İnönü Ansiklopedisi / Türk Ansiklopedisi (cilt 5)

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

·'···

TURK •





ANSIKLOPEDISI CİLT

ANKARA

1952-MILLI

V

EGITIM BASlMEVI

TORK ANSİKLOPEDİSİ MERKEZ HEYETI MÜŞAVIRLER: A. DiLAÇAR, Refik EPİKMAN, Faruk KURTULUŞ, Vedat ÖRS, Oğuz PELTEK.

BEŞINCI CILDIN YAZILARINI BAZIRLIYANLAR Türker ACAROG LU, Prof . Dr. Rasim ADASAL. Dr. Himmet AKI N, Prof. Dr. Bekir ALKAN, Cemal ALP­ MAN, Prof. Dr. Şinasi ALTI NDAG, Dr. Kemal ARI­ CAN, Doç. Dr. Ahmet ATEŞ, Prof. Dr. Süreyya AYGÜN, Dr. Haydar BAGDA, Ord. Prof. Dr. Kadri B İ LGEMRE, Prof. Dr. Hikmet BİRAND, Prof. Perrev BORATAV, Mehmet BORAV ALI, Karek in DEVECİY AN. Prof. Dr. Cem i l DİKMEN, A. DiLAÇAR, Prof. Dr. M uhitti n Dİ­ LEMRE, Rüstem DUYURAN, Dr. }inos ECKMANN, Refik EPİ KMAN, Dr. Enis ERDiK, Prof. Dr. Nuri E R­ GENE, Kur. Alb. Celil ERİKAN, İzzet ERKSAL, Doç. Dr. Recai ERMİN, Doç. Dr. Celil ERTUG, Adnan ER­ Zİ, Prof. Dr. Bülent Nuri ESEN, Prof. Ahmet Şükrü ES­ MER, Abdullah EVRENOS, Ragıp GAZİMİHAL, Doç. Tayyip GÖKBİLGİN, Orhan Şaik GÖKYAY, Doç. Ab­ dülbaki GÖLPINARLI, Prof. Dr. Süreyya GÖRDÜREN, Kemal G ÜNGÖ R, Doç. Dr. Kemal G Ü RSOY, Doç. Nus­ ret H IZIR, Prof. H i lmi İ LER i , Abdülkadir İNAN, Doç.

Dr. Abidin İTİL, Doç. Dr. Reşat İZB I R AK, Prof. Dr. Tevfik O. KABAKÇIOGLU, Ruşen KAM, Prof. Dr. Nus­ ret KARASU, Doç. Dr. Für uzan KINAL, Dr. Cahi d K I · NAY, Ord. Prof. Dr. C. KOSSWIG, Prof. Burhan KÖ­ Nİ, Dr. Kristinus, Yük. Müh. Muhittin KULİN, Faruk KURTULUŞ, Kemal Edip KÜRKÇÜOGLU, Doç. Dr. İ l­ han LÜTEM, Prof. Nail ORAMAN . Nebi l OTMAN, Prof. Hasan Şükrü OYTUN, Namık ÖZBEK, Ali Haydar ÖZ KENT, Mehmet Emin RESÜLZADE, Doç. Fetruh SA­ NIR, Hasan SEG MEN, Dr. Niyazi SEZEN, Michel SO­ KOLNIC KI, Cevdet Kudret S OLOK, Ziya SOMAR, Prof. Fadıl H akkı SUR, Dr. Faruk SUMER, Rüştü ŞAR­ DAG, Esat TEKEL i , Prof. Dr. Sait TEKELi, Dr. Ah­ met TEMİR, Dr. Fethi TEVETOGLU, Kur. Alb. Cemal TURAL, Faik Reşit UNAT, Prof. Dr. Lütfü ÜLKÜMEN, Ali Kemal YİGİTOGLU, Fethi Y Ü CEL, Sedit YÜKSEL, Ord. Prof. Dr. Zeki ZEREN.

BESİNCI CİLTTE DüZELTILMESI BAŞLlCA YANLlŞLAR Satır

Sayfa

Sütun

ı6 ı7

2

2

2

20

ı9

ı

49

23

2

48

29

ı

23

1

24

18

29

46



ı

59

32

ı

ı2

ı

ı5

32

ı4

32

ı

33 36 36 37

37 38 42 52 59 62 62 63 63 82Plao� 87

98

1 07

ı29 1 37 158

1 84

189 1 97 197 200 200 200 2 05

52

264

274 275

284

Dog'yu B ibi darbesi Fransız rahibi iddresinde

Doğuyu Bab ı Darbesi üzerine Fransız rahibi i daresinde sayı l ırd ı öğelere eserine kahverenainde tamamiyle düşen

saylludı

Öğelre esrine kakverenginde tamnmiyle düşer



%

klimatik kıyısının Pietro Badoglio Latmicus alanları i htiyaçlarına veya Vadinden Bahçe söy lentinin konuşulur bi tek A z ap Carrucci Şeherezade sıcaklı k kı lıçtan mikroskopik Alaşehir bisi k let kısmı mancılık ( 1 430 m ) bulunduğ undan kadastro değildir Erde k km2 / NH-C O

»

»

»

»

»

»

»

»

2

287

ı

307 310

2

ı

"'

NH-C=O

/

CH 2

C= O

"'

/

CHı

NH-C=O

32

yukarı Borromini Carrucci takdim Barok ( resim) Barok (Türkiye) 200 000 ö l çüde esrar Lefebvre 6356,9 km

2660

2260

X

olmuştur. Battos ı935

resim ı

resim 9

başlık »

24 2

296

C= O



u ukarı Berramini Carıacci takdime Bar ok B a rok 200 00 ölçülüde esra r ı Lefebure 6,3569 km

12

2

270 Planş (Barok) resim 3

274

Doğru

/NH-C=O"

250

274

Yanlış

klimater ik 57 ı kiyisi nin resimaltı Pietro Bagoglio ı 24 ı Lat m ius 23 2 alan rı 20 2 i hliyaçlarına 2 35 yeya 22 2 Va'dinden 8 Bahçf 34 ı söyletinin 59 ı konuşulur 2 9 bitik 24 2 Aza b (Bakkheia) resim 2 Carucci ı Şeherazad a 6 ı ISI 2ı 2 Ktlıçtan 26 ı makroskopik 15 2 Akıehir 52 2 bsiiklet ı5 ı k ımı 17 2 mancın ık 43 2 34 ( ı 340 m) 2 58 bulunduğ u n ban ı 25 atastro ı 35 değildsr 2 19 Erkkk 2 ı6 km 15

GEREKEN

ı9

24

315

2

39

317

ı

27,28

345

2

27

409

ı

40

4ı2 477

2

ıo

+ ı o ı 3 2 mbar B. olmuştur. Battoi

2

57

1945

ıol3,2 mbar

B ı

B

Türk al fabesi nin ve bazı istisnalada bütün alfabe si stemlerinin i k i nci harfi , ve bunun işaret ettiği ses. Bizdeki adı be dir. Kon son ları gırtlaktan dudaga kadar . . . .. gore sıyerlerıne ) artıculatıon , olan boğumlanma ( b. bk. . . . ralıyan Hint alfabesıade 37 ncı harf olarak ( Tıbetçede . . 16 ncı ; p, ph, ve m grupunda ) , dış seslerınden . sonra p, d a yer a1 grupun erı ses a u er h bh · ı b b d d k 1 · , ve m ı e era P , mıştır ; aynı esasa göre olan Avesta a lfabesinde H inci yeri tutmuş ve p, f, w harfleriyle beraber bir grup teş k i l etmişti r ; Hint alfabesindeki sı rayı kabu l eden bazı Arap gramercileri ( İmam Halil, v. b ) de bu harfi 24 üncü harf olarak alfaben in son una doğru f m, w sesleri grupunda

i:

Sumer Pkıg,

(IJ

.... �



Çivi

:02

ır!

::r II

�f

Mısır 1 H1u.

0[1

o ....

Girit

c:

..

.c o

Hglf, Liaeer·

tl

c�



Eski Yakın ve Orra Dojuda b esaslı yazı şekilleıi

[]

sıralamışlardır. Habeş ve Run ( eski Germen ) alfabelerinde b harfi sırasi yle 9 uncu ve 18 inci h a rfti r. An ı lan alfabe­ lerden H i n t, Tibet. ve Habeş a l fabeleri yeni hece usulü­ ( nı'osyllabisme ) n e göre oldukları için bunlarda b m üsta­ k il olmayıp ba değerinded ir. Hint ve Tibet a lfabelerinde vokal değerini değişti rmek ( Devaniiga ri'de ba, bi, bi, bu, bii, v. b . ) veya vokali büsbütün düşürmek için harfin önüne, arkası na, altına veya üstüne bir işaret katılır. Habeş alfa­ besinde i se ba, bü. bi, ba be, be, bö heceleri için aynı ana şeki lden olma, fakat ayrı ayrı seki z harf vardır ve be hecesi sadece b de okunabi l i r. B'nin sayı değeri 2 dir. Tur-i Sina

Dr1LJ53

ij ..

1.!1

D B

>..

J! u

u

....u c

u

...

� �

; -ı!

�:ı

-

.... c ·-

:;

!ol:>-

��� B

harfinin şekillenmesi

.. ;

Liıin ve Tüık

B

Y AZl: Bugün Latin ası llı alfabelerde kullanılan b har·

finin menşei , Yunan ve Sami alfabelerinde yer almış olan aynı değerdeki harfler üzeri nden, «ev» an lamını veren i l-



kel b r i şarete doğru geri sin geri i ı le� e i lir. En eski Su· ab fonemer pık togra m ( b. bk. ) larında ve sonrakı çıvıyazısında tik hece değerinde kullan ı lan bir ev resi m-yazısına rasianmış. . . . · · temsı·ı tır. S umer- Akk a d çıvıyazı s ıstemın d e a b h ecesını . o e d en yazı . b u ev resım-yazısının 90 saga çevrı.1 m ı. ş ve ana . . ı ır. Aif a b emsı· E s k"ı F ars ve a If aı mış şe k l"d" h at 1 ara ı rca e d"l . . s ıstem 1 erın . d e sırasıy 1 e b a ve b d egerb etı"k Ugarı t çıvıyazı . . .







Kapital

B

Unki al

B

Yar ım Unkial

Miniskül

6

6

Küçük b'nin şekillenmesi

Kürsif Ira Ük

#

lerini veren işaretler de dörtköşe bir ev plinını temsi l et­ miş lerdir. Eski Mısır ve Girit hiyerogliflerinde, Girit l i ­ neer leri nde v e Mohenco-Daro pikrogramiarında da ev p la­ n ı n ı temsil eden işaretler varsa da, bun lardan bazı ları n ı n s e s değeri b ol mıyabil i r ( Mısı r'da, bazı larına fB. H rozny] göre G i rit'te de, b sesi bacak resmiyle gösteri l m işt i r ; «Hi­ tit hiyeroglifleri» yle Kıbrıs yazısında da, d i l i n fonetiğine uyularak, b sesi için ayrı bir işaret yoktur, bunun yeri n i p işareti tutmuştur ) . M . Ö. i k i n c i binyılın baş larında do­ ğu Akdeni z havzasında Sami alfabesi meydana geti ri l irken b sesi için ev resi m-yazısı esas alınmış ve Samicede «ev» anlamı bel ( İ branca beth, Arapça bey1 ) kelimesiyle ifade edi l.:liği için, akrofoni ( b. bk. ) metodiyle bu keliArami

Na bari

1�:J

']))

Küli

____)

f'.:sıh

L.

Arap

ve

(/.

lcı)ini lckilltr

Arap harfittinden b

'-""" ı..) ı.:

Ta(

��

menin baş haıfi olan b sesi bu ev resim-yazının foneıi k değeri sayılmıştır. Bu ev resim- yazı n ı n alfabeleşmiş şekli­ n i n ilk örnekler i n i Tur-i Sina, Gezer, ve Cebeyl ( Byblos) yazıdarında görüyoruz ( bk . A LFABE ) . Klasik Fen ike alfa­ besindeki b, bun ların basitleşmiş ve isti lize edi lmiş bir şek­ lidir. Yunan ve Litin b'lerinde de ana hatlarla çev eelen­ miş b i r e v planını gösteren· esas model muhafaza edi lmiş­ tir. Bu harfin Yunanca adı olan bela ( sonraki A rrupa al-

B

2 fabelerinde : be, bi), Samice bel'ten olmadır. Eski Germen'­ lerle İslav' larda geri s i n geri bir akrofon i yapılarak bu har­ fe Eski Nordcada b;arkan ( = kayın ağacı ) , Anglosakson­ cada beor� (= kayın ağacı), İslıiv'larda da buki ( = gür­ gen ağacı ) adı veri lmi ş t i r. Latin maj üskül veya kapital u n k i a l , y.arım-unkial, m i n üsk ü l , ve denilen büy ük B"den kürsif-italik den i len şeki ller çıkmı ş t ı r.

-

"· "

·c:

.. ı� � "

>-

ll.

ı

Ongin

l l .Q.

Or h on

K.u.ıb.ıl�.uun

Tunrulı.uk

B

9.

Eski Türk allabesinde ince b

Y.nmalu

nıfa kayma temayülünü de gösterir. Mesela, İspanyolcada hususiyle i k i vokal arasında bulunan b ler kapantı l ı olarak deği l . sızıcı olarak teliffuz edilir, t:aballero [ka�a ly� ro ok. , = k avalyel kelimesinde olduğu gi b i . Fo­ veya a l ı ı na b i r netik a l fabede bu çeş i t b'n i n ortasına çizgi kon ur. k i dudaklar arasında k a lan dar açıklı,i\ı temsi l eder. Bazı d i l lerde b sesi . sı zıcı ların d iş-dudak sesi ( labiodenıa l spirant) çeşidine, yan i v'ye çev r i l i r. Me· seli Eski Yunancada k i b (�). Yen.i Yunancada bu değere geçmişt i r, biblion yeri ne vivlion ( = k i t ap ) , gibi. Yen i Yu· nancada b sesi yoktur ; yabancı ası l l ı keli melerde bu sesi göstermek iç i n mp harfleri kullan ı l ı r , mparmpas = barhas ( = amca, dayı ) , gibi. İslav alfabesi Yunan yazısı üzeri ne

"ic ı:. ct

�g �

Arami-Nabari b ' lerden o luşan Arapça b harfi, şekil bakımından, ev resi m - yazın ı n . son derece basicleşmiş bir kalıncısıdır ; noktası sonraki devi rlerde i li ve edi lmiştir ( bk. AR A P YAZlSI).

Ara mi

?

Esk i Türk 'lerin Orhon-Yen i sey alfabesinde, biri ince öbürü k a l ı n vokal lerle k u l lanılan i k i çeş i t b harfi vard ı . Bunlarda.ıı birincisi, Orta A s y a Türk' lerine mahsus olan ev ( Kö k-Türkçe : eb) şeklıini n ana hadariyle gösterilmiş­ t i r ; bunun değ i ş i k şek i l lerin i türlü yazır ve yazmalarda görüyoruz. Bu harfin b foneti k değeri de, yine akrofoni usuliyle eb ( = ev) kelimesinden çıkarılmıştır. Kalın vo­ kallerle kullanılan b harfine gelince, bunun Pehlevi yazı· sı yoliyle .Arami kaynaktan alınmış olmak ihtimal i vardır. Uygur alfabesindeki b de Suğdi ve Pehlevi yazıları aracı­ lığiyle ayn ı Sami kaynaktan a lınmışur ; yalnız, Uygurcada p sesi i ç i n de kullanı lan b harfi, Arami-Pehlevi-Suğdi b'­ den değil, p harfinden olmadır ; Arami alfabedeki b har­ finden Uyg urca w/f harfi türem i ş t i r. Uygur alfabesinde b/p harfin i n başka harflerle meydana getirdiği kaynaşık şekil leri göstermek için 1 6 l i gatur ( vesak ) vard ı r. Türk­ çede k u llanılmış olan Man ihai, Nasturi, İbran i b' ler de Or h on

Yenıu·y

1

'()�")?

.11.

jJS

tJıı,ı.:ın'e

Ton\ulıuk

6

Kar.ı�ıs.nun \',umal•r

d

!

·;:



0:

J

·�
ı ). d

Eski Türk alfabesinde kalın b

� Jo



')Q oS e>

Son da

.orrad_a

'

.,_

Suğdi

Eski

Soaraki

l..-.9'J �.,--

Uygur

Kuıadgu

Başta

Sooda

J

"'

Uygur b har f i ve türeyitl

Bi lig

Baııa

-\5

kurulduğu zaman b harfi v değerine geçmiş olduğu için, i stiare buna göre yapılmıştır. ihranca ile Aramcada b, çift­ dudak (bi labia l ) v değerindedir, İbr. l?ebel, Aram. IJabla ( = ip ) , gibi. İbrancada patlayıcı b sesi n i göstermek i çi n , b harfine d"iig heJ lene deni len nokta i lave edi l i r. H i n t- Av­ rupa ana dilinde olduğu g ibi Sanskritçede de b'nin soluk· l u ( aspire) çeşidi vardır : bh. B'nin başk a çeş i t lerinden İ r'cede w değerinde olan soluklu b ( bh ) , Kafkas d i l lerin · de bulunan hemzeli b (b'), ve s o l u k l u b (b'), bazı İsliv diiierindeki palaral b (b') anı labil i r . Bazı d iiierde, mese­ ıa F i n'cede, Lap'çada, ve Koca d i l inde, b sesi yoktur. Ses sembolizmi veya psi koloj ik fonetikte b sesi, dudaklarla ya­ pılan hareketi sembolize ettiği gibi ( meseli Latince bibere = içmek ; krş. Arapça ırb = i çmek, Kök - Türkçe sub = su ) , kelime baş larında «ses parlaması» sembolizmiyle, genel ola­ rak «parlama, gürleme» kavramına dayanan hareketleri, k e­ lime sonlarında da, «dudak kapanması» semboli zmiyle, ge­ nel olarak « kapanma, yuvarlaşma» kavramına dayanan h a­ reketleri temsi l eder.

···= :c

/-

Sami·A rami ası l l ıd ı r ; Brihmi ve Tibet b'Ieri Hint alfabe­ sindeki b'ye bağlıdır. Brihmi b'si esas olarak ba değerin­ de olduğu için, voka l i değiştirmek veya düşürmek istenil­ diği z�man, yukarıda açıklandığı gibi, Hint ve Tibet alfa­ besi n e mahsus usullere baş vurulur. Brihmi alfabesinde aspire b ( bh a ) için ayrı bir harf vardır.

GENEL FONETİK: Fonemler sınıflanmasına göre b

sesi , konsonlar sınıfına bağlı paclay.ıcı ların dudak sesi bölü­ münün ötümlü çeşi d i ( plosif tabiale sonore) d i r. Bu ses, d udakların kapanması, kapanan dudakların arkasına nefe­ sin biri kmesi, ve dudakların bi rdenbire açılıp nefesin dışa­ rıya fır laması, aynı zamanda ses kirişlerinin de titrernesi suretiyle meydana geli r. Ötümsüz ( sourd ) eşi p sesidir ; aralarındaki fark, p' de ses kiri�Ierinin t itrememesidir. Ötümlü ile ötümsüz arasında bulunan b sesi de vardır ; fonetikte b işaretiyle gösterilir. B sesi, hecedeki yerine gö-

Man i

N asturi



::ı

Ibrani

Brahmi ba

l

bha

, �

Türklerde kullanılan baıka b'lcr

.."'

.J:ı

t:

tr

TÜRK FONETİGi: Türk d i l lerindeki b sesi , genel ola­

o

re i çe-patlamılı ( i mplosif) ve dışa-patlamalı ( explosif ) olabi l i r ; mesela sonu kesik olarak söylenen bab'daki i l k b d ı ş a- patlama l ı , son b de i çe-patlamalıdır. Bu ses esasta ka­ pantılı ( occ lusif) olmakla beraber, sızıcı ( sp i rant, fricatif) sı-

j

Pehlevi

ı

rak, .A na .Altaycadaki b sesinin karşı lığıd ır ; Moğol ve Tun­ guz kollarında da aynı karşı l ı k vardır. B u b Ural- Altay ana d ilinde de aynen b ise de, Ana Urakada p ile temsil edilmiştir, mesela Ural · Altay *borl*hur kökünden Türkiye Tüı kçesi boran/buran ( = f ı rtınalı yağmur ) , Yakut bur11o ( = duman ) , Moğol boroğan ( = yağmu r ) , Mancu burgin (=fı rtına), fakat F i n P11rg11 ( = sağnak ) , L a p poroko

B

-

BAADER,

( = tipi ) , üstyak podıi ( = ı i pi ) , Samoyed purğa D (= ti· pi ) . Bazı hal lerde Ural kolundaki m'ye karşılık Altaycada b bulunur, Fin marka (= i r i n ) . Macar mirigy ( =bez, gudde); Yakut her, berge ( = bez şeklinde şiş ) , Türkiye Türkçesi bez ( = gudde ) . Moğol berıegii ( =sert şişkinlik ) , l.amut Tunguzcası berg e ( = şişman, semi z ) . Bazı Türk Jiyeleklerinde belli şartlar altında (aşağıya bk. ) //n i n 11t ' y e ı;evr i ldiği gibi, Moğol ve Tunguz kollarında da br:o.:om kar· ş ı laşmasına raslanı r. mesela Türkiye Türkçesi boynuı'a kar•ı lık Uygur miirJÜ;;, Yakut muoı, Mog" o l mörı·•... Tunguz mwrJerıwn. Tü rkçede kelime başlarındaki b, genel olarak

Franı Xaver von b' ler yazıda aynen kalır, fakat b okunur, kita b a

0

m ese la

XoBaX

ı

B ( Mus. ) , ı - İngiliz ve H loandalı'larda si, Alman' larda ve birçok Orta Avrupa kavimlerinde yarım ton kalınlaştırı lmış olan si ( = si bemo l ) sesini ifade eden bir işaret, aynı zamanda bu sesin adı. Ortaçağ müziğinde B tabii gamın ikinci sesi ( şimdiki re) n i gösterirdi. (Es­ ki gam şöyle i d i : a , b, c, d, e, f, g; şimdiki : do, re, mi, fa, sol, la, si. ) Eskiden normal si sesini gösteren B'n in dört köşeli bir şekli vardı : b veya q (Lit. b quadra­ tum = dört köşeli B veya b durum = sert B ) ; buna karşı lık si bemol'ü ifade ettiği zaman B. nin şekli yuvar­ )aktı : 6 ( Lit. b rolundtim = yuvarlak B veya b mo/le = yumuşak B ) . Xl. y üzyı ldan başlıyarak birkaç yüzyıl süre­ since normal si'yi gösteren B 'den sonra mi, si bemol'ü işa­ rediyen B'den sonra i se fa kelimesi gelird i , yani Bmi ve Bfa. Bugün Bmi ile Bfa terimleri kullanıştan düşmüştür. 2

Rad loff 'a

Büyük B şeklinde bassonun kısaltına işareti.

BA ( Ki m. ) , Barium elementi için kullanılan sembol.

BA, farkir ailelerden olan iki dilin adı : ı - As­ ya'da Andaman dil ailesinin Büyük Andaman grupunun kuzey bölümünden bir di l . 2 - Afrika'daki Sudan­ Guinea dil ai lesinin Fildişi Kıyısı - Liberya grupunun ba­ tı bölümünden bir dil ; Bangwa, Zage, Ngere ve Gere de denir. Fildişi Kıyısı'nın batı kısmında, Sassandra ve Kavally nehirleri arasında konu�ulur. Bk. FİLDİŞİ K l YlSI-LiBER­ YA D i L LERi. BA, Afrika'daki Sudan - Guinea d i l ai lesinin Fildişi Kıyısı - Liberya grupunun batı bölümünden bir dil. Fi ldişi Kıyısı i le Liberya sınırında, Kavally nehrinin ağzında ko­ nuşulan bu dilin baş k a adları Bibo, Bipo, ve Appa'dır. B k. FİLDİŞ İ K IYISI - L İ BERY A DİLLERİ. BAADER [bqder ok. } , Franz XaYer von ( 176 J 1 84 1 ), Alman filozofu. Münih'te doğmu�. yine orada ölmü�•

( Çuvaşça kiflak, Yakut kiiöğ ), Türkmen kak, Türkiye Türkçesi kök; Kök - Türk ıub, Türkiye Türkçesi ıu. Karamanlı Türkçesinde kelime ortalarında r'den evvel gelen m' lere birer b katıhr, lomruk yerine tombruk. gibi.

i mla sistemlerinde, mesela Azericede, kelime s o n l a r ın da bu değişim }'azıda gösteri lmed iği için, kelime son larındaki

-

B Yitaminleri: bk. ViTAMiN.

göre Abakan d iyeleklerinde, Aşmarin 'e göre de Çuvaşçada birer sı zıcı b (�) vardır, mesela Koybal e � (=ev). Çuvaş o� ad'a (=maymun). Yakutçada, Kuzeydoğu ve Kuzeybatı diyeleklerinde genel ola rak iki vok al arasında. bazı Güney­ batı diyeleklerinde de y a l n ı z aslen \'Zun olan vakallerden sonra p>b değişimi göıülür ; mesela, aslında uzun olan vakalle Çağatay opa, fakat Tü rkmen oha. Türk iye Türk çesi oba, Oyrat obö, aslında kısa olan vokalle de Oyrat, Te­ Jeüt, Kazak, v. b. ubrr-, Koman Jibür-, Kumuk. Balkar ıibir-, fakat U ygur ıipir-, Çağatay ıipür-, Türkmen ıüpir, Türkiye Tür kçesi ıiipür- . Bazı diyeleklerde kelime ortala­ rında ve son larında b'lerin 11/w [�] olması, vokalleşmesi veya düşmesi de vardır, mesla Özbek, Azeri araba> ara va, Tü r km en öba > oııoa ( =oba ) ; Kök - Türk yab/ak, Uygur yawlak , Çağatay ya�lak ( = kötü ) ; Uygur ab/aw ( =av ; Moğol aba), Türkmen a11, Kumuk au, Tarancı ö, Karaçay ü; Ana Al tay* da buz/* tawuz ( Moğol dabaıun), Türkmen lüz, Türkiye Türkçesi tuz ; Ana Altayca *köbekl*köwek

İMLA: Türkçede keli me son larında ötümlü konsonlar kısmen örümsüzleştiği için, b sesi de p'ye yaklaşan fakat t amamiyle P olmıyan � değerine geçer. Bazı diyeleklerin

0

yerine kitap yazılır; bunun nesne ( mefu l ) hali kita bı ' d ır. Kelime ortalarında d a çok kere hece sonu b"leri ayn ı şek i lde b'ye çevri l i r ve kendinden sonra gelen öt üml ül eri a ssimi le edeı ek ötümsüzleşti rir, abd eı> apteı; ibdal > ip tal , gibi. B sesi assimilas}·on ( b . bk. ) a mukavemet ederse de ( meseli, mat,�aa değil , matbaa ,· teıpit değil, teıbit ) , bazı yerlerde, kendinden evvel veya sonra gelen ötümsüz sesler önünde assimilasyon'a uğruyarak p'ye çevrilir, i btida >iptida. miiJbet > müıpet, gibi. B'den evvel gelen n'Jer ge­ nel olarak m ' ye çevri lir. mesela an bar> ambar, ıün bül >­ ıii mb iil. Matb ab mutfak gibi her iki şekli kabul edi lmiş kelimeler de vardır.

B ( Kim. ) , Bor elementi i çin kullanılan sembo l.

0

( ğ o � ab = kapa k ) .

o

0

gibi ; aynı değerde olan b'Jere Çuvaşçada kelime ortalarında da raslanır,

(= kita b ) ,

gibi. Türkiye Türkçesinde ise bu ötümsüzleşme yazıda da gösterilir, fakat b değeri p i le karşılanır, ve mesela kitab



';uvaşçada ve Kuzeydoğu diyeleklerinde P olur ( bu diyeJeklerde ötümlü [ son o re : b, d, g .. } seslerle kelime baş lamaz) , mesel a Kök · Türk, Uygur Çağatay, K ı rgız, Yakut, v. b. har- ( =varma k ) , fakat Çuvaş Pi.f. Oyrat, v. b. par-. Bazı d i yeleklerde n'den evvel gelen b'ler assimi lasyon (b. bk. ) a kapılarak nazalleşir ve m olur, Kök· Türk ve Uygu r karışık olarak ben/men, Çağatay men/min, Altay, K ı rgız, Ka· zan, Azeri . v. b. me n, gibi. Hususiyle K uzeydoğu diyeleklerinde, n'ye bağlı olmıyan b'ler de bazan m'ye çevrilir, mesela Oyrot malta ( = balta ) . Abakan mökö (= böke, ku vvetl i ) , Kazan matur ( batur, güzel ) . Yakut murun ( = burun ) . Güneyba ı ı diyelek lerinde, Türkmence mütereddit olma k üzere, bazı kelimelerin başında. hususiyle r'den evvel gelen b' ler 11 ( wJ'ye çevri lir, Kök� Türk, Uygur. Çağatay, v. b. bar-, Kazak, K ı rgız, her -, Kazan, Başkurt bir·, Yakut biar-, Çuvaş par-, Oyrat. v. b. �ar-, faka t Türkiye Tü rkçesi vEr-, ( =vermek ) , Azeri 11iir-, Kırı m w8r·, gibi. Aynı grupta bolmak kelimesi başındaki b'yi düşürerek olmak şeklini almıştır. Kuzeydoğu grupunda, Soyot diyeleğinde ötümlülüğünü kaybetmiş b ( b ) ' ler v a ı d ı r, be[ ( = beş ) ,

3

l



tür. Tabiat bilimleri ve u p tahsil etmiş olan B . önce madenler idaresinde memur olmu�. sonra Münih üniversite� ine Felsefe ve nazari teologya prefesörü olarak getiri lmiştir ( 1826 ) . B . misrikliğe ve teosofya'ya meyli olan bir Karolik düşünürdür. Eserlerinde. }akob Böhme gibi eski Alman mistikleri ile Kanı'tan sonraki idealizmin etkileri hissolun· maktadır. Onun için bilgi, Taıırının bilgisinden bir nevi pay almadır. En yüksek hürriyet ise, Tanrının düşünüşüne uygun hareket etmekten i baretti r.

BAAL - BAALBEK

4

B AAL, Yak ı n Doğu'nun İ lkçağ tarihinde çeşitli di­ yelek lerde Balu, Beel, Bel, Bal isimler i alıında tanılan bir tanrı adı. Keli menin anlamı Sami d i l lerde «sahip ve efen­ di» dir. Eskiden baı ı lacı bu tan eıyı güneş tanrısı. bazıları ise luppiter. Mars veya Saıurnus zannediyorlardı. Diğer bazı bi lgin ler ise B. in, Babi l l i 'lerin veya Asurlu'ların öldük­ ten sonra tanrı olan bir kıralının adı sanıyorlardı. Hak ikat· te ise B. ismi Akkadca Belu'dan gelmekted ir. Babilli'ler şehirlerinin tanrı ianna «şehrin sahibi veya efendisi» diyor­ lardı. Sonraları, Batı Simi leri bunu özel bir tanrı adı haline getirmiş lerdir. Tevraı'ıa Fenikeli' lerin tapıığı birçok B. ler sayı lır. Bunların en ünlüleri Baal Beriı =ittifak B . ' i ( Hakimler Vll133; I X,) . Baai- Gad = kader B.'i ; Baai - Peor. ( Satı­ lar XX Va ve Tesniye IVs)dur. Bu B. Moablı'lar ( b . bk. ) ır. tan ı ısı idi. Peor dağı üzerinde bu ıanrıya insan kurban ı sunulurdu. Baal - Semen =Gögün Baal'i idi. Baal · Zebub i se sinek ierin B. i olup, güneşin sembolü o lan skaraboiı'lecle temsi l edilirdi. Diğer taraftan Suriye'de yapılan arkeoloj i k araşıı rma­ l a r bu alanın Fenikeli'ler tarafından kolonize edilmesin· den sonraya ait Fenike ve Arimi dilinde yazı lmış bir­ çok yazıdar vermiştir ki. bu belgelerde Baal ismiyle bi r Jeşıiri lerek yapı lmış B. Lübnan ; B.· Si don ; B . - Hemmon B. - Tarz ( =Tarsus ) gibi birçok yer ad ları tesbit edilmiş· tir. Te /raı a göre B. lere boğa tasviri alıında ıapı lıyordu. Boğa eski Doğu'da Fırtına Tan r ısı'nın hayvan ı d ı r. Bundan dolayı Arnama ( b. bk. ) mektuplarında geçen Hadad · Ram· man tanrısının Batı Sami lerinin B . i i l e aynı olduğu söy le· n i r ( J. Hehn : Die biblische und die baby/oniJ(he Golleı· •

'

idee, leipzig 1 9 1 3 s. 105). Amarna mektupları M. Ö. XIV. yüzyı la a i t olduğuna göre B. ın Suriye'deki varlığı bu za­ man a kadar çıkıyor demektir. Fakat daha sonraki devirler­ de B. lere umumiyede güneş tan ıısı göziyle bakı l ı yordu. Hatta karısı Asıarta ile birlikte güneş ve ay ç i f tini temsi l ediyorlardı. M. Ö. VII. yüzy ı lda Asur k ı ralı Asarhaddon ( b. bk. ) Tyrus B . i ile bir andiaşma yapıyor. Hama k ı ralı Za· kir sıelinde ise Samen B.'inden bahsed i lmektedir. B. ! erin en ün l üsü Tyrus B. i Melkart i d i . Son Ras. Şamra ( U­ garid kazılarında meydana çık acılan yüzlerce tabler arasın­ da B . in oğlu Aliyan B. hakkındaki b i r efsaneyi anlatan uzun metin ler bulunmuştur. •

B AALBEK ( Balbek, Balabtk, Yun. Heliopo/iı=gü· neş şehri ) , Antilübnanların batı eı eğinde, Bika çukuru ke­ narında, Şam · Humus demi ryo lu üzerinde bir kasaba. Deniz· den yüksek liği ı 170 m. Nüfusu 11000 kadar. Res · ü l Ayn çayı üzerindedir. ·

Tar ih : Bulunduğu mevkiin stratej i si bakımından olduğu kadar, harabeleriyle de ün l ü olan B. şehrinin adı, Feni k e aslındandır ve Baal beka gibi iki unsurdan bi le­ ş i k ı i r. Bun lardan Baal ( b. bk. ) bir ıancı adıdır. Beka keli­ mesinin Süryanca «şehir» a n lamına gelen bah'dan mı, yok­ sa Fenike dilinde «bölge civar» anlamına �:elen beka ( Arapça bokaat = bölge) dan mı geldiği hal ledi lmemi şıir. Fakat Fen i ke k i rahelerinde beka' i l e genel ol arak şehir ifa­ de edildiğinden B. adı «Tan rı Baal'in şehri» an lamında kullanılmış olmalıdır. Seleukos' lacın bilahare buraya Helio­ poliı ( = «güneş şehri>> ) demesi de bu u l iıhiyet fikri i le ilgilidir. B . Romalı'lar zamanında da Heliopolis adını •

// //

#·--rr=====

--" f/ ""'_-.:-,.,..

�"" lt:::

.:;-

,,/"'

;' ,.,/)J

h '"'

ıo os =--------> ve yan ında birkaç kitip bulunurdu. Bu katipierden birine «Vekaayi kitibi» den irdi. B. karı koca arasındaki aile hukuku i şleriyle uğraşır, aynı zamanda bazı işler için bugünkü n oterler gibi tesci l muameleleri de yapardı . B. ikinci meşrutiyerin ilinından sonra ( 1908) İsıanbul'da malıkernelerin birleştirildiği tarihe kadar devam etmi�tir. 1818 yılında Galata'da da bir B. bulunduğu anla­ şılmaktadır ( Şanizade, Tarih, II. 408).

BAB NAİBİ, Şeriat mahkemeleri devrinde incelenme­

si ve karara bağlanması kendi lerine havale edilen divalara

bakmak üzere kazaskerlerle İ stanbul , Galata veya Şam, Bağdat, Budin gibi büyük şehi rler kadıları tarafından görev­ lendiri len yetkisi sınırlı yargı ç. Kadılar tarafından görev· iendirilen B. lerine halk arasında «Ayak Naibi» de den i rdi. Bunlar kendi lerine ayrılan bölgelerde yetki lerine giren da­ valara baktıkları gibi bu bölgelerde dolaşırlar, buca ların yönetim, hususiyle belediye hizmetleriyle de meşgul olur­ lar, narh, terazi i ş lerini kontrol ederler, falaka ve deynek cezalarını uygularlar, halkın esnaf tarafından aldatı lmasını önlemeye çalışı rlardı. Bib mahkemesi ( b. bk. ) nde görevli yargıçlara da B. denirdi. Son yıllarda B. lerinin yerini mü­ şavir ( b. bk. ) ler tutmuştur.

ı 1

1

(Seyyid] -BABA

arasında bir nesep münasebeti olan erkek. Bu an lamdaki baba lık, «sahih» ve «gayr-i sahih» nesep münasebetini doğu­ rur : Pat er esi quem nuptiae demonslranl ( = çocuğun ba­ bası koca olan kimsed ir) şek lindeki Roma hukuku kuralı Türk hukukunda da kabul edilen prensiptir. Bu itibarla, evlilik esnasında veya evliliğin sona erişinden itibaren 300 gün i çerisinde doğan çocuğun ba bası yine kocadır ve böy· l e bir çocuğun nesebi sa hihtir. Bi r başkasının sulhünden �etmiş olup da evlat edinme ( Adoptio ) suretiyle kurulan veya evlilik dışı doğmuş olup da belli şartlar alunda tash ih ed i ­ ten nesep münasebeti de baba i le çocuk arası nda sahih bi r nesep münasebetini doğurur ( Meden i Kanun. m. 241-261). Evlilik dışı doğan çocuklarda ana. çocuğu doğuran kadın olduğu ha lde, baba. ancak kanunun tayin ettiği şe­ kil içinde, babanın veya onun ölümü veya eh liyetsizliği halinde babanın babasının tanımasiyle veya belli şartlar al· ıında çocuk veya ana tarafından açı lacak baba lık davasının sonucunda bel li o lur. Bu çeşit nesep çocuk i l e baba a r a· sında «gayr- i sahih» bir nesep doğurur ( Meden i Kanun, m. 290- 314). Sahih nesepte baba, ana i le birlikte, reşi,t olmıyan çocuğunun vetisidir ; anlaşmazlık halinde babanın reyi geçer. O . bu sıfatla, çocuğu yetişti rmek ve terbiye et­ ' mekle borçludur. Hukuki muamelelerde çocuğu temsil ve onun mallarını idare eder. Baba, reşit olmıyan çocuğ u n , mall arı üzerinde, ana ile birlikte, b i r i s t ifade h a k k ı n a sahiptir. Baba ile çocuk arasındaki münasebete yargıcın k a­ rışması istisnaidi r. Çocuk babanın soy adını taşır. «Gayr- i sahih» nesep dahi bazı farklarta çocuk i le baba arasında aynı hukuki son u ç ları doğurur ; yalnız, babanın velayete ve çocuğun mall arı üzerindek i istifade hakkına sah i p olması için yargıcın kararı lazımdır. Babanın mükellefiyeti ve onun hısımla riyle olan münasebeti yönünden iki çeşit nesep arası n · da fark yoktur. Baba, çocuğuna bakmak zorunda olduğu gibi, onun tarafından işlenen bazı fiillerden de sorumludur. · d e « b"uyu"k b a b a>> , TasavYu f : D ogu o-guz ı e h çesın Batı Oğuz lehçesinde «baba>> anlamı n a gelen bu Türkçe söz, Babai lerle Bektaşiler tarafından şeyh lere veri lmiş bi r takaptır. Baba İ lyas, Baba Saltık gibi adın önüne geldiği gibi İlya s Baba, Saltık Baba tarzında adın sonuna da gelebilir. Türk Bektaşi lerde bu i k i tarz kullanı ldığı halde Arnavut Bektaşiler, birinci şekli benimsemişlerdir. Tür· ki stan 'da, hususiyle Nakşit�r ve Yesevi ler arasında şeyh· lere «ata•> dendiği bilinmektedir k i bu kelime, Batı Oğuz lehçesindeki Baba yerine kul lanı lır. Babailerle Bektaşi· lerde, Şeyhlere « Baba>> denmesi, lehçe bakımından Ata­ nın değişmesinden başka bir şeyle açıklanamaz. Safi­ lerde şeyh . dervişin manevi babası sayıldığı ve dervişin tarikata giri ş i , ikinci doğuş farzedildiği için Yesevi lerle Babai ler ve Bektaşilerde şeyhe B aba dendiği muhakkak­ t ı r. Nitekim rehbere de ( bk. R E H BE R ) «Ana» derler.

BABA, türlü anlamlarda kullanılan bir teri m : ( Fr. bitle, borne d'amarrage, İng. bol/ard, bill, post) , rıhtımlarda ve gemilerde çımaları veya halatları takma­ ğa mahsus, başı yuvarlak, iri ve k ı sa demir veya ağaç dikme. 1 -

2 - ( İnşaatta ) çatılaida bırakma k i riş inin ortasına bindiril en ve mahya kirişinin ağırlığını taşıyan kısa direk. Alt ucu bir yere oıurmıyan ve iki tarafından eği k iki kol­ la makas k;ri�lerine asıl mış bulunan B. ya asma B. , çatı v. b. üstünde sıkler olan yapı kısımlarının ağırlığını hafif­ leştirrnek için konulan B. y a boşaltma B. sı, ahşap in�aat­ BABA, tabii anlamda, sulbü i le bir · çocuğun doğu­ ta çatı babaların ı kuvvetlendi rrnek için B. n ı n yanlarına muna sebep olan erkek. Hukuki anlamda çocuk ile kendi si' katılan parçaya ise pekitme B. sı adı veri lir.

B ABA - BABA PAŞA, (Pehlivan İbrahim Ağa]

3 - ( Mim. ) merd iven lerin en alt basamak ları üze­ rine bi ndiri len demi r, taç veya ağaç ayaklara merdiven B. sı, trabzan ları n baş tarafları ve son larına konulan k a lınca ve çoklukla oyma ve silmelerle süslenmiş ayaklara ırabzan B . sı den ir.

BABA, eski Anadolu'nun Ph rygi a, başka kaynaklara göre Pisidia bölgesinde bir yer. İçinde Bab'in o ı ( = Baba' l ı ) kelimesinin geçtiği b i r yazıı Burdur gölünün kuzeyindeki Kılıç ( İ spa rta i l i . Keçiborlu bucağı ) ıa meydana çıktığından B. nın buralarda bu lunmuş olduğu sanılıyor.

BAB A C o\FER ZİNDANI, İ stanbul'un Haliç yüzündeki kapı larından dördüncüsü olan Zindan veya Gemiler kapı sının yanıbaşındaki kulede mevcut zindan . Burada borç­ ları n ı ödemiyen ler hapsolunu r veya idamına karar veri len yeniçeriler boğdurulmak üzere buraya gönderi lirdi. Evliya Çelebi. Harun ürreş i ı zaman ında Bizans'a elçilikle gelen ve Bizan sıa öldürülen Araplar yüzünden İmparator Nikephoro s I. e çatıığı için bu kuleye hapsed ilen ve hapiste iken ölen İmam Hüseyin neslinden Seyyid Cafer'in bu kulede ölmesi dolayısiyle buraya B. denildiğini yazmak ıadır. Seyyid Ca­ fer'e Yen içeri ler mensup oldukları Bektaş i lik tari katinin geleneklerine uyarak « Baba Cafer» adını takmışlar, kapı ile z i n dan bundan dolayı B. diye anı lmaya başlamıştır. 1 8 26 ya kadar bu şeki lde ad landı rılan B. n:ı, Yen içeri ocağı kal­ dırıldıktan son ra Bektaşi liğe karşı mücadele başladığı . sıra­ da hükümetçe resmen «Bab- ı Cafer» adı verilmişti r. ı 8 3 ı tarihine k a d a r İ stanbul şehir hapishanesi olarak k u llanılan B. i n , Bizans dev rinde d e bu maksat la kullan ı ldığı bi linmektedir. B . Asesbaşı ( bk. AS ES) n ı n nezaretin de bulunmakta ve zindanda mevcut türbe de İstanbul halkı arasında, çok l u k kadın lar tarafı ndan, ziyaret olunan yerlerden b i r i n i teşkil etmekte i d i . Mahmut ll. hapisaneyi Sultanahmet'deki Taphane'de kurulan karakolhaneye kaldmdıktan sonra da, türbe önemi n i kaybetmemiş, padişah tarafından tam i r etti ri lerek bakımı için memurlar tayin edilmişt i r. B. kad ı n l a r arasında doğumdan önce ziyaret olunan, çocuğa giydirilecek çamaşırların bohçası doğumuna kadar orada saklanan , çocuk 8 - 9 yaşına gelinceye kadar senede b i r kaç defa, hususiyle yaramazlık ettiği zamanlarda, götürülüp ziyaret ettirilen, hastalıklara ve göze gelmiye karşı ş i fa bek lenen bir makam olarak Cumhuriyet devrine gelinceye kadar şöhretini muhafaza etmiştir. BABA ÇEŞITLER, elma, armut, k i raz, vişne g i b i kendine kısır olan meyva türlerinde standard olarak seçilen çeşitleri döllemek için bahçelerde bun ları n arasın a dikilen , çiçek toz larının döl leme kabi liyeti yüksek ve standard çeşi . · · 1 er d ı" r. d ı ıyı · do " ll eye b ı" l en çeşıt .. BABA DACLAR I, Karadenı z Ereglısı - Devrek şosesinin güneyinde, 1 1 2 0 m yüksekli kteki tepenin adıyle anılan dağlar. Yüksekli kleri güneydoğuya doğru artar ve Bacaklıyayla'da 1 6 ı 5 m ye eriş i r. B. daha çok Kretase kültelerinden meydana gelmiştir. Güneyde Paleozoi k oluşuklar da vardır. .



B A B A HAN : bk. FET i H ALİ . B A B A İNCİR : bk. iNCiR.

B A B A İSHAK İSYAN i ı !:ık. iSHAK ( Baba ) . B A B o\

ORUÇ : bk. ORUÇ REİS.

BABA PAŞA, [ Pehlivan İbrahim Ağa ] ( sonra, Paşa) ( 1 766 - 1 8 2 0 ) , Ayanlıktan yetişmiş Osman lı devlet adamı. Yozgatlıdır. Genç liğinde kolunun kuvvetiyle arkadaşları ara-

)

7

sında «Pehlivan» diye anılmağa başlamış, ı 787 Osmanlı-Rus harbi nde sadrazam Koca Yusuf Paşa ordusunda gönüllü olarak bul unmuştur. Cezaidi Gazi Hasan Paşa ordusuna tüfekçibaşı olarak katılan Alo paşa ( bk. ALİ PAŞA [ A lo] ) ­ n ı n maiyetine giren B . , sonraları Rumelide dağ l ı eşki­ yası n ı n kovalanmasında bulunmuş, Alo paşa bey lerbeyi o larak Anadoluya geçince, onu ortadan kaldırmak i ç i n aleyhine kışkınılan Kara Osman oğlu ( b. bk . ) i l e yapılan çarpışmalarda gösterdiği kahramanlıklada Paşa'sına ken d i n i tanıımış v e buna benzer başarılariyle A l o Paşa'nın cephaneci başısı olmuştur. Alo Paşa Paz ;antoğlu üzerine gönderilince B. da beraberinde bulunmuş, Alo paşa öldürül ünce dağılan kapusu halkı arasında B. da başsız kalmıştır. Bu sırada Rusçuk ayanı Tirsiniklioğlu İsmail ağa ile yaptığı çarpış­ mada gösterdiği yiğitliği takdir eden İsmai l Ağa, B. yı mai­ yeıine almıştır. B. zamanla Tirsinikli'nin k udret ve nufuz alanını genişletmekte Alemdar Mustafa (b. bk. ) Ağa'dan sonra gelen ikinci yardımcı olmuştur. Tutrakan eşkiyası Manav İbrahi m'in ortadan kaldırılması üzerine ( 1 8 0 3 ) efen­ disinin kayırınası ve Eflik voyvodası Konstantinos Ypsi l anti ( Hypselantes) n i n inhası ile kendisi n e hassa silahşorluğu, bir müddet sonra da kapıcıbaşılık payesiyle Deliorman ka­ zası veri lmiştir. Kuzgun köyün ü merkez edinerek tahkim ve i mara başlamıştır. ı 805 te Tirsinikli, B. ya Dobruca ayan lı­ ğını vererek kürk giydirmiş o da Mangalya, Balçık, Kavar­ na ve Varna'yı ele geçirerek nüfuz alanını Hacıoğlu Pazar­ cığına doğru genişletmeye başlamıştır. ı 806 da Tirsinikli ' n i n ölümünden sonra Rusçuk ayanı o l a n Alemdarıo eğemen l i ­ ğini tanıyan B. , o yıl başlıyan Osmanlı-Rus savaşının bu cephede en esaslı unsurlarından biri ol muştur. Alemdar ken­ disini İsmai l müdafaasına memur etmiş ve B. bu savunma­ nın ruhunu teşkil etmiştir. Ruslar buradan çeki lmeye mecbur kalınca muhafız Kasım Paşa'ya vezirlik ve gazilik unva­ n ı veren hükümet B. nın mükafatlandırmasını Alemdar'a havale etmiştir. B. Alemdar'ın ordusiyle İstanbula gel­ miş ve ölümünden sonra tekrar Tuna boyuna dönmüştür. Mi rahor-ı evvel payesini de almış olan ve o vakte kadar Pehlivan İbrahim ağa diye anılan B. ya ı B09 sonlarında Silistre civarındaki Tatariçe savaşındak i gayret ve fedakar­ lığının mükafaıı olarak vezirlik rütbesiyle Rakka valiliği verilmiş ve orduda uyandırdığı sevgi ve güveni n bir Ha­ desi olarak asker ve halk kendisine «Baba Paşa» adını tak­ mıştır. 1 8 ı O da Rusları n Hacıoğlu Pazarcığına yaptıkları hücumda düşmana karşı koy�uşsa da sonunda aya� ı�d a � _ yaralı olarak esir düşmüştür. Üç y ı l kadar süren esırlığını Moskova'da serbes geçirmiş � e çar � a �afından ikra � gö � ­ �nadolu da du-müştür. ı 8 1 3 başlarınd � Ru �ya da � donun�e zen i yoluna koymak gorevıyle Sı vas valılıgıne ..atanmış ve yola çıkarken padişah Mahmut l l . kendisini Usküdar'd a Ayrılık Çeş mesi'nde bizzat uğurlamışıır. Sivas'tan sonra E rzurum ve Diyarbakır valiliklerinde de bulunmuş, devlet nüfuzuna karşı koyan kimseleri yola getirmekte veya orta­ dan kaldırmakıa başarılı h izmetleri görülmüştür. Diyarbakır halkının aleyhinde saraya yaptığı başvurma üzerine, buradan aziedi lerek B ursa'da oturmaya memur edilmiştir ( ı 8 ı 7 baş­ ları ) . B i r müddet son ra İ nebahtı ve Karlı ili sanca k ları mutasa ı rıflığına gönderilecek Tepedelen li Ali Paşa'ya karşı yapılan harekete kaıı lmağa memur edilmiş ve bu görevde iken hastalanarak ölmüştür. B. yın hayatı seferleri ve yaşadığı devrin olayları ( ı 78 7 - ı 8 t7 ) hakkında bilgi veren anı nevinden Vekayi-i Bab:ı Paia /it-tarih�adlı bir (yazma eser ( Bursa, Orhan ki•

8

BABA PAŞA, [Pehlivan İbrahim Ağa]

taplığı No. 1 043/8 3 ) vardır. Bursalı Tahir beyin Gazzi­ zade Abdüllitif tarafından yazı lmış olduğunu kaydettiği ( 0 . M . I, 1 38 ) bu eserin yazarının, kim olduğuna dair kitabın metninde, bir kayıt yoktur. BABA TAHIR URYAN ( X. yüzyılın son yarısı- Xl. yüzyılın ilk yarısı ) , iran'lı sofi ve şair. Doğduğu yer k esin olarak bilinmiyar ; bazı kaynaklarda Hemedani, bazılarında ise Liiri ( Liirisıan'lı) olarak gösteri lir. Hemedan'lı olması ihtimali daha kuvvetlidir. Hemedan'da ölmüştür ; mezarı, şehrin kuzeybausında, küçük bir tepe üstündedir. Ölüm yılı hakkında d.ı kesin bilgi yoktur. Rıza Kuli Han'a göre 1 0 1 0 da ölmüştür ; Rahat-üs- sudtir adlı eserde Hemedan'a gi ren Selçuklu sultanı Tuğru l ( 1 O S � ) ile görüştüğü kayıtlı olduğuna göre, 1 0 5 5 ıen sonra ölmüş olması gerekir. B. ı n bugün elimizdeki şii rlerinde d irçok lehçelerin izleri vardır. Yazılı i l k n üshaları bulunarnıyan bu kıtaların birçok kimselerin elinde değişikliğe uğradığı tahmin olu­ nabi lir. Bazı mecmualarda dağınık bir halde bulunan ve bir kısmı Cl. Huart ( 1 88 S ve 1 908 de) . E. Heron Allen ( 1 902 de ) , G . Leszczynski ( 1 92 0 de) v . b . gibi doğubilginleri tarafın­ dan tercümeleriyle birlikte yayımlanan kıtalariyle birkaç gazeli ancak XX. yüzyılda bir araya toplanarak Di, an adiyle yayımlanmıştır ( Tahran . 1 9 2 7 ) . Rubai şekliyle. fakat me/ailün m e/ailün feti/ün ( - 1 - - - 1 ) vezniyle söylen miş o l a n bu kıtalara, yayımlayıcısı «dü beyti» adını vermiştir. Divan'da 296 dü beyıi ile 4 gazel vardır ; 62 dü beyti ile 3 ru'>ai de e�ere eklen miştir. Kıta­ lar kafiyelerine göre alfabe sırasiyle sıralanmıştır. B. ın şi­ irlerinin bunlardan ibaret olmadığı, yazmalar incelendikçe daha başka şiirlerinin bulunabileceği de tahmin ediliyor. Çoğu lirik ve tasvvufi olan bu şiirlerde B. , serseriyane bir derviş hayatı sürdüğünden, ya lnızlığından, ıstırap çekti­ ğinden, ısııı aplarını dindirrnek i çin «fena» ya ulaşmak iste­ diğinden bahseder ve dünya n imetlerinden bir türlü ayrıl­ mak istemiyen isi kalbinden şikayet eder. B. ı n tasavvuf alanında el Kelimat-ui-Kuar ( Kısa sözler) [Tahran , 1 92 7 ] adlı Arapça eseri sofiliğe ait bir­ takım veeizelerden ibarettir. Kitap b i lgi, marifet, akıl ve nefs, dünya ve ukba, sema ve zikir, v. b. gibi 2 3 baba ayrılmış olup 368 veeizeden bileşiktir. Sofi ler arasında çok rağbet görmüş olan bu esere Arapça ve Farsça birçok şerhler yapılmıştır. Birçok sofi şa­ irler hakkında olduğu gibi, B. ın hayatı etrafında da, ve­ liliğine ve kerametierine dair binakım dini menkabeler meydana gelmiştir. · - -

·

· - -

-

BABAESK İ

10 3 7 5 ( 1 94 S ) , köy sayısı 1 3 tür. B. kasabası Denizli'nin doğusundaki Gökbel dağının kuzey aklanındadır. Nüfusu 6 1 5 0 ( 1 9 4 S ), denizden yüksekliği 850 m. B. Aydın demiryolunun Sarıköy istasyonundan 1 7 km uzaktadır. Sa­ rıköy'le B. arasında düzen li bir şekilde motörlü taşıtlar i$lt'r. Ha l k dokumacı lıkla ( yatak ve yorgan çarşafları, dö­ şemel ik, perdelik , sofra takımı ; yılda 2 milyon m) geçin ir. Salı gün leri pazar kurulur. 200 kadar dükkin ve mağazası . posta ve telgraf şubesi, bir i lkokulu, elektriği vardır. Be­ lediyesi 1 88 3 te kurulmuştur. 2 - Fethiye kör fezi ile doğusundaki Kocaçay vidisi arasında d ağ. Fethiye'nin güney - güneydoğusundadrr. Yük­ sekliği ı 97 5 m dir. Mendos dağı ile kuzeye, E lmacık ve Sandak dağları ile güneye uzanır. Hemen baştan başa Me­ zozoi k kültelerden meydana gelmiştir. Bütün doğu etekleri ile kuzeydoğuda ( Fethi ye köıfezi güneyinde) Eo sen oluşuk­ lariyle sınırlanmış ı ı r. 3 - ( Madran Babadağı ) , Büyük Menderes ovasının güneyinde, Çine ve Bozdoğan kasabaları ( Akçay ve Çine çayı vadileri ) arasında dağ. Yülcsekliği 1 7 9 2 m d i r. Hemen baştan başa kristalin şistlerden ( gnays) meydana gelmiştir. 4 - ( Rumen Babadağ ) Romanya Dobrucası'nın k u­ zeyinde kasaba. Nüfusu 5 000 d i r. Osmanlılar devrinde kuzey seferlerin e giden orduların yolu üzerindeki başlıca uğraklardan ve hareket üslerinden biri olan bu şehirde beş cami ile bir medrese vardı. Osmanlı- Rus savaşlarında çok dela ordularımız B. da kışlardı. Bu isim Selçuklular devı inde buraya göç eden ve mezarı burada olan Sarı Saltuk Baba ( b. bk. ) dan kalmıştır. 5 - Kuzey Azerbaycan'da Büyük Kafkas dağları sil­ silesinde 3 637 m yüksekliğinde bir doruk. B A B ADUL L I M A N I : ( Babadül L. ) , Anamur 'un 60 km doğusunda küçük bir deni z girintisi. İçel'in Gülnar i lcesinin Ovacık bucağına bağlı Sipahili köyü güneyinde, Sancak ve Ada burunları arasındadır. Gülnar yakınlarından gelen Kızı lyokuş deresi bu limana dökülür.

BABAERKI ( Fr. Paıriarcat < Yun. pater = baba + arkhein = yönetmek ) , toplumbi lim'de belirli bir eski toplum

B A B ABU RN U : ı - Karadeniz Ereğiisi limanının k uzeyindeki kara çıkımısının batı ucunda bir burun. Şeş­ repe köyünün güneyin dedir. Üzerinde bir deniz feneri vardır. 2 - Anadolu'nun ve dolaysiyle Asya'nın en batıdak i noktası ( 2 6° 3' doğu boy lamında ) . Burada Ayvacık'ın Göl­ pınar bucağına bağlı 397 nüfuslu ( ı 94 5) ve eskiden yata­ ğaoları i le ün almış Babakale köyü ve bir deniz feneri var­ dır. Köyün, surları sağlam eski bir kalesi de vardır. 3 - Antalya körfezinde, Eski Antalya önünde burun.

şekline denir. Bu toplum şeklinde toplum, babanın ege­ men liği altında toplanmış olan aileye dayanır ; başta baba bulunan aile, toplumun i l k . esaslı bireyini teşkil eder. Babaerki, daha ziyade büyük aile ve klan ( b. bk. ) a sahip toplumlarda bulunurdu. Babaerki'ne dayanan toplum­ larda insanlar aile babasının etrafında uzuvlanmışlardır ; bu gibi ailelerde köleli k ( b. bk. ) de vardır. İnsanlık tari­ hinde Babaerki'ne dayanan toplum türlü şek i l ler göster mt k · ted ir, fakat bunlar arasında b i r evrim münasebeti kurmağa toplumbi limci ler şimd iye kadar muvaffak olamamış lardır. Roma toplumu, zamanımıza yak ı n çağlarda babaerki ' n e dayanan sosyal şeki llerin e n tanınmışıdır. Bugünkü ailede babanın başkan sayı lması , babaerki'ne dayanan toplumun bir kalını ı sıdır. Babaerkil : babaeı ki'nden yapı lmış sı fat. 1 - Ba­ erki 'ne dayanan a i le, toplum, babaerkil'di rler. 2 - Bu sıfat, yeni za man larda bazı devletler için de k u llanılmıştır. Bu devletler, ailenin gen işleti lmiş şekli, hü­ kümdar da bu geniş ailenin babası sayı lmıştır ( X I X . yüzyılda Prusya kırallığı ) ,

BAB A DAC : 1 - (Eski Kadıköy ) , Denizli'nin Sa­ rayköy ilcesin e bağlı bucak ve bucak merkezi. Bucak nüfusu

B .o\ BAESKI ( Baba · yı aıik) : ı - Kırk lareli'ne bağlı ilce. Yüzölçümü 837 km2, nüfusu 37 607 ( 1 94 5 ) dir. Mer-

B AB AADASI, Anadolu'nun günerbatı kıyısında, Da­ laman Çayı ağzı ile batı sındaki Karaburun arasında kalan kıyı bölümü yakınında küçük bir ada.

BAB AESKİ - BABBAGE, Charles

9

kez bucağına bağlı 19 köyden başka Karacaoğlan ve Pelı­ li �an köy bucaklarına bağlı 2 4 köyü vardır. 2 - Kı rklareli'ne bqğJı i lce merkezi kasaba. Denizden yük sekliği 4 6, 5 m, nüfusu 5936 ( 1 94 5 ) dır. İ stanbul - Edirne demiryolunu K ı ıklareli"ne bağlıyan kol ile İ stanbu l · Edirne

BABAKOTO : bk. İNDRİS. B ABALlK, Konya'da yayımlanan siyasi bir gazete. 5 ocak 1 9 1 1 de yayımlanmıya başlamıştır. Kurucusu ve sa­ hibi öğretmen ve muharrir Yusuf Mazhar ( 1 885- 1 93 0 ) dır. «Çiftçi, işçi, esnaf kardeşlerin ilerlemesine çalış ı r her şey­

asfa l t caddesi ü zerinded i r.

den yazar. köylü g a zetesidir» d i y e ç ı k a n bu ga zeten i n

A y r ı bir şose ile d e Kırklareli'­

adı­

ne bağlıdır. B. halkının çoğu tarımla uğraşır. Başlıca nı o zaman Konya valisi bulunan Arifi Paşa ( 1 8 5 7 - 1 9 1 5 ) ürünleı i, buğday, ayçiçeği. şekerpancarı, kavun ve karpuz­ koymuştur. dur. Perşembe günleri pazar, 1 2 mayıs ve 1 2 ağustos gün­ 1 9 1 7 - 1 9 1 8 yıllarında «Türk sözü» adı altında çık­ lerinde baş lıyacak üçer gün süren iki panayır kurulur. 90 mıştır. Konya'nın başlıca fikir adamlarını sütunlannda top­ kadar dükkan ve mağazası vardır. Batısında 5 0 m uzunluk, lıyan B. uzun müddet Anadolu şehirlerinde çıkan gazete­ 7 m genişlikte tarihi bir taş köprü, belediye parkı, iki lerin en çok tutulan ve sevi len leri arasında yer almıştır. meyva fidan lığı, akaryakula elde edi len elektriği , dispan­ Mahalli tarih ve folklor bakımından önemli bir koleksi­ seri . i k i i lkokulu, halkevi, biri Fatih Mehmet digeri Mimar yon teşkil eder. Milli mücadele sırasında B. basımevi Batı Cephesi Sinan eliyle Semiz Ali Paşa ( b. bk. ) tarafından yaptırı lmış emrinde çalışmış, B. gazetesi ise Anadolu halkının mane­ iki ca misi, iki oteli ve bir sineması vaı d ı r. Bizans devri nde B. nin adı Bu lgarophygon ( b. bk. ) idi. viyaıını ayakta tutan yayım organlarından biri olmuştur. Cumhuriyet devrinde B. Türk devrimierin halk arasında 8 ..\ B A ILIK, 1 1 07/ 1 1 08 de Bağdat'ta ölen Tae - ül yayılıp benimsemesine çalışmıştır. Sahibi öldükten sonra · Arifin şeyh Ebu ' ! - Vefa'ya nispet edilen Vefaiyye ta­ rikaıından meydana gelmiş bir yol. Bu tarikatın, Horasan eşi ve kızı tarafından yayımlanmaktadır. erenleri ve Horasan erieri ( b. bk. ) denen Horasaniler, yani Melameıi ler ( bk. M E LA M İ L İ K ) tarafından meydana getiri ldi­ ği ve onların Moğol akını yüzünden Anadolu'ya göçen Baba İ l yas'ın etrafında topland ık ları ve Vefai'ye ta rikatını onu tem­ sil ettiğine inand ı k ları i ç i n Baba'lı ve Babal ı lar, yahut Baba' iye ve Babai ler dendiği b i l i nmektedir. Baba İ lyas'ı n a r dası­ Baba İshak'ın 1 208 den 1 2 1 0 a kadar süren ayaklanmayı ter­ tiplemesi yüzünden Selçuk tarihlerinde bun lara «havariç» adı veri lir. Baba İshak. önceleri kendisini zah i t ola rak göstermiş bir müddet gizlendi kten sonra Amasya köy lerinde meyda­ n a çıkmıştı r. Kö; l ü lerle göçebe Türkmen'ler kendisine uy­ duk ları gibi, Urfa ve Halep tarafı na sığınmış olan Harezm­ liler de Babaya uymuşlardır. Bunlar hükümet kuvvetlerinin başında bulunan Alişir oğlu Muzafferüddin'i mağlup edip Malatya'ya kaçırmışlar, onun topladığı ikinci orduyu da bozup Sıvas'a yürümüşler, Sıva's İ dişbaşısı, yani yaban­ cı k ı talar komutanı Hürrem Şahla ileri ,ıı e len leri öldürerek Tokat ve Amasya'ya kadar yayı lmışlardı. Hacı Armağan Şah. Amasya'da tekkesinde bu lunan Baba İ shak'ı tutturup kale burcuna asnrmıştır ( 1240 ) . Fakat Baba'lı lar Baba İshak'ın ölmiyeceğine inandıklarından Sıvas'a girip Hacı Armağan Şah'ı öldürmüşlerdir. Padişah Gıyaseııin Keyhusrev l l . ( 1 24 6 ) , Kubat Abad'a sığınmak zorunda ka lmıştır. Çeşitli unsuı laı dan meydana gelen imparatorluk ordusu, Erzurum'­ dan Sıvas'a, oradan Kayseri 'ye gelmiş ve Baba'lılarla K ırşe­ hir cıvaıında karşı laşmıştır. Yapılan savaşta Babalı'lar ye­ n i lmişt i r. Karnaklar, bütün Baba ' l ıların kılıçtan geçirildiğini yazsı larsa da Baba İshak'ın ardası Hacı Bektaş, Geyikli Baba, Apdal Musa Sarı Saltuk ve onun ardası Barak Ba­ ba gibi bir çok ünlü Babaların bu ayaklanmadan sonra ya­ şadıkları düşünüh irse bu kayn ların m ubalağlı olduğu mey­ dana �ıkar. Babailiğin ayin ve erkanı ile Babailerin inançlan ve gelenek leri hakkında hiçbir bi lgi yoktur. Ancak Hacı Bek­ taş'ın kardeşinin de bu ayak lanmaya k arışmış olması ve k en­ disinin Baba İ shak' ı n ileri gelen a rdası bul unması, Bek• aşi­ liği n , daha doğrusu Han St ktaş ' ı n etrafında toplananların daha ilk devi rleıden ba� layarak Batıni zümrelerle beslen­ mesi ve son radan Bektaşiliğin bu zümreleri temsil etmek suretiyle kurulması, Bektaşi'liğİn aslı olan Babailiğin­ de Şii Batıni bir ı.ıri kat olduğunu açıkça göstermektedir.

BAB ALlA, Afrika Zencileri di llerinin Sudan - Guirıea ailesinden bir dil. Ailenin Şari - W aday ( Chari - ouadaien) grupundan olup Fransız Ekvator Afrikası'nda, Çad gölü­ nün güneydoğusunda Sari n thrinin sağ kıyılarında Fort - de - Cointet ile Fort - Lamy arasında konuşulur. Başka bir adı da Mbrak'tır. Bk. ŞAR İ - W ADAY DiLLERi. BABANLAR ( = Babanzadt:!er ) , XVII. yüzyıl sonla­ rında Şehr- i Zor eyaletinde Fişder'den çıkmış ve 1 7 8 1 de ku rdukları Süleymaniye şehrini merkez yaptık ları bir sanca­ ğın mutasarrıflığını 1 8 5 0 e kadar elden bırakmamış ve adını Osmanlı Devletinin bu yönetim bölümüne vermiş bir aile BABANOMON, eski Anadolu'nun Pontos bölgesin­ de Amas'ların bir kasabası. Amaseia ( Amasya ) nın batı­ sında bulunuyordu. BAB AR, Malezya - Polinezya veya Austronezya dille­ ri nden biri. Bu dil ailesinin İndonezya grupunun doğu bölümü i çerisinde yer almıştır. Timor ile Timorlaut ( veya Tanimbur ) adaları arasında bulunan Bahar adalannda ko­ nuşulur. Bk. İNDONEZYA Di LLER i. B A HAR veya BABDER ADALARI, Avustralya ku­ ıeyinde Arafura ve Banda denizleri arasında indonezya'ya ait bir adalar grupu. Nüfusu l l 7 1 2 dir. En büyükleri B. ve Sermara adalarıdır. E n yüksek noktaları 900 m dir. Sago ve Hindistan cevizi çıkarır.

BABASSU CEVIZI, vatanı Brezilya olan ve yağ çPkarılan Orhignia maritima adlı bitkininin meyva ları. 8 4.B ATORUN ( eski adı Babtorun ) , Hatay'ın Altın­ özü ilcesine bağlı bucak. Bucağın merkezi olan B . 500 ( 1 94 5 ) n üfuslu bir köydür. B. sınır boyu bucaklarından olup, Antakya'nın 1 8 km güneydoğusona düşer. Antakya'ya bir şose ile bağlıdır. Halk davaıcılık ve çiftei likle geçinir. B. bucağırıın n üfusu 10 577 ( 1 94 5 ) dir. Bucağa bağlı 20 köy vardır. BABATZYS ( 70 3 sıraların da ) , Bizans kaynak larına göre bir Haıar Türk büyüğü. Macar Türkoloğu Vambery lı.. bu adı Türkçe Babarık şeklinde açıklamıştır ( Der Ur­ sprung der Magyaren, Leipzig 1882, s. 84 ) . B ı\ BBAGE [b�Fbi( ok. ] , Charles ( 1 792 - 1 87 1 ) , İngi­ liz maıematikçisi. Teignmouıh'da doğmuş, Londra'da ölmüş-

10

BABBAGE, Charles

tür. Cambridge üniversitesinde matematik profesörlüğü yapmıştı r. Analiz üzerinde çok önemli çalışmalar yapmış ve bir hesap makinesi icat etmiştir. Efo n o my o/ Machin e ry and Manu/actures ( Makine v e i m a l a t ekonomi si ) [ 1 8 3 2 ] adlı önemli eseri aynı y ı lda Fransızcara çevri lmiştir. BABBAR : bk. SAMAŞ. BABEK (ö lm . 8 38 ) , IX. yüzyılın ilk yarısında Azer· baycan'da. Arap egemen liğine karşı yapı•lan en büyük ayak­ lanma hareketinin başı . «Eh l · i kitap» tan olmeyan «müşrik­ ler'e» karşı Müslüman · Arap'ların kullandıkları rej i m çok ağırdı. Müşriklerin toprakları zaptedilerek. m üslüman emi r ve komutanlara veriliyordu. köylüler bir k ö l e h a l i n e getirili­ yordu. Bu rej im ahalide isti lacı lara karşı bir hoşnutsuzluk doğuruyordu. Daha Sasaniler zamanından beri İran'da taki­ be uğrıyan Mazdek ( b. bk. ) tarafçtiarı gibi, komünizme benzer fikirler yayan Hurıemiler ( b. bk . ) bu durumdan faydalanıyor. ş urada burada İslam i sı i lasına karşı ahaliyi ayaklandırıyorlard ı . Teşki latç ı olan B. bunların başına geçin­ ce, ayaklanma muntazam ve devamlı bir şeki l almış, hila· feti yirmi yri uğraştırmrştır. B. , Azerbaycan"da doğmuş ve Tebriz çevresinde çoban­ l ı k yaparak yetişmiştir. Maişetin i sütninelikle kazanan fakir, ve bir söylemiye göre kör bir ananın oğlu idi. Hücremi­ lerin şefi Cavidan, B. te gördüğü istidat üzerine onu yanına almıştır. Söylemiye göre, Cavidan'ın ölümü üzerine, B. şefinden dul k alan kadınla evlenmiş. kendisine aşık olan bu kadın, Cavidan' ı n ruhunun B. e gi receğin i Hurremi taraf­ h iarına telkin ederek onun manevi otoritesini sağlamlaştır· mıştır. B. in, başlangrçta efsanevi bir mahiyet gösteren hayatı 8 1 6 dan sonra açıkça bilinmektedir. Bu tarihte çıkan bir fırsattan faydalanan B. , Hurremilerin bulunduğu Bezz kalesi çevresindeki mü slüman ahaliye saldırmış, bunların mallarını yağma etmiş, bi rçok insanı kılıçtan geçirmiştir. Bu olay üzerine müslüman lar Maraga"ya çekilmişlerdir. B undan sonra B. li ler ile halife Me'mun "un komutanları arasında birçok çarpışmalar olmuş ve nihayet Arap emir ve komutanları büyük kayıplar vererek çek i lmek zorunda kalmışlardır. 824 de B. tarafından yapılan ani bir baskı n neticesinde, Arap ordusunun önemli bir ı ı smı ezilmiş, Arap komutanı Muhammed b. Hamid· Üt· Tusi de öldürülmüştür. Bu yenilgi yerli Ermeni başkan ların, bunların arasında Sahl b. Sunbat ( Bagrati d ) ı n B. tarafına geçmesine yol açmıştır. Bundan sonra gönderilen Arap vali ve komutan­ ların ihanetleri ve idaresizlikleri yüzünden 8 3 2 ye doğru durum daha da kötüleşmiştir. Öte yandan da, yeniden baş· lıyan Bizans - Abbasi muharebesi dolay ı siyle Me'mun büyük bir ordu baş ında sefere çıkmış bulunduğundan , bunu fırsat bilen Hu rremiler l sfahan ve Fars illerine kadar yayılmış· lardır. Bu sefer sırasında, Me'mun'un Tarsus"ta ölürken ( 8 3 3 ) B. meselesi hakkında ardası Mu'ıasım·a vasiyetıc bulunduğu B . hareketinin önemine bir delil sayılır. Ayak­ lanmanı n hızı olduğu gibi devam ettiğinden , Mu'tasım, Mısır ayaklanmasın ı bastırmakla ün kazanan Afşin' i B. ha­ reketini bastırmaya memur etmiştir. Karargahını Berzend'de ku ran Afşin, sade askeri hazırlıklarla kalmayıp B. i n casus. ­ larını da elde ermiş, ve bu sayede onun planlarını bozmağa m uvaffa k olmuştur. B. li ler, Büy ü k Buga'nın ( b. bk. ) kornu­ tasında gönderHen Türk halife ordusunu gat i l- avlıyarak v urmak istemişlerse de, pusuya düşücülecek bozguna uğra­ ı ılmışlardır. Bezz'e k açan ve k ı ş mevsimini haıırlıkla geçi­ ren B. bahar gelince yeniden savaşa atılmışsa da yeni lecek tekrar Bezz'e çeki lmek zorunda kalmıştır. İslam kaynak la­ rında bu sırada, B. üzerindeki baskıyı azaltmak için Bizans

-

BABELON

imparatoru Theophilos'un, 837 de, Tarsus'a kadar ilerliye­ rek, fırsatı iyi kullanması için B. e mektup yıızdığı kayde­ dilmektedir. Nihayet hazırlı klarını tamamlıyan Arap ordusu Bezz' e doğru i lediyerek B. i sıkıştırmış ve onu beş a d a m ı ile Aras nehrini geçerek Arran'a kaçmak zorunda bırakmış­ tır. Afşin, Bezz'e girmiş, Hurremi lerin bir çoğunu öldür­ müş, şehri de yıkmıştı r ; esirler arasında B. in karıları ço­ cukları da vardı. Afşin Azerbaycan ve Ermenistan vali ve reisine B. in kaçtığı n ı bildirmiş ve onun yakalanıp getiri lmesi için emir­ ler vermiştir. B. kardeşi Abdullah i le dağlarda dolaşırken, bir köylü tarafından tanına rak, Arran hakimi Sehl b. Sun­ baı'a haber veri lmiş ; vaktiyle B . ıarfçısı olan Seh l. kendi durumunu halife yanında düzeltmek maksadiyle, B. i Bi­ zans'a gitmekten vazgeçinerek bir av bahanesiyle yakalatıp Afşin'e teslim etmiştir. Afşin büyük bir zafer alayı ıerıipleyerek B. ile bir· likte 838 de Samerra'ya gi rmiştir. İslim aleminin korkunç düşmanı , zamanın adetine uyularak fil üzerinde gezdiril· dikten sonra el ve ayakları kesilerek öldürülmüş ve başı Azerbaycan ve Horasan şehirlerinde halka gösterilmiş, cesedi de Simerra'nın kenar mahal lelerinden birinde asti­ mıştır. B. in öldüıülürken bir kolu kesildiği zaman, yü­ zünün sararacağını korkuya yermasınlar diye, kendi kanı ile yüzünü boyadığı hakkında bir söylenti vard ı r. B. e aıfolunan Babekiyye adlı mezhebi ıamamiyle Hurremiye kadrosu içinde incelemek gerektir. B. i bir yandan komünizme benzer sosyal bir si stemin temsilcisi olarak kabul eden ler olduğu gibi , onu yabancı isti laya karşı ayaklanan halk tabakasın ı n siyasi bir önderi olarak inceliyenler de vardır. 8 .\BEL, lsaak Emanui loviç ( doğ. 1 894 ) . Rus ya­ za rı. Odesa'da doğmuştur. Yahudi bir tüccarın oğludur. Odesa ticaret okulunu bitirdikten sonra 1 9 ı 5 te Peırograd'a giderek Maksim Gorki i le tanışmış ve onun «Leıopis>: ad l ı dergisinde ilk yazılarını yazmıştır. 1 9 ı 7 de Rus ihti· !aline katılarak general Budennıy'ın süvari ordusuoda hiz· met görmüş ı 924 te yazı hayatına dönmüştür. Başlıca eserleri şunlardır : Odeukie raukazt ( Odesa h i kayeler i ) [ ı 923 - 24], Budennıy ordusunun savaşlarını canlandıran 34 hikiyeyi i htiva eden ve kendi şaheseri sayılan Konarmiya ( Süvari ordusu ; başlıca hikayeler : Sol' = Tuz, Pis' mo = Mektup) [ 1 926] , Çarlık zamanındaki Yahudi kıtallerine de temas eden otobiyografik İstoriya moey go/u byatni (Gü­ vercin liğimi n ta ri h i ) [ ı 926 ] , Yevreyıkie raukazı ( Yahudi hikiyeleri ) [ 1 927] . sahne yazıları olarak da Zakat ( Gurub ) [ ı 928 ] ile Mariya ( ı 9 3 5 ) . Bunlardan başka, Bluidayuıçie z11yazdt ( Gezgin yı ldızlar) [ 1 926] adlı bi r senaryo ile Benya Krik ( ı 9 2 7 ) başlıklı bir sinema romanı da vardır. B. , Sovyet yazarlarının «Poputc;iki» (Yol arkadaş i ıcı ) denilen grupundandır ; edebiyatta epik ve lirik unsurlada karışık haşin bir realizm yaratmakla ve hususiyle Odesa Yahud i ' lerinin yaşayışiarını ve diyelikleı i n i hikayelerinde can landı rmış olmakla ün kazan mıştır. BABELON [babil(! ok . ] , Erneıol C h a rleıı - F ra n ­ ( 1 8 54 - ı 924 ) , Fransız tarihçisi ve eski paralar uzman ı . Sarrey ( Haute • Marne) da doğmuş, Pa ris'te ö lmüştür. 1 892 den beri Milli Kitaplıkta eski paralar dai resi müdürlüğü· n ü yapmış, ı 897 de eski yazılar ve yazıılar akademesine üye olmuştur. Birçok değerli eserler vermiştir, başlıcaları :

ç o i ıı

·

Deıcription hiıtorique el rhron_ologique deı monnaieı de la

BABELON

-

BABEUF, François - Emile

IUpu blique Uomaine ( Roma cumhuriyeti paralarının kro­ no loj i k ve tatibi kaıoloğ u ) [ ı 885 - ı 8 87 ] , Le ca binet deı a ntiq u e r a la Bibliotheque N a t i on ale ( Mi l l i Kitaplıktaki eski eser ler kol ieksiyon u) [ 1 887 - 1 889] La gravure en pierreı / ine r ( Kıymet l i taş larda hak ) [ 1 89 4 ] , Catalogue de ı monn a ieı grecqueı de la Bibliotheque National e ( M i l l i Kitaplıktaki Yunan paraları kataloğu) v e Leı roiı d e Syrie ( S uriye k ı ralları ) [ ı 890 ] , Leı Perıeı Achemeızider ( A IJ a i ­ menid İ ran l ı lar ı ) [ 1 890] . Cat alog ue de ı bronzeı antiqueı de la Bi b lio t h e q u e Nationale ( Mi l l i Kiıaplıktaki antikite bronzları n ı n kata loğu) [ ı 89 5 ] , Catalogue deı cameeı de la Bibliotheque Nationale ( M i l li K i tapl ıktaki kabarıma l ı sedefler ve i ş leme l i akikler k a taloğu ) [ ı 89 7 } , 1 90 ı den i tiba­ ren dön c i l d i yayım ian m ı ş olan T rait e deı m onn aie ı grer­ queı et ro m aine s ( Roma ve Yunan paraları ) ve Le treıor d' a rgenterie de Berthou ville ( Berıhouvi l le'in gümüş tak ımlar hazinesi ) [ 1 9 1 4 } , Le Rhin dans l'hiıtoire ( Tarihte Ren nehri ) [ 1 9 1 6 - 1 9 1 7 ] , Sarrebriick et Sa rr e l o u iı [ 1 9 1 8 ] dir.

ll

nurlar. Canlı i k en mi kroskopl a muayene e d i l d i k l eri zaman , parlak ve kıpırdak hal ler i y l e kendilerini belli ederler. Kan boyama me tot lari y la , h ususiyle Giemsa boyasiyle boyan­ dıkları zaman , protoplasmaları açık mavi, vakuolleri beyaz, çeki rdeği ve kromatih parlak kırmız ren kleri y l e açıkça görülür. Bu parezitlerin çeşitli türleri , türlü hayvanlarda ya ş a ma k tat ı r : ı . Sığır ve mandalarda : B ah e ıia bigemina ve B . b o v i s , 2 . Koyun ve keçilerde : B ab e s ia motasi ve B, 0 .1is, 3. Beygir ve eşeklerde : Bılbeıia e qu i ve B. ca baili 4 Do­ muzlarda : Babeıia lrautmanni, 5 . Köpek lerde ; Babesia canis görülmüşütür. Bundan başka maymun, zebra , deve, geyik, antilop, gaza l . karaca, zebu, zurafa, fil, çakal ayı tavşan ve diğer birçok memeii ierin kanında, çeşitli türleri gör ü l müş ve hastalı k yapııkiarı anlaşılmıştır. ( bk . B ABESİOZ ) .

BABESIASIS : bk. B A BES İOZ. BABESIOZ ( Babesiose ) , Babesia den i l en paraziderin

B A BELSBERG, Berlin civarında Poısdam' ı n yak ı ­ n ı nda Alman i m pa ratoru Wi lhelm I . ( h ük. 1 8 6 1 - 1 8 8 9 ) i n ün lü yazl ı k şatosu. Have! k ı y ı sında, Babel sberg veya Ba­ berı sbergen tepesi nde, güzel bir parkın ortasında bulunuyor. X V I . yüzy ı l İ n g i l i z şaıoları örnek tutularak 1 8 3 5 te A l man mi marı Karl Fried r i ch Schinkel'in plinların a göre yapıl­ mağa başlanan bu şato, 1 849 da Sch in k e l ' i n öğrencisi Jo­ hann Hein rich Strack tarafından tamamlanmıştır. Satoda i mpa ratorun 1 849, 1 864 , ı 866 ve 1 870 - ı 87 1 yıllarına ait savaşlarını konu olarak alan birçok tablolar vardır.

yapı ı kiarı hayvan hastalığı. Buna Piroplazmoz( Piroplasmose) veya Babesiesis ( Pi rop lasmiasi s ) de den i l mekted i r. Kanda alyuvarlar iç e ri s in d e yaşıyan bu teh l i keli hastalığın et­ ken leri, çeşitli kene tü rleri ile hayvandan hayvana geçerler ve sağlam hayvan ları hastalandırırlar. Hasta l ı ğ ı n k u luçka devresi ı - 5 haftadır. Paraz i tleri n , içinde yaşad ı k ları alyu­ varları parçal adık ları ndan, hastalığa yakalanmış hayvanlar­ da kansızlık, sarı lık, kan i şemesi ve yüksek ateş görül­ mekted i r . Hastalık, daha çok yaz aylarında kendin i gösteri r. Çok zarar veren ve çoğun lukla, ölümle sona eren bir hay­ BABELTHUAP veya BABELTHOUAP, BAOBEJ,. van hastalığıdır. Hayvan larımızda az veya çok devam eden THAOP. BABELDOAB , B ABELDZUAB, Batı Pasifik bağışık lık görülmektedir. Bu sebepten dolay ı , yer l i hayvan­ Okyanusu'ndaki Palau adalar grupunu teşkil eden a da l ar ın larımızda, hastalık daha hafif geçer. Halbuki, y abancı mem­ en büyüğü. Uzun lugu 4 3 k m , genişliği 1 , 6 - 1 5 k m , yüzöl­ leketlerden g e tir ile n hayvan larda ise, hasta lık daha şi ddet­ çümü 300 k m2, nüfusu 6 000 kadar Mik ronezyalı'dır. Dağ­ l idir. Ölümle sona eren olayları daha çoktur. Hastalığa l ı k . orman l ı k ve çok mümbitti r. Birinci Dünya Harbi'nden yakalanmış olan hayva nları aşılamak doğru değildir. Aşı­ önce bir A lman sömürgesi olan bu a d a , 1 9 ı 9 da Japon lanan hayvan lar paraziı leri kanların d a taş ı d ıklarından , has­ mandası a l t ı n a g i rmiştir. 1 9 4 5 ten beri Amerikan kanırolü talığın yayı lmasına sebep olurlar. Hastalığı i l açla karşıla­ malıdır. E n i y i ilaç, deri a l tına yapı lan Acaprine şı rınga· a l tındadır. BABE N BERGLİ'LER, bir Doğu Frank kont ailesi. , larıdır. Bundan başka Trypa/lavin , Try oan blau, Neoıalvaı·ıan, Todoril kullanı lmaktadı r. İ laçla birlikte hastalığın ya­ Adın ı Babenberg kalesinden almıştır. Avusturya'da margrav y ı lmasına sebep olan k en e l erl e savaşma lıdır ( bk. KENE) ( 976 - 1 1 56 ) v e dukalar ( 1 1 56 - ı 24 6 ) olarak hükümdarlık BABEŞ [bqbeı ok. } , Victor [ ı 854 - 1 9 2 6 ) , Rumen etmiş lerd i r. Bu a i l e 1 246 da sönmüştür. patoloj i ve bakteriyoloj i bilgini. Viyana'da doğmuş , Bük­

Babenberıı

m arııra v

ve d u kaları

Leopold I. 976 - 994 . Hei n rich I . 994 - 1 0 1 8 . Adalberı, Muzaffer ı o ı 8 - 1 0 5 5 . E rnest, Cesur, 1 0 5 5 - 7 5 . Leopold l l . ı 0 76 - 9 5 . Leopold l l I . Aziz, ı 095 - ı 1 36. Leopold I V . 1 1 3 6 - 4 1 . Hein rich l l . }asomirgoı t ı 1 4 ı - 77. Leopold V., Faziletli , ı ı 77 - 94 . Friedrich 1 . , Katolik, ı 1 95 - 98. Leopold VI., Muzaffer, ı ı 98 - 1 2 30. Friedrich l l Cenkçi ı 230 - 46. .•

B ABESİA, bi rhücreli hayvan lar ( Protozoa) ı n Haemos­ poıid ia takımı ndan Babesidae veya Piroplamidae fami lyasına · bağl ı bir cinsin adı. Bunlara Piıoplasma dahi derler. İ l k defa keşfeden [ ı 8 8 4 } Rumen b i lg in Babeş ( b . bk. ) i n a d ı n a bağlanarak a dl andırıl m ı ş t ı r. Memeli hayvan iann ka­ n ı n da, alyuvarları i çersi nde parazitlenirler.

Çoğu armut bi­

çiminde, bir veya i k i armut bir arada olmak

üzere, bulu-

reş'te ölmüştür. 1887 de Bükreş üniversitesinde bakteriyoloj i ve patoloj i ordinaryus p rofesörü olmuş, Texas hummasının sebebi olan paraziti bulmuştur. Kendi adına izafe edilen bu parazit ve h ast alık için bk. BABESİA, ve BABESİOZ. BABEUF (bab{J/ ok. } , Françoia - Emile ( 1 760 - 1 797 ) Fransı z politika a da m ı . Sainı Q u ent in ' d e doğmuş, Vendô­ me'da ölmüştür. Fransız ihtilalinden önce birçok küçük, önemsiz. i şlerde ça l ı ş m ı ş tır. ihtilal başlayınca bir gazete çı­ karmış v e çeşitli belediye i ş lerinde çalışmıştır. 9. Ther­ mider gününden sonra Paris'e yerleşmiştir. Ateş li bir anti­ ter röri s t olarak i ş e baş lamış Gracchus Babeuf i mzasıyle yazılar yazmış v e Le t ribu n du peuple adını alan Le

de/enıeur de la liberte de la p reue ( Basın h ü rriyetini mü­ dafaa eden ) a d lı gazetede tam b i r komii nizme va rmıştı r. Directoire idaresini devirmek ve ı 793 teşkilatını tekrar kurmak için şefi olduğu bir suikast şebekesi kurmuştur. Grisel'in i han etine uğrayan suikastçılar tevkif edilmiş B. ile Darthe, Vendôme yüksek mahkemesi tarafından ölüme mahküm ed i lmiş l er (26 mayıs 1 7 97 ) , her ikisi d e idam­ dan önce k en d i ler i n i h a n çe r l e m i ş l e r d i r.

ıı

BABEUFÇÜLÜK

BABEUFÇÜL ÜK ( Babeuvisme) . Babeuf'ün sos}·al ve politi k sistemine veri len ad. Komünizim ve sosyal dev· rim esasına dayanan bu sistemde yeni bir öğe yoktur.

Babeufçülük,- Cam panella'nın, Thomas Morus'un, Mably'nin

Morel ly'nin ( bak, bu adlar) sosyal fikirlerinin mezcedilmesi i l e meydana gelmiştir. Fransa'da Directoire (b. bk. ) dev· rinde gen ç l i k ve okumuşlar arasında revaç bulmuş ve bin· lerce tarafçı kazanmış olan B. bir müddet hükümet için tehlike teş k i l edecek kadar önem kazanmıştı. Fakat Ba· beuf 'ün ı 797 de idamından az sonra dağı lmıştır.

BAB · 1 ALl, Osman l ı İmparatorluğunda sadrazam­ lık makam ve dairesine a l em olan bi r deyi m. Asıl X I X. başındanberi k u l lanılan bu deyim, sonraları y üzy ı l ı n resmi şeki lde, Osman l ı hükümetini, onun merkezini, idare ve otorites i n i i fade ermişıir. Kelime. kapı sözünün kar­ şı lığı resmi bir deyi mdi r ve «yüksek kapı» an lamınadı r. Eskiden, genel olarak doğuda, halk işlerin i n hük ümdar sa· rayın ın kapısında görülmesinden dolayı, Türk Hükümdar· larının sarayları için kullanı lan «kapı» sözü Osman l ı dev­ lerinde, uzun müddet padişah kapısı «saray kapısıı> an lamı­ na gelmiş . fakat son raları devlet ve hük ümet işle ı inin görül­ düğü birer yer olmaları dolayısiyle vezir . i azamların saray ve konakları hakkında d a k u l lanı lmıştır. Sadece «kapı» sözü bile sonzaman lara kadar hemen daima, bu anlamda kulla­ nılmış ve «defterdar kapısı», «Ağa kapısı», gibi deyimler· den, «paşa kapısı» şeklinde açık bir şekilde ayrılmıştır. Osman l ı larda kapı sözü, resmi d i lde çok defa Farsça der ve Arapça bab kelimeleri ile ayni anlama al ınarak, yerine göre, padişahın sarayı . sad razarnın konağı ve bura· larda görülen hükümet iş leri kasted i lerek > cesıore edilebilmiştir. 12 metre yükseklikte olan bu kapının d uvar­ Iacı üzerinde k i ren k l i emaye tuğlalardan yapı lmış olan hayvan tasvicleci, sanat ıarihi bakımından çok önemlidir. Aslanı , boğay ı ve bir ej deci gösıecen bu frizlec bugün I stanbul müzesinin Eski Doğu Esecleci bölümünde korun­ maktadı c. Bu hayvanlardan aslan ıanrıça lştar'ı, boğa, Adad 'ı, yılan başlı ej dec ise Macduk ' u temsil etmekte idi ler. B. i n bi rçok k a nallar ve köpc ü l e ı l e birbirine bağ­ lan mış maha llelerden meydana gelmiş olduğu , her mahal­ lede ayrı bir tapınak i le birkaç sunak bulunduğu anlaşıl­ makıad ıc. Sayısı pek çek olan bu tapınaklardan en ünlüsü Arncan ibn · Ali tepesinde meydana çıkacılan ve Esagila denilen tanrı Macduk tapınağıdır. Fıratın doğu kıyı sında ve şehrin merkezinde kurulmuş olan bu tapınak, ocrada Macduk'un statüsünün bulunduğu kutsal oda olmak üzere, bunun etrafında 1-ıic çok odalar bulunan dört köşe bir bi­ nadan ibaceııi. Ayrıca eteafta tapınağa ait eklenti lee bulu­ n uyordu. Mesela ün lü «Babi l kulesi>> (b. bk . ) de E sagi la'nın yan ında idi. Tarih : B. i n en eski devicleci hakkında pek az şey bilinmekted ir. Şehrin kutucusu bilinmemek le beraber, Babi l isminin aslında Sumecce olması şehri kuranların Sumec'lec olduğunu göstermek ted ir. Fakat idare merkezi olacak önem kazanması I. Babil sülalesi zamanındadır. Bu sülaleye Hi· tit kıralı Mucsil I. son verince, şeh i r, Kas veya l l l . Babi l sülalesinin eline geçmiş ve bu sülale beş yüzyıldan fazla B . e hakim ol muştur. Bu sülalenin çökmesi üzecine Babi l'de Asur kı ıalları hüküm sücmeğe baş lamışlar. B. biı kültür merkezi olacak bu devicde de önemini korumuştur. Asuc i mparatorluğunun yıkı lmasından sonra B. de Yeni Bab i l denilen yecli bir sülalenin kısa, fakat paclak egemen liği başlamış, bu device caslıyan «Babil esa reti » nin sebep ol­ d uğu Yahudi propagandası i le B. eski ününün devamını sağlamıştır. Öyle ki, klasik çağlarda mesela Hecodotos za· manında B- in hala bayındır ve kalabalık bir şehir olduğu anlaşılıyor. Herodotos'un B. ve Babi l l i ' ler hakkında verdiği bi lgiyi (1, 1 78 - 1 8 1 ; I I I , 1 5 5 - 1 5 8 ) , ka11lar doğrulamışur. ·

ıs

BABİL ARAMCASI - BABİL SOLALELERİ BABIL AR AMCASI : b k . ARA Mİ D İ L VE DİYE-

LE K LER.

BAB I L DİLİ : b k . A K K A D D İ L İ . B A B İ l.

KULESI ( S u m e rce a d ı : Etemeıuınki = ye­

rin v e göğ ün ıeme l t a ş ı ) , e s k i den

B ab i l ' d e ya p ı l m ı ş

oldu­

ğu söyl enen b u k u l e n i n i l k d e f a k i m i n t a r a f ı n d a n ı· a p ı ı rı l ­ J ığı

ha k k ında b i r şey b i l i nmiyorsa d a , adı n ı n S u ın e rce ol­ z a m anında v ar oldu ğ un u g ö s t erir.

m a s ı i l k defa S u m e r l e r

1

B . , Babi l şeh i r

k J.

u

B A BIL KULESI ( Unaer ' e göre ı

p l a n ı n ın da g ös t erd i ğ i g i b i , "kutsa l ev» ve «kutsal k ap ı » i l e bir büıün teşki l ediyordu. Yan i , Ba­ b i l ' i n doğusundak i Gissu veya Marduk kapısından girilin­ ce, büyük Marduk caddesinden ve k u t sal kapıdan geçi lerek doğru kuleye gel inird i . Babi l ' i n şehir ı a r i f i metn ine göre, kule 7 ka t l ı idi. Bi rinci ka t 90 m1 olup 33 m y ü kseklik t e ; i k i nci kat 78 m2 ve 1 8 m yükseklikte ; üçüncü kat 60 m 2 v e 6 m yüksek likıe ; dördüncü kat 5 ı m 2 ve 6 m yüksek­ li kte ; beş inc i kar 4 2 m 2 v e 6 m yükseklikte ; a l tıncı kat 33 m 2 ve 6 m v ükseklikte : y ed i nc i kar 2 ı m gen i ş l i k ve 24 m uzunluk t a olup 1 5 m y ü kse k l i k t e i d i . Buna göre B . n i n y ü ksekliği 90 m i d i . Yedinci kat, İştar kapısı gibi mavi emaye ı u ğ l alarla kaplanmıştı. Burası Marduk'un y ük­ sek t ap ı nağı id i . Birinci ve yedinci katlardan başk a, her katın başında üzerinde «Çık» yazan bir levha ası lı idi, n i tekim Herodoıos da yedinci katı görememişti. Babil'liler bu kulenin bir benzerin i n yerin alıında da devam ettiği n e i n a n ı r l a rd ı . K u l en i n i s m i de bu i nancı gö s t e r m ek t edi r . B. n i n t ar i h i ,

Babi l şehri n i n tarihine bağl ı dır. M. Ö.

689 da A s ur kıralı Sanherib bütün şehirle birlikte B. n i de yıkmıştı r. Halefi Asarhaddon i se Babi l şehriyl e birlikte inşa ettirmiş, bu i ş 1 3 yıl sürmüştür. Asurbanipal ile k ardeşi Şamaş-şum-ukin ararsındaki savaŞl a r ­ da kule M. Ö. 6 5 2 den 6 1 8 e kadar uzun bir k uşatmaya uğramışıır. Yeni Babil sülilesi kırallarından Nabupolassar ve N abu k adn e zar II. de kuleyi tamir et t i r m işlerd i r M. Ö. 478 de Pers k ıralı K serkses. Marduk heykelini ganimet olarale aldığı zaman , k uleyi de tahrip etmiştir. Büyük İs­ kender Babi l ' i i mparatorluğuna merkez yapmak i stediği za­ m an, kule bir harabe halinde idi. İ skender y e n i s i n i yap­ ı ı rmak üzere bu yığıntlyı k aldınmış i se de, vaki tsiz ölümü bu tasavvuruna engel olmuş ve B. de böylece bir efsane halinde yalnız d i l lerde kalmıştı r. Ahd-r Atik'te Babi l Ku­ l esinde n bahsedi lir. Buna göre, Tufandan sonra Nuh'un oğ ul ları Sinar ( Sinear) da yerleşmiş ler, ve bütün yeryüzü· ne dağılmasınlar diye kendilerine bir şehir ve başı gökle­ r e erişecek bir kule yapmak istemişler. Yapı devam eder· ke n , Allah onların d i lini karıştırmış ve bütün halkı bu ra­ d a n yeryüzüne da ğıt m ı ştır.

k u ley i de y eniden

ı

D İL. M on oj enez ( b . b k . monogenese ; k arşı,ı l a r ı : polygenese ve ologenese) t arafl ı l arı . yan i b ü t ü n d i lle r in tek kaynaktan g e l m i ş olduğuna İnananlar, hususiy l e d i n adamları i ç İ ll , Bab i l ( Akkadca Babilu . İ b ranc a Babel = ta n ­ rı k a p ı sı ) Kulesi efsa n e s i h e m b i r sembol teş k i l e t m i ş hem d e b i r del i l o l a ra k i le r i

s ü r ü l m ü ş ı ü r.

A hd - r

Atik

( Te k v i n

X l . 1 - 9) e göre, B a b i l K u l e s i n den e v v e l « b ü t ü n d ü n ra n ı ıı d ı l i b i r ve sözü bi rdi . . . . Ve adem oğu llarının y a p m a k ı a olduk l a r ı şehri ve k u leyi g ö r m e k i ç i n Rab i n d i , V e Rab d e d i : İ ş t e , bir kavimdirler, ve o n l a rın hepsi n i n b i r d i l i v a r ; v e ya prnağa başla dıkları şey budur ; v e ş i md i yap m ağa n i ­ ye t ettiklerinden h i ç b i r ş e y o n l a ra men e d i l m i y ece k t i r . Gel i n , i n e l i m , ve b i r b i r i n i n d i l i n i a n l aması n l a r d iye, on l a ­ r ı n d i l i n i orada k a r ı ş ı ı ra l ı m . V e Ra b on ları b ü t ü n yeryüzü üzerine oradan dağı r tı ; ve şehri bina e ı meği b ı r a k t ı l a r B u n ­ dan do l a y ı o n u n a d ı n a Babi 1 d en i l d i : çü n kü R a b bütün dünyanın d i l i n i orada karış t ır d ı . . , » B ura d a Babil a d ı n ı n e ı i m oloj i si İ brancada «karıştırma k » an lamına gelen bala/ k e l i m es i y l e yapılmak i sten m i ştir. Babi l 'de « d i llerin karış­ m ası» ndan Nu h 'un torun larının sayısına göre 7 2 d i l tü re­ d i ğ i n e ve bunları n, Nuh'un üç oğ l u o l a n S a m . H a m , v e Yates'e göre gruplandığına d a i r i n an ç bütün O r t a ç a ğ d a devam eıı iği gibi g ü n ü müzde de b un u n t a rafl ı ları az o l m a ­ m ı ş , ve yer yüzünde bugün konuşulmakta olan d i l lerin esas birliği meselesini ele a l an bazı yazar l a r, eserler i n e baş lık olarak Babi l Kule s i sembo l ü n ü k u l l a n m ı ş l a rd ı r , m e ­ seli A. Wadle r : Der Turm von Babel, Urgtmeinscha/t der Sprache ( Babil Kulesi , D i l i n esas birliği ) [ Basel 1 93 5 ] , M . H onnora t : La Tour d e Babel e t la langue primhive de la terre ( Babi l Kulesi ve yer y ü z ündek i i lkel d i l ) [ Pa­ ris 1 93 6 ] . Bk. AN A D İ L , 2 ; D İ L İ N TÜREY İ Ş İ .

BABİL SÜLALELERI, İ lkçağda

Babi l şehrinde olan sülilelerin adı. Bab i l sülileleri hakkında XI X . yüzyı l a kadar yalnız k l a s i k Yunan yazarla rının verdiği b il­ gilerle ye t iniliy o rdu. Geçen yüzyılda Mezopota mya'dak i a r ­ keoloj i araştırmalariyle mey d a n a ç ı k a r ı l a n çiviyazı l ı vesi­ kaların çözülmesinden son ra i se, i lkçağ tari hinin alanı çok genişlemiştir. Ki l tabietler üzerine ç i v i yazıs ı ( b. bk. ) ve Babil diliyle yazılmış olan bu belgeler arasındaki kıral lis­ teleri, k ronikler ve annale s l er i le Babi l s ü l ile l e r i n i n tarihi aydınlanmıştır. Bun lardan büyük Babil kıral l i s tesi i l e «S K ron i ğ i » deni len liste 9 Ba bi l s ü l ilesi say m a k tadır. Fakat diğer bazı l i sıelerde Babi l şeh r i n i n kurulmasından öneeye ait olan 2ı sü l i l e daha gösteri l i r. Böy l ece sayı sı 3 0 a ç ı kan Babil sülilel e rine bir de « Y e n i B ab i l» den i len K alde l i ' l er ( = Keldani'ler) süli l es i ekleni rse Mısır sülileleri için Ma­ nethon (b. bk. ) un yap t ığı g i b i , M ezopo t a m y a 'da d a 3 ı kıral sülilesinin hakim olduğu an l aşılır. B u n l a rdan ı - ı 9uncu sülileler daha ziyade Sumer kırallarının mensup bu­ lundukları hanedanlardır. Ç i v iyazı l ı k ron i k l er de 22 nci sü­ lile olarak gösterilen s ü lileye m o d ern t a r ihç i l er t a rafından «1. Babil sülilesi» ve l i s t e l er i n 2 3 ü n c ü s ü lilesi o l ar a k g ö s­ terd i ği ve I . Babil sülilesi i le çağdaş o l ara k g üney Mezo­ potamya'da hakim olan İsin ve Larsa k ıral l ı kia n na d a « I l . Babil süli l esi» den i l mekted i r . Babi l l i b u sü l i lel e r i ç i n d e Hammurabi sülilesi de den i l e n b i r i n c i Babi l s ü l ilesi i l e l l l . Ba b i l veya K a s hanedanı den i l e n sülile ve bi rde Yen i Babil ( listelerde 3 1 nci Babi l ) s ü l iles i en önem li lerid i r. hak i m

Birinci Babil sülileei : B a t ı Simi ' leri, yani Amur­ tarafından kurulmuş o l a n bu s ü lile , üç yü z yı l kad a r ( M. ö. c a . 2 ı 0 5 - 1 806) Babi l ve ç e vr esinde h a k i m olmuştur. I. Babi l devleti n i n s ı n ı rları muhtel i f zamanlarda, şüphes i z

ru'lar

BABİL SOLALELERI

16

ba�taki kıralın liyakatine göre, geni�lemi� veya daral mıştır. Sülalenin kurucusu ııumu - Abum ise de, en ünlü kıralı Hammurabi 'dir. Bundan dolayıdır ki, bu sülaleye çok defa «Hammurabi sülalesi» de deni lmektedir. S um u - Abum'un devlet k urmasını sağlıyan olayları kesin olarak bilmiyoruz. Fakat bu sırada bir taraftan güney Mezoporamya'ya ha­ kim olan İ s i n ve Larsa kırallıklarının birbirleriyle sürek li boğu�tuklarını, diğer taraftan da Asur kıralı İl lusuma'nın bir çok Sumer �ehirleriyle Akkad'lı lıırın hürriyetlerin i gas­ bettiğini bili yoruz. Buna göre Sumu Abum'un bu karga· �alıklardan faydalanmı� olduğu tahmin edilebilir. Sumu­ Abum'un yaptıkları hakkında onun Ur şehrinde ve İsin'de tapınaklar kurdurmuş olmasından başka bir �ey b i l i n me­ mektedir. Fakat bu bilgi onun bu şehirleri zapredmiş oldu­ ğunu gösterir. Kual listesinde Sumu - Abum'un ardası ola­ rak gösterilen Sumu-la-ilu'nun, onun oğlu olup olmadığı belli değildir. Bu k ı ralın en büyük ba�arısı, o zamanlar güneş k ültü i le ünlü olan Sippar şehrini zaptıd ı r. Bundan başka bu kıral Babil'i sek i z kule i l e tahkim ettirmi� ve iki de kanal açnrmıştır. Fakat Sumu - la-ilu'nun en önemli işi, kullanılmakta olan görenek hukukunu yazı ile tesbit ettirmesidir. Bu bakımdan dünya tarihinde yan lış olarak ilk kanun kurucusu sayılan Hammurabi'ye örnek olmuştur. Fakat Hammurabi 'nin diğer bütün i şleri gözönüne alı­ n ırsa, kendisinin hakikaten sülaleye adını verdirecek kadar değerli bir idareci olduğu görülür. Zira Hammurabi önce devletinin sınırlarını doğuda Emutbal'a, batıda Mari'ye ka­ dar genişletmiş, Asur ve Ninova şehirlerin i zaptetmiş, Lar­ sa kıralı Rim-Sin'i de yenerek Akkad' lar zamanında oldu­ ğu gibi, Mezopotamya' n ı n siyasi birliğini yeniden kurmağa muvaffak olmuştur. •

Mezopotamya'nın çiviyazılı metinleri henüz daha et­ raflıca tanınmadığı zamanlarda Hammurabi dünyanın i lk ya­ zılı kanun kurucusu sanı lmıştı. Bugün ondan bin yıl önce Sumer kuallarını n hukuku yazı l ı bi r hale getirdikleri bilinmektedir. Fakat Hammurabi 'nin ası l şöhreti dev letçi­ liğindedir: Gerçekten de o, zaprettiği şehirlere güvendiği vali leri tayin etmek sureti yle merkeziyetçi bir monarşi s iste­ mi yaratmış ve muntazam posta teşkilatı sayesinde bu va­ l ilerle mektuplaşarak da bu sistemin i ş lemesini sağlamıştır. Onun valilerine gönderdiği bu mesaj lardan bazıları ele geçmiştir. B u sayeded ir ki Hammurabi 'nin devleti kendi­ sinden sonra yüzyıl daha yaşayabilmiştir. Son Babil k ı ralı Samsuditana zaman ında Hitit k ı ra l ı Mursi l I. i n Babi l'i zaptı i l e bu sülale sona erm iştir.

Üçüncü Babil eülile•i : Babil üzerindeki Hitit i sıi­ lası her nedense geçici mahiyette olmuştur. Zi ra belgelerde yaklaşı k olarak ayni zamanda Babi lde Kassu'lar deni len bir sülalenin hakim olduğu görülüyor. Babil kaynaklarının 24 üncü sülile olarak gösterdiği bu hanedan Babi l'de beş yüzyıldan fazla bir 2aman ( M. Ö. yaklaşık olarak 1 7 50 - 1 1 74 ) hakim olmuş ve 38 kıral gelmiştir. Kasların menşei meselesi münakaşalıdır. Çünki bu kavmin kendi dili i l e yazılmış bir tek belge yoktur, fakat kıral adları, bunların Asyanik kavimlerden oldukları n ı gös­ termektedi r. Eski Yunan l ı 'lar bunlara Kassaioi demekte ve siyasi egemen lik alan ların ı Babil'in kuzeydoğusunda göster­ mekıedirler. Çek bilgini Hroznfye göre i se, Kassu'lar kendi adlarını verdikleri Hazar denizi ( = Kaspios) bölgesinde Ari'lerle karıştıktan sonra Mezopoıamya'ya inmiş lerdir. Bu süliltnin i l k kuallarının i craatı hakkında pek az şey bilinmektedir. Çünki zaten bu devir hakkında ancak

müphem birkaç metin vardır, biraz sonra da bütün Eski Doğ'yu kaplıyan « Karan lık devir» başlamakta ve Babi l kay­ naklan ancak Arnama ( b bk. ) devrinde yeniden meydana çı kmaktadır. Bu devirde de Bab i l devletinin siyasi sınır­ larını gösterememekle beraber, Babi l k ualı Karaindas'tan Burnaburias Il. ye kadar geçen zaman lll. Babi l süli­ lesi n i n en kudretli olduğu devirdir. Çünki bu devirde Kas kuallan XVIII. sülile firavunlariyle mektuplaşmakta, i k i kıral arasında k ı z a l ı p verme münasebet leriyle hediyeler alınıp veri lmektedir. Amarna arşivinde III. Babi l kıralla­ rına ait 1 1 . mektup bulunmuştur. Bu mektuplarda siyasi olaylardan hiç bahsedi lmez, yaln ı z evleome ve buna bağ lı olan a l tın meselesi bahi s konusu olur. I . Babil devleti nin mısu'la bu dostça münasebeti Miıanni devletinin ortadan kalkmasiyle Asur devletinin de Mısır'la mektuplaşmasına kadar devam etmi ş. n ihayet Burnaburias II. bunu firavun yanında protosto ederek, k uzey sınırlarında başgösteren bu tehli keye karşı savunma çareleri aramağa başlamıştır. Bun­ dan son ra lll. Babi l sülalesi krallarının tek endişesi Asur'­ lular olmuştur. Çok defa düşmanca olan bu Ba li l - Asur müna.;ebetleri arasus iki kual ai lesi arasında evleome bağları kurularak dostça bir şek i l almışsa da, bunlar geçici olmuştur. Bu iki komşunun birbiriyle süreidi boğuş­ ması, doğudaki Elam' l ı lara kalkınma fırsatı verdiği nden , Babil k ı rallan i ç i n bir de ayrıca Elim tehlikesi başgöster­ mişti. Niteki m M. Ö. ı 1 74 tarihinde son Babi l k ıralı Enlil­ nadinahe zamanında böyle bir Elim hücumu ile artık çok yı pranmış olan III. Babi l devleti de sona ermişıir. Mezopoıamya'nın eski tarihi hen üz aydın lanmağa baş ladığı devirlerde, Zagros dağlarından inmiş olan Kas'ların barbar bir kavim oldukları ve yüksek Sumer medeniyeti n i i mha ettikleri tarzında yanlış bir kanaat vardı. Bugün ise bu kavm i n , aksine, Sumer meden iyetine yeni bir uyan ış ( R enaissance) devri yaşattı kları ve ayrıca da kendi lerine mahsus kültür öğelerine sahip oldukları anlaşılmış bulun­ maktadır. Gerçi Kas'lar da Amurru'lar gibi hemen tamamen Babi l kültürü etki s i a l tında kalmışlar, yazıların ı Akkadca veya arasıra da Sumerce yazmışlardır, fakat Kas'lar Gıl­ gamış destanı ( b. bk. ) gibi Sumer edebiyatının şaheserle­ rini kopye etmek suretiyle kadirbi lirlik gösterdik leri gibi, Kudurru deni len üzerieri res i m l i ve yazıılı dikili taşlardan ibaret ve yalnız kendi lerine has o lan bir nevi tirnar bağış belgeleri de yarat mışlardır. Bundan başka Kaslar bel�e tarih ierne usulünde de bir yen i l i k meydana geti rmiş lerdi r. Yaz ı l ı belgeler o zamana kadar önem l i b i r olaya göre ıa­ rihleniyordu. Kas'lar ise herhangi bir olayın, hüküm sür­ mekte olan kıralın tahta çıkışının kaçıncı y ı l ında olduğun u belgeye kaydedi yorlanl ı . Bu adet Pers çağına kadar sürmüş ve ancak Seleukid' ler devrinde ortadan kaldırı lmıştı r .

Yeni Babil de .. leti : Bu sülale, M e d k u a l ı Keyak­ sar'ı n M . Ö. 6 1 2 de, doğunun Roma' l ı ları den i len Asur' lulan ortadan kaldırmasiyle Babi l val i s i Nabupolassar ( Nabu ­ apal - usur ) tarafından kurulmuştur. Sabık Babi l valisi Med kıralı ile anlaşarak N inova şehrini birlikte zapıettikleri için, Asur İmparatorluğunun mirasçısı sıfatİyle Suriye - F i l i stin ve hatta Mısır'a da hakim olmuştu. Fakat bu devlet 6 kıra l i l e ancak 70 sene kadar yaşayabi lmiştir. Sülalenin kur ucusu Nabupolassar, Harran'a çekilerek yeniden k u v vet toplı yan son Asur kıralı Asuruba l l i t ve 'Onun Mısı r ' l ı bağl ıı ş ığı X XVI. sülaleden Nehao ile haylı uğraşmak zorunda kal­ mış, Kadeş cıvarında Babil ordu l a ı ı , bağlaşık kuvvet leri kesin bir yenilgiye uğratmışıır.

BABİL

SOLALELERI

-

BABILiK

17

Tap . = T a p ı n a

Cad. = C a d d e K a p. = K a p ı

BABIL

SBHRl PLANI

Nabupolassar daha hayaııa i ken oğ lu Buhtunnasr 1 ona memleketi n i n hasreti n i duyurmamak i çin Babil'de ün l ü ( Na bu - k udur - us u r ) Suriye ve M ı s ı r seferlerinin idaresi- a >ma bahçeleri yapıı rmışnr. Ne çare ki hiç bekleni lmiyen n i üzerine almış, Suriye - Fil i stini itaat alıına aldıktan son- başka bir tehlike orıaya çıkmıştır. Pers prenslerinden Kyros ra Mısır üzerine yürüm�k i steın işse de babası nı n öl ü m i l k i n kay ı n babası Med k ı ra l ı Keyaksar'ı n devletine nilla­ h aberi üzer i n e Babi l'c dönrneğe mecbu r olmuştu r. Fakat yet verd i k ten scn ra göz ü n ü Babil ' e dikmiş. bu sı rada Babi l Mısı r Firav u n u n un Fi l i sti n'deki Yahud i kırallığı n ı Babi l'e tahtında b u l u n a n i h t i y a r k ı ra l Naboni d ( Nabu - Na i d ) i s e . karşı yen iden i syan a teşvik etmesi üzer ine M. Ö. 579 d a muhtemel ıeh l i keri ön lemek gayreti le Lydia kıralı Kroi ssos Kudüs üzer i n e y ü ı ümüş ve asi k ı r a l la b i ı li kte 17 bin k i - i l e karşı l ı k l ı b i r yardı mlaşma antiaşması i mzalamı şıır. Fakat şiyi esir alarak Babi l'e göıürmüştür. Fakat yen i tayin edi- Ky ros beklenıniyen bir zamanda hızla Kızılı rmağı geçe rek len Kudüs kıralı Sedekiya'nın da Mısır entrikalarına alet Lydi a üzerine y ü rü müş, K roissos'u yenip esir eııikten sun­ olması üzerine yeni den bir sefer yapmış ve bu defa bütün ra, bağlaşığı Babi l k ı r a l ı n ı da cezalandı rmak üzre M. Ö. şehri ıahrip ederek Yahud i'lerin hepsini Babi l ' e götürmüş- 5 3 8 de Babi l ' i zapt ve Nabonid'i de esir etm i ş t i r . Böy le­ ce Yeni Babi l devleti de son a ermiştir. tür ( M.Ö. 586 ) . İşte bu olay Yen i . Babi l devletinin ve B A B ILIK, Bab ( b. bk. ) ı n kurduğu si stem. B . , hususi y l e Bu htunnasr' ı n dünya tarihinde önem l i bir yer a lmasına sebeb olmuştur. Zira Yahudi peygamberleri, eski Bab'ın ( ö lm. 1 8 5 0 ) k en d i özel inancına ve topluluğun an­ Ön Asya tari h i nde çok görülen bu ıehci r olayını o d erece layışına göı e kurulmuş olup tasavvuf etkisinin ve hükema mübalağa ile an latmışlard ı r ki, dolayısiy le Buhtunnasr dün­ felsefesinin de izleı i n i taşımaktadır. Bab, kend isin den önce yanın en zalim bir Fati b i haline gelmişti r. Buhtunnasr, Şeyh Ahmeı i hsan i ta rafından kurulmuş olan Şey h i r e kuvvetli rakibi Med devletiyle dostça münasebeılerin deva­ mezhebinden ( b . b k. ) d i . B u mezhebi n esas i a ı tndan k u v vet mını sağlamak için. Medya ' l ı bir p renses i le evlen m i ş ve al a ı ak önce ı 2 i n c i i m a m olan Mehd i ( b. bk. ) n i n Babi,

BABI LIK - BABI NGER, Franı

18

yani kapısı ve naibi olduğunu, sonradan da asıl Mehdi bulunduğunu iddia etmiş. nihayet Muhammed Peygam· beı i n kurduğu İslam dininin kıyameıi koptuğun u ve ken­ disinin yeni bir k i tapla ve yen i bi r dinle geldiğini söyle­ miş, en sonunda da Tanrı zuhuru olduğunu ve kendisi ile açılan devrio 2 0 0 0 y ı l a yakın. yahut daha fazla bir müddet devam edeceğin i ve bu müddetten son ra yine bir zuhur olacağını sölemişıir. Bh, revi l lerinde bat ınilerin metodunu olduğu gibi kabul etmiştir. Muhammeı dininden ayrı bir din k urduğunu ve Kur'andan baş k a mukaddes bir kitap sahibi bulunduğunu söylediği ve hatta kendisini tan r ı zuhur u olarak bildiği cihetle, Bab'a islam dinine uyan bir islam müçtehidi ve babi l iğe bir mezhep denemez. B . in esaslan Bab'ın Beyan adlı eserinde toplu bir halde açıklanmıştır. Tanrı, dünyayı , 7 sıfatı ( kader, k aza, i rade, meşiyet, izin, ecel, k i tap) ile yaratmı ş t ı r. 1 9 rakamı kutsal sayılır : «vahid» ve «vücud» keli meleri ebced hesa· biyle 19 tutar ; yıl 19 aya, her ay da 19 güne bölünmüştür ( b i r yıl 361 gün eder) ; bir ayda ( = 19 günde) bir defa 19 kişi davet etmelidir. İdare : 1 9 kişilik bir kurul tarafından idare edilen Babi'ler, her yıl mal larının beşte birini bu kurula vermek zorundadırlar. Paı a cezasından başka bütün cezalar kaldırıl­ mıştı r. Öğrencileıe ancak beş yaşından son ı a çıplak erine vuru lmamak şarıiyle, e n çok beş sopa vurulabi lir. Ticaret ve mukaveleler hiçbi r kayıtla bağ lı deği ldir ; faiz kabul ed i lmiştir. Aile : ı ı yaşından sonra evleome mecburidir. Dul ka lan eı kekler 90, kadın l.ır 9� gün sonra tekrar evlenmek zorundadırlar, ev lenmiyen ler cezaya çarpt ı r ı l ı r lar. Boşanma iyi sayılmaz ; anlaşamıyanlara anlaşmaları i� in bir y ı l müh­ Ieı verilir ; boşanan lar i se bir ay ( = ı 9 gün ) geçtikten son ra tekrar banşıp ev lenebilirler ( 1 9 defaya kadar ) . Miras : ölenin cenaze masraflan çıktıkran sonra miras ş u )·olda bölüşülür : Çocuklara 9/60, kan veya k ocaya R/60, babaya 7/60, anaya 6/60, erkek kardeşe 5/60 kız kardeşe 4 /60, hacaya 3/60. Yakı n l ı k bağı daha uzak olan­ lara m i ras düşmez. Naiplik kabul ed i l i r . Din kuralları : l l 4 2 yaşındak i l e r yı I da bir ay ( = ı 9 gün ) , gündüzleri (güneşin doğmasından batınasına kadar) oruç turmak zorundad ı rlar. A 1desı aimai< tavsiye olunur, fakat mecburi deği ldir. Cenaze namazı ndan başka namaz lar cemaatle kı lınma; ; camilerde vaız dinlemek uygundur ; ne­ cis yoktur. B. e gi ren ierin kendileri ve ma l lan temizlen­ miş o l u r, su her şeyi temizler. Her gün 8o')'an 'dan ı 9 suıe okumak ve tanrının adını 3 6 1 defa ( bir yılın gün leri ka­ dar) zik reımek lazımdır. Ölenler B i llür veya yonıulup ci­ lalanmış ıaş lahiı ler içine gömü lmelidir. Hac maksadi y le, Peygamber'in doğduğu ev ile müriderinin ev leri ziı· aret edilebi lir ; hac ve tica retten başka bir maksaıla seyahat, hele deniz seyahatı, tavsiye olunmaz. Macun ve sarhoş edi­ ci içki kul lanmak, di lencilik ermek, di lenciye para vermek yasaktır. İ slamlığın k ıymet l i taşlar ve i pel li kumaşlar hak­ k ındaki emirleri hükü msüzdür. Kadınlar örtün rnek zorunda değildi rler. Babi'ler, Bab'ın ardası olan Bahaullah ( b. bk. ) i l e onun baba b i r kardeşi Subh · i Ezel ( M irz a Yahya Nuri ) arasındaki an laşmazlık yüzünden Babailer ( bk. B AHAiLi K ) ve Ezeliler ( b. bk. ) olmak üzere i kiye ayrı lmıştı r. Babailik dünyada çok yayılmış, ası l B . i temsi l eden Ezeliler i se azın lı k ha linde kalmıştı r. ·

BABIN CUMHURİYETİ ( Rzeczpospoliıa Babilıska ) , X V I . yüzyılda, Lehisıan'ın Lw6w voyvodalığında, Babin'de,

o zamanların İtalyan şehirlerindeki akademi ler tarzında kurulmuş bir Leh cemiyeti. Zadegan ve fikir adamları gibi aynı seviyedeki insan lar arasında değişik kanaatlerden doğma ve daha çok biri birlerine karşı l a t i fe, eğlence ve şakayı ön plana almak bu cemiyetlerde takip edi len gaye idi. Bu şaka lar çok defa hicve kadar varıyor ve siyasi ha­ taları veya gülünç mevkie düşmüş şahsiyetleri renkide ya­ rıyordu. Bir yüzyıldan fazla bir zaman süren Babin cemi­ yeri üyeleri içinde zaman ın en ünlü yazarlan vardı ; Le­ histan milli marşının yaratıcı sı Jan Kochanowsk i , yazarlar­ dan rey ve Morszıyn bunlardan olduğu gibi XVI. yüzy ı l ın büyük devlet adamı ve Lehi stan zadegan ına dayanan demok­ rasinin ku rucusu Jan Zamoyski de bu cemiyere girmişti. B .\ BINE, Amerika kızılderili d i l lerin i n Kuzey Ame· rika bölümünden bir d i l . Nadene ailesine gi ren Arbabaska grupunun Ku zey veya Tinneh ( Dene) a l ı · grupuna bağl ı güneybatı bö lümündendir. Naıoaıin de deni len bu dil, ba­ tı Kanada'da B r i tanya Columbia'sı bölümünde Babine gölü kıyı larında konuşulur. Yakın akrabalan Nahane. Sekan i , Taku lli ( Carriers ) v e Chilkoıin d i l leridir' B k . ATH A B AS­ KA D i L L E R i , KUZEY A M ERiKA D i LLERi. HADINET [ babin; ok. ] . Jacques ( 1794· 1 87 2 ) Fran­ sız fizikçisi. Viyana'da Lusignan'da doğmuş, Paris'te öl­ müştür. Babiner goniomeıresi fizik labroıuvarlarında k ı rı l· ma indisierinin minimum sapma metodu i l e bulunmasında açılan ölçmek için kullan ıl ır. Kendi adiyle anılan bir de konpan satörü vardır. Baş l ı ca eserleri şunlard ı r : Traite de geometrie desrriptif!e ( Tasarı geometri ) [ 1 8 50] , Etudes et Jertures sur les srienres d'obser11ation et leurs applirations

( Gözleme dayanan bilimler hakkında eıüıler ) [ ı 8 5 � - 1 8 68 ] Telegraphie elertrique ( Elektrik ıelgrafı ) [ ı 86 ı ] .

