118 9 4MB
Turkish Pages 607 [609] Year 2016
REFiK HALiD KARAY Memleket Yazıları - 1 4 -
Ci hangi r Dalkavuğu Tarih
Cihangir Dalkavuğu Tarih/ Refik Halid Karay
© 2016, İnkılap Kitabevi Yayın Sanayi ve Ticaret AŞ Yayıncı ve Matbaa Sertifika No:
10614
Bu kitabın her türlü yayın hakları Fikir ve Sanat Eserleri Yasası gereğince İnkılap Kitabevi'ne aittir. Tüm hakları saklıdır. Tanıtım için yaptlacak kısa alınttlar dışında, yayıncının izni alınmaksızın, hiçbir şekilde kopyalanamaz, çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.
Genel yayın yönetmeni Ahmet Bozkurt Editör Burcu Bilir Agalar Kapak uygulama Cengiz Duhan Sayfa tasarım Yasemin Çatal
ISBN:
978-975-10-3700-8
16171 819 876 543 2 1 İstanbul, 2016
Baskı ve Cilt İnkılap Kitabevi Yayın Sanayi ve Ticaret
AŞ 8
Çobançeşme Mah. Sanayi Cad. Altay Sk. No.
34196 Yenibosna - İstanbul Tel: (0212) 49611 11 (Pbx)
=jj: İNKA.AP
Kitabevi Yayın Sanayi ve Ticaret
Çobançeşme Mah. Sanayi Cad. Altay Sk. No.
34196 Tel : Faks:
Yenibosna - İstanbul
(0212) 496 11 11 (0212) 49611 12
[email protected] www.inkilap.com
(Pbx)
8
AŞ
•
REFiK HALiD KARAY •
�� Memleket Yazıları
-
14
Cihangir Dalkavuğu Tarih Hazırlayan Tuncay Birkan
••
.....
.. . . .INKILAP .il.
-
Refik Halid Karay 1888 yılında Beylerbeyi'nde Serveznedar Mehmed Halid'in oğlu olarak doğan Refik Halid'in anne tarafı Kırım Giraylarına dayanmaktadır; baba tarafı ise 18. yüzyıl sonlarında bir kolu Mudurnu'dan İstanbul'a göçen Karakayış aile sindendir. Galatasaray Sultanisi ve Mekteb-i Hukuk'ta okuyan yazar, Meşru tiyet sıralarında gazeteciliğe başlamıştır. Kısa sürede hiciv yazılarıyla üne ka vuşmuş, "Fecri Ati" edebiyat topluluğunun kurucularından olmuştur. "Kirpi" adıyla yazdığı taşlamaları ve siyasal yazıları sonucu İttihat Terakki hüküme tince Anadolu'nun çeşitli illerinde beş yıl sürgüne gönderilmiş, ancak 1. Dünya Savaşı'nın son yılı İstanbul'a dönebilmiştir. Dönüşünde Robert Kolej'de öğret menlik, Sabah gazetesi başyazarlığı, iki kez Posta-Telgraf Genel Müdürlüğü yapan Refik Halid, bu süreçte Aydede mizah dergisini çıkarmıştır. Siyasal yazıları ve görüşleri nedeniyle memleketten ayrılmak zorunda kalan yazar, Halep'e yerleşerek yayımladığı Vahdet gazetesindeki yazıları ve çalış malarıyla Hatay'ın T ürkiye'ye bağlanmasına katkıda bulunmuştur. 1938'de yurda dönen Refik Halid, dergi ve gazetelerde günlük yazılar yazmış ve 20 kadar roman kaleme almıştır. Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e uzanan zaman dilimini, güçlü gözlem yeteneği ve dilinin zenginliğiyle farklı türlerdeki eserlerine taşıyan Refik Halid, Mem leket Hikiiyeleri'nde Anadolu gerçeğini; Gurbet Hikiiyeleri ve Sürgün gibi eserlerinde, derin memleket hasretini edebiyatla buluşturmuştur. Yazarın, Ago Paşa'nın Hatıratı, Kirpinin Dedikleri gibi mizah eserlerinde; Bir Avuç Saçma, Makyajlı Kadın gibi kroniklerinde; Minelbab İlelmihrab ve Bir Ômür Boyun ca adlı hatıratlarında, çok yönlü ve renkli anlatımı, sosyal-siyasal ortamın re simlendirilmesini sağlar. Anahtar, Nilgün, İki Cisimli Kadın, 2000 Yılın Sevgi lisi, Bugünün Saraylısı gibi romanlarında ise sürükleyici kurgular içinde tasvir yeteneğiyle yaratıcılığını birleştirerek, genel olarak bireysel ilişkileri ve özel olarak da kadın-erkek ilişkilerini mekan-zaman boyutlarında derinlemesine ele alır, romanların geçtiği dönem ve mekanlara ait ince detaylara yer vererek anlatımını zenginleştirir. 18. 7.1965 tarihinde İstanbul'da ölen yazar Refik Halid, muhalif kaleminin keskinliği, temiz İstanbul T ürkçesi, renkli anlatımı, tasvir gücü ve yaratıcılı ğıyla, Türk edebiyatının en güçlü isimlerinden biridir.
Memleket Yazıları serisini oluşturan yazıların izini sürerek, uzun ve yorucu bir yolculuk sonucu bu örnek projenin hayata geçirilmesini sağlayan Tuncay Birkan 'a değerli ve titiz çalışmaları için Karay Ailesi olarak gönülden teşekkür ederiz.
içindekiler
Memleket Yazıları 1938-1965 .................................... ................. ........... ....... 19
Önsöz Tarihçi Gözüyle Refik Halid Karay Yavuz Selim Karakışla
.. . . . . . . .....
..
.
. . . . . . . . . . .. . .. . . ...... . .
.
... . .
. .
.
. . . ... . . . . . . ....
.
.
. . . . . . ......
.....
21
Tarih Fikri-Belgesizlik "Tarih"e İsyan·································-···············-································-············ Tarih Sayfalarının Şahadeti
.
. .
. . . . . . . . . . . . . . . . .... . . . . . . . . . . .. ..... . . . . . . . . .. . . . .
Hüvelbaki!
.
. .. 39
..... .
.
. .. 41
. . . . . . ....... . . . . .
.
..... . . . . . ........ . . . . . . . . . . . ..... . . ...... . . . . . . . . ........ . . . . . . . . . . ......... . . . . . ........ . . . . . . ............ . . . . . . .
Kleopatra'nın Yeni Burnu
. . . . . . . . . . . . ..... . . . .
Dünü Bilmiyen Bizler .
... ... ... ..... . . . . . . . . . . . . . . .
. ......
T ürk Müsteşrikler
.
.
. . .
. . . . . .. . . . . . . . . . . .
.. .
.
. . . ..
. . .... . . . .
. .
.
............
.
..
.. . . . . . . . . . .
.
.......
.
...
45
. . . .. 47
. . . . . . . . . . . . .. . . . ...... . . . .... . . . .. . . .
.
.
43
...
.
. . . . . . . . ... . . . . . . . . . . . ....... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
49
Yaşlı Eseri
. . . . .. . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . .. . . . .. . . . . . . . . . . . . .. . . . .. . . . . . ...... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . .. . . . . . .
51
Fransız İhtilali Devam Eden Bir İhtilal.
.
. . . . . . .. . . . . . . . . . .
.. . .
....
. . . . . .....
.
. . . .. . . . . . . . . . .
... .
. . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . .
.
. .. .
. 55
Tarihi Bir Geçimsizliğin Kanlı Hikayesi....... . . ....... .... ................................ 60 Hayvanlar Alemi, Kısacası: Tarih! ..
.
Bu Dünya Neler Görmüştür?.....
...... . . . ..... . .................................. 75
......
.......
.
. . . . . . . . .... . .
Dünyayı ve Tarihçileri Aldatan Yalan Dolan . .
. ...
.
. . . .
. . . .... ..
. . 69
. . ... . . . .. . . . . . . . . .
....
..
... . . . . . .
.
...
. . ..... . . .
. 82
Napolyon Dönemi ve Sonrası "Benze! " Yerine "Benzeme! " .. .....
......... ....... ... 87
Cihangiri Cihangir Yapan ............. ...................... .......
...... 89
.
Asıl Şeker Bayramı Bugündür....
.
. . . . . ..... ..................... ...... 91
Napolyon'u Öldürmeyen Zehir ...
.
.. .............................. ........ 93
Bir Melodram Sahnesi.......................................
.
........ .............................. 95
Tarih Keşke Öyle Kanlı Bir Dahiden Mahrum Kalsaydı. .... . .
Halk ile Şaka Olmaz . .... ... ..
. . . . .. . . .
.. . ...
. . .... . . . . .
. .. . .
. . . . . . . . . . .. .
.
Bugün 23 Mayıs, "Filizkoparan" Fırtınası .. .. . .
Bir "Ortaçağ"a Karşılık Üç Ay
......
..
. .. .
. .. .
..... .
..
..
.
.
..
. . ... . . . . . .
.....
.
.
. .
.......... .....
..
.....
.
..
.
. . . ...
..
..
.
.
.
. 97
. .. 99
. . .... . .
. . .. . . .
. .. . . . .
...... . . .
...
. ... . 101 .
.
.
.... . . . . ....
106
Midemizin Gevezeliği . .. . ......... ...... . ... ... ....... ....... .. . . . . ... . .. .. . ... . 108 ...
..
Bir Milletin Alın Yazısı... . ....
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
. ... ... . ... . . ... . . . .
......... ...
.
.
...
..
.
.
..
... ...
...
..
.
........
.
.
.
..
...
.. ...... . . .... . 110 .
.
.
.
.
Haussman'ın Muhalifleri, Yapılan İşi Gözden Düşürmek İçin Muazzam Paris'e Şu İsmi Takmışlardı: "Dekor - Şehir" .. . . 112 .
Eski Bir Harp, Çapul, Kundakcılık Hikayesi.
.....
. . ....
..........
. . ...
....
.....
..
.
...
......
114
Osmanlı Geçmişi Ne Hayırla Anmaktan Vazgeçelim, Ne Hıncımızı Unutalım . . . .. . ..
.
...
. . ..
........
. ... .... .
.
. . . . . . . . . . . . . . .. . . . . .
.
....
Ertuğrul Bey ile Süleyman Şah T ürbeleri..................... Bunların Ustasıydık!
. . . . . . . . . . . . . .. . . . .
.
......
. . .. . . .. . .. . .
..
.. . .
.
....
..
.
İhtisap Ağalarının Kulakları Çınlasın !.
... . . . . .
rnr��� �er . . .. . . .
. . . .. . . . . . . . . . . .
..
.
..
Zambo'nun Hizmeti Ata Mirası
.
...
..................
..................
... .
.
. ......... .. . . ..
.
..............
.
.
. .....
.....
. .. . ..
...
.....
.
. ....... 123
.....
.
.
..
....
.
.....
. .. .
.
....
.
...
....
........
.
.
....
. . ...
......
...
.
.
.
.
...................
Avrupa Murdarlık İçinde Pala Çalarken....... ...................... ...
.
...................
.
.............
1�
.
...
137
.... 139 .. . . . . 141 .
..
Kof Dönenlerin Piri ............. ...................................................... ....... .. .. Geçmişte Adalet ..........................................................................
.
.. .... . ... ..... . .135
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Kesilen Bir Ağacın Meraklı Hikayesi. . ..
121
.........
. .. . . .. ........ .. .127
. . . .. . .
. . . ....
...
.. .. .. . ...... 125
. . .
...............
. .
.........
..
.
...
..
.
..147 . . 149
Dimyat'a Pirince Giderken.
. . . . . .. . . . ... . . ..... . . . . . . . . . .. . . ....... .... . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ..
Bir Harita ve Zarf Üstünde Gezinti..
. . . . . . . . . . .. . . . ........... . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .....
151 153
Abdülhamid Dönemi-Siyasi il. Abdülhamid ve Meşrutiyet Tarihi
il. Abdülhamid ve Sonrakiler
... . . . . . .. . . . .. . . . . . . . . . . .......
Otuz Altı Y ıI Olmuş
. . . . . ....
161
. . . .... . . . . . . . . . .... . . . . . . . . . . ... . . . . .
167
... . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. . . . . . . . ..
17 4
. . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . .. . . ........... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
180
. . . .... . . . . . . . . . . . . . . . . . ... . . . ..... . . . ...... . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . ... . . . . . . . . .
Bayram ve Sadrazam
Sonuncu Vezirzadeler
186
. . . . . . . . . . . .. . . . . .. . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . ... . . . . . ... . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Geçmiş Zamanda Maliye Siyaseti
. . . . . . ........ . . . . . . . ... . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
194
Eski Devirden Bir Sima
. . . . . .... . . .... . . . ... . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . .. . . ..... ...... ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
199
Geçmişte Fazilet
. . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . ..... . . . .... . . . . .. . . . . . . . . . ..... . . .... . . ...... . . . . . .. . . . . . .. . . . . . . . .... . .
206
Kazıklar ve İncir Dalları Meşhurluk Utanç
. . .. . . . . .... . . . . ... . .
. . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .... . . . . .. . . ....... . . . . . . . . . . . . . . .
.. . . . . . . . . . . . . . .............. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ...... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ............ .
. . . ........ . . . . . . . . . . . . . . . . ..... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . .. . . .. . .
Bir Psikolog
. . . ..... . . . .... . . . . .... . . ...... . . . .. . .
.
208
210 211
. . .... . . . . . . . . . . . .
. . . . . . . ....
212
Abdülhamid Af İşini Gayet Mazbut Bir Şekle Bağlamıştı.
.... . . . . . . .
213
Yaşlı Nesil "Bomba" Sözünü Ne Zaman Öğrenmişti?
. . . . . . . . . . ...... .
215
. . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ........ . . .
217
. . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ..... . . . . . . . . . . .. . .
. . .. . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
İmar Tarihimizin Sönmesi Olmayan Bir Yıldızı
......
Abdülhamid ve il. Meşrutiyet Dönemi-Günlük Hayat Eski Rejimler ve Sivrisinekler.. ... .......... .......... .. ... .. ..... ... ... , ...........221 .
..
..
.
...
.
....
Her Devirde Rastlanan Tiplerden. .. .. . ...
... . ......................223
.
"Paşa" T abiri..................................................................... "Paşa"lar ve "Paşacık"lar
.
.
........... ....................225
...................................................
......................
Eski Rütbeler ve Unvanlar....................... ........... "MekrümetlCı Yazılur mu... " ..
....
.
.
.
..
.
.
226
...........233
. ... . . ... . .. ..... .
.....
.. ..... .237
··············
.
Kamış Kalemden Hatıralar ...............................
................. . . .244
Mürekkep Hakkında Bazı Bilgiler ve Hatıralar....... .
........ 251
Eski Adamlar Güçlükler İçinde Ne Rah at Çalışırlardı .. . . . . .253 ..
.
....
..
.
.
Eskiden Bir Mektup Zarfı Yazmanın Adap ve Erkanı . . . . .. ... .. . 255 ..
.
..
.
Postalara Güvensizlik Sebebiyle "Buda"dan Medet Umardık .................. .............................................. .
...... ..
Memur Kalabalığı Hakkında.............................................. ....
.
.. . . 257
..............259
Makam Otomobilleri Tarihçesi....... . ........ ....... . . ...... . .. .. .. . . . .. . . ... 266 .
.
.
.
..
.
...
..
.
.
"Fertik" Hakkında Malumat.......................................................
. ........274
Gü/cema/'i Parçalıyacaklarmış... . .... .... .. ...... .. ... . .
....... .276
.
En Uzaktaki T ürk Mezarı
.
....
····-----·······---··········
..
.
...
..
.
..
.. ... ................ .
Gene O Facia Hakkında ...............................................
.....
.... .. ...........278 . ....... ........ 280
Dedelerimiz ve Ninelerimiz Deniz Faciaları Yüzünden Çok Ağlamış, Kan Ağlamıştır . .
......
.. .
.....
.
..........
.
....
.
....
.
..........
. . . ...
..
.............
282
Abdülhamid Devrinde Şah it Olduğumuz Bir Facia: Köprü Vak'ası.....................................
. . ....... ... . . ...... ......... 285
.
Belediyeyi Önce Karada Yürütelim, Sonra Denizciliğini Deneriz
......
.
Yolcularının Terbiyesini Arıyorum .... . ...
.
........
.
...
.....
.
......
.
.....
. ... .
...
.
..
.
............
........
287
Vapurların Kendilerini Değilse de
"Onikiler"in Aleyhinde ..................
................ . .. ... .. . ...... 289 ........................................ ....291
.
Yalova - Florya - Hereke
............. . .......... .... ................ .293
Yıldız'daki Fabrika....... .......
... . . ......... ........ ....... .........................295
.
Neye, Neden Acaba?......... . Çivi ve İğne ...... ..
. .......................... .................297 . ............................................ 299
.
Her Eski Vasıtadan El Çekecek Dereceye Henüz Ulaşmadık. . .............. İcadlar - Keşifler .....................
. ...................... .. ....................... 303
.
İyi Olmuş ..... ...... ..... . ..... ..... ............. Büsbütün Unutulmasın Diye. . Bir Fesin Hatırlattıkları
.. ...... .... 301
.
....
. .............. ....... ..............305
.
.
...
..
. . .
.
...
.
. ........ ....... ... ................307
...............................................................
Sağnaklar, Fes ve Şemsiye Devrini Hatırlatıyor .
.....
......................
. . ..
.......
.
.......
.
....
314 318
İnce Hastalığın Moda Olduğu Zamanlar............................................... 320 Bugünün Gençlerini Görseler Korkudan Ödleri Patlardı............. 326 Kendimizi Değil, Muh taçları Ölümden Kurtarmak İçin Hacamat Oluyoruz .......................................................... 328 Berberlerin Diş Çektikleri Günlerden Manzaralar ........................... 330 Bir Zamanın Kışlarında .................................................................................... 332 Yüz Elli Lira, Yüz Elli Sene Geri Kalma Cezası ............................... 339 Bir Zamanlar Hamalların Politikacılıktaki Mevkii Mühimdi
....................................................................................................
341
Boykotaj, Grev, Miting Kelimelerinin Tarihçeleri ............................... 343 Arabistan, Arap Asıllı Develerin Taşıdıkları Oy Sandıklariyle Elden Gitmişti ......................................................................... 345 Gündüzleri Uyuyan, Geceleri Ayaklanan Bir Şehir......................... 347 Eski Ramazanlarda Kadınların Girdiği Kafesli Camiler ............... 349 Bu Sergi Aynı Zamanda Bir Kıyafet ve Akvam Meşh eri idi.............................................................................................. 351 Eski Ramazanın 15'inin Hususi Bir Mah iyeti Vardı ........................ 353 Yıldız Sarayı'nda Son Ramazan ve Son İftar .................................... 355 Ramazan imamları ............................................................................................. 357
"Fotin - Kundura" Doğrusu Çok Rahat ve Pratik Bir Ayakkabı idi
..... . . .
.
.
. . ..
. . ..... .. . . . .... . . . . . . . . . . . . .
.. . . ..
.
. .
....
....
. . . . ......
.. . .
...
. . ....
Eski Konaklarda Ramazan ve Bayram Hamamları . .
Eski Bayramlardan Sahneler
.
.... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Şeker Bayramı - Mendil Bayramı . .. .. ..
.
.. . .
. . . . . .. . .
. . . ......
..
. . ..
.
. . ..... . .
. . ..
.
. .361
..
.
.... . . . . .... . .
. . 359
....... . .
..... . . .. . . . . . . . . . .
. . . . ... .. . . . . . . . . . . . . . .
Bülbül Yuvada İnler Susar, Kalbini Dinler
...
.. .... ..
.
. . ...
.. .
. . . . . . ..
......
.363
. ... . .367 .
...
.
. .
. ... .... .. . . . . . .
374
Bizler, Eskiden Yılbaşı'nı Bilmezdik; Halbuki Bir Yılımızda Tam Dört Yılbaşımız Vardı .. ..
.......
. ..... .
... . . . .
.. .
.......
. . . ..
..
. . . . . . . . . .. . . . . ...
.. ... . ....
. . .....
... . .
.....
376
..
. . . ..
378
Galatasaray Karakolu'ndan Baal ve Siva İlahı Gibi Korkulurdu..................................................
....
-·······-··········
.. . .. .
....
. ..... . .
.
Udhukeperdaz Hakkında ........
...................... ................. ......380
Filmde Abdülhamid Devri .....
...................... .......................382
Tarih ve Karikatür
. . ....
.. . .
. .. . . . ...
.
.. . .
. . . . . .. . . . .
.. . .. . . ...
.
.
..
. . .... . ........ . .
Altmış Senelik Reklamcılık Hatıralarından Yerinde İncelemek İçin . .
. ..
. . .... . . . . . . . .. . . . .
Bu Kapıyı Örtmeli . .... .
. . .. . . . . .
Yeraltından Beklenen.
. . . ....
. . ...
.
....
.. . . .. .
.... . . . .
..
. . . . 384
. . . . . .. . . .
.
.
. . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . .
. . . . ...
.. . ....
. .
.
.
. . .. . . .
..
...
. . 386
.
. . ...
. . . .. . . . . . . . . . . . . . . . .
.
. . ..
388
.. , . .. . ........ ........ .. ........ . . . . .... ......... . ............390
... .
392
.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . ..... . . . .
394
........
.
. . . .... . . . . . . . . . .. .
.
. . . . . . ... .
.
. . . . .... . . . . .
. .
..
. . ....
.. . .
İlk Sosyalist
.
.
.
. .
..
. . ...... . .
Bir Zamanın Kurban Bayramlarından Hatırladıklarım .
.
.
. 396
. . . . . ..... . . . . .
Yarım Asırlık İstanbul İdareleri .
.. . . . .
. ..... . ..
..
...
..
. . . . . .. . ...
. . . . .. .
...
...
. .
..
.
. . ..... . . . . . . ...
398
Vakıflar - Güzel Sanatlar . ...
. . . .. .
.....
..
..
.
......
................
.. .
.
......
.
....
İşte Size Memleketin Üç Devrinden Üç Sahne! . . ..
.
.....
. .. . . .
..
........
.
..
..
.....
........
405
. . . . . 409 ..
.
.
.
Ebediyen Kurtulduğumuz Bir Müesseseye Dair Hatırlamalar .. .
.........
.
. .. . ....................................411
Bir İmparatorluk Mirası Başında Kopan Kavga Geçmişte Yemen
............................................
............................
. .413 ..
.....................................................
415
il. Meşrutiyet Dönemi Bir Meşrutiyet Tarihi ............
.
Kötümserlik Buhranını Geçirmeğe Yarayan Bir Kitap . . . . ...421 .
Ne İyi Başlamış, Ne Kötü Bitmişti ........... .
..
Rahmetle Anmak İçin Sebep
.
.
.......
.
.....
.......
.....................
.
.. .
...
. . ......... . .
..... ..425 ......... .. ... .427
.
"Reval" Yandıktan Sonra... ................ ............ ... ....... ... .............. .... ...............
...
. ..........423
"Çetine" Ne Kelime? ............. ........ ........ ........... ........ ...... .....
Eski Hatıralar, Yeni Hükümler
..
.. .
...
Keşke Fena Başlasa, İyi Devam Etseydi
.
.......
. . ..
. .. .....429
.
..............
.................
.
.......
431
.
......
437
..
.
..............
Tarihimiz, Ne Derece İnsafsız Ellerin Oyuncağı Olmuş Niyazi Bey'in Geyiği ve Ahmet Samim'in Vasiyeti
. . ..
........
.
..
.....
.....
.
. .439 ....
.........
Dünün Temmuz Bayramları Bugünün Teşrin Bayramları . .
.......
.441
..447
31 Mart Hikayelerinden.
.....
Geçmişte Seçimler
....
.........
Geçmişteki Kabineler . . .
.. .
. .
.......
. . . . ... . . . . . . . .
. . ..
.
.... .......
........................
.
.
..
..........
.
...........
.........
. . .. ...
Meşrutiyet'te Matbuat Hürriyetsizliği . . ....
Bilinmesi Lüzumlu Hakikat..
........
..
.....
.
.....
. . . . .. . . . .
Yokolası Bir Bekir Ağa Bölüğü Vardı.
. . ..
Gizli Zindanın Hikayesi
.......
.. . . ...
.
........
Sinekler..................................... . .............
.
. . .... .
.
..
.
.....
.
.
.
. . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. .
........
.....
. .. ..
.. .
..
......
.
............
. . . . .. ....
.......
..
.
. . ..
....
.....
. . . . . .. . . . . .... .
...
.
.
.
...
.
...
..
. . ... . .. . ..
... .. .
........
..
.
..
...
..
. . .. .
...
.....
..
..
...
.
............
...........
........
. . ..
.......
. . . . . .. .
.
.
.
467
.474
....
......
...
.
. . . . .. .. . .
460
479
. ....... .. .. 481
...
...
.........
.
. 485 .
.. ...489
.
.................................................. 490
Zararlı Örnek .......... . .................................... Satar Ali ............................... . .
.. . . . . .
453
.............................................................. ..491
.
Bizleri Üzen, Kumarla Mücade lenin Kifayetsizliğinden Ziyade, Lüks Sınıfa Teşmil Edilmesi Cesaretsizliği idi!
......
. . ..
.......
.. .
.......
..
....
493
Birinci Dünya Savaşı Tarihten Bir Yaprak ................................ ................ . Sulh Korkusu .............................................................. "Harp Sonu Krizi" Gizli Tarih
. . . .. . .
. .. . . . ....
.
..
. . . . ..
......
....
... .
.
....
..
. ....................... 497
.
....................499
.
.............
.. . . . .
..
.....
. . ..
.........
..... 501 ..
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Gizli Kalan Takatsizlik . . ....
.....
.
......................
... . . ...
. . . . ... . . .
. ..
... . ........
.. .
.....
.
.......
503
. 505 ...
Saman Altından Yürüyen Su . .. .
Harbin Bitim Tarihi . ..
. . .. . . . . . . . . .
...
....
. . .... . . .
. .
. . . . . . . . . . . . ...
.
. .
. . . . . . . ... . . . . . . . ... . . . . .... . .
...
. . . . . . .... . . .... . . . . . . .
İki Brest - Litovsk Arasında.. . . . . ...
. .
....
........
.
.
.
.
...
.
.
. . . . ... . . . . . . .. . . .
..
..........
İki Cihan Harbi'nde Üçüncü Kışlara Giriş
.. .
.
. . . ...
.
. .
. . .. . .
.
.....
.
....
.
. .
...
.
.
.. . .
.
509
..........
...... . . . . . . .
.
.. .507
. . . 511 . . ..
. . . . . . . . . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. 513 .
İkinci Dünya Savaşı Nezleden Medet Umanlar . . ..
...
.
............
..
..............
. . . . . . ... . . . . . . . .
.
.
521
. . . . . . . . . . . . .. . . .
Meğerse İkinci Dünya Harbi'nde Ne Fırsatlar Kaçırılmış! ... . 523 ..
....
Milli Mücadele ve Sonrası İki Kara Fatma
..
. . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . .
Sükutiler Akademisi . ..
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .... . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . .
.
. . . . . . . . . . . . .. . . .
..
.
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . .
. .
... ......
. . . ...
..
......
. .
.... ..
. . . ..
527 529
Cenup Vilayetlerimizin Kutladıkları Kurtuluş Yıldönümleri Münasebetiyle Bir Hatıra .
.........
.
. . . . ...
..
. . . . . . . . ..
.
.......
.
......
. .. . . .
.
... ....
.
.....
.
....
. . 530 ..
..
Panoramik Temmuz Her Aya Benzemez
...........
"Hıdırellez" Hakkında Sözler
...
Tamir Edilen Tarih...........
.
.
....
...........
.. . .
............
. . . . . . . .. . . . .
.
.
..... . . . . . .
....
.
.
. . . . . . . .... . . . . . . .
. .. .
...... ...
. . . .. . . . . . .
. ..
. . ....
. . ....
......
535
.537
.....................................................................539
"Geçmişten Bir Gün"
. . . . . .... . . . . . . . . . . ... . . .. . . . . . . . .
.
. . . . . . .. . . . .
. .
Paraşütçülük Tarihi Hakkında Bilgiler
. .. . .
Yarım Asırlık Krallar Tarihi
. . . . . . . . . . . . . . . . .. .
...
.
. . . ...
...
..........
. .
.
.
.
. . . ... . .... .
541
. . . . . . . . . . . . . . . ..... . . . . .....
543
. . . . . . . . . . . . .. . . .. . . . . .
. . .. . .
.
.. . . . . . .
.
. . . . . ... . .
.
Altmış Sene İçinde Suikasda Uğrayan Taçlılar
....
Bir Kral Vardı
. . .
. . .... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. .
.
. . . . . . .. . . .
.
...
. ..
. . ....
.
. . . .....
.
. . . . ....
.
..
548
. . . . . . . . .. . . . . .. . .
554
. . . . . .. . . . . . . . . . . .
. . .. . .
. .
. . .. . . .
.
.
.
..
. .. . . .
556
. . . . . . . . . .... . .
558
. . . . . . . ..... . . . . . . . . . . .
564
. .
.
.
..
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ... . . . . . . . .
Evliya Çelebi'nin Bir Fıkrasını Okuduktan Sonra Eski Defterleri Yoklarken
..
. . . ...
.....
.
Uzak Tarih Mezopotamya Harabelerinde Hem Yapıcı, Hem Yıkıcı
...
. . .
.
.
. .
. .. . . .
. . .. . .
.
..
.
.
. .
.....
Büyük Cengiz İmparatorluğu'nda
.
.
......
.
..
.
. .
. .
.
.
.
. .
.
.
...
. . . .. . . . .
.
Dizin
. . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
.
.
... . . . . . . . . . . . . . .
.
.
.
..
569
. . .......
574
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . .... . . . . . . . . . .
576
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . .
.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. . . . . . . . . . . . . . . . .. .
Hiçbir Hükümdarın Erişemediği Devlet...
Yayımlanmış Tarih Yazıları
.
. . . . ...
....
.
...
.
.
.
.
.
... . .
. . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . .
. ..
..
.
.
.
...
. . .
.
......
.
. . . . . . . . . . . .. . . . . . .
. . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . .
.
....
. . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
582
591 597
Memleket Yazı ları 1938-1965
Edebiyat tarihi kitaplarında ve üzerine yapılan çalışma ların çoğunda Refik Halid Karay'la ilgili değerlendirmeler genellikle yazarlık kariyerinin ilk dönemi diyebileceğimiz 1 908-1922 arasına yoğunlaşır. İ kinci sürgünlük döneminde ( 1 922-1 938) Halep' te çıkan iki gazeteye yazdığı çok sayıda yazıya ulaşılabilmiş değildir; bu yazıların sadece Bir Avuç Saçma ve Bir İçim Su kitaplarında toplanmış küçük bir kıs mına ulaşılabildiği için bu dönem halen araştırmacıların ciddi ilgisine muhtaç durumdadır. Refik Halid' in yazarlık ve gazetecilik hayatının son ve en uzun dönemi, yani 1 938 yılının Temmuz ayında yürürlü ğe giren af kanunu sayesinde memlekete dönmesiyle başla yan dönem ise esasen romanları üzerinden değerlendirilir. "Muharrirlik" kimliğinin ayrılmaz bir parçasını oluşturan gazeteci ve fıkracı yanı büyük ölçüde ihmal edilmiştir. Hal buki Refik Halid geçimini sadece kalemiyle kazandığından, 1 965 ' de ölene kadar Tan, Akşam, Yeni İstanbul, Zafer gibi dönemin en çok ses getiren gazete ve dergilerinde sayısız yazısı yayımlanmıştır. 1 940' ların ilk yıllarında kitaplarına girme şansı bulmuş bazı yazılar hariç bunların çok büyük bir kısmı okurlarla buluşamamıştır. Bu yüzden de Türkiye tarihinin bu belki de en hareket19
li döneminde memleketin geçirdiği siyasi, kültürel, kentsel dönüşümler konusunda Refik Halid' in neler düşündüğü, Osmanlı geçmişini nasıl değerlendirdiği ve hatırladığı , tek parti iktidarı sırasında ve demokrasinin tesis edilmeye çalı şıldığı yıllarda memleket gündemine nasıl baktığı belirsiz kalmıştı. Halen tam da bu konular üzerine bir kitap çalışmasını sürdüren Tuncay Birkan 'ın editörlüğünde hazırladığımız Memleket Yazılan 1938-1965 dizisinde işte bu boşluğu dol durmayı amaçlıyoruz. 1 8 kitap olarak planlanan bu dizide Refik Halid Karay'ın bu dönemdeki yazılarından İ stanbul, Edebiyat, Hatıra, Tarih, Dil, Yemek, Doğa, Mizah, İ ç ve Dış Siyaset, Sanat gibi temalar etrafında yapılacak kapsamlı seç kiler ve ikisi gezi kitabı olmak üzere üç tefrikası yayımlana cak. Yayın tamamlandığında, Memleket Hik!iyeleri'nin unu tulmaz yazarının artık "Memleket Yazıları " ile de anılmaya başlayacağını umuyoruz. Bu dizide yayımlanacak bütün kitaplarda Refik Halid'in kendi imlası büyük ölçüde korunacak, sadece günümüz okur larının takip zorluğu çekmemeleri için özel isimlere gelen ekler kesme işaretiyle ayrılacak, bazı özel isimlerin imlası gü nümüze uyarlanacak, Refik Halid öyle yazmadığı halde uzun zamandır bitişik yazılan bazı kelimeler birleştirilecek ( "hiçbir", "birkaç", "birdenbire", "basmakalıp" gibi) ve Osmanlıcadan miras alınan, vurgulan parantez içine alarak yapma uygulama sının yerine italik veya tırnak içinde yazma seçeneği kullanıla caktır: Örneğin " (Akşam) gazetesi" yerine "Akşam gazetesi"; " (Hakk-ı Sükut) hikayesi" yerine "Hakk-ı Sükut" hikayesi.
20
Ön söz TAR İ H Ç İ GÖZÜYLE R E F İ K HAL İ D KARAY Yavuz Selim Karakışla
D
Refik Halid Karay, tarih öğrencisi olduğum ilk gençlik yıl-
1'..ıarımdan beri en sık okuduğum, yazdıklarından en çok etkilendiğim Osmanlı yazarlarından birisidir. Tıpkı Ahmet Ra sim gibi, tıpkı Reşat Ekrem Koçu gibi, hatta Ziya Şakir (Soko) gibi ... Benim için Refik Halid, her daim eleştirel tavrıyla Os manlı kalem erbabının içinde ayrı bir yere sahiptir. Onun Mem
leket Hikayeleri* ve Sakın Aldanma İnanma Kanma" gibi "şah" eserlerine derslerimde hep değindim, onun polemiğe girişme yi çok seven "didişme meraklısı" kişiliğinden de yeri geldik çe bahsettim . Her zaman "müzmin muhalif" olarak andığım Refik Halid'in eserlerine ve ifadelerine kendi derslerimde veya konuşmalarımda yer vermeye büyük bir özen gösterdim . Bazı derslerimde onun İstanbul 'un Bir Yüzü*" gibi eserlerinden uzunRefik Halid (Karay) , Memleket Hikayeleri, İstanbul: Orhaniye Matbaası, 1335; İstanbul: İnkıliip Kitabevi, 2015. Refik Halid ( Karay), Sakın Aldanma, İnanma, Kanma, İstanbul: Orhaniye Matbaası, 1335; İstanbul: İnkılap Kitabevi, 2009. *''*Refik Halid (Karay), İstanbu/'un Bir Yüzü, İstanbul: İnkılap Kitabevi, 2009.
21
ca pasajlar okudum, Osmanlı İmparatorluğu'nun son çeyrek asırlık döneminde yaşadığı toplumsal ve ekonomik çalkantıla ra ilişkin olarak öğrenci ve dinleyicilerime aktarmak istediğim fikirlerimi onun çarpıcı dili ve keskin kaleminden çıkmış veciz alıntılarla süsledim . Hatta bazen bugün bile kendi sözlerim le söylemeye cesaret edemediğim bazı şeyleri ondan yaptığım alıntılara sığdırıp, Refik Halid'in "muhalif" kimliğine ve onun çarpıcı kalemine söylettirmeye dikkat ettim ... Ahmet Rasim, Reşat Ekrem Koçu, Ziya Şakir (Soko) gibi sevdiğim diğer Osmanlı yazarlarından Refik Halid'i ayıran, onun tarihçi veya sosyal bilimci değil, gününü yazan bir dü şün adamı, siyasetçi ve edebiyatçı olduğunu düşünmemdi . Ta ki İnkılap Kitabevi'nin onun "Memleket Yazıları" serisinin 14. kitabı olan Cihangir Dalkavuğu Tarih'i bir araya getiren bu kitabın giriş yazısını yazma görevi bana verilinceye kadar ... Bu kitabı elime alıncaya kadar, benim için Refik Halid ken di yaşadığı günleri kendi eleştirel gözüyle okurlarına aktaran bir muhalif siyasetçi, içinde bulunduğu dünyayı kıyasıya eleş tiren bir edebiyatçıydı, tam anlamıyla "müzmin muhalif" bir düşünürdü. Onun kitapları ve yazılarından oluşan geniş külli yatın, toplumsal ve ekonomik tarih anlayışına sahip bir tarihçi nin elinde ne kadar önemli bir kaynak haline dönüşebileceğinin tabii ki bilincindeydim . Ama onun gençliğinde hiç yapmadığı bir şeyi yaşlılık yıllarında yapıp, Cumhuriyet döneminde ya yımlanmış çeşitli gazete yazılarında tarih yazmaya girişmiş ol duğunu ben de hiç bilmiyordum .. . Refik Halid gibi keskin zekalı, kıvrak ifadeli, sivri dilli, kaleminden kan damlayan bir muhalifin adeta "kodum mu oturtturan" eleştirel yazılarına aşina olan okurların, onun ta rihsel konuları işlediği bu yazıları okurken bazı yaklaşımlarını
22
garipseyecekleri aşikardır. Oysa bir tarihçi olarak hemen hatır latmak isterim, yazarların kaleminden çıkan yazılar -kaçınıl maz olarak- yazıldıkları dönemin özelliklerini yansıtırlar ve bu ilkeye göre ele alınıp değerlendirilmeleri gerekir. Refik Halid yazılarında tarih konularına yer vermeye başladığında artık hapishanelerden ve sürgünlerden yorgun düşmüş bir siyasi mu halif olduğu gibi, zaten yaşlanmış bir yazardır; kendi muhalif kimliğiyle söylemek istediklerini okurlarına geçmişten örnekler sunarak tarihe söyletmeyi tercih etmek durumunda kalmıştır. Refik Halid, İkinci Dünya Savaşı'nın başlarında Alman or duları Avrupa'nın her tarafını istila etmişken, 1 Kasım 1940 günü Tan gazetesinde yayımlanan "Tarihe İsyan!" başlıklı bir yazısında, bir yandan çağının egemen tarih anlayışını kıyası ya eleştirirken, bir yandan da kendi tarih görüşünü kaçınılmaz olarak gözler önüne sermektedir: "Tarih! Seni artık cihangir dalkavuğu ve zulüm çığırt kanı olmaktan kurtarmalıdır. Asırlardanberi yaptığın nedir? En parlak tabirler, en mürai edebiyat oyunları ve en meş'um ahlaksızlık derslerile istilacıları pohpohlamak, insanlarda istila hırsını kabartmak, yeni yetişenlere zulüm ve haksızlık yolunu, şan ve şeref geçidi diye göstermek değil mi? Sen, kurbanlara mersiye okuyacağın yerde, kılıcından masum milletlerin kanla rı sızanlara kaside söyledin; insafsız akınlarla kurulan tahtların önünde ve yağmalar, kıtlıklar, yangınlar bahasına toplanan taç ların karşısında diz çöktün, defne dalı uzattın, zafer bestesi çal dın . Sayfalarını karıştırdıkça nefretim artıyor; zira görüyorum ki zalime çıkışacağına, mazluma beteliyorsun; istila harplerini çekiştireceğine bilakis övüyor, cihangirleri göke çıkarıyor, hış mına uğrayanları yerin dibine geçiriyorsun . Fatihlerin dehasını sena eden sensin; müşevvik ve mücrimsin! Hakkını, yurdunu
23
korumak için ciğerlerini parçalayan zavallı mağluba dudak bükmek, hak yemek için zafer peşinde dünyayı kana boyayan lara secde etmek, işte hilkatın, marifetin bu!" [s. 39) Refik Halid, çağının egemen tarih anlayışını bu sözlerle özetledikten sonra, güçsüzlerin güçlünün elinde ezilmesinin hikayesini bir başarı öyküsü olarak sunan tarih anlayışını eleş tirir. Tarihin zalimlerin "başarı" öyküsü haline dönüşmesini sağlayan bu durumdan kurtarılması gerektiğini düşünür: "Onun içindir ki, ey tarih, senin başlıca vazifen, cihangirli ğin çıkmaz bir yol olduğunu yeni nesillere göstermektir. Şan ve şeref ancak aziz yurtlarını istilacı kuvvetlere karşı müdafaaya çalışanların hakkıdır; senin hükmün bu olmalıdır; mazlumun yenilmesinden zalime şeref hissesi çıkartmak değil! Artık, düş tüğün ahlak tereddisinden kurtarıp seni faziletli, meziyetli, na muslu ve faydalı bir unsur haline sokmak lazım ... Senin hatalı, mücrim görüşün ıslah edilmedikçe dünyanın gidişi düzelmeye cek!" [s. 40) "Tarih nedir?" ve "Tarih ne olmalıdır?" sorularına cevap arayan Refik Halid'den yaptığımız bu uzunca iki alıntıdan son ra, kitapta yer alan çeşitli tarih yazılarından yola çıkarak, bu sorulara cevaplar bulmaya çalışalım. Bugün pek çoğunun mo dası geçmiş olmakla birlikte, Refik Halid Karay imzalı tarih yazılarında da kesinlikle gözlemlenen, hem döneminin egemen tarih anlayışını yansıtan, hem de bazen eleştirmiş olmakla bir likte onun yazılarına da yansıyan bazı klasik tarih klişelerini ön plana çıkararak, kitap boyunca yer alan yazıları biraz irdele meye girişelim ...
24
"Tarih Mazlumların Değil, Galiplerin Hikayesini Anlatır" Tarihi yazdıranlar galipler olduğu için, tarih boyunca za fer kazananların kendilerini "tarih yazan" olarak göstermiş ol dukları fikri kesinlikle doğrudur. Nazım Hikmet'in "yenenler yenilenlerin dikişsiz ak libaslarında sildiler kılıçlarının kanını" dizeleriyle betimlemiş olduğu üzere; tarih boyunca yenenler, ye nilenlerin her şeyini ellerinden almışlardır: Canını, malını, "ka dınını'', özgürlüğünü, hatta tarihini bile ... Refik Halid, "Tarih Sayfalarının Şahadeti" adını verdiği bir yazısında "Tarih sayfaları karşımda böyle şahadet etmekte dir. Yarın için de vereceği hükmün ondan başka bir şey olabi leceğini ne akıl, ne gönül kabul edebilir" sözleriyle yakınmak tadır. [s. 42]
"Tarih Tekerrürden İbarettir" Tarihin tekerrür ettiği inancı, kökenleri Antik Yunan ve Roma tarihçiliğine kadar uzanan arkaik bir tarih anlayışıdır. Refik Halid, insanlık tarihinde zamanın hep belirli bir sona doğru akmakta olduğunu düşünen bir yazar olmakla birlikte, geçmişten örnekler getirerek geçmişteki hataların günümüzde aynen tekrar edilmekte olduğunu öne sürmek konusunda çok isteklidir: "Tarihin böylece tekerrür etmesi, ezeli insan cibilleti nin iktizasındandır." [s. 224] Bu konuda verilebilecek en güzel örnek, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin liderliğinde yaşanmış olan İkinci Meşrutiyet dönemi ve Kemalist kadroların öncülüğünde yaşama geçirilmiş olan Cum huriyet devrimlerini açıktan açığa eleştirmekten kaçınmış olması dır. Bunun yerine, Fransız İhtilali yıllarının tarihinden özenle seç-
25
miş olduğu örnekleri gündeme getirerek, "bakın tarih hep tekerrür ediyor, ihtilalciler de hep aynı hatalara düşüyor" demeye getirmiş tir. [ss. 31-61] Refik Halid'in Fransız İhtilali'ni anlatan yazılarında eleştirel olarak mercek altına alınmış olan Jakoben hareketini ele alışı İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne, Danton ile Robespier arasın daki çekişmeleri anlattığı bölümler ise Talat, Enver, Cemal üçlüsü arasında yaşanmış mücadelelere çeşitli göndermelerle yüklüdür. Refik Halid, Fransız İhtilali'ni anlatırken devrime yol açan siyasi ve ekonomik sorunları değil, devrim sırasında yaşanmış olan kanlı barbarlık hikayelerini ve sonu giyotinle biten kişi sel çekişme öykülerini okurlarına sunmayı tercih eder. Yine de, Fransız İhtilali benzeri büyük devrimlerin ve Ekim Devrimi'nde olduğu gibi radikal toplumsal dönüşümlerin yeniden yaşanma sı ona göre kaçınılmazdır: "Fransa İhtilali ve beyannamesi ne sadece hürriyet susamışlığından, ne insanlık şerefini kurtarmak emelinden doğmuştur. Bu, her şeyden evvel bir ekonomik dü zensizliğin yavrusudur, mide meselesidir. Ekonomik olduğu için de dünya durdukça ve vaziyet daralmağa daha müsait şekiller almağa başladıkça şurada, burada, uzun veya kısa, ufak veya büyük tekerrürler yapacaktır." [s. 58]
"Tarihi Büyük Adamlar Yapar" Tarihin sürekli tekerrür ettiği yani tarihin ibret dersleriyle dolu olduğu fikri, "tarihi büyük adamlar yapar" düşüncesiy le başat bir geçmişe sahiptir. Yine Antik Dönem tarihçilerine kadar geri gidebilecek bu klasik tarih anlayışına göre, tarihsel gelişmeleri gerçek yapan geniş halk kitleleri değil, onların baş larında bulunan krallar ya da diktatörler, savaşları kazanan ise ordular ya da askerler değil onlara komuta eden generallerdir.
26
Refik Halid'in, bu kitapta "Napolyon Dönemi ve Sonrası" bölümünde bir araya getirilmiş olan yazılarında, "Fransızlarda hudutsuz bir istila ve zafer arzusu uyandırmış, onları daima maziyi tazelemek hırsına düşürmüş" [s. 89] olmakla suçladığı Napolfon'u açıkça "tarih yapan aktör" olarak gösterdiği göz lemlenir. Bu yazıları okurken, insanın -Bertold Brecht'in Napo lfon'un Mısır Seferi için kaleme aldığı ünlü şiirinin Can Y ü cel tarafından güzel Türkçemize aktarıldığı şekliyle- "Yavuz Sultan Selim Mısır'ı fethe giderken yanında bir aşçı olsun yok muydu?" diye soracağı gelir. "Tarih tekerrür eder" fikriyle "tarihi büyük adamlar ya par" yaklaşımlarının tarih boyunca iç içe gelişmiş ve birlikte ilerlemiş olduklarına değinmiştik . Bu duruma Refik Halid'in İkinci Dünya Savaşı yılları boyunca kaleme aldığı Napolfon yazılarında da sıkça rastlanır. Bu yazıların büyük çoğunlu ğunda "Napolfon" ismini silip "Hitler" diye okursanız, Refik Halid'in "bakın, tarih yine tekerrür ediyor" demeye getirdiğini anlarsınız .
"Ceddin Deden, Ceddin Baban...
"
Hatırlamayanlar için, ara başlık için seçmiş olduğumuz bu ifadenin ünlü bir Mehter marşından ödünç alınmış olduğunu hemen belirtelim . "Ceddin deden, ceddin baban ..." diye başla yan bu Mehter marşı şu sözlerle devam ediyor: "Ey kahraman Türk milleti!" On dokuzuncu yüzyılda Osmanlı tebaasına mensup olarak doğmuş, yirminci yüzyılda kendilerini Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşları olarak bulmuş Osmanlı aydınlarının başını çektiği
27
erken dönem tarih yazarlarının Osmanlı Tarihi'ne bakış açısı nı bu mısralardan daha iyi betimleyecek bir ifade daha bulu namaz . Diğer bir deyişle, İkinci Meşrutiyet dönemi Osmanlı münevverlerinin ve onların devamı olan T ürkiye Cumhuriye ti aydınlarının genelde T ürk Tarihi'ne ve özellikle de Osmanlı Tarihi'ne bakış açısı, on dokuzuncu yüzyıl boyunca dünyanın her tarafında revaçta olan romantik milliyetçiliğin bütün özel liklerini bünyesinde barındırır. Fatih Sultan Mehmed İstanbıil'u kuşatırken sanki kendisi de bizzat oradaymış gibi yazanlardan tutun, Osmanlı ordusunun muzafferiyetleri anlatılırken "biz" demeye vardıranlara kadar, "Viyana kapılarına kadar dayan dık" şeklinde özetlenebilecek her çeşit milliyetçi görüşe tarih sayfaları arasında yer verilir. 1970'li yıllara gelininceye kadar, Osmanlı Tarih Yazımı muhafazakar milliyetçi yazarların teke lindedir, kendisini Osmanlı İmparatorluğu'nun şanlı geçmişiyle adeta özleştirmiş romantik milliyetçiliğin etkisi altındadır. Romantik milliyetçiliğin tarih algısı bir yandan kendisini geçmişle özdeşleştirirken, bir yandan da geçmişe karşı son dere ce seçici davranır: Barışlarla değil, savaşlarla ilgilenir. Mağlup ları ve mağlubiyetleri hiç sevmez, hatta onlarla hiç ilgilenmez . Zaferler ve menkıbelere ise bayılır, her daim onları ön plana çıkararak, geçmişte "başarı öyküsü" aramaya, hatta -bir adım ileri giderek- yaratmaya çalışır. Geçmişte "başarı öyküsü" arama ve yaratma süreciyse, özellikle zamanda geriye doğru gidildikçe tarihin menkıbeye, menkıbelerin de hurafelere dö nüşmesine yol açarak, geçmişte tarihte yaşanmış olan olayların romantik milliyetçilerin elinde bir "milli tarih"e dönüşmesine yol açar. Bu açıdan bakıldığında, Refik Halid'in Osmanlı İmpara torluğu'nun ilk yüzyılları hakkında kaleme aldığı tarih çalış-
28
malarında onun da dönemin tarih çalışmaları etrafında "biz ve onlar" şeklinde ötekileştirici ifadeler bulan romantik mil liyetçiliğinin izlerini taşıdığı rahatlıkla söylenebilir. Özellikle " Osmanlı Geçmişi" [ss. 119-158] başlığı altında toplanan ya zılarında ken di yaşadığı çağdan çok önceki yüzyıllardan bah sederken -belki de kullanmakta olduğu kaynakların da etkisi altın da kalarak- Refik Halid'in de romantik milliyetçi bir tarih anlayışı sergile diği gözlenmektedir:
"Biz, dedelerimizin ve ninelerimizin hamama rağbetlerin den dolayı övünmeliyiz. Zira asırlarca evvel Avrupalılar mur darlık içinde pala çalarlarken, bilhassa şehirli ecdadımız yı kanma meraklısı, pek temiz insanlardı. Kitapları karıştırınca görürüz ki, bizim hamamdan çıkmadığımız devirler de, ötekile rin yanına kokudan yanaşılamaz dı; şim di filmler de seyrettiği miz atlas, dantel, kadife elbiseli, süslü kişiza deler ve krallar bit içinde yüzerlerdi." [s. 140, vurgular bana ait.] Müjdeyi burada yeri gelmişken hemen verelim: Ken disinin hayatta olduğu dönemleri anlattığı sonraki bölümler de, karşı mızda yine rasyonel düşünen ve eleştirel yazan "müzmin muha lif" Refik Halid vardır.
"Sultan il. Abdülhamid Müstebit mi?" 1 8 8 8 yılında doğmuş olan Refik Halid, 1 908 yılında İkinci Meşrutiyet ilan edildiğinde henüz yirmi yaşında genç bir delikanlıydı. Dolayısıyla, Jöntürk yazınında "istibdat dev ri" olarak anılan Sultan il. Abdülhamid'in 1 8 78-1 908 yılları arasındaki mutlakıyetçi monarşi dönemini Refik Halid henüz çocukluk çağlarındayken yaşamıştı. İlk gençlik yıllarında ne derece Sultan Hamid muhalifi fikirler beslediğini bilemiyoruz:
29
" Aramızda Abdülhamid'i bizzat görmüş kaç kişi kaldı? . . . Ben de görenlerden biriyim, fakat o kadar uzaktan, bir dakikacık ve çocuk denecek yaşta ki, görmemiş sayılsam yeridir." [s.
176] Refik Halid, Sultan il. Abdülhamid'i anarken "müstebit" der, onun döneminden bahsederken de "istibdat" kelimesini kullanır; dönemin çeşitli garabetlerine, dönemin paşalarının yetersizliklerine, jurnalcilik ve hafiyelik gibi uygulamalarına da geniş yer verir. Sultan il. Abdülhamid için "beğendiğim tarafı vardır sanılmasın, hiçbir zaman taraftarlık etmedim"
[s. 212] demekten asla kaçınmaz . Ama tüm muhalif nefreti ni Sultan il. Abdülhamid'in kişiliğine yüklemekten çekinme yen İttihatçılar'dan da bu noktada geniş ölçüde ayrılır. Refik Halid'e göre Sultan il. Abdülhamid dönemini "istibat"a çevir miş olan sultanın kişisel özellikleri değil, onun etrafına toplan mış olan yarı-cahil, yetersiz, kifayetsiz, liyakatsiz -fakat aynı ölçüde sadakatli, muhteris, haysiyetsiz ve vurguncu- bedeganın idare-i maslahatçı işgüzarlıklarıdır. Refik Halid'e göre, Sultan il. Abdülhamid döneminde devlet gemisini yürütmeyi başaran ne sultanın kendisi ne de bendeganıdır; ahlaklı, hamiyetli, gayretli ve faziletli Osmanlı devlet adamlarıdır: "Çoğumuz Abdülhamid devrine ait hatalı bir nazariyeye kapılmı şızdır: Bu devirde vezirliğe, sadaret müsteşarlığına kadar yükselmiş birinin jurnalcı [ispiyoncu] ve mürtekip [vurguncu] olamıyacağını aklımıza sığdıramayız . Halbuki büyükler arasında ne vicdanlı, ne namuslu, ne tertemiz insanlar vardı!" [s. 203-204]
"Asıl Müstebit: İttihat ve Terakki!" Refik Halid hep muhalif yaşadı, muhalif olarak da öldü . Bilen, bilir. . . Refik Halid'in romanlarında, hikayelerinde, de-
30
nemelerinde, gazete yazılarında ne denli amansız bir İttihat ve Terakki Cemiyeti muhalifi olarak kalem oynattığını, onun İttihatçılar'ı yerden yere vurmak için hiç bir fırsatı kaçırmadığı nı sizlere hatırlatmam hiç gerekmez. Çarpıcı bir örnek vermekle yetineyim ... 1908 yılında çıkan bir Fransız dergisi, Osmanlı İmparatorluğu'nda İkinci Meşrutiyet'in ilanını okurlarına "barışçıl bir devrim" şeklinde sunmuş ve 10 Temmuz'u "su içenlerin ihtilali" olarak değerlendirmişti. Derginin bu ünlü ifadesini Refik Halid Akşam gazetesinin 24 Mart 1946 tarihli sayısında "31 Mart Hikayeleri" başlığıyla yayımlanan ya zısında "Yani rejim değişikliğinin vakasız atlatılmasına milletin alkol kullanmamasını sebep göstermişti" olarak değinmiştir [s.
453] . Yeni İstanbul gazetesinde 3 Ağustos 1958 tarihinde "Keşke Fena Başlasa, İyi Devam Etseydi" başlığıyla yayımlanan bir başka yazısındaysa, aynı "su içenlerin ihtilali" ifadesini Refik Halid "bir mevzua inkılabın kansız başarılmasındaki hususiyeti belirterek ..." şeklinde göstermiştir. [s. 425] "Y ıldız'ın yerini İttihat ve Terakki aldı" anlamına gelen bu ara başlığı seçerken ne demeye getirdiğimi yine Refik Halid'in
Yeni İstanbul gazetesinde 2 Ağustos 1958 günü "Ne İyi Başla mış, Ne Kötü Bitmişti" başlığıyla yayımladığı bir yazısından ya pacağım uzunca bir alıntıyla, yani onun sözleriyle ifade edeyim: "Tam yarım asır önce ağustos ayının bugünlerini İstan bul'da yaşamış olmanızı isterdim, yani Hürriyet'in ilanını ta kip eden yaz ayını; davul zurnalı, bandomuzikalı, hatipli kon feranslı o ilk başı boşluk içindeki yaz eğlence ve mesirelerini! Şehir gerçekten ayaklanmış, sokaklara dökülmüş, coşkun bir zevk ve safa alemine dalmıştı. Otuz üç senedir yapılmayan şeyler yapılıyordu: (... ) ip canbazları, hokkabazlar ve amatör tiyatro kumpanyaları oynuyor, monologlar söyleniyor, türedi
31
hatipler peydah olarak nutuklar veriliyor, eski re jim kötülene rek yenisine methiyeler okunuyor, dualar ediliyordu. Nevzuhur [yeni çıkan] gazeteler de çıkmaya başlamıştı; ilk aylarda hepsinin dili bir idi, yani hepsi o devrin lisaniyle 'yekdil ve yekteban' olarak ihtilali başaran mukaddes cemiyete kavuk sallıyor, onun gözüne girmeye çalışıyordu. Doğrusunu isterseniz halk bu, henüz gizliliğini muhafaza eden, loş odada bir masa üzerine konmuş Kur'an'a ve iki tabancaya el basılarak maske li komiteciler önünde yemin şartıyla girilen cemiyetten korku yordu. Şimdi korku yer değiştirmiş, Yıldız kenarda bırakılarak,
siklet merkezi fedailerine adam öldürten bir cemiyete geçmişti . . . Beyoğlu tarafında hürriyet pek parlak şekilde kutlanıyor, azınlıklar ve ecnebiler de dahil umumi bir neş'e içinde Tepebaşı ve Taksim bahçeleri her akşam dolup dolup boşanıyor, polis fazla karışamadığından caddelerde cünbüşlü kafileler sabahla ra kadar eğleniyor; yiyor, içiyor, kadınlı erkekli zevk ediyordu. Bu hal ara vermeden iki ay kadar sürmüştü; fakat muhalefetin ve taassubun başlaması daha fazla gecikmemiş, kötü alametler pek çabuk belirmişti. Kısacası Meşrutiyet idaresinde görüp göreceğimiz Hürri yet neş'esi, re jime bağlılık, istikbale güven, 'uhuvvet' denilen kardeşlik ve beraberlik havası üç aydan öteye gidememişti. Üst tarafı müthiş bir yenişme, mukabil ihtilal, örfi idareler, harpler, katiller, suikasdlerle bir felaket devri olmuştu. Ne iyi başlamış, ne kötü bitmişti." [ss. 423-424, vurgu bana aittir.]
Birinci Dünya Savaşı Yılları Refik Halid'in "tarihi büyük adamlar yapar" ve "tarih bir ibret dersidir" diye düşündüğüne yukarıda değinmiştik. Refik
32
Halid'e göre, 31 Mart Vakası'nda -hiçbir günahı olmadığı hal de ve haksız yere- tahtından indirilmemiş olsa, Sultan il. Ab dülhamid Osmanlı İmparatorluğu'nun Birinci Dünya Savaşı'na girmesine asla izin vermezdi: " Şayet Abdülhamid tahtında kal say dı harbe girmez, ne yapıp eder, tarafsız kalmaya muvaffak olurdu; pek az zararla kasırgayı atlatırdık. Acaba hakikaten harp dışı kalabilir mi idik? Büyük bir ihtimalle kalırdık ... " [s.
175] Oysa Sultan il. Abdülhami d'i tahtın dan devirmeyi başaran İttihatçı kadrolar, Osmanlı İmparatorluğu'nu da savaşa sürük lemişlerdi: " Bizim vaziyetimize gelince, harp dışı kalamıyarak yakamızı uğursuz çarkın dişlerine kaptırmıştık; harpler ve sal gınlar yüzünden bir imparatorluk kaybetmiş, üç milyon a dam harcamıştık. Bu itibarla Birinci Cihan Harbi tarihimizin kay detmediği bir felaket olmuştu." [s. 501] İttihatçılar, birbiri ar dına açılan savaşlarda alınan yenilgileri Beylerbeyi Sarayı'n dan izlemek durumunda kalan devrik sultanı da acılar içinde ölüme göndermişler di: " Be dbahtlığına bakınız ki, tabutun içinde bu lunduğu için cenazesinin ar dın dan İstanbul halkının gür göz yaşları döktüğünü, böyle bir mazhariyete eriştiğini, aran dığını görmek, duymak ve zevkine kanmak saadeti, yani kendi yerine geçenlere karşı beliren hoşnutsuzluğu bilfiil anlamak, anlayıp ferahlamak tesellisi de ona nasip olamadı. Bir başka cihetten de talihsiz di: Memleket Birinci Dünya Harbi'nin açtığı korkunç uçuruma yuvarlanmış, hur dahaş olmuş vaziyette idi; o manza rayı görmüş, ümitsiz ölmüştü." [s. 179]
Sosyal ve Ekonomik Tarih Kaynağı Olarak Refik Halid... Osmanlı Tarihi'ni ekonomik ve toplumsal açıdan incele mek isteyen, Osmanlı İmparatorluğu'nun savaşlar ve barışlarla 33
dolu siyasi tarihini değil de Osmanlı toplumunun sosyo-ekono mik tarihini merak eden tarih araştırmacıları açısından bakıldı ğında, Refik Halid Karay'ın ardın da bırakmış olduğu muazzam külliyatta yer alan detaylı bilgiler, muhteşem ve eşsiz bir kaynak olma özelliği taşır. Elinizde tuttuğunuz Cihangir Dalkavuğu Ta
rih başlığını taşıyan bu kitabın da Refik Halid'in tarih alanında kaleme aldığı yazılar arasında ön plana çıkan yazıların da ortak noktası budur. Bir tarihçi olarak benim bu kitapta ilgimi en fazla çeken Refik Halid yazılarının, onun kendi yaşadığı dönemdeki Os manlı toplumunun gündelik hayatına ilişkin gözlemlerini ak tardığı, " Abdülhamid ve İkinci Meşrutiyet Dönemi-Günlük Hayat" [ss. 219-415] bölümünde toplanmış olan yazılar oldu ğunu belirtmem gerekir. Sivrisineklerle müca deleden, "paşa" tabiri gibi eski rütbe ve unvanların kökenlerine; Osmanlı devlet adamlarına yazılı olarak hitap edilirken rütbelerine göre kullanılan kalıplarda gözetilen hiyerarşi den, kamış kalem açmanın veya mürekkep yalamanın inceliklerine; mektup zarflarında kullanılan ifade lerden memur sınıfının kalabalığına; çeşitli dönemlerde girişilen tensikatlardan yüksek rütbeli memurlara dağıtılan ilk makam otomobillerine; Ertuğrul gemisi faciasından İstanbul'un say fiyeleri Yalova, Florya ve Hereke tenezzühlerine; et ve ekmek satışında uygulanan narhlardan çivi ve iğne kıtlıklarına; kandil yağından petrol yataklarına; fes kalıpçılarından seyyar şemsi yecilere; halk arasında "ince hastalık" adıyla anılan veremden hacamat uygulamalarına; diş çekilen berber dükkanlarından soba kurma sanatının erdemlerine; hamallardan eski ramazan eğlencelerine; bayramlarda men dil dağıtma adetinden karna val ve yılbaşı kutlamalarına; ilk Osmanlı sosyalisti İştirakçi
34
Hilmi'den Duyun-ı Umumiye İdaresi'ne; onlarca ilgi çekici baş lık altında toplanmış bir eşsiz bilgiler şöleni ... İşte Osmanlı toplumunun gündelik hayatına ilişkin detaylı bilgiler sunan bu yazılar, "müzmin muhalif" Refik Halid'in biz tarihçiler için ne denli vazgeçilmez bir kaynak ol duğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir ...
Levent, İstanbul, Mayıs 2016
35
Tarih Fikri-Belgesizlik
"TAR İ H"E İSYAN arih ! Seni artık cihangir dalkavuğu ve zulüm çığırtkanı
T olmaktan kurtarmalıdır. Asırlardan beri yaptığın nedir? En parlak tabirler, en mürai edebiyat oyunları ve en meş'um ahlaksızlık derslerile istilacıları pohpohlamak, insanlarda istila hırsını kabartmak, yeni yetişenlere zulüm ve haksızlık yolunu, şan ve şeref geçidi diye göstermek değil mi? Sen , kurbanlara mersiye okuyacağın yerde, kılıcından masum milletlerin kanları sızanlara kaside söyledin; insafsız akınlar la kurulan tahtların önünde ve yağmalar, kıtlıklar, yangınlar bahasına toplanan taçları n karşısında diz çöktün, defne dalı uzattın , zafer bestesi çaldın . Sayfalarını karıştırdıkça nefre tim artıyor; zira görüyorum ki zalime çıkışacağına, mazluma beteliyorsun; istila harplerini çekiştireceğine bilakis öğü yor, cihangirleri göke çıkarıyor, hışmına uğrayanları yerin dibine geçiriyorsun. Fatihlerin dehasını sena eden sensin; müşevvik ve mücrimsin ! Hakkını, yurdunu korumak için ciğerlerini parçalayan zavallı mağluba dudak bükmek, hak yemek için zafer peşinde dünyayı kana boyayanlara secde etmek, işte hilkatın, marifetin bu ! Halbuki, söyle, başlarına çelenk taktığın cihangirlerden hangisi insanlığın vicdanında baka buldu? Hangisinin eseri sağlam kaldı ve kendisi mes'ut öldü? Napolyon bir ahşap ba39
rakada, bir yol amele başısı gibi ailesiz ve tedavisiz can verdi. Sezar'ı, bir hapishane koğuşu kavgasında olduğu gibi arka daşları üstüne çullanıp hançerle vurdular. İ skender, sıtma larla kavrularak genç yaşında, çöl çadırında söndü. Timur Çin hududunda, emeline erememiş, hırsını yenememiş ola rak gözü açık gitti . Hülagü, Mısır ordusundan dayak yiyerek; Attila, Gaul 'de bozguna uğrayarak; Birinci Dara, Maraton hezimetini görerek bedbaht öldüler. Hangi istilacının kurduğu imparatorluk baki kaldı? Cengiz ile Attila'nın mezarları meydanda yok. Napolyon'un kabri üzerinde düşman orduları kaçıncı defa tepiniyor? İ kinci Vilhelm, kendi memleketinde bile hoş görülmeyen bir süfli misafir vaziyetindedir. Fatihlerin türbeleri çoktan kapandı . İ skender'e atfedilen m ezar ise bir müzede süstür. Timurlenk'in külleri yı kık dam altında, ecnebi ilinde bekli yor. Onun içindir ki , ey tarih, senin başlıca vazifen, cihangir liğin çıkmaz bir yol olduğunu yeni nesillere göstermektir. Şan ve şeref ancak aziz yurtları nı istilacı kuvvetlere karşı mü dafaaya çalışanları n hakkıdır; senin hükmün bu olmalıdır; mazlümun yenilmesinden zalime şeref hissesi çıkartmak de ğil ! Artık, düştüğün ahlak tereddisinden kurtarıp seni fazi letli, meziyetli , namuslu ve faydalı bir unsur haline sokmak lazım . Senin hatalı , mücrim görüşün ıslah edilmedikçe dün yanın gidişi düzelmiyecek! Tan, 1 Kasım 1 940
40
TAR İ H SAYFALAR I N I N ŞAHAD ETİ arihe im'an bile bakınca görülür ki, en haşmetli ve ha
T şin isti lalar nihayet avdet i h timali muhakkak olan zah metli, gürültülü ve kanlı bir seyahatten başka bir şey değil dir. Gidişle dönüş arasındaki devre , zaman i tibariyle uzun veya kısa sürebilir; fakat ne kadar devam etse, tarih denilen h esapsız ölçü mikyasına nazaran bu müddetin kıymeti hiç tir, bir lahzadan ibarettir. Benim yakı n maziden öğrendiğime göre, galebe ve fe tih zevkinden ancak, o dahi güçbela, bir nesil istifade ede biliyor. Mesela 1 8 7 0 zaferi yalnız 1 9 1 8'e kadar yürüyebildi; sonra galip yenildi, mağlup ise l 940 ' ta tekrar zafer keyfine kavuştu. İ stila ve zafer yetmiş senede lüzumsuz bir met ve cezire benzemiş oldu. Demek ki, ne zafer uzun ömürlüdür ne mağllıbiyet! Bir galebeyi dünya yaşadıkça tesbit imkanı bulunamıyacağı gibi mağlubiyeti ebedileştirmek kudreti de hiçbir cihangire henüz nasip olmamıştır. Her şeyin çürük ve temelsiz olduğu değişikli dünyada istilalar da, bu sebeplerden dolayı bence boş ve kof birer kül fettir. İ skender' in fethettiği ülkelerde Makedonyalı mı yerle şip kalmıştır; şimdi torunları mı saltanat sürüyor? Hülagu' nun Bağdad'ında Moğollar mı oturuyor? Timurlenk'in Ankarası galibin elinde mi kaldı , yoksa mağlübun hükmüne mi geçti? 41
Haniya Cenubi Amerika'da, bir zamanlar tek bir bay rak sallanır ve tek bir kralın emri yürürdü ! Şimali Amerika bir nizama ve bir hükümdara bağlı değil miydi? Bir zaman lar Avrupa'yı yalnız iki imparator -Süleyman ve Şarlken taksim etmemişler miydi ve o koca kıtada yalnız bunların borusu ötmez, fermanı yürümez miydi? Rusya' da asırlarca Altınordu ' nun atları kişnedi : Çin 'de yüzlerce sene Cengiz torunlarının yasası geçti. Hint' te yıllarca yabancı hakanların filleri gezindi! Hayır! Dünyaya, ne derece marifetli olursa olsun tek ka nun sığamaz; cihan , nasıl bir kuvvete dayanırsa dayansın tek nizamla idare edilemez; arz , tapusu babadan oğula intikal eden bir çiftlik gibi tek bir ailenin ilelebet malikanesi kala maz. Hiç de yeni olmıyan , bilakis eskiliği mazinin en karan lık devirlerine kadar giden bu hayal peşinde koşmuş yüzler ce cihangirden çoğunun mezarları üstünde şimdi yabancı ayaklar tepiniyor! Tarih sayfaları karşımda böyle şahadet etmektedir. Ya rın için de vereceği hükmün ondan başka bir şey olabile ceğini ne akıl, ne gönül kabul edebilir. Cihangirlik herkes için tehlikeli ve cihangirin kendisi için olmasa bile milleti için muhakkak surette hüsranlı kaba sığmaz bir büyüklük ihtirasından ibarettir. Tan, 28 Nisan 1 941
42
H ÜVELBAKİ ! ünya kurulalıberi ne Pompei' nin yere batışında, ne
O Sicilya'nın denize kayışında, ne Lizbon'un toprakla bir ve San Fransisko varken yok oluşunda misline rastlama dığımız bir bela başımızın üstünde dolaşmaktadır: Üraniom bombası icat ediliyormuş; insanın kafatasından fırlayan bu "atom " komprimesi düştüğü yeri binlerce kilometre oyacak, altını üstüne getirecek, püskürme kraterlerle ölü ay sathı na benzetecek, hayat imkanından mahrum bırakacakmış! Velevki tatbik sahasına geçmese bile sadece öyle bir fikrin insan vicdanına kök salıvermesi, tüyler ürpertici bir hadise teşkil eder. Bir zamanlar şimdiki Ren ve Misisipi havzaları kadar mamur, bereketli olan Elcezire medeniyetini, ardı arası ke silmez ihtiraslar ve istilalar neticesinde nüfus azlığı , arkasın dan çekirge kasırgası , çekirgeyi takiben de çölleşme mah vetti; Kartaca'yı Roma devirdi; Nil Vadisi 'ni silahlı akınlar kuruttu. Misallerin en korkuncu eski Amerika' dır: Mısır'ın ki kadar mühim olduğunu bugün artakalan yıkın tılarından anladığımız bir medeniyet o kadar göçtü, hiçe indi ki beşe riyet onu, asırlardan sonra bir vahşiler ülkesi olarak yeniden keşfetti, yeni dünya sandı ! Halbuki o devirlerde tahrip vası taları müdafaa kudreti karşısında çok acizdi; Babil 'in granit 43
kalelerini okla deşmek icap ediyordu. Fakat okları fırlatan yine şimdiki müebbet ihtirastı ! Ü raniom bombası kullanılmaya başlandıktan sonra Londra'yı Ninive , Berlin ' i Memphis, Nevyork'u Efes olmak tan nasıl kurtaracağız? Medeniyet görülüyor ki tırnaklariyle göğsünü delip kendi ciğeri n i yiyen korkunç ve iğrenç efsane tipinden başka bir şey değildir. Bütün tarih i göz önünden geçirdiğim şu sırada bana toprağa gömülmüş medeniyetler, heybetli kocaman taşları sağa, sola eğilmiş bir Karacaahmet Kabristanı gibi görünüyor. Aralarında, öbürleri gibi yarın yosunlanıp yaşlanacak bir taze mezar da var ve hepsinin üs tünde şu yazı : Hüvelbaki ! Tan, 26 Şubat 1 941
44
KLEOPATRA'N I N YEN İ B U R N U ascal demişti ki: "Eğer Kleopatra'nın burnu biraz daha kısa olsaydı, arzın bütün çehresi değişirdi . " Kleopatra kadar meşhur olan bu sözden kastedilen manayı çoğumuz biliriz: Kraliçenin burnunu küçük bulan Roma serdarı An toine belki de kadını sevmezdi; sevmeyince de iradesini kay betmez, çökmez, Octave 'a da yenilmezdi; hatta Octave 'a yer vermez, Roma'da bir imparatorluk kurulmazdı ; bu suretle de dünya işleri büsbütün başka bir çığıra girerdi. Fakat o sözde ikinci bir mana daha vardır: Aşk, bir burnun azıcık daha küçük veya büyük olması gibi hiçten sebeplere daya nır; öyle olmakla beraber tesirleri bakımından hayatları ve tarihleri altüst eder; bir hiçten dehşetli hadiseler doğurur! Milattan önceki dünya hakkı nda pek doğru olan bu söze bir de son asırlar tarihi için ayni kıymette yeni bir söz eklemek lazım gelirse şunu söyliyebiliriz: "Eğer İ ngiliz ada larının burnu Avrupa kı tası na biraz bitişik olsaydı , arzın bü tün çehresi değişirdi. " Uzun boylu isbata lüzum göstermi yen bir hakikat! Pek eski zamanlara gidecek değiliz: Mesela, kara ile bitişik bir Anglo Sakson ülkesine İ spanyollar deniz yolile ve büyük armada filosu ile değil, doğrudan doğruya Hollanda' dan ordularla geçmek istiyebilirler, şüphesiz ki bu işi pek mükemmel başarabilirlerdi. O takdirde de mo-
P
45
dem İ ngiltere ' nin temelini atan kraliçe koca Elisabeth dün yanın en sönük ve bahtsız bir hükümdarı sayılır, İ ngiltere ise deniz şevketine eremediği için Danimarka' dan farksız kalırdı . Sonra Napolyon için Britanya bölgesini yutmak, bir bardak su içmek kadar kolay olmaz mıydı? Böyle olunca da Fransa'nın ve bütün Avrupa'nın talihi büsbütün değişmez miydi? Meternich ' in hatıratını okursanız görürsünüz ki, İ ngiliz adalarına geçmek maksadile büyük hazırlıklar ya pan Napolyon'a o küçücük deniz parçasını aşabilmesi için iki binden fazla proje verilmiş; hiçbirinden faydalanmak imkanı bulunamamıştı . Birinci Cihan Harbi ' nde Almanlar karşı tarafa tek er geçirmeği akıllarından bile geçirmediler. Bu sefer, fennin şaşırtıcı ilerleyişi de yine işe yaramadı ; hava dan akınlar, kıyıdan bombardımanlar, bütün yeni imkanlar neticesiz kaldı . Kalması da şimdi gördüğümüz vaziyeti do ğurdu, yani dünyanın yüzü -Kleopatra' nın burnu sebebile değil. Britanya Adaları 'ndan bir burnun Avrupa kıtasına bitişmemiş olmasından dolayı- mihver nizamının dilediği şekilde yine değişemedi ! Tan, 4 Aralık 1 943
46
D Ü N Ü B İ LM İYEN B İZLE R irinci Cihan Harbi ' nde gündelik hayatımızı olduğu
B gibi -alışverişleriyle, pahalılık dereceleriyle, yeni zen ginlerin israf ve münasebetsizliklerini gösteren fıkralariyle aydınlatan , önümüze seren "hatırat" cinsinden bir eserin yokluğunu duymaktayız. O devri yaşıyanlar ve sonrakiler hep birbirimize soruyoruz: "Hatırlıyor musunuz, odunun çekisi kaçaydı? Paltoluk kumaş bulunur muydu ve bulunu yorsa metresi kaça alınırdı? Kadı n yine böyle lükse düşmüş, memur ahlakı bozulmuş, vurgunculuk meydanı boş bulmuş muydu? " Yazık ki elde bütün bunları not etmiş bir esere ras lamıyoruz. Bazı yazılarımızda harp zamanına ait tenkitler, hicivler, hücumlar varsa da daha ziyade politik mahiyette . Ferdin çektiği çileyi belirteceği yerde şahısları hırpalıyor. Şüphe yok, biz henüz, yakın zamanlarda yaşadığımız mü him devirleri canlandıracak etüdler, romanlar yazmak şöyle dursun, not ve ruzname tutmayı bile ihmal etmişizdir. Garp lıların hayatı o gibi notların ve hatıra defterlerinin bolluğu sayesinde en gizli ve loş köşelerine kadar meydanda ve ay dınlıktır. Mesela Sarcey'in Paris Muhasarası, Prusyalılar bu şeh ri çevirdikleri günden başlıyarak oradaki hayat tarzını ve dikkate değer olayları ne güzel anlatır. . . İ çinde yeşil salata 47
fiyatlarından tutunuz, salçalı fare yahnilerine kadar bütün tafsilatı bulursunuz; muhasarayı korkunç ve gülünç her türlü hadiseleriyle yaşarsınız. Not tutmak için üslup ve şöh ret sahibi olmak da lazım gelmez. Napoleon 'un uşağı da hatıralarını kaleme almak suretiyle tarihe borcunu ödemiş tir. Ö bür taraftan meşhur devlet ve sanat adamları hakkın da da, onlara hizmet etmek fırsatını bulmuş katipler, kalem müdürleri, doktorlar, dostlar çok önemli hatıralar yazmış lar, adeta ölüleri diriltmişlerdir. Bizde hangi memur, yaver veya candan ahbap, mesela Birinci Cihan Harbi ' nin belli başlı simalarından bir Talat'ı yahut bir Enver'i hususi hayat ları bakımından aydınlattı? Eğer eli az çok kalem tutar biri, geçen harpte İ stanbul ' un içtimai hayatı üzerine bir ruzname yazsaydı , bu eser şimdi Türkiye ' nin en çok okunan bir kitabı olurdu . . . Ve birçok ci hetlerden daha iyi vaziyette bulunduğumuzu anlatacağı için bir teselli, belki de bir ders yerine geçerdi . Akşam, 8 Mart 1 944
48
TÜ R K M Ü STEŞ R İ KLER l Azhar Üniversitesi 'ni gezen muhabirimiz b u müesse
A sedeki Türk talebeye ayrılmış dairenin -vakıf zengin liği yüzünden- bütün dairelerden büyük olup doksan kişi alabileceğini, fakat içinde , çoğu ecnebi tabiiyetinde ancak kırk öğrenci bulunduğunu yazıyor. Muhabirin doğrudan doğruya Türk vatandaşı beş, on gençle karşı laşmaması ho şuma gitmedi . Garp dünyasına gözlerimizi dört açtığı mız bir sırada Şark alemine büsbütü n yüz çevirmiş bir vaziyette kalmamız lazım gelmez. Zira tarihimizin bir devrinde irfan ehillerimizden büyük kısmı eserlerini kaleme Arapça aldık ları gibi nice vesikaları mız, ki tabelerimiz de gene o lisandan yazılmıştır. Ayrıca Şark memleketleri kütüphanelerinde , abidelerinde, evrak mahzenlerinde Türklüğü alakalandıran Arapça yazılı sayısız kitaplara, kitabelere, vesikalara raslanı r. Biz şimdi, hatta eskidenberi, o haldeyiz ki bu kıymetli eserle ri müsteşriklerin lisanından dilimize nakledebiliyoruz. Mü kemmel Arapça, Farsça, Çince ve çeşitli lehçelerilc Türkçe bilen bir Avrupalı , bir Amerikalı yetişsin de neden aynı vasıf larda Türk müsteşriki bulunması n? Osmanlıca yazmak için Arapçanı n , Farsçanın lüzumlu olduğu yakı n zamanlarda bile o lisanları özünden bilenler pek azdı . Hele arayıp inceleme merakı son devirde pek kör49
leşmişti. Şimdi Şark lisanlarına vukuflu şahsiyetlere daha ziyade muhtacız. Şu sebepten muhtacız: Lisanımızı, tarihi mizi, bütün kültür verimlerimizi esaslı surette tetkik yoluna girmiş bulunuyoruz; vesikalar üzerinde çalışıyoruz. Meşruti yetten sonra bile, alim saydığımız bir Maarif Nazırı elde tek nüshası kalmış koca Lügat-it Türk' e beş, on mangır vermeyi lüzumsuz görmüştü. Şimdi ise Kutadgu Billiif in Viyana, Mı sır, Fergana nüshalarını yerlerinde fotoğrafları alınmak su retile bastık, yayımladık, büyük bir masrafa katlandık. Yani şuurla iş görüyor, fedakarlıktan kaçınmıyoruz. Kaçınmadığımıza, işi ciddi aldığımıza göre eskiden im paratorluğumuzun bir kısmını teşkil eden ve din bakımın dan tesiri şüphe götürmiyen bu alem ile yakınından alakalı mütehassıslar yetişmesi, kültür araştı rmaları için lüzumlu olduğu kadar yarın gelişecek diplomasi münasebetleri dola yısile de memleketin lehinedir. Akşam, 1 1 Aralık 1 945
50
YAŞ L I ES E R İ hurchill 'in son kitabı , İngiltere 'nin Doğuşu Amerika'da
Csatış rekorunu kırmış. Bu zat, iki cihan harbine ait
hatıralarını da yazdı . Clemenceau da ömrünün sonuna doğ ru felsefe ile alakalı yüksek değerde bir eser vücude getir mekten geri kalmamıştı . Hele Başvekil Herriot bir an işten ayrılmamakla beraber, daima kitap yazmıştır; tarih , musiki, san ' at üzerine kitaplar. .. Hala, yarı kötürüm halde neşriya tına devam ediyor. Üçü de seksenini bulmuş ve aşmış insan lardır. Osmanlı ricalinden , Küçük Said Paşa da onlar gibi bir adamdı ; Kamil Paşa bile, iyi kötü bir tarih bırakmadan göçmedi . Yine eskilerden Memduh , Tahsin , Münir paşalar da böyle yaptılar, yaşlılıklarında bir şeyler yazdılar, zamanla rını hiçe harcamadılar. Peki, sonrakiler? Meşrutiyet ricali arasında bunu yapabi len çıkmadı , esasen çoğu ilim ve irfan babında teçhizatsızdı , yırtıcı kuşlardan oldukları için ömürleri de kısa sürdü. Cum huriyet Devri ' nin tek eseri Nutuk' dur. Çekilen rical etraflıca hatırat yazmaktan bile kaçınıyor; devir, o bakımdan pek ve rimsizdir. Bunlar cesaretsiz midirler, yoksa, aciz mi? Yeni İstanbul, 31 Mayıs 1 956 51
Fransız İhtilali
D EVAM E D E N B İ R İ HT İ LAL undan tam yüz elli sene evvel bugün -... evvet, bugün !
B tamamile aç, pek sefil, yarı hasta ve çılgıncasına coş kun bir halk yığını , daha doğrusu bir çoluk çocuk kalabalığı Paris'te Bastille Müstahkem Zindanı 'nı fethetmişti . Hem kaleyi pek çabuk ele geçirmiş, kolaycacık da yakıp yıkmıştı . Orası istibdadı , zulmü, alçaklığı temsil eden bir korkunç senbol addedilmekte idi; sanılıyordu ki bodrumları nda zin cirlere vurulmuş, bacakları tutmaz, elleri titrek, sapsarı ve kupkuru bir sürü mahpus vardır; bu biçareler nihayet, işte susadıkları hürriyete , rahata, insanlığa kavuşturulacaktı . Ka lenin pek de rutubetli, güneşsiz, sedirsiz olmayan odaların dan çıka çıka oldukça tombul, renkleri kurtaranlarınkinden daha yerinde ve hallerinden memnun sekiz, on kişi çıktı . Kıtlığa, karkaşalığa uğramış büyük ve ıztıraplı şehrin birer semtine sakin, hevessiz adımlarla dağılıp gittiler. Giderken de aşağı yukarı şöyle düşünüyorlardı : "Bakalım dışarıda kar nımızı nasıl doyurabileceğiz? " Fransız büyük ihtilal tarihi şu basit, hatta biraz da komik görünen vak' a ile başlar. Bu tarihe dil uzatmak, atıp tutmak, sövüp saymak pek kolaydır; zira ihtilalin o yüzü hakikaten pek çirkin, pek iğrenç, pek ürkütücüdür. Hemen hemen bütün kahramanları birer "galatı tabiat"dır ve bütün hare55
ketleri zulüm mahiyetindedir. Ayrıca, fecaati içinde öyle soytarılıklara, hokkabazlıklara, taklak atışlara, seciye bozuk luklarına ve tahaflıklara rast gelinir ki acı acı gülmekten in san nefsini menedemez. Hülasa zemme, hicve pek müsait bir zemindir. Tarihi ve cinai sergüzeşt romanlarına meraklı olanlar için bu merakı tamamile tatmin edecek büyük ve misilsiz bir hikaye silsilesi . . . Onun içinde ne yoktur ki? Kafaları ke silip halka gösterilen kral ve kraliçeler mi, yüzük taşı nda sakladığı zehiri içen alimler mi, hazinelere erişen fahişeler, maraşallığa çıkan haydutlar, karun olan dilenciler, açlıktan ölen veliahtlar, imparatorluk kuran yabancılar, imparatori çe yapılan zenci kızı, hatıra, hayale sığmayan neler de ne ler! İnsan yüreği yutan dükkancılara, kadınları parçalayan erkeklere, hapishaneleri basıp içindekileri kılıçtan geçiren ahaliye, hulasa uykunuzu kaçırıp rüyalarınıza giren ne tiple re , ne vak' alara rast gelirsiniz. Fransa ihtilali hakkında yazı lan eserler -bilhassa son senelerde- öyle ince teferruatı ih tiva etmekte, öyle tafsilat, vesika ve hesap ile bezenmektedir ki , artık bu kanlı dünya hadisesinin aydınlanmamış hiçbir noktası bı rakılmamış olduğuna hüküm vermek doğru ola bilir. Herhangi sahifesinden şuraya birkaç satır alıp koysak, bir misal ve bir fıkra dercetsek derhal keyfinizin kaçacağına ve bu güzel temmuz gününün size zehir olacağına da şüphe yoktur. Fakat Fransa büyük ihtilali o vak'alar mı demektir? O vak' alar ihtilalin aleyhde ve lehinde kullanı lmak için çok zengin, isbat ve ikna edici vesile ve sebeplerdir. Zira Fransız İhtilali ' nin yazılış ve anlatılış tarzı başlangıcında iki 56
mühim safha geçirmiş, bu vak' aların doğurduğu fikirlerle yaptığı tesirler bir davanın şahidleri olarak kullanılarak, iki ayrı propagandaya hizmet etmiştir: 1- Lehte yazanlar. Mesela Mignet ve Michelet gibileri . . . Bunlara göre ihtilal insanlığın halasına, saadetine hizmet et miştir, ihtilal ricali devler ve kahramanlardır; halk ne yaptı ise iyi yapmıştır. Tarihten ziyade birer destan sayılması lazım gelen bu eserlerle bizler, gençliğimizde ihtilali sevdik, hatta taklide kalkıştık. 2- Aleyhde yazanlar. Mesela Mme de Stael ve H. Taine gibileri . . . Bunlara göre ihtilal çirkin ve faydasız olmuştur; bir kargaşalık devri yaratmış. Napoleon 'un istibdadına yol aç mış, tedrici tekamülü durdurmuştur. Bunları okudukça ka rarsızlığa düştük, ihtilale şüpheli gözlerle bakmağa başladık. Muasır eserlere gelince: Onlar daha ziyade ilmi manada tarihtir, vesikadır. Aulard ve L. Madelin başlayan bu tarz, bize, fikir beyan etmeden ihtilali bütün mahiyetile gösterdi . Kimimiz faydalı ve güzel bulduk, kimimiz zararlı ve çirkin . Bir de son şekle bakalım: Faşist propagandasının sırf diktatörlerin arzusuna hizmet maksadile kopardıkları yay gara zem ve hatta küfür. Demek ki Fransız büyük ihtilali hala dünya siyasetine hakim, canlı ve kudretli bir inkılap şeklinde yaşamaktadır; demokrasilerin baş tacı olarak kullandıkları , faşistlerin ayak altında çiğnemek istedikleri bir kudret! Dünya -Avrupa, Asya ve Amerika- birçok ihtilaller gör müştür, görmektedir, görecektir; hususile dehşet ve azamet itibarile misilsiz bir Rus ihtilaline şahit olmuştur. Yeni bir ]ermen, Latin, Sarı ırk ihtilalinin de belki arifesindedir. 57
Fakat bütün bunlar Fransa' da yüz elli sene önce yeşermiş ihtilal çınarının piçleri, sürgünleridir; asıl kökünü "hukuku beşer" beyannamesinde aramak icap eder. Bugün, okunduğu zaman , ilk bakışta bize epeyce tahaf, çocuksu gelen o beyanname kadar cihan felsefesini, fikriya tını , iktisat ve idareciliğini meşgul etmiş, hepsini yavrulatmış hiçbir eser bulamazsınız. Her şey, yeni ilimler, fenler, dev letler, teşekküller onun mahsulüdür; kimine göre iyi , kimi ne göre fena, lakin daima tesirli, nüfuzlu, kudretli, melek veya şeytan , hep odur. Sebebi pek tabi, pek sadedir: Fransa ihtilali ve beyannamesi ne sadece hürriyet susamışlığından , ne insanlık şerefini kurtarmak emelinden doğmuştur. Bu, her şeyden evvel bir ekonomik düzensizliğin yavrusudur, mide meselesidir. Ekonomik olduğu için de dünya durduk ça ve vaziyet daralmağa daha müsai t şekiller almağa başla dıkça şurada, burada, uzun veya kısa, ufak veya büyük teker rürler yapacaktır. Daha doğrusu Fransa ih tilali henüz seyrini takip etmek tedir ve içinde bulunduğumuz devrenin kargaşalığı , şu kı yamet onun berdevamından, yani ekonomik zaruretlerin teptirdiği yeni şekil bir dünya ihtilalinden başka bir şey de ğildir. İşte bu ihtilalin büyüklüğü o noktada, bugüne kadar, yüz elli sene sonra, hala yaşamasındadır; hala onun ektiği tohumları dünyanın ayıklamasında, yeyip atmasında, nimet veya zehir telakki etmesindedir. Tükenmeyen, sona ermeyen, ucu bucağı bulunmayan, daima doğurmaktan geri kalmıyan tek büyük ihtilal ancak Fransız İhtilali ' dir. Onun içindir ki bu mesele daima yeni58