Süper İyi Günler ya da Christopher Boone'un Sıradışı Hayatı

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

(jenel Yayın: 810 Edebiyat Dizi�i: 375

TÜRKiYE

$BANKASI

Kültür Yayınl.. de sabit denen şey. "/\ 1 ' den az olduğunda nüfus gitti kçe daha çok azalır ve

yok olur. Ve >.. 1 ve 3 arasındaysa nüfus çoğalır ve böyle sa­ bit hale gelir (ve bu grafik de hipotetik denen cinsten)

11 ,,..

1

1 1

,/

ı

1

1

1

i

! Ve A, 3 ve 3 , 57 arası n da olduğunda nüfus şöyle bir

döngüye g irer

Ve A., 3, 57'den fazla olduğunda nüfus ilk g rafikteki gi­ bi kaotik hale gelir. Bu, Robert May ve George Oster ve Jim Yorke tara­

fından bulunmuş. Ve bu, bazen olayların karmaşıklığı yü­ zünden bir sonraki durumlarının ne olacağını bilmenin im­ kansız olduğu ama aslında o anda sadece çok basit k u­ rallara uyuyor oldukları anlamına gel iyor. Yani, bütü n bir k u rbağa, soluca n , ya da insan n üfu­ su ortada hiçbir neden yokken bir a nda tükenebil i r ve bu sadece sayıların işleyiş şekliyle ilg i l idir.

1 57 Babamın odasına gid i p dolabı n içi ndeki k utuya bakabi1diğimde aradan 6 gün geçmişti_ Gün lerden çarşa mba olan i l k gün, Joseph Fleming pantolonunu ı n d i rip soyunma odasın ı n ortasına tuvale­ tinı yaptı ve sonra da onu yemeye başladı ama Bay Da­ vis o n u d u rdurd u . Joseph her şeyi yer. Bir keresinde tuvaletlerin içine ta­ kılan mavi dezenfektan tabletlerinden birini yemişt i _ Ve bir keresinde de a nnesi n i n çantasındaki 50 pound' u ye­ mişti. Ayrıca ip, boya ve plasti k çata l lan da yer. Ve dişle­ ri n i gü rültülü bir şekilde b i rb i ri ne çarpar ve çok fazla çığlık atar. Tyrone kakanın içinde bir at ve bir de domuz olduğu­ n u söyledi, ben de ona saçmalad ı ğ ı nı söyledim ama Si­ obhan saçma la madıgını söyled i . Bunlar kütüpha nede ça l ışanların h i kayeler a n latmak için ku llandığı k ü ç ü k plastik hayvanla rd ı . Ve Joseph onları da yemişti . Ben, Bay Enn ison gelip ortalığı temizlemiş olsa bile tu­ valete gitmeyeceğimi çünkü yerde kaka olduğunu ve bunu düşün menin beni rahatsız ettiğ i ni söyledim . Ve pantolonumu ıslattım ve Baya n Gascoyne'nin odasında­ ki yedek giysi dolabından aldığım yedek pantolonu g iy­ mek zorunda kald ı m . Siobhan 2 g ü n l üğ ü n e personel tuvaletin i

k u l lanabileceği m i söyled i, ama sadece 2 gün­

l üğüne, sonra tekrar çocuklar tuva leti ne gitmek zorun­ daydım. Ve bu kon uda bir anlaşma yapmış olduk.

Perşem be, cuma ve cumartesi olan i kinci üçü ncü ve dördüncü g ü n lerde i lgi n ç hiçbir şey

olmadı. Pazar o l an beşinci günde sağanak yağmur yağdı. Sa­ ğanak yağmuru severim . Her yerden g ü rü lt ü l ü bir ses ge­ l i r, bu tamamen boş o l ma ya n bir sessizl i k gibidir. Yu karı çı ktım, od a m d a oturdum ve ya ğ m ur u n soka­ ğa yağışını i zl ed i m. O kadar şi ddetli yağıyordu ki ye re dü­ şen sular, beyaz kıvılcımlar gibi etrafa sıçrıyordu (ve bu da b ir benzetme, metafor değ i l) Ve etrafta kimse yoktu çün­ kü herkes evind e oturuyordu . Ve bu bana d ü nya üze rin­ deki bütü ıı su ların nası 1 b i r b i ri y le bağlantıl ı olduğu n u düşündürd ü , ve b u suyun Meksika Körfezi ya da Baffi n Körfezinde o kya n u su n bir yeri n den buharlaşmış olabi le­ ceg i n i ve evin önüne yağdığını ve mazgallardan geçip la­ ğ ı m sularının b i r i kt i ği yere akacağın ı ve sonra o ra d a tem izleni p bir n e hre akacağ ın ı ve oradan da tekra r ok­ yanusa geri döneceğini d üşün d ü m . Ve pazartesi akşa mı babamı bodrum katını su ba sa n bi r baya n aradı ve ba b a mı n acil olarak ta mi r etm eye g i tm es i gere kti Tek bir aci l d ur u m ol du ğ u n d a tamir etmeye Rhodrr gi­ der çü n kü onun karısı ve çocukları Somerset'te yaşıyor, ya n i onun geceleri bi lard o oynayıp içki içip televizyon sey­ retmekten başka ya paca k işi yok ve çocu klara bakması için k arı s ı n a para yo ll a ma s ı g e rekt iğ i i ç i n fazladan iş yap­ ması g e rek . Babamın da bana bakması gerek. Ama o ge­ .

