153 8 22MB
Turkish Pages 631 [636] Year 2021
GIORDANO BRUNO VE HERMETİK GELENEK
Frances Yates
Y üzyıl başında İngiltere'nin Portsmouth şehrinde doğdu. Babasının mesleği nedeniyle ailesinin sık yer değiştirmesi okula düzenli devam etmesine engel olunca, ilk eğitimini babasından ve büyük kardeşlerin den aldı. İki kitap çalışmasının ardından davet edildiği Warburg Ensti tüsü'nün müdürü Ernst Gombrich onun "çalışmalarındaki bütünüyle özgün yaklaşımını üniversiteden kaçabilme mutluluğunu tatmış olma sına" bağlayacaktı. Rönesans araştırmalarında bir dönüm noktası teş kil eden Giordano Bruno ve Hermetik Gelenek (1964) yapıtında şu önemli soruyu ortaya atar: Bruno'nun Engizisyon tarafından idam edilmesine yol açan şey, dünyayı merkeze koyan kainat anlayışı yerine güneş-mer kezciliği savunması mıdır? Yoksa, üstelik Katolik rahip sıfatıyla, büyü yü vazetmesi mi? Büyü ve hatmi ilimler Rönesans'ın geride bıraktığı bir Orta Çağ §.deti midir, yoksa hem Rönesans hem de onun öncülük ettiği modern bilimin asli kaynaklarından biri mi? The Art of Memory (1964) (Hafıza Sanatı, Metis), Rosicrucian Enlightenment (1972) (Gülhaç Aydınlanması, Pinhan), ve The Occult Philosophy in the Elizabethan Age (1979) (Elizabeth Dönemi Okült Felsefe, Pinhan) yazarın önemli yapıtları arasındadır. Ayşe Deniz Temiz
Dil, edebiyat, ve felsefeye olan ilgisinin izinden gitmeye İzmir Bornova Anadolu Lisesi yıllarında karar kıldı. Orta Doğu Teknik Üniversitesi'n de aldığı Şehir Planlama eğitiminin ardından, modern ve sonrası döne min mimarlık ve şehircilik teorileri ışığında İzmir tarihi kent merkezinin 1980-sonrası dönüşümünü eleştiren mastır tezini yazdı. İller Bankası, Devlet Planlama Teşkilatı, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu gibi kurumlarda mesleğini icra etme iınkfuuru sınadıktan sonra, Bilkent Üniversitesi'nde başladığı doktora çalışmasını New York Eyalet Üni versitesi'nde sürdürdü. Sömürgecilik tarihi ile Batı felsefesi arasındaki etkileşimi ele alan doktora araştırması, sömürgecilik sonrası dönem de kimlik merkezli siyaset ve edebiyatın kısıtlarına odaklanır. ABD ve İstanbul' da bir süre üniversitede ders verdikten sonra araştırmalarını bağımsız olarak sürdürmeyi seçti. 19. ve 20. yüzyılda teknoloji, sanayi leşme, modernleşme ve sömürgecilik üzerine makaleleri akademik der gilerde yayınlanmaktadır. Melville ve Conrad romanlarının yanı sıra, Harvey, Balibar, Ranciere gibi teorisyenlerin eserlerini çevirmiştir.
GIORDANO BRUNO •
VE HERMETIK GELENEK
FRANCES YATES
İngilizceden çeviren: Ayşe Deniz Temiz
Frances Yates Y üzyıl başında İngiltere'nin Portsmouth şehrinde doğdu. Babasının mesleği nedeniyle ailesinin sık yer değiştirmesi okula düzenli devam etmesine engel olunca, ilk eğitimini babasından ve büyük kardeşlerin den aldı. İki kitap çalışmasının ardından davet edildiği Warburg Ensti tüsü'nün müdürü Ernst Gombrich onun "çalışmalanndaki bütünüyle özgün yaklaşımını üniversiteden kaçabilme mutluluğunu tatmış olma sına" bağlayacaktı. Rönesans araştırmalarında bir dönüm noktası teş kil eden Giordano Bruno ve Hermetik Gelenek (1964) yapıtında şu önemli soruyu ortaya atar: Bruno'nun Engizisyon tarafından idam edilmesine yol açan şey, dünyayı merkeze koyan kainat anlayışı yerine güneş-mer kezciliği savunması mıdır? Yoksa, üstelik Katolik rahip sıfatıyla, büyü yü vazetmesi mi? Büyü ve batıni ilimler Rönesans'ın geride bıraktığı bir Orta Çağ adeti midir, yoksa hem Rönesans hem de onun öncülük ettiği modern bilimin asli kaynaklanndan biri mi? The Art of Memory (1964) (Hafıza Sanatı, Metis), Rosicrucian Enlightenment (1972) (Gülhaç Aydınlanması, Pinhan), ve The Occult Philosophy in the Elizabethan Age
(1979) (Elizabeth Dönemi Okült Felsefe, Pinhan) yazarın önemli yapıtları arasındadır.
Ayşe Deniz Temiz Dil, edebiyat, ve felsefeye olan ilgisinin izinden gitmeye İzmir Bornova Anadolu Lisesi yıllarında karar kıldı. Orta Doğu Teknik Üniversitesi'n de aldığı Şehir Planlama eğitiminin ardından, modern ve sonrası döne min mimarlık ve şehircilik teorileri ışığında İzmir tarihi kent merkezinin 1980-sonrası dönüşümünü eleştiren mastır tezini yazdı. İller Bankası, Devlet Planlama Teşkilatı, Kültür ve Tabiat Varlıklanru Koruma Kurulu gibi kurumlarda mesleğini icra etme imkanım sınadıktan sonra, Bilkent Üniversitesi'nde başladığı doktora çalışmasını New York Eyalet Üni versitesi'nde sürdürdü. Sömürgecilik tarihi ile Batı felsefesi arasındaki etkileşimi ele alan doktora araştırması, sömürgecilik sonrası dönem de kimlik merkezli siyaset ve edebiyatın kısıtlarına odaklanır. ABD ve İstanbul' da bir süre üniversitede ders verdikten sonra araştırmalanru bağımsız olarak sürdürmeyi seçti. 19. ve 20. yüzyılda teknoloji, sanayi leşme, modernleşme ve sömürgecilik üzerine makaleleri akademik der gilerde yayınlanmaktadır. Melville ve Conrad romanlanrun yam sıra, Harvey, Balibar, Ranciere gibi teorisyenlerin eserlerini çevirmiştir.
GIORDANO BRUNO •
VE HERMETIK GELENEK
FRANCES YATES
İngilizceden çeviren: Ayşe Deniz Temiz
Say Yayınlan Düşünce Tarihi
Giordano Bruno ve Hermetik Gelenek / Frances Yates Özgün adı: Giordano Bruno and the Hermetic Tradition © 1964 Frances A. Yates Bu Türkçe çeviri, izin alınmak suretiyle, Taylor & Francis Group'un bir üyesi olan Routledge tarafından basılmış İngilizce orijinal edisyondan yapılmışhr. Türkçe yayın haklan ©Say Yayınlan Bu eserin tüm haklan saklıdır. Tanıhm amacıyla, kaynak göstermek şarhyla yapılan kısa alınhlar hariç yayınevinden yazılı izin alınmaksızın alınh ya pılamaz, hiçbir şekilde kopyalanamaz, çoğalhlamaz ve yayımlanamaz.
ISBN
978-605-02-0837-5 10962
Sertifika no:
İngilizceden çeviren: Ayşe Deniz Temiz Yayın koordinatörü: Levent Çeviker Editör: Sinan Köseoğlu Kapak tasarımı: Artemis İren Baskı: Dörtel Matbaacılık Zafer mah.
147. Sk. 9-13A
Esenyurt/ İstanbul Tel.:
(0212) 565 11 66
Matbaa sertifika no:
40970
1. baskı: Say Yayınlan, 2021 Say Yayınlan
22/12 • TR-34110 Sirkeci-İstanbul (0212) 512 21 58 • Faks: (0212) 512 50 80
Ankara Cad. Tel.:
www.sayyayincilik.com •
e-posta: [email protected]
www.facebook.com/ sayyayinlari
•
www.tw itter.com/ sayyayinlari
www.instagram.com/ sayyayincilik Genel dağıhm: Say Dağıhm Ltd. Şti.
22/4 • TR-34110 Sirkeci-İstanbul (0212) 528 17 54 • Faks: (0212) 512 50 80
Ankara Cad. Tel.:
İnternet sahş: www.saykitap.com
•
e-posta: [email protected]
iÇiNDEKiLER
Şekiller
..........................................................................................
Kısaltmalar Önsöz
...................................................................................
............................................................................. .............
7 9
11
1
Üç Hikmetli Hermes
2
Ficino'nun Pimander'i ve Asclepius
..................... .............
41
3
Üç Hikmetli Hermes ve Büyü
............................ .............
73
4
Ficino'nun Doğal Büyüsü
................................................
97
5
Pico Della Mirandola ve Kabala Büyüsü
6
Sahte-Dionysos ve Hristiyan Bir Büyücünün
7
Comelius Agrippa: Rönesans Büyüsünün
İlahiyat Anlayışı Kuşbak.ışı Resmi 8 9
.........................................................
125
.....................
171
.................... ..........................................
189
.............. ................................................
Rönesans Büyüsü ve Bilim
............................................
17
207
Büyüye Yönelik İtirazlar: İlahiyat ve Hümanist Gelenek
.............................................................................
10
On Altına Yüzyılda Dini Hermetizm
11
Giordano Bruno: Paris'e İlk Seyahat
12
Giordano Bruno İngiltere'de: Hermetik lslahat
13
Giordano Bruno İngiltere'de: Hermetik Felsefe
14
Giordano Bruno ve Kabala
15
Giordano Bruno: Coşkun Kahraman ve Elizabeth Dönemi Adamı
225
..........................
241
............................
267
..........
287 327
.........
............................................
...............................................
357 381
16
Giordano Bruno: Paris'e İkinci Ziyaret ........................403
17
Giordano Bruno Almanya' da
18
Giordano Bruno: Son Yayınlanan Yapıt
19
Giordano Bruno: İtalya'ya Dönüş
.......................................
.423
......................
.451
................................
.467
20
Giordano Bruno ve Tommaso Campanella .................495
21
Üç Hikmetli Hermes'in Tarihi Tespit Edildikten Sonra .................................................................................545
22
Üç Hikmetli Hermes ve Fludd Münakaşası. ...............593
Dizin
..........................................................................................
625
ŞEKiLLER Üç Hikmetli Hermes, Siena Katedrali yer döşemesi
(fotoğraf Anderson)
1
(a) Koç Burcunun (Aries) Simgesi ve üç Vücuhu
(b) Koç Burcunun ilk Veçhesi Francesco della Costa, Palazzo Schifanoja, Ferrara
(fotoğraflar: Villani)
2
Boticelli, "İlkbahar," Uffizi Galerisi, Floransa
(fotoğraf Alinari)
3
Pinturicchio, Üç Hikmetli Hermes ve Burçlar Kuşağı, Kahinler Odası, Appartamento Borgia, Vatikan
(fotoğraf Anderson)
4
Pinturicchio, Merkür Argus'u öldürüyor, Azizler Odası, Appartamento Borgia, Vatikan
(fotoğraf Anderson) 5
Pinturicchio, İsis, Üç Hikmetli Hermes ve Musa, Aziz ler Odası, Appartamento Borgia, Vatikan
(fotoğraf Anderson)
6
(a) Pinturicchio, Mısırlılar Apis'e Tapıyor, Azizler Odası, Appartamento Borgia, Vatikan
(fotoğraf Anderson) (b) Apis boğaları Haç'a Tapıyor, Alınlıktan detay, Azizler Odası, Appartamento Borgia, Vatikan
7
Sefirot, Melekler Hiyerarşisi, ve Felekler, Robert Fludd, Meteorologica cosmica, Frankfurt, 1626, s. 8
8
Melekler Hiyerarşisi, Felekler, ve İbrani Alfabesi, Ro bert Fludd, Utriusque cosmi, maioris scilicet et minoris, metaphysica, physica atque technica historia, Oppenheim, 1617, 1619, il (1), s. 219
9 10
Athanasius Kircher, Ars Magna Lucis et Umbrae, Roma,
1646. Kapak sayfası Doğa ve Sanat, Robert Fludd, Utriusque cosmi... histo ria, I, s. 3.
GIORDANO BRUNO ve HERMETİK GELENEK
8 11
Copernicusçu sistem. N. Copernicus, De revolutionibus
orbium coelestium, Nuremberg, 1543
12
Batlamyusçu ve Copernicusçu Sistemler. Giordano Bruno, La cena de le ceneri, 1584.
13
(a) "Figura Mentis" (b) "Figura Intellectus" (c) "Figura Amoris" (d) "Zoemetra" Giordano Bruno, Articuli centum et sexaginta adversus huius tempestatis mathematicos atque philosophos, Prag,
1588 (fotoğraflar: Bibi. Nat. Paris) 14
(a) Giordano Bruno, Articuli adversus mathematicos, Prag, 1588 (fotoğraf Bibi. Nat. Paris) (b) G. Bruno, Opere latine, 1(iii),1889,s. 84
15
(a) "Theuti Radius" (b) İsimsiz figürler (c) "Speculum Magorum" (d) "Expansor" Giordano Bruno, Articuli adversus mathematicos, Prag,
1588 (fotoğraflar: Bibi. Nat. Paris) 16
(a), (b) Giordano Bruno, De triplici minimo et mensura, Frankfurt, 1591
17
(a), (b) Giordano Bruno, De monade, numero et figura, Frankfurt, 1591
18
Gizemli Pergel, Robert Fludd, Utriusque cosmi . . . histo ria, il (1),s. 28
19
"Obeliscus Heliopolitanus." Athanasius Kircher, Obe liscus Pamphilius, Roma, 1650,s. 371 (fotoğraflar: Warburg Enstitüsü)
20
(a) "Monas Hieroglyphica." Kapak sayfası. John Dee,
Monas Hieroglyphica, Antwerp, 1564 (b) Kircher'in "Monas Hieroglyphica"sı. Athanasius Kircher, Obeliscus Pamphilius, Roma, 1650,s. 371
KISALTMALAR
Bibliografia V
V. Salvestrini, Bibliografia di Giordano Bruno (1582-1950), seconda edizione postuma a cura di Luigi Firpo, Floran sa, 1958.
C.H.
Corpus Hermeticum, Paris, 1945 ve 1954. Vol. I, Corpus Hermeticum, 1-XII, texte etabli par A. D. Nock et traduit par A.-J. Festugiere. Vol. 11, Corpus Hermeticum, XIII-XV III, Asclepius, tex te etabli par A. D. Nock et traduit par A.-J. Festugiere. Vol. III, Fragments extraits de Stobee, 1-XXll, texte etabli et traduit par A.-J. Festugiere, Vol. iV, Fragments extraits de Stobee, XXIII XXIX, texte etabli et traduit par A.-J. Festugiere; Fragments divers, texte etabli par A. D. Nock et traduit par A.-J. Festugiere.
Dial. ital.
Documenti
Giordano Bruno, Dialoghi italiani, con note da Giovanni Gentile, terza edizione a cura di Giovanni Aquilec chia, Floransa, 1957 (tek cilt).
Documenti della vita di Giordano Bruno, a cura di Vincenzo Spampanato, Flo ransa, 1933.
Festugiere
A.-J. Festugiere, La Revelation d'Hermes Trismegiste, Paris, 1950-4 (dört cilt).
Ficino
Marsilio Ficino, Opera omnia, Bale, 1576 (iki cilt, sayfa numaralan ar dışık).
Garin, Cultura
Eugenio Garin, La cultura filosofica del Rinascimento italiano, Floransa, 1961.
10
GIORDANO BRUNO ve HERMETİK GELENEK
/.W.C.I.
/ournal of the Warburg and Courtauld Institutes.
Kristeller, Studies
Paul Oskar Kristeller, Studies in Re naissance T hought and Letters, Roma,
1956.
Kristeller, Suppl.
Fic.
Paul Oskar Kristeller, Supplementum Ficinianum, Floransa, 1937 (iki cilt).
Bruno, Op. lat.
Giordano Bruno, Opere latine, ed. F. Fiorentino, V. lmbriani, C. M. Tallar igo, F. Tocco, H. Vitelli, Napoli ve Floransa, 1879-91 (üç cilt, sekiz kısım). Tıpkıbasım, 1962 (Friedrich Fromman Verlag Gunther Holzboog, Stutt gart-Bad Cannstatt).
Pico
Giovanni Pico della Mirandola, Opera omnia, Bale, 1572 (tek cilt).
Scott
Hermetica, ed. W. Scott, Oxford, 1924-
Sommario
Angelo Mercati, Il sommario del proces so di Giordano Bruno, Vatikan, 1942.
Test. uman.
Testi umanistici su l'ermetismo, testi di Ludovico Lazzarelli, F. Giorgio Vene to, Cornelio Agrippa di Nettesheim, a cura di E. Garin, M. Brini, C. Vasoli, P. Zambelli, Roma, 1955.
Thorndike
Lynn Thorndike, A History of Magic and Experimental Science, Columbia
36 (dört cilt).
