Devlet ve Devrim [1 ed.]

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

ll

DEVLET

VE

DEVRIM �EMEK "'l yay1nlar1

V. İ. LENİN

DEVLET ve

DEVRiM Çeviren : Mehmet KAYA

EMEK YAYlNLARI Posta Kutusu 1 181 Sirkeci İ STANBUL -

e

Emek Yayınları , bilimsel dizi

e

Bu kitap Almanca - İ ngilizce basımları karşı­ laştırılarak ; düzenlenmi ş 1 976 Mart ayında Erenler Matbaasında dizilip, Dayuran Mat­ h aasında basılmıştır .

:

1

DEVLET VE DEVRİM

Birinci Baskıya Önsöz

DEVLET SORUNU, günümüzde, teoride oldu­ ğu gibi, pratikte de özel bir önem kazanmaktadır. Emperyalist savaş, tekel c i kapitalizmin tekelci dev­ let kapitalizmi haline dönüşmesi sürecini büyük ölçüde hızlandırıp yoğunlaştırdı. -Kudretli kapi ­ talist grupmanla d a durkadan daha sıkı bir biçi m­ de aynılaşan- devletin çalışan yığınlar üzerindeki korkunç baskısı, gi tgide daha korkunç bir hal alı ­ yor. Gelişmiş ülkeler - ,,c ephe geriler b nden sö z ediyoruz bu ülkelerin -, işçiler için askeri angar­ ya kampları haline geliyorlar. Uzayan savaşın tarifsiz sefaleti ve hayaleti yı­ ğınların durumunu daya n ıl m az bir hale getiriyor , öfkelerini arttırıyor. Açıkça görülüyor ki, bir ulus­ lararası p roleterya devrimi olgunlaşmaktadır. Bu devrimin devlet karşısındaki tutumu, pratik bir önem kazanıyor. Onlarca yıllık nispeten barışçı bir evrim sü­ unsurlar ı resinde birikmiş bulunan oportünizm -3 -

bütün dünyanın resmi sosyalist partileri içinde egemen durumda bulunan bir sosyal-şovenizm akı­ mı yaratmıştır. Bu akım (Rusya'da Plekhanof, Potressof, Breşkovskaya, Rubanoviç, sonra az bu­ çUk örtülü bir biçimde Çereteli, Çernof ve şüre­ kası, Almanya'da Scheideman, Legien, David ve başkaları; Fransa ye Belçika'da Renandel, Gues­ de, Vandervelde; İngiltere'de Hyndman ve Fabi­ anlar vb. vb.) sözde sosyalist, pratikte şoven olan bu akım, « Sosyalizm önderlerinin», sadece «kendi» milli burjuvazilerinin değil, ayrıca «kendi» dev­ letlerinin de çıkarlarına alçakça ayak uydurmala­ rıyla karakterize edilir; çünkü büyük devletler denilen devletlerin çoğu, uzun zamandır, birçok küçük ve güçsüz halkları sömürüp köleleştiriyor­ lar. Emperyalist savaş, aslında bu cinsten bir yağ­ manın sürdürülmesi ve paylaşılması için yapılan bir boğuşmadır. Çalışan yığınları, genel olarak burjuvazinin, özel olarak emperyalist burjuvazi­ nin baskısından kurtarma mücadelesi, « devlet » hakkındaki oportünist önyargılara karşı bir müca­ deleden ayrılamaz. Her şeyden önce Marks ve Engels'in devlet üzerindeki doktrinlerini ,inceleyecek ve özellikle bu öğretinin unutulmuş, ya da oportünistıer tara­ fından tahrif edilmiş yönleri üzerinde duracağız. Sonra, özel surette, bu tahrifatların başta gelen sebebi, bu günkü savaş esnasında utanç verici bir politik iflasa uğrayan 2. Enternasyonalin ( 1889 , - 1914) en ünlü şefi Karl Kautsky'yi inceleyece­ ğiz. Nihayet, 1 905 ve özellikle 1 9 1 7 Rus ihtilalleri deneyinden çıkarılması gereken en önemli sonuç-

