A'dan Z'ye Nazım Hikmet [1 ed.]
 9750804961

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

A'dan

Z'ye NAZIM HİKMET Hazırlayan

MEMETFUAT

omo İSTANBUL

Yapı Kredi Yayın ları Sanat - 80

-

1 73 1

A'dan Z'ye Nazı m H i kmet H az ı rl ayan : M emet Fuat Editör : Selahattin Özpalabıyı klar Tasarı m : Yeşi m Balaba n Graf i k Uygulama : Banu Kaşı kçı Baskı : Promat A.Ş. 1 . Baskı : İstanbul , Kası m 2002 ISBN 975-08-0496- 1 © Yapı Kredi Kül tü r Sanat Yayınc ı l ı k Ticaret ve Sanayi A.Ş. 2002 © Memet Fuat h ttp://www.memetfuat.com Yapı Kredi Kültür Sanat Y ayıncıl ı k Tica ret ve Sanayi A.Ş. Yapı Kredi K ül t ü r Merkezi İstiklal Caddesi N o 285 Beyoğlu 80050 İstanbul Telefon: ( 02 1 2) 254 4 7 00 (pbx) Faks: ( 02 1 2 ) 293 07 23 B i lgi Hattı: O 2 1 2 473 O 444 h ttp://www.yapikrediyayinlari .com e-posta: [email protected] İnternet satış adresi: h ttp//www.estore.com. tr/bulvar/yky 4

A

'

d

a

n

z

y

e

N

A

z

l

M

H

K

M

E

T

NAZIM HİKMET : İYİ İNSAN Gene o sözlerle başlamak istiyorum : "Nazım Hikmet'i anlamak isteyenler önce 'iyilik' konusu üstünde durmalıdırlar. Yakınları, 'Na­ zım'ın başma ne geldiyse iyiliğinden gelmiştir,' derlerdi. Toplumsal alandaki davranışları da, inancı da, kavgası da, arkadaşlarıyla, ka­ dınlarıyla ilişkileri de, hep kişiliğinin en belirgin özelliğinin, 'iyili­ ği'nin etkisinde biçimlenmiş olan şair, yaşamınm en büyük acılarını da bu yüzden çekmişti." Memleketine, memleketinin insanlarına, Türk diline bağlılığı inanılmaz bir özveriyle sarmaş dolaştı. Yaşamının son yıllarında keş­ ke dağlara çıksaydım da, yurdumdan ayrılmasaydım diye düşünecek kadar sıla özlemi içindeydi. Halkının buğusundan, dilinden uzak kalmamak için, belki, öl­ dürülme korkusuyla yaşamaya bile katlanabilirdi, ama dayanamaya­ cağı bir şey vardı : Kavganın dışına düşmek. Öldürülme korkusu insanlardaki ortak bir duyguya dayanan, kolayca kabul edilecek bir gerekçe. Sanırım onu Türk insanından, yurdundan uzaklara savuran, bir o kadar da yazdıklarını yayımlaya­ mama, sesini duyuramama korkusuydu. İyiliğini, içinde sürekli diri tuttuğu güzel günlere ulaşma umudunu halkıyla paylaşmasına, şiir­ lerini yayımlamasına engel olunacağı açıkça belli edilmişti. 5

A

d

a

n

Z

'

y

e

N

A

z

ı

M

H

K

M

E

T

Yapıtlarının yıllarca Türk halkından uzak tutulması, onun gibi varlığının soyut somut her parçasını memleketinin insanlarıyla pay­ laşmak isteyen bir şaire yapılabilecek en ağır işkenceydi. Cezaevinden çıkmıştı, ama bu işkence sona erecek gibi görün­ müyordu. İzin verilmeyecekti halkıyla kucaklaşmasına...

"Bu bale her yerde oynanacak, New York'ta, Paris'te, Mosko­ va'da oynanacak. Ama ben asıl İstanbul'da oynanmasını isterim. Ben görmeyeceğim, ama bir gün oynanacak," diye içindeki kırgınlığı din­ mek bilmez umuduyla geçiştirmeye çabalayan şairin

Bir Aşk Masalı,

ölümünden tam otuz yedi yıl sonra, 4 Mart 2000'de, İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nce, Atatürk Kültür Merkezi'nde, Türk sanatçılarca oynandı. 2002, UNESCO'nun yönlendirmesiyle, bütün dünyada Nazım Hikmet'in yüzüncü doğum yılı olarak kutlanıyor. En yaygın dillere şiirleri değişik çevirmenler aracılığıyla tekrar tekrar çevrildi, çeviril­ mekte. İnternet'te onun adına birçok site var. Sevgili memleketinde, sevgili Türkçesinde ise artık bütün kitap­ ları bulunup okunuyor. Ferhat dağı deldi... Çeşmeler suya kavuştu ...

Onca kısıtlamaya, engellemeye karşın, Nazım Hikmet'in, ina­ nılmaz zenginlikte bir yaşam geçirdiği ise bu tür bir kitap hazırlanır­ ken bütün görkemiyle ortaya çıkıyor. Onu çok yönlü ilişkileriyle ek­ siksiz veren bir "Nazım Hikmet Ansiklopedisi" derlemek başarılabi­ lecek bir iş değil. Çok geniş bir aile... Çok çeşitli yerlerde, çok çeşitli insanlarla, çok çeşitli nedenlerle yaşanmış birliktelikler... Okul arkadaşları, Heybeliada Bahriye Mektebi, şairler arasında dolaşmaya başladığı yıllar, Anadolu'ya geçerken tanıdığı kişiler, İne­ bolu, Ankara, Bolu... Birtakım kırık dökük bilgiler ulaşmış günümüze. Ama kesinlik­ le yeterli değil. Yaptığınız ansiklopediye "madde" olarak girmesi ge­ reken birçok şeyi atladığınızı görseniz de, çaresi yok. 6

d

a

n

Z

'

y

e

N

A

z

J

M

H

K

M

E

T

Batum, Tifüs, Ahmet Cevat Emre'yle geçen günler. KUTV, ora­ da dünya gençleriyle yaşananlar. Bazı öykücükler biliyorsunuz o günlerden, doğru mu, ne kadar doğru? T .K.P., komünistler, birlikte yeraltı etkinliklerine katıldığı yol­ daşları, dostları, düşmanları. Dava dosyalarından çıkarılan bilgiler, genelde savunma bilgile­ ridir. Onların arkasındaki gerçeklere nasıl ulaşacaksınız? Hopa Cezaevi'nden başlayarak, ayrı bir kitap dolduracak kadar çok sayıda cezaevi arkadaşlıkları, savcılar, müdürl.er, başefendiler, gardiyanlar, meydancılar, mahkumlar, hiç kimseyi küçümsemeyen

iyi bir insanın sayısız ilişkisi. Babiali, Darülbedayi, İpek Film. Derken on yıl boyunca Bursa Cezaevi! Bu kitapta örnekse Yakup Yıldırım, Eyüp Gültekin, Balcı Nuri, Dr. Neşati Üster, Ertuğrul yok. O günlerden kalma fotoğraflara baksanız, "Şu da olmalıydı," diyeceğiniz daha başkaları da yok. Örnekse Nazım'ın Bursa Cezaevi'nde Vehbi adında bir arkadaşı vardı. Ne suçla yattığını doğru dürüst biJmjyorum. Alman casusu mu, İtalyan casusu mu, öyle bir şeyler söylerlerdi. Sanırım revirin sorum­ lusu oydu. Sağlık işlerinden anlar mıydı? Nazım'ın odası da revirdey­ di. Yakın arkadaş olmuşlardı. Vehbi sanki ithalatçı bir iş adamıymış gibi, dış ükelerdeki firmalarla yazışır, bilgiler toplardı. Cezaevinden çı­ kınca ithalat yapacaktı. Nazım onun Türkçe yazdığı mektupları, gelen İngilizce yanıtları bana gönderirdi. İki yönlü çeviriler yaparken bayağı öğrenmiştim ticaret mektubu yazmayı. Vehbi cezaevinden çıkınca ger­ çekten bir firma kurdu, saat ithal edip bir gezici satıcılar ağıyla işyerle­ rinde taksitli satışlara başladı. Böyle bir gezici satıcılar ağıyla çalışma­ yı Türkiye'de ilk uygulayan kişi olduğu söylendi. Bir ticaret dehası diye övüldü. Sonunda bayağı zengin oldu, Beyoğlu'nda Gilda diye küçük, güzel bir dükkan açtı. Süs eşyası, takılar filan sattı. Hep görürdüm, dükkanın önünden geçerken. Sonra birden yok oldu. Öldüğünü söyle­ diler. Gerçekten öldü mü, yoksa başka bir ülkeye mi gitti? 7

d

A

{/

11

Z

'

y

e

N

A

z

1

M

H

K

M

E

T

Nazım'ı tanımaya, kişilik özelliklerini anlamaya yardımcı ola­ cak bu arkadaşlık, yetersiz, yalan yanlış bilgiler yüzünden bu ansik­ lopedide yer alamadı. Oysa Bursa Cezaevi'ne gittiğimizde bizi mü­ dürlüğün merdiveninde tertemiz takım elbisesi içinde ilk karşılayan Vehbi olurdu. Erkeklerin koku süründüğünü de ilk onda görmüş­ tüm. Her halde ticari yazışmalar sonucu eşanliyon olarak gönderilen bir erkek kokusuydu kullandığı. O zaman böyle şeyler yoktu Türki­ ye'de. Avrupa'da erkekler için özel kokular satıldığım söyleyen an­ nem, Vehbi'nin cezaevinde niye böyle süslendiğini sorduğumda, "Kokulu horoz!" diye gülümsemişti. Evet, bu ansiklopedide Vehbi maddesi yok. Doğru mu, yanlış mı olduğu bilinemeyen, kulaktan dolma bilgilede madde yazılamıyor.

Daha böyle Nazım'ın yaşamında yer almış başka kişilere de ne yazık ki bilgi yetersizliğinden madde yazamadım. Bazılarının adını bile bilmiyorum. Bazılarını duydum, ya da gördüm, ama elimde güvenilir bilgi yok. Örnekse Çorbacı Mehmet, anneme gelen mektuplara birkaç sa­ tır selam eklerdi. Kiraz Ali'ye yamaklık ederken revirin aşçıbaşısı olan Yakup Yıldırım.

zım

Aydın Aydemir ona yaşadıklarım epeyce anlattırmış Nazım Na­ adlı kitabında. Balcı Nuri'yi de konuşturmuş. Balcı Nuri Çamhca'ya da gelir, anneme, bal, yağ, pekmez geti-

rirdi.

Memleketimden İnsan Manzaraları 'ndaki

Balcı Remzi Efendi.

Birlikte kazandan yemek alıp yedikleri Emin Bey. Hepsi has arkadaşlarıydı Nazım'ın. Ama bu kitapta yoklar.

Cezaevi dışından da eksikler olduğu bir gerçek. Değişik alanlar­ dan çok çeşitli kişiler. Örnekse Salih Zeki Aktay, Ratip Tahir, kitapçı Yusuf Kenan, Sarı Mustafa, Şükrü. Bu kişiler üstüne bilgi bulunabilir kitaplarda, ama Nazım'la ilişkileri üstüne bir şeyler bulmak kolay değil. 8

A

d

a

n

z

y

e

N

A

Z

M

H

K

M

E

T

Birinci, ikinci, üçüncü gidişlerinde Sovyetler Birliği'ndeki arka­ daşlarıyla, çevresindeki insanlarla ilgili bilgi edinmek de çok güç. Birinci gidişten gerçi Vala Nureddin'in anlattığı kadar bir şey­ ler biliyoruz, ama Nüzhet Hanımm sözlerinden çok daha canlı, çok daha geniş bir çevresi olduğu anlaşılıyor. Hastalanmasından korku­ lacak kadar coşkulu bir etkinlik içindeymiş. Nüzhet Hanım ona ayak uydurayım derken kendisi hastalanıyor. Kısacası, bir Nazım Hikmet ansiklopedisinin eksiksiz olması bana olanaksızmış gibi görünüyor.

Bu kitabı nasıl hazırladığımı da kısaca anlatırsam, maddelerde neden bir ansiklopedi havası, başka bir söyleyişle ansiklopedi kuru­ luğu bulunmadığı da anlaşılacaktır. Maddeleri saptamak için önce Nazım Hikmet üstüne yazdığım kitaplarımı taradım, sonra başka kitapları gözden geçirerek eksikleri bulup ekledim. Böylece elimde ansiklopediye girecek maddelerin abc sıralamalı bir listesi oluştu. Bu sıralamaya göre maddeleri önceki kitaplarımdan alıntılarla, o alıntıları işleyerek yazdım.

Kitabın sonuna eklediğim zamandizin ise sanırım bugüne ka­ dar Nazım Hikmet için yapılmış en kapsamlı zamandizindir. Bu ça­ lışmamın bilgim dışında kalan birtakım parti etkinliklerinin de ek­ lenmesiyle geliştirileceğini, ortak bir emekle gittikçe daha eksiksiz­ leştirileceğini umuyorum.

Memet Fuat Çamlıca, Mart 2002

9

Otoporıre, ıu vcıl üzerine ycığlıboya, 18 x 22

cm.

A

d

a

z

n

y

e

N

A

Z

M

H

K

M

E

T

Nazım 1-likmeı ve A. Kadir A nkara Askeri Cezaevi 'nde ( 1938).

A.

KADİR ( 1 9 1 7 - 1 98 5 ) 1 938 H arp Okulu Komutanlığı Askeri M a h kemesi Dava­ sı'nın san ı k larından olan A. Kadi r on ay cezaya çarpt ırı­ larak, son s ı nı f öğrencisi olduğu Kara Harp Okulu'ndan ç ı karı l d ı . Dava boyunca cezaevinde birl i k te yattığı Nazını H i k­ nıel'in büyük oranda etkisinde kal m ış t ı . l 943'te yay ı ml a­

d ığı Tebliğ adl ı k i tabı n ı n S ı kıyönetimce sakıncal ı bulun­ ması yüzünden l947'ye kadar İstanbul dışında, sürgün­ de yaşadı . Başl angıçta Nazım H i kmet'i ustası olarak kabul ediyor,

onun g i b.i yazmaya çaba gösteriyordu . Sol biı- dergiye sürgünden takma adla gönderdiği şiirlerin Naz ı nı'ın ş i i r­ leı·i olup olmadığı konusunda dergi çevresi ndeki seçkin kişilerin uzun uzun tartıştıkJarı n ı tadın ı ç ı kararak anla­ t ı rd ı . B u özveril i bağlanmadan, l 950'de, Nazım'ın ısrarlı

uyarısıyla vazgeçti. Kısa sürede 1 940 toplumsalcı şiiri­ nin ortak söyle m inde kendi ne özgün bir yer edindi.

