Türkiye'yi Kemiren İhanet Allah ile Aldatmak [1 ed.]
 9789756779484

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

rrL4 i data "1., siz; Allah ile aldatmasın!" (Kur'an; Lukman 33, Fatır 5, Hadid 14)

'?lak olan Kur'an, haksızlığı kabule vasıta yapıldı. " Gazi Mustafa Kemal Atatürk

TÜRKivE'vi KEMiREN iHANET •

ALLAH ILE ALDATMAK

Prof. Dr.

YAŞAR NURİ ÖZTÜRK

İSTANBU L · 2008

Yeni Boyut: 43 Birinci Baskı : 2008

İsteme Adresi [email protected] Telf:

02164694076 - 7

Faks : 02 1 64694078

ISBN

978-975-

Kapak Tasanm Bülent ENGEZ

Sayfa Tasarım Ayşe ERGüL

Baskı ve Cilt www.secilofset.com

içiNDEKİ LER . GiRİS: NASIL BIR ZULUM KARŞıSıNDA YIZ Birinci Bölüm . . . ALLAH I LE ALDATMANIN K1MLIGI �

Kur'an'a Göre Aldatma Ve Aldanma Allah ile Aldatmanın Temel Aracı: Şeytan Evliyasl Evliyacılık Veya Karadul Tutkusu . . .. . . . Mürşit Lakaplı Müşrikler Allah iıe Aldatmanın Dayanağı: Dine Yalan Söyletmek. Allah he Aldatanların Aradığı Kitle: Raiyye Allah ile Aldatmanın Üç Dayanağı . . . Allah ile Aldatmanın Sivil Destek Kuruluşları . . Allah he Aldatmanın Hüküm Odakları Takva Veya Dindarlığın Allah ile Aldatma Aracı yapılması Takva Bu Mu? Allah ile Aldatmanın Öncüleri: Din Sınırı . Dinciyi Dindar Yerine Koyma Aldatmacası . Allah ile Aldatanlar 'Emin' Değiller Allah ile Aldatılmamız Ne zaman ve Nasıl Başladı? .

.

.............................................................. . . . . . .

23

••....••.•....................................

25

.

... . ............ ........... ..................... . . . . . . . . . . .

27

................................................•.....................••.....•..••.

32

. . . ...

........................ . . . . . . .....

.

.

37

.......................................................

40

. . . . . . . . . . . . . . . . . ....... . .......... ................................

46

............. .... .................................

49

..............................................................

.

52

................ ...............

56

. . ....................................................................................................

64

.......... ........................................

. ....... 69

..... ........................... .......................

73

....................................... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

.

76

.

.

.

...... ...... ........ .... ...... .........

81

ikinci Bölüm ALLAH İLE ALDATMANIN TAHAKKÜM TEOLOJİSİ Allah iıe Aldatanların Tahakküm Teolo.iisi . . .. . . Müslüman Kendi Diniyle Vuruluyor . . Allah ile Aldatanların Şeriat Oyunu En�el Tanrı ise . . Allah iıe Aldatmanın iık Adımı: Allah ile iskat' Allah ile Aldatma Aracı Olarak Korku Allah ile Aldatmanın Aroroz Mekanizması Arorozun Kanserleşmesi: Entegrizm . imana Kim Onay Verecek? Allah iıe Aldatanların iftira Tutkusu . Allah Ile Aldatanların Şiddet Tutkusu Allah iıe Aldatanların Diri Diri Yakma Sadizmi Sev�iyi Öldürdüler . Allah iıe Aldatmanın Yolunu Kesen Lider: Atatürk

.

.

..... ... . .. ..... ..... ............ ................

.

................ ............... ............................ ..... ........................................................... . . . . . . .

. 97

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . ............. ........ ..................... . . . . . . . . . . . . . . . . ...................... ......... . . . . . . . . . . . . . . .

.

87 91

101

103

............ . . . . . . . . . ................................... . . . . .

106

........... ............................................

109

. . III

........... ................................................. . .

.

.............. . . . . . . . . . . . . . .......................... ......

.. .................. 114

................... .................................... . . . . . . . . .

116

. . . . . . . . .......................... . . . . . . . . . . . . . ...............

118

. 127

.............................................

. . . . . . . ............. . . . . . . . .. . . . . . . . . . .................................... ...........

.

: ..... 130

....................................

. ..... 134

Üçüncü BölQm . ALLAH ILE ALDATMANıN SIYASET MEYDANI Allah ile Aldatmanın En Aldatıcı Maskesi: Muharazakarlık Müminin Siyaseti mi, Siyasal islam mı? Allah iıe Aldatmanın Arapçılık Ayağı . . Allah iıe Aldatmıının Arapçacılık Ayağı . Dil mi Kutsal, Mesa.i mı? . . . Temel ibadeti Dıslavan Aldatma .

. . . . . . . . . . . . ....... . . . . . . .

145

...........................................................

.

150

................................ . . . . . . ........................

i 52

,................... 158

.. ............ .........................

.......................... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . ........ . . . . . . . . . . . .

162

......................... ............. .... ...........................

165

Kur'an Kursları Aldatmacası Allah ile Aldatmanın Camiiere Tasallutu 'Zarar Veren Mescitlerle Aldatma Allah ile Aldatmanın Baş Mağduru: Kadın Türbanın AUah ile Aldatma Aracı yapılması Türbanın Nifak Unsuru' yapılması

............. ..............................•................................

168

........... ........ ......................................

170

.........•...... .•...............................•.........•........

176

.................................. ....................

182

...................................... ..............

187

...................................................................

198

Dördüncü Bölüm ALLAH İLE ALDATMANIN TİcARET MEYDANi Allah ile Aldatanların Baş Putu: Dünyalık Dünyalık Tutkusu Dinin İnkarıdır Allah ile .\Idatmaya Diyanetin Katkısı Allah İle Aldatmanın Ticaret Bilançosu Allah İle Aldatılan Halk da Sorumludur İhlas ve İnasın Düşündürdükleri Allah ile Aldatmanın Reklam Değeri Allah İle Aldatmanın Şeriat Kılıfı: Hile-i Seriye Faizsiz Kazanç Aldatmacası Allah İle Aldatmanın Sosyal Demokrasiye Karşı Kullanılması

.......................................................

221

........ ................................. ...........................

225

........•.................................................... ........... .................................................

228 231

...........................................................

241

........................... ...........................................

244

....................•...• ................•............•.........

248

...............................................

250

........................................•.....................................

252

........................

256

Beşinci B�!üm . ALLAH ILE ALDATMANIN KURESEL TEZGAHLARı Allah İle Aldatmanın Küresel-Emperyalist Tezgahları Allah İle Aldatmanın Vatikan Tezgahı: Dinlerarası Diyalog Allah İle Aldatmanın ABD Tezgahı: Ilımlı İslam Allah ile Aldatmanın Korkulu Rüyası: Türk Ordusu Hıristiyan-Emperyalist Tezgahın Halifecilik Ve Osmanlıcılık Oyunu Allah İle Aldatmanın İstanbul'u Bizanslaştırma Operasyonu

....................................

267

....... ......................

278

................ ..............................

285

.......................................

296

..............

301

......•.........•........

307

Altıncı Bölü m . . ALLAH ILE ALDATMANIN SALTANAT DEVRI: AKP İKTİDARI DONEMİ Allah ile Aldatmanın İnkllr Cephesi Allah İle Aldatmanın Damat Ferit Edebiyatı Kaldıkları Yerden Devam Ediyorlar Allah İle Aldatmanın Sömürdüğü Aymazlık Laikliğe Saldırıyı Kim Kotarıyor? Laikliği Yanlış Okumanın Yarattığı Aldatma Allah ile Aldatmanın Emperyalizmle İşbirliği Allah İle Aldatanların Sığındığı Şefaat Makamı: Brüksel' Allah İle Aldatanların Mustafa Kemal'e �ankörlüğü Allah İlc Aldatmanın Kurutoluş Savaşı'nı Kirletme Operasyonu Allah İle Aldatanlar ittifakının Türkiye'yi Getirdiği Yer Allah İle Aldatmanın Bölücülüğe Destek İçin Kullanılmasl ��� ul�ş avaşının Şartları İçindeyiz Sozun Ozu

. . . . . ............................. . ...............................



3 17

............... ..•......•......................... ...

319

..................................................................

323

.....................................................

328

......................................... ............................

330

.................... ................................

337

...... . ......... .................................

341

...............................

349

.................•............•.......

351

...... ...............

356

...................................

363

.............................

37 1

...............................................................

374

.................................................................. ........................... ..............

378



KAYNAKÇA.\ KARM A DIZIN

.................................................. .........

.

.....

.

........

.

.........

.. .

.....

..

.

. ..... .

.................

...................

380 . 383

.......... .

....

.

ÖNSÖZ özellikle Türk halkı, aşın duygusal; özellikle, çok sevdiği dini söz konusu olduğunda.

Müslüman halklar ve

Türk

halkı

neden,

asırlardır

sürekli

bir

biçimde

aldatılı­

yor? Yanıtın

Kur'an'da

aldatdmayın!" ile

olduğuna

ihtannda

aldatılanlann

farkında

olma

en

inanıyonun.

buloouyor. büyük

imkanından

malandır.

Çünkü

oldukları

bir

derinden

değer

sorunu,

büyük

kendilerinin

Çünkü

Allah

aldatıldıklarının

ölçüde

inandıklan

"Allah üe

Kur'an,

Neden?

ve

yoksoo

buloo­

içtenlikle

teslim

aleyhinde

kullanılıyor.

Bunu fark etmeleri kolay değildir.

Türk halkı dinine olan derin saygısı, İslam'a duyduğu tes­ limiyet

yüzünden

kullanmıyor.

çoğu

Daha

kez

önemlisi,

saVtınffia, Allah

eleştirmc

ile

güçlerini

aldatanlara

karşı

aklını kullanmıyor. Allah

ile

tuzağa

aidatıimanın

düşülmemesi

ve

yıkımına bu

dikkat

belanın

çeken

aşılması

Kur'an, ıçın

bu

gerekli

olan iki hayati donanıma daha dikkat çekmiştir:

1. Aklm işletilm esi, 2. Takvanın yani dindarlığın ölçüsü olmaktan çıkarılması.

insanlar

Bu

ardı

iki

destek

aldatılmayın" tadır. ölçüsü

Akıl

işleyecek,

olmaktan

tezgahlannın

buyruk

emnnın

göz sonuç

dindarlık

çıkarılacaktır ki

maskesini

arasında

edildiğinde

vermesi

"Allah

imkansız

insanlar

arası

kitleler Allah

düşürebilsin,

üstünlük

arka

bir ilc

planını

ile

olmak­ değer

aldatına göre-

bilsin. Maske düşürülüp arka plan Allah ile aldatılmak kaçınılmazdır.

görülmediği

sürece

Allah ile aldatma zulmünün aşılması ıçın sadece temel çare değil, tek çare aklı işletmektir. Kur'an, "Allah, akımı işletmeyenler üzerine pislik indirir" (Yunus, ı oO) di­ yerek Allah ile aldatıIma duygusallığının aşılması ıçın, işletilen aklın kaçınılmaz olduğunu insanlığın vicdanına iletmiştir. Başka hiçbir kanıt olmasa, sade bu olgu bile laikliğin Kur'an'ın temel taleplerinden biri olduğunu göstermeye yeter. Çünkü akım devrede olması ve

işletilmesi için laiklik temel şarttır. Aksi halde, duygu egemen kıbnmak suretiyle din, akım önünü kesme aracı olarak kullanılır, yani kitle Allah ile aldatlhr. Kur'an, andığımız destek güçlerin kullanılmasını emrettiği halde, Türk halkı bunları kullanmıyor. Halkın büyük bir kısmı İslam'ın böyle bir talebi olduğunu bilmiyor. Çünkü bu emirler Kuranda. Türk halkı ise asırlardır Kur'an'dan uzak tutulmuş, onu okuyup anlamaktan yoksun bırakıl­ mış. Türk halkının Kur'an'dan tek istediği ve beklediği, o kitabın Arap harfleriyle telaffiızunu başarıp 'sevap' kazan­ mak olmaktadır. Türk halkı. Allah ile aldatına temah­

lannm ustalıkla işlettikleri bu sevap' oyunuya avunur­ ken yaşadığı dinin Kur an la ilgisi büyük ölçüde vok edilmiş, dinde Kur'an'm yerini. Ara�Emevi saltanat id� oloj isinin kutsallaştınlmış sloganlarıyla İslam dışı örf1erin uydurmaları almıştır. Bu durumda Kur'an'ın söyledikleri girsin?!

Türk

halkının

hayatına

din

olarak

nasıl

Türk halkı, tıpkı birçok Müslüman halk gibi, Ortadoğu des(lotizmlerinin hesabma uygun olarak kutsal­ laştınlmış buyruklan din biliyor, onlan yaşıyor. Bu durumu çok iyi bilen aldatına sektörleri, sürekli dini­ imall1 kullanarak yaklaşıyor Türk halkına ve onu daha ilk

19

anda elsiz-dilsiz hale getirerek istediği şekil de ve istediği oranda aldatıp sömürüyor.

Türk halkımn en büyük zaafı, dinini, uyanma ve sor�u­ lama aracı olarak değil de uyuma ve susma aracı olarak kullanmasıdır. Sadece Türk halkının değil , bütün

Müslümanların en büyük zaaflarından biri, belki de birin­ cisi işte budur. En büyük zaaflarından biri bu olmasaydı, Kur'an "Allah ile aldatılmayın!" ihtarına gerek görür müydü!

Bu�ün insanhk ve o arada bizim insammız, Allah ile aldatmamn en zorlu devresini yaşıyor. Küresel ve orga­ nize 'aldatma sektörlerinin faaliyette olduğu bir süreçtir bu. ' Dinsiz zulüm lere tepki' adı altında din adına zul­ metme sürecidir bu. Kutsal patentli bu zulüm, matel1'a­ list darbelerle yara-bere içinde kalmış kitlelerin yaralan üstiine 'Allah' diyerek tekme vurmaktadır. Bu kitap, Müslüman Türk halkına Allah i le nas ıl aldatı ldığını, Kur'an veri lerine dayanarak anlatmak isteyen K ur'an mümini bir Türk aydınının mütevazı bir hizmeti olarak kabul edilmel idir. Amacına varırsa yazarı mutlu olur.

Kur'an Kursları Aldatmacası Allah ile Aldatmanın Camiiere Tasallutu 'Zarar Veren Mescitlerle Aldatma Allah ile Aldatmanın Baş Mağduru: Kadın Türbanın AUah ile Aldatma Aracı yapılması Türbanın Nifak Unsuru' yapılması

............. ..............................•................................

168

........... ........ ......................................

170

.........•...... .•...............................•.........•........

176

.................................. ....................

182

...................................... ..............

187

...................................................................

198

Dördüncü Bölüm ALLAH İLE ALDATMANIN TİcARET MEYDANi Allah ile Aldatanların Baş Putu: Dünyalık Dünyalık Tutkusu Dinin İnkarıdır Allah ile .\Idatmaya Diyanetin Katkısı Allah İle Aldatmanın Ticaret Bilançosu Allah İle Aldatılan Halk da Sorumludur İhlas ve İnasın Düşündürdükleri Allah ile Aldatmanın Reklam Değeri Allah İle Aldatmanın Şeriat Kılıfı: Hile-i Seriye Faizsiz Kazanç Aldatmacası Allah İle Aldatmanın Sosyal Demokrasiye Karşı Kullanılması

.......................................................

221

........ ................................. ...........................

225

........•.................................................... ........... .................................................

228 231

...........................................................

241

........................... ...........................................

244

....................•...• ................•............•.........

248

...............................................

250

........................................•.....................................

252

........................

256

Beşinci B�!üm . ALLAH ILE ALDATMANIN KURESEL TEZGAHLARı Allah İle Aldatmanın Küresel-Emperyalist Tezgahları Allah İle Aldatmanın Vatikan Tezgahı: Dinlerarası Diyalog Allah İle Aldatmanın ABD Tezgahı: Ilımlı İslam Allah ile Aldatmanın Korkulu Rüyası: Türk Ordusu Hıristiyan-Emperyalist Tezgahın Halifecilik Ve Osmanlıcılık Oyunu Allah İle Aldatmanın İstanbul'u Bizanslaştırma Operasyonu

....................................

267

....... ......................

278

................ ..............................

285

.......................................

296

..............

301

......•.........•........

307

Altıncı Bölü m . . ALLAH ILE ALDATMANIN SALTANAT DEVRI: AKP İKTİDARI DONEMİ Allah ile Aldatmanın İnkllr Cephesi Allah İle Aldatmanın Damat Ferit Edebiyatı Kaldıkları Yerden Devam Ediyorlar Allah İle Aldatmanın Sömürdüğü Aymazlık Laikliğe Saldırıyı Kim Kotarıyor? Laikliği Yanlış Okumanın Yarattığı Aldatma Allah ile Aldatmanın Emperyalizmle İşbirliği Allah İle Aldatanların Sığındığı Şefaat Makamı: Brüksel' Allah İle Aldatanların Mustafa Kemal'e �ankörlüğü Allah İlc Aldatmanın Kurutoluş Savaşı'nı Kirletme Operasyonu Allah İle Aldatanlar ittifakının Türkiye'yi Getirdiği Yer Allah İle Aldatmanın Bölücülüğe Destek İçin Kullanılmasl ��� ul�ş avaşının Şartları İçindeyiz Sozun Ozu

. . . . . ............................. . ...............................



3 17

............... ..•......•......................... ...

319

..................................................................

323

.....................................................

328

......................................... ............................

330

.................... ................................

337

...... . ......... .................................

341

...............................

349

.................•............•.......

351

...... ...............

356

...................................

363

.............................

37 1

...............................................................

374

.................................................................. ........................... ..............

378



KAYNAKÇA.\ KARM A DIZIN

.................................................. .........

.

.....

.

........

.

.........

.. .

.....

..

.

. ..... .

.................

...................

380 . 383

.......... .

....

.

ÖNSÖZ özellikle Türk halkı, aşın duygusal; özellikle, çok sevdiği dini söz konusu olduğunda.

Müslüman halklar ve

Türk

halkı

neden,

asırlardır

sürekli

bir

biçimde

aldatılı­

yor? Yanıtın

Kur'an'da

aldatdmayın!" ile

olduğuna

ihtannda

aldatılanlann

farkında

olma

en

inanıyonun.

buloouyor. büyük

imkanından

malandır.

Çünkü

oldukları

bir

derinden

değer

sorunu,

büyük

kendilerinin

Çünkü

Allah

aldatıldıklarının

ölçüde

inandıklan

"Allah üe

Kur'an,

Neden?

ve

yoksoo

buloo­

içtenlikle

teslim

aleyhinde

kullanılıyor.

Bunu fark etmeleri kolay değildir.

Türk halkı dinine olan derin saygısı, İslam'a duyduğu tes­ limiyet

yüzünden

kullanmıyor.

çoğu

Daha

kez

önemlisi,

saVtınffia, Allah

eleştirmc

ile

güçlerini

aldatanlara

karşı

aklını kullanmıyor. Allah

ile

tuzağa

aidatıimanın

düşülmemesi

ve

yıkımına bu

dikkat

belanın

çeken

aşılması

Kur'an, ıçın

bu

gerekli

olan iki hayati donanıma daha dikkat çekmiştir:

1. Aklm işletilm esi, 2. Takvanın yani dindarlığın ölçüsü olmaktan çıkarılması.

insanlar

Bu

ardı

iki

destek

aldatılmayın" tadır. ölçüsü

Akıl

işleyecek,

olmaktan

tezgahlannın

buyruk

emnnın

göz sonuç

dindarlık

çıkarılacaktır ki

maskesini

arasında

edildiğinde

vermesi

"Allah

imkansız

insanlar

arası

kitleler Allah

düşürebilsin,

üstünlük

arka

bir ilc

planını

ile

olmak­ değer

aldatına göre-

bilsin. Maske düşürülüp arka plan Allah ile aldatılmak kaçınılmazdır.

görülmediği

sürece

Allah ile aldatma zulmünün aşılması ıçın sadece temel çare değil, tek çare aklı işletmektir. Kur'an, "Allah, akımı işletmeyenler üzerine pislik indirir" (Yunus, ı oO) di­ yerek Allah ile aldatıIma duygusallığının aşılması ıçın, işletilen aklın kaçınılmaz olduğunu insanlığın vicdanına iletmiştir. Başka hiçbir kanıt olmasa, sade bu olgu bile laikliğin Kur'an'ın temel taleplerinden biri olduğunu göstermeye yeter. Çünkü akım devrede olması ve

işletilmesi için laiklik temel şarttır. Aksi halde, duygu egemen kıbnmak suretiyle din, akım önünü kesme aracı olarak kullanılır, yani kitle Allah ile aldatlhr. Kur'an, andığımız destek güçlerin kullanılmasını emrettiği halde, Türk halkı bunları kullanmıyor. Halkın büyük bir kısmı İslam'ın böyle bir talebi olduğunu bilmiyor. Çünkü bu emirler Kuranda. Türk halkı ise asırlardır Kur'an'dan uzak tutulmuş, onu okuyup anlamaktan yoksun bırakıl­ mış. Türk halkının Kur'an'dan tek istediği ve beklediği, o kitabın Arap harfleriyle telaffiızunu başarıp 'sevap' kazan­ mak olmaktadır. Türk halkı. Allah ile aldatına temah­

lannm ustalıkla işlettikleri bu sevap' oyunuya avunur­ ken yaşadığı dinin Kur an la ilgisi büyük ölçüde vok edilmiş, dinde Kur'an'm yerini. Ara�Emevi saltanat id� oloj isinin kutsallaştınlmış sloganlarıyla İslam dışı örf1erin uydurmaları almıştır. Bu durumda Kur'an'ın söyledikleri girsin?!