BABİNGA'LAR, Kongo nehrine karışan Sangha ı r ma i! ı boy larında yaşıyan kısa !.ıoy lu zenci ler. Bunlar her ne kadar Negri lle ve yahut Pigme gruplarından i seler de bazı fizyoloj ik karakterleri diğer Komşu ırklarla karışıp me­ lezleştiklerini göste rmekted ir. Babinga'lar Pigme arasında bilhassa zenci karak ıeı leriyle temayüz ederler. DİL. Babiiıga' ların dili, Sudan Cüce Zencileri ( pygmee, negrille) d i llerindendir. Fran sız Ekvaıor Afrikası'nın Ka­ merun bölümünde Sanga nehri n i n kıyı larında konuşulur. Babinga veya Bayaga'lar anıropoloj i bakı mından ası l Zen· ci 'lerden ayrı lıp güney Afrika'daki Bushman ' lara yaklaştık­ ları gibi, d i l leri de Bushman ve Hotıenıoı dil lerine ya­ kındır. Bun lardan bazıları m i l l i bi r d i l e sahi p olmadıkları için, komşu Sudan Zenci' lerinin dillerinden birini konuşur­ lar. Böyle olmak la beraber, bun lar, ben i msed ik leri Zenci dillerine birçok yabancı unsurlar, türlü ton lar, ve Bush­ man - Hoııenıoı d i l leri ne has olan « şak ı r ı ı sesleri» ( c l i c k , Schna l z ) ni andı ran sesler sokmuşla rdı r. BAR lNGER [ bqbingir ok. } , Fra n z ( doğ. 1 89 ı ) Tür­ kolog. Weiden ( Bavyera ) da doğmuş t u r. Würzburg ve M ü ­ nih'te tarih, hususiy le İ slam memleket lerinin sanat tarihi öğrenimi görmüş, 1 9 ı 4 te Hindoloj i ve Semiıik filoloi i ­ sinde doktora yapmıştır. ı 9 1 4 sonunda gön ü l l ü asker ola· rak Türkiye'ye gelmiş, Türk subayı sıfatı i le Mustafa Kemal Paşa ( Aıaıürk ) nı n erkin - ı harbiyesinde bi r süre emir subayı olarak çalışmış, Çanakkale'de, Kafkasya'da, I rak'ıa, daha son­ ra Gali çya'da Osman l ı ordusunda ve n i hayet F i l i stin'd e

BABINGER, Franz

-

BABlTS Mihaly

19

( 1 9 1 8 ) Cevat Paşa'nın erkıin - ı ha rbiyesinde bulun muş, 1 92 1 olduğu sin i r hastalıkianna ait verimli ekolde birçok seçki n de Berlin üniversitesinde İ slam bil i mleri doçenıliği im­ mütehasıslar yetiştirmişti r. Tıbbi semioloj i ( muayene usul­ t i hanını kazanmış, 1 924 te üniversitede ve ayn ı zamanda leri ) deki inceleme ve bulguları ç0ktur. En önemlileri şun­ Doğu dilleri seminerinde profesör olmuş, 1 9 3 3 te Naı i ­ lard ı r : ı - sinir sistemi nin hareket merkezlerine ve yol­ l e r tarafından vazi fesinden çıkarı lmış, 1 93 5 te m i safir pro­ larına ait afetierin bel i rtisini «parmak l a ı rn uzak laşma del i l i » fesör ola rak Bükreş üniversiıesine, ve 1 9 3 7 de onun i çin a d ı alırnda yayınlanmıştı r ( 1 903 ) . 2 - Organsel ve i stecik tesis edilmiş olan Türkoloj i Ensti tüsünün müdürü ve Or­ yarım felçler i n ayı rtıcı farklarını belirtmiştir. 3 - Beyin ­ d inatyüs Profesör olarak Yaş ( laşi ) a gitmiş. orada 1 94 3 cik ( cerebellum ) hastalıklarının yarattığı muvazene bozuk­ yılına kadar kalmış, 1 9 4 7 de Yakın Doğu tarihi ve kültürü, lukların a ait ana beli rti leri ( adalelere ait ö lçüsüzlükler gi­ aynızamanda Türkoloj i ordinaryüs profesörü olarak Mü­ bi .. ) bulmuştur. 4 - İpofiz iç salgı bezinin tümörlerine nih üniversitesine çağrı lmış. aynı zamanda orada bu i hti­ bağlı ( ş i ş manlama - yağlanma - ci n siyet kudretsizliği = adi­ sas şubeleri için yen i kurulmuş olan enstitünün başına poso -genital ) hastalığını vasıflandırmışur. 5 - İ steri geç i ri lmiştir. hakkındaki anlamı orij inal ve kla sikti r ; B. hususiyle Türki ye'nin tarihi, kültür tarihi ve ede­ Babinslı.i delili (Signe de Babinski ) , marazi taban biyat tarihi ile uğraşmış, bu alanda bi rçok eserler ve ma­ derisi refleksi. Normal hal lerde taban derisi ucu k ür bir kaleler yazmıştır. Bunların en önem l i leri şunlardır : iğne i le tenbih edildiği zaman ayak baş parmağı ayak Stambuler Buchweıen im 1 8 . J ah r hu n de rl ( XV I I I . tabanına doğru bükülür. Halbuki beyin kabuğundan y üzyılda İ stanbul'da ki tapçıl ı k ) [ 1 9 1 9] ; Scheich Bedreddin murdar iliğe kadar devam eden merkezi hareket yolu afet­ ( 1 92 1 ) ; Hans Derns . hwams Tagebuch einer Reise nach lerinde taban derisine yukarda bahsedi len tenbih yapı l ı rsa Konslanlinope/ und Kleinasien ! 55 3/55 ( Hans Dern ayak başparmağı, aksine olarak, ayak sırtına doğru bükü l ü r schwam'ın 1 5 5 3/ 5 5 İstanbul ve Küçük Asya'ya bir seyahati­ Ancak, bir yaşına kadar çocuk larda bu refleks norma l ola­ n i n cuznamesi ) [ 1 92 3 ] ; Die /riihosmanischen ]ahrbiicher rak görülür. des Uruduh ( Oruc'un ilk Osmanlı devrine ait vekayinamesi ) Babinslı.i tecriibe1i, yarı felçl ilerde aran ı r. Arka [ 1 9 l 5 ] ; Anatolische Skizzen und ReiJ ebrie/e 11on A. D . Mordimann ( A. D. Mordtmann ' ı n Anadolu tasvi r leri ve üstü yatan hastadan oturması i srenir. Hasta tuıunup seyahat mektupları ) [ ı 92 5 ] ; Die GeıchichtH hrei �er der oturmağa çalışırken felçli tarafta ayak sağlam taraftan da­ O ı m an en und ihre IV erk e (Osmanl ı tarihçi leri ve onların ha yukarı kalkar. Babinslı.i - Naııeotte eendrom'u, bulbus ( soğancık ) eserleri ) [ 1 927} ; Au ı Siidslawiens Tiirkenzeil ( Türkler za­ manındaki Güney Slavya hakkında) [ 1927 ] ; Literaturdenk­ afetlerinde görülen yarım fel ç ; yalnız b u organda önemli miiler aus Ungarns Tiirkenzeil ( Türkler zamanındaki Maca­ kafa sinirleri de bulunduğu için aynı zamanda felce diğer ristan'dan kalma edebiyat ibideleri ) [ 1927] ; E111 1iia Tsche­ belirti ler de eklenir. Afet tarafında hateki ölçüsüzlük, yana düşme meyli ve Claude Bemard - Horner sendromu ; karşı lebi's R ei .ı e u, eg e in Kleinaıien ( Evliya Çelebi'nin Küçük Asya'da se�·ahat yolları ) [ 1 930] ; Daı A rehill deı Bo ı n ia ­ tarafta ise yarım vücut hissizliği ve hareki zayıflık vardır. ken Oıman Paıcha ( Boşnak Osman Paşa'nın arşi v i [ 1 93 1 ] ; B A BİRUSSA, memeli hayvanların taynakitlar ( Un ­ Zttr Geschichte der PapiererzeuJ ımg im Osmanisehen Reiche gulata ) takımına bağlı domuzlar ( Suidae) fami lyasından ( Osmanlı devletinde kağıt i stihsali tarihi hakkında) [ 1 9 3 ı ] ; bir cinsi. Hint domuzu adı da ver i l i r. Yük sek ve k ı sa l?u m elische Sirei/en ( Rumeli akııı ları ) [ ı 937] ; Be it riig e zur vücutlaı ı sırt tarafında Friihgeuhichte der Titrkenherrscha/1 in Rumelien ( Rumeli'­ kanburcadır. Ufak baş de Türk haki miyeti n i n ilk devreleri hakkında notlar ) [ 1944] ; ve kısa k uyrukları var­ Babinger « İslam Ansiklopedisi» nde ( Leiden 19 1 4 - ı 9 3 8 ) , dr. Üst köpek dişleri ekserisi Türklerle i lgi l i mevzulara ait olmak üzere, ı 2 5 yukarı doğru uzamış kadar madde yazmıştır. ve arkaya doğru kıvrı l­ B A BINGTON [b.,birgtln ok. ] , A n thon y ( U 6 ı - 1 5 86 ) , mışıır. Ve hatta bazen suikast ve hükümet darbesi hazı rlayan bir İngiliz. Derby­ erkeklerde alın derisi BABlıtUSSA shire'd.; doğmuş, Londra'da idam edilmiştir. Mary Stuart'ın içine kadar girebi lir. m a i yetine gi r m i ş , son ra gizli Kaıolik cemiyetine katılarak Alt köpek dişleri de yukarıya doğru uzamış ı ı r. Fakat üsııe­ A v rupada �ezi ler yapmıştır. Elizabeth'i öldürmek üzere bir kiler kadar arkaya doğru fazla kıvrık deği l d i r. Esmer k ü l ­ suikast haz ırl a m ı ş ı ı r. Ciddi tutulmıyan ve polisçe de bilinen rengi veya siyahımırak esmer ren k l i vücudun ü s t k ı smında hükümet d a r besi, Fran sız rahibi Jean Bal iard tevkif edi lmiş, açık ren k l i şerit vardı r. Karın tarafı daha açık .ren k l i d i r . son ra da H . da yakalana rak kol ları ve haca k la r ı iple döı t ı m kadar boyu vardır. Çin Hindistanı'nda, Cava'da, Sele­ ata bağlanmış ve çeki lerek parçalanmıştır. I r i rafları Mary bes'te, Borneo'da, Sumatra ve diğer civar ada larda, ı ute­ Sı uart'a karşı başlıca i tharn maddesi olarak kullanı lmıştır. betl i orman larda yaşar lar. Eti yen i r. B . babyrussa ve ll . alfurus ad l ı t ürleri vardır. B A B İNGTONIT, yeş i l i mırakla esrnerden siyaha kadar •

değişen renklerde k r i stalci k ler hali nde bu lunan tri klin b i r pi rokzend. Kalsiyum, demir v e mangan silikat birleşiminde­ d i r . arasıra püskürük kültelerdeki yarık iarda tesadüf edi lir.

I, Joeepb ( 1 8 5 7 1 9 3 2 ) , fransız hekimi. BABINSK . Modern k l i nik nöroloj inin en şöhret l i üstatlarından ve ku­ rucularından biri. Aslı Polanyalı olmakla beraber bütün meslek hayatı Paris'te geçmiş ve a k ade m i k kariere resmen g i rip profesö r san ı n ı a lma dığ ı h a l d e zaman ı n d a kurmuş •

BABlTS [ b :; biç ok. ] MibBly ( 1 88 3 - 1 94 1 ) . ünlü Macar şair, romanet v e edebiyat tarihçisi. Szekszard (Tolna i l i ) ta doğmuştur. Çeşitli şeh i r lerde l i se öğretmen­ liği yaptıktan sonra 1 9 1 7 de görevinden i stifa etmiş ve kendini büsbütün edebiyara vermiştir. 1 92 1 de tanınmış ka­ dın şair Töıök Sophie ile evlenmiştir. 1 929 dan itibaren modern Macar edebiyannın çok önemli bir dergisi o l a n N,·ugaı ( Batı ) ı i d a re e t m i ş t i r .

20

B A BlTS Mihaly

-

BABRlOS veya BABRİAS edilmiş tir. B at k a : kelime si T ü r k ç e «Beş para etmez» d e yi ­ minin karşılığı olan Macarca Egy b aı k Jt sem er ( Bir batka

B. derin bilgili, geniş kültürlü, gerçek bir «bilgin �air» ( Ur. po eta doctus) dir. Şek i l sanatı i l e n az ı m t ek ·

ermez ) deyiminde hala kul lanı lmaktadır. nıgı kusursuz olduğu gibi üsliıbu d a çok sa· B .,. BO, Lambert von ( ı 790 • 1 8 6 2 ) , A l man t a r ı m · natlıdır. Dünya görü�ü cısı. Mannheim'da doğmuş, Weinheim'da ölmüştür. F ı i burg h u zu r s u z, kendi ken· üniversitesinde ki mya p r o f e s örl ü ğ ü y a p m ı ş t ı r . B a ş l ı ca ese r ­ diyle m ücad e le eden, leri şun lardı r : Die IV ei n · und Tafeltrauben der deu t ı rhen pasifise bir humanizm· Weinberge und Giitten ( A l man bağ ve b a h çe leri n i n şa· dir. Gençliğinde «fildi· rapl ı k v e sofralık üzümleri ) [ Meızger ile ber a be r , 1 8 36 38} , �i kulesine» çeki lmi� Der Weinb.ıu narh Reihen/olge der vorkommenden A rbei ­ bir ferdiyerçi idi. Fakat ten ( işlerin s ı ra l a n mas ı bak ımından bağçı l ı k ) [ 1 840 4 2 ] , s onra l a n �iirlerinin git· D e r Weinstork und seine Varietiiten ( Asma ve onun ı ü r­ t i k çe d a ha çok insani ler i ) [ ı 844 ] . hislerle dolduğunu gö· BABO KANUNU, seyrelı i k eri y i klerin doyuran buhar rüyoruz. Birinci Dünya basın çlarının ( P - P ) /P azalma k ar s a y ı s ı sıcaklığa bağlı deHarbi esnasında harb o o aleyhtarı şiirler yazmı�­ ğ i ldir ; P, eri t ken in ; P, e r i y i ğin ı0 de d oy u ran buh arl ar ı n ı n o tır. Harbden sonra ise ba s ı n c ıd ı r. o zamana kadar susmu� BABITS Mih ily B A BOUVISME : bk. B A BEUFÇÜ L Ü K. olan milliyetçiliği de BABRİ A'L!\R, H i n distan ' ı n batısında Kathiawar ya­ dile gelmiştir. İlk şiir l eri H o/n ap (Yarı n ) (Nagyvarad 1 907] baş l ı kl ı antoloj ide çıkmıştır. Ba� lıca şiir kitaplan rı ma d as ı n da yaşayan halk. B. Ragpat' ların kardeş i oldukla­ şunlardır : Levelek Iriız koszortJjJb6/ ( Ir i s' i n çelenginden rını iddia ederler. Uaru, Kotila, D h a n kra adlariyle üç sı­ y apraklar) ( 1 909] , Herceg, haıha megjön a tel is ( Pre n s, n ı fa b öl ü nmü ş l erdir. belki kış da gelir) ( 1 9 1 1 ] , Recitativ ( Resitaıif ) [ 1 916] . BABRIOS veya BABRİAS ( M.S. lll. yüzy ıl ) , Yu­ Nyugtalans4g völgye ( Huzursuzluk vadisi ) [ 1 920 ] , S zig et nan masal şaici. Doğ um yeri ve hayatı hakkında hiçbir h tenger ( A da ile deniz) [ 1 92 5 ] , V e rs e n yl az esztendokkel bi lgimiz yoktur. Ancak, adının incelenmesine ve dilindeki (Yı ll arla yarışarak) [ 1 9 3 3 ] ; La o da m eia [ dramatik şiir, Laıinizmlere dayanılacak kendisinin Doğu'da ya ş amı ş ve 1 92 1 ] . B. küçük h i k aye le r : Kar4(Jonyi madonna (Noel Yuna nla ş mı ş bir Romalı olduğu sanı lmaktadır. Asıl a d ı ­ M a do n na ' s ı ) [ 1 92 0 ] , masallar : Aranygarat ( Altın kuruş ) n ı n V a l e r i u s Bab ri u s o lm a s ı i h timal i va r dır . B. Mythiamboi Aiı�peioi ( Aisopos yolunda iambos­ [ 1 924} ve romanla r : A g 6lyakali/a ( Leylek halife) [ 1 9 1 6 ] , Tim4r Virgı/ /ia (Timar V irg i l ' i n oğ l u ) [ ı 92 2 ] , Kartyav4r larla y a zı lm ı ş masallar) baş lığiyle bir masal koleksi yon u ( Kağı t kale) [ 1 924] , Ha/4/ /iai ( Ölüm çoc uk l ar ı ) [ ı 927] , kaleme a lmı şt ı r. Kholiambos ( b. bk. ) vezn i y l e yazı lmış v e Elza pi/ 6t a ( Uçakçı Elza ) [ ı 9 H ] da yazmı şıır. Macar Suida s ' ı n ansiklopedisine göre 10 k it ab a ayr ı l m ı ş o la n bu k l asik şairlerinden Balassa Balinı, Vörösmarıy Mihaly ve masa l l ar Batı a l e m i nce X I X . y ü zy ı l ı n onasına kadar tan ı n ­ mıyocdu T h . Tyrw h i ı ı Dirsertationes de Babrio ( B ab r i u s A ra n y J anos hakkında ya z dığı ara�ıırmaların yüksek ilmi değeri v a rdı r . Edebiyat tarihi, esıeıik ve felsefeye a i t eıüt· hakkında araştırmalar) [ Lond ra 1 7 76] b a şlık l ı t se r i n d e B . lerin i i ç i ne alan cilderden h ususi yle lroda/mi No l;/em4k un adı al ı ı n d a bize kadar gelen men sur parafrazlardan fay­ ( Ecl ebi meseleler) [ 1 9 1 7 ] , Gondalat es l ra s ( D üşünce i le da l a n ara k bu masa lların asıl konu ve şekill e ri ni tesbi t etme· yazı ) ( 1 9 2 2 ] ve P.let es ir o dal o m ( Hayat ile edebiyat) yi denemiştir. B . masallarının i l k elyazması 1 843 ıe A tho s [ 1 932] anı l maya değer. ilmi eser l e rini n en önemli s i 728 dağı ( Yunani sıan 'd") ndaki Laura manasıırındaki elya zma­ sayfalık A z eur6pai iroda/om t ö rt e nel e ( Avrupa edebiyatı ları arasında .Mynoides Minas tarafından keşfedilmişıir. tarihi ) ( 1 93 5 } dir. Bu eser i n i Az eur6pai iroda/om o/va· Ş i m di Briıish Museum ( L o n d ra ) da sak lana n bu el yazma­ sokönyve ( Avrupa edebiyatı okuma kitabı ) ( ı 939} t a m a m · sı ( Cod. gr. 22087) iki kitap h a l i n d e ve alfa be sı rasına lamaktadır. B. usta bir mütercimdir. Sop h o k l e s ' i n Oidipus'u göre ı 23 m a sa l ı içine almaktadır. Masallar o harfinde kal­ Dante'n in Divina Commedia ( İ l a h i ko m edya ) s ı, Shakes· dığından bütün masalların en az üçıe birinin eksik olduğu peare'in Tempesl ( F ı r tı na) i ve Goeıhe'nin Iphigenie au/ sanı lıyor. Mynoides Minas tarafından daha s :>n ra meydana Tau ris ( İphigenia Tauris'te) i ile Theokritos, Anakreon , çıkarılan ve G. C. Le w i s tarafından 1 8 59 da Londra'da ya­ Shelley, Poe, Wilde, Baudelaire, Ve d a ine v. b. şairlerin yımlanan 95 masa lın sahte olduğu anlaşılmıştır. Bundan bi rçok ş i i rlerini Macarcaya çevirmiştir. B u t e rc üm e l er baş ka 1 877 de bir Y a r i kan elyazması (Cod. V at. gr. 7 7 7 ) arasında Amor Sanc/us ( K u t s a l aş k ) [ ı 9 3 2 } başlığiyle ya­ n da 1 2 , 1 8 9 3 te b i r balmumlu levhada 4 v e 2 Bi zans kay­ yınladığı Orracağ Utin i lahi tercümeleri ayrı bir yer işgal nağ ın d a 2 masal daha o r taya çıkmıştır. B i r Holanda l ı üs­ e ımek ı ed i r . B. i n eserleri nin bi rçoğu çeşi tli Avrupa d i l le· teğmen tarafından Palmyra'da elde edilen balmumlu l e v ­ hadaki 2 man z u m masalı 2 7 2 den önce bir öğrenci kopye rine de ç e vril m işti r . etmiştir. Aynı levhada birkaç mensur masal da vardır. İ l ­ B ABKA [ b �p k " ok. ] veya B a b cıa [ b�pp o k . } , könce bilginler bunları sahte sanmış larsa da bugün bunları Babk6 [bo7pko ok. } , Bapk6, daha s onra Batka l b,Jtk.:.ı ok.] d a B . un eserleri olarak kabu l etmeğe ıemayül göstermek­ ( Macarca = baklacı k ) , değeri çok küçük, eski bir Macar tedirler. ufak bakır sikkesi. İ l k defa kıral Laj o s I I . ( bük. ı 506 ı 5 26) B. kaynak olarak Aisopos'un masallarını ve kla s i k za manında basılmıştır. Macari stan'a ait O s m a n lı vergi tah· şairlerin eserlerinde serpinti halinde raslanan masal ları kul­ tirlerine göre B. Macari stan'da Türk hakimiyeti z a ma n ı nd a la n m ı ş olsa gerekti r. Masallarının birçok motifleri i se her­ da, Türk para l ariy l e birlikte geçmiş ve vergi öde m el e rin d e , hangi bir D oğ u masallar k oleksiyon unu da t a n ı m ı ş o l d u­ ıahvi l ed i lmek ve değeri nden d ü ş ü lmek suretiyle k a b u l ğunu göstermekted i r. ·

·

ı

BABRIOS veva BABRIAS - BABU R , Zahirüddin Muhammed B . masa l larının edebi değeri değişikti r. Bazılarında çok etk i l i ve d rama ı i k bir an latışla karşı laşıyoruz. Vezin k u llan ı l ı ş ı i t i n a l ı d ı r . B . pek ç a b u k takli t ç i ler bulmuştur. B unların bazı ları kholiaml,os yerine daha ağı r heksameıron ( b. bk. ) u kul­ lanmak suretiyle masal l a r ı n i fadesi n i n samimi liğini boz · muşlard ı r. I I I . yüzyı ldan başlıyacak o k u l ki taplarında da yer bulan bu masal lar Bizans okul larında bütün Onaçağ süresince büyük bir rağbet görmüş idiler. B. masa l larının en i y i basımı : O. Crusi u s : Babrii /a­ bulae Aeıopeae, « B i b l i otheca Teubneriana», Leipzig 1 896.

B A B U A , Afrika'daki Sudan - Gine d i l lerin i n Nil - Kongo grupundan bir d i l . A babwe de den i len bu d i l , Belç i k a Kongoso'nun k uzey kısmında Uelle ( Ouel le ) neh­ r i n i n kıyıla rında, Mangbe ı u topl u l uğunun kuzeybamında k onuşulur. Bazı d i lciler bu dili Bantu a i lesinden saymış­ la rdır. B u dil henüz tam olarak incelenmed iği i ç i n , bazı d i lciler Babua' ların iki di l l i olması, yani hem güneyden göçmen olarak gelen bir Bantu d i l in i , hem de kendi N i l - Kongo ası l l ı d i l lerini kon uşmalar ı ihtimalini kabul etmiş lerd i r. Bk N İ L - KONGO DiLLER i .

B A BUENDİ'LER, Aşağı Kongo kabilelerinin en kuvvetli lerinden biri olup Etuala'dan Stan ley - Pool'a ka­ dar uzanan bölgede otururlar. Vücutlaıı iri olup göğüsleri üzerine timsahı temsi l eden bir döğme yaparlar. BABUİ N : bk. PAPİO. B A BU L ( Barfuruş, Balfuruş ) İran'ın Mazenderan yönetim bölümünün merkezi, Haza r güneyinde bir şehir. Nüfusu 30 000 dir. B., Meşhed- i Sar l imanından 20 km uzakta, Sari'den Amul ( b. bk. ) a giden yol üzerinde, Babul ı rmağı kenarındad ı r. Önem l i bi r tica ı et merkezi d i r. Başl ıca i h racat ı ipek, pamuk ve pirinçtir. Tarih : B . u A ra p coğrafyacı l a r ı bu ad i le tan ı m ı ş­ I ardı c. B. un bulunduğu yerde Mam ı i r denilen bir yerden hahseımişleı d i r . B. h a l k ı şeh i r lerinin 1 0 1 2 y ı lında kurul­ duğunu söy lederse de B. dan i l k defa Ahmed Razi, X V I . yüzy ı lda bahsetmiştir. Abbas I . B . u n güney tarafında Bag - i Şah deni len bahçelerle sarayları yapt ırmıştır ki bugün bun­ ların ören leri bulunmak tadır. Şehi r önemini Feth Ali Şah zamanında kazanmıştır. B. , İran'ın en önemli ticaret mer­ kezlerinden biridir. Babi 'lerin tarihinde ünlü olan Şeyh Tebersi köyü B. yakınındajl ır. B ABUR, Zahirüddin Muhammed ( 1 4 şubat 1483 2 5 ara l ı k 1 5 �o ) Hindistan'da büyük Türk İmpaı atorluğu'nun

kurucusu ve ünlü Türk şairi. Timur'un beşinci göbekten torun u olup Ömer Şeyh Mir za' n ı n büyük oğ ludur ; annesi Kutluğ Nigar Han u m da Cingiz Han'ın ikinci oğlu Çaga­ tay ' ı n soyundan Yunus Han ' ı n kızıdır. Fergana'da doğmuş, henüz 1 2 yaşında iken , Fergana emiri bulunan babasının bir kaza son unda ölmesi üzerine . yerine geçmiştir ( 1 0. V I . l 4 94 ) .

Bundan bir zaman önce Timu r İ mparatorluğu, Ba­ bur'un büyük babası Ebu S a i d ' i n Uzun Hasan tarafından ö ldürülmesi ( 1 469 ) üzerine parçalanmış ve bu yüzden şeh­ zadeler arasında çıkan saltanat kavga lariyle zay ıf bir duru­ ma düş m üştü ; bundan başka önce leri Babur'un amcası S u l tan Ahmed M i r za'nın hizmetinde bulunan Özbek ham Mehmed Şaybak ( Şeybani , Şiban i, Şıbani ) ın Moğol'ları t ut­ ması ve bör lece Türki stan 'da kuvvetli bir Özbek egemen­ l iği ku rması dolayısiyle, Timur' un mirasçılarına karşı başka bir k u v vet l i rak i p daha türem i ş bu lun uyordu.

B u suretle Babur, iktidara geçtiği andan baş lıyacak bir yandan akrabaları, amcası Sultan Ahmed'e ve dayısı Mah · mud Hana, öte yandan adı geçen Özbek hükümdan Şaybak Hana karşı çetin savaşlara girişrnek zorunda kalmış , b i r­ çok kereler tahtı ve hayatı büyük tehlikelere uğramış ; fakat k ı r ı l ın ı y a n azmi, tesadüfierin de ya r d ı m ı i l e h e r d efa s ı n d a durumu d üzeltmek çarelerini bulmuş, bu su retle nefsine ve taliine olan güveni artmıştır. Ancak bu rakipler y üzünden büyük atası Timur'un mirasçısı olamıyarak, büyük varlığını bu toprak lardan çok u zaklarda, Hindistan'da göstermek ve i mparatorluğunu oralarda k urmak imkanını bulabi lmiştir. Babur, amcası S u l tan Ahmed'in ve biraz sonra da öteki amcası Sultan Mahmud 'un ölümü ( 1 494 ) üzerine hasıl olan durumdan, hususiyle 1 496 yılında buralarda meydana gelen karışıklık lardan faydalanarak, atası Timur'un başkenti Semerkand'i almış ( 1 497 ) i se de, bu bölgelerin ardı arkası kesi lmiyen akın ve talanlarla çok faki r bir ha­ le gelmesi ve birçok askerinin kendisini bı rakması yüzün­ den Semeı kand'ı eli nden çıkarmak zorunda kalmıştır. Ba­ bur böy lece 1 4 97 8 yıl ları arasında az bi r ku ivetle güç­ lükle Hocend'te tutunabilmiştir. Bu sıralarda Timuroğulları sa ltanat savaş lariyle gitgi­ de kuvvetten düşerken , Şaybak boyuna k uvvetlen iyordu. Babur, bir ara l ı k Semerkand ' ı tekrar ele geçirdiği halde Şay­ bak'ın bu k uvvetine karşı dayanamı yacağını anlayınca, bu­ rasını yine bı rakarak ( 1 5 0 1 ) , yurısuz bir halde dayısı Mahmud Han ı n yanına sığınmak zorunda kalmıştır. Babur bundan sonra bazı bağlaşıklada birlikte ( 1 ; 0 3 1 4) Ferga­ na ve Semerkand ' ı ele geçi rmek i ç i n son bir teşebbüste daha bul unmuş, fakat kesi n bir yenilgiye ugrıyarak, ancak birkaç yüz kişi ile dağlara kaçıp k u rı u labilmiştir. Bu­ nunla beraber Şaybak'ın yeni lgiye uğrattığı başka emidere men sup bir miktar askerin de kendisine kanlması üzerine birkaç hin kişilik bir kuvvete sahip olabilmiştir. Fakat Babur artık atalarının ü lkesinde bir iş başaramıyacağını anlamış ve Hindukuş'u geçerek Kabil' i almış ( 1 504 ) ve burası merkez olmak üzere Afganistan'ın en yüksek ve sarp k ısımlarını kapsıyan küçük bi r hükümet kurmuştur. Ancak, 1-ıununla da Babur'un durumu ciddi bir şek i lde dü­ zelmiş değildi ; çünkü bu bölgenin halkı çok karışık ve disiplin tanımıyan dağlı kabilelerden ibaretti ; vergileıi top­ lamak için bi le bunlarla uğraşmak gerekiyordu. Böylece Kabi l'e yerleşen Babur yavaş yavaş Hint se­ ferlerine baş lamıştır. ı 505 t e Sin d kı yılarına kadar i lerle­ miş ve bu arada bazı Afga n boylariyle savaşmıştır. Bir zaman sonra Babur, Özbek'lerin çekilmesi üzerine Horasan'a hareket ederek burada kış lamak istemişse de, Kabi l'de çı­ kan bir ayaklanma sonucunda şiddet li soğuklar altında, ka ı la örtülü Hindukuş ' u büyük zahmetlerle geçmişt i r ( 1 5 06 ) . Y i n e bu s ı ralarda He rat' ı Hüseyin Baykara'nın (Timuroğullar.ndan ) oğu llarının elinden alan Şaybak, Kan­ dehar üzerine de y ürümek istediğinden Hindistan'a kaç­ mış, fakat Şaybak geri döndüğünden, Babur da yeri n e g e l m i ş ve bundan son ra Mirza san ı n ı bırakarak Timu roğul­ ları nın en büyük başkan ı sıfatİyle padişah sanını almıştır ( ı 507 ) . Bundan son ra Babur, Şaybak i le Şah İ smail ( Safev i ) arasında geçen savaşlara Şah İ smai l'in tarafını tutmak su­ retiyle katılmış ve Şaybak'ın 1 5 1 0 da ölümü üzerine Tür­ kistan'a girmişti r ; fakat buradaki Tü ık'ler, Babur'un, as­ kerlerine kızı lbaş külahı giydiımek, Şah İsma i l ' i meıbu ranıyacak adına h utbe okuırnak gibi hal leriyle Şii lere a let ·

.

1

21

BABU R , Za hirüddin Muhammed



Dev leıi'ni yıkmış ve birkaç gün içinde Delhi ve Agra'yı 3 · larak Hindistan'da Türk i mparator luğunu kurmuştur. Bu nula beraber Babu r'un Hindistan egemen l i i: i tama m lanmış değ i l d i .

B A BUR

olmasını hoş görmemişlerdi r ; bu y üzden Özbek'lerin kendi­ sine karşı cephe alması ve İran yardımcı kuvvetlerinin geri �ekilmesi üzerine, Ceyhun'un güneyine dönmek zorun­ da kalınışıır ( 1 5 1 2 ) . Öıe yandan Şah İ smai l , Çaldıran meydan muharebesinde ( 1 5 1 4 ) Yavuz'a karşı kesin bir yenilgi ye uğradığından , Babu r'un Türkisıan'a yerleşmek emelleri büsbütün suya düşmüş ve K4bi l'e dönerek bundan böyle ıalihini kesin olarak buralarda denerneğe başlamışıır. 1 5 1 7 yılında Hindistan'da Babu r'un müdahelesini ge­ rekti ren fırsatlar da çıkmağa baş lamış ı ı . B u sıra larda ku­ zey Hindistan h ükümdan İbrah i m Ludi, Afgan bey lerine karşı çok şiddetli ve ağır muamelelerde bulunduğundan. bun ların ayaklanmalariyle karşılaşmışıı. Bununla beraber Babur, Hindisıan'a karşı hemen kesin bi r isıilli savaşına �i rişmemiş, önce Kunar ve Sind arasındaki bölgelerde gü­ ven l iği sağlamış ve Afganlı ' ları kendisine daha ziyade bağlamak i ç i n on larla ak rabalık mün3 sebeıi kurmuştur ( 1 5 1 8 ) . Babur nihayet 1 5 2 2 d e Hindisıan'a büyük bir sefer yaparak Siyalkoı ve Seyyidpur bölgelerine kadar. i lerlemiş. böylece Afganistan'ın büyük bir kısmı n ı . Pencab'ın bazı parçalarını ü lkesine ekiemiş ve bu akınların getirdiği kazanç ile kuvvetli bir duruma gelmiştir. İ brah im Ludi'nin zu lmünden korkan ve bu y üzden hayatlarından emin olmıyan bazı ak raba ve beylerin Babur'iı başvu rmaları üzerine Ba')ur. Hindi stan işlerine daha esaslı bir şekilde karışmağa başlamış ( 1 5 2 3 ) . fakat bir yıl son­ ıa yaptığı bir seferl e Uhor ve Dibalpur'u almakla yeıine· rek geri dönmüştür. Nihayet Babur, Hindisıan'a son sefe­ rini yapmış ( beşinci seferi ) ve Pan ipaı meydan muhare­ besinde ordusunun beş misli büyük olan İbrahi m Ludi'nin ordusunu büyük bi r ren i lgiye ujraıarak (4. IV. ı 526) Ludi

Babur

b u n d a n son ı a d a b i rçok A f gan bey l e r i n d e n

başka Racisıan'ın Çiıor racası i l e uğraşmak zorunda kalmış, fazla ola rak Hindistan ıklimine alışarnıyan askerlerinin bu­ rada kalma larını sağlamak için bir hay l ı çalışmıştır. Bu sı­ ralarda Belh . Özbek'lerin eline ge�ıiği gibi, Babu r da İ bra­ him Ludi 'nin an nesi tarafından zehirlenmişse de kurtulmuş. ı ur. 1 5 27 tarihinde adı geçen racaya karşı Agra'nın b a r ı ­ sında te ilk Paris kılavuzu takip etmiştir. B. bir ç o k bakımdan İngiliz John Mu rray turistik kılavuzlarını örnek olarak tutmakla berabe r , titizliği, pratik liği , yeni baskıların durmadan düzel­ t i l mesi ve hususiyle k i taplara ilave edilen çok sayıda hari­ talar, şeh i r planları ve krokiler sebebiyle on lardan üstün­ dür. B. in ölümünden sonra oğlu Friedrich firmayı Leipzig'e nakletmiş ve bütün Avrupa , Kuzey A frika. Yakındoğu, Hindi stan ve Kuzey Ameri ka hakkında turisti k k ı lavu zlar yayınlamıştır. Avrupa d i l lerinde « baedeker» diye anı lan bu k ı lavuzlar turistlerin işini çok kolaylaşıı rmaktad ı r. İlk Tür­ kiye «baedeker» i Baedekeu Konıtantinopel und Kleinarien ( B. i stanbul i le Anadolu k ı la vuz u ) baş l ı ğ ı a l ı ında Lei pzig'· te 1905 ( i kinci bas. 1 9 1 4 ) tarihinde ç ı k mı ş ı ı r. Bu kı lavuz yalnız İstanbul i le Anadolu'yu değ i l , Budapeşte i le baş lıya· rak M a cari s tan ' ı n ve Ba l kan ülkelerinin bnı hi:ilgelerini. E g e d e n i z i adaları n ı v e Kıbrıs'ı · da için e a lma k tad ı r.

BAEHR [ b er ok. ] , Geor• ( 1 666- 1 7 3 8 ) , A l m an mi· mar ı. Fü rstenwa lde ( Sakson ra ) de doğmuş, Dresden'de ölmüştür. Bir süre Dresden belediye başkan lı�ında bulunan H . , Alman Barok ( b. bk. ) mimarlığında yeni bir çığır açmış ve bu yolda birçok güzel binalar yapmışıır. En tanınmış eseri Dresden başki lisesi olan Frauenkirche ( Meryem Ana kili�esi ) dir. Bu kilise 1 94 5 savaşları sırasında y ı k ılmışıır. BAEKELAND [ b4kiland ok. ] , Leo Hendrik ( 1 863 · 1 944 ) , kimyacı ve mucit. Belçika'da Gand şehrinde doğmuş ve öğr e nimini bura ünivers i tesinde yapmış • 889 da Amerika'ya gitmiştir. Kendi icadettiği f otoğraf kağıtlarının labarikatörlüğünü yapmış, hususiyle « bakali ı » (b. b 'c . ) adı ile tanınan sentetik maddeyi keşf i dolayısiyle ün kaıanmınr.

BAERİYA ( Baeria ) , bi leşikgiller ( Compositae) den Amer ika'da 20 kadar türü yetişen bir bitki cinsi. Hepsi oısu ve ömürleri bir yıllık olan bu bitkilerin y ap raklar ı

karş ı l ı k l ı kenarları düz veya tüy gibi dilimlidir.

Çiçekler

küçük veya orta büyüklükte olup, dal uçlarında veya yaprak koltuklarında toplu bir vaziyette bulun ur. Renkleri sarı dır. Bunun B. chryıoJ ioma, B. graciliı, B. corınaria gibi büyük çiçekli bazı tü rleri süs bitkisi olarak yeı iştiri lmekıedir.

i

H A ETI> ola­

çevrilmiş olarak ıa görmekreyiz. yap•ırdığı

ve ı906 yıllarında

bjiyük

meydana

kilisenin

�ıkarılmışıır.

Gaı;:ik'in

ı095

öreni

Orad.ı

kıralın

bJşrnda müslüman sarığı ile bir lıeykeli bulunmuştur. S nbaı

ll. nin Hatbat manasıırında

bulunmuş olan

kabartma res

m;nde de gene bu bışlık göıülür. Gagik'in aıdaları zamanındJ kırallık yüz ıuımuş kaıılmışm.

hızla �ökmeğe

Xl yüzvıl urrasında ve Bizan' imparaıorluğuna Bu hususıa

n büvük sebep. Sekuklu Türk fe·

r

ıihlerinin bütün bl7ile başlımış olmasıJır. Gerçtkıen. dah ı

FİLOKSERASI

alı-bölümüne girer. Bk. AYAR- ANDİ ve ÇEÇEN I.EZGİ

D İLLERİ. BAG, asma (Viıis vinifera) dikiltn arazi.

Bağbozumu: bağlarda olgunlaşan üzümün kesilmesi. E�e ve Seyhan illerinde bağbozumuna Ufakkara ve Adana­ karası ile temmuzun

orı.ısında başlarlar.

Diğer üzümlerin

kesimi ağustos, eylul ayiarına kadar sürer. Iç Anadolu gi.>i soğuk yayla yerlerde ise bağbozumuna ekim ayında başlanır ve normal olarak ı· 3 hafta üzümktsimi sona erer.

Sofra­

Irk üzümlerde

Piyasa

üzüm

kesimi 'ıir defada

2-

durumu gözönünde turularak üzüm kesilir. Şaraplık

yapılmaz.

3 panide ram olarak

üzümlerde ise kesim ram olgunluk devre­

sinde yapılır. Bu devrede üzümlerde ren'< madde•i ve diğer maddeler tam ıeşekkül

etmiş bir halde

miktarı yükselmiş. asit derecesi de

olduğu gibi şeker

düşmüşıür.

1\{emlekeıi

mizde üzümler ı:enel olarak çekme ile kesilir.

Devlet mü­

esseselerinde i;e kesim hağ makasiyle yapılır. Kesilen üzüm­ ler sepeılere veya üzüm toplama sandıklarına konur.

Bai budamasi: asmanın her sene munıazam olarak

ı 021 de Stlçuklu Tüık.nenleri Bıgratlı kırallı�ının toprakla

kışın veya ilkbaharın kış

rına girmi)ler, Ani bölgesine şiddetle akınlar yapııkıarı �on­

Budamadan

ra Dvin

tepelerine tırmanarak oralarda ıaısız ve küçük taneli üzüm

kuzeyinde�i

Beçni kalesi önünde göıünmüşleıdi.

Bu akınlar, ı 04) yılında tekrar yenileş ir. mış ve !OH yılında Türk kuvvetleı i

Sulran

bütün

ArJından Kural­

Tuğrul bey kumandasındaki

Doğu Anadolu'}·u

kırallığı toprakları da yavaş yavaş elden

dinlenme•i

şudur:

veren asmayı mümkün merıebe toprak

başladı.

şekilde turarak dallaıının ona her sene belli

zayıflıyan

iyi

böl�ede çeşide, toprağa,

ürün

Bu sebeple. iyi bir bud.ık�ının

düşıü.

yolojisini iyi bilmesi ve yeter

rana bağlılığını

bildirdı ve höyl olması i ç i n t e ş ebb ü s e girişmişt i r . Birinci D ü ny a Haı b i s ı rası n d a i n ş a sın a başlanılan v e henüz t amamlanmamış o l a n Reşadiye k ı ş ialaı ma bin dön ü m arazi de k a t ı lm a k suretiyle, Toptaş ı ' n ı n bütün ruh ha s t a la n buraya taşınmış ( 1 5 h az i r a n 1 92 7 ) ve b u su retle İ s ta n • u l ' ­ un eski t ı m a r b a nesi t a r i h e k ar ı ş m ı ş rı r . O zaman b i r hara­ beden ibaret olan B. , Başhekimin direkrif leri altında , Av­ rupa'daki tahsi l lerinden yen i dönmüş olan bir kaç genç m ütehassı s hek i m in ç alışm ala r ı sa y e s i nde, a z za m a n z a r f ı n -

OVASI - BAKI da, modern bir ha sırahane ve hü kü m e t i n devamlı yardımla · riyle de gitgide üç bine yakın akıl hastasını barındırır bi r müessese halini almıştır. Zamanla buraya biyoloj i. anaıo­ mopatoloj i , psik oloj i , radyoloj i , fizik tedavi l iboraıuvarları i l e nöro - şirürj i ( sinir cerrahisi ) , anormal çocuklar servisi katılmıştır. O zamandan beri B. bir ruh hekimliği olarak memlekete birçok seçkin mütehassıslar vermiş bulunmakta· dır. Hastahane yeşil bir sahada ve paviyonlar halindedir. Bu paviyonlar ruh hastalarının çeşitlerine göre «aj i te ler» , «sara l ılar». «sakin ler», «mücrimler» , «toksikoman lar» ser­ visleri diye anılmaktadır. Muhitlerine tehlikeleri olmıyan ve iyileşrneğe yüz tutan hastalar da, hastahanenin bağ, bah­ çe ve areiyelerinde çalışırlar ( occupationtherapie) . İstan b u l Tıp Fakültesi ruh hastalıkları servisi de ayrı bir paviyon halinde burada bulunmaktadır. Cüzamlı lara mahsus müstaki l bir pavyon hastahaneden tamamiyle tec­ rit edilm i ş olarak uzak b i r sahada bulunmaktadır. B. nin bir yı ldan beri faaliyette bulunan 5 000 k i şi l i k modern bir mutfağı vardır.

B �KIS ( Hek. ) , yüz çizgileri. yüz i fadesi Hastanı n yüzü ruhunun aynasıdır. Gerçekten hastan ı n yüzüne b i r ba­ kışta ı sıırabını, ağrılarını, ıeheyyücünü, yorgunluğunu, gev· şekliğini, dal�ınlığını . büsbütün kendini bilmediğini veya can çekiştiğin i anlamak mümkündür. Bazı çehre bozukluk­ ları pek karakteristiktir. Mesela solukdarlıklı bir hastanın yüzü. büyük bir sıkıntı içindedir. Solunumda burun kanat­ ları açılıp kapanır, dudakları mosmordur. Biliki s hasta yi­ ne ziyade sıkıntı i çindedir, fakat yüzü değişik, dudakları, burn u sivrilmiş, gözleri çukura batmış ise bir kollaps ol. duğu anlaşılır ( ameliyaı lardan son ra, bazı enfeksiyon has­ talıklarında, ağır karın hastalık larında, hususiyle genel pe­ riıonitte, b ü y ük iç k anamal a rı nd a ) . Can l ı ve rabii bir ifa­ de gösteren çeh reye ta , i i çehre den i r. Bazı hastalar etrafı­ n a k a r ş ı büsb ütün kayıtsız bir hald e yata r, ağızda toplanan salgıları yutmak için gereken dudak, dil v e yuık unma ha­ rek e t leri n i yapamaz, K on j onk t iva ve kornea üzerinde salgı toplad ığı h a ld e bile gözünü kapamaz. Yüz h areketsiz. de­ ğ İ ş ı k ve r u h s u z , bak ı ş her türlü i fadeden mahrumdur. Bu­ na değ i ş i k çehre veya Hippok rates yüzü denir. Derin dal­ gmlık h a linde ve can çeki şmede görülür. Akut ateşli has­ talıklarda yüz genel olarak kırmızı ve şişkindir. Ateşli has­ talıklardan t if o , m ene n j i ı , m i l y e r t ü b e r kü l o z , s eptisem i, az çok dal gı n l ı k l a birli ktedi r : bakış don u k , da lg ı n , yüz ifade­ sizdir. Bu hastaların çehreleri karakıerisıi ktir, bi r bakışta t a n ı lab i l i r .

BAKIŞIK : bk. S İ METR i.

BAKI ( as ı l adı : Abdiiibaki Mahm111 ; 1 5 26 - 1 600 ) ,

büyük Türk şairi. İ stanbul'da doğmuş, yine orada ölmüştür. Fati h camii müezzinlerinden Mehmet adlı birinin oğludur. Babası n ı n «Karga» likabiyle anıldığını, bu yüzden, kendi­ sine «Kargazade» dendiğini bazı kaynaklar kaydederler. Edirne'li Emri g i b i bazı rakipleri tarafından da B. ye « Ka r­ ga» dendiğini oi liyor uz B. , ilkin babası rarafından saraç ç ıraklığına verilmiş­ se de orada çok kalmıyarak medreseye girmek fırsatını bul­ muştur. Medresede, devrin ünlü bilgin lerinden Karamaalı Ahmet ve Mehmet efendilerden ders görmüş, tarihçi Hoca Sadettin ( b. bk.) ş a i r Nev' i ( b. bk. ) v . b. i l e ders arkadaş­

lığı etmiştir.

B. onsekiz, ondokuz yaşlarında iken İ stanbul'un en çok beğen ilen genç şairlerinden biri olmuştur. B. o tarih-

B AKl l erde Bayezid camii avlusundaki k üçü k l:ı i r dükkAnda re­ m i l c i l i k eden Şair Zaıi ( b . bk. ) ye gazelleri n den birini gös­ ıerince, i h tiyar şai r . böyle güzel bi r ş i i ı i n onsekiz yaşında­ ki bir genç tarafından yazılabi leceğine i nanmıyarak ona «inıihal»> i n fenalıklaı ından b a h setm i ş . B . n i n ısıarı üzerine. d i vanını aça rak onu sınamışıır. Zati ' n i n . dükkin ı n a devam eden genç şairler arasında en çok B . y i beğendiği bazı ka ­ yıılardan anlaş ı l maktad ı r : Onun bir m aı l a ı n ı n a l ı tarafı n ı t a m am l ama k sureliyle meydana geti rdiği b i r gazeli ke ndi d i va n ı n a koymuş olduğu, ve, « Baki gibi b i r şairin ş i i ı i n i a lmak a y ı p değildir»> dediği A ş ı k Ç e l e b i ttıki resinde kayıtlı­ dır. Hocası M ehme t efendi hakkında yazdığı Siimbiil kasi· desi ile medrese çevresinde ünü g e n i ş i i yen B . , daha son ra

ı

1

ı

79

Kadı zade Şemsettin'in d t"r s l e ri n e devam ( ı 5 5 2 ) etıni§, Nahçi­ van seferinden dönt'n Kanun i'ye ıakdim eııiği b i r kaside ( ı ' 5 4 ) ile d e , padişahın i l k defa d i kkatini çekmiştir. Halep kadılı­ ğına'atanan�Kadızade ile birlikte Haleb'e gitmiş ( ı 5 5 5 ) , y i n e onun la birlikte istanbul'a d ö n e r k en ( ı 5 5 9 ) uğradıkları Kon­ ya'da kad ı l ı k eden Şeyh ülislim Ebussuut Efen d i ' n i n oğ lu Mehmet Çelebi i le ran ışarak , ondan. babası na b i r tavsi y e mektubu almış, b i r yandan da, yazdığı kasidelerle, sadrazam Rüstem Paşa'nın şeyh i olan ve « Baba efendi» diye t an ı l a n Fi l ibe' li Şeyh Mahmut efen diye, Rüsrem Paşa' n ı n ölümün­ den son ra d a , sadrazam Semiz Ali Paşa'ya kapılanmağa çalışmış, ayrıca Mirahur Ferhat Ağa gibi saray i leri gelen­ leri vasırasiyle padişahın gözüne gi rme yolların ı aramış­ tır. ilkin danişmen d ol arak ( 1 5 6 ı ) meslek hayatına gi ren B. nin, son ra da mülizım o l a r a k 25 a k ç a i l e bir m ed re s eye atan ­ masına f erman çı kmışsa da ( 1 563 ) . Rumeli k a z a sk e r i Hami ı efendi bu tayin i kanunsuz bulmuştur. B u n a rağmen padişahın isteği üzerine B . 30 akça i l e S i livıi'de Piri Paşa med resesine atanmış, ereesi yı l ödent•ği arttırılarak Murat Paşa medrese­ sine v e r i l m i ş , ı 565 re ı O akça daha zam gö r m ü ş tür . Sanat hayar ı n ı n da pa ı l a k devres i n e u l a ş m ı ş b u l unan şairin padi­ şah tarafından çok beğeni.mesi ve M u h ibb i m a h l isiyle ş i i r­ ler yazan Kanuni'nin k endi ş i i rle r i n i ona gön deri p bun l a­ ra na z i r e l e r yazmasını i stemes i . B. n i n ün ünün g e n i ş l e m e si ­ ni s ağ l a m ı ş, aynı zamanda eski arkadaşl a rı n d a n , haııi sa· r a y adamları ndan b i r çoğunun kıskan çlığını u ya n d ı r m ı ş ı ı r . Kanuni'nin ölümü ( ı 566) üzeı ine ü n l ü meısi y e s i n i yazmı�­ tır. Bu ş i i ı le aynı ıamanda yeni padişah Se l i m I l . ye de m e n s u p olma vesilesi hazırlamış, hatta bir de cülus kasidesi y a zmış olduğu halde Murar Paşa med r e s e si n de k i görevi n ­ d e n azled i lmiş. fakat birkaç y ı l son r a Mah mut P a ş a med­ r e s e s i n e ( 1 5 69 ) . daha sonra Evup m ü d e r r i sliğine atanmışt ı r ( 1 5 7 ı ). Bu sefer de Münıeaı s ah i b i Feridun Bey vası­ t a s i y le Soko llu'nun h i mayesin i sağ l ıya ı ak mesleğinde yine i lerlemeğe başlamış, salın nı ü d e rr i s i olmuş ( 1 57 3 ) , ayn i y ı l padişah ı n : mec l i s l e ri ne d a vet �'e d i l m eğ e başlanmış. bu yakın lıkran fayd a l a n a ı a k , Sel i m ve S e l i m i mahlislariyle ş i i r yazan S e li m l l n i n b i r kaç gazeli n i rahmis ermiş. bazı ga-

ze l l e r i n e nazireler yazm ı ş . ve ı ü r l ü vesilelerle ona methiye­ ler sunmuşıur. M u r a t I I I . dev r i n d e ( 1 574 . D 9 5 ) de mev­ k i i s a ı s ı l m am ı ş , yalnız bi r defa, S ü l e y m a n iye m ü d e r r i s l i ğ i ne a t an d ığ ı sı ralarda ( 1 5 7 5 ) . dü şm a n l a ı ı , Nam i m a h l i sl ı eski bir şa i r i n b i r gaze l i n i B ye i snat e d i p g a z e l d e pa d i · şah a leyhinde bir ı e l m i h o l d uğu n u y ay m 1 l a r ı ü z e r i ne ş a i r g ör evi nd_en azledilmi ş . s ü r ü lec eğ i s ı r ada k o r u yucu l a r ı bu gazel i n I stanbul ' l u Nami'ye ait o lduğunu padişaha b i l d i re· rek şairi kuı tarmışlar, ve B. bundan son ra mesleğinde tek-

y üksel rneğe baş l a m ı ş t ı r . Önce Edirne Selimiyesi 'ne ( 1 5 76 ) , so n r a Mek k e ( 1 57 9 ) ve Me d i n e ( 1 5 8 0 ) k adılı k ­ Ianna at a n m ı ş i sıanbu l ' a dönünce d e ( 1 58 ı ) Ferhat Paşa, Siyavuş Paşa. Hoca :;adeu i n eft'ndi gibi n üfuzl u kimselerin hi mayesin i sağlamış, Mekke'de i ken tercüme erıiği Mek k e tarı h i n e a i t b i r eserden ba�ka diye andan, ünü im­ parat orluk dışına kadar yayı l an B. n i n cenazesi büyük bir törenle kaldırılmı ş , cenaze namazı bizzat Şeyhü lislim Su­ nul lah efendi tarafından k ı l ı nmıştır. Edirnekapı dışındaki mezar lıkta gömülüdür. B. nin Şeyh i mahlıisiy l e şii rler yazan Mehmet ( 1 5 86 1 62 9 ) ve A bdurrahman ( ölm. 1 63 5 ) adlı iki oğ lu olmuş­ tur. Abd urrahman'ın oğlu Esat ( 1 6 1 6 - 1 665 ) da Fa i z i mahlisiyle şiirler yazan değerli bir şairdi r. Ş i i ı lerini inceden in e eye işiiyen titiz bir sanatçı olan B. , da h a çok kaside ve gazel yazmıştır. Onun şii rlerinde samimi ol maktan çok şek i l mükemmelliğini sağlamak, ede­ bi sanatları ustalıkla kullanmak, kelime oyunlarına fazla düşkünlük gibi özellikler göze çarpar. T ü rkiye T ü rkçesi ' nde Xlll. yüzyridan beri yüzlerce şai t i n elinde gittikçe gelişen Divan edebiyatı, B. nin şah· sında ilk defa en yüksek temsilci sini bulmuştu r. Nazım tekniği onun elinde yüksek bir seviyeye u laşmıştı r. Şairin edebi kişiliğin i n gelişmesinde, kendisinden önce yetişenler­ den ·Ahmet Paşa, Mesihi, Necati, Zati, Hayali i le, Fars şairler i nden Hafız Şirazl, Selman Saveci, Kema l Hocendi gibi şai rleri n etkisi vardır. Tasavvuf ve din konuları i le hemen hiç i lgi lenmemiş ; hatta. her divanda bulunması adet olan münicit, tevhit, naat gibi ş i irler yazmamıştır. E ser­ leri ve ünü Hica z . Irak, Azerbaycan, İran ve Hindisıan 'a kadar yayılan şair, gerek çağdaşları, gerek daha sonra ye­ tişen ler tarafından üstat olarak tanınmış, şiirleri tanzir, t a hmis veya takli t edi l miştir. B. nin iki tiJinyatürü vardır, biri , İstanbul'da İslam Eserleri Müzesin ' deki yazma b i r Divan ' ında ( Salon V., No. 1 9 59 ) , diğeri Millet Kitaplığı m üzes i ndeki Aşık Çelebi tezkiresindedi r ; ikinc i minyat ü r B. yi Ebussuut E fendi ve Nev'i ile bir arada gö s termekt e d i r . Divanından başka, dini veya tarihi bazı mensur ter­ cümeler i de vardır.

Di •an : B., i lkönce K a n un i ' nin i steğiyle bir di van tertip etmiştir ; fakat sonradan daha pek çok şiir yazdığ ı için hu nü s h a eksikti r. İ stanbul ve Avrupa kitaplıklarında ve özel ellerde, başka b a ş k a tarihlerde yazılmış , b i r b i rinden farklı birçok B. divanı bulunuşu şairin kendi zamanında ve daha sonraki devirlerde çok okunan bir sanatçı oldu­ ğunu gösterir. Divan ayrıca üç defa basılmıştır : a ) Divan-ı Baki [ İstanbul 1 8 5 9 ] , taşbasması olarak yayımlan mıştır, i ç i nde 590 parça şiir vardı r. Çok yan lış lı , fena b i r baskıdır.

b) Baki's Diwan, Ghazaliiial { Leiden 1 9 08 ] , Rudolf Dvorak tarafından Leiden, Leipzig, Viyana ve Münih ' teki nüshalara göre hazırlanan bu· nüsha, harek e li harflerle bası l­ mışıır. içinde 617 parça ş i ir vardır. B. n i n yalnız gazelle­ rinin, bir de 1 2 1 beyi t tutan 9 medhiyesin i n toplandığı bu n üshada kaside ve mersiyeler yoktur . Türk ç e kelim e l e r çoklukl a yanlış okunmuştur .

c ) Baki Divanz { İ stanbul 1 9 3 5 ] , Sadet t in Nüzhet E rgun tarafından yeni Türk harfleriyle bastırılmıştır, i çin­ de 659 parça şiir vardır .

Maa/im - iii - yakin /i sireli Seyyid - il - m ürse/in : Şi­ habüddin Ahmet b. Muhammed Kastalani 'nin El Mevahib - til - lediiniyye adlı k i tabın ın bazı değiştirmeler, veya bazı eklemeler veya çıkarmalar yaprlmak suret i yle tercümesidir. 2 cilt olarak i stanbul ' da iki defa basrlmıştır. Ptızail · ül - Cihad :

Ahm e d b. İbrahi m'i n Meıari - ii/ Arapça eserinin rercüme-

eıvak il/i merari · il - u u ik adl ı

sidir ( tamamlan d ığı tarih 1 567 ) ; B. ni n el yazısiyle yazı l ­ m ış o l a n nü s ha i stanbu l'da M i l let K i t a p l ığı müzesinded i r. Fa:uiil - i Mtkke : Kuıbüddin Muhammed b. Ahmed Mekki'nin Mekke t a r i hi n e a i t Arapça eseri n i n tercümes i d i r ( t amamlandığı tarih 1 5 7 9 ) . İ stanbul v e Avrupa kitaplık­

larında çeşitli yazma n üshaları vardır. Köprü lü K itaplığ ı ' n ­ daki nüsha ( No . 2 0 6 ) eldekilerin e n iyisidir. B A K I , Seyyid Abdiiibaki ( ölm. 1 5 1 4 ) , Şah Nime­ t u l lah veli torunlarından. Safevi Şah İsmail'e mensup İran şai rlerinden olup onun yanında yükselerek mutlak bi r veki­ let mesnedine e r mişti. X V I . yü z y ı l başlarında Yavuz'la Şah İsmail arasında k i s u aş t a öldürülmüştür . BAKI KULU, Osmanlı Devleti'nde Tanzi manan önce defterda r l ı k merkez teşkiia tında devlet gelirlerini toplı­ ya n memur lara görevlerinden dolayı verilen ad. Bunlar, BKş Baki Kul u ( b. bk. ) nun emri a l ıı n d a çalı�ırlar, hazi neye borcu olup da vermiyenleri hapseder veya s ı k ıştırırl a ı d ı . Sa­ yıları 60 kadardı. Eyaletlerde de a y n i görevi yapmak üze­ re Baki çavuş l arı bulunurdu. Yavuz Sel i m zama n ı n d a ku­ rulmuş ve Tan z ima t ' t an bir kaç y ı l ö n c e k a l d ı r ı lmış b i r te�ki limr. İ çler i nden bir k ı smının zaman zaman maliye memurların ı n işlerine ve hesaplarına bakmakta çalışnrı ldık­ ları, yok lama ve tefti ş için dışarıya gönderi ldi kleri de görül­ müştür. Takdir ve şik ayetlerine önem ve ri lir, hususiyle dev­ let malın ı zirnınetine geçi ren ler hakkındaki raporları üze­ rine i lgi l i ler çok defa geciktirilmeden ö l ü m le cezalandırı­ lırdı . Kelimenin benzeyişine bakarak bunlara Bakı Kulu denmesi ve yine buna dayanı larak bunların sadece maliye müfetti�i mahi yetinde bir göre v sahibi sayılmala rı yan lışıır. Baş Baki Kulu'nun emrinde vergi l erini v e ı m i y enlerin hap­ si i ç i n özel b i r hapi shanenin bu lunması ve ödenmemi� ver­ gi he s apl a r ını tuttuk ları bekaya def t er l e r ine ayni zamanda B aki defterleri de denmesi, bu gö r ev adı nın v e r g i bakıyele­ r iyle i l g i s i n i aç ı kça gö s te ı mek ı ed i r . BAK İLLANI, Ebu Bekr Muhammed b . el-Tan ib b. Muhammed b. Cafer ( ölm. 1 0 1 3 ) , E l - Kazi diye de anı lan büyük İslam kelimcısı. Kend isinin mevi l iden veyah u t aslında Arap olmıyan bi r ai leden geld iği v e «Ba s r i �> n i sbe­ sini taşıdığından Basra'da d oğduğ u san ı l maktad ı r. Doğum

yılı da kesin olarak bi l inmiy ors a d d X. yüzyıl ı n ilk çeyre ­ ğ i n e rasladığı kuvvetle muhtemeld i r. I s lam dünyası n ı n bu zek i ve kab i liye ı li kelimeısı t ahsi l i n i o zaman lar di l , ede­ b i y a t ve k ı raatta pek üstün bir s e v i y ey e erişmiş o la n Bastiy­ yün mek tebi üstadarının önünde yap m ı ş , hususiyle Eş' a r i ' n i n öğrenc i s i İbn M ü cah i d el - Tai 'den ders görmü�tür. Sonra Bağda t'a gi derek hadi steki bi lgisini arttı rmış ve CAmi el Man sur'da ders verrneğe başlamıştır . B. n i n Bağda ı 'taki ders muhiti, yalnız I rak' tan değil, islim dünyasının her ·

tarafından gelen öğrencilerle gittikçe gen işlemiş, şöhteti yayılarak h ükümdar ve emirler yanında h ü rme t görmüştür. Hatta Şiraz'da şii B üveyhoğulları hükümdan Adududdevle'­ nin huzurunda mütezil e ve ş iaya karşı e hi - üs - sü n ne ve'! ­ isbat mezhebini parlak bir şekilde savunduğundan bu hü­ k ümdar tarafından takdi r edi lmiş, 37 1 /98 1 de Bizans'a elçi olarak gönderi lmiştir. Bağdat'a döndükten sonra gittikçe faaliyetlerini amııan Batıni lere karşı m ü cadeleye gi rişmiştir. B u arada Halıfe Kadir bi llah i le Büveyhoğu lları arasındalci siyasi ve dini münasebetl e rde rol oynamış 403/ 1 0 1 3 y ı l ın d a Bağdat'ta ö lerek Dir - ü l - meclıs' taki e v i n e gömü lmüşıür.

Muhammed b. e�- ra, yib b. Muhammed - BAKKHBIOS Cafer . b

B AKİLLAN I , Ebft Bekr

Kab ri son radan Bab · ül - ha ı b mezarlığına n akledi l m i � t i r. B. · Hicri I V . yüzy ı l b a ş l a rının «müce d d i d » i diye anı l ı r ve içtihat yolunda y ü ı ü y en bir alim olarak ka bu l edi l i r. O, usul - i d i n ' d e E ş ' a ı i mezhebini, mantık ve felsefe y o l u ile teyi t ve müdafaa etmiştir. İ lmi ç a lışm a la n nın e n büyük k ı smını kelima vermiş ve bu kolda büyük b i r ı lı ı i sasa sahip olarak, çağdaşlannca «!isan . ül - ümme» ( ümmetin sözcüsü) ve «sirim . ü l - islam >> ( islamın keskin kılıcı ) likapiarı ile an ı lmıştı r.

, Bakiliani bir ço k eser yazmışsa da bunlardan çoğu bize kadar ulaşmamışıır. Elde bulunan başlıca eserleri şunlardır : Kitabiin fi i't:az- 11- kur'an, Kitabün fi temhid-id-delail ı•e ıelhis-il-et�ail, Menakzb- ül- eimm e, El-insaju fi asha!,-il-hila/, Kitab-iil- beyan anil-/arlıi beyn- el- mu 't:izat ve'J.Jı�ramat ve'/hiyel ve'J.Jıehanaı '"'s-sihr ı e'n- nerendyat. . BAKIBE ( V i rg o ) , Zodyak takımyıldızlarından biri. Arslan ( Leo) ve Terazi ( Libra ) takımyı ldızları arasında biı lunur. En parlak yıldızı Spika olup birinci kadirden mavi renkli bir yıldızdır. Yunan mitoloj isine göre. şafak tanrırası Auroıa'nın kızı olup eskı' den. altın devirlerı' nde. � hep insan lar arasında kalır, gümüş devirler inde insanlar arasında pek az görünür ve şimdi ise fena alemden kaçıp yıldızlar arasında kalmak üzere şimdiki yerine gelir ve açı k yaz g ü n le r in de duygulu i n s a nlara kendini gösterir. rp s emb o l ü i le gösteri len altıncı Zodyak i şaretine de B. burcu denir. Güneş bu burca ekim ayında gi rer. Bu burçla aynı adı taşıyan takımyıldız Hipparkhes za manında bi rbirine çakışık idi ; fakat presesyon yüzünden işaretler ( burçlar) ve takımyı ldızlar zamanla birbirlerinden . ayrılmışlardır. Bk. PRESESYON.

BAKIS, eski Yu n an ista n ' d a kah iniere verilen müş­ terek ad. Bir B o i o t i a ' l ı , bir Atıike' l i ve bi r Arkad ia'lı olmak üzeı e hususiyle ü ç B. ıan ır.mıştı. Bun lardan en ü'n lüsü Boiotia'lı B. idi. Efsaneye göı e Boioıi a ' l ı B. k ahin ­ lik bilgi sini Nymphe ' lerden öğrenmişti. Yunan yazadarının eserlerinde k ayıtlı o l a n birçok kehanetler Boiotia' l ı B . e i snat edi lmiştir. Bk. S I BY LLA. BAKITERIYUM ( Bachiterium ) , geviş geıi ıici meme­ Ii ierin Tragulidae fami l yasına ba ğ lı b ir c i ns. F o s ildi r . O li g o­ sen 'in Quercy fosforiderinde b ulun m uştur. BAKİYYE, Türk m u s i k isi ronal si stemindeki bir k ü ­ ç ü k aralığın a d ı . B. , a ralığı 4 / 3 n i spe ı indek i dörtlü aralı­ ğından iki · tanini ç ı k a r ı l ınca kalan ara lıkıır. Bunun gerçek n i speti 2 5 6/ 2 4 3 , takribi n i speıi 2 0/ 1 9 d u r. BAKKA ( Bacca ) , boı an i k ı e m e y vad ı ş ı ( ex o c a rp ) , meyva- orıası ( m e s o car p ) ve meyvai çi ( endocarp ) tabakaları ramamen et i i msi olan mey va l a ra verilen ad. do m a tes ü z ü m , g i )i ; bk. M EY VA.

BAKKALZADE : b k . MEHMET PAŞA, [Sarı) .

BAKKARIS, b i l eş i kg i l l er ( Composiıae) den, çoğu Amerika'nın güney bö l ge l e r i nde o lma k üzere 300 l a da r türü yeti�en bir bitki cinsi . Bunların hepsi küçük veya bü­ yükçe ağaççıklar olup bu cinsin çi çeklerinin içi evci k l i . yap­ rakları yapışkandır. ı 3 metre a ğa ç çı k lar olan B. salidna, B. halimifo/ia g ibi bazı t ürleri, rutubet l i ve k u m l u, ık limi ılık olan yerlerde süs ağaççığı olarak yeıiştirilmektedir. ·

B A KKHEIA ( Uı. bauhanalia ) , esk i Atina'da tanrı Bakkhos ( Dionysos ) un şerefine kutlanan vahşi ve misti k yar­ tu. B. mün a se b e ti yl e b i r geç i t resmi ı e r ı i p l e n i r ve buna

1

1

81

bakkhoslar ( bk. BAKKHOS 2 ) ve h u s u s i y l e bak kbeler ( b. bk. ) katılırdı. Bu yortular Yunanistan'dan Güney İ talya ve Etruria yoliyle M. Ö. ll. yüzyılın başlangıcında Roma ' · y a d a g eçm i ş , fakat burada cidd i l iğini kaybed erek her t ü r ­ lü sefahate yol açmışı ır. İ lkönce yalnız kadınların k a t ı l a ­ bi ldik leri B. lar yılda üç d efa Osıia'da veya . Av entinus eıe­ ğ ind ek i kutsal Stimula korusunda ıerti p l enirdi. Sonra l a r ı ukeklerin katılmasına da müsaade ed ilmiş ve t op.l a n ı ı l aı ın sayısı ayda beşe ç ı karılmıştır. Geceleyin gizlice yapı lan bu toplan ularda akıl almı yacak türlü günahlar, zina . dolandı ­ ncı lık ve cinayetler i ş lenir, hatta devlet aleyhinde komplo­ l a r hazırlanırdı . Nihayet M. Ö. 1 8 6 d a, bir ihbar üzerine S e na ı u s'u n şiddetle açılmasın ı erneettiği tahkikat sonunda en yüksek içtimai t ab ak aya men s u p 7 000 kadar suç l u yakalanmış, bunların büyük bir kı smı ölüme, g eri kal a n ı m ü ebbet h apse mahkum edi lerek İ talya'daki bütün Bakkhos Kurulları kapatılmıştır. Bundan sonra B. ların terti pien­ mesine, bazı istisnai hallerde ve en az yüz senatorun huzuriyle, kanl acak olan kişilerin sayısının ikisi erkek ve üçü kadın olmak üzere .beş i aşmaması şartiyle yalnız Senatus izin verebilirdi. Senatus consultus de bacchanalibus ( B. lar hakkında Senatus'un kararnamesi ) adiyle tanınan bu ünlü kararname metninin tunç bir levha üzerine kazı lmış bir kopyası Tiriolo ( Calabria, İtalya ) da ortaya çıkmıştır ( şim­ di Viyana'dad ır. ) Senatus'un aldığı şi ddetli tedbirlerin s o nucu olarak Roma'da B. lar büsbütün kalkmıştır. Fakat cumhuriyet çağının sonlarına doğru arasıra B. ların terti p­ lendiğine dair kayıtlar vardır. B. lar Avrupa sanatçı larının sık sı k ele aldıkları bir konudur. B u yolda meydana gelen eserlerin sayısı önem l i ­ dir. E n ünlü B. tasvirleri şunlardır : Tiziano Veeelli : Bak­ khos ile Ariadne ( tablo, Londra'daki National Gallery ) , Bakkheia ( Madrid'deki Prado Müzesinde ) , Raymond Lafa­ ge : Bakkhos ile Ariadne"nin zafer ala yı ( tablo, Paris, Lou­ vre ) , Ann ihale Carracci : Roma'daki Farnese Galerisi 'nin tavan resm i , Nicolas Pou s s i n 4 tane B. tablosu (ı tan e si Londra'daki National Gallery'de, ı tanes i Hampton C o uı ı ' ıa , 2 tanesi Paris' t ek i Louvre'da ) . Bunlardan başka Raffae l l o, Michel Angelo, Ruben s, Van Dyck, Benedetıo, C a s tig l ione . Guido Ren i . jean- Honore Fragonard, Hend rick van Ba len, Andrea Man ıe g na ' n ı n B. konulu tablo veya ı sıampa l a r ı da anılmıya değer.

:

BAKKBEION, E sk iça ğ ' d a iki yerin adı : ı - Eski Anado lu'da İzmir Kö r fezi'n d e Phokaia ( Foça ) karşısında bi r ada , şimdiki Orak Adası. Uıin kaynaklarında B. adı Bauhium ( Li vi u s ) , Baçt:hina, Bat:hina, Badıura ( Plini u s ) şekillerinde geçmekted ir. Livius'a g i i r e

bu adada g ü z e l rapınak v e heykeller vardı.

2 - Lesbos ( Mi d i l l i ) Adası'nda bir yer. B i r sö}' len· tiye göre efsanevi Yunan ozanı Orpheus ' u n başı b u rada gömülü idi. BAKKBElOS ( Lit. bat:t:hius ) , klasi k Yunan vez i n ­ l e rinden b i r i . Tan rı Bakkhos'a göre ad landırı l an bu vezin bir kısa ve iki uzun heceden m üteşekkildir ( - - ) . B . genel olarak iambos (· · - ) ve khoriambos ( - · · - ) l u mtsraların son cüzü olarak kullanılır. Tamamen B. l a r­ dan mürekkep mısralar pek azdır. Yunan edebiyatında B . çok yaygın deği ldir, buna kar şılık Roma komedya ş i i rinJe bu vezne old u k ça çok rasla n ı r. B. un tersi ( ) ne antibalılıheioi. h r /lobakkhe­ ios, palimbaklıheioi, Lit antibauhiui a d ı veri l i r. ·

-

-

·

BAKK H E İ A ( ü n l ü tablol a r )

4

6

ı

-

no.

R ub e n s .

2

-

4 - T i n ı o re ı ı o

T i tiano,

7

-

C a ı u cc i �

Poussi n

ıı

3

-

R ubens

-

8

Ti zia-

6 -

Manıegna.

B A.KK HEIOS veya BAK KHIOS - B AKKHYLİ DES BAKKBElOS veya BAKKHİOS ( Ut. esk i

Yunanistan'da ve Roma'da önemlileri şunlardır :

bi rçok

Bauhiu ı ) , kişinin adı. En

ı - Baeehio1, imparator Augu;tus zaman ında ün lü

bi r gladiator.

2 - Bakkhio1, Roma i m p arat or u Marcus Aurelius ( h ü k. t 6 ı · ı so) un ilk felsefe öğ re tm en i.

3 - Bakkheios ( M. Ö. Il. y ü zy ı l ) , Tan agıa'lı Yunan hekim ve tıp yazan. Hippokrates'ı n eserlerini açıklamış ve

yayımlamıştır. Hi ppoktates'in güç kelimelerini açıklıyan sözlüğü Eskiçağda çok rağbeıte idi. B . un daha başka eser leri de vardı, ancak bunlar hakkında fazla bilgimiz yoktur.

4 - Bakkheio1 Geron (Yun. = İh ti yar B. , Lit. Ba((hius Stnex ; M. S. IV. yüzyı l ) , Yunan müzi k yaza n. Eisagög'i ıek.hn'is mıuikes ( Müzik san atına giriş ) baş lıklı bir eser yazmıştır. Bu eser daha son ra diyalog şeklinde iş· lenmiş ve bize kadar bu şek liyle gelmiştir. En i yi basımı ( metin ve açıklamalar ) : Karl von Jan : Musid uriptorts Grat(i, L ei pzig 1895.

BAKKBE'LER veya B AKKHA'LAR ( L it . bauhan­ tts ) , eski Yunanistan'da tanrı Bakkhos ( Dionysos) un ra­ hibeleri. Efsaneye göre i l k B. Bakkhos' u n dadılan olan nympha ( b. bk. ) lar idi. Son ra bakkbe adı Bakkhos'un çevresinde bulunan ve kendisine Hindistan yolculuğunda refakat eden Bas s ar i d . Edon id, Elei d , Eviad Menad, Mi­ mallonid ve Thyad'lara da geçmiştir. Antik tasvirlere göre B. yarı çıplakular, hafif, şeffaf bir tül, keçi veya pars pos­ tu giyerierdi ; başlannda defne, sapa r na . meşe veya köknar yapraklanndan örülmüş bir çelenk, bellerinde yapraklı as· ma dalından yapılmış bi r kemer, ayaklannda bazen cothur· nus ( yüksek tabanlı kundura) vardı. Naraları ve vahşi müzik aleılerinin gürülıüsü havayı dolduru ı d u. Bakkhos'un şerefi ne ı ertipled i k leri geç i t resimleri sırasında « E v oe ! i o Bak kbe ! » d i y e bağırarak thyrsos den i len sapa lariyle sev i r­ cile ı i tehdit eder veya on lara vu rurlard ı . Düzen �iz hoplayı şla rdan ibaret bi r raks yapar. gen ç boğa ları par· çalayıp çiğ etlerini yer ve her yana süt. şarap ve bal dö­ kerlerd i. B. bekir, ev l i veya dul k a dınla r olabi lirdi. Bazı yazariara göre B. hep kı ziardı ve n ara atarak thy ı sosu sal· lıyanlar hususiyle bun lardı. Euri pides ve Nonnus bütün çı lgınca hareketlerine rağmen B. in bikireli klerin i ti ı i zce ko­ r uduk larınr ve erkek leri n saidın şianna kaı şı thyrsosu kul· lanmaktan çekinmedi kleri ni söylemektedirler. Fakat l uvena· l i s i le Lykophron büsbütün başka bir fiki rded irler. B. sanatta sık sık tasvi r edilmişlerdir. En ünlü ba k k h e t a s v i r l eri şunlardı r : Ç ı l g ı n bak kbe ( antik heykel, Pa· ris, Louvre ) , Annihale Car racci : Yatan bakkbe ( tablo. Flo· ransa, Uffizi Galerisi ) , François-Frederic Lernot : Bakkbe ( heykel ) . Louis-Anıoine-Leon R ie sener : Kaplan ı le ayn ıyan bakkbe ( tablo, Paris, Louvre ) . Pierre-Jules Cavelier : B i r parsı kışkutan bakkbe ( mermer heykel ) , James Pradier : Bakkbe ile Ken t aur ( mermer heykel g ı u pu Rouen Müzesi ) , Eugene Delaplanche : Bakkbe ( mermer heykel ) , Jean-Ale­ xand re-Joseph Falguiere : Bakkbeler ( heykel grupu ) . B . den bahseden edebi eserler içinde . Euripides'in Bakkhai ( Türkçe tercümesi : Bakkha'/ar. Çeviren : S . Eyü­ boğlu. Milli Eğiıim Bakanlığı tarafından yayımla.nan «Yu· nan Klasikleri» seri sin de) adlı tragediası i l e İ sve ç şairi Erik Johan Stag nel i u s'un Bauhant�rna eller /anatis men ( B. veya taassu p ) [ 111 2 2 } başlıklı t raged i a s ı b i l h a ssa an ı i ­ ' mağa değer.

83

BAKKHIAD'LAR ( Yun. Bakkhıadai, Lit. Bauhia· dat ) , Korin t hos' l u bir hükümdar sütilesi ( M. Ö. 74 7 6 5 7 ) B. ın adlarını Korinthas k ı ralı Bakkhis' ıen aldı k l a rı ri vayet ed i l i r. Bununla beraber Ba k k h i s ' i n tarihi bir kişi ol d uğ u n­ dan şüphelenen b i lginler v a r d ı r . B. ı n hükümdar l ı k eden üyelerin i n adları e s k i k a y n a k l a r d a k a h b a s i leus ( = k ı r a l ) . kih prytan i s ( = şef. önder) diye kayı t l ı d ı r. B . büyük çapta deniz ve ticaret politikaları ve baş a r ı l ı söm ü rgeci f a a l i yet· leri i le ıanınmışlard ı r. H u susiyle K o ı k y ra v e Sy ı ak u ­ sai 'in kurulması 1 M. Ö. 734) kendilerine atfedi l mek te· d i r. B. ın iktidarına Demos Petra'ya men sup olan Eetion ile Bakkhiad Amphion'un kızı Labda'nın o,i!:l u Kypselos son vermiş, bunun üzerine B. Sparta ve Sicilya'ya sığın . mışlardır. -

.

BAKKHIDES, İ lkçağ'da iki k i şin i n adı : ı - Suriye'li gen era l. Anıio::hos IV. Epiphanes za­ manında Mezopotamya valisi idi. M. Ö. ı 62 de tahta çıkan

Demeırios I . Soter'den Alkimos'u başkabin olarak Ku­ düs'e götü rmek emri n i almıştır. B. bu işi başarı ile yerine getirmiş ve ordusunun bir k ı smını Filistin'de bırakarak Suriye'ye dönmüştür. Nikanor'un yeni lgisinden son ra, Ya­ hudi ayaklanmasını bastırmak için, yeniden Filisti n ' e gön­ derilen B., İudas Makkabi'yi ağır bir bozgun a uğratmış ıır. İudas savaş ta ö lmüştür. B. Filistin'de kalmış ve birkaç önemli şehri tah k i m ederek Suriye egemen liğini sağlamlaş­ trrmışur. Alkimos'un ölümünden sonra tekrar Sur iye'ye dön­ m üştür. 2 - Büyük Mithridares'in nedim i ve harem ağası. M . Ö. 71 de, dü�manın eline geçmesi n diye, efendisinden bütün haremi ortadan kaldırmak emrini almıştır. Ertesi yıl ( M. Ö. 70) Lucullus tarafından koşa n l an Sinope ( S i n o p ) n i n komutan lığını y apm ı ş t ı r.

BAKKHOS : ı - ( Lit. Bauhu ı ) , Yu n a n ve La t i n mit o l oj i sind e şarap tan r ı s ı . Bk . DIONYSOS. 2 - Bak k h e i a ( b bk. ) y a karılan e r k e k . Bk. BAKK H E ' L E R .

BAKKUYUDES ( liı Bauh)'lide r ; M Ö . v a k l a ­ ş ı k olarak 5 0 5 - yaklaşık o l a ra k 4 5 0 ) . ün l ü Y u n a n ş a i r i , P i nda ros'un rak ibi. Keos'ıaki İ u l i s ş e h ri n d e k i şi zade bı r a i l eden doğmuştu r Çeşi tli k ayn a k l a r baba s ı n ı n ad ı n ı MeJ o n . Mei lon ( = M ei d o rı ) ve Meidylos ş e k l i nde vazma k ı ad ı ı l ar. Dayı sı, ünlü şair S i mo n i des ' t i. Hayatı hakkında bi l d i k l e r i­ m i z pek a zd ı r : 4 7 6 i l e 468 aras ı n d a b i r müddet Tyrannos Hieron'un mi •af i r i olarak, Simonidt s'le be rab er Syrak usa i'­ da kalmış ve bu r a da siyasi durumun d eği şmesi üzerine y u r · duna dönmüştür. F a k a t herhalde monarşi ta rafçı l ı ğı d o l a · yısiyle ömrünün sonlarına doğ r u yurdundan s ü r ü lmüş v e Pe l oponnes o s ' t a y3şamışıı r. B. lirik koro ş i i r in i n bütün t ürl e ri yl e uğraşmış, v a -ı i ep i n i k i on la r , hymnoslar v e bun lar arasında kendine has apopempıi kos ( tan rı ları uğuılıyan koro şarkısı ) l a r di ı h y ­ ramboslar, p rosodion l a r, pa rıhenionlar, skolion ve epigram· lar yazmıştır. Bütün bu eserlerin dFn yüzyı llar bo y un c a ya 1 n ı z bazı ufak tefek parçalar tanınmışt ı . N i hayet 1 896 da Mısır'da bulunan i k i papi rüs tomarında ( şimdi Londra'daki British Museum'da ) iyi bir durumda muhafaza edılmiş o l a n ı 9 manzu mesi ortaya çık mıştır. Tomarların b i r ı s i nd e, 4 ü şairin doğduğu şeh rin, 9 u da başka yerleri n aıleıle r i o l mak üzere 13 şampiyon hakkında yazılmış B epinikion ( 7afer şa r kısı ) vardır. Bu epinikionların tertibi Pindaros ' u n bu çeşit m a n z u m e l eıin i n aynıd ır : yenen at i e t i n adı n ı n a n ı 1 ması ka z a n ı l a n zaferin ve oy unların ıasvi ri a t i e t i n bağ l ı

84

B A KKHYLİDES - B AKLA

olduğu şehrin ve ai len i n tan rı ianna şükür ve dualar, şam­ piyon u yetişti ren oymağın ve vatanının övülmesi, öğürler ve methiyeler, şairin duygu larının ifadesi ve bir mythos ( efsan e) un anlatılması. i kinci ıomar, tanrılar la kahraman­ lar şerefine hazıdanmış 6 koro şarkısını içine almaktadı r. Bun ların her birisinin konu i le ilgili ayrı ayrı başlı'dan vardı r : /fntenoridai ( An tenorid'ler ) . Herakres, Eitheoi e Th eseus ( Gençler veya Theseus ) , Thlueus, İö, İdas. Bu 6 koro şarkısından hususiyle Theseus hakkındaki­ ler çok i lgi çekicidir. «Gençler veya Theseus» ta büyük bir can lılıkla ve reni di bir dille başka kaynaklarda pek bulunmıyan bir efsane anlatı lmaktadır. Buna göre Kı ete (Girit) kıralı Minos, Atina l ı ' ların vergisi olup aralarında Theseus da bulunan ı4 genci K rete'ye doğru götüren ge­ miyi idare ederken kızlardan Periboia'ya tutu lur ve onu okşar. Theseus gururla kızın müdaafasına koşar ve Minos Zeus'un oğlu ise kendisinin Poseidon'un oğ l u olduğunu i leri s ü rer. Minos bu iddianın i spatını i steyi nce Theseus kendini denize atar. Den izin dibine varan delikaniıyı Am­ phitrites karşılar ve kendisine erguvani bir elbise ile bir gül çelengi verir. Theseus bu delillerle den i zin yüzüne çıkar. Minos da mahcup kalır. «Theseus» da çok 'dikkate de­ ğer bir eserdir. Burada koro ikiye ayrı lmış bulunuyor. Grup­ lardan birisini maiyetiyle beraber Theseus'un babası Aige· us, diğerini ise Atinalı' lar teşkil eder. Atina halkı deniz yön ünden boru sesleri işitmiş ve bunun hakkında bi lgi edinmek i ç i n Aigeus'a baş v urmuştur. Bunun üzerine Aige­ us, oğl u Theseus'un olağan üstü i şler başardıktan son ra Ati­ na'ya yak laştığı nı haber verip kah raman iıkiarını anlatı r. B. in dini duygusu derin değildir. Olympos tanrı ları­ na karşı fazla saygı göstermemekted ir. Hayatın büyük meselelerine ve poli tikaya karşı oldukça kayıtsızdır. Onun sanata sığınan şüpheci liği mesel a rakibi Pindaros'un fet­ sefeci cidd i l i,ii; i yle tam bir teza t halindedir. Buna karşı, tavsi r etme kabi liyeti çok kuvvetlidir. Gerçek hayatın sah­ neleri şairin muhayy i lesini şaşı l acak bir şekilde harekete get i r i r . hte Delphoi'un yabancılada dalgalanan sokakları ve kurban larla y üklü sunakları ; sayısız seyirci ler önünde muazzam kaslarının oyununu gösteren at ietin disk fırlar­ ması ; arenada gal i p gelen şampiyon üzerine çiçek çelenkleri yağdı ran seyirciler ; saçlarını taze çiçeklerle süsliyen genç kızlar v . b. Şai r her şeyi görür ve hemen kavrar, deniz ve tabiatın parlak ren k leriyi le kendinden geçer. B . ressamd ı r, ancak gördük lerini resim ve boya ile tasv i r edemediğinden d i l ve nazı mla ifade etmeğe çalışır. Başka bi r olağanüstü kabiliyeti de, karakterler çizmede görülür. En başarılı karakterlerinden, canl ı olarak yakılmak üzere büyük bir vakacia odun yığınına �ıkan Kroisos'u, ölüm derecesinde yaralanan ve vakitsiz ölüme melanko l i ile razı o lan genç Meleagros'u, cesur ve cenıilmen Theseus i l e kibirli ve alayc ı Minos'u anabiliriz. B. ş i i rin hiçbir dalında çığır açmamışsa da kendisin­ den son ra gelen Yunan yazarları üzerinde etki ler bırakmış­ tır. H ususiyle Roma'da çgk rağbette idi. E�erlerinin başlıca basımı : F. G. Kenyon : The Poems of Bauhy/ides /rom " Pt.�pyrus of the British Museum [ Lond ra ı 897 ) . Başka basımlar : H. Jurenka [Viyana ı 8 9 8 ) . N. Festa [ Floransa ı 898, ı 9 1 6) , R. C. }ebb [Cambridge 1 90 5 1 . A. Taccone [Torino ı 906] , Fr. Blass [ « Bi b l iotheca

Teubneriana», Leipzig 1 9 ı 2 ) . Bu basımlardan sonra ortaya ç ı kan parça lar E. D ie h l ' i n Supp/ementu m Lyricum [ Bonn 1 9 1 7 . s. 78· 8 3 J baş l ı k l ı eserinde bulunabi l i r.

1

B AKLA ( Vicia faba L. ) . baklagil lerden senelik bir bitki. Vatanı Avrupa ve Asya'dır. Mısırlılar. İsraili ler, Yunanl ı lar ve Romalı lar tarafından ziraati yapı lan çok es­ ki bir bitkidir. Çin'e, M i l i ı r a n 2 8 2 2 yıl önce girmiştir. Bakla, öbür baklagil ler gibi kazık köklü olup kökleri 100 · ll O cm kadar deri n l iğe iner. Yan kökleri kuvvet li büyürerek eırafa yayı l ı r ve üzer lerinde kozatak şek l inde küçük yumrular bulunur. Sap, t ıi y süz, köşel i , bir meteeye ka­ dar bazen daha da fazla boy a l ır. Gen e l olarak bi rden faz­ la yan sap meydana getir memekle beraber pek nadir olarak bazen bir yan sap daha verir. Bu takd irde bak lanın aynı kuvveııe iki kuvvetli sapı bulunur. Sapın kaidesinde bir­ çok kü�ük sürgün ler de meydana ı;elir. Yaprak ların sap üzer lerindek i d urumları sarmalıdır. İrıikaz şekli çift yaprak l ı bi leşik yapraktır. Ova! i li elips şeklinde. oldukça büyük ( 4 9 cm uzunlukta veya 2 6 cm genişlikte) ve koyu yeş i l renkted ir. Yapra kların kenarları girintili ve çıkınıılı değ i l d i r. Yan )'apraklar ova! · mızrak şeklinde, fakat ekseriyetle üç köşel i yarım y umurta şeklin­ de ve dişlidir. Çok defa bu yaprakların üzerinde yaprak birlerinin toplanmasına sebep olan orta yuvarlaklıkta esmer siyah renkte nektar bezelerini vücuda getiren lekeler vardır. Ç i çekleri , vaprak koltuklarından çıkar, 2 9 çiçekli bi r salkımdır. Meyva tutumu, havaların gidişine göre �eği­ . şir. Ekseriyetlc ı veya 2, nadir hallerde 3 veya 4 çiç eğin meyva bağ ladığı görülür. Çiçeklerin kendine has ve hoş bir kokusu vard ı r. Çanak. birleşmiş yapraklardan meydana gel­ miş bor uya benziyen çan şek l inde ve beş dişlidir. Taç yap­ rakları 2 3 c m u zunlukta, beş adet eşi t o lmıyan yapraktan yani ı bayrak, 2 kanad, 2 kayıkçı ktan ıeşekkül etmiştir. Bayrak üstteki ve en büyüğüd ür. Saf beyaz renkte ve orta­ sında esmer bi r ç izgi vard ı r . Kanadlar bi rbirinden ayrılmış bir şeki lde, beyaz ren kte ve koyu siyah esmer lekelid i r ve üzeri hafif kırmızıdır. Döllenmesi, kendi kendine tozlama suretiyledir. Döl­ lenmenin başarı lr bir şeki lde cereyan etmesi için, çiçek leri hafifçe saHamak fayda lrdı r. Sallanmıyan çiçekler pek tane bağ lamaz. Bunun la beraber baklalarda yabancı tozlama önem­ li bir rol oynamaktadır. Meyvası. tohum araları bölmeli dolgunca bir kapçık­ tır. Kapçığı taze iken yeşildir, olgun la1t ı kça sertleşir ve de­ rin leşir. B u s ı ralarda yeşil kapçık da esmer renge döner. Kapc;ık. dışından k adife gibi tüylüdür. U7un luğu 4 - 1 4 cm, gen işliği 1 , 5 2 cm d i r. Viria /aba minorun kapçıkları Vida /t.�ht.l m ajo r' un · kinden daha küçüktür. Tarla bak lasının tohumu gayrimun­ tazam y umurta şeklinde. iki tarafı basık, bazan buru�uktur. Göbek tarafı, diğer baklag i l lere nazaran kalıncadır. Uzun ­ luğu • 8 - 2 1! mm . gen i ş liği 1 2 24 mm, kalrnlrAı 6 - ı ı mm d i r . B i r kapçıkta ı - 5 adet tohum bul unur. Tohumun ren­ gi, çeşide göre değişrnek üzere esmer, sar ı , boz sarı, bezel­ ya sa rısı. yeş i l sa rı, esmer k ı rmızı, yahut erg uvan i · siyahtır. Açık ren k l i tohumlar bayatiadıkça koyu bir renk alrr. Bak lan ın baş lıca iki va ryetesi vardır : Viria /aha mi­ nor hayvan bak lası , Viria faht.� maior yemeklik bakla. Yemeklik baklanın baş lıca çeşitleri şunlardı r : Sakız baklası, Sultan i bak la, Bayram paşa bak lası , Arşın baklası, F ran s ız bakla s ı , İtalyan baklası. Bunların içinde bahçelerde en çok ekilen l e r i S a k ı z bak i as i y l e Bayrampaşa baklasıdır. Bakla, sebze bahçelerinde birbir inden 40 - 60 cm a ra i le, paralel olarak açılan çizgilere 20 - 2 5 cm aralrkla eki­ lerek ve 5 - 6 cm kadar toprakla örı üluek yetiştirilir. ·





·

1

ı

·



BAKLA BURNU

HUS.

500

85

BAKLAG İ LLER

-

B AKLA BURNU : b k . S AROZ KÖRFEZ I . B AKLA ZINI : bk. Ç i Ç E K Z I N ! . BAKLAGI L TOHUM BÖf :EKLE R I : b k . B URU­ BAKLAGILLER ( Legu m i n M l ı: ) b i t k i s i s • e m i n d e 1 2000 k a d a r t ü r ü o l a n b ü r ü k b i r b i t k i f a ·

cinsi ve

mi lyası. Dünyanın b ü t ü n !: ö lgelerine yay ı l m ı ş o l a n bu fa­ m i lya bitkileri, ağaç ağaç ı; ı k veya o ı ı u r l a r. Çoğu n u n kök­ lerinde: bakte r i l e r i n mey d a n a geti rd i k l e r i y u mrucu k l a rdan azoıça faydalandı k l a r ı n d an . bu f am i l y a b i tk i l e r i n i n bi r ri h a l i n e ge­ çi lerek hazmed i l i r . Organ ik asi ı ler, e l m a . limon , tartar nad i r o l a ra k oksa l i k , k a r ı n c a a s i t l e r i bil e assi m i le edi l i r. Azot, bütün yaşıyan l a r g i b i önemli b i r besin maddesi d i r .

B.

ler i ç i n Je azot, çok

ken moleküler hareketinden başka kendi özel harekeıleri de vardır. B u hare ketler «cil» veya «f l ag e lla » den i len ı üy· cüklerle olur.

So/11nma (aıpiration ) : A spirasyon , B. ler i ç i n enerj i k aynağıd ı r. Aspirasyon yavaş bir oksidasyondur, y an a r ve enerj i doğu r u r.

nesi i n i n devamına y a rar.

veya Kryo�hi/e B . ler : Den i z sularında, sularda ve toprak-

. B. in

ı por/arı :

Spor,

B. lerin daya n ı k l ı şek l i d i r. B.

Türlü tık eniere

kar It

B. reaksiyon/art : Pıychrophile

88

ı�ı

BAKTERİ Familya

Graa p

· �i�n�•� --------�c�

_____ _

J

\

I . N i t robacıerieae

I . N i ı roba c ı e r i a c e a e l l . l' roı obacte r i ca e

l l 1 . Th i oh a c i l le a c

ı



ı l

l l . R h i z o b i ace a e

1

ll

P s eu d o m o n a

dea e

1 V . A c e t o ba c ı e r i a n a e

·

I . Rhizobi um

Il. C h r omo b a c te r i u m

I I I. A l caligenes

1 . Vibrio

1 , \

V I I I . Parvobacteri aceae

I 1 . Bruce I leae l l l . H em o p h i l ea e ı . S t r e p t o c occeae

I X . Lacıobacteri aceae I l . L ac tob a ci l l ea e

1 . E sc h er i c h e a e •

ll.

E rvi n i ae

I İ I Serraıiae IV. Prmeae 1 . Sa l ınonel leae

[

lt 1{ ll ıl ı

{

ıl

i1

ı

!

Hyd rogen omon as pantouopha Meıhanomonas meıhan ica C a r ooxyJ omonas ol igocarbop h i l a Tlıi obaci l l u s t h i oparus Rhizobium leguminosarum C h r o mo b acte ri u m vi o la c e u m A l c a l i g e n e s faeca l i s Vibrio comma Cel l vibric- och raceus Cellfalcic u l a v i r i d i s S pi ri l l u m u n d u l a Pseu do mo n a s aerugin osa Phyıomonas c a m p s ı r i s Proıamin obacıer a l !>of ) a \' um M ycop l a n a d i mo r p h a

Micrococcus luıeus Sıaphylococcu s a u rens Gaffkya teragena Sarci na ventricu l i

I. P a s te u rel la

I I . Mal leomyces lll.

Bruceila

IV. Hemophilus V. Noguchia V I . Dialister

I. Diplococcus St re pto c occu s

ll.

III. Leuconosıoc

Nei sseri a gonorrhoeae Vei l lone l la parvula Pasteu re l l a avicida

M a ll e om y .:e s m a l l e i

Bruceila meli ıensi s He mo p h i l us in t lue n za e Noguc h i a gr an ulos i s D i a l i ster pne u m os in re s

Diplococcus pneumoniae Sıreptococcus pyogenes Leuconostoc mesenteroides

IV. Lactobacillus Alt cins Lacıobaci llus caucasicu s Thermobacterium, Step­ tohacter, B eta b ac t e r i u m V. Propionibacreri um Propionibacterium freuden reichii

I. E scherichia Il. Aerobacıer III. Klebsiel la

E scherichia coli Ae r ob ac t e r aerogenes Klebsiella pneumon ia

I V . Ervinia V. S err a t ia V I . P ro ıe u s

Ervi n i a amylovora Serıatia mercescens Proteus vuigaris

ı VII.

l

N it r u h a e t e r w in o g r a d s k i y , N i t rosomon as europeae N i t r o sococc u s n i t ro s u s

I. Mi cr o co ccu s

I . N e i ss e ri a II. V e i l l o n el la

-----,

_____ _ _ _ _

Aceıobacıer aceıi A zo ıo b acıe r c h ı oococcus

.

I . Pa st eu r el l eae

Tü r t ip � le_r_i

I. Acetobacter I. A zo ı ob acte r

I I I Gaffkya IV. Sarcina

VII. Nei sseriaceae

l_ ı

V I I . T h i o b a ci l l u s

II. Sıaphylococcus

V I . Micı ococcacea e

X l . Bacıeri aceae

V. M eıhan om o n a s V I . Ca rboxydomon a s

vı ı ı .

V . A zoıobacıeri aceae

X . En ıerobacıeri aceae·

I V . H y d r og enomo n a s

l lv i bri o r 1 1I1l .. ee Cellfalcicu l a l I V . S p ı ri l l u ın ı VVI . PlıPseudomonas ytomonas l VII. Proıaminobacıer Mycop lana

1 . S p i ri I l en c l l 1 . Psc u d o ınon a d a c e a e

I . N itrobacıer

I l . Niırosomona s l l I . Niırosococcus

_____ ___

V lll.

Sa lmo ne l l a

Ebertheila

I X. Shige l l a 1 . Listerella I I . Micobacıerium l l l . Kurıhia IV. Cel lulomon as V. Achromobacter VI. Flavobacıerium VII. Actinobacillus VIII. Bac:teroides IX. Fusobacterium X . B a ct er i um

Salmonella choleraesu i s

E b e rt h e i l a ty p h os a

Shigel la dysenterae Li st e r e l l a m o no c y r og en e s M icob ac t e r ium l ac t ic u m Kurth ia z opfi Cel lulomonas brazotea Achromobacter liquefaciens Flavobacterium aquatile Actinobaci llus lignieresi Bacterioides fragilis Fusobacterium p lautivincen ti Bacıerium triloculare �----�������------- '

ls;;;;f ı �ı ı, ı ��� ::ı ""

:

B AKTERİ i

fo'a m i l y a

B•d l l m

..

1

Grup

Ci n a

I.

--- ı -- - -- ---- -

Il.

Baci ll us Closı r i J i u m

Baci l l u s subıi l i s ClosıriJ i u m buıyricum Coıyn ebacıeri u m diphıheriac 1\fy :obacıerium ı u beı c u l o s i s

I . Lepıoıri c h i a

Lepıoı richia buccalis E ı y si peloıhrix rh u s i opaıhiac P roacı inomyces agıestic A c ı i n omyces bov i s

l l . E rysi peloılı rix

A c ı i n o ınyceıaceac



Tii r tipleri

I . Corynebacıeı i u nı l l . 1\fycobacıe r i u m

1 . M ycohacıeıiaceac

ll

89

I I I . Proacıinomyces I V. A c ı i n omyces

.,

.!ı Ol ;:: ·u v ..

- "tl >-

;:-ga l,

ı . Clı l a mydobacıeri aceae

E

..

�1

:> Ö

-ı ı

ı

1 ı'

1



1

ı . Nevskiaceae l l . G a l l i on e l l aceae

l l l . Ca u lobacıeriaceac

I V Pasıeu ıiaceae

1

I I . Lamprocysıeae I . Rhodobacıeri aceae

l l l . Thioped i eae

!

IV. A moebobacıerieae

., u

V . C h roınaı i eae

� · ;:: ..

> .c�

o

:E ı-

l_'

!

r l t ı

1

f

:l

1

I I . Beggiaıoaceae

ı

:{

Sphaeroıi l u s naıans Clonoıhrix fusca Lepıoıhrix ochracea Crenoıhrix poly spora

l l l . Lepıoıhrix

I V . Crenoıhrix

ı. Gallionella

i f

1 . Thi ocapseae

Sphaero · i l u s

ı . Nevskia

i ı

ı . ı

I.

I l . Clonothrix

ı . Caulobacıer

ı

Nevskia ramosa Gallionella ferrginea

ı . Pasıeuria

Pasıeu ria ramosa B lasıoca u l i s spher i ca

I . Thiocysıis

Thiocysıis violacea Th i ospheara gelaıinosa Th iospheari on vio laceum Thiocapsa roseopersiciana Thioca rsina rosa

ı . Lamprocysıis

Lamprocy sıi s roseopersiciana

II. B lasıocau l i s

ll

Thiospheara I I I . Th i osphearion IV. Thiocapsa V . T h i ocaı sina

I. II. III. I. II. III.

Thiopedia Thioderma Lampropedia Amoebobacıer Thiod icıyon Th ioıhese

IV.

Tiopolyc occus

II. Il ı . IV. V.

Rhabdomonas Thiospi r i l l u m Rhodocapsa Rhodoıhece

ı . Ch romat i n u m

Rhodocy s ı i s Rhodonosıoc Rhodorrhagus Rhodobacıeri um V . Rbodobaci l l us V I . Rhodovibrio

I. II. III. IV.

V I I . Rhodospi ri llum I . Thiothrix II. Beggia ıoa

I I I . Thiop loca

Thioped ia rosea Thioderma rosea Lampropedia hyalina Amoebobacıer roseum Thiodict yon elegans Thi ospri llum sanguineum Rhodocapsa suspensa Rhodoıhece pendens Chromaıinum oken i i Rhabdomonas rosea Thiospi ri l l u m sangu i neum Rhodoca psa su spensa Rhodoıhece pendens Rhodocysıis gelaıinosa Rhodon osıoc capsulaıum Rhodorı hagus capsulaıus Rhodobacıerium capsulaıum Rhodobac i l lus pa l u s ı ı i s Rhodovi brio p a ı v u s Rhodospiri l l um rubrum Thiothrix n i vea Beggiaıoa alba Thio p loca schmidlei

_j

BAKTERİ

90 !ilımf 1 -----���-----Familya 1

�ı 1

• &1

> ö .. .o



Cia•

,r :l lı

I I I Ach ı omaricacea

1

1. A ı changiaceac ll.

Grup

----- · - --- --

Soranı;iaceae

1 . Achromaıium

Thiophysa I I I . Thiospi ra I V . H i l lbou ssia ll.

1 . Aı chanııium l l . Sıelangium 1.

1.

J l

Po lyangi unı

Polyangi u m v i re l l i n u m �ynangıum sessi le Mt'l ı r rangıum boler us Chondromvces c roca ı u s

1.

ı ı

Spi rochaera ceae

1.

Myxocnccıı s

Myxococcu s f ulvus Chon d ı ococcus cora l loides Anııiococcus d i sc ı t ormis

1.

S p i r ochaeıa

Spi rochaera plicaıi l i s Saprospi ra ı:: ran d i s Crisrispi ra balbi a n i i Borrel i a ga l linarum Treponema pallidum Leprosp i ra icıerohaemorrhagia

I l Uıond ı ococcus I I I . Anı:iococcu�

l l S J prospı ra I I I . C r i sı i spi ı a I V . Borre l i a

V. Tr eponema

VI.

Lepıospi ra

_,

A ı c h a n .ı: i u m geph y r a Srelangium musco r u m Sorangi um s c h ı oereri

1 V . Chon d ı omyces

IV. 1\i y x ucııccJceae

Ach romarium oxaliferum Th i ophysa volurans Th iosp i ra vi nograd�k r i H i l l boussia mi ı abi l i s

Sorangi um

I I Synanııi u m l l l . M r l iııangiunı

I I I . Polya n � i act'ae

1 ______� e� ri�- -Tü�r� ti�p�l�

-'

�----�--- --�----�--ıa a şağ ı deıeceleıde yaşıyan hakteri lere soğuk sev e n K r ,· o · l ı k yaşamasına muhtaçtır. Bir de parazi ıizm vardır k i phile B. ler de n i r. Bunların optima l yaşama derecesi ( 0°· 1 0° ) sembiozla k arı�abi l i r. C. a rası n dadır. B. Fluoreuen ı , Vio/are11 111, bu z B. leri ve Paraı iliımuı : B i r can lının diğer b i r can l ı hesabına

ı ş ı k B. leri bu cin sıend i r .

yaşaması ve f a k a t yaşadığı c a n l ıya her hangi bir fayda ve yard ı m yapma masıdı r . Bazan para z i ı i zme sembi oza döndüğü gibi sembioz da bozu l arak p.Jrazi r i lm c;evri l ı b i l ı r. Thermo1oleran1 B. ler : B i r k ı s ı m B. ler ( 3 7 ° ) C. ya · B. alanında sembioz �ok yayılmışıır. Bunlar yü : sek şama larma rağmen ıermofi l B. ler g i b i yüksek dereceye de \ hayvan ve birki lerde olduğu kadar aşağı hayvan ve bit k i ­ dayan ı r ve ürerler Bunlar.ı hoş gören ( T he• molo!e•anl) B. ler ! lerle. bi rbi rleri v l e ve daha k ü ç ük . olan ul ı ı a v i ruslarla da deni r. ' sem'lioz k u rmuşlard r r. Meı ophile B. ler : ( 1 Cı 0 4 0 ° ) C. arasında üreyen B. A n lagoniz m t'eya A rılibi}·oz : An ragonismus hayat düş· !ere den i r . manlığı demek t i r. Soğuk : B ler sıcakran çok soğu.ii a dayan ı r l ar. Tabiatta P a ra z i r mik ropl a rla in san , hay v.ı.n ve büyük bitkile r raslanan en aşa�ı derece ( - 40 ° - 60 ° ) C. B. leri ö ldürmez ; arasında devam eden savaşı n esası budu r . çoğunu saklama için soğuk do l ap l ar da ( � 0- 1 0° ) uy g un B ı zı B. ler vardı r k i biri bi rinin yaşad ı ğ ı m u h i ııe y a gel i r. Sporlu ve sporsuzlar ( - 70° ) C. ye dayanırlar. So· şıyamu. Beraber bul un u rlarsa biri b i r in i n üreme veya v i ı ü­ ğukta k uru r u l anlar u zun zaman hay a r i karakterleri n i sa k· lansını bozar lar. Ö rnek olarak Pvocyaneum B. si antıaks larlar. hasi linin an ıagonisıidi r. Pyocyaneum"un yeıi�riği yerde a nırak s l[lk : Güneş ı ş ı n ların ı n erkisi her B. de ayrıdrr. Genel yeıişmez. Yoğun B. leri , a ralar ı n da , sembirozla ya ş a r la r , fa­ olarak, güneş ışı o lar ı B . le r için ö ld ü r üc ü bir kudrt tıir . kat ıifo paraıifo ve ben zerleri için anragonisııi rler. Y oğun I şı k , � eg eta r i f ş e k il l er i 5 6 sa a tte . direkt güneş ışığı 1 2 B. leri ile karşı laştı rdığımız tifo B. leri az z a m an sonra saa tte öldürür. Suni ı ş ı k l a r , hele ul traviolet ışını da B.le r ölürler. Son zama n l a rd a hastalık yapıcı mikropl a ra karşı en için öldürücüdür. tesi rli va sıran ı n bu gibi anribiyotik mikrupların hülasasını Adsorpsiyon : Ağaç kömürü hayvan kömürü, kaolin, kul lanmak oldu,Au a n laşılmıştır. Böylece gum boyasın ı alan tebeşir ve alüminyum oksit gibi inen maddeler bakteri leri m i k roplar l a fıengi, be l soğ ukl uğ u gibi m i k roplaıa kar�ı Peni­ e mer ler. cillium noratum, Pe n ici l lium ch rysoı:enum v. b. kütlerden çı­ 'l. /erde ıembyioz : B. !erin büyük ve küçük can l ı larla karı lan p e n i silin ; vererne k arşı. Acrinomyces g r i �tus, Strep­ hayat ve ç a lış m a birliği yapma larına denir. Yaşama şartları tomyces antibioticus'tan çıkarı lan sıreptomisin. t iyor ı ı sı n , birbirine u yg u n gelen iki veya daha ziyade can lı ların birbiri· oreomisin gibi i l açlar bugünün en değerli sağı t ı m vasıtaları nin gelişmesi , yaşaması ve savunması için gereken y a rdı m ı olmuştur. Bugüne kadar çeşitli mik roplardan, türlü şekil lerde yapmaları veya beraber yaşamalarıdır. Sembiy oz yapmış iki isıihsal edi l mi ş olan antibiyorik maddeler 63 ü b u lmu ştu r. organizma yalnız kalı rsa ya güç yaşar veya h i ç yaşıyamaz. B. modifikaıyonu : G ıda . ısı v. b. şart lar a l ı ı nda B. le ­ Yaşaması için mut l a k haya t arkadaşının yardımına ve bir- ri n biçimlerinde, v i r ü l a n s , üreme, spor verme, kapsul ver· Thermophile B. ler : ( 4 0 ° · �Oc ) C. ve ( 70 ° · 80) C. de üriyen lere sıcak seven B. ler ( Thermophile ) den i r.



·

·



BAKTERİ

-

-

91

-



-

Bakteri ö rnek leı i : ı Lacı obacıeriaceae, 2 Neisseriaceae, 3 Pasıeurel leae, 4 Spiri lleae ( Flagella örEnrerobacıeri aceae ( Flagellalı ) . 6 Rhi zobiaceae 7 Bacill aceae, 8 Spor örneği, 9 Funeği ) , siform i s ı o Malleomyces. ı 1 Corynebacıerium, ı 2 Ni ı robacterium anaerobicus, ı 3 Actinomycetaceae, ı4 Mycobacteriaceae, ı � Spirochaetaceae. 1 6 Spiril leae. -

-

-

-

-

me gibi karakterlerindeki değişiklik lerdir. Şanlar k alkıncaya kada r veyahut bi rkaç j enerasyon son ra B . ler yine eski şeki l lerine, eski h ayat şartlarına döner ler. B u değişi k l i k ler kalıtımla intikal ermez. B. lerde miilaıyon : Bilinm iyen bir sebep a l ı ı nda bir­ denbire meydana gelen ve j enerasyondan j enerasyona kalı­ ıımla geçen değişik l i k lere den i r. Hek i m l i k ıe ve sanayide bundan çok yararlan ı l ı r. Mürasyon un esası, yeni meydana gelen B. de ya eski

-

-

-

-

r

-

vasıftan bir şey kaybetmiş olmak veya yeni bir vasıf ka­ zanmaktır. B. /ermantaıyonu : Buna bizde kükreme. maya­ lanma veya kaynama denir. Çok eski çağlardanberi i n san­ ların gözüne çarpmı ş biyoloj i k bi r olaydır. Bu suretle mey­ valardan türl ü içkiler, unlardan mayalı ekmekler, sütten yoğun, peynir, kefir ve k ı mız gibi çok çeşit l i yiyecek ve içecekler h azırlanmıştır. Bu olay çok eskiden bilindiği ve uygu landığı halde mah iyeti ancak 70 yı ldanberi aydın­ lan abi lmiştir.

BAKTER İ - B A KTERİ

92

lerle sembiyoz halinde yaşıyarak onlara n i ı rogen hazırlarlar. Bu bakteri ler bitki lerin kök uçları nda kolonHer yaparlar, bitkilerde bol bulunan kar bo nu ene r j i k a y n ağı o l a r a k

Bugün gıdaların hazı rlanmasında ve sanayi i n her şu­ besinde ferman ıasyondan yararlanılmak tad ı r. Ferman ı a sy on o rganizma hücreleri nin ve bi rçok mikropların hazırladıklar ı maya ( en z y m e ) den i l en ve k a ta l i t i k e tk i y l e ken d i n den mil­ y on larca fazla maddeleri değişti ren maddeler vası ıasiy le yapılır. Ferman tasyon yapan B. ler pek ı; o k ı u r ve her biri­ nin gördüğü iş d e ayrı l ı r. B u suret l e çeş i t l i ferman ıasyon ü rün leri elde edi l mekted i r. Ferman ıasyon diye, B. ve enziml e ri nin o rgan i k bi le­ şimleri parçalıyacak ve rapı s ı ıı ı d eğ i şti rerek i ş lemelerine denir, B . ferma n ı a s yon u n un sanayide k u l lanılması : Ba ş l ı ca B. endüstril eri ş u n l a r d ı r : Siii a s idi , İ s pi r t o , Siı k e asidi. Sel/iiloz. Pektin, O k salik a.ı idi, Gliikonik a ı id, Gl i ı erol ; A ı eton - Bii­ tanof, Aıeton - Etano/, Propyonık asil, Limon as id i , Gallik asit, Koiik asit, F ii m a r i k a S l i , Manııi1 o / ( hk . F E R MANTAS­

k u l l a n ı r la r,

,

eriyip kendi gövdesini k uran özel toksi n i açığa çıka rarak dokuları zehirler ve fonk siyon bozuk luk larına sebep o l u rlar. Bir bö lümü de vardır ki her i k i ci ıı s toksin le organi zmayı ağu­ larlar. B . lerden i lerigelen hasra l ı k lar pek çok tur, bun lar etki­ lerine göre g ruplan ı r la r.

BAKTERI GALLER l : B ı\KTERl GVBRESl,

b k . B A KT E R İ YOS ESİ D İ .

Bj tkiler beslenmeleri i ç i n muhtaç o l :i u k ları a z o t l u maddeleri natif h a l d e k u l lanmazlar. Havanın serbest azotundan i se ne hayvanlar n e de bitki ler yararlanab i l i rler. Halbu k i ni trogen bakter i ler grupundan olanların bir bölümü bitkilerin yaşamaları ı ç ı n gereken

azotu onların sindi rebi lecek leri bi r hale sokmak suret i y l e gübre i htiyaçlarını sağ larlar. Bu bakteriler laboratuva rlarda suni yem leı l e üreti lerek tarımda gübre yerine başa r ı i le kullanılmaktadır. Azot d olaş ı m ı ( N i r rogen zyclus) d e n i l e n bu çok' karı ş ı k işi gören bakterilerden bitki lere gübre olarak iki şekilde faydalanılır. Biri, sembiyoz halinde d i rekı olarak ; ikincisi, organ i k · maddelerin azotlarını bi tki lerin sindirebilecekleri şekle çevirmek suretiyle endirekt olarak faydandan Azoıobacteriaceae, Rhi zobiaceae fami lyalarından olan Azotobacter ve Rhi z o bi um ci nsleridir. Bun l a r bitki-

yaşıyarak

s i n d i rebi lecek leri a z o t u

tıkları bitki türleri n i n dekoksiyonla­ rında, j r litin ve asparaj inli mi kro p yeml e ri nd e yetişirler. Suni k ü l tür ·

-

leri organizma iı; inde ol ağan üst ü ü ı emeleri v e ağulariyle hasta l ı k yapar lar. Bazı ları toksin denen bu özel s a l gı l ari y ­ le organizman ı n biyoşimik yapısını değiştirerek organ ve dokuların işlegen liğini boza rlar. Bazıları ise, org a n i zma içinde biyoloj i k ilgisi ( affiniıe) buluduğu dokular arasında

on l a r l a d o s t

s ağ la r l a r . Rhizobacterler ise, o rgan i k maddelerin azot larını parçalar ve çözerler, bitki lerin faydalanabi lecekleri şekle çevi rirler. Bunlar aerop ve an aerop yaşı yan bakterilerdir. Rlıizobi11m : R h i zobi u m cin sinden olan bakıeri ler, ha­ van ın hiçbir büyük y a rat ı k ta r a f ı n da n k u l l a n ılamıy a n serbest azot gazını toplıyarak basit organik azor bileşimi haline geti ri r ve bir­ k i lerin i sıifadesine sunarlar. Bun lar leguminosa sınıfından olan her nevi bi tki lerle özel o larak sembiyoz ha­ linde yaşarlar. Bun lar i şbirUği yaptıkları bit­ k i lerin kök u ç l a r ında teşekk ü l eden küçüklü büy ü k l ü ıomurcu k lar içinde yaşarlar. Gen� leri hareketli, eskiyen­ leri hareketsi zdirler. Tam a e r opt u r­ l a r . B i ç iml eri Y, T, ve L \'eya ıo­ parlaktır. Suni olarak birlikte çalış­

YON ) .

B . enzimleri : B . leri n çoğun u n i ç yapısında bu lunan bir bö l ümü n ü n sa lgısı olağan üstü a k ı i t maddelere den i r. B. ler p rot e i n yağ v e türlü hidroka rbon l u maddeleri enzim­ leriyle parçal ı yarak türlü ürün l er merdana get i ri r ler. İki türlü en zi m vardır. Biri, i ç enz i m ( e ndoe n zyme ) ; i k i nc i si d ı ş v ey a sa l g ı e n zim ( ex oen zyme ) d i r. i l k bulunan enzim, çimlenmiş arpada olur, n işastayı şekere çevirendir, a dı n a d ia sta se den i r . Enzimler ortalama �O 60 C. a rası n d a en y üks ek aktivi te gösterirler. 70 C. de zay ı f larlar, daha yük· s e k ISida harap olurlar. Protein çöktüren v e de n at ü re e d e n a l k a l i , a s i t v e k i my a sa l etken ler karşısında çökerler. Emiri maddeler tara­ fından absorbe edilir. Başlıca enzim g ru p l arı şun l a rdır : Ayırma ve parçalama enzimi. oksidasyon y apan , redüksiyon yapan ve fermante eden enzimler. Enzimierin adları. r e s i r ettikleri maddelerin sonuna - ase edatı konarak verilir. Baş lıca enzimler : Protease, Bacıeriase, Coagulase. Hemoly­ sase, Amylase, Cellulase, Pectinase, Lactase. ln verıase, Oxy­ da se , Prooxydase, Tyrosinase, Lypase, Caıa lase, R edu c ı a s e , Zymase, Urease, v. b. d ı r ( bk . E NZ i M ) . Bakleriel lıastalıkla r : P a c oj e n B . l e r den i lerigelen hasralık lar B. nin soruna göre değ r ş i r . Genel olara k girdi k ­

GüBRESİ

lerinde kauçuk tabiatında bir madde meydana ge li r . Bu ma dde bitki kök­ lerindeki kolonilerinin etrafında d a görülür. Böyle k ü l t ü rler toprağa ka· B a k t e r i gübresi verilmerıştırılarak veya ekilecek b i t k i i l e m i ş bir o o h uı bulaştırıldıktan sonra ekilirse çok v erimli b i r ürün alındık­ tan başka toprağa karışan bu koloni ler, sonraki y ı l ların ekim­ leri için d e devamlı bir azot gübresi yeri n e geçmi ş olur. Külıür memleketlerinde bu ba k teri ler suni o la rak yeıiştiri lmekte ve çif ı çi n i n isıifadesine s u n u l maktad ı r. Bakteri g übresi en kolay ve ucuz g übredir . Bakteri g b r e s in i n kllllanılı11 : Gübrelenecek bakla­ giller cinsi bitk iden b i r kilo alınır. 1 0 k i l o su i ç inde kay­ ,

I

natılır.

A di

ü

hararet derecesine i nineeye kadar

soğutuluı ,

ekilecek tohum bu su i l e ı si atı l d ı k t a n sonra eki l i r. Başka h iç b i r gübreye ihtiyaç göstermeksizin gür bir yetişme ve bol bir ürün a l ı n ı r. Bilnların bakteri riibresi ola rak killianıimaJ I : Kü lt ü r memlekeketlerinde bu bak teriler su n i m i k r op yem l e rin d e yetiştiri lir, steri l topr a a indiri­ letek k u ruıulur v e ç i f t i l erin isıi­ fadesine hazır b u l u nd urulur .

ç

ğ

Killianılma öğiit ii : Y a b a n i otlar, ağaç yaprak ları. saman , di­ ken, ç imen kesinti leri ve saire gibi bahçeleı de biriken ve işe yararnıyan sebze k k ve sa pları yığın haline geti rilir, üzerieri ı s . 2 0 santim toprakla kapaıı l ı r .

ö

BakieTi gübresinin ana ka­ f'lll m tn ın hazırlan ması : Laboratu­ varlarda hazırlanan steril ve kuru , nötr toprağa emdi rilmiş olan bir pak et bakteri gübresi bir şi şeye konur. zerine e l dayanacak ka­ Ayn ı ıoprakıa bakteri giib · dar b i r ısıda ı lı k su kon u r. Beş resiyle bul a şıırıl m ı t uohu ı

Ü

BA KTERİ G ü BRESİ dakika kadar i y i ce çalkalanır. Bu ana mikrop gübr11si dir. Bir y ı ldan fazla dayanır. B i r ş işesi, bir teneke suya ka­ rışnrı lır. Bir bahçe kovası i l e yığın üzerine seıpi lir. Yığın 1 5 - 2 0 cm toprakl a örıülür. 5 - 6 hafta sonra bütün yığın, bitki ler için mükemmel bir gübre olur. Aynı zaman­ da hasıa ve böcekli olan k ısımlar da bu yığın fermanıas -

"\ \\\\

Yaprak

���\�

� · -------

sebze ve bahçe arııki arını gübre h aline geçiren

gübresiyle karışn r ı l m ı ş y ığ ı n örneği

b a kteri

yonu esnasında ölürler. Hatta hastalıklı hayvanların yem artıkları i l e gübreleri bu yığına karıştın lacak olursa bun­ lardaki hastalık yapıcı mikcoplar da ölür. Pratikte bir haftalık yığın yapılır, bakteri gübresi ile sulanır , toprakl a kapaıılır. B i r h afta sonra bu yığının üzerine veya yanına, yanyana ve seri halinde, yığın kümeleri meydana getirilir. 5 - 6 haftadan sonra en baştan, yani en eskiden başlanarak g übre olarak . kullanılır. Yerine yeni leri yapılır. Veteriner Fakültesi Sağ l ı k Koruma, Bakıeriyoloj i ve Besin Kontrolu l aboratuva r larında bu miktoplar yetiştiritmiş ve pek iyi so­ nuçlar alınmıştır. i sıi_yen çiftçilere veri l mektedi r B AKTERI LEKELERI, birçok birkilerin yaprak ve saplarında bakteri lerin yaptığı lekelerdir. Şekilleri çok defa yuvarlak olur. Saplarda biraz uzuncadır. Bazen de bakre­ rinin yaprak damarlarını aşamaması dolayısiyle lekeler köşe­ li teşekkül eder. Lekelerin ortası kurur, kenarları renkli bir halka ile çevri l i r. B u halka. bitkinin karşı koyma iste­ ğine mukabil, madde mübadelesi ( madde alış verişi ) neti· cesinde meydana gelir. B AKTERIDI ( Bacteridie ) , insanlarda ve hayvanlarda müşterek olan karakabarcık adındaki hastalığı yapan şarbon hasili hakkında kullanı l an b i r terim. Kısa, k a l ı n ve bütün hayarı boyunca hareketsiz olan bir bak teri şekli demektir.

BAKTER İYOLİZ

93

BAKTERIYOEMOLI SIN ( Bacıeriohemolysine) , bak­ teri lerin etkisiyle vücutta hisı l olan ve alyuvarları eritme kabi liyeri gösteren bir antikor. B AKTEliiYOFAJ ( Bacte riophage = bakteri yiyen ) , can l ı bakteri lerin büyümesine engel olan v e onları eriten, can lı, fi l t reden geçebi len, elektron mikroskopla görülebi len bi r ültra-vi rus. E lekıron m ikroskopıa B. lar toplu iğne gibi baş ve kuyruktan ibaret ve hareketl i görülmekted i r. B. , suni besi yerlerinde ü ı e t i l eb i len tek v i rus t ur. B . hasta insan larda, bakteri kültürlerinde teşekkül ettiği gibi, tabiatta kendi liğinden de h usu le gelir. Mesela : Hindis­ tan'da bulunan bazı nehir su ları, genel olarak, bakterilere. hususiyl e kolcra vibri yon'una karşı antiseptik gibi et k i etmektedir. Toprak, gübre ve ot sübyelerin i bakteri geçi r­ miyen süzgeçleıden süzerek elde edilen sıvı larda da B. bulunabil i r. B. ların bağışı k l ı kıa ve hususiyle salgın ların sönmesindeki rolü önemlidir. B. lar tabii birer iyi leşme aj anıdırlar. Bir yerde husu­ le gelen küçük veya büyük salgın ların sönmesinde en önem­ l i rol ü bakteriyofaj lar oynarlar. B. ların penisilinle i lgi ve benzerliği vardır. Bunlar muhtelif hal lerde biri diğerinin etkisini imha veya takviye etmektedir. B . lardan b i r çok hasralıkların tedavisinde de faydalanılmakıadır. BAKTERIYOIT ( Bacıerioide ) , B. !ere benziyen ve bazı özel likleriyle B . !erin esas karakterleri nden ayrı lan bi r grup. Eubacıeriales familyasını n bir grupuna veri len add ır. Çoğu anaerobik olan ve genel o larak patojen o lmıyan B. lerdend i r. Başlıca türleri : Bact e rioides angulosum C h losı ridium angul osum, (( caviac, (( fragi lis, (( f unduliformi s Baci l lus funduli form i s , (( f us i f ormis Fusiformi s dentium, (( melan igen ucus, (( serpens,

B AKTERISID ( Bactericide = bakteri öldüren ) . bakte­ rilerin yaşamasına e ngel olan bütün maddelere verilen ad. B AKTERIYOUSIN ( Bacteriolysine ) , bakterileri e Vücudun h ücre ve sıvılarında ve başka bir tak ı m cisimlerde karş ılaşan yüksek organi zm lerde bunları eriten bir antikor. bakterileri harap etmek kabi liyeti vardır. Hususiyle kanda Bu antiko r Lysin sınıfı ndan o l d uğu için ona B. adı veril­ bulunan akyuvarlarda ( fagositlerde) ve kanın p lbmasında miştir. Bu, harareı e dayanı k l ı en önem l i savunma cisimle­ mikroplan öldüren bu özellik çok barizdir. Plazmadaki rinden d i r. B. i n bakteriofi l ve komplemanıofi l olan iki a lbüminli maddeler bakteri ler karşısında tabii bileşiml e rini kolu vard ı r. Bu kol ları i l e bakteri ve kompleman la ti rerek vasatı onların gelişme ve üremelerine engel deği ş olacak bir hale getirmekte ve bu suretle plizma B. bi r vasıf birleşerek mikrobu eri ı i r. Hemen her bakterinin kendini kazanmaktadı r . Aynı kabiliyer vücud un lenfa sisteminde de eri ten B . i vardır. B. en ziyade kolera ve ti foda önemli rol vardır k i bu hal vücut için bir savuma si l ihıdır. B . hassa oyn a r . bazı i l açlarda ve serumlarda da mevcuttur. BAKTERIYOLİZ ( Bacterio lyse == bakterinin erimesi ; B AKTERIYASTR UM ( Bacteri asrrum) , Diyatomeler­ Pfeiffer olayı = bakteriyolisin 'in bakteriyi eri tmesi olayı ) . den Kuzey Atiantik içerisinde 5 kadar türü yetişen bir bit k i Labora ıuvar deney hayvanlarından k obayın derisi altına veya c i nsi. karın boşluğuna öldürmiyecek mikıarda ölü veya can l ı ko­ B AKTERIYEMI ( Bac te rih e mie) , hasi l iemi olayının lera vi briyonları şı rınga edi l i rse, kobaylar can l ı kolcra mik­ daha genel b ir adı. Yalnız basil lerle değ i l , bütün bakteri­ roplarına karşı bir bağışıklık kazanır lar. Bu hayvana 8 gün lerle husule gelir, ve kan dolaşı mında çeşitli bakteriler son ra tekrar can lı kolera v i briyonu zerked i l i p sonra kapil ler mevcut bulu n ur. bir cam boru ile hayvan ı n karın boşluğundan biraz sıvı BAKTER IYOAGLO TININ ( Bacterioag glutinine ) , alarak özel bir usulle ( ası l ı damla ) mikroskopta muayene an­ k anda v e se r u mda bakterilere karşı husule gelmiş olan edilirse, vibriyonlard a şunlar görü l ü r : evvela h areketleri z­ organi bunlar ki çeşididir r i kor ( savu n ma cismi ) ların bir kaybolur, son ra y u varlak şek i l alırlar, son olarak aldığımız rin bakterile olan leri mukabil içinde üpler t ma dışında cam sı vıda da artık büsbütün kayb olmuşlardır. Tıpkı şekeri n bir araya toplanma sını. kümelenm esini sağlarlar .

