ka r din a l Lavigerie de dikkate değer pomelerdir. lan dığı için bu adla an ı l ı r ) , ko:ıik pı o iek s iyonun değişti­ 1881 de, Güzel Sanatl a r Akademisine üye olmuş, 1888 de riimiş bir şekli. Gö r ünü ş te kon i k proj eksiyona benzerse de sanayii nefise mektebi resim kısmı profesörlüğüne, 1 90' bundan şu b a kımdan ayrılır : Kon i k proj eksiyanda doğru te de bu okulun müdürlüğüne getirilmiş, hayatının sonuna çizgi halinde uzanan meridiyenlere karşı lık, B. P. d a orta­ kadar bu vazifede kalmı,ur. Büyük bir kolleksiyoncu olan dakinden başkası eğridir. B. P. da paralel daireleri, hari­ B. , ö lünceye kadar çalışma gücünü k aybetm eden eserler ta n ın dışındaki bir merkez n oktası etrafında birleşik mer­ vermiştir. Bayanne' da k en di adınt taşıyan müze y i kurmuş, k ezli olan ve aralarındaki a ç ıkl ı k değişmemiş bulunan daire yayl a r ı şeklinde uzan ır. Bunlardan herbiri gerçek Louvre müzesine de, değerli eserler bağışlamıştı r. .

·

284

BO N N E .

Rigobert

-

BON NET, Georges ı!tieone

ı BONNE

PROJE K S i Y O N U

uzunluklarına uyar şekilde a l ınmıştır. Herbi rinin eşit par­ çalara ayrı l ması ve bölme yerlerinin birleşti rilmesi sureti ile meridiyenler elde edi lmiştir ki, bunlar koninin tepesinde birbirleriyle birleşen doğru çizgi ler ol mayıp kutup noktası sayılabi lecek bir yerde bi rleşen cğrileıdir. B. P. da paralel lerin açıklığı ve uzun luğu, yeryu­ v.ırlağı üzerindeki oranları i le alınmış bulunduğu için, bu proj eksi ran yüzey eşdeğerliği n i kortır. Hernekadar med­ d i yen - paralel ağı içindeki alanların biçimi kenarlarda ve o r tada birbi rine benzemczsc de, aynı şerit üzerinde bulu­ nanların yüzölçümleri biı birini tutar. B. P. da merkezden olan mesafeler oranı korunmamı�tır. Ancak. her paralel dai resi üzerinde olan uzak lık lar değişmez ve küçük alan­ larda açıların ve şek i l lerin bozu lma derecesi fazla olmaz ; yaln ız kenarl arda bozu lma artar. Bu özel lik lerinden ötürü, B. P. bir yarımküre üze­ rinde gen i ş yerler kaplıyan k ı taların (Asya gibi ) gösteril­ mesi nde işe yarar. Böyle bir hari tada kutup ve civarı gösteri leb i l d iği gibi, Ekvator'un öte tarafındaki bir kısım araziyi de göstermek mümkündür. B. P. , bu özell i kleriyle, küçük alanların topografya haritalarının çizi lmesinde de işe yarar. Mesela Fransanın ı : 80 000 ölçekli topografya hari­ taları buna göre çizi lmiştir. Türkiyenin bi r kısım topog­ rafya ve i sti kşaf haritaları nın paralel-nıeridiyen ağı da B. P. na göre hazı rlanmıştır. Bu haritalarda yüzey eşdeğcr­ liği sağ lanmış ve harita i ç ;ne giren arazi büyük olmadı­ ğından kcnarlara doğru şeki l bozu lması da az olmuştur. ( Bk . PROJ E KS İ Y O:-J L A R ) .

DONNET [ bond, Amedee ( ı 809 - ı858 ) , Fransız cerrahı. Amb�cieu'de doğmuş ve orada ölmüştür. Lyon'da yerleşen B. , buradaki HOtd-Dicu'nün baş cerrahı olmuş ( 1 8 H ) , 1839 da da Tıp okulu profesörlüğüne tiyin edil­ miştir. lnstitut muhabiri idi ( 1 8 5 5 ) . Çok kudretli bir tat­ bikatçı olan B. , mafsal cerrahisine yenilik g�tirmiştir. B. nin, bir organın hareketsiz kalmasını termin eden aleti, bazı kırıkların tedavisinde kullanılmaktadır. Donnet ka psülü ı Fransız cerrahı Am�dee Bonnet'ye iufeten, göz yuvarlağı kı lıfının arka kısmına veri len ad. DONNET [bond, Charlu ( 1 720 - 1 793 ) , İ sviçreli tabiat bilgini ve filozof. Biyoloj ide pauenojenez (b. bk ) i bulmuştur. Felsefede Condillac·a bağ lı bir duyuaıcu ( sen­ sualiste ) dur. Fakat ruhun ö lmezliğine inanır. B. ye göre, sinir sisteminin mekanizması, sadece bir vesile 1ebep ( cause occasionnelle) tir. B. nin Lavater, Tetens gibi X V I I I . yüzyıl düşünüderi üzerinde tesirleri görülmelı:tcdir. Volıai­ re'in düşmanlığını üstüne çekmiş olmakla da mcşhurdur. Başlıca eserleri şunlardır : Considerations sur /ts (orps or· ganisls ( Organiaşmış cisimler üzerine düşünceler ) [2 ci lt, Amsterdam, Paris ı 762 ] . Bu eserinde preformasyon ( b . bk. ) teorisini tutmaktadır. Conttmp/ation de l a Nature (Tabiatı temaşa) [2 ci lt, Amsterdam 1 764 - 1 7 6 � ] . herkesee kolayca anlaşı lır bir eserdir. Pa/inglnhie phi/osophique ou idln sur l'etat passl el /'ltal futur des etres ( Felsefi pa­ linjenezi yahut varlıkların geçmişte ve gelecekteki halleri üzerine düşünceler ) . Bu eserinde B. inanç ile aUr uzlaş­ tırmağa çalışmaktadır. Bütün eserleri şu ad altında çıkmış· tır : Oeuvres (Omp/etes d'histoire nalurel/e el de phi/osophie ( Tabiat tarihi ve felsefe üzerine lı:ülliyat ) [8 cilt, Bern , 1 77 9 - ı 7 8 3 ; ı8 cilt, ı 779 - 1 788] . •

DONNET [ bon , ] , Georgea ttie•ne (doğ. 1 8 89 ) . Fransız devlet P.damı v e iktisatçısı. Bassi lac ( Dordogne ) ta doğmuştur. Hukuk "'c felsefe tahsil etmiş ; 1 9 1 2 de Şurai Devlet müşavirliği staj ına kabul olunmuş ; 1 9 1 4 - 1 9 ı 8 harbinde Croix d e guerre ( Har b haçı ) v e ı egion d'hoo­ neur nişanlarını kazanmış ; ordu ıcıhis işleri bürosu mü­ dürlüğü etmiş ; Milleder Cemiyerini kurmalcia görevlen­ dirilen ilk k o misyonun stkreteri olmuştur. Madıidde top­ lanan Posta Birliği Konferansında Fransıı delegasyonunun başkanı sıfatiyle altın frangı millttlcrarası para olarak kabul ettirmiştir. ı 924 te ilk defa radikal sosyalist mebus ( Dordognc) scçi l�n B. , 1925- 1 940 yıl larında bi rçok vekil­ Iikierde bu ' un muş ( Bütçe, Emekli ma aş ları, Ticaret, P. T. T. , Nafıa. Maliye, Hariciye, Adalet) ve mi l letlerarası DONNEMA YSON l Y A ( Bonnemaisonia) , vrangeliyase konferanslarda ( lau sanne, Sıresa, Londra) memlekeıirıi (Wrangeliaccae) familyasın dan, Atlas okyanusunun Avrupa tem�il etmiştir. 1 93 7 de Fransanın Washington büyük d­ kıyılarında yaşıyan bir k ızıl suyosunu ( Rhodophyceu) cinsi. çisi o l muştur. Mıhver devletleriyle uyuşma taraftarı olan DO N NER veya DON ER [bqnlr ] , Ed m und ( 1 500 ?· B . . Harici ye Vek i l i sıfatiyle Daladier ile birlikte Münih 1 5 69 ) . İngi liz yüksek Kaı o l i k rahibi. 1 5 3 3 te Anne Boleyn anlaşma�ını i m zalamıştır ( 1938 ) . Türkiye ile Hatay mese­ ile evlenmesi dolayısiyle aforoz edilmiş olan V II I . Henry'- !esini h1lletmişti r. 1 94 1 de Vichy hükümeti tarafından nin bu hare ketini savunmak için R omaya gönderilmiştir. Conse i l National ( Mi l l i Konsev ) üyeliğine riyin olun­ I 539 da lond ra p i � koposu ol muştur. IV. Edward 'ın çocuk muştur. Fran sanın A l man işeal inden kurıuluşundan sonra olmasından dolayı kıral l ı k otoritesin i n şüpheli bir duruma B. adli tak i bata miruz kalarak Fran sayı ıeı ketmiş ( 1 944 ) . düştüğü iddiasında ı srar euiği i ç i n 1 549· 1 � 5 3 yıl larını ha- Ekim ı 9 5 1 de Dordogne ili genel �urası üyrliğine seçilin­ piste geçi rmişıir. Mar}' tahta ç ı k ı n ca, tekrar piskopos ol- ceye kadar İsviçrede yaşamıştır. Başl ıca eser leri şun lardır : muştur ( 1 5 5 3 ) . M uy ıarafından Protestanlara karşı yapı· La phi/osophie du drvit chez Savigny ( S . nin hukuk lan takibatta kıraliçenin ba ş lıca a leti olmuştur. Elizabeth felsrfesi ) . L'ame du soldal ( Askerin ruhu ) (ı 9 1 7 ) . tahta çıkınca kırali yet otoritesine yemini red d ermiş ve az- I Le11res a un bourgeois d e 1 914 c ı9ı4 r e yaşıyan bir bur­ ıedi lmistir ( 1 5 �9) . Hapishanede ö l m üşıü r . ! jua'ya mektuplar), Lt guide d eı rhamps J e b4111• ,

i

BÖN N ET, Geoı•ı=es Et�enne

iJ/1 tÜ 1 91 4 - 1 Jl 8 ( 1 914 - 1 9 1 8 muharebe meydanları rehberi ) [Gabriel Hanoıaux ile birli k te] , Leı Finan�eı de la Fran c e ( Fransanın maliyesi ) [ 1920, Roger Auboio ile birlikıe] , Comment a 11 oir un /ran� ıtab/e ( İsııkrarlı bir f rank nasıl elde edilir) l 1 92 :5 ] . De Wa s hington au Quai d'Orıay ( W. dan Orsay rıhıımına, yani W. büvük elçi li­ ğ i n den hariciye vekil liğine) . güırüğü politikayı savunan bu eser 1 946 da Cenevrede çıkmıştır. Son eserleri Dl/enıe de la paix ( Barışın korunması ) [2. has. 1 9 48 ] . La Pin d'une Europe ( Bir Avrupanın sonu) [ t 949) .

DONNET [bon!' l , Joeeph Elie Georges Marie ( 1 884 - 1 9 t4 ) , Fransız organisıi. Bordeaux 'd a doğmuş, Sainte - Luce - sur - Mer (Quebec ) de ölmüştür. Paris kon ser­ varuarında Gu i lmant ' ın talebesi olarak yetişmiş ve 1 906 da mükafat k a z anmı ş tır . ı 906 da Paristeki St. E ustach e kilise­ sine organisı olmuştur. Resitalcı olarak uzun seyahatler y a pmı ş tı r . 1 9 1 0 dan itibaren İngiltereyi, 1 9 1 6 dan itibaren de Birleşik Amerı kayı gezmiş ve bilhassa Bach ve Cesar Franck'ın eserlerini ustaca çalmakla şöhret kazan m ıştır. Rochester üniversitesinde org profesörlü,Aü etmiştir. Org parçaları bestelemiş (3 cilı ) : Histarical Organ Redta/ı ( Tarihi org resita l larr , :5 ci lt) ve Frescoboldi'nin Fiori muıicail ( Musiki çiçekleri ) a d l ı eserleri yayın lamıştır. ·

DONNET [ bon,], Pi e rre Oıısian ( 18 1 9 - 1 892 ) , Fransız maıematı kçisi. Monıpellier'de doğmuş, Pariste öl­ müştür.- 1 838 de Eco l e Polytecbnique ( Paris Teknik Üni · versitesi ) e öğrenci olarak girmiş , sonra bu müessesede matematik müzakerecisi ( repetiteur) olmuştur. 1 8 62 de İlimler Akademisinde Jean Baptisıe Bioı'nun yerine üye seçi lmiştir. 1 8 7 3 - 1 878 yıllar ı n d a Ecole Polytechnique're directeu r des ecudes (ders nazırı) lük edw B. , 1 S 7S de Pa r is Fen Fakültesinde, Leverrieı'nin yerin e as tı on o m i ma­ ıematiği p rofesörü olmuş, 1S83 te de Bureau des L angitu­ des ( Boylamlar Bürosu ) üyeli ği ne seçilmi şr i r . Çoğu «Journal de Maıhemaıiques» ( M a tema t i k der­ g i si ) ce yayım l an a n cebir, mekanik, fizik, ast ı o n om i , bil­ hassa geometri ve yüzeyler teoıisıne dair biiçok yazıları v ardır. Bunların en öne m l i si şudur : Mlmoire ıur /'emp/oi d'un nou11eau ıyıteme de wordannlls danı i"etude dn proprietlı deı ıur/aces ( Eğri y ü z eyler i n ö ze l l i k lt ri n i n in­ celenm�sinde. yen i bi r koordinat sisteminin k u l la n ı lm ası hak�ında muhtıra ) ( 1 S60] . Şu ya z ı l a r ı da a yr ı c a anılmağa değer : 5ur /es integra/eı de/inieı ( Sınırlı entegraller hak­ kında ) ( 1 S4 1 ] . Sur la con1Jetg8n&e deı series ( Serilerin yakınsaması hak k ında) ( t 843 ], Me m oire sur la theorie deı corps 1/astiques ( E li s tik i cisimler teori si hakkında muh­ ura) ( 184:5 ]. DONNET PIECE [ b vn et p i ı ; İng. bonnet = ş a p k a, başlık, piece = par ç a ] . İskoçya altın akçesi ( 1 5 39- ı :540 ) , a&ırlı!ı SS,� grain ( = 5,7348 gr) olup üzeri o i de V. Ja m es'in şapkalı ( bonnet) resmi vaıdır . DONNETAIN [ bon11 e ] , Paul ( 1S:5S - 1 899), Fran­ sız e d ebiyatçısı. Nlmes'de d �ğmuş, Không ( Hindiçioi) de ö lmüştür. Deniz piyad esinde hizmet etmiş, sonra «Figaro» nun muhabôri olarak 1884 te Tonkin'e gitmiştir. 1 892- 1 893 ıe Sudan ' a bir seyahat yapmış, 1 894 1S9:5 te Fıansız Su­ dao'ı Yerli İşleri Müdürü, 1 S97 de Laos Hükümeti Ko miseri o l mu�tur. B. hikaye ve ıomanlar yazmı�tır, şu eserleri anılabilir : Charlot ı'amuıe ( Ch. eğleniyor ) [ l8 S 3 ] , [ 1S84 ] , Au­ U n e /e m me a bord ( Güvertede bir kadın ) tour de la Caurn� ( Kı�la etrafında) [ 1 88 :5 } , En mlr ·

-

BON N IER , Gaston

2 85

( Denizde) ( 1 887 ] , Amo urs n omades ( Seyyar aşk lar ) ( 1 888 } , Paııagere ( Denizde seyahat eden k ad ın) [ 1 8 9 2 ) . Seyahat notları ve b i r k aç riyatro est ri de vardır.

BONNETEAU [bonit9 ] ( Fr. bormeteur = a l da tm a k maksadiyle sureta nezaketle şapkasını ç ıkaran ) . üç iskam­ b i l k iğıdiyle oynanan bir oyun. Kazanmak için, «ponte» ( bankaya karşı oynıyan ) , k e n d i s in e gösterilen üç kiğıt arasıoda ö n ce de n seçilmiş olanı bulmalıdır. Oyuncular ı

çekmek için, «bonneteur» iskambi lleri karışıırııken seçilmiş olanı mahsus b el i rti r, fakat bu k ağıt gtnel o l a ra k ıahmin olunan ye rd e bulunmaz. Bizde oynanan « B ul karıi yı, a l pa rayı» oyun una benzer.

DONNEV AL, Clau d e - Altxandre, HUMBAR ACI AHMET PAŞ A .

Conıe

de : bk.

DONI'i EVILLE [ bonlvfl ] , N icol a s de ( 1 760 182S ) , Fransız yaza r ı . Fransa i ht i lali koptuğu sırada Parisin idari böl ümleri olan disırict'lerin birine ba � kan tayin o l un m uştu r ( 1 7 89 ) . Garde nari an a l e ( Mi l l i muhafızi ar) in kurulmasını ilk teklif edenin B. olduğu s ö y l e n rr. Terreur ( deh şet ) devrinde ha p s e d i l miş v e İ m p araıor l u k zamanında takibara maruz kalmıştı r . Bi rçok eserleri arasın da şunlar anılabilir : Hiıtoire de I'Europe m od e r ne ( Modern Avrupanın tari h i ) ( 1 789 1792] . PoeJ ies ( Ş i i rl e r ) [ 1 793].

DONNEY [ byni] , Thomas George ( 1 S H - 1 92 3 ) , İng i liz j eologu. Rugeley'de d oğ m u s, öğrenimini Upping­ ham'da ve C a mb ri d g e ' in St. }ohn 's College'inde yapmıştır. 1 877 de Londra Univeuity Col lege'inde j e o l oj i profesörü olmuştur. Jeoloj i Cemiyetinin başkanlığında ( 18 8 4 1886) ve British Associaıion ( İng. Birliği ) ın sekreterliğinde ( 1 88 1 1 8S :5 ) bulun muştur. E ser le r in i n başlıca l a r ı ş u n l u ı d ır : The Alpine Regionı (Alp bölgeler i ) ( 1 868 ] , The Sto'y of ou' Planet ( Seyy arfmizin t a rih i ) ( 1 89 3 ] , V ol ca noeı ( Y anardağlar) ( 1 8 9S] . The Preıent Relationı of Science and Re /ig io n ( Bilim ve d i n i n şimdıki m ü na se b e ı l e r i ) [ 1 9 1 3 ] , M e m orieı of a l.. o ng Life I Uıun bir hava tın haııraları ) ( 1 9 2 2 ) .

DON :oo- IER [ b o ny? ] , Gaelon ( 1 8 5 3 - 1 9 ! 2 ) , Fran · sız botan i k ç i s i . Pariste d oğmuş ve ö l mü�cür. 1 887 de Paris üniversitesi boıanik pr ofesörü olmuş, 1889 da Sorhan­ ne'daki Laboraıoiıe de Re ch e rch es Boıarıiques ( Botan i k a raştı r m a l ar laboratuarı) i l e Fonıaineb l e a u ' d a k ı La b oraıo i ıe de Physiologie Vegerale ( Bi t k i fi zyoloj isi J a bo ı a ı u a r ı ) i kurmuş v e bunun müdürü o l muştu r. A y n ı y ı l d a hali Fran­ sanın en öne m li i l i m derg i l erin den o l a n «Re v ue generale de boıanique» ( Genel bo t an i k dergisi ) i kurmuştur . 1 897 d e İlimler Akademisi ve Z i raat A ka d em i s i üyeliği ve Soci e ı e Boıan ique de F ı anc e ( Fransa Botani k derneğ ı ) başkanlığına s e ç ilm i ş t i r Bi tki f i z yoloj i �i v e a n atom i s i a la­ nın d a , liken ierin sentezini ( yani b u n l a r ı n bir ma n ta r ile ı• osun d an birleşmiş olduğunu) deneme yolu i l a ispat ec­ m i ş ; ay r ıc a bitkilerin nektar salgısı veren organ l arı ; tohu m­ ların ve toprakaltı organlaıın gizli hayatı ; bi tki l eı l e dış ilem arasında ga>. alış v e r i ş i , müıek imi l bi tki lerin daha çok Alp v e K u tu p bölgeleri nde yaşıyan birkilerin çevrenin erkisi alıında değişmeleri gibi alan larda da ç alışmışıı r . Tabiaı b i l g i l eri öğretiminin bütün oku i l a ı d a geli�mesi i çin ga y ret etmiştir. Başlıca eserleri ş u n lar d ı r : Courı de bota­ niqul ( Boıanik dersleri ) [ l e c l e rc du S a b l on ile bi r l i k te ; 1901 - 1 90S ] , Flore du nord de la France et de la 'Bel­ gique ( Kuzey Fransa ve Belçikanın b i c e y i ) ( 1 8 8 7 ] , N ou ­ tJelle Flore p u ur la determination /acile deı plantes

286

BONO

BONN IER, Gasto ıı

( Btikilerin kolayca tanın masına yarıyan yeni b i rey ) [ 1 8 8 7 ; G. de Layens ile bera ber ] , Flore compl�le illuslree ( Re­ simli tam birey ) . ürkide familyasından bir g en usa, B. nın adı i l e i lg i li o l a rak B o n n i e ra deni lmiştir.

BONNlER [ bonif' 1 PARAKUSİSİ, Fran s ız doktoru Pierre Bonnier ( 1 8 6 1 1 9 1 8 ) tarafınd a n tesbit edilen, ku­ lakta kemik yolu i l e i letim muayenesinde bir belirti Vü­ cut kemiklerinden herhangi biri üzerine konulan bir diya­ pazonun , ilerici cihaz sağı rlı klarında, hasta kulakta duyul m a sıdır •

.

­

.

BONNIVET [boniv� ] . Guillaume de ( 1488- 1 5 2 � ) , Fransız amirali , I . Françoi s"nın nedimi Ginon'un muha­ sarası ( 1 507) ve Gui n etage muharebesi ( 1 5 1 3 ) ne katıl­ mıştır . 1 5 2 3 te İ talya ordusu komutanlığına tayin olun­ muş . bu vazifedeyken yanlış tavsiyeleriyle Pavia bozgununa sebebolmuştur. Sorumlul uktan kuıtulmak için bu muha­ rebede ölmeyi tercih e tmi ş ti r. .

BONNY [bpni} , Sud a n G u ine a dillerinin Aşağı Ni­ ger grupunu tek ba,ına teşkil eden Co ( Dzo) dilinin adla­ rından biri. Bk. CO. -

BONO ( İ ral. Buono. İ sp. Bono ) : ı. Hu k u k terimi olarak, emre muharrer sene/ ( Fr. biller ıl. o rdre ; Alın. Ei­ genw echsel , Solowechsel, trockner Wechsel ; İ ng. promis­ sory note) . 2. Fr bon k a rşılığı olarak, bizde borç senedi veya kıymetli evraklan sayı lan ıahvi/ . B. , h alk dilinde ve ticaretıc ticari sen •t ( Effets de commerce) lerden biri olan emr� muharr" sene/ ( E. M. S . ) demektir. .

Umumi tarif ı ı . Hukuki minada bono veya emre muharrer senet, bir şahsın baş k a bir şahsa veya onun emir ve havalesine, bel l i edilen bir v ad e de bir parayı ödeme, taahhüdünü g ö ste ren ve kanunen özel şeki l ve h ükümlere uyan ti ca r i se n et ( poliçe, emre muhaner senet ve çek ) . 2. Em re muharrer seneller deyimi ( Fr. t irres ıl. ordre, papi­ er a ord r e ; ing. insırumenı [bill, noıe] payable to order ; Alm. Orderpapiere) , Ticaret Kanunumuzun 804. 870 ve 99 1 . maddelerinde sözü geçen kıymetli evrak ve senetlerden, konişmento, naldiye senetleri, sigorta poliçeleri, makbuz senedi ve varantlar i le, içinde «emre» veya « emir ve hava­ lesine» k el i meleri yazı lı ve ciro suretiyla temliki kabil ve caiz olan poliçe, emre muharrer senet ve çekleri gösterir. 3. Emıe muharrer senet, iki tüccar arasında, kanunu n tica­ ri m ahi y ette kabul ettiği hukuki muamelelerde tanzim edi ­ lebi lir ; 865 sayı lı Ticaret Kanunu hükümlerine tibi bir ticari senettir ve bundan doğacak anlaşmazlıklara, ticaret mahkemelerinde bakıl ı r. Ticari mahiyeti olm•yan hukuki taahhütlere dair ve t üccar vasfında bulunınıyan iki şahıs arasında, mesela sırf borç hakkında, düzen lenen bir senet, borç senedi ( i di senet} adını alır ve B o rçl a r Kanunu hükümlerine uyar ; bundan doğacak anla ş mazlıklar hukuk divası konusu olur. Adi senet i le emre muharrer senet arasındaki mahiyet farkına misil ; 35/17 sayılı Yargıtay Tevhidi içtihad kararında : ( yayımı 3 Temmuz 1 94 1 gün v e 4850 sayılı Resmi Gazete) «nakit gibi e l den ele tedavül etmek üzere ihdas olunan emre muharrer senet lerin, Tica­ ret Kanununun 604. maddesi mucibince diğer şartlar arasında kayıtsız ve şartsı z bir mebliğı muayyeni ifası vi·

Nr.

(M ü

em r e m u h a r re r se n c ı __________________ s

t e f

d

n

s m

i)

4

-

-- --

:::

.·:

·

--

-

ı

ı-< .

R a k a m l a-

-

mu k abilinde

3

.. 1

-- --

1

Yu k arı d a ya z ı lı

Türk lirası

·············· ····--·········--···

- -�-

1 95

·

------------------ ---

tarih i nde 1 -- - - -----

yazı i l e

- - -

yazı i l e

- - - - -- - - - - - - - - ------------------ - - --- - - - - - ----- - - -- - - -

t ediye e deceğim

----

k u r uş

::: : c

bedel i

Ödeme ve muhakeme y e ri

7

-�

---

veya emrühavalesine . .. . .. . ..

Bay

2

-

::::

_____

5

Vade

Türk Lirau

Senedin tanzim yeri ve tarihi

İş bu

3

2

6

Pul v e borçlu şahsın imz ası

1

iiôiii ii ii iii ii iii ii iii ii iii ii iii -iii - iiii� iii _l

( ra k am l a r metindeki i lgili

iiii iiiiii iii iii

Emre Muha rrer Senet örneği

ı

p aragra fi arı

gösterir)

BON O dini de mutazammın olması meşrut bulunmuş ve müteakıp 60 5 . maddede, maddei sabıkada mezkur mevaddan iri olan bir sened in, müstesna ahval haricinde, emre muharrer se­ net kıymetini haiz olmıyacağı zikir ve tasrih kılınmış oldu­ ğundan, Zirai Kredi Kooperatiflerine verilen senet de, bağ işlerinde kullanı lmak üzere isıikrazda bulunan borçlu, mah­ sulünü alacaklı kooperatifin müsaadesi alınmaksızın saııığr surette yüzde on tazminat iıasınr taahhüd etmiş olmasına ve binaenaleyh ticaret senetleri ihdasından maksur olan tedavül keyfiyeıine mini ve engel olan bu kabil taahhütleri havi senetlere, ticari mahiyeı ve vasfını verrneğe yukarıda geçen maddelerin saralıatı müsait bulunmamasına binaen, ticari veya idi olduğunda ihıilif olan işbu senedin E. M. Senedaı cümlesinden olmayıp idi senet mahiyetinde oldu­ ğuna ekseriyetle karar verildi» deni lmektedir. Mahiyeti : E. M. S. in mevzuat yönünden vasıf, şekil ve uyduğu genel hükümler bakımından özellikleri şunlar­ dır : Vasıf bakımından bir borç senedidir, kıymetli evrak­ tan sayılır, ispat vasııasıdır, ticari bir senettir. Borç ıenet­ lt ri, mahiyeti bakımından faydalandırıcı bir muamele ( ac­ te d'aıtribution) meydana getirir. Bu muamele i l e bir şahıs, ötekine karşı çeşidi tayin edilmiş, bir borç yüklenmiştir ; ödeme i le, yani borcun ifasiyle, taraflar arasındaki ilgi sona erer. Bu minada ifa, Borçlar Kanununun 84, 87, 89, 1 66, 170 ve Ticaret Kanununun 790. maddelerinde tediye kelimesi ile ifade edilmiştir ( İfa tabiri için Kanunu M e­ deninin 614, 732, 74 5 , 797, 864, 870, 874, 8 7 5 , Borçlar Kanununun 1 4 , 89, 1 1 3 , 3 1 1 , 4 1 6, 427, 457, 462, 4 7 2 , 4 79 ve İcra İflas Kanununun 1 1 9 , 2 1 0 ve Ticaret Kanunu­ nun 870. maddelerine bk. ) . Krymetli evrak : bir alacağı veya başka b i r hakkı i çerisine alan bir senettir ki, alacak veya hak ancak bunda yazılı olan şekilde isıimal veya cemlik olunabilir. Bu su­ retle emre muharrer senet, ekonomik hayatta kıymet li bir evrak olarak, mali mahiyette sübjektif hakkı gösteren bir senet hükmündedir. Hususi hukukta senet bir fikir beya­ nrnrn işaretidir. Senetle maksat belirtilmiş olmalıdır. Bugün k ağıt üzerine geçirilmiş beyanlara senet deniliyor. Fakat bir senedin, doğumu için kullanılan vasıralar önemli deği l­ dir ; yazı bir taş üztrine kazılırsa bu taş parçası da bir senet mahiyeti kazanmış olur. Nitekim, eski zamanlarda kağıt yerine bal mumu kalıpları, ıahca parçaları kullanılırdı. Bunun gibi, herhangi bir belgenin senet sayı labilmesi için fikrin bu cisim üzerine bugün kullanılan haıflerle yazı lmış olması da şart değildir. 1 3 5 3 sayılı Türk Harfleri Kanunu gereğince, muameliııa Türk harflerinin kullanılması mec­ buri olduğu halde .Arap harfler iyle yazılı bir belge de bir senet olarak kabul edi lir. Nihayer, senetre kullanılan dil de belgenin senet olmak malıiyecini dejişıirmez ; bir senetre bulunması gereken esasları ihtiva eden İngilizce, Latince veya herhangi bir dille yazılı belge, bir seneıtir. Kanunun senet sıhhacini, yazı lış tarzına bağlı tuttuğu haller müstes­ na, senet metninde fiki r beyanı için kullanılan yazı tarzı­ nın da önemi yoktur. Modern hususi hukuk k sidelerine göre, hukuki ıaah­ hütlerin inikadı i çin yazılı şekil lüzumlu deği lse de, pra­ tik hayatta buna büyük bir önem verilir ; E. M. S. ler pratik hayatın önem verdiği bu yazılı şekle bir örnek teş­ kil eder. Şekil, hukuki muamele için bir sıhhat şartı teşkil etmezse de mecburi bir i spat vasırası o lduğu zaman çok önemli rol oynar. 1086 sayı lı Hukuk Usul-ü Muhakemeleri Kanununun 288., 289. ve 290. maddeleri gereğince, bir hakkı ihdas,

2 87

nakil ve ıahvil, tecdiı, ikrar, itfa v e i skaı maksadiyle ya­ pılan bütün ıasarruflar, vaki olduğu zamandaki miktar vey� kıymeti beş bin kuruşu geçıiği takdirde, senetle ispat olunmalıdır. Seneıle ispatı gereken tasarrufların miktar veya kıymeti, i stifa ve ibra gibi herhangi bir sebeple, muayyen had d i n a l tı n a d üşse b i le, yine sen e t s i z ispat olu­ namaz. Senede bağlı olan her çeşit iddialara karşı i leri sürülen iddialar ve senedin tanıiminden evvel veya sonra bunun hüküm ve kuvvetini tenkis edebi lecek tasarruflar ve beyanlar, beş bin kuruştan az bir meblAğa ıaalluk etse bile şahide ispeı olunamaz. E . M. S. in mutlak olan tilari vaı/ı, Ticaret Kanu­ nunun 2 l . maddesinin 3 . fıkrasında açık olarak beli rıilmi�­ tir. Bu madde gereğince potiçe veya emre ve hamile mu­ harrer senetlerle çekler, mutlak olarak, yani ikidin niyet ve sıfatı ne olursa olsun ıicaridir. B u iıibarla kanun vazıı, hangi senet tiplerine emre kaydının konacağını bildirmiş olduğundan, bunlar dışında heıhangi bir seneıte emre kay­ dının bulunması o senedi «E. M. S.» grupuna sokmaz. Ticaret Kanununun «Senedaı- ı Ticariye» deyimi altın­ da müıtert k bir siıl t m le tanzim ettiği ve önemli gö rdüğü üç kıymetli evrak poliçe, çek ve emre muharrer seneııir. .Ancak, bu kanunda, E. M. S. de dahil potiçe ve çek, tarif edilmemiştir. Kanunun 527, 6 04 ve 608. maddeleri karşı­ laştırı lırsa, üç kıymetli evrak tipinde kaidelerin ve şekil unsurlarının ortak olduğu ; kıymetli evrakın po li çe, E. M. S. veya çek mıhiyeıini kazanabil mesi için aşağıdaki yedi şekil şartının gerekli bulunduğu göıülür. Senetre : ı. Senet, hangi dille yazılmışsa metninde, E . M. S. , ( poliçe, çek) olarak tanzim edildiğini o dille gösteren kelime, 2. Borcun mahiyeci ve mıktarı, 3 . Vade ( ifanın zamanı ) ; 4 . Borcun ödeneceği yer, S . Senet kime veya kimin emrine rediye olunacak ise onun ( müstefidin ) ismi, 6. Senedin tanzim (ihdas) olduğu cari h ve yer, 7. Senedi ıedavüle koyan (yani borcu üstüne alan ) kimsenin ismi ve imzası bulun malıdır. Buna çek ve poliçelerde, sekizinci bir şart olarak «senette yazılı borcu rediye edecek kimsenin ismi » nin de eklenmesi gereki r. Yukarıdaki şartları taşıya n ticari malıi­ yeneki bir emre muharrer senet, şu şekilde tanzim edi lme­ lidir (şekil 1 ) . Şekil ıartlarının açrklan ması : ı . Senet yabancı dille yazı lmış i se metinde, E. M. S. ( çek, poliçe) karşılığı ola­ rak kullanı lan kelimenin senede yazılması şarttır. Bu keli­ melerin aynen kullan ı lması lizımdır. Mesela, E. M. S. ye­ rine bono, ( poliçe yerine kambiyo ve çek yerine hava/e) kelimelerinin kul lanı lması , şekil şartı bakımından kafi ve makbul değildir. Bununla beraber, asıl kullanılması gere­ ken kelimeler yerine, misaldeki kelimeler kullanılacak olur­ sa, böyle bir senet h ükümsüz olmamakla beraber, ticari se­ net malıiyerini kaybeder. Ticari senet ·mahiyetini muhafaza etmenin iki önemli neticesi vardır : Birincisi, icra usulleri­ ne, diğer idi senetlerden fark l ı ve üstün bir ıakibat ve ta­ lep hakkı vermesidir. 2004 sayılı İcra İflas . Kanununun 1 67. maddesi, alacağı, emre muharrer senede ( poliçe veya çeke) müsıenit olan şahsa, borçlunun sıfaıına bakılmaksı­ zın, alacak rehinle temin edi lmiş olsa bile, borç, videsin­ de ödenınediği takdirde, haciz veya iflas hükmü ile icra ıa­ kibaıında bulunabilme k imkanını vermektedir . Bu imkinia­ ticari n sağlamak için ayrıca ilima haceı yoktur. İkincisi, senetleri ellerinde bulunduran şahıslara, bunların mahiyetle­ rini, şekli şartları ıeıkik ederek derhal ve kolaylıkla anla­ mak imkanını verir. Çünkü bu çeşit senetlerde sorumluluk daha şiddetlidir.

28 8

BON O

2. BorfU11 mahiyet v e miktarı : T i c a ret Kanununun 604. maddesi gereğince, emre muharrer bir senette bila kay ­

dü1arl bir m eb lağ m muayye11 i/aSI vadi bulu11malıdır. Poli­ çe ve c;ekıe b u ifa, ıevki l i i h t i va eden bir havaledir . � a l­ . buki E. M. S. tamameTI bir horç ikrarmr rht va ede brlr r ve bunun da b i lakaydüşarı olması l a zımdır. Sen ede mukabil bir i vaz şartı konur ve seneııe yazı lı olan hakkın ödenmesi , şarıın tahakk ukuna bağlı bu l und u rulac a k o l ursa, senedin ticari mahiyeti onadan kalkar. Ticati sener lerde boıç vadi, sebebe bağlı «causal>> mahi yette ve çok zaman «causa ere­ dendi» (inanma sebebi ) ye müstenit olabilir ; ancak, Tica · ret Kanunu senetıe, borcu doğuran sebeb i n mutlaka zikte­ dileceğini, şaıt kıldığı diğer şek li unsurlar arasına alma­ mışıır. Borç ikrarını sebepten ayı rmış, borç ik borcu do­ ğuran sebep aıasında mü ıı a s ebet kurmamıştır. Bu bakımdan , borcun se bebi ne o lursa olsun, borç vadi kendiliğinden lü­ zum ifade eder ve netice olarak da b orcun sebebi ile bağlı kalmaz. Eğer borçlu, il ietin vaılığını inkar ediyorsa, yaptı­ ğı vad i n hükümsüzlüğünü, haksız mal i ktisabı esasın a da­ yanarak iddia edebilir. Borçlar Kanununun ı 7. maddesin· deki, veeibenin seb ebini beyan etmemiş o l sa bile bir borcun taııınm lsı muıeb e rdir kaidesi, ticari senetler ic;in de caridir. Meblağ da muayyen olacaktır. Ancak misli, bir malın ik ran ( v eya havalesi ) ıicaı i senetierin doğumu neticesi­ ni ver mez . Senet metninden herkes, muay y en olan bu meb­ liğın miktarım açık bir şekilde anlıyabilmelidir. Bunun için metinde, sened i n bedeli hem yazı ve hem de raka m ile gösıeri lmel ı d ir. İki miktar a rasında ayrıl ı k oluHa, yazı i le gö;terilen miktaı a uyulur. Bununla beraber, senedin be­ deli yalnız yazı v eya yaloız rakam i le birç ok defalar yazıl­ mış olur da b u nlar arasında miktaıca uygun luk bulunmaz­ sa en az olan miktar alınır . S ened in , tediye edi lecek ınemlekette rayici olmıyan bir akçe ile tediyesi şarı kı l ınmış ise, senedin vadesinde senette yazılı olan yabancı akçenin o mem l e kette k i değeri­ ne göıe, bedeli öden ir. S enet içinde muayyt n m e b l ağd a n ayrı olarak fai z şar­ tı da varsa, ka ide o l a rak bu ş arı h ükü msüzdü r . F. kat, gö­ rü ldüğünde vey a g ö ı ü ld ü ğü zamand�n muayyen bir müd­ det s :ı n r a tediyesi şart o lan bir poliçey e, keşideci taraf ın­ dan fai z ş ı ı ıı konabi l i r. Bu takdi rde , başka ıaıih gö • teril­ memiş i se faiz, pol i çenin tan z i m tarih i nden itibaren yuı ur. Aynı hüküm, E. M . S. için de caridir. fakat çok t.ıtbik edı lmez. 3 . Vade ( İ/anm za m a 11 r ) : E. M S . te ( ve poliçede ) i fan ın zamanı dört çe ş i t li taı zda tayin o lunabilir : ı . Mu­ ayyen bir gün tesbit edilmiştir : sen etre vade tayin edilmiş­ tir, fakat bu ıa ı i h i , mesela Şeker veya Kurban Bayramı olarak tesbit etmek caiz d �ğild i r. 2. Senedin ta nz i m tari­ hinden belli bir müddet ıonrau için tayin edilen bir tarih tesbit edilmiştir : E. M. S. ( veya po li çe) meseli, 1 5 · şubat tarihinde tanzim edilmiş ve sene t re vade, tan zim tarihinden 30 gün son r a gösteri lmiş i se, vade günü ı 5 Marı değil, 1 7 Marııı r . 3. Se n edin vadeı i görüldüğünde olabilir : E. M. S. te ( veya poliçede) vade tayin edi lmemiş ise, ibrazında re­ di ve o l un ınale üzere lı: eşide edi lmiş sa y ı l ı r . 4. V ade, görül­ düğünden belli bir mü idet ı o n ra olarak da tesbit edilebi­ lir : Bu takdirde müddet k abul tarihinden veya ademi ka­ bul halind e, protesto tarihinden başlar. T i c aret Kanununun 6 ı7. maddesine göre, emre muharrer bir sen edi imza eden k imse, bir poliçeyi kabul ed�n kimse g i bi sorumludu r. Gö­ rüldüğünd en bir müdder sonra ıediyesi gereken emre mu­ harrer senet, «vıiıı-ı imza» taraf ından ( görülmüş tür ) sözü

yazılmak şaııiyle, tanzim tarihinden baş lıyaıak altı ay i�in· de ibraz olunmak lizımgelir. Yukardaki esas ve �eki l l er dışında bir videyi veya birbi rin i takibeden b i ı ç ok v idelere bağlı emı e mu h aırer senet ve pol i çeler hü kümsüzdür. 4. Borcun ödenectği yer : E. M. S . le rde . . ödeme yeri gösıeri lmemişse senedin ıan7im edildiği yer, ödeme yeri sayılır. Poliçede ıediye mahalli gösterilmemiş ise senet potiçe malıiyerini kaybeder. Bir poliçeye üçüncü şahsın ikametgahında ıediyesi şam konu labilir. Üçün c ü şohsın ikametgahı, muhaıabın ikametgahının bulunduğu yerde yahut başka bir yerde bulunabil ir. Bu ç eş it poliçelere ikimeıgahlı potiçeler den i l i r. Aynı hüküm, E. M. S. te de geçer. �- Senedin ödenueği kimıenin ( müıtefidin ) iı mi : Poliçe, çek ve E. M. S. , kanunen emre muharrer senet grupuna girer . Bunlardan ilk hak sahib i n in ismi mu ­ h akkak yazılmış olmalıdır. « Emi r ve havalesi n e » kaydının senetiere yazı lması, ider olmuştur. Fakat sened i n muh­ te v iyatı i çi n bu kaydın bulunmasına ihtiyaç yoktur . Senu üzerine yazılan şerh i le bunlar, b a ş kasına cemlik olunabilir . Bu bakımd a n , yalnız hak sahibinin ismininin yazılmış o lması, bu seneıleri o iptalini ge rektirmez. 6 Senetin 1a11zim yeri ve lari hi : Tanzim yeri ve tarihi bu lunmayan senet hükümsüzdür. 7. Borcu üıtü11e alan kimıe11in iımi, imzaJ t ve pul : Her kıy m etli evrakta olduğu gibi ıica ri senetleıde de mükellefiyet altına giren şahısların imzaları bulunmak lizım�ır. Borçlar Kanununun 14 madd e sini n , I . fıkrası gereğince imza, ü z erin e borç alan kimsen in el yazısı ile olmalıdır. Ancak, imzanın mekanik vasıtalaı la mesela mühürle veya liıografi ile basılmasına ve ideıçe kabul olunan hallerde ve bilhassa çok miktarda tedavüle çıkarı­ lacak kıymetli evrakın imzası lazım geld i ğ i zamanlarda cevaz vardır. E. M. S. lerde, senedi imza eden şahıs borcu kendi1i ödiyecek ıir. Poliçe ve çeklerde ise bunları keşide eden şahıslar, üçünc ü bir şahsı a borcu ödiyeceğini vadeı­ miş ler demektir. Bu itibarta bu son iki senetre muhatabın kendi üze ismi açıkça bel l i değ i ld i r. Keşid ec inin rine keşide ettiği p oliçeler, i ktisadi bakımdan emıe mu­ harıer seneııen farksızdır. Ticari senetler damga ı esmine tabidi r. Bu resi m , p o tiçe ve E. M. S. !t r i ç i n binde ikid ir ; çtk lerde ise . beher çek i ç i n beş kuı uştur. . Başka hükümler : ı . Y e m li k ve ciro : E. M. S. ler ciro ile ıemlik ol u nurlar. Temlik eden kim•en i n, ciro eır i ğ i senet ü z erinde bir hakkı o lmas a dahi, ivi niyet sa­ hibi olan hi 'll i ller h im a ye görürler. Ciro, kayıtsız ve şaıı­ sız olmalıdır. Cironun ıa lik o l unduğu her ş a ı t yazı lmamış gibidi r . Poliçelerin kı smen ve himile yapı lan ciroları ba­ tıldır. Çizi lmiş cirol8[ kabul olunmaz. T(m likin sebebi ıemlik olunan kimsenin b orçl u y a karşı olan haklarını deği l, ıemlik eden in haiz olduğu hakları ta y i ne yara r. T icari s enet i erin c i rosunda sebep aranmaz. Bundan dolayı h imi lin c i ra n ı a ya karşı olan rücu hakkı yalnı z ci roya isıi­ nat eder . Bu ba kımdan ıemlik, alacak üzerinde sebep düşü­ nü lmiyen bir tasarru f muamelesidir. E. M. S. ( çek ve poliçe) emre y .ı zılı i se, temlı k leri için ci rodan başka sened i n teslimine de ih t iyaç vardı r ; çek himile muharrer ise teslimi ıemlık için Hfidir. Ciro, seneete yazılı ol a n alacağı kendi adına almaya yetki verdiğinde n, ciro edilen şahıs, s e n e tteki alacağı, cirantanın mümessili olmıyarak kendi adına ist e m i ş olur.

BONO

289

«Tah5il i ç i ndir», «kıbz içind i ı » yahut «vekaleıen• ibareleri bulunan cirolarda hami!, o potiçeden gelen bütün hakları kullanırsa da poliçeyi ancak ( ıevki l ) suretiyle ciro ede­ bi lir. Ticari seneıleri ciranıa sıfatiyle imza eden bir şahıs, h i lifına bir kayıt bulunmazsa, o senedi n ıcıdiyesini

ıesıo keşide et m iş olmasa da rQcu hak k ını kaybetmez. E. M . S. ile çekte de aynı kaide yürür. Şu farkla ki, bu se­ netlerde protesto mükellefiyetinin ortadan kalkabilmesi için keşidecinin iflas etme si lizımdır. 7 . Tavarsut : Seneıte mükellef olarak gözüken şahıs

üzerine almı� demektir.

yerine üçüncü bir şahsın, senetteki borcu taah hüt vrya te­

2 . Tuil (Fr. Sursir) : Tecil . borçlunun, vadesi gelen

bir b�rcuna karşılık alacak lısına teminat göstermesi veya borcu için daha uzun vadeli bir senedi alacaklısına ciro etmesiyle mümkündür. 3. Rehin : Kıymetli evrakta, sened in intifa hakkının sahibine teslimi gerekir. E. M. S. ler, ci ı o i le terbin edi­ lir ; nama muharrer senetierin terbininde senedin müıtehi­ ne teslimi lizım gelir. Ciro suretiyle yapılan teı hinde, mür­ ıehinin senedin bütün haklarını kullanması mümkündür. 4. Ttcdid : Borçlu, kendisinin i bra edilmesi karşı lığı, alacaklısına, kendi boı cu k adar bir meblağı havi ve üçün­ cü bir şahıs tarafından imza edilmiş bir senet veri rse, borç­ lunun değişmesiyle akiı tccdid edilmiş olur. Bu takdirde yeni horçlu eski borçlunun eda mükellcfiyctini ( expromis­ sio) üzerine almış demektir. 5 . De/i : Ticari senetlerde mutlak defiler, senetten i le­ . ri gelen ve imzanın muteber liği i l e ilgili olan defi lerdir . Meseli, şekil noksanlığı veya senet muhtevasının tahrifi, imzaların sahte olması veya bir mahcurun, senedi, mümessi­ linin rızası olmadan i mza e tmiş olması, mutlak defi ola­ rak herkese söylenebilir. 6. Ödeme ve ödfme yeri : Bor� lar Kanununun 73. maddesi I. fıkrasındaki, boıcun ödeme zamanında alacaklı­ nın oturduğu yerde eda oluna cağı şek lindeki kaide, Ticaret Kanununun 6 5 6. maddesi gereğince tica ri borçlara da uy­ gu lanır. Fakat t icari senetlerde bu kaide aks inedir . Ticari senerlerde hak talebinde bulunan al acaklının senedi ibraz etmesi Iiıımdır. Yani, adi para borçlarında borçlu, borcu­ nu, alacaklının oturduğu yerde ödemekl e mükellef olduğu halde, ticari senetlerde alacaklı, alacağını borçlunun ot u r­ duğu yerden tahsil etmek zorundad ır. E . M. S. in son hamili tediye maksadiyle, senedi asıl borç l uya ibraz t tmiyecek olursa, keşi decinin başta diğer şa­ hıslara karşı haiz olduğu rücu haklarını kaybeder. Bunun için hami!, senedi, rediye gününde senedi ödiyecek şahsa ibraza mecburdur. Potiçe ve çekıe muhatap bir şahıstır. Em­ re m uharrer senette keşidecidi r. Senedin bir takas odasına ibrazı, tedi yeye a rz yerine geçer. Senedin vadesi kanuni tatil günlerine raslarsa, red i ye­ si ancak tati lden sonraki ilk iş günü iste nebi lir. Tediye eden kimse, hami! taraf ından bir ihra şerhi yazılarak sene· din teslimini i sıiyebilir. Potiçe ve emre muharrer senetleı ­ d e hami!, kısmen tediyeyi reddedemez. Kaide olarak sene­ din bedeli nakten rediye edilmek lazımdır. Ancak, besaben tesviye, nakten tesviye yerine geçer. E. M. S. ve poliçelerde, ademi tediye protestosu, se­ ned i n tediyesi gereken günde veya onu takibeden iki iş gününde olab i lir. Muayyen olan müddet zarfında icra edil­ memiş veya kanuni müddetten son ra icra kılı nmış i se, em­ ı e muharrer senet hamilinin, keşideci müsttsna, gerek ci­ ranıalara ve gerekse sair mes'ullere karşı müracaat hakkı sukut eder. Poli�e i ster kabul edilmiş ol sun i ster olmasın , muha­ tap ödemesini kesmiş, yahut iflas ttmiş veya emvaline ko­ nulan haciz semeresiz kalmış ise, poliçenin son hamilı pro-

diye ermesi demektir ki, bu maksatla, poliçeyi kabul eden kimse ve emre muharrer senetlerde keşidtciden başka her şah ı s mutavassıt olarak görü lebilir. 8. Zaman aJımı : Poliçeyi kabul eden kimse aleyhine açılacak bütün davalar, vadenin gelmesi tarihinden itibaren üç sene sonra sakıt olur. Aynı hüküm ke�ideci ler aleyhine E. M S. lerden dolayı açı lacak davalarda da y ürür. Emre m uhırrer senet ve potiçe himi linin ciranıalar aleyhine aça· cağı davalar, belirli vaktinde tan zim olunmuş p rotesto tarihinden itibaren bir sene sorıra sakıı olur. Cirantaların birbiri aleyhine veya bun ların keşidecisi a leyhine açacağı davalar, ciranıanın emre muharrer senedi veya poliçeyi öde· diği yahut kendi aleyhine dava açıldığı tarihten i tibaren al­ tı ay sonra sakıt olur. Ticaret Kanununun �98. mad:lesi gereğince zaman aşımı kat'ını gerektiren muamele, her kim h akkında vaki olmuş ise ancak onun hakkında hüküm ifa­ de eder. B u humsi hükme rağmen, zaman aşı mı hakkında Borçlar Kanununun umumi hükümleri . ticari senete uygu­ lanır ( şekil 2 ) . Hazine bonosu ( Fr. Bon d u tresor ; A lm . Schatzan­ weisung, Schatzchein ; İng. Treasury bil l ) : Devletin nor­ mal gelir kaynağı verg i l erdir. İkinci derecede olan h u susi emlak gelirleri vardı r. Üçüncü bir grup gelir kaynağı da bazı olağarıüsıü ihtiyaçları karşılamak için çıkarılan faizli isti krazlardır. Ancak, isıikrazlar pek istisnai bir gel ir kay­ nağıdır. Devletin, gideılerini gelir kaynakları ile tam ve m u vazi surette karşılayamıyacağı anlar olabilir. Bu gider­ lerin ödenmesinde gecik me de doğru olmayabi lir. İşte bu gibi hazine ihti yaçları için, senesi içinde ödemek üzere, üç veya altı ay g i bi ( en çok b i r sene) kısa vadeli hazine b'lnoları çıkarmak gerekir ; bunlar, k ı sa vAdeli i sıi k razlar mahiyetinde olup devletin dalgalı borçlarını teşkil eder. Doğumu : Üç şeki lde olabi lir. : ı. Bütçe tamamen denk olduğu halde bile, senen in bazı aylarroda hazinede bir «kasa açığı», bazı aylarında da bir « kasa fazlası» h u sule gelebi lir. Bu açı k ve fazlalardan doğan güçl ü kleri or tadan kaldı r mak için, devlet dalgalı borçlara ba� vurur ; yani giderler, geliri aştığı vakit baıine bonoları çıkarır ve bu bonoları ileridt k i ayların gelir fazialariyle ödemtk ister. 2. Devlet hızı işleri ( yol inşası gibi ) tehir veya pahalı bir isıikeazla Jerhal f inanse edecek yerde, geçı ci bir zaman için, yani kapital piyasasının durumu i y ileşinceye kadar, faiz haddi daima daha düşük olan kısa vadeli borçlara başvurur ; bu borçlarını hazine bonoları çıkarmak suretiy le sağlamaya çalışı�. 3. Devlet, adi g iderlerini, adi gelırleriy­ le ram karşılayamaz ve bu suretle husule gelen bütçe açı­ ğını dalga l ı borçlar yolu ile kapatmak ister. Devletin yaptığı bu manevi borçlanmala ra, Muvaze­ nei Umumiye Kanunu i le, bell i sınırlar içinde, Maliye Ve­ Hleıi tarafından çıkarılan ve hazine bonoları adı verilen borç seneıleriyle, prensip olarak, sene içinde geliri türlü sebeplerle kısır olan ayların gider lerini karşılamak amacıy l e başvurulur. Giderler, bu türlü borçlanmata rla karşılandık­ tan sonra gelirin bol olduğu aylarda bu bazine bonoları, piyasadan çekilmek suretiy le dalgalı bor çlar ( tk. DALGA­ Ll BORÇLAR ) da senesi içinde ödenmiş olur.

290

BONO - BONONCIN I, BUONONCIN I, Giova nni Maria

Dal�alı borçlar, dev)etin borç defteri kebirine geçi­ rilmez. Hukuki bakımdan , hazine b enolariyle sağlanan borç­ lanmalar, akdi bir mahiyet göstermekte ve ödünç verme mukavelesi karakterin i · ta�ımaktadır. Bunlar, daha ziyade bukuken , idare borçlarına benzer. Tarihçe ı Kıymetli evraktan sayılan emre muharrer seneıler, iktisadi bakımdan kabiliyer taşıyan mübadele vasıtalarındandır. Kanun vazıı, ticari ihtiyaçları göz önün­ de tutarak, kıymetli evrakta bulunan hakkı, menkul bir mal olan senede sıkı s ı kıya bağlamıştır. Böylece hak, sene­ di takibetmiştir. h te hakkın senede sıkı şekilde bağlı kılın­ ması, senederin tedavül kabiliyetini arttırmış, onu eline geçirene güven verici bir değer kazan d ı rmıştır. Kapitaliz min h üküm sürdüğü XIX. yü zyılda, servetler menkul ve gayri menkul mallardan kıymetli evrak dediğimiz senetler haline geçmiştir. Ancak, X IX. ve X X . yü z yı l lard a servet­ lerdeki tedavül kabiliyetinin ve mübadele kudretinin senet­ lere geçmiş olması, iktisadi ve mali yön lerden yeni bir ta­ kım meselelerio doğmasına sebebol muştur. Senetler çok eski zamanlardan beri bilinmekteyd i. A ncak ticaretıc bu­ günkü şekline az çok benziyeni X I I I . yüzyı ldan itibaren kullanılmağa başlamıştır. Oıtaçağlarda yabancı bir mem­ lekette, o memleketin parasiyle borcunu ödemek isıiyen bir tüccar, kendi bankasına veya bank e rine yazdığı bir mdtupla borcunu ödemekte idi . Bu suretle paranın yaban· cı akçeye tahviline ve nakline lüzum kalmadan tediyede bulunmak imk anı hasıl oluyordu. Bu bakımdan senetlerin, paranin doğumu ve fonksiyoo lariyle çok yakın bir ilgisi vardır. A rap lar ve İ r a n l ı l a r arasında da aynı i k tis a d i rolün «süftece» denilen hu s usi bir belge i l e yapıldığı nakledilir. Ortaçağlarda ticari senetlerden poli çenin bir yerden başka bir yere keşide edilebilir olmasiy ledir ki, «ro u g ayeret - i me­ kin» dediğimiz, ödeme yeri ile tediye mahallinin ayrı ol­ ması esası son zamanlar a kadar birçok kanunlarda yer almış bir konudur. Bu usul F ransad a ı 894 kanunu ile kal­ dırılmıştır. Teamül hukuku i l e uzun zaman tanzim edil­ miş olan E. M. S. lerden poliçe, ı 67 3 tarihli Fran sız Ordon­ nance'ı ile hukuki bir nizama bağlanmış ve sonradan bu nizarn Napol�..ın Kodu ( Code N ı p o l eo n ) na ve başka Avrupa hukuk mevzuatına geçmiştir. Ticari senetierin başka başka memleketlerde tedavül kabiliyeti taşıması, tedavülde bulunan memleketler in huku­ kunu da i lgilendir d"iği i çin, doğacak anlaşmazlıkların Dev­ let Hususi Hukuku Prensiplerin e göre halli ve bu bel g ele rin birbirine benzer bir şekilde tanzim ve tedavülünün nizarn altına alınması lüzumu beli rmiş, bu mak sa da · ilk a n laş m a 1 9 ı O - ı9ı2 yılında Lahey'de bir mukaveley-e bağlanmıştır. İkincisi ı930 tari hli Cenevre mukavelesidir. Birçok memleketler bu mukavelelere katılmışlardır. Mem­ leketimizin ticaret kanunu da Lahey mukavelesine uy­ muştur. Bk. ÇEK, POLİÇE, farklar için de T İ CAR İ SE­ NETLER. ­

­

halesi, kilisece hakkında sık sık tedbirler alınmasına se­ beboldu. Roma 1 I"Italia e la r�a/ta del/e cose ( Roma ile İtalya ve işlerin realitesi ) [ 1889] adlı yazısı Katalik kili­ sesinin yasak kitaplar listesine girmiştir.

BONOMI [bonqmi) , Giuseppe ( ı739 · ı808 ) . İtal­ yan as ı llı İngiliz mi m arı . Romada doğmuş . londıada öl­ müştür. ı 767 de İngilterede yerleşmiş ve Kırallık Akade­ misi üyes i olmuştur. 1 804 te Romadaki San Pietro kilise­ sinin fahri mimarı olmuştur. İngilterede klisik mimari üslübunun tekrar canlanmasında büyük bir rol oynamıştır. Shropshire'dak i Lan g ford Hall ve S ussex' teki Dale Puk, onun eseridir. BONOMI [bon9mi] . lvanoe ( ı 873-ı95 1 ) , İ talyan siya­ setçi ve devlet adamı. Manıova'da doğmuş, Romada ölmüştür. Tabiat ilimleri ve h ukuk üzerinde doktoralar yaparak öğretim mesleğine girmiş, fak at 1 898 de sos ya list · kanaat­ lerle gazeteciliğe atılmıştır. Taraftar olduğu sosyalizm, demokratik ve tedrici ( granduali sta) dir. Bissolati ile bir­ likte partiden kovularak müstakil bir s o s yali s t grup kur­ muştur. Birinci Dünya Ha rbine gönüllü olarak katılmıştır. ı 9 ı 6 - 1 92 2 yıllarında kabine­ de bulun m uştur (2 defa dahi­ liye vekili, bic defa milli mü­ dafaa vekili, hazine vekili ve başveki l olarak ) . Faşistlerle sosyalistlere aracılık etmi ş , fakat ı 924 te faşizme karşı muhalif milletveki l i adayı ol · muş . fakat kazanamamıştır. yıllarında ı 924 - ı 942 hususi hayata ç ek i l e r e k ken ­ dini i lmi çalışmalara vermiş­ tir. 1 94 2 de Faşizme karşı mü­ cadele hareketlerinin başına hanoe BONO M I geçmiş, 1 943 te kıral nezdinde Mussolini'yi kovmak v e A lm a nya d a n ayrılmak i ç i n , bilyük . neticeler doğuran bir teş ebbüste b u lunm uştu r . 1 94 4 re iki defa başvekil, ı 948 de ayan üyesi ve M i llet Meclisi Reisi olmuştur. Başlıca eserleri şunlardır : La finanza comuna/e 1 i su o i problemi (N ahi ye maliyesi ve problemler i ) ( ı 903), Questioni urımti ( M üstacel meseleler) [ ı 903 ] , Dieci anni di politica ilaliana ( On yıllık İtalyan politikası ) [ ı 924] , Dal socialismo al /asciımo ( Sosy al i z m den Faşizme) [ ı 924], Leonida Bissolati e i/ movimento socialisla in Italia ( L. B. ve İ tal y adaki sosyalist hareketi) [ 1929 J.

BONONCINI , BUONONCI NI [bononçtni, huonon­ çlni], bir İtalyan aiusikişinas aile.s i : 1 . Giovanni Batıista B. ( 1 670 - ı n o ? ) , Giovanni Maria'nın oğlu. Modena'da doğmuştur. Babası nın ve G. P. Colonna'n ın talebesidir. ı 69ı de ka rdeşi Marcanton io ile biriiiete Viyanaya giderek orada saray orkes trası n da gam­ bist"lik etmiştir. ı 703- 1 705 arası Beriinde saray bestekirlığ ı yapmış, ı 7 ı 6 da da Londraya gitmiştir. Burada Handel'in BONO, Emilio De : bk. DE BONO, Emilio . rakibi olarak büyük bir bic rol oynamıştır . Çirkin bir sanat BONOM�L LI, Geremia ( ı 8 3 1 - 1 9 ı 4 ) , İtalyan Ka­ hırsızlığı meselesi yüzünden Londrayı ıerk etmek zorunda tolık din adamı ve kilise politikacısı. N i g olin o ( Bresci a ) kalmıştır. K ı lise için eser ler ve ayrıca Serese La Fede pub­ da doğmuş ve orada ölmüştür. ı 8 7 1 de Cremona pisko­ lica Po/ifemo ( B erlin ı 703 ) , Astar/o, Grise/da, Farn aca, posu olmuştur. B. , bilhassa h i c r et ed e n İtalyan arnelele­ ASlianalle operaları nı yazmıştır . İki keman ve basso conti­ rinin manevi durumları ile ilgilenen, Katolik reformas­ nuo için yazdıjr oda musikisi eserleri kıymetlid ir. yonunun ehemmiyet li bir mümessili ve politik acısı idi. 2. Giovann i Maria ( ı 640- 1 678 ) , Giova n ni Battista İ talya kırall ı ğıoın Vatikan tarafından tanınması na müda- ve Marcanto nio'nun babası , Modena'd a doğmuş ve ölmüştür.

BONONCIN I, BUONONCINI, Giovanni Maria - BONSTEDİYA

291

/el ( XVII. yüzy ı l da Abo [Turku} şehrinin tarihi ) [2 cilt, 1889 1 904} , Strödda uppsatıer ( Türlü makaleler ) [2 cilt, 1898 - 1 90 1 ) , Opinione � och stamningar i Fin/and 1 808 1 8 1 4 ( 1 808 - 1 8 1 4 yıllarında Finlandiyada fikirler ve his­ ler) [ 1 9 1 8 } . Statsman och dignitiirer, inseriörer ur iim­ 3. Marcantonio B . ( 1670 ?-ı726) , Giovanni Maria'­ betsmannaviirlden i Fin/and vid ryıka tide"s börian ( Rus nın oglu. Modena'da dogmuş ve orada ölmüştür. Babasının devrinin başlangıcından beri Finlandiyada devlet adamları ve Colonna'nın talebesi, Modena'da saray orkesrra şefi ve rica!, memur aleminin iç yüzü) [ ı 92 1 } . A land ( Fin. olmuş ve oratorio, kantat ve bilhassa operalar yazmıştır. Ahvenanmaa) adaları hakkında İsveçle Finlandiya arasında Camilla ( 1696) bunların en tanınmışıdıı. çıkan münakaşa üzerine, �u aydın latıcı eseri yazmıştır : BONPLAND [bôp l.1i}, ası l adı Aime Goujaud La situation de /'Aiand pendant /'union de la Pinltınde ( 1 773- 1858 ) , Fransız tabiat bilgini. La Rochelle'de doğmuş, aver la SuUe ( Fin landiya ile İsveçin birleşmiş olduğu Arj antin'de Santa Ana'da ölmüştür. Önce donanma cerrahı devirde A land'ın durumu) [ 1 920). olarak, Alexander von Humboldt ile birlikte Arnerikaya BONSDORFF [bpnsdorf} , Per Adolf von ( 1791 uzun bir ilmi seyahata çıkmıştır. Bu seyahatte, çoğu bilin· 1 8 3 9 ) Fin kimyacısı. Turku ( İsveç. .A bo) da doğmuş, mi yen 6 binden fazla bitki toplamıştır. 1 8 1 6 da yeniden Helsinki'de ölmüitÜr. Helsioki üniversi tesinde pı ofesör­ Buenos - Aiıes'e gitmiş ve orada bir müddet kalmıştır. Para­ lük etmiş, kimya ve mineraloj i hakkında çok i lgi çekici guay ilc Arj antin konfederasyon u arasında bir anlaşmazlık ko­ i ncelemelerde bulunmuştur. Stockholm ve Peıersburg aka­ nusu olan Pampas' larda yaptığı bir seyahat sırasında tutularak demilerine üye olmuştur. ( 182 ı ) , bi rçok A vrupa hükümdarlarının isteklerine rağmen , 1 830 a kadar serbest bırakı lmamıştır. Serbest bırakılınca Bonııdorfit ( Bonsdorffitte) , değişmi� bir kordi­ Arj antin Cumhuriyetinde San ta Ana şehrine çekilmiş · ve erit cinsi. Rengi zeytuni veya kahve rengi msi yeşil. Turku burada ölmüştür. Başlıca eserleri şunlardır : Le s plantes ( A 'ıo) granitinde kordierit ile karışmış olarak bulunur. lqı�inoxiales rerueillies au Mexique, a Cuba, dans /eı pro­ Adını Finlandiyalı kimyacı P. A, Bonsdorff (b. bk.) tan vinreı de Caracaı, de Cumana, aux Andes de Quito, ıur almıştır. /es bords de /'Orlnoque et des Amazoneı ( Meksikada, BONSELS [bpnzllı] , Waldemar ( 1 88 1 - 1952 ) , Kuba'da, Caracas ve Cumana eyaletlerinde, Quito And'la­ Alman yazarı. Ahrensburg ( Holstein ) ta doğmuş, Ambach'­ rında, Orinoko ve Amazon kıyılarında toplanmış ekvator bölgesi bitkileri ) [ 1 80 5 ) , Monographie des melastomees ıa ölmüştür. B ütün Avrupa, Asya ve Afrikayr gezdikten ( Melastomase'ler hakkında monografi ) [ 1 806} , A. de H um­ sonra 1 9 1 9 dan itibaren Staroberg gölü ( Bavyera) kena­ boldı ile birlık te şu eserleri yazmıştır : Vo,·ag e aux rlgions rında yaşamıştır. Romantik bir yazar olan B. , duyı;:ulara e qı�inoxialeı du nouveau rontinent ( Y eni kıtanın ekvator geniş yer veren hileiyeler yazmıştır. Eserleri arasında en bölgelerine yolculuk) [ 1 8 1 5 ve müteakıp yıllarda } . Nova çok sevileni. 1 9 1 2 de çıkan Die Biene Maia und ihre genera et sptcieı planlarum ( Bitkilerin yeni türleri, takım­ Abenıeuer ( Arı M. ve başından geçenler ; Türk tere. 1927, ları ) [ 1 8 1 5 } . Mımoses et autres plantes /egı�mineu res du 1932 [2. bas. 1 9 5(ı} 1 9 !9 ) "OU11eau continens ( Yeni kıtanı n m imozalan ile başka a d l ı antropomorfik bir hayvan bak lagi lleri ) [ 18 19}. B . ı s ı 7 de İ li mler Akademisi muha m.ualıdır. Başka eserleri şun­ bir üyesi olmuştur. lardır : A11e vita ( E y hayat seni selimları m) [ 1 90 5 } , 8/ut BONPLANDİYA ( Bonplandia) , polemoniyase ( Pole­ ( Kan ) [ 1909 } , Wartalun ( ad ) moniaceae) fami lyasından bir bitki cinsi. Vatanı tıopik Meksika ve Guatemala olan Bonp/andia geminiflora, k üçük [ 1 9 1 1 } , HımmtiJIJolk ( Gök çalı gibi bir bitkidir. Süs bitkisi olarak oda içlerinde, sak­ halk ı ) [ 1 9 1 5 ) , Indien fahrt ( Hindistan seyahat i) [ ı 9 ı 6} . sılarda yeıiştirilir. Menschenwege ( insan yolları ) BONS�NTI, Alessandro ( doğ. 1 904 ) , İt a lyan kü­ { 1 9 1 8 } , Eros und die Evan­ çük hikiyecisi . F loran sa'da doğmuştur. Bir zaman «Solaria)) gelien ( Sevgi tanrısı ve İncil­ (Güneşli şeyler) dergisinin müdürü olmuştur. Bu dergi ler ) [ 1920 } , Narren und her ne kadar 1934 te yayımını durdurmuşsa da, yeni ede­ Helden ( Deli ler ile kahram­ W. BON!:ıELS biyat nesli üzerinde büyük etkisi olmuştur. 1 9 3 7 den iti­ anlar) [ 1 923} . Mario ı�nd die baren «Letteratura• ( Edebiyat) dergisini idare etmiştir. Tiere ( M. ile hayvanlar) [ 1 92 7 l . Mario, ein Lehen im Wald1 Çalışmalarını . şuuraltı hayatını mantıki bir şekilde tahlile ( M., ormanda bir hayat ) [ 1939} , Der lfu/brurh ( Yola çıkış ) ve aydınlarmağa hasreımiştir. Ba�Iıca eserleri � unlardır : La [ 1 947}, Tage der Kindheit ( Çocukluk günleri ) [ 1 947 ) , serva amorosa ( Maşuk hizmetçi kız) [ ı 9 29 } , Rtırconto Daı vergeuene Licht ( Unutulmu$ işık ) [ 1 948} , Gott und militare ( Askerliğe ait bir hikaye) [ 1 9 3 7 } , Introduzione Natur im Menschenherzen ( İnsan kalbinde Allah ve ta­ biat) [ 1948} , Frıundırha/lln, Kamp/e und fagden ( Arka­ al gran viaggio ( Büyük seyahata giriş) [ 1 944}. daşlıklar, mücadeleler ve avcılıklar) [ 1 95 1 } . BONSDORFF [ bp ıısdor/], Cari Gabriel von (doğ. BONSTEDİYA ( Bonstedia) , berberidase ( Berberi­ 1867 ) , Fin tarihçisi. Kangasala'da doğmuştur. Helsinki üniversitesinde 1887 de doçent, 1 898 de profesör olmuş , daceae) familyasından bir bitki cinsi. Bu cinsteki türler, 1 9 1 5 te de Kuzey memleketleri tarihi k ürsüsü ordinaryus­ Epimedıum i le Aceranthus cinslerinin bazı türleri arasında­ luğuna getirilmiştir. Başlıca, 1 600 - 1 800 yılları arasındaki ki melezierne sonuçlarında meydana gelmişlerdir. Bunlar­ Finlandiya tarihi ha kkında İsveççe olarak yazdığı eserle­ dan B. lilarina ve B. Youngiana türleri güzel çiçekleriyle riyle tanınmıştır : A bo stads historia und er XVII de ı ek- yapraklarından dolayı gölgeli yerlere dikilen süs bitkileridir. Colonna'nın talcbesi. Oda sonatları, solo kantatları, 5 sesli mad rigaller ve kilise i çin musiki eserleri yazmıştır. Il pra­ tiro musico ( İcra eden müzikçi ) [ ı 67 3 } adlı bir teorik eseri de vardır.

·

292

BONSTETTEN , Karl Viktor von - BONVINCINO

BONSTETTEN ( A lm. bprıştetin ; Fr. bonste,�n ] , Karl Viktor von ( Fr. Charles Victor d e ] ( 1 74� - 1 8 3 2 ) , İsviçreli yazar ( Almanca v e Fransuca yazmıştır) . Bern'de doğmuş, Ceoevrede ölmüştür. Latin ve Germen ruhunun zeki ve hassas yorumcusu olan B. , İsviçre kültürü ve tari­ hi i le meş �ul olmuştur. Başlıca eserleri ıunlardır : Vb er Nationalbildung ( Milli terbiye hakkında) ( 2 cilt, 1 80 2 ] , Reçherches ıur la nature el leı lois de l'imagination ( Ha­ yalgücünün mahiyeti ve konuları hakkında araştırmala r ) [ 1 807 } , P-t u des d e 1 'h o mm e ( İnsan üzerinde i ncelemeler) [ 1 8 2 1 ] , L'homme du Midi et l'homme du Nord ( Güney adamı ile K uzey adamı ) ( 1 824] . La Seandinavit et /es Alpeı (Skandinavya ve Alpler ) [ 1 8 2 6 ] , Briefe und fugend­ erinnerungen ( Mektupları ve gençlik hatı raları ) (W. K lin k e tarafından neşredilmiştir, 1 94 5 ] . BONT EMP.t;:LLI, Massimo ( doi. 1 884 ) , İtalyan ga­ zetecisi , yazarı ve müzisyeni. Como'da doğmuştur. Torino üniversitesinde edebiyat doktorası yapmış ; bir zaman öğret­ menlik ettik ten sonra gazeteci liğe atılarak sadrce yazar ola­ rak yaşa mıştır. Yazarlık hayatı iki devreye ayrılı r : İ lkinde B. Carducci'nin etkisi altında klasik üslupta şiir, kısa hi­ kaye, p i yes yazmış, tenkid ve tercüme yapmıştı r. İkincisin­ de ise, futurizmin tepkisiyle. fakat ona kapılmaksızın, ha­ yale ve mantığa yeni bir hüınorizm katarak garip bir fikir dünyası yaratmış ve modern İtalyan edebiyatının en parlak temsilcilerinden biri haline gelmiştir. «Il Novecento» ( X X . yüzvıl) adlı edebiyat dergisini kurmuş ve bir . zaman idare etmiştir. İtalyan Akademisi üyelerindendir. Başlıca eserleri şunlardır : ı. devre : Eg loghe ( Çoban şiirler i ) ( ı 904] , C ostanza, tragedia ( C. , bir traj edi ) [ ı 90� ] , S oc­ rat e moderno ( Modern bir Sokrates) [ ı 908] , Settenari e sonetti ( Septenarius ve sonetler) [ 1 9 1 0 ] , O di ( Odlar) ( ı 9 1 0 ] . 2 . devre : La vita intensa ( Sert hayat) [ ı 920] , La vita operosa ( Çalışma hayatı ) ( ı92 ı ] , Eva ultima ( Son Havva) [ ı 92 3 ] , ll figlio di due madri ( İki ananın çocuğu ) (ı 929) . Gen te nı/ tempo ( Zaman i çinde in sanlar) [ 1 9 H ) , Giro del uJ/e ( Güneşin dönmesı ) [ 1 94 1 ] . Piyes­ leri : Teatro (Tiyatro ) ( 1 936] başlığı altında toplanmıştır. M üzik eserleri de şunlardı r : Preludi e fina/e per quartıtlo d'auhi ( Yaylı sazlar kuvarıeti için prelütler ve fina!) ( ı 93 � ] . Parti/o per piccola orchestra ( Küçük orkestra için partisyon ) [ ı 936] , Suite pop o/are ( Halk süiti ) ( ı937] . BONTEMPS [ bôtq l , Pierre ( X V I . yüzyıl ) , Fransız heykelcisi. B. , Germain Pilon ve Philibert Delorme ile birlikte I. François'nın muhteşem mezarını yapmıştır ( 1 5 5 2 , S aint - Denis ) . Versailles'da , Claude de France, François de B reragne, Georges d' Amboise gibi şahısların diz çökmüş vaıiyetteki heykelleri de B. a aittir. BONTEMPS, ROGER : ( Roger de Collerye ) .

bk. ROGER - BONTEMPS

BONTO ( Inia geoffroyensis ) , memeli hayvanların balinalar ( Cetacea) takımından, dişli balinalar ( Odontoce­ ti) alt takımının n ehir balinaları ( Platanistidae) familya sına mensup bir tür. Vücut uzunluğu 2-3 m :.rasındadır. Dişileri daha küçüktür. Sırtı soluk mavi, karın tarafı pembe renktedir. Ağzı ince ve yuvarlak bir gaga şeklindedir. Çenelerinde ucu sivri dişler vardır. Güney Amerik a nchir­ lerinde yaşar. BONTOK, Malezya - Polinezya dillerinin İ ndonezya kolunun Filipinler bölümünden bir dil. Bontok-İgorrot veya Bondoç da denir. Luzon adasının orta kısmında, Bontoc

idare bölümündeki ilkel halk tarafından konuşulur. Bk. FİLİ PİN D İ L LERt. BQNUS, A r th ur ( ı 864 - ı94 ı ) , Alman Lutherci te­ ologu. Neu-Prussy ( Batı Pı usya ) de doğmuş, B i sch ohtein'­ d a ö l müştür. B. , doıımatik olmıyan, Almaniaşmış bir Hı­ ristiyanlığı temsi l ediyordu. Eski Kuzey edebiyatının yük­ selmesi için uğraşınıştır. 1 865 te Kon stanz'ta doğan ve Lengenfeld'de muharrirlik yapan karısı oou n yardımcısı idi. Başlıca eserler i şunlardır : Von Stö, ker zu Nau man n ( S . den N. a kadar) ( 1 896], Der Gol/sucher ( Tanrıyı arı­ yan ) [ 1898 ] . Religion alı Sehöpfung (Ya ratma olarak din) [ 1 9 ·9] . Die Kirche ( Kilise) ( ı 909 ] , Zur religiiisen KriJis ( Dindarlık buhranına dair) [3 cilt, 1 9 1 1 v. d. yıl­ lar], Religion als Wille ( İrade olarak din) ( 1 9ı 5 ] , Islan­ derbuçh ( İsianda ki tabı ) (2 cilt, ı 907, 4. bas. ı 92 1 , tek cilt halinde bas. 1934 ] . BQNUS EV.t;:NTUS ( Lat. = i y i netice ) , aslında Roma­ lıların hasat ilahı. Mahsul ü n iyi yetişmesi ( Lat. evenire) onun eseri sanılırdı. Sonraları ona iyi netice, başarı ilahı olarak bütün eyalrtler çok fazla tapmaya başladı. Bir elin­ de k urban çanağı ve bir elinde buğday başağı olarak tas­ vir edilirdi. BONUS PASTüR ( Lat. = iyi çoban ) , İsanın kendi kendisine verdığİ vasıflardan bi ri ( «Ben iyi çobanım», İoannes İııei/i X l l , 1 4 ) . B . P . rabibeleri ( Fr. Filles d u Bon Pasteur) , Fran­ sada X IV. Louis zamanında kurulmuş bir rabibe tarikatı. Kurucusu, Protestanlığı bırakıp Katolik liği kabul eden Marie Madeleine de Ciz adlı bir rahibedir. Daha ziyade kötü yola sapmış olan genç kızların terbiyesi ile meşgul olan bu tarikatın , Katolik memleketlerinde birçok manas­ tırları vardır. ,

BONVALOT [bôvalp] , Pierre Gabriel ( ı 8 B - ı 93 3 ) , Fran sız İ ç Asya a raştırıcısı. Epagne ( Aube dtp.) d a doğ­ muş, Pariste ölmüştür. İlk Avrupalı olarak Türkistan yolu i le Alay ve Transalay dağları ve Pamirden Hindistana (Chiıral ) gelmiştir. 1 880 1 890 yıllarında Pren s Heinrich von Orleao s'ın, Tien Şan'dan geçerek Kurla'ya, Lob-nor'­ dan Altındağ'a. Tibetten Tengri-n or'a yaptığı ilk İç Asya seyahatinde i lmi yardımcısı bulunuyordu. Şu eserleri yaz­ mıştır : En Asie centrale, de Moscou en Bactriane ( İ ç As­ yada ; Moskovadan Baktria'ya) ( ı 884 ] , Eıı Asie çentrale ; d11 Kohistan a la Caspienne ( İç A syada ; Kuhistandan Ha­ zar denizine kadar) [ ! 88 5 ] . Du Caucase aux Indeı a tra­ vers le Pamir ( Hazır denizinden Pami r yoliyle Hindista­ n a ) ( 1 888], De Paris au Tonkin a travers le Tibet ineon­ nu ( Pari sten bilinmiyen Tibet yoliyle Tonkin'e) [ 1892 ] , L' Asie ineonnue ; a travers l e Tibet ( Bilinmiyen Asya ; Ti­ bet'ten geçerek ) ( ı896} . BONVJ N [bôı?l Françoiıı ( 1 8 17- 1 887 ) , Fransız ressamı. Vaugirard' da doğmuş, Sai n t· Germain- en · Haye'de ölmüştür. Ressam Pieter de Hoach ve Chardin gibi, ente­ riyör sahoelerini, mütevazı insanların hayatını küçük tab­ lolar halinde tasvir etmiştir. «Yetimler Okulu» ve «Örücü kadın» ( ı85 ı ) adlı eserlerinden başka şu eserleri anılma­ ya değer : «Küçük ler sınıfı», «Çeşme», «Yamalıyan kadın», «Umumi yemekhane» ( son iki eser Luxembourg müzesin­ dedir) . BONVINCINO, BRESCIA

Alessandro : bk. MORETTO DA

293

BON YHAD - BOOKMA KING BONYBAD ( Mac. Bonyhadi [ b?lfhadi] ) , Macaris­ tanda yetiştirilen k ırmızı alaca renkli bir sığır ırkı. �00 � � O kilo ağırlığında olup vılda o r talama % 3 . 8 yağlı 2400 k i lo süt verir. ı925 te memleketimize getirtilen B. lardan iyi netice alınamamıştır.

