Miguel de Cervantes: Delidolu Bir Hayat [1 ed.] 9789750524431


146 8 9MB

Turkish Pages 384 [386] Year 2018

Report DMCA / Copyright

DOWNLOAD PDF FILE

Recommend Papers

Miguel de Cervantes: Delidolu Bir Hayat [1 ed.]
 9789750524431

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

UWE NEUMAH'!l 1972'de Winnenden'de doğdu. Roman dilleri ve Alınan dili ve kül­ türü alanlannda tamamladığı doktorasının ardından, Kiel Üniveısitesi'nde lspanyol ve lıalyan Rônesansı'nın kültür tarihi üzerine araşnnnalar yapn. Halen serbest yazar olarak çalışıyor ve karısıyla birlikte Ammersee'de yaşıyor.

Miguel de Cervantes. Ein wildes Leben

© 2015 Verlag C.H. Beck oHG, München

Bu kitabın yayın haklan Anatolialit Telif Haklan Ajansı aracılığıyla alınmıştır.

lletişim Yayınlan 2643 •Biyografi Dizisi 29 ISBN-13: 978-975-05-2443-1

© 2018 lletişim Yayıncılık A. 1. BASKI 2018, lstanbul

Ş. (1.

Basım)

EDlTOR Bahar Siber

DiZi KAPAK TASARIMI Utku Lomlu KAPAK Suat Aysu

KAPAK RESMi Eduardo Balanca UYGULAMA Hüsnü Abbas DÜZELTi Bahri Ozcan DiZiN Berkay Üzüm

BASKJ Ayhan Matbaası. SERTiFiKA NO. 227'49 Mahmutbey Mahallesi, Devekaldınmı Caddesi, Gelincik Sokak, No: 6/3 Bağcılar, lstanbul, Tel: 212.445 32 38 •Faks: 212.445 05 63

CiLT Güven Mücellit. SERTiFiKA NO. 11935

Mahmutbey Mahallesi, Devekaldınrru Caddesi, Gelincik Sokak, Güven

lş Merkezi, No:

tletişim Yayınlan

.

6, Bağcılar, İstanbul, Tel: 212.445 00 04

SERTiFiKA NO. 10721

Binbirdirek Meydanı Sokak, lletişim Han 3, Fatih 34122 İstanbul Tel: 212.516 22 60-61-62 •Faks: 212.516 12 58 e-mail: [email protected] •web: www.iletisim.com.tr

UWENEUMAHR

Miguel de Cervantes Delidolu Bir Hayat Miguel de Cervantes Ein wildes Leben

ÇEViREN Erol Özbek

Peter Godman için...

Yayınevinin Notu

Kitapta Don Kişot tan yapılan alınular için La Mancha'lı Asi lzade Don Quijote (çev. Roza Hakmen, şiirler Ahmet Güntan, Yapı Kredi Yayın­ lan, 2010) çevirisinden yararlanılmıştır. Çeviriyi kullanmamıza izin verdikleri için Yapı Kredi Yayınlan'yla eseri Türkçeye kazandıran Ro­ za Hakmen'e ve şiirler için Ahmet Güntan'a teşekkür ederiz. '

lletişiın Yayınlan

İ Ç İ NDE K İ L E R

TEŞEKKÜR

Önsöz

....

.

.

.................

............... . . . . . . . . . . . . . . . ........... ............. .. ..

. ............................. .

.

.

.

· · · · · · · · · · · · · · · · ·· · · · · ·

. . .. . . ...

... ..

. .

..... .

11

. ..........

13

.. ...

. . .. .. .

. ...... .. .. .

Aile (U73-15-'7)

.......19

Cordobo din savaşları....

. . .... .. . ..................... ..................... ... . ........ .19

Kavgacılık ve hôkimiyet: Juon de Cervontes

..

.... . . .

. . .

.... .... ........

Yeni Hıristiyonlık ve Eski Hıristiyonlık orasında . . .

.21

. 26

. .. .... .............. .

Rodrigo de Cervontes: Sağır cerrah .

. .... .

. . . . . . . . ..

..

. . .. .. . . 27

..... ..... . .. . ..... . ..

.

. .. .

Anne Leonor de Cortinos . . .. ....... . ... .........

.....................32

Alcol6 de Henores'te doğum. ....... . ....... .

.

. .

Altın Çağ.......

.

.

. .. . . . . . 34

... .... ..

............................... .............. .................. ...... . .. . ..............37

İlk Yıllar c1u1-1s11) ..................

... . . . .. . . .

.

. .

.

... .... .. ..

Miguel de Cervontes kekeme miydi?

.....

. .

...... .... ...

.

.

.

. . . . 43

. . . . .... . .... .. .

. . . . . . . 43 . .. . . . . .. . ... ..

Özgürlük tartışmaları . ...... .. .........................................

.......... .......46

. .

Rodrigo de Cervontes'in yanlış değerlendirmesi . . . . .

. . .....

Asalet unvanı uğruna mücadele. Cervontes'in eğitim hayatı. . Cahil bir şair mi?.. . . . ............ . Edebi uyanış deneyimleri

.

. .. ......

..

...

. ....

. . ......51

.

. .... .. . . . . . . .

... ..

.

. 54

. .. .... .... . ... ... .....

.. .. .... ...............

. .....56

.. .. . .... ..........

.......................... 58

.

Müzik aşkı. . .................. . . . Ailevi değişiklikler.

.. . .

..........

. . . . . . . . . . . . ....

..49

.

. ..... .. .... ....... ................... .... ... .........64 .

.

.. . .

........ ......

...

.. ...

...... ... .. . . .. . ... . .. .

.. .. . .....66

Cervantes Kadınları...

. ....... .............................................................67

Madrid'deki çıraklık yılları.

. .

.

. . . . . . . . . . . .. .

.........

.. .

. . . . . . . . . ..

Kraliyet hanedanı...

.

İlk şiirleri.... .

. .............. .... . .. . . . . .69

.... .... . . ... ....... ...70

.. .......... ...................................................73

Estudio de la Villa'da....

. . .. . ........... . ... .............................77

Erasmusçuluk

. .. . . . . . . . . . . . . . . ... . . . . . . .. . . . . ... . 80

. .

. . ..

Yeni aile çekişmeleri...

.. .......... . . ............82 . ......................... 83

Kaçış... Roma'da....

. . ...... ................................85

Askerlik Hayatı (1571-1575)

. ............ ..............

Napoli .........................

.... ..........97

. .

Kral hizmetinde arkebüzcü.

. ..

· · · · · · · · · · · · · · · · · · · ·

.. . ........................101

.

İnebahtı: Şark ile Garp arasındaki büyük deniz savaşı . . . . . . . . . . . . . . . .......

. . ...... . .. ..

.

. .. . . . . . . . . . . .

. . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

İnebahtı çolağı...

107

.. .. . ........112

Başka askeri görevler .....................

. ..... .... ......118

.

Tatmin etmeyen durumlar ....... ..... .. . .

Alma Mater İtalya. .

......

. ...

.

....

.. .

.......

.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 122

. . . . . . . .. . .

..... .......................124

. . . . . . . .. . ..

Esaret (1575-1580)

. ................... ....127

Cezayir'de günlük hayat

..

Tezatlar. . ........................................ .. ..... ................

.

..

........

.

.

Mateo Vazquez de Leca'ya yardım mektubu... İkinci ve üçüncü firar girişimleri.

·

. . ..

········

.

. 136

. . .. . . . . . .

.... .. ........... . ..... ............ ..... ....141 ......................145

Yeni bir firar girişimi ....... ... .......

.

.................. ....................... ......... ...150

. ... .. ......... ......................................... . .. . . ........150

... .

..

Özgürlük gayretleri hızlanıyor

.. .. .. . ..

.. . .

..

. ......... .. .. .. . ........ .. ..............................

.. .

. .. . .. .

..... .

.. . .

........154

....

........155

... .......... ..

Yeni Bir Başlangıç (1580-1585)

....

Bir istihbarat operasyonu

.. . .

. ... . . . .. . . . .. . . . . . . .

Cesaret kırıcı iş isteme görüşmeleri Sanata dönüş... .................................. ...................... Tiyatronun cazibesi . ........ . . ..

. 130

. .

. . .. ...139

.

Cervantes eşcinsel miydi?... Bir şehit ile bir Yahuda

.

. .... ..........135

.

İlk firar girişimi

Kurtuluş .

. 97

.. . . . . . . .

···············

.

.. ..

... . . . . .

159

. . . . . 161

. . . . . . .. . . . . .

..

. . . . . . .. . ..

.. 164

...............................165

......................... .................. . .. ..... ....... ...166

Ödünç alma: Yaygın bir uygulama .. . . . . . . . . .

. . . ... . . ..

. .........171

Erken dönem dramları . . . . ..

Numancia...

..

Cezayir'de Sürgün.

.. .

. .

. . . . .. . ..

.....172 ........... . .. .. .....175

...

....177

.

Saavedra. . .

.. .....1 80

Ana de Villafranca...

....182

Esquivias...

.... .. .. .................................. ..184

Acele evlilik... .

....185

Galatea ...

· · ···· ···

Erastro'nun kırılan aynası

.

· · · · ··

..

188

. . . . ........ . . . . . . ......197

Ekmek Parası Kazandıran İşler (1585-1605)

. . . . . . 199

Ticari vekil olarak yollarda.. . ...

. .. ...199 ....200

..

Sevilla .... ...

................. 202

.

İngiliz tehdidi

...

. ... . . . ........ .

. . ... ......205

Kraliyet donanma komiseri: Düşmanlıklar ve aforoz edilmeler . Böbrek taşlarına bir sone

. ..... .

. . ..... ...... ... ...... ..

Tekrar yollarda

· · · · · · · ·· · ·

.208

..... ................212

.

. . . .......................213

Yenilmezlerin talihsiz seferi .

.........216

Pikaresk yaşam tarzı. .. .. Dilekçeler

...

. . . . ................ . ...... . .....195

.

Edebiyata sırt dönme. . .

Güzel sanatlar

.

. .... .... ...................219

.

. .. .......223

Başka çekişmeler ve ilk tutuklanma

................... 225

Vergi tahsildarı..

........ 228

Sevilla Kraliyet Hapishanesi'nde. .

. ..... ...........232

Manevi özgürleşme

. . ..................237

Yeni zamanlar...

...............240

Kötü bir haber. . .

. . .............244

Valladolid .. .

. .................246

Lope de Vega ile kavga.

. . . ...........248

Esgueva kıyısında... . . Hastalık.

............253 . . . . . . . . ...................... .. .. . . . . . . ............

Don Kişot ve Şüpheli Şöhret (1605-1607) Bir romanı yayımlamanın zahmetleri hakkında Saygın bir yayıncı. ..

.. .

. .....

.

255

.. .. 257 ..

..................257 . ..............259

Don Kişo t'un birinci cildi .......... ........... ... ... . ... ...

.... .............................263

Şövalye romanının mezarcıları .

. ..268

Bir şaheserin seşitli yönleri .. .. .............. ... ........ ..

Yorumlamalar.

..

.....270

.

........ . . .... .. . . ....... .... . . ..

..

..... . .

..

....274

.

İş yapma telaşı .. . .. ...... .... . . .

.

...2 80

..

Ağır sonusları olan bir düello ... ... .... . .. .. .... .. . .. . ..... . .... .. . . .. ....... ...284 .

.

. .

.

..

.

. .

. .

. .

.

.

.

.

Valladolid'e veda. .............. ......... ........................... . . . ..... ........ ..... ..

.

Edebi Tatmin ve Hayatın Sonu (1607-1616)

...... . 293

..

..

. ........ .. . .. .... . . .. ... . .. .. .. .

Tekrar Madrid'de..

..

şaibeli bir evlilik işi...........

..

.

. ..

..

. .. .

.

... .

.

.

. . . 289

..... .......293

. .

................................................. ........................294

lope de Vega'nın gölgesindeki tiyatro yazarı ....... . . . .. . .....297 ... . . .

Sekiz oyun .... ... .... ........ .

.

.............................................

..

. .

..............299

Sekiz ara oyun . .. . ........................ . . ....... ... .... . . . . . ... . . .. .. . . . . .. ... . 307 .. . .

... .

. . .

Dini bağlar kurma isteği. .. .. .

.

...

.

.

Moriskoların sürülmesi ....... .. .. ...... . .

Artan yalnızlık... . . Napoli özlemi . .

...

. .... ..

.. . .

...

...

. . .. .

.

.

'· · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · ·

311

. . .. . . .. . . .. . .. . . . ... . . . .314

.. ....... . ...

. . .

.. .... .

. .

. .. .. ..

... . .. .

. . . ...... .. ........... ................................. .................316 .. . . .

. .. . . .

.... .

················································

. ... .. . . ... . . . ... . ... .. ........ .. ...........318

Madrid'de edebiyat hayatı Örnek Rlmacak Hikôyeler

.

.

...

. .

. .. .

. .

. 321

. .... . .. ..... . ... ..... .. .

. ... .. . . .. . ......... .... ................. . .... ....323

.

Tartışmalı portre...

... . ................334

Robles ile yabancılaşma Parnasos'a Yolculuk

.

.

....

. .. .

. . . ..

. .

... ... .............

. .

.

.

..

.

.. ..

Avellaneda'nın Don Kişot'u: Yaşatılan acıların intikamı mı? .

. .

.

.

Don Kiş ot'un ikinci cildi ...

.

.

.

.. ..

..... ....... ....

338

. . .. . .. 343

. ........... .... ....... ....... ............ .. ....

Ağırlaşan hastalık

336

.. ...........

. .

.

.... .... .................... ... .......... .......... .................. .... ..............

.. ..

...

... . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. .. . . . . . . . . . . . . .347

. . . ..... ............. ..........................................................354

Kuzeyin mucizeleri: Persiles ile Sigismunda'nın Rcılart.. . 355 Örnek bir Hıristiyan romanı Son günler

Ek

...

.

... .. . . . . . .

.

..

. . . . . .. . . . .

. ..

. .. . ... . . .. . . . ....... . .. 358

. ..

... .

.

.. ... ..

.

.

.

.

. .... .. ......... . .....................................................364

............... ....................... ...........................................................................................................

KAYNAKÇA

DlZfN .

.

.. . . .

.............

. . . .

.

.

. ...

.

... ... . .............. .. .. ... ...... ...... ....... ......................... ..

. .

.

371

. 374

............ .

.

. 386

...... .............................................................. ... ............................................. ............. ....... .

TEŞE K KÜR

Cervantes'in eserleriyle yoğun olarak ilgilenmeye, kuzeyde, yani Cervantes'in türlü türlü mucizelerle ilişkilendirdiği bir yörede başladım. Kiel Ü niversitesi'nin Imaginatio borealis özel dokto­ ra araştırma programının post doktora görevlisi olarak onun Persiles ile Sigismunda'nın Acı lan romanında kuzeyliliğin na­ sıl algılandığı üzerine çalışıyordum. Miguel de Cervantes'in ha­ rikulade dünyası o dönemde gözlerimin önüne serildi ve o za­ mandan beri bu dünya beni hiç bırakmadı. Cervantes'in anla­ tı metinlerini incelemek için ilk önerileri ve ilhamı, daha Tü­ bingen Üniversitesi'ndeki öğrenimim sırasında almıştım. O za­ mandan bu yana çok sayıda akademisyenle temasım oldu. Yar­ dımı, tavsiyeleri, bilgi notları ve pratik desteği için Prof. Dr. Peter Godman'a, Prof. Dr. Javier Gômez-Montero'ya, Dr. Max Grosse'ye, Prof. Dr. Bemhard König'e, Prof. Dr. Hans Georg Majer'e, Dr. Adolfo Murguia'ya, Prof. Dr. Bemd Roeck'e, Prof. Dr. Christoph Strosetzki'ye , Dr. Axel Wasmuth'a, Prof. Dr. Horst Weich'e ve Prof. Dr. Roberto Zapperi'ye teşekkür ede­ rim. Archivio segreto Vaticano'dan (Vatikan Gizli Arşivi) Mon­ signore Dr. Alejandro Cifres Gimenez, Cervantes'in Roma'daki Papalık Yönetimi'nde (curia) çalıştığı dönem hakkındaki araş­ tımıalanma destek olma nezaketini gösterdi. Psikanaliz alanın11

da aydınlatıcı desteği için Dr. Melanie Metzenthin'e teşekkür borçluyum. C.H. Beck yayınevinden Dr. Stefanie Hölscher sa­ dece kitabın yayımlanabilmesini mümkün hale getirmekle kal­ madı, projeye büyük bir ilgiyle destek de verdi ve metni tasar­ larken bana yardımda bulundu . Dr. Antje Korsmeier biyogra­ fiyi redakte ederek daha iyi bir hale getirdi. Metni daha kesin ve aynı zamanda özlü ifadelere kavuşturan akıl dolu çalışması­ nın çok yaran dokundu. Beate Sander'e görsellerin seçiminde gözünün keskinliğinden ve uyumlu işbirliğinden dolayı teşek­ kür ederim. Kitabı Peter Godman'a ithaf etmek istiyorum. Ne­ denini o biliyor. Amistades que son ciertas nadie las puede tur­ bar* (Cervantes) .

(*) (Lat.) Gerçek dostluğu hiç kimse bozamaz. 12

Önsöz

Anlamsız bir mücadele için kullanılan "Yel değirmenleriyle sa­ vaşmak" deyişini kim bilmez? Bu deyiş bilindiği gibi, Don Ki­ şot romanının birinci cildinde kahramanın birer dev gibi gör­ düğü yel değirmenlerine karşı savaştığı sahneye dayanır. "Mah­ zun yüzlü şövalye" Don Kişot'un maceraları ve yaşadıkla­ n, genel kültürümüzün bir parçasıdır. Miguel de Cervantes'in ( 1 547- 1 6 1 6) romanı, lspanya'nın anlatım sanatında yeni yol­ lar açmış olan Altın Çağı'nın tartışmasız başyapıtıdır. William Shakespeare, Thomas Mann ve jorge Luis Borges, tiyatro eser­ lerinde ve yazılannda bu temayı ele aldı. Francisco Goya, Pab­ lo Picasso ve Salvador Dali gibi güzel sanatların ustalan şöval­ yeyi resmetti. Georg Philipp Telemann, Felix Mendelssohn Bartholdy ve jules Massanet gibi besteciler, Don Kişot'u anla­ tan operalar yazdılar. Roman defalarca tiyatro sahnesine uyar­ landı ve yirmiden fazla sinema filmine çekildi. Popüler kültür­ de de Cervantes'in trajikomik kahramanı karşımıza çıkar, ör­ neğin müzikal sahnesinde ya da bir yapboz resminde, masa ya da bilgisayar oyununda. Bu edebiyat figürü, milyonlar kazan­ dıran bir reklam unsuruna ve ekonomik faktöre dönüşmüştür. Cervantes bugün Homer, Dante, Shakespeare ve Goethe ile birlikte Avrupa edebiyatının en büyük beş kişisi arasında sayıl13

sa da, yazarın Almanca konuşulan bölgelerde algılanışı ilginç bir şekilde tek yanlıdır. Üniversitelerdeki edebiyat bölümleri­ nin dışında çoğunlukla egemen olan izlenim, sanki geriye sade­ ce Don Kişot'u bırakmış olduğu şeklindedir. Çağdaşı Shakespe­ are'in medya ve basındaki muazzam varlığı ve sahnelenme sık­ lığı ile karşılaştırma yapmak, lngiliz sanatçının gördüğü sevgi karşısında neredeyse anlamsızdır - tabii lspanya'nın Euro ma­ deni paralan sayesinde neredeyse herkesin Cervantes'in yüzü­ nü eline almış olduğunu bir kenara bırakırsak. 2008 yılından bu yana, Cervantes'in incelikli dilinin nüans­ larını büyük bir hassasiyet ve doğrulukla Almancaya aktaran ve onun çok katmanlı anlatımının hakkını veren olağanüstü bir Don Kişot çevirisi var. 1 Son yıllarda yayıncılık bakımından çok şey olduğu ve gittikçe daha fazla güvenilirliği olan İspan­ yol basımları çıktığı halde2 diğer tüm eserlerin en son Alman­ ca çevirileri, novellalar (kısa romanlar) hariç, 1960'h yıllarda yayımlanmıştır. Tiyatro oyunlarının sahnelenme durumu da­ ha da kötüdür. Aralarında eğlenceli Ara Oyunlar' ın (Entremt­ ses) da bulunduğu Cervantes'in dramları, Almanca oyun sergi­ lenen tiyatro sahnelerinde çoğunlukla yok sayılır. Tiyatro reh­ berlerinde genellikle onun herhangi bir oyununa yer verilmez, hatta lspanya'da 1 5 . yüzyıl sonundan 17. yüzyıl sonuna kadar süren Altın Çağ'ın en önemli klasik trajedisi sayılan Numancia (El cerco de Numancia) bile bulunmaz rehberlerde. Cervantes, Avrupa edebiyatında bir olaydır. Yazar, romanın tarihini başka herkesten daha fazla değiştirdi ve ltalya'daki se­ lefleri yüzünden bayağı/müstehcen olarak bilinen novella türü­ ne hümanist bir sanat türü statüsünü kazandırdı. Zamanı geç­ meyen konular için şaşmaz sezgisiyle, parlak bir şekilde çok anlamlı olmalarıyla, günümüzde de okurları büyüleyen eser­ ler yarattı. Birbirinden son derece farklı insanları çok çeşitli

ı

14

Bkz. Miguel De Cervantes Saavedra, Der geistvollc Hidalgo Don Quijotc von der Mancha, yay. haz. ve çev. Susanne Lınge. Bkz. Obras Comp!ttas dt Ccrvantts, yay. haz. F. Sevilla Arroyo ve A. Rey Hazas, ve eserin Francisco Rico yönetimindeki Centro para la Edici6n de Clıisicos Es­ pafıoles etrafında çıkarılan Biblioteca Clasica der Real Academia Espaı'ıola ba­ sımları.

