153 115 22MB
Turkish Pages [38]
Y A Y IN LA R I
CflN DÜNDAR SEVGİLİ- Tannur Murat ÖZCAN AD Kitapçılık tnel yayın yönetmeı Hakkı DEVRİM Yayın koordinatörü Zeynep ÇAĞLIYOR Tankut GÖKÇE OjÉelti Hasan KIHCAL-Figen BEYTAŞ
DOĞAN MULTIMEDIA HELİKOPTER INTERAKTİF SİSTEMLER AŞ
sİ s a n a t p r i e t m i n i Murat ÖNEŞ G rafik ta s arım Zuhal ÜÇÜNCÜ
Can Dündar
Milliyet
SİNE-I MİLLET CD-ROM-KİTAPÇIKTA YARARLANILAN KAYNAKLAR: Ana Britannica Ansiklopedisi, Encydopedia Britannica, İne, Ana Yayıncılık A.Ş. Araz, Nezihe; Mustafa Kemal'in Ankarası, Apa Yayınları, Ankara, 1994. Arıkoğlu, Zamir Damar; Hatıralarım, Tan Matbaası, İstanbul, 1961, Atay, Fallh Rıfkı; Çankaya, Kral Matbaası, İstanbul, 1994. Aydemir, Şevket Süreyya; Tek Adam (2. cilt). Remzi Kitabeyi, İstanbul, 1981. Cebesoy, Ali Fuat; Siyasi Hatıralar, İstanbul, 1957. Demirel, Ahmet; Ali Şükrü Bey’in Tan Gazetesi, İletişim Yayınları, İstanbul, 1996. Demirel, Ahmet; Birinci Meciis’te Muhalefet: İkinci Grup, İletişim Yayınları, İstanbul, 1994. Demirel, Ahmet; Hüseyin Avni Ulaş, "Tarih ve Toplum" dergisi, cilt:23, sayı: 134, iletişim Yayınları, İstanbul. Demirel, Ahmet; Tan Gazetesi ve Fikir Özgürlüğü, "Tarih ve Toplum" dergisi, cilt: 21, sayı:123, iletişim Yayınları, İstanbul. Devletimizi Kuranlar, Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi 65. Yıl albümü. Ajans Türk Matbaacılık, 1985. Dursunoğlu, Cevat; Milli Mücadelede Erzurum, Ankara, 1946. Güneş, Ihsan; Birinci Türkiye Millet Meclisimin Düşünsel Yapısı 11920-1923), Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir, 1985. Hüseyin Avni Ulaş, Biyografiler: 3, Milliyetçiler Derneği Yayınları, İstanbul, 1958. İnönü, İsmet; Hatıralara, cilt). Bilgi Yayınları, Ankara, 1992. İz, Mahir; Yılların İzi, İrfan Yayınları, İstanbul, 1975. Kandemir, Feridun, Rauf Orbay. Yakın Tarihimiz Yayınları, İstanbul, 1965. Kayalı, Kurtuluş; I. TBMM'de Muhalefet, "Tanzimat'tan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi" (5. Cilt), İletişim Yayınları, İstanbul, 1985, Kocatürk, Prof. Dr. Utkan; Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, Türkiye İş Bankası Yayınları. Ankara, 1992. Meydan Larousse Ansiklopedisi. Mısıroğlu, Kadir; Ali Şükrü Bey, Sebil Yayınları, İstanbul, 1978. Nur, Rıza; Topal Osman Olayı, işaret Yayınları, İstanbul, 1993. Orbay, Rauf; Cehennem Değirmeni, (2. cilt). Emre Yayınları, İstanbul, 1993. Özalp, Kâzım; Milli Mücadele (1919-1922), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1988. Özel, Mehmet; Cephelerden Kurtuluş Savaşıma, İmparatorluktan Cumhuriyefe kataloğu, TC Kültür Bakanlığı, Cenk Ofset, İstanbul, 1992. Şener, Cemal; Topal Osman Olayı, Ant Yayınları, İstanbul, 1994. Tansel, Selâhattln; Atatürk ve Kurtuluş Savaşı 1919-1922. Türkiye Vakıflar Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1965. TBBM Gizli Celse Zabıtları, Türkiye İş Bankası Yayınları, Ankara, 1985. Tunaya, Tarık Zafer; Türkiye'de Siyasal Partiler, Hürriyet Vakfı Yayınları, İstanbul 1986 Velldedeoğlu, Hıfzı Veldet; İlk Meclis, Çağdaş Yayınları, İstanbul, 1990. Yüksel, Murat; Ali Şükrü Bey ve Topal Osman Ağa, Yunus Dergisi Yayınları, Trabzon, 1993. Zürcher, Erik Jan; Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Bağlam Yayınları, İstanbul, 1992.
î İ üu-e - i/
M
İ, l L 6 t
i
S
l
6
i
B
i
I
t
t
E
t
/ ■
M tarihe hep p ü y ü k adam lar" perspektifinden baktık. “Büyük
j r - ad h m lp r, sabah alacasında şahlanm ış atlan üzerinde taarruz emirleri yağdırıp, yüz binleri ölüme sürerler; o yüz binler de ar-
W kalannda toz bulutlanyla cepheye koşuşur ve çoğu zam an geride bir kan gölü ile “meçhul asker” unvanı bırakırlardı. “Yüz binler”in adını sanım kimseler bilmezdi. Yenenler, yenilenler, ölenler y a da kalanlar hep onlar olduğu halde tarih kitaplannda savaşlan hep krallar ve imparatorlar kazanıyordu: Fatih, gemileri karadan yüzdürmüştü. A ksak Timur, OsmanlI’yı A nkara M eydan Savaşı’nda mağlup etmişti. Attila, İtalya’y a saldmp, R om a’yı kuşatmıştı. Her şeyi tek başlanna yapm ışlar gibi anlatırlardı. Öyle ki yenilseler bile, tek başlarına ağlarlardı. Tarih kitapları, cephede v e y a cephe gerisinde ağlaşan “yüz binler”in hıçkınklanna sağırdı sanki... Bu anlayış, yıllar yılı Cumhuriyet tarihine de egem en oldu. İlkokullarda Kurtuluş Savaşı, “Atatürk yoktu / Düşmanlar çoktu / Atatürk geldi / Düşma nı yendi” tekerlemesiyle anlatıldı; “Vahideddin’in işgal altındaki İstanbul’a bakıp ağladığı” yazıldı. A ğlayan bir tek o m uydu acaba?.. Bu tür bir söylemin, “büyük adam lar”a da zarar verebileceği, onları yap a yalnız birer figür haline sokacağı hiç düşünülmedi. Bunun, topluma saygı sızlık anlam ına geleceği öngörülemedi. “Gölgedekiler” adını taşıyan bu belgesel dizi, bu anlayışa m eydan okuyor. Adından da anlaşılacağı gibi mazinin “gölgede” kalmış “meçhul a s k e r le rini sahneye çağm yor. Tarih kitaplarında adlarını görm eye alışkın olmadığı mız gizli kahram anların öykülerinden yola çıkarak, Cumhuriyet’in kuruluş yıllannın dönüm noktalarını bir kez de onların gözünden anlatıyor. Tarihe, bazen bir gizli sevdalının, bazen bir gem i kaptanım n, bazen eski bir dostun, bazen kısa ömürlü bir partinin penceresinden bakıyor. Yakın geçmiş, onlarla ete kemiğe bürünüyor. Tarih, “Gölgedekiler’Te aydınlanıyor.