( Papaların, imparatorl•­ rın . kıralların v. b. ilahi ve insani a l ametleri ) adlı eserinin üçüncü kısmı ( P r ag, ı 603 ; kısal ı ılmış baskısı Amster­ dam 1 686 ) , Gernmarum tt la pid u m hiıtoria ( Mücevher ve taılar hakkında bilgi ) [Hana u 1 609 ; Fran sızcaya Le Par/ait Joai/lier adiyle t e rcüme s i , Lyon, ı 64 4 , 1 649} , Flo­ ru m, herbarum aç fruauum ulutiorum icones el vireJ (Seçme çiçek, ot ve meyvaların resimleıi ve mahiyetle r i ) [ Frankfım ı 609 ; Bruges 1 640) .

ponti/üum, imperalorum , regum

BONZO (Japon. bonzo, menşei Çincedir ) , Buddhist rahiplerine verilen bir ad. Bu kelimeyi Franci sco ] a v i e r ( Franciscu s Xave­ rius) , Kogoşima ' dan yazdığı 5 K a s ı m ı �49 taribii bir mek­ t u pt a bonzo veya banio şeklinde kul­ lan mıştır. İspanvol­ ca, İ talyanc a ve Por­ teki zce olan bu şe­ ki 1. ve va F uncisco Javier"in mektupla­ rının Latince tercü­ m e s ind e n gelen bonB O N Z O zius şekli bütün Av­ rupa dillerine geçmiştir ( Fr. , İng. , A t m . Bonze ) .

,

800 [ b ü ] , Sigrid ( gen ç k ı z ismi : Holmesland ; doğ. 1 898 ) , Noıveçli kadın y aza r . Oslo"da doğmuştur. Günlük hayattan i lham alan , şen ve hicivli romaolariyle büyük şöhret kazanmıştır. Başlıca eserleri ş unl a rdır : Vi s o m gar kjokkenvtitn ( Biz k i mu tfak yolundan gideriz) [ ı 9 3 0 ] Selv i tid er som disse ( Ş u bizim zamanımııda bi­ le) [ ı9 3 2 ] , Du deilig t livstn ( Nefis haya t ) [ ı9 3 3 ] , A l/ e ıenker paseg ( Herkes kendi kendine düşün ü r ) [ 1 9 3 4 } , En dag kom hun ıı lb ak e ( Günün bi rinde geri geldi ) [ 1 937} Eliers h adde vi del jestlig (Yok sa her şey in ükemmel idi ) , Daglig strev i Narden ( Kuzeyde sarf edilen günlük gay­ retler) [ 1 942 ] . .

BOODON, yı lanlar ( Ophidia) ın kolubride ( Colub­ ridae ) familyasından bir cins. Orta ve Güney Afrikada yaşar. Diş leri çok kuvvetlidir. Başı yassı, gözü küçük, göz bebeği ufki, v ücudu yuvarlaktır ve 2 1 - 3 1 sıra düz pullada kaplıdır. Zehi rsiz­ dir. Kertenkele ve farele ıl e geçinir. 10 türü bi l i nmektedir. B. lineatuJ bunlar­ dan çok fazla yayıl­ mış olan tütüdür. Uzun luğu bir metB O O D O N reyi geçmez. Sırtı ya düz kahverengi, ya sarı lekelidir veyahut da sırtın iki tarafın­ da sarı renkli iki şerit uzanır. Başın k enarlarında da yine iki sarı çizgi, üstünde ise üç köşeli siyah bir leke vardır. Vücudundaki pul sıraları çok fazladır ( 2 5-3 1 ). Bu yüzden diğe r türlerden kolayca ayı rdedi lir. BOODT [ bol], Anselmus Boethius de ( 1 5 50- 1 6 3 2 ) , Fl•man hekimi v e naturalisti. Bruges'de doğmuştur. Öğre­ nimini Heidelberg'de, Th. E r a ste zamanında yapmış ve İm­ parator II. Ru d olph'un hekimi olmuştur. B. un şu eserleri anılmaya değer : Tippoti u s ' un Symbola divina et humana

BOOFILUS ( B oophilus = Margaropus ) , sığır kenc­ si, eklembacaklı lardan ( Arthro poda ) , ikmdide ( l xodidae) familyasından bir kene cin si. Boyları küçük, rosterleri kı­ sa ve gözlüdür. Erkek lerinin dör düncü çift b • cağı nakışlı olduğundan, inciye benzetilmiş . B. a inci ayak l ı a n lam ı na MargaropuJ adı ver ilmişti r. Bu cin se bağlı türler şunlard ı r : ı . B oo p h i/u J annulatus, Kuzey Ameri kada, mem lekeıimiıde sığırlarda, beygirlerde, koyunlarda görülür. Texas hummasını yapan Pira p ias ma bige minum parazitl c rini taşıyarak sağlam hayvsnlara bu­ laşıırı rlar ; 2. B. deroloratus, A f rikada Su riycde, mfmleke­ timizin g üney i llerinde, en çok sığırlarda gör ülen bir tür­ dü r ; 3 B. calcaratus, Afrikanın Mısır, Fas gibi ba z ı böl­ gelerinde, Güney Avrupa kıyılarında, bu arada memleketi­ mizde, Orta Anadolu sığır larında görülen kene türlerinden biridir ; 4. B. auJtralis, Güney Amerikada, Hindi standa , Avusır•lyada görülen bir kened ir. Bu kene türlerinin Pi­ ropla smosc ( = Babesiose ) ve Spiroketoz ( Spirochaetose) et­ kenlerini taşıdıkları ve y aydıkları anlaşılmıştır ( bk. B A BE­ SİOZ ) . BOOGIE WOOGIE : bk. BLUES . BOOKMAKING [ b1fkmeykiu ; İng. b o o k = at koşu­ su bahis defteri veya karnesi, make = yapmak] , at k oşula­ unda bir b ahis şekli ; yarış acentelerine de «bookma ker• [blfkmeykir ok. ; İng. maker = yapan ) denir. R esmi imti­ yazı ol a n bookmaker'lar, koş u sahasında, teşkil ettikleri birlik ( bookmakers'ring ; İng. ring = halka , daire, çember) içerisinde, koşuya İşıirak eden atlaı• ait babisiere girişir. Bookmaker'lar alenen , kara tahtalar• yazmak suretiyle lo­ ta/iıalorlardan farklı olarak çeşitli atlara tatbik etmek i ste­ dikleri sabit rayiçleri bildirirler. Bu sabit rayiçiere odds de­ nir. Bir «ata karşı odds» olabildiği gibi , bir «atın lehine odds" da olur. Mesela bookmaker «Akhilleus» ismindeki ata karşı 4 : ı bir rayiç teklif der. Bu demektir ki, bu bah­ si kabul edip 5 0 lira yatırana «Akhilleus» un kazanması halinde book maker 200 l i ra ödeytcektir. Eğer bookmaker mesela «Miı anda» ismindeki at lehine ı O : ı teklif ederse, bu bahsi kabul edip 1 00 lira yatırana, «Miranda» nın ka­ zanması halin d e 1 ı O l i ra öder. B. ra y i ç l �ri, a rz ve talebe göre azalır veya artar. Bir at lehine çok büyük mik tarlar­ la bahse giri s i l i rse bookmaker rayicini o ölçüde indirmek zorundadır. Ancak bu sure ı le, kazanma halinde, kaybeden atlar lehine giri�ilen bahi slerle kendini bir dereceye kadar koruyabilir. Mesleğini iyi bilen bir bookmaker ( bunlara çok tesa­ düf edilmez) hesabını bi lerek tutmalı, yani balıisieri öyle tanzim etmeli ki . her koşuda kazancı olsun. B. , türlü mem­ leketlerde hususi kanun ve n izamnamelerle kontrol altına alınmıştır. Müsaade, memleket otoriteleri tarafından bir yıl için veri lir ve yıldan yıla temdide tabi olduğu gibi, her zaman geri a lınabi lir. Faaliyeti esnasında bookmahr muayyen bir rozet taşımak zorundadır. Her yapılan bahis için hazineye bir vergi v e rilir ( b k. AT KOŞUSU ) . ,

J

29 4

BOOLE, George; B. cebiri

BOOLE [ büt] , George ( ı 8 ı 5 - ı864 ) , İngiliz maıe­ matikçisi, mantıkçısı. Lincoln'da doğmuş, Cork'ta ölmüştür. iriandada Cork'ta Queen's College'de matematik profesör­ lü ğ ü etmiştir. Matematikıe en çok diff eransiyel denk lem­ ler üzerinde çalışmıştır. B. , asıl, yeni sembolik mantığın ( bk. LOJİSTIK) h . zırlayıcılarından biri olmakla şöhret ka­ zanmıştır. Mantıkta, B. matematikten ilham alarak hiçe O, herşeye ı demektedir. Belirli bir nesneler sınıfına x der- . sek, bu sınıfın dışında kalan eşyanın bütünü ı - x ile gös­ terilir. Mesela x, boynuzlu hayvan ; y, koyun olsun, xy, boynuzlu koyun olacakt 'i . ı -x boynuzlu olmıyan, ı - y koyun olmıyan e emek olduğuna göre ( ı - x) ( ı - y ) hem boynuzlu, hem d e koyun olmıyan demek olacaktır. B. un bu sembolizmi çoktan bırakılmıştır. Fakat genel ola­ rak mantığın bu gibi bir sembolizm ile ifade edilebileceği­ ni göstermiş olması, yeni mantığın hazırlayıcılan arasında sayılmasına yetmektedir. Başlıca eserleri şunlardır : Mathe m atical A n aly s is of Logie ( Man tığın matematiğe göre tah l i l i ) [ ı 847 } , Treatise on Dif/erential Equation s ( Differansiyel denklemler hakkın­ d a ) [ 1 8 5 9 ) . Treatise oır t he Caltu/us of Finite Dif/erenc·es ( Sonlu farklar kalkül ü hakkında risale) ( ı 860} ve şaheseri olan An investigation on the laws of thought on which a r e founded the mathematica/ theories of logic and probabilities (Üzerlerine mantık ve olasılığın matemati k teori leri kurulmuş olan düşünüş kanunlan hakkında araştırma ) [ ı 854 } , «Phi­ losopihical Magazine» ve «Philosophical Transactions» adlı dergilerde de, matematik ve mantık hakkında muhtelif makaleleri yayımlanmıştır. Boole ceblri ı G. Boole'ın adiyle anılan bir nevi cebir. Bu konuyu iyice kavrayabilmek için ÖI)Ce sınıf ce­ birinin ne olduğunu bilmek lazımdır. «Sınıf» kavramı çok basit, mantık ve m,atematikte çok esaslı olduğundan bu kavramı daha basit bir kavram .yardımiyle tarif etmeğe lü­ zum yoktur, ancak şunu ilAve edebiliriz ki «cümle», «top­ luluk)), v. b. , gibi kelimeler aynı minayı taşırlar. Farzedelim ki I herhangi bir sınıfı ve X, Y, Z, I nın alt sınıfiarım göstersin. X, Y, Z, . elementleri üzerinde üç operasyon ve aralarında bir bağıntı tarif ede­ ceğiz. Toplama : En az birine ait olan X ve Y nin bütün elementlerinden mürekkep cümleye X ve Y nin «toplamı» denir ve X'-'Y ile gösterilir. Çarpma : Her ikisine ait X ve Y nin bütün element· lerinden mürekkep cümleye X ve Y nin «çarpımı» denir ve X""' Y ile gösterilir. Ka mpiement : X de olmıyan bütün elementlerin cüm­ lesine X in « komplementi)) denir ve X' ile gösterilir. ihtiva bağmtm : X e ait herhangi bir element Y ye de ait ise Y, X i «ihtiva)> ediyor deniyor ve X (Y sem­ bolü ile gösterilir. Şimdi bu operasyonlarla , ihtiva bağıntısının sağla­ dığı aksiyomlara geçelim. ı . Toplama ve çarpma operasyonlarında aritmetikteki toplama ve çarpma operasyonlarının komütatif, asosyarif ve distribütif kanunları geçer. Yani, Komütatif kanun : x ..., y = Y'-' X ; X "' Y = Y ""X AsoJyatif kanun : X'-' ( Y'-' Z ) = ( X '-' Y ) '-' Z ve .





.



X "' ( Y "" Z ) = ( X "' Y ) ""Z

Birinci distribütif kanun : X "" ( Y..., Z ) = ( X ""Y) ..., ( X ""Z)

Aritmetikteki operasyonlardan farklı olarak bu ope­ rasyonlar aşağıdaki hassaları da taşır. ·

İdem p otent kanuır : X '-' X = X ve X ""X = X İkind distribütif k ( tatlı ) , ancak biri « !J amr» kelimesiyle izah edil­ miştir. Çagır kelimesi bir yerde «hamr», bir yerde «casir» ( sıkıntı ) ile tercüme edi lmiştir. M. Th. Houısma'nın ya­ yayımladığı Tercüman adlı Kıpça k ç a-Arapça sözlüğü. B. ve Jiicü kelimelerinin karşılığı olarak RA, Katharina von ( 1 499- 1 5 5 2 ) , Luther'i n karı­ sı. Lippendorf (Saksonya) ta doğmuş , Torgau'da ölmüştür. Servetini kaybetmiş, eski ve asil bir Meissen'li aileye men­ sup olan bu kız, 1 0 yaşında Nimbschen mana mrına gi re­ rek 16 yaşında ra hibe olmuştur. ı 5 2 3 y ı l ı nın Paskalyasında Wittenberg'e kaçarak orada 1 5 2 5 te Luther'le evlenmişıir. Üç oğlu ve üç kızı olmuştur. Luther'in ölümünden sonra kısa bir zaman için sefa leıe düşen B., Wiııenbeıg'den ka­ çarken vebaya tutularak Torgau'da ölmüşıür. Mezaıı W it­ tenberg'teki Sıadıki rche ( şehir ki lisesi ) tedir.

BOR, sembolü B, atom ağırlığı 1 0.82, atom nu­ marası 5 , üçüncü grupun ilk üyesi olan bir ametal. Kim­ ya özellikleri aynı gruptaki alüminyuma, galyuma değil, 4. grupun 2 . üyesi olan silisyuma benzer ; ancak pozitif değer­ liği daima + 3 tür. Tabiatt.ı başlıca borik asidin sodyum, potasyum, kalsiyum ve magnezyum tuzları halinde bulu­ n ur. B undan başka bazı yerlerde, meselA Toscana ( İ ıalya) da, B O R A BOY ( bazı kaynaklarda Dereboy ) , Tokatın sıcak kaynak sularında çözünmüş olarak ve etrafta serbest katı borik asit halinde de bulunur. E lement B. , bor klo­ Taşova i lcesi Destek bucağına bağlı köy. Nüfusu ı 3 5 3 rürün elektrik yayında hidroj enle indirgenerek ve bor tri ( 1 950) tür. B. , Taşovanın ı 2 km kuzeybatısında Yeşilır­ oksidi «B2 Os" magnezyumla kızdırılarak amoıf, 1. 73 ma,Aın kollarından olan bir dere boyunda Udı k gölüne yoğunluğunda, esmer bir toz halinde elde edilir. Bu da uzanan D estek boğazının doğu ağzı rı a y akın bir yerdedir. havada kızdırılırsa Bı Oa halinde yanar, klorla birleşe­ Çevresi dağlık ve kısmen fundalık ve oı man lılmr. Deniz­ rek bor tri klorürü ve 900 C de azotla bor n i trürü ( BN ) den 650 m k adar yüksekıe b u l u n a n B. da hububat, meyva, meydana getirir. B. , aşağı yukarı 2 3 0 0 C t e erir, fakat sebze, tütün yeıi şririlir, hayvan besleni r. Tokat · Samsun ı 600 C te sübli meleşmeğe başlar. Erimiş alüminyum içinde şosesi B. un hemen doğusundan geçer. Dere ve kaynak çözünür, çözeltinin soğumasiyle Al B1 2 bi leşiminde, siyah, su larından faydalanı lır. çok parlak bi llurlar meydana gelir. BORADA, Orta Af r i kadaki Banıuid di llerin Güney Teknik ve sanayide kullanıldığı yerler : B., element veya Togo grupunun Orta Togo a lt-bölümünden bir dil. halinde sanayide henüz önemli bir yer tutmamaktadır. Sert­ Fransız Batı Afrikasının Togo bölümü n ün o rt a kısmında, liğinin pek yüksek olması dolayısiyle elmas ve zımpara İngiliz Altın Kıyı sı sınırı bölgesinde Boe ( v e y a Bue, Boem, yerine kullanılması i mkiniarı üzerinde çalışılmaktadır. Bi­ Buem) denilen dağlık arazide konuşulur. Komşuları olan leme işlerinde kullanılan bu maddeye «bor elması» denir. 1 Bale ( veya Santrokofi ) , Lefaana ( veya Buem) , Bora, Böli,

300

BORADA

·

-

BORAN

çift tuzları halinde çözerek karakteristik renk ler alır. B. ın kaynakçılıkıa ve metal lerin kalitatif analızinde (boraks in­ cis i ) ku llanılmasr, bu özelliğe dayanır. B. , suyun sertliğini indi rd iği için sabunlarda i lave maddesi olarak, keten ve benzerlerinin aprelenmesinde, tabak lıkta, ı ermomeıre camı ( borosilikat camı ) ve optik camlarının yapı lmasında (içinde BORADİON ( veya Bo•aiiion, Borradion ) , Bizan s kurşundan başka bori k asit de bulunan optik camiarına devrinde Boğaziçinin Anadolu yakasında, •imdıki Kanlıca bora ı Hint deni r ) , emaye ve porselen yapmada da kullanı­ yakınında bir yer. Adının, I. İusrinianos'un yeğeni Borai­ lır. Lehimlemeyi bozan aksiıleri erittiği için, lchimci lı kte des'ten alındığı sanı lan B. da, Hagia Trias ( Ekan i m-i Se­ de B. tan i sıifade edilir. Dokuları sertleştirmek için doku­ lise) ile Baralas manasrırları vardı. macı l ık ıa . ayrıca kozmctikre de kullanı ldığı vardır. ( Tı p ) : B. , tı pta antisepti k olarak kullanılır, fakat BORAH [ bourl ] , William Edgo r ( 1 865- 1 94 0 ) , hassası bor i k a s i t ( b. bk. ) i nkinden hafiftir. Deriyi tahriş Amerikalı siyaset a damı v e senarör. Fairfield ( I I Iinois) d e ermez. Uzun müddet alınırsa mide bozulur, k usma ve i shal doğmuş, Washington'da ölmüştür. Kansas üni versitesinde hisıl olur. B. çabu k imtisas eder. En çok sinir meı kezle­ öğren im görüp bu şehi rde 1889 da avukat olmuştur. ı 890 r ine tesir ed i p u)'usıurur, hacak larda felç olur. Bu hassa­ dan sonra politika ve hukuk alanında şöhrer kazanmıştır. sından i stifade e d i l ertk epilepside k u l lanılır. Pamukçuk Bağımsız Cumhuriyetçi part i y e kaydo l m u ş , bu partiyi hiç­ ( b bk. ) redavisinde su veya gliserindeki mahl ülü sürülür. b i r zaman terk etmemek le beraber dai m a k en d i bağımsı z­ Ağız ve göz ilıihaplarında da antiseptik hassa sından fay­ l ığını da muhafaza etmiştir. 1 907 de Idaho temsi lcisi ola­ dalanılır. rak Senatoya seç i l m i ştir. Ça l ı şma Vekileri ( Depa ı t ment of Labor) nin kuıulmasında, kadın lara oy hakkı tanınmasında BORAKS CAMI : bk. BOR AKS. ve alkol yasığı ( prohi b i t i on ) nın kabul edi lmesinde önemli B O R A KS GÖLLE R İ : bk. BOR. rol oynamışt ı r. Emperyalizme daima muhalefet etmiş, Ni­ B O RAKS İ �CİSİ : bk. BORAKS. karagua'ya Ameri kan pıoıekrorası n ı kabu l ertirmek ve Fili­ pinleri sömürgel eşıirmek fikirleıine mini olmaya çalışmıştır. BORALK İ L L E R , alkil-bor bileşikleri. Bor halojenür­ Bi rinci Dünya Harbinden sonra Versai l les Anılaşma­ Ieıin çinko alkilleıle verdikleri reaksiyondan elde edi lirler. sına irirazermiş, Amerikanın M i l lerler Cemiyerine girme­ Mesela borkloıürün çinko metil ile muamelesinden a�ağıdaki sine karşı mücadele ederek buna mini olmuştur. S ilihsız­ den k l em gereğince bormeti l meydana geli r : Ianma taraflısı olan B., Washingıon'da toplanan Silihları 3 Zn ( CHa > z + 2 BCis --+ 2 B ( CHah + 3ZnCl z Aza !ıma Konfetansı ( 192 1 ) ve Briand-Kellogg Paktı ( Paıis, Bormeıi L renksiz, turuşahilen bir gazdır, boreti l B ( C2 Hsh 1 928) için çok gayret sarfermişrir. 1924 - 193 3 yıllarında ° Senatonun hariciye komisyonu başkanı olan B. , Fran klin ise 95 C de kayn ıyan bir sıvıdır. D. Roosevelr'in New Dea! ve dıs politikasına da muhalefet BORAN ( Eski terim : Sayyib, Fr. Orage, Atm. Gewit­ etmiştir. Hemen hemen 3 3 y ı l Senato üyeliği eden B., ba­ ıer. İng Thunderstorm, Türkçede Fransızcadan çevrilme ğımsız fi kirlerinden dolayı Lone Lion of Idaho ( 1 . nun olarak orai kullanılmış olduğu gibi, buran şekli de münzevi as lanı ) ve the Greaı Opposer ( Büyük muhalif) geçer ) , şimşek, yıldırım ve gök gürülıüsü i le birlikte be­ likapiarını kazanmıştır. liren, çok vakit sağnak halinde yağmurların yağdığı atmos­ BORA K , bazı mahallerde sazan balığı (b. bk. ; fer olayı. Böyle bir yağmurlu zamarıda gök gürültüsü işi­ tilmez ve yalnız e lektrik olayı ışık halinde ( şimşek ) beli­ Cyprinus corpio) na verilen isim. rirse buna da «ışıklı boran>> dtni r. Bu elektrik boşalmasiyle BORAKS ( Borax ) , lO molek ü l bil lürsuyu bulunan i lg i l i olay sırasında yağan yağmura «boran yağmuru» ( Fr. sodyum terrabarat Naz B4 01 1 0 H2 O. Tabiatıa btıyük, pluie d'orage, Alm. Gew i tterregen ) , bu gibi yağmurları çok defa beyaz, nadiun mavi. gri veya yeşil monoklin kri s­ doğu ran bulutlara da «bor anbulut » ( Kumulo (cumulo}­ taller halinde bulunu r. B. eriyikleri nden renksiz billü rlar nim'::ı u s Alm. Gewi ı ıerwolken ) adı veri lir. Bu atmosfer halinde elde edilir. Serdiği 2 - 2 1 / 2 , özgül ağırlığı da 1 . 7 olayında görülen ele k tr ik boşalması nın sebepleri henüz dir. Soğuk suda güç. sıcak suda · k olay çözün ür. Sulu çözel­ yeter derecede aydınlatılmış değildir. Sebebi her ne olursa tisi zayıf alkali reaksiyonu gösteriı. Tabiatta, Tibet, Mısır, olsun ( mesela : elekırik lenmiş olan yakın bir bulutun etk i­ Kaliforniya gibi kurak bö l gelerde bulunan bazı göl ( Borak s siyle bir sirüs bulutunu teşkil eden buz ib!fcik lerinden her­ göller i ) sularında çözünmüş halde ve kıyıl � rında da bi llür­ biri n i n bi r ucunu n pozitif, diğer ucunun negatif olarak lu halde n u l unur. Yüzyı llardan ber i B. , tinkal adı altında elektrik lenmesi , suyun pozitif iyonlardan zi yade negatif Tibetten Avrupaya gönderil mekted ir. Türkçede buna tenekir iyon lar üzeri nde yoğun laşması . . . ) , bunlar a tmosfer olay­ adı da veri l i r. B. , sodanın borik asitte nötrleşıirilmesiyle, lariyle birlikte düşünülür ; bu olaylar sırasında yağmurlar Na2 COs + 4 Hs BOa --+ Na2 F 4 07 + 6 Hz O + C0 2 doğar, hava k ütlelerinin büyük bir hızla yuka rı lara yüksel­ veya tabiatta bulunan başka boratlardan suni olar a k da mesi ve birdenbi r e su buha rın ı n yoğun laşması hali belirir. elde edilir. Bu çözeltilerden sodyum ıeıraborat, idi sıcak­ B. , en çok sıcak bölgelerde olu r ; yüksek enlemlE-rde ise lıkta 1 0 molekül sulu, saydam, büyü k prizma şek lindeki daha az raslanır. B. billürları halinde, 5 6° C un üstünde 5 molekül sulu Türlü B. çeşitleri arasında başlıcaları «ısı boranı» Na 2 B, 07 · 5 H2 O oktaedr şek l i nde billürlanır B. , ısırı­ ( güneşin ini ve şiddetli ısıımasiyle doğan b:ıran) ve «cep­ lınca bi llür suyunu kaybederek şiddetle k aba rı r ; i l k i n he boranı» ( ayrı sıcaklıktaki hava küılelerinin, birbi rinin beyaz, yumuşak bir t o z haline gelir, sonra bu da k ızdın­ içine sokulmasından doğan boran ) dır. I sı B. ı , en çok ya­ lınca cama benziyen bir kütle halinde erir ( bo raks camı ) . zın belirir. Bunların teşekkülü, güne, i n şiddetli ısıımasiyle Sonuncu , sıcakta çoğu meral aksiıleri meraborik asidin ilgi lidir. Bundan örü ı ü en ziyade öğleden sonra belirirler.

Likpe ve Ak pafu dilleri, bazı larına göre, Sudan-Guinea ai­ le�inin Fildi ıi Kıyı sı- Dahomey grupunun Volra alr bölü­ münden, başkalarına göre de bu aile ile Banru ( b. bk. ) d i l lerinin karı�masından m sı (hak sız r e k � bet mem­ nuiyeıinde) şeklinde ortaya çıkabi lir. 3 . En dar manası ile B. kelimesi, edanı n muhtelif şekillerinden sadece birisini. biı miktar para ödeme mükellefiyetini , ifade eder. Eski hukukumuzda bu mef­ humu ifade için tÜyn ( A l m . Geldschuld, Fr. dene ; İng. debt, pecuniary - debr, money - debt ; Lar. debirum pecu­ nia - debi ta) tabiri mevcuttu. Halk dil i nde B. kelimesi en sık, bu minada kullanılır. Borçlar Hukuku : ( A lm . Obligarionenrechı, Fr. droir des obligations, İng. law of obligations, law of cont­ racts and rorts, Lar. ius obligarionum) : Şahıslar arasın­ daki B. münasebeılerini tanzim eyleyen hukuk dalı, B. lar hukuku i smini alır. Bu hukuk kolu, hususi hukuk gru­ puna dahil olup medeni h ukukun bir kısmını teşki l eder. B. lar hukuku şahısların gündelik h ayatlarında gayet geniş tesirler icra eder, insanlar her günkü faaliyetleri esnasında, B. lar hukuku sahasına giren birçok m1:1amele l e r de bu­ lunurlar. Filhakika müvezziden gazetesini, bakkaldan si­ garasını alan ve işine gitmek üzere otobüse binen bir ş ah­ sın bu mu a me l el eri ni n her biri B . l ar hukukuna taalluk eder. Bu hukuk dal ı n ı n, fevkalide geniş bir tatbik sah a-

303

s ı n a s a h i p olması, cemiyederin i ktisadi hayatları üzerinde oynıyacağı rolün chemmiyerini gösterir. ݧte bu ehemm i · yere binaendir ki, B. l a r h ukuku, en ç o k tetkik edilmiş, en ince teferruarına kadar elden geçirilmiş ve muhtelif nazariyeleri n vaz ' ı n a saha olmuş bir hukuk dalı halini almıştır. B . lar hukuku, . daha Roma l ı l a r devrinde fe v k a l ıi ­ de b i r i n k i ş afa mazhar olmuştu , ve Roma hukukunun B. !ara mürcallik esasları . zamanımı zda, bilhassa ka ra Avru­ pası hukuk si stemleri n de, gayet mühim te s i r le r icra etmiştir. B. lar huk u ku , iktisadi hayat üzerinde tesi r ler icra ettiği gibi, kendisi de cemiyetin iktisadi nizamından ve so1yal düşünüş tarzından müteessir olur. Filh ak i ka , Fran­ sız ihtilalinin ferdiyetçi zihn iyetinin tesirleri altında ha­ zırlanan kanun lar, B. müna�t betlerinde fertlerin istiklil­ lerini aşırı bir derecede korumuş ve tarafların i radelerini herşeye hakim bir mevkie yükseltmiştir. Ancak bu hal . i ktisaden ku v ve t lin i n zayıfı i stismarı gibi arzu edilmiyen bir netice doğ urmuştur Zamanla inkişaf eden sosyal ada­ ler fikri neticesinde, tarafların iradelerinin isıikiilinden bahsedebilmek için, ikeisaden zayıf olanın kuvvetli tara­ fından istismarının önlen mesi gerektiği mülihazası hukuk­ ç uları meşgu l eylemeğe baş l amıştır. İşte B. lar hukuk u sahasındaki bu gelişme, B. lar kanununa intikal eylemiş ve yeni kanunlarda zayıfların hukukunun ve cemiyetin mebafiinin korunmasını sağlıyacak redbirler derpiş edi l­ miştir. B. lar hukuk u , dünya üniversitelerinde kendisine l a ­ yık ehemmiyete mazhar olmuş ve h u kuk fakülteleri redri­ sat programlarında gayet müh i m bir yer işgal eylem i ş ve eylemekted i r. Borç l a r Kan u n u ( A l m. O b l igationenrecht, Fl! code des obl igations) : Şahıslar arasındaki B. münasebetlerini tanzim ederek hükme bağlıyan ve B. lar hukukuna ait kaideleri i htiva eyliyen kanun «Borçlar . Kanunu» adı ile tan ı nır. Halen me r iyetıe olan B. lar kanunumuzun tatbik mevki ine k onulmasından, yani 192 6 yılından evvel «Me­ cel lei Alı karnı Adliye» adiyle b i r kanun, B. münasebet leri n i idare ediyo r du ( bk . MECELLE ) . Cumhuriyetin ili­ nın ı takip eden yıllarda yapılan büyük adli iokılip esna­ sında, diğer hukuk sahala r ı gibi, B. lar hukuku sahası da ele a l ın m ı ş ve umumiyerle kabul edi len esasl a ra tevfikan, i leri bir tekniğe sahip ve batı zihniyetine uygun bir B. lar kanunu Çıkarılmıştır. B. lar kanunu muzun esbabı mu­ cibe liyıha sında, meriyerte bulunan Mecelle'nin ihtiyaçları karşılamakcan u ı ak oldu ğ u, 1 8 5 1 maddedr n müteşekkil bulunmasına rağmen . mahkemelerimizce ancak birkaç yüz maddesinin tatbik edi ldiği belirrildikten sonra «sene­ lerdenberi devam eden bu adli zaf'a müstacelen nihayet vermek ve muasır medeniyetin icabarına ıevfiki harek etle Türkiye Cumhuriyecini pek ziyade muhtaç olduğu yeni k anunlarla teçhiz ermek, artık kati bir zaruret halini almıştır. Muasır meden iyerin en yüksek h ukuk eserlerin­ den biri olan İsviçr e ni n «Code des obli gations»unda n aynen iktihas olunan «Borçlar kanunu liyıhası» ihtiyacatı hazıramıza muvafık görülmüştür» denilmekte idi. 4 Ekim 1 926 tarihinde yürürlü ğ e giren bu kanun . İsviçre B. lar k an unurı u n tercümesi ise de, bu tercüme ram deği l d ı r. Filhakika İsviçrede müstaki l bir ticaıet kanunu mevcut olmadığı cihetle, ticari mua m e l e l er e t aal1 luk eden alıkim da B. lar kanununda yer alm�§tır. Memle·

304

BORÇ

keıimizde, adli inkılap esnasında ayrı bir ticaret kanunu da çıkarıldığı ciheıle, İsviçre B. lar kanununun ticarete ıaalluk eyliyen kısımları ik c i bas edi lmemiş, sadece «Umumi hükümle r » v e « A k d i n muhtelif n e vileri• baş l ı k l ı bi r i nc i ve i kinci kısımlar tercüme ve kabul olunmuştur. Fası l ve madde numaralarının ayrı olmasına ve kend i s i n e has bir ismi bulunmasına rağmen , B. lar kanunumuzun bu isıi kiali hakiki olmaktan ziyade zahiridir ve B. lar kanunu Türk Medeni kanununun bir kısmıdır. Fi lhak i ka B. lar karı unu­ nun 544. maddesinde « Medeni k a n u nun mütemmimi» ulbir lerini kullanmış ve M ed m i kanunun 5 inci maddesi iki kanun arasında mevcut olan gayet �ıkı alakayı göste­ ren şu hükmü sevketmiştir : «A\[idlerin in' i kadına ve hü­ k ümlerine ve sukuıu sebeplerine ıaalluk edip borçlar kıs­ mında beyan olunan umumi kaideler, medrni hukukun diğer kısımlarında dahi caridir». B. lar kanunumuz 24 ba p ve 5 44 maddeden müteşek­ k i l olup iki kısım halinde t op l anmı şt ır : ı . «U umumi hükümler» ( md. ı - ı s t ) başlığını taşıyan birinci k ısımda, her nevi borç münasebeıinde cari olacak ana kaidc:ler vaz' edilmiştir. Filhakika B. ların kay­ nakları (asağ. bk. ) , hükmü ( aşağ. bk. ) , ni hayeıe ermesi ( aşağ. bk. ) , nevileri (aşağ. bk.) bu kısımda y e r almıştır . 2 . « Akdin muhtelif nevi leri• ( md. 1 8 2 - 544) baş · lığını taşıyan i kinci kısımda ise muhtelif tip akitlerin karakterlerinin icap ettirdiği hususi hükümler vaz'edilmiş­ ıir. Satış, trampa, bağı ş lama v. b. gibi akitlerin gerektir­ diği hükümler bu kısımda derpiş edilmiştir ( aşağ. bk. ) . Borclann doğu m u : Şah ı s l a r arasındaki B . müna­ sebetlerinin n e gibi sebep lerden doğacağı hususunda Ro­ malılar tarafından yapı lan tasnif, zamanımızda da ıesir­ Jerini�sıermekıedir. F ı ilı akika Roma hukukunda B. kay­ nakları i.k i grupa ayrı l ı rdı : akitler ve suçlar. Bu tasnif in, ihtiyaçları karşılam ı yacağı aşikardır. Zira ne bir akde ve ne de bir suça dayan maksı zın mevcut olan B. lar da var­ dır. Mesell vekıileıi o l m a da n başkası namına ıasarrufta bulunmaktan veya bir suç i ş l emeksi z i n yapılan zarardan doğan B. lar bu nevidendi r. Türk hukuk sisteminde B. ların kaynaklarının ıasn ifi, Roma hukukunun kabul et­ tiği tasnifren biraz farklıdır. Filhakika «borçların te­ şekkülü» i smini taşıyan birinci babında, kan unumuz, üç B. kaynağı tesbit etmiştir : ı. Akiddeo ; 2. Haksız f i ildeo ; 3. S ebepsiz iktisaptan doğan B. lar. Ancak bu üç kaynak da B. mefhumunun şümul sahasına girebilecek b ütün i h ti malleri karşı lamak için ka f i deği ldir. Zira B. lar kanununda yer a l mamış olan birçok B. lar vardı r , ki bu kaynaklardan bir ı sine bağ lanamaz . Bazı müel­ lifler, bu nevi B. ları «kanuııdan doğan borçlar» tabiri i le isimlendi rirler. Bu hal , diğer borçların k anundan dc•ğma­ dığı zehabını uyandıracağı cıheıle, «diğer muhtelif sebep­ lerden doğan b o r çlar » tabiri tercihe şayandır. Şu hald e B . müoasebetine kaynak olarak dört sebep göster i leb i lir : ı . A kiı ; 2 . Haksız fiil ; 3 . Se b epsiz i k d sap ; 4 . Muhtel ı f se­ bepler : 1 . Akiı ( A i m Verırag, Konırakı, Fr. conırat, İng. cootracı, Laı. conıracıus ) : Akdin lugaı manası «bağlamak, düğümlemek» tir. Hukuk terimi olarak manası ise, iki ta­ rafın kendi leri için h a k ve mükellefiyetler d oğ u raca k şe­ kilde izhar ettikleri i radelerini, yani icap ve kabul ü , bitbi­ rine bağlamalarıdır. Fi lhakika B. l a r kanun om uza göre akdin yapılmış olması için tarafların iradelerini birbi ri n e uygun b i r şekilde ve karşı lıklı olarak izhar etmeleri lizım-

dır. Tarafların i radelerini izhar edişleri i k i safhada eeceyan eder : a. İcap ( A l m. Offeıte, Fr. offre, pollicitaıion, İng. offer, Laı. pol liciıaıio, offerre ) : Bir akdin yapılmasın ı tek l i f eden kimse icapta bulunmuştur. İcap y a ayoı yerde hazır bulunanlar arasıoda şi fahen veya hazır bulunmıyan­ lar arasında yazı yahut ilan vasııası i le yapılır. b. Kabul ( Alm. Annahme, Fr. acceptatioo, İng . acceptance, Lat. ac­ ceptatio) : Kendisine icapıa bulunulan tarafın icaba muva­ fakaıını bi ldiren beyan ıdır, ki bunun icapıa bulunan a vüsu­ lu ile akiı in'ikaı etmiş olur. İcap şifahen yapıldığı takdirde, kabulün de hemen yapılması lazımdır. Yazı ile veya ilin yolu ile ve bir müd­ det tayin edilerek yapılan icaplarda, kabulün icapıa bulu­ nan şahsa vası l olması için lüzumlu zaman geçiociye, veya tayin edi l miş olan müddeıin hiıamına, kadar icapıan geri dönülemez. Gerek icapıan ve gerek kabulden rücu, ancak kanunun derpiş ettiği şekilde yapılabi lir : « İcabın geri alın­ dığ r haberi icabın v üsulündeo evvel yahut aynı zamanda mürselüni leyhe vasıl olur yahut icaptao sonra vasıl olmak­ la beraber, mürselüoi leyh icaba muııali olmazdan evvel kendisine tebliğ olunursa, i cap keenlemyekun addolunur. Bu kaide, kabulün geri alınmasıoda da tatbik olunur». Bir akdio vücut bulmasıoda en mühim !mil tarafla­ rın iradeleri olduğuna göre , bu i radeni n tam bir serbesti içinde ve doğru olarak beyan edilmesi gerekir. Bunun için­ d .i r k i vıizııkaoun iradeyi ifsat eden sebepleri saymış, ha­ ta, hile ve i k rah ( bk. HATA, H İ LE , İ KR A H ) ile malul bulunan irade beyan larının, iradesi fesada uğramış olan tarafı ilzam e demiy e ceğ i ni hükm e bağlam ı ştır . Akid lerin muıeber olabilmesi iç i n, tarafların i radeled­ n e taalluk eden bu şartlarıo yanı sıra, diğer bazı kayıtlar daha mevcuttur : a. A k di n mev z u u : Her ne kadar akdi n mevzuu, ka­ nunun gösterdiği hudut dahilinde, serbestçe tayin oluna­ bilirse de ( buna akit serbestisi deoilir ; Atm. Verıragsfrei­ hei ı, Fr. li b erı � cootractuelle, İng. freedom of cooıract) , mukavelenin muteber olabilmesi için «kanunun k ati su­ rette emreyled i ği hukuki kaidelere veya kanuna muhalif, ahlaka ( idaba ) veya umumi inıi zama yahut şahsi hük ümlere müteall i k haklara m u g ayir» bulun mama s ı ş art t ı r . b. Bu ılan : B ı r akdin muıeber olabilmesi için buılan sebeplerioden birisi ile malul olmaması lazımdır. Filhakika B. lar kanunu muzun 20. maddesine göı e «bir akdio mevzuu gayrımümkün veya gayrimuhik yahut ahlaka (adaba ) mu­ gayir olursa o a k i ı batıldıı» (bk. BUT L AN ) . c . Gıbin : Taraflardan birisinin muzayakasındao, tecrübesizliğinden veya hi ffetinden isıifade edi lerek taraf­ ların edatarı arasında açık bir nisp e ısi z li k bulunacak şekilde yapılmış olan bir akit, gabin ile maliildür. Bu halin mevcudiyeıi takdirinde, mutazarrır olan taraf akdin yapılmasından i tibaren bir sene içinde, akdi feshettiğini beyan la, verdiği şeyi geri alabi lir ( bk : G A BİN ) . ç. Şeki l : Kanunda sarahar olmadı kça, akdi n muıeber olması , yapılış şekline bağlı değildir. Ancak kanunun emreıciği şekil şartlarına riayet edi lmeksizin yapılan akit­ ler muıeber olama z. Akiıler doğurduklaı ı borçların şümulü bakımından üç k uma ayıılı rlar : a. Tek taraflı akiıler ( Al m. einseitige Verırage, Fr. contrats unilaıeraux. İng . uni lateral contracts, Lat. cont­ racıus uni laıerales) : Bu nevi akiıleıde, taraflardin sadece bi risi mükellefiyet altına girer. Hibe vaadinde hal böyledir.

BORÇ b. İ ki taraflı akitler ( Al m. zweiseiıige Verırage, İng. bilateral contracts, Lat. cont­ ractus bilaterales ) : Bu nevi akitlerde tarafların her ikisine de mükellefiyeder tahmil edili r ; yani bu n evi akirierde ta­ raflar aynı zamanda hem alacaklı ve hem B. lu vaziyetin­ dedirler. Bu nevi akitler, tam karşılıklı aldıler ( Alm. synallagmatischer Verırage, Fr. conırats synallagmatiques; İng. contract containing reciprocal promises, Lat. contrac­ tus bilateralis aequalis) ve nakıs karşılıklı akitler ( Aim. ungleichmassige zweiseitige Vertrage, Fr. conırat even· tuellement bilateral, Lat. contractus bilatera l i s inaequalis) diye i k i kısma ayrılır. Satış, trampa, kira birincilere, veka­ let ikincilere misal olarak zikredilebilir. c. Çok taraflı akitler (Alm. mehrseitige Verırage, Fr. contraı plurilateral, İng. multilateral contract, Lar. conıractus multilateralis ) : Aynı gayeye matuf i kiden fazla iradenin bir araya gelmesi ile teşekkül eden akitlerdir. Beş kişiden terekküp eden bir şirket, çok taraflı bir akittir. Ancak, bir satış akdinde birkaç satıcı ve birkaç müşterinin bulunması bu akdi çok taraflı yapmaz ; böyle bir satış ak­ di birçok şahıslardan müteşekkil iki taraflı bir akit olur ( bk. BAGIT ) . 2. Hakm: /ii/ ( Alm unerlaubte Handlug, Delikt, Fr. acte i llicite, İng. tort, Lat . delictum) : Taraf ların kar­ şılıklı olarak iradelerini beyan etmemelerine rağmen B. u doğuran imillerden birisi olan haksız fiil, bir şahsın ka­ nuna aykırı bir fi ili ile diğer bir şahsı izrar etmesi halidir. Haksız fiili yapan i le mağdur arasında bir B. münasebeti doğa r. Filhakika B. lar kanunumuzun 4 l . maddesine göre «gerek kasden gerek ihmal ve teseyyüp yahut tedbirsizlik ile haksız bir surette diğer kimseye bir zarar ika eden şa­ hıs, o zararın tazminine mecburduı» ( bk. H AKSIZ Fİ İ L ) . 3 Seb•psiz iktisap ( Alm. ungerechıferıiıte Bereiche­ rung, Bereicherung ohne Grund Fr. enrichissemen t sans cause, enrichissement illegitime, İng. unj usıifiable enrich­ ment) : Kanunumuzun B. kaynağı olarak gösterdiği üçün­ cü husus, sebepsiz iktisaptır. Borçlar kanunumuzda bu borç k aynağı tek ve kati bir terirole ifade edi lmemiştir. Haksız f i i l ile mal iktisabı , haksız mal iktisabı, haksız iktisap, se­ bepsiz mal edinme gibi muhtelif tabirler mevcuttur. Bun­ lar içinde en doğru olanı «haksız iktisapli> i s e de doktrin­ de «sebepsiz iktisap» tabiri revaçtadır. Eski hukuk si stem­ lerinde akitlerin muhtelif tiplerinden biri olarak ıeı k i k edilen ve bazı müellifler tarafından haksız fiil ile karıştı­ rılan bu B. k aynağı, kanunumuzda müstakil bir B. sebebi olarak yer almıştır ki, bu hal İsviçre B. lar kanununun hukuk i lmioe, teknik bakımdan getirdiği bir yenili ktir. Onun içindir ki haksız fi i l i le i ltibasa mahal verecek veya mutlak surette bir malın iktisalıının gerektiği zehabını uyanduacak tabirlerden çekinmek ve müesseseyi tam bir şekilde ifade eden sebepsiz veya haksız iktisap tabirlerin­ den birini kullan mak yerinde olur. Sebepsiz i ktisap, ortada haklı bir sebep mevcut değil iken . bir şahsın diğer bir şahıs zararına olarak bir iktisap­ ta bulunması demektir. i k t isapt a n maksat, mamelekıe hu­ sule gelen bir fazlalaşmadır. Bu fazialaşma doğrudan doğ­ ruya bir mal iktisabı şeklinde olabileceği gibi, bir B. tan kurtulma veya yapılması gereken bir masrafın başkası tara­ fından itası şeklinde de olabilir. Sebepsiz iktisap, iktisapta bulunan ile zararın a ikıisapta bulunulan, diğer bir deyimle mamelekinde bir çoğalma olan şahısla bir azalma olan şa­ hıs arasında bir B. münasebeti doğurur. Filhakika B. lar Fe. contrats bilaıeraux,

,

305

kanununun 6 1 . maddesine göre «haklı bir sebep olmaksı­ zın aharıo zararına mal i ktisap eden kimse onu iadeye mecburdur». Vaznkanun misal olarak muteber olmayan veya tahakkuk etmemiş yahut vücudu n ihayet bulmuş bir sebebe dayanılarak yapılmış olan iktisabın ve B. olmıyan bir şeyin hataen B. zannedilerek rediyesinin iadeye mevzu teşkil edeceğini tesbit eylemiştir. İade ile mükellef olan şahıs haksız olarak edindiği şeyi elinde bulunduruyorsa bunu aynen iade ile mükellef­ tir. Aksi takdirde iade na kd en yapılır ; ve iadenin hududu sebepsiz i ktisapta bulunanın mamelekinde husule gelen ÇO· ğalma ile tayin edi lir ; diğer tarafın mamelekinde meydana gelen azalma nazara alınmaz. Yani burada maksat, vaki : zararın tazmini deği l, lıikin sadece sebepsiz iktisabın iade­ sidir ve iade ile mükellef olan şahıs, iktisap ettiği �ey do­ layısiyle yaptığı zaruri ve faydalı masrafların ödenmesini talep hakkını haizdir. Haksız i ktisap, mamelekinde bir azalma olan tarafa iadeyi talep için bir dava hakkı bahşeder. Ancak bu dlva hakkı, mutazarrır olan tarafın verdiğini istirdada hakkı o l­ duğunu öğrendiği tarihten i tibaren bir ve, her halü karda, haksız iktisabın yapıldığı tarihten on yılın geçmesi ile or­ tadan kalkar ve artık iade talebinde bulunmak imkinı kal­ maz. Dava hakkı müruru zamana uğramamış olsa bile, alı­ lıiki bir v a zifenin ifası i çin ver il en bir şey geri istenemi­ yeceği gibi, haksız yahut alılik ve adaba aykırı bir gayenin elde edilmesi için verilmiş olan şeyin de istird adına mahal yoktur. 4. Muhtelif ıebep/er : B. lar kanunumuzun birinci babında tanzim edilmiş bu üç B . kaynağından başka muh­ telif sebepler de B. un doğumuna sebebolur. Bunlara mi· sal o larak aile hukuku münasebetlerinin vücut verdiği na­ faka B. u ile ana babanın velıiyetleri altındaki çocuklara karşı olan mükellefiyetieri zikredilebilir (bk. NAFAK A, V E LAYET ) .

Borçların hükmü : Hangi kaynaktan doğars a doğ­ sun «bir B. münasebeti ıeessüs ettikten sonra vaziyet ne olacaktır, bu B. münasebetinin hükmü nedir ?» sorularına vazııkanunumuz. B. lar kanununun ikinci babında cevap vermiştir. Fi lhakika bir B. münasebetinin en tabii neticesi, bu B. un ödenmesi , ifasıdır. Ancak bunun yapılmaması ih­ timali de her vakit varittir. Onun içindir ki kanunumuz ifaya ait hükümlerin yanı sıra, B. ların ödenmemesinden doğacak neticeleri de hükme bağlamıştır. Nihayet, bir B. münasebetinin sadece taraflar yani alacaklı ve borçlu ­ üzerinde deği l, lakin üçüncü ş ıhıslar - yani bu m 'i nasebe­ te yabancı olanlar - üzerindeki tesirleri hakkında da hü­ kümler isdar edilmiştir. A. Borçların i/ası ( Alm. Erfüllung, Fr. execution des obligaıions, İng. performance, Lat. sol � tio) : İfa, bor­ cun mevzuu olan edanın, tayin edilmiş olan zamanda B. lu tarafından, yerine getirilmesidir. Alacaklı i le borçlu arasın­ daki hukuki bağ, ifa neticesinde, borç münasebetinin ga­ yesine vasıl olması dolayısiyle, kaideten ortadan kalkar. Kanunlarımızda ifa mefhumunu ifade için rediye ta­ birinin de kullanıldığı vakidir. Ancak gözden uzak turul maması icap eden nokta, rediyenin sadece bir nevi B. un, para B. unun, ifası için kullanılabilecek bir tabir olduğudur. ı. İfada normal yol, ifamn bizzat B. lu tarafından yapılmasıdır. Ancak, bu, riayeti mutlak a icap eden bir ka­ ide değildir. Filhakika, B. un B. lu t a r afınd a n ifa edilme­ sinde alacaklının menfaatı bulunmadığı hallerde B. diğer ·

­

306

BORÇ

bir şahıs tarafın dan da eda edilebilir ve a lacaklının bunu redde salibiyeri yoktur. Bu hal bilhassa para B. larında mevcuttur. Alacaklı için mühim olan muayyen bir miktar paranın kendisine ödenmesidir. Bu paranın kimin tarafın­ dan verileceği B. lu için mühim bir mesele değildir. Li­ kin B. un B. lu tarafın-dan ifasında alacaklının menfaatı varsa, B. un B. lu tarafından ifası şarttır, Bu gibi haller­ de, başka birisinin yapacağı edayı alacaklı kabul etmiyebi­ lir. Hizmet akitlerinde, istisna akdinde ve vekilette vaziyet böyledir. Zira burada B. münasebeti doğarken, alacaklı ifa­ nın bizzat B. lu tarafından yapılacağı düşüncesi ile hare­ ket etmiştir. Zira B. un ifasında B. ]unun şahsi kabiliyeı­ leri ve bilgisi rol oynıyacak imillerdendir. Meseli davası­ nı bir avukata tevdi eden şahsın intihabında, bu avukatın şahsi kabiliyetleri, bilgisi ve tecrübesi rol oynamıştır. Bi­ naenaleyh davanın tecrübesiz bir avukat tarafından idaresi - yani vekilet akdinde borçluya terettüp eden edanın biz­ zat B. lu tarafından ifa edilmemesi - alacaklının menfaatlarını ihlal edebilir. Binaenaleyh alacaklı, bu n evi edalarda ifanın bizzat borçlu tarafından yapılmasını talep salihiyerini ha­ i zdir. 2 . B. , kaideten alacaklının şahsına ödenmelidir. Ancak, ifa gerek k anun ve gerek mukavele icabı salihiyetli şahıslara da yapılabilir. B . !unun a lacaklıya veya salihiyetli bir şahsa valı:i olmıyan if asının hükmü yoktur ; borcun tekrar ifası gerekir. 3. B. un nerede ifa edileceği, B. lu veya alacaklılar müteaddit ise herbiri bakımından ifa mahallinin neresi olacağı hususunun tayini icap eder ; ve B. lu B. unu tayin edilmiş olan bu mahalde öder. Taraflar ifa malıallini sarih veya zımni bir şekilde tesbit etmemişlerse : a. Para B. ]arında, alacaklının ifa zamanında ikamet ettiği. b. Muayyen bir şeye taalh1k eden B. larda, akdin in'ikadı anında o şeyin bulunduğu . c. Sair B. larda, B. un doğumu anında B. !unun ika­ met ettiği yer, ifa mahalli addolunur. 4. B . un ödeneceği zaman da taraflarca tayin edilir. Bu yapılmamış i se, ve işin mahiyetinden borcun ifa za­ manı anlaşılamıyorsa, ifanın derhal yapılması gerekir. 5 . Para B. ları kaideten memleket parası ile ödenir. Akit yabancı para üzerinden yapılmış ise ve akitte «aynen ödemek» veya buna muadil kelimelerle B. un yabancı para ile ödeneceği sarahaten kayıt edilmedikçe hal yine aynıdır ve borç ifa zamanındaki rayiç üzerinden memleket parası ile ödenir. B. ödenmesi üzerine B. luya bir makbuz ve B. un tamamı ödenmiş ise B. senedinin (ki bu B. münasebetinin doğumunu i sbat için B. lu tarafından alacaklıya verilmiş bir vesikadır) i adesi veya ibtali gerekir (bk. SENET) . 6 . Alacaklı B . u n usulüne uygun olan ifasını kabul etmezse mütemerrit olur. Bu takdirde, eda muayyen bir şeyin verilmesi ise, B. lu bunu bir yere tevdi ile B. undan kurtulur ; eğer eda bir şeyin verilmesine taalluk etmiyorsa, B. lu akdi feshedebilir. B. Borçların i/a edilmemesi (Aim. Nichterfüllung, Fr. inex�cution des obligations ) : B. un ifa edilmemesinden maksat B . !unun kararlaştırılmış mahal ve zamanda edada bulunmarr.asıdır, ki bu hale hukuk dilimizde «ademi ifa» da denilir. Ademi ifa ya mutlak olur, yani B. lu hiçbir edada bulunmamıştır ; veya kısmi olur, yani B. lu kararlaştırıldığından farklı bir surette veya nakıs ola­ rak edada bulunmuştur.

ı. Ademi ifa halinde - alacaklı, B. un aynen ifası için B. lusunu zorlayabilir: ( bk. İCRA, İFLAS ) . 2. Tam karşılıklı akitlerde alacaklı isterse edanın aynen Hasını talep, isterse akdi feshedebilir. Her iki halde de tazminat isternek hakkı vardır. 3. B. lu B. unu tamamen veya kısmen ifa etmediği takdirde alacaklı, B. un aynen ifasını talep etse de etme­ se de, tazminat talebinde bulunabilir. Bu tazminat haksız fiilden doğan tazminatran farklıdır ; ve bu farkı belirtmek için buna «akdi tazminat» adı verilir. Alacaklının tazmi­ nat talebinin dinlenebilmesi , yani B. ]unun razıninata mahkum edilebilmesi için, ademi ifanın B. !unun kusu­ rundan neş'et etmesi lazımdır. Filhakika B. lar kanunu­ muzun 96. maddesine göre «alacak lı hakkını kısmen veya tamamen istifa edemediği takdirde borçlu kendisine hiçbir kusurun isnat edilemiyeceğini isbat etmedikçe bundan müreveilir zararı tazmine mecburdur». B. unun akdi tazminat öderneğe mecbur olması, ya kendi fiilinden veya başkalarının, bilhassa yardımcılarının ve çalıştırdığı sair şahısların fiilierinden neş'et eder. Ala­ caklı tazminat talebinde bulunmaz veya bundan vazge­ çerse akdi tazminata mahal yoktur. Bunun haricinde : a. Mukavele yapılırken, ademi ifa halinde B. !unun tazmin i le mükellef tutolamıyacağı tesbit edi lmişse. · b. İ fa fevkalide bir halin neticesinde mümkün ol­ mamış si . c. Nihayet, mücbir sebep ademi ifayı i ntaç etmiş ise B. l u akdi tazminattan kurtulur. 4. Borcunu ifa zamanında eda etmemiş olan B. l u mütemerrit hale düşer. İ f a tarihi mukavelede tesbit edilmişse o günün sona ermesi ile, tesbit edilmemiş ise alacaklının ihtarı ile B. l u mürerneerit hale düşer ve bundan şu neti­ ticeler doğar : a. Mütemerrit B. lu, B. un geç i fa edi lmesi dolayısiyle alacaklının uğradığı zararı tazmin .. eder. b. B. un · mevzuuna fevkalide sebepler dolayısiyle bir zarar gelmiş ise, mütemerrit B. lu bu zararı da tazmin ile mükelleftir. c. Para B. larının mütemerrit borçlusu, temerrüt ta­ rihinden itibaren geçen her gün i Ç in senevi o/o 5 gecikme faizi ( Aim. Verzugszins, Fe. int�rec moratoire, İng. mora­ tory interest, Lat. usurae ex mora ) ödemekle mükelleftir ( bk. FAİZ ) . ç. Tam karşılıklı akitlerde taraf laıdan birisi müre­ meerit olursa, diğer taraf borcun ifası için münasip bir mehil tayin eder. B . bu müddet zarfında da ifa edil­ mediği tardirde, alacaklı ifayı talep, gecikme dolayısiyle tazminat İstemek veya akdi fesheylemek haklarından dile­ diğini kullanabilir. C. Borçların uçun(Ü ıahıslar bakımından tesiri : B. münasebeti kaideten alacaklı ve B. lu ismini alan taraflar arasında hüküm i fade eyler. Ancak bazı hallerde, bu nor­ mal şekil yerini istisnai üç hale bırakabilir, ki bu haller B. lar kanunumuzun 1 09 - 1 1 2 . maddelerinde toplan­ mıştır : ı . Halefiyer veya alacaklıya halef olma (Alm. Sur­ rogation. Fr. subrogation, İng. subrogation, Lar. subroga­ tio) : Bazı hallerde üçüncü şahıs, B. ]unun alacaklıya karşı yüklü bulunduğu mükellefiyeti yerine getirir ve bunu yaparken alacaklının haklarını kendi üzerine alacağını beyan ederse, alacaklıya halef olur. Bu takdirde B. sakıt olmaz ve eskiden olduğu gibi feri leri ile birlikte mevcut olmağa devam eder. Tek değişiklik alacaklının şahsında

307

BORÇ vukua gelir. Böylelikle i l k alacaklı i l e kendisine halef olan şahıs, haklar bakımından birbirlerine müsavi durumda bulunurlar. Ancak üçüncü şahsın her edası halefiyere yol açmaz. Bu, ancak kanunun tesbit ettiği hallerde mümkün olur. Diğer hallerdeki eda B. u sukut ettirir ; binaenaleyh, varsa fer'i haklar da s u k u t eder. Bu halin üçüncü şahsın aleyhine olacağı aşikardır. Zira bu takdirde, alacaklının muhtemelen sahip bulunduğu garantilerden mahrum olur. 2. Başkasının fiilini taahhüt ( Alm. Vertrag zu Las­ ten D ritter, Fr. porte - fort ) : B. lu akdin yapılması anında kaide olarak, bizzat bir edada bulunmağı taahhüt eder : lakin üçüncü bir şahsın herhangi bir fiilini de ıaahhü; etmesi mümkündür. Burada üçüncü şahıs akdin tarafla­ rından olmadığı gibi, borçlunun taahhüdü neticesinde her­ hangi bir mükellefiyet altına da girmemiştir. Binaenaleyh, bu şahıs B. !unun taahhüdünü ifa etmezse, akde riayete icbar edilemez ; ve herhangi bir tazminatla da mükellef tuıulamaz. Bütün yük üçüncü şahsın fiilini taahhüt eden B. !unun üstündedir ve üçüncü şahsın taahhüt edilen fii li yapmamasından doğacak zarar ve ziyandan o mesul olacaktır. 3 . Başkası lehine şart ( Alm. Vertrag zu Gunsten Dritter, Fr. stipulation pour auırui ) : Bir B. münasebe­ tinde üçüncü şahıs, kendi iradesini izhar etmeden B. lu vaziyetine sokulamaz ise de alacaklıya müşabih bir duru­ ma sahip kılınabi lir. Fi lhakika bir akit yapılırken üçüncü şahıs lehine bir şart vaz'edilebil i r. Alacaklı, borçlusundan bu şartın yerine gelirilmesini talep hakkına sahip olduğu gibi lehine şart konulan şahıs veya ona halef olanlar da B. un i{asını talep edebi lirler. Ancak üçüncü şahsın böyle bir talepte bulunabil mesi için, . bu talebin örf ve idete veya alacaklı ile B. !unun niye tlerine tevafuk etmesi şan­ . tır. Üçüncü şahsın talepte bulunmasının mümkün olduğu hallerde, onun bu hakkını kullan acağını B. luya bildirmesi üzerine. alacaklının B. !uyu ibra ermesi i mkansız hale ge­ lir. Sigorta mukaveleleri, bu nevi muamelelerin en tipik misallerinden biridir ( bk : SİGORTA ) . Borçlarm sukutu ( Alm. Erlöschen der Obligatio­ nen, Fr. extincıion des obligations) : B. ların sukuıu tabi­ rinin ifade ettiği mina, B. un hukuk bakımından ortadan kalkmasıdır. Asıl B. sakıt olduğu vakit, ona bağlı olan kefalet, rehin gibi fer'i haklar da sakıt olacaktır B. ların sukutunun normal yolu B . !unun ifası, edada bul � iımasıdır. Ancak bunun yanı sıra muhtelif sebepler de B. u sukut etti­ rir, ki bunların bir kısmı kanun un muhtelif yerlerinde hükme bağlanmıştır. Kanunumuzun B. ların sukutuna tahsis edilmiş olan üçüncü babında başlıca sukut sebepleri şöy­ lece hükme bağlanmı�tır : . ı . Teçdit ( Alm. Neurung, Novation, Fr. novation, substitution, Lar. novario) : Tecdit, alacaklı ile B. lu ara­ sında yapılan yeni bir ak it neticesinde, eski B. un sukut edip yerine yeni bir B un doğmasıdır. Burada birbirlerine sıkı surette bağlı iki muamele mevcuttur : evvela, alacaklı eski hakkından vazgeçer ; saniyen , yeni bir hakka sahip olur. Filhakika reedidin mevzuunu, eski bir borcun sukutuna mu­ kabil yeni bir hakkın doğumu teşkil eder. Ancak reedidin mümkün olabilmesi için , !:ıunun akitten · vazılı bir şekilde anlaşılm ası icap eder. Bununla beraber, vaznkanun bir­ takım muamelitın tecdit addolunam ıyacağını tasrih eylemiş­ tir. Filvaki aksine bir mukavele olmadıkça mevcut bir B . . için yeni bir senet vermek, bir kambiyo tahhüdüne girişmek, bir kefaletname i mzalamak ve muhtelif kalem B. un bir hesabı cariye kaydı ıecdidi tazammu n eylemez. ·

Tecdit, B. münasebetinin taraflarında hiçbir değişik­ lik olmadan yapılabi leceği gil;ıi , B. !unun veya alacaklının yerine diğer bir şahsın kaim olması sureti ile de yapılması mümkündür. · 2 . Birle;me ( Alm. Konfusion, Fr. confusion, İng. merger, Lat. c on f u sio ) : B. u sukut etti ren d iğer bir sebep de olacaklı ve B. lu sıfatlarının aynı b i r şahıs üzerinde toplanmasıdır. B u halin B. un sukutuna sebep olabilmesi için birleşmenin kat' olması icap eder ; ak si takdirde sıfat­ Iarın ayrılması ile B. avdet eder. B., birleşme neticesinde ortadan kalkarsa, B. un bütün fetileri de sukut eder. B. un sukutu birleşme nispetinde meydana gelir. Binaenaleyh müteselsil borçlarda B. lulardan birisi üzerinde alacaklı ve B. lu sıfatları birleşirse, B. sa­ dece onun için sakıt olur. 3. İmkarmzlık ( Alm. Unmöglichkçit, Fr. impossibi­ l ite. İng. impossibility ) : B . münasebetinin kanuna uygun bir şekilde doğmasından sonra, borcun ifası, B. luya atfedi­ lemiyecek bir sebep dolayısiyle, imkansız hale gelirse B. sukut eder. imkansızlık kısmi ise sukut da kısmi olacaktır. Karşılıklı taahhütleri ihtiva eden akitlerde ifanın imkansız hale gelmesi dolayısiyle borcundan kurtulan taraf, bu borç . münasebeti sebebiyle kar� ı taraftan bir menfaat temin ermiş ise bunu ( sebepsiz iktisaha müteallik alıkima tevfikan ) iade ile mükellef olacaktır. Taraflardan hiçbirisi edada bulunmadan, imkansızlık dolayısiyle, bunlardan biri­ si B. tan kurtulursa diğerinden edada bulunmasını talep hakkından mahrum olur. Ancak taraflar, akdettikleri muka­ velede ifanın imkansız hale gelmesi ihtimalinde dahi ikit­ lerden birisinin edada bulunacağını veya verdiğini geri alamıyacağını tesbit edebilirler. Aynı neticeye kanunun hükmü i le de vanldığı vakidir. Filhakika «alım-satımda hasar müşteriye aittir» kaidesi bu neticeyi doğurur. Bazı hallerde ifa imkansız hale gelmezse de, önceden tahmin edilerniyecek sebepler, borçlunun mükellefiyetierini fevkalide ağı rla�tırabilir. Hukuk dilinde «beklenilmeyen vaziyet» ( Fr. impre vision, İng. frusıration ) diye anı lan bu halin B. un sukutuna sebep olup olmıyacağı meselesi hu­ kukun iki büyük prensipini karşı karşıya getirir. Filhakika bunlardan birisi olan ahde vefa ( Lar. pacta sunt servanda) prensipine göre, ifa imkansız hale gelmedikçe, neticeleri ne kadar ağır olursa olsun, B. !uyu ilzam etmelidir. Diğer tarafran bütün hukuk münasebetlerinde hikim olması gere­ ken hakkaniyet (Alm. Billigkeit, Rechtlichkeit, Fr. equite, İng. equiry, Lat. afquitas) pren sipi taraflardan biri sinin ölçüsüz surette zarara uğraması halinde akdi n feshedi lebil­ mesini ve B. !unun karşı tarafın edası ile muk ayese edile­ rniyecek ağır bir yük altına sokulmamasını icap ettirmek­ tedir. Bu iki zıt esası bağdaştırmak için ileri sürülen muhtelif nazariyeler içinde en meıhuru «clausula rebus sic stantibus» tabiri ile tanınan ve akdin yapıldığı zaman­ daki ahval ve şeraitin değişmesi ile akdin hüküm ifade etmiyeceğini i leri süren nazariyedir. Bütün şöhretine rağ­ men bu n azariye terkedilmiştir ; ve zamanımızda, beklenil­ miyen vaziyeder dolayısiyle meydana çıkabilecek ihtilifları hal için hüsnüniyet ( Alm. guter Glaube, Fr. bonne foi, İng. good fairh, Lat. bona fides) mefhumuna istinat olunmakta­ dır. Binaenaleyh taraflar aralarında anlaıamazlarsa, hikim, vaziyete göre akdi ya feshedecektir veya ahval ve şeraite uygun bir hale getirecektir. 4. Takas ( Aim. Verrechnung, Fr. compensation, İng. set-off, Lar. compensatio) : Karşılıklı veeibeler doğuran ·

308

BORÇ

aki tlerde, tarafların B. ları muaccel ise ve B. ların mevzuu bir miktar para veya birbirine benziyen mallardan ibaret ise, taraflardan herbiri diğerine B. unu alacağı ile takas ettiğini bi ldirebilir ; ve bu beyan neticesinde B . , az olanın miktarınca sakıt ol ur. Binaenaleyh, borç sadece bakiye lı:rsım için devam eder. Takasın , tarafları edada bulunmak zahmet ve masrafından kurtarmak gibi pratik bir faydası ya· nında, kendisi B. unu ödememiş olan tarafın, diğer tarafı B. unu öderneğe icbar etmesine i mkan vermemek gibi hakkaniyere uygun bir vasfr da mevcuttur. Takas için gerekli şartları haiz olsalar bile, bazı alacaklar, ancak alacaklının arzusuna uygun olduğu takdirde takas edilebilir ( B o rçlar Kanunu, md. 1 2 3 ) . Diğer vazivetlerde takasın mümkün olabilmesi için karşı tarafın muvafakatine lüzum yoktur ; ve B. !unun takas beyanında bulunması ile, borcun takasa mevzu teşkil eden kısmı sakıt olur. 5. Mütutll zam11n (Zaman aşımı, Alm. Verjiihrung, Fr., İng. prescription, Lat. pracscri ptio) : B. u sukuı ettirmi­ yen, fakat kanunen rnuayyen bir müdderin geçmesi ile. a lacaklının talep ve diva hakkın ı onadan kaldıran bir sebeptir. Yanİ kanunun koyduğu müddet geçtikten sonra B. mevcut olmakta devam eder ; li kin alacakir bunun i fa sını temin için B. lusunu zorlamak hakkına malik değildir. B. !unun, B. unun müruru zamana uğradığını ispat etmesi üzerine hakim alacak lının davasını red edecektir. Pratik bakımdan B. sukut etmiş hale düştüğü için, B. un sukut sebepleri arasında tanzim edilmiş olan müruru zaman mü­ essescsinin kabulü hem tatbiki ve hem de hukuki sebeplere isıinat eder. Filhakika B. un doğumundan itibaıen uzun bir zamanın geçmesinden sonra meydana çıkabilecek ihtilif­ larda, tarafl arın iddialarının ispatı imkansız denilecek ka­ dar zor bir hale düşecek ve B. unu ödiycn borçlu bu hu­ sustaki vesaiki i l inihayc saklamak külfeti altında buluna­ caktır. Diğer taraftan geçen zamanın B. !unun B . unu öde­ miş olduğu karinesini doğurduğu mülihazası da müruru zaman müessesesinin kabulünde rol oynamrşnr. Ancak, mü­ ruru zamanın kati olmadığı, yani B. un ödenmediğinin ispa­ tı i le, ortadan kalkacağı zannedilmemclidir. B. lar hukuku sahasında, hilifına hüküm bulunınıyan hallerde, on sene· nin geçmesi ile diva hakkı müruru zamana uğrar. Bu umumi kaidenin yanı sıra, on seneden az veya çok olan, muhtelif müddetlerden, gerek B. lar kanunumuzda n g e­ rek sair kanunlarda yer almıştır. Müruru zaman başladığı andan itibaren mutlak bir surette ve hiçbir kesi n ti y e uğramaksızın devam etmez · bazr hallerde tari ! ve diğer bazı hallerde kat' edilir. Müruru zamanın tatilinden maksat, kanunun tayin etti­ ği bazı hallerde müruru zamanın durması. işlcmemesidir. Filhakika çocukların veliyer altında bulundukları müddetçe, ana ve babalannda a lacaklan ; vesayet devam ettiği müd­ detçe, vesayet altındaki şahısların, vasilcrinden, sulh hıi­ kimlerinden ve asliye mahkemesi hakimlerinden olan ala­ caklan ; cv !ilik devam ettiği müddetçe karı kocanın birbir­ lerinden alacaklan v. b. gibi haller için ( Borçlar Kanunu, md. 1 3 2 ) müruru zaman tatile uğrar. Hak, bu gibi haller mevcut i ken doğmuş ise, müruru zaman işlerneğe başlamaz. Hak önceden doğınuş ve müruru zamanr tatile uğratacak sebeplerden birisi sonradan zuhur etmiş i se, t·a til sebebi ortadan kalkıncaya kadar müruru zaman durur ve sebep ortadan kalkınca, kaldığı yerden itibaren tekrar işlerneğe başlar. '

ı

ı

1

Müruru zamanın kat'ından ( kesilmesinden ) maksat, kanunun tayin ettiği bazı hallerin zuhuru i le, müruru zamanın o ana kadar işlemiş olan kısmının ta mamen ona­ dan kalkması ve müruru zamanın yeniden işlerneğe başla· masıdır. Filhakika B. lu B. cunu ikrar ettiği ve hususiyle B. una mahsuben bir miluar para, rehin veya kefil verdiği ; alacaldı mahkemeye, hakerne müracaat eylediği, icrai takibe giriştiği veya iflas masasına müdahalede bulunduğu hallrr­ de müruru zaman kesilir. Ve bu tarihten itibaren , yine eski müruru zaman müdderi aynen ve baştan işlerneğe başlar. Müruru zaman sadece B. lar hukuku sahasında mev­ cut olan bir müessese değildir, diğer hukuk sahalarında da mevcuttu � ( bu hususlar için bk : MÜRURU ZA!'fAN) . 6 lbta ( A lm. Erlass, Fr. remise de dette, Ing. re­ lease of debt, Lat. acceptilatio) : B. un sukutu sebeplerin­ den biri olan ibra, alacaklının bir hakkının tamamından veya bir kısmından feragat etmesidir. Bu sukut sebebi, B. lar kanunumuzun mehazı olan İsviçre B. lar kanununun ı n. maddesinde hükme bağlanmış ise de, bu madde bi­ zim kanunumuza alrnmamrştır. Bundan maksat, Türk B. lar hukukunda, ihra müessesesine yer vermemek değildir. Zira kanunuınuzda ihranın tesirleri hakkında hükümlere tesadüf olunur. İbra ile alacaklı, hakkını sukuta uğratır ve ibra hiçbir şekle tabi olmaksızın yapılabilir. İ b ra, cemiyet ve şirketlerde de mevcuttur. Bu takdir­ d� Alm. Enlastung, Fr. dechatge, İng. diıchatge, Lat. libe­ taıio tabirlerinin karşılığı olup, cemiyet veya şirketin or­ ganlarının, ibra kararına kadar geçen zaman içindeki mes­ uliyetlerinden kunulmasrnı ve hükmi şahsın bu devreye ait muhtemel zarar ve ziyandan feragatını ta%ammun eder. Borçların nevileri : B". münasebetleri daima bir ala­ caklı ve bir B. lu arasında mevcut olan basi t bir münase­ bet şeklinde tezahür etmez. Diğer muhtelif şekillerde de tczahür edebilir. Filhakika bir B. münascbetinin muhteli f alacaklıları veya muhtelif B. lu! arı bulunabilir ; veya B. bir şana muallak olabilir ; borcun takviyesi için birtakım teminat ve şartlar konulmuş olabilir, ki bütün bu haller B. lar kanunumuzun 1 4 1 . 148. maddelerini içine alan dördüncü babında hükme bağlanmıştır : A. Müteselsil botflat : Normal olarak, bi r B. müna­ sebeti iki şahsı karşı karşıya getirirse de, bazı hall erde B. lu veya alacaklılar mürcaddir olabilirler. Bu takdirde mü­ teselsil borç mrydana çıkar : 1 . Müteselsil botf/ulat ( A lm Gesamtschuldner, Soli­ darschuldner, Fr. debiteurs solidaires, İng. joint debtors, Lat. correi debendi ) : Alacaklıya karşı herbiri B. un tama­ mından mes'ul olan B. lulara «müteselsil borçlular» deni­ lir. Bir B. un birden fazla borçlusunun bulunması tcselsü­ lün doğumuna kAfi değildir. B. luların , mütcselsil B. lu sıfatiy!e herbirinin borcun tamamından mes'ul o lacak larını alacaklıya bildirmcdikçe, veya kanunun hükmü bu beyanı lüzumsuz kı!madıkça, B. lular arasında reselsül doğamaz. Beyan veya kanunun hükmü olmadan, mürcaddir B . !unun bulunması halinde müşterek B. tan bahsedilcbi lir. Mütcselsil B. lu!ardan herbirinin B. u, m evzu aynı olmakla beraber, diğerlerinin borcundan müstaki ldir. Eda­ nın aynı olması, B. lulardan birisinin i fasının , kendisini olduğu gibi, diğer B. luların da, eda nispe tindc B. tan � urtulması neticesini tcvlit eder. B. ların müstakil olmasr i se, alacaklıya, B. lulardan herhangi birisinden veya hepsin­ den, B. un tamamen veya krsmen ödenmesin i talep hakkı­ nı verir. Ancak, hilifı B. un mahiyetin den anlaıılmad ıkça, -

.