94

BAKTERİYOLİZ - BAKTERİYOLO)i

suda eri mesi gibi bunlar d a sı vıda ı O - 3 .l dakikada erir ler. olan ;palla nzani ' y i tatmin etmem i ş ı i . Spal lanzani deneyle­ Bu olaya Pfei ffer olayı den i r . Bakıeriyolisinli sıvı veya r i y l e anladı ki, « animalcul u m » l a ı et suyu konan bütün şişe­ kan serumu taze oluı sa bu olay deney t üpünde de gör ü le­ lerde vard ı r ve b u n lar kayn amağa dayanıklıdı rlar. Ancak uzun z a m an k ay n a n l a n ş i şe l e r d e mevc u t d eğ i l d i r le r bi l i r. Baya r i s e k o m p l e m a n denen a racı madde l a z ı m d ı r. Bazı ıabiaı b i lg i n leri uzun z a m a n spa n t an j ener asyon I k i nci seb e p . B . ler i n düşman ları olan Bacıeriophage'­ ların B. leri eri ımesidi r. Bundan başka bazı B . ler yaşadıkla teoı i sin i tu•makıa i srar eıti lerse de Spallanzani'nin deney­ ı ı izoıon i k yeıdtn damıtık suya kanacak olurlarsa önce plas· lerinin so o ucu n da bu dokırin taraflılarının l i kirierini mopı i z olur ve son ra bakıerit·oliz ol ur. Anıagoni sı ( hayat yıkmak i mkanı hisı l oldu . . Bu deviıde mikroskop hızla düşman lığı ) olan B. ler salgın larında B. l eri n bazısını eri tir. geli ş i y orrl u 1 8 3 S d e E hre n berg canlı ların şekillerini tarif Eriyen B. ]er i n bazı lanndan hiçbi r i z kalmaz, Bazı B. ler eıti ve dört grup altında toplad ı : vı brio, baaerium, ba,lıca kapsü l l ü olanlar eridik leıi vak i t kapsülün içindeki ı piril/um ve ıpirochaeta. Ondan az evvel ı 8 3 7 de Latou r B . plisması erir, kapsül boş kalır. Bazı B . ler organismala­ ve Schwann b i ı a ve ş aıapta maya bulmuşlar va bunu fer­ rın normal serumunda erirler. Bakıeriyol i z ki myasal madde­ mantasyon a sebep olarak kabul etmişlerd i . Meşhur Alman ler kar ş ısında da olur. %5 ten yüksek madensel ve organ ik kimyageri Liebig, fermanıasyonu kimyasal bir olay olarak asitler i le pota�. sur g ibi alkali lerin kesif eriyikleri B. leri izah etti v e şöhreıi sebebi yle fikirleıi hemen hemen kabul e ritir l er. Bundan başka k loroform, aseıon , erer, ben zin gibi edi ldi. B u da i leriemelere engel oldu. Bütün bu tesadüfi keşifler 1 840 da Henle taral ından g ayet güzel tenkit ed i l· maddeler de bakıeriyoliz yaparlar. mişıi. Bir yerde uzun zaman kalan B. ler orada üremelerine 1 8 5 6 da Pa s teur B. alemine girdi. Pasteur ferman­ devam eder ler. Bir zaman gelir k i artık gıda tüken i r. üreme ıasyon husulüne mayanın sebep o lduğun u ve şekerin dur � r. B. ler ihtiyarlar, ö lürler ve en sonunda kendi k endi­ vasatta protein o lmayınca alkol haline geld iğini bu ldu. lerine erirler. Buna oıol i z den i r. Fermantasyona sebep, bulaşıcı, çubuk şeklindeki mikroor­ BAKTERİYOLOJI ( Bacıeriologie ) , mik robiyoloj i n i n gani k hasi l lerin mevcut o lmasıydı. Pasıeur'ün bu ara� ıır­ bitki esaslı olan mikroplarla uğraşan kısmı ; bakteri bilimi. maları i le Liebig'in fermanıasyon ve spantan j enerasyon Bakteri lerin üç yüzyıldan beri müşahede edi lmeler i ne rağ­ teorileri bütün bütün reddediliyordu. Pasteur bulaşıcı m i k­ a men bun ların hasralıklan meydana geıi rmelerindeki etkileri , roorganizmlerin menşelerinin havad olduğunu gö r e r ek bunlara sıcağı n etkisin i inceled i . Bazı canl ı ların ok�ij ens i z bir Fransız kimyageri olan Louis Pasteur 'ün parlak çalış yaşıyabi l diği, bir kısmının i se oksijene m uhtaç olduğu malanna kadar, tesbit edi lememişti. Bundan önceki devir­ an laşıldı. lerde hasra lık ların tabiat i ve can l ıların kendiliğinden arıma­ Steril i ze olmuş şişelere organizmaların girmesine engel ları hakkında filozofların m ü l ahazalarından i baret b i rçok olmak için pamukl u kapakların konması da bu zaman lara yazılar yazı lmış ve bu mü lahazalar B . nin gelişmesinde esaslı raslar. Mikroorganizmin lermanrasyon ve püı r efaksiyonun rol o y namıştır. a rn i l i olma>ı tamamen tesbi t edı l mişti. Fa kat bu küc;ük can­ Çok esk i zaman lardan beri hasr alıkların bulaştığı ka· l ı l a r ı n hasta lık ların arni l i olduk lan hen ü ı anlaşı lmamıştı. bul edi l mişti. Hususiyle Orı açağda epidemi halinde görülen Pa�ıeur'ün i pek kurtları üzerindeki ç a l ı ş ma lan bu mikros­ çiçek ve veba hasra l ı k ları hakkında yazı lmış sayısız müra­ kopik can l ı ların hasıalıkla i l gisi olduğunu i spat etmişti. caat kitapları vardır. Bunun la beraber sirayeri yapan m a d · O sı rada ceı rahi profesörü Lister havada pek çok bulunan denin tabiatı tesbit edi lmiş değildi. Verona' lı Fı acasıoı mikroorgan i z mleri n a m el i yattan son ra görülen i ltihaplara ı 546 da h a s talığ ı n gözle görü lebi len çok küçük parçal a r sebep olduklarını kabul eııi ve 1 8 67 de ant ise p t i k bir teknik tarafından yayı ldıAı teorisini i leri sürmüş n sebep olan sokarak cerıahide b i r :!evri m yap t ı. Bu metotta, ameliyat bu aj ana da ontagtum -vio�um ( L a r . = caıılı s a lgın ) adını esnasında yaraya Karba l i k asit tatbi k edilmiş ve son ra da ver m iştir. Fracasıor salgın hastalı k lan per rontaau m ( insan­ yara hava almı yacak şekilde kapaı ı l mıştı. Bundan son ra dan insan geçenler) , per /ormitem ( vasııa l ı geçen ler) diye amel i yat son u i l tihaplar i l e upıiı ( kan intand o l a y ­ i k iye ayırmıştır. fecrübi alanda basralığın can l ı varlıklarla l a rında d i k kati çekecek kadar bir azalma görü lmü ş tür. i n tika l i n i i l k o l a rak or taya atan Kir: her adlı bir rahipıir. Mikroorgani z m lerin i n celenmesi v e daha gen i ş sınıflan d ı ­ K ireber ı 7 1 de küçük meıcek ler kullar: arak veba lı hasraların rı l ması 1 8 7 2 de C o hn tarafından yapı l m ı ş t ı . Cohn mikro­ kanlarında özel kurtlar gördüğünü beli r tm i ştir. organizmleri mtcr ocorcuı ve bacterium ( baCtl/uı, vibrion ve XV I I . yüzyı l ı n son y irmi beş yı l ı zaı f ında A l manya' lı ıpirorhaeıa) d i ye i kiye ayı rmışıı. Cohn .1ynı zamanda, sporu çuhacı L eeu w enhoek m i lc roskopu icaı eııi ve bu aletten olan bakteri lerin sıcağa ve dezen tektan lara karşı mukave faydalanarak, yağmur suyu ve d iş kazınıısında bulunan metleri n i n çok olduğunu da i şaret etmişti . 1 849 da Pal­ « animalcul u m » ( = hayvancık ) adını verd iği kü�ük can l ı ­ l ender ve 1 8 5 0 de Davaine şarbona tutulan hayvan ların lar gördü ve sonuçları n ı Londra Royal Socieıy'sine k anındaki mikroorganizmler i inceledi. Kanı sağlam fare­ mektuplar la b i ldird i . ı 762 de Avustralya'lı Plenciz, j erm leıe aşılıyacak on l a rda da hastalık hisı l ettiğini gördü. Bu teori sini or taya atarak, her hasta lığın özel ajanı olduğu ve m i kroorganizmlerin kültürünü de yaptı. Bu suretle 1876 da bun ların vücuna çoğal ara k hasta l ığı yapııkiarı sonucuna şaı bonun eıioyoloj i s i hiç şüphe kalmadan tesbit edi lmişti, v ardı. ı i 50 d e Needham. et suyu n u can lı varlık ları ma h ve· Pasıeur muafiyet usu ll erini de araştırmış ve bir tesa­ ıl ecek kadar kaynam ve bun u sıkıca kapararak birkaç gün d ü f eseri olarak avirülan kolera mikı oorganizm kültü rle­ bıraktı Neticede et suyunu incelediği zaman içinin «an i · riyle aşılanan civcivlerin sonradan vir ü lan nevi lerle aşılan­ malcu lum» laı la dolu old uğunu gördü. Bu g i bi deneylerle dığı zaman hasta olmadıklarını görmüstü. Bu çok önemli Nee dham . kendin i , spantan «animalcu lum» ların asıllar ı n ı bi r adımdı. Hususiyle Türkive'de çoktan yapılmakta olan çi­ i spat etmiş gibi kabul e ı t i v e bö yl e l i kle span tan j enerasyon çek aşı sının Türkiye'den İn gi l t ere ' y e Lady Mon tague tara­ teorisini tayin etti. Fakat bu görüşler bir İtalyan papazı hndJn nak l i y l e 1 800 de Jenner, i n e k çiç eğin d e n e l d e e t t i ğ i ·

BAKTERİYOLO)İ - BAKTERİYOTÖKSİN maıeryelle çiçek basralığına kar�ı p ı ofilaktik bir muafiyet elde etmeğe muvaf fak olmuş ve bunu tatbik etmi�tir. Pasteur, ke�fini şarbona tat b ike çalı�tı ve muvaffak oldu. Bu müşahedelerle intani hasta lıklara kar�t koruyucu a�ılanma " l ı�maları ba�ladı. K o c h bir bakteriyoloj isı g i bi çalışıyor ve ünemli iler·

lerneler yapıyordu. 1 877 de preparatları bazı anilin boya· ları i le boyadt, Abbe kondansatörünü ve o zamana kadar B. de kullanılmıyan yağa batırılmış mercekler kullanarak mik­ roskopu ıslah etti. Az zaman sonra �ok büyük değerde olan bir adım daha attı. Ekim yeri olarak katı maddeler kullandı· ve bu sayede saf kültürlerin elde edilmesi imkanı hisıl oldu. Katı ekim yerlerinin hazı r lanmasında j elaıin , sonra serum, daha sonra da agar·agar (b. bk. ) kullan ı l m ı ştı. Bundan başka görülen terakkilerden biri de Petri tarafın­ dan katı besi yerleri için kapların bulunmasıdır. Peıri kutu· ları bakteri incelenmesinde bugün dahi geniş ölçüde kullan ıl maktadır. Koch 1 8 8 Z de tüber küloz üzerindeki klisik bulu�larını yayımiadı ve bunlarla hastalığa sebep olan ajanın tüberküloz hasi l i olduğunu i spat eı ti. B u senelerde B. kati olarak meydana çıkmış, sayısız keşifler · yapılmış ve bunu takip eden 1 0 - 20 sene içinde özel organizmlerin birçok önemli hastalıklara sebep oldukları tesbit edilmiştir. 1 880 de Eberth'in tifo basilini Fraenkel ve Weichselbaum'un pnömokoku ke�ifleri, 1 887 de menengokoku. 1 88 3 te Koch'­ un kolcra imilini, 1894 te Kitasato ve Yersin'in veba basilini, Malta humması imilinin David B ruce tarafından ke�fi bu tarihlere raslıyan önemli olaylar arasındadır. Kandaki biyoloj ik değişikliklerden faydalanı larak birçok hastalıkların tanısında kullanılan kompleman birleşmesi reak siyonu da 1 887 yı lında Bordet ve Gengon tarafından ortaya konmu� ve tatbik edilmiştir. Önemli bir i lı:ı leme de 1 888 de Roux ve Yersin'in difteri irazlarının difteri hasi­ linin yaptığı bir toksinden ileri geldiğini bulmalarıdır. 1894 de R oux difteri tedavisinde çok müessir olan bir antitoksin hazırladı. Tetanos ve diğer bazı intani hastalık larda toksin ierin rolü sonradan açıklannıı�tır. 1 892 de lvanovsk i tarafından, tüıün lerin mozaik hastalığını yapan etmen in mikroskopla görülmediği ve porselen sözgeçlerden geçtiği bildirildi. Hayvan ların bazı hastalıklaıına ültramikroskopik can­ l ı ların sebep olmaları l azım geldiğini gösteren müşahe· deler de 1 898 de loeftler ve Frosch taraf ından yapılmı�tır. B u can lılar da bakterial filtrelerden geçe ,i liyor ve adi mik­ roskoplar la göı ülemiyordu. Böylece yeni bi r araşt ırma ala­ n ı açılmışt ı , B u can lılar viruslardır. 1 99 y ı l ı nda Bei j erink, İ vanovskiy'nin boluşunu teyit ettı kten sonra çok kısa bir zaman i � i nde bi rçok hastalık· ların etmenleri meydana ı.ıkarılmışıır. lehmann ve Neu mann'ın yaptığı sınıflamada bu etmen ler dört sınıfta ıoplan · mıştır. Bunlar : couacaea, bactriacaea Jpiri/lacaea, a&linomy· cetes, ( corinobacteri11m. mycobacteri11m, mycetales ) Ierdir. Buna vir11s'lar, tickettia' lar ve protozoon ' lar da ek lenirse intan hastalıklarının etmenleri tamaml.ın mı� o l ur. Son alımı� yıl içinde hemen bütün hastalıkların ct· menleri aydınlatılmı� gibidir. Son on yılın �alışmalarının çoğu eskiden yapılmış incelemeleri desteklemek veya reddet· mek olmuştur. Bakteriyolaj ik teknik süratle i lerlemektedir ve bakteriyel metabolizma ile çeşitli immünolaj ik reaksiyon· ların mekanizması üzerindeki çalışmalar çok ilgi toplamış · tır. Çünkü bakterinin sade hastalık etmeni olması itibariyle

95

önemi o l ır ayıp birçok ekonomik meselelerle i lgili olduğu gerçek leşmiştir. Hilen B. alanında )'apılacak çok �ey va rdır. Ş u n u d a işaret edelim ki harb şartlan pek çok f ırsatla r hnırlar. Mesela : Birinci Dünya Harbi'nde anaeropların ince· l e n m e s i v e s a l g • n men e n j i t l e

i lgili meseleler

üze ri n d e

gen iş

bi l�iler elde edi lmiş ve İ kinci Dünya Harbi'nde de prot i · lakıik bağışıklık ve kimyasal tedavide büyük gelişmeler o l muştur. Bir çok sulfonamid iliçları yapılmış, penisi lin bu· lunmuş ve geni ş surette inıan hastalıklarında kullanı lmıştır. Son senelerde çıkan sıreptomisin . oreomisin, neomisin, kloromisetin. Pas ( para· aminosalisi l i k asit) . para·aminobcn · zoik asit, T. B . A. (T. B ı ) g i bi antibiyotik i liçlar şimdi geniş i lgi toplam. kıadır. Çünkü bu Hiçların intan hasta· lıkları tedavisinde SJğladıklan imkin lar daha geni�tir. B �KTERİYOSEStDl ( Bacıeıiocecidie ), bitkilerin köklerinde, yumrulannda dallarında, yapraklarında, c;içck. lerinde ve mey vala· � rında ba kteri lerin =--..ıı::::. etkisiyle meydana Bak ı e ı i voseddiler ' den Bakteriyum rumefasie� gelen anormal tc \ B acı�rium ıumefocien s ) in asm a dalıa d a yap•ı fı u r şekküller ( gal le) dir. Bunlar çok zaman yuvarlak kabartı lar şeklinde olurlar. ·

�-�'!',...

BAKTERİYOSKOPt ( Bacıerioscopic ) , hastaların ha· yaııa i ken veya öldükten sonra balgam, ccrahat, dışkı, sid ik gibi ma raz i hisılannda veya organ parçala rında hastalığı n sebebin i meydana çıkarmak için mikroskopla bakteriyi ara­ mak. Basi l l oskopi ( bacilloscopie) kelimesine nazaran daha şumullü bir anlamı vardır. B�KTERİYOSTAZ ( Bacıeriosıasc ) , bakteri lerin ya­ şamasına, ürcme ve çoğalmasına cnııel olma hali. Bazı i lic;· lar, boyalar ve bakteri mahsulleri bu özelliği haizdit ler. BAKTERİYOTER�Pl ( Bacteriotherapic) , öldürül· müş ve zararl ı etkileri azaltmış veya büsbütün ortadan k a l ­ d ı rılmış bakıeri lerlc ya pılan tedavi usulü. BAKTERIYOTOKSEMI ( Bacterioıoxemie ) . bakteri toksinlerinin kan dolaşımına girerek vücudu zeh i r lernesi ha­ li. Bazı bakteriler vücudun bir tarafında oturup kendi leri kana gi rmedikleri halde sa ldık ları zeh irleri kana gönder�­ rcl< bu hali hisıl ederler, kuşp� lazı ( d i fıeri ) , ıetanus ( ka zık lı humma ) ve hasi l l i d i zanteri hhta l ı k la r ı nda o l duğu gibi. B�KTERİYOTOKSIN ( Bac ıerio ı ox ine) , bak ı e ı i ze. h i r i . Bakteriler zch irli etki gösteren ve toksin den i len maddeleri de i htiva ederler ki hastalık ir; zalarının bi rço· ğunun sebebi bu zchirli maddclerdir. Toksinler bakteri lerin orııanizmasında ıeşekkül ederler. Bi leşimleri tamamen bel i ; olmıyan kolinidal maddelerdir. Orga nizmaya antijen g ibi e ı k i ederek antikor ( antitok s in ) h ası l ederler. Toksinler iki k ı s ı md ı r : ı - Endoıoksin ( cndoıoxıne = i ç toksi n ) 2 - Egzoıok �in ( exoıoxi nc = dış toksin ) . Endotok sin : Bakterinin organizması içinde husule ge­ l i p orada kalan ve ancak onu·n harap olması ilc meydana ç ıkan ıoksinlerd i r. Egzotoksin : Bakterinin organ izması i�indc h usule ı;ıc· !ip bakteri canlı kaldığı halde vücudundan dışarıya atı l ı p faaliyet gösteren ıoksinlerdir. Egzoıoksin c «criyen ıoksin» de derler. Toksinler o rga n izmanı n çeşitli yerlerine etk i ederler, ve bu suretle h;u· ·

96

BAKTERİ YOTOK SİN

-

BAKTRİA, BAKTRİANE

ta lıkları meydana getirirler. Toksin ierin bazıla ı ı kaynama de· eecesindeki ısıya kadar dayanarak harap olmazlar ( thermos· table) , bazıları i se bu derece yüksek ısılara dayanınayıp ha­ rap o lurlar ( thermolabile) ve etkileri kaybolur. BAKTE RIYOTRI PS I N ( Bacıeriotripsine) , kolera gibi bazı bakteriler taraf ından ifraz edi len özel bi r zehir. BAKTERIYOTROP ( Bacteriouope ) , bakteri lere kar­ şı özel i lgi ve çekiciliği olan madde. B AKTERIYOTROPİN ( Bacteriot ropine ) , bi r bakte­ riye karşı bağışıklık kazanmış olan her hangi bir organi z· manın kan serumunda o bakteriyi fagosiıoza uğratacak ka­ biliyet. Böyle bir serumda o bakterinin fagositoza uğrıyabi l­ mesi için serumda bulunan ve bakteriye yapışrp onu fagosi­ toza elverişli bir hale getiren maddeye bu ad verilir. BAKTERIYUM ( Bacıerium ) , hareketsiz olan çomak biçimindeki hasi llerin eski adıdır. Bundan başka B. ler biyolo· j i k özelliklerine göre adlanırlar. B AKTRA, Eskiçağ'da iki yerin adı : ı Bakuia veya Baktriane'nin başka bir adı. Bk. BAKTRİA . 2 Baktria'nın başşehri, şimdiki Bel h ( b. bk. ) . -

-

B AKTRIA, B AKTKI ANE veya BAKTRA, Eski­ çağ'da Paropamisos ( Hindukuş ) ile Oksos ( Amuderya, Cey­ hun ) arasında bir ülke. Başşheri Bakıra (şimdiki Belh ) idi. B. dağlık bir bölge olup ı klimi ı lıman, suyu bol ve toprağı çok bitektir. B . nın İran kavimlerinden birin in yurdu olduğu kabul edi lmektedir. B. adı bazen yan lış ola­ rak bütün Doğu İ ran'ın işaretlenmesi için kullanılır. Zer­ düşt ( Zarathuştra. Zoroaster) B. da yaşamış ve öğretmen l i k yapmış olduğu i ç i n b i r vakitler Avesta diline Eski B. d i l i denilmiştir ( bk. AVESTA DİLİ ) . B. n ı n Hint-Avrupa ırkı­ nın ana yurdu olduğu sanısı i leri süıülmüşse de bunun gerçekle bir i lgisi yoktur. B. nın tarihi üç devreye ayrı lır : 1 - Eski devir ( M . Ö. 1 000 3 2 3 ) : İ ran gelenekle· rine göre B. eskiden büyük bir imparatorluk olup kıra l la n Turanlı'la r üzerinde büyük zaferler kazanmışlardır. Fakat bunun tarihi bir esası yoktur. B. ve komşu ülkelerde küçük milli kırallar hükümdarlık ediyorlardı. Bun lardan birisi V iştaspa, Zerdüşt'ün koruyucusu idi. Kresias Asur Babi l ve Pers İmparatorluğu tarihinden bahseden Persike başlıklı eserinde N inos ile Semiramis'in B. kıralı Oksyarıes'e karşı bir sefer yaptıklarından bahsederse de bu uydurma bir bi l ­ giden başka bir şey değildir. Çünkü Asur yazıtlarındlil Asurlular'ın İran'ın doğu bölgelerine hiçbir zaman girme dikleri n i biliyoruz. B. n ı n Med İ mparatorluğu'na d ah i l olup olmadığı belli değildir. Pers kıra l ı Kyros M. Ö. 5 5 0 de B. yı almış ve bir sauaplık olarak Pers I mparatorlu­ ğu'na katmıştı r. Bu savaşlarda Baktrialılar'ın şiddetl i bir mukavemet göster d i kleri söylenmekted i r . Kyros İH saı t• s ( Sırderya, Seyhun ) yayında Kyropol i s i le daha 6 küçük sınır istihkiimı yapmıştır. Ölümünden biraz önce k ü­ çük oğlu Tanyoksaı kes ( 5merd is ) i Parthia ve Khorasmia valiliğine aramış ve bu t a ı ihten beri hanedan ı n büyü k prenslerini B. ya göndermek bir gelenek olmuşt ur. B. saı­ rapı Dadarşis, tahta çıkan Dareios 1 . (bük. 5 2 1 . 4 8 � ) e � adık ka l m ı ş ve Margi ane'de b i r i�yan ç ı kar m ı ş olan Fra­ da'yı yenmiştir. Herodotos'un verdiği tasvire göre Baktria­ lı'ların başlıca silahı Hindistan kamışından yapılan yayd ı . Dareios. Pers İmparatorluğu'nu yen iden teşki latiand ırdığı zaman B. yıllık 360 tal an ton vergi ö d i yen ı ? nci verg i -



ve-y a

B A KTRA

olmuştur. Dareios H i ndistan'da P t n c a b ' ı a l d ı k ­ tan sonra B Hindi stan'a yönelen ticar eti eline almış. ta­ kat Çin i l e olan ticaret münasebetleri de yüzy ı l lar süresin­ ce canl ı l ığını muhafaza etmiştir. Kserkses 1 . ( h ük . 4854M ) birbi r i ardınca kardeşleri Masistes'i ve Hystaspes'i B. valiliğine atamıştır. Artakserkses 1. ( h ük. 4 64 - 42� ) za­ manında B. da bir i syan olmuştur. Dareios l l l . Kodoman­ nos ( h ük. 3 �6 · ' 3 0 ) un ordusunda hizmet gören B. lı at l ı ­ ların sayısı 3 0 C O O i d i ; bunlardan 1 0 00 k i ş i hükümdarıo hassa alayını teşki l ediyorlardı. Gaugamela meydan sava­ şında Bü}· ü k İskender, Pers ordusunu bozguna uğrattıktan sonra B. saıra p Bessos, Dareios'u öldürtmüş ve B. mil­ leti n i ayak landı rmıya çalışmıştır. Fakat İskerider B. yı güç l ü k çekmeden i şgal etmiş ve ancak k uzeyde, Oksos'un ötesinde Sogdiane'de daha şiddetli bir mukavemetle karşı­ laşmıştır . B. Makeden İmparatorluğu'nun bir eyaleti olmuş­ tur. İ skender zamanında ilkönce Artabazos, sonra Amyntas B . saırapı olmuş, bunlardan sonra satraplığa Philippes geçmiştir. İskender'in H indistan'da öldüğüne dair çıkan bir yan lış haber üzerine gurbetten bıkmış olan 3 OC O Yunan kolon u , yurtlarına geri gönderilmelerini zorlamak amaciyle Bakıra kalesini ele geçirmişlerdi r. Bu uğraşma­ ları başarı sız kalmtşsa da kımıldama surup gitmıştır. İskender'in ölümünden sonra çeşitli karargahlardan 20 000 piyade ve 3 000 atlı Yunanlı ayaklanmış, fakat Makeden kıraları tarafından kılıçtan geçirilmişlerdir. Bu olaylarda kendini zayıf gösteren saırap Philippos, Antipatres tarafın­ dan Par ıhia'ya götürülmüştür ( M. Ö. 3 2 1 ) B. ile Sogdiane saıraplığına Areia ( Herat) ve Drangiana satrapı Sıasanor'­ un gerek yerli ler . gerekse Yunanlılar tarafından çok sevi l­ m i ş olduğu söylenmektedir. � Hel/en-Bakırian İ mparatorluğu d e v ri ( M. Ö. � B · ı 4 0 ) . B. çok geçmeden Suriye veya Seleukid'ler Dev­ let i ' n i k u ran Seleukos I. Nikator ( h ü k . 3 : 3 - 28 • ) un ege­ men liği altına girmiştir. Seleukos ve bunun oğlu Anıi­ okhes I . Soıer (hük. 281 : 6 ı ) Doğu İran'da birçok Yu­ nan şehirleri k urmuş ve bunların zamanında Yunan dili burada bi r süre için hakim olmuştur. Seleukos'Jarın karş ı ­ laştıkları güçlüklerden ve Mısır kıralı Ptolemaios I I . Phi­ ladelphos ( bük. 2 8 5 - 246) un Suriye'ye karşı yaptığı sal­ dırışiardan faydalanan saırap Diodotos, B. nın bağrmsızJ ı . ğını kurarak kendisini B. ya kıral yapmak ( M. Ö. 2 5 5 ) fırsa t ı n ı bul muş v e Sogdiane'yi de e l e geçirdikten sonra b i r Hel len - Baktrian İmparatorluğu kurmuştur. B u sırada Parı!ı i a'da ayaklanmalar başlamıştır. Aslında Kuzeydo­ ğu İ ran'da yaşıyan Dalı' lardan bir kabi le beyi olan Arsa­ kes, Panh i a saırapını öldürerek burada bir kırallık kur­ muş ( M . Ö. 1 4 8 ) ve çok geçmeden Hyrkania'yı alarak mem l eketini genişleımiştir. Bu sıralarda B. kıralı Diodotos I. ölmüş ( M . Ö. � 3 8 ) ve oğlu Diodotos ll. , memlelcetin i Seleukos' l a ra karşı daha kolay savunabi l mek i ç i n Arsakes i l e b i r savun ma bağiaşması yapmıştır. Parılı 'lar Suriye ordu­ sunu tam bir yeni lgiye uğratmışlard ı r. Fakat Suriye kıralı B ü y ü k Anıiokhos l l l . (bük. 2 ! 3 - 1 8 7 ) , elden gitmiş olan doğu eyaleılerini yeniden ele geçirmek için , Doğu'ya büyük bir sefer yaparak Parılı'ları geriye sürmüş ve Arsakes Il. ken :iisi ile bağlaşmıştır ( M. Ö. 209 ) . Ertesi yıl Anıiok­ hos B. üzerin e y ürümüştür. B u arada B. d a iç karı ş ı k l ı k ­ lar baş göstermiş, Diodotos hanedam tahttan indicilmiş ve k ı ra l l ı k iktidarı Magnesia ( Mağni sa ) lı Euthydemos'un eli­ ne geçmiştir. A nıiokhos, Areios ı rmağını geçip B ordusu­ n u ren m i ş v e M . Ö. 207 J e başşehri kuşaımışıır. Anc�k b ö l gesi

,

-

-

I.

I.

BAKTRİA, BAKTRİANE veya BAKTRA - B A KÜ veya BAKÜ k uşaıma uzun sürdüğü için E u ı h y d emo s ' l a ba r ı ş y a p m ı $ . kend i s i n i bağı msız b i r k ı ra l o l a r a k ı a n ı m ı ş ( M . Ö. 2 0 · ) ve oğl u Demeırios'a k ı z ı n ı vermeği vadetmişti r. Euıhyde­ mos i l e Demetrios zaman ında B. büyük b i r y ü ksel i ş gös­ term i ş t i r. B u iki hükümd a r H i n d u k u ş ' u geçerek Doğu i ra n ' l a i ndus vadi s i n i fcıheımeğe baş lamış l a rd ı r. K ı sa bir süre için Doğu'da yeni bi r büyü:.. Yunan impa ratorluğu· nun doğmak üzere olduğu görü l üyord u . Fakat i ç an laşmaz· l ı k lar ve taht kavga l a ı ı y ü zünden bu impa rato r l u k k u r u l a · mamış t ı r. Demeı rios H i nd i stan ' d a i lerlem�kıe h u l u n d u ­ ğu b i r sı rada generallerinden Eu ratides kend i s i n i B. k ı ra l ı i l an ettirmiş ve ç o k geçmeden her eyaleııe ortaya ç ı kan i syancı lar biı b i rlerine k a rş ı savaşmağa lıaş l a m ı ş l a ı d ı r . Bun­ ların bi rçoğunun a d ı n ı y a l n ı z Afg� n i stan i le H i n d i stan'da � o k savıda bu lunmuş o l a n parala rdan b i l i yoruz. Demetrios v e Eukratides'ten son rak i para l a r A ı t i k e miya rı i l e değ i l , yer l i miyar i l e bast ı r ı l m ı ş . bundan başka Hindistan'da basılan para lar üzerinde H i n t a l fa Jes i , Afgan i stan ve Pencab'ta bası lanlar üzerinde i se lj aroşthi a l fabesi k u l l an ı l­ mıştır. Bu husus. Yunancanı n yan ı nd a yerli d i l lerin de resmi dil olarak kullan ı ldığını gösterir. Hel lerı - Baktıian İ mparatorluğu kısa ömürlü o l m uşsa da Doğu medeni­ yeti üzeı inde bı raktığı sürekl i etki bakımı ndan büyük bi r önemi vard ı r. Çün k ü bunun aracı l ı ği y l e Yunan sanatı Hindistan'a kada r yay ı lm ı ş c ı r . Kabi l vadisinde meydana ç ı k m ı ş olan heykel lerde ve daha sonraki hükümdarlar tarafından bastırı l an para larda H i n t l i ler' i n Yunan sanatın­ dan n a s ı l faydalan d ı k ların ı ve Yunan tan rı ve kahraman resimlerinin Buddhist tanrı ve aziz resimlerinde nası l k u l la­ n ı ldığını görmek mümkündür. B urada meydana gelen Buddhist - Yunan sana r ı Orta Asya'ya kadar yay ı l m ı ş , etkisi bütün Doğu Asya sanat ı n ı deği ştirmiş ve Çin i le Japonya sanatının daha sonraki gelişmesi n e de y.:-1 gösterm işti r. B. kırallarının zaafını b u n l a r ı n ani o l a rak r ı k ı l ı ş ı da &ösıermekıedi r . Batıda Arsakidler Parılı Dev l e t i ' n i kurmuş, ayrı ı zaman­ d a Kuzey kavimleri de k ı m ı ldan mağa başlamış lardı r. Bu kavim hareketleri arkasında Asya ' n ı n en k u vvetli kavmi olan Tüı k H i unğ-n u ' lar d u ruyorlard ı . Bunlar eski düşman l a ı ı olan To­ J:!ar ( Çi n kaynaklarına göıe Yüe - ç ı ) l a ra sald ı r m ı ş lardır. Eski y u ı tların ı terketrneğe mecbu r ed i l en ToJ:!ar lar İa ksaı tes'in kaynak bö lgesine, Kuzey Saka' ları n ı n ü l kesine girerek bun­ ları yerlerinden çıkarmış ( M. Ö. 1 62 sıralarında J , sonra İ a k sa rres'i geçip B . ya bağ l ı olan zengin Sogdiane eyaJetin i i şgal etm iş lerd i r ( M. Ö. 1 �9 s ı ralarında ) . A y n ı zamanda � inci Parılı K ı ra l ı Mithtidates 1. B . nın batı eyaJetlerin den Aspioıı os i l e Turiua' y ı . biraz sonra da A"r eia i l e Drangia­ ne'yi zaptet m i ştir. H i n d i stan'da meşg u l olan Eukratides acele B. ya dönmek ü zeıe y o l a ç ı k m ı ş fakat yolda oğ lu ve salıanat ortağı H e l iok les tarafından öldürrülmüşıür. To­ J:!ar' l a r da Oksos'u geçerek başkent Baktıa'nın k a l esi olan Z a riaspa'yı almışl a rd ı r (M Ö. 1 4 0 1 1 39 ) .

3 - i ı k it eumenliği devri ( M. 0. 1 40 M . S . 560 ) . ToJ:!arlar b i r nesi l sorı ra Doğu İ ran'da Yunan egemenl i · ğine s o n vermi ş lerdir. Y a l n ı z H i n d istan'da Menandros ve Apollodotos gibi Yunan fatihleri biraz daha tu tunabil­ mişlerdir. Fakat M. Ö. 1. yüzyılda bütün Doğu İ ra n i l e Batı H i n d i stan büyük «İndosk i t » İ mparator luğu'na bağ l ı idi. P e r s kayn aklarına ve paralaca g ö r e b u ı a d a Kuşan ( Kuşana ) hanedan ına men sup k ı ı a l lar hükümdar l ı k e d i yorlardı. Bun­ l a ı ı n en ünl üsü, Buddhizm ' i n büy ük k o ı uyucusu Kan i ş k a ( htik. yak laş ı k o l a rak M. S . 1 2 3 · 1 B) i d i . ToJ:!a ı l a r ' ı n v e ·

97

Ku şan hanedan ı n ı n e s a s memleketinin B . olması i h t i ma l i vardır. BunJan başka ş imdiki Afgani stan i le Belucisıan'ın doğu bölgeler i n e de her zaman sahip id i ler. B una karşı l ı k batı bö lgel eıi, yani A rei a ' y ı , Sistan ' ı ve Helmund vadisi n i n b i r k ı smını Arsak idler işgal etmiş lerdir. l l l . yüzyı lda K u · ş a n hanedam ger i lerneğe bas l a m ı sı ı r . M . S . 3 2 0 s ı ra l a r ı n d a Hindistan 'da Gupta İmparator luğu k u r u ldu ktan s o n r a Kuşan · hanedan ı n ı n e l i�de sadece Doğu İ ran kalmış, fak at b u ra da S:isani ler'Je savaşınağa mecbur olmuşlard ı r. V . yüzy ı l d a Doğu'da y e n i b i r k a v i m , yan l ı ş o l a r a k « A k Hun» a d ı veri len Ephthalitler gelmiş ve 450 sı ral�rın,da B. yı fetheimiş l e ıd i r. N i hayet tarihte i l k defa o larak 560 ta g ö ı ünen Kök Tü r k ler Peı s Kıra l ı ljoşru 1. Nöşirvan i le bağ iaşarak Ephtha l i t ege· men l i ğ i n e son vermiş leıdir. G üney batı d a bazı sın ı r bölgele ı i Pers' leıe geçmi ş , geıi kalan sahalara Kök Tüıkler sah i p o lmuş lardır. 630 s ı ra larında Kök · Tüı k ler'e tabi o l a n Tok­ har beylik lerinin sayısı 2 7 idi. Sasani İmpaıatorluğu Aıap lar ıarafından yıkı l d ıktan son ıa ( 6 4 2 ) fatih ler hemen d oğu­ ya yönelmişler ve bi rkaç yıl için ie iaksartes'e kadar B . ve bütün İran, İ slam h a l i fesine boyu n eğmiştir.

B AKTRİAN'LAR, B AKTRİ'LER veya BAKTR'­ LAR (Yun. Baktrianoi, Baktri o i veya Baktroi ) , Eski çağda

Bakı ı a şehri ile Bakuia satraplığı halkına veri len adlar. Yunan coğrafyacısı Aıtemidoros'a göre B . . tıpkı Soğd lar ( Y ı n . Sogdianoi ) gibi , eskiden beri göçebe idiler ; bun u n l a beraber hayvanc ı l ı k l a bi r1ikte çi ftçi l i k l e de uğraş ı ı la r d ı . B k . B AKTR İA .

BAKTR İS ( Bac­ tris ) , hurma lar ( Pal­ mae) dan Amer ika'nın sıcak bölgelerinde ı 50 kad a r t ü rü yetişen b i r bitki cinsi. Bunların b a z ı türleri n i n genç yapıakç ı k larından raf ya ve i p ya p ı l ı r. B. mi­ n o r 'un dallaı ı ndan has­ ton yap ı l ı r. B. ıper io · ıa'nın n i şastaca zen g i n mey valaıından gıda o · l arak t aydalan ı l ı r. B AK{J veya B AKÜ ( yerli söylen işi y le : B a­ k i ) , Azerbaycan Sovyet Sosya l i s ı Cumhuriyet i '. BAKTRIS nin başkenti . H azar De- a - Ya p ı ak , b - Ci ç(k d u ı u mu , ö ı ı ü n i zi ' n i n bat. kıyı sında y ar>ıağ i y l e , c - F r k ek ç i ç(k, d - f r k (k o ı g ao , e - Dı ı i ç i çek, f - B • ıcık A p �eron Yar ı m • dası'n ın g üneyi nde, 40° 21 kuzey eniemi ile 48 ° 20 doğu boy l a ın ı arasında bir ş eh i r ve l i mandır. Bir yandan Bay ı l , b ir yandan Zık Burn u . bir yandan da Nargen Adası i l e kapalı bulunan B. Hazar Den iz i' n in en güze l ve tabii l i manıdır.

E s k i Yunan ve Roma k aynaklaıında B . adı n a ı aslan· maz. X. yüzy ı l A rap ya�ar l a ı ı n d a bu ad Bakah, Bakti . Bakuh ve Bakuye şek l inded i r. Bad ( rüzgar ) ve kube ( dö­ ğen ) sözleri n de n o l ma Far sça Badkube adı burada esen ş iddet l i ı üzgar la i lgi l i olar a k «yeldöğen» anlamında söy le­ nirse de W. Barthold, v. b. bilgin ler şehrin Sasaoi ler'den Nuşiıevan t a rafından yapıırı l m ı ş olduğu söylemi s i gibi , bu yorumun da son radan uydurulduğunu san ı rlar. B . adının bu ıada bulunan taf.ıi i areş l e r dolayı siyle ateş külıü i le i lgi l i

98

BAKÜ veya BAK Ü

den bahseımi şıir. Osmanlı egemenliğinde ( 1 58 3 t 6u6) B. kuyulaıı, y ı l d a 1 0 yük akça sağ lıyor ve bunlar dev let teke­ line alınmış bulun uyordu. Evliya Çelebi , B. çev r esinde yedi yerde nefı k uvularının bu l unduğunu ve bun larda sarı , k ı r· mızı ve ale: nefı ç ı k arıldığını yazar S. Gme l i n ' i n 1 770 de B. ya yaptığı gezi dolayısi y l e verd iği bilgiye göre B. kuyu· ları yı lda 1 64 . 4 0 0 a l t ı n fra n k gel i r sağ l ı yormuş Rus e�e­ men liği m a s ı n d a i sı i hsalde durgunluk hası l ol muştur. 1 8n de k uyuların işletilmesi s e rbt sı bırakılm ı ş . Avrupa serma· yesi nin de memleke·e gi rmesin e müsıade edilmiştir. Bu tarihten başlıyacak B. Petrolcülüğü çabucak gelişmişı ir. IHi hsa l son zamJnlarda yılda 30. 000. 000 tonu bulmuştur. Bu, bütün Sovyet isıihsa l i n in o/o 8 0 i demektir. Dünya öl­ çüsünde de B. isıihsali i kinci yeri tutmaktadı r. Petrolcülükle B akü limanından b i r köıe olarak esk i Gucerat ( Hindistan'da) d i linde «ateşe doğru» i lgi l i olarak B . dı çeşitli maden sanayi i i le tunç dökümcü· anlamına gelen Bak 'hü kel imesinden geldiğini dü şünen 'er lüğü. makina atölveleri ve türlü fabrikalar oldukça geliş­ miştir. Demir i ş i i yen aıölyeler. çimento, kereste. tütün, un, de vardır. çelik, dok uma fabıikaları, elekırık santrali , tabii hava �azı B. , İ çerişeh i r den i l en esk i ve Bayı rşt h i r deni len veni tesisi ve doklar vardı r. 1 920 ye kadar sanayi tesislerinden bölümlerden ibareııir. Eski bi r kale duvaıiyle çevri li bulu­ bir çoğu yerli Türkler'in elinde idi ; burada 40 kadar pet· nan İ çerişeh i r bir tepenin üstünde kurulmuştur. Amfiteaır halinde denize bakar, daracı k sokaklariyle bir doğu şehri rolcü Türk milyoneri vardı . Ticaret v e sanayi gibi, B. nun nüfusu da çabucak ço· görünüşündedir. Tepenin «Şaşal» deni len > ( Hem. suppltmentaire) denir ve zarar­ sız sayılır ; ama. bu vakalarda daima dikkatle tüberkü loz aranmalıdır. FibrinJi balgam ( Cr. fibıineux ) , yapışkan, cam gibi saydam, homoj en, kabın di bine yapışır bir balgamdır. Bal­ gamda çok miktarda fibrin, fibröz bronşitte, pnömonide gö­ rülür. Bir m iktar balgam bir deney kadehinde çalkalanacak olursa çoğu zaman ağaç gibi dallı bir görünümde fi !Jrin elde edilir. Ba lgamda fibrin olup olmadığı n ı anlamak için Ehr­ lich'in ıriacide boyası ( asit fuksin met i l yeşiliyle oranj bi­ leşiği ) kullan ı l ı r. Bu boya da protaplazma albümin i asit fuk­ sinle çekirdek albümini ( nüklein ) ve müsin bazik olan me­ til yeşili ile boyanır. Bu halde pnömoni balgam fibri ni ha­ vi olduğundan kırmızı , bronşine ise muhat. lökosit çok ol· duğundan mavi yeşil görünür. Bu deney kuru peeparatlar üzerinde mik roskopta yapılabilir. Ba/gamın miktarı : Bi rçok çeşitlidir ; bazı hastalıklar­ da pek şiddetli öksürüğe karşılık pek az. yapışkan bir bal­ gam gelir ( kuru bronşitte, tüberküloz başlangıcında oldu­ ğu gibi ) . Bazı larında da pek çoktur : kronik bronşitin ba­ zı şekillerinde (o kadar çoktur ki bronchorree adı veri li r ) , i lerlemiş kavernli ıüberkülozda, bronşekıazide, akciğer çı­ banında ve gangreninde. ödeminde piyotoraksın solunum yollarına açı lmasında. Genel olarak denebilir ki afet n e ka . dar geniş hastalık ne derece i lerlemiş ise balgam miktarı o nispeııe artar. Balgamın rengi : Sırf muhatlı balgam, daima renksiz ve:: saydamdı r irin yuvarcıkları nın varlığı, az çok sarı bir renk verir. Kokmuş balgam, gerek gangrende ve feıiı bron­ şİtte olduğu gibi doğrudan doğruya kokuşmuş olarak çık­ sın ve gc:: r ek çıktıkıan son ra kokuşsun, kirli yeş i l i mıuak renkte olur.

130

BALGAM •

Kan. açık kırmızıdan kara kı rmızıya kadar çeşitli renk veri r. Taze kan hava i le karışık olu rsa a�ık kırmızı , akciğer infarktüsünde daha koyu renktedir. Pnömonide bal· gam önce gayet yapışkan ve cam gibi saydamd ır. giııikçe e sm : r kırm ı zı, adeta pas renginde olur. raslı balgam ( Cr. roui l l e ) . hasralık i lerled i k�e daha kesif, n i hayet muhatlı i ri n l i olur. Sapsa r ı balgam, akciğerdek i bi ı i kinti leri n ( ka raciğer ekinokoku ve çıbanında olduğu gibi) solunum yollarına a�ı lma· sında görülür. Ödlü pnömonide balgam sarı ytşi ldir B u hal­ lerde sarı renk, ödden i ler i ge l i r. Saı ı renk . bakteri lerin erk isiyle de olur. « (umurra sarısı r enginde balgam» : Ha­ vada durmakla bu ren k daha şiddeılenir, böyle bir ba lgam parçası renksiz bir balgam üstüne konursa b i r az sonra bu da ayıı ı rengi alır. Yeşil renkli balgam, akut k auöz pnömonide görülür, ası l pnömoninin yavaş yavaş rezolüsyonunda da bu ren ıı i alır v e hastalığın ıüberküloza döndüğünü gösteri r. Yeş i l rengi mikroplar da yapabilir. Bu, yumurta sarısı ren k l i bal­ gamda olduğu gibi, renksiz ba lgam üzerine k onunca onun da yeşil olmasiyle an laşılır. Dışarıdan giren çeşitli maddeler de balgama özel renk verebili r : Kimya fabrikalarında çalışan işçi lerde mavi, demir ocaklarında çalışanlarda kırmızı veya sarı, kömür iş­ çi lerinde siyahımtırak olduğu gibi.Balgamın kolunu : Taze balgamın ekseı iyerle hafi t , yavan bir kokusu vardır ; a z b i r müddet daha kaldıktan sonra k okuşarak fena bir koku alabilir. Ferit bronşiue, gangrende, kavernlerde, çıbanda akciğere acı lan pütriı piyo­ ıorakslarda balgam fena kokuludur. B u hallerde fena ko­ k u, balgam henüz içeride i ken kok uşum mi kropla n nın et­ kisinden i leri gelir. Balgamın akciğer kovan larında durma­ sı bu kokuşumu kolaylaştırır. Pnömoninin i lk devrelerinde balgam saydamdır. son­ larına doğru lökositler çoğa ldığından, bulanır. Diğer so­ lunum hastalıklarında az çok bu lanık ur . Gene pnömon inin ilk günlerinde yapışkandır ve bulunduğu kaptan dökülmez, alt ıncı güne doğru akıcı bir kıvamlılık alır. Kronik nezle­ lerde koyu olur. Balgamın . köpük lü, havalı olması, daha ço'< pnömonide önemlidi r, a lveol lerin yen iden açıldığını gösterir. Gözle görülebilen karakteristik parfa/ar : Fibrin pıhtı­ ları, beyaz sarımıırak renkte küçük par�alar veya iplik gi­ bi görünür. Balgam suda çalkanınca, çoğunlukla ağaç gibi dallı olup kapi l ler, bronşların kalıbına uygun bir biçimde­ d i r. Bu daha çok fibrinöz bronşi t : e ve pnömonide görülür. Mercek/er : Kavernlerin çeperlerinden gelen mavimsi renkte. k üçük parçacıklardır. Tüberkülozların balgamı nda görülü,r ; kolaylıkla ezi l i r, içi nde pek çok hasi ller ve esnek l i fler vardır. Dilirich tıkaf/arz : Merceklere çok benzer ; kesif be­ yaz sarı renk te çok fena kokulu p a rçac ı klard r r. Mikroskop muayenesi nde çok miktarda yağ asidi iğnelerini ve bakteri­ leri kapsadığı görülür. Fet i t bronşi u e ve gangrende bulu­ nur. Bu ıı kaçlar, akciğerde veya bron ş larda uzun zaman durarak ayrışmış ve kokuşmuş doku veya irin artıklarından i baretti r. Curschmann helisi : Muhat liflerine benzer. i p l i k gibi ve heli sel görün ümde kesif parçacıklardır. Lup veya mik­ roskop ile muayenede he li sel olduğu daha açık görülür ; meı kezi çok parlak bir iplik gihidir. Asımalıların balga­ mtnda bulunur.

Ek.inok.ok. zarları ve kes eleri : Akciğer ekinokokunda görü len beyaz renkli kese ve zarlardır. Ak.ıino mik.oz habbecik.leri : S a rı yeşil veyahut kara r enk l i old u k ç a kaı r kum bü y üklüğ ü nde tanele ı dir. Mikroskop "' ua:yenesi : Tabağa dökülmüş olan bal­ gamdan sa p l ı iki peeparasyon iğnesi yle muayene olunarak parçalar ayrı l ı r, lam üzerine konur önce taze olarak, son ra gerekirse boyanarak muayene ed i l i r. Taze preparaı i � in lam üzerine ayrı lmış olan parça­ cığın üstüne temiz bir lamla kaparılır, önce küçük, son ra bit büyüıme i le bakı lır. Buna bazan sirke asidi, sud çözelti ­ si gibi reakıi f ler eklemek ger ekir, sonra lamel kapaıı lır. Balgam. solunum yolla rının çeşitli mukosalarının mahsulü olduğundan bunlara a i t epitel hücreleri bulunabilir. Yasu epitel h ücreleri : Ası l b a lgamda ıükrüğü ayı r­ mak mümkün olm a dığından her balgamda ağız ve boğa za ait epitel hücreleri görülür. Bunlar büyük dörtgen veya çok açılı, tek çekirdeklidir. Tanıda kıymet leri yoktur. Silindirile epitel hücreleri : Burun solunumu kısmın­ dan, gırtlak ve bronşlardan geli r ; nadiren titreşik ıüyleri f arkolunu r . Balgamın mikroskopile görün üm ü : a - Alveol hücre­ leri . b - Ti rreş i k tüylü epitel hücreleri, c - Miyelin hab­ becikler i , d - Kalsiyum karbonat bi ll üı ları, e - Hemoıo­ idin bi llürları ve kümeleri, f - Lökositler, g - Alyuvar­ cık lar, h - Yassı epitel h ücreleri . Alveol h ücreleri, çoğu ıaman pek bozulmuş bir halde bulunduklarından tanınmaları güç olur ; lökositlerden 4 - 5 m i s l i büyük, bir veya bi rkaç çeki rdekli bazan o ·al yuvar­ lak bazan da çok kenarlıd ı r . Proıoplazmasında ışığı kıran yağ veya daha donuk görünümde miyelin habbecikleri bu­ l unur. Bu hücreler, pnömon ide ve hele bronko- pnömon ide, çok görünür. Alveol hücreleri i çinde çokça olarak kömü r habbecik leri de va rd ı r . Boğazdan v e burunun arkasından gelen balgam d a , d a h a ç o k t o z parçalarını h a v i olduğundan, boz veya kara renk alır. Kara ren k l i , saydam ve pek yapışkan balgam, da­ ima yukarı solun um yollarından gelir. A lveol lerden hemoraj i olursa veya sıaz sonucu alyu­ varcıklar, alveol ler içine çı karsa bu yuvarcıklar harabo lu r ; açı kta ka lan hemog lobin değişerek alveol hücrelerine girer ve orada pigment habbecik leri halinde otu r u r. Bu babbe­ cikler hemaziderin denilen demirli bir maddedir. İ çinde esmer k ı rmızı ren kli p i gme nc habbecik lerin i havi alveol hücrelerine veya lökosi t l ere, kalb hastalığı hücreleri ( Herz­ fehlerzellen ) d t n i �. Kalb hasta lığı hücrelerini tanımak için şu deney tat­ bik edi li r : Balgam lam üzerine kondukıan sonra üzerine bir damla % � p orasyum fer ro - siyanürü ve bi r damla sulu hidroklorik asit damlatılı r ; bi r m üddet durdukran son­ ra m i k roskopla muayene olunursa - demiri ha vi oldukların­ dan dolayı - bu hücreler i ç i nde maviye boyanmış habbecik­ ler görülür. Kalb hasta lığı hücreleri akciğer dama r larının uzun müddet kanla ziyade dolu bulun ması n ı gere k tiren kalb afet­ lerinde ( mi ıral afeti sol ka rıncık yetmezliği ) ve akciğer infa rktüsünü rezo ı psiyonu zaman ında görül ü r. Lökositler : Her balgamda bulunur ; iri n li olanlarda daha ziyade az çok dej enere olmuş ve ekserisi polinük leer­ d i r.

BALGAM

131

V i sin ve t ir os i n billurlart : A lbümin l i maddelerin ay­ Bozino/il h ü,reler : İ nce, parlak habbecikleri bulunan polinükleer lökositlerdi r. Taze preparaııa farkolunabilirse de rışmasından i leri gelir. Lösin boz veya sanmtırak küreler en iyisi eozin ile boyıyarak bakmaktır ; habbecikler pek gü· halinde bazan rek, bazan biribirine yapışık görünür ; bazan zel kı rmızı renkte görünür. B u hücreler. astma balgamında da konsantıik, biribiri üstüne konmuş ve en dışarıda bu­ çok miktarda bulunur. lunan kenan i nce dan teli gibi kırpık safi halar halinde san­ Al:yuvaruklar : Her balgamda t e k t ü k b u l unabi l i r , ta­ ki bir ağaç gövdesi n i n en i n e k e s i t i n i n görünümünü a n d ı r ı r. nıca önemi yoktur. Çok miktarda alyuvarcık, solunum yol­ Tirosin billu rları i nce iğneler şekli nde, bazan tek , bazan larında hemoraj iye delalet eder. Bun lar bazan şek illerini çi fte püskül veyahur ot demeti görünümünded i r. Her i k i s i de i r i n l i balgamda ve h e l e akciğer ç ı banında ve gan grenin­ ve renklerini muhafaza ederler, bazan da bozukturlar. de akciğeıe açılmış pi yoıoraks i ri n inde bulunur. Lösin, sı­ Esn1k lif/, ( Fibres elastiques ) : Çok ışık kıncı, k ı v­ rık, çift çevreli , çoğu zaman dal gibi ayrı lmış veya demet cak suda, sulu asitte, alkol lerde kolayca erir, eıerde erimez ; halinde veyahut alveol şeklinde 1-ıirleşmiş lit lerdir. Akciğer böylece büyük yağ damarlarından ayı rdedi lir. Tirosi n , sı­ dokusunun harabolmasına sebebolan bütün afetlerde (tüber­ cak suda ve amonyakta sulu hidroklorik asitte ve ni tcik asiı­ küloz, çıban, gangren ) görülür ; gangrende az bulunur ; te kolayca, sir k e asidinde pek güç erir ; alkol ve eterde eıi­ mez. Bun lardan başka, kalsiyum fosfat, kalsiyum oksalat, çünkü , balgamda bu lifleri eriten bir fermen t vardır. E snek lifleri aramak için balgamın kesif, irinli kısım­ amonyako - magneziyum fosfat billurlarına, akciğer eki n oku­ larından almalıdır ; fakat hemen daima merceklerde bulu­ kunda ekinokok çengellerine raslanabi lir. nur. Doğrudan doğruya taze peeparat halinde muayene Balgamın bakteriyoloj i k muayenesi, balgamı birlikte edilir, önce küçük bir büyüitme ile bakılır ; yu varcık lar, bulunan tüktükren ayı rdetmek için bazı usuller vardır. noktalar halinde ve bunlar arasında esnek lifler koyu kıv­ Pfeitfer, balgamı, steril bir Petri kutusunda toplandık­ rık çizgiler gibi görülür. Böylece bulunan yer, kaybedil­ tan sonra kara bir zemin üzerin e koyarak en koyu bir meksizin kuvvetli bir büyüitme ile bakarak daha iyi ince­ parçayı i k i iğne ile alıp Petri kutusunu n kapağına koyma­ lenir. Esnek lifleri daha kolay bulmak için peeparat üzeri­ yı ve gene iki iğne ile parçalıyacak ortasında bir kısım n e % 10 potas çözeltisinden bir iki damla konur. Bu hal­ ayırmayı tavsiye eder. Boyalı peeparat için böyle yapmak de h ücreler harabolur, esnek lifler kalı r, kolayca görülür. çok yerindedir. Tüberküloz hasi li için, mercekleri almalıdır. Bu suretle de bulunmazsa bir parça balgam bir deney bo­ Koch ve Kitasato usulünde balgam yıkanır. Bunun rusuna konur, üzerine eşit miktarda % 10 potas Ç özeltisin­ i çin 3 Petri kutusuna birer miktar steri l su konur, bir par · den eklenir, tam homoj en oluncaya kadar kaynatı lır ; sonra, ça balgam birinci kutuda ve plitin öze ilc hareket etticile­ dört misli su ile sulandırılır ve santrifüj e edilir. Elde edi­ rek yıkanır. Buradan çıkarılıp i kinci kutuda çalkanır, bun­ len tortu, taze peeparat halinde muayene olunur. Esnek lif­ dan da üçüneüye konur. Bu işlemler sı rasında balgam, kü· leri boyamak içio balgamı lam üzerine yay ı p kuruttuktan c;ük bir takım parçacıklara ayrılır, üçüncü son kutudan bir ve alkol - eterle tesbit etıilcten sonra 24 �aat kadar şu bo­ parça alınıp muayene edilir ; kültür ve inokülasyon yapmak ya (1 gr orsei n , 400 gr su, 80 gr alkol 9 > 0. 4 0 damla için bu yol en iyisidir. Bu iş, cam borularda ve pepton lu su nitcik asit) içine atılır, çıkarıl ı r, su i le yıkan ı r, muayene ile de yap ı labilir. edilir : esnek lit ler koyu esmer kırmızı renkte görül ür. Boyalı peeparat yapmak için a l ınan parça doğrudan Yağ asitleri bil lurlan iğne gibi, renksiz, bazan bü­ doğruya bir limel üzerine konur, yaydır. Koyu bir parça külmüş billurlardır ; çok defa demet halinde bulunur ; ya­ ise iyice ezilir ; a levde tesbi t ettikten son ı a sulu fuksin i le, vaşça ısııılınca yağ damlaları haline geçerler ; eter ve alka­ gram usuliyle ; tüberküloz hasil i aranı yorsa buna mahsu s lilerle eri r ve bu suretle de esnek liflerden ayırdedili rler ; usuller le boyanır. hemen daima Dinrich damarcıkları içinde bulunurlar. Bu Tüberküloz hasilinden başka bütün mikroplar, sulu billurların varlığı bal gamın solunum yollarında uzun bir fuksin ile güzel boyanırlar ; gram usulü gram alan bakte­ süre durduğunu ve ayrıştığını gösterir. Gangren , ç ıban , fe­ rileri diğerlerinden ayırdeııirilir. til bronşit ve bronşektazide görülür. Sulu fuksin i le beyanan preparata bakarak balgamın, H1ma1 oidin billur/arı : Kı rmızı esmer renkte ve çok solunum yollarının hangi kısmından geldiği hakkında da defa rozet bic;imil'de, eşkenar dörtgen billurlar veya kümeler bir fikir çıkarılır. Boğaz ağız veya burnun arkasından ge­ halindedir. Hemoroidin. hemoglobin i n ayrışımı mahsulüdür ; len salgıların preparaıında, içinde pek çok mikroplan havi bunun için eski hemoıaj i lerde, infarktüs balgamlarında, bronş­ büyük yassı epitel hücreleri pek çok mikrarda görülür ; lara açılan karaciğer veya akciğer çıbanhiCinda, gangrende bunlarla ı,irlikıe az çok lökositler de vardır. Burundan ge­ görülür. len salgıda bir çok lökositler ve si lindirilc epitel h ücreleri K oJ/ esi e r in bılllirla11 : Renksiz saydam, kare veya eş­ bulunur ; nadiren bun ların t i ıreş i k t üyleri bile görü l ü r. kenar dörtgen şeklinde ince pliklar halinde görülür ; bir kö­ Bronşlardan ve akciğerden gelen balgamda lökositlerle b i r ­ şesi kırık ve birbi ri üzerine binmiş gibidi r ; eski i rinli l ikte silindicik epitel ve alveol hücreleri ( pigment hücrele­ balgamlarda raslanı r ( b ronşlara açılan ka raciğer çıbanların­ ri ) vardır. Pnömon i n i n ilk devrinde balgamda hücre azd ı r . da, akciğer çıbanında ve kavern lerde) . yalnız alveol hücrelerine raslan ı r ; hastalık i lerledikçe löko­ sitler çoğahr. Charroı - Leyden btlltirlarz : Sekiz yüzev li, ışık kıncı , Balgamda yapılan mükerrer muayenelerde aynı nevi saydam bil lurlardır ; sıcak sud a , sirke asidinde, amonyakta eri t ; soğuk suda, alkol, erer kloroformda eri mez. Deriş i k al­ bakteri çok miktarda bulun u rsa, hasta l ı kla mün asebeti ol­ kaliler ve kuvvetli asitler kolayca harabederler. Bu bi llurlar duğuna hükmolunur ; birçok bakteri ler karışık bulunu rsa bazan, taze çıkan balgamda bulunmadığı halde, bir müddet kesin bir şey söylenemez. durmuş balgamda görülür ; en çok asımada ve çok defa Kültür : E n çok k i.ıllanılan ortamlar j eloz, gliseri n l i Curschmann helisierine yapışı k olarak ve eozinof i l hücreler­ j eloz, kanlı j eloz, serum v e b u y y o n d u r . T ü be r k ü l o z hasi l i le birlikte bulunur. Fibrinli b ı o n ş i ı ı e g ö r ü l ü r . i ç i n Löw e n s ı e i n o r t a m ı kul lanılır.

131

BALGAM

-

BA LIK

Yıkanarak ayrılan parça, lüzumuna göre bunlardan birin e ya doğrudan doğruya yahut sreril fizyoloj i k tuz çö­ zelıisi i l e iyice kaıışıırıldıkran sonra ekilir. Çok miktarda bakteri varsa tek k o l a n i l e r elde e r mek için a l ı n a n parça biribiri arkasından ü ç plik üzeri ne sürülür. Hayvan deneyi, bunda beyaz sıçan kobay ve tavşan k u l lanı l ı r . Yıkanmış balgam parçası sre r i l tuz çöze l t i si i le i yice karıştı rı ldıkran sonra şırınsa ed i l i r. Balgamda en çok a ranacak bakreri ler, tübe r k ü loz ba­ sili. pnömokok, şaıbon, veba basi l i . Fried lander'in pnömo­ basi li, retraj in, stafilokok ve sı reprokokrur. Kimya muayenesi : Balgamın kimya muayene si klinik­ çe pek önemli değildir. Yalnı z balgamda albüminin bulun­ ması ranıca önemli olabi lir. Pnömonide. akciğer ödeminde. rüberkülozda albümin vardır. Aktif rüberkülozda, balgamda % 0,2 veya daha çok albümin v ardır. Hafif vakalarda da­ ha azdır. Albümin a ranacak balgam raze olmalıd ı r ; yoksa , hüc­ relerin harabolmasında açığa ç ıkan a lbümin sonucu şaşırıır. Balgamda albümin aramak : ı o cm3 % ı sirlee asidi çözeltisi konur, i yice çalkan ır. Sirlee asidi müsin i çökerrir, süzgeç kağıdından süzülür, süzünrüde albümin a t anır ve miktarı ölçülür. BALGITZIS (703 sıraların da ) , Bizans kaynaklarına göre Kırım Bosporos' u ( ş i mdiki Kerç ) şehrinin Hazar - Türk valisi. Macar Türkoloğu V ambery lı.. , B. adını Balgm şeklinde açıklamıştır ( Der Ursprung der Magyaren , Leipzig 1 88 2 , s. 6 3 ) . BALH :

bk. BELH.

- Büyük Ball,ıan. Hazar'ın doğusunda Özboy'un ( bk. AMUDERYA ) kuzeyinde dağ. Y üksekliği 1 634 m . B. Kafkasların Hazar doğusundaki devamı olarak alınır B . , aralıklar bırakarak Kopet Dağı i le güneybatıya doğru uzan ı r ve Kuzey İ ran dağlarına sokulur. 2 - Küçük BalJ:ıan. Özboy'un güney inde K üren Da­ ğı'na bitişik bir dağ. 3 - Haza r' ı n doğusunda körfez. Ad ı n ı Büyük Bal­ han'dan a l m ı ş t ı r . Doğu Hazar'ı n en iyi limanı olan Kras­ novodsk bu körfezi n k ı yı sında olup İç Asya demiryolunun başlangıcıdır.

BAL�AN : ı

BALIBADRA :

bk. PATRAS.

BALIBEY, Elizığ'a bağ lı bucak. B. bucağ ı n ı n mer­ kezi 5 0 1 ( ı 94 5 ) n üfuslu Dişidi köyüdür. B. Keban ile Elazığ arasındad ı r . E lazığ'dan buraya bir şose vardır. Halk ç iftçi lik ve hayvancı lıkla geçinir. B. bucağının n üfusu 3 783 ( ı 94 ) ) tür. Bucağa bağlı 1 1 köy vardır. BALIK, eski Türkçede «şehir, kale, saray» an lamla­ rında k ullanı lan ad. B u kelime aslında balrık demektir. Ge­ n e l olarak göçebe uluslar «şehir» kavramını bal pk kelimesiyle ifade etmişlerdir. Arap dilinde de «balçık» anlamına gelen medre kelimesi «şeh i r » ve «köy» demektir ; şeh i r halkına ehl- iil- m edre deni r. Uygur şehi rleri n i n birçoğunun adında B. kelimesi bulunmaktadır ( Bişbalık, Canbalık, İlibalık, Yengibalık . . . gibi ) . B u kelime Germen şehirlerin i n adlarındaki burg, İs­ livca şehir adlarındaki grad kelimelerinin Türkçe karşılı­ ğıdır. XI. yüzyı ldan sonra B . kelimesi un utulmuş, onun yerini kenı ve uluı kelimeleri almıştı r ; XV. yüzyıldan son­ ra Farsça ıehir kelimesi y ayılmıştır.

KARTALI BALIK : bk. BALl KLAR. BALIK AC.I : bk. BALlKÇ l L l K .

BALIK EMINI, Osman l ı saray teşkilarında Bostancı­ lar ocağının Bosta n c ı Hasek i leri adı a lrında rütbeli bir sınıfını teşki l eden ve sa rayın çeş i t l i i ç h i zmetleriyle görev­ lend i r i lenlerin i leri gel en leri nden b i r i . Sarayın ihtiyacı olan balıkları sağlamakla ödev i i bulu nan B . E . ayn ı zamanda is­ tanbul ve çevresi l i m a n l a r ı n d a k i da lyanların da mü lrezi m ( 'ı. bk. ) ligi n i yapard ı .

i

BALIK GÖLÜ : ı - Doğu Anado lu' da, Karaköse i le Ağrı Dağı arası nda bir göl. Yüzölçümü 24 k m2 , uzun luğu 1 0, en geni ş yeri 5 k nı dir. Den izden yüksekliği 2 24 1 m dir. Gölün çevresi yüksek dağlık t ı r (güneyde Balıkgöl Da­ ğı 3 ı 6o m, doğuda Solaha Dağı 2 870 m . batıda Ziyaret Dağı 3 000 m ) . Gen iş bir volkani k bölge ortasında, Dör­ düncü Zaman l ivların ı n yayıldığı b i r yerde bulunan B. , volkanik o laylarla meydana gelmiş bi r göldür. B. G. nde çeşi t l i balıklar vard ı r. B u gölden ka}·nağını alan ve Doğubayazife doğru akan bir dere vardır k i , buna Bal ıkgölü Suyu adı verilir. 2 - Kızı l ı rmak deltasında kıyı boyunca sıralanan 4 gölden biri ve en büyüğü. Y üzölçümü 37 km2, uzunluğu 1 5 e n gen i ş yeri 4 k m dir. B . G . ı k m genişliğindeki bir kıyı kordonu ( d i l ) i le denizden ayrılmıştır. Güneyde, Kumcağız i skelesi yanında dar bir yolla denize bağlıdır. B. G. Kızı lırmak' ı n taşıyıp gerirerele burada biriktirdiği a liıvyo n ların kıyı boyunca etkisin i gösteren türlü deni z hareketleriyle ( akıntı lar, v. b. ) kıyıkordon ları meydana gele­ cek şekilde d i l halinde uzanması ve bu ı rmağın delrasın ı n doğu bö lü mündeki b i r den i z girimisini çevirmesiyle teşek­ kül etmişti r. B . G. i le den i z arasında suyu emen dar bir ku msa l di lden başka bi rşey b u lunmadığından, güneyde de deni zle bağlanrısı o lduğundan suı· u tuzlu ve acıdır. Göle batıdan 7 küçük deı enin suları dökülür v e göl sularının acı lığını bunlar biraz olsun giderir. Yayvan ve az der i n bi r çanak içinde meydana gelmiş bulunan B . G . . yağı ş lı zamanlarda ka'-,arı r , çevresindeki düz­ l ü k leri sular basar . bu sırada gölün yüzölçümü artar. B. G . n ü n barı ve güney ç evreleri sazlık v e kam ı ş l ı k olduğundan bura larda köyler azdır. Bafra'yı Kumcağı z iskelesine bağlıyan de­ kovil ham, B. G. n ü n b a t ı ve güney çevrelerin i dolaşır. Kızılı rmak del­ tasındaki başka göllerde olduğu gibi B. G. nde de çeşitli balıklar( �apar, akbalık, sazan, kefa l ) vardır. BALIK KARTA· Ll ( Pandion haliaetus) ,

gündüz yırtıcı kuşları ( Accipi tres ) tak ımının balık kartalları ( Pan­ dionidae ) familyasına bağlı bi r tür. Kısa ve çengel gibi kıvrık gaga­ ları, sivri kanadları , kı-

BALIK KARTALI

BALIK KARTALI - BALlKÇlLIK

1 )3

ma gibi vakalarda kullan ı la n B. Y. nın, vitamin lerinden başka gıda olarak etkisi de vardır. Yaz mevsiminde balık yağı verilemez. Ancak soğulc havalarda mide bu ilica dayanır. Yüksek humma veya hazım bozuklukları B . Y . içmeğe engeldir. Yemek ler dı­ şında verilmesi daha uygundur. Yemekten son ra veri l i rse hazını güçleş ı i rir. İşıahsızlı k ve ishal gözükü rse bir müd­ det için kesi l mesi gereklidir. Lezzeı i n i örtrnek için ağzı n nane s u y u i le çalkalanması, biraz konyak veya r u m katı l­ BALIK YA�I ( H u i l e de foie de morue. Kodek s : ması yahut bir miktar bira i le i ç i l mesi ıavsiyeye değer. Ço­ Oleum iecori s ) , ba l ı k l a r ı n Gad u s nevi leri n i n ka raciğeri n· cuklar çok defa balık yağın ı kolaylıkla alır. İ l icı veren den çıkarılan yağ. Gadus morr h ua ( Morinalar) senenin ana ve babanın tiksinıi gösterınemesi ve pek lezzetli bir şev belirli mevsiminde sürülerle Norveç " i n baı ı kıyılarına ve o içiyorlarmış gibi davranmaları lazımdı r . Küçük çocuklar için iyi bir u sul, ba l ı k yağın ı 1 00 gr kadar şekerli süt çevreye yumurda mak i ç i n gel i rler ve orada ı u ı u l urlar. içinde çalkalayıp sübye halinde vermekti r. Lavman sureti y­ Balık yaqı eskidenberi Norveç ba l ı kçı ları tarafından le de k ullanılabilir. i liç g i bi kullanılmıştır. Eskiden ciğerler pa rça parça kesi l­ Pek küçük çocukları akşamları yaıarken balık yağı dikten sonra gayet büyük f ıçılara konur ve bııakılır. ken d i ile oğmak ve üzerlerine bir kaç gün aynı gömleği giydirmek hasınciyle yağ ı n ç o ğ u sızar ve böy lece sızan yağın i lk kıs­ m ı oldukça açık ren k l i ve hafif kokulu olurdu. Fakat ka­ suretiyle de tedavi yapılır. Bu tedavi bazı inaıçı cilı hasta­ raciğer gittikçe bozulduğundan çıkan yağ esmerleşir lıklarında önemli sonuçlar vermektedi r. Balık yap ııübyeııi ( Emu lsion d"huile de foie de ve fena ko":ar, ken d i liğinden yağın sızması biti nce ci­ ğer parçaları suda kaynaıı l ı r ve basınçtan geçi r i l i rd i . Şim­ morue ; Kodeks : Emulsio olei i ecoris ) , 400 g � balık yağ ı , d i balık yağı daha büyük bir dikkatle çıkarı lmaktadır. Ba­ S gr ak asya zamkı, S gr k i ı r e zamkı ı g r j eliıin, S gr l ı k ıuıu lunca hemen ciğerı a l ı n ı r . safra kesesi ve başka kalsiyum hipofosfiı, 1 00 gr tarç ı n suy u , 7 5 gr gliserin, ecnebi kısımlar ayrılır, yıkandıkran son ra hususi bir alet 409 g r su, o. ı gr münhal sakarin , O . ı 5 gr benzal d t h i d içine konur ve su buhariyle ve oldukça hafif hararetıc ı sı ile yapılır. 1 00 de 40 balık yağın ı havi d i r . Balık yağı ı ı l ı r, hücreler yırtı l ı r ve yağ akar. 0° de soğutu lduktan 20,60 gr veri lir ; 300 grama kadar ç ı kmak mümk ündür. son ra donan kısmından ayrı l ı r, elde edi len yağ açı k sa ı ı Kreozoılu ( 1 00 de 1 ) ve fosforlu ( 1 000 de O 05 gr. ) ba­ renk l i , hafif balık kolcu lu v e lezzeı l idir. B u yağda havan ı n l ı le yağları da yapılır. oksij eniyle remas neticesi serbest y a ğ asiı leri v . b . i l e bi raz B ALlKÇI KURDU : bk. ARENi KOLA. a lbüminl i ürün ler vardır. Son zaman larda yağ çıkaıma arne­ B ALIKÇIL ( Ichıhyophage ; Yun. ikhthys = � a l ı k , pba­ liyesi karbon diok siı alıında yapılmaktadır Bu sayede a r t ı k , g ein yemek) , bütün büt ün veya yarı yarıya ba lıkla geçinen ok sijen , yağları · v e a lbumi n leri bozmuyor. hayvan iara veri len ad. Besin leri n i n büyük bir kısmını ha­ Balık yağı ısm idığı zaman da kokusu ve lezzeıi fe­ lıklar ıe�kil eden insan topluluklarına da bu ad verilir. na laşmamalıdır. 4 - 5 d a m lası 1 gramdır. Balık yağın ı n bi le­ şiminde % 70 oleik asit ve % 2 S palmi tik asi t ve az mik­ BALlKÇlLlK, Türkiye'de hükümet deneti altında ya­ tarda sıearik asit gliseridleriyle aseıik asit buıirik asit. va­ p ı lan balıkçılık 70 yıl kadar önce iki bölgeye ayrı lmış ve leriyanik asit ve kapıi l i k asi t . a sellinik asit. jekoıirıik asit i k i ıüzükle idare olunınağa başlanmıştır. B u bölgenir> b i ri , Cu H2, teıapi n i k asit C11 H26 O ı , j ekolei n i k asit, Cı9 1 8 8 2 ( 1 8 sefer 1 299 - 9 ocak 1 88 2 ) tari h l i «Zabıta i say­ Hss o, kolesıer i n (% 0,3 - 0,6 ) . eser halinde iyoı, klor. diye n izamnamesi»ne bağlı idi. Öteki bölge i se ı 88 2 ( 1 2 brom, kükürt, fosfor, demir ve az miktarda amonyak ve cemazielahır ı 2 99 - 1 mayıs ı 88 2 ) tarihli «Dersaadeı ve çeşiıli amin ler vardı r. Balık yağında bulunan azotl u asit ıevabii » balıkhane idaresine ait tüzük i le idare o l u n u­ maddeye ( C9 H u NOs ) mor ı i n i k asit den i r. Esrncı ba l ı k yordu. yağında az miktar a l koloid tabiat ında esasl a r d a bu l u n ­ İstanbul balıkhanesine bağlı olan idarelerin bir k ı smı muştur. «Mülhakaı-ı kadime» sayılmıştı r ; şunlardır : İzmit, Darıca, Balık yağ ı n ı n asıl etkisi. kapsad ığı A ve D vitamin Eskihisar. Karamürsel, Ereğli, Gonce, Değirmen dere, Dil­ lerine aittir. Biıçok �ıdal arda b u l u r an bu vita m i n ler balık başı, Tavşancı l , Hereke Bahçecik, Karıa l. Büyükada, yağında fazl a m i kt a rda vardır. Heybeliada, Burgaz Kınalıada, Tuzla, Pendik, Malıepe, Kullanzlt[l : Ba l ı k yağı , için deki D vitaminiyle raşiıisma Şile, Anadolu Kavağı, Gebze, Yarımca, Kazıklı, Büyük­ ıeda�i sinde çok etken bir i l açıır. Kemi k l erdek i hasıalığı ve çekmece, S i l ivri, Papazlı. Küçükçekmece, Bakırköy. Yeşi l­ başka deı ıleri ( spasmofı li v . b. ) giderir. Koruyucu etkisi d � köy, Istranca, Şehtoros, Kumburgazı, Çöplüce, Amba r l ı , vardır. Hess ve Unger New York'ta % 90 raşit ismava tutulan Bigadus, Terkos G ö l ü ( balık aviama h a k k ı Evkafa aiııi r ) , zenci çocuk larında denemeler yapmışlardır. 4 - 6 ay içinde Midye, Ahıapolu, Vas i l i koz v e Ereğ l i . günde 8 9 gr bal ı lc yağı alan 3 6 çocuğun % 93 ü hasta­ « Mülhakaı-ı Cedide»y e ait idareler şun lard ı r : Ban­ lıktan korunmuş. Miktar ve zaman azalırsa son uç daha az dırma, Manyas Gölü, E rdek, Hereke. Paşa limanı, Ekinlik, parlak olur. Balık yağı ver i l miyen 16 çocuğun % 94 ü has­ Avşa, Marmara, Kapıdağ, Mihalıç. Mihalıç Boğazı (Kara­ talanmıştır. cabey Boğazı ) , İmralı, Edincik, Kalemi, Pirastos Liman ı , Beli rli bir hasra l ı k göstermed ik leri halde cılız, büyü­ Meyhane Burnu, Kirmasıi, Tekirdağ, B i n ados, Mudanya, mesi geri ka lmış, daima nezleli ve öksürü k l ü çocuklara da Birkos, Sıyg ı , Tri lye. Yalova, Koru, Çınarcık , Engere, Ka­ çok iyi gelir. Bazı müzmin hası a l ı k larda. müzmin akciğer ıırlı, Gemlik, Kurşu nlu, Armu ı l u . Arnavutköy Tan, Geli­ ıüberkü lozunda, sıracada, müzmin bron ş i ı. müzmin roma ı i z- bolu ve bağlantılarından i bareıı i r.

sa kuyrukları ve kısa hacakları vardır. V ücudun üst kısmı siyahımıırak kahveren gidi r ve tüylerin kenarları beyazdır. Başın yan taral ları i le karın beyaz renk lidir. Göğüs, kuyruk ve kanad kahverengidir. Boyları 55 cm ye kadar çıkar. Yu­ valarını su yakı n larında ağaçlar üzeri ne yaparlar. Balıkla geçindiklerinden balı k ç ı lık i ç i n zararlıd ı t l ar. Göçücü kuşlar­ dan olup Güney Asya ve Afrika'da kış larlar. Palearkıik bölgede, Afrika, Avustralya ve Ame r i ka 'da yaşarlar. Türki­ ye'de de bulunurlar.

·

1 34

BALlKÇlLIK

Türkiye'de İ stanbul balıkhanesine bağl ı olan ve yuka­ rıda isimleri say ı lan yerlerin d ışında ka lan malıallerin ba­ l ıkçılığı «Zabıta- i saydiye nizamnamesi » ne bağlı idi. Fakat. bütün Türk iye'de, % 20 - 23 e kadar olan balık vergisinin 820 numaralı ve 2 2 nisan 1926 tarihli kanunla eşi t olarak o/o 1 2 ye indirilmesi dolayısiyle her iki tüzüğün ba lık vergi­ sine ait hükümleri değişticilmiş ve birleşıi ı i l miştir. Her memlekette old uğu gibi Türkiye'de de B. iki kı sma ayrılır : «den iz balıkçılığı », «tatlısu balıkçılığı». Deniz balıkçılığı : Türkiye'de deniz balıkçılığı ge­ nel olarak «küçük balıkçılık» yani «kıyı balı kçılığı» olup «büyük balıkçılık» denen yabancı sulara mahsus açık deniz balıkçılığı yok gibidir. Gerçi Marmara Denizi'nin açık sularında «trata» denilen büyük sürütme ağlarından başka alet lerle ve Karadeniz'de ise kıyıdan 2:5 30 mil açıklarda her türlü ağlarla ba l ı k avlıyan balıkçılar varsa da Mar­ mara Denizi Türk suvu olduğundan ve Karadeniz açıklarında yapı lan balıkçılık ise pek önemsiz bulunduğundan «büyük balıkçılık» sayılamaz. Türk balıkçı larının deniz balıkçılığında kullandıkları deniz araçları şunlardır : ı En büyüğü «gırgır kayığı» olup 5 toniliroluk­ tur ve 5 6 çift kürekle idare olunur. 2 - «Kancabaş» denilen kayıktır ki, üç çift kürek le idare olunur. Bu kayık­ ların , voli yerlerinde maniyat ve ığrıp ağlariyle. balıkları çevirmesi sureriyle avlanı lı r. 3 8 - 1 0 toni liroluk mavu­ nalar ki, bunlar balık dalyan larına mahsusıur. 4 1 :5 - 20 toniliroluk büyük mavunalard ı r k i . bunların içine 1 00 - 1 1 0 beygi r kuvvetinde motör makinaları konulup, bunlarla hem gırgır kayıkları avi anacak yerlere çeki lir, hem de avianan balı k lar balıkhanelere taşınır. 5 - 1 2 ıonilitoluk motör takılmış kayık ve sandallar. 6 - Tirhos balığı aviarnağa mahsus ateş kayıkları. 7 Tirhos balığı aviarnağa mahsus «kurıina» denen küçük kayıklar. Türk balıkçıları tarafından denizde kullanılan aletler şunlardır : dal yan, gırgır ağı, voli, sürürme ağları, sade ağ, d ifanalı ağ, iskorçila, alamana ağı, çökertme, a lgarna, vin­ ıer, kirne, zıpkın, muhtelif iğneli aletler, saçma veya serp­ me, balıkçı kepçesi. Dalyanlar : bunlar i k i çeşittir. B irincisi direkler ü s­ tünde ağlarla kurulur. Buna «ağlı dalyan» denir. İkincisi kazık, çubuk ve kamışlada örülür. Buna da «çubuklu dal­ yan» denir. Ağlı dalyanlar Karadeniz Boğazı ile Marmara'nın k ı yı sularında kuru lur. Altı şekildedir. En büyüğü «şi ra dalyanı» olup üç türlü kurulur : birincisi Boğaziçi'­ ne mahsus «büyük şi ra dalyanı» ; ikincisi Marmara kıyıla­ rına mahsus «büyük şira dal yanı» ; üçüncüsü «yarım şi ra dalyanı» ; dördüncüsü «kurt ağzı dalyan» ; beşincisi «kırma kepasıi dalyan» ; alımcısı «çekme dal yan» dır. Çubuk l u dal­ yan ise önce sürterek kazık ve çubukla da yapı l ı r. Gırgır ağı : bu ağ aşağıyukarı 50 60 yıl önce. de­ n izde kabaran çiroz balıkların ı avlamak için, Türk balı k­ çıları tarafından ku llanılmağa başlanmış ve ağ günden güne genişieri lerek şimd i k i hali bulmuştur. 300 kulaç uzun lukta, :50 kulaç genişlikte gırgır ağları vard ı r. Sürütme ve voli ağları : bunlar ığrıp, maniyat tarla­ kos, ç amur ığrıbı denen ağlardan i baret olup, bunlarla balıkları çevirmek suretiyle avlanı lı r. lğrıp 4 türlüdür : « Boğaz ığrıbı», « Marmara ve Kızıl Adalar ığrıbı» , «ıorik ve palamut ığrıbı», «gö l ığrıbı». Bu göl ığrıbına açık ığ­ rıp da denir. Bun lardan başka bir de aterina ve çamoka ağları vardır ki, bun lar da sürıerek kullanılır. •

-

·

-

-

-

-



ı

Sade ağlar : bunlar ll türlüdür : sardalye, uskumru, yeldirme. kolyos torik. palamur. ablatiya, istavrit, i stron ­ gilos. i sıakoz. kalkan, k ı lıç ve mersin ağlarıdır. D if ana yahut ç ifte. faoyalı ağlar : bun lar yedi türlü­ dür : kefal, lüfer, gambot, tekir, mariya torik. palamuı, pisi ve supiye ağlarıdır. İskorçila ağı : ıek faoyalı bir ağdı r. «Teke i skorçila­ sı» adiyle küçük çapta başka bir türlüsü de vardır. Alamana ağı : bu ağ iki türlüdür. Birine «asıl alama­ na ağı», ötekine de «çakar ağ» denir. :50 yıla yakın bir müddetten beri İ stanbul'da yapılıp, yıldan yıla daha iyi bir hale konan ve şimdi pek büyük leı i örülen gırgır ağı, alamana ağlarını kullanı lmaz hale getirmiştir . Şimdi alama­ na ve çakar ağları yalnız torik balığı avında kullanılır. Çökertme ağı : küçük bir dalyana benzer sabit bir ağd ı r. Algarna : giriş yeri demir çemberl i , torba şeklinde bir ağdı r. Zıpkın : uçlarına iki , üç yahut beş parmak lı demir ıakılmış bir ciriıtir. Yemli muhtelif aviama aletleri : bunlar iki takımdır. Birinci takım ol ta. pareketa , çapari gibi iğne li aletler ; ik inci takım balık av sepet leridir. İğneli aletlerin bedeni mesinadan yahu t sicimden ya­ pılıp bazılarının üstüne mesinadan köstekler takı lır ve iğ­ neler ya oltanın ucuna, yahut kösteklerine bağlan ı r. Balık sepetleri dört türlüdür : i sıakos, i zmarit, gelin­ cik ve karides sepetleri. Bazı balıkçılar pirinç kazevi leriyle i stakos avlarlar. İ stanbul balıkçılarından bazıları Haliç'te kaya balığı avla­ mak için bir nevi çömlek ku l lanırlar. Balıkçı lar buna «çömlek avı» derler. Tatlıau balıkçılıiı : Göl lerde, nehirlerde, ı rmaklar­ da v. b. akar sularda yapı lır. Kullanılan' başlıca aletler şunlardır : Kotra denen çubuk dalyan : göllerin ağzında, yahut gölde balıkların dolaştığı sularda kurulur. Sade ve çifte fao­ yalı uzatma ağlar. Açık ığrıp ve manyat. Serpme veya saç­ ma. Olta ve paraketa. Balıkların türü : Balıklar «deniz balıkları» ve «taılısu balıkları» olarak i kiye ayrılır. Deniz balıkları : deniz balıkları üç sınıfa ayrılır : Birinci sınıf. süreklice denizde yaşıyan balıki ardır. Bunlar «yerli balık» sayı lır. Yassı balıklarla ringa balıkları «yerli balık» lar grupundadır. İkinci sınıf, her y ı l mevsimi geldiği zaman bulun­ duğu sulardan başka sulara göç eden deniz balıklarıdır ki bun l a ra «geçici» yahut «akıcı» balıklar denir. Üçüncü sınıf, geç inme veya nesli üretme için tatlı sulara kadar giden ve bi rkaç ay orada kaldıktan sonra tek­ rar kendi sularına dönen deniz ba lıklarıdır. Bun lara da «gezici» yahut «uğrayıcı» balıklar adı veri lir. Yerli deniz balıkları : Türkiye denizlerinde süreklice yaşıyan ve yerli balık yahut balıkçı lar arasında «taş balığı» denenler şunlardır : Ası l k ı rlangıç (Trigla h i rundo ) ; benekli kn langıç ( Trigla gurn a rdus ) ; öküz balığı ( Trig l a Iy ra) ; diken li öküz ( Peristedion cataphractum ) ; mazak ( Trigla linea­ ta) ; i skorpit balığı ( Scorpaena porcus) ; kırmızı i skorpit ( Scorpaena porcus ) ; libsoz ( Scoıpaena scropha ) ; asıl hani balığı (Serranus cabrilla) ; yazılı hani ( Serranus scriba ) ; benekli hani ( Serranus hepatus ) ; sarı hani, rokos (Serra-

BALlKÇlLIK n u s gigas ) ; berber balığı ( Anthia sacer ) ; barbunya ( Mullus barbaıus ) ; ıek i r bal ığı ( M u l lus su ı mu leıu s) ; levrek C La 1 rax l abrax ) ; ka r a göz ba l ı k (Sa rgus ronde leı i i ) ; izmariı ( Sma­ ris vulgari s ) ; istrong i los ( Smaris a lcedo ) ; si vribu r un kara­ göz ( Charax puntazzo ) ; ku pes ( Box vulga r i s ) ; sarıgöz ( Sargus vulgari s ) ; i sparı ( Sa rıtus ann u l a ri s ) ; mercan balığı ( Pagellus eryıhrinus ) ; ası l lapina ( Creni labrus pavo ) ; kikla ( Labrus bergy lıa ) ; gün balığı ( ! u lis pavo, Coris i u l i s ) ; çucur yahut çırç ı r balığı ( C reni labrus medi ıer raneus ) ; mezi-ı balığı ( Gadu� minuıus ) ; beı lam ( Merl uccius mer­ luccius) ; gelincik ba l ığı ( M oıella vulgari s ) ; kuıbağa balığı ( Uranoscopus scabe r ) ; ı rakonya ( Trachinus d raco 1 ; varsam balığı ( Trachi nus vi pera ) ; fener ba lığı ( Loph i u s piscaıor i u s ) ; h o rosbina ( B lenn i u s gaı ıorugine ) ; deniz aygırı ( Hippo­ campus guttu laıus ) : den i z iğnesi (Syngnaıhus acus ) ; si­ nagriı ( Denrex vulgaris ) ; manda.� öz merca n ( Page l l us cenı rodonıus) ; melanoria ( O!>lada melanura ) : gita r i :ıal ığı ( Box salpa ) ; minakop ( Umbrina c i r rhosa ) ; sarı ağız ( Sci­ aena aquila ) ; eşkina ( Corvina nigra) ; tayyar balık ( Dacıy­ lopıerus voliıans ) ; kaya balığı namı altında tan ınan Gobius türleri ; üzgün balı�ı (Call ionymus lyra ) ; t i landıra balığr ( Cepola rubescens ) ; gümüş balığı ( Aıherina presbyter ) ; çamoka ( Atherina hepsetus ) ; mig ri ( Conger vu lgari s ) ; is karmoz balığı ( Sphyraena sphyraena ) ; kağıt balığı (Tra­ chypterus taenia ) ; kayış balığı ( Ophidium barbatum ) ; k um ba l ığı ( Ammodyıes sicul us ) ; zaıgana ( Belone belone ) ; çoıra balığı ( Balistes capriscu s ) ; has kefa l ( Mugi l cepha­ lus) ; pulatarina ( M ugil capiıo ) . Geçici veyahut akıcı deniz balıkları : Türkiye suların­ da avianan geçici deniz ba l ı kları şunlardı r : kılıç balığı ( Xiphias ııladius ) ; orkinos (Thunnus ıhunnus ) ; yazılı o r­ kinos ( Thunnus alalonga ) ; torik ve palamuı balığı ( Sarda sarda ) ; uskumru ( Scomber scomber ) ; k o l � os ( Scomber colias ) ; l üfer ( Temnodon saltaıo r ) ; i stavrit ( Trachurus ı rach urus ) ; akya balığı ( Lichia ami a ) ; malta palarnuru ( Naucrates duco r ) ; dülger balığı ( Zeus faber ) ; hamsi ( En­ graulis encrasicholu s ) ; çaça (Cl upea sprattus) ; sardalya ( Sardinia pi lchardus) ; pervane balığı ( Orthagoriscus mola ) . Yassı balıkla r : Türkiye sularında bulunan yassı ba­ l ıklar en az beş çeşittir : kalkan balığı ( Rhombus maximus) ; çivisiz kalkan ( Rhombus laevis) ; pisi ba lığı ( Pleu ronecıus flesus ) ; dil bahğı ( Solea vulgari s ) . Tı rpana yahut r i n a balıkları : Türkiye den i z lerinde beş çeşit ri na balığı vard ı r : tırpana balığı ( Ra j a baıis) ; va toz ( Ra j a clavata ) ; uyuşıuran ba l ı k ( Torpedo marmoraıa) gibi. Gezici yahut uğrayıcı balıklar : geçinme veya n es li üretme için bul undukları denizi bı rakıp tatlı sul ara kadar giderek orada bir kaç ay kaldı ktan son ra tekrar kendi sularına dönen «gezici» yahut «uğrayıcı» balıklar şunlardır : Mersin ba lığı (H u so hu�o ; Acipen ser sıe l l atus ; A. ruthenus ; A. gulden sıedt i ) , r i nga ba l ı k ları ( Caspialosa ıanaica ; C. maeotica ; C. nordmanni ) . Bunla rdan başka yerli balıklar grupunda gösteri len lerden bazı ları ( levrek. kaya ba lıkları v. b . ) geçici olarak tatlı sulara giderler. Yı lan bal ığı ( Angui l la anguilla) yumurdamak üzere tatlı suları bı rakarak Meksika Körfezi'ne gider. Yavruları en az üç senelık b i r seyahatten sonra Avrupa denizlerinin k ı y ı larına varıp büyürnek üzere tatlı su lara çıkarlar. Kö • ek balikiart : Türkiye sularında Türk balıkçıları tarafından avianan köpek balıkları 9 çeşit olup şunlard ı r : pamuk balığı ( �archarias glaucus) ; a s ı l kö p e k bal ığ ı ( Mustelus vu lgarıs) ; fulya balığı ( Myliobatis aquila ) ;

keler ( Rhina squati na ) ; camgöz ( Galeus can i s ) ; ası l har­ harias ( Carcharodon rondeletii ) ; dikburun harharias ( Lamna cornubica ) ; sapan ba lığı ( Alopias v u lpes) ; boz camgöz ( Notidanus griseus ) ; ası l kedi balığı ( Scy l lium canicula ) ; adi kedi balığı ( Scy l lium caıu lus ) ; mahmu z l u camgöz ( Acanthias vulgaris ) . Tatltı u baltkiart : Balıkçılık yönünden ı a ı l ı s u l a r i k i kısma ayrılır : durgun sular ( p;ö l l e r ) ve akarsular ( nehi r­ ler ve dereler ) . Gerek göllerde ve gerek akarsu larda daima yaşıyan ve av'l anan balık lar hep ıaılısu balık ları sayı lırlar. Bunların en önemlileri aşağıda gösteri lmiştir. Aynı türün yerli ad ları başka başka olduğundan bunlar tam sayılamaz : sazan balığı ( Cypı inus carpio) ; ı a ı l ı su kavası, yeş i l sazan camurcak, karabalı k, mavrica ( Tinca tinca ) ; bıyık h ba l ı k ( B arbus türleri ) ; çapak ( k ıramis brama ) ; bodur çapak ( Blicca bi oerkn a ) ; kızıl kanad ( Scardinus eryth rophıhal­ mus) ; ak�alık, çamçak ( Leuciscus rutil us) ; ıaıhsu kefa l i (Squalius cephalus ) ; veki ( Carassius carassius ) ; sarı balık ( Varicorhinus türleri ) ; k araburun balı k (Chondrosıoma türleri ) ; dere kayası ( Gobio gobio) ; inci ba lığı ( Alburus türleri ) ; taı lısu levreği ( Perca fluviatilis ) ; uzun levrek ( Lucioperca lucioperca ) ; yayın ( Si lurus glani s) ; ıuma balığı ( Esox l ucius) ; platika ( Acerin a cern u a ) ; alaba l ı k (Salma fario ) . Türkiye denizlerinde avlanan. memeii iere mensup olup çoğu halk arasında «balık» adını taşıyan deniz hay­ vanları şunlardır : yunus ( Delphinus del ph is) ; domuz balığı ( Phocaena phocaena ) ; ayı balığı ( Monachus mo­ nachus) Türkiye sularında yaşıyan ve gıda yönünden insan­ lara büyük yarar lıiı görülen omurgasız hayvan lar şunlar­ dır : isıakos ( Homarus vulgari s ) ; böcek ( Pa l i n u r u s vul­ garis) ; kerevit, kerevides ( Astacus l epıodacty lus) ; tek e yahut karides ( Palaemon türleri ) ; çalı k aridesi ( Crangon vulgari s ) ; asıl pavurya ( Cancer pagurus) ; ayı pavuryası ( Dromia v u lgaris ) ; çingene pavuryası, yengeç ( Carcinus maenas ) ; çalpara ( Portunus türleri ) ; ayme ( Maia squina­ do) ; ahtapot ( Octopus t ü rleri ) ; supiy a ( Sepi a vu lgari s) ; calamariya, bülbüliye ( Loligo türleri ) ; midye ( Mytilus galloprovincialis) ; i stridye ( Ostrea edulis ) ; tarak ( Pecıen j acobaeus) ; pines ( Pinna ) ; aşvades ( Cardium ) ; sünger ( Spongi a türleri ) ; mercan ( Coral lium rubum ) . Balıkhaneler ı İ stanbul ve civarı balıkhane t üzü­ ğüne bağlı yerlere ait balık vergisi alınması işi ma· liye memurları tarafından idare edi lmekte olduğundan, ba­ lıkçı, avladığı balıkları en yakın balıkhaneye götürmek zorundadır. Balıklar az m iktarda d a olsa orada satılır. Vergisi alındıktan şonra balıkçı hissesi bahkçıya verildiği gibi, balığı satın alana da tezkere veri lir. Balıkhaneye getiri len balıklar �okça olur ve orada değer fiyaıiyle al ıcı bulun­ mazsa, balık ların tahmin i vergisi teminata bağ lanarak bir nakliyat tezkeresiy le İ stanbul balıkhanesine gönderi li r. Ora­ da ba lıklar artırma i le satı lıp vergisi a l ı n ı r ve ba l ı k ç ı his­ sesi de sahibine veri lir. Balıkçı, tutıuğu ba l ı k l arı ba lıkhaneye götürmediği tak­ dirde. balıklar kaçak sayı lıp müsadere edil i r, yahut ceza o larak üç kat vergisi alınır. Balıkhanelerde vergisi veri lmiş balıklar taze veya tuzlu olarak başka yere göıürül mek i stendiği takdirde müş­ teri, balıkhaneden bir nakliye tezkeresi alır. B u nakl i y e tezkeresine idarece «masıa riye ıezkeresi» denir. •

ı

13§

136

BALlKÇı LIK

Balıkhaneler, balık vergisini almak ve balıkların nak l i ı ç ı n rezkere vermekle beraber. dalyancı, ağcı o ltacı v e alkarnacı balıkçılara ve balık madrabazlarına, resmi harç karşı lığı nda ruhsar rezk ereleri verir. İzinsiz balı k ç ı l ı k eden­ lerden, i k i kan ceza olmak üzere, üç kat harç alarak tezkere verir. Gerek Boğaziç i 'nde gerek Haliç ve Mar mara kıyı la­ nnda kaçı r ı lı r ken tutulan balık v. b su ürünleri müsa �e­ re ed i li r. Balıkçı ların kullandıklan ağ gözlerinin, ı üzüğün otu· zuncu maddesinde yazı lı hükme göre yapılmasına dikkat etmek, hamsi balığının ağlarını mevsim dışında hamsi kor­ resi ıakı lmamasına bakmak, dinarnide ve yasak edilmiş alet· lerle balık avlıyanlan cezaya çarpı ı rmak ba l ı khanelerin ödev­ leı i arasındadır. «Zabı ıa- i saydiye n i zamnamesi » n e bağ l ı yer lerden i z­ mir ve bun u n gibi bazı önem l i i llerde de bal ı k vergi si ba l ı k­ hanelerce emanet olarak idare olunmakta ise de, başka yer lerin balı k vergisi artırma ile kesin olarak a l ı n ı r. B ALIKÇILLAR, Cicon i ae ( Lar = leylekler) takımının balıkçıHar ( A rdeidae ) familyasına bağ l ı kuş l a r. ı oo den fazla balıkçı ) ı ü rü vardır ve hemen hemen dünyanın her tarafına ya­ yılmışlard ı r. Oldukça büyük olan bu kuşların başları dar ve düzdür. Uzun ince boyun ludur lar. Düz. yanlardan basık, sivri gagalannın ön tarafı testere gibi dişlidir. Gaga en az baş uzunluğundadır. Ayakları ve parmakları uzundur. Ka· nadlar uzun ve geniştir. Kuyruk kısa ve yuvarlak tır. Çi ft­ leşme zamanlarında erkeklerin sırtlarında demet şeklinde çok güzel, uzun ve ince tüyler meydana gelir. Tüy değiş­ ti rme zamanında bu tüyler dökülürler ; süs olarak kul lanıl­ dık ları i çin çok kıymetlidirler. Bütün sulaıın sakin leridir· ler. Büyük topluluklar halinde bulunurlar. Hem gündüz, hem de gere kuslarıdır. Çoğu göçmen kuşl arda n d ı r. Uçuş ları ağırd ır. Uçarken boyun ları n ı S şek l i nde kı vırı rlar. Boğuk sesler çıka r ı rlar. Din lenme zaman larında boyunları­ n ı içeri doğru çek erek hiç hareket ermeden dururlar. Ge­ nel olarak büyükleri balıklarla, k u rbağalarla, ufak su kuş­ ları i le ; küçükl eri böcek lerle geç i n i eler. Yuvalarını su kı­ yılarındaki yüksek ağaçların ıepelerine. yahut da kamış ve sazların arasına yaparlar. 3 6 beyaz veya mavimtırak yeşil yumurta yaparlar. Yalnız dişileri kulu çkaya yatarlar ve tek dişilidirler. Balıklar için zararl ı hayvan lardır. Memleketi­ mizde raslanan bel libaşlı B. şunlard ı r : 1 - Adi B. ( Ardea dnerea ) : ı m yükseklikte olan bu k uşlar aşağı yukarı bir leylek büyüklüğündedir. Başın üst kısmı ile alın beyaz renkıedi r. Boyun açık gri ve sırt külrengindedir. Vücu,y-F���=---­ d un alt kısmı beyazdır. Başta, gözün üst tara­ fından başlıyan ve ba"' şın arka kısmına kadar � .;....., ....., ' i l • a n r a ' n ı n Ha roınszek ( Rumen . Trea i Sc3 u n e ) i l i n d e k i Szen ı k a ı u l n a ( R u me n . C il. ii l i n a ) k a ­ sabası n d a d c>ğmuş, Ko l o z s d . r ( R u m e n . Cl u. ) da ölmü ıtür. V i y a n 3 ve Peşıe ü n i "ersirele ı inde h u '< U k ve doğu d i l le r i n i ok umuş hususiyle Kaza n Ta ·ı.ı rcasr. K a l muk ç a , ve J:IJ ' l p Moğo)C3sı ü z erin d e çal ışmıştı r. 1 8 1 1 11!7 \ y ı l l .ı. ı ı n d a R u ,ya ve Moğo l i stan'da Mancu ve Moğol d i l l e r in i araşıı rmak i�i n uzun gezi ler ya pmış, bu nu Jelenter Oroızo uza�: eı •

A zıiaban

teli

ulazaıar61 eı

n y e l v e ı z e t i tanulmanyair61

BAliNT

Gabor

( Rusya'ya ve Asya'ya yapı lan gezi ve l i ngüistik çalışma­ lar hakkında rapor) [ 1 874 ) a d lı eserinde an latmıştır. ı 877 de ko n ı Szechenyi B e l a ' n ı n Doğ u Asya b i l i m gezisi ne d i lci olarak katı lmış, fakat erıesi y ı l Ç i n ' d e n geri dönmüştür. ı 879 da Türkiye'ye gelmiş, Anadolu'da bir müddet maliye müfettişi olarak çalıştıktan son ra M a cari s ı a n ' a dönmüştü r. 1 897 de K o l o z s v a r üni versitesinde mukayeseli Ural · Altay di lbilgisi profesör lüğüne getiri lmişti r. Türkoloj i alanındaki başl ıc a eserleri Török. nyelvtan. A lak. · h mondallan , olı·a· ı6k.ön)' v h ız6tar (Türkçe gramer M o r fo l oi i ve sintak s, okuma kitabı ve sözlü k ) [ 1 87 5 ) , Kazani tattir nyelvla· nulmanyok. ( Kazan · Tatar araştı rmaları) [metin, tercüme, sözlük, gramer. 3 cilt, ı 87 � ı 877] başlıklarını taşır. Ural· Alıayistik alanında da, başlıca, Macarcayı Moğolca ile karşı laştıran Madl'lr Mongol Khojor Khele adalilkhah6 bi(Jik . Magyar · Mongol kes nyelvel egyenlitö iral ( Macarca ve Moğolca. iki dilin karşılaşıırılması hakkında yazı ) [ ı 87 7 } v e Ptirhuzam a magyar h a mongol nytlv t e re n ( Macar ve Moğol dilleri Masında paralel ler) [ 1 877] başlıklı yazı­ lariyle t anı n mışt ı r. Moğol ve M an cu d i l l e r i ü z e rin d e avrıca a ra ş tı r m a ları v a r d ı r : A mandı uk ızer1ar1tiıos köny.·e ( Mancuların tören kitabı ) [ ı 876] , Aı: ejızaki burjJt . m on­ gol nyel vid ra ı röı-id iımertelhe ( K uz ey S u ryar Moğol diyeleğin i ıanııan kısa bi r yazı ) [ «Nyelvıudoman yi Köz­ le m en yek » dergisinde, ci l t X l l l , 1 877 ] , Mutatvtiny a mongol nefı.köileızetböl ( Moğ ol halk şiirinden örnekler) [ 1 89 1 ] Öbür eserleri a r asın d a A magyarorıztigi 1örök h6doltıtigr61. XVIl. ıztizadi török /orrtis ı z e ri n t ( XVI I . y ü z y ı l a ait bir Türk kaynağına göre Macaristan'daki Türk e g e m enliğ i ) [ ı 870) i le A hon {oglaltiı revizioja ı·agyiı a hun, ızekely magyar. beıen ;e, kun kerdh liıztaıaıa ( Mac a r yurdu kuru­ luşu tarihinin yeniden gözden geçirilmesi, yani Hun, Szekel, Macar, Peçen e k . ve Kuman meselesinin açıklanması) [ ı 902 ] anılmağa değer. Ayrıca Dravid dilleri üzerinde de çalışmaları vard ı r . ·

·

·

1 -

B a l i n a g i l l e r . Dişli Ba l i n a l a r Pir

neh i r

D . n i zdc � a � ı y a n

y u n u sb a l ı � ı

yun ı.ı : b a h k l a r ı n J an

k i ı· c d e n i z l e r i n d e c! e v a r d ı r ) . lı ğı

[Orciıı u
z) z (�) i l e karşılanır, Karaçay co/ ( = yol ) , ci. relı. ( = yürek ) , cumuıak ( = yu­ muşak ) , inci, fakat Balkır z o / , ziirek. zumuıa/ı., in z i . Tür­ kiye Tür k çesi y : Karaçay c : Balkar � ; T ürki y e Türkç e si y : K a ra ç a y c : Balkar j şek linde se> tekabül leri de vardır, mesela Karaçay capralı. ( = yap r a k ) , Balkar gap ra/ı ; Kara­ çay cet'i ( = yedi, 7 ) , Balkar jeı i ; Karaçay cumarı/ı ( = bir çeşit keklik ) , Balkar jumaruk. A y rıca Karaçay colduz ( = yıldız ) , Balkar do/duz gibi müstesna şeki l iere de ras­ lanır .

iulğan

Balkarcanın yapısı : Vokalizm : Bu diyelekte açık e ( a ) den başka kapalı e ( � ) de vardır, fakat çok kullanıl­ maz. Bizde de olduğu ıı;ibi, o ve ö vokal leri kelimenin yal­ n ı z birinci hecesinde bulunabi l i rse de, assimi lasyon etk i si

TüRKÇESi altıoda i kinci heceye de gelebilir, ö lg e n > ü lg ö n ( = öl­ müş ) , iij·de > iiydö ( = evde ) , gibi . O u , öü, au, ıu, eü, i ü d i f t on g ları göze çarpar ; bun lardan bazısı a g , og , v. b. konson l u ş e k i llerden olmadır, ıag :> ı au ( = dağ ) , lı.iidegii { Uygur küôegii) > kiyeti ( = güv e yi ) , gibi. Bu diftonglardan son ra ı, i , ' l i deği l , u, ü'lü heceler gelebi lir, mesela ı au : ıaunu ( = dağı n : ıaunı deği l ) . Buna k arşı lı k ay, ey, uy, ı y , oy, öy, üy, i y hecele ı i nden sonra gelen voka J ier y'den evvel k i vokaJie u y u ş ur, iiyni y e rine iiy n ii ( = ev in ) . gibi . Y k o n sonu, kendinden evvelki heceye ait olup biri ş iğinde bulunan a, ı, u v o k a JIP rin i . voka l ahengine bakmadan , sırasiyle i. i, ü'ye çeviri r , mese l a :.. ıyı/ ( = y ı ğ ı l l :> zi)'ıl ; t aya � ( = dayak. d eğnek ) :> tiya� : buyur ( = buyur) :> b iiyur. Au ( < • ağu ) :> o u . ve e ü :> öü ( ö :ıceki becedeki ölü'nün etkisiy l e ) de· ğ i ş i m ler i tipi ktir, mesela H akaniye buzagu ( buzağı ) , Ku­ man buzau, fakat B a l kar ve Karaça}' huıo u ; Karaçay iiç'eii ( = üç ler) . fakat B alkar iiyö:1 . Balkarca'da, d i fıonglardan hemen sonra, voka Jie başlıyan bir bece g eldiğ i zaman, dif­ tongun son unsuru k on son savı lır, ıauu" ( = sen i n dağın ) , kiyeiiiim ( = güvey i m ) , gibi. Konsonantizm : Balkar k onso­ nantizmindeki özeJiikler, ts, j . ve f seslerinin bulunması , ve z'nin dz a f rike ( b. b k J sesine çalmas·dır. Başka Tüı k di l lerinde de bulunan h ve " konson ları burada da vardır. Bazı yerlerde kon son i k iz leşir, katı ve kat l ı ( = katı ) , aya ve ayya ( = korumak) , gibi. Kelime or t alarında olduğu gi­ bi, sonlarında da ötümsüz ( sourd ) konsoniardan evvel ge­ len k, tc. ve p sesleri sırasİy le I.J', 1}, ve f seslerine çevri­ l i r, mesela eıilı : eıifıe ( = eşikte ) ; ağra� (= a k sak ) : ağ­ sah tay ( = aksak tay ) ; ıepse vet a tefı e ( = dans etmek ) ; ta p tım veya ta/lım ( = buldum ) ; ut.J.up kelli veya uyu/ ketti ( = uçup gıtti ) , gibi. Kelime �on larında, vokaJie baş­ lıyan sonek lerden veya başka kelimelerden evvel, k > g ; tc :> g ; p :> b değişiklik leri mrydana g e l i r , mesela eıik : e1ig allmda ( = eşik önünde) , �ona� : � onağ iiy ( = misa­ fir evi [ odası ] ) ; tap - (= bulm� k ) : la 'Jarsaıı ( = bulacak­ s ı n ) ; köp ( = çok ) : lı.öb ağy_a ( = çok para ) . Türlü assi­ mi lasyon, düşme, ve metatez haJierine de raslan ı r : endi :> enni ( = i m di, şimdi ) ; e1inlt: > 11rille ( = dudaklar) ; iiy_ ü n > ·•ts ii ( = üç ü n, için) ; boyu nı ha > boyunsa ( = boyun d u­ ruk ); edigiz > egiz ( = idiniz ) ; �I.J.ğıy_ ( krş. Karaçay aç'ğıç' = anahtar) > ağy_ ıy_ ; bıy_ğı > bığy_ı ( = bıçkı ) ; zırtı/ğan > zı/ıırğan ( = y ırtılmış ) . Başta y düşmesi de ayrı bir olay­ dır, yağı ı > ağı ı , ı-tibi. Hususiyle, Ku maneada da olduğu gibi , r'nin düşmesi ( mesela öltiiriirge > Jltiirge = öldürmek ; a/ırğa > alğa = almak ; bolurlu/ıman > bolluk man = olaca ­ ğım ; çoğul [cemi ] ekinde de iiyler > iiyl e = ev ler, at/ar > alla = atlar) ve fi i l çekimindeki - man ekinin - ma şeklinde de söylenınesi ( mesela kalaman > kalama = k a l ı rım ) göze çarpar. Kelime sonunda vokal d ü ştüğü zaman, konson ötümsüz leşir, kalğandı > kalğanl' ( = kald ı ) , k e lg en d i > lı.elgent' ( = g eld i ) . gibi. Morfolc>j i : İsim çekiminde genitif - ni ( m ese l a ala : ala n ı = babanın ; � ol : �o/nu = kolu n ; lı elin : lı. el. nn i = gelin i n ) , dati f -ga ( me s e la �ona� : �ona��a = konağa ; l e · ,,, : te ı;ege = deveve ; eg e ts : egetshe = kızkarJeşe ; assimi­ lasyon 'Ja lı.ıin : k nne = gUne ) , ıJc'ic usat i f · n ı ( geni ı i f ekiy­ le bi rdi r ; mese l a �ol . � o /nu = kolu ) . lo k aıi f -da ( mesela �ol : � o lda = kolda ; labial a rteaksiyon'la [b. bk.] iiy : üydö = evde ) , abiarif - dan ( mese l a �ol : �o/dan = ko ld an ; assi­ mila�yon ve la bi al attra ksi y on ' J a iiy : iiydön = evden, lı. ün : kiinnen, lı.iinnön = günden ) ekieriyle yapılır ; bu e k l er ince ve k alın vok a l uyumu kuralına göre değişeb i l ir. Bunda n ••

BALKAR TÜRKÇESi

- BALKON

169

baş k a . ekua ı i t (equaıit ) değerde olan - l ay/- ley ( mesela s ü ­ ri i slav esasl ı bir aifabc ku llanılmaktad ı r ; bk. KARAÇAY lay = su gibi ; bu/ay = bu gibi, böyle) ve - �.ı ( < *- ca, k i , T ÜRKÇESi . Balkar halk edebiyatı Karaçaylar'ınki kada r vokal uyumun a tabi değildir ; mesela sen et!Jenya = eııi- · zengin deği lse de, folklorunda değerli epik ve lirik şiider­ ği n gibi ; men a yt!Janya = dediğim gibi ) ekieri de vardı r ; l e . bilmeceler, ve masallar vardır. B k. W. Pröhle : Balktı­ - k ı/-gi/-}Ji eki hususi y l e zaman için ku l lanı lır, kı1 : kı1!Jtl riuhe Studien ( «Keleıi Szemle» dergisinde, cilr XV [ 1 9 1 4 Jaıhıda = kışın ; za:: : zazg ,/zazgtda = yazın ( = i lkbahar­ ı s ) . s . 1 6 5 - 2 7 6 , c i l t XVI [ 1 9 1 5 - 1 6 } , s . 1 04 - 2 4 3 ) .

d a ) , g i b i . Zaman için, teşkil eklerinden · l ı k da kul lanı l ı r , B ALKA RI.AR , K uzey Kafkasya' da, Kabarda - Ba l k a r = akşam üzeri , g i b i . Çoğul işareti olarak - la ( r) bölgesinde b i r Tüı k kavmi. Nüfusu 4 3 0 0 0 i bulma ktadı r. /-le ( r ) 'den başka, vokale göre - lö ( r ) de k u l lan ı lır, mesela Başlıca işleri davarcılıkrır. Bazı bilginler B. adının B ulgar ,11/a ( r ) = aılar, e!Jyile ( r ) = keçiler, iiy/ö ( r ) = evler. Şahıs veya Bolgar'dan geldiğini söylerler. B . ise, kendi lerine zamirieri men, sen, o, biz, siz, ala ( r ) 'dır. Keıim ( = ken­ Malkar derler ; ve bunun kendilerin i Kırım'dan buraya göç d i m ) , kesin ( = kendin ) , v. b. şekilleri de vardır. İ yelik ertiren Malkar adında bi r başkan ile i lgili olduğunu söy­ ( mü l k iyet, possessif ) zamir ekieri şöyle k u l lanılı r : atam , lerler. Bk. B A LKAR TÜRKÇES i . ata r; , atast. atabız ( = atamız ) , 111 1 agız ( = atanız) , ata/art. I si m tamlamasında zamir bazan atılır, alma teregi ( = el­ BALKAS GÖLÜ ( Balhaş. Kalmuk dilinde «büyük» ma ağacı ) yerine alma terek, gibi. Sayı adları şun laı d ı r : anlamında ; Kırgızca'da : Akıengi z ve Aladengiz ) , Asya'nın bir, eki. ii!J. tör/, be ı, alli. ieti, s egiz , toguz, on, v . b. ; Aral ve Baykal göl lerinden son ra gelen büyük gölü. Yü­ bir ;:o/ = bir defa ; kesider �öyle kullanı lır : ::.arım = yarı m , zölçümü 1 8 400 km2 • Alatav ve Tienşanlar'ın kuzeyi nde, eki btla zarım = i k i buçuk, t · r 1 etip ütsü = dörtte üçü. dik ve kayalık kıyılarİyle B. G. nü sınırlıyan Kırgız bozkırla­ Fii l çekiminde başlıca şek i ller şunlardı r : SimJik i l i k (-yor'lu rının güneyi ndedi r. Denizden yüksekliği 2 7 .! m, uzunluğu şeki l yoktur) ve geniş zaman : alama ( n ) , alaJ a ( n ) , aladı 640, genişliği 90 km, en derin yeri 2 0 m kadardır. Sul.ırı, veya alat' ; alabt ı , al ası::. alaila veya aladtla = a l ı rım, v. b. ayağı bulunmamakla beraber tatlı, yalnız bazı körfez lerde Bunun olumsuz ( men fi ) şek li : almayma ( n ) . almlllyıa ( n ) , v. tuzludur. B. G. kasım ayı sonlarından nisan başlarına kad.ır b. = a l mam, v . b. Bi tmemiş zaman ( imperfecrum ) : alay edi m . buz ıu rar. Kıyıları yerleş i l memişıir. Güney kıyısının kamış­ ala ı edır;, v . b. = alırdım, v . b. Di'li geçmiş zaman : -ıldtm, lıklan arasında domuz ve diğer bazı yaban hayvanları bu­ aldır;, aldı ; aldık, aldıgtz, aldıla ( r ) . Bitmiş zaman ( perfec­ lunur. Buzul çağında çok daha geniş bir alan kaplamış bu­ ıum) : a/ganma ( n ) = almışım, v. b. B itmişlik öncesi ( p l us­ lunan B. G. tarih çağlarında da Alakul i le bağlanıı'ı idi. B. quam- perfecrum) : algan edim = almış idim, v . b. Gelecek­ G ne başlıca Aksu Karaıal, İ l i , ve lepsa ı rmakları dökülür. l i k : al�rma ( n ) veya alman , al�rsa ( n ) = alacağım, alacak­ T arih : Ortaçait İ slam co�rafyacıları bu gölden ha­ sın, v. b. ; bu şek i l gerçekte > mevcuttur.

B. zarfın ı n bir şeridinden i baret olan bu parça, sepete ka­ dar i n e n bir i pi n çek i l mesi yle k oparı l ı r. Baloncu kum tor­ baları n ı boşaltarak B. un yüksel i ş i n i düzenliyeb i li r . ini­ şini azalıır veya durdurur. Barometre ile balonun yüksel­ m esi veya alçalması takibed i l i r. Sepete bağlanmış ol arı 50 m k a d a r u z u n l uğunda b i r kablo «giderop>> B. un i n i ş i anında, yeıe dayanarak balonu hafifletir ve onun düşme hızı n ı k üçülıür ; aynı zamanda zemine sürtünmesinden do­ layı B . un rüzgar etk isiyle yatay olarak sürüklenmesini yavaşlaıır. Bir B. hareket edeceğ i sı rada hiç bi r zaman tamamiyle şişirilmez B . yükseldiği va kit, atmosfer basıncı küçüldükçe gazın hacmı arta r ; ancak zarf t a mamen şiştiği andan i tiba­ ren boğaz vasıtasıyle gaz kaybolu r. Fakat tamamiyle şişiril­ memiş olan bir balonda. i çerdek i gaz kütlesinin yer değ i ş­ tirmeler i , bütün B a, tehlikeli olabi len hareketler yaptırır. Bunun önüne geçmek için, B . un i çerisine bir «baloncuk» yerleştir i l i r. Baloncu k , dışarı ile bağlantısı olan bir çeşit cept i r ve içeri sine bir van rilitör yardımiyle hava üflen i r . B. yük seldiği vakit, atmosfer basıncı azalır ve gaz, baloncuk üzeri ne yaptığı bası nçla, baloneuğu dolduran havayı dışarı­ ya atar. Aksine olarak, B. alçaldığı vakit, gazin hacmı aza­ lır, fakat baloncuğu n ş i ş i r ilmesi yle zarf gergin tutulmuş olur. B . larm teoriıi : Arkhimedes prensipi gazlar i çerisine batmış olan cisim ler üzerine tesir eden k u vvetiere de tatbik edilir. B u n a göre atmosfer içerisine batmı ş olan bir cisim. mesel:. bir B . , üzerine iki k uvvet tes i r eder. ı - B . un t o p lam P ağırlığı : Düşey ve aşağı yön lü­ bir k uvvettir. B. içindeki gazın, zarfın, kum torbalarının, sepetin, baloncı;ların, teçhizatın, aletlerin ve B. ağı rlıkları­ nın toplamına eşitti r. 2 - Havada B . un maruz kaldığı P' i ı me k uvveti ; Düşey ve yukarı yönlü b i r kuvvettir. B. un kapladığı ( ve· ya yeri n i aldığı ) hacım kadar havan ı n ağırlığına eşittir. P' i tme kuvveti B. un top l am P ağırlığından büyük oldu­ ğu vakit, B . atmosfer i çinde, düşey ve yukarı yönlü bi r F kuvveti i le yükselir. Havanın P ' i tme kuvvet i ile B. un bütün P a ğ ı r lı ğ ı arasındaki farka eşit olan b u F k u vvetine «B. un yükseltici ku v veti>> adı veri lir. B u kuvvet k i l ogram veya ton ile i fade ed i l i r. B i r kısım m üellifler P' itme kuv­ veti ile B. içindeki gazın ağırlığı arasındaki farka yükselti­ ci ku vvet adını vermekted irler. İng i !izler aynı kuvvete, ya· n i p' i tme k uvveti i l e B . içindeki gazın ağı r l ığı arasındaki farka , «lifting power>> adı n ı verirler. B . lar, havagazı veya hidroj en i l e doldurulur. Son zamanlarda hava gemi lerinde yanma tehlikelerinden dolayı, havagazı ve hidroj en yerine. yanınıyan fakat hidroj enden i ki kere daha yoğun olan Helyum k u l lanılmaktadır. Hel­ yum gazı çok pahalı ve nadir bi r gazdır. Balonculukıa ı ml havanı n ağırlığı i le B. gazın ı n ı ml ünün ağı rlığı arasındaki farka «doldurma gazının kaldırma k uvveıi>> de· n i r. B. u dolduran gazın ağ ırlığı hariç olmak üzere, B. ve teferruatının ağırlığı P, sıcak lık t . dış atmosfer b a sın­ cıoa eşit olan B. iç indeki gazın basıncı H ve havaya göre yoğunluğu d olduğuna göre, yer deği ştiren havan ı n ağırlığı 1 kg. P = ı ' 293 V . _!!... 76 ı + 0 . 00360 t içindeki gazın ağırlığı : ·

ve B.

1 , 2 9 3 d V. _!!... ·

76

ı

+

ı kg. 0 00360 t

o lacaktır. Buna göre B. un yükseltici k uvveti

176

BALON _

1 , 2 9 3 ( 1 - d ) V. H - P k

F - 7 6 ( ı + o,00 360 t )

mıya başlar. B ı• şek i lde her y ükseliş bir evvelkinden daha tazla olmak üz re, bir seri alçalış ve y ükselişt�n ibaret olan bir B . yolculuğu baş lar. Y ükselıici kuvvet üzerinde bir

g

olur. B. ları doldurmakta kullanı lan gazl a ı ı n havaya göre yoğunlukları, d = 0,0692 Hid ı o j en için d = 0,55 Hava gazı için Helyum için d = 0 , 1 384

çok iıızi tesir l er i n de rolü vard ı r : yağmur, kar,

çij

ıü­

neş, gündüzden geceye geçme gibi Bir B. un çıkabileceği maksimum y üksekliğe « B . un tavanı» adı veri lir. Tavan , büyük hava gemilerinde ·1 - 5 km olur.

