Nazım Hikmet Dosyası [3 ed.]

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

8MAY YAYlNlARI Babırui Cad. 19, Cağaloğlu - İstanbul

NAZlM

HİKMET DOSYASI

I{E!V.tl·\L S ÜLKER

3. BASKI

NAZlM HiKMET DOSYASI

Yazan: Kemal Sülker - Dizildiği ye: r Sümer Matbaası - May Yayınları 1974 Ocak - Babıiili Cad­ desi 19, Cağaloğlu, Istanbul Tel: 27 71 61 -

_

3. BASDI'IN Ö

N

S

Ö

Z

Ü

Nazım Hılmıet Dosyası adlı belgesel kitabımız,

1967 Eylül'ünde yayınlandıktan sonra pek çok insaf sahibi vatandaş, Nazım'ın haksız yere en ağır ceza­ lara çarptınldığını anladı. iki ayrı mahkemeden

Belgeleri konuşturarak,

28 yıllık ağır hapis cezasına

çarpbnlan Nazım Hikmet'in, bu mahkfuniyetlere yol açan durumunu açıklamamız

o kadar ilgi gördü ki,

yayınevi bir ay içinde ikinci basımını yaptı. Aradan geçen dört yıl içinde bu ikinci baskı da tükendiği için bir süreden beri Nazım Hikmet Dosyası'nın yeni bir baskısının arandığına tanık oluyoruz.

Bu kez, 1. ve 2. baskılarını yeniden gözden ge­ çirmek, kitabın yayımından sonra elde ettiğim belge­ leri eklemek, okurlara Nazım ve ünlü duruşması hak· kında yeni ve yine doğru bilgiler vermek gereğini duyduk. Duygusal konuşmak her zaman mümkündür. İs­ ter .Nazım

sevilsin;

ister ona düşman

ve

karşıt

5

olanlar bulunsun ve iki taraf da bu duygu ve inanç­ ları

de

açısından övgüler ve yergilerde diledikleri ölçü­ yazsın veya konuşsunlar, ama şu gerçek orta­

dadır : Nazım'ın 28 yıla mahkum edilmesi, yasalara uy­ gun değildi ve büyük bir adli hata idi. İşte Nazım Hikmet Dosyası, bu büyük adli hatayı bütün belgele­ riyle ortaya koyduğu için, gerçekleri arayan büyük

bir kitle tarafından ilgi ile izlendi. 1938 Harp okulu clayını anılar şeklinde dile getiren A. Kadir'in kitabı da büyii.k etki. yaptı. O eeeri çürütmek için kaleme sarılan bir yazarın (Fuat 1.fluç'un) Nazım Hikmet ve

1938 Harbakulu olayının gerçek yüzü adlı kitabı bile bizim haklı olduğumuzu kanıtladı.

Zira yazar, Na­ zım'ın 1931 - 1928 yılları arasmda gizli bir partinin

l1ferkez üyesi olmasına dayanarak verilen cezayı hak­ lı buluyor. Biz ise, hukuk açısından işlenen adli ha­ taya parmak basıyoruz. Her ne kadar F. Uluç, 4'ne ihbar mektubu, ne okudukları kitapların mahiyeti, ne

de Abdülkadir Meriçboyu'nun (A. Kadir'in) bir avuç Turancı, kızılelmacı, azgın faşist dediği arkada;şları­ mn suç!amaları yüzünden mahkum olmuşlardır. Ha­ zırlık, ilk ve son tahkikatlar arasında bizzat verdik­ leri ifadeler, yaptıkları it]raflar ve karşılıklı suçla­ malar sağlamıştır bu neticeyi» (S. 101) diyorsa da en yetkili hukukçu ittifak halinde şunu belirtiyor: «

. . .

Nazım Hikmetin

fiilieri kat'i surette sabit

olsa ve suç unsurları da tekevvün etse, Askeri Ceza Kanunu'nun emri dairesinde k endisine ancak 6 ay hapis cezası vermek gerekirdi..» (Mehmet Ali Sebük, 12 Aralık 1949, Vatan). Nazım edebi kişiliğini olsun teslim etmeyen F. Uluç'tan sonra bizim ANT yayınlan arasında çıkan Nazım Hikmet'in Polemikleri incelememiz

c

(Eylül

1968) de bir

Nazım düşmanı yazara kitap konusu

oldu. Hiç kuşkusuz Nazım Hikmet, Türk edebiyatının

Büyük b.ir mücadele içinde geçen hayatının en haksız mahkumiyeti, 28 yıllık ceza ile sonuçlananıdır. İster fikirlerinden yana olalım,

ölümsüz adlarmdandır.

ister olmayalım, asıl sorun yasalarm suça göre iş­ lemesi ve suçsuzların cezalandırılmamasıdır. Belge­ ler ispatlıyor ki, Nazım Hikmet haksız yere hüküm giymiş ve haksız yere vatanından kaçınağa zorlan­ mıştır. Bu gerçekleri bir bir anlatmaya çalışacağız. Zaten Nazım'ın gittikçe okunması, sevilmesi, an­ la,şılması

ve eserlerinin

lenınesi Nazım

dilden dile çevrilmesi, sahne­

etrafında örülmek istenen suçlama

duvarının haksızlığından ileri gelmektedir. düşmanları ne k:1dar gerçek dıçı

Niizım

değerlendir meler,

yakıştırmalar yapıyorlar�a akıl ve muhakeme yete­ neği olanlar bunları çürütecek

malzemeyi Nazımın

şiirlerinde, piyeslerinde, roman·n::la ve yaşantısında buluyorlar. Bu arada suçsuz yere mahkum edilmesi de Nazımı anıt

halinde yükseltiyor.