Türk

halkının

hayatına

din

olarak

nasıl

Türk halkı, tıpkı birçok Müslüman halk gibi, Ortadoğu des(lotizmlerinin hesabma uygun olarak kutsal­ laştınlmış buyruklan din biliyor, onlan yaşıyor. Bu durumu çok iyi bilen aldatına sektörleri, sürekli dini­ imall1 kullanarak yaklaşıyor Türk halkına ve onu daha ilk

19

anda elsiz-dilsiz hale getirerek istediği şekilde ve istediği oranda aldatıp sömürüyor.

Türk halkının en büyük zaafı, dinini, uyanma ve sorgu­ lama aracı olarak değil de uyuma ve susma aracı olarak kullanmasıdır. Sadece Türk halkının değil, bütün Müsl ümanların en büyük zaaflarından biri, belki de birin­ cisi işte budur. En büyük zaaflarından biri bu olmasaydı, Kur'an "Allah ile aldatılmayın!" ihtarına gerek göriir müydül Bugün insanlık ve o arada bizim insanımız, Allah ile aldatmanın en zorlu devresini yaşıyor. Küresel ve orga­ nize 'aldatma sektörlerinin faaliyette olduğu bir süreçtir bu. 'Dinsiz zulümlere tepki' adı altında din adına zul­ metme sürecidir bu. Kutsal patentli bu zulüm, materya­ list darbelerle yara-bere içinde kalmış kitlelerin yaralan üstUne 'Allah' diyerek tekme vurmaktadır. Bu kitap, Müslüman Türk halkına A l l ah ile nasıl aldatıldığını, Kur'an verilerine dayanarak anlatmak isteyen K ur'an mümini bir Türk aydınının mütevazı bir hizmeti olarak kabul edilmelidir. Amacına varırsa yazarı mutlu olur.

i ıı

GiRiş NASIL BiR ZULÜM KARŞISINDAYIZI? "Dinler tarihi, insanın, tanrısal büce katılmaya ve onu beşeri amaçlar için kullanmaya yönelik gil#imleriyle doludur. " Paul Til/ich Kur'an'ın, 'Allah ile aldatmak' zulüm karşısında) IL. Bu zulmün

Bizzat büyük en

dikkat

çekici

göstergesi,

süper

diye andığı bir küresel düzeyde

zulümlerin

luğu olan süper güç ABD'nin dünyayı talan kullandığı Dolar'm üstündeki o bilinen sözdür:

imparator­ aracı olarak

"in God we trust!" yani "ADah'a güvenip dayanınz biz!" Evet, süper bir devlctin parasının üstündeki bu söz, bazılannca dindarlığın, Tanrı'ya saygının bir göstergesi gibi

tanıtılır.

Kur'an

tam

tersidir.

Kur'an,

lar

arasında

darlığın değer

bir

değer

(takvanın) ölçüsü

açısından baktığımızda dindarlık ölçüsü

sadece

olması

belge vc olmasm!

Tanrı

gerektiğini

ile

gerçek

bunun

ifadelerinin insan­ yasaklamakta,

insan

arasında

bildirmektcdir.

din­ bir

Takvanın

kimde olduğunu da sadece ve sadece Allah bilir.

O halde, en masum niyetieric de olsa, dindarlığın bir 'insanlar arası değer belirleyici' olarak öne çıkarılması, Kur'an'a

göre

bir

insanlık

suçudur;

dine-imana

hakarettir.

Allah ile aldatmanın en şerir şeklidir. Süper baka

sömürgeci baka

Kur'ani bilir:

ve

güç

yaymaktadır. İslami

bu

şerri

ABD

vicdanla

dünyanın parasının

gözünün

üstündeki

değerlendirilmesi

şöyle

içine sözün, yapıla­

ABD, parasının üstündeki bu ifadeyle demek iste-

ı 12

GİRİş

mektedir ki. ben insanları, dünyayı, sömürdüklerimi iki sevle aldatlrlm: Para. Tanrı. İşıe, bizim bu kitabımızda sakındınnak istediğimiz de bu ikisidir. Kitabın ileriki saytlılannda göreceğiz ki, Allah ile aldatanlann gerçek Tannsı paradır, maldır, dünyalıktır. Allah ile aldatına 7.ihniyetinin paranın üstüne konan bir sloganla ifadesi bu bakımdan çok anlamlıdır.

O halde, önce, nasıl bir zulüm karşısında olduğumuzu bilelim. Bunu bilmeden, yakamıza yapışan dehşeti tanıya­ nlayız. O dehşet i tanımadıkça yeterince ürperip kendimi­ ze gelemeyiz. Ve böyle olunca da çare aramak ihtiyacı duymayız .. . Aynı zamanda bir matematikçi olan, fakat tarihe bir mis­ tik olarak geçen ve dinler tarihinin en ünlü mistik dindar­ ları arasında bulunan Fransız bilgin-düşünürü Blaise Pascal (ölm. 1 662), tarihin derinliklerinden insanl ığa şu­ nu duyuruyor:

"Dinsel inançlara sığmmadıkça, insan, kötülüğü büyük bir zevkle ve acımasızca asla yapamaz." (James A. Haught; Kutsal Dehşet, 3) Şimdi, Türkiye'yi sarsmış ve basının gündeminde hafta1ar­ ca kalmış üç olayı bir kez daha ürpererek okuyup Allah ile aldatmanın yaratabileceği büyük dehşetin nerelere uza­ nahileceğini yakından görelim:

"Gaziantep'in Kilis ilçesinde bir baba, bir yaşındaki kızını, düşünde gördüğü şeyh efendinin tekkesine götü­ rüp gelin gibi süsledikten sonra taşa üç kez sürdüğü bıçağıyla kurbanlık koyun gibi kesmiştir. Baba, yaka­ Iandıktan sonra şöyle demiştin "Şeyhim, en sevdiğim varlığımı Allah'a kurban etmemi istedi, ben de verdim." (Milliyet, 7 Haziran 1 988)

GİRİŞ

i 13

l3 Ekim 1990 tarihli Güneş gazetesinden:

" Otuz yaşmdaki bir yurttaş Şanlıurfa'da bir mağarada, üç yaşmdaki oğlunun başmı bıçakla kesti ve yakalandık­ tan sonra şunları söyledi: "Devam ettiğim tekkenin şeyhi bana 'çocuklanm çok se­ venlerde Allah sevgisi azalır. Bu sebeple üç çocuğundan birini kurban etmen gerekir' dedi. Bunun üzerine çocuk­ lanmm en küçüğü olan Abdullah'ı evden alarak kendi­ sine dondurma alıp söz konusu mağaraya getirdim. Gözlerini bağlayarak bıçakla boğazım kestim. Olay gece­ si şeyhin, oğlumu geri getirmesini bekledim. Çocuk geri gelmeyince ertesi gün tekkeye gidip şeyhin yüzüne tükürdüm, Aileme haber vererek cinayeti saklamaya karar verdik." Araştırmacı-yazar Cengiz Özakmcı'nm önemli kitapla­ rmdan biri olan Dil ve Dinin 8. basım, 25. sayfasıoda şu satırlan okuyoruz: "Türbanlı bir kız, başörtüsü takmayan annesini, başım örtmediği için 30 yerinden bıçaklayıp gözlerini oyarak ve kollanm keserek 'din uğruna' gerekçesiyle öldürmüştür. Yakalamp sorgulandığmda, başım örtmemekte direten annesinin 'muzır ve münafık' olduğunu, katli vacip olduğu için öldürdüğünü söylemiştir. Genç kız kendisini 'İslam'm bıçağı' olarak görmektedir." (Cumhuriyet gazetesi, 9 Nisan 1997) Yaşadığımız günlerin ünlü gazetecilerinden biri, yakamıza yapışan dehşeti şöyle anlatıyor: " Birileri Allah'm admı kullamp paralar elde ediyor. Holdingler. şirketler kuruluyor, inançh insanlanmıza kanca atılarak paralar toplamyor. Bu amaçla hoca efendi­ ler kullamhyor. Toplanan paralarm belli bir miktan cami avlularıOda komisyon olarak onlara dağıtlhyor..."

114

GİRİş

"Allah adını kullanarak milyonlarca dolar para kaza nı­ yoriar. Saf vatandaşlarımıza cami avlularında yaklaşıp Allah'ın adını kullandıklarında paralar oluk gibi akıyor. O paralar sonra ya bir siyasal partinin adamlarına tes­ lim ediliyor ya da tefecilikte kullanılıyor... " "Allah adın ı kullananların yelpazesi fevkalade geniş. Bunlarda her yol var: Dolandırıcılıktan cinayete kadar. Oyun, M üslümanların, müminlerin üzerinden oynanı­ yor. Ve Türkiye'de milyonlarca gerçek M üslüman, bu kesime tepki gösteremiyor ... "

"Allah adına terör örgütleri kuruluyor, vahşi cinayetler işleniyor. Mezar evlerden, toplu mezarlardan cesetler fışkırıyor. Beş, on, yirmi, otuz... " "Sivas'ta ülkemizin nice aydını Allah adına diri diri yakılıyor... " "Allah adına ortaya çıkan dinci gazetelerde her gün insanlara yalan, iftira, kin ve nefret kusuluyor. Yakası açılmadık küfürler acımasızca yağdırılıyor. İnsanlar, öldürülmeleri için hedef gösteriliyor. Allah adına cinayet teşvikçiliği yapılıyor. Yalancı, yüzsüz, riyakar, dedikodu­ cu, karanlık suratlı bir yığın adam bir araya gelmiş Allah adı na sövüyor, iftira yağdırıyor ... " (Emin Çölaşan; Hürriyet, 25 Ocak 2000)

E min Çölaşan'ın yazdıkları, dinci siyaset çevrelerinin 'din dışı' saydığı bir aydının tespitIeridir. fakat Türkiye'de Allah ilc aldatma zulmü o kerteye gelmiştir ki, Emin Çölaşan gibilere yıllarca hakaret yağdırmış bir 'İslamcı' yazar (Mehmet Şevket Eygi) bile artık isyan etmiş ve Emin Çölaşan'ın söylediklerinden daha ağırlarını söyle­ mek zorunda kalmıştır. Eygi isyanının önemli cümleleri, ilginçtir ki, E min Çölaşan tarafından alıntılanmıştır. M.Ş. Eygi'nin müthiş satırlarını Çölaşan'ın ı Temmuz 2003 tar-

GİRİş

115

ihli yazısından aktarıyorum. Diyor ki M. Şevket Eygi: "Sevgili din ve iman kardeşlerim! Biz hepimiz bir ümmet teşkil ediyoruz. Ü mmet, en medeni, en olgun, en faziletli, en şerefli topluluk demektir. Biz maalesef bir İslam ümmeti olamamışız ve bugünkü acınacak, perişan duru­ ma düşmüşüz. Bizim topluluğumuz şu anda yığmlardan veya sürülerden ibaret bir kuru kalabalıktır." " Biz, ı 9SOIerden bu yana 40 bin cami binası, bu iş için trilyonlarca dolar harcama yaptık. Ama bunlar İslam medeniyet ve kültürüne uygun, güzel, estetik vasıflı binalar olmadı. Bunların mihraplarma geçecek kaliteli imamlar, minberlerine çıkıp hutbe okuyacak kaliteli hatipler, Müslümanları uyaracak kaliteli vaizler yetiştirmeyi düşünmedik. 70 bin camiye hela, imam ve müezzin lojmanı yaptırdık. On binlerce camiye kalorifer yaptırdık, pahalı klima cihazları taktık. Camiieri hopar­ lörlerle, ışıldaklarla, vantilatörlerle doldurduk. Evet, son elli yol içinde bunlara trilyonlar harcadık." " Bütün gücümüzü Kur'an kursu, imam-hatip mektebi, ilahiyat fakÜıtesi açmaya sarf ettik. Hesabı yapılsa, bun­ lara akıllara durgunluk verecek miktarlar harcadık. Daha bitmedi. Birtakım din baronları için her yıl mil­ yarlarca dolar para topladık. Bu paraların yerli yerince, akıllıca harcanıp harcanmadığını hiç sorgulamadık, kontrol etmedik." "Ramazanlarda birtakım din cemaatleri beş yıldlZlı lüks otellerde bin kişilik ihtişamlı, israfil, gösterişli, günahlı iftarlar veriyordu. O fücur yuvalarında verilen iftarlar dinimize uygun muydu?" "Zengin olan Müslümanların çoğu ipin ucunu kaçırdı, şaşırdı, dağıttı. Milyon dolarlık lüks meskenler, yüz bin­ lerce dolarlık yazlıklar, lüks Iimuzinler, israf, sefahet, rezalet gırtlağa kadar çıktı."

114

GİRİş

"Allah adını kullanarak milyonlarca dolar para kazanı­ yorlar. Saf vatandaşlarımıza cami avlularında yaklaşıp Allah'ın adını kullandıklarında paralar oluk gibi akıyor. O paralar sonra ya bir siyasal partinin adamlarına tes­ lim ediliyor ya da tefecilikte kullanılıyor " •..

"Allah adını kullananların yelpazesi fevkalade geniş. Bunlarda her yol var: Dolandırıcılıktan cinayete kadar. Oyun, Müslümanların, müminlerin üzerinden oynanı­ yor. Ve Türkiye'de milyonlarca gerçek Müslüman, bu kesime tepki gösteremiyor ... " "Allah adına terör örgütleri kuruluyor, vahşi cinayetler işleniyor. Mezar evlerden, toplu mezarlardan cesetler fışkırıyor. Beş, on, yirmi, otuz... " "Sivas'ta ülkemizin nice aydını Allah adına diri diri yakılıyor... " "Allah adına ortaya çıkan dinci gazetelerde her gün insanlara yalan, iftira, kin ve nefret kusuluyor. Yakası açılmadık küfürler acımasızca yağdırıhyor. İnsanlar, öldürülmeleri için hedef gösterilİyor. Allah adına cinayet teşvikçiliği yapılıyor. Yalancı, yüzsüz, riyakar, dedikodu­ cu, karanlık suratlı bir yığın adam bir araya gelmiş Allah adına sövüyor, iftira yağdırıyor ... " (Emin Çölaşan; Hürriyet, 25 Ocak 2000) Emin Çölaşan'ın yazdıkları, dinci siyaset çevrelerinin 'din dışı' saydığı bir aydının tespitieridir. Fakat Türkiye'de Allah ile aldatma zulmü o kerteye gelmiştir ki, Emin Çölaşan gibilere yıllarca hakaret yağdırmış bir 'islamcı' yazar (Mehmet Şevket Eygi) bile artık isyan etmiş ve Emin Çölaşan'ın söylediklerinden daha ağırlarını söyle­ mek zorunda kalmıştır. Eygi isyanının önemli cümleleri, ilginçtir ki, Emin Çölaşan tarafından alıntılanmıştır. M.Ş. Eygi'nin müthiş satırlarını Çölaşan'ın ı Temmuz 2003 tar-

GİRİş

115

ihli yazısmdan aktarayorum. Diyor ki M. Şevket Eygi: "Sevgili din ve iman kardeşlerim! Biz hepimiz bir ümmet teşkil ediyoruz. Ü mmet, en medeni, en olgun, en faziletli, en şerefli topluluk demektir. Biz maalesef bir İslam ümmeti olamamışız ve bugünkü acmacak, perişan duru­ ma düşmüşüz. Bizim topluluğumuz şu anda yığmlardan veya sürülerden ibaret bir kuru kalabalıktır." "Biz, 19501erden bu yana 40 bin cami binası, bu iş için trilyonlarca dolar harcama yaptık. Ama bunlar İslam medeniyet ve kültürüne uygun, güzel, estetik vasıflı hinalar olmadı. Bunlaran mihraplarana geçecek kaliteli imamlar, minberlerine çıkıp hutbe okuyacak kaliteli hatipler, Müslümanları uyaracak kaliteli vaizler �'etiştirmeyi düşünmedik. 70 bin camiye hela, imam ve müezzin lojmanı yaptırdık. On binlerce camiye kalorifer yaptırdık, pahalı klima cihazlara taktık. Camiieri hopar­ Wrlerle, ışıldaklarla, vantilatörlerle doldurduk. Evet, son elli yol içinde bunlara trilyonlar harcadık." "Hütün gücümüzü Kur'an kursu, imam-hatip mektebi, ilahiyat fakültesi açmaya sarf ettik. Hesabı yapılsa, bun­ lara akıllara durgunluk verecek miktarlar harcadık. Uaha bitmedi. Birtakım din baronlara için her yıl mil­ yarlarca dolar para topladık. Bu paralaran yerli yerince, ııkıilıca harcanıp harcanmadığını hiç sorgulamadık, kontrol etmedik." "Ramazanlarda birtakım din cemaatleri beş yıldızlı lüks cıtdlerde bin kişilik ihtişamlı, israfil, gösterişli, günahlı inarlar veriyordu. O fücur yuvalarmda verilen iftarlar dinimize uygun muydu?" "Zengin olan Müslümanlarm çoğu ipin ucunu kaçırdı, �a�ırdı, dağıttı. Milyon dolarlık lüks meskenler, yüz bin­ Iı'n,'c dolarlık yazlıklar, lüks limuzinler, israf, sefahet, /'l'zalet gırtlağa kadar çıktı."

1 16

GİRİş

"Biz; bir sürü hizip, fırka, grup, cemaat ve tarikata ayrıldık ve birbirimizle çekişip tepişmeye başladık. Yığın ve sürü haline gelen on milyonlarca Müslüman şu anda vahim bir kırsal kesim ve varoş 'Zihniyeti, marjinallik, parçalanmışlık içindedir." "Hazretim yanılmaz, bizim cemaatin ulu zatı hata yap­ maz, hoca efendi yanlış yapmaz... dedik. Sorgulama yok, hesap sormak yok, kontrol yok. Bu şartlar altında iimmetin işleri elbette kötiiye gider." "Bizi mahvedenler, militan din düşmanları değil, içimiz­ deki din sömürücüsü, din rantı yiyen işbirlikçi, hain alcaklardır ..." Şuraya aktardığı m satırlarının altına imza atmakta asl a tereddüt göstermeyeceğim Mehmet Şevket Eygi, biz b u gerçekleri yıl lar boyu dile getirirken, sırf nefsani dürtüler­ le bize karşı çıkanlardan biridir. Ama, gerçek ortaya çıktı, o bile şu satırları yazacak bir noktaya gelmiştir. Keşke bunları on yıl, yirmi yıl önce yazmış olsaydı. Yıllar' e yıl­ l ar kaybediidi. Yazık oldu M üsl ümanlara, yazık oldu Türkiye'ye. Evet, 1 6. yüzyıl dan iki binli yıllara, Pascal'dan Emin Çölaşan'a, M. Şevket Eygi'ye hep aynı kahırl ı şikayet, hep aynı acı . Bunl ara daha yüzlercesini, binlercesini eklemek mümkün. Allah ile al datmanın toplum ölçeğinde hangi kahırlara mal olduğunu anlamak isteyenler, genelde tüm İslam dünyasına, özel olarak da Taliban Afganistanı'na bak­ mal ıdır.

Taliban vahşetine kocasını kurban vermiş ama kendisi kaçıp kurtul abilmiş bir hanımm dünyaya gözyaşları içinde anlattıklarından bazı cümleler: "Cin,

şeytan

gibi

çıkıyorduk

sokağa.