İ l k hava B. ları . Monıgolfier Kardeşler denilen kağıı old uğundan , mesela, no rm a l atmosfer basıncı altında ve fabrikarörü Joseph Michel Monıgolfier ( 1 740 - 1 8 1 0 ) i le ı o° C de ı m3 hidroj enin kaldırma kuvvet i , y a n ı her kardeşi Jacques Etienne Montgolfier ( ı 745 - 1799) tarafın ­ m 3 hidroj enin ka ldı rabi leceği ağırlık, d a n 5 hazi ı an 1 7 8 3 ı e Annonay'de uçurulmuştu r. Mont­ ı , 247 (ı - 0,069 ) = 1 , 1 6 1 kg. golfier adı veri len bu B. lar ( şekil 2 a, b ) kağıt i le kuvvet­ ı m3 hava gazının kaldırma k uvveti lendirilmiş ambalaj bezin den yapılmıştı. Açı k ol�n alı � ı s­ 1 . 247 ( ı - 0,5 5 ) = 0,560 kg. mından , B un altına asılı bulunan bir manga! içerisinde ve son olarak. ı m 3 helyumun kaldırma k uvveti ıslak saman ve kıyılmış yün k ı rışımının yakılmasından hası l 1 , 247 ( ı - o . ı 3 8 ) = ı , 0 7 5 kg. olan, sıcak ve nemli gazla şişirilmiş küresel zarflı ic!:. olacaktır. Şu halde, helyumlu B . un kaldı rma kuvveı i , hid· Hidroj en gazı i le doldurulmuş olan ilk B. fizikçi roj enli B. unki nden ancak Charles ( 1 746 - 1 8H ) tarafından 27 ağustos ı783 de Pa r i s"­ . ( ı , 1 6 ı - 1 ,07 5 ) 1 00 = % 7,4 te uçurulmuştu, bu y üzden böy le bir ı,ı6ı kadar noksandı r. Helyum doldurulduğunda, aynı kaldırma B. a da eskiden şarlier denirdi. Aynı kuvvetin i elde ermek için, daha büyük b i r B. kullanmak yıl 21 kasımda Pilatre de Rozier gereki r. ( ı 8 5 6- ı 78 5 ) ve Marquis d "Arlandes Yükselıki k uvvet formülünden görüleceği üzere, bir ( 1 742 - 1 809) Monrgolfier de ilk B. un yükseltki kuvveti. hem B . unu dolduran gaza, hem olarak hav3 landılar' • ( 2 5 d k. ) . Hidro· de yükselti lecek ağırlığa bağlıdır. B . un hareketi anın daki j enle şişirilmiş ilk B. , içinde Char­ yükselıki kuvveti, sıcaklık ve a t mosfer basıncı ile de değ i . şir. B. hareketi a n ı n d a tamamİyle şişiri lmediği için for­ les ve Robert olduğu halde, ı aralıkta ınüldek i V hacmı , yalnız gazi n hacmıdır ; zarfın hacmı de­ Tuileries"den havalandı. İki sene Şekil : 2 b sonra. 1 7 8 5 te, Blanchard, Jeffri es ğildir. Mon ıgol fier Gaz balonu ı - Hava baloneuğu olmıyan bir B . gevşek kaldığı ile birlikte Manş'ı geçti ( şeki l 3 c ) . ( 1 783) müddetçe V . H çarpımı, Boyle - Mariotte kanununa göre Sevkedilebilen B. ( hava gemisi ) tipine gelinciye ka­ yaklaş ı k olarale sabittir. B. yavaş yavaş şi şerek yük seli r ve dar daha bir çok B . i le uçuş lar yapılmıştır. 1873 de Ge · yükselıici k uvveti hemen hemen sabit kalır. ıı eral Meunier, sev­ 2 - Bir kere B . tamamİyle şiştikten son r a , yüksele kedilebi len bir B . un cek o l ursa, boğaz yoluyla gaz yavaş yavaş kaçacak. V sa· direksiyon parçala­ bit kalacağı i çin , H nın küçü l mesiyle P' itme k u v ve t i ve rını tasadamış ve neticede B. un yükseltici kuvveti gitgide azalaca k ve bel· l i bir yüksek likte sıfı r olacaktır. B u zaman balonun «ilk denge sarıları n ı bil­ tavan» ına ula itığı veya «birinci denge basamağ ı » na var· di rmiştir. Bu arada dığı söy leni r ; B. un yük selmesi durur ve dengede kalır. buhar ve elektrik Fakat B. bu noktaya geldiği anda haiz olduğu i l k hızı ile motorlari yle işiiyen . beyzi B. lar yapılmış· bu noktan ı n üstüne i 1 tır. Harekeı nokıaçıkar ve durduğu sına geri gelmiye zaman , itme kuvve· muvaffak olan i l k ri, gaz ve balonun sevk e d i l e b i l e n B. toplam ağırlığından küçük olacağı için, ( adı La France ) yüz­ B. alçalmaya başlar. başı Renard ve Krebs tarafından 1 8 8 3 te B u alçalmayı dur­ yapı ldı. Ağırlığı B . durmak için balası­ G. başına .C4 kg olan ların atılması gere­ bu B. , hafif bir ba­ kir. Fakat, B. un alçalması esnasında ıarya i le beslenen bir gaz kaybı olmamak­ elektrik motoru i le Şekil : 3 a hareker ediyordu. la beraber, alçalış Ch arles ' i n i l k H i d rojen b al o n u yüzünden y üksek ba Patlamalı mororun icadından sonra balonculuk önrm sınçlı bölgeye düşen li geli şmeler gösterdi. 1 900 de Graf Zeppelin, Almanya'da B. tekrar yükselir sevkedi lebilen B. ların i lkini yaptırdı. Bu B. u n uzunluğu ve i kinci denge nok­ 1 'O m idi ve i k i ucu koni biçim li silindicik olup rij i t bir tasının altına geli r ; ı gövdesi ve her bi ri ayrı bir koropartımanda bulunan 1 5 tekrar durur ve ikin­ Şekil : ı a h i droj enli k esesi vardı. ı 9 1 9 d a İngiliz hava gemisi R 3 4 . ci defa yukarıya çıkI l k M o n ıgol t i e r b a lonu A n n o n a y · J e Atlantilc'i aşan bi r gidiş dönüş uçuşu yaptı. Bunun hacmı

1

1

BALON 5 5 600 m3 i d i ve her biri 2 5 0 H . P. l i k 5 moto r i l e ırc· hiz edi lm i ş t i . Tar i hi bakımd a n bal onc u l uğun X VI. yüz . y ı l ı n ba ş l a r ı n d a . bi r cin s para �üt keşfederek uçmayı düşü. nen Leona rdo da Vinci i le baş la m ı ş old uğu söylenebi l i r. Fakaı ı 9 j ı y ı l ı n d a A. P i cc ar d ' ı n yükseli şi ne K ada r ba l o ne u l u k , i l m ; a r a ş ı ı r m a l a r d a n u :oa k , fa y d a s ı z b i ı gezi p

d o l a ş ma

177

faza eder. B . un bağ l ı olduğu kablonun aşağı ucu, bir mo ıor la döndiirülen v e B u hızla a şağı indi rebi len, bi r çıkrı­ ğa bağlı d ı r ( şek i l 4 b ) . Gijzeı/eme B . /art da denile r bağlı ba l onları n h ac m ı ,

genel

olarak,

ve g ül ü n ç b i r macera şek linde düşün ülmekıeyd i . Met eoro · ı 0 0 0 m 3 v e y ük sek t i loj ik elemanları i n c e l e m e k üzer e ( bk . AEROLOJ İ ) i lk a t mo s fer yolculuğu 1 '.. 0 1 de yapı ldı ve ı o ooo m ye ç ı k ı l d ı . yüksek at mosferin 27 may ıs 1 9 i l 1 eşfi i ç i n kullanılan i nsan sız B. !ardı r. Çok de A. Piccard ve in c e ve esnek kauçukran yapı lmış, kapa l ı v e m üh endi s i P. Kip· hidroj tnle dolu k ür e s el bir z a r f l a n va rd ı r. fe r , F. N . R S. adı n ­ Seki ! : 4 a Meteoroloj i k gözlernelere yarıyacak olan baro daki B. lariyi e ı 5 8 3 ı m eıre , termomeı r e . h i g rometre a k ı in omeı r e S1biı balon m ye ç ı k tılar. Pic· ve elekt ro m e ı re g ibi o t omat ik ' y a z ı c ı aletleri taş ıya ra k y ü k­ card ' ı n bu i l k yük· selir. Ger el olarak 20 · 30 km yakınında patlar ve sepet selişi bi r çok güç­ özel bi r paraşüt yardı ­ l üklerle geçmiştir. miyle ve büyük olmı­ yan bi r hızla yere iner . B . un hacmı ı 4 000 Sonda B. ları atmosfe­ m 3 idi ve ı / 5 in den rik olayların incelenme­ fazlası h i droj en l e sinde b ü yü k hi z met l er d o 1 d u r u 1 m u ş ı u. g örmüşt ü r . «Gondola» a d r veri · len sepet, alümin­ 3 - Pilot - B. lar : y umdan yapı lmıştı, 1 Çe ş itli yüksekliklerde· onalama ç ı k ı ş h ı z ı ki rüzgarın doğ ı u hu­ 20 m i l / st i d i . 2 8 sunu v e hızını tayin dk. içinde balon i l k Şek i l : � b etmek için, h idroj en le Charles ve Robert' i n balonu C h i droien denge n oktası n a uşişirilmiş k a uçu k B. lar guı dol duruluyor ı Seki! : 4 b l a ştı. Ba ı ome tı eler i uçuıulur. B u n la rın haS a b i ı b 1 l o n l bi r desroyere bağ l ı ) 3 . 2 in ( 8 ı m m ) bir c ı v a basıncı gösteriyordu ; bu 9 , 5 m i l · ceketle ri b i r ve y a i k i den fazla bir yüksek l i k demekti r. A . P ı c c ard, genç Bel ç i k a teodo lit yardımiy)e takibedilert k B . u n ç ı k abi leceğ i yii k · i l im adamı M a x Co s y n s i l e 1 8 �ğusıos 1 9 3 2 de Züıich'te s e kl i k ve rüzgarın hızı hesabed i l i r . i k inci b i r uçuş yaptı ve 1 6 2 0ı m ye �ıktı. Bundan so nra 4 - Sevkedilen B . lar veya hava gemileri : Ba lonc u daha bir çok uçuş lar y r p ı l m ı ş ve daha fazl.ı yüksek lere Jest ve supaplar yardımiyle ancak yükseltici k u v vet ü ze r i · çı k ı l mıştı r . n e tesi r edebi li r ; balon u y ükselti r veya a l çaltı r ; fa k at ona B. lar kullanıldık­ yatay doğr u ltuda hiç bir har eket yapıı ramaz. B. ancak rüz l a ı ı yere ve malc:sada g a r tarafından sü rük l e n eb i l i r . B. lar, hava d i re e c i n i küçül ı· göıe muhtelif a d l a r rnek için hareket yönünde u zunca bi r şe k i l ( mermi biç i ­ a l ı r l a r v e çeşi tli � e k i l minde) veri lerek v e bir motor i le y ü r ü tücü « h e l i s» l e r lerde bulunurlar : bağlan a rak sevkedi lebilen bir hale geıirildiler . « Y umuşak ı - Sa b it ı ey a bağ- , z a rflı» sevked i lebi len B lar d a i çeriye d i kilmiş ba loncuklar, lt B. lar : A skeri gö yaylı bir s upap vası ıasi yle dışarı i l e bağ lanndadırlar. Ha re· zet l e me işlerinde k u l l a k et anında ba loncuk lar hava i le ş i ş i ri l i r, B. un kalan k ı s· n ı lan ve bir k ablo i le mı h i d roj en i h t i va rder. bağlı olan u zunca şe· B . yükseldiği vakit gaz, baloncuklar üz e ri n e bası n ç k i l l i B. )ardır. Bun la· y a p a r ve onla r ın h a v a s ı k ı s m e n d ışar ı k a ç a r . B . a ! ç a l d ığ ı r a , k ablo etra f ı nda dön­ vakit, gaz s ı k ı ş ı r, fakat bir vantiliıör yaulımiyle baloncuk­ memele r i ve r üzgar ın lara hava üflem�k su r e r i yle zart ın şi ş k i n l iği m u hafaza ed i · hızına göre e ğ i l mem e · l i r . Hava d i re n c i n i n , h are'> an lamına Hint . Avrupa * bheu -1, Sansk r i t bhiiti· � Yun. ph)' l is , fakat Li ıvan buti, Eski İ s l i v byti ( = olmak ) ; «duman» anlamına Hint · Avru­ pa *dhe u - , Skr. dbii ma-.r, Yun. dhy m o s ( = ıasa ) , fakat L i ı v a n d u m a i ( çoğu l ) . Eski İsliv dymü ; « sis, bulut» anla­ mına H i n t · Avrupa * m eigh - , S k r. megha-s, Yun. ( o ) mi k h/e fakat Li ıvan mig/a, Eski isliv m ig/a. Başka bir bakımd a n , B a l ı · İ s l a v d i l leri , Hint · Avrupa d ı l ailesi nin ikiye böl ün­ düğü salem ( b. bk ) ve (entum ( b . bk. ) grupların dan b i r i n ­ c i sine gi rer ve bu yönden H i n t . İ r a n , Th rak E rmen i , I l · l y r · Venet kollarının yanında ver a l ı r . Hint . Avr upa ana •



d i l i n deki gutura l - palatal k, g, g h ve Jabiovel a r qll, g ll , gllh fonem leri (tntu m grupunda k ve g esa s l ı pat layıcı sesler ha­ linde kaldıkları halde. s a l e m grupunda be l l i şanlar altında s/z, ş/j . ç/c, ���- 1/,/J/g şek l i n d e sızıcı veya afrike ( b. bk . ) sesiere çe �rilmişlerd i r : mesela, ıyüz, 1 00» anlamına Hint ­ Avrupa *k �ntoın Tol]ar kani, Yun. ( e ) katon, L i t. (antum

( c = bizdeki k ) , Eski İ r. w ( c = bizdeki k ) , Got. h u n d ( Got. re i ks ) dil lerinde bulunduğu halde Balı ­ i sliv dil lerinde yoktur. ·

Balt - İslav d i l l er i n i n kelime hazinesi bak ımından da ortak n i telik leri vard ı r . Her iki kolda bul unan b i r ç o k ke­ limelere öbür Hint - Avrupa kollarında raslanamaı : mesela, E s k i İ s l a v . b / iic ha ( cb = h ) , Lirvan. ve Leı . b/usa = pire ; E. İs. li •a, L i t , ve Let. lep a = ıhlamu r ; E. İ s. ( d ) z v lzda,

Hint - Avrupa ai lesi içe risinde öbür koliara karşı lık Ba l ı - isJa, dillerinin başlıca ö zel l ikl e ri şun lardır ( bk . l< . Bı ug­ mann : K u rı e vergleirhende Gram malik der indogermanisrhen S • rachen. yeni bas. Berli n - L e i pz i g 19 3 3 . s. 1 8 ) : 1 - H i nt · Av­ rupa ana d i lindeki sonant *I *!· * � ve * � ses leri , öbür kollar-

L i ı . zvaigZde, E s k i P r u s . s wai �stan, Let. zvaigıne = yı l d ı z .

p a n l t ı ; E. İ s g/avı1, L i t . ve Le r . xalı,:ı, E. Pr. gallü = baş ; E. i s . r9ka. L i t . ranka E. Pr. ran c o , Ler. ro ka = e l ; E. İ s . rogi'l, L i t ragas , E . Pr rag i r , Ler. rags = boynuz ; E . i s . , aliikati 1 lakati, Li ı. alkıi, E. Pr. alkin ı, Le r . ( s ) al kı = ac lerine çevri lmiştir ) : mesela «siyahıı anlamına H i nt - Avrupa o l mak ; E. İs. m e19, Li ı. m el u = ararı m ; E İs. ladiii, Lit. * qrsn - , Eski Prus. kirsna - . . Leı. kirsna, E s k i İ s l i v . crlnü eldiia = kayık. Bundan başka, bi rçok ke l i me ler de öbü r ( < * Cirnti ; c = bi zdeki ç ) , Rus. c erenti . kr ş. Skr. krifJa- s ; Hint - Avru a dillerinde bulunmak la berabe r, Balı - İsliv «dolu, dolmuş» anlamına Hint - Avrupa * p ( e ) le- , Liıvan. pil­ di llerindeki şek i ll eri birbirine çok daha yakındı r : mesel i, nas , Eski İsliv. p/tinti ( iuda Eski i r. ı u a ı h = h a l k . O sk . touto, Umbr. l o t a = şeh i r.

Iki kol ara�ındaki farklu : B a l t - i slıi v d i l l e r i n i n Ba l t ko l u , h u s u s i y l e Liıvanca. yapı b a k ı mından daha a r k a i k ı i r. B a l ı ve i s l a v bö l ümleri arası nda baş l ı ca fonetik fark lar, hu· susiyle H i n t Avrupa ana d i l i ndek i k/g v e s sesleri n i n bu d i l lere g eçiş şek i l leriyle ve palatali zasyon ( b. bk. ) l a ı l a i lg i l i ­ d i r : 1 - H i n t · A v r u pa i , u , r , k s e s l e r in d e n son ra, k e l i m e baş l a r ı n d a d a r v e ! " d en evvel g e l e n s' ler V ıvancada s / 5 ola· rak k a l d ığı halde, l s l a vcada c h (=1}) o l muştu r ; c h ' d e n son­ ra *i ( > a n lam ı n a bun lardan «Asel 1 n emi hored» d i y e bahsett i k l e r i d e g örülmüşt ü r.

1 90

BALYEMEZ - BALYOS, BALYOZ

J

B. in. icad eden k i msen i n adından çıktığını i leri sü­ ren ler bulunduğu gibi «yarı m , orı a çapıa g ü l le» an lamına İralyanca ba/Ja ve mezza söz l eri nden yapı lmış bi leşik b i r kelimeden bozma o l d u ğ u n u söyliyen ler de v a r d ı r .

I

1

bk. O S M A N A G A .

BALYEMEZ :

BALYOS, BALYOZ ( = BAYLOS ) , gen e l olarak Vened i k Cumhuriyeti 'nin Osma n l ı Devleti 'nde bulundurdu­ ğu elçiye ver ilen ad. B . un başka Hıristiyan devletleı elçileri ve h a tta konso)o .Jarı için de k ullan ı idr · ı ö ı ü l m i ş t ü r. Kel i­ men i n a s l ı Latince « y ü k taşıyan» a n lamına gelen hailus olup İ t a l y an c a bai/o keli mesi i le de i lgilidir. Yunancadaki «ıerbiyeci» a n l - mınd olan baiulos dey i m i , Doğu Roma İ mparatorl uğu'nda genç pren sierin öğretim ve eğitimine me­ mur edi len kimselere veri lmiştir. Keli men in bu aslından gelen türlü şeki lleri i se Ortaçağda t ü r l ü mem leket lerde bir takım memurlukların a d ı o l muştur. Kelime Venedi k l i ler'e de geçmi ş , Ortaçağda Ycned i k ticaret koloni leri kuru lurken , bun ların baş ı n a geçi r i len rei si ere Bailo ve Bailus deni l m i ş · t i r . Komnenos hanedam zamanında Bizans'ta yerleşmelerine müsaade ed i l en ve bazı imtiyazlar verilen Vened i k k o lon i­ sinin rei si, Palaiologos sülilesi şehre hakim olduktan sonra Bailus ve Bailo sanını almı ş t ı r. İ stanbul kolon isinin i ç iş le­ rini idare eden ve aynı zamanda B i zans impa ratoru yanında Yenedi k Cumhuriyeti'nin temsi l c i s i b u l unan bu elçi, yetkisi «Baiulus Yenerorum Constantinopoli et toıa lmperio Roma­ niae» şeklinde i fade edi lerek, bütün İ mpa.ı atorluk toprak­ lanndaki Yened i le memur ve temsilcilerinin reisi sayı ldı . Hukuk ve ceza alan l arında, kaza hakkına mal i k o l a n Baiu ­ lus Venedi k uyruğunu yargılar, verdiği h ükümleri yerine getirird i . Kararları i k i müşaviri ile birl i k te verir fa­ kat, verdiği h ü k ümler her sene İstanbu l 'daki Yenedi k zade ganı arası nda seç i len 1 2 kişiden ibaret «Consi l i u m m a i u s » ad l ı mecliste i stinaf edilebi lirlerd i . Müşa virlerle bu 1 2 k i ş i ­ l i k mecli s , Bailus'un yardı mcı ları o l m a k l a beraber, o n u n gen i ş yetki leri n i sınırlandırmakta i d i ler. Venedi k l i ler' i n Su­ r i y e kıyı larındaki koloni leıi. bir süre birbi rinden ayrı yaşad ı k tan son ra, sonradan birle ş t i r i lerek Ba i u l u s un van l ı b i r makama bağ lanmış v e buna «Bai u lus Yenerorum i n Syriaıı den m i şti r. Venedi k l i l e r ' i n Trabzon R u m İ mparator­ l uğu'nda da �ir B a i u l u s ' l a rı bulunduğu gibi, Eğriboz Ada­ sı'nda da, ustaca b i r siyaset l e burayı Vened i k egemenliği altına k oy a n , b i r Bailo vardı ve Fat i h . adayı zapta geldiği zaman ( 1 4 7 0 ) va li v e komutan sıfatı ile Bai lo olarak bu­ lunan adam Pao lo Erizzo a d l ı b i r i s i idi. ·

Vened i k arşivinde aak l ı bulunan ve memleketimizin o gün k ü siyasi, içtimal ve ekonomi k hayatı ile ve günün olaylariyle i lg i l i bir çok bilgiyi saklıyan bu belgeler, bir taraf l ı olmakla beıaber. Osmanl ı tarihi yönünden büyük önem taşımaktadırlar. Osman l ı vakanüvis tarihleriyle bel· gelerinde sadece genel olarak Venedi k balyosu şek· l i nde geçen ve adları göster i l miyen muhtelif diplomati k sıfat ve payeleri hai z bulunan bu d i p lomatların tarih sı rası i le ad ları aşağıda gösteri l mişti r : ,

1 4 54 1 4 78 1479 1 4 79

1 479

1 48 1 - 1 4 8 2 1483 1 4 84 1487 1491 1 49 2 1 497 - 1 4 98 1498 - 1 4 99 1 499 1 502 1 50 3 1513 ı5ı7 1521 ı 526 1 5 26 - 1 5 3 0 ı 5 30 1535 1 536

Venedik h ü kümet i , İstanbu l ' u n a l ı n masından son ra padişah'a Bartolommeo Ma· ce l l o a d ında birisini göstermişti k i bu d i p lomat, pek ço'( gayret sarfı ile bi r ticar et anı ) aşması yapınışıır ( 1 8 ni san 1 4 54 ) . Vened i k l i ler' i n Osman l ı ülkesinde B . bulundu rma hakk ı b u ant laşma i le başlamış fakat, Yenedi k u y r uğuna İ stanbul'da, imtiyazlı bi r maha l l e veri lmediği g i b i , bu uyruğun Bizanslı lar zaman ındaki hak­ ları d a tanın mamı ş t ı r. Ancak, Vened i k gemi l e r i Türk l iman­ Iarına serbesıçe girip ç ık a 'li l ecek , ticari mal lardan % 2 gümrük a l ı n acak, B. un vatandaş ları arasındaki ihti laflarda kaza hakkı bulunacaktı. B . adı Yened i k elçi ler i n e a i t olmakla beraber, bu adın gitgide başka dev letleri n elçilerine ve konsoloslarına da veri lmiş olduğu görülmüştür. Osman l ı - Yenedi k müna­ sebetlerinde balyoslar önemli rol oynamışl a r yaln ı z ticaret hususunda değ i l , siyasi alanda da büyük bir faaliyet göstererek elde etti kleri i m t i yazları geniş letmeye muvaffak

olm u ş l a rd ı r . 1 5 0 3 te B. And rea Gri ı ti B. ların İ stanbul'­ daki oturma sü resi n i bir y ı ldan üç y ı la çıkarmış ve bu süre artık değişmemiştir. Venedik ' l e harb zamanlarında B . la r Yed i kule'de h apsed i l i r ve barıştan sonra serbest bı­ rak ı l ı rladı. Pasarofça ( Po z arevac ) Ant iaşması i le sona eren son Yened ik harbinden sonra i k i devlet arasında h ükü m sü r e n barış ı . süresi z olarak y en i liyen antlaşma Mahmut I. zamanında B . Si meone Contari n i tarafından yapı lmış, 1 763 de i se Vened i k ' i n Mısır'daki konsoloslarına ait i mti­ yazlar hakkında Osman l ı H ü k ümeti bir berat vermişt i r İstanbu 1 ' d a s o n Yenedi k B. u 3 1 ocak 1 797 d e Selim I 1 1 . ün huzuruna kabul edilen Francesco Vend rami n ' d i r k i , aynı yı lda yapılan Campoformio Antiaşması i l e d e Vened i k Cumhuriyeti t a r i he karıştığından B . u n da görevi sona ermişı i r. Vened i k ' i n İ stanbul B. ları Beyoğl u semtinde şi mdi k i Tomtomkaptan sokağında. İtalya elçiliğine a i t binanın ye­ rinde Venediıc Sarayı deni len binada otururlardı. B. lar ı n hükümetlerin e gönderdiği raporlar, Vened i k diplomasi s i n i n önem li belgeleridirler. Gerek , B . un arasıra gönderdiği «di spaccio» den i len yazı, gerek memleketine döndükten sonra, verdiği «relazione» den i len raporlar, her bakımdan önemli sayılırlar.

ı 537 1 5 38

ı 539

1

1 5 39 1 5 39 ı 540

Ba rtolommeo Marcello, İlk bai) OJ Tommaso Malipier i , Orlaelçi Giovan n i Dario, M üsıeıar Pieıro Yettore Melchior Trevi san , Bü yüke/ı-i Antonio, Şövaliye Vet ( ı ) uri n i Domenico Bolani, Francesco Bo l a n i kardeş ler Giovanni Dario Anıon i o Ferra, Giovan n i Dario Giro l a mo Marcel lo, Balyo ı Domen ico Trevisan ( Trivisan o ) O/ağanüs/ii elçi Andrea Gri ı ı i And rea Zancan i , Biiyiike/ı'i A lvise Manemi Zacharia Freschi , A ndrea G r i t t i Andrea Gritti, A l v i se Sagundino Anıonio Guisıinian B artolommeo Contari n i . Luigi Mocenigo Marc-ı Memmo Pietro Bragadin, Balyos Pietro Zen , B iiyüke/ri Tommaso Mocenigo, Francesco Barbar a Orlaelri Daniele di Federici Tommaso Mocen igo. Orsi n i , Bal)·os Lorenzo Gritti Pietro Zen ( Zen o ) Tommaso Contarini Canale, Balyos Luigi Bodoaro

BALZAC,

BALYOS, BALYOZ 1 5 49 - 1 5 5 2 1 5 54 ve ı n:; 1 556 1 5 59 1 5 62 1 5 64

1 5 64 1 56 7 1 5 68 1 5 69 1 57 1 ı 571 1 572 1 573 1 573 1 57 3 1 573 1 57 5 1 5 76 ı 578 1 5 80 1 58 2 1 58 2 ı 5 84 ı 58 5

ı 587 . ı 590

Bernardo d i Navag ( i ) ero, B a/yoı Bernardo Trevisan Anton i o Baı barico ( Bar::ıari g o ) Marino de Cavalli Andrea Dandolo

Daniele Barbarice ( Ba ı ba ı i g o )

Bonri zzo, Ktitip Cavalli, Biiyüke/ri Giacomo Soranzo Anroni o Barbaro Alessandro Donado Giacomo Ragazzoni Marcantonio Ba rbaro And rea Badoero Costantino Garzon i Antonio Ti epo lo, Bal, oı Alvise Mocenigo ö u alye Giacomo Soranzo ( yahut : Loıenzo ) Anron i o Ba rbaro, Ba/yoı Giovan n i Correr, Balyoı Paolo Con ı a ı i n i Gi acomo Soranzo ( Lorenzo) Maffeo Ven ier, Balyoı Giacomo Soranzo, Balyoı Francesco Morosi n i , Balyoı ı 590 Lcrenzo Bernardo, Balyoı Giovan n i Moro, Baly o ı

ı 59 1 - ı s 94 ı 59 1 n93 ı 59 5 1 596 1 597 1 600 ı 60 3 - 1 60 i 1 604 ı 604 - 1 608 ı 609 . ı 6 1 2 ı 6 ı 2 - ı 6 ı :; ı 6 ı 5 - 1 620 ı 6 2 0 - ı 62 7 ı 624 1 62 7 - 1 6 3 0 ı 630 - ı 6 3 3 1 63 3 - ı 6 3 6 ı 6 3 7 - 1 640 ı 640 ı 64 1 - ı 64 2 1 64 2 ı 644 - 1 64 9 1 64 8 ı 648 1 650 . ı 65 2 ı653 1 6 5 2 . ı 664 1 664 1 666 1 666

Matteo Zani , Balyoı Girolamo Lipomani, Balyoı Marco Venier, Balyoı Leon a rda Donado Capel lo. Balyo ı Vincenzo Gradenigo, Balyos Agostino Nan i . Balyos Francesco Con tarini, Balyo s Giovan n i Mocen igo, Balyo.r yahut B iiy ü k e /r i O : taviano Bon , Bal,-oı S imeone Con t a r i n i . Balyos Cristoforo V a l ier, Balyos A l moro Nani , Balyos Gio rgio Guist i n i a n , Balyos S i meon e Contari n i , O lağ a n ü s t ü B üJ•ükelçi Sebastiano Venier ( o ) , Baly o s Giovan n i Capel lo, Balyos Pietro Fosca ri n i , B a ly o s A l vise Conra r i n i , Balyos Pietro Fosca rin i , Rahtp G i rolamo Trivi sano ( Trev i san ) . Balyo .r Angelo Alessand r i . Katip Giovann i Soranzo, BaiJ oi Alvise Cantar ini Giovann i Battista Ballarino, Katip De la Haye, Fransız Biiyiikel ç iJ i G iovanni Ca ( p ) pello, Olağaniiiiii O rtae/ri Giovan n i Batti sta Ballarino, Ktiti tJ Andreas Holz Cavalli. Katip , Balyosluğu idar�ye m e m u r Cappello, Kaıip, Baly o ılu ğ u idar�ye memur

ı 666 - 1 667 Giovıınni Battista Padavi n ( o ) , Katip Girolamo G i avarino, Balyos/uğu idarey1 memur ı 667 - ı 672 Girolamo Giavari no, Btılyoı/uğu idar1y1 m e m u r G r i l lo, Kuriye 1 668

ı 668 1 67 0 1 67 1 1 67 5 1 67 9 \ 1· 8 ı 1 684

1 67 1 1 67 5 ı 679 1 68 1 1 68 3

1 699 1 h 0 · 1 70 1 ı 7 0 3 - 1 706 ı 706 - ı 709 1 70 9 - 1 7 1 2 1 7 1 2 - 1 7 14 ı718 1 7 1 9 - ı 720 1 720 - ı 72 5 1723 - 1726 1 726 - 1 728 ı 728 - ı 7 3 0 ı 730 - 1733 ı 7 3 3 ı 73 6 ı 7 3 9 - 1 74 2 1 74 2 - ı 7 4 5 ı 74 5 - ı 748 ı 748 - 1 7 5 1 1 7 5 1 - 1 7 54 1 7 54 - ı 7 5 7 ı757 - 176 1 1 7 6 1 - ı 764 1 7 64 ı 770 - 1774 1 7 74 - 1 7 78 1 7 7 8 - 1 78 1 1 7 8 1 1 78 5 1 78 5 - 1 789 789 - 1 792 1792 - 1 796 1 796 - 1 797 ·

·

ı

Honore de

19 1

Şövalye L u i g i Mori n i , O rtae/ri Aleise Mol i n ( o ) 0/ağanüJ tü O rtae/ri G iacomo Quirini ( Queri n i ) , Ba/yos Giovann i Morosi n i , Ba ly o s Pietro Civran (Cuirano) G i o v a n n i Batti sta ') ona ( Donato, Donado ) , Bal) o s Capel lo, B iiyüke/ri Tommaso .Tarsia, T�rt:üman Lorenzo Soranzo, 0/ağanüıtü O rtae /r i Ascanio Guistinian, Olağanüstü O rtae/ri Alvi se Moceni go, Balyos Şöva l y e Carlo R u z z i n i A J , i se Mocenigo, Balyoı And rea Memmo, Balyoı

Şövaly e C a r l o Ruzz in i , O rtae/ri Şöv Iye C a r l o Ruzzi n i , O rı,ulri Giova n n i Emo ( Emmo ) , Baly os Francesco G r i ı ı i , Balyos Daniele D o l fi n , Balyos Cami l lo, Ba/y o ı Angelo E m o , O lağanüst ii O rtae/ri S i meone Con ıari n i , Balyos Nicco lö Erizzo, Baly o s Giovanni Dona ( Donato ) , B al y o ı Francesco Ven ier, Ba/yoı A nd r ea d e Lezze, Balyoı Antoni o D iedo, Balyoı A nron i o Don a , Balyos Francesco Fosca r i , Balyos Pieıro Correr, Balyos Anıonio Ruzz i n i , Bal; os Paolo Renier, Balyoı Bartolommeo Graden igo. Balyoı And rea Memmo, Balyoı Ago s tin o Garzon i , Balyo s G e rola mo Z u lian ( i ) , Balyos Nicco l ô Foscari n i , O lağan üstü O rtaelçi Ferigo Fosca r i . B aly os Francesco Vend ramin , Balyos

İstanbu l ' u n feth i n d en önce de Vened ikli ler, 1 4 0 8 , 1 4 1 3 , 1 4 2 1 ve 1 4 5 1 y ı l lar ı n d a Osman l ı Dev l e t i ' n e türlü se­ beplerle elçi ler gönde r m iş leı se de bunlardan yaln ı z 1 4 1 3 te gelen Fra ncesco Foscari ' n i n ad ı bi l i n m ekted i r. BALYOS H A N I : bk . BAL KAPANI . BALYOS M Ü FTÜSÜ, İzmir İngi l i z Konsolasunun bir i ş i dolayı siyle İ stanbu l'daki İngi l i z elçisine hakaret etti­ ği için görevinden uzaklaşt ı r ı l a n Şey h ü l i s l am Babil Efendi (b. b k . ) n in rakibi b u lunan ve ke ndi sinden sonra Şeyhü­ lislim olan ( 1 65 1 ) Kara Çelebi Zade A lı d ü l a z i z E fen d i ( b. bk. ) n i n , bu makama tayi n i n i n i k t i d a r ve e h liyetinden değ i l ancak İngi l i z Kon solasu n u n ortaya çıkardığı mest le­ den i le r i geldiğin i beli r t mek a m a c i y l e Alı d ü l a z i z Efen d i 'ye hici v y e l i y l e takıığı ad B ALYOZ veya V ARYOZ, kazık iarı veya b ü y ü k ek­ serleri çakmak ve taşlan k ı rmak i ç i n k u l l a n ı l a n uzunca sap l ı , gayet iri ve ağır çek i ç . B ALZAC [ b alz qk ok ; ası l s o y a d ı : BaiSJa} . Honore d e

( 1 799· 1 8 50 ) ,

Fran s ı z romancı s ı . Tours'da doğm u ş , P a r i s ' t e

ölmüştür. Vendôme' de h a t i p l e r k o l ej inde öğrenimini yapmış

BALZAC,

192

Honore de 2 . Un m enage de garçon en pı o vince ( Ta ş r a d a b i r bek i r evi ) [ 1 84 2 ] ; Vrı u/e Mir.,uel ( U. M . . T ü ı k . ıeı c 1 949 ) [ 1 84 1 ] , Le Pere Gor i ot ( G oriot Baba , Tür k . ı e ı c . 1 934, 1 94 3 ) [ 1 8 34 ] . C h a r 8iro11ea11 ( ..: . B., T ü r k . ı e r c . 1 94 � ) [ 1 8 37 } . Les par enrı pauvreı ( F akir a n a ba b a ) : ı . f-a Coın ine Rem ( C. l:l . , T ü r k . ıerc. 1 94 7 , 1 9 4 8 ) [ 1 8 46 ) , 2 Le Cou sin Pon ; [ 1 8·1 7 ] ; Le.r Cbouanı [ 1 8 29] . Vne lenebı eu ı e a/faire ( Esra r l ı - i r vaka , T li r k . rerc. 1 949) [ 1 84 1 ] . L e Che/· d ' oeu r e in connu ( B i J in ın iyen şaheser, Tü rk . ı ere. 1 94 � ) [ 1 8 3 1 ) , L"auberge rouge ( K ı r m ı z ı han , Türk terc. 1 9 ' 6 ) [ 1 8 3 1 ) , La Peau de •hagrin ( Tı l s ı n l ı deri ) [ 1 8 3 1 ) Louis Lam beri ( L. L. , Türk. terc. 1 946) [ ı 8 n ] . La r echerche de l'abı olue ( M u tla k peşinde, Türk. ıerc. 1 94 5 )

ve g e n ç yaşta Pari s ' e gelmişt i r .

B u rada b i r s ü r e noter katipliği yapmış ve b i r a ra l ı k çabuk zengin o l ma h ü lyasına

kapı larak garip macera l ar, ş ü phe ve te r t d düt lerle dolu çeşi t l i işlere girişmiş, bütün bu didinmekri başa r ı s ı ı l ı k l a sonuçlanmışt ı r. B i r basımevi sah i b i y l e ortak o l m u ş ve bi r ço k takma a d l a r a lı ı n d a çeş i t l i ı oman lar y a y ı m iarnıştır ( 1 8 2 2· 1 8 2 5 ) . H u ı eşebbü s l e r i B ı n zen g i n l i k h ü l ya s ı n ı gerçek leşti r mek ş ö y l e d u rs u n o n u n p ek büyük bi r boı ç altına g i ı mesine sebebolmuştur. Daha sonra, r:ıütün bu t o rç· lar d an k u rtulmak için g ü n d e ortalama on iki saat ç a l ışmak sureriyle y ı pratıcı bir rej i m ta k i bederek k end i s i n e eş iz bir

ün sağl ıyan eserler i n i verrneğe başlamışt ı r ( 1 8 29 ) . Böy lece , ölümüne kadar sürüp giden yirmi y ı l içinde, son raları ( 1 84 2 ) ken d i s i n i n La Comedie humaine ( İ n s a n l ı k komedi s i ) gene l unva n ı n ı verdiği ü n l ü roman ser i s i n i meydana geti rmi ş t i r .

Fakat bu a u rup d i n l en meksizi n ç a l ı ş ma onu vaktin­ den önce yıpratmıştır. i leride yazmayı tasa r l adığı b i r ç .k eseri içine alacak olan bir plan y a pm ı ş ( l 84 2 ) , fakat b u i steğ i n i ger­ çekleşti r mesine vakitsiz ö l ü m ü e ngel olmuştur. Ölümünden biraz önce, on sek iz s e n e d e n b e r i mek ıuplaşmakta bulun­ duğu Polonyalı asil b i r a i leye mensup K onte s E ve l i n e Hanska i l e ev­ l enerek bu hü lyasını ol­ sun gerçek leş ıi rebi l mi ş · t ir ( 1 8 � 0 ) . B . 1 84 :? d e plan ı n ı

t a s arla d ığı Comedie hu­

maine ser i s i n d t n 1 4 3 Honore de BA LZAC ese ı i n 9 l s i n i ı a m a m lıyabi lmişıir Bu p l a n üç bö l ü m e ayrı lınıştı :

1- Erudes des moeu• • au XlXieme siede ( X I X . y ü zy ı l örf v e adet erin i n ince lt n m esi ) : Scenes d e l a 11ie b rit�ee ( Ö ze l hayattan sahn e l e r ) Srenes de la t�ie parisienne ( Pa ri s hayatından sahneleı ) . Scenes de la 1 ie ce campagne ( Kı r hayatından sahneler ' , Srenes de la ı-ie poliıique ( Si ­ yasi hayauan s a h nele r ) , Scenes d e l a t'ie miliıair e ( As keri hayattan sahneler ) . ll

- Etudes philosophiques ( Felsefi i n celemeler ) .

l l l - Etudes analyliques d e mariage ( Ev l i l i k hakkında

tab i i I l i incelerreler ) .

Bu serilere R i ren eserlerinin baş l ı caları ş u n lardı r La maiıon au Chal- qui-pelole ( T o p oyn ı yan kedi mağazası, Türk. ıerc. 1948 ) [ 1 8 3 0 ] , Gobseck ( Tefeci Gobseck, Türk. terc. 1 947 ) [ 1 8 3 0 ] , La /em m e de Iren/e ans ( O t u z yaşın­ daki kadın, Türk. terc. 1 94 6 ) [ 1 8 3 1 ] , Le Co/one/ Chaberl, T ürk . ıerc. 1 938, 1 944 ) [ 1 8 3 2 ] . Le Conlral de maria1 e ( Evlilik sözleşmesi ) ( 1 8 3 5 ] , Bearrix ( 1 839, 1 84 4 ] , Mo des/e Mignon ( M. M . , T ü r k . ıerc. 1 94 7 ) ( 1 1!44] Eugenie " Grande/ (E. G., Türk. terc. 1 93 8 , 1 94 5 ) { 1 8 3 3 ] . Le lys dans la valUe ( V a d id e k ' zam bak, Türk. ı o re. 1 94 1 ) [ 1 8 3 5 ] . L e cabinet d eı antiques ( Antikalar odası ) [ 1 8 3 6 } , La viei/le /ille ( İh tiyar k ı z ) [ 1 8 3 6 ] , 11/usio ns p erdueı ( Kay­ bedi l m i ş hülyalar) [ 1 8 3 7 , 1 83 9 ] , La rabouilleuu ( B ulan­ d ı r ı c ı k a dın ) : ı. Leı deux /rerts ( I ki kardeşler) [ 1 84 1 ] ,

1

[ 1 8 34 ] .

Ayrıca. LeJ cent rontes drolatiqrte ( Yü z tuhaf hikaye ) [ 1 8 3 2 , 1 8 3 3 , 1 8 3 7 ] baş lığı altında yayımlanan h i kayeler i , Vauırin ( 1 84 0 ] , Pamela Giraud [ 1 8 1 3 ] . L e /aiseur ort Me,.adel [ 1 8 38, 1 8 4 0 ] gib i piyesleri ve mek tupları ( Cor­ res �ondance, 1 8 1 9 - 1 8 5 0 ) vardır. Bundan başka B., e ' l i lik. ıuva leı, ye m e k , sigara, mev­ ki ami , memur, Paris b u l v a r l a rı gibi konuların «fi ıı· o l oj i » 1 ri n i y a pm ış t ı r . Yaşadığı yüzyılın e n büyük ve en kudretli eserlerini yaratan B. ı n ü s l ü ı u k u su ı l udu r . Bu b a k ı m da n o, u st a bi r s an a ı çı sayı la T liZ. B. ces u r , taş k ı n ve k ab a yaraıılışlı bir insa n olduğu için es e r l e ri n de ölçülü 'e mutedil olmamı ş tır. B. ııı peyzaj ları da heı y e r d e k olayca rasianabi lecek alt iade yazılar olmaktan i leri gidememiş . g l: zel man z a ra lar karşmn­ daki tabiaı heyecanı , gezici bir ti. ccar kaıibinink inden farklı o lamam ıştır. Fakat onun ası l başar ısı, yaşadığı ç a ğı n bur­ j u va ve h a l k sı n ı f l a rı n ı n ge n e l karakterlerini eşs i z t i r tarzda canlan d t r T ı ş o lm asındad ı r . B . y a l n ı z , i n sanı an latmı ş , diğ e r kon u la r l a ancak i n san ve i n san l ı k la a t akaları ve ona olan u z ak i r k v e yak ı n l ı k l a r ı derecesinde i lgilt n m i ş ve bu bakım­ dan b e şe r tabiatı v � top l u n s a l bağla r ı n ı e ssamı olmu ş t u r .

B , eserlerinde derin ruh tah l i l leri yapmak ,· oluna g i tmemi ş bütün i n san lığı sahibi bulunduğu değişmez ve ha ki m k a r a k terleri ç i zm ek l e yetinmişti r : Eugenie Grandtl'de t> a s i s l i k , Le Pere Go riol ' da baba şef k a t i , H u /o ı ' d a sefi h l i k , Cousine Belle'te kısk an ç l ı k en g ü zel if ı t ı l e r i n i bulmuşlardır. B. ı n baş ka bi r ö ı e l l i ğ i de, ş hı (arını . yaşa d ı k l a ı ı muhit i ç inde karakterize etmiş o l ası d ı r. B., b u toplum gru p­ l a r ı n ı- k . bar alemleı i , z e ng i n b u r j u va 7 i k ü � ü k t i c a re t e r ba bı , Par i s h a l k ı kö y ve taşra b u rj uv a zi veya ari stokrasisi, kö v­ l ü ler , m · m u r l a r, mü s ta ı dem ler. gazeteciler v. b.- seçmekte dt e ş - i z bi r usta l ı k gösterm i ş t i r .

B . aşı r ı derecede roman ı i k t i . Eserlerinde romantizmin seç k i n vası f l a r ı olan taşk ı n l ı k ve m üba l ağ a göze çarpar. F a k at o b ir s a na ı ç ı duya r l rğına, b i r şiir ve üslllp dehasına sah i p b i r yaratılışta o l m a d ı ğ ı n d an romantik i l hama daı·anan roman ve sahneleri , a s l ı n d a eser i n i n kusurlu k ı s ı mla rı ola­ rak, bu ;Ün b ütü n bütün ölü bir halde kalmıştır. Aksine, B. orta v e aşağı tabakay ı , halk ve b u r j u va adetleri n i eşsi z bi r şekilde tasvir etmiştir. Çün k ü onun karakteri bu cinsten konuları işlemiye daha çok elverişli idi. İşte bütün bu özel­ li kleriyle B. romanda, roman tizmden realizme geçişin tem­ si lcisi ve La Com edie humaine adını v er d i ğ i eserleriyle de çağı m ı z ı n modası olan « ro m a n f l e u ve » ( = kütle halinde roman ) tarzının öncüsü olmuştur. G ustave Flaubert , Alphonse Daudet, Emile Zola ve Guy de Maupassa n t gibi ü n l ü Fransız ı omancı ve hi kaye­ ' ci leri onun açtığı yolda yürüyerek şaheserlerin i v er mi ş l erd i r .

BALZ AC, J�a n - Louis

Guez, Seigneur

BALZ -\C [ balzqk ok. ] , J ean · Lou i ı5 Guez, Sei­ 1 6 5 4 ) . Fransız yaza r ı . Anı;ou leme'de doğ ­ muş, orada ö lmüştür. Cizvi ı ok u l larında okumuş ve Holanda ' ya, İtalya'ya seyahatler yapmı ş t ı r. İtalya'da iken edebi yazı l a r yazmıya baş lamış, Paris'e döndüğü vakit ( 1 622 ) ünü her yana yayılmışıır. Edebi yazı lau ndan ıoplanmış olan ilk eserini yayı mladığı ı 624 y ı l ında adı bütün Avrupa' ca ıa nınmışıır. Başlıca eserleri : Sorbonne üni versitesinin sansür eıtiği Le P ri n r e ( Pren s ) ( ı 63 ı ] . Le S o r r at e rh r eti en ( Hıı istiyan Sokrates ) ( ı 6 5 2 ] , Les Entretiens ( Konu ş mala r ) [ ı 6 5 7 ] , şaheser i diye bi r inen L' Ari oippe ( Arisıippos ) [ 1 658 ] . Uıince şiirlerden ıop· !anmış Tres libri rar mi n M m ( Şiirler i n ü ç k i ıabı ) ( 1 650 ] . Bütün eserleri bi r arada olarak 1 665 t e Paris'ce yayımla­ nan B. Fransız nesrine, Ma lherbe'in ş i i ı de ya ptığı gibi eksiksi z, sağlam ve ahenkli bir d i l get i rmiş klasik di l i n geli ş mesi n e yardım etmi ş tir. cne u r de ( ı 594



BALZAMİNASE : bk. K I NAÇ iÇEG iG i LLER. B ı\LZAMIYA ( Balsamia ) . balzamin ase ( Balsamina­ ceae) familyasından ormanl.ırda dön kadar türü yetişen b i r asklımantar cinsi. BALZANE : bk. S E K i .

B A.LZER, Oawald Marjan ( ı 8 58 1 93 3 ) , Polonyalı tarih( i ve hukukçu. Lw 6w, Krak6w ve Berli n üni ver­ siteleı inde okumuş. 1 8 9 5 te Lw6w üniversitesi Leh hu­ kuku doçentliğine, sonra da profesörl ü ğ üne getirilmiştir. CorpMs iMris Polo niri Medii Aevi (Ortaçağ Leh kanun lann ı n ıoplanmış dergisi ) { 1 89 1 ] , Genealogia Piaıt6w ( Piası hane­ danı j enealoj isi) [ 1 895 ] , Kr6/estwo polskie 1 295 - 1 3 70 ( 1 29 5 - l 3 70 yılla n ndaki Lehistan Kırallığı ) . 1 898 de Th. Mommsen'e bir açık mektup yazarak Alma n l a r ' a karş ı İsliv­ lar'ı savunmuştur 1 902 de de Doğu Galiçya i le Maca ri sıan sını rlarının çizi lmesi işinde önemli bi r rol oynamıştır. •

.

BAM, İran'ın Ki rman eyaleıinde, K i rman şehrin i n y aklaşık olarak ı 1 8 0 km güneydoğusunda. büyük ıuz çölü Deşt· i Lut'un güneybatı kenarında, deniz yüzünden 1 098 m yükseklikte bir şehir. Nüfusu aşağı yukarı 1 0 000 dir. Bam lımağı'nın iki kıyısında kuru lmuş olan B . ın halkı en (o k bahçıvanlıkla uğra şır. Onaçağ'da Tı z, Şiraz ve Hormuz'dan gelen büyük kervan yol ları burada birieşi p kervancı lar, bitek Hamun-i Helmand bölgesine gitmeyi denemek için, burada mola verirlerdi. Afganlar 1 7 1 9 da burayı işgal edip bugünkü şehrin dışındaki kaleyi tahkim etmiş ve 1 8 0 1 e kadar ellerinde tutmuşlatdır. Hemen hemen İran'da sarf edilen bütün k ı n \ B. da ve yöresinde yeıişir. BAM TELI, genel olarak mızrapla ç a lınan sazların en kaba ( kalı n ) sesi ni veren tel. Utun açık olarak en tiz sesini veren gerdaniye ıelinden sonraki en kaba sesi veren ip üzeri ne sırma sarılmış kalın tel, kaba dügih teli . BAMAKO, Batı Afri ka'da Fran sız Sudanı'nın merkezi olan bir şehir. N üfusu 35 490 ( 1 94 5 ) . Niger l r mağ ı bo­ yunda kurulmuş bulu n an B. Dakar'dan iç bölgeye uzanan demiryolunun son isıasyonudur. BAMBALA, Hami- Sam i - K uş i dil ailesinin Kuşi ko· lundan olan Si clama grupundan bir dil. G üney Habeşistan'· da Çamo Gölü'nün güneyinde, Kenya sınırına yakın olan Amarr Burci kasabasının dolaylarında , Badditu (b, bk. ) ' dilinin güneyinde konuşulur. Bk. SİDA M A . KUŞ İ D i llER.

de

-

BAMB ER GER , He i nric h

1 93

BAMBARA, Fran sız Sudan ı ' nda bir g r up Zenci halka veri len ad. B. lar genel olarak 1 2°-14° kuzey enlemleri i le 6° - 1 0 ° ba t ı boyl a mları arasında yaşarlar. Bu �:en i ş alan­ da ıopl u olarak, bazı kere de diğer boy lar arasında dağın ı k olarak yaşarlar. Bu coğrafya a l a n ı nın d ı �ında b a şka kabi le­ lerle karışık o l a r a k y a ş ı y a n la n da v a rd ı r . B. l a r Mande ırkından olup bu ı rkın en önemli koludurla r. B. ların kendi aralarındaki ad l a rı Bamana veya Bamamenke olup B . adı bun lara Avrupalı lar tarafından veri l miştir. Bamana ad ı , B . la r ın toıemi olan timsah anlamına gelmektedir. B. l a r i s l a m dinini kabul etmemişler ve Müslüman lara düşman kalmış­ lardır. Dinleri ilkel bir pura ıapıcılıktır. B. lar iri yapı l ı insanlar olup renkleri koyu siyahtan kahverengine kadar değişiklikler gösterir. Fransızlar'ın Sudan'a g i ı mesind�n , sonra B. lar hi zmeıçilik, aşçılık ve askerlik gibi i ş lerde çalışmışlardır. Sosyal kuruluş ataerki ldir. Poli gami de yü rür­ l üktedir ve boşanma olaylan çoktur. Çocuk lar reşit o l u n ­ eaya kadar babalarının tutsağ ı gi bidir. Miras kardeşe geç­ mektedir. Şimdi B. ların asilleri olan üç aile eskiden halkın üç sınıfının başkanı idiler. Halk sınıfları arasında asillerden sonra zanaat adamları, sihiı bazlar v e tutsaklar vardır. Tarih­ leri hakkında az bilg i leri vardır. B. lar eskiden Mali veya Malli İmparatorluğu'na bağlı iken XVI I. y üzyı lda bu dev­ Ierin dağılması üzerine yer yer bağımsız h ükümetler kur muşlardır. Memleketleri 1 890- 9 1 y ı l ı nda Fransı z l a r tarafın­ dan alınmı ş ve B . lar da diğer halk gibi Fransız yöner i m i altında yaşamağa başlamıştır. DiL. Afrika'daki Sudan- Guinea dil ai lesinin Niger­ Senegal grupuna giren ve Senegal- Gambia- Niger bölgesin­ deki Batı Afrika'da 4 0 0 0 000 k i şi tarafından konuşu l ur büyük bir dil olan Mandingo (Mandig ) veya Mande dilinin bir diyeleği. Bamana da denilen bu di y elek Fransız Suda­ nı'nda Bani ve Niger nehirleri arasında ve Bamako şehrinin dolaylarında konuşulur. Başka bir sınıflamaya göre bu di l , Sudan dilleri n i Ngonke bölümünde, Mandingo d i linden ayı ı olarak, Malinke d i l i i r e beraber başka bir grup meydana get i ­ rir ; bu grupa Bambara grupu a d ı verilmiştir. B k. Nİ GER · SENEGAL D i LLER i . ·

.

BAMBERG, Alman y a'nın Kuzey Bavyera bölgesinde. Yukarı F ranken'in en büyük şehri. Nüfusu 5 5 000 ( 1 936 ) . Regnitz Çayı'nın Main l ı mağı 'na karıştığı yer yakınında ku­ rulmuştur. Denizden yük sekliği 2 37 - 3 8 7 m dir Ber l i n -Halle­ Mün i h ve Würzburg D r esden demiryolları kavşağında, Main-Tuna suyolu üzerinde işlek bir ticaret şehri ve mal akrarma limanıdır. Şehrin iç bölümünde türlü sanat eserleri vardır. B. de fel sefe- i lahiyat y üksek okulu ile meslek okul­ ları, tiyatro, devlet kütüphanesi , türlü sanat eserl e r i kolek­ siyonları rasathane ve n ebatat b ahçes i vardır. Dokuma endüstris i gel şmiştir. .

·

,

D AMBERGER [ bqmberglr ok.] , Heiorich ( 1 8 2 2· 1 8 8 8 ) , Alman hekimi. Prag yanında Zvonarka'da doğmuş. Viyana'da ölmüştür Öğren imini Prag v e V iyana üniversiıe lerinde yapan B., hu susiy l e Skoda, Rokitansky ve Op­ polzer'in derslerine devam et m i ştir. 1847 de doktorasını vapmış ve bir süre Prag belediye hastanesi ve Viyana üniver sitesi kliniği asi stan lı,ıi ında bulunduktan sonra, 1 8 5 0 :ie W ürzburg üni versitesi tıp fakültesi d a h i liye kürsüsüne profesör olara k davet edi lmiş, Oppolzer'in ölümü nden sonra i se 1 872 de V i yana üniversitesine getirilmiştir. B. hususiyle kalb h a sta l ı k l arı uzmanı olarak ün a l mıştır. Baş l ıca eserleri ş unla rd ır : Lehrbuch d e r K rankheiten d e r H erzen.r ( Kalb ­

19 4

BAMBERGER, Heinrich

hasta l ı '< ları ders kirabı ) [ Viyana 1 8 5 ] ; Die Krankheiten ( Ki lopoetik sisremın hastal ı k­ ları ) [ «Vi rchow : Handbuch der sp ez iale n Patho/ogie und Therapie ( Özel patoloj i ve sağııma el k i tabı ) » adlı eserde, Erlangen 1 86 4 ] ; Üb e r Bacon ı·on Veru/am ( Ve rulam Lordu Bacon hakkında ) [ 1 865 } ; Ü b e r Morbus Brightii ( Briı;I- t hastalığı hakk ı n d a ) [ 1 8 7 9 ] . Şeretine Viyana'da bir hevkel dikilm i : tir. BAMBERGE R [ bqm bergir o k . ] , Ludwig ( 1 8 2 3 · 1 899 ) , Alman iktisatçı, yazar v e siyaset adamı. Mainz'ta doğmuş, Berlin'de ölmüştür. Bir Yahudi a i lesine mensup olan B. , üç y ı l avukatlık yaptıktan son ra, rad i kal Mainzer Zeit u n g ( Main z Gazetesi ) un yazı işleri müdürü olmuş, 1 848 1 8 4 9 siyasi hareketlerine katılmış ve anayasa uğrunda savaşmış· tır. Pfalz i syanına katıldığı için A l manya'dan kaçmak zo. runda kalarak, ilkin İsviçre'ye sığınmış . daha sonra tüc­ car olarak İngiltere, Belçika ve Halanda'da yaşamış, niha­ yet Paris'te yerleşip büyük bir bankanın müd ü ı ü olmuştur ( 1 8 5 3 - 1 867 ) . Almanya'da genel affın i lanı ( 1 8 66 ) üze· rine B. memleketine dönmüş ve 1 868 den itibaren millet­ vekilliğinde bulunmuştur. Almanya merkez bankası olan Reichsbank'ın kurulmasında payı olan B. , altın para sistemi ile serbest ticareti savunmuş ve «kürsü sosyalizmi»ne karşı savaşmıştır. Bismarck'ın gümrük ve sömürge politi­ kasının aleyhinde idi. Başlıca eserleri : D i e Flitterwochen der Pr e s sfr eih eit ( Basın serbestisinin bal ayları ) [ 1 848] ; Erlebnisse aus der pfalzischen Erhebung ( Pfalz ayaklan­ masından intıbalar) [ 1 849} ; Monsieur de Bismarck ( Bay Bismarck) [ 1868 ; Almanca ve İngilizce tercümesi de var­ dır} ; V ertraulicbe Brie/e au s dem Zol/parlament ( Gümrük parlamentosundan mahrem mektuplar) [ 1 870] ; Z u r Natur­ geuhichte des /ra n z ös iuh e n Krieges ( Fransız harbinin ma· hiyetine dair) [ 1 87 1 ] ; Dıe /ün/ Milliardan ( Beş mi lyar) ( 1 87 3 } ; Die Zettelbank vor dem R e ich st ag e ( Reich mec­ lisi önünde i hraç bankası ) [ 1 8 7 4 } ; R ei th sgo ld ( Reich ;ı ] . tını ) [ 1 876} ; D eu t s ch land u n d der S o z i alis m us (Almanya ve sosyalizm) [ 1 878} ; Deutschtum und fudeııtum ( Al­ man lık ve Yahudi i k ) ( 1 8 8 1 ; Die S ez es s i on (Ayrılma = 1 8 -ıO i le 1 88 ı arasında Nasyonal Liberal P etisinden ayrılmış olan milletveki l leri grupu ) [ 1 8 8 1 } ; Di e Verschle !J­ pung der deutschen M ii nz r e ( o r m ( Alman sikke refor­ munun son raya bırakılması ) [ 1 88 2 ] ; Die Na ch / olg e Bis­ marcks ( Bismarck' tan son ra ) [ 1 88 9 } ; Gesammelte S ch ri/t en (Toplanmış yazılar) [ 5 ci lt, 1 894 1 898} ; Erinnerungen ( Haııralar) [ 1 899] ; A u sg e wah lt e Reden und Au/satze über G o/d · und Bankwesen (Altın işleri ve bankacı lık hakkında seçme nutuk ve makaleler) [ 1 900 } . B A M BERGE R - MARIE HASTALI�I, akciğer osteo­ arıropati'si. Hususiyle k roni k akciğer hastalıklarında, elin ve ayağın uzun kemikleriyle, parmaklarda husule gelen değişmelerdir. Oynaklar, parmakların uçları katı laşır, tı r­ naklar kamburlaşır, trampeı çomağ.ı biçimini a l ı r. Bu kim­ seler de uzun süren öksürüklü, bronşidi hastalardır. Akci­ ğerlerinde eski ve sürekli bir hastalık taşırlar. Burada, akciğer kronik hastalıklariyle kemik, ve aynaklardaki bu değişiklik arasındaki ilginin hakiki sebebi henüz biline­ memektedir. Bamberger ile Marie, bu kemik değişikliklerinin sebebin i . hastalığı yapan mi krobun toksinlerinde bulurlar. Sağıtma : Hastal ığın tam sağııma sı akciğerlerdeki deği­ şikliklerin gideri lmesiyle mümkündür. Parmaklardaki görev eksikliği i le ağrı lar için sürekli sağ ı ı ma ve ağrı kesici i laç­ lar kullanı labi lir. des chy/o > o etisch en Sys t e m s

·

·

-

BAMBYKE

BAMBU ( Bambusa ) : bk. H İ NT KAMlŞI. BA M B U AYlSI ( A i luropus melanoleucu s ) , etcil memei i ierin ayılar ( Ursidae) fami lyasına bağlı bir. tür. Bu hayvan i l k defa Da· vid ad l ı b i r papaz tarafından Tibet'te görülmüştür. Başı yuvarlak, kuyr uğu kısadır. Boz ayıdan daha küçük olan bu hayvanları n vücutla­ rı hemen hemen be­ yaz renklidir ve göz­ B AMBU AYlSI lerinin etrafında si· yah bir halka vard ı r. Kulakları . hacakları ve kuyruk uçla­ rıyle sı rtlarındaki kemer gibi bir kısım, siyah renklidir. Doğu Tibet'in dağlık bölgelerinde yaşar, bitkiler ve husu­ siyle bambu ıomurcuklariyle geçinir BAMBUK ( Bambugu ) . Fransız Sudanı'nda Sene­ sal'in kaynak ırmakları arasında kalan dağlık bir bozkır bölgesi. Burada oturan halk, Mandingo soyundandır. Böl­ geden geçen Dakar-Bamako demiryolu boyunun başlıca kasabası Kayes'tir. B. ta demir ve altın madenieri vardır. 1 8 5 8 den beri Fransa'ya bağlı bir protektoradır. BAMBUL : bk. BANYOL. BAMBUL BÖCEKLERİ : bk. ANİZOPLİA. BAMBULOTU ( Heliotropium ) , hadangiller ( Borraginaceae) den dünyanın sıcak ve mutedil bö lg eleri nd e 2 2 0 kadar türü yeti şen bir bitki cinsi. Hepsi otsu olan bu bit­ ki lerin bazıları ağaççık gi-

dizilmişlerdir. Yurdumuz­ da tarla içlerinde ve hu­ susiy le yol kenarlarında, boş arsalarda Heliolropium Europeum türüne çok ras· lanır. Vatan ı Güney Ame­ BA M B U LOT U rika olan beyaz çiçekli ve a - d Hk, b - meyva çiçeği van ilya gibi kokulu H. Peruvianum türü, makbul bir süs bitkisidir. BAMBUSlKOLA ( Bambusicola ) , tavukgiller (Gal­ l inacei ) takımının sülünler ( Phasianidae) familyasına bağ lı bir cins. Turaç ( b. bk. ; Franculinu s ) a çok benziyen bu k uşların daha uzun ve kaderndi kuyrukları vardır. Vücut­ ları külrengi, esmer ve kırmızımtırak lekelidir. Boyları 28 cm kadardır. Güney Çin'de ve Çin Hinrii stanı'nda yaşar­ lar. B. thoracica adlı türü tanınmıştır. BAM B YK E, eski Suriye'nin Kyrrhestike bölgesinde önemli bir şehir. Daha sonra. M. S. IV. yüzyılın ilk yarı­ sında veya orta sında kurulan Augusteuphratensis eyalerine

195

BAMBYKE - BAMYAN bağlanmış ve bu yeni eyaletin başşehri olmuştur. Eski yazariara göre Suriye'nin en güzel şehirlerinden biri olan B . , Antiokheia ( Antakya ) dan Mezop otamya'ya giden yol üzerinde çok işlek bir ticaret merkezi idi. Yerli halkın di­ linde adı Mabog olan B. nin adı Seleukos I. ( bük. M. Ö. 3 1 2-280) zamanından baş lıyacak Hierapolis o lmuştur. Yunan coğrafyacısı Strabon'da üçüncü adı olarak anılan Edessa yanlış olsa gerektir. B. «kutsal şehir» an lamına gelen Hiera­ po lis adını, burada kültü yapılan ve ünl ü bir tapınağı bulu­ nan tanrıça Atargatis ( Darketo ) e i zafeten almıştır. Atargatis tapınağının yanında, içinde kutsal balık lar beslenen bir ha­ v u z vardı. Hıristiyan lığın kabulünden sonra B . Hierapolis eski önemini ve parlaklığını kaybetmiştir. Bizans i mparatoru İustinianos 1. ( h ük. 5 2 7 - 565 ) B. yi yeniden tahkim etmiş, fakat surların çevresin i küçültmüştür. Faganlık'ın sona ermesiyle şehri n Yunanca adı yavaş yavaş unutul muş ve eski yerli adı kullanılmağa başlanmıştır. Şimdiki adı Müm­ biç'tir. Eski binaların ören leri hali durmaktadır. BAMONITIS, eski Anadolu'da Paphlagonia bölgesi­ n i n bir kısmına veri len ad. BAMSI BEYREK, Dede Korkut k i tabındaki dasitani h i kayelerden b i rinin erkek kahramanı. Bk. ALPAMSI, BEY­ R E K HİKA i ESi. BAMUM, Afrika'daki Sudan - Guinea d i l ailesinin Ni­ ger - Kamerun grupundan bir dil. Bamom, Bam un, ve Mom dahi denilen bu d i l. Kamerun'da, Nigeda sınırına yakın olan Fumban kasabası dolaylarında 40 000 kişi tarafından konuşulur. Grup içerisinde yakın akrabalerı Vute, Lu. Ka· pulla, Tikar, Sagba, Kum, Gba, N io, Pe ve Gha ( veya Ba­ gam ) dilleridir. Bamum d i l ini yazmak için, 1 900 de Fum­ ban Kıralı Nj oya, ideografik esasa göre bir yazı si stemi icadetmiş, ve zaman la bunu gelişti rmiştir. Bu i şaretler şim­ di fonetik de.� er de kazanmış oldukları için hece değeriyle k u l lanı lmakta ve gitgide alfabetik hale gelmektedir. Ba­ mum yazısı komşu dillere, hususiyle Bagarn di line de geç­ mıştır. Bk. Y AZ I . Ayrıca bk. Göhring : Der König 11on Bamu m und s eine Sdıri/1 ( «Der Evangeli sche Heidenbote» ad l ı dergide, Basel, 1 907, sayı 6, l l , 1 908, sayı 2 ) .

B AMYA (Hibi scus escu len tus L ) , ebegümecigil ler ( Malvaceae) fami lyasından , ılı k ıklimlerde bir senelik, sıcak ıklimlerde çok senelik bir bitki. Vatanı, Afri ka veya Asya, bir söy lenıiye göre her iki kı­ tadır. Eski zaman larda yetiş­ ti rilcliğine dair k i taplarda bi r kayda ras lan mamıştır. Bununla beraber Fas Arapları çok eski devirlerden beri B. yı tan ıyor­ lardı. Mısırlılar ise B . yı X I I . ve XIII. yüzyıl larda öğren miş­ lerdir. Mem leketimizde B. ta­ rımı eskiden beri yapılmak ta­ dır. BAMYA B. nın kökleri oldukça derine gider. Sapı, ı lık ıklimlerde 70 - 90 cm, Ege ve Akde­ n i z bölgesi i l lecimizde 1 , 5 - 2 m boyunda adeta küçük bir ağaççık kadar yükselir. Yaprakları e l ayası şeklinde, kaba ve tüylü ; çiçekleri erselik, çanak 5 adet, taç yaprakları yine 5 adet ve sa rı renktt, erkek organ lar fazla, ipçikler

boru şeklinde birleşmiştir. Meyvası i nce uzun piramit şek­ linde, tohumları y uvarlak veya ova!, yeşil renktedir. Yurdumuzda yetiştirilen başlıca B. çeşitleri şunlardır : Sulıani B. , Balıkesir B. sı, Amasya B. sı. Sultani ve Balı­ kesi r B. l arı yaş olarak k u l lanı lır. Amasya B . sı kuru olarak istihlak ed i l i r. Amasya B. s ı n ı n kurutulması çok basitt i r. B . çiçek açar açmaz toplanır v e i p e dizi lecek güneşte kuru­ tulur. Pek küçük boyda i ken topl a n ı p kururu lduğundan adına çiçek B. sı da den i r. Sebze bahçelerinde B. şu şekilde yetiştiri l mektedir : Toprak gübrelenip bellendikten sonra tek veya nal şeklinde masuralar kesilir. B u nların birbirinden arası 1 2,20 m d i r. Bamya tohumları ekimden önce 1 5 saat kadar su i çinde çim­ lendirildikten sonra 1 5 - 20 cm aralıkla ve bir kazıkla açıl an delikiere 2 3 tane bamya tohumu atılır. Tohumları 2 - 3 cm den daha derine dikrneğe dikkat etmelidir. Delikler ka­ zıkla kapatılır ve üzerlerine bir avuç kadar çürüntü atı l ı r. Bir dönüme 2 - 4 kg B . düşer. -

-

BAMYA OCAGI, Topkapı Sarayı'nda bahçe ve bek­ çilik hizmetleriyle ilgili bir ocak. Sarayın sebze bahçelerin­ de bamya yetiştirmekle ve otluk kapısı tarafındaki Sinan Paşa Köşkü'nü çeveeliyen bahçeleri düzenleyip süslemek ve bu köşkü beklemekle görevli idiler. Amirleri baş çuha­ dar ağa olup bostancı başıya bağlı idiler. 1826 dan son ra saray iç teşkilatı yeni baştan düzenienirken kaldırılmıştır. B. O. nın kökü Çelebi Mehmet'in Timur İstilası'ndan sonra Osmanlı padişahlığını elde etmeğe hazırlanırken Amasya ve Merzifon halkından kurduğu, Suluova'da yaptır­ dığı tali m ve manevralarla savaş kudretlerini y ükselttiği, memleketlerinin yetiştirdiği başlıca toprak ürünlerine göre bamya ve lahana ocakları adını verdiği talimli iki süvari birliğine dayanır. Fatih Mehmet tarafından da eğitimlerine önem verilerek düzenlenen bu ocakların İstanbul'un fethin­ den sonra Yen i Saray'a alındıkları, sarayın eski Cephane Meydanı denilen ve cündilik ( b. bk. ) i dmanlarına elverişli bulunan a lanında kendi lerine ayrılan binalara yerleştirilecek saray muhafı zları arası na katıldıkları, padişahların önünde her çeşit cündilik gösterileri yaptıkları ve padişahların 1 ok, tüfek ve cirit idmanlarını b u ocaklarda yaptıkları fakat zaman la bunların, önemlerin i kaybederek bahçe yetiş · tirrnek ve köşk bek lemekle görevlendirildik leri anlaşı lmak­ tadır. B u alanda Ahmet I. , Selim I I I. ve Mahmut I l . adına dikilmiş. tepelerinde bamya v e lahana şek i l leri o lan n işan taşlarının bulunuşu bu ocakların asıl görev­ lerini açıkça beli rtmektedir. Topkapı Sarayı arşivindeki belgelerden burada vaktiyle bamya köşkü denilen bir bina­ nın bul unduğu da bilinmektedir.

ı

-

BAMYAN : ı Hindukuş dağ sırası batısı-nda ve Afganistan'ın kuzeydoğusunda bir geçit ve ovanın adı. 2 B . Ovası'nda Baba Dağı'nın batısına düşen çok eski bir şehrin adı. B. Amuderya ve Sind ovalarını birbi­ rine bağlıyan çok önemli ve eski bir ticaret yolu üzerinde kurulmuştur ; tahkimli mevki i olması bakımından Orta­ çağ'ın en önemli ticaret merkezlerinden biriydi. Mevkii itibariyle tamamen Amuderya Ovası'nda bulunmasına, Hulm ve Kuduz gibi öbür dağ geçitlerinden daha çok yüksekte olmasına rağmen B. şehri, idare bakımından her zaman Kabil ve Gazne'ye bağlı kalmıştır. B. ın kuzeyinde bulu­ nan Akribat geçidi X I X. yüzyılın ilk yarısında Kabil ve Kunduz bölgeleri arasında bir sınır ödevi görmekte iken bugün bu sınır Klbülistan ile Afgan Türkistanı'nı ayırmaktadır. -

BAM Y A N

1 96

Ç i n l i seyyah v e hacı Hiuen - tsiang ( M. S . 630 ) B . dan Fan - ren - na şek linde bahseder. Bu kelimenin eski şekli olan Orta İ rancası Bamikin'dır. B . bu devirlerde d e Amuderya Ovası bölgelerinden sayılmamaktaydı. Halbuki i d a re tarzı, yazı tipi ve para bakımından aralarında hiç bi r fa rk yoktur. Yalnı z dil bakımından arada biraz fark mevcuttur. Gerek Çin li Hiuen - tsiang'dan ve gerekse çok eski Arap kaynaklarından öğreniyoruz k i B. da bu sıralarda Buddhizm dini yayılmış bir şekildedir. Yine Çinliler'den öğ· rendiğimize göre burada bu zamanlarda 10 dan fazla ma· nastır ve bu manastırlarda bini aşan Buddhist rahip vardı. Yayianın kuzey kenarında büyük bir kaya üzerine tersim edilmiş olan ve sonra da Arap müelliflerinin fazla· si yle dikkat nazariarın ı çeken pek büyük iki kabartma tas· vir vardır. Bu tasvirlerin Çin li Hiuen - tsiang zamanında mevcut oldukları anlaşılıyor. Bunlardan biri , bir erkeği, öbürü ise bir kadını tasvi r etmektedir. Ortaçağ'da bu rö­ l i yef lere surh tut ( kırmızı put ) ve hink bul ( beyaz put ) adı verilmiştir. Rivayete göre bu iki tasvir Yeniçağ'da Evrengzib'i n emri üzerine ve top mermileriyle tahribe­ dilmişlerdir. Abdülkecim Buhari i l e İngiliz seyyahı Moor­ croft'a göre XIX. yüzyılda bu şehre Buti B. denirdi. I X . yüzyılda B . d a , i ç i birçok putlarla d o l u olan büyük bir Buddha tapınağı vardı. B u tapınak 870 yılında Saffari ler'· den Y akup tarafından yılc tırılmış ve içindeki putlar da Bağdat'a nakledilmiştir. Şehir bir kaya üzerinde kurulmuştur. Gerek Hiuen ­ ısiang'ın, gerekse daha sonra M ukaddesi'nin tasvirlerinde B. «küçük şehir» diye adlandırılmıştır. lstahri'ye göre B . Belh şehrinin yarısı kadardı. Yakubi ve Yakut'a göre şeh· rin pek kuvvetli bir kalesi vardı, fakat suru yoktu. M ukaddesi ayrıca Gazne'de «B. Kapusu» adiyle bir şehir kapısının mevcudiyetini işaret etmektedir. Bunlar bize şeh· r i n o zamanki değeri ile önemi hakkında bir fikir vermek· tedir. İbn- i Hurdadbeh'in vergi listesinde B. için 5 000 dirhem gibi az bir miktar kaydedi lmiş olduğuna bakılırsa, daha son raki zamanlara ni speıle o sıralarda B. da henüz t icaret en yüksek seviyesini bulmuş de�ildi. B. hakimlerine genel olarak, ser denilmektedir. Y akubi kelimeyi yanlış olarak, aslan anlamına gelen şir'den getir­ mek istiyor. Halbuki şer esk i I ran'daki hsasriya'dan alın­ madır ve «hükümdar» yerine kullanılmaktadır. B. hakim­ leri İ slamiyet'i Abbasi ler devrinde kabul etmişlerdir. 7 1 8 tarihine ait bir Çin kaynağına göre B. prensleri de. tıpkı Sind'e kadar uzanan bütün diğer memleketler de olduğu gibi, bir imaret sahibi idiler ve To�aristan'daki Türk Y abguları'na tabi bir durumda bulunuyorlardı. Son Abbasiler arasında, başka birçok Orta Asya beyleri gibi, B. hanedanına mensup beyler de Bağdat sarayıoda çok önemli mevkiler işgal etmeğe muvaffak oldular. Tabari'nin kaydına göre 843 44 de Yemen valiliğine bir B . şer'i aıanmıştı. B. yerli hanedanının büsbütün onadan kaldırılması Gazneli ler zamanında olmuştur. Daha sonraki zamanlarda B. egemenliğini elinde bulunduranlar Gorlular'dan gelme bir soydur. B. en parlak devrini bu zamanda yaşamıştır. B. şehri , bütün ToJ:ıaristan'ı, Amuderya'nın kuzeyinde bulunan bir takım araziyi içine a lan ve kuzeydoğu istikametinde, sınırları Kaşgar bölgesine kadar dayanan bir devletin mer kez i sayılıyordu. Gorlular'a ait diğer ülkeler gibi B. da, X I I I . yüzyıl başlangıcından itibaren Muhammed Harezm ­ şah'ın imparatorluğuna kan lmıştır. Gazne gibi B. da ·

BAN bu sırada Ha rezmşah'ın büyük oğ l u Celalüdd i n emri ne veri lmişti. Böylece B . yine Tolpri sıan 'dan ayrı lmış ve Hindukuş'un güneyinde bulunan ıopraklarla bir leşmiş bulunuyordu. Bundan sonra B. Moğollar'ın tahribine uğramıştır ( 1 2 2 1 ) . Şeh i r kuşatı ldığı sı rada Çingiz'in to­ runlarından Müı ügen öldürülmüş olduğu ı ç ı n . şehrin zaptından son ra Çingiz büyük ölç üde ıah rip ve katliam yapılmasını emretmi ş ; bütün halk k ı lıçtan geçirilmiştir. Bundan sonra �ehre « k ö t ü şehir» an lamında Mobalık, ve «kötü kale" anlamında Mokurgan ad ları veri lmiştir. Bundan kırk sene sonra, yani tarih�i Cüveyni ıama· nında şehir yerleşilmemiş bir du rumda bulunuyordu. Çin­ giz H an'ın tahribine uğrıyan ve bir kaya üzerinde bulu· nan şeh ir, bugün Galgala adiyle anı lan yer ve ören olsa gerek ı ir. Bugünkü B . , tahrip ed ilmiş şehrin birkaç kilometre batısında bulun makta olup hiç bir siyasi ve ticari önem taşımamaktadı r . Son seyyahlar bucasını «büyük köy» tabiri i le tasvir etmektedirler. Son yüzyıllarda B. mukadderaı bakımından daima Gazne'ye ve Kabil'e bağlı kalmıştır. Tıpkı oraları gibi B. da XIII. yüzyıla kadar Hindistan Türk İmparatorluğu ' ­ na, d a h a sonra da Afganistan'a tabi olmuştur.

BAN ( Litinceleştirilmiş şekli banus ) , Hırvat v e Ma· ca rlar'da bir san. B. lık sanına ilk defa, Bizans imparatoru Herak leios (h ük. 6 1 O - 64 ı ) tarafından, V I I . yüzyılın ilk ya rısında, bugünk ü Galiçya'dan Bizans İmparatorluğu'nun Balkanlar'daki eyaletlerine yerleştiri lmiş olan Hırvat kabile­ leri arasında raslanır. B. rütbece kabile reisinden sonra ge­ lirdi. I X. yüzyı lın ortasında Split ( Spalato, Dalmaçya) böl· gesinde kurulmuş olan i l k sürekli Hırvat Devleti'nin hüküm· dan Trpimi r ile ardaları B. sanını taşımışlardır. 92 5 te To· mislav B. papadan bir kıral tacı almıştır. Bundan sonra H ı rvatistan 'da eya letlerin başında bulunan memura B. den il· miştir. Kırala bağlı olan B. ların başlıca ödevi, idare ettik· leri eyaleti n savunu lması i le vergilerin toplanması idi. Kıral Krescimir B. lığı yeniden ıeşkilatlandırarak birçok B. yerine tek B . sistemini kurmuştur ( 1 050) . Hırvatistan ve Dal· maçya Macaristan 'a katıldıktan ( 1 091 , 1 1 0 5 ) sonra bu mem­ leketlerin ve eskiden beri Macaristan'a bağlı olan Slavonya ( bugünk ü Hırvatistan'ın doğu parçası) nın başına B . lar ge· tirilmiştir. Bir H ı rvatistan - Dalmaçya B. ı ve bir Slavonya B. ı olmak üzere, genel olarak, iki B. vardı Macar kıralı tarafından atanan B . , adaleti sağlar. kırala ait geliriere bakar ve yönettiği bölgeni n askerlerini sevk ve idare eder­ di. XV. yüzyılda Dalmaçya Venedikliler'in, XVI. yüzyılda ise Hırvatistan ile Slavonya'nın büyük bir kısmı Türkler'in eline geçtikten sonra iki B. lıktan biri kaldırılmış ve son zamanlara kadar «Hııvatistan - Slavonya ve Dalmac;;y a B. ı» sanını taşıyan tek B. kalmıştır. 1 868 de kabul edilen Ma­ car · Hırvat uzlaşma kanunu B. ın hak ve ödevlerini yeni­ den tesbit etmiştir. Buna göre B. «Hırvat - Slavon - Dalmat» hükümetinin başıdır 've Macar başbakaoını n teklifi v e im· zası ile Macar kıralı tarafından atanı r. B. muhtar Hırvatis· tan'ın en yüksek idari memuru olup bir yandan Macar hü­ kümetine, öte yandan Zagreb'deki Hırvat·Siavon - Dalmat hükümetine karşı sorumlu idi. Hırvatistan'ın Yugoslavya'­ ya katılması ( 1 9 1 � ) üzerine B . memurluğu soııa ermiştir. Tarih boyunca, Macaristan'a bağlı başka Balkan eyaler­ lerinin başında da B. lar görmek teyiz. Macs6 ( Aşağı Dri­ na ile Kolubara ırmakları arasındaki bölge} B. ı, Bosna B. ı, Ször�ny (Romanya'da Turnu Severin bölgesi ) B. ı v. b. gibi. •

BANABA - BANCERMASİN DAN \ D A , e s k i A n a do l u ' d a K i l i k i a T r a k h e i a

lık

Ki li kia )

( D ağ­

eyaler i n i n b i r bö lges ine veri len ad.

D ANADOS : bk. B A R B A RO S .

D bani o re kelimesinin bozunıusudur ) , en e sas lı tip in de � - 9

kiri şli ve uzunca sap lı olan bir çeşit gitara. Baş kalın k iri ş i bazan sarma telli olur. Melodi teli - kemandakinin aksine olarak - en kalın te lin üst tarafına ( yani başparmağa yakın ) düştüğü için «başparmak teli» adını alır ; d iğer tellerden kısa olan bu telin düzen kulağı da sapın esas kulak lığında deji l, orta kısmındaki yerinde takılıdır. 9 telli bancodalüç tane başparmak t e li vardır. Akorı, telierin sayısına göre

değişir. Aletin deri göğüslü gövdesi iri bir def gibidi r ; kasnağının serı kısmı kapaksızdır. Göğüs derisinin ortasın­ da tel eşiği yer a l mış bulunur. Aletin boy u 85 cm kadardır . Notası, sol anah­ tarındaki yazılışına nispetle bir oktav kal ından işitilir. Kuzey Amerika'nın Zenci şarkıcıları tarafından k u l lanılıp caz rakımında d a yer alan haneonu n pek eskiden, Afrika'dan esir Zenci leı le oraya geçtiği tah m i n ed i l mekted i r. Caz modasiy­ le az çok her ü l kede ıanınd ı . Avrupa'da fark lıca haneolar yapılmış, mesela made­ n i teller takı ldığı olmuştur. Amerik a ' ­ n ı n ca z tak ı m ları nda bile haneonun pek uzun ömürlü olabi leceği zannedi l miyor. B ANCROFT [b�nkro/ı ok. ] , Ge­ orge ( 1 800 - 1 89 1 ) , Amerikan tarihç isi ve devlet adamı. Massachuseı ts'de Wor­ cester'de doğmuş, Washingtol' 'da ölmüş ­ tür. Serbest fikirli bir papazııı oğlud ur. Öğrenimini önce Harvard'da, son ra AlBAN CO manya'da yapmış ve Göttingen 'de tarna­ miyle Heeren 'in etkisi a l ıında kalmıştır. Amerika'ya döndü­ ğü zaman Harvard'da eski Yunanca okutmuş, sonra Norrham­ pıon dolayındaki Round Hill'de Latince öğreten bi r okul açm ış ( 1 8 2 0 ) ve Heeren tarihinin tercümesini yayımiarnışıır ( 1 8 24 ) . Politikaya g i rmesi üzerine bu çalışmalar d urmuş ve ailece liberal olan B . . Demokı atları t utmuştur. Van Buren onu Bosıon l i manı tah­ sildarlığİna aramış, Polk da bah ri ye nazırı yapmıştır( 1 84 5 ) . Annapolis'te Deni z Harp Aka­ demisi ' n i k u rmuş, Washing­ ton rasathanesini d üzene koy­ muş, Texas'ın işgal i n i sağla­ mış, Londra'ya büyükelçi ola­ rak gönder i Imiş ( ı 846 - 1 849) v e Berlin büyükelçi l iğine ( 1 868 - 1 874 ) gönderi l ineeye kadar Londra' da tarih i nce le ­ melerine devam etmiştir. Berlin'de i mzaladığı ünlü B. An laşması göçmenlere, uyruklarından vazgeçmeleri şarıiyle askerlik hizmetinden kurrulmak hakkını sağlamıştır ( 1 8 67 1 8 74 ) . B. un bi rçok eserleri içinde en önemlileri 1 0 cilt­ l ik History of the United Stateı ( Birleşik Devletler'in ta­ rihi ) ( 1 8 3 4 - 1 8 7 5 ] ile bunun devamı olan iki ciltlik History o/ t h e Formaıion o/ the Constitution of the U n i­ ted States (Amerikan Birleşik Devletleri Anayasasının kuruluş tarihi) [ 1 88 2 ] d i r . B ANCRO FT [ b � n k ro /ı ok. } . Hubert Howe ( 1 8 3 2 1 9 1 8 ) , Ameri kan tarihçisi. Ohio'da Granville'de doğmuş, San Francisco'da ölmüştür. Önce Buffalo'da k i ıapçı lıkla uğra�mış, sonra San Franci sco'da Amerika'nın Pasifik kıyı­ larının tarihine ve ernoğrafyasına ai t 60 000 ciltlik bir kü tüphane k u rmuştur. Bu d eğerli küt Ö phane son radan Ka­ l iforniya üniversitesine geçmiştir ( 1 90 5 ) . Başlıca eserl eri şunlardır : Native Races o/ the Pa ci/ic States ( Pasifik devletlerindeki yerli ı rk lar) [5 cilt 1 8 74 - 76], Hist o ry o/ the Pat:i/iı: States of N o rth Ameriı:a ( Kuzey Ame­ rik a' n ı n Pasil i k d ev le t ler in in tarih i ) ( 40 ci lt, 1 8 8 2 - 1891 ] . ve Retrospeı:tion, Personal:,..a nd Pvlitiı:a/ ( Şahsi v e politi k bakımdan maziye bak ı ş ) [ 1 9 1 2 ) .

BANDA - BANDIRMA BAND " , Hindistan'da A l lahabad ' ı n batısında, Gumna Nehri'nin güneyinde yönetim bölümü ve merkez i . B. , Dekan Platosu'nun, Cumna Neh ri a lüvyon düzlüğüne doğru, kumtaşı tabakalarından meydana gelmiş seki lerle alçal­ dığı kuzey kenar bölümündedir. Yüzölçümü 4 77 1 km2. n üfusu 6 ı 3 000 ( ı 92 ı ) kadar olup sık sık başgösteren kıtlıklar dolayısiyle azalmaktadır ( 1 8 9 1 de 7 0 5 000 ) . B. bölümünün başlıca ürün leri pirinç, buğday , arpa, bak lagi l­ ler, pamuk ve yağlı bitki lerdir. Çevren in merkezi olan B. şehrinin nüfusu 20 000 ( 1 92 ı ) dir.

ı g i b i , Müslüman lar d a Malezyalılar gibi giyinirler.

199

Müslü­ manlar 1 860 ta serbestliklerini elde etmiş olan tutsaklarla siyasi mülteciterin soyundan gelmedi rler.

BANDA D ENIZI, Avustral - Asya araden izinin bir bölümü. Selebes, Buru ( Boeroe ) , Serang (Stram ) . Timor­ laut. Weıar adaları arasında ve üzerinde bu adaların bul u nduğu içbükey, yan i batıya doğru yay şeklindeki den izaltı sırtının i ç tarafındadır. Yüzölçümü 7 4 2 000 km2• B ANDAISAN, Kuzey Japonya'n ı n orta bölümünde, yüksekliği 1 778 m ye erişen bir volkan grupu.

BAN OA, fark l ı ailelerden olan iki dile verilen ortak ad. ı - Afrika'daki Sudan - Guinea dil ailesinin Ubangi ( Oubanguien ) grupundan bir dil. Abanda da denilen bu dil, Fran sız Ekvator Afrikası ' n ı n Ubangi - Şari bölümünde . Belçika Kongosu sınırına yakın olan Bangui ve Forı - de Possel kasaba ları n ı n kuzeyinde, İngiliz - Mısır Sudanı'na doğru uzanan gen i ş bir alanda 200 000 kişi tarafından konuşulur. Başka bir sınıflamaya göre bu dil, Sudan d i l l e­ rinin Manfu bölümünün Doğu veya Runga den i len gru­ pundandır. Yakın akrabaları Baya ve Adamanye d i l leridi r. Bk. UBANGİ DİLLERİ . 2 - Malezya - Polinezya veya Austronezya dil ailesinin İndonezya kolundan bir d i l . Se· lebes Adası 'yle Timor ve Yeni Gine adaları arasındaki Banda Denizi'nde bulunan Banda takımadalarında konuşul u r. Bk. MALEZYA - POLİ NEZYA D İLLERİ.

B ANDAJ ( Bandage ) . l okomotif ve vagon ların reker­ lekleri n i n aşınmaması için üzederin e geçirilen 7 5-96 mm lik çember. Bu, izami aşınma payı olan 3 5 mm ye düşünce tekerleklere yenisi geçiri l i r. Asgari hadde düşmüş olan bir B .. fren çarığın ı n üzerine yaptığı kuvvetli baskı neticesinde, yerinden döner ve bazı ahvalde büsbütün yerinden çıkarak büyük kazalaca sebebolabilir. B. ların sık sık aşınmasın ı n sebebi raydan d a h a yumuşak olmasından i leri gelir. B u itibacia B . ların y a n çeperinde en s o n düşebilecr k leri kalın­ lık haddini gösteren bir çizgi , vard ı r. İ lgililer, bu hadde düşmüş bi r B. ı n değiştirilmesi için bu işlerle görevli ma­ kamları haberdar ederler. B . ı n iç kenarında 3 - 1 9 1 4 ) . Verbum der Türk ts deği � i m i Baraba'dan başka Mişer, Tobol, Tümen. Tura, K Uer i k v. b. diyelek l erde de vardır : Baraba v. b. kats, Alıay, Teleüt, K uğu kar. Kaza k , Sor kaı, Başkurt, Saga , Koybal kas ( = kaç ) ; uzaktan assimilasyon ( b. bk. ) l a Baraba tsats, Altay Teleüt, Kuğu rar, Kazak , Sor ftlf, Kazan r er .� KU eri k, Sagay, Koybal sas, Tobal say , Kızıl yar, Yakut as ; Baraba oiok ( iabi a l a t trak s iyonla ! , istisn a ) , AItay, Teleüt o ç o k . Kazak otak, Başkurt uiak!usak, Çağatay orak ( = ocak ) ; Baraba hodza/hoia ( = hoca ) , e tlz el! eie l ( = ecel ) . Genel olara k s, z . sesleri Baraba di lind";; değişmez. Kelime başlari yle sonunda öıümsüz ( sourd ; p, t, k gi bi ) kelime ortalarınd a da ötürolü ( sonore ; b, d, g gibi ) ses kullanılması hususunda Baraba d iyeleği Kuzeydoğu Türk diyeleklerindeki kurala uyar : ptır· ( = Çağatay bar- , Türkiye Türkçesi var- [mak] ) , Iii[- (= diiı· [rnek] ) , kör- ( = gör[mekJ ) ; Uygur sipir, Çağatay sipiir, Türkmen siipir, Türkiye Türkçesi siipiir, fakat Baraba Altay, Teleüt sibir, ayrıca Altay Te l e üt sıhır. Kelime ortalarında ö t ürolü patlayıcı kullanmak hususunda, B araba diyeleği bazı diyeteklerd en çok daha muhafazakirdır meseli Kazan, Kırgız kötör- , bi zd e götiir-, fakat Baraba ltödör Altay, Teleüt v. b. kötlür, Sagay, Koybal ködir ; Altay, Teleüt, Tölös v. b. ala, fakat Baraba adtı!ata ( = ata, baba ) . Baraba diyeleği, eski kelime ortası -&-'yi öbür Altay diyel ek lerinden daha iyi muhafaza etmiştir : mesela Altay, Teleüt pik, Küerik pak, fakat Baraba

;

;

;-'

p iiyiik ( = büyükrum rakter ı asvırlerı} . . . . . . .. . . Scolorum ( Iskoç şaırlerının sevınçlerı ) l 1 6 3 7 , kuçuk manzumeler l _

_ ..

1

B ARCSA Y [b�rpi ok.} Akoıı ( 1 6 1 9 - 1 6:> 1 ) , Erde!

bey i (h ük. 1 6 � 8 - 1 66 1 ). Erde! sarayında yetiş­ miştir. 1 6 i 2 de Erde! beyi Rak6czi György I. in elçisi olarak İstanbul'a gelmiştir. 1 644 ıe Lugos ile Karansebes banlığına, 1 648 de ise Hunyad vali liğine atanmıştır. 1 657 de Erde! beyi Rak6czi György l l . n i n idare ettiği Lehistan seteri sü­ resince bey vekil liği yapmıştır. Rak6:zi'nin ba­ şarısız sefeıinden son ra Türk ler tarafından Er­ del tahtına çıkarr l an ( l M 8 ) B. , i lkönce beyliği kabu l ermek i stememisse de daha sonra Erde! asrl zadelerince beyliğe seçi lmiş olan Kem�ny Janos'a ıahrı bırakmamışrrr. Bunun için Kemeny ]anos kendisini yakalat ı p öld ürımüştür. Eski kaynaklar B. yi bi lim leri seven çok okumuş bir a da m o l a ı ak ı a n ı t makıadı r l a r. B � Rt:Z \ FAL VI

BARCELONA

SZ A B O [ b .:ms.:ı f;ı/"i

sybö ok . ] David ( ı 772 - 1 8 28 ) ,

ün lU -Macar dil devrimci si. Bodrogkeresztur ( Macaristan ) da

BARCZAFA LVI SZABO David - BAR-DAİSAN doğmuştur. Öğrenimini bi tirdikren sonra Almanya ve Belçi­ ka'ya gitmiştir İnceleme gezisinden dönünce 1 79 1 de S{uos­ patak ( Macaristan ) yüksek okulu matematik ve fizik pro· fesörlüğüne, 1 802 de ise müdürlüğüne seçi lmiştir. 1 784 ve 1 786 yıllarında ilk Macarca gazete olan Mag ;-ar Hlrmond6 ( Macar habercisi ) yu idare etmiştir. B. nun telif ve tercüme eserleri varsa da dil devrim­ ci liği, yazarlığından çok daha önemlidir. B . , rasyonalistlerin dilin müşterek bir anlaşmanı n sonucu olduğu için alışkan­ lığa aykırı ola rak suni bir şekilde de değ iştirilebildiğine dair i leri sürdükleri teoriyi benimsemiş ve çok defa Maca r canın kurallarını hiçe sayarak yüzlerce yeni kel i me uyduc­ muştur. Aşırı lığından dolayı d i l devrimi aleyhtariarının şid­ detli hücumlacına uğramışsa da birçok takipçi bulmuş ve yenilik leriyle halkın ve y azarların dikkatini çekerek x v ı ı ı . yüzyılın ortasında başlıyan Macar dil devrimini memleket çapında bir dava yapmağı başarmıştır. Yeni kelimeleri nden 50 kadarı tutunmuştur ( bk. J. Eckmann : Ma(ar dil de11rimi, [«Türk Dili Belleten » dergisinde, seri I I I , sayı ı 2- 1 3 ( 1 949 ) , s . 1 7 - 1 9] ) . BARÇA ( İra!. Bacca, Lit. bargia ) , Osmanlı donan­ masında kullanılan kalyonların bir çeşidinin adı. B. lar hem taşıt, hem hacb aracı olacak kullanılır ve altı düz yapılırdı. İk i veya üç diıekli olurdu. XV. yüzyı l sonlarına ait kayıtlara göre bir B. da dördü şayka topu, on i kisi baş topu, on ikisi büyük zarbazen ve otuz beşi peanka olmak üzere büyüklü küçüklü 83 top bulunduğu bilinmek­ tedir. Bugün de Azak Den izi'nde işiiyen ve alıları düz, makinaları geride, a mbarları önde olarak yapılan taşın gemi­ lerine de Ruslar baıca demektedirler.

253

G üney Amerika, Afrika ve çoğu Alpin bölgesinde olmak üzere 30 kadar türü yetişen bir bitki cinsi. Avrupa'nın daha çok A lpler bölgesinde, 5- 1 5 cm yüksekliğinde küçük bir ot olan menekşe renkli çiçekli B . alpina türüne çok raslanır. BAR DA ( Berde) , Terter Suyu ile Küra ( Kür) Nehri kavşağına yakın, bir zamanlar Kafkasya'nın en büyük şehri. Şimdi bir köy ve yıkıntı halindedir. Eski yazarların Pactav, Arap yazarlarının Barza'a de dikleri burada, Sisini hüküm­ dan Kubat 1 . zamanında (488 - 5 3 1 ) k uvvetli bir kale yapıl­ mıştı. B Albanya ( Arran ) k ıtasının eski başkenti olan Kabala'nın yerini almıştı. 628 de B . lılar Hazarlılar'ın hücumuna uğramıştır. Şehir, Halife Osman zamanında Araplar tarafından zapıol unmuş ; Abdülmelik tarafından onarı lara k Emeviler ve Abbasiler zamanında Arap valileri­ nin çoğu bucasını kendilerine başkent yapmışlardır. Şehrin eni ile uzunluğu 6-7 km i d i ; Yakın Doğu'nun Rey i le İ sfahan'dan sonra en büyük şehri idi. Şehi r meyva bağ­ lariyle çevri li bir ticaret merkezi idi. Bol miktarda ipek ihraç ederdi. Tarihçi Ibn- ül- Esir 943·944 te burasının Ruslar tarafından yağma edildiğini kaydeder ; bu olayı Ermeni tarih­ çisi Moses Katankatua�i de ( X . yüzyıl ) anlatı r. Şair Niza- mi de, eserlerinde B. n ı n yağmasını canlandırmıştır. Mukaddesi, B. yı, bucaların « Bağdadı» olarak vasıflandırır. Şehrin yıkıntı ları arasında bulunan yazıtlar okunutmaz bir hale gelmiştir. Şark iyaıçı Hanikov bu yazıtlardan bazısında 1 3 22 tarihini okuyabi lmiştir. Şehir son defa Nadir Şah zama­ nında tahrip edi lmiştir.

B A R-DAISAN [Yun . - l.it. Bardesanes, Arap. lbni Daisan] ( 1 54- 2 2 2 ) , Süryani Hıri stiyan yazarı ve gnostik filozofu. Edessa ( Urfa) da doğmuştur. Epiphanios'a göre Edessa Kıralı Abgar IX. ( bük. 1 79- 2 1 6 ) un gençlik arka­ B ARÇINKENT veya BARÇI NLICKENT, eskiden daşı idi. Bir Süryani kaynağına göre Hierapolis ( Kuzey aşağı Sirderya havzasında, Kıpçakların merkezi olan Sıgnak Suriye'de şimdiki Mümbiç ) te bir pagan rabibinin yetiştir­ i le Cend şehirleri arasında bir Oğuz- Kıpçak şehri. _Ilk defa diği B. , 1 7 9 da Hıristiyan olmuş, fakat gnostisizme temayül Moğol isıilisı devrinde adı geçer. Bazı kaynaklacda. k ı sal­ gösterdiğinden aforoz edilmiştir. Başka kaynaklara göre tılacak, Bacçkend olacak da yazı lmışııc. Plana Cacpini i l k önce gnostikti, fakat sonraları Hıristiyan lığa dönmüştür. BarJtn, Kirakos Barçın şeklinde kullanmışlardır. Cuci Han ' ı n Hıristiyanlar. B. ı bitıl mezhep sahiplerinden sayarlar. B., paralarında Barçim olacak görülür. E s k i Tückçede «bacçın­ malışer gününde vücudun diri lmesi hakkındaki Hıristiyan lığkend» ipek li kumaş şehri demektir. X I I I . yüzvıl Orta doğma'sını reddetmiştir. B. a göre dünya «hayatın babası» Asya tarihçisi Cemal al- Karşi olan Tanrıdan sudur yoliyle meydana gelmiştir. Eserlerinin 672 ( = 1 2 7 3/74 ) yı lında bu büyük bir kısmı kaybolmuş, fakat 1 50 ilahisinden Ruhun şehi rde bulunmuş ve Türk­ ilahisi başiıkiısı Thomaı'ın isiemleri adlı apokryph ( bk. menler'i .ır;örmüştür. Onun an­ APOKRY PH'LER l l , 2 :) eserde bize kadar gelmiştir. İ lahileri lattıklarına göre Seçuk b. Kı­ Yunancaya da çevri lmiştir. Kaybolmuş olan eserleri arasında nık bu şehir çevresinde yaşı­ Markioncular ( b. bk. ) aleyhine bir tartışma yazısı ve Hıris­ yan Oğuzlac'dandı. X I V . yüz­ tiyan dinini savunan bir eseri de vardı. Astroloj i ve astro­ yı lda, bu şehrin i smi geçme­ nomi hakkındaki eserleri Babil etkilerin i gösterir. B. in diğine göre Cuci ulusundaki olduğu sanı lan Ketabba dhe-namöıe dh'-athrawatha ( Ülke­ kargaşalıklarda ören olduğu lerin kanunlarının kitabı ) adlı Ef litun tarzındaki bir diya­ sanılmaktadır. B. şehrinin bu­ logu çok ünlüdür. Bir öğrencisinin yazmış olduğu sanılan, lunduğu yer şimdiye kadar fakat B. ı n kendi öğı etisini veren bu diyalogda başlıca ıiyin edilememiştir. konuşan şahıs B dır. B. a göre insanların başından gelen­ BARÇİ N : bk. B AYAT. lere etki yapan ve yıldızların karşılıklı duruşu ile tesbit B ARÇINLI, Afyonkara­ edilen bir kader vardır. Fakat, insanların serbest iradesi hisar civarında eskiden Bayar muılaka yedi gezegenin hükmü alıında değildir. Tanrı irade­ ve Hüsrev Paşa Hanı çevre­ sini ise hiçbi r şey sınırlandıramaz. sinde yaşıyan bir Türk aşireti. E serlerinin basımları : J. C. Orelli : Bardesanis Syri fragmentum adveruu astro/ogos [ «Alexandri Aphcodisiensis BARÇİYA ( Barrschia ) , de Fato quae supersunt graece» de, Zürich 1 824, s. 20�skrofulariase ( Scroph ularia­ 2 1 9] ; W. Cureton : Spkilegium Syria,um [ Londra 1 8 5 5 } ; I A BARC Y ceae) familyasından Avrupa,

254

BAR-DAİSAN - BARDAS SKLEROS

okıisıos'u öldürımüş, annesin i rahibe olarak bir manasııra göndermiş ve devletin idaresini doğrudan doğruya eline al mıştır. Bu işi hazırlıyan ve yöneten B. i d i . Son derece XVI ( 1 9 1 0 ) , s. 209·2 1 9 } . kabi liyedi ve değer li bir zat olan B . , pek çabu k k uro­ BARDAKÇI, Eskişehi r'in Seyyi ıgazi ilcesin i n merkez palares ( en yüksek rütbeli saray memu ru) ( 8 5 6 ) ve kai sar bucağına bağlı bir köy. Seyitgazi 'nin 16 km güneydoğu­ ( caesar) lı k (858 ) rütbelerine y ükselmiş ve bütün devlet sunda ve Eskişe I- i r - Sey itgazi - H u s revpaşa - Bayat - Çay ta­ i şlerinde büyük bir nüfuz elde etmiştir. Mikhael'i n çocu· rihi yolu üzerinde, Seyitgazi i l e Husrevpaşa arasındadır. ğu olmadığından B. , yeğeni öldükten sonra, imparator Sakarya'ya karışan Seyyiı Suyu'nun kollarından B. deresi­ olacağını ümit ediyordu. Zayıf, ahlak bakımından dü­ nin vadisinde kurulmuştur. şük ve bütün siyasi meselelere tamamen kayıtsız olan BARDANlOS veya PHlLİPPlKOS, Bizans i mpara­ Mikhael, on yıl süreyle B. ın hemen hemen mutlak toru (hük. 7 1 1 -7 1 3 ) . Ermen i soyundandı. B 7 1 0 da bir kudretle devleti idare etmesine rıza göstermiştir. B Khersonesos ( Kırım'da şimdiki Sivasıopol'a yakın bir yer) imparatorluğu n düşmanlariyle başarı i l e savaşmış ve kili­ ta Hazar Türk kağanının da desteklediği bir i syan çıkara­ seni n menfaatleri n i korumak için patcik İgnatios'u yerin­ rak İmparaıor İusıinianos I I . y i tahttan indiemiş ve Phi­ den atıp yerine ünlü bilgin Photeios'u atamıştı r ( 8 57 ) . lippikos adiyle kendini i mparaıor i lan etıi rmiştir. Fakat Memleketini k ülıürce yükseltmek amaciyle İstanbul'da bir salıanatında ıali h l i olmamıştır. Vaktiyle İ ustin i anos II. nin yüksek okul kurmuş ve herkesin faydalanabilmesi için bu tahta çıkmasına yardım eden Bulgarlar, imparaıorun okulda öğrenimi parasız yapmıştır. Sonunda kendisi de, tahttan atılmasını bahane ederek, Bizans İmparatorluğu'na i mparaıorun yeni nedimi, Makedonya sülalesinin gelecek­ saldırmış ve ıa İstanbul surlarına kadar her şeyi yakıp teki kurucusu Basi leios (bk. BASİLEİOS I . ) un düzenlerin e yıkmışlardır ( 7 1 2 ) . Bu arada Araplar da hücumların a kurban giderek imparatorun muvafakatİ i le Basileios tara­ devam etmişlerdir. B . , memlekeııe de düzeni sağlıyama­ fından öldürülmüşıür. mıştır. Çünkü, batı ! mezhepçiliği i l e hem resmi Hıristiyan BARDAS PHOKAS ( ölm. 989 ) , Bizanslı general ve Kilisesi tarafçılarını, hem de papayı kendi aleyhine kışkırı­ strategos ( askeri vali ) . Leon Phokas'ın oğlu ve İmparator mışıır. Nihayet, bir askeri ayaklanma salıanauna son ver­ Nikephoros I I . Phokas'ın yeğeni idi. Amcasının ö lümünden miştir. (969) sonra Ameseia ( Amasya ) ya sürülmüş, fakat bazı F. Nau : Le /ivre deı 1.-ıis deı payı [ Pari s 1 899] ve Noteı d'astronomie ıyrienne [ «Journal Asiatique» te, seri X, cil ı

. •

BARDANlOS TURKOS ( Türk B. ) , Bizanslı k işi­ zade ve taht davacısı. 803 ıe bir i syan çıkararak Asia ( b . bk. ) eyaleri kıtaları tarafından imparaıor i l an edilmiş, fakat tutunamayınca çok geçmeden düşmanı Nikephoros I. ( h ük. 802-8 1 1 ) lehine tahtan feragat etmek zorunda kal­ mıştır. Proıe ( Proıi =Kınalı ) Adası'nda bir manasııra sürül­ müş ve imparatorun emriyle gözlerine mil çektididikten son­ ra bu manasnrda ölmüştür. BARDARlOS veya BARDARES, BARDARİS, Bi­ zans çağında Makedonya eyaJetin i n başlıca nehri, şimdiki Vard1u. Eskiçağ'da buna Aksios ( Uı Axius ) adı veri lird i . Romalılar zamanında Makedonya ( Macedon i a ) eyalerinin doğu sınırlarını ıeşkil ediyor, Ortaçağ'da i se Berrhoia ( Ka­ raferiye) ve Thessalon i ke ( Selani k ) belediyeleri ropraklarını bitbirinden ayırıyordu. İmparator Theophylos ( hük. 829-84 2 ) tarafından İran'dan buraya yerleştirilen Türk Bardarioı'lar (b. bk.) i s i mlerin i bu nehi rden almışlardır. B. adının es­ kiden yerli halk arasında mevcut olduğu ve Yunanlılar'la Romalılar zamanında Aksios ismini n kullanılması üzerine terkedildiği san ı lıyor. BARD ARİOT'LAR veya VARDARİOT'LAR ( Yün. Bardari6tai ) , Bizans sarayında h i zmet gören hassa muha­



.

akrabaların ı n yardımiyle kaçmış ve Kaisareia ( Kayseri ) ya gidip İmparaıor İoannes Tsimiskes'e karşı kendini i mpara­ ıor i lan ettirmiş ( 97 1 ) , fakat üzerine gönderilen Bardas Skleros'a yenilecek Khios (Sakız Adası ) a sürülmüştür. Bar­ das Skleros ayaklanınca ( 976) İmparaıor Basi leios I I . B. P. ı geri çağırmış ve onu ayaklanmanın yatıştırılmasiyle görev­ lendirmişıir. B. P. eski düşmanına karşı Amor ion (b. bk. ) ve Basi l i k a Therma (b. bk. ) da başarı elde edememişse de, i kinci Pankaleia ( E mirdağ'ı n doğusunda bir ova ) meydan savaşında Bardas Skleros'u fena bir bozguna uğrarmıştır ( 979 ) . Bundan sonra Bizan s - Suriye sınırı boyunca büyük bir ordunun komutan lığına atanmış, fakat İmparator Basi­ leios'un gözünden düştüğünü anlayınca ona karşı ayaklan­ miş ve askerlerine kendisini imparaıor i lin ettirmiştir ( 987 ) . Bu sırada Bardas Skleros da taht davacısı olarak ortaya çıkmıştır. Şimdi eski rakipler barışmışlar ; ama B. P., Bardas Sk leros'a oyun ederek onu yakalaımış ve hapsettir­ mişıir. Rakibinden kurtulmuş olan B. P. , bu sefer İstanbul üzerine yürümüş ve ta başkente kadar sokulmuş ; fakat Aby­ dos ( b. bk. ) meydan savaşından bir gün önce birdenbire ölmüştür ( ni san 989 ) .

BARDAS SKLEROS (ölm. 99 1 ) , Bizanslı general. İmparator İoannes Tsimiskes'i n i l k karı sı Maria'nın ka rdeşi fıziarına veri len ad. B. , Vardar ( Makedonya) bölgesinde idi. Ordulariyle ta Hadrianopoli s ( Edirne) e kadar ileriiyen yerleşmiş olan Türkler ( bk. B ARDARİOS ) arasından Rus prensi Svyatoslav'ı Arkadiupolis ( Lüleburgaz) i n yanın­ seçilirdi. da bozguna uğrarmıştır ( 970 ) . Bundan sonra Bardas Pho­ BARDAS ( ölm. 86 ) , Bizanslı devlet adamı. Eski kas (b. bk. ) ın ayaklanmasını basıırarak onu teslim olmak Anadolu'nun Paphlagonia bölgesinde bir yerde asil bir zorunda bırakmıştır. İoannes Tsimiskes'in ölümünden ( 976) aileden doğmuştur. Babası Marinos, sıraıegos ( askeri sonra imparator olacağın ı ummuşsa da emelleri suya düş­ val i ) idi. İmparaıor Theophilos ( hük. 829- 84 2 ) un karısı müş, hatta kudretli nazır hadım Basileios, merkezden uzak­ bulunan kızkardeşi Theodora'n ı n yardımiyle genç yaşında laşmmak amaciyle onu sırategos ( askeri val i ) olarak Mezo­ i ken i mparator sarayına alınmıştır. İmparatorun ölümün­ potamya thema ( askeri eyalet ) sına göndermiştir. B. S., bura­ den sonra, Mikhael l l l . ( h ük. 8 4 2 - 8 67 ) ün çocukluğu sü­ da askerleri tarafından i mparator i lan edilmiş ve büvük arazi resince, ana i mparaıoriçe Theodora, hük ümeti n bütün sahipleri n i n de desteklemeleri üzerine Bizans İmparatorlu­ işleri n i nedimi Theokti sıos'a bırakarak imparatorluğu res­ ğu'nu temelinden sarsan bir i syan çıkarmıştır. 976, 977 ve men idare etmiştir. Mikhael ergin l i k çağına varınca The- 978 yıllarında önemli zaferler kazanmış, Nikaia ( İ zni k ) yı

BARDAS SKLEROS - BARDOR'LAR almış, hatıi İsranbul'a kadar korku salmışsa da İmparator Basileios II. tarafından yeniden hizmete alınan Bardas Pho­ kas, ikinci Pankaleia ( Emirdağ'ın doğusunda bir ova ) meydan savaşında (979) onu yenilgiye uğraımıştır. B. S. , Bağdat halifesine sığınmış ve seki z yıl esi r o larak orada kalmıştır. 987 de Bağdat"ran dönünce Meli tene ( Malatya) de kac;ak as· kederden toplanan bir ordunun başında yeniden taht dava­ cısı olarak boy göstermiştir. Tam o sıralarda Basileios ll. nin gözünden düşen eski düşmanı Bardas Phokas da kendini i m · parator i lin ettirmiştir (987 ) . Bunun üzerine, iki düşman barışmış, fakat Bardas Phokas. B. S. a oyun ederek onu yaka­ latmış ve Tyropoion ( Kayseri'nin güneybatısında) kalesine hapsettirmiştir. B. S. ancak Bardas Phokas'ın ölümü ( nisan 989) üzerine serbest bırakılmış ve yeniden ayaklanmışsa da az sonra imparator ile barışmıştır. Ömrünün son y ı llarını kör ve hasta olarak Didymoteikhon ( Dimetoka) da geçit­ miştir. BARDEAU [ bardq ok. ] . aygırla dişi eşeğin çiftleş­ mesinden meydana gelen döl. Tersine çiftleşmeden doğan yavrulara katır denir. At ve eşek gibi ayrı türlerin birleş­ melerinde hisı l olan yavruların erkekleri kısır oldukları halde dişileri aygır ve eşek aygırına geriye çekmede çok defa döl verirler. B. n un verimi, katırdan azdır. İspanye, Afrika ve İtalya'da az miktarda yetiştirilmektedir. Vücut yapı lışı eşekten ziyade ata benzemekte ise de kulaklarının uzunluğu ile başının şekli ve sesi tamamen eşeği andırmak­ tadır. BARDIZ, Erzurum'un Şenkaya (Örtülü) ilcesine bağlı bucak. 1 945 te Kars'ın Sarıkamış i lcesine bağlı idi. 17 köyünde 6 000 kadar (ı 94 5) nüfusu vardır. B ard ız köyü 750 ( 1 94 5 ) nüfusludur ; Örtülü'nün güneyinde 20 km kadar uzaklıkta, Sankamış'ın 2 7 km kuzeybatısındadır.

255

da yerleşmiştir. Ancak B. kelimesi Litince barritus ( fi l bö­ ğünüsü) kelimesin e benzediği için bu savaş türküsünün adı barrilus o lmuştur. BARDLAR, eski Keltler'de ozanlığı geçim edinen kişi ler. B. a Gallia ( Fran sa ) , Wales İrlanda ve İskoçya'da raslanır.

Gallia B. ı prenslerle büyükleri o sarayında yaşar, efen · di lerinin şan ve şerefini terennüm eder veya bunların düş­ man ları için yergiler söylerlerdi. Galler litin leştikten sonra Gallia ' da B. ortadan kaybolmuşlardır. Wales'te ayrı bir sınıf kuran B. , bütün Ortaçağ bo­ yunca büyük itibar gördüler. M i l l i destan ve şarkılar, söz· lü olarak süregt ldiğinden, B . , bunları yalnız birkaç yıl süren bir çalışma ile benimsiyebi lirlerdi. Bard adaylan öğrenimlerini bitirdikten sonra Eisteddfod veya Gorsedd adı verilen topl antılarda bard'lığa kabul edilirlerdi. Ayrıca bu toplantı larda genel şarkı ve destan yarışları da terıiple­ nirdi. Bize kadar gelen bu gibi eserler, bir kısmı dini konular hakkı nda, bir kısmı da övgü, ağıt, savaş türkü · leri, gerisi ise tabiat tas v irleri ve aşk şarkılarıdır. Wales'in İngiliz Kıralı Edward I . ce alınması ( 1 28 2 ) B . için ağı r bir darbe olmuştur. Ama gene, bard'lık daha ya­ şamıştır. Son Eisteddfod, 1 68 1 de y apı lmıştır. XIX. yüz­ yılda bazı milliyetçi Wales'liler, şiir yarışları yapıp edebi ödenekler dağıtarak eski Eisteddfodlar'ı, diriltmeğe çalış­ mışlardı r. İrlanda'da Ortaçağ'da B. ın değeri çok düşmüştür. B. sınıfından Fililer, yani okumuş şair, kronikçi ve yargıçlar özel bir sınıf o larak ayrılmışlardır. Bunlar okumamış olan B. ı hor görürlerdi . İngilizler İ rlanda'ya girdikten sonra İngi liz prensleri halkı ayaklanmıya kışkırtan B. a karşı şid­ detli tedbirler almışlardır Son İrlanda bard'ı Tourlough O'Carolan ( 1 670 - 1 7 3 8 ) idi. İskoçya'da 1748 e kadar B. a raslanır. Bunlar prens ve kişizadelerin babadan oğula miras olarak kalan hizmet erieri idiler.

BARDIA, Ahaimenid soyundan bir Pers pren si. Büyük kıral Kurus I l . ile Kass a n drana'nın küçük oğl u ve Kambuzia ll. nin kardeşi. Daha babasın ı n sağlığında imparatorluğun kuzey doğu bölümüne vali atanmıştır ; fakat, Kambuzia Mısı r seferine ( M. Ö. 526) çıkmadan önce, halkın BARDO, Tunus'un iki kilometre güneybatısında Tu­ B. yı çok sevmesinden şüphelenerek onu gizlice öldürt­ nus beylerin i n oturduklan yer. Yazlan serin olan B. nun müştür. Bu olay o kadar gizli tutulmuştu k i kıral Mısır'da çok eskidenberi zengin şehiriiierin yazlığı olarak kullanıl­ iken Gomatha ( b. bk. ) adında bir Medyal ı B. ya olan dığı, ve Hafsi' lerden Emir · ü l - Mustansır ( 1 249 - 1 27 7 ) ın benzerliğinden faydalanarak kendisinin B. olduğunu i leri yaptırdığı, nadir ağaçlada dolu ormanları ve büyük havuz­ sürmüş ve 522 de kıral i J a n edilmiştir. Gomatha teh­ ları olan ünlü bahçenin burada bul unduğu sanılmaktadır. likesi anca k , asil Pers ailelerinden yedi prensin birlikte XVI. yüzyılda cı -. 'ıükümdarların burada uzun zaman kal­ çalışması ile onadan kaldırılmış ve bunlardan Dareios'un dıkları ve Türkler'in de bu geleneğe uydukları bilinmekte­ kırallığa seçilmesi i le yen i bir sülile kurulmuştur. Dareios'un dir. Cape Negro'da bir Fransız ticaret ajanlığının kurul­ yazdırdığı ünlü B i süıun (b. bk. ) yazıtında, bütün bu ması hakkındaki antlaşma, burada Türk valisi Mehmet olaylar anlatılır. Yunan yazarlarının Semerdis, bazan d a Paşa'nın konağında imzalanmıştır. Hüsey n i 'lerden gelen Merdis, Mardois dedikleri B . , d e v yapılı b i r kahraman beylerle yüksek rütbeli subaylar da burada oturmuşlardır. olarak tasvir edi lir, bundan dolayı da ona Tanuvazarka Hüsey n b. Ali burada cami ve sa ray yaptırmı ş ; etrafını ( = Dev vücudu) sanı veri lir. Dareios B. nın Parmys derin hendekli bir surla çevi nip toplaıla savunulacak hale adındaki kıziyle evlenerek taht üzerinde meşruluk hakkını geti rmiştir. Tunus beyleri X I X . yüzyılda B. y u bırakmış­ kazanmıştır. lar ve burası yavaş yavaş sönmeğe yüzrutmuştur. Yalnız BARDINES, Suriye'de Baradi ( Berede) l ımağı'nın bey lerin sarayları i le arkeoloj i müzesi yapılan harem dairesi klasik çağda kullanı lmış olan adı. Başka bir adı Khrysor· korunmuştur. Tunus'un Fran sız işgalini kabul ettiğini ona­ yan 1 2 . V. 1 8 8 1 tarihli antlaşma, B. n u n yakınındaki Kasr rhoa idi. Said'de imzalanmışı ı r. Buna yanlış olarak B. Antiaşması B ARDITUS, eski Germenler'in savaş türküsü. Roma denilmektedir. tarihçisi Tacitus'un bildirdiğine göre ( Germania, 3 ) Ger­ menler B. un seslerinden savaşın sonucunu önceden öğrene­ BARDOR'LA'R ( Lit. Bardores ; V. yüzy ı l ) , Got bileceklerini sanırlardı. Daha sonraki çağda, çok sayıd a hiz tarihçisi Jordanes'in andığı bir Hun boyu. Attila'nın oğlu met eden G e r m en as k e r l er i sayesi n de B . Roma ordusunda Dengizii:J'in ordusunda savaşmışlardır.

2S6

B A. ROOSSY l asılô - BARETTA

BARDOSSY [bijrdoıi ok. ] Laezlo ( 1 88 1 - 1 946 ) , Macar devlet ve siyaset adamı. Szombaıhel y ( Macaristan) de doğmuş, Peşıe'de asılmıştır. 1 922 de Macar Dışişleri Bakanlığına bağlı b a s ı n ve y a y ı n genel

veya

B ARETA

leri n i gösteren cetvellere de B. adı veri l i r. Bizde devlet memurlan aylık larının bir takım derece lere ayrılarak, bunlar arasında denkleştirme gözetmek amaciy le, ilk defa

m ü d ü r l ü ğ ü n e geti-

1 929 y ı l ı nd a hazı r l a n ı p y ü r ü rlüğe konan v e d e v l et memur·

rilmiş, 1930 da Londra Macaristan Elçiliği müsteşarlığına, 1934 te Bükreş elçiliğine atanmıştır. Macar Dışişleri Bakanı kont Csaky'nin ölümünden sonra dışişleri bakanı ( ocak 1 94 1 ) ve birkaç ay sonra da başbakan kon ı Teleki'nin inıiharı üzerine (3 nisan 194 1 ) başbakan olmuştur. Başbakan sıfatiyle, Almanya'nın baskısı altında, Macar Paı l amenlosunun fikrini sormadan 1 94 1 haziranında Rusya'ya harb i lin etmiş. 1 94 2 martında başbakanlıktan istifa etmiştir. Macaristan'a Ruslar girince ( 1 945 ) yakalanmış, komünist nüfuzu altında çalışan «halk mahkemesi» tarafında n yargılanarak vatan hainliği suçiyle ölüm hükmünü giymiş ve asılmıştır. BARDWA N : bk. BURDWAN.

lan aylık lannın tevhid ve taadülüne dai r olan kanunla subay ve askeri memurların banlcalaı la devlet müesseseleri memurlarının aylıklan hakkında ayni mahiyette hazırlanan kan unlar « B . Kanunları • adiyle anılmaktadır ( bk. TAADÜL KANUNLARI ) . DARE NO ;:, eski Anadolu'da Granikos ( şimdiki Kocabaş) ırmağı'nın veyahut onun yukarı kısmının daha sonraki adı. B � RENTS : ı Doğu Svalbard ( Spitzberg ) adaların· dan birisi. B k. SV ALBARD. 2 Kuzey Buz D enizi'nden bir bölüm. Adını Holanda den izeisi W. Barents'den almıştır. B. Denizi, Novaya Zemlya, Franz ]oseph Land, Svalbard ( Spitzberg) adaları i le Norveç'in Ku zey Burnu arasındadır. Yüzölçümü 440 000 km2, ortalama derinliği 1 60, en derin yeri 4 5 0 m. Kuzey ve doğu bölümleri buzlada örtülmekle beraber güney bölümü, sıcak su akınıısı ( Körfez akınrısı ) dolayısi yle, Norveç kıyılan boyunca Murmansk'a kadar kışın da buz tutmaz. B. , Norveç ve Rus balıkçı lannın deniz avı alanıdır. -

-

HARDYLlS ( M. Ö. I V. y üzyıl ) , l l lyria kıralı. l l lyria İmparatorl uğu'nun kurucusu olduğu sanı l maktadır. B. , Makedonya'ya saldırarak Kıral Amyntas I I I . ü bir süre için ü lkesinden kaçırmıştır. 359 da Makedonya Kıralı Perdikkas III. ü fena bir bozguna uğratmıştır. Perdikkas savaşta ölmüştür. Bu zaferin sonucu olarak B. Makedonya'nın bir parçasını a larak l llyda'ya kaımışsa da 358 de Philippos Il. y�t yenilecek savaşta ö lmüştür. Savaş sonundaki barış antiaşması gereğince l llyr' ler, aldıklan bütün Makedonya toprak larını boşaltmak ve Ohri Gölü'nün doğusundaki bütün yerleri bırakmak zorunda ka l mışlardır. Bir kaynağa göıe B. , Epei ros Kıralı Arybbas ile de savaşmışnr.

B�RENTS, Willem ( ı 5 50 sıraları 1 59 7 ) , Holandalı denizci ve kişif. Amsıerdam'da doğmuş, Novaya Zemlya'da ölmüşıür. Cornelis Rij p'ın idaresi altında, Kuzey Buz De· nizi'nde kuzeydoğu geçidini araşnrırken, 10 temmuz 1 594 te ilk olarak Novaya Zemlya Adası'nın batı kıyılarına erişmiş ve Nassau Burnu'na kadar oraları kuzeye doğru DARE, Amerika kızılderili dillerinin Güney Amerika izlemiştir ; aynı sefere dahil olan başka i k i gemi de Vaygaç bölümüne gi ren Aravak ailesinden bir d i l . Kuzey Amazonas Boğazı'nı geçerek Kar Denizi 'ne girmiştir. İ kinci bir sefer­ grupunun Orinoco alt- bölümünded i r. Eskiden bütün Rio de, ı 595 te B. Vayg aç Boğazı'nı buzla kapalı bulmuş, Negro bölgesine hakimken şimdi Rio Ne�ro'nun ya lnız 1 5 96 daki üçüncü seferinde Ayı Adası i le Spi tzberg'i keş­ yukarı kısımlariyle Cassiqu iare ırmağı'nın aşağı kısımlan fetmiş. ve Kuzey Kuıbu'na 8U0 1 1 ' e kadar yakla şmıştır. ve kollan kıyılannda konuşulma ktadır. Alt- bölüm içerisinde Arkadaşları Heemskerk ile R i j p Halinda'ya döndükten yakın akrabalan A.çagua ( Achagua ) , ı'iap6co veya � ise, sonra B. y i ne Nassau Burnu'nu araşnnrken buzlada kuşa· Maipure, Mawakwa, Guinaıi, Yavitero, Baniwa, ve Uareke- tı ldığı n ı görmüş, Kutup araştırmalarında i l k def a olarak ve büyük sıkıntı lara katlanarak kışı buzlar arasında geçirna d i lleridir. B. ARA VAK Dİ LLERİ. miştir. Kayıklada geri dönerken 15 haziran ı 597 de B. DARE ILLY : b k. BARELİ. yolda ölmüş arkadaşlan Kola'ya yetişerek kurıulabilmişlerBAREKZEY ( Barakzay ) , Afgan istan 'da yaşıyan dir. Üç yüz y ı l kadar bir zaman sonra. eylul 1 87 1 de Norbüyük Durran i boyunun bir kolu. B. ler, Xl X . yüzyıl veç li E. Karlsen , B. in kışladığı barakayı i çinde de Geı rist başlannda Şah Mahmut Sadozay'ın veziri Fetihthan ile Veer tarafından yazılmış olan hatıra defterini meydana .. Afganistan'da ün almağa başlamıştır. Şe ! i. ' .ıhmut, Fetiht· çı k armış 1 ır. B arents D enızı · · · ı· ı e B arents Ad ası, b ugun B . ın han'ın gözlerini çı kartmış ( 1 8 ı 8 ) ve onu öldürımüştür. adını ıaşımakradırlar. Fetihrhan'ın üvey kardeşi Dost Muhammed uzun çarpışmaBARETA ( V I I I . yüzyı lın ortası · yaklaşık olarak lardan sonra emir sanını almış ( 1 8 3 5 ) , ve Durrani soyunun 900 ) , Bizans devrinde Anadolu'da Bukellarion thema kurucusu olmuştur. ( askeri eyaleı ) sının bir topoıeresi a ( i lce) sı. Sınırları kesin DARELl ( İngiliz i miisiyle Barei l ly ) : 1 Hindi s- olarak bilinemiyor. Yaklaşık olarak Ankara i linde Hayma­ tan'ın kuzeyinde ve Delhi doğusunda bir yönetim bölümü. na-Sakarya- Polatlı-İkizce bölgesini içine a lıyordu. Güneyinde Himalayalar'ın eıeğindedir. Yüzölçümü 4 200 kml ; nüfusu Balbadon, doğusunda i se ta Halys ( Kızılırmak ) e kadar 2 000 000. Halkın başlıca geçim kaynakları pirinç, mısır, Akarbus i lcesi bulunuyordu. İmparaıor Leon VI. Sophos şekerkamışı ve daha çok dan ıanmıdır. zamanında, 900 sıralarında, Bukellarion themasından ayn2 B. yönetim bölümünün merkezi. Nüfusu i 92 688 Ian Balbadon, .. karbus ve Aspona i leeleri ile beraber ( ı 94 1 ; o/o 60 Hintl i ) . B. 1 5 3 7 de kurulmuştur, önemli bir Kappadokia ıhemasına katı lmı ştır. Bk. BUKELLARİON demiryolu kavşağı ve askeri merkezdir. Şeker, bambu ve TH E M ASI. mobilya endüstrisi vardır. B ARETTA veya BARETA, eski Anadolu'nun Lydia BAREM ( Bareme, Barreme ) , Fransızcada hazır he böl g esinde bir şehir. Bizans çağında Asia eparkhia ( eyalet) sapiara veya bu hesaplan ha vi kiıaplara veri len ad. B . . hazır sına bağlı bir piskoposl u k merkezi idi. Yeri tam olarak hesaplar için ilk defa kitap yazan bir Fransız a ritmeıi kcisi· bilinmemektedir. Kaysıros ( Küçük Menderes)un yukarı nin adıdır ( bk. B A RRılM E ) . Fransızcada u l a�tı rma ıarife- bölgesinde bir yerde bulunmuş olduğu san ılıyor. ·

J

-

-

BARETTI, Giuseppe BAR�'ITI, Giuseppe ( 1 7 1 9 - 1 789 ) , İtalyan tenk id­ cisi. Torinoda doğmuş, Londrada ölmüştür. Johnson- Thr a l es grupunu teşkil eden lerden biridi r ; 1 7 5 1 de Londrada yer­ leşmiş ve 1 770 - 1776 y ı l ları a r as ı nd a ki zaman i stisna edi­ l irse, mütebaki hayatı orada geçmiştir. John son , Gaı rick ve grupu i le tanışmış, Streatham'dak i Thrales'i n evi n i n d a i m i müdavimlerinden biri olmuştur. Yolda kendisine taarruz eden bir adamı öldürdüğü i ç i n 1 769 da mah · kemeye sevkedilmiş, fakat Johnson ve arkadaşları, lehinde tanıklık edince beraat etmişti r. Eserleri Dirtionary of the English and Italian Language s ( İngiliz ve İtalyan dillerinin sözlüğü ) [ 1 760] , ve Johnson tarafından çok beğeniimiş olan Lellere famigliari (Aile mektupları ) [ 1 762 - 1 7 6 � ] di r . Edebi tenkitleri kendisinin kurduğu La Fr usta Letteraria ( Edebi kırbaç ) dergisinde çıkmıştır.

-

25 7

BA RG YLİA

B ARGE, Yunan miıolojisinde Herakles'in sevgilisi veya karısı, Bargasos'un annesi ve Kyarda'nın büyük annesi. .

BARGELLO [ barc�llo ok.] Floransa ( İtalya) da ünlü bir bina. X I I I . yüzyılda kurulmuş olan B. , ilkin podesta ( belediye başkan ı ) n ı n son ra X V I . yüzyı ldan 1 8 5 9 a kadar

bargello (polis müdür ü ) n un, oturduğu yerd i . Şimdi müze olarak kullanı l maktad ır.

B ARGIEL [ bqrg]/ ok. ] , Woldemar ( ı 828 - 1 897 ) . Alman kompozitörü. B e ri i n de doğmuş aynı şehirde ölmüş­

tür. Clara Schumannın üvey kardeşidir. Leipzig konserva­ tuvarında okumuş. 1 865 te Ratterdamda orkestra şefi, 1 874 te Berlin musiki yüksek okulunda kompozisyon öğretmeni. ı 8 7 5 te de Akademi üyesi olmuştur. Schumann üslubunda bir senfoni, uvenürler, oda musikisi ve piyano için parçalar meydana getirmiştir.