.

ce i ki tane acil durum vardı ve babam uslu durup bir prob­

lem ol u rsa onu cep telefonu ndan

kamyonetine bi nip

gitti .

1

141 ;

a ra m a mı söyledi ve

Ben de odasına g i d i p dolabı a çtım ve alet kutusun u g ö m lek

kutusunun üstünden kaldırıp gömlek kutusunu

açtı m . M ektupları saydım. 43 ta n e va rd ı . Hepsi aynı e l yaz ı

­

sıyla bana gönderilmişti. Birini

çıka rıp açtım.

İçinde bu mektup vardı 3 Mayıs

45 1c Chapter Sokağı

London NW2 5NG 0208 887 8907 Sevgili Christopher, Sonunda yeni bir buzdolabı ve fmmmız oldu! Roger ve ben hafta sonu çöplüğe gidip eskilerini attık. İnsanlar oraya bir sürü şey atıyor. Değişik renkte şişe, karton, makine yağı, bahçe çöpü ve eski ev eşyası ve daha büyük şeyler için (eski buzdolabı ve fmm buraya attık) 3 ayn kocaman çöp kutusu var. Sonra bir ikinci el mağazasma giderek yeni bir fmn ve buzdolabı aldık. Artık kaldığımız daire biraz daha eve benzedi. Dün gece biraz eski resimlere baktım, bu beni hüzünlendirdi. Sonra senin birkaç Noel önce sana aldığımız tren setiyle oynarken çekilmiş bir fotoğrafmı gördüm. Ve bu beni mutlu etti çünkü

bu, birlikte geçirdiğimiz gerçekten güzel zamanlardan biriydi. Onunla nasII da bütün bir gün boyunca oynadığmı ve gece oynamak istediğin için yatmayı reddettiğini hatırlıyor musun ? Ve sana tren tarifelerinden bahsettiğimizi ve senin de bir tarife hazırlayıp, saatini yanma koyup trenleri vaktinde çalıştırdığmı hatırllyor musun? Sonra bir de tahta istasyon vardı, ve sana trene binmek isteyen insanların önce bu istasyona gidip bilet allp daha sonra trene bindiklerini öğrettiydik. Ve sonra bir harita allp sana trenlerin istasyonlara ulaşmak için izledikleri yolları göstermiştik. Sen de bununla haha/ar haftalar haha/ar boyu oynamıştm ve sana daha fazla tren almıştık ve sen hepsinin nereye gideceklerini biliyodun. Bunu hatırlamak çok güzeldi. Şimdi gitmeliyim. Saat akşamüstü üç buçuk. Sen her zaman saatin tam olarak kaç olduğunu bilmek istersin. Şimdi gidip Roger'a çaym yanma bir şeyler hazırlamak için biraz salam alacağım. Dükkana giderken bu mektubu da postaya vereceğim. Sevgiler Annen xxxxxx

Sonra ba şka bir zarfı açtım . İçindeki mektup şuydu

(1 43;

Daire t 3 12 Lausanne Sok. Landon NB SBV 0208 756 432 1

Sevgili Christopher, Sana neden gittiğimi vaktim olduğunda doğru düzgün açıklayacağımı söylemiştim. Şimdi bol bol zamamm var. Şu anda önümde bu mektupla koltukta oturuyorum ve radyo açık ve sana açıklamaya çalışacağım. Ben çok iyi bir anne değildim Christopher. Belki bazı şeyler değişik olsaydı, sen değişik olsaydın annelik işinde daha iyi olabilirdim. Ama olaylar böyle gelişti. Ben baban gibi değilim. Baban çok daha sab1rlt bir insan. Sorunlarla başedebiliyor ve bu sorunlar onu üzdüğünde bunu belli etmiyor. Ama ben böyle değilim ve bunu değiştirmek için yapabileceğim hiçbişiy yok. Bir keresinde kasabada birlikte alışveriş yapıyorduk hattrladm mı? Bental/s'a gittiydik ve orası çok kalabalıktı ve anneannene doğumgünü hediyesi almamız gerekiyordu. Ve sen mağazadaki bütün o insanlar yüzünden korkmuştun. Noel allşverişinin en yoğun olduğu zamandı ve herkes bir şeyler almak için kasabadaydı. Sonra ben mutfak reyonunda okuldan arkadaşım olan Bay Land ile 1

1 44

1

konuşuyordum. Sen de kendini yere atıp ellerini kulak/arma koyup herkesin geçtiği yolun ortasmda çömelmiştin. Ben sinirlendim çünkü zaten Noel'de allşveriş yapmaktan nefret ederim ve sana uslu durmam söylemiştim ve seni yerden kaldmp hareket ettirmeye çalıştım. Ama sen çığlık attm ve raftaki mikserleri yere attm ve büyük bir gürültü koptu. Sonra herkes ne olduğunu görmek için bize doğru döndü. Ve Bay Land çok kibar davrandı ama her yer kmlmış mikser parçalan ve kaselerle dolu kutularla kaplanmıştı ve herkes bakıyordu ve senin pantolonunu ıslattığmı gördüm ve çok sinirlendim ve seni mağazadan dışan çıkartmak istedim ve sana dokunmama izin vermiyordun ve sen sadece yerde yatıp bağmp ellerini ayaklarmı yere vuruyordun ve müdür gelip sorunun ne olduğunu sordu ve benim bütün sabnmı tüketmiştim ve iki mikser parası ödemek zorunda kaldım ve sen bağ1rmaktan vazgeçene kadar beklemek zorunda kaldık. Hem seni eve kadar bütün bir yol boyunca yürütmek zorunda kalmıştım çünkü tekrar otobüse binmeyeceğini biliyordum. Ve o gece bütün bir gece boyunca durmaksızm ağladığımı hattrlıyorum ve baban olayı duyduğunda anlayışla karş1'adı ve sana akşam yemeğini hazırladı ve sonra seni yat1rdı ve böyle şeylerin olabileceğini, her şeyin yoluna gireceğini söyledi. Ama ben daha fazla

1 145 '

katlanamadığımı söyledim ve sonuçta o çok kızdı ve bana aptalca davrandığımı ve kendime gelmemi söyledi ve ben de yanllş bir şey yaptım ve ona vurdum ama çok sinirlenmiştim. Bunun gibi daha bir sürü kavgalar1mız oldu. Çünkü ben sık sık daha fazla dayanamayacağımı söylüyordum. Ve baban gerçekten çok sabretti ama ben yapamadım, ben elimde olmadan sinirleniyorum. Ve sonunda birbirimizle konuşmamaya başladık çünkü her konuşmanm sonunda kavgaya dönüşeceğini ve hiçbir yere varamayacağımızı biliyorduk. Ve ben kendimi çok yalmz hissetmeye başladım. İşte bu s1ralarda Roger'la birlikte çok zaman geçirmeye başladım. Yani Roger ve Eileen'le zaten hep çok zaman geçirirdik. Ama ben Roger'la yalmzken görüşüyordum çünkü onunla konuşabiliyordum. O gerçekten konuşabildiğim tek insandı. Ve onunla birlikteyken kendimi yalmz hissetmiyordum. Bunlarm hiçbirini anlamayabileceğini biliyorum ama yine de açıklamaya çalışmak istedim böylece gerçekleri bileceksin. Ve şu anda anlamasan bile, bu mektubu saklayıp daha sonra okuyabilirsin belki o zaman daha iyi anlarsm. Roger bana, Eileen'/a artık birbirlerine aşık olmadıklanm ve bunun uzun bir süredir böyle olduğunu söyledi. Yani o da kendini yalmz hissediyordu. Hem bir sürü ortak noktamız vardı.

Ve sonra birbirimize aşık olduğumuzu farkettik. O da bana babandan ayrtlıp onunla birlikte başka bir eve taşmmamı önerdi. A ma ona seni btrakamayacağımı söyledim, o buna üzüldü ama senin benim için çok önemli olduğunu anladı. Ve sonra sen ve ben o tartışmayı yaşadık. Hatırlıyor musun? Senin bir akşam yemeğin ile ilgiliydi. Sana bt"r şey pişirdim ve sen yemedin . Günlerdir de yemek yememiştin ve çok zayıf görünüyordun. Sonra sen bağırmaya başladm, ben sinirlendim ve yemeği yere attım. Bunu yapmamam gerektiğini biliyorum. Sonra sen de doğrama tahtasmı alıp yere attm ve ayağıma çarpıp ayak parmaklartmı klfdı. Sonra tabii hastaneye gitmek zorunda kaldık ve ayağımı alçıya aldılar. Eve döndüğümüzde babanla büyük bir ka vga yaşadık. Sana sinirlendiğim için beni suçladı. Bir de sana sadece ne istiyorsan onu vermemi söyledi, bu sadece bir tabak salata ya da bir bardak meyveli süt bile olsa. Ben de sadece senin sağlıklı bir şeyler yemeni sağlamaya çallştığımı söyledim. O da bunun senin elinde olmadığını söyledi. Ben de benim de elimde değil dedim ve kontrolümü kaybettim. Sonra o eğer o kontrolün ü kaybetmeyebi/iyorsa benim de kaybetmeyebi/eceğimi söyledi. Ve bu böyle sürüp gitti. Ben bir ay doğru düzgün yürüyemedim hatırlıyor musun ve sana baban bakmak zorunda