Üniversitesi Yayınlan, 1923-41 (altı cilt). Walker
D. P. Walker, Spiritual and Demonic Magic from Ficino to Campanella, War burg Enstitüsü, Londra Üniversitesi,
1958
ÖN SÖZ
Uzun yıllar önce Giordano Bruno'nun La cena de le ceneri'si ni İngilizceye çevirmeyi, ve bu ileri düzey filozofun Coper nicus'un teorisini kabul etmekle ne büyük cüret gösterdiğini vurgulayan bir Sunuş yazısıyla birlikte yayınlamayı planla dım. Gelgelelim Copernicus'un teorisini şövalyelere ve üni versite hocalarına izah etmek üzere Strand Caddesi'nden Whitehall'daki eve doğru ilerlemekte olan Bruno'yu takip ederken kafamda bazı kuşkular uyandı. Hayali bir seyahat miydi bu, Akşam Yemeği daveti aslında Fransız sefaretinde mi verilmişti? Tarhşmanın asıl konusu Copernicus'un teorisi
miydi, yoksa bununla başka bir şey mi ima ediliyordu? Bruno sorunu o günden itibaren araşhrmalanmın asıl odağı olarak aklımdaki yerini korudu; yığınla not ve müsvedde birikti an cak meseleyi bir türlü tam olarak kavrayamıyordum. Sanki temel bir ipucu eksikti. Son yirmi beş yıl boyunca bazı akademisyenler Herme tizm'in İtalyan Rönesansı üzerindeki etkisine dikkat çekmek teydiler. P. O. Kristeller'in son derece önemli kaynakça çalış ması Ficino'nun Corpus Hermeticum çevirisinin ehemmiyetini ve ne şekilde dolaşıma girdiğini gösterdi. E. Garin, Rönesans düşüncesi içindeki Hermetik damarları özellikle Medievo e Rinascimento
adlı yapılında ve şimdi La cultura filosofica del
başlığı alhnda kitap haline getirilen ya zılarında ince bir sezgiyle işaret etti. Ayrıca münferit yazarlar
Rinascimento italiano
üzerinde Hermetik etkinin aynnhsıyla araşhrılması konu sunda bir grup öğrenciye ilham verdi; buradan doğan ürün ler Testi umanistici su l'ermetismo başlığıyla yayınlandı. Birkaç
GIORDANO BRUNO ve HERMETİK GELENEK
12
Fransız araşhrmacı Rönesans Hermesçiliği'nden haberdardı. İngiltere'de D. P. Walker prisca theologia'yı inceleyen önem li bir makale yayınladı, ve Ficino'nun Hermetik Asclepius'u kullanma biçimini, Spiritual and Demonic Magic from Ficino to Campanella
adlı yapıhnda tahlil etti. Bu kitap Rönesans'ın
büyü karşısındaki tavrını ilk defa olarak ortaya serer ve konu nun dini meseleler üzerindeki etkisine işaret eder. Henüz hiç kimse Bruno'dan Hermetizm çerçevesinde bah setmemişti. Bütün bu çalışmalara duyduğum ilgiye karşın ben de böyle bir bağlanhyı uzunca bir süre sezmedim. Bruno'nun yapıtlarının, özellikle hafızayı konu alanların, baştan sona bü yüyle dolu olduğunu çoktandır biliyordum (bu gerçek, History of Magic and Experimental Science'ın
yazan Lynn Tomdike'ın
gözünden kaçmamışh), fakat bu büyünün Hermetik felsefe içinde yer alan Bruno'nun felsefesine dahil olduğunu fark et memiştim. Ancak birkaç yıl önce, Rönesans Hermesçiliği'nin Bruno için çoktandır aradığım ana anahtar olduğu zihnimde birdenbire aydınlandı. Doğru anahtar bulunmuştu sonunda, o güne dek biriktirdiğim Bruno araşhrmalanm böylece yerli yerine oturdu, ve bu kitap oldukça hızlı yazıldı. Bu kitap elbette Bruno üzerine bir monografi değildir; yal nızca başlıkta ilan edilen şeyi yapmaya, onu Hermetik gele neğin içine yerleştirmeye çalışıyorum. Bruno hakkında nihai bir hüküm verilmeden önce başka bazı çalışmalar gereklidir, özellikle de onun, büyüyü ve dini esas alan bir tekniğe dö nüştürdüğü klasik hafıza sanahnın tarihi içindeki yeri açıklı ğa kavuşturulmalıdır. Bu kitapta Bruno'nun hafıza tekniğine dair referansların bazıları çok muğlak görünebilir, ancak bu konuyu başka bir kitapta daha etraflıca ele almayı umuyo rum. Bu kitapta önemli bir şey eksik bırakıldı, Bruno üzerin de Ramon Lull'un etkisi. Buna neredeyse hiç değinmedim, onun Lull'culuk üzerine yapıtlarından da faydalanmadım. Burada da, benzer şekilde, Bruno ve Lull'cu gelenek üzerine
Önsöz
13
bir çalışmaya ihtiyaç var, ki ileride birgün böyle bir çalışmayı ortaya koymayı umuyorum. Hermetizm'in üç daman, hafı za tekniği, Lull'culuk, Bruno'nun çok katmanlı kişiliğinde, zihninde ve misyonunda iç içe geçmiştir. Her üçü de Orta Çağ'dan Rönesans'a, Descartes ve on yedinci yüzyılın ayrım çizgisine dek uzanan bir tarihe sahiptir. Kitap boyunca Corpus Hermeticum'un Nock-Festugiere bası mı ve Fransızca çevirisinden ve A. J. Festugiere'in La Revelation d'Hermes Trismegiste adlı yapıbndan faydalandım. Rönesans
Hermetizm'i buradaki ilk on bölümde yapmaya çalışbğım şekilde daha önce ortaya konmamış olmakla birlikte, bu bö lümlerde benden önceki çalışmalara, özellikle 4., 6., 9. ve 10. Bölümlerde Walker' a çok şey borçluyum; 8. Bölümün ana konusu ise Carin tarafından ima edilmiştir. Kabala [Cabala] hakkındaki bilgim neredeyse tümüyle G. G. Scholem'in ya pıtlarına dayanıyor; sözcüğü bu şekilde telaffuz etmekteki ısrarım, antik dönem bilgeliğine Rönesans bakış açısından yaklaşma konusundaki genel tercihimden kaynaklanıyor; Pico ve Bruno, sözcüğü bu şekilde telaffuz ediyorlardı. Bru no hakkındaki dokuz bölüm onu Hermetik-Kabalacı gelene
ğin bir varyasyonu olarak sunuyor. Bu öylesine devrimci bir yaklaşım ki Bruno üzerine var olan engin külliyattan, notlar da belirtilen biyografik, belgesel ve benzeri malzeme dışın da, faydalanmam dahi mümkün olmadı. Bruno'nun İtalyan Diyaloglan'nın Gentile basımının G. Aquilecchia tarafından gözden geçirilmiş olan nüshasını, ve yeni keşfedilen iki Latin ce yapıbn yine Aquilecchia tarafından yapılan basımını kul landım. Campanella'nın büyüsüne dair Walker'ın analizi ve 1. Firpo'nun çabalarından faydalandım, cı.ncak Campanella'nın Bruno'nun devamı olarak ele alınması yeni bir yaklaşımdır. Son iki bölüm Hermetica'nın tarihinin tespit edilmesinden sonra Hermetik etkinin zayıflamasını, ve varlığını esrarengiz yazarlar ve yeralb cemiyetlerde sürdürmesini vurguluyor (E.
GIORDANO BRUNO ve HERMETİK GELENEK
14
Garin her iki noktaya da kısaca değinmiştir). On yedinci yüz yıl düşüncesinin Mersenne, Kepler, ve Descartes'la birlikte ortaya çıkışı Hermetik geleneğin arkaplanında değerlendiri liyor. Bu son derece çok katmanlı konuyu ele alırken ister iste mez bir basitleştirme gerçekleşti. Aynca Giordano Bruno'ya ve sonra da ondan öteye uzanan tarihe odaklanmam malze me seçimimi etkilemiş olabilir. Hermetizm'in tam bir tarihi henüz yazılmayı bekliyor; böyle bir tarih Orta Çağ'ı içermeli ve benim burada yaphğımdan çok daha sonraki bir tarihe dek uzanmalı. Rönesans Hermesçilerine özgü alışıldığın dışında ve muğlak düşünce biçimleri arasından bir yol açarken göze aldığım risklerin farkındayım, ve hiç hata yapmamış olmak gibi bir dileğim olamaz. Bu kitap eğer çok önemli bir konuya dikkat çekmeyi ve başkalarını da bu alanda çalışmaya teşvik etmeyi başarırsa, üzerine düşeni yapmış sayılır. Kitabın hazırlığı epeyce zaman aldığından sürece yardım eden kişilere belki de kronolojik sırayla teşekkür etmeliyim. Bruno'ya duyduğumuz ortak ilgi sayesinde tanışhğım Doro thea Waley Singer'ın nezaketi ve teşviki yaşamımda bir dö nüm noktası teşkil etti, zira beni Edgar Wind, merhum Fritz Saxl, ve Gertrude Bing ile tanışhrdı, ve böylece Warburg Ens titüsü'nün Londra'daki ilk evi olan Millbank'i sık sık ziyaret etmeye başladım. Nihayet, yetkililerin cömertliği ve basireti sayesinde Warburg Enstitüsü ve kütüphanesi Londra Üniver sitesi'ne dahil edildi. Savaşın sonlarına doğru Saxl beni kad roya kahlmaya davet etti, böylece Aby Warburg tarafından kurulan ve şu anda Londra Üniversitesi'nin idaresinde olan kütüphaneyi pek çok yıl boyunca kullanma fırsah buldum. Bu eşsiz kütüphane onu kullanan herkesi, kurucusunun zihnini yansıtan kendine has kitap düzeniyle etkiler. Aynca Enstitü üyelerinin dostluğu gibi paha biçilmez bir avantaja da sahip oldum. G. Bing, Bruno hakkındaki araşhrmamı yıllar boyun-
Ön söz
15
ca takip etti, anlayış ve teşvikiyle bana sürekli destek oldu. Enstitü'nün halihazırdaki müdürü, Ernst Gombrich, büyük cömertliği ve nezaketiyle kitabı teşvik etti, tavsiyede bulundu ve yardımcı oldu. Şu an Enstitü kadrosuna dahil olmuş olan Perkin Walker ile ortak ilgi alanlan üzerine nice sohbetler yaphk. Bu kişilerin hepsi kitabın müsveddesini okudu, ve de ğerli eleştiriler sundu. G. Bing düzeltilmiş nüshayı da okudu. İnsan dostluğa ve arkadaş sohbetlerine ne çok şey borçlu ol duğunu, bunun için nasıl teşekkür edeceğini bilemiyor. Şu an ABD'de bulunan eski arkadaşlarım, Charles Mitchell (kendi siyle genelde istasyonlarda ve trenlerde hararetli tarhşmalar yapardık) ve Rudolf Wittkower, önemli bir dönüm noktasın da kıymetli tavsiyelerde bulundular. Uzun zamandır Bruno üzerine çalışan bir yoldaş, G. Aquilecchia, henüz yayınlama dığı bazı metinlere göz atmama izin verdi. O. Kurz, J. Trapp, ve Enstitü'nün bütün kütüphanecileri bilgilerini paylaşhlar, fotoğraf koleksiyonu görevlileri daima yardımcı oldular. Sürekli kullandığım Londra Kütüphanesi'nin çalışanları na teşekkür borçluyum. British Museum kütüphanesine ve çalışanlarına olan borcumu ise asla ödeyemeyeceğimi söyle meye bile gerek yok. Kız kardeşim R. W. Yates kitabın müsveddesini ve düzel tilmiş nüshayı pek çok kez okudu, düzeltme ve önerileriyle bana yorulmak bilmez biçimde yardım etti, bunun dışında da yaşamıma sayısız şekilde destek oldu. Bruno hakkındaki araşhrmalarıma başladığımda ailemin diğer üyeleri henüz hayattaydılar. Şimdi bu çalışmayı sonuçlandırırken onları yad ediyorum. Frances A. Yates Londra Üniversitesi Rönesans Tarihi Doçenti Warburg Enstitüsü, Londra Üniversitesi
16
GIOROANO BRUNO v e HERMETİK GELENEK
Üç Hikmetli Hermes. Siena Katedrali'nin zemininde yer alan bir resim.
1 . Bölüm
Oç Hikmetli Hermes
Rönesans'ın büyük ilerici hareketlerinin hepsi gücünü, duy gusal motivasyonunu, geriye bakıştan alır. Zamanın saflık ve dürüstlüğün el değmemiş altın çağlarından başlayıp, birbiri ardı sıra gelen Bronz Çağı'na ve Demir Çağı'na
uzanan
mü
temadi döngüsel bir hareket olduğuna dair görüş o zamanlar hiilii geçerliydi. Hakikat arayışı bu nedenle ister istemez erken çağlara, antik döneme, kökendeki altın cevherine yönelen bir arayışh; şimdiki zaman ve yakın geçmişin sembolü olan daha ildi metaller o cevherin yozlaşmış haliydi. İnsan'ın tarihi ilkel ve hayvansı kökenden gitgide artan karmaşıklık ve ilerleme yönünde bir evrim değildi; geçmiş daima şimdiki zamandan daha iyiydi, ilerleme ise Antik Çağ'ın canlandırılması, yeni den doğuşu, yani rönesansıydı. Klasik dönemi araşhran hü manist, klasik Antik Çağ'ın edebiyahnı ve abidelerini keşfe derken, kendisininkinden daha iyi ve üstün bir medeniyetin saf altın cevherine dönmekte olduğu hissini taşıyordu. Dini ıslahatçı ise Kutsal Metinleri ve kilisenin ilk döneminde yaşa mış Pederleri incelemeye koyulduğunda sonraki yozlaşma nın altında gömülü kalmış olan İncil'in saf altınını keşfettiği hissine sahipti. Bunlar bilinen şeylerdir; her iki büyük geri dönüş hare ketinin, geri döndükleri daha iyi döneınin tarihi konusunda yanılmadıkları da açıkhr. Hümanist araşhnnaa, Cicero'nun tarihini biliyordu, klasik kültürün altın çağı olarak adlandır dığı şeyin kesin tarihine vakıfu. Keza reformcu da, İnciller' in yazılış tarihini kesin olarak bilmese de, Hristiyanlığın en er-
18
GIORDANO BRUNO ve HERMETİK GELENEK
ken yüzyıllarına dönmeye çalışbğını biliyordu. Gelgelelim bu kitapta ele alınacak olan Rönesans dönemi geriye dönüş hareketi, yani büyünün saf albn çağına dönüş, tarihlendir me konusunda köklü bir hataya dayanıyordu. Rönesans Bü yücüsüne ilham veren, ve onun Antik Çağ'ın derinliklerine ait olduğuna inandığı yapıtlar, aslında İ.S. ikinci ve üçüncü yüzyıllarda yazılmışb. Döndüğü yer, İbrantler'in atalarının ve peygamberlerinin bilgeliğinden kısa bir süre sonra, Platon ve diğer antik Yunan filozoflarından ise çok daha önce var olmuş olan, ve bunların hepsinin -Rönesans Büyücüsünün inancına göre- mukaddes pınarından içtikleri Mısır bilgeliği değildi. Döndüğü yer, ilk dönem Hristiyanlığının pagan ar kaplanıydı. Büyü ve şark etkisinin kuvvetle hissedildiği bu dünyevi din, Yunan felsefesinin irfmi [gnostic] biçimi, ve ya şamın sorunları karşısında çağdaşları olan ilk dönem Hristi yanlarının sunduğundan başka bir çare arayan bezgin pagan ların sığınağıydı. Tanrıların katibi ve bilgelik ilMu, Mısır Tanrısı Thoth, Yu nanlılar tarafından Hermes ile özdeşleştirilmiş, ve zaman zaman "Üç Hikmetli" lakabıyla anılmışb.1 Latinler, Hermes, nam-ı diğer Merkür'ün Thoth ile bu şekilde özdeşleştirilme sini Yunahlar' dan devraldılar; De natura deorum yapıbnda G cero aslında beş Merkür olduğunu, beşincinin Argus'u öldü ren ve bu yüzden Mısır' a sürgüne kaçıp, orada "Mısırlılar'a yasalarını ve alfabelerini veren" ve Mısır dilinde Theuth veya Thoth adını alan kişi olduğunu açıklar.2 Üç Hikmetli Hermes adı albnda, astroloji ve bAbni ilimlerle, bitkiler ve taşların giz li güçleri, ve bu güçlerin bilgisine dayanan sempatik büyü ile, yıldızların güçlerini cezbetmek için hazırlanacak muskalar ve benzerleri ile ilgilenen geniş bir Yunanca edebiyat gelişti.
1
2
Festugiere, I, s. 67 ve devamı. Cicero, De natur. deor., m, 22.
Üç Hikmetli Hermes
19
Herınes adıyla anılan yıldız büyüsünü gerçekleştirmeye yö nelik bu risale veya reçetelerden başka aynı muhterem adın iliştirildiği felsefi bir yazın da doğdu. Herınetik çerçevenin felsefede ilk kez ne zaman kullanıldığı bilinmemektedir, an cak bize kadar ulaşan Herınetik felsefi külliyatın en önemli kısmını oluşturan Asclepius ve Corpus Hermeticum muhteme len İ.S. 100-300 yıllan arasında yazılmıştı.3 Pek çok araştırma cı sözde Mısır' a özgü bir çerçevede sunulmuş olan bu yapıt ların Mısır' a özgü çok az sahici unsur içerdiği kanaatindedir. Kimileri ise yerli Mısır inanışlarının bu yapıtlar üzerinde bir miktar etkisi olmuş olabileceğine ihtimal verir.4 Her halükAr da, bu külliyat Rönesans döneminde zannedildiği gibi, Antik Çağ'da her konuda bilge Mısırlı bir rahip tarcifından değil, muhtemelen hepsi Yunanlı olan birçok meçhul yazar tarafın dan yazılmıştı, 5 dönemin yaygın Yunan felsefesinin yanı sıra, bir miktar Yahudi ve belki biraz da Pers etkisiyle yoğrulmuş bir Platonculuk ve Stoacılık karışımı içeriyordu. Külliyatı oluşturan parçalar birbirinden çok farklıdır, ancak hepsinden yoğun bir dindar atmosfer yayılır. Asclepius, Mısırlılar'ın di nini, hangi büyü ayinleri ve süreçleri aracılığıyla kozmosun
güçlerini tanrıları temsil eden putların içine çektiklerini tasvir etmeye girişir. Bu risale daha önce Madauralı Apuleius' a at3
4
5
C.H., I, s. v (Nock'un önsözü); Festugiere, III, s. 1 . Bloomfield'in dediği gibi, "Hennetizm'in içerdiği Mısır' a özgü unsurlar konusundaki çalışmalar bir aşın uçtan diğerine savrulmuştur'' (bkz. M. W. Bloomfield, The Seven Deadly Sins, Michigan, 1952, s. 342, ve orada sözü geçen kaynak). Festugiere bunu pek fazla dikkate almadan tümüy le Hennetik külliyat içindeki Yunan etkilerine odaklanır. Bloomfield du rumu temkinli bir biçimde şöyle özetler: "Bu metinler temelde Stoaalık, Yahudilik, Pers ilahiyab, ve muhtemelen Mısır yerlilerinin inançlann dan, ve aynı zamanda elbette, Platon' dan ve özellikle de Timaios diya loğundan büyük ölçüde etkilenen Mısır Yeni-Platoncularuun ürünüdür. Belki de, çekirdeği muhtemelen İ.S. ikinci yüzyıla kadar uzanan Mısır'a özgü bir gizem dininin el kitabını oluşturuyorlardı. Gizem inanışı teori sine Festiguere karşı çıkar (I, s. 81 ve devamı). Nock ve Festugiere'e göre; bkz. C.H.; Festugiere, 1, s. 85 ve devamı.