13

A

d

(/

11

z

y

e

N

A

Z

M

H

K

M

E

T

Burgaz adasında Efser (Berk), Sail Faik, Peride Celal, Nazım Hikmet ve Mün evver. (Fotoğraf- Vedaı Günyol)

ABASIYANIK,

SAİT FAİK ( 1 906 - 1 954)

N a z ı m H ik m e t l 950'de cezaev inden ç ı k t ığı sırada ta­

n ı ştığı Sait Faik'i n öykü l eı-i n i, daha önceleri okudu­

ğunda pek beğe nm e m i şt i . Örnekse "Semaver" adlı öy­ küde a n l a t ı la n i şç i n i n Türk insa n ı n ı n özel l i k le ri n i taşı­ m adığı n ı söylüyord u . B u rsa Cezaevi 'nden Va- Nü'lara yazdı ğ ı b i r m ektupta, "Sa i t Faik'i sa natı bak ı m ı nd a n hem severim , h e m k ı za rı m , " d iyord u . Ye tenek l i b u l du­ ğu b u genç öykücü n ü n yeterince rea l i s t olmadığı, i de­ a list felsefe n i n etki leri n i taş ı d ı ğ ı , soru n l a rı soyut ola­ rak ele a l dı ğ ı k a n ı s ındaydı . Ölümünden sonra ise Sait Fai k'in öykülerini yen iden okuyarak, "Ne büyük, ne gerçek şairmiş oğlan ! " diye ya­ k ı n m ı ş , onu son gördüğü gün leri düşünerek yüre ğ i n i n burkulduğunu söylemişti. 1 955'te Budapeşte Radyosu'nda yaptı ğı "Edebiyat Ko­ nuşmaları " n ı n o n yedi ncisinde ise şöyle dedi : "Ben Sait Faik'i çok sever i m . Bizim büyük h ikayecilerim i zden b i ri­ dir. Büyük h ikayeci , büyük şair. Bazen bedbind i r, bazen ü m itsizliğe kapılır. Fakat çok namuslu i nsan, memleketi­ ni çok seven insan ... Ve belk i de bed b i n liği, ü m itsizliği ç ıkar yol görmemesinden i leri geliyor. Halbuki ç ı kar yol var tab i i . Velhasıl büyük bir h ikayeci , büyük bir şaiı-." 14

A

d

a

n

z

e

y

N

A

M

z

H

K

M

E

T

Nazım H ikmet 1 96 l'de yazdığı ünlü "Saman Sarısı" adl ı şiirinde Sait Faik'Je arkadaşl ı k ettiği g ü nleri şöyle anar : Kalamış'ta Balıkçının Meyhanesi'ne gird i m ve Sait Fai k'\e tatlı tatlı konuşuyorduk ben hapisten çıkalı bir ay olmuştu onun karaciğeri sancılar içi ndeydi ve dünya güzeldi

A B D Ü L N A SI R ,

CEMAL

( 1 9 1 8- 1 970)

1 2 Şubat l 962'de, Asya-Afrika Yazarlar Birl iği'nin kong­

resine katılmak üzere Kahire'ye giden Nazı m H i kmet'le özel bir görüşme yapan Cumhurbaşkanı Cemal Abdül­ nasır, onu Kahire'ye tekrar gelmeye, M ısır'daki toplum­ salcı gelişmeler i izleyip desteklemeye çağırm ıştı.

A CUB E K Bkz. Kruşçev, N ikita

A Ç L I K G R E Vİ ( 8 - 9 N İ SAN ,

li,ıeı ıc1ık ıreıiıde ısrar ediyar

Anlrall ...... Ali SelMllı: mllelJdlinin ...a- ...... llal.ı. olduiunu •il)'lllyor

2 - 1 9 MAYIS)

Nazım H i kmet, adl i bir hata sonucu cezaevinde bul u nduğunu, Avukat Mehmet Ali Sebük "Vatan" gazetesinde yayım ladığı on yazıda ayrı n t ılarıyla açıklayıp kamuoyuna duyurduktan sonra da, hata­ n ı n düzeltilmesi yolunda hiçbir harekete geçilme­ diğin i görünce, açl ık grevine yatmaya karar verdi . Bu karar ı n ı , 30 Mart 1 950'de karısı i l e çocukları­ na şöyle duyurdu : "Piraye, Mehmet, İ zgen, Suzan, Yavru larım, "Başka t ürlü hareket e tmek kabil olmadığı için bu karan verd i m . Sizden yaln ı z bir şeye kayıtsız şartsız i nanmanızı istiyorum : bu kararım , her­ hangi bir yeis, bir y ı lg ı nlık, bir korkaklı k , bir sa­ bırsızlık neticesi değildir. Sabırlı, şuurl u , ümitli­ yim. Fakat hakkın ve hakikatın ortaya ç ıkması için meydana hayat ı m ı atmaktan başka imkanını kalmadığına kan i i m . B u ndan dolayı bu son i mka­

Akşam, 31 Mart 1950.

nımı şuurla, ümitle kul la nıyorum. Hakkın ve haıs

A

d

a

n

z

y

e

N

A

Z

M

H

K

M

E

T

k i kal ı ıı Lece l lisi uğrunda ölürsem de bu sizin babanıza lay ı k bir ölüm olacakt ı r. " H epinizi hasretle kucakları nı . Babanız, Pi raye' n i n , M e h ınet' i n , İ zgen' i n , Suzan'ı n sabırl ı , şuurl u, cesur v e ü m i t l i babası" 8 N isan 1 950 Cumartesi saba h ı Nazını H i knıel açl ı k grevine başladı . Saal 1 7'de Bursa Ahınel Vefi k Paşa H asLanesi 'ndeki muayenesi nden sonra, Ankara'clan ge­ len bir emirle, o gece sabah a karşı lstanbul'a, SulLanah­ mel Cezaevi'ne ge t i ri l i p re vire yal ı rı l cl ı . İlgi l i lerle görüşmek üzere başkente g i tm i ş o l a n Avu kal Mehnı e L Ali Se bük, 9 N i san günü gece yarıs ına doğru gelen Lelgrafıııda, i k i kez N ih a l Erinı 'le, iki kez Adalet Bakanıyla, üç kez Cezaevleri Genel M üdürüyle görüştüğü nü, a f için bir fomı i.il ar-an­ dığı n ı , ertesi gün de Cumhurbaşkanı İsmet .İnönü ile göı-üşeceğini bildiriyor, kendisi bir sonuç alana kadar grevi ertelemesini d i liyordu. Çevresindek i l erin de olumlu sözleriyle işlerin yo­ luna g i rdiğine i nanan şair avukatına şu Lelgrafı çekti : "Taleplerim i z i n kabul ve tet k i k edildiği n i b i l d i r­ meniz üzeri ne ş i m d i l i k açlı k grev i n i durd urduııı." Birtakım raporlar gerekt iği için Cerra h paşa Has­ Cumhuriyet, 8 Nisan 1950.

tanesi Sağl ı k Kuru l u'nda i k i saat süren b i r mu­ ayeneden geçi rilen Nazım H i kmet, A nkara'dan gelecek kararı beklemek üzere Paşakapısı Cezaevi' ne gölüri.ildü. Sonu belirsiz b i r bekleme başladı. 22 N isan 1 950'de Avukat Mehmel Ali Sebük AdaleL Bakan­ l ı ğı'na bir d ilekçe sunarak geli şmelerle i l g i l i b i lg i isledi. 24 N isanda İstanbul Cumhuriyet Savcı lığı , Cezaevi clok­ Loru nun, Bursa Ahmet Vefi k Paşa Hastanesi Sağ l ı k Ku­ rulu'nun, Cerrahpaşa H as tanesi Sağlı k Kuru lu'nun ra­ porlarını b i rb i rleriyle tutarl ı görmeyerek karar i ç i n Aci l i Tıp Meclisi'ne aktard ı .

16

A

d

a

n

z

y

e

N

A

Z

M

H

K

M

E

T

25 N isanda Nazım H i kmet yeniden CeıTahpaşa Hastanesi'ne götürüldü. H er şeye yeniden baş­ landı. Muayeneler, tah l i l ler ... 29 Nisanda Adl i Tıp M ec l isi'nin kararı şöyle ol­ du : "üç ay m ü ddetle Ceı-rahpaşa H astanesi gibi ( ... ) tam teşkil a t l ı bir hastanede tedavisi ve bu müddet sonunda hastal ı k devam elliği veya i ler­ lediği takdirde C. M . U. K . 'nun 399. maddesi ah­ kam ı n ı n tatbik edi l mesi n i n uygun olacağı kana­ Vatan, 8 Nisan 1 950.

atine vardık." Nazını H i kmet bir oyalama Lakliği olarak değerle ndirdi­ ği bu karara d i renerek üç ay hastanede kal mayı kabul etmed i , bir sağ l ı k sorunu bulunmadığına göre cezaevi­ nde yatacaktı . İsteği üzerine Üsküdar Paşakapısı Cezae­ vi'ne geri gönderil d i . 2 Mayıs 1 950 günü sabah ı ikinc i kez açlı k grevi ne başla­

d ı . Günde dört beş bardak su i l e bol bol sigara içiyor,

ama h içbir şey yemiyordu. İ l k üç sabah cezaevi bahçe­ sinde beden hareketleri yaplı, bir süre gazele, sonra ki­ tap okudu. Dördüncü gün ise iyice bitkinleşliği, yatak­ tan ç ı kmak, konuşmak bile istemediği görüldü. 5 M ayısla şairin g ittikçe güçten düştüğünü i zleyen Avu­ Akşam, 12 Nisan 1 950.

kat M eh met A l i Sebük, Adalet Baka n lı ğı 'na bir telgraf çekerek m ü vek k i li n i n sağlı k durumunun kötüleşti­ ğini, bir h astaneye kaldır ı l m ası gerektiği n i bildir­ d i . Grevi bırakması için dostlarından, sevenlerin­ den gelen istekler çoğal m aya, birbirini i zlemeye başlamış tı . 9 Mayıs saba h ı cezaevinden ambu lansla Adli Tıp M üdürlüğü'ne götürüldü. Üç saat süren bir muaye­ ne sonucu doktorlar tam teşekküllü bir hastanede gözetim altına a l ınması gerektiği ne karar verdiler. Cerrahpaşa Hastanesi'nde tek kişil i k bir odaya ya­ tırılması önerildi. Ama şairin "Greve cezaevinde devam edeceğim," diye d i retmesi ü zerine, yetki l i ­ ler b u isteği bir tutanakla saptayıp i m zası n ı aldı­ lar. Gene Paşakapısı Cezaevi'ne gönderildi. 17

d

A

a

z

n

N

e

y

A

Z

M

H

K

M

E

T

1 0 Mayısta İstanbul Y ü ksek Tahsi l Genç l i k Derneği'n i n

yay ı m ladığı

" Nazım

H i kmet'i

Kurtarınız" başlıklı bir bildiriyi, öğrenci ler ken t i n çeş i t l i yerlerinde halka dağıttılar. 1 1 Mayısta, İstanbul'da, üniversiteli gençler " Nazım H i k m et" adıyla 4 sayfalık bir gazete çıkarmaya başladılar. Başlığının altında " Na­ zım'ın uğradığı haksızlıklarla mücadele için çıkan fikir ve poli t i ka derg isi" yazıyord u . 1 2 Mayısta, Ankara'da, ü ç şair, O r h a n Vel i Kanık, Oktay Rifa t, Mel i h Cevdet Anday, üç günlük bir destekleme g revi ne başlad ı lar. 13 Mayısta, açlık grev i n i n on ikinci günü nde, N azım H ikmet sekiz kilo kaybetmiş, çok kö­ tü duruma düşmüştü. Hemen Cerralıpaşa Hastanesi

Nazım Hikmet dergisinin ilk

Cerrahi

K.l i n iği'ne

ka l d ı n larak

kendisine serum takı ldı. Daha sonra da Ve­

sayısı: / 1Mayıs1950.

rem Pavyonu'ndaki tek k i ş il i k bir odaya yatı­ rıl d ı . Yaprak, 15Mayıs1950.

1 4 Mayıs 1 95 0 Pazar g ü n ü yapılan seç i m leri Demokrat Parti kazandı. Yepyeni bir lıü kü­ met kurulacak, olayı bütün ayrıntılarıyla bi­ len, "ad l i lıata"yı kabul eden bakanlar deği­

N

.

Hikmet

hım

:�.;:·..�:.�:·:,:.::;;�:;::,

M

.... ... •'··�.., ................, "'"'""" ....,,,_ ... " "''" ,.,_ ..., .... ...,......-.-... .. ,,,.., _.,..., t••'• ''"

"

s e 1e s

i

�.":��:::::::�;:..: ·:'7..:::

. ·�"' .......,,.., . """ ··-k M• ...... d-.U •nllod" l'"•"'< • ............ ...,..,,., _.. -.. "�""' ,..,� "'' •� oı.to• .,,.,. .... ....... . ,.,..... .. ,, - ....._...b. � ...... ,....... ,_. ,...,..........-...... .... ı.......,_,, ..........., . .. .._ ...,............. .. .. . ....�•.._... _ . ........ ....... . ....- ..... -............... ...- ..... ...&. (............... .......... ..... ,.••_...... ,.;,. ....•• ., ._..,,, ,., "' ..,_, •- l'I\ ı' .

İ l k olara k 1 968'de De Yayı n ları arası nda bas ı l a n bu k i ­ t a p l a , Nazım H i k met'i n ,

1 943 - 1 95 0 y ı l la rı a rasında,

B u rsa Cezaevi 'n de n üvey oğlu Memet Fuat'a yazd ı ğ ı 53 m e k t u p yer a lıyor ( kapak : Feri t Erkma n ) . Y a z ı yazmaya yen i başlaya n b i r gence y o l gös tere n , yaz­ d ı k l a rı n ı eleşt i r i p değerlend i re n ayd ı n l a t ı c ı mekt uplar.

CEZZAR,

ENGİN

( 1 936)

1 965'te Nazım H i k m e t ' i n Ferhat ile Şirin ad l ı oyu n u n u G ü l riz Sururi - E ng i n Ccı.zar Topl u l uğu'ncla sah neye ko­ yup başro l ü n ü oyn ad ı . Böylece, u z u n b i r aradan sonra şai r i n Tü rkiye'dck i t i ­ ya t ro sahnelerine ç ı karı l ma ted i rg i n l iği d e aşı l m ış oldu.

C İ H A N G İ R' D E Kİ APARTMAN KAT I

( 1 93 7 )

Adnan C i n i l e Pirayc'n i n kardqi Sel ma, C i hangir 'cle, M i.i h ü ı-dar Apartıııan ı 'n ı n yed i nci katındaki küçük da­ i reyi cana yak ı n b i r yuvaya dönüştürmüşlerd i . Önce Ad­ nan Ağabey i n özel bilgi leriyle ucuı. b i r boya, badana yapı l m ış t ı . Arkas ından kafa dengi b i r mara ngoz bulu­ nup, ada m ı n d ü k k a n ı n d a k i artaka l m ı ş kon t rplak parça­ ları, çanı tahtaları ela k u l l a n ı lara k , l iyat ro dekoru a n la­ yışıyla, modern görCınüşlü b i r b ü fe, b i r masa, masan ı n i k i yan ın a o t u rm a k i ç i n i k i s ı ra, b i r k i t a p l ı k , b i r m i nder, b i r m i neler başı k i tapl ığı nerdeyse yok l a n var ed i l ııı i ş l i . B u n ları n hepsi gene ucuz b i r boyayla s iyaha boyan m ış t ı . M e h ıııe t ' i n odasına m a v i b i r çal ışma masası , P i raye' n i n odasına giysi dolabı yeri n e ö n ü perd e l i b i r köşe ask ı l ığı yapı l m ış , bu i k i n c i s i c i la l a n m ı ş t ı . Sonra M i that Paşa köşkü nden gel i ri lenler : B i r i Nazı nı i l e P iraye'ye i k i kişilik, biri Meh ıııet'e t e k k i ş i l i k i k i karyola, otunn a odas ı n a H ik nıel Beyden kalma bir kol t u k , Meh­ ııı e l ' i n odas ı na N urhayat H a n ı m ı n verdiği i k i sandalye. B i r aşamada, d i ki şç i olara k , çal ı şmalara P i raye de kat ı l ­ m ış , Adnan Ağabey ' i n seç i p a l d ığı k u maşlarla, o n u n t a n ı m ları doğru l tu s u n d a , m indere y o l yol sarı s iyah b i r

A

d

(/

il

z

y

e

N

A

Z

M

H

K

M

E

T

k ı l ı f d i k m i ş t i . Perdeler çuval g i b i b i r ku maştan koyu ye­ � i l i l e k ir l i sarıy d ı . Ayn ı k umaşı n t u ru ncusundan m i n de­ ı·i n üstüne dolm a g i b i yas t ı k la r yapı l m ış t ı . Nazı m b ü t ü n b u çal ı � ıııaları n Piraye'deki yuva kurma özlem i n i karş ı l ad ığ ı nı göreı·ek m u l l u ol uyordu. Karl ıııa n Pasaj ı 'ndan taksi t l e ona m u t fa k eşya s ı , yemek t ak ı m ı , çatal bıçak a l a b i l m e k i ç i n , tefr i ka rom a n ı yazmak g i b i , fi l m konu�ma l a rı çevi rmek gibi e k i ş l e r yüklenmekte gec i k med i .

