137 71 20MB
Turkish Pages 452 [469] Year 2022
ESKİ BİR ôGRETMENİN AN1LARI 1908-1940 SÜLE YMAN EDİP BALKIR ©TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI, 2020
Sertifika No:
40077
YAYINA HAZIRLAYAN
BENGÜ BALKIR MISIRLI OÔLU EDİTÖR
PINAR GÜVEN GÖRSEL YÖNETMEN
BİROL BAYRAM DÜZELTMEN VE DİZİNİ HAZIRLAYAN
TUBA AK EKMEKÇ İ
GRAFİK TASARIM UYGULAMA
TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI I.
BASIM: ARI KİTABEVİ MATBAASI, İSTANBUL 1968 TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI'NDA
GÖZDEN GEÇİRİLMİŞ ı. BASKI: MART 2022, İSTANBUL
ISBN 978-625-429-015-2 BASKI
SENA OFSET MALTEPE MAH. LİTROS YOLU SOK. NO: ı/4 İÇ KAPI N0:4NB9 ZEYTİNBURNU İSTANBUL
(0212) 613 38 46
Sertifika No: 45030 Bu kitabın tüm yayın hakları saklıdır. T anıtım amacıyla, kaynak göstermek şartıyla yapılacak kısa alıntılar dışında gerek metin, gerek görsel malzeme yayınevinden izin alınmadan hiçbir yolla çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz. TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLAR! İSTİKLAL CADDESİ, MEŞELİK SOKAK NO: ı/4 BEYO�LU 34433 İSTANBUL
Tel. (0212) 252 39 91
Faks (0212) 252 39 95 www.iskultur.com.tr
Anı
eski bir_ öğretmenin anıları 1908-1940
SÜLEYMAN EDİP BALKIR Yayına Hazırlayan: Bengü Balkır Mısırlıoğlu
TÜRKiYE
� BANKASI
Kültür Yayınları
İÇİNDEKİLER
Önsöz / Bengü Balkır Mısırlıoğlu
IX
1 BİRİNCİ BÖLÜM
5
ÇOK UZAKLARDAN (ÖGRENCİLİK YILLARI)
... 5
Yarım Öksüzlük Mahalle Mektebi (Kuran Kursu)
...
.. . . . .. . ... . ..
..... . ..
... .... ..... .. . . ..
.
.
. . ..
.. . . .. 6 . .... .... ............ ... ... 8 . ...... . ........................ 9
. . ...... . .....
.....
Mekteb-i İptidai (İlkokul) .... Rüştiye Mektebi (Ortaokul).
. .. .....
. ..
.. . .
Küçük . .... ...... . . ........... ...... .. .. 2 0
Bursa Sultanisi (Bursa Lisesi)
.
Bıyıksız Gönüllüler (Cephede Gönüllü Askerlik)
37 50
.
.. . .
Bursa Darülmuallimini (Bursa Öğretmen Okulu)
... . .. . .... .. ...
. ..
İKİNCİ BÖLÜM İŞGAL ALTINDA ÖGRETMENLİK
.
..
.
.
... .. . ..... ....
... ... . ... . .. .
..
..
.
.
. ...
.....
.. ...
. . . ..... .
.
. 69
.
.
69
Gönüllü Öğretmenlik. Demireli Köyünde Öğretmenlik (Bursa-Kirmasti kazası)
..
. . ..... 74
. .
.
Koşuboğazı Köyünde Öğretmenlik (Bursa-Kirmasti kazası) . .
.
. 83
.. ... . ...... ....
96
Ve Sonra Kurtuluş ÜÇÜNCÜ BÖLÜM TEMELLİ GURBET (ANADOLU'DA ÖGRETMENLİK) İzmit'te İlkokul Öğretmenliği....
. ..
Ali Kemal Linç Ediliyor . . . . ..... .... . . . . . ..
. . . .. ... .
.
.
.
.
.
. ... ... .. .. ..
. . . . ...... . .. . .. .... .. ...... . ..
.
.
.
.
. .
. .
. . ....... .. .
.
Kocaeli İdman Yurdu'nun Kuruluşu Gazi Mustafa Kemal ile Konuşma.....
. . .. ...... ..... . ........
.