BORÇ veya bu hususu tanzim eden bir mukavele bulunmadıkça, müteselsil B. lular, B. u kendi aralarında müsavi hisseler şeklinde taksim ile mükelleftirler. Binaenaleyh B . lulardan biri kendi hissesinden fazla bir şey ödediği takdirde, bu fadalık için, diğer B. lulara müracaat hakkına sahiptir. B. lular arasındaki bu münasebet, alacaklının bütün hakkı­ nı almak üzere B. lulardan di lediğine müracaat salahiyeti­ ni haleldar etmez. 2. Müteselsil alaraklılar ( Alm. Gesamtalaubiger, Soli­ darglaubiger, Fr. ereanders solidaires, İng. j oint creditors, Lat. correi credend i ) : B . luya karşı, herbiri aynı bir alaca ğın tamam ı n ı , birbirlerinden müstakil olarak. talep edebil­ mek hakkına sahip olan alacaklılara müteselsil alacaklılar den i l ir. Alacaklılar arasındaki teselsül, ya B. !unun «B. un tamamının rediyesini i sıemek hakkını» müteaddit alacak lı­ lara tan ıdığını beyan etmesi veya kanunun tayin ettiği hal· !erin mevcudiyeti dolayısiyle doğar. Müteselsi l B. larda olduğu gibi, bu rad a da alacağın mevzuu bir ve aynı olmakla beraber, alacak l ı lardan herbi­ rinin talep hakkı diğerlerinin talep hak l arından müstakil­ dir. Anca k, alacağın mevzuunun bir ve aynı olması netice­ sinde, B. lu B. unu alacaklılardan dilediğine ödemekle, di­ ğerlerine karşı olan borcundan da kurtulur. B. Şarta bağlı borçlar : Bir B. münasebeti, normal olarak, tarafların birbirine uygun i radelerini izhar etmeleri ile doğar ve ifa ile nihayet bulursa da vazııkanun, bazı hallerde, tarafların i radelerini beyan etmelerine rağmen bir B . münasebetinin doğumun u veya ortadan kalkmasını bir hadisenin tahakkukuna bağlı kılmak imkanını bahşeylemiş­ ıir. Bu nevi B. münasebetleri, şarta bağlı B. lar diye isim­ lendiri lmiştir : ı . Ta/iki 1art ( Aim. aufschiebende Bedingung, Sus­ pensivbedingung, Fr. condition suspensive, İng. condiıion percedent, Lar. condicio a qua) : Taraflar yaptıkları akdin hüküm ifade etmesini vukuu meşkuk bir hadisenin tahak­ kukuna talik etmişlerse ıaliki şarta bağlı bir B . mevcuttur. Burada taraflar iradelerini izhar etmişler ve B. un doğumu için gerek li bütün muameleleri yapmışlana da B. henüz doğmamıştır. Yani alacaklı talep hakkına sahip değildir, müruru zaman işlemez ve takas mümkün değildir. B . un doğması için, tesbit edilmiş şarun ıahakkuku i cap eder. Buna rağmen, akit mevcut olduğu cihetle, henliz doğma­ mış olan B. teminat altına alınabilir ve tarafiann akiıten vezgeçmeleri , B. doğmu1 gibi, usulüne uygun bir şekilde mümkün olur. 2 . İn/iıahi [art ( Alm. Auflösendebed ingung, Resolu­ tivbedingung, Fr. condition resolutoire, İng. condition sub­ sequent. Lar. condicio ad quam ) : Usulüne uygun olarak yapılmı1 bir akdin ortadan kalkması meşkuk bir hadisenin tahakkukuna talik edilmiş ise akit infisahi şarta bağlı olur ve bu hadisenin tahakkuku anında akit kendiliğinden orta­ dan kalkar. Ukin infisahi şartın tahakkukuna kadar akit şartsı z imiş gibi hüküm ifade eyler. C. Teminata bağlı borçlar : Taraflar yaptıkları ak din sağlam esaslara bağlanmasını ve mukavele hükümlerine riayet edilmesini sağlamak veya icabı halinde gereken taz­ minatı kolayca alabi lmek için, B. u birtakım teminata bağ lıyabi lirler, ki bunlar pey akçesi, zamanı rücu, ücret tev­ kifi ve cezai şarttır (aynı gayeye matuf olan kefalet ve re­ hin için bk. KEFALET, REHİN ) . ı . Pey akçesi ( Al m . Angeld, Draufgeld, Fr. arrhes, İ ng. earnest money, Lar. arrha) : B lar kanunumuzun pey

309

akçesi adını verdiği ve halk dilinde kısaca pey veya kapa­ ro isimlerini a lan teminat, akdin in'ikadı akabinde taraflar­ dan birisinin diğerine verdiği bir miktar paradır. Bu para­ nın zamanı rücu (aşağ. bk. ) olduğu ıauih edilmemiş ise, bu meblağ akdin in'ikadına delil olarak veri lmiş addedilir. Pey akçesi bir avans değildir. Filhakika kanunumuz « h i l a­ fına mahalli ider veya mukavele olmadıkça. pey akçesini alan onu matlubuna mahsup etmiyerek muhafaza eder» der. Mamafih memleketi mizde adet, ekseriya bu meblağın mah­ subu şeklinde tezahür eder. 2 . Zamanı riku ( Alm. Reugeld , Fr. dedit, İ ng. forfait money, Lat. multa poen itentialis) : Akdin in'ikadı esnasında taraflardan bi rini n diğerine verdiği bir miktar paradır, ki buna cayma tazminatı, pişmanlık akçesi veya akitten dön­ me ıazminatı dahi denili r. Veri len paran ın cayma tazmina­ tı olduğu sarih bir şekilde resbit edilmelidir. A ksi takdir­ de, bu meblağ, pey akçesi , yani akdin deli li. olmak üzere verilmiş bir para addolunacaktır. Taraflardan birisi cayma razıninarı vermiş ise, her iki tarafın da akitten serbestçe vazgeçrneğe hakkı vardır. Akitten vazgeçen, razıninatı veren taraf ise, verdiği para karşı tarafta kalır. Tazminatı alan akitıen vazgeçtiği takdi rde aldığı meblağın iki mislini diğer akide ödemekle mükel lefti r. Böylelikle e vvela a ldığı meblağı iade etmiş ve saniyen aynı miktarda tazminarı ödemiş olur. 3 . Ücret tevki/i : Bu teminat sadece hizmet akdi d o ­ layısiyle mevzuubahis olup, i şverenin işçiye ödemesi gere­ ken gündeliklerden bir kısmını ödemiyetek muhafaza etmesi şeklinde tezahür eder. Taraflar aralarında yapacak­ ları bir mukavele i le, bu ücret tevkifine cezai şart mahiyeti izafe edebi lirler. Ancak bu husus sarahaten tesbit edilme­ dikçe veya adet bu merkezde olmadıkça ücret tevkifi cezai mahiyette addedilemez. Binnetice, işçinin mukavcieye riayet etmemesi halinde kesilmiş ücretler işveren tarafından ikti­ sap edilemez. Ücret tevkifinden maksat, sadece işçinin se­ bebolacağı zararların karşılanmasıdır. İşçi, işverene zarar yapmadığı takdirde, kesi len ücretierin kendisine iadesi ge· rekir. 3008 sayılı İş Kanununda iş akdi d olayısiyle, ücret tevkifinin ne şekilde yapılacağı hükme bağlanmıştır. B. lar kanunumuzun ücretten kesilebilecek miktar hakkında müp­ hem bir ölçü vermesine mukabil İş kanunumuz gayet vazılı ve işçinin lehine olan hükümler serdetmiştir. Filhakika bu kanunun 2. maddesine göre «iş akitlerinde işverenin tazmi­ nat karşılığı olarak işçi ücretlerinden muvakkaten alıkoya­ bileceği miktar on haftada müsavi taksitlerle kesilmek üzere, işçinin on günlük ücreti tuıarından fazla olamaz. Bu kesi­ len tazminat karşılığı bütün iş müddetine şimi! olup bun­ dan bir miktar mahsup edilince yeniden revkifat i crası caizdir•. 4 . Cezai [art ( Alm. Vertragsstrafe, Konvenıionalstra­ fe, Fr. ciause penale, İng. penalty, Laı. poena conventiona­ lis, poena promissa ) : Akdin hiç ifa edi lmemesi, nakıs ve­ ya geç ifa edilmesi hallerinde, B. lun un alacaklıya bir mik­ tar para ödemeği taahhüt ettiğini tesbit eden mukavele hükmüne cezai şart denilir. Bu şart B. !uyu B. unu müna­ sip zaman ve şekilde öderneğe mecbur; eder. Bu şarta rağ­ men B. lu B. unu gereken şekilde ifa etmezse, alacaklı uğ­ radığı zararı ispat külfetine katianmadan cezai şartla tesbit edilmiş meblii.ğı tahsi l ederek zararını karşılar. Hatta ala­ caklı ifanın gereken zaman ve şekilde ifa edilmemesi dola­ yısiyle zarara uğramasa bile, ceza i. şartı talep hakkına sa­ hiptir. Ancak, cezai şart ahlaka ( adaba) mugayir bir B. u

3 10

BORÇ

teyıt ıçın vaz'edilmiş i se muteber değildir. Keza cezai �ar­ tın çok fibi� olmaması icabeder ; aksi halde haki m, takdir hakkını kullanarak, cezat �artı tenkis eder. Alacağın temliki ve borcun nakli : B . münasebe­ tinin mevzuunda herhangi bir deği�iklik vücuda gelmeden, sadece taraflarda bir deği�ikliği derpi� eden hükümler, B. ­ lar kanunumuzun 1 62 - 1 8 ı . maddelerinden müte�ekkil be­ şinci babında yer almıştır. Ekonomik zaruretlerin yarattığı bu müesseseler bilhassa ricaret hayatında büyük bir sür'at ve sadelik sağlar. ı. Alacağın temliki ( Alm. Abtretung von Forderun­ gen, Fr. cession de creance İng. transfer of claims, Lat. cessio actionis) : Alacaklının bütün haklarını, B. !unun muvafakatına, hatta onun haberdar edi lmesine muhtaç ol­ maksızın, !i-çüncü bir �ahsa geçiren bir muamele olup ya alacaklı ile üçüncü şahıs arasındaki bir akitten veya kanu­ nun hükmünden veya bir mahkemenin kararından ne�'et eder. Akitten doğan temlik, kanunla veya akitle veya i�in mahiyeti icabı men"edilmedikçe yapılabilir. Ancak akdi temlikin muteber olabilmesi için yazılı �ekilde yapı lması �arttır ; aksi takdirde hüküm ifade ermez. Temlik kanunun hükmü veya mahkeme kararı ile vukua geldiğinde, alacaklının rızası mnzuubahis olmaz ve biçbir şekil kaydı da mevcut değildir. Kanuni remlike misal olarak, müteveffanın alacaklarının ölümle inirasçılara geçmesi ve kazai temlike misal olarak, mahkeme marifeti ile raksim edilen terekede, alacakların hakimin hükmü ile mirasçılara intikali zikredilebilir. Bir alacak temlik edildiğinde, ona müteferri olan bütün haklar c!a temlik edilmi� olur. Ukin, temlik eden alacaklının şahsına has olan alacaklar intikal etmez. Alacağını temlik eden şahıs, temel lük eden e, alacağın i spatı­ na yarıyacak bütün vesaik ve malliman vermekle mükelleftir. Temlik neticesinde, eski alacaklının borçlu ile hiç­ bir alikası kalmadığı cihetle, temlikten sonra B. un i fasını talep edemiyeceği gibi kendisine yapılmak i stenilen edayı da kabul edemez. B. lu temlikten haberdar edilmemiş ve B. unu hüsnüniyetle eski alacaklıya ödemiş ise B. undan kurtulur. Likin kendisi temlikten haberdar edildiği tak­ dirde, B. unu eski alacaklıya hüsnüniyetle ödese dahi, yeni alacaklıya olan borcundan kurtulmuş addedilemez. Yeni alacaklı, B. ludan talepte bulunduğu vakit. ala­ cağın kendisine remlik edildiğini i spat ile mükelleftir. Ve B. lu, eski alacaklıya karşı haiz olduğu bütün defileri yeni alacaklıya karşı da dermeyan edebilir. 2 . Borcun nakli ( Alm. Schuldübernahme, Fr. repri se de dette, İng. transfer of liability, Lat. aes alien um susci­ pere) : Bir B. münasebetinde alacaklının, alacağın temliki yolu ile değiştirilmesi mümkün olduğu gibi, B . !unun da B . un nakli yolu ile değiştirilmesi imkan dahilindedir. B. ­ un naklinde de B. olduğu gibi kalır ve değişiklik sadece B. !unun şahsında vukua gelir. B. un nakli iki şekilde yapılır ve aledin tarafları yapı­ lı� �ek line göre farklı olur : a. Alacaklı ile üçüncü şahıs arasında yapılan bir mukavele ile B. lu B. undan kurtulur ve bu üçüncü �ahıs B. lu olur. b. B . lu ile üçüncü şahıs arasında akdedilen bir mu­ kavele ile üçüncü şahıs borcu kendi üstüne alır. Ancak, burada alacaklının haklarına hale! gelmez. Alacaklının iradesinin hiçbir rol oynamadığı bu mukavelenin tamam­ lanıp nalelin hüküm ifade eylemesi için, alacaklının B. u n nakli muamelesine razı olduğunu beyan etmesi lizımdır.

B. nakledildiği vakit, B . a bağlı fer't haklar da, kaideten intikal eder. Ancak B. !unun şahsına has olan fer'i haklar bundan muaftır. B. un nakli müessesesi , eski B. !uyu B . undan kurta­ rarak B. u üstüne alanı B. lu haline getirirse de, bu �ahsın B. la ilzam edi lernemesi halinde eski B. !unun mesuliyeri de­ vam eder. B. u devir alan , B. !unun yerine geçtiği cihetle, ala­ caklıya vereceği �eyler dolayısiyle eski B. luya rücu hak­ kına sahip değildir. Mamafih, bu hüküm aksine mukavele yapmak mümkündür. B. un nakli neticesinde B. ta hiçbir deği�iklik olma­ yıp sadece B. !unun şahsı deği�tiği cihetle, B . nakil anında ne halde ise o haliyle intikal edecekti r ; ve yeni B. lu, eski B. !unun alacaklıya kar�ı dermeyan edebileceği bütün defi­ leri dermeyan edebil mek hakkına sahip olacakı ır. Akitlerin m uh telif nevileri : B. lar kanunumuzun 1 8 2 - 544. maddelerin i ihtiva eden ikinci kısmı akdin muhtelif nevilerine raalluk eder. Birinci kısımda bütün B. münasebetlerinde tatbik edilecek umumi bükümlerin tesbit edilmi� olmasına mukabil, ikinci ve son kısımda muhtelif akitlerin arzettikleri hususiyetler hükme bağlan­ mıştır. ( Bu ak it tipleri i� in bk. ARİYET, HAV ALE, Hİ­ BE, HİZMET AKD i, İSTiSNA AKDi, KARZ, KAYDI H AYATLA İRAT, KİR A , KOMiSYON, KUMAR, NAK­ L i YE MUKAVELESi, NESİR MUKAVELESi, ÖLÜN­ CE Y E KADAR BAKMA, SATIŞ, TRAMPA, V EDİA, VEKALE T ) .

Borçlardan doğan kanun Ihtilifları : B. l a r hu­ kukuna taallük eden herhangi bir mesele, yabancı bir unsuru ihtiva ediyorsa kanun i b tiliflarına yol açacaktır. Filhakika bir Türkle bir Fransızın, Almanyada akdettikleri ve İtalyada icra edecekleri bir mukavelede tarafların tibi oldukları devletlerin kanunlarının yanı sıra, akdin in'ikat ettiği ve icra edi leceği mahal kanun ları da, aynı bir B. münasebeti ile, a U.kalıdı r. Böyle bir B. münasebetinden doğan ihtilifı halledecek olan hakim her�eyden evvel kanunlar ihtilifını hal ledecek, yani hangi kanunun salahi­ yedi olduğunu tesbit edecektir : 1 . Akitlerden doğan kanun ihtilaflarının hall i : Ak it­ lerden doğan kanun ihtilaflarının halli hususunda, dev­ letler hususi hukukunca kabul edilen prensip «iradenin muhtariyeti» ( Alm. Privatautonomie, Fr. autonomie de la volonte, İng. free discretion ) adı ile anılan prensiptir. Bu esasa göre salibiyedi kanun tarafların iradelerine aöre ta­ ayyün edecektir. Filhakika hakim akit yapılırken tarafla­ rın hangi kanuna tabi olmak istediklerini araştıracak ve ihtilifı o kanuna uygun olarak halledecektir.' Taraflar mukaveleyi yapadarken hangi kanuna tabi olmak istedik­ lerini sarih olarak beyan eylemişlerse, ihtilafın halli hiç bir zorluk arzetmiyecek ve mesele bu kanuna tabi ola­ caktır. Likin taraflar i radelerini sarih surette beyan ederek B. münasebetinin tibi olacağı kaııunu tayin eylernemiş­ lerse ihtilifın halli zorlaşacaktır. Tarafların iradelerini sarih olarak beyan etmedikleri hallerde salibiyedi kanunu tayin için muhtelif sistemler ileri sürülmü�tür : a. Akdin yapıldığı yer kanunu ( Lat. lex loci conuacıus ) , taraflar salibiyedi kanunu göstermedikleri takdirde tatbiki ge­ reken kanundur. Bu esas, bazı farklarla, Amerika Birleşik Devletleri, Belçika, Brezilya, Çin. Fransa, Holinda, İn­ giltere, İtalya ve Japonyada tatbik edilmektedir. Türk tem­ yiz Mahkemesinin i çtihatları da bu sistemin kabulü le­ hinde tecelli etmi ı�tir.

BORÇ İtalyan Medeni kanunu, bu sistemi gayet makul bir şekilde tidil eylemiştir. Filhakika adı geçen kanuna göre, akitler aynı tibiiyette iseler mensup oldukları devletin kanunu ; ayrı tibiiyette iseler akdin yapıldığı yer kanunu sa l ihi y etlidir. b. Almanya, Honduras, Panama, Salvador ve Şili kanunlarının kabul eyledikleri sisteme göre, akirierin ira­ deleri sarih olarak beyan edilmemiş ise, akdin İcra mahalli kanunu ( Lat. lex loci executionis) salihiyetli addedil­ mekıedir. c. Üçüncü bir sistem ihtilifın borçlunun, şahsi ka­ nununa (Lat lex personal is debiı o ri ) ıibi olması gerek­ tiği yolundadır. 2. Haksı z fiilden doğan kanun ihtilafları : Haksız f i i lden mütevellit borçların sebebolduk lan kanun i hti­ lafları n ı n halli, Dev letler hususi hukuku sahası n d a i t t i ­ fakla kabul edildiğine göre. h a k s ı z fi ilin ika edi l diği mahal kanununa ( Lat lex lo c i quasi del i eti cornmissi ) tabidir. Ancak haksız fiilin ika edildiği mahal mtfhumu bazı haksız fiil ierde kafi sarahane bir kıstas olmaktan uzaktır. Fı lhalti ka çatmalardan doğan kanun ihıiliflaıında, durum böyledir ve bu sebebe binaen çatmalardan doğan kanun ihtilafları hakkındaki sistemler, haksız fii liı-rdeki sistemden farklıdır Çatmadan doğan kaııunlar ihtilafının halli için, ev­ vela çatma mahalline göre bir tefrik yapılır : Karasuları dahilinde vaki çaımalarda, haksız fiile taall(ik eden kai­ deye uygun olarak, çaımanın vaki oldu2u mahal kanunu, yani karasularına hakim olan dev letin kanunu salihiyetlidir. Çatma, a çı k denizlerde vaki olduğu takdi rde, bu esasa göre salahiyedi kanunun tayi n i imkansız olur ; zira hak­ sız fiilin ika edildiği mahal, hiçbir devleti n · h akimiyeti a ltında deği ldir. Onun içindir ki böyle bir ihtinulin zu­ huru halinde gemi lerin bayrakianna göre bir t e fri k yap­ mak icap eder. Çatan ve çan lan gemi ler aynı bayrağı ta­ şıyorlaısa, müşterek bayrak kanunu salihiyetlidir. Gemi ler ayrı devletlere aı t ise, a. çatan geminin kanunu ; b. çatılan geminin kanunu ; c. umumi deniz hukuku prensiple r i ; ç. çatmadan doğan diva,a bakmakta o lan hikimin men­ sup olduğu devletin kanunu salihiyeıli a d dedileb i lir. Bu dört sistem içinde en mak ul addedileni hakimin kanunu­ nun ( Lat. lex fori) salahiyerli addedi lmesi hakkındaki sis­ temdir. 3. Sebepsiz i ktisaptan doğan kanun ihtili.fları : Umu­ miyede klbul edildiğine göre sebeps i z ikti saptan doğan ihti laflara iktisabın yapıldığı mahal kanun u ( Lat. lex loci quasi - contractus ) tatbik edilecektir.

311

BORDA

mahsulü buğdaydır. «Borçalo» deni len üzüm cinsi d e meş­ hurdur. Ahalisini ekseriyetle Az er i Türk leri teşki l eder. BORÇKA : 1. Doğu Karadeniz bölgesinde, Çoruh i line bağlı ilce merkezi . Nüfusu 2 328 ( 1950) dir. İ lce mer­ kezi olan kasabanın ası l adı Yeniyoldur. Yen i y o l, Ç o ruh nehrinin sağ kıyısında olup düzgün şoselerle Hopaya, Arı­ vine ve Türk - Rus sınırındaki Maradir bucak merkezine bağlıdır. Hafta pazarı perşembe günleri kurulur. Çevresi­ nin baş lıca ürünleri tütün, mı s ır, buğday arpa, fasulye, ceviz, elma, armut ve diğer mey v a l a r dır.

·

BORÇ SENEDI : bk. BORÇ, S ENET. BORÇ ALA, Güney Kafkasyada Kura nehrine kavu­ şan Hram nehrinin sağ kolu. Kaynağı Ermenistan Sovyet S osya l i st Cumhuriyetinde bulunan bu nebir üst kısmında Bambak, Karaklis kasabasından aşağıda Lebede, Kamenka nehriyle birleşıikten sonra da B. adını alır. Uzunluğu 1 3 � k m dir, eni bazan 30 m y i bulur. Çok süratle akar ; kı�ın hafit bir buz tabakasiyle örıülür. , BORÇALI OVASI, Gü n ey Kafkasyada Tif lisin güne­ yinde alçak tepeleri ( 3 3 5 m) bulunan bir bozk ır. Kura n ehri nin sağ kolunu teşkil eden Hram nehri tarafından bolca sulanır. 400 km 2 lik bir a lanı kaplar. Mümbit toprak­ ları bol akar suları, müllyim ıklimi ve kalabalık nüfusu ile B., Gün ey Kafkasyanı n bereketli bir parçasıdır. Başlıca

Borçka'dan bir görünüş 2. Çoruh iline bağlı i lee. Yü zölçümü 677 km2 ; nüfusu 24 440 ( 1950) tır. Kma ye 31 kişi düşer. Merkezi Yeniyoldur. 10 köyün bağlı bulunduğu merkez ilcesinden başka, 6 köy­ lü Maça b el, 4 köylü Maradit, 6 köylü Murgul bucakları vardır. Merkez bucağının nüfusu 6 8 1 5 tir. BORÇLAR HU KUKU : bk. BORÇ. BORÇLAR K ı\NUNU : b k. BORÇ. BORD ( Borde) veya BORDA ( Bordat ) , bokasen ( b. bk. ) cinsinden kaba yün dokuma. Bundan yatak ve şil­ te yüzleri yapılıyordu. XV. yüzyılda din adamlarına elbise �apmak için kuılanılmıştır. BORDA, çift tartı metodu veya yerine koyma meto­ du, bir terazinin yanlış olması halinde de bir cismin küt­ lesini doğru olarak tayin etmeğe yarıyan metotlardan biri­ sinin adı. Terazinin bir gözüne tarulacak cisimden ağırca bir dara ve öt�ki gözüne cisim konur. Cismin bulunduğu göze gramlar ( toplamı mı olsun ) konularak denge bulunur. Bundan sonra cis i m ve yanındaki mı gramları kaldırılır ve yerlerine, aynı dara ile denge bulununcaya kadar gramlar (toplamı m 2 olsun ) konur. Buna göre cismin k ü t lesi m = ma - mı olur. Cismin bir kab içinde tartılması gerekiyor· sa, terazinin bir gözüne. tartılacak cisim ile kabın kütlele· ri toplamından daha ağır olan , bir D darası konur ve şu iki denge kurulur : Kab + mı ( gramlar) = D Kab + cisim + mı (gram l ar) = D . Cismin kütlesi = mı - ma olur. BORDA ( i ıal. Borda, Fr. Bord , İng. Board ) , suda yüzen gemi, kayık, sandal ili deniz vasıra ve teknelerin su i le birleştiği yerden su üstüne yükselen yan kısımla­ rıdır. Suya temel atmış rıhtım, mendirek, i skele gibi in­ şaatların suda yükselen kısımlarına dahi denir. Ahşap ve demir teknelerde B. , posıalar, yani kabur­ galar üzer ine dıştan konan tahta veya saç levhalaıla kap­ lanır ( = B. kaplamau ) . Harb gemi lerinin muharebede

312

BORDA - BORDEAUX

kolayca hasara uğramamalarını temin maksadı ile, B. kap­ lamalarında çelik levhalar kullanılır ( = B. zırhı) . Gemi veya teknelerin iç kısmına, yani ana tekneye hava ve ışık girmesi için, B. da içten , yuvarlak veya muhtelif şekil­ lerde kapa k l ı pencereler açılır ( = B. lumbuzu ) . B. harb gemilerinde açık veya koyu gri, şilep ve yolcu vapurla­ rında da siyah veya türlü renklere boy a nır ( = B. boyaJJ ) ; firma, milliyet gibi alimetiere has renkler kul lanı labilir. Süs veya alimeti farika olarak, B. renginden farkl ı renk te boyalar la, baştan kıça kadar tir iz de çekilir ( = B. tirizi) . B . daima temiı, v e yanaşaca k gemi lere engel olmıyıcak şeki lde tertip li bulundurulur ( = B. net esi) . Gemiye girip çıkmak için B. dan verilmiş bir iskele vardı r ( = B. is­ kelesi) . Yük alıp vermelerde B. nın kirlenmemesi için branda ör tüler asılır ( = B. pa/eti) . B. da muhtelif maksatlar için, kaynak veya perçin le tutturulmuş demir halkalar vardır ( = B. mapast) . B. ların su kesimi kıs­ mında temizlik yapmak için basit kürekli küçük tekneler kullanılır ( = B. b otu ) . G eceleri tekneleri n s ancak ( sağ ) ve iskele ( sol) B. ları, fenerlerle gösterilir ( = B. feneri) ; sancak B. ya k o nan fener yeşil, iskele B. ya konan fener de kırmızı renktedir. Milletlerarası men'i müsademe ni­ zamnamesi, seyir halinde olan deniz merakibi için B. larda yeşil ile kırmızı prova direğinde de beyaz olmak ü zere, üç fener esasını kabul etmiştir ( = B. silyon ) . Yük almak veya boşaltmak, veya yanına bağlayıp çekmek için bir d eniz aracı, başka bir deniz aracının B. sın a yanaşarak bağlanabilir ( = B. ya almak ) ; iki B. yan­ yana birieşebi ldiği veya yanaşıbildiği gibi ( = gemi ge­ miye aborda, borda bordaya) , gemi rıhııma: veya bir iske­ leye de aborda olabilir. Bordalama, sabit bir cismin veya belirli bir mevkiin, yüzen teknenin kemere ( b. bk.) sine, yani borda biza sma gelmesidir, feneri bordalama, şaman dırayı bordalama gibi. Gemi, B. sını i stenilen cihete çevirebilir ( = B. fler­ mek ; rüzgira B. vermek, denizlere B. vermek gibi ) . B. hattı, bi rd en ziyade gemilerin B. bizasında ve bir hat istikametinde bulunması, B. nizamı da birden ziyade ge­ milerin aynı istikamette, aynı süratle ve aralarındaki me­ safeler müsavi olmak üzere birbirinin B. ları bizasında bir hat istikametinde seyreden gemi topluluğudur. B. ni­ zamında giden gemi lerin arasındaki mesafeye de B. me­ safesi denir ; B. ni zamında giden gemilerin birbirine na­ zaran pusu la derecesine . göre bulundukları istikametin adı da B. kerterizidie. Daha ziyade eski tip harb gemi lerinde yalnız B. cihetine ateş edebilir şekilde tabya edilmiş toplar bulunur ( = B. topu ) . B. aleti, B. istilı:ametinden açılan top ateşi, B. muharebesi de iki muharip taraf gemilerinin B. i sti· karnetinde iken yaptıkları muharebedir. Böyle bir muhare­ bede veya , kazaen müsademe, veya bir cisme çarpmak neticesinde B . da açılan rabneye de B. yarası denir. ,

­

Başlıca eserleri şunlardır : Voyage /ait par /' ordre du r o i en 1 7 71 et 1 772 en di ; trs parties de /'Europe et d' Amerique ( 1 7 7 1 - 1772 de kıralın emriyle Avrupanın ve A merikanın muhtelif bölgelerinde yapı l a n seyaha t ) [ 1778, 2 cilt ) , Desc-ription et usage du c-erde a ref/exion (Yansı­ ma dairesinin ıasviri ve kullanı lması ) [ 1 787 ) , Tab/e ırigo­ "ometrique dec-ima/er ( O n dalı trigonometri cetveli ) [l 804]. BORDA ACIZLICI, herhangi bir lcal:ıtan boşaltılan bir ak ı şkanın akış miktarın ı ölçrneğe yarıyan delik veya meme tiplerinden biri. B. A. , sıvı boşaltan kabın içine ya­ ray olarak yerleş ti r ilmiş silindir biçiminde kısa bir borudur. Bazı yaz a rlar uzun­ luğu iç çapının ya­ rısına eşit olan me­ melere B. A. adı verirler. Daha uzun olan larıııa s a d e c e kısa ağızlıklar d e· nir Borunun uzun­ luğu ne olursa olsun deliğin kenarları dik ve keskin olur ve borunun, akınrının ters doğrultusundaki ucu i n c e yapılı r. Akı şkan ın b o r u y a girdi j i y e r d e k i Şekil ı akıntı sakin ve mun­ Borda ağı z lıjı serbest akı�lı tazam (bir kabdaki sakin ve derince bir sıvının boşalmasında olduju gibi) olursa, fışkıran demet, ( şekil ı ) deki gibi olur ve boru yeter derecede kısa ise demet borunun kenarlarına değmez. Bu çeşit B. A. na serbest akışlı denir. Sıvı veya akışkanın boruya girdiğ i yerdeki akım sakin dejilse demet genişler ve boruyu doldurur ( şekil 2 ) . Bu tarz terıibe, dolu akışlı .

2D2 - 3D2 l -

,

BORD+, Jean Charles de ( 1 7 3 3 - 1799 ) , F ransız matematikçi ve denizcisi. Dax'da doğmuş. Pariste ölmüştür. İstihkim subayı olarak orduya katılmış, 1 767 de deniz sı­ nıfına geçmiştir. Akışkanların mukavemeti, hidrolik çark­ lar, v. b. üzerine eserler yazmış, ayrıca yer yüzünde bir meridiyen yayının uzunluğunu ö lçrneğe memur edilen son Fransız hey etine katılmış ve bu sırada saniye sarkacının uzunluğunu sıhhatle ölçrneğe ya rı y an bir metot bulmuştur. Bundan başka ışığın kırılmasına dair ölçüler yapmak ve açı ölçmelerini kolaylaştırmak için bir açı ölçü aleti «B. dairesi» bulmuştur.

Şeki l 2 Borda ağızlıjı dolu akışlı

Şeki l 3 Standart kısa ağızlık

ağızlık denir. B. A. nın boşaltma kaısayısı ( memeden fışkıran fiili akış k an miktarının teori k miktara olan oranına boşalt­ ma katsayısı de n ir ) boru uzunluğu, boru çapına bölün­ düğü zaman elde edilen değere göre değişir. Uzunlu/u iç çapının iki ili üç katı olan bir standart kısa ağızlığın ( şeki l 3) b oşa l tma katsayısı 0,82 dir. ,

BORDEAUX [ bord9l . Fran sanın Gironde depart· manının merkezi. Nüfusu 2 54 000 ( 1946) . Fransanın bü-

BORDEAUX yük �ehirlerinden beşincisidi r. Güneybatı Fransanın başlıca ticaret merkezi ve limanıdır. Garonne'un sol kıyısında yükselen B. şehri yarım ay şeklindedir. Bulunduğu nokta, Garoone'uo Atiantik denizine aktığı noktadan 98 km uzak­ lıkta olup şarap istihsaliyle meşhur Bordelais bölgesinin içerisindedir. Şehrin bulunduğu yer, gemilerin, Garon­ ne"dan içeri girmesine yarıyan ağzın huoivari daralarak son bulduğu noktanın biraz yukarısında olup, iki kıyıyı bağlıyan köprülerin soouncusuoa çok yakındır. Bu köprü 486 m uzunluğuodadır ve ı 7 kemeri vardır ; ı 8 1 0 - ı 8 2 ı yıllarında yapılmışıır.

BORDEAUX : şehir planı B. bir başpiskoposluk merkezidir. Bir temyiz mah­ kemesi vardır. 4 askeri ın ıntakanın komutanlığı oradadır. Bir üoiversiıesi ( 1 4 4 1 ) , bir i lim ve sanatlar akademisi ( ı7 1 2 ) , bir gemicililc okulu ( 1 63 ı ) , bir yüksek i ktisat okulu, ınüzeleri ve kütüphaneleri nedır. Modern liman tesisatı, Garonne'un teş k i l ettiği 7 kın u zunluğundaki kav­ sin kenarındadır. B. şehrine ancak 8 m derinliği geçmiyen gemiler, Pauil lac adını taşıyan ön limana ise ı o m yi geçmi­ yen gemi ler yanaşabil i r. Şimdi yapı lmakta olaıı Le Verdon

Bordeaux şehrinin umumi manzarası ön limanı da ı� m lik gemilere mahsus olacaktır. İ thal olu­ nan maddeler kömür fosfat ve petrol ; ihracolunanlar da bilhassa maden ocağı Icerestesi ve şarapıır. Şarap ticareti yılda 3 mi lyon hektolitreyi bulur. B. deniz, nehir ve kara yolları kavşak noktasıdır. Güney Amerika ve Baıı Afri ka, B. ile ticaret yapan başlıca denizaşırı bö lgelerdir. Belli başlı endüstrisi gemi inşaatı ve buna yardımcı endümilerdir.

3 13

Tari h : Eski zamanda B. ( Burdigal a ) , Bituriges Vivisci kabilesinin merkezi ve önemli bir ticaret yeri idi. Diocletianus'tan beri Aquitaoia secunda eyaJetinin başkenti olmuştur. Burada doğan hatip ve şair Ausonius, bize B. nun M S. I V. yüzyıldaki yüksek okulu hakkıoda bilgi verir. · B. 4 1 2 de Vizigotların, 507 de de Frankların eline geçmiştir. Bordelais'deki kooılar I X . yüzyılda Gascogne dukalığını elde etmi�lerdir. Bu dukal ıkla birlıkte l l 54 te İngiliz hakimiyerindeki Guyenne'e veri len B. , inııi ltereye yaptığı şarap i hracatı yüzünden bu devrede olağanüstü gelişmiş, fakat 1 4 5 2 de Fraosızlara tesli m olmak zorunda kalmıştır. Şehrin ortaçağda ne kadar yayıldığı o zamandan kalan yapılardan anlaşılır : Sa int And re katedrali ( Xl . , X I I . , XIV. yüzyı l ) ; Sainte - Croix kilisesi ( X . , X I I. , X I I I . yüzyı l ) ; Sainte · Seurin ki lisesi ( X I I . , X I V . vüzyı l ) ; Cailla ka pısı ( 1 49 3 ) ve kuleler ( St. · Michel, 1 09 ın yük­ sek l i k te, 1 47 2 - ı492 ) . Ayrıca La Grosse Cloche ( büyük çan ) adını taşıyan 4 ı m yüksek liği nde XIII. - XV. yüz · yıl larda yapı lmış ve eski belediye dai resine ait olan bir kule vardır. Bu bina, Place Fernand - Lafargue ( F. - L. meydan ı ) ile birlikte, Ortaçağ B. sunun köprü civarındaki göbeğini teşkil ed iyordu. Ortaçağ şehıinin kuzeybat ı kena­ rında Palais Gallien ( G. sarayı ) bulunur. Bu, Romalı ların I I I . yüzyılda yapı lmış bir anfitiyatrosunun kalıntılarıdır. Şimdiki şehrin en büyük kısmı XVI I I . yüzyılda yapılmı�­ ıır. O zamanlar yapılan geniş sokaklar ve muhteşem bina­ lar sayesinde B. Fransan ın en güzel şehirlerinden biri ha­ line gelmiştir. Ticaret merkezinin bulunduğu sokak Cours de l'lntendance ( Levazım bulvarı ) adını taşır. Büyük Tiyatro ( 1773 - 1 7!10 ) buna yakındır. Meydan lar arasında en can lısı, etrafı X V . Louis üslubunda evlerle çevri lmiş Place Gambetta'dır. Bunun güneyinde eskiden başpi skopos sarayı ( ı 772 - 1 7 8 ı ) olan bededi ye dai resi ( Hôtel de Ville) bulunur. Place de la Bourse ( Borsa meydaoı ) etrafındaki binalar kül olarak XVI I I . yüzyıla aittir. Burada . bulunan borsa binası Garonne'un kenarındadır. Burada bir botanik bahçesi de ihtiva eden ı o,4 ha lık bir genel park tertibo­ lunmuştur. X I X . yüzyılda, Trompette kalesinin yerine, Garoone'un kavsi boyunca uzanan geniş Place des Quin­ conces geçmiştir. İhıi lil esnasında B. G . rondin'lerin baş­ lıca merkezi idi. 1 0 Aralık 1870 te Fransa hükümeti Tours'­ dan B. ya kaçmıştır. ı87 1 yılının Şubat ve Mart ayla­ rında Milli Meclis B . da toplanmıştır. Birinci Dünya Harbinde B. 3 Eylul 1 9 1 4 ten 7 Aralık 1 9 14 e kadar İkinci Dünya Harbi nde de 14 Haziran 1940 ran 10 Tem­ muz 1940 a kadar Fransa hükümetinin merkezi olmu$tur. Bordeaux bulamacı : Bakır ve kirecin su orta­ mında birbirleri i le karışıırılınası sayesinde elde edilen mantar öldürücü ( fungisi d ) ve bakteri öldürücü ( bakıeri­ sid ) bir ilaç. Bitkileri bazı a salaklardan koruroağa yarar. Mevcut püsküı ıme ilaçları içinde en eskisi olmakla beraber, bugün de en fazla ku llanılanıdır. Külleme hastalığından başka diğer mantar hasta lıklarının hemen hemen çoğuna karşı uygulanır. Bileşiminde gözraşı ve kiıeç bulurıdusun­ dan, B B. na, « göztaşı-kireç bulalf'acı » da denir. % ı yo­ ğun luğunda B . B. şöyle hazırlanır : Madeni olmıyan bir kabda 1 kg bakır sülfat 50 litre su içinde, 1 00 litre hac­ minde bulunan ikinci bir kabda ise 400 gr sönmemiş veya ı kg sönmüş yaş kireç 50 litre su içinde eritilir. Sonra ba­ kır sülfat eriyiği, kireç eriyiğine yavaş yavaş dökülerek ka· rıştırılır. Neticede koyu mavi bir bulamaç ( suspension ) .meydana gelir. Hazırla nan B. B. nın reaksiyonu alkalik

3 14

BORDEA U X - BORDEAUX , Htnry

olmalıdır, yani kırmızı turnsol kağıdını maviye yahut renk­ siz olan fenol ftaleinin alkol ile yapılan eriyiğini veya ön­ ce bu eriyik içine baı ı rılarak kurutulan kututma kağıtları şeritlerini pembeye ,evirmelidir. R eaksi y on alkalik değilse, bu takdirde alkalik oluncaya kadar kireç li su ilave edilme· lidir. Hazırlanan B. B. nı hemen kullanmak icabeder. Eğer birkaç gün bekletilecek se içine 1 00 gram kadar şeker atma­ lıdır. B . B. yapışma kabiliyeti çok iyi olan bir i Uçm. Borde ııux köpeği : Çoban köpeği tipinde bir köpek ırkı. Boşı iri, çeneleri ve hacakları kuv v etl i , kulak·

meşburdur. Graves bölgesinden çıkan ı . sınıf şarap, Pes­ sac nahiyesindeki Chateau Haut- B ri on ( tam ve sen) şara­ bıdır. 2. sınıfa ait şu şaraplar da meşhurdur : Chiteau Haut-Bailly ile Chiteau Carbonnieux (ikisi de Leognao bölgesinde ) , Pays de Sauteroes'de dünyanın en iyi beyaz şaraplarından sayılan rengi çok beyaz bir şarap çıkar. Se­ millon, Sauvignon ve Muscadelle'de üzüm ye�iştirilir ve çürümesi beklenir. En meşhur bağlar Ciron ovasıodakiler­ d i r : Cbiteau Yquem, Chlteau Suduirant, Chitcau le Vig­ neau , Cbiıcau Guirand ve başkaları. Şaraplar başka bakımdan şöyle de sınıflandırılır : ı . Côtes ( tepe şarapları ) : bun lar üç nehri n sağ kıyısında k i sırtlarda yetişir. 2 . Pal u s ( bataklık şar a pları ) : bunlar üç nehrin al üvyoolarında ve Gironde'un adaları nda yetişir. Bağlık alan. a şağı yukarı 1 40 000 he ktardır. Yıllık orta la­ ma verimi de son yirmi otuz yı l içinde 4, 5 - � milyon hck­ toliıre olmuştur. En önemli k ırmızı üzüm cinsieti şunlar d ı r : Cabern et, Sauvignon. Merlot ve Ma lbec. Pek a rtmış olan talebi karşı lıyabi lmck ıçın hakiki B. Ş. bir ç o k hal lerde düşük kalitede başka şarapta r l a ka­ rıştırı lır. Karışıırılan bu şaraplar şunlardır : Midi (yani başk a Güney Fransa şarapları ) , Cezayir, İ spa n ya ve İtalya şarapl a rı.

Bordeaux köpeği ları k üçük ve düşüktür. Tüyleri açık k ı zılımsıdır. Boyu 70, kuyruğu takriben 43 cm dir. Dişi leri eıkek lere nazaran biraz d�lu kısadır . B . K. insanlara karşı çok mun istir. Fakat diğer köpeklere karşı vahşi ve yırtıcıdır. Hordeaux pa lı. ta ( Fr. Pa cte de Bordeaux ) : 1 8701 8 7 1 Fransa - Prusya Harbinin son aylarınd a , 28 Ocak ı 87 1 de P ar i sin sukutundan sonra, Bordeaux Millet Mecli�indeki partiler arasında, icra ku vv eti başkanı Thi­ ers'in tava ssuıiyle 187 1 Şubatında yapılan bir an laşma. B. P. nın gayesi, her paıtinin, k endi prensiplerin i n geı çekleş· ınesi isteğin i bir zaman için bırakarak Fıansada yeniden cumhuri yet ku r ulması içi n hemen anlaşmakıı. Bordeaux eara plara : Kokusu ve lezzeıi i l e tanın­ mış Fransız şarapları. Alkol derecesinin yüksekliği. rengi­ nin güzel ve koyu k ırmızı oluşu, içinde bol m iktaıda dili burmaz taoen bulunuşu, bu şaraptan, Bourgogne şarapları gibi, düoyanıo eo iyi kırmızı şarapları gözü ile bakılması­ na sebebolmuştur. B. Ş. nın en çoğu Gironde departmanın· dan çıkar. Bağlar Garonne, Dordogne ve Gi ronde kıyıları boyunca uzanır. Gironde ile Garonne'un batısındak i şarap­ çılık bölgeleri şunlardır : Medoc, Graves, Pay s de Sauter­ nes ve Bazadais ; Garonne ve Dordogne arasında Entre­ deux-mers ; Dordo !lne ile Gironde'un kuzeyinde de Blavais, Bourgeais, Cubzadais, Fron sadais, Libournais ve Sainı-.l:mi­ lionais bölgeleri bulunur. En iyi şaraplık üzümler Medoc'ta yetişir. 1 8 5 5 te M�Joc şarapları, Bordeaux şarap tüccarları ta r afından ev­ saf bakımından şu sınıfiara a y rı lmışt ı r : ı. beş cins criıs classes ( seçilmiş ürün şarapları ) ; 2. vins bour g eoi s supe­ rieurs ( ortanın üstünde şaraplar ) ; � . vi n s bourgeois ordi­ naires ( adi şarapla r ) ; 4. vins paysan s ( k öylü şarapları, ya­ ni düşük kaliteli şaraplar ı . Birinci katagoriye ait üzümler, Margaux ( Chaıeau Margaux : ince, hafif ve ko ku bakımından üstün ) ve Pauil­ lac bö İgeleri ( Chiteau Lafitte : ince, hafif ve müliyim ; Chiteau La tour : tam, kuvvetli ) in de yetişir. Saint Julien . Cantenac, Sainr - Estephe bölgelerinde yetişen şaraplar da •

BORDEAUX [ bordq] , Hen ry ( doğ. 1870 ) , Fran­ sız romancı ve tenkidcisi. Cene vre gölü kenarında Tho­ noo - les - Bains ( Haute - Savoie ) de do�maş. Pari ste hukuk ıahsil etmiştir. Oıada 1 894 te A m e s m odernes ( Modern ruhlar) genel başlığı alıın da çıkardığı ten­ kid makaleleriyle dikkati çekmiş, 1 895 te de ]eanne Mü­ h�lin baş lıklı bir tarihi roman yayımlamrşırr. Babasının ö lümü üzerine 1 8 96 da Thon on'a dönerek, dön yıl orada a vukatlık etmişti r. 1 900 de çıkard ı ğı Payı Natal ( Y urt) başlıklı romanı ile açtığı ç ığırı , sonra yazdığı hemen hemen bütün eserlerinde takibetm i ştir denebilir. Genel ola­ rak vakaları Savoie'da geçen bu roman lar, ferılerin ahlaka ve aile geleneğine karşı i syan etti kten sonra bunları can ve gönülden kabul etmelerini tasvir eder, iyimserli k , ha­ yata i nanç ve aile tesanüdü telkin eder. Bun ların başlı­ caları şunlardır : La voie sanı retour ( Dönüşü olmıyan yol ; Türk. terc . 1 948 ) [ 1 90 1 ] , La peur de !Jivre ( Yaşama korkusu) [ 1 90 2 ) , L es Roque!Jillard ( 1 906) , Les yeux qui ı'ouvrent ( Açılan gözler) [ 1 908), La robe dt' Jaine ( Yün­ lu rop ; Türk. teıc. Ormanlar bakiresi, 1 944 ) ( 1 9 1 0 ] , L'l neige sur les pas ( Ayak izlerini örten kar ; Türk. terc. Kar i z leri örttü, 1 94 2 ) [ 1 9 1 1 ] . 1914 - 1 9 1 8 harbine işti­ rak ederek kahramanlık gösteren B. , harbe dair başhca şu eserleri yayımiarnıştır : La ç h a n s o n de Vaux - Do u au mont ( V . - D. destanı) genel baş lı ğı altında Les dtrniers jours du /ort de Vaux ( V. kalesi n i n son gün leri ) [ 1 9 1 6) . Les (apıi/ s deli Nh ( Kurtarı lan esirler) [ 1 9 1 7 ) , a y r ı c a Le çhevalier de l'air : la ı•ie he­ roique de Guynemer ( Havrr şövalyesi : G in kahramanca hayatı ) ( 1 9 1 8) .

B. , 1 9 1 9 da Fransız Aka­ demisine seçil m i ş ti r . Harb-

H. BORD EAUX

BORDEAUX, He n ry ten sonra da, yazmağa devam ettiği La vie re c o mm e n ce ( Hayat yeniden başlıyor) [ 2 .cilt. 1 9 ı 9 - ı 92 ı ] gibi va­ tani ve ahlaki romantırdan başka, gezdiği Doğu, Kuzey Afrika •e Amerika memleketlerine dair bazı eserler de yazmıştır : Yam i/e ı ou ı leı cedre ı ( Sed ir ağaçlan altında Y. ) ( 1 9 2 2 ] . Voyag•urı ti'O rienı ( Doğu yolcu ları ) ( 1926) , Le miraele du Maroc ( Fas muciusi) ( 1 934] . B. tarih ile de uğraşmıştı r : Un eri me ıouı le Direfloire ( D. devrinde bir cinayet ) [ 1 9 i6) . Tiyatro renkidieri La flie au the/iirt (Tiyatro hayatı ) (� cilr, 1907 1 92 1 ) başlığı altında ya­ yımlanmıştır, Daima ahJaka değer veren bu yazarın sevimli sa­ natı geniş bir okuyucu kitlesine hitabeder. ·

BORDELAlS [ bordil�) . Fransada Bordeaux çevre­ sinde yöre. Eskiden beri tanınmış bir üzümcülük ve şarap­ çılık alanıdır. BORDELAlS [ bordlld ( Lat. Burdigalensis Ager ) . Fransada, eski Guyeone'de. Gironde departmanının en büyük kısmiyle Landes departman ın ın kuzey kısmını içine alan bölge. Bordeo�ux şehrine bağ lanarak bu adı alan B. , İngi liz hakimi yeti sırasında özel b i r idareye sahi p olmuş, fakat daha çok Bordeaux piskoposl uğuna bağlı bir ki lise teşkil edilmiştir. Burası zengin bir şarapçılık bölgesidir. BORDELAISE [bordl/fz] , Bordeaux bölgesinde yetiştirilen siyah bmekli, alaca renkli 4 '0-500 kilo ağırl ıkta

BORDET, Jules

3 15

BORDENAVE [ bordln�v] . Ni cola a de ( 1 H0- 1 60 ı ) , Fransız Protestan papazr v e tarihçi si. Bearn'da doğmuş, Nay ( Basses Pyrenees ) de ölmüştür. Nay kilisesi Protes­ tan papazı olan B. , 1 576 da Sa inte - Foy Protestanirk reisieri meclisinde Henri de Navarre'a Protestanların iti­ r a zla rı n ı i letmek için temsilci seçilmiştir. Jean d' Albert'in vakanüvisliğini yapmış ve onun i steği üzerine HisJoire de Blatn eJ de Navarre ( B. ve N. tari h i ) adlı eser i yazmıştır. BORDER [ b ç rdir } çok yeriştiri len dayanıklı. başlı, uzun yapağı lı b i r et koyunları içerisindt, başka biridir.

( Leicester) , Kuzey İngİlıerede erken gelişen ( precoce ) , beyaz koyun u. Uzun yapağılı İngi liz et memlekeılere çok yayılanlardan

BORDEREA, diyoskor ease ( Dioscoreaceae) famil­ yasından bir birki cinsi. B orderea pyrenaica türü Pi rene dağlarının yüksek bölgelerinde yetişmekıed i r . BORDES [ b6rd] , Charles ( 1 8 6 ) · 1 909 ) , Fransız kompozitörü. Vouvray 'de doğmu$. Toulon'da ölmüştür. Fran sada dini m üzik alanındaki rönesans hareketinin eşsiz bir öncüsü olmuştur. Bu alanda çeşitli ve fedak arca çalış­ maları, B. un ömrünü kısalımış, çok eser vermesine mini olmuştur. B. un başlıca eseri olan Troiı Vagueı ( Üç dal­ ga) adlı üç perdelik opera, ı 924 te dostlarının eline, faydalanılmaz bir müsvedde halinde geçmiştir. E serleri arasında şunlar sayı labi l i r : Danseı Bearnaiseı ( Bearn oyunları ) ad l ı bir orkesıra süiri ; Suile baıque ( Bask süiri ) [f lüt ve tel i i quato r ] . Bundan başka az sayıda fakat orij i n a l piyano parça ları melod i ler ve mühim bir Arehive ı d e /:ı Iradıtion barque ( Bask ananesi aı şivi ) , kol lek siyonu vardır.

B 9 R �ESHOLM , Almanyada Bordesholmer See ( Bordesholm gölü ) nin kuzey kıyı sınd a , K i el ve Neumüns­ rer arasında bulunan bir n ahiye. Nüfusu. 1939 da 2 1 00, ı950 de de 7 5 00. B idayet mahkemeı�i, memur okulu. go· tik üslüpra bir manasıırı ( 1 3 3 2 ) vardır P i sk opos V i zelin'.ın mezarı ( 1 1 54 re ölmüş) buradad ı r. Brüggemann'ın eseri olan B. mi hrabı 1 5 2 1 - 1 666 yı lları içinde buradaki manas· ıırda kalmış, sonra Schleswig'e göıürül müştür.

BORD E L A I SE ineği sür tıpı bir sığ ı r ırkı. Güneybatı Fransa şartlarına çok uy­ muş bulunan bu ırk senede 2 500 kilo süt vermek tedir.

BORDEN [ bçrdln ] , Sir Robert Laird ( ı 8 54- 1 93 7 ) , Kanadalı devlet adamı. Grand Pre ( Nova Scotia ) d e doğ­ mua, Ottawa'da ölmüştür. 1 896 da mebus, 1 90 1 de de mu­ hafazakar parıi lideri olmuştur. 1 9 1 1 - 1 9 2 0 yıllarında baş­ vek i l lik eden B. , 1 9 1 9 da Paris Sulh Konferansında Kana­ dayı remsil etmiştir. Sul h antlaşmasının Kanada tarafından bağımsız olarak imzası için ı srar etmek suretiyle British Commonwealıh ( Britanya Milletler Birliği ) in kuı ucuların­ dan biri olmuştur. ı 9 2 0 de istifa etmiştir. Hatıraları Me­ moirı (2 ci lt, 1 9 3 8 ) adiyle yayımlanmıştır. BORJ?EN [bç rdin ] TESTİ, rifonun teşhisinde k u l­ lanılır. Widal testinin değişik şeklidir. Hasta kanının ser u­ mu önce fizyo loj ik serum, sonra öldürülmüş tifo hasi lieri süspansiyonu ile karıştınlır. Muhtelif sulandırmalar yapı lır. Test müspet ise, tüpüo dibinde bakteri kümelerinin çöktü­ gü ve aglütine hasi llerden m üte�ekkil ince, beyaz bir ta· bakanın berrak sıvının ü stünde toplandığı görülür.

BORDET (bordd , Jules ( doğ. 1 8 70 ) , Belçikalı patolog ve bakteriyolog. Soignies'de doğmuştur. 1 892 de Bruxelles üniversitesinde tıp tahsilini tamamlıyan B. , ı894 ten 1 90 1 yılına kadar Pari ste Pasteur Enstitüsünde çalışmıştır. 1901 de Bruxelles'e dönmüş ve burada kur­ duğu Pasteur Enstitüsüne mü­ dür olmuş, ı 9ı 9 da da Nobel Tıp mükafaunı kazanmıştır. B. , en fazla kan ser u · mu, aşılar ve mua fiyet üze­ rinde çalısmış, frengi teşhi­ sinde kullanılan Wassermann reaksiyonu ( b. bk. ) i le başka bazı b u 1 a ş ı c ı ha sı alıkların teşhisinde kullanı lan r eaksi­ yonların esası olan «cotnple­ ment fixation» hadisesini ilk olarak tesbi t etmişti r. B . . m uafiyet, anaflaksi, kan pıhtılaşması alanlannda çeşitli keşifler yapmış, boğ­ }. BORDET maca hastalığı arnili üzerinde

3 16

BORDET, Jules - BORDRO

çalışmı�tır. Bakteriyoloj ide, mikroplan üretip cinslerini tiyin etmeğe yarıyan me� h ur Bordet Gengou vasarı, onun adiyle anı lmakıadır. En mühim eseri : Traiıe de i'immunite da11J ieJ maiadies infee�ieıiJeJ (Bula�ıcı hastalıkla rda muafiyet el kitabı ) ( 1 920] başlığını taşır. Bordet feoomeni veya teııti : antigen insan kanı serumu, fasılalarla bir tavşana zerk edilir. Şüpheli hasta· dan alınan serum n ü munesi. fizyoloj ik tuz mahlul ünde eri­ tildikten sonra, tavşanın serumuna katılır. Şüpheli nümu­ ne. tav�an ı muaf k ı l mak için kullanı lan antigen le aynı cinsten olduğu takdi rde, serum bulanıklaşır. Bu teste «Bi­ yoloj ik test» · de den i l mekıediı. Bordel Gengou buili : boğmaca (b. bk. } nın mü­ sebbibi. Bordel Geogou metodu veya fenomeni : antigen , kendi spesifik antikoru i l e bi rle�ıiği zaman, eğer komple­ manı varsa bu cisim de terkibe gi rerek gayrı faal veya sa­ bit bir duruma gelir. Bunun serbest ve faal bir komple­ man olarak mevcudiyeti veya ademi mevcud iyeıi. ı erkibe, hassaslaşıırılmış kan hücrel eri veya kan hücreleriyle hemo· litik amboseptör i lave etmek suretiyle gosteri lebilir. Eğer serbest kompleman mevcuısa, hemoliz meydana geli r ; deği l­ se, hemoliz vuku bul maz. Bu reaksiyon. inıan için yapılan birçok testierin esasını teşk i l eder ; frengi ıçın yapılan Wassermann testi, ayrıca gonokok imanı, mal leus tifo, ve­ rem amibiaz v. b. için yapılan reaksiyonlaı da buna da­ hi ldir. Bu fenomenin başka bir adı da kompleman fiksas­ yonu reaksiyonu!( r�acıion de fixation du complenient) dur. Bk. KO MPLEMAN.

sisremlerin çalışmalarını bildiren aleıler. Bu aletler normal olarak, otomobilde olduğu gibi, pilotun karsısındaki Jevha üzerine yerleştirilir. Modern büyük uçak larda aleı sayısı­ nın çokluğu, hepsinin pilot önündeki levhaya kanmasına imkan vermediğinden, bun lar i lgilerine göıe, mürettebat bölmesinin çeşitli kısımlarına dağıtılmıştır. Pilotun önün· deki levhaya, uçuş aletleriyle ve uçağın emniyeti bakı-

BORDEWIJK [ bprdlvayk ] , Ferdinand (doğ. 1884 ) , Holindalı yazar. Amsterdamda doğmuştur. Hayata avukat olarak atılmıştır. Romancılar arasında en kuvvetli karakter tasvirc·isi olarak tanınıyor. Başlıca eserleri şunlardır : Bini ( özel i sim ) [ 19 3 4 } , Karakter ( 19 3 8 ) , Apoilyon ( özel isim) [2. bas. 1 94 L ] . Eiken van Dodorıa ( özel i si m ) [ 1 94 6 ] . Noorder/i(hl ( Kuzey fecri) [ ı 948 ] , Studien i n volkJJtrN(· /Nur ( Halk bünyesi üzerine araştırmalar) [19� ı } . BORDIER [ bordi� ] , Jult-s, asıl · adı Bordier d'An­

BORDOGNI [bordvnyi], Giulio Marco ) 1788 · 1 8 � 6 ) , İtalyan tenoru ve şan öğretmeni. Gazzaniaa'da doğmuş, Pariste ölmüştür. Mi lano'da ve Paristeki Th�itre des Iıa­ liens' de ten or olarak şöhret kazanmış ise de, bilhassa şan öğretmeni olarak daha fazla me�hurdur. 1 8 2 0 den itiba­ ren bazı aralıklarla Paris konservatuvarında profesörlük etmiştir. Sonn tag onun talebelerinden biridir. 2 suite"Ji 3 6 vocal i> ( Tre· viso büyük kilisesinde } , «Yıkanan Batşeba» 1 Köln ) . BORD RO ( Fr. Bordereau ) , mahiyetleri b i r olan mu­ ameleleri belli esaslara göre özedeyi p toplıyan müfredatlı cetvel. B. lar, devlet muamelelerinde olduğu ka dar ticaret işlerinde de kullanılır. Bunlar konularına veya kullanan şahıslara göre adlandırılır : aylık-ücret B. su, senedat B. su, evrak B. su, teliii B. su gibi .

1

Bütçe y ı l ı

j Vilayet i 1 K-a z a sı

ı

Örnek N u m a r a l ı

VERIL E

G ideri ilg i l e n d i ren Bakan l ı k veya d a i r e 1

EMRİ

--

--- - - i

--

----- ---- 1 -Öd e � eyi y ap a cak e e e r a n ı n a,_d_ ______ m i i ı � ı__ tm a-_ y� ._� ______________ � �������� �----------���-------S �o�·��� N �� l� r -l�_ _ V�� ı i TA BLO : 3 Bütçeye g i der y a zı lacak ö dene A" i n K. i Lira



A y l ı k v e ücret içi n

---:--::-.---:.. Ç_E _Ş_İ-

i�

1

-----: · _ _M t a r ---_--k --_ - __ (__ D i . - G i de r t o l a � � � p m_ ı K ir

-

------ -

---

� �ı

-

--

Gider



ı

toplamı

-

-

.

i ---ı _ö_d_e_n_e,_c_e_k

- l'� - - :ı1 _

-. - --

;

[*] .......

1

ı

ı 1

i

:

-ı--

ı

--��-----, --

m i k t a r____ ______ __________..:..-- -------:.... l ira

k u r u ş ödeyiniz.

- - - J -

- -

ı ı

-

_____ :ı



..;.----

---___-__ -----� Kesi n t i topla m ı � _ _ __ . __ • ı �----- ------. A lac a k l ı y a para olarak

1

l

1

1

19

1

! ı

1 ı

1 1

--:..-ı---""'1'"- ---------------- ı --------------.,.... ---�-ı K e a i n t i 1 e r i n : Lira K. 1 ! T A BL O : 2

1 ·�

..ı.ı

:;ı

=

�� ..

:� : ..:: $ '�



ı

Ei

:&

j

[

ı

-

- -

-

ı

-------

i

ı

K i r a bedeli

t a n g ri A v a ns_ _ _ _ _�

L

= _

_

T u tarı

. . ... ... . . .

i le



Lıra -

K.

1 1

-

= =�- -

ı

� = , �==

_ -

__

-

��-_-

_

Keainti

1

_ ___

v e maddes i .... .

em

1 19

*]

1

.

r Yu k a ı�� y :�:.h -olan

lira

k u r uşu a l d ı m .

_



_11 __ _

!

y ukarıda

[*J [**]

ı

=��-- =�

=

1

119

ı

i

veya

:

Mutemet

1

i

�:��-� -------------·----------------------------1

yazılı

düzen e n miot ir. ;

- �- -

Alacaklı

� --:-,1- 1 11 ı ---

lira

ı

1

Mü d ürü

ı ı

Lira

_

1

1

19

!

1 :

1 1

ı

Bütçe gider defterinin sabife No .

Verilen çekin No.

11 _-_____-_------=

--

ı

i

:

--ı -----

1 -Kasa defteri sıra No.

:

ı

Ödeme mektubunun N o .

Imzadan başka ita amiri ile •aymanın ad ve soyadı da yazılacaktır .

Lira k u r u ş yerleri y a z ı i l e doldurulacaktı r.

1 1

ı

1 ! 11 ....,..----:---- lı Sayı ştayca onaamıştır.

-------



K

ı . ­ -+-----i-

-----

-------:------- -

1 Baıtlı belgenin sayısı

[*�]

-

--- - i1 - 1 i!

--

_

19 . . .... . . . . . . . . . . . . . . . . . ..... . . . . . . . . . . . _

1

1

ı

__

ı--

İta Amiri

[

l _ \1 ! - -- - -� - lı:i

- -

-

-

\

ı 1 1----------------l--·-----.:... .. 1

--� = -� _ - --i --�ı 1-

------ıı toplamı

bölümü

l,



. . . . . . . . . . . . . . . . . . ... .. kuruşun bütçeye gider

Ö d ey in i z

!-

Mikta rı

--- - ---- - - -: - ı

n n _ a_ l -a

yazılması için bu veri l e

1

[

ı

4644 S. K. G _ . ____ _ _

1

1

----

K.

-- ------

�....!.-.--

...

-

__

- -----

Lıra

. 1 -

Ofo 5 ler Emekli S a n d ı A"ına a i t

� t.ı.l

v rg i e is

Kefalet kese n e A" i

..

.... OD = "'

G e l i r i n Çeşi d i

-

��

11

�--�-G��i�

!:



ı

� �



Mü fredat ı

1

l

- --1

"

A y I ı k, u ..

Dai resi ---- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Ayı



----

.. .... ..

emur ve Hizmetiiierin

o z .. .. ..;;

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - --- ---

"

-lll

U nvanı

Adı

ve

Soyadı

------

� ..

.. .... .. � >. -;;; .. .. "

-;;;

..

o ·= .. t .. .. u � ::ı

"tl

·cıa




; l l Ocak 1 943 tarihli, 4 3 5 � sayılı «Ticaret ve Sanayi Odaları ; Esna f Odaları ve Ticaret Bor s alar ı Ka­ nunu» ; 8 Mart 1950 tarih ve 5 �90 sayılı «Ticaret Oda� ları», «Ticaret ve San ayi Odaları>>, «Sanayi Odaları>>, «Ti-

347

caret Borsaları», «Ticaret ve Sanayi Odaları», «Ticaret Odaları». «Sanayi Odaları» ve T i caret Borsaları Birliji» kanun udur. B. Ti.areı 8fJrıa/arı : ı . Mahiyeti : B. ya dahil madde­ lerin alım ve satım ve fiyatlarının tesbit ve ilanı ile meş­ gul olmak üzere kurulan özel kişiliği o la n kamu kurum­ larıdır. Bun l ar, tüccarlar ta rafından kurulmuş olmakla beraber, Devlet Teşkilar ı na bağlanmış birer hizmet, ade­ mimerkeziyet teşkilaudır. Kan1ın, bunlar hakkında «Kamu Kurumu>> demek suretiyle bun ların da Devletten bir parça olduıi;unu göstermiştir. 2. GöretJieri : a. B. ya kayıtlı bazı maddelerin alım sanmını tanzim ve tesçil etmek ; b. Bunların fiyatlarını tesbit ve i l a n etmek ; c . Alıcı ve satıcının teslim, teseli üm ve tediye bakımından vecibelerini, her tipin asgari vasıf­ larını ve m u amelelerini tasfiye şart İ yle fiyatlar üzerine müessir şartları, anlaşmazlık çıktığında, ihtiyari tahkim usullerini gösteren ve Türkiye T ı caret ve Sanayi Odaları ve Ticaret· Borsaları Birliğiniu tasdikiyle tekemmül eden genel kaide ve hükümler husule geti ı mek ; d . Yurd içi ve dışı B. ve piy a s a ları takibederek, fiyat haberleşmesi yap­ mak ; e. B. ya dahil maddelerin tiplerini ve vasıflarını tesbit etmek üzere, laboratuar ve teknik bürolar kurmak ve kurulmuş ola o lara bak m ak ; f. Başka m evzuatla ve Eko­ nomi ve Ticaret Vekaletince veri lecek görevleri yapmak, B. ya ait öıf ve idederi tesbit ve ilin etmek suretiyle mübadeleyi tanzim etmek ve mübadele güvenini sağlamak. 3 . Kayıd : Bu B. !ara kayı d olmak mecburidir. Bu mec­ buriyeti yerine getirmi yenlerin kayıtları, B. larda ilgi­ liye danışmaksızın yapılır ve kendilerine bildirili r . Ancak, B . ya kayıdlı maddelerin müstabsi l l eri veya amilleri, B. !ara kaydolmasalar da kendi mallarını B. da satabilirler. Ay­ nca kanuna göre, kendi veya başkası hesabına B. da alım satım yapan Borsa Komisyoncıılan, başkasının hesabına vekil sıfatiyle alım satım yapan Borsa Ajanları, alım sa­ tımlarda yalnız aracılık yapan Borsa Simsarları, B. ya · kaydedilmeye mecbur tutulmuşlardır. Ticaret B. lan, ti­ cari ihtiyaçların lüzumlu kıldığı yerlerde, Ekonomi ve Ticaret V ek a Jet ince kurulur ; B. ların faaliyet bölgeleri, bulundukları şehrin belediye sınırlarıdır 4. Organiart : Tüccarlar ve sanayiciler, muamele yap­ tıkları maddelere göre, çeşitli meslek gruplarına ayrıl­ mışlardır. Bu grup ve k atagoriler, her b ükm i şahıs için de dikkate alınmış ve b aş ka organların teşkiline temel ve seçim dairesi sayılmıştır. a. Meslek komiteleri : Meslek gruplarınca seçilen 5 - 7 kişi ile k urulur. Görevleri oda veya B. meclisi için üyelerini seçmek, kendi kanunları içinde faydalı ve lüzuml u gördükleri tedbirleri meclis veya y önetim kuruluna teklif ermek, meclis veya yönetim kurulları tarafından kendi mesleklerine ait işler hakkında, yapılacak müracaarlan inceleyerek cevaplandırmaktan iba­ rettir. Bu organın, bir seçim dairesi olmaktan başka hu­ kuki rolü yoktur. Diğer irade beyanları, teklif ve cevap­ tan ibaret, yani istişari mahiyettedir. Ancak sıçım sure­ tiyle kollektif bir irade beyanı ile bir şart � ta sarru f yap. mış olur. b. Oda v eya Borsa Meclisleri : Meslek komite­ lerince s �çilecek ikişer kişi i le kurulur. Bu organ, odala­ rın ve B. ların en mühim ve icrai k a rar organıdır. Bu meclis : yönetim kurulu üyelerini seçer. Odanın ve B. nın a maci yle ilgili her türlü kara rı ve t e d b i r leri alır, mesleki hususlarda karar sahibidir. Bölge içindeki ticaret ve sa­ nayi örf ve idederini tesbit eder. Hakem ve bilirkişi seç-

348

BORSA - BORSIERI, Giambattista

mek gibi idari, talimatnameleri inceleyip ve tasdik etmek gibi tanzimi ve kayıtlı üyeler hakkında yönetim kurulunca teklif edilecek cezaları vermek gibi kazai görev ve yet­ kileri vardır. c. Yönetim Kurulu : Mec lisin kendi üyeleri arasından bir yıl için seçeceği 5 - l l kişiden meydana gelir. İcra organı olarak meclisin aldığı kararları uygular ve bunlara göre B. i şleri görür. 5. Ehliyel "' yetkileri : B. nın, Devlet teşekkülü, kamu kurumu olmak bakımından amme hukukuna daya­ nan yetkileri de vardır. B unlar, icrai kararlar vermek, bir­ takı m resim ve harçlar almak, vesikalar vermek ve belli bir meslek sahibi olan üyeleri hakkında, bunları geçici bir süre için B. dan çıkarmak gibi bazı . hak larından mah­ rum edecek disiplin cezaları vermek gibi yeıki lerdir. B. dan çıkarma cezası, yönetim kurulunun teklifi i le meclis tarafından veri lir. Ceza 1 5 günden az, bir yıldan fazla olamaz. İ lgili bu karar hakkında, bulunduğu yerin ticaret dava larını gören mahkemeye başvuıabilir. 6. Tefti[ ve miirakabeleri : 5 590 sayıl ı kanuna göre, odalar ve bor s alar ve bunların biı liği Ekonomi ve Ticaret Vekaleıi tarafından teftiş ve mürakabe olunur. B. ların bağımsız hükmi şahsiyeri olduğundan, bu mürakabe hiye­ rarşik mahiyette olmayıp idari vesayeı şeklindedir ; bu vesayeıle B. ların vekiletçe feshi de mümkündür. 7. Gelir kaynakları : B. ların gelir kaynaklarının mühim bir kısmı amme hukukuna dayanmaktadır. Bun lar kayıt ücretleri , aidaı, para cezaları, çeşitli resim ve harç­ lar, ücretler ve benzeri gelirlerdir. .Ayrıca, bağışlarla, ma­ lik old u kları gayrimenkullerin hasılatı gibi, hususi gelir kaynakları da vardır. IV. Menkul Kıymetler ve Kambiyo Borsaları : .A. Mahiy1ti : 16 Mayıs 1929 tarih ve 1447 sayılı kanunun 1 . m a dde s ine göre, menkul kıymetler ve kambiyo borsa­ ları, devlet, vilayet ve belediyeler tarafından çıkarılan istikrazlar, esham ve ıahvi llerle hazine bonolarının, Türk anonim şirketleri tarafından çıkarılan esham ve tahvi ller ve B. ya kabulüne Maliye V ekilerince müsaade edilen yabancı esham ve ıa h vi l lerle nukut ve kambiyolarının alını p saııldıjı yerlerdir. B. Kuruluı "' yapısı : Bu B. ların açılmasına lüzum olup olmadığı, kanunun 2. maddesine göre, tamamen hükümetin takdirine bağlıdır. Kanuna dayanılarak kuru­ lacak olan B. ların bütçeleri , maddi bakımdan şart-ıasarruf mahiyetinde ve sebep unsuru bakımından da, takdiri ve idari bir tasarrufu gerektirmektedir. B. nın iki türlü üyesi vardır : 1. Asit aza, acen ı elerdir. Acenteler, kanunun aradığı şartları ve vasıfları taşıyanlar arasından B. Meclisinin seçimi ve komiserin inhası üzerine Maliye Vekiletince tayin olunurlar. Bunlar da ayrıca i lgililere yapabi lecekleri zarara karşılık olmak üzere, Borsa Meclisi adına 5 000 lira vermek veyahuı bir teminat mektubu ver­ mek zorundadırlar. Acenıeler, ne suretle olursa olsun başka bir meslek veya ticareıle uğraşamazlar. Kendi he­ saplarına B. işleri de yapamazlar. A nonim şirketlerde veya başka müesseselerde yönetim k urulu üyesi, murahhas, vekil, müdür veya memur olamazlar. Kendi aralarında şirket yapamazlar. Dışarıdan birisiyle bir şi r ket yapsalar da B. iş leri ve bu işlerden doğac ak sorumluluk, yalnız ken­ di lerine ait olur. 2. Kayıtlı üye şunlardır : a. Coberler, yalnız kendi hesaplarına esham ve tahvilaı alıp satarlar, kambiyo ve na k it işleri yapamazlar. b. Bankalar . B. ların bulunduğu şehirlerde idare merkezler i veya şubeleri olan

bankalar, kayıtlı üye sıfatiyle B. ya kaydalmaya mecburdur­ lar. c. Sarraflar, perakende olarak esham ve ıahvilat ve nakit a lım satımİyle meşgul olurlar. ç. Bankerler, en az on bes bin liralık mali itibar sahibi olan ve başlıca banka ve B . işleri yapan bankerler, B. ya kaydo t maya mecburdur­ lar. d. Kulisye ( Pr. coulissier) ler, B. kulisleri içinde bu­ lunup yalnız kendi hesaplarına iş yapmak için acentalarına emir verebilirler. B. ya kayıtları mecburidir. C. Organları " ' yetkileri : B. nın tek organı Borsa Meclisi dir. Yedi aceoıeden teşekkül eder. Gizli oyla ve iki sene müdeleıle seçilir. Meclise üye olabilmek için, iki seneden beri acente bulunmak lizımdır. B. üzerindeki idarl vesayeı, hükümetçe seçilen borsa komiseri marife­ tiyle kullanılır. Komi serler, Maliye Vekiletinio iohasiyle, Cumhurbaşkanının tasdikiyle tiyin olunur. Kanunun 22, 2 3 , 24. maddeleri gereğince meclisin, B. üzerinde kazai hakları, mürakabe ve nezareı yetkileri vardır. Borsa Meclisi ayrıca, B. nın bütçesini, kati hesabını tanzim, müsıahdem­ leri seçip ücretini tayin , abone ücretlerini tayin, delialiye ve kurraj tarifelerini tesbit ile mükelleftir. Kararları, icrai mahiyettedir ve tekemmülleri ıasdike bağlı değildir. İdari vesayetten doğaca k kararın son mercii Maliye Ba­ kan lığıdır. D. Gelirleri : .Asli ve kayıtlı üyelerden alınan ücret­ ler ; anonim şirketleri n e sham ve tahvillerini n koıe ücret­ leri ; fiyat cetvelleri, abone ücreıleri, yardım ve bağışlar · ve başka müteferrik gelir kaynak larından sağl anır. BORSAqNO, Giuseppe B . ( 1 834 - 1 900 ) , bir İ tal­ yan sanayici ailesi. Pecetto'da doğmu,, .Alessandria'da öl­ müştür. A lessandria'da şapkacılık öğrenm i ş , bu sanatı Fran­ sada yapmış, 1 8 5 7 de Alessandria'ya dönerek bir föır şap­ ka fabrikası açmıştır. Bu müessese bütün dünyada şöhret kazanmıştır. Oğlu Tereslo B. ( 1 867 - 1939) Alessandria' da doğmuş ve orada ölmüştür. Babasının endüstrisini devam ve inkişaf ettirmişıir. 1924 te senaıör olmuştur. A ynı ai­ lenin başka bir dalı yine Allessandria'da «G. B. Borsalion fu Lazzaro e C.» şirketini kurmuştur. BORSEC [bprsek] , Macar. Borszek [ bprsek], Tran­ si lvanya (Rumanya ) nın kuzeydoğusunda bir kaplıca. Tulg­ heş ( M acar. Tölgyes) geçidi üzerinde bulunan B. nin su­ ları asit karbonik ihtiva eder. Bu suyun mümeyyiz vasıfla­ rı iyi tat ve uzun zaman bo z ulmadan muhafaza · edilebil­ mekıir. Sıcak memleket İ ere bile ihracolunabilmektedir. Nüfusu 1800 kadardır. BORSIERI [borsijril , Giambattista ( 1 725 - 1 785 ) , İtalyan hekimi. Civezzaoo (Trenıo ) d a doğmuş , Milanoda ölmüştür. Padova, Bologna ve F l oransada tıp tahsil etmiş, Padova'da M orgagni ve Vallisnieri'n i n hocaları olmuştur. ı 745 - 1769 yıllarında Faenza hastanesinde dokt orluk et­ miş, 1 770 - 1780 yıllarında da Pavia' da profesör olmuş, klinisyen olarak büyük şöhreı kazanmıştır. 1 780 de .Arşi­ duka Ferdioand'ıo hususi doktoru seçildiğinden Milann'ya taşınmıştır. Başlıca eseri : Instilutiones medicinae practicae ( Pratik tebabet kaideleri) ( 178 1 - 1 788, 4 cilt ] adıoı taşır. Bu eser Latince ve İ talyanca olarak birçok defa basılmış, iki defa Almancaya, bir defa da İngilizceye ve Fransızcaya çevrilmiştir. B. alimeti veya çizgisi : Kızıl hastalığının ilk za­ man larında hastaoın derisi tırnakla çizildiği zaman, evveli beyaz olan, fakat derhal kızıl bir renk alan çizgi.