Birbirimizi

GİRİş

1 17

tamyamıyorduk. Erkekleri tamyabiliyorduk sadece ... Çader denen çarşaf topuğa kadar olduğu için çıplak ayaklar fark ediliyordu. Çıplak ayakla yakalanan kadm­ lar beyaz tenli ve güzel ayakhysa daha çok kırbaçlamyor­ du.... Çader öylesine sert ve ağırdı ki başımda taş taşır gibi oluyordum. Başımı yana çeviremezdim. Tıpkı koşumdaki atlar gibiydik. Kadınsı hatlarımız belli olmasm diye 5 metrelik çader kumaşı tepemizde kalın plilerle birleşiyordu. Göz bebeklerimiz hizasmda toplu iğne başı kadar iki delik vardı sadece. Kokuları bile alam ıyordu m. " "Evlerin perdeleri bile kalın olacak. Evin içinin görün­ mesi de suçtur. Sokaklarda dolaşan, 'kötülüğü engelleme grupları'mn uygunsuz bulduklarmı söyledikleri kadm­ lara istedikleri kadar kırbaç vurma hakları vardı." "Erkekler sarık yahut külah takmaya mecbur. Eğer saçları bunların dışında kalıp görünüyorsa hemen kazınıyor. Sakallar avuçlanıp ölçüıüyor. Avucun dışma çıkacak uzunlukta değilse dayak ve hapis cezası var. Ezan sesi duyulduğu an herkes panikle camiye koşuyor. Abdest var mı, yok mu bakılmıyor. Toplayıp namaza götürüyorlar... " (Hürriyet gazetesi Pazar Eki, 22 Temmuz 2001) K ısaca, tarihin en büyük kan l arının, dehşetlerinin, iI'Li­ ralarının , ihanetIerinin, soygun ve vurgunlarının arkasın­ da, aldatma ve susturma aracı olarak hep Al lah var, din var, 'kutsal' yaftalı kavramlar, kişiler var. Peki, ne ol uyoruz? Kim ne yapıyor da din, insan hayatına bir zul üm ve kan aracı olarak giriyor? Kim ne yapıyor da bu böyle ol uyor? Bu zehirli kahırdan kurtuluşun yol u nedir?

Bu, 'olmak yahut olmamak' sorusunun, bu ölüm-kalım sorusunun cevabını kalıcı ve kurtarıcı biçimde veren tek

1 18

GİRİş

kaynak var, o da Kurandır.

Kur'an'm bir mucizelcr kitabı olduğu hep söylenir. Ama o mucizelerin insan hayatma çıkışlar, ışıklar getirecek kısımlarına asla değinilmez. Hatta işin o tarafı bir soru konusu bile yapılmaz. Yapılsa ve sorulsa bilinirdi ki, Kur'an'm en büyük mucizelerinden biri işte bu soruya getirdiği cevapta yatmaktadır. O cevap, asırlardır gündeme getirilmemiştir, üstü örtülmüştür. O cevabı gündeme getirecek soru sordurul­ mamıştır. O soruyu sorduracak Kuran ayetlerinin (bazı toplumlarda ve devirlerde tüm Kur'an'ın) üstü, akıı almaz oyunlarla örtüldüğü için, kitleler o soruyu sora­ cak bilgi ve bilinç çizgisine asla ulaşamamışlardır.

Elinizdeki kitapla, o müthiş sonmun cevabını iyiden iyiye ayrıntıladık. Karşımıza, 'İsrafil suru' gibi bir cevaplar serisi çıktı. Bu nefesIc de uyanmayanlara, şu Kur'an'm ayetini okumaktan başka yapacağımız hiçbir şey yoktur: "Allah, bir toplumun maruz kaldığı şeyleri, onlar, birey olarak içlerindekinilbirey olarak kendilerine ilişkin olanı değiştirmedikçe, değiştirmez. Allah bir topluma bir perişanlık dileyince de artık onu geri çevirecek bir güç yoktur. Ve onlar için, Allah dışında koruyucu bir dost da olamaz." (Ra'd, 11) MESELENİN ÖNEMİ

Tarihin vicdan kulağımıza ve aklımıza ilettiği gerçekler­ den biri de şu: İnsanlığın akıttığı kanların hemen tamamı din adına, dine fatura edilen kanlardır. Yani din­ ler bir anlamda kan dökmenin özendirildiği, zaman zaman, yer yer ibadete dönüştürüldüğü birer şiddet ve dehşet ocağı olarak da kayda geçmiş bulunuyor. Tarihin en büyük savaşları 'Tanrı icin' tabelası altında

GİRİş

119

vaDıian savaşlardır. Bunun anlamlarımn ilki şudur; Kam en rahat ve en bol akıtmamn volu onun Tanrı için aktığını iddia etmek ve bu kam akıtacakları bu iddiaya inandırmaktır. Din hayatının, Allah ile aldatma zulüm ve hıyanetine bulaşmasım en�elleyemeyen toplumların din kaynaklı zulümlere, o arada, din kaynaklı terör kahrına uğrama­ yacaklarım düşünmek, varlık yasalanm tersine işlet­ meye kalkmak kadar abestir. Allah ile aldatılan toplumlarda, mutlu bir dünya için yeryüzünde Allah'ın iyileri kullanması engellenir, mut­ suz bir dünya icin kötülerin Allah'ı kullanması yürürlük kazamr.

Bu gerçeği iyi bilenlerden biri ve Engizisyon kahn çekmiş bir coğrafyanın çoeuğu olan İtalyan düşün ür Giordano Bruno (ölm.1600) ne güzel söylemiş: "Tanrı, iradesini hakim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullamr; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hakim kılmak için Allah'ı kullamrlar." Bu, şu demek: Din eksenli bir toplumda kitle, ana başlık olarak üç tip insandan oluşuyor:

1. Allah ve din adına he�emonya peşinde koşmadıklan (hatta Allah adına hiçbir iddiada bulun-madıkları) halde sürekli iyilik ve güzellik üretenler, 2. Tüm iddialan Allah adına olduğu halde sürekli kötülük ve haksızlık üretenler, 3. Hiçbir şey üretmeden yiyip içerek gün geçiren ot takımı.

Bruno bunları elbette biliyordu. Uğraşını, öncelikle 2. gnıptaki 'kötülük üretenler'i tanıtmaya ve mümkün olur­ sa uyarmaya adamıştı. Uğraşının ona kazandırdığı onur ve sonsuzluğun faturasını çok ağır ödedi: Kiliseyi ve din

1 20

GİRİş

adamlanm eleştirdiği gerekçesiyle Roma'da diri diri yakıldı. Onu yakan zihniyetin çocukları ileriki zamanlar­ da küllerini törenle gömerek adına anıt mezar yaptılar. Neye yarar! Allah ile aldatanlann zulüm ve kahırları yıllar ve yıllar, milyonları aldatmıŞ, soyup soğana çevinniş, sadece kent­ leri, köyleri değil, umut ve beklentileri de yakıp yıkmış, kitleleri inim inim inletmiştir. Bu böyle olduğu içindir ki, Kur'an, insanlığı 'Allah ile aldatma' zulmüne karŞı ısrarla uyarmaktadır. Daha doğrusu, böyle bir uyanya ilk yapan kitap Kurandır. Atlalı ile aidatılmayı önlemenin tek çaresi Allah ile aldat­ maya giden yolları tıkamaktır. Bu ana çareyi biraz aynn­ tılarsak karşımıza şu üç alt başl ık çıkar: ı. Dinin

gerçeğini öğrenmek, sahte dini dinsizliklerin en kötüsü bilmek, bildirmek. Sahte dini yaşamaktansa din­ siz kalmamn yeğlenmesi gerektiğini önemle ve ısrarla anlatıp belletmek.

2. Dinin saltanat ve siyaset aracı mak, yani laikliği esas almak,

yapllmasmı

durdur­

3. AUah-insan arası bir değer ölçüsü olması gereken din­ darlığı insanlar arası bir değer ölçüsü olmaktan çıkar­ mak.

B i rinci Bölü m

ALLAH İLE ALDATMANıN KİMLİGİ

123

KURANA GÖRE ALDATMA VE ALDANMA Aldanmak ve aldatmak kavramlannı karşılamak üzere Kur'an'da 'ğurur' ve 'ğırre' köklerinden isim ve fiiller kul­ lanılır. Gurur ve ğırre, "uyanık halde iken gaflete düşmeye denir." (Ragıb el-Isfahani; el-Müfredat li Garibi 1Kur"an, ğun1r mad.) Türkçe'de 'g' harfiyle gurur şeklinde yazılan bu sözcük, "mal, ün, şehvet ve şeytandan kay­ naklanarak insanı aldatan her şey" için kullanılır. Daha çok şeytanın aldatması için kullanılır. Çünkü aldatanlann en iğrenci odur. İkinci derecede, dünya için kullanılır. Hz. Ali der ki 'Dünya aldatır, zarar verir ve geçip gider.' Aynı kökten gelen ğarar, tehlike anlamındadır. Çok süt venne­ si beklenen devenin az süt vennek suretiyle aldatmasına da ğurur denir." (Ragıb, aynı mad.)

Kur'an'da, aldatışlar ve aldanışlar arasında dikkat çekilen­ ler küçükten büyüğe doğru şöyle sıralanabilir: 1. Yaldızb-süslü laflarla aIdatma-aldanma. (En'am, 112)

2. Beldelerde egemenlik kurmak, gezip aldatma-aldanma. (Ali İmran, 196; Gafir, 4) 3. Dine

sokulan uydurma ve ma. (A li İmran, 24. Enfal, 49)

iftiralarla

4. Hurafeler, uydurmaIar, anlamını la aldatma-aldanma. (Hadid, 14)

5. Sefil-rezil

yaşayışla

aldatma-aldan­

bilmeden

aldatma-aldanma.

dolaşmakla

okuyuşlar­

(Ali

İmran,

1 24

ALLAH İLE ALDATMANIN KİMLİdİ

185; En'am, 70, Hadid, 20)

1 30; A'raf, 5 1 ; Lukman, 33; Fatır, 5 ;

6. Allah ile aldatma-aldanma. (Lukman, 33; Fatır, 5; Hadid, 1 4)

En tehlikeli aldatış şu ikisidir: Dünya nimetlerinin araç yapıldığı aldatıŞ, Allah'ın araç yapıldığı aldatış. Araç kul­ lanılarak sergilenen aldatış ve aldanışın en yıkıcısı 'Allah ile aldatma'dır. Kur'an şöyle uyarıyor: "Sakın, aldatıcı sizi Allah ile aldatmasın!" (Lukman, 33; Fatır, 5; Hadid, 1 4)

Bu özelliği dikkate alarak diyebiliriz ki, insanoğlunun en kahırlı bunalımlan, Allah'ın araç yapıldığı aldatıştan kaynaklanan bunalımlardır. En zehirli zulümler de bu aldatıştan doğar. En kalıcı, en yıkıcı bozgunlar bu aldatışın vücut verdiği boıgunlardır. Tarih buna tanıktır. Bu gerçeği dikkate alarak şunu söyleyebiliriz: Allah ile aldatma, hiçbir ödün ve uzlaşmayla aşılamaz. O, deyim yerinde ise ölümsüz bir beladır. Çünkü ölüm­ süz olan bir aracı kullanmaktadır. Oysaki diğer aIdat­ maların zararı bir şekilde sona erer. Çünkü onların ne kendileri ne de araçları öl ümsüzdür.

ALLAH iLE ALDATMANIN TEMEL ARACı: ŞEYTAN EVLiYASı

"Gönlün ölü, leş aramadosın; ölü yıkayQlUn oğlusun sen! Bedenin­ deki elbise bile bir ölünün kefeninden yapllltUş!" Mevlana Celaleddin

Şeytan bir varlık kuvveti, bir ilkedir. Şer ilkesidir, varlığın karanlık gücüdür. Bu karanlık güç, elle tutulur güç olarak daima insanı kullanır. Şeytanın kullandığı irısanlar Kur'an'da 'şeytanm evliyası' veya 'şeytanın ordulan' diye anılmaktadır. Bu evliya veya ordular, Allah ile aldatmanın öncüleri, uygulayıcılarıdır. 1. Şeytan evliyası (A'raf, 27, 30):

Şeytan evliyası daha çok korku salarak tökezletir. Bu korkuya karşılık Allah'a sığınma ve Allah sevgisi öne çıkarılmıştır. Şeytan evliyasının din-iman, cennet cehen­ nem gibi Allah'ın tekelinde olması gereken alan ve kavramlarda korku saldıklarını unutmamalıyız. Nitekim, evliya patentli din tüccarlannm bu tür korkularla irısan­ ları yıldınp boyun eğdirdiklerini bilmekteyiz. Onlar, birer ahiret müfettişi gibi başlarına çöktükleri kitleleri korku­ tup bastırmakta ve çıkış yolu olarak kendilerini göstermek suretiyle de bu kitleleri sömürüp soymaktadırlar. 2 Şeytanın ordulan (Şuara, 95):

1 26

ALLAH iLE ALDATMANIN KiMLİdİ

Ordular deyimi mutlak bırakıldığına göre, şeytancılığm her türden ordusu olduğunu düşünmek zorundayız. Bunlar; kan, zulüm ve fesat ordulan olabileceği gibi bilim, teknoloji, strateji casusluğu yapan gizli ordular da olabilir. Sömürgeci-emperyalist ülkelerin istihbarat örgütlerinin bir kısmı, işte bu türden ordulardır. Ve bu ordular, düzenli askeri ordulardan daha güçlü ve işlevseldir. Bazı zeminlerde, büyük imkanlarla beslenen ve dini ifsat amacına hizmet eden sivil memurlardan oluşmuş 'kültür yoluyla bozgun ordulan' da vardır. Bunların sayısı, bazı coğrafyalarda, bazı ülkelerin düzenli askeri ordularından daha kabanktır. Ve bunlar bazı zeminlerde, askeri ordular­ dan, bakanlıklardan daha büyük meblağlarla beslene­ bilmektedir. 3. Hizbuşşeytan yani şeytamn özel ekibi (Mücftdile, 19):

Hizbuşşeytan, şeytanın, din içinde iş gören ekibi olup Kur'an'dan uzaklaştınna, Kur'an'ı unuttunna görevını yüklediği özel timdir. Bu tim, şeytan tarafından iyice sanııp kucaklanan bir ekip olarak tanıtılır. (Zühruf, 36; Müdidile, 19) Bu da bize, Kur'an'dan uzaklaştınna ve Kur'an'ı unuttunna işinin şeytancıhkta çok özel ve önem­ li bir yer tuttuğunu gösterir. Gerçekten de dinci ve dinsiz şeytancılann en yoğun gayretle saf dışı etmek istedikleri değer, Kur'an olmaktadır. Hizbuşşeytan bu ışı, Kur'an'ı hiç okutmayarak okuyanın anlayacağı dilde okutmayarak yapmaktadır.

veya

1 27

EVLiYACILlK VEYA KARADUL TUTKUSU "Nelsiyle yaşayanlar başka, kal­ biyle yaşayanlar başkadır. Kal­ biyle yaşayanlarla Rabbiyle yaşa yanlar da başka olur. " Şems-i Tebrili

Gök kubbenin altında Rabbiyle yaşayan büyük ruhlu aziz insanların bulunduğuna inananlardamz. Bu kadar da değil, o insanların baztlarıyla birliktelik bahtiyarhğı­ ma erenlerdeniz. Onların gönüllerine girenlerdeniz. Tanrı evliyası' ile 'şeytan evliyası'm ayırmaktaki ısrarh titizliğimizin sebebi biraz da bundandır. Bir mahn gerçeğini tammış olanlara o mahn sahtesini kabul ettirmek kolay değildir. Bizim sözlerimizi, hele hele eleştirilerimizi bu gerçeği unutmadan değerlendirmek

Yarım asra yakm bir zamandır, bizim önümüze değil Rabbiyle veya kalbiyle, nefsiyle bile yaşamayı başara­ mamış, şeytanla yaşamayı hüner sanmış ufuksuz örnekler kondu. Bunlar, Rabbiyle yaşayanların suretine bürünerek şeytanla yaşadılar ve hayatı, şeytanın istikametinde yaşat­ mayı görev edindiler. İşte Kur'an'm 'şeytan evliyası' dedik­ leri bunlardır. Bunlar, Mevlana Celaleddin'in oğlu ve hale­ fı Sultan Veledin söylediği gibi 'İdris kisvesine bürünmüş Sultan Veled'e göre, bir adam Allah adamı iddiasıyla mal­ mülk, menfaat-kudret cc\bi peşinde ise ona 'İdris suretinde İblis' demek gerekir. (Sultan Velcd, Maarif,

1 28

ALLAH İLE ALDATMANIN KİMLİGİ

334) O halde, Allah ile aldatanlar, özellikle şeytan evl iyas ı olanlar İdris suretinde İbl islerdir. Allah ile aldatılan kitle işte bu İdris kisveli İblislerin kahrı altında inliyor. Ankebfit Suresi 41. ayet, 'Allah'm berisinden evliya edinerek' Allah ile aldatılanların yani şeytan evliyasına tutulanların korkunç bir ihanetle yüz yüze kalacaklarını bildinnektedir: "Allah'ın berisinden evliya edinenlerin durumu, bir ev edinen dişi örümceğin durumuna benzer. Ve evlerin en güvensizi/en zayıfı elbette ki dişi örümceğin evidir. Keşke bilselerdi!"

Şeytan evl iyasını dost ve destekçi edinenler, karadul diye adl andırılan dişi örümceğe sığınanıara benzetil iyor. Bu karadulun tipik özelliklerinden biri sudun Büyük bir istek ve çekici cilvelerle çiftleşmeye çağırdığı erkek örümceği, çiftleşmenin ardından zehirleyip öldürür. Tarihin en büyük zulümlerine imza atmış olan engizis­ yon-ruhban saltanatı bir karadullar saltanatıdır.

Karadul ihanetine dikkat çeken Ankebfit 41. ayetin amacı, örümcek evinin zayıflığını göstermek şeklinde düşünül­ müş ve orada kalınmıştır. Oysaki ayetin vermek istediği sadece bu değildir. Evin zayıfl ığından daha çok, ev sahi­ binin kahpeliğine dikkat çekilmiştir. Karadut, tip bir zehirlidir. Çiftl eştiği örümceği, çiftleşme biter bitmez zehirleyip katleder. Kendisine güvenip mi­ safir olmuş, zevk ve safa bulmasına h izmet etmiş birine ihanet edenin kahpeliği söz konusudur burada. Tanrısal beyyine (belge, metin), işte bu kahpeliğe karşı insanı uyarıyor. Örümceklerden uzak durmamız için mi? Hayır! K aradula henzettiği ve 'evliya' diye andığı Allah ile aIdat­ ma karadullarından uzak durmamız için.