Lise Öğretmenliğine Geçiş .. . .. ... ... ..... .. . .. . .. .... . .. .. .. ... . . . . . . . . . .. ...... . . . . .
Ankara'da Katiplik
. ..
İstanbul'da Askerlik
...
.
.
. . ...... . .. . .
. . ..
. . . .. . ........ ...... . ....
............ ........................... ....
Balmumcu Öksüz Yurdu'nda
..... ... . ...
. . .... .... .. . . . ....... .... . . .....
.
.
.
..
. . ... ..
..
.
... ...
.. ..
.
.. .
. .. .. ...............
.
. ..
....
1 05 1 05 114 118 122 . 125 134 142 ...147 .
.. .
.
..
.... .......... ............................ .......... . . . . .............................................
...
. ....
DÖRDüNCÜ BÖLÜM İLKÖGRETİM MÜFETIİŞLİGİ .. .. . 169 Nasıl Müfettiş Oldum? 169 ilk Görevlerim . . . . . . . 173 Gazi Paşa Şehir Yatı Okulu'nun Edirne'ye Nakli 180 Müfettişlikte Yol Göstericilik. 188 . .198 Haydar Günver . Geçiş Dönemi ..209 Ankara'da Bir Toplantı ........ ..... ......... . ............... ........................................... ............................... ..213 ..214 Tonguç'la Tanışma..... ....... ................ . ....................... .. . . ................ ....
.......... .. .. ....
...... ...
.....
...
.. ......................... ........ . ...
................
...
. ..
... ...
...
... .
.
..
...
. . . . . . ......
.
........................... ...... .................... .... ............................................... .................... . ................ ............................ ........... .. ... ... ... ... .....
..
....
........
....
.
.......... .................... .................
...... .... ....
..... . ....... ..... . .... ................. ...... . ............. . .... ......... ..... .... ..............
.........
.
...
........... ··· ······························· ··
·· ······· ··············· ·················
....
..................
BEŞİNCİ BÖLÜM KÖYÜ UYANDIRMAK İÇİN .... . . .217 Uykudaki Güç . . ........... .. .. ... .... . ..... ...... . .... . . .. ....... ........ ...... ...................................................... ... .. .... ...... . .217 Eğitmen Fikri Nasıl Doğdu?..... .. . . .... ..... .. . . . .. . .. .. . . ... ... ... ... ........... ......219 . . . . .219 Eğitmen İçin Yoklama .. .. ... . ..... . .. .. ..224 İlk Eğitmen Kursu Denemesi ALTINCI BÖLÜM ESKİŞEHİR-MAHMUDİYE EGİTMEN KURSU EGİTİM ŞEFLİGİM.....
....... ............. . ... . .... .............. ...................... ......241 . ... .... .... ................. ........................................................ ........... . . .241 Tonguç'tan Yeni Görev...... .. ..... .. . ......... ....... . . . .. . . 243 Mahmudiye Yolunda İlktedrisat Umum Müdürlüğü'ne Y ollanan Rapor . 254 Nimet Balkır'ın Açtığı Biçki-Dikiş Kursu.. . .. ... ..................................... ............ ..........266 Kursumuzun Köşesinde Bucağında ....... .......................................... ....... ............ ....... .... .... ..270 ..
..
............... ..
_
.
. ..
.
.. .. . .
..
.. . .
......... ........... .... . ....... ......
.
. .
.
....
YEDİNCİ BÖLÜM KASTAMONU-GÖLKÖY l. DÖNEM EGİTMEN KURSU MÜDÜRLÜGÜM .... . . .. .. ............................. ........................ .. .. . ..... . ... ........... ............... ..... ............ ......276 .
Tonguç ve Raşit Saraçoğlu ile Kastamonu'ya Yolculuk . . . .... .. . 276 . . . .. . ....... . . . . ........ ... 281 Ön Araştırma ve Karar..... .. .. ....... .. ... .285 İşlere Giriş..... . . .291 Gölköy'deki Kuruluş Çabaları Ana Yapı... ... . ...... ...... ....... . ... . . ... . . ... 302 Büyük Bir Teşebbüs: Tuğla Destanı . . . . 307 Öğretim 329 .. . ..... . . ...
.
... ..
................. ...
........................................... .....................................................
...... ... . .............. ... ........ . .. .. ...
_
. ..