BORSIG, Auguat

349

BORSTAL SİSTEMİ

BORSIG [bprzik], Auguat ( 1804 - 1 8 54 ) , Alman kısmı henüz araştınlmamıştır. Güneybatı tümülüsü asıl mühendis ve sınayicisi. Breslau'da doğmuş, Beriinde ölmüş­ Birs adını taşır. Nebul:Jadrezzar tarafından, evvelce inşa tür. Marangozluk öğrendikten sonra 1 8 1 2 de Berlindeki edilmiş ve sonra çökmüş bir ziggurat"ın yerinde inşa olu­ Königliches Gewerbeinstitut ( sanat okulu) ta okumuş, son­ nan ziggurat, iddia ile yapılmış, fakat bitmemiştir ve şimdi ra Beriinde Wodeıb ve Egells demir dökümhanesinde ça­ yıkıntı halindedir. Bazı bilginler, bu harabenin Babil kulesi lışmış ve 1 8 37 de Beriinde bir fabrika kurmuştur. Bu fab­ efsanesine konu teşkil ettiğini sanmışlardır. Bu yapı 30 m rikadan, bugün Berlin Tegel"de bulunan meşhur « Borsig den fazla yükseklikte bulunan bir tepenin üstünde olup AG.• (B. anonim şirketi ) lokomotif ve makine fabrikası 12 m den fazla yükseklikte camiaşmış bir tuğla kütlesidir. gelişmiştir. 184 1 de Almanyada ilk lokomotifi yapan B. , Merkezinden geçen bir çatlak onu yukardan aşağı ikiye 1 8 5 3 ten itibaren yabancı memleketlere de lokomotif sat­ böler. Bu kütle etrafında büyük yığınlar ve Nebu l:J adrez­ mıştır. Demiryolu ma!Jemesi . yapan başka fabrikalar da zar'a ait yazıdar taşıyan mineli birkaç tuğla bulunmaktadır. Bunlar, muhtemel olarak büyük bir deprem etkisiyle bükül­ kurmuştur. müş ve kırılmı�tır. İşt e bu yapıyı 1 8 54 te, Rawlinson gök BORSlPPA veya Bar.ippa ( S umerce : Bad-si-a-ab-ba ve yerin yedi katının evi, yani Nabü'nun E-Zida tapınağı = «denizin kilidi», sonradan Bar-si- pam ; Asurca : Barsib olarak teşhis etmiştir. Bu yapı, yedi som kigir taraçalı bir veya Barsip = «ç obanın tapınağı». Burada«Çoban• diye va­ ehram idi. Bunlar 7 gezegenin renklerini taşıyordu. En sıflandırılan tanrı, Tarnüz adındaki tanndır. Fonetik yazı alçağı 252 m 2 yüzeyinde ve belki de 1 4 m yüksekliğinde ile bu ad Bar-Zi-pa- (ki) şeklini almıştır. Yunanlılar bu­ olup en yükseği bir kemer veya çadır şeklinde idi. Xerxes n a Borsippa ve Barsipa adını vermişlerdir. Şimdi Birs ve­ tarafından yıknrılmış, fakat I. Antiokhos tarafından tekrar ya Birs-Nimrud, veya İbriihim el- lj alil adını taşır) , Ba­ yapılmıştır. Bununla beraber Ortaçağdan çok önce yine bil ( Babylon ) in 24 km güneybaıısında, Fıratın batı kena­ yıkıntı halinde bulunuyordu. rında, ve Hindieh kanalı üzerindeki Hillah şehrinden 1 6 BORSOD [bprfod], Kuzey Macarİstanda yönetim k m uzaklıkta bulunan eski b i r Babilonya şehri. İkiz şehir olan Babyloıı ile B. , alayların takibettiği muazzam bir şo­ bölümü. Yüzölçümü 3 639 km2, nüfusu 300 000 kadar. se ve B. kanaliyle birbirine bağlı idi. B. nın Nabü adlı Verimli ziraat alanları, demir ve taşkömürü yatakları koruyucu tanrısı ( yazıcılar, bilginler ve sanatlar tanrısı ) vardır. B. da Mis ko le şehri canlı bir endüstri merkezidir. nın mezhebi Babil tanrısı Marduk'inkine bağlı idi. Nabü'­ BORSOS [bprfol] , Jo21ef ( 1 8 2 1 - 1883 ) , Macar nın, E·Zida adlı tapınağı ve E-ur-imin-an-ki (gök ve yerin ressamı. Veszprern'de doğmuş, Budapeştede ölmüştür. 1 842 yedi komutanı veya habercisinin evi veya gök ve y er in ye­ de Yiyenaya gitmiş ve Güzel Sanatlar Akademisine yazıl­ d i kısmına ait ev) adlı basamak lı kulesi de Babil tanrısı­ mıştır. 1 8 6 1 de Peşteye dönen B . , bir müddet sonra res­ nıakine bağlanmıştır. Nabü'yu Yunanlılar Apolion olarak samlığı bırakarak, fotografçı lığa başlamış, fakat muvaffak teşhis etmişlerdir. Genel olarak B . nın Babil ile bağlan olamayınca meyhaneci olmuştur. B. bilhassa portre ve ha­ çok sıkı olup yazıılaıda B. ikinci Babil olarak vasıflandı­ yat tabiolariyle ün kazanmıştır. En tanınmış eserleri : Prens rılır. Bilim bakımından, meseli asıronomide iki şehirde ay­ Esterhazy Pal'ın portresi ve Ba/odan sonra ( 18 5 0 ) . nı doktrin öğretilirdi. Son İbrani· talmudik zamanlarda B. nın BORST, Maximilian ( 1 869 - 1 946 ) , Alman pato­ hasarnaklı kulesinin enkazına Kitabı Mukaddes'te sözü ge­ çen ve dil karışırnma sahne olan Babil kulesi gözü ile ha­ logu. Würzburg'ta doğmuş, Münih'te ölmüştür. 1 9 1 0 dan kılmıştır. B. nın en eski ' yazıtlarda adı geçmez. Ancak itibaren Münih'te profesör olarak çalışmıştır. Şişler hak­ Hammurabi'den sonra ( Hammurabi B. yı başkenti yapmış­ kında verimli çalışmaları vardır. Başlıca eseri A//gemeine tır ) , yani M . Ö. 2 1 00 yılına doğru önemi artar. H ammo­ Pathologie der ma/ignen Geschwülste ( Habis şişlerin ge­ rabi E-Zida tapınağını şimdi bulunduğu yerde inşa ederek nel patoloj isi ) [ 1924} adını taşımaktadır.

veya tekrar yapurarak Marduk'a i thaf etmiştir. Sonraki kı­ BORSTAL [ bqrstil} SlSTE Ml, İngilterede, hafif rallar ise Nabü'yu E- Zida tanrısı olarak tanımış ve ona veya ağır hapis cezasına çarptırı lmalarını gerektiren bir Marduk'un oğlu gözü ile bakmıştır. E-Zida tapınağı, Bab­ suç işlemiş olan 16-23 yaşları arasındaki gençleri, ıslah ylon'daki Marduk tapınağından sonra tapınakların en önem­ maksadiyle alıkoyup yetiştirme sistemi. Bu sistem ilk olarak lisi idi . Babylon için olduğu gibi B. için de Nebuhadreızar 1 902 de Kent bölümündeki Borstal köyü hapishanesinde ( M. Ö. 604 5 6 2 ) devresi en müreffeh bir devre � lmuştur. tatbik edilmeğe başlamıştır ; adı da ondandır. B. S. ne göre, B. yı yüzyıllarca meşhur kılan tapınak okulu ile astronomi genç bir suçlu, eğer suçu iğrenç ve insanlık dışı vasfını okulunun M. Ö. VI. yüzyılın sonuna doğru hali mevcut taşımıyorsa, nezaretçi bir memurun morakabesine teslim olduğunu gösteren deliller vardır, fakat genel olarak şehir edilerek bir zanaat öğrenmesine çalışılır. Eğer suç ağırsa, Babylonun alınyazısına katılarak İskender zamanından sonra suçlu bir Borsıal müessesesinde 2-3 yıl hapse mahkiım yıkılmıştır. edilir ; bunun affı yoktur. Her suç, suçlunun yaşına, sabı­ Eski şehrin yerinde şimdi iki enkaz tümülüsü yükse­ kasına, karakterine ve gelişme derecesine göre incelendik­ lir. Kuzeybatısındaki, öbüründen daha alçak olmakla bera­ ten sonra, suçlu, kendine en uygun gelecek ıslah merke­ ber, ondan daha büyüktür : İbrahim tfalil adını taşır. Bu zine gönderilir. Borstal müesseselerinde ahiiki ve marazi ad, en yüksek noktasında bulunan Hazreti İbrahim tapına­ sebeplerle ıslah edilemiyen suçlular, gençlere mahsus hapis­ ğından alınmıştır. Doğu efsanesine göre bu noktada Nem­ hanelere nakledilir . 1 947 de İngilterede 7 Borstal müesse­ rud (Nimrod) İbrahimi bir ateşli fırına atmaya çalışmış. sesi vardı ; bunlardan 3 sabıkalılara, 3 ü sabıkası olmı­ Burada ilk kazılar 1852 de Fransızlar tarafından yapılmış­ yanlara, 1 i de orta derecede sayılan lara mahsustu ; genç tır. 1879-1880 de de Hormuzd Rassam daha geniş bir sa­ kızlar için de Aylesbury'de ayrı bir müessese vardır. Hepsi, hada çalışmakla beraber, çalışması biraz gelişigüzel olmuş­ hapishaneden daha ziyade, programlarında sanat, zanaat, t u r. Birçok yazılı levhalar ve buna benzer şeyler bulmuş­ ziraat ve beden terbiyesine geniş yer verilmiş olan okullara tur. Bunlar şimdi British Museum'dadır. Sahanın en büyük benzer. Gençler bu müesseselerden çıktıktan s on ra on lara ,

350

BORSTAL SİSTEMİ - BORU

i� bulunur ve yardı m edilir. Bu maksat için ı9C8 de Par­ limentoca kabul edilen bir kanunla, Borstal Association (erkek,er için ) , daha sonra da Aylesbury After- care A sso­ cintion ( kızlar için ) adlı iki cemiyet kurulmuştur. I slah devre­ sini tamamladıktan sonra yeniden suç i şlememek bakımın­ dan başarı nispeti erkeklerde % 70, kızlarda ise bundan­ biraz daha azdır. İngiltere adliyesi her yıl bu müesseselere­ �00 kadar genç suçlu gönderir.

dayanamaz. Bu sebeplerle son yüzyıllarda su yollarında madeni B. kul lanılmaya başlamıştır. Şimdi künkler küçük su iş lerinde ve daha çok bataklık arazinin kurutulmasında (drenaj ) kullanılmaktadır. Killi topraktan, . presse edilerek ve pişirilerek, idi künkten � ok daha dayanıklı keramik ve şamot B. lar ya­ pılmaktadır. Keramik B. lar b:nalarda, sıhhi su tesislerin­ de, şamot B. lar ise fabrikalarda kullanılır. İçme suyu B. laıında, drenaj işlerinde ve en çok liğım BORŞA [ bprıal . Rumanyanın Manmureş yönetim ( kanalızasyon ) larda beton ve betonarme B. lar k ullanılır. bölümünde ( Transılvanya) kasaba. Tisa nehrinin kolların­ Liğım işlerinde kullanıl an B. lar yumurta kesitlidir. B u dan Vişau ( Mac. Vis6 ) ın yukarı bölümünde. Tatar geçi­ B. lar, i k i kalıp arasına beton döküp tokmaklıyarak veya dinin çıkış yerindedir. Nüfusu 1 5 C 00 . Kaplıcaları vardır. vibratörlerle sallıyarak, yapılır. Son zamanlarda kalıp içine BORT ( Felemenk. boorl = kıusurlu elmas) , iyi bil­ dökülen betonu, santrifüj k uvvetiyle kahbın kenarlarına lürlaşmamış veya kaba elmas ; yahut elmas ve pulantaların savurmak suretiyle de B. yapılmaktadır. Bu sistem B. lar yontulmasından meydana gelen elmas kırıntıları. Elmas­ ötekilerden daha iyidir. Antalya, K ılis, Karacasu, Akhisar, ların perdahlanmasında ve silinti çarklarında kullanılır. Adapazarı, Kırıkkalenin su yollarında santrifüj la yapılan Umumiyede yuvarlak, esmer ve yüzü pürtüklü olan bu betonarme B. lar kullanılmıştır. Bu B. lar demir B. nun maden,_ Brezi lyadan bol miktarda çıkar. dörtte biri kadar ucuz olur. Hidroelektrik tesislerinde kul­ BORTKEVİÇ, Vladiıılav İosi Coviç [ Aim. şekli : La­ lanılan betonaıme B. lar yerinde dökülerek yapılır. O 5 - ı dis/aus von Bortkievifz] , ( ı 8 fı8 - ı 93 ı ) , Rus - Alman isıa­ m çapında beton B. lar yol inşaatında menfez olarak k ul­ tistikçisi. Petersburg'ta doğmu�. Beriinde ölmü�tür. Stras­ lanılmaktadır. Asbest veya amyant B. lar, bol sulu çimento ve as­ bourg'ta doçentlik ettikten sonra ı 897 - ı 900 yıllarında Rus devletinin münakalit vekiletiode çalışmış, 1 907 de Berlin­ best - amyant telleri karışımından yapılır. Bun lara eternit de profesör olmuştur. Bilhas!a matematiksel istatistiğin B. da denir. B u B. lar i stenilen basınca dayanacak şek ilde mümessili olarak tanınu. Başlıca eserleri şunlardu : Di• ince veya kalın kenarlı olur. İçi ve dışı çok düz, suvun milllife Lebensdauer ( Ortalama ömür) { 1 893 ) Dar Gesetz akı ş ı na çok elverişlidir, gayet hafif olduk l arından taşınma­ der kteinen Zah len ( Küçük sayılar kan unu) { ı 898 ] , Die sı kolay, fakat çok nazik ve k olayca kırılırlar. İçme suyu lterationen ( Tekerrürler) [ ı 9 1 7 ] , Bevölkerungswesen ( De­ tesislerinde kullanılırlar. Aksaray ve Siverek su yollan eternit B. larla yapılmıştır. Taşımada fazla kayıp verdiğin­ mografi ) [ 1 9 1 9] . den iyi netice alınamamıştır. Şebekelerde k ullanılması uy­ BORTNY�NSKİY, Dmitriy Stepan oviç ( 1 7 5 ı - gun değildir. 1825 ) , Rus müzisyeni. Golui:ıov ( Ukrayna)da doğmuş. Cam B. lar üfliyerek veya çekme suretiy le yapılır ; Petersburg'ta ölmüştür. Galuppi'nin öğrencisidir. İtalyada laboratuvarlarda kullanılır. Kazanlarda, su depolarında au bulunmu�. ı 779 da da Petersburg'ta imparatorluk orkestra seviyesini göstermek için kullanılan cam B. !ara su seviye şefliğine getirilmiştir. I slah ettiği s uay korosu için ı 60 müşir B. su denir. Rusyada 50 mm çapında cam borula­ tan fazla, 3-8 sesli iyin kanroları yazmıştır. Bunlar, i tal­ rın su işlerinde k u l lanıldığı söylenmektedir. Su süratinin yanvari kilise üslübunda yazılmış olup, kı smen eski kilise ölçülmesinde kull!nılan camdan Piıot B. su için bk. PI­ havalarını andırır. Bu eserleri Çaykovskiy 10 cilt halinde TOT BORUSU. çıkarmıştır. Dini olmıyan eserleri (opera, senfoni, oda müziği parçaları ) de vardır, fakat bunlar az tanınmıştır. BORTON [ bprtin ] , Stockton ( 18 :5 2 - 1 9 07 ) , Ame­ rikalı mucit. Mooresıown ( New Jersey) da doğmuş, New York'ta ölmüştür. 1 880 den itibaren ölümüne kadıır Will­ cox and Gibbs dikiş makine leri şirkeıinde, süratle çalı�an dikiş makinesi tipini geli�tirmiş ve icadarı için :50 den fazla ihtira heratı almıştır.

BORU ( Fr. Tube, Tuyau) , sıvıların ve gazların nak­ linde k ullanılan içi boş, çoğu daire kesıtli, düz eksenli, çeşitli maddelerden yapılabilen cisim. Ekseni eğri veya ke­ sik ç i zgili olursa veya değişik çaplı bulun ursa hususi par­ ça denilir. B. , malzemenin cinsine ve kullanıldığı yere göre sınıfiara bölünür. Yangın söndürme işlerinde veya bahçe sulamasında kullanılan bezden veya listikten yapı­ lan B. !ara hortum denir. Eni, boyu ve yüksekliği 30 - 50 cm olan taş blokların içini oyarak yapılan ta� B. lar en eski B. !ardı r ; bunlara yurdumuzun bazı yerlerindeki su değirmenlerinde hali raslanır.. Su yollarında, çok eskiden beri, pişmiş toprak tan yapılan ve künk denilen B. lar kul­ lanılmıştır. Yarım metre çapa ve bir metre boya kadar, çok iyi künklere, Anadolunun her tarafında raslamak ka­ bildir. Bunlar kolayca kırılır ve suyu kaçrnr, fazla basınca

5

2

lOööl 4

-� 3

� a k fı l i b o r u d ö � ü m ş e m a s r ı . İç kalıp : ş ab ton bankı, 2 . İç kalıp : kururma fırrnr, 3. Anbuvatman kalıbı bankı, 4. Anbuvatman kalıbı kuruıma fırını, :5 . Kalıp sıkıştırma makinesi, 6. Boşal­ ma, 7. Döküm, 8. Şaküli kalıpları taşıyan döner tez­ gilı, 9. İç kabbın konulması, 10. Kahbın kurutulması

351

BORU

ı

2.

Finlandiyada 2 000 mm çapıoda ahşap boru hattı, 4. Antakya civarında Defne - Harbiye'de kuru­ lan hidroelektrik santralinin cebri borusu

ı. Bir cebri boru,

3 . Eternit boruların nakli,

ıo veya ı 2 No çinkodan yapılan B. lar binalarda yağmur B. su olarak kullanılır. Bakır ve pirinçten yapılan B. lar dayanıklı olur ; ısıyı iyi i letir ; makine i şlerinde kullanılır. Bakır B. lar kolayca işlenir, fiyatları yüksektir. Kurşun B. ların da işlemesi kolaydır, geçici işlerde veya sık sık değiştirilmesi gereken yerlerde kullanılır. İçi emaye k urşun B. lar fabrikalarda kullanılır. İnce saç B. lar evlerde soba B. su, yapılarda oluk, tünellerde vaatilisyon için kullanılır. Vantılisyon işinde bazı suni maddeleri presse ederek yapılan B. lar da kul!anılır. Tahta B. lar, köy içme suları için yapıldığı gibi,

1 2-

4

3 m boyunda çam ağaçlarını delerek (içini yalıırn ak suretiyle) elde edilir. Ormanı bol, tahtaedığı ileri memleketlerde, kuru kalasları Iimha zıvana i l e birbirine geçirerek eklemek suretiyle ve d ıştan demir çemberieric takviye ede­ rek tahta B. yapılır. Hidroelektrik tesislerinde m çapa kadar ahşap B. lar kullanılmıştır. En çok k ullanılan B. lar font ( dökme demir) ve çelikten yapılanlardır. İnce kenarlı, ı - m boyunda, basınca karşı dayanıklılıAı az olan font B. lar, yapılarda sıhhi tesisat işlerinde ve çinko yağmur B. larının alt başlarında kullanılır. 0 - 30 atmosfer ve ha tti daha yüksek basınca dayanabilen, 4 - 6 m lıı o yunda font B. lar su ve havagazı tesislerinde kullanılır. Font B. lann bir ucu düı, öteki

2

2

2

352

S a n tri f üj

BORU

b o r u

i m a l

ş e m a s ı 2 . Anbu­ vatman kalıbı, 3. D ö külen demir, 4. Müteharrik te­ ker l ek, �- Döküm oluğu, 6. Döküm potası, 7. imal edilen boru ı . Ekseni istikametinde kayan, döner kalıp,

ucu genişçe bir yuva t e şkil edecek şekilde yapılır, bu uca «ambuvatman» denir. B. ları döşerken bir B. nun düz ucu ötekinin y uvasına ( ambuvatmanına) sokulur ve yuvanın içine katcanlı salma st ea konulduktan sonra erimiş kurşun dökülerek iyice sıkılanır. Son zamanlarda salmasıra · yerine lastik bilezik konulmakla ve listik bilezik vidah bir B. parçası ile sıkıştırılmaktadır. Bu usul oynak, batak zemin­ ler ve hele depremi fazla olan bölgeler iç i n çok elverişlidir. Font B. ların vanalaca ve hususi parçalara bağlanmasını kolaylaştırmak için falanş l ı B. lar yapılır. Bunlarda B . uç­ larında B. çapından daha büyük bir çapta yanaklar bulu­ nur. Bu falanşlara açılan deliklerden geçirilen cıvatalarla B. lar birbirine bağlanır. Font B. yapımı yüzlerce seneden beri gelişmiştir. Ön­ ce iki parçalı yatay kalıplar k ullanılmı�. sonraları düşey döküme geçilmi1tir. Şimdi santr i füj usulü ile B. yapan fabrikalar vardır. Düşey döküm yapan fabrikalarda devam­ lı bir yapım tarzı uygulanır. Dönen bir tezgah üzerinde bir taraftan kalıplar hazırlanırken başka bir tarafta kalıp­ lar kuruıulur, üçüncü bir kısımda döküm yapı lır ; tezgAhın başka bir bölümünde ise B. soğuyacak kalıptan çıkarılır ; sonra kalıplar temizlenir. Tezg ahın dönme hızı ve büyük­ lüjü bu dört işi sürekli olarak yapacak 1ekilde hesaplanır. B. kalı plarının dışı madeni, içi dökme k u mundan yapılır, ayrıca bir iç kalıpla B. nun iç boşl uğu sağlanır.

Bu usul yavaştır, yorucudur, B. lar nisp eten kalın kenarlı olur, fazl a font kullanıldığından B. lar pahalı olur. Karabükte 7 5 - �00 mm çapında B. imal eden bir B. fab­ r i kası vardır. Santrifüj döküm usulünde i se, dıştan su ile soğutu­ lan, hafifçe . meyilli, çelikten yapılmış ve ekseni etrafıoda dönen, bir taraftan da ekseni doğrultusunda kayan kalıplar kullaoılır. Çelık kalıp bir silindirden ibarett i r, alt ucuna B. nun ambuvatman kıs!Lınıo kum kalıbı yerleştirilir. Bir B. için lüzumlu dökme demir, kupol ocağından alınarak kalıbıo başında bulunan bir potaya dökülür. Potanın ucun­ da kalıp boyuoda maden bir oluk vardır. B . döküm üne başlarken kalıp potaya yaklaitırılır, kalıp bir taraftan dö­ ner ve yavaş yavaş potadan uzaklaşırken potanın içindeki erimiş demir, madeo oluğuıt ucundan,. kalıba dökülür. Böylece 2 - 3 dakika içinde bir B. elde edilir. Dökümden sonra B. lar tav ocağında tavlanır, temizlenir, basınç tecrü­ besinden geçiri lir, katranlanır, kuruduktan sona istiflenir. Santrifüj usulünde kahbın dönme ve kayma hızlarını ayarlıyatak kenar k a lınlığını istenilen basınca göre daya­ nıklı hale getirmek mümkündür. Karabükte santrifüj usulü i le yıl d a 20 000 ton B. yapacak bir fabrika kurulmuştur. Çelik B. lar içme suyu, havagazı, buhar kazan ları, sanayi tesislerinde, binalarda ka!örifer ve su tesislerinde, kullanılırlar. Bunlar yapılış bakımından kaynaklı (dikişli ) , çekme ( dikişsiz) - ( Mannesmann B. su) - şeklinde ayrılır. Piyasada galvanizli, galvanizsiz, üstü k atraolı , j ütle sarılı olmak üzere ç eşitleri bulun ur. Hidroelektrik tesislerinde çapı 2 - 3 m ve daha fazla olan ve çelik levhaların perçin veya kaynakta eklenmesi sureriyle yapı lan B. lar kullaoıl­ makıadır. Bu B. lara cebri B. denir. B. hes a pları için çeşitli formüllere göre hesaplanmış cetveller ve abaklar teknik kitaplarda bulunmaktadı r. BORU ( Fr. Clairon) , bakırdan yapılmış bir nefesl i saz. Bandalarda ve faofarlarda kullanılan büğlü ( Fr. bug­ le) , bu sazın· tekimül ettirilmesiyle meydana gelmiştir. Borunun ağızlığı, bakır sazlardaki gibidir (bk. AGIZLI K ) . Gövdesi, önce düz olarak uzadıkıan s o n r a, beyzi bir şek i l meydana getirecek tarzda kıvrılan B. nun, kadehe doğru ge­ nişlemesi ile m e y d a n a gelir. B. da anahtar veya piston bulunmadığı için, çıkarabileceği sesler, ancak tabii doğuşkan seslerden ibarettir ( bk. D O G U Ş­ KAN SESLER) . Çalanın nefesine verdiği şiddet ve dudaklarını büzme dere­ cesine göre inceleşip kalın­ laşan bu sesler de alcı-ye­ diden fazla değildir. Ekseriya si bemol, bazen de do yapmoda olan B.•dan elde edilen tabii ses­ ler şunlardır (bk. s. 3 5 3 ) : Bilhassa askerler ve izeHer tarafından bir haber

353

BORU - BORUTOLMAÇ

P .._

���������,���������������� �fr= L 0



-6-

l l Güney Amerika

6

-9-

'!

verme vasırası olarak tck ve bir yüruyü�tc, adımlan tanzim vasırası olarak ekseriya toplu halde kullanı lan B. dan çıkan seslerin sayısı pek az olmakla beraber, bu sesler türlü tartılara sokularak pek deği ş i k şekil­ ler elde edilmiştir. Askerlik te süngü hü­ cumuoa kalkış sıra­ sında, sesinin düş­ man tarafından işi­ ıilmcmesi mak sadiy­ le B . , kadehi el veya mendil ile tıkanarak B o r u da çalınır. B. iışaretleri : B. çalarak verilen işaretler ( dur, açıl, h ilcum, I. Taburun 3 . Bölüğü, v. b. ) .

2

1

BORUÇIÇECI. gramofon borusu veya umumiyede boru ve huni şeklinde olan ( Lat. tubiflorae) çiçe klerin çoğuna halk arasında verilen ad ( İng. trumpet flower ;

trumpet = boru, borazan ) . Gecesefa sı çeşitleri

( lpomoea,

Mirabi lis ) , gündüzselası veya kah ka ha çi çeği ( Con vol vu­ lus) gibi sarmaşıkiara çok kere B. denildiği gibi, Abelia, Oenothera ( Türk. eşek çiçf'ği, Ing . Even ing primrose ) , Petunia, v e Daıura ( Türk. tatula ) ya da, çiçeklerinin şek­ linden dolayı aynı ad veri lmektedir. Daha dar bir minada B. , bileşik yapraklan olan, ya:z ortasıoda turuncu renkte, büyücek çiçekler açan ve acemborusu, acem sarmaşığı veya boru sarmaş ı ğı ( Campsis radicans, İng. Trumpct creeper ) adlariyle de tanınan bit­ kiye denir. Resim için bk. BİGNONİYASE ( Bi gnonia­ ceae ) . Yine bign oniyagillerden olan Tuo­ ma radica n ı ın bir adı da «borulu hanı­ meli» dir. B . , boru değil, çan şeklinde olan çançiçeği ( Campanula) nden farklıdır.

1

BORULU BANIMELİ : bk. BORU ÇİÇEGi. TECO MA.

3

BORUMESU, Pasi f i k t ek i Papua d i l ­ lerinin Yeni G i ne bölümünden bir dil. Adanın Holindaya ait olan batı k ı smında,

4

kuzeydeki Geel vink koyundan Britanva Ginesi sınırına ka:lar uzanan bölgenin or­ t a " nda konuşulur. Yakın komşuları Sen­ tan i, Tana, Merah, Po�uwi, Koasa, Sidi uai ve Tori d i lleridir. Bk. P A P U A D İ LLERİ.

5

BO RUN, Ameri ka yerl i leri d i l leri­ nin Güney Amerika bölümünden olan Ay­ more ( Ai mor� ; bu aile son zamanlara k a · dar, Ge [Ze) veya Kran ailesine dah i l edi l i rd i ) ai lesini teş k ı l eden Boıocudo di­ linin bir lehçesi. Gueren de denir. Şimdi sönmüş olan bu lehçe, eskiden, Brezil­ yanın do,ıtu k ı yısındaki E spi riıo Santo ve Bahia bölümlerinde, Rfo Paru- h i pe k ı y ı la­

8

rında. son olarak da Ol ivença l i manı do­ laylarında konuşu l uıdu. Bk. BOTOKUDO.

10

Ord umuzdaki boru işareı lerındcn bazısı Hazır ol ! , 2. Se Um, 3. lah b a şı, � - Süngü t a k ! , 6. H üc u m , 7. Kalk, 8. Tımar, ıo. Yar. ı . Dikkat ! ; Bayrak merasiminde,

B. işaretleriyle muhabere : Belirli B. işa retleri vererek haberle ş me B. çalacak bu işaretleri v er r n ere bizde borazan ( b. bk. ) denir. BORU SARMA Ş J CI : bk. BORUÇ iÇEGi, CAMPSIS. BORL CA [bor�tka],

koluna giren Chibcha (Çibça) ailesinin · Ta l am a n c a Barbac6 a g rupunun Talamanca bölüm ünden bir d ı ! . Brunca da denilen bu dil, şimdi sönmüş olan Coıo ( Koıo ) , Turucaca ve Burucac dilleı inin ahfadı olarak, Kostari ka'da Rfo Grande de Terraba havzasında konu şulur. Bk. CHIBCHA.

Amerika yerlileri

dillerinin

BORUS, yumuşakçalar den�n hay­ karından ayaklılar ( �ollusca ) vanların ( Gastropod a ) takımından, Pu lmenata gru­ punun, a k avidc ( Acavidae) fami lyasına İçtima, 4 Simemup bir cins. Kabuğu büyüktür. Güney 9. Karavana, Amerikanın mutedıl ve tropikal bölgelerinde yaşar. BORUSS'LAR ( Lar. BoruJJi ) , Balı - İsliv grupun­ dan olan eski Prus'ların Latince adı. B. ın yaşa dık ları memleketin Latince adı da Borussia (Visıül i l e Nyemtn arasındaki Baltık sahil bölgesi ) dır. Bk. PRU S'LAR. BORUTOLMAÇ OX. - X . yüzyı l ) , Peçenek Türk-

3 54

BORUTOLMAÇ - BORZOI

veya

BORZOY

lerinin altıncı kabilesi . Nemeıh'e göre, Bizans imparatoru İskit kıyı bölgesinin ortalannda aynı deniz k u lağına ( h e­ ve tarihçi si Konstanıinos V I I . Porphyrogennetos ( I. Bek­ los ) dökülür. Bu iki nehir a � asında çıkınıı ya pan k ıyıya kerus : Consıantinus Porphyrogenniıus de ıhemati bus et de Hippolaos burnu denirdi. Burada tanrıça Demeter'e ait admini sırando imperio, Bonnae 1 840, s. ı 66)ıa Borota/mat bir tapınak vardı. B. ile Hypanis'in denize döküldüğü şeklinde kayıtlı olan B. kelimesinin anlamı «koyu renkli yerde bol tuz elde edilirdi. Herodoros, B. suyunun temiz, atları olan Tolmaç ( = Dilmaç ) ın kabilesi»dir ( bk. N�meıh berrak ve içilir olduğunu, buna karşılık Ponıos'a karısan Gyula : Die Inschriften des Schatzes von Nagy-Szent- M ik/6s, diğer ırmakların çamurlu bulunduğunu kaydetmektedir. « Biblioıheca Orienıalis Hungarica» serisinde, ci İ ı II, B. in her iki kıyısında mümbit tarlalar vardı. Bunlar,' Budapesı-Leipzig 1 9 3 2 , s. 5 0 ) . Arp6.d hanedam ( b. bk. ) 1 0 · l l günlük genişliği bulunan bir arazi de çiftçi İ skider umanında Macari sıana gelip yerleşen Peçenek Türkleri ( Skylhai geörgoi) tarafından işleıi lirdi. Tarlalar arasında arasında da bir To/maç kabilesine raslanır. Bu kabile güzel odaklar vardı. B. te balık boldu. Nehrin yalnız üyelerinin vaktiyle Macarisıanın hangi bölgelerinde otur­ mansap bölgesi ormanlıktı. Kışın B. donardı. E5kiçağ duklarını şimdi Macarisıanda bulunan To/m4cs [tplmad coğrafyacılan Neilos (Nil) unki gibi B. in kaynağının da yer adları göstermektedir ( bk. Györffy György : Be­ nerede bulunduğunu bilmiyorlardı. B. ka vsinden de ha­ sen yÖk es magyarok [ Peçenekler ve Macarlar) , «KÖrösi berleri yoktu. B. , Hypanis ve Tanais ( Don) in, birbirine Csoma-Archivum• dergisi. I. tamamlayıcı cilt, 1 9 3 5 - 1 939, muvazi olarak kuzeyden güneye doğru aktıkları düşünü­ s. 44 Z-44 3 ) ; ayrıca bk. Gy. Moravcsik : Byzantino turcica, lüyordu. Herodotos, B. kollarından Pı�ntikapes'i, Gerrhos'u Il, Peşıe 1943, s, 94. ve bununla nirleşen Hypakyris'i zikre: mekıedir. B. e do­ ğudan karışan bu kolların bugünkü ırmaklarının hangile­ BORUZEN MUSTAFA PAŞ .� , bazı kaynaklarda rine tekabül ettiğini tesbit etmek şimdilik mümkün de­ Osman lı devlet adamlarmdan Zurnazen Mustafa Paıaya ğildi r. verilen ad. Bk. MUSTAFA PAŞA, Z U RNAZEN. B. adı iskiıçe i le izah edilmekıedir ( kış. Zend. flo­ uru stan:ı = gerıiş yatak l ı ) . Efsaneye göre, iskiılerio atası BORY DE S . UNT . VINCENT [ bori di se · vesq] , Georges ( l 7 78 - 1 84 6 ) . Fransız generali, coğrafyacısı ve Targiıaos, gök tanrısı Papaios ile Bory�thenes'in kızının ıabiat bilgini . Agen'de doğmuş, Pariste ö lmüştür. B. ıabiat oğludur. Sarmat ve Goı göçlerinden sonra B. adı yerine Da­ bilgini olarak 1 800 de yüzbaşı Baudin idaresindeki ilim seferine katılmış, sonra baslı ca .Afrika takımadalarını ıet· n apris veya Danaper adları kullanı lınağa başlanmıştır kik ederek Avrupaya dönmüştür. Doğum yeri olan de­ (bugünkü Dnyepr adı bundan gdir ). lordanes, Hunların partman tarafıodan Temsi lcı ler Meclisine gönderi len B. , B. e Var adını verdiklerini kaydetmekted ir. Konstantinos Restauration devrinde süı ülmüş ve Belçikaya çekilmişıir. Porphvrogennetos'a göre ise Peçenekler bu nehre Barukh [ varuğ] derlermiş. H un başbuğu Balamher (b. b k. ) in 1 8 1 9 da Fransaya dönmüş, 1829 da Mora ilim seferi mü· Doğu Goı Viniıhar'ı yendiği Erac ırmağı ( Iordanes, Get. dürlüğü ve Cezayir ilim komisyonu reisliği ile görevlen­ dirilmiştir. B. , Fen Ak ademisinde serbest üye idi ( 1 8 34 ) . 4 8 ) da belki B. i le aynıdı r. Nitekim Xl V. yüzyıl İtalyan Ş u eserleri anılabilir : E11ai sur /es 1/es Fortunees ( Bahıiyar portolan larında Dnyepr'in adı olarak Erexe, Eresse, Elexe, adalar hakkıoda deneme) [ 1 8 0 3 ] , Voyage dans /es quatre Elice gibi isimler geçmektedir. Yine bu devre ait olan prinripa/n lies des mers d' Ajrique ( Aı rika denizlerinin bazı İtalyan portolanlarında Dnyepr'in adı olarak kulla­ dört bellibaşlı adasıoda seyahat) [ 1 804 ], EJSai sur /'H om­ nılan Ozu, Uzu, Usen, Usom adları da Türkçe özen ( = ırmak ) kelimesinden başka bir şey deği ldir. me ( insan hakkında deneme) [ 1 8 3 6 ] . B. nin tabiat bilgi­ sine ait eserleri de vardır. BORYSTBENES, Taurike Khersonesos ( Kırım)un kıralı, Tho�s·ın babası. Yunan efsanesine göre, Artemis, BORYACI, sıvı makine yağlarının ( bitki. hayvan kurban edilmek üzere olan İphigeneia'ya acıyarak, yerine veya maden yağları) sabunlu, çoğu zaman içinde biraz da bir geyik verdikten sonra, onu bu kı ralın yanına getir­ alkol bulunan bir emulsiyonudur. Bu maksaıla alkali sabun­ miştir ( bk. AG .. MEMNON, İPHİGEN E İ A ) . B. , aynı adı ları, amonyak sabunu kullanı ldığı gibi sulfone yağlardan taşıyan nehrin herös epon)mos ( ad veren yan tanrı ) udur. (Türk kırmızısı yağları ) yapılan sabun lar da kullanılır. BORZOI veya BORZOY ( Rus. borzry = cevval, ha­ Ticare•te kul lanılan bir B. nda % 5 ten fazla su, % den rekedi, çabuk ) , Rus kurt köpeği. Tazı tipinde olup soğuğa fazla kül olmamalıdır. Bu, kullanı lacağı zaman su ile seyrelıilir. Torna, freze ve matkap tezgahlarının soğuıul­ dayanır ve karlı alanlarda süratle i lerler. Hafif ve natin masma yarar. Bu arada yağlayıcı ve kaydırıcı tesir de ya­ bünyeli olan bu hayvan, bedenini ve bacaklarını sıcak ıuıan par. Yağlayıcı özellıği dolayısiyle taşlama tezgahlarında ince tüylerle ,k aplıdır. Sacakları uzundur Süratli koştuğun­ kullanılamaz. B. yerine sucamı çözeltisi, pota�a ve % k a­ dan , kurt avında­ dar sabundan ibaret borpastası da kullanılır. Borpasıası, çok kullanılır. Çar· tutkal peltesi kıvamındadır, suda kolay çöıünür ve iyi so­ lar uzun zaman bu jutur. Kaydırma kabi liyetinin yeter olmaması . ve pik dö cinsi ayrıca yetiştir· küm, pirinç gibi bazı madeni malzemeyi aşındırması gibi m i ş l e r di r. B. lar ava ikişer ikişer çı­ kusuıları vardır. kar. Kurda pek ça­ BORYS I:. AW ı bk. BORİSLAV. buk yetişerek iki ta BORYSTBENES, Dnyepr nehrinin eski Yunanca raftan sarar ve avcı adı. Ponıos Eukseinos ( Karadeniz) seyyahlarınca eskiden gelinceye kadar so­ beri tanınan B. , İ skit ülkesinin en önemli nehri idi. B . luk aldırmaz. B. lar hakkında ilk mufassal bilgiyi Herodoıos ( M. Ö. V. JÜZ· iyi huylu, i ı a a t 1 i B O R Z O I yıl ) ıa bulmakıayız. Bu yazaia göre, B. ve Hypanis ( Bug) haynnlardır. Renk•



2

2

BORZOI veya BORZOY

-

BOSC A. N Y ALMOG A VER, }uan

leri çokluk b eyaz olmakla beraber, siyah, k a hver e ngi ve sarı lekeli o l a n I a rına da sık sık raslanır Şekli müte­ nasiptir. Kafata s ı ince uzun, boynu ve bedeni kuv vetli, uzun, hacakları narin, göğsü geniş ve yandan ba s ı k , tüyleri sık ve yumu ş aktır . Erkeğinin boyu ortalama 70-84 cm, di­ ş i sininki i se 66-76

cm

dir.

BÇ>RZY -'. Asvada Rus Mançuryası'ndaki Çi ta Bölge­ si ( Ç i c ins k aya Oblast') nde, Çi ta şehrinin güneydoğusunda Çin sınırı yakınında, Rusya-Mançurya ( Trans-Sibirya) de­ miryolunun üzerinde bir kasaba. ,

355

tecrübe) bu id ealizm i nin doğruluğuna bir delildir. Tecrü­ beler şöyle hulisa edilebi lir : toplumda, s i ya s ette mü şttrek hayat tecıübesi ; fizik çevrede birlik ve değişmezlik tecrü­ besi ; sanat dünyası gibi «başka b i r dünya»dan gelen tec­ rübe ler. Bu tec rüb e ler i n müşterek tarafı, ruhu doyurması . mantık ve nazariye

y o l lariyle

deği l ,

gerçekle

d oğ rudan

cloğruy� temas etti rerek, tenak u zdan k u rtarma s ıdır. B. için salt düşünüş, salt mantık yok • u r. Mantık, ıeylerin yapı la­ rının bi l g i sidir. Mantı k, şeyleri düşünülür hale sokar. Başlıca eserleri şunlardır : Logic ( Mantık ) [ 1888 ] , The Value and Deıtiny of the lrıdividual ( Ferd i olanın degeri ve alıny a zısı ) [ 1 9 1 3 ] , Whar Re/igion is ( D ı n i n ne ol­ duğu) [ 1 92 0 ] .

DOS, uroaklılar ( Ungulata) dan, çift parmaklılar ( Artiodactyla) takımının boynuzlular ( Bovi dae) familya­ sına mensup hayvan lardan bir cins. Bu c insin 30 a yakın BOSATSU ( Sanskri t ç e Bodhisaııva terımı n ı n l a ­ türü ve bu türlerin de birçok ırkları vardır. Mesela mü· , ponca tercümesi ) : ı . Japo n yad a kurtarıcı ve koruyucu him bir ev hay v anı olan ehli inek ( b, bk. ) , bu cinsin bir olarak bilinen Budist azizlerinin unvanı ; 2. Yükse k ı u­ t ü rüdür. hani me vki sahiplerinin un v an ı . DOS ( Fr. Bosse = kabartı, çıkıntı, kambur ) [G. S . ] , DOSBOOM [ b çzb o m ] , Anna Louisa Geertruida c isimlerin kabarıklı ğ ını hissettitmek için, resim yapılırken kullanılan mücessem mod e l ler. Bu şekilde resim yapmaya Tou ssaint ( 1 8 1 2 - 1 886 ) , Holindah kadın yazar. Alk­ «bos'tan çalışma», yani mücessem modelden resim yapma maar'da doğmuştur. Toussaint adında bir Fransız kimya­ g e rinin kızı olup 1 8 1 5 te r e ssam Johannes B. ile evlen­ denir. Tam bos ( Fr. Ronde bosse ) : Heykcl gibi müces sem miıtir. Birçoğu Holinda tarihine ait olan eserleri . halkın örf ve idederini tasvir eder. Baş l ıca ları şunlardır : Almagro esec ler. ( 1 8 37 ) , Engelschen le Rome ( R o mada İngilizler) [ 1 8 ,9] , Yarım bos ( Fr. Demi - bosse) : Ancak bazı kısımları H et H uis Lauernnse ( L. evi ) [ ı s H , Reform a sy on dev­ kabartma ve çıkın n h olan heykeller ve oyma eserler ; bun­ rine dair bir hikaye olan bu eser birçok dil l ere ter c üm e lara «yarım kabartma» ( Fr. bos - relief) da denir. edilmiş t i r ] , De Graaf van Leycrıter in Nederland ( Lei­ DOS, Charle• du ( 1 883 - 1939 ) , Fransız yazarı. Ede­ cester Kon tu Holindada) [ 1 846] . Vrouuoen van hel Le)•­ biyat ve ahlak mün e k k i di psik olog ve filozoftur. Pariste ceıterı che Tijdvak. ( Leicester'ın zamanında yaşamış olan doğ muş , La Cel le - Saint Cloud'da ö l müştür. Hastalıklı ge­ bazı kadınlar) [ 1 84 5 ] , Giieon Florensz [ 1 8 54], Majoor çen hayatı, manevi gelişmesine pek tesir etmemiştir. Paris Frans ( Ka y makam Fr. ) [ , 87 1 ] . ve La Ce l l e - Saint Cloud'da yaşamış, Andı e Gide'in sami­ DOSBOOM [ bçzbom ] , Johannes ( 1 8 1 7 - 1 89 1 ) , mi a r kad a şı olmuş, güzel sanatlara, konserlere, sergilere, Hola n dalı re ss am. La h e y' d e doğ muş ve orada ölmüştü r. derin bir ilgi duymuşıur. Evvelce dinsizken 1927 de Kato­ Fransız tesirinden kurtularak Rembraıı dt'ın aydınl ı k - k a ­ lik dinini kabul etmiştir. Bir Amerikan Katolik üniversite­ sinde edebiyat dersi vermiştir. Parlak, düşündürücü buluş· ranl ı k tekniğinden i lham alan Lahey okulunun i l k usıa­ la rla dolu bir d ı l kullanmıştır. Eserl e ri : A fJproximutions sıdır. Sanat hayanna tiyatro dekorları proj eleri yaparak (Ya� laşmalar [yani edebi eserlerin ve kahraman lar ı n ı n tah­ atılmış ve Ho l a nd a nın en büyük modern k i lise ressamı lil ve tefsirinde ruh merkezlerinin kavranmasına doğıu atı­ olmuştur. Eserleri Amsterdam'da Fodor ve şehir müzesinde, i an adımlar] ) [ 1 922 - 1 9 37, 7 cil tl. Dialogue avu Andre Münih P ı na ko the k ' ı nd e ve Hannover'in Provinzialmuse­ Gide ( A. G. ile konuşma ) [ 1 929] Byron 11 le besoin de um ( l l müzesi ) unda bulunmakta d ır. ,

la fataliri ( B. v e mukadderata olan ihtiya ç ) [ 19:< 9 ] , Ex­ lrail! d' un journal ( 1 908-1 928 ) ( Bır günlük hatıra def te­ rinden çıkarı lmış par ç alar ) , [ 193 1 ] Mauriac et le prob/e­ m e du romander cathol1que ( M. ve Katolik romancının karşılaştığı problem ) [ 1 9 3 3 ], Qu est·c-t qu la liueraıure ? ( Edebiyat nedir ? ) [ 1938 ] , Grandeurs el miseres de Bmja­ min Constant ( B. C. ın büyüklük ve küçüklük lerı ) [ 1 94 6 1 , 1 ournal 1 et ll ( G ünlü k hatıra def teri I ve l l ) [ 1 94 6- 19� 8 ] , La comtesse d e Noaılles e t le elimat d u ge n ie ( N . kon resi ve dehanrn ıklimi ) [ 1 94 9 } . BOS A [ b qza ] İtalyada Sardinya'nın batı kı y ı sının kuzey bölümünde. N uoro i linde liman. Bir d e mi ryolu kolunun biıimindedir. Nüfusu 7 700 ( 1 95 1 ). Muhteşem bir kalesi , çevresinde geniş bağları, zeytinlikleri vardır. Mercan avı yeridir. ,

BOSANQ UE.T U � tnkit ] , Bero ard ( 1848 - 192 3 ) , İngiliz filozof u . Rock Hali'da doğmuş, Londrada ölmüş­ tür. Bir müddet Londrada felsefe yazıları yazarak geçin­ miş, sonra, St. Andrews üniversitesine profesör olmuştur. B., Hegelci bir i d ealisttir. Ona aöre tecrübe ( her türlü

BOSC D' A NTI C [ bo r k datik. ] . Louis Augustin Gu­ illa ume ( ı n 9 - 1 8 . 8 ) F ra n s ı z natüralisti. Parisre doğ­ muş ve orada ö lmüştür. Mükemmel bir natüralist olan B . , Jardın de s P l a n tes'ta çalışmış ve bi r Diı t ı onnai• e raisonne d'agtüulture ( T eo r ik zi raat sözlüğü ) i l e bir Diaıonnaire d'Histoire Natu •el/e (Tdbiat bi lgisi sözlügü ) meydana ge­ tirmiştir. Ayrıca, tanınmış G iron d i n e Madame Roland'ın M em oires ( H atırat) larını yayım l a mıştı r . BOSC D'ANTIC [ bo s k. datfk ] , Paul ( 1 7 2 6 - 1 7 84 ) , Louis Augustin Guılla u m B . i n babası. XV. Louis'nin hekimi. Languedoc'da doğmuştur. Cam imalatını mükem­ melleştirmiş ve c amcı lık hakkında değerli eserler vermiştı r . B . un eserleri bir araya getirilerek 17!10 de P ariH e ya y ı m ­ lanmıştır.

DOSCAN Y ALM OGA VER, Juan ( takr. 1490 1 5 4 2 ) , İ spanyol yazarı. Aslen Katalan olan B. ın a s ı l ismi 1\! os en /oan Bosca olup sonradan İ < panyolca şek le sok ul­ muştur. B arcelona'da doğmuş ve Perpisnan'da ölmü�tür. Zengin bir ai leye mensup olan B. , bir İ taly a n humanisı i olan Lucio Marineo Siculo'dan den aldığı ve bu zatın te-

356

BüSC A N Y ALMOG ı\ VER, Juan

BOSCH - GIMPERA, Pedro

siriyle, İtalyan dil ve edebiyarına karşı hayatı boyunca BOSCH [ bol] vey a BOS, Hieronymus, asıl soyadı hayranlık ve sevgi duyduğu 5Öylenir. Bu sevginin ordu hiz­ van Aken ( aşağı yukarı 1450- 1 5 1 6 ) , Holindalı ressam. metine girerek İtalyada bulunduğu zamanlarda doğmuş ol­ Hertogenbosch'ta doğmuş, ayn ı yerde ölmüştür. Albert duğu da i leri sürülür, fakat buna dair delil yoktur; Ancak Ouwater'in talebesi olduğu i leri süıülmektedir. Önceleri samimi arkadaşı şair Garcilaso de la Vega ile birlikte, Ka­ resme, renkli camlar ve kanonlar için desenler çizmekle mıni Süleyman tarafından muhasara edilen Rodos'u kurtar­ baş lamıştır. Çeşitli konuları ele almış, dini, allegocik re­ mak için yapılan ve başarısız kalan teşebbüse katıldığı mu­ simler, memleketinin örf ve ideıleri üzerinde tablolar yap­ hakkaktır ( 1 5 2 2 - 0 2 3 ) . Sonradan meşhur olan Alba duka· mı,, inziva ve riyazet hayatiyle ilgili konuları işlemiş, sına hocalık etmiştir. 1 5 2 6 da Granada'da Venedik elçisi atasözlerini resi mle ifade tarzının başlıbaşına yaratıcısı ol­ Andtea Navagero ile tanışmış ve bu zatın tesiriyle İtalyan muştur. B., çökmeye yüz tutmuş olan Onaçağın kibusları­ şiir şekillerini İspanyolcada uygulamaya çalışmıştır. 1 5 3 4 nı, ısııraplarını, cin ve perileele ilgili tasvirleri, eserlerinde te Balclassare Castiglione'nin Il Cortegiano ( Saraylı ) adlı işlemiştir. Ayrıntılarında realist, bütünde sürrealist olan eserini El CorJtsano adıyle tercüme edip y ayımlamışıır. B . . romantik manzara resminin de ilk örneklerini vermiştir. ı 539 da Ana Giron de Rebolledo adında bir V alencia'lı Devrinde ve Flaman resim okulu içi nde ihma l edilmiş kadınla evlenmiştir. Bu kadın, kocasının ölümünden sonra, durumiyle bile, XVI. yüzyıl Flaman manzara ressamları külliyatını Garci laso'nun bazı şiirleriyle beraber yayımla­ üzerinde faydalı tesirleri olmuştur. Teknik bakımdan doğru, mıştır : Las o bras de Bouan y . algunas de Garcilaso de la manalı ve kararlı bir çizg i , neşeli ve şeffaf renkler, eser­ Vega, repartidas en cuatro libros (G. ya ait bazı eserietle lerinin hakim özellikleridir . En tanınmış tablosu şudur : birlikte B. ın, dört bölüme ayrılmış eserleri ) [ı 5 4 3 ] . B. , «Deliler gemisi» ( Paris, louvre ) . Diğer eserleri arasında şun­ Garcilaso gibi büyük şair olmamakla beraber, İ spanyol ede­ lar anılmağa değer : «Ecce Homo» ( Berlin ) ,«Si,asetglha çıkış» biyatında, ısiahaıçı ve İtalyan tesirinin öncüsü olarak ( Gand müzesi ) , « Mugların İsaya tapınışı» ( Pıado müzesi) , «Azize lulia'nın şehidiği» ( Viyaiı a ) , «Şeytanın Aziz Antoni­ önemli bir rol oynamıştır. us'u günaha sevk etmeyi denemesi» ( Aj uda sarayı, Portekiz ) , BOSCAWEN [ b.uk t?,Y in], Edward ( 1 7 1 1 - 1761 ) , «II. Felipe'nin masası» (Escuria l ) , «Yedi günah» (Escurial) ; İngiliz amirali. Cornwall'da doğmuş, Guildford (Surrey) A llegocik resimlerinden : «Saman arabası », « Müsrif oğui» (Vi­ da ölmüştür. İspanyolları ve Fransızlara karşı yapılan sa­ yana ) : kaybolmuş üç eserinin gravürleıi olan : « Kazazede vaşlarda dikkati çekmiştir. 1 739 da Porta Belio'nun alın­ gemi», «Balina», « Fil» vudır. Hal k hayatiy le, adeıleriyle il­ masında ve 1 7 4 1 de Cartagena'nın muhasarasında daha gili eserlerinden «Şar laıan » ( Prad o mü z r s ı ) . «Soytarı » çok tanınmıştır. ı 747 de F i nisterre deniz muharebesini ( Saint·Germain-en-laye": müzes i ) « Muk ara» zikredilebilir. kazanmıştır. 1 7 5 5 te Newfoundland açıklarında bir Fran­ sız filosunun yolunu kesere k 2 gemi almış ve 1 500 er esir BOSCH [bo s], Jan van den, Kon ı ( 1 78 0 - 1844 ) , etmiştir. 1758 de amiıal olmuştur. Aynı tarihte Louisbourg Holindalı general ve devlet adamı. ·Heıwij den ( Bommel ) da ( Yeni İ skoçya) ve Cape Breton adasının alıomasına yar­ doğmuş, Bois de la Haye'de ölmüştür. Meslek hayatının dım etmiştir. 1 7 5 9 da Fransızların Toulon donaomasını, başıoda Cava'da subay olarak hi zmet görmüş ; 1 8 1 8 de fa­ Lagos koyunda Portekiz tarafsızlığını bozarak yenmiştir. kiı leıi yerleştirme cemiyeri kurmuş v e 1 8 27 d e genel ko­ B., XVI II. yüzyılın İngilizlerce en çok sevilen deniz kah­ miser olarak Surinam'a gitmiştir. 1 8 2 8 - 1 8 �4 yıllarında ramanları arasındadır. Tayfalar ona Old Dreadnought ( hiç­ Halandanın Pasifik adaları 5Ömün esi valisi olmuş ve Ca­ bir şeyden korkmıyan ihtiyar) likabını vermişlerdir. va'da ku/Juursttlıel (zirai ye t iştirme si s temi ) i k abul ettir­ BOSCH [bol ] , Cari ( 1 874-1940) Alman kimyacı s ı. mişıir. Bu sistem, yerlileı i, pirinç t ar l a larının bi r kısmını Köln'de doğmuş, Heidelberg'de ölmüştür. Öğrenimini Char­ ihraç ürünlerine tahsis etmeğe zorl ıyan bir ka nundur. 1 890 a kadar yürürlükte lı almıştır. B. , ! S H · 1 8 39 yıll a r ı ara­ loııenburg ve Leipzig'te yap­ sında sömürgeler vekili olmuştu r . mış, 1 899 da Ludwigshafen'­ daki Badensi• che Anilin und BOSC B [boi], Robert ( 1 861 - 1 94 2 ) , Alman rek­ Sodafabr i k ( Baden Anilin ve nisytni ve endüstricisi. Albeck ( U i m ) te doğmuş, Stutrgart'­ ta ölmüştür. 1886 da kurduğu elektroıek nik ince mekanik Soda fabrikası ) e girmiş ve bu atölyesinden, B. fabrikaları doğmu�tur. Bu müessese, bir müessesenin 1914 te ikinci motörlü taşıtın ihtiyacı olan bütün elek trik cihazlarını ya­ müdürü, ı 9 1 6 da idare mec­ par. 1936 d a burada 1 9 000 kişi çalışırdı. Avrupada ve lisi üyesi, 1 9 1 9 da da idare başka kı talarda bu firmaya ortak olan daha küçük birçok meclisi başkanı o 1 m u ş t u r. firmalar vardır. 1925 te İ. G. Farbenindustrie kurumunun idare meclisi baş­ kanı ve 1935 te de nezaret meclisi ( Aufsichısrat) başka nı C. B O S C H olmuştur. Akıabası Haber'in azotu resbit etme metodunu k ullanarak amonyakı sentez yolu ile geniş ölçüde elde etmek için k u llanılan ve Haber­ Bosch-Verfahren ( H . - B. ameli y e s i ) adını taşıyan metodu bulmuştur. Yüksek baskılı kimyevi metotları geliştirmiş olmakla da tanınır. Bütün bunlardan dolayı 1 9 3 1 de F. Bergius i le birlikte Nobel Kimya mükifaunı almıştır. Ayrıca B. un adını taşıyan metot , 5 00° C ta kataliz yolu ile su gazı ve buhardan hidroj en kazanmak için bir metottur.

BOSCH - GIMPERA [bask gimp�ra], Pedro (doğ. 1 89 1 ) , Katalan asıllı İ spanyol arkeologu ve ön-tarih araş­ tırıcısı. Barcelona'da doğmuştur. Bareelona ve Berlin üni­ versitelerinde okuduktan sonra. 1 9 1 6- 1 939 yıllarında Baree­ lona üniversitesinde Eskiçağ tarihi profesöıü, 1 934 te de rektör olmuş, 192 1 de aynı şehrin Arkeoloj i Müzesi müdürlüğünü de üzerine almıştır. Siyasetle de uğraşan B. G., Katalonya muhtariyeti kurulduğu günlerde, adalet vekili olarak Katalonya hükümetine iştirak etmiştir ( 1 9 3 1 ) . Sonra memleketten ayrılarak 1 942 d e Mexico üniversitesin­ de profesör olmuştur. B. G. nın İber yarımadasının ön-tari­ hi ile arkeoloj i sine ait başlıca eser ler i şunlardır : El prob-

BOSCH - GIMPERA, Pedro

·

-

357

BOSE - EINSTEIN İSTATİSTİGİ

l•ma de la "r4mica iberica ( İber seramiği meselesi ) [ ı 9 D ] , Prehistoria tatalana ( Katalanyanın ön - tarihi ) [Barcelona ı 9 1 9] , Die Kelten und die keltisch• Kultur in Sp ,ın ien ( İspanyada Keltltr ve Kelt kültürü ) [ Leipzig ı922 ] , El pro b/ema etno/6gico v11sco 1 la a rq u eo/ogla ( Bask etnoloj isi meselesi ve arkeoloj i ) [ San Sebastiin 192 3 ) , Etnolog la d e la penhuula iberica ( İber yarımadasının etno­ loj isi ) [Barcelona ı 93 ı ] , Lz c onquisı a roman11 . de EsP•niZ (İ spanyanın Romalılar tarafından fethi ) [ Madrid ı 9 3 � ; P. Aguado ile birlikte], L'att grec a Catalun ya ( Katalon­ yada Yunan sanatı ) [Barcelona ı 937] , Two Ce/tic Waves in Spain ( İspanyada iki Kelt dalgası ) [ L ondra ı 94 2 ] , El poblamiento y / 11 f o • madon d e l o s pueblos d e Espantı ( İspanyada iskin ve halk teşekkülü) [ Mexico ı 94 � ] . El bombre primitivo y su c u /t ura ( İ lkei insan ve onun kül­ türü) [ Mexico ı 94 � ] . M. Eberı'in «Reallexikon der Vor­ gescbichte» adlı ön tarih ansikloped. sinde de, B. G nın birçok yazıları vardır.

diplomasını ( 1 884) almış, 1 896 da da aynı üniversite ken­ disine D. Sc. ( Fen doktoru) payesini vermiştir. ı88,-1 9 1 5 yıllannda Kalkutta'da profesör olmuş , ayrıca 1 9 1 7 d e kur­ duğu Bose Araştırma Enstitüsünü 1937 ye kadar idare et­ miştir. Bitki fi zyoloj isi ile fizik üzerinde çalışan . B. un birçok buluşları vardır ; bitkilerdeki büyüme harek etini ı o 000 000 defa büyüterele gösteren Kıeskograf ( Cresco· graph) bunlardan biridir. B. , ayrıca uyku, hava, gıda ve eczaların bitki üzerindeki te­ sirleri n i gösteren a letler de icadetmiş ve bu sayede hayvan dakulariyle bitki d o k u 1 a r ı arasında bir paralellik bulun­ duğunu ispat etmiştir. Bitkile­ rin duyuya sahip olduğunu, ve yaralanan bitkilerin ti tredi· ğini de aletlerle göstermiştir. BOSCO [bçı ıko] , Bartolomm eo ( 1 7 9 3 - ı s 6 , ) , İtal­ Fizikle ışık · dalgalarında ol­ yan sihirbazı. Torino'da doğmuş, Gruna (Dresde n ) da ö l­ duğu gibi elektromagnetik dalSır J. Ch. BOSE müştür. ı 8 ı 2 de Fransız ordusu ile birlikte Rusya seferi­ galarda da yansıma, kırılma, ne katılmış, tsir düşmüş, Sibiryaya göndetilmiş ve burada palarılma özellikleri olduğunu kolaylıkla gösterebilmek sihi r oyuo lariyle dikkati çekmiştir. ı 8 1 4 te serbest bırakı· için birçok kısa dalga j eneratörü bulmuştur. Moleküller lan B. , sanatini yaparak 1 8 yıl Avrupayı ve Doğunun bir arasında meydana gelen bazı olayların sonucu olarak can lı kısmını gezmiştir. Oğlu Carlo B . da meşhur bir sihirbazdır. ve cansız maddede müşterek bir özelliğin bulunacağına, BOSCO [ bpsko], Giovanni , Don Bouo diye de elekuofizyoloj iye ve bitki fizyoloj isine ait çalışmaları var­ anı lır ( ı 8 ı '-1888 ) , halyan Katalik rahibi, tarikat kuru­ dır. Başlıca eserleri şunlardır : R esponse in the Liı•ing �tnd cusu. Becchi'de doğmuş, Torino'da ölmüştür. Fakir ve '/on-Living ( Canlılatda ve cansızlarda uyarlamaya cevap ) kimsesiz çocukların terbiyesini sağlamak için 1 8 � 1 de Sa­ ( 1902], Plani Res po•s e ( Bitkilerde uyarlamaya cevap ) lesian'lar ( b. bk. ) tarikatı n ı, 1862 de de «Yardım eden [ ı 906], The Phyıiology of PhotosynlheJİ! ( Fotosenıezin Meryem'in kızları» ( Lat. filiae Mariae auxiliatricis ) adını fizyoloj isi ) [ ı 924 ] , The Nervous Mechanism of P/ants taşıyan rabibeler tarikatını kurmuştur. Katalik dinini yay­ ( Bhkilerin sinir mekanizması ) ( 1926]. mak için ı87' te Patagonya ( Güney Amerika ) ya misyo­ BOSE [ bo J ] , Subhaa Chandra ( ı 897 · 1945 ) , nerler göndermiştir. ı934 te azizler sırasına çıkarılmıştır. Hindli siyaset adamı v e milliyetçi. Cuttack ( Orissa ) ta doğ­ Yortusu 3ı Ocaktadır. Eserleri arasında şunlar anı lmağa muş, Formasa adasında bir uçak kazasında ölmüştür. değer : Storia ecclesiastica ( Kilise tarihi) [Torino 1 8 5 4 ], ı920 sıralannda Gandhi'ye yardım etmek için Swaraj Storia sacra ( Mukaddes tarih) [Torino ı 8 4 6] . Sloria partisine katılmıştır. Hindistan için tam olarak bağım­ d'Italia ( İtalya tarihi ) [Torino ı 8 56 ] . sızlık istemiştir. Birçok defalar hapsedilmiş, Hindistan sendikalan konaresine başkanlık etmiş ( ı 929 1 93 1 ) . BOSCO [ boskp], Henri (doğ. 1 888 ) , Fransız yaza­ rı. Avignon'da doğmuştur. Romanlarında idealize olunmuş Hindistan Milli Kongresinin başkanı olmuştur ( ı9 3 9 ) . bir Provence'ı tasvir eder. Orada ıklimden eşyaya kadar Başlıca eseri The InJian·. Slruggle ( Hindistan mücadelesi ) [ ı9 3 ' ] adını taşır. her şey sembolik bir karakter taşır ; sakinleri ise kısmen BOSEDİZASYON (Bocedisation ) : bk. SOLMİ hakiki, kısmen de hayalidi r. Şiirler ve denemeler de yaz­ mıştır. Başlıca eserleri tunlardır : BuroliqMes d• Provence Z ASYON. •

( Pr. çoban ş i i rleri ) [ ı 94 4 ] , Le roseau el la s ou rf e ( Ka­ mış ile pınar i [ 1 949] ; roman sahasında da L' ane fulotte ( Don giymi� � şek ) [ t 937 } , Le m�ts Theotime ( T. çiftliği) [ 1 94 ' ] , Le jardin d'Hyafinthe ( H. in bahçesi ) ( 1946] .

BüSCOREALE [ boskore�le] , İtalyanın Napali yö­ netim bölümünde kasaba. Napali - Sarno dem ryolu üzerin­ de, Vesuv'un güneydoğu y amacındadır. Nüfusu ı2 000. 1 893 yıl ında, Pompei ile bi rlikte Vesuv'un !av ve külleri altında kalmış olan bir vii i anın yeri bulunmuştur. Yapılan kazılaıda bulunan gümü� hazineleriyle duvar resimlerinin büyük bir kısmı Louvre müzesindedir. BOSE [Zoo. ] : bk. BOKS.

BOSE [ bo I ] , Sir Jagadia Chandra ( 18 ,8-ı937 ) , Hindli fizikçi, botanilcı;i ve fizyologu. Bengal'de doğmuş, Giridih ( Bengal) de ölmüştür. Kalkutta'da okuduktan son· ra ingiltereye giderek 1884 te Cambridge üniversitesinden

BOSE-EI NSTEIN [bos qynstayn] İSTATİSTitt, bir nevi istatistik mekanik. Bazen Einstein-Bose istatistiği de denir. Kalkuna üniversitesinde fizik profesörü olan Devendramohan Bose tarafından ortaya konulmuş ( ı 925 ) . Alberı Einstein tarafından geliştirilmiştir. Moleküler büyük­ l ükte fakat çok sayıda partiküllerden meydana gelen bir sistemin incelenmesinde, mekanik metotlan yanlış sonuçlar verir. Böyle sistemlerin incelenmesi mekanik kanuniarına istatistik metotlarını uygulamakla mümkün olmuştur. Siste­ min bulunacağı hallerin hesaplanmasında, tutulan hareket noktalarına göre klasik ve modern yollar vardır. Boltz­ mann'ın bulduğu klasik istatistik metodunda, bütün bir sis­ temin hali, bu sistemi teşkil eden tali siuemlerin her biri­ nin halleri ile tarif edilir. Böyle bir sayım metodunun tat­ bik edilebilmesi için, bütün tlli sistemlerin prensip itiba­ riyle birbirlerinden farklı ve ayırt edilebilir olması şarttır. Buna bir misal olmak üzere muhtelif renklere boyanmış

358

BOSE - EINSTEIN İSTATİSTİGİ - BOSNA B O S I O [ bp zyo ] , Antonio ( nn - 1 629 ) , İtalyan Roma arkeolog u. Malta'da doğmuş Romada ölmüştür. A vukat ve Maltız tarikatinin maslahat g üzan olan B. , kendıni arkeolojık çalışmalara vermi� ve katakomb ( b. bk. ) lar arkeoloj isini kurmuştur. Başlıca eseri Roma solteı ran ea ( Toprak al ı ı Roma ) [ 1 6 3 7 ) dir. B u eserin Larineesi de 1 659 da Roma subterranea adı altında yayımlanmıştır.

bi lardo toplarının teşkil ettiği sistem gösterilebilir. Mole­ küler büyük l ükte olup b i rbi r lerinin aynı ( özdeş ) tali sistem­ ler, Boltzmann S i s te m i teşkil etmez ler. İki veya daha ziya­ de bağımsız fakat özdeş tali sistemlerden kurulan bir sis­ temi c-le alalım Böyle bir sistem, tali sistemin tabiaıına göre iki g r up halinde i n celenebil i r. Bunlardan biri B - E. i. olup burada ıili sistemler ayırı edi lmemektedir. Öbürü Fermi- D ı rac İsıaıi sıiği olup B. · E. i nden fazla ola ra k Pa­ uli prensipine uyar ( bk. F E R M I - D I RAC İST A T İ 'iTİGİ v e P A U L I PR ENS İ Pİ ) . B. - E. İ. de, rili siste m i n kin d en ya lnız bir pertürbasyon itibariyle fark eden toplam sistemin dalga fonksiyonları bir tane kıvanı hali vermek üzere sayılmak­ tad ır. Bu sebe p le, her bir kıv a nt halindeki tali si stemlerin sayıları bi linirse, büıün sistemin hali tivin edilmiş olur. Üç m uhtelif istatistikteki hallerin sayıları mukavese edile­ bilir : N tane özdeş pa r tikül muhıelif hallerde bu lunuyorsa bu, B. - E. ve F e r mi - D i r ac İsıatisıiğinde bir h a l verdiği halde Boltzmann sisteminde N ( N fa k ıöriel) hal verir. Işık kıvantları, siyah · c i ,m i n ışınımı ve çift sayıda elemanter maddesel parti k ülden ıe1ı k kül eden bütün atom lar B. - E. İ. ile incelenir ve �u s i stemi teşkil eder. BOSELAFUS ( Boselaphus trago c amelu s ) , tırnaklı­ lar ( Ungulata ) dan, çi f t parmaklı lar ( Arıiod acıyla ) takı­ mının, boynuzlular ( Bovidae) fami lyasından bir tür. Geviş getırır ( Ruminan­ ıia ) . Buna «Ni lgau» da derler . B ü y ü k bir Hind anıi lopu­ d u r. Göğüs kısmı a ı ka kısm ı na göre d a h a iri yapı lı d ı r. V ücudu kısa düz ve biraz sert tüylerl e kaplıdır. B u tüyler e n s e d e yel e mey­ dana g e ı i c e c e k ş e k i 1 d e uzundur. Boyn unda yarı m ay B O S E L A FUS seklınde büyük be-

yaz bir leke bulunur. Er keğ i nin rengi koyu gri . mavidir, 20 - 2 5 cm boyunda kuvvetli ve yarımay şekl i nde hafif i çeri kıvrık boynuzları vardır. E rgin erkeklerin boyu yaklaş ı k olarak 2 m dir. D i şi leri gri . kah verengidir ve boynuzları yoktur. Hindi sıanda yaşarlar. Seyrek ağaçlı or­ m • nları severler. Gebelik süresi 8 aydır. BO "'ELqNI, Pier Lodovico ( 1 873 - 1 94 5 ) , İ ıal· yan doktoru. Modena'da doğnıuş Rvmada ölmüştür. 1 896 da Mode n a 'da dok tor oldukıad sonra derhal deri hasta­ lıkl a rı ve frer. gi klinik çalışmalarına başlamışt ı r . ı 902 de doçent, 1 9 1 2 de profesör olmuş ; Sassari, Cagliari, Messina, Pisa ve Romada ders ver m işti r . Sırf mo r f olo i ik dermato­ loi iden uzaklaşarak bunu genel doktorluk içine sokmaya çalışmıştır. D eri vereminin şekilleri, ç eşitli granulum'lar daki deri i stopaıoloj isi p soriyasi s , kronik ver r ukoid der­ mitis , ve linfodermi hakkında birçok i lgi çeki c i yazıları vardır. Zöihrevi hastalıklardan doğan sosyal problemle çok meşgıı l olmuştur. Yazıları arasında daha çok şunlar anıl­ maya değer : La derm:ıtologia n ei suoi rappo•ti con la m eiidn a inurna ( Dermatoli i : iç tababer ile olan müna­ sebetleri bakımından ) [ 1 922 ) , La tuberculosi culanea ( Deri veremi) [ 1 92 9 ) .

BOSIO [boz,·p ], François Joseph ( 1 768 - 1 8 i 5 ) , Fran sız heykelcisi. Monaco"da doğmuş, Pariste ölmüştür. Paj ou"nun ve Cano v a'nın talebesidir. H emen bütün ha­ yaıını Fransada geçirmiş ve gittikçe artan bir sevgi ka­ zanmıştır. Güzel eserler yapmak is ı i dadında o l an B. , bü­ yüklük göstermek istediji zaman iddialı duruma düşmüş­ tür. B. nun şu eserle r i anılma va değer : Vendôme sütunun­ daki ka b a r ım a lar ; 1824 te Vi cıo i res meydanında açılan X I V . L ouis heykeli ; Confession k i l i se s i için ya p ı lmış olan, XVI. Louis"nin ölümünü gösteren grup ; C a rr ou se l ı afer rakın ın dört atlı, bronz zafer araba sı ; Napoleon'un, i m­ paraıoriçe Josephine"in, XVlll. Louis'nin, X. Charles'ın büstleri, v. b. DOSKOP K o\F ATASI [Anırop.) 1914 te Transva­ al'daki Boskop mevkiinde bulunan bir fosil insan k a fatası .

ı

BOSKOVI C [ bpıkovil'], Rudjer Josip ( 1 7 1 1 - 1 7 8 7 ) , Dalmaçyalı rahip, matematikçi, ası ronomi bilgini ve tabiat fi lozofu. Ragusa'da dojınuş, Milanoda ölmüştür . B., geo­ metri ve optik ile de uğraşmıştır. Mühendis ve arkeolog olarak çalışmış, şiir bile yazmıştır. B. e g ö re, ne cev­ herleıi, ne de şeylerin kudretlerini tanırız. B. , kudretle kuvveti birbirinden ayırır, kuvveti, hareketle tayin eder. E n aşajı iki maddi nokta e l e alımnca kuvvetin sözü edilebilir. iki no k ta, mesafelerine göre, i ster istemez ya bir bitine y aklaşm a ğa . yahut uzaklaşmağa m ec b urdur. İşte bu gerekir­ lik, vani yaklaşma yahut uzaklaşma mecburiyeri kuvvlttic. Yani kuvvet, B. te bir eylem tarzı değil, bir gerekirliktir. Bel i rli bir me sa f eyi geçince çekici olan bu kuvvet, o mesa­ feden aşağı değerlerde iticidir. E vren, birbirini böylece çehn yahut iten noktalardan ibarettir. Her nokta, kendin­ den ve kendiliğinden değil, başka n okta l arla m ü n a s e betlerinden ötürü bir ku v vet merkezidir. B. in bu dinamik sis­ teminde, her evren noktası kendinden hiçbir şey değil, bütünün içinde tuttuğu yer bakımından belirli ve önemli­ dir. Başlıca eserleri şun lardır : De m acu lis solaribus ( Gü­ n eş lekelerı hakkında) [ 1 7 36) Ph il o s o p hiae natura/is theo­ ria ( Tabi at felsefesi teorisi ) [ Viyana 1 n 9 ], O pera perli­ nentia ad optüam tl astronomiam ( Opt i k ve astronomiye ait eserler ) [5 cilı, 1 78 6 } . BOSMİN.o\, kabuklu l a r (Crustacea) dan, y aprak ayak­ lılar ( Phyllopoda ) tak ı m ının su pireleri ( C iadocera ) alt takımından olup B ısminidae fami lyasına mensup bir cins. Tatlı sularda yaşar. Vücutları kısa, birinci anıenieri hor­ tum şeklinde uzun, karın tarafına doğru hafif kıvrık ve harekeı si zdir . B. Jongiro slris, bu cinsin çok fazla yayılmış bir tüı üdür. BOSNA : ı. Yu gos la vyada Sava nehrinin sa ğdan al­ dığı kollardan birisi. B., böl gesinin en önemli akarsuyudur. B osnas a ray ovasındaki ka ısı kaynaklarından doğar ; aşağı bölümü ça rallaşmış olarak Povarina ov a s ından a k ar. Uz un­ luğu 200 km dir. A şağı bölümünde, Vranj u ' ya kad ar vap ur işlem e sin e el veri ş l idir. B. vidisi, içinden demiryolu da ge­ çen doğal bir yoldur.

