Bizans Piyadesi: Doğu Roma İmparatorluğu 900-1204 [1 ed.]
 9786053603276

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

TIMOTHY DAWSON Dr. Timothy Dawson antikçağ doktorasını Bizans çalışmaları alanında

�oo3'te vermiştir.

Bizans, Yunan ve Roma orduları üzerine birçok eseri ve bildirisi vardır. Avustralya'daki ilkAvrupa tarihi savaş okulu olanAmyna'yı (Yunanca "savunma") açan Dawson ı98S yılında antikçağ dövüş teknikleri hakkında bir talim kitabı yayınlamıştır. O zamandan beri belirli silah ve zırhlar üzerine uluslararası bir uzman olarak kabul edilmektedir. İngiltere' de Leeds şehrinde hayatını sürdürmektedir.

ANGUS McBRIDE Angus McBride dünyanın en saygın tarih illüstratörlerinden

o'dan

biridir ve geçen otuz yılda 9

fazla Osprey cildine katkıda bulunmuştur. Kuzey İskoçyalı bir ailenin oğlu olarak ı93 ı 'de dünyaya gelen, fakat çocukken yetim kalan McBride, Canterbury Katedrali Korosu Okulu'nda eğitim görmüştür. ı947'den itibaren reklam ajanslarında çalışmaya başlamış ve askerlik görevinden sonra birkaç yıl yaşayacağı Güney A , frj.ka'ya göç etmiştir. Daha sonra

1b.iya1lii i 'iti'aiıda' da sürd'(.ire11

Jvf.ç.��ide"�ooi de vefı:tt (Jfmiştir. ...

.,

-

. . . ... .

Timothy Dawson illüstrasyonlar: Angus McBride

BİZANS PİYADESİ DOGU ROMA İMPARATORLUGU

900-1204

Çeviren: Gürkan Ergin

TÜRKiYE

$BANKASI

Kültür Yayınları

OSPREY ASKERİ TARİH DİZİSİ TIMOTHY DAWSON ANGUS MCBRIDE

BİZANS PİYADESİ Doğu Roma İmparatorluğu 900-1204 ÖZGÜN ADI BYZANTINE INFANTRYMAN

EASTERN ROMAN EMPfRE c.900-1204 OSPREY PUBLISHING, COPYRIGHT

©

2007

OSPREY PUBLISHING LTD 2007

ÇEVİREN

GÜRKAN ERGİN ©TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI, 2010

Serrifika No:

1 1213

EDİTÖR

ALİ BERKTAY METE AKSAN DİZİN

ERKAN IRMAK GÖRSEL YÖNETMEN

BİROL BAYRAM GRAFİK TASARIM UYGULAMA

TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTOR YAYINLARI T. BASKI: TEMMUZ 20TT

ISBN 978-605-360-327-6

Genel Yayın

o: 2300

BASKI

GOLDEN MEDYA MATBAAC!UK VE TİCARET A.Ş. TOO. YIL MH. MAS-SİT T. CAD. NO:

88

BAGCILAR İSTANBUL (0212) 629 00 24

Sertifika No: 1235 8 Bu kirabın rüm yayın hakları saklıdır. Tanırım amacıyla, kaynak gösrermek şartıyla yapılacak kısa alınrılar dı ında gerek merin, gerek görsel malzeme hiçbir yolla yayınevindcn izin alınmadan çoğalrılamaz, yayımlanamaz ve dağırılamaz.

TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTüR YAYI�;L\RI İSTİKLAL CADDESİ, :>!EŞELİK BEYOGLU

3H33

OKAK. :"O: 11.+

I TA.,BUL

Tel. (0212) 2 -2 39 91

Fax. (0212) 2-2 39 9www.i

kulrur.com.tr

İÇİNDEKİLER

. ................... 4

GİRİŞ .. Tarihi Arka Plan·Askeri Arka Plan KRONOLOJİ

ı3

ASKERE ALMA

16

KILIK KIYAFET . TEÇHİZAT

. ................ ......... ı 8 .. .. . . ... ..... . . . ....�ı

Başlık·Vücut Zırhı· Uzuv Zırhları· Kalkanlar· Silahlar·Ağır Silahlar EGİTİM . HİZMET ŞARTLARI . H izmet Süresince · H izmet Sonrası İNANÇVEAİDİYET SEFER

SAVAŞ DENEYİMİ MÜZELERVE YENİDEN CAN/ANDIRMA TERİMLER SÖZLÜGÜ

KAYNAKÇA RENKLİ RESİM AÇIKIAMALARI DİZİN

................. .... 48 . ...... .......... .... 3 4

Gİ Rİ Ş

Tarihi Arka Plan "

ge nerali M aurikios' a atfedilen Strate gikon kaleme alınmıştı. Eser O rta Bizans Dönemi'ne kadar etkisi­

Roma İ mparatorluğu'nun çöküşü" Batı tarihinde

ni korudu. N e var ki , imparatorluğun mutlu günleri

diğerlerine gö re açık farkla en yanlış sunulan olay ­

Avarlar adı altında bir araya gelen kuzeydeki barbar­

dır. 5 . yüzyılın başında Roma' nın yağmalanması

ların 6 4 8 ' de başkenti kuşatmasıyla sona erdi . Bar­

kuşkusuz imparato rluğun yaşamı boyunca gördüğü

barlar yanlarında çekmeli mancınık getirmelerine

e n dramatik ve traj ik hadiseydi , fakat hiçbir şekilde "son" değild i . Bu gelişmenin nedenlerinden biri, I .

rağmen, şehrin 4. yüzyıl surları onları caydırmak

C o nstantinus 'un M S 3 3 0 ' d a antik Yu nan şehri

sureti surlarda dolaşan Bakire Meryem'in övgüyü hak ettiğini düşünüyo rlardı . Aynı tarihlerde , İ s ­

Byzantion'u yeni başkent yaparak adını " C o nstanti ­ nus'un şehri" ( Konstantinopolis) olarak değiştir­

için yeterli olmuştu . Konstantinopolis sakinleri ise,

mesinden itibaren Roma ve batı eyaletlerinin, im­

lam'ın yükselişiyle birlikte doğuda daha büyük bir tehlike baş gö st e r d i . İ slamı yaymayı hedefleyen

paratorluğun ekonomik ve siyasi hayatında öne mle ­

"gaziler" oldukça kısa sürede güney ve doğu eyaletle ­

rini giderek yitirmeleriydi. Bununla b irlikt e , Kons ­

rini ele geçirdiler. Bu bölgelerdeki direnişin Kons ­

tantinopolis ' i n s e çkinleri Batı 'ya veda etmekt e n me mnun değillerd i . İ mparato rluk kuvvetleri ı 4 .

tantinopolis 'ten kaynaklanan dini politikalara karşı

yüzyıla kadar İ talya 'yı yeniden ele geçirmek ve elde tutmak amacıyla savaşmışlar ve kazandıkları başarı lar farklı ölçülerde olmuştu . Aslında Roma İ mpara -

mektedir. Başkent , çok çeşitli H ı ristiyan gelenekleri

hoşnutsuzluk yüzünden b altalandığı genel kabul gö r­ kadar eski dinleri de barındıran bir bölgede merkezi Ortodoksluğu dayatmaya çalışıyordu . Müslümanla­

torluğu, Osmanlılar Konstantinopolis ' i ele geçirene

rın başarıları şehri 668 ve 677 yılları arasında tekrar

dek bin yıl daha yaşamını sürdürmüştü . Dördüncü

tekrar kuşatmalarına yol açtı. Bu girişimler yine sur­

Haçlı Seferi'nde yaşanan felaket bile kültürel ve s i ­ yasi mirasın değişen fakat sürekliliğini koruyan a k ­

ların dengi değildi, fakat surlar sürekli saldırılara sonsuza kadar dayanamazdı. Fetih bekle ntisi, İ sla -

tarımını engelleyememişti. M S ı . yüzyıl gibi erken

miyet içindeki hizipleşme , Sünnilik ve Şiilik arasın -

bir tarihten itibaren imparatorluğun sakinleri o nu "Romania" olarak adlandırmışt ı . "Bizans İ mpara ­

lu' daki Müslüman ilerleyişi durmuştu . Dış tehdidin

torluğu" ismi, Bat ı ' nın H açlı seferlerine kadar uza ­

ve içteki b ölünmenin birlikte yaşandığı söz konusu

da ayrılığa yol açan iç savaş ile sona ermiş, Anado ­

nan ö nyargılarını somutlaştırmak amacıyla ı s57'de

zaman dilimi şimdi Bizans'ın Karanlık Çağı olarak

b i r Alman tarihçi tarafından o rtaya atılmıştır.

adlandırılmaktadır. Bunun Avrupa' daki Karanlık

Geç 6. yüzyıldan 9. yüzyılın sonlarına kadar im­ paratorların endişeleri daha sıkıntı ve riciydi ve ana -

Çağlar ile ilgisi yoktur. Çok geçmeden İ slam ile istikarlı sınırlar teşkil edildi, ama imparatorluk içerde dini ikonaların put ­

yurda yönelikt i . Iustinianos 'un ardından, Perslerle kökeni geçmişe dayanan rekabet askeri konulara hii kim olmuştu . Bu durum, İ mparator H e rakleios'un

yüzünden harap haldeydi . Doğu O rtodoksluğunun

6 4 9 ' da Sasani İ mparatorluğu ' nu b ozguna uğratma ­

b öyle tartışmalardaki ciddiyeti ve imparatorun Kili -

sıyla kesin olarak bir sonuca bağlanmıştı . Bu sırada, 604 civarında, Roma askeri yazınının en önemli anıtlarından biri olan ve bazen imparator ile başarılı

4

p e restliği teşvik ettiği üzerine yap ılan tartışmalar

se' deki merkezi rolü imparatorluğun bir yüzyıl b o ­ yunca şiddetli b i r ikiye bölünme sürec i yaşayacağı anlamına geliyordu . 9. yüzyılın sonunda sorun iko -

GlFU Ş

Çavuşin'deki Dovecote K i l i se'sinde bulunan Sevaste ' n i n Kırk Şeh i d i adlı fresk hem piyade hem de süvariyi beti m lemektedir. Piyadelerin zırh ları birbirinden d ikkat çekici ölçüde farklıdır. Ortadaki erkek, karn ı n alt kısmı ve kasığı koruyan büyük p u l l u bir etekle desteklenm i ş p l a k a l ı klivanion g iymektedi r (Steven Lowe ' u n izniyle).

5

B İ ZA N S P İ YA D E S İ

nalar lehine çözüldü ve bunu M akedonia'lı impara ­ torların idaresi altında istikrar ve yeniden yapılan ma süreci izle d i . " Bilge " ola rak bilinen ( b u çok da haklı bir yakış ­ tırma değildir) VI . Leon adli sistemde reform yap ­ mıştır. Konumuz açısından daha da önemlis i , imp a ­ ratorun askeri uygulamalar üzerine yapılan çalışma !arda en üst seviyede yenilenmeyi başlatmasıdır. Ö nceki yüzyılın sıkıntıları hayatın başka alanları ka dar şüphesiz askeri uygulamalarına da gölge düşür­ müştür, ama yeni tekniklerin gelişimi ve yeni şartla ra uyum sürmüştür. Leon'un katkısı ise Strategi ­ kon ' dan beri ilk kez bunları kayda geçirmesi ve dü ­ zenlemesidir. Le on 'un Taktika 'sı, Strategikon 'un ha len yararlı görülen kısımlarını korumakta ve bunla ra pullu zırh gibi yeni gelişmeleri de eklemektedir. Leon' dan so nra tahta oğlu VI I . Konstantinos Porphyrogennetos ("mor içinde doğmuş") geçmiştir. Konstantinos babasının edebi faaliyetlerini sürdür-

müş , fakat aske ri alanda bize çok şey anlatmakla bir­ likte sadece imparatorluğun aske ri seferlere iştiraki üzerine bir el kitabı ile sınırlı kalmıştır, ama bu eser sıradan askerlik hayatına dair bilgi vermez . ı o . yüzyılın üçüncü çeyreği imparatorluğun ida ­ resi açısından dengesiz bir dönemdir, ama bu kitap için önemlidir. VI I . Konstantinos'un emri altında kendilerini kanıtlamış ge neral , aske ri el kitapları yazma işine girişmiştir. İ kisinden en önemlisi 9 63 969 arasında kısa süre tahtta da kalmış olan II . i ­ kephoros Phokas 'tır. Savaş Sanatı Üzerine (daha z i ­ yade modern Latince adı ile , Praecepta Militana diye bilinir) adlı el kitabı daha önce yazılanları ve tashih ­ leri içermekt e , yazarının bilgisi ile p ratik tecrübele ­ ri hakkında çok şey anlatmaktadır. Taktika adlı ikinci çalışma geç ı o . yüzyıl ge ne rallerinden Nikep ­ horos Ouranos'a aittir ve Savaş Sanatı Üzerine 'den birçok alıntı içerir, ama aynı zamanda Ouranos'un sefer tecrübesini gö stermektedir.

Doğu Roma İmparatorluğu yaklaşık 1025 11. yüzyılda eklenenlerle birlikte

100

200 kilonıelrc

1 1 . yüzyıl ı n o rtalarında Bizans İ mparatorluğu ve ortaçağda ulaştığı en geniş sınırları (Harita, Joh n R ichards).

6

300

400

GİRİŞ

Geç antikçağ boyunca v e ortaçağın başlarında imparatorluğa başlıca kültürel etkiler savaşlara, Sa­ sani İ mparato rluğu ' nu n yıkılmasına ve üstelik İ ran' ın yeni M üslüman halifeliğine katılmasına kar ­ şın Doğu' dan, özellikle de İ ranlılardan gelmiştir. Bu etkilerin kapsamı hafife alınmamalıdır. Dine ve b il ­ hassa giyim kuşam gibi günlük hayatın çeşitli alanla rına nüfuz etmişlerdir. 963 'ten beri ortak imparator olan Il. Basileios, 976 ' dan sonra tek ya da en yaşlı imparator olarak

vaşı felaketiyle Anadolu ' nun büyük bölümünü Sel çuklu Türklerine bırakmak zorunda kalmasıdır. M a­ lazgirt yenilgisi kadar yıkıcı diğer bir olay, neredey­ se bir o nyıl b oyunca tahtta hak iddia eden rakiplerin çıkardığı iç savaşların yaşanmaması halinde impa ratorluğun çekirdek bölgelerini elinde tutabilecek olmasıydı . Sonuçta, iç savaşlar rakip komutanlardan b iri

ve yaptığı seferlerle imparatorluğu 7. yüzyıldan son raki en geniş sınırlarına ulaştırmıştır. En önemli başarıs ı , Bulgarları ı o ı 4 'teki Kleidion Savaşı ' nda

olan Aleksios Komnenos tarafından ı o 8 ı 'de s o na e rdirildi. Zamanlama yerindeydi, zira N ormanlar gözlerini Balkanlar' daki zenginliklere çevirmişle r ­ d i . İ ç savaşlar imparatorluğu fakirleştirmiş, orduyu kargaşa içinde bırakmışt ı . Aristokrasi arasındaki ayrışmalar da bertaraf edilememişt i . Yine de Aleksi os, N ormanları uzaklaştırmayı b aşarabilmiş ve ikti -

yenerek ı 5 . o o o esir almasıdır. ı o o esirden 9 9 'unun gö zlerini dağladığı ve bir gözünü kör ettiği geri kalan tek kişiyi o nlara eve dönüş yolunda rehb erlik etmek üzere bıraktığına dair hikayenin gerçekliği şüpheli dir. İ mparatora yakıştırılan "Bulgar katili" (Boulga ­ roktonos) sıfatı ise q. yüzyıla kadar kullanılmamış­ tır. Basileios herhangi bir surette yenilikçi değildi.

darını güçlendirmişt i . Bu da yine tam zamanında, Birinci H açlı ordusu imparatorluk sınırlarına d a ­ yandığında oldu . Aleksios'a atfedilen bir mektup , b u askerleri D o ğu'ya davet etmektedir, a m a metnin gerçekliği şüphelidir. Her halükarda ya sadece gel ­ miş olmaları y a da b elki beklenmedik derecede k a labalık olmaları yüzünden ilk H açlılar baş ağrıs ı ya -

Katkısı, ı o . yüzyılda geliştirilmiş ve düzenlenmiş politikaları ve uygulamaları sürekli olarak güçlen dirmek ve tatbik etmek olmuştur. İ mparatorlukların, güçlü yöneticileri zayıfların takip ettiği bir döngüye girme eğilimi vardır. ı ı . yüz ­ yılın ikinci v e üçüncü çeyreği d e , Basileios'un başa ­ rılı saltanatının ardından, o nun kazanımlarını ve daha fazlasını eninde sonunda boşa harcayan çok et­ kisiz imparatorlarla bu eğilime uymuştur. Başlan­ gıçta olaylar sadece çeşitlilik göstermekteydi. Sicil ya' nın büyük kısmında Müslüman hakimiyetine son verildi ve Ermeni anayurdu imparatorluğun kontro ­ lüne girdi. Buna karşın, Iustinianos'un 6 . yüzyıldaki seferleriyle geri alınan İ talya' daki topraklar N o r ­ manların saldırıları karşısında kademeli olarak k:ü -

ratıyordu . Buna rağmen Aleksios sorunla başa çıka ­ b ileceğini gösterdi. Orduyu Suriye 'ye yönlendirdi ve

tahta çıkmışt ı . "Altın tahtta" oturduğu 50 yıl süre ­ since imparatorluk idaresini istikrara kavuşturmuş

çüldü . Ardından N ormanlar yeni ele geçirilmiş S i ­ cilya topraklarını işgal etmeye koyuldular v e so nra da hırslı gözlerini Yunanistan'a diktiler. D o ğuda da b e nzer kayıplar yaşandı. Antiokheia (bugünkü An ­ takya) v e Ermeni Kilikia'sı kaybedildi. İ mparatorlu ­ ğun düştüğü en kötü durum, ı o7 ı ' deki M alazgirt S a -

yol üzerinde H açlılardan yararlanarak Nikaia'yı tek­ rar imparatorluğa katt ı . Bu arada yakın geçmişteki bir b aşka kayıp olan Antiokheia'nın tekrar Konstan­ tinopolis' e b ağlanması için güvence ald ı . Aleksios, ı ı ı 8 ' e kadar imparatorlukta hem askeri hem de ida­ ri istikrar sağlamak için çalışmaya devam ett i . Yukarıda sözü edilen güçlü - zayıf imparatorlar modeline karşın, Aleksios 'un iki ardılı oldukça etki ­ li yönetici ve ehil askeri komutan olduklarını kanıt­ lamışlardır. Babasının bina ettiği istikrardan destek alan II. I oannes özellikle doğuda kaybedilen b ölge ­ leri geri almaya girişt i . Kilikia' nın yönetimini yeni den ele geçirdi ve Frank idaresindeki çok etnisiteli Antiokheia Prensliği ' ni, Ko nstantinopolis 'e b ağlılık yemini etmeye zorladı. Görünüşe bakılırsa I oannes saray hayatına bazı yenilikler getirmiş ve özellikle saray kıyafetlerini radikal şekilde değiştirerek daha az stilize hale gelmesini sağlamıştır. Eğer kazayla isabet eden bir okun açtığı ölümcül yara yüzünden

7

BlZA N S P lYA D E S l

Nikephoros Phokas'ın Savaş Üzerine adlı eserine göre temel piyadenin yeni­ den kurgulanışı. Kal ı n dolgulu bir baş­ lık üzerine sarı lmış bez, kalın bir kava­ dion ve bele asılı spathion el kitapları­ nın tarif ettiği gibidir. Her yerde betim­ lenen ideal uzun çizme hypodemata yerine dize kadar gelen mouzakia ter­ cih ed ilm iştir ( Yazarın koleksiyonu).

erkenden hayata veda etmeseydi daha neler başara -

olan Selçuklu Sultanlığı ' na saldırarak doğuda ilerle ­

bileceği konusunda ancak tahmin yürütebiliriz .

me çabaları başarısızlığa uğradı ve Doğu'da Haçlılara

M anuel Ko mnenos öncellerinin yaptığı iyi işleri

katılmak üzere yola çıkını Batı orduları ile yeniden

sürdürmeye koyuldu , ama az çok karışık sonuçlar el -

sorunlar baş göste rdi . Ardından Manuel dikkatini Batı 'ya ve İ talya' daki kaybedilmi toprakları geri al -

de etti. Başlangıçta, Ikonion'da ( Konya) üslenmiş

8

G İRİŞ

maya yöneltti. Bu girişim Barium ve Apulia'nın bü­ yük ölçüde ı ı 56 ' da Bizans kontrolüne geçmesini sağ­ ladı, ama ne yazık ki seferi yöneten komutanın müt ­ tefikleri soğutan siyasi ehliyetsizliği yüzünden kaza nımların ömrü kısa oldu . Kuzey Balkanlar' daki faali yetler daha başarılıydı ; ı ı6ide , Semlin' de Macarlara karşı büyük bir zafer kazanıldı. M anuel'in orduya Ba­ tı uygulamalarını getirdiği söylenmekle birlikt e , an laşılan bunlar p iyadeden ziyade atlılar içindir. ı 4 . yüzyıl ilerle dikçe imparatorluğun içinde bu ­ lunduğu siyasi durum giderek zorlaşt ı . Batı yöne ­ timleri giderek güçlenmekteydi . Bunlar arasında Kutsal Roma Germen İ mparatorluğu, Sicilya ve Gü ­ ney İ talya' nın çeşitli kısımlarını elinde tutan N a r ­ m a n Krallığı v e denizci İ talya şehirleri bulunuyordu . İ talya ' daki şehir devletle rinden P i s a , Ce nova ve özellikle de Konstantinopolis ' i n eski kolonisi Vene ­ dik'in büyümeleri sorun yaratmaktaydı, zira imp a ­ ratorluğun zenginliğinin kaynağı o l a n ticareti , bil ­ hassa ipek ve b aharat gibi egzotik malların ticaretini yavaş yavaş ellerine geçiriyorlard ı . İ mparatorlar ge ­ leneksel askeri/ diplomatik taktikl e rine başvurarak şehirleri birbirine düşürmeyi denediler. N e yazık ki, bunu b aşarmanın tek yolu ticari imtiyazlar vermekti ve bunun sonucunda ticaret ve gümrükte n gelen B i zans gelirleri daha da azaldı. Saltanatının ileri safha larında M anuel başka bir yol denedi ve b irçok İ talya ­ lının ticari imtiyazlarını ellerinden alarak şehirden sürdü . Kararı uzun dönemde daha da zarar verici ol du; İ talyalılar Bizans ticaretini ve imparatorluğun Balkanlar' daki varlıklarını ele ge çirmek için iki kat çaba harcamaya başladılar. Bu durumun nihai ifade ­ si, Venedik' in D ördüncü Haçı Seferi'ni önce Zara'yı, ardından ı 404 'te Ko nstantinopolis ' i yağmalamak üzere kullanmasıdır. İ mparatorluğun kendi kültürel b eğeni kalıpları için Doğu'ya b akma eğilimi ı ı . yüzyılda zayıflamış ­ tır. İ slam Çağı ' nın ilk yüzyıllarında Arap toprakları ­ nın ayırt edici özelliği olan kültürel ve entelektüel canlılık kaybolmaya yüz tutmuştu ve İ slam dünyası nın sunacağı çok az yenilik vard ı . Batı' nın yükselişi, H açlıların büyük çaplı hareketleri ve ticaret, ı 4 . yüz ­ yılla birlikte yeni fikirler için b u yöne b akılacağı an-

lamına geliyordu . Bununla birlikte kültürel aktarım henüz Bizans topraklarından Batı'ya doğruydu . Dördüncü H açlı Seferi'yle sonuçlanan son 40 yıl traj ik bir dönemdir. İyi yöneticileri izleyen kötü yö ­ neticiler zinciri, kendisini tekrar adamakıllı göster­ d i . Komnenos 'lar sülalesi sadece üç yıl tahtta kalan ve hiçbir yararı dokunmayan iki imparator ile son buldu . O nları takip eden Angelos sülalesi, impara ­ torluğun siyasi se çkinleri Batı' d aki güçler ve tehdit ­ lerle nasıl başa çıkılacağı konusunda süren tartış ­ malar yüzünden sürtüşme yaşadıkları sırada biraz daha iyi bir p e rformans gö sterdi . Bizans İ mparat o r ­ luğu' n d a böyle anlaşmazlıklar s a d e c e tartışma konu su değildi, ama darbeler, karşı darbeler ve anında yayılan kamusal ve askeri huzursuzluk meselesiydi . Dolayısıyla imparatorluğun seçkinleri, Venediklile ­ rin entrikalarını e ngellemekte v e D ördüncü H açlı o rduları Şehirlerin Krali ç e s i Konstant i n o p o l i s ' e doğru yöneltildiklerinde etkili şekilde direnmekte yetersiz kaldılar.