BARFİKS ( Ba rr e - fixe ) , ilk defa Alman cimnastik­ BARGU, Fransız Batı Afrikasının Dahomey bölü­ çisi F. L Jahn (b. bk. ) tarafından 1 8 1 2 y ı lınd a paralel münün kuzey kısmındaki Borgou ( Sorg u ) bölgesinde ko­ ( b. bk.) ile birlikte cimnastik ç a l ışmalarında ku l la nı lan ve nuşulan bir dil. Ber, Berba, Barba, Bariba. Bergo ve Borgu üzerinde türlü asılma Hareketleri yapılan alet. İki amudi direk arasına ufki olarak tesbit edilmiş 2 m uzunlukta, d a deni r. Bazılarına ( M. Delafosse ı924) göre, bu dil 2 8 mm çapında yuvarlak bir demir çubuktan ibarettir. Çifte Sudan - Guinea dillerinin Volta grupunun Doğu bölümün­ B. ve tavana asılan ( trapez ) çeşi t leri de bulunur ; cimnastik den olup yakın akrabaları Kambari , Gurma, Kabre, Legba, salon larında taşınabilen, yere gömülen ve yüksekliği Konko, Kasele. Mua, Loso, ve Basari dilleridir. Başkalarına göre bu dil Batı Afrika dil leri topluluğuna, daha başkala­ 1 . � 0 - 2.50 m arasında ayarlan abi len pratik tipleri vardır. rına göre de Yarı Banıu veya Banıuid dillere girer. Bantu­ B+RFOD, Povl Frederik ( \ 8 1 1 - 1 896 ) , Danimarkah id dillerin başka bir sınıflamasına ( A. Drexel ı92 3/24 ) gazeteci, tarihçi ve siyaset adamı. Uzun zaman milletve­ göre bu d i l Güney Merkez grupunun Mosi ( Mossi) alt­ kil liğinde bulunduktan ( 1848 - 1 869) sonra Kopenhag'da bölümünden olup Dagani, Wala, Tombo, Samo, Kipirsi, kütüphaneci olmuştur. Büyük bir vatansever olan B. siyasette Birifo, Gbanya, Dagomba, Mampursi . Kusasi ve Mosi dil le­ İskandinav birliği fikrini m üdafaa etmiştir. Başlıca eser­ riyle akrabadır. Bk. VOLTA DiLLERİ ve BANTUİD DiL­ leri : Fortttllinger af Fttdrelandets Historie ( Vatan tari ­ LERİ. hinden h i kayeler) [ 1 8 5 � , 4 üncü baskı 1 874] , Danmarks BARGU BURYATÇASI : bk. BAR-tıU. Historie 1 3 1 9 - 1 6 70 ( D a n i ma r k a tarihi 1 � 1 9 - 1 670 ) BARGUS, Pli n ius t a bulunan bir kayda göre eski [ 6 cilt, 1 88 5 - 1 8 9 3 ] . Trakyada Hebros ( Meri ç ) a dökülen ı rmak lardan biri. BARFURUŞ : b k . B ABUL BARGUZİN, Moğol dillerinin Kuzey veya Buryat İ talya'nın Toscana yöresinde bir B+RGA : ı kolunun Baykal - ötesi ( Transbaikalien ) bölümüne giren şehir. N ü fusu ı ı 708. Kağıt ve dokuma fabrika ları vardır. bir lehçe. Buryat - Moğol Muhtar Sovyet Sosyalist Cum­ 2 Mançurya'da Haylungkiang eyaletinde Büyük huriyeti'nin batı kısmında, Baykal Gölünün doğusunda Bar­ Kingan'ın batısında bir idari bölüm. Y üzölçümü ı oo 000 guzin ırmağı ve Barguıinsk kasabası dolaylarında konuşu­ km2• Bi rçok yerleri bozkırlada kaplıdır. Buraları daha çok lur. Bk. B U RYAT DİLİ. Moğol ve Tunguz göçebelerinin yaşadıkları yerlerdi r. BARGYLETICI CAMPI ( Lit. = Bargylies ovaları ) , Ruslardan da yerleşen ler vardır. Kuzeyde geniş orman lar, eski Anadolunun P h rygia bölgesinde, Maiandros ( Büyük ekim ve dikim alanları mevcu ttur. Doğu Ç i n demi ryolu B. Menderes) u n yukarı bölümü boyunca, şimdiki Çal ( Denizli dan geçer. ili) ın doğusunda uzanan düzlük. B. C. nin başka bir adıda B ARGALA, Bizans İ mparatorluğunun Macedonia Hyrgaletici Campi ( L it . = Hyrgaleis ovaları ) dir. Saecunda ( Makedonya l l ) bölgesinde bi r şehir ve bir pis­ BARGYLİA, Karia'da bir yarımada üzerinde kurulu koposluk merkezi. Şimdiki B regalni�a ( Bulgaristanda ) nın eski bir şehir. B. , İlkçağ tarihçilerinden öğrendiğimi ze göre yeri nde bulunuyordu. B. adı Trak men şelidir. Makedonya Kıralı Philippas III. M. Ö. 2 0 ı yılında B. yı '

-

-

BARGAS A, Ka ı i a d a Keramos ile Halikarnassos ( b. bk. ) arasında kurulu küçük bir kıyı şehri . B. nın yeri şimdiye kadar kesin olarak belinilememiştir. Bugünkü bi l­ ginierin bu hususta i leri sürdükleri düşünceler birbirine uymamaktadı r. '

BARGASOS, Yu nan mitoloj isinde Herakles i le Barge'nin oğlu. Karia'daki Barg.sa ( b. bk. ) şehri , adını B. a bağlanarak almıştır. Üvey kardeşi Lamos ( Herakles i le Omphale'nin oğl u) , B. u yurdundan kovmuştur. Bir söy­ lentiye göre B. , Kyarda'nın babasıdır. BARGAŞ : bk. BERGAŞ.

ele geçirmiş ve Romalıların zorlaması karşısında burasını 197 yılında bırakmıştır. Şehrin yakınında, Kindye adını taşıyan yerde, ünlü bir Artemis tapınağı vardı. Şehi r halkı­ nın irikadına göre tapınaktaki heykeli n üzeri açık olduğu halde üstüne asli yağmur ve kar yağmazmış. B. nın kalıntıları, Milas i lcesine bağlı Güllük bucak merkezinin güneybatısındaki Tuzla mevkiinin yakınındadrr. Mandalya Körfezi burada karaya doğru girintili çıkınıılı bir kanal şeklinde sokulmakta ve B. nın üzerinde kurul­ muş olduğu yarımadayı meydana getirmektedir. Tuzla mev­ kiinde karaya çıkan bir ziyaretçi güzel bir yolda yarım saat kadar yürüdükten sonra eski şehrin Nekropolis'ini görür.

258

BARGY LİA

Burasın ı geçince asıl şehi r sahasına varılır. Doğuda Roma devrinden kalma tiyatro harabesi bunun batısında yine aynı devre ait şehir meclisi salonunun kalınmı bulunmaktadır. Güneye doğru alçalarak u zayan sırtın üzerinde antik mal­ zeme ile yapı lmış Bizans devri yapıları görülür. Burada daha eski deviriere ait bazı şehi r duvarı parçalarına da raslanmaktadır. BARGYLİETİKOS KOLPOS veya BARGYLİA­ KOS KOLPOS ( Lk Sinus Barg ··lieticus = Bargylia Kör­

fezi ) , eski Anadolunun Karia bö lgesinde bir körfez. şimdiki Mandalya Körfezi. Adını Bargy l i a ( b. bk. ) şehrinden a lmış­ tır. Bazı Latin kaynaklarında B. K. Sinus IasicuJ ( İasos Körfezi ) diye de geçer. B. K. urı en iç kısmına bazan Mikra thalassa ( Yun. = küçük deniz) adı verilirdi.

-

BARIŞ

postacılar yorgun adarını buralarda değiştirerek; vakit kay­ betmeden yollarına devam ederler, postaların kısa zamaoda yerlerine ulaşmasını sağlarlardı. BAR\)U veya BARGU, Moğol dillerinin Kuzey veya Buryat kolundan bir dil. B uryatçanın içinde ayrı bir bölüm ( Bargu Buryatçası ; öbürleri : a- Baykal beri si [ Cisbaikalien] veya İrkutsk B uryatçası, b- Baykal ötesi [Transbaikalien] Buryatçası ) teşkil eden bu dil, Mancu bölgesi içinde bulun­ maktadır. Başka bir sınıflamaya (B. Y. Vladimir�ov - Ligeti L. 1 9 3 4 ) göre, Bargu Buryatçasr, Moğol dillerinin Doğu kolu içerisinde, Buryatçanı n yanıbaşında a)·rı bir bölüm meydana getirir. Bk. BURYAT DİLİ.

B ARlN, Moğol devrinde Orta Asyada beliren, Türk veya Moğol olduğu bilinmiyen büyük boylardan biri. Eski BARGYLOS, Yunan mitoloj isinde Bellerophontes'in Moğol kaynaklarında Ba'arın, İslam kaynaklarıoda Bahrin dostu. Bellerophontes'in atı Pegasos B . u çifte atıp öldürmüş, şeklinde okunmaktadır. Ö zbeklerde, Başkurdarda, Kaf­ Bellerophontes de, arkadaşının şerefine, eski Anadolu'nun kasya Noğaylarında, tfal!Ja Moğollarında ve Kalmuklarda Karia bölgesinde kurduğu şehire Bargyl i a (b. bk. ) adını bu adı taşıyan büyük boylar vardır. Bu uluslardan her vermiştir. Bargylia'da bulunmuş olan sikkeler üzerinde birinde B. boyu, aristokrat boylardan sayılmaktadır. Tok­ Pegasos ( kanadlı at) resmi görülür. tamış Han'ın en büyük emirlerinden Yağlıbay Babadır ile BARGYLOS MONS ( Lit. = Bargylos Dağı ) , eski Akboğa Babadır bu boydan idiler. Altınordu Devletinin Suriye'de bir dağ. Kuzeyde Lizikıyyede denize dökülen şim­ dağılışından sonra kurulan Kınm, K asım ve Özbek han­ diki Nehr - ü l - Kebir ve güneyde E leutheros ( şimdi bunun lıklarında en yüksek mevkileri B. beyleri işgal ediyorlardı. adı da Nehr ül Kebir) arasında bulunuyor. Cebel-i Lüb­ Uluğ Beye nispet edilen Şeceret-iil-etrak daki bir söylentiye nan'ın kuzey uzantısı olan Cebel-i Nusayriyye ile aynıdır. göre Babrio boyu ta Oğuz Han zamanından beri ordunun sağ kolunu teşkil ediyordu. Çingizin meydana çıktığı Bu dağın başka bir adı Belos (b. bk. ) tur. tarihıe, Moğolistan ın asıl boylarından biri olan B. ların, B ARHAM [b"rim ok. ] , Richard Barris ( 1 788· 1845 ) , Oğuz geleneklerine bağl ı sayılmaları dikkate değer. Çağdaş, İngil i z romancısı v e mizah şairi. Canterburyde doğmuş, tfal!Ja Moğollarında Barın boyu, askeri kurumlarına ( san­ Londrada ölmüşıür. Baldu•in [ 1 8 1 9 ] adlı ilk romanı caklarına ) göre sol kolda yer alırlar. başarısız kalmış, ikincisi My Cousin Nicholas (Yeğenim DİL. Moğol dillerinin Doğu kolunun Çal}ar (�al}ar) Nicholas) [ 1 8 4 1 ] «Blackwood's Magazine» dergisinde bölümünden bir lehce. İç Moğolistanıo doğu kısmında, yayımlanmıştır. 1 8 37 den itibaren Barham, «Bentley's Miscellany» dergisinde Thomas l ngoldsby [fnglldsbi ok.) Mancu sınırı yakınında, Cehol (Jehol ) bölümündeki Barin takma adiyle başarı kazanan dikkate değer, manzum, şehri dolaylarında konuşulur. Yakın akrabası Keşil}tön leh­ güldürücü seri hikayeler yayımlamıya başlamıştır. Bu çesidir. Bk. ÇAtfAR. hikiyeleri, The lngo/dsby Legends ( lngoldsby efsane­ BARINÇ, Siirt'in Beşiri i lcesine bağlı bucak. Bucak leri) başlığı altında toplanmıştır [3 seri, 1 840- 1 846] . 188 1 merkezi olan Harfaz 99 ( 1 945 ) nüfusludur. Diyarbakır ­ de yayımlanan mizahi şi ir, epigram, siyasi hicivleri içine alan Kurtalan demiryolu B . ın güneyinden geçer. Beşiri istas­ ve l ngoldsb."' Lyrics ( lngoldsby lirikleri ) [ 1 88 1 ] adını yonu, bucak merkezinin 7 km güneyindedir. Halkı çiftçilik taşıyan Iirik bir şiir kitabı da vardır. ve davarcılıkla geçinir. •

·

BAR\)AN veya BARKAN, Orta Asya'da görülen at B. bucağının nüfusu 2 1 50 ( 1 945 ) dir. 12 köyü nalı ve tırpan biçimli bir çeşit kumul. B., tek kurnuHarın vardır. tipik örneğidir. Başlangıçta yassı birer kum yığını halinde BARIŞ, savaş ve düşmanlıktan uzak, dostluk ve beliren bu kumullar, geliştikçe r üzgarın estiği yöne bakan yamacı dış bükey ve yatık, rüzgarın çarpamadığı yamacı anlaşma hislerinin hakim olduğu bir durum. Devletlerarası içbükey ve dik bir gidiş alacak şekilde simetrisiz bir hukuk bakımından, bir devletin diğeri ile harb halinde biçim gösterıniye başlar. Gelişme sürdükçe, kum tepe­ bulunmaması demektir. Haıb, tarihin ilk zamanlarından sinin üstü rüzgarın esiş doğ rulıusuna uyar şekilde, öne beri sık sık başvurulan bir usul olmakla beraber, yine pek doğru itilir, tepenin gövdesinden i leriye doğru iki uzantı eski devirlerden t>aşlıyarak barışı devamlı bir şekilde kurmak belirir. Böylece başlangıçta bir y umurta biçiminde bulunan amacı ile birçok fikirler i leri sürülmüş, teşebbüslerde bulun­ kum yığını, önce yürek şeklini alır, yavaş yavaş at nalı ve u lmuştur. Barışı sağlamak gayesi ile «kuvvet muvazenesi» tırpan kılığına girer. B. lara Avrupa'da Macarisıan'ın Alföld ne dayanılmış, büyük devletler arasında ittifak antlaşmaları yapılmışsa da bu tedbirlerin müsbet tesirleri olmamıştır. (b. bk. ) bölgesinde de raslanır. Milletlerarası bir mahkeme kurmak, bütün medeni milletleri BARHANA ( Barhane) , XIX. yüzyıl ortalarına kadar bir federasyon veya «birlik» te toplamak, deviederarası hu­ postaların tatarlar eliyle yollandığı, yolcu ve eşya ıaşıma işi­ kuku kanunlaştırmak gibi çareler bilginleri daima düşüodür­ nin kervanlarla yapıldığı devirde, konak yerlerinde eşyalada müştür. Barış planlarının hepsini saymak imkansızdır. Bun­ yüklerio saklanmasına yarar büyük mahzenleri bulunan han· lar arasıoda en önemlileri, yayımlandıkları sıraya göre : Ab­ !ara, kervansaraylara verilen ad. be de Saint Pierre'in Proiet pour rentire la paix perpl111elle B. lerde, posta ıatarlarının gelir gelmez değiştirmeleri en Europe ( Avrupa'da barış ı daimi k ılmak için bir proje), için, devamlı olarak hazır binek atları bulunduıulur, gelen Jeremy Beorham'ın Plan for a n Unif!ersal and PerpelNal

BARIŞ

-

BARİMETRİ

Peare ( Cihanşümul ve daimi barış ıçın plin ) ve Kant'ın Zum ewigen Frieden ( Ebedi barış hakkında ) adlı eser­ leridir. Milletierin bir araya gelerek barışı sağlıyacak vasıtaları a ramaya gayret etmeleri ilk defa, 1 899 da Laheyde toplanan barış kon feranslarında olmuştur. Bu ilk konferansa 26 dev­ let katılmış ve görüşmeler milletlerarası anlaşmazlıkların barış yolları ile halli hakkında bir sözleşme yapılması ile neticelenmiştir. İkinci barış konferansı yine Lah ey' de ı 907 de toplanmış, buna d a kırk dört devletin temsilcileri katılmıştır. Bu konferans ilk sözleşmeyi k uvvetlendirmiştir. Birinci Dünya Harbi'nden sonra kurulan Milletler Cemiyeri ve İkinci Dünya Harbi sırasında temelleri atılan Birleşmiş Milletler Teşkilatı gibi kurumlar bugünkü dün­ yamızda barış ülküsünü gerçekleştireniye çalışan organlardır. B�RI : ı - ( Bari delle Puglie ) , Güney İtalyada bu addaki eyaletin merkezi olan bir şehir. Nüfusu 260 ı 54 ( ı 94 7 ) . B. , İtalya Yarımadasının Adriya kıyılarını boydan boya geçen ana demiryolu üzerinde işlek bir i stasyon, Apu­ lia'nın en önemli, Adriya kıyılarının ise üçüncü büyük l i­ manıdır. Napali'den sonra Güney İtalya'nın başlıca şehirle­ rinden biridir. Tersaneleri, üniversitesi, radyo istasyonu var­ dır. Başpiskoposluk merkezidir. B. de San Sabino ve San Nicola gibi ünlü kiliseler vaı dır. 2 - Güney İtalya'nın Apulia bölgesinde bir eyalet. Yüzölçümü 5 1 29 k m2, n üfusu ı 178 699 ( 1 94 7 ) . B. , sula­ ma yoluyla türlü mahsuller alınan bir bölgedir. Başlıca ürünleri buğday, üzüm, tütün, pamuk, zeytin ve mısırdır. BARI, Sudan - Guinea dillerinin Nil - Ekvator gru­ pundan bir dil. Başka bir adı da Cilio olan bu dil, İngiliz­ Mısır Sudanı'nın Uganda sınırları dolaylarında, Bahr - ül­ Cebel'in iki kıyısı boyunca, Lado i le Dufile arasında, do­ ğuya doğru da Rudolf Gölü yakınlarına kadar uzanan bir bölgede 300 000 kişilik bir Zenci topluluğu tarafından ko­ nuşulur. Başlıca lehceleri şunlardır : asıl Bari, Fade l l u, Liggi veya Yeyi veyahut Yeh, Mandari, Şir veya Kir, Kuko, v. b. Bazı dilcilere ( B. Drexel, 192 3/24 ) göre, bu dil Afrika dillerinin Nil (Nilotisch ) ailesinin Shilluk ( Şilluk) gru­ pundan olup yakın akrabaları Shilluk, Dinka, ve Nuer dil­ leridir. Bk. NİL - EKV ATOR D İ LLERİ.

259

DiL. Sudan - Guinea dillerinin Nil - Çad grupundan bir dil. Barea, Nere, Mogareb, Marda, ve Kolkotta d a de­ nilen bu dil, İngiliz - Mısır Sudanı'ndaki Atbara ırmağının doğusunda ve Eritrea ile Habeşistan arasındaki Mireb Ir­ enağı'nın kuzeyinde konuşulur. Doğusunda Kuşi ve Sami diller vardır, Bazılarına göre bu dil. güneyindeki Kunama dili ile birlikıe, Sudan - Guinea dillerinden olmayıp Hami ­ Sami - Kuşi dillerinin Kuşi bölümünün Yukarı grupuna girer ve yakın akrabaları Kuşi dillerinden Agau ve Sidama dilleridir. BARİBAL, ayıgiller ( Ursidae) in Ursus A meriranus cinsine verilen ad. Kuzey Amerikada yaşıyan bu cins ayı türü, parlak siyah renklidir ve 2 m kadar boyu vardır. Postunda uzun kıllar bulunur. Eti, yağı, postu ve ayrıca tarıma zararlı olması yüzünden B. ın avına değer verilir. Bk. AYI. BARİGLOSİ ( Baryglossie ; Yun. barys = ağır, glossa = di l ) , dil ağırlığı ; ağır ve tutuk k onuşma. Kekemelik değildir ; çünk i , bunda kekemelerin konuşmasında olduğu gibi heceler arasında kesiklik, duraklama ve tekrarlama yoktur. Bu daha çok dil siniri ( hypoglossus) nin soğancı k denilen beyin bölümündeki çekirdeklerde olan ve üstelik dilde hareket güçlüğü yaratan afetlerde görülür. B ARİKAT ( Barricade) [Ask. ] , zırhlı ve motorlu vasıraların geçişini durdurmak veya aksatmak i çin yollar üzerinde çeşitli malzemeden meydana getirilen engel. Düşman onu bozmasın veya bozmak için hem vakit kay­ betsin, hem de zayiat versin diye B. lar, mutlaka ateşli silahlarla korunur. B ABİLALİ ( Barylalie) , ağır kon utma hali. Marazi olarak bazı merkezi sinir afetlerinde ( ansefalitlerde) görülür.

BARİMETRİ ( Barymeırie) , sığırlarda vücudun bazı k ısımlarını ölçerek basit hesaplada hayvanın canl ı ağı rlığını bulma yolu. Fransa'da çok yayılmış olan bu usulün çeşitli şekilleri şunlardır : 1 - Quetelet formülü : P = C2• h. 87.5. Burada P canlı ağırlığı, h vücut uzunluğunu, C omuz arkasında göğüs çevresini göstermektedir. 87,5 değişmez katsayılardır. 2 - Crevat formülü : a- P = C2• 80. C, düz ola­ BARİA'LAR İngiliz-Mısır Sudanı'nda ve Beyaz Nil rak göğüs çevresidir. 80 emsali, danalarda ıoo, daha yaşlı­ kıyılarında yaşıyan Zenci halk. Nilotik Zenciler'in Habeşi larda 90, zayıf öküzlerde 8 5 . normal olanlarda 80, yan yağ­ unsurla karışmasından vücut bulan zümrelerdir. Uzur. l ılarda 76, yağlı larda 7 2 , çok yağlılarda 68 dir. b- P = C. boylu ( ı . 77 ) , koyu derili ve uzun başl ı ( dolikosefal) h. V. 80. C, düz göğüs çevresi, h omuz ucundan ilye dırlar. B. iyi huylu ve işlerine bağlı insanlar olup nüfus­ ucuna kadar uzunluğu, V, azami karın çevresidir. lan ı 20 000· dir. Denca, Latouca, Madichouli arasındaki C - P = f3• 40. F, omuz ucundan başlıyacak bel bölgede yaşıyan B. daha çok ziraat işlerinde başarı nahiyesi üzerinden geçmek şartİyle m ukabil tarafın oturak gösterirler. Çıplak gezerle·r, vücutların ı kırmızıya bo­ kemiği ucunda sona ermek üzere alınan vücut uzunluğu­ yarlar ve döğme yaparlar. Kadınları, bir zincirle veya dur. 40 emsalini genç hayvanlarda 4 5 - 5 0 ye çıkarmak bir kayışla bellerine bağlad ı kları bir peştemal taşırlar ve lazımdır. Her ırka uyan bir formüldür. kiküllerini keserler. Erkekler başlarının üstünde küçük bir C V perçem bırakırlar. Yılana taparlar ve ölülerinin kutsallığına 3 - Mattev itch formü lü : P = TSE ÜLKESI, Güney Afri kada, Kuzey Rho­ dezyada, Zambezi ı rmağının yukarı bölümünün her iki yakasında uzanan bir bölge. Yüzölçümü 2 5 0 000 km2 kadardır. Burada Barotse- Bantu Zenci boyları yerleşmiştir, Halk hayvancılıkla geçinir. BAROTŞELER, Güney Afri kanın Yuk arı Zambezi ınıntakasında yaşıyan bir kavim. llantu grupundandırlar. 1 5 kadar kabi leye ayrı lmış olan B . kendi kabi le rei sierinin idaresi altında hür olarak yaşamakla beraber hepsinin iştirakiyle federatit bir kırallık teşkil ederler. Başlarında da bu kabi leler arasında şe:aar, d irayet, nüfuz ve idare kabi liyeri itibariyle seçkin bir mevki i hraz etmiş, demokratik şekilde seçi lmiş bir kıral bulunur. Basit çadırlarda oturan B. eski adet ve geleneklerini muhafaza etei k ierin den özlü bir kültüre sahiptirler. Hususiyle av vasıtaları ve müzik en strüman laı ı dikkate değer. Bi rçok Afri ka kavim ve kabi­ lelerinde olduğu gibi B. de diş lerini tahrip geleneği mevcut­ tur. Genel olarak kesici üst dişlerini çıkamrlar. Dİ L. Kuzey Rhodesia'nın Barotseland bölümünde, Yukarı Za mbezi kavsi nin dolaylarında, başlıca Lialui şehrinin etrafında oturan Baro�eler Bantu (b. bk. ) d i l ailesine ait bir d i l konuşurlar. B u n a Ro�e veya Luyi de· n ir ( ba-roue Bant u dillerinde Ro�e soyundan olan a dam demekti r ; ba· , insanları gösteren isimleri sınıflıyan bir ektı r ) . Böy le olmakla beraber, Ba- ro�e adı b u h a l k top­ luluğun a, komşuları olan Makolollar tarafından yanlış olarak veri lmiştir ; doğrusu Ma- ro�edir. Baro�e'ler ken­ dilerine Aalui derler. Bu dilin ana vatanı daha kuzeydo­ ğuda, Kabompo ı rmağı dolaylarında idi ; orada kalan kısmına Balokwakwa denilmektedir. Ro�e dili, Bantu dil­ lerinin Batı ( bazı larına göre Güneybatı Arkaik Grup ;

başkalarına göre Ndonga Grupu ) bölümünden olup He­ rero, Ndonga veya Ambo, Kuanyama. Nyaneka, Mbundu veya Mambundu Uumbundu veya Nano Kimbundu, Lun­ da, Luba veya Lua di lleriyle akrabadır. Batısında en ya­ kım olan Mbundu dili vardır. Eskiden Maru�e- Mambun­ du kırallığı zamanında bu iki dil siyasi rol de oynamıştır. Bu d i l grupunun ba şlıca özel liği vokallerin ve bitişik olmıyan bazı konsonların uzaktan assimilasyonudur, me­ seli m : I > m : n assimilasyonu bak ımından başka grup· larda mala. mi/a, fakat Rotse mana, mina = katın bağır­ sak ; na tundN = çıktı ( m;:starı : ku tunda ) , na mono = gördü (mastarı : kN mona ) , na s ingi = gördü ( mastan :

!tu singa) .

B 4RQUISIMETO [ barkiıimjto ok. ] , Venezuelada Lara Devletinin başkenti. Denizden yüksekliği 5 2 2 m dir. B. nehri boyunda ve verimsiz bir düzlük üzerindedir. B. , önemli tica ret yol larının kavşağıdır ve demiryolu ile Tuca­ cas Jimanına bağlıdır. Nüfusu 23 1 0 0 . Yüksek okul ları var­ dır. B. nehrinin vidisi boyunda kahve, kakao, şekerkamı şı pamuk, tropikal meyvalar ve ortakuşağa has sebzeler yetişir. B. , 1 5 2 2 de kurulmuş, 26. III. 1 8 1 2 depreminde harap ol muştur. BARRA, Britanya Gambiasında Zenci devleti. Nü­ fusu 200 00. Gelir ve geçim kaynaklarından başlıcaları tarla ziraa ti, a ltın tozu ve fildişi ticareıidir. BARRANQUILLA [barrakflya ok. ) . Güney Ameri­ kada Kolombiya Cumhuriyetinin Aılanıico yöneti m bölü­ münün merkezi. Nüfusu 1 84 000 ( ı 942 ) . B. Magdalena nehrinin ağzında, en önemli ithal ve ihraç limanıdır. Baş­ lıca i sı ihsali kahve, tütün ve altındır. Puerto Colombia Jimanına bir demiryolu ile bağlıdır. Uça k alanı vardır. BARHAS { b•r4J o k . ] , Paul-Françoiıı·Jean·Nicolaıı, Vicomte de ( 1 7 5 5 · 1 8 2 9 ) , Fransız politikacısı. Fox- Amphoux ( Var) da doğmuş, Chail lot' da ölmüş­ tür. Bastİ l le'in a l ı n ­ masında ( 14 temmuz 1 789) ve Tu i leries baskınınd a ( LO ağus­ tos ı 7 92 ) bu lunmuş,

önce Or Jean s Yüksek mahkemesine j üri, daha sonra V ar' dan Konvansi yon ( Con­

venıion ) a üye seçil ­ miştir. Burada Mon­ tagnard'Iarın yanın· d a yer almış ve onBARRAS larla birlikte Louis XVI. nın idamı lehine oyunu ku l l anmıştı r. Konva­ nsiyon tarafından görevle Güney Fransaya göndeı il­ miş, Marsilyadaki ihtilil düşma n ı hareketi şiddetle bastırmışıır. Toulon muhasarasında tanıdığı genç Bona­ parte'a büyük bir güven le bağlanmıştır. Robespierre'in kendi a leyhinde olduğu n u bi len B . , 9 Thermidor gününü hazırlıyanlardan biri o lmuş, Paris silah l ı kuvvetleri kuman­ danı olarak Robespierre'le taraftarlarını ezmiştir. Konvan­ siyon se kreterliğini, daha sonra baş k anlığını yapmış. Gene­ ral Bonapa rte vasııasiyle, baş kaldıran kıralcı ları temiz­ lemiştir. Direktuvar ( Directoire) i daresi kurulunca beş direk­ törden biri olmuş, fakat bu görevinde kararsız bir politika

BARRAS, Paul-François-Jean·Nicolas - BARR:i!S, Augustin-Maurice takip etmiştir. B. 18 Brumaire tarihinde görevinden ayrıl­ mak zorunda kalmış ve Brük sele gitmi�tir. Tekrar Fran­ saya döndüğünde Romaya sürülmüştür. B. 18 ı4 te açıkca Bourbonlar lehine faaliyete geçmişse de bunun hiç bir tesiri görülmemiştir. B.

nın

1 895- 1 8 96

da

yayınlanan

«Hitıralar» ında

Napoleon u küçültmek arzusu hakimdir. B u hatıralarda Direktuvar zamanına ve Bonaparte'ın gençliğine dair i lgi verici bi lgiler bu l u n maktadır.

BARRt DE SAINT-VEN ANT [ barj di se vln� ok. ] Ad hernar - Jean - Claude ( ı 797 - 1 886 ) , Fransız ma tema· rikçisi. Melun yakınında Fonoise'da doğmuş Villeporcher· Saint - Ouen ( Loir - et - Cher) ölmüştür. 1 8 1 3 de Poti­ teknik Okuluna kabul olunmuş, 1 8 ı 6 da barut ve güher· çile idaresine girerek burada birkaç sene kaldıktan sonra şoseler ve köprüler i daresine geçmi ştir ( ı 8 2 3 ) . Şoseler v e Köprüler Okuluna önce profesör veki l i sonra d a profesör yardımcısı olarak tayin edilmiş . 1 8 � 0 d e Versail les Zi raat Enstitüsüne k ö y yapıları profesörü olmuş, 1 8 � 2 de de başmühendislik payesiyle iş hayatından ayrıl­ mıştır. B. 1 8 68 de İ l iinler Akademisi üyeliğine �eçilmiştir. Başlıca eserleri şunlardır : Tableau de formı�/es de la the­ ori e des cour bes dans /'espace ( Uzayda eğriler teorisi formü l lerinin tablosu) [ 1 8 44 ] , Du roulis sur m er houleuse ( Dalgalı denizde gemilerin yalpalaması hakkında) [ 1 87 1 ]

Sur /es diverses maniereı de presenter la ıheorie des ondes lumineuses ( Işık ıiıreşim leri teorisini göstermeni n çeşitli yolları hakkında) [ 1 i 72 ] . BARRt DELİLI ( H ek. ) , na tam · v e hafif yarı vücut felcinde adale kuvvetsizliğini meydana çıkarmak için aranan bir sınaç. Hasta yüzükoyun yatırılarak baldırları, uylukları üzerine dik açı teşkil edecek surette tutulur. Felçli taraftaki baldır yavaş yavaş yarağa düşer sağlam bacak i se verilmiş olan vaziyeti muhafaza eder. Bu suretle ortalama olarak � dakikalık bir zaman içinde naıam fel ç olan taraftaki adale k uvvetsizliği hakkında müspet bir fikir edilmiş olur. BARRt (de Sainı-Venant l FORMÜLÜ, bir akışka­ nın bir noktasındaki hız. yojun luk ve basıncı n zamana bağlı olmadığı ve akışkan moleküllerinin düzgün yörüngeler çi z­ dikleri özel halde kullanılan ( V ' 2 - V 2 ) /2, = - ]dP 1 3s formülüd ü r ; v, v' hızı, o yoğunluğu p basıncı gösterir. BARRİ:ME [barim ok. ] , Bertrand - François, ( 1 640 - 170 3 ) Fransız aritmetik uzmanı. Lyonda doğmuş, Pariste ölmüştür. Pariste matematik öğretmen liği yapmış, Hesap divanı denilen ve mali muameleleri nihai hükme bağlıyan bir divanın hesap eksperi olmuştur. B. , önceden hesaplanmış faizlerde olduğu gibi, yapılıp hazı rlanmış he­ sapları havi kitaplar yayımlamak ve bu hesapları okuırnak suretiyle, Fransada ilk defa hazır hesapları halk arasın­ da yaymıştır. Bundan dolayı hazır hesaplara ve bunları içine alan kiıaplara o tarihten beri harem adı veri lmektedir. B. nin başlıca eserleri şunlardır : La geometrie servans a /'arptntage (Toprak ölçümüne yarıyan geometri ) [ 1 67 3 } .

L 'arithmhique, Livre necessaire p our t ou s /es comptables ( Aritmetik, bütün muhasipler için gerekli kitap) [ 1 674] .

Li11re d e .omptes /aits ( Hazırlanmış hesaplar kitabı ) [ 68 2 ] B ARREN A DASI ( İng. Barren I siand [ bıırrln qyllnd ok. ] ) , Asyanın güneyinde volkani k bir ada. Büyük Anda­ man adasın ın 90 km kadar doğusundadır. B. volkanı 1 903 ten beri sönüktür ; fakat 300 m yüksek l i k t ek i konisinden zaman zaman kükürt ve su buharları fı�kırır.

285

B A RREN GROUNDS [ b.,rln gr4J!ndz ok ] Kuzey Kanadada gö l lerle kaplı, hemen her zaman donmuş top­ raklı yahut buztarla örtülü, verimsiz geniş bö lııelere veri­ len ad. Buraları çok ıenhadır. Az sayıda Kızıldetililerle Eski mo lar barınmaktadır lar. .

.

B ARHERE [ ? a r jr ok. } , Camille ( 1 8 5 1 - 1 940 ) , Fransız diplomaıı. Charite . sur - Loire'da doğmuştur. 1 880 yılında Tuna için kurulan Avrupa komisyonuna üye olmuş, aynı sene içinde elçilik kiıibi ünvanını almıştır. 1882 de orı aelçi, 1883 te Mısırda başkon solos . daha son ra Stock­ holmda orıaelçi, Münihte maslahatgüzar olmuş. Bernde, Romada elçilik yapmış, 28 yıllık hizmeri sı rasında büyük bir diplomaı olduğunu i spat etmiştir. Faal gayretleri arasında Fransa ile İtalyayı birbi rine yaklaşıırması rn ühim bir yer tutar. İtalyanın iki büyük imparatorluğun yanısıra savaşa gi rmesini önlemiye çalışmış, 1 9 1 4 ten önce i lan edilen Üçlü Anlaşmayı yıkmaya zemin hazırlamıştır. ı 9 2 4 te po­ litika mesleğin i bırakan B. , 1926 yı lında Manevi İ limler Akademisine üye seçilmiştir. BARRES [ barjs ok. ] . A u g u s t in · Maurice ( 1 8 62 • 1 92 3 ) . Fransı z yazarı. Charmes - sur - Masellede doğmuş, Neuilly·sur Seine'de ölmüştür. ı 88 3 yılında Pariste genç­ lerin çıkardığı bütün dergi ­ lere yazı yazmıya başlamış. daha Nancy Lisesinde öğreni­ mini yaparken kaleme aldığı bu yazıtarla dikkati üzerine çekmiştir. Az z aman sonra siyasi hayata da atılan B . . Boulanger'nin partisine girmiş 1 890 · ı 8 9 1 yıl ları içinde Nan­ eyden milletveki li seçilmiş· tir. ı 906 yı lında Fran sız Aka­ demisine girmiştir. Yazı ha­ yatının ilk yıllarını kararsız­ lıkla geçiren B. , So us l' oei/ des barbares ( Barbarların M aurice BARR�S gözü önünde ) [ 1 888] adlı eseriyle sanat ve fikir hayatının ilk işaretini vermiş, natü­ ralizmin sanatta şahsi gücü ikinci plana atan anlayışına cephe almışrır. Bu eser Phi lippe adlı bir gencin , kendisini diledikleri şekle sokmak isıiyen barbarları, zekisı, ben liğine olan i nancı ile sonunda kendine bağladığını an latan bir ı omandır. B. , bu romanı . benliği ve fertçiliği gelişti rmek amacını güden iki yeni romanla üçlemiştir. Birbirini bü­ tünliyen bu romanlar şunlardır : Un homme /ibre ( Hür bir adam) [ 1 899] ile Le iardin de Berenit:e ( Berenice'in bahçesi ) [ ı 89 1 ] . B. Fransızların fert ve cemiyet halinde benli klerini yükselten bu eserlerini Le cu/te du Moi ( Benlik kül tü) başlığı altında bir araya toplanmıştır. B . in bir yandan seven leri çoğalırken bir yandan da düşmanları hücuma geçmiştir. Bütün bu hücumlara gu· rurlu mizacı gereğince serinkanlı ve hafifseyici cevap­ lar vermi ş, eserlerini birbiri peşisıra yayımlamakta devam etmiştir : Le cu/le du Moi, examen de trois ideo/ogies ( Ben· lik kültü, üç ayrı ideoloj iyi gözden geçirme) [ 1 893 ] , L 'e nnemi des lois ( Kanunların düşmanı ) [ ı 8 9 3 ] ; bir ahlak ve görenek komedisi olan Une iournee parlemenıaıre ( Bi r kamutay gün ü ) [ ı 8 94] Du sang, de la volu ?le el de la morı ( Kan şehvet ve ölüm üzerine) [ 1 8 9 � ] . B. , 1897 yılında yazdığı Les deracines ( Kökünden koparılan­ lar) adlı eseriyle sanat yapısını fikir bakımından da temel.

286

BARR�S, Augustin-Maurice - BARRIER RIFF

lendirmiş, Fransızların milli duygularını ateşliyen yeni bir üçüz romana başlamıştır : Bu roman larında B. Fransanın çözülüşüne karşı amansız bir protestoda bulun muştur. Bu serinin ikinci romanı L"appel au soldaı ( Askere çağrı ) [ 1 900] olup kendisinin milli «enerj i roman ı » ( Roman de l " en e rgie national e ) a d ı n ı verd i i bu üç ü z roman, Panama meselesini can lı b i r ıarih tablosu halinde anlatan Le urs figur e s ( Onların çehreleri ) [ 1 90 2 ] eseri i le sona erer. Aşırı m i l liyeıçi liğiyle ranınmış olan B. in hususıyle Almanyaya karşı yazılmış o lan ve kendi vatdnı Lorraine"i müdafaa eden Au service d e /'A//emagne ( Almanyan ın hizmetin 3 e ) [ 1 90 5 ] ve Colette Baudo,he ( ..:. B. ) [ 1 909] adlı ı oman ları Les bastions de / ' est ( Doğudaki burçlar) genel başlığını raşı r . B. i n diğer eser lerinden baş lıcaları : L es amities /ranraises ( Fransız dostlukları ) [ 1 90 3 ) , La to/line inspiree ( İ ihamlı tepe ) [ 1 9 1 3 ] , L'ame /ran r aise et la gue r re ( Fransız ruhu ve harb) [ 1 9 1 5- 1 9 1 9] , Le genie du R hin ( Renin dehas ı ) [ 1 92 1 ] , Un ;ardin sur /'Oronte ( As i nehri üzeri nde bir bahçe ) [ 1 92 1 ] , L'enquete au payı du Le van t ( Yakındoğu m�mleketlerinde anket ) [ 1 92 3 ] . B . , i nce bir ıah l i lci ve sevimli bir üslup sahibidir. Eserlerini saran hafif melan­ koli ile derin lirizmi , areşini sanat gücü kadar, şahsi ve milli ben liğine olan bağlarından a l mıştır. Uzun yazı hayatı boyunca kendi kendini tahli l etmiş ve k apandığı i ç alemi onda ve eserlerin de ben l i k sevgisini ihtiras haline getirmiştir. B. nin «Ben kişi liğimizi teşkil eden ve geliştiren şahsiliğin temeli saydığım hayatı, ölümü ve vatanı hep o, için için düşünce ve tah l i l sayesinde tan ı­ dım» şeklinde anlattığı göıüşleri, sanatı için yerinde bir açıklama olarak kabul edilmiştir. •

B ARRET [ b"ril ok. ] , Lawrence ( 1 8 38-1891 ) , Arne­ irkalı aktör. New Jerseyde Parersonda iriandalı ana baba­ dan doğmuştur. Soyadı Brannigan i d i . Deı roiııa oynadığı "T h e Frenth Spy ( Fransız casusu ) [ 1 8 5 3 ) adlı eserde Murad rolünü almıştır. New Yorkıa i lk defa «Chambers Street Theaıre» da The l;lunthbatk ( Kanbu r ) piresinde Sir Tho­ mas CHfford rolünde göıü lmüşıür. Amerika Ayrılma Har­ binde kuzeyliler ordusund a üstün başarı lar göstermiştir. 1 867 den 1870 kadar John McCullough ile San Franci scoda «Californ ia Theatre» ı i dare etmiştir. Aldığı birçok roller arasında Haıı. let, Lear, Othello, Macbeıh , Shylock, Richard l l l . başta gelir. Londrada 1 867, 1 88 1 . 1 88 3 ve 1 884 yıllarında oynamış. Bulwer Lytton'ın piyesinde Richelieu olarak en fazla başarı göstermiştir. BARHlAS [ baryqs ok J . Louis Ernest ( 1 841-1905 ) , Fransız heykelcisi. Pariste doğmuş, aynı şehirde ö lmüştür. Sırasiyle Cavelier. Jouffroy ve Cogniet'nin atölyelerinde çalışmış, 1 86 5 te «Marsilyanın kuruluşu» adlı ba-rölyefi i le Roma ödenini kazanmıştır. 1872 sergi sinde teşhir eııiği «Sparıacus» ününü artırmış ve ona bir madalya sağlamıştır. B. bundan son ra en iyi eserlerini vermiş, « İ l k cenaze törenleri» ile duygu ve anlayış bakımından kabi liyetini, «Bernard Palissy» ( 1 880) ve «Çocuk Mozarı» ( 1 88 3 ) ile zarif uslubunu orıaya koymuştur. B . nın başlıca eserleri arasında, «Pari sin müdafaası» ( 1 88 3 ) , ( 1 889, Luxembourg müzesi ) ile « Emile Augi er» ( 1 8 9 5 ) ve « Vicıor Hugo» ( 1902 ) abideleri sayılabi l i r. B. ı n eserleri herkesin kolayca anlayabileceği b i r ifade taşır. B. nın ağabeyi, Felix Joseph B. ( 1 8 2 2- 1907 ) da, aka­ demik bir ressam olarak ün almıştır.

BARRIE [ b"ri ok. ) , Sir James Matthew ( 1 8601 9 37 ) , İngi l i z romancısı ve piyes yazarı. İskloçyada Kir­ riemuir ( Forfarshire) de doğmuş, Londrada ölmüştür. Dumfriers Academy"de ve Edinburgh üni versitesinde oku· muştur. «Noııingham Journa l >>­ a başyazar olmuş ( 1 88 3 ) son ­ ra Londraya gitmiş ( 1 887 ) , orada «St. James' s Gazeııe>> . « British Week ly>> . « National Observer>> , «Speakeı >> gazete · lerinde 'ialışmış. 1 9 1 3 te ba­ ronet olmu�. önce Sı. An­ drews ( 1 9 1 9 2 2 ) ve daha sonra Edinburgh ünievrsite le­ rine rektör ( • 9 3 0 ) seçi lmiş , ayrıca, yazarlar detneğine Sir ] . M . IIARRIE başkan o lmuştur ( 1 92 3 ) . Çok genç yaşta yazı yazmağa başlıyan B . , i l k hastırdığı Bmer Dead (Ölüm daha i y i ) [ 1 887) den sonra, daha çok roman ve tiyatro alanında olmak üzere, bi rçok eser yazmıştır. İ kinci eseri olan Au/d Litht ldyl/ı ( « Eski Işık» [ İ skoçya Kilisesi paı ı i s i ) idi Iler i ) [ 1 888] de kendi köyünü an latır. A Wrndow in Th rum ı ( Thıums"da bir pencere ) [ 1 889] adlı eseriyle ünü çok genişlemiş ve «Kai lyard fiction>> denen edebiyat akımının üstadı sayılmıştır, My Lady Ni,o· t in e ( Beni m nikotin bayan ı m ) [ 1 8 9 1 ] adiısı sigara i çme üzerinde eğlenceli bir eser, The Little M inis t e r ( Küçük rahip) ( 1 89 1 ] i se mizahi romantik bir aşk hikayesidir. Mar­ garet Ogi/vy [ 1 894 ) ann esiyle kendi hayatına ait bir oıobi­ yografyadır. Sentimemal Tom my ( Hassas Tommy ) [ 1 895 ) ile onun devamı olan Tom my and Grizel (T. ve G. ) [ 1 900] gen ç bir İ skoçyalının romanıdır. Daha sonra yazdığı The Little White Bird ( Küçük beyaz kuş ) [ 1 902 } . Peter Pan in Kensington Gardens ( P. P. Kensingıon bahçelerinde) [ 1904 ] , Peter and Wen.iy [ 1 9 1 1 ) adlı eserleri , çocuklar arasında çok sevi lmiştir. •

Aynı zamanda usta bir piyes yazarı olan B. nin bu alandaki ilk eseri Walk e r , London ( Londra lı Walker) [ 1 893 ) dır. İ kinci piyesi olan The Pro/eısor's Love • Story ( Profesörün aşk h ik ayesi ) [ 1 895] başarı lı bir komedidir. Daha sonra yazdığı piyesler arasında Qualıty S t r eet [ 1 90 1 ] den . Admirable Crithton { 1 902] dan ve P"er Pan [ 1 906] dan sonra hususiyle What Every Woman Knows ( Her kad ı n ı n bi ldiği şey [ 1 908 ] , A Kiu /or Cinderella ( Cinderell a için bir öpücük) [ 1 9 1 6] . D1ar B rut u s ( Sevg i l i Bruıus l { 1 9 1 7 ] , Mary Rose [ 1 920] da gerçek dünya i le hayal ül keleri birbirine karıştırılmıştır. Bir perdelik piyesleri arasında The Twelve - Pound Look f On i k i sterli n l i k bakı ş ) [ 1 9 1 0] ile \'hall W e ]oin the Ladies ? ( Bayan lara katılalım mı ? ) [ 1 9 2 2 ] , en tanınmışları, en güzel­ leridir. B. nin sanatını bir yandan Hans A ndersene. öbür yandan Dickense bağlamak mümkündür. Hakikati hemen daima hayal ve fantezi ile k arışıırır. yaşadığımız d ünya­ daki insanlık facialarını fantasti k bir alem içinde gösterir.

BARBIER [ b"rlr o k. ] ADALARI, Yeni Zelanda­ nın kuzey adasının kuzey kıyısında ve Hauraki Körfezinin ağzında iki ada : Büyük B . Küçük B. BARBIER RIF F [ b"rir ri/ ok, ; B üy ü k B . R. ] , Avustralyanın doğusunda, Torres boğaziy l e ( k uzeyde) Sandy burnu (güneyde) arasında boy l u boyunca uzanan mercan kayalıkları seddi. 1 0 - ?2 güney en lemleri arasında uzanan

BARRIER RIFF - BARROIS, Charles-Eogene bu seddin uzun luğu ı 7 0 0 k m enli liği i se 300 - 2 000 m kadardır. Geni ş ölçü lüde bir dalgakıranı andıra n B. R. , Avustralya kıyılarına varmadan Büyük Okyanusun şiddet l i dalgalarını tutar.

BAHRIERE [ bariy;r o k . ] . Theodore ( ı 8 2 3 - ı 8 77 ) . Fransız tiyatro yazarı. Pari ste doğmu ş, orada ö l m üştiir. Mourger'nin La vie de Bo h e me ( Bohem hayarı ) [ ı 849] ini sahneye koyduktan sonra Le.r Fille.r Marbre.r ( Mermer kız­ lar ) ( ı 8 B ] ad l ı vodvi l i i l e i l k başaı ısını sağlamıştır. Le.r Fau x Bon.rhom me.r ( Sahte babacan l a r ) [ ı 8 56] onu, halk tarafından sevi len vodvil yazarlannın başı n a geçi rmişt i r.

Öteki eserleri n i n baş lıcalan şun lardır : H eritage de Mon.rieur Plumet ( Bay Plumet'n i n mirası ) [ 1 8 5 8 ] , Un me­ nage en vii / e (Şeh i rde bir aile yuvası ) [ 1 864 ] . .Ayn ı yıl yazdığı Le.r Demoi ıelle.r de Mont/ermeil ( Monıfermei l' i n küçü k bayan ları ) adındaki komed i si ölmek üzere bulunduğu bir sırada oynan mı ş ı ı r. Serı ve atak bir mi zacı olan B . . düzensiz b i r hayat yaşamıştır. Kuvvetli bir üslubu olmakla beraber, gülünç sahneler yaraımasını bi len B. bir karakteri çizip yaşatmakta başarı sağlamıştır.

BARRILI [ barr}li ok. ; asıl adı : Bari/e] . A n t o n Giu­ lio ( 1 8 3 6 - 1 908 ) , İ talyan yazaıı. Savonada doğmuş, Car­ eare (Savona vanında ) de ölmüştür. İ talyanın birleştiri lmesi uğrunda yapı lan savaş lara kalemi ve kılıcı ile katılan B . , ı 8 4 8 de Cen ovada çı kan ll ma vimento ( Hareket ) gazete­ sinin yazı işleri müdürü olmuştur. Sonra İ talyan ordusuna gönüllü olarak girmiş, ı 8 5 9 ve ı 866 sefer lerine katı lmış, bu s �n savaşta o kadar büyük yararlıklar göst�rrmişıir k i Garibaldinin sevgi sini kazanarak onun hususi kiribi olmuş­ tur. 1 870 te Cenova üniversitesinde doçentlik i mıihanı ve­ ren B . , gazeteci liğe dönmüş ı 8 76 ile ı 87 9 arasında millet­ vek i l i olmuş, 1 894 te Cenova ün iversi tesi ı talyan edebiyatı tarihi profesörlüğüne, ı 90 3 te ise bu üni versitenin rek tör· lüğüne seçilmiştir. B. çok verimli bir muharrirdir ; 60 kadar romandan başka küçük h ikiyeleri, piyesleri, şiirleri ve çe­ şitli konular hakkında küçük eserleri vardır. Başlıca roman­ lan şunlardı r : Capitan Dodero ( Yüı başı Dodero) [ 1 86 5 ] , Sanl a Ceçi/ia ( Aziz C ı ecilia) [ 1 8 66 ] , Va/ d'Oiivi ( Zey­ tinler vidisi ) [ 1 8 7 3 ] , Semiramıde (Semiramis) ( ı 8 7 3 ] , Come un sogno ( Rüya gibi ) [ 1 8n ] , Cuor di /erro e çuor d' oro ( Demir kalb ve altın kalb) [ 1 877 ] . L'otmo e l'edera ( Karaağaç ve sarmaşı k ) [ 1 87 7 ] , La monıananara ( Dağ ka­ dını ) [ 1 886] . bir roman ser isi olan Le due Beatriri ( İ k i Bea ı ri x ) , I figli del de/o ( Göğün oğulları ) , Pior d ' oro ( Altın çi çek ) ve Raggio di Dio ( Tanrının ışını ) [ 1 8 9 1 ı 894 ] , Il ponle del Paradi.ro ( Cenn eti n köprü sü) [ 1 904 ] . Ö teki eserlerinden şunlar anılmıya değer : Garibaldi [ n utuk, ilk baskı 1 8 8 2 ] . Con Garibaldi aile porıe di Roma ( Roma kapdarında Garibaldi ile birlikte) [ i l k baskı 1 8 9 5 ] .

BARRİNGTONİYA ( Barringtonia ) ,

lesitidase ( Le­ cythidaceae) fami lyasından , Asya ve Afri kanın sıcak bölge­ leriyle güney deni zlerinde 60 kadar türü yetişen bir bitki cinsi.· B. ların hepsi ağaç �eya ağaççık olup. yaprakları bü­ yük ve se rtçe, yaz kış dökülmez, çiçekleri büyük ve sarkık salkım d u rumpndadır. En tanınmış türü o lan B. spedo.ra'­ nın vatanı Komor adalarından Tahiri'ye kadar olan bölge­ dir. Yapraklan büy ük, kenarl arı düz çiçeklerin erkek o rgan­ ları karmen kı rmızısı, meyvalan dört köşe ve şişkincedir. Meyvalan içerisinde hava boşluklan bulunduğundan suda kolayca yüzerek denizlerde uzak yerlere kadar sürüklenirler.

28 7

Cavada bu bi tkinin yaprakları pres ile sıkılarak bir çeşit ci l i maddesi elde edi lir. Kıyılmış genç sür g ün ve öğütül­ müş tohum ları balık zehiri olarak kullan ı l ı r. Tohumlarında olei n , palm i ı i n ve sıearinden mürekkep katı bir yağ ile Barringtogen itin Cıs H21 ( O H ) a ve sapon i n k arakterinde Barrin �ıonin Cıa H2� 07 ( O H ) a b u l unur. Bu toh u mlar­ dan çıkarı lan yağ yakılır. B. raremo.ra türünün meyvaları debağaııe, B. acutangula türünün H i ndmeşesi denen kah ve­ rengi, i nce dokulu meşhur kerestesi kayık ve kıymetli eşya i malinnda kullanılır. Keza l i k bi rçok B. türlerinden urgan i ma l i n de kullan ı l an elyaf elde edi lir. Sarı ren kli çiçekleri n i n ortasından kı rmızı renk l i erkek organ lar çıkan B. in.rigni.r türü i le yine büyük beyaz çiçeklisi ortasından kırmızı başlıklı erkek organ lar sar k an B. s/Jeriosa türü, ıklimi sıcak ve bol sulu yerlerde, süs ağacı olarak yetişti rilmektedir. B + RRIOS, Orta üç k i ş i :

Amerika

cumhutbaşkan larından

ı - Gerardo B. ( ı 80 9 - ı 865 ) , Salvador cumhurbaş­ kanı. Başkanlığı zaman ında ( 1 860- ı 8 6 5 ) memleket yönetim, eğitim ve endüstri bak ımından i lerlemiştir. B. Guatemala devleti ile harbe girişmiş, fakat yen ilmiş, bunun üzerine Nikaraguaya sığınmış ve başkanlığın ı yeniden elde etmek için bir ayak lanma hazırlanmışsa da Salvador hükümetinin d i leği üzerine memleketine iade edilmiş ve orada kuquna d i zilmiştir. 2 - Joae Rufino B.[Reformador = ı siahaıçı diye de anılır] ( 1 8 3 5 - 1 88 5 ) , Geraido B. un oğlu, Guatemala cum­ hurbaşkanı. San Lorenzo ( Guatemala ) da doğmuş, Chal­ chuapada ölmüştür. Hukuk tahsilini bitirdikten sonra siyaset le uğraşmağa başlamış ve cumhurbaşkanı Garcia Granados tarafından ordu başkumandanlığına tayin edil­ mi ş tir ( 1 8 7 1 ) . 1 8 7 3 te cumhurbaşkanlığına seçi ldikten sonra, başkan Granadosun başladığı Kaıolik kilisesi aleyhtarı Sıiyaseıe devam etmi ş v e bütün Katolik keşiş tari katların ı kaldırmıştır. Bu yüzden çıkan i syanlan amansız bi r serılikle bastırdıktan son ra, mem l ekeıı e düzeni yeniden kurmaya mu­ vaffak o lmuştu r . Dikıatörlüğü sağlamlaşınca B . gen i ş ölçüde ıslihata başlamış, 30 000 kişilik daimi bir ihtiyat ordusu kurmuş, Guatemalada ilk telgraf i stasyonlarını ve i l k demir­ yolunu vücuda geti rmi ş . yollar ve köprüler inşa etmiş, öğretim sistemin i modern leşti rmiş. birçok okullar açmış ve bu tedbirleriyle Guatemalayı Amerika B i rleşik Devlet­ lerinden sonra en i leri Amerika devleti haline geti rmiştir. Fakat B. u n başlıca amacı, beş Orta Amerika devletini bir konfederasyon şeklinde birleşıirmekti. Bu plan ı n ı gerçek­ leşti rmek için bu devletleri n iç iş lerin e karışmağa kalktığı zaman Salvador, Nikaragua ve Kostarika G uatemalaya saldırmış ve B. savaş meydanında ölmüştür.

3 - Jose Maria Reina ( 1 8 5 3- 1898 ) , Jose Rufino B. un yeğeni , Guatemala cumhurbaşkanı. Gençliğinde uzun seyahatlar yapmış, 1 892 de cumhurbaşkan lığına seçil­ miştir. Başkanlığı zamanında birçok dem i ryolu ham yap­ tırmış ve endüstriyi geliştirmiştir. İ kinci defa başkan lığa seçi lmiyeceğin den korkarak bir diktatörlük rej imi kurmuş ( 1 897 ) , fakat akrabası ve eski Harbiye bakanı Morales Prospero onu yakatarmış ve öldürtmüştür.

BARBOIS [bar'lf ok. ] , Charlea-Eugtme ( 1 8 5 ı - ı 939),

F ransız j eoloğu. Lille'de doğmuş, Pariste ölmüştür. Lille fen fakültesinde jeoloj i ve m i ne r aloj i profesörlüğünde bulunmuş v e 1 904 te İ limler Akademisi üyesi olmuştur.

288

BARROI S, Charles - Eugene

ı

-

BARRY,

Sir Charles

BARRY [ bar! ok. ] , Jeanne Becu, Comteııee du ( ı 74 3 1 793 ) , ünlü Fransız kadın larından. Vaucouleurs'de doğmu ş , Pari ste ölmüştür. Qua ntingn y likabiyle tanınan Anne Becu'nün gayrimeşru k ızıdır. Bir manastııda yeti şmi ş, daha son ra bi r şapkacı dükkanında tezgahtarlık etmiştir. Ö nceleri M lle d' An ge veya Jean ne Voubernier adlariyle anılmış ve bu mağazada çalışırken G a skonyalı bir ası lzade olan Jean du Barry ile tanışarak onun metresi olmuştur. Jean , kıra l i çen i n ölümünden sonra onu kırala takdim etmiş, B A RKOS [ bqru[ ok. ] , Joio de ( 1 496 - ı · 7 0 ) , Por­ son ı a da kardeşi kont Gui l laume du Barry i le evlendirmiştir. tek iz tarihçisi. V i seuda doğmuş, Pombalda ölmüştür. Gen ç­ Kumra l , mavi gözlü, çok güzel ve akı llı bir kadın olan B . , liğinde pren s }oio ( daha sonraki kıral Joio Il 1. [hük. önce Loui s X V. i eğ lendirmekle meşgul olmuş, siyasi işlere ı 5 ı ı - ı 5 � 7 } ) nun i çoğlanlarından idi. Klasik Roma yazar­ karışmamıştır. Lou is X V . in son y ı l larında adeta bir kıraliçe larının e s erlerin i büyük bir çaba ile araştıra n B. , Croniça do emperador Clarimu ndo ( İmpa r ator Clarimundus kror.iği ) i se tavrı takınmış, elçi leri kendisi kabul etmiştir. Bordeaux şehri, denize i n d i rdiğ i bir gemiye onun adını vermiştir. [Coimbra ı 5 20} baş l ı k l ı ünl ü şövalye roman ını prens Joio'­ ya armağan etmişıir. Bir süre Poı rekiz Guineası valiliğin­ Çok lüks bir hayat sürmüş , Paris ve bütün Avrupa kadın­ de bulunan B . ı 8 2 8 de H indistan hazinedarlığına tayin olun­ ları moda bakımından onu takip etmişlerdir. Marmon tel ve muştur. Başlıca eseri Deçadas de As ia ( Asya dek ad [ = on d' Alembert'i himaye etmi ş, Volıa ire'le işıkane münasebet­ bölümden i baret bir eser} ları ) [4 cilt, Lizbon 1 5 5 2 - ı 5 6 3 } lerde bulunmuştur. Sarayda şe ret ine bayramlar tertip edil­ adını taşır. Üzerinde otuz yıl çalıştığı b u eserde Porteki z­ miştir. Bu arada kıral ölmüş ( 1 77 4 ) o da Mme Aiguillon'un Ii ierin Doğu H indist a n ci a yaptıkları keşif ve isti lalar tari­ himayesi ne sığın mıştır. Daha sonra, İhtililin ko r k usuyla hini yazmıştır. Bu eseri yüzünden B . « Portek i z Liviusu>> İ ng i l t ere ' ye i ltica etmiş ( 1 792 ) . bi r müddet sonra geri diye de anılır. Birkaç ahlaki yazıdan başka i l k Porıekizce dönmüştür. i htilal mahkemesi kararı ile Par i s te idam edil­ miştir. gramer [ ı B9} i de B. y a zmıştı r . BARRY [ b.,ri ok . } , Sir Charle• ( 1 795 - 1 8 60 ) , İn­ B A RROW [ b., , � ok } : ı - i riandada ı rmak. Si leve Bloarn dağından doğar ; St. Georg boğazı nda Waterford giliz mimarı. Londrada doğmuş ve orada ölmüştür. Bir koyuna dökülür. Uzun luğu ı 9 1 km. 40 km l i k bö l ümü t a ş ın a kırtasiyecinin oğludur. Mim a r Middleton ve Bailly'nin arei­ yelerinde yapı iş leri elverişlidir. 2 - Alaskanın kuzey batı kıyı sında burun. Kuzey üzerinde praı ıgını Ameri kan ı n en kuzeydeki noktasıdır. ilerietmek üzere altı yıl çalışmıştır. B. B A R ROW [ ht1'� ok. } BO� A Z I , Ame r ika A rkti k

Başlıca çalışmaları , tafsi litlı j eo loj i k haritasını yapmış olduğu Bretagne, ve Fransada olduğu k .ı dar İngiltere ve iriandada etraflı bir şeki lde incelediği Kretase yertyler hakkındadır. Fakat en meşhur eseri Fransa kuzeyi birinci zaman yereylerin i n diğer bölgeninkilerle k arşılaştırı lması ve Fransa - Belçika maden kömürü havzası üzeri nedir. B. böy­ lece Pas- de - Calais ve Kuzey Fransa maden kömürcülüğüne takdire değer hizmetlerde bulunmuştur.

adalarından Somerset ve Cornwallis arasındaki boğaz. Uzun­ luğu 5 00. ge n i ş li ğ i ı 8 8 k m. Mel w i l le ve Lancaster boğaz­ larını birleştiri r.

BA RROW I N FURNESS [ b.,,� in firnis o k . } . Büyük Britan y a adası n ı n batı s ı nda, İrlanda den i zi kıyısında, Lancaster yönetim böl ümünde b i r liman. Nüfusu 67 000. Gemi tezgahları, ağır endüsırisi, keten dok u macılığı v ard ı r.

BARROW [b.,,� ok. ] . haac ( 1 630- ı 67 7 ) İngi l i z matematikçişi. Londrada doğmuş, a y n ı şehiıde öl müştür. Cambridge üniveristesinde ıfıatematik profesör lüğü yap­ mış, ı 669 da talebelerinden Hewıona yerin i bırakarak görevinden ayrılmış, kendini i lahiyata vermiştir B. dife­ ransiyel ( differentiel ) üçgeni bulmuş ve di f eransiyel hesabı geometriye uygulamıştır. Kronoloj i ve astronomiyle de uğraşmışsa da, daha çok geome t r i dek i bilgi sivle ün almış­ tır. Latince ol arak yazdığı başlıca eserleri arasında : Eudidis Elemen/o ( 'iukleidesin eleman ları ) ( 1 6 5 5 ) , Eudidis Data ( ı 6H ) , LeNiones optiçae et geometriçae (Opt i k ve geo­ metri kitabı ) ( 1 674 ) , Arçhimedis Opera ( Arkhimedesin eserleri ) ( 167 5 ) , sayılabi lir. İ lahiyata ait eseri de üç cilt olarak 1 68 5 de yayımlanmıştır. BARRY [ b.,ri ok ] . hemen kuzeydoğusundaki Cadox­ ston kasabasiyle birlikte «Barry and Cadox ston» şek linde de söylenir. İngi lterenin Wales böl ümünde şehir. Nüfusu 38 900 d ü r. Büyük dok yerleri bulunan i ş lek bi r lim a n ­ d ı r. HARRY [b.,ri ok. } , Büyük Sritanyada Wales mem­ leketinde bir l i man. Nüfusu 40 000. Gemi inşa merkezi ve kömür ihraç yeridir.

sanat görüşünü ge­ n i şletmek ve bilgi­ sini t a mamlamak ü­ zere yaptığı seya­ hatlar için bu sanat ­ çılardan büyük ko­

laylıklar görmüştür. Çıktığı t et k i k seya­

hatinde, dolaştığı meml eketlerin eski eserleri ve abideleri üzerinde i ncelemeSir Ch arles �arr:r ler yapmış, sırasiyle Fransa , İ t a l ya, Yunan istan, Türkiye ( Anadolunun bir k ı smı ) , Mısır ve F i li sti n e gitmiştir.

B . nin kendini gösterdiği büyük işlere giriş ın esi 1820 d e i ngiltereye dönmesiyle başlar. İlk eserler i olan ki liseler , mekrepler, kolej ler. bel e diye daireleri, resmi binala­ riyle d i kkati üzerine çeken B . n i n şöhretinin doğmaya baş­ ladığı bu i l k eserleri arasında hususiyle Antik mimari s i i le İt a ly a n Rönesans mek tebinin tesirleri görülen binaları kaydetmek lazımdır. Bunlar arasında Traveller' s Club ( U l 3 ı ) , Reform Club ( 1 8 37 ) , Bridgewate r House ( 18 4 7 ) vardır.

1 8 3 4 te bir yangı n l a harabolan Westmin ster parii­ mento binasının yeniden inşası i çin açılan bir müsabak ada birinci liği k azanarak, binayı y a p makl a vazifelendir i lmi� ve bu binayı ı 840 - 60 yılla rı arasında yapmıştır . Mesleğindeki vukufund an dolayı birçok mükafaıla r kazanmış tır. 1 8 4 1 'lovakian Folktuneı ( Siovak halk melodi leri ) [ 1 924 - 2 5 ] ; Nepzenenk h a ızomszed netJek zeneie ( Macar halk müziği ve komşu kavimlerin müziği ) [ Budapeşte 1 9 3 4 ] . B. un derlediği ve aralarında Macar, S lovak, Rumen , Arap ve Türk halk melo­ dileri bulunan 1 0 000 kadar halk melodisinden şimdiye kadar aşağı yukarı ı 000 ıane�i yayı mlanmıştır.

mış, eski kervan ticaret yollarının geçtiği yerlerde araşıır­ malarda bulunmuş ve şehir harebeleri nde yapı l a n hafriya­ ıa katı lmıştır. Adları ancak tarihi kaynaklarda kalan bir· çok Türkistan şehir ve kasaba· larının yerlerini bulmağa mu· vaffak olmuştur. ı 896 da Pe­ tersburg Ü niversitesi Şark Dil­ leri ve Tarihi Fakültesine pro­ fesör namzedi olarak tayin edi lmiş, İslam ve Türk ta­ rihine dair dersler vermiştir. 1 9 0 1 de Petersburg Üniversite­ sine Orta Asya İs lam ve Türk Tarihi profesörü olmuş. 1 9 1 3 V . V. B ARTOLD t e İ l imler Akadem i sine üye seçilmiştir. B. Orıa Asya tarihine dair pek çok eserler yaz· mış, bunlardan çoğu Baıı d i l lerine çevri lmiştir. B. un başlıca eserleri şunlardır : O hristianılı•e v Tur­ keıtane v domongol' skiy period ( Moğol d evrine kadar Tür­

kisıanda Hırıst yanlık ) [ «Zapi ski Vosr. Ord. İ m per. Rus. Arl]eol. Obş�esıva» dergi sinde, cilt 8}. Obrozoı·anıe imperii Çingiz- !J ana ( Çingiz Han İmparatorluğunun kurulu ş u ) [aynı dergi cilt 1 0 ) , Turkeuan v epohu mongol'skogo naıesıviya ( Moğol isti lisı devrinde T Ürk istan ; H. A. K. Gibb'in İng. terc. Turkestan Down to the Mongo/ ln:·a· sion. Londra 1 9 2 8 ) [2 cilı, ı cildi metin , 1 898 ı 900 ] . Oç erk istorii Semireç'y a ( Yed i su tarihi taslağı ) [ 1 898, yeni baskı ı 94 3 ] . Svedeniya ob Aral'skom more i nizov'yah Amudar'i ı dret�neni!J vremen do 1 7 v. ( Eski za­ manlardan X V I I. y üzyı la kadar Aral Den izi ile Amuderya hakkında malumat) [ 1 902 ] , İstoriko-geogra/içeıkiy o b zor İrana ( İ rana tarihi ve coğrafi bir bak ı ş ) [ ı 90 3 ] , ljali/a i Sultan ( Halife ve Sultan ) [ LI, Matteo ( doğ. ı 8 73 ) , İtalyan di lcisi ve Şarkiyat Fakültesinden mezun" olmuştur. Doktora tezi olarak hazırladığı «Moğol i sti lisı devrinde Türki stan» adlı eseriyle Romanisti. Albona ( I srria bölgesinde da doğmuştur. Tah· yüksek kabi liyetini göstermiştir. 1 8 9 1 de Almanyaya gönder­ silini Viyana üniversitesinde yapmıştı r ; ı 907 den beri i lmiş ve o zamanın en büyük şarkıyatçıları olan Nöldeke Torino üniversitesinde dilbilgisi profesörüdür. Hususiyle, ve August Müllerin derslerine devam etmiştir. İslam tarih­ Balkan Yarımadasındaki Roman dili kolunu, ve komşu çileri ve coğrafyacı ları tarafından yazılan eski kaynak ları dillerindeki Roman k alıntılarını incelemi ştir. Romanoloj i daha iyi incelemek için Türki sıanda i lmi seyahatler yap- alanındaki başlıca eserleri şunlardır : 1 898 e kadar Dalmaç•

BARTOLI, Matteo

-

BA.RTOLO

yada konuşulan Roman d i l i kolunu inceliyen Daı Dalma( D almat dili ) [ci l t I I , Viyana 1 906) , hususiyle Sırp- Hırvat di lindeki Dalmat yadigirlarını meydana çıkaran

tiu he

Ri/leui ı/avi di tJIJ(a/i labiali rom•ne e romanze, grerhe e german h he ( Li ı in ve Roman, Yunan ve Germen dil lerindeki Jabial vokal lerin İ slav d i llerindeki yankıları ) [ m auiai bulunan ve «kuıo• ( wuıeau ) denilen deli kten çıkar ; bu şekilde herbiri birkaç saniyede dizilen satırlar maki n enin teknesinde arka arkaya birikir. Saıırın dö­ kümü bitince elevaıör makinenin «şapo» ( chapeau ) denilen üst kısmına çıkar ve arkada bulunan ikinci elevaıör birin ci· nin bıraktığı maırisleri alıp ıevzi ( distri':ıution ) kutusuna götürür, ve «disıribiıör» ( d i stri buıeu r ) deni len helezon) bir mihverin üzerindeki kanala sokar. Manister bu kanalda yürütülerek «mağaza»nın üst kısmında herbirine mahsus deliğin ağzına gelince içeri d ü şer. Her maırisin bu tarafı V şeklinde çatal gibi olup bunun girinti kısmında türlü

gelince «mağaza»nın için deki yerine dü­ şer. Makinenin «ma· ğaza>> sında bulun­ mayıp «ihtiyat kutu su» ( supplementa· ire ) nda yer a lmış­ olan maırisler, kul­ lanıldıktan s on r a ayrı bir yerde biri· k i r. .Aynı zamanda üç matriş satırı devir halinde bulunabilir : Linoıipte espas ayarlama biri birikmek, i k i ncisi dökülmek, üçüncüsü de ıevzi edilmek halinde. Dizgi, makineyle daha çabuk ve daha ıemiz yapılırsa da, yanlış dizilen bir satırı düzeltmek için bütün satırı atmak gerekir. Dizilen yeni saıırda yeni yanlışlar da yapılabil i r. Elle yapı· lan d i zgideki t ürlülük bolluğu bunlarda yoktur ; buna kar­ şılık, basımdan sonra satırlar eritildiği ve her defada yeni harf kullanıldığı için yazı çok okunakit olur. 2 Entertip : görünüş ve çalışma prensipi bakımın· dan l inoıipe benzer. Her iki makinenin klavyesindeki tuş· lara dokunmak ve puntosuna göre kasa d eğiştirmek sure­ tiyle � puntodan 60 pumoya kadar her türlü harf. çizgi ve süsü ( �86 harf çeşidi ) satır halinde di zer ve döker. Satırlar bi rer birer pirinç maırislere dökülür ; her harf, için 20 çeşit maıris kul lanılabilir. Bunlar «mağaza» dan otomatik olaıak çı kar ve şaryo (chaı ioı, assembler)da biri­ kir. Kelimelerin arasına V şeklinde espastar konur ; satır tamamlanınca operatör bunu klavyenin yanında bulunan bir kota basmak suretiyle makinenin döküm kısmına yük­ seltir, orada satır ararı ( j u sti fication ) otomatik olarak yapı­ l ı r, ve meıal maırislere dökülür ; saıır perda • lan ır ( trimmed ) ve otomatik olarak satırlar ıek ne üzerinde toplaoır. Matris-

·

Enıerıip ( l n ıerıype)

321

BASlM l e r tevzi tertibatı i l e kasalardaki ait olduğu kanallara sevk edilir, espaslar i se makinenin ön kısmındaki yerinde ayn ı zamanda toplanır. Bu ameliye dakikada yedi defa yapılır. 3 - Tipograf : bu basit bir makinedir. Bunda matrisler yelpaze şeklinde «biri k me yeri» (assemb l y ) ne doğru bir birine yak laşan tellrr üzerin d e ası lıdır. Opera­ tör k18 vyeyi işieti rken matrisler yerçek i mi k uvveti yle tel ler­ den aşağı kayar, birikme yerine gel i r. Satı rın ayarı , g�nişliyen ve yuvarlak espas d i skleri y l e yapılır. Dökümü yapılan satırı perdahlamağa lüzum yoktur, çünkü meta l ölçü ile döküldüğü için taşmaz. Tevzi için, makinenin üst kı smı geriye doğru eğilir, matrisler de geri sin geri kayarak eski yerlerini alır. 4 - Ludlow tipografı : büyük harfler için kullanılır. Bunda matrisler elle dizilir ve makinenin içine itilir, Gazete ve dergi başlıkları ve büyük i lanlar çok kere bu metotla satır halinde dökülür. 5 - Teleıip : «uzaktan dizme» (t�l�composi ıion ) makinesidir ; te Ili veya telsiz telgrafla i ş iiyen bir linotiptir. Aj ans haberlerini vermek için k u l lan ı l ı r. Haberler «deli k kodu» (perforation-code ) deni len si steme göre, telgrafla bir kağıt şeridinin üzerine türlü delikler açmak suretiyle kaydedilir, delikli kağıt da hususi bir mek anizma ile l inotipi işlet i r ; linetipteki operatör sadece espasiarı ayarlar ve makineyi kontrol eder. B u şekilde haberler, verici bir merkezden aynı zamanda birçok alıcı mer kez i ere basılmak üzere yayı mlanır. Tek tek harf halinde döküp d i zen makineler : ı - Monotip : bu makine tek harflerden müteşekki l ve ayarlanmış satırlar meydana getirir. Her biri ayrı bir makine olan iki başlıca kısmı vardı r : a - klavye b - döküm cihazı ( caster ) . Klavye çok karmaşık bir yazı makinesine benzer. Operatör klavyedeki tuşlara basınca, kalın bir kağıt şeridi üzerinde Jaquard si stemine göre delikler açılır ve kağıt otomatik olarak bir makaradan başka bir makaraya doğ-

1

Monotip ( döküm kısmı ) ru harek et eder. Kağıdın üzerinde harf için açılan delikler ayrı ayrı şekil lerde recekküp eder ve satı rın sonunda ayar için hangi klavyelere bası lacağını gösteren bir işaret bulunur. Makaradaki kağıt bu şekil- -��- .....,,....""1:..,.-.---� de delinip bittikten sonra, döküm aygıtına geçiri lir. B u makinede bir metal potası, bir dök ü m kalıbı, bir de matri s deposu var­ dır. Depoda her biri 1 5 tane maui s ihtiva eden 1 � matris dizisi, yani 2 2 � matris mevcuttur. Döküm kalıbının önünde iste n i len mauisin gelmesi deli k l i ka­ _. ...... ğıt vasıtasiyle idare edi lir. '-'-----�-...._.. Moootipio maui• şuisi Maırisler bu şeki lde döküm kalıbın ı n önüne geld i k çe harflerin tek tek dökümü yapı lır ; dökü len harfler sıra ile bir tarafa itilir ve satır tamamlanınca otomati k olarak tekneye a l ı nır. Makaradaki son satır, dökümü yapı lan i l k satı r olur, fakat teknedeki satırlar tamamlandığı zaman dizi len metin müsveddeye göre çı kar. Fantezi harfler, süsler de döküp dizen monotip makineleri vardır. Monoti pte daki kada 1 2 puntoluk 1 40 ( 6 puntoluk ı s o ) harf döküleb i l i r . 2 - Rototip : oto­ matik olarak mütehar· rik harflerden olma satırları dizen, ayarlı­ yan ve döken makine­ lerdendir. Tek tek harf­ ler, ufki bir çember ( tambour) üzerine ası­ lır, herbiri sekiz köşeli ve birkaç santim çapın­ d aki 13 halka ( anneaux ) nın yüzüne çukur olaMonotipte delinmiş kağıt 1eridi ... . .....__.

Monotip ( Monotype) [klavye kısmı}

_

322

BASlM

rak kazı l ı r. Klivyedeki tuşlar, çemberi iki hareketle dö­ küm yerine yükseltip maırisleri doldurtur ; hareketlerden biri, çemberin eksenine muvazi ( t ranslation ) , öbürü de kendi üstüne dönme ( rota tio n ) �ek lindcdir. On üç halkanın

sekiz köşesinde birer matris bulunduğuna göre, rototipte yaln ı z 1 04 maıri s kullanılabilir.

maz, dizgi harfi kullanır ; bunları makin en i n içinde di zer, yine makinenin içinde bulunan küçük bir basım cihazında satırı basar ; bunun filmini a l ı r ; harfleri «mağaza» ya ıevzi eder. 2 Tipar (Typar ) : yazı makinesi şeklinde bi r kompozöz (composeuse) dür ; 2 2 5 harf veya i şareti ( romen, iıalik) vardır ; bunda satır ayarlanabi l i r ; otomatik olarak yan­ lış düzelıilebilir, yani yeniden yazılı r ; dizi len i n fi lmi negatif olarak alınır ; l i tografi ve heliogravür metodiyle bas ı l ı r. -

-

3 Foıolayn ( Phoroline ) : doğrudan doğruya d i zgi h a ı f­ leri şekillerin in fotografını almak suretiyle dizgi yapan bir mekinedir. -

4 Toımik (Thoıhmic) veya Hunıerıip (Hunıer­ type) : elekıromagneıik bir makined i r ; bir klavye kağıt şeri­ dini deler ; bu delikler elekıromagneıik kuvvetle d i zgi foıog­ rafisini i dare eder. � Uherıip ( U herıype ) : klavyesiz işler ; bir seçme endeksi ( ( index de reperage ) hangi harfi n çalışacağını gösterir ; harfler dizilir ve her kelimeden sonra fotografı alınır. Foıograflı d i zgide, punto farkı foıogtafı büyüitme veya k üçültme i l e idare edi l i r. Bu çeş i t makine­ lerin çoğu «foıograflı en tertip» (lnıerıype Fotosetter) şek· lindedir. -

Baskı : Elle veya makine ile yapı lan dizgi işi tamam­ landıkran ve sayfalar bağlandıkıan sonra, bunlar ya elle veya 8 er gözlü hususi kuru lara konarak dizgi aıölye ;inden, yani müreııi phaneden baskı aıölyesi ( makine dairesi ) n e verilir Baskı iki çeşittir : ı T e k t e k elle veya satır halinde makine ile dizi len sayfaları olduğu gibi makineye atmak , 2 Dizi imiş olan sayfaların kendilerini değil. onlardan a l ınan yekpare madeni kalıbı maki neye takmak. İşin cinsine göre bu metotlardan biri seçi lir. -

-

ürotıp dı zme makinesi Fotografik d i zgi makineler i : bun lar son buluşlar ara­ sındadır. Hepsinin esası maırisıen dölerne metodunu bıraka­ rak. dizgi mak inesinde, kağıt üzerinde basılmış metnin fo· ıografın ı çık ararak bunu bası m kalıbı yapmaktır. Çeşitli makineler vard ı r : 1 üroti p (Oı otype ) : matri s kullan-

Çembere alınmış forma Bunlardan ilk şek i l seçildiği takdirde, ameliye şöyle devam eder : Sayfaların sırası «atlama» vel'a «ken d i üzerine çevirme» olarak hesaplanır. «Atlama» demek. m e · s e l i 1 6 sayfalık b i r formanın 8 sayfasını kağıdın b i r yüzü­ ne ( recto ) , kalan 8 sayfayı da öbür yüzüne ( ver so) basmak demektir ; 16 sayfayı kağıdın aynı yüzüne basmak da «ken­ di üzerine çevirme» dir. Belli bir yer planına göre 4, 8, 1 6 veya 32 lik forma sayfaları masa üzerinde madeni bir plikanın üstüne konur, ve etrafına köşeli ve ortasinda böl· me l i bir çember ( chassis ) geçiri l i r ; çemberin çıkın n lı olan tarafına «makas tarafı» denir. B u sayfalar öyle bir sıra i le konma lıdır ki. formalar basıldıktan ve çıkan kağıt « k ı r ı l ­ dıktan», yani kat landıkun sonra sayfa l a r b i r bi rini doğru sırada taki p etsin. Bu yer p lanı, mesela «kendi üzerine çevirme» 16 sayfalık bir forma için şudur ( bk. şeki l ) : Bunun için önce çemberin ortasındaki bölme demirinin ya-

BASlM

3 23

nına ve ma kas tarafındaki köşeye 8 inci sayfa konur ; son ra Forma makineye atı lmadan önce, daha bağlama masasındaki 9, 1 2 ve S inci sayfalar, ve bun l a r l a karş ı l ı k l ı ve başbaşa plakanın üzerinde iken , ototipi ve tire ( çizgili ) k lişelerin gelecek şekilde 1, 1 6, 1 3 . 4, öbür bölmede de sıra ile 7, 1 0 , kenarları küçük bir matkapla delinecek çivi i le tahta l l . 6 v e 2 , 1 S . 14, 3 olmak üzere yerleştiri lir. Bu sayfalar altiıkiarına çakılır ve altlıklar i ster tahta, i ster demir olsun, yerleştirili rken etrafı ndaki sicimler çok dikkatli bir şekilde klişenin yük sekliği mikrometre aletiyle kon t rol edili r ; çözülür ve sayfanın yan ına h emen garnitür konu r ; çözerken norma l harf y ü k sekliğin den fazla i se tahta yontulur, aşağı yandan harf düşerse bunlar kontrol edi lerek yerlerine konur. ise altına karı on yapıştırı l ı r ; alçak d üşen demir altlı klı;.ra Sayfalar bu şeki lde çember içine a l ı n ı ı k en, boş yer ler garn i· da karıon veya kağıt yapıştırılabi lir. Bk. KLİŞE. türlerle doldurulur, formanın v e kağıdın boyuna göre, say­ Forma makineye atıldıktan sonra, makinenin «kazan» faların arasınd a «ağız aralığı » , «baş a ralığı». «etek aralığı», denilen çelik silindirine «kağıt geçirilir». Basım k ağıdı bu «dikiş aralığı» ve «kırma aralığı» denilen aralıklar bırakı lır. silindire dolanıp d izgi harflerine temas edeceği i çin, bu Bundan maksat forma k ı n ldıktan son ra ona ve yan kırma temasın iyi ayarl anması ve işin cinsir e göre silindire bir aralıklarıyle kenar ve etek aralı k larını oran l ı k ı lmaktır. gömlek geçiri l ecek onun yüzüne bir elastiklik verilmesi Gaınitü rler kon dukıan sonra, son iş olarak ç e mber gerekir. «Kazan kağıdı» ( foundat ion sheet ) deni len hu görn­ demirinin en az i k i ( u mumiyede ü ç ) tarafına bitişik ola­ leğİn kalın lığı umumiyede ı , � ile ı, 8 mm arasında ise rak «vizo» (biseaux ) d e konulacak kağıdın çeşidine göre değişir. Formanın denilen sıhşıırma dizgi ve enter t i p ( li noti p ) , s tereot i p veya ced vel işi olup parçaları yerleştiri­ o lmadığına, veya karıona mı yoksa i nce kağı t üzerine mi lir ve anahtarlarla bası ldığına, forma lar'ın karışık olarak hem yazı, hem klişe her tarafından aynı i htiva ettiğine, sadece ototipi resim basımı yapı ldığına, veya derecede sıkıştırılır ; makinenin düz veya rotarif olduğuna göre, silindirin hemen bu şek i lde forma üstüne sarılacak kartonun sert olup olmıyacağı , bu kartonun ufki de tutulsa harf­ üstün e sadece kağıt mı, yoksa fazla olarak saten bezi, yünlü ler düşmez ; dolmuş kumaş, ipekli baskı lastiği veya mantar levha da m ı sarıla­ V izolarla anahtar çe mbere « for ma » cağı. ve sarılacak kağıdın hangi cinsten ( mat kağ ı t, yağ ( forme) denir. Son ra bu plaka üç tarafıan tut u l arak veya kağıdı, v . b. ) olacağı tayin edilir. hususi bir taşıma vasıtas i y l e basım makinelerinin plaka Kazan k ağıdı geç-irili rken bir taraftan da makinenin kısmına sürülür ; buna «maki neye atmak» ( i mposition ) denir. mürekkep veya boya hazinesi ve merdaneleri temizlen i p ı

co e

9

Kendi üzerine çeviıme 16 sayfa

a- ağız •ralığı,

tarafı ağız

b - dikiş aralığı, c - kırm a aral ığı, d - mak a s aralığı, e - e r ek aralığı, f - baş a r a lı ğ ı , g - or t a kırma aralığı. h - vizo an a h t arı

Forma çemberi orada vidalarla makineye bağlanır. Çemberin vizoları genişleti lerek «takatuka» deni len yassı tahta parçası üzerine çekiçle vurularak çıkmış harfler otur· tulur, ve yine vizolar sıkışıırılır. Cilt işlerinde forma sıra­ sını göstermek için, bazan forma makineye atılırken birinci ve 16 ncı sayfaların arasına forma numarasından başka bir de dörtköşe bir siyah konur ve bunun yeri her formada bir kadrat aşağı indirili r ; böylece formalar k ı rı ldıktan sonra b i rbirini muntazam bir şek i lde takip eden bir siyahlar serisi meydana gelir ve forma sı rasındaki herhangi bir yanlışlık siyahlar silsi lesindeki intizamsızlıktan anlaş ı l ı r. Formanın bir tarafı bitip öbür tarafı basılır ken, kağıdın kaymış olup olmadığını anlamak için, birinci sayfanın tam etek kenaıına basılacak şek i lde ufak bir çizgi konur.

ayarlanır. Makine boyası fabri kalarda t ü r l ü şekil lerde hazı r­ lanır. Siyah mürekkep umumiyede «yağ isi» veya «yağ siyahı» ( balık yağı, nebati yağlar, katran yağı, v. b.) deni­ len maddeye bezir yağı ( k eten tohumun dan elde edilir) ile reçine yağı ve reçine verniği katmak la elde edili r ; ince i ş l � r için yağ isi yerine «karbon isi» ( petıolün isidi r ) kullan ı l ı r ; i ş i n ince l iğine göre mürek kep kullanılır ( fine, surfıne, extrafine, superieure, extra - supchieure ; bk. M Ü ­ REKK E P ) . Basım boyaları toprak ( mese la, kırmızı için okr ) , ki myevi - madeni ( mesela, sarı için k rom, mavi için koba l t ) veya u z v i ( mesela k ö k bo : aları ) olabi lir. Bunlar hazır ola· rak kutular i çerisinde basımevlerince satın alınır Basılan formada resim varsa, mü rekkep kutudan çıkarıldıktan sonra makinen in hazinesine konmadan evvel % 5 ni sbetinde ince vernikle yumu�atı lır. Boyalar d a d ü z bir taş üzerine boşal­ tıldıktan sonra vernik katı larak ıspatula ile ezilir, karıştı­ r ılır ve hazineye konur. Merdaneler de ayaı landıktan sonra makineye kağıt geti­ ri lir. Kağıt çeşitlerini birçok bakımdan sınıf lamak kabildir ; paçavra hamuru ( Holzfrei, papier de chilfon ) , odun hamuru ( Holzhalt ig : ı - mihaniki hamur. 2 - kimyevi hamu r ) , ot hamuru ( esparto. alfa ) , ve saman haınuru ( Strohpapier, papier de paille) ; birinci hamur, i kinci hamur diye de bi r sınıflama vardır ; en i y i kağıt paçavra, e n kötüsü de saman hamurundan hazırlanı r ; basımda en çok kullanılan kağıt «ikinci ha 111 u r» ( Mittelfe i n ) dur ; ucuz «gazete k ağıdı» Zei­ tungspap ier ) % 80 odun hamurunu ihtiva eder. Kağıtların do­ kusu yollu olursa «verj e» ( verge ) , olmazsa «velen» ( velin ) denir, Mürekkebi emmemesi için basın k ağıtları hamuruna umumiyede tutkal veya j e!atin karı�ıırılı r ; buna «j.e latinli k ağıt» ( geleimt, col l e ) adı verilir. «Normal kağıt» ( Na­ turpapier) , üzerinde ayrı bir tabak a bulunmıyan, i ç i ve üsıü bir olanıdır ; üstü parlak «kaymak kağıt» kuşe (couche ) deni len kağıttır ; üstündek i parlak tabaka çini kiJinden ya-

324

BASlM

pılır. ve sanat eserleri nde kullanı ldığı için buna « levha ka­ ğıdı•, «sanat kağıdı» ( Kunstdruckpapier, arı paper ) de de­ nir. Sigara kiğıdı inceliğinde. dayanıklı ve ışık geçiı miyen kağıtlar da vardır ( india papar. papier bible ) . Par laklığı tabaka halinde o l ma y ıp sadece yüzü parlatılmış, ahadanmı ş olan k ağıda «illüstrasyon ( i l lustration ) ka ğ ıdı» veya satine ( satinıH derler ; zıddı «mat» ( kaol i n ) tır ; hafif fakat çok kalın olan kağıda da «tüy s ı k ler kağıdı» ( featherweight pa per, Federleichtpapier) adı veri li r ; katalog ve benzeri yayım için « re n k li kağıt» kulla n ı l ı r. Kağıtların dokusunda umumiyede «fi ligran» ( f i li grane. waterm a rk ) işareti bu­ lunur. Türlü basımlarda kullanı lacak kağıtların cinsine yu­ karıda temas ed i lmiştir ; bk. KAGIT. Kağı t lar şekil bakı­ mından «tabaka» ve «rule» ( roul� ) olmak üzere i ki sınıfa ayrı lır. Tabaka kağıtlar basımev in e «top» ( 500 tab aka ) , rule kağıt da «bobi n» ( bobine, ree l ) halinde gelir. K ağı­ dın inceliği veya kalınlığı topun ağı rlığından (grammage ) bel li olur ; çok i nce k iğıd ı n m1 si 7 - 14 gr. kalını ise 5 0 - 1 2 0 gr dır ; bundan daha kalını ka rton s ın ı f ına ıtirer. Kağıtlar, Avrupada eb'ada göre hususi adlarla d a anı l ır ; en ve boy ni sbetleri aşağı yukarı 1 0 : 1 4 ( = 5 : 7 ) tür. ·

Fransada ba ş lıca forma adları şöyledir : Pot Telli �re Couronne Ecu Co q uille Carre Ca vali er Ra i sin ]�sus Petit Colombier Co l omb ier Grand ai g le Un ivers

3 ı X4o cm 34X44 » 36X46 » 40X 5 2 » 4 5 X 56 » 45X56 » 46X62 » 50X65 » 52X72 » 69X so » 6 3 X 90 » 8oX ı o » 100 X 140 »

İ ngi lteredeki karşı lıklar şun lardır :

1 7 1/ 2 X 2 21/2 De my Double demy 221/ı X n Quad demy 3 5 X4 5 Double foolscap 1 7 X 2 7 Royal 20X25 Double crown 20X30 Quad crown 30X4o l m p erial 22X3o 2 5 X 38 Standard

inch » » » » » »

» »

Almanyada da şu sınıflama vardır :

V ierfac h bogen Doppelbogen Bogen H albhogen Viertelbogen

Blatt Achıelbo�ea)

84 t X 1 1 89 594Xs4 ı 42u X 5 94 297 X 1 2 0

2 ı o X297

mm » ))

» »

148 X 2 1 0 » 1 05 X 1 4 8 » H albblatt V iertelblatt 74 X t o5 » A chtel b lat t » 5 2 X74 Bizde en çok ku lldnılan lar şun lardı r : 5 7 X 8 2 , 5 9X 84, 63X95 , 6s X ı oo 70X ı oo, 50X65 cm ; büy ü k formaya «bat· tal » denir. Katland ı k tan son ra 4 sayfa veıen hasıma «in ­ folio», 8 veren e «in quarto ( in · 4° ) . 1 6 verene «in octavo» (in - 8 ° ) , 24 verene « i n - 1 2 ° », 32 verene «in - 1 6 ° » , 3 6 verene de «in - 1 8 ° » d e nir ; kitap ölçüleri i ç i n b k . KiTAP.

Kazan. mürekkep ve kiğıt hazırlık ları bittikten . kağıt maşaları veya atomatiği de kont r ol edildikten sonra makine provası ( Probedruck ) denilen ilk makine baskısı yapılır. Bu müsahhih taraf ından metnin son k ontrolüne, resim ve yazıların tabak a üzerindeki d urumların ı n retki k ierine yardım eder. Aynı zamanda «mizantren» ( mise en train, make-ready, Zurichtung) denilen ameliye başlar. Bu, basmıyan . silik veya fazla ta z yikl i ( force) çıkan yerleri tam ay ara getirmek demek tir. En b asit mizantren, umumiyede makine prova­ sındaki silik yerlere kağı t yapıştırmak ( overlay ) , sonra, «ta­ bakıt denilen bu n üshayı noktası noktasına baskı kazanının üzerine geçirmekle olur ; bu şekilde, bütün yazı ve resimler aynı kuvvette basılabi lir. Fakat, hususiyle siyah veya çok renkli resim basımında daha itinalı mi zantıene ihtiyac; vardır. Klişelerin yazı yüksekliğine göre tam b ir ayarından başka . resimlerin ve t onların iyice görünmeleri için, ince kağıtlara yapı lan baskılar ile mi zan t ren yapılır ; çok basan yerler bıc;akla oyu larak çıkarılır ( in terlay ) ve kazan kiğı­ dına ayarlı olarak yapıştı rı lır. M esela bir man z ar a resminde her plan ( koyu yerler, ön, arka , ve geri planlar) için b irer oyma yapmak lazımdır ; oyulmuş bu dört kağıt üst üste yapıştınlarak ve öylece yerine konursa baskıda her tarafı n istenilen kuvvette basması mümkün olur. Aynı maksat için ş u mekan i k mizantren metotlan da vardır : 1 - Tebeşirli rölyef mizantreni : en mühimi olan bu meto t ta . tebeşirli bir tabaka ile kaplanmış olan karton üzerine resim bol boya a lacak şekilde birkaç kere basılır ; küvet içinde tebe­ şiri er asiıle yediri l i r ; beya z yerler açı lır, bir rölyef, oyma meydana çıkar . 2 - Marzio metodu : taze bir baskı üzerine reçine tozu serpilir ve eritı lir ; bu suretle en ko;· u yer­ lerde en kalın reçine t abakası hası l olur. 3 - Kazıma ve püskürme metodu : alınan bir baskı üzerine kuvvetli basan yerler kazılır ve zayıf basan yerlere de kalın bir boya püs­ kürtülür. 4 - Rölyef m e todu : rölyef klişe basım kalıbının arka tarafı, hususiyle ototipilerde, resmin açık yerleri yedi­ riirnek sureti yle levha incelti lir ; gazete resimleri içindi r . Mizantren bittikten sonra bir baskı daha yapı lır ; bu son prova eserin sahibi veya atö lye şefi tarafından kabul edi lirse asıl «tiraj » (tirage ) baskısı ( Auflagedruck) ­ na geçilir. Tiraj mikdarına göre, kullanı lacak makine başka başkadır. Baskı esnasında sık sık kontrol de v am eder, ve buna göre a y arlamalar yapılır. Düz, parlak bir kağıt ve bol boyal ı bir i şte, boyaların birbirine bulaşmaması için forma­ ların veya resimlerin arasına kaba kağıt konulur ve k uru­ duk tan sonra ç ı karılır, veya kağıt koymak yeıine her baskı üzerine özel bir aletle çok ince b ir parafin tabakası püs­ künülür (Grimmer metodu ) . Kağıt, makinenin çeşidine göre elle veya otomatik olaıak makineye veri lir. Baskı sayısı tamam olunca, forma çemberle birlikte makineden çıkarılır, petrolle fırçalanı p temizlenir, ve sayfalar mürettiphaneye gönderiletek «dağıtı lır» ; mürettip parmak larını n arasına a labildiği kadar yazı alıp tersine okur ve buna göre harfleri ve espaslan çabuk çabuk gözlere atar. Formanın birinci ve i kinci yüzü aynı zamanda tek bir çember içinde yan yana bağlanıp aynı kağıda çift forrua olarak basılabi lir ; buna «çevirme baskı» denir ; ikinci taraf baskısına geçi lir­ ken biı inci ve i kinci yüzlerio sayfa n umaral arın ı n uymasına d ikk at edi lir ; i kinci taraf bası lı rken , makinede kağıt ortadan kesilir ve her ik i taıafı da basılmış iki forma çıkar. Dizgi harfleri, yukarıda söylendiği gibi . aynen maki­ neye atılmıyarak. bunların madeni kalıbı çı karılıp basım kalıbı olarak kullanılabilir. Bu iş iki ş eki l de yapılır : 1 -

BASlM

3 25

4

König buharlı basım makinesi 2

24 bobinli y üksek süratli bi r rotaıif



Çift turlu basım makinesi

4

İki renkli çift turlu basım makinesi



64 sayfalı k gazete basan 4 bobinli rotatif

6 - Ağır bir pedal makinesi 6

7

Sıereotipi ( Sıereoıypie ) : dizgi harflerinden mtydana gelmiş olan sayfalar demir bir çember i çine alınarak sıkışıırı lır ; bunun üzeri ne «sıererotipi ki�ıdı» ( papier mache ) deni len ve kalın karıona benziyen özel bir k a ğıt nemlendiri lerek k onur. Birkaç armosferlik k uvv et l i bir pres altına konulmak suretiyle kağıt üzerine sayfa ların çukur, yani girinrili kalıbı çıkarılır. Döküm kalıbı olarak kullanılan bu Hğı r mauis, «dö k üm kutusu» ( casıing box ) denilen b i r kutuya konularak çıkınııl ı madeni levha alınır ; buna «stere­ ropi k a lıbı almak» den ir Bu levha biraz ell e rötüş gör­ dükren sonra. ö z el bir d öküm rezdhına konularak ikinci. üçüncü ve daha çok örnekleri de alınabi l i r ; bu şekilde . yüksek ti raj larda aynı metin i k i v ey a daha çok makinede aynı zamanda bası larak. hem basım çok daha çabuk biter, hem de h arfler aşınmaz. Levha sakl an arak gerektiği za-

7 - El pedalı

man yine kul lanı labi lir ; veya kazana atı lıp eritilir. Stere­ rotipi kalıbının alınmasında kağıt yerine alçı ( plaıre de Pa­ ris ) da kullanılabilir. Levha düz v eya yarım si lindir şek­ l inde de olabi lir ; roratitlere yaı ı m si lindir şeklinde levha­ lar rakılır. Bir dakikada iki levhayı bi rden otomati k ola­ rak çıkarabilen ( autoplate) ve rötüşa lüzum b ı rakmay ı p « temiz levha» ( perfect p late ) v erebi len makineler de var­ dır ; bu sonuncuda meta l, miktarı oıomııtik olarak ölçüldü­ ğü için fa z la meıal, pürüzler halin d e taşmaz. Di zgi harfle­ rinden k ağıt ma ı ri s çıkarmak için el presesi kullanı lacağı zaman h a rfler ı sııı l ı r ( sıcak mJtri s meıod u ) ; eksanır ı k veya hıdrolik p r e - e k u l l • n ı lacağı zaman ı m ı lma z ( soğuk matris metodu ) . Madeni kalıp i çin ku l l anı lan metalde % 7 4 · 77 k urşun, % 20 - 2 2 an timuan . %3 4 kala v bulunur ; antimuan %28 o lursa 200 000 tir aj y ap ı la bilir. 2 - Galvanoplisti ·

326

BASlM

( Galvanoplasti e ) veya elektrotipi ( Electrotypie) : balmumu üzerine galvanoplisti veya elektroliz merodiyle bakır b i r tabaka teşekkül ertirmek ve arkasına k u r ş u n dökmek ( backing) yoliyle kalıp almak demektir. Dizgi haı flerinden olma sayfalar üzerine ı cm kalınlığında ve grafit tozu SÜ· rülmüş bir balmumu tabakası konarak preseye veri lir ; çıkan kalıp galvano banyosuna asılır ve hanyoda bulunan bakır ( veya n i ke! veya krom) , elektirik akımının etkisiyle bu ka­ lıbın yüzüne yapışır ; bu ince madeni tabaka çıkarılarak arkasına kurşun dökülmek suretiyle kalınlaştırılır. Stereoti· piye bakarale bu metotla daha temi z ve daha mükemmel bir kalıp elde edilir. Aynı ameliye, balmumu yerin e yumuşak kurşun kul lanmak la da yapılabilir ; yalnı z presesi daha kuv­ vetlidir. Madeni kalıp, matrisin yüzüne, içine tel şeklinde sokulan madeni eritip püsküren b i r «tabanca» ( pi stol ) ile metal püskürtrnek suretiyle de elde edilebilmiştir.

Baıım makineltri : Muharrik k uvvete göre bun lar iki­ ye ayrılır : ı - El prese ( Handpresse) leri, ki bugün ar­ tık yalnız prova çıkarmak içi n kullan ı l ı r ; son umanlara kadar bazı pedal makineleri de ayakla iş leti l i r d i . 2 - E lek­ trikle işliyenler. Basım makinelerinin inşa prensipi, basımın nevine, basım kalıbının şekline ( düz veya yuvarlak ) , ve kağıdın çeşidine ( tabaka veya rule) göre değ i ş i r, Tabaka ka­ ğıttan baskı yapan makineler ( Bogen - Druck maschin e ) , pe­ dallar ve hususiyle s i l i n d i r l i düz makinelerdi r . Rule kağıttan baskı yapanlar ( Rol len - Druckmaschine) d a rota· tiflerd ir ; bunlar yüksek tiraj lı k i tap ve gazete basımiyle of­ set ve girintili basım�a kullanılırlar. E l preseleri : Bunlar bir çeşit prova tezgih larıdır. Bun larda baskı, madeni bir kolun dirsek manivelası vası­ tasiyle baskı kapağının ( kazan ) yukarıdan aşağı k ağıdın ve basım kalıbının üstüne bastırmasiyle yapılır. Basım kalıbı ( forma ) forma yatağı ( forma plakası ) üstünde durur ; boya el merdanesi veya ta mpon ile verilir. Basım kalıbı üzerinde bir si lindicik kazanın gidip gelmesiyle baskı yapan elprese­ leri de vardır (Zylinderhanddruckpresse ) ; bir kısmı da, hu· susiyle ofset için olanları elektirikle iş ler. Taşbasması el preseleri ( Steindruckhandpresse) nde basım kalıbı bir araba üstünde i leri geri gidip gelir ve bir maniveli vasıtasiyle aşağı tazyik yapan b i r oğucu i l e baskı yapılır ( Reiberdruck ) ; basım kalıpları büyük olursa, ayak manivelisı ve eleka tirik kuvveti kullanılır (Trit thebelpres se) . Li · tografiden of set basımı yapmak için taşbasması el preselerinde bir «çe· virme» ( Druckwender) tertibatı sayesinde re­ sim kalıptan bir kau­ çuk bez üzerine (nega­ tif ) ondan da kağıda geçirilir ( posiıif) . Işık basımı el p r e s e l e r i ( Lichtdruckhandpresse)

c:==±::n:� : ����tJ!��

tatbasması

el presele­

rine benzer. Bakı r bas­ ması el preseleri ( Kup ­ ferdruckpresse) girinti­ li basım yaparlar ; bun-

E l presi a- kol , b - dirsek bas k ı kap alı,

d - klğıc,

hbı,

manivel Ası, c ­

f - yacak

e - basım

ka-

larda iki çelik si lindir arasından geçen düz bir plika ile bir basım plikası vardır ; alt plikan ı n üstüne resi m kalıbı, bun un üstüne de basım kağ ı d ı ve keçe konu r ; eskiden ma­ niveli yıldız biçimli bir kol idi ve bundan dolayı «yıldız presesi» ( Sternpresse) den i rdi ; bugün sadece b i r volan tekerine bağ lı bir kolla çevrilir. Pedal makineleri (Tiegeldruckpresse) : küçük boy lar­ daki ve az ti rai lı ba sım için k u l lanı lır. Genel olarak dikey

o

a - yatak, b - b askı k a pağı,

c - varagele

teı t i b a u ,

d - b asım k a l ı b ı o ı n

k a l ı b ı , g - boya h azinesi ı - alıcı s ı l indir, k - varagele si l i n d i r , 1 - kau çuk v e y a tutk al kaplı e z i c i merd a n e , m - çel i k ıen ezici s i l i n d i r , n - boya süren mer· d a n e l er takımı , o - k a z a n k!ğıdını g e r e n madeni çem ber p- k iğıdı alttan tutan s i p e r , q .. k ii ğ ı d ı o üsıüne k a p anan çubuk, r - el i koru· desıeğ i ,

e - basım k a l ı b ı n ı tutan m a n d a! , .

yan

f - b asım

tertibat

duran basım kalıbı plikası ve düz bir baskı plikası ( kazan, Drucktiege l ) n dan teşekkül eder. Kazan, makine işlemediği zaman az meyilli durur iş lerken, bir kol vasıtasiyle kalıp plikasma geti rilir ve orada baskı yapar. S i l i nd i rli otomatik boya tertibatı vard ı r. Boya hazin esinden boya ken d i kendine, dönen merdaneye, ondan, ayarlı bir şeki lale az veya çok ezici merdanelere ( b i ri çelik, üçü tutka l ) , oradan da boya verici ve taşıyıcı merdaıı elere geçer. Bu merdaneler a�ağı inip çıkmak suretiyle boyayı veya mürekkebi basım kalıbına taşırlar. Baskıdan önce, kazana karton Ye kağıt geçirilir ; aşağıdan ve yukardan madeni çubuklada tutulur ve geri lir ; mizantren kazan kiğıdına yapılır. Kağıt verme markalan ayar edilebi lir şekildedir ; kağıt elle verili r ; çelik çubuktan yapılmı� maşalar baskı esnasında kağıdın üstüne kapan ı r ve tutarlar ; sağ el kağıdı verir, sol el bası lanı alır. Düz veya ıskaralı bi r «muhafaza çubuğu» ( Handschutz ) , el makinede sıkışacak duruma gelirse, makineyi hemen durdu· rur. Verici ve a l ıcı tertibau olan pedallere «otomatik pedal» ( Druckautomate) denir. Son zaman lara kadar bizde pedaller hakiki «ayak pedalleri» (p�dale) idilir, ve volan tekeri ayak la çal ışırd ı ; şimdi pedal lerin çoğu elektirikle işlemektedir. E l pedallerinde saatte en fazla ı 300, otoma­ tiklerde 3 5 00 tiraj yapılabilir. Sağlam yapılı pedaller kabartma ve oyma işlerin e de elverişlidi r : meseli katlama kutuların hem basımları, hem kabartmaları, hem de oyul­ maları bu makinelerde yapılır. En küçük pedal makinesi, elle kullanılır, yuvarlak mürekkep tabiasiyle çalı�an « Boston presesi» ( Boston press) dir. Bizdeki küçük basımevlerinde, kartvizitler, mektup kağıdı başlıkları, zarflar, e l i linlan ve benzeri genel olarak bu makinelerde basılır. Sürat makineleri ( Schnellpresse) : bunlarda baskı kazanı silindir şeklinde olup, klğıt tabaka halinde basım kalıbının üstünde yuvarlanır. Basım kalıbı plikası, bir

BASlM k ı s ı m makinelerde düz ( Fiachform - Druckmaschine ; taş­ basmasında, ı ş ı k basımında, çok kere kitap basımında da ) , bir k ısmında d a yuvarlak ( Zylinder - Druckmaschine ; ofset basımında, ve hususiyle girintili basımda ) olabilir.

327

Silindir pl ikalı bası m makineleri : bunların baş l ı ca dört tipi vardır : ı - Of set sürat mak i n e leri ( Of fset Schnellpresse ) : indirekt basım yapan silindi ı li makinelerden­ d i r. Umumiyede b i r i çinko veya aluminyum basım kalıbını taşıyan plika silindiri ( Plattenzy linder ) , b i r i kauçuk bez geri­ len kauçuk s i l i n d i r ( Gu m m i zy l in d er ) , b i r i de kazan. yani baskı silindiri ( Druckzylinder ) olmak üzere üç esas si lindir vardır ; baskı boyası plika sili ndiri nden, kauçuk silindire kauçuk silindirden de bask ı silindirine geçer. Ofset mak i ­ nelerin in çoğu renkler arka arkaya basıld ığı i çi n renkli hası­ ma çok uygundur. İki renkli ofset makineleri ( Zwei­ farben - Offset Schne l lpresse ) nde genel olarak i k i p lika, iki kauçuk, bir tane de baskı s i l i n diri bulunu r ; bunlarla saatte 4000 ti raj ya pılır. 2 - Girintili basım maki­ neleri (Tiefdruck - Schnellpresse ) : bunlar d a silindir plitkalı makinelerdir. Bunun b i r bask ı silindiri, b i r de üzerin d e resim bulunan bakır kaplı kal ı p s i l i n d i r i ( Bi ldzy linder) vardır ; bakır silindir ya doğrudan doğruya ilicia yedirilir, veya bakır bir levha yed i d idi kten sonra bu s i l i n d i r e geçi·

Çift turlu basım makinesi a - kuan,

b - kağıt

yatak, f - tampon ,

c - basım

k al ı b ı ,

d - araba,

g - d h l er, h - boya t er t i ba tı ,

e - bilyalı

i - ezici merda­

nelrr, k - verici merda neler, 1 - k3ğıt tahtası, m - topl ama ma-

s a s ı ( i s t i f tahtası ) ,

n - yelpaze

Düz plikalı basım makineleri : bunlarda, «araba» ( Karren ) veya «forma yatağı» ( Formbett ) denilen plikanın üstünde bulunan basım kalıbı ( forma ) , baskı silindirinin altında i leri geri hareket eder. Hava tampon ları hareketin h ı zını her iki ba ş t a frenlerler. Makinenin hareketi mafsallı kol mani velası ( Kurbel bewegu ng) ile sağlanır ; bu sistem eski «dairel i ha reket» ( Kreisbewegung ) sistemini ortadan kaldı rmaktadır, nitekim bilya ve rule yataklı «düz hareket» ( Rollenbewegung, Geradführüng ) sistemi d e « lokomotif •

d

1

Daireli hareket a- yatak ve b asım k alı b ı b - dişli s ab i t teker, di şii çar k d - i tic i kol

c - dönen

hareketi» ( Ei senbahnbewegung) sistemin i ortadan kaldır­ mıştır. Rule yataklı düz hareket sisteminde, silindirle basım kalıbı arasında hareketin birbirine uyması dişlerle sağlanır. Baskı silindiri ( kazan ) nin hareketlerine göre bu makineler üç sınıfa ayrılır : ı - Stopsil ı ndirliler ( Haltzylinder ­ Schnellpressse ) : bunlarda kazan, basım kalıbı geri geldiği sırada hareketsiz d urur. 2 - İ leri - geri silindirliler ( Schwinger - Schnellpresse ) : bunlarda kazan, basım kalıbının her ileri ve geri gidişinde bir baski yapar ; bu sistem eski­

miştir. 3 - Çift turlu silindirliler (Zweitouren - Schnell­ presse ) : bunlarda kazan daima aynı yönde döner, basım kalıbı i leri giderken baskı yapar, fakat geri gelirken kalkar. Bunlarla saatte 2000 - 2 500 tiraj yapılabilir ; iki renkli çift turlu basım makinelerinde ( Zweifarben - Schnellpresse) , bir­ biri arkasına bağlı iki basım kalıbından, bir elden saatte ı 500 kadar baskı yapılır.

Lokomotif hareketi a - yaıak

b - sab i t d i şl i yol ,

c - dört tekerlekl i araba ile dişli ç ark, d - i t i c i kol, e - d i r sek m a o i veliisı

rilip baskı yapılır. B u basım tarzında boya daha sulu oldu­ ğundan özel b i r kurutma tertiban vard ı r ( büyük b i r « ser­ me kasnağı» [ Auslegerrrommel} i l e uzun «şeriıli taşıyıcı» [ ( Band leitung] ) . Girinti li basım makinelerinde türlü renk­ lerin arka arkaya basriması mümkündür. İnce bir çelik cetvel ( Rakel ) bak ı r silindirin üzerindeki fazla boyayı sıyırıp alır. 3 - Dört renk li basım makineleri (Vierfarben­ druck - Schnellpresse ) : kitap bask ı sı i ç i n , dört silindir üze­ rine yuvarlanlarak çevri lmiş olan plikalardan aynı zamanda dört rengi ( sarı, kırmızı mavi, siya h ) birden basarlar : saatte ı ooo tiraj ları vardır. Bu çeşit hasıma «toplu basım» ( Sammeldruck ) da denir. 4 - Ö nlü arkalı basım makine­ leri ( Schön - und Widerdruck - Schnel lpresse ) : bunlar aynı zamanda kağıdın ön v e arka tarafını birden basan makine­ lerdir. Tipo, yani kitap basımında, bu makinelerin « temiz­ leme tertibatı» ( Abschmutzvorrichtungen ) vard ı r ; of set makinelerinde böyle bir tertibata lüzum yoktur. Büyük basım makinelerinin mürekkep ve boya terri­ batı pedallerinkine benzer ; ancak verici me ıdanelerin ( Auf­ rragwalze) üstünde oğucu merdanele r ( Verreibwalze) de bera· ber gider gelir. Bazı makineleıde mürek­ kep veya boya, oğu­ cu merdan elerden başka, boya tabla­ sında da ezilir ( Ti s­ chverreibung ) . K i ­ tap basımı makine­ lerinde ezici mer daneler tutkaldan, taşbasmasiyle ofset T'ıpo rotatı' f ı' basımında deriden, a - k ağıı bobin i , b - sili ndirl er, c - b askı silin­ ışık basımında da diri, d - kaıl ama ve kesme ıenib atı, e - mer ­ tutkal ve deriden daneltr, f - daire bıçak, c - çevirme çubuğu

BASlM

3 28

yapılır ; ofseııe olduğu gibi kitap basımında da, yumuşak kauçuktan yapılmış merdaneler daha dayanıklı ve ıemzliğe daha elverişlidir. Girintili basımda boyanın ince ve sulu olması dolayısiyle yumuşak tutkaldan merdane kullanılir. Taşbasması ile ofset basımında, verici merdaneler basım kalıbına boya vermeden evvel, bu kalıp su merdaneleri ile ı siatılır ve bu merdanelerin üzerine pamuktan yapılmış hu­ susi bir kumaş geçiri lir. Isiatma cihazına da > denir. Basım makinelerinde kağıtları vermek için «kiğıt tahtası» ( Anlegetisch) kullan ı lır ; bunun üzerindeki verme sİperlerinin yardımiyle kağıt baskı kazanının, ıamami yle parmaklar gibi tutan makasiarına gelir. Kazan, kağıdı ; alır ; onu baskı tamamlanıp geri alıcı yelpazeler ( Ausleger) tara­ fından alınıncaya kadar tutar ; yelpazeler kiğıdı toplama masası ( Auslegetisch ) na verir. Basit makinelerde, tahta çubuklardan yapılmış «yelpaze» , gelen kağıtları alır ve çevirerek makinenin arkasındaki yere isıif eder ; çi ftturlu makinelerde kağıt, tersine dönmeden, «düz i letici» ( Front­ bogenausleger) vasıtasiyle, yani şeritlerden yapı lmış bir yol üstünde, basılı tarafı yukarıda olmak üzere, i stif masasına gelir ve bu suretle oldukça uzun bir yolda hava­ lanarak gelen k ağıtlar biraz kurumak imkan ını bul ur. Me­ kanik ve otomatik kağıt verici ve alıcıların kul lanılmasiyle elle kağıt vermek usulü ortadan kalkmaktadı r ; bu yeni icaılar sayesinde daha çabuk basım yapmak mü mkün olmuş­ tur. B u tertibann bir kısmı emerek ( S augerapparat ) , bir kısmı makaslarla tuturak ( Greiferapparat) , bir k ısmı da

a - p l ika

d - boya

İki renk l i of set makinesi ( şema)

s i l i n di r ,

b - k a u ç uk s i l i n d i r , c - b askı s i l i n diri . tr rtibau, e - nemlendirme tertib a u , f - kağıt ıahıası,

ıı- öo m akasi ar, h - verici

tibau,

silindir

ı - şeri d i kağıt ç ı k arma ter.

1 - yedek iscif

t ah tası

kağıtları sürerek ( Streicheraapparat) çalışır. En cok yayılmış olanı emerek çalışandır. Bu tertibatla, düz bir borudan üfleyip gelen hava, üsteki kağıdı kaldırır, emici bir boru ağzı hemen bunu çekip kendine yapıştırır ve kağıdı makas· ların yanına kadar sürükler, makas daha kağıdı tutmadan özel bir tertibat kiğıdı tam hizaya koyar ; bazı otomati k tertibaılar boıuk kağıtları almadıkları gibi, çıkan forma­ ları sayan alet de bozukları sayaca kaydetmez. Basım makinelerinde temiz baskı y apabilmek için bas­ kı kazanı , klğıt, karton veya kauçuk, keçe, muşarnbalı bezle kaplanır ( Zylioderaufzug ) ; bunlar basım kalıbının ezilme­ �ini de önler. Baskı kazanı üstünde mizanıren yalnız tipo m ak inelerin d e, yani kitap basımında yapılır. Tam çalışan basım makineleri yapmak ve basım kalıbının yüksekliğin i de kılı kılına t a m vermek suretiyle mizantıeni ortadan kal­ dırmağa veya hiç olmassa azalımağa çalışı lmaktadır ( Ameri· kada Claybourn metod u ) . Rotalifler ( Roıationsmaschine) : silindir şeklinde ba­ sım kalıbı, ve rule ( bobin ) kağıt kullanan, kağıdın ön ve arka tarafını aynı zamanda basan makinelerdir. Kitap ( ıipo ) basımı, ôbet b ası mı ve girintili basım yapan rotatifler var·

dır. Bir katlama ve kesme ıertiban çıkan gazetel eri keser ve katlar. Kılı kılına tam basan renkli gazete ve kitap rotarif­ leri icaı edi lmiş ve bunlara otomatik temizleme tertiban kon­ muştur. Ön ve arka tarafı aynı zamanda basan, ( perfecting

z z z z z rızzı

ız ı r

Girintili basım sürat makinesi ( şema )

a - kalıp silin di r i , b - b askı siliodiri,

c - çıkarm a

d - şeridi taşıyıcı, e - temizl•m•

cetvel i

kasoağı,

machine) yani iki kauçuk kazanı olan ve aradan geçen ru­ le kağıdın iki tarafına da baskı yapan rotatif makinelerin­ de ayrıca kuruırnak için soğuk hava ıertiban bulunur. Ga­ zete ve girintili basım rot atiflerinde, birkaç kağıt rulesin­ den birkaç baskı ve kazan tertiban arka arkaya monte edi­ lir ; makineden basılıp çıkan bu sayfaların hepsi bi rden kat­ lanarak bir araya ı:elir Ü stün süraıli ( super - speed ) «komp­ le» ( Webpress) rotatiflerde 12 sayfalı k bir gazeıeden, dış sayfaları siyaha ilAveten 3 renkli olmak üzere, saatte 2 � 0 000 - 300 000 nüsha basılıp kaılanabi lir ; siyaha i l aveten yalnız bir ren k daha katılusa aynı süratle 16 sayfalı k ga­ zete basıp kaılamak mümkündür ; bu gibi makineler saatte 7� - 80 km hızla kağıt alır, silindirleri de saatte 40 000 - 50 000 e yakın devi r yaparlar. Rotariflerde bir defa­ da 96 sayfalık gaze­ teler hasılabildiği gibi, 384 sayfalık renkli kitap ve der­ giler de renkli roıa­ tif makinelerinde bir defada basılıp katlanır ve k esilebi­ Kuruıma tertibatı olan girintili ba­ lir. Kırıasiye, ced­ sım rotarifinde kağıdın yolu ( şema ) vel işleri . fatura ve a - lclğıı bobin i, b - öo yüzün b asımı kasa fişleri, takvim, c - arka yüzün basımı. d - çevirme çu· buğu, e - k atl ama ve k U' lar gerçek kitap olmayıp başlıca resim ihtiva ; �:T- t � � crcı )'"..( {Q}' 'l!!. tı � 1 � � �113 � il')' ı3.ı. ;&, ..ut M .� �1 etmekteydiler. Yazı ih- ;: f;-f �� $ � � � ·i· �L. !f � tiva eden blok kitap- Ç .f.l);t� � � q.: � i.!1 7- ıtt. � � lardan hiçbiri, bugünkü � f;-!t. Z:- t .:ff. $: h 8 ' � !l n1J ft � �6� lb ­ mevcuda göre 1 470 ..; l1 P.� t lt ll� JC � ti '11 1'.: e.. ı::ı �ı;; t; tarihinden eski olma- } � i � � .-.t.•ıq f .O.?, -'.,\i, � J_,ır� ��rt: ��j_, � .al_,ı r�ı�.;,.,

.J��:..ı� .:,.);...:.ı �r,);_,:� ..i·�ı� J.J-�,J'" ; rU:� �-�J�I�I�.J..ı...;:,i



ı,ırt...::;.,s �.:...� �...&J.ab:?. .. .)yo �j.:ı.ı.lJ�·�LS�.:ı��l � .>.l_,lı"'.fLSI..ıoil ,ı..o'('� ··��.Y,

� ....

...