G
S
L
G
E
D
K
İ
L
E
R
ugün sokaktan insanlan çevirip “23 Nisan deyince aklınıza ne geliyor” diye sor sanız büyük çoğunluktan “çocuk bayramı” yanıtını alırsınız, ilk meclisini 1920'de kurmuş bir ülke için ne hazin bir unutkanlık...
B
23 Nisan, bu ülkede parlamenter rejimin temeline ilk harcın konulduğu tarihtir aslın da ve nedense bayramın “ulusal egemenlik” yanı zamanla aşınmış, geriye yaldızlı bir “çocuk bayramı” unvanı kalmıştır. Bu belgesel, 23 Nisan'da aslında neyinve kudanmakta olduğunu bir hatırlatma çabasından ibaretElinizdeki kitapçığın sayfalan arasında ekteki C D -RO M ’a kayıtlı görüntülerde Türkiye’nin ilk meclisinin hangi koşullar altında kurulduğunun ve ülkeyi Cumhuriyet'e taşıyan o üç sancılı yıl bo yunca nasıl çalıştığının ipuçlarını bulacaksınız. Son yıllarda TBM M 'de tartışmalar biraz harekedenince duymaya alıştığımız bir özür var: "...ülke böylesine zorlu bir dönemden geçerken bu konulan meclis kürsüsüne getirm ek çok yanlıştır." Bu ve benzeri laflan duyunca "Acaba meclis kütüphanesinde ilk meclisin tutanaklan yok mudu/' diye düşünmeden edemiyorum. Oysa herhangi bir tartışmayı engellemek için bu özüre sığınanlar, gidip o tutanaklan okuyabilseler, görecekler ki, ülke hiç bir zaman ilk meclisin görev yaptığı yıllardaki kadar “zorlu” bir gö neni görmemiştir, ancak buna rağmen galiba meclis kürsüsü de öylesine yoğun bir tartışma orta mına bir daha sahne olmamıştır. S in e-i M illette, topraklan işgal altında bir ülkenin “çölünde” kurulmuş bir meclisin nasıl tartışa tartışa hem savaşı, hem ülkeyi yönettiğini görecek ve o koşullar altında bile nasıl egemenlik kav gasını, kuvveder ayrılığı ilkesini, yetki tartışmasını, demokrasi arayışını sürdürdüğüne tanık olacak sınız. içinde şeriatçıların, komünisderin, hilafetçilerin, cumhuriyetçilerin, mandacıların olduğu bir meclisin “tam bağımsız bir ülke uğruna” hem atışıp, hem çalışarak ülkeyi nasıl 1923'e taşıdı ğının öyküsüdür S in e-i M illet.. Nedense ders kitaplarında 23 Nisan 1920 anlatılırken meclisin tahta sıralar üzerinde mesai yap tığı anlatılır da, o mecliste yapılan “mesai”nin içeriğinden, “mesai”yi yapanlann kişiliğinden, o “mesai” içinde bir muhalefetin doğup egemenlik tartışması açabilmesinden pek söz edilmez. Oysa bunlar da bu ülke için bir iftihar vesilesidir. Bu açıdan bakıldığında, belgeselin birkaç tane “Gölgedekiler”i olduğu söylenebilir: Biri, yakın tarihin yeterince incelenmemiş bir kahramanı olan, meclisin ilk muhalefet lideri Hü seyin Avni Bey'dir. Bir diğeri, tarihin aydınlatılmamış bir cinayetidir: “Ali Şükrü Bey cinayeti...” Ve nihayet sonuncusu, yeterince araştırılmamış bir tarihî kurum olarak “Birinci Meclis”tir. Mecliste gün olmuş, Garp Cephesi Kumandam ism et Paşa’nın bile "H erşey bitti.. H akikat bu..." dediği noktada mebuslar bir yandan taşınma hazırlığı yaparken bir yandan yetki kanununu tartış mışlardır. Gün olmuş, gizli oturumdaki tartışmaların en alevlendiği oturumlardan sonra bile o meclis, dış
f C rc € - t
M il i i t t
4-
G
Ö
L
G
E
D
E
K
İ
L
E
R
dünyaya karşı birlik görüntüsü verebilmek için kararlarım “oybirliği”yle alabilmiştir. Gün olmuş, muhalefet “Parçalarız” diye çıkışlar yapınca, Mustafa Kemal "Beğenmiyorsanız, buyrun siz yayın" diye çıkışmış, “Bazı kellelerin gidebileceği ihtimalinden söz etmiş”, hatta gün olmuş meclisi lağvetmeyi bile düşünmüş, ancak sonunda muhalif milletvekillerinin üyeliklerinin düşürülmesi istendiğinde "Fikrini beğenm ediklerim izi atıp kendim ize göre adam seçim ey e kalkarsak bu meclis, meclis olm aktan çıkar" diyebilmiştir. Bu sayede o meclis, bugün bile TBM M 'de tartışılamayan birçok şeyi, Kürt somnunu, şeriat ara yışlarım, yetkilerin tek elde toplanmasını tartışabilmiş tir. Ne yazık ki, “Türkiye’nin en demokratik meclisi” olarak tanımlanan ilk meclis, faaliyetini korkunç bir finalle noktalamışur. Bir cinayet filminin finalini andıran bu kapanışın bazı ayrıntılannı da bu belgeselde bulacaksınız. Sine-i Millet, size Cumhuriyet’in kuruluşunun arifesinde yaşanan, gölgede kalmış üç yıl ile o üç yılın kahramanlarından izler sunuyor. O izleri takip eder de ayrıntılara inerseniz, sanıyorum bundan sonra “23 Nisan” denildiğinde “çocuk bayramı”ndaıı daha farklı şeyler anımsayacaksınız. Bu da “Gölgedekiler” için bir parça ışık demektir...
...gecikmiş bir gün ışığı... Sine-i Millet'in hazırlanışında payı olanların bir kısmım burada tanıtmak istiyorum: Çalışmamız boyunca danışmanımız Fahri Aral'ın bilgi birikimi ve arşivi ile, Ahmet Demirel'in B irin ci M eclis'te M u h a lefet adlı önemli çalışması bize kılavuzluk etti. Soner Sevgili, hem belgese lin, hem de bu kitapçık ve C D -RO M 'un hazırlığında, gerek görsel yönetmen olarak, gerekse araş tırmacı olarak büyük emek verdi. Yönetmenimiz Ilhami Algör, tek kare görüntüsü olmayan bir dö nemi, Tuncel Kurtiz'in usta oyunculuğunun da yardımıyla ekrana taşımayı başardı. Fahir Atakoğlu'nun müziği de eklenince S in e-i M illet, ete kemiğe bürünüp sizlere ulaştı. Televizyonda bir kez gösterildikten sonra ne yazık ki unutulup gitmiş bir belgeseli yeniden ya şama kavuşturduklan için AD Kitapçılık'a, Hakkı Devrim, Zeynep Çağlıyor ve Tankut Gökçe’ye teşekkür borçluyum. Tabiî kitapçıktaki titiz çalışmalarından ötürü Boyut Yayın Grubu'na, CDROM'daki başarılı sonuçtan ötürü Helikopter Interaktif Sistemler AŞ'ye ve nihayet bu kitapçık ve C D -RO M 'un kusursuz olabilmesi için göz nuru döken araştırma ekibimizin temel direği Tannur Arat'a da... “Gölgedekiler”in “gölgedekiler”! onlardır.
Can D ündar
®
8
t
S
E
D
£
K
İ
l
E
R
AÎb^ukni B-e
2
7 mart 1923 günü Ankara'da herkes bu
Alı Şükrü Bey.
haberi konuşuyordu. M ecliste yaptığı ateşli konuşm alan ve cesur çıkışlanyla tanınan muhalif m ebus Ali Şükrü Bey, bir an da ortadan kaybolmuştu. Evinde yoktu, m ec liste yoktu ve başına ne geldiği konusunda da kimsenin bir fikri yoktu. Bir akşam evvel Karaoğlan Çarşısı'ndaki Kukahvede görülmüştü en son... Görgü tanıklarının ifadesine göre 2 6 m art akşa m ı saat 1 6 .0 0 ’da nargilesini tüttüren Ali Şükrü Bey'in yanına M ustafa Kemal'in M uhafız Alayı Kumandam M ustafa Kaptan gelmiş ve "T opal O sm an sizi evine davet ediyor" demişti. Top al Osm an, M eclis Reisi M u s tafa Kemal'i korumakla görevli gö nüllü birliğin başındaki isimdi. Ali Şükrü B ey'e oldukça kızgın oldu ğu biliniyordu. Çünkü tam da o günlerde m ecliste son derece h a raretli bir tartışma yaşanmış ve Top al Osm an, o gün Ali Şükrü
i
M i Bey’ dir.
B ey’i "kara liste”y e almışa. Gortişmenia ko nusu Lozan müzakereleriydi. Mustafa' K e
r' M e h d e k e t ı w
mah göruşm âeri’-Heyeti Vekiie'nîn yürüonesim apultgror, Buna karşın ikinci Grup m e busla^ “'İnisiyatifmecliste olmak" diyorlarçlı. Mustafa Kemal kürsüde- konuşurken Ali .Şükrü Bey de oturduğu yerden sürekli b f aöyordu. Bir ara tartışma -öyle -alevlendi ki, Bi rinci Ve HondÜ Grup mebusları birbirletirûn .üzerine, yürüdüler. Mustafa Kemal Paşa da dayanamayıp kürsüden indî ve Ali Şükrü' B ey in üzerine yürüyüp bağırdı;
Ortalık hepten karıştı. Başkanlık kürsüsün de Ali Puât Paşa ri»fbtislan yaüşörtnak içim elindeki ;çam sallayarak var gücüyle' bağan yor, fakat riesiıii duyuramıyordu. Sonunda baktı olm ayacak, çam' öfkeyle mebusların oturduğu'sıralann ortasm ahdam,'herkes şaşkınlıkla yerine çekildi; tartışma yatıştı, .
Temmuz 1920’ de yeslı b ir Kurban Bayramı geçirm ek üzere A nkaralIlar hazırlık y aptılar ve Büyük M illet M e tlis i’ n i bayie süslediler...
Ancak yatışmayan biri- dinleyici locasında oturuyordu. Mustafa Kemal Paga’ya oleSıye' bağlılığıyla taranan Topal Osman, o günkü ^ | iİi^ Î| g % c n a n p â --
ZanTtdâki evine davet etineyp karar Vermişti. Davet akşamı, Topal' Ösriıan'm komşüian, evin üst kaandaıî gürültüler duyduklarını ıîa-
de ettiler. Sabahın erken saatlerinde de evin kapısına “eşya nakletm ek için” bir. araba O geceden sonra hem Ali'Şükrü Bey; han. de T opal O sm an ile bâzı adamlar, ortadan kayboldular. Bu yüzden şüpheler, •M ustafa Kemal’in kommalan üzerinde toplândi; Ankara ve meclis kanşu.
| i|m i
İlâ günlük aramalar da sonuç ver-
Ş R I M S meyince 2 9 m art 1923'te İkinci' i ¿ M il
Grup'un İlden ve Alı Şükrü Bçykn
■■
yalan dostu Hüseyin Avnı Bey, meclis kürsüsünden zehir zem b e-;
■ p p i ı a j rük;bir konu^^
■
.
1 « : "Eéftdilfir, i^refli kürsü bû'gnh, P S Etctklı bir olaya sahne 'okyar. Bu şm p kŞTO milletin mebusları bugün kalpleri a$a-. EE j mı? bmr zavallı, birer çaresiz gibi birbibd:'A id buz balen arlar. Ey milimin kâbesi! Sa> na da unsaldım Ev milletin reyi! Sana . 'Şii da mı saldırıl' Ey milletin mukaddesatı! H b
t*> -m*1i |l %
S an a d a mı saldırıl"
■
Hüseyin Avni Bey, kiir| 11 süde bunları söylerken, '‘T salondaki m ebuslar "kornet.. " , "Bu millet ş L olmpz, ' fikir ölmez... ■ y Ş zihniyet ölmez'" diye bağırıyorlardı. Hüseyin Avni Bey gençlik yıllarında...
ç.ltanld.kun
ı çıkardığı Tan Ratctctinîn 3.Nk Çli Şükrü Hry'ln ceddinin Hürrlyyet
iiiîK S S S M Sm B m S u m ü i ka h ro tm ü ^ i Ö p "Alt Ş u h u B ey ıh g ü n d en '4 |§ M em lğkgfin, sahibi;- çok büyük bir
ingsm m H M d m ^ '^ a y 0 u y o r , h ü kû ky l bu lan itA ,* J M S u acıklı sahneye, bu alçakça,cin ayete içinizi|§ .. titrem eyen bir kişi tasarlayanının. ö y le bir' " kttnse v a tsa alçtktır, m eydana çıksın f , ^ . (“Yoktur” sesleri,) ■;
Tan gazetesi, B nisan 1923 İlli Şükrü Bey’ in cesedinin, atıld ığı çukurdan çıkarıldıktan sonraki Hali. Resmin üstündeki b aşlık ;
“Hürriyet ve vicdanın ilk kurbanı.”
s f e l^ ^ a y y p o tc s m z . Birdüşim tenin tem silcisi: •~ krsM iB u p m ensubu olan bir insanın, kişisel , ■ T h âitsıile milletin esen fiğ'ye mutluluğu uğrundği, H | |Söyleyeceği söz, y a z a c a g y azı değerlidir Bu 4 ”,Ç k ilem ktrdm sz, bu düşünce ölm ez Btz d e k a ' | I târlıyız Türk m illeti bir bay rak çekm iş; onu n a -l m m bilm iş d e oram altında kanunlar yaytm â-\ ^ ^ B u ^ k d r m m u s m e ^ k M a lç tm ıtk a h m ^ - su n lar, ("Kahıolsun" sesleri.) K endini so-' ‘
rum suz, ikon u n üstü sayan lar nam ussuzdun Ş
.