... ....... . ......
...
.
... .......... ................... ......... .. ........... ....
..................................................................................................................
........... ....................................... ...................... ..334 .... .. ...... .... ..... İş Alanında..... . .........................335 Eğitmenlerin ilk Ders Uygulamaları.. .. Tarım Alanındaki Çabalar-·······---·····---····-······-····-················· ······-····-····-····· -······-··········---···---·····-·········-···· 340 Beden Eğitimi..... .. ····--· . --·-- ··· ..... --······-----···-----··----···-·---·· ..361 Köy Gazetesi..... ·--- .......... . ... ... .......... .. . . .. ... ...... .......... . ..362 Haftalık Eğlenceler, Toplantılar ·-···--·················-····· ............... ·-········-··············-·······--······-······· -·····----· · .364 "İş"ten " Kitap"a: Yeni Hızla Köye Doğru··--·------- .. .-···- ........ - ······---· ...........................369 .
_
.... ........... ........... . . .
.
.
_
__
_ _
....
_
. ... . .. . .. ... ...
_ _
_
_
SEKİZİNCİ BÖLÜM İNÖNü'NÜN GÖLKÖY ZİYARETİ·····-·····--····- ·· ·- -· --- - -------··- ··· ··-······· ·····-·················-·······-·····-·· .. ... 375 Güç Fakat Çok Önemli Bir Görev..... ... ... . . . .. ...375 . . . .......
...
__
DOKUZUNCU BÖLÜM KASTAMONU-GÖLKÖY II. DÖNEM EGİTMEN KURSU MÜDÜRLÜGÜM . .. - ···----·-- --·-------- · .... ... ·····-······· - ····-· ····--·· .........·····------·-----·-------···-····- ···-·······-····· ....... ............ ..... ..... 391 Köylü ile İçli Dışlı Oluş ........... ........ ........ ... ...... ... ........ ··--···--···--·····--··· ········ .. .... ...... ........ ...... . ... ...... ...401 Gölköy'e Gelenlerden Birkaç Çizgi ................................. ...... ............. ........................................................403 İki Öğretmen Okulu Miidiirii . . . .. . . . . 406 Kocaeli Valisi ile Tartışma··-·········-········ ···············-···· ························-·--····-·····-··· ········ ···· ······ --·······-········ 407 Eğitmen Kurslarına Yazık Oldu .......... ... ... ..........···-··---------··---··-········· ...... ... ...... ...... ....... ... 413 _
ONUNCU BÖLÜM KÖYE AYDINLIK GETİRECEK GÜNLERİN EŞİGİNDE . . . . . . .. . . 415 -· ···· ...... ·· · ········· ····· · . ......... 415 Tonguç'la Başbaşa. . . Tonguç'un Ağzından Köy Enstitüsü... ...... ........·····-·-·-·---·--·- ·-·- ····-··-- ····-······-· ......... .............. ...... ....416 .... .......................................... .... ...425 Birinci Maarif Şurası..... Çankaya'daki Kabul Töreninde İnönü ile Köy Enstitüleri Üstüne Bir Konuşma--·----·--------- -··-·· ·········· ············ ............................... 427 .. .... . .. . . .. ... ........ ... . .... ............... .. . ... 434 Köy Enstitüleri Kanunu..... İnönü'nün İki Mesajı.... . . ...... .... ...... ........ ..... . .. . . . . .436 Sonsöz / Bengü Balkır Mısırlıoğlu .. Kronoloji ......... Dizin.. . . .. ..