ALLAH iLE ALDATMANIN KiMlidi

1 29

Yedek ilahları ifade için kullanılan 'evliya' tabirinin geçtiği ayetler gerçekten ürpertici mesajlar içermektedir. Bu 'şirk ve şeytan evliyası' i le kastedilen nedir? Kur'an onlarca yerde, bunu tanımamıza yarayacak bilgi­ leri vermiştir. Şeytan evliyası, hıınıı hi ldiği için K ur'an'ın Türkçesinin halk tarafından okunmasına şiddetle karşı çıkmaktadır. Şeytan evliyası, Allah ile kul arasında aracı yapılan, Allah'a yaklaşmada yardımcı oldukları varsayılan (Zümer, 3) Allah katında şefaatçi oldukları ileri sürülen (Yu­ nus,l\) şüreka (All ah'a ortak tutulanlar) türünün en bel irginlerinden bir zümrenin adıdır. Hal k dilinde bunlara daha başka adlar da veril mektedir. Bil inmesi gereken, bunların Allah ile kul arasmda bir komisyonculuk faaliyeti yürüttükleridir. Bu faal iyetin esas i şudur: Allah'a kul olmak için, özellikle iyi kul olmak için bu haraç tezgahma az veya çok, şu veya bu şekilde bir şeyler vermek ve ondan onay almak zorunda bırakıhyorsun uz. Kur'an'ın en kahırl ı musibetlerden biri olarak yüzlerce ayette gündeme getirip insanı sakındırdığı bu illet, Allah'ın en dinmez öfkeyle cezalandıracağı şirk zulmünün temel görünümlerinden biridir. Bu illeti insanlık bünye­ sinden Kur'an temizlendi, ama ne yazık ki Allah ile aIdat­ ma dinciliği onu Müslümanların hayatına bir 'kurtarıcı' yaftasıyla soktu. Hak düşmanı evl iyanın özel likleri, belirtileri, tavrı-tarzı yüzlerce ayette gösterilmektedir. Şimdi biz tüm bu ayetleri göz önünde tutarak hangi sakatlıkları taşıyanların karadul evl iyası sayılması gerektiğini gösterelim: ı. Dini Kur'an'm dışma çekmek,

2. Kur'an dışmdan haram ve helaller icat etmek,

1 30

ALLAH İLE ALDATMAN I N KİM LİGİ

3. Kur'an dışıoda tenkit edilmez, eleştirilmez kitaplar

(zübür) kabullenmek, 4. Hz.Muhammed etmek,

dışıoda

eleştirilmez

kişiler

kabul

5. Kendilerini veya bazı kişileri Allah ile insanlar arasıo­ da yakmıaştırıcı veya şefaatçi (Zümer, 3; Yunus, 18) görmek, göstermek,

6. İslam dinini tebliğ işini bir çete mantığıyla şiddet, tehdit, baskı, kandırma, yalan, hile, ikiyüzlülük gibi şey­ tani- Yezidi politikalarla yürütmek, 7. Allah ve din adma yaklaştığı veya çağırdığı insanlar­ dan 'hediye' adı altıoda veya 'dine hizmet, cihat, manevi­ yatçıhk, muhafazakarhk, maneviyattı nesil yetiştirme' vs. yaftalanyla sürekli dünyahk toplamak,

8. Tebliğ ve fikir mücadelelerinde, kendisi dışmdakiler! 'kafir, zmdık, fasık, reformist, sünnet düşmam ... ' gibi, tarih boyunca tüm din sömürücülerinin kullandığı ithamlarla karalamak, 9. "Gaye, vesileleri mubah kılar" putperest mantığıyla sürekli yalan söylemek, iftira etmek, çamur atmak, hakarette bulunmak, çalmak-çırpmak, ırza-namusa sataşmak,

10. Sünnet adı altıoda sürekli bir biçimde Arap-Emevi örflerini din yapıp topluma pompalamak, 11. Hz. Muhammedi Allah'm elçisi olma konumundan çıkanp Allah'm ortağı olma noktasma doğru çekmeye yönelik kabul ve tavırlar sergilemek, 12. Hz. Peygamberi bir tahalluk' (ahlakım örnek alma) modeli olmaktan çıkanp bir 'teşekkül' (şeklini esas alma) modeli haline getirmek,

ALLAH İLE ALDATMANIN KİMLİGİ

131

13. Kuranm okunup anlaşılmasma en2el olacak din ve insanlık dışı şu iddiaları ileri sürmek: "İbadet yalnız Arapça yapılır, Kuranın çevirisiyle namaz kılınmaz, Kur'an abdestsiz, baş açık, diz çökmeden, hayızlı iken, lohusa iken okunmaz; Kur'an'm Türkçe mealini okumak hatim sayılmaz ... " 14. Allah'a ve Peygambere vekillik şeklinde aI2ı1anarak, bir müşrik siyaset kurumuna dönüşen halifeliği, dinin bir 2ereği 2ibi 2östermek suretiyle halkm raiyyeleşme­ sine engel olan Kuransal buyruğu (Bakara, ı 04) saf dışı etmek.

Şeytan evliyasının tüm bu Kur'andışılıkları örtrnek için kullandığı tck şey vardır: Halkm bilgisizlik ve duygusal­ Iığmı sömürmek. Yedek ilah anlamındaki şer evliyasının tanımı ve­ rilmemiştir. Bu da bir Kur'an mucizesidir. Şirk kaosunun tanımını vermeye ne hacct! Karanlığı tanımlamakla bir yere gidilcmez. ışığı tanımlamak gerekir. Çünkü ışık tek­ tir. Karadullar, işini-aşını, emeğini-ekmeğini, sevgisini­ itibarını sömürüp köleler 2ibi kullandıkları insanları tarih önünde rezil ettiler. Müslüman kitlelerin insanlık kervanında öncü rolünden çıkıp atık toplayıcı durumu­ na geçmesinin esas sebebi, Kur'an tevhidini kirleten bu karadulların şirk zihniyetieridir.

ALLAH İLE ALDATMANIN KİMLİGİ

i 32

MÜRŞiT LAKAPlı MÜŞRiKlER (idris Suretinde iblisler) 'İdris suretinde İblisler' sözü, Mevlana'nın oğlu Sultan Veledindir. (Sultan Veled, Maarif, 334)

&JL� ile aldatanların öne çıkardıkları ve mürşit day at­ fuasıyla halka kabul ettirdikleri kişilerin büyük çoğunluğu Kur'an verileri açısından birer müşriktir. Müşrik olmak için Allah'a açıkça ortak koşmak şart değildir. M üşrik olmak için Kur'an'ın şirk alameti gördüğü şeyleri taşımak \.j Q /

-k'l"

"Şirk iki türlüdür: Sözle şirk, hal ile şirk. Tanrımn oğul ve ortağı olduğunu iddia etmek sözle şirktir. İnsanın içinde Tanrı'dan başka şeyler için yer ve yol bulunması da hal ile şirktir." (Sultan Veled, Maarif, 53) Din dilinde şirk, Allah'a, yani tek olan Yaratıcı Kudrete zatında (sayı olarak) veya tasarrufunda (yapıp­ etmelerinde) ortak tammaktır. Başka bir deyimle, şirk, Tanrı'nın ve Tanrıl ığın özelliklerinden birini bir başkası­ na tammaktır. Bu, açık ve şuurlu olursa açık şirk, örtül ü v e şuursuzca olursa gizli şirk adını almaktadır. Ragıb el­ Isfahani (ölm. 502/1 ıo8) bu noktada Büyük Şirk-Küçük Şirk ayrımı yapar. Ragıb'a göre:

aWu�\{k' şirk Allah'ın

ortağı olduğunu iddia etmektir ki, inkarın ve küfrün en büyüğüdür. Küçük şirk ise bazı iş ve fiilleri icra ederken. Allah dışında kişilerin rızasım da hesaba katmaktır. Riyakarhk, ikiyüzlülük bu cümle­ J til, 0,.;.(.

ALLAH iLE ALDATMANIN KiMLİdi

Hz. Peygamber, ümmeti adına şirkin türünden korktuğunu söylemiş ve tanıtırken şöyle buyurmuştur:

ı 33

en çok bu sınsı bu şirk türünü

"Ümmetim adına en çok korktuğum şey Allah'a şirk koş­ maktır. Ancak benim söylediğim, onlann Güneş'e, Ay'a. puta tapmalan değildir. Benim korktuğum bu şirk, Allah dışmdaki şeylerin hoşnuduğunu gözeterek ameller yap­ mak ve bir de gizli şehvettir." (İbn Mace, zühd 2l) Gizli şirke değinen hadislerde dikkatler riyakirhk üzerine çekiliyor ve riya, gizli şirkin en yıkıcı görünümü olarak veril iyor. Şeytarı evliyasıyla mücadelenin sonuçlarından esas yarar­ lanacak olan halkın N6J1disi de gayret göstermelidir. Kendisi için didinenlerin yanında olmalıdır. Ama halklar, belirleyici çoğunluğu itibariyle böyle olmaktan çok uzak­ tır. Anadolu hümanizmine damga vuran ruhlardan biri olan Şems-i Tebrizi (ölm. 64511247) bakın bizi nasıl uya­ rıyor:

"Sana bir çift söz söyleyeyim: Bıı halk nifak yoluyla konuşmaktan, ikiyüzlülükten hoşlanır. Doğru sözden sıkıhrlar. Birine desem ki, 'Sen çağımızm tek büyük adamı, biricik şerefli insanısm', şüphe yok ki hoşuna �ider, ellerimi yakalayarak 'Sizi çok özlerniştim, kusu­ rum çoktur' gibi iltifadarda bulunur. Halbuki geçen sene (munla dosdoğru konuşmuştum, bana düşman oldu. Bu, şaşılacak bir şey değildir. Çünkü halk ikiyüzlülük yönünden geçinmek ister. Ta ki onlarla birlikte hoşlukla vakit geçirsin. Ama doğruluk yolunu tuttun mu dağlara, kırlara kaçmak gerekir." (Şems, MakaaJiit, 1199-1 (0) Aynı Şems şunu da söylel11i�tir:

"Yer uygunsuz, oradakiler kabiliyetsiz olunca o yerde konuşmak zulüm olur." (Şems, aynı eser, 11187).

1 34

ALLAH İLE ALDATMAN IN KiMLİdi

Mürsit suretinde müsrik denince sunu anlayacai!ız: Allah ile aldatıp saptırmavı. Allah rızası icin cahsma adı altında tezgahlayan namert. Bu namertler her devir ve her toplumda, hemen her din adına sahnede olmuşlardır. Din adı altında dinsizliğin en zehirlisini sahneleyenler, dine karşı olanlar değil. dinin savunucusu olduğunu iddia eden bu sahtekar­ lardır. Birçok insam dine-Allah'a düşman hale getirenler de bunlardır ...

Allah ile aldatmanın en zal im ve alçak tezgahçıları olan İdris kisveli İblisler, insanımızın sadece kesesini ve kasasını boşaltmakla kalmıyor, ruh ve iffet dünyasını da perişan ediyorlar. Küpün dışına asla sızmama becerisini gösterenlerini de sayarsak, bunların Türk insammn kesesinden birkaç yıl içinde götürdüğü rakam, ülke bütçesinin birkaç katıdır. Servet babalarımızın bunların birine veya ötekine çuvallar dolusu para akıtmayam yok denecek kadar azdır. Hem para akıtırlar, hem de kul­ luğa-köleliğe kabul edilmeleri için el-etek öperler. Mürşit kisveli müşrikler içinde resul olduğunu, hatta Allah olduğunu söyleyecek kadar çıldırmışlarına rastla­ mak bile mümkün. İşe, birinci sımf-ikinci sınıf Müslüman ayrımı yapmakla başlarıar. Birinci sınıf Müslüman daima kendileridir. Tefrikaya dönüşmüş şirkin temel göstergesi bu ayrımdır. Bu namertler, kendilerini birinci sımf, diğer tüm insan­ ları ikinci sımf Müslüman veya tamamen dinsiz olarak görürler. Açıkça söylemeseler de niyet ve tıynetleri budur.

Kamil ve hal is bir mümin, kendisini birinci sınıf Müslüman, başkalarını ikinci sınıf Müslüman asla ve asla göremez. Böyle bir iddiacılığa imam, i rfanı , edebi, Allah'a ve insana saygısı izin vermez. Bir adam, bu yetkiyi

ALLAH iLE ALDATMANIN KiMLİdi

kendinde demektir.

görebil iyorsa

iman

ve

i rfan dan

1 35

nasibi

yok

Mürşit tabelah müşrikler, etraflarına biraz daha adam toplamak için, kendileri dışındakilerin battığını, cehen­ nemlik olduğunu, karanl ıkta kaldığını, kurtul uşun yalnız kendi gemilerine binmekle elde edi leceğini iddia ederler. Bu yüzden, aynı temel başlığa sığınanları bile insaf ve anlayış ölçülerini çatlatITcasma birbirlerini karalar, dışlar, zararl ı ve hatta hain ilan eder. Halkı yüzlerce, binlerce parçaya bölmek, mürşit lakaplı müşriklerin öz sermayesidir. Bu bölmenin yarattığı 'grup parselleri' olmasa mürşit kılıklı müşriklerin hayatı söner. Bu yüzden, bir numaralı düşmanları birlik, kaynaşma, hoşgörü ve anlayıştır. B irl ik ve beraberl ik bu maskeli müşrikler için ölüm demektir. Birlik gelince sömürü biter; böyle olunca da İdris kisveli İblislerin saltanatları sona erer.

B irlik ve kucaklaşmaya giden yol, bilgi ve bil inçten geçer. Bu yüzden, mürşit kıhkh müşriklerin belirgin özellik­ lerinden biri de bilgi, bilinç ve düşünce düşmanhğıdır. Mürşit patentl i müşrikler, yıllar ve yıllardır, işte bu tavır­ larıyla, halkı parça parça etmişler, özell ikle büyük kentlerde irtica ve tehdit gettol arı ol uşturmuşlardır. Ülke, bir kamplar arenasına döndürülmüştür. Ve bu kampların her biri, Kur'an'ın eşsiz deyimiyle "kendi ellerindekiyle ferahlayıp avunmaktadır." ( Rum, 28) Gençlik, bunlar yüzünden bir hercümerç' yaşıyor. Halk birbirine düşman edilmiştir. Dinci iktidar ise tüm bu şer ol uşum ve gelişimleri korumakta, beslemektedir. Mürşit patentli müşrikler yüzünden tam bir mahşer paniği yaşıyoruz.

Mürşit kisveli müşriklerin şaşmaz, değişmez bir tek birlik-

1 36

ALLAH iLE ALDATMANI N KiMLİdi

teliği vardır: Siyaset ve saltanat çıkarlan uğruna, adına SiyasaJ İslam denen dinciliğin öncülüğünde ve şemsiyesi altında toplanıp nimet ve imkanları paylaşmak. Onlar paylaşırken ülke ve kitle çürüyüş ve tükeniş sürecine girer. Bu belki de Allah'ın bir takdiridir. Allah, "Sizi benimle aJdatmasınlar! " uyansına rağmen bu maskeli müşriklerin peşine takılanlara gatlet, cürüm ve zulümlerinin ağır ceza­ sını belki de böyle ödetiyor. Hem malları gidiyor hem ırzlan. Hakkın kanunu bu: Ceza amel cinsindendir. Ve, zalimi zalime musallat etmek de Allah'ın kanunları arasın­ dadır. Tarikat dehşet ve fesadının kirlettiği o nezih gönül kuru­ mu tasavvufta, sahte mürşitleri tanıtmak için kullanılan bir deyim vardır: Kutta-ı tarik. Kutta-ı tarik, Tanrı'ya giden yolu tıkayan, yol vurucu demek. Unutulmasın ki, bu yol vurma, eşkıyanın açık ve aJeni tavrı içinde değil, Allah'a götürme adı altında, namertçe yapılır. Kutta-ı tarik, Allah'a götürme adı altın­ da Allah'tan uzaklaştıran nasipsizlerin unvanıdır. " Runlann çoğu, insanlann mallanm patlayasıya yerler de insanlan Allah'm yolundan ahkoyarlar." (Tevbe Suresi, 34)

Kitle bunların ya dirilerine kul-köle olmakta, yahut da türbe ve fosillerine tapmakta. . .

ALLAH iLE ALDATMANIN TEMEL DAYANAGl: OiNE YALAN SÖYLETMEK Burada dinle İslam'ı kastediyorum. Dinin gerçek buyruklarını öne çıkardığınız(la Allah ile aldatmanız mümkün olmaz. Bunun içindir ki, Allah ile aldatanlar sürekli bir biçimde dine yalan söyletirler; söyletrnek zorundadırlar. Bu yalanlardan biri olan "Kuran solculuğu ve solculan din dışı ilan ediyor" yalam yüzünden bu ülkenin en vatanperver evlatlarından bir kısmı yine en vatanperver evlatlanndan diğer biri kısmını, " Bunlar solcu, dinsiz" diyerek kurşunladılar. Tabii ki o kurşunlananların taraftarları da " Bunlar sağcı-faşist, kapitalist uşağı" di­ yerek ötekileri kurşunladılar. Sonuç, binlerce Türk �N9Hfl bir hiç uğruna toprağa düşmesi oldu. Tarihin f} � en OifYUK günahlarından biri olan bu zulmün birinci dereceden sorumluları, hiç kuşkumuz yoktur ki, dine yalan söyleten Allah ile aldatma ekip ve zihniyetidir. Onlar bu kötülüğü yaparken, bu ülkenin bin yıllık düş­ manı Haçlı emperyalistlerle işbirliği ve dayanışma içinde olmak gibi bir zilletin de taşıyıcısı oldular. Yapi sÜper Haçlı güç ABD çizdi, onlar oynadılar. Aynen bugün yap-

i ' { .-'- ' .0' () r

o. C

.

ı

lo ' '

,

.

Allah ile aldatmacıların bu 'solculuk' iddialarına mesnet yapmaya kalktıkları Vakıa Su resi 8, 9, 27, 38, 41, 90, 91. ayetleri, sağcı-solcu aynmına dayanak yapılamaz. (Geniş bilgi için bizim Kur'aridaki İslam adlı kitabımızın ' Vakıa

1 38

ALLAH İLE ALDATMANIN KİMLİdİ

Suresi bölümüne bakılabilir)

Kur'an, politikacıların yapıp yaşattıkları bir ayırıma onay vermekten arınmıştır. Ayetlerin böyle bir ayırımla hiçbir ilgisi yoktur. Kullanılan deyimler ashabu'l meymene', 'ashabu'l-meş'eme', 'ashabu'l-yemin' ve 'ashabuş-şimal'dir. Meymene veya yemin; uğurlu, bereketli demektir. Meşeme ise Türkçe'ye de geçmiş bulunan şom veya şom­ luk anlamındadır. Araplar, kendisinden kötülük beklenen hayırsız insanlara ashabu'l-meş'eme, iyilik ve hayır bekle­ nen insanlara ise ashabu'l-meymene derlerdi. O halde, anılan ayetlerdeki ayırımın Türkçe karşılığı şu ol ur: Hayırsız ve erdemsiz insanlar-hayırlı ve erdemli insan­ lar. Nitekim, 45. ayette, ashabu'ş-şimal, servet ve refaiıla şımarıp azanlar olarak tanıtılmıştır k i, günlük hayattaki solcu kavramından çok sağcı kavramına uygundur. Bu demektir ki Kur'an, kendi terminoloj isi içinde bir değer­ lendirme yapmaktadır. Bunu siyasal-güncel terminolojiye uydurmak doğru olmaz. Ne yazık ki, Allah ile aldatmayı bir sanat hal ine getiren din sömürücüler, bu konuda da Kur'an'ı ideoloj ik istismarlarına alet etmişlerdir. Dini yanlış anlamak, kitleleri giderek dine yalan söyletme gibi çok zal im bir noktaya getirdi. Yanlışları başka yan­ lışlarla tamir sürecine girildi ve sürekl i bir biçimde dine yalan söyletildi. Yani Tanrı karşısında işlenebilecek en büyük zul üm sahnelendi ve bu, dine hizmet yaftası altın­ da yapıldı. İslam dünyası, o arada Türkiye. İslam'a yalan söylet­ menin ağır ve kahırlı faturasını ödemektedir. Bulundu­ ğumuz noktadaki zihin ve ruh halimize bakılırsa bu fatura ödeme süreci daha uzun süre devam edeceğe ben­ ziyor. . İslam dünyasının durumu gerçekten çok kötüdür. Ve bu

ALLAH İLE ALDATMANIN KİMLİCİ

1 39

'çok kötünün en kötü yanı da durumun kötü oldu!!unun henüz bilincinde olmamamızdır. Dinde olmayan birçok haram, sevap, dokunulmaz alan, kural, ibadet icat edilmiştir. 'Dindarlık' yapay kutsallara saygıyla eşitlenmiştir. Bu durumda. Allah ile aIdatan­ lann anladığı anlamda 'dindar' olduğunuzda gerçek dinin dısına çıkarsınız. Onların anladığı gibi 'dindar' olmadığımzda ise 'dinsiz' diye damgalamrsınız. Tezgah iste böyle kurulmustur. Bugünkü İslam dünyasında ibadetler imanın belirisi olmaktan çıkmış. inadın tatminine dönüsmüştür. Bunun icindir ki cami sayısı arttıkça dinden beklenen rahmet ve bereketin paydası düşmektedir. Allah. İslam dünyasına. özellikle Türkiye'ye. adeta cami sayısıyla orantılı olarak tokat atmaktadır. Allah'tan başkasına teslim olmama anlamına gelen İslam, Allah dışında her şeye ve herkese teslimiyete dönüştü. Hayatın ve dinin çekirdeği olan birey tahrip edilip işe yaramaz hale getirildi. "Sakın sürüleşmeyin!" (Bakara, 104) buyuran kitabın emri, tersine çevrilerek Müslüman dünya sürüleştiriidi. Müslüman kitleler. özgürlük pankartlan taşıyan kölele­ re dönüştürülmüştür.