Askeri Arka Plan Roma'nın Cumhuriyet ve Erken İ mparatorluk döne ­ mindeki profesyonel orduları O rta Bizans D ö ne ­ mi' nden itibaren çoktan kaybolmuştu . Başkentte ve önemli şehirlerde konuşlanmış p rofesyonel b irlik­ ler hala vard ı , fakat şimdi herhangi bir büyük sefer ordusunun büyük bölümü, aileleri askerlik hizmeti karşılığında tarım arazisi işleten askerlerden mey­ dana gelmekt eydi . Geçici askere almalar ve p aralı askerlerle asker sayıs ı çoğalmaktaydı . Roma ordusunun erken dönemlerdeki belkemi ­ ğinin p iyade olduğu iyi bilinir. Süvariler başlangıçta yabancı yardımcı kuvvetlerin alanıydı ve iyi teşkil edildikleri zaman bile sadece özel ve sınırlı rolleri vardı. Lejyonun gücü müfrezelerin dayanıklılığın dan geliyordu. Büyük kalkanların ardında uygun adım ilerleyen zırhlı insan kütlesiydi. Bilinen dün yada b aşka hiçbir p iyade kuvveti normal şartlarda buna karşı gele mezd i . Geç antikçağın s o nuna doğru Roma İ mparatorluğu yeni tehditlerle yüzleşti ve o r ­ dunun karşısına alışkın olmadığı y e n i yöntemler

9

B İ ZA N S P İ YA D E S İ

çıkt ı . Bunlardan en önemlisi , Roma' nın düşmanları arasında herhangi bir süvari sınıfının değil , zırhlı ve üzengili atlar süren ağır zırhlı süvarilerin giderek daha çok kullanılmasıydı . Roma ordusunun buna yanıtı çok önceleri Yunanistan' da karşılaştığı ve et­ kisiz hale getirdiği bir silahı adapte etmek oldu : Sa ­

rissa ya da kargı ("büyük kontarion ") . Sarissa manev­ ra yapabilen Roma lejyonlarına karşı başarısız ol ­ muştu . Ama bu durum, Roma yüksek komuta kad e ­ mesinin, ağır zırhlı süvarilerin cepheden saldırıla -

1

2 •

rında disiplinsiz ya da azimden yoksun p iyadelere karşı faydasını görmesine engel olmamıştı. Kargı nın kullanılması o rdunun tecrübe ile sabit yöntem lerini başka şekillerde de desteklemişt i . 5 metre uzunluğundaki bir silahı kullanmak, 4. yüzyılda Fla ­ vius Vegetius 'un yakındığı gevşekliğin ardından e s ­ kinin zorlu eğitimine tekrar dönüş demekt i . B u hantal silahın işe yaraması i ç i n uygun a d ı m ilerleme uygulaması öne mliydi . Yunan- Roma v e Erken Roma İ mparatorluğu D ö ­ nemi ' nde okçuluk kuzeyden gelen barbar yardımcı birliklerinin uzmanlık alanıydı . Geç antikçağın s o ­ nuna gelindiğinde bu durum kesin olarak değişmiş ­ tir; öyle ki, Strategikon'un yazarı , Perslerin üç par­ maklı çekişine karşın, aslen gö çer atlı kavimlerin at üzerinde kullandığı "başparmak çekişi'' nden "Ro ma çekişi" olarak bahsedebilmektedir. Romalıların, 6. yüzyılın sonlarında üzengi kul lanmaya b aşlaması askeri kuvvetlerin etkisini dra matik şekilde değiştirmiş , süvarileri açık savaş ala nında rakipsiz taarruz gücüne dönüştürmüştür. Bu ­ nu takibe n savaş alanındaki p iyadeler yürüyen bir kaleye benzemeye başlamıştır. Piyade fo rmasyo nu çoğu kez süvarilerin hızlı saldırısı için bir üs hizme ­ ti görmüştür. Ayrıca düşman faaliyetlerinin odak noktası haline gelmiştir, çünkü doğal olarak Roma süvarisi e n az diğer ulusların süvarileri kadar değiş ­ ken ve karşı tedbirleri savuşturabilecek kabiliyet ­ teydi . Prensipt e , p iyade her zaman sahip olduğu hü ­ cum kuvveti potansiyelini muhafaza etmiştir, ama hücum kapasitesinin uygulanabileceği şartlar artık eskisinden daha azdı. Piyadenin rakipsiz olduğu bir alan, hem taaruz

Arkeoloji bu döneme ait ok uçları ile i l g i l i kan ıtları gün ışığına çı karmıştır. B u rada bazı örnekler yeniden ü retilmiştir. Konik m ızrak (4) ve elmas kesitli ağır uçlar ( 1 ve 5) askeri amaçlara en uyg u n olanlard ır. 2, 3 ve 6 av partileri ile diğer dayanıksız hedefler, 7 ise kümes hayvanları için kullan ılıyordu (Yazarın koleksiyonu).

10

hem de savunma amaçlı kuşatma muharebeleriydi . Çekmeli mancınık 6 . yüzyıl sonunda O rta Asya' dan gelmişti ve 7. yüzyılın başından itibaren p iyade ordu ­ sunun standart sefer donanımıydı. Bu yeni silah, nis ­ peten basit olması ve boyutuna göre menzilinin uzunluğu sayesinde kullanışlıydı , ama eski burmalı ağır silahların hiçbir şekilde hemen yerine geçme ­ mişti. Taş ve ok fırlatan ballista (Yunanca vallistrai) düşman üzerinde kitlesel ölçekte etkili olmayabilir­ di, ama çekmeli mancınığın asla ulaşamayacağı isabet

oranlarına sahipti . Sağlamlığı ve basitliği , seyyar fır­ latma makinesi olarak burmalı vallistra' nın yerine geçeceği ve savunma rolünü o na bırakacağı anlamına geliyordu . Mancınık teknoloj isindeki sıçrama ı � . yüzyılda denge ağırlığının icadıyla meydana geldi. El­ deki kanıtlar bunun aslında bir Roma icadı olduğuna işaret etmektedir. Karşı ağırlık çekmeli mancınığın başlıca başarısızlığı olan değişken itme gücü sorunu nu çözüyordu . Böylece silah belli bir güvenle hedefle nebiliyordu . Khoniates'e göre, General Andronikos Kontostephanos'un idare ettiği bir mancınık Zeug­ minon [Zemun] surlarından ahşap bir galeriyi kopa rarak alaycı Macar askerlerini ölüme gö ndermişti. Karşı ağırlık aynı zamanda daha fazla taşıma kap asi tesi olan büyük silahların inşasına imkan tanıyordu . 8 . yüzyılda başlayan, dış saldırılar ve dini b ölün me dönemi olan "Karanlık Çağlar" dan çıkış, Bizans ordusunun iki eski ve Doğu kökenli zırh tipiyle yeni den aşinalık kurmasına öncülük ett i : pullu zırh ve yaprak zırh. H e r ikisi de metal, b oynuz ve deri gibi sert malzemelerden yapılmış aynı şekil ve büyüklük­ teki levhalardan meydana geliyordu . Bizim ele aldı -

kadar ordu kültüründe de köklü bir durgunluğa s e ­ bebiyet vermiştir. Sözgelimi yaprak zırh b i r daha Bi­ zans ordusunun teçhizatı arasında görülmez.

Ordunun Yapısı ve Rütbeleri H e rhangi bir seferi kuvvet tagmata ya da strelos ola rak adlandırılıyordu . Büyüklüğü , toplanacak asker sayısı üzerindeki ekonomik ve loj istik kısıtlamalar tarafından belirleniyordu . O rduya bir strategos ya da general komuta ediyordu . Tagmata her biri tour­ markhes adı verilen komutanların yönettiği değişik sayıda meroi veya torumai ' dan oluşuyordu . Bir meros ya da tourma ' nın büyüklüğü 3000 ile 9000 adam arasındaydı ve aynı şekilde ı o o o ila 3000 adamdan oluşan üç droungoi içeriyordu . Bir droungos ·un ko ­ mutanı droungarios olarak adlandırılmaktaydı . Onun altında her biri �00 - 400 arası yaya askere sahip bir "sancağa" (vandon) komuta eden kontlar (komtes) vard ı . Geleneksel birim olan centuria , varlığını La ­ tince ve Yunancanın b irleşimi kentarkhion ya da Yu nanca hekantontarkhion adı altında sürdürüyordu . Subayı ise Latince rütbesinin Yunanca versiyonu

ğımız dönem içinde aralarındaki dişe dokunur fark şudur: Pullu zırhta pullar ara kumaş ya da deri üzeri ­ ne tek bir sıra halinde eklenir ve her pul sırası aşa ğıya doğru üst üste gelir. Yap rak zırhta ise levhalar önce sıra halinde birbirine ekl e nir ve so nra b irbir­ lerinin üzerine gelecek şekilde bağlanırlar. Bu zırh ­ lar da, çok sayıda aynı bileşenden oluşan ö rme zırh

kentarkhes ya da Yunanca hekatontarkhes isimle riyle anılmaya devam etmekteydi . H e r centuria bir penta ­ kontarkhes ' i n yönettiği iki b ö lüğe ayrılmaktay d ı . Bunların da altında sekizli (dekarkhia) ve dörtlü (pentarkhia) birlikler vardır (birlik isimleri ve sayı -

gib i , küçük üretim birimlerinde üretilmeye uygun dur. Ö rme zırhın aksine her ikisi de daha iyi koru n ­

lar arasındaki uyuşmazlık gizemini korumaktadır. İ simlerinin ima ettiği sayılara ulaşmış olsalardı b ile

m a sağlar. ı o . yüzyıla a i t el kitapları, p iyade v e süva ri zırhı arasında sistematik bir ayrıma gitmez, ama süvarilerin seçkin bir kuvvet olarak konumu , bu üs­ tün savunma usulüne ilk o nların sahip çıkacağı anla ­ mına gelmeliydi . N itekim bu varsayım geç ı o . yüzyı la ait el kitapları tarafından o naylanmaktadır. ı ı . ve ı � . yüzyıllar ekonomik büyüme dönemleriydi ve e l ­ deki bulgular, b a z ı p iyade b irliklerinin üstün teçhi ­ zata sahip olabileceğine işaret etmektedir. D ö rdün­ cü Haçlı Seferi, Ko nstantinopolis ' i n nerdeyse 60 yıl boyunca Latin işgalinde kalması ve imparatorluğun kalıcı olarak yoksullaşması yaşamın diğer alanları

olan kenterion (centurio) , Latince -Yunanca karışımı

Roma Cumhuriyet Dönemi'nin s o nuna gelindiğinde zaten daha azdılar) . Bunlara kendileri de birlikle b e ­ raber sayılan dekarkhes v e pentarkhes tarafından sı rasıyla komuta edilmekteydi . Subayların rütbeleri, giydikleri renkli kuşaklarla temsil edilmekteydi . De ­

karkhia uygulamada ordudaki en etkili b irliklerden b iriyd i . Kontouvemion (Latince contubemium) olarak hiilii seferi p iyade ordusunun temel sosyal b irimi olarak varlığını sürdürüyordu . Ayrıca birb iri arkası na dizilmiş askerlerden meydana gelen "kol " (lok­

hos) olarak savaş hattının asıl birliğiydi ; böylece for ­ masyon derinliği sağlıyorlardı.

11

BiZA N S PiYA D E S İ

Strategos

a-

Merarkhesl Tourmarkhes

Taxiarkhesl Droungarios

Komes

Kenterion

Dekarkhes

3000-9000

1000-300 0

200-400

80

8

Meros/ �Taxiarkhia/ Tourma Droungos �

Arithmos/ - Kentarkhia - Dekarkhia Vandon

Bu dönemin ordu yapısının bir özeti . En üst satır her birliğin komuta n ı n ı , ikinci satır i s e sayı larını vermektedir. Sadece meros b i r dizi alt g ruba -üçe- ayrı lmıştır. Diğer birlikler eldeki insan gücüne göre o luştu ruluyordu.

Genel amaçlı personel her türlü gö reve dair rüt­ b elere sahipti . Mandatores komuta zincirine emirle ­ ri taşıyordu . Minsores veya minsouratores ilerlemekte olan ordunun önünde giderek kampı kuruyordu .

Bunlara ilaveten sancak taşıyıcıları (vandophoroi) ve borazancılar (voukinator) vardır. Eğitim özel bir asa (kampidiktorion) taşıyan kampidoktores adlı talim ho ­ caları tarafından verilmekteydi .

Sıradışı ( Batı için) yuvar­ lak topuz başı ve Bizans el yazmaların ı n sayfa kenarı figürlerini andıran kakmaları i l e Paris Ordu Müzesi ' nde serg ilenen bu 1 1 . yüzyıl k ı l ıcı m u htemelen B izans İ mparatorluğu' nda o rtaya çıkmıştır (Yazarın koleksiyonu).

12

KRONOLOJİ Yaklaşık 60�

Genellikle M aurikios 'a atfe dilen Strategikon 'un tamamlanışı ve eserde süvarinin, Roma ordusunun ana hücum birliği olarak belirtilmes i .

6�8 633-650

Avarlar Konstantinopolis ' i kuşatıyor. Suriye ve M ısır' daki Bizans topraklarının kayb e dilmesi.

668-677

Konstantinopolis'in Müslümanlar tarafından art arda kuşatılması .

886-91�

VI . Leon ("Bilge "/Sop hos) .

Yaklaşık 895

Leon'un Taktika 'yı kaleme alış ı .

9ı3-999

VI I . Konstantinos ("M o r içinde doğan"/Poıphyrogennetos). İ mparatorluğun askeri seferlerinin ve Kıbrıs seferinin ayrıntılı bir askeri malzeme envanterini de içeren gerçek bir yayım faaliyetine nezaret etmiştir.

939

Kıbrıs ' ı Müslümanlardan tekrar almak için sefer düzenleniyor, fakat sonuç başarısız.

Yaklaşık 950

Sylloge Taktikon'un muhtemel kaleme alınış tarihi .

959-963

I I . Romanos .

963-969

N ikephoros Phokas, I I . Basileios ile ortak imparator.

Savaş Sanatı Üzerine (Praecepta Militaria) N ikephoros'un saltanatı sırasında yazılmış olmalıdır. I I . Basileios (daha sonra "Bulgar katili"/Bulgaroktonos adıyla anılır) Nikephoros Phokas ve ardından I . I oannes Tzimiskes ile ortak imparator. I. I oannes Tzimiskes I I . Baseilos ile o rtak imparator oluyor . N ikephoros Ouranos Suriye ' deki Antiokheia Eyaleti' n i n valisi. Onun eseri olan Taktika bu dönemde yazılıyor . 1014

I I . Basileios Kleidion Savaşı' nda Bulgar Krallığı 'nın kuvvetlerini bozguna uğratıyor.

ıo�o'ler

Bundan sonra Bulgaristan, imparatorluğa ciddi bir tehdit oluşturmayacaktır. Güney İ talya' daki Bizans topraklarına ilk Norman saldırıları .

10�5-10�8

VI I I . Konstantinos ("Mor içinde doğan"/Poıphyrogennetos) .

10�8-1034

I I I . Romanos Argyros .

1034-1041

VI . Mikhailos ("Paphlago nia l ı "/Pap hlagonos) .

1038-1043

Doğu Sicilya Müslümanlardan ge ri alınıyor. Kısa süre sonra Norman işgaliyle kaybediliyor.

104�

Zoe ("Mor içinde doğan"/Poıphyrogenneta) .

104�-1054

'

IX. Konstantinos ("Düellocu"/Monomakhos) . Bu s ıfatı nasıl aldığı b elli değildir, zira hiçbir özel askeri yeteneği yoktur.

1045

Ermeni anayurdu imparatorluğa yeniden dahil ediliyor.

105�

Edessa ve civar bölge yeniden imparatorluğa katılıyor.

1055-1056 1056-1057

Theodora ("M o r içinde doğan"/Poıphyrogenneta). VI . M ikhailos Bringas .

1057-1059

I . I saakios Komnenos .

1059-1067

X. Konstantinos D oukas .

1067-1071

VI . Romanos D iogenes.

13

B İ ZAN S P İ YA D E S İ

N o rmanlar Balkanlar'daki Bizans top raklarına girmeye başlıyor. Komuta kademesindeki anlaşmazlıklar yüzünden Bizans o rdusu M alazgirt 'te Selçuklu Türklerine yeniliyor. IV. Romanos Dioege nes esir alınıyor ve Alp Arslan tarafından serb est bırakıldıktan kısa süre sonra hasımları tarafından tahttan indirilerek öldürülüyor. Yenilginin ardından imparat o rluk Anadolu' daki topraklarının büyük kısmını yitiriyor. N o rmanlar İ talya ' daki son Bizans ileri karakolu olan Barium'u ele geçiriyor. VII. M ikhailos D oukas . VII. M ikhailos N o rman istilalarını diplomatik yollarla, özellikle evlilik bağlarıyla engellemeye çalışmıştır. III. N ikephoros Botaneiates. Botaneiates ' i n saltanatı sırasında N ormanlar Yunan adalarına yaptıkları akınlara yeniden başlıyorlar. 1081

I. Aleksios'un komutasındaki ordu Dyrrakhion'da N o rmanlar tarafından bozguna uğratılıyor. Seferdeki piyadelerin çoğu büyük kayıplar veren Vareglerden oluşuyordu .

1081-1118

I. Aleksios Komnenos. Aleksios orduya büyük zarar ve ren ve düzenli Bizans askerleri yerine yabancı paralı asker kullanımında dramatik artışa neden olan iç savaş döneminden galip çıkar. Birinci Haçlı orduları Konstantinopolis' e varıyor. Aleksios o nları aceleyle Boğaz' dan Anadolu 'ya yönlendirerek N ikaia'yı Türklerden almaya gönderir. Haçlılar N ikaia'ya saldırmadan önce şehir halkı Bizans kuvvetlerine teslim olmayı tercih eder. Bu durum H açlılarda ciddi kızgınlık yaratır ve özellikle Antiokheia ' nın Konstantinopolis' e geri kazandırılması başta olmak üzere yaptıkları anlaşmaları bozmaları için bahane yaratır.

1118-1143

il.

1138

il.

Ioannes Komnenos. Ioannes Ermeni Kilikia 'sı ve Haçlıların Antiokheia Prensliği üzerindeki

Bizans egemenliğini tekrar sağlamak üzere doğuya sefe re çıkar. Sefer sırasında Ko nstantinopolis sarayının soyluları Doğu' da ilk kez düze nlenen turnuvalarda Antiokheia soyluları ile yarışırlar. loannes sefer sırasında avdayken kendi oklarından aldığı yarayla septisemi yüzünden ölür.

1147 1148 1153-1156

I. Manuel Komnenos . Manuel babasının genellikle başarılı doğu ve batı seferlerini sürdürür ve ordunun kullandığı yöntemlerin Batılılaştırılması ona atfedilir. İ kinci Haçlı Seferi başlıyor. N o rmanlar Yunanistan'a kalıcı olarak yerleşiyor. İ mparatorluk askerleri Güney İ talya'nın kontrolünü tekrar ele geçirmeye çalışıyor. Sefer başlangıçta b aşarılı olmakla birlikte Brindisi' deki mağlubiyetle sona eriyor. Thoros'un komutası altındaki Kilikia Ermenileri imparato rluğa karşı isyan başlatıyor. M a nuel isyancı Kilikia'yı tekrar Konstantinopolis' i n egemenliği altına alıyor. Kilikia isyanının sona ermesinin ardından Antiokheia Prensi Renaud de Chatillon şehre zafer alayı eşliğinde giren imparato ra bağlılığını bildiriyor.

14

KRON OLOJİ

1180-1183 118� 118�-1185

1195-qo3 1�03-1�04

Türkler M iryokefalon'da Bizans ordusunu ciddi bir yenilgiye uğratıyor. Bu savaş M alazgirt Savaşı ' ndan sonra kaybedilen toprakları geri alma çabalarını sona erdiriyor. II. Aleksios Komnenos. Konstantinopolis 'in Batılı sakinleri imparatorluğun desteklemiş olabileceği bir kargaşa sırasında katlediliyor. I. Andronikos Komneno s . Andronikos bürokrasiyi ıslah etmeye ve büyük aileler ile Batılıların nüfuzlarını azaltmaya çalışıyor. İ mparatorun b askıcı ö nlemleri aristokrasiyi ve halkı soğutuyor; tahttan Andronikos'un indirilmesiyle sonuçlanıyor. Andronikos, Selahaddin ile bir anlaşma yaparak Doğu Akdeniz 'i Bizans İ mparatorluğu ve Eyyübiler arasında bölüyor. II. Isaakios Angelos. I saakios ve oğlu II. Aleksios'un idari yetenekleri ya da yönetme istekleri yoktu . Aşırılık ve ayrışma ile imparatorluğun daha da zayıflamasına neden oldular. I I I . Aleksios Angelo s . İ mparatorlukta yerli halk ile Batılılar arasındaki sürtüşme artıyor. II. I saakios yeniden imparator ( IV. Aleksios ile b irlikte) . II . I saakios Batı'nın müdahalesiyle tekrar tahta ge çiyor, fakat yabancıların talepleri halkı kızdırınca her iki imparatoru da tahttan indirerek Batı aleyhtarı Aleksios M ourtzouphlos 'u başa geçiriyorlar . V. Aleksios M ourtzouphlos. Artık imparatorluk Batı kuvvetlerine direnemeyecek kadar zayıftır ve D ö rdüncü Haçlı orduları tarafından N isan ı � o4 'te işgal e dilir.

15

AS KE RE ALMA

u dönem boyunca ordunun askere alma için başvurduğu kaynaklar baştan beri çeşitlilik gösteriyordu ve toplum ile o rdunun diğer alanları gibi zaman içinde değişime uğramıştı. Bu nunla birlikte el kitapları belirli konularda açıktır. Ö rneğin sadece fiziksel açıdan e n iyi kişiler seçil mekteydi ve bunlar 40 yaşını aşmamış olmalıyd ı . Anlaşıldığı kadarıyla asker adaylarında aynı zaman da iyi karakt e r de aranıyordu . ı o . yüzyılın başında ordunun çoğunluğunu mey ­ dana getiren eyalet (thema) kuvvetleri, strateia 'yı elinde bulunduranlardan, yani arazi kullanım hakkı

B

karşılığında askerlik hizmetine giren ailelerden oluşturulmaktaydı. Kaynaklar bu durumu asker sı nıflarından bahse d e rken süvarilerle ilgili olarak tartışır, fakat cephedeki p iyadeler için de geçerli o l ­ ması mümkündür. Strateia aynı zamanda miras yo ­ luyla ailedeki bir b ireyde n diğerine geçmekteydi . Bu kişiler eyalet komutanı tarafından tutulan adnoumia ya da askeri p e rs o nel listelerine kaydediliyordu . İ n san gücü havuzunun sürekliliğini sağlamak için b i ­ reylerin h e m fiziksel zindeliğini v e kapasitesini, hem de ahlaki ve sosyal doğruluğunu göz önünde bulundurmak önemli sayılmaktaydı . Ciddi suçlar kayıt altındakilerin listelerden çıkarılması için bir sebepti. Böyle bir durumda, söz konusu kişilerin yükümlülüğü ilk etapta (genişletilmiş) ailesindeki b aşka bir uygun üyeye ge çiyordu . Eğer uygun bir aday yoksa o zaman geçici ya da kalıcı olarak b aşka yere kaydırılıyordu . Benzer şekilde , strateia uygun ailelerin soyunun tükendiği yerlerde yeniden tahsis ediliyordu. Mümkün olduğu zaman, boş bir strateia , askeri hizmette bulu nmuş bir hanenin hizmeti ifa edebilecek konuma gelmiş üyele rine veriliyordu . Aksi takdirde b aşka bir muktedir aileye gö nüllü ola rak ya da zorla tahsis edilmekteydi . Başkentin uygu ­ ladığı diğer b i r alternatif, kiralanması gereken stra ­ teia arazilerinin iskan edilmesiydi . Bu amaçla impa -

16

rato rluğun b aşka bölgelerinden yerleşimciler geti rilebiliyordu . İ skan p olitikası bazen nüfus yoğunlu ­ ğunu azaltmak, diğer zamanlarda ise p otansiyel bir ihtilafı ö nlemek için kullanılmıştır. Ermeni nüfu ­ sunun yeniden iskana zorlanması so nuncu neden den ötürüdür. Diğer yerleşimciler ise, örneğin VII. Konstantinos tarafından iskan edilmiş Banu Habib adlı Arap kavmi gib i gö çmenlerdir. Ke ndilerine strateia arazisi tahsis edilen son grup ilginç şekilde savaş esirleriyd i . Tagmata b irlikleri i ç i n yapılan asker alımlarının kaynakları da aynı şekilde çeşitlidir. Günümüzdeki b irçok başka toplumda olduğu gib i askeri hizmet, beklentileri düşük erkekler için çekici bir seçenek­ t i . Kırsal alanda bu, Batı' da görülen "genç evlat sen dromundan" farklı bir meseleydi, zira imparator­ luktaki toprakların veraset ve intikali, mirasın en büyük çocuğa devrolmasından ziyade kanunla ya kınlık derecesine göre verilen p ay ilkesine dayanı yordu. Dolayısıyla bu, bir taraftan seçim sorunu, d i ­ ğ e r taraftan da p ay ilkesine göre intikal, toprakların yararlanılamayacak kadar küçülmesi gibi ciddi bir zorunluluk demekt i . Tagmata kuvvetleri bir derec e ­ y e kadar yabancı askerlerden meydana gelmekteydi . Bunları "paralı askerler" olarak tanımlamak p e k uy­ gun değildir, zira söz konusu dönemde böyle yaban­ cılar kendi birliklerini meydana getirmek yerine Bi­ zans ordusunun köklü yapı ve yöntemlerine entegre ediliyorlardı . M o dern bir karşılaştırma İ ngiliz ordu sundaki Gurkalar ile yapılabilir, zira imparatorluk ordusunda görev yapan yabancılar çoğunlukla Kons ­ tantinopolis ile uzun süredir sömürgeci sayılabile ­ cek bir ilişki içinde olan yerlerden geliyorlard ı . Er­ meniler ve Gürcüler, Bulgarlar ve Güney Rusyalılar bunlara ö rnektir. Bu gruplara girmeyen son bir sınıf hafif piyade ­ dir (psiloi) . Okçular, ciritçiler ve sapancılarda dü­ zenli askerler için gerekli yetenek ve talim düzeyi

aranmamaktaydı . Bu p iyadelerin küçük bir bölümü

de vardı. Tagmata, hafif p iyadelerde olduğu üzere

tagmata b irlikl e rinde bulundurulmakla birlikte, ge ­

bunları da askerlerin geldiği kaynaklardan seçmek­

nel olarak ihtiyaç anında herhangi bir marj inal in -

teydi . Eyalet seferleri için b öyle yardımcı kuvvetler

san gücü kaynağından sefer süreci için askere alını -

yerel nüfustan sağlanıyordu. Çoğu kez bu görevler

yordu. Sivil hayatta bu adamlar sokak hamallığı, in -

strateia sahibi hanelerde askerlik için çok genç olan

şaat işçiliği, odunculuk vb . düşük profilli işlerle uğ­

erkekler ve oğlanlar tarafından ifa edilmekteydi . Ba -

raşıyorlard ı .

zı strateia sahibi ailelerin, süvarilikte p rofesyonel­

Elbette o rdunun istediği sadece asker değildi; ayrıca katırcılar ve arabacılar gibi destek pers o neli

leşmiş olmalarına b e nzer şekilde, iaşe ve ibate ko ­ nusunda uzmanlık kazanmaları mümkündür.