20
G I O R OA N O B R U N O
ve
H E R M ETİK G E L E N E K
fedilen Latince çevirisiyle bize ulaşmıştır.6 Pimander (on beş Hermetik diyalogdan oluşan Corpus Hermeticum' daki risalele rin ilki7) dünyanın yaratılışına dair kısmen Tekvin'i hatırlatan bir anlatı sunar. Diğer risalelerde ruhun her bir gezegene ait feleği katederek bunların ötesindeki ilahi bölgelere yükselişi tasvir edilir, veya ruhun, onu maddi dünyaya bağlayan zin cirlerden kurtularak ilahi güçler ve erdemlerle dolduğu yeni lenme sürecine dair esrik tasvirler verilir. La Revelation d'Hermes Trismegiste8 adlı yapıtının ilk cildinde Festugiere dönemin, yani Asclepius ve Corpus Hermeticum' dan bize ulaşan risalelerin yazıldığı dönem olan, İsa'nın doğu mundan sonraki yaklaşık ikinci yüzyılın zihinsel durumunu analiz eder. Dıştan bakıldığında gayet düzenli ve barış içinde bir dünyadır bu. Pax Romana etkinliğinin doruğundaydı, ve İmparatorluğun karma nüfusu etkin bir bürokrasiyle yöne tilmekteydi. Büyük Roma yollan aracılığıyla ulaşım ve ha berleşme mükemmeldi. Eğitimli sınıflar yedi bağımsız sanat üzerine kurulu Greko-Romen kültürü özümsemişlerdi. Böyle bir dünyanın zihinsel ve manevi durumu ise şaşırtıcıydı. Yu nan felsefesinin büyük zihinsel çabası tükenmiş, durağanlığa, çıkmaza girmişti. Bunun nedeni belki de Yunan düşüncesinin hipotezlerini deneysel olarak kanıtlamak gibi mukadder bir adımı hiçbir zaman atmamış olmasıydı; bu adım on beş yüz yıl sonra, on yedinci yüzyılda modem bilimsel düşüncenin doğuşuna dek de atılmayacaktı. İkinci yüzyılın dünyası hiç bir kesin sonuca götürmeyen Yunan diyalektiğinden usanmış durumdaydı. Platoncular, Stoacılar, Epikürcüler, her biri ait olduğu okulun teorilerini tekrar etmek dışında herhangi bir 6 7
8
Çevirinin yanlış olarak Apulei us' a atfedilmesi dokuzuncu yüzyıl da ger ç_ekleşmiştir; bkz. C.H., il, s. 259: metnin Kıpti dilindeki nüshası hakkın
a a bkz. 21. Bö lüm, 128. dipnot. Corpus Hermeticum'un bir bütün olarak ne zaman derlendiği bilinmiyor, ancak Psellus henüz on birinci yüzyılda bu biçiminden haberd ardı; bkz. C.H., I, s. xlvii-1 (Nock 'un önsözü). Festugi�re, 1, s. 1 ve devamı.
Üç Hikmetli Hennes
21
ilerleme gerçekleştirmiyordu. Bu okulların benimsedikleri temel ilkeler ise ders kitabı biçimine, İmparatorluk içerisin de felsefe eğitiminin temelini oluşturan rehber kitaplara in dirgenmişti. Kökeninin Yunan olması itibariyle Platonculuk, Yeni-Platonculuk, Stoaalık ve diğer Yunan düşünce okulla rından birer nebze içeren Hermetik yazının felsefesi de
bu
standartlaşmış tipe aitti. Gelgelelim ikinci yüzyıl dünyası gerçekliğin bilgisini, so runlarına alışılageldik eğitimin veremediği yanıb hararetle arıyordu. Yanıt aramak için sezgisel, gizemli, büyü esaslı baş ka yollar araşbnyordu. Akıl, göründüğü kadarıyla başarısız olduğundan, Nous, yani insandaki sezgi yetisini geliştirmeye girişmişti. Felsefe, diyalektik bir alıştırma olarak değil, tanrı nın ve dünyanın anlamının sezgisel bilgisine erişmenin yolu, yani gnosis olarak kullanılacakb, münzevi-çileci disiplin ve dindar bir yaşam tarzı bunun zem.inini haZırlayacakb. Çoğu kez üstat ve mürit arasındaki diyaloglar biçimini alan Her metik risaleler, genellikle müridin bir aydınlanma yaşadığına kani olduğu ve methiye dolu şarkılarla coşkusunu haykırdığı bir vecd halinde zirveye ulaşır. Mürit bu aydınlanmaya, dün yayı veya kozmosu müşahede ederek, daha doğrusu kozmo sun kendi Nous'u veya mens'i içine yansıtbğı biçimini müşa hede ederek ulaşıyordu. Bu Nous veya mens kozmosun ilahi anlamını onun için ayıklıyor, böylece ona kozmos üzerinde manevi hakimiyet sağlıyordu, bpkı bilinen irfmi aydınlall' mada yahut gezegen feleklerini kateden ruhun tanrıyla bir olmak üzere yükselişinde olduğu gibi. Böylece Yunan düşün cesinin büyük kısmında, özellikle Platonculuk ve Stoaalıkta bir alt akım olarak varlığını sürdüren dünyevi din, Herme tizm' de gerçek anlamda bir dine, tapınakları veya kutsal ki tabı olmayan, yalnızca zihinde yaşama geçirilen bir inanca, irfmi bir aydınlanma [gnosis] içeren dini bir felsefeye yahut felsefi bir dine dönüşüyordu.
22
GIORDANO BRUNO
ve
H E R M ET İ K G E L E N E K
Eski olan şeylerin saf v e kutsal olduğu, en erken devirler de yaşamış düşünürlerin, halefleri olan meşgul rasyonalistle re kıyasla tanrılarla daha yakın yürüdüğü fikri (ki Rönesans da bu fikri onlardan alacakh) ikinci yüzyılda yaşayan insan ların iliklerine işlemişti. Pisagorculuğun bu dönemde güçlü
biçimde canlandınlmasının nedeni buydu. Aynı zamanda çok uzak, ücra olan şeyin daha kutsal olduğu kanısındaydı lar.9 Bilgiye yaklaşımının Yunanlılar'a kıyasla daha dindarca olduğunu hissettikleri ''barbarları," Hint jimnosofistlerini, Pers Büyücülerini, Keldani astrologlannı yüceltmeleri bu yüzdendi.10 Bütün dinlere hoşgörü gösteren İmparatorluğun kültürleri erittiği potada doğu inançlarıyla tanışmak için bol ca fırsat mevcuttu. Bu dönemde hepsinden çok saygı duyulan kültür Mısırhlar'a ait olandı. Mısır tapınakları Mlii faaldi, ve Greko-Romen dünyada dini hakikati ve vahyi arayan dindar kişiler, ücra bir yerdeki bir Mısır tapınağına hac ziyaretine gidip, rüyalarında ilahi gizemlere dair bir tahayyül görmek umuduyla geceyi tapınağın yakınında geçirirlerdi.11 Bütün bilginin ilk ocağının Mısır olduğu, büyük Yunan filozofları nın Mısır'ı ziyaret ederek Mısırlı rahiplerle istişarede bulun dukları kanaati uzun süredir yaygındı, ve ikinci yüzyılın ha let-i ruhiyesinde Mısır'ın kadim ve gizemli dini, rahiplerinin sahip olduğu farz edilen derin bilgi, münzevi-çilekeş yaşam tarzları, tapınaklarının yeralh odalarında gerçekleştirdikle ri varsayılan dini büyü, muazzam bir cazibe arz ediyordu. Hermetik Ascleipus'ta yer alan, Mısırlı rahiplerin tanrılarının heykellerini canlandırmakta kullandıkları büyülerin acayip tasviri, ve kadifll Mısır dininin sona ereceğine dair dokunaklı kehanette yansımasını bulan şey, işte bu Greko-Romen dün yanın Mısır-taraftan ruh haliydi. "O saat," diyordu sözde Mı9 A. g. y., I, s. 14 ve devamı. 10 A. g. y., 1, s. 19 ve devamı. 11 A. g. y., I, s. 46 ve devamı.
Üç Hikmetli Hermes
23
sırlı rahip Üç Hikmetli Hermes, müridi Asclepius'a, "O saat gelip çattığında, hayattan bezmiş insanlar dünyayı artık hay ranlık ve hürmetlerine layık bir nesne olarak göremeyecek ler. Bu gördüğün şeylerin tümü, geçmişte, şimdi, ve gelecekte görülebilecek şeylerin en iyisi olan bu iyilik dolu şeyler, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak. İnsanlar onu bir yük olarak görecekler, ve o andan itibaren bütün bu evren küçüm senecek, kıymeti bilinmeyecek, Tanrı'run bu eşsiz yapıb, bu muhteşem mimari, sonsuz çeşitlilikte biçimlerden meydana gelen bu baştan aşağı iyilik dolu yarabm; tek'in içinde tümün, saygı, övgü, ve sevgiye layık olan ne varsa hepsinin uyumlu bir çeşitlilik içinde toplandığı eseri üzerine rahmetini esirge meden, cömertçe yağdıran Tanrı'run iradesinin ·araa hor gö rülecek." 12 Böylece Mısır ve onun büyü esaslı dini Hermetik dünyevi din ile özdeşleştirilmiş olur. Hermetik külliyabn içeriğinin Rönesans Büyücüsünü na sıl olup da bu metinlerde kadim Mısır bilgeliği, felsefesi, ve büyüsüne dair gizemli ve paha biçilmez bir anlab bulundu ğu yanılgısına sürüklediğini böylece görebiliriz. Üç Hikmetli Hermes, belli tür irfaru felsefi vahiylerle, veya büyü risaleleri ve reçeteleriyle ilişkilendirilen bu efsanevi ad, Rönesans'ın nazarında gerçek bir kişi, kadim devirlerde yaşamış ve bü tün bu yapıtları bizzat yazmış Mısırlı bir rahipti. Bu külliyabn içinde, İ.S. ilk yüzyıllarda yaygın olan, bir miktar yozlaşmış felsefe eğitiminden türetilmiş Yunan felsefesi fragmanlarıyla karşılaşan Rönesans okuru, karşısında duran metinlerin Pla ton ve Yunanlılar'ın sahip oldukları en iyi bilgiyi_kendisin den ödünç aldıkları kadim bilgelik kaynağı olduğuna kani oluyordu. Bu muazzam tarihsel hata şaşırba sonuçlara yol açacakh. ***
12 C.H., il, s. 328.
24
G I O R DA N O B R U N O
ve
H E R M ET İ K G E L E N E K
Rönesans'ın Üç Hikmetli Hermes'i çok eski devirlerde yaşa
mış gerçek bir kişi ve Hermetik metinlerin yazan olarak kabul etmesi çok güvenilir uzmanlara dayanıyordu, zira önde gelen Kilise Babalan, özellikle Lactantius ve Augustine, bu varsa yunlara üstü kapalı olarak inanmışlardı. Elbette hiç kimse bu sözünden sual olunmaz yazarların haklılığından kuşkulan mayı aklından geçirmemişti. Üçüncü yüzyılda Lactantius ve
dördüncü yüzyılda Augustine'in, her ikisinin de efsaneyi sor gulamadan kabul etmesi, Hermetik külliyabn sahip olduğu ün ve öneme, ve metinlerin müellifi ve kadim kök.enine dair Üç Hikmetli Hermes efsanesinin erken ve eksiksiz başarısına çarpıa bir biçimde tanıklık eder. Beşinci Merkür'ün "Mısırlılar'a yasaları ve yazıyı öğreten kişi" olduğuna dair Cicero'dan bir alınb aktardıktan sonra Lactantius, Institutes yapıbnda bu Mısırlı Hermes'e dair şun ları ekler: "Gerçek bir kişi olmakla birlikte çok eski bir devir de yaşam.ışb, ve her tür bilgiye derinden vfilofb, öyle ki pek çok konu ve sanata ilişkin bilgisi ona Üç Hikmetli lakabım kazandırm.ışb. İlahi şeylerin bilgisi üzerine nice kitaplar yaz m.ışb, bu kitaplarda yüce ve bir olan Tann'nın azametini or taya koyar, ve ondan bizim kullandığımız adlarla -Tanrı ve Baba- bahseder."ı3 Lactantius "nice kitap" ile kuşkusuz bize kadar ulaşan Hermetik metinlerden bazılarım kastetmektedir, çünkü Corpus Hermeticum ve aynı zamanda Asclepius'un bazı risalelerinden birçok alınb verir.ı4 Lactantius'un Üç Hikmetli -
Hermes'i ve kitaplarım çok erken bir tarihe tayin ettiğini De
ira Dei [Tann'nın Gazabı] adlı yapıbnda yer alan bir ifadeden çıkarmak mümkündür; orada Üç Hikmetli'nin Platon ve Pisa gor'dan çok daha eski olduğunu belirtmektedir. ıs 13 Lactantius, Div. Inst., 1, vi; İng. Çev. W. Aetcher, The Works of Lactantius, Edinburgh, 1871, 1, s. 15. 14 Lactantius'un Hemu!tica'dan aktardığı kısımlar için bkz. C.H., 1, s. xxxvi ii; Il, s. 259, 276-7. 15 Lactantius, De ira Dei, XI; Aetcher çevirisi, II, s. 23.
Üç Hikmetli Hermes
25
Lactantius'un lnstitutes'inde Üç Hikmetli Hermes'ten daha pek çok alıntı ve ona pek çok abf bulunur. Hristiyanlığın sahiliğini desteklemek için pagan bilgeliğini kullanma stra tejisinde Hermes'i anlaşılan yararlı bir müttefik olarak gör müştü. Az önce aktardığımız alıntıda Hermes'in, tıpkı Hris tiyanlar gibi, Tanrı' dan "Baba" olarak bahsettiğini belirtir; nitekim Baba sözü Hermetik metinlerde yüce varlıktan bah sederken oldukça sık kullanılır. Ancak daha da manidar ola nı,
Hermes'in yaratıcı için "Tanrı'nın Oğlu" ifadesini kullan
masıdır. Hristiyanlığın sahiliğinin bu kadim yazar tarafından şaşırtıcı biçimde teyit edildiğini göstermek için Lactantius
Asclepius'tan Yunanca olarak bir pasaj aktarır (metnin kayıp Yunanca aslından parçaların günümüze ulaşmasını sağlayan alınblardan biridir bu):
Kamil Söz adlı kitapta Hermes, şu sözcükleri kullandı. "İkinci Tanrı'yı görünür ve hissedilir kıldığı için Tanrı ola rak adlandırmayı uygun gördüğümüz Efendi ve her şeyin Yaratıcısı . ... Onu ilk önce, yalnız başına, ve biricik olarak yarattığı için, O [yaratılan] Ona [yaratıcıya] .güzel ve iyi şeylerle dopdolu göründü; bunun üzerine [yaratıcı] Onu
kutsadı, ve Kendi Oğlu olarak tamamen sevdi."16 Kamil Söz, yahut Sermo
Perfectus, Asclepius'un Yunanca
aslındaki başlığının doğru bir tercümesidir;17 Lactantius'un Yunanca olarak aktardığı pasaj da elimizdeki Latince tercü meye yaklaşık olarak denktir. Böylece Asclepius, Mısırlılar'ın putlarını nasıl imal ettiklerinin tuhaf tasvirini ve Mısır dinine yakılan Ağıt'ı içeren bu yapıt, Tanrı'nın O.ğlu'na dair bir keha net içerdiği gerekçesiyle takdis edilmiş olur. 16 Lactantius, Div. lnst., ıv, vi; Fletcher'in çevirisi, I, s. 220. Lactantius Asc lepius, 8' den (yani C.H., il, s. 304) bir bölüm aktanyor. 17 Bkz. C.H., il, s. 276-7.