i

147)

kaldwdı. İkinize baktığımı hattrltyorum, sizi birlikte izlediğimi ve senin onunlayken nasıl da farklı davrandığmı. Çok daha sakindir o. Hem siz birbirinize bağtrmıyodunuz. Bu da beni çok üzmüştü çünkü sanki bana ihtiyacımz yokmuş gibi geliyordu. Bu, bir açıdan ikimizin sürekli kavga etmesinden bile daha kötüydü çünkü ben görünmez olmuştum sanki. Sanmm o anda, eğer ben evden aynllrsam ikinizin daha mutlu olacağımzı düşündüm. O zaman baban da iki yerine sadece bir kişiye bakacaktı. Sonra Roger bankadan başka bir yere tayin edilmesini istediğini söyledi. Yani kendisine Londra 'da bir iş vermelerini istemişti ve gidiyordu. Bana beraber gitmek isteyip istemediğimi sordu. Bunu uzun bir süre düşündüm, Christopher. Gerçekten çok düşündüm. Ve içim acısa da gitmemin hepimiz için daha iyi olacağma karar verdim. Ve evet dedim. Veda etmek istedim. Sen okuldan geldiğin strada birkaç ktyafet almak için eve uğrayacaktım. Aynca sana bunu neden yaptığımı anlatacaktım ve istediğin zaman Londra'ya bizimle kalmaya gelebileceğini söyleyecektim. Ama telefon ettiğimde baban buna karşı çıktı. Gerçekten çok kızgmdı. Bana, seninle konuşamayacağımı söyledi. Ne yapacağımı ·.

1 48 i

bilmiyordum. Bencillik ettiğimi ve bir daha evin kapmndan içeri adım atamayacağımı söyledi. Ben de eve gelmedim. Ama bunun yerine sana bu mektuplar1 yazdım. Bütün bunlan anllyor musun acaba ? Biliyorum, bu senin için çok zor. Ama umar1m bir kısmmı anlayabilirsin. Christopher, seni asla üzmek istemedim. Yaptığım şeyin hepimiz için en iyisi olduğunu düşündüm. Umar1m öyledir. Ve bunun, senin suçun olmadığmı bilmeni istiyorum. Eskiden her şeyin düzeleceğini hayal ederdim. Hatırllyor musun, astronot olmak istediğini söylerdin. Senin astronot olduğunu hayal ederdim ve senin televizyona çıktığmı ve benim de "İşte bu benim oğlum " diye düşündüğümü. Acaba şimdi ne olmak istiyorsun ? Kararm değişti mi? Hala matematik çalışwor musun ? Umar1m çalışworsundur. Lütfen Christopher, bana bir şeyler yaz, ya da telefonla ara. Numara mektubun başmda yazıyor. Sevgiler ve öpücükler Annen x xxxxx

Sonra üçüncü za rf ı açtım. İçinden b u m ektup çıktı ' 1 49 .

Daire 1, 3 12 Lausanne Sok. Londra NB SBV 0208 756 432 1

18 Eylül

Sevgili Christopher, Sana her haha yazacağımı söylemiştim ve yazdım da. Hatta bu, bu haftaki ikinci mektup, yani demek ki söylediğimden de iyisini yapmışım. Bir iş buldum! Camden'de bir em/akçı/ık şirketi olan Perkin ve Rashid'de çalışıyorum. Evleri dolaşıp ne kadara satılabilecek/erine karar veriyorlar ve ne kadar işe ihtiyaçları olduğuna ve bu işin ne kadara mal olacağına. Aynca yeni evlerin, ofislerin ve fabrikaların ne kadara inşa edileceğini saptıyorlar. Ofisim güzel. Diğer sekreterin adı Angie. Masası küçük oyuncak ayılar, tüylü oyuncuklar ve çocuklarının resimleriyle dolu (ben de masama senin bir resmini koydum). O çok iyi biri ve öğle yemeklerine hep beraber çıkıyoruz. Burada ne kadar kalacağımı bilmiyorum. Müşterilere gönderdiğimiz fatura/an hazırlarken bir sürü toplama işlemi yapmam gerekiyor ve bu işte pek iyi değilim (sen olsan benden daha iyi yapardın!). Firma Bay Perkin ve Bay Rashid adlı iki adam

( ı sa)

tarafmdan yönetiliyor. Bay Rashid, Pakistanlı ve çok asık suratlı biri ve bizden her zaman daha hızlı çallşmamızı istiyor. Bay Perkin ise çok garip biri ve Angie ona Gergin Perkin diyor. Gelip bir şey sormak için yanımda durduğunda hep elini omzuma koyup bana doğru eğiliyor ve yüzü yüzüme çok yaklaşıyor ve diş macununun kokusunu duyabiliyorum ve bu içimi ürpertiyor. Aynca maaş da hiç iyi değil. Bu yüzden elime fırsat geçer geçmez daha iyi bir iş bakmaya baş/ayacağım. Dün Alexandra Palace'a gittim. Bu bizim evin köşesindeki büyük bir park ve en üstünde bir konferans merkezi olan yüksek bir tepede. Orada akilma sen geldin çünkü eğer sen buraya gelirsen oraya gidebiliriz ve sen uçurtma uçurabilir ya da Heathrow Havaalam'na inen uçak/an izleyebilirsin ve bunun hoşuna gideceğini biliyorum. Şimdi gitmeliyim Christopher. Bu mektubu öğle tatilimde yaztyorum. (Angie grip olduğu için işe gelmedi bu yüzden bugün yemeğe birlikte çıkmadık.) Lütfen bir ara bana yaz ve nasll olduğunu ve okulda neler yaptığım anlat. Umanm sana yolladığım hediyeyi almışsmdır. Bitirebildin mi? Roger'la birlikte onu Camden pazarmda bir dükkanda gördük ve senin

yapboz/an sevdiğini biliyorum. Roger paketlemeden önce iki parçasmı birleştirmeye

çahştı ama başaramadı ve eğer bu yapbozu bitirebilirsen dahi olduğunu söyledi. Kucak dolusu sevgiler. Annen xxxx

Ve bu da dördüncü mektuptu

Daire 1 32 1 lausanne Sokağı

23 Ağustos

londra NB Sevgili Christopher, Geçen hafta sana yazamadığım için özür dilerim. Dişçiye gidip azı dişlerimden ikisini çektirmek zorunda kaldım. Seni dişçiye götürdüğümüzü hat1rlamwor olabilirsin. Kimsenin elini ağzma sokmasma izin vermediğin için seni uyutup dişlerinden birini o şekilde çekmeleri gerekmişti. Beni uyutmadılar, sadece lokal anestezi denen şeyi yaptılar yani ağzmda olan hiçbir şeyi hissetmiyosun, bu çok iyi oldu çünkü dişi çıkartmak için kemiğe kadar inmek zorunda kalmışlar. Ve pek ae1madı. As/mı istersen kahkaha atıp durdum çünkü doktor dişime o kadar çok asllıp çekmek zorunda kaldı ki bu bana çok

1 $2 �

komik geldi. Ama eve gittiğimde ağr1 basttrdı ve 2 g ün boyunca koltukta yatmak zorunda kaldım ve bir sürü ağn kesici aldım . . . .

So n ra m ekt ub u o k u m a yı bı raktım çü n k ü m i dem bu­ lan maya başlamıştı.

k ri z i geçirmem işti . Annem öl mem işti . bu süre boyu n ca hep ya ş ıyo rd u . Ve babam

Annem kalp Annem bütün

bu konuda yala n söylemişti . Başka bir açıklaması olabilir mi d iye çok düşündüm ama akl ı ma h iç b i r şey gelmedi . Ve sonra hiçbir şey düşüneme­ meye ba şl a d ı m çünkü beynim düzgün çalışm ıyord u . Başım dönmeye başladı Sanki oda çok yü ksek b i r bi­ na n ı n tepesi ndeydi ve şiddetli bir rüzgarla bir o tarafa bir

gidip ge l i yo rd u (bu da bir benzetme). Ama oda·· n ı n ileri geri gid ip gelemeyecegini biliyordum, yani bu ka­ bu ta rafa

famın içinde olan bir şeydi .

yattım ve top g ib i kıvrıldım. Karn ım ağrıyordu.

Yatağa

O ndan sonra n e olduğunu hatırlamıyoru m çü n k ü h af ıza m da bir boşl uk var sanki b i r kasedin bir bölümü si­

linmiş gibi . Ama çok za ma n ın geçmiş oldugunu biliyorum, ç ü n kü gözlerimi tekrar a çtı ğ ı m d a d ı şarısı kara n l ı ktı. Ve kusmuştum çünkü yatak ellerim kolları m ve yüzü m kus­ muk olmuşt u . Ve bu ndan önce babamın eve gel ip ba na seslendiği­ ,

n i duydum bu da ne kadar çok zaman geçtiğ i n i bi l me­ min b i r başka nedeni . Ve b u çok k o m i kt i çünkü

şöyle seslen iyord u, " C hris-

'. 1 53 1

to ph er . . . ? Christopher . . . ? ve o bunu s öy l er ken be­ "

nim gözümün önüne adımın yazılışı geliyordu. Sık sık bi­ ri n i n söylediği bir şeyin yazılışı gözümde canlanır sanki bir

b i lgisaya r ekran ına yazılm ış gibi, özellikle söyleyen kişi baş­ ka bir odada ise. Ama bu kez bilgisayar ekranında değil­ di. Çok büyük bir şekilde yaz ı l m ıştı otobüslerin üstünde­ b üyü k reklamlar gibi. Ve annemin el yazısıyla yazılmış­ ,

ki

tı, şun u n gibi

Sonra babamın merd ivenlerden çıkıp odaya gi rd i ğin i duydum. " C hristopher, ne halt ediyorsu n ? " ded i . O n u n odada oldugunu b i liyordum a ma sesi çok i n­ ce ve uzaktan geliyord u tıpk ı bazen inlediğimde yanım­ da olması n ı i ste mediğim insanları n sesleri ni duyduğum ,

gibi.

Ve 1 1 Al la h kahretsin sen . . Bu benim dolabım, Chris­ .

topher. Bunlar . . . Of kahretsin . . . kahretsin kahretsin ka hretsin kah retsin kahretsin. " dedi. Sonra b i r süre b i r şey söy lem e d i . Sonra el l eri n i o mzuma koy d u ve beni yan çevi rdi ve "Aman Tanrım ! " dedi. Ama bu sefer bana dokunduğun­ da her zamanki g ibi canım yanmadı. Bana dokunduğu­ nu görebil iyordum sa nki odada olanları gösteren bir film i zliyorm uşum gibi ama elini zar zor hissediyord u m . San­ ki sadece etrafı mda bi r rüzgar esiyor gibiydi . Sonra bir süre daha sessiz kaldı .

S o n ra

" Özür dilerim C hristopher. Çok özür d i ler i m ! "

dedi. Sonra kusmuş o ldu� u rnu farkettim çünkü her tarafım­ da bir ıslaklık vardı ve kokusunu da duyabiliyordum, tıp­ kı o k u l da biri k u sm uş gibi. Sonra. " Mektupları okumuşsu n . " dedi. Sonra ağladı� ı n ı d uydum çünkü sesi boguk gel iyor­ du, grip olmuş ve burnunda bir sürü sümük olan insa n­ lar g i bi.

Sonra, " Bunu senin iyiliğin için yaptım C hristopher. Gerçekten . Yalan söylemek istemedi m . Ben sadece . . . Ben sadece bilmemenin senin için daha iyi olacağı n ı . . . Bunu . . . Bunu . . . Böyle olmasını isteme . . . Büyüdügün za­ m a n b u n l arı sana göste recektim . " ded i . Sonra y i n e sessizleşti . Sonra, " Bu b i r kazaydı . " dedi . Sonra yine sustu . Sonra, " Ne diyeceğimi bilmiyordum . . . Peri ş an ol m u ş­ tum

.

.

. Sadece bir not bıraktı . . . Sonra aradı ve . . . Has­

tanede olduğunu söyledim çünkü

.

. . Ç ünkü nasıl açık­

layacağımı b il m i yo rd u m . . . Çok karışıktı. Çok zord u . Ve ben . . . Hastanede oldugunu söyledim. Ve bunun yanlış ol d u g u n u bil iyorum . . . Ama bir kere böyle söyl eyi n ce . . .

Sonra değiştiremedim . . . anlıyor musun ? C hristopher . . . ? Ch ristophe r . . . ? Her şey bir anda . . . Bir a nda kont­ rolden çıktı, keşke . . . " dedi. Sonra cidden çok uzun bir süre sessiz kaldı. Sonra yine omzuma doku ndu ve " C hristopher, seni temizlememiz gerek tamam m ı ? " dedi.

Omzumu b i raz sa rstı ama ben kı pı rd a ma d ı m .

Ve o , " C hristopher banyoya gidip sıcak bir banyo ha­ zırlayacağı m . Son ra geri gelip seni banyoya götüreceğim, tamam mı? Sonra çarşafları maki neye koyarım. " ded i . Sonra ayağa k a l k ı p ba nyoya gidişini ve m usl ukları aç ışın ı

duydu m . Suyun k üvete akışını dinledim . Bir süre

geri gel medi . Sonra geri geld i ve omzuma dokudu ve, " Hadi gel bunu yavaşça yapal ı m C h ristopher. Hadi seni oturtalım ve üzerindekileri çıkartalım ve sen i ba nyoya so­ kalım, ta mam m ı ? Sana doku nmam gerekece k ama kö­

tü bir şey olmayacak . " dedi. Sonra beni kal d ı rıp yatağın üzerine oturttu . Sonra ka­ zağımı ve g öm leğ imi çıkartıp yata ğ ın üzerine koydu. Son­ ra ben i ayağa kald ı rı p banyoya kadar y ü rü ttü Ve ben ba­ .

ğırmadım. Ve ben karşı k oymadım ve ben ona vurmadı m .

( 1 56)

1 63 Küçü kken ve i l k kez okula g itti ğ i m de sın ıf öğretmenim in

adı J ulie'ydi, çünkü Siobhan daha o k ulda çalışmaya baş­ lamamıştı.

A n cak ben

12

yaş ı m dayk e n çalışmaya başladı .

Ve b i r g ü n J u l ie ya nımdaki bi r sıraya oturd u b i r kutu S ma rties çıkarttı ve " C hristopher sence bun u n içinde ne va r ? " dedi. Ben " S ma rties. " d ed im . Sonra o , Smarties kutusunun k a pa ğ ı n ı açtı ve baş aşağı tuttu ve i ç i n d e n kırmızı bir k a l em çıktı ve o kahka­ ha attı v e ben " Bu Smarties değil bu b i r kal e m . " dedim. Son ra küçü k k ı rmızı kalemi kutu n u n içi n e k oyup ka­ pa�ı tekrar kapattı .

Sonra " Eğer şimdi an neci ğ i n g elseyd i ve ona Smarti­ es tüpünde ne olduğunu sorsaydık, sence ne derd i ? " de­ d i . Ç ün k ü o zamanlar an n e m e anne değ i l anneciğ;m d i ­

yord u m . Ve be n, " Kalem . " ded im .

Böyle söyled i m çünkü o zamanlar insan ların z i h i n l e ­

ri olabileceğini anlayamıyordum. Ve Ju lie, a n n emle ba­ bama bunda her zaman zorlanacağımı söy l e d i . Ama a r­ tık zo rl a n m ı yo ru m . Çünkü bunun bir yapbozun bir par­

çası olduğ unu düşü nüyorum ve eğer bir şey yapbozsa o n u çözm en i n m utlaka b i r yo l u vardır. Bu bilgisayarlar gibi. insanlar, bilgisayarların insa n­ lardan farklı oldu ğ u n u sanır çü nkü bilgisayarları n z i h i n ­

leri yoktur ama Turing testinde bilgisayarlar insanlarla ha-

va durumu, şa rap l a r ita lya n ın nasıl bir ye r olduğu hak­ ,

'

kında konuşabiliyorlar ve ha tta espri bile yapıyorla r. Ama zihin çok karmaşık bir makined i r. Ve bir şeylere baktığ ı m ı zda p en cereden dışarı ba kar g ibi gözler imizden d ışarı baktığ ı m ızı ve kafamızın iç inde biri olduğunu sanırız ama öyle değildir. Ka fam ızı n içinde­ ki bilgisaya r ekra nı gibi bir ekrana baka rız. Bunu, telev izyo n d a i zl edi ğ im Zihin Nasıl Çalışır isim­ li dizide yapılan bir deney sayesinde öğ rendim. Bu deney­ de kafanı bir mengenenin i çine yerleştiriyorsun ve ekran­ da yazılı olan bir sayfa yazıya b a k ıyorsun Ve bu normal .

bir sayfa yazıya be nziyor ve h içbir şey değişmiyor. Ama

bir süre son ra, gözl e ri n sayfa n ı n üzerinde do1aştı kça bir şeylerin çok garip olduğunu fark ediyorsun çü n kü yazı­ n ı n bir böl ü m ü n ü okumak i ste diği n de okud u ğ u n şeyin daha öncekinden farklı olduğunu görüyorsun . Ç ünkü gözlerini bi r noktadan diğerine çevirirken hiç­ bir şey görmezsin ve kör olursun. Bu göz hareketine hız­

lı geçıŞ denir. Ç ü n kü eğer gözünü bir yerden d iğerine çe­ vi rd iği nde h e r şeyi gö rsen miden bulan ı r. Ve deneyde gözle ri ni bir yerde n bir yere çevi rdiğinde devreye giren bir sensör var ve bunu ya p arke n sayfa ü zeri n dek i sen in bak­

mıyor olduğun bir bölümden bazı sözc ü k leri değiştiriyor. Ama bu geçişler sı ra s ı n da kö r old u ğ u n u bilmezsin çünkü zihnin kafandaki ekra n ı doldu ru r böylece k afanı n i ç indeki iki pen ce reden d ı şa rı ba k ıyormuşsun gibi olur. Ve sayfanın başka bir bölümündeki yazı ların değiştiğini far­ ketmezs i n ç ü n k ü o anda kafan, sen i n bakmadığın yer­ lerdeki şeyl e ri n res i mle rin i koyar oraya .

( ı ssı

Ve insanlar, hayvanlardan farklıdır çünkü insanlar o an­ da bakmadıkları şeylerin resimlerini kafalarında canlan­ dırabilirler. Başka bir odadaki birinin resmini gözleri n i n önüne getirebilirler. Ya d a yarın n e olacağıyla ilgili b i r res­ mi. Ya da kendilerini astronot olmuş şekilde ya da ger­ çekten büyük sayıları ya da bir şeyi çözmeye çal ışırken oluşturdukları nedenler zincirini gözlerinin önüne getire­ b i lirler. İşte bu yüzden bir köpek veterinere gidip gerçekten büyük bir ameliyat geçirmişse, bacağına metal çubuklar takı lmış da olsa bir kediyi gördüğünde bacağına meta l ­ ler takıldığını unutup kediyi kovalar. Ama bir insan ame­ l iyat olduğunda, aylar boyunca çektigi acı n ı n resm i ka­ fasında canlanır ve dikişlerin, k ı rık kemiklerin ve iğnele­ rin resmi de, ve b i r otobüsü yakalaması gerekse bile koşmaz çünkü kemiklerinin çatırdaması ve dikişlerinin pat­ la ması ve canının daha da yanmasının görüntüleri kafa­ sında canlan ı r. Ve işte bu yüzden insanlar bilgisayarların zihni ol ma­ d ığ ı n ı ve kendi beyinlerinin özel oldugunu ve bilgisayar­ lardan farklı olduğunu düşünür. Çünkü i nsanlar kafala­ rının içindeki ekranı görebilirler ve kafalarında ekrana ba­ kan birinin olduğunu sanırlar, tıpkı Star Trek: Gelecek Nesil'deki Kaptan Jean-Luc Picard'ın kaptan koltuğun­ da oturup büyük bir ekrana baktığı gibi. Ve bu kişinin, kü­ çük adam anlamına gelen homunculus denen özel insan zihinleri old u ğ u n u sanırlar. Ve bilgisayarların bu homun­ culuslara sah i p olmadığını s

1) olarak belirtilmiş

kenarlardan hangisinin üçgenin en uzun kenarı olduğu­ nu

saptamak gerek.

Ve eğer n

>

1 ise (n - 1 ) 2 > O olmalı.

Bu nedenle n 2

+

1 - 2n

>

O

Bu nedenle n 2 + 1 > 2 n

Ayn ı şeki lde (n 2

+

1) - (n 2 - 1 )

Bu nedenle n 2 + 1 > (n 2 - 1)

=

2

Bu da n ı +

1 , n ı - 1 ve 2n (n

>

1) olarak bel i rti l m i ş ke­ + 1 olduğu a n ­

na rlardan üçgenin en uzu n kenarının n ı l a m ı n a gel iyor.

Bu ayrıca aşa ğ ı d a k i graf i k yardım ıyla da gösterilebi l i r (ama bu h içbi r şeyi kanıtlamaz):

f(n) ( n2 + 1 ) ( n2 -

f)

---�--�---

f(n)

=

1

n ( 2n ) n= 1

Pisagor teoremine göre i ki kısa kenarı n ı n kareleri n i n toplamı hipote nüsü n karesi n e eşıtse o üçgen dik üç­ gendir. Bu nedenle bir üçg e n i n d i k üçgen olduğunu ka­ nıtlamak için b u n u göstermemiz gerekir.

(n2 - 1)2 + - 2 n1 + 1 + 4 n2 = n4 + 2 n2

Kısa kenarların uzu nluklarını karesin i n toplamı

(2 n)2 (nı - 1 )2 +1

+

(2n)2 =

H i potenüsün karesi

n4

(nı + 1)ı d i r.

(n2 + 1 ) =

n4 + 2 n2

+

1

Böylelikle, k ı s a

kenarların uzunluklarının karesi hipotenü­ sün ka res i n e eşit olduğunda o üçg e n d i k üçgendir.

Ve " Kenarları, n2 + 1 , n2 - 1 ve 2n, (n > 1 ) o la ra k yazı­ labilecek bir üçgen d i k ü çg en di r tezi n i n tersi; " D i k üç­ gen olan bir üçg en i n ke n a rları n2 + 1 , n2 - 1 ve 2n (n > 1) olarak yazılabilir. " dir. , "

Ve

karşıt örnek d e m e k,

ü çg e n olduğu halde k enar (n > 1) olarak yazılamayacak bir dik

ları n2 + 1 , n2 - 1 ve 2n,

üçgen

­

b u l m a k d e mektir.

Ö yleyse, ABC üçgen i n i n hipotenüsü

AB olsun

ve AB = 65 olsun ve BC

=

60 olsu n .

Ö yleyse CA = -,.j (AB2 - BC2) =

;j (652 - 602) = ;j (4225 - 3600) = -,.j 6 2 5 = 2 5

AB = n 2 + 1 = 6 5

Ö yleyse

n

=

olsu n

-,J (65 -

1)

=

;J 64 =

( 288 :

8

Bu yüzden (nı 1 6 -:t:.

-

1

) = 64 60

=

63

*

BC = 60

*

CA

=

25

25.

ve

2n

Bu

yüzden ABC üçgeni bir dik üçgendir ama kenarları n1

+

=

1 , n2

BC

=

- 1 ve 2n (n

>

:;t

1

CA

=

1 ) olarak yazılamaz.

1 289 )