K ahrolsun, bin "k ez ! (“Kahrolsun” ,sesleri.)| sÖ n lar ki, kendilerini kanunun üstünde sayar- 1 ¡at, nam ussuzdurlar."
Hüseyin Avni Bey, kürsüde 'bâtıları s ö y -'•• :. . lediği sırada Ali Şükrü Bey Çankaya ya- % A cıla rın d a bir çukurda yatıyordu Bir surey ■sonra o çukurun üzerinde sineklerin* uçuştuğu ihbarını alan jandarma birlikleri^ y bölgeye gidip Ali Şükrü B ey’in cesedini buldular, 4 ; Ancak Ankara'yı 'sarsan cinayetin dos- j yası burada fehpaipiadı.
U m s ^ k m r ç iU r u z ir tfr ^ y n d A ^ k i,. Herkesin ortak kanısı, Ali Şükrü Bey'in katilinin, Top al O sm an Ağa ve adamları •olduğuydu. Bunun üzerine M ustafa Kem al Paşa, M uhafız Taburu Kumandanı
kalmak tehlike oluşturacaktı. 2 nisan akI şarru, Mustafa Kemal ve Latife Hanım y&Çj : inekten hem en som a gidice Du-eksıypm; , binasına geçtiler. Geceyansı İsmail Hakla T ekçe, M uhafız» ^ Taburu’yla Topal O sm an ve adandafflhrçÇ ^ k ald ığı köşkü'kuşattı. J 4
* ^'Rauf Orbay’m Fendun Kandemirhn kı~ v tabında timatöklanna göre* sssnçası şoylg , g e liş ti: , -L y . ¡"O sm an A ğp üstüne g elin d en ? sezm eeg - (Şankaya K öşkü'm hücum etti.' K öşkte kim - r ‘şey i bİtbm ayü ica, kap ıy ı h n p içen girdi. İd e ’İ fk u ld u y sa parçalaytp ortaltğ karm akan şık etti. ‘ Bu h ab er geldiği strada silah sesleri d e g elm ey e: fs b a ş la d ı" Çatışm alar sonucu T opal Osman-. k|;Â|a'nın 12 adamı öldürülürken, A ğa/ka-.. sığından yaralı olarak yakalandı. Bir iddif * . aya göre o çanşmada, bir başka iddiaya
;g -göreyse-kan kaybından öldü.
„ . .' Ancak Topal O sm an’ın cezası bitme' .mişti. ■•Meclis, bu Giresunlu ağanın Ulus M ey-
İs tik b a l, yevm î gazete, Trabzon. Sayı: 878 (30 m art 1923). «Faik Ahmet B arutçu’ nun Trabzon’ da çıkardığı ve İk in c i Grubu destek leyici yayınlar yapan 30 m a rt 1923 ta rih li İs tik b a l gazetesi: "A ziz kurban: İ lk Şehid m ebus.”
dam’nda idam edilm esine karar verdi.
i\ B u n u n üzerine ceset, asılmak üzere gö=% tilüldüğü yerden çdcanldı. Ancak başınÇdan ö kadar 'çök kurşun yem işti ki; asıl m ası olanaksızd ı. O yüzden, bugün &>íi%5 M eydgnı^ıda‘M u stafa Kemal hey?. Gökelihın b td ü ^ Ö ğ ^ alanda ayaHanndan asılarak teşhir edildi. A - B u ‘:görüntü, aslında 2 3 Nisan 1 9 2 0 ’dti' “ ÎBü yük umutlarla başlamış bir döneıpin •'.¿sonunu simgeliyordu. -Ülkeyi, 1 9 2 0 'le riri^ te ş çemberimden,. Á *ijt2 é fü ñ Cum hunyetáilj ||taşıyan ılkmeA-i ..v târihe kansıvorJuiitflVİŞ’âfrİf . A ..
Ali Şükrü Bey bahriye Üniform asıyla...
1884 yılında Giresun’da doğan Osman’ın bütün hayali, askerî okula gitmekti. Bunu 8 , , m başaramadı ama Balkan Savaşı patlayınca 65 arkadaşıyla birlikte orduya katıldı. Osman Ağa’nın ömrünün sonuna kadar süS ^L. recek olan oskerlik hayatı böylece ugLs başladı. Balkon savaşları sırasında Trak$0% yo-Çatolca önlerinde |p |g savaşırken, bir ş ar apnel || ¿ ğğm B r parçosıyla 3»® ^ sağ diz kopaJ jğ P ' ğından yaralandı. Sağ bacağı topol kaldı, ev’' ’ "'Güle oynaya ayrıldığı Giresun'a koltuk değnekleriyle döndü ve 0 günden sonro da. oksoklıf ğı nedeniyle "Topal 0sman Ağa” olarak anılmoya başlandı. jf iM IBI r a ff iB c Birinci Dünyo Savaşı'nda. topladığı u;v ' 100 kadar gönüllüyle Trabzon Cezoevi’nin kapılarım oçıp gönüllülerinin y l p * Ü f 1, sayısını 250’ye çıkararak Ruslarla sa^ g g |! i l i l vö5° giriŞÎi- Zamanla 800 kişiyi bulan . • * Teşkilatı Mahsusa Alayı'na bağlı ta y f'" iğ j& l buruyla Ruslara büyük zararlar verdi. ' o günlerde Giresun Belediye ^P B h başkanı, görevinden istifa I edince, Topal Osman ken disini Belediye Başkanı ilan e tti. Bu durumdan rahatsız olan bölgedeki Rum ve Ermeni cemaatlerinden, İtila f Devletleri temsilciliklerine Topol Osman’ı şikâyet eden telgrafla- yağ maya başladı ve Topal Osman, hakkında yakalanma emri çı karılınca-Giresun'u terk etti. Topal Osman’ın birlikleriyle be raber te rk ettiği Giresun'da, bu kez de azınlıkların Türklere karşı saldırıları başladı. Giresun’daki taş mektebe çekilen Pontus bayrağıysa bardağı taşıran son damlaöldü. Topal Os man adamlarıyla Giresun’u bastı ve olayın sorumlusu olarak gördüğü Rumları cezalandırdı. Rum İleri gelenlerine, affedil mesi için baskı yaptı. Bir süre sonra da, İstanbul Hükümeti tarafından affedildi. Mustafa Kemal’e, Samsun’a giderken verilen görevler arasında, Topal Osman’ı etkisiz hale getirmek de vardı. Kimi kaynaklara göre Mustafa Kemal, Havza’ya geçtiğinde Topal Osman'la görüşmek istedi. 29 mayıs 1919’da Havza’da bulu şup tanıştılar. Bu görüşmede Topal Osmon, Mustafa Kemal’e yöredeki durum, hakkında bir rapor sundu. Mustafa Kemal de, İstanbul Hükûmeti’nin idam suçlusu olarak aradığı Topal Osman’a, bıraktığı belediye başkanlığı görevini tekrar ele geçirmesini söyledi.