26
G I O R OA N O B R U N O
ve
H E R M ET İ K G E L E N E K
Hermetik yazarların "Tann'nın oğlu" ifadesini kullandık ları tek yer Asclepius değildi. Yaratılışa dair Hermesçi anlab olan Pimander'in başında, yarabm eyleminin aydınlık bir Söz ile gerçekleştiği, ve bu Söz'ün Tann'nın Oğlu olduğu söy lenir.18 Tann'nın Oğlu'nun yarabcı söz olduğunu Kutsal ki taptan alıntılarla tarbşbğı sırada Lactantius teyit için pagan yazarlara başvurur, Yunanlılar'ın O'ndan Logos olarak söz ettiklerini, Üç Hikmetli'nin de böyle yapbğını belirtir. Piman der' de geçen yarabcı Söz'ün Tann'nın Oğlu olduğuna dair pasaj vardır aklında kuşkusuz. "Şu veya bu şekilde neredey se bütün hakikati araştırmış olan Üç Hikmetli"nin "Söz'ün mükemmelliğini ve asaletini sık sık tasvir ettiği" ni de ekler.19 Nitekim Lactantius, Tann'nın Oğlu'ndan ve Söz'den bah seden Üç Hikmetli Hermes'i Hristiyanlığın gelişini öngörmüş olan gayri-Hristiyan kahin ve peygamberler içinde en önem lilerinden biri kabul eder. Institutes'in üç farklı pasajında Üç Hikmetli'yi KMUnler [Sybils] ile birlikte İsa'nın gelişinin ta nığı olarak anar.20 Lactantius hiçbir yerde Üç Hikmetli Her mes'in aleyhinde herhangi bir şey söylemez. Ondan daima çok kadim ve her alanda bilge bir yazar olarak bahseder; yapıtlarının tonu Hristiyanlıkla bağdaşır, ve Oğul Tanrı'dan bahsetmesi onu KAhinler'le birlikte Hristiyanlık öncesi pey gamberler arasına yerleştirir. Lactantius kitabın bütününde suretlere tapmayı yasaklar, Büyücülerin kullandıkları cinlerin ,
18 Bkz. 2. Bölüm. 19 Lactantius, Div. lnst., ıv, xi; Fletcher çevirisi, I, s. 226. 20 Lactantius, Div. lnst., I, vi; ıv, vi; VIIl, xviii; Fletcher'in çevirisi, I, s. 14-19; 220-2; 468-9. KAhin Kehanetleri'nin antik çağa ait olduğu varsayımı da Hermetica ka dar şaibeliydi. Yahudi kökenli düzmece KAhin Kehanetleri bilinmeyen bir tarihte ortaya çıkb, ve daha sonra Hristiyanlar eliyle değişime uğ rabldı. Oracula Sibyllina içinde neyin Yahudi neyinse Hristiyan kökenli olduğunu ayırt etmek güçtür. M. J. Lagrange, Le judaisme avant /esus-Ch rist, Paris, 1931, s. 505-11; A Puech, Histoire de la litterature grecque chre tienne, Paris 1928, il, s. 603-15; ve G. Bardy'nin Oeuvres de Saint-Augustin içindeki notu (Descl�de Brouwer, cilt 36, s. 755-9).
Üç Hikmetli Hermes
27
ise düşkün, kötü melekler olduğu kanısındadır.21 Gelgelelim bunlarla Üç Hikmetli arasında asla bağ kurmaz; o, ilahi ha kikatler konusunda daima hürmet edilen bir uzman olarak karşımıza çıkar. Lactantius'un Hristiyan olarak kalmak iste yen Rönesans Büyücüsünün en sevdiği kilise Babası haline gelmesi hiç şaşırtıcı değildir. ***
Oysa Augustine, Hristiyanlığa bağlı kalmak isteyen Rönesans Büyücüsü için güçlük arz eder, çünkü De Civitate Dei'de "Üç Hikmetli lakaplı Mısırlı Hermes"in putlar hakkında yazdık larını, yani Asclepius'ta geçen, büyü esaslı dinlerinde Mısırlı lar'ın tanrı heykellerinin içine büyü yoluyla ruhları çekerek onları nasıl canlandırdıklarını tasvir eden pasajı, Üzun bir bö lüm22 aktararak sert bir biçimde lanetler. Lactantius'un aksine Augustine, Asclepius'un Yunanca bir nüshasını değil, Latince tercümeyi kullanıyordu (dolayısıyla bugün bizim de elimiz de olan bu nüshanın en azından dördüncü yüzyıla ait olması gerekir). 23 Daha önce belirtildiği gibi bu tercüme Madauralı Apuleius'a atfedilmekteydi. Augustine'in Ascleipus'ta yer alan putlar hakkındaki pasa jı nasıl bir bağlam içerisinde eleştirdiğine dikkat edilmelidir. Genel olarak büyüye ve daha özelde Madauralı Apuleius'un ruhlar veya cinler [daemones] hakkındaki görüşlerine karşı çıkmaktadır.24 Madauralı Apuleius, Greko-Romen dünyanın genel kül türü konusunda iyi bir eğitim almış, ve okullardaki tekdüze eğitimden usanınca kurtuluşu babni alanda, özellikle de Mı-. sır'a özgü babni ilimlerde aramıştır. İ.S. 123 civarında doğan Apuleius, Kartaca'da ve Atina'da eğitinı. görmüş, ardından 21 Lactantius, Div. Inst., il, xv. 22 Augustine, De civ. Dei, VIII, xxiü-xxvi. Asclepius 23, 24, 37' den aktarmak tadır; bkz. C.H., il, s. 325 ve devamı. 23 C.H., il, s. 259. 24 De civ. Dei, VIII, xiii-xxü.
28
GIOROANO BRUNO
ve
H E R M ETİK G E L E N E K
Mısır' a seyahat etmiş, orada büyü yapmakla suçlanarak mah keme önüne çıkarılmıştır. Yaygın olarak Altın Eşek adıyla bili nen mucizelerle dolu romanıyla ünlüdür.25 Cadılar tarafından bir eşeğe çevrilen kahraman, hayvan biçiminin içinde pek çok ıstıraba maruz kaldıktan
sonra,
çaresiz dolaşırken vardığı ıs
sız bir deniz kıyısında tanrıça İsis'in ona bir vecd anında ayan olmasıyla yeniden insan biçimine döndürülür. Nihayet bir Mısır tapınağında İsis rahibi olur. Romanın atmosferi, ahlaki teması (zira hayvan biçimine sokulma, ihlale karşı verilmiş bir cezadır), vecd halinde sırlara vakıf olma yahut aydınlan ma, Mısır' a özgü üslubu ile baştan sona Hermetik metinlerin atmosferini andırır. Apuleius gerçekte Asclepius'un çevirmeni olmamakla birlikte bu yapıt ona kuşkusuz hitap ederdi. Augustine, Apuleius'u Platoncu olarak adlandırır; Socra tes'in "cini" hakkındaki yapıbnda tanrılarla insan arasında araa olarak kabul ettiği havai ruhlar ve cinlere ilişkin görüş leri yüzünden Apuleius'u yerden yere vurur. Augustine'in bunu dine hakaret saymasının nedeni, kendisinin havai ruh lara veya cinlere inanmaması değil, bu ruhların ve cinlerin kötülüğe hizmet ettiklerini düşünmesidir. Ardından Mısırlı lar'ın tanrı heykellerine bu tür ruh ve cinleri çekmek, ve böy lece heykelleri canlandırmak yahut tanrıya dönüştürmekte kullandıkları büyüyü övdüğü için Üç Hikmetli Hermes'i eleş tirir. Bu noktada Asclepius'ta yer alan tanrı yaratma hakkında ki pasajı kelimesi kelimesine aktanı. Ardından Mısır dininin sona ereceğine dair kehaneti, ve yok oluşuna yakılan Ağıt'ı tartışır, bunu Hristiyanlığın gelişiyle birlikte putperestliğin sona ereceği yönünde bir kehanet olarak okur. Yani burada da Üç Hikmetli Hermes, Hristiyanlığın gelişini haber veren bir peygamberdir, ne var ki Augustin, onun geleceğe dair bu bilgiyi, ibadet ettiği cinlerden edindiği söyleyerek kehaneti her tür takdirden mahrum bırakır. 25 On albncı yüzyılda William Adlington tarafından yapılan tercümenin başlığıdır bu.
Üç Hikmetli Hermes
29
Şeytanın ortağı olan Hennes bu şeyleri öngörürken Hristi yan adının kanıbru gizler, üstelik müteessir bir kehanetle, Hristiyanlığın bütün putperest b4tıl inançların yıkımına yol açacağını haber verir: Çünkü Hennes, (havarinin de diği gibi), "Tann' yı tanıyınca onu Tanrı olarak yüceltmek, ona şükretmek yerine, kibirli hayallere kapılan, budalaca kalpleri zifiri karanlıkla kaplı . . . " kimselerdendir.26 Gelgelelim, diye devam eder Augustine, bu Hennes, her ne kadar Mısır putperestliğine duyduğu hayranlık gözünü kör etmiş olsa da, ve putperestliğin sona ereceğine dair ke hanetini şeytandan edinmiş olsa da, "Tanrı hakkında pek çok şeyi doğru söyler". Bunun karşıtı olarak, Yeşaya "gibi sahici bir peygamberin şu sözlerini aktarır: "O'nun huzurunda Mısır'ın putları müteessir olacak, ve Mısır'ın kalbi yumuşayacak."27 Augustine, Hennes'in "Tanrı'nın Oğlu"ndan bahsetmesi konusunda hiçbir şey söylemez. Konuyu ele alış tarzı belki de kısmen, Lactantius'un Hennes'i Hristiyanlık dışı bir peygam ber olarak yüceltmesine verilmiş bir karşılıktır. Augustine'in Hennes hakkındaki görüşleri Hennetik me tinlerin Rönesans dönemindeki pek çok sadık hayranı için doğal olarak zorluk arz ediyordu. İzleyebilecekleri birkaç yol vardı. Bunların biri, Asclepius'taki putperest bölümün büyü cü Apuleius tarafından Latince çeviride yapılan bir ek.leme olduğıınu, Hennes'in yazdığı metnin kaybolan Yunanca as lında yer almadığını ileri sürmekti. İleride göreceğimiz gibi, on altıncı yüzyılda bazı Hennesçiler bu yolu tutmuşlardı.28 Fakat Rönesans Büyücüsü açısından Asclepius'ta geçen büyü, Hermetik metinlerin en cazip bölümüy.dü. Bir Hristiyan Bü-
26 De civ. Dei, VII xxili, John Healey'nin İngilizce çevirisinden. Alınb, Roma lılar, 1, xxi. 27 Ye�a, XIX, i. 28 Bkz. 10. Bölüm.
30
GIORDANO BRUNO
ve
H E R M ETİK G E L E N E K
yücü ne yapıp d a Augustine'i devre dışı bırakabilirdi? Mar silio Ficino'nun yöntemi, Augustine'in büyüyü lanetlediğini aktarıp, sonra da onu göz ardı ederek, çekingen bir tavırla da olsa, büyü yapmayı sürdürmekti. Giordano Bruno daha cesur bir yol izleyerek Mısır'ın büyü esaslı dininin yalnızca en kadim değil, aynı zamanda yegane hakiki din olduğunu, hem Yahudilik hem de Hristiyanlığın onu unutturarak tahrif ettiğini ileri sürecekti.
De Civitate Dei'de Mısır putperestliği hakkındaki bölüm den çok farklı bir yerde ve bambaşka bir bağlamda Üç Hik metli Hermes hakkında başka bir pasaj daha yer alır. Augus tine İbrani dilinin kadim kökenini ortaya koymakta, İbrani peygamberler ve cedd-i Alanın kMir filozofların hepsinden çok daha önce var olduğunu, ve sahip oldukları bilgeliğin de Mısır bilgeliğinden daha erken ortaya çıktığını ileri sürmek tedir. Peki, onların Mısırhlar'ın o engin bilgeliği neydi zannedi yorsun? Doğrusu, astronomiden başka bir şey değildi, bir de bilgi seviyesini yükseltmekten çok zihne idman yaptı ran birtakım bilimler. AhlAka gelince, Mısır'da, Üç Hik metli'nin devrine kadar esamesi okunmuyordu, ki o da hakikaten Yunan bilge ve filozoflarından çok &lce, ama İb rahim, İshak, Yakup, Yusuf, ve hatta Musa'dan sonra gel mişti; çünkü Musa doğduğunda Prometheus'un kardeşi, büyük astronom Atlas hayattaydı, ve bu Üç Hikmetli'nin babasının babası olan yaşlı Merkür'ün anne tarafından bü yükbabasıydı. 29 Böylece Augustine, otoritesinin tüm ağırlığıyla "Yunan bilge ve filozoflarından çok önce" yaşamış olan Üç Hikmetli
29 De civ. Dei, XVIII, xxix; John Healey'nin çevirisinden.
Üç Hikmetli Hermes
31
Hermes'in kadim devirlere ait olduğunu teyit ediyordu. Ay nca onu Musa'nın bir çağdaşından üç kuşak sonraya tayin eden bu garip şecereyle, Augustine, daha sonra çok tartışıla cak olan, Musa ve Hermes'in nispi tarihleri sorusunu ortaya atmış oluyordu. Hermes, Augustine'in dediği gibi, Yunanlı lar' dan çok önce olmakla birlikte Musa' dan biraz daha son ra mı yaşamıştı? Musa'yla çağdaş mıydı, yoksa ondan önce miydi? Bu görüşlerin her biri sonraki dönemde Hermesçiler ve Büyücüler tarafından kabul görecekti. Hermes'in yaşa dığı dönemi Musa'ya kıyasla tespit etme ihtiyaa, Hermetik Pimander'i okuyan herkesi herhalde şaşırtan, Tekvin ile olan benzerlikten kaynaklanıyordu. Diğer erken dönem Hristiyan yazarlarından ·üç Hikmetli Hermes hakkınd a daha fazla şey öğrenilebilir, 30 özellikle İs kenderiyeli Clement'ten. Mısır rahiplerinin resmi geçidine dair verdiği çarpıa tasvirde, kortejin başındaki şarkıanın Hermes'in müzik ve şarkı üzerine iki kitabını taşıdığını; mü neccimin ise Hermes'in yıldızlar hakkındaki dört kitabını taşıdığını söyler. Bu tasvir esnasında Clement, Üç Hikmetli Hermes tarafından yazılmış olan kırk iki kitap bulunduğunu belirtir; bunların otuz altısı Mısır felsefesinin tamamını içerir, geri kalan altısı ise tıp üzerinedir.31 Clement'in Hermetica'nın bize ulaşan ciltlerinden herhangi birinden haberdar olma sı pek mümkün görünmüyor,32 oysa Rönesans okuru, Cle ment'in sözünü ettiği büyük mukaddes kütüphanenin paha biçilmez kalıntılarına Corpus Hermeticum ve Asclepius'ta sahip olduğuna inanıyordu. ***
30 Bkz. Scott, cilt 1 içinde Testimonia derlemesi. 31 İskenderiyeli Oement, Stromata, VI,iv, xxxv-xxxvili. Aynca bkz. Festu gi�re, 1, s. 75 ve devamı. 32 Clement Herınetik metinlerden söz etmez, ki Scott buradan hareketle onun ya bu metinlerden haberdar olmadığı veya onların çok eski dö nemlere dayanmadığını bildiği sonucuna vanr (I, s. 87-90).
32
GIORDANO BRUNO
ve
H E R M ET İ K G E L E N E K
1460 dolaylarında Cosiıno de Medici'nin kendisi için elyaz malan toplamakla görevlendirdiği pek çok elçiden biri olan bir keşiş, Yunanca bir elyazmasını Makedonya'dan Floran sa'ya getirmişti. El yazması Corpus Hermeticum'un bir nüsha sını içeriyordu, ancak eksiksiz bir nüsha sayılmazdı bu, çün kü derlemede bulunan on beş risaleden yalnızca on dördünü içeriyordu, sonuncusu eksikti. 3.1 Platon'un elyazması nüshala rı çoktan tamamlanmış olduğu ve tercüme edilmeyi beklediği halde Cosiıno, bunları bir kenara bırakıp Yunan filozoflara gi rişmeden önce derhal Üç Hikmetli Hermes'in yapıhm çevir mesi için Ficino'ya talimat verdi. Bunu bize Ficino'nun kendisi anlahr; Plotinus şerhini Lorenzo de Medici'ye ithafnamesinde Gemistus Pletho ve diğer Bizanslı ulemanın Floransa Konsü lüne gelmesiyle birlikte Yunan araşhrmalannın nasıl ivme kazandığım, ve kendisinin o sırada Bizans'tan Bah'ya gelen Yunan felsefesi hazinelerini tercüme etmesi için Cosimo tara fından nasıl görevlendirilmiş olduğunu tasvir eder. Cosimo, Platon'un yapıtlarım çevirmesi için kendisine teslim etmiştir. Derken 1463 yılında Cosiıno'dan önce Hermes'i derhal ter cüme etmesi, sonra Platon'a geçmesi yönünde talimat gelir:
"Mı"hi Mercurium primo Termaximum, mox Platonem mandavit interpretandum."34 Ficino tercümeyi birkaç ay içinde, ihtiyar Cosimo'nun 1464'teki ölümünden önce tamamlar. Ardından •
Platon'a başlar.35 33 Ficino'nun çevirisine esas aldığı el yazması nüsha Biblioteca Laurenzia na' dadır (Laurentianus, LXXXI 33 (A)). Bkz. Kristeller, Studies, s 223; bu kitaptaki on birinci bölüm Kristeller'in ilk kez 1938'de yayınladığı ve Ficino'nun Corpus Hermeticum'u tercümesi üzerine çığır açıcı bir çalış ma olan makalenin yeniden basımıdır. Rönesans dönemi Hermetizm'i üzerine araşbrma yapan öğrencilerin hepsi Kristeller'in yapıbna çok şey borçludur. 34 Ficino'nun Plotinus meal ve şerhini Lorenzo de Medici'ye ithafnamesi; Ficino, s. 1537. 35 A. g. y. aynca bkz. Kristeller, Studies, s. 223; A. Marcel, Marsile Ficin, Pa ris, 1958, s. 255 ve devamı.