O kadar ki

UNESCO T ürkiye Milli Komisyonu «Balkan Millet­ leri Şiir Antolojisi»ne NB.zım Hikmeti almak gere­

ğini duyuyor. Rahmetli vuş.gil, tanınmış yazar

Prof. Şair Sabri Esat Siya­ Sabahattin Eyüpoğlu, ünlii

eleştiriciler Tahir Alangu, Rauf Mutluay, Yaşar Na­ bi Nayır bu seçmeyi yaparken Nazımm on kadar şii­ ri üzerinde birleşiyorlar. Sovyetler Birliğinde 60 ka­ dar baskı ve iki milyonu aşkın tiraj yapan eserleriy­ le Nazım lngilterede de ilgi uyandırıyor. Londra B. B.C. Radyo programlarmda Nazım hakkında konuş­ ma yapılıyor, şiirlerinin lngilizcesi (Kıbrıslı şair Ta­ ner Baybars'm çevirisi) ünlü spiker Gary Watson

7

tarafından yanın saat süren bir programda okunu­ yar (Haziran sonu 1967). Nazım'a karşı duyulan ilgi Federal Almanyada -da yaygınlaştı. Alınanyanın en ünlü yayın evlerinden l:::iri olan Luchterhand, yayınladığı şür dizisinin 18. �ini Türk .şiirine ayırmış, bu şiir dosyasında NB.zıma

ve öteki ilerici şairlere yer vermişti (Dağlarca, Eloğ­ lu, Anday, Kanık, M. Kemal ve O. Rifat yer verilen

ozanlardı) . Nazırnın şiiri Annemarie Bostroem tara­ fmdan Almancaya çevrilmişti Ayrıca Şür Dosyası­ nın kapağında Nazımın ve öteki oz:anların kısa ha­ yat h ikayeleri yer alıyordu (I Temmuz 1967, Vatan). Amerikada da Nazıma karşı yaygın bir ilgi baş­ ladı. Bir çok şiirleri ve piyesleri İngilizceye çevrildi. Bu arada Samuel Sillen adlı bir yazar Poems By Na­

zim :Hikmet (Nazım Ilikmetin şiirleri) adlı bir kitap yayınladı (ANT, 7 Mayıs 1968). 1950 den beri Na­ zım ı tanımaya başlayan Amerikalıların sanat sever­

Ierinin duygularını özetleyen Samuel Sillen «her tür­ lü yanılgı d ışmda bir kanıyla; onun (Nazunm) Ne­ ruda ve Aragon'la birlikte, çağımızın, en büyük şair­

leri arasında yeri olan bir sanat ve topltun savaşçı­ sı olduğunu ekleyeceğiz» dedi.

Yurt dışındaki ilgi Nazım'ın filmleri

genişlerken

Türkiye'de de

20 yıl sonra yeniden perdelere yan­

sıyor (Kızılırmak - Karakoyun gibi) törenlerde, kut­ lama günlerinde şiirleri okunuyor (29 Nisan 1969, Bizim Anadolu), Erzurumda Ziraat Fakültesinde dü­ zenlenen Şiir Şöleni'nde Nazı mın şiirlerine yer ve­

riliyor ve fakültedeki sol - sağ çekişınesi nedeniyle Atatürk Üniversitesi 3 Gün tatil ediliyordu (24 Nı san

1969 Son Havaclis). Yurt dışındaki Türk öğrencileri ve işçileri de

Na.zım'ı tanımaya başlıyor, ölümünün 4. yıldönümü

8 ;

nedeniyle yapılan tören

bütün

dikkatleri

Uzerine

topluyordu. Törende hayatı hakkında anılar dile

ge­

tiriliyor, şiirleri okunuyordu. Bu tören bazı tutucu yazarlarca hiç de hoş 1987, Son Havadis,

karşılanmıyordu (8

Orhan

Hazir·aıı

Seyfi Orhan).

Ama,

onurlu ve hür dUşüneeli yazarlar, geniş okuyucu kit­

lelerine görüşlerini açıklam ak cesaretini elden bırak­ mıyar ve Nazımın şair olarak sanatnun değerini be­ lirtiyordu. Netekim sayın İlhan Selçuk

(1964 y1lı

Aralık Ayında) Pariste Salle

Pleyel'de

Nazım'la ilgili törenden

ederken şunları yazı·

söz

düzenlenen

yordu: «Biz bir garip ülkeyiz. Ya bancı ülkelere yalnız işçi, doktor mühendis değil, şair de ihraç eden bir­ ülke ... ÇUnkU şairlerimize bile nefes almak imkanını vermiyoruz. Hemen söyleyelim ki bütün bunlan Na­ zım Hikmet'in komünist olduğunu bile

bile

yazı:=co­

nım. Bir şairin komünist olması eğer onu kendi va­

tanında, kendi dilinin edebiyatındau silmek içjn yeter sebep olsaydı dünya edebiyat tarihinin çetelesini tut­ mak pek zor olurdu... Komşumuz Yunanlının �air­ lerine ve yazariarına reva görmediğimiz muamel;�yi Nazım Hikİnet'e yaparız. Ama Fransız halkı Sa!le Pleyel'de Nazım'ı, Türk şairi diye alkışlar.»