durumlarda gerçeğe uygun bir şekilde canlandırabilme ve on­ lara hükmeden duygu ve düşünceleri dillendirebilme yetene­ ği muhteşemdir. Belki de bunun nedeni, Cervantes'in kendi hayatının da ma­ ceralı ve adeta roman gibi olmasıdır: Cervantes bir düello sonu­ cunda lspanya'dan kaçtı. lnebahtı Deniz Savaşı'nda cesaretiyle ün saldı, ancak sol eli parçalandı. Daha sonra Berberi korsan­ lara esir düştü , gözü pek firar girişimlerinde bulundu ve ser­ best bırakıldıktan sonra, kısa bir süre Kral il. Felipe'nin istih­ barat servisine çalıştı. Aforoz edildi ve bir cinayet suçlamasıyla hapse düştü. Zaman zaman karanlık kişilerle ahbaplık ettiğin­ den, yeraltı dünyasının kötü kokulanna bulaştı. Taklitçi bir ya­ zara karşı kendini savunmak zorunda kaldı ve edebiyat dünya­ sı içinde de efsanevi düşmanlıklan oldu. Hayatı muazzam bir cesaret ve iyimserlik örneğidir. Cervan­ tes'in hayatı boyunca düştüğü sayısız krizi ve uğradığı felaketi düşündüğünüzde, çaresizlik dönemlerinde edebiyat üreteme­ miş olabileceğini sanabilirsiniz. Ancak özellikle hayatının son on yılında çalışmaya öyle dalabiliyordu ki, tüm kızgınlık ve acı­ lanm unutuyordu. Onca acı yaşayan Cervantes'in mizah, tesel­ li ve iyimserlik dolu metinler yazabilmesi şaşırtıcıdır. Belki de yazdıklannda edebi dehasının yam sıra dile gelen şey de, zaten o muazzam yaşama cesaretidir - en onur kırıcı yenilgilerden sonra bile tekrar ayağa kalkıp kendini yeniden var etme gücü, Cervantes'in eserlerini günümüze kadar tüm dünyada popüler hale getiren şeydir. Cervantes'in hayatı hakkında bildiklerimizi tahminler, çeşit­ li görüşler ve yorumlar perdeler. Bunda kendisinin de suçu var. Kendini eserlerinin kahramanları arasına katmayı çok sever. Ancak bu kurgu metinlerinde neler kurgudur, neler gerçek? Gerçeğe bağlı kalmakta çok titiz davranmayabildiğini, günümü­ ze gelen tanık anlatımlan ve noterlik belgeleri kanıtlıyor. Cer­ vantes aynca, devlet makamlan karşısında daha iyi görünmesi­ ne faydası olacaksa, taktik nedenlerle sıkça yalan söylemiştir. Kurmaca perdesi altında sunulan hayat anlatımlan ve gerçe­ ği yansıtmadığı besbelli olan sözler, bir biyografi yazan için ro15

mancmm hakiki bir hayat hilıuel de Cervan­ ıts Saavedra, s. 68- 1 1 1 . 1 52

intikam aldı. il. Felipe nihayet Blanco de Paz'a destek verdi ve ona vakıf gelirleri bıraktı. Cervantes hakkındaki ifadeleri okuduğumuzda, sıkça taban tabana zıt tariflerle karşı karşıya kalırız. Ancak hangi tarihçi­ ye güvenmeli, hangi görüşü daha muhtemel saymalı? Cervan­ tes sadece Blanco de Paz'ın nefret ve hıncını üzerine çekmek­ le kalmadı, Lope de Vega, Avellaneda ve daha pek çok kişinin öfkeli sözlerini biliyoruz. Cervantes kendini beğenmiş biriydi. Cervantes Ônıek Alınacak Hikdyeler'in önsözünde gururla, sa­ kalının vaktiyle "altın" rengi veya san olduğunu vurgularken kendini, siyah sakalların bağdaşmadığı çağdaş güzellik ideali­ ne uygun bir şekilde sunuyordu. Erzak ve vergi tahsildarı ola­ rak Cervantes daha sonralan sertliğiyle dikkat çekti. Dominant bir kişiliği ve çok belirgin bir özgüveni vardı. Bunun ötesinde karizması olduğu açıktı ve eylem ve maceralarıyla da etkileyici bir haleyle çevriliydi. Cezayir'de Araştınna'nın altına imza atan adamlardan biri olan Diego de Benavides, anlattığına göre şeh­ re vardıktan sonra ilk olarak kendisine tavsiye edilen Cervan­ tes'i bulmuştu. Cervantes'e yabancı biriydi, buna rağmen he­ men kendisine desteğini sunan babacan bir dost olmuştu. Ya­ zar olarak Cervantes ömrü boyunca, ölümünden sonra çok bü­ yük bir ün sahibi olacağından emindi. Daha az yetenekli yazar­ lara ve rakiplerine kimi zaman zehir zemberek alaylar yönelti­ yordu ya da onlan incelikli bir şekilde "saur aralannda" inciti­ yor veya itibarsızlaştınyordu. Hiç kimse ona karşı kayıtsız kal­ mıyordu: Onu seviyorlardı �sir arkadaşlan için Cervantes ay­ nı zamanda "anne ve baba" 3 1 idi- ya da ona karşılardı. Kahra­ man, günahkar -iki defa aforoz edildi gerçekten- ve Lope de Vega'ya atfedilen sonede olduğu gibi mizah figürü olarak görü­ lüyordu. Sonuçta Blanco de Paz ile Cervantes arasında tam ola­ rak neler olduğunu kimse bilemez. Ancak birbirlerine karşı bu kadar büyük bir nefretle dolu olmalan, vaktiyle aralarının iyi olduğuna işaret eder.

31 A.g.y

.•

s.

100. 1 53

Özgü rlük gayretler i hızlanıyor Cezayir'de bütün bunlar olup Cervantes canını kurtarma sava­ şı verirken ailesinin fidye parasını temin etmeye yönelik ısrar­ lı gayretleri somutlaşmaya başladı. 1 578 Maru'nda Rodrigo de Cervantes, Kastilya Konseyi'ne yeni bir dilekçe verdi. Dilekçe, Cervantes'in lnebahtı'daki kahramanca rolünü tasdik eden si­ lah arkadaşları Santisteban ve Castafıeda'nın daha önce de de­ ğindiğimiz ifadelerini içeriyordu. Hiçbiri işe yaramadı. Kız kar­ deşlerinin ne tür gayretler gösterdiği tam olarak belgelenme­ miştir, ancak ellerinden geleni yapıyorlardı. Büyük olanı, And­ rea, terzi olarak gayet iyi geçiniyordu ve Miguel'in fidyesinin ödenmesi için bir araya getirilen yaklaşık 100 dukanın en bü­ yük kısmım sağlayan muhtemelen oydu . Ayrıca 200 duka için de bir borç senedi imzalamıştı . 1 578 Haziram'nda para Aziz Yuhanna tarikatından bir keşiş aracılığıyla Valencialı bir tücca­ ra verildi, ancak Cezayir'e gidecek olan bu tüccar sonuçta yo­ la çıkmadı. Para temini gayretlerinde ön ayak olan ve yaraucılık gösteren kişi yine Leonor de Cortinas'tı. Miguel ve Rodrigo'nun 1 575 ile 1 580 arasındaki esareti sırasında oğullarının davasında ilerle­ me sağlamak amacıyla toplam on defa çeşitli noterlerin huzu­ runa çıktı. Dördünde kendini dul olarak gösterdi. 1577 yılın­ da devletin iflas etmesi nedeniyle tüm ödemeler durdurulmuş­ tu , bu da nakit parayı tekrar mala yatırma zorunluı'uğu yarattı. Leonor'un planı, Savaş Konseyi'nden 8.000 duka tutarında mal için ihracat izni almak ve bu izni başkasına satmaku. Bu niyet başarısız kaldı. Leonor gerçi 2.000 duka için izin almayı başar­ dı, ancak bu ticaret lisansını bir tüccara satamadı, çünkü bu tu­ tara kefalet edecek kimse bulunamadı. Dahası Leonor de Cor­ tinas'ın vaktiyle oğullan için Consejo de Cruzada (Savaş Konse­ yi) tarafından vadesinde geri ödenmek şartıyla kabul edilen 60 escudo borcu da duruyordu. Vade dolduğu halde bu parayı geri ödeyemeyince kendisine ve kefili Getino de Guzman'a mülkle­ rinin haczedileceği tehdidinde bulunuldu. Sonuçta Leonor yi­ ne de borcu erteletmeyi başardı. 1 54

1 579 Temmuzu'nda Leonor "33 yaşında olup sol eli eksik ve san bir sakalı olan" 32 oğlu Miguel için Fray juan Gil'e 250 du­ ka tutarını teslim etti. Andrea ve tarikatçılar da katkıda bulun­ dular, böylece toplam tutar 280 escudoya ulaştı . Fidye para­ sı çok çeşitli sikkelerden bir araya gelmişti: real, maravedi, du­ ka ve escudo.

Ku rtuluş il. Felipe 1 5 79 Ağustosu'nda Consejo de C ruzada'ya Hıristi­ yan kölelerin kurtarılması için Fray juan Gil'e 1 90.000 mara­ vedi verilmesini emretmişti. 29 Mayıs 1580'de nihayet Fray ju­ an Gils liderliğindeki Trinitaryenler Cezayir'e ulaştılar ve Hazi­ ran ve Temmuz aylan boyunca 108 Hıristiyan köleyi satın ala­ rak kurtarmayı başardılar, Cervantes içlerinde değildi. Oysa özellikle onun durumu sıkışıktı, çünkü Hasan Paşa'nın Ceza­ yir'deki görev süresi sona eriyordu. 1 580 sonbaharında lstan­ bul'a geri dönmek istiyordu ve onun değer verdiği Cervantes başka birçok köleyle birlikte Babıali'ye kadar Beylerbeyi'ne eş­ lik edecekti. Fray juan Gil ona Cervantes ve birçok başkası için ısrar ettiğinde , Beylerbeyi üstten bir tavır aldı. Zaman ondan yanaydı ve onun hareket günü olan 19 Eylül'de, Cervantes için zaman nihai olarak tükendi. Başlangıçta Hasan Paşa, Cervan­ tes için 1 .000 escudo istemişti. Ancak tam hareket günü, fikri­ ni birden değiştirdi . Fray Juan Gil Cervantes'i yan fiyatına ala­ bilecekti, ancak İspanyol altın escudo ödemeliydi, yani değer­ li para. Oysa Trinitaryen rahibinin elinde bu paradan yeterin­ ce kalmamıştı. Böylece Cervantes Hıristiyan tüccarlardan borç almak zorunda kaldı ve Fray Juan Gil hala eksik olan tutan as­ lında başka bir esir olan Asilzade Don Jer6nimo de Palafox için öngörülmüş olan fidye parasının içerisinden karşılamayı öner­ di . Hasan Paşa Palafox için fidye pazarlığında katı davrandığı ve baştan talep ettiği 1 .000 escudoda ısrar ettiği için , rahip Pa­ lafox'a zaten yardım edemeyeceğini biliyordu. Nihayet geri ka­ lan para Cervantes'e tahsis edildi. Son dakikada kurtulmuştu. 32 A.g.y.,

s.

63. 1 55

Çünkü Cezayir'de Araş tı rm a'dan öğrendiğimize göre o sırada Cervantes'i, Hasan Paşa'nın kadırgasındaki bir sıraya "iki zincir ve prangayla" bağlamışlardı bile. "İnsanın bu hayatta yaşayabileceği en büyük talih olayların­ dan biridir bu ," diye yazar daha sonra Yüce Gônüllü Aşık ad­ lı novellasında . Cervantes fidyesi ödenerek kurtarıldığı için müthiş mutluydu. Ancak şerefine büyük önem veren Cervan­ tes, serbest bırakılmasıyla ilgili tatsız bir yön bulunduğunun farkındaydı, hem de sadece Blanco de Paz'ın Cezayir'de onun hakkında yaymış olduğu kötü dedikodular yüzünden de değil. Kurtuluşu bir pazarlığın sonucuydu, bunu sadece ve sadece, kendisinin daha ucuz olmasına borçluydu - onun yerine yük­ sek bir soylu İstanbul'daki ebedi esarete giden yola çıkmak zo­ runda kalmıştı. lnebahtı Deniz Savaşı'nın yanında Cervantes için hayatının en ağır sonuçlar yaratan ikinci olayı, esaret yıllarıydı. Edebiyat bilimci Maria Antonia Garces, Cervantes Cezayir'de adlı edebi­ yat psikolojisi araştırmasında, bundan hareketle, bu travmatik deneyimler olmasaydı, Cervantes'in muhtemelen hiçbir zaman o "büyük yaratıcı yazar" olmayacağım iddia eder. 33 Kendisi de 1 982 ile 1 983 arasında Kolombiyah gerillalar tarafından rehin tutulmuş olan bu kadın araştırmacı, Cervantes'in eserini yarat­ ma nedenlerinden birinin ruhsal sarsıntılarla başa çıkmak ol­ duğunu tahmininde bulunur. Bu bakımdan, benzer deneyimler yaşayan ve ancak bir travma sonucu yazar olan başka yazarla­ ra, örneğin Auschwitz Ölüm Kampı'ndan kurtulan İtalyan Pri­ mo Levi'ye benziyordu. Tabii bu kadar farklı esaretleri kıyaslamak çok zordur. Çün­ kü Primo Levi her gün ölümü beklerken Cervantes için en azından din değiştirme yoluyla hayat koşullarını iyileştirme ve hatta bedeli ödenerek özgürlüğüne kavuşturulma ihtimali var­ dı. Yine de, Cervantes'in birçok eserinde rehinelik döneminin olaylarım edebi şekilde işlediği dikkat çeker. İster araya giren öyküler, ister epizotlar olsun (Galatea, Don Kişot, Cesur lspan­ yol, Persiles ile Sigismunda'nın Acılan) , gerek esaretin esas tema 33 M. A. Garcts, Cervantts in Algitrs, s. l vd. 1 56

olduğu eserlerde (lngiliz lspanyol Hanımı, Yüce Gönüllü Aşık, gerekse de ve tiyatro oyunlannda (Cezayir'de Sürgün, Cezayir Zindanlan) , Cervantes Arnavut Memed (Galatea) ve Hasan Pa­ şa (Cezayir'de Sürgün) gibi gerçekte var olan kişileri sahneleye­ cek kadar ileri gitti. Esir ve Berberi oyunuyla (comedia de cau­ tivo) -Berberi devletlerindeki esareti konu alan dramlar- Cer­ vantes, sonradan Lope de Vega'ya Cezayir Esirleri (Los cautivos de Argel) oyunu için ilham veren bir tür İspanyol tiyatrosunun "alt türü"nü yarattı. 34 Cezayir'de yaşadıktan Cervantes'in konu ve karakter bulmasına hizmet etti. Yazar daha esareti sırasında yazma tekniği üzerinde uğraşıyordu. Cervantes şiirler yazıyor­ du, vezin ölçülerini çalışıyordu ve şair Antonio Veneziano ile görüşüyordu . Cervantes gibi esaret, cinayet suçlaması ve ha­ pishanede tutukluluk arasında maceralarla dolu bir hayatı olan Sicilya doğumlu Antonio Veneziano 1 5 78 Nisanı'nda Paler­ mo'dan lspanya'ya geçmeye çalışırken Berberi korsanlar tara­ fından esir alınmıştı. Benzer düşüncedeki iki yazar Cezayir'de yakınlaşmış olmalıdır. Veneziano Sicilya lehçesiyle yazdığı Pet­ rarca'dan ilham alan şiirleriyle ve Latince taşlamalarıyla, özel­ likle de içerisinde aynı isimli hanıma 290 strambotti -Sicilya oktavı- boyunca övgüler düzdüğü Celia şiir derlemesiyle ün­ lüydü. Bu aşk şiirlerinden pek çoğunun ortaya çıkışına Cervan­ tes de katılmıştı. Cervantes'in kendisi de daha sonra Vertezia­ no'ya on iki oktav ithaf etti ve bunlardan bazı dizeleri Cezayir'de Sürgün oyununa katıştırdı; bunlann yanına yazdığı Kasım 1 579 tarihli ithaf yazısı günümüze ulaştı. Veneziano'nun kendisi de Cervantes'e verdiği değeri bir methiye içerisinde dile getirdi. 3 5 Cervantes Cezayir'de Veneziano'nun yanında, daha sonra da irtibatını sürdürdüğü Antonio de Sosa ve Gabriel Lôpez Mal­ donado gibi başka dostlar da kazanmıştı. Ancak tutukluluk dö­ nemi onun için her şeyden önce, geri kalan hayatını biçimlen­ diren bir okul oldu. Hayatın uçurumlarını görmüştü ve ellerin­ de sadece canlan kalan insanların nasıl davrandıklannı bizzat 34 Bkz. F. Sevilla Arroyo/A. Rey Hazas, Giriş bolümü. Los bailos de Argd. s. XV.

35 Bkz. L. Astrana Marin, Vida ejrnıplar y heroica de Miguel de Cervantes Saavedra, cilt 3, s. 60 vd. 1 57

yaşamıştı. insanlıktan çıkarma mekanizmalanna tanık olmuş, akıl almaz gaddarlık sahnelerini kendi gözleriyle görmüştü. Ce­ zayir'de Sürgün oyununun ikinci perdesinde, bir İspanyol aile­ sinin köle pazarında açık artırmayla satılıp merhametsizce par­ çalanmasını dramatürjik uçlaştırmayla anlatır. lki oğlan çocu­ ğuna çaresiz annelerinin gözleri önünde pedofili amaçlı değer biçilir ve en yüksek fiyatı teklif eden oğlancıya satılırlar - yüz­ yıllar sonrasında bile okurlan sarsan bir sahnedir bu . Cervan­ tes'in eserinde aynı zamanda da duygulandırıcı bir insanlığa ve yüce gönüllülüğe sahip Müslümanlara rastlarız, bunlan herhal­ de yer yer bizzat yaşamış olmalıydı. Örneğin Büyük Sultan oyu­ nundaki padişah, Hıristiyan esirlere karşı merhamet ve cömert­ lik gösteren hoşgörülü bir adamdır. 36 Yaşadığı keyfilik, gaddarlık, öfke, hiddet ve intikam hevesle­ rine rağmen Cervantes ısrann ve boyun eğmez bir özgürlük is­ teğinin hiç muhtemel görünmediği anda bile nihayetinde ödül­ lendirildiğini görmüştü. Ve Ôrnek Alınacak Hihdyeler'in önsö­ zünde yazdığı gibi, Cezayir'de "talihsizlik içerisinde bile sabırlı olmayı" öğrenmişti. Gerçekten de sonraki yıllarda, zor zaman­ larda sabnnı kanıtlama fırsatını sıkça bulacaktı.

36 Bkz. C. Grünnagel, Das Maumıbild im Werk von Cervanıes. 1 58

s.

98 vd.

Ye ni Bir B a ş l a n g ı ç (15 8 0-15 85)

Ama hayır, niye anlatıyorum kendime, değ işimi sevdiğimi? Değ il mi ki ruhumuz durmadan hareket halinde?

- Pedro de Urdemala, III

"Zengin Barselona, Kaba Saragossa, Güzel Valencia. " Bunlar, 1 6 . yüzyılda gezginlerin üç İspanyol şehri hakkında yaydığı klişelerdi. 1 En azından Valencia açısından Cervantes bu değer­ lendirmelere uydu, çünkü şehri olağanüstü güzel buluyordu , "muhteşem konumunu" , "halkının mükemmelliğini" ve "se­ vimli etrafını" övdü . 2 Vatana geri dönenlerin gemisi 27 Ekim 1580'de Denia kasabasının limanına ulaştığında, Valencia onun on yıldan uzun süren sürgün ve esaretten sonra yeniden gördü­ ğü ilk büyük İspanyol şehriydi. Trinitaryen Manastm'nda geçi­ ci bir bannma yeri buldu. Gördüğü eziyetlerden toparlanabil­ mek ve bozulmuş sağlığını dengeye kavuşturabilmek için ke­ şişlerin sunduğu tıbbi hizmetleri ve yardımları minnetle kabul Bkz. j. Hale, Die Kultur der Renaissance in Europa, s . 82. 2

Bkz. M. de Cervantes Saavedra, Die Mılhen und Leiden des Persiles und der Sigis­

munıla (lll, 12). 1 59

etti. Azizler yortusunda Cervantes ve diğer eski esirler bir geçit alayı halinde Katedral'e gidip oradaki şükran ayinine katıldılar, tezahürat yapan bir kalabalık onlan izledi. Eski esirler kendile­ rini kurtaranlara saygı göstermek ve özel bir kıyafetle kendile­ rini belli etmek zorundaydı. Muhtemelen Cervantes lngiliz Is­ panyol Hanımı novellasındaki kahramanı Recaredo gibi "Trini­ taryen (teslis tarikatı) keşişlerinin topladıkları sadakalar saye­ sinde salıverilmiş olduğunun işareti olarak göğsünde kutsal üç­ leme (teslis) işaretinin bulunduğu, kölelikten satın alınarak öz­ gürlüklerine kavuşturulmuş insanların kıyafetiyle" katıldı töre­ ne. Valencialılar kurtarılan kişileri coşkulu şenliklerle karşıla­ yarak kutladılar, çünkü kendileri ve komşu köylerin sakinle­ ri de defalarca korsan saldırısına uğramışlardı ve geri dönenle­ ri Berberilere karşı bir zafer simgesi olarak görüyorlardı. Aile­ leri kıt imkanlara sahip olan eski esirlere, doğdukları şehre geri dönme imkanını sağlamak için cömert bir fon oluşturmuşlardı. Neredeyse iki ay kaldıktan sonra, yanına kurtarılmasıyla ilgili resmi bir belge alarak, ailesinin yanına gitmek üzere yola çıkan Cervantes de bundan yararlanmıştı. Kalabalığa karışma sevinci, Valencia'da haftalarca dinlenmek ve özgürlüğe kavuşma coşkusu , yazara durumunun ciddi ol­ duğu gerçeğini unutturamazdı. On yıl önce lspanya'yı terk et­ tiğinde herhalde şan şeref ile geri dönmenin hayalini kurmuş­ tu. Oysa şimdi hayranlık değil, merhamet uyandırıyordu. Tek maravedisi yoktu, büyük borç içindeydi, lspanya'ya gidiş yol­ culuğunun parasını bile onun yerine başkaları ödemek zorun­ da kaldı ve sakatlığı nedeniyle de ancak sınırlı olarak çalışabilir haldeydi. lki nüfuzlu destekçisinin ölümü de büyük bir deza­ vantajdı. Sessa Dükü Gonzalo Femandez de C6rdoba 1 578'de ölmüştü. Ondan üç ay önce de Donjuan de Austria, Valonya'da şaibeli bir şekilde hayata gözlerini yummuştu ve yan kardeşi Kral buna herhalde hiç üzülmemişti. Ordu komutanının genç yaşta uzun süren bir hastalıktan ölmesi, zehirlendiği dediko­ dularına neden olmuştu. Cervantes özellikle hayranlık duyu­ lan lnebahtı zaferinin komutanı Don juan'ın kendisine hamilik yapacağını ummuştu. 1 60

Ailesinden pek bir şey bekleyemezdi , çünkü akrabaları za­ ten fidyesini ödeyebilmek için hemen hemen her şeylerini ver­ mişlerdi; hatta aksine , artık yaşlarım başlarını almış ana baba­ sı muhtemelen en büyük oğullarından destek bekliyordu . Cer­ vantes'in 18 Arahk'ta Madrid'de ana babası ve kız kardeşleriy­ le kucaklaştıktan sonra, ne ailesinin ne de başkentin ona hali­ hazırda umut vaat ettiğini görmesi fazla zaman almadı. Ana ba­ basının evindeki atmosfer umut kırıcıydı. Cervantesler fakir­ leşmişlerdi, Andrea ve Magdalena aşk ilişkileriyle -Magdale­ na da aradan geçen zamanda iki Aşık tarafından terk edilmiş­ ti-, davalarıyla ve evlilik dışı çocuk yüzünden toplumsal itibar­ larını kaybetmişlerdi. Magdalena yaygın olarak dolandırıcı gibi görülüyordu, o yıllarda kendine tumturaklı bir şekilde "Dofı.a Magdalena Pimentel de Sotomayor" dedirtiyordu . Baba Rod­ rigo artık tamamen sağır ve 70 yaşın üzerinde olduğundan eli ayağı tutmuyordu. Dofıa Leonor oğullarını kurtarma gayretle­ riyle kendini tüketmiş, resmi makamlar önünde kendini rezil etmiş ve mecburiyetten türlü yalanlar söylemişti. Cervantes'in on yıl sonra bulduğu dünya bambaşka bir dünyaydı, Estudio de la Villa'daki öğrencilik hayatıyla hiçbir ortak yam olmayan bir dünya. Kardeşi Rodrigo bunu daha önceden fark etmiş ve sıkıntı verici koşullan geride bırakmıştı bile. Asker olarak Alba Arşidükü'nün komutasındaki orduyla Portekiz'e gitmişti . Mi­ guel de çok geçmeden komşu ülkeye gitmeye karar verdi, özel­ likle de İspanyol kralın politikası ona orada yeni kazanç im­ Mnları sunabileceği için - ya da en azından, o öyle umuyordu .

Bir istihba rat operasyonu Portekiz Kralı 1. Sebastiao (Sebastian) ve Portekiz soylularının bir kısmı, 1 578 yılında Fas'ı fethetmeye çalışırken öldüler. Kı­ sa bir dönem hüküm süren Kardinal Kral 1. Henrique'in ölü­ münün ardından ispanya Kralı 1 1 . Felipe stratejik önemi büyük olan bu ülkeyi tüm kolonileriyle birlikte büyüyen ülkesine kat­ mayı düşündü. Daha önce Katolik krallar tarafından dile geti­ rilmiş olan lber Yanmadası'nın birliğini sağlama arzusu, böyle1 61

ce gerçek olacaktı. 1 1 . Felipe büyükbabası üzerinden miras hak­ larına sahip olduğunu öne sürdü, ancak Portekiz kraliyet hane­ danından evlilik dışı bir evlat olarak kendini kral ilan eden Dom Antonio'nun direnciyle karşılaştı . i l . Felipe başarısına güvendiği silahına, Alba Arşidükü'ne başvurdu ve ona Portekiz'i fethetme görevini verdi. 1 580'de İspanyol karşıtı güçlerin kısa ve başarı­ sız direnişinin ardından İspanya ülkeyi işgal etli. 1581'de Züm­ reler Meclisi i l . Felipe'yi, Portekiz Kralı 1. Felipe ilan etti. 1 8 Aralık 1 580'de Cervantes Kral Konseyi'ne bir dilekçe gön­ dermişti ve ilişiğinde iki yeni lehte görüş beyanı yer alıyordu . Daha Valencia'dayken ana babasına bir mektup yazmış, dilek­ çesine destek vermelerini rica etmişti ve Madrid'de Sigura ola­ yından dolayı ceza kovuşturmasına uğrayıp uğramayacağı ko­ nusunu da nihai olarak açıklığa kavuşturmuştu. Olay bitmişti, aksi halde Cervantes Madrid'e yolculuk yaparak sağ elini kay­ betme riskine girmezdi. Ancak başka pek çok girişim gibi bu dilekçe de sonuçsuz kalmıştı. Maddi yardım isteğinde bulunan, gerçeğiyle sahtesiyle çok fazla eski asker ve esir vardı. Böylece Cervantes meselesini bizzat Saray'a sunmaya karar verdi ve Kral 1 1 . Felipe'nin taç giymek üzere bulunduğu Por­ tekiz'e gitti. Kraliyet katibi ve eski tanıdığı Vazquez'in kendi­ sine kefil olacağını umuyordu . 11. Felipe'nin Zümreler Mecli­ si toplantısında yemin ettiği Eski Tapınak Şövalyeleri Manastı­ rı Tomar'daki Convento de Cristo'da, 1 58 1 ilkbaharında krali­ yet memurlarının karşısına çıktı. Hizmetleri için maddi tazmin istedi, kendisini ve yeteneklerini tanıttı ve uygun bir iş istedi. Ancak İspanyol devlet hizmetlilerinin görev yaptığı Yeni Dün­ ya'mn aksine, Portekiz'de 11. Felipe halkın güvenini kazanmak amacıyla devlet idaresi görevlerini yerlilere bırakmıştı. Makam­ lara lnebahtı gazileri değil, eski Fas savaşçıları getirildi. Cervantes'in payına yine de küçük bir görev düştü. Kendisi­ ne Mağrip'teki İspanyol toprak parçası Oran'a bir görev seyaha­ ti (misyon) layık görüldü. Bu , Fray juan Gils'in Cezayir'de Araş­ tınna'daki beyanına göre Cervantes'in hak etmiş olduğu, Kral'ın umut edilen "büyük inayeti" değildi, ancak yine de bir şeydi. 1 5 8 1 Mayıs sonunda, Cervantes Portekiz'den gemiye bindi. 1 62

Deniz yolculuğu boyunca sürekli korku içerisinde olmuş olma­ lı , çünkü bir korsan saldmsının sonuçlarını fazlasıyla iyi bili­ yordu. Üstelik bu sefer üzerinde bir de kraliyet mektubu vardı, bu da tekrar esir alınması halinde astronomik fidye talepleri­ ne yol açardı. Neyse ki kaderinde ikinci bir çile dönemi yoktu. Dönem hakkında tüm bilinenler ışığında, Cervantes'in Oran misyonunun bilgi edinmeye hizmet ettiği ve Portekiz'in ilha­ kıyla doğrudan bağlantılı bir yolculuk olduğunu söyleyebili­ riz. Cervantes birkaç yıl sonra, 6 Haziran 1 590'da hayatının en önemli biyografik köşe taşlarına değinen ve bu arada Oran mis­ yonundan da söz eden bir rapor yazar. Ancak bu yolculuğu an­ ması dışında, Mostaganem alkaldesi (belediye başkanı) ile gö­ rüştüğünden başka ayrıntı öğrenemeyiz. 3 Günümüze kalan belgelerden biri de, seyahat için avans olarak aldığı 50 dukanın kendisine ödendiğine dair, 21 Mayıs 1 58 1 tarihli bir makbuz­ dur. Günümüze kalan resmi evraklarda sadece muğlak bir şe­ kilde Cervantes'in yapması gereken "bazı şeyler"den söz edil­ mesi de, bunun bir istihbarat görevi olduğuna işaret eder. 4 Ma­ teo Vazquez olayındakine benzer bir şekilde Cervantes , da­ ha önce esareti sırasında da firar planlan nedeniyle temas kur­ duğu , ancak o sırada kendisine yardım edemeyen Oran'daki bir adama, Martin de C6rdoba'ya başvurdu . Bu defa Martin de Corboya'ya Kral adına uğruyordu , çünkü lspanyol hükümdarı deniz aşın yerlerde görev yapan Portekizli memurların kendisi­ ne sadık olup olmadığını öğrenmek istiyordu. Azor Adalan'nda direniş devam ettiğinden Kral 1 1 . Felipe huzurlu günler geçir­ miyordu . Aynca Osmanlı donanmasının hareketleri ve baş ko­ mutanının planları hakkında bilgi toplamak gerekiyordu . Bu­ nun ardından Cervantes oradaki şehir idarecisiyle bir durum değerlendirmesi yapmak üzere bugünkü Cezayir'in kuzeyinde­ ki bir şehir olan Mostaganem'e gitti. Haziran sonunda Cadiz ve toplam 1 00 escudo tutarındaki ödeneğinin geri kalan taksidi­ ni teslim aldığı Cartageno üzerinden Lizbon'a geri döndü . Ora­ da elçilik görevi hakkında Saray'a rapor verdi . Oran misyonu K. Sliwa, Documrntos de Migud de Cervantes Saavcdra,

3

Bkz .

4

Bkz. A. Alvar Ezquerra, Cervantes,

s.

1 88.

s.

225.

1 63

hakkında hangi değerlendirmenin yapıldığı bilinmez. Seyahat Cervantes'in umduğu kadar yararlı olmamıştı, çünkü kendisi devam emirleriyle veya bir mevki ile ödüllendirilmedi. Askeıi meslek hayatını muhtemelen kendi arzusuyla bırakmıştı. Uğ­ runa gayret gösterdiği iş koşulları savaşan birliklerde değil, si­ vil idare içerisindeydi. Bedensel engeli ve bir piyade olmak için yaşının ileri olması da , onu başka görevlere yöneltti .

Cesa ret kı rıcı iş isteme görüşmeleri Cervantes Lizbon'da birkaç ay kaldı ve memuriyet işi aramaya devam etti. Bu döneme ait elimize ulaşmış kaynaklar yok. Ese­ rinde geriye dönük yazılmış klasik Lizbon şehir tariflerini bir yana bırakırsak, Cervantes Portekizlilerin ağzından Kastilyalı­ lar hakkında sivri sözler aktarır, bunlarla da karşılıklı düşmanlı­ ğı ve Portekizlilerin lspanyol emperyalizmine ne kadar karşı ol­ duklarını gözler önüne serer.5 Muhtemelen orada kaldığı süre içerisinde, sözlü düşmanlıklarla da karşılaşmıştı. Cervantes'in 100 escudosu vardı. Bununla ne kadar geçinebilirdi, bilemiyo­ ruz. 1 582 Şubat'ında tekrar Madrid'e ailesinin yanına döndü, bir kez daha himaye ve destek rica ettiği yüksek rütbeli kişilerle te­ mas kurduğu -Amerika'daki lspanyol kolonilerinde memuri­ yet ihtimali açısından da- bilinir, ancak bunlar sonuçsuz kalır. Cervantes'in ilişkiler ağı ve başka bir bağlamda ifade etmiş olduğu gibi, "merhamet sularını alabileceği sayısız ve sonsuz kanalları" eksikti . 6 Yardım isteme durumuyla ilgili hayal kı­ rıklığı ve çaresizliği onu Don Kişot'un ikinci cildini yazana ka­ dar takip edecekti. Orada hayli serinkanlı bir şekilde şöyle der: "Başka insanlar rüşvet verir, sıkıştırır, rica eder, uyku uyumaz, yalvarır, ısrar eder, yine de istediklerini elde edemezler. Sonra biri gelir, ne olduğunu anlayamadan, bir de bakarsınız, birçok kişinin arzuladığı görevi ve mevkii ele geçirmiş [ . . ) (Don Kişot ll, 42) . Ancak Cervantes denemeye devam etti. .

5

Bkz. M. de Cervantcs Saavedra, Die Mühen und Leiden des Persiles und der Sigis­

munda, s. 985 . 6 1 64

Bkz. M. de Cervantes Saavedra. Dit erlauchıe Scheuennagd, s. 456

Son çare olarak Amerika'da bir memuriyet bulmayı denedi. Lizbon'daki Hindistan Konseyi'nden Antonio de Eraso'ya Mad­ rid'den yazmış olduğu 17 Şubat 1 582 tarihli mektuba -yazarın el yazısıyla günümüze kadar korunabilmiş az sayıdaki belge­ den biridir bu- düpedüz aç kalacağı endişesi hakimdir: "Yüksek Senyör, Katip Valmaseda bana gösterdi ki, benim [ . ) sizin inayetiniz­ ..

le ummuş olduğum, ne onun zahmetleri ne benim azmim, yıl­ dızımın benim aleyhimde olmasına engel olamadı; çabalan­ mın tek sonucu, başvurmuş olduğum memuriyetin Majestele­ ri tarafından açılmamış olduğunu öğrenmek oldu; dolayısıyla yapabileceğim şey sadece kurye gemisinin IAmerika'dan) ge­ lişini beklemek ve açık bir memuriyet kadrosuna dair haber getirip getirmediğini görmektir. Buradaki münhal kadrolann hepsi , benim başvurabileceğim bir yer bulmaya içtenlikle ça­ ba göstermiş olan Senyör Valmaseda'nın bana söylemiş oldu­ ğu gibi çoktan dolmuş durumda. [

. . .

] Bu arada da Galatea'yı

olgunlaştırmaya çalışıyorum, Ekselanslan'na daha önce söz et­ miş olduğum kitaptır bu. Yeterince olgunlaştığı zaman, Ekse­ lansları'nın elini öpecek ve ellerinizden benim vermeyi bile­ mediğim iyileştirme ve güzelleştirmelere kavuşacaktır. [ .. . ) "7

Cervantes umutsuzluk içerisinde edebiyata sığınır ve 1 585'te yayınlanacak olan romanı Galatea üzerinde çalışır. Ancak ede­ biyata geri dönüşü, sadece eğlence ve monoton günlük yaşama hareket katma amaçlı bir gerçeklerden kaçma girişimi değildi. Cervantes edebi üretimini, kazanç sağlamanın gayet gerçekçi bir ihtimali olarak görüyordu.

Sa nata dönüş lspanya'da Cervantes o zamana kadar en fazla dövüşkenliğiyle ün yapmıştı. Pedro Lainez ya da L6pez de Hoyos gibi bazı ede­ biyatçılar Cervantes'i yazar olarak tanıyor ve ona değer veriyor7

Bkz. K. Sliwa, Documentos de Migud dt Ctrvantes Saavtdra, ceye çev. W. Byron, Ctrvanıes, s. 286.

s.

1 24

vd. , lngiliz­ 1 65

du, ancak Cervantes hiçbir şekilde şöhret sahibi değildi. Estu­ dio de la Villa'daki umut dolu başlangıcından sonra edebiyat dünyasından kelimenin tam anlamıyla kaybolmuştu . Madrid'e döndükten sonra tekrar tahsilliler ortamıyla ilişkiler kurmaya çalıştı ve sosyal zekası sayesinde bir dizi yazan kendinden ya­ na kazanmayı, onlardan yararlanmayı ve kitap piyasası hakkın­ da bilgiler edinmeyi başardı. Ancak bir süre başkalarının geri­ sinde durmak zorunda kaldı. Örneğin Luis Galvez de Montalvo vardı, o da Lôpez de Ho­ yos'un bir öğrencisiydi , yazdığı çoban romanı Phillida'nın Ço­ banı (El pastor de Filida) 1 582'de Madrid'de yayımlanmıştı. Don Ki ş ot'un rahip ve berberin Don Kişot'un ki taplığını gözden ge­ çirdikleri altıncı bölümünde Montalvo'nun romanına en yük­ sek puanlar verilir: " [ Kitap) kıymetli bir mücevher gibi korun­ malıdır," denir orada . Montalvo da diğer taraftan Cervantes'in romanı Galatea için övgü dolu giriş dizeleri yazmıştı. Cervan­ tes'in dostu juan Rufo'nun 1 584'te yayımladığı ve konusuy­ la Don Ki ş ot un yazarına uygun düşmesi beklenen bir kahra­ manlık destanı olan La Austriada da , lnebahtı galibi Don ju­ an de Austria'yı yüceltir. Pedro de Padilla ise, 22 Eylül 1 582'de Romancero için basım iznini aldığında, izin belgesinin altında Cervantes'in yardım istediği ve Galatea'yı okumasını ve düzelt­ mesini teklif ettiği Antonio de Eraso'nun imzası vardı. Bu ya­ zarları ve Gabriel L6pez Maldonado gibi çok sayıda başkalarını, Cervantes Galatea'nın altıncı fasikülünde ve kısmen de Don Ki­ şot'un altıncı bölümünde över. Böylece Cervantes Madrid'de it­ haf şiirlerine, karşı ithaflara, dostluk hatırlarına ve hürmet gös­ terilerine dayanan sıkı bir ilişkiler ağı ördü; daha sonralan bu­ nun çok faydasını görecekti. '

Tiyatron u n cazibesi Yine 1 580'lerin başlarında Cervantes eski aşkı tiyatroya yönel­ di ve Madrid tiyatro dünyasıyla, örneğin dostu Getino de Guz­ man üzerinden olduğu gibi, ilişkiler kurdu. Daha delikanlıyken Lope de Rueda'nın kumpanyasında tanışmış olduğu çok çeşit1 66

li tiyatro karakterleri onu büyülemişti. Oyuncuların ve gezgin kumpanyanın tek vatanı "insani" olandı - ancak dönemin ah­ lakçıları bunu aşırı insanilik olarak görüyordu . Sahne arkadaş­ larıyla evlilik dışı ilişkiler, cinsel maceralar, evlilik dışı çocuk­ lar, alemler ve şölenler, bu meslek zümresinden söz edildiği za­ man akla gelen temalardı . " [ Sana ] tiyatrocular, davranışları, hayatları , örfleri , adetleri , işleri, avarelikleri, cehaletleri, yara­ tıcı fikirleri ve daha pek çok şeyleri hakkında çok şey anlatabi­ lirim [ . . . ] ki gözlemlerden bazıları sadece kulağa fısıldanabilir türdendir [ . . . ] " der Berganza Köpeklerin Sohbeti'nde. Cervantes tiyatrolara seyirci olarak sık sık gidiyordu, ne de olsa dram yazarları, meslektaşlarının eserlerinin gösterilerine bedava tanık olma imtiyazına sahiplerdi. Ancak bir yıldan fazla, 28 Ekim 1 580'den 30 Kasım 1 58 l'e kadar Madrid'de tiyatrolar kapalı kaldı; il. Felipe karısı Avusturyalı Anna'nın ölümü dola­ yısıyla resmi yas ilan etmişti. Bu sürenin dolmasıyla beraber İs­ panyol Siglo de Oro için tipik olan ve Cervantes'in gerçekçi bir kazanç fırsatı olarak gördüğü tiyatro coşkusu geri döndü. Onca yerden geri çevrildikten ve hizmet gerektirmeyen bir memuri­ yet maaşı (sine cura) elde eunek için başarısız girişimlerden son­ ra, artık tiyatro oyunları yazarak para kazanmayı düşünüyordu. Tiyatro kumpanyalarının muazzam bir oyun ihtiyacı vardı. Pazar büyüktü ve bir piyes yazmak roman yaratmak kadar zah­ metli değildi, ancak parası da daha düşüktü. Cervantes Galatea romanı üzerinde uzun süre çalıştığı halde, Kafası Kanşıh Ka­ dın (La confusa) piyesini iki hafta içerisinde teslim etmek zo­ runda olduğunu, iki piyesin satışı hakkında günümüze kalmış olan bir sözleşmeden öğreniyoruz. Tahminlere göre 16. ve 1 7 . yüzyıl boyunca 30.000'e varan sayıda tiyatro oyunu yazılmış ve sahnelenmiştir. Sadece Lope de Vega bile tek başına 1 .500 pi­ yes yazdığını iddia eder. 8 Genelde başkent tiyatrolarında her gün, mevsimine göre saat 14.00 ile 16.00 arasında başlayan bir gösteri yapılırdı. Cervantes tiyatronun muazzam bir hızla gelişmesine ve pro­ fesyonelleşmesine tanık oldu . Gençliğinden şehir meydanların8

Bkz. M. Tietz, Das Tlıcatcr im Siglo de Oro, s. 152. 1 67

da emprovize edilen sahne­ leri biliyordu, bunlar "dik­ dörtgen düzende yerleşti­ rilen bi rkaç o tu rma sıra­ sından ve onların üstleri­ ne konan dört veya altı ka­ lastan" ibaretti , oysa artık Madrid'de Corral del Sol,

Corral de la Pacheca, Cor­ ra l del Principe ve Corral de la Cruz isimlerinde , sa­ bit ve kurumsallaşmış sah­ neler vardı ; bunlar gayet iyi organize edilmiş iktisadi iş­ letmelerdi ve kimisi 2.000'e Alma,ı:ro'dak i Corral de Comedias Tiyatrosu. varan sayıda seyirci alabiliyordu . Cervantes'in Mart 1 585'te kumpanyası Corral de la Cruz'da oynayan bir oyun yö­ netmenine piyesler sağladığı biliniyor. 9 Bu corrales (avlular) için mevcut binaların iç avlulan kullanılırdı. Sabit bir damlan yoktu, aşın güneş ve sıcakta sadece bir yelken bezi geriliyordu. Parteri (seyirci alanını) avlunun kendisi oluşturuyordu, ayakta durulan yerler ve sahne yakınında da birkaç tane oturma sıra­ sı vardı. Avlu dikdörtgen düzende galerilerle çevriliydi, bunlar­ da parası olan seyirciler otururdu , bunlann kimisi oyunu loca görevi yapan bitişik evlerin odalanndan izlerdi. Sahne avlunun baş (alın) tarafında bulunuyordu ve başlangıçta çok basit olan, ancak zamanla gittikçe daha teferruatlı hale gelen sahne ekip­ manlannı banndınyordu. Tiyatro oyunlarının seyirciler için bu kadar cazip hale gelmesinin önemli bir nedeni, bu yüksek tek­ noloji donanımlanydı. Cervantes'in piyeslerindeki reji talimatlarından, seyircilere görsel olarak bir şölen sunmak istediğini ve sahne ekipmanla­ n ile aydınlatmalan bu amaçla kullandığını öğreniyoruz. Tôv­ bekar Kavgacı oyununun ikinci perdesinde yazar, gökyüzü9

1 68

Bkz. l.

Gonzalez, "Y mirnlras ıanıo escribta el Quijote",

s.

