Felsefenin Kısa Tarihi [2 ed.]
 9789750511455

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

ROBERT C. SOLOMON - KATHLEEN M. HIGGINS

Felsefenin Kısa Tarihi

ROBERT C. SOLOMON 1942'de doğan Solomon, Austin-Teksas Üniversitesi'nde felsefe profesörüydü. Eserlerindeki sade, rahat anlaşılır, herkesin kavrayabileceği düzeydeki üslubuyla dikkat çekti. Kırktan fazla felsefi kitaba imza atan yazar 2007 yılında hayatını kaybetti. Türkçedeki diğer kitaplan: Adalec Tuıhusu (Aynnıı Yayınlan, 2004), ôlüm ve Felsefe QeffMalpas'la birlikte, lthaki Yayınlan, 2006). KATHLEEN M. HIGGINS 1954'te doğdu. Özellikle kıta Avrupası felsefesi, Nietzsche, müzik felsefesi ve estetik üzerine çalışıyor. Austin-Teksas Üniversitesi'nde profesör olan Higgins'in, eşi Robert C. Solo­ mon'la birlikte kaleme aldığı birçok kitabı var.

A Short History

of Phi!osophy

© 1996 Robert C. Solomon - Kathleen M. Higgins

Bu kitabın yayın haklan Oxford Publishing limited'dan alınmıştır. lletişim Yayınlan 1844 •Başvuru Dizisi 71 ISBN-13: 978-975-05-1145-5

© 2013 tletişim Yayıncılık A

$.

1. BASKI 2013, lstanbul 2. BASKI 2013, İstanbul

EDITÖR Kıvanç Koçak- Cansen Mavituna KAPAK Suat Aysu UYGVIAMA Nurgül Şimşek

DOZELTl Oben Üçke DlZlN Koray Löker BASKI ve CILT Sena Ofset . SERTiFiKA NO. 12064.

Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi B Blok 6. Kat No. 4NB 7-9-11 Topkapı 34010 Istanbul Tel: 212.613 03 21

tletişim Yayınlan. SERTiFiKA NO. 10721 Binbirdirek Meydanı Sokak lletişim Han No. 7 Cağaloğlu 34122 lstanbul Tel: 212.516 22 60-61-62 •Faks: 212.516 12 58 e-mail: [email protected] •web: www.iletisim.com.tr

ROBERT C. SOLOMON KATHLEEN M. HIGGINS

Felsefenin Kısa Tarihi A

Short History of Philosophy ÇEVlREN

Mustafa Topal

�\Uı_

-

.

,

iletişim

".,:

içindekiler

Biyografik kronoloji...

. . .. . .

önsöz.......................................................

.

·· ·

. . 9

··

. . . ............ .... .

.................................................... ....13

BiRiNCi BÖLÜM

Dünya Düzeninin Araştırılması: Antik Felsefe

. ..

.

................... .... .. ....................................... ... ........

Yunanistan "mucizesi"........

...................................... ... . .................................. ...... .... .. . ........... 22

.

Felsefe mit, din ve bilim ............................ .............. .

, ......... ........ .....

.

.

.

...

. . . .

Vedalar ve Vedanta: Hindistan'da ilk felsefe .

......... . . ........ ......

.

. .

....

.

. .

. .

..

...

.

35

. . ..

.

.. ............... ..............

45

............................................................. ............ .........

50

............... ..................

.

.. ..... ... . .................. ............. ......

...... ............. .......

.

.

. .. ...

..... ..............

.

.

Sokrates öncesi filozoflar {il): Temelde yatan düzen

.

. .

.

..

..41

.

Sokrates öncesi filozoflar (1): Dünyanın yapıtaşı. Sokrates öncesi filozoflar {ili): Çoğulcular

. .. . 27

..

.. .... ...... ...................................... .

....... ..... ... .

. .

..

... .. ... .............. .... ..............

Anlam ve yaratılış: Kozmogoninin ve felsefenin kökenleri . ilk (Yunan) filozof(u)

15

. ............................................ ........................ ........... .... .15

"Eksen dönem" ve felsefenin kökeni.......

.

..

.

.......... .... ..... ................... .... .... . . ................

.

...... ........................... .. ..... .. ................................. ........

54

.. . 59 . . . . ..

Sofistler sahneye girer .............................. . ...................... : .......................... .. ............................................. ..... ......63 Sokrates

.............................. ................................................... ....

............................................. ....

Platon: Metafizikçi mi yoksa en büyük mizahçı mı? Filozofların filozofu: Aristoteles .

................ .. . ............. ....

Platon'a (ve Aristoteles'e) dipnot

.

... .................................

. . ....................................

. .

. .

.... .............................................

......... ....................... ......

.

....

. .. ...............................

Zor zamanlar: Stoacılık, kuşkuculuk ve Epikürcülük

..

. . ...

.. .

.... ..

..... ..........

.

. . . ...

.. . ...

68

..76

.. . ...................

84

................... ....

. 99

. . ..... ................... ...............................

... .......

100

..... ......... .... ..........

107

.

.

Mistisizm ve eski Hindistan' da mantık: Nagarjuna ve Nyaya .

... ..... .........

.

. .

. .. . .

... .......... ...

. . . .

. . . . ..

. .... .... ... .. . .. .... .... ......... .... .... . .... ...

.. .. .

.

.

. .

iKiNCi BÔLÜM

Tanrı ve Filozoflar: Din ve Ortaçağ Felsefesi... Din ve ruhanilik: Üç felsefi tema. ... ..

Doc;}u bilgeliği

... ............................ .................... ....113

-·-- -··· -··· -····-·····-········· ·································--···--·-·

(1): Hinduculuk, Jaincilik, Budacılık . .. . .... ... . . .. .. . . . . . . . .... ..

.

Doğu bilgeliği (il): Konfüçyüs ve Konfüçyüsçülük Doğu bilgeliği

.

.. . . .. 115

--···-·· ·--·-·--·-··-

.

.

.

..

.

..

.

.. . . .. .

. 120

. . .. . .. .. . . . .. .............

.. . . . .... .... . . ... . . . .. . ... .... . . .. .... 128

..... .........

.... .... . ..

.

.

.