6J\."ro�:.:ı�'":"'-' -':lfl.:,ı.J�

if !i' .L..ıv.t,ı r Li�,�� l:: j� .üı ı �

*;.J;.ıı ���ı.iUbj*A.._,.ı.a:..t l i.ll...J \•:U.V-.ı.. * :.J_,.-:.l1 i.:= ı.t-1 \ i.;;l-1 \ i.)Jolll* \ t "'

. �l;JJ\ı l.luJ.J0"'-)'�;.üll

Mühendishanede basılan ilk kitaplardan bir dizgi örneği

335

BASlM Reisülküttap Mahmud Raif Efendinin Türk dilini yaban­ cı lara öğretmek ve memleketimizi tanıtmak amaciyle Fran· sızca olarak hazırladığı Tab ieaN des nOIIIIeaux reglemens de l"Empire Olloman adlı ve memleketimiz dış propaganda ya· yımlarının i lkini teşkil eden resimli büyük boy kitab da M ü· hendisharıe basımevinde basılmış ( ı 798 ) en mükemmel ve mühim escrlerdendir. Mühendi shane basımevi bir taraftan faal iyetine devam ederken , memleketimizde üçüncü bir ba­ sımevi de 1 8 0 2 de Üsküdarda ve yine Abdurrahman Efen· dinin idaresinde açı lmıştır. Bunun yeıi Harem iskelesi yo­ kuşurıun başında Selim l l l tarafından yaptırılan han lardan Boyacı Hanı adını almış olanında idi. Vankulu liigat ının Mühendishane hasmevinde basılan üçüncü baskısının birinci ci ldinde ( 1 802 ) matbaa adının «Darüt - tıbia» ve Üsküdar basımevinde basılan ikinci cildinde ( 1 803 ) matbaa adının «Darül tıbiat- ül- cedide» şeklinde kaydedi lmiş bulunması bu iki bası mevinin zamanında biri birinden yalınız «yeni » sıtatiyle ayrı ldık larını v e aynı a d ı taşıdıklarını göstermek­ tedir. Üsküdar basımevi yeter derecede gelişti rilince genel yayımiara ayrılmış ve Mühendishane basımevi de bir müddet boş durduktan sonra okul için lüzumlu ders ki tap­ ları basmak üzere tekrar can landırılmış ve Birinci Dünya Harb ine kadar devam etmiştir. Dil, tarih ve tıbba ait türlü kitap l a r ı n bası ldığı Üsküdar basımevinde müteharrik hare­ keli harfler ilk olarak kullanılmış ve hususiyle Mahmud Raif Efendinin Londrada iken Fransızca yazdığı coğrafya ki tabının Türkçe tercümesinin sonuna eklenen Faden'in İn­ gilizce atiasından faydalanarak hazırlanmış bulunan Cedid atlas te�ciimeıi de i l k b üyük ve renkli Türkçe coğrafya atiası olarak. burada tabolunmuştur ( 1 804 ) . Bu sıra�a esaslı tamir gören Üsküdar basımevi 183 ı e kadar faaliye­ tine aynı yerde devam etmiş ve Mahmud II nin emriyle, şimdi İ stanbul Üniversitesi Kütüphanesinin bulunduğu yer­ de o tarihte mevcut olan ve Kaptan İbrahim Paşa Hamarnı den i len binaya naklolunmuştur. Bu binanın yanındaki bir k onak d a devletçe satın alınarak burada o sı rada resmi gazete olarak neşeine baş lanan ( 1 kasım 18 3 1 ) Takı�im-i Vekayt ( b. bk. ) yi basmak üzere ayrıca «Takvim­ hane- i . Amire» adiyle dördüncü bir basımevi kurulmuştur. Bu yıllarda Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşanın da hem vilayetinin resmi gazetesi olarak yarı Türkçe yarısı Arabca çıkarmağa başladığı ( 1 8 2 8 ) Vekayi-i Mmiyye yi basmak, hem de i lmi yayımlarda bulunmak üzere kurduğu Bulak basımevi ( b. bk. ) de Türkiye basımevleri arasında önemli bir rol oynamış ve bastığı çoğu edebiyat ve tarihe ait Türkçe eserlerle Milli irfanımıza hizmet yolunda uzun y ı llar Matbaa-i Amire i l e yarışmıştır. 1 8 40 tan sonra Tabıhanede ücretle dışardan kitab bastırmak imkanı d a sağlanmış, bu arada ( 1 84 0 ) bir irade ile hususi basımevlerinin kurulması da teşvik edil­ miştir. Takvimhanede basılan kitaplar arasında Mustafa Alıterinin Ahteri - ı Kebir denilen Arabca - Türkçe sözlüğü de vardır ( 1 8 40, ilk bas. 1 8 2 6 ) . Tanzimata ( 1 8 39) kadar Türkiyede bası lan Türkçe kitapların sayısı 200 kadar tah­ min edilebi lir. Taşbasmacılığı 1 8 3 1 de Serasker Mahmud Husrev Paşanın gayretiyle ve Marsilyalı Jacques ve Henri Cai llol'un eliyle başlamış, aynı yı lda Haıbiye Nezaretintle bir taş tezgahı kurularak ( Bab- ı Seraskeri basımev i ) Husrev Paşa nın N11hbetii 't· ta'lim adlı eseri basılmıştır. Bundan sonra açılan ı esmi ve hususi basımevlerinin bazıları şunlar· dır : Maçkadaki Harbiye Mektebi basımevi ( 1 8 3 5 ) , Galatada Kulekapıd a Caillol basımevi ( 1 8 3 6 ) , yarı resmi gazete

mahiyetinde bu lunan ve İngi liz tebaasından Ch u rchi l l tara­ fından çıkarılmakta olan «Ceride - i Havadis» i basmak için kurulan Ceridehane ( 1 8 4 0 ) , Mekteb - i Tıbbi ye · i Adliyye basımevi ( 1 84 6 ) , Askeriye ve Bahriye basımevleri, İsti hkam Alayları basmahanesi ( 1 849, taş tezgahı ) , Toph ane ba sımevi , Valide Mektebi ( 1 8 :) 0 ) , ve sonra Darülmaarif basımevi ( 1 8 5 1 , taş tezgahı ) . Umumiyede oku l kitapları basmak i çin kurulan bu müesseselere, Uncu Hali l Ağanın, zaman ında büyük rol oynamış olan basımevini de katmak gerekir. •

1 864 de Darüt tıbaa ve Takvimhane birleştirilmiş ve 1 866 da yanan Maliye nezaretinin işgal ettiği eski defıer­ darlık binasının yanında kaime basmak üzere kurulmuş bu­ lunan ve sonradan Maarif Nazırı Ethem Paşa tarafından ta· mir ettici lerek genişletilen Topkapı Sarayı surları içindeki bi­ naya yerleştirilmiş ve bu yeni basımevine, önce leri«Daıüt tıbiati l - Amire» bir müddet sonra da « Matbaa· i Amire» adı verilmiştir. 1 848 de ilk defa talik harfleriyle de ba�ım yap­ mağa başlıyan ve bastığı değerli eserlerle memleket irfan ına büyük hizmetler görmüş ve başında Küçük Sait Paşa, Ta­ rihçi Liitfi Efendi, Ahmed Midhad Efendi ve Cevad Bey gibi devrinin fikir ve kalem adamlarından müdürler, bulunmuş olan bu müessese Abdü lhamid ll devrinin son­ larında padişaha verilen bir j urnal üzerine kapatılmış ( 1 90 1 ) ve İkinci Meşrutiyetin i linından sonra «Takvim- i Vekayi» in de tekrar neşrine başlanması, basımevine yeniden ehem· · miyet verdirmi ş ve eksikleı i tamamlanarak günün i htiyacını karşıtıyacak bir duruma sokulmuştur. O devirde müessese­ nin başında bulunan ve kapanmadan önce de uzun yıl lar matbaanın muhasebeciliğini yapmış olan Himid Bey Türk basım tarihinde daima adı saygİyle anılmağa değer bir zattır. Cumhuriyet devrine kadar « Matbaa-i Amire» adını taşımış, sonra «Milli Matba a», bir müddet sonra «Devlet Matbaisı» ismini almış ve 1939 da devlete ait basım evlerinin birleşti­ ri lmesi sırasında i lim ve okul kitaplarını basmak üzere Milli Eğitim Bakanlığı emrinde bırakı lmış ve son yıl larda tesisleri tamamlanmak ve arttırı lmak, binası baştan başa beton laştırıl­ mak suretiyle yenileştiri lerek mem leketin en büy ü k v e mü­ kemmel bir basımevi haline getirilmiştir. ·

1 8 5 2 de Tabıhane - i Amirenin geliri azaldığından nıhsaısız ve gizli olarak çalışan basımevleri bulunduğu an­ laşılmış, ancak irade ile basımevi açılabileceği bir kere da­ ha ilin edi lmiş, 1857 de de bun a dair bir nizarnname çıka­ rılmıştır. 1 84 5 te Meclis-i Maaritin, 1 8 5 0 de de Encü men · i Dinişin kurulması okul kitaplarının basımını teşvik etmiş, 1 847 de de Devlet Salnameleri çıkmağa baş lamışrır. Daha sonra Cemiyet - i İslamiye - i Osmaniye ( 1860 ) , Cemiyet - i Tedrisiye . i İslamiye ( 1 8 64 ) , Telif ve Tercüme Cemi yeri ( 1 865 ) gibi kurumların meydana gelmesi bu teşviki artır­ mış, yeni kurulan şahsi gazetelerden Agah Efendinin Ter· cüman - ı Ahval» i ( 1 8 60 ) ile Şinasinin « Tasvir- i Efkir» ı ( 1 862 ) birer hususi basımevine sahip olmuşlardır. 1850 de kurulan «Vekayi · i Tıbbiye» den sonra, Cemiyet · i i lmi­ ye -i Osmaniyenin organı ve ilk kültür dergimiz olan «Mecmua- i Fünun •· 1862 de, kuruluşundan az sonra kendi hususi basımevinde çıkmağa başlamıştır. Bu arada vilayet merkezlerinde vilayet gazeteleri ( bk. GAZETE ) ve salname ( b. bk. ) leri basmak üzere ( İ zmir, 1 8 5 3 ) de basımevleri kurmağa teşebbüs edilmiştir. 1 860 sıralarında, yukarıda anı­ lanlardan başka, İstanbulda Löflerin ( 1 8 57 ) , El hac Ali Efendinin ( 1 860 ) , Bosnavi E l hac Muharrem Efendinin ( 1862, Fatihte taş tezgahı ) , Valide Sultan Rüşdiyesine ait Aşir Efendinin ( 1 8 6 3 , taş tezgah ı ) basımevleri de

BASlM

.3.36

çalışıyordu. Bir i statistiğe göre 1883 te İstanbul, Galata ve Beyoğlunda 15 i münhasıran taş tezgihı olmak üzere 54 ba­ sımevi vardı. Bunlar arasında Mahmud Bey ve hususiyle renkli duvar resimleriyle tanınmış olan Hulusi Efendi basım· evleri anılmağa değer. Bun lar arasında, Elçi hamndaki Mat­ baa - i Osmaniye ( 1 868 ) , Dalmaçyalı Antoine Zellich ( 1 869 ) , Kırkambar ( 1 8 70 ) , Mahmud Bey ( 1 87 1 ) , Galatada Arab Camii yakınında E buzziya ( 1879 ) , Bab· ı Ali ci vandda Mih· ran ( 1 880 ) , Karaber ( 1 8 8 1 ) , Şirket - i Mürettibiye ( 1 882, Asaduryan ) basımevleri sayılmağa değer. 1 88 3 ten sonra Kasbar ( 1 886) , Şirket· i Sahafiye-i Osmaniye ( 1 8 87 ) , İkdam ( 1 895 ) , Asır ( 1 896) , Arakel ( 1 898 ) Ahmed İhsan ( 1 902 ) , Cihan ( 1904 ) v. b . basımevleri k urulmuş ve bunların sayısı 1 908 de 99 a çıkmıştır. 1 879 da Arap harflerinden şik iyet edilmeğe başlan· dığı için bir komisyon kurulmuşsa da esaslı bir ıslihat yapılamamış, 1 9 1 1 de §ikiyeı ler çojalmış, 1 9 1 4 te ordu hizmetlerinde, « Enver Paşa imlisı� denilen munfasıl harfler kullanma tecrübesi yapılmış ve nihayet Cumhuriyet devrinde 1 928 de Utin asıllı yen i Türk alfabesi kabul edilmiştir. Bu,

Jl.OÜlf Jvo!J f3oüü . Jl lJJl' ' WlW lÜfh S J�� ü l � ü t r�f lhJ}1fOV '1Jwıy u�ü.25 . Jı�ısoro� l'�eı�� rrJ"f . ,���w t y eı�e�J r v w ıe ' ·voJJıe Jo• .uHr�t

� w t r v 1b

ıü ır;1t '

.

iıfov

1ü1JJ.�

Munfasıl b arfte

�ü�w�b

ütwü1f

ı y ı .= 1.=1�Jo.= . , ���J r ı- v ,b i.Lı-ov

b asıl m ı ş kitapl ard o n bir dizl'i örn elli

rütJ ıer�

( 1917 J

Türk basım dünyasında bir devrim yaparak Avrupadan lino­ tip, rotatif gibi modern dizgi ve basım makinelerinin geniş olçüde getirti lmesini mümkün kılmış, gazete ve kitap bası­ mını modernleştirmiştir. Hususiyle Ankara ve İ stanbulda çıkan gündelik büyük gazeteler birer modern basımevine sahip olmuşlardır. 1 959 da yeni bir teşkilitla devlet basım· evleri birleştiri lerek, Ankarada Başbakanlığa bağlı olmak üzere Devlet Matbaası, Askeri Matbaa ve Maarif Matbaası olmak üzere üç resmi basımevi bulunması kabul edilmiş, 1 80 2 de Üsküdarda kurulan Tabıhane- i Amireni n bir deva­ mı olan eski Devlet Basımevi de Maarif Matbaası ( şi mdi Milli Eğitim Basımevi ) adını almıştır. Ankarada da modern makinelerle çalışan büyük basımevleri açılmıştır. Büyük Millet Mecli si, Genel Kurmay, Harita Genel Müdürlüğü Matbaaları ile İstanbuldaki Deniz, Darphane ve Damga Matbaaları da birer müstakil resmi basımevidir. Bibliyografya : H. Th. Bossert : Die Er/intlung der Buchdruckerkunst ile Türk. terc. Tabı Sanalının Ke1/i, İ stanbul 1937 ( İkinci Türk Tarih Kongresi tebliğlerinden) . H . Hülle : Ü ber den alten chinesiuhen Typendruck unil seine Entwicklung in den Liindern des Pernen Ostens, Berlin 1 9 2 3 . T. F. Carter : The Invention of Priming in China and ils Spread Weılwards, New York 1 92 5 . C. Faulmann : 11/u!lrirle Geuhirhte der Buchdrudt.erkunsl, Viyana 1 88 2 . G. A. E. Bogeng : Geuhichte d, Buchdruck­ erkunsl, 4 eilt, Hellerau 1 928 1938. M. Audin : Histoire tle l'imprimerie par /"image, Paris 1928. R. A. Peddie : Priming : A Short History o/ the Art, Londra 1 928. H. Bohatta : Einjührung itı die Buchkunde, Viyana 1 927. A. Cim : Le

liflre, 5 cilt, Paris 1 905 - 1 908. S. Dahi : Histoire du lit�re ( Dancadan terc. ) , Paris 1 9 3 3 . L. Wroth : Hıst�ry of the Printed Book, New York 1 9 28. ]. C. Oswald : A Hiılory of Prtnting, New York 1 92 8 . C. Holme : The iirt of the Book, Londra 1 9 1 4 . B. Newdigate : The Book, Londra 1 938. G. Mi lchsack : Geıammelte Au/siitze iiber Buchlıunst und Buchdruck, Wölfenbüttel 1 9 2 2 . A. W. Unger : Die H erstellung 110n Büchern, Halle 1 92 3 . G. P. Winship : Gutenberg to Planlin ( 1 450 - 1 600 ) , Cambr idge 1 926. ]. Rodenberg : Der Buchdruck ·. on 1 600 bis zur Gegenwart ( F. Milkau"nun «Handb uch der Bibliothek swissenschaft� adlı eseri nde, cilt 1, Leipzig 1 93 1 ) . C. T. ] acobi : P ri n ting, 6. bas Londra 1 9 1 9. S. Morrison ve N. }ackson : A Brie/ Surt�ey o/ Printing, Lon dra 1 92 3 . S. Morrison : Pour Cent· uries o/ Pine Printing ( 1 500 - 1 91 4 ) , Londra 1 924 ; aynı yazar : Modern Pin e Prinling, Londra 1 9 2 5 ; aynı yazar : Firsl ?rindples o/ Typography, Londra 1 9 3 6 ; aynı yazar : The Art oi ıhe Printer, Londra 1 9 2 5 ; aynı yazar : Type Designs, Pası and Present, Londra 1 9 2 6 ; aynı yazar : The Typographic A.rts, Londra 1 949. O. Simon ve ] . Rodenberg : Printin!! of To-day, New York ı 928. Wiegendruck Gesell­ schaft : Der Buchdruck des 15. ]ahrhundertı, Berlin 1 9 2 9 · 1 9 3 C· . Lexilıon des gesamten Buchwesens, 3 cilt, Leipzig 1 934 1 9 38. Arneriran Dirtionary of Printinı and Book Making, New York 1 8 9 i . W. Hellwig : Wörterbuch der Pachausdriirke de ı Buch - und Papiergewerbeı, Frankfurt 19 ı 7. K, Al ben : Lexikon der graphiuhen Techniken, Leip­ zig 1 927. M. Niel : Dru&kterhniuher Tauhenlexikon, Leipzig 1 9 29. R. T. Porte : Dirtionary of Printing Terms, 3. has. Salt Lake City 1 93 3 . E. Morin : Dirtionnaire de l"imprimeur, Bruxelles 1 9 3 3 . E. Chautard : Glossaire ly­ pographique, Paris 1 937. H. Jahn : Dirtionary o/ Graphic Aris Terms, Chicago 1 9 28 ; aynı yazar : Printer's Proofs, Chicago 1 92 � ; aynı yazar : Hand Composition, New York 1 9 3 1 . G. Aldıs : The P•inted Book, L ondra 1 949. P. S. Fournier : Manuel typograt- hiqae, 2 cilt, Paris 1 7 6 4 1 7 6 6 . T. Lefevre : Guide pratique du compositeur d"imprimerie, 2. bas. Paris 1 8 8 3 . H. Fournier : Traite de la typographie, yeni bas. P aris 1 9 1 9. E. C. Gresss : Amerira11 Handboolı of Printing, New Yor k 1 907 ; aynı yazar : The Art and Prartire o/ Typography, New York 1 9 1 8. F. Thibaudeau : Manuel français de typographie moderne, 2 cilt, Paris 1 924 1 927 ; aynı yazar : La Jettre d'imprimerie, 2 cilt, Paris 192 ı. A. Mü ller : Lehrbuch der B llchdruckerkunıt, 2 cilt, l l . has. Leipzig 1 927- 1 929 ; ayn ı yazar : Nouveau manuel de typographie ( Alm. dan terc. ) , Paris 1 9 1 2 ; ayni yazar : Nout�eau manuel des impositions, Paris 1 902. T. L. De Vinne : The Praclire o/ TypogratJhy, 4 cilt, New York 1 92 0- 1 9 2 1 ; aynı yazar : Plain Printing Types, New York 1 900 ; aynı yazar : Boolı Composition, Chicago 1 9 1 8 . R. W. Po lk : The Practhe of Printing, Londra 1 926. E. St. John : Prartiral Hintı on Presswork, Londra 1 927. H. Jackson : The Prinling of Boolıs, Londra 1 93 8 . F. Schröder : Die Herstellung von Biichern und Zeitungen, Stuttgart 1930. O. Krüger : Satz, Druclı, Einband, Leipzig 1938 ; aynı yazar : Die Illustrationsver/ahren, 2 . has. Leipzig 1 929. ]. A. Place ve E . Clunes : Letıerpreu Printing. Londra 1 9 34. F. Bauer : Handbuch /iir Schri/tıetzer, 9 has. Fr ank­ furt 1938 ; aynı yazar : Handbuch /ür Buchdrucker, 5 . bas. Frankfurt 1 9 3 3. O. Sauberlich : Buchgewerbliches Hil/ıbuch, 5 . bas. Leipzig 1 927. ]. Southward : Modern Printing, Lon­ dra 1922 ; aynı yaza r : The Prinriples and Progress o/ ·



·

BASlM Printing Maehinery, 2 . bas. Londra, tarihsiz. G. Degaast ve G. Frot : Les industries gratJhiqueı, Pari s 1 934. Metiers et Ar ts Graphiques ( «Encycloped i e Fran çaise» de, ci lt 1 8 , Paris 1 939) . C . C. Knights : Printing, Lon d ra 1 9 3 2 . E . Lec lerc : Nouveau manuel c om p/ e t d e typographie, Malfere 1 93 1 . F. Genzmer ve W. Grossman : Das Buch deı Seturs, Berlin, tarih siz. D . Greffier : Le s reg/es de eomposilion typographiqull, Paris 1 92 � ; aynı yazar : Manuel de signes de Correction 2. bas. Pa ris ı 9 2 � . L. E. Brossard : Le correc­ teıır typographe 2 cilt, Tours 1 924 1 9 34. H. Fournier-E. Morin : Traite de ıypographie, Paris 192�. R. Seaver : Tabu­ lar Camposition, Chicago 1 9 1 8 . A Seeman n : Handbuch der Schri/tarten, Leipzig 1926- 1 93 � - E. Wetzing : Ausgewiihlte Druckschri/ten, 2. bas. Leipzig 1 9 2 � . A. F. Johnson : Type Designs, Londra 1 9 3 4 . F. Ehmcke : Die historische Entwieklung der abendliindischen Schri/t/ormen, Leipzig 1 927. D. B . Updike : Printing Types, their History, Forms and Use, 2 c i l t , 2 . bas. Cambridge Mass. 1937. N. Gray : Nineteenth Century Omamental Types and Til/e Pages, Londra 1 938. ]. R. Biggs : An Approach to Types. Londra 1 949. H. Hoffmann : Der Schriftgiesser, Leipzig 1 927. G. ]. Freshwaıer ve A. Bastien : Printing Types o/ the W o rld, Londra 1 9 3 1 . D. Thomas : A Book o/ Printed Alphtıbets, Londra 1 937. Ch. Fossey : Notice ıur caracteres etrangers, 11nciens et modern es, Paris 1 927. H. Degerin g : Die Schri/t, Berlin 1 9 29. Reich �druc kerei : Alphahele und Schriftzeichen des Morgen · und tibendlandes, Berl in ı 924. F. S. Henry : Preparing Porms /or the Cylinder Press, Chicago 1 9 2 6. ]. ' H. Reed : The Science o/ Imp ositron, Ch icago 1 928. M. Rauch : Wie sol/ ich zurichten ? 2. bas. Stuttgarr 1 930. F. Russ : Handbuch der modernen Reproduetionstechnik, �- cilt. 4 . bas. Leipzig 1 934 1 937. F. ]. Trezise : Design and Colour in Printing, Londra 1 909. ]. L. Rigdway : Scientific IITustration, Stanford 1 938. C. W. Gamble : M oder n Il/us Iration Processes, Londra 1 93 3 K. Ullyet : Pict o ria l Printing Processes, Londra 1 949. O. Höhne : Die M as c hm en s etz er · Fibel, Berlin 1 936 ; aynı yazar : Ge sc h ic ht e der • etz m asc hi· nen, Berlin 1 9 2 � . J. S. Thompson : The History of Com posing Machines, Chicago ı 9C 4 ; aynı yaza r : The Mecha­ nism o/ t he Lino ty p e , ı ı . bas. Chicago 1 9 �4 . ]. C. Oswa l d : The Linotype, its Mechanica/ Details and Their A diu st· ments, New York 1 920. J. R. Rogers : Lino ty pe lnstruction Book, Londra 1 92 5 . Mac D. Sinclair : Linotypes and lnter types, 3. bas. Chicago 1 926. A. G. Swank : Linotype Me· chanism, 2. bas. Chicago 1 926. A. Seyl : Le compositeur mecanique, Bruxelles 1 926 ; aynı yazar : Les machines d'imP· rimerie, hier et au;ourd'hui, Bruxel les 1 928 ; ayn ı yazar : L' of/set ou rotocalcographie, Bruxelles 1 929 ; aynı yazar : La rotogravure, Bruxelles 1 928. C. Dietrich : Di e Buchdruck­ presse, Mainz 1 930. A. Srecker : D i e Buchdruck/lachmaschi­ ne und ihre Technik, Wilhelmshaven 1 93 1 ; aynı yazar : Die Rotationsmaschine und ihre T ec hnik , Wilhelmshaven 1 92 5 . H. Pagany : P/lege und Kontro/Jarbeiten der Buch­ druckschnellpressen, Leipzig 1 9 34. G. A. l saacs : The Story o/ the Newspaper Printing Press, Londra 1 9 3 1 . F. Goebel : Friedrich Könrg und die Er/indung der Schne/lpresse, 2 . bas. Berlin 1 926. A. Broquelet ve L. Bregeaud : Manuel com/et de /'imprimeur lithographe, Pari s 1 9 2 5 . V. Possnerı : :itonework . Londra 9 20 . D. Cumming : Handbook o/ Lithography, Londra 1 934. W. Weickert : Die modern en 0//sett�erfahren, Berlin 1 9 36. T. B i l ler : Ges amtg ebiet des �0//setdruckes, 3. bas. Leipzig 926. D. ]. Macdonald : Analysis •

337

o/ the Single Co/or 0//set Pressman's Trade, New York 1 928. T. G. Bergin : Printing Office ManaRement, Londra 1 93 3 . J. Heilmayer : Betriebsorganisation in Buchdruckereien, Viyana 1 9 2 8 . J. W. Forsaith : Organisation and Manage me nt /or Master Printer s, Londra 1 9 19. Kam i l E rçin : Matbaacı/ık Bilg ile ri , 2 ci lt, İ stan bu l 1 944 1 94 5 . Doğuda v e Türkiyede buım h k . bibliyograf:ra : a. Avrupada Ara ':ı har fleriyle basım hk. : G. Gal­ biati : La prima s t am pa in arabo, Roma 1 946, 5 s .ı !ev. ( Mi scellanea Giovann i Meteari 'den ayrı basım ) ; M. Schwab : Les ineunab/es orientaux el /es impressions ortientales au eomm. du XVI. siecle A11ec marques typographiques, Paris 1 88 3 ; Gu glielmo En rico Saltini : De/la stamperia ori­ entale Medieea e di G. B. Raimondi. Giornale Storico degli Archivi Toscani, IV. Floransa ( ı 860 ) , s. ı n · 308 ; A. de Gubernati s : Materiaux pour servir a J'histoire des etudes orientales en lıalie. Ouvrage Prhente au Congr. intern. des Orientalistes a 5t . ntersbourg, Paris 1 876, s. 1 89 • 2 1 8 A. M. Sandini : La stamperia Medrceo Orient ale, Floransa ı 878 ; A. Berıoletti : Le tipografie orientali e g/i orientaliıli a Roma nei Seeo/i XVI e X V II . Floransa 1 878 ( Rivista Europea'dan ayrıbasım) ; S. Mattei : Tipogra/ia orientale in llalia, Bibliofilo, IV ( ı 8 8 3 ) s. 1 2 0 - ı ı ı , ı 4 5 · 1 4 9 ; Bono­ la Bey : Note sur l'origine de J'imprimerie arabe en Euro­ pe, Bu llerin de l ' l n stitut Egyptie n . X I I I , s. 74 · 80. b. Türkiyede basım h k. : 0ravio Sapienca : Nuovo tratado de Turquia con una deıcripd6n del s it io y ciudad de Costantinopli, costumbres del gran Turco. de su modo de go11erno, de su palado, corteie, mart1rios de a/gones martyr es 1 de otras eosas notables, Madrid 1 62 2 , Vrk. 27 ( Türk işçileri tarafından yapılan Ara b harfleri hk. ) . krş N. Iorga : Un e vingtain e de vo'jageurs dans /'Orient euro· peen , Paris ı 928 s. 25 26 ; Georg Dan i el Seyler : De /atis artis t y p ograph i cae in Turcia, El b i n g ı 74 0 ; Johann Seek­ mann : Naehricht von der Errichıung und dem Zustande der B u ch dru c ke r ey in Constantinopel ums ]ahr 1 73 5 , nebst einem V e rz eic h n iss der daselbıt gıdruckten Biicher, Hannoveri­ sches Magazin, VI ( 1 7 68 ) , s. 1 4 4 9 1 4 5 6 ; Naehrieht vom Ursprung der zu Con s ta nt i n o p el e,ichıeten Buch­ druekerey, nebst einem Verıetchniss dere dtıselbJt Rt· druckten Bücher. Olmür� i sche Monat lic h e Auszüge. I . 438 . 4 5 1 ; Buehdruekerey in Co ns t an t i no p el , Hannoverisches Ma­ gazi n XV I I ( 1 7 79) s. 94 1 - 9 1 4 ; Gi ambatista Toderini : Letteraıura Turchesea. l l l ( Venedig ı 787 ) , s. 1 6 · 202 ; Mou­ radgea d'Ohsson : Tab/eau general de I'Empire Oltoman. I ( Paris 1 787 ) , s. 298 3 02 ; Chr i sr. Friedr. v. Schnurrer : De typographia turciea Constanıinopolitana. Oratio decani. Tubingae 1 7 8 8 ; Printing and Coltegiate Foundations in Tu rkey . Annals of O ı i enta l Li terarure, II ( L ondra 1 820 ) , s . 366 3 68 ; Thomas · Xavier Bi anchi : Notice sur le premier ouvrage d'Anatomie et de Medecine . im tJrime en turc, a Constantinople, en 1 820, intitule Mit oir des Corps dans /'Anatomie de I'Homme, envoye et o/fert par S. Exe. l'Ambassadeur de France pres la Sublime Porte a la Bibliotheque du Ro i ; suivie du catalogue des li u res turcs, arabes et persans, i m p r i me a Constantinople, de­ puis l'introduetion de l'imprrmerie. tn 1 726 27, ius­ qu' en 1 820, Paris ı 82 ı , 46 s. 8 ° ; R. Walsh : Voyage en Turquie et a Costanıinople. Traduit de J'anglais par H. Viimain et E. Rives, Paris ı 828, s. 1 4 : Premieres press es d'imprrmerie en Turquie, s. 1 � : Imprimerie a Scutari; Arte tipografiea in Turchia. Annali universali, 43 ( Milano ·

·

·

·

·

·

BASlM

338

1 8 3 :5 ) , s. 3 1 3 - 3 1 4 ; R. Walsh : A. Reıidenc. at Conıtanti­

nople, tlNring a Period IndNding the Commenrement, Pro­ greu, and Termmation of the Greek and T11rkiıh RevoiN­ tionı, I l ( Londra 1 8 36 ) , s. :529 30, :537 - 8 ; Arthur Lum­ ley Davids : Grammaire t11rke : preredee d'11n diıroNrJ pre­ liminaire JNr la lang11e et la litterat11re deı nationı orien­ taleı ; avet 11n vorab11laire voiNmineNx deı dialogNeJ, Nn rer11eil d'extraitı en proıe et en verı, et enrichie de piN­ ıieNrJ planrheı litogrphiqlleJ extraiteı de man11ırritJ anrienı et modernes. Trad11ite de l'anglais par Madame Sarah Da­ vids, mere de I'A11teNr, Paris 1 8 36, s. LXX · LXXIX : De la typographie des Ottoman s ; Joseph v. Hammer : Ge­ ırhirhte des Osmaniırhen Reirhes. VII, s. :5 8 3 - :595 ; VIII. s. :n s - H 3 ; Lorenz Rig l er : Die Türk ei N nd deren Bewoh­ ner in ihren naiNrhistoriırhen, phyıiologischen 11nd pa­ thologischen Verhaltnissen vom StandpNnkte Conıtantino­ pel's geırhitderl, Il ( Viyana 1 8 5 2 ) , s. 5 7 3 - 577 ; A. Ubicini : Lllttres SNr la TNrqNie 011 TabieaN statistiq11e, religie11x, politiqNe, adminiıtratif, militaire, rommerrial, eu. de I'Em­ pire Ottoman, depMis le Khatli - Cherif de G11lkhane I. 2 bas. ( Pari s 1 8 :5 3 ) , s. 2 1 9 - 2 :5 5 , 2 :5 7 - 262 ; Der erıte türk­ isthe BNrhdrNrker. Europa. Chronik der gebildeıen Welt, Nr. 2:5 ( 1878 ) , s. 775 - 782 ; B ooks and Printing in T11rkey in 1 882. Athenaeum, Journal of Literature, Science, the Fine Arts, Music and the D rama, Ocak - Haziran 1883, s. 278 - 279 ; J. Kemke : Z11r Geırhirhte deı BNthdrNrlu in Constantinopel. Centralblatı für Bibliothekswesen. XI ( 1894 ) , s. 1 7 8 - 184 ; Henri Omont : Dotlimenis Sllr l'imprimerie a Constantinople aN XVIlle sierle, Revue des. BibliotM­ ques, V ( Paris 1 895 ) , 1 8 5 - 200, 2 2 8 - 236 ; G. Wei l : Die ersten Dr11rke der Tiirken, Zentralblatt für Bi bliotheks­ wesen, XXIV ( 1907 ) , s, 49 - 6 1 ; V. Chauvin : Notes po11r l'histoire de l'imprimerie a Con1tantino /Jie, Zentralblatt für Bibliothekswesen, XXIV ( ı 907 ) , s. 2 5 :5 - ; 62 ; B. A . Mys­ takidis : Hükumet-i 01maniyye tarafından ilk te1is ol11nan matbaa ve b11n11n neıriyatı, Tarih-i Osmani Encümeni Mecm. I ( 1 9 1 0 ) , s. 3 2 2 · 328 ; Il ( 1 9 1 1 ) , s. 4.5 1 - 45 7 : Rudolf Stübe : Die EinfiihrNng des BNthdrNrkel in der Türkei. Zeitschrift des Deutschen Vereins für Buchwesen und Schriftıum, I ( Leipzig ı 9 ı 8 ) , s. ı o3 - 1 05 ; Franz Babinger : Stamb11ler B11rhwesen im 1 8 . ]ahrhNndert. Leip z ig 1 9 ı 9. krş. J. H. Mordtmann, Der I slam, X ( ı 920 ) , s. 1 5 7 - 160 ; H. Omont : NoNveaNX dotlimenis Sllr l'imprimerie a Constantinople aN XVIlle sierle, Revue des Bibliotheques, XXXVI ( Pari s 1 92 6 ) , s. ı · 1 0 ; İhsan Sungu : İ lk Türk mt�tbaasına dair y1ni v1sikalar, Hayat Mecm. I I I ( 1 928 ) 409 • 4 ı 4 ; H. Duda : Dt�s Dr11rkwesen in der Tiirkei, Gutenberg - Jahrbuch 1 9 3 :5 , s. 226 - 242 ; Fevzi Kurtoğlu : Türkiyede matbaanizğın nasıl bt�ıladığını göıteren bir veıikt�. Resimli Şark Mecm., Haziran 1936, s. ı 4 - 1 6 ; Selim Nüzhet Gerçek : Türk matbat�rılığı. I. Mü tef errik a matbaasr, İ st. ı 939. , aynr m ü el l if : Türk taıbasmarılığı. İ st. ı939 ; Adnan Ötüken : Türk matbaarı­ lığı tarihi. Yücel Mecm. IX, 47, 49 ( 1 939) ; Server R. İskit : Türkiyede neıriyal hareketleri ltlrihine bir bakıı isı. 1939 ; Server R. İ skit : Türkiyede mt�tbNal reiimleri ll, İst. 1939 ; Faik Reşit Unat : İlk Türk matbaası. Radyo Dergisi , I l , 18 ( 1:5 May ı s 1 94 3 ) ; Server İski t : Türkiyede matb11at idareleri ve politikaları. İst. ı 943 ; Abdülhak Adnan Adıvar : Osmanlı Türklerinde İ/im. 2. ba s . İ s t . ı 943, s. ı40 - 1 59 ; Aladar v. Simonfty : i hrahim Miite/errikt�. Bahnbrerher des BNchdrNcks in der Tiirkei, Budapest ı944 ; Türkçe terc. Faruk Yener, Ankara 1 94 :5 ; Adnan Ö tüken : B i b liy ote k rin in •

elkitabı I ( Ankara 1 947 ) , s. 2 3 - 2 :5 ; II ( 1 948 ) , s. 384-394, 4 1 4 - 4 1 8 ; T. Halasi Kun : I hrahim Müteferrika, İslim An · sik lopedisi, V ( 1 9:5 1 ) , s. 896 - 900 ; Kratchkovski, Le premier

imprimeNr 111rc Ihrahim Müteferrika et ıes trava11x geogra­ phiqNes. Turkologiçeskiy Sbornik, I ( Moskova ı 95 ı ) ,s. ı 20- 1 26. c - Arab harflerinden başka harflerle Türkçe basım hk. : Albrecht Krafft : Tiirkiırhe w,ı:e aNJ der DrNtkerey der Mechitariıten aN/ S. Lazzara bey Venedig. Ein Bibliogra· phiıcher Beytrag. Ja hrbuecher der L iteratur. Anze i ge Blatt für Wissensch af t und Kunst. Nr. XCVI ( Viyana 1 84 ı ) , s. 1 3 - 31 ; Armeniırhe 11nd hebraische BNrhdrNrkereien in der Levante. Magazin fuer die Literatur des Auslandes, 4 :5 ( 1 8 5 4 ) , s. :50 v. d ; J. H. Mordıman n : Armeniırhe Dr11tke von Smyrna 11nd Constantinopel. Wissenschaftlicher Jahres­ bericht über die Morgenliindi schen Studien im Jahre 1 880, Leipzig 1 884. s. 5 7 . :58 ; cı. Huart : Notice Sllr trois OIIV· rageı en t11rc d' Angora, imprimes en caracteres grecs. Jour­ nal Asiatique. I X . Ser. XVI ( 1 900 ) . s. 4 :5 9 - 4 77 ; K hu­ daberdoğlu - TheoJotos : He tNrkophonoı hel/enike philo­ logia 1 4.H - 1 924 , Epeteris tes Hetaireias Byzanrinon Spu­ don, VI ( 1 930 ) , s. 299 · 307 ; Aurel Decei : Din tipiri­ tNri/e oritnlale la BNtNrefli in seeo/NI t�l XVIII - lea (Liv­ res orientaNX imprimes a Biltaresi aN XVIII eme siede) , Revista I storicl Roman !, XV ( 1 94:5 ) , s. 3M - 371 ; C. C. Giurescu : Livres IN1CS imprimeı a Biltaresi ( 1 701 et 1 768 ) , Revista Istoridi Roman !, XV ( 1 945 ) , s . 2 7: 5 - 286. d - Doğu ülke l erinde basım hk. : H. Scholz : Speci­ men I. Bibliothecae arabicae : De typogrt�phiis arabiris, Hamburg 1 74 1 ; Reinaud : Notice des oNvrages arabes, per­ sanl et 111ı·cs, imprimel en Egypte, Nouveau Journal Asia­ tique. VIII ( 1 8 3 1 ) , s. 3 3 3 - 3 3 4 ; A. Perron : Leııre 111r le1 erolel el lllr l'imprimerie tlN /Jarha en Egypte, Journal Asi­ atique, IV. Ser. II ( 1 84 3 ) , s. :5 - 2 3 ; Thomas - Xa vier Bian­ chi : CaıalogNe general et detaille des livre1 arabes, p ersa­ nel ,, tNrrı, imprimh a BoNiac, en Egypte, depMiS l'intro­ dNrlion de l'imprimerie dans ce payl, en 1 822 iNltJN'en 1 84 2 , Paris 1 84 3 , 43 s. ; J. v. Hammer - Purgstall : Ueber­ licht des in den Dr11rkereien von Konltantinopel 11nd Kairo 1ei1 ihrer Griindiing bil l!.nde des ]ahre1 1 843 erschienenen halben TaNıund von Werken nach ihren Fachern. Oester­ reichische Blatter für Literaıur und Kun st, Geographie, Ge­ schichte, S ıatistik und Naturkunde, 11/32, 3 3 , 67 · 8 ( Viyana 1 84 5 ) s. 249 - 2 5 2 ; 260 - 2 6 3 , 5 2 ı - 5 2 6, 5 3 2 - 5 3 5 ; B. Dorn : Chronologiıcheı V erzeichniu der 1eit dem ]ahre 1 801 his 1 866 in Ktııan getirNekten arabisrhen. tiirkiuhen, tatari­ lthen 11nd persilthen W erke all Katalog der in dem Alia­ tilehen M111e11m belind/irhen Schriften der Art. Bulletin de ı· Academie lmperiale des Sciences de St. Petersbourg. X l ( 1867 ) s. 305 - 3 8 5 ; L. Cheikho : Tarihli 't· tı baa /i '1 · Mt�ırik. Maşrık Mecm. , l l l ( B e y rut ı901 ) , s. 78 - 8 5 , 1 24 - 1 8 1 , •

2 5 1 - 2 5 7, 3 5 5 - 362. 5 0 1 - 508, 670, 706 . 7 1 6, 804 . 808, 8 3 9 - 844, 998 - 1 0 0 3 , 1 030 • 1 0 3 3 ; I V ( ı 902 ) , s. 86 90, 2 2 4 - 2 29, 3 1 9 - 32:5, 4 7 1 - 474, :5 2 0 - 5 24, 878 - 88 1 . ; V ( 1 903 ) , s. 69 - 76, 4 2 3 - 429, 840 - 844 ; C. Zeydln : Tari­ h• ' n - nehzati 's - sahafiyye fi '1 - INgali 1 arabiyye. Hilal Mecm. , XVIII, s. 3 8 3 - 392 ; L'imprimtrie de Bo11laq, Revu e du Monde Musulman, I ( 1 906) , s. 4 2 3 ; Albert Geiss : Histoire de l'imprimerie en Egypte, Bulletin de l'lnstitut Egyptien , :5. Ser. I ( K a hire 1 907) s. 1 3 3 - ı 57 ; Ph. de Tarrazi : Ttirih11 's - saha/eti 'l · tlrtlbiyye, 2 cild , Beyı ut 1 9 1 3 . [doğuda ve Türkiyede basın h k . bibliyografya Ankara Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Türkc;e Yazmalan Katolo­ ğun.: an kısaltılarak alınmı�tır]. •

'

-

BASlN BASlN, muntazam fisılalarla bası lıp haberleri, siyasi görüşleri, fikir ve sanat hareketlerini halka bildiren, idari otoriteleri de murakabe eden neşir vasıtalarının bütünü. Elle yazılan gazeteleri n uzun bir mazisi o l mak la beraber H . mefhumu ancak gazeteleri mak i n e i le teksir etme imkanı bulunduktan son ra gelişmiştir. Bu faaliyet sahasına muhte­ lif dillerde verilen i simler ( Ingi li zcede the p" ıs, Fransızca­ da la preue, Almancada die Preue, İtalyancada la stampa. Türkçede eskiden matbuat şimdi basrn ) hep tabı esasiyle alikalıdır Elle yazı lan gazeteler. haber vermenin ve ilinın bir ,eklinden ibaret kaldığı halde, makineye başvurulduktan sonra, serbest teşebbüs ve rekabet yolu ile gazete yeni gelişme imkiniarına kavuşmuş. haber verme vazifesi gittikçe genişledi kten başka buna hadiseleri tefsir etme ve yeni gayelere varmak üzere fikir mücadeleleri açma kabilinden vazifeler ek lenmiş, bu suretle B. ın oynadığı nüfuzlu rol medeniyet seviyesiyle mütenasip olarak daima artmıştır. Her meslek gibi B. ın da maddi ve ticari bir cephesi vardır. Fakat bu faaliyet şubesinin, demokratik sistemi n dayandığı teş rii, icari ve adli kuvvetlerin yanında bir dördüncü kuvvet olarak kabulüne yol açan imi !, imme hi zmeti görmekteki ehemmiyetli rolüdür. İdeal minasiyle B . , yalnız okuyucunun v e ilin sahibin i n verdiği para ile geçinen , başka bir taraftan yardım görmeden bütün haberlerini ve fiki rlerini amme hizmeti düşüncesiyle neşreden fedakir ve idealist bir kuvvettir. Bir medeni yet rnerhalesi sayılan B. hürriyeti uzun ve yıpratıcı mücadelelerden sonra elde edilmiştir. Likin bu hürriyetin suiistimal edi lmesi de mümkü n dür. Hüviyetin i gizlemek suretiyle rnenfaat hissine kapılmak, hususi maksat· lar gütmek, santaj vasıtalarına başvurmak B. suii stimalle­ rinin başlıca şekillerindendir. B. ı dürüst vazife gören rnem­ leketlerin umumi hayatında muvazene, mu rakabe ve berrak­ lık bulunduğu halde B. suiistimallerinin olağan sayı ldığı rnuhitler fetikedere sürüklenmişlerdir. Yüzlerden , binlerden başlıyacak yüzbi nlere, milyon­ lara varan yayın i mkaniariyle B. ın elinde toplanan muaz· zam kuvvet zaman zaman iki suretle tehdide maruz kalmış· mıştı r : Birincisi ortalığı karanl ı k tutma k, kendi di ledikle­ rinin dışında kalan fikirlerio yayılmasına imkin vermemek i sıiyen idarelerı n tahdidleridir ki sansür ( b. bk. ) , pul resmi , malzemenin ağır vergilere tibi tutulması , gazete kapatıl­ ması, gazetecilerin tazyika ve ·hatta suikasta uğratılması gibi şekiller almıştır. İk incisi B. kuvvetinin fena maksatlar için kullanılmasını önlemek isıiyen hükümetler in meşru tahditleridir ki bu da bazı memleketlerde B . kanunlariyle, bazı larında ceza kan ununa eklenen maddelerle temin edil­ mektedir. Bununla beraber bizzat B . ın kendi kendini tenkid ve ıslah yolunda teşebbüsleri de va � dı r. Bunların en verirn­ Iisi Amerika gazete başmuharrirlerinin, gazete sahibi erini aralarına kabul etmemek suretiyle, muharriri vicdanının emrinde bırakmak için meydana getirdikleri teşekkü ldür. Aynı teşekkülün teşebbüsiy le ve aynı rnaksatla «Milletler­ arası Basın Enstitüsü» kurulmuştur. Tarihte B. : İlk olarak yazı i le haber verme işine Ro­ malılar zamanıoda teşebbüs edilmiştir. J u li us Caesar ta ra· fından tesis edilen Arta diurna mühim haberleıi halka bi�­ � dirmek için meydan lara asılan bir ne v i duvar ilim idi. Bu usul sonraları «hususi mektuplar» adı ile B. tarihiade yer

339

almıştır. Merkezden taşradaki tanıdık lara yazılan bu husust mektuplarda günün hadi selerini vatandaşiara bildirmek ga­ yesi güdülürdü. Ticaret ve siyaset hayatı geliştikten son ra hususi mekruplara daha çok başvurulduğu görülmektedir. Ancak bu mektuplarda yalnız para veya mal gönderme ka­ bilinden haberlere değil, günün başlıca havadislerine de yer veri liyordu. Zaman la zenginleşen havadisler daha çok ilgi çekmeye başlayınca, mektuplar da hususi ve ticari ma­ hiyetlerinden yavaş yavaş sıyrı lmış, siyaset ve saray adam­ larının muhtaç oldukları haber vasıtaları haline gelmiş­ tir. Halk önünde açıktan okunan bu haberlerin dikkate de­ ğer tarihi örneklerinden biri Kanun i Sultan Süleyman dev­ rindeki Osmanlı - Venedig harbleri sırasında yazılan ve harb haberlerini veren Venedig mekıuplarrdır ( 1 5 3 6 ) . Bu r:ı ek­ tuplar Venedigde hükümetin emriyle yazılıyor ve kopyalan memleketin muhtelif yerlerine gönderiliyordu. XVI. asırda çok meşhur olan bu mektuplara muhte­ lif adlar verilmiştir. Mesela Venedigde, böyle kağıtları oku­ ma karşılığı olarak en küçük Venedig parası olan bir «Gaz­ zetta» ödendiği için bundan «gazete�> adı çıkmıştır. Matbaacılığın icadı mektupların geniş ölçüde yayılma­ sına imkin vermiştir. Maamafih el ile yazma usu lü bir müd­ det daha devam etmiş, şimdiki minasiy le, ilk gazete Stras­ burgda Alman diliyle yayımlanmıştır ( ı 609 ) . Bu haftalık gazete Avisa, Relation oder Zeitungdur. Ondan sonra An­ versıe Nieuwe Tiidingen ( 1 6 1 9 ) , Londrada ilk İngiliz ga­ zetesi The Weekly Newes from ltaly and Germany ( 1 62 2 ) Pariste İ l k Fransız ga zetesi Gazetle ( ı 63 1 ) çıkmış. bunları Romada yayımlanan Gtızetla Publira ( 1 64 0 ) takibetmiştir. Polonyada 1 66 ı, Rusyada 1 702, Ameri kada 1 704 ve Mad­ ridde de 1 7 2 6 yıllarında i l k gazeteler yayımlanmıştır. İlk günlük gazeteler Almanyada Leipziger Zeitung ( H i 60 ) , İngilterede Daily Courant ( 1 70 2 ) , Fransada Jo u r ­ nal de Paris ( 1 777 ) dir. Bun larda haberlerden başka bir şey yoktur. Siyasi gazetecilik İngilterede başlamış ve i l k başmakaleler 1 704 de yazılmıştır. Fransada ve Almanyada ilk siyasi gazeteler Fran sız i htilali sırasında çıkmıştır. İtal­ yada ise ancak Ri sorgimento ( b. bk. ) hareketinde devamlı siyasi gazeteler çıkmaya başlamıştır. XIX. asırda bugünkü gazeteciliğe, bol haber sağlamak bakımından mühirn fayda­ ları dokunan aj anslar da görünrneğe başlamıştır : Me seli 1 8 1 1 de Pariste «Garnier» ajansı ( sonraki adı «Ha vas» ) , gene b u asrın ortalarında Juli u s Reuter tarafındaa «Reuter» ajansı kurulmuştur ( bk. AJANS ) . I . İngiliz B . ı : İngilcerede B . , XVI I . asrın sonlarına kadar sansüre tabi tutulmuştur ; 1 688 ihtilalinden sonra hafifliyen kontrol 1 693 te tamamen kaldırı l mıştır. Fakat gazetelerin gelişmesi, bilhassa ı 7 1 2 de konulrouş olan dam­ ga pulunun ( Stamp tax ) X I X . astın orta larında i lgası ve posta si steminin mükemmelleştirilmesi sayesinde olmuştur. Bir müddet sonra gazete kağıdı üzerindeki vergi de kaldı­ rıldığından gazeteler ucuzlamıştır. Ticaret ilinlannın kon· ması ucuzluğu artırmıştır. Ayrıca gazeteler sürüm sağlamak için başka vasıtalara da başvurmuşlardır. Sigorta ( yani aboneterin bir kazaya uğrarnaları takdirinde gazeten ı n tazminat vermeyi taahhüt etmesi ) , piyango lar, giızellik müsabakaları bu vasıralar ara­ sındadır. Bugünkü İngiliz gazeteci liğinin biriz vasfını sanayi­ leşmesinde aramak gerekir. Bunun neticesi olarak her ga­ zete ilin avına çıkmış, i lincılık gazeteyi yaşatan ve sahip-

BASI N

340

lerini refaha kavuşturan en kuvvetli müessirlerden biri olmuştur. Son zamanlarda gazeıeierin gruplaşıı k ları. yani muayyen ellerde toplandıkları görülmektedi r ; mesela « Berry» grupu birçok gün lük ve haftalık gazetelere sahip bulunmaktad ır.

kiki parti organı olmamak la beraber, siyasi temayüllerini açıkça belli ederler. İ k inci Dünya Harbinin sonuna kadar gerek Fransada , gerek dünya fik i r ve siyaset çevrelerinde yer tutan haber gazeteler inin başlıcaları şunlardı r : Le Petit .Parisien 1 876) , Siyasi ehemmiyeti haiz başlıca İngiliz gazeteleri şun- ti rajı en yüksek ga zete i d i . Halk tarafından tutulan ve !ardı r : The Times , dünyaca tanınmış mühim bir gazetedir . tirajı çok yüksek olan diğer bir gazete de Le Journal ( 1 892 ) 1 7 8 5 yılında Daily Uniı ersal Regiıter adiyle John Walıer i d i . Henürlü si yasi fikirlere yer veren Le Matin ( 1 8 84 ) , tarafından kurulmuş, ı 788 d e şimdiki adını almışıır. ingil- bolşevizme karşı bütün sosyalist partilerin birleşmeleri tezi­ leren in Baş Hak i m i . Oxford Kolej i Rektö rü, İngiltere Ban- ni müdafaa etmiştir. Fikir gazetelerinin siyasi ehemmiyet­ kası Müdürü gibi zat lardan teşekkül eden bir komitenin kont- leri daha büyükıür. Aşırı sağcıların gazetesi olan Artion rolü alıında çıkar. Verdiği haberlerin doğruluğuna itimade- Franfaise ( 1 908 ) , «Her vasrta ile Cumhuriyeti devirmek» dilir ( bk. TIMES, The ) , The Morning Post ( 1 772 ) , Muha- gayesindeydi. Nasyonalist ve katolik temayüllü La Libertl 186 1 ) vatansever �en çliğin organı idi ve Faşistliğe ya­ faza ir Parti sağ cenahın ın organıdır ve yüksek sosyete ile amiral liğin gazetesi olmuştur. 1 9 37 de Daily Telegraph ile kınlık göstermişti. L11 Figaro ( ı 82 6 ) , Muhafazakirların or­ birleşmişti � . Daily Te egraph ( 1 8 5 5 ) . Londrada yar � m Peni · ganı olarak daha ziyade ari stokrasi, plütok rasi çevrelerinde ye satı lan ılk gazeted ı r . Orta srıı ı f halkın gazetesı olmuş tutulan bir gazete idi. L' 'P.rho de Paris ( 1 884 ) , fi k i r gaze­ ve ı 878 e kadar Libera l Partiyi, sonra Muhafazakir Partiyi teleri arasında ti raj ı en yüksek olandı ; asker ve katolik desteklemiştir. Bugün müstakil ve muhafazakirdır. Datly çevrelerinde tutulan sağ cenah organı idi, Le Tempı, İngi­ Mail ( 1 8 9 6 ) hiçbir paniyi desteklemernek suretiyle yalnı z lizierin The Times gazetesi örnek tutu larak kurulmuştu halk efkirım aksetı i rmeğe ehemmivet vermiştir. Çıktığı gün- ( ı 861 ) , Mutedil Cumhuriyetç i idi. Yazı heyetinden birçok den itibuen yüksek ıi raj temin etmiş v e halk tarafından siyasi adamlar ve bakanlar çı kmıştır. Zannedildiği gibi yarı çok tutulmuştur. Daily Express ( 1 900 ) , habe� v e havadisle- resmi bir gazete değildi r ; yalnız yüksek siyasi şahsiyetler rini birinci sahifede ' erme k suretiyle diğer Ingi liz gazete- 1 yeti ştird iği ve onlarla sıkı teması muhafaza ettiği için böyle lerinden ayrı larak, İngi ltere basınına bir yen i li k getirmiştir. sanılmışıır. Parti organı olan Fransız gazetelerinden Le Birinci dünya harbi içinde Loıd Beaverr:.rooka geçmil ve Po pu/aire ( ı 9 ı 7 ) . Sosyalist Partisinin dir. Le Peu/Jie gazetesi, İngi lterenin tiraj i en yüksek gazetesi olmuştur. Obıertler işçi k oofederasyonunun, L' H umanitl ( ı 904 ) i se, sonraları ( 1 79 1 ) , Pazar günleri çıkan nüfuz! u bir gazetedir. Tema­ Komünist panisinin organı olmuştur. Mali bir organ olarak y ü l ü iti bar ıyle Muhafazakir Partinin sol cen ahına yak ındır. si ya sette tarafsız kalmağa çalışan L'ln/ormation 1 88 9 ) un Parti organı olan gazetelere gelince : Daily Herald ( ı 9 1 2 ) mühim bir mevkii vardır. Fransız gazetelerin i n bir kısımı İşçi Partisinin organıdır. Ancak 1930 d a gelişme gösterebil­ haıb içinde Alman işgal kuvvetleriyle işbirliği ettiklerinden miştir. Bugün tiraj i milyon ları aşmaktadır. Komünist organı har bd en sonra tasfiyeye uğramışlardır. olan Daily Worker ( ı 9 3 0 ) ise ti raj i en düşük gazetelerden I I I . İtalyan B. 1: İtalyada B. ın gelişmesi , 1 848 İhti­ biridi r. İngi lterede v i i iyer gazetelerinin daha çok maha lli lilinden sonra olmu ştur. Daha evvel muhtelif İtalyan dev­ ehemmiyet leri vardır. Fakat n üfuzlu bir Liberal organ olan letlerinin ancak resmi gazete leri vardı. Bunlar libera l fiki r­ Matuhester Guardtan 1 8 2 ı ) gazetesi bunlar arasında istis­ lere a l eyhtar olan yazaılar tarafından ç ı karıldığı için, ser­ na te� k i l eder. best B. a kavuşmak teşebbüs leri neticesiz ka lıyordu. Nite­ I I . FranJiz B. 1 Fransada gazetelerin çoğalmaya baş kim ihtil a lci ga zete lerin büyük bir k ı smı hariçte yazılıp laması i htila lden son ra olmu�tur. Ondan önceki mühim bası lmış ve memlekete gizlice sokulmuştur. İta lyan gazeteci­ gazeteler Gazette ( ı 63 ı ; sonraki adı : Gazelle de Franre) liği, bi lhassa Piemonte devletinde Cavou run iktidara gelme­ ve Merçure Galant 1 67 2 ; sonraki adı : Nou . eau Merrure, sinden sonra set best rej ime kavuşmuştur. Bununla bera ber, Merrure de Françe ) dır. hakiki İtalyan B. ı i raivan Bi rliği ( b. bk. ) nin kurulmasın­ ihtilal zaman ında çıkan gazetelerin sayısı bi lahare dan son ra doğm uş Liberal rej imin devamı boyunca geliş­ Konsüllük tarafından on üçe indirilmiştir. Napoleon 1 8 1 1 mişti r. Faka t Faşizm devrinde B. sıkı bir Kon trol altına d e ancak dört ga zete bırakmı ş , bunların içinde e n çok alınmış, gazetelerde parti organı veya siyasi habeı ler vası­ beğen diği Moniteur 1 78 9 ) gazetesi ol muştur. tası olmaktan çıkmış, hükümetin elinde, yalnız tek bir Fran sız gazetelerinin hususiyederinden biri imzalı partinin propoganda vazıtası haline gel miştir. Faşist ida­ yazılada çıkma larıdır. Çünkü ı 8 50 de Fransız meclisinin re yıkıldı ktan son ra, İtalyan B. ı yeniden serbestliğe kavuş­ kabul ettiği bir kanun la, her makalenin altında yazıyı ya­ muştur. Bagünkü İta lyada birçok partilerin organ ları olan zanın imzasın ı n bulun ması mecburi kılınmışıır. Bu gazeteler vardı r. kanun son ra ilga edilmiş i se de gelenek leşen bu usul, diğer İ talyan B. ında mühim yer tutan gazeteler şunla rdır : memlekeılere de geçerek, devam etmiştir. Keza Fransız ga­ Corriere de/Ja Sera, Mi linoda 1 876 da kurulmuş, Cavourun zeteleri, ayrı bir hususiyet alarak, edebi yazılara büyük yer liberal sağcı politikasını takip etmi ş, İtalya n ın eo büyük vermişlerdir. X I X . asrın orıalarıoa doğru Fransada gazete gazetesi olmuştur. Birinci Dünya Harbincıen son r a Sosya­ sürümünün arıması büyük ö lçüde roman tefrikaları sayesinde list h ı reketlerle mücadele etmiş ve faşi zme yakınlık göster­ ol muştur. Tiraj ların ilk defa mi lyonu bulduğu memleket miştir. Fakat meşruti liberalizme taraftar olduğu için Mus­ Fransadır. solini iktidara geldiği zaman yeni rej imle bağdaşamamış Fran s ı z gazetelerini iki büyük sın ıfa ayırmak adet ve muhalefet gazetelerinin b ışına geçmiştir. Son radan , diğer olmuştur : haber gazeteleri, fik ı r gazeteleri. Birinci sınıfa İtalyan gazeteleri gibi, Faşist siyasetin i müdafaa etmeğe giren gazeteler parti bağlarından uzak kalmayı tercih eder­ mecbur kalmıştır. Il Popo/o d'ltalia, 1 9 1 4 te Mussolini ta­ ler ve yüksek tiraj lı olurlar. İkinci sınıfa girenler ise, ha- rafından kurulmı ş, sonra k a rdeşi tarafından idare edilmiştir.



(

ı



(

(

(

:

(

(

BASlN Kuıucusunun şahsi yeti bakımından İta lyan B. tarihinde mü­ him yer tutmuş olan bir gazetedir. Il Massaggero ( 1 878 ) , i l k başarısını haberlerini gayet geniş vermek l e kazanmış. serbest demok rasin i n organı olmuştur. Il Giornale d ' ltalia ( 1 90 1 ) , parlemento merkez grupunun organı idi. Devletin otori tesi n i muhafaza etme

siyasetini gütmüştür.

İ talyanın

341

sonra kontrol a ltına a l ınmıştır. Maca ri sıanın dünyaca tanı n­ mış P e sl er Loayd gazetesi bugün kapanmıştır. Barı ş andiaş­ masının ikinci maddesinde B. h ürriyetinin emniyet a l tına alınacağı taahhüdedilmiş olmakla beraber gazet e ve d ergi ler komün ist politikasın a uymak mecburiyet indedirler. Rumanya· da B. h ü u i yeti yoktur. Keza P o l o nya B. ı hür ve müsta k i l değildi r. Hiçbir partiye mensup olmıyan bazı gazeıe v e der­ giler varsa da bun ları n yayını kontrol ve sansür edi lm e k t edir . 1 94 8 yıl ında demi rperden in dışına çıkan Yugoslav­ yada da B. a sansür hakimdir.

tanınmış siyasi yazarlarından olan Virgi n i Gaida 1 9 2 6 yı­ lında bu gaz etenin başına geçtikten so n ra İtalyan ı n en meşhur gazeteleri arasına girmiştir. La Trihuna ( 1 88 3 ) Solcuların organı i d ı . Kısa zamanda büyük bi r haber gaze­ tesi olarak tan ınmış ve tiraj i hemen bütün İtalyan gazete­ VII. Amerikan B. t : Amerikada i l k gün lük g azete lerini geçmiştir. Il Popolo, 1 9 2 3 de kurulmuştur. O zaman­ 1 784 y ılında yayımlanmıştır. Baş lan gıçta gün l ü k gazeteler k i halk parti sinin organı idi. Faş i stliğe muhalif olduğu için ilan gazetelerini andırıy 'edu . Telgrafın icadından sonrıı. 1 92 5 de kapat ı lmış t ır. Torinoda çıkan La Stampa mühim B. sürat le gelişmiş, daha ziyade dedikoduları, zabıta vaka­ İtalyan gazetelerinden biridir. 1 865 te bu i smi almıştır. larını ve halk arasında alaka uyandıran haber leri almak su­ İ t alyanın en değerli yazarları bu g a zer e y e yazdıkları için re t i y le sürüm temin etme yoluna gid i lmiştir . 1 880 den sonra ehemmiyet ka z anm ı ştır Sonra Faşistler tarafından satın gazetelerin i ktisadi şanları deği şmiştir. Mağazalar birleşip alın mıştır. Bugün müstak i l görüşlü liberal bir gazetedir. büyük ticari müesseseler haline gelince �eniş ölçüde i l an L'Osservatore Romano ( 1 8 49 ) . 1 8 5 1 den sonra gün lük verrneğe başlamış, gazeteleri n hacimleri büyümüş gaze­ olarak çı kmaya başlamışsa da ömrü devamlı olamıyarak teci lik büyük bir sana y i halini almıştır. 1 900 den sonra kapanmış, 1 8 6 1 de tekrar yayın lanmıştır. Bugün Vatikanda gazeteler arasında da bi rleşme ee ce y anları gelişmiş ve İng i l ­ cerede olduğu gibi grup gazeıeieri meydana çı kmıştı r . yayın lanmakta ve Vati kan ın resmi orga nı sayı lmaktadır. IV. Alman B. ı : 1 900 yı lında Beriinde günlük 45 gazete çıkma k ta idi. Fakat Nazi i daresi altında Alman gazeteleri sıkı kontrol altına alınmış, B . hürtiye t i tan ı nma­ mıştır. Almanyanın dün yaca tan ınmış en meşhur ga z etel e ri , 1 84 8 yılında kurulan Kölnische Zeitung ve Frank/urler Zeitung, idi. Müsta kil B örsen z eilung , demokrat Vossiuhe, Zeitung, Beriiner Tagblatl, Halk Partisine mensup Deutuhe Allgemeine Zeitung, Milli Çiftçi Partisini d estekl i yen Deu­ tuhe TageszeilıHlg, Sosyal Demokrat Vorwilrls, demokrat Morgen Post, Tiigli&he Randschau, Der Tag, Düseldor/er Narhrichten Almanyanın çok okunan gazeteleri idi. Die Role Fahne Komünist organ ı i d i . Hitler idaresi altında Völkischer Beoha&hter Nazi Partisinin organı olmuştur. Harbden son ra bu guetelerin çoğu tasfiyey e uğramış, yer­ lerine, memleketin ayrılmış bulunduğu işgal bölgelerinde, çeşitli temayü l lerde birçok gazeteler ç ıkmaya baş lamıştır.

Avusturya Birinci Dünya Harbinden sonra küçü lmüş, gazete sayısı ve sürüm azalmıştı r . Fakat Neue Preie Presse ve Neues Wiener Journal gibi eski büyük ve tanınmış gazete­ ler, Avusturya İ mp aratorluğ u n d an ayrı lmış bulunan memle­ kederin Almanca konuşan halkı arasında devamlı olarak ok u nmuştur. Sonraları bu gazeteler de tasfiyeye uğramış ve yerlerine yeni leri çıkmıştır. V . Rus B. ı : Rusyada 1 9 1 0 yılında gün lük 52 gazete çıkıyordu. 1 9 1 4 te h ükümet merkezinde çıkan gün lük gaze­ telerin s��;yısı 1 4 idi. Bunlar arasında Novoe V re mya ve Ref, mil lederarası şöhret kazanmışlardır. Komünist rej imi, gazeteleri tasfiye etmiş ve basına el koymuştur. Sovyetler Bir liği n de gazett ciler devlet memuru durumundadırlar. Demokratik manada hür B. yoktur. En mühim Rus gazete­ leri 1 9 1 2 de kur u lan Pravda, 1 907 de kuru lan izveı tiyadır.

VI. D iğer Avrupa memleket/eri : İ kinci Dünya H a r­ binden sonra Ru syanın peyki olan küçük memleketlerde 8. rej imi değişmiş, eski gazeteler tasfiyeye uğramıştır. Bulga­ risıan da hu1usi şahısların gazete çıkarmaları yasaktır. Bütün gazeteler Komün ist Partisi veya Varan Cephesi partileri tarafından kontrol edilmektedir. Muhalefet 1 947 de ortadan kaldırıldı ğ ı için hükümeti veya siyasetini tenkit etmek cez a y ı gerektirir. Çekoslovak B. ı 1 948 Şubat darbesinden

Amerikanın, hala n eşeedi lmekte olan e n eski ga7 e t esi 1801 y ılında kurulmuş olan The New York Morning Poıt­ d u r. Bosl o n Evening Tranıcript ( 1 8 3 0 ) gazetesi , bir gün bile fasılaya uğramadan, çı ktığı tarihten beri yayımlanmak­ tadır. Ameri kanın tanınmış gazeteler nden New York Herald ( 1 8 3 5 ) , Cumhuriyetçi Paninin organı olan New York Trıhunt ( 1 84 1 ) ile birleşmişti r. İki gazeteni n birleşmesin­ den ortaya çıkan New York Herald Trihune, Amerik anın en büyük gazetelerinden biridir ve Parist� de bir basımı yapılmaktadır. Buıı:ün en çok tanınan Amerikan gaz�tesi New York Times ( 1 8 ' H ) d i r. Bilhassa dış haberler bakı­ mından zengindir. Ekseriya demokrat Paniyi desteklemekte­ d i r. Ayrıca memleketin küçük şehir ve kasabalarında da birçok gazeteler çıkmaktadır. Bunlar ekseriya siyasi bir partiyi desıekliyerek n üfuz kaz ı nmışlar d ı r . Mesela Daily Worker a diyle New Yorkda çıkan gazete Komüni st Partisi­ nin organ ıdır. V I I I . Orta Doğu B. ı : Ona doğu memleketleri arasın ­ da Mısır B. ı eh e mmiyetli dir. E l · Ehram ( 1 874 ) gazetesi mutedil mil liyet çi bir y ol taki betmekttdir. El - Mukattam 1889 da kurulmuştur. Kevkehii 'ı - ıark ( 1 9 2 4 ) Ara b mem­ leketleri nde en çok okunan milliyeıçi gazeıedir. Mısırda Avrupa d i ll eriyle çıkan gazeteler de vardır. Ez - Zem-1n g a­ zetesi Bağdad B. ı arasında mühim bir yer işgal eder. Şam­ d a ç ıkan El - Kahis milli y etçidir. Beyruııa çıkan Eı - Şark ise sol temayül lüdür.

Türk B . ı : 1 828 de Kahitede Mısır Valisi Kavalalı Mt hmet Ali Paşanın Türkçe ve Arabca olarak iki dille yayın lamağa baş ladığı Vekayii Mısriyy e d en sonra İstanbu lda basılan ilk Türk gazetesi ı Kasım 1 8 3 1 r arihinde I l . Mah ­ mudun iradesiyle resmi ve haftalık olmak üzere çıkarılan ve ayr ı ca Le Moniteur Ottoman ad ı altında Fransızca bası­ mı da yapılan Takvim - i Vekayidir. Bu gazetede resmi ol­ mıyan yazılar ve ha berler d e bulunuyordu. Tanzimatın i la­ n ı n dan sonra bir müddet Arabca, Rumca Ermen i ce yayım­ larıda yapılmıştır. ( Takvim-i V ekayi den önce ve Fran sız ihtilali sırasında İsta nbul daki Fransız Sefareti tarafından Gazetle Franfaiıe de Canstantinopl e adlı F ransı z ca bir gazete ile d a ha bazı ga ze teler yayımlanmışsa da bunları Türk B. ından s a y m a mak gerekir ) . Hususi teşebbüsle

342

BASlN

çıkarı lan ve resmi ol mıyan i l k Tü rkçe gazete C,iJe-i Hatuulis tir ki Wi lliam Church i l l adında bir İngiliz tarafın­ dan 1 840 yılında yayımlanmıştır. Fakat bu da hükümetten yardım gördüğünden yarı resmi sayılır. Bir Türk tarafından çıkarılan ilk türkçe gazere Şinasinin yardımı ile Agah Efendi adında bir zatın yayımladığı Terceman-ı Ahva/ ( 1 860) dir. Asıl Türk gazetrciliği bununla başlar. Kuvvetli bir gazeteci olan Şinasi Terceman-ı Ahvalin mukaddi mesinde yazı larını zaman la «halkın kolaylıkla anlı yabi l eceği menebede» sade­ Ieştireceğinden bahsetmektedir. Churchi l l bu yeni gazetenin kendisininkine zarar vereceğini anlıyarak, oğlunun yardımiy­ le, Rüzname-i CeriJe-i Havadis adlı, haftada beş gün çıkan bir gazete daha yayımlamı ştır. Tt�rceman- ı Ahva/den ayrılan Şinasi 1 8 6 1 senesinde Tas11ir-i B/kar gazetesini çı karmıştır. Kendisi Avrupaya gi­ dince · Tasvir-i B/karın başmuharrirliğine Namık Kemal geç­ miştir. 1863 te Ceride- i A s keriye , 1865 te Tak vim-i Ticaret, 1 8 66 da A l i Suav inin Muhbiri çıkmıştır. Muhbir, Osma n l ı İmparatorluğunda inkılap fikirlerini ' yayan ilk gazeıedir. 32. nüshasından sonra hükümet tarafından kapatı lmış. sonra tekrar çıkmış, fakat Ali Suavi yazı yazmadığından kapanmış­ tır. Aynı gazete 1 8 69 da Londrada çıkarı lmıştır. Pariste U/üm gazetesini çıkaran Ali Suavi şehrin Alman lar tarafından kuşatılması üzerine Lyona geçmiş, orada da Mu vakketen adlı bir gazete yayımlamıştır. İsıanbulda Muhbir gazetesini A.yin e -i Vatan ( 1 866 ) , Vatan ( 1867 ) , Utarid ( 1 8 67 ) , M uh ib ( 1867 ) v e İ stan bul ( 1867) gazeteleri takibetmiştir. 1 8 68 de çıkan Terakki ga­ zetesinin bir hususiyeti, haftada bir kere kadınlara mahsus bir nüsha çıkarmış olmasıdır. TeraHin i n bir de haftalık mizah nüshası vardı. 1 869 da çıkan Mümeyyiz gazetesi, çocuklara mahsus harekeli (bk. HAREKE) bir baskı da ya­ yımlamıştır. İlk müstakil mi zah gazetesi, 1 869 da çıkan D iyoien dir. Hadika ve V ekayi- i Zabtiyyeden son ra çıkan Basiret gazetesinde Ahmed Midhat Efendinin muharrirliği vardır. 1 870 de Kemal Paşazade Said Beyin makalelerini ihti va eden Hakayık ü/ - Vel:ayi gazetesi çıkmıştır. Namık Kemal, Avrupa dönüşünden sonra 1 8 7 2 de, Ebüzziya Tevfik, Reşad ve Nuri beylerle birlikte o devrin en mühim gazete­ lerinden biri olan İbreti yayımlamıştır. Bu sırada Namık Kemal, Ebüzziya Tevfiğin çıkardığı Hadika gazetesine de makaleler yazıyordu. Bu makaleler Ebüzziyanın Salname-i Hadika adlı yıllığında toplanmıştır. Tevfik Bey 1 8 7 3 te Sirtic adlı bir gazete çıkarmıştır. 1 8 7 5 te çıkan Vakit ve lstikba/, o devrin en mühim gazeıeleridir. Şark ve 1876 da Şemseddin Saminin çıkardığı Sabah gazeteleri ayrıca kayda değer. Ahmed Midhat Efendi, sürgünden dönünce evvela İttihiid gazetesini, daha sonra Terceman-ı Hak i k at i çıkar­ mıştır. 1 8 3 1 den 188 1 e kadar elli sene içinde İstabulda 1 00 e yakın günlük ve haftalık gazete çıktığı bi lin mektedir. Bundan sonra gazetelerin sayısı azalmıştır. I l . Abdülha­ mid devrinde sansür gittikçe serıleşmiş ve istibdad rej imi gazeteleri sindi rmişıir. Ancak, çıkmakta olan gazetel erin ömürleri uzun o lmuştur. Dil sadeleşıirilmiş, böylelikle gazerelerin sürümü yükselmiştir. Dil sadeliği uğrunda ça­ lışanların başında Ahmed Midhat Efendi gelir. Fakat istib­ dad devrinde gazetelerin kalitesi ve umumi sevi yesi yükse­ lememiştir. Padişahın vehmi, gazeteleri , konuları n ve keli­ melerin seçilmesin de dikkatli olmıya zorlamışu r. Bir mü­ rettip hatasından doğan kuşku i l e gazetelerin kapandığı çok görülmüştü r. İstibdad devrinde Avrupaya ve Mısıra kaçan aydınlar oralarda bazı gazeteler çıkarıp bunları gizli gizli memlekete ·

yollamışlardır. Ahmed Rıza Beyin Parisıe çıkardığ ı Meı­ vereı, Murad Beyin Mısırda çıkardığı Mhan bunlardandır. Cenevrede 1 897 yı lında İttihad ve Terakki Cemiyeri (b. bk.) adına Osmanlı, Kahire ve Pariste Şiira-yı Ü mmet gazete­ leri yayımlan mıştır. 1 908 yılına kadar Pari ste, Londrada, Cenevrede, Kahirede ve başk a yerlerde hürriyet için çalışan ve Türkiyede meşrutiyet rej iminin kuru lması fikrini destek­ liyen daha birçok gazeteler çıkarılmıştır. Bunların en meş­ huru ve ehemmiyeılisi Londrada Genç Osmanlılar tarafın­ dan kurulup ( 1 868 ) Namık Kemalin ve Ziya Paşanın yazı­ ları i l e beslenen, Namık Kemalin Tüıkiyeye dönmesi üze­ rine Cenevreye nakledilerek Ziya Paşanın gayretiyle 1 00. nüshaya kadar devam ettirilen H ürriyel gazeıesidir. 1 90 8 Temmuzunda İ kinci Meşrutiyetin i lanı i le gazete­ ler için geniş b i r hürriyet devri başlamıştı r. İlk bir buçuk ay i çinde imtiyazı alınanların sayısı i k i yüzü geçmiştir. Fa­ kat bunlardan birçoğunun ömrü k ı sa olmuştur. :H Maıt Yakası ( b. bk. ) üzerine yeniden sansür konmuş ve sıkı yönetim dolayısiyle bu baskı şiddeılendirilmi�tir. 1 908 ile Birinci Dünya Harbin in başladığı 1 9 1 4 yıl­ ları arasında çı kan gazetelerden ittihad ve Terakki Cemiyeti­ ni destek l i yenierin başlıcaları şunlardı r : Ş üra yi Ü mmet. Ta­ nin, Hak. T as v ir i B/kar, Mi/Jet, Hürriyet, İttifak. İ ıtihad Servet-i Fiinlin, Hak Yolu, Tercem a n i H11kikat. ittihad ve Tera ki ye muhalefet eden gazetelerin başlıcaları da şunlardır : Mizan, Tanzimat, Serbesti. Satla-yi Millet, Hukuk- i Umu ­ miye, Hilal, Peyam, Alemdar. Yalnız Yeni Gazete, İ lıdam ve Sabah gazeteleri tarafsız kalmış lardır. Bu seneler içinde gazeteler çok seı t siyasi münakaşalar etmişler, taşkın parti mücadelelerine giri şmişlerdir. Bunlar arasında dini tahrikatta bulunan lar da olmuştur. Osman lı İmparatorluğunun harbe girmesi dolayısiyle harbin devamı boyunca askeri idare ve sansür hlkim oldu­ ğunden muhalefet ramamen susmuş ve B. hürriyeti hemen hiç kalmamıştır. Balkan Harbinden son ra Tevhid-i E/kar gazetesi yayrmlanmıya başlanmışnr. 19 ı 7 de Vakit gazetesi çıkmıştır. Birinci Dünya Harbinin son senesinde gazetele­ rin sayısı artmış, bun ların arasında A.ti Aktam, Yeni Gün ve Zaman gazereleri de yer almıştır. Mütareke devrinde gazeteler, hem hü kümetin. hem de işgal kuvvetlerinin sansürü altına girmişlerdir. Anadoluda milli hareket başladıktan sanra bunu destekliyen gazetelerin çalışma şartları çok ağır olmuştur. O kadar ki, bazı maka­ lelerde -baş lık ve i mzadan başka- sansür taral ın dan çıkarılan ve yeri boş bırakılan kısımlar dışında pek az yazı kalmıştır. Cumhuriyet B. ının temelleri bu yıllar içinde Anado­ luda atılmıştır. Sivas Kongresi dağıldığı sırada İ rad1-i Mi/liye gazetesi yayınlanmıya başlamıştır ( 1 4 Eylül 1 9 1 9 ) . Bunu Ankarada Hakimiyet· i Milliye takibetmiştir ( 1 0 Ocak 1 9 20 ) . Daha son ra Ulus adını alan bu gazete, önce Anadolu ve Rumel i Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ni n , Mudafaa-i Hukuk Cemiyeri Halk Partisine inkılib etti kten sonra da bu parti· nin organı olmuştur. Konyada Babalık ( 1 9 1 1 ) ve Öğüt, Ankarada Yeni Gün, İstanbulda Vakit ( 1 9 1 7 ) , Ak ıa m , ileri, Tevhid-i E/kir ve Anadolunun d iğer şehirlerinde çıkan gazeteler Milli Mücadele safında çalışmışlardır. 6 Nisan 1 920 de Anadolu AjanSI kurulmuştur. Haftada iki defa olarak yayımlanan Hakimiyet-i Mi/liye gazetesi şubat 1 9 2 1 den itibaren günlük olarak çıkmaya başlamıştır. istiklal Harbinin zaferle sona ermesi üzerine İstanbul B. ı kendi liğinden tasfiyeye uğramış, Milli Mücadelenin aleyhinde olan gazeteler kapaomışnr. 1 9 2 3 te Vatan gazetesi -

-

-

,

BASlN çıkmaya başlamış. Ankarada çıkmakta olan Yeni Giin İs­ tanbula naklolunmuş ve bir müddet sonra yerine Cumhuri­ yel gazetesi kurulmuştur. 1928 de yeni Tüık harflerinin kabulu B. sahasında büyük bir inkılap yaratmı ş, bu sayede gazete tekniği geli­ şerek Türk B. ıoın manzarası tamamiyle değişmiştir. İkinci Dünya Harbinde İ stanbul basım uzun müddet sıkı yönetim rej imi alıında kalmıştır. Harb bittikten sonra tek parti rej iminden çok parti rej imine geçi l ince, önce fiili sahada, sonra B. kanununda yapı lan deği şiklikliklerle res­ men 1 ürk B . ı daha geniş bir hürriyete kavuşmuş ve bu hürriyet gittikçe gelişerek, demokratik memleketlerdekine benziyen bir rej i m haline gelmiştir. Türkiyede B. a hukuki bir nizarn verme teşebbüsü 1 8 64 yılında başlar. Memlekette gazeteler çoğalmaya baş­ layınca, B . ın hukuki durumunu, yani salahiyetlerini ve vazifelerini, hükümetle olan münasebetlerini düzenlemek ihtiyacı duyulmuştur. Bu mak satla ilk defa 1 864 tarihinde bir B . nizamnamesi yayımlanmıştır. Buna Türkiyede çıka­ rılan ilk B. kanunu gözü i le bak ılabilir. Fransız kanunla­ rından alındığı için. o zamanki Fran s ı z B. rej iminin zih­ niyetini taşıyan bu tüzüğün esaslı hükümleri kı saca şun­ lardır : Bir gazete veya dergi çıkarmak İ stiyen kimse hükü­ metten imtiyaz ve müsaade almak mecburiyetindedir. Bu müsaadeyi verip vermemek hükümetin isteğine bağlı olduğu gibi veri len izin de her vaki t geri alınabilir. Her gazetenin veya derginin bir mesul müdürü olacak, gazetenin i ş liyebi­ leceği suçlardan kanun ve hükümet nazannda o sorumlu bulunacaktır. Mesul müdür için 30 yaşını bitirmiş olmak şarttır. Tüzükte hükümetten müsaade almaksızın çıkanlan ; yahut yanlış, uydurma haberler, tahrif edilmiş vesikalar, din ve mezhep aleyhinde yazılar yayımlıyan gazete ve der­ gi ler i çin ayrı ceza müeyyideleri de vardır. Bu tüzük, ceza kanunlannda bu lunması gereken zem ve kadh ( bugün «ha­ karet ve söğme» ) suçlarıoın tarifini de vermiş, B. davala­ rının altı ay içinde açılması mecburiyecini koymuştur. Tüzü­ ğün B. hukuku bakımından en mühim hususiveti, suç işii­ yen bir gazete veya derğinin göreceği cezalar yerine, hükü­ mete bunları muvakkaten veya daimi olarak kapatma yetki­ sini vermiş olmasıdır. Ayrıca B. davalarının beş hakimden mürekep « Meclis- i Abkam- ı Adliye» huzurunda, veya zapri­ ye mahkemelerinde görülmesi esası kabul edilmişti. O zaman ki rej im, gazetelerin hen üz alışılmıyan yayım­ larından ürkerek, B. tüzeğünün yayımlanmasından çok za­ man geçmediği halde, 1 8 67 de «Kararname- i Ali» diye anılan bir kararname çıkarmıştır. Hükümetin gazeteler hak­ k ındaki zihniyetini gösteren ve güya muvakkat mahiyeti haiz olan bu kara rnamede şöyle denilmektedir : «Dersaadette elsine- i muhtelifede tab'u neşr olunmakta olan gazetelerin birtakımın ı n bir müddetten beri ittihaz etmiş oldukları !isan ve meslek, cümle- i vazifelerin den olan tehzib ve islih- ı ahlak merkezinden çıkarak menafi'-i umumiye- i memlekete m ugryeret- i asliyesi derkir olan ifrit ve tafrit vadilerine girip çok kerre esis- ı devlet hakkında bile 2ebandırazlık etmek derecesine kadar müıecasir olup . . . b u kaide hilifın­ da bulunan gazete ve risilelerin bütün devlet ve umum millete rici' olan mazarratlannın men 'i zımmında matbuat nizimiı-ı mevzuasının ahkamı haricinde olarak hükümetçe icri- yi muamele- i te'dibiyye ve ittibiz-ı redibir-i miniaya karar veri lmiştir» . B u kar arname ile hükümet, B . i istediği tarafa sevke­ debilmek için mutlak bir salihiyet kazanıyordu. Nite im

34 3

çok geçmeden bu salahiyeri kul lanarak gazeteleri kapatma­ ğa başlamıştır. Gazete lere ilk sansür koyma teşebbüsü Sadrıazam Mah­ mud Nedim Paşo& zamanında olmuştur. Bu sansür kararında «gazetelerin alelumum k aviyyen taht-ı inzibata alınması vaci­ beden bulunduğundan bütün gazetelerin tabından evvel mu­ ayenesi usulü maksada kafi bulunmakla bundan böyle Der­ saadette tab' olunan gazetelerin Matbuat İdaresince ve Vi­ liyetlerde bulunan gazetelerin de hükumet-i mahalliyece tiyin olunan memurlar mari fetiyle tabı 'dan evvel muayenesi» emrolunmakta idi. Fakat Mahmud Nedim Paşa birkaç gün sonra çeki lmek mecburiyerinde kaldığı için karann tatbikine imkan bulunamamış, yerine geçen Sadrıazam Mütercim Rüş­ dü Paşa ise kararı kaldırmıştır. II. Abdülhamid zamanında, esasen evvelce kitaplar hakkında mevcut bulunan sansür. siyasi gazeteler için de usul haline geti rilmiştir. Bir sansür heyeti kurulmuş, bu heyetin müsaade etmediği neşriyat durdurulmuştur. Abdül­ hamid 1877 de Meclis-i Mebusanı açarken söylediği nutukta yeni bir B. kanunun ka leme alınması lüzumundan bahset­ mişti. Böyle bi r kanunun tasarı sı Mebusan ve Ayan mec­ lisince kabul edildiği halde. kendi arzusuRa uygun bulma­ dığı için, padişah bunun yürürlüğe girmesine izin verme­ miştir. II. Meşr utiyet devrinde bir B. kanunu çıkarılmıştır ( 1 909 ) . Bu kanun, birçok hükümleri itibariyle eski B. tüzüğüne benzemek le beraber, h ürriyet prensipine uygun olarak bazı yeni hükümler de geti rmiştir. Gazete veya der­ gi çıkarmak için hükümetten izin veya müsaade almak mecburiyeri kaldırılmış, sadece beyanname vermek ve kar­ şılığında i lmühaber almak mecburiyeri konmuştur. Mesul müdürün yaş haddi otuzdan yirmibire indirilmiştir. Sansür ve idari i htar gibi hükümler yoktur. Yalnız «Devletin em­ n iyetini ihlal ve halkı isyana teşvi k mahiyetinde neşriyatın» yapı lması halinde, mahkemelerde dava sona erinceye kadar hükümetçe gazeteyi muvakkaten tatil etmek yetkisi tanınmış­ tır. Meşrutiyet devrinde de, bir buçuk yıl gibi kısa bir zaman hariç Türk B. ı h ürriyete k avuşamamıştır. 31 Mart 1 909 irıica hadisesi üzerine kurulan askeri idare. B. ı san­ sür alıma almış ve bu, ancak 1 9 1 2 de Gazi Ahmed Muh­ tar Paşa Hükümeti tarafmdan kaldırılabilmiştir. Fakat 1 9 1 3 yılı Ocak ayındaki Bab- ı Ali baskını (b. bk. ) ile sansür tekrar can lanmrş, sonraları biraz hafiflediği bir sırada Birin­ ci Dünya Harbi çıktığından, bütün harb müddetince B. as­ k eri sansür rej imine tabi olmuştur. Bundan sonra Mütareke ve İstiklil Harbi devri başlar. İşgal altında ve harb içinde bulunan bir memleket B. ının tam bir hürriyete kavuşamryacağı aşikardır. Milli k uvvet­ lerin İstiklil Harbini kazanması ve Anadoluda kurulmuş olan hükümetin bütün memlekete hakim olmasiyle Türk B. ı için yeni, fakat kararsız bir devre başlamıştır. Yeni kurulan Cumhuriyet rej iminde Meşrutiyet devrinin maıbuat mevzuatı, yeni bir B. kanunu henüz tanzim edilmediği için, 193 1 e kadar yaşamakta devam etmiş, bu arada B . hürriye­ tini de şiddetle i lgilendiren 4 Mart 1 9 2:5 tarihli «Takrir-i Sükun» kanunu çıkarılmıştır Bu kanun ile hükümete «itti­ cia, isyana ve memleket nizim- ı içtimiisini, huzur ü süku­ nunu ve emniyet ü asayişini ibiile b iis bil'umum teşkilat, tahrikit, teşvikat, teşebbüsit ve neşeiyatı Cumhurreisinin tasdikiyle re'sen ve idareten menetmek ve bu fiilieri irtiki­ bedenleri İstiklil mahkemelerine tevdi etmek salihiyeti»

344

BASlN - YAYlN

BASlN

ve

TU RİZM

GENEL MUDURLUGU

verilmiştir. Pek istisnai bir mahiyet taşıyan böyle bir kanun lanmasından sonra bu makama bağlı olmak üzre, 28. V I . 938 karşısında B . ın serbestliğinden bahsed i l emezdi . Bu sırada tarihinde 3 5 1 ı sayılı kanunla k u rulmuştur. B . B . üyelerini, doğuda çı kan isyan üzerine sıkı yönetim ilin edilmiş oldu­ Türkiyede çıkan gazete ve mecmu aların sah i pleriyle bunların ğundan, 3 M a yıs 1 92 5 tari h l i kararnameye göre, sıkı yöne­ ve Türk Haberler Aj ansları nın yazı, haber, resi m. fotoğraf ve tim böl gesinde yayımlanan bütün gazete ve deı g i l e r . bası t­ ıashih işlerinde ücretle, devamlı ve mun tazam surette çalışan, madan önce sansüre tabi tutulmuıtur. kendilerine bu işi meslek edinmiş kimseler teşkil ederdLHük­ Vaziyet düzeldikten son ra, Anayasa B ın kanun mi şahsiyeri bulunan bir birlikti. Ayrıca yardımcı ve misafir dairesinde serbestliği esa�ını kabul ettiği için, yeni bir B. üyeleri de vardı. Kanun bu birliğe dahil olmıyanların gaze­ kanunu tan zim etmek zarureti hissedi lmiş ve 25 Temmuz tecilik etmelerine izin vermemektc ve basın mesleği mensup­ 1 \1 3 1 de l e S I sayı lı B . kanunu yayımlanmıştı r . Bu kanunun larının B. B. ne g i rmelerini şart koşmakta idi . Aksi haller başlıca hususiyeti gazeteci ler için tahsi l şartı koymasıdır. için ceza müeyyideleri konulmuştu. Birlik üyelerinin meslek Bir gazete veya derginin sahibi olabi lmek için, en aşağı kazançla n nın % ı ini her ay birliğe vermeleri kanun la�­ lise diptoması almış bulunmak ve yayım Müdürü olabilmek nrılmıştı. Birlik mensup ia nn a hükümet bir «basın kartı» için de yüksek okul mezunu olmak geı ekmektedir. Gazete verir ve bu kart sahiplerine birçok kolaylıklar ucuz veya çıkarmak i çin ruhsatname veya müsaade almak şartı yoktur, parasız seyahat imkin iarı sağlardı. B. B. nin her iki yılda bir ilmühaber almak kifi görülmüştür. B u kanunun B. hü r ri­ toplanan umumi ve bölge kongreleri, merkez ve bölge i dare yeti bakımından mühim olan başka bir maddesi de, hükü­ kurulların ı, yüksek ve bölge haysiyet divan larını seçerdi . metin gazete ve dergi leri , memleketin iç ve dış siyasetine Basın· Yayın ve Turi zm Genel Müdürü umumi kongrenin aykırı yayımlarından dolayı, kapatmak yetkisini haiz olm a sı tab i i bir üyesi olduğu gibi, umumi kongrede hükümet tara ­ idi ki B. hürriyeti bakımından büyük bir engel teşki l edi­ fından i steni lecek herhangi bir konunun cuznameye alınması, yordu. 1 93 8 de bu kanun 4 a mühim değişiklik yapılmış, görüşülmesi veya gündemden çıkarılması da mecburi idi. gazete ve dergi çıkarmak i sıiyen lerden teminat alma usulü Tek parti ve ot o riter devlet rej imi esaslarına göre ihdas olunmuş ; n üfusu 5 0 bin d en aşağı şehirlerde çıkan ted vin edilmiş olan bu kanun çok partili demokratik rej i­ siyasi gazeteler ve dergiler i ç i n 5 00, nüfusu S O bin den min hakim olması akabinde B . VI. 1 9 4 6 da i lga edilmiştir. 1 00 bine kadar olan şehirl e rde ç ı k a nlar i ç in 1 000, yüzbinden B. B . n i n dağı lmasından sonra bu sahada çalışmak üzere. yuk arı olan şehirlerde çıkanlar için de 5000 lira teminat ver­ Ankara, İ stanbul, İzmir, Bursa, Zonguldak, Adana, Trabzon, mek mecburiyeti konul muştur. Yeni bir değişiklik ile de Konya, Eskişehir ve Edirnede yer yer Gazeteciler Cemiyet• ruhsatname usulü tekrar kabu l olunmuştur. leri , ve ayrıca İ stanbul Basın Birliği Derneği ( 1 94 6 ) i le An­ İ kinci Dünya Harbinin bitmesi üzerine memleket te kara Basın Bir liği ve Parl a mento Muhabirieri Birliği adını demokrati k rej imin tatbikine geçilınce, B. kan ununda bazı taşıyan iki hususi dernek kurulmuş ( 1 95 1 ) bulunmaktadıc. yenilikler yapmak zarureti hisı l olmuştur. Tahsil kaydı. te­ BASl N-YAYlN VE TURIZM GENEL M0D0R­ minat verme mecburiyeti, hükü metin gazete kapatma yetkisi L0C0, başbak anlığa bağlı olarak kurulmuş, basın ve yayın kaldırı lmış, gazete ve dergi ltrin ancak mahkeme karariyle ve d iğer vasıtalarla memleketimizi dışarıda tanıtmak, içeride kapatılabılmesi esası kabu l olunmuştur. B. hürriyeti gerçek demokrasi lerde esa s itibariy l e ka­ Cumhuriyet esaslarını, Türk demokrasisinin gelişmelerini yıtlanmaz. B u h ürriyet, devletlerarası bir ehemmiyeti de yaymak, b asın ve yayın mesleği nin ifasiyle ilgili işlere haizdir. İnsan Hakları Be y annames i ( b. bk. ) nde buna dair bakmak, iç ve dış turizmi geliştirecek tedbirler almakla hüküm vardır. Birleşmiş Milletler Anayasa sında ayrıca vazifeli bir devlet organıdır. ,

,

«Haberleşme Hürriyeti» ( b. bk. ) mevzuu üzerinde de durul­ maktadır. Türk Anayasasındaki prensip de budur. 1950 seçimlerinden sonra Demokrat Partinin i ktidara gelmesiyle esasen birço k tadillere uğramış olan 1 93 1 tarihli kanun ilga edilmiş, yerine 24 Temmu z 1 9 S O . tarihli ve 5 680 sayılı yeni B . kanunu kabul olunmuştur. B u kanunda B. hürriyetini kayıtlardan uzak tutma zihniye ti hakim olmuş, gazete ve dergi kapatma usu l ü tamamİyle kaldırılmış B. suçtacına ait hükümler Türk Ceza Kanununun i lgi li madde­ lerine brrakılmıştır.

Başbakan tarafından seçilip Cumhurbaşkanının tas­ dikı ile tayin edilen bir genel müdürün idaresi altında merkezde a ) Yayımlar ve haberler. b ) Tanıtma, c ) Turizm, d ) Radyo daireleri ile Genel Müdürlük bürosundan ve İdari işler Müdürlüğün den ibaret bir teşkilatı vardır. . İstanbulda bulunan basın temsilcisi ve Bakanlar Ku­ rulu karari y l e lüzum görülen dış memleketlerde kurulan Türk Haberler B ürosu ( New York ) , Basın ataşelikleri ( Londra, Washington ) ve Ankara, İstanbul ve İzmirdeki radyoevleri de B. Y. ve T. G. M. ne bağlıdrrlar. ·

BASlN BİRLtCt ( Türk Basın Birliği ) , Türkiyede İç ve dış bası n ve y ayımı takip etmek, haber, bil­ basın mesleği men suplarının devlet otoritesi altında ıeşki­ gi ve belge topls mak, 'asın ve yayım mesleğine ait işleri litlanarak, 1 938- ı 946 y ı l lan arasındaki çalışmalarını idare görmek, Yayımlar ve Haberler Dairesinin ; Türkiyeyi ve murakabe eden meslek teşekkölü. B. B. nin amacı, Türk tanıtmak maksadiyle matbualar, filimler, fotoğraflar hazır­ basın mensuplarının maddi, manevi, ferdi ve müşterek men­ lamak ve yaymak , sergi ler, konserler, konferanslar tertip faatiarını müdafaıı. etmek, mesleğin şeref ve vekarını koru­ etmek, Tanıtma Dairesinin ; memleketi vatandaşiara yakın­ mak, disiplin ve düzeni devam eııi rmek, tesanüt duyguların ı dan tanıtmak üzere gerekli imkanlar hazırlamak, yaban­ kuvvetlendirmek, gazetecilik okulları veya meslek k ursları cıların yurdumuzdaki tabiat güzel liklerini ve sanat eser­ açmak, milletlerarası temaslar yapmak, Türk Basınını lerini görmelerin i kolaylaşııracak her türlü tedbirleri almak temsil etmek. basını mi lli maksatlar uğrunda uyanık ve ve bu yolda özel teşebbüsleri teşvik etmek, Turizm Daire­ toplu bir halde bulundurma k Cumhuriyetin menfaaılarına sinin ; memlek eti mizdeki bütün radyo yayım postaları­ hidi m kılmak olmuştur. nın işleyişini ve memleketimizin mil letlerarası radyo yayım B . B . önceleri İçi şleri Bakanlığına, Basın - Yayın ve kurumları ile münasebeı lerini nizamlamak, Radyo Dairesinin Turizm Genel Müdürlüğü (b. bk. ) nün Başbakanlığa bağ- vazifeleridir. ,

BASlN - YAY l N ve

TURİZM GENEL

Basın temsilci leıi bulunan i l lerde Genel Müdür lük işlerini temsi lciler yürütürler, bulunınıyan i llerde de valiler bu işleri nizamlarlar. Radyolarda yapı lacak yayımların esasları ve program­ ları hakkında görüşlerin i bildirmek ve yı lda en az iki defa toplanmak üzere M i l li Eğitim. Dış ve İçiş leri bakanlıklan ve Genel Kurınay Başkan lığı temsi lci leri i le Üni versiteler. Güzel Sanatlar Akademi si, Dev let Konservatuvarı öğretim üyelerinden ve u zman lardan kurulan bir Radyo Yayımları Danışma Kurulu i le turizm işlerine veri lecek yönü görüşmek, alınacak tedbirler hakkında düşüncelerini bildi rmek ve yılda en az bir defa toplanmak üzere, Başbakan lı kca uygun görü­ lecek devlet dai releriyle belediyelerin, turizm ile ilgili meslek teşek k ü l lerinin ve derneklerin, basın dernek leri nin, seyahat acentelerinin temsi lci lerinden kurulan bir Turizm Danışma Kurulu Genel M üdürlü,ıiün danışma organ larıdır. Anadolu Ajansı (b. bk. ) nın yayın ve haber alıp verme işlerini, bütcesini kadrosunu ve bunların tatbikini aj ans nezdinde bulunduracağı murakıp vasıtasiyle kontrol etmek hakkı da B. Y. ve T . G. M. ne aitttir. B. Y. ve T. G. M. teşkilatının memleketimizde i l k temelini vücuda getiren resmi kuruluş, 1 862 de Maarif Nezareti ( Mi lli Eğiti m Bakan lığı ) ne bağlı olarak kurulan Matbuat Müdürlüğüdür. İ l k matbuat müdürü de sonradan önemli idare ve maliye hi zmetlerinde bulunmuş, uzun yıl lar ozaman Mekteb· i Mülkiye adını taşıyan Siyasal Bi lgiler Okulunda profesörlük etmiş olan Sakız Ohannes Paşa ( b. bk. ) dır. Bu daire 1 8 70 den son r a Hariciye Nezareti ( Dışiş leri Bakanlığı ) ne ve 1 876 dan sonra ilk Meş rutiyet devıinde de Dahiliye Nezareti ( İçişleri Bakanlığı ) ne bağlanmıştır. I l . Abdül hamidin Mebüsan Meclisini dağıtarak keyfi idareye başladığı devirde k itap ları ve mecmuaları sansür işi Maarif Nezareıine, gazetelere ait sansür iş leri de Matbuat Müdürlüğüne verilmiş ve ayrıca 1 884 te Hari­ ciye Nezaretinde bir Matbuat- ı Ecnebiye Kalemi kurul­ muştur. İkinci Meşrutiyetin i linma kadar devam eden bu teşkilatın yeri ni 1 9 1 3 de Matbuat- ı Dahi liyye ve Matbuat- ı Ecn ebiyye müd ü rlüklerini birleştirerek işin icııbına göre hem Dahi liye, hem Hariciye Nezaretine bağlı olmak üzere kurulan Matbuat Müdi riyer- i Umumiyesi alm ıştır. Müta­ reke devrinde ve T. B. M. M. kurulduktan sonra İstan­ bulda vazifesine devam eden bu Genel Müdürlük, 3 kasım 1 92 2 de İstanbul H ükümetinin sona ermesi ile ortadan k alkmıştır. 23 Ni san 1 920 de Ankarada devl.etin idaresine el koyan- Büyük Millet Meclisi Hük ümeti devlet teşkilAtını kurarken 7 Haziran 1 920 de Matbuat ve i stihbarat Müdi­ riyer- i Umumiyesi adiyle ve Büyük Millet Meclisi İcra Vekilieri Heyeti Başkan lığına bağlı iç ve dış propagan da hizmetiyle vazifeli bir organ vücuda getirmiştir. Sonradan 25 Aralık 1920 de bu daire müstakil bul unmak şartİyle Dışişleri Bakanlığına bağlanmış ve lağvedi ldiği 3 1 Mayı s 1 9 3 ı tarihi n e kadar bu şekilde çalışmıştır. ı Haziran 1 9 3 3 de Matbuat Umum Müdürlüğü a d ı i l e ve İçişleri Bakan­ lığına bağlı olarak yeniden kurulmuştur. 21 Eylül 1939 da Başbakanlıkta ayrıca bir Matbuat Bürosu kurulmuş ve 1 Haziran 1 940 tarihinden itibaren de Matbuat Umum Mü· dürlüğü yeni bir teşkilitla doğrudan doğruya Başbakanlığa bağlanmıştır. 16 Temmuz 1943 de idare günün i h t i yaçlarına göre genişleti lmiş ve Basın ve Yayın Genel Müdürlüğü adını almış, 24. V. 1949 da kabul edi len .5392 sayılı

Mdr.

-

BASlNÇ

veya BASKI

345

kanunl a da yukarıd a izah edi len, son duruma göre yeniden teşki litlandırılmıştır. B. Y. ve T. G. M. , türlü dillerden yayı mladığı propo­ ganda kitap, broşür ve dergi leri i le, terribettiği sergi ler i le. radyo konferansları ile milli değerlerimizi içeride ve dışarıda tanıtınağa ç alışmakta, hususi servislerinin hazırladığı fi lim· lerle memleket hadiseleri ni, tabiat güzel liklerini yaymakta ; radyo servisleriyle dünyada olup bitenleri en doğru ve ı,;al:ıuk bir şek i lde memleket umumi efkirına aksetti rmekte ve ya­ o:ıancı dillerdeki radyo yayınları ile de Türkiye i le ilgili memleketler arasındaki bağları kuvvetlendi rrneğe çalışmakta ve hususiyle son kuru luşundanberi iç ve dış turi zm mese­ leler ile de uğraşmaktadır. Ayın Tarihi ve La Turquie K e­ ma/iste B. Y. ve T. G. M. nün yayımisdığı derg i ler ara­ sında en mühim lerini teşkil edeı.

B 4SINC ( Hava basıncı ) , havanın beli r l i bir satıh üzerine yaptığı baskı. Bu baskı. baromet re ( b. bk. ) ile ö lçülür. B., deniz yüzünden yükseldikçe azalır ve atmosfer­ deki türlü akınu larıo tesi ri i le de değişikli kler gösteri r, gün lük ve yıllık değişiklik leri de olur. B. ın az olduğu yerlere alçak basınç alanı, fazla olduğu yerlere yüksek basınç alanı, denir. 1 930 dan beri B. , ölçü ünitesi mi libar (b bk. ; kısaltılmış şekli mbar) dır. İki seviye arasındaki fark, bu iki seviye arasındaki cm2 lik hava sütununun ağırlığına eşittir. Böylece B., her cm2 satha düşen hava ağırlığıdır. Bu mikdar, deniz yüzünde ortalama olarak 1 0 1 3 2 mbar = 760 mm ( cıva) dir. B u mikdar 5 5 00 m yüksek likte şöy leböyle yarıya in er. Den i z yüzü temel tutularak B. ın yeryüzündeki dağdışını gösterebi lmek için, türlü yükseklik lerdeki B. mikdarlarında indi rmeler (B. ı n deniz yüzüne göre hesaplanması ) yapılır. B. ı n gün lük değişmeleri olur : Toprakta, yüksek basınç öğleden önce ve akşamın geç saatlerinde, alçak basınç sabah leyin ve öğleden sonra belirir. Bu arada, devirli olarak bel irmiyen değişik­ likler de olur ki, bunlar atmosferdeki değişik liklerden ileri gelir. Gezici yüksek ve alçak basınç bölgeleri, hava kütlelerinin yer değiştirmesi , B. ın yeryüzündeki dağı lışı, eşbasınç ( i sobar) eğri leriyle ( mekan gözönüne alındığına göre yüzeyler halinde ) gösterilir.''; Eşbasınç ( i sobar ) haritalarında alçak B. , bölgeleri ( siklonlar ) , yüksek B. bölgeleri ( antisiklon lar ) ve bunlardan doğan türlü uzantı­ lar görülür. Isı tr cr ( termik ) tesi rler bir yana bırakılırsa, her iki yarımkürenin 30° enlemleri çevresin de tropi k - altı yüksek basınç kuşakları uzanır. Bucalardan itibaren takıibi olarak 60° en lemlerine doğru B. düşer ve bu çev relerde kutup - altı alçak basınç alan ları yer alır, kutuplar üzerinde de yüksek basınç yerleri uzanı r. Kara ve deniz ierin her iki yarımküredeki dağılış şeki ller ile ilgili olarak, ısmcı tesir­ Ieric bu uzanışta yıllık değişiklikler olur. Kışın, alçak basınç alanları denizler üzerinde, yüksek basınç alanları karalar üzerinde teşekkül eder, yazın ise bunun tersi olur. Avrasya karalar topluluğunda İ sianda alçak basıncı ile A sya üzerin­ deki yüksek basınc, yazın Asor ( Açores) yüksek basınç alanı ile Güney Asya a l çak basınç alanı önemli yer tutar. Günlük isobarlar ise, bu ortalama rn i kdarlardan, bi lhassa 40-70 ° en lemleri arasında, çok zaman, ayrı bir durum gösterir. ( bk. RÜZGARLAR ) . BASlNÇ veya BASKI ( Fi zi k ) , bir yüzeye dik olarak etki yapan ve yüzey birimine düşen kunete veri len ad. Yatay bir destek özerine konmuş olan ağırlıklı bir cisirn, bu destek üzerine kendi ağırlığına eşit düşey bir kuvvet

BASlNÇ

346

veya

BASKI - BASİADES . � ı P ıez = ı m t

uygular. Bu destek şekil değişik liği gösterebilirse, hasıl olan şekil değişikliği, bu kuvvetten başka, bu kuv vetin dayandığı S y üzeyine de bağlıdır. Genel olarak, bir S yüze­ yinin karşılaştığı P basıncı, uygulanan F kuvvetini S

_ ı o s din - ı oııoo m t e

,

_ ı o b arı

.

ı oo Piez = ı ıpz ( hektopiez) = ı bar. 3. M . K. S. sisteminin kendine hu bir basınç biri-

mi yoktur. Burada endüstriyel basınç birimi olarak 1 kg ­ p dayanma yüzeyin e bö lerek elde edili r : P = S · P ba- kuv/cm2 k ullanılı r ; bunun Paristeki değeri 98 1 000 baridir. sıncına karşılık F = P. S kuvvetine de baıınç kuvveti adı 4. Çok kullanılan diğer bir basınç birimi de atmosveri lir. F kuvveti sabit kaldığına göre, P basıncı, S ferdir (b. bk. ) . yüzeyi nin b üyüklüğü nispetinde küçük oiur. Mesela, ayak­ 5 . S u veya cıva yüksekliği : mantıki olmamakla bera­ kabı ile yumuşak kar üzerinde yürüyen bir adam kara ber basınç, çok zaman, bu basıncı hisıl edecek olan belli battığı halde, kayaklarını takmış olan bir sporcu kara bir sıvının yüksekliği ile de ö lçülür. Bir basıncın h cm sıvı batmadan yürüyebilir. Çünkü, bir ayakkabı nın taban alanı basıncın& eşdeğer olduğu söylendiği vakit, cm2 başına tesi r ortalama 200 cm2 olduğu halde kayaklı bir ayağın taban eden kuvvetin, kesiti ı cm2 ve yüksekliği h cm olan bu sı­ alanı ortalama 2000 cm2 dir. Adamın ağırlığı 7:5 kg ise, bu vıdan ( yoğunluğu d) bir sil indirin ağırlığına eşit olduğu iki halde kar yüzeyinin karşılaştığı basındar 3/8 ve 3/80 anlaşılır. Buna göre sıvı yüksekliğine eşdeğer olan basın­ kg/cm2 olacaktır. Aynı şekilde, 40 tonluk vagonları taşıyan cın bari cinsinden karşılığı P = h. d. g. olur. g, bulundu­ demir yolu rayları da toprağa baımaz ; çünkü raylar ı n al­ ğunuz yerin arz çekimi i vmesidir. Bu formüle göre ı o m tında bu ağırlığı oldukça büyük bir yüzey üzerin e yayan su basıncı, P = ı ooo gr - k uv/cm2 = ı kg - kuv/cm2 ye denk­ tir. 76 cm lik bir cıva basıncı da. P = 76. 1 3 , 5 9f = 1 0 3 3 uzun traversler bulunmaktadır. Mühim bir şekil değişikliği husule getirmek İstenince gr - k uv/cm2 = ı 03 3 kg · k uv/cm2 edecektir. Aşağıdaki B. nın çok küçük bir yüzey üzerine yapılması gerekir. Buna cetvelde, çok kullan ılan basınç birimleri birbirleriyle kar­ göre, çok sivri çivilerin kolayca ağaçlara İrebilmesi, keskin şı laştırılmıştır. Son zamanlarda Torricelliye izafetle ı mm bıçakların rahatça kesmesi, basıncın büyük olmasından i l eri cıva basıncına ı torr adı veri lmiştir. gelir. Bütün cisimler, katı, sıvı ve gaz olsun, yüzeylerinin Basınç birimlerini karşılaştıncı cetvel her noktasında basınçlarla karşı laşabi lirler. Bu takdirde mm cıva bir noktadaki basıncı tarif etmek daha uygun olur. Bir M Milibar K g /cml boyu veya Atmosfer B i rim ler Pari noktası çevresindeki küçük bir yüzey elemanı 6. S ile ve bu eleman ü zerine basan k uvvet 6. F ile gösterilirse, /1 S 11=======� =====� =-===== i ,====== i ===='o�r�r==� ==== l f1 P 1 0 ·8 ı ,o ı 9. 1 0 6 o, n . ı o· 3 0,987 . 1 0 6 Bari sonsuz küçüldüğü vakit, /1 s nin alacağı limite M

noktaıındak.i b aıınç adı veri lir. Sıvılar tarafından yapılan basınçlara, hidroıtatik baıınç ( b. bk. ) , gazlar tarafından yapılan basınca gaz bauncı, özel olarak. açık hava basıncına atmoı/er b aıı ncı adı veri lir. Gaz hasmeını ölçen aleılere manometre ( b. bk. ) ve atmosfer hasmeını ölçen aletiere barometre adı verilir. Baunç birimleri, seçilecek kuvvet ve yüzey birimlerine bağlıdır. Kabu l edilen y üzey bi rimi çok zaman rm 2 dir. ihtiyaca göre, muhtelif kuvvet birimleri alındığı için, muhtelif basınç birimleri hasıl olmuştur : ı . C. G. S. sisteminde basın ç biri mine bari den i r. Bir bari bir dinlik bir kuvvet tarafından bir cm2 l i k bir yüzeye

ı

uygulanan basınçtır : ı bari = "'i""CıD2 ( Amerikada din

1 bar = ı d in/cm 2 olarak kullanılmaktadır) . Bari çok kü­ çük bir basınç birimi olduğundan. son zamanlarda, ı o6 ba­ riye, yani, megabari ( veya milyon bari ) ye eşit olan bar kullanılmaktadır. Birçok mt teoroloj i k servislerde ve hele yüksek atmosferin incelenmesinde kullanılan başka yeni bir basınç birimi de mi libar (mb ) dır. Bu tarifiere göre bar = 1 megabari = ı o6 bari mb = ı o -s bar = ı o 3 bari ye eş değerdir. Bar esas a lınacak olursa, bariye mikrobar adı da verilir. Prati kte 750 mm lik rtva baııncınm 000 milibara eşde�

ğer olduğu kabul edilir. Buna göre h ( m m ) = 4- p (mb) olur. Pratikte son derece kul lanı ş l ı olan bu çevirme for­ mülü, bu iki basınç birimini çabucak birbirine çevirmiye yarar.

2. M. T. S. sisteminde basınç birimine Piez (Pz) adı verilir. ı Piez bir stenlik bir kuvvetin ı m1 ye yaptığı basınçtır :

ı

ı

ı

Milibar

K g /cm2 mm ci va boyu veya torr

1 ,0 1 9. 1 0

3

0 , 98 1 . 1 06 0 ,98 1 . 1 0 3 1 333

1,333

0.7 5 735

0.968 1 ,3 1 5 10 s

1 , 36. 1 0 · 3

Atmosfer 1 ,0 1 3 . 1 06 1 , 0 1 3 . 1 08 1 ,0 � 3

0,987. 1 0 ' 3

760

!-_. ____;,__..:,___.:.._..;.,. �-·

B ASIR A : bk. GÖRME.

BASIRIK ( Hypostase ) . uzun zaman sırt üstü yarmak zorunda kalan yatalak hastalarda veya türlü faktörlerle dolaşım sisteminde husüle gelen durgunluk sonucu ( daha çok akciğerlerde ) kanın, yer çekimine uyarak, kapi ller damarlarda birikmesi hali. Dolaşım sisteminde değişik etkilerden ve hususiyle yatalak kalan kimselerde kan damarlarında ( en çok kapiller kan damarlarında) kanın hızı azalarak durguntaşır ve yer çekimine tabi olarak mün hat kısımlarda organların kapiller damarları kanla dolar. Akciğerlerde muayenede pnömoni ( zatürree) belirtileri verebi len bu dolgunluğa «hypostatique» pnömoni denir. Durgunluğun devam süresine göre muhtelif organ­ lardaki k ı lcal damarlarda kan birikir. Bazı kimselerde kapiller damarların biyoloj ik karakteri dejişerek mekanik sebeplerle kan sıvısı nesiçler içerisinde toplanabilir. Basınkhk caniıda kanın durgun luğu dolayısiyle orsanların normal armonisinde aksaklıklar doğurduğu gibi yaban­ cı ve muzır maddelere karşı uzviyetin dayanıklığını da azaltır.

BASİADE S [ vaıi4.iıhiJ ] , Heroklea K öu at•atiaoa ( ı 8 2 ı - ı 890 ) , Rum bilgin i . D elvinakion ( şimdi K uzeybatı

BASİADES - BASİLEİOS Yunanistan ) da doğmuş, İstanbulda ölmüştür. Tahsilini doğduğu kasabada, İstanbulda ve Atina üniversitesi nde bitirince ( 1 84 3 ) , İ stanbulda Rumca öğretmen liği etmiş ( 1 8 4 3 - 47 ) , 1 848 den 18 5 7 ye kadar filoloj i ve tıp öğren­ mek üzere Pariste bulunmuş, sonra Almanyaya gitmi ş ve Berlin üniversitesinde tıp. Lei pzig üniversi tesinde ise filo­ loj i doktoru pa y e s i n i elde etmiştir. 1 8 5 9 da Atina üniversi· tesi Yunan edebi yatı profesörlüğüne d avet edilmiş, fakat bu daveti kabul etmiyerek isıanbula dön müştür. I stan ­ b u l d a öğretmen l i k v e hekimlik eden B. , Türkiye Rum· larının kültür seviyesinin yükseltilmesi uğrunda çok çalış­ mıştır. Eğitim, öğretim ve dil bilgisi hakkında birçok eserleri vardır. Başlıcaları : De 11eterum Grauorum gym­ naslica ( Eski Yunanlı ların cimna�tiği hakkında ) [ 1 8 59, tıp doktorası tezi } ; Eisaglige eis ton hel/enikon po/itismon kai ten hel/eniken paideian ( Yunan medeniyeri ve Yunan kültürüne giriş ) ; Peri tes prophoras tes hel/enikes gllisses ( Yunan di linin telaffuzu hakkında ) . İ stanbuldaki Helle­ nikos Philo/ogikos Syllogos ( Yunan Fi loloj i Derneği ) u da B. kurmuştur.

D ASİBUNON, B i zans i mparatoru İustinianos ( hük. 5 2 7- 5 6 5 ) un Rodop Dağlarında yaptırdığı bir istihkim. Yeri tam olarak bi l i n m emektedir . D ASİDİYA ( Bacidia ) , lesidiyase

( Lecideaceae) fa­ mi lyasından ağaç kabukıarı, odun ve toprak üzerinde 5 5 0 kadar türü yetişen b i r asklı !iken cinsi.

DASİKH ( V. asır ) , bir Hun - Türk kumandan ı . Macar Türkoloğu Vambery lı.. , Bizans kaynakların :ia geçen B. adını Türkçe Basılı kelimesiyle açıklamıştır ( Der Ursprung der Magyaren, Leipzig 1 8 8 2 , s. 4 1 ) . H u n l ar, İmparator Büyük Konstantinosun ölümün­ den ( 39 5 ) sonra, Bizans İmparatorluğunda patlak veren i ç savaştan f aydalanar ak, B . ve Kursikh kumandası altında Anadoluya saldırmışlardır. B. ile Kursikhin orduları, Pontos ( Karadeniz) bölgesinden hareket ederek Kafkas­ larda Daryal geçidinden inip, Fıı at boyunca ta Antiokheia ( Anıakya)ya kadar i lerlemiş ve şehri iyice kuşattıktan son ra Galata iaya kadar sokulmuşlardır. Buradan bol ganimet ve 18 000 esirle dönuken İıana da b i r baskın yap­ mışlar, fakat Persler tarafından bozguna uğratılarak gani­ metierinin çoğunu ve bütün esirlerini kaptırmışlardır. Bundan sonra B . ile Kursikh, ordulariyle şimdiki Bakii­ nun yakınında «denize gömülü olan ve alevler çıkaran bir kayan ın bulunduğu yerden» ve Derbendden ı;eçerek Pontos bölgesin deki yurtlarına dönmüş lerdir. D ASİL ( B aci l l e ; Ut. baci//us = değnekçik) , Protofit

( Protophyte) deni len ilkel b i tki lerin bir grupu olan bakteri­ ler esas şek line göre sınıfiandıtılmış ve değnekçik ( ba �uette) biçimindekilere B. adı veri lmiştir. B. ler silindicik olup uzunlukları genişliklerinden fazladır. İnce uzun , k ısa ve kalın olabilirler. E n büyü k leri 30 m ikron uzunluğunda, 4 mikron gen i şliğinde olup, en küçükleri de 0,4 mikron uzunluğunda, 0,2 mikron genişliğindedir. Düz ve hatit bükülmüş şekilde olabildiği gibi, halter ve yumurta şt k­ linde de olabi lirler . Uçları yuvarlak, düz veya konkav o l abilir. Çoğalmaları , eşeysiz ve uzunluğuna dikey olarak bölünme ile olur . B a zan çoğ alan B. ler biıbiılerinden ayrı lmıyarak zinci r yaparlar ve iplik şeklinde göıünürler. Bazı B. ler kırbaç biçiminde ve ince kıl gibi ipiikierin yardımı i l e hareket ederler. Bun l ara k i rpik denir. Kir pi k le r . bakterinin cinsine göıe, B in her tara f ında, bir kutbunda

347

veya iki kutb unda bulunabilir. Bazıları, vücutları etrafında sümük gibi bir maddeden yapılmış kapsül deni len bir zar peyda ederler. B. !eri n kimisi, ilkin uygun . sonraları uygun olmıyan hayat şartlarında d i rençli biçimler kurarlar ki bun l ara «spor» denilir.

DASILAKES, Nikephoros (XII. asır ) , Bizans mu­ harriri. Hayatı hakkında bilgi yoktur. Çoğu yayımlanmamış olan eserlerinden daha çok mektup ve n utukları, muharririn yaşadığı devir hakkında dikk ate dt-ğer bi lgi ler vermes i bakımından , önemlidir. Yazılarından bazı larını Walz, Bois­ sonade ( Paris 1846 ) , Miller ( Paris 1873 ) ve Regel ( Peters­ burg 1 9 1 7 ) neşretmiştir.

DAS ! LAN, Fi l ipinler yakınınkaki Sulu den izinde bulu­ nan ve B. adını taşıyan takımadaları n ı n en bü yüğü. Geniş­ liği ı 293 km1, nüfusu 5 7 5 6 1 . B. i n baş lıca mahsulleri : kakao , hindistancevizi ve şekerdir. Merkezi İ sabela kasa­ basıdır. DASI LEIA, eski Anadolunun Bithynia bölgesinde bir yer. Nikaia ( İznik) dan Prainetos l b. bk. ) a giden yol üzerinde, Nikaiadan kuzeye doğru 12 mil ( Anna Komne­ ne'ye göre 12 stadion ) uzaklıkta bulunuyordu . DASILEIDES ( Ut. Basilides ) , birkaç eski Yunan filosofunun adı : ı. Epikürist filosof ( M. Ö. I I . asrın ilk yarısı ) , Epikuros okulunun i daresinde Hıırmarkhos, Polystratos ve Dionysiostan sonra Epikurosun dördüncü halefi dir. 2 . Stoist filosof ( M. Ö. I l . ası r ) . Seleukeialı Dioge­ nes ile Tarsuslu Antipatrosun tilmizi olduğu sanı lmaktadır. 3 . Skythopolisli olup İmparator Marcus Aurelius ( bük. 1 6 1 - 180) un hocası idi. 4 . Mi letoslu bir sofist olup M. S. I l . asırda yaş a mıştır. 5 . Mısırlı Gnostik ( b . bk. ) filosof. M. S. I I . asır­ da yaşamıştır. Doğum ve ölüm tarihleri kesin olarak bilinmiyor. B. in felsefesi, Hıristiyanlığı, Stoismi, A ri stot fel sefesini ve Yunan'. Roma mitoloj isini fantastik bir şekilde birleştirmektedir.

DASILEtON veya DASILAION, BASILEON, eski Anadolunun Galatia Prima bölgesinde İmparator Leon So­ phos (h ük. 886 - 9 1 2 ) zamanından kalma İuliopolisin adı. Daha eski adı Gordiu Kome idi. Bk. İ U LİOPOLİS. DASILElOS ( Lit. Basi/ius ) , birkaç Yunan adamı ve müdlifinin adı :

kilise

1 . Garpta : St. Dasile ( takri ben 3 3 0-379 ) , Kilise ilimi ( Lit. Docıor Ecclesiae) , Kaisareia ( Kayseı i ) pi skoposu ve ki lise müellifi. Kayseride bi rkaç nesi lden beri Hıri sti yan laş­ mış, çok dindar ve kibar bir ai leye mensuptu. Babası Basi­ leios, rhetordu. Çocuk B. üzerinde, ençok annesi E mmelia ve büyük annesi Makıina'nın büvü k tesirleri olmuştur. K:ırdeş­ lerinden Naukratios ünlü hukukçu. Gregorios Nyssa ( Sultan­ hisar) piskoposu ( büyük din ilimi Nyssalı Gregorios bu­ dur ) , en küçüğü Petros Seba stei a ( Sivas) pi skoposu idi. Babası Pontos eyaletindeki Neokaisareia ( Ni k sar ) ya taşındığı için B. un çocukluğunun bir kısmı burada geçmiştir. Tahsilini Kayseri, İstanbul ve At i nada yaparak her yerde en tanınmış rhetor ve fi losofların okulla rında okumuştur . Atinada tahsil arkadaşı sonradan ün almış olan Nazian zlı Gregorius idi. Bunun B. hakkm daki anma nutku. o çağ üni v ersite hayatına dair çok ilgi çekici b ilg i l er vermekte dir. B. ve Gregorios, Origene sin kuvvetli etkisi altında kalmış,

348

BASİLEİOS - BASİLEİOS

birlikte çalışarak bu büyük kilise yazarı n ı n eserlerinden Pbitokalia ( Güzel şeylerin sevgisi ) başlığiyle bir antoloj i meydana geti rmişlerdir. B. öğren imini bitirince doğduğu yere dön müş, rhetorike ö ğ retmeni olmuş ve 3 5 7 sıralarında vaftiz ed ı lmiştir . Son ra uzun bir yolculuğa çıkmış, S u riye. Mezopota mya, F ili s tin ve Mıs ı r manastırlarını gezip keşiş· liği inceledikten ( 3 5 7· 3 58 ) sonra Neokaisareia'nın yakı­ n ındaki Ann esai 'ye çekilmiş, b ü tün mal ve mülkünü yok­ sul lara dağıtmı ş t ı r ; bu arada, dul kalan annesi ile büyük annesinin çevresinde toplanan münzevileri teşki litlandıra­ rak bir keşiş tarikatı leurmuştur ( bk. BASİ LİANLAR ) . B . u A reios mezhebi tarafdan imparator V alens ( hük. 364 · 378 Hn desteklemesiyle, çok kuvvetlenmiş olan bu mezhebe kar�ı yaman bir sava�çı olarak ııörüyoruz. 3 7 0 te Kayseri piskopo•u Eusebios ölünce B. onun ye r ine piskopos seçilmiş ve b unun l a kendi liğinden Kappadokia metropoliri olmuştur. Kayser ide öl müştür. Katolik ve Ortodoks Ki ' i seleri onu azizlerinden sayar. Yortusu Orto d oksla r da 1 Ocak ( ö lüm gün ü ) , K a toliklerde 14 Hazi randadır.

gelen hususi iyin töreni hili «B. leiturgiası» adını taşımak · tadır. B. un Hıristi y an akaidine ve hususiyle İ sanın cevheri ve Ruh 'ul - Kuds'un intikali meselesine dair tel i flerini i lkin Yunanca olarak E rasmus neş eetmiştir ( Basel 1 5 3 2 ) . En iyi basımı : Garn ier - Maran ( Paris 1 7 2 1 - 1 7 30, 3 ci lt, Yun anca ve Liı.ince ) . Modern basımı ]. - P. M igne : Patrologia Graeca, cilt X XI X - XXXII. 2 . Akhrieli ( XII. asır ) , l l 5 5 te Thessalonike ( Seli­ nik ) piskoposluğuna seçilmi§tir. Diniyyata ait eserlerden başka İmparator M anuel I. Komnenos ( bük. 1 1 4 3 - 1 1 8 0 ) un ölümü üzerine hazırladığı bir cenaze va'zı vardır. O r todoks Kilisesinin sarsr lmu tarafdan ola n B . , İm p arator IV. Ha­ drianos un şark ve garp Hıri stiyan Kiliselerinin birleşti­ rilmesi yolundaki sorusuna ya zdığı cevapta Roma Katolilc­ Jerini n Yunan Ortodok s mezhebin e dönmelerini ilk şart koşmuştur. 1 1 58 de Selinikte An selmus Ha velbergensisle yaptığı din tanışmasını konu olarak alan diyaloğu da eli­ mize geçmiştir.

B. gerek viiz ve din bilgini, gerekse pratik ki lise adamı B ASILEIOS, i k i B i zans imparatorunun adı : ı . olarak Hıri sti y anlık tarihinde ehemmiyetli bir yer tutmakta · !lasileioe, I . [ « Ma k edon » diye anılır] ( takribi olarak d ı r. Başlıca eserleri şunlardır : Ho miliai ( Kitab-ı Mukaddesi 8 1 2·886 ; hük. 867·886) , Makedon sülilesi ( bük. 867- 1 0 5 6 ) y oruml ıyan vaızlar) : 9 tane s i Tek vin ( 1 , 1 · 2 3 ) , 1 5 tanesi n i n kurucu su . Khariupolis ( Edirnenin yakınında) t e doğ­ de Me:uimir hakkında olmak üzere 24 bomiliası bize kadar muştur. Bizans tarihçileri kendisi için bir kibar aile şeceresi gelmiştir. Bu homilialard a n Pros tu s neus ho • (Js an eks uydurmuşlarsa da hakikatte B. un ai lesi Makedon yahut Er· H elt e ni k iJn 6phelointo /ogön ( Yunan edebiyatında.1 nasıl fay­ meni köylülerindendi. Çok küçük ya şta iken ai lesiyle bir­ dalanacakları hakkında gençlere ) başlı klısı çok tanınmıştır. B. likte Bulgar çarı Kruma esir düşmüş ( 8 1 3 ) ve hürriye­ ayrıca da yayımianmış olan bu yazı sında Yunan edebiyatın ı n tine ancak epey uzun bir müddet s onra kavuşmuştur. gen çlerin terbiyesindeki önemli rolünü belirtmektedir. Bir 840 sıralarında İ stanbula geldiğinde tan ınmamış bir dua kitabı olan Eukhön diataks eis ( Dualar külliyatı ) i uzun genç olup impararorun hısımlarından b i rine seyis olmuş ve zaman kullanılmakta idi . B. un çeşitli bitı l mezhep sahi ple­ burada uzun boyu, hayrete değer k uvveti ve vahşi atları rinin doktrin lerini çürüten eserlerinden yalnız Eunomios terbiye etmeketki mahareti ile nedimlerin dikkatini aleyhindeki Anatrepıikos tu A M/ogetiku tu dyssebus Euno· çekmiştir. Hakkındaki sitayişleri İmpararor III. Mikhael de miu ( Kifi r Eunomiosun Apologetikos [müdafaanime] duymuş, B.u sarayına getirmiş ve çok geçmeden yeni unun çürütü l mesi ) başiıkiısı elimi7dedir. En o lgun eseri ned iminin nüfuzu altına girerek onu en yüksek mevki lere Peri tu Hagiu Pneumatos ( Ruhulkudüs hakkında) tur. Bu çı karmıştır. B. , imparatorun hoşuna gitmek için karı­ eserinde dinbilim ve felsefede konuya uygun kelime ve sından ayrılmış ve impa ratoru eski sevgililerinden birisi terimierin seçi lmesindeki güçlük lere işaret etti kten sonra olan Eudokia İngerina i le evlen m iştir. Mikhael in dayısı Ruh ulkudüsün Baba Tanrı ile aynı cevherden oluşu ( homou· ve saltanat ortağı Caesar Barlas ile arası açıhoca impa­ sia) dogmasını açıklar ve Kilisenin o zamanki zor durumu­ ratorun müsaadesi yle Bariası öldürtmüştür ( Ni san 8 66 ) . nu tasvir eder. Ortodoks Kilisesinde hili yürürlükte olan ve Bunun üzerine B. saltanat ortağı i lin edilerek Augu stus keşişleri n hayat nı düzenliyen manastır kaideleri da B. un unvaniyle Ayasofya ki lisesinde başına imparatorluk tacı eseridir Bunlar Horoi kata p/atos ( Uzun kaideler) ve Ho· giydirilmiştir ( 2 6 Mayıs 866 ) . F ak a t durumu sağlam roi k at ' epitomen ( Kısa k aideler ) diye ikiye a yrı lır ve kısa değildi. Mikhael kendi sinden şüphe lenmeğe başlam ı ş ve sorulara verilen cevaplar şeklinde çi lecilerin hayatının esas· yanına ortak olarak başka birisin i almak i stemiştir. B. , larını tanıtır. Piskoposluk zamanına ait 2 5 0 kadar mek­ velinimetinden de kurtulmak için onu öldürtmüş (867 tubu da bize kadar gelmiştir. Dostu Nazianzoslu Gregorios Eylülünün 2 3 . - 24. gecesi ) ve ertesi gün kendisini impara­ tarafından toplanmağa başlanan bu mektuplar, İ lkçağ rnek· tor i lin ettirmiştir. tupçuluğunun en güzel örnek l erindendir. B. un tahta çıkmasİyle Bizans İmparatorluğunun iç IV. asır Hıristiyan Kilisesinin en mühim şahsiyetlerin­ ye dış siyasetinde esaslı değişikiiider olmu�tur. Hi çbir den olan B . . bir yandan Sabelliusçular, Areiosçular ve Make­ edebiyat ve hukuk tahsili görmiyen B. , müstesna bir doniosçulara k arşı Katolik doktrin ini müdafaa ederken öte hükümdarlı k kabiliyeri göstermiştir. Devlet idaresinde dal yandan Kelim ( = İ sa ) ın Baba ile aynı cevherden oluşunu budak salan suiistimallere hemen son vermi ş, kötü memur­ kabul etmi şse de Yen i - Areiosçul arın Nikaia ( İznik) ruhani ları işlerinden atmış ve a kıllıca bir tutumla devletin mali meclisinde kabul edilen Katolik akldesi ne dönmelerini güç­ durumunu sağlamla� nr mış nr. Ba�ka bir hizmeti , İusrinianus­ leştirmemek içiıı homousios ( hemcevheı li ) kelimesi yerine tan beri tesis edi lmiş olan hukuk si stemi üzerindeki refor­ homoios kat' usian ap a ralla k tiJ s ( cevher bakımından değiş· mu idi ( bk. B AS İ L İ KLER ) . B. , Arablara karşı açacağı meden benzer ) tabirinin kullanı lmasına ra zı olmuştur. Oysa seferde papanın yardımını sağlamak için, papa i le İstanbul patriği Photeios a r asında k i ihti lafı patriği azietmek sure ­ bu de :im Areiosçuların bir formülünü an dr rır. B. un kurduğu ha y ı r müesseseleri nin sayısı ö nemlidir. tiyle halletmiş fakat daha sonra Photeiosu geri çağırmıştır. Bunlar Kayseri dışında Basilia s adlı ayrı bir maha lle kur­ B . a dı� siyasetinde düşen başlıca vazife, Arablara muşlardı. Ortodok s kilisesinde bazı münasebet lerle yapıla- kar�ı savaşmak olmu�tur. B. , selef ierinden ayrılarak, Arab-

BASİ LEİOS - BASİLEON PHRUR İON !ara karşı saldırıcı bir politika gütrneğe başlamı ştır. Buna Arab dev letlerinin o za man k i karışık i ç durumu da elverişli idi. Askeri harekat 869 da. Anadolunun doğu kesi minde oturan Paulos mezhebindekilere karşı baş lamı�tır ( bk. P AULOS M EZHEBi ) . B . , bun ları yoketmiş, başlıca isrihkim­ ları olan T1ey aslen Polonyalı olan Ferı k Mus rafa Celaleddın ( b. bk. ) Paşa yine Polonyalı olup Hayreddin imzasiyle yazan Karski, Adiiye mektupçusu Halet Bey,

353

Asım Bey gibi devrin tanınmış kalem sahipleri bulun­ makta i d i . Ahmed Midhat Efendi ( b . bk ) de Bağdaddan dönüşünde bir müddet B . te başmuharrirlik etm i ştir. 1 8 7 6 d a n sonra Ali Suavi ( b. bk. ) de B. t e felsefi ve siyasi yazılar yazmış. hususi y l e V. Murad devrinde Midhat Paşa ( b. bk. ) ya şiddetli hücumlarda bulunmuştur. Cuma ve pazardan başka hergün çı kan B . , başlan­ gıçta küçük boyda dört sahifeli kti. O zamanki değer le yirmi p a raya satı l ı r ve Vezir Hanında Tat�os matbaa­ sında bası lırdı. 1 870 Alman - Fransız harbi nde Alman­ ların tarafın ı tuttuğu için, harbden sonra Bismarck, gazete sahibi A l i Efendiyi Beriine davet etmiş, kendi sine yeni ve büyük bir baskı makinesi hediye ettiği gibi, gazetesine bir mikdar para yardımında da bulunmuştur. Bundan sonra B . İ stanbulda Ankara Caddesinde şi mdi Tan matbaasının bulunduğu yerde kurulan hususi matbaa­ da daha büyük boyda çıkmağa baş lamış, devrinin türlü yazıları, haberleri bakımından halkın tuttuğu mühim bir gazete olmuştur. Ali Suavinin Çırağan Sarayı baskı­ n ından önce yolladığı ve baskını adeta i l an ettiği mek­ tubu basmış olduğu için vaka günü ( 20 May ıs 1 8 78 ) hükümetçe hemen kapatı lmış v e sahibi A l i Efendi de bir müddet sonra memuriyetle İ stanbuldan uzaklaş­ tırı lmıştır. 1 908 Meşrutiyetinin i linından sonra İ stanbula dönen Ali Efendi B . i tekrar çıkarmağa başlamışsa da birkaç sayı çıkardıktan sonra kuvvetli rakipler karşısında kapatmak mecburiyeri nde kalmıştır.