ALLAH iLE ALDATANLARıN ARADIGI KiTLE: RAiYYE Raiyye (çoğulu: reaya) Kuransal bir tabirdir ve 'davar sürüsü' anlanundadır. Raiyyeyi güdene 'ral' denir ki çoban anlamında kullanılmaktadır. Bütün kralhk-sultanhk sis­ temleri bir raivve sistemidir. Nitekim, bir padişahlık sis­ temi olan Osmanlı düzeninde halkın genel adı 'raiyye'dir. Mondros Mütarekesi'nin ardından işgal edilen İstanbul'un o günkü manzarası içinde padişalı Vahdettin'i ziyaret edip ona Türk milletinin ayaklandığını ve işgalcileri er-geç topraklarımız dışına atacağımızı, bundan emin olması gerektiğini bildiren ulema ve subaylara Vahdettin'in söylediği sözler tarih ve Kuran mesajı açısından ibret ve dehşet vericidir. Olay şöyle gelişmiştir: Osmanh Mebuslar Meclisi 16 Mart i 920 günü işgal kuwetIerince basıldığında, Celalettin Arif, Rauf Orbay, Balıkesirli Müderris Abdülam Mecdi Efendi, Yalvaçlı Ömer Vehbi Hoca (Müdafaai Hukuk Cemiyeti geçici heyeti reısı, Konya Müftüsü, daha sonra Konya Milletvekili, TBMM i . Reis Vekili, Şer'iye Vekili) duru­ mun vehametini anlatmak üzere Padişah Vahdettin'i ziyaret ederler. Aralarında şu konl1�ına geçer:

Val1dettin- Ecnebiler her şeyi yapabilecek vaziyettedirler. Meclisi Mebusan müzakerelerinde sö:zJerinize fa:zJaca dikkat etmelisiniz. Vehbi Hoca- Şevketmeab! Millet azimlidir; vatanını da sizi de kurtaracaktır.

ALLAH iLE ALDATMANIN KiMLİdi

1 41

Padişah- H oca, Hoca! Sözlerinize d ikkat ediniz! Fiili hadiseler meydandadır. Akıl için yol birdir. Bu adamlar isterlerse yarm Ankara'ya girerler. A bd ülaziz Mecdi (sarayın penceresinden gözüken düş­ man donanmasını göstererek)- Bu kafirleri n kudreti, şu denizdeki toplanmn m enzili içi ndedir. Millet demir gibidir. Onu yıkamayacaklardır. Padişahım, m üsterih olun uz. M illet sonuna kadar m ücadele edecektir.

Vehbi Hoca- M illet, vatamm son damla kamna kadar m üdafaa edecek ve Cenabı Hakkm inayetiyle muzaffer olacaktır. Padişahım, buna itimat ediniz. Rauf Bey- Hoca efendiler, zat-ı şahanelerine hakikati arz ediyorlar. Padişahım ! M illet hudutları dahilinde istik­ lalini ve makammızı kurtarmaya azmetti. Millet sizden bir m uahedeye imza koymamamzı istirham ediyor. Aksi takdirde akıbet çok tehlikeli görünüyor. Siz, mahsur vaziyette olduğunuz için imza etmeye mecburiyetiniz de yoktur. Sinirlenen Padişah, sert bir şekilde ayağa kalkar ve soğuk bir ses tonuyla şöyle cevap verir: " Bu m illet koyun sürüsü, bir çoban lazım. O da benim."

Ve konuşmayı sona erdirir. Saraydan çıkacakları sırada Vehbi Hoca, arkadaşlarına dönerek şu tarihi cevabı verir: " Bu adam nefsini ıslah etmezse akıbeti fenadır. Allah büyüktür. Bu m illet h alaskarmı bulacaktır. Milleti koyun sürüsü addetmek Allah'm rızasma aykırıdır. Yaşarsak çok şeyler göreceğiz." (Cemal Kutay, Kurtuluşun Kuvvacı Din Adamları, 89, ı 5 6- ı 57, 1 65 ) Vahdettin nefsini asla ıslah etmedi, memleketini işgal edenlerle işbirliği yaptı, sonra da onlara sığınarak ülkesi­ ni terk etti. Onun hakkında büyük bir ferasetle bir tah-

1 42

ALLAH iLE ALDATMAN IN KiMLİdi

minde bulunan Vehbi H oca, daha sonra ( ı Kasım ı 922) onun saltanattan indirilmesine il işkin fetvayı yazma işini, Şer'iye Vekili olarak üstlenecektir.

Nuru 'L-Beyan fi Teftiri 'L-Kur 'an ' adlı ünlü tefsirin de müellifi olan Vehbi Efendi'nin Padişah Vahdettin'in taht­ tan indiriliş ve hal ifel ikten uzaklaştırı lışını hükme bağlayan fetvası kısmen sadeleştirilmiş şekliyle şöyledir: " Müslümanlarm padişahı ve halifesi olan kişi. düş­ manın, bütün M üslümanlar aleyhinde mahva sebep olan ağır tekliflerini hiçbir m ecburiyeti yokken kabul ile Müslümanlarm haklarıoı m üdafaadan aczini ortaya koyarak ve Müslümanlarm m ücahitçe savaşlarıOda düş­ man tarafma m uvafakat ederek Müslümanlarm çözülme ve m ağlu p olmasıoı hazırlayan hareketlere fiilen teşeb­ büs ve bu tür yıkıcı hareketlere devam ve ısrar ve daha sonra da ecnebi himayesi ne iltica ederek hilafet makamlOl terk ve hilafetten bilfii l feragat etmekle makammdan şer'an indirilm iş olur m u? Elcevap: Olur." (Kutay, aynı eser, 90) Onun hakkmda tarihin ve Türk milletinin hükmü açık ve nettir: Korkak hain.

Millet ve tarih mesela, Abdül mecit hakkında böyle bir hüküm vermemiştir. Oysaki Abdülmecit de Osmanl ı'nın veliahtlarından biridir, halife unvanı almıştır. Mesele, Osmanlılık meselesi değildir. Mil letin kurtuluş mücadele­ sine karşı olup olmama meselesidir. Abdülmecit millete düşmanlık yapmamıştır, mil letin istiklal i ı çın canını ortaya koyanlar aleyhinde çal ışmamıştır, onları aforoz etmemiştir. Ama Vahdettin, Milli Mücadele kahraman­ larını aforoz ederek onlar hakkında öl üm fetvası verdi, Ankara'da Rifat Börekçi de hutbeleri on u n adma değil, millet adına okutarak onu m illet adma aforoz etti. 1 92 i N isan'ında Ankara'da Milli M ücadele hakkında bil-

ALLAH İ L E ALDATMANIN KİMLİGİ

ı 43

giler veren 28 sayfalık Fransızca ve Türkçe bir broşür yayınlanmıştır. O broşürde ilk resim Abdülmecit Efen­ di'nindir. Sonraki resimler Milli Mücadele kahramanı komutanlarındır. Vahdettin'in resmi yoktur. Çünkü mil­ l etin hükmü budur. TBMM'nin Milli Mücadele gün­ l erindeki zabıtlarına bir bakın, Vahdettin adm m her geçtiği yerde Meclis'ten şu sesler yükselmektedir: " Kahrolsun, hain, Allah cezasım versin ... "

Bu sesleri yükselten Mecl isin yarıya yakını sarıkl ı din adamlarından ol uşmaktaydı: Hocalardan, müftülerden, müderrislerden . Dahas ı var: Aym Meclis'te, konuş­ m acılar, Milli Mücadeleye karşı sergilenen hıyanetlere ve bu hıyanetleri sergileyen hainlere isim vermeden deği ndiklerinde salondan çoğu zaman "Vahdettin, Vahdettin! Allah kahretsin!" sesleri yükselmiştir. Hırsları, çıkarları uğruna Osmanlı'ya ihanet ederek İ ngi­ l izlerle işbirliğine giden Şerif H üseyin gibi bir adam bile, yeri geldiğinde İ ngil izleri sorgulayabilmiş, onlara kuşkuy­ la bakabilmiştir. Türklerin Padişahı ve Müslümanların Halifesi unvanı taşıyan Vahdettin ise bu kadarını bile yapamamıştır. i ngiliz Devlet-i Fahima nesi' diye andığı, tarihin en büyük İ slam düşmanı İ ngil tere'ye aral ıksız ve tereddütsüz bağl ı kalmış, Türk milleti ile İ ngiltere'nin hesabı her çeliştiğinde İ ngil izlerin yanında yer almıştır. Sonra da, hain Şey hülislam Mustafa Sabri'ye kaleme aldırtıp yayınladığı ' Beyanname' adl ı hezeyannamesinde, v atanını terk edip İ ngilizlere sığınmasını anlatırken vic­ dan ve izanı sızlamadan kendisinden şöyle bahsede­ bilmiştir: " Müvekkil-i zişam olduğu m Peygam berin hicret sün­ netini izledim." (Orhan Koloğlu, Ga=inin Çağmda İslam Dünyası, 3 i 3 )

Vahdettin

kendisini,

bütün

olup bitenlerden

sonra,

2

ALLAH İLE ALDATMANIN KİMLİdİ

minde bulunan Vehbi H oca, daha sonra ( I Kas ım ı 922) onun saltanattan indirilmesine il işkin fetvayı yazma işini, Şer'iye Vekil i olarak üstlenecektir.

NCtru 'I-Beyan fi Tefsiri 'l-Kur'an ' adlı ünlü tefsirin de müellifi olan Vehbi Efendi'nin Padişah Vahdettin'in taht­ tan indiri liş ve halifel ikten uzaklaştırıl ışını hükme bağlayan fetvası kısmen sadeleştirilmiş şekliyle şöyledir: " Müslüm anların padişahı ve halifesi olan kişi, düş­ manın, bütün M üslümanlar aleyhinde mahva sebep olan ağır tekliflerini hiçbir mecburiyeti yokken kabul ile Müslümanların haklarını m üdafaadan aczi ni ortaya koyarak ve Müslümanların m ücahitçe savaşlarında düş­ man tarafma muvafakat ederek Müslümanların çözülme ve m ağlu p olmasını hazırlayan hareketlere fiilen teşeb­ büs ve bu tür yıkıcı hareketlere devam ve ısrar ve daha sonra da ecnebi himayesine iltica ederek hilafet makamını terk ve hilafetten bilfiil feragat etmekle makammdan şer'an indiriimiş olur mu? Elcevap: Olur." (Kutay, aynı eser, 90) Onun hakkında tarihin ve Türk milletinin hükm ü açık ve nettir: Korkak hain.

Mil let ve tarih mesela, Abdülmecit hakkında böyle bir hüküm vermemiştir. Oysaki Abdülmecit de Osmanl ı'nı n veliahtlarmdan biridir, hal ife unvanı almıştır. Mesele, Osmanlılık meselesi deği ldir. Mil letin kurtuluş mücadele­ sine karşı olup olmama meselesidir. Abdülmeci l millete düşmanlık yapmamıştır, mil letin istiklal i ıçın canını ortaya koyanlar aleyhinde çal ışmamıştır, onları aforoz etmemiştir. Ama Vahdettin, Milli Mücadele kahraman­ larını aforoz ederek onlar hakkında ölüm fetvası verdi, Ankara'da Rifat Börekçi de hutbeleri onun adına değil, m illet adı na okutarak onu millet adına aforoz etti. 1 92 1 N isan'ında Ankara'da M illi M ücadele hakkında bil-

ALLAH İLE ALDATMAN IN KİMLİGi

1 43

giler veren 28 sayfal ık Fransızca ve Türkçe bir broşür yayınlanmıştır. O broşürde ilk resim Abdül mecit Efen­ d i'nindir. Sonraki resimler Milli Mücadele kahramanı komutanlarındır. Vahdettin'in resmi yoktur. Çünkü mil­ letin hükmü budur. TBMM'nin Milli Mücadele gün­ lerindeki zabıtlarına bir bakın, Vahdettin adımn her geçtiği yerde Meclis' ten şu sesler yükselmektedir: " Kahrolsun, hain, Allah cezasım versin..."

Bu sesleri yükselten Mecl isin yarıya yakını sarıkl ı din adamlarından ol uşmaktaydı: Hocalardan, müftülerden, müderrislerden . Dahası var: Aym Meclis'te, konuş­ macılar, Milli M ücadeleye karşı sergilenen hıyanetlere ve bu hıyanetleri sergileyen hainlere isim vermeden deği ndiklerinde salondan çoğu zaman "Va hdettin, Vahdettin! Allah kahretsin!" sesleri yükselmiştir. Hırsları, çıkarları uğruna Osmanlı'ya ihanet ederek İ ngi­ l izlerle işbirliğine giden Şerif " iiseyin gibi bir adam bile, yeri geldiğinde İ ngilizleri sorgulayabiImiş, onlara kuşkuy­ la bakabilmiştir. Türklerin Padişahı ve Müslümanların Halifesi unvanı taşıyan Vahdettin ise bu kadarını bile yapamamıştır. i ngiliz Devlet-i Fahima nesi' diye andığı, tarihin en büyük İ slam düşmanı İ ngiltere'ye aral ıksız ve tereddütsüz bağl ı kal mış, Türk milleti ile İ ngiltere'nin hesabı her çeliştiğinde İ ngil izlerin yan ında yer almıştır. Sonra da, hain Şeyhülislam M ustafa Sabri'ye kaleme aldırtıp yayınladığı ' Beyanname' adl ı hezeyannamesinde, vatanını terk edip İ ngil izlere sığınmasını anlatırken vic­ dan ve izanı sızlamadan kendisinden şöyle bahsede­ bilmiştir: " Müvekkil-i zişam olduğu m Peygam beri n h icret sün­ netini izledim." (Orhan Koloğlu, Ga=inin Çağmda İslam

Dünyası, 3 1 3) Vahdettin

kendisini,

bütün

olup bitenlerden

sonra,

144

ALLAH i LE ALDATMAN IN KiMlidi

İ slam'ın temel esaslarına aykırı bir adlandırmayla ' Peygam beri n şerefli vekili' diye anmaktadır. Bu da yet­ miyor, İslam'ın baş düşmanı işgalci İ ngil izlere sığınışını ' hicret' olarak gösteriyor ve Haçlı'ya sığınma rezil liğini Peygam beri n sünneti' diye anıyor. Vahdettin'in o beyannamede İslam açısından işlediği suç sadece bu kadar değildir. Beyannamesinin bir yerinde şunu söylemek bedbahtl ığını gösteriyor ve farkında olmadan küfre yel ken açıyor: " Beni haksız yere ihanetle suçlayanlar saltanatla hilafeti · ayırarak salta nat-ı M u ham mediyeyi yıkmış, sadece vatanıanna değil, İ sla m ' a da ihanet etm işlerdir." (Koloğlu, aynı eser, 3 1 3)

B u kendinden habersiz adam, demek istiyor ki, " Benim saltanahma son verilmesiyle Hz. Muham med'in saltanah da bitmiştir. Bunu bitiren de Milli Mücadele yi verenlerdir. "

Dikkat edilirse, Vahdettin, Hz. Peygamber'in sıfatıııııı başına bir 'Hz.' bile eklemezken kendisinden 'zişan' (şanlı­ şerefl i ) diye bahsediyor. Hem de Cenabı Peygamber'in isminin tam yanında. Hal buki, İ slam terbiye ve geleneği, o ifadede 'zişan' sıfatının Hz. Peygamber'e verilmesini gerektirir. Büyük Osmanlı'nın gerçekten büyük padişah­ Iarının yaptıkları gibi. Bu büyük cihan padişahları, Kabe'ye ve Hz. Peyga m ber' in türbesine hizmetlerini anlatırken, kendilerini Araplar gibi 'sahibul-Haremeyn' (Mekke ve Medine'nin sahibi) diye değil, Hidim ul­ H arem eyn' Mekke ve Medine'nin hizmetçisi ) olarak anmışlardır. O Osmanlı'dan, Vahdettin gihilerin temsil ettiği Osmanl ı'ya gel iş ne büyük bir acı, ne büyük bir talihsizliktir! Kur'an, işte bu sistemleri ' bozgun ve zillet sistemi' olarak

ALLAH İLE ALDATMANIN KİMLİGİ

ı 45

nitelemektedir. (Nemi Suresi, 34) Kur'an, Bakara 104. ayette, kaçınmaya çağırmaktadır:

mensuplarını

raiyeleşmek1en

" Ey iman edenler! Riina!' demeyin, ' l j nzurna!' deyinIBizi davar gibi göt! ) diye konuşmayın, ' Bize bak!' diye konuşun ve dinleyin."

Bu çağn, demokrasinin, özgürlük ve yetkin bireyin temel söylemidir. Kur'an, iman sahiplerini davar sürüsüne dön­ merneye çağınnakla biraz da bu gerçeğin altını çizmektedir. Davarlaşmış bir kitle, şcytana teslimiyet malzemesi olmaya hazır demck1ir. Bunun içindir ki şeytan, kitkyi teslim alma stratejisinin ilk faaliyeti olarak kitleyi davar­ laştırır. Yani akımı işletemez, sorgulayamaz, "Neden n' niçin?" sorularını soramaz hale getirir. Bu, "Gelen ağam, giden paşam" kitlesi, " Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!" ralıatlığmı tercih etmeye başlar. İ ştc davarla�ına noktası bu noktad ır. ,

Dinci siyaset kadrolan Vı.:. ; ; din özerinden siyaset yapan kadrolar, şeytan m ordularından biri olan din sınıfı ile kader birliği yapan bir şeytan hizbidir. Bu timlc bu ordunun işbirliği gerçekleşmeden Allah ile aldatımuım hedefine varması asla söz konusu olamaz. İ s l am dünyasında bu işbirliği asırlardır yürürlükte buluııuyor. Günümüz Türkiycsi bu işbirliğinin en tipik görünümle­ rine sahne olan bir coğrafyadır. Bir yandan " i slam'da din sınıfı yoktur" derken öbiir yan­ dan, imarnlara yılda iki katrilyon devlet parası maaş olarak dağıtılmaktadır. Bu, i slam'ın bütün buyruklanna aykı rı bir Hıristiyan ! ya pıdı r.

46

ALLAH iLE ALDATMANIN Üç DAYANAGI İslam'ın erken dönem diplomasisinin öneml i isimleri nden biri ve aynı zamanda saygın bir fıkıh bilgini olan Ebu Hantza el-Harici (ölm . 1 301747), İslam'ı yozlaştıran Emevı krall ığının kurucusu Muav iye'nin yönetimini ve kişil iğini anlatırken, hem Allah ile aldatmaya he Wı s�l1tj siyasetleri tanımamıza yardımcı olan muhteşem bır tespıt yapmaktadır. Şu ibret dol u sözleri söylüyor: " Hz. Peygam ber tarafından hem kendisi hem de babasJ , i lanetlenm iş bir adamdı. Allah'ın kullarını havel. i1r � manların mallarını düvel. Allah'ın gönderdiği dinı değel ya ptı. Sonra da yok ol u p gitti. (Cihız; el-Beyan ve 't­ Tebyin, 2/ i 23 )

fi)

Bizi burada ilgilendiren, M u aviye değil, Ebu Hamza'nın sözündeki ürpertici il kesel gerçektir. Bu ürpertici gerçeği görmek ve gereken dersi çıkarabilmek için, Ebu Ham­ za'nm kullandığı üç kilit kel imeyi tanımamız gerekiyor: Havel, düvel, değel. İşte bu kelimeler, İslam'ı, Cenab-ı Hakk'm gönderdiği din olmaktan çıkarıp bir siyasal, ırk­ saL, ekonomik bir sömürünün kutsal aracı haline getiren zihniyet ve soyun ( Kur'an bu zihn iyet ve soya ' lanetlen­ miş zihniyet-soy* diyor) kiml iğini açığa çıkarmak ve gele­ cek zaman boyutlarına ışık tutmaktadır. El bette ki tarih­ ten ders almak ve o dersin gereğini yerine getirmek niyetinde olanlar için . . . Dini, insanları sömürme v e hegemonya altında tutma aracına dönüştürenlerin bunu yaparken ortaya koydukları tablonun üç görünümünden biri olan havel,

-

ALLAH İLE ALDATMANIN KİMLİGİ

1 47

köleleştirmek demektir. Dini Allah'ın iradesinin dışına çekerek insanı sömürme ve kahır altına alma kurumuna dönüştürenler, ilk iş olarak Allah'ın kull arını köleleştirir­ ler. " Bize köle ol un, sizi cennete götüreceğiz" diyerek. Kur'an, bu köleleştirme zulmüne yenik düşmemenin reçetesi ol arak iki temel buyruk vermektedir. i lki ve en öneml isi şudur: Raiyyeleşmeyin, yani davar sürüsüne dönüşmeyin! Bakara Suresi 1 04. ayette verilen bu buyruk, İ slam tarihinde ilk kez bu satırların yazarı tarafından gerçek anl amıyl a gündeme getirilmiş ve ' Yeniden Yapılanmak kitabıyl a ayrıntıları verilmiştir. Raiyyeleşmemek yani davar ve köle sürüsüne dönmernek isteyen bir toplumun yönetimi şura ve bey'at üzere ol a­ caktır ki bu da reçetenin ikinci önerisidir. Şura, bir Kur'ansal terim olarak, yönetenlerin yönetilenleri, yönetilenlerin de yönetenleri denetleyebildikleri bir siste­ mi i fade etmektedir. Şura, Allah ile aldatanların iddia ettikleri gibi, ' padişahın danışmanlar tutması değildir. Sura ve bev'atin gü n ü m üz d ü nyasındaki term inolojik ad ı. c u m h u riyet ve dem okrasidir.