Solenarion tam gerili halde oku fı rlatmaya hazır (Yazarın koleksiyonu).

17

KILIK KIYAFET

ivillerin giyim kuşamını özellikle saray içinde düzenleye n dallı budaklı kanunların aksine , askeri el kitapları askerlerin kıyafetleri hak­ kında çok az şey söyler. Ancak onların verdiği kısıtlı b ilgiler başka kaynaklardan tamamlanabilmektedir. Strategikon piyadelere süvarilerin kullandığı Avar tunikleri yerine " Got" tunikleri giymelerini tavsiye etmiştir. İ kisi arasındaki fark muhtemelen süvari tuniklerinin daha ge ç antikçağ sanatında betimlen diği üzere ortadan iki parçaya ayrılması , piyade tuni ­ ğinin ise kesintisiz olarak aşağı inen uzun eteği bu lunmasıdır. Bu ayrım şüphesiz dönemin sivil kıya ­ fetlerinde olduğu kadar askeri kıyafetlerinde de var ­

S

lığını korumuştu . El kitapları askeri kıyafetlerin, s i ­ v i l erkeklerdeki ayak bileğine kadar i n e n mevki gös -

tergesi tuniklerin aksine çalışanlar gibi dizden aşağı inme meleri konusunda hemfikirdir. Aynı zamanda askerlerin temiz ve iyi görünümlü olmaları gerekt i ­ ğini vurgularlar. B u niteliklerin geçmişteki ordular ­ da görüldüğü üzere moral ve savaştaki etkinlik ile ayrılmaz bir bütün meydana getirdiğinin farkında dırlar. Bu noktaların ötesinde, kaynaklar asker kıya ­ fetlerinde tam bir bütünlüğü kesin anlamda varsay ­ mamaktadır. Bütünlük muhtemelen, bir b irliği ter­ tip etmekle görevli subayın merkezi ya da merke z ­ den kontrol edilen levazımı ne derece seferber ede ­ bildiğine bağlıydı . Büyük olasılıkla şehirli tagmata ve eyalet birlikleri arasında, ilkinde saray örneğini takip eden bütünlüğe , ikincisinde çeşitliliğe meyilli belirgin bir fark bulunuyordu .

Savaşı n gerçek yüzü. Bu Eusebeia (bugünkü Karaman) vatandaşı m u htemelen Selçuklu Türkleri n i n 1 1 . yüzy ı l ı n sonundaki istilaları sırasında ölmüştü. Resimdeki, bu döneme ve bu bölgeye ait b i l i nen tek kıyafet örneğ i d i r (Yazarın koleksiyon u).

18

K l L l K K l YAF E T

Doğu Roma İ mparatorluğu ' ndaki tuniklerin ge ­ nelde kabul gören betimi geç antikçağa saplanıp kal mış gibidir. ı o . yüzyıla gelindiğinde birçok şey d e ­ ğişmişti. Eski Roma' nın şekilsiz v e bol " Kıpti" elb i ­ seleri yerine, Konstantinopolis 'li erkekler daha in celikli dikilmiş ve vücut hatlarını saran tunik ve gömlekler giyiyo rlard ı . Geçmişi eski Perslere uza nan bu kıyafetler yüksek yakalıydı ve sol taraftan açı lıyorlard ı . Gömlekler (esophoria) ise düşük yakalıy­ d ı . Elbise kolları el bileğini aşacak şekilde kesilmiş ­ ti ve manşetler sıkıydı . Bazen tek bir düğme ile b ile ğe daha da sıkı b ağlanan bir ağız bulunuyordu. Sa rayda belli bir sınıfa sahip ya da aynı görevi üstlen miş bütün erkekler aynı renkte tunikler giyiyordu . Bu uygulama kaynaklarda geçmemesine karşın, tag­

Kapitone askeri kıyafetler görsel kaynaklarda oldukça detayl ı verilmiştir ve uygulanan yöntemler hakkında i y i bir f i k i r verir.

mata b irliklerinin merkezi ikmalinde , özellikle de

Di key paneller uzun kıyafetler (zava ya da kavadion) için

imparatorluk törenleri sırasındaki resmi geçitlerin de söz konusu örneği takip etmeleri muhtemeldir. Vegetius askerlere miğfe r takmadıkları zaman " Pannonia tipi" denilen b aşlıklardan giymelerini önermişt i . Ge nellikle bu isimle ilişkilendirilen s i ­ lindirik görünümlü başlık, ı o . yüzyıldan ı ı . yüzyıla kadar kullanımdaydı ve bu döneme ait detaylı tasvir­ ler bunun gerçek bir pyksis (ilaç kutusu) şeklinde değil, tepe kısmı kapalı ve açık ucu, b aşlığın tepesi ­ ni gizlemek için yukarı kıvrılmış yuvarlak kenarlı derin silindir olduğunu göstermektedir. Bu dönem b oyunca çeşitli b aşlıklar moda olmasına rağmen, di ğe rlerinin özellikle askerlikle bir ilgileri yoktur . Şüphesiz miğfer astarı olarak kullanılan kalın keçeli

k u raldır. Elmas şekl indekiler ise sert zırh altına giyilen ceketler

başlıklar ve bez altlıkları askerler tarafından giyil ­ melerine rağme n, sivil modasında yaygın , doğrudan başa takılan bezler de tercih e dilmekteydi . Sivil hayattan b ilinen b aşka kılık kıyafetlerin d e askeri kullanımları vardı. Romalıların b arbar p a n tolo nlarına karşı olan eski alaycı b akışları , Perslerin ince kısa p antolonların üzerine tozluk giyme adetl e ­ rini Bizanslıların b e nimsemesi i l e kaybolmuştu . ı o . yüzyılda sivil hayatta b ile tozluklar yün, pamuk hatta ham ibrişimle dolduruluyordu . Bu, bir sivil için sa dece soğuktan sakınmanın bir yoluydu, ama askerler için bacağın korunması açısından daha değerliydi . Kampotouva y a d a " arazi çorab ı " olarak bilinen b e n -

için daha çok terci h ed i l miştir. Motifli elmas g i b i daha karmaşık desenler subaylar ve seçkin birliklerin geçit kıyafetleri için kullanıl ıyordu ve bazen tozluklarda da görülür.

zer tozlukların ordudaki yaygınlığı , imparatorun b i ­ le bunları zaman zaman askeri kıyafetinin b i r parça sı olarak giymes iyle doğrulanmaktadır. Beklendiği gibi el kitapları , askerlerin ayakkabı larına, kıyafetlerin diğer özelliklerinden daha fazla önem atfetmektedir, çünkü seferi bir orduya kötü ayakkabının vereceği zararı açlıktan b aşka hiçbirşey vereme z . Nikephoros Phokas p iyade için uzun çiz ­ menin ideal olduğunu belirtir. Bunların üst kısımla­ rı kolay ilerlemek için kaval kemiğine doğru katlanı yor ve savaş esnasında korunma amacıyla tekrar dize çekiliyordu . Bu uygulama, sonraki Avrup a uzun çiz ­ melerinde olduğu gibi çizme derisinin ağırlığı ve sertliğine b ağlıydı ya da ı 3 . yüzyılda tasvir e dildiği üzere pantolon kaytanına kadar b ağlanıyordu . Bal ­ dıra kadar uzanan çizmeler (mouzakia) ikinci en iyi seçenekti ve son olarak normal ayakkabılar (sanda­ lia) en kötüsüydü . Sylloge Taktikon , Erken Roma İ m paratorluk Dönemi' nde bu konuda sergilenen aşırı ­ lıkların aksine , asker ayakkabılarının altına az sayı da kabara çakılmasını, bunun yürümek için en iyi yöntem olduğunu b elirtir. M ısır'ın geç antikçağ me -

19

B İ ZA N S P İ YA D E S İ

Yukarıda değinildiği üzere , dolgulu kıyafetler da ha bu dönemin başında siviller tarafından kullanıl mış olmasına rağmen, kalın dolgulu kıyafetler (zava

1 60 1 40 1 20 1 00 80 60

ya da kavadion) hoplites 1 ile peltastos 'un en temel ko ­ rumasıydı ve bazı birliklerde yaygındı . Muhtemelen genellikle merkezi düzenlemeyle sağlanan uzman işi bir üründü ve dolayısıyla belki de aynı renkteki tu ­ nikler gibi bir örnek görünüme sahiplerdi . El kitap ­ larının, bu ceketlerin şekli konusunda çok detaylı bilgi vermesi, bunların düzenli tedarik edilen bir teçhizat oldukları gerçeğini desteklemektedir. Çok sayıda görsel kanıt, kıyafetlerdeki yaygın kapitone desenlerine dair fikir vermektedir. Bunlar pamuk dolguların kaymasını önlemek için çaprazlama yor­ gan işiyle dikilmiş dikey çizgisel alanlardan ibaret ­ tir, fakat dolgulu kıyafetlerin tören versiyonlarının (goumia) daha dekoratif girişik bezemelerle süslü olduğunu düşündüren ipuçları mevcuttur. Subaylar b irb irlerinden gövde l e rine sarılmış

pektorarion adlı bez bir kuşakla ayırt ediliyorlardı .

40 20

Kuşaklar farklı rütbeler için renklerle kodlanmış o l ­ malıydı , ama n e yazık k i aralarındaki ilintiyi kesin olarak belirte n kayıtlar yoktur. Muhtemelen gelene ­ ğe göre veya belirli bir sefe ri orduya özel olarak be ­ lirle nmekteydi. El kitaplarında bir örneklik ile ilgili çok vurgula -

B i r savaşçı azizin sabuntaşına işlenmiş kabartması üzerine bindirilen bu ölçek, dönem belimlerinin ne kadar gerçekçi ola­ bi leceğ i n i gösterir. Teç h izatı n oranları askeri e l kitaplarında bel i rtilen boyutlarla tam olarak uyuşmaktadır. Azizi n örme zırh

nan olgulardan biri, her birliğe ait kalkanların aynı re nkte b oyanma s ı d ı r . Buna ilaveten, literatürde geçmemekle beraber, görsel kaynaklar sıklıkla kal ­ kanların b oyanma tarzları ile sancağın üzerindeki d e s e nl e r arasında b e nz e rlikleri göstermekt e d i r .

gömleği gözyaşı biçimli kalkanı g i b i piyadelere özgüdür

Dolayısıyla bunların eşgüdümlü kullanılmaları ve

(Arka plandaki kabartma Hermitage Müzesi, St. Petersburg).

birliğin bütünlüğünü pekiştirmeleri mümkündür.

zarlıklarındaki kazılar, Yak ı n d o ğu ' daki ayakka b ı teknoloj isinin Avrupa'dan çok ilerde olduğunu gös ­ termiştir. Bugün hala kullanılanlara benzer kalıplar kullanılmıştır. Daha kaliteli ayakkabı ve çizmelerin çok katmanlı topukları D o ğu Akdeniz'in kuru ve ka ­

biri, kamptaki boş zamanların, s ilahların ve zırhla -

yalık topraklarında yürümeye oldukça uygundur.

niydi .

Askeri kılık kıyafetin çok çarpıcı özelliklerinden rın parlatılması ile geçirilmesine dair öğütlerden gelmektedir. Başıboşluğu önlemenin yanı sıra, yu ­ karıda bahsedilen kılık kıyafet gibi iyi bakılmış teç ­ hizat da yüksek moralin ifadesi ve önemli bir etke ­

Yu nancası 6ıtA.lnıç, hopl ires. Türkçeye d e " hopl i r " olarak geçmiştir.

20

TEÇ H İ ZAT

B

azı ı o . yüzyıldan kalma askeri el kitapları, ya ­ zarların askerlerde bulunması gerektiğini düşündükleri teçhizatlar konusunda çeşitl i -

l i k göstermektedir. ı o . - ı 4 . yüzyıllar arasındaki kay ­ naklardan gelen kanıtlar da aynı şekilde karışıktır, ama yine de kanıtlardaki çeşitlilik durumun gerçek­ liğini yansıtır. Bu yüzden, burada tanıtılan teçhizat yelpazesi, ikmal subayları ve askerlerin, kaynakları elverdiği ölçüde içinden seçim yaptıkları bir reper­ tuvar olarak düşünülmelidir. El kitaplarının belirttiği idealler anlamında, Le ­ on'un Taktika 'sının ve Sylloge Ta ktik on 'unun, yüzyı­ lın sonu ndaki N ikephoros Phokas ve N ikephoros Ouranos ' a kıyasla yüksek kalitede koruyucu teçhiza tın potansiyelini daha önceden görmüş olmaları dikkat çekicidir. İ lki süvarininkine yakın bir zırh ile o nun alternat ifi ya da yedeği olarak kumaş zırhı ö ne ­ rirken, diğeri piyade için sadece dolgulu giysiyi salık verir.

Başhk

Frank kaynaklarındaki bütün Konstantinopolis karşıtı belagata rağmen, Haçlı ü l keleri n i n sakinleri Bizans İ mparatorl uğu'nun

B u döneme ait miğferlerin bilinen arkeolojik kalın­

üstün kültürel gel işmişliğini takdi r etmişler ve hem sivil, hem de

tıları çok nadirdir ve zamanın sanatsal gelenekleri

askeri meseleler için örnek a lmışlardır. 1 2. yüzyılda Kudüs kraliçesi Melisende için hazırlanmış mezm urlar kitabı bunu

bunların seyrek olarak tasvirine izin vermiştir. Elde

çarpıcı şekilde somutlaştırır. Kitabın ön kapağındaki bu fildişi

bulunduğu kadarıyla bu tür kanıtlar ge ç antikçağ ile

oyma, kökeni 7. yüzyıla kadar giden temel Bizans piyade

birlikte gelişme gösteren bir sürekliliğin varlığını

teçhizatına sahip bir piyadeyi betim lemektedir. Konik bir span­

göstermektedir. En çok rastlanan tip, Intercisa'da bulunmuş 4. yüzyıla ait birkaç örnekten b ildiğimiz,

tuniği) giydiği görülmektedi r (British Library).

beş parçadan oluşan o murgalı miğferlerin basitleşt i ­ rilmiş versiyonudur. Barbarların kullandığı spangen­ helm (perçinli levhadan yap ılmış miğfer) varlığını sürdürmektedir, ama şimdi omurgalı miğferler gibi yanaklıklardan yoksundur. Rusya ve Ukrayna' da ele geçmiş ve ı o .-ı ı . yüzyıla tarihlenen birçok örnekten ötürü " Kafkas" tipi denilen, spangenhelm "in daha yüksek ve sivri tepeli bir formu, dönemin başından beri kullanımdaydı , ama D o ğu Roma sanatında ı ı .

genhelm, tipik Bizans tarzında kapişo n l u kapitone zava (savaş

yüzyıla kadar tasvir edilmemiştir. Sıradışı şartlarda ko runmuş 9 . ya da ı o. yüzyıla ait "Yasenovo " miğferi, sözü edilen tiplerden farklı bir üretimdir, ancak ger ­ ç e k bir yenilik olup olmadığı kesin değildir. T e p e b o ­ yunca uzanan metal destek şeritleri, 3 . yüzyılın b a ­ şında Dacia'lıların kavisli kılıçlarına (falx) karşı ö n ­ lem olarak lejyon miğferlerinde yapılan değişiklikl e ­ r e kadar gitmektedir, ama sadece benzer b i r tehdit için alınmış p ratik tedbir anlamına da gelebilir.

21

B İ ZA N S P İ YA D E S İ

Sk:ylitzes ' i n kronoloj isinin resimli el yazmasındaki tasvirler Yasenovo fo rmundaki miğfe rlerin. omur­ galı miğfer kadar yaygın olması gerektiğini göster ­ mektedir. ı o . yüzyıl s o nlarına a i t küçültülmüş ö l ­ çekli planlarda , p iyadelerin tepesine kalın bir b e z sarılmış çok kalın keçe bir başlıktan d a h a fazlasını giymedikleri gö rülmektedir. ı4.

yüzyılda bazı yeniliklerin geldiğini görüyoru z ,

a m a bunların i mparatorluk içinden mi çıktığı yoksa komşulardan süratle ithal mi edildikleri ya da sade ­ ce tasvirlerinin gecikmeli olarak mı yapıldığı pek açık değildir. Bunlardan biri, dar siperlikli tek parça "'tas başlıkların" e rken formlarıdır. Roma o rdusu ­ nun uzun vadeli kolektif ve belirgin hatırası, bunla rın hafızalardaki eski formların dirilişi olduğu anla mına gelebilir ya da b elki siperlikli formlar hiçbir zaman gözden düşmemiştir. Diğer bir yenilik de yi ­ ne akılda kalmış antik bir formun tekrar o rtaya çıkı şı olabilir. Phryg başlığı şeklindeki miğfer, ı 4 . yüz ­ yılda hiçb ir kültürel sınır tanımaksızın Akdeniz ' d e hızla yayılmıştır. Bütün bu miğferler tek başına ya da Roma İ mpara ­ torluğu ' nda, geç antikçağdan beri bilinen ayrı bir Savaş Üzerine'ye göre hücum pozisyonundaki bir menavliatos rekonstrüksiyonu. Kısa m ızrak, el kitabının tavsiye ettiği üzere bütünüyle körpe ağaçtan yapılmıştır (Yazarın koleksiyonu).

Asıl kumaşa dikilmiş bordür. Dolgu kordonlu asıl kumaşa pul sıralarını bağlayan dikişler. Pulları sıralara bağlayan dikişler. G ü n ü m üze g e l e n B i z a n s örneklerine göre p u l l u zırhın karakterist i k yapım tek n i ğ i . Dolgu l u k o r d o n iki a m a c a h i z m e t ediyord u : meta l i k ıyafete tutturan şeritleri korumak ve pulların altındaki herhangi bir hatayı gizlemek.

22

o o

------

T E Ç H İ ZAT ------

Vücut Zırh ı Yumuşak zırhları deri ve metal olanların yerine kul ­ lanma eğiliminin geç antikçağda başladığı anlaşıl maktadır. E rken tipler dokuma kumaş astarlı yün keçeden ibaretti ve bizim dönemimizin başında Le ­ on bunlardan hala b ahsediyordu . Görünüşe göre ı o . yüzyılda pamuk tarımı Doğu Akdeniz'de p atlama göstermişti ve ham p amuk telası dolgu malzemesi olarak hızla yün keçenin yerini aldı . O rdu kıyafetl e ­ r i erkeklerin sivil kıyafetlerindeki ayrımı yansıtan iki ana formda karşımıza çıkmaktadır: kolsuz tunik

Göreme'deki Saklı Kil ise'de (Tokalı K i l isesi) çarmıha gerilmiş Hz. İ sa'ya m ızrak batıran bir askerin betimi. Asker nerdeyse dizlerine kadar inen örme zırh göm­ lek giymiştir. Sol e l i ndeki kılıcın açıkça görülen kın askıları ve kayışından, bunun bele takılan spathion olduğu anlaşıl maktad ı r (Steven Lowe ' u n izniyle).

örme zırh üzerine giyiliyordu, fakat buna sıklıkla bir çeşit boyun siperi de eklenmekteydi . Anlaşılan o ki, omurgalı miğferlerin de dolgulu eteklikleri bulun maktaydı . Ü zerlerinde gösterilen kapitone desenleri genellikle pteruges (asılı deri şeritler) olabilecekleri ni akla getirmektedir. Bunlar daha koruyucu dolgula rın ikinci sınıf yedekleri olarak işlev görmüşlerdi. Phryg başlığı şeklindeki miğferler de zaman zaman bu tip boyun korumalarıyla betimlenir. Görünüşe göre günümüze gelebilmiş Kafkas miğferleri, ya bazı erken ortaçağ Avrupa spangenhelm 'leri gibi siperliklerine açılmış deliklerle ya da çok daha sofistike bir yöntem le tutturulmuş örme zırhlara sahiptir. Sonuncusunda miğfer kenarı tüp şeklinde yuvarlanmakta, ardından tarak gibi kesilmekte ve örgüler bunun içinden geçi rilen bir telden sarkmaktadır. Bu askı sistemi Yase ­ novo miğferinde d e bulunur. Erken siperlikli miğfer­ lerin tasvirleri de zincirli askıları gösterir, ama nasıl tutturulduklarına dair bir belirti yoktur.

Göreme Saklı K i l ise'de (Tokal ı K i l isesi) yer alan Hz. İ sa' n ı n çarmıha gerilişi sahnesindeki bu centurio, i n ce ve u z u n zırh lev­ halı kolları ayrı olan plakalı klivanion g iymekted ir. Altına giydiği kıyafetin deseni daha karmaşık motiflere sahiptir, zira böyle baklava dese n l i sırmalı kıyafetler bu dönemde üretilmiyordu.

23

B İ ZA N S P İ YA D E S İ

lan vardı ve hareket kabiliyetini artırmak için as ­ kerlerin kolları ya Syıloge Taktikon' a ve Leon'un yaz ­ dıklarına göre dirsek hizasından ya da N ikephoros' a göre koltuk altı hizasından açılmış bir aralıktan gir­ mekteydi . Kolun geri kalan kısmı da aradan çekilsin diye sırtın arkasına iliklenmekteydi . Bu düzenleme ­ nin faydası, piyade ceketinin savaş alanı dışında sert havalarda da koruma sağlıyor olmasıydı muhteme ­ l e n (canlandırmacılar bugün de son çare olarak bunlara başvurmaktadır) . Bunun için kolların alt kı sımları, sivil elbiselerde de görüldüğü gibi büyük olasılıkla elleri de örtecek kadar uzundu. İ mparator N ikephoros ceketlerin ham ipek ile kaplanması ve dikilebilecek kadar kalın olması gerektiğini yazar. Bu belki de 5 cm'lik bir kalınlık anlamına gelir. Ö rme zırh (lorikion alusidoton, kelime anlamıyla " zincir zırh") o rtaçağda Batı'da olduğu gibi Doğu Roma İ mparatorluğu' nda da yaygındı. Baldırlarda biten dirsek uzunluğunda kollara sahip ge nel amaçlı gömlekler bu kitabın kapsadığı dönem boyunca pi ­ yade için kuraldı. Pullu zırh (lorikion pholidoton) muhtemelen Er­ ken İ mparatorluk Dönemi'nden beri hiçbir zaman kullanımdan kalkmamıştı. O rta Bizans Dönemi' ne ait hiçbir parçası bulunmamıştır. Dolayısıyla kesin

Akdamar adasındaki Golyat'ı teyit eden Aziz Georgios, kalçalar­ dan ziyade baldırlarına kadar inen plakalı klivanion giymekted i r ; dolayısıyla bir piyade olarak resmed i l m i ştir. K/ivanion' u n yen­ lerinden d ışarı ç ı k m ı ş dolgulu i ç kıyafetin kollarına d i kkat ediniz. Kappadokia Hasan Dağı K i l ises i ' n i n 1 1 . yüzyıla ait freski (Steve Lowe ' u n izniyle).