(111): Lao-Tzu, Chuang-Tzu ve Taoculuk . ...... . ....... . ........ .... .. . . ....: ..................133 .

.

.

.... . .

l ran' ın kalbinde: Zerdüştlük . . . . . ... . ... .. . . . . . ......... .. . . . .. . . . .. ... .... . .. . . ... ... . . . . . . . . . . . . . 137 .

.

.

.

. .. .. ....

. . . ....

.

.

..

.

Atina'dan Kudüs'e: Yahudilik, Hıristiyanlık ve lslamiyet... .

..

..

..

.. .

. .. . .. .. . .. . .. ..

. . . . ...... . . .... ..... ... 138

.... .......... . ..... . .. . .

lbrani halkı ve Yahudiliğin kökenleri

.

. .. .... ...... ..

.......... ..... ....

.

...

. .

..

..

--· ··· -··--- ·-- -··- -····-····-····································

144

Yunan Yahudi: lskenderiyeli Philon . . ....... . .. ............. . ... . ... . . . . . .. . .. . ... . . .. .. . .. ..... . .... .. . .... ..... . . 153 .

Hıristiyanlığın doğuşu: . . . ... .... .. . .. .. .. . . . .

.

. .

.

.

. .

.

.

. . . ... ... . .. . ... . . . . .

. .. . ... ..... . ..

.

..

.

Hıristiyanlıkta açılım: Aziz Pavlus . . . . . . .

..

.

..

...

.. .

. .

. . .

.

..

. .

.

.... .. .... .......

.

.

..

.

.

.

.

.: ................................155

. . .. . . .. . .... .. .. ... ...... .. ................... . . ......... 161

.. .. .... .. . .. . ............. ...... .. .

. .. .

. ..

.

..

Yeniplatonculuk ve Hıristiyanlık .. .. ........ ........ . . . . ... ........ . ..... .... .......... . . . . . . . . .. .. . . . . . . .. . . .. . ... 164 ..

.

.

.

. .

.

. . .

.... . .

.. .

. .

Aziz Augustinus ve içsel tinsel yaşam .. ... ... . .. . .. . . . . . .. . . .. . . ... . . . . . . . . . . . . . .. .

Hıristiyanlıktaki ilk büyük bölünme

..

.. .

.

.

. . .. .

.

.. .

..

..

. .

.

. .. .. ..

. ..

. . 166

.. .... .. . .. .. . .. .......... ...

.

.

. .

. .................................................................................174

···- - ···-···· ·····-···· ...............................................................................................

lran ve peripatetik gelenek . . . . . . . .

..

. . . . . . . .. . . .... .. . . . . . ...... ....... . ... . ... 171

...... .. .. . .. .................... .... .... .. .. . .. .

lslamiyetin doğuşu............................. .......... .... ... Mistisizm...

....

.

. . .. . .

. .. .. .... .... ....

. .

.... -·--

.. . . . . . . . . . . . .. 179 . .

. .

..

.. . .. .. . .. .

.. .. ................. .. ...... .... . .. ...... 180

. .. .................... .... .........

....

...

Diyaspora, diyalektik ve Yahudi mistisizmi ..... ....... . . ... . .. .......... .. ..... . ... . ... .. . ..... . .. . . .. ... . .. . 185 .

.

.

. .

.

..

. . .

.

Düşünen Tanrı: Anselmus, Abelardus, Aquinolu Thomas ve Skolastik felsefe . . . 190 . .... ....

Geç Skolastik düşünce: Duns Scotus ve Ockhamlı William .. . . . ..

Özlerin peşinde: Simyacılar .. . . ..

.... .... .... ......

, ............................. 196

. . . . .. .... ......... ............................. . .. ...... . : .............................199

.... .... .......... . .. .. .

..

.

...

Batı dışında felsefi sentez .... . ... ..... . . . .... ..... . .. . .. .... .... . . .. . . .. .. .. .... . . .. .. .. . .. .. . . ... ... ..... .. . . . 202 .

.

.

. .

. .

.

.

.. ....

. . .. .. . .

.

.

.

..

.

.

.

.

..

.

. .

.

Reform: Luther ve soyu . . . .. .. . .. . : .......................................................................................................................205 .. . .

.

. .

.

Karşı Reform, Erasmus ve More

.

. .. . ... . . ...... .. . .............. . .. ......... . . ..... .... .. . .. . ... 212

....... .......... ....

.... ..

.... .... .

...

. .

.

.

.

.

Aristoteles sonrası: Bacan, Hobbes, Machiavelli ve Rönesans . .. . .. . .. .. .. .

. .

. .

.

..

. . . ..... . ... 216

..... .. . ...

"Keşif" öncesi: Afrika ve Amerika kıtası ... . . . . . . ... ... .... .. . .. .... .... ... . .. . .. . . . . ..

. .

.

..

.

.

..

.

.

.

..

. .

.

.

....

. . . . . 220

. . .. .. .... .....

.. .... ....

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Bilim ve Din Arasında: Modern Felsefe ve Aydınlanma. . . .. . . . .. ..... . . . . .... . .. . 231 .

Bilim, din ve modernizmin anlamı

.

Montaigne: ilk modern filozof mu? Descartes ve Yeni Bilim.. .. . . .. .... .. ..... ..

.

.

.

..

.

..

.

.

. .. .

.

.. . ...

. .

.

.

.

.

.

.

. . . 231

........ ............... ......................... .................... .... .......... ......... .......... .. .

···-····-··········-···············-····-·····'····-·········-····-····--·-············-··········-·········-

. . . . . .. . . . . . .. .. . . .. .. . .. . .. .... .. . .. . ..

.... ... .... . . . .

Spinoza, Leibniz, Pascal ve Newton

. . ... . .. .

.

. .

.

.... .

. .

.

.

.

.

. . .. ...

.

. ..

···-····-····-- ····-····--···-····--···-- ·········-····--····-····-····-·····-····-····--···--···--·········--

Aydınlanma, sömürgecilik ve Doğu'nun gölgede kalması................ ................ Locke, Hume ve Deneycilik (Ampirizm) . . .

. . .... ........

234

. . . . .. .. . .. . 237

......

-·-··-·-··-··--

244 252

. . . . . .. . .. .. ... . . . . ... . .. . . . .... .. .. . . . ... 255 . .. .. .

. .

...

.. .

. .. . .. .

.

.. ...

.. .

.

.

. .. .

..

Adam Smith, ahlaki duygular ve Protestan etiği .. .. ... . . . .... ... . . . . .. . . .. ... . . . . . ... .... 261 .

Voltaire, Rousseau ve devrim

...

.. . .

.

.. .

..

....

..

...

..

..

..

..

..

.

.. ..... . ..... . . .. . . .. . . . . . . . .. . . .... 264

·-····-··-··-·-··-·········-···············-····-··· ..·····..·······

.

. .

.. .

.

.

.. .

.

.

.

. . .

lmmanuel Kant: Bilimin kurtarılması . . . . ... . . . . . .. .... . ........... . . . . . . .... . ... . . . . . . . .... . ... . . . . ... .......... . .. . . 268 .

. .

.

.

.

Kant'ın ahlak felsefesi ve üçüncü eleştiri . . . . .. . . . .. . .. . .... ... ... .. ... ..... . . ... .... ..... . . . . 274 .

Tarihin keşfi: Hegel...

..

..

..

.

.

..

.

..

...

.

.. .

.

.

...

.

.

.

.

..

..

.......................................................... .......................... ...............................................................

Felsefe ve şiir: Akılcılık ve romantizm

·-····-····-·····-····-··········-····-··········-··-·-····-····-····--···-·····

278

.... ....... . ........ . . 286

Romantik Batı, Doğu ile buluşuyor: Schopenhauer....

.

. . ...................... ..... ................

Mil!, Darwin ve Nietzsche: Tüketim artışı, enerji ve evrim. Amerika'da erken felsefe

290

... ·-····--·····-····-·····-····-···.

.

Hegel sonrası: Kierkegaard, Feuerbach ve Marx

.................

....... .. ....... . .................

.

... .....

293

................. . . .. .......

297

............................................................................................... .......................... .............

303

.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Modernizmden Postmodernizme: 20. Yüzyıl idealizmin reddedilmesi: Dehşet yüzyılı

.... ...... .

................... . .... ......

.

.

. ........................ ..... .. ..... .......... .... . .....

. . . ............ ..........

Frege, Russell ve Husserl: Aritmetik, atomculuk, fenomenoloji.. Siperlerdeki Zerdüşt: Akılcılığın sınırları

Gerçekliğin değişmesi: Süreç felsefeleri

311

......

311

.

.... . ......

..

................... . ..... . ..

313

.

.. . . .............

Felsefede Amerikan deneyimi: Pragmatizm

.......

.... ........... ............ .......

.... ........................... ..... . .................................

.

...... . ...... .. . . ... . .. ...... .... ............... .....

..

.

. .... ...

.... .......... . ....... .. .

322

.329

........ . .............. ....................... . . ................... . .... ..... . . . . . .................

Unamuno, Croce ve Heidegger: Trajik yaşam anlayışı... Hitler, Soykırım, pozitivizm ve varoluşçuluk

. .

.. ............ ..... .... ...

...

.

336

......... . ....... .........

...339

.... . ..... ............. . . . ·--·-··-·-··························-·-··-·--····-············....

Çıkış yok: Camus'nün varoluşçuluğu, Sartre ve Beauvoir

...... .. ................... . ...... .. ... . ...........

347

. ......

354

idealden olağan dile: Cambridge'den Oxford'a

........ ......... . ..... ....

358

Kadınlar ve cinsiyet: Felsefenin feministleşmesi

. .

... .... ............ .. ............. ............. ..

....................................................... .... ......... ...........

Ezilenlerin dönüşü: Afrika, Asya ve Amerika Postmodernizmden Yeni Çağ'a

. ...

Dizin

····-···· ····-·····-·-·-·- ··-- _ -··--

·-·- ...

.................. . .. . _

... ................................... .... . ..... ........ . .

......... . ................ .........................

.... .. .... .. ... . .. . .......... .... .. ... .... .... . ..................... . ..

Dünya felsefesi: Vaat ya da numara

Kaynakça

....................................

. .

................ ........ . ........... ...

_

379

.....

385

................. . . .

--·-··---··---··----·-··-··-·-··-·····--··· ..

370

-·······-····-··-·--·--·-·'···-····· ··· ..

_ ·-- ... -··-·······-· -·-·--·····-···-··-··-· -········· -·------

- ··-····-· - - ··-- ··-··-·-··-·-

.362

-·······--···- ---·-----·-·-

_ --·-

....... . .......... . ..... ..

. ..... .... .......

. 387

-··-·-····-···---··-..

395

Biyografik kronoloji

Hz. lbrahim

(M.Ö. 2. binyılrn başları)

Hz. Musa

(M.Ö. 14.-13.yüzyıl)

Hz.Davud

(M.Ö. yaklaşık 1000-962)

Zerdüşt

(M.Ö. yak. 628-yak. 551)

Thales

(M.Ö. 625?-547?)

Anaksimandros

(M.Ö. yak. 610-545)

Pisagor

(M.Ö. yak. 581-yak. 507)

Siddhartha Gautama (Buda)

(M.ö. yak. 563-yak. 483)

Ksenofanes

(M.Ö. yak. 560-yak. 478)

Konfüçyüs

(M.Ö. 551- 479)

Anaksimenes

(M.Ö. yak. 545)

Herakleitos

(M.Ö.yak. 540-yak. 480)

Lao-Tzu

(M.Ö. 6.yüzyıl)

Parmenides

(M.Ö. yak. 515- 450)

Anaksagoras

(M.Ö. yak. 500- 428)

Empedokles

(M.Ö. yak.490- 430)

Protagoras

(M.Ö. yak. 490- 420)

Elealı Zenan

(M.Ö. yak. 490-yak. 430)

Gorgias

(M.Ö. yak.483-yak.376)

Mo-Tzu

(M.Ö.yak. 470- 391)

Sokrates

(M. Ö. yak. 470- 399)

Demokritos

(M.Ö.yak_. 460-yak. 370)

Hipokrat

(M.Ö. yak. 460-yak. 377)