İlhan Selçuk fıkrasını önemli bir görüşle

sona

erdiriyordu: «

..

Söylendiğine göre Nazım Hikmet kaçmaEay­

mış öldürülecekmiş. Gene de: - Kaçmasaydı da öldüıiilseydi. .. diye temenni· ler savuranlar var. Böyle diyenlerden birine bir ünlü şairimiz: - Dostum sen hiç öldün mü? diye sormuş. Biliyorum ki kaçıp Amerika'ya yerleşmenin va­ tanseverlik, kaçıp Rusya'ya yerleşmenin vatan hain-

9

liği sayıldığı bir garip ortamda yaşıyoruz. Buna rağ­ men Nazım Hikmet'in affedilip hapisten çıktıktan sonra ölüm tehdidi altında yaşadığını ileri sürenle­ rm iddialarını aydınlatıcı incelemeler yapmak gere­ kir. Eğer doğruysa bir şairi on iki yıl zindana at­ mak; çıkardıktan sonra da: - Seni öldüreceğim... diye tepesine dikilmek. Ve canını kurtarmak için kaçtığında «vatan haini» diye ad takmak ne demektir? Her halde Nazım Hikmet meselesinin gerçek yüzüyle ortaya çıkarılması zamanı gelmiştir.» ( 18 Aralık 1964, Cumhuriyet) Netekim Falih Rıfkı Atay, içinde yaşadığı tek partili devlet yönetiminin dişlilerinin nasıl işled.iği­ ni bildiği, çok iyi gördüğü için şöyle demişti: «Ben Nazım'ın büyük bir şair değil, en başta suçlu olduğuna inanmadığım için daha sonra hazır­ lanan affı dilekçesi başına imzaını koymuştum. Bu yüzden hiç bir tarize de aldırış etmemiştim.» Atay, Nazım'ın kaçış nedenini de iyi biliyordu: diyordu ki: «Nazım'ın Türkiyeden son kaçışı ellisinden son­ ra askerliği soruşturulmaya başlamasındandır. As­ kerliğe bir borcu yoktu. Doğuya yollanarak, Saba­ hattin Ali gibi, öldürüleceğinden korktu. Yıllarca hapiste çektiklerinden sonra yeni bir işkenceye uğ­ ramak ona her şeyi göze aldırıcı geldi.» ( Falih Rıfkı Atay, 2 Mayıs 1965, Dünya) Gerçekten de büyük hikayeci Sabahattin Ali, sırf şeflikle yönetimi ağır şekilde hicvettiği için bir pl an içinde ve bir ajan tarafından feci şekilde başına so­ pa vurula vurula öldürülmüştür. ( Bu konuda ANT yayınlarından Sabahattin Ali Dosyası adlı kitabı­ mıza bakılabilir) . 10

Nazım, aynı sona uğramamak için kaçmaktan başka çıkar yol bulamadı. Hayatının sonuna kadar çok güzel eserler verdi. Daha çok tanındı, daha çok sevildi. Daha çok okundu.

Türkiye'de olduğu gibi

başka ülkelerde de piyesleri sahnelendi, radyo prog­ ramlarında oynandı, televizyonlarda gösterildi. Hat­ ta Almanya'ya Türk işçileri akın akın gittikten ve yarım milyonluk bir işçi kitlesi Almanya'nın çeşitli şehirlerinde Türkiye'dekinden daha özgür bir hayat içinde yaşamaya başladıktan sonra Köln Radyosu , Türk işçileri için ha�an bir programa Nazım'ın Ferhad ile Şirin piyesini televizyon programına aldı­ ğımdan gerici ve tutucu çevreler kıyametleri kopar­ dı. Köln Radyo:::unda her p2rşembe günü yayımlanan televizyon programında ve adalet iışıkı bab."Ulla ve asıl, bi r yar­ �ıç olarak şerefini şerefim saydığı m Tiir1' adaJeti­ ne kal"§l olan vazüemi de yapmış olacağım.» (Son

Posta, 13 M a y ıs 1950).