(zava) ve düğmeli ceket (kavadion) . Ö nde bir açıklık bulunmasından kaynaklanan korunmasızlık s o runu, köklü bir Pers geleneği olan ve dış kenarı boynun sol tarafından inen çift göğüslü ceket ile çözülmüştür. Ö nünü kap atmak için metal , ahşap , kemik düğmeler ya da ilik yerine bir ilmek halkasından geçen " Çin düğümü" kullanılmaktaydı . Kıyafetin kolları dirsek uzunluğundaydı , ama muhtemelen daha sağlam bir zırhın altına dolgu olarak düşünülmüştü . Sadece pi yade tarafından giyilen dolgulu ceketlerin uzun kol -

24

şekli ve nasıl yapıldığı bilinmemektedir, fakat görsel kaynaklar diğe r komşu kültürlerin zırhlarına kıyasla dikkat çekici farklar sergilememektedir. Pullu zırh ­ ların şekli ö rme zırh ile aynı gibi görünmektedir: Baldırda bir yerde biten dirsek boyunda kolları olan gömlek. Metal sıkıntısı yaşandığı durumlarda, pullu zırhlar boynuz ya da deriden yapılabiliyordu . Yaprak zırh (klivanion) Erken Ro ma İ mparatorlu ­ ğu ordusunun bildiği başka bir zırh tipiydi, ama an laşılan Batı'nın çöküşünü izleyen çalkantılar arasın­ da kullanımdan kalkmıştır. ı o . yüzyıla gelindiğinde geri döndüğü görülür ve bir dizi hızlı teknoloj ik dü ­ zenlemenin neticesinde özgün Bizans tipleri ortaya çıkar. Erken Romalıların aşina olduğu yaygın formu bütünüyle ö rülüydü . ı o . yüzyılda yapılan yenilikler bunu bir çeşit ters yüz edilmiş yelek zırh haline ge ­ tirmiştir. Ö nce ö rülmüş, ardından plaka sıraları sar­ kıtılmadan deri ze mine dikilmişt ir. Klivanion'un

karmaşıklığı ve masraflı oluşu, erken kaynakların söylediğinin aksine zırhın hiçbir zaman p iyadeler arasında yaygınlaşmadığı anlamına gelmektedir.

Uzuv Zırhlan L e o n v e Sylloge Taktikon muğlak bir ifadeyle askerl e ­ rin ön kollarına (manikellia) v e baldırlarına (podop ­ sella) giydikleri korumalardan bahsederler. Ö zellik­ le ele aldığımız dönemin ikinci yarısına ait birkaç resim baldır zırhını beceriksizce hafif konik, kare uçlu borular gib i göstermiştir. Bunlara ilaveten, in ce dikey metal şeritli zırh da şüphesiz kullanılıyor ­ du . Akdamar Adası' ndaki G o lyat tasviri, koldan a ş a ğı inen ince dikey metal şe ritli zırh yerine kolu b o ­ yunca örten levhalı manikellia ' dan giymişti r . Bu yöntem, Osmanlı olarak tanımlayabileceğimiz for ­ m u andırmaktadır. N ikephoros'ların geç ı o . yüzyıldaki düşük bek­ lentileri, yaya p iyadelerini herhangi bir ön kol zırhı tavsiyesinden yoksun bırakmaktadır. Uzun kargıla ­ rın başlıca silah, elde taşınan silahlarla yapılan çar­ pışmaların da son çare olduğu bir zamanda bu yakla şım bütünüyle mantıkdışı değildi . Bacak koruması en iyi şekilde uzun, ağır çizmelerle sağlanıyordu . Sa­ vaş sırasında bunların üst kısmı, dizin üzerine doğ­ ru baldırlara çekiliyor ve yürüyüş sırasında kolay ilerlemek için kaval kemiğine indiriliyordu . Tuhaf bir biçimde askeri el kitaplarında bulun mayan, ama b aşka kaynaklarda bir dereceye kadar bahsedilen bir b aşka koruma kampotouva ya da " ara zi çorab ı " , yani dolgulu tozluklardır. Bunlar sivil ha­ yatta kullanılıyordu ve imparatorun askeri kıyafet i nin temel ögelerinden b iriyd i . Dolayısıyla askeri kullanımlarının unutulduğunu söylemek zordur.

Kalkanlar H e r zaman olduğu gibi , görsel sanatlarda gösterilen kalkan çeşitleri literatürde geçenlerden daha azdır. Skoutarion terimi hem yuvarlak hem de antikçağda oval scutumus 'lardan gelişmiş gözyaşı biçimli kal kanları karşılar. Görsel kaynaklar her iki formu da

Nikephoros Phokas piyadelerin, savaşta diz ve baldırları koruyacak, yürürken aşağı katlanabi lecek uzun çizmeler g iymesi n i tavsiye eder. Bu rekonstrüksiyon bir savaşçı azizin 1 2. yüzyıla ait sabuntaşı kabartmasına dayan ı larak yap ı l mıştır (Yazar ı n koleksiyonu).

dışbükey gösterir. Yuvarlak skoutaria kubbe veya ko ­ nik kesitli olabilir. El kitaplarına gö re 9 0 cm çapına erişirler, ama görsel sanatlarda b etimlemeler daha pratik olan 75 - 8 0 cm civarındakilere aittir. Gözyaşı b içimli skoutarion 'un kesiti tepede çok belirgin ş e ­ kilde kavislidir v e aşağı doğru düzgünce incelir. Uzun skoutaria ı ı o cm uzunluğa ulaşabilir, ama yine 95 cm civarında daha pratik bir b oyut el kitapları ve görsel sanatların büyük kısmında yaygındır. Skouta ­ rion un bütün formları kalkan gövdesinin her iki '

25

B İ ZA N S P İ YA D E S İ

Büyük Saray'dan gelen bu 6. yüzyıl mozaiği, başparmak

Yazar solenarion' un nasıl kullanıldığını, kanal içindeki "sineğ i n "

çekiş i n i n çok önceden beri Bizansl ı ların terci h ettiği yöntem

yerleştirilmesini v e so/enarion'u i k i n c i parmağa bağlayan i p i n

olduğu konusunda Strategikon' un söylediklerini teyit

i l meğini gösteriyor. Bundan sonra parmak y a y ı gererken işaret

etmektedir. Ayrıca kullanılan yay tipinin detayı n ı da

parmağı "sineği" yerinde tutar. Geri kalan üç parmak avuca

göstermekted i r (Yazarın koleksiyonu).

kapa n ı r (Yazarın koleksiyonu).

ucuna tutturulmuş halkalara geçen bir çift iple d o ­

lan kullanmaktaydı . Okların kanatları simetrik hilal

natılmıştı v e ön kola temas etmeden bileğe sarılı ­

biçimliydi ve oldukça küçüktü . Başparmak çekişinin

yo rdu . Kalkanların, Vegetius'un bahsettiği talim

getirdiği zorunluluklar doğrultusunda oklara dört

kalkanları gibi hasır işi veya kamış kalıp üzerinde

tüy takılıyordu . Ok kılıfı gibi piyade sadağı da bir

üretildiği oldukça açıktır. Ayrıca thomos denilen ve

omuz askısına asılıyordu ve tasvirlerde nadiren ok­

geç tarihte Batı'da sabit savunmada kullanılan ö r ­

ların uçları, süvari adetinin aksine , aşağı gelecek şe ­

neklere benzer büyük vücut kalkanları da vard ı .

kilde ucu yuvarlak silindirik sadaklara koyulduğu görülür. Solenarion dartlarının kesin şekillerini bil­

Silahlar

mek imkansızdır, fakat anlaşılan ı s cm uzunluğunda olup kiriş kertiğine paralel iki kanat ve konik uçlar­

Okçuluk teçhizatı kavisli kompozit yay, ok kılıfı , ok­

la donatılmışt ı .

lar, sadak ve dartları kesede muhafaza edilen bir so­

Sylloge Taktikon ciritle rin �.35 m ' d e n daha uzun

lenarion'dan oluşmaktaydı . Roma yayı kuruluyken ı

olmamasını öğütler. Bu, şaşırtıcı bir uzunluktur ve cirit gövdesi ile ucunun epeyce hafif olduğunu dü ­ şündürür. Görsel kaynaklar cirit uçlarının diğer mızraklar gibi yuvalı olduğunu göstermekte, eski Roma pilum 'unun varlığını sürdürdüğüne dair her ­ hangi b i r izin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Yine Sylloge Taktikon ' a göre sapanlar ı , 4 m uzunluğunda olmalıdır. Bu uzunluk, söz konusu s i ­ lahın eski ipli sapan değil , sopalı sapan olduğunu

m uzunluğa erişiyordu ve O rta Asya tarzı belirgi n " kulaklar" yerine , geriye doğru düzgün bir eğimi vardı. Yaya okçular ok kılıflarını atlı okçular gibi bellerine değil omuz askısına asıyorlardı, ama aynı zamanda kurulu yay da taşıyorlardı. Askeri oklar, ge ­ nel amaçlı konik uçlardan ağır zırh delici farklı ka ­ bara uçlara kadar çeşitlilik göstermekteydi. Okçular avcılık için daha hafif keskin ağızlı ve kancalı ok uç-

26

akla getirmektedir. Sopalı sapanlar daha ağır mer­ miyata2 izin veriyordu ve kullanılması için çok da ha küçük bir alan yeterliyd i . Söz konusu ö zellik za manın formasyonlarında göz önünde tutulan b i r husus olmalıyd ı . M ızraklar üç tipteydi . Küçük olan y a d a peltastes mızrağı (kontarion mikron) 4 , 5 m uzunluğundaydı . Büyük kargı ya da hoplit kargısının uzunluğu ise 4 ila 5 m arasındaydı . Bu kargılara ait uçların "iş için uy­ gun olması" koşulu vardı . Menavlion kısa fakat çok ağır bir kargıydı . El kitapları bunun kesilmiş kere s ­ teden değil bütün bir körpe ağaçtan yapılmasını ve ucunun 45 - 4 0 cm olmasını tavsiye eder. Kesici el silahları çok çeşitlidir. H afif p iyadeler tek ağızlı, uzun ve ağır, bıçağa benzer, ama muhte ­ melen silahtan çok alet olarak kullanılan bir pala ta şıyordu . Kılıçlar iki ana tipteyd i : düz , ç ift ağızlı spat­ hion ve hafif kavisli tek ağızlı paramerion . H e r ikisi de p iyadeler tarafından kullanılıyordu . Bunlar ya bir o muz askısında ya da bel kemerinde taşınıyordu . Spathion 'un durumunda askının seçimi kılıcın nasıl asıldığını belirliyordu . Omuz askısında eklenti yer ­ leri, eski gladius 'taki gibi kının h e r iki ucunda karşı ­ lıklı duruyordu. D olayısıyla silah ayağa b itişik olarak dik duruyordu. Belden asmalı (zostikion) spathion'da eklenti yerleri kının tek tarafındaydı ve dolayısıyla kılıç neredeyse yatay bir şekilde asılıyordu. Parame ­ rion 'un askı yerleri her iki yöntem için aynıydı ve kı nın tek tarafındayd ı . Kılıç, adının harfi harfine çevi ­ risinde ima edildiği gibi baldırın yanında yataya ya kın bir konumda asılı kalıyordu . Baltalar askerin bir diğer temel silahıydı . Bunlar da tek ağızlı mütevazı nacaklardan çift ağızlı büyük savaş baltalarına kadar uzanan bir yelpazeye sahipti . Savaş baltasının ağzı, geniş tiplerden başlayarak Y a kındoğu kökenli daha geç teber gib i nerdeyse tam hi lal şekilli olanlara kadar gidiyordu . Sapın diğer tara fındaki ikinci parça ya diğe riyle aynıydı ya da çekiç başı, iri çivi veya kargı ucu gibi bir bıçak ağzından 2

ibaretti. Savaş baltaları kalkan kullanmaya izin ver­ mesi için her zaman tek elde tutuluyordu . İ ki elle kullanılan baltalar ordunun teçhizatı arasında bu lunmakla b irlikt e , bunlar sadece kereste kesmek için kullanılmaktaydı . Gürzler yaya askerlerin ola ğan silahlarından biriydi .

Ağır Silahlar Bir seferi ordu normalde bazı ağır silahlarla yola çı kacaktır. Bunlarda vallistra ve mancınık (Yunanca alakation) el kitapları tarafından özellikl e belirtilir. Ok atan çekmeli vallistra e n azından ı ı . yüzyılın or­ talarına kadar kullanımda kalmıştır ve ı 4 0 4 ' e kadar seyrekleşerek varlığını korumuştur. Eski taş fırlat ­ ma makinelerinin yerini , 6 . yüzyılda yapımı ve kul ­ lanımı daha basit olmasının yanı sıra daha geniş bir menzile sahip çekmeli mancınık almıştır. Bu da ı 4 . yüzyılın başında karşı ağırlıklı mancınığın gelişiyle demode olmuştur. Karşı ağırlıklı mancınık, fırlatma hassasiyetini devamlı kılıyor, daha büyük ve güçlü makinelerin yapılmasına imkan tanıyordu . M evcut kanıtlar karşı ağırlıklı mancığının bir Roma icadı olduğunu göstermektedir. Rum ateşinin ve diğer ateşli silahların nasıl ko nuşlandırıldığı konusu sorunludur . ı o . yüzyıla ait kuşatma savaşı el kitapları , münferit askerler tara fından kullanılan eski moda yangın söndürücülere b enzer taşınabilir alev makinelerinin resimlerini içerir. Bunlar bir ucunda ağız, diğer ucunda p ompa kolu olan bir silindir şeklindedir. Ancak tasvirlerin, sanatçının hayal gücünün ü rünü olup olmadığı belli değildir. Kuşatma kuleleri aracılığıyla konuşlanmış askerler için yanıcı maddenin böyle taşınabilir bir e nj ektöre d o l durulması mümkündür. Ate ş l e m e , elinde meşale tutan b iri tarafından yapılab ilir ya da varsayıldığı üzere Rum ateşinin bir versiyonu fo sfor bazlı sistem ise, o zaman karışım hava ile temas eder etmez alev alacaktır.

Mermi Arapçadan alınmış bir kelime olup, ilk anlamı ateşli silahlarla atılan şey ve ikinci anlamı atılan şey demektir. Türkçede sa­ dece i l k anlamı kullanılmaktadır. Metin içinde bahsedilen mermiyattan ( merminin çoğu l u ) anlaşılması gereken ateşli silahlarla atı­ lan değil; ok, mızrak, cirit, taş gibi atılan şeyler olmalıdır.

27

EÔ İT İ M

B

izans ordusu ı o . yüzyılda antikçağa kadar gi ­ den kesintiye uğramamış yöntemleri bünye ­ sinde barındırıyordu . İ mparator M aurikios'a

atfedilen Strategikon ' daki ( ı o . ve ı ı . yüzyıllarda yay­ gın olarak kopya edilmiştir) formasyon manevrala ­ rından ı o . yüzyıl yeni el kitaplarında laf arasında bahsedilirken, askerlerin uygun adım marş konu sunda hala iyi talim aldıkları açıkça varsayılır. 4 , 5 m uzunluğundaki kontarion 'lar ile karşı ile rlemeye yö ­ nelik herhangi bir çaba böyle bir eğitim düzeyi o l ­ maksızın başarısızlığa mahkümdur. D olayısıyla , te ­ mel eğitimin büyük kısmı belli ki sözlü olarak veril -

5

6

7

mekteydi . Bu sebeple askerlerin temel eğitimi hak­ kında , kaleme aldığı yöntemlerin pek değişmemiş olması ge reken Vegetius 'a dö nmeliyi z . Epitoma Rei

Militaris ' e göre , acemi asker bir gün içinde iki eğitim seansına katılıyordu . İ lki zindelik, çeviklik ve koor­ dinasyonu geliştirmek için yürüme ve zıplama, ikin cisi ise silah ve kalkanlarla yapılan talimlerdi . Dene ­ yimli askerler günde bir kez, kendilerini geliştir­

Görsel kaynaklarda görülen kılıç aksesuarları. 1 ve 2: 1 0 . yüzyıl (fi ldişi triptik, Herm itage ve Louvre). Konstantinopo l i s ve Endülüs'ün yakın i l işkileri göz önünde bulundurulursa, 2 ile Mağrip İ spanya's ı n ı n süvari k ı lıçları arasındaki benzerlik tesadüfi olamaz. Fakat k i m i n kimi etkiled i ğ i bel l i değ i ldir. 3-6 : 1 1 . yüzyı l ı n başı ( i l . Basileios'un Menologion' u). 7: 7. yüzyı l ı n s o n u (sabuntaşından ikona, Louvre). K ı l ıçlar, yastık kesitli ( 2 , 4 , 5, 7) ve olukları dardan ( 1 ) genişe ( 3 , 6) kadar g i d e n çekiçlenmiş

mekten ziyade yeteneklerini kaybetmemelerini sağ­

form lara sah i ptir. 3 ve 4 kınına koyu lduğu zaman, kın ağzı n ı

layan eğitimlere katılıyorlard ı . Vegetius , talimlerin

topuza ya da topuzla kabza n ı n bi rleştiği yere tuttu rulmuş b i r

gerçek silahların iki katı ağırlıktaki egzersiz silahla ­

çevreleyen bir bi leziğe sahiptir. 1 1 . yüzyı la ait resimlerde bazen p ü s k ü l ya da kordon görülür.

rı ve kalkanlarıyla yapılmasını önerir. ı o . yüzyıl kay ­ nakları tahtadan talim silahlarından bahsetmesine karşın, eğitimin bu bölümü kısmen maliyet ve leva ­ zım kısıtlamaları , kısmen de kargı ya da menavli ­

on 'un normalin iki katı ağırlıkta üretilirse kullanıl ­ masının imkansızlaşması yüzünden O rta Bizans D ö ­ nemi' n d e devam ettirilme miştir. B u egzersizlere ilaveten, Leon askerlerin e ngebeli arazide ve tep e ­ lerde aşağı yukarı koşmalarını tavsiye eder. Eğitimin en erken safhalarından itibaren askerler borazan, düdük ya da davulla verilen emirleri anlamaya alıştı rılıyordu . Temel eğitimin bu ana unsurları ister hoplit, ister peltastes, isterse psilos olsun bütün p iya de sınıflarında o rtakt ı .

28

Vegetius' a gö re meydan savaşı eğitimi bir mevzi ye saldırmak, hızlı intikal , etkili saldırı ve kalkan korumasına devam ederken aynı hızla hareket et ­ mekten meydana geliyordu . Bu, şüphesiz adam ada­ ma eğitim ile birlikte devam etmiştir. Vegetius ar­ matura adı verilen ve bir çeşit gölge boksu ya da Uzakdoğu dövüş sporu kata olması gereken bir dizi egzersizd en bahseder. Bu eğitimin de varlığı nı sür­ dürmesi mümkündür. Eğitim kampidoktores (kelime anlamıyla "arazideki b ilge " ) adlı talim hocaları tara fı ndan veriliyordu . Ellerindeki bir eğitim sopası (kampidiktorion) ile kuşkusuz acemileri daha fazla çaba göste rmeye "teşvik" ediyorlard ı .

EGiTiM

-------

Bu döneme ait tasvirler sofistike kılıç ve kalkan taktiklerinin varlığına işaret eder. Elimizde iki türe dair kanıt vardır. Bunlardan b irinde kalkan, kargı ve mermiyata karşı yakın, diğerinde ise saldırı kap asi tesini en iyi şekilde kullanabilmek için uzakta tutu lur. İ kincisi daha geç tarihli Avrupa el kitaplarındaki tekniklerin habercisidir. Leon meydan savaşı bece ­ rilerini ve zindeliklerini bilemek için ağır p iyadenin tam zırh içinde öldürücü silahlar yerine , tahtadan kalkan ve egzersiz silahları ile teke tek mücadelelere girmesini önerir. Sistematik eğitime ihtiyaç duyan bir başka antik teknik, kullanımdan hiç kalkmamış olan " kaplumbağa" (Latince testudo) ya da yeni adıy­

Skyl itzes'in resi m l i y ı l l ı ğ ı ndan çad ırlar v e çekmeli manc ı n ı k ile bir kuşatma sahnesi. B u el yazması 1 2. yüzyı lda Sicilya'da re­

la foulkon'dur. Burada, sıkı formasyo n içindeki as ­ kerler kalkanlarını başlarının üzerinde, yanlarda,

yüzyı l ların Bizans kaynaklarından da büyük ölçüde

önde ve arkada b irbirlerine yakın tutarak ağır ok ve

yararlanmıştır (Biblioteca Nacionale, Madrid).

benzeri silahların sağanağından korunurlar. Hoplitler ve skoutatoi bir kez istikrarlı şekilde uygun adım yürümeyi başarınca, kargı ya da kontari ­ o n makron ile Rönesans Avrupa'sı askerlerinin b il ­ diği bütün manevraları etkili biçimde yapana kadar eğitim alıyorlardı. Formasyonu eşit aralıklı dizmek (komutu : isason ta metopon) , merkezde (komutu : sphinkson) veya kanatta (komutu : eis plagiou sphink ­ son) sıkılaştırmak, geriye marş (komutu : metallak ­ son) ve formasyonun cephesini hemen aynı yerde ı 8 o derece döndürme (komutu: metaskematison) d ı şında daha az yorucu hareketle ri de yerine getirme ­ leri gerekiyordu . Sabitlik, kargılı hoplitlerin başlıca nitelikle riy­ ken, kısa mızraklı peltastoi ve menavliatoi küçük çar­ pışmalar ve yedekten çıkarak formasyondaki zayıf­ lıkları güçlendirmek gibi seyyar işlevleri yerine ge tirebilmeleri için daha atletik bir eğitimden geç i yorlardı. Bu adamların meydan savaşında çarpışma yetenekleri, hoplitlerinkinden fazla olmasa da en azından eşit düzeyde bulunmalıydı; dolayısıyla ken di silahlarıyla aynı eğitim egzersizlerini yapmaları gerekiyordu. Hafif p iyadeler ya da psiloi sadece yay değil, fakat el dartları (martzobarbuloi) , ciritler (akontialriptari ­ a) ve sapanların da (sphendobolon) dahil olduğu her türlü fırlatma makinesini kullanma konusunda eği -

simlendirilmiş olmasına karşın, çağdaş gözlemler kadar geçmiş

tim alıyordu. Leon, bunların elleriyle taş fırlatma alıştırmaları yapmalarını tavsiye edecek kadar ileri gider. Okçular geç antikçağdan b e ri başparmakla ya p ılan Roma çekişi veya üç p armakla yapılan Pers ç e ­ kişi arasında seçim yapabiliyordu . Okçuluk eğitimi sadece gerçek b oyuttaki okları süratle ve isabetle bir kargı gövdesine fırlatmak dışında solenarion 'un kul lanıldığı daha zor bir tekniği de içeriyordu . Sonun cusunda, "sinek" ya da "fare " adı verilen küçük bir ok, bir b o ru ya da kanalın içinden fırlatılmakta ve daha büyük okların iki katı uzaklığa erişmekteydi . B u silaha düşman formasyonunda, özellikle de süva rilerde uzun mesafe de sıkıntı yaratmak için başvu ­ rulmaktaydı . Dolayısıyla hareketi n kesinliği ve ça bukluğu hassasiyetten daha önemliyd i . Ancak tecrü­ beli ellerde solenarion şaşırtıcı derecede hassas bir silah olabiliyordu . M aurikios ve Leon talim ve b ireysel eğitim b i r ­ likteliğinin toplu savaş eğitimleri i l e destekle nme ­ sini tavsiye etmektedir. Bunlarda sopalar hatta kır­ b açlar saldırı silahlarının yerini tutuyor, uçsuz kar ­ gılar ya da kamış çeşitleri kullanılıyordu. Arazinin izin verdiği yerlerde toprak parçaları çarpışmalarda mermiyat görevi görüyordu. Bazen bu eğitim savaş ­ ları açık arazide yapılıyordu. D iğe r zamanlarda ise bir b irlik kendisine karşı bir tepeyi savunan b aşka

29

B İ ZA N S P İYAD E S İ

Bir fildişi kutu üzerinde, gerçekçi çarpışma sahneleri serg ileyen askerler. Soldak i n i n pozisyonu, e s k i R o m a gladius' u n u n k u l l a n ı m ı n d a n a l ı nd ı ğ ı na bakı l ı l ı rsa " i l k gard" olarak açıklanabilir. Sağdakinin pozisyonu ise bir öncek i n i n hamle gardından kesme pozisyonuna doğru doğal harekete işaret eden "ikinci gard" olabilir (Çizim : David lrwin).

1 1 . yüzyıla ait fildişi oymalarda başka savaşçılar mu htemelen "üçüncü" ve "dördüncü gard ı " gösteriyor. B u n lar, d ö n e m i n d i ğ e r tasvirleri ve daha geç Wapurgis Fechbuch ( Royal Armouries MS 1.33) birbiriyle çakışan gelişmeler olabilir, ama Almanya ile Konstantinopolis 1 0'dan 1 1 . yüzyıla kadar doğrudan aktarımı mümkün kı lacak kadar yakın temastayd ılar (Çizi m : David lrwin).

Münferit savaşçıların bulunduğu ve teke tek çarpışmalara özgü açık kalkan pozisyonlarını gösteren fildişi eserlerin aksine, bir fildişi kutu· n u n üzerindeki bu m ücadele sahnesinde, her iki figür savaş meydanı tekn i k lerine daha yakın olan kapa l ı gard pozisyonunda betimlenm iştir. Soldak i n i n bir mızrağı vardır, e l i nde kılıç olan diğeri, hamlenin ya da savurmanın hızını ve doğrudan gelişini karşılamak için kapanmıştır (Çizi m : David l rwin).

30

EÔİTİM

bir birliğin üzerine gönderilmekteydi . Leon bu s o ­ nuncusuna özel ö n e m verir v e böyle çarpışmaların eğer düşmanla temas çok yakın değilse ordu seferde de olsa yap ılmasını; ayrıca generallerin bunlarda üs­ tün performans gösteren birliklerin çabalarını b i z ­ zat takdir etmesini, başarısız olanların da azarlan masını tavsiye eder. Leon askerlerin her türlü zo rluğa alıştırılmasın da eğitim ve sürekli p ratiğin önemini vurgulamakta dır. Bu şekilde, özel savaş eğitimine ilaveten aske r ­ ler kamp kurma v e toplama, özellikle de Caesar' ın lejyonlarından beri kampın etrafını çevrelemeye devam eden hendeklerin kazılması gib i gerekli ek becerilerin p ratiğini yapacaklard ı .

-----

Eğitimin ve b i rlik bütünlüğü nü korumanın önemli bir bölümü düzenli resmi ge çitti. H e r bir m e ­ ros ya da tourma 'nın b elli bir dört köşe bayrağı vard ı . Bunlara eklenen çeşitli renkle rdeki tuğlar droungos ve vandon 'ları temsil ediyordu . H e r asker savaşın karmaşası içinde kendi birliği ve bölü ğüne ait b ay ­ rağı hemen tanıyabilmeliydi . Dolayısıyla bayraklar zaman zaman kurmaca eğitim savaşlarında da kulla nılıyordu . Gerçekleştirilebildiği ve kalıcı hale getirilebildi ­ ği sürece, b öyle yoğun ve kap samlı bir eğitim prog­ ramı Bizans ordusundaki b irlikleri daha zinde , sa vaşlarda karşılaştıkları toplumlara karşı adam ada ma ölçeğinde daha becerikli kılacakt ı .

Yazar (sağda) Orta Bizans Dönemi görsel kaynaklarına göre yeniden kurgulanmış çarpışma tekniklerini serg i l iyor (Yazarın koleksiyonu).

31

H İ Z MET ŞART LARI

Hizmet Süresince

Strateia yükümlüsü erkekler ya da strateioumenoi ,

M evcut kaynaklarda bu dönemde p iyadelerin hiz ­

seferler arasında eğitim alıyordu . Yerel strategos , as ­

metini şekillendiren koşullar açık olmaktan çok

kere alınma listelerindeki kişilerin sürekli eğiti -

uzaktır. Bunun sebebi kısmen b öyle detaylar üzerin -

minden sorumluydu . Dolayısıyla zaman zaman as ­

de özellikle durmamaları , kısmen de söz konusu

kerleri toplayarak talimleri tekrar ettiriyordu . Bir

meselelerde p iyade ile süvariyi ayı rt etmemiş olma -

sefer başlatıldığında , strateioumenoi aynı zamanda

landır. S o nuncusundan çıkaracağımız muhtemel

daha uzun süre ve uzaklarda hizmet veriyordu . Sefe ­

sonuç, her iki sınıfta da hizmet şartları açısından

rin ilk safhalarında ya d a seferi kuvvet yakınlarında

resmi bir fark bulunmadığıdır.

olduğu zaman, strateia 'yı elinde bulunduran hane -

Dönemin bütün Bizans kuvvetleri gibi , p iyade de

ler, görevli askerlerin ihtiyaçlarını sağlamakla yü ­

tam zamanlı ve yarı zamanlı olmak üzere iki geniş

kümlüydüler. Bundan sonra ve arazide askerler el

kategoriye ayrılmışt ı . Yarı zamanlı askerler muhte ­

koyma ve yağma ile idame edil iyordu . D önemin Bi­

melen iki grup altında toplanıyordu . Bunlardan biri

zans o rduları no rmalde kışın sefere çıkmıyordu ; o

askeri arazileri ya da strateia 'yı elinde bulunduran

yüzden strateioumenoi 'un sefer zamanı dışında üç

ailelerin erkekleriydi ve dolayısıyla düzenli eğitim

aylık standart terhisi vard ı .

almakla, teçhizatlarının hepsi ya da bir kısmını ken -

Belli bir bölgeden alınan askerler aynı birliklere

dileri sağlamakla, muhafaza etmekle ve ilk çağrıda toplanmakla yükümlüydüler. İ kincisinin, resmi a s ­

veriliyordu . Bu kısmen onları askeri hizmetin sıkın -

keri mükellefiyeti bulunmuyordu, a m a Avrupa' daki

sabotaj cıların muhtemel sızmasını ö nlemek için uy­

köylülerden yapılan asker alımlarında olduğu gibi

gulanıyordu .

büyük seferlere katılıyorlar ya da kendi bölgelerine yapılan saldırılara karşı koyuyorlard ı . Askere alınanlar i ç i n hizmet şartları muhteme ­

tıları süresince bir arada tutmak, kısmen de casus ve

Tam zamanlı askerler büyük şehirlerin savunma garnizonlarını meydana getiriyordu ve başkentte daha büyük bir kuvvet bulunduruluyordu . Ani saldı -

len kendi eyaletleri ve yakınındaki bölgeler ile sı -

rılara karşı hazır kuvvet olmalarının yanı sıra bu

nırlı olup , tarım faaliyetlerini riske atmayacak kadar

garnizonların önemli bir rolü de, silah altına alınmış

kısa dönemleri kapsıyordu . Bu kategoriye girenlerin

strateioumenoi ve diğer askerlere bir performans

yay, sapan ve c irit kullanan hafif p iyade ya da destek

standardı getirecek iyi eğitimli ve talimli çekirdek

personeli -hayvan bakıcıları , hizmetliler vb .- olarak

kuvvetler yetiştirmekti. Profesyonel askerler olarak

görev yapmaları nerdeyse kesindi . Göğüs göğüse

başka meslekleri olmadığından , geçimleri devlet ta -

çarpışan cephe askerleri olmamaları gayet pratik bir

rafından sağlanıyordu . Eğer başka bir yerde hizmet

nedene dayanıyordu . Onlardan daha az teçhizat iste ­

ediyorlarsa kendi teçhizatlarını getirebilirlerdi ve

niyordu ya da daha az teçhizata ihtiyaçları vardı ve

her halükarda, başlangıçta devlet tarafından dona -

fırlatma kabiliyetleri yıl boyunca yaptıkları avlarla

tılmalarına rağmen, mümkün olduğunda donanım -

bir dereceye kadar korunuyordu . Kendilerinden da -

larını iyile � tirmeleri bekleniyordu . Erken I mparatorluk D ö nemi'nde sabit bir hiz -

ha ileri hizmetler talep edildiği yerlerde , idari birim onlara sağlanacak silahlar ve zırh için özel bir ödeme

met süres i olmasına karşın, söz konusu dönemde bu

alıyordu .

süre hem tam zamanlı askerler hem de strateioume-

32

1 0.

yüzyılın başı

A

B

.,. .,.

c

:::ı c: o > uı cıı

E

.E

(J)o cıı > cıı uı cıı "'C c: :::ı c: o uı c:

>.

N ' :::ı >

ci

-�-

o

}

F

�-----

1 2.

yüzyılın çok ağır zırhlı piyadesi

H İ Z M ET Ş A RT LARI

noi için p ratikt i . Erkekler görev için uygun oldukları sürece hatta bazen daha da uzun hizmet veriyorlardı, zira el kitapları ara sıra artık görev yapacak durumda olmayanların ayrılması ve yeni acemilerin alınması için asker alım listelerinin gö zden geçirilme ihtiya cından bahseder. Devlet bütün askerleri idame ettiği gibi hizmetle ­ ri karşılığında belli bir ücret de ödüyordu . Ü cretler geciktiğinde çıkan huzursuzluklara ve VI I . Konstan tinos'un ödemeleri düzenli olarak dört yılda bir kez yapma çabalarına bakılırsa, orduya uzun süreli yazı lanlara düzensiz ödeme yapma eğilimi vard ı . Ancak özel durumlarda ücretler daha düzenli ve sık ödeni ­ yordu. 949 'da Girit' e yapılan seferde p iyade ya da süvari ayrımı yapılmaksızın her bir sıradan askere dört ay b oyunca ayda ı (altın) nonıisma ödenmişti. D isiplin elbette askerlik hizmetinin temel un­ surlarından b iriydi ve bütün el kitaplarının asker! kural ve cezalarla ilgili oldukça zengin bölümleri vardır. Bekleyebileceğimiz bütün suçlar kaydedil ­ miştir: Subayları ve e mirleri hiçe saymak, e mirlere itaatsizlik, firar, planları ya da şehirleri ve kaleleri düşmana teslim etmek. Yukardakilere , teçhizat ya da canlı hayvan hırsızlığı , kaybı veya bunların izinsiz elden çıkarılması, teçhizatın ihmali, vergi ve asker!

Seramik tabak üzerinde resmed i l m i ş bir kahraman, bir canavarı öldürmek için iki kılıç b i rden kullan ıyor. B u tip bir dövüş tek n i ğ i ,

mallar gibi kamu gelirlerinin çalınması , ücretlerin hileyle alınması da dahildi. Firar ve ihanet için geleneksel ge nel geçer ceza ölümdü . Daha önemsiz ihlallerin cezası kırbaçtı ve

k a l k a n ı n kapsamlı korumasının daha etki l i olduğu savaş mey­ danında başvuru lacak son çareyd i , fakat o dönemde bilinen

no rmalde suçlunun bir üst rütbeli subayı tarafından uygulanırdı . Belirli durumlarda askerin işlediği suç için (sözgelimi, izindeyken silahlarını ve zırhını ih­

terfi almayı , hatta bazen oldukça seçkin bir mevkiye gelmeyi umabilird i . Ancak iyi aile bağlarının, kı demli subay rütbelerine giden yolda kişinin işini kolaylaştırdığı belirtilmelidir. Ancak bu, basitçe gösterişli ve p ahalı silahlara sahip olma avantaj ı yü ­

mal etmişse) onun dekarkhes 'i de cezalandırılıyordu . Görünüşe göre , herhangi bir suç için kaç kırbaç atıla cağı teamüllere ya da konuyla ilgili subayların tercih­ lerine bırakılmışt ı . Leon, saflarda moral bozukluğu ­ na ve huzursuzluğa yol açacağı gerekçesiyle aşırı sert ­ liğe karşı çıkar. M alı sonuçlar getiren kural ihlalle rinde para cezası verilmesi mümkündü . Dolayısıyla, örneğin bir asker, ordu kışlarken hileyle sefer ücreti almışsa, aldığı paranın iki katını ödemek zorundaydı . Olumlu tarafından bakarsak, dürüst v e becerikli bir asker, göreve hangi rütbeyle b aşlarsa başlasın

dövüş biçimlerini gösterir (Çizi m : David lrwin).

zünden süvari sınıfında daha baskın bir durumdu .

H i zmet Sonrası Kaynaklar hayatta kalabilmiş askerlerin hizmetleri b ittikten sonraki durumları hakkında büyük o randa suskundur, ama dolaylı kanıtlardan bazı çıkarımlar yapılabilir. Yukarıda belirtildiği gib i , strateia sahip ­ leri fiziksel anlamda görev yapabilecek durumda ol -

41

B İ ZA N S P İ YA D E S İ

-



-

-

-



-

-



-

-

-

-

-

• -

-

-

O rta Bizans Dönemi askeri sancağ ı n ı n standart şekli. Ana bölüm meros ya da tourma'yı temsil ediyordu ve genellikle geometrik basit bir amblem taşımaktaydı . Kuyrukları her alt birlik için renklerle kodlanm ıştı. Dıştaki i k i kuyruk m u htemelen drougos'a işaret ederken, o rtadaki ise (özel likle büyük ordularda beşe kadar çı kar) her bir sancak için özg ü n renk kombinasyonlarına sahipti.

dukları sürece çiftliklerinden askere çağrılabiliyor ­

B u kitabın kapsadığı dönemde en yüksek askere k a -

lardı . B u sona erdiğind e , kendileri evde otururken,

yıt yaşı 4 0 olarak geçtiğinden, 45 yaşın emeklilik ya -

hanenin daha genç ya da uygun üyes i görevi alıyor ­

şı kabul e d ildiği anlaşılmaktadır. D evamlılık göst e ­

du . Terhis edilmiş tagmata askerlerinin koşulları

r e n başka bir konu, sağlıklı v e herhangi b i r bağı o l ­

çeşitlilik göstermektedir. Sabit bir hizmet süresinin

mayan tagmata askerlerinin kuracakları ailelerle

olmayışı , kişinin en olgun döneminde orduyu terk

o rdunun insan gü cü havuzunu genişlete c e kl e ri

edebileceği anlamına geliyordu . Elbette çürüğe çı -

umuduyla boş askeri topraklara yerleştirilmesidir.

karılanlar da vard ı . Kısmen sakatlanmış ya da e nge l ­

Hangi nedenle olursa olsun, ordudan terhis edilen

li askerler, hizmet görebilecekleri herhangi bir sivil mevkiye atanıyorlard ı . Roma 'da Erken İ mparator­

askerler zorunlu olarak kamunun ya da bireylerin himayesine giriyorlard ı . Dini kurumlar bu türden

luk Dönemi ' nd e , 45 yaş bir kişinin s e n ex , yani yaşlı

hayırseverlik için başlıca aracılardı ve manastırlar

erkek olarak kabul edildiği ve hala standart devres i ­

b irçok engelli ya da güçsüz yaşlı asker için sığınak

ni tamamlamamışsa ordudan terhis edildiği yaşt ı .

görevi görüyor olmalıydı .

42

İ NAN Ç VE Aİ D İYET

R

oma İ mparatorluğu ' nun D o ğu' da yaşamlarını sürdüren sakinleri, modern Batılının anla ­

makta güçlük çekeceği bir kimlik bilincine sahipti ; son tahlilde dine derinden bağlılardı . Bu derinlik ortaçağın Batılıları için b ile kavraması zor bir yoğunluktaydı . Ö ncelikl e , Batı Kilisesi değerle ­ rine göre, doktrin sorunları ipeklere bürünmüş yaş ­ lı adamlar tarafından kapalı kapılar ardında tartışı larak çözümlenmeli, ardından minnettar ve uysal halka açıklanmalıydı . D iğer taraftan, D o ğu Roma İ mparatorluğu' nda "sokaktaki adam" b öyle konular hakkında bir fikir sahibi olma ve açıklama gereklili ği hissediyordu . D o ğulu din adamları bu durumu p e k onaylamıyo rlardı . 4. yüzyı l d a , din b ilgini Nyssa'lı Gregorio s , pazar yerine veya hamama yap ı ­ lan b i r yolculuğun, ekmek satıcısı y a da hamam hiz ­ metlisi gibi alt sınıftan kişilerin birtakım anlaşıl ­ ması güç teolojik ko nular üzerine verdikleri dersler­ le son bulacağını nefretle beyan ediyordu . Aslında bazı Kilise konsillerinden ç ıkan s o nuçlar, mermer salo nlardaki soylu tartışma ve görüşmeler kadar ar­ ka sokaklarda yorulan kafalarla da şekilleniyordu . M ilvius Köprüsü Savaşı ' nda H ıristiyan Tanrısı ile İ mparator Co nstantinus arasında yapılan anlaş ­ ma -"bu işaretle fethedeceksin"- toplum genelinde ve doğrudan orduda yankı bulmuştu . Yine de Cons ­ tantinus 'un yaptığı p azarlık ile Roma İ mparatorlu ­ ğu ' nun, H ıristiyanlığın en iyi b içimde ifade edilebi ­ leceği b i r araç haline geldiği fikri , orduya avantaj dan çok hasar getirdi. Bir yanda, vatandaşları gerçek dindar olan Roma İ mparatorluğu Seçilmiş Ü lke ise , belki dünyevi ordulara ihtiyaç duyulmadan da Tan rı'nın onu ko ruyacağı düşüncesi vard ı . Bu , asker azizlere ait kültler ve Kutsal Bakire için iyi olab ilirdi, ama asker alımı için aynı şey söyleneme z . " Gerçek dindarlık" kavramı da tam anlamıyla yararlı değildi. Askerlerin savaş zamanında stresini, içki içmek ve cinsel ilişkiye girmekle azaltma alışkanlığı bütün

kültürlerde o rtaktı ve Ortodoks kültürel değerler içinde sürekli bir sorun teşkil ediyordu . Dahası , Or­ todoks H ıristiyanlık, hiçbir zaman Roma Kilisesi ta rafından H açlı seferlerini ve askeri - dini emirleri haklı göstermek için uydu rulmuş " Kutsal Savaş" b e nzeri bir kavrama sahip olmamışt ı . Bunun sonu ç ­ larından biri, kurbanlar, Kilise ve devletin H ı risti ­ yan olmayan düşmanları olsa bile cinayetin günah sayılmasıydı . D olayısıyla, Geç Roma ordusunun as­ kerleri sefer sırasında zamanlarının büyük bölümü ­ nü sembolik de olsa günah çıkartmayla geçiriyorlar­ d ı . Bu çeşit bir günah çıkarma askerlerin görevlerini aksatacak kadar zahmetli olmamalıydı ; kserophag;,a ve hydroposia , yani etsiz yemekler, şarapsız günler gib i daha hafif manastır uygulamalarına b aşvurulu yordu muhtemelen. O yüzden, D o ğu Roma İ m p ara torluğu' nda asker olmak, ne toplumun bütünüyle kabul ettiği ne de Kilise' nin tam destekl e diği bir ala cakaranlık bölgesinde durmak demekt i . Bu hissiya ­ tın etkisi, ordunun günlük yaşamında, askerlerin Tanrı ' nın tayin ettiği imparatorluk içindeki önemli rollerinin bilincinde oldukları ve günahkar ölmeye ­ cekleri fikrini pekiştiren dini törenlerle azaltılmak­ taydı . Doğu H ıristiyanlığında kişisel ruhaniyetin o dak noktaları arasında e n önemlilerinden biri her za man savaşçı azizler, özellikle de D e metrios, Georgi ­ os ve iki Theodoros 'tur. Bunlar (pagan imparatorlar adına) savaşmayı reddetmeleri yüzünden şehit mer­ tebesine ulaşmış olmalarına rağmen, kültleri hiz ­ metteki askerler için özel bir anlam ifade ediyordu . Savaşçı azizler, en ucuz ve en yaygın ikona tipi olan sabuntaşına işlenmiş konulardır. Bunlarda azizler, diğer O rtodoks sanat dallarından farklı olarak, dö ­ neme özgü b elli bir gerçekçilikle tasvir edilmişler­ dir. Bu durum, hayranlarının azizlere karşı H z . İ sa ya da Meryem gibi uzak figürlerle p aylaşmadıkları bir sevgi b e s l e dikl e rini düşündürü r . S avaşçı azizler

43

B İ ZA N S P İ YA D E S İ

genellikle günümüze çok sayıda gelebilmiş küçük dökme haçlar üzerinde gö rülmektedir. Böyle ucuz tılsım nitelikli takılar o rduda yaygın olmalıydı . M anzara tagmata ve eyalet ordularının farkl ı ya şam tarzları yüzünden daha da karmaşıklaşmaktadır. Eyalet kuvvetlerindeki yarı zamanlı askerlik, bir topluluk algılamasını doğrudan beraberinde getiri ­ yo rdu ; askerlerin savundukları kendi aileleri ve komşularıydı . Tagmata birlikle rinin doğası gereği bu bağlılık kayboluyordu , zira askerler Konstantino ­ p olis ve büyük şehirlerin içinde ve etrafındaki izole baraka yaşantısının mikrokosmosuna girmek için bulundukları toplulukları terk ediyorlardı . Şehirli sivil toplumundan kopuk bir hayatın getirdiği hissi yat , sadece başkent ve büyük şehirlerdeki kargaşa ve isyanların bastırılması işi orduya düşünce değişi ­ yordu . Böyle ayaklanmalar O rta Bizans Dönemi ' nde hiçbir yerde Erken İ mparatorluk Dönemi ' ndeki ka dar şiddetli olmuyordu . Yine de bazen askerlerin, komşuları ya da akrabaları olabilecek vatandaşları ve Hıristiyanları katletmesi zorunlu hale geliyordu . O halde ı o . - ı 4 . yüzyılların Bizans askeri, aidiyet duygusunu nerede arıyo rdu? Bazen, e n azından ken disini başarılı bir askeri komutan olarak kanıtlayan imparatora ortak sadakatte arıyordu , ama çoğu aske ­ rin ömrü bunu yapmak için kısaydı . Nihayetinde , özellikle tagmata ordularında bu duygu ordu kuru munun kendisine yöneliyordu . O rdu organizasyo ­ nunun bütünü , yakınlık duygusunu olabildiğince ar­ tıran kontouvemion sistemiyle birlikte bunu artır­ mak için tasarlanmışt ı .

Fildişine oyu l m u ş bu savaşçı aziz, gözyaşı biçimli kalkanı ve dolgulu eteğ i n i n iki parçalı olmadığına bak ı l ı rsa piyade görünümünde betimlenm iştir. Boruya benzer alt bacak koru­ maları ve peleri n i n altındaki örme zırh cübbe n i n kapişonu özel­ likle bahsed i l meye değer. Zırhına sarı l m ı ş kumaş parçası (pek­ torarion) rütbeyi gösteren nişandır. Bir şekilde renkle kodlanmış olmalıdır, ama kaynaklar bundan bahsetmez (Vatopedi Manastırı, Athos/Aynaroz Dağı).

44

S EFE R

P

iyade ordusunu mangalara (Latince contuber­

nium ; Yunanca kontouvemion) ayıran antik Roma uygulaması hala faydalıydı ve sefer o r ­

ganizasyonunun çekirdeği olarak kaldı .

Her bir

manga sekiz asker i l e bir hizmetkardan oluşan v e bir ya da iki çadırda kalan bir kol idi. Hizmetlinin başlı ca görevi ön tedarik hazırlığı ve yemek pişirmeydi . B u dönemin çadırları otağ şeklindeydi ; yuvarlak­ tı; merkezi bir direği ve konik çatısı vardı . Bir el ki -

lar da hızlı erişim ve kolaylık amacıyla tutamakları sahiplerine bakacak şekilde bunlara yaslanıyordu . Askerlerin araç gereçleri , silahları, zırhları vb . sol taraflarında bulunmaktaydı . Muhtemelen her bir askerin özel alet çantası bir skoutellopinakon (hafif ve dayanıklı olması için olasılıkla ahşaptan yapılmış kase ve kadeh takımı) içeriyordu . D ö neme ait re ­ simler seyyahların yataklarını kalın uyku tulumu gi ­ b i göstermektedir. Büyük ihtimalle bunların altı bir çeşit dolgu ile dolduruluyordu.

tabı böyle bir çadırın tertibini ayrıntılarıyla anlat ­

Her bir çift kola, çadırları, erzakları ve diğer teç ­

mıştır. Kolun e rzakları çadırın o rtasında toplam -

hizatı taşıması için sürücülü bir araba tahsis edil mekteydi. Aletler, baltalar, tokmaklar, çapalar, kü ­ rekler, orak, p işirme alet edevatı ve elle çalışan tahıl

yordu . Askerlerin yatakları bunların etrafına serili yordu. Mızraklar yatakların ucuna dikiliyor, kalkan-

erzak •

Mu htemelen erken Bizans ordusunun dörtgen çadı rlardan otağ benzeri yuvarlak çadı rlara geçişine işaret eden 6. yüzyı l el kitabı Strateji Üzerine, bu çi­ zimde görüldüğü gibi bir kontouverni­ on' u n yatakları ve teçhizatları n ı n nasıl yerleştirilmesi gerektiğini anlatır. As­ kerlerin teçh izatları yataklarının solun­ da, kalkanları da mızraklarına dayalı şe­ kilde ayakuçlarında du ruyordu. Erzakla­ rı ve ortak teçhizatları ise çadırın orta­ sında sağlamca muhafaza ed i l iyord u .

45

B İ ZAN S P İ YA D E S İ

değirme ni yanında demir dikenleri, oklar ve yedek kaseler gibi malzemeler teçhizat içinde yer alıyordu . Arazinin engebeli ya da tedarikin kısıtlı olduğu yer­ lerde arabalar yerine yük hayvanları kullanılıyordu . Tahıl, sefer istihkakının temelini oluşturmaktay­ d ı . Hem hazır olarak, hem de un halinde taşınmak­ taydı . Her bir çift kolun stokunda bulunan değirmen, sefer boyunca toplanan tahılları işliyordu . Paksimata ya da paksimadion olarak bilinen peksimet, tahıldan yapılan başlıca yiyecekti. Elbette bu çifte fırınlanmış kalitesiz ekmekti. En basit çeşidi sadece tahıldan ya ­ pılmaktaydı , fakat daha kaliteli olanlar kurutulmuş meyve ve et içeriyordu . Kaynaklarda sebzeler, yemiş ­ ler, tohumlar ve baldan imal edilmiş daha karmaşık tarifli azıklar da bulunuyordu . ı o . yüzyıla ait bir ku ­ şatma savaşı el kitabındaki kenar notu bu şekilde ha zırlanan bir azıktan bahseder: Hacılar bir kutsal mekanın avlusunda s ı rt yatakları n ı n içinde uzanıyorlar. Yatakların üzerindeki üç fark l ı şerit, ev dokumalarında tipiktir. Subaylar bazen kamp yataklarından yararlanabil iyordu (Dionysou Manastırı, Athos/Aynaroz Dağı).