Platon

(M.Ö. yak. 428-348 veya 347)

Chuang-Tzu

(M.Ö.4. yüzyıl)

Aristoteles

(M.Ö. 384-322)

Theophrastus

(M.Ö. yak. 372�yak. 287)

Menci us

(M.Ö.yak.372-yak.289)

Pyrrhon

(M . Ö.360- 272)

Epikür

(M. Ö. yak. 341- 270)

Stoacı Zenon

(M.Ö.yak.335-263)

Diyojen

(M.Ö. ölümü yak. 320}

Hrisippos

(M.Ö. 280-206)

Hsün-Tzu

(M.Ö.yak. 298-yak. 230)

Cicero

(M.Ö.106-43)

Lucretius

(M.Ö. yak.100/90 - yak. 55/53)

Hz. lsa

(M.Ö. yak. 6-30)

Philo

(M.Ö. 1.-2. yüzyıllar)

Aziz Pavlus

(öl. 62/68)

Epiktetos

(yak. 55-yak. 135)

Marcus Aurelius

(121-180)

Galen

(129-yak.199)

Plotinus

(204-270)

Aziz Augustinus

{354-430)

Hypathia

(370-415)

Hz. Muhammed .

(yak.570-632)

Kindi

(yak.800-866)

Razi

(865-yak.925)

Farabi

(yak.878-yak.950)

Sei Shonagon

(966 veya 967-1O13)

lbni Sina

(980-1037)

Aziz Anselmus

(1033-1109)

Abelardus

(1079-1144?)

lbni Rüşd

(1126-1198)

ZhuXi

{1130-1200)

Meses Maimonides

(1135-1204)

(lbni Meymun) Dogen

(1200-1253)

Aquinolu Thomas

(1225-1274)

Meister Eckhart

( yak. 1260-1327?)

Duns Scotus

(1266?-1308)

Ockhamlı William

(yak. 1285-1349?)

Marsilio Ficino

(1433-1499)

Erasmus

(1466?-1536)

Niccolo Machiavelli

(1469-1527)

Wang Yang-ming

(1472-1529)

Thomas More

(1478-1535)

Johann Faust

(yak.1483-yak.1540)

Martin Luther

(1483-1546)

Paracelsus

(1493-1541)

John Calvin

(1509-1564)

Avilah Teresa

(1515-1582)

Michel de Montaigne

(1533-1592}

Francisco Suarez

(1548-1617)

Francis Bacon

(1561-1626)

Molla Sadra

(yak. 1571-1640)

Thomas Hobbes

(1588-1679)

ReneDescartes

(t 596-1650)

Blaise Pascal

(1623-1662)

Baruch Spinoza

(1632-1677)

John Locke

(1632-1704)

lsaac Newton

(1643-1727)

Gottfried Wilhelm von Leibniz

(1646-1716)

Giabbattista Vico

(1668-1744)

George Berkeley

(t 685-1753}

Montesquieu

(1689-1755)

Voltaire

(1694-1778)

lsrael ben Aliezer

(yak.1700-1760)

Jonathan Edwards

(1703-1758)

Benjamin Franklin

(1706-1790)

David Hume

(1711-1776)

Jean-Jacques Rousseau

(1712-1778)

Adam Smith

(1723-1790)

lmmanuel Kant

(1724-1804)

Moses Mendelssohn

(1729-t 786)

Thomas Jefferson

(1743-1826)

Johann Herder

(1744-1803)

Jeremy Bentham

(1748-1832)

Johann Wolfgang von Goethe

(1749-1832}

Mary Wollstonecraft

(1759-1797)

Friedrich Schiller

(1759-1805)

Johann Gottlieb Fichte

(1762-1814)

Georg Wilhelm Friedrich Hegel

(1770-1831)

James Mill

(1773-1836)

Friedrich Schelling

(1775-1854)

Arthur Schopenhauer

(1788-1860)

Auguste Comte

(1798-1857)

Ralph Waldo Emerson

(1803-1882)

John Stuart Mili

(1806-1873)

Harriet Taylor

(1807-1858)

CharlesDarwin

(1809-1882)

Soren Kierkegaard

(1813-1855)

FrederickDouglass

(1817-1895)

HenryDavid Thoreau

(1817-1862)

Kari Marks

(1818-1883)

Friedrich Engels

(1820-1895)

Fyodor-Dostoyevski

(1821-1881)

Leo Tolstoy

(1828-1910)

Charles Sanders Peirce

{1839-1914)

William James

(1842-1910)

.Friedrich Nietzsche

(1844-1900)

Gottlob Frege

(1848-1925)

Josiah Royce

(1855-1916)

Sigmund Freud

(1856-1939)

Edmund Husserl

(1859-1938)

John Dewey

(1859-1952)

Henri Bergson

(1859-1941)

Alfred North Whitehead

(1861-1947)

George Santayana

(1863-1952)

Miguel de Unamuno

{1864-1936)

Max Weber

(1864-1920)

Benedetto Creco

(1866-1952)

W.E.B. Du Bois

(1868-1963)

Mahatma Gandhi

(1869-1948)

Nishida Kitaro

(1870-1945)

Bertrand Russell

(1872-1970)

Ghose Aurobindo

(1872-1950)

Max Scheler

(1874-1928)

Nikolay Berdyayev

(1874-1948)

Albert Einstein

(1879-1955)

Teilhard de Chardin

(1881-1955)

Kari Jaspers

(1883-1969)

Mao Zedong

(1893-1976)

Ludwig Wittgenstein

(1889-1951)

Martin Heidegger

(1889-1976)

Gilbert Ryle

(1900-1976)

Nishitani Keiji

(1900-1990)

Jean-Paul Sartre

(1905-1980)

Leopold Sedar Senghor

(1906-2001)

Maurice Merleau-Ponty

(1908-1961)

Simone de Beauvoir

(1908-1986)

A.J. Ayer

(1910-1989)

J.l. Austin

(1911-1960)

Albert Camus

(1913-1960)

Frantz Fanon

(1925-1961)

Malcolm X

(1925-1965)

Michel Foucault

(1926-1984)

Martin Luther King, Jr.