229.

nün önünde etkileyici bir şekilde bir meleğin görünmesini tav­ siye eder. Aynı oyunda, ressamlar Juscpe de Ribera ve Francis­ co'nun açık koyu efektlerindekine benzer bir şekilde, bir keşişi karanlık hücresinin arka planı önünde parlak bir ışıkla aydın­ latmayı tavsiye eder. Ö zellikle seyircilerin önünde fantastik-si­ hirli bir dünyanın sergilendiği oyunlarda, özel efektler ön pla­ na çıkar. Bir kılıç dövüşü sırasında "sahne zemininden alevler fışkınr " (Kıskançlık Evi, 1) . Sonra, aynı oyunun üçüncü perde­ sinde, dönen bir makine kullanılır. Makine dönerken bir satir ortaya çıkar, oyunun kahramanlanndan biri onun bacaklannı "kollanyla sarar" . Dünyevi tiyatroyu , mahvoluşu beraberinde getiren günah batağı olarak gören Kilise bağnazlannı yatıştırmak için -il . Fe­ lipe de tiyatroyu tasvip etmiyordu- gelirlerin bir kısmı, özel­ likle hastanelerde olmak üzere, hayır işlerinde kullanılıyor­ du. Madrid'de Kilise hiyerarşisinde yer almayan Cofradia de la Sagrada Pasiôn topluluğuna, işlettikleri hastanenin masrafları­ nı karşılayabilmeleri için özel olarak bir tiyatro sahnesi işlet­ me yetkisi verildi. Cervantes bu uygulamaya Mucizeler Tiyatro­ su Hakkında Ara Oyun'da gönderme yaparak tiyatro yönetmeni Chanfalla'ya, topluluğun ileri gelenlerinin kendisini çağırttık­ larını, çünkü başkent hastanelerinin bir tiyatro yönetmeni bu­ lunmadığı için batmanın eşiğinde olduğunu söyletir. Çok geniş bir oyunlar yelpazesi sunuluyordu . Tiyatro kum­ panyaları çoğunlukla kendi kendilerini finanse etmek zorunda olduklarından ve kraliyetin veya bir haminin kendilerine ba­ ğışta bulunmasını bekleyemeyeceklerinden, piyes yazarları da dahil, seyircinin zevkine ayak uydurmak zorundaydılar. Tiyat­ ro yapanlar tabii ki piyes seçiminde nadiren kalite peşindey­ diler. Günün zevkine ve ihtiyacına hitap ediyorlardı . "Tiyat­ ro müdürleri ince damak tadı olan kişiler değildir," diye yazar Cervantes. 1 0 Halk zevkine yakınlığıyla bilinen tiyatro oyunla­ n yüzünden Madridli aydınlann hücumuna uğrayan Lope de Vega Yeni Piyes Yazma Sanatı'nda (Arte nuevo de hacer comedi­ as en este tiempo, 1 609) ironi ve tam bir açıklıkla, Yeni Aristo10 Bkz. M. R 1 V 1 L E G 1 O. düfler zincirinin birbirine Imprelfa en Ak•la por Iııan Graçi.ın. bağladığı olay dizileri peş !ı.iıo de ı 5 8 5. peşe sıralanır. Akşam ala­ A coJl• � Bl.lı ok ll.ol>lll ıııtmı!trı!dılrot. cakaranlığında kızlı ve er­ kekli çobanlar bir araya geGalatea'nın ilk basımının kapağı. 1585. 1 91

)erek aşk, kıskançlık ve maceradan söz eder, şarkı söyler ve aşk konulannı tartışırlar, bir yandan çelenkler örer, manzume şek­ linde bilmeceler sorar ve daha pek çok şey yaparlar. Bunun ya­ nında Timbrio ve Silerio'nun öyküsü de anlatılır, bunlar Je­ rez'den iki asilzadedir, yolları Napoli'ye düşmüştür ve orada güzel Nisida'ya clşık olurlar. Çok sayıda git gel ve düello , deniz­ de fırtına, korsan saldırısı ve gemi kazası içeren iki ayn kaybol­ ma yolculuğunun ardından tekrar mutlu bir şekilde kavuşur­ lar: Silerio'nun arkadaşını ve Nisida'yı kaybettiğini sandığı için acısından dolayı gittiği Tajo Nehri'nin kıyısında karşılaşırlar. Tibria Nisida'ya, Silerio onun güzel kız kardeşi Blanca'ya kavu­ şur. N ihayet papaz Telesio tüm kız ve erkek çobanları, su peri­ si Kalliope'nin methiyesine kulak vermeleri için kırda bir yer­ de toplanmaya çağırır. Galatea ancak altıncı fasikülün sonuna doğru, babasının onun için seçtiği çobanla evlenip evlenmeye­ ceği sorusu gündeme gelince öne çıkar. Kitap bu cevapsız so­ ruyla, bu heyecanlı asılı kalma durumuyla sona erer. Soru ikinci ciltte cevaplanacaktı, ancak o kitap hiç yayınlanmadı. Romanın yazardan sonraki kuşaklar tarafından yapılan de­ ğerlendirmeleri , birbirinden son derece farklıdır. Don Kişot'u (Almancaya) çeviren romantik şair Ludwig Tieck Galatea'ya hayran olmuştu. Büyük bir coşkuyla aynı isimli sonesinde şöy­ le yazdı: "Yabancıydı en nezih çiçek kokulan, eğer Galatea bi­ ze anlatmasaydı onlan, o ki tanrısal Cervantes'in en tanrısal eseri. " 32 Modern edebiyat biliminin temsilcileri ise, Cervantes'in ilk romanını bambaşka değerlendirir. Batı dilleri uzmanı Hans Flasche'nin şu sözleri yerindedir: "Episotlar gayet bilinçli bir maksatla birbiriyle kesiştiği, iç içe geçtiği için [ . . . ) okuması hayli zahmetlidir. " 33 Cervantes uzmanı Diana de Armas Wil­ son, daha da ileri giderek romanı "okunamaz" olarak niteler. 34 32 Bkz. C. Sırosetzki, Ludwig Tiech und das Spanienintmmc der deuıschen Roman­ tik. s. 242.

33 Bkz. H. Flasche, Geschichıt der spanischen Literatur, s. 343 vd.

34 Bkz. "ıoclay unreaclable", D. de Annas Wilson, Cervantes and ıhe New World,

Chapter Description. 1 92

Güzel bazı müstakil epizotların , şiirlerin ve duygusal olarak sarsıcı dizelerin yanında -örneğin çoban Orompo kıskançlığa kapılıp bunu kelimenin tam anlamıyla haykırdığında- pek çok şey gerçekten yapay durur. Nitekim bir sürü amaçsız olay ve deus ex machina (ilahi müdahale) efekti vardır ve "Kalliope'nin Şarkısı" da 1 1 0 sekizlik ile hayli uzundur. Sonuncusu türe öz­ gü bir şairler ve alimler methiyesidir ve her birinde birkaç mıs­ rayla günün önemli kişilerine saygı ifade edilir - günümüzde en fazla biyografi ve edebiyat tarihi bakımlarından ilginç ola­ bilecek bir isim saymacadır bu . Anılan herkes neredeyse aynı coşkuyla övüldüklerinden, Cervantes'in edebiyat anlayışı ya da çağdaşı olan yazarların hiyerarşisi hakkında da bir fikir vermez, aralarında Gongora gibi edebiyat dahileri olduğu gibi , haklı olarak unutulmuş olan yazarlar da çoktur. Hakkında olsa olsa yaşamış olduğunu bildiğimiz bir şair, Cervantes için Homeros ile aynı derecede önemli görünür. Elbette Cervantes'in hareket tarzı edebiyat geleneğine uygundu, çünkü yazar isimlerinin lis­ teleri -pek çoğunda bunlar ayn basılırdı- pek çok İtalyan ve İs­ panyol eserin bir parçasıydı. Ancak övgü mısralarının her şey­ den önce yağ çekmeye yaradığı herhalde dikkatli okurların gö­ zünden kaçmamıştır. Yıllar sonra Cervantes bu romanların idilini kendi de bozar, örneğin Köpeklerin Sohbeti'nde Berganza çoban köpeği olarak tecrübelerine dayanarak idealleştirilmiş kırsal yaşamını bir ya­ nılsama, bir hayal olarak niteler ve çobanlık hayaunın gerçekli­ ğini sert sözlerle anlatır: Çoban zamanını her şeyden önce bit­ lerini ayıklamakla ve ayakkabılarını yamamakla geçirir. Ro­ manlardaki asil llkçağı andıran isimlerin yerine gerçek çobanla­ rın adlan Anton, Domingo, Pablo ya da Llorente'dir. Hiçbiri bir Diana'dan ya da Galatea'dan söz etmemiştir, diye tanıklık eder Berganza kendi tecrübesiyle. "Bunlardan, kendim ve başka her­ kesin de ne anlaması gerektiğini çıkardım: Belli ki bütün o ki­ taplar avarelerin eğlencesi için hayal edilmiş, güzel yazılmış, an­ cak bir tane bile hakikat içermeyen şeyler anlatmaktadır. " Cervantes tabii ki Galatea'yı yazarken gerçeklik eksikliğinin bu türün karakteristik bir özelliği olduğunun bilincindeydi . 1 93

Pastoral romanın geç bir örneği olarak tekrar tekrar kurmaca ve elle tutulur gerçekliği ayıran duvarı ele alır ve figürlerin bil­ dik tiplemelerinin ötesine geçer. Daha en başta Carino'nun kat­ ledilmesiyle, Tajo Nehri kıyısındaki stilize edilmiş locus amoe­ nus un (sevimli mahal) sadece dileklerimizde var olan bir yer olduğunu belli eden bir çıplak şiddet olayı meydana gelir. Fa­ il de kurban da çoban değil, idil ortamına dışarıdan dalan asil­ zadelerdir. Bu cinayetler Cervantes'in ne kadar büyük bir tabu çiğnediğini, yazar Fernando de Herrera'nın 1 580 yılında Gar­ '

cilaso de la Vegas'ın Şiirleri Hakkında Notlar'da (Anotaciones a la poesia de Garcilaso) ortaya koyduğu bukolik edebiyat kural­ ları gösteriyor: " (Pastoral) Şiirin görevi, çobanla ilgili her şeyi tasvir etmektir, özellikle de aşk ilişkilerini. Bu aşk ilişkileri ba­ sit ve zararsız olmak zorundadır ve kıskançlık öfkesiyle bula­ nıklaşmasına ya da zina ile lekelenmesine izin verilemez. Ra­ kipler arasında onurlu bir yarışma söz konusudur ve ortada ölü olmamalıdır. " 3 5 Ö zellikle, tıpkı Elicio gibi Galatea'yı seven Erastro, gerçe­ ğe yakın bir çobanı temsil eder. Dolaysız çevresi onu gayet sert sözlerle, aşık oluşuna dayanan davranışının delilik olduğu şek­ linde anlatır. Elicio'nun üçüncü fasikülde savunduğu "mükem­ mel ve hakiki aşk" kavramı, çiftçi kökenli genç adama fazla şey ifade etmez. Pastoral bir roman için bir Berberi korsan saldırısı­ nın anlatımı da olağan dışıydı - bu örnekte, gerçekten var olan Arnavut Memed'in bir saldırısı söz konusudur, tıpkı şehir ha­ yatının ve denizdeki fırtınanın tasvirlerinde olduğu gibi ; hele sonuncusu gayet bilinçli bir şekilde çobanların ideal dünyası­ nın karşıtı gibidir. Bu karşıtların oyunu, ars oppositorum, Gala­ tea için karakteristiktir. Don Kişot'ta daha sonra Cervantes Mar­ cela epizodunda pastoral romanın kalıplarından radikal bir ko­ puş gerçekleştirir. Çoban kızı Marcela aşkı zorla kabul etmedi­ ğinden, onu seven Gristomo'nun sonu ölüm olur. Bukolik aşk trajik bir intihara varır, hedeflendiğinin aksine sevenin kendini mükemmelleştirmesine değ�l. 36 35 Aktaran A. Rey Haza� I F. Sevilla Arroyo, La Galatta, s. 5069, çeviıi yazara aittir. 36 Bkz. E. Köhler, Wandlungen Arhadiens. 1 94

E rastro ' nu n k ı r ı l a n ayna sı Çoğu pastoral romanın önemli bir öğesi d e , Petrarkizm ve onun beraberindeki Platonizm'dir. Cervantes platonik aşk öğ­ retisini, 1 5 2 1 'de Napoli'de ölmüş olan ve Diyaloglar'ının İspan­ yolca çevirisi 1 568'den beri bulunan bir Yahudi alimi olan Leo­ ne Ebreo'nun Aşk Hakkında Diyaloglar (Dialoghi d'amore) ese­ rinden biliyordu . Daha Galatea'nın ilk fasikülünde bile Eb­ reo'nun eserinden motifler ve fikirler görülür. Örneğin Erastro aşk acısını bir aynanın kınk parçalarına benzetir. Aşk tutkusu kmldıysa, -tıpkı parçalara dağılan bir aynadaki yansıma gibi­ kırık parçalarda onun yansımalarını defalarca görürüz: " [ . . . ) sayısız büyür sıkıntı ve takatsizlikten her bir acıdan diğer bir acı." Elicio'nun dizelerinde de şöyle denir: "Eşsiz güzellik ölü­ me karşı bağışık olmasa bile, yine de tanrısallığın bir sureti ve ilahi bir işaret olmaya devam eder. " Bedensel güzellik, Platoncu anlamda ruhsal olanın dışavuru­ mudur ve böylelikle tanrısal güzelliğin bir yansımasıdır. "Ha­ kiki aşkın" hedefi, bedensel güzelliğin tadını çıkarmak değil­ dir. Seven, ruhsal güzellik üzerinden iyiye yönelmelidir. Onur­ lu ve asil aşk eylemi hakkındaki bu tür düşünceleri Elicio, de­ diğimiz gibi Galatea'nın üçüncü fasikülünde dile getirir. 3 7 Cer­ vantes Leoni ile Tirsi arasındaki konuşmada Aşk Hakkında Di­ ya l ogl a r'daki teorileri yer yer kelimesi kelimesine aktarır (G a­ latea, IV) ve farklı aşk biçimlerinin karşılaştırıldığı bu diyalog­ larda gerçekçi aşk kavramını temsil eden Lenio, idealist Tir­ sio'ya yenik düşer. Cervantes, eserlerindeki kahraman isimleriyle adeta bir ede­ bi şifreleme oyunu oynar. Bugün bile Cervantes uzmanları onun kullandığı takma adların arkasında hangi çağdaşı kişile­ rin saklı olduğunu çözmek için uğraşıyorlar. Damon'un, Ped­ ro Lainez olduğuna kesin gözüyle bakabiliriz. Tirsi de onun şair arkadaşı Figueroa -romanda, tutkuları bir kenara bırak37 Bu ideal lngili:z: lspanyol Hanımı romanında da uygulanır; Ricarcdo vaktiyle gü­ zel , ancak bir zehirli saldırı yüzünden çirkinleşen scvdigini bozuk yüzünden ôper. Dış güzellik

arıık onun için önemli dcgildir. 1 95

mış olan iki bilgeyi temsil ediyorlar- larsileo ise Mateo Vazqu­ ez'dir, Astraliona Don juan de Austria ve Meliso da Diego Hur­ tado de Mendoza . lause herhalde Cervantes'in kendisi olma­ lıdır. Ancak lauso'nun sevdiği Silena isminin arkasında han­ gi gerçek kişinin saklı olduğu hakkında tahmin yürütülmeye devam ediliyor. Silena tamamen kurmaca mıdır, yoksa yaza­ rın Galatea'yı yazdığı 1 58 1 ile 1 583 arasındaki meçhul bir sev­ gilisi miydi? Galatea Cervantes'i hayatı boyunca uğraştıracakn. Romanın ilk cildi yayınlandığında, henüz birkaç yan konunun anlatılma­ sı bile tamamlanmamıştı. Elicio'nun Galatea'ya kavuşup kavuş­ mayacağı da belli değildi, Teolinda'nın da, Rosaura'nın da öy­ küleri için bir son düşünülmemişti. Cervantes daha sonrala­ rı Galatea'nın bitmemişliğini, eserlerinde o romanın devamını yazacağını ilan ederek savunur. Bu doğrultuda bazı ibareler da­ ha Galatea'nın son cümlelerinde, Don Kişot'un birinci cildinde (6. bölüm) ve aynca ikinci cildinin giriş bölümünde ve Persi­ les ile Sigismunda'nın Acılan romanının ithaf yazısında yer alır. Cervantes ideal çoban yaşamının karşısına gerçekçi çizil­ miş yan konular çıkarırken ve böylelikle Don Kişot'un getirece­ ği yeniliklere işaret ederken , Galatea bazı genişletmeler ve de­ ğişiklikler getirmiş olsa da, pastoral roman içerisinde çığır açı­ cı olmamıştı. Roman, yazan hayattayken iki baskı daha yaptı -1 590'da Lizbon ve 1 6 l l'de Paris'te- ve özellikle Fransa'da bir miktar popülerlik kazandı. Ne daha fazla ne daha az. Romanın ilan edilen devamı hiçbir zaman çıkmayacaktı . Muhtemelen Cervantes 17. yüzyılın başlarında, lspanya'da pas­ toral romanın altın devrinin geride kaldığını görmüştü. Henüz 1 598'de Lope de Vega Sannazaro'nun başarılı romanına açıkça yaslanarak, pek de orijinal olmayan La Arcadia isimli bir roman yayınlamıştı; burada Galatea'ya övgü dolu bir değinme de var­ dır. 1 7 . yüzyılın ilk çeyreği sonunda bu tür, artık moda olmak­ tan büyük ölçüde çıkmıştı; gerçekçi, yıkıcı ve kutsallığı bozan eklemeleriyle Cervantes de türün cenazecisi rolünü oynamış­ tı. Ö rneğin Don Kişot'un 1 605'te yayımlanan birinci cildinde, Don Kişot'un kız yeğeni, bir kitap yakma töreni sırasında ısrar1 96

la, Montemayor'un Diana'sını yakmayı savunur. Çünkü "dayım şövalyelik hastalığından kurtulup bunlan okuyarak çoban ol­ maya, ormanlarda, ovalarda çalıp söyleyerek dolaşmaya heves ederse hiç şaşırmam. Daha da kötüsü , şair olmaya kalkışabi­ lir; duyduğuma göre bu , tedavisi olmayan, bulaşıcı bir hastalık­ mış." (Don Kişot 1, 6) . Bu ironik ifadeden sonra Cervantes için inandırıcı bir ikinci cilt yazmak iyice zor olmuştur. Ancak Ga­ latea edebiyatçı Cervantes'in eserinde sadece önemli bir geliş­ menin başlangıcıydı - sonraki yirmi yıl boyunca birkaç önemli vesileyle yazılmış şiirden başka hiçbir şey yayınlamasa da.

Edebiyata s ı rt d ö n m e Evlenmesinden sonraki aylarda, Cervantes her şeyden önce ye­ ni ailesinin mali işleriyle ilgilendi. Borçlarını ertelemeye çalış­ tı, Toledo'daki evlerin kiralarını toplaması gerekiyordu, ancak edebiyatla da uğraştı ve zaman zaman Madrid'de de bulundu; orada Mart'ta Gaspar de Porres ile iki tiyatro oyununun yazıl­ ması için bir sözleşme imzaladı. Çok geçmeden henüz başla­ rında olan evlilik hayatına bir ölümün gölgesi düştü. 13 Hazi­ ran 1 585'te Rodrigo de Cervantes 75 yaşında öldü. ihtiyar sağır cerrahın hayatı, en azından bazı bakımlardan iyi bir sona ulaş­ mıştı. lki asker oğlu sağ salim Cezayir'den geri dönmüştü. Kü­ çük Rodrigo tekrar orduda hizmet yapıyor ve geçimini sağlıyor­ du . Miguel evlenerek toprak mülkiyeti olan bir hidalgo ailesine girmişti ve edebiyatçı olarak da ismini duyurmaya başlamış gibi görünüyordu. Rodrigo'nun büyük oğlunun evlendiği aileye ne kadar büyük önem verdiğini, hiçbir zaman tanışmadığı halde, kansının yanı sıra Catalina'nın annesini veraset işleri için görev­ lendirmesi gösterir. Mali olarak da huzura ermişti. Rodrigo vasi­ yetinde gururla, hiç kimseye borcu olmadığını kaydeder. 38 Cer­ rah mirasım çocukları arasında eşit olarak paylaştırdı, tek istis­ na, rahibe olduğu için miras alması yasak olan Luisa'ydı. Ger­ çi paylaşılacak pek bir miras da yoktu. Rodrigo son huzur yeri­ ni Madrid'de Nuestra Senora de la Merced Manastırı'nda buldu. 38 Bkz. K. Sliwa. Documentos de Miguel de Cervantes Saavedra, s. 132. 1 97

Miguel bu arada annesinin yardımıyla, Fray (Peder) j uan Gil'in onun Cezayir'deki esareuen kurtulması için ödünç ver­ miş olduğu tutan geri ödeyebilmişti. Leonor de Cortinas, Ceza­ yir'e mal ihracatı için hakkı olan 2.000 duka kazanç payını al­ mıştı . 1 584 yılının sonuna doğru, bildiğimiz kadarıyla Cervan­ teslerin borçlan yoktu. 1 585 Ekimi'nde yazar tekrar başkentteki tiyatrocu arkadaş­ tan arasındaydı, bu sefer kendisinden bürokratik bir hatır işi de istendi. 20 Ekim'de, oyuncu ve tiyatro müdürü jeronimo Velazquez'in yazma bilmeyen karısı lnes Osorio için bir borç senedine şahit olarak imza attı. 39 jeronimo Velazquez, Cer­ vantes'in dostuydu ve muhtemelen onun oyunlarından birka­ çını sahnelemişti. 40 Çiftin evine, kızları Elena ile aşk ilişkisi olan genç Lope de Vega da gidip geliyordu ve onun tüm Mad­ rid'de ün salmış olan güzelliğini pek çok şiirde övmüştü. Cer­ vantes "narin yaşlarındaki" yeteneği hakkında " Kalliope'nin Şarkısı"nda (Galatea) saygı ve iyi niyet dolu sözler sarf ettiği, kendisinden 1 5 yaş daha genç olan Lope ile o yıllarda dostane bir ilişki kurmuştu. Lope de Vega'nın skandallar bakımından zengin hayatında, Elena Osorio ilk dönem için bir zirve oluş­ turuyordu. Bu ilişki iki yıl sonra koptuğunda hakkında bir ifti­ ra davası açıldı, yargılamanın sonunda da Lope Madrid'den sü­ rüldü. Bu olduğu sırada, Cervantes Esquivias'tan çoktan ayrıl­ mıştı bile.