BOSNA - BOSNA EYALETI 2. Yugoslav Federal Halk Cumhuriyeti ( Federativna Narodna Republika Jugoslavi j a ) ni meydana getiren altı cumhuriyetten biri olan Bosna- Hersek ( Bosna i Hercego­ vina ) in % 78 ini ( 4 2 06 ı k m2 ) teşki l eden ve meı kezi Bosnasaray ( Sarajevo) olan kuzey kısmı. Bu tarihi bö l ge adını Bosna nehri n den almıştır. Coğrafyası ve tarihi için bk. BOSNA-HERSEK. BOSNA EYALETI ( = Viliyeti ) , Osmanlı İmpa­ ratorluğunun büyük idare bölgelerinden biri. B. E . en geniş zamanlarında İç Bosnayı, Kraj ina ( 1 59 1 de fetbedilen Bihke [Bıhoc) i le birlikıe Türk Hırvatistaoı) yı, Yenipuar ( Ras < a ) sancağını ve bir de Trebinye (Trebinje ) ve Zeta i le birlikte H ersek ' i ihtiva etmekte idi. B. E. i l k fethinde ( 1 4 63 ) Minnetoğlu Mehmet Bey ( b. bk. ) in memur edildiği bi r sancak olar a k Rumeli Beyleı beyliği ( b. bk. ) ne bağ­ lanmıştı. Bir müddet sonra Her sek ( Hercegovina) [ 1 4 8 3 ] v e Kilis ( Klis) [ 1 5 37} v e İzvornik ( Zvornik ) [ 1463] sancakları da ayoı surede teşkilitlandırılarak Rumeli Bey- lerbeyliğine ba ğ la n mı 1 . fakat sonradan İzvoroik, Budin eya­ leri (b. bk.) kurulunca bir müddet onun sancaklarından biri olmuştur. Bu dönemde B. E. Sancakbeyi «Bosna Beyi» adiyle anılmakta ve Avrupadaki Osmanlı memleketlerinin Ortakol ( b. bk. ) una dahil bulunmakta v e Rumeli Bey­ lerbeyliği sancaklarının başında gelmekte idi. XVJ. yüz­ yılda Osman lı Devleti Avrupa ortalarına doğru geni şler­ ken B. E. Paşa sancağından başka Hersek ( merkezi Mostar ) . Kilis, İzvorn i k sancakları b i r araya getirilmek ve yeni ku­ rulan Poj ega [ Po z e � a } ( 1 5 3 7 ) , Krk (merkezi Knin) , Zaçne ( Z ,cesane ; merkezi : Zacesane veya C azma, sonra Pakraç [ Pakrac ) , daha sonra Çeroik [Ceroik] ) ve Raha­ viçe ( Orahovica ) sancakları da i lave edilmek suretiyle sekiz sancaklı bir eyaler haline getirilmiştir ( 1 59 � ) . Çok deta «Bosna Paşası» diye anılan B. E. Beylerbeyine yıllık 650 000 ve sancakbey lerine 170 o r o - 640 000 akça arasında hislar rabsis edilmi�tir. Bu eyalete i l k zamanlarda bir kaza olarak bığlanan Yenipa ı ar da 1 5 16 tarihli Kanunname gereğince padişah hissına dahil bulunuyordu. 389 zeamet ve timara ayrılmış olan B. E. nin geliri, 1 2 000 000 akça olarak hesaplanmıştı. Burada dirlik ler büyük sahalara bölünerek Serda r = Kaptan adı altında babadan oğula geçmek üzere birtakım Müslüman hanedanlara dağıtıl­ mış ve böylece mahallen vücuda getirilen kuvvetli bir si­ pahilik teşkiliriyle uzun zaman B. E. nin Osmanlı hakimiye­ tine sad ak at ve fedakirlıkla bağlanması ve idaresi sağlan­ mıştı. B. E. ne ilk Beylerbeyi olarak o sırada Bosna Beyi bulunan Sokullu Gazi Ferhad ( b. bk.) Bey, paşa unvaoı ile tayin edilmişti. B. E. paşaları başlangıçta Bosnasaray'da otururlarken bütün B. E . Türk idaresine geçerek hudutlar genişledikten sonra bir müddet merkez Benaluka ( Banj a Luka ) ya taşınmış, 1 686 dan sonra da 1 8 5 1 e kadar Trav­ nik'te yerleşmiş ve tekrar Saraya naklolunmuştur. B. E . iç idare bakımından Mısır, Bağdat gibi i mtiyazlı bir eyaler olmamakla beraber dirliklerinin özelliği ve zenginliği itibariyle Devletin birinci sınıf eyaJetlerinden biri tutul­ makta ve askerlikçe de bir Uc ( b. bk. ) sayı lmakta idi. Zeamet ve timadarından kanuni gereğince on bin Cebeli ( b. bk. ) çıkar, buna paşanın hissına göre çıkardığı üç bin asker de katılırdı. Buradan Avrupa içlerin e akınlar da yapılırdı. Bunlar arasında Yunus Paşanın kurduğu akıncı birliği en ünlüsüydü. B. E. de ve kalelerinde ayrıca merkez­ den nöbetle gönd e rilen yeniçeriler (Bosna'da 960, İzvor-

359

nik'te 244, Novi'de 272 ) , kapıkulu süvari si i le topçu ya­ makları ve cebeciler bulunan B. E. de mevkii sebebı yle, Ev· liya Çelebiye göre sayısı 773 ü bulan birçok müstahkem kaleler ve bu kalelerde de ulufeli on iki bin muhafız asker bulunmakta idi. Bunlar a r asında 1669 da Ki lis'in Venedı k l i lere k e s i n olarak terkinden sonra bu sa ıi cağın merkezi olan ve bu bölgenin savunulmasında özel bir rol oynayan İhlevn e = Helona ( Livn o ) pek önemli sayılmakta idi. Hatta Halil Harnit Paşa (b. bk. ) sürat topçuları (b. bk. ) teşki latını geli ştirirken B. E . de de bu sınıfa mensup bir bi rlık kurm u ş tu ( 1 78 3 ) . B . E nin Osmanlı askeri ısiahat tarihine geçen bir özel­ liği de İ �tanbulda Yeniçeri ocağının kaldırılmasından ( 1 7 H aziran 1 8 26 ) s o nra vilayetlerdeki yeniçerilerin nliler marifetiyle dağıtılması işinde gösterdiği mukavemet ve böylece hükümetin bir müddet bu işe göz yummak mec­ buriyerin i duymu' olması ve B. E. yeniçerilerinin ancak 1 8 2 7 ilkbaharında vali Abdurrahim Pa,anın bazı yeniçeri ser­ gerdelerini idam ettirerek ortadan kaldırması ve bunun II. Mahmut tarafından takdirle kar,ı lanmasıdır. Yeni as­ keri teşkilit yapılırken B E. ne ayrı bir önem verilmiş ve çok defa valilik ve kumandanlık aynı zatın üstünde top · !anmış ve zamanla «Umum Bosna Fırkai .Askeriyesi » ken­ disine bağlı muhtelif sancak veva kaza merkezlerinde ku­ rulmuş piyade, süvari ve kordon alayları ( b. bk. ) ile bududiye taburlanndan ve kale topçularından müteşekkil beş tümenli özel bir kuvvet haline geti rilmiş, bir de ordu merkezlerinde olduğu gibi burada bir askeri idadi okulu açılmıştır. Osmanlı Devlerinde idare teşkilarının yeniden dü­ zenlenmesi konusu n da numune olmak üzere kurulan ilk Tuna viiiyeri ( b. bk. ) nden sonra, ik inci olarak özel bir nizarnname ile teşki litlandırılan eyaJet B. E. o l m u ş tur ( Ma­ yıs 1 865 ) . Bu niza rn name ile B. E. nde kazalar, Tunadan farklı olarak cemaatlere, cema atler y a ftal a ra ve bu n l a r da köylere taksim edilmekte ve vilayet dahilindeki okulların idare­ sine nezaret etmek, fünun ve maarife dair her nevi işlere bakmak üzere bir de Maari fi Umumiye Müdürlüğü k urul­ maktadır. Böylece B. E. Türkiye maarif tarihine ilk Maarif Müdürlüğünün kurulduğu vilayet olarak geçmekte ve vi la­ yet teşkil atı içinde «Tezyidi Maarif için Komisyonu mah­ sus» adlı bir kurulun varlığı, vilayet salnamelerini n de i lkini 1866 da yayımlamış bulunan ve 1 5 defa çıkarılmış olan B. E . salnamelerinde dikkati çekmektedir. İ dare teşkilatı için müdür ve k aymakamları yetiştirmek üzere İstanbulda 1 8 5 7 de k urulmuş bulunan Mülkiye mektebi (b. bk ) ne bir şube o l arak B. viliye t i maiyet memurlarını yetişriımek üzere 1 866 da bir «Sabah Mektebi», 1 87 5 ten sonra bir de ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere « :)arülmuallimin» açılmıştır. Bu da İstanbuldan sonra viiiyerlerde açılan ilk öğretmen okuludur. Avusturya işgaline kadar B. E. dahilinde bir idadi ve 25 rüşdiye okulu da açılmış bulunuyordu. B. E . vilayet haline getirilmeden önce dokuz sancaktan müteşekkil idi. Vilayet baline getirilince Taşlıca kaza olarak Yenipazara ve Trebinye Hersek'e bağlanmak sure­ tiyle Saraybosna ( 7 kaza ) , İzvornik (Tuzla, 9 kaza ) , Bena­ Juka ( 5 kaza ) , Bihke [Bıhac veya Bi see] (B ka z a ) , Travnik (6 k e z a ) , Hersek (merkezi M os tar, l l kaza) ve Yenipazar ( merkezi Seniçe [Sj enica] , 10 kaza ) adında yedi mutasar­ nflık kuruldu. ilk zamanlarda bazı sancakların başında bulunan mülkiye amirleri de ka y ma k am unvan ve sıfa­ tını taşımakta idi. 1876 da Hersek Gaçka ( Gacka) kazası

3 60

BOSNA EY ALETİ - BOSNA - HERSEK

da ayrı bir mutasarnflık haline getirilmek suretiyle iki sancaklı bir vi layet olarak B. E . nden ayrılmış ve bu durum Berlin Antiaşması ( b. bk. ) ile Padişahın hükümranlık haklan saklı ka lmak şartiyle geçici, fakat süresi belli ol· mıyan bir müddet için B. E. nin Avusturya askeri işgaline girdiği tarihe ( Temmuz 1878 ) k adar süı müştür. Son Bosna valisi Ahmet Mazhar Paşanın (ölm. 1 89 1 ) Bosnadan ayrılmasiyle Osmanlı hakimiyeti fi i len sona ermiş, yalnız Koso v a viiiyeri ( b. bk. ) ne bağlanan Yenipazar Sanca­ ğının bir Avusturya askeri garni zonu bu lunmak üzere sivil idaresi Osmanlı · Devletinde kalmıştır. B. viiiy erinin Osmanlı idare teşkilan içinde lafz r murad bir duruma düşmüş olduğu ve Osmanlı padişahının hükümranlık hak­ kının i se iş g al idaresi tarafından M üsl ü man l a rın din işle­ rine bakmak: üzere kurulmuş bulunan Bosna Ülema Mecli­ sine reislık etmek üzere Avusturya impa ratorunun vazite­ lendirdiği bir zatın memuriyetinin İstanbulda Şevh-ül - İslam tarafı ndan tasdik edilip k eyfiy etin İ stanbuldaki Avustur­ ya - Macaristan Büyükelçisi vasıtasiyle Viyanaya bi ldiril­ vesi muamelesiııe münhasır k aldığı ve 1908 yılına kadar Osmanlı De• let salnamesi (b. bk. ) nde B. vilayetinin adının altına ayrıldığı beş sancak ile yukarıda tayin şekli gösteri len > n e ait birer adak yeri vardr. Eskil· rin kızı lımtırak rengine nispetle Milton ( Yun. mi/to ı = zincifre ) adını verdikleri burun ( Te Ili tabya ) civarında İason'un tannlara kurban kestiAi mukaddes yer (hieron ) ve biraz ötede Byzanrionlulann Serapis şerefine

3 69

inşa ettikleri Serapeion ( = Serapis tapınağı ; bugün k ü Rumelikavağı ) vardı. Bizans devrine ait kalenin harabeıle­ rinden sonra gelen vad iden akan ve Karataşra denize ka­ rışan dere. kumunun altrn renginden dolayı Khrysorrhoas ( = altın su ) ismini taşıyordu. Dionysios zamanında bu vHide i şleti lmiyen maden ocakları vardı. Khrysorrhoas deresinden sonra sahilde bulunan Khalkeia ( Yu n k l,a/­ koı = bakır) mevkiinin de bu madenlerle i lgili olması mümkündür. Khrysorrhoas kaynağının bulunduğu tepede, fener vazifesini görd üğü anlaşı lan büyük ve yuvarlak bir kule vardr. Dionysios'un eserının Latince tercümesinde bu kulenin adı Tı maea turri s ( = T maia k u l esi ) tir. Diony­ sios, bar barların geceleyin gemici leri aldatmak için kıyıda meşaleler yaktıklarını ve bu suretle karaya oturan gemi leri yağma ertikierini söylemektedir. Bu kulenin yanında Phö ;. phoro' ( = ışık veren ) adlı yer, adını ya Artem ı s Phö ı­ phoros'ıan veya Tımaia fenerinden almıştır. Uzun ve dık bir kıyıdan sorıra Porrus Ephesiorum ( = Ephesosl uların liman ı ) veya M ı letoslu Hesykhios'a göre Ephesiaıes ( bü�ün k ü Büyük liman ) ; bu�dan son ra da çok dik Aphrodision burnu ( Taşlrca burnu) geliyord u. Kumluk bir kıyıda küçük, fakat emin bir liman olarak vasıflandırılan Lımen Lvkıön ( = Lykialıların liman ı ) un bugünkü Guipçe olduğu sanılmaktadır. Fakat bu yerin bugünkü Hamsi limanı ile aynı olduğunu i leri süren ler de vardır. Dionysio>'un izahı doğru ise. bu !imanın üs­ tündeki Myri leıon'un, bir i syan dolayısiyle B •thiniadaki Mvrleia'dan buraya sığınan gö; '11 e nlerin i skin yeri oldu­ ğunu kabul etmemiz ıı;erekir. Garipçe kuzeyindeki koya Liknias ( Yun. lik rzon = be­ şik, sepet) denivordu. Bu koydan sonra daha taşlı bir şekil alan kıyıdaki tepelerin bi rine, eskiden buraya akba­ ,aların yuva yapmasından dolayı, Gypopolis ( = akbaba şehri ) adı veri lmişti. Bucan ı n bugün kü Papas burnu ol­ ması ihtimal dahi lındedir. Dionysios'a göre. efsanevi Kıral Phi neus'un sarayı da bu c i varda bulunuyordu. Ph ineus, Argonaut' ları misafi r etrnış ve Symplegad'lardan nası l ge­ çebi leceklerini öğretmiş ; bun lar da onu, yi yeceklerin i giz­ liyen veya elinden kapan Ha rpyi a'lardan kurtarmış lardır. Argonaut' lar efsanesınde i s m i geçen ve Harpyia'lardan çok sıkıntr çeken kör ve yaşlı Phineus'u n hüküm sürdüğü yer, umumiyerle Samoth rake ( Se m endirek ) adası ve�a Thrakia kıyısındaki Salmvdessos olarak ıı:österi lmekıedir. Dionysios'un, Phineus kırallığını B . un bu bölgesine yer­ leşti rmesi, her halde ebkilerin Gypopolis alıbaba ları i le k oca karı yüzlü ve a kbaba vücudu Harpyia'lar arasındil düşündükleri benzerliğe dayanmaktadır. Biraz yukarda, Oor'ların Dö tine ( = hedi v e ) . öbür Yunan lıların da Proika ( = hediye} dedikleri su altında k i kaya, E s k i çağ gemicileri i ç i n büyük bir tehlike teşki l edi­ yordu. B u kayadan sonra, B. un son noktası olan Pan i on ( Gi l l ı us'ta Phanarion, bugünkü Rumelifeneri ) ve Symp­ lega i'lar ( Öreke taş ı ) geliyordu. S rmplegad'lar (Symple�aJes = vuruşan, çarpışan ; bazen aynı minada Synormad'lar = Synormades ve Synd ro­ mad'lar = Syndromades ad ları da kullan ı l ır ) , Plankıai petrai ( = seyyar kayalar) ve Kya neai nesoi ( = liciveat adalar) is roleriyle anılan kayalar, Yunan mitolo i i sinde önemli bir rol oynamıştır. E!kilere göre, Symplegad'la r, biri Rumeli, biri � Anadolu yakasında ( ş i mdi su altında ) olmak üzere iki kayalar grupundan ( Ammianus Maı celli ııus'ıa gemini !fopu/i = ikiz kayalar) ibaret olup aralarındaki mesafe

20

3 70

BOSPOROS

sradion ( - 3 " m) idi. Sabit olmadıkları zannedilen bu kayaların, gürültü ile çarpışarak, gemileri batırdıkları ef. sanelerde rivayet edilmektedir. Argonaut'lar da,bu kayala­ rın arasından geçmeyi d e n e med en önce, Hera ve Posei­ don'a kurbanlar kesmişler ; Poseidon da kayalara, Argo gemisine çarprnayı menermiş ve onları denizin dibine bağ­ lamıştır. Symplegad' ların o zamandan sonra bir daha yer­ lerinden kımı ldıyamadıklan söylenir. Rumeli yakasındaki Symplegad'lann tepesinde Romalı lar tarafından yapılan bir Apolion adak yeri vardır. Anadolu yakası : B. un Anadolu kıyısı ( Eskiçağda çok defa Mysia kıyısı denir) Rhebas (şimdi Irva) deresinin ağzı ile başlar ve Kromioo veya Kolone denilen kayalık­ lardan sonra Ankyraion, bugünkü Yumbumuna varır. Efsa­ neye göre. f a son, kehaneıe uyarak, buradan taştan bir gemi çapası (an.iyra) almıştır. Pıolemaios'un zikrettiği «Pontos ağzına yakın ve üzerinde bir Artemis tapınağı bulunan Bithynias burnu» nun burası mı, yoksa buraya yakın başka bir burun ( bellı:i Anadolufeneri) mu olduğu meselesini halletmek güçtür. Bu dolaylarda, yuvarlak ve kaleye benzer bir kaya, Pyrgos Medeias (= Medeia burcu ) adını taşıyordu. Yakı­ nında, bugünkü Kabakoz koyunun doğu tarafında, yalnız denizin sakin olduğu zaman su altında görülebilen kaya­ ların, vaktiyle Symplegad'larıo Anadolu grupunu meydana getirdiği zannedilmektedir. Gillius'un zikrettiği AmpelöJes'­ in, Çakal koyu olması muhtemeldir ; Hammer'e göre ise, burası bugünkü Kabakoz koyudur. Antik çağdaki adı zaman ı mıza kadar gelmemiş olan Poyrazburouodao sonraki koyun adı, Gillius'a göre Dios Sacra idi. Korakion ( Yun. korakı = karga) buroiı, belki bugün­ kü Filburnudur. Bundan sonra gelen kıyı bölgesinin Paotei­ khion ( Y un. pan = her, bütün, ıeikhos = sur) adı, burada bir müstahkem y erin bulunduğunu gösteıir. Khelai ( Keçili liman ) den sonra, B. un Hieron sto­ ma ( = mukaddes ağız ) denilen kısmı üzerinde, yaklaşık olarak bugünkü Anadolukavağı yerinde Hi er on ( = mukad­ des yer, tapınak ; Lat. Fanum ) bulunuyordu. Bu ad, bura, daki Zeus Urios (= müsait rüzgarların sahibi Z. ) tapına­ ğından alınmıştır. Bazı kaynaklarda Zeus ve Poseidon, bazılarında da on iki tanrı ( Zeus- Hera, Hephaistos Hestia, Poseidon-Aphrodite, A res- Demeter, Apollon- Artemis, Her­ mes-Athene) tapınağından bahsedi lirse de, bunların Zeus Urios tapınağından başka bir şey ol maması ihtimali vardır. Bu tapınak, önce Kolkhis'e gitmekte olan Phry ksos, sonra Kolkhis'ten dönerken İason ( bi r efsane şekline göre İason B. tan değil, Tunanın bir kolu yoliyle Adriya denizine çıkmak suretiyle Yunanisıana dönmüş ) tarafından inşa edil­ miş olup etrafı surla çevrilmiş ve burası müstahkem bir kale haline getirilmişti. Karadenize çıkacak olan lar, müsait bir rüzgirla seyahat edebi lmeleri ve Karadenizden dönm­ ler de müsait bir rüzgardan faydalanabilmeleri i çin bu tapınakta Zeus Urios'a kuı banlar keserlerdi. Urios ismi, buradaki Yoros k alesi ismiyle zamanımıza k adar yaşıya bilmiştir. Cıcero'nuo Verres aleyhinde söylediği nutuktan anlaşıldığı g i bi, Eskiçağda şaheser sayılan üç Zeus Urios heykeli vardı. Bunlardan biri Hieron'da (ötekileri Romada­ ki Capirolium'da ve Verres'in valisi' bulunduğu Syralı:usai'­ de) bulunuyordu. Hieron, Byzaotion'a aitti. Sahilleri ku­ zeyden gelen barbarların akınlarından korumak için, bura­ da bir karakol .-ardı. B. tan geçen gemilerden burada güm·

rük resmi alınırdı. Khalkedonlular bu mühim yeri ele ıe­ çirmek için birçok ba�aı ı sız teşebbüslerde bulunmuşlardu. Polybios'a göre, B ı thynia k ı ralı 1. Prusias, Hieron'u zaptet­ mis, fakat Byzantioolular onu geri a lmı�lardır. Yapılan barış antiaşması gereğince, Prusias, Hieron tapınağından söktürerek Bithyniaya taşıttığı meımer levhalarla tuğlalan iadeye mecbur edilmiştir. Bu tuğlaların gümüş olduğu tah­ min ediliyor. Efsaneye göre, iki işık. evlenmelerine ana babaları razı olmadıkları i çin Hierondaki yük sek bir kaya üzerinden denize atlıyarak intihar etmişlerdir. Philostraıos, bu salıneyi canlandıran ünlü bir tablodan bahseder. Plinius'un, ismini kaydettiği Spiropolis'io de bu do­ laylarda bulunmuş olması, sadece bir tahminden ibarettir. Argyı ö n ion, galip bir ihıimalle Macarbumunu ve onun güneyinde Sütlüceye kadar uzanan araziyi içine alı­ yordu Arkasındaki Yuşa tepesinde bugün de görülen ve halk tarafın dan Yuşa Peygambere izafe edilen uzun mezara Herak leus kline ( = Herakles'in yatağı ) deniyordu. Efsane­ ye göre, Herakles sağ iken bu «yatak» ta uyumuş. Yakının­ da - bir kayda göre Khalkedonluların inşa ettikleıi - bir Nymphaion (= nymphalara ait mukaddes yer ; buna Nym­ phaion Klıalkedonioo da denir ) ; b un u n yakınında da, bir kayda göre 5 stadion ( = 888 m) uzaklıkta, belki bugünkü Umuryerinde, Daphı:ıe psykhonus ( lat. Insana la uru s = deli defne) veya -Arrianos v. b. göre- Daphne mainomene adını taşıyan bir liman vardı. Dionysios, Bebryk kıralı Amykos'un burada oturduğunu ve dap hn e psykhonus'un bu kıralın mezarı üzerinde yetişen ve ziyafet yerine getirilen bir dalı davetliler arası n da k avga çıkaran defne olduğunu söylerse de, Bebryk başşehrinin umumiyerle bugünkü Bey­ kozun yerinde olduğu kabul ed i lmektedir (bk. A MYKOS 2). Adını bir «Bıthynıt kıralından alan Mukaporis ( Bithy­ nia tarihinde bu adı ta�ıyan bir kıral bilinmemektedir, bk. Bİ THYNİA) koyunun Hünkiıiskelesi koyu ile ; Aietu rhynkhos { = A i etos burnu , un da Selviburnu ile aynı ol­ duğu sanı lmaktadır. Plinius'ta sözü geçen Nau lochum pro­ montorium ( = N. burnu) ve teınplum Neptuni ( = Posei­ don tapınağı) de belki bu civarda aranmalıdır. Amykos ( �ey koz) koyu sahi linde Bebrvk'lerio baş­ şehri Amykos bul unuyordu ( bk. AMYKOS, ARGONAUT'­ LAR) . Arkasındaki düzlüğün adı Gıö.ıykhia ( Beykoz çayırı ) idi. İncirköyü ve Paşabahçe bizasındaki kıyının bir kısmı Palöde s ( = bataklık l a r) ismi ile tanınıyordu. Katan­ gion veya Katangeion koyu ( Çubuklu koyu ) nda balık bol­ du. Dionysios'a göre, burası balı kçılık bakımından Anadolu yakasının en el verişli yeri idi. Oksyrıhus ( = şiddetli akıntı ) burnunun Kanlıca kuzeyindeki burun olması muhtemeldir. Gıllius'ta burası­ nın adı Magnum Glari p ıomonıorium ( = Büyük Glaros burnu ) dur. Phriksu ( veya Phryksu ) limen (= Phriksos limanı ) uzvn ve düz bir kıyı bölgesi, bı:lki bugüfl kü Kan­ lıca idi. Hesykhios'a göre, burada İason tarafından kuru­ lan , aonra Khares tarafıodan tamir edılen bir Artemis tapı­ n ağı bulunuyordu. Kanl ı cadaki küçük koy olduğu sanılan Phiela ( veya Phialeia, Bizans devrinde Phiale = yalak, havuz) da Khalkedonluların bir iskelesi vardı. Bunu, şekli­ ne göre Lembos { = saodal) diye adlaodırılan bir burun takibeder ki, burada Khalkedonluların Blabe ( = zarar) adını verdikleri «küçük bir ada» (yani bir kaya) ve Bat­ hys iskelesi vardı. Poıamönioo ( potamos = ırmak ; Gök su vadi si ) ve Aretas (daha doğrusu Aretai = ho� vasıflar, faziletler ;

1

BüSPOR OS Göksu deresi ) tan sonra, bugünkü Küçüksu iskelesi dolay­ larında, Khalkedonluların burada kazandıkları bir deniz zaferi ile i lgili o larak Nausı k l eia adı verilen b i r yer vardı. E khaia { Kandilli ) burnundan sonra gelen ve oldukça deıin bir koy olarak vasıflandırılan Lvkadion { veya Kykladion ) koyunun Yani köy koyu olması ihtimali vardır. Bu cıvarda­ ki Nausimakhion { = gemi savaşı ) mevkiinin adı, bu do lay· larda yapılan bir deniz çarpışması hanrası olsa gerektir. Çengelköyde veya civarında aranan K i konion, Thrak Kikon kabilesinin isican yerı olaca kıır. Aşağısındaki Rhoi­ zusai akrai ( = uAu ldıyan burunlaı ) nin Beylerbevi olması sadece bir tahmindir. Buraya yakın, b i risi büyük, biri s i de küçük iki y uvadak kayava Diskoi ( == diskler) deni yordu. Buradan Khrysopolı s ( Üsküdar) e kadar uzanan sahilde anılmağa değer bir yer yoktu. Khrysopoli s ( b. b k ) i takif-ıeden Bu s ( = öküz, ine k ) veya Damalis ( Damalion, Damalios, Damale ) burnu, Ru­ meli yakasına geçecek l erın hareket i stasyonu idi ( bk. BUS ) . Hihagoras (Gi llius'ta Hermagoras) pınarı belki Havdarpaşa i stasyonu yakınında bulunuyordu. Himeros deresi (Ayrılık suyu ) kıyısında bir Aphrodite tapınağı, Khalkedon ( Kadı­ köy ) da da bir Apolion tapınağı vardı. Aphrodire tapınağı Büyük Konstantinos tarafından Hagia Euphemia kılısesine çevrilmiş ; 4 5 1 d� Khalkedon ruhani meclısi bu ki lisede toplanmıştır ( bk. KHAI.. K E DON ) . B .bliyog rafya : Dionysios Byzantios'un metinde söıü geçen eserinden başka : }os. von Hammer : Constantinopo/is _ und der Bosporos, 2 cilt, Peşte 1 82 l ; P. A. Dethier : Der Bosphor und Conıtanıinope/ Vıyana 1 873. 2. bas. 1 8 76 ; E. O!:ıerhummer : B osporos ı, «Pauly-Wissowa : Real-Enq-clo pad i e der classisehen Altertums-wissenschaft» ta, cilt l l L 1 899, s . 7 4 2 -7 5 5 . l l . Bizans devri : Biıans devrinde Bosporos'un öneml i b i r geçit yeri olarak birtakım tarihi olaylara sahne oldui':u bilinmekle beraber, kıyılarındaki i skan yerlerinin tari h çele­ ri hakkında pek fazla bir bilgi edinmek mümkün olmamak­ tadır. VI. yüzyılda İustinianos zamanında, B. tan geçen bütün gemilerden gümrük ve vergi alınıyordu. B . un İ stan­ bulu koruyan geniş ve tabii bir su hendeği teşkil ettiğini de, Bizansı tehdideden b i rcok akınların başarısızlığa uğra­ ması ispat eder. Herak leios zamanında, 626 da Sahrbaraz idaresindeki bir Sasani ordusu Khalkedon ( Kadıköy ) u ele geçirerek, B. un Anadolu kıyı sında ordugah kurmuş 7 1 7 d e kuvvetli b i r Arap donanınası yine burada üslen m i ş r i r . 813 te Bulgarlar B . un Rumeli yakasının sah i line kadar inerek buradaki m e s k ü n yerleri tahıibeımışler, 860 a do ğ ­ ru. Güney Rusyadan yola çıkan ve Rt. ôs denen V i king' l er, kalabalık bir filo halinde B. kıyılarını tahribedeuk gf ç m i ş ve Bizans ba�şehrin e korkulu gün l er yaşatmışlardır. B u k o r­ san ların akınları X. ve XI. yüzyıllarda da tekrar lanmı ştır. 1096 1097 yıllar• nda İmparator Aleksios Komnenos'un yardımiyle Birinci Haç l ı Seferi oıalusu birlıkleri B. u geç­ miştir. 1 2 0 4 te Latin Kırallı ğı kuru lduğunda B. İstanbu l Latin kıralı olan Baudouin'ın idaresine bırakılmı ştı. Bizans İ mparatorluğun un son devrinde B. , Bizans - Osmanlı - c � n o ­ va - Venedik arasındaki mücadelelere sahne olmuştur. Bu devi rde B. üzerinde Bizans'ın hiçbir hükmü olmadığını, 1 328 de, Cenovalı lara ait olan Galatayı müşkül durumda bırakmak için Venedıklilerin haftalarca B. u abluka et me­ leri hadisesi a çıkça gösterir. 1 347 de Bizans İmparato r l uğ u . B. gümrük gelirinin yüzde 8 7 sinin Cenovalılara geçmesin e son vermek gayesiyle birtakım tedbirler almak istemı ş sr d e, ·

\

371

bu teşebbüsünde muvaffak olamadıktan başka, 1 349 da Bizans donanınası B. da Cenovalılara yenilmiştir. Bu mücadele da­ ha da gen işliyerek 1 3 Şubat 1 3 5 2 de B. da büyük bir de· niz çarpış masına yol açmıştır. ı>aganino Doria idaresindeki Cenovalılar Osman lılardan yardım görmüşler, buna karşı­ l ı k. N ıcola Pisani idaresindeki Venedık donanınası ise, B i­ zans ve Katalanlar tarafından desteklenmiştir Çarpışma bü­ ıün bir gece sürmüş ve her iki taraf da ağır kayıplara uğ­ radıktan sonra. Venedikliler çeki ldiklerinden, B ı zans çok a ğ ı r şartları olan bir barış i mzalamak zorunda kalmıştır. 1 3 77 de B. da Cenova ve Vened ı k fı loları arıtsında k i bir çarpısma daha olmuştur. X I V. yüzyıl sonlarına doğru B. un Anadolu yakası Osmanlıların eline geçmişti. Burada Yıldırım Bayezid tarafından Güzeleebisar ( Anadoluhisa­ rı) yapıldıkran başka, yukarı B. uki Yoros kalesi de iş­ gal edilerek, bi r garnizonla takviye edi lmişti. Halbuki bu esnada karşı kıvıdaki yegane B i zans kalesi harap ve met­ ruk bulunuyordu. l l . Mehmet 1 4 5 2 de Boğazkesen Hisarı ( Rumelihisuı ) nı yaptırtarak B . u sıkı bır kontrol altına a l mış ve böylece iki yaka arasınd.ıki irtibau da sağlamıştır. İsıanbulun muhasarası esnasında 1 4 5 3 te Baltaoğlu Süley­ man Bey idaresinde kuvvetli bir Osmanlı donanınası B. ta üslenmiştir. Bizans de vrinde en ş iddetlileri 4 0 1 , 764, 1 2 32 yıllarında olmak ü zere birçok defalar buzlarla k aplanan B . ta yine aynı devirde bir defaya mahsus olmak üzere bir köprü k urulduğu d a bilinmektedir. Hayatının son gün­ lerinde bir ruh hastalığının tesiri ile sudan ürktn İmpara­ tor I. Herakleios ( 6 1 0 - 64 1 ) un Suriyeye yaptığı bir sefer­ den dönüşünde, denizi görmeden karşıya geçebil mesi için, kayık l a r üzerine bir köprü yapılmış ve bu köprünün iki yan ı ağaç dalları ile duvar halinde örülmüştür. B . un iki yaka sının Bizans devrindeki tarihçeleri hakkında müspet b i l giler hiç yok denecek kadar azdır. Kaynaklarda adları geçen yer ve b inaların bugünkü mevkilerini bulmak ise adeta imkansızdır. B . taki Bizans devrine ait yer adlaun­ dan ancak birkaç tanesi zamanımıza kadar gelebilmiştir ( mesela İstinye, Tarabya, Yoros) . Fakat Bizans devrinde B . un geniş ölçüde i skin edilmediği de muhakkaktır. Ço­ ğ u ancak denizden erişilebilen ve belki karada bazı pati­ kalada gerilere bağlanan az sayıdaki. köy, saray ve manas­ tırlar bilhassa Bizansın ilk yüzyıllarında kurulmuş, Bizans i d a resinin zayıflaması ve dış tehlikelerin büyümesi ile bo­ şalarak yavaş yavaş ortadan silin miş ıir. B. tan geçen gemi­ l erden vergi ve gümrük almak, gerekince de geçidi kapat­ mak gayesiy l e yukarı B. ta Bizans devrinde yaptırılan kar­ ş ı l ı k l ı Kavaklar kaleleri de büyük bir tarihi rol oynıyama­ m ı ş tır. B. kıyılarınin Rumeli yakasının bazı kısımları i sıis­ na edi lecek olurss, Bizans zamanında tam i skan edilmemi ş olduğunun bir delili de ra slanan kalıntıların azlığıdır. B. kıyılarının isk in bakımından Bizans devrinde, az bir fark­ la Aynaroz yarımadasını andırdığı muh temeldir. R u m eli yakası : Bizans devrinde Anaplous ve Bi· zade adlarını da taşıyan Rumeli yakasının en alt ucunda , baş l ı başına bi r şehir teşkil eden Galatayı, Argyropolis ( ,;; ü müş şehri ) in taki bettiği zannedi lir. Karşı yakadaki Khrysopolı s ( Üsküdar)in altın şeh i r anlamına gelen adına n azire teşki l eden bu yerın Üsk üdarın bizasında olması lizım gel mektedir. Şimdiki Tophane dolaylarında olması mu htemel görülen bu yerde Hadrianos ve Nathalia adları n a 1 :V· yüzyıl başlarında Merrophanes taratından yapıl­ mış bır kılıse vardı . Burada Bızans devrin e ait bazı mah­ zen kalıntıları bulun muştur. Anasıasios'a karşı isyan eden

372

BOSPOROS

Vitali(nus'a ait filonun bir deniz savaşıoda yen ildiji yer Butharioo ise Kabataş salıili olarak kabul edil ir. Do lmabah­ çenin i l e risinde Beş iktaşa doğru bir yerde Bizans devrinde , V. yüzyılda adı geçrneğe başl ıyan b i r Hagios

Mamas ma­

nastırı vardı. Burada yine ayoı addaki bir kiliseden başka, bir saray, bir hippodrom , on iki gözlü bir köprü ve bir de l iman bulunduğu bilinmekted ir. Şimdiki l hlamur dere­ sinin mansabı çevresinde olması gereken bu yerde , ayrıca 469 da I. Leon tarafından yaptırılan Neos Embolos ( Yeni diıekli cadde) ve a dından taş döşeli bir yer olduğu an la· şılan Lithost ı ö ;os mevkileri de bulunuyordu. B u soo ismi, arazinin bataklık olması yüzünden burada kaldırımlı bir yol bulunduğuna delil saymak kabi ldir. Okheiai mevkii ile bir Theotokos kılisesi olan Pagidion ' un da H a gios Ma­ mas dolaylarında oldukları tahmin edi lir. Umumi kanaata göre şimdiki Beş iktaş, B izans devrinde Diploki öoion veya sadece Kıönia denen yerdir. Buna gösterilen tek sebep, Bizans devrindeki adının sütun anlamım, Osmanlı dev­ riodeki adıoın ise ıaş kelimesini ihtiva eımesidir. XVI. yüzyıla kadar ş imd ı ki Beşikeaşta dikili vaziyette birtakım sütunlar görülmüştür. İmparator VI. Leon (886 - 9 1 2 ) un Zoe ile oturduğ u Damianu sarayının yeri hakkında fazla bir şey bilinmemekle beraber, bunun 1 i mdiki Ortaköye yakın bir yerde olması muhtemeldir. Buraya adını veren manastır ise Damiaoos isminde bir şahıs tarafından IX. yüzyılda yaptırı lmışıır. Bugünkü Ortaköy büyük bir Ha­ gios Phokas man astırıoın bulunduğu yer o lmalıdır . Bu adın burada hali ya ş aması ve aynı azize i thaf edi l miş küçük bir kilisenin bulunması, bunu destekler . As l ında burası, I X. yüzyılda Arsabarios ( Arşavi r ) adında bir k imse tarafından yapılmış revaklı , hamamlı büyük ve muhteşem bir saraydan dolayı Arsa ıeru o larak şöhret bulmuştu. Ar­ sabarios'un kardeşi patcik loannes Grammatikos ( 8 3 2 8 4 2 ) u n , Psik h a da denen ye r deki b u sarayın veya villinın mah­ zenlerinde binakım gizli ayİnl er ve ahlaka ayk m eğlen­ celer yaptığı yolunda dedikodular çıkması üzerine, saray müstakbel İmparaıor I. Basil eios (867 886)a saıılmış ve o da sonraları bucasını yüz elli rabiplik bir manasıır haline getirmiştir. Bu manastır Bizaosıo son yüzyılların a kadar faaliyette kalmrştır. Adr anahtar anlamına gelen Kleidion mevkiinin ise, Orta k öyün biraz yukarısındaki Defter­ darburnu olması sadece bir tahminden ibarettir. Yine IX. yüzyılda Patcik Tarasios (784 - 806) un kendisine ait bir arazide kurdurduğu ve ölümünde içine gömüldüğü Hagios Tarasios maoasttrıoın yeri hakkındaki bilgiler de­ ğişik olmakla beraber, Bizans hizmetin deki Peçenekler 1 048 de isyan ederrk atları üstünde B. u yüzett k geçip buraya çıktıklarına göre, bu yerin, Boğazın nispeten dar ve akınıısı müsait bir yer in de olması gereki r. XV.•yüzyıla kadar durduğu bi linen bu manastır son tahminlere göre Defterdaıburnu ile Kuıuçeşme arasında bulunuyor. Pro­ motu mevkii ise, adını. IV. yüzyıl sonunda konsul olan Pro· matus ' tan almıştı. Antik çağda Hestiai adiyle tanınan bu yer · de B. un en meşhur kı liselerinden birisi olan Hagios Mik­ hael kil i se s i vardı. Anaplus Mikhaelion'u olarak da tanınan bu kilise, birbi r lerin i tamamlıyan rivayetlere göre, İ mparator I. Konstan ı inos ( 3 ' 6 3 3 7 ) tara f ından kurulmuş ve İustini­ anos bucasını yeni baştan yaptırımıştır. İ ustinianos'un bura­ da Philemporos ( ticaret dostu) adında bir de l iman yapıır­ dığı bilinir. Belki avoı yerde olan, b e lki de aralarıoda az me· safe bulunan Promotu i l e Mikhaclion mevki l e r inin şimdıki Arnavutköy i l e Akıntıburnu ınıntakası ol du ğ u tahmin edi-

!ir. Bugünkü Bebek bu devirde Khallai ( iskeleler) adını taşıyordu. Y ukarda bahsi geçen İmpara t or Herakleios, h usu si köprüsünü geçerek R u meli yakasına burada ayak bast ı ğıoa göre, bu mevkiin B . un ni speten

d a r b i r k ı smında

olması

gerekiyor. Phöneus veya Phöneas ( Şeyıanbu rnu) adlı yerin içinde veya yakınlarında aynı isimd e b ir manas ı ırın olduğu, Aziz H i l arios"un V. Leon ( 8 1 3- 8 2 0 ) tara f ından altı ay burada hapsettirilmesinden anlaşılmak tadır. Boiiazkeseo, Nikhisar veya Yenibisar da dene n şimdiki Rumelihisarı, tamamen boş olan bu Pnöneus me v k i i nde, 1 4 5 2 yazında yapılmış ve İstanbulun muhasarası esnasında kendı sinden beklenen favdayı mükemmelen sağlamıştır. Şimdiki Boyacı­ köy sahilinde bulunan. B ı zans devıine a i t sarnın ise her­ hangi bir binaya bağlamak mümkün olmamaktadır. Bugün­ kü adı Bizan s devrinden ka lan pek az yerlerden biri İ stin­ yedir. Burasının kaynaklarda adı geçen Sö�thenion oldu­ ğunda hiç şüphe edi lmemektedir. Hagios Mıkhael ve Ha­ gios Daoiel manasıırlarından başka bir de Theotokos ( = Meryem Ana ) kilisesine sahip bulunan Sosıhenion dolay­ larında bir marıyrion"u olan Basiliskos, Hagios Zakharias kilise ve m anasr ı n bulunan Katabolos adlarındak i yerler de vardı. Söstheoion'daki bütün bu ye r lerden en önemlisi Hagio s Daniel adını taşıyandır. 4 5 1 de Sur i yeden İsıaobula gelen bu aziz, ömrünün son y ı llarını ölümüne kadar (493) İstinye civarındaki bir sütunun tepesinde çilekeş olarak geçi rmiş ve İmparator I. Leon ( 4 5 7 47 1 ) ona hürmeten burada bir manastır yaprırımıştır. XI I I . yü zy ı l a kadar du­ ran bu ma n a sıırı n , biıişiğindeki diğer bazı manastırlarla birlikte, kıyıdan bir mil kadar içerde ve bir yamaçra oldu­ ğu da bilinmektedir. Adı, aziz Daniel"in, üzerinde yaşad ığı sütunla i lgili olan Stylos ( sütun ) mevkii de, herhalde bu­ rası olmalıdır. T h erapeia ( Ta ı abya ) da, bir kilı seden başka bir de saray vardı. Kıuçburnundaki Hagi:ı Euphemia ayaz­ ması, her kesin ziyaret ettiği bir yerdi. Bizans zamanında Kalos Agros ( Büyükdere vidisi ve mansabı ) denen sahada bir Hagios İoanne s Prodromos ma n as ı ı c ı bulun uyordu. Ay­ rıca bu ye r in bir de limanı ( Büyükdere) vardı. Rumelika­ vağı kuzeyindeki Karataş mevkiinin Mauros Mi los ( Kara taş yığın ı ) i l e aynı yer olduğu isim manalarının birliğin­ den çıkarılmaktad ı r. Burada da bir T h eotcıkos ( = Mer y em Ana) manast ı rı o ın o lduğu kaynaklardan öğreni lmektedir. Daha B i zans devrinin son larına doğru tamamen harap ve mettuk bir halde o l an Rumelikavağı kalesi ise, Bizans dev­ rine ait olmakla beraber, eski adı tesbit edilememektedir. Bunlardan başka, B i zans devrinde B. u n R u me l i yakasında, mevkileri h akk ı nda doğr u tahminler ya pı lamıyan bazı yerler vardır . Bunlardan Eudoksiu, b e lki Anaplus ' un i lerisinde, Ka ı askepe ise nöbet yeri anlamına geldiğine göre Boğaz ağzına yakın bir yerde, Sarıyerin yukarısındaki burunlardan biri üstünde idi. Belki Sösthenion yakınında olan Lurde ve Mikton Baıhe i le Stauri a ( Dörtyolağzı ) hakkında fazla bir şey bili n memekte, bir Hagios Phi lippos manasııcı ve düşk ünler evi olan Neapolis"in yeri hak k ında ise sari h hiç­ bir kayda rasla n mamaktadır. Anadolu yakası : Ş i mdiki Ü s k üdar ı n olduğu kesin o lara k bi l ine n K h ry sopol ı s'i ku z eyde Khrysokeramos'un taki bettiği zannedil mekıedir. Altın kiremiı anlamına gelen bu isim buraya çaıısı altın yaldız l ı kiremitlerle kaplı bu­ lunan bir kilised � n dolayı veri lm i şti. B a zı l a r ı Khrysoker­ amos'u şimdiki Çubukluda aramakıa ise de, umumi kana­ at bu yerin Kuzguncukta olduğu üzerindedir. Adı geçen kili­ seden ba�ka, burada bir de Hermolaos manastı ı ı bulunu-

BOSPOROS - BOSPOROS İMPARATORLUÖU yordu. Adı i stavros anlamına gelen Stauros'un i s e �imdiki Beylerbeyi olması çok muhtemeldir. Zaten bu isim Çengel­ köy ile Kuzguncuk arasındaki bir bölgenin adı olarak za­ manımıza kadar gelmi�tir. B. kıyılarında Bizans devrinden kalan gayet az kalınnlardan biri burada bulunmaktadır. Bu k a l ı n t ı , planı ve mahiyeti açık olarak anla�ı lamıyan, tuğ­ ladan bir bina harabesidir ve Beylerbeyi iskelesi yakının­ dadır. Küçük Çengelköy koyunun, Bizans zamanındaki Sop­ hianai limanı olduğu zannedilir. Bu liman, İmparator l l . İustinos ( 565-HS ) tarafından karısı Sophia için bu bölge­ de 568 de yaptırı lmasın a ba�lanan bir saraydan dolayı bu adı almıştır. İustinos 569 da burada ikinci bir saray daha yaptırmış ve I. Herakleios'un oğlu genç Herakleios 6 ı 2 yılında bunların birinde doğmu1tur. Marianos Skholasti­ kos'un bir epigramında kısaca tarif edi len bu sarayın civa­ rında, Hagios Mıkhael ve Theotokos ( = Meryem Ana ) adiarına birer d e kilise olduğu da bilinmektedir. Adı sarp yamaçlar minasına gelen Brokhthoi ( veya, Prookhthoi ) , Göksu deresi mansabı ile Yaniköy ara � ındaki d ı k yamaçlar olmalıdır. I. İustinianos'un Brokhthoi'de bir saray yaptır­ dığı bilinmekle beraber, burada Hagios Thomas ve Hagios İulianos adiarına yapı lmış manasıırlar olduğu da kaynak­ lardan öğreniliyor. Gôksu mansabı, X I V. yüzyıl sonunda Yıldırım Bayazid tarafından Bizansa kar�ı bir köprübaşı olarak Yenice, Güzelce veya Akçehisar ( Anadoluhisarı ) ın yapılması i le stratej ik bir önem kazanmıştır. Bazı kaynak­ lardan bu bölgede Neapolis (Yeni�ehir) adında küçük bir iskin yerinin, belki de bir köyün bulunduğu anlaşılmakta­ dır. Bir düşkün ler evine sahibolan bu kasabanın yeri bilin­ memek le beraber, Göksu vadisinde olduğu tahmin edilmekte­ dir. X V I . yüzyılda, Neapolis adım hatırlatan Napli adının bu ınıntakada hala yaşamakta olduğu tesbit edilmi�tir. is­ minin I . İusıinianos'un yeğeni Boraides'ten geldiği iddia edi len ve Hagios Trias ( Ekanim'i sellse) ile Batalas ma­ nastırlarının bulunduğu Boradion ( Boraidi on, Borradion da denir) mevkii, avkırı kanaat ler de bulunmakla ben· ber, şimdiki Kan lıca bölgesi olarak kabul edilmi,tir. Bizans kaynak larında Phiale ( = yalak, havuz) olarak adlandırılan yerin ise adeta bir iç Jimanı veya bir havuzu andıran k üçük bir körfez olduğu tahmin edi lmiş ve Makedonios manastırı ile şöhret bulan bu yerin Kanlıcada­ ki küçük bir koy olduğu iddia o lunmuştur. Çubuklu dere­ sinin ağzında sakin bir körfez k enarında olan şimdiki Çu­ buklunun ise, bu yerin huzur ve süki'ınunu belirten Eire· naion ( eir ene = barı�) dan başka bir yer olmadıjı zanne­ dil i r. Bug ünkü İstinyenin yerinde olan Sösıhenion'un tam karşısına dü�ıüğü bilinen Eiı enaion'ta, V. yüzyı l başların­ da Aziz Aleksandros'un şakirtlerinden Rahip İoannes, Akemetoi manastı rını kurarak, Anadolufeneri civarında bir çilehanede ölen aziıin cesedi n i buraya getirmi�tir. Kısa bir zamanda şöhreti artarak, bir rahip sınıfı merkezi olan bu manasmın etrafında keşiş hücrelerinden baska, yeni bir ki­ lise, bir misafirhane ve bir de hastane yapılmı�tı. Bu bü· yük manastırıo evvelce Çufıuklu'da olduğunu i spata yarıya­ cak delil, ikisi kapalı, biri açık üç Bizans samıcının bu­ lunmasıdır. Boğaza hakim en önemli yüksekliği teşkil eden Yuşa tepesi i se, tarihin en eski devirlerinden beri birtakım inançlara bağlanmıştı. Bu tepen i n eteğindeki Beykozun veya Macarburnu'nun İ ustinianos tarafından bir düşkü nler evi yaptırılan Argyrönion olması sadece bir tahminden i ba­ rettir. Yine İustinianos'un yen iden inşa ettirdiği Hagios Panteleimon kilisesi ve Hagios Georgios manastırı ise,

373

Hieron ( mukaddes yer) denen yerde bulunuyordu, ki A na­ dolukavağı i le Yuşa tepesinin burası olması muhakkak gibidir. Zaten , Yuşa tepesinin kuzeye bakan yamacında, ha­ rabeleri d uran eski Bizans kilisesinin Hagios Panteleimon kilisesi olduğunda pek tereddüdedilmemektedir. Bugün 1\nadolukavağına hikim bir tepede uzanan Yoros kalesi, B izans devrinde yapılmış olmakla beraber, XIV. yüzyıl iç­ lerinde bir müddet Cenovalıların eline geçmi, ve aynı yüzyılın sonlarında da Osmanlılar tarafındaa alınarak tamir edi ldikten sonra bir müddet kullanılmıştır. Kavaktaki kü­ çük koyun, 1 3 3 2 de Venedik ile Bizans arasındaki müza­ kerelerde adı geçen Ophru limen ; Filburnunun İustinianos devrine ait Haı:ios Mıkhael kilisesine sahip Mökadion ; ni­ hayet Anadolufeneri civarının, yukarıda adı geçen Aziz Aleksandros'un öldüğü Gomön mevkileri olması, tahmin­ lerden ibarettir. Fakat, Yoros kalesinin güney tarafındaki yamaçta ve Manastır limanı denen yerde, birtakım Bizans devri kalıntılarına da raslanmıştır. B. un Anadolu yakasın­ da olduğu bilinen, fakat bulundukları bölgeler hakkında herhangi bir tahmin yürütmek çok güç olan daha başka yerler de vardı r : Pa tr ik Nikephoros tarafından IX. yüzyıl­ da bir manastır yaptıntan Agathu, belki Üsküdar yakın la­ rında deniz kenarında ; adı V. yUzyı !da İstanbul praefec­ tus'u olan Anthemios ile ilgili bulunan ve Mosele ma­ na�tırına sıhip olan Anrhemiu, belki Anadoluhisarı dolaylarında idi. 626 da Sasani ordusunun geldiği Ke­ kö nion, ancak Üsküdar dolaylarında olabilir. IV. yüzyılda­ ki Praefectus iki Honoratius' tan biri ile i lgili olan Honö· ratu mevkiinde ise, bir Theotokos ( = Meryem Ana ) kili­ sesi olduğu biliniyor ve Neapolis yakınında olan bu yerde X. ve Xl. y üzyıllarda imparatorların avlandıkları da ma­ lümdur. Herhalde burası, Anadoluhisarı ile Beykoz arasın­ da Alemdağına doğru uzanan geni ş ormanlık alan olmalı­ dır. Bir av köikü bulunan Me ludion'uR yeri ise tamamen meçhul olmakla beraber, I. Andronikos Komnenos 1 18 5 te a leyhine şehirde bir ayaklanma başladığı sırada bu köşkten derhal şehre geld iğine göre, Meludion'un herhalde İstan­ bula yakın bir nokıada olduğu tahmin edilebi lir. Bibliyografya : Bizans devrindeki B. hakkında, tat­ min edıci olmamakla beraber, R. Janin'in ConstanımopiB bp:antine. Developpement urbailf et repertoire topographi­ que ( Paris 1950 ; Rumeli yakası. s. 4 26 439, Anadolu ya­ kası, s. 4 39 - 445 ) adlı eserinden toplu bilgi edinmek müm­ kündür. BOSPOROS İMPARATORLUCU ( Bosporos Kı­ ral lığı da den i r ) , bir Eskiçağ devleıi. Hudutları tarih bo­ yunca değişiklıklere uğramakla beraber, B. İ. esas itiba­ riyle Bo;poıos Kimmerios ( Kere; boğazı ) kıyı bölgesini, Kırımın doğu kısmı ile Tarnan yarımadasını içine alıyordu. Merkezi, Pantikapaion veya Bosporos Kimmerios ( Kere; ) , başlıca şehirleri d e Kepoi, Nymphaion, Theodosia, Tanais ( Don deltasının biraz kuzeyinde) , Gorgippia ( Anapa ) ve Phanagoria ( Taman yanmadasında bugünkü Zennaya köyü yakınında) idi.

Tarih : Arkhai-ınaks s ii /ales i : B. İ. hakkındaki ilk tarihi kayıtlar M. Ö. V. yüzyıla aittir. Yunan yazarı Di­ odoros, M. Ö. 480 - 438 arasında, Pantikapaion'da, Ark­ haianaks tarafından kurulan bir sülalenin hüküm sür­ düğünü kaydetmekte, ancak ne bu sülaleye mensup hü­ hümdarların adlarını, ne de hükümdarlık yıllarını bildir­ mektedir. Arkhaianaks- · oğullarının hakim oldukları top-

3 74

BOSPOROS l MPA RATORLU GU

cakların, Pantikapaion şehri ile bunun civarına munhasır Son S panokos - oğullan devri tarihi hakkında eli­ kaldığı tahmin edi lmektedır. mizde pek az bi lgi vardır. M. Ö. 1 30 sıralarında İskit S/lartokos sülalesi : M. Ö . 4 3 8 de iktidar, Thrak kabi l e reisierinden Skiluros, İskitl�ri birleştirerek, bir menşeli Spa nokos'un eline geçmiştir. Onun Aıkhaianaks sü­ devlet kurmuş, Khersonesos ( bugünkü Stbastopol ) a bağlı lalesi ile olan münasebeti iyice bilinmemektedir. Ken d i siııe o h n Kırkinites ile Kalos Limen şehirlerini zapretmiş ve oğlu I. Satyros ( hük. 4 3 3 - 3 9 3 ) halef olmuştur. Bu hü­ B . i . n u da tehdidetmeğe başlamışrı. Spartokos süUlesine kümdar, hakimiyetini komşu Yunan şehirleri ve göçebe m(n sup son hükümdar V. ( ?) Pairisades, Ski luros'un bas­ k-ıvim ler üzerine yaymağa baş l amıştır. İ lk sahi p olduğu k ı sına dayanamıyarak, P •ntos kıralı . Mithradates'ten şehir, bir A tina sömürgesi olan Nyrnphaion'dur. Pelopon­ yardım i stemiştir ( M. Ö. 1 14 veya 1 1 3 ) . Mithradates'in nesos Harbinde Atina den i z kuvveti yok olduktan sonra genera l l erinden Diophantos, Rhoksolan'larla birleşmiş olan Nyrnphaion'daki garnizon da tutunarnayınca, komutanı İski d eri yendikten sonra P.ı.otikapaion'a girmiş, Pairisades Gylon, şehri Satyros'a teslirn etmiştir. Bu yüzden Gylon de memleketini Mithradaıes'e teslim etmiştir. Fakat Spar­ Atinada ölüme mahkum edilmişse de, Pantikapaion'a sı· tokos süla lesinin akrabalarından Saumakos, B. i. nda ğınmağa muvaffak olduğu için, kendisine mükifat olarak yaşıyan yerleşik (ge�rgios = çi ftç i ) İskirierin hoşnutsuz­ Bo�poros Kimmerios'un doğu yakasındaki Kepoi şehri ve­ l uğundan fayda lanarak, Di ophanıos'a karşı ayaktanmış ve rilmişti r. Bununla beraber, bu hadiseden sonra da B. i. ve 1 Pairisades'i öld ürüp Diophantos'u kovduktan sonra ta hta Atina arasındaki diplomatik ve t icari münas�beıler kesil­ çıkmışt ır. Bir parada basi . Sau m . (basileus Sau'lla kos = memişrir. Barış yoliyle Nymphaion'u aldıkran sonra Saty­ Kıral S. ) kelimeleri vard ı r. Fakat Saumako�'un saltanatı ı os baııya doğru fıituhatta bulunarak, bir İskit iskan yeri uzun sürmemiştir. Ertesi ilkbaharda Diophantos yeni bir olan A rdabda'yı kuşatmış, fakat şehri alamadan ölmüştür. ordu başında tekrar gelmiş, Panrikapaion'u işgal ederek Bu yeri ancak daha sonra oğlu ve halefi I . Le.u kon ( h ük. ayaklanmaya kanlanları cezalandırmış, Saumakos'u Mithra­ 393 - 349 \ zaptedebilmiştir ( 3 � � ) � Ardabda. Theodosia datf s'in başşehrine göndermiş ve Mithradares için Bo•po­ ( Ortaçağda Kaffa, Türk çe Kefe, şi mdi Feodosiya ) adını ros h i k • m ;y etini sağlamıştır Khersonesos ile bütün Kırım, a lmış ve B . İ. na katılmıştır. Aynı zamanda Sind, Torer, B. i . ile birleştiri lmiş ve Asyada· ( yani Kerç boğazı do· Dandaıi, Psess, Doskh ve başka k abi leler de itaat a ltına ğus unda ) o zamana kadar müstaki l olan bazı Yunan k o­ alınmışlardır. Bu tarihe kadar ·carkhön Bosporu» ( Bo , tam Kamış burnunda bulunuyord u. Bun­ vererek burada k o leniler kurmda başlamışlardır . M. Ö. dan sonra gelen Nymphai on'un, bugünkü Elıegen çiftliği 4 80 - M. S. 34 ı yıl ları Bosporos İmparatorluğu devridir y a kınında olduğu kabul edilmektedir. İon ' lar tarafından (bk. BOSPOROS İ M PARATOR LUG U ) . M. S 230 sırala kurulan Nymhaion, denize hakim cojrafi va:ı:iyeti ve kışın rında buralarda ilk Germen kabi leleri görünmüşlerdir. pek seyrek donan limanı yüzünden, Eskiçağda stratej i bakı­ Pantikapaion ( Kerç) da bulunmuş olan ilk Hıristiyan me­ mından çok mühim bir yerdi . İ s'll i ne bakılırsa , burada zar kitab es i, 304 yılına aittir. IV. - VI. yüzyıllarda B. K. ta nympha'lara ait bir muka d des yer bulunmuş olsa gerektir. Hıristiyanlık yerleşmiş ; efsaneye göre. havariler . Hıristi yan· Hermisian mevki i ni n nerede olduğu hiç bi linmiyor. Rus lığı ya y mak için buraya kadar gelmişlerdir. Hıristiyanlığı bilgini B. Latışev'in, bunun bu delaylardaki Tobe ç i k gölü­ yalnız Yunan l ı lar deltil, buradaki Goılar da kabul etmişler­ nün güneyinde bulunduğuna dair ileri sürdüğü fikir, sadece dir. lV. y üz y ıl d a B. K. sahi lle ı i nde Hunlar görünmü ş ler bir tahminden ibarettir. Akra. bugünkü Takil ' burnunun ve bir aralık burada hüküm sürmü,lerdi r. Biıans impara­ biraz günevinde idi. Theophanes'e göre, sürgünde olan toru İusıinos ( 5 1 8-527 ) . Pantikapaion hariç, B. K. u Bi z ans İmparaınr İustinianos Rhinoımeıos, 704 te, Bizan sa dönmek hakimiyeti alıma almış, halef i İustinianos d a Hunların üzere b urada g e miye bin m iştir. Takil' burnu ile asıl boğaz sona erer. Fakat bundan elinde bulunan Pantikapaion'u zap r e tmiş ve burada bir sonr a da, sahi l boyunca birkiıç meskun yer daha v ardı. Bun­ gaınizon bırakmıştır. B ı zan s haki miyeti V I I I. yüzyı l a kadar devam etmiştir. Bundan sonraki tarihi için bk. K E RÇ BO ların ilki Zephyrion'dur. Yeri me� huldür. Plinius, onun Akra ve Kytai arasında olduğunu söylemektedir. Kvıai GAZI. B. K. un tarihi coğrafvasını tasvir etmeğe çalı�ııken. ( bazı kaynaklarda Koiteitön, Kyndea1tai, Kytaia veya Kyta­ bugünkü Kerç ve Kuban bölgelerinin Eskiçağa göre birçok iton) Tak i l ' ve Kıs-Aul fenerleri arasında kıyıdaki Skirda noktalarda değışmiş olabi lec eğini unuımamak gerekir. kayaH yakınında bir yerdi. Bundan sonra gelen Kimmeri­ B. K a dair, Bosporos- Thrakios ( Boğazi� i ) hakkındaki kon kıyıda Opuk dağının doğu yamacında kuru l muştu. gibi topl u bir Eskiçağ eseri zamanımıza kadar gelmemiştir. Daha batıda, Taş Kaçik burnunun doğusunda Kazeka , Bilgi leri. çeşitli Eskiçağ ve Bizans yazarlarının eserlerinden bugünkü Feodosiya'nın yerind e Theodosia şehirleri vardı. Asya doğu yakaeı : B. K . un, eski lerin Asyadan taramak lizrmdır. E n mühim kaynaklarrmız Arrianos. adı bilinm ir en bir ya zarın Perip/ur E11kreinu Pontu ( Ka rade­ saydıkları doğu yakası, k uzeyde bugünkü Oleşçenko çift· nizin gemi ile dolaşılması ) adlı eseri , Menippos ( Petiplus liği yakınında bulunduğu zannedilen Kimmuion burnu ile

BOSPOROS K1 MMERİOS veya K1MMER1KOS BOSPOROS - BOSSE. Harriet Sofie

377

başlar. Plinius'a göre, buranın daha eski adı Kerberion Ptolemaios'ta adları geçen Mateta, Tarnan yarımada­ ( Latin imiisiyle Cerberion ) idi. Bu dolayiarda Kimmerion sını n kuzey sahil i nde, Gerusa da Maiotis'in güneydoğu ucun­ ( Strabon'da Kimmerikon Plinius'ta Cimmerium) adında da, be ki bugünkü Peresıp berzahında aranmalıdır. Yine bir şehir veya köy de vardı. Clazomen iorum Turres ( =Kla­ Maiotis'in güneydoğu sahı linde, Antikeites (Kuban ) ırmağı zomen'lerin kuleleri ) in de bu kıyı bölgesinde olduğu yakınında Tyrambe vardı. Bunun Tyra mb'lar ( Yun. Tyram­ sanılmaktadır. Daha i lerde, boğazın en dar yerinde, Pan­ bai ) ın başşehri olması muhtemeldir. henion karşısında, bugünkü Çuşka denizkulağının yukarı 2. Kimmer boğazı kıyı larında kurulan Bosporos İm­ kısmında Akh ı l leion veya Akhilleios k ö me ( = A köyü) paratorluğu ( b. bk. ) n a da B. K. veya sadece Bosporos adında bir köy vardı. Bunun güneyindeki Akhillı ös dro­ denirdi. mos ( = Alı:hi lleus'un koşu yeri ; efsaneye göre, Akhilleus 3 . Bo�poros İ mparatorluğunun başşehri Pantikapaion burada bir koşu yarışına katılmış ) daha Eskiçağda, bir afer ( bugün Kere; ) un Yunanca adı. Sadece Bosporos da denir­ di. M. Ö. VI. yüzyı lda Pantikapaion'u zapteden Miletoslu sonunda yok olmuıtur. Korokondamitis (daha sonra Opi ssas) limne ( Lat. göçmenler, burad ı kurdukl a rı koloniye Bosporos adını ver­ Sinus Corocondamitis, Sinus Opi ssas = bugünkü Tarnan mekle beraber, Pantikapaion adı da Milit sıraların a kadar körfezi . Rus. Taman skiy zali v ) nin methalinin k uzey k ı s ­ tercihen kullanılmıştır. Pantikapaion adı ancak Bizans dev­ mında, bugünkü Fontan yarımadasının güneybatı ucunda rinde tama m ; y[e bırakı lmış Te B osporos veya B. K. adı Patraios ( Lat. Patraeus) köyü, bunun gün eyinde de Satyru herkesçe kabul edi lmiştir. Bk. PANTİKA PAİON. Bibliyografya : M. E ben : Südrus rla•d im Altertum, mn e ma ( Lat. Monumenrum Satyri = Satyros it-ıidesi ) bu­ lunuyordu. Bu, kuvvetli bir ılıtimaile Bosporos kıralı I . Bonn ve Leıpzig 1 92 1 ; Erıch Diehl : Pantikapaion, «Pauly­ Satyros şerefine kurulan suni b i r tepe ( k urgan) idi. Eski Wisssowa : Real- Encyc lopadi e der classisehen Altertumswis­ bir Miletos kolonisi olan Kepoi (= Bahçeler) un, kes;n senschaft» ta, cilt X X X V I I , 1 949, s. 779-825. olarak tesbit edi lememekle beraber, Korokondamitis körfe­ BOSQ UET [ boskf] , Pierre Jean F rançois ( 1 8 1 0 zinin doğu kıyısında, bugünkü Pi vnev ve Arıvı !J ıv çiftlik­ 1 8 6 ! ) , Fransız mareşali. Montde - Marson'da doğmuş. aynı leri arasında l)ulunmuş olması, kuvvet li bir ihtımal d ahi­ yerde ölmüştür. 1 8 3 3 te topçu asteğmen i olan B. Cezayire lindedir. Bosporos İmparatorluğunun «A sya>> böl ümünün gitmiş. Sidi - Lakhdar'da yaralanmış, Oued Mellah'da ( 1 84 ) başşehri Phana�o · eia'nın Korokondamitis'in güney kıyısın­ ve sonra bir ıabıuun yarısı kadar askerin başı n d a ( 1 84 3 ) d a . bu Türk. Çingine, Çingene ; İtal. Zin­ elinde bulunduran Denizci lik Bankası Türk Anon im Ortak­ gari, İsp. Zincali. Mac. Cigany, Rumen . Tigani, Alın. Zi­ lığının konuşmentolarında bu lunan Ta şıma Genel Sarıl arı­ geuner) denmiş, XII. yüzyıla doğru da Çi � ıı eneler Avrupa nın 17. maddesi nde de bu neviden hafifletici hükümler memleketlerine yayılmışlardır ; bk. Ç i NGENELER, ve ÇİN­ mevcuttur. Filhakika bu maddenin ı. v e 2 . iıkraları n a gö­ GEN E Dİ Lİ. B. ların konuştuğu lehçe, Romany 1 Romani re, «Yük :zorlu bir sebeple emniyet altında çıkaıma !ima­ denilen umumi Çingeneceden çok farkl ı olup maha lli dil­ nına çıkarı lmazsa, İdare yükü hiçbir zarar ve ziyan ver­ lerin kuv vetli etkisi altında kalmış ve bilhassa sintaksi bo­ meksizin bu çıkarma J imanına son ra gönderi lmek üzere, :zulmuşıur ; bk. F. N. Fınck : Die Sprarhe der armeniuhen başka bir limana çıkarmağa veya aldığı limana geri geti r­ rneğe izin lidir. Grev, bulaşık hastalıklar, posta ve işletme Zigeuner, Petersburg 1 907. görevlerinin gereği halinde dahi bu hak kullanılabi lir». BOŞ UTMA ( Tek. ) : bk. VİDAJ. 2 . B. nın i k i nci kademesini limana gi ren geminin BOŞ 4LTMA ( Fr. D�chargement) , deniz ticareti hu­ boşalımağa hazır bir hale gelmesi i cabeder. Gemi B. ya kukuna dair bir terim. Eski hukuk di limizde 111hlıye terimi hazır hale gelince, yani liman, gümrük ve karantina mua­ ile i fade edilen B. , navlun mukavelesinin gerektirdiği en meleleri tekemmül edince kapt a n gön d erilince geminin mühim iılerden birisi olup, gemi yükünün karaya indici le­ boşalt ınağa hazır olduğunu bildirir. Geminin tamamı ( Tc. rek gönderi lenin veya vekilinin eline geçmesine kadar ge­ K. md. 1 1 3 5 ) , bir kısmı veya muayyen bir yeri ( Tc. K. çecek olan muamelelerin hepsini ifade eder. md. 1 1 44) kiralanmış ise kapıanın haber vermesi, gön deri­ 1. B. nın ilk kademesini, geminin B. !imanına yanaş­ leni tanımadığı takdirde, geminin boşalımağa hazır olduğu­ ması teşkil eder. Ticaret kanunumuzun 1 1 3 3. maddesi bu nu i lin etmesi şantır ve B. müddeti, bu haber vermen in hususu tanzim etmiştir. Bu maddeye göre kaptan gemiyi, ertesi gün başlar. Kırkanbar ( b. bk. ) mukavelesinde i se gönderilenin göstereceği yerde demirlerneğe mecburdur. gönderi len kapıanın talebi veya i lanı üzerine yükü derhal Gönderilen birden ziyade ise. geminin onlar tarafından teslim almağa mecburdur (Tc. K. md. 1 14 5 ) . müştereken gösterilecek bir yere demirlernesi şarttır. An cak Denizcilik Bankasının Genel Taşıma şartlarının 2 1 . kanunun metnin deki «demirleme» terimine, B. nın yapıla­ ve 2 2 . maddelerinde, b u haber verme mükellefiyeti farklı bilmesi için geminin muhakkak demir atması gerektiği mi­ bir �ekilde h ükme bağlanmıştır. Filhakık a « . . . gönderi­ nası verilmemelidir. Limanın vaziyecine göre geminin bor- len gemi limana gelir gelmez heıren gemiye gelip yükünü

aynı şekilde türemıştır, mesela tıe2 = «sebep» ( dolu ) v e «dolayı» ( boş ) , yin1 = «esas» (dolu) ve «çünkü» (boş ) . Çin gramercileri b u kelime kategorilerini nazari gramer bakımından tesbit etmedıkleri, ve ancak bir şiirin içinde muayyen bir kelimenin «bo�», «dolu», «ölü» veya «canlı» olma bakımından değerini şiir sanatı icaplarına göre belirt· tikleri için, bu k ategoriler arasındaki fark lar mantığın em­ rettiği kadar kesin değildir. Bk. DOLU KELiME.

·

BOŞALTMA almazsa, İdare bu yükü, kimseye bildi ı mekle görevli ol maksızın doğıudan doğruya kendi araçları i le veya bir mavnacı veya müteahhidi ile, gece veya gündüz, iyi veya fena ha vada, her zaman karaya çıkarabilir». E sasen, deniz hukukunda umumiyede kabul e d i ldi­ ğine göre, muayyen bir tarifeye uygun olarak sefer yapan gemilerin yükü bo�alımağa hazır olduklarını ilan etmek mecbu riyederi yoktur. Asılacak bir sefer tarifesi veya ge­ m inin varış tarihini bildirir bir i lan, gönderilene haber yerine geçer . 3 . Ticaret kanununa göre B. masraflarının k i me a i t olacağı h ususu şu şekilde hükme bağlanmıştır : « Mukavele veya B. limanı n i za mları, bunlar da yoba mahallin ideri h i lifını tAyin etmed ikçe malın çıka rılması masraflarını kiralıyan, geri kalan B . masrafların ı da gönderi len öder» ( md. 1 1 34 ) . Denizcilik B a n kasının Taşıma Genel şanları­ na ııöre, « Yükün gerek tirdiği karan ıina ve sıhhiye gider­ leri i l e liman, gümrük ve saire gibi bütün vergi ve ücıet­ ler ve supalan (b. bk. ) tesellüme arz edilse bile i sıiften ayırma ve anbardan çıkarma masrafları yükündür. Bunlar İdarece verilmiş ise yükle alakah öder» ( md. 1 9 ) . 4. B . ıl a riziko ( b. bk. ) nun kime ait olacağı husu­ su hakkında kanunumuzun 1 1 47. maddesindeki umumi kaideye müracaat mümkündür. Filhakika bu maddeye göre. k i ralıyanın malı teslim almasından teslim etmesine kadar geçen zaman arasında malın kaybolmasından veya avaryaya uğramasından kiralıyan mesuldür. Denizci l i k Bankasının mukavelelerinde ise, B. dan doğacak rizi koların yük sahi­ bine düşeceği, ancak « liman i ş l eri tekel inin i dareye veri lmiş olduğu limanlarda . . . B. görevler i n i n doğu rduğu bu rizikolarda - bu gö revler idarece yapılmak şartı i le - ko­ nuşmento hüküm lerine göre idaren in sorum çevresine» gireceği tesbit edilmiştir ( Genel Taşıma şartları, md. 2 ) . İdare B . kullandığı adamların yaptığı sakınılabilir ağır kusu rlardan da mesuldür ( md. 5 ) . •

.

.

Boşal t m a limanı ( Fr. Porı d e dechargement) : nav­ lun mukavelesinde, yükün boşaltılacağı yer olarak göste­ rilen liman. Buna «varma l imanı» veya «çıkarma liman ı » da deni l i r. Navlun mukavelesinin hükümlerin e veya gemi seferin i n hususiyet lerine göre, birden fazla B . l imanının bulunması mümkündür. Avrıca, gemi sefere çıkarken B. li manının d.yin edilmemiş olması da mü mkündür. Bazı hallerde B . limanı değ i l . «emir limanı» ( Fr. Port d'ord r e ) tesbi t edilir. Bu takdirde gemi, adı geçen limana girip boşalı­ manın hangi Jimanda yapı lacağı hu susunda emi r bek ler. Kaptan, emir Jimanına geldiğini telgrafla bildirir ve bu tarihten itibaren mukavelede tiyin edilen müddet içinde B. limanını gösterecek emir gelmezse, emir limanı B. limanı yerine geçer. Navlun mı.kavelesinde, sonradan seçilmek üzere bir­ den ziyade liman B. li manı ola rak gösteri lebilir. Bu tak­ dirde, mukavelede tesbit ed i l m i ş olan müddet içinde bu limanlardan hangisinin B. limanı olarak seçi ldiğinin bil­ dirilmesi gerekir. Bu iş vaktinde yapılmazsa, adı geçen limanlardan yükleme J i manına en yakın olanı B. limanı sayılır. Boşaltma müddeli ( Fr. Temps de la decharge ) : yükün boşaltması için, geminin kaide olarak ayrıca bir ücret istemek sizin, boşaltma limanında beklemek mecburi · yerinde olduğu zaman. Buna «boşaltma starya ( Fr. starie estarie ) veya «i sıaryası» yahut «bek leme m üddeti» de de­

n ilir.