Bu mektup, bir yargıç

tarafından,

yargıç ba-­

b asınd an naklen y apı lmı ş çok ciddi bir ith·aftı. 19!38'­

lel'do CH.P iktidarımn sözciisü ve zamanın en göz­ de yaz.a.rı olan milletvekili, Ulus b aşya7.ar ı Falih ıııf­ ln Atay cln bu ol aya değinen bir hatırasım yazmı�tı. O m!:ı.l �alesinde Atay şöyl e diyordu: 16

«Bir giin kulaklarımla :Meclis lwridorunda şu �(i­

zü du y du m :

-- Vesika y okmuş ha.. Delil bulunınazmış ha.. onu divam lıarbe malıkum ettirelim de gününü gö rsü n. » Nazım Hikmet hapiste iken, onu, her düşünii�­ te bu sözü hatırlayarak, y o k yere çile çelanesini içi­ Biz

me yediremezclim. Anasının yakmlarında.n Ali Ij,nat

Cebesoy da a.ffı için çalıştı durdu. İnönü, Cebesoy' un ve bizim söylediklerimizi iyi karşılamıştır. Affediltı­ cek, v e Ankara 'ya gelip adı «Ulus»a değişen esld Ha1dmiyet-i l\filliye kadrosu içinde çahşacaktı. Ij,�ka.t Fevzi Ça.kmaJ� e ngel ini aşmak güçtii, İnönü, bii" v,Un bir gündelik gazetede Yahy a Kemal'in divan biç hni bir gazelini göstererek:

- Bunları okudukça Nô.zıın'ın hapiste olması­ na camm yamyor, de mişti. Bir toplanışımızda Nazım Hikmet'in liendi se­ siyle pla ğa okuduğu cı:Sallum Söğüt» ü dinlerk en At:.i­ türkün tatlı da]ı,m ı Iıatırbyorum. (Dünya., 2 �Iayts 1965, Pazar Konuı:;m3SI). Falilı Rıfkı Atay'ın bu tam klı ğı, Nazım IUk met'in gerçekten lıaksız yere, hiç bir vesika ve hi.tandaşın cerr.sı!n k aldırmak hakkını devlet reisimi.ze vermiştir.

194

İnsanlık huzurunda, memleketimiz hesabına 1ü­ zumsuz tatsnlıklar yaratacak ve kendi umumi efka.­ rımızı müteessir edecek bir vaziyeti önlemek için bu yol açık olduğu gibi, Milli Müdafaa vekili de, Nazım Hikmet'in avuk ab tarafından zaten yapılmış olan karar tashihi teklifini askeri adiUet makanıla­ rırnız tarafından sür'atle muameleye konulmasına amil olabilir. Zaten Nazım Hikmet de aftan çok evvel muhakemesinin iadesini ve hakkaniyetİn tecellisini istiyor. Bundan başka, Ceza Muhakemeleri Usulü Ka­ nununun 399 uncu maddesi mucibince, ceza infazı­ nın durdurulması hakkında Adalet Bakanlığı ne:>:­ dinde hükiimetin harekete geçmesi gibi bir yol da. mevcuttur. Bu üç yoldan birinin tatbikiyle, on üç se:;nedi'ı· haksız surette hapishanelerde yatan ma.litl bir ka­ l e m ve fik.ir sahibinin ; son af kararının beklenmez bir şekilde taliki yüzünden maruz kaldığı manevi İJcenceye nihayet verilmesini ve hayatının korunma­ sını ; hakkani yet narnma ve memleketin şerefi ve adliyemizin itibarı hesabına sizden diler ve deı·in say­ gılarımı bu vesile il e de teyid ederim.)) (Vatım, 31 mart 1950) . Nuhnn Gemisi'nde .;-ıkan

yazı

Nazım'ın af k.anunu ile

serbest kalabilmesinin

ölü bir noktaya varması Türkiye'de de, dünyada da

b iiyük üzüntiilere ve yankılara yol açtı. Hele Na­ zım'ın açhk grevine k arar VP.rmesi ve bu greve ba;ı­ l ayacağı gü nü bile açıklaması adalet duygusu taşı­ yan herkesi incitti, bu adli hatanın bir an önce so­ na erdiril mesi için yeni bir şevkle harekete geçirdi. 19 5

Gerçekten de .rNazım Hikmet'in kendi kendin i ta · nıtmak ; uğradığı h aksızlıklara karşı kendi kendisini müdafaa etmek. için bu şekilde hayatını tehlikeye koymaya mecbur kalışı, ba§t::ı. buna sebep olan ikti­ dar partisi olmak üzere, siyasi, içtimai kanaatleri ne olursa olsun, bütün Türk aydınları için yüz kızartıcı bir badisedir. Nazım Hikmet, dehasmı Türk halkının ve bü­ tün insanlığın in sanca ve hür yaşama d:1.vası ui;Tun.a vakfeden örnek bir idea1isttir. Şöh retin en yüksel{ zi rvesinde iken bunun kendisine kazandırabiieceği bütün imkanları çiğneyerek en zalim işhencc1eri gö­ ze alan «Nazım Hik m et » i hürriyetine kavuştu!'Ir!ak, ona karşı en üç yıl önce işlenen haksızlığı tamir et­ mek üzere harekete geçmek, başta bütün aydınlar olmak üzere hepimiz için kaçınılmaz bir va.zifedir. İtiraf etmek lazımdır ki, milletin ve aydmlann bu husustaki isteklerini ifadelendirmekte

ve

tcşeb­

büse geçmekte geç bile kaJmı§ bulunuyoruz. Bunun için, bü tün sanat sevenler, bütün hukukçular, bUtün yüksek tahsil hoca ve talebeler, bütün siyasi ve si­ yasi olmayan teşekküller, bütün gençlik dernekler·i, bütün meslek teşekkülleri ve sendikalar Devlet Rei­ sine, Büyük Millet Meclisi başkanlığına, başbakana, Adalet ve Milli Savunma bakanianna hitaben gön derecekleri mektuplarla, gazetelerde devamlı şekilde yazılacak makale}erle, konferanslar ve broşürlcrle Nazım Hikmet'in kendisini öldürmesine mani olmak ve bir an evvel hürriyetine kavuşmas ını temin etmek için çalışmalıdır. Nazım Hikmet, bütün dünyada bugün yaşıyan bir kaç büyük şfi.it"den bmdir. Avrupada onun adı ­

etrafında, konferanslar verilir, kitaplar yazıhr, kur­ tuluşu için mitingler yapılırken bizim kendi büyük