(1929-1968)

ÖNSÖZ

Felsefenin merkezinde yer alan görüşler, binlerce yıllık tarihsel geçmişe da­ yanıyor. Şu ya da bu biçimde ölümsüzlük anlayışı, muhtemelen en azından on binlerce yıl önceki Neandertal döneme kadar uzanıyor. Ölülerini göm­ dükleri yerler ve sembolizmlerinden açıkça anlaşıldığı gibi Neandertaller ya­ şamdan sonrasıyla ilgili belli bir anlayış geliştirmiş gibiydiler. Tarih öncesin­ de büyü, kesin felsefi dayanaklar da o�y_9rdu: Görülmeyen ve he­ D.üz anlaşılmamış olan nedenlere -baŞvuruyordu. Soyut ve idealleştirilmiş bi­ çimler, on bin yılı aşkın bir süre önce yaşamış olan Cro-Magnon dönemi­ ne kadar izlenebiliyor. Dünya hakkında bazı karmaşık inanç setlerini ortaya koymuş olan korkunç insan kurban etme uygulaması, en azından bu döne­ me kadar izlenebiliyor. İnsanlar yatıştınlmalan gereken tann ve tannçaları ilk ne zaman hayal et­ mişlerdi? Yaşamın günlük aynntılannda yer alan gizemlerle sahnenin geri­ sindeki güçlerin varlığına ilk ne zaman inanıldı? Dünyanın yaratılması hak­ kında spekülasyonlar ilk ne zaman başladı ve bunlar hangi terimlerle di­ le getirildi? Doğa "olgulan"nın Q.!��ine, spekülasyona, ruh?all":_ğ_�_"!_ller_�!< et­ meye ne zaman geçiİdi? Bu inançlar ·;�·spekülasyoniar n-e-�aman Yunanların felsefe adını verdikleri çalkantılı disiplin içinde kökleşmeye başladı? Antik dünyanın başlarındaki sayısız tanrı ve tanrıça nasıl tek bir tanrı haline gel­ di? Musa'nın doğmasından yüzlerce yıl önce M.Ö. 13 70'de Firavun Akhena­ ton (IV. Amenhotep), kendisinin tek tanrıya inandığını ilan etmişti. Hz. lb­ rahim'in ise tek tanrıya dair böylesi bir inanca beş yüzyıl önce sahip olduğu bu talebi kasöyleniyor. "Öte�izde" olanla iJgilep..!!!_�ye l?_i:l_tl_i_I!_l�ğ�_y.Q:ı:ı:�!*---bul etme çabasının ne kadarı felsefedir? 13

İzleyen sayfalarda yalın ve anlaşılır ama aynı zamanda konunun karma­ şıklık ve çeşitliliğini ortaya koyan kısa bir felsefe tarihi yazmaya çalışacağız. Okur, yaklaşık 400 sayfalık bir kitabı "kısa" olarak adlandırmayı nasıl gerek­ çelendirebileceğimizi haklı olarak merak edebilir. Kuşkusuz daha kalın fırça darbeleriyle, bazı kişiler çıkartılsa ve Batılı olmayan gelenekler gözardı edil­ se kitap daha da kısa olabilirdi. Ancak kısa kesmeye çalıştığımız zaman ya­ zarlık egomuz incinmese de anlattığımız öykü yaralanabilirdi. Çıkarmak için yeterince gereksiz olan nedir? Kuşkusuz böylesi kararlan, bunlardan binler­ cesini aldık ancak, yine de, konunun zenginliği kitabı uzatmamız için ikna ediciydi. Aşırı basitleştirme riski karşısında kapsamlılığa yöneldik. Bu cesa­ reti ise meslektaşımız Alman felsefeci Hans Joachim Störig'in 750 sayfa tu­ tan "kısa tarihi"ni okurken edindik. Her zaman l?aşanlı olamasak da metin­ de kendi eğilimlerimizden uzak durmaya çalıştık. Ayrıca felsefe üzerine kü­ resel bir perspektifle ilgili bazı anlamlar devşirmeye çalıştık. Ne var ki, bunu yaparken belirgin bir "Batılı" perspektifle davranmaktan kaçınma gibi yanlış bir girişimde de bulunmadık. Bunun için özür dilemenin bir anlamı yok. Ay­ nca bugünlerde pek kolay olmasa da kimsenin haurını kırmamaya çalıştık.. Özellikle teoloji ve dinle ilgili bölümlerde, anlayışlı ve sekterlikten uzak ola­ bilmek için elimizden geleni yaptık. Son olarak, okurun birkaç şaka ve eleş­ tiri için bize hoşgörü göstereceğine güveniyoruz. Felsefe, istediği kadar mü­ kemmel olsun, fazla da ciddiye alınmamalıdır. Bilhassa Stephen Phillips, Roger Ames, Paul Woodruff, Harald Atmans­ pacher, Baird Callicott, David Hall, Harold Liebowitz, Janet McCracken, Eric Ormsby, Robert McDermott, Graham Parkes, Thomas Seung, Jacqueli­ ne Trimier, Jorge Valadez, Lucius Outlaw, Peter Kraus ve Robert Gooding­ Williams'a teşekkürlerimizi sunuyoruz. Bellagio'daki Villa Serbelloni'nin ha­ rika evsahipliğine ve Yeni Zelanda'daki Auckland Üniversitesi'ndeki harika dostlar ve olanaklara müteşekkiriz. Austin'deki Texas Üniversitesi'ndeki bir­ çok dostumuza teşvikleri ve bize verdikleri gayret için teşekkür ediyoruz. Özellike başlangıçta projeyi imzalayan Angela Blackbum'e ve uzun zaman­ dır dostumuz olan, Oxford'daki harika editör Cynthia Read'e teşekkür edi­ yoruz. İndeksi hazırladığı içinJohn Corvino'ya da teşekkürler. R.C.S. - K.M.H.

Austin, Teksas, Şubat 1995

14

BiRiNCi BÖLÜM

DÜNYA DÜZENiNiN ARAŞTIRILMASI: ANTiK FELSEFE

"Eksen dönem" ve felsefenin kökeni M.Ö. 6. ila 4. yüzyıllar arasındaki bir dönemde dünyanın birbirinden uzak köşelerinde oldukça çarpıa bir dizi gelişme meydana geldi. Akdeniz'in ku­ zey, güney ve doğusundaki alanlar, Çin, Hindistan ve bu bölgeler arasında yaşayan yerli düşünürler, kendi toplumlarındaki mevcut dinsel inançlara, mitolojilere ve efsanelere meydan okuyup onları aşmaya başladılar. Düşün­ celeri giderek daha soyut bir biçime ulaştı. Sordukları sorular daha araştır­ macı bir hale geldi. Buldukları yanıtlar daha tutkulu, daha spekülatif ve daha kapsamlı oldu. Bu düşünürler kendilerine öğrenciler ve müritler buldular. Değişik düşünce okulları, kültler ve büyük dinler meydana getirdiler. Bu ki­ şiler, kolay yanıtlar ve popüler önyargılarla kolay kolay tatmin olmayan bil­ gelik arayıcıları, "filozoflar" dı. Hemen hemen aynı dönemde, her yerde or­ taya çıkmış gibiydiler. Her ne kadar onlardan önceki entelektüel dünya hak­ kında, hatta bizzat kendileri hakkında çok şey bilmiyor olsak da, onlardan sonra dünyanın artık aynı dünya olmadığından gayet eminiz. Bunların bazıları, Akdeniz'in doğu sahillerinde Yunanistan ve (bugün­ kü Türkiye'nin bulunduğu) Küçük Asya'da ortaya çıktılar. Meraklı ve bazen huysuz filozoflardan oluşan bu küçük gruplar, doğa hakkında tanrılar ile tanrıçaların kaprislerine dayanılarak yapılan popüler açıklamaları sorgula­ dılar. Bu filozoflar hikmet sahibi, bilge, çok zeki, popüler düşüncelere karşı eleştirel, kendilerini takip edenleri ikna edebilen kişilerdi. Her şeyin doğası ve nihai kökenleri hakkındaki kadim sorulan yeniden ortaya atular. Yeryü­ zü ile gökyüzü arasındaki cinsel ilişkiyle, Venüs'ün deniz köpüğünden doğ15

duğu ve Zeus'un yıldmmlar fırlattığıyla ilgili alışılageldik mitler ve masallar­ la (ne kadar heyecan verici olsalar da) artık tatmin olmuyorlardı. Daha az in­ sani (daha az "antropomorfik") kavrayış biçimlerine yönelip tanrılar ve tan­ rıçalarla ilgili popüler açıklamaları reddettiler. "Şeylerin oluş biçimiyle" ilgi­ li sağduyu kavramlarına meydan okumaya başladılar ve "asıl" gerçeklik ile şeylerin yalnızca görünüş biçimleri arasında ayrım yaptılar. Bu arada "Nasıl yaşamamız gerekir?" sorusu belli bir toplumdaki gelenek­ lerle, yasalara boyun eğmeyle ve yalnızca basiretli olmayla ilintili bir alan­ dan "Bir insan olarak doğru biçimde nasıl yaşarız?" biçimindeki genel bir so­ ruya dönüştü. Bu sorunun en yalın yanıtı, bilgelik kavramında bulundu ve dolayısıyla bilgeliği arayanlara (philein=sevgi, sophia=bilgelik kelimelerin­ den türetilen) filozoflar (philosophers) denildi. Bu insanlar, 6. ve 5. yüzyılla­ rın büyük bölümünde Küçük Asya, Yunanistan ve ltalya'da entelektüel yaşa­ mı zenginleştirdiler. Bu filozofların belki de en büyüğü olan Sokrates (M.Ö.

470-399), öğretileri ve savunduğu siyaset nedeniyle idam edildi. Gerçekten iyi bir insanın zarar göremeyeceğini ileri sürdü ve bir bakıma bu inancın uç ve dramatik bir kanıtıymış gibi öldü. Onun ölümüyle birlikte felsefe önce Yunan, daha sonra Romalı, ardından da Avrupalı düşünür kuşaklarının bir saplantısı haline. geldi. Yaklaşık aynı dönemde Siddhartha Gautama (M.Ö. 563-483) adındaki mutsuz bii aristokrat genç, ölümlü olmaya bir çözüm bulma umuduyla Hin­ distan'da dolaşıyor, çevresinde gördüğü her şey onu fazlasıyla üzüyordu. En sonunda bir yanıt buldu. Radikal değişiklik ve şiddetin devam ettiği bir dö­ nemde barış ve huzuru öğretmeye başladı. "Sanki bir rüyadan uyanmış gi­ bi" olduğu mistik bir deneyimin ardından "uyanmış" ya da "aydınlanmış" kişi, yani "Buda" olarak tanınmaya başladı. Düşünceleri "Hindu" düşünce­ sine meydan okudu ve Hindistan'ı, bütün Doğu Asya'yı ve sonuçta dünyayı değiştirdi.

, Dünyevi nimetleri ve zevkleri reddederek, öğrenme peşinde koşanlar ge­

leneğinin bir parçası haline geldi. Hindu kutsal yazılan olan Vedalar ve Upa­ nişadlar'da (Vedanta) yer alan eski temalardan aldıklarıyla Buda, evrene ve kendimize dair alışılagelmiş tasvirin bir tür yanılsama olduğu fikrini geliş­ tirdi. Birkaç yüzyıl boyunca Hintli filozoflar, bazılarının sıradan insan dene­ yiminden bütünüyle bağımsız ve bilinemez olduğunda ısrar ettikleri mutlak gerçek ya da Brahman ile ilgili bir anlayışı savunmuşlardı. Buda gibi, genel­ de Jainizmin kurucusu olarak kabul edilen çağdaşı Mahavira da kuşkusuz bu bakış açısından haberdardı. Ancak ikisi de bu anlayışı reddetti. Jainler gibi Buda da insanın yalnızca dünyevi gerçeklikle ve bireysel kendilikle ilgili ya­ nılsamaları fark ederek ve acı verici deneyimlere neden olan aldatıcı arzular­ la tutkulardan kurtulmuş bir kişiliği geliştirerek acı çekmekten kurtulabile-

16

ceğini öne sürdü. Buda'nın takipçileri onun adına bilgi, doğa, benlik ve ben­

)

lik tutkuları insan vücudu ve beden hastalıkları, zihin ve zihin rahatsızlıkla­ rı, diller ve gerçekliği kavrama yollarımızla ilgili zengin teoriler geliştirdiler. Jainler, birçok filozof kuşağı ve Brahman felsefecilerinin çok değişik okulla­ rı da benzer çalışmaları yürüttü. Bu sırada Çin'de bütün zamanların en büyük eğitmenlerinden birisi olarak bilinen küçük bir devlet görevlisi, Konfüçyüs (Kong Fuzi) (M.Ö. 551-479) adındaki bir adam, insanların bir arada çalışma ve birlikte yaşamaları üzerine derin bir anlayış geliştirip, güzel öğütler verdiği için ilgi çekmeye başlamış­ tı. Çin zaten son derece ileri bir siyasi kültüre sahipti. Ancak aynı zamanda bir kargaşa içindeydi. Konfüçyüs'ün öğretisinin ana hedefi, uyumlu bir top­ luma giden Yol'u

(Tao)

tespit etmek ve onun oluşturulmasına yardımcı ol­

maktı. Bu dönemde Çin dünyası, Zhou Hanedam'nın sözde yönetimi altında on dört "hanedan"dan oluşuyordu; birleşik bir imparatorluğun tek alterna­ tifinin yıkım ve felaket olduğu herkes için açıktı. Konfüçyüs, birlik için ge­ rekli felsefi temeli sağlamıştı. Çin kültürünün temelinde aile vardı. Ne var ki, aile ve bugün bizim "ge­ leneksel aile değerleri" dediğimiz şey, iktidar oyunları yüzünden (M.Ö.

500'de!) ciddi biçimde yozlaşmıştı. Dolayısıyla Konfüçyüs'ün felsefesi, he­ men hemen bütünüyle toplumsal ve siyasi sorunlar, uygun yönetim ve hü­ kümet meseleleri, aile ve toplum değerleriyle ilgiliydi. Konfüçyüs, uyumlu ilişkiler, liderlik ve devlet adamlığı, başkalarıyla iyi geçinmek ve onlara ör­ nek olmak, kendi kendini araştırma ve dönüştürme, kişisel erdemi geliştir­ me ve kötülükten sakınma gibi konular üzerine konuşuyordu. Batıdaki felsefi meslektaşlarının aksine Konfüçyüs'ün üzerine konuşma­ dığı konular da aynı ölçüde söz edilmeyi hak ediyor. O, insan ilişkilerine ilişkin analojiler yapmanın dışında doğa ya da şeylerin doğası üzerine söz söylemedi. İnsani olmayan gerçekliklerin esas doğasıyla özellikle hiç ilgi­ lenmedi ve Buda'dan farklı olarak "gerçeklik" sandığımız şeyin yalnızca bir görünüş ya da yanılsama olma ihtimali üzerine de düşünmüş görünmüyor­ du. Tanrılar ve tanrıçalar üzerine hatta kişisel erdem, insan ilişkileri ve iyi toplumdan başka herhangi bir konu üzerine de pek konuşmadı. Konfüç­ yüs'ün bir din kurma niyeti olmamıştı ve soyut felsefi dehasıyla hemşeri­ leri üzerinde üstünlük kurma gibi bir tutkusu da yoktu. Alçakgönüllü an­ cak peygamberce bir tarzda şöyle diyordu: "Anlaşılması zor ölanları araştı­ ran ve mesleği merak etmek olan insanlar var. Gelecek kuşaklar onlardan söz edebilir. Ancak bu, benim yapacağım bir iş değil." Ne var ki, ölümünün ardından tüm toplum ona hayran oldu, hatta tannlaştınldı ve Konfüçyüs­ çülük -ya da onun belli çeşitlemeleri-·bugün dünyanın üçte birinin felse­ fesi durumunda. 17

Efsaneye göre, M.Ö. 6. yüzyılda Çin'de Lao-Tzu denilen ikinci bir bilge (ya da muhtemelen muhtelif bilgeler), barış ve aydınlanmaya giden Yol'la il­ gili çok farklı bir bakış açısı geliştirmişti. 1 Çağdaşı Konfüçyüs'ten farklı ola­ rak Lao-Tzu, doğaya büyük, dolayısıyla insan toplumuna daha az önem at­ fetmişti. Konfüçyüs, bazı tutkuların "doğadışı" olduklarını düşünüyordu. Bu da onların (esas olarak) soylu insanın temiz yaşamında bir rol oynamama­ sı anlamına geliyordu. Lao-Tzu, doğaya çok daha fazla inanıyordu ve eğitil­ memiş, yetiştirilmemiş insanların tutkularına çok daha fazla güveniyordu. 2 Konfüçyüs'e göre iyi bir yaşama giden yol, kişinin ataları tarafından oluştu­ rulmuş onur ve saygı geleneklerine katılmaktan geçiyordu. Lao-Tzu'ya göre ise Yol daha gizemliydi. Onun hakkında konuşulamazdı. Aynntılanyla açık­ lanamazdı. Bir kılavuz kitap, bir reçete ya da bir felsefe olarak açıklanamaz­ dı. (Tao Te Ching'de şöyle yazar: "Takip edilebilen Tao, gerçek tao değildir; adı konulabilen Ad, gerçek ad değildir.") Ancak bu, onu bulmak için çabala­ namaz ve ona uygun biçimde yaşamaya uğraşılamaz anlamına gelmez. lkisi, Konfüçyüs ile Lao-Tzu aralarında Çin felsefesini belirlediler. lkisi de hem toplumun hem de bireyin ideal durumu olarak uyuma vurgu yapmıştır ve her ikisi de kişinin yaşam görüşü üzerinde ısrarla durmuştur. Kişisel ka­ rakter, yaşamın bir amacıdır ancak kişi tecrit edilmiş, bireysel terimlerle ta­ nımlanamaz. Konfüçyüs'e göre kişi, toplumsaldır. Taoculara göre kişi, doğay­ la uyumlu birisidir. Doğa ve toplumun göreli önemi konusunda aralarında­ ki farklar ne olursa olsun Çinli düşünürler bu ortak çerçeveyi paylaşıyorlardı. (Konfüçyüs ve Taocular tarafından kışkırtılan) Doğa-toplum tartışması, hem Doğu'da hem de Batı'da sürekli bir felsefi savaş alanı haline geldi. Çin­ liler, doğal ve insani düzenler arasında karşılıklı ilinti olduğunu düşünüyor­ lardı; eski İbraniler "doğal"ın ne olduğu tartışmışlardı ve Yunanlar bugün de devam eden bir tartışmayı başlattılar: "İnsan doğası"nda doğal olan ve doğal olmayan nedir? Ortaçağ kilisesi ve lslam, bütünüyle bu tartışmaya gömül­ müştü; Güney Pasifik ve Afrika'nın büyük bir kesiminden Güney ve Kuzey Amerika'ya kadar binlerce kabile ve geleneksel topluluk, benzer tartışmalar ve çekişmelerle meşgul oldu. Felsefi olarak en eklektik toplumlardan biri,si olanJaponya, Lao-Tzu'nun Taoculuğu ile Konfüçyüsçülük ve Budacılığı bir­ leştirdi ve doğa, toplum, ruh konularındaki felsefi anlayışları dikkatli bir bi­ çimde ayırarak, kendilerine özgü yerli bir felsefe geliştirdi. Konfüçyüsçülük ile Taoculuk arasındaki ya da daha küresel düzeyde alın­ dığında bir yanda toplum ile gelenek üzerine diğer yanda doğa üzerine ya1

Yunanca bir kelime olan dike'nin genellikle "adalet» olarak çevrildiğini belirtmekte yarar var an­

2

Benzer bir tartışmayı 18. yüzyıl Avrupası'ndaJean-Jacques Rousseau felsefesi ve diğer ahlaki yö­

cak kelimenin asıl anlamı "doğru yaşam yolu"dur, başlarda yalnızca "yoln anlamına da geliyordu. nelimli teorisyonleri açıklarken de ele alacağız.

18

pılan vurgular arasındaki diyalogun kendisi, bazı toplumsal anlayışlann ve kültürel düşüncelerin bir ürünüdür. Bu, doğadaki yerimiz hakkındaki kül­ türel kavramlar üzerine, tam da doğa ve kültür arasındaki aynın üzerine, do­ layısıyla neyin "doğal" olduğu ve neyin olmadığı üzerine yapılan bir inşadır. tık İbraniler, annesinin sütünü emen bir yavru keçinin yenilmesinin "doğal olmadığı" konusunda ısrarlıydılar. Belki de bu, yedikleri hayvanların say­ gınlığıyla ilgili başlangıçtaki duyarlılıklarının etobur diyetlerine bir nebze de olsa yansımasıydı. Eski İbraniler ve daha sonra ilk Hıristiyanlar, 20. yüzyıl­ da hangi seks eylemlerinin doğal, hangilerinin doğal olmayan eylemler ol­ dukları tartışıldığı zaman ABD Yüksek Mahkemesi'nin gündemini oluştur­ dular. Aristoteles, kazanç (faiz) elde etmek için borç para vermenin "doğal olmadığını" düşünüyordu. Oysa bugün birçok işadamı bu biçimde para el­ de etmenin dünyanın en doğal işi olduğunu söyleyecektir. Doğal olanın ba­ sitçe dünya tarafından bize verilen şey olduğu düşünülebilir. Aslına bakılır­ sa "doğa", felsefedeki en çekişmeli ve ihtilaflı kavramlardan birisi olduğunu kanıtlamıştır. Yeniden Ortadoğu'ya, Pers ülkesine-günümüzün lran'ına- döndüğümüz­ de Belhli Zarahustra ya da Zoroaster (Zerdüşt) (M.Ö. yak. 628-yak. 551) adın­ da bir adam tektannlı, kapsamlı bir ahlaka yönelmişti. Zerdüşt'ün eski İbrani­ lerden ve ilk Mısırlı tektanrılı Akhenaton'dan, belki de Vedalar'dan bile, han­ gi ölçüde etkilendiği konusunda spekülasyonda bulunabiliriz. Onun gerçek­ te tektannlı (monoteist) olduğunu inkar edebilir, daha doğrusu birkaç tann­ ya inandığını söyleyebiliriz. Ne var ki Zerdüşt, yalnızca tannların en güçlü­ sü olan Abura Mazda'ya ibadet edilmesi gerektiği konusunda ısrarlıydı. (Nite­ kim Eski Ahit'in de başka tannlann varlığını inkar eunediğini belirtmekte ya­ rar var. İbranice İncil, Yehova'nın üstünlüğü konusunda çok kesin olup "Be­ nim dışımda başka hiçbir tanrıya inanmayacaksın" diye ısrarla belirtir.) Zerdüşt aynı zamanda dünyadaki metafizik güçler arasındaki bir çatışma olarak güçlü bir ahlak duygusunu da savunuyordu. Abura Mazda, lyi'nin yanındayken, karşı tarafta sonsuz karanlık olan Kötülük yer alıyordu; Zer­ düşt'e göre hem iyi hem de kötü hepimizde vardı. Aziz Augustinus tarafın­ dan Kuzey Afrika'da ele alınmadan bin yıl önce, "kötülük problemi" denilen sorunu uzun uzadıya incelemişti. Her şeye'gücü yeten bir tanrı, bu dünyada­ ki bu kadar fazla acıya ve yanlışa nasıl izin verebiliyor? Zerdüşt'ün bu soruya yanıtı, hem iyi hem de kötünün Tanrı tarafından yaratılmış olduğuydu. Da­ ha sonra (Zerdüşt'ten etkilenen ancak Zerdüştler tarafından sapkınlıkla suç­ lanan) Manicilerin elinde bu ahlaki ikicilik (düalizm), İyi ile Kötü arasında­ ki kozmik bir mücadeleye dönüşecekti. Sonra Zerdüştler, kendi dinlerini et­ kili bir siyasi güce dönüştürdüler ve Pers ülkesinde dünyanın en güçlü im­ paratorluklarından birini oluşturdular. 19

.'-.

'\����"'-, . ''·>\.