39 A.g.y . • s. 1 34 vd . 40

1 98

Bkz. L. Gonzalez, "Y miemras tanto e.scribla el Quijote " , s.

232.

E k me k P a r a s ı K a z a n d ı ra n İ şle r (1 5 8 5-1 6 0 5)

[ . ) Fugger'lerden* biri olmayı isterdim [ . . . ) .

.

- Don Kişot Il, 23

Ticari vekil olarak yollarda Cervantes çok geçmeden taşra tekdüzeliğinden sıkıldı. Kayın­ validesi ve kansı ondan, kiraya verilen evlerin kiralannı topla­ masını ve meyve ve şarap bağlannda dikimi , hasadı ve ürün sa­ tışını denetlemesini bekliyorlardı. Bunlar, durmak bilmeyen bi­ ri için uzun vadede tatmin edici işler değildi. Cervantes aynca muhtemelen yerliler tarafından da dışlanmıştı. Yerleşimin "yü­ ce soylan" hakkındaki ironik iğnelemelerine bakılırsa, 1 Esqui­ vias'taki 37 hidalgo ailesi onu hiçbir zaman köy hayatına kabul etmedi ve onu dışarlıklı , hatta belki de bir converso olarak gör­ meye devam etti - bu kaderi muhtemelen juana Gaitan ile pay­ laşıyordu . Fesat, entrikalar ve kıskançlık, Esquivias'ın sülalele­ ri arasında gündelik ilişkilerin birer parçasıydı. Salazarlar ör­ neğin köyün en zengin ailesi Quijadalara düşmandı ve özellik­ le de Catalina'nın kardeşi Francisco başta olmak üzere, onlann ( * ) Dönemin Avrupası'nda zenginlik timsali olan ünlü Alman banker ailesi. l

Bkz. Persiles ile Sigismunda·nın Acılan, "Ônsöz".

-sözüm ona?- soylarının saf olmayışına esef duyuyorlardı. Qu­ ijasteren bir sahtekardır. Dahası frengiden dolayı hastanede yatan böyle bir adama güvenilebilir mi? Cervantes yine gerçek ve kurgu, görü­ nüş ve olgu arasında oyun oynar. Velazquez'in bir tablosunda­ ki ressam gibi, kenara çekilir ve okurun kafa karışıklığını biraz geriden, eğlenerek seyreder.

Birçok novellanın diyalog düzeni , o zamana kadar görülen­ lerin ötesine geçer ve Cervantes'in tiyatro içerisinde eğitilmiş olduğunu belli eder. Cervantes aynca figürlerinin birçoğuna o zamana kadar hiç bilinmeyen bir psikolojik derinlik kazandı­ rır. Ancak novellaları okumayı özellikle cazip kılan şey, gev­ şek yapılan ve hızlandır. Kahramanlar sürekli hareket halinde­ dir: Şaşırtıcı dönüşler, ani kırılmalar ve epizotların zirve nok­ tasında yarım bırakılmasıyla, sel gibi akıcı bir metin gelişir. Gerek Rinconete ve Cortadillo, gerek Köpeklerin Sohbeti anlatı­ mın tam ortasında kesiliverir. Berganza hayatı hakkında çeşit­ li şeyler anlattıktan sonra, bir sonraki gece Cipi6n kendi yaşa­ dıklarını anlatacaktır, ancak ona sıra gelmez. Rinconete ve Cor­ tadillo'da anlatıcı şu notu düşer: "Böyle olduğuna göre hayatı­ nın ve başına gelen olayların anlatılması daha sonraya kalacak­ tır [ . ] . " Böylece iki novella bir dizi karakterine bürünmüştür, çünkü Cervantes böylece anlatılanların devamını yazma ihti­ malini açık bırakmıştır. Cervantes'in yayıncısı Robles Don Ki ş ot'takine benzer, pat­ lama şeklinde bir haşan beklediyse de, ilk önce hayal kırıklı­ ğına uğradı . Gerçi novellalar iyi sattı, ne var ki Robles Mad­ rid'de ikinci baskıyı ancak 161 Tde yapabildi . Yine de novella­ lar okur nezdinde kendini kabul ettirdi ve sonunda çok popü­ ler oldu. Yazarın sağlığında altı basım daha yapıldı. Paplona'da­ ki bir korsan baskı ve Lizbon'daki bir taklit, kısa süre sonra ka­ muoyuna ulaştı. Buna karşılık Cervantes, başarının fazla yara­ rını görmedi : Garanti telif bedeli olarak 1 .600 real , ki kitabın başarısı belli olmaya başladığı sırada bunu muhtemelen harca­ mıştı bile, onun yanında da 24 yazar nüshası almıştı. Durumu ağırlaştıran bir öğe, ahlak normlarını olay örgüsü­ ne ekleyerek türü yeniden biçimlendirme ve böylece ona ente­ lektüel bir iddia kazandırmaya yönelik hırslı niyetinin edebiyat çevrelerinde başlangıçta takdir görmemesiydi. Şair meslektaş­ ları onu sadece halk sanatı yazan tahsilsiz biri olarak görmeyi tercih ediyordu. Tirso de Molina Daşüncesizliğin Cezası (El cas­ tigo del penseque) adlı oyununda, Cervantes'i böyle bir bağlam­ da gösterdi. Don Rodrigo'nun hayret içinde "Böyle şey görül. .

332

müş müdür ! " diye seslenmesine, uşak Chinchilla şöyle cevap verir: "Bu konu Madrid'de duyulunca , Cervantes hemen novel­ lalannda kullanacaktır. " (1, 1 0) . Dolayısıyla Cervantes novel­ lalannda dedikodu yayan kişiydi; dolayısıyla da Chinchilla'ya göre Örnek Alınacak Hikayeler tamamıyla İtalyan novella gele­ neğini sürdürüyordu. Tirso de Molina daha sonra Cervantes'i "bizim lspanya'nın Boccacio'su" diye niteledi. Bu ifade belli bir saygı taşıyor olsa da, Cervantes'in eseri ile Decameron arasında­ ki farkları anlamadığını ya da anlamak istemediğini açıkça or­ taya koyar. Lope de Vega Filomena'sının ithaf yazısında, mes­ lektaşına daha da sert davrandı: Çok eğlenceli oldukları ve içle­ rinde "ne akıl ne üslup" eksik olduğu için, novellalanndan do­ layı Cervantes'e teşekkür etmek gerekiyordu, ancak novellalar metne kayda değer bilgelikler ve aforizmalar yerleştiren tahsil­ li adamlar tarafından yazılmalıydı. Sanki Cervantes bunları aşı­ n derecede kullanmamış gibi ! Cervantes'in bir novellası için en güzel takdir ifadelerinden biri olan bambaşka bir değerlendirme, Alman romantizminden çıkmıştır. Şair E.T.A. Hoffmann, Bamberg korusunda bir yürü­ yüş sırasında köpeğini kaybedip az sonra onu Aziz Nepomuk heykelinin kaidesinin dibinde bulduğunda, Bamberg'de akıp giden hayata dair sahneleri edebi olarak nasıl işleyebileceğini akıl ettiğini belirtir. Gerçek ya da yalan -Hoffmann'ın yayıncı­ sı Cari Friedrich Kunz Anılar'ında39 yazarın eserinin ortaya çı­ kışını böyle anlatır-, Hoffmann'ın "muhteşem Don Miguel de Cervantes Saavedra"nın novellasından ilhamla yazdığı Nachri­ cht von den neuesten Schicksalen des Hundes Berganza (Köpek Berganza'nın En Yeni Maceraları Üzerine), Berganza'nın haya­ tına Almanya'da devam etmesini anlatır. Bu arada, Hoffmann'ın Berganzası kendi de bir sanatçıdır ve ağırlıkla sanatçılar arasın­ da tiyatro köpeği olarak yaşar. Alman birinci tekil anlatıcı ile oluşan sohbet, sanat ve müzik hakkındadır. "Hayaletlerin Hoff­ mann'ı" olarak ün yapmış şairi büyüleyen şeylerden biri, lspan­ yol'un aktüaliteye ve eğitici niteliğe saplanıp kalmış çağdaşla39 Bkz. C. F. Kunz, Erinnerungen aus meinem lıbrn in biographi�chen Denksıeinen und anderrn Mittheilungen, s. 96. 333

nnı pek ilgilendirmeyen fantastik öğeydi. Çünkü E.T.A. Hoff­ mann'ın öyküsünde, cadı Canizares'e tekrar rastlayan Berganza cadılar tarafından "merhemlenir" ve böylece "ebedi bir hayat"a kavuşur. Cervantes Köpeklerin Sohbeti 'nde bunun bir ateş nö­ beti rüyası ve dolayısıyla akıl ile açıklanabilir bir şey olup olma­ dığını belirsiz bırakırken, fantastik öğe Hoffmann'da öykünün önkoşulu haline gelir.

Ta rt ı ş m a l ı port re Cervantes ômek Alınacak Hikdyeler'i 1 6 1 2 ilkbaharında bitir­ dikten ve el yazmalarını Robles'e teslim ettikten sonra, dolam­ baçlı onay süreci başladı. Doktor Gutierre de Cetina ve Fray juan Bautista Capataz etrafındaki kraliyet konseyi sansürcüle­ ri, Temmuz ve Ağustos'ta basım izni verdiler. On yıllık süreyle sınırlı kraliyet imtiyazı, 22 Kasım 1 6 1 2'de verildi. Aragon'un­ ki -Kastilya ile aynı hükümdarın şemsiyesi altında birleştikten sonra bile Aragon devlet özerkliğini korudu- 9 Ağustos 1 6 1 3'te çıktı, böylece kitap el yazması teslim edildikten neredeyse bir buçuk yıl sonra yayımlanabildi. Daima itibar peşinde koşan ve kamuoyunun ilgisini çekme­ ye çalışan Cervantes için bunlar işkence dolu aylardı, çünkü bir yandan ölüm düşüncesi her an aklındaydı. Artık 66 yaşınday­ dı. Yaşının artık öteki dünyadaki hayat hakkında espri yapma­ ya uygun olmadığını yazar Cervantes ômek Alınacak Hikaye­ ler'in önsözünde. Ve devam eder: "Burada gördüğünüz adam, uzun ince yüzü, kestane rengi saçlan, düz, yüksek alnı, can­ lı gözleri ve kıvrık olmakla birlikte orantılı bumu, daha 20 yıl önce san olan ak sakalıyla, pos bıyığı ve küçük ağzıyla, ne faz­ la büyük ne fazla küçük dişleriyle -bunlar artık sadece altı ta­ ne, kötü durumda ve daha da kötü bir düzende, çünkü birbirle­ rine hiç destek vermiyorlar-, ne uzun ne kısa, orta boylu, can­ lı ve esmerden ziyade açık tenli, hafif kambur sırtıyla yaya yü­ rümekte pek de iyi olmayan biri: lşte bunlar, diyorum, Galatea ve Mancha'lı Don Quijote nin yazarının bedensel özellikleridir [ . . ] " Aslında bir dostu ona "bu kitabın birinci sayfası" için ün'

.

334

lü ressam Don juan jauregui'ye bir bakır gravür yaptırma sözü vermiştir, ancak dediğine göre beklentisi boşa çıkmıştır. Dos­ tunun "sadece resmin altına koyacağı" , bu yazılı portrenin var­ lık nedeni işte buydu. Kitapta gerçekten Cervantes'in bir portresi olacaktı da, bilin­ meyen nedenlerle bu istek gerçekleşmemiş miydi? lsimsiz dos­ tu ve jauregui ile ilgili söylenenleri ciddiye alabilir miyiz yok­ sa daha çok, Lope'nin bir kitabının giriş sayfalarında kullandı­ ğı parodi mi söz konusudur? Cervantes'in akademisine vaktiy­ le gidip geldiği ressam Francisco Pacheco, Lope'nin bir portre­ sini yapmış ve bu portre onun Fethedilen Kudüs adlı kitabının ilk basımının başına eklenmişti. Muhtemelen Lope'nin kendisi­ nin yazdığı resmi süsleyen methiye şöyle başlar: "Bu, çağımızın olağanüstü ve ünlü adanılan arasında haklı olarak şerefli bir yere sahip olan, Lope de Vega Carpio'nun bir resmidir [ . )40 O halde Cervantes buna mı gönderme yapıyordu? Cervantes hem Pacheco hem Lope ile tanışıyordu, bu nedenle de Pacheco'nun rakibi jauregui'ye yaptırılan portre ifadesi alay ve ironi, hatta buruk bir ironi olarak anlaşılabilir, çünkü böyle bir resme layık görülmeyi kendi de istiyordu. Ancak Cervantes'in o sırada tah­ min edemeyeceği şey, cümlelerinin gelecekte oynayacağı roldü. Sevilla doğumlu juan de jauregui, ôrnek Alınacak Hikayeler yayımlandığında 30 yaşındaydı ve Cervantes'in gururla vurgu­ ladığı gibi, ünlü bir ressamdı. Tıpkı yazarımız gibi ltalofil olan jauregui uzun yıllar Roma'da yaşamış, orada güzel sanatlar eği­ timi almış ve Torquato Tasso'nun Aminta'sının çevirisiyle ede­ biyatçı olarak isim yapmıştı. Sanat tarihi yazılarıyla da dikkat çekmişti . Cervantes onun şiirlerini övgüyle anar, bu da onu akademilerden tanıdığına işarettir. Gerçekten Cervantes'in bir resmini yapmış mıydı peki? Cervantes'in kendisi çok net ko­ nuşmaz: "jauregui kendisine [dostuna) elbette benim suretimi de yapardı [ . . . ) " . 20. yüzyılın başında daha sonra sürpriz bir şe­ kilde Don Kişot yazarının jauregui tarafından yapılmış ve res­ sam jose Albiol'un Real Academia Espanola'ya hediye ettiği bir portresi ortaya çıktı. "lmza juan de jauregui, 1600" yazar tab.

40 Bkz. W. Byron. Cervanıes,

s.

523.

.

lonun üstünde, bu da ressamın o sırada sadece 1 7 gibi toy bir yaşta olması gerektiği anlamına gelir, ayrıca yağlıboya tablonun üzerinde portrelenen kişinin ismi bir "Don" ile süslenmiştir. Oysa Cervantes bu soyluluk ekini hiç kullanmamıştır. Dola­ yısıyla bu tablonun sahte eskitme çatlaklarıyla donatılmış sah­ te bir resim olduğu neredeyse kesindir. Ancak bu durum Re­ al Academia Espafiola'yı uzun süre, durmadan yeni bilirkişi ra­ porlarıyla tablonun otantikliğini kanıtladığını iddia etmekten alıkoymadı. 41 Cervantes'in sağlığında bir portresi yapıldıysa bi­ le, muhtemelen böyle bir portre günümüze kalmadı. Jauregui'ye yapılan gönderme, Lope'ye karşı imalı bir iğne­ leme miydi ve "Zümrüd-ü Anka" bunu fark etmiş miydi? Lo­ pe 25 Eylül 1 6 1 4'te Carmelitas Manastın'nda Avilalı Teresa'nın azize ilan edilmesi şerefine yazılan toplam 45 aday arasından en iyi şiiri seçecek jürinin başkanlığını yaptığında, Cervantes Canciôn'uyla eli boş döndü. 42 Büyük ödül olan gümüş testiyi başkası aldı. Cervantes'e olağan teselli ödülü olan bir top ku­ maş bile verilmedi.

Robles i l e ya b a n c ı l a ş m a Novellalardan sonra Cervantes'in yayıncısı Francisco Robles'in neden ne Pamasos'a Yolculuk'u ne de 1 6 1 5'te yayımlanan Sekiz Komedya ve Sekiz: Ara Oyun'u ve aynca Cervantes'in son eseri Persiles ile Sigismunda'nın Acılan romanını yayımlamadığı hak­ kında pek çok spekülasyon vardır. Novellalardan sonra yayım­ lanma sırası gelen manzume Pamasos'a Yolculuk, 1 6 1 4'te Alon­ so Martin'in dul eşi tarafından basıldı. Basımın parasını bu ki­ tap proj esine karışmayan Robles değil, kitabın ithaf edildiği Don Pedro de Tapia ödemişti. Cervantes ve Robles'in aralarının ne zaman açıldığı bilinmi­ yor. Yazar Don Kişot ve Ômek Alınacak Hikayele r'in başanlann­ dan sonra Robles'in ödediği telif ücretlerinden hayal kırıklığı41 Bkz. F. Rodriguez Marln, Estudio sobre la autenticidad de la tabla dejauregui que

posee la Real Academia Espailola. 42 Bkz. K. Sliwa, Vida de Miguel de Cervanırs Saavedra, 336

s.

586.

na uğramış ve ödemeleri­ ne daha sadık yeni bir ya­ yıncı mı aramıştı? Yok­ sa daha yüksek telif üc­ reti alabilmek için sürek­ li rakip yayıncılarla görü­ şerek Robles'i baskı altı­ na almaya mı çalışmıştı? Yayıncıların cimriliğine yönelik iğneleme sözleri bir hoşnutsuzluğa işaret eder. Yoksa iş bilir Rob­ les, Cervantes'in üç ese­ rinin satış potansiyelini fazla düşük bulup yazara onun eserleriyle ilgilen­ mediğini mi söylemişti? Çok satacağı kesin sa­ yılan Don Ki ş ot 'un ikin­ ci cildini, Robles 1 6 1 5'te Miguel de Cervanıes'in msam]uan dejdurcgui'ye atfedilen portresi. 1 600. yayımladı. Ancak bunun için belki de bir ön sözleşme ya da daha birinci cilt zamanın­ dan kalma hidalgo figürüne ait bir telif hakkı yükümlülüğü vardı. lkisi arasındaki ayrılığın, bir araştırmacının iddia etti­ ği gibi Robles'in bir kumarhane işletmesinden ve Cervantes'in ahlaki nedenlerle bundan rahatsızlık duymasından kaynak­ landığını43 kuşkuyla karşılamak lazım. Ahlak ve yasaların sı­ nır bölgelerine her zaman ilgi duyan Cervantes'in bundan ra­ hatsız olması beklenemez, ne de olsa kendi de talih oyunları­ na meraklıydı.

43 Bkz. R. W. Clemenı, Francisco de Robles, Cervantcs, and the Spanish Boolı Tra­ de, s. 1 25 . Clemenı iddiasını desteklemek için , Don Kişot'un ikinci cildinde kumarhanelerin Sanço Panza tarafından çok açık bir dille eleştirildiğini belir­ tir. Ancak bu cümleleri kendi yayınevinde yayımlayan Robles olmuştu. Ayrıca Sanço kendisine özgü pragmatizmle şunu da ekler: "Kumar bir kere halkın kö­ tü alışkanlığı haline gelmiş. ! . . . ) " , s. 422. 337

Pornosos 'o Yolculuk Roma'da Acquaviva'nın yanında çalışmasından onyıllar son­ ra kendi de o ailenin hizmetinde bulunmuş olan şair Cesare Caporali, Cervantes'e Pamasos'a Yolculuk adlı manzume için ilham kaynağı oldu . 1 53 l 'de Perugia'da doğmuş olan Cesa­ re Caporali, Cervantes'in Roma'daki efendisinin kardeşi Otta­ vio Acquaviva tarafından daha erken bir dönemde teşvik gör­ müştü; Ottavio, Caporali'nin doğduğu şehirde öğrenim görmüş ve genç adamın Kardinaller Fulvio della Comia ve Ferdinan­ do de Medici'nin yanında mevkiler bulmasına yardımcı olmuş­ tu . 1 5 9 1 'de Caporali eski hamisine katılarak artık kardinal olan Ottavio Acquaviva ile beraber Napoli'ye gitti.44 1 5 70'te Cervan­ tes Papalık yönetiminde görev yaptığı sırada Caporali Peru­ gia'da bulunduğu ve orada evlendiği için , Cervantes ve Capora­ li herhalde hiçbir zaman bizzat karşılaşmamışlardı. Bu ltalyan'a yapılan bir değinmeyle45 başlayan Parnasos'a Yolculuh'ta onun isim belirtilmeden anılması da buna işaret eder. Belki de Giulio Acquaviva Cervantes'e, kardeşinin çok beğendiği şairden söz etmişti. En azından Cervantes'in Pamasos'a Yolculuh'u kendi­ sinin de ifade ettiği gibi, 1 582'te Parma'da Viaggio di Pamasso adıyla yayımlanan Caporali'nin aynı adlı burlesk hiciv manzu­ mesi "örnek alınarak" (a imitacion) yazılmışu. 46 Viaggio di Pamasso'da Caporali, saray hayatından duyduğu bezginlikle Güney ltalya ve Korfu'ya doğru bir yolculuğa çıkar ve katın onu nihayet efsanevi, Apollo'ya adanmış ilham perile­ rinin dağı, sanat tannçalannın yurdu ve yolculuğun hedefi Par­ nasos'a götürür. Orada her şey harikulade bir şiir gibidir. Bit­ kiler ve otlar patetik ve komik öyküler anlatır; Caporali'nin el ve ayak parmaklan dahtilus ve spondee1ere* dönüşür, eldiven ve ayakkabılannı delip geçerler. Büyük bir tapınağın sütunla44 Bkz. C. Mutini. Cesare Caporali.

45 "Bir onbaşı [ Caporalil var, bildiğim kadarıyla Perugialı bir lıalyan, aklı Yunan­ dan. cesareti Romalılardan gelen [ . . . ) " .

46 Bkz. M. d e Cervantes Saavedra, E.xemplarische Novtlloı, Vorrtdt a n ıltn Ltstr, s. 87. ( * ) Latince vezin ölçüleri - ç. n.

338

n Petrarca'mn şiirlerinden meydana gelmiştir. Caporali tlkçağ şairleriyle, daha yakın geçmişin şairleriyle ve çağdaşı şairlerle, Dante, Bocaaccio, Petrarca, Bembo ve daha pek çoğu ile karşıla­ şır. Mecazi figürler sahne alır, kötü şairlere, saraylılara ve cimri hükümdarlara yönelik taşlamalar peş peşe batmlan iğneler gi­ bi birbirini izler, ta ki sonunda Caporali'nin eşeği ve şair atı Pe­ gasus arasında bir kavga çıkıp katır firar edinceye ve Capora­ li onun peşinden koşarak Pamasos'u terk edinceye kadar. Geri döndükten sonra kuru bir şekilde, artık parasız ama hiç değil­ se ünlü olduğunu belirtir. Caporali hayalt bir Pamasos yolculuğu konusunu bir kere daha Avvisi di Pa masso'da (Pamaso Mektuplan) işler ve orada Apollo'nun kötü şairlere karşı savaşı ve nesir ile nazım arasın­ daki anlaşmazlık gibi burlesk olaylan anlatır. Cervantes, Caporali'nin fikrini devraldı. Onda da birinci te­ kil ("Ben") anlatıcı Pamasos'a yolculuk yapar ve Apollo ve ya­ nındaki iyi şairler topluluğu ile kötü şairler arasında savaş olur. Şekil olarak da, konunun iki kısma aynlması şeklindeki alt bö­ lümlemeyi de alarak örneği aynen kullanır. Cervantes manzu­ meye bir de nesir biçiminde Parnasos'a Yolculuh'a Eh kısmı­ m yazdı. Ancak 1 092 ltalyan tersini (üçlüğü) ile Caporali'nin manzumesinden altı kat daha uzun olması bile, Cervantes'in ta­ sarısının çok daha iddialı olduğunu gösterir. Pamasos'a Yolculuk bir yandan esprili ve eğlenceli bir kendi­ ni kanıtlama, kendi reklamım yapma ve şiir alanındaki varlığı­ nı sergileme metni , öte yandan içerisinde yaklaşık 1 50 şairin övgüyle anıldığı, buna karşılık başkalannın -aynı ölçüde açık­ ça isim verilmese bile- kötü bulunduğu bir şairler kataloğudur. Bunun gerisinde Cervantes'in, onu Napoli'ye çağırmayan Lemos Kontu'ndan ve Argensola Kardeşler'in onu dışlayan uğursuz şa­ ir seçiminden dolayı uğradığı hayal kınklığı yatar. Cervantes'in yaralı gururu sık sık sesini yükseltir, edebiyat cemaati içerisin­ deki tecrit edilmişliği de çok bellidir. Ancak vazgeçmiş değildir, Kont'un gönlünü kazanmak için çalışmaya devam eder. Cartagena'ya ulaştığında, birinci tekil anlatıcı Cervantes ta­ mamen şiirden oluşan bir kadırga içerisinde tanrıların ulağı 339

Merkür'e rastlar. Merkür Apollo tarafından , "20.000'den faz­ la şairciğin" oluşturduğu adi bir güruhun Parnasos'a saldırısı­ nı savuşturmak amacıyla lspanya'da yandaşlar, iyi şairler top­ lamakla görevlendirilmiştir. Tannların ulağının şair ve lnebah­ tı askeri olarak gayet iyi bildiği Cervantes, Merkür'ün listesin­ den en iyi adanılan seçecektir. Bu listeyi oluşturmak Cervan­ tes'e, kaliteli olduklanna hükmettiği şairleri teferruatlı bir şe­ kilde övme fırsatını verir. Fransa ve ltalya üzerinden bir deniz yolculuğundan sonra, yol boyunca onlara şairler katılır ve kimi zaman aniden gökyüzünden düşer -beraberlerinde daima şiir­ sel üretimleri hakkında değerlendirme notlan vardır-, sonun­ da Merkür, Cervantes ve iyi şairler nihayet Pamasos'a vanrlar. Merkür epizotlannda Cervantes yer yer Dante'nin ilahi Komed­ ya'sının parodisini yapar. Çünkü nasıl Vergilius öteki dünya­ nın iki ülkesinde Dante'ye rehberlik ettiyse, Merkür de dönem dönem Cervantes'in rehberi olur. Parnasos'ta Apollo onlan özlemle beklemektedir. Gelen şair­ ler "ellerini, ayaklarını ve hiçbir zaman böyle şerefli isimler ta­ şımayan kimi başka şeyi yıkadılar. " Ancak Apollo'nun çağrısıy­ la yaptıktan işlerin değerine göre yerlerini almalarına izin veri­ len diğer şairlerin aksine, Cervantes tek başına ayakta kalır. Hor görülmesine itiraz eder ve başlıca eserlerini özgüvenli ifadeler­ le kronolojik sırasıyla bir şair otoportresi halinde sayıp döken bir konuşma yaparak buruk bir şekilde yakınır. Olaylar anın­ da sertleşir. Kötü şairlerle dolu bir kadırga ufukta görünür, ağır­ lıkla Cervantes'in listede adlarını çizmiş olduğu ve şimdi inti­ kam peşindeki bukolik şairlerinden oluşan bir gruptur bu. Nep­ tün Apollo'nun şairlerinin yardımına koşar ve gemiyi bir fırtına­ da devirir. Venüs ise kötü şairlere merhamet eder, onları ölüm­ den kurtarır, şarap tulumlarına ve balkabaktanna dönüştürür. Savaş yakındır. Savaş patlak verdiğinde kitaplar, kelimeler ve şiirler ateşlenir silahlardan. lyi şairler galip gelir. Ancak Apol­ lo'nun zafer töreninde defne tacıyla ödüllendirilen dokuz göz­ desi arasında -okur için bunların kimler olduktan meçhul ka­ lır- Don Kişot'un yazan yoktur. Cervantes Tann Morpheus (uy­ ku tannsının oğlu , rüya tannsı) tarafından uykuya götürülür ve 340

rüyasında kendini sevdiği Napoli'de bulur, orada Promontorio -Cervantes'in, tahminlere göre Napoli'de olduğu dönemde olan bir oğlu-47 ile karşılaşır, Promontorio ona baba der ve hayret­ le, ilerlemiş yaşına rağmen neden onca yolu göze aldığını sorar. Okur buna cevap alamaz, çünkü birinci tekil anlatıcı Cervantes çoktan tekrar Madrid'deki yoksul koşullarına geri dönmüştür. Cervantes'in Parnasos'a Yolculuk'a Ek'te okurlan yüzleştir­ diği gerçek de Madrid'deki gerçekliktir, bu sefer manzumenin aksine nesir biçiminde anlatır. Eve dönüş yolunda Cervantes eserinin zengin bir hayranı olan şair Pancracio de Roncesval­ les'e rastlar. Cervantes'in sahne eserleri ve genel olarak edebi­ yat hakkında sohbet ederler, Cervantes ironi dolu ve kara mi­ zahla konuşur. Cervantes tiyatro çalışmalarını savunur. Ama konu öncelikle, neden çoğu şairin fakir olduğu sorusudur. Ni­ hayet Pancracio elini göğüs cebine atar ve Cervantes'e Apol­ lo'dan bir mektup uzatır, Apollo orada Cervantes'e "Ekselans­ ları" diye hitap eder. Mektupta, sanatlar dağını kötü şairle­ rin yeni bir saldırısına karşı koruyacak, hatta genel olarak kö­ tü şairlerin faaliyetlerini durdurmalarını sağlayacak mizahi fer­ manlar yer alır. Buna karşılık iyi şairlere özel imtiyazlar verilir. Mektupla Cervantes elde etmek istediğini elde etmiştir: Apollo onu İspanyol şiirinin koruyucusu tayin etmiştir. O artık Tann ve insan arasında aracıdır. Cervantes'in Lemos Kontu'nun kendisini Napoli şairlerinin elit çevresinde görevlendirmesi umudunu yine de terk etmemiş olduğu, bu metnin mecazi örtük anlamından belli olur. Manzu­ melerde, konuyu bilenlerin rahatça anlayacağı Kont'a yönelik gönül okşayıcı kavram ve isimlerle oynar. Cervantes'in iyi bir dostu ve kendi de şair olan, Cervantes'in Parnasos'a Yolculuk'ta özellikle öne çıkardığı Crist6bal de Mesa, 1 6 1 2'te Kont'a bir methiye şiiri yayımlamıştı, orada bu asilzade güneşten (Apol­ lo) başkası değildi, Napoli'deki sarayı da Pamasos'un ta kendi­ siydi.48 Apollo manzumede Cervantes'i önce -gerçekte Napo47 Pa rnas os'a Yolculuk'taki rüya imgesi, Ceıvantes'in bu evlilik dışı oğluna ait tek emaredir. 48 Bkz. G. Sıagg, Propaganda and Poetics on Pa rnassus,

s.

26.

li Kontu'nun yaptığı gibi- sanatlar dağında küçümsemiş de ol­ sa, Cervantes eserinin sonuyla Kont'un nihayet manzumede­ ki alter ego'su Apollo'nun yaptığı gibi kendisinin olağanüstü niteliklerini tanıması umudunu dile getirir. Pamasos'a Yolcu­ luk manzumesi bunun için kanıt oluşturacaktı, çünkü Cervan­ tes kendisi de bir dize zanaatkarı olan Kont'u sadece çok başa­ rılı dizelerle ikna edebileceğini biliyordu. Dikkate alınmayışı­ nın esas sorumlusu olan Argensola Kardeşler'e de bir iğnele­ mede bulunur. Merkür bu ikisiyle "düşmanca kavgaya" tutuş­ mak ister, çünkü "iktidara gelmiş olan onlar artık kutsal va­ zifelerini [düşünmezler) [ . . . ) , ki yüce ruhlar daima bunların bilincindedir. " 49 16 Eylül'de Dr. Gutierre de Cetina kitaba basım iznini verir. Ancak Pamasos'a Yolculuk 1 6 1 4 sonbaharında raflara çıktığın­ da, kitapçılar ve okurlar hayal kırıklığına uğramış olmalı. Don Kişot ve Ômek Alınacak Hikdyeler ile onlara olağanüstü satışlar ve okuma eğlencesi bahşeden o yazar, şimdi birdenbire hedef kitlesini ihmal etmişti. Cervantes artık öykü anlatmak peşinde değildi; burlesk manzum destanı geniş bir okur kitlesine değil , asıl olarak eserde çeşitli kereler andığı Kont'a ve şair meslektaş­ larına hitap ediyordu. Birçok ima "normal" okurun anlayama­ yacağı şeylerdi, günümüzde de sıradan okur tarafından anlaşıl­ mıyorlar. Yan ciddi ve yan komik pasajlar peş peşe gelir, iro­ nik imaları gerçekler izler. Özellikle de muğlaklık ve sıçrama­ lar, metnin kavranışını ve yorumlanışını zorlaştırır. Kendisiy­ le dalga geçen ruh hali çok belirgin dışa vurulur: Kaba bir tarzı ve "zihin bakımından bir kütük" olduğunu yazar. Bunu yazan şair birkaç sayfa sonra, "hayli iyi bir üsluba sahip" sahne eser­ leri yazdığını ve hatta novellalanyla Kastilya dili için "yeni bir çığır açtığını" belirtir. Elbette kendine yönelik alaycılığı hiçbir zaman fazla ciddiye almamak lazım, hele Cervantes'te bu daha da fazla geçerlidir. Tüm eleştirilere rağmen kendi kişiliği hak­ kında olumlama ağır basar. Cervantes manzumeyi şaşırtıcı bir şekilde, içinde o kadar sık adı geçen Lemos Kontu'na değil, 1 5 yaşındaki Rodrigo 49 M . de Cervantes Saavedra, Die Reise zum Panıass, bölom 3 , 342

s.

533.

de Tapia'ya ithaf etti . Bel­ Vl A G E ki de Cervantes'in kitabı­ D E L PARNA S O nı ithaf edeceği kişi olarak C O.M P V E STO P O B. bir yeniyetmeyi seçme ne­ Migudde Ceruantes deni, Lemos'a başka hami­ Saaucdra. ler de bulabileceğini hatır­ latmak istemesi, öte yandan da Lemos Kontu'nun 15 ya­ şındaki bir delikanlıyı "ra­ kip" olarak ciddiye almaya­ cağını bilmesiydi. Rodrigo de Tapia'nın yayının para­ sını ödeyen babası ve Krali­ yet Konseyi üyesi Don Ped­ ro de Tapia'mn bu manzum C O JI' f 'll i T •I L I G l O destanı pek beğenmiş olma­ i N .M A D & I O. sı beklenemez. Asilzadenin h?ı&.ı..a dc � Mania. bilinen başka desteği bu­ Pamasos'a Yolculuk'un ilk basımının kapağı, lunmuyor. Ancak bu Cer­ 1 6H. vantes'in umurunda değil gibiydi. Pamasos'a Yol culu k'un belirli bir görevi yerine getirme­ si gerekiyordu. Manzume Cervantes'in adeta göz kırparak "Bu­ radayım ve başka türlüsü elimden gelmez" mesajıydı ve ayn­ ca propaganda konusunda parmak sallayan bir satranç ham­ lesiydi.

Ave l l a n ed a ' n ı n Don Kişot'u : Ya şa t ı l a n a c ı l a r ı n i nt i k a m ı m ı ? Cervantes yavaş yazıyordu . Don Ki ş o t un ilk cildinin çıkma­ sının üzerinden dokuz yıl geçmişti. Cervantes romanın başa­ nsından, başka edebiyat türlerinde de başanlı olmak için ya­ rarlanmaya çalışmıştı. Okur kitlesi arasında ismi uzun zaman­ dır herkesin ağzındaydı, bu sayede bir aydın olarak daha geniş alanda faal olabileceğini ve onca önem verdiği tiyatro oyunla­ rında (drama) , novellalarda ve manzum destanlarda başarıya '

343

ulaşacağını ummuştu. Bu nedenle Don Kişot'un devamını yaz­ makta acele etmemişti. Bunun büyük bir hata olduğunu , ona doğrudan olduğu kadar acı bir şekilde de gösterdiler. Her du­ rumda başka bir yazann Don Kişot'un bitiş alıntısını, "Daha iyi söyler belki başkası daha iyi bir mızrapla" (Ariosto) , üzerine alınacağını hiç beklememişti. Ü stelik kitabın sonunda Don Ki­ şot'un üçüncü bir sefere çıkacağı umudu da dile getirilmişti. Cervantes 1 6 1 4 Temmuzu'nda öykünün devamını yazdığı sırada, Don Kişot'un ikinci cildinin yayımlanmasıyla büyük bir şaşkınlık yaşadı. Bu kitap bilinmeyen bir kişinin, Alonso Fer­ mindez de Avellaneda isminde birinin kaleminden çıkmaydı. Tarragona'da yayıncı Felipe Robert tarafından yayımlanmış gö­ rünen kitap, hidalgo'nun üçüncü seferini anlatmayı vaat edi­ yordu. 50 Avellaneda daha giriş kısmında Cervantes'in kişiliğine saldı­ rarak ve hakaret ederek ona meydan okur. Cervantes ile alay eder ve Cervantes'in kendi yazacağı ikinci cildi mahvedeceği­ ni düşündüğü basiretsizlikten dolayı sevincini ifade eder: Cer­ vantes'in tek kollu asık suratlı bir ihtiyar olduğunu , "Aziz Cer­ vantes'in hisan" -Toledo'daki San Servando Hisan'nın harabesi kastedilmektedir- kadar ihtiyar olduğunu, her şeye ve herkese sinir olduğunu yazar. Dostu yoktur, hepsini kendinden soğut­ muştur, hiç kimse Don Kişot'un ilk cildi için methiye yazmak istememiş, bu nedenle bunu yapmaları için kurmaca kişiler uy­ durmak zorunda kalmıştır: Hindistan'dan Rahip juan, Trabzon İmparatoru gibi. Avellaneda, Cervantes'in özellikle de Lope de Vega'ya karşı kıskançlıkla dolu olduğunu ima eder. Kibirli saldırısına rağmen Avalleneda kendisini savunma ih­ tiyacı duyar ve polemiğini ve romanın devamını yazmasını, üs­ tün ahlak sahibi olmasıyla gerekçelendirir. Kitabın devamında sık sık manastır hayatını ve Engizisyon'u yüceltir. Cervantes'in "hatalannı" romanın ilk cildinin "hapishanedeki kişiler arasın­ da yazılmış olmasıyla" mazur gösterir. Mahkümlann "dediko­ duya düşkün, sabırsız ve asabi" olduktan yaygın olarak bilin50 Bkz. A. Femandez de Avellaneda, Segundo tomo dd ingenioso hidalgo Don Qu­ ixote de la Mancha. 344

mektedir. Nihayet Don Kişot ll, selefinin aksine şehvet öğret­ mek yerine "sannya yenik düşmeme" yolunu gösterir. Cervan­ tcs'in sergilemiş olduğu kıskançlık çok kötü bir günahtır. Kıs­ kançlığın (hasedin) ne olduğunu açıklayan çok sayıda referans ve azizlere ait Latince cümleler göstererek Cervantes'e nasihat etmeye çalışır ve aynı zamanda onu ahlaki-entelektüel olarak değersizleştirmeye çalışır, hatta onu ispiyonlamaya kadar var­ dmr işi. Cervantes, bir kilise adamı olan Lope'ye sözlü saldmda bulunduğuna göre, ruhban sınıfına saygısı yoktur. Kendi yap­ tığı gibi devam kitapları yazmak da gayet normaldir - ki Avel­ laneda bununla haksız bile sayılmaz. Angelica'nın aşkı ve ma­ ceralarını pek çok kişi anlatmıştır, ne kadar çok Arcadia, Celes­ tina ve Diana vardır. En aşağılık olanı ise, Avellaneda'nın dör­ düncü bölümde Cervantes'in karısı Catalina'nın dönme oldu­ ğunu , hatta kocasını boynuzladığını ima etmesidir, bunu da San Cervantes Hisan'nın tepesindeki tüylerle görsel bir simge­ ye dönüştürür. Tartışmalı kitapta, kitabın yazan üniversite eğitimli Alonso Femandez de Avellaneda'nın Tordesillas doğumlu olduğu be­ lirtilir. Bunun böyle olmadığını ve Avellaneda'nın sahte bir kö­ ken beyan ettiğini, Cervantes'in kendisinden biliyoruz. ikinci cildin önsözünde Cervantes ona cevap verirken "Bu beyefen­ dinin," der, "apaçık ortalığa çıkmaya cesareti yok," ismini giz­ lemekte ve sahte bir doğum yeri beyan etmektedir, "Majestele­ rine karşı ağır ihanet suçu işlemiş gibi sanki. " Çünkü Cervan­ tes onun tam adını açıkça hiç yazmasa bile, Avellaneda'nın kim ve nereli olduğunu çok iyi bilir. Kitabın devamında onu bir­ kaç defa Aragonlu olarak niteler. Taklitçi yazann gerçek ismini hiçbir zaman ifşa etmeyerek onu unutulmaya mahkum etme­ si hayli kişisel ve incelikli bir intikamdır. Sonraki nesiller onun adını bilmeyecekti. Elbette bu gizlilik aynı zamanda, 19. yüz­ yıldan beri sürekli yeni araştınnacılann dedektifliğe soyunma­ sına, taklit Don Kişot'un yazarını bulmaya çalışmasına da ne­ den oldu . Adaylann listesi uzun, sayılan diğer kişilerle beraber dönemin lspanyası'nın tanınmış şairlerinin kim kimdir ansik­ lopedisi gibidir. Aday listesi vaktiyle Cervantes'e iftira eden ju345

an Blanco de Paz'dan, Argensola Kardeşler'den, Lope de Vega, Tirso de Molina, Alonso Jeronimo de Salas Barbadillo, Francis­ co de Quevedo , Augustin de Rojas, Cristobal Suarez de Figue­ roa'ya ve nihayet Cervantes'in kendisine kadar uzanır. 5 1 Avel­ laneda'nın kimliği hakkında en inandırıcı hipotez, bilim insanı Martin de Riquer'e aittir. 52 Ancak sonraki nesillerin Cervantes'e Avellaneda'nın küstah edebiyat korsanlığından dolayı duydu­ ğu empatiyi ve merhameti biraz tartışmalı hale getirir. Çünkü Martin de Riquer haklıysa, Cervantes bir kere daha birilerinin nefretini üstüne çekmişti. Taklit Don Kişot bu kitabın yazarının uğradığı haksızlığın intikamından başka bir şey değildi. Buna göre Avellaneda 1 553 Saragossa doğumlu ve dolayısıy­ la Aragonlu olan asker şair Jeronimo de Pasamonte'den başkası değildi. jer6nimo de Pasamonte ile Cervantes tanışıyordu , lne­ bahtı Deniz Savaşı'nda aynı alayda çarpışmışlardı. Daha sonra donanmanın Navarin'deki girişimine ve Tunus'un fethine katıl­ dılar. Osmanlılar Tunus'u geri fethettiklerinde Pasamonte ora­ da garnizon askeriydi ve esir alınıp köleleştirildi. Esareti 18 yıl sürdü . Cervantes'in hayatıyla şaşırtıcı başka benzerlikler lne­ bahtı'da bir arkebüz atışıyla yaralanması ve esareti sırasındaki başarısız firar girişimidir. Eski arkadaşı gibi Pasamonte'nin de yazmaya hevesi vardı ve özgürlüğünü tekrar kazandıktan son­ ra yaşadıklarını geniş bir okur kitlesine sunmayı düşünüyordu. 1 603'te otobiyografisi Vida y trabajos de ]er6nimo de Pasa­ monte'nin el yazması lspanya'da elden ele dolaşmaya başladı. Pasamonte'nin hiç ummadığı şey ise, Cervantes'in onu Don Ki ­ şot'un birinci cildinde Gines de Pasamonte figürüyle karika­ türleştirmesiydi. Eski Osmanlı forsası gerçek Pasamonte, Cer­ vantes'in yazdıklarında da kürek çeker, ancak "sürüyle alçak­ lığı ve suçu" nedeniyle bir İspanyol kadırgasının forsası ola­ rak. Kendini esir ve savaş kahramanı sayan Pasamonte , Cer­ vantes'in eserinde bir haydut ve mahküm olur. Don Kişot'un yazarı o zamana kadar sadece el yazması halinde dolaşan Pa­ samonte'nin otobiyografisine göndermede bulunmaktan ken51

Bkz. A . Marıin jimenez, A lonso Femandez de Avellaneda, s. 973-979.