3 89

BOŞANMA

B . müdderi mukavele ile ıayin olunur. Bu yapılma­ mış i se, Ticaret Kanunumuzun 1 0 6. maddesine göre, bo­ şaltma l i manının niıamları. bövle bir n i zarn yoksa mahal­ lin adetleri, o da yok sa halin icabı, B. müddetin i n tayi­ ninde esas olur. B. müdderi halin i cap larına göre tak­ dir edilirken, gemi ve liman tesi slerinin kabiliyetleri , yü­ kün mahiyeti , hava ve denizin durumları dikkate alınır. B. müddeti, kaide olarak, kapıanın boşalımağa hazır olduğun u ihbar veya ilan ettiği günün ertesi ' gün başlar ve ara lıksız olarak hesabedi lir ; yani tati l günleri ile, gön­ deri len malın teslim alınmasına umulmıyan hallerin engel olduğu günler de hesaba katılır. Sadece rüzgar, bozuk hava v. b. umulmıyan bir hal dolayısiyle : « ı . yalnız boşaltılacak malın değil, her türlü yükün karaya çıkarıl­ masına ; 2 . yükü n boşaltılmasına engel olan günler hesaba katılmaz» (Tc. K. md. 1 1 3 8 ) . Gönderilen B. müddetini di lediği gibi kullanmakta serbesıtir. Bundan dolayı müdderin boşalması ile boşalt­ mağa i cbar edilmiyeceği gibi, boşalımanın çabuk yapıl­ ması i çin de zorlanamaz. Mukavelede sürastarya (b. bk. ) şartı konmamış ise, yani B. müddetinin bitmesinden sonra yükün boşalulmasını temin için geminin Jimanda beklernesi kararlaştırı lmamışsa, gemi beklemek mecburiyerinde değildir. Kaptan di lerse yükü indirıir, dilerse hareket ederek limandan ayrılır. An­ cak boşaltma bitmeden geminin Jimandan ayrı iabilmesi için. kaptanın bu kararını, gönderilene, hareket tarihinden üç gün evvel haber vermesi lazımdır. Mukavelede süras­ taryadan bahsedilmiş, lakin bunun müdderi tayin edilme miş ise, bu müddet on dört gün olarak kabul edi lir. Sü­ rastarya müdderi için bir taznıinat ( Fr. indemnite de su­ restaries) verilir. Bu tazminatın miktarı mukavele ile tes­ bit edilmemiş ise, razminat, hakkaniyerle tesbit edilir ve bu iş yapılırken «halin icabı ve hususu ile navlun mik­ tarı, gemi adamlarının bakım masrafı ve kiralıyanın malı· rum kalacağı navlun» hesaba katılır (Tc. K. md. 1 1 1 3 , fk. 2). Bazı navlun mukavelelerinde, B. müdderi i l e yük­ leme müddetinin birbirine mahsup edilecekleri hükme bağlan ır. Bu gibi mukavelelerde yükleme ve boşaltma için muayyen miktarda gün tesbit edilmiş olup, iki muamele, bu müddet içinde yapılır. Bunun için yük letenin ve bo­ şaltanın kullandıkları günler toplanarak zaman hesabedilir. Mukavelede böyle bir «mahsup edilme şartı• yoksa, yük­ leme ve boşaltma müdderlerinin tamamen ayrı olarak dikkate alınması ve ona göre muamele yapılması gereki r. B. nın muayyen günler içinde değil, fakat m uay­ yen bir tari hte biriri lmesi şart koşulabi lir. Bu tak­ dirde, tiyin edilen günde boşaltma bitirilmemi ş ise, gemi boşaltılması · geciken herhangi bir yükü beklemekle mü­ kellef değildir. •

BOŞANMA ( Fr. Divorce ; İng. Divorce ; .Alm. Ehe­ scheidung ; Lat. Divortium ) , bahis konusu olduğu devrio ve memleketin kaidelerine göre, hakimin hükmü yahut taraf­ lardan birisinin veya ikisinin iradesi ile evlilik birliğini nihayete erdiren mücıssese. B. , aileyi ve dolayısiyle cemiyeri çok yakından alaka­ dar eden bir mesele olduğu için, hususi hukukun en çok münakaşa edi lmiş bir kısmıdır. Bu alaka neticesinde evlilik birliğinin ölümden başka bir seb�ple ortadan kalkmasına cevaz verilip verilmiyeceği münakaşası, hukuk tarihinin seyri içinde kah en geniş ve müsamahakar bir hükme bağlanmış, kab

390

BOŞANMA

çok zorlaştırılmış ve hatta tamamen menedilmiştir. Bu hu susta beliren iki ana fikrin - boşanmaının tamamen serbest ol ması ve hi�bir suretle mümkün olmaması fi kir le­ rinin - yanı sıra, kanunun teabit ettiği şartların tahakkuk u halinde, haleimin B. ya hükmedebil mesi düşüncesi de yer almıştır. Ferd ivetçi bir görüşe sahip olan müellifler, evlenme. eşierin iradelerin d en d oğan bir akit olduğu cihetle, akitle­ rin i radeleri i l e ortadan kalkabi l melidir, tezini savunurlar. Bu halin ai leyi tam bir istikrarsız l ı k içine atacak ve çocuk­ ların vaziyerini çok müşkülletirecektir. Hak lı mülahaıalarla renkidedi len bu subest veya hususi B. nın Roma, İ slam ve Sovyet hukuklarında tatbi k edildiğine şahit ol uyoruz. Hususi ve serbest B. yı renkidedenlerin bir kıs­ mı, evlilik birliğin i n ancak ölümle sona e � mesi gerekti­ ğini i leri sürmüşler, çocukhum muhtaç oldukları ihtimarnın aile birliğinin istikrarı sağlanmak suretiyle gösterilebi leceği fikrini müdafaa etmış le• dir. Bu mülahazalara, Katoliklerin evlilikteki kut�iyet ve Allahın yaptığını kulun bozamıyacağı düşün celeri de eklenince, bugün Katalik memleketlerin çoğunda yürümekte olan B. memnuiyeti meydana çıkmıştır. Bu görüşlerin her ikisinde de doğru taraflar bulun­ duğu muhakkak ise de, bu sistemlerden herhangi birisinin kabu lü de arzu edilmiyecek neticeler verebilir. E vleome kutsi bir muameledir ve çocukların men t aatı, onun hayat boyunca deva mını gerektirir müralaası ile B. yı me­ n etmek, eşler için olduğu kadar, daimi bir geçimsizlik için­ deki ailen i n çocukları için de tehlikeli ve tahammül edilmez neticeler do�urabilir. Ayrıca, evlilik birliğine sadece taraf­ ların iradeleriyle son veril mesini kabul etmek, bi raz sabır ve an layışla halledilebilecek aile gecimsizliklerini n , ani karar­ l a r neticesinde aile yuvasını dağıtmak ve çocukları ana ve babanın müşterek terbiye ve ihtimarnından mahrum bırak­ mak gibi gayet muzir neticeler doğurabilecektir. Bundan dolayı, serbest ve h musi B. taraftarlarının ferdiyetçi gör üşleri i le B. nın memnuiyetine taraftar olanların sosyal görüşlerini telif eden üçüncü bir fikir, yani B. n ı n kanun tarafından tesbit edilmiş sebeplere dayanarak hikimin vereceği hüküm neticesinde mümkün olması tezi or taya çıkmıştır. Zamanımızdaki devletlerin pek çokları tarafından kabul edilen bu usul sayesinde B. , evlilik birliğinin gerektirdiği ciddiyet ve serin kanlılıkla eeceyan edecek bir duruşma neticesinde ve hakimin hükmü ile tahakkuk etmekte, evlilik bir sözle bozuluverecek alel'ade bir akit olmaktan k u rtulduğu gibi, bir ömür boyunca her şeye rağmen devam edecek bir bağ mahiyetini de kaybet­ mektedir. B. müessesesinin tarih içindeki seyri tetkik edilirse, muhtelif sistemlerin, zaman ın ve cemiyederin ahlaki ve dini telakkilerine bağlı olduğu görül ür. I. ilk Çağlardil : E•ki Çin ve Hint hukuklarında B. müessesesi mevcuttu ; belli bazı dur umlarda, bilhassa zina veya kadının çocuk d oğurmaması hallerinde B. mümkündü. Ancak boşama sadece erkeğe tanınmış bir baktı. Sümer hukukunda esas kaide olarak evleomenin daimi­ liği kabul edilmiş ve ku suru i le evliliğin nıhayetlenmesine sebebolanlar için gayet ağır cezalar konmuştu. l akin muay­ yen bazı sebeplerle ( sadakatsizlik ve kadının çoc uk doğur­ maması gibi ) gerek kadının ve gerek erkeğin B. talebinde bulunması kabul edilmişti. Babi l devletinde tatbik edilmiş olan Ha� urabi Kanu­ nuna göre, gerek kadının ve gerek kocanın B. hakkı vardı . Kadının boşanabilmesi için, kocasının müşterek hayatın icap-

larını yerine getirmemesi , karısına karşı va zifelerini yapma­ ması gibi sepepler bulunması gerekirdi. Erkek ise, karısının çr cuk doğuımaması, fevkalade kayıtsızhğı, n1 musu rencid e edici hareketleri dolayısiyle boşayabi l i rdi. Asur hukukunda B . , hiçbir kanuni kayda bağlı deği ldi. Evli liğe son verme hakkı sadece erkeğe tanınmış olup, o dilediği vakit karısını boşayabilirdi. İbran hukuku d a B . yı kabul etmişti. ve Asur h uk u­ kunda oluğu gibi, erkelc, di lediği vak i t karısını boşayabilirdi. Eski Yunan hukukunda d a B. kabul olunmuş, kadınla erkek için fark lı hükümlere bağl anmıştı. Erkek, dilediği zaman, şahi tler huzurunda karısını boşadığını beyan etmek­ le, evlilik bağın ı ortadan kaldırabilirdi v e bunun için herhangi bir sebebin bulunma sına ihtiyaç yoktu. Kadın ise, kocasının sadakatsizliği veya kötü muamelesi dobyısiyle i stihsa l ede­ ceği bir B. kararı neticesinde evliliğe son veıebiliıdi II. Ro"'a Hukukunda : Romanın kuruluşundan iriba­ baren geçen beş asır zarfında Romada B. ya tesadüf olun maz. Ailenin kuui tel akki ed ilmesi Romada evliliğin, eşie­ rin veya bunlardan biri sinin iradesi ile ortadan kalkmasına mini oluyordu. İlk B. ya İsa'nın doğumundan evvel 2 3 3 ( Roma n ı n 520 n c i yılı ) sen�sinde tesadüf ediyoru z : Spur i u s Carvi lius Ruga i s i m l i b i r Romalı, karısım kısırlığı doiayı siy­ le boşamıştır. Bu B. da ailedeki dini vasfın tesiri olmuştur ; çünkü, aile ibadetin in devamı için her Romalının çocuk sahibi olması gerek i rdi. Önceleri böyle zorlay ıcı bir sebep tesiri alıında kabul ve tatbik edi len B. , sonralan tam ına­ nasiyle kabul olundu. İ lk zaman larda bu, sadece kocaya tanınmış bir baktı ; lakin koca, bu hakkını kul lanmadan önce «Aile Mahkemesi)) nin müraliasını almak mecburi ye­ rinde idi. imparatorluk zamanında ise, gerek karının ve gerek k ocanın B . hakkı mevcuttu ve evlilik yapdışındaki usule uygun olarak, ro rafların rızaları ile ( di11ortiu m bona gralia) ortadan kalkabi l i rdi. Bu devirde eşierden birisinin arzusu ile de evliliğin nihayet bu lması mümkün dü ve bu usul i le B. nın tahalckuku için, eşini boşamak istiyen tara­ fın bu arzusun u bildiren bir B. mektubunu (/ibellus repu­ dii ) , bülüğa ermi� yedi Roma vatandaşı huzur unda, diğer tarafa bildirmesi gerekirdi. Romanın çöküşünden önceki zaman larda aile hukuku sahasında geniş bir seı br s r l i k ve ci ddiyetsizlik görülür. Bu devre içinde boşanmalar fevkalade çağalmış ve cemiyetin temelini sarsan bir hal almıştı. Hıristiyanlığın yayılması evlilik ve B. müesseselerine yeni bir ciddivet getirrneğe başlamış ve Hıristi vanlığı k abul eden İmparator Konstantinos, tarafların rızası ile B. y ı menetmişti. Altıncı a s r ı n yanla­ rına doğru, İustinanos zamanında bu nevi B. evvela kabul edilmiş, sonra yeniden menedilmiştir. ll. İustinos zamanında i se, tekrar kabul ve tatbik edilmeğe başlanmıştı. Hıri stiyan­ lığın gittikçe yayılmasına rağmen B . uzun zamanlar tat b i k edi lmiştir. lll. Kilise Hukukunda : Hıristiyanlığın resiri a ltında, ev­ l i liğin ancak ölümle ortada n kalkması fikri, B. nın gittikçe zor­ laşması ve tahdir edilmesi şeklinde kendisini gösterdi. İlk ola­ rak 789 senesinde Büyük Karl, B. yı kesin olarak menetti ve IX. yüzyı lda yayımlanan Capitulair•ler Papaya bağ lı bütün Hı­ ristiyanlar için B. nın mernnuiyeti kaidesini koydu. Evliliğin ortadan kalk ması sadece kilisenin müsaadesi ile ve pek i stisnai hallerde mümkün oluyordu. Fakat kaide B. nın mernnuiyeti idi. Corpus furis Canonici, hiçbir beşeri kuvvetin evlilik bağını çözemiyeceğini, buna sadece ölü mün kadir olduğun u hükme bağlamıştı. Bu sert hükümterin doğurabileceği mahzurlara göre kilise, bir bal çaresi olmak üzere ayrılık müessesesin i

BOŞANMA

391

kabul e t t i . .Böylelikle evliliğin devamı temin edilirken , bir kurulmasına kadar devam etmiştir. Filhakika 2 3 EyllH 1 9 39 arada yaşama ları imk ansız hale gelen karı kocaya birbirle- . tarihli kanun, B. memnuiyetini yeniden koymuştur. ri o den avrı yaşama i mkanları da sa,ilanmış oluyordu. 2 . Serbest boşanmayı kabul eden memleketler : İslam Reformdan sonra Protestan lığın yayılması üzerine, bu hukuku ile idare edilen memleketlerde B., kazai makam­ yeni mez'ıebe incisap eden memlekederde B. kabul olundu. ların müdahalesine hacer kalmaksızın mümkün olmaktadır K i lise hukuku, yerini liik hukuka bıraktıktan sonra dahi (bk. yukarıda I V ) . Sovyet Rusyada 1 Ocak 1 92 7 tarihli kanunla kazai Katolikler arasında B. memnuiyeti devam etmiş ve tebala­ rının ek seriyeri Katolilt lerden müreşek kil devletler bunu B. ilga olunmuştur. Bu memlekette eşierden herhangi biri­ kanuniarına geçirmiş lerdir. Diğer bazı devletler ise bu sinin e rlilik bağına nihayet vermesi mümkündür. Bunun memnuiyeci sadece Katolik olan tebaları için muhafaza için boşanmak arzusunda olan eş, ahvali şahsiye meiJluruna müracaatla boşanmak i stediğin i beyan eder ve böylelikle ey lemiştir ( bk. aşağıda V ) . . l V . İ I la m hukMkunda : İslim hukukunda B . mü­ evlilik bağı ortadan kalkar. essesesi, kai de olarak, sadece kocaya tanınmış bir hak şek· linde tezahür eder. Talak ismi ile anılan bu müessese, hikimin müdahal�si olmaksı zın , kocan ın iradesi ile evlilik bağının çözülmesi neticesini doğurur. istisnai olarak kadı­ nın da evl i lik bağına son vermesi mümkündü. Bunun için nik ibın akdi anında koca karısına «di ledijin vakit ihtiya­ rın elinde olsun ! » mealinde bir beyanda bulunması gere· kirdi ve bu usule te/vizi ta/ak ismi verilird i . Kocanın karısını boşaması i k i şekilde v aki olabi lirdi : a. Talikı ri c' i : Kocanın «Seni tatlik ettim» veya «boş ol !» g ibi beyan ları i le vücuda gelir ve hasıl olan hale b eyn u neti ıuğra den i lirdi. Bu takdirde B. kesin değildir Koca dilerse B. dan va zgeçebi lir. Bu takdirde karısına sözle veya fiilen müracaat etmesi gerekir. Bu müracaat kadının iddet müdderi içinde vukua gelirse, yeniden nikaha hacet kalmak­ sızın ev Iili k bağı kurul ur. Erkeğin talik müessesesini suis­ timal etmesini ön lemek için bu gibi tal!k ancak iki defa yapı lahi lir. Üçüncü calaktan sonra müracaat ile evlilik bağı kurulmaz. b. Talakı bayin : Kocanın «Seni terketti m>: veya «bayin ol ! • beyan ları i l e vücuda gelen ralak netice­ sinde beynuneti kübra denilen hal vaki olur. Bu takdirde B. kesinlik kazanır ve kocanın karısına müracaatı ile evli­ lik bağı kurulamaz. Muhakkak yeniden bir n i kah yapılması icabeder. Ancak burada da, talikı ric'ide olduğu gibi, i k i ralaktan son ra n i kibın yeni lenmesi mümkündür ; üçüncü nik ihtan sonr a , b " imkan s ı z hale gelir. Bu izahatın da gösterdiği gibi koca karı sını üç defa bo�amık hakkına maliktir ve bu üç hakkı ayrı seferde kullanabileceği gibi bir arada da kullan abilir. Buna telakı ulaJe denilirdi. Kocanın üç talik hakkını kullanmasından sonra. kadının onunla tekrar evlenmesinin mümkün olabil­ mesi için başka bir erkekle evlenmiş ve ondan da boşan­ mış olması icabederdi. V. Muka yneli hukukta : Muhtelif devletlerin zama­ nımııda yürürlükte ola n mevzuatı tetkik edilirse, B. husu­ sunda mevcut üç si stemin - yani serbest B. , kanuni sebep­ lere dayanan B. ve B. memnuiyeti kabul edilmiş olduğu görülür. ı . B. memnuiyetini kabul eden memleketler : Katolik halkın büvük bir ekseriyet ıeşkil ettiği dev letlerin çoğunda B. memnui yeti mevcuttur. Arjantin. Brezilya, İrlanda, İtalya, İspanya, Kolombiya, Paraguay, Şili ve Kuzey Carolina ( A meri­ ka B irleşik Devletlerinden ) B. müessesesini kabul etmemiş­ lerdir. Kilise hukukunda olduğu gibi, bu devletlerin mev­ zuatı da, rr.ü;terek hayatın çekilmez bir hale gelmesinden doğabilecek zorlukları önlemek için, ayrılık müessesesini kabul etmiştir. İ spanyada k ı ral l ı k idaresi nin nihayete ermesi ve cum­ huriyetin i lanı üzerine, 2 Mart 1932 tarihli bir kanunla, B. müessesesi kabul olunmuş ve bu hal Franko rej i minin ·



3 . Kanunda tesbit edilmiş sebepler dolayısiyle kazai B. yı kabul eden memleketler : B. h akkındaki telakkilerin en makulü olarak gözüken bu sistem. birçok devletler tarafından kabul edilmiştir. Fi lhakika Almanya, Ameri ka Birleşik Devletleri ( Kuzey Carolina hariç ) , Avusturya, Bel­ çika, Bolivya, Bulgaristan, Çekoslovakya, Danimarka, Ek­ vador, Finlandiya, Fran sa, Guatemala, Haiti, Holinda, Hon­ duras, İngiltere, İ sveç, İsviçre, Kuba, Macaristan, Meksika, Panama, Peru, Polonya, Portekiz, Nikaragua, Norveç, Rumanya, Dominika, San Salvador, Türkiye. Uruguay, Venezuela, Yunanistan ve Yugoslavya boşaomanın ancak kanunda yızılı sebepl er dolayı siyle ve hakimin hükmü ·ile mümkün olacağını kabul etmi şlerdir. Ana prensipteki bu birliğe rağmen , B. sebeplerinde olsun, muhakeme usulle­ rinde olsun birtakım mühim farklar mevcuttur. Diğer taraftan, bazt mevzuat B. nın yanı sıra ayrı lığı da kabul ettikleri halde, diğer bir kısmı bu müesseseyi kabu l etme­ miştir. Vl. Türk hukuku,da : Türk Medeni Kanununun yürürlüğe gi rdiği tarihten, yani ' Ekim 1 92 6 dan itibaren, medeni hukukun diğer sahalarında olduğu gibi, B. bahsinde islami hükümler yürürlükten kalkmıştır. Bu tarihten iti baren ev li lik, hakimin hiçbir müdahalesi olmaksızın, sadece erke­ ğin arzusu üzerine ve gayet kolay bir şekilde ortadan kal­ kabilecek bir müessese olmaktan çıkmış, sağlam ve medeni esaslara bağlı olan ve günlük hayatın ufak tefek üzüntü ve asabi liklerine karşı kanunun hükümleri ile korunan bir müessese halini almıştır. Medeni kanunumuzun ikinci kitabının dördüncü babı B. ya tahsis edilmiş olup, cemiye­ tin nüvesioi teşkil eden aile birliğinin, eşierin hayatta bul unmalarına rağmen, ortadan kalkması birtakım hususi kaidelere bağlanmış ve B . için müracaatta bulunma hakkı, müsavi şartlar dahilinde hem erkeğe ve hem de kadına tanımıştır. A - B. sebepleri ( Fr. causes de divorce ; İng. grounds for divorce ; Al m. Ehescheidungs Gründe ; Lat. causae divorıii ) : B. davasının açılıp, hakimin B. ya hükmedebil­ mesi, ancak kanunda gösterilen ve B. sebepleri diye isim­ lendirilen hal lerden birisinin mevcudiyetine bağlıdır. Bu sebeplerden birisine dayaomıyan B. davasının B. hükmü ile nihayetlenmesi ve neticede evli lik birliğinin B. ile sona ermesi mümkün deği ldir. Kanunumuzun derpiş ettiği B. sebepleri muayyen ( veya hususi ) ve gayrımuayyen ( veya umumi ) B. sebepleri diye iki grup halinde toplanır ki, 1 ' numaralı benderdeki B. sebep leri muayyen ve 6 numa­ ralı beorteki ise gayrımuayyen B. sebebi dir : ı . Zina ( Fr. adultere ; İng. ad u !tery ; Alm. Ehebruch ; Lat. adulterium ) : Evli bir şahsın eşinden gayrı bir kimse ile cinsi münasebette bulun masından ibaret olan zina, Me­ deni kanunumuzun 1 29. maddesi ile B. sebebi olarak tes•

392

BOŞANMA

bit edilmiştir. Filhakika kan kocadan herbiri diğeri nin zinası sebebi i le B . davası açabilir ve zina sabit olduğu takdirde, hak i m B. ya h ükmeder. Z i n a dolayısiyle B. da va­ sı açmak i çin kanunun balışettiği hak, iki türlü müruruza­ mma tabidir : a. Z i n ayı haber alan eş, bu haber alış ıari­ hindrn itibaren altı ay, b. ve her halde, zinan ı n vukuu tarih inden itibaren beş sene i ç i nde zina dolayısiyle B. da­ vası açabilir. Bu müddetlerin geçmesinden sonra açı lan dava reddo lunur. Zina eden taraf, diğer eş tarafından affe­ d i l irse dava hakkı sukuı ede r 2 . Can a !ı a s ı ( Fr. attentat a la vie ; İng. aııempı againsı life ; Al m. Lebtnsnachstel l u n g ) ve pek fena mua­ meleler ( Fr. se vices ou inj ures gıaves ; İng. cruelty, i l itreat­ ment ; Alm. schwere Misshandl un gen u n d Ehrekrankung ) : Eşierden b i ri bu yuk ; bıldırcın > buldurcın ; çarık > çaru/ı ; fındık > funduk ; balık > bal u k ; adım > ad um ; ek olatak da - lık > - luk ( mesela aydın lık > aydınluk ) , - sız > -suz ( mesela ar­ sız > ars uz ; ayrıca -siz > süz, mesela dr /siz > dilsüz) ; ı > a misali olarak da a r ık > ar ak ; ahır > ahar. 4. i vokali : ge­ nel olarak iyi muhafaza edilmekle beraber, bazen i > ü ve i > e değişiklik lerini de gösterir : dikmek > dükmek ; lıe­ m ik > kemük ; biçim > biç üm ; tilki > dılkü ; bundan başka bir taraftan in m ek > en m ek ; çiğnemek > ç eğnem e k , öbür tarafta o da b e n i m > ben üm ; bizim > biz üm ; gibi farklar o devirdeki Osmanlıca için normaldir. Ayrıca kirpik > kirpek i le ilik > i/ek gibi değişimlerde dissimilasyonun, dilenri > d ele n ci de de assimilasyonun payı vardır. :>. o vokali : İslivcaya geçen kelimelerde o > a değişimine raslanmakla beraber ( mesela ç orap > 'farapa ) , o sesi Boşnak Türkçesinde aynen kalmıştır. Yalnız, başka Rumeli ağızlannda da olduğu gibi , bazı yerlerde ve bilhassa ilk hecelerde, o > u deği şimi de kendini gösterir, boru > burr, ve olgun > ulg un gi bi ; o > ı dea işimine tek mi s al olarak gös t erilen dokum a /ı > dıkama/ı kaymasında ise, bizce, Sırp - Hırvat dilinde aynı minada olan tkati (Türk. ok. trkati) kelime�i bir ana!oj i esası olmuş olsa gerek ; oy bileşi ği de yer yer ey'e çevrilmişti r ; p oyraz > p ey raz gibi. 6. ö vokali : sık sı k ö > ü değiş imine rasianıt ( bk. ]. N�meth : Le passage ö > ii dans /es p ari ers turcs d e la R oum elie nord - ouest, «Roczni k Orienıali styczny » XV l l , Krak6w 1 9 5 3 , s. 1 14 - 1 2 1 ) ; mesela örtü > ürtü ; örnek > ürnek ; söz > s üz ; dö1ek > dü1 e k ; döjeme > düJ e m e . İslivcaya geçen okelimelerde ise ekseriya ö > u ( mesela örnek > urnek ; dö1ek > dul ek ) , bazen de ö > o ( mesela köJe > toJe ; kör > for ) olmuştur. 7 . u vokali : genel olarak iyi tutunm;ıkla beraber, bazen u > a, u > o ve u > ı değişimleri vardır : kusundr > ku·s andr ( kusuntu ) ; buğday > boğday : buzağr > bozag ( r ) ; uya nmak > oyanmak gibi. 8. ü vokali : En çok değişiklik geçi ren vokaldir. İslivlar bunu genel olarak u'ya çevirir ( mesela çürü k > (uru k ; gümrük > Jjumruk ) , Boşnak Türkçesinde ise ü > i ü > ö, nadiren de değişik bir vokal ahengi ile ü > u değişimlerine raslanı r : ölü > öli ; dürtmek > dört m e/ı ; çiirüj > çuruk ; yükrük > yuğruk gibi. Boşnak Türkçesinde vokal ahengi, yukarıda gösterilen haller müstesna, oldukça iyi muhafaza edilmiş, hatta Boşnak Türkçesine a lınan bazı Sırp Hırvat kelimeleri de bu kurala uydurulmuşıur : «kovanlık» minasında olan ulianik > Boşn. Türk. ulyanak. ve hecedeki konson durumunu da ayarlıyatak V resina > B. T. Virime ile srUa ( saadet) > B. T. isreke gibi. Bazı yerlerde inceler serisinden kalınlar serisine, veya kalın lardan in-

saksığan ; karga

_

eelere geçilmiştir, •mesela çekirdek > çakırdak ; dilim > dı­ lım ; yorulmak > yörilmek ; /w/da m ak > /isi! emek. Kırağı ( < kırağu ) > karağu, karınca > k aran ca kandırmak > kındır. mak ti pindeki a yarlamalarda da assimilasyonun izleri var­ dır. Alurum ( alırım ) , bılürüm ( bilirim ) , verürüm ( veri­ rim ) , ge/ürüm (geliri m ) , döniyor (dönüyor ) , kokayor ( ko ­ kuyor) , aldum (aldım ) , dökti ( döktü ) , döğdi ( döğdü, döv­ dü) , düjmiJ (düşmüş ) gibi genel olarak labializasyonla il­ gili vokal farkları, Boşnak Türkçesinde olduğu gibi başka lehçelerdeki fii l çekimi özel liklerinin de birer misalidir. ,

Il. Konsonantizm : ı. b, d, g ile p, ı, k sesleri : bun­ lar genel olarak aynen muhafaza edilmiş tir. Kelime başla­ rında ( ve ortada) bazen sert ile yumuşak arasıoda ( bilhas­ sa imli bakımından d ""' t) bazı tereddütler göze çarpmak­ tadır : bazu > p azu, iplik ""' i b/ik , dokumak ""' t okmak lit­ reme/ı ""' ditremek gibi. Kelime sonlarında da, imiada da­ hi, serıle bitirme temayülü vardır, mesela kitab yerine kitap derd yerine dert. Boşnak Türk çesinde ve bil­ hassa Sırp - Huvat diline alınan kelimelerde, bazı yer­ lerde b karşılığı olarak m, v, f de kullanılmıştır, g üb­ re > Boşn. Türk. gümre ; abdtst > Sırp - Hırv. avdez ; Rumeli Türk. maıtrapa ( maşraba ) > S . H. malırafa gibi ; arpa > arba da p > b değişiminin nadir misallerindendir. Sırp - Hırvat diline geçen kelimelerde c, c ve c seslerinden evvel t sesi çok kere düşer, m' den evvel gelmiş se k' ya da çevrilebi lir, mesela hizmetkar > S . H. iz metar ; atmaca > S. H. akmadza. Ç'den evvel gelen g ( bizde g > h ) aynı dildeki Türkçe kelimelerde ş'ye çevrilir, boğça ( bohça) > b oJ 'fa gibi . Palaral g' ve k ' nin fonetik durumlan hakkında yukanda malumat verilmi ştir : Türkçe g' > Sırp. - Hırv. gj ( dj ) , c, dz ; Türk. k' > S. H. c, c ; Boşnak Türkçesinde de bazen durum böyledir, meseli germek > Boşn. Türk. f"· m ek ; gevi; > B. T. c evi[ ; me ki k > B. T. meçik ; k irp ik > B . T. çirp e k . i. s , z ile ş , j ( = z) sesleri : İyi muhafaza edilmişlerse de, Boşnak Türkçesinde tumturaklı ( emphati­ que) s ( = ş \ , bazen ç'ye çevrilmiştir, fahne > çahn e de olduğu gibi. Sırp - Hırvat diline geçen kelimelerde ise s > z, s >s (ı'den evvel) değişimleri görülmektedir, seis > seiz ile fisJan > fuitan gibi. Boşnak Tür kçesinde yer yer z > s kayması da vardır, mesela zül ( ü )f yerine sülli/. Aynı dilde z'ler bazen ş, j ( = z) de olur, mesela tu La k > tuıak, dujag . 3. v, f sesleri : İslavcaya geçen kelimelerde çok kere f > v, bazen de f > p değişimlerin i görürüz : /uru n ( fırın ) > vuruna ile vakıf > vakup gibi ; buna karşılık Boşnak Türk­ çesi: de Sırp - Hırvat hv'leri daima f'ye, bazı hece sonu v'leri de yine f'ye çevi rmiştir, Sırp. - Hırv. hvala (teşek­ kür) > Boşn. Türk. /ala ; S. H. ovca ( koyun ) > B. T. o lfa. 4. c, ç sesleri : Türkçe c sesi İslivcada bazen palatal dj ( = d') , palaral c ( = ç' ) , z ve j (=y) seslerine çevtil­ miştir, mesela c ep > dieP ; ceylan > tej/an ; ciğer > zigerica ; tencere > tanjir. Boşnak Türkçesinde de bazen c > ç olmuş­ tur, ciğer yerine çiğer gibi. Boşnak Türk çesi ç sesini bazen k'ye, c' ye çevirdiği &ibi, İsl h·cadaki c ( = !§) sesini de ç ile ifade etmiştir, mesela çilek > ki/ek ; çı/ıl > cı/tt; S. H. erk va ( kilise) > B. T. çerkva. 5 . m . n sesleri : Türkçedeki bu sesler İslivcada bazen m > n n n > m olmuş, bazı yer­ lerde n palaıalize edilmiş ( = S. H. nj ) , bazen de büsbütün düşmüştür, mesela tamam > tam an ; navlun > n a v/um ; fener > / enjer ; m en zil > mezil . Boşnak Türkçesinde de m sesi bazen mb şekline girmiş, kelime başlarında da bazı hal ler­ de n'den evvel bir vokal getirilmiştir, salarnura > B. T. salambur ; nar > B. T. tınar, inar gibi. 6. r, l sesleri : Boş,

,

,

'

.

400

BO ŞNAK DİLİ

nak Türkçesinde bunların bazen birbirleriyle karıştırı ldığı, kelime başlarında r'den evvel bir vokal getirildiği, ayrıca da r ile l'nin düştüğü g ö rü l ü r , mesela gülü1mek > gü• üi­

. m ek ; kehribar > ki/i bar ; ren de > erende ; tekerlek > tek tl ek ; böğürtlen > boğürten. İslivcaya geçen kelimelerde 1 > n değişikliği de olmu�tur, dülger > dundjır gibi. 7. h, y sesleri : İs lavcaya geçen kelimelerde bazen başta Yokalden evvel bir h ( nadiren de y ) gelir, bazen de zaten mevcut olan h düşer, mesela at > hat ; ez an > jezan ; hendek > en­ dek ; kahve > J:ava ; bu dilde Türkçe h'nin i ( = y ) , s ( c'­ den evvel ) ve k seslerine de çevrildiği vardır, silah > ıi/ai ; mahkeme > melteme ; mehter > mekttr .ıtibi . İ slivcadaki h'ye karşılık Boşoak Türkçesinde b az e n g'yi görürüz, me­ sela S. H . buzJohan : B . T. bozdoğan ; B. T. çiy ( çiğ ) > S. H. Cih. Kelime başlarında y sesi gerek islavcada, gerek Boşnak Türkçesinde bazen düşer, yulaf > B. T. u/af ( aslı : Arap. ale! ) ; y1/ken > S. H. e/ten g i bi . Ayrıca, İslivcaya geçen kelimelerde sık sık yr'n i n ry şekline girdiği, v'nin I' ye değiştiği, yg'nin de ng olduğu g örü lm ü ş t ü r ; me sela bayrak > barjak ; ku yumru > k 11/umJZ ja ; aygır > angir. Boş·

nak Türkçesinde, yukanda gösterı lenlerden başka, imrizaci konson değişm el er i n e şunlar misaldir : ı. inversiyon, meta­ tez : bağlamak > ba/gamak ; bayram > baryam ; esnemek > esenrnek ( vokallerde : di r d in deri k [S. H. = küçük direk) e çevri lmesinde, belki, -ik'in aynı zam a nd a küçültme eki de oluşu bir analoj i esası teşkil etmişti r ) . 2. sinkop, kontrak­ siyon, haploloj i : aş ağı > aıa ; soğuk 1 sovuk > sauk ; cana­ var > ranvar ; boıaltmak > boıatmtık ; nailalmak > nalatmak ;

;u sığ m > s usağrı ; delikçeğiz > delikraz ; deyi vermek >

deyvermek ; olu rutum > oturru m. 3. a n a ptik s , epentez : and> aned ; ağ r ır > ağırır.

Logadar çok yazılmış dür iken hub, Kamu cevher gibi mahbüb u maıgub, Veli Bosna dilince yok yazılmış, Ne nesr i le ne nazm ilc düıülmiş . Boşnak Türkçesi - türlü r. B i rçok türlerinde, bu topl uluk ların üzeri bir peçe ( indusie) ile örıülmü�tür. Pteridofit­ lerde üreme cinsi olup bütün sın ıflarda esas itibariyle birbirlerine benzer. Mese l a eğrel tioıunda ; y aprak alt yüzündeki spor Iceselerinden ( sporange ı dökülen sporlar ç ı mlenince önce ip şeklinde, fakat daha sonra kal b şeklınde ve yatay d urumda, adına prota/ (pı othalle) denen kü�ük bir gamet bitkisi (gamer ophy ıe ) meydana getirir. Pı otal. basit kökçük­ ler ile ( rhizoide ) topraktan besin alıp yaşarken , alt yüzünde anteridi (antheridie ) ve arkegonlar ( archeıı one ) hisıl olur. P r ota! genel o larak bir eveikti ( monoeci e ) dir ; yani bir p r ota) üzerinde hem an teridi ve hem de arkegon meydana gelır. Fakat iki evcikli ( d i oecie) olanlar, yani bir prota! üzerinde sade anteı idler, başka bir prota! üzerinde sade arkegon lar meydana 'etircn türler de vardır. Erkek o rgandan çıkan kamçılı spermatozoidler, dişi orsanın boynundan geçerek içine girer ve yumurta hücresini döl ler. Bu yumurta hücresİnın üremesinden sonra, dipl oit hücreler den meydana gelmiı ve adına sporo/ıl (spı ophyte) denilen bildığimiz eğreltı otu meydana gelir. Eğreltı otunun yaprak alt yüzlerinde, daha sonra, üst deri hücrelerinin bölünmesinden armut şeklinde, saplı spor keseleri ( spo range) ve bu keselerio içerisinde de redük­ siyon bölünmesini takılıederek haploit sr orlar h asıl olur. Fakat bazı eğrelti türlerinde, yaprak alt yüzlerinde veya uçla­ rındaki birer hücre bölünerek doğrudan doğruya diploit bir prota! meydana getirır. Bu d ı p loit p rota ! üzerinde d e enteridi ve aıleegonlar çıkmadan protalin b i r hücresinin tomurcuklanıp bu ıo rnurcuğun büyümesiyle doğrudan doğruya bir spo rofit b. tkisi. yani eğrel t • otu ha�ıl o l ur. hte diploit bir hücrenin ( mesela yaprak cpiderminin) üremesinden dip­ loit bir gametofit ( mesela prota!) meydana çıkması hadisesine ap oJ Pori (aposporie ) denir. Birçok Selaginella ve bilhassa eğrelti türleri süs bitkisi olarak yetiştirilmekte, bazıların ı n rizomlarından da tababette faydalanılmaktadır. Eski devirlerde (Devon, Karbon, Perm ) , eğreltiotları gayet büyük gövdeli iri ağaçlar halinde idi. Bugün bunlar, kömür halinde yer altıodan çıkarılmaktadır. Fakat zamanımııda sıcak memleket ormanlarında, ağaç gibi oldukça yüksek gövdeli bazı eğrelti türleri de yetişmektedir. 4. Tohu mlu brtki/er ( Spermatophyta ) : Tabiatta en çok karşılaştığımız bitkilerdir. Bunlar da Kapa/ıtohumlu/ar ( Angiospermae) ve Açıktohumlular ( Gymnospermae) d i y e iki altşubeye bölünür. Her i k i altşubeni n yapılış ve beslenme tarzları. anatomi ve fizyoloj i kısmında anlatıldığından; burada yalnız üremel�rdm bahsedilecektir. Ürem1 : Kapalıtohumlularda üre me, çiçekler l e olur. Çiçekler, ya bir sene evvel veya ayrı ı yıl meydana gelen tomur­ cuklar içerisindeki kısa sürgünler üzerinde önce el parmakları gibi basit çıkıntıla r şeklinde meydana gelir, sonra tomurcuk büyüyüp açılırken normal şekil lerini alır (şek. 7 3 ) . Bir çiçekte genel olarak şu kısımlar bulunur ( şek. 74 ) : çiçek sapı (pe :iicelle = pedoncu le ) , çiçek tablası ( receptacle = torus) , çaırakyap rağı ( sepale ) , taçyaprağı (peıale ) , erkek organ ( etamine = microsporophalle ) , diJi organ ( pi sti l = macrosporophylle) ; çanak yaprak lan çaırak ( ca lice ) ı, taçyaprakları da taç ( coro lle) ı meydana getirir. Çanak ve taç yapraklarının teşki l ettiği topluluğa çiçekörtÜJ Ü ( peri· an the ; şek. n ) ; erkek organiara androkeum ( etamin es = an:irocee) ; dişi organ iara da ginekeum ( gynel ee) denir. Bazı bitkilerde ( J ale ) , taç ve çanakyapraklan aynı renkte olursa, bu çiçek örtüsüne perigon ( perigone ; şek. 76) , bunun her bir parçasına da t•Pal ( tepale) denir. B u takdirde perigon ya yüksek yaprak karakte rinde ( prophylloide ) , yani her ikisi de yeşil renk l i ( ı spanak çiçeği gibi ) veya taçyaprağı k arakterinde (corollin = petaloide) , yani renklidir ( Jale çiçeği gibi ) . Bazı bitkilerin çanak yapraklan ayrı ( chorisepale) veya bitişik ( synsepale) olduğu gibi, taçyapraklan da ayrı (choripe rale) veya bitişik ( synpeıale) d i r. Veyahut, çiçek taçyapıaksız (ar e.ale) dir. Eğer çiçek örtüsü aynı renkte ise, bu takdirde asma çiçeği gibi. ya ayrı perigonlu (choritepale ; şek. 7 7 ) veya bitişik perigonlu ( syntepale) olur. Söğüt gibi { şek. 78) bazı bitkiler çıplak ( achlamide) çiçekli olup çanak ve taçyapraklan yoktur. Çıçeklerin çanak ve taçyap­ raklariyle erkele ve dişi organlarının çiçek tablası üzerindeki diziliş şekilleri çeşitlidir : ya birden fazla düzlemler ile eşit kısırnlara bölünebilecek gibi düzgün d izilmişlerdir (ışı n sı = radial = actinomorph e çiçekler ; şek. 79 b) veya sade bir düzlem ile ancak iki eşit parçaya ayrılabilirler ( zygomorphe = dorsoveantral çiçekler ; şek. 79 a), bazı çiçekler ise hiçbir düzle.n ile eşit parçalara bölünmezler ( asimetrik çiçekler ) . Bir çiçekte, umumiyetle taçyaprakları ile erkek organlar arasındaki bölgelerde balöz ü ( necrar ) çıkaran bezler bulun u r. Aynı bir çiçekte hem erkek ve hem de dişi organ bulunursa, bu çiçeğe erdi1i fakat sade erkek ı ru/ik (hermaphrodite = monoclin) çiçek

=

( � ),

BOTANİ K

4 32

:

Çiçek

1

ve

Tohum

4

7

8

13

14

10

Şek.

15

.



.



u

··

.

s

6

ll

12

16

91

17

.

A

� c� Şek.





� � i

9�

Şek. 94

� n

� 0

Şek. 9 2

9 1 . Çiçek durumu : ı - 1 2 : salkım d u r u ml ar ı : 1 , 2 . salkım, 3,4. bileşik salkım, 5 . başak, 6. k o çan 7. tırıılsı, 8. şemsiye, 9. bileşik şemsiye, 1 0 - 1 2 . çeşitli yassı tepe durumları ; 1 3 - 1 7 : calkım durumlau : 13. orak, 14. yelpaze, 1 5 . akrepsi 1 6. iki kollu talkım, 1 7 . çok kol l u ta l kım 9 2 . Türlü ş e k i l lerde çi çek tozl arı. 93. Çiçek to­ zunun çimlenmesi : a. dış zar, b. i ç zar, c. vej etatif çekirdek, ç . j en e ra t i f çekirdek, d . çiçek tozu borusu, e. eşey­ sel çekirdekler. 94. S l l a z oga m döllenme : a. ç i çek tozu borusu, b. embriyon torbası . c. i çgöbek ( şalaz ) . 9 5 . Dö l lenen yumurta hücresinin ilk bölünmesi ( A ) n d e n tohumun teşekkülü ( G ) ne kadar geçirdiği safhalar ( A - G ) : a. embriyon, b. çenekler, c. gövde do ğ uş yeri, ç kök yeri, d. besidoku ( n üsel ) , e. besidoku çekir­ dekleri ( b . e : genç e mbr i y on ) f. süspansör, g. iç yumu rta zarı. ğ. dış yumurta zarı, h. kapıcık ( mikropil) , ,

,

,

ı.

antipot.

veya di�i organ

(6),

buhınursa bir e;emli = bircins/i

di�i organlısına da di�i

(�)

BO

TANİK

(dicli n ) çiçek denir. Bu takdirde erkek

organlı çiçeğe

4 33

erkek

çiçek denir. Eğer ceviz ve fındıkta olduğu gibi erkek ve diıi çiçek aynı bitki üze·

rinde bulunursa, çiçekler bireveik/i ( monoecie) adını a lu

( �). Kavak, söğüt ve antepfıstığında o lduğu gibi erkek ve ( (- � ).

dişi ç i çeklerden herbiri ba�ka ba�ka bitkiler üzerinde bulunursa, bu çiçekli duruma ikieıcikli ( dioecie) denir Erkek organ = ercik (eıamine = microsporophylle ; � e k . 80) , uzun veya kısa b i r iplik ( filet) i l e bu ipliğin ucuna tutun· muş yu varlak veya uzunca �ekilli ba;flk ( anthere = microsporange ) tan müte�ekkildir. Ba�çık, teka ( ıbeque) adı verilen iki parçadan ibaret olup tekalar er&ik bağı ( connecıif) denen bir kol ile birbirlerine bicle�mi�tir. Her tek a içerisinde, 2 tane ç i çe k tozu torb:m ( sac pollinique ) ve bu torbaların içerisinde de pek çok çiçek to: ( pollen) ları (microspore'lar) vardır. Gülhatmi gibi çiçeklerin erkek organlannda iplikler birbirine biti�miş ( adelphie ) , ba�çıklar serbest veya Cosmos adlı çiçekte olduğu gibi birbirleriyl e birle�miş ( synan drie ) , ipçi kler serbest olur. Di;i organ ( pisti l , macrosporophylle) : Bir dişi organ da, tepecik ( stigmate) , dişicik boruJu = iğne ( style) ve yumurtalık ( ovaire = germen ) tan ibarettir. Tepecik ve dişicik borusu, basit, çatallı veyahut püskül gibidir. Yumurtalık ise, kendi üzerine kıvrı l mış ya bir meyvayaprak (carpelle) tan yapılmı�tır { yani apocarpe gyrı ecee ; �ek. 8 1 ) veya birkaç meyvayapra­ ğın kenarlarının birle�mesiyle yapılmış olup bir veya birkaç gözlüdür ( syncarpe gyrı ecee) . Y umurtal ığın iç yüzünde, meyvayaprakların etene ( placen ta) denen bir çıkıntısı gittikçe büyüyerek tohum taslağını ( ovule = macrosporange) meydana getirir ( şek. 8 2 ) . Tohum taslağı, göb,k bağr (funicule ; �ek. 8 3 ) denen kısa bir sapla eteneye tutunmu�tur. Göbek bağından geçerek tohum tasiağı n a giren damar demeıleri içgöbek ( chalaze) denen bölgede umumiyede son bulur. İçgöbekten sonra kadeh g ibi yukarıya doğru, ince veya kalınca tabakalar halinde yükselen dış ve iç )'umurla zar/arı (integument'lar) gelir. Fakat bütün bitkilerde iki yumurta zarlı ( dichlamydeique) tohum taslağı bulunmaz ; bazı bitkilerin tohum taslakları sade bir yumurta zarlı ( monochlamydeique) dır. Çok defa dış ve iç yumurta zarlarının uçları birbirleriyle birleşmemiş olup, aralarında kapıcık ( micropyle ; şek. 8 3 ) denen bir kanal bırakmıştır. İ ç yumurta zannın çevirdıği bö lgede az veya çok hücreden yapılmış nüJe/ (nucelle) denen bir k ı sım vardır. Tohum taslak ları y a { şek. 8 4 ) göbekbağı istikametinde düz durumda ( ovule atrope) veya göbekbağı etrafında ( ovule anatrope) veyahut kendi üzerinde kıvrılmış ( ovule compylotrope) olarak başlıca üç d urumda bulunabilir. Tohum taslakları ( şek. 8 5 ) , ya meyvayaprakların birleşmiş olduğu yerlerde çevrede d izilmişlerdir ( placentation parietale - margina le) veyahut gerçek veya yalancı bölmeler ile meydana gelen gözcük lerin merkezinde ( placentaıion cenırale - marginale) bulundukları gibi bölmelerin üzerinde ( placentııtion parierale - laminale) veya çiçek ekseninin yumurta l ı k boşluğu içerisi n e doğru büyüme­ siyle meydana gelen eksen üzerinde de sııalarımışlardır ( placen tation centrale - axile ) . Yumurtalık, çiçt k ekseni çukur ise, taç ve çanakyapraklarını n çiçek tablasına birleşmiş olduk lan yere göre alt tarafta ( altyumurtalıklı = epigyne çiçek ; �ek. 8 6 ) d ı r ; bazen çiçek tablası tabak gibi açık ve biraz çukurca olursa yumu rtalık az alı kısımda (perigyne çiçek ) ; çiçek tablası toplu iğne gibi çıkınıılı o l unca, yumurtalık çi çek öıtiisünün üst tarafında ( üstyumurıalıklı = hyp ogyne çiçek ) bulun u r. Çiçek formiiileri ( şek. 87 - 90) : Tepal = T : çanak ( sepale) = S ; taç (coroll e ) = C ; erkek organlar ( an docee) = A ; dişi organ (gynec ee) = G ; ışınlı çiçekler = X ; z• gom ,rf çiçek ler = ı ve her bir çiçek orı;anının sayısı h arflerin önüne y•zı lmak suretiyle çiçekler formülleıle ifade edilebili , ler. Mesela, elma çiçeğinin formülü = X S 5 C 5 A oo G (B) d ir. B urada X, çiçeğin ışınlı durumda ; S 5. beş tane ayrı çan akya prağı ; C 5 , beş tane ayrı taçyaprağı ; A oo , pek çok erkek organ ; G nn . beş yapılmış bir yumurtalığı ve y � murtalığın da alttan oturduğu C} vayapraktan için meyvayaprak sayısını gösteren rakamın üzerine bir çizgi çizilmi ştir. Ballıbaba çi çeği formülü = ı S ( 5 ) C ( 5 ) A 4 G (.2J dir. S u halde çiçek zigomorf ( = ı > tur ; taç v e çanakyapr.kları bitişi < olduklarından taç v e çanakyap­ larının �ayısını gösteren rakamlar ( ) içine alınmıştır. Dişi organ ise ü stten oıu ı mu ş olduğundan çizgi , meyvayapra k­ ların sayı sını gösteren rakamın altın a çizilmiştir. Düğünçiçeği formülü = X S 5 C 5 A G . Buıada diş.i organ bir­ çok meyvayapraktan yapıldığı, fakat bu meyvayapraklar birbirleriyle birleşmemiş olduğun dan oıo işareti ( ) içerisine alınmamıştır. A - laoağzının çiçek formül ü = ı S ( 5 ) [C ( 5 ) A 4] G (�) dir. Burada er ek organ lar, taçyapraklarına bitişmiş olduğundan taçyaprakları · ve erkek orııanlar [ ] içeri sine a lınmıştır. Bakla, yor: ca, beze ye çiçeklerini n for­ mülü = ı S ( 5 ) C 3 + ( 2 ) A ( 9 ) + 1 G � d i r. Bu rada e rkek organların dokuzu bitiş i k ( 9 ) , bir tanesi serbesttir. Ke:z:a kayıkçık iki taçpprağından yapı lmış olduğundan ( 2 ) şeklinde ifade edilmiştir. Morsüsm veya zambak denen çiçeğin ve çiğdemin çiçek formülü = X T 3 + 3 A 3 + O G ( 3 ) olduğuna göre bu formül, çiçek örtüsünün her bir halkasını 3 tepalden yapılmış iç içe iki halka teşki l ettiğini, . erkek organların da iki halka olduğunu, fakat üç tane olan birinci h a lkadaki lerin mevcut, diğerlerinin ( O) rakamı, mevcut olmadığını, daha doğrusu sonradan ortadan kalk­ tığını göstermek tedir. Çiçek diyagramları (şek. 87 - 90) : Çiçeği teşki l eden organl arın bir düzlem üzerindeki izdü�ümlerine (mürtesem­ lerine) çiçek diyagramı denir. Çiçek durumu : Çiçekler sürgünc en çıkan ya bir ana d a l (rachis) veya bu ana daldan çıkan ikinci derecedeki yan dallara ( pedicule veya pedoncule) bir çiçek sapı ( pMicelle) ile veya sapsız olarak tutunmuşıur. Yan dallar, gtrçek yap­ raklardan daha küçük olan ve adına bii, gü ( bracıee ) deni len küçük yaprakların koltu k larından çıkar. Çiçek saplarının yan dallara tutunduğu yerlerdeki çok kü çük yaprakçıkina ise biirgiiciik ( bracteole) adı veri lir. Çiçekleri n i şte bu arıa dal veya yan dallar üzerindeki diziliş durumuna çiçtk du• u mu ( inflo rescence ; şek. 9 1 ) denir. Çeşidi çiçek durumları v-ıdır. Ana dal, yan d a l lardan daha uzun, daha çok gelişmiş ise Jalkım d � rumu (grappe, recemosus ) ; ana dal, geli şme bakımından . yan dallardan geri kalmış bundan ötürü ana dalı, yan dallardan k ı s a olan duruma ta/kım durumu (cyrne) denerek çiçek durumu önce ikiye ayrılır. Çiçek saplannın hiç olmamasına, vey a çiçek sapı bulunup bu sapların uzunluklarına göre de salkım durumunu : Jalkım (grappe, racemus ) . b[le1ik sa/krm ( panicule ) , başak (ep , spica) , koçan ( spadice ) , tırlı/sı fT

oo

BOTAN lK : Meyva

434

ve

Tohum

., 6

Q '

'

7

13

-d

16

8

s

3 .

$ek. 97

7

10

---:o-

BOTAN lıTEV veya BÇ>TYOV, J}:risto ( 1849 . 1876 ) , profesörlüğüne getirilmi�, ı 9 3 2 de Heidelberg üniTersite­ Bulgar ihtiJalcisi ve şairi. Kalofer ( Bulgaristan ) de doğ- sine geçmişti r. Max Plank Tıbbi Araştırma Enstitüsünde muş, Vra�a yakınında Vesle�'te ölmüştür. ı 86 4 te O J es- fizik ş ubesi direktörlüğünü de etmiştir. ı 946 dan beri sa'da öğrenci iken Rus ihtilalci hareketine katı lmış. fakat Heidelberg'te I. Fizik Enstitüsü ordinaryus profesörü bu­ az sonra Ruınanyaya kaçmak zorunda kalmıştır. Burada lunan B. aynı ıama nda bu t:nstitünün müdürüdllr. ı 9 H te büyük bir yoksulluk içinde yaşıyan B. , kendini B ulgar Max Born ile birlikte Nobel fi zilc mükifatını kazanmıştır. ihtilil hareketlerine vakfetmiş . İbrail ( B ı ii ı la ) de «Duma Çekirdek gama ışıoları ve elekıronlar yayılması üzerinde önemli araştırmalan var­ na bUgarskite emigranıi» ( Bulgar mültecilerin i n sözü ) [ 1 87 1 ] , Bükreşte de «Budilnik)) ( Uyaodırıcı [ 1 873 ] ile dır. Başlıca eserleri şunlar­ «Zname» ( Bayrak) [ 1 8 7--l - 1 8 7 5 ] adlı gazeteleri çıkarmış- dır : ilmi dergilerde bir­ tır. 2 0 0 arkadaşı ile B ulgarisıanı ayaklaodırmağa kalkış- çok makaleler ; Geiger ve mı,, Tunayı aşarak Bulgarisıana girmiş, dış teşvik ve yar- Scheel tarafından çıkan­ dımlada Batı Balkanlarda Vesle� dağına kadar gelt-bil- lan Handbuçh der Physik mişse de, O smanlı İmparatorluğunun bu vi layetini müda- ( Fizik el k i tabı ) te yazı­ faa eden Türk ordusu birlikleri tarafından kuşatılarak lar ; Ergebni.rse der Natur­ öldürülmüştür. Bulgarların en büyük şair sayılan B. , wissensrha lten (Tabiat ilim­ az sayıda şiir ve siyasi makale yazmışnr. 22 şiirin den en , lerinin neticeleri ) de yazı­ çok tanınmış olan ları şunlardır : Jfaılji Dimitar ( Haci D . ) , lar ; lfs/as t;·piıchır Ne­ Moy,ı/.1 mo/itı·:ı (Duam ) , D o 1//l)eto parı'o /ibe ( İ lk he/1- am //Jerilu/nahrnen (Sisli kıma ) , V m eğanat.ı ( Meyhanede ) , Jfayduti ( Haydutlar) , odada yapılan tipik foıoğ · W. BOTHE raflar) [ 1 94 0 ." W . GenıBorba ( Cenk ) , Na proJI.nane ( Veda ) .

aş- ıı

444

und

ner

BOTHE, Walter - BOTOKUDO'LAR Werkzeug ( Fizikçi ve aleti ) [ 1 944} .

ve H.

sein

Maier - Leibnitz ile birlikte] ,

Der

Physiker

BOTHROPS ( Lachesis ) , yılaolar ( Ophidia) ın vipe­ ride (Viperidae) familyasından bir cins. Başı üç köşelidir ve üstü küçük pullada kaplıdır. Yavaş yavaş ineelen kuy· ruğu oldukça uzundur. Vücutlarında 13 17 sıra pullar vardır. B u pullar kuyruk altında ekseriya iki, na­ d i r e n bir sıra teşki l eder. B. ler zehirlidirler. Orta ve Güney Amerikada ya­ şar. Birçok tür­ leri vardır. La­ 'hesiı mulus, bu cinsi n en uzun ,, t i.i r 1 e rindendir ; .. ..::�j ı.::._.=:: · .-=-= --==-� �:..:.:.:..: =:....:. boy u 4 m, çapı B o t h r o p s 2 0 cm dir. Bre· zilyada yaşar. Sırtı kırmızımsı renkte olup üstünde arkaya doğru ; ıralanan main şeklinde büyük kahverengi siyah lekeler bulunur. Baştaki lekeler gayrimuntazamdır. Bundan başka g!lzün arkasından arkaya doğru uzanan şerit şeklinde uzun siralı bir l ek e daha vardır. Zehirli olduklarından ısırmaları tehlikelidir ve e kseriy a ölümle neticelenir •

. ..:.�:

BOTHWELL { b �#hwi/},

:....:.:... . · =.:..:.:. ... : _ _

James Hepburn, Earl

of (takr. 1 5 3 6 - 1 578 ) , İ skoçyalı asılzade. İskoçya kırali­ çesi Mary Stuart'ın üçüncü kocasıd ı r. 1 5 66 da kıraiiçeye yakla�mağa muvaffak olmuş ve M a ry Stuart'la kocası Darnley'nin arası açıhoca 1 5 67 de Darnley 'yi öldürmüş, fakat sahte bir mahkeme tarafından beraet ettirilmiştir. Bunun üzerine de kendi karısından ayrı lıp Mary Stuart'la evlenmiştir. Bütün bu olaylar sonunda isyan çıkmış ve Mary S tu a r t tahttan indirilmistir . B . , Norveçe kaçmış . oradan Da n imark a ya getirilmiş ve Dragsholm ( Seeland) da ölümüne kadar mahpus kalmıştır.

BOTHWELL

( l ? lbıdl] , M U H A R EBES I , halen Glasgow yakınındaki Clyde nehri üzerinde bulunan Borh­ well köprüsünün bi r az g e ri s indek i ovad a , 22 Haziran 1 679 da yapılan muharebe. Saint Andrews başpiskoposu James Sharp'ın öldürülmesi. yüzünden isyan eden İskoçyalılar. İngiliz kıraliye t ordusu başında bu lunan Monmouth du­ k a sı tarafından mağliıp edilmişlerdir.

BOTINODERES ( Kleoous) PUNCTIVENTRIS ; bk. PANC AR HORTU MLU BÖCEKLERİ.

BOTlS ( Botys ) , kelebekler ( Lepidoptera) t a kımı n ı n piralide ( Pyralidae) familya­ sından k üçük bir kelebek cin s i. Rengi beyazımsı ve kahveren­ gi lek e lidir . Tırtılları ısıegan­ lar üzerinde ya�ar.

BOTLİH veya BOT­ . LİI,{', Kafkas dillerinin Ku­

H o t i s zey kolunun Doğu veya Çe­ çen - Lezgi bölümünün Avar - 'An di · Di do grupundan bir dil. Asıl 'Andi ( yerli dilde : � ' u a nn u ) , Godoberi, Çama­ la! ( veya Hıhatl ) , K'arat'.ı , Al0ual0 ( v ey a AIJval] ) ,

BOTNİ ( Boıhn ia, Bottnia) KÖRFEZI, Baltık deni­ zinin, İsveç ve Finlandiya ile A land adaları arasındaki kuzey bölümü. U z un luğu 6 7 5 km dir. G en işliği 1 5 0· 240 km arasında değiş i r . Derinliği az bir şelf denizi olan B. sularının tuzluluğu azdır ( TTA, Paul f:mile ( 1 802 - 1 8 70 ) , F r ansı z arke­ ologu. Torino'da doğmuş, Po iss y ( Seine - et - Oise) ya k ı­ nında Ach�res'de ölmüştür. Tanınmış, İ talyan asıllı Fran­ sız tarihç i si ve askeri hekimi Carlo B. ( 1766 1 8 3 7 ) nın oğ ludur. Tıp o kuduktan · sonra 1830 da Mısırda, hekim olarak Mehmet Ali Paşanı n hizmetine girmiş, S ennar ' a yapılan Mısır seferine katı lmış, bunun ü zerine de Fransa hükümeti tarafından İske n deriye konsolosluğuna tayin edilmiştir. Burada bulunduğu sırada Arabistana yaptığı bir s e y a h at in mahsulü olacak Relaıion d'un ı·oy.1ge d,ıns l' Y hntn ( Yemene ya p ılan bir seyahatın hikayesi ) [ 1 84 1 ] adlı eseri yayımlamıştır. B undan sonra ayn ı vazife ile Musul ' a nakledilen B. , bu şehrin kuzeyinde, Ninuva ( Asur. Ninua) harabeleri zannettiği Horsabad ( Kh o rsa b ad ; Ninuva'nın 1 6 km kuzeyinde .A surlulann Dür · Şarrukin şehrinin yeri ) mevki inde, kıral Sargon'un sarayını kısmen ortaya çıkarmıştır. Eski Ninuva'nın asıl yeri olan Kuyun­ cuk ( Kuyundj ik) köyünde de dolaşmışsa da, 1848 de Fransadaki rej i m deği� imi sırasında gözden düşerek. yine kon solos sıfatiyle önce Kudüse, sonra d a Şam Tra olusuna nakledilmiş ve Ninuva'n ı n tam keşfi İngi liz arkeologu .A. dönen H. L aya r d ' a nasibolmuştur. 1 8 68 de F r an s ayıl B. nın, hafriyatı ve buluşları hakkındaki eseri E. Flandin tarafından Monuments de Niniı·e (Ninuva anıtları ) [ 5 ci lt, 1 8 47 1 8 5 0] baş lığiyle y ayımlanmıştır. B . nın Inscrip­ tions decouı•erles yı yayımlamaktaydı. 1943 te, bulunuyordu. M. Ö. X. y üzyılda kurulmu� olduğu sanıl­ Mussolini'ye muhalif grupa dahi l bulunan B. , şimdi muh­ makta ise de asıl parlak devri, B abi l kıral ı Nab ü kudurri ­ temelen Güney Amerikada ya�amaktadır. Başlıca eserleri Sur ( Tyros ) kıralı şunlardır : Il fascismo e i'Italia nuoı•a ( F aşizm v e yeni ussur ( Nebukadrezar) a yenilen II. İt h oba'al ( M. Ö. 5 7 3 ) ın gününe tesadüf etmiştir. İtalya ) [ 1 92 3 ] , L'ordinamento corporatiı;o it.1liano { İtalyan Çapulcu cebel halkının ve k orsanları n bir müstahkem mevkii korporarif ni zamı ) [ 1 927 } , La Cart.ı del Lavoro ( İş ni­ olan bu �ehir, İustinianos devrinde (M. S. 5 2 7 - 565) vuku zamnamesi ) [ 192 8 ] , E rperienza wrporatiı·a ( Korporatif bulan bir depremde harabolduktan sonra öriemsiz bir liman tecrübe) [ ı 929}, Il diritto della Riı·oluzione ( İnkı l a p hu­ haline gelmiştir. Bugünkü Batrun'a tekabül eder. Buna göre kuku) [ 1932] , Roma nei Sll o i rioni (Mah allelerinde Ro­ de metinlerd e geçen Bruttos alia şehri ile bir olabilir. B. de, ma) [ 1 93 6 ] . üzerlerinde Botryenön ( Botrys'l üların ) adını taşıyan sik­ BOTTE [ bot] ( İtal. bolta = tulum, fıçı ) , Fransada keler de bulunmuştur. kullanılmış eski bir hac ı m ve ağırlık ölçüsü. B. Bottiau ,

-

·

,

·

,

,



.

BOTSARES (MBOTSARES) [bo!{qris], Markos ( 1790 - 1 82 3 ) Yunan i stikJal savaşçısı. Suli'de doğmuş, Karpeaisi yakınında ölmü�tür. İlkın Fransızlara h i zmet eden B . , 1820 de E p iros ' a dönmüş, 1 8 2 2 de Türklere karşı Miss o lung i ' de çarpışmıştır. 21 A ğ us t o s 1 8 2 3 gece,

( botyq) v eya Bouchau ( buJ{i ) . bazan �arap ölçüsü olarak da kullanılırdı. Bu ölçü, zaman a ve memleketlere göre, miktar değiştirmiştir. B. , ağırlık olarak bin lib re değerin­ deydi. 1 000 B. luk bir gemi, 10 000 ke n ta l veya :500 to­ n i lito yüklerdi.

448

BOTTENGRUBER, lanaı

BOTTENGRUBER [ b(Jtlngmbir ] , lgnaz (XVIII. yüzyı l ) . A lman porselen nakkaşı. ı 720 1736 arasında Breslau'da ve ı 730 sıralannda da Viyanada yaşamı� ur. Kendi areiyesinde Çin, Mei ssen ve Viyana porselen lerini figürlü resi mlerle ve kenar tezyinaıiyle boyamıştır. B. bu ıezyinatta daha çok kırmı:ıı, siyah, erguvan ve altın renk­ leri n i kullanmıştır. ·

BOTTICELLI, Sandro

Makedonyalı B. , yerli halk içinde eridikleri i çin, ta­ rihte ayrı bir rol oynıyamamışlardır. Buna � ar�ıl ı k Khal· kidikeıi B. hakkında bazı tarihi kayıtlar vardır. Kserkses, Bottike'deki Olynthos ( şimdiki Ayo - Mamas) şehrini zap· tetmiş, fakat Arrabazos bu şehri geri alıp B. a iade etmiş­ tir ( M. Ö. 480 ) . M. Ö. 432 de, Khalkidike şehirlerinin Atinaya kar�ı yaptıkları sefere B. ın da k atıldı kları maldm­ dur. Aynı yıl Atina ordusu Bottike'yi yağma etmişse de, 429 da B. Spartolos ( Makedonyada bir şehir ) yakınında Atinalılara karşı zafer kazanmışlardır. B. ın yurdu az son­ ra Odr y s'ler ( Hebros [ = Meri ç } kıyısında bir Thrak kav­ mi) in kıralı S ı talkes tarafından yakılıp yıkılmıştır. 4 2 5 te B. , Khalkidikelilerle birlikte, Atinalılara karşı Eion ( Pal­ lene [= Kassandra] yanmadasında) u müdafaa etmişlerdir. Nihayet Makedonya kıralı II. Philippos, O lyn t h o s 'u tahri­ bettikten sonra Bottike'yi Makedenyaya katmışıır. Bundan sonra tatihte B. ı n i smi geçmemektedir.

HOTTESINI [ botte::Jni] , Giovanni ( 1 8 2 1 - 1889) 'İtalyan kontrbasisti ve bestecisi. Crema'da doğmuş, Parma'­ d a ölmüştür. 1 4 yaşında Milano konservatuvarına kabul edilmiş ve orada kontrha sta meşhur Luigi Rossi'den ders almıştır. Üç yıl sonra Amerikada kemancı Ardiri i le bir· likte konser vermiş tir. Kontrbasist oıarak sahibolduğu fev­ kalade maharet onu orkestra şefliğine ve bestekarlığa da AÖ­ tütmüştür. 24 yaşında iken La Habana'da Tiyatro oyunla­ rını, sonra da Suckingham ve Birmingham'da verilen meş· lıur konserleri idare etmiştir. Yine Amedkaya giderek New BOYTICELLI [ b oniç�lli ] , Sandro, asıl adı : Alea· Orleans ve La Habana'da çalışmış. Sonra imparatorluk ti sandro Filipepi ( 1 444-1 5 1 0 ) , Floransa resim okuluna yarrosun�a, Dünya Sergisi Sarayında, Ventadour Salonunda bağlı İtalyan ressamı, desinatötü ve gravürcüsü. Floransada ( Pari s ) ve Petersburg ( Leningrad) ta çalı şmıştır. ı 867 de doğmuş ve orada ölmüştür. Fra Filippo Lippi'nin talebesi­ Parise dönen B. , impresaryo Ulmann ile Fransa. Danimar­ dir. Önceleri hocaka, İsveç ve Norveçte bir musiki gezisi terıibetmiş. Prusya sını taklidederek res­ ile Fransa arasındaki barb patlayınca, Londraya giımiş ve me ba�lamış ve bu Ali Baba adındaki komik operayı yazmıştır. 1 8 66 ve 1 8 8 1 tesir altında birçok yıllarında İspanya ve Portekizde de çok alkışlanmiştır. Por· e s e r 1 e r vermiştir. tek iz kıralı onu Santiago nişanı ile taltif etmiştir. 24 Ara­ Husuaiyle N a p o l i lık 1 8 7 1 de S üveyş kanalının açılı şında Kahitede verilen Milli 1\füzesindeki Aidanın birinci temsilini B. idare etmiştir. Verdi, 66 yaSchlichting kolleksiı şında iken B. yi Parma Konservatuvarının müdürü olarak yonun dak i , Corsini vekilete tavsiye etmiştir. Bu işe 1 889 da b a şlamıştır. Bir­ galerisindeki Uffiıi çok oda müziği, kanto ( şan ) ve çeşitli aletiere mahsus par­ m üzesindeki M e rçalardan başka kıymetli kompozisyonlar ve tiyatro eserleri yem resimlerinde bu yazmı ştır. Başlıca eserleri �un lardır : Cris t o/ o r o Co/o m bo tesir açık olarak ken­ ( Christophorus Columbus) [ 1 8 4 7 ] L'assedio di FirenZI dini gösterir. 1 4 7 5 ( Florans muhasarası ) [ 1 8 H , Il diaı·olo dt/la ıı o ll e ( Gece te Medici' ler i çin şeyıanı ) [ 1 8 ' 8 ] , Marion Delorme ( isim ) [ 1 862} . Vinci· eserler yapmış, ta­ guerra ( i sim ) [ 1 870] , Ali Baba ( i sim) [ 1 87 1 ] . Ero 1 Sandro BOTTlCELLI nınmış asılzadeterin Leandro ( Hero ve Leandros) [ 1 899] , La Regina del Nepal portre 1 erını . . ış . I emışıır. . . Castello viiiasım süslemek için yap. . . . . (N�pal kıralıçesı ) [ 1 8 8 1 ] , bır de dıdaktık eser yazmıştır : 1 - . h 1 tıgı «I Ikb a h arı> a di ı meş ur eserın · d e ( 1·477 - 1 4 7 9 ) zarafet, Metodo per conlrabbasıo ( Kontrbas metodu ) . 1 � ık iı k , �e fk at ve guzc ·· ı ı ı· k a d ı n a ne varsa h epsı· b""u y ··uk b ı" r BOTTİAİ'LAR ( Yun. Bolliaioi) , eski Yunanistanda 1 ustalık ve ineelikle gösıerilmi�ıir. Medi ci'lerden Pierfrances­ Khalkidike yarımadasının bir kısmında yaşamış bir kavim. co'nun oğlu Loren zo tarafından satın alınan bu eser, bugün Oturdukları bö lgeye çok zaman Boııike, bazan da Boıtiaia Floransa Akademisindedir. Modern sanatçıların ruhunda denir. Herodoıos da bu sonuncu ismi kullanmaktadır. ( Bot- derin akisler yaratan bu eserin hususiyle Preraphaelit'ler tiaia aslen Makedonyanın Aşağı Aksios [= Vardar] un ba- (b. bk.) grupuna bağlı İngiliz sanatçılan üzerinde büyük tısındaki bölgesi olup M. Ö. V. yüzyılda Pel­ la'ya kadar iniyordu ) . B. , Paion 'Iar (Yun. Paio­ t/ eJ, Lat. P.ı eon e.r ) ın akrabalarrdır. Thukydi­ des'in, bunların B üyük İ skender ile halefieri tarafından bu bölgeye yerleştirildiklerin e dair olan ri vayeıi pek sağlam görünmüyor. Aristo'ya göre, B. , Girit labyrinıhos'unda hapsedilen Atinalılann torunları ile birlikte Giritten gelerek, birçok ser­ güzeşııen sonra İapygi a (Güney İtalya ) ya, oradan .da Bottiaia'ya varmış lardır. Fakat bu efsanenin Makedonyalı B. a mı, yoksa Khalkidikeli B. a mı ait olduğu kesin o larak bilinmemekted ir. Bazı hususlar bu sonuncuların kastedildığini gösteriyorsa . da, daha sonra ki yazariara göre ( mesela Stra­ · bon ) Bottiai göçlerinin son hedefi Emathia ( Ma .:ı:edonya) daki Bottiaia olmuştur. BOTTICELLI : İ lkbahar ( Floransa, Uffizi galerisi )

80TTICELLI, Sandro

-

tesiri olmuştur. B., IV. Sixtu s tara f ından Romaya çağrı­ larak bu papanın adına yapılan kilisede ( Capel la Sis­ tin a ) sanat i�lerine neza ret etmi� ve fresk resimlerini yapmı�tır. Floransa'ya döndüğü zaman ( 1 4 8 2 ) Dante'nin In/erno ( Cehennem) adlı kitabı için resimler meydana getirmiııir. 92 parçadan mürekkep olan bu resimler, bugün Berlin ve Vatikan'da bulunmaktadır. B., birçok Meryem resimleri yapmıştır. İ n cili n konu­ larından başka, mitoloj i k konuları da ele almıştır. Floransa resim okulu içinde yer almış olan B. nin es e rlerinde çizgi, renkten daha üstün tutulmuştur. Üslubu başlıba�ına bir özellik taşır . Kompozisyonlarındaki kadın figürleri , uzun hacak lari yle yürür hissini vermekten çok, . dans eder gibi bir tesir uyandırmakıadır. Başlıca eserleri arasında şunlar vardı r : Floransa Uffizi galerisinde «Yehu· dhith'in dönüşü» (ll riıorno d i Giudiıta ) , « Mug' ların çocuk İ saya tapınııı» ( L'adorazione dei magi ) , > ( Incoronazione della Vergi­ ne) , > ( L'Annunziazione) , düller. Bunların gastıektaz'e alarnet ( simptom ) olduğu zannedilmektedi r. nod"ları :

BOUCHARD [ b u i � ] , Henri ( doğ. 187 5 ) , Fran sız heykelııraşı. Dij on ' d a doğmuşrur. Önceleri Di j oo mekte· binde çalışmış, sonra Pariste Ecole des Beaux A rts'a gir­ miştir ( 1 8 9 4 ) . Barrias'nıo ıalcbesi dir. 1 90 1 de Roma mükafaunı almıştır. B. ın duyuş larına, ele aldığı k onulıra göre bazen Roma, bazen de Yunan arkaik heykellerinin tesi rleri ha kimdir. Ayrıca XV. yüzyıl Fran sız hey kelciliğinin i zleri de can lı olarak belirir ; fakat bu seçmcci lik ( eclecıis­ me) , orij inall iğioi belirten eser lerdeki kudreti, asla eksi lı­ memişıir E serleri arasında. «Taş ocağı iştileri» ( Monceau parkında ) , « M ı mar» ve « Heykelciı> ( Luxembourg m üzesi ) , « Apolion abidesi», «}ean rı e d' Are» ( Pari s ) ı temsil eden heykel ile Cenevredeki Reform anıtının heykelııraş Paul Landowski ile birlikte yaptık ları orıa k ı smı vardır. 1 9 2 5 Paris sergisinde şeref madalyası a l m ı ş , 19B te de Pari steki Güzel sanatlar akademisine üye seç i lmi ştir. '



BO t: C HARDAT [ buia•dq] , Apollinaire ( 1 806 1 886) , Fransız kimyacısı ve ecza cısı. L'lsle - sur - Sereio ( r onne ) de doğmuş, Pari ste ölmü ştür. Tıp akad emisi üyesi ve başkanı idi. Nouveau formu/at" magistral ( Yeni rec;eıeler kolleksiyoo u ) adlı tanı nmış bir eserin yazarıdır.

Bouchardat tuti, alkaloit testi olarak kullanılan potasyum ıri - iodürü. Alkolde çözülen kah verengi bir çö­ kelıi bırakır. Bu test Fransız kimyacı sı Apollinaire Bou­ cbardaı'oın adıyle aoılmaktadır.• BO UCH \ R OON [ buıardq] , i ki Fransız .heykeltıraşı : ı. Edme B. ( ı 6 , 8 - 17o2 ) , Ctıau.ooat ( Hauıe - Marne) da

doğmuş, Pariste ölmüştür. Cha­ u monı, Lan �res ve D ı j on'da bir­ çok k i l ı seleri n dekorasron l arını yapmış

b : r heykel rıraş ve m i m u

o l a n babası ]e1n B a ptisıe B . un yanında b i r müd Jet çalışmış. sonra P . u i �e ııeieıe< Coustou le Jeune' ün t ı l t b e ;i o l 11 u ştur. 1 7 2 2 de Kırallık akademisinin açtığı Roma müsabakası cı a girerek bi rinci mükafan kaz.ınmı�ıır. Ertesi yıl Romadaki Framız akad emisiE . b O u CH I\ R DON ne girmiıtı r. B urada anıik sanatı büyük bir i lgiyle in celemiş . en güzel mermer heykel leri kopya etmiş, bü,tler yapmı�. büvük bir şöhret ve itibar kazanmış, bi rçok siparişler de almıştır. Romadaki San Luca akademi­ sine üye ol muş. bu şehirde dokuz yıl ka larak güzel eserler meydana getirmişt ' r « Herakles•, «Uyuyan faunus» ( bugün Luxembourg b a h­ çesinde) , « K e ç i 1 i faunu s » , « F lüt çalan» ( Büyük Friedrich satın almıştır) i le Xl. Clemen s, Pol ig­ n a c kardinalı ve Mme Wteughels'in büsıleri bunlar a ra­ sındadır. ·

Parise dönün ce Duc d'Antin. Louv­ re'da kendisine bir daire ayırımış, si pa­ ri şler v e r i 1 m e ğe başlanmışıır. İ1k olarak X I V. Lou­ i s'nin al çıda n hey­ kelin i, sonra kıral­ lık dairesi için taşa oyulmak üzere de­ sen ler, şahıslar için BOUC H I\ R DON : «Aşk» büuler, madalyalar, Versailles'daki Nepıuous havuzu için grup heykeller, biı c;ok kiliseler için melekler, azizierin büstlerini, Paris şehrinin siparişi üzerine d e meşhur Grenelle sokağı çeşmesini yap· mıştır. 1 74 5 ıe « Haçı taşıyan İsa» sı ve mermerden küçük bir heykeli i le Kırallık akademi sine üye seçi lmiştir. 1 748 de XV. Louis'nin atlı bir heykclini yapmıştır ( bu heykel X V. Louis m:yd Joına d i k i lmiş, İ h tilal sırasında yıkı lmıştır ) . Heykellecinden başka 6 0 estamplık bir resim ko Ü eksiyonu da vardır. B . , sanat ıoda ioceliğe olduğu kadar, sadeliğe de önem vermiştir. İyi bir desinatördür. E serlerinde çağdaşı Pılcooet veya Moyne'dao daha çok David ile Brun'ün sana­ tına bir akış göze ça ıpar. 2. Jacques Philippe B. ( 1 7 B - 177 1 ) , öncekinin kardeşi l l l. Gusıav kendisini Sıockholm'a çağırmış, İ sveç akadem ısine müd ür tayin etmiştır. Kuzey sanatçıları üzerine büyük tesirltı i olan B. un eserleri arasında XII. Kar 1 büsıü ile Stockholm kııallık şatosu kili sesindeki «Zeytin­ dağıoda isa» aoılmağa değer.



SöU CHER, A l fred

B O UCHES - DU - RHÖN E

BOUC HER [buJf], Alfred ( 1 8 5 0 - 1 93 4 ) , Fran sız hey­ kelcıraşı. Bouy - sur - Or vi n ( Au be) de doğmuş, Ai:ıı: - !es ­ Bains'de ölmüştür. Dumont'un ve P.ı.u l D abois'n ı n t ı lebesiy­ di. 1 8 78 yılı sergisinde «Günah i ş ledikten sonra Havva» i l e üstün başarı kazanmt � t ı r. « Veaus Astaı ıe» si 1 880 de ve ori­ j inal « Hedefte• grupu ( Luxembourg bahçes i ) Fransız devleti tarafından satın alınmı� tır. « Toprak» adlı eseri yle 1 8 9 1 de şeref madalyası kazan mı�tır. 1 896 da «Casim i r Perier'nin büstü» nü, 1897 de « Kırda» yı, sonra «Şefkat» i , « Fioransalı heykeltıraş»ı yapmış olan B. , ı s oo deki u mu m i sergide büyük mükifatı almıştır. 1 927 yılı sergisiade «Odun cu» adlı eseri göHeri lmiştir.