Üç Hikmetli Hennes
33
Olağanüstü bir durumdur bu. Platon'un bütün yapıtları çevrilmeyi beklemektedir, ve Ficino Hermes'i çabucak çevi rene kadar da beklemelidir, çünkü Cosimo muhtemelen Her mes'i ölmeden önce okumak arzusundadır. Üç Hikmetli'nin esrarlı şöhretine bundan fili kanıt olamaz! Cosimo ve Ficino, Üç Hikmetli Hermes'in Platon' dan çok daha önce yaşadığını kilise Babalarından biliyorlardı. Aynca Asclepius'un Latince çevirisinden de haberdardılar; bu yapıt, aynı bakir kaynak tan antik Mısır bilgeliğinin diğer yapıtlarını da edinmek için iştahlan kabartmıştı. 36 Mısır, Yunan' dan önceydi; Hermes, Platon' dan önce yaşamıştı. Rönesans'ın eski, asli, uzak olana ilahi hakikate daha yakın olduğu gerekçesiyle duyduğu say gı, Corpus Hermeticum'un Platon'un Devlet ya da Şölen'inden daha önce tercüme edilmesini gerektiriyor, dolayısıyla bu as lında Ficino'nun yaptığı ilk tercüme oluyordu. Ficino tercümesine Pimander başlığını . verdi; bu, aslında Corpus Hermeticum'un yalnızca ilk risalesinin başlığıydı, ama o bunu bütün külliyatı, daha doğrusu bu elyazmasında bu lunan ilk on dört risaleyi kapsayacak şekilde genişletmişti. Tercümeyi Cosimo'ya ithaf etti. Bu ithafname, veya onun de yimiyle argumentum, kadim Mısır bilgeliğinin bu harikulade vahyine yaklaşırken içinde bulunduğu zihin durumunu, de rin hayret ve hayranlığını ele verir. Musa'nın doğduğu devirde astrolog Atlas'ın ünü yayılı yordu. Atlas, fizikçi Prometheus'un kardeşi, ve ihtiyar Mer kür'ün -ki yeğeni Üç Hikmetli Hermes'tir- dayısıydı.37 36 Bu coşkunun kaynagıru anlayabilmek için Orta Çağ ve Rönesans' ta Fici no öncesi Hermetizm'in tarihçesine bakmak gerekir. Asclepius'un Orta Çağ'daki etkisi hakkında birkaç ipucu için, tıkz. C.H. il, s. 267-75. Her mesçiliğe yönelik (temelde Asclepius'a ve sahte-Hermesçi Liber Hermetis Mercurii Triplicis de VI rerum principiis'e dayanan ) ilgi, on ikinci yüzyıl Rönesans'ırun izlerinden biridir. Bu yapıtların St. Victor'lu Hugo üzerin deki etkisi hakkınd a bkz. Didascalicon, İng. Çev. Jerome Taylor, Colum bia, 1961, Giriş, s. 19 ve devamı, ve notlar. 37 Ficino'nun Pimander'e yazdığı önsöz, Argumentum (Ficino, s. 1836).
34
GIORDANO BRUNO
ve
H E R M ETİK G E L E N E K
Argumentum böylece Augustine'in önerdiği soykütüğünün hafif çarpıhlmış biçimiyle, Hennes'i aynı anda hem en kadim Antik Çağ' a, hem de neredeyse Musevi bir bağlama yerleşti rerek söze başlar. Augustine Merkür hakkınd a yazmışhr, diye devam eder Ficino, Cicero ve Lactantius da keza. Merkür'ün Mısırlılar'a "yasaları ve yazıyı verdiği"ne dair Cicero'dan al dığı bilgiyi tekrar ettikten sonra Hennapolis adındaki şehrin kurucusu olduğunu da ekler. Mısırlı bir rahipti, içlerinde en bilgesiydi; filozof olarak engin bilgisiyle, rahip olarak yaşa mının kutsiyeti ve kutsal ibadetlere bağlılığıyla içlerinde en üstünüydü, ve yasaların uygulayıası olarak kraliyet asaletine layıkh, bu yüzden de haklı olarak Termaximus, yani Üç Kere Hikmetli diye adlandınlmıştı.38 Hermes, ilk ilahiyat yazan olarak nitelenir: ardından gelen Orpheus kadim ilahiyatçılar içinde ikinci sıradadır: Orp heus'un mukaddes öğretisine vakıf olan Aglaophemus'u ilahiyatta Pisagor izler, ki onun öğrencisi Philolaus da ilahi Platon'umuzun hocasıydı. Öyleyse tek bir kadim ilahiyat (prisca theologia) vardır . . . kökenini Merkür' den alır ve İlahi Platon' da en yüksek seviyesine ulaşır. 39 Pimander' e yazılan bu önsözde Ficino ilk kez olarak bilgeli ğin soykütüğünü tarif eder, bunu Üç Hikmetli' den söz etme yen Gemistus Pletho'ya değil, kilise Babalarına, özellikle Au;. gustine, Lactantius, ve Clement' e dayanarak kurar. Bilgeliğin soykütüğünü daha pek çok kez tekrar edecektir. Üç Hikmetli Hennes burada daima ya ilk sıradadır, veya Zerdüşt' ün (ki ilk kadim ilahiyatçı olarak Pletho'nun en sevdiği addır) hemen ardından ikinci sırada gelir, veya birinci sırayı Zerdüşt'le pay38 "Üç Hikmetli"nin anlamının bu açıklaması Orta Çağ' dan gelir; bkz. 3. Bölüm. 39 Ficino, a. g. y. "
Üç Hikmetli Hermes
35
laşır.40 Prisca theologia'nın soykütüğü Ficino'nun kesintisiz bir zincir ile Platon' a dek uzanan bir bilgelik geleneğinin kaynağı ve kökeni olarak gördüğü Hermes' e ne denli önem atfettiğini çarpıcı bir biçimde gösterir. Hermes'in başat karakteri ve öne mine sorgusuz sualsiz bir inanç duyduğuna dair Ficino'nun yapıtında daha pek çok kanıt bulunabilir. Bu tavır Floransalı filozofun ilk biyografi yazarlarından birinin dikkatini çekmiş ti, "Ficino, Platon felsefesinin kökenini Merkür' den aldığına sağlam bir inanç duyuyordu. Merkür'ün öğretileri, Ficino'ya göre, Orpheus'un doktrinine ve bazı bakımlardan bizim ken di İlahiyatımıza (yani Hristiyanlığa) Pisagor'un öğretisinden daha yakındı."41 Merkür'ün ilahi şeylerin bilgisi üzerine pek çok kitap yaz dığını söyleyerek devam eder Ficino derin gizemleri açığa vurduğu Pimander önsözüne. Üstelik salt filozof olarak da ko nuşmaz, bazen bir peygamber olarak geleceği muştular. Eski dinin yıkılışını ve yeni bir inancın doğuşunu, ve İsa'run geli şini öngörmüştür. Augustine onun bu bilgiyi yıldızlar, yahut cinlerin vahiyleri aracılığıyla edinmiş olmasından kuşkulanır,
40 Theologia Platonica adlı yapıbnda Ficino soykütüğünü şöyle sıralar: 1) Zerdüşt, 2 ) Ü ç Hikmetli Merkür, 3 ) Orfeus, 4) Aglaophemus, 5) Pisa gor, 6) Platon (Ficino, s. 386). Plotinus şerhinde ise ilahiyabn aynı anda Persler arasında Zerdüşt ile ve Mısırhlar arasında Merkür ile başladığını söyler; ardından Orfeus, Aglaophemus, Pisagor ve Platon'u sıralar (a. g. y., s. 1537). Zerdüşt ile Hermes'in bu şekilde eşitlenmesi Ficino'nun soykütüğünü Gemistus Pletho'nun soykütüğüyle bir miktar yakınlaştırır. Pletho bil gelğin en kadim kaynağını Zerdüşt olarak görür, onun ardından Fici no'nun önerdiğinden farklı bir dizi aracı sıralar, fakat sonunda, Ficino gibi o da Pisagor ve Platon'a ulaşır. Pletho'nun Platon'un Yasalar yapıb üzerine yorumu ve Scholarios' a cevabından•a1ınwar için bkz. F. Masal, Plethon et le Platomisme de Mistra, Paris, 1956, s. 136, 138. Ficino'nun önerdiği bilgeliğin soykütüğü üzerine değerli bir çalışma için, bkz. O. P. Walker, "The Prisca Theologia in France" J.W.C.I, 1954 (XVII), s. 204-59. 41 Vita diFjicino, 1591 civarında yazılmış bir el yazması nüshadan yapılan baskı, Marcel içinde, s. 716.
36
G I O R D A N O B R U NO
ve
H E R M ETİK G E L E N E K
ancak Lactantius onu Kahinler ve peygamberler arasına yer leştirmekte tereddüt etmez. 42
Argumentum' dan birebir çevirerek değil, ancak özetleyerek aktardığımız bu ifadeler Ficino'nun kahramanını Asclepius'ta ki Mısır'ın putperestliği nedeniyle Augustine tarafından la netlenmekten kurtarmak için verdiği çabayı göz önüne serer. Bunun için Lactantius'un olumlu görüşünü vurgular. Ardın dan, Merkür'ün yazdığı pek çok yapıt içinde başlıca iki tane sinin ilahi olduğunu söyler, biri, Platoncu Apuleius'un Latin ce'ye çevirdiği Asclepius, diğeriyse Makedonya' dan İtalya'ya getirilen, ve kendisinin Cos�o'nun emriyle şimdi Latince'ye çevirmiş bulunduğu Pimander' dir. Bunun önce Mısır dilinde yazıldığı, sonra, Mısır'ın gizemlerini Yunanlılar'a açıklamak için Yunancaya çevrildiği kanaatindedir.
Argumentum, Hermetica'nın konusunu oluşturan irfaru [gnostic] aydınlanmaların yansıması olan bir vecd halinde sona erer. Bu yapıtta, Ficino'nun inancına göre, ilahi aydın lanmanın ışığı parlamaktadır. Duyuların aldanmacalan ve hayalgücünün bulutlarının üzerine çıkarak zihnimizi, ay nasıl güneşe dönüyorsa öyle, İlahi Zihin' e çevirmemiz gerektiğini öğütler, böylece Pimander yani İlahi Zihin, bizim zihnimize akabilecek ve şeylerin düzenini Tanrı' da var olduğu biçimiyle müşahede etmemiz mümkün olacaktır. Hermetica basımına yazdığı girişte Scott, Ficino'nun bu ya pıtlara karşı tavrını şöyle tarif eder: Üç Hikmetli Hermes ile Yunan filozofları arasındaki iliş kiye dair Ficino'nun teorisi kısmen ilk Hristiyan yazarla rın,
özellikle Lactantius ve Augustine'in sunduğu verilere,
kısmen de Corpus Hermeticum'un ve sahte-Apuleius'un Latince Asclepius tercümesinin kendi içindeki kanıtlara da42 Hristiyanlık dinini konu alan yapıbnda (De Christ. relig., XXV) Ficino Hennes'i İsa'run gelişini haber veren Kahinlerle bir tutar (Ficino, s .29).
Üç Hikmetli Hermes
37
yanıyordu. Hermetik öğretilerle Platon'unkiler arasındaki benzerliğin tarihsel bir bağı ima edecek düzeyde olduğu nu görmüştü; ancak Hermetica'nın yazarının yaklaşık ola rak Musa'nın devrinde yaşamış olduğu iddiasını bilinen bir gerçek olarak kabul ettiğinden, gerçekte var olan iliş kiyi tersine çevirerek, Platon'un ilahiyat anlayışını Pisagor aracılığıyla Üç Hikmetli'den aldığı sonucuna vardı. Üs telik onun bu görüşü, en azından ana hatlarıyla, konuyla ilgilenen herkes tarafından on altıncı yüzyılın sonuna dek benimsendi.43 Kuşkusuz gerçektir bu, üstelik Ficino'nun çeviri ve yapıt larının öncülük ettiği Rönesans Yeni-Platonculuğu üzerine çalışan bütün öğrencilerin akılda tutması gereken bir nokta dır. Ficino'nun kadim ilahiyat olarak kabul ettiği, İlahi Akıl' dan neşet eden, ve kendisini Platonculuğun ilk nüvesine, yani Mısır bilgeliğinden türemiş bir irfma eriştirecek olan aydın lanmanın bakir pınarı olarak gördüğü Hermetica karşısındaki hayranlık dolu tavrının, onun üzerinde nasıl bir etkiye yol aç tığı yeterince araştırılmamıştır. Çağdaşları Ficino'nun Hermetik metinlerin son derece önemli olduğu yönündeki kanaatini paylaşıyorlardı anla şılan, zira
P. O.
Kristeller'in belirttiği gibi Pimander muaz
zam bir dağıtım düzeyine ulaşınıştı.44 Metnin çok sayıda, Ficino'nun başka herhangi bir yapıtından daha fazla sayıda elyazması mevcuttur. İlk kez 1471'de basılmıştı; on altıncı yüzyılın sonuna kadar, başka yapıtlarla birlikte bulunduğu derlemeleri saymazsak, on altı basım yaptı. Tommaso Benci tarafından yapılan bir İtalyanca tercümesi 1548' de Floran•
sa'da yayınlandı. 1505'te Lefevre d'Etaples, Ficino'nun Pi43 Scott, L s. 31. bu yanılgının sona erdiği tarih olarak on albncu yüzyıl sonunu işaret etmek çok erken olur; bkz. 21. Bölüm. 44 Kristeller, Studies, s. 223 ve devamı; Suppl. Fic., I, s. lvü-lvili, cxxix-cxxxi.
38
GIORDANO BRUNO
ve
HERMETİK GELENEK
mander 'i ile Sahte-Apuleius'un Asclepius tercümesini tek bir ciltte topladı. Hermetik metinlerin on altıncı yüzyılda gerçek leşen basımları, tercümeleri, derlemeleri, ve şerhlerinin uzun ve karmaşık kaynakçası,45 Üç Hikmetli Hermes'in Rönesans boyunca uyandırdığı derin ve coşkun ilgiye delalettir. ***
Orta Çağ kilisesinin büyüye getirdiği yasak, bu uğraşın, bü yücünün lanetli sanatını gizlilik içinde sürdürdüğü karanlık kuytu köşelere itilmesine yol açtı. Saygıdeğer kimseler bazen ona el altından iş verebiliyor, ve kendisinden çok korkuluyor du. Ancak halk arasında dindar bir filozof olarak hayranlık uyandırması söz konusu değildi. Oysa eğitimli kişilere mah sus, ıslah edilmiş, ve eskinin cahil, kötücül kara büyüsüyle arasında herhangi bir bağ olduğu iddiasını daima reddeden Rönesans büyüsü, saygıdeğer bir Rönesans filozofunun yan uğraşıydı çoğu kez. Büyü bu yeni statüsünü kuşkusuz Bizans'tan gelen o bü yük edebiyat seline borçluydu. Bu yapıtların büyük kısmı ha kim felsefelerin batıni bir tona büründüğü İsa' dan sonraki ilk yüzyıllara aitti. Iamblichus, Porphyry, ve hatta Plotinus gibi yazarların münevver ve azimli okuru büyüyü bundan böyle alt tabakadan cahil kişilerin iştigal ettiği bir zanaat olarak gö remezdi. Ficino'nun yaymak için onca çaba sarf ettiği kadim bilgeliğin soykütüğü de büyünün canlandırılmasına zemin hazırlıyordu, çünkü kadim ilahiyatçıların pek çoğu aynı za manda kadim büyücüler idi ve iddialarını destekleyen metin ler de aslında batıni uğraşların yoğun olduğu, İsa' dan sonraki ilk yüzyıllara aitti. Sözgelimi bilgelik zincirinde ilk halka ola rak bazen Hermes'le yer değiştiren kadim Zerdüşt'e atfedilen Keldani Kehanetleri, zannedildiği gibi olağanüstü eski devirle-
45 Scott, 1, s. 31 ve devamı, aynca bkz. 10. Bölüm.
Üç Hikmetli Hermes re
39
değil, İ.S. ikinci yüzyıla ait belgelerdi.46 Kadim ilahiyatçılar
zincirinin ikinci halkasını oluşturan Orfeus' tan öğrenildiği varsayılan efsun büyüsü, Orfeus şarkılarına dayanıyordu, ki bunların çoğu da İ.S. ikinci ve üçüncü yüzyıla aitti.47 Demek
ki kutsal yapıtları fena halde hatalı tarihlendirilen tek kadim ilahiyatçı yahut büyücü Üç Hikmetli Hermes değildi. Bununla birlikte Üç Hikmetli Hermes'in Rönesans döne minde büyünün yeniden canlandırılmasında en önemli figür olduğu söylenebilir. Mısır geleneksel olarak en karanlık ve güçlü büyü ile ilişkilendirilmekteydi. Oysa şimdi en büyük uzmanların Platon'un kaynağı olarak kabul ettikleri Mısırlı bir rahibin yazılan günışığına çıkarılıyor, ve Kilise Babası Lac tantius'un ona olan takdirini haklı çıkarır şekilde, olağanüstü bir dindarlık sergiliyordu. Hermes'in dindarlığını belgeleyen ve onun hfilğal büyü hakkında olan ların bazılarını yukarıda aktardım, şimdi de Kabala büyüsü ve her iki büyü hakkındakilerden bazılarını aktaracağım.
36 A. g. y., s. 105.
142
G I O R DA N O B R U N O
ve
H E R M ET İ K G E L E N E K
Her ne mucizevi i ş gerçekleştirilirse, ister büyü araalığıyla olsun ister Kabala, veya başka tür bir büyüyle, en başta yüce ve kutsal Tann'ya atfedilmelidir . . .37 .