52 Bkz. M . de Riquer, Cervanıcs, Pasamonte y Avellaneda. 346

dini alıkoyamaz. Çünkü Ceıvantes'in Don Kişot'unda edebileş­ tirilmiş Pasamonte de, Gints de Pasamonte'nin Hayatı başlığıy­ la bir otobiyografi yazar. Böylece jer6nimo de Pasamonte, Vi­ da'sını (hayatını) yayımlamış olsaydı , iyice alay konusu haline gelecekti, çünkü Cervantes'in eserinin birinci cildinde edebi­ yattaki alter egosu onun otobiyografisi hakkında "Lazarillo de Tonnes de, o türden yazılmış ve yazılacak olan bütün kitaplar da yanında halt etmiş" (Don Kişot 1, 22) diye konuşur. Ceıvan­ tes'in romanında jer6nimo de Pasamonte'ye ayrıca verdiği Gi­ nesillo de Parapilla takma adı da, bir münzevinin bahçesinde "kanatlı penis" (parapilla) adında ereksiyona yardımcı bir bitki yetiştirdiği bir İtalyan novellasına göndermede bulunur. O hal­ de Pasamonte bitkisel kudret ilaçlarına başvurmak zorunda ka­ lan bir iktidarsız mıydı? Ceıvantes onu böylelikle kişisel olarak ağır bir şekilde aşağılamakla kalmamış, onun bir kitap yayım­ lama şansını da elinden almıştı . Otobiyografisi Pasamonte'nin ölümünden ancak yüzyıllar sonra, 1 922'de kitap olarak basıldı. Ancak Cervantes Pasamonte'ye ve onun otobiyografisine ne­ den bu kadar şiddetli bir tepki vermişti? Muhtemelen ortada bir yorum yetkisi ve edebi dürüstlük meselesi vardı, yani Cer­ vantes'in Don Kişot'ta eski esirin öyküsünde ve tiyatro oyunla­ rında yaptığı gibi, askerlik ve esaret hayatının gerçeğe uygun bir şekilde anlatılması gerekiyordu . Pasamontes'in Vida'sı ise Ceıvantes'in gözünde olanların doğru olmayan, böbürlenme dolu bir anlatımıydı, o da bunu romanın ilk cildinde onu hor görerek cezalandırmıştı.

Don Kişot'u n i k i n ci c i l d i Galatea'nın şairi, Avellaneda'mn düello davetini kabul etti. Öz­ güvenli hareket etti ve Avellaneda'yı kendi silahıyla vurdu. tık önce aceleyle devam romanını tamamladı . Tahminlere göre Avellaneda'nın taklit Don Kişot'undan haberdar olduğunda 59. bölümü yazmaktaydı, çünkü öteki kitap ilk defa orada amlır.53 53 Cervanıes'in Avellaneda'nın suçlamalannı ve onun kitabını aynnıılı olarak eleştirdiği önsôzü Cervanıes en son yazdı. 347

Geri kalan 1 5 kısmı Cervantes kendi ölçülerine göre çok çabuk yazdı. Sanço'nun 36. bölümde kansına yazdığı mektubun ta­ rihi 20 Temmuz 1 6 1 4'tür. Cervantes kraliyet basım imtiyazını 30 Mart 1 6 1 5'te alacaktı. Dolayısıyla romanı gerçek bir yarat­ ma sarhoşluğu içerisinde, sadece birkaç ay içerisinde tamamla­ mış olmalıdır. Kitap yine juan de la Cuesta tarafından basılarak Kasım 1 6 1 5'te Francisco Robles'te 292 maravedi etiket fiyatıy­ la piyasaya çıktığında, Cervantes rakip kitabı öyküsünün ikin­ ci cildine entegre etmişti bile. Önsözünün başında okurun kendisinden "yazar"a karşı ha­ karetler ve öfke patlamalan beklememesi gerektiğini söyleyen Cervantes, sadece ihtiyar ve sakat olarak nitelenmesine gücen­ diğini yazar. Aynca kıskançlık suçlamasına da alındığını belir­ tir; sözü geçen kişiyi aklından, eserlerinden ve erdemli hayatın­ dan dolayı sevdiğini öne sürer - sonuncusunun sadece ironik olarak söylendiği açıktır, ne de olsa Lope kadın peşinde koş­ masıyla nam salmıştı. Dahası, Cervantes Lemos Kontu'nun ve Toledo Başpiskoposu'nun himayesinden emin olduğunu belir­ tiyordu. Avellaneda tıpkı C6rdoba'da köpeklere taş atan ve bir köpeğin sahibi tarafından sersemliği bırakması için sert bir şe­ kilde azarlanan deli gibi, serseri ruhunu "acınası zavallılığı ka­ yalardan daha ağır çeken" kitaplarla kamuoyuna boca etmeyi bırakmalıydı. Ancak Cervantes ironik polemiğin yanında olgu­ lan da işe katıyordu . Avallenada'nın özensiz hatalanna dikkat çekiyordu . Ö rneğin Sanço'nun karısı Teresa onda birdenbire Mari-Gutierrez adını almıştı, bununla sözde tarih yazıcısı Avel­ laneda'yı dolaylı olarak yetersizlikle suçlar, ne de olsa bir tarih yazıcısı gerçeği anlatmak zorundadır. Nihayet Cervantes, Don Kişot'un öyküsünü bu sefer kahramanın ölümüne kadar anla­ tacağını ilan eder, böylece hiç kimse onun hakkında sahte ta­ nıklık etmeye kalkışamayacaktı. Romanda Avellaneda olay örgüsüne aktif olarak dahil edilir. 70. bölümde bir zebani Avellaneda'nın kitabını en derin cehen­ nem çukuruna kovar. Don Kişot ve Sanço ise yolda Avellane­ da'nın romanındaki temel bir figüre, Don Alvaro Tarfe'ye rast­ larlar, ona asıl kahramanlann kendileri olduklarını kanıtladık348

lan için Alvaro'nun aklı kanşır (Don Kişot 1 1 , 72) . Bu arada da şövalye bir mızrak dövüşüne kaulmak üzere yapacağı, daha bi­ rinci ciltte ilan edilen Saragossa yolculuğundan vazgeçerek bu güzergahı esas alan taklit romanı yalancı çıkanr (Don Kişot ll, 60) . Cervantes alaycı bir mizahla iki kahramanını bir notere gönderir ve Avellaneda'nın figürleriyle hiçbir ilişkileri olmadı­ ğını tasdik ettirir. 59. bölümde Don Kişot, Avellaneda'nın ki­ tabında Dulcinea'dan vazgeçmiş olmasına çok kızar. Gerçek­ ten de, Avellaneda bu olayla, çoğu çağdaşı gibi Cervantes'in ki­ tabını anlamamış olduğunu gösterir. Çünkü Dulcinea olmaz­ sa, Don Kişot'un gezgin şövalye olarak hiçbir varoluş meşrui­ yeti kalmaz. Avellaneda Don Kişot'u, çoğu lspanyol'un fiilen gördüğü ha­ le sokmuştu: onuru, insanlığı ve bilgeliği olmayan deli bir gü­ lünç fi gür. Nihayet o, Cervantes'in Don Kişot'unun kabalaştı­ rılmış ve çarpıtılmış bir karikatürüydü . Seyisin kaderi de Avel­ laneda'nın kitabında aynıdır, burada Sanço pisboğaz bir şapşaldan başka bir şey değildir. SICV N D A UllT ı • D E L l N G E N J O SO D o n Kişot Avellaneda'nın C A �!,�J'T�llo� [.',.O N kitabının sonunda ToleM A N C H A. do' daki bir tımarhan eye ... �,,c-_ 6-JH,_ ..,, ,.._, ,.,.. düşer. Don Kişot ile Sanço ��..�.ı.:..ı:;ı:=:� �a4:!; �� c..P."�,'l:X.'!!'•�'" arasındaki diyalo glar, Cer­ eptM"l,Vimp,0... riuMr,f c.-. aır.naa ılrı ..,.• • Na..... ., ........ .. .. vantes'in şaheserine derin­ ...- w.roıo • s-. liğini kazandıran dil ince­ likleriyle birlikte, Avellane­ da'da eksiktir. Avellaneda üslup ve şiir deneyleri ya­ pabilecek durumda değildi. Cervantes Avellaneda'yı romanında pekçok defa ce­ zalandırır. Ancak şunu da söylemek lazım ki , taklidi •Ml*itftrı-•1ıı� olmasaydı kendi ikinci cildi ,..., . ,,,. .._,,. .........".,, .. bu derece imalı ve komik ol­ La Mança'lı Yaraucı Asilzade Don Kişoı'un mayacaktı. Nasıl Avellaneda i kinci cildinin ilh basımının Jıapagı, 1 6 1 5. 349

ondan çaldıysa, şimdi de Cervantes ondan çalar. Ondan devral­ dığı bazı roman figürleri, yer yer Avellaneda'nın romanında hal­ lerinin ne kadar kötü olduğundan yakınır. Cervantes bir yandan Avellaneda'yı anonimliğe gömerken, Pasamonte'nin eserini de simgesel olarak imha eder. Don Kişot 26. bölümde Pedro usta­ nın kukla tiyatrosunun bir gösterisini seyrettiğinde, ki bu kuk­ lacının arkasındaki kişi Gines de Pasamonte'den başkası değil­ dir, Don Kişot bir sann nöbetine kapılarak onun değerli kukla­ larını parçalar; böylece mecazi anlamda da Pasamonte'nin geçim kaynağını yok eder. Cervantes, kitabıyla daha sonraki nesillerin Avellaneda'nın "küstah karalamaları" (Don Kişot il, 62) hakkın­ daki hftkim görüşünü belirledi. Ancak her şeyden önce Avellane­ da, onu elinden gelenin en iyisini yapması için kamçılamışu. Bu­ nun için Avellaneda'ya bir bakıma minnettar olmalıyız. Edebiyata ilgi duyan kamuoyu romanın ikinci cildinin, bi­ rincisinden canlılık, hayal gücü ve mizah bakımından nere­ deyse daha da üstün olduğunu coşkuyla gördü. Cervantes bir prens sarayının bolluğunu olağan üstü bir canlılıkla tarif eder ve Sanço Panza'nın korkaklığını, yalancılığını ve bencilliğini özetler - ayrıı zamanda bir yan cümlede onun sadakat ve em­ pati gibi sempatik yönlerini de birkaç kelimeyle vurgular. Cer­ vantes 500 sayfa boyunca, kitabın hüzünlü , ancak acı olmayan sonuna kadar okurun ilgisini canlı tutmayı başarır. Don Ki­ şot ve Sanço Panza'nın dükün sarayındaki talihsizlikleri , seyi­ sin eyalete vali olması ve dayaktan şişen kaba etlerinin acılı öy­ küsüyle ikinci cilt pek çok kişiye birinciden daha iyi göründü. Sanço Dulcinea'yı daha ikinci cildin başında "büyülemiş" oldu­ ğu için, Don Kişot'un en acil işi bu büyüyü bozmaktır. Birinci ciltte hevesle peşinden koştuğu ve karışuğı şövalye maceraları­ nın önemi bu nedenle azalır. Cervantes olay örgüsündeki kon­ trolü gittikçe daha fazla, Don Kişot ile eğlenen başka figürlere doğru kaydırır. Don Kişot'un yanılsamaları böylece başka bir havaya bürünür: Artık kendi deliliği yüzünden sanrılara kapıl­ maz, başkaları tarafından yanıltılır. Ü niversite diplomalı Sans6n Carrasco ilk önce iyi niyetlidir: Papaz ve berberle beraber Don Kişot'u yeni bir sefer yapma350

ya kışkırtır, ancak niyeti kendi de bir şövalye kılığına bürün­ mek, Don Kişot'u dövüşte yenmek ve bir yıl boyunca hiçbir şey yapmadan köyünde kalacağına dair şeref sözünü verdirmektir. Orada onu iyileştirmeyi umarlar. Ancak Sans6n Carrasco'nun hesabı tuunaz. Don Kişot onu dövüşte yener, böylece bu deli­ likler uğursuz bir yola girer. Yeni seferinde Don Kişot, kafes­ teki aslanla macerasından başarıyla çıkar. Vahşi hayvan gerçi Don Kişot'la pek ilgilenmez, ancak aslanla karşılaşma ve ona karşı kazandığını sandığı zafer, deliye, kendini "aslan şövalye" olarak adlandırma fırsatım verir. Don Kişot ve Sanço ulaştıkta­ n kırsal yörede zengin köylü Camacho'nun düğününe katılır­ lar ve her şeyden habersiz şövalye, gelinin son anda asıl sevdi­ ği erkeğe, Camacho'nun rakibi Basilio'ya kavuşmasına yardım­ cı olur. Don Kişot, Montesino'nun mağarasında görmüş oldu­ ğu harikulade hayalleri anlatır. lkinci cildin merkezinde, Don Kişot ve Sanço'nun daha bi­ rinci ciltten tanıdıktan dük ve düşes ile karşılaşma yer alır. Dük ve düşes ikisini eğlendirmek üzere şatolarına davet eder­ ler, onlara kurmaca bir şövalye dünyası sunarlar, onlara türlü türlü oyunlar oynar ve özellikle de Don Kişot'u saray soytarı­ sı yerine koyarlar. Sanço sözde ada Barataria'nın vali vekilliğine atandığında ro­ manın komik öğelerinden zevk alan pek çok okur, herhalde Sanço'nun tüm zamanların en gülünç idarecisi olacağını düşü­ nür. Oysa yanılırlar. Sağduyusu, insanlığı, reformları, adil ve basit kararnameleri ve anlaşmazlıkları çözümleme yeteneği güç sahiplerini mahcup eder. En sonunda Sanço saray entrikaların­ dan bezer, gönüllü olarak istifa eder ve ferahlamış olarak seyis­ lik hayatına geri döner. Don Kişot'un da tek çaresi, hayallerinden benzer bir şekilde gerçekliğe kaçış gerçekleştirmektir. Yeni maceralar beklemek­ tedir onu , ancak büyük bir bozguna uğradığında rakibi Beyaz Ay Şövalyesi -ironik sinsi Sans6n Carrasco'dan başkası değil­ dir bu- ondan eve geri dönme ve bir yıl boyunca yeni seferler­ den uzak durma sözü alır. Don Kişot yorgundur ve bunu ka­ bul eder. Ancak uğradığı hayal kırıklığı, onun yaşama cesa351

retini de alır. Dostlannı ölüm döşeğine çağırır, bir vasiyetna­ me yazdırır ve huzur içinde ölür. Artık aklı iyileşmiştir, haya­ tın saçmalığını anlamıştır ve edebiyat sanrısından kurtulmuş­ tur. Sadık seyisi ailesine geri döner ve artık dünyayı yeterin­ ce gezip görmüş bir erkeğin özeniyle evine bakar. En sonun­ da Sanço'nun gerçekçiliği, efendisinin idealizmine galip gelmiş gibidir. Ancak sadece görünüşte öyledir. Don Kişot'un ruhu , Sans6n Carrasco'nun onun mezarı başında yaptığı konuşma­ da son sözü söyler: Don Kişot yüksek gayretleri olan bir kah­ ramandır, "güçlü asilzade, / öyle yiğit, / öyle fevkalAde, / yene­ medi bu yüzden / hayatını ölümle . " Gerçekçi kimse ölümü­ ne kadar yaşar, ancak idealist (ondan sonra da) yaşamaya de­ vam eder. Romanın ikinci cildinin daha adı bile, birinci cilde göre bir yükseliş içerir ( Cervantes artık ingenioso caballero Don Quijo­ te'nin, yani artık basit bir hidalgo'nun değil, orta kademe bir asilzadenin işlerini anlatır) , dahası devam romanında kurma­ ca bakımından da bir genişleme olur: Cervantes edebiyat roma­ nından "meta romana" geçişi gerçekleştirir; Don Kişot roman hakkında bir roman haline gelir. Caballero Don Quijote'nin öy­ küsüyle beraber birinci cildin eleştirel incelemesi başlar. Don Kişot ve Sanço ikinci ciltte kurmaca olduklarını bilirler artık. Başka insanların pek çoğu onları edebiyat kahramanları ola­ rak karşılar. Artık haklarındaki klişeyi bozmaya, ancak aynı za­ manda kendi kimliklerine de sadık kalmaya çalışırlar. Don Ki­ şot sonunu o sırada hiç bilmediği ikinci cildin kitap olarak ba­ sılmasını izler. Sanço'nun eşeğinin Sierra Morena'da kaybolup aniden tekrar ortaya çıkması gibi mantık kopmaları ve man­ tıksız olaylar eleştirel bir şekilde sorgulanır. Don Kişot Avella­ neda'nın taklit romanındaki Alvaro Tarfe'ye rastladığında, bir edebiyat figürü bir diğeriyle buluşmuş olur: O zamanın edebi­ yatında hiç görülmemiş bir olaydır bu. Çevirmen birinci ciltte kendisine gerçekçi görünmeyen pasajlara değinir, örneğin ba­ sit fikirli Sanço'nun ansızın son derece zekice konuştuğu yer­ ler gibi. Cervantes böylece okurlarıyla diyaloğa girer, ikinci cil­ dine yönelik olası eleştirileri metnine dahil eder ve potansiyel 352

eleştirmenlerin saldırılarının önüne geçer. Birinci cilt şövalye romanlarının bir parodisiyken ikinci cilt de birinci cildin paro­ disi olur. Bu arada Cervantes toplumsal eleştiri de dile getirir, örneğin Seyyid H:lmid'in ağzından avare soyluları açıkça eleşti­ ren şu sözleri yazar: Dük ve düşes "ahmaklara oyun oynamak konusundaki heveslerine (bakılırsa) , onlar da ahmaklıktan bir parmak ötede" dirler (Don Kişot il, 70) . Romanın ikinci cildinde iki kahramanın kişiliklerinin uğra­ dığı değişim dikkat çekicidir. Sanço giderek efendisine benze­ meye başlar. Don Kişot da seyisine. Yazar Salvador de Madari­ aga'nın bu süreci adlandırdığı şekliyle, Sanço bir Quijotizaciôn (Kişotlaşma) geçirir, Don Kişot ise bir Sanchificaci6n (Sançolaş­ ma) . Kişilik yakınlaşmasına denk düşen bir dil yakınlaşması da olur. Bütün roman aynca Don Kişot ve Sanço'nun "tamamıyla farklı toplum tabakalarından gelme olup sohbetlerle birbirleri­ ne yaklaşmalarından da söz eder. Ve birbirlerini gittikçe daha iyi anlamalarını, ancak yanlış da anladıklarını, birbirlerinin pa­ rodisini yapmalarını ve taklit etmelerini anlatır. "54 Cervantes birinci cildin başında niyetlendiği şeyi gerçekten başarmıştı: Onun Don Kişot'u şövalye romanının mezarcısı ol­ muştu. Artık Amadts'in bir taklidini yazmak mümkün değildi. Buna karşılık yeni bir moda üstün gelecekti, Don Kişot'un de­ vamlarının ve taklitlerinin modası. Hidalgo figürü o kadar bü­ yüleyiciydi ki, yeni çağın edebiyatçıları onu son derece fark­ lı biçimlerde dirilttiler. 1 6 1 3'te Londra'da ilk gösterimi yapılan Shakespeare'in kaybolup giden piyesi Cardenio, Don Kişot' un aynı isimli figürü örnek alınarak tasarlanmıştı. "Herkes Don Ki­ şot'un şerefli haydudu Roque'u bilir," diye yazar Schiller Hay­ dutlar'ı (Die Rauber) hakkında kendi yazdığı değerlendirme ya­ zısında ve kendi haydut reisi Karl Moor'u açıkça, zenginlerden alıp fakirlere veren o asil ve sosyal hayduda (Roque'a) dayan­ dırır. Henry Fielding'in romanı The History of the Adventures of ]oseph Andrews and of his Friend Mr. Abraham Andrews Ooseph Andrews ve Arkadaşı Bay Abraham Andrews'un Maceralarının --- - -- - -

----

54 Bkz. Don Kişot'un Almanca çevirmeni Susanne Lange ile röportaj. Ein El Dora­ do für überseızer. 353

Tarihi) ( 1 742) yazan tarafından kapağında gayet açıkça "Don Kişot'un yazarı Cervan Les'in tarzının bir Laklidi" olarak ilan edildi. Gustave Flaubert'in Madame Bovary'sinde taşra hayatı­ nın darlığından kurtulmak için kendini roman okumaya veren Emma Bovary de, hidalgo'nun kadın biçimi gibi görünür. Law­ rence Steme'in Tristram Shandy romanı da, tıpkı Dostoyevs­ ki'nin Budala'sı gibi Don Kişot'tan etkilenmiştir. listeyi diledi­ ğimiz kadar uzatabiliriz. Ancak Cervantes'in en büyük zaferle­ rinden biri, onun edebiyat figürünün günümüz lspanyası'nın tanıtım tabelası haline gelmiş olmasıdır.

A ğ ı rl a ş a n hasta l ı k Ağır hasta olan Cervantes hayatının son iki yılında defalarca doktora gitti. Don Kişot'un ikinci cildinde sıkça doktorlardan söz etmesi ve özellikle de 47. bölümde Barataria pasaj ında he­ kimlere ateş püskürmesi buna işaret eder. Sanço'nun özel he­ kimi çilekeş bir yaşantı tavsiye edip hastasına yemek vermeme­ ye kalkıştığında -meyveleri "fazla sulu" oldukları için kaldırır, başka gıdaları "fazla acı ve baharatlı" oldukları için, hatta bolca içmeyi de yasaklar, çünkü "çok içmek ise, insana hayat veren can sıvısını kurutur, tüketir. " - Sanço öfkeyle tepki verir. Söz­ lerinde manevi babasının inadını duyar gibi oluruz: " [ . . ) beni yemekten menetmek, sayın hekim ne derse desin, benim haya­ tımı uzatmak değil, kısaltmak olacak. " Bedeninin güçsüzlüğünün farkında olan Cervantes yaratı­ cı enerj isini hayatta tuttu . Çünkü bedensel çöküşüne rağmen en son eseri , Persiles ile Sigismunda'nın Acı l a n romanı üzerin­ de yoğun bir şekilde çalışıyordu. Bu çalışma ölümle bir yarış oldu. Daha yayımlanmasından yıllar önce Cervantes "Büyüh " 55 Persiles'i usanmadan defalarca duyurdu, toplam beş defa yap­ tı bunu. Ancak roman biçimsel düzeniyle, yazarının güçlerinin tükenişinin aynasıdır: llk cilt 23 bölümden, ikinci cilt 22 ve üçüncü cilt 21 bölümden oluşurken, romanın dördüncü ve son cildinde sadece 14 bölüm vardır. .