BOUCHER [ buJ? J , Françoia ( 1 703 - 1 7 7 0 ) , Fransız ressamı, gravüıcüsü. PariHe doğmuş, orada ölmüştür. Ressam }u les Natban 'ın oğlu, ressam F. Lemoyne ile gıavüıcü F. ]. Cars'ıa talebesidir. Wat­ tea'lı'nun eserlerin e büyük bir ilgi göstermiştir. 1 7 34 te « Re­ naud ve Armideıt eseriyle Akademiye kabul e d i 1 m i ş, 1 76� te de Akademi müdürlü­ ğüne g e t i ri l m işt i r . M a d a m P om p ad o ur'a hocalık e tmiş, k ı r a l l ı k başressam ı olarak Carle van Loo'nun y e r i n i almıştır. Bundan sonra şaşır­ tıcı bir kolay lık la b i r ç o k F. BO U C HER r e s i m l e r, dekorasyonlar ve halı resimleri yapmıştır. Fakat eserlerinde birçok buluş

ve tabiatı müşahede elısiklikleri bulunmuş, bu yüzden

seı ı

tenkidleıe uğı amıştır. B. , süsleme sana tında da önde gelen ressamlar arasında yer almış, en çok kadın salonlarının süslerinde başarı gÖHermi: tir. Sanatında Regen ce devri es­ prisi ile Pom p 1dour zamanının zevki yeniden can lanmaha­ dır B. , köylü kulübelerinin, mandıralarıa resimlerinden baş­ ka allegocik resimler, p encere aralıkları, tavan süsleri de y a p ­ mıştır. Ofoıt tekniğiyle birçok manzaralar ve baş ctütleı i . renkli k alemle güzel resimler ç i zmiş tir. Gravür resi mleri yüksek bir değer ta$ımaktadı r. Başlıca eserleıi arasıada «Di­ ana ile bir superisi», « S a bah yemtği», «Yı kanan kadınlar », « Uykuya dalmış kadın çoba n » vardır.

45 1

BO UCHER [b� çir] , Jonathan ( 17 3 8- 1 804 ) , İngi­ liz tahibi ve siyasi ·yazarı. Wigton civarında B len cogo (Cumbeı lan d ) da d oğmuştur. 1 7 5 7 sıraları nda, V i rgin ia'ya g i derek öğretmenlik etmiştir ; sonra rah i p olmağa karar verip Ingiltereye dönmüş ve 1 762 de r a h i p olmuştur. Aynı yıl King George kontluğunda Hanover rektör ü tay in olun­ muştur. Bu mev k i i ve sonradan kendisine veri len başka mevkileri 1 7 7 5 e kadar muhafaza etmiş, fakat o yıl a � ı k � a yayınağa başladığı k ı ralcı fi k , r lerinden dolayı i stifa zoıunda kalmıştır. İ h t i l a l yüzünden memleketi terke mecbur olan B . ingiltereye dönmüş ve Surtey 'deki Epsom viker l i ğ i n e ıayin o l unmuştur. Ö lünc eye kadar bun u muhafaza etmiştir. Amerikada oı urduğu esnada Washington'un aıkadaıı olmuş. sonra Amerikanın bağımsızlığı hakkındak i gö rüş farkların­ dan dolayı aralar ı açılmıştır. En öne m l i eseri şudur : View

ol the Cauıeı a11d Co11ıeque11ceı of 1he America11 Revolu­ tio11 ( Amerika i h tilalin i n sebep ve neticeleri hak kında görüş ) [ 1 797 ] . Ömrünün son yılları n ı A Gloiiary of Ar­ chaic and Provincial Wordr ( Eski ve taşra ağzı k eli meleri sözlüğü) adlı bir esere hasretmiş, fakat bitirmed�n ölmü�tür.

BOUC HER DE CRE V ECOEUR DE PERTHES [ bu,re di krevkdr di pm] , Jacques ( 1 7 88-1868 ) , Fransız yazarı, j eolog ve preh isıorya bi lgini. Rethel'de doğmuş, Amiens'de öl müştür. ]. A. G. Boucher ve Marie de Perı­ hes'i n oğlu olan B . , 1 802 de Fıansız gümrük idaresinde vazife almıştır. I. Napolc!on kendisini diplomatik vazifeler le İtalya, Dalmaçya, Macaristan, Avu�turya ve Alman yaya göndermişrir. 1 8 2 5 ten itiba ren Ab�cville gümrük müdürü olmuş, burada Societe d ' E m u l ation'un başkanı sıfat İyle yazı yazmağa ve ilmi < a lışmalara başlamıştır. Bu yazı ları arasın­ da Opinion de M. ChriJtophe ( M. C. u n görüşü ) [4 ci lt. 1 8 3 1 - 1 8 3 4 ] en önemlisidir. B. , bu yazı l a rında her t ü r l ü kayıttan u z a k bir mübadele s i s t e m i n e dayanan m i l l i i k tisat politikasına raraftardır. B . , 1 8 3 6 dan itibaren jeoloj i ve tarihöncesi devirleriyle de meşgul ol maıla başlamıştır. Somme vadisinde kum çukurliı rı nda yaptığı kazılaıdan elde ettiği sonuçları De la crlation. EHai rur J'origine et la pro­ greSiian deı e t r e ı ( D ünyanı n ya ratı lışı h a k k ı n d a . Var­ l ı k ların men ş ei ve i ledeyişi üzerinde deneme) [ 5 ci Ir, 1839 - 1841 J ad lt eserinde toplamışıır. Bu kazı larda bu lduğu çakmaktaşı a l etler va < ı t a s i y le, d i lüvial tabaka l a r ile n e s l i yok olmuş hayvan fosilieri a rasında ki bağları tesbit ederek, ilk defa, a n ı ed i lüvial ( Tufa n ö n ces i ) i n san fikrini ortaya a t mıştı r. Birçok i l i m l tr. bu fikre muarızdı lar. B u itirazlar tamamen haksız da sayı lamaz ; çünkü B . , k o l iebiyan l a r ı a r a· sına tahta a l etler v. b. gibi h a k ı k atte mevcut olmıyan m a lzemeyi d e almış v e Anıe d i l ü v i a l '­ l e r i n h i y e ro g l ı f d i l i v. b. g i b i hayal mah \ulü f i k iıler de i leri sürmüştür. Bununla beraber onun tezi. ni hayet 1 8 � 9 d a . muarızla ı ı I ngi l i z ve Fra n s ı z a l i mleıi ta rafından da kabu l edi l­ miş ve n eticede « Eski Taş Devri» ne ait yeni ar•ştırmalara yol a ç ı lmıştır. BOUCHES-DU-RHÖNE [ b uf·dü-•qn] ( Fe. = Rhône ağızları ) , Güney Fransada, Pro­

BOUCHER :

«Dia n a ile bir superisi (nymph e ) »

vence' ın güneybamında bir i d a re bö l gesi. Yü­ zölçümü � 2 4 8 k m 2, n ü f u �u 97 1 92 5 ( ı 94 6 ) ıi r. Aı x-en- Pı o vence. A r l es ve Marseille bölümlerine ayıılır. B . i çinde Rhône delrasındak i Camargue ile Crau biri k i n c i o v ası ve A l p ltrin ön s ı r a l a­ nnın bir bölümü v a ı d ı r. Zeytin l i k l e ı i , sebıe bahçeleri çoktur. Kozacı lık, i pek endüstrisi gelişmiştir. Merkezi Marsilya şehridir.

45 2

BOUCHOR, Maurice

-

BOUDIN

BOU C HOR [bu[�r] , Maurice ( ı 8 5 5·1929 ) , Fran­ sız �airi. Pariste doğmuş ve orada öl müştür. Kısmen dini, kı smen de panteist karakter taşıyan şiirler yazmıştı r. B., eski Fransız, İngiliz ve Budist Hind edebiyatındaa birçok tercümeler yapmak suretiyle büyük bir hi zmette bulunmu�­ tur. Bu ıercümel e rin çoğu kukla oyunu haline getirilmiş adaptelerdir. Baş lıca eserleri şunlardır : Les ıym boln ( Sem­ boller) [ 2 cilr, 1888- 1 8 9 5 ) , Trois myılereı ( Üç «mysıerium» [ b. bk.] ) , ChaniJ popu/ai r eı ( Halk tü r küleri ) [ 1 895 v. d . ) , Sayneteı el fare eı ( Kısa k omedi ve farslar) [ 1 9 1 3 ] , Myı­ leres b ib/ique r ( Konuları Kilab-ı M ukaddeı ıen alınan «mysıerium» draml arı ) [ 1 9 1 3 ) .

nan II. B. foannes ile Manuel'ın barışmasında fa al r o l oy­ nadıktan sonra, İstanbuldan ayrılarak Cenevizliler tarafın­ dan tlyin edilen Fransız valisi sıfatiyle Kıbrısta faaliyette bulunmuş, Suriye limanlarını yağma etti r d i ği gibi, İ talyan tüccarların a da büyük zararları dokun muştur. VI. Charles'a verilmiş olan ( 1 4 0 ı ) Cenova'yı 1401 den 1409 a kadar i dare etmiş, burada San Giorgio banka­ sını kurmuştur ( 1407 ) . Bir ihtilal vüzünden Fransa ya dön­ mek zorunda kalmıştır. V I . Charles'a hizmet etmiş, taraf­ tar o lmadığı Azineourt ( Agincourı) muharebesinde esir düşerek ingi ltereye götürül müş ve orada ölmüştür. Cenaze­ si Fransaya getirilerek Tours'da gömülmüştür.

BOUCBUT [ buııf] TENEFFÜSÜ, nefes almanın nefes vermeden kısa o lduğu bir teneffüs şek li. Broakopnö­ moni'li çocuklarda görülen bu teneffüs, Fransız hekimi Eugi:ne Bouchut ( 1 8 1 8 - 1 8 9 1 ) nün adiyle anılır.

BOUDA, Karl ( doğ. 190 1 ) , Alman dilcisi, Kafkaso­ logu ve Baskologu. Hamburg'da doğmuştur. Berlin üni­ versitesinde okuduktan sonra aynı üniversitede Baskça ve Kafkas dilleri doçenli olarak çalışmış, 1947 de Erla ngen üniversitesinde mukayesel i linguisti k profesörü ve Linguis· tik enstitüsü müdürü olmuştur. Daha sonra, aynı va zife ile Bonn üniversitesine geçmiştir. Pin - Ugor ve Sibirya dille­ rini de çalışma sahası içine alan B. nın başlıca eserleri şunlardır : Ba ı kiuh ( Baskça ) [«Lauıbiblioıhek» serisin d e, ı924 ] . Oıutiuhe S1 udien (Osetçe üzerinde incelemeler) [ « Caucasica» da, 1934}, 1 enisuiıch - libttiıche Wort v erglti­ rhungen ( Yeniseyce - Tibetçe kelime karşılaştırmaları ) [ «Zeitschrift der Deutschen M orgen l a n di s chen Geselhchaft» = ZDMG, XC, 1936], Beilriig t zur kaukaJiJ(htn und ıibirischen Sprachwiııenıch�ft ( Kafkas ve Sibirya dilbilgi­ sine yardımcı malzeme) [ 1937], C e rke11iu h - oJJetiuhe Lı hnb ı z iehunge n ( Çerkezce - Osetçe isliare münasebetleri ) [ « Kuhns Ze i tschrift» LXV, 1 938] . Die Beziehungen des Sumıriuh tn zum Baskiuhen, WeJikaukaJiuhen und Tihe­ tiuhtn (Sum erceni.n Bask, Batıkafkas ve Tibet dilleriyle olan münasebeti ) [ 1 938] . T J Ch trkesıiuhe V olk ı /i tder auı Ar mavir (A. den Çerkezce halk şarkıları ) [ 1 939], Beitriigt zur Kenntniı deı Udis che n ( Udi dilinin tanınmasına yarar malzeme) [ZDMG, XCi ll, 1939] , Alaniıch - .rkylhiuht

BOUCICAULT [ b!fsiko!' ] , Dion ( 1 820 - 1890 ) , İngi­ liz aktörü ve dram yazarı. Dublin 'de doğmu ş, Ne w-York't a ölmüştür. Beş perdelik bir komedi olan London Auuranu ( Londra temina tı ) [ 1 8 4 1 ] adlı ilk p i yesi ile hemen tanın­ mıştır. Thı Va m p ir e ( Hortlak ) adlı piyesiyle de aktör olarak sahneye çıkmıştır. Birçok piyesler ve adaptasyonlar vermiş, 1860 ta, Gerald Griffin'in bir romanından mülhem olarak yazdığı The Co/lun Bawn (Sarışın kız) ile i rian­ daya ait melodramlar serisine başlamıştır. Bu gruptan olan en iyi eserleri şunlardır : Arrah - na - Pogue ( 1 8 6 4 ) ve Tht Shaughraım ( ı 8 n ) . B . , edebl olmaktan ziyade drama­ tik olan 50 den faıla tiyatro piyesi yazmıştır. BOUCIQUAUT [ buıik p ; asıl adı : I. Jean le Mein­ gre] (ölm. 1 36 3 ) , F rans ı z mareşali. Dijon'da ölmüştür. Kıral Jean' a hizmet etmiş ve bu kıral 21manında mareşal olmuştur. Bıchigny antlaşmasını müzakrre edenler arasında bulun m uştur. Oğlu II. Jean le Meiugre, II. B. ( 1 3 66 - 1 42 1 ) , Fransız mareşali v e Bi21 � s İ m par a t o rluğu sırataekhes ( grand conn etable ) i . Tours'da doğmu�. İngilterede esi rken ölmüştür. Rosebecq'te ça r pış m ış ( 1 3 8 2 ) ve 1 3 9 ı de VI. Char­ les tarafından kendisine mareşallık payesi verilmiştir . Macar kıralı Zsigmon d ( Sigismun d ) ku m andasın da I . Bayezit (Yıl­ dırım) e karşı tertip edilen haçlı seferi n e katılan Fransız ku v vetleri kumandanı Korkusuz J ea n ( Jean Sans Peur = Comıe de Nevers) ile beraber bulunarak Niğbolu ( Niko­ polis) muharebesinde ( b. bk. ) Türk lere esir düşmüş ( 1 396) , sonra d an fidye-i oecat ödeyerek serbest bırakı lmış ur . Yıldırım Bayezit'in İstanbulu ikinci defa muhasarasın ­ da ( 1 3 99 ) , 4 gemi, 2 zırhlı kadırga, ı 200 şövalye ve bir miktar piyadeden müteşekkil kuvvetleıle şehrin yardımına gelen II. B. , Bozcaadada kendisine iltibak eden birçok Ceneviz ve Venedik kadı rga­ ları ile Çanakkalede ı 7 kadır­ gadan mürekkep bir Osman lı donanmasını mağlup ettikten sonra şehrin yardıma muhtaç olduğu bir zaman d a İstanbu­ l• gelmesi İmparator Manuel tarafından büyük bir sevinç­ le karşılanarak kendisine stra­ tarkhes p a y e s i verilmi�tir. Birkaç hafta İzmit körfezi ve II. BOUClQUAUT Boğaziçinde faaliyette bulu-

Lıhnwörlt!r und Lehnheziehungen im Mordwiniıchen ( Mord­

v i n c ede Alan - İskit dillerinden müstear kelimeler ve istia­ re münasebetleri ) [ «Ungari sche Jahrbücher » = UJb, X I X , 1939] , Daı Taba uaraniı che ( Tabasaran dili ) [ 1 9�9], Diı finniırh - ugriuh - ı a moiediıch t Schicht dtJ fukagiriırhen ( Yukagircede Fin - Ugor - Samoyed t ab akası ) [ U]b, XX, 1940 ], Daı Ab as iniıch , eine unbekannlt· a l;rhasiıche Mundart ( Abazaca : Alıhaz dilinin bilin miyen bir lehçesi ) [ZDMG, XCIV, 1 940], Daı Tscherieısische ( Çerkezce) [ «Sprach­ kunde» 194 1 , III, 4 - 8 ] , Daı T u huk mhiJCh (Çukçi dili) [ 1 94 1 ] , Dit kaukasiJ Chtn Sp rachen und Vö/ker ( Kafkas dilleri ve kavimleri ) [«Sprachkunde» 1942, ll, 4· 5 ] .

BOUDIER - BAKKER [budi? bakk ir ] , Ina (doğ. 1 87 5 ) , Holindalı yazar. Amsterdam'da doğmuştur. Aile romanları yazmıştır. Başlıca eserleri şunlardır : Armoede ( Fa­ kirlik) [ 1900 ] , Het Spitgellie ( A ynac ı k) [ 1 9 ı 7 ] , De k/op op de deur ( Kapıya inen darbe ) [ 1 9 3 0 ] Aan den grooltn weg ( Büyük yol üzerinde) [ 1939 ] , Goud uil Jlroo (Saman­ dan altın ) [ ı950] . BO U DIN [ bud?] . Fransız heykcltıraş ailesi :

ı. Thomas B. ( 1 5 n sıraları-1 6 n ) , XVI. yüzyı l sonun­ da Parise yerleşmiştir. 1 6 1 0 - 1 6 1 ı yılları arasında Cbartes kated rali k oro kulesinin kuzey tarafına konmak üzere, dört grup heykeli ; yine aynı katedral kulesinin güney tarafı için, 1 6 1 1 - 16 1 2 yı l l a r ı nd a, konusu İsanın hayatından alınan üç

BOUDIN - BOUFFON · LAR grup heykelle Paris belediye dairesinin taht salonundaki iki büyük ocaktan birisini ya pmıştır. Yine Pariste Pont - Neuf ( köprü) üzerinde IV. Henri ' nin atlı h eykelinin tunçtan beş alçak kabartmasının ikisini de B. in yaptığı i leri sürülmek­ tedir. 2. Bartbelemy B . ( 1 610 - 165 0 ) , öncekinin oğlu. Sully'nin meza rını yapmı ş tır.

BOUDIN [ bud? ] E ugene Louiıı ( 1 824 - 1 898 ) , Fransız ressamı. Honfleu r'de doğmuş , Deauville'de ölmüş­ tür. Le Havre şehrinin verdiği tahsi sada Parise gelmiş, güzel sanatlar mektebinde okumuştur. En çok Bretanya, Normandiya ve Holinda kıyılarının manzaraları Ü>erinde çalışmış, bu yerlerin sisli, buğulu atmosferini eserlerine iş lemiştir. Empresyonizmin öncüleri arasınc a yer alan B. , aydınlık bir hava i ç inde güzel eserler me y dana getirmiştir. Eserleri arasında « Deauville gazinosunda konser», «Rot­ terd a m'da Meuse nehri », «Trouville civarı p l aj ı », .«Deauvil­ le yarışları», «Trouville'de kayık yarışları » ile 1 889 da açılan milletlerarası sergide alt ı n madalya kazanmış olan « Gu rub» ve « Kı lavuz gemi leri», en başta anılmağa değer. ,

BOUDIN [ bud?} . Jean Chriıılian Marie Fran· çoiıı Joseplı ( 1 806 - 1867 ) , Fransız hekimi. Metz'te doğ muş , Pariste ölmüştür. Metz asker i cerrahlar okulunu birirdikten sonra 1828 de Mora sefe rine katılmış, sonra Cezayire geçe­ rek türlü hu m maları , sıtma çeşitlerini, ıklime alışma tarz ve şartl a rını incelemiştir. 1 840 ta Parise dönerek bir aralık hastanelerde çalıştıktan sonra, 1848 de ordu başhekimliğine getiri lmiştir. Başlıca çalışmaları ırka ve ıklime göre has ­ talı kların aldığı şeki ller ve humm a lar üzerindedir. Eserle­ rinden şunlar anılabilir : Trait e de geographie et de ıtatiı­ tique medicales et des maladies endemiqu1s (Tıbbi coğ­ rafya ile istatistik ve beledi hastalık lara ait b a hisler) [2 cilt, 1 8 5 7 } , Traite des /ievres intermittentes, remitten­

teı . et contirıues des pays chauds et deı contrees mareca­ geuses ( Sı c ak memleketlerde ve bataklık arazi lerde görü­ len fistlalı, artıp eksilen ve devaml ı hummalara ait ha­ hisler) [ 1 8 4 2 } , l;uai dt geographie m edicale ( Tıbbi coğrafya denemesi ) [ 1 84 3 } . Tıp tari h i n de B. i n adiyle bir kanu n ve bir likör anılmakt a dır.

B. Kanunu B. in tıbb i bir «kanun» olarak ortaya koyduğu bir teoriye göre, müzmin sıtma ile akc i ğ er veremi arasında bir antagonizma mevcuttur ; yani aynı hastada bulunan sıtma ile verem mikroplan birbirlerinin faal i yetine engel olmağa çalışır. Bugün tıpta bu görüşe kanun değeri v eril memektedir.

B. likörü ( Liqueur de Boudin ) , tıpta sık kullanılan binde ı arseni k asit mahlülü. Kore ( choree) tedavisinde kullanılır. Seki z ya ş ından büyük çocuklarda günde 5 gr verilmek suretiyle başlanılan B . Iikörü 9 gün devam eder. Hasta kosarsa ilaç verilmez. BOUE [ bu�} . Ami ( 1 794-1 88 1 ) , ünlü Alman j eologu. Protestan ası llı bir Fransız ai lesinden olan B. , Hamburg ' da doğmuş, Vislau ( Aşağı Avusturya) da ölmüştür. Uzun za· man Pariste yaşamış, bir ara Socieı e G eo logi q ue' i n başkanı olmuş, Viyanaya yerleştikten sonra daha çok Balkan yarım­ adası üzerinde çalışmıştır. Türkiye ile ilg i li başlıca eserleri şunlardır : La Turquie d'EuroP• ( Avrup a Türkiyesi ) [4 cilt, Par i s 1 840] Recueil d'itineraires dans la Turquie d'Europe ( Av rup a Türkiyesindeki geziler külliyatı ) (2 c i lt, Viyana 1 8541 .

HARBİ

453

BOUFFES PARISIENS [brd parizi?] , Jacques Of­ fenbach tarafından 1 8 5 5 te Pariste C h amps-� l y see s ' deki Salle Lacaze'da kurulmuş olan operet tiyatrosu. Sonradan Choiseul pasaj ındaki � alona nakledilmiştir . Bu salon 1 8 64 te büyütül­ müş ve değ i ştirilm i ş t ir. Bugün B. de ko :nedi ler ve bi lhassa oper e t ler oy n anmaktadır. •

BOUFFLERS [bu/l�r ], Catherine Stanislaıı Jean, cbevalier, sonra marquis de ( 1 7 3 8 - 1 8 1 5 ) , Fr a nsız şairi. Nancy'de doğmuş, Pariste ölmüştür. Malta şövalyesi olarak birçok imtiyazlar elde etmiş, hafif süvari yüzbaşısı iken Hannover savaşını yapmış, sonra 1 7 7 2 de miralay tayin edil­ miş, Ouessant savaşına katıldıktın sonra 1 7 8 5 te Mareşal de Ca s tr i es, B. i Senega i ve Goree valisi tayin eııirmiştir. 1788 de Fransaya dönünce « Almanach des Muses» için şiir­ ler yazmağ a başlamış, hafif şiirleriyle ve s a ra y da , salonlarda kazandığı mu vaffakiyetlerle A k adem i y e g i rmek hakkını elde etmiştir. Fransız ihtilalinde memleketinden ayrılmış, 1 800 de Fransaya dönünce kendi malikinesine çekilmiştir. İ s v içre mektupları ile şiirlerinden başka B. i n şu eserleri sayılabilir : Aline, reine de Golconde ( G . kıraliçe si A . ) [ 1 7 6 1 , men sur hikiyeler } , Le coeur ( K alb) [şi ir, 1 7 6 3 } , Polsi1s et pieces fugitives ( Şi i rler ve kaçıcı parçalar ) [ 1 7 8 2 ] . Le derviche ( Derviş) [ D oğu y a ait h i kaye, 1 8 1 0 ] , nutuklar, methiyeler v . b. E serleri çok nü kteli ve talikada yazılmış olaa B. , ya )l and ı k ça daha ha s sas olmuştur.

BOUFFLERS [bufl�r] . Louis François , duc de ( 1 644 - 1 7 1 1 ) , Fransız m a reşali. B eau v aisis ' de Cag n y (bugün Crillon ) de doğmuş, Pariste ölmü 1 tür. 1 662 de muhafı z lar alayına girdiği zaman «Chevalier de Boufflers» adını taşı­ yordu. A frikada savaştıktan sonra ( 1 664 ) , Flandra ( 1667 ) ve Ho l a nd a ( 1672 ) s a vaş i arına iştirak e tmiş, Enstheim zaferini kazanmış ( 1 674 ) , l t 8 1 de korgeneral, 1 694 te mareşal ol­ muştur. Prens Eugen'e karşı Lille müdafaası ( 1 708 ) ve Villars ' ın yaralanarak kumandayı bırakmasından sonra ordu­ yu kurtaracak şekilde idare ettiği M a lpla q uet ricati ( 1 709) B. in en mühim iki hareketidir . B. , büyük bir harb adamı değil, ikinci derece harekatta daima en büyük gayreti gös­ t e ren c e sur bir kumandandır. BOUFFON [bu/q] LAR H ARBİ ( Fr. Guerre de B o uffons) , İ talyan güldürücü opera sanatk i rları ( Chan­ teurs bouffes ; Fr. bouffon = so y tan ) ndan m üteşekki l bir trupun 175 2 de Paris Opera ' sında verd iği tem silleri taki­

be n, XVI II . yüzyılda İtalyan müziği taraftarlariyle Fran sız müziği taraftarları arasında çıkan mücadele. Şiddetli bir kalem harbi ile başla m ıştır. Jean - Jacques Rousseau, Grimm ve Baron d'Holbach İ tal y anları , Freron, C a zot t e, Pidansat de Mairobert, Abbe L aug i er, Pe re Castel v. b. d:ı Fransız mü z iğini m üdafaa e diyorlardı . Baron d'Holbach Lettre a

une dam e d'un certain age sur l'etat preseni de l'opera

( Yaşl ı ca bir hanıma operanın şimdiki durumu hakkınd a mektup) adlı yazısiyle mücadeleyi açmış, bunu Grirom'in Petit prophete du Boehmischbroda ( B. nın küçük peygam­ beri ) adlı hicviyesi takibetmiştir. B. H. kendi kendine sona erer gibi göründüğü sı ra­ da, ]. J. Rousseau'nun Lettrt mr la musique /rançaise ( Fransız müziği hakkında mektup) i neşeetmesiyle yeniden canlanmıştır. Bu mektup skandal yaratmış ve Rousseau şid­ detle mücadeleye girişmiştir. Son hicviyeler 1 7 5 4 yılı orta­ sında çıktığına göre, mücadele 2 yıldan fazla sürmüş, bu arada 63 kadar yazı neşre d ilm i ş, güldürücü opera sanatkir­ larıD in g i tme s i ve ope r a d a n uzaklaşmasiy le de son a ermiş­ tir. 20 yıl sonra Gluck ile Piccini'nin Parise gelmeleri y le buna benzer yeni bir mücadele başlamıştır.

454

SOUGAJNVILLE

-

BOUGA INVILLE { ing. b1f g1n vil , Fr. bugevfl ] , Yen i Gine adasının doğusundaki Solomon takımadala­ rının en büyük adasr. Adını Fran s ı z gezgi ni Antoine de Bouga invi lle'den alan B. in yüzölçümü 8 800 k m 2 , nüfusu 49 000 ( 1 94 ı ) dir. Bu nüfus, Melanezyal ı lardan r eşekkül etm iştir. Balta girmemiş orman larla örtülü olan volkanik i ç bölgenin en yüksek noktası 3 1 r o ( Balbi volkan ı ) m yi bulur. B. in hemen batısında derin· liği 9 ı4o m yi bulan «Planet)) derindeniz hendeği uzanır. Adanın merkezi Kieıa'dır. B. , 1 8 8 2 - 1 9 1 8 arasında A lman sömürgesi olmuş, 1 9 2 0 de A vustralya m ın d a idaresine veri lmiş, ı 942 de }a­

ponların i ş galine u � ramış , ı 945 te Müttefikler tarafından ku rıarılmıştır.

Dİ L Dil bakımından B. adası . i k i dil ailesi sınırın­ da bulunmakta ve her iki sine de yer vermiş olmaktadır. Solomon adalarının en büyüğü olan Bougainville, esas iri­ batiyle bütün Solomon adaları ile birlikte, Malezya- Pol inez­ ya di llerinin Okeanusya kolun u n Melaneıya bölümüne ıd­ rer. Adada konuşulan Bunone ( veya Panuni, Panon e ) , To­ ra u, daha iyi bi linen Pera ( veya Petats) dilleri bu ai leden­ d i r. Buna karşılık, adanın bazı kısımlarında, bilhassa gü­ ney sahil lerinde, Narioi, Korom ira, Kaianu, Telei, Motu­ na, Kongara, ve Evo kabilelerinin konu ştuğu dil ve lehçe­ ler, ağırlık merkezi Yeni Gine'de bulunan Papua dil aile­ sinin malıdır. Solomon adalanndan Savo ile Russell ( Gua­ d.ı lcao a r'ın kuzeyinde) de konuşulan leh çeler de bu toplu luğa girer. B. de, Papua - Melanezya karması olan bazı leh­ çeleıe de raslanmıştır. Bk. ME L ANEZ Y A Dİ LtE Rİ, PA­ PU A Di LLE Ri.

BOUG AINV ILLE [ bugevfl ] , louis Antoine de, kont ( ı 729 - ı s ı 1 ) , Fransız denizcisi. Pariste doğmuş ve orada ölmüştür. Önce avukatlık yapmış, sonra Picardie ala­ yına a skeri doktor olarak girmiş ( 1 7 5 3 ) ve Cheverı'in ya­ veri o lmuştur. Az sonra e l çilik katibi olarak Londraya gön­ deri lmiş ve Traite du ca/cu/ i n t egral ( Eotegral hesabı el k itabı ) [ ı 7 5 4 - 1 7 5 6 ] adlı eserinin neşriyle Socieıe Royale'e üye seçi lmiştir. 1 7 5 6 d a Nouvdle - France'ta Monıcalm'i takibeımi ş, orada dikkat çekerek miralay olm u ş t u r . B. , Pa­ ri� sulhünden sonra bahriyeye girmiş, Malouines ad aların­ da ( bugünkü Falkland takı m a · daları ) Fransız hükümetinin m üsıadesi ve Sain ı - Ma lo ar­ maıörlerinin yardımİyle bir ko· loni kurmuş ve az so:ıra İ span y o l l a rı n kı skançlığı yüzün­ den bucasını terk etmek zo· runda kalmı�tı r. Sonra kıtalar etrafı nda bir seyahat yapmı� ( 1 766 - ı769 ) , bu arada Gü­ ney denizinde muhteli f PoliL. BOUG A I N V I LLE nezya takımadalarını görmü� veya ke�fetmi�. bu seyahatını Voyage autour du monde ( Dünya etrafında seyahat ) [ ı 77 1 J adlı me�hur eseıi nde meraklı bir şeki lde anlatmı�tır. B. , sonradan Grasse kontu­ nun emri alunda .Amerika h arbine iştirak etmi ş, 1 779 da filo reisi ve kara ord uları k arargahında mareşal olmuştur. 1790 da çok nazik vaziyeder karşısında Bresı tilcimnun başına getirilen B. , derhal istifasını veırniş ve bundan son­ ra sadece i l mi eıütlerle me,gul olmuştur. Kuruluşundan biraz sonra ( 1 7 9 6 ) I n stiıut'ye ve matematik, astronomi

BO UGLI!, Celestin meseleleriyle me�gul alimler cem iyetine ( Bureau des lon· giıudes) üye ol muştur, I. Napoleon tarafından senato üye· si tayin ed i l miş ve ken d i s i n e kontluk unvanı ver ilmi � t i r .

BOUG.U NV ILLE A ( Bot. , Zoo. ) : bk. BUGENVİ LYA.

BOUGHTON [ b�ı1n ] , George Hen ry ( 1836-1905 ) , Ingiliz ressamı. No rwich civarında doğmuş v e çocukluğun­ da .Albany ( New York ) ye gitmiştir. 1 862 de lond raya dönerek orada yerleşmiş, ı896 da Roral Academy'ye üye o l rn u $tur. Roya l Academy'de birçok resimlerini teşhir etmiş­ tir. Resimlerinin bazıları Yeni İngilteredeki eski Puriıanla­ rın hayatı nı tasvir eder. « Kaldı rımdaki · or ların yolunması• adlı t•blosu Lond rad4ki Taıe Gallery'dedir.

BOUG BTON [b�tln l , Rutland (doğ. 1878 ) , İn­ giliz besıe kirı. Aylesbury'de doğmuştur. 1 900 de ö!ıenci ol arak R 1yal College of Music'e girmişti. 1 9 ı4 te Reginald Buck ley ile i ş birliği yaparak G lasıonbury Festival School of Music Drama okulunu kurmuş ve en me�hur eseri olan müzikli d ramı The I m m o rtal Hour ( Ölmez saat) ilk ola­ rak bu kurumd.ı te.n sil edilmiştir. G lastonbury Festival'i Birinci Dünya Harbinden sonra tekrar can landırılarak, B. ın s u iki operası 1 920 de o rada temsil edilmişti r : The Birtlı of A rt h u r ( A. un doğumu ) ve T h e Round Ta bi• ( Yuva rlak masa ) . Romantik ve i dealist ilhamlı orij inal bir bestekar olarak şöhret kazanan B. ın başka müzikli dram­ ları şunlard ı r : Alk eıtis ( isim) , Th• Q u e en of Cotn wa/J (C k ı ra l içesi ) ve B ethlehem ( Beytüllahim ) . Bale senfoni ve lı:ua rıetler d e yazm·�tır. Müzik üzerinde yaptı!ı incele­ melere dair eserleri de şun lardır : B a ch � The Reality o/ Mu ­ ıic ( Musiki n i n haki katı ) , Th e Natu11 of Music ( Musilı:i­ n i n mahiyeti ) .

BOU GIE : bk . BİCAYE. BOUGL� [ buglj ) , Celest i n ( ı 870 - 19 4 0 ) , Franm sosyol ogu Sıint-Brieuc (Cô ıes-du-Nord ) de doğmuş, Paris­ te ölmü�tür. Sorbonne'da felsefe doçenıi ve sosyoloj i pro­ fe�örü olmuş ( ı 90 1 ) , ı 9 3 5 te Yük sek öğretmen okulu mü:lür lüğüne getirilmiştir. Durkheim'in talebesi olan B., sosyal toplanmaların sebeboldulu psikoloj ik değişikliklere dayan an hocasının teorisini daha geniş surette izah etmiı­ tir. Demokratik ve liik fikirleri , taassup derecesine varınıyan bir i n ançla savunmu�tur. Daha çok, Fransanın siyasi, ahii­ ki meseleleri üzerinde durmuştur. Zamanımızın Du rkheim'­ den sonra en tanınmış sosyologudur. Başlıca eserleri �un­ lard ı r : Les idles ega/itaires ( E�itlik fikirleri ) [ 1899] , Le s sciences so cia l es tn Allem:zgn e (Almanyada sosyal ilimler ) [ ı 8 9 6 ] Qu'eıt re que la ıo ciologie ( Sosyoloj i nedir) [ 1 907], La demo(ratie devant l a science (İiim önünde demokrasi) [ ı 904 ] , Essai sur le r eg i m e d11 rartes ( Kastlar rej imi üzerine deneme) [ 1 9 0 8 } , Leçons de sodologie ıur l'evo· l ut ia n deı v a / eu r ı ( Kıymetler deği�mesi üzerine sosyoloj i dersleri ) [ 1 9 2 2 ] . Les socialisme / ran ç a is ( Fransız sosyalist görüş l eri ) [ 1 9 3 3 ] , Bilan de la s o dolo g ;e française ( fran­ sız sosyoloj i sinin bilançosu) ( 1 936] , Hu m a niı m e, sodolo­ git, p.lıilosophie ( Humaoi:rma, sosyoloj i, felsefe) [ 1 939]. BOUGUER ( bug� ] . Pierre ( 1 698 1 7 58 ) , Fransız h idro grafı, asırenomu ve maıemaıikçisi . Croisic ( Bretagne ) te doğmuş, P.ıriste ölmüştür. Fen Akademisi üyesi olan B. , ı 7 3 1 d e , G o d i n ve La Condamine ile beraber, b i r meridi­ yen derecesini ölçmek için hükümeti tarafından Peru'ya gönder i lmiştir. B., asrının i İ eri gelen hidrograf coğrafyacı­ ları arasına girmesine sebebolan birçok eserler vermiştir.

BOU GLJ1, Celestin - BOU ILL :e, Charles de

Ba,lıcaları �unlardır : Memoire ı ur la nalure deı v aiJJ eaux ( Gemi lerin mahiyeti üzerinde araştırma ) [ ı 7 2 7 } , Meıhode d'observer ı u r mer la hauleur deı asires ( Denizde yıldız­ ların yük sek lisini gözle me metod u ) [ 1 7 2 9 ) , Traite du navire, de .ra ronstruclion el de ı eı mou vemenlı ( Gemi yapı lııı ve hareketleri el k i tabı ) [ 1 746} , T raile de la navi­ gation ( Gemici l i k el k i tabı) [ 1 7 5 3 ) , T rail e d'optique ( Up­ tik el kitabı ) [ı 760}, v. b. Heliometreyi B. ke�fetmiştir. Fotometrenin de kurucusudur. Geometride esri ler, asırono­ mide gezegenlerin çapı. Yerı n özel ağırlığ ı , fizik sahasın­ da sarkacın uzun lusu atmosferde ı�ığın kırılması, m ıdde­ lerin geni�lemesi, havanı n yosunhığu, kimyada eriyikler, ayrıca da j eodezi üzerinde birçok araşıırmaları vardı r ; gem icilığe ait alet v e m etoılan d a ı slah eımeğe çalı�mıştır.

Bouger h .Ir si : ( Mrteoroloj i), antisoler ( Güneşin bulun duğu noktadan 1 80° u z a k lı kta k i ) noktanın etrafında görülen, minimum yarıçapı yaklaşık ci arak 32° uzunlu­ suoda bir hale. BOUGUEREAU [ b u grq] , Adolphe Willia m ( ı 8 2 � 1 9 0 5 ) , Fran sız ressa mı. La Rochelle'de do sm u�. orada ölmüş­ tür. ı 84 3- 1 8 5 0 y ı l ları arasında Pariste Picor'nun atelyesine, sonr� Ecole des Beaux· A rıs'a devam etmi�tir. ı 84R de Roma m üsabakasında i k inci olmuş, 1 8 5 0 de de büyük mükafatı kazanmıştır. Romada bulunduğu sıralarda « Din uğrunda ölenin zaferi» ile «Katakomba götürülen Aziz Ceci lia'n ı n bedeni» a d l ı eser lerin i yapmı� ve Parise yolla mıştır ( Lux­ emhourg müzesi ) , Fran saya dönüşünde ( ı 8 � 5 ) çok çabuk şöhret kazan mış, eserleri her yerde yüksek fiyarla satın alınmıştır. B. , hususiyle din konu larını i şlemiştir. Mitolo· j iye ve köy hayatına dair resimler de yapmıştır. Klisik okulun ele aldısı kon ulara sadık kalan B. nun eserlerinde daha çok Rat fael l o okulunun tesi rlerini görmek mümkündür. B. 1 876 da Enstitüye !eçi lmiş, 1 8 8 5 sergi s i nde de şeref madalyası almıştır. Eserlerinden «Venus'un dosuşL » ( I R86 ) , « Gençlik v e aşk» ( luxembourg müzesi ) . « Teselli veren Meryem», « isanın mezarı başında aziz kadınla ı» ( A n vers ) , « Flora ile Zephyıo�». « Bahar», «Yaz», « Da n s», « falih» en mühimleridir. BOUHIER [buı n . Jean ( 1 67 3 - 1 746) , Fransız hu­ kukçu ve edebi yaıçısı. D ı j on'da doğmuş ve aynı şehi ı d e ölmüştür. Hukuk öğren i m i n i Orleam'da yapmış o l a n B. , 1 69 2 de D i j on par lamenıosuna müşa v i r ve 1 7 0 � te r e i s olmuş, 1 72 7 de F ra nsı z Akademi si üyel iğine seçilmiştir. 1 7 2 8 de D i j o n parl amen tosunun rei sliğinden sıhhi sebepler dolayısiyle ayrılan B . , çalışmalarını hukuk ve edebiyat üzerinde incelemelere vermi ş t i r Başlıca ese r leri ; Coulume de Bourgogne ( B. örf ve adet ı ) [ 1 7 1 7 ] . Traile de la JU(­ (tJJion deı mern ( A n n e mirası el k itabı ) [ 1 7 U } D iJ J e r ­ lalion s u r la r e p re , en l al i o n en sucreiJion ( Mi rastaki vekalet üzerinde araştırma ) ( 1 7 3 4 J, Traile de la diJJolution du mariage pour cauıe d'ımpui rıance ( E v l ı l ı s i n i kt ıdarsı zlık sebebiyle çözülmesi hakkında el kitabı ) [ 1 7 3 5 J Rema•queı ıu r le lraite de Cıceron de Nalura de o r u m (C ceron 'nun « Tanrıların tabi atı ha� kınd.ı» adlı risalesıne ait notlar) [ 1 7 2 1 ] , Remarqueı rriliques sur ltı ttxteı Catilmaireı ( Catilina metinlerine ait tenkidi no,lar) ( 1 7 2 7 } , Ruherehes ı ur Heredole ( Herodotos üzerinde araştırmalar) [ ı 7 4 � } . M emoireı sur la vie el leı ouvrageı d e Montaigne ( M in hayarı ve eserleri üzerinde a raştırmalaı ) . B. , zaman ının m ütefekkirlerine açık bu l undurduğu çok zengin hususi bir kütüphanesi ile de meşhurdu. Kıtaplarırıın büyük bir k ı s­ mı, şimdi Fransız milii kütüphanesinde bulunmaktadır.

45 5

BOUHOURS [bulfr} , Dominique ( 1 6 2 8 - ı 70 2 ) , Fransız j esuiti, ren k ideisı v e grameı c ı si. Pariste doğmuş ve orada öl müştür. Nüktedan ve dünyevi bir papaz olan B. , müralaası b i le bir otorite teşkil eden mükemmel bır g r amer­ ci idi. Başlı ca eserleri şunlardır : Enlrttienı d' Ari ı l e el d' Eugine ( Aristo ile Eugeniu s'un konuşmaları ) [ ı 67 1 ] , Douteı ıur la langu e /rançaiıe proposh a M M . de l ' lf cadb nie ( Fransı z dili h akkında Akademi ü yelerine sunulan şüp heler ) [ 1 674} , Man i ir n d a

doğmuş, 1 � 5 3 t e ö l müsıür) . Fra n s ı z fi lo,ofu. S. t c ıurı ( Amiens yakın ı n d a ) d a doğmuştur. Öğrt tisi N i colau s CusanL s ( b. bk. ) ile Röne ( 1 869 ) . sız

BOULENGER [bulajf ] , Jacques (doğ. 1 879) , F r an­ yazarı ve k ü l tür tarıhçisi. Par i st e doğmu� tur. Societe

des ecu des rabelaisiennes ( Rabelais araştırmaları kurumu ) ve «Revue du Seizieme S i ecle» ( X V I . yü zy ı l d er g i s i ) i n kuı cusu Lefrance i l e birlik te. X V I I . yüzy ı l k ültü r tarihi üze­ rinde ç a lı ş m ışt ı r. Başlıca eserleri şun lardır : Rabelais et V. Hugo ( R. ve V. H. ) [ 1 904} , Le grand siede ( X IV. Loui s devri ) [ 1 9 1 1 } , L' ameublement fran çai ı au gr and ıiecle ( XIV. Loui s devrind e Fransı z ev eşyaları H 1 9 1 5 ] , Rabelais a Iravers /es age s ( Yüzyıllar boyunca R. ) [ 1 9 2 5 ) , Marc Desbordes Valmore, sa vie et Jon seeret ( M. D. V. , ha­ yatı ve sırrı ) [ 1926} .

BOULAY DE LA MEURTHE [ bu/e di la mprt] , Antoine Jacques Claude Joaeph ( 1 7 6 1 - 1 84 0 ) , Fransız hukukçusu ve politikacısı. Chaumousey ( Vo sges) de doğ-

1 649

45 7

i spat etmiştir. Les hommes fossi/es ( Fo s i l insanlar) [ 1 92 1 } adl ı eseri, insanl ı ğın ba ş lang ı c ı h a kk ı n da d eğerli bir k ita ptır. �- , Dr. '( e �neau ile birl i kt e « An ı hr o polog i e » mecmuasını

=

muş, Pariste ölmüştür. Nancy'de ve sonra Pari ste avukatlık yapmış, ı 7 9 2 de askerliğe i n t i sabed erek Rhin ordusunda yüzba�ı olmuştur. 27 Te m mu z dan sonra Nancy'de müddeiumum i , Beşyüzler mecli sinde mebus, Kon süllük devrinde Devlet şii r ası şub e reisi olan B. medeni kanu n un yazılmasıoda çok çalışmıştır. Buo a r ağmen X V I II. Louis t a r a f ı ndan a zi ed i lerek sürülmüştür. 1 8 ı 9 da Fran sa ya döomüş olan B. şu eserleri neşretmiştir : ESJai sur /es causes de

Andre Charles

BOULENGER [bu/ajç] , Mareel ( 1 8 7 3 - 1 93 2 ) , Fransız yazarı, Jacquts B . nin k a rde ş i . P ari st e doğmu ş , Chan­ tilly'de ölmü�tür. Birçok romanları ve kültür t ari h i ile i l­ gili küçük etütle r i vardır. Başlıca e serle r i şunlardır : Qua · rante escrimeurs ( Kı r k e s k ri m ci ) [ 1 903 } , Nos e/egances ( Zarafetlerimiz) [ 1 9 09} , Les aventures d'un dandy ( Moda düşkünü bir delikanlının macera l a rı ) [ 1 92 1 } , Eloge du ınobisme (Züppeliğin medhi ) [ 1 927) .

ı

BOULLAY [bul!"} , Pierre François Gu illaume ( 1 7 7 7 - 1 8 69 ) , Fransız e cz a c ı s ı . Ca e n ' da doğmuş , Pariste ölmüştür. Pa r i ste k u r­ duğ u eczane bü y ü k bir önem kazanm ı şt ı r. Tı p akademisi ü y esi ( 1 8 2 0 ) . B u 1 1 e t i n de Pharmacie'nin ku rucusu ve redaktörü o l an B . , bi rçok hatıralar ya y ıml a m ı ştir. Aktif ve zehirli t a t u 1 a ( pic r oıo x ine) maddesini B. k e ş f e t· mi�tir. Fosforik asiı va­ sıtasiyle alkolü e t h e r h a 1 i n e çevirmeğe v e ether ar s eoi k e l d e et­ rneğe ilk muvaffak olan B. dır. BOULLE [bü 1] Andre Charles ( H4 2 1 7 3 2 ) , Fransız mo b i L •

yacısı. Pari ste doğm u ,, aynı şehirde ölmüştür· Kıralın başmarangoıu olarak Versailles sarayı­ nı

süslemiş

ve döşe·

ları ; Victori a and zesi , Londra)

mü -

45 8

BOULLE, Andre

Charles

-

BOUQUET, Dom Martin

1 8 4 1 de Boulogne yakınında, büyük ordunun himası için, üzerinde Napoleon'un Bosio tarafından yapılmış bir heykc­ li bulunan , 5 �, 5 m uzun ldunda bir sütun dikilmiştir.

mıştır. Yaptığı mobilyalar şekil bakımından sadedir, fakat maden, boyanmış ağaçlar, fildişi, bağa ve sedef kak­ malarla zengin bir tarzda süslenmiştir. Süslerin model lerini kendisi çi zerdi. Motif olarak çi çek, yemiş, hayvan av ve savaş sahneleri kullanmıştır. Oğul ları da aynı sanatta çalış· mışlardır. Paris belediyesine bağlı sanat en stitüleri ( �coles municipales professi onnelles de la Ville de Paris) nin mo­ bilyacılık kısmı B. un adını taşımaktadır.

BOULONNAIS [ buton� ] , Fran sanın Boulogne böl­ gesinde eski bir yörenin adı. Merkezi Boulogne - sur ­ Mer'dir. Yüzölçümü 2 000 km 2 , nüfusu 300 000 dir. BOULT [ b�lt ] , Sir Adrian Cedric ( doğ. 1889 ) , İn ıtitiz orkestra şefi. Chesıer'da doimuştur. Westmi nster School ve Oxford üniversitesine girmiş ve sir Hugh Al-. len'den müzik öğrenimi görmüştür. Bu öğrenime daha sonra Leipzig'te Hans S itt ve Eugen Lidner'in öğrencisi o l arak devam etmi ş ve Nikisch'in metotları nı ayrıca ince­ lemiştir. Covent Garden operasında çalışmış ( 1 9 1 4 ) ve 1 9 1 8 den itibaren Roya l Phi lharmonic Society, Liverpool Philharmonic Socieıy, Londra Symphony O rchesıra'sı ve Queen's Hall Orchestra'sında orkestra Şefliği etmiştir. Londra Royal College of Music'inde öğretmen lik etmiştir ( 1 9 1 9 ) . 1 924 - 1 9 3 0 yıl larında B i rmin �ham City O rchtstra ile Bi rmingham Festival Choral Society'de orkestra şefliği eden B. , 1 9 3 0 - 1 94 2 yıllarında B. B . C. ( b. bk. ) nin mu­ siki müdürlüğünü yapmış, 19 t 2 den sonra da B . B . C. Symphony Orchestra'sının baş oı kestra şefi olarak B. B . C. i le iş birl iğine devam etmiştir. Bilhassa genç İngiliz bes­ telı:irları lehine çok faydalı çalışmalarda bulunmuştur. 1 937 de kendisine şö valyelik ( S ir) tevcih edilmiştir. A. Handbook on ıbe Tecbniqu• of Conducting ( Orkestra şefliği tekniğine ait el kitabı ) adlı eseri 1937 de çıkmıştır.

BOULLIAU [bu/Jp], lsmael ( 1 60� - 1 694 ) , Fransız astronomu. Loudun'de doğmuş, Pari ste ö l m üştür. B azı yıl­ dızların ışık değişti rmelerini mikul bir şekilde ilk defa B. izah etmiştir. Başlıca eserleri : De nat::ra lıuis ( Işığın ma­ hiyeti hakkında) [ 1 6 3 8 ] , Phi/olaus uu de vero systemale mu n di ( Ph. yahut dünyanın hakiki sistemi h a kkında) [ 1 639} , A.stronomia phi/olaica ( Philolaos astronomisi ) [ 1 64 5 ] , Ad asironomos monita d11o ( Astronomlara iki na­ sihat) [ 1 6 5 7 ] v. b. BOULOGNE [bulp�] : ı . B. B illaneourt [b. bi/a­ kur] , Parisin güneybatısında, Seine nehrinin büyük kıvrı­

�ının

. sağ ken arında ve Bois de B. un güney inde, villila­ riyle, endüstri tesisleriyle tan ınmış bir şehir. Nüfusu 7 1 400 ( 1946 ) . Renaul t otomobil fabrik ası buradadır. Ku­ zeyinde Bois de B. parkı vardır.

2. B. Sur Mer [b. siir m�r] , Fransada Artois bö­ lümünde, Pas de Ca lais departmanında tahkimli ticaret li­ manı. Nüfusu 34 900 ( 1 94 6 ) . Kuzey Denizi balıkçılığının merkezi, deniz banyoları, şarap ticareti ve Ingiltereye geçiş

ı

BOULTON Houltln] , Matthew ( 1 728-1809 ) , İngiliz .... iş adımı. Birm ingham'da doğmuş, Soho'da ö lmüştür. B . , madeni düğmeler, silcke ve gümüşü soğuk işiiyecek eşya imal eden kendi fabrikasını Birmingham'dan Soho'ya nakletmiştir Fabrikası için lüzumlu enerj iyi sağlamağa ça­ lışırken 1 7 7 6 yılında, buhar mak inesinin mucidi ]. Watt il e karşılam ; birlikte çal ışarak başarı kazandılar. B. ve Watt'ın beraber kurdukları buhar makinesi fabrikası, Waıt'ın icadettiği makinenin diğer sanayi şubelerinde de kullanı lmasında mühim rol oynadı BO UM ANN [b�lfman ] . Johı nn ( ı 706 1 77 6 ) , Ho­ ·

B o u l o g n e

l i m a n ı

yeridir. Daha Romalı lar devrinde oturulan bir yer ( B ono­ nia) olmuş, 882 de Normanlar tarafından yakılıp yıkılmış, 9 1 2 de yeniden kurul mu s, bir aralık ( ı 544 - 1 5 5 0 ) İngi liz­ lerin elinde kalmıştır. 1 . Napoleon buradan geçerek İngil tereyi i şgal etmeyi düşünmüştü \ 1 8 0 5 ) . Bouloıne kararcahı : Bonaparte, 1 8 0 1 de, i ngi lte­ reye bir akın yapmak maksadiyle, Boulogne'da bir karar­ gih teşkilini emretmiş ve civar k ıyılarda bi r nakliyat flotil­ lisr toplamıştır. Amiens sulhu ( Mart 1 802 ) ile tehir edi­ len bu proj e Mıyıs 1 80 � te tek rar ele alın mıştır. Okyanus kıyıları karargahlarında ı s o 000 asker toplanmış ve iki yıl burada talim görmüştür. Askerlerin asıl toplanma yeri Bou­ l o �ne idi. Limanlarda büyük tanzim çalışmaları yapılmış, kıyı, müdafaa borda toplariyle donanmıştı. Napoleon, 1 6 Ağustos 1 804 t e karaegaha gelerek, orduya i l k « Legion d'honneur» nişanlarını dağıtmıştır. Mart ıso:; te İngiltere seferi için her şey hazırdı. Fakat Amirat Vılleneuve' ün fi­ losu sözleşı ldiği gibi hareket etmemiştir. O sırada Avrupa­ da yeni bir devletler i ttihadı teşkil edildiği n den, Napol�on buraya dön m ÜJ ve e�siz Austerlitz muharebesini yapmıştır.

Jandalı m imar. Georg Bournann'ın babası. Amuerdam'da doğmuş, Berlin civarında ( Potsdam ? ) inşaat başmüdürü iken ölmüştür. 1 7 � 2 de I . Friedrich Wılhtlm tarafından Beriine dnet edilen B. , burada. yararıcı vasfı olmamakla beraber, Ho! anda - Palladio tarzı klisisizm üslubunda bi rçok bina yapmıştır. Potsdam'daki Holinda mahal lesi ( 1 7 3 7 1 74 I ) Berlin kapısı ve Belediye binası ( ı 7 5 3 ) , B erlin­ deki eski Dom (kilise ; 1 7 4 7 - 1 7 50, 1 8 9 3 te yen i den inşa edilmiştir ) ve Prens Heinrich sarayr ( 1 74 8 - 1 7 H , belki de Knobe l sdorff'un plan iarına göre yapmıştır ; 1 8 1 o dan beri üniversiıe) bunlar arasındadır.

BOUNTY [b� nti} ADALARI, Yen i Zelanda'nın Güney Ada�ının 6 50 km doğusunda ( ı 79° d oğu boylamı, 48° güney en lemi) hemen hemen tamamiyle çıp lak v e kaya­ lık adalar. B kadardır ve 1 1 ,4 km2 yüzölçümündedir. Av yeri o larak faydalanı lmalı:tadır. BOUQUET [bukd , Dom Marlin ( 1 6S :i - 1 n4 ) , Fransız tarihçisi. Amiens'de doğmuş, Pariste ölm üştür. Bened ictusçu k eş iş olan B. , Rerum gallicarum et Irandearum urip to r es ( Gall ve Fransız tarihi yazarları ) [ 8 cilt. 1 7 3 7 1 7 5 2 } adlı, bugün dahi büyük bir ihtiyacı karşıtıyan külli­ yan tesis etmiştir. Bu külliyatın IX. - X I X . cilıleri 1 7 57 -

BOUQU ET, Dom Martia

1 8 3 3 yıllarında muhtelif yazarlar tarafından ka leme alınmış, X X . - XXIV. cilıleri ise 1 840 - ı 894 arasında A c iiCi emie des Inscripıions tarafından yazdırı lmışıır. BOU R B AKI [burbakf ] , N. , 1 9 3 8 den beri maıema­ tiğin bütün kol larını bir nevi a n s i k loped i d e r o p h y a n birçok tanınmış Fran sız maıemaıikçilerinin takm a adı. Bunların gayesi, tarihi ıeklmülü dikkate almaksızın herkese modern bilgiye giden en basit ve kestirme yolu göstermektir. BOURBAKI [burbakf], Charles Denis Sauter ( 1 8 1 6 - 1 897), Fransız gen erali. Pau'da doğmuş, Bayonne'da ölmüştür. B. , 1 87 1 Alman - Fran sız harbinde Fransız doğu ordusu ile birlikte Belfort'u muhasaradan kurtatmağa ve Paris ile Ren arasındaki Alman irtibatıııı kesmt>ğe memur edilmişti . Fakat bu plln, B. nin Lisaine'de yenilmesiyle ( 1 5 - 17 Ocak 1 8 7 1 ) akim kaldı. General Manıeuffd'in idaresindeki Alman güney ordusu tarafından ricaı haııı kesilmiş olan, bu aşağı yukarı 90 000 kişilik ordu, nihayet 1 8 7 1 Şubatında İsviçrede enıerne edi lmiştir. ( İsviçre sınırı Les Verrie res, Neuen burg civarında geçilmiştir ) . BOURBON, Antoine de, Navarre kıral ı : b k A N f O I· N E DE BOURBON.

BOURBON [burbq] , Catherine de ( 1 5 5 8 - 1604 ) , Navarre prensesi. Pariste doğmuş, Nancy'de ölmüştür. Navarre kıralı Antoine ile }eanne d'Aiberı'in kızı ve IV. Henri'nin kızkardeşidir. Hayatının en biriz bAdisesi Sois5ons k onıu olan kuzeni Charles de Bouıbon'a karşı olan aşkıdır. Fakat IV. Henri , 41 yaşında olan kızkardeşini Bar dukası Henri de Lorraine ile evlen meğe mecbur etmiştir. B. IV. Henri'nin mezhep değiştirmesinden sonra Protes­ tan olmuş ve Protestan parti, bilhassa Theod ore de Beze ile münasebetıe devam etmiştir. Halef bı rakmadan ölmüştür. ,

BOURBON [burbq). Charles de ( 1 4 3 5 - 1 48 8 ) , kar­ dinal. iyon 'da ölmüştür. Beş i n ci Bourbon duk ası I. Char­ les'ın oğludur. 1 4 46 da l l yaşında Lyon başpiskoposu ve 1447 de kardinal tayin edilmiş ve zaman ının siyasi ve askeri i şlerinden birçağuna karışmıştır. Kilise hayatı n a hiçbir zaman uyamadığı için orada şaşkına dönerek düşkün bir başpapaz, falrat zen gin bir kolleksiyoncu olmuş . halı ve güzel kitap birikıi rmeğe merak etmişti r. Liege papası olup 1 4 82 de ölen kardeşi Louis de Bourbon daha iyi bir ahlaka sahip değildi. Bunun üç gayrimeşru çocuğu olmuştur. Büyüğü Bourbon - S usset' lerin ceddidir. «Sanglier des Ardennes» ( A. yabandomuzu ) diye anılan La Mar c k konıu rarafından öldürülmüştür. BOUR BON [burbq] , Charles de ( 1 4 90 · 1 5 2 7 ) . do­ kuzuncu Bou rbon dukası. Bourbon connerable'ı, Roma muhasarasında öldürülmü�ıür. Mon tpensier k o n ı u Gi lbert de Bourbon i le C laire de Ganzague'ın oğludur. İ lk talim­ lerini G�nois isyanı sırasında Bayard'ın yanında yapmış (ı � 07 ) , Agn adel sava �ında temayüz ederek ( 1 509 ) I. François'dan conn�ıable kılıcını almı ştır. I. Frarıçois'nın annesi Louise de Savoie, kadınlık timarı o larak en yakın vArisi bulunduğu Bourbonlar verasetini Parlamen t o önün de ısrarla istemi�tir. Bu istek Xll. Louis'nin sarih bir bağı­ şına dönmekti. Dava takibedilirken B. , V. Karl'ın gizlice yaptığı teklifiere uyarak, kızkardeş i Eleonore'dan elini uzatmasını rica etmiş ve ona kılıcını vermiştir. Antlaşma imza) anmış ; fakat, İ ngilizler Normandiyayı istila için ha­ zırlanırken , imparatorun Franche C?mte'den giren ordu­ larına katılacağı sırada, uzun za mandan beri kendisinden

-

BOURBON ADASI

459

�üphelenildiği için ıakibedi· len B. , gizlice k a ç m a k ve general veya prens olarak görüneceği yerde d ü ş m a n saflarına kaçak olarak girmek z o r u n d a kalmıştır ( 1 52 3 ) . İmparator ıarı&fından korgene­ ral tayin edilerek İtalyaya geçmiş ve oradan Fransızları sürmüştür. Pavia z a f e r i n e iştirak etmiştir. Son ra bizzat Charles de BOURBON k e n d i s i için savaşmak ve Milanais'yi ele geçirmek istemiştir. İtalyanın yağma edile­ ceğini vadederek Alman ücretli askerleriyle maceraperest­ lerinden bir ordu toplamı ş ve onları Roma surlarına kadar götürmüştür. Taarruzda. ağır yaralan arak ölmüş, ölümü Romayı kurtaramamış ve şehir iki ay feci bir su· reıte y ağma edilmiştir. BOURBON [bt�rt q], Charles de ( 1 5 2 3 - 1 59 1 ) , kardinal. Antoine de Bourbon'un kardeşi, I V. Henri'nin amcası. Roııen başpiskoposu olan B. , Gui se'Ier tarafından X. Charles adı altında Fransa kıralı ilin edilmesini ka­ bul etm iştir. Guise dukasın ın ö ldürülmesinden sonra 1 5 88 de hapsedi lmiştir. BOURBON [ burbq] . Charles de ( 1 � 6 2 - 1 � 94 ) , kardinal. Cond� pren si I . Louis d e Bourbon'un oğludur. Çok genç yaşta iken Rouen başpi skoposluğuna terfi etmiş ( 1 5 90 ) , I I I . Henri 'nin ölümünden sonra üçlü partinin başına geçmiş ve Ligue zaman ında büyük bir rol oyna­ mıştır. B i r aralık yeğeni IV. Henri'ye Iraışı Fransa tahtın a geçmek iddiasında bulunmuştur. BOUR BON [burbq ] , Charlotte de ( 1 5 4 6/1 5 4 7 1 58 2 ) , Mon rpensier dukası I l . Louis de Bourbon'un kızı, Holanda Cumhuriyetinin kurucusu ve ilk «Sıadhouder » ı olan Wil lem van Oranj e'nın karısı. Pariste doğmuş, An­ vers'te ölmüştür. Louis de Bourbon, B. u Jouarre manas­ urma sokmuştur. istemiyerek rahibe olan B. 1 57 2 yılı başında Jouarre'ı terk ederek abiası Bou i l lon düşesinin yanında kısa bir müddet oturdukran sonra, Heildelberg'e gitmiştir. O zaman Heidelberg'de hüküm süren seçmen pren s I I I . Friedri ch onu öz kızı gibi karşılamıştır. Char­ lotte babasının öfkl-lenmesinden korkarak, seçmen prensin yanında kalmsğa karar vermiştir. Karısı Anne d'Egmonı'un ölümün den sonra 1 56 1 de Saksonya seçmen prensi Mo­ ritz'in kızı ile evlenen ve sonunda ondan ayrılmak zorun­ da kalan Willem van Oran j e ile evlenmişıir. I I I . Henri, 1 575 te tesidedi len bu evlenmeye muvafakat göstermiştir. BOURBON [burbq] , Frere Jacque de (ölm. 1 5 2 7 ) , Bitard d e Liege ( Liı�ge piçi ) likabiyle anılır. Pariste öl­ müştür. Gu illaume de la Marck tarafından öldürülen Li�ge piskopos prensi Louis de Bourbon'un nikifısız bir kadından olma oğl\ıdur. Malta tari katı (b. bk. ) na girmiş ve La grande et merveilleuse et lres uueJ/e oppugnation de la noble riıl de Rhodes ( Asil Rodos şehrinin büyük güzel ve kıyıcı muhasarası ) eserini yayı mlan:iışıır. BOUR B O N [burbq] , Robert de France, Clermont kontu, Bourbon 1ire'i ( 1 2 � 6 · 1 3 1 8 ) , Saint Louis ile Mar­ guerite de Provence'ın oğlu, Bourbon hanedanının ceddi. Karısı Beaırix çeyiz olarak kend ı sine Bourbon srnyörlüğü­ nü getirmiştir. Bk. BOU BON HAN EDANI. BOURBON ADAS I ı bk. R:EUNlON.

460

BOUR BON HAN EDANI

BOURBON [ burbq] ( İ sp. Borb6n, İtal. Borbone) HANEDAN I, Avrupada Fransa, İ talya ( Iki - Sicilya [ Due Sici lie} , Parma) d a hüküm sürmüş baron. kont. duka ve birçok kırallar yetiştiren büyük bir sülile. Adını ilk defa eski Bouı bonnais eyaletindeki derebeylik şatosunun b ulunduğu Bourbon - I'Archambault kasabasından almıştır. Bourbonlar, Charles le Simple'in sadık bir adamı olan Adbemar veya Aimar deni len zata, 900 yılına doğru tevcih edilen bir baronlukla tarih sahnesinde görülmüşlerdir. Bu ilk kol ı 2 1 8 de sönmüştür. 1 1 96 d a aileden Mat hi lde veya Mahaut adlı kız, Champagne mareşali Gui de Dampierre ile evlenince baran luk bu aileye geçmiş, bu ikinci Bourbon kolu da ı 27 2 ye kadar devam etmiştir. İ kinci B ourbon ai le­ sinden Agn es ile kocası Jean de B ourgogne'dan olma Beat­ rix adındaki kızın ı 27 2 de, Fransa kıralı I X . Louis ( Saint Louis) nin oğlu, Clermont kontu Robert ile evlenmesi Bour­ bon ai lesine yeni talihler getirmiştir. Fransız Bourbonlan bu üçüncü Bouı b on sülalesinden olup diğer Bourbonlar da bu Fransız Bourbonlarından türemişlerdir. Clermont kontu Ro)ert ile Beıtrix'ten olma Louis, 1 3 27 de Kıral Charles le Bel'den dukalık unvanını almı�ıır. Bo urbonlann dukalı k kolunun müessisi o l a n ı . Louis ( ı 279 - ı 3 4 ı ) nin Pierre v e Jacques adlı iki o ğ l u olmuş, ölümünde Bourbon d u kalığı ı. Pierre ( 1 3 ı 0 - 1 3 5 6 ) e geçmiş ve Jacques, La Marche kontu unvanını almıştır. Valois'lı I sabelle ile evli olan Pi­ erre ölünce, dukalık oğlu I I . Louis ( ı 3 3 7 - 1 4 1 0 ) ye, sonra sıra ile ı . Jean ( 1 3 8 1 - 1 4 3 4 ) a , ı . Charles ( 1401 - 1 4 5 6 ) a ve nihayet bunun oğlu II. Jean ( 1426 - 1488) a geçmiştir. Fransalı Jeanne, Armagnac'lı Catherine ve B ourbon'lu Jeanne adlı üç karısından hiç çocuk bırakmadan ölen ll. Jean ile Bo urbon sülilesinin büyük kolu sönmüş ve l l . Jean'ın bütün hakları, erkek kardeşi o l u p X l . Louis'nin kızı Beauj eu'lü Anne ile evlenmiş olan ll. Pierre ( ı 4 39 - ı 5 0 3 ) e geçmi� tir. Pierre öldüğü zaman Suzanne adlı bir evlat bırakmıştır. B u kızın ı 5 0 5 te Fransa connetab l e ( kıral ahırlan nazırı ) i olan Charles de Montpensier i le evlen­ mesi üzerine Bourbon dukalığı bu zata geçmiş ve bu küçük kol un adı Bourbon - Montpensier diye anılmıştır. Char les de Montpensier'nin Kıral I. François'dan ayrılması bütün hak­ larını kaybetmesine sebebolmuş ve çocuğu da olmadığı cihetle hanedanın B ourbon - la Marche küçük kolu önem kazanmıştır. La Marche kontu Jacques'ın oğlu Jean (ölm. 1 393 ) , karısı Catherine vasırasİyle Vendôme dukalı,ğını elde etmişti. Dukalık oğlu Louis (ölm. 1 446) ye ve bunun torunu Fran­ çois (ölm. ı495) ya geçmiştir. François'nın Luxembourg'lu Marie ile evlenmesinden Charles (ölm. 1 H7 ) doğmuş, bu da Orleans'lı François'nın dul karısı Alençon'lu François ile evlenmiş ve Anıoine adlı bir oğulları d ünyaya gelmiştir. Böylece La Marche kontu Jacques'ı n altı nesil sonraki torunu bulunan Vendôme dukası Bourbon'lu Antoine ı 548 de Navarre mirasçısı Albret'li Jeanne ile evlenerek ı 5 5 4 te Navarre kıralı olmuştur. Franıaya sıra ile sekiz ;: ıra! veren a ilenin ceddi bu zattır. Antoine (ölm. ı 5 62 ) ın oğlu Hen­ ri, annesi Albret'li Jeanne'ın ölümü ile, önce Navarre kı­ rallığına geç miş ve ı 5 89 da Valois hanedanının sönmesi üzerine de IV. Henri adı ile Fran sa tahtına ot urmuştur. Bourbon ların kırallık kolunun müessisi olan bu zattan son­ ra ve sırasiyle birbirini takibederek X I I I . Louis ( 1 6 1 0· 1 64 3 ) , XIV. Loui s ( 1 64 3 - ı 7 1 5 ) . X V . Louis ( ı 7 1 5 - 1 7 7 4 ) , XVI. Louis ( 1 774 - 1 792 ), XVII. Louis ( 1 792 - ı 79 5 ) Fransa tahtını işgal etmiş ve araya giren i h tilal yıllan ve Napo­ leon devriyle bir fisılaya uğrıyan hanedanın saltanatı 1 8 ı4

te XVI I I. Louis i l e devam etmiş ve çocuk bırakmadan öl­ mesiyle ( 1 8 24 ) yerine son Bourbonlu kıral olarak kardeşi X. Charles tahta geçm i ştir. Her i k i kardeşin fena idareleri halkı usandırmış, bi rincinin saltanatı bir müddet f isılaya uğradıktan sonra tekrar devam etmiş, ikincisi ı 8 3 0 ihtili­ lin:ie ingi ltereye kaçmak mecburiyerinde kalmıştır. Charles'­ ın iki çocuğu o lmuştur. ı 8 3 0 ihtilalinden sonra, yine Bour­ bonların Orleans küçük kolundan Orleans dukası Louis Philippe, Fransada kırallığa geçirilmişti r. Bk. aşağıda Bour­ bon-Orleans.

Bourbon - Anjou : bk. aşağıda İspanya Bourbon'ları. Bourbon - Bragance : bk. aşağıda Brezilya B ourbon'ları.

Bourbon - Bu! sel : Bu kol un cedd i , 1 4 5 6 da Li e · g e prens piskoposu olan B ourbon'lu Louis i l e Egmont'lu Catherine'in büyük oğlu olan Pierre de B ourbon'dur. B u zat, Bourbonnais'de Busset'li Marguerite d'Alegre ile ev­ lendikten sonra « Busset senyörü» sıfatını al mıştır. Bourbon - Condc : Bu kol, Bourbon - Vend ôme ko­ lunun bir alt - bölümüd ür. I. V endôme du ka sı Charles'ın beşinci oğlu Louis (ölm. 1 5 69 ) , Conde prensi unvanını

alarak bu kolun müessisi olmuştur. Aynı zamanda Engh ien dukası, Connti markisi, Soissons kontu, Anisi ve Va leri kontu unvaniarını da taşıya n Louis'nin büyük oğlu I. Henri ve torunu I l . Henri'den sonra bu sonuncunun büyük oğlu I I. Louis, tarihte «Le Grand Conde» ( Büyük CondC ) adiy­ le tanınmıştır. Fransa kıralı XIV. Louis 1 5 27 de Fran sa kırallı!ına katılmış olan Bourbon dukalığı nı, 1661 de, Albret dukalığı i le Durance baron luğuna mukabi l, Grand Con­ de'ye vermiş ve ondan sonra Conde prensleri, Bourbon du ka sı unvanını da taşımışlardır : Bunlardan Henri - Jules (ölm. ı 709 ) . Fransa kıralı X IV. Louis'nin bir kızı ile evle­ nen I I I . Louis (ölm. 1 7 1 0 ) , J.ouis - Henri (ölm. 1 740) , Louis - Joseph ( ölm. 1 8 1 8 ) , ve son Coode pren si olan Lou­ is - Henri Joseph ( 1 8 3 0 da Chantilly'de asılarak idam edil­ miştir ) Fransa tarihinde önem l i rol oynamış olan pren sler­ dir. Louis - Henri - Joseph'in biricik oğlu Eoghien dukası da, Napoleon devrinde, 1 804 te, Vincennes hendeklerinde kurşuna dizilmiş, Conde prensliği de kad olarak tarihe karışmıştır. Bk. CONDE .

Bourbon - Conti : Bu kol, B ourbon·Conde kolunun bir alt-bölümünü teşkil eder. Müessisi . Conde pren si II. Henri (ölm. 1 646) nin ikirı ci o!lu olan Conti prensi Ar­ mand (ölm. 1 66 8 ) dır. Meşru veraset bakımından bu kol, ı 8 1 4 te. Conti p rensi Louis-François-}oseph'in viris bırak­ madan İ spanyada ö lmesiyle sönmüştür. B k. CONTI. Bourbon - la Marche : Bu kol, 1 3 2 7 de Marche Konduğunu Clerm ont-en-Beauvai sis Kon tl uğu ile değişen ve I. Louis'nin küçük oğlu olan Bourbon dukası I. Jacques'tan çıkmıştır. 1 3 6 1 de ölen I. Jacques'ın yeri n e sırasiyle 1 393 te ölen I . Jean ve 1438 de erkek viris bırakmadan ölen I l . Jacques geçmiştir. Bourbon Montpensier : Montpensier kon tu unvanı Bouı bon ailesine Berry du kasının kızı olup 1400 tarihinde Bourbon dukası I. Jean ile evlenen Berry'li Marie tarafın­ dan geti ı i lmiştir. Bunların küçük oğlu Loui s (ölm. 1 486) Bourbon - Montpensier kolunun müessisi sayılır. Unvan Louis'nin oğlu Gilbert'e geçmiş, Gilbert'in büyük oğlu genç yasıa öldüğü için, ikinci oğlu meşhur Bourbon «Con­ netablc» i Charles b u unvanı benimsemiştir. Charles, Bour­ bon'lu Suzanne ile evlendiği için Montpensier kolunu •

BOURBON HANEDANl

Bourbon dukalık kolu ile birle�tirmi§, fakat karısının ö l ümünden sonra kollar yine ayrılmıştı r. Charl�s·ın çocu­ ğu olmadıjı için, kı zkardeşi Louise, Mootpeosier unvanını üzerine almı§, 1 5 04 te Veodôme kontu Louis ile evlen miş ve böylece Louis (ölm. 1 5 2 0 ) , ikinci Bourboo - Mootpeo­ sier kolunuD müessisi olmuştur. Montpensier kootluğu 1 5 39 da dukalık olmuş , 1 626 da da Borbon - Orleaos k o­ luoa katılmıştır. Bk. MON fPENS IER.

Bo ur bon - Naples veya Bourbon Deux - Sieiles : bk. a şağıda İki - Sicilya ( D u e Sicilie) v eya Napoli Bor­ bone' leri. Bourbon Orleans : Fransa kıralı XI I I . Louis'nin kardeşi Gaston, Orleans dukası unvanını taşıyordu. B un a göre ilk ve geçici Orleans sülalesioin şefi sayılır. B u sülile, Gastoo'uo k ı z ı v e 1 7 2 3 te ö l e n Toscan a dukası I I I . Cosimo de Medici'nıo karısı Marguerite louise i le 1 68 3 te söomüştür. Onun yerine geçen ikinci Orleans sülilesi, XIV. Louis'nin kardeşi . Orleans dukası I . Philippe ( Moosieur) t�n gelir. «Fransa kırallı ğı kanından ilk prens­ ler» diye anılan Orleaos dukaları zeamet olar a k Orleaos dukalığıodao başka, Valois, Chartres, N�mours, Montpen­ sier dukalıklarıoı ve Joioville preosliğini de almışlardır. Bourboo'larıo bu kolu, 1 8 3 0 ihtililiodc o sonra Fransa etmiştir. Koluo müessi si I . Philippe tahtını işgal (ölm. 1 70 1 ) in ahfadından I. Louis - Philippe 1830 da kıral i lan edilmiş, 1 8 yıllık bir saltanattan sonra, Fran­ sada cumhuriyet kurulması üzerine, tahttan in dirilmiştir. Asıl Bourboo kırallık kolun un son temsilci si ve X. Char­ les'ın toruou olan Chambord kooıu Henri'oio ölümü ( 1 88 3 ) üzerine, I. Louis - Philippe'in torunları Orleaos sülilesi adına Fransa tahtına hak iddia �ımi§lerdir. I. Lou­ i s - Philippe'in büyük oğlu Orlıhn s dukası Ferdinand'ıo Paris konıu Philippe'in iki oğlu olmu§, fakat bunlar varis bırakmadan ölmüş lerdir ( Mootprnsier dukası Perdinand 1924 te, Orleans dukası Philippe 1 926 d a ) . Bunun ü zeıioe Orleaos dukası Philippe'in amca toıun u ve Guise dukası Jean'ın oğlu olan Henı i (dof. 1 908) «Paıis kontu» uo­ vaoiyle Fransa tahtının m üddeisi (pı cheodant) olmuştur. Bk. ORLEANS. I . Louis - Philippe'in torun larından, Brezilya tahtın a hak iddia edenler de çıkmıştır. Bk. Aşağıda Brezilya Bour­ booları. I . Louis-Philippe'in kızlarıodan Cl emeotine Saxen· Co­ burg prensi August ile evlenmiş, oğlu Perdinand (ölm. 1 948) ile torunu III. Boris (ölm. 194 3 ) Bulgaristan tah­ tını i şgil etmişlerdir. Boris'io oğlu II. Simeoo ( doğ. 1937 ) , babasının ölümünden sonra kıral ilan edilmişse de, Bul­ gar Halk Cumhuriyetinin kuıulması üzerine 1946 da t aht­ tan iodirilmiştir. Bourbon - Parme Luequea : bk. a§ağıda Parma ve Lucca B orbooe'leri. Bourbon - Soissons : Soi sson s kon tluğu, XV. yüzyıl sonların a doğru, Bouı bon - Vendôme kontu Fran çois ( ölm. 1495) ile evleneo Luxembourg'lu Marie tarafınden Bourbon ailesine katı lmı§tır. Fran çoi s'oıo oğl u Charles'ın oğullarından biri, Jean, Soissons konıu unvanını ta§ımışsa da, bunun 1 5 5 7 d e ölmesi üzeri ne bu unvao kardeşi Conde prensi Louis'ye geçmiştir. Louis (ölm. 1 569) bu unvanı, ikinci karısı Longueville'li Fraoçois'dan doğan Charles (ölm. 1 6 1 2 ) a bırakmış, bu nt da Bourboo - Soi ssoos kolunun müessisi olmu�tur. Charles'ın oğlu Louis'nin 1641 de meş­ ru varis bırakmadan ölmesi üzerine, Soissons kontluğu kızkarde�i Bourbon'lu Marie'ye geçmiş, Carignan prensi •



·

461

Savoie'lı Thomas François ile evli bulunan Marie de bu unnnı oğlu Savoie'lı Eugene - Maurice' e bırakmıştır. Sois­ sons kolu 1 7 3 4 te Eugene Jean - Fraoçoi s'nın ölümüyle !Ön­ müştür. Bk. SOISSONS.