CİMCOZ,

ADALET

( 1 9 1 0 - 1 970)

Nazını H i kıııet ' i n İ pek F i l m St üdyosu 'nda seslendirme yönet m e n l i ğ i yaparken b i rl i kte çal ı � t ı ğ ı , çok yetene k l i bulduğu b i r d u blaj sanatçısıyd ı . Lorcl i l e lfardy'n i n , A r�ak Palabıyı kya n ' ı n Tü rkçeleri n i n ya ratıcısı

Feı·d i Tayl"u r 'un kardeşiyd i . ( Bkz. Tayfur ,

Ferd i ) Avukat M e h m e t A l i C i m coz'la evliyd i . Bursa Cezaevi 'nde yatt ığı en karan l ı k gün lerde b i le, karı koca, Nazım'ı hep aray ı p sornı·, ona her yıl b i r sand ı k gi­ yim qyası göt ür ü rl e rd i . l

940'ları n sonu nda, Paris'te görevl i olarak b u l u n u rken,

Hasan G ü re h t a k m a adıyla, Nazını'ın � i i rleri n i Fransız­ caya çev i ren Sabahat t i n Eyuboğlu'na İ stanbu l 'dan güve­ n i lecek met i nleri b u l u p gönderenler de onlard ı . Şai r i n i steği üzerine, P i raye'deki ş i i rl eri kopya e tmeleri sağlan nı ı ş t ı .

CİN,

ADNAN N a z ı ııı'la P i raye' n i n K a lamış'ta, den i z k ı y ı sı ndaki salaş kahvelerde tan ı y ı p arkadaş oldukları Adnan Cin, M i t ha t Paşa köşküne taş ı n d ı kları nda badana boya işleri ndeki b i lgisi , yaratıc ı lığıyla b ü t ü n aileyi şaşırtmış t ı . G e n ç yaşl ı herkesin A d n a n Ağabey d i ye andığı bu ilginç i nsan, bir ara New York'ta çok kötü koşul l ar a l t ı n da ya­ şad ı ğı n ı geç i m i n i sağlamak i ç i n her t ü r l ü i�e girip ç ı ktı­ ,

ğ ın ı söylerdi. Her şeyden a n lar, bir yandan "devr-i da-

1 09

A

d

(/

il

z

e

y

N

A

Z

M

1-1

K

M

E

T

i m " maki nesi n i tasarlarken, bi r yandan ev pla n l a rı çi­ zer, maket ler yapar, ayrıca ne bozu lsa tamir eder, ya da o bozulan şey i n e n iyi nerede tamir ed i leceği n i b i l i rd i . M i t hat Paşa köşk ü nde çal ı şırken baş yard ı mc ı s ı , Pira­ ye' n i n k ı z kardeşi Sel ma o l m u ş t u . Yal n ı z. başına sokağa ç ı kamayan Adnan Ağabey, yan ı na Sel nıa'yı a l d ı m ı , d ü k­ kan d ü kkan dolaşır, her şeyi kenel i görür, seçer, paz.a rl ı k eder, öyle a l ı rd ı . Nazını i l e P i raye, C i hangi r 'de, M ü h ü rdar A part nı a n ı 'n ın yed i nc i kat ında k i dairey i t u t u nca, bu i k i l i hemen işe gi­ rişmiş, bom boş evi cana ya k ı n bir yuvaya dönüştürmüş­ lerd i . ( Bkz. C i ha n g i r'de k i Apart man Kat ı ) Adnan C i n y ı l la r sonra i k i bu l uşuyla İ nö n ü Öd ü l ü'nü al­ dı. Buluşla rı ndan b i ri hap sayma mak i nesi , öbü rü k i b r i t çöpü kesmek için b i r b ı ç a k d i zgesiyd i .

Miıhaı Paşa köşkii balı�·esiı ıde Piraye, Niizıııı, Nail, çocuklar ile Adnan Ciıı (en sağda ).

COŞKUN ,

ATİ LLA

( 1 947)

1 989'da yayı m la n a n Nazrn ı 'ın Siyasal Yaşa ı11ı ve Davala­ rı

ad l ı k i tabında şa i ri n bü t ü n dava ları n ı tek tek i ncele­

yerek belgelerl e g ü n ü müzün okurları n a su nduğu gibi , davaları n arkas ında yatan nede n leri ele açıklad ı . Böyle­ ce

şai r i n s iyasal yaşa m ı n ı da öze t l e m i ş o l d u .

A

d

(/

il

z

y

COŞKUN,

e

N

A

Z

M

H

K

M

E

T

K I YMET ( 1 950)

N az ı m H i kmet K ü l t ü r ve Sa nat Va k fı ' n ın kuru l uşuyla yüklend i ğ i genc i sekreterl i k görev i n i sürcl ü ıfıyor. Çok sı­ n ı rl ı olanak l;:ıra karş ı n , destek yaratmak için büyük çaba göstererek Va k f ı n u n u t u l maz et k i n l i kler yapmasına ön­ cülük etl i .

ÇAGLAR,

BEHÇ ET KEMAL ( 1 908 - 1 969)

Dış yüzüyle hep N für. ı nı H i k nıct'e aş ı n b i r ch.işnıan gö­ rCı n l üsü vermes i ne karş ı n , arkadan a rkaya, onu koru ma­ ya ça l ı şa n davra n ışlar i ç i ndeyd i . Örnekse, 1 938'dc Nai'. ı nı ' ı n cei'.acv i n e gi rmesiyle a i lesi­ n i n s ı k ı n t ıya düştüğünü duymuş, İ s t a n bu l 'a bir gel iş i nde Pi raye'ye uğrayı p islerse kend isi ne bir ban kada iş bu la­ bi leceğ i n i söylem iş t i . Tercüme Bürosu'ndan şa i re çev i ri veri l mesi i ç i n çaba giisleren lcr aras ı ndayd ı . 1 950'de Nazını H i k nıet' i n affı i ç i n İ smet İ nönü'ye veri l e n b i r d i lekçe n i n a l t ı nda i mzası y e r a l m ışt ı .

ÇA KIRHAN,

NAİL V.

( 1 9 1 0 )

1 933 - 1 934 B u rsa Ağır Cci'.a M a h kemesi davası nda yargı­ lanan t u t u k l u l a r arası nda yasad ışı Türkiye Kom ü nist Parl isi'n i n hem " M u va fakat " , hem de " M u halefet" gru­ bundan kişi ler vard ı . N a i'.l nı H i knı e t 'i n yakın arkadaş sayd ığı , b i r süre babası­ nın evinde barı n d ı rd ı ğ ı , yazın dünyas ı n a t a n ı tmak i ç i n b i rl i kte k i tap ç ı kardığı , kend i s i gibi " M u h alefet" grubun­ dan olan Nail V . , b u dava s ırası nda, " Muvafakat" grubu­ n a geçmiş, öd ü l olarak ela cezaevi n cle n ç ı k ınca Mosko­ va'ya öğre n i m e gönderilmişt i . l 938'dc Nazını H i kmet 28 y ı l 4 ayl ı k b i r ceza yükleni p de

Nail v. ile Nazını

sağ l ı k raporuyla a l t ı ayl ı k b i r erteleme a larak serbest ka-

Hikmet

lı nca, yurt d ı ş ı n a ç ı k m a n ı n yol l a rı n ı aradı . Bunu ancak

(Fotoğra(" Jose(

T. K. P. sağlaya b i l i rd i . 1 933'ten beri her türlü i l işkisi n i

Berdolt).

k estiği esk i arkadaşı N a i l V . 'ye başvurmak zo ru nda kald ı . Y ı llar sonra N a i l V . b u görüşmeyi şöyle a n l a t t ı : l IJ

A

J

(/

11

z

y

e

N

Z

A

M

1-1

K

M

E

T

" Ben o s ı ra Y e n i K i t apçı d iye b i r k ü t üp haneyi sa l ı n al­ m ı şt ı m . Orada k i t a pç ı l ı k yapıyord u m . Nazım oraya gel­ el i . O rada konuş t u k . ( . . . ) Türkiye'clen ç ı k mak ist iyordu herhalde. Fakat ben i m le bir şey kon uşnıad ı . O baz ı la rı ­ n ı arad ı , b i rkaç kişiy i . ( . . . ) O vak i i Rqat Fuat vard ı baş­ la. O n u nla Nfv. ı m ' ı temas e t t i rd i m . E t t i k leri n i i'.a n ncd i yorn m . Randevu ald ı m ya n i . Ondan sonra d a görmed i m art ı k . ( . . . ) Y u rt d ı ş ı na ç ı kamad ı . G ideme m i ş ol ması nda part iyle a ras ı n ı n iyi ol maması et k i l i o l m uş olabi l i r. "

ÇAKMAK,

FEVZİ

( 1 876 - 1 95 0 )

Nazı m H i k m e t kend i n i yok et mek isteyen k i şi n i n Fevzi Çakmak olduğuna i nan ıyord u . Kurt u l ma k i ç i n , " Nüzı m H i k m e t ' i n i m hası" e m ri n i verenlerin daha üstü nde b i r yere u laşmal ıydı . Doğrudan Alalürk'e m ek t u p yai'.nıası ­ n ı n nedeni buydu . Şü krü Kaya, b i r loplan ı ıda , N i i'.ame t t i n Naı. i l"e, " Nfv. ı ııı H i kmet'in bugü n k ü cl u nı m u nda s i v i l h ü k ü ıııel i n de, as­ kerlerin de bi r rnlü yok t u r. Bu s ı rf M a reşal'in şahsi kap­ risid i r," elem i ş l i . Şairi Fevi'.i Çakııı a k'ın cezacv i n e a t t ı rd ığ ı h a l k arası nda ela yayg ı n bir i nan ışl ı . E ren köy'cle M iss K a t e adı nda b i r kad ı n vard ı . Babası Al­ mand ı . Sa ray bahçıvanı olarak Türkiye'ye gel111 iş, sonra­ dan, şarapç ı l ı k yap111ak üzere, o za111 a n l aı- k i 111selerin uğramadığı Eren köy'de kend i n e bi rkaç dönü111 toprak alarak bağc ı l ı ğa başlam ışt ı . A n nesi ise İ ng i l izcl i . M i ss Kate Tü rkiye'de doğup büyü m ü ş t ü . A n nesi babası öl ü n ce tek başına kalan , a m a Türkiye'den ayrı l 111ayan bu sarı ş ı n kad ı n ı , va rl ı k l ı varl ı k s ı z, çevı-csi n­ cle k i herkes seveı-cli . Çarşı h a l k ı ona k ı saca M is ket der­ lerd i . B i rçok d i l b i l i r, k i 111 i ne parayla, k i m i ne paras ı z, b ü t ü n çocuklara d i l dersi veri rd i . E ren köy'cle, San t ral Sokağı 'ndaki bi r k öşkte o tu ran Ma­ reşal FeV7.i Çakmak'rn k ı z ı ela b i r ara öğrencisi ol 111 u ş t u . O gü nlerde ciğerlerinden ağı r bir has t a lı k geç i rm e k te olan bu pek sevdiği öğrenc i s i n i M isket s ı k s ı k gör111eye g i d i p iyi leşeceği ne inandırmaya çal ı şı yord u .

A

d

{/

il

z

y

e

N

A

Z

M

H

K

M

E

T

Nazı ııı'ın aklanmas ı n ı M areşal'in engel led iğ i n i öğreni nce, bir gidişi nde k ı za, olan biteni baştan sona anlatmış, P i ra­ ye' n i n evi n i dağı t ı p ablas ı n ı n yanı n a s ığı n d ığı nı , perişan olduğunu bel i rterek yard ı m ı n ı istem iş, " Baban sen i çok sever, sen söylersen sözünden çıkmaz," demişti. M a reşa l ' i n , bayağı ağı r bir hasta l ı k geç i rmekte olan sev­ g i l i k ıi'.ı n ı n d i l eğ i n i geri çevi rmeyeceği n i , üzül mesi n i i s­ t emeyeceği n i düşü nüyord u . A ıııa sonucu öğrenmek i ç i n g i tt i ği nde h i ç beklemediği b i r ya n ı t la karşı laş m ı ş t ı : " Babanı ben i d i n lemedi b ile, konuşmaya başlamamla odadan ç ı k ı p g it mesi b i r oldu ... " Bu olaydan dokuz y ı l sonra, 1 947 y ı l ı başlarında, demok­ rasiye doğru gidilmekteyken Türkiye'de i lg i nç olaylar ya­ Miskeı 'iıı gellf,:lilc res1 11i.

şan ıyord u . N azım'ın o günlerde P iraye'ye yazdığı b i r mek­ t u pta a k ı l lara durgun l u k veren şöyle bir haber vardı : "Yal n ı z b i r habere, b i r dedi koduya şaşt ı m . 'Cu m h u ri yet' gai'.el esi 'An kara' gazetesinden naklen yazd ı , M a reşal ba­ na selam yoll a m ış, a ffı m ı m üjdelem i ş . Şaşt ı m , d iyorum , hay ı r daha doğrusu kahkahay ı atası nı gel d i . Dokuz y ı l ­ d a n beri kanunsuz., haksız yere hapislerde sürü n ıııemde başl ıca a m i l olan bir i nsa n bana selam göndermeye ce­ saret edebil i r m i , farz ı ınahal o böyle b i r selam gönder­ meye kal ksa, ben o n u n sel a m ın ı , kela m ı n ı - her şeyi b ı ­ rak - s ı rf sen i v e çocu kları m ı dokuz y ı l d ı r öksüz yaşat t ı­ ğı i ç i n , kabul eder m iy i m ? Her ne h a l ise. Bu y ı l ı n moda­ sı da böyle d i ye l i m ve geçe l i m . "

ÇALIŞLAR,

AZİZ

( 1 942 - 1 99 5 )

Nazını H ikmet'in 85. doğum yıldönümünde Aziz Çalı şlar, şai rin "Türkiye'de b i l i msel maddeci esteti k kuramı n ı n başlatıcısı olduğu kadar, dünya literatüründe d e önem l i b i r yer t u ttuğu"nu göstermek amacıyla Nazım Hikmet Sanal ve Edebiyat Üstüne adl ı bir kitap yay ı m ladı . K i tapta Nazını H i k nıet'in sanat üstüne, sanat ç ılar üstü­ ne çeş i t l i yerlerde söyled i kler i d i zgesel bir anlayışla bir araya geti ri liyordu. Baş taki önsözde ise şai ri n kuramc ı y a n ı ortaya konuyordu. 1 13

A

d

(/

il

z

_v

e

ÇAMLIBEL,

N

A

Z

M

FARU K NAFİZ

H

K

M

E

T

( 1 898 - 1 97 3 )

Celal Sa h i r 'i n Hecec i ler ' i n ş i i rl eri n i yay ı mlamak ama­ cıyla ç ı karmaya başladığı " K i l ap" ad l ı dergi n i n üçüncü , dörd ü ncü, a l l ıncı say ı l a rı nda ş i i rleri yer a l ınca, genç şa­ ir adayı Nazını H i k m e t ' i n ad ı , Faru k Nafi i'., Yusuf Z iya, Orhan Seyfi, Necnı el l i n Hal i l gibi ü n l ü l erle b i rl i k l e a n ı l­ maya başlam ışt ı . 1 Ocak 1 92 1 'de M us l a fa Kenı a l 'e s i l a h , cephane kaç ı ra n gizl i b i r örgü t ü n yaı-d ı m ıyla dört şai ı-, Faru k Nafi i'., Yu­ sur Z iya, Nazını H i k m c l , Vala N u redd i n , S i rkeci 'den kalkan "Yeni Dü nya" ad l ı vapura gizl ice b i nd i ler. İ nebo­ l u 'ya gidecek , oradan A n kara'ya geçeceklerd i . Ne var k i , İ nebo l u 'dan A n kara'ya gideb i l mek i ç i n özel b i r i i'. i n a l mak gere k l iyd i . Bu i i'. i n doğrudan A n ka ra'dan gel iyord u . Dörl şai r i n ad l a rı b i ld i ri l i p beklenecekt i . Beş a l l ı gü n kadar son ra A n kara'dan ya l n ı i'. Nazı n ı H i k­ met i le Vala N u redd i n \: i z i n geld i ; yü zer l i ra da yol harçlığı . . . Faruk Nafiz i l e Y u s u r Z iya kabul ed i l me m i�;;l e rd i . N ede­ ni aç ı k lan m ış deği l d i , ama dürl arkadaş olay ı şüyl e yo­ ru m l ad ı la r : Faru k

a fi z b i r ara Damal Ferit Paşadan

n işan a l nı ış ı ı ; Yusu r Ziya ise İ ng i l izleri L u l an Reri Ce­ va t ' ın "Alemdar" gazetesi nde edcbiyal sayfala rı n ı yöne­ l iyord u .

