ABD-İzrael Global Devlet Terörü ve Jonathan Institute [2. Baskı ed.] 9789756238745


231 12 8MB

Turkish Pages [342] Year 2018

Report DMCA / Copyright

DOWNLOAD PDF FILE

Table of contents :
Cilt1.pdf
g (3)_1L
g (3)_2R
g (4)_1L
g (4)_2R
g (5)_1L
g (5)_2R
g (6)_1L
g (6)_2R
g (7)_1L
g (7)_2R
g (8)_1L
g (8)_2R
g (9)_1L
g (9)_2R
g (10)_1L
g (10)_2R
g (11)_1L
g (11)_2R
g (12)_1L
g (12)_2R
g (13)_1L
g (13)_2R
g (14)_1L
g (14)_2R
g (15)_1L
g (15)_2R
g (16)_1L
g (16)_2R
g (17)_1L
g (17)_2R
g (18)_1L
g (18)_2R
g (19)_1L
g (19)_2R
g (20)_1L
g (20)_2R
g (21)_1L
g (21)_2R
g (22)_1L
g (22)_2R
g (23)_1L
g (23)_2R
g (24)_1L
g (24)_2R
g (25)_1L
g (25)_2R
g (26)_1L
g (26)_2R
g (27)_1L
g (27)_2R
g (28)_1L
g (28)_2R
g (29)_1L
g (29)_2R
g (30)_1L
g (30)_2R
g (31)_1L
g (31)_2R
g (32)_1L
g (32)_2R
g (33)_1L
g (33)_2R
g (34)_1L
g (34)_2R
g (35)_1L
g (35)_2R
g (36)_1L
g (36)_2R
g (37)_1L
g (37)_2R
g (38)_1L
g (38)_2R
g (39)_1L
g (39)_2R
g (40)_1L
g (40)_2R
g (41)_1L
g (41)_2R
g (42)_1L
g (42)_2R
g (43)_1L
g (43)_2R
g (44)_1L
g (44)_2R
g (45)_1L
g (45)_2R
g (46)_1L
g (46)_2R
g (47)_1L
g (47)_2R
g (48)_1L
g (48)_2R
g (49)_1L
g (49)_2R
g (50)_1L
g (50)_2R
g (51)_1L
g (51)_2R
g (52)_1L
g (52)_2R
g (53)_1L
g (53)_2R
g (54)_1L
g (54)_2R
g (55)_1L
g (55)_2R
g (56)_1L
g (56)_2R
g (57)_1L
g (57)_2R
g (58)_1L
g (58)_2R
g (59)_1L
g (59)_2R
g (60)_1L
g (60)_2R
g (61)_1L
g (61)_2R
g (62)_1L
g (62)_2R
g (63)_1L
g (63)_2R
g (64)_1L
g (64)_2R
g (65)_1L
g (65)_2R
g (66)_1L
g (66)_2R
g (67)_1L
g (67)_2R
g (68)_1L
g (68)_2R
g (69)_1L
g (69)_2R
g (70)_1L
g (70)_2R
g (71)_1L
g (71)_2R
g (72)_1L
g (72)_2R
g (73)_1L
g (73)_2R
g (74)_1L
g (74)_2R
g (75)_1L
g (75)_2R
g (76)_1L
g (76)_2R
g (77)_1L
g (77)_2R
g (78)_1L
g (78)_2R
g (79)_1L
g (79)_2R
g (80)_1L
g (80)_2R
g (81)_1L
g (81)_2R
g (82)_1L
g (82)_2R
g (83)_1L
g (83)_2R
g (84)_1L
g (84)_2R
g (85)_1L
g (85)_2R
g (86)_1L
g (86)_2R
g (87)_1L
g (87)_2R
g (88)_1L
g (88)_2R
g (89)_1L
g (89)_2R
g (90)_1L
g (90)_2R
g (91)_1L
g (91)_2R
g (92)_1L
g (92)_2R
g (93)_1L
g (93)_2R
g (94)_1L
g (94)_2R
g (95)_1L
g (95)_2R
g (96)_1L
g (96)_2R
g (97)_1L
g (97)_2R
g (98)_1L
g (98)_2R
g (99)_1L
g (99)_2R
g (100)_1L
g (100)_2R
g (101)_1L
g (101)_2R
g (102)_1L
g (102)_2R
g (103)_1L
g (103)_2R
g (104)_1L
g (104)_2R
g (105)_1L
g (105)_2R
g (106)_1L
g (106)_2R
g (107)_1L
g (107)_2R
g (108)_1L
g (108)_2R
g (109)_1L
g (109)_2R
g (110)_1L
g (110)_2R
g (111)_1L
g (111)_2R
g (112)_1L
g (112)_2R
g (113)_1L
g (113)_2R
g (114)_1L
g (114)_2R
g (115)_1L
g (115)_2R
g (116)_1L
g (116)_2R
g (117)_1L
g (117)_2R
g (118)_1L
g (118)_2R
g (119)_1L
g (119)_2R
g (120)_1L
g (120)_2R
g (121)_1L
g (121)_2R
g (122)_1L
g (122)_2R
g (123)_1L
g (123)_2R
g (124)_1L
g (124)_2R
g (125)_1L
g (125)_2R
g (126)_1L
g (126)_2R
g (127)_1L
g (127)_2R
g (128)_1L
g (128)_2R
g (129)_1L
g (129)_2R
g (130)_1L
g (130)_2R
g (131)_1L
g (131)_2R
g (132)_1L
g (132)_2R
g (133)_1L
g (133)_2R
g (134)_1L
g (134)_2R
g (135)_1L
g (135)_2R
g (136)_1L
g (136)_2R
g (137)_1L
g (137)_2R
g (138)_1L
g (138)_2R
g (139)_1L
g (139)_2R
g (140)_1L
g (140)_2R
g (141)_1L
g (141)_2R
g (142)_1L
g (142)_2R
g (143)_1L
g (143)_2R
g (144)_1L
g (144)_2R
g (145)_1L
g (145)_2R
g (146)_1L
g (146)_2R
g (147)_1L
g (147)_2R
g (148)_1L
g (148)_2R
g (149)_1L
g (149)_2R
g (150)_1L
g (150)_2R
g (151)_1L
g (151)_2R
g (152)_1L
g (152)_2R
g (153)_1L
g (153)_2R
g (154)_1L
g (154)_2R
g (155)_1L
g (155)_2R
g (156)_1L
g (156)_2R
g (157)_1L
g (157)_2R
g (158)_1L
g (158)_2R
g (159)_1L
g (159)_2R
g (160)_1L
g (160)_2R
g (161)_1L
g (161)_2R
g (162)_1L
g (162)_2R
g (163)_1L
g (163)_2R
g (164)_1L
g (164)_2R
g (165)_1L
g (165)_2R
g (166)_1L
g (166)_2R
g (167)_1L
g (167)_2R
g (168)_1L
g (168)_2R
g (169)_1L
g (169)_2R
g (170)_1L
g (170)_2R
g (171)_1L
g (171)_2R
g (172)_1L
g (172)_2R
Recommend Papers

ABD-İzrael Global Devlet Terörü ve Jonathan Institute [2. Baskı ed.]
 9789756238745

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

HALİDÖZKUL ABD-İZRAEL GLOBAL DEVLET TERÖRÜ VE JONATHAN INSTITUTE TERRORISM RESEARCH CENTER INTERNATIONAL INTELLIGENCE SUMMIT

......

2.BASKI

NERGİZ

YAYINLARI

NERGIZ YAYINLARI

Yayın No: 75 ABD-İZRAEL GLOBALDEVLET TERÖRÜ VE JONATHON INSTITUTE HalidÖzkul

Genel Koordinatör / Ahmet Acar if Tasarım I Bilal Şenel Kapak Tasanm I Yunus Karaaslan Baskı - Cilt / Alioğlu Matbaacılık Orta Mahallesi, Fatin Rüştü Sokak, No:1-3A Bayrampaşa, İstanbul Matbaa Sertifika No: 11946

2. Baskı: Aralık 2018 ISBN: 978-975-6238-74-5 T. C. Kültür Bakanlığı Sertifıka No: 27774 © Nergiz Medya San. ve Tic. Ltd. Şti. Bu kitabın Yayın Hakları Nergiz Medya San. ve Tic. Ltd. Şti'.ne aittir. Nergiz Medya'nın yazılı izni olmadan hiçbir biçimde hiçbir yolla bu kitabın içeriğinin bir kısmı ya da tümü yeniden üretilemez, çoğaltılamaz veya dağıtılamaz.

Nergiz Medya San. ve Tic. Ltd. Şti. Caferağa Malı. Mühürdar Cad. No: 70/18 Kadıköy - İSTANBUL Tel: (0216) 346 48 88 e-mail: [email protected]

HALİDÖZKUL ABD-İZRAEL GLOBAL DEVLET TERÖRÜ VE

JONATHAN INSTITUTE TERRORISM RESEARCH CENTER INTERNATIONAL INTELLIGENCE SUMMIT ......

2.BASKI

NERGİZ YAYINLARI

Doç.Dr. Selçuk Alsan'ın anısına...

HALİD ÖZKUL

Yazarın diğer yapıtları: Emperyalizm, CIA ve Türkiye, 1987, Boyut yay. (T ükendi) Yeni Dünya Düzeni, 1992, Anahtar yay. (Tükendi) Havass'ın Sözleri, 1995, İnsancıl yay. -Şiirler (Tükendi) Gizli Ordular-CIA, Sorun yay. 1. Baskı 2001, il. Baskı 2003. (Tükendi) Gizli Ordular-RT-CFR-BG-TC, Sorun yay. 2005. (Tükendi) "Gizli Ordular" Çalışmaları: ABD-İzrael Global Devlet Terörü- Jonathan Institute- Ter­ rorism Research Center- International Intelligence Summit. Siyah Beyaz yay. 2010. (Tükendi) 2. Baskı. Nergiz yay. 2018. Devlet Terörü ve Ajan Provokatörler. Destek Yay. 2011. (Tü­ kendi) Globalist Karşı-Devrim. Nergiz Yayınları. 2018. 20.Yüzyıldan 21.Yüzyıla Uluslararası Emperyalist Saldırgan­ lık. Nergiz Yay. 2016 Globalist Emperyalizmin "Kurgusal Felaketler" Militarizmi. Pentagon- NSA- CIA- Masonluk (baskısı yok) Vatikan- BND- Mafia- Gladio. "Yeni Dünya Düzeni" Hakimleri- RoundTable- Council Fo­ reign Relation- Bilderberg Group- Trilateral Commission. "Sır" Tarikatları. Sınıflar Mücadelesinin Adı Konmamış Ta­ rihi. ©Her türlü hakkı mahfuzdur. Kaynak göstermek şartı ile -metinsel- alıntı yapılabilir. Özgün grafik-resimler © Halid Özkul. Her hakkı saklıdır. İzin alınmadan yayımlanamaz 6

İÇİNDEKİLER

*BÖLÜM ÖNSÖZÜ ............................................................................................... 9 5. 1. ŞİDDET VE TERÖR .................................................................................... 19 5. 2. KİBERNETİK VE BİLİM OLARAK "KAOS" ...................................... 50 5. 3. JONATHAN INSTITUTE / TERRORISM RESEARCH CENTER - INTERNATIONAL INTELLIGENCE SUMMIT VS............. 91 3.A- ENTEBBE BASKINI: ............................................................................. 97 3.B- JONATHAN INSTİTUTE: ................................................................ 123 3. C- TERRORİSM RESEARCH CENTER - INTERNATİONAL INTELLİGENCE SUMMİT ........................................................................ 213 *EKLER ................................................................................................................. 236 EK: 1. "TERRORISM RESEARCH CENTER" HAKKINDA ............. 236 EK: 2. "INTERNATIONAL INTELLIGENCE SUMMIT" HAKKINDA ................................................................................................... 252 EK: 3. ABD TERÖRİZM SORUNU YAPILANMASI .......................... 267 EK: 4. TERÖR(DAD-PAP)İZM KİBERNETİK FIRILDAĞI (TÜRKİYE)* ................................................ 268 EK: 5. TERÖRİST PROFESÖRLERİN DOĞUŞU ................................. 269 EK: 6. DE GAULLE, "TAVISTOCK INSTITUTE / CLINIC" VE MAYIS'68 .................................................................................................. 275 EK: 7. MODERN TERÖRİZM İNTERNETİ NASIL KULLANIR .... 285 7

EK: 8. SİSTEMİK, KİBERNETİK VE ENFORMATİK ÜSTÜNE DÜNYA ÇOKLU- KONFERANSI ABD, FLORİDA, ORLANDO - 16 TEMMUZ 2006 .............................................................................................. 293 EK: 9. ÖZELLEŞTİRİLEN SAVAŞ NASIL DEVLETİN İŞLERİ KAMU DENETİMİ GERİSİNDEKİ KURUMLARA FAZLASIYLA KAYNAK YAPILMIŞTI.* ................................................ 297 EK: 10. CIA -MI.6-MOSSAD'IN KARİKATÜR PROVOKASYONLARI..................................................... 311 EK: 11. "CİHAD" FESATCISI PAKİSTAN İSTİHBARAT ÖRGÜTÜ: ISI ...................................................................... 314 EK:12. TÜRKİYE'DE KİBERNETİK ........................................................ 329 *KAYNAKLAR ................................................................................................... 331

*BÖLÜM ÖNSÖZÜ

izli Ordular" seri çalışmamın III. kitabının önsözünde, üç (( G cilt olarak tasarlanmış olan yapının: "kazan doğurdu" mi­ sali bir dördüncü kitabı doğurduğundan, söz etmiştim. Benim ve­ rimli anaç-bilge kazanım, olayların akışı içinde, bir de teknik ve ba­ sım maliyeti nedenleri de eklenince bir "ansiklopedik" seti doğurdu. "Gizli Ordular-MOSSAD" içinde tasarlanmış olan, kapitalist devle­ tin "Terör ve Kurumları" meselesinin, ayrı kitaplarda toplanmasını uygun buldum. Böylece V.- VI. -VII. ve VIII. Kitaplar; ''.ABD İzrael Global Devlet Terörü- Jonathan Institute- Terrorism Research Center­ International Intelligence Summit-", "Devlet Terörü ve Ajan Provoka­ törler", "Globalist Karşı-Devrim", "20.Yüzyıldan 21.Yüzyıla Uluslara­ rası Emperyalist Saldırganlık." başlığı altında baskıya sunulmuştur. Ayrıca "Kurgusal Felaketler Militarizmi" son yıllardaki globalist em­ peryal-zionun saldırganlığını açıklamak üzere hazırlanmaktadır... Daha önce MOSSAD çalışması planım içinde öncelikli iken, gün­ cel olarak daha da önem kazanmış olan 'terör' sorununun(meselesi değil) irdelenmesini ön plana almış oldum. Kontra örgütleri tes­ pit edip, belli sonuçlara varmak için büyük bir sabırla onbeş yıldan fazla bir zaman diliminde tespit etme-izleme- gözleme- irdeleme­ tasfiye- sentezleme (analiz) yapılmıştır; ayrıca pek çok olayı da biz­ zat şahidi olarak yaşamış olmam benim kazancım olmuştur; inter­ nette yoğun olarak izleme, karşılaştırma, uzun zaman diliminde elde edilmiş olan bilgileri sınama ve dezenformasyonun tasfiye-ayıklan­ ması için özel itina gösterilmiştir; bu nedenle, yazımı iki yılı geçen bu 9

HALİD ÖZKUL

bölüm belgelerinin temel teorisinin oluşturulması tamamen bana ait bir çalışmadır. Bu uygulamaları 1992 yılında yazdığım, Anahtar ya­ yınlarınca yayımlanan "Yeni Dünya Düzeni" adlı 'bildirge-manifesto' nitelikli kitabımda açıklamaya başlamıştım. Bu "kiber-kaos" teoremi­ nin anlaşılır biçimde ilk açıklanması çalışmalarım 1996'da bitirildiği halde, 5 yıllık duyarsızlıkla mücadele sonucu 2001 yılında ancak ba­ sılabilen "Gizli Ordular" dizisi kitaplarımla ete-kemiğe bürünmekte­ dir. "Kiber-kaos" teoreminin pragmatiğinde Paradoxsal Savaş olarak, "kontra- gerilla"nın da kullanılan genel tanımlamanın dışında, özgün olarak; karşı-devrimci burjuvazi tarafından yürütülen siyasal-askeri teorem ve pratiğinin (ki bu bir karşı-praxistir), bilimsel usul (prose­ dür) içinde "siyasal kültür" bakış açısı ile açıklanması bana ait bir ça­ lışmadır. İlk olarak adı geçen kitaplarımda kullanılmaya başlanmıştır. Sonraki yıllarda Batılı bazı demokrat yazarların aynı terimleri kul­ lanması da bir oto dinamizm olan süreci bir irdeleme usulü olarak benim tezim olan polyalektik-materyalist* yöntemin günümüz (XXI. yy.) bilimselliği için geçerli bir usul olduğunu da ispatlamış oluyor. [I. ve özellikle III. kitaplarımın önsözünde terimin kısa açıklamaları vardır.] Görüşlerimin karanlıkta bırakılması toplumsallaştırılmış top­ lum düşünce okulunun disiplinine devrimci bir içerikle, tavizi kabul etmez bir ilkesel (orthodox) bağla bağlı olmamdır . .. Diğer taraftan, geçtiğimiz 18 yıl içinde olaylara dayanan arşiv­ lediğim belgeler de izinde olduğum burjuva "karşı-devrimci" ope­ rasyonun (ki mükemmelen bir sınıfsal "komplo'ciur) tanımlamasını doğrulamıştır. Bu operasyon günümüzde 'ajan-provokatör' meselesi ile doğrudan bağlantılıdır. Üzerinde ciddi olarak durulursa; dünya da olduğu gibi, ülkemizdeki pek çok "karanlık" ayrıntıdaki "kirli" soru da aydınlığa kavuşacaktır!..

Diğer kitaplarımda olduğu gibi bu kitaplarında konu anlatı­ mında, fenomerıleri; Aristocu kategorik yazımdan daha çok, metzos­ kopik örnekler olarak, kitabın tüm anlatımı içinde dağıtmayı uygun buldum. Bunun için bu bölüm kitaplarımızda birkaç başlık içinde 10

ABD-İZRAEL GLOBAL DEVLET TERÖRÜ VE JONATHAN INSTITUTE

ajan-provokatör çalışmalarına örnekler bulunacaktır. Böylece çok genli- çok geçişli polyalektik bütünlük sağlanmıştır. Çünkü anlatmaya çalıştığım kurgunun neden-niçin-nasıl uygulandığıdır . ..

Bazı burjuva liberal "uzman"lar(!) yeni keşfetseler de; "Şiddet ve Terör" konusunun dışa bağımlı ve eğitimli devlet bürokratları tara­ fından bilinçli olarak çarpıtılmasından dolayı, ben bu konuyu 1986 yılında Boyut yayınlarınca yayımlanan "Emperyalizm, CIA ve Tür­ kiye" adlı ilk kitabımda tarihsel kökenlerine dayanarak işlemiştim. Fakat konu kamuoyuna yansıtılıp tartışılmadığı için unutturuldu. Bende tekrar daha geniş olarak yazma gerekliliğini duydum. Hem de ABDöe psikolojik savaş eğitimi görmüş, 12 Eyhü 1980 faşist rejimi­ nin askeri cunta liderlerine danışmanlık yapmış, geçtiğimiz günlerde tekrar serbest piyasaya zırt-pırt çıkarılmış olan; deneyimli eski asker, eski istihbaratçı devlet "terörist"leri, yeni adları ile "terör uzmanı" ki­ şilerin, çok ustaca hazırlanmış 'dezenformasyon analiz' enformasyo­ nunu, sosyolojik bilimsel görüş disiplini ile teşhir edip, bunların en hızlı biçimde tasfiye edilmesini sağlamaya çalıştım, çalışacağım da . . . Çünkü bunlar bilinçli olarak "psikolojik savaş"ın en önemli unsuru olan, özellikle "servislenen" medyadaki, gazeteci müsveddesi "ilişti­ rilmiş" -kotarılmış- haber-mafıası "ağa''ları tarafından "parlatılarak': güya psikolojik savaşla mücadele ediyor görünümü ile kendilerini kamufle ederek; özellikle piyon konumunda olan 'milliyetçi toplu­ lukları' manipüle kibernetiğinin, "uzman" provokatörü görevi gör­ mektedirler. Onun için bu bölüm kitaplarında, geniş halk kitlelerini oluşturan işçi sınıfına ve emekçi yandaşlarına karşı burjuva saldırı sanatı teorileri değil; bu teorilerden hareketle hayata geçirilmiş olan somut (pragmatik ve pratik) eylemleri teşhir edilerek, bu konularda medyada kullanılarak tam bir 'cühela haline getirilmiş halkın necip­ imanlı kitlesinin hiç olmazsa aydın/münevver kesiminin anlayabile­ ceği bir açıklama getirme çabası söz konusudur. . . Diğer taraftan bazı araştırmacılar ise, en tehlikeli tuzağa zemin ha­ zırlamaktadırlar. Belgeleri küçük-burjuva dünyalarından açıklamaya 11

HALİD ÖZKUL

çalışarak, önerdikleri çözümlerle konspiratör konwnuna düşmektedirler. Bu da 'düşmanlar'ımızın en sevdiği 'psikolojik ruh haliöir! Çünkü ileri adım 'gönüllü' ajan-provokatörlüktür. Günümüz teknolojisinde, ille de 'bordrolu olmak şart değildir! Onun için samimiyetlerinden asla şüphe etmediğim bu tür çalışma yapanların, kesinlikle iktisadi-siyasa ve sosyoloji bilim dalında da bilgi edinmelerini öneririm. - Özellikle yaşları itibariyle 1978-80 dönemini içinde yaşamamış; 1980 faşizminin "İttihat-Terakki'ci enformasyonlu J\tatürkçülük'ü ile yetişmiş, ABD gibi emperyal-zion ül­ kelerinde eğitim görmüş, "apolet" hayranı yazarlar!- Diğer taraftan siya­ sal 'Don Quijote'luk romantizmi ile kıvranan, idealist araştırmacıları 'sa­ dece ben biliyorwn(!)' saplantısına götürmemelidir. Hiç şüphesiz, bunu hemen fark eden belli odaklarda onlara, hemen süzülmüş ve içine de­ zenformasyon yerleştirilmiş, paketlenmiş gri 'enformasyon akışını' sağ­ larlar. Böylece bu saplantı onları, belli bir müddet "best seller" yapabi­ lir; fakat sonunda elde edilebilecekleri tek hakikat, dramatik örneklerini de geçmişte birkaç kereler yaşayıp-gördüğümüz gibi, aynı çevrelerin dü­ zenlediği 'kanlı tezgah' sonucu, yine aynı çevrelerce sunulan trajik dev­ let töreni ile defnedilmektir! Bu tezgah 'reel' ama defin 'sanal' olabilir... İstihbarat klasik bakışla 'aristokratik' bir mücadele tarzıydı. Ken­ dine göre etik değerleri vardı. Tarihe mal olmuş büyük istihbaratçı­ larında aristokrat genetik bilgi birikimi sahibi olmuş olmaları bunun için rastlantı değildir. Lenin tarafından Kızıl Orduöan önce kurdu­ rulmuş olan istihbarat örgütü Çeka'nın kurucusu olan efsane isim Felix Edmundoviç Dzerjinskiy'nin Polonyalı köklü bir aristokrat ai­ lenin bireyi olması bunun en güzel kanıtlarından biridir. Bir istihba­ rat dehası olan örgütçü ve keşifçi-yaratıcı kişiliği, maalesef emper­ yal-zionunun anti-komünist dezenformasyon bombardımanı altında bırakılarak, Hollywood vari heyecanlandırıcı kurguların kara propa­ gandasının kurbanı olmuştur. ( Öz yaşamının kısa bir özeti "Holoca­ ust Kültü, NaZionizm" çalışmasında verilmiştir.) Klasik istihbarat, Humint (insan unsuru) ağırlıklı olarak bilginin: a- toplama, b- analizi, c- dağıtımı ve d- faaliyetinden müteşekkildi. 12

ABD-İZRAEL GLOBAL DEVLET TERÖRÜ VE JONATHAN INSTITUTE

Modern istihbarat ise teknoloji ağırlıklı olarak; a- elektronik sinyal trafiği (Elint) kapsayan sinyal (Sigint), b- binalar, askeri konuşlan­ malar gibi fiziki objeleri kapsayan imaj (Imint), c- klasik tarz olan (Humint)ı kapsayan disiplin olarak dallanmıştır. Soğuk Savaş süreci ve sonrasında emperyal(ist)-zion istihbarat faaliyetleri daha saldır­ gan ve "gizli" operasyonlar içinde gelişmiştir. Son zamanlarda Hu­ mint yani insan unsurunun değeri tekrar ön sıraya geçmiştir. Fakat küresel tröst -çokuluslu- şirketler kar uğruna ürettikleri teknolojile­ rine yeni pazarlar bulma, varolan pazarı genişletip, derinleştirme uğ­ runa insanlık için hiç bu kadar tehlikeli olmamışlardır .. .

Biz emek gücü-ürününü (dolayısıyla artı-değer/karı) yaratan (işçi­ proleter) insanı temel alarak, bilimsel verilerden hareketle "doğru" bir istihbarat toplama ve analizi (teori-görme kılavuzu) için; 1- ik­ tisadi-siyasa, 2- sosyoloji, 3-epistemoloji, 4-matematik/geometri, 5-fızik, 6- filoloji, 7- felsefe, 8- psikyatrik-psikoloji, 9- coğrafya, bil­ gileri ile donanmış olan bir aklın, bilinçli "önsezi yeteneği" zorunlu­ dur, diyoruz. Yoksa toplama+analiz+dağıtım-aksiyon /faaliyet eylemi pragmatik(faydacı eylem)ten, bilemediniz pratik (gerekir eylem)ten öteye gidemezsiniz. Bu şartlarda da mağlubiyetiniz, "mukadderat" olacaktır. Yukarıda saydığım polyalektik-materyalist dokuz boyuttan, biri ya da birkaçı eksik ise, kaçınılmaz bir "şartlı refleks" ile hatalı sonuçlara varacaksınızdır. (İlle de her konuda 'ulema-i cihan' olun­ malıdır, diye bir iddiamız da yoktur. Burada önemli olan, "bilgi"nin minimize dahi olsa özünün "kavranmış" olmasıdır.) Çünkü bu do­ kuz temel bilim dalı arasında polyalektik bir bağ söz konusudur. Üs­ telik bunların içinden dahi; istatistik, teoloji, antropoloji hatta jeoloji gb. çok farklı bilim dallarına da polyalektik geçişler söz konusudur. Bu bağ sonucu ilkeler oluşur ki, bu da kafa ve kol emeğinin birleşti­ rebilmiş, "siyasal-kültür" ile donanmış yaratım-üretimcisi -kendim olarak- bireyi praxis(bilinçli eylem)e götürür.. . Tabii strateji uzmanı olduğu iddia eden "stratej"lerinde bu kap­ sam içinde düşünülmesi gerekmektedir. Eline geçen (günümüzde bu 13

HALİDÖZKUL

çoğunlukla servislenendir) ilk veriye dayanarak, önerilmiş (enforme edilmiş) "keskin iddialar"la belirlenmiş-gösterilmiş bir hedefe saldı­ ran kişi bir uzman olabilir, doğrudur. Ama bu "stratej" değil, olsa olsa fesatçı/konspiratör-lük uzmanı bir kışkırtıcı/ provokatör-dür! Gerek 'strateji' gerekse de 'terör' uzmanlarımızın, "uzman"lık iddialarının arkasında 'hangi devlet'in olduğu da en can alıcı sorudur!

Burada son yıllarda lisanımız içinde sık kullanılmaya başlayan iki Latince kökerıli sözcüğe de deyinmek istiyorum. Bunlar "paradigma" ve "enigma'ciır. İkisinin de Psikolojik Savaşın istihbarat faaliyetleri içinde önerrıli bir yeri vardır. "Paradigma, ... bir tasarırrılar ve görüşler siste­ matiğindeki (bütünlüğündeki) modelleştirilmiş bir veçhe(pattem)*dir. .. Enigma ise, kasıtlı olarak esrarengiz, anlaşılması zor, muğlak hale ge­ tirilmiş olan sözlü ya da yazılı metinlerdir ... Herhangi bir fikir, tasarı ya da model Enigma'ya dönüşünce, onu ortaya atmış olan şahıs(lar)ı aşar ve çoğunlukla gizerrıli hatta metafiziksel ama yine de cazibesi olan bir veçhe ve anlamsallık kazanır. . ." 1 (* Sözlüklerde veçhe: yön verme askeri terim olarak, harekat planının genel yönergesini belirleyen özel emir-; pattern: bireysel ya da kolektif davranış yapısını şematik olarak tanıtan özgül model, olarak açıklanmıştır.)

Görüneni değil, gerçekleri arayanlardan yazar Hasip Akgül, Görme Kılavuzu adlı kitabında: "Görmek, farkını üretmektir ve insan olarak ayakta kalmanın yollarından biridir. Çünkü paketlenmiş "en­ formasyon" bilme değildir. Günlük dilde "haber alma'' anlamındaki "enformasyon" bilmeyle (episteme ya da düşünme) karıştırılmıştır. Bilme, "enforme olmak'' değildir. Bilme, aynı gibi görünenleri ayırt etme, farklı gibi görünenleri sınıflandırma sürecidir (abç) .. ."(ages.4) diyor. Burada önerrıli veçhe, 'gerçeklerin ayrıntılarda gizli' olduğu polyalektiğini kavrayabilmektir ... Amacımız, hala ayrıntıları görmemekte direnenlere, duygusal ol­ maktan kurtulup gözlerini açmalarını sağlamak için, onları şiddet­ lice "şok"layarak, sarsmaktır.* Hatta tokatlamaktır! A. Altındal Laiklik. a.g.e.s.10

14

ABD-İZRAEL GLOBALDEVLET TERÖRÜ VEJONATHAN INSTITUTE

Sonuç olarak, Dünya üzerindeki birkaç bin global mali oligark vampirin, milyarlık kitlelerin kanını artı-değer olarak kar hanelerine -gasp ederek- eklemek için girişmiş oldukları "kanlı plan"ın üst ta­ sarımını; strateji ve taktiklerini anlatmaktır. Çünkü bu kanlı oyuna kurban gidenler; onların senaryo(komplo)sunun gereği halk kitlele­ rinin genç ve dinamik ve/fakat en deneyimsiz, en saf, en dürüst ve temiz unsurlarıdır. Ölenler, katledilenler, işkenceye uğrayanlar, hap­ sedilenler, tecavüze uğrayanlar, yok edilenler; global mali oligarkların ya da borsa spekülatörlerinin veya onların hizmetindeki omzu sır­ malı bol yıldızlı militer ve de koltuk altları tabancalı yüksek bürok­ ratlarının çocukları değil; emeğinden başka hiçbir özel mülkiyeti ol­ mayanların, yani işçi sınıfının ve emekçi yandaşlarının çocuklarıdır.. .

Türkiye'de kendine " yurtsever-ilerici-demokrat-devrimci" yaf­ tasını layık görenlerin en büyük hatası küresel temelde emperyaliz­ min iktisadi-siyasi-toplumsal-tarihsel yapılanmasını teşhis edeme­ dikleri (ki tahlillerin çoğu 40 hatta 60 yıl öncesinin varsayımlarına dayanmakta) gibi taktik planda da trajik geç kalmışlığın sürdürül­ mesidir. Bu, bilgisizlik ve aynı kaynaktan doğan bilgiçlikten kaynak­ lanmakta. Örneğin Ek: 4:te "Terör(PAP- DAD)izm Kibernetik Fırıl­ dağı (Türk.iye)" grafiği Temmuz-1992 yılında tarafımdan çizilmiş ve "Yeni Dünya Düzeni" kitabımda yayımlanmıştır. İlginç olanı 2000e Doğru dergisi kitap sayfasında kitabımın tanıtımı, ne hikmet ise, bir­ kaç ay uğraşmama rağmen başaramamıştım! Oysa ki kitabın en son sayfasındaki grafikte görüldüğü gibi "Ergenekon" yapısı anlatılmaya çalışılmaktaydı, basım tarihi olarak ta Kasım 1992'de . . . Diğer taraf­ tan 2001 yılında 1. Baskısı ve 2003 yılında il. Baskısı yapılan "Gizli Ordular-CIA" kitabımda "Ergenekon" adının benim tarafımdan na­ sıl deşifre edildiğini açıkladığım halde kimse bu gerçeği görmek is­ temedi ! Üstelik o zaman günlük yayınlanan bir "sosyalist" bir de "Kemalist" gazete de mevcuttu. Kitap tamamlandığı zaman basılmış olsa idi tarih 1996 olacaktı! Bu adı ilk olarak benden duymuş olan, o zamanlar "devrimci Kemalist" olarak kabul edip, 'sırtımızı emanet 15

HALİD ÖZKUL

ettiğimiz: eski yol arkadaşımız "artist" olma yoluna girince küçük burjuvalığının ilkel refleksi ile beni yok saydı- konuyu benden de­ ğil, 3. kişilerle T V 'lerde tartışmayı tercih etti! Diğer taraftan "gaze­ teci" Can Dündar'ın konu ile ilgili olarak köşesinde yapmış olduğu dezenformasyonlar üzerine kendisini bilgilendirme e-postalarıma ce­ vap verme nezaketini bile göstermedi. Bu sulandırmalara gizli servis­ lerle (CIA-MOSSAD-MİT-EİD) bağlantılı yayınevleri, ümmetçi ve milliyetçi camiada saflarında çok bol miktarda bulunan şizofrenleri kullanarak katılmışlardır. Hatta bazı medya(T V) unsurları . . . Esas teşhir edilmesi zorunlu olan unsurların, yani bunlardan fay­ dalanan "adres"lerin geniş tanıtımı bu kitaplar ( "Gizli Ordular" serisi) içinde yapılmaktadır. Yurtsever-ilerici-demokrat-devrimci okuyucu­ lara düşen doğruları bulup - hangi amaca hizmet ettikleri aşikar olan­ spekülasyon türü 'asparagas'lara geçit vermemeleridir . . .

Diğer taraftan emperyal-zionun kırlarda stay-behind kontr ge­ rilla taktiklerinden, kontra gerilla taktiğine geçtiğinden beri, kent­ lerde militer örgütlenmelerin yerini de hükümet-dışı (NGO) sivil örgütler doldurmakta. Bir yanda medya kullanılırken her iki alanda yabancı vakıflar aracılığıyla narko-dolar lojistik olarak kullanılmak­ tadır. Artık ABD tarafından 'satın alınmış tak-şak generaller' genel­ likle devreden çıkarılıyor. Yerleri eski-yeni satın alınmış istihbarat elemanları desteğinde medya (özellikle gazeteci) ve - ABD globalizm ideolojik doktrini terimi ile ifade edersek- "yasa yürütücü" unsurlar doldurmakta. ("Hukuk Profesör"leri ki bunlar bütün NAT O Stay­ Behind yapılanmalarının Suprem Komite Başkanlarıdırlar ve Soğuk Savaş sonrası önce Brüksel NAT O-SHAPEde toplantı yaptırım ka­ rarı, ardından Roma Klubü'nde uygulama yönlendirmesi doğrultu­ sunda bağlı oldukları 'mason locaları'nın organize gücü ile holding­ ler kurarak büyük iktisadi güçte elde etmişlerdir.) Bunlara gerek özel güvenlik şirketlerinin eski işbirlikçi istihbaratçı unsurları, gerekse de askeri müteahhit özel şirketlerin "paralı-asker"leri, işlenecek bol terör malzemesi sunmaktadırlar. Fakat bu faaliyetler, özellikle ele geçirilmiş 16

ABD-İZRAEL GLOBAL DEVLET TERÖRÜ VE JONATHAN I N STITUTE

medya aracılığıyla yürütülen resmi-ihaleci-terörist dezenformasyon manipülasyonları arasında uyutulmaktadır. Böylece kibernetik kaos düzeni sürdürülmektedir ... Böylece Soğuk Savaş'ın kılıç artığı faşist "I. Ergenekon"un (asker­ sivil başıbozuk "civilian'') cadıları, kendilerini "il. Cumhuriyetçi" ilan eden Emperyal-Zion'un yeniden mandater ve yeniden faşizm doktri­ nine "tamamen duygusal" nedenlerden iman etmiş (neo-liberal-sol­ neo muhafazakar bulamaçlı) post-faşist "il. Ergenekon" Cizvitleri tarafından; 'ne idüğü belirsiz: "sivil-toplum demokrasisi" adına ateşe sürülürken, odun olarak "Kemalist" Bonapartisler kullanılmaya ha­ zırlanılmaktadır. "Globalist Karşı-Devrim", Ek: 6:da bir tercüme olan "Yeni Gladio Faaliyetleri" belgesi bir bakıma bunu anlatmaktadır. Hiç olmazsa üç yıl gecikmeyle olsa da bu konumu doğru teşhis edip tedbirlerinin alınması zorunluluğu vardır. Ki bu ayrı bir kitap konusudur...

Artık geç kalınmış olsa da, hiç olmazsa daha da geç kalınmadan; "Yeniden Mandater- Yeniden Faşist" bir Orwelyan düzeni hedefle­ miş bu muhafazakar-liberal maskeli kahpe "karanlık, kanlı ve kirli" oyuna dur demenin zamanıdır!** Halid Özkul 12 Ekim 2007** ..

[email protected]

17

HALİD ÖZKUL

ettiğimiz: eski yol arkadaşımız "artist" olma yoluna girince küçük burjuvalığının ilkel refleksi ile beni yok saydı- konuyu benden de­ ğil, 3. kişilerle T V 'lerde tartışmayı tercih etti! Diğer taraftan "gaze­ teci" Can Dündar'ın konu ile ilgili olarak köşesinde yapmış olduğu dezenformasyonlar üzerine kendisini bilgilendirme e-postalarıma ce­ vap verme nezaketini bile göstermedi. Bu sulandırmalara gizli servis­ lerle (CIA-MOSSAD-MİT-EİD) bağlantılı yayınevleri, ümmetçi ve milliyetçi camiada saflarında çok bol miktarda bulunan şizofrenleri kullanarak katılmışlardır. Hatta bazı medya(T V) unsurları . . . Esas teşhir edilmesi zorunlu olan unsurların, yani bunlardan fay­ dalanan "adres"lerin geniş tanıtımı bu kitaplar ("Gizli Ordular" serisi) içinde yapılmaktadır. Yurtsever-ilerici-demokrat-devrimci okuyucu­ lara düşen doğruları bulup - hangi amaca hizmet ettikleri aşikar olan­ spekülasyon türü 'asparagas'lara geçit vermemeleridir ...

Diğer taraftan emperyal-zionun kırlarda stay-behind kontr ge­ rilla taktiklerinden, kontra gerilla taktiğine geçtiğinden beri, kent­ lerde militer örgütlenmelerin yerini de hükümet-dışı (NGO) sivil örgütler doldurmakta. Bir yanda medya kullanılırken her iki alanda yabancı vakıflar aracılığıyla narko-dolar lojistik olarak kullanılmak­ tadır. Artık ABD tarafından 'satın alınmış tak-şak generaller' genel­ likle devreden çıkarılıyor. Yerleri eski-yeni satın alınmış istihbarat elemanları desteğinde medya (özellikle gazeteci) ve - ABD globalizm ideolojik doktrini terimi ile ifade edersek- "yasa yürütücü" unsurlar doldurmakta. ("Hukuk Profesör"leri ki bunlar bütün NAT O Stay­ Behind yapılanmalarının Suprem Komite Başkanlarıdırlar ve Soğuk Savaş sonrası önce Brüksel NATO-SHAPEöe toplantı yaptırım ka­ rarı, ardından Roma Klubü'nde uygulama yönlendirmesi doğrultu­ sunda bağlı oldukları 'mason locaları'nın organize gücü ile holding­ ler kurarak büyük iktisadi güçte elde etmişlerdir.) Bunlara gerek özel güvenlik şirketlerinin eski işbirlikçi istihbaratçı unsurları, gerekse de askeri müteahhit özel şirketlerin "paralı-asker"leri, işlenecek bol terör malzemesi sunmaktadırlar. Fakat bu faaliyetler, özellikle ele geçirilmiş 16

ARD-İZRAEL GLOBAL DEVLET TERÖRÜ VE JONATHAN INSTITUTE

medya aracılığıyla yürütülen resmi-ihaleci-terörist dezenformasyon manipülasyonları arasında uyutulmaktadır. Böylece kibernetik kaos düzeni sürdürülmektedir. . .

Böylece Soğuk Savaş'ın kılıç artığı faşist "I. Ergenekon"un (asker­ sivil başıbozuk "civilian") cadıları, kendilerini "il. Cumhuriyetçi" ilan eden Emperyal-Zion'un yeniden mandater ve yeniden faşizm doktri­ nine "tamamen duygusal" nedenlerden iman etmiş (neo-liberal-sol­ neo muhafazakar bulamaçlı) post-faşist "il. Ergenekon" Cizvitleri tarafından; 'ne idüğü belirsiz', "sivil-toplum demokrasisi" adına ateşe sürülürken, odun olarak "Kemalist" Bonapartisler kullanılmaya ha­ zırlanılmaktadır. "Globalist Karşı-Devrim", Ek: 6:da bir tercüme olan "Yeni Gladio Faaliyetleri" belgesi bir bakıma bunu anlatmaktadır. Hiç olmazsa üç yıl gecikmeyle olsa da bu konumu doğru teşhis edip tedbirlerinin alınması zorunluluğu vardır. Ki bu ayrı bir kitap konusudur ...

Artık geç kalınmış olsa da, hiç olmazsa daha da geç kalınmadan; "Yeniden Mandater- Yeniden Faşist" bir Orwelyan düzeni hedefle­ miş bu muhafazakar-liberal maskeli kahpe "karanlık, kanlı ve kirli" oyuna dur demenin zamanıdır!** Halid Özkul 1 2 Ekim 2007***

[email protected]

17

HALİD ÖZKU L

Alınan gazeteci Gaby Weber, Latin Amerika devrimci gerilla hare­ keti üzerine yaptığı incelemeyi 1989'da bastırıyor. 199 1 'de Türkçeye tercüme edilerek Belge yayınları tarafından aynı adla basımı yapılan Gerilla Bilanço Çıkarıyor kitabı, çok önemli tespitlerde bulunuyordu. Fakat bu çalışma Türkiye'de sıradan kitap muamelesi gördü. Niye bu tür kitaplar böyle karşılanınn cevabı da akıllı okuyucu tarafından ki­ tabın içinde bulunuyordu. Giriş bölümünün 8. sayfasında Weber şöyle not düşüyor: 'J\lınan yenilgi hareketlerin hiçbirisi tarafından sistema­ tik olarak değerlendirilmedi, strateji ve ideolojinin derin bir incele­ meye ihtiyacı var, ancak buna kimse cesaret edemiyor gibi. Kendi ta­ rihi ve hatalarının analizi yapılmayınca sadece yanılgılar tekrarlanıyor, aynı zamanda daha ağır yanılgılara düşülüyor. . ."

Burada dikkat edilmesi zorunlu olan bir başka 'hassas' husus Kür­ dizm aşıkları tarafından sloganlaştırılan "Saddam'la Titreşen Küçük­ Burjuva Devrimciliği"nin yanlışına kapılmayayım derken; "Kürtçü­ lükle Titreşen Küçük-Burjuva Nihilizmi"nin hatasına düşüp gönüllü figüran olmamaktır.Bunun için tarihsel materyalist nesnel gerçeklik­ ten hareketle ataerkil kansoy-klan- aşiret toplumunun etnik-folkloresi­ nin iktisadi-siyasa yapılanmalarını iyi teşhis etmek zorunludur. Özel­ likle ''Asya Tipi Üretim Tarzı" kuramı içinde klan toplumundan olsa olsa Anglo-Sakson zionuna hizmet edecek bir "ileri kukla karakolu" yaratılır; ulus-devlet değil! Hele emperyal-zionu temelinden sarsacak olan XXI. yüzyılın evrensel 'Sürekli Devrim Fırtınası: global impara­ torluk ABD'nin "arka bahçe''lerinden şiddetlice eseceğini hissettirdiği bir zamanda. Zaman gerçek küresel-enternasyonalist sürekli devrim­ cilerle, anti-ekonomist/ romantik/ radikal-solcu görünümlü global-pi­ yon, ajan-provokatörlerin ayrıştırılma zamanıdır!..

*** Bu kitabın 1. baskısı 2010 Aralık ayında yayınlabildi. ..

Kitabın bütünü daima geçerli bir "önsöz" niteliğinde olduğu için tüke­ nen kitabın diğer baskıları için "önsöz" yazmayı uygun görmüyorum.. .

18

"ABD, Rusya ve A l­ manya ile birlikte te­ rörist eğitiyor" Bill Clinton (Birleşmiş Milletler tutanakları. 26 Eylül 1994) 1

S. 1. ŞİDDET VE TERÖR2

Ş

iddet, güç kullanmanın tezahürü olarak insanlığın doğuşu ile varolagelmiştir. Homosapiensin ihtiyaçlar zorunluluğu ile do­ ğayla birlikte, doğaya karşı varolma faaliyeti süreci içinde, yaşam kavgası veren insanın kendini yeniden üretmesi için, karnını do­ yurması içgüdüsünün refleksi etkinliğinde; 'hayvan' olarak adlan­ dırdığımız ve/fakat onlarında bu yer küre üzerinde doğal içgüdü­ leri ile bir bakıma "kendi kaderlerini tayin etme hakkı" olan başka canlıları öldürme-yok etme eylemi de, gerçekte şiddetten başka bir şey değildir...

Fakat bu sürüleşen insanın "ilkel" komünal toplumunun kendini yeniden üretme doğasından olan 'kendini savunma içgüdüsü'dür. Ne ki aynı içgüdülerle, avcı-toplayıcı toplumun bu şiddet öğesi za­ man içinde kendi hemcinslerine de uygulandığı bir savunma-saldırı 2

Daha sonra A BD hükümet sözcüsü yaptığı resmi açıklamada bunun bir "dil sürçmesi" olduğunu açıklamıştır. "Dil sürçmesi" mi? Bu bölümün geneli "Emperyalizm, CIA ve Türkiye", Halid Özkul. Boyut yay. 1986. Kitabının "Anarşizm ve Terörizm Üzerine Birkaç Söz" adlı ayrımdan iktibas edilmiştir.(s.59-65 19

HALİD ÖZKU L

güdüsü olarak örgütlendiği bilimsel verilerle iddia edilmekte. Ama insan sürüsünün toplumsallaşarak bilinçlenme (bireysel emekten top­ lumsal emeğe geçiş) sürecinde, "ilkel" komünal(toplumsallaştırılmış toplum) göçebe-barbar avcı-toplayıcılıktan, yerleşik tarım topluma geçmesi ile tapınak-kent-kalelerin kurulması, yani uygarlıkların emb­ riyonları başlamıştır. [Urfa-Göbekli Tepe kazılarında ortaya çıkan ve M.Ö. lO000e dayanan "tapınak" kalıntısı avcı-toplayıcı barbar komün­ lere dayandığı için bu klasik teorinin sorgulanmasını gündeme getir­ miştir.] İşte, aynı zamanda insanların kendi üretimlerinin "alt yapı" olarak örgütlenen -iktisadi- bireysel emeğin toplamı olan toplum­ sal emeğinin tasarruf edilmesi sürecinde, bu alt yapıya paralel olarak "üst yapı" olarak da "devlet" dediğimiz ' ideolojik' -siyasi- baskı ay­ gıtı-erk-iktidarda örgütlenmeye başlamıştır. Bu aynı zamanda "insa­ nın kendine yabancılaşması"nın ilk adımlarıdır. . . Böylece toplumsal emeğin ideolojik -inançcı/"din"sel- kılıflar ardından, kentin egemen­ leri tarafından gaspedilmesi inkişafında güçlenen "zor"un (ideolojik baskı aygıtı) cisimleşmesi olan devletin yönetimi de aynı sınıfların denetimi altına alınmıştır.3 İşte, azınlık olan egemenlerin, hem ço­ ğunluk olan toplumsal emek üreten-yaratan 'topluma karşı, hem de bu gerçeği ustaca gözden kaçırmak, perdelemek hatta "tabu"laştırmak için, "yabancı-düşman" öğeler olarak senaryolaştırıp-biçimleştirdiği, "diğer/öteki egemenler"e karşı örgütlediği devletin, sistematikleşti­ rilen silahlı "gücü"nü sergilemesi sırasında uyguladığı "şiddet", ar­ tık doğal üretimin zorunluluğundan doğan 'kendini savunma içgü­ düsü' değildir. Tastamam iktisadi/siyasi/toplumsal/tarihsel/ enerjik/ uzaysal sürecin bir nesnel gerçeği olarak bir "siyasal üst tasarım" ta­ rafından kotarılmış olan sınıfsal senaryo(komplo)nun zorunlulu­ ğunda doğmuş olan "yıldırmacılıktır"; yani Latincesi ile "terör'öür. Bunun için, "devlet" olmadan "terör" olmaz, "terör" varsa arkasında muhakkak bir "devlet" yapısı-ilişkisi vardır. O devletin siyasal ifade biçimleri ne olursa olsun! 3

Bunu ''Antik Çağdan Yirminci Yüzyıla Sır Tarikatları" ve "Yeni Dünya Düzeni Hakimleri-RT-CFR-BG-TC"de detaylı olarak açıkladım.

20

ABD-İZRAEL G LOBAL DEVLET TERÖRÜ VE JONATHAN INSTITUTE

Yani, egemen sınıfların yıllarca cezalandırdığı siyasal ifade ile "ege­ men-dikta eden sınıfın'' de facto kendisi vardır. Toplumsal 'kendini savunma içgüdüsü' olan "şiddet" ya da daha ileri üretim ilişkileri sü­ recinde doğan insani-sosyal-manevi "kendi kaderini tayin etme" arzu­ sunun tepkisinin -siyasal- anlatımıyla "devrimci şiddet" ile "terör"ün temel ayracı budur. Bunun için son çözümlemede modern kapita­ list üretim ilişkilerinin; iktisadi burjuva diktatörlüğünün siyasal ifa­ desi olan, ideolojik baskı aygıtı olarak burjuva "devlet"in, her türlü şiddet etkisi "terör"ün çeşitli derecelerde ifadelerinden başka bir şey değildir. (Onun için şahit olduğumuz, "tesettür" protestocularına ılı­ man olarak yansıyan "güç" gösterisinin; sınıfsal içerikli protestocu­ lara karşı uygulanmasında, "şiddet"in doğru tarifi, yasal "terör"dür. En son ve en açık bir biçimde 1 Mayıs 2007'de İstanbul'da gösteril­ diği gibi. . . -Tabii buna zemin hazırlayan ajan-provokatörlerin de so­ nuç olarak, "devlet terörü"nün birer uzvu-görevlisi olduğu düşünü­ lürse, bunu egemen sınıfın "komplo"sunun icraatının en basit örneği olarak kavramakta çok fayda vardır!) Bu sosyolojik bilimsel ifadedir. Bu bilimsel ifadeden soyutlanmış her türlü anlatımda; "terör"ün bi­ limsel kaynağını saklamaya yönelik, çeşitli 'masum'(!) felsefi "soyta­ rılık-hokkabazlık'' ifadelerinden başka bir şey değildir. Burjuva dev­ let terörünün kitlelere karşı günümüz uygulaması ise üç ana koldan ibarettir: a- İktisadi Terör; b- Siyasal Terör; c- Kültürel Terör.. . Kita­ bımızın konusu "b" şıkkıdır ama "c"nin ana unsurlarını da belirtir. ..

Dünya siyasal edebiyatında, -Mayıs- 1968 yılı sonrasından başla­ mak üzere, 'anarşizm' ve 'terörizm' en çok konuşulan; yerkürenin hala direnen 'klasik nazi-faşist' mantığa sahip "son'' iki ülkesinden biri olan ülkemizde (diğeri İzrael) ise, ABD kültür politikaları yönlendirmesi ile lastik gibi istenilen anlama çekiştirilerek kullanılan terimlerdir. Özellikle 'terörizm', Soğuk Savaş'ın en kullanılır teması olarak, 1980 sonrası burjuvazi tarafından sürekli kullanılarak gerçek kaynağı sak­ lanılan ve dezenformasyona kaynak sağlayan bir söylemdir. Bu yapı­ lırken bile burjuva ideolojik baskı aygıtı olarak devlet ve bürokratları, 21

HALİD ÖZKUL

karakter olarak expostfacto siyasal "terör" uygulamaktadır! 4 Hele "te­ rör uzmanı" olarak piyasaya sürülen "görevli"-'ulema taslakları'nın facia türünde anlatımları, ABD- Britanya'nın devlet -bürokrat- fiili siyasal- 'akil teröristi' yetiştirme "dezenformasyon" akademilerinden diplomalı konspiratörlerin bulandırdığı ortamda, bilimsel açıklama­ nın önemi daha da artmaktadır. Bunun için iki terim üzerine birkaç söz söylemekte fayda görüyorum.

Görünüşte devrimci, gerçekte ise 'ütopik' küçük-burjuva ideolo­ jisi ve eylemi olan anarşizm, bilimsel sosyalizmin tersine, örgütlenmiş siyasal sınıf mücadelesi ile özellikle demokratik-merkeziyetçi 'Parti' biçimindeki her türlü siyasal örgütlenmeyi, emir-kumanda disipli­ nini ve dolayısıyla de her türlü siyasal otoriteyi -gerek kapitalist ge­ rekse de "sosyalist" devlet biçimlerini- ret/inkar eder, bunlara karşı çıkar; işçi sınıfı adına hareket ettiğini iddia ederken, kendiliğinden anti-örgütçü [ya da günümüzde kendiliğindenci/ spontane özerkçi-iş­ çici (otonomist) örgütçü] tavrı ve küçük-burjuva tarafsızlık-ideolojisi ile, işçi sınıfının fiilen iktidara yönelik siyasal disiplinine tavır alarak, bir anlamda -farkında olmadan- adına hareket ettiğini iddia ettiği sı­ nıfa "ihanet" eder. "İyi niyet" sübjektiftir, ekonominin "yasalar"ı ise deterministtir, bunun içindir ki objektif olmak zorunluluktur. Deter­ minist zorunluluğu önemsemeyen hatta hiçe sayan anarşizm, Batıda öz itibariyle, toprakta küçük mülk sahipliğinin ve kentsel zanaatkar çıkarlarını savunan küçük-burjuvazinin "devrimci" siyasal eğilimi­ dir. Örneğin günümüzde bu anarko-komünist-"Maoist" söylemde "bakkal, süpermarkete karşı" populist (ki siyasal anlatım olarak po­ pülizm 'gericilik'tir) ifadesi ile şablonlanmıştır. İşçi sınıfı açısından bu tastamam gerici bir şablondur. ( Çünkü işçi sınıfı, süpermarketten 4

Zor-şiddet-terör vb. gibi konularını "bilim" ve "san'at" düzeyinde inceleyen savaş aygıtı eş-güdüm merkezi olan bir devlet askeri kurumunun; TSK Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, bakın bu konuda gazetecilere ne diyor: "ABD'nin Irak'taki harekat komutanı o günlerde bana geldi. Durumu şöyle anlattı; korku ve dehşet salacağız. Güçten korkacaklar ve bizi kabul edecekler. Öyle olmadı. Buna hani "solcu"lar devrimci şiddet (abç) derler. Ancak öyle olmadı. Irak halk ı da daha iyi bir yaşam istiyor." (Cumhuriyet. 31. 10. 05)

22

A BD-İ ZRAE L GL OBA LDE VLET TE RÖRÜ VE J ONA THAN INS TITU TE

yana olmak zorundadır. Sırf iktisadi gerekirlikten değil, siyasal zo­ runluluktan dolayı da!) Kapitalist 'Güney Ülkeleri'nin geri bıraktı­ rılmışlıklarının gelişmekte olduğu ülkelerinde ise; daha "romantik': "kendiliğinden''ci grupcuk ve de agresif kronik şiddet patlamaları ile ezilmiş küçük-burjuvazinin "bohem'' sıra dışılıklarının (bazen de 'goşizm' tarzındaki fılisten-lümpenliğin) küçük-burjuva sabırsızlı­ ğın "popülist-devrimci" dışa vurumlarını ifade ederler. Günümüzde emperyalist ülkelerde sendikal anarko-komünist örgütlenme biçim­ lerine rastlanırken, 'güney ülkeleri'nde zanaatkar, esnaf ve lumpen­ proleter, yarı-proleter örgütlenmelere rastlanmaktadır. Genel sözlük anlamında; Anarşizmin temel felsefesi bireycilik, sübjektivizm ve ira­ decilik.ten kaynaklanır. Onun için bilimsel-toplumsallaştırılmış top­ lumcu düşünce disiplini(Marxizm)nin de karşıtıdır. Peki, bu roman­ tik-devrimci-tepkici olgu nasıl oluşmuştur, kısaca bakalım . . .

XV III. yy. Fransız Burjuva Devrimi, feodal ekonomiye karşı ka­ pitalist ekonominin ve siyasette de liberalizmin zaferini ilan etti. Bi­ reyin başlı başına bir "amaç" olduğu ve bütün toplumsal-siyasal olu­ şumların bireyin her yönde gelişmesine yardrmcı olmak için doğduğu görüşünün savunucusuydu, liberalizm. Bu idealin bayraklaştırdığı, "Hürriyet"(Özgürlük değil!), "Eşitlik'' (Fırsat ve Hak Eşitliği değil!), "Kardeşlik'' (Yoldaşlık değil!) sloganları ise 'soyut' bir siyasal aldat­ maca olarak kaldı. Çünkü kapitalizm/ kapitalist ekonomi; tıpkı diğer sınıflı toplum ekonomileri gibi emeğin sömürüsüne, burjuvazi tara­ fından "sermaye" olarak ifade edilen artı-değerin 'gasp'ına (kar), böy­ lece eşitsiz gelişime dayanıyordu. Bu 'kaotik'-anarşik varoluş iktisadi/ siyasi/ toplumsal/ tarihsel sürecin zorunluluğuydu. Yani, anarşizm, bizzat kapitalist ekonominin doğasında bulunuyordu. (Ki bunun ka­ nıtı sürekli -ve gittikçe sıklaşan-iktisadi buhranların varlığıdır.) Bu doğanın siyasal gelişmesi ise, uzlaşmaz sınıf mücadelesi ile karakte­ rize edilir. Anarşizm, tarihsel olarak, iç çelişkileri yüzünden anar­ şizmin oluşumuna yol açan liberalizm ile yapıcı düşüncesi onu aşan bilimsel ( toplumsallaştırılmış toplumculuk) komünizm arasında yer 23

HALİD ÖZKUL

alır. Bütün anarşistler kendilerine göre "iyi niyet"lidirler, ama bu "iyi niyet" sonuç olarak çözüm getirmemektedir . . .

Antik dünya da sözlük anlamı ile Elence(!) büyük ihtimalle İonca "an­ arkhe/a/ia" (iktidar-arkos-sızlık), lider sultasının ve de otokratın olmaması­ reddedilmesi ile ilgili bir yönetim biçimi ifadesi olarak kullanılmıştır. Bugünkü bilgimiz ile tarihte ilk defa, M.Ö. 133'te Ar iston ikos Romalılara (İzmir-Foça arasında bir yerleşim yeri yenildikten sonra- temsili resmi olan) Leucalı Aristonikos (bazı tarihçilere göre ölen Bergama Kralı 11.Eumenos'ın gayri meşru oğlu) ve kardeşi Attalos'un önderliğinde, eski kölelerden kurulu ordusu ile Roma'ya karşı ayaklanan bölge halkının tarihin ilk "an-arkhaia" ko­ mün siteleri yönetiminin Bergama'da "Güneş Komünü" ya da ''An­ arkhaia'' olarak kurulması bunun belgesel kanıtıdır. ("Güneş An­ arkhaia''sının yanlış olarak mütercimler tarafından "Güneş Devleti" olarak tercüme edildiği kanaatindeyim. Çünkü "an-arkhaia'' da 'ide­ olojik devlet' yapısı söz konusu olamazdı). Katti-Hatti (Hitit) uygar­ lığında anaerkil komünün merkezi sembolü olan "Güneş", aynı za­ manda ezoterik ritüelin sembolüydü de.

Bu bakımdan kökenleri antik Anadolu-İon felse­ fesinin (Sinop) Diogenes- Kynik okulunun stao fel­ sefesine (bkz."Gizli Ordular- Antik Çağdan Yirminci Yüzyıla Sır Tarikatlar") dayanan ''An-arkhaia'' düşün­ seli, modern felsefe anarşizm- olarak iki düşünce akı­ mından kaynaklanır; bir yandan Fransız rasyonalist bireyciliği, öte yandan da mutlakçı Alman idealizmi.

Jean- Jacque Rousseau'nun " Toplumsal Sözleşme"si, bireyci rasyonalizm'den kaynaklanmıştır. " Toplumsal Sözleşme"den çıkan devlet kavramı ise, süreç olarak, devletin bütünüyle ortadan kalkması gerekliliği sonucuna varır. Yaşayacak olan yalnız özgür ortaklık, özgür 24

A BD-İ ZRAE L GLOBALDE VLE T TE RÖRÜ VE J ONA T HA N I NS TITU TE

birlikteliktir. Bu ortaklık bireylerin gereksinmelerine göre sürekli ola­ rak yenilenir. Rasyonalist bireycilik, bu düşüncelerle bağrında anarşizm tohumlarını da barındırmış olmak­ tadır. Hegelci idealizme göre ise, nes­ nel gerçeklik, Mutlak Fikrin ürünü­ dür; birbirinden ayrı ve b ağımsız gözüken özne ve nesne bu Mutlak Fikir'de, Ruh'ta birarada bulun­ maktadır. Dolayısıyla insanlık tarihi, Mutlak Fikrin tarihidir. Bunun içindir ki, küçük burjuva 'ateist' saplantılı etkenliklerin yılgınlıklarla sonuçlanması ardından anarşistlerin "Tanrıya sığınma"sında şaşıla­ cak bir şey yoktur! Wılliam Godwin- İngiliz {1756-1836): 1778aen 1783'e değin papazlık yapmıştır. Anarşizmin özgün kuramcılarının başını çeker. Öğretinin temel dü­ şüncesi "insan akılla donatılmış bir varlıktır': Ak­ lın mutlak egemenliği, içsel-dışsal engellere karşı koyma, içgüdülere karşı savaş, -akla ters düşen bir olgu olan- Devlet'e karşı çıkmak, hukuk ve özel mülkiyete karşıtlık. Ütopyasının iki özelliği: son suz bir iyimserlik, insanların özel yargısına körü-körüne güven ve in­ sanın gelişmesinin sonsuz olacağına dair sarsılmaz umut. Onun üto­ pik idealizmi XIX. yüzyıl ilk İngiliz sosyalistlerini etkilemiştir. Fakat Godwin'in düşüncesi ile özyaşamı çelişikti; evliliğe kesin karşı çık­ tığı halde, gizlice iki kere evlenmişti. (İlk eşi ünlü İngiliz edebiyat­ çısı Mary Woolstonecraft'tır).5 5

Bu ad sıralamalarına araştırmacı Hasan Tüzen tarafından, Fransız ütopik sosyalisti Charles-François-Marie Fourier (1772-1873)'de eklenmektedir. ("Düşünen Siyaset", Sayı : 1 1 . s.1 17.) Kanımca bu doğru bir sav değildir. Engels, Anti-Dühring'te; Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni'nde; Marx'la beraber Kutsal Aile'de; Marx'da Kapital(C.I), A rtı-Değer Teorileri ve özellikle Proudhon'un siyasal görüşlerinin bir eleştirisi olan Felsefenin Sefaleti adlı yapıtlarında büyük Fransız materyalistlerinde etkilenmiş olan

25

HA LİDÖZ KUL

Max Stirner (Johann Kaspar Schmidt)- Al­ man ( 1 806-1 865): Tanrıbilim öğrenimi görmüş­ tür. Öngördüğü başkaldırı, içsel bir başkaldırıdır. Mutlak özgürlüğü savunmaz ama özgürlüğün mut­ lak haklarına kavuşmasını ister. Kendimizin, biri­ cik olduğumuz bilincine varmamız söz konusu­ dur. Devlet ve onun dayandığı hukuk bireye karşı olan güçlerdir; Devlet sürekli değişen ve yaratan Ben'in dinamizmini engeller, Devlet'in tek amacı vardır; bireyi sınırlamak, boyunduruk altına almak, köleleştirmek onu geneI'e katmak. "Kısaca" diyor Stir­ ner "Toplum bizi tüketir; ortaklığa gelince, biz onu tüketiriz:•

Pierre-Joseph Proudhon- Fransız ( 1 809- 1865): Öğretinin pratik yanına önem veren, onu hiç ihmal etmeyen tek anarşist kuramcıdır. Onun başkaldırısı, halkın eski törelerini, çağdaş top­ lumun bozmaya çalıştığı değerlerini savunmaktır. Onun için, "Mülkiyet, hırsızlıktır:• (Böyle yazma­ sına karşın toplumsal mülkiyetin "özel"leştirilmesini gizemleştirerek, toplumsal emeğin mülksüzleştiril­ mesini kutsayan burjuvaların, bir illegal ve ezoterik örgütlenmesi olan mason localarına kayıt olmaktan da geri kalmamıştır!) Bunun için küçük-mülkiyeti övmekten de geri durmaz. Temel düşüncesi olan adalet, tanrısal bir adalet olarak savunulmaktadır. Özel mülkiyete karşı çıkarken, kolektif mülkiyeti de eleştirir. Liberal rejimle güçlüler zayıfları sömürmekte, komünist rejimde ise zayıflar güçlüleri ezmektedir. "Parti olmamalı, otorite olmamalı, bunların yerine insanın ve yurttaşın mutlak özgür­ lüğü olmalı': Pozitif anarşi ekonominin siyasete üstünlüğü ile sağla­ nacaktır, hükümet ekonomik organizma içinde eriyip yok olacaktır. Ailenin, törelerin ateşli savunucusudur. Pozitif anarşizm barışçı bir Fourier'in görüşlerinden olumlu olarak faydalanarak ondan alınan terimlerin anlanamadığının üstünü çizerek Proudhon'u ağır eleştirmişlerdir. Zaten anarşistlerde haklı olarak Fourier'i kendilerinden saymazlar. Fourier'i anarşist öğreti "baba"larından saymak ona yapılabilecek en büyük haksızlık olur. .. 26

ARD-İZRAEL GLOBAL DEVLET TERÖRÜ VE JONATHAN INSTITUTE

evrimciliği öngörür. I. Enternasyonefin oluşturulması sürecinde, kendine saygı göstererek bu oluşumun içinde bulunmasını isteyen Marx'tan gelen teklifi reddetmiştir.

Mihail Alexandroviç Bakunin- Rus aristok­ ratı (1814-1876): Hegelciliğin "mücadele nihi­ lizmi" düşüncesine uygun düşen yanını almış, zıtların karşıtlığından kaynaklanan sürekli bir yı­ kıcılığı, mücadeleyi savunmuştur. Her türlü ya­ bancılaşmaya (Kilise'ye, Devlet'e, Hümanizm'e) karşıdır. Din "kolektif deliliktir", ezilen kitlele­ rin bilincinin çirkin ürünüdür. Bireyin tek ba­ şına özgürlüğünü gerçekleştirmesi söz konusu değildir; bütün topluma bireysel özgürlüğü sağlamak söz konusudur. Çünkü toplum herkesin özgür bir biçimde yaptığı sözleşmeyle kurul­ muştur. Kolektivizmi, "sosyal anarşizm''i savunur. "Toplum ve kolektif toplumsal örgütlenmenin aşağıdan yukarıya doğru, özgür bir ortak­ lıkla kurulmasını" isteyen Bakunin'in anarşizmi Devlete karşı ken­ diliğinden (spontane) bir başkaldırı eylemidir; bireysel eylem, şiddet, öldürme olgularını öven sözleri anarşist-tedhişçiliğin tohumlarını atmıştır. (O da Proud.hon gibi, sözüm ona mücadele ettiği burjuvazi­ nin gizli mason localarına kayıt olmakta bir sakınca görmemiştir. )

Lev Nikolayeviç Tolstoy- Rus aristokratı ( 18281910) İlkesi, sevgi ve sevginin gerektirdiği "kö­ tülüğe karşılık vermeme'öir. İlkel Hıristiyanlığa dönüş, mistik doğacılık (natürizm), baskı araç ve güçlerini reddediş, onun ilkel Tarım Komününü önermesine yol açmıştır. Ateşli bir Hıristiyan ola­ rak İsa'ya bağlılık onu Kilise'ye karşı çıkmaya itmiş­ tir. Devlet iktidarının da, bütün biçimlerine karşı çıkar. Mülkiyetten doğan bir zenginlik cinayettir, Tolstoy'a göre. O Hıristiyan Babaların sadık bir mürididir. Hıristiyan komünizminin bir temsilcisi olarak ta yaşama veda etmiştir ... 27

HALİD ÖZKUL

Piyotr Alexeyeviç Kropotkin- Rus aristokratı (1842-1921): Onun için geleceğin toplwnu, bir sos­ yal devrimin sonucu olarak meydana gelecek olan özgür üretici komünlerin bir federasyonudur. Onun komünist anarşizm teorisi, pozitivizm ve mekanist materyalizmin bir karışımı olan felsefi görüşlerdir. Soyut karşılıklı yardım kavramını savunur, diyalek­ tiği reddederek tabiat biliminin tümevarım-tümden­ gelim metodunu düşüncenin tek bilimsel metodu olarak yorwnlamıştır. Kropotkinöe tıpkı Proudhon ve Bakunin gibi mason mahfeli üyesiydi. . . Genevaöa Temple Unique- Yegane Tapınak'a biat etmişti. [George Wood­ cock- Ivan Avakuınovic, The Anarchist Prince, bölüm Memoirs ofa Re­ volutionist (a.g.e.p. 276-280)]

Liberalizmin çelişkilerinin bir ürünü olarak doğan anarşizm böylece iki kola ayrılmıştır. Bir tarafta bireyci-anarşizm(Stirner-Proudhon), diğer tarafta sosyal-anarşizm(Bakunin-Kropotkin).

Anarşizm, devlet organı yerine "federalizm"i savunur. Federas­ yonun kaynağı bireyin özerk iradesidir. Federalist ütopya "sözleşme" Fransa'da geniş yankılar uyandırmış, 1870 Paris Komünü savunucu­ larını da büyük oranda etkilemiştir. 1. Enternasyonal döneminde anarşistler, federalist ve anti-otoriter; sosyalistler ise demokratik ve merkeziyetçi görüşlerini savunmuşlardır. Stirner "Ben"in tek, biri­ cik olduğunu söylemiş, Marx buna karşılık bireyi tarihsel çerçevesi dışında algılamanın olanaksız olduğunu savunmuştur. Proudhon ise, ekonominin siyasete göre üstünlüğünü, öncelikle ileri sürmüş, Marx ise, bu yapay, zorlama ayırıma karşı çıkmıştır. Marx, ayrıca Proudhon'u toplumsal sorunu Devlet dışında çözmeye çalışmakla da suçlar. Bakunin ise proletarya partilerinin kurulmasına karşı çı­ kıyor, devrimin temel gücü olarak köylüleri ve lumpen-proletaryayı görüyordu. Marx ve Engels, XIX. yüzyılın kalkışmaları, ayaklanma­ ları ve bozgunları içinde, örgütlü ve disiplinli burjuvazi karşısında, aynı güç orantılarını sağlama çabalarına ve örgütlenmelerine sekte 28

ABD-İZRAEL GLOBAL DEVLET TERÖRÜ VE JONATHAN INSTITUTE

vuran anarşistleri işçi sınıfı "hain"leri olarak nitelediler. Amaçlarına ulaşma yolunda, entrika, ihbar, ajanlık ve tedhişi kullanan Baku­ nin ve yandaşlarının I.Enternasyonafin Lahey Kongresi'nde (1872) Enternasyonafden atılmalarını kabul ettirdiler. Boris Nicolaevsky, The Revolution Is Not A Masonic Affairs- Devrim Masonik Bir İş Değildir adlı kitabının "I. Enternasyonalde Gizli Dernekler" bölümünde şöyle yazmaktadır: "Marx'ın mücadelesinin hikayesinin başlangıcı olarak Enternasyonal içinde onun milliyetçi muhaliflerinin konspirasyon politikalarına karşı savaş açmıştı. . . Onu ilk ilgilendiren gibi görü­ nen Enternasyonal içinde tarafsızlık klikleri olmuştur ki bunlar ha­ reketleri dağıtmaktan dolayı mason replik üstünde örgütlenmişlerdi:' XIX. yy. sonlarına doğru anarşizmin en tipik örneklerinden biri de Rus nihilizminden kaynaklanan Sergei Gennadiyeviç Niçayev'in "Niçayevestina"sıdır. Ona göre "anarşist için söz, ancak eylemle birlikte olursa değer kazanmakta'' bunun için "halkı kendi gücüne inandırmak, onu uyandırmak, birleştirmek ve zafere götürmek için yaşamına bir dizi umutsuz, anlamsız sılikastle ka­ rışmamız gereklidir" diyordu. İftira, hırsızlık, adam öldürme, haydutlarla işbirliği; önerileriydi ve uygu­ luyordu. Bu düşünce ve eylem tarzı içinde burjuva devletin polis kışkırtma(provokasyon) ve fesat(konspirasyon) faaliyet­ leri tastamam aradığı ortamı bulmuş oldu. Deneyimsiz genç devrimci gruplar böylece ajan-provokatör tuzaklarına çekilerek, imha edildiler. Bu imha hareketleri halk kitleleri üzerinde "bozguncu" kabullenme­ nin mayası haline getirildi .. . "Nihilizm''in diğer bir önemli ismi Nietzsche( 18441900)'dir; "bir gün gelecek, iyilik yapmaya, ahlak ne­ denleri dolayısıyla son verilecektir" diyordu. Hıristiyanlığa olduğu kadar sosyalizme ve insanseverliğin bütün biçimlerine karşı çıkar. Onunla birlikte kötülüğün yü­ celtilmesi yavaş yavaş, Avrupa anarşist düşüncesine 29

HALİD ÖZKUL

egemen olmaya başladı. [Düşünceleri Almanya'da Nasyonal-Sosya­ lizmin değirmenine su, üstün insancı/superman/ırkçılığın felsefi ze­ minine taş taşımıştır. Bunun için Hitler'in emri ile adına üniversite kurulmuştur ]. Öte yandan anarşizmi destekleyen burjuva entelektü­ eller, anarşist eylemleri alkışlıyor, ama bu eylemlerin burjuva toplu­ muna zarar vermeyeceğine inanarak bıyık altından gülüyorlardı. Bu dönemde yeşeren anarko-Yeşiller hareketi, anarko-fütürizm ve ego­ fütürizm; gelecekteki nasyonal sosyalizmin kaynakları olacaktır. Ar­ dından post-modernizmin zemin döşemesinde kullanılacaklardı. ..

İşçi eyleminin dışında varlığını sürdüremeyeceğini anlayan anar­ şist eylem, sendika eylemine sızdıktan sonra, siyasi mücadeleyi eko­ nomik mücadeleden uzak tutma çabalarına girişmiş ve işçilerin eko­ nomik mücadelesini her türlü siyasal örgütün etkisinden ayırmaya çalışmıştır. İşte anarşizm XX. yy:a böyle giriyordu. Bu kavşakta ge­ rek ABD'de, gerekse de İspanya ve Fransa'da önemli anarşist birey­ sel eylemler olmuştur.

Anarşizmin, XX.yy. olgularından en önemlisi "idealist soyguncular'clır (Bandits). İllegal devrimci eylem maskesi altında kaçakçılar, tedhişçi­ ler, kalpazanlar, yasa kaçakları ve "idealist soyguncular" faaliyet göste­ rir. İspanya İç Savaşı sırasında Trotskyist örgütlenmelerden destek alan anarşist hareket Katalanya'da kitlesel destek kazanmıştır. 1960'lı yılların sonlarına doğru ise anarşizm, yeni bir türünü geliştirdi: "Gauchisme': Almanya'da Rudi Dutscke, İngiltere'de Pakistarılı Tank Ali ve Fransa'da Daniel John-Bendit bu son anarşist akımın önderleri oldular. Anarşizm artık öğrenciler arasında kendiliğindenci-anti-otoriter-sonuçta reformcu bir balon gibi şişip-sönen bir olguydu, burjuvazi üfledikçe şişiyordu, ama zararını başta işçi sınıfı olmak üzere kitleler çekiyordu. Sonuçta hepsi kurulu düzen ile özdeşleşmenirı rotasını takip edeceklerdi . ..

Günümüzde Amerikalı ve Avrupalı küçük burjuva aydınların dört elle sarıldıkları Budizm, Taoizm, Yeşilcilik hareketlerinin yanı sıra, Zapataist yaklaşımlarda anarşist öğelerin idolleştirdikleri akım­ lar haline gelmiştir... 30

ABD-İ ZRAEL GLOBAL DEVLET TERÖRÜ VE JONATHAN I NSTITUTE

Yukarıda, siyasal edebiyatta ve yaşamda yıllarca tıpkı Museviler gibi "günah keçisi" muamelesi görmüş "anarşizm" olgusuna krono­ lojik olarak kısaca değindik. Şimdi biraz da terörizm ol gusuna de­ ğinmek istiyorum.

Yayıncı Kıvanç Koçak "terör" kelimesini şöyle açıklıyor: "Latince 'terrere/ korkutmak' kelimesine dayanıyor:' Sözlüklerde ise, "bir fıkri/ iktidarı zorla kabul ettirmek, kalıcılaştırmak için sistemli güç/ şiddet kullanma, korkutma faaliyeti" olarak geçmekte". Halk arasında "Os­ marılıca'' diye adlandırılan "Eski Türkçe'öe "terör"ün karşılığı olarak "Tenkil" sözcüğü kullanılmıştır. Bu "tenkil': "devlet terörü"nü çok açık bir biçimde ele vermektedir. "Devlet terörü"nün ele verilişinin özgünleşmesi eyleminde bir ifadesi de "jenosit" (necip Türk burjuva­ zisini çok korkutan ünlü "soykırım'' kelimesi) olarak Batı lugatlarına geçmiştir. "Düşmanın ya da zararlı kabul edilen kişilerin topluca yok edilmesi': "bastırmak': "yıldırmak'' açıklamaları verilmiştir. "Terör"ün bir başka eylem biçimide "Tehcir'öir. Buna "zul"u da ekleyebiliriz!

B üyük Türk Mason Mahfılinin Maşrık-ı azamı 33° Orhan Hançerlioğlu'nun hazırladığı Felsefe Ansiklopedisi'nde de: "Yıldır­ macılık (Terörizm), tekelci burjuvazinin kendi ülkesindeki çalışan yı­ ğınları sindirme aracı olarak kullandığı gibi (örneğin, Amerikaöaki McCarthy hareketi) özellikle geri bırakılmış ülkelerde ilerici hare­ ketleri önleme ve tekelci burjuva yararına faşizme yolaçma aracı ola­ rak kullanılır. Yerli büyük burjuvazi de geri bırakılmış ülkelerde te­ rörizmi destekler ve fınanse eder. Amaç, sömürü ve soygun düzenini sürdürmektir':6 şeklindeki açıklama ile vurgulanıyor. Yani, terörizmi salt anarşist düşüncenin "bir kolu"nun, bir siyasal eylem biçimi ola­ rak ele almak ve vurgulamak; sadece ve sadece anarşist şiddet ola­ rak görmek, onunla özdeşleştirmek, bu eylemi anarşizmin üstüne yıkmak, yanlıştan da ötede bilinçli bir karşı-"davranış"tır. Yıldırma­ cılık bir baskı aracı olarak şiddetin uç noktasının ta-kendisidir. Yani 6

"Felsefe Ansiklopedisi", Orhan Hançerl ioğlu. C.VII. s. 321. Remzi Kitapevi, 1980. 31

HALİ D ÖZKUL

"iktidar olmak için" mücadele veren proletarya-devrimcisi bir ha­ reketin (ya da "yandaş"larının) kullanamayacağı, bu yüzden hiçbir şekilde bu hareketlere maledilemeyecek bir siyasal eylem biçimidir. Aksine, iktisadi-siyasi-toplumsal-tarihsel kurgu olarak bir ideolojik baskı aygıtı olan Devlet'in "bu hareketlere karşı" kurumlaştırdığı veya kurumlaştırmak istediği; bundan dolayı da siyasal-edebiyatta "Dev­ let-Terörü" olarak olarak vurgulanan bir siyasal (pragmatik) eylem biçimidir. Ayrıca, sınıfsal egemenliğin süreci zorunluluğu "Devlet­ Terörü"nün kurumlaştırılması amacı ile tırmandırılan güdümlü "te­ rör" olarak da "provokativ" eylem biçimidir de aynı zamanda... Sınıf­ sal siyasal üst tasarım senaryo/"komplo"/su, terörü; "konspirasyon"u ise, provokasyonu yaratır. Ansiklopedik-sözlük anlamı ile "Bir gücü, bir iktidarı zorla kabul ettirmek amacıyla sistemli bir biçimde şid­ det kullanma, yıldırma; tedhiş: Teröre başvurarak ayakta durabilen bir diktatör"lük7, sınıfsal karşıtlığın siyasal dışa vurum ifadelerinden başka bir şey değildir . ..

Tarihsel akıştan örneklersek; 1789 Fransız Devrimi burjuvazinin liberal ekonomi-politikalarına önderlik ettiği gibi, devletin yönetim biçimi açısından diktatörlüğünü pekiştirmek için "terör" mekaniz­ masının da kurumsallaşmasına önderlik etmiştir. Bu Jakoben (bur­ juvazinin radikal devrimci kanadı) gerçek, burjuva resmi tarihçiler tarafından görmemezlikten gelinmiş ya da Jironden (burjuvazinin re-formist, liberal karşı-devrimci kanadı) uyanıklıkla 'lanetlenmiş'tir. Fransız Devrimi sürecinde;

-Birinci Terör: ( I O Ağustos-20 Eylul 1792) Jakobenlerin lideri Robespierre'nin öncülüğündeki isyancı Paris komününün yönetimiydi.

-İkinci Terör: (Eylıll 1 793- 27 Temmuz 1 794) Jirondenler'in dü­ şüşünden sonra Montagnardlar'ın egemenliğindeki terör dönemiydi. Bu dönemde _500 000 tutuklama ve 42 OOOe yakın idam gerçekleştirildi. Kralcılar tekrar iktidarı ele geçirdiklerinde onlar da karşı-dev­ rimci Beyaz Terör uyguladılar. 7

"Büyük Larousse", Cilt:22. S. 1 1444. Milliyet yay. 1992.

32

ABD-İZRAEL GLOBAL DEVLET TERÖRÜ VE JONATHAN INSTITUTE

-Birinci Beyaz Terör: (Mayıs-Haziran 1795) Birinci Terör dö­ nemini desteklemiş olanlara karşı yürütüldü. Lyon hapishanelerinde 86 kişi katledildi.

-İkinci Beyaz Terör: (1815 yazı) Waterloo Savaşı'ndan sonra yal­ nızca Napoleon taraftarlarına karşı değil aynı zamanda eski küçük­ burjuva radikal devrimciler (Robespierreciler) ile her iki dönemi de desteklemiş olan Protestanlara karşı da yürütüldü.

1917 Sovyet Devrimi sırasında Ekim Bolşevik darbe(putch)sinden sonra, iktidarı kaybeden karşı-devrimci güçlerin, emperyalist ülkele­ rin ambargo ve işgal girişimlerine paralel olarak, iç savaş sürecinde komünist önderlere karşı suikastlara ve bir darbe (coup d'etat) girişi­ mine başvurması üzerine burjuva ve feodal unsurlara karşı kentlerde ve de kırlarda kızıl terör harekatına girişilmişti. Ne var ki, Stalin'in devlet başkanlığına getirildiği süreçte, NEP sonrası dönemde karşı­ devrimci darbe girişiminde bulundukları 1990'dan sonraki araştır­ malarla da tasdik edilen eski Menşeviklerin yansıra bazı Bolşevik­ lerde devlet-teröründen nasiplerini alacaklardı.

Ünlü Çin Kültür Devrimi (Aralık 1965- Nisan 1969) sırasında Kızıl Muhafızlar tarafından "burjuva unsurlar olmakla" suçlanan sıradan insanların yanı sıra yine pek çok devrimci ve demokrat-ile­ rici de kızıl terör ile karşı karşıya gelmişti. (Buna benzer bir hare­ kette, Vietnam'ın kurtuluşundan sonra dramatik olarak; Kamboçya ve Kuba'da da karşı-devrim tehlikelerine karşı devrimci güç göste­ rileri özgüllükleri içinde kanlı veya kansız yaşanmıştır.) Bu Büyük Fransız Devrimi'nden bu yana; "devrim önce kendi çocuklarını yer" deyişinin tekerrürüdür adeta! (İran devrimi sonrası şeriatçıların, en büyük destekçileri komünistleri ve burjuva demokratları kitlesel ola­ rak katlettikleri gibi!) Popülist devrimci milliyetçi diktatörlerde, mu­ haliflerine karşı "terör" uygulamayı tercih etmişlerdir. (Yakındoğu'da Nasır, Saddam, Esat örneklerinde gördüğümüz gibi.) Keza, Amerikanperver "vatansever" generallerin darbelerine sahne olmuş Latin Amerika, Afrika, Uzakdoğu ülkelerinde (ve Türkiye'de) 33

HALİD ÖZKUL

her kesimden devrimci, demokrat, ilerici insanlara ve bunların ör­ gütlerine karşı beyaz terör uygulanmıştır ... Bu militer devlet terörünü meşru gösterme gayretlerinin, daha doğrusu kendi devlet terörleri­ nin belgesi olarak da, içeriğinde bol-bol Soğuk Savaş dezenformas­ yonları kullanılaraktan, devlet içinden gizli "Kırmızı Kitap" güdümlü ünlü "Beyaz Kitap"lar basıp dağıtmayı ihmal etmemişlerdir!..

İktisadi-siyasa ile açıklamak istersek: kapitalist-emperyal(ist) du­ rakta üretimin-sermayenin yoğunlaşıp-merkezileşmesi sonucu "da­ ralan" ekonomik iktidarın toplumsal tavanı "mali oligarşi"dir. Siyasal iktidar da buna paralel olarak daralmıştır. Ama devlet biçimi; emek üreten/sömürülen/emekçi sınıfların önderi olarak proleterya açı­ sından burjuva diktası; ya da toprak/emek rantçı sınıflarının önderi olarak burjuvazi açısından ise, burjuva demokrasisidir. Bu olgunun bilimsel/sosyolojik açıklamasıdır. Sınıflararası mücadelenin güçleri, siyasal rejim düzeyinde bu yelpazenin daralıp-genişlemesini belir­ lerler. Salt "demokrasi" olarak betimlenen 'şey: bir felsefı-soyut-sa­ nal 'varsayımöan başka bir 'şey' değildir. . . Çünkü köleci antik İon ve Helenöen beri kendilerini "halk" olarak niteleyen köle sahipleri olan egemenlerin "demokrasi"sinin sınıfsal niteliği vardır. Bu azın­ lık-egemenler açısından "demokrasi'öir, ama yoksul köylü çoğunluk ve köleler açısından tiranlıktan başka bir ol gu değildir . . . Bunu "hu­ kuk" olarak tarihte ilk olarak Roma Res-Publicası tanımlamıştır. (Gen. bil.i.bkz. ''Antik Çağdan Yirminci Yüzyıla Sır Tarikatlar")

"Büyük burjuvazi siyasal iktidarını demokratik düzen çerçevesi içinde sürdüremez duruma düşünce sınıflar mücadelesinin o anki somut koşullarına göre şu ya da bu yoldan (seçimle, darbeyle, yasa değişiklikleri ile vb... ) 'Demokrasi'ye son verilir. Kapitalizmde, büyük burjuvazinin 'demokratik rejimde içinde olmak üzere, her devirde altyapıda varolan diktasını, üstyapısal düzeye de çıkartarak yaygın­ laştırdığı ve hiçbir sömürülen sınıfa yasal hak tanımadığı, diktasını (iktidarını) açık bir şekilde yani teröre hiçbir yasayla sınırlı olmadan b aşvurarak (ya da terörü 'yasallaştırarak') yürüttüğü siyasal düzene 34

ARD- İ ZRAEL GL OBA L DEVL ET T ERÖRÜ VEJ ONATHA N INS TITU T E

'faşizm' denir:•e Günümüzde, mandaterizmin iktisadi özelleştirmeler sıradanlaştırılması olarak uygulanan yeniden-mandaterizm uygula­ malarına paralel olarak, işbirlikçi çokuluslu (kozmopolit-üniversal) tekelci-kapitalizmin siyasal iktidarları tarafından faşizmin "küresel terörizm ile savaş" sıradanlaştırılması olarak yeniden-faşizm çabaları sürmektedir. Bunun için "komplo"nun- sınıf egemenliğinin sürgit­ mesi için sınıfsal terörün "yasalaştırılması" operasyonunda ajan-pro­ vokatörler ve konspiratörler yetiştirilmektedir. İşte konumuzun tak­ tiksel planda uygulanırlığının can alıcı ayrıntı noktasıda burasıdır!. .

Asker kökenli "uzman"larımızdan Dr. N. A. Özcan, bir "teknik" olarak terörü şöyle tarif ediyor: "Terör; korku ve dehşet yaratarak si­ yasi kanaatleri değiştirmeye yönelik bir "teknik"tir. Bu teknik; ideo­ lojik, dini ve etnik gerekçelerle devletler, bireyler ve gruplar tarafın­ dan kullanılır . .." derken bireyler ve grupların (iktisadi zorunluluğun tezahürü olan) sınıfsal-devlet bağlantılı olması zorunluluğuna dikkat çekmiyor, atlatıyor, bu "kritik" noktayı yuvarlıyor; "çok haklı!': yoksa 'Dr: olamaz, özel üniversitelerde iş bulamazdı! T V 'lerde de durmadan 'boy gösteremezdi! Tabii tespih taneleri de dökülüyor; "Teröristin9 amacı kurbanlarının yaşadığı dehşet, korku ve ölüm yolu ile geride kalanlara mesaj vermek, amaçları için sorular sordurmaktır. Şiddet ve korkunun yol açtığı bu travma zihinlerde kalıcı etki yapar. Etkiyi artıran bir diğer olgu da eylemin medya tarafından sürekli gündeme getirilmesi ve yeniden üretilmesidir . . . Terörün dini, etnik ve ideolo­ jik mücadelede bir "teknik'' olarak kullanılması üç aşamadan geçerek ortaya çıkar. Birinci aşama; bireylerde haksızlığa uğramışlık duygusu­ nun ortaya çıkması/ çıkarılmasıdır. İkinci aşama; bulunulan ortamda, haksızlık duygusunu giderecek mekanizmaların yetersiz veya hiç ol­ madığı fikrinin yerleşmesidir. Son aşama; varlığına inanılan/ var olan haksızlığı gidermenin yolu olarak "terör"ün görülmesi/gösterilmesi/ desteklenmesidir . . . Ortaya çıkan bu yeni durumdan faydalanmak 8

9

"Genel Hesaplaşma", Nazım Güvenç. Çağdaş Politika yay. 1980. S.31. 'Terörizmin', demek daha doğru olurdu. Yukarıdaki "zorunluluğu" atlarsanız, "terörist" masalı ile başlamak "gereği "ni duyarsınız. 35

HALİ D ÖZKUL

isteyen, silah tüccarları, petrol şirketleri, yazılı ve görsel medya, politi­ kacılar, kariyeristler anında harekete geçerler:• 10 Bu bakış açısı Ameri­ kalı demokrat bilim insanı Michael Parenti'nin haklı olarak eleştirdiği (bkz. " Gizem Olarak Tarih"), ABD üniversitelerinden manipüle edi­ len politik-psikoloji denilen, emperyalist kültür politikasının anlatım tarzıdır. Bu genel "paradigma"laştırılma öncelikli anlatım, "terör"ün kibernetik "enigma"laştırılması olarak bilinçli tipik anlatım örneği­ dir. İşte, benim anlatmak istediğim de; burada, bir 'paradigmanın söz konusu olmadığı, tastamam ikitisadi-siyasa nesnel-gerçekliğini yanıltsama amaçı ile kurgulanmış pragmatik-paradoxal bir bileşke­ nin var olduğudur. . . Yukarıdaki amuda kalkmış anlatımda bu açıkça görülmektedir. Bu anlatım ancak, tersten ayakları üstüne oturtulup okunduğunda "doğru"luk payı biraz daha hoş görülür paydası yaka­ layabilir. Bizim dezenformasyon-konspirasyon-provokasyon dediği­ miz fenomenin tipik anlatımının "en iyi niyetli"(anlatıcının samimi kimliğinden dolayı) anlatım örneği de budur. Bu anlatımın daha il­ kel ve psiko-politik militer anlatım örneklerini; Aristo hayranı "Ne­ tekim!" mantığı ile deneyimli Em.Kur.Alb.Dr. T.T.K'da; aynı man­ tığı çok daha ustaca ve 'bilge'ce; "basın danışman"lığı yapmış olan, bir 'bilen' olarak istihbarat kaynaklarına "bir hayli yakın': "Britanya okulu" eğitimli yüksek bürokrat deneyimli E. Ç'nda bulabilirsiniz!.. (Her olayın ardından burjuvazinin renkli medyasının T V kanalla­ rına zırt-pırt çıkartılan bu "uzman"ın gerçek yüzüne, en son Şubat 2007'deki "provokasyon" ortamında şahit olduk! HaberTürk T V ka­ nalında bir Güneydoğulu CHP milletvekiline yönelik konspirasyonu sırasında ... Ekim 2007'de Flash T V kanalına çıkan "uzman"ımız bu sefer PKK kontra örgütünün arkasında Rusya olduğuna dair 'inci'le­ rini saçmıştır!) Bu tür hegemon çevre çarpıtmalarına, moda haline getirilen "bende 'bir bilen'im" yazarlarının piyasaya ' bol miktarda' sürülen kitaplarında da 'bol miktarda' rastlanılmaktadır. Gazeteci Faruk Örgün'ün Küresel Terör adlı kitabı; "11 Eylul" derinlerine 10

Cumhuriyet Strateji, 20 Eylul 2004. 1/12.s.15.

36

ARD-İ ZRAEL GLOBAL DEVLET TERÖRÜ VE JONATHAN INSTITUTE

acelecilikle gönüllü kurban gidenlerden, "ders konusu" olabilecek nitelikte çalışmalardan sadece birisidir! .. Henry Kissinger'in, Bin­ yamin Netanyahu'nun "terörizm ve terörist" Field Manual (Sahra Talimnamesi) tarifnameleri ile bunların bir 'bilen/bilgiç' tarifname­ lerinin örtüşmesi bizim için hiç de şaşırtıcı değildir!

Öngörümüzü kanıtlayan belgeleri sunan, konumuzun gerçek araş­ tırmacılarından biri olan, bunun içinde necip medyamızca hiç da­ nışılmayan, araştırmacı-yazar emekli yargıç-avukat Suat Parlar. Bu konuyu geniş iktisadi-siyasa açısından çok başarılı bir biçimde to­ parladığı kitabı Emperyalist Müdahale Doktrinleri ve NATO'da sun­ makta: ABD-Georgetown'daki Stratejik ve Uluslararası Araştırma­ lar Merkezi-CSIS ki, bu kurum ABD Dışişleri Bakanlığı ve CIA ile bağlantılıdır. " CSIS'nin 'terörizm' uzmanları televizyon ve radyolar­ daki söyleşilere en çok katılan isimlerdir. Büyük iş çevreleri, Penta­ gon ve istihbarat kuruluşlarının görüşlerine meşruiyet kazandıran bu 'uzmanlar' sürekli ön plana çıkarılarak, medya propagandası ile özel bir statü edinmekte, görüşlerine ve yorumlarına öncelikle başvuru­ lacak kişiler haline getirilmektedirler." (a.g.e.s.242) CSIS'da eski CIA başkanlarını, daire şeflerinin yanı sıra H. Kissinger, Z. Brzezinski gibi en üst düzey global devlet teröristi "beyin"ler danışma kurulu üyelikleri yapmışlardır.1 1 Dikkate değer haber Eylıll 2007'de basında yer almıştır. Georgetown Üniversitesi hukuk fakültesi kapsamında Ge­ neral Walter Sharp yönetiminde TV dizisi 24'ün (ABD'deki en iyi kibernetik-global devlet terörü "beyin yıkama" senaryosu) ders ola­ rak izlenip, yorumlanmasına karar vermiştir. Türkiye'nin sıcak gün­ demini sürdürdüğü aynı günlerde bir başka girişim ise, global devlet terörü eşgüdüm think-tankları ve merkezleri ile çok sıkı yönlendirici işbirlikleri olan Georgetown, Harvard, Cambridge ve London School 11

İşte olgunun en güzel özet anlatımı, bu! Kendinin 'yalancı pehlivan'lığını haklı çıkarmak için, bir sürü yalancı pehlivanın tefrikaları ile kafa şişirmeye, akıl bulandırmaya lüzum yok! Bunun için, somut bilgi sahibi olunması amacı ile bütün kitaplarımın "Ek"ler bölümlerinde orijinal Batılı metinlerden seçme örnekler koydum.

37

HALİD ÖZKUL

of Economics'in "Fetullah Gülen" hayranlıklarının, teologlar ve pro­ fesörler katında 'konferans' boyutlarına taşınmış olmasıydı! Mançur­ yalı "ehl-i Müslim" hala uyumaya devam etsin . . .

Ne ki, "Uluslararası Terörizm" ile mücadele bayraktarlığını ya­ pan ABD'nde "Özel Terörist" okullarında, on yıllardan beri diplo­ malı caniler yetiştirilmiştir ve hala yetiştirilmektedir. ABD'nin çe­ şitli eyaletlerinde faaliyet gösteren 100 kadar "özel okulda"; öldürme ve tedhiş sanatının(!) incelikleri öğretilmektedir. Bunlardan birinin sahibi eski FBI ajanı Frank Camper'in en iyi öğrencileri arasında Sih militanlar da bulunmaktaydı. 12 Bu okulların sakinleri arasında olan -eski CIA başkanlarından George Bush'un arkadaşı -Louis Po­ sado Carriles (Ramon Medina); 1976'da Kuba-Jamaika arasında se­ fer yapan bir uçağa yapılan saldırı sonucu 73 yolcunun ölümüne se­ bep olmuştur. Amerika'da bir uyuşturucu işine bulaşıp tutuklandıysa da "meçhul" eller tarafından kurtarılmıştır. Carriles'in dostları ara­ sında, Salvador'da terör eylemlerine karışmış Gustav Argimiro Lo­ pez, Nikaragua'da tutuklanıp daha sonra serbest bırakılan CIA ajanı Eugene Hasenfus gibi "meşhur" devlet teröristi şahsiyetler bulun­ maktadır.13 Bu terör olgusu bazen kendi yurttaşlarına da trajik bir bi­ çimde yansımaktadır. Bu travma yaratma ve "korku"yu canlı tutma fesatıdır. Bu politik-psikolojinin görsel ve deneysel(ampirik) yuttur­ macasının pragmatizmidir. Bu "enigma''laştırma operasyonu zirve­ sine vardığı 11 Eylıll 2001 öncesi sık sık ABD, Almanya, Britanya'da militarist ideoloji ile beslenen aile bireyleri tarafından gerçekleştiri­ len toplu işyeri ya da özellikle okul katliamları bunların en tipik ör­ nekleridir. Ama bilinçli olarak devlet tarafından teşhis ettirilmemek­ tedirler! Bu kitle psikolojisinin, kurgulanmış gelecek olan, asimetrik paradoxal savaşın yönlendirilmesine hazır hale getirilmesi içindir! Çünkü emperyal-zionun, "coğrafı.-strateji"sinin büyük "coğrafi-poli­ tik" hedefleri söz konusudur. .. 12 13

Nokta, 04 Ağustos 1985. Zaman, 03 Şubat 1987.

38

ABD-İZRAEL GLOBAL DEVLET TERÖRÜ VE JONATHAN INSTITUTE

İzrael Genelkurmay Başkanlığı'nın(AMAN-MOSSAD), Pentagon­ ABD Özel Kuvvetleri(Green Berets- Delta Force vb.) ve CIA(NSA)'nın görüşlerinden yararlandığı diye takdim edilen İzraelli "savaş" ("devlet terörü" diye de okuyabilirsiniz) tarihçisi Martin Van Creveld, News­ week dergisinde çıkan söyleyişisinde şunları anlatıyor: "Bence XXI. yüzyılın savaşları başladı bile. Adı Bosna, Somali, Angola, Kürdistan [buraya dikkat! y.n.], Lübnan, Sri Lanka veya Rio de Janeiro . . . Yeni savaşlar devletlerarasında değil, örgütlere karşı ve örgütler arasında savaşılacak. Şu anda Dünya da 30 kadar savaş var ve hiç biri devlet­ lerarasında değil. Gelecekteki savaşları düzenli ordular yapmayacak. Büyük çapta ağır silahlar kullanılmayacak. Modern silahların bir­ çoğu bana göre anlamsız . . . Sadakate gelince, o daha küçük örgüt­ lenmelere yöneliyor. Bunlar şirketler, aşiretler veya kabileler olabilir. (a.b.ç.) Devlet hem yukarıdan [BM, AB, NAFTA ve uluslararası ör­ gütleri -CFR-Bilderberg-Trilateral- kastediyor. y.n.] hem aşağıdan baskı altında . .. Bugün 170-200 arasında devlet var. Sayının artaca­ ğına inanıyorum. Ama bu devletlerin birçoğu tam anlamıyla bağım­ sız olmayacak; yarı egemen olacak . . . Gelecekte esas nükleer tehditin devletlerden değil, terör örgütlerinden geldiğini varsayalım. Devlet­ ler bütün o tankları ve savaş gemileriyle ne yapabilir? Bu düzenli or­ duların sonunu hazırlayan başka bir gelişme. Ama düzenli ordular buna inanmak istemiyor .. . [Newsweek'in sorusu üzerine: (y.n.) As­ keri stratejistler ] Kendilerini polisliğe hazırlamalı. Ama çoğu buna razı olmuyor:' 14 "Uzman"ın demeye çalıştığı kitabımızın ana konusu: Kitleleri dezenforme ederek Psikolojik Savaşla saf dışı edip apolitik­ asosyal (pasif) olarak robotlaştırmak için oluşturulacak "başıbozuk" (civilan) destabilizasyon (istikrarsızlaştırma) ortamında, bu çevre­ lerce uygulanan asimetrik (Kontr-gerilla ve kontra-gerilla) savaşın paradoxal taktikleri. . . "Globalist Karşı-Devrim" kitabımda açıklamış olduğum gibi emper­ yal-zionun Yeni Wilsoncu ilkeleri, iktisadi altyapıda epeyce şişkinleşen 14

Milliyet, 20 Nisan 1995.

39

HALİD ÖZKUL

ve hegemonya kurmaya başlayan büyük spekülatör finans kapita­ lin çıkarları doğrultusunda oluşturulmaya çalışılmaktadır. Çünkü yeniden üretim ilişkilerindeki payı nerede ise %75' lere varan hiz­ met endüstrisinin güçlendirilmesi de "global devlet terörü"nün eş­ güdümlenmesine bağlıdır. Bunun için "terör"ün re-organizesi gerek­ mektedir. Ne ki, bu ülkemizde (diğer kapitalist 'güney ülkeleri'nde izlendiği gibi) adım adım uygulanmış, uygulanmakta, uygulanacak. Buna "hırsız-polis" oyununda şahit oluyoruz. Fakat her şey büyük ustalıkla medya tarafından vizyonla pompalandığı gibi paraya teka­ bül eden yarışma-oyunlarına döndürüldüğü için, insanlar artık ger­ çeği sorgulayamaz "Mançurya Kobayları"na dönüştürülmüştür. "AB", "insan Hakları", "Sivil Toplum'' ve örgütleri vb. dümenleri ile kent gü­ venlik kolluk gücü olan "polis" yaptırımları ustaca kamusal alandan çekilerek, sadece siyasal baskı gücüne ağırlık verilerek bilinçli olarak "terör" hedefi haline getirilmiştir. Böylece, kentlerde güdümlenen ser­ seri-haydut-hırsız lümpen unsurların başıbozuk saldırganlığı sosyal psikolojiyi bozup, "karşı-ayaklanmacı" (dikkat 'devrimci' değil!) des­ tabilizasyon aracı olarak adeta global 'devletin dolaylı psikolojik baskı aygıtı' haline gelmesine yol verilmiştir. (Ki, bunu SSCB'nin dağılma­ sından önce "Doğu Bloku"nda başarmışlardır. Özellikle MOSSAD, SSCB'nde). Bu "kaos" ortamı, yıllarca köyden kentte göçü öngörmüş emperyalist-zionca manipüle edilen "baba'' politikacılarla pompalan­ mış, feodal etnik ya da dini fanatizmin tarikatları aracı ile de en üst noktaya ulaşılmıştır. Bu şekilde oluşturulan, dolayısıyla aşiret-klan ilişkilerinden kendi determinist evrimi içinde kopmamış olan köylü "işsizler ordusu•: hem kapitalist patronlarca 'kent gelenekli örgütlü işçi sınıfı' karşısında onlara avantaj sağlarken; emperyal-zion efendi­ leri de stratejik hedeflerinin doğrultusunda güçlenmesi gerekli olan lümpen (ayrıca ülkücü-faşist, radikal veya ılımlı İslamcı tarikat ya da sahte "devrimci" çeteler olarak kibernetik terörist) unsurlara ye­ dekler ordusu sağlamışlardır. Böylece hizmet endüstrisinin Anglo­ Amerikan emperyal-zion politikalarına uygun "yeni iş bölümü" ola­ rak, özel askeri/savunma müteahhit şirketlerinin embriyonları olan 40

A BD-İZRA EL GL OBA L DEV L ET T ERÖRÜ V EJONAT HA N INS TI TU T E

"güvenlik şirketleri" peydah olmuşlardır. Bunlar önce milli sınırlar­ dan başlamak üzere yavaş yavaş silahlandırılırken, "polis" gücüne yedek olarak kurgulanacaklardır. (Tabii, emperyal-metropol kent­ lerde sözleşmeli özel polis birimleri şirketlerine de şahit olacağız). Silahlı Kuvvetlerin profesyonelleştirilmesi çağrılarının altında ya­ tan niyette böylece anlaşılmıştır. Kime karşı? Gösterimde lümpen­ lere ya da "terörist"lere karşı. Ama asıl hedef: Bugüne kadar evsahibi ülkelerin kendi devrimci-demokrat-ilerici-aydın ve işçi unsurlarına karşı, "iş bitirici" devletin zor aygıtı olarak kullanılmış olan, ve /fa­ kat artık global meydan okumada ayakbağı olabilen/olacak, kitlesel iletişim araçlarının gelişmesi ile (Venezuela'da olduğu gibi) satın alı­ nabilirlikleri şansı gittikçe azalan, "ulusal ordu"lara karşın! "Soğuk Savaş"ın sona ermesi ile "Kızıl Komünistler" masalının da perdeden inmesi, "ulusal ordu"ların emperyalist ülkelerce güdülmesini bayağı zora sokmuştur. (Ayrıca, günümüzde, pek çok 'güney ülkesi'nde ar­ tık "ulusal ordu"yu kendi halkına uyuşturucu servisleyen ve fuhuşu teşvik eden bir mekanizma haline dönüştürmek kolay değildir. Or­ dunun değişken kitle bağlantısı açısından. Ama lümpen kökenli bir aygıta bunu yaptırmak çok kolaydır. Çünkü amaç, sadece ve sadece fetişist 'para kazanmak'tır!) Çünkü, öngörülen "yeniden-mandater, yeniden faşizm" rejimlerinin uygulanabilirliğinde devletin ideolojik baskı/zor aygıtı olarak (Bağdat'ta görüldüğü gibi) kentlerde hantal ulusal ordulara değil, parayla satın alınmış lümpen çevik- vurucu­ güçlere ihtiyaç vardır. Kolay satın alınabilir profesyonel ordular ola­ rak, özel askeri-savunma müteahhit şirketleri onlar için en uygunu olmuştur. Bu şirketlerin kitabımızda açıklayacağım gibi global dev­ let terörizmi eş-güdüm merkezleri ile bağlantıları belli bir coğrafi­ stratejinin planlanmış unsurudur .. . Yani çağımızda açık anlamı ile "terör": emperyalizmin /sosyal­ emperyalizmin ve onun işbirlikçilerinin, kendi sınıfsal siyasal amaç­ ları doğrultusunda kullandıkları; asıl olarak, iktisadi diktalarının sa­ vunucusu olan kendi burjuva hukuk-devletlerine bağlı legal-baskı 41

HA LiDÖZ KUL

kurumlarınca organize edilen ve "kurulu düzen'e tarihsel zorunlu­ luk olarak karşı olan (işçi ve emekçi) kitlelere ya da onların temsil­ cisi olan örgütlere veya öyle kabul edilen kişilere karşı yürüttüğü, paradigmalaştırılmış hukuk-dışı/illegal ''yıldırma" amaçlı bir prag­ matik ve enigmalaştırılmış siyasal soykırım! katliam! linç etme boyu­ tundaki "karşı-devrimci terör" eylemidir. Bu eylem burjuva devletin kendi "yasadışı"lığının ifadesi olarak, kendi burjuva "hukuk"sallığının­ dışında görevlendirilmiş "özel" unsurları tarafından icra edildiğinden­ dir ki, kapitalist siyasal edebiyatında yanılsatma olarak "derin devlet" operasyonu olarak nitelendirilmiş, bunların örgütleri de aynı nitelik ile özdeşleştirilmiştir. Gerçekte bu örgütlenmeler kurumsal-ideolo­ jik olup burjuva devletin de facto 1 5 özüdür-köküdür. . . Yani burjuva diktatörlüğünün açık-seçik izdüşümüdür. Çünkü tıpkı "demokrasi" gibi sınıflar üstü (veya dışı) soyut-sanal "devlet"te yoktur; olamazda. . . Bu tarz, ''devrimci" amaçlı bilinçli şiddet eyleminden gerek içerik gerekse de tezahür açısından farklıdır. İkisini aynı kılıfa sokup değer­ lendirmek termonolojik/ bilgi-bilimsel açıdan yanlıştır, bunun için çözümlemelerde de hatalara neden olur. Fakat hegemonya sahibi ve egemen sınıflar tarafından, bu çarpıtma bilinçli olarak inatla yapıl­ maktadır. Çünkü bu çarpıtmayı yapanlar ex post facto16 bu eylemin suç ortaklarıdır.17 Bu çarpıtma, dezenformasyon bilgi niteliği ile asi­ metrik psikolojik savaş stratejisinin ana taktik unsuru olarak, bur­ juva medyalarınca da ustaca işlenmektedir. Buna proleterler ve en önemlisi emek-gücünün savunucusu olan devrimciler, ilericiler ve demokratlar haklı ve doğru bir tanımla "Kirli Savaş" adını vermek­ tedirler! Yukarıda açıkça belirttiğimiz bilimsel nedenlerden dolayı; "kişisel terör" ya da "örgütsel terör" diye -sosyoloji bilimselliği dışı­ zırvalamalar, dezenformasyonu kamufle eden demagojik ifadelerdir, çarpıtmalardır. Eğer bu kişiler hakikaten samimi iseler! Açıklamaya 15 16 17

Gerçek hayatta uygulamanın nasıl olduğu, fiilen . .. Geriye dönük olarak... Bu meddahlara TV'lerde ya "terör uzmanı", ya "strateji uzmanı", ya da "uzman analist-yorumcu" yaftaları ile şahit oluyoruz.

42

ABD-İZRAEL GLOBAL DEVLET TERÖRÜ VE JONATHAN INSTITUTE

böyle başladığınızda doğru analizlere ve teşhislere varamayacağınız için, mekanizmayı kurgulayan devlet/ler/in karşısında başarıya ulaşma şansınızda yoktur. Bu mekan, bireysel şans oyunları platformu değil, hegemonik "akıl oyunları"nın 'ölümcül' eylem sahasıdır!..

Medya terörü, daha çocukluğumuzdan itibaren, metropol em­ peryalist kültür stüdyolarında hazırlanan "çizgi fılm''leri aracılığıyla, toplumu apolitik bireyci "şiddet"e özendirmektedir. Bu çizgilerde çocukların beyinlerine sevgi, akıl ve bilimsel bilgi değil; kas, güç ve rekabet-kavga nakşedilir. (Amerikan militarizminin sembolü olan, "navy-donanma"yı idole eden ABD çizgi filmi "Temel Reis" tiple­ mesinin örneğinde görüldüğü gibi, bu tiplemenin Rockefeller'in 18 global imparatorluğunun sembolü olan NewYork 5. Caddedeki ünlü binası Enterprise'da lazer gösterimi ile kutlanması boşuna değildir). Fakat emeğin örgütlülüğü, -dar etnik bölgenin ya da milli sınırların değil- doğrudan doğruya dünyanın değiştirilmesi ile bağlantılı, bir süreç disiplininin bağışıklığıdır. Bu bağışıklığı sağlayanda işçi sınıfı­ nın son çözümlemedeki küresel barışın bayrağı olan bir siyasi aşma hedefi olarak millilerarası-birliktencilik (enternasyonal) amacıdır. . .

Bu savaşın sınıfsal kadrolaşması ya da kümeleşmesi kendiliğin­ den fenomenin içyüzünü açıklamaktadır. