137 65 9MB
Turkish Pages 445 [447] Year 2022
Gerhard GrüJlhaber Çeviren: Bozkurt Leblebicioğlu
..
TÜRK Ordusunda ALMAN Ruhu Bir Askeri Teknoloji Transferi Tarihi .
TÜRK Ordusunda ALMAN Ruhu
Gerhard Grü8haber
İstanbul ve T übingen'de Yakın ve Çağdaş Tarih, Yeni Alman Edebiya h ve İslam Çalışmaları okudu. 2012 yılında "Genç-Almanya ve Genç T ürkler. Colmar Freiherr von der Goltz (1843- 1916) ve Onun Spree ile İstanbul Boğazı Arasında Adlı Çalışması, 1883-1935" başlıklı teziyle yüksek lisans diploması aldı. 2012 yılında Prof. Dr. Christoph K. deneti minde doktora tezini yazmaya başladı. 2014- 2017 yıllan arasında Doğu ve Güney Doğu Avrupa Çalışmaları Enstitüsü'ne üyeydi. Nisan'dan Haziran 2017'ye kadar Doğu ve Güneydoğu Avrupa Çalışmaları Ensti tüsü'nde Doktora Sonrası Araşhrma Görevlisi olarak çalışh . 2017-2018 kış ders döneminde Münih Federal Silahlı Kuvvetler Üniversitesi'nde (Universitat der Bundeswehr Münich) yardımcı öğretim görevlisi ola rak çalışb. Bozkurt Leblebicioğlu
1958 yılında İstanbul Bakırköy'de doğan Bozkurt Leblebicioğlu ilk ve orta eğitimini Kültür Koleji, lise eğitimini Robert Kolej' de tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi'nde Siyasal Bilgiler ve Uluslararası İlişkiler eğiti mi gördükten sonra 1986 yılında bankacılık sektöründe çalışmaya başla dı. 2012 yılında emekli olduktan sonra ilgi duyduğu kitapları Türkçeye kazandırmaya başladı.
••
TURK Ordusunda ALMAN Ruhu Bir Askeri Teknoloji Transferi Tarihi
Gerhard Grü8haber
İngilizceden çeviren:
Bozkurt Leblebicioğlu
Say Yayınlan Tarih
Türk Ordusunda Alman Ruhu / Gerhard GrüBhaber Özgün adı: The "Gennan Spirit" in the Ottoman and Turkish Army, 1908-1938: A History of Military Knowledge Transfer
© 2018 Walter de Gruyter GmbH, Berlin/Boston. T üm haklan saklıdır. Yayınevinden (Walter De Gruyter GmBH, Genthiner StraBe
13, 10785,
Beri.in,
Almanya) yazılı izin alınmaksızın bir kısmı ya da tamamı çevrilemez veya ço ğaltılamaz. Türkçe yayın haklan© Say Yayınlan Bu eserin tüm haklan saklıdır. Tanıtım amacıyla, kaynak göstermek şartıyla ya pılan kısa alıntılar hariç yayınevinden yazılı izin alınmaksızın alıntı yapılamaz, hiçbir şekilde kopyalanamaz, çoğaltılamaz ve yayımlanamaz. ISBN 978-605-02-0884-9 Sertifika no:
10962
İngilizceden çeviren: Bozkurt Leblebicioğlu Yayın koordinatörü: Sinan Köseoğlu Editör: Furkan Ak.derin Kapak ve sayfa düzeni tasannu: Artemis İren Baskı: Dörtel Matbaacılık Zafer mah.
147. Sk. 9-13A
Esenyurt/İstanbul Tel.: (0212) 565
11 66
Matbaa sertifika no:
40970
1. baskı: Say Yayınlan, 2022 Say Yayınlan
Ankara Cad. 22/12
•
Tel.: (0212) 512 21 58
TR-34110 Sirkeci-İstanbul Faks: (0212) 512 50 80
•
www.sayyayincilik.com
•
e-posta: [email protected]
www.facebook.com/sayyayinlari
•
www .twitter.com/ sayyayinlari
www.instagram.com/ sayyayincilik Genel dağıbm: Say Dağıbm Ltd. Şti. Ankara Cad. 22/4 Tel.:
• TR-34110 Sirkeci-İstanbul (0212) 528 17 54 • Faks: (0212) 512 50 80
intemet satış: www.saykitap.com
•
e-posta: [email protected]
İÇİNDEKİLER
1. Önsöz
........................................................................................
7
2. Bilgi Aktarımının En Yoğun Olduğu İkinci Meşrutiyet Dönemi (1908-1918) .............................................................. 35
3. Gençlik Seferberliği Sırasında Almanya-Osmanlı / Türkiye İş Birliği: Heinrich von Hoff (1916-17) ve Cari Diem (1933) Vakalan
............. . . . . ..........
....
......
............. 129
4. 1918'den sonra Almanya-Türkiye Askeri İş Birliği... . .
5. Sonuç
.
......... .....
6. Dipnotlar
..... . .
. . ....
. .......... . . . . . ..
.... .
.
.
.
.. .. . . ...
. .
..
.
... .
.
.
. .
. .
.
.
... . . .
....
... .
....
291
. . . 387
. ......... ... .
. .. .. ... . ...... . . .. ... 389
............................. ... ..... ..
9. Görsel Listesi
..
. ..
. ...... .... ... . .... ..
..... .
193
... . ... 285
......
................. ............. ........ ........................... ...
7. Teşekkürler . ... ... 8. Kaynakça
....
...
.
..
.
.
..
... . ..
.
.
..
.
.................. ....................... ................... .... ...
445
1. ÖNSÖZ
"Alman Ruhu" Gelibolu Yarımadası Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı ordu sunun en önemli cephelerinden biriydi, günümüzde Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırları içine bulunan Gelibolu Yarıma dası'nı ilk olarak 2009 yılının Eylül ayında bir tura katılarak ziyaret etmiştim. Tur grubunda bulunan yaşlı bir Türk, ziya retin başlangıcında Alman olduğumu fark eder etmez beni kucakladı, büyük bir samimiyetle ve yüksek sesle, "Bizler silah arkadaşıyız, dedelerimiz bir zamanlar buralarda birlikte savaşmıştı!" diyerek beni bir kere daha kucakladı. O zaman yabancı bir ülkede bir Alman olarak bu kadar büyük bir tak dir görmem beni çok şaşırtmıştı. Bu deneyim, kendi kendime bu iki ülke arasındaki askeri ilişkilerin hangi nedenle hala hatırlanmakta olduğu sorusunu sormama neden oldu. Daha sonra bunun her iki ülkenin ordularını ne şekilde etkilemiş olduğunu ve bu askeri bilgi aktarımının toplumun tamamını hangi ölçüde şekillendirmiş olabileceğini merak etmeye baş ladım.
1871 -1914 yıllan arasında hakim olan zihniyeti oluşturan unsurlardan biri Wilhelm dönemine ait ulusalcı ruh halini yansıtan, "Deutscher Geist" olarak anılan "Alman Ruhu"y du. İmparatorluğun 1871 yılında birleşmesinden sonra genç bir ulus ortaya çıkmıştı, bu dönemde tanımlanan meziyet ve özellikler insanların içlerini rahatlatmak ve bu genç ulu sa özgüven kazandırmak amacını taşıyordu. Bu düşünceler
7
Türk Ordusunda Alman Ruhu
burjuvazinin yanı sıra özellikle Alman ordusunda son derece popülerdi, büyük ölçüde ordunun gizlenmiş olan görev an layışından kaynaklanıyordu. "Alman Ruhu" zirvesine "1914 Ruhu" ile ulaşmış ve Osmanlı İmparatorluğu'nda da kabul görmüştür.1 Osmanlı subaylarının birkaç jenerasyonu bu ulu sala ideolojiyle yetiştirilmişti, bunun nedeni ders kitaplarının Almancadan çeviri, hocalarının da "Alman ya da Alman ru huyla beyinleri yıkanmış olan Osmanlı hocalar"2 olmasıydı. Alman liberalleri bile bu ruha Alman dış politikasında çok önemli bir rol atfetmişlerdir. Gazeteci Ernst Jackh' a göre, "( ... ) Prusya generalleri Osmanlı halkım Türk ordusu aracılığıyla devrimci yapmaya çalışmaktadır. Ancak bunu kesinlikle kas ten değil, Prusya askeri uygulamalarının bile ezemediği Al man Ruhunun taşıyıcısı ve yayması olarak yapmaktadırlar." 3 Yazar Paul Rohrbach direkt olarak Alman hakimiyeti ya da Osmanlı topraklarının sömürgeleştirilmesi yerine, Osmanlı İmparatorluğu'nun "gençleştirilmesine yönelik büyük ulu sal proje çerçevesinde Alman Ruhu'nun aşılanmasını (Hine inleitung")"savunuyordu. Bu Alman entelektüelleri, özellikle Birinci Dünya Savaşı sırasında, "Alman Ruhu"nun Osmanlı devleti üzerindeki Fransız kültürel etkinliğiyle rekabet etmek te olduğunun farkındaydılar. Bu nedenle Oryantalist Carl He inrich Becker, Alman düşünce yapısında var olan gözde askeri meziyetlere dikkat çekmiştir: "Alman Ruhu, Fransız Ruhu ka dar barışçıl ve etkileyici olmadığı gibi onun kadar cezbedici de değildir. Çok daha ağır ve ciddi olduğu için yüzeyselliğin çekiciliğine kapılmaz, mükemmel olmayı öğretir."5
Araştırmanın Odak Noktası Araştırmamda 1882 ile 1918 yıllan arasındaki çok incelenmiş olan Alman askeri heyeti yerine, 1918 yılında ittifakın resmen
8
Önsöz
sona ermesine rağmen daha kalıa etkiler yaratan, Alman ve Türk askerleri arasında kurulmuş olan bağlana.lar üzerin de odaklanmaya karar verdim. Bu çalışmada ele aldığım, 1908 devrimiyle Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün 1938'deki vefah arasındaki dönem "Jön Türk Dönemi"nin6 çok büyük bir bölümünü kapsamaktadır. Alman askeri eğit menlerin Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye'deki faaliyetle riyle, Osmanlı / Türk subaylarının Birinci Dünya Savaşı önce si ve sonrasındaki "çıraklık yıllan" bu arka plan çerçevesinde ele alınacakhr. Çalışmada Osmanlı Kara Kuvvetleri incelen mektedir.7 Tarihçi Hartmut Kaelble aktarımı; "Kültürler arasındaki kişi ve düşüncelerin göçü ve kültürler arasındaki ilişkiler sı rasında kavram, değer, kural, tutum ve aidiyetlerin benim senmesi"8 olarak tanımlamaktadır. Buna göre aha olan taraf faydalı olarak gördüğü parçalan alarak bunları kendi kül türel gelenekleriyle birleştirip yeni bir şey yaratmaktadır.9 Bu araşhrmada bu süreci özümsemek olarak tanımlıyorum. Özellikle Almanya gibi sanayileşmiş orta ölçekli bir güçle, 1918'e kadar bünyesinde çok sayıda etnik grubu barındıran tarıma dayalı Osmanlı arasındaki eşitsiz ilişkileri göz önünde bulunduracak olursak, bu kültürel aktanmlann bazı bölüm ve parçalarının rahatsızlıklar, güvensizlikler, hüsran ve hayal kırıklık.lan yarathğı anlaşılmaktadır.10 Askeri bilgi aktarımı sı rasında gönderici tarafa ait olan bütün özellikler, aha tarafın sosyo-militer kültürüne denk düşmeyebilir. 11 Bu durum bize karşılıklı bağımlılık ilişkileri içinde seçici bir özümseme sü recinin yürürlükte olduğunu düşündürmektedir.12 Özellikle Sultan il. Abdülhamid döneminde, "Bahdan gelen çok sayıda ve çeşitli saldırılar sonucunca Bah ve kurumlarının özümsen mesine karşı ihtiyatlı yaklaşım daha düşmanca bir algılamaya dönüşmüştür."13
9
Türk Ordusunda Alman Ruhu
Avrupa'daki askeri gelişmeler Avrupa kültüründen ta mamen bağımsız olarak ortaya çıkmamıştır. Maddi askeri donanım içinde maddi olmayan kültürel özellikleri de ba rındırmaktaydı, bu nedenle birinin alınıp ötekinin bir kenara bırakılabileceği düşüncesi Osmanlılara ait bir yanılsamaydı.14 Sultan il. Abdülhamit (1876-1909), Avrupa'ya Osmanlı sivil ve askeri öğrencilerin gönderilmesi konusunda yorum yaparken bu gerçeğin farkındaydı; "Gidince Bah medeniyetine ilişkin olarak öğrenilecek ne olduğuna bakıp, kısa bir süre kaldık tan sonra memleketlerine bu bilgileri kazandırsınlar. Kısa bir süre kalmaları Avrupa medeniyeti zehrinin onlar üzerinde ki tehlikeli etkilerini azaltacakhr."15 En sonunda teknolojinin özümlenmesi, özellikle Abdülhamit'in bu konudaki temkinli politikasının sona ermesinden sonra Alman askeri gücünün kültürel temelinin de özümlenmesine yol açmışhr. "Zehirli" "Alman Ruhu" Türk subaylar topluluğunun formasyonu üzerinde çok derin bir etki yaratmışhr. Bu nedenle 1923'den sonraki Cumhuriyet ordusu için, "Alman askeri öğretisi Türklerin savaş stratejisini etkilemiş olduğu gibi Türk Genel kurmayı'nda görevli olan subaylar topluluğunun, başka bir ifadeyle yetiştirilmek istenen subay tipinin zihinsel yapısını etkilemiştir'' demek abarhlı olmayacakhr.16 Alman-Osmanlı/ Türk askeri işbirliğinin etkilerini ve sı nırlarını anlamak için bu araşhrma, askeri bilgi aktarımının içeriğiyle uygulamaları üzerinde odaklanacakhr. Ancak Al manya ile Osmanlı İmparatorluğu arasındaki aktarımın yal nızca on dokuz ve yirminci yüzyılla sınırlı olmadığı gibi, Al man ordusunun Osmanlı askeriyesi için örnek alınan tek rol modeli olmadığının da belirtilmesi gerekmektedir.
10
ônsöz
Erken Modem Dönemden İtibaren Alman ve Osmanlı Askeri Aktanmı Erken modem dönemde A lman Ulusunun Kutsal Roma İm paratorluğu ordusuyla Osmanlılar savaş alanlannda sık sık karşı karşıya gelmişlerdir. Birbirleriyle rekabet etmekte olan Avrupa devletleri arasında olduğu gibi bu askeri çalışmalar dan sonra taraflar arasında sürekli olarak askerlikle ilgili bilgi aktarımı yaşanrnıştır.17 Osmanlı ordusu taktik açısından ilk olarak 1605'de kayıtlara geçen yaylım ateşi de dahil olmak üzere Avrupa'daki uygulamaları özümsemiş ve kendi şart larına uyarlamışbr.18 On alhncı yüzyılda bazı Bah Avrupalı gözlemcilere göre rakiplerinin ordusu ve liderlik sistemi daha güçlüydü. Yeniçerilerin disiplininin çapulcu paralı askerler den oluşturulan Lansknecht ordularına göre daha üstün oldu ğuna inanılıyor, 19 Avrupalıların Osmanlı ordusunun seçkin birliklerine olan hayranlığı devam ediyordu. Bu hayranlık ne deniyle 1670 yılında Avusturyalı General Montecuccoli Habs burg İmparatorluğu'nun her yerinde Yeniçeri okullarındaki eğitim sistemine benzer eğitim veren askeri okulların açılma sını bile önerecekti.20 Bu önerinin yanı sıra Osmanlı levazım tedarik sisteminin benimsenmesini, imparatorluğun süvari birliklerinin hafif donanımlı ve hareket kabiliyeti yüksek sipa
hi
atlı birlikleriyle boy ölçüşebilecek şekilde yeniden düzen
lenmesini savunuyordu.21 Daha sonraki dönemde Avusturya ve Alman süvari donanımında, Osmanlı süvari ve at donanı mından etkiler taşıyan birçok unsur görülmeye başladı. kısmı süslü
dolman
ceketi ve simgeleşmiş
kalpağa
Ön
benzeyen
kepten oluşan Hussar üniforması Osmanlı askeri üniforma sından izler taşıyordu.
Ulan
adı verilen A lman mızraklı sü
varilerinin adı bile Osmanlılann Yeniçeri ordusunda askerlik yapmak üzere seçilmiş olan genç erkek çocuklarına verilen
11
Türk Ordusunda Alman Ruhu
oğlan adından türetilmişti.22 Teknik bilgi aktarımları açısından da Osmanlı'yla Avrupa devletleri arasındaki çatışmalar Avru palı devletlerin askeri bilgilerini artırmaları açısından faydalı olmuştur. Girit kuşatması (1667-1669) ve Osmanlı
humbaracı
adı verilen Osmanlı istihkam erlerinin kullandığı yöntemle rin Fransız kale mimarı Vauban'ı etkilemiş olduğu kuşatma ve mayın savaşıyla ilgili olarak kaleme aldığı incelemelerden anlaşılmaktadır. Osmanlılardan alınan mayın savaşı teknik leri Fransız ve A lman orduları tarafından 1914 yılına kadar kullanılmışhr. 23 Osmanlı ordusu özellikle 1683 yılında başarısızlıkla sonuç lanmış olan ikinci Viyana kuşatmasından sonra tehdit edici gücünü kaybetmiştir. 17 yüzyılın sonu itibariyle Ren nehri nin karşı kıyısındaki devlet, baş düşman olarak "T ürklerin" yerini almış, harekatlar o yöne doğru yönelmeye başlamışhr. A lmanya'run birçok eyaletinde Hıristiyanlığın daha önce en büyük düşmanı olan bir devletin askeri gelenekleri ve sem bolik uygulamaları giderek daha fazla benimsenmiştir.24 On sekizinci yüzyılın başından itibaren Avrupa'daki orduların çoğu düşmanlarının uygun adım yürüyüş müziğinden bazı unsurları kullanmaya başlamış, Osmanlı müzik aletleri kul lanılarak bahrun ses sistemine uyarlanmışbr. "Yeniçeri müzi
ğinin" (Mehterhane) baskın
unsurları olan çıngırak ve atkuy
ruklarıyla eski Roma kartalı birleştirilerek, çevgan çalgısına benzeyen Jingling Johnny
(Schellenbaum)
adı verilen çalgılar
türetilmiştir. 1871 yılından sonra A lman İmparatorluk ordu sunda birçok askeri birlikte kullanılan Schellenbaum'a stilize edilmiş hilal ilave edilmesiyle, inkarı mümkün olmayan kö kenine bariz bir gönderme yapılmışhr.25
On sekizinci yüzyılın sonlarında Osmanlı devleti için Av rupa askeri bilgi birikiminin kullanılması bir zorunluluk ha line gelmişti. Osmanlı askeri reform sürecinde "Uzun Fransız
12
Önsöz
Yüzyılı (1735-1880)" olarak adlandırılan dönem, Osmanlılar için bir "ölüm kalım" dönemi olmuştu.26 Bu dönemin atlab labilmesi için Avrupalı askeri eğitimcilerden de yararlanarak askeri reformların yapılması gerekiyordu.
Uzun Fransız Yüzyılı, 1730-1882 Devlet askeri reformlar yaparak savaş alanlarında uğradığı yenilgilere son vermek ve merkezin gücünü arhrmak istiyor du. On dokuzuncu yüzyılda Osmanlı yönetimi alhndaki böl gelerde ortaya çıkan bağımsızlık hareketleri nedeniyle mer kezin güçlendirilmesi meselesi ön plana çıkmışh. Modernleş tirmeye hız kazandırmak için uygulanan yöntemlerden biri de Avrupa' dan eğitimci getirilmesiydi. Osmanlı askeri ku rumlarında özellikle Fransız danışmanlar son derece etkindi. Fransız askeri heyetinin etkinliği Fransız devriminden önceki ve sonraki on yıl içinde zirveye ulaşmışh. O dönemde Rus ya'nın Osmanlı'ya ait bölgelerde yayılma politikası izlemesi nedeniyle27 Fransa'nın siyasi çıkarları Osmanlı devletinin ve ordusunun güçlendirilmesinden yanaydı. Fransız kökenli bir subay ve maceraperest olan Count de Bonneval, İspanya Veraset Savaşı ve 1716-1718 yıllan arasın daki Avusturya-Osmanlı savaşı sırasında Habsburglar'ın em rinde çalışmışhr. Daha sonra Osmanlı ordusunda istihdam edilen Bonneval Müslüman olup, Ahmet Paşa adını alarak, 1729'den itibaren hayabnı kaybettiği 1747 yılına kadar Os manlı ordusuna hizmet vermiş, topçu birliklerinin yeniden düzenlenmesi için çalışmışbr. Bu amaca yönelik çalışmalar Osmanlı-Rus savaşı sırasında (1768-1774) Macar kökenli bir Fransız diplomat olan Baron François de Tott (Ferenc T6th) tarafından sürdürülmüştür. Bir yandan topçu birliklerinin modernleşme çalışmalarını sürdüren Tott, aynı zamanda
13
Türk Ordusunda Alman Ruhu
başkentte 1773 yılında Osmanlı eğitim sisteminde modem Avrupa bilimsel yöntemlerine dayanan ilk eğitim kurumu olan imparatorluk askeri mühendislik okulunu (Mühendisha
ne-i Berr-i Hümayun) açmıştır. 1790'lı yıllarda Fransızlar yeni kurulmuş olan Nizam-ı Cedid (Yeni Düzen) ordusunun silah ihtiyaanı karşılayacak bir silah imalathanesi kurulmasını da önermişlerdir. Osmanlı başkentinde o dönemde 25 askeri eğitmen ve silah uzmanı bulunmaktaydı. Daha sonra Alman hakimiyeti altındaki dönemdekine benzer birçok özellik şim diden göze çarpıyordu. Altında çağdaş ruh (devrimci Fransız) düşüncesi bulunuyordu, gönderici ulusun dili hakimdi, Fran sız-Osmanlı askeri ittifak anlaşması imzalanmamışh.28 Bütün bu uygulama çabalan Osmanlı silahlı kuvvetlerinin tamamı na ulaşamayan küçük reform teşebbüsleri olarak kalacakh.29 Yabana eğitimcilerin bilgi aktarımıyla birlikte Osmanlı ordu su da bu konulardaki standart metinleri okuyup, çevirterek Avrupa'daki bilimsel ve askeri yöntemleri benimsemeye baş lamıştı. Napolyon'un gücünün zirveye ulaştığı 1804 yılında Osmanlı Mühendishane'sinin elinde bir düzineden daha fazla sayıda eğitim kitapçığı bulunuyordu.30 Osmanlı'daki çeviri çalışmalarının en önemli başarılarından biri, Avrupa'da bu konuda çıkan kitapların okunabilmesine yönelik olarak bir Osmanlı-Türkçe sözlüğün hazırlanmasıydı.31 Güvenilir, Av rupa tarzına uygun bir ordu olan Nizam-i Cedid birliklerinin oluşturulması Sultan III. Selim döneminde ahlan en önemli adımlardan biri olmuştur. 1774 yılında Rusya karşısında ya şanan yenilgi ortamında oluşturulan bu yeni askeri birliklerin
tımarlı sipahiler adı verilen eski süvari birlikleriyle, Yeniçerile rin ve paralı piyadelerden oluşturulan levend birliklerinin ye rini alması öngörülüyordu. Bu yeni birlikler zorunlu askerliği öngören ordu için örnek model oluşturmuştur.32 Ancak Os manlı düzenli askeri birlikleriyle karşılaştırıldığında küçük
14
ônsöz
bir birlik olarak kalmışhr. 1807 yılının Mayıs ayında patlak veren Yeniçeri isyaru sırasında Nizam birlikleri ve subayları kurban edilmiş, Osmanlı ordusunun reform süreci yaklaşık olarak yirmi yıl kadar geciktirilmiştir. 1807 katliamından kur tulan unsurlar, 1826 yılında Yeniçeri birlikleri kanlı bir şekilde dağıhldıktan sonra kurulan yeni ordunun çekirdek kadroları nı
oluşturmuştur.33 On dokuzuncu yüzyılın ilk yansında Fransa örnek olma
yı sürdürmüş olmakla birlikte, Osmanlı ordusundaki yaban a eğitimcilerin arasına diğer Avrupa ülkelerinden gelen çok sayıda danışman da kahlmışhr. Bunlar her zaman için mes leklerini en iyi şekilde temsil edecek vasıflara sahip subaylar değildi, Osmanlı ordusu paraya meraklı subaylar için bir çe kim merkeziydi, macera ve para düşkünü çıkara subayları kendine doğru çekiyordu.34 1798-1800 yıllan arasında Mısır ve Filistin'deki Fransız-Osmanlı savaşı sırasında Osmanlı'nın Fransız sistemine olan hayranlığı kesintiye uğramış olmakla birlikte, daha sonra kaldığı yerden devam etmiştir. Bu doğ rultuda ahlan adımlar kapsamında 1834 yılında Maçka'da Fransız St. Cyr akademisi örnek alınarak Osmanlı askeri aka demisi (Mekteb-i Fünun-u Harbiye-yi Şahane) kurulmuş, daha sonra Fransa ve İngiltere'nin yanında Kırım Savaşı'na kahlım karan alınmışhr. Askeri reformlar kapsamında Osmanlılar önce Fransız daha sonra Prusya modellerini örnek almış ol duğuna göre birbirleriyle rekabet halinde olan bu modellerin bazı bölümlerinin de karşılıklı olarak aktarım sürecinden geç miş olduğunu da göz ardı etmemek gerekmektedir.35 Osman lı ortamında Avrupa'daki değişik askeri "ekollerin" sentezini yapmak da mümkündü. 1846 yılında kabul edilen zorunlu askerlik yasası bölgelere göre kota getiriyor, Fransa'daki as kere alma modeliyle Prusya'daki Landwehr ihtiyat birlikleri nin oluşum modelini birleştiriyordu.36
15
Türk Ordusunda Alman Ruhu
"Osmanlı!rürk Askeri Reform Sürecindeki Kısa Alman Yüzyılı" (1880-1945/1960) Diğer Alman eyaletlerinde fazla heyecan yaratmayan Prus ya askeri sistemi37 Yedi Y ıl Savaşları'ndan sonra Berlin'deki Osmanlı büyükelçisinin dikkatini çekmişti. Büyükelçi 1764 yılında hazırlamış olduğu diplomatik raporda Kral Frede rick'in liderlik özellikleriyle kazandığı zaferleri, Osmanlı askeri komutanlarının başarısız seferleriyle karşılaştırmış tı.38 İhtiyar lakaplı Helmut von Moltke, 1835 ile 1839 yılla rı arasında Osmanlı İmparatorluğu'nda konuşlanarak üst düzey Osmanlı subayları arasında olumlu ve kalıcı bir etki yaratmayı başardığı için daha sonraki askeri heyetlerin önü açılmış oldu.39 Osmanlılar açısından Prusya ve sonra Alman İmparatorluğu kuşku duyulmayan, orta derecede güçlü ve Ortadoğu üzerinde emperyalist çıkarları olmayan bir ülke olarak algılanıyordu.40 1871 yenilgisinden sonra Fransa'run prestiji sarsılmış41, Almanya askeri destek açısından Osman lı'nın Birleşik Krallık ve Fransa'ya olan bağımlılığını denge leyecek bir seçenek haline gelmişti. Buna ilave olarak Prusya lı diplomatlar 1829 ve özellikle 1878 yılında Berlin' de yapılan barış görüşmelerinde araalık rolünü üstlenrnişlerdi.42 Prusya ordusu 1814 yılında Napolyon Fransa' sının yenilgisinde payı olduğu ve 1871 yılında Fransız Cumhuriyeti'ne karşı zafer kazandığı için yenilmezlik halesine sahip olmuştu. Osmanlı Sultanı il. Abdülhamit için Prusya özellikle Rusya karşısında
1877-78 yıllarında uğradığı yenilgiden sonra örnek alınacak rol modeli oluşturuyordu. 1918 yılına kadar Almanya ile Os manlı arasında karşılıklı olarak yoğun bir subay trafiği ya şanmıştır. Sultan il. Abdülhamit'in talebi üzerine 1882 yılında Alman askeri heyeti Osmanlı başkentine ulaşmıştı .43 Heyetin en etkili
16
Önsöz üyesi 1885 ve 1895 yıllan arasında bu heyetin başında bulun muş olan Colmarvon der Goltz'du. Subay öğrencilerinin dün ya görüşünü şekillendirmiş ve 1914 yılında gerçekleşen Al man-Osmanlı ittifakına giden yolun önünü açmışbr. Eğitim dili olarak Almancanın da Fransızca kadar önemli olduğunu kabul ettirmiştir. Buna rağmen Osmanlı askeri öğrencileri nin çoğunluğu açısından Fransızca birinci yabancı dil olma özelliğini sürdürmüştür. Almanca derslerde bir de Osmanlı tercümanın bulunması gerekiyor, bu durum Cumhuriyet dö nemine kadar Almanya ile Osmanlı arasındaki bilgi aktarımı açısından sıkınb yaratıyordu. Aralarında Kari Auler (18541930)'in de bulunduğu Fransızca olarak ders verebilen Alman hocalar, Osmanlı tercümanlara fazla güvenilmediği için öğ renciler tarafından daha çok tercih ediliyorlardı.44 Ancak Colmar von der Goltz teorik yaklaşım ve pratik cephe çalışmasıyla ilgili kısıtlamalarla baş edememiştir. As keri öğrencilere uygulanmakta olan dayak cezasının kaldırıl ması konusunda onun en sadık öğrencisi, "'Goltz Paşa' ismi ne bağlandığını ve onun tesiri albnda kaldığını" söylemiştir.45 İstanbul Harp Akademisi'ndeki derslerinde Goltz, genç Os manlı subaylarını Almanca ruşbrdı. Bu konudaki
Weltanschauung kavramıyla ta Silahlanmış Ulus (Das Volk in Waffen,
1883) adlı önemli çalışması son derece aydınlabcıdır. Osmanlı Türkçesine 1884 gibi oldukça erken bir tarihte çevrilmiş46 ve askeri okullarda zorunlu ders kitabı olarak okutulmuştur.47 Bu kitapta Goltz, Almanlar için savaşın kaçınılmaz olduğu ve "ulusun" yaklaşmakta olan savaşa tam teşekküllü olarak hazırlanması gerektiği görüşünü ileri sürmektedir. Buna ilave olarak da askeri sınıfın (örneğin subayların) toplumda ayrıca lıklı bir statüye sahip olması gerektiği görüşünü savunmak tadır. Genç Osmanlı subayları "silahlanmış ulus" kavramını çok kısa bir sürede büyük bir hevesle benimsemişlerdir, bu-
17
Türk Ordusunda Alman Ruhu
nun nedeni aşağılanmış Osmanlı devleti için bir umut ışığı sunması ve çok uluslu imparatorluklara uyarlanabilir olma sıydı.48 Osmanlı ordusundaki modem yükseköğrenim sa yıca az ancak toplumda etkinliği yüksek olan subaylar için yükselme imkAnı sağlıyordu. Goltz, Osmanlı subaylarının askeri eğitim için Almanya'ya gönderilmesini öneriyordu, bunun amaa açıkça ifade edilmese de Osmanlı subaylarının bu deneyimden sonra Alman modelini benimsemeleriydi. Almanya'da bunlar yerel askeri kültürle tanışıyorlardı, bu süreç İkinci Meşrutiyet Dönemi'nde zirveye ulaşb. 1918 yı lındaki yenilginin ardından Almanya-Türkiye ilişkileri daha da gelişmiştir. Bu gelişme Türk askeri akademisinde emekli Alman subayların istihdam edilmesi ve 1925-1939 yıllan ara sında Türk askeri öğrencilerinin Alman Reichswehr ve Weh rmacht'a gönderilmesinde ifadesini bulmuştur. 1940 ve 1945 yenilgisiyle birlikte Fransız ve Alman savaş yöntemlerinin eski değerini kaybetmesiyle birlikte İkinci Dünya Savaşı'n dan sonra Türkiye, Amerikan modeline yönelmiştir. Bununla birlikte "Alman kısa yüzyılının" sona erdiği 1960 darbesine kadar Alman ekolünün etkisi albndaki subaylar ordunun üst kademelerindeki mevkilerini korumuşlardır.49
Dosyada bulunmayanlar: Kaynaklar ve Anı Sıkıntısı Askeri bilgi aktarım tarihiyle ilgili bu çalışma Boğaz'daki "alıarun", Alman askeri zihniyetini pasif bir şekilde benimse diği varsayımına dayanmamaktadır. Her iki ülkenin de, kar şılıklı olarak birbirinin rol modeli olduğuna, Almanya'run da bu durumdan yararlanmış olduğuna ilişkin kanıtlan sunma yı arzu ediyorum . Bu bilgi aktanmlan sürecinin araşbnlması açısından ilgili subayların özel anıları özel bir önem taşımak-
18
Önsöz tadır. Bu anlahlarla ilgili zorlukların göz önünde bulundurul ması gerekmektedir.50 Özellikle savaş dönemlerinde belleğin çalışmasıyla ilgili olan özel şartlar önem taşımaktadır. İlgili kişinin sınırlı ba kış açısından kaynaklanan yaklaşımın öznel olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır: "Bir trafik kazasına şahit olan dört kişi bile kazayı farklı şekillerde algılarken, çok büyük bir savaşa kahlan kişilerin tarihsel olarak objektif olmasını nasıl bekleyebiliriz?"51 Yazıldıkları koşullar göz önünde bulundurularak bunlar mazeret olmak bir yana, bu kaynaklan dikkatli bir şekilde de ğerlendirmek için teşvik edici olmalıdır.52 Yayımlanmış olan anılar sık sık yazarın günah ve hatalarından bahsetmemek ve bunları hiçe saymaya yönelik meşrulaşhrma stratejisini oluş turan parçalardı. 1933-1939 yıllan arasında Türkiye'de de nizcilik hocası olarak çalışmış olan Amiral Paul Wülfing von Ditten'in savaş dönemiyle ilgili anılarının çoğu "belirli bir iz lenim yaratmak amaayla süslenmiştir. Bu durum en iyimser ihtimalle o döneme ilişkin gerçekleri örtbas ederek, sadece bu konulan 100 yıl sonra araşbracak zamanı ve lüksü olan kişile rin biraz işine yarayabilir."53 Bu metinlerin bazıları konuyla ilgili diğer subayların anı larına ve dille ilgili engellere gönderme yapmaktadır. Bu araş hrma kapsamında yararlanılan kaynakların pek çoğu, kendi biyografisini yazan kişinin bütün detaylan hahrlamasırun mümkün olmaması nedeniyle anılara dayanıyor olmalıdır. Wülfing von Ditten anılarına yazdığı önsözde "mevcut açıkla n kapatmak"54 amaayla anıların ve mektupların kullanılması gerektiğini görüşünü savunm aktadır. Sahte anıların metinde yanlışlıklara yol açması konusunda okuyucuya güvenmekte ve "diğer insanların daha sonra bunlarla ilgili yorumlar yapa bileceğini"55 ileri sürmektedir.
19
Türk Ordusunda Alman Ruhu
Ne yazık ki, iki ülke arasındaki askeri bilgilerin aktarım süreciyle ilgili karşılaşbrmalı analiz yapılabilmesi için gerekli olan subayların anı defterlerine ulaşmak mümkün olmamış hr.56 Ancak günlük kayıtlardaki bilgilerin tamamı yayım lanmaya değecek ya da uygun düşecek mahiyette değildir, birçok şeyin atlanmış olması ihtimali yüksektir. Anıların pek çoğu ele alınan olaylardan onlarca yıl sonra yazılıp yayım lanmışhr. General Ali İhsan Sabis'in durumunda olduğu gibi bu yayın stratejisi istenmeyen hukuki sonuçlara yol açabile ceği endişesinden de etkilenmiş olabilir. Bazı şartlar alhnda tarihsel olaylar ve kişiler hakkında yazmak daha da riskliydi. General Hilmar Ritter von Mittelberger'in 1933-1939 yılları arasında görev yaphğı Türkiye ile ilgili anılarında Adolf Hit ler ile Enver Paşa'yı karşılaşhran bölümler bulunm aktadır, bu nedenle bunları ancak 1945 yılından sonra kaleme alabilmiş
tir.57 Yaşamakta olan kişilerle, hayahru kaybetmiş olan komu tanların akrabaları yazılanlardan her zaman hoşnut olmadığı için yazılanların önemli ölçüde otosansüre uğramış olabilece ğini varsaymak gerekmektedir. Yaşanan olaylar ve bu olaylar da yer alan eski Alman askerlerinin savaştan sonra eski Os manlı askerleri tarafından yapılan otobiyografik açıklamalara kızması bu açıdan sürpriz değildir. Eski Bahriye Nazın Cemal Paşa'nın durumu da bunu göstermektedir: "Hahralarında Gerçeklerle hayaller son derece yoğun olarak iç içe geçmiştir, bu nedenle onun kişiliği üzerinde uzmanlaşmış kişiler için bile bunları birbirinden ayrışhrmak çok zordur."58 Türklerin aralarında Otto Liman von Sanders'in de bulunduğu birçok Alman'ın anılarına gösterdiği tepki de çok farklı değildi. Bu çalışmada kullanılan resmi arşiv kaynaklarıyla ilgili çok sayıda sıkınh bulunm aktadır. O zamanki adıyla Konstantino polis'te konuşlanmış olan Alman askeri heyeti 1918 yılında Berlin'e geri dönerken evraklarının çoğunu beraberinde gö-
20
Önsöz türmüştür.59 Alman askeri ataşesine ait evraklar hassas konu larla ilgili oldukları için Alman konsolosluğunda saklanmış, daha sonra 1924 yılının Haziran ayında Almanya'ya gönde rilmiştir.60 İmparatorluk ordusunun 1908-1918 dönemindeki Prusya birlikleriyle ve Alman askeri eğitmenlerin savaş son rası faaliyetleriyle ilgili askeri belgelerin büyük bir kısmı 1945 yılında Postdam'da Alman askeri arşivlerine yönelik bom bardımanların kurbanı olmuştur.61 Bu nedenle Alman tarafıy la ilgili detaylı bilgilere sadece Freiburg'daki Alman Askeri Arşivi ve Berlin'deki Almanya Dışişleri Bakanlığı Arşivi gibi arşivlerde ulaşılabilmektedir. Bu çalışma kapsamında İmpa ratorluk ordusunun diğer birlikleriyle ilgili olarak Bavyera ve Württemberg' de bulunan belgeler, 6. Osmanlı ordusuyla ilgi li (1916-1918) olarak Rusya Federal askeri arşivlerinde (TSA M0)62 bulunan Alman dosyalan ve Ankara'daki Türk Genel kurmay Arşivlerinde (ATASE)63 bulunan az sayıdaki karşılıklı askeri yazışmalar incelenmiştir. Bu çalışma kapsamında ele alınan Osmanlı ve Türk bakış açısıyla ilgili olarak arşivlere ulaşım im.kanı geçmişe oranla artmışbr, daha önceleri kısıtlamalar nedeniyle bu dönemle ilgili askeri konular hakkında detaylı araşbrmalar yapılması mümkün olmuyordu.64 ATESE dosyalarının kapsamı tahmin edilenden daha dar çıkmış olmakla birlikte, Osmanlı ve Cum huriyet arşivlerinde tamamlayıcı birçok bilgi bulunmaktadır. Türk Dışişleri Bakanlığı arşivlerine ulaşım halen mümkün ol madığı için bu çalışma kapsamında Osmanlı askeri ataşesinin Berlin'den gönderdiği raporlardan alınb yapılması ne yazık ki mümkün olamamışbr. Dijital arşiv hazırlıklarıyla ilgili ça lışmalara halen devam edilmektedir.65 Arşivlerdeki belgelerin bilgi boşluklarını doldurmaya yeterli olmadığı durumlarda anı edebiyabyla, Alman ve Osmanlı askeri süreli yayınlan ve basılmış askeri belgeler faydalı olmaktadır.
21
Türk Ordusunda Alman Ruhu
Basılmış belgelere ulaşmak da yoğun olarak zaman alan araşbrma aşaması nedeniyle kolay olmamışbr. Her iki ülkede de askeri matbuata çok sayıda farklı kütüphanelerde ulaşıla bilmektedir. Alman bakış açısıyla ilgili Almanca süreli yayın ların çoğu Bavyera Devlet Kütüphanesi'nde bulunmaktadır. Türkiye tarafında bu iş çok daha zor olmuştur. Osmanlı İm paratorluğu'nun son dönemi ve Cumhuriyet'in ilk yıllarıyla ilgili askeri kitapların büyük bir bölümü 1960'ların başlarında Milli Kütüphane' ye devredilmiş olup, günümüzde bu kütüp hanede süreli yayınların pek çoğuna da ulaşılabilmektedir. 1908-1928 yılları arasında Osmanlı Arap alfabesiyle basılmış ve dijital ortama aktarılmış olan değerli belgeler bu araşbrma için son derece yararlı olmuştur. Bu belgeler, İstanbul'daki Marmara Üniversitesi ve belediyeye ait Atatürk Kitaplığı ile Erzurum Atatürk Üniversitesi'ndeki Özege Koleksiyonunda bulunmaktadır. Daha önce hiç paylaşılmamış olan birçok bel genin kullanılmış olmasına rağmen aralarında askeri hizmet yönetmelikleri gibi belgelerin bulunduğu konuyla ilgili bü tün belgelere ulaşmak mümkün olmamışbr.
Araştırmanın Durumu Alman-Osmanlı askeri ilişkileriyle ilgili olan araşbrmalann çoğunluğu Birinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan ittifak üzerinde odaklanmışbr. Almanya-Osmanlı ittifakıyla ilgili ilk neşriyat Almanya savaşlar arası dönem arşivi
Reichsarchiv
tarafından yayımlanmışbr. Bunun amaa zafer kazanan dev letler tarafından sorgulanmaya başlanmış olan Almanya'nın tüm cephelerde savaş sırasında olup bitenler hakkında yo rum yapma otoritesini geri almakb. Carl Mühlmann, Alman ya-Osmanlı ittifakıyla ilgili olarak yapbğı değerlendirmede 1945 yılında kaybolacak olan arşiv kaynaklarını kullanarak
22
ônsöz stratejik ve operasyonel tarih üzerinde yoğunlaşmışbr.66 Os manlı emrinde çalışırken edindiği deneyimlerden ve askeri heyette yer alan Alman kablımalara göndermiş olduğu çok sayıda anket formundaki bilgilerden de yararlanmışbr. An cak anlabsında muhtemelen dil bilgisinin yetersizliğinden kaynaklanan bir eksiklik vardı, Osmanlı bakış açısına yer vermiyordu. Mühlmann'ın yapbğı araşbrmaların amacının bilimsel olmadığı, siyasi bir nitelik taşıdığı açıkça anlaşılıyor du. Yaşanmış olan ortak bir tarihe dayanarak İkinci Dünya Savaşı'nın başlangıcında Cumhuriyet Türkiye'siyle yeni bir ittifak kurulmasını umuyordu. James MacGarity, sayısı gi derek artmakta olan Türkçe anıları incelemeye başlayan ilk araşbrmaalardan biriydi.67 Mühlmann'ın daha önce erişim imkaru bulamadığı (Bab) Alman Dışişleri Bakanlığı'nın Ar şivlerinde bulunan savaş dönemine ilişkin belgelerin kulla nıma açılmasıyla birlikte Ulrich Trumpener, ittifakın albnda yatan diplomatik pazarlıkları ortaya çıkarmayı başarmışbr.68 Her ne kadar Alman generaller, Birinci Dünya Savaşı boyun ca verilen tüm kararlara sahip çıksalar da, Trumpener İttihat ve Terakki Cemiyetini yöneten grubun dümeni her zaman elinde bulundurduğunu kanıtlamışbr.69 Jehuda Wallach'ın çığır açan araşbrmasına kadar70 savaşa kablmış olan askeri personelin yayımlanmamış kişisel anılan araşbrmalarda pek kullanılmıyordu. Onunla birlikte arşivdeki belgelerle, yayım lanmış anılar ve resmi anlablar ilk defa birbirlerini dengele yecek şekilde kullanılmaya başlanmışbr. Wallach kimi zaman odak noktasını kaybebne pahasına detayların arasında kay bolmuş, kaynaklarla uğraşırken yöntemi bir tarafa bırakmış br. Buna rağmen Wallach'ın çalışmasında Trumpeter'in ça lışmasında olduğu gibi Osmanlı kaynaklarına gereken önem verilmemiştir. Bu durum Ortaylı'nın ilk olarak 1983 yılında yayınlanmış olan71, Almanya'nın Osmanlı İmparatorluğu'na
23
Türk Ordusunda Alman Ruhu
karşı dış politikasını incelediği araşbrmasında biraz değiş miştir. Hans-Wemer Neulen'in Osmanlı savaş cephelerinde Alman birliklerinin konuşlandırılmasıyla ilgili olan popüler bilimsel monografisinde de Osmanlı kaynaklarına yer veril memiştir. Neulen'in çalışması "silah arkadaşlığı"72 olarak ad landırdığı Almanya-Osmanlı ilişkisinin kültürel yönlerine de ışık tubnaktadır. Almanya-Osmanlı ittifakını Almanya bakış açısıyla tek taraflı olarak ele alan çalışmalara Almancadan farklı dillerde yayımlanan araştırmalarda da rastlanmaktadır. 2000'li yılların ortalarına kadar Türkiye Genelkurmay Baş kanlığı Arşivlerinde bulunan kaynaklara ulaşımın sınırlan dırılmış olması, akademisyenlerin operasyonel askeri tarihi gereğinden fazla vurgulamasına yol açmıştır. Bunun en iyi örneği, ağırlıklı olarak resmi ATESE tarih çalışmalarına da yanan Erickson'un monografileridir.73 Handan Nezir-Akmeşe araştırmasına Osmanlı subaylarının savaş öncesindeki yayın larını ilave ederek bu durumdan kurtulmak için uygun bir yol bulmuştur.74 Osmanlı askeri liderleri arasında Almanya eğiliminin ve Colmar von der Goltz'un entelektüel "mirası nın" çok güçlü olduğuna ilişkin verilere araşbrmasında yer vermiştir. Matthias Römer başka bir boyut olan 1914 yılından önceki İngiliz deniz ve Alman askeri heyetlerinin karşılaşbr masıru ilave ebniştir. Ancak onun araştırması ağırlıklı ola rak Alman kaynaklarına dayanmaktadır.75 Tek dilli kaynak kullanma alışkanlığı Moreau'nun araştırmasına da sirayet etmiş, araşbrmasını çağdaş Batılı güçlerin diplomatik görüş lerine dayandınnışbr.76 Mustafa Aksakal da buna benzeyen kapsamdaki kaynaklan kullanarak Osmanlı'nın 1914 yılının yazında savaş karan vermesinin nedenleri üzerinde odaklan mıştır. Çok sayıda Osmanlı aydınının Almanya ile ittifak ya pılmasını savunduğunu, savaş sonrasında Jön Türklerin önde gelen şahsiyetleri arasında bulunan küçük bir grubun savaş 24
Önsöz sonrasında yaphğı suçlamaların öz savunmaya yönelik poli tikalara hizmet ettiğini kanıtlamayı başarmışhr.77 Christoph Reichmann, bu konuyla ilgili olarak Osmanlı ve Türkiye'nin durumunu ihmal etmiş olmakla birlikte Almanya'nın savaş sırasında müttefiki Osmanlı'ya bakış açısıyla ilgili farklı bir analiz yapmışhr. 78 Geniş çapta Osmanlı kaynaklarına dayanan ilk araşhrma yı yapan Sanem Yamak Ateş, Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı gençlik teşkilatlarının kuruluşunu incelemiştir. An cak araşhrmasında müttefik Almanya'run yaklaşımını dik kate almamış, Heinrich von Hoff'un bir süre kaldıktan sonra aniden geri dönüşüyle ilgili yanlış yorumları benimsemiştir.79 Mehmet Beşikçi, Osmanlı'nın seferberliğiyle ilgili tezinde Os manlı gençlik örgütlenmesini de analiz etmiştir. Beşikçi bu çabalan topyekun savaşın bir parçası olarak değerlendirmiş, bunun Osmanlı toplumunda direnişe de yol açtığını belirt miştir.80 Bu konuyla ilgili en kapsamlı araşhrma Erol Akcan tarafından kaleme alınmışhr, araştırmasında Osmanlı gençlik örgütlerinin tamamen askeri zorunluluktan kaynaklandığı nı ve Almanya-Osmanlı ittifakının bir sonucu olduğunu de ğerlendirmesini yapmaktadır. Birçok bilimsel araşhrmadaki yanlışlıkları tespit etmiş olmakla birlikte, kaynaklan tek bir dilden seçmiş olduğu için gençlik teşkilatı hakkında oluştur duğu imaj, gelişmekte olan Türk milliyetçiliğiyle ilişkisi ko nusunda yetersiz kalmaktadır.81 Bu eksikliklere rağmen Ak can, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında devlet tarafından yönlendirilen gençlik teşkilabrun gelişim planlan konusuna bir bakış açısı kazandırmışhr. Yiğit Akın, Türk ulus devletin de sporun rolüyle ilgili olan araşhrmasında bu konuyu ele almışhr. Akın askeri ve sivil yetkililerin eski Osmanlı uygula malarına sadık kalarak, savaş arasındaki dönemde ulus inşa amacına katkıda bulunduklarını göstermektedir.82
25
Türk Ordusunda Alman Ruhu
Almanlarla Osmanlılar arasındaki karşılıklı ilişkiler daha önce araşbnlmamış bir konuyken, yakın zamanlarda araşhr macılann ilgisini çekmeye başlamışhr. Savaş sonrası dönem deki Almanya-Türkiye ilişkileri konusunda çok sayıda siyasi tarih yaklaşımı bulunmaktadır.83 Koçak ve Ôzgüldür84 daha önceki müttefiklerin arasındaki işbirliğini oldukça tanımlayı cı bir şekilde ele alırken, Wolf-Orland Naumann85 iki ülke ara sında 1923 yılından sonra yaşanan ekonomik ve askeri işbir liğini detaylı bir şekilde analiz etmektedir. Naumann tezinde, Türk ulusal askeri modernleşme süreci çerçevesinde Alman askeri yardımının eğitim ve teçhizat ihracahyla devam et miş olduğunu göstermektedir. Naumann'a göre bu yardımın amacı Almanya'nın daha önceki müttefikini müttefik seçimi konusunda kendisine bağımlı kılmakhr. Her iki ülkede ya yımlanan süreli askeri yayınlar şu ana kadar yalnızca ordular arasında birbirleriyle bağdaşan düşünceler açısından analiz edilmiştir. Bu nedenle Emre Sencer Türk ordusunda Alman ya'nın rol modeli olarak ele alınmasını ve 1930'larda Türki ye'nin yabancılaşma sürecini daha yakından incelememiştir.86 Almanya-Osmanlı/Türkiye ilişkileriyle ilgili çığır açan ilk araşhrmayı yapmış olan Guillemarre-Acet, iki ülke ilişkile rindeki sürekliliğe dikkat çekmiştir.87 Türkiye'de Cumhuriyet döneminde Almanya da eski güçlü konumunu kaybetmişti, bu dönemde Türkiye askeri bilgileri özümseme konusunda daha seçici davranmaya başlamışhr. Mangold-Will'in bilim sel liyakat çalışması kapsamında incelediği konulardan biri de Almanya ile Türkiye arasındaki askeri aktarım sürecidir.88 Çalışmasında Osmanlı ordusunda savaşmış eski Alman su baylar derneğini incelerken Türkiye'nin Sevr Antlaşması'nın gözden geçirilmesi talebini meşru kılan unsurun Versay'a karşı verilen varoluş mücadelesi olduğu anlaşılmaktadır. 1923 yılından sonraki on yıllık dönemle ilgili çalışmasında
26
ônsöz askeri ilişkilerin yenilenmesini inceler ancak bu çalışma kap samında Türk arşiv kaynaklan yer almamakta, Türk ordusu nun Alman eğitimcileri istihdam etmeye devam etmesi ko nusu ele alınmaktadır. Bu eğitimcilerin büyük bir çoğunluğu Alman olmakla birlikte, Türk Genelkurmayı diğer Avrupa ülkelerindeki orduları tanımak amacıyla zaman zaman staj görmeleri için askeri heyetleri ve subayları kısa dönemler için yurt dışına göndermiştir. Kısacası Osmanlı/Türkiye askeri işbirliğiyle ilgili olarak her iki ülkenin kaynaklarından yararlanarak bilgi aktarım sürecini inceleyen detaylı akademik bir çalışmanın eksikliği hissedilmektedir. Bu çalışmanın amacı her iki ülkenin katkı ve görüşlerini içeren kaynaklan birleştirerek bu konudaki boşluğu doldurmakhr.
Jön Türkler Dönemi, 1908-1938 Jön Türk devrimiyle, Türk devletini kurmuş olan Mustafa Ke mal Atatürk'ün ölümü arasında geçen on yıllar hem Osmanlı topraklan ve Türkiye hem de Almanya açısından altüst oluş ve kargaşa dönemleriydi.89 "Jön Türkler", Sultan il. Abdülhamit'in mutlakiyetçi yö netimine karşı, muhalefet etmek amacıyla 1889 yılında genç askeri öğrenciler, memurlar ve devlet görevlileri tarafından kurulmuş olan heterojen bir gruptu. Osmanlı devletinde re form yapmak, devletin gücünü anayasa ve parlamentonun yeniden inşa edilmesi de dahil olmak üzere yenilemek isti yorlardı, ancak bu talepleri 1878 yılında Sultan tarafından ka bul edilmemiştir. Resmi isimleri İttihat ve Terakki Cemiyeti idi. Özellikle grup içindeki subaylar imparatorluğu moderni ze edebilecek tek gücün kendileri olduğuna inanmışlardı. Bu subaylar, 3 Temmuz 1908 tarihinde Sultan il. Abdülhamit' e
27
Türk Ordusunda Alman Ruhu
karşı bir darbe düzenlemiş, hükümeti istifaya zorlamış, ana yasaya tekrar işlerlik kazandırmıştır. Tahttan feragat etmeyen Sultan 1 90 9 yılında ordu içindeki gerilimi tırmandıran karşı darbe girişiminden sonra istifa etmeye zorlanmıştır. O zama na kadar Osmanlı subay birliklerinin çok küçük bir azınlığı askeri okul ve akademi mezunlarından oluşuyordu. Subay ların çoğunluğu çavuş ve erbaş kökenliydi, bunlar arasında üstlerine ve sultana sadakatlerini kanıtlayanlar terfi edebili yor ve himaye görüyordu. Aralarında okuma yazma bilen ve büyük birliklere kumanda etme becerisi olanların sayısı çok azdı. Jön Türk hükümetinin Alman askeri eğitimcileri kullan masının nedenlerinden biri de ordu yönetimini profesyonel leştirmekti. Başka bir neden Osmanlı ordusunun perişan du rumuydu, ordudaki askerler eğitimsiz köylülerdi, bunların cephaneleri de yetersizdi. Almanya burada devreye girerek önemli miktarlarda teçhizat ve fikri destek sağlamaya başladı. Yabancıların çevirdiği dolaplar açısından bakıldığında, Osmanlı İmparatorluğu'nun sahip olduğu topraklar bölgeye müdahale etmeye çalışan çok sayıda yabancı devletin çıkar larını ilgilendiriyordu. 1 911 ve 191 3 yıllan arasındaki döne mi bir tarafa bırakacak olursak, Osmanlı devleti birbirleriyle çelişen bu çık.arlan kendi lehine kullanarak imparatorluğun birliğini 1 918 yılına kadar korumayı başarmıştır. Buna rağ men hem Osmanlı devletinin hem de Türkiye'nin yöneticileri ve özellikle imparatorlukta yaşamakta olan nüfus bu politika için çok büyük bir bedel ödemek durumunda kalmışhr.90 1 911ve 1 913 yıllan arasında Osmanlı'nın İtalyan ve Balkan Birliğine karşı yaşadığı yenilgiler ne kadar korumasız oldu ğunu göstermiş, büyük bir askeri reform yapılması gerektiği ni vurgulamıştır. Osmanlı ordusu tarafından 1 91 3 yılının son larına doğru görevlendirilmiş olan General Otto Liman von Sanders yönetimindeki Alman askeri heyetinin bunun için 28
Önsöz zamanı son derece sınırlıydı. Bu gelişmelerin yanı sıra tarı ma dayalı bir ekonomiye sahip olan Osmanlı devletinin kay naklan sınırlıydı, o zamanın merkezi Avrupa devletlerinin ordularıyla baş edebilecek bir silah endüstrisine sahip değil di. Almanya 64 milyonluk nüfusa sahip olan bir orta Avrupa devletiydi, barış döneminde ken
761.000 kişilik bir orduya sahip
1914-1918 yıllan arasındaki savaş döneminde toplam
olarak 11 milyon erkek askeri seferber edebilmeyi başarmışh . Buna karşın merkezden uzak bir çevrede bulunan Osmanlı devleti birçok cephede savaşmasına rağmen 23 milyonluk bir nüfusa sahipti.
1914 yılından önceki barış döneminde 200.000
kişilik bir ordusu bulunurken, Birinci Dünya Savaşı sırasın da cepheye toplam
3 milyon asker göndermeyi başarmışh .91
Ancak Osmanlı'nın savaş yönetim şartlan rol modeli olarak benimsediği Almanya'nınkinden çok farklıydı. Bu farklılık Ağustos
2
1914 tarihinde imzalanmış olan Almanya-Osmanlı
ittifakı içinde ciddi sürtüşmelere yol açmışhr. Anlaşmanın imzalanmasından sonra Alman askeri heyeti Osmanlı'nın savaş yönetiminde çok önemli bir rol oynamaya başlamışhr. Osmanlılar İtilaf devletlerinin Çanakkale'deki (Gelibolu) iş gal girişimini püskürtüp, bu savaşı kazanacakları konusunda özgüven sahibi olmuşlarsa bunu Alman ordusunun bütün kaynaklarını seferber edip tüm gücüyle bu savaşa katkıda bulunması sayesinde başarmışlardır. Ancak Osmanlı ordusu diğer cephelerde ağır yenilgilerle karşılaşıyordu, Irak'ta İn gilizlere karşı geçici bir başarı sağlanmış olsa da durum çok kısa bir süre sonra Osmanlıların aleyhine dönmüştür. Alman ya-Osmanlı ittifak anlaşmasındaki yükümlülükleri uyarınca Osmanlı ordusu,
1916 yılında Osmanlı topraklan üzerindeki
düşman baskısının kalkması üzerine Doğu Avrupa'daki sa vaş bölgelerine de asker göndermiştir. İttifak Devletleri uzun vadede düşman devletlerinin üstün gücüyle baş edemediler,
29
Türk Ordusunda Alman Ruhu
Almanya ve Osmanlı'nın askeri açıdan çöküşü hemen hemen eş zamanlı olarak yaşanmışhr. Versay ve Sevr anlaşmalarının külfetini her iki ülke öde mek zorunda kaldı. Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki ulusalcı Türk hareketi Anadolu'nun bölünmesine engel oldu ğu gibi savaşı kazanan devletlerle görüşmeler yaparak 1923 yılında Lozan' da daha önceki barış şartlarını değiştirmeyi ba şardı. Almanya'run bir kısmının düşman işgaline uğraması ve askeri meselelerde de boynunun düşmanları tarafından eğ dirilmiş olması siyasetin sağ kanadının güçlenmesine katkı da bulundu. Savaşlar arasındaki dönemde savaş sonucunda kesintiye uğramış olan Alman-Osmanlı askeri işbirliği devam etmiştir. Ancak Türkiye tarafı dersini almışh, 1918 yılından sonra Almanya'run Türk silahlı kuvvetlerinin formasyonu na yaphğı katkı eskisine oranla çok daha düşük seviyelerde devam etti. Yayılmacı bir dış politika izleyen Nazi yönetimi nedeniyle Türk siyasi seçkinleri Almanya' dan uzaklaşmış ve İkinci Dünya Savaşı sırasında tarafsızlık politikasını benim semiştir.
Araştırmanın Özeti İkinci Bölümde Alman zihniyetinin özümsenmesinin 1882-
1895 yıllan arasında görev yapan Alman askeri heyetiyle başladığına, bu açıdan Osmanlı askeri akademisinde verilen derslerin ve Colmar von der Goltz'un etki yaratan Silahlanmış
Ulus adlı kitabının da önemli olduğuna dikkat çekilecektir. Osmanlı / Türk subayları askeri bilgileri kısmen kişisel bağ lanhlan olan Alman eğitimcilerden aldığı gibi, bu konulardaki Almanca kitapları ve Almancadan resmi olarak (kısmen) çev rilmiş olan askeri yönetmeliklerini okuyarak edinmişlerdir. Buna ilave olarak eğitimlerini ilerletmeleri amacıyla Alman-
30
ônsöz ya'ya gönderilen Osmanlı / Türk subayları
(Weltanschauung
olarak adlandırılan) Almanların dünya görüşüyle, "silah ar kadaşlan"92 olan Almanların tarih felsefesini benimsemişler dir. 1 912-13 Balkan Savaşlarında eğibnen ve gözlemci olarak görev yapan Alman subaylar Orta Avrupa' da yaşanacak olan savaşta bu çelişkilerden çıkardık.lan derslere dikkat çekmiş lerdi. Alman askeri gözlemciler açısından en büyük endişeye yol açan durum, Alman sahra kurallarına göre savaşmakta olan Osmanlı birliklerinin performansının kötü olmasıydı.93 Özellikle Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı'nın askeri harekat bölgelerinde iki ordunun kurumsal olarak birleşmiş olduğu söylenebilir. Bu dönemde Alman komutanlar Osman lı ordusunun üst yönetiminde söz sahibi olduğu gibi, orduda Alman organizasyon usulleri de uygulanmaya başlanmıştır. Ancak burada Osmanlıların rol modeli olarak sadece Alman ya'yı örnek almadığının da belirtilmesi gerekmektedir.94 Bu süreçler 1918 yılından sonra da 1938-3 9 yılına kadar Alman eğitimcilerin Türk askeri akademilerindeki faaliyet leriyle devam ebniştir. Daha önce yapılan araştırmalarda ele alınmayan subayların tereke ve anılan bu çalışma kapsamın da incelenmiştir. Söz konusu mektup, günlük ve askeri rapor lardan faydalanılarak, aralarında karşılıklı alışveriş ilişkisi95 bulunan askeri organizasyonlar aralarındaki bilgi aktarımı kapsamında incelenecektir. Bu arşiv kaynaklarına ilave ola rak çağdaş askeri yayın organlarında yer alan diğer ordular daki faaliyetler ve gelişmeler hakkındaki yazılar da bunlar kadar büyük bir öneme sahiptir. Bu bağlamda bu askeri bilgi aktanmının toplumsal sonuç larıyla ilgili sorunlar 3. Bölümün tematik özünü oluşturmak tadır. O dönemde sivillerin eleştirilerine rağmen Alman or dusunda militarizm terimi olumsuz bir anlama sahip değildi. Alman subayları için bu terim olumlu bir çağrışım yaratıyor-
31
Türk Ordusunda Alman Ruhu
du, bu yaklaşım Osmanlı subayların Almanya'da gördükleri staj sırasında onlara da öğretilmişti.96 Bavyeralı Albay Ludwig Schraudenbach geçmişe yönelik olarak yapbğı yorumda Os manlı devşirmeleri için Lübnan' daki Baalbek garnizonunun modernize edici etkisini şu kelimelerle ifade etmiştir:
"Alman 'militarizmi' orada kültürel bir iş (Kulturarbeit) başarmıştır (... ). '197 Bu "kültürel iş" sivil yaşanhya da sirayet etmiş, iki ülke
nin işbirliği yapmış olduğu özellikle paramiliter gençlik ör gütlerinin yarahlmış olmasından anlaşılıyordu.98 İşbirliği Os manlı silahlı kuvvetlerinin modernizasyonu projesi olmanın çok ötesine geçmiştir. Birinci Dünya Savaşı sırasında Alman ya'nın koruyucu örgütü olan
Bund fung-Deutschland'ın
(BJD)
bir benzeri de Osmanlı' da kurulmuştur. BJD Alman subayı Heinrich von Hoff'un yardımıyla 1911 yılında Colmar von der Goltz tarafından kurulmuştur. Böylece askeri eğitim görmüş olan genç erkeklerin gözden çıkarılıp, harekete geçirilmesi ve cephelere gönderilmesi kolaylaşıyordu. Hoff daha önce Stuttgart'daki yerel BJD grubunun da kurucusuydu. 1916-17 yıllarında Osmanlı ordusunda görev yapan Hoff bu konuda ki deneyimlerini genç erkeklerin askeri açıdan hazırlanması için kullandı. Hem BJD hem de
Osmanlı Genç Dernekleri'nin
(OGD) amaa toplumun militarizmle bütünleşmesiydi. Bu tür mobilizasyon biçimleri imkinlan sırurlı olan genç erkekler için belirli teşvikler sunuyor, onlan üniforma sahibi yapıyor du.99 Genç erkeklere yapılan propaganda sonucunda iki ülke deki iç çekişmeler arasında köprü kurulması amaçlanıyordu. Almanya' daki gerilim siyasi nitelikteydi, 1918'den sonra "ar kadan hançerlenmek efsanesine" dönüşerek yeni boyutlara ulaşacakh. Osmanlı'nın son dönemlerinde Türk ulusalalığı nın yaratmış olduğu gerilimler de, çok uluslu imparatorluk içinde etnik çekişmelerin artmasına neden olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti'nde "Her Türk asker doğar!", resmi slogan ola-
32
ônsöz
rak devlet tarafından kullanılıp, genç ulus devletin kurulu şunda önemli rol oynayan mitlerden biri olmuştur. Mustafa Kemal Atatürk bunun gibi birçok kavramın yanı sıra, Colmar von der Goltz'un "silahlanmış ulus" kavramını da alıp, ken di amaçlan doğrultusunda kullanmıştır. 100 Spor görevlisi olan Carl Diem, BJD'nin kuruluşunda (1911-1914) Colmar von der Goltz'un özel yaverliğini ve Almanya'da devlet kontro lü altında faaliyet gösteren gençlik teşkilatının öncülüğünü yapmıştı, Türkiye'nin daveti üzerine 1933 yılında Ankara'ya gelmiştir. Diem, Alman Nasyonal Sosyalist hareketine sıcak bakmayan bir şahsiyet olmakla birlikte, Türkiye'deki duru mu incelemiş, merkezi bir gençlik teşkilatının yaratılması ko nusunda bir rapor hazırlamıştı. Bu teşkilatın amacı gençleri askeri hizmete hazırlamak, onları itaatkar ve fiziksel açıdan aktif vatandaşlar olarak yetiştirmekti. Bu kafa yapısının etkileri Türkiye'de günümüzde de gözle görülür bir şekilde devam etmektedir. Almanya' daki güncel tartışmalarda benim "üniformalı misafir işçi" olarak adlan dırdığım Türk işçi göçmenlerin rolü tartışılırken gen�llikle bunların bir kısmının Boğaziçi'ne oldukça problemli düşün celerle gelmiş oldukları unutulmaktadır. Bu konuda "Alman Ruhu"nun Türk Silahlı Kuvvetleri'nde nasıl algılandığı ve sivil Türk toplumu üzerinde yarattığı etkilerin daha detaylı olarak araştırılması gerekmektedir. Aslında subay birlikleri sayıca küçük olmakla birlikte, ulusların gelişimi açısından her iki ülkede de etkin gruplardı. Cumhuriyet Türkiye'sinin cumhurbaşkanlarırun çoğu ya Alman subaylarla bağlanblar kurmuş ya da mesleklerinin ilk aşamalarında Alman askeri bilgi birikimiyle tanışmıştır. 101
1918'den sonra süreklilik taşıyan konular 4. Bölüm açı sından önem taşımaktadır. Osmanlıların Dünya Savaşı per formansı Almanya tarafından değerlendirilmiş, buna göre
33
Türk Ordusunda Alman Ruhu
sonuçlar ve çıkarılması olası dersler incelenmiştir. Almanlar, Versay Antlaşması'nı askeri güçle delmeyi başaramadıkları için birçok muhafazakar Alman subay, Mustafa Kemal'i rol modeli olarak benimsemiştir. Ancak "Alman Ruhu"nun Türk subay birlikleri üzerinde ne kadar etkisi kalmışb? Türk askeri organizasyon ve eğitim sistemi Alman modeline bağımlı mıy dı? 1 914-1 918 yıllan arasındaki askeri ittifaktan Türk tarafının çıkardığı dersler ve anlaşmazlıklar nelerdi? Organizasyonla ilgili olan bu soruların cevaplarını bulabilmek amacıyla esas olarak her iki ülkede bulunabilen (yan) resmi süreli yayın larla, otobiyografik kaynaklar incelenecektir. Ne de olsa karşı tarafın kafa yapısını alanlar Alman askeri heyetinin eğitmen leriyle onların Osmanlı'daki askeri öğrencileriydi. Benzerliklerin yanı sıra farklılıkların da göz önünde bu lundurulması gerekmektedir. Askeri ruh açısından "kışla ulu su"yla102 "asker ulus"un103 askeri temsilcileri ortak bir zemin de ilerlemeyi nasıl sürdürmüşlerdir? Türk tarafında askeri konularda ulusal bağımsızlığı gerektiren bir ihtiyaç mı ortaya çıkmışb? Etnik açıdan heterojen bir toplum olan genç Cumhuriyet Türkiye'sinin silahlı kuvvetlerden beklentileriyle, siyasi açı dan bölünmüş olan Weimar Cumhuriyeti'nin kendi silahlı kuvvetlerinden beklentileri farklıydı. Ancak Dünya Savaşın dan kaynaklanan "çelik fırtınası" iki ordunun da düşünce tar zında önemli bir etki yaratmışbr. Bu etki sonucunda ortaya çı kan yeni liderlik monarşinin itibarını kaybetmesinden doğan boşluğu doldurmayı amaçladığını iddia ediyordu.
34
2.
BİLGİ AKTARIMININ EN YOGUN OLDUGU İKİNCİ MEŞRUTİYET DÖNEMİ (1908-1918)
Bölüm Özeti Jön Türk devriminden ve 24 Temmuz 1908 tarihinde anayasa tekrar uygulamaya başlandıktan sonra Osmanlı askeri bir likleri on yıl boyunca imparatorluk politikalarına damgasını vurmuştur. Daha önce muhalefette olan İttihat ve Terakki Ce miyeti üyesi subayların çoğunluğu çok sayıda etnik gruptan oluşan devleti modernleştirecek ve ona önderlik edecek olan tek sosyal grubun kendileri olduğuna inanıyorlardı. 27 Ni san 1909 tarihinde1 Sultan il. Abdülhamid'in devrilmesinden sonra bu tutum daha da belirgin bir hale gelmiştir. Askeri bir geçmişe sahip olan bu teşkilabn mensupları son yıllarında Osmanlı devletini ve daha sonra çok parti dönemine kadar geçen dönemde Cumhuriyet devletini dönüştürmüşlerdir.2 Alman imparatoru il. Wilhelm, devrimden sonra ortaya çıkan siyasi şartların Almanya'nın etkinliğini artırmak açısından el verişli olduğunu düşünüyordu: "Devrim Paris ya da Londra'da yaşayan 'Jön Türklerin' işi değildir. Ordu tarafından hatta baştan sona 'Alman subayları' olarak adlandırılan, Almanya' da eğitim görmüş olan subay ların yapbğı bir işti. Hissiyat olarak tamamen Alman olan bu subaylar kontrolü ellerinde bulunduruyordu."3 Ancak bu kişiler gerçekten de Alman İmparatorunun 1 908 yılında yaphğı yorumda ümit ettiği ölçüde Alman bakış açı sını benimsemiş kişiler miydi? Acaba Alman tarafı müstakbel
35
Türk Ordusunda Alman Ruhu
müttefikini askeri arenada "Alman Ruhu"nun Avrupa' daki diğer prestijli rakiplerine göre daha üstün olduğu konusun da ikna etmeye mi çalışıyordu? Her durumda bu ruhun uy gulanması mantıklı mıydı yoksa bazı sınırlamalar bulunuyor muydu? Bu bölümde askeri bilgi aktanmıİlln incelenmesin de önemli bir husus bulunmaktadır. Osmanlı ordusu Alman savaş yönteminin unsurlarını benimserken neyi, nasıl almış ve bu aktarım sırasında Alman askeri temsilcilerinin tutumu ne olmuştur? Osmanlı tarafı eğitimin yalnızca Alman da nışmanlar tarafından verilmesine güveniyor muydu? Yoksa kendilerine dolaylı ya da dolaysız olarak mal etmiş oldukları bir karışımı uygulayıp kendi askeri birliklerine Alman kay naklarıyla ilgili kendi okumalarını mı aktarıyorlardı? Alman subaylar bir eğitim sürecinden geçmişler miydi? Alman or dusu bir bütün olarak deneyiminden bazı sonuçlar çıkara bilmiş miydi? İlk olarak Osmanlı'nın Alman savaş biçimini tercih etme sinin nedenleri incelenecektir. Almanya'nın askeri heyetleri misafir etmekteki ve misafirlerin beklentilerini yerine getir mekteki amaçlarını daha iyi anlayabilmek için bir sonraki bölümde karşılaşbrmalı bir inceleme yapılarak Alman eğit menlerin Şili'de ve Osmanlı ordusunda yaptık.lan işler ele alınacakbr. Alman askeri ataşesi Walter von Strempel'in Al manya'nın askeri prestijini arbrmak için oynadığı önemli rol Berlin' e yazdığı raporlar kapsamında irdelenecektir. Osman lı'nın durumu Colmar von der Goltz'un Osmanlı ordusuna
1 908-1 910 yılları arasında danışmanlık yapbğı dönem ele alı narak daha detaylı olarak incelenecektir. Daha sonra Alman askeri eğitmenlerin Osmanlı topraklarına gönderilmesi uy gulaması ile Osmanlı askerlerinin 1 910-1 912 yıllan arasında Almanya'daki eğitimleri sırasında yaşadığı deneyimleri in celeyeceğim. 1912-1913 yıllan arasında patlak veren Balkan
36
Bilgi Aktarımının En Yoğun Olduğu İkinci Meşrutiyet Dönemi... Savaşı'nın etkilerinden sonra bu bölüm Otto Liman von San ders'in komutası albndaki Alman askeri heyetinin faaliyetleri üzerinde odaklanacakbr. Bundan sonra Birinci Dünya Sava şı deneyiminden çıkarılmış olan karşılıklı askeri deneyimler analiz edilecektir.
Osmanlı'nın "Alman Savaş Biçimi"ni Benimsemesinin Nedenleri 17. yüzyılın sonlarından itibaren Prusya savaş tarzının önem li özellikleri arasında hızlı saldın, esnek emir komuta zinciri ve en son silah teknolojisinin kullanılması yer almaya başladı . Küçük bir krallık olan Prusya'nın etrafında potansiyel düş manlarının bulunması nedeniyle askeri seferlerin mümkün olduğunca kısa tutulması yöntemi de benimsenmişti. Savaş ların yıkıcı tahribabru engellemek için mutlak zaferin elde edilmesi gerekiyordu. Alman birliğini gerçekleştiren savaş larda zafer elde eden Prusya ordusuyla, Prusya askeri strate jisi İmparatorluk ordusunda hakim hale geldi . Böylece "Prus ya askeri ruhu" daha önce kendi bağımsız orduları bulunan Alman krallıklarıyla daha küçük prensliklere de sirayet etmiş oldu. Subaylara eğitim özellikle eşzamanlı olarak veriliyor, böylece Prusya talimatlarının Almanya'nın her bölgesinde uygulanması sağlanmış oluyordu.4 Hareket kabiliyeti yük sek saldırgan savaş tarzıyla, kuşatma savaşlarında düşman kuvvetlerinin imha edilmesi iradesi
1914 yılına kadar Alman
askeri liderlerinin düşünce tarzında çok önemli bir yer tutma ya başlamıştı .5 Benzer bir coğrafi konumda bulunan Osmanlı İmparatorluğu da
1877-78 yılındaki savaşta iki cephede bir
den savaşmak zorunda kalmışb. Osmanlı subayları Alman ya'run ve kendi ülkelerinin askeri durumunun birbirine ben zediğinin farkındaydı. Ancak Osmanlıların varsayımlarının
37
Türk Ordusunda Alman Ruhu
hepsi doğru değildi. Almanya'run büyük stratejisi ve savaş yöntemi Almanya' daki gelişkin kara ve demiryolu şebekesi ne ve Merkezi Avrupa' daki ılımlı iklim koşullarına göre ya pılan planlı operasyonlara dayaruyordu.6 1912 ve 1918 yıllan arasında Osmanlı savaş alanlarında bu ön koşulların eksikliği çok açık bir şekilde hissedilmiştir. Osmanlı tarafı 18. yüzyıldan beri savaş yöntemi olarak büyük ölçüde Fransız modelinden esinlenirken, acaba hangi nedenle bu modeli bir yana bırakıp Alman savaş yöntemini benimsemiştir? Almanya örneği Osmanlı ordusunun üst ka demelerinde bulunan subaylara çok çekici geliyordu. Bu du rum özellikle Prusya Genelkurmayı için geçerlidir. Yapılan seferlerden çıkarılmış olan derslere bakacak olursak: "Prus ya'run savaş deneyimine yaklaşımını çok daha süratli, akıla ve kapsayıcı bir hale getirmiştir, bunu diğer Avrupa ordu larının başarması mümkün değildi. ( ... ) 1871 yılına gelindi ğinde Prusyalılar çok kısa bir süre içinde, büyük bir kuvvete karşı savaşın nasıl kazanılabileceğini iki kez kanıtlamış bulu nuyordu. Sadece üç hafta içinde Avusturya'yı mağlup etmiş ve alb hafta içinde Ill. Napolyon'u savaş esiri olarak ele ge çirmişlerdi. Amerikan İç Savaşı'nda yaşanan becerisizlikler ve aalar ya da Sivastopol önünde bir yıl süren duraksama yerine böyle bir modelin tercih edilmemesi mümkün değil di. Bu yüzden Prusya'run askeri prestiji bir anda füze hızıyla artmışh."7 Alman ordusu operasyonel cazibesinin yanı sıra toplumda önemli bir siyasi rol de oynamaktaydı. Bu nedenle bir soru gündeme gelmektedir; Alman tarafı Osmanlı topraklarına nasıl bir askeri sistemi getirmek niyetindeydi? Osmanlı su bayları arasında Almanya'ya hayranlık besleyenler onların askeri sistemini benimsemek konusunda ne ölçüde istekliy di? Asker zümresinin Alman toplumundaki önemi kolay ko-
38
Bilgi Aktarımının En Yoğun Olduğu İkinci Meşrutiyet Dönemi... lay dikkatten kaçmadığı gibi, ulusal olarak ciddi eleştirilere de konu oluyordu. Wilhelm dönemindeki Alman ordusunun bazı özelliklerine Osmanlı ve daha sonra da Türk Silahlı Kuv vetleri' nde rastlamak mümkündü: "Ordu, devlet içinde devlet haline gelmiş, neyin ulus ya rarına olup olmadığına karar vermeye, bu konuda mutabık olmayanları bertaraf etmeye başlamışh. (... ) Ulusun geri ka lan kısmının uymak zorunda olduğu hukuk kurallarına karşı kendisinin dokunulmazlık hakkı olduğunu iddia ediyordu, (. . . ) bu subayların büyük bir kısmının sivil topluma bakış açısı aşağılayıa ve düşmancaydı, kendilerini efendilerinin itaatsiz halkına bekçilik yapan ve onların görevlerini yerine getirip getirmediklerini kontrol eden kale muhafızları olarak görü yorlardı."8 Bu çalışmada bu özelliklerin Osmanlı askeri kültürü içinde kök salmış olduğunu ve Cumhuriyet ordusunun kendini al gılayış biçiminin temel kuralını oluşturduğunu göstereceğiz. Alman askeri bilgi donanımının ordu ve toplumda yaygın laşıp kabul görmesi Osmanlı siyasi ortamında 1908 yılından sonra yaşanan gelişmelerden sonra mümkün olabilmiştir. Bu gelişmeleri daha iyi anlayabilmek açısından bundan sonraki bölümde Alman askeri misyonunun Şili'deki faaliyetleri kar şılaşhrmalı olarak ele alınacakbr.
Alman Eğitimciler ve Global Faaliyetleri Almanya' daki askeri kafa yapısının birçok özelliği 1908 ve
1938 yıllan arasındaki dönemde önce Osmanlı, daha sonra da Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından benimsenmiştir. Bu yak laşım askerlik mesleğinin yanı sıra, silahlı kuvvetlerin top lumdaki yeriyle de ilgiliydi. Güney Amerika'ya giden Alman askeri heyetleri de benzer bir etki yaratmıştı. Yaklaşık olarak
39
Türk Ordusunda Alman Ruhu
Alman askeri heyetinin Osmanlı' da göreve başladığı tarihler de Alman subayları Latin Amerika' daki birkaç başkente daha gönderilmişti. Gittikleri yerlerde silahlı kuvvetlerin modern leşmesine katkıda bulunacak ve bu ülkeleri Almanya'run böl gedeki dış politikada çıkarlarıyla uyumlu hale getireceklerdi.9 Osmanlı İmparatorluğu'nda olduğu gibi, birleşmeyle netice lenen savaşlardan sonraki dönemde Prusya askeri sistemi nin itibarı çok yüksekti. Almanya, Rusya-Osmanlı savaşında olduğu gibi, Pasifik Savaşında Şili'ye karşı tarafsız kalmışb. Komşu ülke Peru' da bulunan bir Fransız heyeti, Yunanis tan' da olduğu gibi, kendi silahlı kuvvetlerinde Alınan danış manlara ihtiyaç olduğunu vurguluyordu. Ancak Osmanlı' da ki duruma benzer bir şekilde Şili'deki askeri liderler daha "üstün" bir askeri gücü olduğu gibi ithal etmektense, dikkatli bir şekilde Alman savaş sisteminin seçtikleri bazı özellikle rini benimsemeyi tercih ettiler. 10 Osmanlı ve Latin Amerikan silahlı kuvvetlerinde, "bir ülkenin geçmiş deneyimleri farklı şekillerde yorumlayan ve birbirleriyle çelişen ya da örtüşen değişik stratejik kültürleri benimsemesinin" mantıklı bir var sayım olduğu kabul ediliyordu. 1 1 Alman yardımıyla birlikte Şili subay birlikleri profesyo nelleşmiş ve Prusya'run organizasyon standartlarını benim semiştir. Aynca
1918 yılından sonra Almanya'da eğitim gören
Şilili subaylar ülkelerine döndüklerinde orduda üst kademe lerdeki görevlere atanıyorlardı. Almanya'run savaş deneyi minden yararlanmak amacıyla eğitimcilere sürekli olarak ilgi gösteriliyordu. "Asker doğmak" düşüncesi gibi Türkiye'de mevcut olan ulusal kavramlara Şili' de de rastlanıyor ve genel askerlik uygulaması bu tür kavramları teşvik ediyordu. Ay nca Cumhuriyet Türkiye'si gibi bir tarım devleti olan Şili'de de silahlı kuvvetler eğitim ve toplumda disiplinin sağlanması gibi amaçlar için de kullanılıyordu. Köylü erkek nüfusa alfabe
40
Bilgi Aktarımının En Yoğun Olduğu İkinci Meşrutiyet Dönemi...
ve kişisel temizlik eğitimi verildiği gibi, ulus devlet yönetimi ni kabul etmeleri için propaganda yapılıyordu. Anadolu' da olduğu gibi birçok Latin Amerika devletinde de ordu genel likle devlet otoritesine karşı oluşabilecek isyanları basb.ran bir polis gücü olarak da kullanılıyordu.12 Hatta her iki ülkede de bu iş için bir Alman subayı görevlendirilmişti. Almanya'nın savaşa girmesiyle birlikte Hans von I