,[

���

?�////.J4j

A

ti

(/

z

il

y

ÇAPI N,

(!

N

A.

M

Z

1-1

K

M

E

T

HALİT ( 1 93 6 )

" M i l l iyet " i n i k i yazarı H a l i t Çapın i l e Orhan Türel' i n ( 1 92 6- 1 99 1 ) Varşova'da b i r haft a beraber olduk ları Meh­

1---; fN�NMADAN YAZDIDOLU, ..

BiR ŞİİR

_ _ _ _ .. __ ..- - - ­ - - -.... ----

met Nazım'la yapt ı k la rı kon uşma, gazeteleri nde yedi g ü n , 28 M a rt 1 970'ten 3 N isan 1 970'e kadar, tad ın ı ç ıka­ ra

ç ı kara yay ı m la n m ış, tepk iyle karş ı l a n m ı ş t ı . Babası na

çok ö fkeli olan Mehmet, bu konuşmada, ağı r sözler edi­ yor, sonu nda dayanamay ı p , "Se n i n gibi bir çocuğum u n o l mas ı n ı istemezd i m , " d iyen H a l i t Çapı n 'a, " Be n de . . . " d iye ya n ı l veriyord u .

M i l l iyet ,

28 Mart 1 9 70.

ÇAY L l G İ L,

GÜLÇİN

( 1 92 5 )

De Yayıncvi ' n i n 1 965 Eyl ü l ü nde yay ı m lad ığı Saaı 2 1 -22 Şiirleri topla t ı l madı, ama dava aç ı larak bası ma hazı rla­ yan Mcmet Fuat için 1 5 yıl ceza isten d i . Avukat Gülçin Çay l ı g i l i le Avu k a t Z iya Nur E rü n'ü n ( 1 922/3- 1 996) sa­ vun maları sonucu, i k i nc i b i l i rkişi raporu o l u m l u geli n ­ c e , mahkeme a k la n m a kararı verd i . Gene D e Yay ı n e v i ' nce 1 966 M a rt ı nda yayı m l a n a n Dört

l lopi.wı 1 1ede11 i s e hemen t o rlat ı l d ı . K i tabı bas ı ma h a­ i'.ı rlaya n M e m e ı Fuat gene 1 5 y ı l ceza i s t e m iyle yarg ı ç Cül�·iıı Ça vlıgil ''"

ka rş ı s ı n::ı ç ı k a rı ld ı . Avukat G ü lç i n Çay l ı g i l i le A v u k a t

Ziya Nıır h'rii ı ı (Giilçiıı

Ziya N u r E rü n T ü rk ş i i r i n i savu n m aya soyu n d u l a r. E ş ­

Çaylıgil ar:;; i Fi).

s i i'. g ü i'.cl l i k t e ş i i rl e r yarg ı l a n ıyord u . Prof.

Sulhi

Dön mezer 'i n ,

Prof.

Sah i r Er­

man' ı n , Prof Sabahat t i n Zaimoğlu'nun i m zala­ d ı kları, " 1 42 . madden i n

1 . ben d i nde tes b i t

ed i l m iş olan suçu n tahakkuk eylemiş bulun­ duğu n u i fade eden" biri nci bil i rkişi raporun a karş ı l ı k , Ecvet G ü resi n ' i n , Prof. Reşa t Kay­ nar ' ı n , Sal i m R ı za K ı rk p ınar ' ı n i mzaladı k ları i k i nci bi l i rkişi raponı 1 42 . madde n i n "ihlal" ed i l mediği n i b i l d i riyordu. Oldukça çet i n geçen bu dava n ı n aklanmayla sonuçlanmas ı n ı sağlamak i ç i n , savu n ma avu­ kat la rı n ın, Memet Fua t ' ı n eleş t i rmen kişiliği­ n i , bu arada Ezra Pou nd'u n şi i rleri n i de ya-

A

d

(/

11

z

y

e

N

A

z

M

1-1

K

M

E

T

y ı m l a m ış b i r yay ı mcı olduğu n u a n ı m sa l maları gerekti : " B u raya kadar şa i r Nazım H i k m e t ' i n , yazd ığı ş i i rl e ko­ m ü n i zm propagandası yap ı p yapmadığı n ı münakaşa el­ l i k . Oysa karş ı n ı zda san ı k yeri nde o l u ra n , N a z ı n ı H i k­ m e l deği l , Menıel Fual' l ı r. Bu ş i i r k i labı n ı yay ı m lamak­ la onun hangi amacı g ü l lüğünü d e düşü n mek zoru nda­ y ı z. ( . . . ) Memel Fual, N a z ı n ı H i k me t ' i n ş i i rl eri n i de, bü­ l ü n öbür sanalçı lara yaklaşı rkenk i ölçüsüyle ele a l m ış, Tü rk edebiya l ı n ı n en güze l , en içlen ş i i rleri olarak de­ ğerlend i rm iş, Tü rk sanal haya l ı n a yen i b i r ka t k ıda bu­ l u n mak amacıyla o k u rlarına s u n m u ş l u r. Eı.ra Pou nd'u yay ı m larken nas ı l pol i l i k bir amaç gü l med iyse, Nfıı.ım H i kmet'i yay ı m l a rken de pol i ti k bir amaç gi.:ıt mem işli r. Anayasam ı ı. ı n 20 ve 2 1 . maddeleri n i n kend i s i ne t a n ıdığı temel hakka dayanarak, Türk san a l ın a h i zmet el mek gi­ b i b i r ödev i n i yerine gel i rm i şl i r. " Faşisl şa i r Ezra Pou nd kom ü n ist şai ı- Naı.ını H i k nı c ı ' i n ş i i rl eri n i n yasaklan mamasına ya rd ı mcı ol uyord u . M a h kemen i n verd i ğ i aklama kararın ı n Yarg ı t ayca onan­ ması 30 Ocak l 968'de gerçekleş t i .

ÇEVİRİ

YAPMAK

Nazını asl ı n da çevi r i yapmayı sevm iyord u . Gcı-çi Felse­

fenin Sefaleti gi b i davas ı na yara rl ı olacağı na i nand ığı b i r k i lap ö neri ldiğinde "sev i nçle" çevi receği n i söyl üyord u , b ı raksalar Tolsloy' u n üsl u bu na Türkçede karş ı l ı k b u l ­ mak i ç i n gü n lerce uğraşacağı d a açı k l ı , a m a aslı nda sev­ m i yordu çevi ri yapmay ı . B i r daha çev i r i yapmamayı düşünecek kadar bunaldığı zamanlar oluyordu : "Ben kafa çal l atarak ve i na l ederek, kahrolası tercü m ey­ l e uğraşıyoru m . H a ni b i r daha lercüme yapmayacak ka­ dar da g ı k ded i m . " Çev i ri y i sal t a n l a m ı n aktarıl ması olarak görmüyor, ya­ zar ı n ü s l u b u n u da aktarm a k gerektiğine i na n ıyord u . Gene de para kazanmak i ç i n kat l an d ığı işleri n yara lıcı yazarl ı ğa e n yakın olan ı çevi riyd i . Gerçi dokumacıl ı kta

A

d

a

n

z

y

e

N

A

Z

M

H

K

M

E

T

kafası daha d i nç kal ıyoı-d u , ama i şç i lerin emeğinden ar­ t ı rı la n b ir parayı paylaşmak da h iç kolay değ i l d i . Yazar­ l ı ğ ı n ı k u l l an dığında kend i emeğ i n i n karş ı l ığ ı n ı al ıyordu.

ÇİÇEK PALAS TOPLANTISI ( 1 5

MAYIS

1 950)

1 5 Mayıs 1 950 Pazartesi günü saat 16'cla, İstanbul Y ü k­ sek Tahsi l Genç l i k Derneği , Nazım H ikmet'in serbest b ı ­ rak ı l ması i ç i n , Lalel i 'deki Ç i ç e k Palas Salonu'nda b i r loplanl ı d üzenled i . V i layet'ten i zi n a l ı n a rak düzenlenen bu toplant ı sağcı gençleri n enge llemesiyle daha başlar­ ken sona erd i r il d i . O n u r konu kl an olara k Cel i le H a n ı m i l e Sare Teyze e n ö n d e oturuyorlardı . Dernek Başkanı İ l han Berktay, top­ l a n t ı y ı açarken yap tığı konuşma n ı n bir yeri nde, " F ikre ve h i.iı-riyete karşı olan faşi stlerle m ücadelemizi yürüte­ ceğiz," eleyi nce, salon u n arkası nd a ayakta d uran gençler bağı rmaya başladılar : "Moskova ağzıyla konuşuyorsun ! Moskova'ya ! Moskova'ya !" Karş ı l ığı şöyle oldu : "Siz de İ spanya'ya ! Franco İ spanya's ı na ! " Bağrışmalar i t i ş i p ka k ı şm a lara d ö n ü ş tü . Ama poli s l e r top l a n t ıya engel o l a n l a rı d ı şarı ç ı karmaya yanaşmıyor­ l a rd ı . t l han Berktay m i k rofondan : "Aı-kadaşlar, görüyors u n u z , poli s görevi n i yapmıyor ! Topl a n t ıyı sabote e t me k i steyen lere göz yu muyor. Poli s i göreve çağırıyorum . Lütfe n gürül t ü yapanları d ışarı çı­ karı nı z !" d i ye sesl endi . Bu n u n üzeri ne m i k rofondan hoparlöre g i den tellerin ko­ parı ld ığ ı görül d ü . Bu kez salonu doldura n gençlerden, " N a z ı m H i km e t çok yaşa ! " sesleri y ü kseldi. Kahrol s u n , yaşasın derken hava b i r anda iyice gergin l eş t i . Cel i le Hanı m ağlı yor, Sare Teyze e l i ne m i k rofo n u almış, "Çocuklar ! Çocuklar !" diye bir şeyler söylemeye çalışıyordu. A rt ı k iş çığrından ç ı k m ı ş t ı . Arkadaki sağcılar İ s ti kl a l M arşı'na baş l ay ı nca, büt ü n salon ayağa kal k ı p o nlara �������-

1 17

A

d

(/

il

z

y

e

N

azını

A

Z

M

H

K

M

E

T

Hikmet içı to m·tin

U l us,

1 6 Mayıs 1 950.

k a t ı l d ı . Sesler Ç içek Palas'ı n d ı� ı na ta�t ı . H a l k ne ol uyor d iye topla n m ı ş bakıyord u . Bu arada Beyaz ı t 'taki öğrenci kahveleri n e haber uçuru l n ı u � , sağcı gençler, kom ü n ist­ l e re kar� ı büyü k b i r sald ı rı n ın haı. ı rl ığı içi nde elleri nde taşlarl a ka labal ı ğı n a rasına kat ı l nı ı :;;lard ı . D ışardaki ler " Kahrolsun kom ü n i st ler ! " d iye bağı ra ra k b i n ay ı taşlamaya g i ri�i nce, apart m a n ı n kapısı kapat ı l d ı , merd ivenleri t u tan pol islcı,d e n , " M i l l iyetçiler aşağı ! " d i ­ y e b i r ses yüksel d i . Say ı l a rı

1 5 - 2 0 kadar o l a n sağcı

genç i le gaı.etec i leri n chşan ç ı k maları na yard ı m ed i ld i . E m n iyet M üd ü r M uavi n i , B i ri nci Şube, Üçüncü Şube M üd ü rleri, sivil memurl a r içeri girmek is teyen lere engel olarak çevren i n boşa l t ı l masın ı isted i l er. Ama e l l eri taşlı m i lliye t ç i l e r bir t ürlü clağı l rn ıyorlard ı . Pol i s b i r süre bekled i kt e n son ra salonu boşal t maya ka­ rar verel i . Önce bir c i ple 4 k i ş i , sonrn bir kamyon l a 3 0 4 0 k i ş i , son ra b i r otobüsle 40 - 50 kişi pol i sleri n koru ma­ s ı nda olay yer i n den u za k l aşt ı rı ld ı lar. İçercle son kalanlar i ç i n b i r otobüs daha bekl e n irken , Vali ve Beled iye B aşkanı Fah re t l i n Kerim Gökay gel d i .

A

d

{/

11

z

.v

N

e

A

Z

M

H

K

M

E

T

Dışarclak ilerin d ağ ı l ma makta d i rendik leri n i , olayları n çel i n leşl iği n i , b i r l i nç t eh l i kesi yaşandığ ı n ı öğren m i ş t i . Sağcı öğrenciler val iy i omuzlarına aldı l ar. Val i de on lar­ dan " m i l le t sevgisi n i k a l bi nde taşıyan vak u r ve asi l Türk gençl iği" olarak pol isi n işi n i kolaylaşt ı rmaları n ı , dağı l­ maları n ı rica e l l i . Gençlerin b i r bölü m ü val iy i d i n l ey i p o n u n l a b i r l i kle g i l l i lerse ele, b i r bölü m ü gene yerl eri nde kaldı lar. Az sonra gel e n otobüsle içercle k i son grup ela u z.aklaş l ı rı l ı nca sokak l a r boşa l d ı . Pol is loplan l ı cl a söylenenler i ç i n t utanak düzenlemiş, ka t ı la n l a rı lek t e k sapl a m ış, b i rçoğunu sorguya çekm iş­ t i . Veysel A k kaş, Şeh naz A k ı n c ı , Enver Ayte k i n , Gönül Başaran , Nura n Boz.er, Zekai Karakaş, Kemal Cenap

O.. ,.Kt

M.......

tt� U&cKde.ttl (:lf•9ı,.)M Mi.ftwftdM1 ııhll>• ..dıh.$ı, lr..ırlı rrkdoll k•ıo•okı • •ı. .l.tı• kın "•""l•nı lthıd.ı,iWIJıı•� ""'"'•• • tf4'4•: ftuırhn · Alı EltSA.:0 )

Nasmı llilmtf'I irin

ya.11111111 toıılı11dul11

Hitllıenfn vıhlınllflll•I üı11inl pallı tıplantıtlı .. lunınlırı nııtiirlü vuıtalarlı tıhllJt etti

Vatan,

1 7 May ıs 1 950. 1 19

A

el

a

n

z

y

e

N

A.