Bir baska azık söyle yapılır. Bir Attika hemiektonu kadar su­ sam, bir hemiokhoun ba l, bir kotu! yag ve bir khoniks so­ yulmuş tatlı badem alınır. Susa m kavru lur, bademler ögütü­ lür ve elenir. Adasoganı soyu lur; kökleri ve yaprakları kesi­ lip küçük pa rça lara bölünür. Bunlar bir kôseye koyu lara k, hamur haline geli nceye kadar dövülür. Ardından adasoga­ nı hamuru, esil miktardaki yag ve bal ile karıştırılır. Baska kô­ seye aktarı lıp iyice çırpıldıktan sonra kömür ateşinde pişiri­ lir. Kaynamaya basladıgında susam ve bademler atılır ve karıştırılır. Katılaşınca kôseden çıkarılarak küçük parça lara bölünür. Her sabah ve ögleden sonra bundan birer parça yiyen birisi uyg un şekilde beslenmis olur. Bu yemek ayrıca sefer için de iyidir, çünkü tatlı ve doyu rucudur; susatmaz.

Temel sıcak yemek, bir çeşit yulaf lapası gibi pişi rilen öğütülmüş darıyd ı . Verimli geçen mevsimlerde askerler bugün halen tüketilen yaygın köylü yiyeceği

trakhanas (tarhana) ile beslenebiliyorlardı. Trakha ­ nas yarma buğdayın yoğurtla karıştırılmasıyla yapılı ­ E l kitapları yük arabalarından bahsetmesine rağmen, ordu levazımının sıklıkla katırlar üzerinde taşındığı açıktır, zira Balkanlar' ı n büyük kısmında yollar kötüyd ü . B i r 1 1 . yüzyı l el yazmasına ait bu detay, yük semerli eşekleri göstermekted ir. Bu semerler kampta s ı radan bir askerin ya da yolcunun tek mobilyası olarak koltuk n iyetine k u l l a n ı l ıyordu ( Esphigmenou Manastırı, Athos/Aynaroz Dağ ı).

46

yor, ardından küçük top ya da somun halinde güneş ­ t e kurutuluyordu . Bu şekilde uzun süre muhafaza edileb ilmekteydi . Tüketileceği zaman, hafif ateşte kaynatılarak çorba gibi içiliyordu . İyi planlanmış s e -

fe rler şüphesiz iyi korunmuş et stokuyla birlikte baş­

fif zincirlerden oluşan bir kuşak mevcuttu . 9 . yüzyıl ­

lamaktaydı . Taze erzak yolda ya satın alınıyor ya el

d a General N ikephoros Phokas (Savaş Sanatı Üzeri ­

koyuluyor ya da yağmalanıyo rdu . Yemek saatleri b o ­

ne ' nin yazarı değil) , bir kalkana yaslanmış üçayaktan

razanla ilan edilmekteydi, ama kaynaklar yemeğin günde kaç öğün ve hangi saatlerde olacağı konusunda farklı fikirler ileri sürmektedir. Pratikte ise, hafif bir kahvaltı ve akşam yemeği vardır. İ kisi arasındaki

ibaret tank tuzağına b enzer bir donanım geliştir­ mişt i . Ü çayağın bir ayağı , ucu kalkanın üzerinden

öğünler iş durumuna göre ayarlanmaktaydı .

dışarı bakan bir mızrakt ı . Donanım hendek ve setin uygun görülmediği zamanlarda kullanılmış olabilir. Bu sınırlar içinde çeşitli birliklerin çadırları birlik­

Yürüyen kale kurma uygulaması dönemin el ki -

teydi ve aralarında sokaklar bulunan düzenli sıralar

taplarında da kendisini göstermektedir. Ordunun

şeklinde kurulmuşlard ı . Çadırlardan çıkan ve kampı

önünden giden uzmanlar uygun bir yerde kamp kur­

ağ gibi ören bir halat , bir saldırı karşısında, bütün

makla görevliydiler. Eskiden lejyonlarda olduğu gi ­

trafiği savunmanın denetlenebileceği ve yapılabile ­

b i , b öyle bir kamp her kenarında " L" şeklinde açık­

ceği sokaklarla sınırlandırıyordu . Elbette kamp kur ­

lığı bulunan hendek ve setlerle çevriliydi . Buna ila -

manın asıl yükünü piyade çekiyor, süvarile r i s e dev­

veten, üzerinde dokuzar demirdikeni bulunan ve ge ­

riye geziyordu . Bu durum yaygın homurdanmalara

ri toplamak için bir ucu çivi ile sağlamlaştırılmış ha -

sebep oluyordu muhtemelen, ama p iyad e , süvarinin

@@ @ @ @@ @ 7 @@ @ 7 @ @ @ 77 @@ @ 7 @ @ @ 77 7 @ 7 @@@ @ 77

7 7 7 7 7 7

\V \V \V \V \V \V

B i r 1 1 . yüzyıl el yazmasına göre seferi kampın planını gösteren bu d iyagram eski Roma uygulamaların ı n kullanılmaya devam ettiğine işaret etmektedir. Gri dış çizgiler hendekleri siyah iç çizgiler ise setleri temsil eder. Ü çgenler bunların

\V \V \V \V \V \V \V

'11 7

arasında serpiştirilmiş demirdikenlerini gösterir. Yuvarlaklar çadırlardır. Ortadaki grup, komutan ve personeline aittir.

47

B İ ZA N S P İYA D E S İ

Set ve hendeklere sahip uyg u n bir seferi kamp kurulamadığı durum larda, 9. yüzyıl generali N i kephoros Phokas (el kitabı yazan imparatorun soyu ndan) adamların normalde taşıd ığı teçhizat i le, o an civarda bulunanlardan bir çeşit savunma çiti yapılmasını önerir. Ü ç d i rek dengesiz üçayak gibi çatı lır. Daha uzun olan ayak dışarı doğru çıkıntı yapar ve tepesine bir m ızak ucu takı l ı r. Ardından dış tarafına bir kalkan yaslanır. B u "tank tuzakları n ı n " arasındaki boşluklara her zamanki gibi demird i kenleri seri l i r (Yazarın koleksiyonu).

geniş perdelemesi sayesinde düşman bölgesinde sa dece ellerinde kürekl e rle hazırlıksız yakalanmaktan korunduklarını bildiği için gerçek bir sürtüşme ih ­ timali azalıyordu . Kamp kurulduktan ve günlük işler bittikten son ra akşam yemeğinde, yat b o rusu anlamına da gelen Baba Oğul ve Kutsal Ruh'a (Trisagion) bir ilahi oku ­ nuyordu . Gece boyunca her b i r kol , çadırının dışın da bir nöbetçi b ırakıyordu . Bu, hem kap çevre sinde

Sefer hareketleri bölümlere ayrılmışt ı ; birkaç günlük ilerleyişten sonra toparlanma , tamirat ve as ­ keri egzersizler için bir ya da daha fazla gün kamp kuruluyordu . Kaç ı nılmaz olarak, hava koşulları planlanan yürüşüyü e ngelleyebiliyordu . I slak çadır altında çamura batmış askerler için bu mecburi ara lar perişanlık anlamına geliyor olmalıydı , ama yine de bundan bir fayda sağlanıyordu . Kamp olduğu yer ­

izinsiz hareketleri e ngelle meyi, hem de sürpriz sal ­

de çakılıp kaldığında, süvari önceden hareket ediyor

dırılar karşısında p iyadenin % ı o 'unun silah altında

ve böylece faaliyetleri daha az çevik olan p iyade ve

hazır bulunmasını sağlıyordu . Kampta dolaşan her­

eşya ağırlığı tarafından e ngellenmiyordu .

kese parola sorulmaktaydı ve sızmayı önlemek için her gün değiştirilmekteydi .

48

Sefe r mevsimi normalde bahar sonundan sonba har başına kadardı . Bu zaman aralığı dışında strateia

Kış mevsiminde Kappadokia' n ı n acımasız ama m u hteşem manzarası. Kuzeyde Ermenistan ve G ü rcistan'a, doğuda İ ran topraklarına açılan Kappadokia sefere çı kan orduların ana yolları üzerindeydi (Yazarın koleksiyonu).

birlikleri dağıtılı p , topraklarına ge ri gönderiliyor,

lardan meydana gele n bir yeraltı baraka kompleks i ­

tagmata

n i bütünüyle kayalara oydurtmuştu . Bu t i p mesken -

birlikleri ise ana barakalarına dönüyordu .

Bu kuralın dikkat çekici bir istisnası , ı o . yüzyılın

ler bölgede bugüne dek varlığını korumuştur. Bu

s o nlarında, N ikephoros Phokas ' ı n seferi o rdusunu

kuytu barınaklar yükseltilmiş uyuma platformları ve

kışın Kappadokia' da arazide tutmaya karar vermesi dir. İ mparator, bölgedeki eski gele neklere uygun

yemek sekileri ile çadır içindeki uzun süreli yaşamın

olarak yatakhaneler, ye mekhaneler, depolar ve ahır -

sonra hoş karşılanan bir değişim olmalıydı .

getirdiği hava cereyanı, nem, pislik ve rahatsızlıktan

49

SAVAŞ DEN EY İ M İ

iyadelerin savaş de neyimi şartlara bağlı ola rak büyük o randa çeşitlilik göste rmekteyd i . S a d e c e p iyadenin bulunduğu bir muharebe sahası süvari desteğini arkasına alanla aynı olmaya cakt ı . Aynı şekild e , düşman kuvvetlerinin farklılığı

P

savaşın karakt e rini değiştirecekt i . Elbette ister sal ­ dırı , isterse savunma pozisyonunda bulunulsun ku ­ şatma da değişim gösterecekt i . Ancak bir şey sabit kalacakt ı : O rdunun günlük rutini olan dini adetler , savaş arifesinde i k i katına çıkıyordu . D olayısıyla, savaşın yapılacağı sabah, dua töreni daha uzun ve şüphesiz daha gönüldendi. Günahlardan pişmanlık duyma ve Tanrı 'yla barışma sayesinde bir e rkeğin arkasında yarım kal mış ruhani işler b ı rakılmazsa, savaşın rahat gideceği umuluyo rdu . O nları ayakta tutacak bu destek ile askerler alanda toplanmadan önce sağlam bir yemek yiyiyorlardı . Kontouvemion sisteminin gücü bu noktada, askerler b i rlikte çalı ş ­ tıkları , yedikleri, içtikleri v e uyudukları arkadaşları arasında saflara ilerle rke n çok değerli olmalıydı . Düşmanın ö nemli süvari desteği olmadığı y a da o rdu kanatlarının çevrilme tehlikesi bulunmaksızın bütün savaş alanının genişliğini kapladığı zaman, sıralı fo rmasyon kuraldı . Her bir kol ya da konto ­ uvemion arka arkaya diziliyo rdu . Ö ndeki promakhos ya da kol liderinin arkasında ve arkadaki ouragos ya da kol sonunun ö nünde kendi astları yer alıyordu . Bunlar ge nelde koldaki en ağır zırhlı adamlardı ve bunların arasında daha hafif z ı rhlı skoutatoi ile okçular ve diğer mermiyat fırlatıcıları yer alıyo rdu . Fo rmasyon no rmalde oldukça yüklüydü . H e r aske ­ rin içinde hareket edebileceği 3 podes ·i (yaklaşık 9 0 cm) vard ı . Yoğun mermiyat atışına karşı foulkon , yani eski kaplumbağa formasyonu kurulması ge rek ­ tiğinde üçte biri ile içine kapanıyordu . Ancak as ­ kerlerin b öyle yakınlaşma s ı , ge rektiğinden daha uzun süre ko runamazdı, zira bir kere göğüs göğüse çarpışma başladığında o rta safların savaşa dahil ol-

50

masını e ngelleyec e kt i . Her bir ya da iki vandon ya nındakilerden bir boşlukla ayrılıyo rdu . Boşluğun ge nişliği , ö rneğin o rdunun süva riye sahip olup o l ­ madığına göre değişmekteydi . Eğe r süvari mevcutsa aralıklar o nların saldırıp geri çekilmelerine izin ve ­ recek kadar geniş olmalı ve defensores denilen özel süvari b i rliğince korunmalıydı . Eğer p iyade tek ha şına hareket ediyo rsa , o zaman daha küçük, cepheyi süvari hücumlarından ko ruyacak hafif zırhlı avc ı b i rliklerinin (menavliatoi) ya da yaralıları taşıyan daipotatoi 'un geçeceği kadar dar olacakt ı . Komutan, kanatlarından v e araziden e m i n oldu ğu yerlerde , daha saldırgan davranıp düşmanla kar­ ş ılaşmak i ç i n o rduyu i l e rl et e b i l i rd i . "Kinseso n " ( " İ lerl e " ) ko mutuyla b e rab er askerler talim hızları ile ile rle meye başlıy o rlard ı . Kaynaklarda " koşar adıma" d e nk gelen bir ko mutun zikredilmemiş ol ­ ması dikkat çekicidir. Bunun nedeni, özellikle uzun kargılar kullandıklarında büyük bir blok halindeki askerleri sabit uygun adımdan daha hızlı yürütme ­ nin ayrılmalara yol açmasıydı . Arazinin elve rişli o l ­ madığı yerlerde o rdu pozisyonunu ko ruyor v e düş ­ manın kendisine gelmesini bekliyo rdu . Bu askeri olarak daha güvenli bir seçenekt i , ama zaman za man psikoloj ik açıdan risk yaratıyordu , çünkü ha ­ reketsizlik askerlerde ge rilimi ve kaygıyı artırabilir, çabuk davranmayı engelleyebilird i . Kanatların korunamadığı v e düşman o rdusunun ciddi bir süva ri gücü bulundurduğu durumlarda , o rdu simetrik bir kare şeklinde diziliyordu . Kollar aynı şekilde düzen alıyordu ve yine ani taarruz ve destek için b oşluklar bırakılmaktaydı, ama fo rmas ­ yonun bütünü aynı katılığı ve her yönde iyi korunan cephelerini muhafaza ediyordu . Bu fo rmasyo n zo ­ runlu olarak sıralı düze nden daha az hareketliyd i . fakat manevra yapmasına ihtiyaç yoktu çünkü mev­ cut he rhangi bir süvari b i rliğinin hareket kab iliyeti o nunkinden üstündü .

SAVAŞ D E N EY i M i

B i r 1 1 . yüzy ı l el yazmasından piyade kares i n i n diyagra m ı .

� Hoplit ö

Pe ltastes

Her iki tarafın da önemli süvari gücüne sahip ol ­ duğu durumlarda, savaşın yükünü bunların çekeceği açıkt ı . P iyade ise insan kalesi gib i hareket ederek sü ­ varilerin saldırılarını başlatabileceği harekat üssünü güvenceye alma rolünü üstleniyordu . Bu gib i şartlar­ da askerlerde aranan başlıca özellik sabit kalabilme becerisiyd i . Savaş tecrübesi bekleme ve seyretme üzerine kuruluydu . Süreç, muhtemelen Bizans süva risini geri çekilirken kovalayan düşmanları savu ş ­ turmaktan ibaret , açıkça etkisiz bir faaliyetin yarattı ğı kısa telaşlar ile aralıklı kesintilere uğruyordu . Düşman kuvvetler birbirlerine yaklaşırken sah ­ neye ilk çıkan okçulard ı . Gelen düşman birlikleri karşılık vermeden önce, o nların cesaretini kırmak ve aralarında kargaşa çıkarmak amacıyla solenarion

------

-t Okç u



I< Süvari

>. Yü k l e r

Ci ritçi

kullanarak uzun menzilli dartlarla yaylım ateşine başlıyorlard ı . Düşman menzile yaklaştıkça okçular normal büyüklükteki oklarını fırlatmaya başlıyor, ardından sapancılar ve ciritçiler devreye giriyordu . Temasın an meselesi olduğu sırada askerlere verilen "prothumos " ( " hazır ol") komutuyla, s ilahlarını ha ­ zırlamaları b ildiriliyordu. Ana formasyonda mızrak­ lar başlıca silaht ı . Küçük mızraklarla (kontarion) b i l e , saflar dizildiğinde arka arkaya duran p iyadeler­ den ilk dördünün mızrak ucu dışarı çıkıntı yapıyor ­ du . Saldıranlar süvari olduğunda, formasyonun cep ­ hesi, yere saplanarak desteklenmiş ağır mızraklara (menavlia) sahip bir safla destekleniyordu . Süvari hücumunun hızı kesilince ya da düşman piyadesi menzil içine girdiğinde ö ndeki saflar mızraklarını

51

B İ ZA N S P İ YA D E S İ

Nikephoros Phokas'ın Savaş Sanatı Üzerine' sine göre, bir formasyondaki ön safların menavliatos tarafından desteklendiği sırada ve süvariyi püskürtmek üzere hazırlanırken nasıl göründüğüne dair gösteri (Yazarın koleksiyonu).

kullanıyorlard ı . Düşman dış noktaları bir kez aşınca,

vantai o rdu katarındaki katırlarla yürüyemeye n ya -

promakhoi mızraklarını bırakarak kılıç ve balta gibi

ralıları taşıyordu . Savaş başladığında ilk yaralılar ok, mızrak veya taşların isabet ettikleriydi . Kaynaklarda hala geçmelerine rağmen sapancılar bu dönemde daha az kullanılmıştır. Dolayısıyla okların yol açtığı

el silahlarına geçiyordu . M odern canlandı rmalar mızraklı saflar tarafından desteklenen, silah ve kal kanlarla donanmış sağlam bir asker sırasının çok et ­ kili olduğunu göstermiştir, çünkü onlarla karşı kar­ şıya gelenler farkl ı açıklıklardan aynı anda gelen saldırı ve itme hareketlerine karşı savunma yap ­ makta zo rlanmaktadırlar. N e var ki , hiçbir savaşın tek yüzü yoktur ve Bizans o rdusunun özgün gücü yaralılarla ilgili düzenleme ­ lerde açıkça görülmektedir. Piyade savaş hattının yaklaşık ı o o m gerisinde bir sahra hastanesi kurulu ­ yordu . Personel doktorlar, emir erleri ve sıhhıyec i ­ lerden (daipotatoi y a da krivantai) oluşmaktaydı . Kri -

52

delici yaralar çoğunluktaydı . Saflar vuruş mesafe si ne girdiğinde, mızrak kullanımı öne çıkıyordu . Kılıç ve baltaların yarattığı kesiklerden daha fazla delici yaralar meydana geliyo rdu . Vücut büyük o randa göz ­ yaşı şeklinde kalkan ile korunduğundan yaralanma ların çoğu genelde baş, yüz ve boğazda, bir kısmı da sağ omuz ve bacaklarda oluşuyo rdu . Baş , yüz ve bo ­ ğazda açılan yaralar fiziksel değilse de psikoloj ik olarak hemen etkisizleştirmekteydi, ama ağır olma dığı sürece ba taki kanamalar temel tedaviden so nra

SAVAŞ D E N EY İ M İ

Antik silahların etkisi ve savaşı n vahşetine dair tatsız bir kanıt. B u adam başına üç darbe a l m ı ş : biri sağ kaşının üzerine, biri burun kemerine biri de alına (Yazarın koleksiyonu).

iyileştirilebilir ve askerler saflara çabucak dönebi lirdi . Yaralıların savaş alanından düzenli olarak ta -

Bir zaferden sonra yapılacakların başında Tan rı'ya şükran töreni ve ölülerin gömülmesi gelmek­

şınması ve zaman zaman tedaviden so nra safları desteklemek için geri dönmeleri, askerler üzerinde

teyd i . Bir süre sonra savaşta öne çıkmış askerlerin

sakinleştirici bir etki yapıyo r olmalıydı . Düştükleri

rülen o ki, bir çeşit nişan sistemi vardı, zira kaynak­

ödüllendirildiği bir resmi geçit düzenleniyordu . Gö ­

yerde, savaşın ortasında kalmış yaralıları ve ölüle ­

lar " o nurlandırmalardan ve hediyelerden" söz eder.

riyle bütün düşmanlar için bu durum oldukça dra -

Adı geçen maddi ödüller arasında silahlar, zırh ve

matik bir tezat meydana getiriyordu .

ganimetten pay vardı. Savaşta başarı göstermiş bir-

53

B İ ZA N S P İ YA D E S İ

Ankyra'nın (An kara) surları 900 civarında inşa ed i l m iştir. Çıkıntı yapan burçları sıradışı bir öze l l i ktir. Daha eski Roma yapılarından devşirme mermerlerin ikinci kez kullanıldığına d ikkat ediniz (Yazarın koleksiyonu).

liklerin subayları terfi ile ödüllendiriliyordu . Aynı zamanda görevle rinde başarısız olanlar da cezalan dırılıyordu . Aşırı korkakl ığın bedeli her yerde oldu ğu gibi ölümdü . Daha düşük çaplı başarı sızlıklar kır­ baç ya da para cezasına tabiydi . Bir o rtaçağ Avrupa o rdusu i ç i n % ı 5 - � o ' lik b i r kaybın kırılma noktası olduğu varsayılır. B u sayı , dönemin Bizans o rdusu için daha fazla olmalıydı , çünkü yaralıların taşınması durumu gizlese de ye ­ nilgiler vard ı . Piyadelerin savaş alanından kaçma becerisi bir bakıma kısıtlıydı ve savaş hattındaki ka dar olmasa da, kaçarken ölüm ve yaralanma imkan dahilindeydi . Ü stelik, I I . Basileios 'un Bulgarlara karşı sözde gaddarlığı bir yana, mağlup düşmanı

54

uzun mesafeler boyunca takip etmek ya da esirlere zarar vermek yaygın uygulamalar değildi. O rtaçağın seferi ordularında çok sayıda esire bakma kapasitesi de yoktu . D olayısıyla, yenilginin ardından mevki sa hibi kişiler takip edilip esir alınıyo rdu . Diğer taraf­ tan, ister kaçsınlar isterlerse teslim olup so nra s e r ­ best b ırakılsınlar, sıradan askerlerin payına eve y a da teçhizatlarından yoksun halde yeniden toplan mak için bir üsse yollanmak düşüyordu. Kuşatma savaşında yaşanan tecrübe bundan çok farkl ıydı . Yakındoğu tahki mat mimarisinin nitel iği ile o rtaçağ şehirleri ve kal eleri için seçilen sarp ve kayalık alanlar, ablukayı standart kuşatma modeli olarak dikte ediyo rdu . Hem kuşatanlar hem de kuşa -

SAVAŞ D E N EY İ M İ

Ankyra (Ankara) Kalesi'ndeki bir burcun üst galerilerinden birinin içi. Savaş alanı çok dardır, fakat imparatorluğun düşmanları n ı n etk i l i kuşatma makinelerini henüz büyük çapta k u l l lanmadıkları dönemden öncesi için uygundur (Yazarın koleksiyonu).

tılanlar için bundan sonras ı , abluka altındakilerden

Kuşatma alanı daha agresif hareketlere i z i n ver ­

bir hain çıkar mı, hangi tarafın erzağı önce biter ya

diğinde b i r dizi b ildik taktiğe başvurulurdu . Klo s ­

da destek kuvveti ne zaman gelir diye bekle mekten

trofobiden ç o k etkilenmeyen adamlar tahkimat t e ­

ibaretti . Bekleyiş ok veya mancınık ile yapılan saldı -

melini zayıflatmaya girişebilir v e surun zayıf görü ­

rı anlarıyla kesiliyordu . Kuşatan bir ordunun üyesi

nen kısımlarında çeşitli delgiler ile koçbaşları kul ­

için başlıca egzersiz sadece mancınık halatlarını

lanılabilirdi. Suru n daha alçak ve erişilebilir yerleri

çekmekle sınırlıyd ı . Yardım gelmediğinde , kuşat ­

kuvvetli saldırılara maruz kalabiliyordu . Tekerlekli

manın ileriki safhası yiyecek ve suyun azalmasını ta -

kuleler ve asma köp rülere ilaveten ı o . yüzyılın ku ­

kip eden s ıkıntıları doğruyordu . Bu noktada kuşat ­

şatma el kitapları askerleri duvar tepesine çıkaran

ma altındakilerin tek seçeneği teslim olmakt ı . Kuşa -

oldukça gelişmiş kaldırma platfo mlarından bahs e ­

tan kuvvet ise direnci düşük ve yeteri kadar sadık o l ­ mayan unsurlar orduyu terk ettiği zaman erimeye

d e r . B u t i p kuşatma teknikleri, savaş alanındaki alı ­

başlıyordu ve sonuçta her akıllı general ordusunu

ğı düşme sonucu yaşanan yaralanma ya da ölüm ris ­

muhafaza etmek için kuşatmayı kaldırırd ı .

kini de ekliyordu .