196

şairimizin zindan köşelerinde ezilmesine seyirci kal­ maınız Türk aydınları için ebediyyen silinmeyeceık

bir leke

olur.

Türk aydını,

tarihin kendisine yüklediği bu

va ..

zifeyi başaracaktır, buna eminiz.» (Nuhun Gemisi, 5 nisan 1950, Sayı 23) . İşte bu bildiri ile Nazım'ın kurtarılması davası en hareketli günlerine ulaştı. Nazım'ın Va - Nô.'ya

mektubu

Nazım Hikmet ise 5 nisan 1950 günü V8.-Nü'ya mektup yazıyor ve drumunu anlatıyordu. Va-Nu btı

Akşam'daki sütununda ya­ yımladı. Nazım'ın gazetede çıkan mektubu şudur : «Vala .kardeşim, Mektubunu aldım. Hemen cevabını veriyorum. Mektup gelmeden önce bugünkü gazetelerde Istanbul ve Ank ara aydınlanndan bazılannın hakkımda Cum­ hurbaşkanlığına yaptıklan müracaatlan okumuş­ tum. Sadece şahsımı ilgilendiren bir işte değil, bir mektubu 9 nisan 1950 de

.

hakikatin tece11isinde memleketteki bazı aydınların gösterdikleri bu yiğitlik beni bir yurttaş olarak se­ vindirdi. (Nazım burada üç isim sayıyor) Bunların teşebbüse katılmamış olmalarına da şaştım. Fakat (Nazım burada tanınmış bir şairin ismini zikredi­

yor)

onun istinkafına üzüldüm. Ters anlama; za­

vallı adamcağıza vaktiyle hiç de kendime yakışt1ra­ madığım bir mektup yazmış olduğumu hatırlay1p

üzüntülü bir hayıflanma duydum. Her ne hal ise. Ölmez, sağ kalır da aranıza katılırsam, şu dün­ yanın keyfini çıkannz elbet. A nneciğimin ve Sami­ ye'nin (hemşiresidir) nasıl Ye ne hilde olduklannı, üzüntülerini , kahırları-r.• düşünmek belli t,ahrediyor. 197

Hr.yatımda benim yüzümden gülmeyen iki insan var· sa onlardır. Ne anneme, ne kardeşime şu kadarcık faydam, iyiliğim dokunmadı. Her kara günümde, her müşkül anımda imdadıma ilk koşan ikisidir. Onlara mektup bile yazamıyorum. Teselli bile edemiyorum. Çünkü yalnız o ikisinden hep alıp ve yalnız o ikisine hiç bir şey veremedim. Canım anacığım, Samusçu­ ğum. Yakında gelmek ihtimalinizi, Mehmet Ali Se­ bük beyden aldığım mektuptan da öğrenmiştım. Kendisi şimdi Ankara'da. Bütün bu işlerden, bu te­ şebbüslerden ne netice çıkacağını kestiremiyorum. Fakat ben de senin gibi selim aklın ve milli vicdanın eninde sonunda hakikatın tecellisine yardım edece­ ğinden ümidimi kesmiş değilim. Yani ayın sekizin­ de yatacak olduğum açhk grevine ümitle yatıyorum. Yeisle kederle değil. Bu uğurda ölürsem dahi, �on nefesime kadar ümitl� yaşayacağım. Siz dı; her şeye rağmen ümitli olun. Hele sen Valacığım, sinirlenme, kahrolma. Düşün ki ben de gayet ümitliyim. Hak aramanın keyifli sevinci için­ deyim ve bu hakkın ben ölürsem bile nasıl olsa gü­ nün birinde tecelli edeceğini düşünmek, buna inan­ mak, bundan emin olmak gibi bir bahtiyarlığım var. Unutma. intihar etmiyorum. Hiç kimseye şantaj yapmıyorum, hiç kimseyle inatlaşmıyorum. Sadece k anun yollannın açılahilmesi için on üç yıldır sürüp giden adli bir h atanın düzeltilmesi için hayatımı or­ taya koymaktan başkaca imkan kalmadığı için bu son çareye başvuruyorum. Haydi kardeşlerim, iki­ nizi de (ikinci şahıs benim ailemdir) hasretle kucak­ larım. Her şeye rağmen, yakın zamanda kavuşaca­ ğımıza emin olduğumu, çünkü memleketin vicdanına güvendiğimi bir kerre daha tekrar ederim.)) 198

Mektup üzerine basında fırtına!