Büyü hakkındaki bu altıncı vargı, büyünün amacım "mu cizevi bir iş," yani büyülü bir işlem gerçekleştirmek olarak tarif etmesi bakımından ilginçtir. Aynca bu tür işlerin farklı türden büyüler araalığıyla da yapılabileceğini belirtir; Magia (yani doğal büyü), veya Kabala, veya başka tür bir büyü. Bu son ifade örneğin Orfik büyü ve Keldani büyüsünün de dahil edilmesine olanak verir, ki Pico diğer vargılarda bunların her ikisi hakkında da bir çift söz söyleyecektir. Aynca, bütün iyi büyü işlemlerinin Tann'ya sadık bir ruh hali içinde gerçekleş tirilmesini vakur bir biçimde salık verir. Hiçbir büyü işleminin Kabala ona eklenmedikçe etkili olamayacağım bildiren on beşinci vargıyı, ve İbranice veya doğrudan İbranice' den türetilmiş olmadıkça hiçbir ismin büyü işleminde etkili olmadığım öne süren yirmi ikinci var gıyı daha önce aktarmışhm. Bu nedenle yirmi beşinci vargıya geçiyorum: Simgeler nasıl ki büyünün parçası ise, sayılar da Kaba la'mn parçasıdır; ikisi arasındaki ortam, uç noktalar ara sında harfleri kullanarak oluşturulacak bir eğimle ele ge çirilebilir. 38 Doğal büyü, simgeleri kullanır; Kabala büyüsü ise harfler aracılığıyla sayılan kullanır. Kabala büyüsünü yaparken İb rani harflerinin rakamsal değerinin hesaba katılması gerekti ğine yönelik açık bir göndermedir bu. Büyü simgeleri ile Ka bala'nın harf-sayılan arasındaki ilişkiye de epeyce muğlak bir biçimde değinilmektedir. 37 A. g. y., s. 104; Fanner, s. 497. 38 A. g. y., s. 105-6; Fanner, s. 503
Pico della Mirandola ve Kabala Büyüsü
143
Nasıl ki ilk failin etkisiyle -o etki münferit ve dolaysız ol duğunda- nedenlerin dolayımıyla elde edilemeyecek bir şey gerçekleşirse, Kabala büyüsü aracılığıyla da -eğer bu saf ve dolaysız Kabala ise- hiçbir büyünün erişemeyeceği bir şey başanlır.39 Büyü hakkındaki bu yirmi altıncı ve son vargı Magia ile Kabala'nın ilişkisi açısından çok önemlidir. Doğal büyü yal nızca ara nedenleri, yani yıldızlan kullanır. Oysa saf Kabala derhal ilk nedene, yani Tann'nın Kendisi'ne gider. Böylelikle hiçbir doğal büyünün başaramayacağı işleri gerçekleştirebilir. ***
Kabala hakkındaki vargılardan, farklı Kabala türlerini tanım layan ilk üçünü daha önce aktardım. Şimdi geri kalanlar ara sından birkaçını seçeceğim. Kabala hakkındaki vargılar üzeri ne düşünürken bunların amacının büyÜ mü olduğu (ki büyü üzerine vargıların amacı kuşkusuz buydu), yoksa bazılarının, belki de çoğunun, salt gizemciliği mi amaçladığından tam olarak emin olamıyor insan. Pico ruhun gizemli biçimde fe lekleri katederek Sefirot' a ve onların ötesindeki esrarlı Hiçliğe yükselişinden söz ediyor olabilir mi? Yoksa bu yükselişi büyü aracılığıyla gerçekleştirmeyi mi tasarlıyor? Yahut bu yükseliş sayesinde büyü güçleri elde etmeyi mi? Onunki gibi bir kişi likte gizemciliği büyüden ayıran ince çizgiyi ayırt etmek güç, hatta belki de imkansızdır. Rasyonel ruhların büyük melek tarafından Tann'ya kur ban edilmesi -ki Kabalacılar tarafından izah edilmez ancak ruhun bedenden aynıffiası yoluyla gerçekleşir, bedenin ruhtan ayrılmasıyla değil; öpücük ölümünde
39 A. g. y., s. 106; Farmer, s. 503.
144
G I O R DANO B R U N O
ve
H E R M ET İ K GELEN E K
olduğu gibi kazara gerçekleşen durumlar müstesna. Bu şöyle tarif edilir:
Tann 'nın nazarında azizlerinin ölümü paha biçilmez değerdedir. 40
Bu on birinci vargı kuşkusuz büsbütün gizemlidir. Ruhun bedenden ayrıldığı ileri bir vecd halinde Kabalaa, dört büyük melek aracılığıyla Tann'yla iletişim kurabilir. Bu öylesine yo
ğun bir vecd halidir ki bazen, kazara, bedenin ölümüyle so nuçlanır. Öpücük ölümü olarak adlandırılan bu ölüm biçimi Pico'nun zihnini fazlasıyla meşgul etmiştir. Benivieni'nin şiiri üzerine yorumunda da
mors osculi' den söz eder.41
Rasyonel bir zihne sahip olmayan hiç kimse saf Kabala ile uğraşamaz. 42 Saf Kabala büyüsü ruhun entelektüel kısmında gerçekle şir. Bu durum onu yalnızca doğal
spiritus ile gerçekleştirilen
doğal büyünün işlemlerinden ayırır. Her kim Kabala ile uğraşırken . . . hata yapar veya ona kir
li haldeyken yaklaşırsa, hüküm gereği Azazel tarafından yutulacaktır.43 Burada kastedilen, yalnızca gizemci büyüler, dört büyük meleğe erişme girişiminin kötü sonuçlanma sı ve kötü bir me leğe rastgelmesi olabilir. Veya, büyü yapmaya başlamadan önce gereken hazırlıklar ve annmalara dair, büyüde hata ya pan veya gerekli hazırlığı yapmadan işe koyulan büyücüyü bekleyen korkunç tehlikelere dair olağan uyanlardan biri de olabilir.
40 A. g.y., s. 108-9; Fanner, s. 525. 41 Benivieni'nin Canzona de Amore'si üzerine yorum, m. Kitap, 8. Bölüm. (Pico, s. 753; De hominis dignitate, der. Garin, s. 558). 42 Pico, s. 109; Fanner, s. 525. 43 A. g. y.
Pico della Mirandola ve Kabala Büyüsü
145
Yıldız cinlerine erişmeye çalışmaktan özenle uzak duran doğal büyü bu tür risklere karşı temkinliydi. Çünkü yıldız cinlerinin bazıları iyi olsa da geri kalanı kötüydü, bu yüzden de spiritus büyüsünden fazlasını yapmaya hiç kalkışmamak en iyisiydi. Pico'nun daha yüksekleri hedefleyen büyüsü meleklere yönelik ve ilahi de olsa, tümüyle güvenli değildir, çünkü iyi melekler olduğu gibi kötü melekler de vanlır. Mı sırlılar'ın Koç burcunun ilk evresiyle eşleştirclikleri felek cini, uzun boylu, esmer, kırmızı gözlü adamla yüz yüze gelmek ne kadar nahoş olsa da, korkunç Yahudi şeytanı Azazel tarafın dan yutulmak daha beterdir! Kabala üzerine kırk sekizinci vargıda Pico, kozmosun on feleği -gezegenlerin yedi feleği, sekizinci felek olan sabit yıl dızlar feleği, arş-ı fili, ve ilk muharrik (primum mobile)"- ile on Sefirot, yani Kabala'run Sayılan arasındaki ilişkinin tama men farkında olduğunu belirtir. öteki Kabalaalar ne derse desin, ben on feleğin şu şekilde on sayıya karşılık geldiğini söylüyorum: binadan başlaya rak Jüpiter dörclüncüye karşılık gelir, Mc;t.rs beşinciye, gü neş altınaya, Satürn yedinciye, Venüs sekizinciye, Merkür dokuzuncuya, ay onuncuya. Sonra, binanın yukarısında, sabit yıldızlar feleği, üçe; ilk muharrik, ikiye; arş-ı fili, bi rinciye denk gelir.45 Pico'nun buradaki sayma biçimi kafa kanşhna olsa da,46 kastettiği şey, on felek ile on Sefirot arasındaki karşılıklı ilişki dir. Bu ilişki zaman zaman şu biçimde ortaya konur: 44 Sabit yıldızlar feleğinin yukarısında bulunan dokuzuncu feleğe, İslam astronomisinde "felek-i eflak" (felekler feleği), "felek-i atlas," veya kürsi de denmektedir (öm. Ayet-el Kürsi). (Çev.) 45 A. g. y., s. 111; Farmer, s. 541. 46 İlk muharrik yerine arş-ı ili ile başlamakla, ve Satüm'ü yanlış yere koy makla Pico alışılageldik sırayı karıştırmış gibi görünüyor.
146
G I O R OA N O B R U N O
ve
H E R M ET İ K G E L E N E K
Sefirot
Felekler
1 ) Kether
İlk muharrik
2) Hokhmah
Sekizinci felek
3) Binah
Satürn
4) Hesod
Jüpiter
S) Gevurah
Mars
6) Rahimin
Güneş
7) Netsch
Venüs
B) Hod
Merkür
9) Yesod
Ay
10) Malkuth
Unsurlar
Sefirot ile kozmosun felekleri arasındaki bu ilişki, Kaba la'yı evrenle ilişkili bir teosofiye dönüştürür. Kabala büyü sünden doğal büyünün takviyesi, veya doğal büyünün daha yüksek bir türü -yıldızlarla organik ilişki içindeki daha yük sek ruhani kudretlere ulaşan bir büyü- olarak bahsetmeyi mümkün kılan da bu ilişkidir. Kabala üzerine altmış altına vargıda Pico, "ruhumuzu on Sefirot' a nasıl uyarladığını" tarif ederken bunların her birinin tanımını verir: Ruhumuzu on Sefirot'a şu şekilde uyarlıyorum: Birlik-bü tünlüğü itibariye birinciye karşılık gelir, akıl itibariyle ikin ciye, muhakeme itibariyle üçüncüye, üstün şevk itibariyle dördüncüyle, üstün öfke itibariyle beşinciye, özgür seçim itibariyle altınaya, bunların hepsinin üstün şeylere dö nüştürülmesi itibariyle yedinciye, bunların hepsinin alçak şeylere dönüştürülmesi itibariyle sekizinciye, her ikisinin karışımı (eş zamanlı değil, dönüşümlü olarak) itibariyle dokuzuncuya, ve ilk menzilde yerleşmesini sağlayan güç itibariyle onuncuyla.47 47 Pico, s. 113; Fanner, s. 549.
Pico della Mirandola ve Kabala Büyüsü
147
Bunu Sefirot'un Scholem tarafından önerilen anlamlarıyla şu şekilde kıyaslamak mümkündür:48 Kether: Yüce
Birlik
Hokhrnah: Bilgelik
Akıl
Binah: Zeka
Muhakeme
Hesod: Sevgi yahut Acıma
Üstün şevk
Gevurah: Güç ve Hiddet
Üstün öfke
Rahimin: Merhamet
Özgür irade
Netsch: Ebediyet
Her şeyi üstün şeylere dönüştüren
Hod: Asalet
Her şeyi alçak şeylere dönüştüren
Yesod: Temel
Karışımlar
Malkuth: Hükümranlık yahut Zafer
Birincinin gücü
Pico'nun önerdiği anlamlar, görüldüğü gibi, Scholem'in önerisiyle büyük oranda çakışmaktadır. Pico aynca, Sefi rot'un son teriminin ilkiyle bağlanhsıru sağlayan döngüsel düzen yahut deveranın da farkında olduğunu belirtir. Pico'nun Kabala üzerine vargılarırun yetmiş iki adet ol ması rastlanh değildir, zira elli alhna vargı, onun Tann'nın yetmiş iki harften oluşan İsminin gizeminden haberdar oldu ğunu gösterir: Bir dörtgeni ongene genişletmeyi bilen herkes, eğer Kaba la hüneri varsa, yetmiş iki harfli ismi telaffuzu yasak olan isimden türetmenin yöntemine sahip demektir.49 Kabala hakkındaki vargıların muammasından aklımızda kalması gereken şey, Pico'nun Sefirot Tarikatının ana hatların48 Scholem, Major Trends, s. 209. 49 Pico, s. 112.
148
G I O R DA N O B R U N O
ve
H E R M ET İ K G E L E N E K
d an v e kozmos ile bağlantılarından haberdar olduğu, v e bu yüzden de Kabala ile onun daha üst bir formu olduğunu dü şündüğü doğal büyü arasında bağ kurmasıdır. Büyü üzerine vargılardan, Pico'nun uygulamalı Kabala, yahut Kabala bü yüsü yapmayı tasarladığını biliyoruz, ancak bunu nasıl yaptı ğına dair ayrıntıları ancak müritleri açıklayabilir. Reuchlin'in
De arte cabalistica adlı yapıtından (1517) kuşkusuz bundan daha fazlası öğrenilebilir.50 Pico'nun Kabala üzerine vargılan nın birkaçını aktarıp yorumlayan bu yapıttan51 bir Kabala bü yücüsü, Pico'nun açıklamadığı pek çok şeyi, örneğin melek lerin sesleri olmadığı için onlarla iletişim kurarken adlarını telaffuz etmek yerine hafıza işaretlerini (İbrani hafıza işaret lerini) kullanmak gerektiğini öğrenebilir.52 Reuchlin harf-sayı hesaplarını uzun uzadıya irdeler; Tann'nın ismini oluşturan yetmiş iki meleğin (Vehuiah, Ieliel, Sitael, Elemiah, vb.) de dahil olduğu pek çok melek ismi sıralar, 53 ve daha iyi bilinen İsrafil, Cebrail, ve Mikail'in nasıl çağnlacağına dair talimatlar verir.54 Reuchlin aracılığıyla Pico'nun Kabala büyüsü doğru dan Trithemius veya Comelius Agrippa'nın melek büyüsüne uzanır, ancak bu büyücüler Kabala'yı, dindar ve mütefekkir Pico' dan daha kaba, işlevsel bir anlayışla uygulayacaklardır. ***
Pico'nun İnsanın Haysiyeti üzerine söylevi baştan sonra Ma gia ve Kabala sözcükleriyle yankılanır; bunlar onun şarkısı nın ana temasıdır. Üç Hikmetli'nin büyük bir mucize olan insan hakkındaki sözlerini başlangıçta aktardıktan sonra do ğal büyüye ithaf edilen methiye gelir.55 Bunun ardından ko nuşmacı, İbraniler' in gizemlerine ve kökenini Musa' dan alan 50 51 52 53 54 55
Johannes Reuchlin, De arte cabalistica, Haguenau, 1517. ôm., büyü hakkındaki 19. vargı ve Kabala hakkındaki ilk vargı. A. g. y., s. 56, arka yüz. A. g. y., s. 58, arka yüz. A. g. y., s. 57, ön yüz. Pico, De hominis dignitate, der. Carin, s. 102, 152, vb.
Pico della Mirandola ve Kabala BüyiiSü
149
gizli geleneğe odaklanır.56 Söylev tam olarak açıklanmayan sırlarla doludur. Mısırhlar dinlerinin gizeminin bir suskun luk örtüsü alhnda muhafaza edilmesi gerektiğini göstermek için tapınaklarının üzerine bir sfenks yerleştiriyorlardı.57 Ya hudiler 'in Kabalası da bir sessizlik mührü alhnda aktarılan gizemler içerir. 58 Pico bazen bir sırrı ifşa edecek gibi olur: Eğer gizem örtüsü alhnda en
gizli esrarın bir kısmından
halk önünde bahsetmek caiz ise .
. .
etik ve diyalektiğiyle
bizi lokman hekim gibi özgürlüğe kavuştursun diye se mavi doktor İsrafil' e sesleniriz. Sağlığımıza kavuşunca içi mizde Tanrı'run kuvveti, Cebrail yaşar, bize doğanın mu cizelerini tanıtarak,. Tann'run erdem ve kudretinin nerede bulunduğunu göstererek bizi Mikail'in huzuruna götürür. Bu başrahip, felsefeye yaptığımız bunca hizmetten sonra başımıza, mücevher bir taç misali, ilahiyat rahibi payesini kondurur. 59 Sahip oldukları bütün kudret ve bilgiyle içimizde yaşama ları için İsrafil, Cebrail, ve Mikail'i nasıl çağırabiliriz? Acaba onların
gizli isim ve sayılarını mı kullanmak gereklidir? Böy
lesine ulvi bir mistik hevesin bağrında uygulamalı Kabala'run sım yatıyor olabilir mi? Söylevde büyüye ve Büyücü vasfı taşıyan insana yönelik övgü, genel belagat terimleriyle dile getirilir, büyü süreçleri
nin
sırlan ise yalnızca ima edilir.
Ancak hem Magia hem de
Kabala'nın övüldüğüne kuşku yoktur. Böylece, tekmil gücü ve Haysiyetiyle dünya sahnesinde
56 A. g. y., s. 155'ten itibaren. 57 A. g. y., s. 157. 58 A. g. y. 59 A. g. y., s. 129, 131.
ilk kez
Pico'nun söylevi
150
GIOROANO BRUNO
ve
H E R M ET İ K G E L E N E K
aracılığıyla boy gösteren Rönesans Büyücüsünün, hem doğal büyü hem de onun "üstün biçimi" olan Kabala'yla iştigal et tiği anlaşılır. Ficino'nun büyüsü hakkındaki araşhrmasında D. P. Wal ker bu büyünün belki de bütünüyle öznel olduğunu, yani Ficino'nun onu büyük ölçüde kendi üzerinde uyguladığını öne sürmüştür.60 Büyü, hayalgücü aracılığıyla etkili olmakta, çeşitli yaşam tarzları ve törenler aracılığıyla koşullandırılan hayalgücünün doğal tanrıların ilahl suretlerini özümsemesi sağlanmaktadır. Büyü süreçleri aracılığıyla sanatsal algılan keskinleştiren, son derece sanatsal karakterde bir büyüdür bu. Aynısı Pico'nun uygulamalı Kabalası için de geçerli olabi lir. Onunki de Kabala büyüsünün koyu dindar ve sanatsal bir mizaç tarafından temelde öznel bir uygulaması olabilir. İsra fil, Cebrail, ve Mikail hangi suret alhnda Pico della Mirando la'nın içinde yaşamaya gelmişti? Onun hayalgücünde belki de Boticelli veya Raphael'in resmettiği meleksi biçimlerden daha yüce bir güzelliğe sahiptiler. Ficino ve Pico'nun önderlik ettiği Rönesans büyüsünün yol açlığı başlıca etkiyi belki de bu yarahcı ve sanatsal boyu tuyla ele almalıyız. Rönesans'ın fiili Büyücüleri, sanatları ara cılığıyla heykelleri ilahl yaşamla doldurmayı bilen Donatello veya Michelangelo gibi sanatçılardı. ***
Pico'nun çifte büyüsü, büyüyü ister istemez dinin alanına dahil etti. Ficino'nun hbbi bir tedavi türü olarak uyguladığı, doğal tanrılara dayanan ılımlı ibadet bile onun başını ilahi yatçılarla derde sokmaya yettiyse, Pico'nun aynı cepheden çok daha vahim ve çetin güçlüklerle karşılaşması kaçınılmaz dı, zira doğal büyüyü Kabala'yla aşılayarak, büyüyü ilahl ve meleksi güçlerin yıldız-ötesi alemine taşımışh. Doğal büyüye 60 Walker, s. 82-3.