.. 438 441 .... 445
Önsöz
Dedem öldüğünde 16 yaşındaydım; başımda kavak yelleri ama yine de her şeyin farkında olabilecek bir yaşta . . . Dedemi çok severdim; onun eski bir öğretmen olduğunu, Arifiye'de Köy Enstitüsü diye bir okul kurduğunu biliyordum ama bunun anlamını bilmiyordum; Ton guç'u ve dedemin onun sahadaki has adamı ve can dostu olduğunu hiç bilmiyordum. Ne zaman bir ödevim olsa ya da bir soru sorsam Meydan Larous se ciltlerinden birini açıverirdi önüme ve saatlerce kafamızı kaldır mazdık. Son yıllarında aynı apartmanda oturmamıza ve her akşam bir arada olmamıza rağmen enstitüyle ilgili tek bir söz söylediğini hatırlamıyorum. Duyduklarım bölük pörçük babaannemin anlattık larıydı. Dedemin bu suskunluğu sonraları düşündüğümde içimi hep çok acıttı; bu nasıl bir kırgınlık, nasıl bir yaraydı ? Bin bir emekle ku rulan Köy Enstitüleri, siyasi partiler tarafından nasıl politik amaçlara kurban edilebilmişti ? UNESCO'nun dünyaya örnek proje ilan ettiği bu kuruma nasıl kıymışlardı ? Dedeme olan sevgim mi, hayranlığım mı, yoksa bir içgüdü mü sebep oldu bilmiyorum, ölümünden sonra bütün arşivini, fotoğrafla rını, imzalı kitaplarını ben sahiplendim. Yazdığı dört anı kitabını an cak üniversite yıllarında okudum hüngür hüngür ağlayarak . . . Daha önce okumamış olmanın verdiği büyük utançla, bu anıları dedemle paylaşamayacak olmanın verdiği acıyla, pişmanlıkla, ama en çok da hayranlıkla, minnetle, gururla . . . Öyle bir hayat hikayesi ki insana kendini küçücük hissettiriyor. Bu insanlar böyle yaşadılarsa ben bu hayatta ne yapıyorum, ne işe yarıyorum dedirten bir hikaye . . . ***
19. yüzyıl sancılı bir eğitim mirası bırakmıştı. Ayakta kalabilmek için ordusunu acilen modernleştirmek zorunda olan Osmanlı, modern eğitim hamlelerine yüzyıl başında İstanbul'da askeri yüksek okullar
X ESKİ BiR ôGRETMENİN ANILARI
ve meslek okullarıyla başlamış, yüzyılın ikinci yarısında, devlet çö küş ve iflasın eşiğindeyken askeri ortaokulları hızla yaygınlaştırmış ve gecikmiş bir temel eğitim kanunu çıkartmıştı; 1 86 9'da ilköğretim zorunlu hale getirildi; her köyde ve mahallede ilkokul, 500 hane üstü her kasabada ortaokul, 1.000 hane üstü her şehirde lise açma kararı alındı ama parasızlıktan bir kısmı gerçekleştirilebildi; öncelik şehir ve kasabalardaydı. İlk ve ortaöğretim içeriğinde modernleşme çabaları ve arayışları ise sürüyordu. Osmanlı, Batı tehdidine karşı Batı yöntemlerine sığınmıştı, ama bir yandan da yurtdışında azalan gücüne karşılık halifelik kar tını oynamaya başlamış ve artık halkının büyük çoğunluğu Müslü man olan imparatorlukta, yükselen milliyetçi akımlara karşı bir siyasi tercih olarak İslam'a daha da sarılır hale gelmişti. Açılan ilkokullar temel eğitim diye esas olarak din eğitimi vermeye devam ediyordu, halkın tercihi de bu yöndeydi. Sonuçta, Cumhuriyet öncesinde ülkede şehirler ve büyük kasabalar ortaokula kavuşmuş, öğretmen okulları ve yaklaşık 50 adet lise açılmıştı ama ilkokulların veremediği temel eğitimi ortaokul l a r üstlenmişti; özellikle t:ışr:ıd:ı :ıskeri okull:ır dışınd:ı eğitimin seviyesi çok düşüktü. Osmanlı, temel eğitim sorununu çöze memişti. Daha az yatırım yapılan Doğu vilayetlerinde durum daha da kötüydü. Ayrıca tüm ülkede, nüfusun yaklaşık yüzde sekseninin yaşadığı köylerin yüzde doksanında ne ilkokul vardı ne de öğretmen ve köye öğretmen bulunamıyordu. Dönemin tüm eksiklerine ve zorluklarına rağmen, Osmanlı açtığı bu okullarda önemli kadrolar yetiştirdi, Cumhuriyet bu kadrolarla kuruldu . . . İçlerinden biri de dedemdi. Bu kitap, son dönem Osmanlı okullarında yetişmiş, Kurtuluş Sa vaşı'na on yedi yaşında gönüllü katılarak cepheye gitmiş, Bursa'da Yunan işgali altında öğretmenlik okumuş ve eşkıyanın ölüm tehditleri altında yirmi yaşında köy öğretmenliği yapmış Süleyman Edip Bal kır'ın, Cumhuriyet'in ilk zamanlarında öğretmenlik ve müfettişlikle devam eden, ardından Eğitmen Kurslarına ve Köy Enstitülerine uza nan inanılmaz hayat hikayesi . . . bir dönem hikayesi ... ***
Bu kitabın yazılmasını teşvik eden Sabahattin Eyüboğlu'nun 1 968 yılında Yeni Ufuklar dergisinde yayınlanan Eski Bir Öğretmenin Anı ları ile ilgili makalesinden bazı bölümleri, dönemin ruhunu çok güzel yansıttığı için aşağıda aktarıyorum.
ÔNSÔZ XI
Süleyman Edip Balkır'ın Anılan1 Sabahattin Eyübaglu Arifiyel Söför durdu, Enstitü Mektebi, dedi Süleyman Edip bey müdürün adı. Bir yol da burada duralım; Ellerinde nasır, yüzlerinde nur, Yarına ümitle yürülenlere Bir selôm uçuralım Orhan Veli (Destan Gibi, 1946)
Süleyman Edip Balkır'ın Eski Bir Ögretmenin Anıları diye yayınladıgı güzel kitabı okurları ma, ögrencilerime salık verirken Orhon Veli'ni n dizelerinden daha iyi giriş bu lamazdım. Orhan Veli gibi kimselere yaranmak istememiş, kişiligi ve şa irligiyle çıkorcılıgın, gericiligin karşısına dikilmiş bir insanın okula, hele bir müdü re selôm uçurması üstünde durulmaya deger bir olaydır. Bu dizelerde devrimci Türk şiiriyle devrimci Türk egitimi m utlu bir rastlantıyla kucaklaşıyor.
Destan Gibl nin çıktıgı 1 946 yılı ne yazık ki u m utlu yürüyüşlerin birden du
rakladıgı yıl old u . Orhan Veli'nin ucurdugu selôm daha yerine ulaşmadan, elleri nasırlının gözlerindeki nur donu klaşıverdi. Etki nin tepkisi sandıgımızdan daha da erken geldi. Kendi devleti bir kez daha Anadolu'nun solugunu kesti. Kırk bin kö yümüz, yüzde seksenimiz, Kurtuluş Savaşı'nı kazananlarımız bir kez daha elleri bögründe garip kalıverdiler. Padişahlar padişahı, krallar kralı PARA sen misin eli nasırlılara selô m uçura n dedi Orhan Veli'ye ve Enstitü mektebi, Süleyman Edip beyiyle birlikte şöförün de, şairin de durup bakmayacakları bir yer oluverdi. Gelelim kitabımıza. Günü gününe tutulmuş anılara dayansaydı Balkır'ın kita bı son elli yıllık ilk ögretim çabalarımızın en zengin destanı olurdu. Çünkü, Kurtu luş Savaşı sırasında köy ögretmenligini ancak m üezzinlikle birleştirip yürütebilen Balkır, yaman bir iş ve direniş gücüne eklenen m urlu rasrlantılarla Yeni Türki ye'nin, Cumhuriyet Türkiyesi'nin bütün ilk ögretim seferberliklerine katılmış, türlü sorumluluk basamaklarında yer almış, en büyük yetkililerle senli benli olmuş, en Yeni Ufuklar, sayı 191, 1968, s. 1-3 .
Xll ESKi BiR ÖÖRETMENIN ANILARI
yoksul yurtta şları m ızla en seçkin devlet adamları arasında mekik dokumuş bir meslek eri, bir kültür seferberidir. İ l k öğretimin işçiliğini bira kmadan, yöneticileri arasına girmiş bir insandır. S.E. Balkır' ı n anlattığı yıllar, Türkiye'nin özgürlük savaşıyla başlayan diriliş ve yeniden kuruluş yıllarıdır. Yazar bu yılları acı ve tarlı gerçekleriyle anlatırken daha çok kendi iş alanına bağlı kalıyor. Hep ilk öğretim çabalarına çevrilen anılar bize yeni Türkiye'nin bir ilk eğitimcisinin nasıl yetiştiğini, işe nerden baş layıp ne yollardan geçtiğini, neleri özleyip ne kadarı n ı başarabildiğini açık se çik örnekleriyle gösteriyor. Ayrıca Atatürk ve İnönü' nün ilk eğitim çabalarını da adım adım izleyebiliriz; ve şunu görüyoruz ki, Cumhuriyet'i n ilk otuz yılı içinde ülkücü, ilerici, devrimci öğretmenler yetişmiş, devleti arkalarında bildikleri için köyde, kentte zorlu kların, yoksullukların her türlüsüne seve seve katlanmışlardır. S.E. Balkır ve ona benzeyen yüzlerce devrimci eğitim savaşçısının, memleketin her köşesinde aynı inanç ve coşkunlukla çalışmasın ı her devlet ve her hükümet kolay kolay sağlayamaz. Bir hava eser, insanı, hele Balkır gibi tuttuğunu ko paran bir insanı mutlu azınlığın rahatlığından koparıp karanlık çamurlar içinde cenkleşmeye yollar; bir hava eser ki, m utsuz çoğunluğun insanlarını yurtlarından kaçıp Amerikalara sığınmaya sürükler.
Balkır'ın anlattığı yıllar, öğretmenlerin kafasında Atatürk yelleri estiği yıllardır. O yılların adsız eğitim kahramanları kolayca sağlayabilecekleri rahatları ve çok kez de canları pahasına, karanlıklarla, ( ... ) sinsi kara güçlerle nasıl savaştılar kim bilir! Ne var ki o yıllarda öğretmen devleti arkasında biliyor, bir halk tür küsündeki gibi " Ben öli"rsem, benden daha genci var" diyebiliyordu. Köylüyle aydın, aydınla köylü orasında özgürlük savaşında gerçekleşen bir kaynaşma ilk eğitimde her gün biraz daha olağan görünüyordu. ( . . . ) Dikkat ederseniz Bolkır'ın kitabında yakınma, şuna buna çatma yoktur: Öğretmen her gittiği yerde yapabileceğinin en çoğunu yapar ve susar. Yıllarca çalışıp gerçekleştirdiğinin yıkılması karşısında da "Yazık oldu" demekle yetinir. Balkır' ı n kısaca "Yazık oldu" demekle yetindiği yıkılmış kurumlardan biri Eğit menlerdir. Bu kurum eğitim tarihinde katıksız bir Türk buluşu ve Bolkır'ın Eskişehir ve Kasta monu' do canla basla uygulamasını sağladığı bir kurumdur. Ordudan köyüne dönen askeri milli eğitim seferberliği için kazanmak, basit olduğu ölçüde zengin ve gericileri ürküttüğü ölçüde yerinde bir yerli buluştu. Eğitmen hiçbir öğretmenin gitmediği, kolay kolay do gidemeyeceği köylere Cumhuriyet'in tek sözcüsü olarak ve köylüye nasıl seslenileceğini bilerek gidiyordu. En az bilgi edinmiş eğitmen bile köye elbet imamdan daha fazla ışık götürüyordu. Üstelik kendiliğinden bir iş eğitimcisi, bir üretici eğilim uyg ulayıcısı oluyordu. Daha do
ÖNSÖZ Xlll
üstelik Devlet bu yoldan Mehmetçige "Sana g üveniyorum " demiş oluyor, savaş.. taki işbirligini barışta saglıyordu. Kendisine güvenilen, iş gücü depreştirilen Mehmetdgin neler yapabilecegi ne Balkır'ın anılarında birçok örnekler bulacaksınız. Bunlar arasında en güzeli Gölköy' deki tugla destanıdır. Evet, bir destandır gerçekten, kurs binalarının üç yüz elli bin tuglasını yapıvermeleri. Bu destanı yaşayanlar, hangi okulda daha yaratıcı bir egitim görebilirlerdi? Tonguç ve onun Balkır türünden kurucu arka daşları is egitimi ilkesine ( ... ) memleket gerçekleri, koşulları, zorunlulukları içinde pişerek varmışlardır. Egitmen kursları ve onların başarılarına dayanılarak kuru lan Köy Enstitüleri, ( ... ) Türk köylüsünü karanlıktan ve kulluktan kurtarma istemini ciddiye alan egitimcilerimizin kenarda kösede cömertçe harcadıkları gösterişsiz bilim çabalarının sonuçlarıdır. Balkır'ın anıları, ne yazık ki, Köy Enstitülerinin kurulmasıyla sona eriyor. Ari fiye Köy Enstitüsü müdürlügündeki anılarını bir baska kitaba bıraktıgını kendisin den ögrendim. Kardeşim Mustafa Eyüboglu ile esinin de katıldıgı Arifiye desta nını yakından biliri m . Yirmi bes yıl önce orada çok baska rüzgôrlar esiyordu. O güzelim yurt kösesi semtine ugranmaz bir sivrisinek yata91 i ken birkoç yıl içinde Orhan Veli' nin önünde durup selôm uçuracagı bir yer oluvermişti: Derslikleri, işlikleri, ögretmen evleri, meyva ve balık isletme kurumları ile, Arifiye'ye her u9rayanın içi umutlarla doluyordu. Ben ilk gittigimde, enstitünün ne kadar çabuk gelisligine şaşarken Balkır islerin türlü nedenlerle agır gittiginden yakınıyordu. Balkır, birçok is a rkadaşları gibi, en verimli çagında, en verimli oldugu isten ay rılıp, isgücünün yüzde birini harcayarak rahat yasamak zorunda bırakıldı. Ve olanlar yine Türk köylüsüne oldu. ***
Bu kitabı ilk basımından 52 yıl sonra yayına hazırlarken orijinal diline ne kadar müdahale etmem gerektiği konusunda önce bocala dım. Aslında dedem, yaşına ve devrine göre çok modern bir dil kul lanmıştı. Sonuçta, kitabın ruhunu bozmadan yeni nesiller tarafından anlaşılır kılmak için eski kelimelerin yanına açıklamalar yazdım, ba zılarını okuyucuya bıraktım (Sadece köşeli parantez içindeki açıkla malar bana ait olup, diğerleri kitabın ilk basımı sırasında S.E. Balkır tarafından konulmuştur) . Kitapta ikinci karar konusu fotoğraflardı. Orijinal kitapta çok az fotoğraf vardı ve bazıları kayıptı ama dedemin arşivi çeşitli yerlerden edindiklerimle birleşince elimde ciddi bir arşiv oluşmuştu. Bunları yer ve zamana göre dikkatle tasnif ederek kayda geçirmek, belgelemek
xıv ESKi BiR ôGRETMENIN ANILARI
istedim. Ayrıca, dedemin kitapta sözünü ettiği dergileri sahaflardan, gazeteleri arşivlerden topladım ve hayatında önemli yer tutan şehir lerin, okulların o dönem fotoğraflarına ulaşarak kitaba ilave ettim. Diğer ilavelerim de dipnotlar, harita, Sonsöz ve Kronoloji oldu.
Teşekkür Bu çalışmalarda editörüm Pınar Güven ve eşim Hakkı Mısırlıoğ lu'nun görüşleri benim için çok değerliydi. İkisine de müteşekkirim. Fotoğraf konusunda en büyük desteğim, değerli dostum araş tırmacı/yazar Karabey Aydoğan oldu. Kendisine müthiş arşivi, çok kıymetli danışmanlığı ve her şeyden önce inanılmaz Süleyman Edip Balkır sevgisi için minnettarım. Kastamonu Doğru Söz gazetesi arşivinde benim için günlerce uğ raşan kıymetli dostum emekli öğretmen Emin Arık'a ne kadar teşek kür etsem azdır. Gölköylüler Vakfı'nda Süleyman Edip Balkır adının halen gördüğü itibar ve sevgi benim için çok anlamlıydı. Mustafakem;ılpaşa ve Eskişehir belediyeleri şehir fotoğrafları ko nusunda desteklerini esirgemediler; ilgililere teşekkür ederim. Ve tabii, değerli fotoğraf arşivini bana açan Tonguç Belgeliği Vak fı'na ve vakıfta benimle saatlerce içtenlikle çalışan güler yüzlü Nuray Aktan'a bu kitapta çok şey borçluyum, gönülden teşekkür ederim. Bu sahada çalışanların ellerindeki fotoğraf ve belgeleri Tonguç Bel geliği Vakfı ile paylaşması ve vakıf arşivini zenginleştirmesi dileğiyle ... Bengü Balkır Mısırlıoğlu Eylül 202 1
Eski Bir Öğretmenin Anıları �
Giriş
Anıları ben yeraltındaki tarihsel kalıntılara benzetirim. Bir rastlantı sonunda eşilip deşilip ortaya çıkarılanlar ayıklanıp paklandığı zaman kiminin paslanıp işe yaramadığı görülür; kimileri de değerlendirilince bunlar, tarih dönemlerine yeni bir ufuk kurduğu gibi kopuk, limeleş miş yerlerine yamalar örer ve anlam bütünleyen güçler kazandırır. Anıların oturduğu öylesine olaylar vardır ki bunlar yerlerinden çı karılıp özlerine, ağırlıklarına göre dizilip ortaya konulduğu zaman belki bir ülkenin karanlıkta kalmış geçmişindeki bir köşesini, bütün çizgileri, bütün renkleriyle tanımlar ya da bütün dünyaya yeni şeyler öğreten bulunmaz belge değerine ulaşırlar. Kendi nefsimde denediğim yönü de şöyle oldu hep: Hani karan lıkta bir elfenerini ağzına kadar dolu bir odada sağa, sola tutarsınız da ışığının yoğunlaştığı yer keskin bir belirti içinde, yanlardakilerse boğuk bir şekilde kaybolmuşluktan kurtulur, meydana çıkar. Bun ların içinde ilgi çekici şeylere rastlanınca, elinizdeki fener artık deli gibi doğrultular değiştirir, bunlardan yenilerini aramaya başlar. Tıpkı bunun gibi, yeri geldiğinde, bir anımdan kopardığım parçaları asıl biçimleri, renkleriyle ortaya koyunca bunların çok kere çevremi ilgi lendirdiklerini görmüşümdür. İşte böyle zamanlarda eski yaşantıları mın, çabalarımın tümünü niçin yazmadığım sorusuyla sık sık karşı laşmışımdır. İlk önce bu teşvikleri umursamadım. Ama yaşlanıp da görev yılları birbiri üstüne yığıldıkça geçmişim, türlü türlü olayların ve deneylerin tıkabasa istif edildiği bir depoya benzedi. Burada neler yoktu ki . . . Başıboş bir çocukluk dünyasının alabildiğine özgür yaşan tısından tutun da bir şeyler anlayıp bellemek hırsının sürüklediği öğ renciliğe, sonra da öğretme sevgisinin tutuşturduğu ülkücü çabalara kadar her şey, ama her şey vardı. Sürüp giden teşviklerin baskı haline geldiği bir sırada, vaktiyle pek ağır ve ürkütücü koşullar içinde yürüttüğüm bir görevimin anılarını,
2 ESKi BiR ÔÖRETMENIN ANILARI
sivri yanlarıyla ve o günleri yaşarcasına taze bir coşkunluk içinde or taya koymuştum. " Yahu, bunları niye yazmıyorsun ? Yoksa eskinin karanlığı içinde küflenmeye bırakılacak kadar önemsiz mi sayıyorsun? Yaz dostum, yaz. Hem de hiç vakit geçirmeden başlamalısın." Bunları söyleyen, Sabahattin Eyüboğlu idi. Kendisini, köy enstitü lerinin en hızlı günlerinde, Tonguç yoluyla tanımıştım. Tonguç, "Eyü boğlu " derdi de başka şey çıkmazdı ağzından. O kadar beğenir, o ka dar severdi onu. Kendisiyle ilişkilerimiz bugüne kadar sürdü. Yakın larım arasında doğru, güzel şeylere inanan, hiçbir nedenin bu yoldan çeviremeyeceği kadar sağlam bir karakteri olan bu çok alçakgönüllü dostuma öylesine güvenim vardı ki, bana bu söyledikleri, o zamana kadar birikmiş söylenenlerden çok daha etkili oldu. Kuru dallarda, ılık havanın, güneşli günlerin patlattığı tomurcuklar gibi, işte hemen o sırada filizleniveren yazmak arzu ve kararım, kalem-kağıt savaşına girişti. Bunların ilk örneklerini Eyüboğlu'na okudum. Dedi ki: " Ben ce olayları bu denli yoğunlaştırmak, sivri yerlerine dokunup geçiver mek, özleri ne kadar çekici de olsa, ken