••

Va-Nii, bu mektubu Nazım'dan izin almaksızın

yayımlamıştı. Bu mektup yabancı basında da, Ak­ şam'daki fıkradan aktarılarak yayımlandı. Bu ara­ da D.P. li bir yayın organı, mektubun N ewyork' ta çıkan D aily Worker adlı ve komünist partisinin or­ ganında yayınianmasını ele alarak bakınız ne yo­ rumlar yaptı : «Komüııistlikten h api s yatan

Nazım Hikmet,

Halk Partisi hükumetinin dışişleri bakanı Necmed ­

din Sadak'ın çıkardığı Akşam gazetesinin muharriri Vala N urettin'e bir mektup göndermiştir Halk Par­ tili muharrir de bu mektubu Newyorkta çıkan Ko­ münist gazetesi Daily Worker'e vermiştir. Halk Partisinin gazetesinde yazı yazan bu mu­ harririn bu işine şaşmamak elden gelmiyor. Vala Nurettin'e yollanan ve komünist gazetesin­ de neşredilen bu mektubu aynen neşrediyoruz. Ve diyoruz ki, Vala Nurettin, zahmet edip de mektubu Dail Worker'e vermiş, bari Rus sefaretha.­ nesine 'Werseydi de lzvestiya gazetesi neşretseydi. Halk Partisinın kimlerin kaleminden istifade ederek gazetecilik yaptığını göstermesi bakımından bu hadise gayet enteresandır. » Partizanca düşünme­ nin ve gerçekleri bozmaya çalışmanın tipik bir örne­ ği..

Ama ciddi gazeteler, bu tür oyunlara tenezzül etmiyordu . Cumhuriyet gazetesi 5 sütun üzerine şu haberi yaydı : (5 nis an 1950) . Af tasarısınnı çıkanlması için Meclisin fevka18.de içtima a çağınlacağına dair rivayetler. Ankara avukatlan Cumhurbaşkanına ve Başbakan Günal·

199

tay'a bir dilekçe sundular. Dilekçede, açlık grevi yapınağa karar verdiğini bildiren şair Nazım Hik­ met'in cezasının bağışlanması temenni ediliyor. Haberde şunlar bildirildi : Nazım Hikmet'in affı için Ankara ve İstanbul­ da bazı münevverler ve hukukçular tarafından te­ şebbüse geçilmiştir. Af kanununun çıkarılması için Meclisin fevkalade bir toplantıya çağırılacağına dair haberler tazelenmiştir. Af teşebbüsleri

Ankara avukatları Cumhurbaşkanı İnönü ve Başbakan Günaltay'a şu dilekçeyi sunmuşlardır : «Şair Nazım Hikmet'in 8 nisan 1950 tarihinde açlık grevi yapınağa karar verdiğini büyük bir üzün­ tü ile gazetelerde okuduk. Sanat şöhreti memleket sınırlarını aşan ve 12 yıldanberi Bursa Cezaevinde yatan bu dğerli sanatkarın bir h atayı adiiye kur­ . ban olduğu ve halen şifa bulmaz bir hastalıkla ma­ lul bulunduğu şayidir. Anayasanın zatı devletlerine tanıdığı yetkiye istinaden mumaileyhin cezasını ba­ ğışlamanızı derin saygılarımızla dileriz. » Bu dilekçeyi imzalayanlar şunlard ı: Bülent Nuri Esen - Ferruh Agan - · Muvaffak özent - Vasfi Raşit Sevig - Saffet Nezihi Bölükba­ şı - Şerafettin Aydınlık - Oktay Rifat - Aı:nm Rua­ can - İsmail Hakkı Balamir - Sevinç Düşünsel - N. Alaçam - Nejat Sarı - Mehlika Dumlu - Harnit Şev­ ket İnce - Şeref Bengü - Muvaffak Üçer - İsmail Karafakı - Nejat Sav. Ayrıca İstanbul'da lOO'den fazla imzah bir di­ lekçe ile, Nazım'ın affı, cumhurbaşkanından isten­ di. Bu dilekçeyi imzalayanlar . arasmda şu tanınmış kişiler de vardı: 200

Dr. Adnan Adıvar - Nadir Nadi - Selim Ragıp Emeç - Kazım Şinasi Dersan - Prof. Mustafa Şekip Tunç - Ahmet Emin Yalınan - Rezzan Yalınan Behçet Kemal Çağlar - Falih Rıfkı Atay . . . Dilekçede şunlar yazılıydı : «Türk şairi Nazım Hikmet'in, af teklifinin Meclisten geçmemesi üzerine, açlık grevi ya prnağa karar vermesi memleket aydınlarını heyecan ve üzüntüye düşürmüştür. Nazım Hikmet'in bir adli hataya kurban olduğu kanaati, memleket dışında ve içinde yayılmış bulunmaktadır. Bu hadiseyi Türki­ ye'nin şerefini lekelemek için bilerek bir tahrik vesi­ lesi olarak kullananlar bulunsa bile, onu sadece in­ sani ve hukuki bakımdan ele alanlar ve sevdikleri demokrasi Türkiye'sini açık bir adaletsizliği devam ettirir göri.i.nmek şitibesinden kurtarmak istiyen iyi niyetli sanat ve fikir adamları, içerde ve dışarda bü­ yük bir yekun tutmaktadır. Memlekette komünist hareketini doğrudan doğruya sevk ve idare ettik ­ leri için tutulan ve yargılanan teşkilatçı şefler dahi azami 4 yıl hapse mahkum edilmiş oldukları halde Şair ve sanatkar Nazım Hikmet 12 yıldan beri ha­ piste yatıyor. Bu uzun ıztıraba ve onun etrafındaki türlü türlü yankılara nihayet vermek için Devlet Reisi olarak elinizdeki bütün yetkileri kul1anmanızı sizden rica ederiz.» (7 nisan 1950) . Nazım'ın affı i mza

için kim!m· lıangi (l.iJekçeye

koydu? ..