ları ortaya koyacağız. Şu anda ( 1 917 Ağustos'unun başı) , 1 9 1 7 ihtilalinin (Şubat ihtilali) gelişmesi­ nin birinci evresini tamamladığını goruyoruz; ama, genel olarak, bu devrimin tümü, ancak ve ancak, emperyalist savaşın dağuracağı proleter sosyalist devrimler zincirinin bir halkası olarak kavranabilir. Öyleyse, proleter sosyalist devrimin devlet karşısındaki tutumu sadece pratik-politik bir önem kazanmakla kalmaz, ayrıca acil bir ak-· tüalite karakterine de bürünür ; çünkü aslında söz konusu olan, yığınları, çok yakın bir gelecekte ser­ maye boyunduruğundan kurtulmak için yapmala­ rı gereken şey üzerinde aydınlatmaktır. Ağustos 1 9 1 7

Yazar

İKİNCİ BASKlYA ÖNSÖZ

BU İ Kİ NCİ BASKI, birinci baskıya hemen hemen uygundur. Sadece, ikinci bölüme üçüncü parağraf eklenmiştir. Moskova,. 1 7 Aralık 1 9 1 8

Yazar

-5-

BÖLÜM

1

SlNlFLI TOPLUM VE DEVLET

1.

UZLAŞMAZ SINIF ÇELİŞMELERİNİN ÜRÜNÜ OLARAK DEVLET

GEŞMİŞTE birçok devrimci düşünürlerin ve ezilen sınıfların kurtuluş mücadelesi liderlerinin doktrinlerinin defalarca başına gelen şey, bugün Marks'ın doktrini başına geliyor. Egemen sınıflar, sağlıklarında, büyük devrimcileri ardı arkası gel­ mez amansız cezalarla mükafatlandırırlar ; dok­ trinlerini, en vahşi düşmanlık, en koyu kin, en namussuz yalan ve iftira kampanyalarıyla karşılar­ l ar. Ölümlerinden sonra, büyük devrimcileri zarar­ sız azizler haline getirmeye, söz uygun düşerse, evliyalaştırmaya, ezilen sınıfları «teselli etmek» ve onları aldatmak için isimlerini bir hale ile süsle­ meye çalışırlar. Böylece, onların devrimci dak­ trininlerinin gerçek özü unutturulur, basitleştiri­ lif ve devrimci keskinlikleri törpülenir. Bugün, bur­ j uvazi ve işçi hareketinin oportünistleri, Marksiz- 7 -

min özünü bozmak, onu «işe yarar» bir duru­ ma getirmek konusunda işbirliği halindedirler. Doktrinin devrimci yanı ve devrimci ruhu unutu­ luyor, siliniyar ve değiştiriliyor. Burjuvazi için ka­ bul edilebilir ya da öyle görünen ne varsa, ön pla­ na çıkarılıyor ve övülüyor. Bugün bütün sosyal­ şovenler, sözüm ona "marksist» tirler. Ve daha düne kadar marksizimn kökünü kazıma işinde uz·· manlaşmış burjuva Alman profesörleri, şimdi bir soygun savaşının yürütülmesi için son derece de iyi örgütlenmiş bulunan işçi sendikalarını eğitti­ ğini iddia ettikleri bir «Milli Alman» Marks'tan gitgide daha sık söz ediyorlar. Bu şartlar altında, marksizmin tahrifatının bu derece yaygın olduğu günümüzde, ilk görevi­ miz Marks'ın devlet konusundaki doktrinin ger­ çek özünü yeniden canlandırmaktır. Bunun için de, bizzat Marks ve Engels'in eserlerinden uzun bölümler almak zorunlu bir şey olacaktır. Şüp­ he yok ki, bu uzun bölümler, metnimizi ağırlaş­ tıracak ve onun akıcılığını arttırmayacaktır. Ama, bu bölümleri olmaktan vazgeçmek imkansız bir şey­ dir. Okuyucunun, bilimsel sosyalizmin kurucula­ rının düşünceleri ve bu düşüncelerin gelişimi hak­ kında bağımsız ve tam bir görüşe varabilmesi için. bugün gündemde bulunan «kautskizm,, tarafın­ dan bu düşüncelerin nasıl tahrif edildiğini belge­ lere dayanarak göstermek ve ortaya koymak için, Marks ve Engels'in eserlerinin devlet konusun­ daki kısımlarının, hiç değilse en önemli parçala­ nnın bütünü, mümkün olduğu kadar tam olarak aktarılmalıdır. -8-

Friedrich Engels'in altıncı bir baskısı 1 894'de Stuttgart'da yayınlanmış bulunan ve en yaygın eseri olan Ailenin, ' Özel Mülkiyertin ve Devletin Kökeni•ncten başlıyalım. Bölümleri Almanca asıllarına göre tercüme etmemiz gerekecek; çün­ kü Rusça çeviriler, çok sayıda olmalarına rağmen, ya eksik ya da çok hatalıdırlar. Engels, tarihi çözümlemesini özetlerken şöy­ le diyor: «Devlet topluma dışardan zorla kabul ettiril­ miş bir güç değildir. Hegel'in ileri sürdüğü gibi, « ahlak fikrinin gerçeği», «aklın imgesi ve gerçe­ ği» de değildir. Devlet, toplumun, gelişmesinin belirli bir aşamasındaki ürünüdür. Bu, toplumun, önlemekte yetersiz bulunduğu uzlaşmaz karşıtlık­ lar biçiminde bölündüğünden, kendi kendisiyle çözümlenmez bir çelişme içine girdiğinin itirafı­ dır. Ama, karşıtlıkların, yani karşıt ekonomik çı­ karlara sahip sınıfların, kendilerini ve toplumu, verimsiz bir mücadele içinde eritip bitirmemeleri için, görünüşte toplumun üstünde yer alan, çatış­ mayı hafifletmesi, «düzen, sınırları içinde tutma­ sı gereken bir güç ihtiyacı kendini kabul ettirir. İşte toplumdan doğan, ama onun üstünde yer alan ve gitgide ona yabancılaşan bu güç, devlettir. » (6. Almanca baskı, s. 177 - 1 7 8 ) . Burada, marksizmin, devletin tarihi rolü ve anlamı . üzerindeki temel fikri bütün açıklığıyla ifade edilmiş bulunuyor. Devlet, sınıf çelişmeleri­ nin uzlaşmaz olmaları olgunun ürünü ve belirti­ sidir. Nerede sınıflar arasındaki çelişmelerin uz-9-

laşması objektif olarak mümkün değilse, orada devlet ortaya çıkar. Başka bir deyişle, devletin varlığı, sınıf çelişmelerinin uzlaştırılamaz olduğu­ n un delilidir. Marksizmin tahrifatı, işte bu en önemli ve te­ mel nokta üzerinde başlar ve başlıca iki yönde ge­ lişir. Bir yanda, karşı çıkılınası mümkün olmayan tarihi olguların baskısı altında , nerede sınıf sınıf çelişmeleri ve sınıf mücadeleleri varsa, ancak ora­ da devletin var olduğunu kabul etmek zorunda kalan burjuva ve özellikle küçük-burjuva ideolog­ lar, devlet'i, sınıflararası bir uzlaştırma organı olarak ortaya çıkartacak biçimde, Marks'ı ,,tashih» ederler. Marks'a göre, eğer sınıflararası uzlaşma mümkün olsaydı, devlet ne ortaya çıkabilir, ne de devam edebilirdi. Bol bol Marks'tan söz eden dar­ kafalı küçük-burjuva profesör ve yazarıara göre, devletin rolü, sınıfları uzlaştırmaktır. Marks'a gö­ re, devlet, bir sınıf e•gcnıenliği örgütü, bir sınıfın bir başka sınıf üzerindeki baskı iirg·titüdür. Sınıf­ lar arasındaki çatışmayı ha1'Hitıt.tımk, bu haskıyı meşrulaştırıp garantiye bağlııyıııı lılr udUzcn»ln icadıdır. Küçük-burjuva politikacılal'ıııııı flkl'lllc göre, düzen, sınıfların uzlaşmasıdır, yolum blr sınıfın başka sınıf tarafından ezilmesl do�ll ; çatışmayı hafifletmek, uzlaştırmak demektir, yoksa zalimle­ ri devirmek için mücadele eden ezilen sınıfların ellerinden bazı savaş araç ve taktiklerini çekip al­ mak değil. - 10 -

Böylece, 1 9 1 7 devriminde (Şubat devrimi) , dev­ letin anlamı ve rolü meselesi, pratik bakımdan acil bir eylem sorunu, üstelik bir yığın eylemi so­ runu olarak bütün genişliğiyle ortaya çıktığı za­ man, Devrimci Sosyalistlerle Menşeviklerin hepsi, hemen ve gözlerini kırpmadan, sınıfların devlet tarafından « Uzlaştırılmasi» küçük-burjuva teorisi­ ne dört elle sarıldılar. Bu iki partideki politika adamlarına sayısız önerge ve makalelerin hepsi, bu küçük-burjuva ve dar kafalı «Uzlaştırma» te­ orisinin etkisini taşır. Devletin, kendi karşıtıyla (kendisine hasım olan sınıfla) uzlaşması müm­ lı:: ü n olmayan belirli bir sınıfın, egemenlik örgütü olması, küçük-burjuva demokrasisinin asla anla­ yamadığı bir şeydir. Bizim Devrimci Sosyalistleri­ mizle Menşeviklerimizin devlet karşısında takın­ dıkları tutum, onları asla Sosyalist değil (bunu biz Bolşevikler hep ispatladık) , sözde-sosyalist la­ fazaı;ılık meraklısı küçük-burjuva demokratları olduklarını gösteren en açık delilidir. Öte yandan, marksizmin, çok daha ince olan· « kautsky» tahrifatı var. Burada « teorik olarak », ne devletin bir sınıf egemenliği örgütü olduğuna karşı çıkılır, ne de sınıflar arasındaki çelişmele­ rin uzlaşmaz olduğuna. Ama şu olgu gözden ka­ çırılır, ya da üstü örtülür : Eğer devlet, sınıflar arasındaki çelişmelerin uzlaşmaz olduğu gerçeğin­ den doğduysa, eğer toplumun üzerinde ve «Ona gitgide yabancılaş'an» bir güç ise, açıktır ki, sade­ ce şiddetli bir devrim olmaksızın değil, ayrıca ege­ men sınıf tarafından yaratılmış bulunan ve içinde o « yabancı» karakterin maddeleştiği devlet ikti-ll-

dan aygıtı da ortadan kaldırılmaksızın, ezilen sı­ nıfın kurtuluşu imkansızdır. Teorik bakımdan bütünüyle açık olan bu sonucu, daha sonra gerece­ ğimiz gibi, Marks, devrimin görevlerinin somut tarihi tahlilinden mükemmel bir açıklıkla çıkar­ mıştır. Ve işte Kautsky'nin . . . unutup tahrif etti­ ği şey de bu sonuçtur-açıklamamızın devamında bunu ayrıntılı olarak göstereceğiz.

2.

ÖZEL SİLAHLI ADAM HAPi SHANE vb.

MÜFREZELERİ,

« . . DEVLET, eski gentilice (aşiret veyaalan) örgütlerneye göre, ilkin uyruklarının toprağa göre dağılmasıyla karakterize edilir . . . >> diye devam edi­ yor Engels. Bu dağılım bize « tabii» görünür, ama aşiret­ ler, ya da klanlar itibariyle eski örgütlenmeye karşı uzun soluklu bir mücadeleyi zorunlu hale getirmiştir. « . İkinci olarak, bizzat silahlı güç halinde örgütlenen, halkla artık doğrudan doğruya aynı şey olmayan bir kamu gücü kuruluşu gelir. Bu özel kamu gücü zorunludur, çünkü, sınıflara bö­ lünmeden sonra, halkın özerkli bir silahlı örgüt­ lenmesi imkansız duruma gelmiştir . . . Bu kamu gücü her devlette mevcuttur; sadece silahlı adam­ lardan değil, ayrıca bunun maddi eklerinden, gen­ tnice toplumun bilmediği hapishaneler ve her tür­ ı ü ceza kurumlarından meydana gelir . . ıı Engels, toplumdan doğan, ama onun üstünde .

. .

.

- 12 -

yer alan ve gitgide ona yabancılaşan ve devlet denilen bu «güç » kavramını geliştirir. Bu güç, başlıca neye dayanır? Elleri altında hapishaneler vb. bulunan özel silahlı adam müfrezelerine. özel silahlı adam müfrezelerinden söz etmek hakkına sahibiz; çünkü her devlete özgü kamu gücü, silahlı halka, «halkın kendi silahlı örgüt­ lenmesi» ile, «artık doğrudan doğruya aynı şey değildir. » Bütün büyük devrimci düşünürler gibi, Engels bilinçli işçilerin dikkatini, yaygın burjuva darka­ falılığına en az dikkate değer, en alışılmış görü­ nen ve sadece katı değil, taşıaşmış denebile­ cek önyargılar tarafından onaylanmış bulunan şey üzerine çekmekte kusur etmez. Sürekli ordu ve polis, devlet gücünün başlıca baskı aletleridir; ama başka türlü nasıl olabilirdi? Engels'in hitap ettiği ve yakından ne bir tek büyük devrim yaşamış ve ne de görmüş bulunan 19. Yüzyıl sonu Avrupalılarının büyük çoğunluğu için, başka türlü olamazdı. Onlar, «halkın kendi silahlı örgütlenmesi»nin ne olduğunu hiç mi hiç anlıyamazdılar. Toplumun üzerinde yer alan ve ona yabancı­ laşan ö1:el silahlı adam müfrezeleri ( polis, sürekli ordu) zorunluğunun neden ortaya çıktığı sorusu­ na, batı Avrupa ülkeleri ve Rusya'daki dar kafalı filisterler, Spencer ya da Mikhailevski'den (Kita­ bın ı 971 basımlı İngilizce baskısında Mikhailevski ismi yoktur. Yayınevi. ) alınmış ve toplumsal ha­ yatın artan karmaşıklığı, görevlerdeki farklılaşma üzerinde duran kısaca cevap vermek eğiliminde­ dirler. - 13 -

Bu cevap «bilimsel» açık bir gorunuşe sahip­ tir; asıl önemli olanı : toplumun, birbirine aman­ sızca düşman sınıflar halinde bölünüşünü gölgede bırakarak, cahil halkı mükemmelen uyutur. Toplumun bu sınınara bölünüşü olmasaydı, «halkın kendi silahlı örgütlenmesi», sopalarla silahianan bir maymun sürüsünün ilkel örgütlen­ mesi, ya ilkel insan, ya da kalanlar halinde bir­ leşmiş insanların ilkel örgütlenmesinden, karma­ şıklığı, tekniğinin yüksek seviyesi vb. ile ayrılırdı; ama mümkün olurdu. Şimdi bu imkansızdır; çünkü uygar toplum düşman düşman sınıflar halinde bölünmüştür; sınıfların «kendi» silahlanması, aralarında silah­ lı bir mücadele sonucunu verebilir. Devlet meyda­ na çıkar, özel bir güç, özel silahlı adam müfreze­ leri meydana getirir; ve her devrim, devlet aygıtı­ nı tahrip ederek, egemen sınıfın kendisine hizmet eden silahlı adam müfrezelerini yeniden kurmak için nasıl gayret ettiğini, ezilen sınıfınsa, sömü­ rücülere değil, sömürenlere hizmet etmeye yete­ nekli bu türlü yeni bir örgüt kurmak için nasıl çabaladığını bize en açık bir biçimde gösterir . Aktarılan parçada, Engels, her büyük devri­ min pratik olarak, somut olarak ve bir yığın eyle­ mi ölçüsünde ortaya koyduğu sorunu, yani « Özel» silahlı adam müfrezeleriyle,