Emevi kal ıntısı sömürücülerin İ slam'ı neden cumhuriyet ve demokrasi karşıtı ilan etti klerini buradan h areketle anl amak çok kolaydır. Onlar için demokrasi, tam tepe noktaya oturuncaya kadar kullanılabilecek bir İ müstekreh' (iğrenç) vasıtadır. ş bitince kaldırı lıp atılır ve bir daha ağzına alanın anası ağlatıl ır; dah a önce yağcıl ık ve yalakçılık yaptığına bakılmadan. Dini kin ve saltanat aracı yapan zihniyetIerin zul üm göstergelerinin ikincisi olan düvel, halkın malını saltanat elde etmek için kulla nmak dem ektir. Al lah ile aldatan­ ların esas işi budur. Din adına insanlık suçu işleyen pol itikal arın, Kur'an tarafından ısrarla gündeme getirilen zulüm lerinin

48

ALLAH İ LE ALDATMANIN KİMLİGİ

aUimeti farikası, sergilenen zulüm ve sömürünün, aldaİllan halka finanse ettirilmesidir. Bunun içindir ki, Kur'an'a dayanarak şunu rahatlıkla söylüyoruz: Sahte dini" sömürüsü pahasına dindar' olmaktansa. dinsiz kalmayı tercih edin! Çünkü bu takdirde hiç değilse gerçek dini bulma ümidiniz canlı kalır. Kimseye zor veya garip gel mesin, Kur'an'm yolu ve buyruğu budur.

çıkmamış bir 'din'in kime ne hayn olmuş­ tur? ' l lydurulmuş din', halkın malını düvel, yani saltanaı: ve hegemonya aracı yapmanın ötesinde hiçbir değer üretmez. Allah'ın

elinden

iiç göstergesinden üçüncüsü olan değe! ise ' bir d �eri veya kurumu pusu kurmak amacıyla kullanmak' demektir. Dini saHanat ve baskı aracı yapan zihniyetler için din, daima bir 'dokunulmaz ve teftiş edilmez sığınak' olarak kul l anı lm ıştır. Bu sığınak, dinin kutsal kavram­ lanyla parlatılmış maddelerle sıvanır ve hiçbir kuvvet, bu 'sıv a n m ış !-ıülge le r' d e n içeri gi mıeye cesaret edemez. Çünkü kutsal zırha dokunmayı aklınıza getirdiğiniz anda atöroı yç teldi r ( kafır ve dinsiz ilan etme) mekanizmalan acınla"" bir biçimde çal ışmaya başlar ve doğduğunuza pişman ol ursunuz.

Zul miin

değel yapmı zihniyetierin kutsal malzemeleri kulla­ nanık ol uşturdukl arı pusuyu dağıtmanın yolunu-yöntemi­ ni gösteren tek rehber Kur'an'dır. Bunun içindir ki, şu �_� : !·çı.; k . d i n konusunun en hayati noktalarından biri olarak karşı m ıza çı km aktadır: D ill i

Dini sömürenlerin Kur'an'dan duyduklan mhatsuJık. dinsizliği sömürenlerin duyduklan mhatsuJıktan birkac kat d a h a fazlad ır.

ALLAH iLE ALDATMANIN siviL DESTEK KURULUŞLARı

Çinli bilge Sun TlU

"Beni bir kez aldatırsan sana yazıklar olsun; beni iki kez aldatırsan bana yazıklar olsun. " Allah ile aldatmanın değişik maskeler kullanan çok çeşitli destek kuruluşları vardır. Konu Allah ile al datmak ol­ duğuna göre, bunların ortak özelliği, elbette ki din söyle­ mi kul lanmalarıdır. Örnek olarak en güçl ü dinci grupların durumuna bakal ım: Türk insanına yönel ik Allah ile aldatma faal iyetine alt yapı ol uşturan ve bunun için de sürekli dinci söylemler kull anan bazı dinci gruplar ve etki imkanları şöyledir: Milli Görüş örgütü : 3 7 yayın, 3 30 dernek, 33 vakıf, 8 dershane, 48 şirket . . .

�j{&mıahc.ıar:

ı 6 yayın, 23 dernek , 220 vakıf, 24 pansiyon, 570 der­ shane ve okul, 96 şirket. . . Süleymancılar: 6 yayın, 2 1 00 dernek, t 4 vaktf, i 750 pansiyon ve kurs, 28 Şiddetçi-radikal örgütler: 89 yayın, 95 dernek, 1 9 vakıf. . . M uhtelif dinci gruplar: ı 00 küsur yayın, ı 00 küsur dernek, 50 küsur vakıf,

1 50

ALLAH İ LE ALDATMAN IN KİMLİGi

muhtelif pansiyonlar pansiyonlar ve kurslar . . .

Toplam rakamlar; l 70 yayın, 2570 demek, 3 1 6 vakıf, l 780 pansiyon ve kurs, 580 dershane ve okul ile yaklaşık yüz seksen şirket. . .

Ekleyelim ki, b u tablo, 2003 yılı itibariyledir. Y ani bu kitabın yayınlandığı günlerden beş yıl öncenin tablosudur. Allah ile aldatmayı en ileri boyutta kullanan A K P'nin ikti­ dar dönemi olan son birkaç yılı da dikkate alarak yeni bir değerlendirme yaptığımızda burada verilen rakamların iki üç katına çıktığını söylemek gerekir. Bu tabloyu, dinci gruplarca açılmış resmi okul lar, gayri resmi kurslar, muhtelif tarikatların sahip bul unduğu adı konmuş veya konmamış yardımlaşma, propaganda, siyaset üretme ekip ve ocakları ile birl ikte düşün­ düğünüzde tam bir sahanat ve egemenlik ordusuyl a karşılaşırsınız. Bu sayılanlara siyasal, dinsel, ekonom ik hesaplarla des­ tek veren liberal patentli şirket, holding, basın kurumu gibi odaklan da eklemeliyiz. Bu son u ncu destek gru pla n m n, amlan d inci ol uşurnlara akıttıklan para, akıı ve hafsalamn d üşünebileceğinin çok ötesindedir. Türkiye Diyanet Teşkilatı'nın, 700 yüz civarındaki imam­ hatip okul unun ve otuz civarındaki ilahiyat fakültesinin de büyük ölçüde bu dinci anlayışın güdümünde olduğunu unutmamak zorundayız. Dahası, yüz bin civarındaki cami de Allah ile aldatma harekatında şöyle veya böyle, az veya çok kull anılmaktadır.

Tüm bu saydıklarımızdan belki de hiç geri kalmayan mebl ağlar, Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürkçü aydınlan­ mayı · çökertmek isteyen Müsl üman ve gayrimüslim dış güçler tarafından sağl anmaktad ır. BOP projesi ve I h m h İ slam denen i rtidat ve söm ü rü

ALLAH İ L E ALDATMANIN KiMLİdi

1 51

dininin, Müslümanları cenderesine alması için ABD'nin döktüğü paranın da bu saydıklarımıza eklenmesi gerekir. Özetleyelim: Türkiye'de bugün. Allah ile aldatma dinci­ liğinin u laştığı ekonomik güç, devletin gücünün çok üstünde kabul edilmek gerekir. Bu gücün aşamayacağı tek ' karşı güç' Türk ordusudur. Sebep, ordunun silahh bir kuvvet oluşudur. Eğer silahı kenara koyarak veya dikkate almayarak düşünürseniz. Allah ile aldatan güc yani dinci siyaset ve saltanat. Türkiye Cum huriyeti nin tartışmasız en büyük gücü olarak kabul edilmek gerekir. Türkiye'de rejim, kendisine açıkça kafa tutan bir karş� rejim oluşum uyla vflz yüzedir. Resmi rejimin tek şansı ve avantajı TSK'dır. A BD. AB ve içteki dinci gücün sürekli ve sistem li bir bicimde TSK'ya vuruşun un hikmeti ve sebebi üzerinde şim d i b i r kez daha düşün ünüz.

Al lah ile aldatmanın ulaştığı bu korkunç güç, l iberaL, özgürlükçü, AB'ci, ABD'ci adlarıyla anılan, esasında ise çıkarlarını vicdan ve insanlık değerlerinin her zaman üstünde tutmuş olan 'sözde Türk bası nı' tarafından da desteklenmektedir. Türkiye'nin geleceğini değil de kendi çıkarlarını düşünen medya için Atatürk' ün kullandığı iki tabir ibret verici ve sarsıcıdır: 1. "vatansız matbuat',

2. 'Satılmışlarm hakim iyet-i kalemiyesindeki matbuat.' (Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, 31278) Atatürk bu ifadelerle, ' Bizans levsiyatıyla m ülevves' (Bizans pisl ikleriyle kirlenmiş) gördüğü İ stanbul'da kümelenen basını kastetmektedir.

ALLAH iLE ALDATMANıN HÜKÜM ODAKLARl İ slam düşüncesinin doruklarından biri olan Endülüslü fakih-metodoloj ist Ebu İ shak eş-Şanbi (ölm.7901 1 3 88) İslam'a uydurmalar, hurafeler sokan dinci iftiracıl ığı ttJ4I1 1ken �öyle bir saptama yapıyor: " Ma'sıyet (günah) ma'sıyet olarak kaldıkça Allah'a iftira değildir� ama ma'sıyet dinde teşri (kural koyma yetkisi) aracı yapıldığında Allah'a iftira olu r." (Şatıbi; el-Itisam,

İnsan, insan olarak günah işler; bu normaldir. Günah işle­ rnek insanı ne dinsiz ne de Allah düşmanı yapar; sadece günah işlemiş insan yapar. Ancak işlenen günah, Allah'ın yetkilerini kullanmak, dinde buyruk makamı gibi davran­ mak, dine hükümler eklemek, kısacası, dinde teşrii yetki kullanmaktan kaynaklanıyorsa bunun adı sadece günah değiL, Allah'a iftiradır ki zul ü m ve şirkin en lanetl i türüdür.(Kur'an, En'am, 93, 1 44) Allah'ın en büvük öfKesine çarpılanlar, imam olup da eksikleri, günahları olan i nsanlar değil, i badet ve din savunucu luğunda ki mseve söz bırakmadığı halde dine sürekli hiikü m ekleven. dini sürekli kendi güd ü m üne alan dincilerdir. Dinde teşrii yetki kullanma suçu, İ slam dünyasında tarikatlar ve mezhepler tarafından bilerek veya bifmeyerek asırlardır işleniyor. Son zamanlarda buna, din üzerinden siyaset yapanların 'dini siyasal parti ile eşitleme' zulüm­ leri eklendi. Bu zulüm, dini kendisi ve partisiyle eşitleme

ALLAH iLE ALDATMANIN KiMLİdi

1 53

ve kendisini Allah'm vekili, sözcüsü gibi ortaya sürme zulmüdür.Oinci terörün başlangıç noktası da budur.

Tüm insanlığın ortak kurumu olan dini, kendi siyasal organizasyonunun başarı aracı yapan bu zal im mantık, daha doğrusu bu m üş ri k günah şöyle sergilendi : Önce, dindarlık, birilerinin alfuneti fari kas i ilan edildi. Ardından din baronlukları, din dukal ıkları, dokunulmaz­ eleştirilmez 'efendiler, üstadlar, m ücahitler' ( ! ) ve daha neler neler yaratıldı. l1unlara, sadece ve sadece peygamber­ lerin kullanabileceği bir yetki, dinde sözcülük hakkı veril­ di. Bunun ardından, bunların, halkı ' iyi dindar, zayıf din­ dar, günahkar, dinsiz, din d üşmanı, mürted' gibi sınıflara ayırma hakkı kul lanmalarına seyirci kalındı. Onların bu yaftaları yapıştırırken, hareket noktası olarak kendilerini, kendi ekollerini, tarikat, mezhep veya partilerini esas aldık­ l arını kimse fark edemedi . Bunların din-iman-Allah-Peygamber diye bir kaygılarının olmadığı, insanları aldatmak için dini ve Al lah'ı kullandık­ ları, kısacası Allah ile aldattıklan fark edildiğinde iş işten çoktan geçmişti. Bu zihniyetin Allah ile aldatan tezgahı şöyle işletil iyordu: " İ slam demek dinden bizim anladığımız demektir. O halde bizi m ak dediği mize kara, iyi dediğim i� kötü d iyenler otomatik olarak İ slam dışıdır. Karşı çıkış gerekçeleri, kanıtlan ne olu rsa olsun, fark etm ez. Biz Allah'm askerleri, temsilcileriyiz. Allah'ın temsilcilerine din ve Allah adına kanıt gösterilemez. Müslümanlık bel­ g.esi, bizi m � efteri m ize kayıtlı ol manın ta kendisidi r. Oteki yollar, Islam'a ve cennete değil, patatese çıkar."

Bu tal ihsiz mantık, bir şer formülü ol arak şöyle der: " M üslüman vardır ve o biziz� kafır vardır ve o da bize karşı olanlardır. Ve biz, bize karşı olanlara her şeyi yapma hakkma sahibiz. "

1 54

ALLAH İLE ALDATMAN IN KİMLİGİ

Bu mantığın bağlı olduğu saltanat ve siyaset damarı, Hz. Muhammed'in ' Konuşan Kuran' unvanını verdiği Şah-ı Velayet Hz. Ali'yi secde hal inde iken katletmiş ve gerekçe olarak da, " Kafir oldu da onun için öldürdük!" demiştir. Gerçek Müsl üman dindarlar dinlerinin tarihini ve kitabını gereğince okuyup anlasalardı bunu görürlerdi ve dinle kendi anlayışını eşitleyen zihniyetin Türkiye'yi nereye götüreceğini daha ilk adımda anlarlardı . Ne yazık ki bunu yapamadılar, anlayamadılar. Daha acısı, anlamamaya ısrar ve iştahla devam ediyorlar. Hem de dünya ölçeğinde bir gafletle. Bu namert oyunun nasıl yürütüldüğüne canlı bir örnek verelim: Bunların gemi azıya aldıkları ve kendileri gibi düşünmeyen ve yaşamayanların erkeklerine piç, kadın­ l arına fahişe diye hitap edebildikleri günlerde ekranl ara bir eşcinsell ik olayı getirilmişti : Bir Kur'an kursu hocasının erkek öğrencisiyle cinsel il işkisi tespit edilmiş ve bu rezaletle ilgili yayınlar yapılmıştı . B ize de sordular: " Kur'an adımn arkasmda böyle bir rezilliğin işlen mesini nasıl değerlendiriyorsunuz?" Doğal olarak, bundan tiksinti duyduğumu, bu tip ruhsuz ve ahlaksızların Kur'an'dan ve onun değerlerinden uzak kalmaları gerektiğini, İ slam'ın bu tipler yüzünden ithama maruz kaldığını, vs. söyledim. Bunun üzerine, telefonlar, fakslar, mektuplar işledi; bununla da yetinilmedi, yüz yüze sataşmalar sergilendi. Hepsinde ortak söylem şuydu: " Müslümanlara hakaret edildi, siz de buna destek verdi­ n iz."

Mantığa bakın : Kur'an'ın arkasına gizlenerek iğrençl ik sergilemek İ slam'a hakaret olmuyor da bunu tespit ve teşhir edip halkı uyarmak Müsl ümanlara hakaret oluyor! Dinle kendisini ve ekibini eşitlemenin en namert belirişi,

ALLAH iLE A LDATMANI N KiMLİGi

1 55

' öteki' ilan edilenlerin her türlü ithama maruz bırakıl­ maIandır. Bu azmışl ıktan insaf, acıma, insanlık bekleye­ mezsiniz. ' Öteki' ilan edilenler akıl almaz bir vicdansızlık­ la itham edil irler! Afganlı kadınların, hiç değilse ul us­ l ararası y ardım kurul uşlarında çal ışmasını isteyen yabancılara karşı Taliban'm cevabı şu olmuştur: " Bu kadıolar, KGB tarafmdan eğitilmiş casuslardır. 35 bin Afganlı kadm KG B tarafmdan eğitilmiş bulunuyor. Bu nun için bunlarm ev dışma çıkmasma, hele hele çalışmasma izin veremeyiz." (Milliyet Gazetesi, 1 4 Temmuz 2000)

Yıllardır evinden çıkmasına izin vermediğiniz bu mazlum kadınlar nasıl ve nerede KG B eğitim ine tabi tutuldular? Allah ile aldatan zihniyet hep böyledir ve hep böyle ola­ caktır: İ kna ile y aptıramayınca tehditle, o da olmayınca tedhişle yaptırır. H angi yöntemi esas alacağını, ayağını basışındaki 'sağlamlık derecesi' belirler. Ayağını baslŞI tam sağlam değilse, hurafe dininin temel iman esaslarm­ dan biri olan ' takıyye'yi işleterek durumu idare eder. Bu ıstırap verici ol umsuzl uğun ağır ve acı faturasını, ne yazık ki dünyanın her yerinde, yine masum dindarlar ödüyor. Özetleyelim: H içbir zulüm ideolojisinin vahşeti. Allah ile aldatmanmki kadar karanlık ve korkunç olamaz. Ve insanlığm hiçbi r düşmam Allah ile aldatanlar kadar yı kıcı olam az! Allah ile aldatanlara demokrasi vs. adma meydan açmak ise Allah'a isyan etmek ve demokrasiyi intihara itmektir. İ nsanl ığın bunu daha fazl a vakit geçirmeden anlamasını tcmenni ediyoruz.

ALLAH i L E ALDATMANIN KiMLİdİ

i 56

TAKVA VEYA DiNDARLlGIN ALLAH iLE ALDATMA ARACı YAPıLMASı Takva (dindarl ık, daha dindar olmak) kavramını Kur'ansal mihverinden çıkarmanın iki ana tahribatı var: ı. Dinde ğulüvv (aşırılık, fanatizm): Parsa toplamak için

başlayan budur.

'daha

dindar

! olmak

yarışının

götüreceği

yer

ve terör: Gulüvvün yarattığı sahte dine uymayanlar giderek dinsizlikle itham edilir ve bu sahte dine karşı çıkanlar düşman caniler gibi görülür.

2. Şiddet

Özdemir

İ nce' nin

araştırmasından ogreniyonlZ ki, Fransa'daki dinci fanatikler mini etekli bir kızı yakmışlar. Jacgues C hirac tarafından kurulan Laiklik Komis­ yonu' nda üye olan Gaye Petek anlatıyor: "Son bir yılda mahallelerde, sitelerde kızlara karşı yoğun baskılar ortaya çıktı. Gündelik hayat tarzı tehdit edilmeye başlandı. Bir genç kız, mini etekle dolaşıyor diye bir sitenin çöp odasında diri diri yaklldı. Bazı erkekler mahalle ve sitelerin Ali kıran, baş keseni olmaya ve işi, insanlann nasıl yaşayacaklanna karar ver­ meye kadar vardırdılar. 20 yıldır gettolarda olup bitenler gizlendi. "

Paris'te kardiyolog olarak çalışan Demir Fırat Onger diyor ki: "Kadın bir hukukçu jüri üyesi seçildi2inde, ön görüşme­ ler sırasında başı açık geldiği mekana, duruşma slrasID-

ALLAH İ LE ALDATMANIN KİMLİöİ

1 57

da başı burmah olarak geliyor." (Hürriyet, 20 Aralık 2003)

Toplumu dinamitleyen bir numaral ı bozgun işte bu İ mam-Hatip ayrımdır. savunuculuğu buna dayan­ dırılmıştır. Kur'an kursu sektörü buna dayandırılmıştır. Bu sektörler ayaklarını sağlam bastıklarında bunun arkasında 'birinci sımf Müslüman' olmamanın neden ve niçinleri gündeme getirilecek, yani "Neden daha iyi Müslüman değilsin?" sorgulaması başlayacak. Yıllardan beri, " Dinde ikrah yoktur ama bu ilke, dinin içindekiler için geçerli değildir" diye Kur'an dışı bir hezeyanı ha bire canlı tutmaları boşuna değildir. Onu canlı tutuyorlar, çünkü yakın bir gelecekte kullanacaklarını biliyorlar. Türbanda da aynı anlayış ve taktik geçerli olacağa benzi­ yor. RT Erdoğan'm İspanya'dan seslendirdiği "Türban siyasal simge olursa ne yazar, simge ise simge" meydan okumasının startını verdiği süreç böyle bir süreçtir. Anlaşılan o ki, bütün mesele ayağını sağlam basmakta. Alman Cumhurbaşkanı Johannes Rau şu sözü söylerken din adına dayatmanın acısını çeken bir tarihin çocuğu olarak konuşuyor: "Kökten dincilik engellenmeli, tüm dinsel yasaklanmah" (Cumhuriyet, 1 3 AraJ ık 2003)

semboller

İbadeti saptıranları hayat, ahlaksızlık manzaraları sergileterek rezil etmiştir. Siyasal İslam'ın sahneye çıktığı günden beri, mesela Türkiye'de, en büyük ahlaksızlık, soy­ gun ve talanların dosyalan siyasal İslamcı-dinci ekiplerin dosyaları oldu. Hz. Peygamber diyor ki : "Kişi, ahlakımn güzelliği ile geceleri ibadetle, gündüzleri oruçla geçirenlerin ulaşacaktan derecelere kesinlikle ulaşabilir." (Elbani; el-Ahfidis es- Sahilıa, 21421 -423, 503, 569)

1 58

ALLAH İLE ALDATMAN IN KİMLİöİ

Temel aldatma aracı oiarak namaza dikkat çekmeliyiz. Türkiye'de, siyasal İ slamcılığın devreye girdiği günden beri namaz artık bir meydan malzemesine döndürülmüş, bütün ruhaniyeti, erdiricil iği, saffet ve güzelliği yok edilmiştir. İ slam tarihinin en kahırl ı aldatma tabloları, namaz kul­ l anılarak_ yaratı l mıştır. Namaz bugün hala insanları aIdat­ manın temel araçlarından biri ol arak insafsız ve acımasız bir biçimde işletilmektedir.