Z

M

H

K

M

E

T

Karakaya, Vec d i Özgüner İ s t a n b u l Ağır Ceza M a h ke me­ s i ' nde yargılana rak, old u kça u z u n süre n b i r dava son u n­ da, 22 Kas ı m 1 95 J 'de, çe� i t l i cezalar aldı larsa da, Yargı­ tay b u karan bozdu. İ s t a n b u l Ağır Ceza M a h kemesi ' n i n i k i nc i k e z verdiği ceza kararı n ı da Yarg ı tay Ceza Genel K urul u bozu nca b ü tü n san ı k l a r akl andı lar. Ne var k i bu olay öğrenci dernekleri arası n d a k i gerg i n l i­ ği iyice kamç ı lamış, İ st a n b u l Yü ksek Ta h s i l Gern,:l i k Derneğ i 'n i n merkezi n e sa l d ı rı l ması na, tabelası n ı n sökü­ l ü p parça lan mas ı na neden o l m u� t u .

ÇOKER,

FAHRİ

( 1 9 1 3-200 1 )

Yargıç A m i ral Fahri Çoker, Erk i n gem i s i nde k u ru la n 1 938 D o n a n m a Kom u t a n l ığı Askeri M a h kemesi 'ndc, Teğmen rü t besiyle, Savcı B i n başı Şer i f Budak'ın i k i yar­ d ı m c ı s ı ndan b i ri ydi . Y ı l lar sonra, 1 987'de, o günleri a n­ l a t ı rken �öyle demi ş l i : " Erk i n , deniza l t ı ana gem is i ol­ duğu için devam l ı hareket hal i ndeyd i . Asl ı nda böyle anormal b i r m a hkeme şekl i n i n dü nyada emsa l i var m ı ­ d ı r b i lemem."

A

d

11

a

z

y

e

DEBRAY,

N

A

Z

M

H

K

M

E

T

REGIS ( 1 940)

N a z ı nı H i kmel 1 958 M ayısı nda Paris'e, İsviçre üslü nelen t renle, cebinde ken el i Polonya pasaporl uyla, yal n ı z gi t l i . Yan ı nda n e b i r ajan , n e el e clokloru vard ı . Abidi n D i no i le Güzin D i no'n u n konuğu oldu. Paris'le kaldığı üç hafla boyu nca pek çok sanalçıyla, pek çok ayd ı n la lanı şl ı . Bun­ lar aras ında kom ü n izmle i lg i l i konularda ale; d i lart ı:;; m a­ lara g i rdiği Lou i s Aragon i le Regis Debray ele vard ı .

DEGMER,

,

,;('...ıh.• ...... 'i-.

•.

,.

.)-

• "'•" !'



:ı.n. "-:

' 1)1, _.:f\ ıJ)..ı •

i

. ;

'" . •"

,,

' .ıA(t>

�··

" 1o.1•l"i .;.""' "'"'.' ... - �,>

,/ .

" ' • JOı.AJ\ ' ' .. ....,.. ' � .

,;; J�ı· A •• ·'ı.ı. " l '

"ri ·ı J,t:)·\' ,,.)11. \ Jı.J• Eı

( 1 887- 1 959)

ı ..,,:. ı �) • I JJl:I, ,;

.;.,, .n,i-tl">:.,.;ıı. .�;,,. ,.;.ıı.�..

... .r.rA ·" c.: J

ŞEFİK H ÜSNÜ

.. �.

�:� i

·. .'.i

..Jı:� ,..,,.., .ı.;.::� · · >'-!.•�ı . . h tiıA-- .U� - · , .;;ıı .;J - · . .� - · �,.

.1>- ·

J1.rı, d'ı..;.ı./:J1- · JJ -· " ' '" .;,,.,;."

J,wıT ..ı.,ı._N.; ..J/11>

,,.

JN.,; .#,·:;�;

•• . ,, ......,.. ..,.�·.;; � .c,. ..; , .. ' 'fi'.,,...,,. .� ,., _, .-.;..../�lllJP. , l ı •' Jt:�,.­ t �� .,. ,,�� ..,ı,u..J, ., . .J., J:"' � ,.,.;, J.t '· ..�J 0.J/1# .J"'·� ·� . .ı.°),L\ . ·-.J:!.t.,ıl .:...>ı," .;.,ı.+.:.O. sı�· ..-;j .:ı;: •11� ;; .ııl:.ö:.. fl ıJ : :; ı,,� ! ,,.. µ ır:.: .:. ,-1.:� .,,,;._ :;.

....ı;

.#,,,. .

.,._u_, µ . il-> 4J.flL '"r,

?·n;J#>J,., ...,_.. ....., .,

•J

!

• .

, __

Solda : Nazım f-likınet 'in Aydml ı k 'ıa çıkarı şiirlerinden "Grev ''. Sağda : Ornk-Çe k i ç 'irı kapak sayfası.

Nazı nı H i kmet'i n , 1 92 3 y ı l ın da, Sovyeller B i rl iği' nelen

gönderd iği i l k yen i l i kç i ş i i rl e ri n i , Şefi k H üs n ü ' n ü n Tür­ k i ye işçi ve Ç i hçi Sosya l i s l Fı rkası ad ı na k u rd uğu "Ay­ d ı n] ı k" dergisi yayını l a m ı�l ı . 1 92 5 'le İ s tanbul'da toplan a n , T. K. P . 'n i n 3 . Kongresi'ne Nazım ela kat ı l d ı . B u kongrede Şefi k Hüsnü genel sck rc­ lerl i ğe gel iril d i . J 925 A n kara İst i klal M a h kemesi Davası sonunda en ağı r

cezayı ( 1 5 y ı l ) yiyen ler Şefi k H üs n ü , H asan A l i Ediz, N az ı nı 'cl ı .

1 932 Şubatında, İsl a n bu l 'cla , Zeki Ba� t ı nı a r ' ı n evinde yapı l a n , M oskova'dan gönderi l m i ş bir delegen i n ele ka­ t ı l d ığ ı kongrede, Nazı nı H i krnet'i n Konı i n tern kararları­ nı eleş l i rme özgürlüğü i sleyen başka bir füg ü t l e n nıe

A

d

(/

il

z

y

e

N

A

z

M

1-t

K

M

E

T

i ç i n de yer aldı ğı i ç i n part iden u zaklaş l ı r ı l nıasına karar veı-i ld i . A rkası ndan, dışardaki başkan Şefi k H üs n ü , 1 935 Mar­ L ı nda, M oskova'ya, S la l i n karş ı l ı çalışmaları yüzünden Nazını H i k ıııe l ' i n par t iden ç ı karıldığı n ı b i l d i re n b i r ra­ por gönderd i . Koııı i n lern bül teniyle d uyurulan bu haber, Türkiye'de de, "Ora k - Çekiç " i n 1 H a z i ra n 1 936 sayısı nda aç ı klandı.

DEMİRAG,

N U Rİ

( 1 886- 1 95 7 )

E re n köy'deki M i t hat Paşa köşkünde o t u ru p N işanta­ şı'ndaki i pek F i l m S l üdyosu'nda çalışan Nal'.ını H i kmet, yol larda çok zaman y i t i riyor, hele kış ayları nda bazen geç saa t lere kadar s t ü dyoda kal ı nca eve dönmesi b i r so­ run hali ne geliyord u . 1 935 ortaları nda, karşı yakada b i ı­ yere t aş ı n m ak i s ted i . C i hangi r 'de, üvey a n nesi Cavide H an ı m ın

oturd uğu Gü neşli Sokak'ta, M ü h ü rdaroğlu

A parıııı a n ı ' n ı n yed i n c i k•l'l•

A

d

(1

il

z

y

GÜNEŞE

e

N

A

DOGRU

Z

M

H

K

M

E

T

( 1 93 7 )

Gli ııqc Doğaı fl/111i11i1 1 seli11de. Nfıı.ı m H i k met İ pek F i l m adına senaryosunu yazı p yö­ net menl iği n i yap t ı ğ ı Güneşe Doğru ad l ı fi l mde t iyatro sa­ natçı ları n ı oynaı ıııaııı ış, başrol leri Ferdi Tayfur i le Ari f Di no'ya, b i ı· de h i ç oyu ncu l u k deney i m i bu lu n mayan b i r genç k ıza verm i şt i . tüdyo çal ışa n l a rı b u fi l m l e si nema m ı z ı t iyatro n u n bas­ k ı sından k u n arıııa yol unda önem l i b i r ad ı nı at ı ld ığı ka­ n ıs ı ndaydı lar.

GÜNEŞİ

İÇENLERİN

TÜRKÜSÜ

( 1 92 8 )

Nazını H i kıııet'i n i l k ş i i r k i tabı Güneşi İçeıılerin Türküsü,

. tı,t _A I ı ·� .

1 92 8 y ı l ı başları nda BakO 'de eski yazıyla bas ı l m ış t ı . As­ l ın d a şai r i n i l k k i tabı budur. Ama Nazım Tür·k iye'de yen i yazıyla 835 Saıır'ı, arkas ı n ­ dan Jokond ile Sİ- YA - U 'yu yayı m lad ı k t a n sonra bastırd ı ­ ğı k i taba Varan 3 dem i ş t i , yan i üçüncü k i tap. D e m e k k i i l k k i tabı o larak 835 Satır'ı k a b u l ediyord u . Şa ir, Güneşi içeıılerin Türküsü 'nde yer alan o t u z kadar ş i i r i , Türkiye'de yay ı m ladığı 835 Satır; Varan 3; l + l = I ;

Sesini Kaybeden Şehir adlı k itaplarına dağı t m ış, bazıları­ n ı n yaln ı zca ad ları n ı değiş t i rm i ş, baz ı l a n n ı n i ç i nde de değiş i k l ik ler yapm ı ş t ı . B u deği ş i k l i k leı- genel l i kl e sanat­ sal açıdand ı , ama arada yasaJ açıdan yap ı l m ı ş bazı değ i ­ ş i k l i kler de vard ı .

A

d

a

n

z

y

e

N

GÜNTEKİN,

A

Z

M

R EŞAT N U Rİ

H

K

M

E

T

( 1 889 - 1 956)

Nazını H ik m e t ' i çok üze n b i r konu M arx'ç ı ların "vatan­ s ı z l ı kla i t ham" ed i l meleriyd i . M e mleke t i n i , Tü rk hal k ı n ı , Tü ı-k d i l i n i ç ı lg ı n lar g i b i severdi . Çevresi ndeki i nsanla­ rı n yetenekleri n i göstermeleri n e yard ı mc ı olur, iyi eği­ t i m olanağı bulamamış halk çocuk ları n ı n başarı larıyla göne n i rd i . Reşat N u ri G ü n te k i n ' i n b i r g ü n b i r tart ışmada, " B i z i m as ı l m i l l iyet ç i l e ri m i z komü n is t leri m i z.d i r i " g i b i b i r söz e t t iğ i n i duymuştu. Bunu m u t l u l u k la aktarı r, m i l l iyet ç i l i ğ i n kend i u l u s u n u başka u l u s lara üst ü n görmek, başka u l uslara düşman ol mak

a n lamı na

gel mediği n i

söyleı-d i .

M i l l iyetçi l i k

memleket i n i , u lusunu sevmek, hal k ı n ı n yükselmes i n i , her t ü rl ü eşi t l i k , öı.g ü rl ü k içi nde yaşamas ı n ı özlemekt i .

GÜRAN ,

RAS İ H

( 1 9 1 2 - 1 97 2 )

Nazını H i k me t ' i n çok sevd i ğ i , çocuğu gibi koruduğu, en güvendiği arkadaşıyd ı . O n u daha öğrenci l i k y ı l ları nda t a n ı m ış, düşün ce dü nyas ı n ı n gelişmes i ne ka t k ıda bu­ l u n muştu. 1 94 8 Kası m ında, boşan ma i s teğin i b i l d i re n mektubunu karısına, postayla değ i l de, Rasi h G üran 'la göndermesi ­ n i n nede n i , ortak dos t l a rı arası nda o n u n Pi raye'yi b ü ­ y ü k b i r i ç t en l i k le, e n çok seven i nsan old uğu nu b i l me­ s i ndendi. M e k tubu get i rd iğ i gü n b i r y ı k ı nt ıya dönmüş olan Ra­ s i h ' i n durnmu n u görünce, P iraye keneli şaşk ı nl ı ğ ı n ı , ü zü n t üs ü n ü u n ut u p o n u tese l l i etmeye çal ı ş m ı ş t ı : " Üzülme , Ras i h , zaten b i z i m son u m u z yokl u . N a z ı m d ı ­ şarı ç ı k t ık t a n sonra n a s ı l olsa beni alda taca k , b e n d e b u ­ n a katlan amayacak t ı m . Ayrı l ma m ı z k aç ı n ı l mazd ı . Söy­ l e m işt i m b u n u o n a y ı llar önce : B i r daha beni aldatırsan senden ayrı l ı rı m , d iye ... " Üç ay kadar sonra M ü nevver Berk evi ne dönüp de, Na­ zım yeniden karısına yönel i nce, b u kuşkulandı k l ar ı i l iş­ k i n i n bi t mesi n e sev i n e n parti l iler, P i raye'ye u l aşabi lmek için araya hep R as i h'i sokmuş lardı.

A

d

a

11

z

y

GÜRAN,

e

N

NAZMİ

A

Z

M

H

K

M

E

T

ZİYA ( 1 88 1 - 1 93 7 )

Ü n l ü ressam Nazmi Z iya bir g ü n "Akşam" gazetes in d e gördüğü Nazım H ikmet'i atölyes i ne götürüp yağ l ıboya b i r portres i n i yapmış, sonra da yapt ığı portreyi vererek Pi raye'ye armağan e t mes i n i söylem i ş t i . Gerçi P i raye'yi tanım ıyordu, ama yeğen i olan Ras i h G ü ran'dan o n u n l a i lgi l i p e k çok �ey d in l e m iş olmalıyd ı .

A

d

a

n

z

y

G Ü RSEL,

e

N

A

NEDİM

Z

H

M

K

M

E

T

( 1 95 1 )

Sorbo n ne Ü nivers i tesi 'nde yazın doktoras ı n ı tamam la­ d ı ktan sonra, Paris B i l i msel Araş t ı rmalar U l usal M erke7.i 'nde (CNSR) ç a l ışmaya başlayan Ned i m G ü rse l , gerek Fransız, gerek Türk ş i i ri nde "Yen i l i k / Gelenek" sorun u d i ye başlaya n , g ideı-ek Nazını H i k nı e t 'e yönelen kap­ saml ı b i r i ncelemen i n parçası olara k , l 978'de, Cem Ya­

y ı n l arı'nda, Şeyh Bedreddin Destanı Üzerine ad l ı k i tabı n ı yayım la m ı ş t ı .

İ ncelemen i n b ü t ü n ü

1 98 1 'de b i t t i kten

sonra yay ı n d ü nyası n ın i lgisi z l i ği yüzü nden ui'.un süre beklemiş, ancak 1 992 Ocağında Adanı Yay ı n lan arasın­ da okur önüne ç ı kabi l m işt i

:

Nazım 1-!ilwıeı ve Gelenek­

sel Türk Yazını . B üyük emek ürünü olan bu çok değerl i yap ı t , ne yaz ı k k i , gereken i lgiyi görmed i . 2002'de, şai ri n yüzü ncü doğum y ı l ı k u t la n ı rke n , Ned i m G ürsel , adı n ı değ i ş t i rdiği bu k i tabı b i r d e Can Yayın lan aras ın d a bastırd ı : Dü nya Şairi Naz.1 1 1 1 /-li/wıeı .

A

d

a.