55 Bkz. M. de Cervanıes Saavedra, Die Rrise zum Pamass, s. 543. 354

K uzeyi n mucize l e ri : Persiles ile Sigismunda 'mn Rcllart Cervantes okurlara daha Don Kişo t unun ikinci cildinin önsö­ zünde Persiles'i ve Galatea'nın ikinci cildini duyurur. Aynı ki­ tapta Lemos Kontu'na yazdığı ithafta 1 6 1 5 yılının Ekim ayının son gününde, Persiles ile Sigismunda'nın Acı lan'nı -Tann da is­ terse- dört ay içerisinde tamamlamak istediğini yazar. Galatea açısından Cervantes sözünü tutamadıysa da Persiles için tuta­ bildi. "Dilimizde eğlendirmek amacıyla yazılmış kitapların ya en kötüsü olacak, ya da en iyisi," der Cervantes ithafında. Gü­ nümüzün okurunu bu uç iddianın ötesinde şaşırtan şey, roma­ nın mutlak farklılığıdır. Cervantes radikal bir estetik değişim gerçekleştirir. Don Kişot ve Persiles ile Sigismunda'nın Acı la n'nı aynı yıllarda yazdığı düşünüldüğünde, daha da dikkat çekici bir durumdur bu. 56 "Ben [ . . ) Cervantes'im," diye belirtir ya­ zar önsözünde gururla. Cervantes, diğer insanların onun hak­ kında sahip olduğu klişe izlenimden çok daha fazlası olduğu­ nu söylemeye çalışır gibidir. Kendisinin hepsinin bildiği yazar­ lardan çok daha fazla çehreye sahip olduğunu söyler. Ve ger­ çekten de, Don Kişot'un, Parnasos'a Yol culuh 'un ve novellala­ rın yayımlanmasından sonra, Cervantes'in en önemli yazarlık başarısı olarak görecek kadar gurur duyduğu böyle bir roma­ nı kim beklerdi? Çok sayıda epizot, macera ve araya girilmiş anlatılarla zen­ ginleştirilmiş olan ana anlatım zinciri bir tür çerçevedir: Ku­ zeyli iki kral çocuğu Thule'li Persiles ve Frizlandalı Sigismun­ da birbirini sevmektedirler. Ancak ana babalarının onayı yok­ tur, çünkü Sigismunda'nın Persiles'in kardeşi Maximino ile ev­ lenmesi öngörülmüştür. Bu nedenle kaçarlar, Roma'ya hac yol­ culuğuna çıkarlar ve kendilerini Periandro ve Auristela Kardeş­ ler olarak tanıtırlar. Okur Periandro ve Auristela'nın gerçekte kim olduklarını ancak romanın sonuna doğru öğrenir. Çok sa­ yıda şaşırtmaca ve karışıklık ayrılıklara, kavuşmalara ve tekrar '

.

56 Persiles'in ilk i k i kitabı muhtemelen 1 599 ile 1 605 arasında onaya çıku. Bkz. C. Sıroseızki, Migud de Ceıvantes, s. 53. 355

ayrılmalara yol açar. Persi­ les ve Sigismunda korsan­ tos Tl A B A I O S D E !! E R S l L E S , V lar tarafından soyulur, kur­ S I G l S M V N O A_ , Hl S T O­ ban edilmelerine karar veri­ ria SctcntrionaL lir, kaçırılır, entrikalara ka­ P O ll MIG V E L DS C U . V A NTl! S Saac4 ra. rışır, deniz canavarlarıyla ve hayalet gemilerle boğu­ şur, cadılar tarafından bü­ yülenirler, cinayetlere tanık olur, gemi kazasına uğrarlar -bütün bunlar ustaca başka olayların ve küçük öyküle­ rin içerisine örülüdür, on­ lar da yine aşk ve kıskanç­ lık üzerine teorik tartışma­ larla kesintiye uğrar- ve ni­ hayet kader onları Roma'da mutlu bir şekilde nihai ola­ Persiles ve Sigismunda'nın Actlan'nın rak kavuşturur. illı basımının lıapagı, 1 6 1 7. Cervantes daha romanın başında, okurları, putperest amaçlarla insanların kurban edil­ diği kuzeydeki uzak bir barbar adasına in medias res * götürür. Orada 16. yüzyıl ortalarında, asil güzellikte bir genç adam olan roman kahramanı Periandro bir zindan hücresinden çıkarılır, bir sal üzerinde denizin karşı kıyısına götürülecektir. Ancak şiddetli bir fırtına barbarların planlarını bozar, Periandro Au­ ristela'ya Aşık olan Dan (imarka) hükümdarı Amaldo tarafın­ dan kurtarılır ve ona, kendi sevmekte olduğu genç kızı arama­ sına yardımcı olacağını söyler. Daha romanın alt başlığı Kuzeyli Bir ôykü * * bile, Cervan­ tes'in okurlarına yeni , bilinmeyen bir dünyanın, doğa üstü , barbar putperest Kuzey'in dünyasının kapılarını açmak istedi­ ğine işaret eder. Böylece Cervantes Persiles ile Sigismunda'nın (*)

Her şeyin ortasından başlayarak - ç.n.

( * * ) Cervantes "kuzeyli" için "septentrionaVşimal" gibi daha egzotik bir terim kul­ lanır - ç.n. 356

Acılan'nda radikal yenilikte bir edebiyat sahnesine yönelir. Yıl­ larca yaşamış olduğu ve eserlerinde büyük rol oynayan ltalya ve Cezayir gibi ülkelerin ve seyahat edip bir süre kaldığı Yu­ nan Adalan, Portekiz ve Fransa'nın aksine , çoğu İspanyol gi­ bi hiçbir zaman kuzey yörelerinde bulunmamıştı. Kuzey dün­ yası Protestandı, düşmandı ve İspanyollar tarafından olsa ol­ sa, Armada felaketinden kurtulmayı başaranlann anlattıklany­ la biliniyordu, bu anlatılarda etrafından dolaşmak zorunda kal­ dıklan Hebrid, Orkney ve Shetland Adalan ölüm ve dehşet de­ mekti. Nitekim Cervantes'in romanında kullandığı çağrışımlar da bunlardır. Anlatılannda gerçekçi anlatıma çok önem veren Cervantes, yansı kuzeyde, İskandinavya'da geçen son romanın­ da coğrafi olarak sisler arasında dolaşır. Burada her şey belirsiz, buğulu ve alacakaranhk ışığıyla çevrilidir. Kuzey hiçbir zaman coğrafi olarak tam belirtilmez, şiirsel bir coğrafyadır. Cervan­ tes'in okurda uyandırdığı izlenim de Kuzey'in mecazi anlam ve­ rilen bir hayal aleminden başka bir şey değildir. Cervantes elbette Kuzey hakkında araştırma yapmıştı. Kay­ naklan arasında eski Yunan yazar Antonius Diogenes'in Thu­ le'nin ôtesindehi Mucizeler ( Cervantes muhtemelen onu As­ canio Colonna etrafındaki çevreden tanıyordu) ,57 Antonio de Torquemada'mn Tuhaf Çiçekler Bahçesi (]ardin de flores curio­ sas) ve ayrıca lsveçli haritacı ve kilise adamı Olaus Magnus'un 1 555'te Roma'da basılan Kuzeyli Halhlann Tarihi (Historia de gentibus septentrionalibus) adlı, lskandinavya'mn ve insanları­ nın ekolojik, etnolojik ve coğrafi genel tanıtımım içeren eseri ve ekinde bulunan deniz haritası yer alıyordu. Olaus Magnus Kuzeyli Halhlann Tarihi'nde ayılann genç kızlara aşık oldukla­ rı ve insanlann balina kaburgasından yapılma evler içinde şen­ likler yaptığı tuhaf bir kuzey dünyası panoraması yaratmıştı. Roma'da Katolik bir mülteci olarak lskandinavya'yı gerçek­ çi bir şekilde anlatma isteğini çok da fazla duymayan ve okur­ larını doğa üstü Kuzey hakkındaki fantastik anlatılarla öfke­ li bir hayrete düşürmek isteyen Olaus Magnus'un stereotipleri­ ni Cervantes'in ne kadar fazla devraldığını, romanın birinci cil57 Bkz. D. Weissert, Cervanıes und Antonius Diogrnes, s. 5. 357

dinden bir epizot ortaya koyar. Orada şehvetli bir Norveçli ca­ dı, Sienalı dans öğretmeni Rutilio'yu arzular ve onu kurt insan kılığında takip eder. Cervantes'in anlatılarında o zamana kadar fantastik öğeler akılcı bir şekilde, örneğin rüya olarak açıklana­ bilirken, Kuzey'in dünyası gerçekten mucizelerle doludur; el­ bette tiksinilmesi gereken putperest mucizeleriyle. Persiles ile Sigismunda'nın Acılan öncelikle kafir barbar Ku­ zey'den selametin Roması'na bir hac yolculuğunun romanıdır ve okura teslisçi (üçlemeci) Katolikliğin düşünce şeklini, Kato­ lik Kilisesi'nin reformcuların öğretisine karşı tepki verdiği Tri­ ente Konseyi tarafından kararlaştırılan karşı tedbirleri benim­ setmeye çalışır. lki kahramanın görevi , Kuzeyli imparatorluk tebaasını "tek doğru " olan Katolik inanınca geri kazanmak­ tır. 58 Persiles ile Sigismunda'nın Acılan böylelikle edebiyat yo­ luyla misyonerlik ve Katolikliğin propagandasını yapma niye­ tine hizmet eder. Pek çok bakımdan bir macera romanı olan bu eser, aynı za­ manda aşka bir methiyedir de. Persiles ile Sigismunda, ana ba­ balarının yüksek soyluların adetlerine gayet uygun olarak onla­ rı kendi amaçlan doğrultusunda evlendirme niyetine karşı ko­ yarlar ve aşk uğruna kaçarlar. ikisinin bekareti ve erdemi defa­ larca sınavdan geçer ve gençler bu sınavları Katolik Ortodoks­ luk bakımından zaferle geçerler. En sonunda da ölüm döşeğin­ deki Maximino onları Roma'da affeder ve birleşmelerini biz­ zat onaylar.

Örnek b i r H ı ristiya n rom a n ı Cervantes novellalarına önsözünde, Persiles ile Sigismunda'nın Acıları ile Heliodor'a rakip olmak istediğini yazar. Referans noktası Fenikeli Heliodor'un 4. yüzyıldan kalma romanı Teage­ nes ve Kariklea'nın Etiyopya ôyküleri (Aithiopika) idi. Heliodor nesir halinde yazılmış bu romanında, tanrıların kararıyla açık tenli doğan bir Etyopya kral kızı olan Kariklea'nın öyküsünü anlatır; annesi zina şüphesiyle karşılaşma korkusuyla onu terk ---

58

358

· ----

Bkz. T. Leuker,

Trabajos in göttlkher Mission, s.

58.

eder. Kariklea Delfi'ye ulaşır ve Delfi sanat yanşmalan sırasın­ da Aşil'in soyundan gelme Teagenes'e llşık olur. Onunla birlik­ te tehlikelerle ve talihsizliklerle dolu bir Odise yolculuğu yaşar, en sonunda da Etyopya'nın başkenti Meroe'ye geri döner, ora­ da Teagenes ile evlenir. Roman sonraki nesiller üzerinde, özellikle de geç Rönesans ve Barok dönemlerinin aydınlan üzerinde muazzam bir etki ya­ rattı. Daha Cervantes hayattayken üç İspanyolca çevirisi yapıl­ dı. 5 9 lspanya'da "Bizans romanı" (novella bizantina) diye anılan "Heliodor romanı" örnek alınıyor ve taklit ediliyordu . Alon­ so Nunez de Reinoso ve Jer6nimo de Contrera daha 1552 ve 1 565'te Aithiopika'dan ilham alan romanlar yazdılar. Alonso L6pez Pinciano nihayet Eskinin Şiir Felsefesi adlı eserinde Ait­ h iopika ya Homeros ve Vergilius'un manzum destanlanyla ay­ nı değeri biçerek ona asalet kazandırdı. Böylece nesir romanın değerlendirmesinde önemli bir değişiklik yarattı. O zamana ka­ dar roman, şiir öğretilerinde rol oynamamıştı. Şövalye romanı, pikaresk romanı ve kısmen çoban romanı da çeşitli nedenler­ le edebi olarak aşağı sayılıyordu . Destanda uygulanan dize sa­ natı, edebiyat yargı mercilerine göre nonplusultra (daha fazlası mümkün olmayan) idi. Bakaloryalılann mizahi şövalye roma­ nı Don Kişot'tan dolayı ciddiye almadıktan ve bu küçükseme­ den dolayı acı çeken Cervantes, Pinciano'nun gerçekleştirdiği bu paradigma değişikliğini bir fırsat olarak gördü. Var gücüyle Heliodor'u örnek alan ve akademik ve teolojik ölçütleri yerine getiren örnek bir Hıristiyan romanı yazmaya çalışıyordu. Bu­ nun diğer bir anlamı, romanın Aristoteles şiirinin kurallarına veya Pincianos'un ilkelerine göre yazılması gerektiğiydi. Bun­ lar arasında, içerisinden çok sayıda epizoduyla bir epik olay ör­ güsünün geliştirileceği, sadece tek bir temel olayın varlığı şartı, romanın olayına girişin in medias res olması, dolayısıyla Pincia­ no'nun açıkça talep ettiği60 bir şekilde kronolojik sıranın değiş­ tirilmesi, harikulade şeyler yoluyla okurda hayret uyandırılma­ sı, ahlaki fayda ve eğlence arasında bir denge, ibretlik durum'

59 Bkz. T. D. Stegmann, Ceıvantes' Musıerroman Persiles,

60 A.g.y . •

s.

40.

s.

14.

lar, olağanüstü olanın mümkün ve muhtemel ile uzlaştınlma­ sı, özellikle de Aristoteles'in karakter tasvirindense eyleme/ola­ ya öncelik verilmesi şartı vardır. Okuma tecrübesiyle, kahramanların roman boyunca -bu arada Don Kişot'un da yaptığı gibi- gelişmelerine alışık olan günümüzün okurunu hayal kırıklığına uğratan şey, Persiles ve Sigismunda'da bir kişilik gelişmesinin olmamasıdır. 61 lkisi de güzel, saf, ahlaki olarak tutarlı ve lekesiz ve sağlam inançlıdır; en başından en sonuna kadar. Bu sabitlik sadece sınava tabi tu­ tulur, karakter değişimleri ve gelişmeler olmaz. Don Kişot tut­ kularını yaşayan ve esas olarak eylemde bulunan bir kişiyken, Persiles ve Sigismunda'nın başlıca özellikleri tutkularının yok­ luğudur. Günümüz okurunu tatminsiz bırakan bu durum, Cer­ vantes için hedeflenen bir şeydi, çünkü Aristoteles tam da bu "kendi içinde aynı kalmayı" şart koşuyordu. 62 Cervantes aynca Sigismunda ve Persiles'in ne kadar güzel olduklarını vurgular, ancak güzelliklerini daha fazla tanımlamaz. Dış güzellik burada iç değerin bir mecazından başka bir şey değildir. Böylelikle Per­ siles ve Sigismunda adeta mecazi birer varlık gibidir. Cervantes'in bu kadar geç bir dönemde Pinciano'ya başvura­ rak Aristotelesçi bir roman yazması -Eskinin Şiir Felsefesi 1 596 yılında yayımlanmıştı- nihayet aydın ve ciddi roman yazarı olarak algılanma hırsıyla da açıklanmalıdır. Hayatının son yıl­ larında Cervantes edebiyatla uğraşan meslektaşları tarafından artan ölçüde yok sayıldı. Madrid'in edebiyat çevreleri onu bir "ihtiyar deli" ve "geçmiş bir çağın ölmemiş kahntısı" 63 -niha­ yet bir Don Kişot- olarak görüyordu. Meslektaşlarının iğnele­ meleri, dikkate alınmayışı ve eserine yönelik sataşmalar, özel­ likle de Don Kiş ot un gerçekçiliğine yönelik eleştiriler, Cervan­ tes bunu açıkça kabul etmese bile izler bırakmıştı. Persiles ile Sigismunda'nın Acılan ile karşı saldınya geçti. Cervantes eserin'

61 Bkz. Omegin Andres Trapiello'nun !..as vidas ık Migucl de Cervantes kitabında­ ki eleştiri; yazar Persilcs'i una novclla mucrta, yani "ölü roman" olarak niteler, bkz. s. 248. 62 Bkz. T. D. Stegınann, Cervantes' Musıerroman Persiles,

6 3 Bkz. A. Vivas, Los ılltimos dıas de Miguel ık Cervanıes. 360

s.

171.

de tekrar epos/destan teorisini esas alıyordu. "Akademik" şart­ lara uygun sayılmak istiyordu ve kendine edebiyat geleneğinin prangalannı taktı - yorumlannda da bunu memnuniyet ve gu­ rurla yaptığını belirtti. Romanın sonraki nesiller tarafından değerlendirilmesi he­ terojendir ve mutlak redden coşkuyla kabule kadar uzanır. İs­ panyol edebiyat bilimci ve fikir tarihçisi Marcelino Menendez Pelayo 1 9 . yüzyılın sonuna doğru, Cervantes'in romanı yazdı­ ğı sırada "bunak akıl zayıflığı"64 içerisinde bulunduğunu, Persi­ les ile Sigismunda'nın Ac ı la n 'nın işte bu derecede kalitesiz oldu­ ğunu savunur. Buna karşılık Batı dilleri uzmanı Michael Nerli­ ch romanı Dante'nin Ilahi Komedyası tarzında bir şaheser ola­ rak görür ve Cervantes'in eserinin yazılanlann birden fazla an­ lamı olmasıyla ona benzediğini söyler. Aynca yazann siyasi-fel­ sefi bir vasiyetnamesi olduğunu iddia eder, dolayısıyla da Cer­ vantes'in, sadece modern okurun simgesel içeriğini ve derin anlamını henüz kavrayamadığı, gayet Ortodoksluk dışı bir cre­ do'dur (inanç beyam) . 6 5 64 M. Menendez Pelayo , Historia de las ideas esltlicas m Espana , cilt 3, s. 265 vd.

65 Michael Nerlich Le Pusiles dtcodt, ou la Divine Comtdie de Cervanıes adlı mo­ nografısinde 700'den fazla sayfa boyunca Persiles'in basit yazı anlamıyla açık­ lanamayacagını ortaya koymaya çalışır. Roman sansürcülerden "saklanan" bir anlam düzlemi ne sahiptir, bunlan romanın içerdiği -yazann çağdaşı okurun anlayabildiği- mecazlar üzerinden günümüz okuru için deşifre etmek gerek ­ mektedir. Persiles böylelikle hiç de doktriner bir kitap değildir, aksine "Tren­ to Konsili'nin dogmatizmine karşı Avrupa'nın onak Yunan-Roma-lbrani kö­ kenlerinin bilincine vanlması amacıyla nesir destan biçiminde yazılmış olan bir çağrıdır [ . . . ) ve boylelikle de feodal güç hırsı ve din savaşlannın, aynca bir de mi l it an lslam'ın tehdidi altındaki Avrupa'da Protestan ve Katoliklerin ba­ nşçı bir şekilde beraber yaşaması çağnsıdır." Aktaran M. N erl ich , Wdtfremd, oder: im (geistigm) Exil überall, s. 324. Michael Nerlich'in Cervanıes araştırma­ larında tartışmalı olan bu tezi, çokanlamh ifadelerin usıası Cervanıes'in eserle­ rinin birbirine zıt görüşlere ne kadar fazla daveıiye çıkardığını gösterir. Niha­ yet bu tür yorumlamalar ve araştırma ihtilafları, sadece okurlara kendi yargı­ lannı oluşturma çağnsı olabilir. Nerlich'in tezinin eleştirisi için bkz. öm. Jean Canavaggio, Rezension, s. 225-232 ve 1. Lozano Renieblas, El Persiles hermtti­ co, s. 277-284. Bu kitabın yazarının bakış açısından, Nerlich'in çalışmasında, Cervantes'in Katolik kurumlanna yakınlaşmaya doğru giden dini yolculuğunu büyük ölçüde göz ardı ettiğini eklemek gerekir. Cervantes kararlı bir şekilde Katolik kurumlan benimsedi, onlara katıldı ve onlar için eserler yazdı. Ömrü­ nün sonuna kadar hamilerinden biri Başengizisyoncu Bemardo de Sandoval y Rojas'u, bu da o na Engizisyon'u daha fazla hesaba katma zorunluluğunu getiri361

Romancılık tarihini değiştirmiş olan Don Kişot olmasaydı , kuşkusuz Cervantes'in adı Persiles ile Sigismunda'nın Acıları üzerinden de bilinecekti. Persiles ile Sigismunda'nın Acılan "ilk büyük çaplı modem oluşum romanı (Bildungsroman) " * olarak adlandırıldı, 66 aynı zamanda ruhsal bir olgunlaşmanın öykü­ sünü tasvir eden bir yolculuk romanı olarak nitelendi. Metin canlı ve eğlencelidir. Cervantes'in nesri, özellikle de kendi ölü­ münü konu aldığından çok dokunaklı etki bırakan ithaf yazı­ sı, olağanüstü güzelliktedir. Yazar romanda tüm beceri repertu­ anna başvurur. Anlatıcı kendi hakkında ironik yorumlar yap­ mak üzere ara verir, gracioso gibi ünlü figürler (Clodio ve Bar­ tolomt) sahne alır, pikaresk öğeler görülür, bir aforizmalar fi­ lozofu kendini gösterir. Cervantes yine ortamlan ve tipleri us­ talıkla tasvir eder. Genel konular tartışılır, örneğin ideal devlet ve kan davası gibi. Kitap ilginç bir okuma sunsa da geride buruk bir tat bıra­ kır, örneğin Cervantes Roma'daki "hacı dolandıran" Yahudi­ ler hakkında kesinlikle Antisemitist bir şekilde yazdığında, aşk büyüsü yapan Yahudi cadıyı tasvir ettiğinde ya da günümüzde tuhaf kaçan bir naiflikle Kuzey'i tanıttığında. Erken dönem Yakınçağ mucizelere tutkundu . Uyarım az­ lığından dolayı, bildik kültür coğrafyasının ötesindeki dünya fantastik-masalsı bir görünümdeydi. Günümüze kalmış ve ha­ rikulade, gerçek sanılan olaylar içeren çok sayıda el ilanı, bun­ lan yazar. Cervantes bu harikuladelik talebine hizmet etti. Ya­ şam dünyasının otantik bir şekilde tasvir edilmesi Don Kişot'un başlıca özelliği iken, Cervantes burada buna pek değer vermi­ yordu, hatta okurlarının kalite beklentilerini de her zaman çok yordu. Böyle bir durumda -