şılmış tehlikelere göçük, duvarların çökmesi ve aşa­

55

MU ZELE R VE YEN İ D EN CAN LAN D I RMA oğu Roma ya da Bizans İ mparato rluğu çekir­ dek topraklarının büyük kısmı modern Tür ­ kiye devletinin sınırları içindedir. Türkler e n hafif deyimiyle Roma İ mparatorluğu'nun bu kıs ­

D

mı hakkında çelişkili düşünceler içindedir. Bizans İ mparatorluğu'nun H ellenizm ile "lekelenmiş " o l ­ duğuna inandıkları i ç i n , sonuçta Anadolu'da Türk ­ lere ait olanlar dışındaki arkeoloj ik malzeme gö z ar­ dı edilmektedir ve azdır. H e r halükarda antik eser­ lerin yurt dışına çıkarılması yasaktır. Yunanistan ve Balkanlar'da b elli miktarda malzeme ortaya çıkarı l ­ masına rağmen bunların ç o k a z ı p iyasada gö rülmek­ tedir. Dolayısıyla kemer tokaları gibi küçük ve pek özelliği olmayan nesneler koleksiyonerlere ulaş ­ makla birlikt e , askeri öneme sahip hiçbir şey (belki sık sık karşımıza çıkan ok uçları dışında) antika p a zarına çıkmamıştır. Aynı şekild e , müze koleksiyonlarındaki malze ­ meler de çok azdır. Türkiye ' deki Bo drum Sualtı M ü ­ z e s i ' nde ı ı . yüzyıla a i t Serçe Limanı b atığından ge ­ len önemli miktarda buluntu grubu arasında bazı si lahlar ve aletler vardır. D iğe r silahlar nadirdir. ı o . yüzyıla tarihlenen "Yase novo miğfe ri" Bulgaris ­ tan' daki Kazanlık M ü z e s i ' n d e s e rgilenmekt e d i r . Ü zerlerinde aziz büstü kakmaları bulunan bir ı 3 . yüzyıl tören "tas başlığı" St. Petersburg H ermitage Müzesi'ndedir. ı 9 3 o 'larda Büyük Saray' daki İ ngiliz kazıları silahlar ve yaprak zırh parçaları ortaya çıkar­ mıştır. Bunlar İ stanbul Arkeoloj i Müzeleri' nin Bi­ zans bölümünde korunmaktadır. Buna karşın, imparatorluğun tahkimatları nor­ mal olarak günümüze gelebilmiştir. Konstantinopo ­ lis 'in surları son ı s yıl içinde geniş çaplı restorasyon geçirmiştir (ancak bunlar bazen belirli unsurların şeklini değiştirmiştir) ve büyük bir bölümüne eriş ­ mek mümkündür. İ stanbul Boğazı'nın fe ribotlar t a ­ rafından ziyaret edilen kuzey ucunda daha g e ç tarih­ li olmakla beraber önemli bir kale bulunur. N ikaia

56

İ stanbul Boğazı' n ı n kuzey ucunu koruyan mu htemelen Komnenos'lar dönemine ait büyük bir garnizon kalesi. Büyük boyutu ve sağ l a m l ı ğ ı , i m paratorluğun bu dönemdeki ekonom i k g ü c ü sayesinde, h e m d a h a büyük ordular ve h e m de daha i y i fırlatma makinelerinden gelen 1 2. yüzy ı l ı n c i d d i tehditlerine cevaptır (Yazarın koleksiyonu).

( İ znik) ve Selanik'te de şehir surlarının büyük b ölü ­ mü korunmuştur. 9 . yüzyılda inşa edilen Ankyra (Ankara) Kalesi antik mermerlerin yeniden kullanı mına dair olağanüstü bir çalışma alanı sunar ve plan itibariyle farklıdır. Kappadokia'da bir dizi kale ve ı o . yüzyılda inşa edilmiş yeraltı barakaları yer alır. Kilikia, tahkimatlı evlerden büyük kalelere kadar ge niş bir yelpazeyi içine alan askeri karakterli o l ­ dukça iyi korunmuş yapılara sahiptir. Bununla b i r ­ likte çoğunun mevcut şekli Ermenilerin eseridir. Bu, tarihin nispeten muğlak ve geleneksel olarak yerilen bir devridir ve dolayısıyla dönemin Bizans ordusunu yeniden canlandırma ve rekreasyon giri şimleri kısıtlıdır. "Vikingler" (Amerika Birleşik D evletleri ve İ ngiltere) ve "Yaratı c ı Anakro nizm D erneği " (Amerika Birleşik Devletleri ve uluslar arası) konuya sınırlı bir ilgi göstermektedir. "Yeni Vareg Muhafızları" (Avustralya ve diğer ülkeler) B i ­ zans ' a odaklanan tanınmış bir gruptur. Ama isimle ­ ri yerel Bizanslılardan ziyade Konstantinopolis 'teki p aralı askerlere gö nderme yapar. " H etaireia Pal a ­ t i o u " y a da " Saray Birliği" İ ngiltere 'de t ö r e n v e saray muhafızlığı gibi saray o rtamına özgü unsurların rek­ reasyonunu yapmaktadır. Fran a'da ise " La Tagma de Byzanc e " Geç Bizans Dönemfne yoğunlaşır.

T E Rİ MLE R S Ö ZLÜ G Ü Yunancanın günümüze çevirisi Klasik so nrası Latincenin etkisindedir. Bu ciltt e , dönemin Yunanca telaf­ fuzu esas alınmıştır ve günümüz kullanımına yakındır. Beta "v" , eta (e) ve omega (ô) s ırayla " i '' ve "o" olarak telaffuz edilirler. " Kh " İ skoç dilindeki "loch" gib i sürtüşmeli veya güçlü vurgulu solukludur. Burada verile n ­ ler kelimelerin tekil halleridir. Yunanca çoğul ekleri cinsiyete göre değişir: eril -os > - oi , - e s - > - ai , - o r> - ores, - ôn> - o nes - dişil -a> - ai - yansız -on> -a, -a> - at a . alaktioıı daipotatos

mancınık. Çekmeli mancınıklar 6 . yüzyılda Ç i n ' d e n alınmışt ı r . Karşı ağırlıklı mancınık i s e ı :;: . yüzyılda Bizans İ mparatorluğu . nda icat edilmiştir. (Latince deputatus ) . Yaralıları taşıyan ve hastaneye götür e n sıhhıye c i . Ayn ı zamanda depotatos , dpoıates ve krivaııtes o larak adlandırı lı r .

dekaı*lıion

p iyade o rdusunun t e m e l takı m ı . Bir dekarkhos ile takıma hizmet e d e n , yemek hazırlayan ve takımla b e ra b e r uyuyan b i r hizmetkarın da d a h i l o lduğu sekiz kişiden oluşur. Ayrıca bkz. kol/koıı to urvernion.

dekarkhos

Dekaı'.klı i on komutanı . Daha önce lokhagos .

dı·owıgarios

b i r droungos'u n komut a n ı .

drowıgos

b i r drounga.ı·ios ı o o o ila 3 0 0 0 a d a m d a n o l u ş a n b i r l i k . Aynı z a m a n d a taksiarkhion ve kiliarkhion .

kol

Formasyo na derinlik vermek üzere arka arkaya dizilmiş b i r grup asker. Daha önce ı6 kişilik bir grup lokhos olarak adlandırılmıştır. Anc a k O rta Bizans D ö n e m i ' ne gel i n d iğinde dekaı'.klı i on ismini almışt ı r .

Foulkoıı

b irbirine kenetlenmiş kalkanlarla korunan b i r p iyade formasyo nu: Latince testudo ya da kaplumbağa .

Ilekaton tarklıes

ı oo askerin komutanı . Ayn ı zamanda kentaı'.klıes ve keııterion.

Hetaireia

"Arkadaşlar" anlamına gel e n Yunanca sözcük. Şehir tagma b i rlikleri . Daha önce skhola .

Hoplites (hoplit)

En ağır z ı rha sahip ön saf p iya d e s i . Ayrıca kontaratos (mızrakl ı l a r) ra da skoutatos (kalkan taşıyanlar) .

Ilypodenıata

ı o . yüzyıl p iyadesinin giydiği uzun çizmelere verilen genel i s i m .

iatros

d o ktor .

Kanıpotouva

dolgulu tozluklar.

Kavadion

Dayanıklı z ı rh yerine giyil e n dolgulu ceket . Kelime ayn ı zamanda sivillerin giydiği ceketlere karşılık gel i r . Bkz . zava.

Kentarkhes

ı o o aske rin komutanı . Ayrıca kentarion ve ken taı'.klıes.

Kentarkhion

ı o o kişilik birlik (Latince centurium ) .

Kenterion

(Latince centuıion) ı o o kişinin komut a n ı . Ayrıca kentarkhes ve h ekatontaıklıes.

Klivaııion

ı) yaprak zırh: :;:) zırhın malzemesi o l a rak plaka anlamında.

Konıes

" kont"' . B i r vaııdon' u n (sancak) ko mutan ı .

Kontarion

M ızrak. - mikro n : Menavlion' d a n daha kısa hafif mızrak. -makro n : kargı .

Koıı toııvernion

(Latince contubemium) görevlerini b i rlikte yerine getiren, b irlikte yemek yiye n ve uyuyan, kendine yeter bir dek.1.rkhion .

Krivantes

yaralıları taşıyan ve hastanelere götür e n s ıhhiyec i .

Yapı·ak zırh

Aynı zamanda daipotatos, depotatos v e dipotatis. iplerle veya özellikle Bizans İ mparatorluğu'nda ip ve perçinlerle birb i rine bağlanmış, yukarı doğru üst üste gel e n metal , b oynuz ya da deri !amellerden zırh.

Lokhagos

"kol l i d e ri ·· . Geleneksel olarak savaş formasyo nunun derinl iğini meydana get i r e n b i r kol ya da lokhos'u n komutanı . Bu dönemde y e r i n i dekarkhos terimi almışt ı r .

57

B İ ZA N S P İYA D E S İ

Loklıos

b k z . kol ve dek=klıion.

LoI"ikion

ge nellikle örme zırh gö mlek. -alusidoto n : sözlük anlamıyla '' z i n c i r zırh" .

Maııdatoı·

e m i rl e ri başkomutanlıktan muharip subaylara taşıyan gö revli .

Manganaı·ios

topçu eri . Bkz . vallistaı'ios

Meııavlion

süvari hücumunu kırmak ve ani sal d ı rı için kul l a n ı l a n daha kısa ve ağı r mızrak.

-folidoton : pullu zırh gö mlek.

Minsourn toI"

ordunun önünde kamp alanını düzenlemesi için gönderilen öncü. Ayn ı zamanda minsor.

Paı · anıeI"ion

tek ağızlı hafif kavisli, ya bir kemerde ya d a bir o muz askısında yatay o l a rak

Paxtmata

paximadion da d e n i r . Çift e kavrulmuş t a m buğday u n u n d a n ya p ı l m ı ş ,

a s ı l ı duran ve her sınıftan asker tarafından kullanılan k ı l ı ç . muhtemelen kurutulmuş meyve ve et i l ave e d i l m i ş peksimet . PektoI"aI"ion

rütbeyi belli etmesi i ç i n göğüse sarılan renkli kumaş.

Peltastes lıoplit

hoplit gib i ağır zırhlı olabile n . fakat ge nellikle daha küçük kalkan ve

kısa kon taı·ioıı taşıyan ikinci derece p iya d e . Bazen hoplit ile aynı anlamda kul l a n ı l ı r . Psilos

hafif piyade; çoğunlukla o k ç u , bazen s a p a n c ı y a da c iritçi . Küçük b i r kalkan taşıyo rdu; zırhı yoktu ve sadece ikinci silah olarak t e k ağızlı kısa kılıç bulu nduruyo rdu.

Skoıı taı·ion

kalka n için ku llanılan ge nel terim.

Solenaı·ion

kısa o kl a r fırlatarak düşmana uzaktan zarar vermeye yarayan ahşap b o ru ya da ka n a l .

Spatlıion

( Latince spatha) H e r s ı nıftan askerin kul l a n d ığı çift ağızlı d ü z k ı l ı ç . Standaıi b i r örnek . antik gladi u s gib i b i r o m u z a s k ı s ı n d a d ikey o l a r a k a s ı l ı duruyo rdu . Bir kemere yatay asılmış diğer tipi hafif zırhlı askerler ve geçit l e r için kull a n ı l ıyordu.

Strn tegos

"general" . Yaygın olarak bir strategos eyalet valisi o l a rak görev yapmaktaydı

Strnteia

b i r a i l edeki b e l i rl i b i r e rkek üye n i n askerlik hizmeti ka rşılığında a i l e n i n

(bkz . theına) , ama sadece askeri görevde de b u l u nab iliyo rdu . devlete ait a r a z i l e r i e l i n d e tuttuğu ve i ş l e d iği siste m . Tagıııa

daimi o rdu y a da ge nel anlamda ordudaki başlıca b i r i m .

Taksi=klıes

b i r taksiarkh i a ' n ı n komut a n ı .

Taksiaı·klıion

bkz. droungos.

Tlı ema

eya l e t . O rta B i z a n s D ö ne m i ' n e gel i n diğinde t h e m a o rga nizasyonu bir d e receye kadar zayıflamışt ı , fakat bir thema s tra tegos'u ya da douks 'u sefer için b ölgesinde asker toplamakla yükümlüydü .

Tlı ernpeu tes

erkek hemşire ya da sahra hastanesi veya pansuman yerinde görevli hizmetl i .

Tlı ııı·eos

büyük p iyade kalkan ı .

To unna

3 0 0 0 - 9 0 0 0 adamdan oluşan birlik. Toll1'111aı·k11 es tarafı ndan komuta e d i l i r .

Toııı·maı-klıes

b i r tourıııa' n ı n komut a n ı .

Tzikolll'ion

yaygın olarak standart b i r kesici ile çekiç. m ı z rak ucu ya d a bıçak b e nz e ri b i r a l e t t e n ibaret savaş baltas ı .

VallistaI"ios vallistra

(Latince ballistarius ) . Bir vallistra ' y ı kul l a n a n topçu e r i . (Latince ballistra ) . Ok fırlatan burgulu vallistraı seferde taşınırken, taş a t a n makine l e r kalelerden kul l a n ı l ıyordu .

Vandon

" s a ncak" . Kentarkhia 'ya b ö l ü n müş � 0 0 - 4 0 0 piyadeden oluşan birlik.

Vo ukina tor

(Lat i n c e bucinator) b o razanc ı .

Z.wa

başlangıçta gerçek b i r z ı r h y a d a ö rme v e p u l l u z ı rh gö mlek yerine giyilen dolgulu, esnek ceketi tarif etmek i ç i n kul lanılmıştır. ı o . yüzyılda daha özel terimlerin -kavadion , lorikioıı vb .- tercih edilmesiyl e , terim ö z e l l ikle süvariler i ç i n

z ı r h ı destekleyen zincirl e ri açıklamışt ı r .

58

KAYNAKÇA Birinci Elden Çevrilmiş Kaynaklar Co nstantine Po rphyrogennet o s , Three Treatises on lm ­

Cheveddin, Paul F. , "The I nvention of the Counterweight

perial Military Expeditio ns , John F. H al d o n ( e d . ve

Trebuchet : A Study in Cultural D iffusion" , Duınbar­

çev. ) , Ve rlag d e r Österreichischen Akademie d e r

ton Oaks Papers, 54 (20 0 0 ) .

Wis s e ns chaft e n (Viyana , 1 9 9 0 ) . D aws o n , Timothy, " Kremasmat a , Kabbadion, Klib ani ­ M auric e , Mau rice 's Strategi k o n , G e o rge T . D e n n i s

o n : S o me Asp e cts of M iddle Byzantine M ilitary

(çev. ) , U nive rs ity of P e nnsylvania Press (Phil a ­

Equip ment Re considere d " , Byzantine and Modem

delphia, 1 9 8 4 ) .

Greek Studies, ;ı;ı ( 1 9 9 8 ) , s. 3 8 - 5 0 . __

M auriki o s , Das Strategikon des Mau rikios, Geo rge T .

"Suntagma Hoplon : the Equipment o f Regular

Byzantine Troop s , c . 9 5 0 t o C . 1 2 0 4 " , D avid Nicolle

D e nnis ( e d . ) v e E rnst Gamillscheg (çev. ) , Ve rlag

(e d . ) , Companion to Medieval Arms and Armour, Boy­

der Österreichischen Akademie der Wis s e nschaf­

dell and Brewer (Londra, 2 0 0 2) , s. 8 1 - 9 6 .

ten (Viyana , 1 9 8 1 ) .

__

N ikefo ros Fôkas , Composition on Wa ifare (Praecepta Mili ­ tana olarak bilinir) , Eric M c Ge e r ( e d . ve çev. ) , So ­ wing the Dragon 's Teeth, Dumbarton O aks

(Washing­

ton, 1 9 9 5 ) .

"Klivanion Revisited: An Evolutionary Typ ology

and Catalogue of M iddle Byzantine Lamellar" . Jour­

nal of Roman Military Eq u ip m e n t Studies

1 21 ı 3

(2 o o ı / 2) . __

" Fit fa r the Task: equip m e nt sizes and the

transmission o f military l o re , s ixth to tenth c e ntu ­ ries " , Byzantine and Mo dem Greek Studies 3 1 ( 2 0 0 7 ) ,

Three Byzantine Military Treatises, Geo rge T. D e nnis

(çev. ) , Dumbart o n O aks (Washington, 1 9 8 5 ) . Vegetius , Epitoma deRei Militons, Leo F. Stelton ( e d . ve çev. ) , Peter Lang (New Yo rk, 1 9 9 0 ) .

Birinci Elden Çevrilmemiş Kaynaklar

s.1- 12.

Haldon, John F . , " S o me Asp e ct s o f Byzantine M ilitary Technology fro m the Sixth to the T e nth C e nturie s " , Byzantine and Modem Greek Studies I ( 1 975) , s . 1 1 - 47 . __

Recruitment and Conscription i n the Byzantine

Army c.550 - 950 , Österreichischen Akademie d e r

Anonim, De Obsidione Toleranda, H ilda Van D e n B e rg (e d . ) , E . J . Brill (Leiden, 1 9 47) .

Wis s e nchaft e n (Viyana , 1 9 7 9 ) . __

Byzantium at War, Osp rey ( Oxfo r d , 2 0 0 2 ) .

Ko lias , Taxiarchi s , Byzantinische Waffe n , Ö s t e rre i c ­ " Leonis I mp e rat o ris Tactica" , Patrologia Graeca, 1 0 7 , kol . 6 7'� - 1 1 2 0 ( Budapeşte , 1 9 1 7 - 1 9 2 2 ) . Sylloge Tacticorum, Alphonse Dain (e d . ) , S o ciete d ' e d i ­

t i o n ' Le s Belles lettres' (Paris, 1 9 3 8 ) .

Genel Çalışmalar Birkenmeier, John W , The Development of the Komnenian Army, 1 0 8 1 - 1 1 80 ( Brill, Leiden, 2 0 0 2) .

h i s c h e n Aka d e m i e d e r Wi s s e nc haft e n (Viy a n a , 1988) . __

" Essgewohnheiten und Ve rplegung im Byzant i ­

nischen H e e r" , Byzantinos: Festsch 1ift

fur

Herbert

Hunger zum 70. Ge burtstag, W. H ö rander ve diğerleri

(Viyana, 1 8 9 4 ) , s . 1 9 3 - 2 0 2 .

Treadgo l d , Warre n, Byzantium and its Army: ;ı84 - 1 0 8 1 , Oxfo rd Univers ity Press (Oxfo rd, 1 9 9 5 ) .

59

REN KLİ RE S İ M AÇ IKLAMALARI

A: l o .

YÜZTI LIN BAŞI

Leon ve Sylloge Taktikon 'un anonim yazarı piyade için yüksek düzeyde teçhizat öngörmektedir. Aslın­ da, p iyadelerin en ağır teçhizatlısı olan hoplitler ideal anlamda ağır süvarilerle nerdeyse aynı zırha sahipti . Sorguçlu miğfe r, süvarilerinkinde olduğu gibi yüz için bir korumaya sahip olabilir. Vücut zırhı ö rme ya da metal ve boynuz pullu gömlek veya yine metal ve b oynuzdan yapılmış plaka korseden mey­ dana gelebilir. Bu dönemde uzuvların alt kısımlarını ko ruyan zırhların şekli açık değildir. Bazı görsel kaynakların işaret ettiği gib i halen tek parça metal den yapılmaları mümkündür, ama diğer başka yer­ lerde görüldüğü üzere metal şe ritli bir üretim de olabilir. Kaynakların böyle yüksek düzeyde ko runma için yeterli olmadığı durumlarda, kolun rahat hare ­ keti için dirsekte uzun ve dar bir kesikle açılıp omuz üstüne atılabilen kalın dolgulu ceketler alte rnatifti ( ı ) . Oval kalkanlar halen kullanı mdaydı , ama gözya şı şeklindekiler büyük ölçüde onların yerini almı ş ­ tır. Daha iyi durumdaki resimler bunları iki boyut içinde kavisli gö sterir. Muhtemelen çok dayanıklı olan sepet işi üzerine hayvan derisi ile kaplamalar­ dır. Yuvarlak dışbükey kalkanlar da yaygındı . Bu kal kanların kavrama yerleri, kalkanın gövdesine tuttu rulmuş halkalardan geçen ip ya da deri şeritle rden ibarettir (bkz . levha C) . Her asker ya 4 metrelik veya daha uzun büyük kontarion, ya 2 . 5 metrelik küçük kontarion ya da süvari hücumunu kırmak ve ani sal dırı için kullanılan 2 . 5 m uzunluğunda ağır menavli ­ on mızraklarından birini kuşanıyordu . İ kincil silah­ lar arasında hafif kavisli tek ağızlı pamerion ya da çift ağızlı spathion adı verilen kılıçlar vardı. Bunlardan herha ngi biri bel kemeri ya da o muz askısında taşı nabiliyo rdu . İ lki dolgulu ceketler ya da ö rme zırh gömlek gibi esnek ko runma sağlayan z ı rhla r d a , ikincisi ise daha ziyade pullu y a da yaprak gibi s e rt zırhlarda kullanılmaktaydı . İ ki aynı ya da farklı kes i -

60

c i d e n ibaret bir balta o l a n tzikorion , bir kılıf içinde kalçada taşınıyo rdu (2) . İ kinci saftaki p iyadeler olan peltastes 'in zırhları hoplitlerinkinden sadece biraz daha düşük kalitedeydi ve silahlarında fark yoktu .

B : EGİTİM Söz ko nusu dönemde piyadenin ne kadar iyi ve ne sıklıkla eğitim aldığını kaynaklardan ve kanıtlardan anlamak zordur. Daimi tagma birlikleri muhtemelen kendilerinden önceki eski Roma askerleri kadar iyi eğitim gö rüyo rlardı . Bireysel egzersizler eğitim yü ­ rüyüşü kadar karakollardaki silah eğit imlerini de kaps ıyo rdu . Yürüyüş talimi eskisinden daha büyük önem arz ediyordu, çünkü uzun kargı 9 . yüzyılda ye ­ niden savaş formasyonuna dahil edilmişti ve el ki taplarında tarif edilen manevralar, bu düzenli hare ­ ketler olmadan yapılamazdı. El kitapları ayrıca şim di foulkon denen tecrübeyle sabit eski Roma taktiği kaplumbağadan bahsetmektedir. Eyalet askerleri ­ nin eğitimi şüphesiz bu kadar siste matik değildi ve belki de sefere çağrılmaları ile savaş aras ındaki süre içinde hızlandırılmış yoğun talime sıkça başvurulu yordu . Leon'un Taktika 'sı o rdunun yürüyüşü sıra ­ sındaki sakin zamanlarda, muhtemelen yeni toplan mış birliklerdeki eğitim eksiğini gidermek üzere ya pılan taliml e r ve eğitim savaşlarına değinir .

C: lı.

YÜZTI LIN SONUNDA VE YÜZTI LDA TEÇHİZATI.AR

lo.