K ur'an, dinde riyakarhk konusunu işlerken örnek olarak namazı öne çıkannaktadır. Hz. Peygamber de aynı yolu izlemi ştir. Çünkü takvanın saptırılmasında Allah ile aldat­ ma aracı olarak namazdan daha rahat kul lanılacak bir araç yoktur. Bu konunun temel Kur'ansal dayanağı Mailn Suresi'dir. Şöyle diyor: " G ördün mü o, dini yalan sayam? İşte odur yetim i itip kakan. Yoksulu doyurmayı özendirmez o. Vay haline o namaz kılanlann/du a edenlerin ki, namazlarından/ d ualarından gaf1et içindedir onlar! Riyaya sapandır onlar/gösteriş yaparlar. Ve onlar, kam u hakkına/yardı­ m a/zekata/iyiliğe engel olurlar."

Bu sureden anlaşılmaktadır ki, kamu hak ve i mkanlarına musallat olan, yoksulu yetimi horlayan yani sosyal devleti i şlemez hale sokan, sonra da bunları olmamış gibi pişkin pişkin namaz kılan insanlar dini yalan saymış olurlar ve kıldıkları namaz onlara lanet ve cehennemden (veylden) başka bir şey kazandınnaz. TakvaDln Allah ile aldatma aracı yapılmasıyla oynanan şeytani oyun çok tehl ikel i ve kurumsaldır. İ slam dünyasını, o arada ülkemizi perişan eden kahırların başın­ da bu oyun gelmektedir. Bu oyun, takvanın insanlar arasında bir değer ve üstünlük ölçüsü olduğu yolunda K ur'an dışı bir anlayışın kabul ettirilmesinden ibarettir. Bu K ur'an dışı tahrip oyunu, 2000'l i yılların Türkiyesinde

ALLAH İLE A LDATMAN IN KİMLİGİ

1 59

hem de TBMM çatısı altında şu Kur'an ve akıı dışı talebin gündem yapılmasına yol açmıştır: " Millet, dindar cumhurbaşkam istiyor."

Millet böyle bir şey istemişse bu vahimdir, eğer istememiş de biri leri onun adına avukatl ıkla söz söylüyorsa bu daha vahimdir. Ama sonuç her hal ve şartta vahimdir. Çünkü mil let ve din adına vicdansızca yalan söylenerek ülke aldatılıyor, dinin kredileri kullanılarak siyasal çıkar sağlanıyor. Din adına dinsizlik yapıl ıyor. Kur'an'm insanlık tarihinde vaptığı en bfivfik devrimler­ den biri, belki de birincisi, takvamn, insanlar arasmda bir değer ve üstünlük ölçüsü olmaktan çıkarılmasıdır. Kur'an'm bu en büyük devriminin üstü, din çıkarcdığı tarafı ndan sistemli Ye ısrarlı bir biçimde örtülm üştür. Bu gerçeği, bir hakkım ızı kullanarak d iyebiliriz ki, İ slam d ü nyasmda, özellikle Türkiye'de kitlelere ilk duyuran ilim Ye fikir adamı, bu satırlarm yazarı olm uş­ tur. 'Kur'an Verileri Açısından Laiklik ' kitabımız bunun belgesidir.

K ur'an ilkeyi son derece açık koymuştur: "Allah katında en değerliniz, olanımzdır." (Hucunlt, 1 3)

takyada

en

ileri

Bu ayet, tarih boyunca din üzerinden itibar ve üstünlük sağlamak isteyen çevrelerin baskı ve yönlendirmesiyle, K ur'an'daki anlamının ve amacının tam tersine çekilmiş ve şöyle bir Kur'an dışı ilke oluşturulmuştur: "En üstün i nsan, takyada en ileri olan insandır." Oysaki Kur'an böyle demiyor, bunun tam tersi bir amacı öne çıkararak konuşuyor. Takva, i nsanlar arası ilişkilerde, kam usal alanda bir üstünlük ölçüsü değildir. O halde, kam usal alan dindar-

1 60

ALLAH İLE ALDATMANIN K İ MLİdİ

hğm sergileneceği bir alan olmamahdır.

Yıpratılmak istenen birçok değer, 'dindar değil' terane­ siyle yıpratıldl. B u terane ilerledikçe her türlü olumsuzluk bunun arkasında gizlenir ve yıpratılmak istenenlere bindirmede en kahredici silah bu 'dindar değildir' hezeyanı olur. Tarihte bu namert hezeyandan en çok ıstırap çekenlerden biri de M ustafa Kemal Atatürk' tür. Milli Mücadele günlerinde hem İ ngil izler hem onların uşağı gibi çal ışan hain Damat Ferit hem de Padişah ve avanesi Atatürk'ü sürekli 'dindar olmayan adam, ahlaki zaafları olan adam' diye karalamışlardır. Çünkü Allah ile aIdatıImış bir kitleyi bir kişinin aleyhine çevirmenin en emin yolu bu alçak iddiadır. Türk Kurtuluş Savaş ı'nın büyük kumandanlarından Kazım Karabekir Paşa (ölm. 1 948) şöyle diyor: "Aj anslarla, gazetelerle, ağızdan hücumlar hep Kemal Paşa'ya idi. A hlakı, i htirası hakkmda her gün ağız dolusu laflar söylendiğini kendisi de biliyordu." ( Karabekir, İstikfaf Harbimiz, 1 /464) Karabekir Paşa, Fevzi Paşa gibi önemli bir askerin bile, ilk zamanlarda Atatürk hakkında bu düşünceleri taşıdığını yazmaktadır: " Fevzi Paşa, M ustafa Kemal'i tutmak.lığımm felaketini, ileride kötü nam alacağım ı anlattı. Söylediği şudur: ' M ustafa Kem al m uh teris ve menfaat d üşkünüd ür. A h lakı herkesçe fena tanman bu zatm m illeti n başma belalar getireceğini seni seven bütün arkadaşlanııız ve ben yakmdan biliyoruz." ( Karabekir, aynı eser, 2/849) Karabekir Paşa'mn Fevzi Paşa'ya cevabı, dindarlık adı altında hangi bozukluk ve alçakl ıklarm gizlendi ğini, din­ darl ık maskesinin neleri örtrnek için kullanı ldığını dolaylı yoldan gösteren müthiş bir belged ir. Şöyle diyor Fevzi Paşa'ya:

ALLAH iLE ALDATMANIN KiMLİdi

1 61

" Mustafa Kemal Paşaya başımıza geçm esini daha İ stan­ bul'da teklif eden benim. Bugün bütün kuvvetimle tut­ mayı en büyük vazife bilirim. Ondan daha hamiyetli ve değerlisini aradım, bulamadım. Hanginiz esaret altında­ ki İ stanbul'dan çıkıp geldi niz? Bugün de sizden rica etsem ihtimal yine gelmezsiniz. Siz ve emsaliniz esaret altıoda oturmayı tercih ediyorsunuz. İ stanbul'da dediko­ du yapan arkadaşlar, iş bu raddeye kadar başarıyla geldikten sonra olsun, Anadolu'ya gelseler ya! Doğunun aydlO evlatları bile İ stanbul'dan çıkmazken Doğulu olmayan bizim gibiler, en felaketii günlerde halka tesel­ li ve emniyet verdik. Halk da tabii olarak rehberlerini gördü ve onlara yetki ve kuvvet verdi. Milli varlık ve milli birlik teessüs etmiş, m illi karar verilmiştir. A rtık M ustafa Kemal Paşa ile uğraşmak yanlıştır, m illi karara karşı gelmektir, i hanettir, felakettir ... " ( Karabekir, aynı eser, 2/850-85 i ) Dindarl ık ölçüsünün kull anılmasının nelere mal olacağına yine ilginç bir örnek yine Karabekir Paşa' dan:

" Erzurum'da yakaladığım ız M üslüman olmuş bir Rus casusunu temize çıkarmak için bir m ahalle halkıom kara�ahıma geldiği zaman hallerine bakıp hatıratıma şunu kaydetm işti m : ' Ey Türkoğlu ! Sen pek safsm, seni herkes aldattı. Erdim diyen, döndüm diyen çemberinden atlattı . " ( Karabekir. aynı eser, 2/7 ı 7) Tam bu noktada. İslam düşüncesinin anıt isimlerinden biri H: Hanbeli mezhebinin kurucusu olan Ahmed b. Uan bel' in, takva kavramına getirdiği muhte�cın bir yoru­ munu alıntıl amak isteriz. i m am A h m ed b. Hanbel (ölm.24 1 /8 5 5 )\; sordu ı ..)!

i k i ada m ı m ız van Biri iakva sahibi ama zayıf, öteki �(i ııahkar ama güçl ü. Hangisiyle gazaya çıkahm?" i mam �i\) ii: dedi:

1 62

ALLAH İLE ALDATMANIN KİMLİdi

"Takvası değil, gücü fazla olanla yola çıkın! Takvası fazla olamn takvası kendine, zayıflığı M üslümanlara mal olur. Gücü fazla, takvası az olamn ise günahı kendine, gücü M üslümanlara mal olu r ! " Kur'an vahyi , A hmed b . Hanbel'i n sözlerinde özetlenen bu anlayışını hayata iyice sokmak için din s ınıfı , din kisvesi, hatta din adamı anlayışını da yıkıyor. Bunların hiçbirisi yoktur, bunların hiçbirinin ifade ettiği olumlu bir anl am yoktur. İ badet için lidere, özel ve berattı mekana ihtiyaç yoktur. Cami, i badethane değil, adından da anlaşılabileceği gibi, aym zamanda ibadetin de yapılabileceği bir toplantı yeridir. İ badet için bu toplantı yerine gelm ek, orada görevli bir ibadet memurunun liderliğine sığınmak gibi bir şart Cuma namazı için bile yoktur. Bu gerçeğe d ikkat çeken müfessir Sıddık b. Hasan Han (ölm. 1 307/ 1 889) diyor ki: "Cuma namazı için varlığı öne sürülen devlet reisi izni, şehirde bulunmak şartı, m uayyen sayıda cemaat, tek ve büyük cam i vs.nin tüm ü Kur'an ve sün net d ışıdır, hiçbirinin bir dayanağı yoktur. " (S ıddık H asan; Ravdatun-Nediyye, 1 / 1 34- 1 36) Cuma namazı da, cemaatle olmak koşuluyla, her yerde, her mekanda kılınabil ir. Ruhsatlı cami, görev l i imam d iye bir şart asla söz konusu değildir. K ısacası, eğer takva, kamusal alanda bir üstünlük ölçüsü yapılırsa bunun sonu, dine önce riyakarlığın, daha sonra ikrah denen baskı, zorlama, aldatma oyunlarının ve nihayet şiddet ve terörün girmes i olur. Tarih bize göstermektedir ki. takvanın kam usal alanda üstünlük ölçüsü yapılm ası birinci sı mf-ikinci sımf din-

ALLAH İ LE ALDATMANIN KİMLİGİ

1 63

dar tartasmasını, o da giderek siyasal ve ekonom ik hesaplara ters düsenlerin kafir ilan edil mesi sürecini m u tlaka yaratır. Bunun sonucu ise, bir biçimde dinci terördür. Bu böyle olduğu içindir ki, takva maskesiyle itibar kazanıp öne geçmeyi esas alan tüm dinci zümreler, ıhrnh veya radikal hiç fark etmez, az veya çok tekfir (başkaların kafır ilan etme) tezgahını mutlaka işletirler. Bu tezgah, d ine karşı olanların kafır ilan edilmesi değildir; bu tezgah, d inci (dindar değil) kesimin hesaplarına uymayanların din dışı ilan edilip etkilerinin kırılması tezgahıdır. Allah ile aldatan kesim in cıkarma dokunmayanlar, dine kayıtsızllk söyle dursun, dine düsman bile olsalar, dinci aldatmactlar onlarla sarmas dolas olmakta hicbir sakm­ ca görmemektedi rler. Allah ile aldatma siyaseti, isgalci ABD Baskanı Bush' un din ye İ slam adma kucaklanlp desteklenmesine 'Allah'a hizmet' gibi bakabilm istir. Ve m esela. Ortadoğu'da M üslüman kanı dökmeyi 'Tanrı' nın kendilerine verdiği görev' olarak ilan eden Bush-Blair i kilisinin BOP strate­ iisinde 'esbaskanlık görevi' üstlenebilmistir. Recep Tayip Erdoğan, İ stanbul'da partisinin bir kong­ resinde yaptığı konuşmada şunu ilan etmiştir: "Türkiye'nin Ortadoğu'da bir görevi var. Nedir o görev? Biz, Geniş Ortadoğu ve Kuzey A frika Proj esi' nin eşbaşkanlarmdan bir tanesiyiz. Bu görevi yapıyoruz." (Vural Savaş, A KP Çoktan Kapatılmalıydı, 2008)

TAKVA BU MU? Takva veya dindarlık unvanını kendilerinden başkasına bırakmayan 'Allah ile aldatına ekipleri' yıllardan beri çok tutarsız, çok kaygı verici örneklerle toplumun gündemine oturmaktalar. B u örnekler içinde, yiizyıl ımıza damga vuran tutarsızlıklar vardır. İşte bir tanesi: 7-8 Ağustos 2005 tarihli gazeteler, İstanbul'da yeri yerinden oynatan bir düğün haberini manşetlere çekti. Bu düğün, Peygamber topraklarının ülkesi Suudi Arabistan'ın petrol eski bakanı Zeki Yamanı'nin kızının düğünüydü. çırağan saraymda yapılan düğünün patlayan haberi, bakan Yamanı'nin şu isteği veya siparişi idi: Misafirlerine içecek ikram etmek için, içki değmemiş 30 bin altm işlemeli bardak istiyordu Şeyh Yamanı. İçki, yani alkol değmemiş, ama altın işlemel i ! N asıl? Beğendiniz mi? Içki değmesin ama 30 bin altın işlemeli bardağın parası ödensin. Bu 'içki değmemiş bardak kafa'dır ki, İslam aıeminin kaderini değiştirecek atılım ve uygulamalara öncülük etmiş, işgalciliğin, sömürgeciliğin, zulmün amansız düş­ manı olarak tarihe geçmiş Atatürk'ü, içtiği rakılar yüzün­ den 'din dışı' ilan etmiştir. Çünkü 'içki değmemiş bardak dinciliği'ni bu 'şampiyon' Müslümanlara, petrol ve parayı kendine ayıran İngiliz lordlan, Allah ile aldatanlarm zih­ niyet yapılarını böyle oluşturmuştur. İngiliz'in istediği mi, Muhammed'in istediği mi? Haçlı şefaati mi, Peygamber şefaati mi? AKP'nin kurmaylan, "Ankara'nın şerrinden Brüksel'in şefaatine sığmdık" dediklerine göre, Suutlu

ALLAH İ LE ALDATMAN IN KİMLİdİ

1 65

şampiyon Müslümanlar da aynı serden Londra'nm şefaa­ tine sığımyor olabilirler. Zaten Araplar, Osmanlı'yı arkadan vurduklan günden beri hep İ ngilizlerin şefaa­ tine sı�mmışlardır. Müslümanlıkla Brüksel'in veya Londra'ı u ı şefaati yan yana nasıl gelebiliyor? Bu soruya cevap bulan varsa beri gelsin ! Yanıanı, İstanbul'daki düğüne, kendi yatıyla (dünyanın en büyük yat1arından birisi) geldi. Konuklarını dünyanın orasından-burasından 17 özel jet uçağı İstanbul'a taşıdı. Düğün münasebetiyle yüz limuzin otomobil hizmet verdi. ' İ çki değmiş bardaklann sokulmadığl İslam! düğüne renk katmak için çırağan Saraya'nın ball�CSine özel koşullarda getirilmiş 40 palmiye ağacı ile i 01 1 adet çanı ağacı dikildi. Esas ibret bundan sonrası. 8 Ağustos tarihli Cumhuriyet, ünlü düğünden çok ibret verici bir fotoğraf yayınladı. Bir grup erkek, omuzlarında Yamanı'nin kızı (gelin hanım) ve damat bey havalarda. Gelinin başı ve göğsü açık, dekolte bir gelinlik giymiş. Danıat bey, smokinli. Onca namalırem erkeğin omuzIann­ da havalara atıldığına göre, gelinlikte-giyimde bir gariplik yok. O fotoğraflaki gariplik şu iki noktada: 1. Zeki Yamanrnin ülkesinde kadmlann durumunu düşünün. Burunlarını bile rahat açarak doyasıya nefes alamıyorlar. Omuzlarda havaları gezen gelin hanım da Peygamber beldesi Suut ülkesine gidince aynı şekilde giyecek. i i .Ini, din öyle emrediyor ya! Suut ülkesi de di­ nimizin şampiyon ve hami ülkesi ya. Güzel de, biz şuna cevap arıyoruz: İslam'ın tanıttığı Allah, sadece Suut Arabistanı ve İran gibi bazı şampiyon ülkelerde hüküm­ ferma olup diğer ülkelerde ahkfunını geri mi çekiyor? Eğer öyle değilse, bu şampiyon ülkelerin din diye yaşadıklarına ' riya dini' denmez de ne denir?

66

ALLAH İ LE ALDATMAN I N KİMLİGİ

Yamanrnin km hanımefendinin omuıJarda havalara kaldınldığı fotoğrafin arka planında bir büyük ibret daha seyrediliyor: Türkiye Cumhuriyeti'nin o günkü dışişleri bakanı Abdullah Gül ve eşi hanımefendi, otomo­ billerinin arka koltuğunda yan yanalar. Hanımefendinin başı türbanlı, sıkıca sarılmış. Gel de bu akıı zorlayan tezadı görme! 2

Peygamber topraklarında kurulmuş 'şampiyon Müslüman' bir ülkenin bakanının kızı, erkeklerin omuzlarında öte yanda, aynı törenin bir parçası olan, 'ikinci veya üçüncü sınıf Müslüman' sayılan bir ülkenin bakanının eşi pür tesettür: Yüzünün bir kısmından başka yeri görünmüyor; otomobilin arkasında eşinin yanında oturuyor. Dünya sormaz mı: Bu nasıl dindir, nasıl imandır, nasıl anlayıştır? Siz bunca tezatla bugünkü dünyanın önünde ayakta nasıl duracaksınız? Sözü ne uzatıyoruz, riya. Müslüman dünyamn bahttm karartınaya devam edivor. Son olarak, şölendeki fotoğrafların (ve onlarla ilgili haber ve yorumların) ortak ibret yanlarına bakalım: Birincisi, bu fotoğraflar, İslam dünyasının, o arada Türkiye'nin bir riya saltanatının hegemonyasına sokul­ duğunu, bu riya cehenneminde çürütüldüğünü, vicdanı ve aklı çürümemiş her insana haykırarak söylemektedir. İ kincisi, bu fotoğraflar, İslam dünyasında, yalan, hile, ikiyüzlülük, aldatına gibi temel olumsuzlukların başını çekenlerin dincilik söylem ve siyasetleriyle öne çıkan kişi ve gruplar olduğunun şaşmaz kanıtı olarak insanlığın önündedir. İ slam dünyasıoda, o arada Türkiye'de, dinci söylem ve vavgara ile ahiaksujık, riyakarltk ve aldatma arasıoda doğru orantt vardır. Dinci söylem ve yaygaranlO YÜksek olduğu her yerde ahlaksızltk, riyakarltk ve erdemsilJik de vflksek orandadır.

ALLAH İLE ALDATMANIN KİMLİGİ

1 67

Bu fotoğraflar göstermektedir ki, İslam dünyasmm son yüzyılda en samimi ve güven verici İslami yaşam, gelişim ve oluşumları. Mustafa Kemal Atatürk'ün vücut verdiği zih­ niyetin ürünü olarak Cumhuriyet Türkixesi'nde gerçek­ leşmiş. Atatürk mirasmdan geriye gidiş. Islam'm gerçek anlam ve yaşantısından da bir geriye gidiş olmuştur. İslam dünyasıoda din şampiyonu gecinen zihniyetierin Atatürk'e din ve İslam adma saldırmaları, dinin gerçek anlammdan bakıldığmda, tam bir dindışıiık ve alçaklık ürünüdür. Bu ürünler. İslam düşmanı Haçlılarca tezgah­ lanıp pazarlanmakta. böylece. İ slam dünyası denen aidatıimış kitlelerin uyanışı. şeytani Haçlı siyasetleriyle önlenmektedir. İslam dttnvası. önce Evlad-ı Resul'e. sonra Ali Osman'a. daha sonra da Mustafa Kemal Atatürk'e reva gördüğü nankörlük ve zulmün bedelini çok ağır bir kahır fa­ turasıyla ödemeye devam etmektedir. Takva ve İslam'ı temsilde şampiyon Suut ülkesinin, müteveffa kral ı F ahd'ın ölümü üzerine yayınlanan fotoğraflar da muhteşem bir ibret tablosudur. Bize göre, çağın en öneml i ibret tablolarından biridir. Çünkü bu çağda, Allah ile aldatmanın Haçlı engizisyon icraatı olmaktan çıkıp 'şampiyon Müslüman icraatı' hal ine geldiğinin en yaman belgelerinden biri de Kral Fahd'm cenazesi m ünasebetiyle yayınlanan fotoğraflardır. Sadece Türkiye değil, bütün dünya bu fotoğraflardaki kralın ha­ yatı, mirası ve zihniyetiyle ilgil i pek çok haber yayınladı, yorum yaptı. MütevefTanm geride bıraktığı servet: 32 milyar dolar nakit para, Riyad ve Cidde'de 5 milyar

dolar değerinde iki saray, Fransız Rivierası'mda bir şato, Boeing 747 tipi bir uçak, Cadillac marka onlarca araba, İspanya'nm Marbella kasabasıoda 250 dönüm alanda

68

ALLAH iLE ALDATMANIN KiMLİdi

yaptırılmış bir saray. Verilen bilgiye göre, Peygamber Beldesi Kralının Marbella'daki sarayında 800 kişilik bir hizmet ekibi çalışmakta, şofdrlere 5 bin, diğer hizm etçilere 3 bin dolar aylık verilmektedir. Sarayın hizmeti için 4 uçak, 600 Mercedes otomobil, 50 limuzin, seçkin otellerde 300 oda ve ayrıca aylığı 1 80 bin Euro'luk viiialar kiralanmış. Kral, her yıl, 1 00 milyon dolar değerindeki el-Diriyah yatıyla Fransız kıyılarını dolaşırdı. 1 987de Monaco kumarhanelerinde 6 milyon dolar kaybederek medyanın gündemine oturmuştu. 3 karısı ve 8 oğlu var. Kızlarının olup olmadığı, varsa sayıları her ne hikmetse bildirilmi­ yor. Kral, 83 yaşında öldü. Son yıllarında bol bol cam i yaptırdığı söyleniyor. Bu durum akla hemen şu soruyu getiriyor: İslam dünyasında ve 'geleneksel Müslüman' tipin hayat ve icraatında cami nevin maskelenmesinde kullanılıyor ve nevi ifade edivor? İslam dünyasında cami savısı arttıkca ahlak, irfan, izan. basiret, hürriyet, bağımsızlık ve insana saygı gibi temel değerlerin paydası düşüyor. Bunu n anlam ı. İslam dünyasının yan lış bir rotada ilerlediği, kendisini. kitleleri ve Allah'ı aldatmayı hüner sandığı merke­ zindedir. Kralın dünya ölçeğinde hamisi, garantörü, bilindiği gibi, ABD idi. İslam d ü nyası denen bir buçuk milyarlık kitle, bu anlayışla, felaket ve hezimetten başka hiçbir şey elde edemez. Kur'an'ın, defalarca tekrarladığı şu cümle hakkın ta kendisidir: "Allah insanlara zulmetmez; insanlar kendi benliklerine zul mederler. "

ALLAH iLE ALDATMANıN ÖNCÜLERi: DiN sıNıFı (Bakara 2 1 3 Mucizesi) Kur'an, aynı zamanda bir 'dinler tarihi eleştiricisi' olarak algılanabilir, algılanmalıdır. Kur'an'ı dikkatle okuyan herkesin ilk fark edeceği şeylerden biri de bu tanrısal kitabın insanlık tarihini dinler ve din temsilcileri açısın­ dan da bir eleştiriye tabi tutmuş olduğu gerçeğidir. Ve bence, Kur'an'ın en büyük mucizelerinden biri de işte bu eleştiride yatmaktadır. O eleştiriyi gereğince irdeleyip, yeterince anlamadan Kur'an'ın insan hayatına sokmak istediklerini yakalamanız mümkün olmaz. Bu 'mucize eleştiri'nin omurga ayetlerinden biri, belki de birincisi Bakara Suresi 2 1 3 . ayettir. Diğer beyyinelerin en önemlileri şunlardır: Bakarn, 44, 79; Al i İmran, 1 9; Tevbe, 34; H ac, 8-9)

Kur'an. Rakara 2 13te, din adına insanlığa yön verme göreviyle sahneye çıkanlan insanlığın çekişme. didişme ve sapmalanmn temel sorumlusu olarak göstennektedir. Dinler tarihinde böyle bir mes�jın Kur'an dışında bir kut­ sal metinde verildiğine biz tanık olamadık. Bakara 2 1 3, insanlığın ilk kavga ve çekişmelerinin sebebi olarak dini temsil edenlerin olumsuzluklarını göstermek­ tedir. Ayet şöyle d iyor:

"İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra ABah, peygamberleri müjdeleyiciler ve uyancdar olarak gönderdi. Onlarla beraber, anlaşmazlığa düştükleri konularda, insanlar

1 70

ALLAH İLE ALDATMANIN KİMLİCÜ

arasıoda h ükmetsinler diye gerçeği taşıyan kitabı hak olarak indirdi. O kitapta anlaşmazlığa düşenler, o kitap kendilerine verilmiş olanlardan başkaları değildi. Bunlar, kendilerine açık kanıtlar geldikten sonra sırf aralarmdaki kıskançlıkldoymazhklazgmhkldenge nok­ tasmdan sapma! yalancıhkl zulüm/ kibir/zinakarhk yüzün­ den çekişmeye girdiler. Sonra Allah, kendi izniyle, inanan­ Ian, üzerinde tartışm aya girdikleri gerçeğe tekrar ulaştırdı. Allah, dilediği kişiyi/dileyeni dosdoğru yola iletir." Demek olur ki, başlangıçta tek ve m utlu bir topluluk olan i nsanlığm daha ivive ve kemale gitmesi icin gönde­ rilen din, onu temsil etme görevini üstlenenlerin tutul­ duğu illetler yüzünden i nsanlığm perişanlığma kav­ nakhk eden bir zulüm ve dehşet kurum una dönüştü. K ur'an işte böyle diyor. . . Ve bu söylediğini, Ehlikitap din adamlarının yaptıklarını anl atırken Bakara 2 1 3'teki temel sözcüğü ( bağy) kullan arak bir kez daha tekrarlıyor:

"Allah katında din İslam'dır/banş ve esenlik için Allah'a teslim olmaktır. Kendilerine kitap verilmiş olanlara gelince onlar, kendilerine ilim geldikten sonra, aralarm­ daki kıskançhkldoymazhklazgmhkldenge noktasmdan sapma!yalancıhklzulüm/kibir/ zinakarhk yüzünden ihti­ lafa düştü. Kim Allah'm ayetlerine nankörlük ederse Allah, hesabı çabucak görecektir." (A li İmran, 1 9) Demek oluyor ki, din maskeli ve gerekçeli bütün zulüm ve ahlaksızlıklar din adına sözcül ük yapmak ve din savunuculuğu rolüne soyunmak için ortaya fırlayan züm­ reler tarafından sergilenmekte ve din, bunların kötülükleri yüzünden kavga ve m utsuzluk kurumuna dönüşmektedir. Din temsilcilerinin tarihsel kötülüklerinin eleştirilmesinin bir insanlık görevi olduğu bugün artık herkesçe, hatta din temsilcilerinin en önde gelenlerince kabul edilmektedir. Bunun en tipik örneği K atolik aleminin başı Papa'nın

ALLAH İLE ALDATMANIN KİMLİGİ

ı

71

dünya önünde i nsanhktan özür dileyen bildirgesidir. Benzerlerini diğer din temsilcilerinden de beklediğimizi ifade ederek. bir basın organında ' Papahğın Tarihsel Özrü' başlığıyla yayınlanan deklarasyonu buraya alıyoruz: " Papa 2. Paul ve Vatikan'ın 7 kardinali kilisenin bir günahını dile getirip insanhktan özür diliyor." " Bu günahları şöyle sırahyorlar: 1. Dinler arası savaşlarla başka kök ve soydan gelen kitlelerin hakları yaralanm ış, onların kültür ve inançlarına saygısızlı k edilmiştir. Bu savaşların en büyüğü, kuşkusuz, M üslümanlara karşı sürdürülen Haçh Seferleri'dir. Kudüs'e doğru yürürken her yanı yağ­ m alamış, yakıp yıkmışlardır. 2. Engizisyon mahkemelerinde işkence ve katliamlar yapılm ıştır. O m ahkemelerde, dinsel dogmalara karşı olanlara, kiliseye iman etmek yerine akıl yolunu seçen­ lere karşı bir kırım uygulanmıştır. 3. E ngizisyonun, kilisenin bölünmesinde ve Protestan­ hğın ortaya çıkmasında tarihsel bir günahı vardır. 4.Yahudilere karşı sürekli düşmanca tavır sergilenerek de günah işlenmiştir. 5. Amerika'nın keşfinden sonra yerli halk arasında zorla m isyonerlik yürütül m üştür. 6. Kadınlara ve öteki ırkıara karşı eşit davranılmamıştır. 7. İ nsan hakları çiğnenmiştir. " Papa, ayrıca, Katolik kilisesinin ateistıere karşı tavrın­ dan dolayı da özür dilemiştir. Papa, ateizmin de insanlar için bir dinsel inanç gibi hak olduğunu kabul etmiştir." "Tüm bu günahları kabul edip özür dilemesine karşın

1 72

ALLAH i LE ALDATMANI N KiMlidi

Avrupab aydınlar bunu yeterli gömıüyor. örııfğin Faşinne (ve tabii Na7İZme) karşı kilisenin sessiz kalıŞı dahil, her suçun sayılıp dökülmesi, hepsi için özür dilenmesi isteniyor . " (Cwnhuriyet Gazetesi, 24 Mayıs 2(00) ..

Bu günahlar ve itiraf l istesine, sanıyoruz, son papa 16. Benediktus'un, Hz. Muhammed1e ilgili yaptığı ve o Yüce Peygamberi 'kan, şiddet ve şer';n yayıcısı' olarak gösteren ta1ihsiz sözleri için de ayn bir özür ve günah çıkarma deklarasyonunun eklenmesi gerekir. itiraf edelim ki, İslam dünyasının da bu anlamda dileye­ ceği epey özür vardır. Özellikle öz peygamberinin evladı­ na ve kendi dinindeki düşünce öncülerine karşı işlediği zulümler yüzünden. Bu zulümler listesinin mağdurları b inleri bulmaktadır. Bu özürlerin dilenmesi bir aşamadır ama, bundan önem­ lisi yeni suçlann işlenmesini engellemektir. Ne yazık ki bu yapılmıyor. Şunu

da

içirniz

sızlayarak

itiraf

etmek

zorundayız:

Ortaçağın aksine, din adına insan haklan ihlalinin başmı begün ne yazık ki kendisini İslam'm temsilcisi gören 'sözde Müslüman' birtakım insanlar çekiyor. Haçlı emperyalizm ve sömürü zalimleri bu işi artık kendileri yapmıyor, işbirliği kurduklan sözde 'Müslüman' bazı hain­ lere yaptırıyorlar. Bunlar, yüzlerindeki maskenin görünen kısmına 'Allah' yazıp, içeride, menfaatlerine tapan adam­ lardır. Çıkarlarına ters düşen hiç kimseye insan hakkı ve dindarlık imkanı tanımazlar. Tüm muarızlarma karşı zulüm sergilemektedirler. Bu zulümler bazen fiili tecavüz şeklinde ama daha çok iftira ve tektir yani kBfir ilan etme biçiminde uygulanmaktadır.

OiNCiYi DiNDAR YERiNE KOYMA ALOATMACASı Toplumumuzun temel sıkıntılarından biri ayrımında kil itlenmiş bul unuyor.

de

dindar-dinci

Bu ülkeyi yönetenler, yıllar ve yıllar, dindar üretmediler; kendi emeği ve gayretiyle dindar olabilenlerin de kıymeti­ ni bilmediler. Onların bu aymazl ığı, insan sömünneyi ve Allah ile aldatmayı en verimli meslek haline getirenler tarafından fark edildi ve alabildiğine boş kalan meydana bir dincilik sanayii kurul du.

Dincilik (veya siyaset dincili2i); dini, çıkar, koltuk, baskı, egemenlik aracı yapan bir sanayi koludur. İşin esası bakımından ne dini vardır ne de imanı. Onun dini­ imanı, Tanrısı, ibadeti hep çıkan ve hesabıdır. Dincilik. tarihin en verimli ama en zalim iş kollarından biridir. Dinci ise bu sanayi kolunu meslek edinmiş olanları n adı-u nvanıdır. •

Şimdi bu sanayi kolu, tüm dünyanın nefesini kesiyor, uykularım kaçırıyor; o arada ülkemizin de gırtl ağın i sıkı­ yor. Ne yazık ki, tek kutuplu dünyanın süper zalimleri, sömürülerine destekçi bulmak için, bu dinci sektörün her türüyle işbirliği içine giriyorlar. Özellikle, kendilerine 'İslam dünyası' diyen aldatıimış kitlelerin aymazlanyla...

Nedir dindar ve nedir dinci? Ana hatlanyla görelim: Dindar, her şeyden önce, dini Allah'a vannanın, O'nun

hoşnutluğunu kazanmanın, daha iyi ve daha yetkin insan olmanın yolu ve kurumu bilen ve bu anlayışla yaşamaya

1 74

ALLAH iLE ALDATMAN IN KiMLİdi

çal ışan insandır. Bunun içindir ki, dindarın temel mesele­ si daha iyiye ve daha güzele ulaşmaktır. D indar, bu inanç ve anlayışla sürekli iyilik ve hayır üretir. Din ona " İnsana hizmet Allah'a hizmettir" dediği için o hep insanlara bir şeyler verebilmenin gayreti içinde olur. Bu ruh hal i, dindarı, serde pasif kalmakla yetinmenin öte­ s ine geçirir ve dindar, sürekli bir biçimde hayırda faal olmanın yol1arınl arar. Bir tür varol uş sebebi olan bu 'hayırda faal iyet', dindarı toplum için 'hayırlı insan' konu­ muna getiren temel unsurdur.

Dinci icin en büyük sıkmtl, dindarm varlığıdır. Çünkü dindar, başkalarının mutlu olmasını, cennete gitmesini sevinçle karşılamanın da dinin gereği olduğunu söylemek­ tedir. Bu söylem, dinciyi çok öfkelendirir. İ ftira ve itham, dincinin hayatında adeta temel ibadettir. Çünkü dinci, itham ve iftirayı ' ti sebilillah' (Al1ah yol un­ da) yaptığını söyleyerek, alçakl ığı akıı almaz bir ibl isl ikle taçlandırır.

Suc ve günah, en büvük günahkarlarda bile işleyene boyun büktürür, gözyaşı döktürür. Ama dincide suc ve günah bir ibadet şevkiyle işlendiği icin dinci tip suc ve günah işledikce vflceldiğini sanan sadist bir psikoloji sergiler. Dindar için din, daha çok sorumlu olmamn, daha çok paylaşmanm, daha çok fedakarlığm yoludur. Dinci için ise din, başkalarmdan daha çok almamn, başkalarmı daha rahat itham etmenin dokunulmaz ve eleştirilmez kurumudur. Bu yüzdendir ki, dincinin elinde din bir ıstırap ve kahır kurumuna dönüşür ve insan haklarmı çiğnemenin kutsal aracı yapılır. Gıybet etmek, Al1ah'ın kul 1arına suç ve ayıp bulmak, en

küçük bir kızgınl ık anında onları cehenneme göndermek dincinin adeta alameti farikasıdır.

ALLAH iLE ALDATMANIN KiMLİdi

1 75

Dindar, yaratılanlan Yaratandan ötürü' sever; dinci ise yaratılanları Yaratan'dan nefret . ettirmek üzere rahatsız eder. İslam'ın vicdan adamlarından biri olan Muhammed İkbal (ölm. i 938), dinciden söz ederken onun sadece dünyayı değil, cehennemi bile yaratık olduğuna dikkat çeker.

berbat edebilecek bir

Dindar, düsmanlarının bile kendisinden emin olduğu kisidir. Çünkü o, rahmet insandır. O bilir ve inanır ki, bağlısı bulunduğu Hz. Muhammed hem alemiere rah­ mettir, hem de Emin (güvenilir kişi) u nvanı na sahiptir. Dindar, muazzez Peygamberinin bu niteliklerine gölge düşürecek tavırlardan uzak durmayı hayatının en önem­ li işi bili r. Dindardaki ahde vefa ahlakından dincide eser bula­ mazsınız. Onun vefası bir tek şeyedir: Çıkarı. . . Dinci.

çıkarına ters düşen hiçbir seye ve hiçbir kişiye vefa göstermez. Dincinin yoksun olduğu şeylerin başında ahde vefa gelmektedir. Bu tespitin bir uzantısı olarak, dindar,

kıymet bilir, şükran bilir insandır. Dinci ise nankördür.

Dinci nankörlüğün en belirgin tecelli alanlarından biri de yaşadığı ülkeye nankörlüktür. Dincinin ibadet haline getirdiği davranışlardan biri de kendi ülkesine sövüp saymak, kendi ülkesiyle kavgalı olanlarla dostluk kur­ m aktır. Bu dostluğun, dine-imana şovenlerle bile kurul­ duğunu görürsünüz. Çünkü dinci için din-iman, onun hesabına yaradığı sürece değer taşır. Dincinin belirgin n iteliklerinden biri de sürekli bir biçimde başkalarının dini-imanı hakkında hüküm ver­ mektir. Dinci, Allah'ın kullan ile uğraştığının onda biri kadar Allah'a kul olmak için uğraşsaydı dünya cennete dönerdi.

ALLAH iLE ALDATANLAR 'EMiN' DEGiLLER Emin olmayamn imam olamaz. Bu bizzat, Hz. Muhammed'in bir beyanıdır. Allah ile aldatanlar, Hz. Muhammed'in bu tür beyanlarına konuşmalarında, söylemlerinde yer vermezler. Çünkü bunlar öğre­ nildiğinde, kendilerinin Hz. Muhammed'e uzak olduğu ortaya çıkar. 'Emin', Hz. Muhammed Aleyhisselam'ın temel sıfatı ve unvanı idi. Düşmanlan bile çoğu zaman ona bu unvanıy­ la hitap ederlerdi. ' Emin', insanlara güvenen ve insanlann da kendisine güvendiği benlik, kişilik demektir. Hz. Muhammed'in; insan, hayat ve evren anlayışına katıl­ mayanlar bile, şunu her zaman ifade etmckh.'ydiler:

"Muhammed'e güvenilir, sır söylenir. Düşmanı olsanıZ, ona slrtınlZl korkusuzca dönebilirsiniz."

da

Ve tarih bize gösteriyor ki, en azılı putperestler bile en kıymetli emanetlerini ona teslim ederlerdi. Çünkü, 'Emin Muhammed' idi o. Böyle bir Muhammed'e ideolqji söz konusu olduğunda inanmıyoriardJ. işin bu yanı. nasip veya hesap meselesi. Nasibi veya hesabı yüzünden, inandığınız gibi inanmayanların, buna rağmen sizi 'güve­ nilir' görmeleri, savunduğunuz inanç ve ideol