Mustafo Kemal’in Ankara’ya gelmesinden sonra Paşa’yı koruma görevini Çerkez Ethem ve Ruvvayı Seyyare üstlenmiş ti. Ancak Çerkez Ethem isyan ederek Mustafa Kemal’e savaş açınca Paşa korumasız kaldı. İşte bu aşamada devreye giren Topal Osman Ağa Mustafa Kemal’in muhafız birliğini oluştu racak olan "Karo Zıpkalılar” la birlikte 10 kasım 1920’de Ankara’ya geldi., "Giresun Gönüllü U z Müfrezesi” ne Topal Osman’ ın ilk gün verdiği talimat çok açıktı: "Mustafa Kemal Paşa’nm hayatı ve muhafazası size, yal nız size aittir. Onu heryerde siz koruyacaksınız. Şayet Musta fa Kemal Paşa’ya bir şey olursa kendinizi yok bilin. Hatta memlekette bıraktıklarınızı da yok bilin.” Osman Ağa, birkaç ay sonra Ankara’daki müfrezesini bir yardımcısına emanet ederek Giresun’a gitti. 42. ve 47. gö nüllü alayları kurdu, Koçgirl İsyanı’nm bastırılmasında görev aldı. Karadeniz bölgesinde Pontus çetelerine karşı savaştı. Alayıyla Sakarya Meydan Savaşı’na katıldı. Ancak cephedeki gözüpekliğini Ankara’da muhaliflere karşı da sürdürmeye kalkınca sabırları taşırdı. Cephede devrilmeyen bedeni, Ankara’da canı pahasıno koruduğu Çankaya’da devrildi.
1dr*. t»1
1 nisan 1923 tarihli
Vakit gazetesi: "A li Ş iikrü Bey’ in k a tli tahak ku k ediyor. Kati hadisesinde medhaldar olarak ta v k if edilenler arasında b ir de Kaptan Mustafa vardır. Giresunlu Osman Ağa kaçm ıştır.”
G
Ö
L
G
E
D
E
K
İ
L
E
R
ugünden geriye dönüp bakıldığında Birinci M e c
B
lis in tam bir fikir birliği içinde çalıştığını sanm ak m üm kün. O y sa tutanaklar bun u n h iç de böyle
olm adığım ortaya koyuyor. Tersin e, Birinci M eclis, daha sonraki m eclislerde rastlam ayacağım ız kadar d em okra tik tartışm aların cereyan ettiği bir m eclisti. B ü yük yoklu k içinde ve biraz da apar topar kurulm uş tu. M u stafa K em al, 19 m art 1 9 2 0 'd e b ütün vilayet, m u ta sarrıflık ve kolordulara bir gen elge gö n d ererek “A n k a
r a ’da m illet işlerini y ö n etm ek ve d en etlem ek ü z e re olağanüstü yetkilere sahip bir m eclisin açılaca ğım ” bildirm iş, bu genelged en sonra, İstanbul ve A n adolu’n u n bü tü n illerinden seçilen m e- . buslar m art ve n isan a ylan için de A nkara’y a i gelm eye başlam ışlardı. 2 3 N isan 1 9 2 0 'd e açılan m eclis, ilk bir y ı l , 1
Hüseyin
Rvnı De bir yan d an tartışıp, bir yan d an M illî M ücad ele 'y i yön ettiği halde, kam plaşm am ış, tek yu m ruk h alin
de ayakta kalm ayı b aşarm ışa. M e cliste asıl gruplaşm a, Birinci M e clis’in ikinci dön e m in de başladı., 10 m ayıs 1 9 2 1 ’de M u stafa K em al Paşa, m eclis içinde
“A n adolu v e Rum eli M üdafaai Hukuk Grubu” adıyla bir grup kurdu, ileride kurulacak C um h u riyet H alk P artisi'nin ilk nüvesi sayılan bu grubun kurulm asın dan sonra m eclis içinde bazı konulardaki görüş ayrılıkla rı K e p ten ön plan a çık m aya b aşlad ı. M u sta fa K em al'e n< arşı zam an zam an serdeşen bir m u h a le fe t ser g ile y e n , ik in c i G ru p 'u n lid e ri, Erzu ru m M eb u su H üseyin Avni (Ulaş) B e y ’di. (IPgu n den sonra, ikinci G ru p'un lideri H üseyin Avni B e y ile M u stafa K em al Paşa arasında y o ğ u n tartışm alar P P â şla y a ca k ve y e n i m eclisin tartışm a geleneği açısından * g ayet sağlıklı işley en bu iktidar-m u halefet ilişkisi ne yazık ki, Ali Şükrü B e y cinayetiyle kanlı bir finalle so n bulacakü.
Mustafa Kemal’ in, valilik, sancak ve kolordulara gönderdiği g ene lge:
m aları zarurî görü lm üştür. Bu bakım dan aşağıda verilen ta lim a t gereğince seçim lerin yapılm ası, yüksek ve derin vatanseverlik anlayışından beklenir: 1- Memleket işlerini idare etmek ve denetlemek üzere, Ankara’da olağanüstü yetkilere sahip bir meclis toplanacaktır.
"Ankara’da bir meclis toplanacaktır”
2 - Bu meclise üye olarak, seçilecek kimseler, mebuslarla ilgili yasa hükümlerine bağlıdırlar.
19.03.İ920 ANKARA "V aliliklere, bağımsız sancaklara ve kolordu komu tanlarına, İ t ila f Devletleri tarafından devlet merkezinin bile resmen işgali, devletin yasama, yargı ve yürütmeden ib a re t olan m illî.g ü ç le rin i işlemez duruma, sokmuş ve bu durum karşısında görev yapmaya im kân bu lamadığını hüküm ete resmen bildire rek, Mebusan Meclisi dağılm ıştır. Şu halde, devle t merkezinin korunm asını, m ille tin bağım sızlığını ve devletin kurta rılm asını sağlayacak te d b irle ri düşünmek ve uygulam ak - üzere, m ille t to ro fın d a n • olağanüstü y e tk ile r .
3 - Seçimlerde sancaklar esas alınacaktır. 4 - Her sancaktan beş üye seçilecektir. 5- Seçim, her sancakta, o sancağın kendi ilçelerinden ça ğıracağı ikinci, seçmenler ile, sancak merkezinden seçile cek ikinci seçmenlerden, sancak idare ve belediye mec lisleriyle Müdafaai Hukuk yönetim kurullarından, ilmerkezi ile merkez ilçesi ve merkeze bağlı ilçelerin ikinci seç menlerinden oluşturulmuş bir kurul tarafından aynı günde ve aynı oturumda yapılır. 4- Bu meclis üyeliğine, her parti, zümre ve dernek tara fından aday gösterilmesi mümkün olduğu gibi, her ferdin de bu kutsal mücadeleye fiilen katılması için bağımsız olarak adaylığını istediği yerden koyma hakkı vardır. 7 - Seçimlere her bölgenin en büyük sivil yöneticisi başkan lık edecek ve seçim güvenliğinden sorumlu olacaktır. 8- Seçim, gizli oyla ve salt çoğunluk esasına göre yapıla cak; oylar, kurulun kendi içinden seçeceği iki kişi tarafın dan ve kurulıönünde sayılacaktır. 9 - Seçim sonunda, bütün kurul üyelerinin imzalayacakları veya kendi mühürleriyle mühürleyecekleri üç nüsha tu ta nak düzenlenecek; bir tanesi yerinde alıkonularak, öteki iki nüshadan biri seçilen şahsa verilecek, diğeri meclise gönderilecektir. Üyelerin olocaklarrödenefc daha sonra meclis tara fından karşılanacaktır; Ancak, geliş yollukları, seçim kurullarının zarurî masraflar olarak uygun görecekleri
10 -
\ 5^ '•
miktar üzerinden mahallî idarelerce karşılanacaktır,
jfc v 11- Seçimler, en geç on beş gün içinde Ankara’da k : çoğunlukla toplanmayı sağlayacak şekilde toH z. k mamlanacak, üyeler hareket edecek ve sonuç B fc ® -üyelerin adlarıyla birlikte derhal bildirilecektir. İp ' 12- Telgrafın alındığı saat bildirilecektir. Heyeti Temsiliye adına Mustafa Kemal”
Gazi Mustafa Kemal Paşa.. (17 m art 1923).
G
Ö
M
L
G
E
D
E
K
İ
uhalefetin kendini gösterdiği ilk büyük kriz, başkumandanlık krizi oldu.
5 ağustos 1 9 2 1 ’de, cephelerdeki du rum un kötü y e gittiği bir dönem de, M u stafa K e - . m al Paşa, m eclisin yetkilerim , üç ay süreyle dev ralarak başkum andanlığa getirilm işti. Paşa’m n emirleri artık kanun niteliği taşıyacaktı. M uhalif mebuslar, M ustafa Kemal Paşa'riın Baş kumandanlığa getirilm esine karşı çıkn am ışlar, hatta destek vermişlerdi. Ancak, başkumandana m eclis yetkilerinin verilmesine başm dan beri itiraz etmişlerdi.
L
E
R
Mustafa Kemal Paşa, Adana Sanayi M ektebi’ ni g e ld ik te n sonra halk arasında Vilayet Konağı’ na dönüyor. Onu hiç yalnız bırakm ayan Muhafız B irliği grubun arkasından takip ediyor...
X ,
•
( i ¿ » « k ît wt
v i • ü
i L
i .
Çoğu Güneydoğu Anadolu’dandı...
eğitim durumlar^ konusunda bilgi Almayan mebusların oranıysa % 14,6’ydı. Mebusların seçilmeden önce uğraştıkları son mesleklemebusların yanı sıra, İstanbul'un işgalinden sonralağılan son : tine bakıldığında bunların % 46,9’unun dev Osmanlı Meclisi Mebusanı'ndan mebuslar da Ankara’yaijeldi. Şi-i le t memöftı; olduğu ortaya ||ka r. Çok geniş rinci Meclis’teki 437 mebusun 349’u yeni seçilmişi Relerden 5 i bir kategori |o|an devlet mamurları içinde oluşurken, Mebusan Meclisi kökenli 88 mebus vardı;*:/ ordu mensupları, mülkî.yöneticiler, diplo Birinçi Meclis içinde Güneydoğu Anadolu Bölgesi eipozla rrie-f m a tla r , öğretim üyeleri,/Öğretmenler, ha busla temsil edilen bölgeydi. 437 mebusun.% 16,9’u ®neyd[o-n fidim ve savcıların yanı sıra mahkeme zabit ğu Anadolu Bölgesi’ni temsilen Ankara’da bulunuyordu. Eğe jpıâtiplerindeğ;,telgraf mamurlarına kadar Bölgesi % 14,9 oranında temsil edilirken Akdeniz ı^ıfe ıra d e jıij her dereceden memur vardı. Gazeteci, bölgeleri % l l ’ lık oranlarla temsil edildi. M ebuslaı«|>rtte biri J /iğvukat, bankacı, doktor iye 'mühendislerin yüksekokul mezunuydu. % 4,8'lik bölümü Harp Aİifdemisi, % flgranı % 14, büyük toprak sahibi çiftçiler, Birinci Meclis iki ayrı seçimle gelen mebuslardan oluşuyordu.
Mustafa Kemal Paşa’nın gönderdiği genelge üzerine seçileni
20,8’i Rüştiye mezunuyken medreselerde e ğ !ti® ğ ö re n le ri|i oranı % 18,8’di. Herhangi bir eğitim kürumunu bitirmeyen ya di&f-
tüccar ve aşiret, reislerinin*,oranı % 18,9, din adamlqrı'nıft>;jörönıysa i 3 İ , 2 ’ydi.
'
^
'
...
■'
■■■'.
Bu Ifctazlân dâfeadıfen de BızUrum Mebu “Yetki meselesi"!!,. ı n i Su Hüseyin AtmrBeyJ s„cd mçelısîmışg'âÎ-teblikesi altoda ve geçici hu ' \ rulmesiyk ¿onuçtamr: B etı-km âshın sontMlıi süre için yerdiği oîâğai|üsiü-yedd^ meeâş tutulmasına düşürülmesini tşte-tftem 'PeışA M illet' adım geri istiyordu. 7 . M tdisı m stdam k cthqm kertkr tanınmış ve a - ■ " O-gua kurSüde şu konuşmayı yapa * : lı n d ı tuştur. Eğer t 4 y * :h k S //' unu//: Fa*a a yıpratmayınız."
-- 4
-dddl-yğfm ) ,
/ -
 jR i
■
arştsıt ı & ft ı ' , e ş / hu / /sı ve bir ış yap, ıh -, in, % fo ıv ivctmam O zaman tartışacak vaktmaz yaka. Yakümzin : olmadığı, hdkhmztmzm hzs-sektz gtm -kadaı I L "İL h 11 z * ıtI a1 sazıttır T i kırm 1 sama hukıbfm irza muhalif dahi otsa, •işlem gere- iği, hrkıstnını vermek mtbmyefmdevdfk ve ver dik Takat tfm jâet, kugm'o vaziyette1değiliz ’ fehlikeyike vaîdır. Bdkı daim fazladır. Fakat bu- ; orduntüı Mtym ¡¡m gm kiioktı kanunim yapmaya vakpmm-yarâr.' Bu yetkiyi gm atmakla ' gtıymstghk etmiş olmaya, M&Ssaıytk zorunlu. - : para» bir zamanda 'ggytd olarak vkrmtşpîdüğu , \ yetkiyi geri alm alıdır."
Oldukça hareketti anların yaşandığı- bu gizli gdrM|merati ardsiiİaü yapılan açık toplarında,. bu defa muhaliflerin toplantıya 'katılmayarak yapaktan engelleme .yüzünden çoğunluk saglaaaınad 1' ve.süreni a üç ay dahauzatılmasına yendik teklif fliecfisten geçmedi Boylece “Reis. Paşa’Vun başkumaiidiaıiıg; koltuk: olarak sona ; eKwiş
t
-
y
yi P t y O m y '•y
Büyük Zafer’ den s o n « Başkum andan Mustofo Kemol TBMM Başkanlık kürsüsünde... [ekim İ İ 2 İ İ .
i
l
Ü S E Y İ N
A Y N İ
( U L A Ş )
B E Y
1887 yılında Erzurumlun Kümbet köyünde doğdu. Babası Gençağazade Mu sa Efendi, annesi Münire Hanım’dı. 12 yaşına kadar köyünden dışarı çıkmadı ve burada Halil Efendi adh kişiden eski usulde eğitim gördü. 1899’ da baba sıyla birlikte, Halil Efendi’ nin ağabeyi Köse Mescit imamı Mehmed Efendi’ den ders almak üzere Erzurum’ a g itti. 1901 yılında Erzurum Mülkiye İdadisi’ nin bi rinci sınıfına kaydoldu; Ziraat Mektebi şubesine girdi ve burada altı yıl eğitim gördü. 1906 yılında İstanbul’ a giderek Ticaret Mektebi fllisi'ne kaydoldu. Burada iki yıl okuduktan sonra 1908 yılında Mektebi Hukuk’a girdi ve 1911-1912 öğ retim yılının sonunda mezun oldu. 1913’te İstanbul Avukatlar Barosu’na kaydolan Hüseyin flvni Bey, Sirkeci’ de Kosova Hanı’ nda açtığı yazıhanede avukatlığa başladı. 1914 yılında genel seferberlik ilan edilince ihtiyat zabit alayına yazıldı ve Ma latya’ya gönderildi. Kafkas Cephesi’ nde savaşan Hüseyin flvni Bey, 1918’de mü. lazımı evvel rütbesiyle askerliğini ta - i | marnladı. Mondros Mütarekesi’ nin imzalanma sından sonra Erzurum’ da ulusal direnişi örgütleme-hazırlıklarına girişti ve mer kezî İstanbul’ da bulunan Vilayeti Şarkiye t Müdafaai Hukuk Cemiyeti’nin Erzurum şu^ M ıe s in i açtı. 10 mart 1919’da resmen kabul edilen cemiyet tarafından, 17 haziran 1919’da Erzurum’ da bir vi layet kongresi düzenlendi. 12 maddelik bir nizamname hazırlanarak kazalarda örgütlenmeye hız veril mesi kararlaştırıldı. 10 temmuz 1919’ da açılan Erzurum Kongresi’ ne delege olarak katılan Hüseyin flvni Bey, İstan bul’da açılan son Osmanlı Meclisi Mebusanı’na Erzurum mebusu olarak katıldı. Daha sonra 23 Nisan 1920’ de flnkara’da açılan Büyük Millet Meclisi’ nde de Erzurum meısu olarak yer aldı. 10 mayıs 1921 ’de Mustafa Kemal Paşa’ nın başkanlığında flnpdolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Grubu’ nun kurulmasından sonra meclis içinde bazı konulardaki görüş ayrılık ç ı la r ı ön plana çıkmaya başladı ve sonuçta, Bi:-# |rm d Grup’un kuruluşundan bir yıl sonra o ana kadar örgütsüz bir muhalefet yürüten me buslar, kurucuları arasında Hüseyin flvni . c Bey’in de bulunduğu İkinci Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti çatısı altında toplandılar. Bu arada Hüseyin flvni Bey, 9 kasım ■1922’ de TBMM birinci reis vekili seçildi ve " birinci reis vekilinin tarafsız olması gere ğine dikkat çekerek İkinci Grup’tan ay rıldığını açıkladı. 1 mart 1923’te tekrar
f
U
H- d -
İ
İ
L
6
S
D
1
K
Î
L
İ
K
birinci reis vekilliğine seçilen Hüseyin Avni, Birinci Meclis’in faaliyeti sona erinceye kadar bu görevde kaldı. 1 nisan 1923’ te mecliste oybirliğiyle seçimin yenilenmesi kararlaştırılınca, İkin c i Grup, seçime katılmama kararı aldı. Yapılan iki dereceli seçim ler sonucunda m uhalif İkinci Grup’ un diğer üyeleri gibi Hüseyin Hvni Bey de İkinci Meclis’ e giremedi. Böylece Birinci Meclis muhalifleriyle b irlikte tarih sahnesinden silinmiş oldu. Siyasetten kısa bir süre için de olsa uzaklaşmak zorunda kalan Hüseyin flvni Bey ise İstanbul'da avukatlık yapmaya başladı. 1924 yılı sonlarında kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’ na girdi. Hüseyin flvni Bey’ e göre: İkin c i Grup o zaman hangi zaruret içinde doğduysa Terakkiperver Cumhuriyet Ftrkası’ nı da "aynı za ru re t" doğurmuştu. Ancak bu partinin Türk siyasî tarihindeki hayatı kısa sürdü. Şeyh Said İsyanı ve Takriri Sükûn Kanunu döneminde parti kapatıldı ve Hüseyin flvni Bey de siyasî faaliyetlerine ara ver di. 1926 yılındaki İzm ir Suikastı girişiminin ardından İs tik la l Mahkemesinde yargılanan ve beraat eden Hüseyin flvni Bey, siyasî hayatına son vererek mesleğine döndü. 1929’ da İsmail Paşa’ nın kızı Ferhunde Hamm’ la evlendi. 1930’ da da tek çocuğu olan Mehmet Ulaş dünyaya geldi. Artık ailesiyle ve mesleğiyle ilgilenen Hüseyin flvni Bey için siyaset ev sohbetleriyle sınır lı kaldı. 1935 yılında içindeki siyaset yapma aşkına daha fazla karşı koyamayan Hüseyin flvni, seçimle re Erzurum’ dan bağımsız olarak adaylığını koymak girişiminde bulundu. Ancak bu girişimi, dönemin tek partisi Cumhuriyet Halk Fırkası’ nın tepkisini çekince sonuçsuz kaldı. Bütün bu engellemelere rağmen Hüseyin flvni Bey siyaset yapma isteğinden vazgeçmedi ve her fır satı değerlendirmek için tüm koşulları zorladı. Nihayet çokpartili sisteme geçilmesine olanak verilince Hüseyin flvni Ulaş için tekrar siyasete girme ze mini hazırlanmış oldu. 1945 yılında Türk siyasî tarihinde, çokpar tili sisteme geçilirken kurulan ilk parti olarak yerini alan Millî Kalkınma Partisi’nin kurucuları arasında yer aldı. Ancak çok kısa bir süre son ra parti içinde ortaya çıkan anlaşmaz lıklardan dolayı partisinden ayrılmak zorunda kaldı. Demokrat Parti’ye tek parti ekolünden geldiği için hiç ilgi göstermeyen Hüseyin flvni Ulaş, 1946 seçimlerinde Demokrat Par ti listesinden bağımsız olarak Erzurum’ dan adaylığını koydu. Aldığı oylar fazla olmasına karşın seçimi kaybettiği açıklandı. Bunun üzerine CHP’yle uzaktan yakından hiçbir ilgisi olmayan in sanlarla b irlikte yeni bir parti kur ma hazırlıklarına girişen Hüseyin flvni Bey, bir kurucu meclis oluştu rulması fikrin i ortaya atarak bu konuda yoğun çalışmalara girişti. Ancak 22 şubat 1948’ de, yapmayı planladığı yeni çalışmalarıyla 20 yıl dır sürdürdüğü siyasal mücadelesine veda e tti ve ta rih î Küçüksu Mezarlı ğı’ na defnedildi. Hüseyin flvni Bey, kendisi gibi İk in c i Grup kuruculorındun olun Erzurum Mebusu Süleyman Necati (G üner) Bey’ le ...
1
6
E
D
E
8
i
fîuvılmkmkrv C
im di harekete geçm e sırası M Mu fcsg fe’ Kem Kem al al stafa ) p Ş a 'd a y d ı. Paşa, 6 m ayıs 1922'd e, bir ö n ce k i ki gizli oturum da ileri sürülen görüşleri ceyaplandurmak üzere kürsüye çıktı ve patladı: l
"H üseyin A vni B ey diy or k i V a z ifeler şah ıslarla olm az. D olayısıyla, şah ıs, fert yoktur, m illet vardır'. F a k a t fertler vardır. M illetlerin fertten oluştuğunu düşünü rsek 'fertler olm adığı' sözünün doğru olm adığı anlaşılır. O rdu bu d a k ik a d a kum an dan sızdır. E ğer ben orduya kum an da ed i yorsam kan u n a ay kırı o la ra k ku m an da ediyorum . Ç ünkü d erh al ku m an dadan çekilm ek istedim . M eclisin tezah ü ra tı üzerine E rkân ı H arbiy ei U m um iye R iyaseti'ne ve M ü d a fa a i M illiye V ekâleti'n e dedim ki, 'B aşkum andanlı ğım bitm iştir'. D erh a l E rkân ı H arbiy ei U mum iye re isi d ed i k i, 'Benim d e b erab er bitm iştir'. O rdu ku m an dan sız mı k a la c a k , ne o la ca k i- B un dan d o lay ı b ırakam am ve bırakm ayacağım ." M u stafa K em al Paşa'm n bu sert kon u ş m asıyla m ecliste buz gibi bir hava esti. Bu hava, daha sonra bazı m ebusların y a p tığı konuşm alarla biraz olsun yum uşadı. H avayı yu m u şatan konuşm alardan b irinin altında H üseyin A vni B e y 'in im zası vardı. H üseyin Avni B ey, kürsüye g elip "M eclisin g a y ed e bir olduğunu, a n ca k b a z ı kon u larda yan lış düşünce saplan tıların ın olabileceğ in i" söyledi. M u stafa K em al de b unu n üzerine y en id en söz alıp, "B aşkum andanlığı bırakam am ve b ıra k m ayacağım " sözlerini “düzeltti”: "Bu m ünasebetle dem in ki değerlendirm em e bir cüm le ilav e e m e k istiyorum : başku m andanlığın mu h a fa z a sı ve devam ettirilm esi o k a d a r lüzum ludur ki, 'Bunu bırakam am 'dem iştim . Y ani y ü ksek m eclisiniz bu lüzum u m u tlaka anlam ıştır ve ban a bıraktırm az." B ö y lece uzun görüşm elerin ardından B aşkum an danlık K anunu aynı koşullarla üçüncü kez uzatılı y o r ve yetki kanunu iktidarla m u h alefet arasındaki tem el çatışm a konularm dan biri olarak bir sonraki d ön em e taşırtıyordu.
Mustafa Kemal ve İsmet İnönü Çankaya Köşkü’ nde...
g
8
G
Ö
L
G
E
D
E
K
İ
L
E
R
iktikltn İç isyanlara katılanları, asker kaçaklarını ve Kurtuluş Savaşı aleyhinde çalışanları yargılamak amacıyla kurulan TBMM İstiklal Mahkemelerinden bir heyet...
S
ırada, İstiklal M a h k e m e lerin in yetkileri tar tışm ası vardı.
1 9 2 0 eylülünde kurulan istiklal M a h k em e leri olağanüstü yetkilerle donatılm ış ve 5 ağustos 19 2 1 'd e de başkum andanlığa getirilen M ustafa K em al Paşa’ya bağlanm ıştı. A rtık m ah kem e üyele ri seçim le değil, başkum andanın atam asıyla belir lenecekti. Kasa zam an sonra m ahkem elerin verdikleri kararlann sertliği ve d enetim altına alınam am ası m ecliste büyü k huzursuzluk yarattı. M uhalifler, başkum andan tarafından atanan üyelerin üyelik lerini tanım adılar. M ah kem elerin kaldırılm ası ya da h iç olm azsa m eclis denetim i altına alınm ası
t U v i - t
M
i [ t ı
t
t
G
G
Ö
L
G
E
D
için y oğu n bir faaliyet yürütm eye başladılar. N ihayet, 14 ocak 1 9 2 2 ’de m eclisin gizli otu rum unda istiklal M ahkem eleri gündem e geti rildi. iyi bir hatip olarak m eclis içinde n am sal m ış H üseyin Avni B e y bir konu şm a yaparak geniş yetkilere sahip istiklal M ahkem eleri'n e karşı çıktı: "... O lağanüstü önlem a lm ak için İstik la l M a h k e m eleri kuruldu. F a k a t, bir zam an oldu ki, hüküm et bütün icraatt İstik la l M ah kem eleri'n e verir bir şe k il d e, b ize bir kanun k a b u l ettirdi. A rtık İstik la l M ah kem eleri'nin e l uzatm adığı, e l koym adığı şey k alm a d ı; bütün hüküm etin icraatını eline a ld ı ve m eclis a d ı n a hüküm ler verdi. E fen diler, siz m em leketi kurtar m ak istiyorsanız m ah kem eleri y aşatm ak istiyorsa nız, işte bu rada 3 5 0 m ahkem en iz var; onların ku d retini artırın, onun ku dreti olm azsa, 4~5 m ahkem e, devletin bütün teşkilatın ı yürütem ez. İhtilalin d e hu ku ku vardır. O lağanüstülüğün d e hukuku var. F a k a t böyle ken d i oyuyla hüküm v erecek m ad d î ve
E
K
İ
L
E
R
m an evî suç, z a ra r takdiriyle hüküm v erecek bir ku ruluş dü n yada m evcut değildir. Bu, dünyanın a d a letine sığ acak şeylerden değildir. A sker k a ça k la n için g erekliy se, y aln ız onunla sınırlayalım . B öyle sı nırsız yorum ve ters dü z etm eye m üsait, g en el cüm lelerle verilen y etkiy le ve ken d i oyuyla h er şey i hüküm altın a alm ak, h er şey e hüküm verm ek yet kisin i a n ık on adan kald ırm ak, üzerim ize farzd ır." H ukukun üstünlüğü konu su nu her tartış m ada gündem e getiren H üseyin A vni B e y daha sonraki oturum larda da sık sık söz ala rak İstiklal M ah kem eleri’nin görevine so n v e rilm esini ve bu olağanüstü yargı sistem inin yerine, olağan hukukun egem en kılınm asını istedi. A n cak bu çabalarında başardı olam ayacak, dahası, bu konuşm aları yaptıktan üç yıl so n ra, b u kez kendisi bir istiklal M ah k em esi’nde İzm ir Suikastı davasında yargılanacaktı. T akriri Sükûn Kanunu’ ndan sonra siyasetten tamam en uzaklaşan Hüseyin Rvni Bey, 192