Başarılı bir komutan ve imparato r olan Nikephoros Phokas ı o . yüzyılın üçüncü çeyreğinde el kitabını kaleme aldığında, p iyadenin temel teçhizatı için beklentileri, İ mparator Leon'unkilerden daha al ­ çakgönüllüydü . Phokas askerle rden, Leon'un sadece bir tedbir gözüyle baktığı dolgulu ceketlerden daha fazlasını talep etmemektedir. Phoka s , ceketlerin "birbirlerine dikilebilecek kadar kalın pamuk tela ile doldurulmuş ham ipekten" yapılab ileceğini yazar

RE N KL İ R E S İ M AÇ I K LAMA LA RI

ve Leon gibi kollarını açıkça ama farklı şekilde tarif eder. O nun anlatımı, kollardaki açıklığın dirsekten ziyade koltuk altında bulunduğu en eski Pers ceket ­ lerini akla getirmektedir (s . 8 ' deki fotoğrafa bakı ­ nız) . Phokas piyadelerden metal miğferle r giymes i ­ ni de bekle mez. Bunun yerine kalın keçe başlıklara sarılmış bezler yeterlidir. Phokas askerleri uzun mızraklarıyla masif bloklar halinde savaşırken ve dolayısıyla belki hiçbir zaman düşmanla göğüs göğü ­ se gelmediklerini düşündüğü için, bu şaşırtıcı değil dir. Ani saldırı p iyadeleri olan menavliatoi şüphesiz miğferlerle birlikte daha iyi bir korumaya sahiptiler. Sözde " Kafkas" tipi miğfer ( ı ) ceket gib i Pers kö ­ kenli öncellerinden gelmektedir, ama bölgede geç ı o . yüzyıldan itibaren daha yaygındır. "Yasenovo miğferi" (�) tekil bir örnektir, ama bu tipin ı ı . yüz ­ yıl ve muhtelemen sonrasında oldukça yaygın kulla nıldığı çeşitli görsel kaynaklardan anlaşılmaktadır. Miğfe rin karşılıklı metal şe ritleri ön merkezde ve arkada, en çok darbe alan yerlerde çıkıntı yapar. Bu ö nl e m ilk kez � . yüzyıl ı n b aşları ndaki D a c i ­ a sefe rlerinde kullanılan Roma miğfe rlerinde gö rü ­ lür . Yase novo miğferinden ve günümüze kalmış bir­ çok Kafkas miğferinden sarkan örme zırhlar, miğfe ­ rin içindeki çıkıntının oluşturduğu kanal b oyunca devam eden bir tele tutturulmuştur (3) . Piyadeler yaprak vücut zırhına sahip olacak kadar şanslı iseler, Byzantion'a özgü teknoloj ik b i r ilerle meden yarala­ nabilirlerdi : Levhalar birbirine birleştirilmek yeri ­ ne , ipliklerle ya da p e rçinler le deri şe ritlere tutturu luyordu (4) . Sanat eserleri şaşırtıcı şekilde, çoğun ­ lukla kalkanların iç kısmını göstermekte ve kavrama yönteminin , yani kalkanın gövdesine yerleştirilmiş halkalardan geçen iki ip ya da deri şeritle rin dönem boyunca değişmediğini belgelemektedir (5) .

D : ı o . YÜZTI LIN SONUNDA SAVAŞ FORMASYONU Tecrübeli ge neral v e geleceğin imparatoru N ikepho ­ ros Phokas ' ı n , süvarinin önemli bir tehdit oluştur­ duğu meydan muharebesi için savunduğu p iyade formasyonu, olağandışı şekilde ı 7. yüzyılda Batı Av­ rupa ' da kullanılan taktiklerin öncüsüdür. Bu, ağır

Konstantinopol is'teki Büyük Saray'ın 1 204 yılına ait tahrip tabaka­ sından gelen metal buluntular arasında bir mızrak ucu, ok uçları ve yaprak zırh parçaları vard ı r ( The Great Palace of the Byzantine Emperors, ed. G. Brett, W.J. Macaulay ve R.B.K. Stevenson, 1 947, lev. 58'den).

süvariye karşı b ağımsız olarak bulunmuş en etkili çözüm müydü , yoksa Phokas ' ın el kitabı Vegeti ­ us'unki gibi Batı'ya mı ulaştı, belli değildir. Phoka s . p iyade o rdusunun her bir yüzü, y e d i a d a m derinl i ­ ğinde, okçuların hoplitlerin arkasında bulunduğu ve menavlitoi'un merkezde ihtiyatta tutulduğu içi boş bir kare olarak tanzim edilmesini önerir. Karenin cephelerinde menavliatoi ya da hafif p iyadele rin çı kıp karşı taarruz yapabilecekleri b oşluklar bulunu yo rdu . O rdu yeteri kadar büyük olduğu zaman, b o ş ­ luklar süvarinin formasyon içinde tekrar toplanıp silahlanab ilmesine izin veriyordu . O rdunun kanat ­ larını güvence altına aldığı bir savaş alanında sıralı fo rmasyon kullanılıyordu , ancak yine karenin tek bir cephesi gibi düzenleniyordu : boşlukları olan ve a rkada avc ı e r l e r i , hafif p iya d e l e r ve süvarinin ihtiyatta bırakıldığı bir kol derinliğinde sıra . İ ster sıra ister kare olsun, kollar, önde uzun kontaria taşı yan üç hoplit ve peltastai , ardından iki ya da üç okçu ve onların ardından da kayıpların yerine geçmeyi bekleyen yine bir ya da iki hoplit veya peltastai şek­ linde tanzim ediliyordu .

E: ARM ENIA SEFERİ S I RASI N DA KAM P HAYATI Sefe ri kampların o rganizasyonuna Erken Roma İ m paratorluk Dönemi' nde gösterilen dikkat ı o . yüzyıl el kitabı yazarlarında devam etmektedir. Kamp elve -

61

B İ ZA N S P İ YA D E S İ

rişli yerlerde hal en hendek ve set ile çevrili, ızgara planlı sokaklar ile belirle nmiş bir kare şeklindeydi . Buna ilaveten y a d a bunun pratik olmadığı yerlerde kamp , demirdikenleri ve dışarı bakan mızrak uçlu üçayaklardan meydana gelen bir " mayın tarlası" ile kuşatılıyo rdu. Ç a d ı rlardan çıkan kal ın halatla r , kampın boyutunu yönetilebilir bir oranda tutmak ve trafiği , gözetimin kolay yapılabileceği yerlere yön lendirmek amacıyla ağ gibi ö rmüştü . H e r bir çadır bir kol barındırmaktaydı . Küçük üçgen çadırlarda ise subaylar ve diğer hizmetliler kalıyordu . Savaş olma ­ dığı zaman her bir kolun, çadırın dışında bekleyen bir nöbetçisi bulunuyordu . İ ki kol, ilerleyiş sırasın da yüklerini taşıyan bir araba ve başta kampta yemek düzenlemeleri olmak üzere loj istik desteği paylaş ı ­ yorlard ı . B u o rtamda askerlerin çoğu dışarda eğitim egzersizleri ile meşguldü . Nöbetçiler ve hizmetlilere ilaveten aktif görevde n muaf tutulmuş çok az kişi ge ­ ride bırakılmaktaydı . El kitapları kamptaki boş za­ manların, teçhizatların bakımı , parlatılması ve tami ­ ri ile geçtiğini belirtir. Birçok varsayımın aksine kaynaklar subayların yanlarında yatak ve sandalye gibi mobilyaları taşımalarının nadir olmadığını gös ­ termektedir. Fakat sıradan askerler o a n için bula ­ bildikleri ile yetinmek zo rundaydı . Yakın tarihle rde olduğu gib i, bu dönemde de yük semerleri yaygın olarak koltuk yerine kullanılıyordu . O rtodoks H ıris ­ tiyanlığın her yere nüfuz etmesine karşın, dönemin Bizans o rdusu gereğinde bedensel arzular ve dinen sakıncalı faaliyetler konusunda en az herhangi bir başka dönemin o rdusu kadar serbest davranabili ­ yordu . Dolayısıyla yine varsayımların aksine , sefe ri kuvvetler geçtikleri bölgelerin yerel sakinlerinden kamp hizmetkarı ve kişisel hizmet talebinde buluna biliyordu . Kamp civarında şarap satan bu kadının kı ­ yafeti, onun orduyu takip eden bir etnik gruptan zi yade yerel Ermeni nüfusundan olduğunu gösterir.

nın da bir sanatı vardı ve ı o . yüzyılda hakkında bir el kitabı yazılmışt ı . Sadece kuşatma yapacak orduyu beklemek bile, mevcut savunma birlikleri ve halk için yeterli erzak ve malzemenin garanti altına alın ması amacıyla dikkatli bir hazırlık gerektiriyo rdu . Aktif karşı ö nlemler hem düşman o rdunun kuşat ­ mayı başlatmasını engelleyebilir, hem de girişimin gerektiğinden daha pahalıya patladığını fark ettiğin­ de aceleyle hareket etmesini sağlayabilird i . Antik Yunanların icat ettiği ok fırlatan vallistrai'ın çeşitli tipleri gibi bazı kuşatma makineleri aslen saldırıdan ziyade savunma için geliştirilmişti . Roma İ mpara torluğu ' nun çekmeli mancınık yapma ve kullanma becerisi Batı ' nın yıkılmasıyla hiçbir şekilde kaybol ­ mamıştı. M ikhael Psellos ı ı . yüzyılın başında bir şehri savunan vallistra personelinin, surların dışın da kuşatma altındakilerle dalga geçen tek başına bir süvarinin yüreğine ölümcül tehlike korkusunu sala cak ve onu ge riye çekilmeye zorlayacak kadar bece ­ rikli keskin nişancı olduğunu yazar. H e m ok hem de taş fırlatan makineler halen kullanımdaydı . Rum ateşi bir deniz savaşı silahı olarak bilinmekteydi ,

F: KUŞATMA SAVAŞI Kuşatma savaşı ge nellikle kuşatanların açısından değerlendirilir, ama şehirlerin ve yerleşimlerin sa­ vu nması her p iyade gücünün sıkça yerine getirdiği görevlerden biriyd i . Saldırı kadar, etkili savunma -

62

Kappadokia' nın yumuşak kayalarına insan eliyle oyulmuş bir mağara içindeki değ irmen. Ortaçağda bu şekilde şehirler baştan aşağı kayalara yontu lmuştur. 1 O. yüzyılda İ mparator Nikephoros Phokas, seferdeki ordusu nun bölgede kışlaması için kayalara bütün bir baraka kompleksini oydurtmuştur (Yazarın koleksiyonu).

FU

K L İ R E S İ M AÇ I KLAMALAR.l

a m a zaman zaman ek hasarların az olacağı duru m ­ larda, savunma amacıyla karada işlev görebiliyordu . Rum ateşinin püskürtme mekanizmasının kesin şekli bir tahmin işidir, zira o rij inal anlatımlar ve be­ timler açık olmaktan uzaktır. Buradaki H aldan ve Byrne ' ü n t e o rilerine d ayandırılmışt ı r . Çekmeli mancınık Bizanslılar tarafından 6 . yüzyılda kullanıl -

lanmalarda uygulanan tedavi yöntemleri kadar etki ­ li değildi . Yaralı askerlerin giydiği herhangi bir s e rt metal zırh savaş hatlarının arkasında hem kolay na kil hem de tedavi için hemen çıkarılıyor ve savaş ­ makta olan yetersiz zırhlı askerle r tarafından kulla nılabiliyordu .

maya b aşlanmıştır, ancak hassasiyetinin düşüklüğü

H:

ve fırlatılan taşların çok hafif olma zorunluluğu, sal -

ı o . yüzyıl silah ile zırhlardaki gelişmenin d o ruk

dırı silahı anlamında hiçbir zaman etki göstereme ­

noktasına şahit olmuş ve barutun icadından önceki

yeceği anlamına geliyordu . Burada bir tanesi savun -

savaşlar bağlamında daha fazla yeniliğe pek alan b ı rakmamıştı . ı ı . ve ı � . yüzyıllarda bazı değişimler ya şandı, fakat bunlar önemli teknoloj ik ilerlemeler ­

ma amaçlı kullanılırken gösterilmiştir. M ancınık sadece taş değil, aynı zamanda kuş atmacılar arasın da salgın hastalık çıkarması ve rahatsızlık yaratması

ı�.

YÜZTI LIN ÇOK AGIR ZIRHLI PİYADESİ

den ziyade ekonomik büyümenin getirdiği avantaj ­

için kamplarına şehrin atık malzemeleri ile içi dışkı

larla ilişkiliydi . En kötü durumda, kaynaklar bez ve

dolu sandıklar fırlatıyordu . Her askerden yay kulla ­

dolgulu ağır bir ceketin bir p iyade tarafından kulla -

nabilmesi bekleniyo rdu ve skoutatoi için b i r şehri

nılan en alt seviye korunma olduğunu söylemekt e ­

b öyle savunmak onların göğüs göğüse çarpışma b e ­ cerilerinin önüne ge çmekteydi .

d i r . En iyi şartlarda i s e , p iyadeler geniş kaynaklar sayesinde yaprak zırhlara eskisine göre daha kolay sahip oluyordu . Bu arada yaprak zırhın yapımı ve

G : TIBBI TEDAVİ Bizans o rdusunun çağdaşlarından çok ileri olduğu bir başka alan tıbbi tedaviydi . Klasik Yunan' a kadar kesintisiz giden bir tıbbi b ilgi mirasına sahip olan ordu doktorları, muhtemelen dünyadaki diğer mes ­ lektaşları kadar iyiydi ve en az onlar kadar askeri ya şamın gerektirdiği özel ihtiyaçlarla uyum içindeyd i ­ l e r . Savaş zamanında doktorlara erişim diğer herşey gib i organizeydi . Despotatoi ya da krivantai adı veri len özel bir grup, yaralıları savaş alanından taşıyarak safların gerisindeki sahra hastanelerine tedavi için götürmekle görevliydi . H astanede yaralılar, hekim ler (iatroi) , hizmetliler ve erkek hemşireler tarafın dan bakılıyordu . Kaynaklar despotatoi'un yaralıları taşımak için yanlarında sedyeler bulundurduğunu ve bütün tıbbi personelin silahsız olduğunu belirtir. Yunan - Roma dünyasının hekimleri derin kesiklere dikiş atma ve uzuv kırıklarını o narma konusunda becerikliydi , ama çok ağır sinir, bağ ve ekl e m zede ­ lenmelerinde uzuvların kesilmesi geçerli tek yön temdi . Ayrıca karın bölgesi yaralanmalarıyla ilgili detaylı bir b ilgi birikimi mevcuttu, ama diğer yara -

kullanımında değişimler olmuştu . Tek p e rçinl i , çift dikişli olanlar halen kullanılıyordu , ama üzerinde birtakım düzenlemeler yapılmıştı . Her bir levhaya iki p e rçin ı ı . yüzyıl başında denenmişti, fakat ı � . yüzyıla gelindiğinde bunların yerini dört askı kayışı almıştı. ı o . yüzyılın üst kol ince zırh levhalarının iş ­ levini ters çevrilmiş plakalar ve ara sıra da pullar gö ­ rüyordu . Burada görülen ve zırhı p iyadeye özgü ya pan önemli bir yenilik, bel altı ve kasık boyunca uza nan ve dolayısıyla aslen süvari için düşünülmüş ge ­ leneksel klivanion 'un korumasız bıraktığı en zayıf b ölgelerden birini ö rten ters çevrilmiş plaka etektir. Antikçağdan beri bilinen Phryg başlığı şeklindeki miğfe r, ı � . yüzyılda yeniden popüler olmuş ve etnik sınırlardan b ağımsız kullanıl mışt ır. Bu miğfe rin tam olarak neye b e nzediğini dönemin el yazmaları na bakarak söylemek güçtür . Ö n kısım b oyunca d e ­ vam e d e n pürüzlü çıkıntının s e rt v e dayanıklı b i r gö ­ rünümü vardı . Bu dönemde uzun çizmelerin betim lenmeye başlandığı görülmektedir, ama bunlar Türk kaynaklarındaki diz üzerine katlanabilen ve panto lon kaytanına b ağlı tiplere b e nzemektedir.

63

.

.

D IZIN İllüstrasyon sayfaları koyu renk ile yazılmıştır. aidiyet duygusu 44 Aleksios Komnenos 7 , 14. 15 Ankyra . surlar 54 . 55 . 5 6

kamplar 1 2 , 2 0 , 3 ı . 3 7 . 4 6 . 47, 4 8 , 5 8 , 6 1 63 planı 47· 47, 48

arazi çorabı ı 9 , 25

kapitone giysiler ı 9 . 2 0 . 2 ı . 23

arka plan

kaplumbağa bkz . fo ıılkon

tarıhi 4

Kap padokıa 24 , 49, 49, 56, 62

askeri 9

kargaşa çıkarıcı silahlar 5 1

asker alımı ı 6. 3 2 , 4 ı . 43

kargılar ı o . 2 5 , 2 7 - 2 9 , 5 0 . 57 · 6 0

tam zamanlı askerler 3 2

katırlar ı 7 , 4 6 . 5 2

yarı zamanlı askerler 3 2 . 4 4

kayıplaq, 1 4 , 6 ı

asker azizler 4 3

kılıçlar ı 2 , 2 1 . 2 7 , 2 8 , 3 o . 5 2 , 5 8 , 6 0

a keri e l kıtapları 6 , ı 8 . 2 0 , 2 1 , 25

aksesuarları 2 3 . 2 8

ayakkabı ı 9 . 2 0

teknikleri 2 9 , 4 ı kınlar 2 3 , 2 7 . 2 8

baltalar 27. 4 5 . 5 2 , 5 8 , 6 0

kıyafet 7 , ı 8 - 20 ı 8 , ı 9 , 2 2 - 2 4 23 - 25 . 62

barakalar. y e r altı 4 4 . 4 9 . 5 6 . 6 2

klivanion 5. 2 3 . 2 4 , 2 4 , 57· 63

Basıleios

Konstantinopolis 4 , 6 , 7 , 9 , ı ı , ı 3 - ı 6 , 1 9 ,

i l 7.

ı 3 , 2 8 , 54

başlık 8. 1 9 , 2ı - 23 , 56. 6 ı . 63 bez (başl ık) ı9, 22 bıçaklar 27. 5 8

2 1 . 2 8 . 3 0 , 4 ı , 44 , 5 6 , 6 1

kontoııvemion sistemi ı ı . 4 4 . 45 , 4 5 , 5 0 , 5 7 kuşaklar 1 1 . 2 0 , 47 l'llşatma savaşı 2 7 . 38, 46. 54· 6 2

canland!l'ma gmpları 2 4 . 5 2 , 5 6 ciritler 1 6 . 2 6 , 27. 2 9 . 3 2 , 5 ı . 5 8

L e o n V1 6 , ı 3 . 2 1 , 2 3 - 2 5 , 2 8 . 2 9 , 3 ı . 4 1 , 6 0 , 61

ç e k m e l i mancınık 4 . ı o , 1 1 , 27, 2 9 , 57, 6 2 . çizmeler 8 . 19. 20. 2 5 , 2 5 . 5 7 . 63 din 4 .

7.

mancınıklar 4 , ı o , ı ı , 27. 2 9 , 5 5 , 5 7 , 6 2 , 63 M anuel Komnenos 8 . 9 . 14 Maurikıos 4 . ı3, 28 . 29

63

Menavliatos 2 2 . 2 9 , 5 0 . 52 , 6 ı meydan savaşı eğiti m i 2 8 . 29

ı ı. 4 2 , 4 3 . 50, 6 2

disıplin ı o . 4 ı dolgulu kıyafetler 8 . 20 , 2 1 . 2 2 . 2 3 - 2 5 . 24 , 4 4 . 57· 5 8 . 6 0 . 63

mızraklar ıo, 2 2 . 2 3 , 26 , 27. 2 9 , 4 5 , 45, 47, 5 ı , 52 . 57, 5 8 , 60 - 62. 62 miğfe rler ı 9 , 2 1 - 23 . 5 6 , 6 0 . 6 1 , 63 müzeler 5 6

D ö rdüncü Haçlı Seferi 4, 9, ı ı , ı 5 okçuluk 1 0 , ı 6 , 2 6 , 2 9 , 5 ı , 6 ı eğitim ı o . ı 2 . 2 8 , 2 9 , 3 ı . 3 2 , 3 4 . 6 0 . 6 2 eğitim savaşları 2 8 , 2 9 . 3 ı . 6 0 elb iseler 1 9 . 2 4

başparmak çekişi ı o . 2 6 . 2 6 . 2 9 eğitim 2 9 oklar ı 4 , 2 6 . 2 9 . 4 6 . 5 ı . 5 2 . 5 8

erzak 4 5 , 45 , 47, 6 2 eyalet b i rlikleri 1 8 fırlatma makinesi ı ı , 27. 2 9 , 5 6

Joıılkon (kaplumbağa) 2 9 . 5 0 . 57. 6 0

p iyade

5,

geçit resmi 1 9 , 3 ı , 53

2 4 - 2 9 . 2 4 . 25 . 3 2 . 4 0 , 4 4 , 47, 4 8 , 5 0 5 2 . 5 1 . 54 . 5 7 . 5 8 . 6 0 . 6 ı , 63 ı o . yüzyıl ı ı . 1 6 , ı 9 , 2 ı . 2 2 . 2 4 . 2 5 , 2 8 . ı 2 . yüzyıl 9 , ı ı . 2 2 , 4 0 . 4 4 . 6 3 p iyade formasyonu 1 0 . 5 7 , 6 1

gö mlekler 1 9 . 2 3 . 2 4 , 58, 6 0 R u m ateşi 2 7 , 6 2 , 63 hafif' p iyade ı 6 . 1 7 , 27 , 2 9 . 3 2 , 5 8 , 6 1 hizmet şartları 3 2

seferi kamplar 4 8 . 6 ı planı 47 silahlar ıo. ı ı . 2 0 . 2 5 - 2 9 . 3 2 . 41. 45 , 5 ı - 5 3 , 53, 5 6 , 6 0 s o p a l ı sapanlar 2 6 , 27

spangenhelm 2 ı , 2 1 , 23 spathion 8, 23, 27, 5 8 , 60 Strategikon (askeri el kitabı) 4 , 6 , 1 0 . ı 3 . ı 8 , 26, 28

sırateia 1 6 , ı 7 , 3 2 . 4 ı . 4 8 . 5 8 süvari 5 . 9 - 1 1 , ı 3 , ı 6 - ı 8 , 2 1 , 2 6 , 2 8 . 29 , 3 2 , 4 1 . 4 7 . 4 8 , 5 0 . 5 1 , 52 , 5 8 . 6 0 - 63

Sylloge Taktikon (askeri el kitabı) ı 3 . 1 9 . 2 ı , 24, 25, 26, 60

tagmata kuvvetleri ı ı , ı 6 - 1 9 . 4 2 . 4 4 , 4 9 Taktika (askeri el kitabı) 6 , ı 3 . 2 1 , 6 0 teçhizat 2 0 . 2 0 . 2 1 , 2 ı . 2 6 , 27, 3 2 . 35 , 4 ı , 4 5 · 45 · 4 6 , 4 8 . 54 . 6 0 , 6 2 ayr . bkz . başlık 8 , ı 9 , 2 1 - 2 3 . 56, 6 ı , 63 fırlatma makıneleri 1 1 , 27, 29. 56 kalkanla r 9 . 2 0 , 2 5 - 2 9 , 4 ı . 4 4 . 45, 4 5 , 47. 4 8 , 52, 57, 5 8 , 6 0 , 6 ı t e rfi 4 1 , 54 tıbbi tedavi 39. 63 tozluklar ı9. 19, 25, 57 tunikler ı 8 - 20 . 23 uyku düzenlemeleri 4 5 , 4 9 ücret 4 ı

vallistrai ı o . ı ı , 27, 5 8 , 6 2

8, 9 - 1 1 , 14. 16- ı9, 20, 2ı , 2ı. 22.

4 1 . 57, 6 3 garnizon kalesi 5 6

sefer mevsimi 4 8

zırh

çadırlar 2 9 . 4 5 · 4 5 , 4 7 - 4 9 . 47• 6 2 çarpışma teknikleri 3 o , 3 1

savunma çitleri 4 8

saflar 4 ı . 5 0 - 5 3 . 5 2 . 63 sahra hastanesi 5 2 , 58, 63

yaralanmalar 5 2 , 5 4 , 5 5 , 63 yatak 4 5 . 4 5 , 46, 49. 62 yaylar 2 6 . 26 , 27, 2 9 , 3 2 , 63 yemek 4 3 , 45-47, 4 9 · 5o. 57· 62 yeraltı barakaları 4 9 , 5 6 yük se merleri 4 6 , 6 2 z ı r h 5 , 6 , 9 . l ı , ı 9 - 2 1 . 2 2 . 23 - 2 6 2 3 , 2 9 . 3 2 , 40, 4 ı . 44· 45· 50, 53. 56-58, 60. 6 ı , 6 ı , 63 pullu z ı rh 6 , ı ı , 22, 24

loannes lI 7, ı 4

sancaklar ı2, 4 2 . 5 7 · 58

kalkanlar 9 , 2 0 , 25 - 2 9 , 4 ı . 4 4. . 4 5 , 4 5 · 47 · 4 8 , 52, 57. 5 8 , 6 0 . 6 1

savaş fo rmasyo nu 3 6 , 57, 6 0

vücut zırhı 2 3 , 60, 6 1

Savaş Sanatı Üzerine (el kitabı) 6 , ı 3 . 4 7 . 5 2

yaprak zırh ı ı , 2 4 . 5 6 . 5 7 . 6 1 , 63

sapanlar ı6, 2 6 . 27, 2 9 , 3 2 . 5 1 . 5 2 . 5 8

64

gözyaşı şeklinde 2 0 . 2 5

savaş tecrü b esi 5 1

teknikler 2 8 . 2 9 . 3 o

savaşçı azizler 2 0 , 2 5 . 4 3 . 4 4

uzuv zırhı 25