Hele cumhurbaşkanına gönderilen şu dilekçe ve bunu imzalayanlann tutumu günümüze kadar çe­ şitli yönlerden eleştiri konusu oldu. Gerici basın ;,e Komünizm ticaretiyle uğraşaniann en çok yerdiği dilekçe ve bu dilekçeyi imzalayanları aynen bi1diri­ yorw;o:: 201

Avukat Burhan Apaydın'ın görUşü şuydu: 207

hapishanede bigünalı bir «Nazım Hikme ı., ın tarzda yattığı, yani adli bir hataya mevzu teşkil et­ tiği bugün artık herkes tarafından kabul edilen bir hakikat olmuştur. Nazım Hikmet'e karşı adli bir ha­ ta işlenmiştir. Evet, «Errare Humanum Est» - Ha­ ta insanlar içindir, fakat h atayı kabul etmek de en büyük insaıılıktır. İnsan haklan beyannamesine im­ za koymuş bir memleketin hükumetinin bu insanlığı göstermesi kadar tabii bir şey olamaz.» Limasollu N aci'nin sözleri : c:Büyük sanatçı ve fikir adamı Nazım Hik­ met'in fikirlerinden dolayı hapiste tutulması 20. asır in::;anlığının yüz karasıdır. Çok geç kalınmıştır. Affedilse de, edilmese de insanlık tarihi bu büyük hatayı asla affetmeyecek­ tir.» (Nuhun Gemisi, 12.4.1950) . Gençlerin

İnönü'ye teJgrafı:

Ayrıca 150 imzalı ve hepsi de genç olan imza· cılar, Cumhurbaşkanı İnönü'ye ve Meclis. başkanlı­ ğına şu dilekçeyi telgrafla sunmuşlardı: «Büyük sanat ve düşünce adamı, insa.."llık ve halk dostu Nazım H'!kmet 13 yıldan beri hU.riyetin­ den mahrum tutulmakta ve hapishanede sıhhati günden güne çürütülmektedir. Bu gerçek idealistin haksız ve hele onun bir an evvel serbest bırakılması için yapılan teşebbüslere karşı başvurulan eyalama politikası gerek dünya, gerekse Türkiye halk oylf!.­ rında derin bir tepki ve teessür uyandırmıştır. Biz aşağıda imzaları bulunan Türkiye inkılapçı, demok­ rat yüksek okul ve üniversite gençleri, halkların gösterdikleri tepki ve teessiire katılır, Nazım Hik­ met'in serbest bırakılması icirı k'lm.m1-ır·,.., f:. ıze Yf·' Y'·

208

diği yetkiye dayanarak h arekete geçmenizi saygıyla dileriz.» Bu büyük af kampanyası, o tarihe kadar mem­ leketİnıizde görülmemiş bir şeydi. Bu yepyeni dire­ nişe ve ortak savunmaya YAPRAK önemle parmak bast ı : cAdli bir hata yüzünden 13 yıldan beri hapis­ te yatan şair Nazım Hikmet'in son günlerde açlık grevine kalkması bütiin memleket aydınlarını heye­ cana düşürdü. İstanbul aydmları, Ankara aydınları, istanbul Yüksek Tahsil Gençlik Derneği ve başka topluluk­ lar ayrı ayrı, Cumhurbaşkanına .Meclis Başkanına ve Başbakana başvurup şairin serbest bn·akılması­ nı istediler. Dilekçelerin altına imza eden şairler, ressamlar, musikişinaslar, profesörler, doçentler, gazeteciler arasında > » V e o ta rihten 1 4

yıl kadar sonra

Fa.ıih Rifkı

Atay şunları yazıyordu: ( 2 mayıs 1965, Dünya) ra

«Nazım'm Türkiye'den son kaçışı ellisinden son­ askerliği soruşturulmaya başlamasındandır. As­ ·

kerliğe bir borcu yoktu. Doğuya yollanarak, Saba­ h attin Ali gibi öldürüleceğinden korktu. Yıllarca ha­ piste çektiklerinden sonra, yeni bir işkenceye uğra-· ınak ona herşeyi göze aldıncı geldi. • Ve böylece Türkiye'den Nazım uçtu . . .

Kemal Sülker Ş E Y

B İR I

Bir şey ki,

hava gibi,

ekmek

gibi, su gibi

JJazım insana, 1i.zım, onsuz yaşanmıyor. Ana. baba gibi, dost gibi, ya.vuklu gibi Kalb titremeden, göz yaşa.rmadan a.nılmıyor.