Bourbon - Vendôme : La Marche kon tu Jean (ölm.

V I I . Bouchard'ın kızbrde�i s o n Vendôme k o n ı u Vendôme' l u Catherin e ile evleodiği için, Vendôme kondu­ ğu Bourbc n ailesine geçmiş, Jean'ın ikinci oğlu Louis (ölm. 1446) de Bou rhon Vendôme kolunun müessisi ol­ muştur. Louis'nin büyük oğlu Jean, Beauvau'lu I sabelle ile evlenerek Roche-sur-yon prensi unvanını da k azanmış ve bunu ikinci oğlu louis'ye bırakmıştır. Aynı Louis ikinci Bourbon-Montpen sier kolunun müessisi de olmuştur (yuka­ rı bk. ) . Jean'ın büyük: oğlu François, Veodôme kontu un­ vanını muhafaza etmiş, bunun oğlu Charles'ın zamanında, 1 5 1 5 te Fransa kıralı I. François'nıo emriyle Ven d ô rn e kontl uğu dukalığa yükseltilmiştir. Bourbon «Coonetable» i Charles'ın ı �27 de ölmesi üzerine I . Vendôme dukası Charles, aynı zamanda Bourbon sülalesioin şeti olmuştur. Bunun büyük oğlu Antoine, 1 547 de A lbret'li }eanne ile evleoerek Navarre kıralı, Albret dukası unvaniarını da kazanmıştır. Antoioe'ın ilk iki oğlu gen ç yaşta öldük leri için, üçüoçü oğlu Henri, 1 589 da, Valois hanedaolarıoın sönmesi üzeri ne, IV. Henri unvaniyle Fransa tahtına otur­ muş ve Bourboo kırallık kolunun müessisi olmuştur. Bk. VENDÖME.

1 393),

İspanya Bourbonları ( Bourboo - Aoj ou) : Bourbon hanedanının bu kolu, XIV. Louis'nin torunu, büyük veli­ aht (Le G rand Dauphio ) Louis'nin ikinci oğlu ve Anjou dukası Philippe ile başlar. Ph ilippe çocuğu olmıyan İ span­ ya kıralı I I . Carlos'un vasiyeri ile Anjou dukası V. Felipe adiyle İspanya tahtına geçmiş ve 1 700 - 1 746 yılları arasıo­ da hüküm sürmüştür. Ölümünde yerine önce büyük oğlu Luis, sonra ikinci oğlu VI. Fernando, bunun da çocuk bı­ rakmadan ölmesi üzerine, Napoli kıralı bulunan kardeşi l l l . Carlos kıral olmuş ( 1 7 59 ) , bunu da oğlu IV. Carlos takibetm i�tir. Fran sa ihtililinden sonra, Napoleon'a rasiı­ yan bu devirde Bourbonlar, İspanyada bir fisılaya uğramı§ ve lV. Carlos 1 808 de Jost ph Bonaparte lehine tahttan feragat ederek 1 8 1 9 da Nap ali'de ölmüştür. 1 8 1 4 te IV. Carlos'un oğlu VI I . Feroando babasının yerine kırallığa geçerek 1 8 3 3 e kadar saltanat sürmüş ; erkek çocuğu olma­ dığı için, öldüğü zaman taht, kızı l l . I sabel'e verilmiştir. Fernando'nuo kardeşi Don Carlos da 1 8 3 3 ten itibaren , öldüğü 1 8 5 5 tarihine kadar taht iddiasıoda bulunmuş ve İspanyada bir Karlist ( b. bk. ) zümrenin çıkmasına sebe­ bolmuştur. Francisco de Asis adlı bir pren sle evli bulunan I sabel zamanında İ spanyada bir iç harbi çıkmış ve kendisi 1868 de tahttan indirilmiştir. Birkaç yıllık fası ladan sonra I l . I sabel'in oğlu X I I . A l fonso 1 874 te kıral olmuş ve 1 8 8 5 te ö lmüştür. Ölümünden sonra 1 8 8 6 da dünyaya ge­ len oğlu XIII. Alfonso kıral olmuş ve annesi Maria Chris­ tina 1 90 2 ye kadar oamına hüküm sürmü�tür. 1 9 H deki bir ihrilil sonunda İspanyada cumhuriyet ilan edilince memleketi terk eden XIII. Alfonso dört oğul ve iki kız bı rakarak 1 94 1 de ölmüştür. Alfooso'nuo büyük oğlu Se­ govia dukası Don Jaime, İ spanya tahtına veraset hakkın­ dan 1 9 3 3 te feragat etmiş ve yerine küçük kardeşi Don ]uan ( d oğ. 1 9 1 3 ) İ spanya tahtının müddeisi olmuştur. İki Sicilya (Du e Shilie) veya Napoli Borbone'leri : Bu kol, 1759 da Napoli kıralı i ken, bu kırallığı terk ede­ rek, kardeşi VI. Fernaodo çocuk bırakmadığı için İ spanya

462

BOURBON HANEDANl

BOURBON NAIS

kırallığına geçen I I I . Carlos'un üçüncü oğlu I. ( l V ) Ferdinando'dan başlar. 1 8 2 5 te ölen I . Ferdinando'nun ye­ rine oğlu I . Francesco kıra llığa . geçmiştir. İ l k defa .

Avusturya p r� n s e s i Maria C l ementi n a ile, ikinci defa İ •pan­

yalı Maria l sabe l i le ev lenen Francesco'nun yedi oğlu ve yedi kızı olmuştur. Ölümünde ( 1 8 3 0 ) büyük oğ lu, I l . Perdinanda adı i l e İki - Sicilya kırallığına geçmiş v e ev­ lendiği iki kadından 13 çocuğu dünyaya gelmiştir. 1 8 5 9 da ö ldüğü zaman büyük oğlu ll. Fraııcesco kıral ol muşsa da tahta çıkışından az bir zaman sonra çıkan bir isyan ile tahıran mahrum kalmıştır ( 1 8 6 1 ) .

Parma Ye Lucca Borbone'leri : D u kalardan ibaret bu. kol, İspanya kıralı V. Felipe'nin i kinci oğlu Don Felipe ile başlar. ı748 deki Aachen ( Aix - la - Chape l le ) antiaşması ile Parma, Piacenza ve Guastalla dukalığına geçen Felipe ( İt. Fi lippo) ı 765 e kadar hüküm sürerek yerin e oğlu Ferdinando geçmiş ve bunun İspanya kıralı I V. Carlos'un kızı Maria Luisa ile evli bulunan oğlu I. Lo :lovico, 1 8 0 1 de Napoleon devrinde Etruıia kıralı unvanını elde etmiştir. 1802 de babası, pek az zaman sonra da kendisi ölünce, oğlu Lodovico henüz 4 yaşında iken l l . Carlo adı ile duka olmuş, annesi Maria luisa naipliğini deruhte etmiş ise de 1807 de Napol eon tara­ fından buna da son Yerilmiş, fakat bu kayba karşılık olmak üzere 1 8 1 5 te kendisine Lucca dukalığı tevcih edilmiş ve Cari o, Ca rio · Ludovi co adını almıştır ( 1 8 ı 5 1847 ) . ı 84 7 de tekrar Parma dukalığına sahip o lan l l . Carlo 1849 d a oğlu I I I Carlo lehine tahttan vazgeçmişse de birkaç sene sonra 1 8 � 4 te I I I . Carlo da öldüı ülmüş ve yerine oğlu Roberto, dukalığa geçmi ştir. 18 Mart 1 860 ra Viııorio Emanuele'nin bir emi rname siyle buna da son verilmiştir. Roberto'nun kızı Zira 191 1 de Avusturya ar.şidukası Karl ( ı 9 1 8 de imparaıor) ile ev lenmiştir ; bun­ ların oğlu arşiduka Otıo da halen Avusturya - Macaris­ tan tahtı müddeisi ( pı etendant) dir. Parma dukası unvanı, önce Roberto'nun büyük oğlu Giuseppe' ye, sonra da bunun 1950 de ölümü üzerine ikinci oğlu Elia'y a geçmiştir. Zira'­ nın kardeşi Felix( doğ. ı893 ) , ı 9 1 9 da Luxembourg büyük­ düşesi Charlotte ile evlenmiştir. Brezilya Bourbon'ları : Brezi lya tah tın a hak iddia eden bu kol un müessisi, Fran sa kıralı Bouıbon - Orle.ı.ns'lı I . Louis - Phi lipe'in i kinci oğlu Nemours dukası Loui s'nin oğlu E u konıu Gasıon'dur. Bu iddia hakkını, Brez ilya prensesi Bragança'lı I sabel ile evleomekle kazanmıştır. Bu hak, 1922 de ölen Gasıon'un oğlu Gıao Para prensi Pierre ( Pedro) e geçmiş, onun ölümü ( ı 940 ) üzerine de oğlu Pierre ( Pedro) Guıon ( doğ. 1 9 1 3 ) Orleans ve Br.ı.gance ( B ragança ) prensi unvaniyle, Brezi lya tahtı müddeisi olmuştur. BOU RBON MÜZESI, Napoli tacın a ait eski eser ve tablo kolleksiyonuna I. Ferdinando tarafından Museo Reale Borbonico ( Bourbon Kırallık Müzesi ) adı veril­ miştir ( 1 8 1 6 ) . Bugün Museo Nazionale ( Milli Müze) diye anılmaktadır. BOUR BON SARAYI ( Palais Bourbon ) [ mecaz yoliyle mebuslar meclisi anlamında], Pariste d'Orsay rıh­ umında Bourbonlu dul düşes için Giraldini tarafından 1 7 2 2 de inşa edi len saray. 1 770 e doğru düşesin torunu Conde prensi. Hôtel de Lassay sarayı ile birleştirmişti. 1 790 d a Maison de la Revolution adiyle milli bir saray .haline gelmiş ve ı 795 te Cinq - Cents'lar meclisine tahsis

B o u r b o n

S a r a y ı

edilmi�tir. I. Napoleon. 1 8 0 7 de sarayın rıhtıma bakan cephesini yen iden Poyeı'ye yapıırmıştır. Resıauration dev­ rinde saray Mebuslar Me clisi olarak işgal edilmi ştir. Top­ lantı salonu kısmı Joly tarafından yapılmıştır ( 1829 ı 832 ) . ı 848 de Kurucu Meclis i çin mukavva oda diye adlandı· rılan tahta ve bezden bir oda eklenmişse de 1 8 � 1 de bu kısım yıkı lmışıır. 1 8 5 1 den 1 870 e kadar kanuni meclis. toplantılarını B. S. nda yapmı�. 1879 da da Mil let Meclisi esk i salonda yerleşmiştir. Yeniden tamir edilen Hôıel de Lıssıy mtclis reisine tahsis edilmiştir. •

BOURBON TIYATROSU ( Theitre de I' Hôıel du Petit - Bourbon ) , Parisin eski tiyatrosu. Eski Louvre ile Saint · Germain - l ' Auxerr ois arasındadır. l l l . · Louis de Bour­ bon tarafından yapıırı lmıştır. 1 5 57 de l l l . Henri. buraya Gelosi İ talyan trupunu yerleşti rmiştir. 1614 te Etats Ge­ n eraux burada toplanmıştır. Mo l i e re 1 6�9 dan, yıkılma tarihi olan 1660 a kadar bu salonu işgal etmiştir. BOURBON COI\TI [burbq konrf) , Amelie Gab· rielle Stephanie Louise de (ölm. ı 8 2 � ) . Conti prensi ile Mazarin düşesinin gayri meşru kızı. Kardeşi La Marche kontunun h i lelerine k urban olup sahte bir vesika ile ölü gösterilerek kaçı rılmı ş , l on s - le - Saun i e r'ye götürül­ müş ve Louise Françoise Delorme adı altında (bütün bu işi idare eden oda hizmetçisi kadının adı ) B i l let adlı bir dava vekili ile evlendirilmiştir. Onu ı 774 ı e Viıoflay'de evlen­ diren papaz, bir sene önce sahte öl ümünü tasd i k eden papaz idi. Kardeş inin ö lümünden sonra XVI. Louis taratından bir gelir elde etmiş se de, kırallık rcj iminin düşmesiyle sefa le te sürüklenmiştir. Con �enıion idaresi Pariste Cassette sokağın­ da ona bir mu hacir evi vermiştir. Daha sonra Orleans'da Bouıbon - CJnti adiyle bir tütüncü dükkanı açmıştır. Unu­ ıulmuı bir halde ölmüı tür. Memoires historiques (Tarihi haııralar ) adlı b i r eser yayımlamıştır. Goeıhe Die natürlhhe Torhler ( GAyri meş r u k ı z ) adlı eserini bundan ilham alarak yazmıştır. •

BOURBON NAIS [burbon�] . Orta Fransada tarihi bir eyalet. Yukarı Loire ve Allier boyunda verimli bir seki ler yötesi teşkil eder. Merkezi Moulin s'dir. Allier, Cher, Creuse ve Puy de C ôme departman larının biıer bölümü bu yöre­ dedir. Yüzölçümü 7 400 km2, nüfusu 3 68 000 kadardır. B. de maden suları vardır. Bourbon hanedanının Bourbon 1' Archambault adlı kalesi B. de idi.



DİL. Bouı bonnais lehçesi, Fcansayı Roman dilleri bakımından üçe bölen sınırın köşe başındadır. B u sınır, batıda Bordeaux yakın larından başlıyacak kuzeye doğru bir ka vis çizdikten sonra Saint - Eıi�nne'e iner, oradan da yine güneye doğru s a r k a rak İ talyan sınııına varır. Bu çizginin

B OUR BÖNNAIS - BOtJRDELtE, Emile Antoine

güneyinde kalan arazi Fransızca ( languc: d'ol l ) dan çok farklı olan ve ba�lı ba�ına bir dil teşkil eden Provença lca ( langue d 'oc, Prou venço, üce i t in ) nın alanıdır. St. - Et ıenne'den ayrı lan ikinci bir çizgi, kuzeydoğuya doğru bir kavis teşkil ederek İsviçre1e d ayanı r . Dil bakı mından İs•içrenin batı kısmını ( S uı sse romande) da içine alan bu küçük bölümde, k uzeyde kalan Asıl fransızca ( veya Kuzey F ransızca) ile Provençal d i l ı arasında bi r geçiş teşki l eden franco - Pro­ vençal ( veya Güneydoğu fransızca. veya Orta Rhône Fran­ s ı zc ısı ) den i len lehçeler konuşulur. Mesela, belli şanlar altında, Latince vurg u l u a . Pro vençal'da a olarak kalmış, Fransızccda ise e olmuştur ( Lar. mare, Prov. mar, Fr. m t r = deniz ) ; bu kaidede Franco - Provençal lehçeleri Pro­ vençal'a uymu�rur, mar = deni z : yine belli şartlar altında, a'dan önce gelen Lar. c Provençal'da c olarak kalmış, Fran­ sızcada ise ch olmuştur ( Lat. carus, Prov. car, Fr. chtr = sevgili ) ; bu kaidede Franco - Proven çal, Fransızcaya uymuş­ tur, chier = sevgili. Güneydoğusunda Fran co - Provençal g rupunun Lyonnais lehçe\iyle karşı karşıya bulunan. güneyde ise Provençal g rupu ile çevrili ( ram güneyde : Proven çal'ın Auvergnat, güneybarıda da yine Proven çal grupundan Ma ı che lehçes i ) olan Bourbonnais, yukarıdaki mi sallerde beli ren hu­ susiret lc:r bakımından, Larincedeki a'yı c:'yc:, c'yi de ch'yc: çevirdiği için Asıl Fransızcan ın saffında yer almakla bera­ ber, komşusu bulunan yaban cı lc:hçelc:rin t tkisi altındadır. Bourbonnais, kuzeydoğuda, Asıl Frans12can ın Bar ı lehçeleri grupundan Bourguignon lehçesiyle sınırdaşrır. Bouı bon­ nais ( merkezi : Moulins ) , kuzeyinde bulunan Nıvernais ( merkezi : Nevc:rs ) ile doğusundaki B errichon ( merkezi : Bourges) lehçesiyle birlikte, Asıl Fransızcanın Güney veya Merkez Güney lehçeler grupunu meydana geıirir. Göze çar­ par büyük özellik leri bulunmadığı için, bazı dilciler bu üç lehçeden yalnız Bou rbonnais ile Berrichon'u, ba şkaları yal­ nız Berrichon'la Niveınais'yi başlı başma birer lehçe olarak tan ımakta, daha başk aları ise bu üç lehçeden hiçbirine bu hakkı vc:ımiyere k, grupu parçalayıp, doğusundaki Bourgui­ gnon, kuzeyin deki İle - de - Français ile Orleanais, ve batısın­ daki Touraine ile Poitevin lehçeleri ara sında taksim eımek­ rc:dirler. Eskiden bu üç lehçeden en zayıfı, Provc:n çal gru­ punun kuvvetli erkisi alunda bulunan Bourbonnais idi ; şimdi giqide Proven çal'cayı güneye doğru sürmektedir. Grupun en kuv n t l i üyesi daima Bc:rrichon lehçesi olmuş­ tur ; blivernais ise Bourguignon lehçesinin önünde geri çc:­ kilmekredir. Zaten bu lehçeler arasındaki farklar pek derin olmadığı için, baıı dilci ler Champenoi s. İ le - de - Fcançais, Perche ı o n . OrleJnais, Berrichon, Nivernais ve Bourguignon lehçeleri n i avnı grupa dahil eder�k. bunu, doğudaki Lor­ rain ile Franc - comrois, kuzeydeki Wallon, Picard, Aıtois, ve barıdaki Noımand, Maine. Angevin, Touraine, Poirevin, Aurisien, Angoumois, Sain rongea is lehçelerinden kesin olarak ayırdetmekredirler. Bk. FRANSIZ DİL İ , ROMAN Dİ LLERİ.

BOURBON ORLf:ANS, Henri de, Paris konıu : bk. ORLE ANS. •

BOURBOURG [burblfrk ] , orta büyüklükte yumurta veren, erken gelişen, eti çok lezzetli bi r tnuk ırkı. Faverol ( Faverolles) cınsine yakındır. Adını K Jzey Fransada, D un­ kerque yakınındaki Bourbourg kan tonundan almıştır. BOURCHIER [b� çir], Arthur ( 1 864 - 1 9 27 ) , İngi­ liz aktörü ve tiyatro müdürü. Berkshire'de doğmuş, Güney Afrikada ölmüştür. Eton ve Oxford'da tahsil etmi�. Oxford'-

46 3

da O. U. D. C. ( Oxford University Dramatic Sociery ) yi kurmuştu r. Ük mesleki sahne ve çıkışı ı 889 da Mrs. Langtry i l e birlı kte Shake• peare'i n A r You Like ll l istediğiniz gibi ) komedisinde karasevdalı Jaques rolünde olmuştur. Oyna­ dığı diğer Shakespeare rol leri şun lardır : Shylock, V I I I . Henry. Macbeth, Macduff, Sir Toby B e l c h ve Falsıaff. Daly'nin kumpaııyasivle Itmecikayı gezerek 1 8 93 te ingi l te­ reye dönmüş, 1894 te Viol�t Vanbrugh adında bir aktris ile evlenmiştir. Sir Charles Wyndham ile birlikte Sberidan'ın The School /or Seandal ( Dedikodu okulu ) komedisinde Joseph Surface'in rolünü oynamıştır. Bir zaman Criterion tiyatrosunu Sir Charles Wyndham ile birlikte idare ederek onuala beraber David Gırrick're oynamıştır. Hayatının son yıllarında Garrick ve Srrand tiyatrolarının ıİıüdürlüiü­ nü yapmıştır.

BOURCIEZ [bursil:'] , tdouard ( 1 8 54 - 1 946 ) , Fran­ sız dilcisi ve RomanisıL Ni ort ( Deux - Sevres) da doğmuş, Bordeaux'da ölmüştür. Paristeki Ecole Normale Superieure'· de okumuş, 1 886 da dok rorasını y a p mış, türlü liselerde vazife gördüktea sonra Bocdeaux ve Moııtpellier üniversi­ teleri nde Roman dilleri ve edebiyatları p cofc:sörü olmu�ıur ( 1 883 - 1 924 ) . Romanoloj inin kurucusu F. Diez'ren ve G. Grober, W. Meyer - Lübke gibi büyük Alman Romanistle­ rinden sonra, Roman dillerinin bütününü ihtiva eden ve çok kullanışlı olan P.lements de linKuiıtiqut romane ( Roman linguisıiği esasları ) ( 1909, 4 . bas. 1946} adlı eseri vermiş, ve Fransa En stitüsünün Volney mükifa rını kazanmıştır. Şimdi biraz eskimiş olan Precis hisloriqı�e dt phonltique /ran çaise ( Fransız dili fonetiğinin muhtasar tarihi) [ 1 889, 8. bas. 1 9 3 7 ] adlı eseri de tanınmıştır. Ayrıca La langue zaıconne a Bordeaux (B. da Gaskon dili ) [ 1892] adlı bir eseri de vardır.

BOURDALOUE [burda/If] , Lo u i s ( 1 632 - 1 704 ) , fran sız rahip v e hatibi. Jesuit tarikatına girmiş v e Jc:sui t okullarında u z u n yıllar klasik diller, belagar v e teoloj i akut­ muştur. B. , Bossuet'den sonra XVI I. yüzyıl Fransasının en büyük din hatibidir. Vaızlarında merafizik ve genel konu­ ları bir yana bırakmış, daima din ve ahlak konularını büvük bir mantıklılık la iş lemiştir. B. , türlü günahk irların poı rre­ lerini de çizmiştir, fakat bun­ lar belli kişilerin portreleri değil, günahkir tipinin ana çiz" giler \ni veren yalın poı treler­ dir. Kendisinden hemen son ra gelenler, B. yu kuruluğundan dolayı hor görmüşler, fakat çağdaşları gene bu sebepten L. BOURDALO U E ona büyük değer vermişlerdir. B. , fi kre, mannka dayanan beligatin e n parlak örneklerini vermiştir. B. nin Strmonı ( Vaızlar) u 1 707 - 1 734 te 16 cilt, 1 8 2 2 - 1 8 2 6 da 17 cilt ve 1 8 3 3 - 1 8 34 re 3 büyük cilt halinde yayımlan mıştır.

BOURDELLE [burdl:'l] , Emile Antoine ( 1861· 1 929), Fransız heykelrıraşı. Monıauban'da doğmuş, Pariste ölmüşt ür. Usta bir dağramacının oğludur. Babasının atel­ yesinde alçı modellerden örnekler çıkararak. tahtadan Fau­ nus kafaları yontar ak ilk heykel d enemelerine başlamış, . heykeluraş Laroque'tan da faydalı bilgiler edinmiştir. Çalıı-

464

BOURDELLE, Emile Antoine

malarına Patiste devam et'!1iş, Falg u i e re' i n talebesi olmuş­ tur. Pek sevdiği Eskiçağ sana­ tını, akademi k anlayısa k a p ı l­

mad a n , şekiliere hayat dolu bir hamle vererek if a de etmiş­ tir. Zamanımııda anıt hey kelciliğin bir üsradı olarak tanınan B. , ünlü Fransız hey­ keltıraşı Dalou'yu tanımış, C arpeaux ' nun eserleriyle ilgi­ lenmiş, en ço� da Rodin'in tesiri altında kalmış ve onun ­ E. ll.. BOURD ELLE la birlikte · çalışmıştır. ı 884 ten sonra serg ı lerde kompozitör « Saintis'in bünü» nü, «Ço­ cuk H a n ni b al»ı, « A dem»i, « Can çekişen .Aşlı.»ı teşhir ermiş­ tir. ı 8 9 3 te Montauban belediyesinin 1 870 t e ö lenlerin hatırası için ı smarladığı « Muharipler» anıuna başlamı�, eseri ı 902 de tamamlamıştır. Bundan sonra Rodin'in resi­ rinden kurtulmuş. Pallas .A ı h en e ' nin, Hera kles'in, ölen Kentauros'un heykel lerini es k i Yunan sanan ı uhu iç inde meydana getirmiş, sonra da büyük bir karakter taşıyan « Polonya destanı» nı, «Genera l .Al v�ar ibidesi » ni ( ı 9 ı 7 ) , «Çocuk İ sa ile Me ryem» i ( ı 9 2 2 ) yapmıştır. B . nin küçük ve orta ölçüde yaptığı birçok heykeller a r a ş ınd a şunlar vardır : « B ereket » , «Çıplak B ac c han s » , Fr. çhoi­ sir = seçmek ; Goı. raus > Fr. ro r ( eau ) = kamış, saz ; Got. harpa > Fr. harpe = har p , gibi. Bazı Kuzey Ger m ence ( İs­ kandinav ) kc limelerin i n , Burgund dili vasıtasiy le Fransız­ caya girmiş olduğu da, ispatı güç bir nazaıiye olarak iddia edilmektedir, meseli Fe . regretter ( < r e - + Eski N ord. grata) = ceessüf etmek ; Fr. nantir ( Eski Fr. nam < Eski Nord. nam ) = teminat vermek ; Eski Fr. gab, gaber ( < E s­

ki N ord. gab ) = eğ l enmek , şakalaşmak. Bourgu i gnon lehçesi bazı bakımlardan Locrain l ehçesiyle müşterek vasıflar gös­ terdiği halde( aş.bk. ) , Locrain ve Wallon lehçele ri nde görülen Germen yadi girlacına ( mesela, Geemen asıllı kel i melerin başında, w, nin muhafazası, G erm. * wardôn, Fe. garder [Eski Fr. guarder} ; fakat Walloneada w muadi l i ou ile

ouarder = muhafaza etmek ) Boucguignon'da ra�lanmamıştır. Bourguignon lehçesi ile Chcestien de Troyes'nın Ortaçağ­ larda kullandığı Champenois , Umumi Fransızcan ın eski devirlerde mahalli lehçe çeşnisini kazanmış ola n bir şeklin­ den d alianmış olsa gerek . Franc - comtois lehçesi, kısmen Lorrain, kısmen de B o u cgui g non lehçesini n özell iklerini gösterir. Bourgu i g n o n leh çesinin başlıca husu siyederi şun­ lardır : ı . A ş ağı Lat i nce dek i toni k a'lacı yalnız kelime son­ larında d i f ı on gl ama k ( Aş. Lat. porta > Bourg . portei ; krş. e ile Fr. porte = kapı ) . 2 . Latince hece içi kısa i ( ! ) leri o'ya ( Lat. mlttere, Aş. Lat. m �llere > Boucg. motre ; krş. e ile Fr. metire = koymak ; Lorrain lehçesi bunu a'ya çevi­ rir, matre = koymak ) , bir palaral ( damak sesi ) önünde de oi'ye çevirmt k ( Aş. Lar. siççam ( akkusaci f ] > B o urg . soic he ; krş. e ile Fe. Jeçhe = kuru) ; j ( y ) ön ün nde f ve o sesle­ ri n i diftong lamamak ( Lar . nox, ak k us. nortem > Bourg. na- ; kcş. u i diftongu ile Fr. nuit [ < *nuyt < *nuxt < Aş. Lat. noçtem = gece] , Locrain leh çe� i de bu sesi dit conglamaz, naoy = g ece ) . 3. Aşağı Lat. çoğul 3. şahıs zamiri ( klasik La­ tincede :demon s tcatif ille) nin cemi genicif şekli olan llloru mu datifleşticecek tonik şahıs zamiri diye kullanmak : Aş. L at . . a d il/orum > Boucg. a / o ( u ) r = onlara ; edebi Fransızca, bunun muadili olan *a leur ( E sk i Fr. /or) yerine, Lar. cemi ak k us. 1/los ' tan olma a eux ( Eski F e. el s) şeklini kul lanır. 4. L1 t incede i nchoatif ( başlama fiili, meseli dormio = uyu­ rum, [o b ]dormisço = uykuya daları m) son - eki olan - sco un surunu -e!co ş ekl i nde , ı. çekim kalıbına ıibi olan f i i l­ Ie re de teşmil etmek : me s el a Bourg. porlois = ta�ırım ( k cş. Fr. je porte, Lat. p o rt o ) , portoie = ta�ıyayım ( krş. Fr. que

je port e, Lar. porttm ) ; edebi Frans ı 7 c a bu eki -ise o şeklin­ de, 2 . ç ek i m kalıbında kullanır, je /iniı ( < */ini; co, Lat. /inio ) = biciri rim, que je /iniJie = bitirey im ( Lar. fıniam ) gibi. Bk. F R ANSIZ DİLİ, ROM A N D i LL E R i .

BOU RGOGNE C lSJURANE [ b urgp n sisjür4n ; Fe. = Jurabeci s i B. u ] , Karol'lu l a r ( Carolingien s) devrinde Pro­ vence'ı, Vi vacai s'yi, Uzes ko ntluğunu. Lyonnais'yi, Dau p · hin�'yi. Bo urgogoe' un bir kısmı n ı , F canche Comt�'yi ve Savoie'yı içine alan k ı rallık. Cha rles le Chauve ( Daz Ch. ) un kayınbiraderi Boson ( 8 7 9 - 88 7 ) , Louis l' Aveugle ( Kör L.) [ 8 B 7 928} ve H ugues de Provence B. C. hüküm­ dan olmuşlar, bunlardan sonuncusu 9 3 3 te kırallığını Bour­ gogne Tcansj ucane kıralı II. Rodolphe'a bırakmıştır. ·

·

BOURGOGNE TR-\NSJURANE

[ burg91i tr"lırjii­ Yuraöte s i B u} , Kacol'lu lar ( Carolingiens ) devrinde Reuss'ün berisinden i tiba ren İ sviçreyi, l e Valais'yi, Cenevre ( G en �v e) memleketini, Ch a bl a is' y i ve Bugey'i ih­ tiva eden kırallık. Ş işman Charles ( Charles le Gros) ın çe­ kilmesi nden sonra ( 888 ) , A u x erre kontu Rodolphe tarafın­ dan kurulmuş olan B. T. , 9 3 3 te, II. Rodolphe zamanında Bourgogne Cisj urane' ın i lavesiyle gelişmiş ve «Arles Kıral· lığt» adın ı al mıştır. rqn ; Fe.

=

BOURGOGNE'LULAR PARTİSİ, Fransada Yüz Yıl Harbi müddetince, V I . Chaı les ve VII. Charles zaman­ l a r ında i ki büyük parti vardı : Bourgogne'lular ve Arma­ g nac'lılar partileri. B. P. nin biışında Bourgogne dukası ]ean san s P eur ( Korkusuz ]. ) bulunuyordu. 1407 de Or­ leans dukasının Boucgogne dukası tarafından öldürülmesiy­ le Bourgogne' lular ve Armagn ac' lı lar arasında an laşmazlık baş lamış ve bu iki parti arasındaki i ç harb, Bourgogn e du­ kası Phi lippe le Bon ( İyi Ph. ) ile VII. Chat les arasında yapılan Acras andaşmasiyle ( 1 4 3 5 ) sona ermiştir. BOURGUIGNON ( Dil.) : bk. BOURGOGNE, Dil. BOURGUIGNON [ b11 rgin) q } veya BUBGOND, Fransanın doğu evalerlerinde bi lhassa Boucgoııne bölgesin­ de y etişti r il en bir sığır ırkı. İ s v i çre l i Simmenthal ırkı i le ı slah edilmiş olup birçok alt-ırk ları vardır. _ BOURIGNON [burinJ q ] , Antoinette ( 1 616 - 1680 ) ,

Fransız kietist ( bk. K i E riZM ) kadını. Lille'de doğmuş , Franker'de ölmüştür. Çok çirkin olması ve çocukluğunda tamamen i hma l edilmiı bulunması yüzünden kendisini mis­ tik hayallere kaptırmıştır. B . , dini, eski kilise görüşiyle anlıyor, her şeyi bilmek, öğrenmek istemiyen ve pratik faa­ liyete önem vermiyen bir duygu olarak kabul ediyordu. Dü�ünceleri karmakarı�ık olmasına rağmen Holinda, İ ng i l­ tere ve Frınsada pek çok taraftar toplamıştı ( Bourigno­ nizm ) . 2 5 cilt tutan eserleri P. Poiret tarafından yayımlan­ mıştır ( Ams c erdam 1 679 - 1 684 ) .

BOURINOT [ blfrinf!!! veya blfrin.:;t ] , Sir John George ( 1 8 37 1902 ) , Kanadalı tarihçi. Sydney ( Nova ·

Scotia ) de doğmuş, Ortaw a'da ölmüştür. 1880 de Kana­ da Avam karnarasında memur olmuıtur. Kanadaneo bütün tarihiyle uğcaşmışrır. Başl ıca eserleri şunlardır :

Parliamıntary Procedure and Praçthe . in Canada ( Kanada­ da p ırlimento usulü ve tatb i katı ) [ 1 884} , Canada ( Kana­ da) [ 188 5 ; «Sıory of the N a t i ons • ( Milletierin hikayesi ) adlı seride], Bui/ders of Nova S•otia ( Yen i İ skoçyanın ya­ pıcılaı ı ) , Canada u nde r Br1tish Rule ( in �iltere idaresi al­ tında Kanada ) , ConJtilulion al History of Candda ( Kan a da­ nın anayasa tarihi ) .

BOURMONT, Louis Auguste Victor de Ghaisnes,

4 69

Comte de - BO U RR E LET BOURMONT [burmq], Louis Auguate Victor de derilmişıir. Pierre Gardelle ve Augusıe Vestris'ten ders Ghaıisnes, Comte de ( L 7 7 3 - 1 846) , Fransız mareşali. alan B. i n Paris, Kopenhag ve Napolide dan sları çok Bourmont ( Maine - et - Lo i re i l i ) sarayın d a doğmuştur. brğenilmiştir. 1 848 den sonra Kopenhagda, V iyanada Conde'nin ordusunda k ıralcılarla birli kte çarpışmı ş nr. 1 793- ve Stokbolmda bale öğretmenliği yapmıştır. Son yıllarında,

1 799 yıllarında Fransadan kac;mıs ve Vendee harbine katıl­ mıştır. Besançon'da h i leli işlerle itharn olunarak hapsedil­ mişse de Porcekize kaçmıştır. Daha sonra Napoleon'un hiz­ metine girmi ş ; Napol i, Rusya ve Alman yada gördüğü hiz­ metlerin ( 1 808 - 1 8 14 ) m U k&farı olarak kendisine general rütbesi verilmiştir. X V I I I . Loui s ile Napoleon arasında te­ re.idüdederek, Napoleon'u. Ligny muharebesinden önce terk etm i ştir. 1 8 29 da harbiye nazı rlığına tayin ol unmuş, ertesi yıl Cezayir seferinin başına geçmiş ve bunu başariyle ida­ re erıniştir. Louis Philippe kual o lunca, ona sadakat yemi­ nini reddetmiş, b u yüzden Pa ir'ler karnarasındaki üyeliğini ve ordu kumandanlığını kaybetmiştir. Bir zaman Portekiz kıralı Dom Miguel'e hizmet ettikten sonra B. sarayında ölmüştür.

BOURNE [ b�rn ] , Hugh ( 1 772 - 1 8 � 2 ) , İngiliz din adamı. «Saf Metodi sıleı» ( İng. Primitive Methodisıs) mezhebinin kurucusu. Fordha y > ( Sıaf fordshire) de doğmu ş, Bemersley (Staffordshire) de ö l müştür. Marangoz olarak hayata atılmış, Wesley Metodi stlerine katılarak orada vai zlik yapmıştır. Açık hava topl antı larına olan düşk ün­ lüğü bu cemiyet tarafından tasvibed i l mediği i çin, Wesley Meıodist konferansının kararlarına birçok defalar itaatsiz­ liği yüzünden 1 808 de bu cemiyetten kovu lmuştur. İnci l dilini hatırlatan vaız üslıibu çok sevildiğindeo, et rafı n a bi rçok m ü ri t toplan mış, o da bunlarla y e n i bir mezhep kurmu,tu r ; b u mezhep 1 8 l 2 de « Primi tive Meıhodists» adını almıştır. B. ın ilk k i li seciği ( chape l ) 1 8 1 1 d e Tuns­ tall'da ku rulmuş, ilk yıllık toplantısı da 1 8 2 0 de Hul l'de yapıl mıştır. İskoçya, İrlanda, Kanada v e Birleşik Amerikayı gezmiş ve üye sayısı ölümü nden önce 1 1 0 000 e yüksel­ miştir. Hiıtory of the Primitive Methodisli ( Saf Metodi st­ lerin tarihçesi ) [ 1 8 2 3 ] adlı bir eser yazmıştır. BOURNEMOUTH [ b ;7 rn m 1#b ] , İngilterenin güney bölümünde Southampton kontlu�unda plaj ve sayfiye şehri. Nüfusu 1 44 700 ( 1 9� ı ) dür. B . ta tan ınmış bir resim galerisi vardır. BOURNEVILLE [burnvf/], Desire Magloire ( 1 840 - 19J9 ) , Fransız hekimi. Garancieres ( Eure) de doğmuş, Pari ste ölmüştür. Sinir ve ruh hasta lıklariyle uğraşmı ştır. 1 876 - 1 88 3 y ı l larında Paris beled iye idare mecl isi üyeliği ederek, hastane memu rlarıo ı n laikleş­ tiri lmesiode, ve Bicetre i le Salpytri ere hastanelerinde ahmak ve geri kalmış çocuklar senisinin yeniden teşkilatlan masında büyük hizmetleri o lmuştur. 1 879 da Biceıre tı rnarhane servisi hekimliğine .seçi lmiştir. 1883 - 1 889 yıllarında Paris m i lletvekilliği etmiştir. Bout'neville hastalığı ( S elemsis

tuberosa ) , çocuk­ luk ç ağında, belli olmıyan sebeplerle baş gösteren ve i leri budalal ık ; sar'a ç ı rpınışları ; deride, iç organlarda özel urlar gibi belirtileri olan bir hastalık. E n fazla beyinde c;eşitli , glial urlar gösterir.

BOURNONVILLE [ burnovfl ] , Anton August ( 1 8 0 5 - 1 8 79 ) , Danimarkah dansör. şair ve musikişinas. Kopenhagda doğmuş ve aynı şehirde ö lmüştür. Aslen Fransanın Picardie iliade doğmuş Kıraliyet Tiya trosu dans öğretmenin i n oğ l u olan B. , ıs yaş ında i ken büyük sanat istidadını belli etmiş, burs ile Paris ve Romaya gön -

Opera Tiyatrosunun sahne öğretmen i · olarak çalışmış ve Danimarkada ilk olarak Wagner' i n Lohengrinini sahneye çıkarmııtır. B. çok verimli bir sanatkardır. 42 bale (Toreadoren, Napoli, Va/dem:zr v. b ) , birçok dans ve «apoıeoz» mey­ dana getirm i ş t i r.

BOURNONVILLE [bllrnovfl } . Antoine Theodore ( 1 760 - 1 84 3 ) , Fransız dansörü. Lyon'da doğmuş, Seeland adasında ölmüştür. Kopenhag Kıral iyet Tiyatrosunda bale öğretmeni olmuştur. B u rada bale nev'ini yeni leştirm i � ve dans üzerine b i rçok eserler tertibeımiştir.

BOURREE [bur; ] , Fransa menşeli bir dans. Bunun Auvergne i linde meydana çıktığı rivayet olunur ( Rous­ seau'nun Müzik sözl üğü ) . Bazı bilginiere göre ise, İ span­ yol d an s ı olup Vizeaya'dan gelmiştir. İspanyanın bu ilin­ de bala oynandığı iddia edi lir. Paris şenlik lerine takriben 1 5 90 da girmiş olmlSına rağmen Thoinot Arbeau, bu oyundan bahsetmez. Praerorius bunu zikrederse de Mer­ senne'in eserleri nde adı geçmemek ted i r. Anet'nin « 2 mu­ seııe için suite'ler>>i ( 1 72 5 ) Jean des Vignes'i n bestelediği bir B. i htiva eder. Fransız harpsikord müziği bestek arları B. yi ba�ka mil letlerio kompoziıörleı i kadar kolay kabul

B O U R R E E etmemişlerdir. B . ye ekseriya eski suite' lerde ve bilhassa Bach'ınki lerinde tesadüf olunur. Temposu çabuk olup alelade ölçü üzere ( alla breve) yazı lmıştır. Genel karak­ terinde gavotte ile bazı benzerli kler göstermekle beraber, bundan kolayca ayırdedilebilir. Farkları ş undan ibarettir : ı. B. , .alla b reve ölçülüdür, yani ö lçüde iki vuruşu, gavot­ te'un ise dört vuruşu vardır ; 2 . B. , daima ölçünün 4. kuyruklu notasından, gavotıe ise 3. sünden baş lar. Eski dans hareketlerinin birçoğunda olduğu gibi, iki kısımdan mürekkeptir ; bunların her biri de tekrarlanır. Bach 'ın su ite'lerinde ekseriya birinci B . yi ikinci bir B. takibeder ( bir senfoni veya sooarada minuetto'yu bir ırionun taki­ bettiği gibi ) ve bundan sonra birinci B. tekrar olunur.

BOURRELET

[b11r1l�] : ı . Küçük çocu kları d ü ş t ü k­ leri zaman korumak i Ç in pamuk doldu­ rulmuş veya e!astik! başlık, 2 . Fransada hukukçuların , dok­ torların ve profe­ sörlerin omuzda ta­ şıdıkları d e ğ i r m i ku ma� ; eskiden er­ kek ve kadın şap­ kalarını süslemekte kullan ı l ı rdı.

a. Bourrelet i le süslü kadın hotozu ( XV. yüzyı l ) ; b. Çocuk bour­ relet'si

470

BOURRIENNE,

Louis A ntoin e Fauvelet

BOU SSIN ESQ . Joseph

nan bir Şaheıeri bir kadın la, be�ikte yatan bir çocu!u tasvi r eder. Bu tabloda Rembrandt'ın etkisi görülür. Ba�ka mühim misaller R i j k s museum v e Aachen 'da bulunur. «Sabun balonları yapan erkek çocuk» adlı eseri Ber lin müzt s indedir.

BOURRIENNE [bury�,] . Loui1 Antoine Fau�elet de ( 1 769 - 1 8 3 4 ), Fransız diplomatı. Sens'de doğmuş,

Caen'da ölm üştür. Daha harb okulunda iken Napoleon'Ja dostluk bağları tesis ermiş olan B ., 1 7 97 den 1 799 a kadar onun sekreteri oldu. " 1 804- 1 8 1 4 yıl ları arasında Hamburg'ta elçilik yaptı. Bu sırada Napoleon 'dan yüz çevi rerek X V J I I . Louis'nin zamanında nazır o l d u . Delirecek ö l d ü . Napoleon'a ait, doğruluğu şüpheli hatıralar yazmıştır (Memoires . Yun. iobelaios > Lat. net = boynuzcuk . korne) dediğ i m i z işaret aleti de şekil ve j ubi laeus > Fr. j ubil� > Türk. Jübile) deni len mukaddes etimoloi i itibariyle B. a bağlı bulunmaktadır. Hurafeye yıl başlardı. Mühim emirnarnelerin okunınası bu işaretin göre, B üyük İskenderin ordusunda sesi 18 km öteden verilmesiyle başlar, harb zamanında da İsrail ordusu bu B . i şit i le n dev bir boru kullanılmıştı r ; günümüzde de Alp­ la silih ba�ına c;ağırılırdı ; Ye�u'nun ordusu, Kenan diya­ lerde kul lanılan dev borular ( .Alm. .Alpenhorn ) vardır ; rındaki Eriha şehrinin sıı r ların ı bu B. un sesiyle yıktı. bunlar da dev B. !ara benzer. Şimdi ;D/ar denilen ve ağızlığı olmıyan bu B. ( b k . re­ Türkçede artık B. diyemiyeceğimiz kor XVII. yüz­ sim ) , Museviler tara f ında n Röş haş - şiniih ( yılbaşı) ve yılda bazı opera orkestralarında görünrneğe başlamış, 1 7 1 2 Yö m Kippür ( kefaret günü) bayramlarında mabetierde 1 740 yıl ları arasında Viyana saray orkestrasında av b o r u s u ( İ br. kenneset, Yun . synagige) öttürülür. Şöfiir B. u , bir­ ( Alın. Jagd horn ) n a yer ve r ilm i ş , Bach ve Handel zama­ birind en 5 basamak farkı ile ancak iki ton çıkarabilen bir nında da klasik leşerek çeşitlenmiştir. Kor'un bundan son­ !lettir. Öıtürüş ün safhaları ş u n lardır : ı . gli s sand o ile raki tari hçesi ve c;eşitleri için bk. KOR. alçak tondan yüksek tona geçen tekiab ; 2. alçak ton ü ze· Türklerde B. : Eski Orta .A s ya ve Çi nde boynuz daha rinde staccato' lardan ibaret olan t � ru ab ; �- alçak ve yük­ ziyade yay sanayiinde fazlaca ehemmiyeti haizdi. Çinde boy­ sek ton nöbetleşmelerinden müteşekkil ıebarim. nuzdan yapılan yayiara «gu» denir. Bu tip yaylar kutsal İptidai i nsan topluluklarında, eski Doğuda, Y unan­ merasimlerde rol oynardı. Kaşgarlı Mahmut Türk yayları­ lılarda ve Ro malılarda B. , müzik aleti olarak, çıkarabil­ nın bir nevi teke veya geyik boynuzundan yapıldıjını dili tonların mahdut olması dolayısiyle, d a h a çok muha­ söyler. Dede Korkul Kitabında da teke boynuzlu yaydan r ebe lerd e ve me rasiml e rd e işaret vermek için k ullanılmıs­ bahsedilir. Yaylar Osmanlılar devrinde Menemende bulu­ t ır. Yunan medeniyetinde B . , tuba ile birlikte harb müziği nan bir nevi öküzün boynuzundan yapılırdı. Islık çalan aletleri arasında bulunmakta idi. B . borular O rtaçağ so­ eski Hun v e Çingiz dev r i okiarı da boynuzdan olurdu. nuna kadar a vcı lar ve oz:anlar ( troubadou r ) tarafından bu Topkapı Sarayı Müzesindeki «çavuş oku» den en ısiıktı ş e k i ld e kullanılmış, bu a rada başka maddelerden d e boynuz oklar da kemikıendir. Yalnız B. dan olup olmadıkl arını bic;iminde o lan borular meydana getirilmiştir ; bunlardan tesbit edemiyoruz. Eski Orta .Asya kavimleri nde baş süsü o larak bir B. fildişinden olanlarına oliphant denmiştir. Chanıon de Rolanada Roland'ın ö ttürdüğü fildişi boru me ş hurdur. B . takı lırdı. Sonradan yalnızca saç buleieierine intikal eden bu u takli d ederek yapılan pirinç borular uzun zaman po sta süse «bogtag» denirdi. Toba T ü rk ler inde bu süs evli liğin ,

508

BOYNUZ - BOYUN

nişanesi idi. B. savısı kadın sayısını gösterirdi. Eski Orta Asya mezarlarında geyik B. ları ihtiva eden maskeler bulun muştur. Eski Saman ların böyle B. l u maskelerle ayin yap tıkları anla�ıl maktadır. Anadolunun Türkleşmesi dev­ rinde geyiğe binen ve B. lu başlık takan dervi şler de bu­ lunmakta idi. Bunlar Müslümanlıkıa Türk - Moğol şamanizminin bakiyelerinden idiler. BOYNUZ BOYNUZ

BUDA CI : b k. BOYNUZ. URU : bk. KERATON.

BOYN UZTAŞI, bazı tortul külıeler, en çok da Kretase tabakaları içinde boynuza benzer şeki l lerde bulu­ nan bir çe,it çakmak ıa�ı. Bk. Ç AKMAK TASI. BOYS, Sir�Charlea Vermon ( 1 8 5 5 - 1 944 ) . İn.ıı i liz fizikçisi. Wing ( Ru t land) de doğmuştur. Cambridge'de tah s i l edip F. R. S. ( F e llow of the Royal Society = R. S . mensubu ) unvanını kazanan B. , zeki ve orij inal bir tec­ rübeci olarak belirmiştir. ' 1 8 9 5 te, eski modellerden daha mükemmel bir torsion ( hurma) terazisi icadederek bun unla Newton'un .ıı r avitasyon sabitesinin kıymetini hesaplamış ve bu suretle yerin özel ağırlığını ö lçmüş, 5, 5 2 7 0 olarak tesbit etmiştir. Radyo - mikrometre adlı aleti de icadetmiş ve bununla aydan ve gezegenlerden gelen hararet ışın larını ölçrneğe muvaffak olmu�tur. Bu alet, bir termokupl ve spiralle asılı, hassas bir galvanometrtnin birle�mesinden mürekkepıir. Jüpi ter'in yüzündeki sıcaklığın 1 00 s an tigrad­ dan az olduğun" ispat etmiştir. Hassas asılı aletler için, ipek ipliklerine tercihan k uvars ipliklerinin kullanılmasını tavsiye etmi ş tir. Bunları elde etmek için erimiş kuvarsa batırılmış bir oku, bir yay · i le atmak metodunu b ulmuş ; han gazının termal kuvvetini ölçmek için bir kalerimetre icadetmiştir. Nihayet, müteharrik mercekli bir fotograf aleti icadederek, bununla dikkate şayan bazı ş i mşek re­ simleri elde etm iştir.

BOYTA [eski Macar kayn akla n nda bazen Voyla} ( I X. yüzyılın ikinci yarısı ) , Kabar Türk başbuğu. Bizans tarihçisi Kol'lstantinos Porphyrogennetos'un anlattığına göre, Hazar Türklerinin bir bölümünü meydana getiren Kabadar ( «isyan edenler» ) , Hazar idaresine karşı ayak­ lanmışlar. fakat yeniletek çoğu öldüıülmüş, geri kalanlar da o sıralarda Don ve Dnyepr ı rmaklan arasında yaşıyan Macarları sığınmışlardır. Bu hadise, Macarlar bugünkü yurtlarını işgal etmek (896) üzere harekete geçmezden biraz öne� olmuştur. Anonymus ( b. bk. ) a göre Kabar başbuğunun adı B. idi. Kendisi hakkında bundan başka hiçbir şey bil miyoruz. Macar Türkologu Nemeılı Gyula, B. adım Tüıkçe bay kahraman, reis + Macar . - ıa küçülrme eki şeklinde i zah etmektedi r ( bk. A hon/og/a/6 magyarılg kialaku/4ıa ( Yurt kuran Macarlığın teş�kkülü}. Budapeşte 1 930, s. 1 69, 238 ) . Başbuğ B. nın adı. Macarisıanda bu­ günkü Vaj ta [ v.1y1.1} kasabasının adı olarak bati yaşa­ maktadır.

BOYUN ( Fr. Cou ) , vücudun baş i le gövde arasın­ daki dar kısım. Boyun ön ve arka olmak üzere iki ana­ tomik bölgeye ayrılır. Arka bölge ense ismini alır. B. un biçimi yaşa, şahsa ve cinse göre değişir. Ka­ dınlarda ve çocuklarda yuvarlaktır. Erkeklerde, bilhassa zavıf olanlarda, «.Adem elması» ( Pomme d'Adam) deni­ len gırtlak çıkıntısıııdan dolayı ön tarafı köşeli gibidir. Uzunluğu er k eklerde 8 cm, kadın larda 7 cm dir. Kalın­ lığı, zayıflık ve şişmanlığa aöre deği�tiği gibi, k adıoların

ATKISI

l

ı ı Boyun bö lgeleri ve boyun ana t omisi

A - Hiyoid üstü bölgesi, B - Hiyoid altı bölgesi, C - Mastoid bölgesi, D - Köprücük üstü bölgesi. ı. Digastrik adele (m. hiventer mandibulae ) , 2 . Milo hiyoid adele, 3 . J ügüler iç ıop lardamar, 4 . Dış karo­ tis atardamarı, :5 . Omo hiyoid adele, 6. Sterno-kleido­ mastoid adelesi, 7 . S t erno-t i ro i d adelesi , 8 . K leido· mas­ toid adele, 9. Trapez adelesi, 10. Hiyoid kemiği, l l . Sterno-hiyoid adele, 1 2 . Tiroid kıkırdağı, 1 3 . Kri k oid k ıkırdağı, 14. Tiroid bezi , 1 5 . Sıreno - h iyoid a del e kesiti

aybaşları ve gebelik gibi fizyoloj ik hallerinde, tiroid ( thy­ roide, k alka n sı bez) bezinin büyQyüp k üçülmesi i le de değ i ş e b ilir. B . un iskeletini , omueganın B. parçasına ait olan 7 bovun omuru teşkil eder. B . dan garotis atarda­ marı, j ügüler toplardaman, va�us siniri, di laltı siniri (hypoglosse) . spinal sinirler, pleksus serikali s yemek bo­ rusu, nefes borusu gibi önemli organ lar geçer. B. , gırtlak, tiroid ve timüs bezlerini, akkan ( lymphe) gangliyon larını ihtiva eder.

BOYUN [ Coğ } ( bu anlamdaki başka keli m el e r b�/, geçit, gedık ; Alm Pası, Fr. rol, İng. paıı ) , sıradağların en yüksek yerleri olan doruk boyundaki çukurluklar ve ge­ dikler. Taşıt ları n geçme imkiniarı göz önüne alınarak dar anlamiyle B . , şöyle de tarif olunur : dağlık yerlerin kışın da geçi lebilen çukur gedikleri . B. lar yüksek dağlık yerlerde 2000 - 3000 m yüksekli k gösterirler. Yüksek dağlarla bir­ birinden ayrılmış alçak bö lgeleri birbirine bağlıyan yol ların geçebileceği sayılı geçit yerleri olan B. lar, u laştırma, askerli k ve siyaset bakımından önemlidir. Meseli, Doğu Karadeniz dağlarındaki 2000 m lik Zigana geçidi, Trab­ zon ve çevresindeki kıyı bölgesini Gümüşhane ve Bayburt taratiarına bağlar. B. lar, ya ıektonik çöküntülerle, yahut buzul, çoğu da akarsu oymasİyle meydana gelirler. Bu arada bitbirinin ters yönünde akan iki derenin kaynak taraf !arında, bitbi­ rine en çok yaklaştı k ları yerde B. şekli belirir. BOYUN ATKlSI : ı. gömlek yakasının ceket par­ dösü veya paltoya sürtünmesine mini olmak için boyna takılan dar eşarp ( Fr. cache - col ) . 2. Soğuktan k orunmak

BOYUN ATKlSI - BOYUNÇEVtREN

5 09

için boyna sarı lan ve yüzün alt kısmını da içine alan, yünden, pamuktan veya ipekten yapılmış uzun, kalın ve geni� satgı ( Fr. caclıe - nez ) . BOYUNDACI ( Fr. Crav ate ; b u kelimenin d e (foa/6 (= H ı rvat] tan gelmi� o l ması muhtemeldir) , boyun etrafı· na sarıldıktan sonra ön kısımda bağlanan ince uzun kumaş parçası. E lbisenin basit bir tamamlayıcı sı olan B., erkek kıyafetinde oldukca önemlidir. Ri vayete göre, B. nı ilk defa, XVII. yüzyılda ( 1 656 da sonra ) XIV. Louis'nin har b lerinde Fransa hi:ımetinde bulunan Hırvat askerleri kul­ lanmı�lardır. Bununla beraber bu kelimeye, biraz başka

minada da olsa, XVI. ve hatti X I V. yüzyıla ait yazılarda raslanır. E sasen B. , herhalde bundan da daha eski za­ man lardan beri kullanılmaktadır Meseli Romalılarda focale ( Horat� s'un S.ıtir.rlarında I l , 3. 2 5 5 sözü geçer) denilen süs tam minasiyle bizim B. ına tekabül ederdi. Focale, Ortaçağın başlangıcında ortadan kalkmıştır. XVI. yüzyılda B. modası bütün Avrupada yayılmıştır. XVI I . ve XVIII. yüzyıllarda. hemen hemen daima tü! ve dantelidan ibaret olan B. nı yalnız erkek ler kullanıyordu. 1 780 e doğru yaka olarak taşınan petit fichu ( Alm. Halstuch ) , modern yaka ve B . :nın ilk şekli sayılabilir. Fransa ihtilali esnasında gerek Jncroyable'Jer, gerek Mervei lleuse'ler cinsiyet farkı gözetmeksizin birkaç defa boyun etrafında sarılmı�, enli, i pek kumaş parçaları taşırlardı. 1 8 3 0 a doğru bu cins B. !arına tekrar, fakat yalnız erkeklerde, raslarız. Bu durum XIX. yüzyılın son larına kadar sürer : kadınlara mahsus kostüm tayyö r icadolununca, bunun bi r tamamlayıcısı olarak, kadınlar da B. nı taıımaya başladılar. B u B. nın, ötekilerden farkı , düğümüo küçüklüğü ve j aketio alunda kalan uçların uzunluğudur. Uzun zaman kullanılan, bağlan­ mıs B. ların yerine her sefer bağlanan B. lar geçmiştiı Bunlar çok çeşitli renk ve desenlerle süslüdür. Bugün frakla, beyaz ipekli kumaştan yapılmış «düğüm» ( Fr.

Modern fantezi Amerikan B. ları noeud ) B . , smoking ile de kü ç ük siyah «düğüm»B,;takılır. B. tipleri çok çeşididir : papiyon ( Fr. papillon = ke· lebek ) ; İtalyanca regate deni len uzun B. ; p lastron ; laval­ liyer ( Fr. La Val li�re ; gevşek, dalgalanan B . ) ; askeri B. ; toreador B . ; yünlü veya ipek li olmak üzere spor B. v. b. Günümüzde üstü desenli faotezi Amerikan kıravarlan da kullanılmaktadır. İ m ali 11e tica,ti : B . ları �imdi, daima değil ise de birçok hallerde, bağımsız bir endüstri konusudur. B. ları için kullanılan kumaşlar birçok hallerde mütehasm ipek dokuyucuları tarafından hazırlanır. Bunlara, İtalya, Alman­ ya (Crefeld ) , Çekoslovakya, Avusturya, İ sviçrede, İngiltere, Pransada ve Amerikada çok raslanır. B. larında kullanılan ipekler, hemen hemen İtalyada ve biraz da Japonyada yetiş­ tirilir. B. lar çok zaman çapraz kesilir. Bu sayede B. çeki­ lince �ekli bozulmaz. B. ları, astarl ı ( dolgulu) veya astarsız ( dolgusuz ) olarak yapılır. Astarlılar daha ucuz olur, çünkü yün veya pamu kran olan astar ipek ıasarrufuna imkin verir. Asıarsızlar katlı ipektendir. Her iki tipin de mükem­ mel olması için, boyun kısmında takviye edici di kişler olmaması gerektir. Bu dikişler, ancak fena kesimi örımeye yarar. Fantezi Amerikan B. ları, bugün bu endüstrinin bel­ li başlı bir kolu haline gelmiş bulunmaktadır. B. nın temiz/en mni : İpek li B. larını temizlemek için, gergi Uzerine germeli, tetrak lorürlü tampon la temizlemdi, sonra patates nişastasiyle ovmalıdır. Beyaz kaşkolleri, B. !arını, fantezi mendilleri temiz­ lemek için patates suyu kullan ılır. Bunlar ok­ sijenli su veya perborat dö sud ilave edilmiş ılık sabu n lu su ile de temizlenir. Su buharı üstüne tutul ur.

�.1-.'t\\ "

.

. s

.;_ı�:;.,

·

.

- J:l ·:· J·/�· � � .· · · ·j' �-�- l

10

ll

ıı

13

BOY :.J N BAGI ı. Romalı asker, 2. XVI I . yüzyıl, 3. 1795 ( Incroyable), 4. 1 78 0 ( boyunbağınıa öncüsü ve yaka olarak boyun atkısı ) , 5. Askeri (Napoleon devri ) , 6 1 8 3 0 , 7. Eşarp, 8. La Valliere, 9. Plasıron , 1 0. Papi y on, ı ı . Toreador, 1 2. R es a t , 1 3. Spor, 14. «Oüjüm» B .

BOYUNÇEVIREN (Jynx torquilla ) , ağaçkakanlar ( Pici ) takımının , ağaçkak anlar . ( Picidae) fami lyasından bir tür. Boyu 18 cm dir. Sırtı kül renginde, koyu dalgalı ve nok­ talıdır. Karıntarafı beyazdır ve ilç kö�eli koyu lekelerle kaplıdır. Ba�ın tepesinden arkaya doğru �erit şeklinde siyahımsı bir çizgi uzanır. Kursak ve gerdan bölgesi sarı renklidir ve koyu kahverenginde enine çizgilidir. Kuyruk tüyleri gri - kahverengindedir ve üzerinde 5 tane koyu kahverenginde ince enine çizgiler v a r­ d ır. A v r u p a, Asya ve Kuzey Afri kada ya­ şar. G ö ç ü c ü bir kuştur. Orta Afrika, İran ve Hindistana k a d a r göç eder. S e y r e k ağaçlı ormanlarda yaşar. B. , korktuğu, mesela\ yakalanacağını hissettiji zaman, gayet acayip hareketleryaparak düşmanlarını korkutmak ve şaşırtmak ister. Mesela b a ş ı n d a k i tü, leri kabartır ve gözlerin i yarı kapayıp boynucu bir yılan gibi uzatarak yan� yava� döndürür.

5 10

BOYUNÇEVIREN

-

kuşa bü

tün Avrupa d i l l e­ rinde «boyuo çevi­ ren» m i n a s ı n · a isimler veri lmiştir. Başlıca besini karın­ calardır. Uzun ve y a p ı ş k a n dilini karınca yuvalarına sokar. Yavrularını ise karınca kokon­ ları ile besler.

DENKLEMİ



ve boynun kavsi aşağıya doj­ ru uzanır. B. , birbirine eklenmiş iki d a i re kavsi nden mütesek· i · kil, oyu le bir silmedir ; umu­ miyede sütun ve bina kaide­ Ierinde süs olarak kul lanılır. · ·· · B B. ın uzun olması, kaideyi teşkil eden muhtel if silmder arasıoda kesinti yapmaksızın, kaidey e daha geniş dayanma B . Boyunsak sathı veri lmesi ni de sağlar. Gövdeye en yakın olan B. üst B. , kaideye doğru iıaerek bunu taki b ed e n B. da alt B. adıoı alır. Bk. SİLME ( Fr. Moulure ) .

Bu h a r e k e t i n d e n dolayı bu

BOY UT

r ıl

il li ��==�\ ıı

Bo y u n ç e v iren

BOYUNDURUK, öküzleri v eya mandaları

( ka ra

BOYUT DENKLEMI, uzunluk, k ütle ( vv a kuv­ vet ) ve zaman gibi ü ç temel büyüklüğün, y üzey, hacım, hız, iş güç v. b. gibi bi leşik veya türetilmil fizik buyük­ l ükleri içine ne şekilde girdiğini bildiren denklemler. Te­ mel büyüklükler uzunluk [L 1 , kütle [M) ve zaman [T] olduğuna gö re, t üreti lmiş fizik büyüklüklerin bu bo yutlar cinsinden ifade edilmesi gerekir. Mesel a , yüzeyin boyutu -ı L L1 , hacmın L5 , hızınki i � e T veya [ L T ] o l a c a k t ı r.

saban, pulluk, kağnı veya arabaya) koşarken boyun !arına geçirilen ve her memlekette başka şekil ve yapıda olan, bizde umu­ miyede ağaçtan yapılan bir koşum aracı .

BOYUND U R U K

B. D. leri son yazdığımız ifadede olduğu g i b i bir köşeli (Deniz . ) , d ü m e n kolu paran tez içine konulur ; bun un maaası bu ifadenin bir ce­ üzerine tutturulan y uvar­ bir denklemi değil, bir B. D. ni gösterdiğini anlatmas ı dır . lak veya d i k dörtgen p rizHızı V ile gösterdiğimize göre B. D. nin tam ifadesi ması şeklinde demir sap. -ı B. , dümenin işletil mesinde (V] = ( L T ] şeklinde olacaktır. Aynı şekilde yüzey ölBoyunduruk kullanılan bir m a n i vel i d ır . çümü ve hacım için (S] = [L2 ] , [V] = [L1] denklem­ a. çift bo y unduruk, b. bo Dümen kolunun veya eleleri elde edilir. Yoğunluk, ivme, k uvvet gibi fizik büyük ­ y unduruklu öküzler s e n i n i n ön kı smı üze­ lüklerinin tariflerini göz önüne alar ak bu büyüklüklerin · -2 -2 3 rinde bulunduğu zaman d oğ rudur ( barre franche ) , ukada B. D. lerinin [d] = [ M L ı , [b] = [L T] , [ P] = [MLT] bulunduğu zaman terstir ( barre renversee ) , yer darlığı şeklinde o lduğu görülür. Fizikteki bütün büyüklükler yüzünden iki işler parçay a ayrıldığı z aman bükülebilir [X] = [ MC• Lll TY ] şekl i nde üç temel b oyutun bi r fo n ksi · vaziyetted i r ( barre articulee ) ve bu i k i B. bükülebilen yonu halinde ifade edilebilir. Bu denklemler elde edilirken bir p ı ral e l ke n ar teşkil eder. Büyük B. lar çarklada ve ele alınan büyüklüğün tarif formüllerinden hare k et edilir. iŞçiler tarafındaa işleti lir . B u n lar kol B. larıdır. Daha Meseli , C. G . S. sisteminin türetilmiş birimlerinden olan büyük kuwver gerektiren B . lar buharla veya servomotörler kuvvet birimi f = m . y formülü ile ve iş birimi T = P · l vasıtasiyle, elektrikle işleti l ir, bunlar da buharlı B . lar formülü ile tar i f edılmiıtir. Buna ıtöre kuvvetin B. D. veya servomotörlü B. !ardır. Küçük gemi lerde el ile işle · 2 -ı -2 tilen doğru B . lar veya dürneo halatı ile hareket eden B . lar P = M L T ve işin B. D. T = M L T o l ur. E. S. C . G . S. sisteminde elektrik yükü birimini tarif vardır. Bir çeşit bükülebilir B. olan bu B . lar, yolcuların Q2 doğru B. un büyilk hareketleri nden rahatsız olmamalarını etmek için kullanılan f = 7 Coulomb for m ü l ü n d e n sağlar. Yelkeniide yalnız doğ ru B . k ull a nılır. Her zaman kullanılan B. un bozulması halinde k u lla m l a n sava� B. u, -} ( q = q' için ) q = yf bulunur. Buna göre E. S. C. G. S. kolla ve B. palangaları ile işl er ilir , fakat bununla ma· � ı ·� nevra yapmak çok g üçtür . y - ı sisteminde elektrik yükünün B. D. [Q] = [L M T] olur. BOYUNDURUK HAKKI, Os manlı Devletinde ti­ Bundan sonra, potansiyel farkı, akım şiddeti, direnç, sığa, marlı sipahilere verilen topraklarır1 mahsullerinden dö­ self - indüksiyon kat s ayısı v. b. nın E. S. C. G. S. birimleri ­ nüme göre alınan yıllık vergi . nin B. D. leri bulunur : -



BOYUNLUK, boyuna sarıl ı sargı. Genel olarak koşum hayvanlarının boyunlarına, yaralanmasın diye, özel olarak hazırlanmış B. lar takılır. Köylüler, bo y unduruktan boyun ları zedelenen öküzlere, mandalara bez veya çuval­ dan bir B. sararlar.

BOYUNSAK ( Pr. Scorie) , iki k aval silme arasına ge­ len, profili oluk g i bi ka visli ve o b r 11k o lan boyun biçiminde bir silme. Alttaki kaval silme üsttekinden az çıkıntı!ıdır

ı

l {·

[Q] = [ L [I] =

Q

-ı- =

[C] =

Q



M T] , a -�·

[V] =

h

Q

ı

-

-.,- -2 V [L M T ] , [RJ = 1

V=

V·ı ( L] , [ L ] - 1

t }

- ı

[L M T] ,

Aynı şeki lde E . M . C . G . S .

=

=

re E. M. C. G. S.

=

m' i çi n ) m si •teminde

-l·

m2 7

çülmüş olsalar dah i , bu formülün muteber olması gerekir. Buna göre, teorik bir formül için, birim sistemini işaret

C ou 1omb

rF bulunur.

magnetik

l :� k

-� -1- - ı [L M T ] olur. Magn erik alan şiddeti bi­ biri minin

�-

B. D. [ m ] rimini F = mH formü l ü ne göre raıif etriği mizden , E. M. C. G. S. sisteminde m. alan şiddeti biriminin B. D. [H]

=

F [m]

=

- -!- l - ı

[ L M T] olacaktır. E. M. C. G. S.

sisteminde akım ş i ddeti birimini tarif eimek için kullandı­ d H r2 Laplace formülünden i = ___ d l

ğımız dH =

=

t {

li i ;;�-��� B ü

1

1

1

ı,

Uzun luk Kütle Zaman Yüzey Hacım

m t

Kuvvet

F = m · y

l

Yoğun luk

t���-·

[ L] [ M] [T} [ [ LS]

L!t d cı dt

l



ı

ı

[ T } -2

1 d = m/v i T= f .

-7

- ı

[L

-3

M

[L

M]

[L2

M

ı

-2

T]

Tl -=�-�=-�-_h= "f/t� -�� �=[�Z=-�-J-j ı

l

B. D. b i lhassa bir formütün homogenliğinin tahkik edilmesinde k u l lanılır. Bir formül, çe�i di büyüklükleri öl­ çen sayılar arasında sayıca bir bağıntı i fade eder. Türeti l­ miş birimleri n temel biri mler l e olan tar i f münasebetlerin e dokunulmayınca, büyüklükler başka bir birim sistemiyle öl-

i

. /

W= V= 1V

Q = i

!

1.

=

11

d

f=m

:in r 2·

>!ı

-2

[L

M

[L

M T]

t t

[L]

RI ii

I I

i

i t

V

--

��n_��e: l

ıl J

t



[_� _f � mH

T]





_

l

l

..

B ü y ü k 1 ü k 1 e r

Magnetik kütle ))

alan [H]

»

moment[M]

Potansiyel farkı Kapasite Direnç

Tarif formülle r i

[m]

F =

[V} [C}

[ R]

self indüksivon [i]

m · m'

_r_2_

F = m · H 7!J. = m



1

M = İS

[I}

E lektrik miktarı [Q}



[LT] [LMT]

Magnet�k a l� _

--

i f = Q � Q'

Potan siyel farkı [ V ] ! Q · Kapasite {C) Q = CV

Akım şiddeti

[L T]

v/t

Akım şiddeti [ I ]

formülleri



Elektromagn etik silteminde baıılıca birimlerin tarif formü llrri ve boyut denklemlrri

- ı

p = f!s

Basınç

h

V = ıs

y =

_;�-:�e

E lokuik m i k ,.n [ Q)

Magnetik kütle [M]

ı.2]

S = 12

İvme

A ç ı sa l hız

l1

I

V= cı> =

Hız

1

� r l Tari f form���

;i

_

Self-indük siyon [i]

1

- ı

[L M T] o lur. Bundan sonra, elektrik miktarı, potansiyel farkı. d i renç, k apasite self - indüksiyon kat­ sayısı v. b. nın E . M. C G. S. birimlerinin B. D. leri bulunur. Aşağıdaki cetvellerde mekanik ve elektrik birim leri n i n tarif formülleri yle B. D. lerinin özeti çıkarılmıştır.

Mekan i k birimleri n tari f formüllerini ve boyut denklemlerini özetiiyen cetvel

I ük ıer

B ü

Direnç [R]

bulunur. Buna göre bu sistemde akım ş iddeti biriminin B. D. I

�!�

Elektrostatik sisteminde baıılıca birimlerin tarif formülleri ve boyut denklemleri

Buna gö­

kütle

su

DENKLEMİ

sisteminde magnetik kütle

birimini tarif etmek i ç i n kullanılan F formülünden ( m

=

BOY UT

W= ·V lı e = + Q = it

Q

ı

V = Ri



= HS = i i

B o y denklemleri

i t

[L

M



t

[i

M

5 y-

t

[L

M

[L

M

[L

M]

_l_ �

t

t t 3 y-

t



T}

- ı

ll

T}



T]

- ı

T}

-2

[L M T] [ L Tı [LT} -ı

- ı

[L]



etmeğe lüzu m yoktur. Fakat teknik formüllerde veya pra­ tik maksatlar için tldil edilmiş olan formüllerde, bu for­ müi lere giren çeşitli büyüklüklerin hangi birimlerle ölçül­ müş olduklarını işaret ermek zarureti vardır. Bir formül­ de, her büyüklük yerine bu büyüklüğün B. D. yazılacak olursa, bağıntının her iki tarafı i çi n _ aynı boyut ifadeleri bulun ması gerekir. Bu işleme, formüllerio homogenliiinin tahkik edılmesi denir. Bu işlemlerde aynı cinsten iki bü­ yüklüğ ün arasındak i oran ın bir sayı veya boyutsuz bir kat­ sayı olduğu unutulmamalıdır.

Yedinci Cildin Sonu

YEDINCİ CİLT'l E DDZELTİLMESİ GEREKEN BAŞLlCA YANLlŞLAR Sayfa

ı ı9 2 ı9 ı 2ı 2 2ı ı 25 2 30 2 3ı 1 32 ı 33 2 5ı 2 5ı 2 5ı BiZANS İMPA­ RATORLUGU, 64 71 83 83 96 ı24 ı44 145 1 59 1 74 1 94 194 240 250 258 260 265 275 278 282 283 289 2 90 290 291 29ı 296 308 324 325 339 34 3 366 369 373 4ı3 421 423 425 42 5 42 5 425 425 425 425 425 425 43 5 436

4 3()

S a tır

S ütun

ı 1 1 2 2 2 2 2

1 Resim altı ı 1 2 2 ı 2 2 2 ı ı 2 2 2 2 2 2 2 2 ı ı 2 haritada ı 2

ı7 ll 22 25 ıo 6 2 9 ıı 32 47 1

(a � ağ ıdao )

( a şağıdan ) (aşağıdan ) ( aşağıdan ) (aşağıdan ) ( aşağıdan)

( a ş ağ ıdan )

Harita I 16 27 ( aşağıdan ) 1 ıo ( aşağıdan ) 15 2ı 3 9 - 40 ı 5 ( a ş ağ ı d an ) 4 ( aşağ ıdan ) 33 39 7 6 ı9 4 2ı 29 3 5 5 27 16 6

-

( aş a ğıdan )

( a�ağıdan ) ( aşağıdan )

kütleler OZEKERIT Kutu n phorein

külteler OZOKERİT Kat un pherein

kay

k ai

AJ/gemeine

Allgemeinn

şehir kalmıştı r. Hilari on

deutschen s f o w n ik Şecere-i Ttirkü şehit gel m i şt i r H ila ri on

EUKSEN İOS

EUKSE İ NOS

deutsche sto wnik

Ş"e"-i Türkiyesi

IX.

Xl.

parakoimomenostan dağın rd ı

parakoimomenos ta rafı ndan dağıtılırdı başlıklı Külliler Bu din Uffizi

balıklı Küll ler ocak O ff ici Madon o a ' dao

evve l

ve

A lbert' den

sonra

b irer

calaris R emeo y i 6. Sait paşa y al ı s ı ( Yeniköy) K h rysunkeras keithra

6. Sait Paşa yal ı s ı ( Bebek) Khrysokeras k l eith ra la dolla ( = bilgin )

ladotta [ bply .:ı i] del/e bataglia

[bpy.:ıi] del/a baltaglia j i ro s kop BOMBYX MORI ( Un gulata)

i i reskop

F. Delacroix

(aşağıdan )

«Fi g ora»

(a ş ağı da n )

resimliyen Provence Sc ha tzcheio huononçfni

) ( aşağıdan )

( aşa ğ ıdan )

( aşağıdan)

tırnak i şareti konacak, öbürleri kal dırıl acaktır.

c/aris Remenyi

BOMBYX MARI ( U ng u l ato )

20 1 O ( aş ağıd an ) 2 4 (aşağ ıd • n) 26 5 (aşağıdan ) 6 25 ı s (aşa ğ ı d a n ) 30 9 37 29 8 3ı 32 32 37 37 ı6 ı6 14 3

D oğ r u

Yanlış

E . Dclacroix resimliyen B. , Proveoce Scbatzscbeio buononç'}ni Ser11, La /etle p11bblica, ( Boosdorffite) , ışık Priı on

«Figa ro »

Sereıe La Fede pubblica ( Boosdorffitte ) işık Pa ris o n

Enlastung C a ral us

Enllastung Carolus

Nev

New

le

lo Nantes ( Uc i v e ı t ada l a r ) Gil lius'ta Seneaya karyokinez dokuları

J\' ante

( Kızıl kayalar ) Cillius'ta Zeooaya kayrokinez boru ları n C6Hı206 = (C6Hu06) n + C H20 )

24

( C6Hu06 = 2C204 H ı + COz+4H20) ı co2 1 4 o 2 = ı 14 f C2 04 H2 + 0 2 = 4 C02 + 2 Hı O gelir NHs + Os = HN02 + H 2 O ( H+CHs COH = C H1 · CHOH) ( = CH3 CHO H ) CHs · C O · COO H 2 + H = C Hs·CHOH· CO OH (C6H1206 = 2CHs·CH2 O t1 + 2C02 = 24Kal.) üç ( pycside)

n C6Hıı06 = n ( C6H ıo0s) + n (H20 ) ( C6Hıı06+40ı = 2C2H20t+ 2C0 2 +4 Hı0) 2 ::: o ı 1 4 Oı = 214 2 c2 04 H�+o� = 4 co2 + 2 H2 0 gibi NHs + 3 O = HN02 + H2 O ( 2 H + CHıı · COH = CHa • CH2 OH) ( = C Ha · CH ı O H ) CHs CO · COO H + 2 H = CHıı ·CHOH· COOH ( C6Hu06 = 2CHs · CH ı OH + 2C02 + 24Kal.) iki pyx i de

1 7 ( aşağıdan )

kıvrılmı)

kıvnlmamı1

( aşağıdan ) (aşağıdan ) ( aşağıdan ) (aşağ ıdan ) 1 7 (aşağıdan )

·

·

o