11

z

e

Y

HACIOGLU,

N

A

Z

M

1-1

K

M

E

T

SALİH

Nazı m H ikmet ' i n , 1 92 5'Le, Şefi k H ü s n ü ' n ü n Beş i ktaş'la­ ki evi nde yap ı l a n yasad ışı Türkiye Kom ü n ist Pan i s i Kongresi 'n e b i rl i k t e kat ı ld ığı yoldaşlan ndan Baytar Sa­ lih

sonradan Sovyeıler B i rl iği'ne gi t m işt i .

Nazı m ' ı n

1 95 1 'de M oskova'ya gel d iği zaman nerede olduklannı sorup doğru d ü rüst yan ı l alamadığı arkadaş ları ndan bi­ ri de oydu . Sü ı-günde, A ltay Bucağındaki " tel ö rg ü l e r ve kuı-ı köpek­

leriyle çevri l i" e l l i k i ş i l i k bir barakada ölen Hacıoğlu Sa­

l i h i ç i n , Nazını H i km e t , 1 956'da Y i rm i nc i Kongre'den sonra, b ü t ü n ac ı s ı n ı , ö fkes i n i açığa vu ran b i r ş i i r yazd ı .

HAKKI

ŞİNASİ PAŞA

( 1 869- 1 941 )

Nazını H i km e t stajyer güverte subayı old uğu y ı l ı n k ı ş ı n ­ da gece nöbe t i ! u l a rken dondurucu ayazda üşüyü nce, son s ı n ı rtayken geç i rd iği ;r.a t ü lcen p hasıal ığı tekra rl ad ı . A i le dost u olan Den i ;r. Hastanesi Başhe k i m i Hakkı Şi na­ s i Paşanın gözet i m i nde i k i ay süre n b i r sağa l t ı m döne­ m i nden sonra, kendisine i k i ay da evde d i n lenme i z n i

veri l d i . B u süre son u nda ela loparlana mad ığı, den i z su­ bayı olarak görev yapabi lecek sağlı k d u ru m una kavuşa­ madığı görü l ü nce, 1 7 M ayıs l 920'de, Sağl ı k K u ru l u ra­ poruyla, askerl i kt e n çü ı-üğe çıkarı l d ı . Heybel i ada'dak i Osman l ı Bahriye M e k tebi öğrencileri­ n i n K ur t u l uş Savaşı 'na katılab il m ek i ç i n ken d ileri n i okuldan a t t ı rm a n ı n çarelerin i aradı kl a rı b i r dönemde, a i l e dos t u H a k k ı Şi nasi Paşanın b aşhek i m i olduğu De­ n i z H as lanes i 'n d e Nazı ın'a çürük raporn veri lmes i n i n gerçekten sağl ı k nedeniyle olduğuna i na n mak kolay de­ ğildir.

HARP VE SULH Cezaevi y ı l ları boyu nca, para kazana b i l mesi i ç i n , dost la­ rı

Nazım'a çev i ri bul maya çal ı ş ı rl a rd ı . M i l l i Eğit i m Ba­

k a n l ığı'nın yoğun bir çevi ri etk i n li ğ i n i y ü rü l l üğü bu dö­ nemde Rusçadan çev i r i yapab il e nl e r fazla değil d i .

A

d

a

n

z

y

e

N

A.

Z

M

H

K

M

E

T

Ayrıca Terci.im e Bi.irosu'nun başında N u ru l l ah A taç var­ d ı . Behçet Kema l Çağlar i l e A n kara'da old uğu kadar N a­ ci Sad u l lah da hep i ş i n ü s t ü ne g i derlerd i . Ama yukarlaı-­ dan i z i n a l madan Nazı m'a iş vermek olanaksızd ı . Son u nda Hasan A l i Yi.icel ' i n o lu ruyla, içi nde F ransızca konuşmalar da bulu nan, Tol stoy' u n ( 1 828- 1 9 1 0) ü n l ü başya p ı t ı Harp ve Sulh ' u , hem Rusça, hem d e F ransızca b i l d i kleri gerekçesiyle, Zeki Başt ı nıar i l e Nazını H i k­ met 'in çevi rmeleri n i n uygun o lacağı karnnna varıl d ı . Çe­ v i riyi i k i s i yapacak lar, ama çev i rmen olara k yaln ız Zek i Baş l ı ma r gösterilece k t i . A n kara'da duyd uğu b u haberi N aci Sad u l l a h , b i r acele Na/.ım'a i l e t t i . N a z ı nı da P iraye'ye a k tarı p doğru olu p ol­ mad ı ğ ı n ı araş t ı mı as ı n ı , doğruysa k i tapları bul u p gön­ dermes i n i i s ted i . Gerekli araş t ı rmalar ya p ı l ı p haberi n doğru l uğu a n laşı­ l ı nca ,

Rusça - Fransl/.Ca bir söz l ü k ile roman ı n Rusçası

İstanbul clan , Fransızcası da Zek i Başt ı nıar 'ca A nka­ '

ra'dan Nazım 'a gönderilel i . Cezaevi nde olmasa kesi n l i kle kabul e t m eyeceği çok ağı r b i r çevi ri i ş i n i y ü klen m i ş t i . Para kaza n mak i ç i n göze al­ dığı bu u zu n s ü re l i çal ı şmada, c i l t leri i k iye böl ü p ayrı ayrı çeviı-iyorlarcl ı . Dört c i l t olan yapı t ı n b i r in c i c i l d i n i ü ç ayda tanıanı l anı a ları iste nm i ş t i . B u c i l d i n son 240 sayfası n ı N az ı nı çevi rd i .

HELVACIOGLU,

SELAMİ ( 1 897/8- 1 960)

1 9 Ağustos 1 949'da, Ahmet E m i n Y a l nıan'ın " F ikret ve Nazı m H ik m e t " baş l ı k l ı yazısı "Vatan"da ç ı k ınca, gazete­ ye Sela m i H e lvacıoğlu adı n da eski b i r askeri yargıçtan b i r mektup geld i . 1 Eyli.il 1 949'da, " Hu k u k Bahisleri" ü s t baş l ı ğ ı , "Ka n u n s u z Suç, Suçsuz Ceza" başl ığıyla yayım­ lanan mektubun g i ri ş i nde şöyl e deniyordu

:

" 1 939 senesi nd e A nkara' da mem u r b u l u n uyordum. N a­ z ı m H i kmet'in a k rabası ndan b i r zat, ken d i s i ne a i t olan dosyayı b i r h u ku kçu gözüyle tetki k et mem i i s t ed i . "Maksat o tari h te ç ı kan b i r k an u n u n ortaya koyduğu du-

A

d

(l

11

z

y

e

N

A

Z

M

H

K

M

E

T

ru mdan ist i fade etmek ve tahl i yesine i m kan aramakt ı . Yeni kanun i leri sürü lerek, kend i s i n i evvelce ma h k u m eden kara v e d e n i i'. askeri ıııa h kemeleri ne başvu ru ld u , fokat mahkemeler eski h ü k ü m leri n i n değişt i r i l mesi n i i ca p eder b i r sebeb-i kan u n i görmed i k leri n i b i l d i rerek m ü racaa t ı redde t t i ler. Bu redde karş ı i l i rai'.da bu l u n u l ­ d u , bü t ü n sebepler i i'.ah ed i lerek Askeri temyii'. mah ke­ mes i ne başv u ruldu ve haksızl ı ğ ı n ka n u n i yolla ö n l e n i l ­ mesine çal ı ş ı l d ı . M e z k u r mahkeme de b u müracaat ı redded i nce, i c ra mevk i i n i n ve askeri kademeleri n en yü ksek şa hs iyet leri ne mesele akset t i ri l d i . Ne çare ki, va­ k i ve pek aç ı k olan haks ı i'.l ı ğ ı n ö n ü n e , o gü nkü s iyaset i­ cabı geç i lemed i . " H ak i kat şuydu : Nazını H i k m e l ' i n suçunu tavs i f eden h ü k m ü n m u c i p sebeplerine bak ı lacak olursa , kend i s i ne a lelade ' kom ü n i i'.m propagandac ı s ı ' deneb i l i r. Bu ıavs i r­ le ceza aras ı n d a k i büyük n is betsizl i k , doğruda n doğruya b i r hata mahsu l ü olsayu ı , h iç şüphes i i'., mevcut i m kfı n­ larda n i s t i fade i le tash i h i c i het i ne gid i l i rd i . " Bu meseleye kuvvet le alaka m ı celbe ! çekmeye ] sa i k [ neden ] olan nokta 37 1 9 say ı l ı kan u n u n mucip sebepler lay i has ı nda aç ı ğa vurulan çok gar i p bir i t i raft ı r k i , a d l i tari h i ııı i z i ç i n b i r nak i se [ ay ı p ] teşk i l eder. İ s i m tas r i h ed i l memek le beraber bu lay i hada, ' Nawn 1- l i k me t ' i n fi i l v e hareket i ne uyar m a h iyet t e Tü ı-k Ceza Kan u n u 'nda h içbir madde o l ıııad ığı' bel l i ed i l ıııekte ve mevcut boşl u ­ ğu doldurmak i ç i n de bu yen i kan u n u n ç ı karı lmas ın a lüzum ve zaruret görü ldüğü a n l a t ı l m a k l a i d i . " Neden ceza yed iği : " Kendisi n i n k o m ü n ist olarak t a n ı n m ış o l ması ve askeri şahıslarla temas ve m ü nasebete girişm i ş b u l u n ması , or­ tada suç t eş k i l eden ve cezaya mevzu olan bir fi i l ve ha­ reket olmadığı halde, kendisi ne b i r ' isyan tahrikç i s i ' damgası v u ru l m a s ı n a v e çok a ğ ı r , bel k i hayat ıyla ödeye­ ceği b i r ceza n ı n veril mes i ne sebep o l m uş t u r . " Bü t ü n h u k u k i esaslara göre 'kan u n s u z s u ç v e suçsuz ceza' olamaz. Bu prens i p zarure tiyle, her yerde k a n u n -

A

d

a

n

z

y

e

N

A

Z

M

H

K

M

E

T

lar suç t eş k i l eden fi i l leı-i evvelden t es p i t e t ıııişler ve b u n ­ l a r ı işleyen şah ı sların ıııaruz b u l u n acakları cezaları da ayrı ayrı gösterm i :; derd i r. Bunun harici nde meden i b i r cam iada h iç b i r vatandaşın h a k ve h ü rriyet i taky i t edi le­ ıııez [ s ı n ı rlanamaı .] . " Nasıl son radan yasa ç ı karı l d ığ ı : " N fı z ı ıı ı H i k ıııct'i n hareket tarz ı n ı n ka n u nda yazı l ı b i r s u ç vasfın ı h a i z ol ıııad ığı anlaş ı l ı nca, şu nokta meydana çı kıyor k i , al ı na n e m re uyu larak ceza h u kuku esasları ve ıııevzu kan u n l a r i h ıııale uğra t ı l m ış ve Askeri Ceza Kamı­ nu'nun 94. maddes i , h ü k ü m veri l i p b i t t i k ten sonra, ka­ n u na i lave ed i l m iş t i r. Bu madde, i syana tahrik edenlere veri lecek cezayı tayin eder. Demek ki h üküııı veri l d i k t e n sonra Nazı m ' ı n esas fii l ve hareket i göz önüne a l ı n m ı ş v e ıııevzuat ı n da bunlara ceza vermediği a nlaşı l m ı ş ve ken­ d i lerine böyle suçlar isnat e d i l e n l er i n ondan sonra ceza­ s 1 1. kalmama ları n ı l e m i n i ç i n hemen b i r ka n u n tekl i fi ya­ p ı l m ışt ı r. B u n u n l a beraber 37 1 9 n u mara l ı kan u n la deği­ ::;; e n Askeri Ceı.a Kanunu'nun 1 48 . maddesi ne göre böyle suçlulara veri lecek aı.am i ceza da beş sened i r. " Y u ka rda kayded i l d iğ i ü zere, yap ı la n i s nad [yap t ı de­ ı ı ı e ] doğru b i l e olsa i şlend iği za ııı a nda suç sayı l ıııa ııı ış bir fi i l ve hareke l l e n ö t ü rü N a z ı m H ik m c t e h i ç b i r ceza '

ı ayi n i n e ıııa h a l yok t u . i ş l e n d i k l e n s o n ra tedvi n e d i l e n

[ k i taba geç i r i l e n ] k a n u n d a t ay i n ed i l e n ceza i se , h ü k­ ıııol u n an cezaya n i sbet l e çok h a fi ft i r. i nsan ve vat a n ­ d a ş h a k k ı n a b u kadar a ç ı k b i r taarruzu n delalet ett i ğ i ıııanay ı i fade v e i za h etmeye c i d d e n i m kan bulam ıyo­ ru m . Bu kab i l ölçüsü z ve tamamiyle şahsi ve i nd i [ ke n ­ di nce] kararlar yüzunden m e ıııleketi n bugünkü s ı k ı n t ı ­ l ı du ru ııı a d ü ş ü rü l m üş olduğuna k an i i ııı . B i r m e m leke­

t i n böyl e u s u l lerle idare edi l mesi , aczin ve zava ll ı l ı ğı n b i r i fades i d i r . "

Sel a m i H elvacıoğlu herhalde A n kara'da bakan l ı kl arda görev l i b i r h u k u kçuydu . N az ı nı H ik nı e t ' i n dosyası n ı i ncelenmek ü zeı-e ona veren d e A l i Fuat Cebesoy olsa gerek. 1 69

A

d

a

n

z

y

e

A

N

H İ KM ET NAZIM

Z

M

H

K

M

E

T

( 1 876 - 1 93 2 )

Nazı nı H i k nı e t ' i n babası H i kmet Naz ı nı , Osma n l ı Devlel i 'ncle önem l i görevler a l m ı ş olan Nai'. ı nı Paşan ı n oğl uydu . M e k te b - i Su l ta n i 'y i (Galatasaray Li­ ses i ) b i l i ri nce, Sclan i k'te Kalenı - i Ecnebi­ ye'ye bağ l ı bir nıenı u r olarak çal ışmaya başlad ı . Cel i le H a n ı m la bu s ı rada evlen­ d i ler. Nai'. ı nı Sel a n i k'te doğd u . Ama H i knı el Bey 1 905 y ı l ı nda, bir . i u rn a l yüzü nden göza l t ı na a l ı n ı r b i rt a k ı nı siyasal olayla ra karışt ığı gerekçes iyle 20 gün kadar sorgu lan ınca, görevi n ­ d e n ayrı l mak zoru nda kald ı . B u n u n üzerine, karı s ı i le ü ç yaş ı nda­ ki oğl u n u a l ı p H a l e p Va l i s i olan baba­ sı Nazı nı Paşa n ın yan ı n a g i t t i . Orada kavak ağacı yet işt i ri p sa l a rak çok para kaza n nı ay ı , İ s t a n b u l 'a zeng i n b i r adanı o l a ra k dön meyi cl üşlecl iyse de ha�aranıacl ı . B u arada Cel i l e H a n ı m ın b i r çocuğu daha ol­ du. Ad ı n ı Ali İ brah i m koyd u k l a rı bebek d i i'.an teriye yakala n a ra k öldü. Sıca k t a n b i l d i ler. Naz ı nı Paşa D iyarbeki r Val i l iğ i ne a t a n ı nca, oraya da hep b i rl i k t e g i t t i ler. Ama buralarda yaşaman ı n öze l l i k l e i k l i m yüzü nden ç o k g ü ç olduğu n u gören H i k met Bey, a i lesiyle İ s t a n b u l'a dönd ü . Para l ı b i r ort a k b u l u p b i r mand ı ra k u rdu. Bu k e z başa­ rı l ı oldu. İyi para kazan maya başl ad ı . l 907'cle doğan çocuk l arı n ı n ad ı n ı Sam iye koydu lar.