DASIRI ( ö lm. 1 5 3 5 ) , Divan şairi. Bütün ıezkireleıde Acem olduğu yazı lıdır. Hasan Çeleb i . Aşı k Çelebi ve Sehi tezkireler inde Horasan lı ; Kafzade Faizi tezkiresinde Bağdadlı olduğu, latifi tezkiresi nde ise İran sın ı rına yakın bir yerde doğmuş bulunduğu k ayıtlı d ı r. Bütün ıezkirelerin birleştiği tek nokta B. nin Tüıkiyeye sonradan gelip yerleş­ tiğidir . .Aşık Çelebi ve Utifinin yazdıklarına göre, B ayezi d I L devrinde Cami ve Nevii n i n tavsiyesi yle gelmiş ve Nevai divanını Türkiyeye geti rmiştir. Nükteci ve hoşsohbet olan B. , padişahın ve devlet ileri gelen lerinin mec­ lislerinde sık sık bulunur, onl ardan i ltifat görürmüş. Kaf­ zade tezkiresindeki kayı ttan B. n i n bi r Divan ı olduğu an­ laşılmakıa ise de bu d i van henüz bulunamam ıştır. B i rçok yazma mecmualarda şiirlerine rası lanması, epeyce geniş bir şöhret kazan d . ğını gösterir. BASIT KlRlŞ : bk. K İ R İ Ş . B ASİT MAKİNELER, bir k u v vetin bir c i s m e mües­ sir olmasını temin eden aletler i n a dı. Basi t makıneleri kul­ l anarak. yeni lmesi gereken karşı kuv vetleri ( veya dırt-nç leri ) tatbik edilen kuv et leri• dengede tutma veya yenme kolay­ laşur ı lır. Bütün basıt makinelerde. makinen i n k u l lanılması i le. elde edi len bel l i bır f ayda mevcuttur. Bu favdalanma makine tarafından yapılan işin artma veya azalması olamaz Sürtünme ihmal edi ldiğine göre, makineye verilen iş. ma­ kineden alınan işe daima eşıt olacaktır ; çünkü ener•inın muhafazası pr en rıp i vardır. Bunun la beraber, basit maki­ neler yardı m ı v le, küçük kuvvet lerle, büyük kuvvetleri kar­ ş ı lamak mümkün olmaktad ı r. Büyük ku vvet küçük bir yol boyunca ve küçük kuvvet büyük bir yol boyunca tesir eder ve bu iki halde yapı lan iş ler eşit o lur.

Yen i l mesi gereken kuvveıin tatbik edi len k uvvete oranına mekanık faydalan ma adı veri lir : yen i l ecek k u vvet Mekanik faydalanma = --'------­ tatbik edi len kuvvet

354

BASİT MAKINELER

Bir kaldıracın temin ettiği mekanik faydalanma 1 0 i se, kar­ şı kuvvetin 1 cm yük selmesine mukabil tatbik edilen k uvvet 10 cm yükselecek demektir. Makine enerj i nakleden veya çeviren b i r tertip olduğuna göre belli

Bir makinenin verimi, oranıdır :

mak i neden

Verim

bir

verimle ç a l ı ş ı r.

alınan

i ş i n verilen işe

alınan iş veri len iş

Basit makineler şu alu şekle irca edebi lmek red ir : Kaldl'af· Jar, makara, milli (ark, eğik diizJem, kama ve vilia ( b.bk. ) .

-

BASK DİLİ

Vascongadas, Fr. Basquestır. Vasco adını M. S. I I I . asııda Roma lılar k u l lanmışlardır ; Vasc - on şek li, - on ekiyle yapı­ lan Bask i simleri tipindedi r ( krş. aita = baba, ait - on = keşiş baba ; g iza ve giz - o n = adam ) . Bazı l a r ı n a g ö re Euskara a d ı­ n ı n kökü olan Eusk- ( - ra bizde dil için k u l lanılan · ce'nin karşılığıdı r ) , M. S . ilk ası r l arda Aq uitaniada oturan Ausc­ ( Ausci ) ların adiyle esasta bir o l duğu için , A u sc di l i Bask­ çanın eski şeklidir.

BASK DEFİ veya TEFİ, Yakın Doğu memleketle­ rinde eski çağlardan beri ekseriyetle «def» ( = tef ) deni lege­ len, tek derili, kasnağında ziller takılı ve elde çalınan alet. Fransızlar buna tambour de basque adını vermiş lerdir. Ale­ tin i spanyolca adı panderodur. Pek eskiden Basklar tarafından Avrupaya tanıtı ldığı tahmin edi­ liyor. Bazan kasnağında çift çift ziller yeri n e çıngıraklar takılı bulunması gibi farklar görülmüş­ se de, Baıı ve Doğu örnekleri arasında esasta fark yoktur. İs­ panya ve Güney İ ta lyanın en şakrak halk dans aleti B. D. T. dir. Mahalli renk veya «karak­ teristik» bir raks havası yaratıl­ mak üzere arkesıraya alındığı d a olmuş, mesela Weber, Preriosa­ nın Çingene havasında B . T. da Bask defi kullanmıştır ( 1 82 0 ) . Alman par­ tisiyan larında bu minada olarak tamburin kelimesi kullanılır. Bizde daima te/ denilm iştir.

Yayılma alanı "'e lehceleri : B. D. n i n yayılma alanı İspanyada Pirenelerin batısı ile Biskaya körfezi k ı yı­ ları arasında bulunan ve Provincias Vascongadas ( Bask eyaletleri ) deni len bölgedir. Doğuda Guipuzcoa, batıda Vizcaya, güneybatıda da Alava i l ieri bu bölümü meydana geti rir. B. D. , ayrıca bunların güneydoğusundaki Navarra bölgesi nin Pamplona çevresinde de konuşulur. Dil sınırı ile idare sınırları hiçbir yerde aynı değildir ; idare sınırları dil sı nınndan faziasiyle taşar. Fransa tarafında B. D. alanı Basse - Pyrenees ilinin Bayanne ve Mauleon çevreleri , yani aşağı yukarı eski Laboıırd ( batıda ) , Basse - Navarre (ortada ) , ve Soule ( doğuda ) i lleridir. İspanyada 600 000, Pransada 200 000, Amerikada ( başlıca Arj antin, Paraguay, Meksika, Kubada) 200 000 kişi bu dili konuşur. Bi rçok Bask lar iki dilli ( bi lingue) oldukları i ç i n bu hususta tam rakamlar veri lemez. B. D. eskiden çok daha geniş bir alana yayı lmışıı. Hususiyle yer adları bunu teyit etmektedir. Fran­ sadaki Gascogne bölgesi eskiden B. D. nin alanı içinde bulunuyordu ( krş. Gasconi a ve Vasconi a adları ) . Bugün kültür ve SiJ'ISet baskısı B. D. n i Roman ( İspanyol ve Fransı z ) dillerinin lehine olarak geriletmiş bulunmaktadır. B. D. ni, hususiyle lehceleri n i en iyi incelemiş olan pren s Loui s - Lucien Bonaparte, fiili esas alarak, bu dilde 4 edebi lehce ( İ spanyada : GuipUıcoano ile Vizcaino ; Pransada Labourdin i l e Souleti n ) den başka, biri Doğu, öbürü Merkez, üçüncüsü de Baıı olmak üzere 3 ana grupta toplanan 5 0 lehce. 25 alt - lehce, 50 tür ve l O a l t · tür tesbit edebi imiştir (bk. L. L. Bonaparte : Carte des sept pro vinres basques, Londra 1 893 ) . Bu sınıf lamanın h ulisası bize şu 8 başlıca lehceyi verir : I. Doğu grupu : 1. Soule lehcesi ( Souletin ) , 2 . Doğu Aşağı Navarre ( Basse - Na­ varre ) , 3 . Batı Aşağı Navarre. II. Merkez grupu : 1 . Kuzey Yukarı Navarre ( H au te - Navarıe) , 2 . Güney Yu­ karı Navarıe, 3. Labourd lehcesi ( Labourdin ) , 4. Gui­ puzcoa lehcesi ( Gu i puzcoano ) ki İspanya Navarra'sında da konuşulur. I I I . Batı grupu : V izeaya lehcesi ( Vi zcaino) k i A l avada kullan ı l ı r ; Marqu ina a l t - lehcesi de buna bağlıdır. Doğu ve Merkez lehceleıi arasındaki farklar tedrici oldu­ ğu halde, bir taraftan Doğu ve Merkez grupları, ö�ür ta­ raftan da Batı yani Vizeaya grupu arasındaki farklar, hu su­ siyle Gui puzcoa lehcesinden Vizeaya lehcesine geçi lirken, bi lhassa fiil sistemi, yardımcı fii l ler ve kelime hazinesi bakı­ mından oldukça büyüktür ( m i saller için bk. Fonetik kısmı ) .

BASK DILI, Biskaya körfezi girincisinde Pirenelerin kuzeyinde ve batısında, büyük bir kısmı İsparıyada, beşte biri de Fransada, ayrıca bucalardan hicret edip Güney ve Orta Arnerikaya yerleşmiş olanlar arasında o kıtanın bazı yer le­ rinde konu�ulan bir dil. Hiçbir yakınlığı olmıyan Roman dilleriy le çevri li bulunan bu arkaik dil, Batı Avrupada Hind - Avrupa asıllı olmıyan biricik dildir. Milli adı olan Euskera, Euskara veya Eskara [eıkuqra] , sanı ldığın a göre «vuzuhla konuşan» minasınadır. Bunu kon uşanlara da kendilerince Euskaldunak (= Euskara dilini konu�anlar) denir ; B atı dillerindeki karşılığı İ sp. Vascos, Vascones,

Bask dilinin yapısı : Fonetik : Vokal sisteminde 5 basit vokal (a, e, i , o, u) vardır ; ü vakaline yalnız Soule lehceleri grupunda rastlanır ; nazal vakaller bir iki leh­ ceye mahsustur. L. L. Bonapane Baskçada 1 3 basit vokal tesbit edebilmiştir. Diftonglar çoksa da, bazı lan vakaller arası konson ların düşmesinden i leri gelmiştir, mesela : Aşağı Navarre lehcesinde eun ( = gün ) < egun, gibi. Bazı lehce­ lerde çift vakal ler de görülür, mesela : «eski» minasına Labourd ve Soule zaharlzagar, Guipuzcoa zar, fakat Vizeaya zaar ; «i lk» minasına Lab. ve Soul. lehen, Guip. Jen, Viz. leen . Lehceler arasında, hususiyle r, I, n konsonlan önün-

Basit makinelerin terkibi ile daha karışık olan diğer maki­ neler elde ed i lir. Mesela, mengene ( b. bk ) , vida ve kaldı­ raç prensipini ihtiva eder. V i n ç ( b. bk . ) i se, kaldırılacak ağırlığın bağlı bulunduğu bir hareketli makaradan yapıl­ mıştır. Basit makineler eski insan ların birçok i ş lerine yara­ mıştır. Mısırlılar, ehramların ( yapımında kaldıraç. eği k düz­ lem ve makarayı kullanmışlardır. Makara, milli çark ve vida, Grekler ve Romalılar tarafından istimal olunmuştur.

BASITÇİLİK ı bk. YALINÇÇILIK. BASİTBASİN ( Badıracine ), Subei lis hasili nden elde edilen antibiyotik bir i laç. Johnson, Anker ve Meleney tarafından bulunmuştur ( 1 94 5 ) . B. stafilokok ve streptokok­ ların yapıığı deri hasıa l ı k lariyle cerrahide ve daha başka hastalıklarda başarı ile kullanılır. Fenisilin ( Penici l lin ) e benzer b i r tesiri vardır v e bun u n l a birlikte frengi tedavi­ sinde daha iyi neticeler vermesi ihtimali vardır. Böyle anti­ biyot i k olarak tatbik edi len i laçların hemen hepsinde geçici bir a lbuminuri görülmektedir.

BASK de a ""' i, a ""' e, a "' o, i ""' u a lternan s ( b. bk. ) ları vardır, mesela : V iz. i-gar-i, Guip. , La b . . Soul. i-ger· i = yüzrnek ; V iz . . bal-Iz, Guip. , Lab . . Soul. bel-Iz = siyah ; Gui p. i-garr, Lab. , Soul. a-gorr = kuru ; Guip. iri, V iz. u ri = şehir ; Vi�:. ilzi, Guip. lll. i = bırakma c. Bantu d i l leri ( b. bk. ) n i andırı r b i r şek i lde, kelime sonlarında vokaller birer deıer­ minatif rolü oynar gibid i r ; çok kere · e : olmak halini ve şeki l l erini, . i : fiilden olma sıfatları ve passif· i n ıransi ıif min a l ı parıisipleri, · o : mücerret i simleri gösterir. Konson si steminde. yarı · vokal lerden y ; patlayıcı­ lardan b , d, g ile p, ı, k ; aspirelerden k h. th, ph. nh, l h , rh ; palaıal lerden s ' , ı ' , d ' . n ' ; serebral lerden c:! ( d i le r arası ) ; sızıcılardan f, v, s, z, s ( bizdeki ş ) z ( bizdeki i ) ; akıcılardan 1 , hafif r, k uvvetli r ( = rr) ; nazallerden m , n ; guııura l lerden 1:J ; nefes seslerinden h ; afrikelerden ts ( bizdeki ç ) , dz ( bi zdeki c ) , �. � sesleri vardır. Bunlar­

dan f sesi esas seslerden değildir ve p karşı lığı o larak bazı Navarre ve Labourd lehcelerinde k u l lanılır : apari > afari = akşam y emeği, gibi. Kuvvetli r, yalnız iki vokal arasında kullanı lır. B ütün arkaik d i llerde olduğu gibi, kon­ son gruplan yoktur ve r sesiyle kelime başlamaz. Kelime başlannda p yalnız yabancı d i llerden alınmış kelimelerde görülür. Kelime son larına b, d, g ve p, m sesleri gelmez ; fina! m sesi n 'ye çevrilir. Son zamanlara kadar imli sistemi karışık olduğu için, Baskça yerine göre İspanyol ve Fran sız imli sistemlerine uyularak yazılırdı. Mesela İ spanyol siste­ mine göre : palataller tl, l l ; 1:J karşı lığı olarak i ; ıs ( biz­ deki ç ) için ch. Fransız sistemine göre : s ( bi zdeki ş ) için ch ; z ( bizdeki i ) için i ( Soule'da ; Labourd 'da i = y'dir) ; bazan s için ç. 1 9 ı 9 da kurulan Bask akademisi ( Euskaltzaindia ) , a l fabeyi şöyle tesbit etmişti r : a , e, i, o, u, ü, b d, d, f, g . h, i. k, 1 , 1 , m, n , ii , p, r, r' , s, x. t

t,

DİLİ

355

( müfret ) : ı . n-a-bil, 2. h-a- bil, 3. d-a- bil ,- çoğul ( cemi ) ; 2. z-a- bil-lz· a, 3. d- a· bil lz-a. Bunun benze­ rine Afrika, Kafkas, Çin-Ti bet, ve ' uzey Amerika dil lerin­ de rastlanır. «Onu götüı üyorum» anlamına d-a- kar- t, «ona gidiyorum» anlamına da n · a bil-ki- o, birer «gövdeleme» misalidir. Yine «siz onları on lara sunuyordunuz» m i n a s ı n a olan z e-n- e · 11ka z ki- o le· e n sözü polisintetik ve gövdele­ yici bir yapı gösteri r. Kelime türeti minde de bu polisi nte­ tizm ıı;öze çarpar, mesela odei ( = bulut ) + ols ( = gür ül­ tü ) = odots = gök gürültüsü ; be/ar ( = al ı n ) + oin ( = ayak ) = belalin = diz, yani ayağın alnı ; 11da-berri ( = yen i yaz ) = i lkbahar ; arri- bizi ( = canlı taş ) = aksi seda, gibi tipik bileş imierin yan ıbaşında Türkçe «k upkuru» ( Bask. = go gor ) tipinde tekiıli sıfatlar, ve nah a s - mahas ( = karmakarışı k) misalinde görülen ve Türkçede de bulu­ nan m- esaslı tekrarlamalar da vardır.

ı . g-a-bil- lz-a,

Baskçada kelime türetimi ve çekimi umumiyede sonekler le yapılır ; preformatif unsurlar azdır. İ simler için gramatikal cins yoktur ; yalnız hayvan isimlerinde erkek için - ar. dişi için de - erne unsurları kullanılır, otsoar = erkek kurt, otsoeme = dişi kurt, gibi. İ sınin beli r l i ( d�fini ) ve belirsiz (indefini ) şeki l leri vardır ; belirli şeki l tekilde - a ekiyle yapı lır, gizon = adam, gizon-a = o belli adam ; · ak ekiyle yapılan çoğul hem belirli hem, belirsiz olarak kul lanılır. Çekim sonek ieri şun lardı r : ı. Yalın ( inak[if subi ekt ) : ek a lmaz. 2 . Agenıial veya ergatif veya aktif : - k - ek. agen t tümleci ( a ktif fai l ) için k u l lanı l ı r, mesel i «babam tarafından diki len veya babamın diktiği a�aç kurudu» cüm­ lesinde «ağaç» asıl fa i l (ina ktif fai l ) , «babam» da agent ( aktif fai l ) dır, çünkü ağacı diken babamdır. 3. Geniıif possessi f : -n, mülki yet bi ldirir. 4. Kon tinenıal veya lokal : - ko, mülki yet bildi rm iyen genitiftir. 5. Genitif d' origin e : - tar. b i r şahsın neteli olduğunu anlatır. 6. Rece 'lif : - i, bir şah sa, şeye. 7. ve 8. Destinatif : - tzat ve - dak o. bir şahıs için ( tahsi s ) . 9. Aditif veya d i rekı if : - ra, b i r yere doğru. ı o . Di rekı if personel : - gana, bir şahsa doğru. ı 1. Direktif limitatif : - ran o, bir yere kadar. 1 2. Direkı if indefini : - ronız bir yere doğru ( sınır çizmeden ) . 1 3 . Loka­ tif maıeriel : -n, bir maddede, yerde. ı4. Lokatif perso­ nel : gan , bir şahısta. ı 5 . Dıscedent veya procedentif : - tik,

ts, ıx, ız, y, z. Bunlardan d, t ve İ, ii = palataller ; ak­ sanh r ' = kuvvetli r; i = I:J ; x = i ( bizdeki ş ) ; ıx = c ( b i zdeki ç ) ; ts = � ; ız = !!z'dır L. 1. Bonaparte Bask dilinde 38 basit konson tesbit etmişti. Kon sonlarda alternans çoktur. Umumiyede 1 , m, n seslerinden son ­ ra sessiz ( sourd ) patlayıcı l ar ses l i ( sonore ) olurlar, gal111 yerine ga/d11 = kaybetmek, gibi. E ski devirde Liıin­ ceden ve Roman d i l lerinden alınma kelimelerde baş­ taki p, ı, k' ler b, d g olmuştur, mesela Lit. pace > bir şeyden. ı 6. Originatif personel : - gandik. bir şahıs· Bask. bake = barış, tempora > dembora = zaman lar, İ sp. · tan. ı 7. Unitif veya sociatif : - ki n ve - gaz, beraberlik. corp11s > gorph111z = vücut. Labourd ve Soule l ehcele­ ı 8 . Mediatif materi el : - z, bir şey vasıtasiyle. 19. Call­ rinde görülen ve h i lavesiyle yazılan !h, rh, nh aspireler sal : gatilc, sebesiyle. 20. Privaıif : - gabe, Türkçedeki - sız, aslidir ; eski Aquitani a lehcesinde lh, İbercede de ! h ve mahrumiyet. Bunlardan bazısı «belirli», bazısı «belirsiz», rh vardır. Bu aspireler Guipıhcoa ve Vizeaya lehcelerin ­ bazısı da her iki çekimde k u l lanı lır. İ sim ta mlamasında, de değişikliğe uğramış lardır, me seli : La b. ve Soul. elh11r, belirtilen beli rtenden ( geniti f ) sonra konur, mesela nere Guip. el ur, V iz. ed11r = kar ; Lab. ve Sou l . zilhar, Guip. aitaren baralzea = ( beni m ) babamın bahçesi 1 n ere = benim, zıt/ar, Viz. zidar = gümüş ( < *sil/ ar > Alm. Silb-er = aita = baba, ata,baralze = bahçe, bostan ) , Mıket' en zaldıak gümüş, krş. Berber. a-zeri = gümüş ) ; bazı lehcelerde = Mikel'in at ları. Sıfat da, umumiyede isimden sonra lh'ye karşılık assimilasyon yalıyle r görülür, Lab. b11lhar, konur, mesela etxe zabal = geniş ev ( etxe = ev ) ; mülki­ Guip. b11lar, Soul. b11rar = göğü•, gibi. Lehcelerde k eli­ yet sıfatları öne alınır ; s fatla birlikte olan ismin çekimin­ me ortalarında g "' h a lternansına da rastlanır, Guip. e-go, de yalnız sıfat değişir, mesela ur garbia = temiz su (llr = Lab. ve Soul. e- ho = övüıınek, gibi küçülıme ( dimınuıif) keli­ su) , 11r garbiaren = temiz suyun. Şahıs zamirieri şunlar melerinde palatalizasyon göze çarpar, mesela : s>ç i�in Guip. dır : ni = ben. hi = sen , 11ra = o, g11 = biz, z11 = sizler, zak11r [ sakur ok.] = köpek, küçültmesi chakur [ çakur ok. ] . z11ek = siz, ai ek = onlar ; mü lkiyet sıfat şeki l leri de sı ra­ Mor/oloii 11e siniaks : Bask di linin tipi poli sintetik siyle nere, hire, bere, gure, z11re, z11ren beren' dir ; fiil ( polysynth�tique birçok ekierin arka arkaya dizi lmesi ) çekiminde ek olarak ı. şahıs i çin - ı, 3. şahıs için de d · ve gövdeleyici ( incorporant = her türlü mef ulün de fiilin kullanılır. Sıfat ve şahıs zami derinde de cins farkı gövdesi içine alınması ) dil tipine benzer. Mesela : yoktur. Yalnız, transitif fii lierin h i tap ( 2 . şahıs) şekil­ «gelmek» minasına olan bil- fiilinin h.!ıl zaman ı, pre­ lerinde erkek için · k, kadın için de -n eki kullanılır formatif ve afformatif unsurlar la şu şekilde çekilir : teki l ( krş. Berber d i linde 1e-k = sen [erkek ] , 1e- m = sen [ka•



=

356

BASK DİLİ

dın] ), mesela «götür» minasına erkeğe e-kar- k, kadına e-karre-n ; birine hitap ederken de kadın erkek farkı gözeıi­ lir, mesela «bilmiyorum» anlamına erkeğe eztakit, kadına eztakinat. Ref leksi f «b en kendim» anlamı n ı vermek i ç i n «başı. demek o l a n buru kelimesi kullanılır ( krş. Türkçe « kendi başıma» ) . Relaı i f za mir yoktur ; onun yerine Tü rk­ �ede de olduğu gibi, - n eki k u l lanılır, mesela da- tor = o geliyor, da-torre- n = gelen ( = o k i geliyor ) . İşareı za m i r­ leri için, Tükçede de olduğu gibi, üç yak ı n l ı k - u za k l ı k derecesi üzerine k e l i me kullan ı l ı r, haur = b u, hori = şu , hura = o, gıbi. Sayı adları yirmi ( vigesimal ) esasına göıe­ dir : ı dt n 1 0 a k adar bat, bi, hiru, /au, bortz, J ei, zazpi, zortzi. bederatzi, hamar ; 20 = hogoi, 40 = berrogoi ( = 2 X 20) 1 00 = ehun, ı ooo = hamarreun ( = ı o X 1 00 ) .

F i i lde d e Bask dilinin polisinıeıi k l iği göze ça rpar. Transitif ve inıransitif olmak üzere i k i kesin kategori var­ dır. İntran sitif fii lde fai l zamiri önek olarak başa. indirekt mefullerde de sonek şeklinde fi i le ek lenir, n a bil = gidi­ yorum, h-a- bil = gidiyorsun, d a- bi/ = gidiyor, n-a bil-ki- o= ona gidiyorum, gihi. Transitif fii lde i se meful önek olarak başa konur. fai l de ek olarak sona eklenir, n-a-kar- k = beni götüıüyorsun , d-tı· kar 1 = onu götürüyorum . d a- kar- ki- o-t = onu ona götürüyorum ; şahıslara göre 24 çeşidi vardır. Gerçek akti f ( müteadd i ) yok gibid i r ; men şede asıl minası ne olursa olsun, bugünk ü Bask fiilinin karakteri passifıir, mesela «onu götürüyoruz» demek olan d- a- kar gu'nun asıl minası «o bi­ zim tarfımızdan göıürülmekıe» dir. Bask fii linin çek imi, yalın ve perifrastik olmak üzere iki şekilde olur, ve daha çok bu son şeki l kullanı lır ; bazı f i i l ierde her iki şek i l de var­ dır, mesela, yalın şeki l ; d-a- kuı- 1 = görüyorum, per ifrasti k şek l i ; i-kus· te-n d-u-t = o görüşümded i r ( tam tercüme : İıal. in visıa l'ho io, İng. 1 h av e it in seeing ) . Perifrasıi k şekil için başlıca za- [izan ] ( = olmak ) ve u- [ukan] ( = malik, olmak ) yardımcı f i i l ieri k u l lanılır ; bu yardımcı fi i l i ere ka­ tılan asli fiil ler, gerçekte bi rer parıisip - isimdir, mesela : yukarıdaki misalde i- kus- i, «görmüş. görmüş lük» m i nasına­

( mazideki gibi ) göredirler : b-e-bil = gitsi n ! . e- kar- k = götür ! (erkeğe ) e-karre- n = götür ! ( kadı n a ) , b e kar = gö­ r ü r sün ! ; e-na- kar k = beni götür ! gibi mefu llü şek i ller de vardır. İsim ' erden sıfat iardan ve za mirierden bi rçok fii ller türeı i l mişıir, gizon = adam, gızondu = adam ol mak ; zuri = beyaz. zuritu = ağarmak ; n ere = ben im, neretu = beni mse rnek, gibi. Bask cümlesinde kelime s ı rası. Türkçede de ol­ duğu g i b i , fa i l , mef ul, f i i ld i r ; til i unsur da baslıca un sur­ dan evvel gelir. mesela : adixkideen amak zarrak ziran, aynı sıra i l e = arkadaş larım ı z ın anneleri ihtiyardırlar ; auı rari eman diodan liburua txit etierra da yine aynı sıra i l e = çocuğa verdiğim k i tap çok güzeldir. A k rabalık bağları Bugün tecrit edilmiş dil lerden olan Baskçanın hangi d i l ailesinden ol acağı veya hangi­ sine daha yakın bulunduğu hakkında ıüı l ü a raş tırmalar ve nazariyeler vard ı r . Coğrafi bakımdan i l k hatıra gelen şey, onu eskiden aynı yarımadada konu ş ulmuş olan İberc�nin k a lıntı ları i l e karşılaşt ırmak tır. H . Schuchardı ( Die iberiuhe Deklinallon. Viyana Akad. ı 9 0 7 ) . isim çekimi sistemlerinin karşı laştırı lmasından bu iki dilin a kraba olduğu k anaatine varmış ur : İ berceden kalma bazı yer adları da bugün Baskça ile a ç ı klanabilmi ştir. i ber. Iliberis ( = yeni şehir) , şimdi i sp. E l vira, krş. Bask. ili- beri, gibi ( bk. İBER D İ L İ ) . Böyle olmakla beraber, Bask çayı, İber dilinin bir lehcesi olan Aquitania d i line yaklaştıırnak daha doğru olur ( bk. AQU lTANI A , d i l ) . Bask · İber nazariyesi hi çbir zaman reddedi l memekle beraber, baş k a akrabalar da aranmıştır. Bizzat H. Schuchardt, bu dili Nil vadisindeki eski Nuba

( Zur methodiuhen Er/om:hung der Sprachwiuenuha/1 : NubiJ Ch und Baskiuh [ « R evue des E ıudes Basques» ta, cilt V I , Paris ı 9 1 2 ] ) ve Kuzey Afrikadaki Hami ( Baskisch ­ Hamitiıch [ aynı dergide, cilt V I I , 1 9 1 3 ] ) d ı l ieriyle

de karşılaşıırmıştır. Kendin den evvel G. von der Gabelentz de ( Die V erwandıschaft def Baskisehen mil den Berber­ sprachen Nordafrikas nachgewiesen, V i yana ı 894 ) Bask dilini Hami ve hususiyle Beıber dilleıiyle karşı laştırmıştır. A. Schul­ dır. İnıran sitif fii l i erin de peri f ras�ik şek i l leri vardır, mesel a ıen ( Numantia 1 . Die Keltiberer und ihre Kriege mit Rom, yalın : d-a-thor = geliyor, perifrasıik : e thor-le-n da = gel ­ Münih ı 9 1 4 ) Ba s kçayı eski Ligur di line (ayrıca Bask - Gallia mektedi r ( kış. İng. h e i s coming ) . B ütün zamanların ayrı nazari yesi , H . d e Charencey : Baıque el Gaulois [ « Mu· ayrı perifrasti k şekilleri vardır. Eskiden Bask fi ilinde iki za­ seon» da, louvain 1 892] ) yaktaşıırmak i sıemişse de H. man vardı : b i l ( praesen s ; · a- eki i le ) , v e preıerit ( praeıe­ Schuchardı bunu r eddetmişt i r ( Baskisch = lberisch ? ader riıum ; - e-l- i- eki i l e ) ; şimdi bir de istikbal ( fuıurum ; - k e - eki Ligurisch [ «Mi ııei l ungen der Anthropologischen Gesell­ i l e ) ıüremişıir ; hi! ve mazi ek leri, başıaki zami r unsurundan schafı» ıa, cilt XLV, Viyana 1 9 ı � ] ) . Eskiden Leibn iz ( ı 7 1 0 ) , hemen sonra, isıikbal eki ise sona konur ; intransiıif f i i lierin daha son ra J . K laproth ( 1 824 ) ve ba�kalan d a Bask - Afri­ mazi zamanında daima - n un suru da b ulunur ; n-a- tor= geliyo­ ka nazari yesi tarafl ı sı olmuşlardır. Yine bu nazariyeyi rum, n-e-n-lorre- n = gel iyordum . n a tor- ke = geleceğim. ıamamiyle reddeı memekle beraber, Bask dilini daha çok Transitif fiilierde meful zamiri ni n yeri zamana göre değişir : Kafkas d i llerine yaklaştıırnak i sıiyen ler de olmuştur. Bask­ d-a-ki-gu = onu bi liyoruz, g-i- na- ki = onu biliyorduk, çayı Ön- Asya veya Akdeni z d i lleri ( b. bk. ) n e yaklaştırma d- a-ki- ke-gu = onu bi lece�iz, gibi. Tran sitif fiilierde · D · ' nin ( H. Winkler : Das Baskische und der vorderasialisch- mit­ bulunup bulunmaması anlam fark ı yapar : n-e-karre- n = gö ­ te/JiindtSche Völker und Kulturkreis. Breslau ı 909 ) , A larod d i l leri ( b. blc:. ) nden sayma ( K. Osıir : Beitriige zur ala­ türüyordum, fakat n-e-n-karre- n = o beni götürüyordu. Di !ek - şart ( konj unkti f ) kipi nde, tran sitif fiil ler için - n , intran­ roJisehen Sprachwiuenscha/1 I. Viyana 1 92 ı ; }. Karst : sitif için de -la unsuru yer a lı r : da kar- da n = onu götü­ 11./a,odiens et Protobasques, Strasbourg ı 92 8 ) , Eski Kafkas reyim, da- bil-tza-la = ah gitsinler, gibi. İ ktidar ( poıenıiel) ( b. bk. ) ailesiyle karşı laştırma ( C. C. Uhlenbeck : O ver şek i lleri yapı bakı mından isıikbal gibidir ve - ke, transiıif­ een mogeltjke verwandtschap 11an hel Baskisch mel de lere bazan - k e yerine - te, unsurunun eklenmesiyle yapıl ı r, paleo- kaukasische ta/ı n, Amsıerdam 1 9 2 3 ; ayrıca aynı mesela n-a-tor-ke = gelebilirim, geleceğim, n- e-n-tor-lıe = müellif : De oudere Jagen van der Baskisehen woo,densthat, gelebi l i rdi m. im ( k ausati f ) fii l ierin işareti . ra- preformaıi­ Amsıerdam Akad. ı 94 2 ) , E ıruskça i le birlikte düşünme fidi r, mesela aynı etorri ( = gelmek ) fii linden e- ra-lorr-i = ( R. Elli s : S ourt es o/ the Elrl1uan and Basq11e Languages, getirtmek, gibi. Emir ( i mperatif) k i p, i n ırasiıif lerde indika­ Londra 1 886 ) , veya Yafeıid d i l ler (b. bk. ) çerçevesi tif gibidir, mesela h-a- bil = git ! ( ve gidiyorsun ) , intran sitif­ içine alma ( N. Y. Marr : O ya/elifeskom proiı!J ojdenii lerde 3. şahıs ve transiıiflerde 2 . ve 3. şahıslar - e- esasına baıkskogo yazı ka [ « İzvesıiya Akademii Nauk SSSR» da,

BASK

DILI - BASK EDEB IYATI

Leningrad 1 9 2 0 ] ; Origine japhilique de la langue baıque, [ « Ya z ık i Liteıatura»da 1 . , Le ni n g ra d ı 926] ; Bask d i lc i le­ rinden R. M. de Azkue de bu n a z ari y e y e tarafıard ı r ) , ıeşeb ­ büslıei , Bask- Kafka s veya Bask- Eski Küçük A sya d i l le r i ( b. bk. ) n azariyesinin türlü şeki l l e ıidir. Eskiden A. d' A b b a d i e de ( Btudeı grammaltcaleı Jllr la langue euskarienne, Paris ı 8 3 6 ) Bask ve Kafkas dil leri arasında bir yakınlık gör­ müştü ( son göı üşler için bk. K. Bo ud a : Bilıkiıch-Kauka­ ıiuhe Etymologien, H e i d e l b erg 1 949 ; ayr ıc a bk. aynı

müel lif : Dıe Beziehungen deı Sumeriıchen zum Baı­ kiuhen Weıtk11ukaıiıchen und Tibetiıchen, Leipzig 1 9 �8 ) . B ask - K af kas nazariyesine göre, Bask d i l i Eski Küçük Asya d i llerinin Akdeniz temadi -inin öbür ucunda bulun­ maktadı r ; lberia adı eski den Kal kasyada da bir m e m l e­ ket adı idi v e Gürci lere bugün bazı komşu d i llerde Virk' ( • < İ vir < lber) denilmek tedir. Hususiyle geç i ş l i ve geçişsiz fi i l ierde fai l i n gö rdüğü muamele bakımından B as k ve Kafkas d i l leri arasında bir benzer l i k göze çarpar. N. M a rr 'ı n Yafetid d i l leri sınıflanmasında Bask d i l i « s pi · ranı + s» esaslı «karışık d i l ler» grupunda yer almış bu­ lun maktad ı r. A . Trombetti ( Le origini de/la lingua basca. Bo l o g n a ı 92 5 ) , Hami ( h usus i y l e Güney Hami ) ve Kaf­ kas d i l lerini b i rbirine yak l a ş ı ı rmak la Bask- Hami ve Ba sk- Kafkas n azariyelerin i , haııi Çin- Tibet ve Pa leoasyat di lleri aracı lığİyle Ba>k di lini Ameri ka d i l lerine de yak­ laşıı rmıştır. Bask-Kuzey Amerika nazari yesin i n başka taraf­ l ı l a r ı da olmuştur ( W . von Humbold ı 1 82 ı . H. de Cha­ rencey 1 8 9 4 [ hususiyle Bask A l go n k i n ] C. C. U h l e n bec k 1 9 2 3 , v. b. ; krş J. Vinson : Le basque et /eı langueı americaineı, Paris 1 8 76) . Bundan başka Bask d i l i Ural- Al­ tay ( L. L. Bonaparte : Langue baıque el /anguer /innoiıeı, Londra ı 8 6 2 ; H . de Charencey : La Jangu e >aıque el le ı ıdiomeı de /'O ural I . . Paris 1862 ; H. Winkler : La /angue barque el /es /angues ouralo altariqueı, Paris ı 9 ı 8 ) d i l l e­ riyle de lc arş ı l aş t ı rılmıştır . Bütü n bu karşılaştırmalardan, i lmi bir sınıflamaya yarıyan kesin akrabalık ba ğ la rı h e n ü z ç ı ka n i am a m ı ş t ı r.

Gramerler ve eözlükler : J. V i n s on : EJ Jai d'une bibliographie de la langue baıque, 2 ci lt. Paris 1 11 9 ı - ı 898. R. M. Pida l : lnıroducc16n 11/ eıtu iio de la lingiiiıtica varca, Madrid 1 920. J. Vinson : La langue ba.ıque : ıon etat actuel. ıon et�olution , son histoire, B a y a nn e 1 9 2 1 . H. Schuchardt : Primıtiae lingutıe Vaıconum. Ein/iihrung in ı Baskiıche. Ha l le ı 9 2 3 . C. C. Uhlen beck : Beitriige zu einer 11erg/eichenden Lautlehre der baıkiıchen Dıa/e/ete, Amsıerdam Akad. 1 9 0 5 . 1 92 3 . R. M. de Azkue : Fonetica vasca. B i l ha o 1 9 ı 9. M. Ga ve) : E/ement s de phonetique baıquc , Paris 1 920. L. L. Bonaparıe : Le 11erbe baıque, Londra ı 869. W. J. v a n Eys : Grammaire comparee des dialectes baıques, P a r i s 1 8 79 ; A. C amp ion : Gramatica de /os cuatro dialectos literarios de la lengua Euıkara, Madrid ı 8 8 4 . R. M. de Azk ue : Gramatica de la /engua 11asca, Bi lbao 1 898 ; aynı mü el l if : Cla11e de temas, comp/e­ mento, pratico para aprender el Euskera Bizkaino J gi­ puz koano, Bilbao 1 898. Abbe lthu rry : Grammaire baıque, dialeete /abourdin. y en i has. , Paris ı 920. L. Geze : Ele­ men ts de grammaire basque, dialecte souletin, B ay a n n e 1 87 3 . R. M. de Azkue : Diedonario t�asco- espano/-frances, 2 ci lt. Bil ba o ı 90 5 - 1 906 ; ay n ı müellif : Diccionario es pano/ y 11aıco, Bil bao 1 9 1 6. P. Lhande : Dictionnaire /ranrais ­ basque el baıque-/ranftıir, dialecıes labourdm, bas-na11arrais et sou/eıin, 2 ci lt, Paris 1 9 2 6 - ı 9 28 . < Revue l n ıernationale

des Ecudes Basques», Paris 1 907 den başlıyarak.

357

B ASK EDEBIYATI, İspanya ile Fransanın Biskaya kö rfezi girin t i asi lerın Kiıfı y , iı n u t u ı malarına ra�men, muta v assıt bir metot takipetmi şlerdir. Daha son raki Aıab dilcıl iği B. görü�üne dayanmaktad ı r . Bu �örüşün i mamı ( k urucusu ) , bu hu � usta meşhur Halil b Ahmed i ' l Farahi di ( 7 1 8 · 786) den de tavdalanmış olan Sibevevh ( b bk ) d i r B . u n diğer simaları : Yunus b. Habi b ( 709 796 ) , AJ} f aşu ' J. A v saı (ölm 8 �0 ) d ı r.

BASS BO� ..\ZI, A v u s tu ra lya i le Tasmanya arasında bir boğaz. Eni 2 24 km, u z u n l u ğu �00 k m d i r . 1 798 de Georııe Bass ( ö lm. 1 8 1 2 ) taral ından k e ş fed i l m i ş t i r B . B. i ş lek bir deniz ,oludur.

m arı Karl Haller von H a l lerstein b u mabedi n h a zı r l a m ı ş l a r d ı r.

resmini

\ M ( G ra nd B a ss a m ) F r a n sız B a ıı Afr i k a sı n d a S a h i l i n d e b i r ş e h i r . C o m o e ı r m a ğı a ğ ı ı n da sağ yakada bulunan B . ın n ı ı fusu 6 ! 300 d ü r. B \SS

Fi ld i�i

B .\ SS � '< l . G i o va n i Batr i �ta ( 1 6 � 7 1 7 t 6) ! t a l y a n o rgan ı st ve kompozi ı ö ı ü . Pad o v a d J doğ m u ş . F e rr a ra d a .ö l m ü ş ıür . C o ı e l l ı n i n ö ğre t m e n i olduğu r i v a y e r e d ı l m i �se de ou ci h e t kat'i d e ğ i I d ı r. B u n u n l a b e r a b e r C o r ei l i n i n ç ı ğ ı r ı n a yol açıığ ı m uh a k k a k ı ı r Y a l ı s a z l a r i ç i n ve v o k a l müz ı k o larak b i rço k b e s te l e r b ı ı a k m ı ş ı ı r 6 oper.ı . d i n i eser ler y a zmış t ı r ; b u n l a ı ı n bi r k ı s m ı b J s ı l m ı� ur . ·

··

.

bk . B A S A 4 .

B A S S .t. - N I G E H :

BASS� i\ 0 ( Bas 11 değişimi göze çarpar, Rlfl = bel li şartlar altında, s' l er h" ye çevrilmekle beraber z ' ler kol, el, 11/ = ol, o, gibi. Uzun vokaller, genel olarak, tliJ değil, U. olur, meseli siz yerine hiU., gibi. 4) K u­ Arabca ve Farsça asıllı kelimelerde ( mesela rem•ı. (iin ) kul­ zeydoğuda, Argayaş kantonundaki Salcut kabilesiyle daha lanılırsa da bazı öz Başkurıça keli melerde de bunlara rastlan doğuda bir adacık halinde bulunan Yalan kantonunun ·bir dığı vaıdır, t4blımtn = bılurum/bulacağım, iirın = orun, kısmında konuşulan lehceler : bunlarda. belli şartlar altında, yer, gibi. Volga lehcelerinde . olduğu gibi, Başkurtçanın ' s ler de z' ler de h 'ye çevril i r siz karşılığı olarak hih, fonetik si steminde de difıonglar mühim bir yer almıştır : 411 , e11. 111 , j11, gibi mesela h4yr411 = ötüş, Jtft'l = yaşa­ gibi. Başkurt lehcesi eskıden Kazakça tuiri altında kalmış· yış ; bu et�'ye karşı bizde çok kere öv vardır, ktt�de = ken sonradan gitgide Kazan Türkçesine yak laşmıştır. Ka­ gövde, gibi ; 111 j11 di honglan umumiyede uzun 11 ( = i ) zakça ile Başkurtça arasındaki müşterek hususiyederin baş­ ya çevıilir, meseli hıulsı11 > hii/sii = su, y4tl/Jıu > y4tl/Jii lıcası, belli şartlar altıoda ( !erin sis'ye ( Kazakçada ı. = yazıs . kililf > ki/ij = geliş ; bunlardan 4v ıliftongu ba­ Başkurtçada s) çevrilmesidir, Kazak ıöl, Başkurt s?l zan - ai'dan da olmadır, meseli h4u/s411 < sai = sağ. ( Kazan r?l) = çöl, Kazak ıa1gı, Başkurt s4lgı ( Kazan Dudak cazibesi ( bk. LABİAL ATTRAKSİYON) daha çok r41gı ) , tı rpan, Kazak iımtk, Başkurt ismtk (Kazan irmek ) dağlık bölgedeki ağızlarda görülür, k?rd?m = gördüm, = içmek ( Tobol ve Tümen lehcelerinde f > !! olur, gibi ; bunda Kazakçanın tesiri vardı r ; bozkır ağızlarında ralgı > !!alg11 ; Mişercede de böyledir) . Buna karşılık, bu olay zayıfnr, k.prdpm yerine k?rdim, gibi. s'ler Kazakçada s'ye çevrildiği halde ,» aşkurtçada aynen Konsonaurizm alanında Başkurtça, Volga lehce­ muhafaza edilir, Kazak ki si, Başkurt kiıi = kişi. Bundan lerinden epeyce ayrılır. Bu bakımdan Başkurtçanın hususiyeti ba1ka Kazakçada görülen iki fonetik değişime Başkurtçada tl/J, U. gibi diş ler arasından sızan sesler kullanmasıdır. da rastlan maktadır : ı ) Akıcı ( liquide) ve ötümlü ( so­ Başkurıça için Ufa ağzını esas alacak olursak, onu Kazan nore) seslerden sonra n > d, ötümsüz ( sourd ) lerden sonra Türkçesinden ayıran başlıca şu farklar göze çarpar : 1 ) da " > 1. meseli Başkurt klfl-nı yerine k lf l-dı = kolu, eli, Başkurt s : Kazan f, meseli B . sus U, K. fllfR4 = do­ 4s- "' yerine 4s- lı = acı, gibi . 2) Hususiyle çoğul ( cemi ) muz ; B. s4lgı, K, ç4lgı = urpan. 2 ) Başkurt h ( kelime ve ekinde 1 > d/ı, meseli !Jalın- lar > !Jatınnar/ !Jatındar = ek başlarında ) , U. ( başta deği l ) : Kaz •n s, meseli B. h4rı, kadınlar, m4k4/- lar > m4k41dar = aıasözleri, yigit-/tr > yi­ K. s4rı = sarı, B. llahı, K. llası = alası ; B. il/,en K. giller (krş. Kazak bal-/ar > baldar = ballar, kan/ar > kandar isen = esen. sıhhatli ; B. alll m ak, K. lsmak = asmak ; bazı = kan lar ; ayrıca krş. Kazan Türkçesi (an - /ar > (a,nar ) . kelimelerde ( meselA ki/mes = gelmez, kllmas = kalmaz) Başkurtçanın s > U. ve z > U. deiişimi bakımından Türk­ s sesi olduğu gibi kalır, daha başkalarında ( meselA k lys ıl mence ile de ortaklıkları vardır : Türkmence, Anaulı k4yhı = hangi ) da s/h'li ikiz şekiliere yanyana rastlanır. ve Hasar lehceleri hariç, sen yerine U.e, . olmaz yerine 3 ) Başkurt tliJ : Kazan z, meseli B. hltl/J. K. J4z = saz, de ol matl/J, gibi ; Türk men yazı dili imiisında s > U. gös­ kamış ; B. kıtl/Jıl, K. kızıl ; = kızıl ; yabancı asıllı keli­ terilmez, s yazılır. Türkmen U.'si Başkurt U.'sinden daha melerde :ı muhafaza edilmiştir, zi/a = güzel, z4man = geri mahreç lidir ve ı'* şeklindeki afrike (b. bk. ) sese ya­ zaman, gibi. Ufa ağzında, kelime başlannda y muhafaza kındır. Bazı dilciler, bu ortak keyfiyerten dolayı Başkurıça edilmişse de ( meseli yir = yer, toprak, J9t9 = yürü ) , ile Türkmence arasında eski bir komşuluk görmektedirler. öbür ağızlarda b u y'ler, Kazan Türkçesinde ve Kazakçada Ba1kurtçan ın Kazan Türkçesi ile karşılaştırı lması için da olduğu gibi, ('ye de çevrilir, meseli (i/ ( Kazan (i/) aşağıya bk. = yel, rüzgir, cır ( K azan tır) = yır, ır, şarkı (prl · Baek�rlçanın yapısı : Pontlik : Vokalizm alanında, ( Kazan (prl ) = yurt. Ufa ağzında, yabancı asıllı kelimelerde bütün Volga Tatareası lehcelerinde de olduğu gibi, baştaki ('ler de y olmuştur, yan < Fars. (iin, yl/a < Başkurtçadaki birçok vokallerin billurlaşması tam olma­ Arap. u/ii, gibi. Başkurtçanın başka özellikleri arasında şun­ dığı içi n . bulanık, yani ikisi ortası ara değerlere rastlanır lar göze çarpar : ı ) tl/J. r, w, y'den sonra - d > tliJ deği­ ( bu durum daha çok Kazaneaya yakın olan bozkır ağız­ şimi, mesela bay.da > ba) tl!Ja = zenginde. 2 ) Belli şartlar larında göze çarpar, daj lık bölgelerdeki ağızlarda, vokaller altında / > tliJ ve 1 > 1 değişimi, mesel! 4y- /4r > lJtl!Jlr Kazakçanın tesiriyle azçok durulmuştur) : ı ) a ile o = aylar. baı/amak > baılamak = başlamak. 3) Vokal­ arasında bulunan labial a ( = 4) . meseli tlıa = ata, 111/,4/ lerden sonra gelen da lokati f ekinde ve bağiacında d ( tl/J ) ( Kazan ıu4/) = kötü, 11frn4 = turna. 2 ) Dudak açıklığı > / deği �imi, mesela k dl a - da > U/ala = kalede, şehirde, dar olan, yani o ile u arasında bulunan o ( = p ) , mesel& yltl/Ja - da > ,ltl!Jala = yazıyor da ( krş. Kazakçada vokalden kp/4k = kulak, psmak = uçmak. Bu ses bazan ı ile deği�ir, ve r'den sonra gelen -daı ekindeki d>l değişimi, sırdaı > Jı pyaı c... k ıyas = koy aş, güne�. k pyı c... k ıyı = kuyu. 3 ) s ırlı�ı, s11daı [= nehir komşusu] >s11taı, gibi ; ayrıca özel Dudak açıklığı dar olan, yani ö ile ii arasında bulunan ad olarak Ese,berdi > l!senberli ) . 4 ) Vokalden sonra ge­ ö ( = p ) , meseli kplmek = gülmek, l?ı = düş, 4) Değeri len -da, ( ablaıif) ve -di ( fiilde geçmiş zaman ) eklerinde · 11 ile ii arasında bulunan bir 11 ( = If ) , meseli R'! lege = d (tl/J )>,. değişimi, yer yer bu sesin d üşmesi, ayrıca gölge, RI/be/ek = kelebek. ' ) Tam teşekkül etmemi ş, d>l değişimi, mesel! bey/eni ( Kazan bey/edi) = bağladı, yani i ile e arasında bulunan bir i ( = #), meseli baılanım ( Kazan basladım ) ,;, başladım, kll�na" ( Kazan bilmek = bi lmek, sibin = cibin, sinek ; bu i çok silik k41adan ) kaleden, şehirden, lrahınJa ( Kazan lrasında) = olduğu için, aposırafla d a gösıeri lebi lir, b'/mek gibi ; arasın da , m11,an ( Kazan m tm dan ) = bundan ; Kazan Türk­ bazı Türk lehcelerinde, bu arada Anadoluda da i'ye yakın çesi ile Kazakçada da ablatif eki olan -da, , nazal bir sesten olarak teliffuz edilen kapalı e ( = 1 ) , ba1ka bir sestir, sonra -nan'a çevril i r, Kazak Şa mda,. > Şam,.an, aıt,.tlfltl > cııeseli 11/i/ = yabancı, memleket. _ Bu bulanık vakallerden at ı' """ • gibi. Bazan 1 sesinin de düştüğü vardır, meseli ·



BAŞKURT TÜRKÇESI

387

da ilgtri ( = i leri ) , h11/ay ( = böy le ) , 4/ay ( = öyle ) , 111/ay ( = şö f)e) b ı zdeki lerden fark lıdır lar. Sayı adları l O a kadar şöyledi r : b{r, ik!, q r/pf d11•1. his. 4/tı. yit !/ yiii , higitiiJ/ ugfı, t u ğ ; ti/J/ r u ğı ı 1111 : üleşti rme ( d ı �tri buti f l savı l a n -lap/ . /ep ek ıyle yapılır, bfr,m-le ll = birer, d'l' "'l /ep = dörder, ııibi. Fiilde umumi Türkçedeki pren sipe uvularalc. Başkurt­ çada etti rimli ( causatit ) f i ı ler - dı r / - ğ tiiJ ( · ğ ı ı ı f. ; ti/J '( . ız ) / ·ır, ed ilgen ( pa ssif ) ler - ıl/- il . öze- dönüş l ü ( ret t �ch i ) ler · ml- rı. isıeşlik ( coop�rati f ) fiil ieri - ıı/· 1 · tek rarlamalı ( itl!ratif } la r da · ia/a/ gele esasına göre olan eklerle yapı lır, mesela ylti/Jdırmalı. = vazdırmak, kfyll{tiiJ .,ek/kf uiı mek = giyd · rmek dğ, ti/J a k/dğ t ı m a k = a k ı tmak, ya#halmaJı = yapılmak. ı lb t l m a k = bulunmak R ll ) t n m a k = dökünmek, h p r4i mak/ p 4ımak = soruşmak, iltırğalamak = birçok kere oturmak. lmek fiilende idfm yerine m{m şekli de kul la· n ı lır, in f m . in!r inf. inf k. in!r!tllllinf�!tYI i nf l er ( = idi m, idin, idi v. b. ) gibi. F ı i l çekiminde ek ler, tek i l ( müfret l ı . - mm. 2 ) - hın /- s ın . � ) ( -dır ) . ço�ul ( cemi ) ı ) - m t ti/J/ - m ı z/ - bıti/JI - b tz . 2 ) h ttllll- s ız , � ) - lari· nar esası n a göredir. F i i l zamanlarında -yor'lu şimdikilık ( h a l ) yoktur ; bunun yerine geniş zaman ( muzari, aori st) değerinde olan ve şimdikilik de an latan ( yapısı : gerundium continuitati s ) bir şeki l Morfoloj i : İsim tasrifinde hal ekieri 1unlardır : me· kullanılı r : ylti/Ja mın . ylti/Jahın, ylti/Ja (dır ) , ,.ltlll ı bıtiiJ/ seli dı' ın tasrif inde, nominaıif lt. genitif dt . rıırldı - tır. ydti/Jamıti/J, ydti/J:ıhıti/J/ylti/J:ısız, ydti/J:ı/a r = yazarım/yazı­ d atif dı · ka . akkusatif dı nı/dı · 11, tokarif dı . la, abiarif yorum, yazarsın/yazıy rsun , v. b. Geçmişte devam ( duratif) dt - tan/dt - tin. Ekuatif eki -sal - s e ( k ihe = gelse, bil/ha > b11ha = olsa. Yapı ve çek im eklerinde başıaki kon son ların ken d i lerinden evvel gelen konson larla a ssimi lisvon (b. bk. )a ıibi olmalan ( oneseli ktlgen = gelen, fakat lm ken = gi den ; J ltlll ı = yazdı. fakat sıkıı = c;ıkı ı ) ve bazı hal lerde öıümsüz ( sourd ) konsonların vokal önünde ötümlü ( •o o rd değere geçmeleri ( mesel i s ık = çık, fakat sığ i = ç ı kı1 : k11P = çok, fakat k11hi = ço ğu) genel Türk fonetığine uy�undur. Başkurtçanın öbür konson lan ( :. r. d. 1 g ğ. h, b- ; , y, k. 1. m n, r. p, r. s, 1· 1 w z, ) norma l Türk konson landı r ; bunlardan b ( = t • meseli Arabca asıllı hab" = haber, Faısc;a asıllı h;uıa = hasta Türkçe asıllı y l�ıı = iyi . !Jaıın = harun ) ve 1 ( meselA Arabca asıllı fayda = fayda. Rusça ası l lı /i tJ ral = Ş � bat ) , daha çok yabancı asıllı kelimelerde rastlanır ; i ancak bazı ağızlarda y/r karşı lığı olarak kullanı lır. yprıall/rprlak/;pr­ lak = hızlı yürüyen, gibi ; Başkurtçan ın t'ye çok tahammülü olmadığı için, yabancı asıllı kelimelerdeki i'leri c;ok k ere y'ye çevirir. mesela Rusça ;alotJaniya ( = ücreı ) > Başkurt yalp wa rıiya : r sesi arka rı ' dir. mesel i atarm = atanın ; i ( = O sızıcı ve öıümlü �utlak sesidir, liay = ağabey, gibi ; w çif ıd udak ( bi labial ) "'dir. mesela lwt�tlll 1 Kazan llltz ) = ağız lw11/ ( Kazan luıl ) = ağıl, köy ( Ba§kurt lw: Kazan du : Türkiye Türkçesi ağ )



• •



. .



. • •

.





. • •

.

·

.



·

.

• • .

=

·

.



388

BAŞK U RT TURKÇESİ - BAŞMAKLIK

Dialekten, Helsin ki 1 949. N. Dmitriev : P.ıud• sur la yıkanarak geçer ve bu gazla beraber sürük lenen az mikdar­ phon�tiqu• bathkire ( « Journ a l Asiatique » te, 1 927, s. daki alkol suda kalır. Mayalanma sonunda B. çıkarı lır. 1 93 2 5 2 ) ; aynı yazar : Baıl:irski:y :yazık ( «Bol ' şaya So· Liboratuvarlarda, ba­ vetskaya En!!iklopediyaıoda, ci l r 5 [ 1927 ] . sütun 1 3 7· H9) . lonlarda taktir arneliyesi Pröhle V. : Baskir n:ye/vıanulm4n:yok ( «Keleti Szemle» yapılırken de B. kul lanı dergisinde, cilt 4 ( 1 90 3 ] , s. 1 94- 2 1 4 ; cilt 5 ( 1 90 4 ] , s. !ır buna tctaktir başlığı» 228- 27 1 . N. Yanbari s a f ve G. Dev • etşin : Baıkortsa :yanı denir. Kullanı lacağı yere Su •lifba kitabı, Mos� ova 1 928. V. Hösnöy : Baıkorl tele göre şekli ve boyu deği­ gramatika, Ufa 1 9 3 3 . N. Tahi r : Baskurt Lligalı, Ufa şir. Aynı suretle imbikle 1 92 6 . V. V. Katarinskiy : Kratki:y baıkirsko· russki:y slovar', rin üzeri de taktir başlığı •

,

Oren burg 1 899. N. K. Dmitriev, K. Z. A�merov ve T. G. Baişev : Russko - ba1kirski:y slovar 1 , Moskova 1 948. W. Pröh le : Bauhkiristh• Volkslied., ( «Keleti Szemle» dergi· sinde, cilt 6 [ 1 90 5 ] , s. 1 2 2 6 ) S. Roudenko : Traditions '' tonl•s bathkirs ( « Revue des Traditions Populaires» adlı dergide, cilt 23, sayı 2 · 3 ). G. Meszıiı os : Magna Ungaria ( s. 1 0 1 144 ) , Peş t e 1 9 1 0. R. Lach ve H. Jansky : Basthkiriuh• G•siing•, Viyana 1 9 39. BA$LANGIÇ DECERI TEOREMI, bayağı ditfe­ ransiyel denklemler teorisinin esas teoremi. Birinci merte-

beden � = f (x, y )

differansiyel denklemini alalım : Baş­ dx langıı; değerleri denen bir (x0, y 0 ) değerler sistemi veril· mi1 olsun . ispat edilir ki,

� = f (x,

y ) d i fferansiyel denkledx mine uyan, x in/x x0 1 < A şartını sağlıyan her değeri için belli olup, x = x0 için y = y0 değerini alan, sürekli bir y fonksiyonu daima vardır. •

BAŞLANGlÇ NOKTASI, bir doğru üzerinde sabit bir O noktası seçi! dikten sonra pozitif sayı lar belli bir yön­ de, negatif sayı lar da bun un tersi olan yönde gösterilebi lir. hıe bu O noktasına sıfır noktası, yahut B. N. denir. BAŞLIK ( Eınog. ) . gelinierin başiarım süsliyen taca verilen ad. Bunların çok süslü leri ve değerlileri olurdu. Sonraları B. k u l lanı lmaz olmuş ve bunun yerini gelinin başını mum çiçekleri i le süslemek modası almıştır. Eskiden B. esnafına başlıkçı dmilirdi. Bugün Anadolunun birçok taraflarında gelin olacak kız tarafının evlenecek erk ek tarafından isıediği ve bir kısım halkın «kalın» dediği para, kıymetli eşyaya d a B . adı verilir.

ile kapanır. Ancak imbik­ lerde kullanılan bu B. lar, aynı ia nanda su ile soğu­ tularak imbi kten çıkan buharla rda alkol artırı lmasına yarar ( bk . DE FLEGMAT Ö R ) .

Başlık (kesiti )

BAŞMAK, bir nevi ayakkabı. Ö nceleri , deriden ya­ pılmı ş . üstü açık ayakkabı ( sandal ) cinsini i fade ettiği halde, sonraları umumiyede pa buca denilmiştir. B. bir­ çok Türk lehceleıin de, türlü şekillerde, bu gün de yaşa­ makta olup halk edebiyatında da büyük bir yer tutmaktadır. Arapça karşıl ığı «na'!• olan B . . Peygamberin kutsal ema­ n · tleri ara ında bulunan «Na'leyn- i saadet» e de ad olmuş Türk çevrelerinde. Hırka- i şerif. Sakal-ı şerif v. b. gibi, zaman la, « Başmak ı şerı f» tabiri de umumileşmiştir. Bugün İstanbu lda Topkapı Sarayı Müzesinde bulunan emanetler arasındaki iki tek «Na' leyn·i saadet» ten bir teki ile yine Peygambere i zafe ediled B.- ı Ş t rif in bir inti baı ( Ka dem- i saadet nişanesini himi l hacer-i şerit ) , bir aralık, sadrazam Bayram Paşanın Haseki semtinde yaptırdığı tekkeye ( Baş­ mak- ı şerif ıekkesi ) , teberrüken saklanmak içi n , konulmuşsa da ( 1 63 8 ) sonradan yine saraya iade ed i lmiştir. B. tabiri, Ortaçağ Türk - İ slam devletlerinde hük iim­ darları n ve emirlerin ayakkabıları için de kullanılmış ve bunlar saraylarında, silihdar ve cimedar gibi Başmakdar ünvanı ile de birer memur bulundurmuşlardır. Diğer ayakkabı nevileri arasında. B. hususi bir chem­ miyer taşıyor. Bi lhassa kadınlar tarafından giyildiği için, isranbulda bun u y a pan ve satan B . çı ( paşmakçı ) esnafı bu türlü ayakkabiarının zarif ve süslü olmasına itina ederdi. ,

,

BAŞLIK ( Şarapçı lık ) , üzüm şırasından şarap '1 ( = e olması ( Angio - Sak son z , e , Esk i Fris e ) : mesela Eski ı hl ) sesinin Gotçada 1>1 k alıp Batı ve Kuzey Germencede İ sianda ve Gotça sal = oturdum, Esk i- Y ük sek Alman. saz, başta fl, içte de bazan hl'a çevrilmesi : Got. l>li11han ( = f aka t Anglo- Sakson. stel, Eski Fris. sel. 2 ) N aza l i'nı'l uçmak, kaçmak ) . mal>lian ( =konuşmak ) , Eski Nord. /llia, hı'den evvel nazal o'ya çevrilmesi : Got. l>ahta = düşün­ mtela, Eski-Yük sek Alm. /liohan. mahalan, Anglo- Sakson . düm, Eski İ sianda l> ltta , Eski Sa k son . ve E ski - Yük se k A l­ /lion. ma8e/ian. Batı Germencenin Kuzey Germenceden ayrı man. thahla, fakat Anglo Sak son. �6hte, Eski Fris. tho,hte. olaıak hususiyederi şunlardır. yukarıda anılanlardan başka : Öb ü r faıklar için bk. A N GLO - FRİS, ANGLO - S AKSON ı ) Kelime sonunda z'nin d üşmesinden sonra kelime DİLİ, FRİS DİLİ. Ang i o- Sakson ve Fris bölümleri arasın­ sonunda bulunan - a'nın ve -i i le - u'nun d a d�mesi : Ana daki ba1l ıca fark lar da ş unla r dır : 1 ) Ana Germencedek i Germen. *wigaz ( Got. wigs = yol ) Ana Batı Germen. ai diftongu Anglo Saks e n ea da 6., Eski Friscede ise ii veya * wiga- z, Angi o � aks · n. ve Eski· Yüksek Al m an. weg ; Ana e ol muştur : mesela Got. maiza = daha, Anglo - Sakson. Germen. *nahtiz ( Got. nahts = ı; ece ) , Ana Batı Germen. mara, E ski Fris. mara ; Got. slains = taş. Ang l o Sakson. • nahli- z, Eski- Yüksek Alman . naht, Anglo-Sakson. niht. st4n, Eski Fris. slen. 2) Ana Germence deki au diftongu 2 ) Ai ve au diftonglarının sırasiyle ! ve o olması : Got. Anglo· Sak soncada �a Eski Fris. de i se ii olmuştur : Got. blindai ( = kör [cem'i. ) ) , Eski- Yüksek Alman. blinte, hlaupan = koş mak , Anglo-Sakson. hUapan, Eski Fri s. h/apa. Anglo-Sakson. b/inde ,· Got. ahttlu ( = sekiz ) . Esk i-Yüksek Anglo- Fris grupunun ay n imasından son ı a Almanca , Alman. ahıo Anglo S a ks o n. eahta. 3 ) Ana Germen keliır. e Ana Geı mencedeki kelime sonu - a vokalini - o ' y a çevirmi �tir, sonu r P ses i n i n a ( z , e ) olması : Ana Germen. •/ ert ô n , mesela Anglo-Sakson. hona = h oro z , fakat E s k ı-Yüksek Got. halrtô, Eski - Yüksek Alman. hirz.a, Anglo-Sa kson. Alman. ve Eski Sakson. h11no. V I . asrın son unda, y u ka­ heofle. 4) Kelime ortalarında bazı kısa vokal lerin düş­ rıda açık l ana n «Aşağı Batı Germ ence» ve « Y u k ar ı Batı mesi, k i ikinci l vurgunun bu l unmadığını gösterir : E ski- Yük­ Germence» bölünmesı vuku bulmuş ve bun un so� ucu olarak sek Alman. a/laro > a/lro ( =m ü t eakip , arkadan gelen ) , Batı Germencedeki p, t, k, d , w ses ı eri sırasiy . e Yüksek Anglo-Sakson. deo/ol ( = şeytan ) , cem ' i deofles. 5 ) Bazı Almancada pf, ff, f ; ss, z ( � ) ; ch ( J.ı ) ; t ; ve b ol m uştur . şartlar altında w'leri n düşmesi : Got. stg& wan ( = ş arkı mesela Aşağı Almanca ap peJ = e l ma. Yükse k Alman. söylemek ) , Eski-Y ü ksek Al man. ve Anglo-Sakson. singan ; A.pjel, Aşağı Alm. slapen = uyumak, Yüksek Alm. uhla­ Eski Nord. l>r1ngwa ( = iımek, zorlamak ) , Eski-Yüksek /en ; A1ağı Alm. water. Yühsek Al m. Was ser = su ; Aşağı A lman. drıngan, Anglo- Sakson. l>ringan. Alm. swarl = siyah, Yüksek Alm. uhw•rz ; Aşağı Alman. Ana Batı Germencenin yazı lı anıtlan pek kıttır. Bazı makan = yapmak, Yüksek Alm. ma,hen ; Aşağı Al m. dag Litiınce yazmalarda ( hususiyle Mal berg denilen anma ) , = g ün , Yüksek Alm. Tag; Aşağı Alm. ge11en = vermek, birkaç Batı Germen ası l l ı kelimeye h lo s ) rastlanmıştır. Yük sek Alm. ge'Jen. V l l l . asırda Aşağı Almancadaki Aşağı ( S a l ) Frank ların VI. asıı da yazı lmış olan kanun­ th'ler de d olmuş ve bu bakımdan Aşağı Almanca Angio­ namesinde ( Lex Salica) bazı kelimelerin Batı Germence Sakson grupundan ayrı larak A lmancaya yakla�mıştır, mesela karşılıkları gö>terilmiş ve bunlar başka muharrirler tarafın­ Anglo - Sakson. thri = ü ç, Eski-Yüksek A l man. ari, P ı atı­ dan yayı lmıştır. Bazı Batı Germence Run ( b. bk. ) yazıt­ deutsch drai. B u ses kanunları ı ç in b k. G R I M M KANUNU, ları, ayrıca da insan, yer ve oymak adları vardır. Aşağı V E RN E R KA N U N U . Aşağı Almanca ile Anglo- Saksonca Litincede, harb ve t icaret yolu ile Batı Ger menc�den alınma arasında, lngwionismus denilm bazı ortak laşa noktalar var­ yüz kaaar kel imeyi de biliyoruz ; bunlardan çoğu bugünkü dır, mesela, ı ) Sız ıc ı seslerden evvel n'nin düşmesi, Fransızcada yaşamaktadır : we,a (= harb ; Fr. gue,e) , Y ü k s e k Almanca /im/ = beş, fakat Aşağı A l manca /iv, marrian ( = engel olmak ; Fr. ma,; ) , warian ( = koru­ İ ngi l i zce /i 11 e. 2 ) Müfred üçüncü şah ı s zamiri olara k er mak ; Fr. garer ) , wa,dön ( = gözetmek ; Fr. garder ) , want yerine he kullanılması, cem'i birinci şahıs zamirinin de ( = har b eldiver. i ; Fr. ganl ), warn6n ( =ıechiz etmek ; Fr. de wir y er ine wi olm a s ı . 3 ) Fiil ç e k ı mind e -et ekinin g•rnir) , lrapp• ( = tuzak ; Fr. lrapp e ) , /illir/Jellir (= keçe ; her üç 1ahıs için de kullanılması. Bk. GERMEN DİLLERİ.

398

BATI İSLAVCA - BATI TüRKÇE

B ATI ISL � VC .\, Hind Avrupa dil ailesinin bir k o­ lu olan İsllv dillerinin bir bölümü ( öbür bölümleri : ı ) Doğu : B üyük Rusça. Beyaz Rusça. ve Ukraynca ; 2 ) Gü­ ·

BATI TÜRKÇE, Türk lehcelerinin . türlü Türkolog­ lara göre minası değişen b i r bö lümü. ı . W. Rad l off ( 1 88 2 ) , F. Korş ( 1 9 1 0 1 . G. ] . Ramsredr ( ı 9 1 7 ) v. b. Tür­

S lovence, Sı rpça­

koloıı;lara göre, Türkçenin Kıpçak veya Kuzeybarı grupull'a

Hırvatça ve Bulgarca ) . Başlıça iki grupa ayrı l ı r : ı ) Le­ ilir ( Lechire) grup : a ) Po lca. b) Pomorenya dil leri : Kasubca Slovintsçe, ve Zaborca. c ) eski El be dili : Polabca ; 2 ) Çei.Jit ( Czechire) grup : a ) Aşağı ve Yukarı Lusa� v e So­ rabca , b ) Çekçe, c) Slovakça. Bunlardan Çei.Ji r grupun anıt l arı daha eskidir (X. asır ; Lei.Jit : X I I . ası r ) . Eskiden Hannover ( Drevian Brezian ) . Elbe ( Smolin� Polab. Var­ nav, Linian, Morikan . Ratar) , Rostock ( Vagrian. Obodrit, Batı Çızan Kuzey Ran ) , Oder ( Do1an, Havalan, Stodoran. Sprevian, Çerspenan, Doğu Çızan G üney Ran, Dolen�. Vkran, Volınian, Periçan ) dolaylarında konuşulan Batı Is !iv diyelek leri Almanca tarafından erken bir devirde sön­ dürülmüş, bunların en önem l i si olan Polab dili XVII. asııda göçmüşrür. B u grupu n yalnız Vistul ırmağı lehce­ l eri ( Pomorski ) Danzigin kuzeybatısında ufak adacıklar halinde hila yaşamaktadır. Lti.Ji t grupun güney kısmını teşkı l eden Polcanın doğu ve güney sınırlarında bulunmuş olan esk i Kuyav, Polan. Golesi �. Opolan, Dyadosan, ve Bobran d iyetekleri de ölmüştür. Eski den Saksonyada ııeniş bir alanda yayılmı1 olan Lu sa� ( veya Wend, veya Sorab) grupu da bugün çok büzü l müş . Aşağı Lusa�çanın Serbi sç, Nizits, Neletits, Lusats, Yukarı Lusatsçanın da Milçan. So­ rab, Ni şan, D alemin lehcelerinde� çoğu kaybolmuşrur. Batı İ sllvcanın Çti.J i t koluna giren Luçan, Zı lçan, Dudleb gibi eski lehceler de Çekçe içinde kaynaşmıştır.

( Kuman , Peçenek, Barı Karaim, Doğu Karaim [ = Kırım Türkçesi l l ; Kırım Türk çesi I . Oğuz grupundandır ] . No­ ğay Karaçay, B a lkar, Kumuk, Kazan Türkcesi Mi�er. Tep­ rer, Başkurt. Karakalpak, Kazak, Kırgız [ A. Samoyloviçe göre fazla olarak : Oyrot. Teleüt ; Ligeri L. a göre de fazla olarak : Tobol Türkçesi, Tümen , Kurdek, Tura Özbek 1 ; Özbek l l v e l l l , Türki veya Orta Asya gru pundandır] ) ve­ ri len ad. Bu g ı upu Ligeri L. ( 1 94 ı ) « K ı pçak •, M. i�inen ( 1 94 9 ) « Kuzeybarı» şeklinde ad l andırmışlardır. A. Samoy­ loviç ( ı 922) « Kı pçak • ve « Kuzeybetı» teri mlerini kullan­ malı.la beraber, bun lara muvazi olarak «kalgan ( �•la• şek­ lini kullananlara karşı lı k ) bö lümünün 1a11 C ıag ve dag şe­ killerin i kullananlara karşı l ı k ) grupu» şeklinde bir adlan­ dırma da yapmış. ve mümeyyi z vasfı lagl t ( tagltk ve dağlı şekı llerin i kullanan lara karşı lı k ) kelimesi olan «Kıpçak ­ Türk men Merkezi Grup» adh karma bir grup da rasavvur etmiştir. Aynı tasnife göre, kalgan bölümünün bir kısmı olan Kı pçak grupu, foneıik bak ımından. Türk lehcelerinin z. grupunun ( öbür grup : r· ) y- altgrupuna ( öbür altgrup : d-. bölüm leri : t · , d · , z ) gi rer. B k. K I PC,. A K TÜ RK Ç ES i, K U Z E Y B AT I TÜ RKÇE, GÜN EYBATI T Ü RKÇE.

ney : Eski İsli vca veya K i l i se

İ s l ivcası.

2 . Hususiyle Macar Türkologları tarafından Türk leh­ celerinin iki ana bölümünden birine veri len ad. Birçok Tür­ kologlar Tür k lehcelerini umumiyerle «y- Türkçesi " ve «s­ Türkçesi » şeklinde ikiye ayırırlar. Bu esasa göre, kelime başlarında bu iki ses birbirine tekabül eder. Lehcelerden Batı islivcanın başlıca fonetik hususiyeti, eski •ri ve Çuvaşça ile Yakurça S· , eski ve yeni bütün öbür lehceler de � ve •di seslerinin bu d i llerde sırasiyle ts ( yazıda : c) ve z (dz) y- gru puna girer ler ; me seli Kök - Türkçe UY&urca, Çağa­ olmal rıdır. B u sesler E ski İ slivcada -:e B ulgarca da 5{ (;ti � tayca. Türkiye Türk çesi v. b. yıl. fakat Yakurça sıl, Ç_u­ > • ı%' > •Xı%'> *st's> st' J i le zd ( •di> *da'> *ada' > vaşça 1111 ( eski Çuvaşça ra/ ) . Ana Türkçede y fonemi çok ' •idi'> zd' ) , Supçada ç' ( yazıda : t) ile c ( yazıda : dj ) , eski bi ; devirde c' ye çalan ön damak d ' si değerinde idi ; da Rusçada , ) j : yazıda ( y ile ç de . c ( bizdeki ç ) meseli Y ayık ırmağının adı Yunanca metin lerde Daıkh, Slovence sırasiyle Meseli. v e «sı­ Türkçe yabg11 keli mesi Arabca metin lerde rabg11, yılan ke­ «mum» lmuştur. o ) j bizdeki ile z ( limesi de B u lgar Türkçesinde İ sliv hadleriyle dt/om şeklin­ nır» manalarma gelen Eski İsliv. • s ı/iı{iı> svl11a, • m ed[iı de yazılmıştır ; bu ses son radan bi r grupta y, öhür gn pta > mefda, Bulgar. J vilıa, mefda, Sırp. - Hırvat sviieta, me­ da s ( Yakut s, Çuvaş s) olmuştur, bk. A LTAY D i LLE Ri. di•, Sloven. svlla. meia Rus svlla, mda. Beyaz Rus. sı·l­ B u y- ""' s- tekabülünün yanıbaşında, Türk lehcelerinde ke­ la, mefa, Ukrayn. Jvila, medfalmefa, fakat Çek. ve �lo­ lime ortasında ve sonunda bir de z ""' r, ve ş ""' 1 ( yahut vak. svlı e, meze Lusa�. svjl(a. miez•lmiazll, Pol. Jwi"a. r � ı . 1 � ş ) tekabülleri vardır, k i bunda Yakutça y- grupu miedıa, Polab. svita, midza. Bazı di lcilere göre, bu özel­ i le birleterek ( hepsi z ve 1 esaslı ) Çuvaşçayı (r v e I esaslı ) liklere şunları da karmak gerekir : ı ) Ön - vokallerden yalnız bırakmakta, bu da bazı bakımlardan Moğolcaya yak­ evvel gelen konsonların palaralleşmesi. 2) Ard · vokal· la,makıadı r ; meseli Y· Tür kçesi ökiiz, yakurça oy11s. fakat lerden ve bazı kon son i ardan evvel gelen 1 sesinin velarize Çuvaşca , ;G� r. Moğolca iiker, y- Türkçesi ve Yakutça la/. oluşu , yani kalın t ye çevrilmesi. 3 ) Belli şanlar altında fakat Çuvaşça r' 11 /, Moğolca çilag11n. Macar Tükologları , ch den olma s nin s ( bizdeki , ) ye çevri lmesi meseli lehceler tasnıf i için z ""' r ( = rhoıasisme ) ve ş ""' 1 ( = lamb­ Rus. vlsego, takat Pol. wszego, Çek. v1eho = bütün, hep. daısme) tekabüllerini daha esaslı sa� dık ları için, Türk 4) I ki vokal arasında bulunan ve ayrı hece ı eşkil etmiyen lehcelerini bu esasa göre ikiye ayırmışlar ve z/ş esaslı leb­ i'nin düşmesi ve bunun resiriyle de bu vokallerin birleşerek celer grupuna «Doğu Türkçe», r/1 esaslı lehcelere de « Barı �zaması, meseli Rus. smljallıja, fakat Çek. smtlli se, Pe l. T ürkçe» demişlerdır. Macarlara ve daha bazı T ürkoloğlara Jmiat S If = gülmek, alay etmek. :5 ) Uzun vokal lerin, alça­ göre, bu tekabülde z ve ş sesleri esas, r ve I sesleri de de­ lan entonasyonla kısalması, meseli Sırp. rik11, fakat Çek. ğitmiş seslerdir ; aşağıya bk. rtllı 11 . Pol. rrkr = e li. 6) Vurgunun bir hece daha öne Batı Türkçenin :rayılısı : Bu kavrama göre adlandı­ alınması. Batı lslivcanın Lehi t kolu Doğu islivcaya, Çt hit rılan Batı Türk leri, merkezleri Orta Asya oları Doğu Tür k­ kolu d a Güney İslivcaya d ;ha yakındır. Bk. İSLA V D iL­ lerinden eski bir devirde ayrılarak batıya doğru göı; ermiş­ L E R i ; ayrıca bk. W. Vondrlk : Verglerrhende sla viJ rhe lerd i r Batı Tür klerini u m umi y e d e Og11r ( Çın Ho · k111 ) Grammaıik, Götringen, 2. bas. cilt ı, 1 924. s. 1 9 - 20, kı1. adı altında ıopliyabı liriz ; bi rçok Barı Türk boyları · O r:llr F . Miklosich : V ergletrhende Grammalik der s/avisrhen ile biten adlar raşımıştır. B u ad r : z muıabakatına . göre, Sprarhen, ci lr ı, Viyana 1 879. Doju Türklerini vasıflandıran Og11z adının karıılıjıdır.



;

BATI TüRKÇE Batı Türklerine dair ilk maldmata V. asırda Yunan tarihçilerinden rhaeıor Priskosta rastlarız. Bundan anlaşıl­ dığına göre, 461 465 y ı l lan malannda, Batı Türklerinden Şaragur ( Yun. Saragı�r) lar, Urog ( = Ogur ) lar ve Onogur­ lar ( Lar. H11nngı�r, ki Avrupada Macarlara verilen Hurıgar adı bunlardandır) , Batı Sibiryanın İşim ve İrtiş ırmaklan bölgesinde, s : birlerin (Sibirya adı bunlardandır) güney­ batı sında ve Fin Ugor ai lesinden olan Macarlara akraba ve komşu olarak yaşıyorl ardı. Batı Türklerinin ana vaııanı ve Batı Türk · Macar münasebetlerinin eski merkezi bu­ rasıdır. Sabi r ( Suwar ) ler tarafından yurtlarından sürülen Batı Türkleri, yanı Ogur halkı ( Şaragur, Onogur, Kutur­ gur, Uturgur, v. b. ) , Macarlarla, beraber, önde Şaragur­ lar bunların arkasında da Onogurlar olmak üzere, kuzey Kafkasyaya hususiyle Azak denizinin doğusuna ve Kuban ırmağı bölgesine inmişler, 463 yılında da Bizansa elçi göndermiş lerdir. Kafkaslara inen Batı Türk leri hakkında birçok tarihi vesikalar vardır : V. - V I I . asırlar arasında yaşamış ol duğu san ı lan Ermeni tarihçi Movses Horena�i. Vund veya Vanand adlı birinin önderliğiyle Bul�arların heophy­ Aras ırmağının kuzeyine yerleştiğini kaydetmiş ; lakıos Simakattes ( VI. asır ortası ) , kuzey Kafkasyada Barsi l ve Sabirlerle birlikte Onogurlan da zikreımiş ; Zakharias rhaetor ( V I . asrın ik inci yarısı : Yunanca aslı yok. Sürvanca tercü mesi vardır ) , Kafkasyanın kuzeyin­ deki göçebe kavimler arasında On ( u ) gurlarla Kuıurgur Agathias (VI. ( Korırigar, Kotragoi ) ları da göstermiş asır ) , Kolkhiste Onoguris adlı bir kalenin bulunduğunu ve vaktiyle Onogurlann burada hezimete uğradıklarını söylemiş ; Prokopios ( V I . asır onası ) , Azak denizinin doğusunda Onogur, Uturgur ve Ogur adlı kavimterin bulunduğuna işaret etmiş ; Menandres Protector (VI. asır ) . n a yılı hadiseleri dolayısi yle kuzey Kafkasyadaki Onogurlardan bahsetmiş ; ve nihayet Latin tarihçi }ordanes (VI asır ortası ) , Pontus civaunda kürk�ülükle uğraşan Hunugur adlı bi r kavim zi krermiştir ; 700 sıralaunda yazı yazan Ravennas ( = Ravennalı ) Geographicus, Azak de­ nizi ile Kuban ı rmağı civarında bir Patria Onogoria ( = Ono ur vatan ı ) gösrermiş ve bu bilgiyi IV. asırda yaşamış olan I..i baniosıan aldığını i lave etmi ştir, ki bu iddia ciddi olmasa gerek. Bu Türklerden Şaragurların adına son olarak 558 sıralarında rastlanır. · ·

·

Kafkasyaya inmiş olan Batı Türkleri , V. asır orta­ larında Hun i mparatorluğunun dağılmasından sonra Kara­ denizin kuzey sahillerine çekilen Hunların hakimiyeti al­ tına girmiş ve bunlarla karışara k . «melez» ( bu/gamalc = ka­ rışmak, karıştırmak ) minasına olan Bulgar adiyle zikre dilrneğe başlamışlardır. Bunlar hakkında en eski malikmat 48 1 yılındandır. Bu yılda, Bizans imparatoru Zenon. Doğu Gotlarına karşı savaşırken Bulgar Türk lerinden yardım istemiştir ; 499 yı lında da Bulgarlar Bizansın ku zey sınırı bölgelerinde görünmüşlerdir. Kuturgurların adına 547 de B i zans tarihçi lerinde rastlanmakıadır ( Kouagoi , Kaıri­ guroi, v. b. şekıllerde ) . Kosmas İrdi lropleustes 1 547/49 ) , kuzey kavimlerinden İskitleri ( Skyth ) , Hyı kan lan v e He­ rulleri zilerederken Bulgarlardan da bahseımiştir. Zakha­ rias rhaetor 569 tarihinde Bulgarları Katkasların kuzeyinde gösteri rken, daha 48 1 yılında bun ları çok daha batı da gördüğümüze göre. Bulgar Türk leri V. ve VI. asırlarda Karadenızin kuzey sahi llerine kadar sarkmış olsalar gerek ( bazılauna, mesel! G. Feh�re göre, VI. amda Onogur­ lar ikiye bölünmüş, bir taraftan Kuırigur ile Utiaur, öbür

399

taraftan da Onogur ile Utigur adları bir zaman müteradif olarak kullanılmışlardır ) . B u topluluk, VI. asrın ilk yıllannda Sibiryadan hiç olmazsa kı smen inmiş olan Sabirlerin hakimiyeti altına girmiş, ay nı asrın sonuna doğru da Batı Kök · Türk impa­ ratorluğuun bir eyalerini teşki l etmişlerdir. VII. asııda bunların bir k ısmını Avarlar beraberlerinde bugünkü Ma­ caristan& sürmüş lerdir. Aynı asırda Bizans imparatorluğu­ nun yardımiyle ilk defa olarak tam bir i sıikiile kavuşmuş­ lardır. Kowrat veya Kubrat adında bir asker, V I I . asır başlarında Bulgartarla Kuturgu rlann hakanı olduktan ve Azak denizinin doğusuıda Kuban bölgesinde Onogur . Bul­ garların « Büyük Bulgari stan»ını kurduktan son ra, 64 1- 668 sıralarında Kök - Türk boylarından olan tfazarlann akını yüzünden, Kubratın kurduğu devlet parçalanarak. Onogur­ larla bunlara akraba olan kavimler dağılmışlaıdır. Bunlar­ dan bir kısmı, Kubratın üçüncü oğlu olan tsperibin ku­ mandasında, Tuna bölgesine gelerek 679 da, şimdi Bul­ garistan deni len arazinin kuzey kısmına ( Moesi a ) girmiş­ ler ; başka bir kısım, Kubratın büyük oğlu Bayanın em­ rinde ana yurtlarında kalarak tfazarlara tabi olmuşlar ( = Onogur - Macarlar) ; bazı kısımlar da yine kuzeye doğru, yukarı Volgaya çeki lerek 11rgak ) . ve Sor Tür k . esi nıbırıka : Türkiye Türk. yum11rta. Bu isıiate tabaka�ına ı n umarayı verecek olursak, yuk arıda gösteri len Batı Türkçe tabakasına 2 de mek gerekir. Daha muahhar bir devirde ( tabaka 3 i X L­ X I V. asırlar ) , Kuman - Kıpçak ve Peçen ek Türkçeleı i nden de Macarca isıiatelerde bulunmuştur, Mac. kt�la11z < Türk. kılav11ı ; Mac. ıöıeg < Türk. ıezek, gibi. Osmanlı Türkçesi, istiare bakımından Macarca i ç i n 4 n umaıalı tabakayı teşkil eder ( XIV. - XVIII. asır son u ) . Macarca Osmanlıcadan hem doğrudan doğruya ( mesela Mac. dolma < Türk. do/ma : Mac. deli < Türk. deli l , hem de Balkan dilleri vasıtasiyle ( mesela\ Mac. cziıma < Sırb. rizma < Türk. rizme) kelime isıiate etmiştir. B u raba kalardan başka. bir de Ura l · Altay menşe birliğine kadar i z l enebi len bir müşterek ana tabaka vardır. meseli Mac. val- /.�ol· , Fin. ole- Türk. bol· /ol· ( = olmak ) , Moğol. bol- . Mancu. bi· , gibi .

Asıl Batı Türkçesinden Macarcaya geçen kelimeler, daha ziyade ev hayvanlarına, ziraare, şahincilije, şarapçı lıja, inşaata, ev eşyasına, a lerlere, kü� ük sanatlara. ticarete. el · bise ve süse, içrimai resisiere ve yazıya ıaalluk eden keli· melerdir, meseli Mac. borili (= buzajı ) , bors6 ( = burçak ) ,

bölt:sö ( = beşi k ) . btJza ( = buğday ) , t:salln ( = şalgam ) , czötkeny ( = süt l eğe n ) , czit:zkttny ( = sıçan ) , döl ( = düş· mek ) . g öreny ( = gelinci k ) , gyap;tı ( = yapağı ) , gyümölcs ( = yem i ş ) . g} Dr ( = d ü rmek ) . gyürD ( = yüzük ) , iker ( = i k i z ) . Ir ( = yazmak ) , karo (= kazı k ) , kis ( = küçük ) , kos < = koç ) , ökör < = ö k ü z ) . sar < = sarı ) . sıel < = yel ) , ı4rk4ny ( = sazkan, ej derha ) , sz81/ö ( = y tdteg. çilek ) , tenger ( = tengiz, den iz ) , ıin6 ( = dana ) , ghi. Has i sim­ lere gelince, Macar Arpid hanedanı adlarrııdan şunlar Batı Türkçesinin yadigirıdır. : Geza veya Geis11 ( St. I s ı v a n ' ın babası. X. asır son u ) < Geut:sa < geN = y : g tekabülü i le Türk. yiğ/yik ( = efen d i Lar m�gnus) + cıa ( ca ok., M.ı­ carcada küçültme eki ) ; Sarolla ( ıarolta ok., Gyula'n ı n k ı zı ve St. I sıvan 'ın an nesi ) < sar ( ıar ok., = Doğu Türk. sarı, Batı Tür k . «beyaz» ) + o/111 ( = gelincik [ hayvan] ) ; Karo/ta ( Gyula'nın öbür kızı ) < kara ( = kara. siyah ) + o/111 ( =ge­ linci k ) . Bu adlar. ya tJazarların bir kolu olup Macari sıana giren ve orada kayn aşan Kabar ( = «isyan ede», Mac. Kovar) ların bırak tığı yadigirlard ı r, yahut da H un zamanından kal­ ma süla leye men sup ananevi adlardır. Macarcada mahfuz Bar Türkçe kelimelerin başlıca f onetik hususiyederi şunlardır : ı ) Doğu Türkçe z : Batı Türkçe r meseli Tüıkiye Türk. yüzük �:"' Macar. gyürl ( d'iirD ok. ) � Çuvaş. Jara ( y � g y '-'"' s için aşağıya bk. ) i Türkiye Türk. ök , z "' Mac. ökör �:"' Çuvaş. v iair . 2 ) Doju T. ş : Batı T. 1, mese l i Çağatay. IÜ/ ( = kuşluk vakti ) � Mac. del ( = öğle ) �:"' Moğo l. ( < eski Çuva ş ) düli ( r : z v e I : ş tekabülleri i ç i n aşağıya bk. ) . 3 ) Birinci hecede Doğu Türk. a ; Batı Türk. ı, meseli Kazan Türk. lana ( = dana ) "' Mac. ıin6 "' Çuvaş. tina. 4 ) Doğu Türk . ç : Batı Türk. s mesela Ka r aça y . k'ürü ( = bir ağa ç ) �:" Mac. k8ris ( kli­ riı o' s. meseli Türkiye Türk. yoğ11r- 1:" Mac. ntlr ( tl'ür ok. ) �:" Çuvaş. Jir ; y i:"'SI:"'S olarak da Tü ı k iye Türk. :> e/ 1:" Mac. szel (sel ok. ) �:"' Çuvaş . Jil ; Kazan Tür k . >tdleg (Türkiye Türk. ri/ek ) �:"' Mac. szöllö ( ı 8ttli ok. ) �Çuvaş. Jirla. 8 ) Kelime sonu



o

Doğu türk. - ni fl : Batı Türk. · m meselA Doğu Türk. san � Mac. szam (sam ok . , = sayı ) � Çuvaş. s11m. 9 ) Keli­ me son u Doğu Tü ı k . - k : B .ı ı ı Türk. y > s, meseli Türkiye Türk. h11rrtık � MJC. bors6 ( borıiJ ok. ) �:" Çuvaş. pirl111 . Bazı larına ( meseli Gombocz Z. ) göre, eski Batı Türk­ çesinde ( Gombocza göre Eski Çuvaşçada) � ve s esaslı i k i lehce vardı. Macarca h e r i k i lehceden de kelime i stiare ettiği ic;in, Macaıcaya girmiş olan Batı Türkçe kelimelerin­ de bazan Doğu Türkçe y : Batı Türkçe Us karşı laşması ve kelime ikizleri vardır. Her ikisinin de yeni Çuvaıçadak i karş ı l ığı s d i r, mesela Türkiye Türk. yemiJ "' Mac. gyiimöltı ( = yemi ş ) , ızemölt:s (= zahire. buğday ) �:"' Çuvaş. Jim ;J ( = yemiş ) i Türk iye Türk. yüzük �:"' Mac. gyürD ( = yüzük ) , szerü ( = harman dairesi ) "' Çuvaş Jara ( = yüzü' � > s gibi ve bir satı h meselesi olarak değil. der i n liğine tabakataşma hadisesi olarak ele alınmalıdır. Böyle olmakla beraber, X I V . asııda Volga Bu lgarcasında y : c karşı laşması hi la mevcurru ( aşağıya bk. ) . Maca rcada, y kaşılığı olan c i l e başlıyan müsrear Türkc;e kelimelerin hepsi Batı Tüıkçesine ait değildir, Doju Tiiık-

BATI

TüRKÇE

çesinden, mese l a Kıpçakçadan da alınmış olabi lir diyenler varsa da ( mesel i Ligeti L ; sonradan fiki r değiştirmişdr) o zamandan kalma yazılı met in ler bu l u n madığı i çin bunun ispatı güçtür, mesela Mac. g yep/ö. Çağatay. yiplık, Tür­ kiye Türk. iplik, Kırgız. çıp, Kazan. t:ep, Çuvaş. siJt, Yakut sab ; • ceplt/cipli esası eski Volga B u l garcası n a a i t olup bundan Mac. gyep i l e Kazan. t:ep türeyebi ldiği, veya Kı rgız. dp in delaletiyle, bu esas Kıpçakçanın d a m a l ı olabi ldiği gibi. B k . Z. Gombocz : Die bulgarisçh. türkisçhen Lehnwörter in d, ungarischen Sprache ( «Me moi res de la SociEtE Finno - ougri enne» de, ci lı XXX, 1 9 1 2 ) . ]. Benzin g : Die angeblichen bo/garliirkist:hen Lehn· wörter im Ungarist:hen ( «Zei tschri ft der Oeutschen Mor· gen liindi schen Gesellschaft» ta, 1 944 ) . 2 . Kafkas Batı Türkresi ( 4 8 3 - 800 ) : Bu gruptaki başlıca yadigarlar, başka yerde de rastlanan has i simlerden ibarettir. Bunların başında Ogur, Uturgur, Kulurgur, Ono· gur, Şarogur gibi Türk boy adları gelir. Bu ad ların etimo­ loj ilerini şu şekilde yapmak i stenilmiştir : Batı Türk. Ogur : Doğu Türk. Oğuz ; Batı Türk. U111rgur : Doğu Türk. Otuz Oğuz ; Batı Türk Kuturgur ( < •Tokurgur, ki Uturgur adının analoj isiyle metateze uğrıyarak Kulurgur şek lini almıştır ) : Doğu Türk. Tokuz Oğuz ( = Dokuz Oğuı ) ; Batı Türk. ' Onogur : Doğu Türk On O ğuz ; Batı Türk . Şarogur : Doğu Türk. Sarı Oğuz ( = beyaz Oğuz ) . Balkurt veya Bajgırl adı da Be1 Ogur ( = Beş Oğuz) şeklinde izah edenler vardır. Bunlara Theophylaktosta oymak · adı olarak geçen Savard ( = Sova r ; krş. Volga üzerindeki eski Sovar şehri, ve Sabir/ Savir boy adı ) a dını, ayrıca Kobral/ Kowral şahıs ismin i ; Movses Horena�ide Bulgar kumandanının adı olarak �;eçen Vund veya Vanand i le yine aynı yerde kabi l e adı olarak anı­ lan Basit/Barsula ( = Ba m/ ) Bulgar/Bulgar ve Vlındur i sim· lerini de katmak gerekir. Vlındur için krş. Gardizide geçen Nndr, Bekride geçen Vğunh· ve .tiazar hükümdarının .tias­ day ben Sapuraya yazdığı İbranice mektupta geçen Vnnlr kabile adları ; .tıazarlar, mem leketlerini Vnntr adında bir halktan zaptettik leri n i söylerler. .

Kafkash rdaki Batı Türk topluluğuna . .tiazarlara karış· mış olan bazı Batı Türk unsur l arının ( = .tiazar I ) yadi­ garları da dahildir . .tıazarlaı ı ( !Jazar = «gezer» kış. kazak =«gezek» , kırgız = «kır gezen » ) Batı Tüı kl eri tarafından teşk ı lit randırı lmış Sabi r ler ( < sap · [mak) 1 zannedenler var­ sa da, bun ları Kök · Tüıklerle beraber müta lea etmek daha yer i n de olur ; bk . Nemeıh Gy. : Szabirok es magyarok ( «Magyar Nvelv» de, 1 929 ) . Sabirler ( Çi n . Sien-pi ; bk. S AB l R ) gibi .tiazarların ekseriyeti (= .tiazar I l ) ve bunla­ ra bağ lı bulunan Kabarlar da, Doğu Türk bölümu nden bir lehce konuşurlardı ; dil yadıgirları bunu göstermektedir. Ancak, .tiaza ı topluluğunda kullanılan Şarkel gibi bir yer adı, .Avarlarda olduğu gibi, .tiazarlarda da bazı Batı Türk unsurlarının mevcudiyetini göstermektedir. 8 3 5 yılında Don nehri üzerinde kurulmuş olan bu kalenin adı ıar ( = beyaz ) + kil ( = gil , ev, kış. Çuvaş. kil = ev ; lurıkil = beyaz ev ; hakan Yusufun İ bran ice mektubunda I ;· ki/ 1 , yanı «beya z ev» manasınad ı r, nitekim Yunancada ( K. Po r phyrogennetos) bu ad aspron hospition t = beyaz ev ; krş R usça karşılııtı Beloveja, bel o = beyaz, 11eja = k alt ) diye tercüme edi lmişti r ; .tıaza ı ların V olga kıyı sındaki mer­ kez leri ( 7 2 9 d a ) olan Sarrum şeh r i n i n adı da Ara b kaynak­ la r ınd a al bay4a 1 = beya z ) şek l i o o de minalandırr lmıştır. Bu isimlerdeki ıar unsuru eğer Doğu Türkçe olsaydı «beyaz» değil, «san» minasına gelecekti ve ş yerine s ile

başlıyacaktı, T Ü RKÇESi

scha/ten

401 k rş. Çuvaş. I�" = beyaz. Bk. ljAZ A& ayrıca bk. A. Zeki V el idi Togan : V ölker·

des

Chazarenreiches im neunlen ]ahrhunderl Archi vum»da 1 940 ) ; .A. Zaif-Ctkowski : Problem ;,zykowy chazar6w ( «T. N. W»de 1 946) ; ayn ı müel l r f : Ze 1111di6w nad zagadnieniem t:hazarskim, Krak6w 1 947. 3 . Tu na Balı Türkresi veya Bulgar Türkresi : B un· ( «Korösi Csoma·

dan, elimizde üç yadigar grupu vardır : 1 ) Bulgar Türk· lerin i n kiri l i k harflerle yazılmış hükümdarlar lisıesi ; 2 ) 860 870 y ı l larında Byzantion ( İstanbul ) d a toplanan V I I I . ökümenik kon siline katı lmış olan Bulgar temsi lcilerinin isim listesi ; 3) Bulgar lslivcasında mahfuz bulunan Batı Türkçe kelimeler. •

Hükümdarlar listesindeki Türkçe unsur ların hepsi kati olarak Batı Türkçesine bağ lanamadığı için, Bu lgar Türklerin karışık bir dil konuştuğuna hük medebi liriz. Buna göre de Bulgar Türk çesi I ( Batı Türkçeye bağlı ) ve Bul�ar Türkçesi l l ( Doğu Türk çeye bağlı ) şeklinde bir tasnif yapılabı lir. Bizi i l gilendiren Bu lgar Türkçesi I dahi, karışık olduğu için tam Batı Türkçesi sayılamaz. Hükümdar lar listesinden, çoğu y ı l lan gösteren hayvan adları olmak üzere, şu keli meler dikkati çeker : di/om ( = yılan ) , lvir ( = tokuz, dokuz ) , do!Js ( = donguz, domuz ) . ıegor ( = sığı r ) , ver ( = üç ) , veri ( = börü, kurt ) , dvan1 ( = tauşkan, tavşan ) , et!J ( = i t, köpek ) , ·t ul ( = tört, dört ) , Baş lıca has isimler d e şunlard ı r : Avitohal ( = .Attili ? ) , İrnik ( = Atti lanın oğ l u I rnak ) , Du/o w ( kış. eski Macar Gyula ) . isperi!J ( = Asparuh ) ,

Kurt, Tervel, Sevar, Kormisos, Vokil, Vi!Jıun, Ukil, Ugain, Umor, v. b. Bu c i n s ve has i s i m lerden şunlar Batı Türkçe sine bağlanabi l i r : dilom, lvir, ıegor, ver, veri, 1111, Dulo. Fonet i k karşılaştırmalar da şunlardır : ı ) Doğu

Türkçen in z' sine karş ı i r k Bulgar Türkçesi ( = Protobul· gar) nde r vardır, meseli Doğu Türk. lokuz : Bulg. Türk. ıvir ( krş. Çuvaş . 1inir = 9 ) . 2) Doğu Türk. s : Bulgar. Türk. ş , meseli Doğu Türk. uğır : Bulg : Tüı k. ıegor. 3 ) Doğu Tür k. b : Bulg. Türk. v. mese l a Doğu Türk. börü : B u lg. Türk. veri. 4 ) Konsondan evvel ge len r, B u lg. Türkçesi nde düşmüştür, mesela Doğu Türk. IÖrl : Hulg. Türk. 1111 ( kış. Çuva ş . livaD; = 4 ) . 5) Kelime başında bu lunan ölü 'den evvel. Bulg. Türkçesinde bir v protezi geli r , mesela Doğu Türk. ür : Bulg. Türk. ver ( krş. Çuvaş. viı�. viJJ• = 3 ) . 6 ) Ke l i me başı Doğu Türk. y : Bu lg. Türk d, mesela Doğu Türk. yılan : Bu lg. Türk. di/om ( krş. Macar. Gyu/a, Bulg. Türk. Du/o, ve y - /d' . /c hakkında yukarıdaki açı klamalar ) . Moı foloj i bakımından da, Bulg. Türkçesinde sıra sayılarının ·m so­ neki i le ya pı ldığı görülmektedi r, mese l i elem ( = ilk [ i n cı ] ) . verem ( = üçüncü ) . tulom ( = dördünc ü ) , allom ( = altıncı ) , lvirem ( = dokuzuncu ) . Bulgar Tür kçesinde, gerek Batı. gerekse Doğu Türkçeye bağ lanabilen kelime­ leri n kalı pları ve b i l h assa voka l i zmleri çok bozukı ur, mesela yılana karş ı l ı k dilo m ,· tavıana karşılık dvanı, domuza karşıirk do!Js, gitıi Bulg. Türk çesinde g/Jrmü, altmıı, bejtim, d vanı ve do9s kelime leri eğer Batı Türkçe olsa­ lardı, s ı rasiyle * rerim, • olma/, •bielim, *tava/i ve *dohr şekillerinde bulunma ları icabed�rd i . B k. G. Feher : Die Nameniiste der ersten hulgarisrbe11 Chane ( B u lgarca. «Godişnik n a Naı odniya Muzey »de Sotya 1 926) , aynı müellif : Die lnuhri/1 des Reilerrelie/s von Madara, Sofya 1928, J. M arquart : Altbulgarisehe Ausdrüc�e iR d,

BATI TüRKÇE

402

bulgarisehen Fiirstenliste ( «T'oun � Pao•da 1 9 1 0 ) , ]. Mik­ kota : Die Chrono/ogie der türkisehen Donaubu/garen ( «Journal de la Soci�t� F ın no ougrienne»de 1 9 1 q ) . G. Ft-h�r : Ostatwi ol ezika na dunavskite prablgari Alm. özeti : Die S rathreste der Donat�protobt�/garen, « l zves­ ıiya na Blıı:ar skiva Aı l}eoloıı:kesk i İnsıı ıuı»ıa 9 8 29). V. Beşevliev : Pr11ob/garski nadpisi ( «Godişnik na Sofiys kiya Un i versiıet»te 1 9 34 } . R uhani meclisteki Bulgar temsi lci lerinin l i stesinde bazı Tü rkçe rüı be adları vardır : irirgü boy/a, bagalur, kantegin veya tarkan, san(l ( Yunan harf lerıyle sampiis ; ası l lisıe Yunanca idi i se de. bu kaybolmuştur elde Ları nce tercümesi vardı r ) . Bu kel imelerde Batı Türkçesi husu siyeıleri görülmemek le beraber, karı olarak hangı gru­ pa ait oldukları da söylenemez. B k. Gy. Mo ravcsi k : Die Nameniiste der bulgarisehen Gesandten am Konzil 11on ]. 869/870 ( « İzvestiya n a l sıorı çesk. Druj estvo v Sofiva» da ı 93 3 ı. aynı müe l l i f : Byzantinoturtita ll. Spraehreste der Türk11ölker in den byzantinisthen Quel/en, Budapeşıe 1 94 3 Bu lgarlar, ana dil leri olan Bı:.l�aı Türkçesi n i bırakıp İslivcayı kabul etıikıen sonra da, Bul�ar i sllvcasına eski d ı lierinden yadıgirlar almışla rdır. Yeni Bulgarcanın ha lk d i l ine girm ı ş olan eski Türkçe kelimeler şunlardır : beleg ( = belge ı şareı ) , belrug ( = bilezı k ) , bıbrek = bö b­ rek ) . paıenog = hacanak ) , toyaga = ıayak, dayak ) , f1Pag = çepken ) . Yazı di linde de şun lar me �cuı ıur : kapifte ( = kip, şekil , pud . san ( = san, rüıbe ) , rertog ( = çardak. Fars. ) , ek olarak da - çi i ( = - cil-çi ) , mesela Bulg. 1ar = renk, boya ) . 1arrii ( = resimci. l sliır knigrii ( = yazıcı, nott'r, i sliv. Bulg. kniga = yazı. kitap ) ; bu ek ikinci defa olarak J sman lı devrinde - çi 1 -çiya şeklinde Bu lgarcaya geçmiştir, yüzlerce Osman lıca keli me­ leı l e beraber. " şöyle ki eski ve yeni devirlerde Bul ııaıcaya girmiş olan Türkçe keli melerden baz ı sının ikiz şekilleri vardır, mest li Eski Bu lg belrug Yeni Bulıı:. belezik = bi lezi k ) ; E s k i Bulg. paıenog. Yeni Bu lg. hadianak ( = hacanak ) ; Eski Bu l g . loyag, Yen i Bu lg. dayak ( = da yak ) ; esk i Bulg . ripag, Yeni Bulg. repken = çepken ) gibi. Mümevyi z i şaret leri bulun madığı i�in, bu kelimele­ rin de Batı Türkçeye a i ı olup o l madık ları kati olarak b i l i n ememekıe :l i r ; yalnız paıenog : batanak kel ime çiftinde, Batı Türkçesinde k ıonoloj i farkı mı. yok sa lehce farkı mi o lması bakımından karışık bi r mesele olan ş : c karşı laş­ ması vardır ( aşağıya bk . ) . Bk. S . Mladenov : Vestiges de

p

(

(

1 2

(

(

·

(

(

(

la /angue des Protobulgares touraniens d' Asparueh en bulgare moderne ( «Revue des Eıudes Slaves»da 1 92 ı ) , aynı müel l i t : Geı thithte der bulgarisehen Spraehe, Berlin · Leipzig 1 929.

4 Volga Bulgartası 11eya Eski Volga Türkresi : Eski Volga Türklerinin merkezi olup Volganın sol kıyısında, şimd ı ki Spassk ve Teıyuşi kasabala rı arasında bulunan Bo/gar adlı şehı rde XIV. asıa ait mezar taşları ve sikke yaz� < ları hulunmuştur. Büyük bir kı smı Arab harfleriyle ve /uab di linde yazılı olan bu kirabelerde Türkçe ad iara ve kelı melere rastlanmıştır. Bunlardan bir kısmı Doğu Tiiıkçesine, di,ter bı r kısmı da Batı Türkçesi grupuna gı rer. Batı Türkçesi n den olanı na Eski Çuvaşça da den i le­ bi lirse de, Kazan Türklerin i n ecdadı da bu d ı li konuşmuş oldukları ı çın, Eski Kazan Türkçesi ni de bu a ı aya katmak gerekir ; Eskı Volga Türk�esi tabiri de Doğu Türkçesinden olan unsurları içine alır ; Volga Bulgarcası, yalnız Batı

Türkçesine ait olan unsurlara veri len addır. Bu d i lden uzun meıin ler bulunmıyorsa da ufak tefek k a l ı n tı lardan bu d i l i n hüviyeı i n i anlamak mümkündür. Başlıca fonetik husu si vetler 1un laıdır : 1 ) Doğu Türk . z : Volga Bulg. r, meseli Dogu Türk yüz : Vol. Bul ıı. rür, kış. Çuvaş. l•r/Jör ( = 1 00 ) : Do,tu Tüı k sekiz : Vol Bulg. ıdır, krş. Çuvaş. saÔir/sakkir ; DoAu Türk. dokuz : Vol. Bu lg. to ur, k rş. Çuvaş. ıixirlt'ixxir : DoAu T ürk. kız : Vol. Bulg ır, kış. Çu �aş X•r, 2 ) Doğu Türk. ş : Vol. Bu lg. I, meseli Doğu Türk. be1 : Vol. B u lg bel k rş. Çuvaş. pill[•k] . 3 ) Kelıme baş ı n da DoAu Türk. y : Vol. Bu lıı. c ( Çuvaş. s, Macar Batı Tiırkçesi t ve s ; yukarıya bk . ) , mese la DoAu Türk. yedi ( = 7 ) : Vol. Bulg. eiet, k rş. Çuvaş. Jil't'l• ; Doğu Türk. yıl : Vol. Bulg. cal, kış. Çvvaş. 1�1 . Doğu Türk 1igirmi/yirmi Vol. B u lg. tir­ (e)m, kış. Çuvaş. Jirım : Doğu Türk yüz : Vol. Bu lg. tür, krş. Çuvaş. 1•r/1ör, 4 ) Konsondan evvel gelen e . Volıı:a Bu lgarcasında kaybolmusıur. mese l a Doğu Türk. tört/dört : Vol. B u lg. IÜele, krş. T u n a Bulg. tut, Çuvaş l;flaDi 1 1;11atti. �) VoiBa B u lgarcasında kelime baş larında o'dan evvel bir v protezi vardır, mesela Doğu Türk. on : Vol Bulg 11an, kış. Tuna Bulıt 11er ( = üç ) , Çuvaş. 11� n/11� nni ( = 1� ). Moıfoloi ide, Tuna Bulgarcasında da olduğu gibi. s ı ra savı lan - m soneki ile yapılır, mesela Doğu Türk. törtiincü/dördüntü : Vol. Bulıı:. tüetem, krş. Çuvaş ti11atim ; Doğu türk. b.e1inti : Vo l . Bulg. be/em, krş. Çuvaş piii•G•m•J ( = beşinci ) . 11il•m ( = üçüncü ) . Kü�ült· me, - i} sonekiyle yapı lır. meselA Vol Bulg. ayı!J ( = küçük ay, aycı k ) , krş. Çuvaş. uiiz. Volga Bulgarcası i le Çuvaşça arasındaki fonetik fark lardan şunlar göze çarpar : 1 ) Keli­ me başı Doğu Türk. b : Vol. Bulg. b : Çuvaş. p, meselA Doğu Türk. belge : Vol. Bulg. belek/beluk ( kış. Tuna Bu lg. beleg ) : Çuvaş. pa/ll. ) Doğu Türk a : Vol. Bulg. a : Çuvaş. u, mesela yukarıdaki V ol. Bu lg. eal ve ayı mi sal ler i. k. i. N. Bererio : Bolgarı na V o/ge, Kazan 1 8 H ; N. i. Aşma ri n : Bolgarı i Çu11a[ı, Kazan ı 902 Mun­ kicsi B. : A vo/gai bo/g4rokr6/ ( «Eıhnogıaphia• da X I V ) : N. Poppe : Çu11a1ı i i!J sosedi, Çebok saıı 1 92 7 ; A. Zeki Validi Togan . Ibn Pal/liın's Reiseberieht, Lei pzig 1 9 39.

!J

!J

.

!J

B

Eski Volga Bulgarcası grupuna gi ren bk ÇU VAŞ TÜR KÇES i .

Çuvaşça için

Aynı gıupun eski ve y e n i komşu ları o l a n Pin · Ugor di llerine de Batı Türkçe keli meler girmiştir. Bun larda, önemli bir foneıik tekabul olarak. keli'me başlarında y : c yerine y : s/ s karşı laşması görü lür, mesela Kazan yir•k : Çuvaş lirık : Mordvin. li'r'•k' ( = dışbudak ağacı ) ; Kazan yaul•k : Çuvaş. lu/ik : Votyak. lu/ik ( = yağlık, bez ) ; Ka­ zan. yiken : Çağ ıay. yeken = h sır) : Kırgız cigen : Çu­ vaş. t'laGan ( < *JaGan ) : Voıyak. !akan : Vogu l. liiXwiin : Osıvak. iiGa'n ; Alıay. yarta : Çağatay. yarıtma : Çuvaş. lurDa ( *!arta ) : Çeremis. sarta ( = mum) : Vogul. seriii : k ş. s ile Yakut. mdık ( = aydın ) U d' ile Macar. gyertya ; Türkiye Türk. yar- ( mak ) : Çuvaş. l'! rla ( = orak ) : Çere· mis. sarla : Voıyak. lur/o : Zü ryen . l'larla. Bk. M. Rasa­ nen : Die tıthuwassisrhen Lehnwörter im Tsrheremiui­ schen, Helsinki 1920 ; aynı müellı f : Türkisthe Lehnwörter

;

;

(

:

.;

;,. den permiuhen Sprarhen und im Tscheremissisthen ( •Fı nnisch-ugrısche Foıschungen»de. 1 93 5 ) ; Y. Wichmann : Tschuwassisehetı Lehnwörter in der permisrhen Spraehen, Helsinki ı 903 ; H. Paasonen : Die tiirkisrhen Lehnwörter im MorJwinisrhen ( «Journal de la Soci�t� Finno ougrienne�' ·

4 03

BATI TüRKÇE müel lif : O b er die lürlıiuhen Lehnwörler ( «Finni sch ugrische Forschungen» de 1 90 2 ) ; N�meıh Gy. : Az url/i lı lörölı nyelvelı ösi Jıap­ (Jolala ( « \lyel vıudominyi Közlemenyek» ıe 1 \ol28 ) ; aynı mücllıf Probleme der lürlıiuhen Urzeil ( «Analecta Orien· ıalia» da. Peşıe 1 94 2 . 1 947 ) . 5 Avamula Batı Türlıre y adigarları : tlazarlarla Tuna ve Volga Bulgarlarında da olduğu gibi küçük ölçüde de olsa, Avar türk lerı nde Doğu ve Batı Türkçelerinin karışmış olduğun u görüyoruz, ş u fark la ki hak i m unsur tıazarlarla Avarlarda Do;tuya. Tuna ve Volga Bu lgarlarında da Batıya bağlı bulunmaktadır. Avarcada bir sihi rbaz adı veya unvanı olarak geçen biJ - Jıolabur ( Yunan harfleriyle boolıolabraı ) , öz Avarca değ ı ldir. İçierin e karışmış olan bir Batı Türkün adı veya sanı olsa gerek. Bulgar Türk çe­ sinde de Jıulabur 1 Jıolabur şeklinde geçen Batı Türkçe bu kelimenin Doğu Türkçesindeki karşılı�ı kılavuz ( Uygur Jıulaguz, Kaşgari Jıulabuz, Çağatay. kolavuz 1 Jıolauz ) dur ; biJ ( < boğ. buğ ) da «baş, en büyük» an lamı nadır. Buna karşılık, Bulgar Türkçesinde Ilirlin ( = tarhandan sonra gelen askeri bi r rütbe adı ) şeklinde geçen kelimenin Avaı­ cadaki karşı lığı, Doğu Türkçesinde de olduğu gibi, lll· du n dur ( krş. Uygur. 1udur 1 111111r ı . B k. AV AR Dİ Lİ, 2. «de 1 897 ) ; aynı

muştur. Müsıear k eli rnelere gelince, mesel! yine öküz misa­ lınde Çağatay. , Kırgız. öğüz : Yakut oYNJ : Çuvaş via;, ke­ lime lerine karşı lık, Türk çeye bu keli meyi veren ToJ,ıarca B. de o/ıso şeklini görüyoruz. ki r ile değil s iledir ( Türk � e­ de kelime sonu vokalinin düşmesi ic;in krş. Türk. lam/ datn [ = çatı : Sanskriı. lama- : Lati n. domuı] ; ToJ,ıarcadan daha bazı kelimeler de Türk çeye ııeçmişıir, Toha r. pit/e [ = o yazdı ] : Türk. biti- { = yazmak ] ) . E ski z ler, yalnız Batı Tü rkçesinde dl'ğil. bazan Doğu Türkçesinde de r i le ıem­ sil edi lmişti r, me seli Tüı kiye Türk. bağır ( = göğüs, ci ğer ) • barız : Ural. •mayz, Macar. m4i ( = ci �er ) . Yine Türkiye Türk., Özbl'k .. Tür kmen. bez : Çin Türkistanı. Çağatay. , Ku­ man., Kırgız. böz : Altay. Teleüt Koybal. pös : Kazan. bii::, Uygur. böz : Kumuk. hiz : Çuvaş. pirr-.J İbrani ., Arami. biif""' Akkad. bifN""'Ermen. behez=Eski Mısır. veez= Yun a n . byuoı ; bu kel imen in esası da r i le deği l, si, iledir. Ş/1 meselesine gelince Macar ekolü ş nin esas oldujuna kani­ dir, Genel Türkçe ıas�Çuvaş. 1'1t1J ( krş. Moğol . rilagun ) gibi Aynı ekole göre, y-/s tabadülinde de y- esas, s- ( Çu­ vaş. §, Yakut. s ) de ondan olmadır, Türkiye Türk. yıl : Çuvaş. 1�1, Yakut. sıl ( k rş. Volga Bu lgar. (al ) ; Türkiye Türk. yaz : Çuvaş . lur, Yakut. s"iıı ; Türkiye Türk. yıldız : Çuvaş. h/Dir, Yak ur ıulus, gibi. Buna karşılık. Fin ekolü 6. Samoyed dillerindeki Balı Tiirlıre yadigarları : ( G. ]. Ramstedı i l e M. Ri siinen. Ruslardan N N. Poppe Batı Türk lerinin ana vatanı Batı Sibı ryada olduğunu, bu [ Alman asıl lı, şimdı Amerı kada ] , Alman lardan J, Mark­ Türk çeden Samoyed dillerıne girmış olan kelimeler de wart, Macarlardan da Gombocz Z. [ son yıllarında] ) . 1/r gösteri r. Samoyed ler o zaman daha güneyde. aşağı yukarı esasının daha eski ol duğunu söy lemek te ve Moğolcayı da bugün Vogul ve Dsıyakların oıuı dukları yerde idi ler. Batı hesaba katmakıadır lar. Macarlara ( N emeth Gy. mesl'! i ) göre Türkçesı ndim bu dillere ııeçen baş lıca kelimeler şunlard ı r : Çuvaş. d i l i . sonradan temasa geldiği Moı!olcanın tesiriyle 1 ) Ostyak Samoyed. si/Ii : Kamasin Samoved. Iili : Tavgı 1/r esaslı bir dile çevri lmiştir, halbuki Pinliler, Moğalca Samoyed. Jıi ( = sam ur ) "" Batı Tü ı k. Jıis ; 2 ) Yenisey ile Çuvaşça arasında bu bakımdan benzerliği muahhar bir Samoyed. yi : Tavgı Samoyed. yir : Yurak Samoyed. y 11 r temasa değil, eski dil vaziyetinin periferi mınıakalarında ( = ı r o ) r-.J Genel Türk. yüz ; 3 ) Yukak Samoyed. lu/lun : görülen arkaizme, hatti men şe birliğine aıfetmekıed ırler. Tavgı Samoyed. kir ( = göbek ) r-.J Türk. Jıin : 4 ) Yu rak Buna göre, Ana Çuvaşça, Ana Türkçe ( Ur ıürk i sch ) ile Samoytd. zah"iı : Tavgı Samoyed. yalıa ( = i k i z ) = Tü ı k. bt'raber iki ayrı kol olaıak, Ön Türkçe ( Vortürkisch ) ye iki ; 5 ) Yen i sey Samoyed. jJdabo : Yurak Samoyed padau i ı ca edi lmeli, Ön Türkçe de Ana Moğolca i le birli k te Ana ( = yazmak 1 r-.J ' ürk. bi li-. Bk. K. Don nar : Zu den al­ Altaycaya bağlanmalıdır ( bk. A LTAY D ILLERİ V E ALTA­ lesten Berührungen zwiJ(hen Samoieden und Türlıen Y I STİ K ) , yani rholadsme/Jambdaiıme'e karşı lık zela(isme/ ( •Journal de la Socieıe Finno - oug ı ienne•dt: 1 924) ; N� sigmaliıme esasına tarafıardırlar. E kol dahilinde teferruata meth Gy. yuka rıda anı lan eser i , « Analect.ı Orien ıa lia»da gelince, Ramstedte göre Çuvaşça Ön Türkçeden çıkmış ve 1 9 t 2 . 1 947. tamamiyle müsıakil olarak i n icişaf etmi ş bir dildi r ; Moğolca Batı Türkçesinin eskiliii : Do ,E u Türkçesin i n mü­ ile doğrudan doğruya teması o lmamıştır Poppe'ye göre Çu­ meyyiz vasıf ları olan ş 1 z ( Zeki Velid i Togana göre : vaıça Ön Türkçeden değil, Ön Türkçe i le Çuvaşçanın müş­ Şaz - Türlıreıi) esasın ı karşı Batı Türkçesinde görülen terek anası olan bir di lden i leri gelmiştir. V. Grenbecbe 1/r (Z. V. Togana göre Lir - Türlıresi) esasının daha t ski göre. batıda Osman lıca, doğuda da Koybaka arasındaki bütün olup olmadığı, Türkologlar arasında hali münakaşa edi l­ Türk lehceleri bir ana dılden ( Ana Türkçe) meydana gel­ mekıedir. Macar ekolüne ( Gombocz Z. [ sonra iddiasından miştirler ; Çuvaşça bunlar arasında değil, ay ndır. vazgeçmişıir] , Nemeth Gy. , Ligeti L. . Almanlardan W. B u ekole ( N. Poppe, mesela) göre, r sesi Çekçede Bang ile ]. Benzing, Ruslardan W. Radlotf ile A . Samoy­ olduğu gibi, eskiden r ( = r j ) değerinde palatal bir r' idi ; lov i ç ) ş/z esası daha eskidir. Öne sürülen delil ler. Türkçe 1 sesi de Osıyakçadaki palaral i ( = A.) ye benziyordu ( Macar �hcelerarası mukayeselerden başka, eskiden Türkçedtn ekolü, Ana Türkçede palatal 1 ve r' bulunmadığın a kanidir ) , komşu d illere geçen veya yine aynı devirde bunlardan sonradan r > z, ve 1 > ş olmuştur. Bunu, Fin - Ugor ve Türkçeye giren müsıear kelimelere de dayanmaktadır. Samoyed d ı l ier ine geçen veya bunlara muvazi bulunan Mesela. bu ekole göre, Çuvaşçada muhakkak olarak ve r'li ve l'li eski Türkçe kelimeler de teyideder. Mesela, Ana Türkçedeki vokaller arası - d - ile ilgili bulunarak, Macar. siily : Çeremis. say,/, Fi n ıyyla ""' Türk. sigil 1 sö­ bir z > r değiş mesi vardır, Ana Türkçe adalı ( krş. Moğol. gel / ıöbel ( = siği l, sivi lce ) , yani Fın - Ugor. i ( = pa­ adalı = uc, son ) : allalı yoliyle aza/ı ( = Tüı kiye Türk. laıal 1 ) : Türk. 1. Aynı şeki lde. Türk. Jıis ( = samur ) , ayalı ) Bulgar Türkçesi •aza/ı > Çuvaş. 11,.ra. Bu, - d- n i n Ö n Türk. • Jıi / > Kamasin Samoytd. Jili ( < • rili ) , yani kaışı lıjı olmıyan z > r değişiminden ayırtedi lmelidir, mesela Ural. 1 : Türk 1 demek tir. Yine, Türk. yüz ( = 1 0 0 ) : Türkiye Türk. öküz : Çuvaş. viGır : Macar. ölıör, krş. Volga Bulg. tür : Çuvaş. Jir. Ön Türk. •yür' > Yurak Moğol. ülıer. Bu i ki misalden anlaşıldığına göre, Ana Samoyed. yur, Tavgı Samoyed. yir, yanı Ural. r : Türk. r. Türkçenin gerek - d-, gerek z fonemleri Çuvaşçada r ol- Bazı dilciler (W. Bang mesela) bu i s l ia releı i n eakilijini

im

Oılialıis(hen

·

•.

. •

41 04

BATI

TÜRKÇE -

1üpheli görmekte. ve Türk , Çuvaş ve Moğol dilleri ara­ sıoda r : r i le 1 : 1 muuaba kat ları da bunundoğu i ç in , r > z ve 1 > 1 değişmelerindeki r ve l 'yi başka r ve I addet­ mektedirler (mesela Genel Türk. karın : Çuvaş. Xir ; m ; o

Genel Türk. ye/e : Çuvaş . Jilhe : Moğol. Jel ) . Fakat müstear kelimelere baş vurulmada ı:ı da, Fin - Ugor ve Türk dilleri arasıoda 1/r' n i n esas olduğunu gösterir r :r ve 1 : 1 mutabakatı görülmektedir, mesela 1 için, Genel Türk. kuyaı ( = güneş ) : Yakut. kuyas ( = öğle sıcağı ) : Çuvaş. ' X•ı/€/ : Ana Türk. *k11�al üyük haı b ler bak ı mın­ yaıışııımak için, Fatihin sarayında rehin ol arak bulunmakıa dan oldukça sönük geçmiştir. Bununla beraber sını rların olan B. in oğlu Korkut, babası Amasyadan gelinceye kadar onun vekili sayılmış ve kendisine biat edilmiştir. Nihayet korunması ve Balkan yarımadasının tamamen Osmanl iarı

BAYEZİD, II.

45 0

eline geçmesi itibariyle mühim okn bazı savaşlardan da kaçı­ ler İran a göçrneğe ba§lamışlardı. Şah İsmailin Anadoludak i nı lmamışıır. B. , 1 48 3 tek i i l k seferinde Herseği ele geçirdik­ bu tahrik lerini sezen Trabzon sancakbeyi Şehzade Selim, ten sonra Buğdan üzerine yürümüş ve Tunanın kuzey ağzı babasına teh liken i n büyük lüğünü haber verince şiilerden üzerinde b u lunan K i l i kalesi ile daha k u zeydeki Akkerman bir kısmı, yeni alınmı§ olan Modon ve Koron şehı rlerine kalesini almıştır ( 1 4 84 ) . Bu kalelerle birli kte Besarabya sahil­ sürülmüş, kalanların da İrana göçmeleri yasak edilmiş­ leri de Osmanlı ülkesine katıldığından Karadenizin batı­ tir. Her ne kadar Şıh İsmail , B. e bir e l çi gönderereK sındaki bütün sahi l ler ele geçirilecek Kırımla karadan kendi taraftaılarının göçlerine mini olunmamasını i stemişse bağ l ı l ı k sağlanmış ve Tuna sınırı emniyet altına alınmıştır. de bu a rzusu reddedilmiştir. Bununla beraber B. in Safevi Lehli lerin ve Macar ların Buğdanı ele geçirmek için giriş­ teh likesini liyıkiyle kavramadığı veya kendi sine «Pederi-m ıt diye h itabeden Şah İ smai lin i ltifatlarına aldanarak h areket­ t i kleri harekeı ler ( ı 498 ) bir netice vermemiş. bi lakis Mal koçoğlu Bati Bey ( b . bk. ) in akıncı ları Polonya içlerine siz kaldığı görülmektedir. Şah İ smai l kızını istediği halde kadar gider ek Varşovayı tahribeımişler, birçok esir ve gani­ . vermiyen Dulkad i roğlu Alaüddev le üzerine yürümek için metle dönmüşlerdir. Böy lece Buğdan , kati olarak Osmanlı ordusiyle Osmanlı topraklarını çiğneyip geçerken ( n0 7 ) B. hakimiyeti altına alınmıştır. bu harekete seyirci kalmış. yalnız sınırı k orumak i çin An­ Mısır Kölemen Devleti ile yapı lan savaşlar, B. dev· karaya bir miktar asker göndermekle iktifa etmiştir. Fıo kat rinin en mühim siyasi hadisesini teşkil eder. Hindistandaki Anadoludaki şiiler gün geçtikçe düşmanca hareketlerini Behmeni hükümdan ll. Mahmudun B. e gönderdiği bedi­ arıırmışlar, kendisine Şahkulu unvanını veren Karabıyık­ yelerin C i dde valisi tarafından alınarak Kölemen hüküm­ oğlu adında k i bir şii halifenin başkan lığı alıında çeteler dan Kaytbaya gönderil mesi, Fatihin ölümiyle tavsamış olan kurarak ayaklanmışlar, hatti Antalya Sancakberi Şehzade Anadolu beylerbeyi Osman lı - ı< ö temen anlaşmazlığınr yeniden uyandırmışıır. Korku t u b i l e soymuş lard ı . Şahkulu , Gerçi bu hediyeler sonradan B. e gönderilmiise de harbin Karagöz Ahmed Paşayı yenerek öldürdüğü gibi Kütahyayı önüne geçilememiştir. Çünkü Kaytbay, Cemi bir hükümdar da ele geçirip yakmış ve Vezirizam Hadım Ali Paşanın, gibi karşılamış, ona her çeşit yardımdan geri kalmamış ve Karamanoğlu Kası m Beyin eski beyliğini ele geçirme iste­ ğine taraftar olmuştu. Bundan başka Adana - Tarsus bölge­ sindeki Ramazanoğulları ( b. bk. ) beyliğinin iç işlerine ka­ rışmış, bu yüzden Ra m azan oğlu Mahmud Bey, B. e sığına­ rak ülkesini Osman lılara bıraktığını bi ldirmiş ve Kölemen­ Iere k arşı yardım istemiştir. Böylece başlıyan Osmanlı · Mı­ sır savaş ları altı yıl sürmüş ( 1 4 8 ' - 1 4 9 1 ) , kati bir netice elde edilememiş ve savaşlar iki tarafın bir nevi denkliği ile neıicelen mişrir. Tunus Beyinin ara buluculuğu ile İstan­ bulda yapılan anlaşmaya göre Ramazanoğulları ülkesi Os­ manlı larda kalmış, yalnız Haremeyn evkafından olan Çuku­ kurovadaki 3 kasaba Kölemenlere verilmiştir. Fatih zaman ında yapılan Osmanlı - Venedik savaşları Osmanl ı ların leh i n e bitmiş ve Venedi klilerin elinde yalnız Moı ada l nebahıı ( Lepanto) i l e Modon ve Koron kaleleri kal­ mışt ı . Bucaların ele geçiri lmesi işi, hem Balkanlarda Vene­ d i k l i lere ait yerleri n tamamiyle Osmanlı hakimiyeti altına alınması, hem de bu yarı madadaki Venecıi k tahrikitına son ver i lmesi bakımından mühimdi. Vened ikli lerin Karadağlılara saldı ımaları üzerine sa­ vaşa baş lanarak. B. in kendi komutasındaki Osmanlı ordusu Mora üzerı ne yürürken ( 1 499) den i zden de abluka y a gi ri­ şiimiş ve Bosna Sancakbeyi İskender Paşaya Venedik taraf­ larına akın ermesi em to l unmuştur 4 yıl süren bu savaş esnasında ( 1 498 1 502 ) İnebahıı, Modon, Koron ve Draç kaleleri alınmış, Venedikli lerin yardımına koşan müttetik Papalık Fransa ve İ s p anya donanmaları da bir başarı sağlı­ yamayınca Venedik dev leti barış isıemek zoruoda kalmış ve bundan son ra, Morada. A rnavutlukta ve Bosnada hiçbir id· diada bulunmamak şartiyle barış i mzalanmıştır ( Ocak 1 502 ) . ·

B u sırada doğuda Timur ve Uzun Hasan tehlikelerine benziyen Safevi tehlikesi başgösteımi şti. Şii Safevi devleti­ nin kurucusu olan Şah İsmail ( b . . bk. ) , Şiiliği politikasına alet etmiş ve bu yolda yürü y erek Anadotuyu sünni Os­ manlı padişahının elinden almayı kurmuştu. Şah İsmail, her taraftaki müritltıini başına topl arken Anadolu şiilerini de çağırmış, bunun üzerine bilhassa Teke bölgesinde ki §ii·

­

Amasyada bulunan Şehzade Ahmed kuvvetleriyle destekle nen ordusu bu i syanı güçlükle bastırabilmiştir. Yapılan sa­ vaşta Ve1irizam ve Şahkulu ölmüşler, başsız kalan ş i i ler de dağınık bir halde İrana çeki lmişlerd i r ( 1 , 1 1 ) . Bununla beraber B . i n Safeviler meselesini politika yolu i le çözmek i stediği ve Maveraünnehir Türk hükümdan Şi­ bak Hanı teşvi k ederek Şah İsmaili iki ateş arasında bırak­ mak i stediği bilinmek r edi ı .