şey ki gözümüzde memleket lmdar aziz Aşk ettiğimiz kendimize, derd ettiğimiz

Bir

Adını çocuklarnnıza belleteınediğimiz

mr

şey

ki, artık hasretine dayanılınıyor.

26b

ll Bir şey

daha

var, yürekler acısı

Utandırır in&anı, düşündürür, Öylesine başka bir kalb ağrısı, Alır beni ta. Bursa'ya götürür. Yeşil Bursa'da konuk bir garip kuş, Otur lffimniş oracıkta oturmuş. 'J·a yüreğinden bir türkü tutturmuş,

Ne güzel şey dünyada hür olmak hür. Eronerci, Jokond, Varan 3, Bedrettin,

Hey kahpe felek, ne oyunlar ettin'!' En yavuz evlaoı bu memleketin,

Nazım ağabey hapislerde çürUr. 1947 Cahit Sıtkı TARANCI Orhan Kemal'in Kemal Sl.Himr'e bir mektubu

27. ı. 1944 Kardeşim, Hapishaneden çıkmadan bir müddet evvel Na­ zım için y azdığım ve onun ağladığına şahid olduğum şiiri kopya ettim. Gönderiyorum . Onu ağlatan , ya­ zarken beni zangır zangır titreten bu şiir, belki o h a ­ yatı birlikte yaşamamış olanlara pek tesir etmez. Fakı:ıt

bana

,

her

okuyuşumda muazzam hayaller ys­

ratan ve ya§atan bir şür bu. Bütün şiirlerimi onun kadar seveı•üiyorum. Fe.kat onun hakkında biraz faz­ laca hüsnüniyet sah ibiyim ki, bu da tabii olsa gere k Raşit Kemali

Orhan Kemal'in şiiri

266

.

N A Z I M

H İ K M E T ' E

Sen «Prom.etenin çığlıklarını liaba kıyım tütün gibi piposuna dolduran» adam, sen benim mavi gözlü arkadaşım li.abil değil unutmam seni.

26 Eylül 943 s:eni yap yalnız bırakıp hapishanede bir iiçüncü mevki koınpartımand.a pupayelken koşacağım memlekete. 'J'ren bir güvercin gibi rırpınarak istasyona girerek, gözü yaşlı bir genç kadın, beş senenin ardından,

icocasmı getirecek. O d.em - ki boş verip istasyon halkına �·anaklarından öperken sevgilimi, sen neşeli mavi gözleriııle bakacaksın, i�imden bana.

O dem - 1d yiirekten herşey atılacak ekmek,

kin, hasret fakat Nazım Hikmet, sen şu kadar kilometre uzakta kalınana rağmen

aydınlık yiireğimin duvarına dayayıp san saçlı başıııı, batan bir yaz giineşi hüzniiyle ağlatacaksın arkadaşını ! Günler. geçecek,

ekmek derdi çöl,ecek omuzlarıma. Fabrika. Makinalar..

267

Tezgihım! Sana şeker ı,amışı portakal yollayacağım. , liarım yün çorap örecek, her hafta mektup ya.zaeağız. - Askere alınaziarsa eğer

-

unutabDir miyim seni! Tahtakumsu ayılda.lbğumz hapishane gecelerini. \'t� radyoda Şa.rk Cephesinden haber beldediğimiz

miit.hi�

aniann küfrfuıö!

- Radyonun yanınd.aki duvara kurşun kalemle abus insan yüzleri ı;izmiştin

lJnutabUir miyim seni? Hala beton malta boylarmda duyuyorum takunyalarının

sesini!

UnutabDir miyim seni hiç? Uünyayı \'e insanlarımızı sevmeği senden

öğren� hikaye, şiiri yamıa.yı w

erkekçe kavga etmeyi senden! HAS RET

Havada bulut yok, Söğütle:r yağmurlu Tonaya rastladiDL Akıyor çamurlu {'amurlu. Hey Dikmetin oğlu, Dikmetin oğlu Sen de Tona olay� K.araonnanlardan geleydin, Karadenize döküleydin

268

1\lavileşeydin,

Ma vileşeydin. Ge�eydin .Boğaziçbıden

Başmda İstanbul

havası.

Ç�arpaydın Kadıköy

iskelesbıe

Çarpa.ydın, çırpmaydın

\'apura

binerken Memetle a.nasL

Nazım Hikmet

Yine memleketim üstüne söylenmiştir. Memleketiın, memleketim, memleketim, Ne kasimtim

ora işi, aya.lwbım, da sırtonda paratandı

kaldı:

Senin

N e yoll annı ta.-,nnış

Son mbıtanun

çoktaaaı,ı Şlle bezindendi Sen şimdi yalnız saçıının akında.

infarktındal yüreğimin Aklımm çizgilerbıdesin Menıleketim Memleketim, 1\lemleketiın !

( Prağ,

8 nisan 1958 )

Bir Üsküdar Balkonundan :

Bir Üsliüdar balkomından Guruba ka.rşı, Demlenir gibi,

Bir akşam üstü. Leipzig'te, tramvay durağlııda Tadını � çaka.ra. 269

VU