Ne var k i H i k met Bey iyi para kaza n ı n ca eğlence yaşa­ m ı na yöne l d i , gezmelere ç ı k maya başlad ı , örnekse b i r t iyatro grubuyl a Paris'e g i d i p gelel i . M an cl ı rayla i lgilen­ mez oldu, ortağ ı i se pek işten a n la m ı yord u . i flas et t i l e r. A m a bu sırada İ ki nc i Meşru t iyet i la n ed i l i nce, siyasal dengeler değ i ş i verd i . l 909'da H i k m e t Bey yen iden dev­ lette görev a la ra k Hariciye Nezare t i M atbuat M üd ü rl ü­ ğüne tercüman atand ı . 1 9 1 3'te M at b u at M üdür M uavi-

A

d

a.

n

z

y

e

N

A

Z

M

H

K

M

E

T

n i , 1 9 1 4'le Matbual M üdüı-i.i oldu. Öte yandan b ü t ü n bu olaylar yaşan ırken kan koca ara­ sı nda b i rtakım a n l aşmazl ı k lar olmuş, H i kmet Bey i n çap­ k ın l ı k ları Cel i le H a n ı mla aras ı n ı iyice açm ış l ı . Son u nda, Nazı m'ı n Bahriye M e k lebi'n e g i rd iğ i 1 9 1 7 y ı l ın da , çok sevdiği a nnesi ile babası ayrı l d ı l a r. 1 9 1 S'de k ı sa b i r s ü re Hamburg'daki Türk Konsolosl u ­ ğu'nda görev yapan H i kmel Bey, Ü l i fak Devlel leri yen i­ l i nce, İ stanbul'a dönerek H ariciye Ne1.areli 'ndeki göre­ vi nden i s t i fa e t t i . B i r süre "Alemdaı-" gazelesinde i dare müdürl üğü yap t ı k­ lan son ra, Kadı köy'deki Süreyya Paşa Sineması'na mü­ dür old u . 1 932 Martı nda ö l ü n ceye kadar bu işte çal ı ş l ı . 1 924'le

Nazım

Sovyet ler B i rl iği'nden

eylemleri n e kat ı l m aya başlad ığı

dön ü p T . K. P.

gün lerde,

babas ı n ı n

evinde kal m ı ş t ı . A i l e oğu ll a rı n ı b u çevreden u zaklaş t ı r­ maları i ç i n s ü re k l i uyarıl ıyord u , ama Naz ı m ' ı n k i m seyi llik111et Nri�1111 Bey, Celile lla 1 1 1 1 1 1 'da 11 oları çocukları

d i n lediği yok l u .

Saıııiye ile Nôzıııı ve ikiııci

Derken Par l i k a rarıyla İzm i r 'e gönder i l d i . Sonra İsti klal

karısı Cavide 1-/aııııı ı 'drııı

M a h kemeleri k u ru l u nca gene Parl i kararıyla yur t d ı ş ı n a

ola ıı ikiz/eri Metin ve

kaç ı rı l d ı .

Melda ile.

A

d

a

11

z

y

e

N

A

Z

M

H

K

M

E

T

1 92 8'de Sovyet ler B irl iği'nden i k i nc i dönüşünden son ra ela, 1 932 Martına kadar Kad ı köy'de babasın ı n evinde o l u rd u . H i kmet Bey i n , y e n i k a r ı s ı Cavide H a n ı mdan i k i çocuğu vardı : 1 926'cla doğan i k i zler, M e t i n i l e Melda. Babası, üvey a nnesi , kız kardeş i , i k i zler, evde a l t ı kişiyd i ler. H i k met Bey, 1 7 Mart J 932'de, yan l ış b i r t ı bbi uygu lama sonucu öldü. Evleri ndeki fin o köpeği , yemeği n i veri ı-ken e l i n i ı s ı rm ı ş, hasta nede ken d i s i ne bir kuduz iğnesi y. A

/Vze 'den isıaıı/Jıı/'a gel irildikleriı ıde (Cu nı h u riye t ,

5 Ekinı 1 928; kııpür Niizım Hikmel /ara/imlan kesilr ı ı iştir).

. .s-': ... ı

".r\İ •\o.:..- �JiJ' t!J. :1.

A

d

a

n

z

y

e

N

A

Z

M

H

K

M

E

T

B i r af yasası çı karı l m ı ş , siyasal t u t u kl u la r sal ıveri l nı iş­ ken , onla rı n böyle bi leklerinde kelepçeyle o radan oraya dolaş t ı rı l nı a l a r ı bası nda a ç ı k t a n aç ığa k ın a n ıyord u . A m a yazı l a nl ar ı n b i r yara rı o l m ad ı . 1 4 E k i m 1 928'de, Nazını i le Laz İ s ma i l , Ankara'ya gene bi lekleri nde kelep­ çeleri , a rkaları nda ja ndarnıa la rıyla g i t t i ler. Hemen sor­ g u l a n ı p t u t u k l a n d ı lar. ( Bkz. A n k a ra Ağır Cc;r.a M a h ke­ mesi Davası , 1 92 8 )

ROBESON,

PAUL

( 1 898 - 1 97 6 )

1 949'da Naz ı nı H i k nı e t ' i n k u rtarı l ması i ç i n Pa ris'te baş­ lat ı la n kampanyayı A. B. D . 'dcn destekleyen leri n başında ü n l ü zenci şarkı c ı Paul Robcson ge l iyord u . N fızı ııı H i k met 1 949 E k i m i nde ona " Ka rtal kanat l ı ka­ naryam" d iye seslendiği " Korku"yu yazd ı . "Açl ı k G revi­ n i n Beş i n c i G ü n ü nde" adlı ş i i ri nde de, Aragon ile P icas­ so'nu n yan ı s ı ra Robeson\ı and ı . 1 95 5 - 1 956 y ı l l arı nda, savaşlara , n ü kleer s i la h l a ra karşı ya;ı-.d ığı şarkı sözleri n i , " Bu l u t l a r Adanı Ö l d ü rmes i n " , "J apon Bal ı kç ı s ı " , " K ız Çocuğu " , " S i l a h s 1 '. İ nsanlar", "Gel m i ş Dünya n ı n Dört U c u ndan" g i b i ş i irler i n i bestele­ y i p söylem e leri i ç i n gönderd iği şark ı c ı l a rdan biri de Paul Robeson'd u .

n azım

hikmet

rubailer

RUBAİLER ( 1 966) De Y ay ı ne v i 1 966 M a r t ı n d a l a nı adı " P i ra­ ye'ıne R u ba i ler" olan Rubailer 'i yayı m lad ı . Ş a i r i n dört böl ü m o l a ra k planladığı, her böl ü m ü nde 25 rubai olacağ ı n ı söylediği bu kitap yarı nı ka l m ış, dördüncü böl ümü h iç yaz ı l ma m ı ş , b i r i n c i bölü m 1 3 , i k i nc i bölü m 6 , ü ç ü n c ü böl ü m 4 rubaide b ı ra kı l m ışt ı . Şai r i n " m ateryal is t - l i ri k rubai ler" diye ni­ tel ediği bu çal ışmas ı , felsefi ruba i ler, sosyal

dc yayıncvi

rubai ler, sevda rubai leri diye böl üııı l en i­ yord u . Son bölüm yaz ı l a b i lse sat i r i k ruba­ i ler olaca k t ı .

' I, l,,z:.�

l .r.Q

I

A

d

(/

z

11

nazım hikmet saat 21-22

ş i irleri @j)

y

e

N

SAAT 2 1 - 22

A

z

M

Ş İ İ RLERİ

H

K

M

E

T

( 1 96 5 )

De Yay ı nevi 1 965 Eyl ü l ü nde Piraye İçin Yazı/ıııış : Saat

2 1 -22 Şiirleri n i yayı m lad ı . K i ta p topla t ı l mad ı , a ma dava a ç ı l d ı . Bas ı m a hazırl ayan M emet Fua t 'a 1 5 y ı l ceza is­ tend i .

Avukat

G ü lç i n

Çay l ı g i l

Eıtin'ün savun ma l a rı sonucu,

i le Avukat i ki nc i

Z iya

Nur

b i l i rk i:;; i raporu

ol u m l u gel i nce, m a h keme aklanma kara rı verd i .

de yayınevi

SABA HAT ( 1 966 ) De Yay ı ı ıevi 1 966 Şuba t ı nda Sabaha! ad l ı oyu nu yay ı m­ lad ı . 1 948 E k i m i nde, B u rsa Cezaevi'nde yazd ığı bu oyu­ mı i ç i n , Nazını H i k met . " N isan - H a z i ra n 1 962" tari h l i



nazım

hikmet

yai'.ısı ncla, " Yercleııreıııi ' yle Fiı11aı ' ı n m üsveddr.:leri bile

sabahat @

kalmad ı , kay ı p l a ra karı :;; t ı i k isi de," d i yor. Oyu n l a rı n ad­ l a rı ya n l ı :;; kal m ış akl ı nda. Yerde17re111i dediği /:,'v/er Yıkı­

lıııca ; Fılnaı da, Salıalıal. İ k isi de Pi raye'n i n saklay ı p gi.i­ n ü n ı ü i'.e u laşt ı rd ığı oyu n l a r.

dr yayı nevi

Sabalıaı a l t tabaka i nsa n l a rı n ı n ayk ı rı d u ya d ı kları ı ı ı işle­ yen, ayrı n t ı l ara önem vere n , bazı yön leriyle a ş ı rı gerçek­ ç i , i lg i nç b i r yap ı t l ı . Yer yer bayağı laşan sevda konuşma­ ları biçemle:;; t i ri lcrek b i r i l kel d i l olu ş t u ru l uyor, o d i ldeki ş i i rsel l iğe u laşı l maya ç a l ı ş ı l ıyord u .

SABAR,

İ HSAN

R İ FAT

Nazını H i kmet 28 y ı l 4 aya ıııa h k ü ııı olu nca rapor a l ı p cezas ı n ı ertelet men i n yol u n u arad ı . S iyat i k y a d a kal p elerken, k i m a k ı l verdiyse, sonunda vere m i seçt i . Gene k i ı ı ı , ya ela k i m l e r ya rd ı m e t t iyse, A d l i Tı p'tan a l ı nan b i r verem raporuyla cezas ı ıı ı ıı uygu lanması a l t ı a y ertelend i . Ona raporu sağlaya n la ı- ortalarda clolaşıııaııı asını söyle­ m işlerd i . Ama Naz ı nı buna pek a ld ı rm ıyord u . H ele uğrad ığı adaletsizl i ğ i n düze lt i l mesi i ç i n başvurular­ da b u l u n mak, dayısı A l i Fuat Cebesoy'u görmek, gere k l i yerlere cl i l ekçeleı- vermek üzere, A n k a ra'ya gid i nce i ş i n rengi değiş i verd i . Cezaevincle t u t u l ması özel l i k le istenen bir komü n i s t i n raporl u d a olsa, ort a l a rd a dolaş ması yö­ n e t i c i leri çok ted i rg i n ett i . Raponın nereden, nas ı l al ı n -

/\

d

(/

11

z

_v

e

N

A

Z

M

H

K

M

E

T

d ığ ı araşt ı rı l ı p hast a n ı n d u ru m u n u n b i r kez daha göz­ den geç i ri l mes i , gereki rse sanatoryuma yat ır ı l ması yö­ n ü nde b i r kara r a l ı nd ı . Adl i Tıp raporn n u denet leme görevi i hsan R i fa t ' ı n ba­ ş ı n da b u l u nd uğu hastaneye veri ld i . Böylece Na;1.1 111 H i k­ met yen iden ce;1.aev i ne dönd ü .

SADAK,

N E C M ETT İ N

( 1 890 - 1 95 3 )

Necme t t i n Sadak seçk i n b i r ayd ı nd ı . Ba t ıda yay ı m la n a n ga;1.eleleri okur, d ü nya olayları n ı yakı ndan i ;1.lerd i . Top­ l u msa l c ı l ığı kaç ı n ı l ma,,. b i r gerçek olarak kabul eder, ay­ rıca Na;1. ı m H i kmel'e i nsan olarak da, şair olara k da de­ ğer verdiği n i göstermekten çek i n mc;1.d i . Orhan Sel i m "Akşam" ga;1.eles i nde siyasa l kon u lara g i r­ memek koşu luyla y;u.ıyord u . Başlan bunu kend i s i ne ;ıç ık aç ık söylem i::;dcrd i . Ya;1.d ı k la rı ıı ı lcnı i z Tü rkçe dene­ meleri d iye n i teleyerek gü ncel yaşam olayları ııda n söz ediyord u . Ama araya üslü kapa l ı bir şeyler de sokuştu­ ru rd u . M i l letvek i l i olara k A n k a ra'da b u l u nan Necnıel l i n Sadak , b i r kom ü n iste gazel esi nde yazı ya;1.cl ı rd ığı i ç i n s ü re k l i eleşt i ri l i r, s ı k s ı k i h ba r Leldon l a rı a l ı r, ama b u n l a ra pek a l d ı rnıazd ı .

SA FA,

PEYAM İ

( 1 899- 1 96 1 )

N a z ı nı H i k m e t , 1 92 8'de, " Resi m l i Ay"cla yazmaya baş­ lad ı k t a n sonra, dos t d ü ş m a n pek çok k i ş i n i n i lgiyle i z­ led i ğ i , hay ra n l ı k d uyduğu b i r ş a i r d u ru m u n a gel m iş t i . G ü ;1.cl Sa n a t l a r B i rl iğ i Genel S e k re t e ri o l a n Peya m i Sara , Alay Köş k ü 'ndc d ü ze n l e n e n Lopla n l ı la rda, ş i i r o k u ması iç i n o n u i z l ey ic i le r i n ö n ü ne ç ı k a rı rken " b ü ­ y ü k şa i r" d iye t a n ı l ıyord u . A raları n d a k i dost l u k " C u m h u riyet" ga;1.etes i ndeki b i r o l ay son u c u başl a m ı ş t ı . N a z ı m A n ka ra 'da t u t u k l uyken gazeten i n edebiyat sayfas ı n ı yön e l e n Peyam i Safa , o n u n " Y a n a rdağ" a d l ı ş i i r i n i üç s ü t u n o larak çerçeve i ç i n de yay ı m la m ı ş , e rtes i g ü n i se gaze t e n i n b i r i n c i

A

el

(/

17

z

y

e

N

A

Z

M

H

K

M

E

T

say fası nda b i r özür d i leme yaz ı s ı yer a l m ı ş t ı . " M a h ­ k Cı m b i r ada m ı n kale m i nden ç ı k m ı ş o l a n b u m a n zu ­ m e" n i n yazı i ş l eri m ü d ü rü n e gös t e r i l meden yay ı m la n ­ d ı ğ ı bel i r l i l iyoı·, " m es leği mesleğ i m i ze kat iyycn u y m a­ yan b i r m u harri re a i t " d iye n i t e l e n e n :; ;i i ri n gazetede yay ı m la n m ı ş o l m a s ı n d a n dolayı o k u rl a rdan ü:r. ü r d i le­ n i yord u . N a :r. 1 11 1 H i k m e t i s t a n b u l 'a gel i p b u olayı iiğrc n i nce, kend i s i yüzü nden ga:r.cle yönel i m i y l e a rası açılan Pe­ yam i Safa 'y ı a rad ı , a rkadaşl ı k e t m eye baş l ad ı l a r . " Pu t la rı Y ı k ıyoruz" dönem i nde de genç k ı ı �ağ ı , yen i sana l ı b i rl i k te savu n d u l a r . Peya m i Safa l 930'da yay ı m l ad ı ğı Dokıızııııcıı Hrıricive

Koğuşıı ad l ı rom a n ı n ı Na:r. ı m H i k m e t \:: adad ı . " Kara sevdayla" d iye i m za layara k verd i . Sonra b i r g ü n , i k i arkadaş ı n a ral a rı nda k ı sacık b i r ko­ n uşma geç l i . N a z ı m ' ı n hep para s ı k ı n t ısı içi nde yaşad ı­ ğ ı n ı gören Peya m i , ona çok doğal b i r soruymuş g i b i , "gelen paraları " k i m i n aldığın ı sord u . Na:r. ı m h iç bekle­ mediği bu soru karş ı s ı nda önce b i r şaşalad ı , sonra böyle b i r şey o l madığ ı n ı , olamayacağı n ı anlat maya çal ı şl ı , ko­ nuşma n ın gerg i n l eşeceğ i n i sezen a rkadaş ı n ı n i na n ma:r. b i r havada sözü değiş t i rnıes i ne i se son derece a l ı n d ı . B u k ı sa konuşmadan son ra arkadaş l ı k l a rı gene s ü ı·d ü , a m a art ı k i ç t e n değ i l d i ler. "Tan " gazetes i n i n i k i nc i sayfası nda karş ı l ı k i ı i k i köşede yazarlarken

1 93 5 H a­

z i ra n ı nda a l t t a n a l t a başlayan t a rt ı ş ma la rı başka der­ g i lere de a t layarak y ı l ı n son la rı na kadar s ü rd ü , N a :r. ı m H i k m e t ' i n " B i r Provokatör Ü s t ü n d e H i c i v Denemeleri" yergi s i n i yazmas ı , Peya m i Sa fa 'n ı n da " m ü na kaşayı ç i rk i n b i r alay zem i n i ne döken m u h a t a p" ı n ı C i ngöz Recai'ye b ı ra k m as ıyl a son b u l d u . B u i k i yaz ı n adam ı aras ı nda b i r d a h a h iç b i r konuda u zl aşma ol m ad ı . Peya m i Safa, ad l i hata bü t ü n ç ı plak­ l ı ğıyla ortaya k o n d u k t a n sonra d a , N a z ı nı H i kmet'i n serbest b ı ra k ı l ma s ı n ı i steyen lere k a rş ı s uçl ay ı cı ya:r.ı­ lar yazd ı .