B . ihtiyarlığında yalnızlığı, ibadeıle uğraşmayı her şeye tercih eder bir hale gelmiş, devlet idaresini vezirle­ rine bırakmıştır. Bu yüzden oğulları arasında salıanan elde etmek için hareketler başlamı ştır. B. in bu sırada hayatta bul\lnan dört oğlundan Ahmed Amasyada, Selim Trabzonda, Korkut Anralyada, Şehinşah i se Cemin yerine Karamanda sancakbeyi idiler ( yalnız Şehinşah . kardeşler arasındaki mücadeleye karıtmamışıır ) . Korkut, İ stanbula daha yakın bulunup babasının ölümünde kardeşlerinden önce yetişerek tahtı ele geçirmek gayesiyle Saruhana naklini istemiş, isteği yerine getiritmeyince Mısıra kaçmış. fakat bir m üddet sonra yine Antalyaya d ö nmüştür ( ı � 09 ) . B. , en büyük oğlu olan Abmedi diğer oğu llarına t erci h etmekte, Veziıbam H i­ dım Ali Paşa da Padişaha kendisine balet olmak üzere Ah medi tavsiye etmekte idi Hatti Alımedin şöhretini artırmak ve as k er i n bu şehzadeye meylini sağlamak için. Şahkulu ü ıeri n e yürürken onu komutan tayi n ettirmişti. Fakat bu savaş kendi hayatına malolduğu gibi, Ahmed de ce­ sareısizliği ve beceriksizliği yüzünden bir başarı sağlıya­ mamıştı. Buna karşı lık, şii tehlikesini sezen ve ona şiddetle karşıkonulmasını i sıiyen Selimin taraftarları gittikçe çoğalı­ yordu . Selim de, Korkut gibi, babasın ın Abmedi tutmasın dıın endişeleniyordu. İstanbula yakın bulunmak için oğlu Süleyman ( Kanun i ) a Bolu sancakbevliğini sağlamışsa da Abmedin irirazı üzerine Süleyman derhal Kefe sancakbey­ lığine nakledilmi1ti. Bu durum karşısında Selim, topladığı askerleıle Kefeye, oğlunun yanına gitmiş (n 1 O ) . Kırım h a n ı bulunan kayınpederi Mengli Gira y ın de yardımiyle Balkan­ Iara inmiş ( n l l ) ve Trabzon sancağının kendisine az gel­ dijini i leri sürerek Rumelide de bir sancak verilmesini .

BAYEZİD, ll. - BAYEZİD CAM i i istemi�. hatta denildiğine göre, kendisine bir ülke sağlamak üzere Macarisıanın zaptı hususunda izin verilmesini dilemil­ ıir. Selim Edirne üzerine yürürken B. . kendisi hayatta iken 1ehzadelerden hiçbirini veliaht yapmıyacağını ve Se­ meodre sancağının kendisine veri ldiğini bi ldirmek zorunda kalmı1, bunun üzerine Selim Semen dreye çeki lmiştir. Fakat B. , gene Abmedi d iğer oğullarıodan çok tuıtuğunu sös­ terir bir şeki lde. Şahkulu isvanında kumandan tayin edi­ l ince, ihtimal k i Anadolu askerinin meşguliyetioden de faydalanmak isıiyen Seli m, yeniden İstanbul üzerine yürü­ müş, Çorlu ci varında ( Uğraş köyünde) babasının kuvvetle­ rine yenilecek Kırıma kaçmışıır. Selimin bu mağl iibiyeıi üzerine saltanatı Ahmede bırakmakta hi çbir engel kalma· dığın ı zanneden B. , onu İstaobula çağı rmış, fakat yeniçeri­ ler Selimden başkasını istemediklerini bildirerek ayaklanınca Malıepeye kadar gelmiş olan Ahmed Amasyaya dönmek zorunda kalmıştır. Durumdan faydalanarak saltanatı ele geçi rebi lmek ümidi ile İsıanbula gelmiş olan Korkut da, haya­ tına dokunmıyacak larına söz veren yeniçerilere sığınmakıan başka birşey yapamamıştır. Böylece kardeş l er arasındaki saltanat çekişmesi, yeniçerilere dayanan Selimin lehine neti­ celenmil, Selim de İ stanbula gelerek saltanatı kendisine bırakmak zorunda kalan babasının yerine Osmanlı tahtına geçmiştir ( 2 5 Nisan 1 :5 1 2 ) . B . , bundan bir ay son­ ra Dimetokaya giderken yolda ölmüş (26 Mayıs) ve cena­ zesi İstanbula getirilerek kendi adını taşıyan camiin ya­ nında oğlu tarafından yaptırı lan türbeye gömülmü�tür. B . , ilim ve şair Osman lı padişahlarından biridir. Fel­ sefe ve din ilimleriy le, hey'etle uğraşmış, şiirde «Adli» mahlisını k u llanmıştır. Türkçe 1iirlerinin bir kısmı. ba­ sılı Divanrtsinde görülür ( bası lışı İstanbul 1 890 ) . Gerek Amasyada_ gerekse İsıanbulda b i rçok ilimleri yanına topla­ mı�. otuzdan f azla ilim ve şaire maaş bağlamıştır. Devrinde İstanbul, islim aleminin ilim merkezi haline gelmiş. i hn- i Kemal ve i dris- i Bitlisi gibi Ilimler ünlü tarihlerini onun adına yazmışlardır. B. , İstanbuldak i medresenin müderıisli­ ğini devrio müftüsüne, yani şeyhüli slimın a şart koymuş, sa­ raya alınacak içoğlanlarını hazırlamak üzere Galata sara­ yını yapurarak bu rada bir okul açnrmış rır. Bununla bt raber onun zamanıoda ıaassuptan Fatih devrinde olduğu gi bi uzak­ laşılarak, tam bir dü ş ünce serbesıliği içinde ilmi eserle r meydana getirilememiştir. Kendi si geniş düşüneeli ve ser ­ best fikirli olmadığından müıaassıp ulemanın tesiriyle To­ katlı Molla Lllıfi gibi devrinin en seçkin bir fikir adamın ı itikatsı zlıkla itharn ettirerek öldürtmekten kendini alıko­ yamamış ve bu taassup Fatih devrinde başlamı ş olan batı sanat ve kültürü ile temasa son vermiştir. B. , hattatlığa da merak sarmış ve Şeyh Hamdullah gibi ünlü bir hattat tan dersle � almıştır. Bu arada rivayetlere göre Uygur yazı­ sını okumayı bile öğrenmişıir. Kendisi gayet iyi ata bioer ve ok atardı. Serbest düşünce bak ımından babasından ayrı olan B . . mecbur o lmadıkça mücadeleye girişrnek isıem i yen çe­ kingen mizacı itibariyle de oğlu Seli mden ayrı lmaktadır. Hususiyle saltanatın ı n son yıllarındaki sakin hali ve dine karşı gösterdiği düşkünlük dolayısiyle «Bayezid- i Veli» diye aoılmağa baş l anmıştır. İstaobulda kendi adını taşıyan cami ( yapılı§ tarihi :

1 5 0 1 - 1 :50 5 ) ile imaret, medı ese ve kervao saraydan ba1ka Edırdede Tunca kenarında cami imaret, o k ul , medrese

45 1

ve bir akıl ha sıahanesi, Amasyada da cami, okul medrese ve zaviyeleı - yapıırmıştır. Zamanıoda Yeniçeri Ocağı geniş leıi lerek Ağa bölükleri ( 6 1 bölük ) kurulmuş, donanmaya gerek en ehemmiyet veri lerek i lk Osmanlı kalyonu inşa edilmiştir. Tirnar teşk i liıında da deği ş i k li k yapılarak, yıllık 5000 a kçe dirliği olan bir tımarlı sipahinin 1 silihlı süvari ( cebelü ) ile haıbe kan lması yerine. 3000 akçe karşılığında ı sila h lı süvari vermesi usulü k onmuştur.

8 .\YEZlD, Enaari Pir Ruııen ( 1 5 2 :5 - 1 5 80 ) , İslim din ilimi. Pencap'ıa Calani arda doğmuştur. Babası Afgan lı Şey h Abdullah tır. Baburun, İ brahim Lodiyi yenip ( 1 5 26) Afgan hanedanını ortadan kaldırması üzerine B. in ai lesi Kandehar dolay i arına yerleşmiştir. Meşhur Siracüddin- i En sari soyundan gelen B. , k üçük yaşta tasavvufa merak sarmış, gençliğinde ehlisünnet mezhebine bağlı kalmış, sonraları vahdet - i vücud mesleğine kaymı ş, Allahtan başka hiçbir şeyin bulunmadığını öne sürmüştür. Fikirlerini yaymakta büyük gayret göstererek kendisini pir- i k i rn i l ilin etmiş ve Afgani sıaoda birçok taraftar ıoplamrştrr. Mezhebine göre en yüksek i lim kaynağı pirdir. Pire mutlak itaat ge­ rektir. İıaaı eımiyen öldürülür. K11r'an ve Hadiı doğrudan doğruya tercüme ve ıefsir edi lemez, yalnız tasavvufa göre ıe'vil edi lebilir ; bunu da pir öğreıi r. B. in birçok eserleri varsa da mezhebi hakkında esaslı bilgi veren leri H•il-name ile Hayrii ' 1- b eyan dıı. Fakat bu eserleri henüz bulunama­ mıştır. BAYEZlD, [ Kötürüm) ( ölm. 1 392 ) , Kastamonu ve dolaylarında hüküm süren İsfendiyar beylerinden. B. , .Adil Beyin oğlu ve emir Sücaüddinio torunudur. Osman lı h ü­ kümdaılarından Yıldırım Bayezid zamanıoda beylik etmiş olup, Yıldırım tarafından memleketleri alınan bazı beyler kendisine sığınmıştır. B. kendini de tehlikede gördüğünden Yıldırımı başka taraflarda uğraştırmak için Eflak beyi ile gizlice anlaşmışıır . Yıldırım, Eflik se Eerinden sonra B. üzeri ne ordu gönder miş, B o sırada ölmüş ve yerine geçen oğlu İsfeodiyar Bey Sinoba kaçmıştır. Bunun üzerine mem­ Jeketi Osman lı Devletine ka t ılmış, yalnız Sinop ve dolayiarı padi1aha sığınan İsfeııdiyaı Beye bırakılmışıır.

BAYEZlD, [ Rumi ] ( ölm. 1 5 14 ) , Türk ilim , sofi ve �airi. Şeyh Çelebi Halife vasııasiyle tarikata girmiş, Edir­ nede yerleşmiş orada ölmüş, Kıyık mezarlığında Bicdirha­ ne denen yere gömülmüşıür. Tasavvufraki mevkii bakımın­ dan Bayezid - i Bisıami ile karşılaştırı larak; Şakayık tercü­ mesinde ve Uti f inin eserinde, « Bayezid . i sani» diye ad­ landırılmaktadır. Muhiddin- i Arabinin FNsliıN '1 - hikem adlı eserine Şerhi F11sliıi '1 hikem, Caminin N11ıliı adlı eserine Ştrhi NNsliı, Mevlananın M•ınet�lsine Şerhi Meı­ nevi adlı şerhleriyle Tlir- i Sina, Te/ıirü / Faıiha, v. b. gibi eserlerini hep Arapça yazmı�ıır. Dosılanndan biri bir de Türkçe eser yazmasını söyleyince, B . , Sı" . ı Canan ( Fiıi h Mi llet Kütüphanesi, manzum eserler, No . 937 ) adlı bir mesnevi meydana geıirmi § tir. noo beyitten fazla, büyük bir eser olan s,,_ , Canan, Muhiddin- i Arabinin tasavvuf felsefesine uygun olarak, «vahdet - i vücud» dokırinini açıklamak maksadiyle kaleme alınmı m r. Vezin ve kafiye dü�üklükleri ne rağmen eser. gerek dil ve gerek ıasavvuf edebiyatı tarihi bakımından ehemmıyetlidir. ·

'

.

BA YEZID CAMU : bk. BEY AZIT CAMI İ.

BAYEZİD PAŞA - BAYILMA

45 2

B AYEZID PAŞA ( ölm. 1 4 2 1 ) , Osmanlı veziri ve ko· mutan ı . B. P. , Y ı ldırım Bayezidin çok sevdiği ve güvendiği komutanı idi. Ankara Savaşı ( 1 402 ) nda Yıldırım yen i Jip A ksak Timura esir düşünce B. P. o zaman 15 yaşında bulu­ nan Çelebi Sulran Mehmedi büyük zor luklara göğüs gererek k u r rarmış ve Amasya kalesine görürmüşrür. Fetret Devri ( 1 402- 1 4 ı 3) nden sonra Çelebi Su ltan Mehmed hükümdar o l unca B. P. ya vezirlik vermiş, yanından hiç ayumamış ve devletin en müh i m i ş lerini ona gördürmüşrür. B. P., İ zmiroğlu Cüneyd Beye ve Kara manoğullarına karşı yapılan savaşlar· da yararlık göstermiştir. Şeyh Bedredd i n- i Si mavi vakası çıkınca B . P. Veliaht Murad komutasındaki ordu ile şeybin en k u vvet l i müriderinden Börk l üce Mustafayı Karaburunda, Torlak Kema li de Manisada bozarak yok etmiştir. Çelebi Sultan Mehmed Edirnede öldüğü zaman B. P. , şehzade Mu­ radın Amasyad a n gelip Bursada tahta çıkmasına kadar ölüm haberi ni saklamışnr. I l . Murad da B. P. ya saygı ve sevgi göstermiş ve 142 ı tarihinde Selioik bölgesinde pathyan Düz­ mece Mustafa vakasını öo lemeğe göodermiştir. B. P., Edirne dolayında Sazlıderede Düzmece Mustafanın ordusu ile kar1 ı l a şmış ve askerin in karşı tarafa geçmesi üzerine esir düşmüştür. Düzmece Mustafa, B. P. yı veziri durumuoda bulunan Aydınoğlu Cün eyd Beye teslim ermiş, o da öldürt· müştür. B. P. nın kardeşi olup bu savaşta yanında bulu· nan Hamza Beyin savaşta kaybolduğu . veyahut esir düşüp sonradan serbest bırakıldığı ve l l . Murad emrinde çalışırken İ zmiroğlu C üneyd Beyi esir alarak öldürmek suretiyle kardeşin i n öcünü a ldığı yolunda söylentiler vardır.

BAYEZID

YANGlN

KULESI :

bk.

BEYAZlT

YANG l N KULES i .

BAYEZID - t BISTAMI ( ö l m . 874 ) , ilk sofilerdeo. Asıl adı Tayfur, babasının adı İsa, dedesioio adı Adem, onun babasının adı da Süruşan dır. Hayatı hakkında kati bi lgi yoktur. Ancak Ebu Abdüreahmin üllemi ( 1 0 1 2 ) nin Ru,> minasına gelmesi dikkare değer. Baykal gölü şimdi Sur­ yadar tarafından Dalay - n6r diye adlandırı lmakta, civardaki Ruslar da bundan çevi rerek Svyatoye Mor e ( =mukaddes de­ niz) demektedirler. Çağataycadaki baykal ( yabani kısrak ) sözü baycaldan bozma olduğundan ( krş. Radloff : W örterbuch ) herhalde bu göl adı ile ilgili olmasa gerektir. B. G. Avrupada. XVII. yüzyılda Sibiryanın Ruslar tarafından isıi­ Jasından sonra tanınmıştır. ·

ları ... ) meydana gelirken ve tek tek horst dağları yükselir­ ken, bir yandan da bun la r arasında çöküntü hendekleri teşekkül etmiştir. İşte, bir yay biçimini andıran ve Asyanın en büyük dağlık bölge gölünt yer veren B. G. çanağı , bu çöküntü hendekleri si steminden bir parçadır. Gölü çevreli­ BAYKALİA ( Baicalia ) . karından bacak lı yumuşa k ­ yen bu sarp dağlar, B. G. ne doğru ormanlarla örtülü dik çalar ( Gasıropoda ) ın ön solungaçlılar ( Prosobranchi a ) yamaçlar halinde inerler. B. G. çanağının güneydeki böl ümü­ takımına bağlı mikromelaniide ( Micromelan iidae) f a mi !ya­ ne dökülen İrkuı. yolunu bir bazalt selinin n kaması netice­ sının bir cinsi. Yuvarlak ıopaç veya kule şeklinde olan ka­ sinde Angara ( b. bk. ) ı rmağına karışmağa başlamıştır. bukları küçük ve incedir ; operku lumları da vardır. Bi rçok Gölün orta hendeklerinden biri, doğuda Barguzin vidisi nevileri Bayka l gölünde yaşar. boyunca da uzanır. Bunun gibi, gölün 1 000 m derinliğin­ BAYKAN : ı. Siirt i l ine bağlı i lee merkezi . Diğer deki kuzey bölümü de, Yukarı Angara valiisi boyunca sürer. adı Havilhanları veya kı saca Hovildir. Nüfusu ı 0 2 3 . S i i rtin B. G., kaynakları Moğolistanda bulunan Selenga, gölün kuzeyindeki dağların sulariyle beslenen Barguzin ve Yukarı kuzeybatısında Siirt-Bitlis şose yolu üzerinded i r. Çevre­ Angara ırmak lariyle beslenir. Gölün fazla sularını Angara sinde buğday, arpa ve üzüm yetişir. Elde edi len üzümlerin ırmağı Yeni seye boşalıır. Gölde çok miktarda çeşitli büyük bir kısmı kuruıulur. Bir ilkokulu vardır. 2. Siirt iline bağlı ilce. Yüzölçümü 398 km2 . nü­ balıklar bulunduğu gibi, Ku zey Buz Denizindeki lere ben­ zit·en foklar da yaşamaktadır. B. G. ndeki bu zengin fusu 7 4 22, nüfus sık lığı km2 başına ı 9 ki şidir. Merkez hayvan topluluğunun bir kısmı Tersiyer göl faunalarının bucağına bağlı 1 2 köyde nüfus turarı 3 734 olup bir de 1 2 köylü Minar bucağı vardır. kalınıısı olarak görülmektedir. Kışın, gölün yüzü buz bağlar ; bu hal mayısa kadar BAYK 4 R 4 ( 1 392- ı 4 1 7 ) , Aksak Timurun torunu. sürer. Ka l ı n lığı ı m yi geçen bu buz örtüsünün üstünden B. nın babası Ö mer Şeyh Ti murdan önce ölmüsıür. B i r bütün taşıtlar geçer. Yaz aylarında ise gölde vapurlar işler. aralık Belh emiri de olduğu söylenen B. nın çok B. G. nde sık sık şiddetli fırtına ve sisler olduğu halde yakışıklı ve cesur olduğu rivayet edilir. Lurisıan, balıkçılık esaslı bir yer ıuıar. Hemedan ve Ni havend, Şahruh tarafın dan ona ıımar Gölü çeveeliyen dağların dik inmeleri yüzünden , olarak vrrilmişıir ( ı 4 ı 4 ) . B. 1 4 n yılında kardeşi hemen yalnız delıa birikimi düzlükleri büyücek yerleşme iskendere karşı ayaklanarak Şirazı almışsa da Şahruha alanları olabi lmiş ( Selenga, Barguzin delraları gibi ) , Olhon yenilmiştir. Affedilen B. nın Kandıhar ve Germsire gitme­ adası yerleşme alanları arasına girmiş . gölü güneyden sine izin veri lmiş, orada da ayaklanınca Kaydu tarafın· çevretiyen Transsibirya demiryolu ( ı 904 ten beri ) boyunda dan mağllip ve hapsedilmiştir ( 1 4 1 7 ) . Şahruh B. yı tekrar birçok kasabalar sıralanmıştır. affeımiş ve Hindisıana gitmesine izin vermiştir ( 1 4 ı 7 ) . Bu Bugün B. G. kıyılarının çoğu, Sovyetler Birliğine dahil tarihren sonra B. dan bahsed il memiştir. Hakkındaki söy­ Buryaı Moğollarının muhıar cumhuriyeti topraklarını teşkil lentiler ve kayıtlar birbiri ne uymamaktadır. Devlet Şahın etmekte, yalnız batı kıyılarının bir paı çası İrkutsk eyaleti yazdığına göre kendi isteği ile Meksandan Şahruhun ( bu eyaletin merkezi olan İrkuısk, Doğu Sibiryanın en yanına gitmiş ve Şahruh onu Semerkande gön dermiştir. B. önemli şehridir) içine girmekted ir. Bir deniz engin liği Semerkantte Uluğ Beyin ıeşvikı ile ö ldürülmüştür. Daha gösteren bu göle Büretler, Dalay- oor ( = mukaddes deniz) önce Heratta Şahruhun sarayında öldürüldüğü yolunda da bir söylenti vardır. Kendi sinden bah sed •n kaynak lar ölüm adını vermişlerdir. tarihini ( 1 4 ı 7 ) olarak göstermekıedirler. Tarih : Orhon kiıabelerinde ( VIII. yüzyı l. ) , B. G. BAYKUŞLAR ( Sıriges ) , kuşların bir takımı. Bu bölgesinde yaşıyan halka Baytrku ( b. bk. ) denmiştir. En eski Moğolca kaynaklardan biri olan Moğol/arm Gizli takıma «gece yınıcı kuşları» adı verilir. K ısa ve basık Tarihinde bu göle Tennis ( oydan Mya

2 - .t.riTIUtt ""

bir

KORSANLAR KOYISI o .. T 3 - Arma yarina : • : f a ld indi 5 mavi yıldız- M, T. • - Taçaız va çatankaiz - 1 : arMarıa - M . s- K•"•'' d O ı - M , . o ı . KayMa'da kı,ılla " ı l ı r ., .ila Şarca 1 •ullanılır. Omm·OI-Kayvern'da ve O.bai, e - e:bu-ZabL Acmarı, • H. 4isı bOII)mda Hlndl11111 tı.yratı. haçın oı1..ıncla Hir.dlauın ar,.,..t ı, .... a l t tı610mda !llr fll

M. T.

kıt ı l h a e, aol

e - Taeeıı '"' 1 ;

arm11ı t - M

7 ·· -' • m • • • • - M.

BAYRAK

. . .

_.

ı-

.\ ) & • ı - f

2

· "'"'•••r - M. T.

3 - Caıtu, r - M. T.

4 _ ..,, .., .

, .,ina ,....,,.ı eaN - f.

S - kenatı �� - ���- T eDIOS Uırrıı � L.IKIII T.t.D JU•Io •

Kanarı .:ı• •

T.

T: ı.� "-• •• 1,,.. a.. a •

lıl.

1 - Arma..ı

-

.

·�



- Jıl : anna r•rinl mati l'ıarft1tla uııoı

BAYRAK

rJ_

f/)

URUGUAY ll, M, T

VIET-N A M ..

VIET·NAM (JOnoy) ..

ı::; ..

YUNANISTA N • H

YUNANiSTAN i

BIRLIK BAYRAKLARI

BOClA ZLAR KOMISYONU o

BAYRAK

ESKiDEN KULLANILMIŞ BAYRAKLAR

1 - lmtıarat.riulı,

K- ICır&llılıı.

C

Mn- Manckı.

5 • 161ft0r,.

ÇIN

� ÇiN

1-

Amarıuııarı han

n "' a n ı nda.

2 - F,.. n.. ı marıda�ı zamarıında

(N anki n) 4

EKVADOR

3 - ıı.ua il'rtllllill'nda n So' retlar Blı1111'na lııatıııneaya kadar. iıtlncl [)(rnya Hartııt'fi ara•nda. 7 - Frarıarz mand.., umanınefa

laıltlya'de

A.

- Ikinet

OOnya H a rbi aıraaında.

Ca� · Od · Druz'k

S - Ol m a n r ı acarnenlltl aıtmcıa.

e - .. rlnci

'l l

BAYRAK

=

'

.

1

IKI SICILYA



ı

ı

IRAN

- Birincı v e l " i n c ı O L m y a Harblarl a r aa ı nda .

e

ı

2

3 - Osmanlı aramanlitl altın4a 1st48 - 11MI yıl l a r ı araeında a rma ıaçeırdı.

- i ı. l n c: l O iı n y a H a r b i tıraaıi'IOL

- altin� Cii n ya Harbi aıra.. ncta.

1

-

4

-

R'"

illıilali'ndan

8 - Ş6 .. ı, ....

Sovy etl ar

Bırhtl"n• lı.atılonuya ltaGat

ı::;;:ı

ll

-

BAYRAK ı

ORANJ

• • • • • • • • •

ı:;;ı

=

( ( _) ( ( ( < ( ( ( \

(

m

YUNANiSTAN C

ZENGIBAR

BAYRAK K ANUNU - BAYRAM bir me safı-de bulunur ; ayın iç dairesini n kutru, bayrak ge­ nişliğinin 4/ 1 0 üne müsavidir. Merkezi, dış dairenin mer­ k ezinden itibaren uçum tarafına olmak üzere, bayrak geniş­ liğinin 0.0625 misli uzaklıkta bulunur ; ayın ağzı uçum tarafına bakar ; yıldız, kutru bayrak genişliğinin 1/4 ine müsavi ve muhiti 5 müsavi parçaya ayrı larak mevhum bir dairenin taksimat noktaları birer aşırı vasledi lmek suretiyle meydana getirilir. Beş şuadan mürek kep bulunan yıldızın uçlarından biri si, bayrak mihveri ile ayın iki ucundan ge­ çen mevhum hattın birbirlerini katetti kleri nokta üzerinde­ d i r. Bu nokta ile iç daiernin mihveri katetıiği nok ta ara sındaki mesafe, bayrak genişliğinin 1 / 3 ine müsavidir ; uç­ kurluk, bayrak genişliğinin 1/30 ine müsavi genişlikrededi r ( hepsi için bk. şek i l ) ; bu esaslara uymıyan şeki lde bayrak yapmak ve satmak yasaktır. Gönderin boyu çekilecek bayrağın genişliğinin en az­ iki misli olmalıdır. Bayrak, umumiyede sabah saat sekizde çekilir, gün batarken i n :! irilir ; milli bayram, umumi tatil ve hafta tati li günlerinde, bayram veya tatilin başladığı saatte çekilir ve devam ettiği müddetçe çeki li kaldıktan son ra, bayram veya tatilin biteceği günün gurubu zama­ nında indiri l i r. Mağaza, dükkin ve meskenlerde bayrak yalnız milli bayram ve umumi tatil günlerinde çeki lebi lir. Büyük Miller Mecli si, idare merkezlerinde hükümet ve köy konakları , polis, jandarma. ve muhafaza karakolları, dev­ lete ait makineli, makinesiz, ve beylik olmıyan malrioeli deniz vasıtaları sair günlerde de bavrak çekebilir ; liman haricinde seyir halinde bulunan gemiler, i sterlerse geceleri de bayraklarını çek i l i bırakabi lir. Hava vasıtalarına bayrak çekilmez. Deniz vasıtalarında, bayrak buharlı ve motörlü gemilerin kıç gönderlerioe . veya mizena direğinin gizine, . yelkenlilerde de randa yelkeninin yakasına çeki lir ; ı s ton­ dan aşağı olan şat veya salapuryalaıla. çamur ve çöp tek nelerine bayrak çeki lmez. Karada da otomobiller, sağ ön taraftaki küçük göndere çekerler. Ordu kuvvetleri, donanma, mülki idare merkezleri ve okullarda . . bayrak tören le çeki lir ve tören le indirilir. Hususi yerlerde dahi, bayrağı çekecek veya indirecek olan k i mse, çekti kten sonra ve indirmedeo önce, bayrağı selam­ lar. Bayrak çabuk çabuk çeki lir, ve ağır ağır indirilir. Türk bayrağının örneğini ihtiva eden herhangi bir eşya ve madde. oturu lacak veya basılacak hiçbir yere serilemez ; bayraktan örtü, perde v. b. yapı lamaz. Bayrak yırtık, sökük , delik, kirli. soluk, ve buruşuk bir halde kullanı lmaz. Bay­ rak şehirlerin, ordu mensuplarının, memlekeıe büyük hiz­ metleri geçen kimselerin ve memleket hesabına hariçte vazife yaparken ölenlerin taburlarına örtülebilir. Devlet protokolunca ilin edilmek şartiyle, bayrak yas alimeti olarak gönderin yarısına kadar çekilir ; bu yapı lırken. önce bayrak tepeliğe tam toka edilir, sonra yarıya indirilir. Cumhurbaşkanı forsu, devlet başkan ının bulunduğu binaya, deniz ve kara vasıtalarına çekilir. Binada temsil bayrağı varsa, indicilerek yerine fors çekilir. Hususi bayrak ve flimalarla yabancı bandıraların çeki lişlerinde Türk bayrağının soluna gelmelerine dikkat edilir.

BAYRAK YARlŞLARI { İng. Relay race ) , atletizm, yüzme ve kayak sporlarında belli mesafelerin eşit veya değişik ölçüde parçalara bölünerek en az üç yarışçıdan kurulu takımların fertleri tarafından biribiri ardısıra ve diğer takımlaıla yarış hal inde aşı lması. Çoklukla bir sra­ fet bayrağ ı n elden ele ulaştın lmasından dolayı yarış iara bu ad verilmiştir. -

473

Çeşitleri şunlardır : Atletizmde (bk. ATLET İK SPOR­ LAR) ; yüzmed e - 4 X ı 00 ve 4 X 200 m serbest, 3 X 1 00 m karı­ şık ( kurbağalama- sı rtüstü-serbest ) ; Türk B. Y. ( 1 00 m sırtüs­ tü- 200 m kurbağalama- 100 m serbest) ; kayakta - 4 X ı O km.

BAYRAKTAR , Yeniçeri birliklerinin bayrakları­ nı taşımakla görevli subay. Buna bazan bayrakrı denildi­ ği gibi alemdar denildiği de görülmüştür. Ocağı teşkil eden yaya, sekban ve ağa bö lüklerinin veya ortaların her birinde birer B. bulunur ve mertebe sırasına göre ortanın subayları arasında beşinci gelird i . Yeniçeri Ağası (b. bk. ) n ı n maiyetini teşkil eden ve ağa gedi k i i ieri deni len on do­ kuz kişilik maiyeıin içinde de ocağın en büyük bayrağını taşımakla görevli bir Balbayraktar vardı. Diğer Kapıkulu ocakları ortalarının her birinde de birer B. bulunurdu. Ye­ niçeri ort alarında birliğin en kıdemlisi olan, Başeski deni­ len ve subay derecesinde tutulan k imseler de bayrak taşıma işinde B. ı n yardımcısı idiler. Yeniçeri ocağında İmam-ı Azam Bayrağı, Ağa Sancağı, ocağın yarnı sarı, yarısı kır­ mızı olan ve üzerinde Zülfekar resmi bulunan alay bayrağı, kethüda bayrağı, büyük ve ortaların yine yarısı sarı, yarısı kırmızı renkte olan ve ortasında orta veya bölüğün nişan (b. bk.) ı bulunan çatal bayrakları vardı. Beyaz ipekten o l an ve ocağın en büyük bayrağı sayılarak l mam- ı Azam Bayrağı denilen ve üzerinde Irma /etahna leke fethan mü­ bina fle yansureke 'llahu nasren aziza ayeti yazılmış veya işlenmiş bulunan beyaz bayrak, seferde Yeniçeri A,ıiasının çadırı önünde dikili bulunur. bölük ve ortaların bayrakları da k endi komutanların ı n çadırları önüne dikilirdi. Orta B. ları başlarına mavi bir külalı giyer ve alt kısmına çapraz beyaz bir sarık sararlardı. Kırmızı cübbe, entari ve kırmızı dökme şalvar i l e sarı çizme giyerlerdi. Yeniçerilerden biri meydan dayağiyle odabaşı tarafından cezalandırılıriren törende vekilharç ile birlikte mum tut­ mak B. ların vazifesiydi. Yeniçeri ocağı kaldırı ldıktan sonra kurulan Asakir-i mansure birliklerinde B. görevin i yapan subaylara santaktar unvanı veri lmiş ve bu tibir zamanı mıza kadar aynen gel­ miştir. Arnavut luk Osmanlı idaresinde iken İşkodra Malisor­ l arının k abile başkanları na da B denilmiş ve kendilerine mahalli i darede birtakım hak ve imtiyazlar tanınmıştır ( bk. B AYRAK, Türklerde) .

BAYRAM, hep bir arada, sev inç içinde kutlanan gün. Etimoloiisi karanlık ve İslam camiasma dihi l Türk boylarında az çok telaffuz farklariyle, müşterek olan B. kelimesinin sevinç ve süs minasındaki bazramdan alındı­ ğını söyliyen Kaşgarlı Mahmudun «Türklerin İ s l im dinine girmeden önce B. günü yoktu» deyişi ( Dit�anii­ Lugati 't· Tiirk, l l l . 1 3 3 ) , ancak «İslimi minada id kar­ şılığı bayramları yoktu» minasında olmak şartiyle doğru sayılabilir. Türklerde de karşılık bir B . fikri ve bu fikre dayanan B. törenleri olmasaydı, k elime derhal bu minayı alamazdı. Zaten . Saman dini ( b. bk. ) camiasında yaşarlarken Türklerin hep bir arada kutladıkları dini - kav­ mi B. günleri olduğu, bazı tarihi kayıtlardan anla­ şı lmaktadır. Bugünkü Müslüman Türklerde B. denilince, daha çok. diğer Müslüman kavimlerle birlikte kutlanan Ramazan ve Kurban B . ları hatıra gelir. Birincisi Ramazan ( Oruç ; b. bk. ) ayından sonra gelen Ş ev v a l in 1 inci, 2 nci ve 3 üncü günlerine ; ikincisi hac (b. bk. ) farizasının i fa edildiği

474

BAYRAM - BAYRAM ALAYI

Zilhicce ayının 10 uncu, l l inci, 1 2 nci ve B üncü gün­ lerine raslar. Ramazan B. ının bir adı da, bizde Şeker B. ı ( Arapça : 'ldu '1- Fitr) dır. Kurban B. ı ( Arapça : 'ldu '). Atl}i) da nısabı haiz olanlar veya hac fari'zası n ı yerine getirenler tarafından muayyen vasıfta koyun, keçi, buzağı, öküz, deve v. s. kesildiği için bu adı almıştır. Kurban B.­ ının ilk günü cumaya rasiarsa buna id-i ekber ( en büyük B. ) denir. B. dan bir evvelki güne Afl/1 adı veri lir ki B. a hazırlık günü olmak üzere o da dince mübarek sayı l ır. Ramazan ve Kurban B. larının i l k gün lerinde ( B . ı rasathane hesaplarına i stinadettirmiyen Müslüman millet­ lerde, bililin görülememesi yüzünden Şevval ayına girildi­ ğinin ancak öğleden sonra anlaşı lması halinde Ramazan B. ının ikinci gününde) güneşin doğuşundan bir müddet son­ ra ve en geç öğle namazı vaktinin buliliünden evvel İslam dininde vacib (b. bk. ) sayılan, cami ( b. blc. ) de veya (mu­ saUl, namazgah ) deni l en geni ş sahalarda cemaatle kıl ınan iki rekatlık bir namaz eda edilir ve batibin dini hutbesi din lenir. ( bk. HUTBE ) . Büyük şehirlerde, arefe günü i kin­ di üzeri top atımı ile i l in edi len ve bu ilindan i tibaren son gününün i kindisine kadar beş vakit (b. bk. ) yine top atımı i le kutlanan bu dini B. larda resmi daireler kapalı bulunur. Saltanat devrindeki debdebeli B. alayları , hükümdar­ ların B. namazı için camiye gidiş ve oradan saraya dönüş, sarayda da devlet büyük lerinin tebrik lerini kabul ediş tören­ lerinden i baretti. Şairler, B. vesilesi vle idiyye deni len kasi­ deler yazıp tarihler düşürerek bunları devrin büyüklerine sunariardı ( bk. EBCED ) . Bazı büyük mi lli gün lere d e B. adı verilir. Bunlar tamamiyle liyik B. !ardır. Bugün Türkiyede, dini B. lardan başka kanunla B. sayılan günler şunlardı r : 1 . Cumhuriyet B. ı : · 1 9B te Cumhuriyetin i lanı yıl­ dönümüne raslıyan 29 Ekim günü ile bunu takibeden 30 Ekim günü. Bu B. , Ekimin 28 inci günü öğleden sonra başlar. O gün Cumhurbaşkanı Türkiye Büyük Millet Meclisinde bakan ların, m i lletvekil lerinin teşrifata dah i l sivi l ve asker devlet büvüklerinin, kordiplomaıiğin, halk ıeşekkülleri mümessi llerinin tebri klerini kabul eder. 2 . Zafer B. ı : 1 92 2 de Dumlupınar Meydan Mu­ harebesinin kazanı lması yıldönümüne raslıyan 30 Ağustos günü. O gün askeri resmigeçitler yapılır. 3. Milli Hakimiyet ve Çocuk B. ı : 1 920 de Anka­ rada Türkiye Büyük M i l let Meclisinin açılması yıldönümü· ne raslıyan 23 Nisan günü ile bunu takibeden 24 Ni san günü. Bu B. , 22 Nisan günü öğleden sonra başl ar. 4 . Gençlik B. ı : Atatürkün 1 9 1 9 da M i l l i Müca­ deleye başlamak üzere Samsunda karaya çıktığı günün yıldö­ nümüne raslıyan 1 9 Mayı s gunu. Bunlar, resmi ve milli bayram lar olup memlek etin her tarafında kutlanır. 5 . Bahar B. ı : her sene Mayı s ayının ı inci günü. 6 . Kurtuluş B. ları : Milli Mücadelede veya Birinci Dünya Harbinde düşman işgaline uğrıyan yerlerin bu işgal­ den kurtuluş yıldönümlerine raslıyan günler o yerlerin halkı tarafından milli B . günü sayılır ve maha l l i tören lerle kutlanır. 7. Her yılın ilk günü, umumi eğlence günü ola­ rak resmi daireler tatil edi lir. Bu tati l, Aralık ayının 31 inci günü öğleden sonra başlar. Başka mil letierin ve memleketimizdeki azınlıkların kendi lerine mahsus dini ve milli B. ları vardır. ( Huk. ) , Hukuk bakımından bayramın ehemmiyeti, ge­ ciktirilmesinde mahzur bulunan muamelelerden gayr ı , resmi

ve adli muameleterin B. devam ettiği müddetçe yapılmama­ sındandır. Kanunca konmuş bir müdderin sonu B . a raslarsa, muamele B. dan sonra gelen ve tatile rasiarnıyan gün yapı­ lır. B. günleri kanunla belirti lmiştir. Bu bakımdan, B. resmi bir tatil günüdür. Bu günde devlet daireleri kapalı bulunur.

BAYRAM, Hacı Bayram-ı Veli (ölm. 1429 veya 1 H O ) . X I V. · XV. yüzyı llarda Anadoluda yaşıyan ve B ayra­ mi liği kuran sof i . Ankaranın Solfasol köyünde doğmuştur. Ası l adının Numan olduğu, Şeyhi Ebü Himid Hamided­ din- i Aksarayiye bir bayram gününde ulaştığı için şeyhi tarafından kendisine bu adın verildiği söylenmektedir. Babasının adı Ahmed, dedesi nin adı Mahmuddur. Tahsi­ lini tamamladıktan sonra, Ankarada Melike Harun med­ resesine müdenis olmuştur. Bir aralık Yıldırım Baye­ zidin ( 1 389 - 1402 ) kapucubaşı lığını yaptığı hakkında da zayıf bir söylent i vardır. Himid-i Veli ve Hamideddini Aksarayi adlariyle anı lan ve Erdebil safileri nden Alieddin Alinin ha lefi olan ünlü sofiye uymuş, onunla hacca gitmiş, sonra onun ö lümüne kadar Aksarayda kalmış, nihayet Ankaraya gelip Safevilik ( b. bk. ) le Nakşbendilik ( b. bk. ) i birleştirerek Bayramiliği kurmuştur. Büyük bir ü n kazanan Hacı Bayram şeriate uygun olmıyan i n ançlar beslediği yolundaki söylentiler yüzünden I I . Murad zamanında ( 142 1 - 1 444 ) Edi rneye götürülmüş , fakat padişah kend isiyle görüştükten sonra büyük bir saygı ile onu Ankaraya yol­ lamıştır. Bir aralık Balıkesi re de gidenHacı B . , derviş­ leriyle birlikte çifıçilikle uğra1mış, elde ettiği mahsulle ve zekat devşirmekle geçinmiştir. A n karada gömülüdür. İmpa­ rator Augustusun vasiyetna mesi bulunan mibedin duvarı türbesinin üstüne dayan madadır. Hacı B. ı n elimizde dört şiiri ve bir şiir parçası vardır. Bunların üçü hece i le, biri aruzla söylenmiştir. Ü çünde «Bayram», birinde «Bayrami» mahlisını kullanmı ştır. Bu şiir­ lerden şathiye tarzında olan ve hece i l e yazı l mış bulunan bir tanesini Bursa lı İsmai l Hakkı, Şeyhüli slim Seyyid Fey­ zu l l ah ve son devre melimi leri nin piri Seyyid Muhammed Nür- u l Arab şerhetmiş lerdir. Elimizde tarihi bilin meyen bir şerh daha vardır. Ayrıca Hacı B. a ait üç sahifelik, vahdet· i vücut ile in san- ı kimilden bah seden men sur bir risale de mevcuttur. Fakat Hacı B. ın neşesini tanımakla beraber, d i l i biraz yeni olan bu risalenin ona ait olduğu kati şeki lde söylenemez. Şiirlerinde Yunus Emrenin tesiri sezi lir. Şeyh Bed reddin. Kızıica Bedreddin , Ankarab Baba Nahhas, Musli hedd i n Halife. Bolulu Şeyh Salaheddin, Balı­ kesi di ve İ sfendiyar Bey soyundan Şeyh Lütfu llah, Akbıy ı k , Ahmed Bican ve kardeşi Mehmed Bican . Germiyanlı Şeyhi. Akşemseddin ve Ömer Sikkini. Hacı Bayramın en ünlü ha­ leflerinden , daha doğrusu halifelerindendir. Yavuzun ( 1 5 1 21 5 20 ) i l k zamanlarında İstanbulda ölüp Eyübe gömülen Baba Yusuf da Bayram mensuplarındandır. Meşhur Mevlana Zeyrek çocukluğunda Hacı Bayramdan ders okumuştur. Seyyid Nesiminin de bir aralık Ankaraya gelip Hacı Bay­ ramla görüştüğü hak kında bir söylenti vardır. Hacı Bayramın 1486 da ö len Bahaeddin adlı ilim bir oğlu, onun da Re/ ' ü - '1 - miisebbiheıi '/-'amme adlı bir risa lesi vardır. ·

BAYRAM ALAYI, Osman lı padişahlarının Ramazan ve Kurban bayramlarında camiye gidiş gelişlerinde yapılan tören . Padişahlar bayramın ilk günü hangi camide n amaz kılacaklarını bildiri rlerdi. Bu tören , hususiyle Osmanlıların ikbal devirlerinde pek ihtişamlı olurdu.

BAYRAM, Ali Han

-

BAYRAMlLİK

475

BAYıt AM ALİ HAN ( ölm. 1 7 86 ) , Merv emici ( bük. 1 7 8 2 - 1786) . Kaçar soyunun İzzeddinli kolundandır. B u kol B. A. H. ı n babası I . Abbas zamanından beri Mervde hüküm sürmek tt'dir. Anası, Salar Türkmen boyundandır. B . A. H. üstün cesareti i le Türkmen boyları arasında ün almıştır. Buhara emici Murad - Bi ile yaptığı savaşta ölmüş, yerine ilim adamı olan i k i nci oğlu Muhammed Kerim geç­ miştir. Eski Merv ören lerinin güneyinde bulunan ve bilgin­ ler tarafından bu bölgedeki binaların en eski lerinden sayı lan küçük bir kale B. A. H. adını taşımaktadır. Bu ören dolayındaki demiryol u istasyonunun adı da B. A. H. dır.

Çanakkaleye, 50 km uzaktaki Ezineden geçen 7 5 km lik bir şose yolu ile bağlıdır. Arada motörlü vasıralar munra­ zam surette gider gelir. B. te Devlet Orman İşletmesi, Ziraat Bankası, d ispanser, ortaokul, i l kokul, kütüphane, Ziraat Birliğine ait bir fidanlık, elek trik tesisleri ( 1 9 3 6 ) ve ha­ mam nedır. Çarşamba günleri hafta pazarı kurulur. Çevre­ sinde her çeşit tahı l ve palamut bol olarak elde edilir.

B AYRAM DERESİ, Çanakkale boğazının doğu ağzı yakınında, Lipsekinin 10 km doğusunCia denize dökülen bir dere. Uzun luğu 20 km dir. Dere ağzının batısında bir deniz feneri vardır.

BAYRAMILİK, bir tari kat. Ankaralı Hacı Bayram ( bk. BAYR AM, HACI BAYRAM- I VELİ ) ıarafından XV. yüzyılda kurulmuştur. Bu tarikat, Halvetilikle Kalenderi liğin birleş­ mesinden h usule gelen Safevilik ile Nakşbendilikten meydana gelmiştir. Ancak Bayramilikte Nakşbendilik tesi ri pek azdır ( bk. HAL VETİLİK, KALENDERI LiK, NAKŞBEND İ LİK, SAFEVİLİK ) . Safevi lik, şii bir tarikat olduğu halde B. sünnidir. B. ğin bir kolu olan Baycami Melamilik ( b. bk. ) asıl Bayramiliğe n i spetle daha aşırı vahdet· i vücutçu bir

B AYRAM HAN (ölm. 1 5 60 ) , Türkmen Babarlu boyunun başkanı ve Ekber Şahın veziri . B. H . ı n dedeleri Timur oğullarının hi zmeti nde bulunmuşlardır. B. H. da Hindi stana giderek Humayunun h izmetine girmiş ve Ekber zamanında yükselerek devletin en yüksek memurluğuna tiyin olunmuş ve Han-i Hinan unvanını kazanmıştır. Sonra­ ları talihi fena gitmiş ve Hicaza gitmek üzere Gucerata var· dığında bir savaşta babasını öldürdüğü Mübarek Han Luhani tarafından öldürülmüştür. BAYRAM HOCA ( ö l m . 1 380 ) , Karakoyuolu devle­ tini kuran Kara Mehmed Turmuşun babası. B. H. Celayi rler­ den Sultan Ü veysin ö lümünden sonra Van gölünün güney taraflarını ve bu arada Musul ve Sancan almış ve ölün­ ceye kadar buralarda hüküm sürmüştür. B AYRAM PAŞ A. (ölm. 1 638 ) , Osmanlı hükümdan IV. Muradın enişresi ve sadrizamı. B . P. İ stanbulda doğmuş, Urfa civarında Cülabda ölmüş. cenazesi İstanbula getiri le­ rek Avrat Pazarında yaptırdığı tekke ve mesçidin civarında gömülmüştür. B. P. önce yeniçeri iken az zamanda bi rçok görevlerde çalışurılmış ve ı 6 2 2 yılında yeni çeri ağası, 1 62 5 te Mısır valisi o l muş, sonra Budin valiliğine tayin edi lmiştir. Bir aralık Rodosa sürülmüşse de sonra i sıan­ b � la getirtilerek kendi sine sadaret kaymakamlığı verilmiş ve 1 6 3 6 yı lında sadrizarn olmuştur. Rodostan döndüğü zaman , ünlü şair Nef'i, kendisini hicvettiği için B. P. padişahtan şairin cezalandırılmasını i stemiş, padişah da Nef'iyi ona tes­ lim etmiştir. Devci n i lerigelen i l i m ve idare adamları Nef'i­ ye hicivleri dolayısiyle kızgın olduk larından hemen fetvası veri lmiş ve B. P. nın emri ile şair idam edilmiştir.

B AYRAM TOPU, Ramazan ve Kurban bayramların­ da atılan toplara veri len ad. Bayramlarda arefe gününün ikindi vaktinden son günün ikindi s i n e kadar namaz vakitle rinde atı lan bu topların hangi tarihte başladığı kati olarak bilinmemektedir. XVI I I . yüzyıla ait bir belgede bunun «ka· nun· ı kadim icabı » olduğu bi ldiri ldiğine göre eski bir gelt'nek olduğu anlaşı lmaktadır. Osman lılarda padişahların doğum ve tahta çıkış günlerinde de, bayramlarda olduğu gibi , top atılması adedi vardı. Belgelerden doğum için top atılması geleneğinin daha eski olduğu anlaşı lmaktadır. B AYRAMİÇ ı ı. Güney Marmara bölgesinde Ça­ nakkale iline bağlı ilce merkezi. Nüfusu 4 2 9 1 ( ı 94 5 ) ; deniz seviyesinden y üksekliği 7 5 m. Kazdağının kuzt'y ete­ ğinde kurulmuş olan B. k asabasının içinden Dibağlar deresi geçer ve 500 m uzakta Menderes ( Mendi res) çayına karışır.

2. Çanakkale iline bağlı ilce. Yüzölçümü 1 594 km1, nüfusu 25 920 ( ı 945 ) , nüfus sıklığı km2 ye 16 kişi­ dir. Merkez bucağına bağlı 1 7 köyün nüfusları tutarı 6 1 4 3 tür. Evci ler ve Yiğitler bucak larına bağlı köyler 5 4 tanedir.

meslek halinde yürlimüştür. B. , esas bakımından «Esma» (b. bk. ) yı «sülük» ( b. bk. ) ün esası kabul eden ve «cebri zikir» (b. bk. ) i beni msemiş olan bir tarikattir. Belli gece­ lerde okunan «vird» (b. bk. ) leri vardır. Bununla beraber B. te «hafi zikir» (b. bk. ) de mevcuttur. Bu zikir, gözler yumulup nefes tutularak ve «Lailihei l lallah» ın manası düşünülerek Tanrıdan gayri herşey gönülden çıkarı lmak ve Tanrıyı, kalbde «ispat etmek» düşüncesi ile yapı lır ki buna «gönüle varmak» denir. Bayrami lerio raçları, altı terekli beyaz k:eçedendir. Tacın tepesinde yine beyaz keçeden, birbiri içinde üç daire vardır ; «gül» ( b. bk. ) denen bu dai­ reler, «tevhid» ( b. blı:. ) i n üç derecesi­ ne işarettir ; sarı k yeşi ldir. B. , Hacı Bay­ ramın ölümünden sonra iki kola ayrıl­ mıştır. Bu kolların birini Akşemseddin ( b. b k . ) ve men­ supları temsi l eder. Bayramı tacı «Şemsiyye-i Bayra­ miyye» denen bu kol cebri zikri kabul etmiştir. İ k inci kol, Ömer· i Sikkint (b. bk. ) ni n temsi l ettiği «Melimiyye· i bayramiyye» kolu­ dur� Bun larda zikir, vird, taç, hırka, mukabele ve ıek ke yoktur. B. ğin üçüncü kolu, Hacı Bayram haleti Hızır Dedenin dervişi Ü ftade ( b. bk. ) nin halefi Aziz Mah­ mud Hüdayi ( 1 62 8 ) tarafından bir tarikat olara k kuru­ lan eelveti l i k (b. bk. ) tir. Ayrıca Akşemseddin halefi Kayserili İbrahim· i Tennuriye ( b. bk. ) mensup Tennuriyye kolu ile b u koldan gelen i saoğlu Saruhanlı İ lyas ( 1 5 5 9 ) a mensup lseviyye ve Şemsiyyeden ayrılan Himmetiyye şubeleri, Bayrami lik kollarındandır (bk. Hİ MMET, Hİ MMETlLİK ) . Bundan başka Himi d - i Veli i le Anadoluya gelip sülükürıü Hacı Bayramdan tamamlıyan İ nce Bedreddinin d e bir kolu olduğu ve bunda «koyun zikri» denen bir çeşit zikir bulunduğu bilinmekte i se de bu kol yürümemiştir. ·

BAYRAMlLİK - BAYSU NGU R

476

ı

--

------



Melamiyye



---r

----

ı

Hızır Dede



Ü ftade



Celvetiyye

Aziz Mahmud Hüdayi

ı

Halvetiyye



Safeviy ye



Bayramiyye





ı

Hacı Bayram ı ��;���------------------, 1 Şemsiyge � Ak Şemseddin Şamlı Hamza .ı

----

e

e tarikat o

ı

ı

Abdürrahman



Mehmed Çelebi



Bolulu Ahmed



Himmetiyye H i mmet

ı

ı

ı

C

..,. 1

A



ı

ı

en n urıyye c İbrahim-i Tennuri Seyyid Kasım Meceddin Jsa lseviyye

ı



•!

İsa oğlu İ lyas

kol ( şube) şahıs

BAYRAM IYYE : bk. B AYRAMİ LİK. B AYREUTB veya BAIREUTB [ bayrpyt} . Alman­ yada Yukarı Frankonyada Nürnberg'in kuzeydoğu sunda bir şehir. Nüfusu 60 000 ( 1 948 ) . Geniş bir vadi içinde Roten Main ırmağının iki yanındadır. Güzel bir opera binası vardır. Mühim bir endüstri ( hususiyle dokuma ) merkezidir. 1 945 yılı nisan ayında Amerikan kuvvetleri tarafından işgal edilmiştir.

bir insan olduğu ve çok beğeni len Farsça şiirler yazdığı bilinmektedir.

BAYSUNGUR ( 1 48 1 - 1 493 ) , Ak koyun lu hükümdarı. Tebrizde doğmuştur. Kısa süren hük ümdarlığı, emirlerinin hakimiyeti altında ve karışıklıklar içinde geçmiştir. Babası Sultan Yakub. Sufi Halil Bey Musulluya emir- i azam unvanı ile aıabeğlık vermiştir. Sultan hasta lanınca ölümünden sonra B. un kendi yerine geçirilmesini vasiyet et­ B AYREUTB WAGNER TIYATROSU, Bavyera mişti r. Sultan ölünce ( 1 490 ) B. un aıabeği Ak koyun lu bey­ kıralı I I . Ludwigin büyük besıeci Wagner için yaptırdığı lerinin ve devletin ilerigelen memurlarının reyi ni alarak ıiyatto. 1 3 Ağustos 1 879 da Wagnerin De r Ring der Nıbe­ onu sulian iJan etmiş bu suretle devletin bütün kuvve­ ti ve işleri Sufi Halil Beyin eline geçmiştir. Devletin /ungen ( Nibelungun divan beyi olan Ali Mirza b. Sultan Halili, salıanat yüzüğü) adlı ıeıralo­ rakibi olduğu için, öldürttüğü söylenen Sufi Hali l Beyin, j isinin temsi liyle açıl­ 1 oğullarını ve akrabasını devletin en önemli işlerine tayin mıştır. Altı yıllık bir etmesi üzerine Akkoyunlu beyleri ve diğer emirler Uzun tatilden son ra 1 88 2 Hasanın oğl u Melik Mirzanın yanına gitmi şler ve onu den itibaren Wagn e­ sultan i lan etmişlerd i r. rin eserleri bu tiyat­ Timurun torun larından bazı ünlü beylerin de katıl­ roda muntazaman oy­ dıkları ayaklanmayı Sufi Halil Bey dağnmış ve bu savaşta namıştır. Akkoyunlu soyundan bazı beylerle ünlü komutanlar ö lmüş­ R u n k w i ı z ve tür. Bundan sonra Sufi Halil Bey Uzun Hasanın torunu Bayreuth tiyatrosu Brückwald'ın plania­ rına göre inşa edilmiş olan B. W. T. takribi olarak 1 5 00 şehzade Rüstem Mi rzayı ö ldürtmek i stemi şse de B. buna engel olmuş ve şehzade, Alıncak kalesine gönderiletek ora­ seyirci alabilir. da hapsedi lmişti ı. Bu hadiseden son ra nüfuzu büsbütün artan BAYSUB, tarihçi. Aşıkpaşazade (b. bk. ) nin verdiği Sufi Halil Bey devleti eline almış ve sevmediği veya n ü­ Osmanoğulları şeceresine göre, Osman Gazini n yirminci fuzundan çekindiği in sanları yok etmiş veya devlet idaresin­ kuşakta gelen efsanevi atası. den uzaklaştırmıştır. Uzun Hasanı n torun larından olup bu BAYSUNGUR ( 1 478 - 1499 ) , Semerkand Sulranı savaşta bulunan ve ölümden kurtulup kaçan Mahmud Mirza, Mahmudun oğlu ve Sultan Ebu Said (b. bk. ) in ıorunu. Hemedana gitmiş ve orada Pürnak Beyin emirlerinden Şah Babasının hükümdarlığı zaman ında Buhara emirliğine tayin Ali Bey tarafından sultan ilin edilmiştir. Sufi, B. u da ya­ edilmiş, onun ölümünden sonra Semerkanda çağırılmış ve nına alarak bunların üzerine yürümüş, savaşta Şah Ali ve ıahıa çıkmıştır. Hükümdarlığı çok kısa sürmüş , 1 4 96 da Mahmud Mirza ölmüş, orduları cia dağılmıştır. Bu sırada kardeşi Sultan Ali tarafından tahttan indirilmiş, amcasının Osmanlı hükümdan ll. Bayezidin gönderdiği elçiler B. un oğlu Babur tarafından da kesin o larak tahttan uzaklaştırıl­ yanına gelerek padişabın cülusunu bildirmişler ve getirdik­ mıştır ( 1 497 ) . Bundan sonra Hisara giden B. , Beg Husrev leri mektubun karşılığını alarak dönmüşlerdir. Bundan son­ Şahın kendi tarafını tutması üzerine kardeşi Mesudu yenerek ra ç ı kan ayaklanmaları da bastıran Sufi Halil Bey artık memleketini a lmışsa da az zaman sonra Beg Husrev Şahın kendisine karşıkoyacak hiçbir kuvvet kalmadığını görerek ihanetine uğrıyarak öldürülmüşıür. Adaleti seven değerli çocuk sultan adına devleti bildiği gibi idare etmeğe başla-

477

BAYSUNGUR - BAYUR, Yusuf Hikmet m ı ş v e yüksek yerlere kendi adarnlarını getirmiştir. Musullu oymağının bu üstünlüğünü ve eğemen liğini çekemiyen ve şuraya buraya dağı lmış olan diğer oymak tarla bunların bey­ leri evvelce Sultan Yakuba aıabeğlik yapmış olan Diyar­ bakır bölgesi valisi Süleyman Bey Biçen lü'nün etra­ fında toplanrnışlardır. Van dolayları n da baş lıyan s a v a ş bir ay sürmüş, bir sonuç alınamamış, Siıfi kışı geçirmek üzere Tebrize çeki lmiştir. Süleyman Bey Tebriz üzerine yürümüş, Siıfl önce Uzun Hasanın en ün lü emirlerinden olan Erzin­ can va lisi Giılibi kamutasında bir ordu yollamış, bu or­ dunun yenilmesi ve komutanın öldürülmesi üzerine kendisi B. u da alarak Süleyman Beyle savaşınağa gitmiştir. Savaşın en kızgın zaman ında B. , Süleyman Bey tarafına kaçırılmış ve Süleyman Bey, çocuk sultanı kucağına alarak, çarpışan ordu­ lara gösterince Siıfi'nin askerleri öbür tarafa geçmiştir. Siıfi Halil Bey ve yakın adamları savaşı bı rakmamışlar ve dövüşerek ölmüşlerdir. Sulıanın aıabeği olan Süleyman düşmanlarını temizlemiş ve başarılarından duyduğu gururla zevke dalmıııır. Bunun üzeı i n e Süleyman Beye karşı da bir düşmanlık kaynamağa başlamıştır. Düşman ları A l ıncak ka­ lesine yürüyerek şehzade Rüsıem Mirzanın sultanlığını i lin etmişlerdir. Süleyman, B. u da a larak, Alıncak kalesine yürÜ· müşse de yeniterek eski viliyeıi olan Diyarbakıra kaçmış ve orada öldürülmüştür. 1:1. , kardeşleri Hasan ve Murad ile birlikte annelerinin babası olan Sirvanşah Perruh Yesirıo yanı n a kaçmıştır. Tebri ze gi rip tahta oturan Rüstem ilk i ş olarak B. u öldür­ mek i sıemiş ve gönderdiği kuvvetlerin yenilmesi üzerine B. ile anlaşarak Arasın kuzeyindeki Arran bölgesi B. da kalmak üzere anlaşma yapmıştır. Bundan sonra iranın muh­ telif bölgelerinde ayaklanmalar olduğunu duyan B. , Tebriz üzerine yürümüş, fakat Safevi şeyhlerinden yardım sağlıyan Rüstemin kuvvetlerine Gence ile Berdaa arasında yeniterek bir söylemiye göre savaş meydanında ö lmüştür. Diğer bir söylemiye göre de B. , bu savaştan birkaç gün sonra Şey­ di Ali Bey Pürnik tarafından yakalanarak Tebrize götü­ rülmüş ve Rüsıemin emriyle öldürülmüşıür. B. adına yazı l· mış veya kütüph anesine konmak üzere istin sah edi lmiş i lmi ve edebi eserler de vard ı r.

BAYSUNGUR, Gıyaeeddin ( H97 - 1 4 3 3 ) Timu· run ıorunu ve Şahruh M irzanın oğlu. Heı aııa doğ­ muştur. Ü n l ü bir hattat olup resim ve sanatın koruyu cusu olarak da tanınmıştır. On seki z yaşında devltı i ş ltr i ile uğraşma[r.ı başlamış, Tus, Ni şabur v e Esreribad i l leri n i n umumi valiliğine tayin edilmiştir. 1 4 1 7 de babasın ı n ya­ nındaki divanda h izmete girerek veliaht olmuş babası se­ fere gittiği zaman ona naiplik etmiştir. B. un büyük kardeşi Uluğ Bey (b. bk. ) matematik ve asıronomide ün a ldığı gibi, kendisi de sanat ve edebiyaııa tanınmıştır. Farsça ve Arap­ çayı iyi bi len B. Şehname'nin ıenkidli bir nüshasını hazır­ lamış ve bu ünlü eserin çeşitli n üshalarını bir araya geti­ rerek sı raya koydurmuşıur. Bu sıralama i ş i bitince bu seriye Pirdevsinin hayatı n ı anlatan bir yazı ekiemiş Şeh­ name'yi ve İran şehnameciliği n i ilk olarak incelemiştir. Daha çok, yazı sa n atında üstün olan B. un Türk isıandaki hususi kütüphanelerde değerli levhaları olduğu gibi Meşhed cami­ inde de bir kitabesi vardır. B. un Herattaki kütüphanesi, zaman ının bir sanat ve ilim akademisi halinde idi. Burada onun başkanlığında 40 sanatkir �alışıyordu ki bunlar çok zaman Baysunguri nisbesini kullaoıyorlardı. Tarihi de çok seven B. , ta r i h çi l eri k orumuştur. Timur un ıarihçisi Hafız Ebruya Reşideddinin eserini tamamiatmak üzere yazdırdığı

Türk - Moğol ve cihan tarihi, Ziibdetii 't- tevarih i Bayumguri adı ile de. anı lmakıadır. B. fazla içki içtiği için hastalan­ arak gen ç yaşta ölmüştür. Kardeşi U luğ Beyden daha başa­ rılı bir siyaset ve idare adamı ve savaş larda çok cesur ola· rak tanınmıştır.

BAYTAR : bk.

VETE R i NER.

B A YTARU 'L . 'ILM, Meşhur tab ip Ahmedü 'bnü Zuheyri 'bni

Menin i '1 - Me rvezi 'ye

veri len

likap.

Bk.

M E RV EZi.

BAYTURSUNO�LU, Ahmed ( 1 872- ı 9 36 ) , Kırgız edibi ve cemaat adamı. Kırgızisıanda Turgay ilinin Tosun i lcesinden, Argen kabilesindendir. 1 89� de Orenburg Rus öğretmm okulunu bitirmiş, ı 909 a kadar türlü yerlerde öğretmen lik etmiştir. Aydın arkadaşları a rasında sadece Akan diye tan ı lan B. lirik ş i i rler yazmış ve Rus La Fontaine'i Krı lovdan manzum tercümeler vermiştir. B Kazak lehce­ sinin gramerini yazmış ve imlisını kaı'i olarak resbit ede­ bilmişıir. Kazak edebi yatını yaşatan iardan biridir. 1 9 1 3 ıe, Orenburgda Kazak l i beral ve m i lliyerçilerinden Bükey· han Alihan ve Dolaroğlu Mir Cakip ile birlikte «Kazak» gazetesini çıkarmıştır. 1 9 1 7 devrimi esnasında gene Oren­ burgda Milli Kırgız «Alaş Arda» hükümerini kuran Kırgız partisi «Alaş»ın l iderlerinden biri olmuştur. ı 920 de Kırgız Sovyet Sosyalisı Cumhuriyetinin eğitim komiseri olmuş ; ı 936 da da siyasi Sovyet polisi tarafından öldürülmüşıür. KazakiJianı Öğrenme D erneğin i n 3 üncü cildi B. nun i lmi ve edebi eserlerine ayrı lmıştır. Kırgız havalarından «Kolba­ han», «Karagöz», « Karakongir» ve «Köroğlu» B. tarat ından resbir olunmuştur. .



BAYUR, Yusuf Hikmet ( doğ. 1 8 9 1 ) , Türk siyaset ve i l i m adamı. i sıanbulda doğmuştur. Babası son Osmanlı sadıazamlarından Kirni l Paşanın oğullarından H aşmet Bey­ dir. B. öğrenimini Galatasaray Lisesi yle Paris Üniversi te­ sinde yapmış, Galatasaray Lisesinde bir süre öğretmenlik­ ten sonra haıiciye mesleğine girerek i l erlemiş, ve Milli Hükümetin kuruluşundan bir müddet sonra Ankaraya ge· lert k Dışiş leri Bakanlığı Si yasi İ � ler Genel Müdürü olmuşıur ( ı Ekim ı 920 ) . Londra v e Lausanne konfe­ ranslarında Türk murahhas heyetlerinde müşavir olarak bulunmuş. 1 9 2 3 de Londra Elçi liği Müsıeşarl ığın a gön· derilmiş, 1 9 2 � ıe önce sivasi mümessi l sıfaıı ile Belgraı Yusu f H ikmet BA YUR ı 927 de Cu m· Onaelçi si, hurbaşkanlıiı Genel Sekreteri ve ı 928 de Kabi l Bü­ yükelçis i olmuştur. 1932 de ikinci defa Cumhurbaşkan­ lığı Genel Sekreterliğine getiri lerek 1 9 3 3 te Manisa M i l­ letveki li seçilinceye kadar bu vazitede bulunmuştur. 2 7 Ekim ı 9 3 3 tarihinde Milli Eğitim Bakanı olarak Hüküme­ te gi ren B. , o sene başlamış olan İ stanbul Ü ni versitesi re­ formunu tamamlamış ve 9 Temmuz ı 934 ıe bu bakanlıktan çekilmiştir. B . ı 94 ) ıe Ankara fakülte ve yüksek okuilariyle İ stanbul Üniversitesi ve yüksek öğretim müesseselerinde açılan Türk İnkilip Tarihi derslerinin siyasi tarih profesör­ lüğüne, bir müddet sonra da Ankara Dil ve Tarih - Coğ­ rafya Fakültesi Hint tarihi ordinaryüs profesörlüğüne t ayin

47 8

BAYUR, Yusuf Hikmet -

olunmu�tur. 1942 de milletveki lliği hizmetini tercih ederek profesörlüğü bı rakan B. , 1 946 seçimlerine kadar Mecliste­ ki te�rii vazifesine devam etmi�tir. Ankarada Kudr•t gazetesinde yayımisdığı makaleleriyle siyasi faaliyete devam eden B. ı 9 Temmuz 1 948 de Mi l let Parti si'ni kuranlardan biri olmu� ve 1 948 - 1950 yıllarında bu partinin Genel Ba�kanlığını yapmı�tır. Ü niversitede okuttuğu İnki lip Tarihi duslerini Yeni Tiirlliye De11letinin Hariti Siyaseti ( 1 9 3 5 1 942 ) adı altında yayımisdığı gibi, üyelerinden bulunduğu ve uzun müdder Asba�kanlığını yaptığı Türk Tarih Kuı umu tarafından da üç ciltlik bir Hindistan Tarihi ( 1 946, 1 947 ve 1 9 5 0 ) ve hazırlamakta olduğu Türk lnlıilap Tarilı i 'nin - birinci ( 1 9 4 0 ) ve üç k ısımdan müte�ek k i l ikinci ( 1 943, 195 1 ) cilderi bastııılmıştır. Bunl ardan ba�k a yine Türk Tarih Kurumu tarafından yayımlanan ve Prof. Re�it Rahmeti Arat tarafından bugünkü Türkçe ile hazırlanan Baburlltı Hatıratı adlı esere i lave olunan önsöz ve tarihi özet de B. tarafından yazılmı�nr. Türk Tarih Kurumu Belielin'inde birçok makaleleri ve Ah11ali Haııra ( Aydın, 1 94 0 ) adlı bir eseri daha vardır. Mi llet Partisinin organı olan Kudret gazetesinin siyasi ba�yazarıdır.

BAZA [ bqlba ; Eskiçağda Basri ] , Güney İspanyada bir şehir. Nüfusu 16 000. Kükürtlü kaynakları vardır. Keten bezi dokumacılığr, şapkacılık, toprak e�ya yapıcılığı gibi i�leri i leridir. BAZA, gündüz yırtıcı ku�ları ( Accipirres) nın kanalgi ller ( Falconidae ) fami lyasına bağlı bir cins. Bu yırtıcı ku� cinsi Afrika, Madagaskar ve Hindi standan Yeni Gine ve Avustralyaya kadar olan bölgede ya�ar. 3 5 · 4 5 cm boyunda, esmer renkli olan B. nın beyaz veya koyu leke ve �eritleri vardır. B . madagasrariensis adlı nev'i Madagaskarda, B. subrristata nev'i de Avustralya ve Yeni Ginede bulunur. BAZAINE [baz,n] . Françoi 1 Achille ( 1 8 1 1 - 1 883 ) , Fransız mare�ali. Versail les'da doğmu�. Madridde ölmü�tür. 1 8 3 2 den ba�lıyarak Afrikada h izmet gören B. , Kırım Harbinde ve 1 8 59 da İtalyada Melegnano ve Solferino sava�larında kendini göstermiştir. 1 862 de Fransız kıtalariyle birlikte Meksikaya gitmi� ve Puebla sava�ında büyük bir şöhret kazanmı�rır. 1 863 ıe Fran sız k ı taları komutan lığını üzerine alan B. , i mparator MaximiHan aleyhine çalışmı�sa da kendisini tahttan feragat eıtirememi ştir. 1 8 67 de Fransa mare�ali olarak kıtalariyle birlikte Fransaya dön müştür. 1 870.7 1 Alman-Fransız harbinde Ren ordusu ba�komutan· lığını yapmı�. Gravelotte mağliibiyetinden sonra Metz'e çeki lmi�. burada sarılmı�. sonunda 1 7 3 000 askeri ve 4 2 7 topu ile birlikte Almanlara teslim olmak mecburiyerinde kalmı�tır. Alman esaretinden kurtulunca. Fransada yakalanmı�. mağliibiyetten mes'ul tutulmu� ve askeri mahkeme tarafından ölüme mahkum edilmiştir ( 1 0 Aralık 1 8 7 3 ) . Cumhurbaşkanı Mac- Mahon ölüm hükmünü 20 yıllık kalebentliğe çevirmi�tir. B. , Cannes yanındaki Sainte- Marguerite adasında bulunan kaleye hapsedi lmiş, fakat 1 0 Ağustos 1 874 te karısının yardımiyie buradan kaçmı� ve İspanyaya sığınmışıır. Kendini müdafaa için Episodes de la guerre de 1 870 et le blorus de Metı ( 1 870 harbinin safhaları ve Metzin ku�anlması ) [ 1 87 3 ] adiyle bir bro�ür yayımlamı�ıır. BAZAL METABOLİZMA : bk. METABOLİZMA . BAZALT, gabro ailesinin başlıca kültelerinden biri.

Bazik genç volkani k kültelerinden olan B. ın rengi siyah, dokusu sık, yapısı çok vakit mikrolitlidir. Terkibinde şekil­ siz maddelerle librador, anortit, oj i t mikrolitleri, magnetit.

ı

BAZARGIC

olivin taneleri, bazan hornblende ve i lmen i t bulunur ; librador ile oj itin büyük k r i staller halinde bulunduğu da olur. B. ı n kara ve ağırca olmasının ( 2 , 8- 3 ) sebebi, içinde magnetit bul unmasındandır. Hattıi magneıiti fazla olan B. larda mıknatıs hususiyeti belirir. Ol ivinin, yuvarlak ye�il parçalar halinde gözle görülebi ldiği B. çeşitleri vardır ( oli­ vinli B. ) . Her hakiki B. ta olivin vardır ve bazılarında % 50 nispeti'n dedir. Hornblende, çok vakit, büyük kristaller halinde B. tüfleri i çinde bulunur. İçinde çok miktarda bü­ yük ve düzgün kristaller halinde oj it bu lunan B. lara «büyük oj i r kri sıa lli B.» denir. Bazı B. lar içinde j asp, kalseduvan topakları i le zelider ve kalsit kristalleri görülür. B. lar arasında traki l i r ve hiyalomelan adı veri len cam - ba­ zaltlar da vardır ki, bunlardan birincisi esmer. i kincisi sarı­ dır. Bunlar asıl B. kütleleri içindeki bo�lukları doldurur, obsidiyenlere benzer. B. kütle, damar ve akımı halinde bu lunur. Başlıca hususiyederinden biri altıgen prizmalar biçiminde, büyük sütunlar te�kil etmeleridir. Bu sütunlar, magmanın sojuyup büzülmesinden doğmu�tur. Gerçekten B. magmasının, yahut llvı nın yüzü ve yere dokunan k ı smı çabuk sağuyup şekilsiz dışık ( cüruf) halinde katıla�ır ; bu iki kabuğun arasında kalan livlar bir müddet aktıktan ve ağır ağır donduktan sonra büzülür ve bu neviden ayrılma çatlaklan meydana gelir. B . sütunlarının yüksekliği 5 0 m y i bulur. Hebrid adalarındaki Fingall mağarası bu türlü sütunlada doludur. Türkiyede bazı B. lı bölgelerde, hususiyle Boyabat çevresinde bu sütunlardan vardır. B. ların terkibindeki mağnezyum ve demirli unsurlar serpantin le�ebilir. Ekvator bölgelerindeki B. lar ise yağmur ve sıcaklığın tesiri ile dağılarak yumu�ak ve kırmızımsı bir çe�it k i l l i toprak haline gelir. B. ların ya�ı Tersiyerdir. İtalya Alplerinde, Kuzey İngi ltere ve iriandada B. püskürmeleri Eosende başlamış, Tersiyerin daha sonraki devirle­ rinde de sürmü�tür. Zamanımııda bazı volkanlar ( Etna, Sandwich ) B . vücuda getirmektedir. Yeryüzünde çok bol olan B. , bazı bölgelerde binlerce km2 lik yerleri örter : Arktika bölgeleri, Hindistan, Güney Amerikada Parana çevreği, Kuzey Amerikada Columbia River ve Snake River çevrekleri gibi . Bunlar arasında Dek­ kan plitosunu örten Eosen B. ları 300 000 k m2 lik geni� bir bölgeyi kaplar. Türkiyenin bazı volkan yörelerinde de � · lar mühim yer tutar : Boyabat, K ula, Siverek, Tokat, Ü nye gibi. B. sert ve dayanıklı bir ta� olduğundan kaldırım, yapı ta�ı. köprü malzemesi olarak kullanılır. Sütunlara ayrı la­ bilmesi, bu taşın çıkarılmasını ve kullanılmasını kolay­ la�nrmıştır. B. ın ezilmeğe kar�ı da dayan ı k ldığı fazladır. Önceleri değirmen taşı olarak da kullanılmıştır. B . tüfleri yapılarda i�e yarar.

BAZANİS veya nun doğu bölgesinde i l i , Tercan i lces i ) ın sonra Leontopolis adı

BAZANE, BEZANİS, eski Anadolu­

bir �ehir. Şimdiki Vi can ( Erzincan yerinde bulunuyordu. B u yere daha verilmi�tir.

BAZAR RÜSUMU : bk. ESKi VERGiLER. BAZARCIK : bk. PAZARCIK. BAZAR DÜZÜ, Kuzey Azerbaycan da. büyük Kafkas •

dağlan silsilesinde, 4 480 m yüksekliğinde bir doruk.

BAZARGIC [bqıarrilı] (Türk. Hacıoğlu Pazarcıiı, Bulg. Dobriç) , Kumanyada Dobrice yöresin de şehir. Nü­ fusu 29 940. Zirai bir çevrenin ekonomik merkezidir. B. Varna - C on s tanta ( Köstence ) demiryolu üzerindedir.

BAZAS - BAZIK BAZAS, Gironde ( Fransa ) departmanında yetiştiri len orta büyük lükte, esmer külrenkli, sırtında açık çizgileri bulunan bir sığır ırkı. BAZ-BABADIR veya BAYEZİD (ölm. 1 588 ) , Orta Hindistanda bulunan Mal va hükümdarı. Afgan Emici Sir Şah tarafın dan Malvaya

vali tayin edi len Şuca Hanın oğludur.

Babası ölünce ( 1 5 � 4 ) istiklilini ilin etmiş ve Sarangpuru başkent yaparak kendi adına para bastırmıştır. Bunun üzeri­ ne Hind Türk hükümdan Ekber, Malvayı almış ve B. uzun çarpışmalardan sonra Ekbere teslim olmuş ve ondan çok iyi muamele görmüştür. B. , karısr Rupmati'ye olan büyük aşkı ile efsanelerde ün almıştır. Bugün de Malvada bu kadının şark ılan söylenmektedir.

BAZDAR, Osmanlı sarayında, avcılıkta kullanılan kuşları terbiye edenlere verilen ad. Aslında Farsça olan­ bu isim, sonraları değiştici lmiş ve kuşlaıa bakanlara, baktık­ ları kuşlara göre atmacacı , doğancı, çakırcı, şahinci gibi adlar veri lmiştir. Kuşhane men supianna da «bazhane müli­ zimleri» deni lmiştir. Bunlar tımarlı ve ç i ftlik başıineli olarak iki kısma ayrılırdı. Çiftlik başıinelilerinin başlannda her bölgede, tımar veya zeamet sahibi doğancıbaşılar bulunurdu. Tımarlı olan hassa k uşbazlarının tımarı boşa ldığı takdir· de kuşçulukta maharetli oğlu varsa bu timar ona ; yoksa, bazhane mülizimlerinden bir üst doğancıya verilirdi. BAZEBDA veya BEZABDE, Cezire-i İbn-i Ömer ( Cizre ) in yerinde bulunan eski kalenin adı. Bk. CiZRE. BAZELLA ( Basella ) , bazellase ( Basellaceae ) fami l­ yasından Doğu Hindistanda bir nev ' i ( Basella rubra) yeti· şen bir bitki cinsi. B. sıcak memleketlerin ıspanak ye­ rini tutan bir çeşit sebzesi olduğundan, çok yeıişıirilir. Yaprak ları eılimsi, meyveleri üzümsüdür. B. , bazı Avrupa memleketlerinde serlerde sarılıcı süs bitkisi olarak da yetiştirilmektedir. BAZELLASE ( Basellaceae ) , bitki sisteminde 5 cinsi ve 1 5 kadar türü olan çift çeneklilerden bir bitki familyası. Bu familya bitkileri, uzun ömürlü, sarılıcı gövdeli geniş veya yürek biçiminde ve daha çok etiimsi yapraklı olup çiçekleri hünsadır. Çoğu tropik Amerika ve And dağla­ rında, pek azı da Asya ve Afrikada yetişir. B AZHANE MVLAZIMLERI, Osmanlı sarayında av kuşlarını yetiş tirenlere, sarayın a v kuşlarına bakan kuş­ baziara verilen ad. Doğancı minasında bazdar tabiri de kul lanılırdı. Bunlar tımarlı çiftli k ve başrioeli olarak ikiye bölünürlerdi. Baş larında tırnar ve zeamet sahibi doğancı­ başılar bulunurdu. B. M. , Sarayın a vcılığa ait h izmet lerin de üst derecelere yükselirierdi ( bk. DOGANCI, DOGANCI BAŞI ) . B AZİD, bazı man­ tarların dış tarat larında spor (eksospor - bazidi­ yaspor ) meydana geti­ ren üreme emeçleri ( hyphe ) . Bu emeçlerin üzerinde önce, Sterigma adında tığ gibi ince ­ uzun, umumiyede dört tane çıkıntı ve bu çı­ kıntıların her birisinin tepesinde de sonradan birer tane yuvarl ak ba,

A

B

Bazi d

a) oıobazid ; b



c

c) proıobazid

KOLTELER

479

zı nevi lerde sivri Basidiyosporlar hisıl olur. B. de bölün­ müş ( protobazidler) ve bölünmemiş ( otobazidler ) diye ikiye ayrılır. Bölünmüş olanlar uzun luğuna veyazarlar ile bölün­ müştür.

BAZİD lYOBOLUS ( Basidiobolus) , bazidiyobolase ( Basidiobolacea ) familyasından, kertenkele pisliği ve kurba­ ğalar üzerinde yaşıyan bir yosunmantan ( Phycomycetes) cinsi. BAZIDIYOSPOR Basidiospor) , bazidli mantarlarda bazid ( b. bk. ) adı verilen üreme emeçleri üzerinde hisıl olan yuvarlak veya uzunca şeki l l i sporlara veri len ad. Her B. un içersinde bi rer tane çekirdek olup her çekirdeğin kromozom sayısı ana bitkinin kromozom sayısının yarısı kadardır. BAZIDLI LİKENLER ( Basidiolichenes ) , ortak hayat süren yosun ve mantar topluluğundan Iiken lerde, mantarla­ rın bazi d i mantar sınıfından olanları. Bunların pek az cinsi vardır. Hepsi de sıcak memleketlerde yaşar. BAZİDLİ MANTARLAR ( Basidiomycches ), bitki sisteminde «gerçek manta ı lar» ( Eumycetes ) sınıfının bir alt sınıfı olup bazid adı verilen hususi emeçleri ( mycel ) üze­ rinde umumiyede dört tan e spor meydana getiren mantar­ lar. B. M. da, bazid k ollarının bazidden bir zarla ayrılmamış olanlar ( Holobasidi omycetes) ve ayrılmı ş olanlar ( Phrag­ mobasidiomyceıes) diye iki grupa bölünür. İşte tarla ve ormanlarda toprak ve ağaç gövde­ leri üzerinde sık sık şapkal ı rasladığımız mantarlar birinci grup­ tandırlar. Bunların ba­ zidleri. şapkanın alt ta­ rafında bulunan ince levh aların üzerinde sı­ ralanmıştır. Fakat bazid gözle görülemi yecek kadar küçük olup, milBazidli mantarlar yonlarcasının meydana getird iği sporlar olgunlaşınca bu şapkaların altı siyah renkli görünür, ve sporlar rüzgirlarla etrafa dağılır. Bu grupun i k inci bir takımında ( Gastromy­ ceıales ) i se şapk a n ı n her tarafı top gibi kapanmış olduğun­ dan bazidier bu topçuğun içinde kalmıştır. Bu gibi yuvarlak mantarların üzerine basılınca yırtı larak etrafa bazidyospor­ lardan ibaret siyah bir toz dağılır. Phragmobasidiomycetes grupundan olanlarda, bazid kolları uzunluğuna yukarıdan aşağı doğru giden zarlarla bazidden ayrılmıştır ( Tremella­ les' lerdeki gibi ) ; veyahut Auricularia veya hub1ıbatta pas ve kınacık hastalık larını yapan mantarları da içine alan Uredinales ve yine sürme ve rast ı k hastalığını yapan Usti­ laginales takımlarında o lduğu gibi, bazid kolları, bazidler-" den yatık zarlar ile ayrılmıştır. B. M. , organik besinierin veya canlı organların üzerinde veya i çerisinde yaşarlar. İkinci leri asalak olup ekinler üzerinde yaptıkları zarar son derece büyüktür. Üre­ meleri her takım ve familyaya göre hususi tarzlarda olup yeniden bir bazidli mantar meydana getirebilmeleri çimien­ miş iki başka eşeylikteki bazidiyospor emeçlerinin birbirine dokunup k ayaaşmasından sonra olur. BAZİK KVLTELER ( Basite ; Bazitler) , terkibinde az miktarda SiOa bulunan püskürük külteler ( bk. KÜL­ TELER ) .

BAZİKİ - BAZİLİSKUS

4 80

BAZİKİ, Urfa nın Yaylak i lcesine bağlı bucak. N ü fusu ı ı 700 ; köy sayısı 4 0 ıır. Bucak merkezi , ı 098 ( ı 9 4 5 ) nüfuslu Yaylaknr. Yaylak, Urfa - Malatya yolu v e Fı rat nehrinin soldan aldığı k o l l ardan biri üzerindedi r .

B . sı adını a lmıştı r ) , Sempronia ( M. Ö. 1 70 yı lında Fo­ rumun güneyinde kurulmuştur } , Opimia (·M. Ö. ı 2 ı yılıoda Porumun kuzeybatısında yapılmıştır ) , Iulia ( M.Ö. 46 yıl ında (

Maha l l i

telaffuzu «Bezi kiıt dir.

BAZİKROMATİN ( Basichromatine) . Haidenhaine göre, bazi k ( kalevi ) anilin boyalariyle boyanan hücre nü vesinin ağ kısmı. Kromatin, kromiol denen çok ince pa r­ çaların, sıkışık olarak, nüvenin linin ağı üzerinde dizi lme­ sinden hisıl olur. Bazik boyalaca oları a likasının çokluğun­ dan dolayı bazi kromatin deni �mektedir. Bazik anilin boya­ larından hemaıoksilenle boyanan prepatatlarda B. i güzel boyacı mış ve ağ şeklirıde görürüz. BAZİLIK TOPLARDAMARI, kolların sathi top­ lardamarlarından ( bk. ANATOMİ, lev. 3 Şek. 1 ). Ön kol B . T. , küçük parmaktan gelen v. Salvatellao ın uzarı ıısıdır. E l sırtı toplardamar ağının iç tarafından başlar. Ön koluo iç keoarı boyunca yüksel i r. Dirsek bükü­ münde, ön kolun yüzü onasırıda yükselen meJian toplar­ damarın bazilik kolu ile birleşerek, koluo ön yüzünün iç kenarında kol i k i başlı kasının iç kenan boyunca i leriiyen B. T. nı meydana getirir. B. T. önce derialtıoda i ken kolun ortasına doğru aponevrosu delerek kol toplardamarının nihayetine veya kolıuk toplardamarının başlangıcına dökü­ l ür. B . T. na kol sinir ağının uç dallarından olan ön kol deri i ç siniri komşuluk eder. BAZILIKA ( Yuo. basilike = kırali, şihioe) , mima­ ride bir bina tipine verilen ad. ı ) Eski Roma devrinde Forumların kerı arında bir veya iki katlı olarak kurulan dik­ dörtgen şeklindeki uzun yapı lar. Bunların içinde mahkeme­ ler kurulur ; tüccarlar, sarraflar, ticaret yapar lardı. B. ların uzun kenarları duvar veya sütunlarla çevri lmekte, içerieri de sütun veya direk sıralariyle - çok kere ortadaki, yanlarda­ kilere göre daha geniş olmak üzere - üç, beş veya yedi sahın (nef ) a ayrılmaktadır. K ısa kenar lardan birinde mah· kemenin kuruldğu yarım daire şeklinde bir absit bulunur. B. lar hakkındaki i lk tarihi bilgi ler Romada M . Ö. ı84 yı lıoda Cato ( b. bk. ) tarafından yaptırılmış olan Porcia B. siyle başlar. Bununla beraber bu tip yapıl arın ilk örneklerinin Hellenistik devri ( b. bk. ) başkentlerinde inşa edilmiş oldukları muhakkaknr. Porcia B . sından sonra başta Roma olmak üzere imparatorluğun hemen bütün irili ufaklı şehirlerinde büyük zenginlerin ve imparatorların bir­ çok B. yapıırdıklarını görüyoruz. Bunlar arasında büyük lük ve zenginlik bakımından ün salmış olanlara örnek olmak üzere hususiyle Romadaki Fulvia ( M. Ö. ı 7 9 yılında Foru­ muo kuzeyinde kurulmuş olan bu B. yüz yı ldan fazla bir zaman sonra, 54 yılında, Caesarı o parasi yle L. Aemi lius Paulus tarafından yeniden yapılmış ve bundan böyle Aemilia ı . . . • . . . . • • • • • • • • • · ·.· := · . •

••••

• •

•••••••••

- .. . . -. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . ...

• • • • • • • 1 • • • • • • • • • •

. . . . . . . ·•

. . . . . . . .

l.1• • ��----i.! ı

• • :

-�-� . : i

S. Paolo ( Roma) bazilikası : plan

S. Paolo ( Roma ) bazi likası ; iç görünüş Caesar tarafından Sempronia B . sı yerinde inşasına başlan­ mış ve Augustus zamanında tamamlanmış 43 X 1 0 1 m yü­ zölçümünde büyük bir yapı idi ) , Ulpia ( Traj anus Foru­ munun kuzeybatısında M. S. 1 1 2 yıllarında Iulia B. sından daha büyük olarak yapılmıştı . ) ve ni hayet Constantinus ( Maxenıius tarafından inşasına başlaoı'ftış ve fakat büyük Constantinus devrinde tamamlanmış olduğundan onun adını almış olan Via Sacra üzerindeki bu yapı oın hara­ beleri, bugün bile heybeıli bir kütle teşkil etmektedi r ) B. ları sayılabi lir. Türkiyede Ephesos. Aspendos ve Kremoa gibi birçok eski şehir harabelerinde bu deYi rdeo kalma B. kalın­ tılarına raslanmaktadır. İ zmirde son y ı l larda yapılmış olan kazılarda eski İzmirin Devlet Agorası ( Forum) nın kuzey kenarını baştan başa kaplıyan 1 6 � m uzun luğuoda bir B. harabesi meydana çıkarı ldı. Bu heybetli yapı, çok orij inal bir konstrüksiyon arz eden toprak altı kemer ve tonozlar ( su bs· truction ) üzerinde üç nefli ve iki katlı olarak yükseliyor­ du. Oııa geniş nefi yanlardan ayıran � m yük sek likteki kırmızı somakiden yapı lmış büyük direkierin birçoğu hali ayak ta durmaktadır. 2. H ı r i stiyanlığın i lk devrelerinde kurulmuş olan kiliselere B. adı veri lmektedir. Hıristiyan B. ları doğu- baıı aksında kurulmuş dikdöngen şek l i nde yapılar olup yan ları duvarla çevrilmiş ve iç kısımları sütun veya direk sı ralariyle çok kere üç nefe ayrılmış bu lunmaktadı r. Yan neflere nazaran daha gen iş olan orta nefin tavaoı yükseltilrnek suretiyle yanlardan B. nın içine ışık gi rmesi sağlanmıştır. Üzerin i ahşap bir beş i k çan örtm� ktedir. B. oın doğuya bakan kısa kenarında daima yarım daire şek linde bir - baıan üç - absit ( mi hrap ) ; batıya bakan tarafında ise narteks ( son cemaat yeri ) ve bunun önünde etrafı sütun lu galerilerle çevrili atrium ( a v l u ) yer almıştır •

İ l k devirlerin ünlü B. ları arası nda Romadak i Sarı Paolo Fuori le Mura, San Pietro, Sanıa Maria Mag­ giore, Ravennadaki Sanı Apoilinare in Classe, Sarı Apoili­ rıare Nuovo ve ni hayet İ stanbuldaki Iohannes Sıudios ( İm­ rahor Camii ; b. bk. ) anı l mağa değer .

B AZILISKUS ( Basiliscus) , sürüngenler (Repıilia) in Squamata takımına bağlı kertenkeleler ( Lacerıilia) alt takı­ mının lguanida1 familyasından bir cins. Bu cinsin çeşitli

SAZILISKUS ---

BAZIN, Rene

481

Bazin Baatalıiı : ( Eritema Ind uratum ), deride nevilerinde, erkekleri n başların ı n arka tarafında i b i k şek­ linde bir deri çıkınıısı ve ayrıca sırıta ve kuyruğun ÜS· kırmızılıklar yapan bir hastalık. Bu hastalığın sebebi olarak verem hasili gösteri line de, frengi ve cüzzam ( lepra ) tünde yine tarak şek­ hasıalık larındiı da görülebi leceği söylenir. Hastanın derisi linde d eri çıkınıılan vardır ; bunlar omuega­ üzerinde yer yer kırmızı mor renkte dökmeler vardır. Bunlar nın diken şeklin d eki zamanla esmerle�ir. Aynı zamanda deride çapları 1 2 mm uzan tı ları v a s ı t a s i y 1 e den birkaç cm ye kadar değişen ve el altında kolayca desteklenmiş lerdir. Vü­ oynıyan düğmecik ler teşekkül eder. Bunlar bazan açıla­ cutları pu llada örtül ü rak içlerinden irinli bir mayi �ıkar. Hastalığın bu belir­ v e yüksek ol u p kuyruk­ tilerinin en çok görüldüğü yerler yüz, gövde, kollar ve daha ları uzun ve yan taraf­ zi yade baldırlardır. B. H . kadınlarda daha çok olur. lardan basıktır. Başla­ BAZI N { baz �} . Antoine Pierre - Louis ( 1799· rında küçük karinalı ı 863 ) , Fran sız müsteşrik ve Sinoloju. Saim - Brice ( Sei­ safihalar bulunur. Boy­ ne et - Oise departmanınd a ) te doğmuş, Pari ste ölmüştür. Baziliskus ları 60 • 80 cm kadar­ dır ; bunun 4� • �6 cm si kuyruğa aittir. B. lar umumiyede Başlıca eserleri şunlardı r : Grammai re mandarine ( Mandarin yeş i l veya açık esmer renklidirler ve vücutlarının yan tara· Çineesi grameri ) [ 1 8�6) , Choix de pi e� e s de thlalre �om­ fında siyah ve uzun luğuna çizgiler vardır. Tropik Ameri­ posees sotu /es empereurs mongo/s ( Moğo l imparatorları kada m hir kenarlarında bulun ur. İyi y üzer ve böceklerle devrinde yazılmış Çince sahne eserlerinden seçmeler) [ ı 8 3 8 ] . geçinir. En çok tanınmış B. türü B. amerit"anus tur. Panama B AZIN {baz?} , Louis ( doğ. ı920) . Fransız müsıeş­ ve Korsikada yaşar. rik ve Türkoloğu. Caen'da doğmuştur. Pariste, Yaşıyan BAZILLE [bazfl}, Frederic ( 1 841 - ı 870) , Fran­ Doğu Dilleri Okulunda, Türkolog Jean Deny'nin yanında sız ressamı. Montpellier'de doğmuş, Beaune - la · Rotande yetişmiş, İ kinci Düoya Harbi nden sonra bir aralık ihtı­ savaşında ölmüştür. Gleyre'in öğrenci sidir. ı 866 da açılan sasını Türkiyede ilerletmiştir. Şimdi, Pariste hem Sorbonne üniversitesinde vazife almış, h em de Yaşıyan Doğu Dilleri Okulunun Türk dili bölümünde delege profesörüdür. Bizde, Recher�hes sur la litulature des ıabga� ( «Tüık Tarih . Arkeologya ve Eınografya Derg i s i » , V . [ 1 949] ) adlı bir araştırması çıkmıştı r ; krş. H. E ren ' i n tanııma yazısı ( «Tü rkiyat Mecmuası», IX. l ı 9 46 195 ı ) , İst. H 5 1 , s. 2r t 202 ) . Un ıexle prololurc de ·

·

·

·

Vl e



si ede : le distique H iong - no u du

«1 sin .

cho u»

( «Oriens» dergisi, I . Leiden 1 948 s. 20 8 2 1 9 ) adlı b i r yazısı d a vardır. •

BAZIN [baz ? l . Rene ( ı 8 5 3 1 9 3 2 ) , Fran­ sız romancısı. Angers'de doğmus, Pari ste ölmüş­ tür. Tahsilini bitirince doğd uğu şehirdeki Kato­ lik üniversitesine hukuk profesörü olmuş, az sonra «Journal des Debaıs», «Correspondant» ve «Revue des Deux Mondes» derg i lerinin yazı ailesi ne kaıı lmıştır. ı 904 te Fransız Akademisine üye seçi lmiştir. İ lk romanı olan Sıephanel le ' i 1 884 y ılında yayımlamıştır. Roman larını n başlıcaları şunl ardır : Ma lanı e Grron ( Giron teyzem ) [ ı 8 8 5 ] , Une lache d'encre ( Bir mü­ rekkep lekesi ) [ 1 884 } , La terre qui meurt ( Ölmekte o­ lan toprak ) [ 1899 ] , Les Ober/e ( Oberl eler ) [ ı 90 ı ] , La guide de J'empereur ( İmparatorun kı lavu z u ) [ 190 ı ] . Donatienne [ 1903 ) , Le bil qui Uve ( B ü­ yüyen buğday ) [ 1 907 ) , Mi­ moires d'une viei//e /ille ( Bir ihtiyar kızın hitıraları ) [ 1 908 ] , Rene BAZIN Nouveaux Ober/e ( Yeni Oberle ler) [ 1 9 ı 9 ] , Charles de Fou�auil [ 1 92 1 ] , Balı us le Lor­ rain ( Lorraine'li Baltus ) [ 1 926] v. b. B. bi r kısım eserle­ rinde kır ve köylü hayatını anlatmıştır. La l e r re qui meurt bu çeşit romanlarının en tanınmışıdır. Bu eser, halkının ·

F. Hazille : «Aile toplanıısı»

sergide eser teşhir etmekle kendini tan ı ımağa baş lıyan B . , eserine koyduğu ince ve kararlı gö lgeler le, sadeleştiri imiş tok ton ( ton loca l ) ları sanatın ı gölge ve ış ık arası yarım renklerden, v e şekilleri modle etmekten uzak tutması i l e ünlü Fran sız ressamı Manet'nin sanat anlayışına yak laşmıştır. Empresyonist resim hareketinin müj decilerinden biri sidir. «Aile toplantısı» adlı eserinde, toplan ıın ı n �ahıslar üzerinde yarattığı tesirin ve yapraklardan sızan güneşin incelenmesiyle bu empresyoni st görüş, üstünlüğünü belli eder. Vakitsiz ölümüne rağmen B. , cesaretli ve ahenk li renkler içinde u stalıkla iş lenmiş eserler bırakmıştır. Bunlar arasında « Atelye» ( Louvre müzesi ) , «Aile toplantısı» ( Louvre müzesi ) , «Banyodan çıkış» ve «Yaz manzarası» anı lmağa değer.

BAZIN [ baz? ) , Antoine - Pierre-Erneat ( 1 807- 1 878 ) , Fransız cilt doktoru. Saint- Brice'te doğmuş, Pariste ö lmüş­ tür. Lourcine ( B roca ) . Sanit-Antoine ve Saint Louis h asta­ hanelerinde çalışmıştır. Cilt hastalıkları üzerinde büyük bir salahiyel

retmiştir.

k azanmış ve pek çok sayıda hatırat ve eser neş-

J

bir kısmı köyde kalmayı, bir kısmı şehirde saadet aramayı

BAZI N , Rene

482

deniyen bir köyün insanlarını mevzu olarak almı� ve saadeti köyde kalanların hakkı olarak göstermi�tir. B. , eserlerinin bir kısmında yurtseverliği, ahlakı, eski günlerin sevimli göreneklerini anlatmı�tır. Bu arada hemen bütün eserlerin­ de aile sevgisini telkin etmi�tir.

-

BAZOFİL

B. ın en mühimleri olan metal hidroksidler, metal oksidlerinin su ile birle�melerinden meydana gelir. Metaller ne kadar az asal karakter gösterirlerse, hidroksidleri de o k adar sebatlı olur. Mesela hiç asallık olmıyan potasyum hidroksidi, beyaz kızıl derecede bile ayrı�maz. Kalsiyum hidroksidi ile baryum hidroksidi 400 ° C de ayrışmaya baş­ lar. Buna karşılık asal metailere daha yakın bulunan bakı­ rın hidroksidi (Cu (OHı ) ] , 60 ° C de ısıtıldığı zaman ayrı­ şır. Asal metal lerin i se, sebatsızlıkları dolayısiyle oda sıcak­ lığında bi le hidroksidlerini elde etmek mümkün değildir. En az asal karakteri gösteren metal ler, en k uvvetli B. ı meydana getirir. Yani bunların hidroksidleri suda eritildik­ leri zaman pek fazla miktarda hidroksil iyonları husule getirir. Son yapılan araştırmalarda, kuvvetli B . ı inceltilmiş mahlüllerinde, tamamen iyonlarına ayrıldı k l arı kabul edil­ mektedir. En kuvvetli B. , potasyum, lityum, seziyum ve sodyumun hidroksidleridir. Baryum, kalsiyum ve stronsiyu . mun h idroksidleri de kuvvetli bazlardandır.

BAZlS, Ptolemaios'a göre eski Anadolunun Tyanitis bölgesinde Tyana ( �imdiki Kemerhisar) ya yakın bir yer. Hıristiyan çağından önce burada bir Zeus Asmabaios tapı­ nağı vardı. BAZIYON ( Basion ) , anatomi ve fizik - antropoloj i terimi. Kafa deliğinin ( foramen magnum) ön kenarının ortasına tesadüf eden noktan ı n adıdır. Bilhassa kafa yük­ sekliğinin ve naziyon ( n asion ) i l e prostiyon ( prosthion ) un kafa deliğinden uzaklıklarının ölçülmesinde kullanılır. BAZIYOTRIPSI ( Basiotripsie, Perforation ) , doğu­ mun normal olarak mümkün olmadığı bazı hususi hallerde annenin hayatını kurtarmak bakımından yapılan bir arneli­ yenin adı. B. , doğuracak kadında rabmin çeşitli sebeplerle yırtılma tehlikesi varsa, çocuk ölmüşse, 39 ° nin üstün­ de ateş yapan bir hastalık mevcutsa ve diğer bazı sebep­ leri varsa tatbik edilir. Gaye, çocuğun başını küçült­ mek ve dar olan havsaladan geçirerek dışarı alm aktır. Bu maksatla kullanılan birinci alet perforatördür. Arne­ liye şöyle yapılır : hasta bayıltılır, perforatörle çocuğun başı delinir, beyne hususi metodlarla lavaj yapılır. Sonra kranioklast denen bir aletin kaşık ıeklindeki kollarından biri başın dışına, diğer kolu delinen kısımdan kafanın içine sokularak sıkılır ve çocuk yavaş yavaş dı�arı çekilir. Arne­ liyeden sonra hasta dinlendirilir, kanamayı durdurmak için tedbir alınır ve mikrop a lmamasına dikkat edilir.

BAZOFIL ( Basophile) , bazik boyalada boyandığı zaman hususi bir alaka gösteren hücreler ; kansızlarda, normal ve patoloj ik olarak içinde siyah benekler gösteren k a n h ücreleri, B. benekieri (bk. BAZOFİLİ ) . o/o 0,5 ve milimetre küpte 40 kadar olan bazofiller miyelozda, polisitemide, kuduz a�ısından sonra ve yabancı serum şırı ngalarından sonra çoğalır. Kronik sinüzitlerde arttıkları görülür. Pernisiyoza ( b. bk. ) ve akut infeksiyonlarda bazofiller azalır.

Bazofil Adenom ( Cushing hastalığı = HipoH­ zer Bazofi li ) , belirtileri �işman lık, deride hususi çizgiler, BAZLAR, genel o larak asidler ile tuz teşkil eden bi­ üretim bozuklukları, tansiyon yüksekliği, kemikterin sünger· leşikler. B. dan, dar manada, malılıillerinde hidroksil (OH- ) leşmesi, kanda şekerin yükselmesi, şeker işeme, vücudun iyonları veren bileşikler anlaıılır. B. renkli endikatörlere k ı llanması olan bir hastalık . B. A. un, bir iç i fraz bezi olan hipofizin bazofil hüc­ tesir ederek, baz reaksiyonu adı verilen renk değişmelerini eelerinin urlaşma neticesi aşırı ifrazından ilerigeldijini yaparlar. Böylece kırmızı turnusolu maviye, fenolfitaleyinin alkoldeki mahlülünü kırmızı menekşeye, mavi kongoyu kır- i l k defa 1 9 3 3 te Cushing söylemi�tir. Fakat bu hastalığa mızıya, mavi metilviyoleyi menekşeye, meti l oranj ı sarıya her tutulanda bazofil hücrelerin uru görülmez. Hastalık en çok 5 - 35 yaşları arasında ve kadınlarda görülür. Erkekboyarlar. En mühim B. k atı, beyaz birer madde o lan sod - lerde bu ya�lar dışında da olur. Hastalığın en dikkati çeken belirtisi ıitmanlıktır, yum hidroksidi, potasyum hidroksidi, kalsiyum hidroksidi ve litiyum hidroksididir. Amonyağın sudaki mahlülü de Yağlanma k ı sa zamanda olur ve yağın toplandığı yerler bir bazdır. Çünkü amonyak suda erirken, su ile kimyevi baş, yüz, ense, çenealtı, memeler, omuzlar, karın, kaba et· olarak birle�erek ( NHs + H 2 O� NH, O H ) denklemine ler, uyhıklardır. Kol ve hacaklar i nce kalır. B ülüğdan önccı göre amonyum hidroksidi ( N H., OH) meydana getirir. başlamı�sa üretim gelişmesi erken o lur. Kadında adet kesi­ lir, erk ekte iktidarsızlık ba� gösterir. Kadında ve bülüğAmonyum hidroksidinde suya hidroksil iyonları verir. B., asidlerle birleşerek tuzları meydan a getirir. Mesela dan önce erkekte kıllanma başlar. Eri�kin erkekte ise kıllar sodyum hidroksidi hidroklorik asidi ile birle�erek ( NaOH+ azalır. Deri kanlı, kuru, saçlar i ncedir. V ücudun bazı yer­ HCl�NaCl + Hz O) denklemine göre sodyum k lorürü lerinde erguvani çizgiler belirir. Hastalar yorgunluktan, h a l­ ( yemek tuzu) n itrik asidi ile sodyum nitran ( NaNOa ) sizlikten, karınla, belde ağrılardan, arasıra gelen �iddetli ba1 meydana getirir. Bi le�imlerinde karbondan ba�ka hidro- ağrılarından �ikayetçidirler. Kemikler yumu�ar, kendi kendine j en, azot, bazan da arsenik, iyot, oksij en, fosfor veya kırılmalar olur. Bazan tam şeker hastalığı belirtileri ortaya kükürt bulunan bir n evi bileşikler de organik veya çıkar. Kan basıncı artar. Sıcaklık derecesi normalin üstün­ inorganik asidler ile birle�erek tuz benzeri maddeler de olur. Bazı hastalarda irade dı�ı adale kasılmaları, bazıla­ meydana getirdıkierinden organik B. adını alır. Mesela rında ihtilaçlar ve k endini kaybetmeler görülür. Pek az has­ ralarda ellerde ve ayaklarda �i�lik ler, çift görme, bulanık göralkoloyidler organi k bazlardandır. Bile�imlerinde bir hidroksil (OH- ) grupu bulunan B . me belirti leri olur. B u hastalığa tutulanlarda enfeksiyonlara tek değerlidir. Sodyum hidroksidi ( NaOH ) , potasyum hidrok- kar�ı istidat belirir. Menenjit, yılancık, akciğer hastalıkları, sidi (KOH) gibi. Bileşimlerinde iki h idroksil grupu bu- flegmonlar, böbrek i ltihapları görülür. Bu sebepten ikıbet lunan B. da iki değerlidir. Kalsiyum hidroksidi [Ca (OH1) ] , kötüle$ir. Kendiliğinden iyi olanlar vardır. Damar sert· baryum hidroksidi ( B a ( OHa ) } gibi. Böylece a luminyum le�mesi, kalb yetmezliği de bu hastalığın sekellerindendir. hidroksidi Al ( OH s ) } üç değerli, kalay hidroksidi (Sn Tedavide hipofize röntgen tatbik edilir, kalsiyumdan başka _ _ B. dandır. (OH, ) ] dort degerlı ağrı kesici i laçlar veri lir.



ı

BAZOFİL

-

B. C. G. VEREMDEN KORUNMA AŞlSI

Bazofil Lökositler ( PolynucJEaires basophi les ) , ba­ zof i l granülisyonlu, polimorf n üveli lökosi tler. Ba· socyte, mastzellen adlarını da alır. Kanın bir mm3 ünde kırk tane kadardır. Vazifesi belli değildir. B. L. miyeloz, polisi cemi denen kan hastalı klannda ve kroni k sin üzitre ku­ duz aşısından ve yabancı serum şırıngalarından sonra artar. Kronik miyeloit löseminin bazofilli lösemi şeklinde, kanda­ ki lökositlerin % 47 - 8 2 , 2 sini B. L. teşkil eder. Bazofil Noktalaoma ( Hematies ponctuees) , al­ yuvarlar (erythrocytes ) i çinde dej enere olmalan sebebiyle bazı noktacıkların mevcudiyeti. Buna Grawitz dej enerasyonu, yahut bazofi lik dej enerasyon ad ları da verilir. Lösemi denen kan hastalığınd a ağır anemilerde, sı tma kaşek sisinde ve kurşunla zehirleomelerde raslanır. BAZOFİLI ( Basophi lie ) , bazik boyalaca karşı hususi bir hassa gösterme hidisesi. Alyuvarların dej enerasyonundan ibarettir. Boyanmış alyuvarların içinde pembe bir zemin üzerinde mavi benekler görülmektedir. Habis kansızlık lar, lösemi, sıtmadan i lerigelen kaşeksi ler, kurşun zehirlenme­ leri ile daha birçek sebeplerio al ve akyuvarlarda do· ğurduğu bir hadise olup buna bazofilik dejenerasyon, granü­ ler dej enerasyon gibi adlar d a verilmektedir ( bk. B AZOFİ L ) .

B AZOPA R A (Trakça para = pazar) , Bizans İmpara­ torluğunun Thrake eyaletinde bir şehir. Yeri kati olarak bilinmiyor. Bulgarisıanda Filibe veya Çirpan bölgesinde bir yerde olması ihtimali vardır. BAZUBENT, kola bağlanan muska. Ü çgen şekline konulan ve yedi kat muşambaya sanlan muska, bir meşinin içine konur ve bir meşin şeride kola bağlanırdı. B . kola kuvvet vermesi veyahut sahibini kazalardan koruması için takılır ve çok süslüleri olurdu. Eski pehlivanlar B . e ehemmiyet vermiş lerdir ; bk. HAMAiL, NÜSHA. BAZZANIYA ( Bazzan i a ) , yungermaniyase (]unger­ manniaceae ) familyasından, çoğu tropik memleketlerde ol­ mak üzere 230 kadar nev'i yetişen bir ciğerotu cinsi. BAZZIN I [badtf!}ni], Aotonio ( 1 8 1 8 - 97 ) , İtalyan keman virtuozu ve bestecisi. Drescia'da doğmuş, Mi lanoda ölmüştür. Faganini'nin tavsiyesi üzerine Avrupa seyahatine çıkan B. , i lkin Almanyaya gitmiş, burada Bach ve Beet­ hoven'in eserlerin i öğrenmek fırsatın ı bulmuştur ( 1 84 1-4 5 ) . İtalya, İspanya v e Fransayı gezdikten son ra Pariste yaşamış ( 1 8 5 2 - 64 ) , İtalyaya dönünce bestecilik etmiş, 1 8 7 3 te Milano Konservatunrı bestecilik profesörlüğüne, 1 88 2 de i se aynı konservatuvann müdürlüğüne getirilmiştir. Başlıca eserleri : üç tane telli sazlar kuarteti, bir kentat, La risurre­ zione del Cristo ( İsanın diri lmesi ) oraroryosu, Sennache­ ribbo kantatı, Mezmur No. 5 1 ve 56, Shakespeare'in King L ea ri için uvertür, Francesca da Rimini adlı senfonik şiir. Turanda ba,Jıklı operası Milano Scala tiyatrosunda oynan­ mış ( 1 867 ) , fakat ba1arı kazanamamıştır.

B. B. C. [ bi bisi] , İngilterenin resmi radyo neşriyat şirketi ( British Broa d casting Corporation L td . ) nin kısai­ tılmış adı. 1 9 2 2 de telsiz ve elektrik malzemesi yapan 6 bü­ yük firmanm birleşmesinden teşekkül etmiş, 1 9 2 3 te milli bir esas üzerinde yeniden kurulmuştur. Londra, Manchester Birmingham, Newcastle, Daventry i stasyonlarını işletir. 1926 da British Broadcasting Corporation (B. B . C. ) adı altında kıraliyet beratına dayanan bir resmi kurum haline g el miştir.

483

B. C. G. VEREMDEN KORUNMA AŞlSI ( Basil Calmetre - Guerin Veremden Korunma Aşısı ) , 1 90 1 yı lında Almanyada Behring tarafından veremin lğız yoliyle de ge­ çebileceği fikri i leri sürülmüştür. Bu hususu incelemek üzere Fransada çalışılmağa başlanmış, Lille şehrinde bulunan Pas­ tc:ur Enstitüsünde Dr. Ca lmc:tte ve Gue r in tarafından araştır· malara girişilmiştir. Bu iki zat sığır tipi bir verem hasili suşunu alarak muhtelif kültür pasaj lannda üretmişler ve bunları danalaca ağızdan vermek suretiyle onlarda hastalık husule getirmişlerdir. Ağız yoliyle de verem hastalığının sirayet edebi lece­ ğini i spat yolundaki çalışmalar bu iki i l i m adamına tesa­ düfen başka bir ufuk açmış tır. 1 90 1 den 1 908 e kadar de­ vam eden araştırmaları esnasında Dr. Calmette'le Guerin, ellerindeki sığır tipi verem hasilinin kültür vasatlarında üre· tildikçe hastalık husule getirme hassalarını kaybettiklerini görmüşler ve bu hakikati müşahede edince mi krobu hiç hastalık yapmayıncaya kadar pasaj lardan geçirmek suretiyle vererne karşı bir aşı bulmağa teşebbüs etmiş ler, 1 908 den 1 9 2 1 e kadar 13 sene süren bir çalışma sonunda gayelerine ulaşmıtlardır. Bu suretle ortaya çıkan suşa, basil kelimesi­ n i n B. sini, Calmetre'i n C. sini, Guerin'in G. sini almak suretiyle B. C. G. aşısı adı verilmiştir. B . C. G. , 13 sene süren devamlı pasaj larla hastalık yapma bassası kaybetticilmiş sığır tipi bir tüberküloz basi­ lidir. Bu mikropla hazulanan emülsiyon, ilk defa olarak 1 92 1 de Wi ll - Hc:llE tarafından insanlara, ağız yoliyle tat­ bik edilmiştir. B . C. G. nin 11ereme lıarıt lıoruyutu tesiri : Verem has­ tahanelerindeki incelemeler ve hem1ire okulu öğrencileri ara­ sındaki araştırmalar, verem mikrobu ile karşılaşmamış kim­ selerin, Yerem mikrobu ile karşılaşıp da hastalanmıyanlara nispetle hastalığa daha çok müsait bulunduklarını, bunlardan hastalananların ölüm nispetinin fazla olduğunu göstermiştir. İşte vererne kar1ı koruyucu aşı tatbikı l üzumu bu suretle meydana çıkmıştır. Bir insanın verem mikrobiyle bulaşıp bulaşmadığını anlamak için derisi üzerine sivri ve keskin uçlu bir aletle bir iki çizgi çizildikten sonra oraya tüberkülin sürülür. Bu tecrübe yerinde bir kızartı husule gelirse o şahıs için mik­ topla karşılaşmıştır denir ( Pi rquet reaksiyonu) . Hayat boyunca verem mikrobu i l e bulaşma i htimali artmaktadır. Bu sebeple insanların vererne karşı aşılanmak mecburiyerinde oldukları görülüyor. Fakat aşıda kullanılan mikrop, hastalık husule getirme hassasın ı kaybetmiş değil­ dir. Sıhhatli gibi görünen insan, veremli ile temas neticesin­ de ondan mikrop alınca eğer vücudu bulaşmada galip çı­ karsa ve gelen mikrobun miktan az, hastalık yapma vasfı da hafifse bu, o 1ahıs !İçin aşı yerine geçen bir muafiyet kazandırır ve bu hal, onun yeniden bir mikcop aldığında hası alanmamasını sağlar. İ şte bu esas göz önünde tutularak B . C. G. veremden korunma aşısını kütleler arasında tatbik etmek yoluna gidilmiştir. Hususiyle, oku la giden küçük çocuklara, hiçbir hastalık y apma vasfı olmıyan B. C. G. aşısı tatbik edilirse bu çocuklara, vererne karşı bir muafiyet kazandırılmış olur. Aıt lıimlere 11e n a sıl tat bilı edi lir ? : Önceleri ağızdan verilme yolu tutulmuş, sonra bu usul, hemen hemen terk edilerek deri içine zerk olunma metodu kabul edilmiştir.

Aşılanacak kimseye evveli Pirquet tecrübesi yapılır. Netice menfi ise, yani şahsın verem mikrobu almadığı tes­ bit edilirse, aşı tatbik olunur. Tüberkülin tecrübesi kolun

484

B. C. O. VEREMDEN KORUNMA AŞlSI

i ç yüzüne yapılır. Onar santim ara i le üç yere toplu iğne ucu ile i kişer çizgi çizi lir. Ortadaki ç i zgi ler boş bırakı larak üst ve altta k i lere tüberkülin maddesi sürü lür. 48 saat sonra bu yerlerden üst ve a lttak i lerde kızartı , kabarı k l ı k olursa ve tüberkülin konmıyan ortadaki yerde hiçbir reaksiyon yoksa n etice müspet ( + ) tir ; bu takdirde aşı yapılmaz. Eğer hiçbirinde kızartı olmazsa netice men f i ( ) dir ; o takdirde aşı lizımdır. Bu menfi neticen i n hassasiyetle kontrolü istenirse tüberkülin maddesinin daha çok sulan­ dırılmııından deri içine zerk olunur. Orada da kızartı olmazsa tam emniyet hisıl olur. Buna Mantoux tecrübesi denir. Aşı, omuz bölgesinde deri içine yapılır. 2 milimetre kutrunda ufak bir kabarcık yapacak kadar (2 diziyem ) B. C. G. aıısı çok ince bir iğne ile bu bö lgeye zerk olunur ,

-

BEACH-LA-MAR

-

Konya, Niğde, İçel, Zon guldak ve Bolu i llerinde de B. C. G. aşısı tatbi katı teş k i l i tlandırılmak suretiyle aşı merkezi adedi 18 e çıka r ı lmıştır. E y l ül ı 9 5 1 de Eskişehir ve Kocaelinde kurulan B. C. G. aşı i stasyon ları da bunlara eklenm i ştir 1 9 49 yılı n d a yapılan Pirquet sayısı 5 9430 ve B. C. G. aşısı tatbi k olunanların m i ktarı 1 1 5 28 dir. 1950 yılında yapılan Pirquet sayısı 1 5 8 1 04 ve B. C. G. aşısı 57 570 tir. 1 95 1 yı­ lının ilk altı ayında Pi r q uet tatbik edilen ler 2�87�5 ve B. C G. ile aşı lananlar 97 n ı k i ş i d i r. Daima müspet netice­ ler elde edilen B. C. G veremden kor u nma aşısının memle­ ketimizdeki tatbikatı gittikçe rağbet görerek gelişmekte ve sağlık davasına yardımcı olmaktadır. ,

BE,

.

B erilyum

( b. bk. ) un k i myasal sembolü.

BEACH LA MAR [ bhlamqr J, Batı Pasifikte ko­ Aşı yerinde reaksiyon en erken 6 • 8 haftada başlar. nuşulan bir «karışı k d i l >' . Pasi f i k adalarından gizlice Bundan evvel şahısta husule gelecek herhangi bir hidise zenci kaçırıp esir olarak satma ideti, çok kere aynı ile aşının hiçbir münasebeti olamaz. Aşının hastalık husule adada birbirleri nin dilini anlamıyan zen ci leri bir araya getirdiği bugüne kadar görülmemişti r. getirdiği için , bunların konuşma vasırası olarak kullandık­ 6 • 8 hafta sonra yeniden bir Pirquet tecrübesi yapı­ ları bozuk bir İngi lizceden B. dili meydana çıkmıştır B. larak aşının tutup tutmadığı araştırılır. Eğer aşı tutarsa adının esası Por re ki zce bi&ho de m a r ( = den i z böceği ) neticesinin ( + ) olması lizımdır. tibiridir, ki Çiniiierin lüks bir yemek olarak yedikleri bir Norveç, Danimarka, isveç başta olmak üzere A vrupa deniz sümüklüsüne verilen isimdir ; bu söz bozuk bir şekil­ memleketlerinde girişi len verem savaşında bir numaral ı si­ de Fran sızcaya berhe de m er ( = deniz küreği ) olarak lih olarak B. C. G. aşısı gelmektedir. Veremi kontrol altına geçmiş, ondan d a İngilizceye intikal ederek bearh ( = deni z alamıyan şehirlerin de bölge dispanserleri, bastahaneleri, kryısı ) esasın a u vdurulmuştur. Sandalwood English dahi röntgen tarama istasyonları olmıyan ve &okaklarında görün­ denilen bu dil, Pidgin Engli s h ( Çin sularınd a ) Broken­ mez tehlike halinde veremliler dolaşan memleketler için Englisb ( Afrikanın Sierra leone ile Liberya bölgelerind e ) , B. C. G. veremden koruma aşısı en ucuz ve en emin ko­ Chinook }argon ( Amerika B i rleşik Devletlerinin kuzeybatı r u nma çaresinir. UNICEF remzi ile anılan Milletlerarası sah i llerind e ) , Gulla Negro ( aynı devletlerin Güney. Caro­ Dünya Çocuklarını Koruma Teşkilatı bwgüne kadar :50 lina sahilleri i l e yakınındaki ada larda ) , Tak i Ta k i ile }ew milyon çocuğu aşı lamıştır. Tongo ( Güney Ameri kanın H a linda Guyanası bölgelerinde) Dünya Sağlık Teşkilatı da B. C. G. nin değerini, mad­ gibi İng i li zcenin Asya, Afrika ve Amerika yerli leri tarafın­ di ve minevi müzaheretiyle desteklemiştir. dan bozulmuş olan şekillerini tems i l eden «bozuk Ingilizce» Türkiyede 1 94 � - 1 9:5 ) yı lları arasındaki sekiz yıllık grupundan ve umum iyede «karışık dil» denilen d i l züm­ ölüm i statistikleri veremden ölüm y üzbindesinin i l merkez­ resindendir. lerinde 2 1 4 , � ve i lce merkezlerinde 1 59, 8 olduğunu gös­ B. ın çok mahdut olan kelime hazinesi esas itibariyle teriyor ki böylece Türkiye tüberkülozdan ölümü yüksek İn gilizce olmakla beraber, buna Porrekizce - ispanyolcadan memleketler arasında yer almaktadır. Sağlık Bakanlığının ( mesela ıavvy = b i lmek ; Portekizce ve isp a nyolc a ıaber = verem savaşını ve veremden korunmayı memleket ölçüsünde bi lmek ) , Yen i Zelan danı n yerli d i l i olan Maoriceden ( mesela bir plina bağlaması ancak 1 949 da mümkün olabilmişt i r. kaikai = yemek ) , Polinezya dil lerinden ( mesela liklik = Bugün il ve i lcelerimizde 90 Verem Savaş Derneği vardır. küçük ) de unsurlar katılmıştır. Kavramlar ek seri çok ipti­ Ayrıca İ stanbulda Verem Savaş Derneği ve Sa ğlık Bakanlığı dai bir şek i ld e an latı l ı r . mesela « f ikrim i değişti rdim» mi­ ile Birleşmiş Milletler Sağlık Teşkilatının işbirliği neticesinde nasına «içimde başka türlü hissetti m» ; «uyanık yamm» «Yakınşark Memleketleri Verem Savaş Tekimül Merkezi» yerine «uzun zaman aydınlık aldım» ; «onun kafası daz» açılmıştır. Re f ik Saydam Hıfzıssıhba Enstitüsünde kurulan B. m i nasına da «ona ait hindistancevizinde çayır yok» gibi. C. G. aşısı liboratuvarı, en modern metodlarla bütün mem­ B. da İngilizce kelimeler yerli kelimeler kalıbında telaffuz leketimizin ve komşu devrederin B. C. G. aşı ihtiyacını kar­ edi lir, mesel i İng. slrorrg > B. eııerrong = kuvvetli ; İng. lılıyacak i stibsal kapasitesine maliktir. Bugün 1 5 i İ stanbulda p/aıe > B. pel/all = tabak ; İ ng. box > B. bok11s = kutu ; olmak üzere � � verem savaş dispanseri faaliyet halindedir. İ ng. spoon > B. enetJpoon = kaşık ; İng. mi/k > B. miliii = Muhtelif i llerimizde devlete, özel idareye, belediyelere, verem süt gibi ki bu misallerde, kelime başı ve kelime sonu savaşı derneklerine, hususi şahıs ve şirketlere ait verem has­ çift konsonlarından kaçını lmı� olduğu görülüyor. Göze tahane ve sanatoryum l arında mevcut 34:56 yatak, Sağlık çarpan iki nci bir foneti k hususiyet de kelime sonu kon­ Bakanlığının yeni teşkilat ve teşebbüsleriyle :5000 e çıka­ sonlarına bir i k atılmasıd ı r, «olur, pek iyi» minasına all rılmış bulunmaktadır. righl yeri ne oloraıli ; « bakmak» minasın look yerine tilki ; •



.

-

,

,

1949 yılında yurdun birçok fabrika ve sanayi mü­ esseselerinde işçılere, okullarda öğrencilere toplu ola· rak aşı tatbikı için geçici aşı istasyonları kurulduğu gibi, Ankara, İ stanbu l, İ zmir ve dab :ı. sonra Adana, Bursa ve Kayseride d evamlı çalışan B. C. G. aşısı istasyon ları tesis edilmiştir. 19:50 yılınd an bugüne kadar bunlara i li ve ola­ rak Samsun, Amasya, Çorum, Tokat, Yozgat, Sıvas, Kırşehir,

« vermek» minasın a give yerine kit�i ; «iyi» minasına good yerine de koli gibi ; bu misallerden, kelime başlannda b. d, g yerine ekseri p, t, k kullanıldığı da an laşı l ıyor ; İngilizcenin j ( bizdeki c ) , ch ( b i zdeki ç ) ve diş ler arası tb s esleri B. da tela ff uz edi lemez. Gramer bakımından da B. çok basittir. Kelimelerde tasrif ve cemi şekil leri yoktur. Cemi, «hep», «çok» gibi yardımcı kelimelerle anlatılır ;

BEACH-LA-M A R geniıif için de «ai ı» ( İng. be/o,g ) kelimesi kullanılır. mesela t•il belong him ( k uyruk ait ona ) = onun kuyruğu gibi. Sıfatiarda mukayese şek l i , fiil ierde de zaman şekilleri yoktur ; gelecek zaman için «biraz sonra• ( İng. by and by ) , geçmiş için de «olmuş» ( İng. bun ) veya «bitirmek» ( İng. finish ) yardımcı keli meleri kullanılır. mesela «kardeşi m ö lüyor. ölecek» minasına « k ardeş ait - bana az sonra o ölü» ( B. broıher btlong - a - mt by a n d by he dead) ; «onu gör­ düm, görmüşüm» minasına da «btn görmek onu bitirmekı> B . me look him fi,is h ) gibi. Ü çüncü şahıs «- d ır& fiili için stop ( = dur ; krş. Türkçede eskiden k u l lanılan durur fii l i , mesela «su soğuk tur» yerine « s u soğuk durur» ) kelimesi kullanılır, mesela no water Jlop = su yok tur. B. ın esası İngilizce i se de, bu di lde ingilizce gerek fonetik, gerek morfoloj i ve gerek semantik bakımından anlaşı lmaz bir hale gelmişti r ; mesel i eskiden, bu adalara uğruyan bir İngi liz oraya bir öküzle ( İng. bul/ ) bir inek ( İng. fow) bıraktığı zaman bu kelimeleri arka arkaya söyler, yerliler de bun ları tek bi r kelime zannederek bul/ ve co ıv kelimelerinden