Pico della Mirandola ve Kabala Büyüsü
151
eşlik eden ibadet, diyelim, güneş ayinleri ise; dini büyüye eş lik eden ibadet biçimi, dini ibadetin kendisiydi. Heptaplus' ta kendimizi daha yüksek karakterlerle birleştirebilmek için, dini ibadetin içerdiği ilahiler, dualar, ve yakarışları yerine ge tirmemiz gerektiği söylenir.61 Orfik vargılarda ise Orfeus'un şarkıları doğal büyü için ne kadar değerliyse, "Davut'un şar kıları" yani Deyişler'in de Kabala büyüsü için o denli etkili birer münacat olduğu söylenir. Davut'un şarkıları bir Kabala büyüsüne nasıl mucizevi bir katkı yaparsa, Orfeus'un şarkıları da hakiki, meşru, ve do ğal bir büyü işlemine öyle katkı yapar.62
Öyleyse bir deyiş söyleyen Kabala büyücüsü, Orfik bir ilahi okuyan doğal büyücüye benzer bir tören gerçekleştir mektedir; aslında benzer olmakla birlikte· ondan daha güçlü olmalıdır, çünkü yukarıda aktardığım bir başka Orfik vargıda söylendiği gibi, "Kabala büyüsü" eklenmediği takdirde Orfik ilahilerin hiçbir gücü yoktur. Kabala büyüsünün Orfik şarkı ile aynı anda nasıl yapılabileceğini anlamak güçtür. Belki de Pico, Deyişler'in Orfik şarkıyla dönüşümlü olarak söylenebi leceğini kastediyordur yalnızca. Veya belki de doğal tanrılara ilahi okunurken aslında doğanın üzerindeki hakiki Tann'ya yönelik bir niyetle yapılmaktadır. Yahut doğal tannlara söyle nen şarkıların üzerinde dini ilahinin etkisi, veya tam ters yön de, Davut'un Tannsı'na kilise' de söylenen ilahi üzerinde do ğal tanrılara söylenen şarkının hahrası mı etkili olmaktadır? Sorun belki de çözümsüzdür, her haliikirda burada dinin büyüyle ilişkisi hakkında sonraki tarhşmaları tetikleyecek bir sorunla karşı karşıyayız: Dinde yapılacak bir ıslahat dine daha fazla büyü katmayı
mı
içermelidir, yoksa dinin içinden
61 Pico, De hominis dignitate, der. Carin, s. 319, 321. 62 Pico, Opera, s. 106; Fanner, s. 507.
152
GIORDANO BRUNO
ve
H ER M ET İ K G E L E N E K
büyüyü ayıklamayı mı ? Soruyu sırf bu şekilde değil de, Hris tiyan kiliselerindeki büyülü ve mucizevi tasvirler açısından sorarsak, Rönesans'ın dini büyü üzerindeki bu muazzam vurgusunun Reform hareketi ve onun ikona-kınalığı üzerin de nasıl bir etki yarattığı sorusu şekillenmeye başlar. Pico'nun formülasyonunda Büyü ile Hristiyanlık arasın daki bağlantı, büyü ve Kabala'nın İsa'nın tanrısallığını kanıt lamaya katkı sunduğu yönündeki olağanüstü iddiayla daha da büyük önem kazanır. Büyü hakkındaki vargıların yedinci si şu şekildedir: Hiçbir bilim bize İsa'nın tanrısallığı konusunda büyü ve Kabala' dan daha fazla güvence sunamaz. 63 Bu hayret verici önermeyle tam olarak ne kastettiği hiçbir yerde tam olarak açıklanmamaktadır, ancak en çok itirazla karşılaşan önermedir bu. Pico Savunma'sında özür ve müda faasını bir protesto fırtınasına yol açan bu önerme üzerine yo ğunlaştırınıştır.64 Kabalaa vargılardan bazıları da Kabala'nın İsa'nın tanrısallığını teyit etme gücünden bahseder. 7 Hiçbir İbrani Kabalaa
lesu
[İsa] ismi, eğer Kabala yöntem ve ilkeleriyle yorumlanırsa, tam ola rak yalıuzca şu anlama gelir: Tanrı'nın Oğlu ve Baba'nın Bilgeliği olan Tanrı, en hararetli aşk ateşi olan Tanrı'nın üçüncü Şahsı araalığıyla ortak bir varsayımda insan do ğasıyla birleşti. 15 Kabalacılar'ın Mesih'in adı olacağını söyledikleri te laffuzu yasak olan Yod he vav he isminden açıkça anlaşılır ki, Kutsal Ruh araalığıyla insan kılınmış olan bu kişi Tan n'nın Oğlu olan Tanrı olacaktır, ve onun ardından Paracle63 A. g. y., s. 105; Fanner, s. 497. 64 A. g. y., s. 166'dan itibaren.
inkAr edemez ki
Pico della Mirandola ve Kabala Büyüsü
153
te [Kutsal Ruh], insanlığı mükemmelliğe eriştirmek üzere insanların arasına inecektir. 6.5 Böylece, vecd halindeki genç adam, Kabalaa harf müda haleleri sayesinde IESU adının sahiden de Tann' nın Oğlu Me sih'in adı olduğunu coşkuyla görmüştü. Peki, ama nasıl olup da Magia da İsa'run tanrısallığını karut lıyordu? Buna dair bir açıklamam yok, olsa olsa Pico'nun Aşa-i Rabbani ayinini bir tür büyü olarak düşündüğünü varsayabili riz. Bu konuya ilgi duyan okurlar Pico'nun Aşa-i Rabbani hak kındaki risalesine başvurabilirler,66 ancak ben bu metnin içinde Magia sözcüğünün açıkça geçtiğine rastlamadım. Dindar Hristiyan gizemci Pico della Mirandola böylece tam bir güven ve cüretle Magia ve Kabala'yı yardımına çağı rıyordu. Bir Hristiyan'ın bulaşmaması gereken büyü türleri olmak şöyle dursun, bu büyüler onun inandığı dinin sahiliği ni tasdik ediyor, ve bu dinin gizemlerine dair ona daha büyük bir ruharu farkındalık kazandırıyordu. Gelgelelim Pico'nun dini inananı savunmak için kullandığı şey çift uçlu bir silah h, ve Pico onun diğer keskin ucunun da farkındaydı. Büyü üzerine yedinci vargıda bu tehlikeye karşı ônlem alıyordu; Savunma'sında da bu noktayı tekrar edecekti. İsa'nın işleri ne büyü ne de Kabala yoluyla gerçekleştiril miş olamaz. 67 Eğer Magia ve Kabala bu denli güçlüyse, İsa da mucizele rini bunlar aracılığıyla mı gerçekleştirmişti? Pico'nun yanıh güçlü bir "Hayır" dır. Fakat sonraki büyücüler bu tehlikeli dü şünceyi benimseyeceklerdi. ***
65 A. g. y., s. 108-9; Farmer, s. 527. 66 A. g. y., s. 181'den itibaren. 67 A. g. y., s 105; Apologia, s. 166, 181, vb.; Farmer, s. 497.
154
GIORDANO BRUNO
ve
H E R M ET İ K G E L E N E K
Konumuzun tarihçesi içinde Pico'nun sahip olduğu çok önemli yerin başka bir boyutu daha var. Söylevde bahsi ge çen Magia, son kertede Asclepius' ta tarif edilen büyüden türe tilebilir. Söyleve Üç Hikmetli Hermes'in insan denen büyük mucize hakkındaki sözleriyle başlayan Pico bunu cesurca vurgulamaktadır. Magia ve Kabala'yı aynı arabaya koşmakla Pico aslında Hermesçilik ile Kabalaalığı evlendirmiş oluyor du. Bu birlikten -ki bu bölümün başlarında vurgulandığı gibi Pico bunu gerçekleştiren ilk kişiydi- Hermetik-Kabalacı bir nesil doğacak, ve muazzam derecede karmaşık ve sonsuz muğl�klıkta, kafa kanşhrıcı olduğu kadar da çok sayıda yapıt üretecekti. Bir önceki bölümde Orta Çağ büyüsünün Rönesans döne minde yeni usul felsefi büyü tarafından ıslah edilerek aşıldı ğını belirtmiştik. Bundan başka, melek isimlerini, Tann' nın İbranice isimlerini, melez bir İbranice kullanan münacatları, ve harf ve diyagramların tuhaf bileşimlerini kullanan bir tür Orta Çağ büyüsü daha vardı. Büyücüler bu tür büyüleri Mu sa'ya, ve bilhassa Süleyman' a atfediyorlardı. Bu tür büyünün en karakteristik el kitaplarından biri Clavis Salomonis68 adıyla bilinen, ve farklı nüshaları geniş bir çevrede el alhndan dola şıma girmiş olan yapıth. Kendi uğraşhğı Kabala büyüsünün Süleyman, Musa, Enoh yahut Adem'in ismiyle anılan, kötü niyetli büyücülerin cin çağırmakta kullandıkları fena büyü lerle en ufak ilgisinin olmadığını söylerken Pico'nun kastet tiği belki de buna benzer bir yapıth.69 Kabala'nın yüce felsefi gizemciliğinin çerçevesinden, İbranice'ye ve İbrani alfabesi
nin gizemine dair sağlam bir bilginin bakış açısından bakıldı ğında, bu eski büyüler yalnız kötü amaçlı değil, aynı zaman da cahilce ve barbarca görünüyordu. Bunların yerine gelen münevver İbrani büyüsü, uygulamalı Kabala, münevver Ye68 Thomdike, II, s. 280-1. 69 Pico, s. 181 (Apologia).
Pico della Mirandola ve Kabala Büyüsü
155
ni-Platoncu büyü ile birlikte, Rönesans Magus'unun donanı mını
oluşturan iki disiplinden biri olarak yerini alıyordu.
Burada büyücünün toplumsal konumunda olağanüstü bir değişime tanık olmaya başlıyoruz. Pis karışımlarını hazırla yan cinci de, korkunç efsunlanru fısıldayan sihirbaz da din için tehdit arz ettiği düşünülen, ve zanaatlanru gizli kapaklı icra etmek zorunda kalan toplumdışı kimselerdi. Rönesans'ın felsefi eğilimli, dindar Büyücülerinde ise bu eski moda şah siyetlerden eser yoktu. Orta Çağ' da salt bir teknisyen iken Rönesans'ta prenslerin münevver ve görgülü can yoldaşına dönüşen sanatçının toplumsal konumunda gerçekleşen de ğişimle kıyaslanabilecek bir değişim söz konusuydu. Uygu lanan büyülerin kendisi de neredeyse tanınmayacak denli değişmişti. Sempatilerin sonsuz ince bir anlayışla kullanımı, klasik münacatlar ve Yeni-Platoncu bir anlayışa göre özenle imal edilmiş muskaların piri, zarif Ficino'ya bakan biri, onda gizli-saklı Picatrix'i okuyan medyumu tanıyabilir miydi? Ka bala'nın diru vecdine kapılıp gitmiş, büyük melekleri yanına çeken gizemci Pico'ya bakarken, Clavis Salomonis'in barbarca tekniklerini kullanan sihirbazı kim görebilirdi? Oysa bu iki tür büyücü arasında bir tür süreklilik vardır, çünkü kullan dıkları teknikler eninde sonunda aynı ilkeler üzerinde te mellenmektedir. Ficino'nun büyüsü, nefes medyumluğunun olabildiğince damıtılmış, ıslah edilmiş bir biçimiydi. Pico'nun uygulamalı Kabalası ise, sihirbazlığın koyu dindar ve gizemli bir biçimiydi. Nasıl ki eski ruh çağırma tekniklerini İ.S. ilk yüzyılların Hermesçilik, veya pagan irfaniye atmosferinde doğmuş olan geç antik döneme has büyüden türatmek mümkünse, eski usul sihirbazlığın kökeni de aynı döneme ve aynı tür kay naklara uzanıyordu. Melek isimleri, Tann'nın İbranice adlan, İbram harfleri ve simgeleri, pagan ve Yahudi kaynaklarının ayrılmaz biçimde iç içe geçtiği irffuıi aydınlanma büyüsünün
156
GIORDANO BRUNO
ve
H E R M ET İ K G E LE N E K
unsurlarıdır. Bu kaynaşma daha sonraki gelenekte de devam eder. Örneğin Picatrix'te Yahudi meleklerin adlan geçer; "Sü leyınan'ın Anahtarlan"ndan bazılarının yazarının ise "Picat rix" olduğu iddia edilmiştir. 70 Böylece gerek Rönesans büyü sü gerekse Rönesans Kabalası, kökleri son kertede pagan ve Yahudi irfwyesine [gnosticism] uzanan büyü türlerinin ıslah edilerek canlandınlmış biçimi olarak görülebilir. Üstelik Rönesans döneminde bu iki tür büyünün can landırılmasını sağlayan iki teorik çerçeve de -Hermetica ve Kabala- kökeninde irfarudir [gnostic]. Hermetica, İ.S. ilk yüzyıllarda yazılmış pagan irfwyesine ait, bazı1an (özellikle Pimander' de yer alan yarablışa dair anlab) Yahudi etkisi taşı yan belgelerden oluşan bir derlemedir. Aynca son dönemde G. Scholem'in araştırmalarının vurguladığı gibi, erken dö nem Yahudi Kabalası da güçlü bir pagan etkisi barındırır;71 aynı şekilde Orta Çağ' da İspanyol Kabalası ile kaynaşan Ye ni-Platonculuğun albnda da irfwyenin etkisi yatar. Scholem bunun özellikle ilginç bir örneğine dikkat çekmiştir. Ruhun, maddi etkileri üzerinden sıyırarak felekleri katedip yükseli şine dair pagan irfwye teorisine göre nihai yeniden doğuş, Tann'nın Kudret ve Erdemlerinin ruha nüfuz ettiği sekizinci felekte meydana gelir. Bu öğretinin bir örneğini ikinci bölüm de "Mısır İnancında Yeniden Doğuş" başlığı albnda, sekizinci felek, yahut "ogdoadik" felekte, Kudretlerin yeniden doğan ruha nüfuz etmesini tasvir eden Corpus Hermeticum XIII' ten alıntılarla özetledim. Bunun ardından Kudretler, ruhun içinde yeniden doğuşun "ogdoadik ilahisi"ni söylerler.72 Scholem, Kabala'nın atalarından olan Hekhalot edebiyabnda bpahp aynı kavramın bulunduğunu, ilahi Zafer ve Güç'ün sekizinci 70 Thomdike, ll, s. 282, dipnot 1. 71 G. Scholem, Jewish Gnosticism, Merkabah Mysticism, and the Talmudic Tra dition, New York, 1960; Kabala üzerindeki irfiniye etkileri için aynca bkz. Scholem, Major Trends. 72 Bkz. 2. Bölüm.
Pico della Mirandola ve Kabala Büyüsü
157
felekte konumlandığını, hatta "ogdoas" sözcüğünün de İbra nice'ye tercüme edildiğini göstermiştir.73 İşin ilginç yanı, Pico della Mirandola, Hermesçilik ile Ka bala arasında bir bağ görmüştür, ve gördüğü şey, Scholem'in akademik yöntemleriyle ulaştığı sonucun neredeyse aynısı dır. Pico, Kabala üzerine vargılardan hemen önce gelen on Vargı'yı Üç Hikmetli Hermes'ten alır. Bu Hermetik vargıların dokuzuncusu şu şekildedir: 9 Her şey, içinde on cefi barındırır: cehalet, hüzün, kay paklık, açgözlülük, hak bilmezlik, şehvet, haset, sahtekar lık, öfke, kötülük.74
Pico, Corpus Hermeticum'un XIII. risalesini Ficino'nun çevi risinden aktarmaktadır. Bu pasajda maddenin on iki "cefi" sı, "ultores" [gazap] olarak tercüme edilmekte, ve adlan tam ola rak Pico'nun burada verdiği gibi karşılanmaktadır;75 yalnız iki tanesi atlanmış, ve geriye on iki yerine yalnızca on "cefA" yahut kötü maddi kuvvet kalmıştır. Hatırlanacağı gibi, Corpus Hermeticum XIIl' te burçlar kuşağından türeyen, ve insanı yıl dızların gücüne tibi kılan on iki "ceza", on iyi kuvvet, yahut Tann' nın Kudret ve Erdemleri tarafından kovulur. Onlu gelip de on ikiliyi kovduğu vakit, ruh kurtuluşa ulaşır ve "sekizlik" şarkıyı söyler. Pico'nun "gazaplar"ın sayısını on'a indirgeme si rastlantı değildir; bir sonraki, yani onuncu Hermetik vargı sında Kabala ile karşılaştırma yapmak niyetindedir. 10 Dikkatli bir gözlemcinin göreceği gibi, bir önceki var
gıda Merkür'ün bakış açısından tfrif edilen on cefi, Ka bala' daki kötü on'lar düzenine [ coordinationi] ve bunların 73 Scholem, ]ewish Gnosticism,s. 65'ten itibaren. 74 Pico, s. 80; Farmer, s. 343. 75 Bkz. 2. Bôlüm.
158
G I O R DA N O B R U N O
ve
H E R M ET İ K G E L E N E K
önderlerine karşılık gelir. Kabala hakkındaki vargılanmda onlar hakkında hiçbir iddia ileri sürmedim, çünkü bu sır dır.76 Buradan şunu anlıyorum: Pico, Hermetik "cefü"lann, Ka bala' ya göre karşıtları -yani on Sefirot- tarafından kovulan on kötü şeye tekabül ettiği kanaatindedir.77 Kabala hakkında ki vargılarda, bu deneyimden bahsetmez, çünkü ifşa edileme yecek denli gizli ve kutsal bir sırdır bu. Başka deyişle, Pico (benim yorumuma göre), on Sefirot yahut Tanrı'run Kudret leri ve İsimleri bütün kötü kuvvetleri kovup Kabalacı'run ru huna yerleştiği vakit Kabalacı'run yaşadığı dönüştürücü de neyimin, Güçlerin Musibetleri kovup da Hermesçi'nin içinde yaşamaya ve onun içinde yeniden doğuşun "sekizlik" şarkı sını söylemeye başladığı vakit Hermesçi'nin geçirdiği dene yimle aynı olduğuna inanmaktadır. Eğer Hermetik vargılar hakkındaki bu yorumum doğruy sa, Pico Hermesçilik ile Kabalacılığı yalnızca büyü zemininde değil, bizzat dini deneyim yapısının derin katmanında evlen dirmiş demektir, zira kozmik bir çerçevede Güçler ve karşıt larından oluşan Hermetik sistem ile, yine kozmik çerçevede Sefirot ve karşıtlarından oluşan Kabalacı sistem arasında te mel bir benzerlik fark etmiştir. Pico'nun dinler arası karşılaşhrma denemesi Kabala'run içerdiği irfam unsurlar ile Hermesçi irfan.iye arasındaki ben zerliklerin keşfi gibi eleştirel bir boyuta varmayacakb. Ona göre mukayese, Mısırlı Musa, yani Üç Hikmetli'nin Güçler ve Cefülar hakkındaki öğretisiyle, Kabalacılar tarafından aktarı lan, Musa' run Sefirot ve karşıtları hakkındaki öğretisinin aynı olduğunun coşkuyla fark edilmesinden ibaretti. 76 Pico, s. 80; Farmer, s. 343. 77 S. L. MacGregor Matthews' a göre Sefirot'un kötü karşıtları on başşeytan, yani Şeytan, Beelzebub, vd. olmalıdır. Bkz. The Kabbalah Unveiled, Lond ra, 1951.
Pico della Mirandola ve Kabala Büyüsü
159
***
Rönesans döneminde din ile ittifak halindeki ruhani bir kuv vet olarak görülen büyünün itibar kazanmasının derin kökle ri, Rönesans'ın irfAniye ve Hermetica'ya duyduğu ilgide yatar. Gördüğümüz gibi Pico, Kabala'ya duyduğu ilgiyi de bununla ilişkilendirmişti. Rönesans dönemi Hermesçiliği üzerine son yıllarda çok sayıda yeni çalışma yapıldı. Sonunda hem Fici no'nun Yeni-Platonculuğu, hem de Pico'nun bütün felsefeleri gizemci bir zeminde birleştirme girişiminin, özünde, yeni bir felsefe değil yeni bir irfan [gnosis] arayışı olduğu ortaya çıka bilir. Her halükArda, Ficino ve Pico'yu büyüye yönelik dini bir yaklaşıma, ve Magus'u idrakin zirvesine -aydınlanma dan nasibini almamış önceki devirlerin kaba saba cincilerin den, sihirbazlarından çok farklı bir seviyeye- yerleştirmeye sevk eden şey, Üç Hikmetli Hermes' e duydukları hürmet yü zünden irfan atmosferine dalmalanydı. ·
Son olarak, Pico'nun ünlü söylevinde Büyücü vasfındaki İnsanın Haysiyeti, İsevi bir metne değil bir irfAniye metnine dayanıyordu. Pico söylevinin başında büyük bir mucize olan insan hakkında Asclepius'taki pasajın tamamını aktarmaz. Pa saj bağlamı içerisinde ele alındığında mucizevi insanın köke ninde ilahi olduğu iddia edilmektedir: İşte bu yüzden, ey Asclepius, insan büyük bir mucizedir
[magnum miraculum], hürmet ve şerefe layık bir varlıkbr. Zira bir tanrının doğasına bürünür, sanki kendisi bir tan rıymış gibi; kendisiyle aynı kökenden geldiğini bildiğin den cin ırkıyla aşinalığı vardır; doğasının salt insan olan kısmını hor görür, çünkü öteki kısının tanrısallığına bağla mışbr umudunu.78
78 C.H. il, s. 301-2; bkz. 2. bölüm.
160
GIORDANO BRUNO
ve
H E R M ET İ K G E L E N E K
Kilise Babalan, yeryüzündeki varlıkların en yücesi, evre nin seyirci.si, içinde büyük evrenin yansımasını taşıyan küçük evren addettikleri insanı haysiyetli bir konuma yerleştirmiş lerdi. İnsanın Haysiyeti üzerine söylevde bütün bu ortodoks fikirlere yer verilir.79 Gelgelelim, içinde ilahi yarabo. gücü, ve yeryüzünü gökyüzüyle evlendirmek için gereken büyü kudretini barındıran Büyücü vasfına sahip olan İnsanın Hay siyeti, insanın bir zamanlar ilahi aklın yansıması, yani ilahi bir varlık olduğunu, ve aklını kullanarak yeniden bu vasfa kavuşabileceğini iddia eden irfmi dalalet üzerinde temelle
nir. Rönesans döneminde Büyücünün kazandığı itibarın son raddesi, onun ilahi bir insana dönüşmesidir. Burada yarabo. sanatçılarla olan paralellik bir kez daha akla gelir, zira kendi sinden çoğunlukla ilahi Raphael, ilahi Leonardo, veya ilahi Michelangelo olarak söz edilen büyük sanatçılara çağdaşları tarafından layık görülen payenin ta kendisidir bu. ***
Savunma' sında gördüğümüz gibi Ficino büyü uğraşı yüzün den ilahiyatçılar cephesinden güçlüklerle karşılaşmışb. Pico ise Ficino' dan çok daha cüretkar olduğundan çok daha cid di güçlüklerle karşılaştı, ve mahkeme önüne çıkması ilahiyat çevrelerinde uzun süre habrlardan çıkmayan bir meşhur da vaya dönüştü. Hik3.yenin temel unsurları şu şekilde özetle nebilir:80 Pico'nun tezlerinden bazılarında dalalete düştüğüne dair Romalı ilahiyatçılar arasında baş gösteren ciddi rahatsız lık sonucunda Papa VIII . Innocent meseleyi incelemek üzere
bir komisyon atamaya mecbur kaldı. Pico, görüşleri hakkında hesap vermek için birkaç kez bu komisyonun karşısına çıkb. Sonunda tezlerin birkaçı özü itibariyle yasaklandı, bunların arasında büyü hakkındaki şu vargı da bulunuyordu: "Hiçbir 79 Bkz. E. Garin, "La 'Dignitas hominis' e la letteratura patristica", La Rinas cita (Floransa, 1938), ıv, s. 102-46. 80 L. Dorez ve L. Thuasne, Pic de la Mirandole en France, Paris, 1897.
Pico della Mirandola ve Kabala Büyüsü
161
bilim bize İsa'nın tanrısallığı konusunda büyü ve Kabala' dan daha fazla güvence sunamaz." Mahkftm edilmesine rağmen Pico, Savunma' sını, İnsanın Haysiyeti üzerine söylevinin bir kısmıyla birlikte yayınladı. Yapıt Mayıs 1487 tarihini taşıyor du ancak bunun kesinliği tartışmalıdır. Savunma' da, yasakla nan önermelerini savunması doğal olarak başına yeni dertler açb; davaya engizisyon yetkilerine sahip piskoposlar atandı. Pico Temmuz 1487'de pişmanlığını bildiren ve tezlerini geri çeken resmi bir dilekçeyi komisyona sundu, buna karşılık Ağustos' ta Papa, tezlerin hepsini lanetleyen ve yayınlanması nı yasaklayan, ancak Pico'yu pişmanlığını gözeterek affeden bir emir yayınladı. Buna karşın Pico Fransa'ya kaçbğında onu tutuklamak için peşinden papalık elçileri gönderildi. Davası Fransa' da gerek saray gerekse üniversite çevrelerinde geniş destek bulmuş, tezlerinin pek çoğunda Parisli ulemanın öğ retilerini kullanmış olması her iki çevrenin de takdirini topla mış olsa da, Pico bir süre Vıncennes' da tutuklu kaldı. Ardın dan Fransız kraliyetinden aldığı kefil mektuplarıyla birlikte İtalya'ya dönmesine izin verildi. Desteğini başından beri esir gemeyen Lorenzo de Medid ise bağışlanmasını sağlamak için Pico ile Papa arasında arabuluculuk yaptı. Sonuçta başının üzerinde dolaşan kara bulutlara rağmen Floransa' da ikamet etmesine izin verildi, ve Savonarola'nın etkisi altında son de recede sofu ve münzevi bir yaşam sürdü. 1494'te, Fransa kra lının ordularının Floransa'ya girdiği gün öldü. Pico'yu sorguya çeken komisyonun üyelerinden İspan yol piskoposu Pedro Garda, 1489'da Pico'nun Savunma'sı na uzun bir cevap yayınladı. Garda'nın yapıtını analiz eden Thomdike bu metnin, büyüye yöne!ik tavrın tarihçesi içinde büyük önem taşıdığına işaret etmektedir.81 Yapıtın büyük kıs mı Pico'nun, "Hiçbir bilim bize İsa'nın tanrısallığı konusun-
81 Thomdike, ıv, s. 497-507.
162
GIORDANO BRUNO
ve
H E R M ET İ K G E L E N E K
d a büyü ve Kabala' dan daha fazla güvence sunamaz," tezini çürütmeye aynlmışhr. Garda büyünün her türüne karşıdır; hepsinin kötü niyetli, şeytani, ve Katolik inancına aykırı ol duğu kanısındadır. Astroloji teorisini ve bundan doğan b4bni sempatilerin varlığını ink4r etmez, ancak insanın bunları şey tanın yardımı olmadan bilemeyeceğini ve kullanamayacağını öne sürer. Astrolojik imgelerin, yani muskaların kullanılması na sert biçimde karşı çıkar, ve Akinolu Tommaso'nun bunla rın kull anımına izin verdiğini kabul ettirmeye çalışan bir İs panyol ilahiyatçıyı reddeder. Bütün bu tartışmayı, Ficino'nun muskalar lehine savunmasına Akinolu Tomasso'yu dahil et meye yönelik zorlu çabalarıyla kıyaslamak kuşkusuz öğretici olacakbr. De vita coelitus comparanda, Garcia'nın kitabıyla aynı yıl yayınlanmışb. Astrolojik imgeleri reddetmesinin sonucu olarak Garda aynca bpkı papanın balmumu lambalan yahut çanları kutsa ması türünden "ruhban büyüleri" gibi astrolojik büyünün de cin etkisinden muaf olabileceğini ileri sürenlerle hesaplaşmak zorunda kalır. Garda bu iddiayı reddeder, Hristiyan ibadetle rinin etkisini yıldızlara değil, her şeye k4dir olan yarabcının gücüne borçlu olduğunu kuvvetle vurgular. Son olarak, Ka bala'nın kökeninin Antik Çağ' a uzandığı iddiasına karşı çıkar. Garcia'nın yapıb yalnız kendi başına büyünün lanetlen mesinden öte, "ruhban büyüsü"nün büyüyle herhangi bir bağının olabileceği önermesinin de reddidir. Sonraki yüzyılda Archangelo de Burgo Nuovo, Garcia'ya karşı Pico'yu savunan bir metin yazdı (Venedik, 1569).82 Bu iki yapıt -Garda ve Archangelo'nun yapıtları- D. P. Wal ker'ın dikkat çektiği gibi, büyünün dini ibadetlerle olan bağı lehine ve aleyhine on albna yüzyılı kasıp kavuran savların
82 A. g. y., s. 507. Archangelo aynca Pico'nun Kabala üzerine vargıları için bir şerh yazmışbr (Venedik, 1596).
Pico della Mirandola ve Kabala Büyüsü
163
timsali olarak görülebilir.83 Bu tartışmanın temelini, Pico va kası, Pico'ya karşı çıkanlar ve onu savunanların kullandıkları savlar oluşturur. ***
1492'de yeni bir papanın başa geçmesinin ardından Pico'nun durumu yaşamının son yıllarında büyük ölçüde rahatladı. O yıl VIII. Innocent'ın yerine Hristiyanlığın ruhani başkanlığına yükselen VI. Alexander, Rönesans devrinin hakkında en çok konuşulan, en renkli şahsiyetlerindendi. Borgia ailesinin bir üyesi olan yeni papa, selefinin aksine astroloji ve büyüye hiç karşı değildi, aksine bu konulara derin bir ilgi duyuyordu. Pi co'nun ruhban sicilini aklamak için hızır gibi imdadına koştu. Pico'nun beraati için Lorenzo de Medici'nin defalarca ricaa olduğu VIII. Innocent'tan almayı bir türlü başaramadığı emri VI. Alexander 18 Haziran 1493'te, papa oluşunun üzerinden henüz bir yıl bile geçmeden çıkardı.84 Bununla da kalmayan Papa, Pico'ya "Dilecte fili Salute & apostolicam benedictionem" ["selamlar ve havarilerin inayetiyle, Sevgili oğlum"] sözleriy le başlayan kişisel bir mektup yazdı. Bu mektupta Alexander, Pico davasının bütün tarihçesini gözden geçiriyor, dokuz yüz tezden, Savunm a' dan, Pico'yu sapkınlık ve dalaletle suçlayan komisyondan, Pico'nun Fransa'ya kaçışından bahsediyor, ve sonuçta hem onu hem de yapıtını her tür şaibeden aklıyordu. Pico' dan, Kilise'nin "ilahi ışık"la aydınlanmış sadık bir oğlu olarak bahseden bu mektup, Pico'nun yapıtlarının bütün ba sımlarına dahil edildi.85 Böylece, yazarın savunduğu görüş lerin dindarlığından kuşku duyulamayacağına dair okurlara
83 Walker, s. 151, 153'ten itibaren, 178-85, vlf.' 84 Thomdike, ıv, s. 493, 560; Dorez ve Thuasne, Pic de la Mirandole en France, s. 103; P. de Roo, Material for a History of pope Alexander Vl, Bruj, 1924, III, s. 26-7. Pico'nun 1492'de davasına bakması için Alexander'a yazdığı mektup L. Dorez, "Letters inMites de Jean Pic de la Mirandole", Giornale storico della letteratura italiana, XXV (1895), s. 360-1. 85 Bile basımında kapak sayfasının arka yüzünde yer alır.
164
G I O R OA N O B R U N O
ve
H E R M ET İ K G E L E N E K
en yüksek merciden teminat veriliyordu. Pico'ya karşı yük selen itirazların ve Alexander'ın tasfiye ettiği komisyonun kurulmasının başlıca nedeni olan, Magia ve Kabala'nın Hris tiyanlığın kıymetli birer yardımcısı olduğu görüşü de bunlara dahildi. Disputationes adversus astrologiam divinatricem adlı yapıtını Pico işte bu değişen atmosferde, 1493-94 dolaylarında yaz dı. Astroloji karşıh bu yapıt Pico'nun astrolojik batıl inanç tan azade olduğunun kanıh olarak görülmekteydi. Ancak Pico'nun karşı olduğu astroloji türünün, kehanet astrolojisi, yani insan kaderinin yıldızlar tarafından belirlendiği inancı üzerine kurulan, ve önceden belirlenmiş olan geleceği haber vermek için burçlara dayanan hesaplar yapan, alışılageldik astroloji olduğunu görmek için yapıhn sırf başlığına bakmak bile yeterliydi. Pico'nun bu kitapta aslında Ficino'nun ortaya athğı, "göksel ruh" üzerinde taşınan yıldız etkilerine ilişkin teoriyi tekrar ettiği son dönemde işaret edilmiştir.86 Ayrıca Pico, astrologlar aleyhinde yazanlar arasında, "Plotinus'un izinde, ona dair yorumu ve izahahyla Platoncu araşhrmalara büyük katkı yapan, bu araşhrmaları çoğaltarak genişleten" "Marsilius'umuz"u ismen anar.87 Burada kastettiği, Plotinus şerhi De vita coelitus comparanda ve orada sözü edilen doğal büyü (Plotinus' a has muskalar dahil) olabilir. Ficino'yu astro loji karşıtları arasında anması, onun bu yapıtını dolaylı olarak savunduğunu gösterir.88 Kısacası Pico aslında Ficinocu "yıl dız büyüsü"nü (bu ifadeyi kullanmamakla birlikte) savun maktadır. Yıldız etkilerini denetim alhna alıp onlardan fay-
86 Walker, s. 54-5. 87 Pico della Mirandola, Disputationes adversus astrologiam divinatricem, der. E. Garin, Floransa, 1946, s. 60. 88 Veya Ficino'nun Plotinus üzerine yorumlarında "kötü" astrolojiyi eleş tirmesine de bir abf olabilir; öm. bkz. Walker, s. 54. Her durumda, Pico Ficino'yu astroloji karşıb bir yaiar olarak gördüğüne göre, Pico'nun kar şı olduğu astroloji Ficino'nun Yeni-Platoncu yıldız büyüsü değildir.
Pico della Mirandola ve Kabala Büyüsü
165
dalanarak astrolojik belirlenimden kaçmanın bir yolu olan bu büyü, geçen bölümde vurgulandığı gibi, astroloji sözcüğüyle kastedilenden oldukça farklı bir şeydir. 1493-4 civarında, yani Papa'nın Pico'yu bütün suçlamalardan beraat ettirdiği sıra larda yazılan astroloji karşıh kitap, gerçekte Magia naturalis'i savunmaktadır. ***
Pinturicchio'nun VI. Alexander ıçın Vatikan'da bulunan Appartamento Borgia'nın duvarlarına resmettiği fresklerde görülen dikkat çekici "Mısır taraftarlığı"nı Pico hakkındaki münakaşanın -Alexander'ın tüm ağırlığıyla Magus'un ta rafında saf tuttuğu bu tarhşmanın- çerçevesine yerleştir mek gerekir. Bu freskleri inceleyen F. Saxl, muhafazak!r bir program içerisinde tuhaf imaların varlığına işaret eder. 89 İlk odada, İsa'nın geleceğine dair kehanetlerini dile getiren on iki KMtln ve on iki İbrani peygamberi ·yer alır. Lactantius ve Siena mozaiği bize gayri-Musevi peygamberlerin en büyüğü olan Üç Hikmetli Hermes'in de I