A

d

a

n

z

SAİT

.v

e

N

A

Z

M

H

K

M

E

T

RÜSTEM A n kara'da A L a L ü rk K ü l l ü r Merkez i 'n i n bahçes i ne d i k i le n Nazını H i k nı e l yon l u s u n u yapan Ai'. eri sa natçı. Şai r i n o l u i'. k ı rk yaşları nda k i görü n ü m ü n ü yansı t a n , 3 metre 2 0 san t i m boyundaki brom. yapı t ı " R ü zgara Karşı Y ürüyen Adanı " , 9 A ral ı k 1 995 Cu martesi g ü n ü , K ü l Lü r Baka n ı F i k ri Sağla r ' ı n kaL ı l ı nı ıyla açı l m ı ş , törende Nazını H i k­ met Kü l t ü r ve Sanal Vakfı Başka n ı , 68'1 i ler B i rl iği Baş­ kan ı , ayd ı n lar, sanaLçılar yer a l m ışlard ı .

SAM İ H

Rİ FAT

( 1 874 - 1 93 2 )

N azı nı H i k nıeL ' i n M ün evver Teyzesi n i n i k i nc i kocası , Oktay R i fa t ' ı n babas ı . 1 92 1 'de, A n kara'da, Maari f Veka­ let i M ü sLeşan i d i . Cel i le Han ı m ın H ayriye Teyzes i n i n kocası H üseyi n H üs­ nü Paşa i l e Zekiye Teyi'.esi n i n kocası İ sm a i l Fai'. ı l Paşaya N fırnıı 'ı n A n ka ra'da olduğunu haber veı·e n , i k i arkadaşı Kuyu l u Kahve'den bir arabayla gel i p alarak enişteleri n fo verd iği yemeğe göt ü re n Sa m i h R i fa L 't ı . İ s m a i l Faz ı l Paşa pek beğendiği i k i şa i ri M usLafa Kemal Paşaya Lakd i nı cl mck üzere bu yemekte M i l let M ecl isi'ne çağırmış t ı . Sam i h R i fat, a i l e n i n M ustafa Celalell i n Paşadan oğlu En­ ver Paşaya geçen dil uzmanlığı nı sür"düren damat olmuştu.

Celile Hanı1 1 ı 'ı n Samih Rifaı porıresi, 1 922, 53

x

44 cm.,

kağıı üzerine pastel.

A

d

(/

11

z

y

e

N

SARE TEYZE

A

Z

M

H

K

M

E

T

( ?-200 1 )

Nazını 1-l i knıet'i n çok sevd iği Sare Teyzesi daha on dört yaş ı ndayken Şevket Moca n'la evlend i r i l m i ş t i . Ku zgu n­ cuk'ta b i r yal ıd a yaşarlard ı . K ı :t. lan Ayşe'n i n yanda k i ya­ l ıda o t u ran Zek i Baş l ı m a r ' ın akrabası D ü ndar ' la evlen­ mes i , babası nd a n kopmas ı na neden o l m u ş t u . 1 93 8 daval a rı başladığında Sare Teyze, s i n i rl i , sert b i r i nsan olanık t a n ı n a n Şevket M ocan'dan ayrı l m ış , m ü ­ hendis Avni Beyle evlenerek Karabü k 'e yerleşmişt i . Bü t ü n yaşamı boyunca, bm·.en u za k t a n b i r şeyler gönde­ rere k , ba:.-. en cezaevlerine gide rek, N a z ı nı'la hep i l g i len­ miş olan candan bir ya k ı n ıyd ı .

Celile

1-larıı n ı 'ın

Sa r e fi(/ 1 1 1 1 1 1

porıresi, 5 3 x 3 6

cnı., kôif,ıt ii-;.eri11e

. · .. · ·�

/HiSie/.

SARTRE, J EAN-PAUL ( 1 905 - 1 980) 1 949 Eyl ü l ünde, Paı-i s'ıe, Rumen ası l l ı F ransıı. şa i r Tris­ Lan Tzara'nı n başk a n l ığı nda k u ru l a n , " N azım H i k met ' i K u rtarm a v e Yap ı t l a rı n ı Yayma Kom i t es i " n i destekle­ yen d ü nya çapında ü n lü k i ş iler a rası n d a Jea n - Pa u l Sart­ re

da vard ı .

1 95 J 'den sonra D ü nya Barış Konseyi topla n t ı ları nda b i rçok ke7. b i rl ik l e o l d u l a r .

A

"

(/

11

z

y

SAYlT,

N

e

SELMA

A

Z

M

H

K

M

E

T

MU HTAR ( 1 9 1 2 - 1 967)

P i raye'n i n ku. kardeş i . Nazım'ın çok sevd iği bir i nsand ı . H iç evlen mem i ş t i . Sa i t Paşa'n ı ıı oğl u olan babası M u h tar Sai t ' i n Türkçeye uydu ru l ­ muş "Sayıt" soyad ı ıı ı taşıyoı-d u . Pi raye i s e Na­ z ı m 'dan ayrı ldı ktan sonra, annes i n i n "Al ı u n i i'.a­ de" den Tü rkçeye uydurul mu ş "Al ı ı noğlu" soya­ d ın ı aldı. E ı-tuğrul M u hs i n hal k ı t iyat roya al ışt ı rmak içi n Darül bedayi'dc

opcre t leı-

oynat t ığı

gün lerde

N a z ı nı 'dan da bir operet yazmas ı n ı istem i ş t i . Şa i r para kazan ması i ç i n yap ı lan b u öneriye hayır dememiş, Sel ma M uh t a r ad ı n ı k u l la na­ rak Bu Bir l?i.iyadır adl ı o pere t i yazm ı ş t ı .

S E B Ü K,

MEHMET ALİ

( 1 906 - 1 99 1 )

A l ı mcı E m i n Ya l man 1 9 Ağustos 1 949'cla, "Vatan" gai'.e­ tcsi ndc Nazım H i kmcı 'lc i lgi l i b i r yazı yai'.a rak şöyle söz­ ler cl nı işt i : "Nai'. ı nı 1-l i k me ı 'e karşı devanı eden h aksızl ı k ve alaka­

ıazıı Hiiıet ın ve i ı M ili Sebük'le bir konuıma '

Tenınmıf avukat, b u adli hatanın içinden ne tekilde çıkılabileceOini izah ediyor

sızl ı k , tasavvu ra sığmai'. b i r şeyd i r. Ka n u n i b i r cem iyet i ç i nde böyle b i r hale cevaz veri lemez. T üı-k adl iyes i n i bir vata ndaş s ı fat ıyla va7.i feye davet ed iyoru m . Büyük haksızlığı n ta m i ri , yal­ n ı z N a z ı nı H i k nı et'e, yal n ı z Türk k ü l t ü r ve ede­ b iyat ına karşı değ i l , tari h i m i ze karşı da b i r za­ rure t t i r. " Gazetenin, ü n l ü b i r kri nıonoloji uzmanı olan avukatı Mehmet Ali Sebük'ten ele dava dosyaları­ nı b i l i msel bir yaklaş ı m l a i ncelemesi istenm iş t i . "Yazcl ı kl a n n ı okumak fırsa t ı n ı bu la mayacak" kadar şa i re uzak olan bu hukuk adam ı i ncele­ meleri n i b i t i rd i k ten sonra, 1 1 A ra l ı k 1 949 i l e 2 Şubat 1 950 aras ı nda "Vatan" gazetesi nde yaz­ d ı ğ ı on yazıyla Nazım H iknıet 'e uygu lanan adaletsizl iği ayrı n t ı l arıyla ortaya koydu . O n u n ­

Akşam, 4 Nisan 1 950.

c u yazıs ı n ın s o n sözleri şöyleydi :

A

d

{/

11

z

_v

e

N

A

Z

M

H

K

M

E

T

"Anayasa m ı z , her Türkün h ü r doğup h ü r yaşad ığı n ı i la n eylemişt i r. Ben ele N azı m H i kmet i s m i ndeki T ü r k vatan­ daş ı n ın hür olduğu n u , fakat h içbi r suç i şlemediği halele, tabi i hak k ı olan h ü rriyet i nden m a h ru m ed i l m i ş b u l u n ­ d uğu n u ve clolayısiyle asrı m ı z ı n e n b ü y ü k a d l i halas ı na k u rban gi t t iğ in i , gene Anayasa m ı z ı n gölgesi n e sı ğı na ra k i spat e t t i m . "Şu halde, b i r h u ku kçu v e bi r avu kat s ı fatiylc, bu dava­ da ş i m d iye kadar yapt ığım şey, sadece şudur : H a k k ı n müdafaası . . . " Nazım H i kmet'in açl ı k gı·evleı·i s ı ras ında da M e h met A l i Seb ü k i l e İ rfan E m i n Köse m i haloğl u , şa i r ad ı n a , soru m­ . l u k i ş i lere her türl ü başvu ruyu yapm ı ş, d i lekçeler yağ­ d ı rmış, A n kara'ya tekra r tekra r gid i p devlet büyü k leriyle konuşmuşlard ı .

SEEGER,

PETE

( 1 9 1 9 )

A . B . D.'n i n ü n l ü fol k m ü ziği şaı·k ıcı l a rı ndan olan Peıc Seege r ' i n 1 960'la n n başı n da Nazım H i kmel'in " K ı z Ço­ cuğu" adl ı ş i i ri n i plağa o k u ması , bü t ü n d ü nyaya yay ı l­ m as ı n a yol açmı ş t ı . B i r balad y u muşakl ı ğ ın da söylenen şark ı n ı n serbest çevri l m i ş İ ngi l i zce sözleri şöyleyd i : J conıe a n d stancl at every dooı­ b u t none can hear my s i l e n t t read . 1 k nock and yet rem a i n u n seen for I a m dead, for J a m dead. J ' nı only seven t ho' I d ied i n H i rosh i ma long ago. J ' m seven now as l was ı hen ,

when c h i ldren d ie t hey do not grow. My h a i r was scorched by s w i rl i ng name, my eyes grew eli m m y eyes grew b l i nd . Dea t h c a m e and t u rneci my bones t o d usı , and that was sca l t e red by t h e wind.

A

d

(/

il

z

y

e

N

A

Z

M

H

K

M

E

T

I need no fru i t , 1 nced no rice 1 need n o sweels or even bread. T ask for nol h i ng for mysel f

for 1 am dead, for 1 am dead. A l i t ha l 1 ask is l ha ı for peace you figh l loday you fig h l loday so t ha t t he c h i l d rcn of t he world may ! i ve and grow and laugh and play.

835

SAT I R

( 1 929)

Nazı m l -l i k me t ' i n Türk iye'de bas ı la n i l k k i tabı 835 Satır ' ı, 1 929 y ı l ın da, 23

x

1 5 cm boy u t l a rı nda 48

sayfa olarak M u a l l i m A h met H al i l Ki laphanesi ya­ y ı m la m ı ş t ı . İ ki y ı l içi nde şail"in k i tapları n ı n sayısı bqc ç ı k ı verdi : .Jokond ile Si- YA- U ( l 929), Varan 3 ( 1 930), l + l = l ( 1 930), Sesini Kaybedeıı Şehir ( 1 93 1 ).

A n kara'da, C. 1-1 . P. çevreleri nde, Nazı m l- l i km e t ' i n "sı n ı r edebiyatı" yapt ığı , grevi öven ş i i rler yazd ı ğ ı ,

b u n a karş ı n el i n i kol u n u sal l aya sal laya ortalarda dolaş t ı ğ ı konuşu l uyord u . Ded i koduları n arkası n d a n kovuşt u rm a geld i . İ ç i şleri Bakan l ığı ' n ı n e m r i doğ­ ru l t usunda, i l k beş k i tabında k i ş i i rleri nde "bi r zümre n i n başka zü m reler ü zeri nde ha­ k i m iyet i n i tem i n e t mek gayesiyle h a l k ı suça teş v i k e l l iği" savıyla mah kemeye veri l d i . 6 M ay ı s 1 93 1 Çarşamba g ü n ü saat l S ' t e , İ s ­ t a n b u l 2 . Asl iye Ceza M a h kemesi ' nde, Türk Ceza Yasası ' n ın 3 1 1

i le 3 1 2 . maddelerine

dayanarak başlayan

mahkeme

1 O M ayıs

1 93 1 Pazar gü n ü saba h ı aklan mayla sona erd i . B u n u n üzeri ne, 1 932'dc, gene A h met H a l i t K i taphanes i , A l i Süav i ' n i n yapt ığı b i r kapak-

�:uı----�---._..,,...... ...._._�, ::..�

la, 835 Saıır ' ı n i k i nc i bası m ın ı yayı m ladı .

A

d

a

z

ıı

v

e

SELÇUK,

N

A

M Ü N İR

Z

M

il

K

M

E

T

N U R E TT İ N

Bkz. Cem i l , M es u t

SERTEL,

SA BİHA ( 1 898 - 1 96 8 ) N a z ı nı H i krnet'in her :t.a man güvendiği, giiriişleri ne önem verd i ği , yurt i ç i ne.le, y u rt d ı ş ı nda u :t.u n y ı l lar sü ren b i r yak ı n l ı k k u rduğu, hep saygı duyarak sö:t. e t t iği b i r arkadaşıyd ı . Derg i c i l i k anlay ı şları ayn ıyd ı : A z sat ı lacak, bel l i b i r çevrede kalacak yaz ı n dergisi ç ı karmak yerine, daha çok okura u l aşacak maga:t. i n dergisi çıkarı p i ç i ı ı e gü­ zel öykü ler, ş i i rler, uyarı cı ya:t.ılar serpişt i r i rlerd i . Sab i h a Sertel de, N f 1:t. ı ı ı ı l l i k met g i b i , atak, yasaları n s ı n ı rların ı zorlayan b i r yazard ı . "Ta n"c. la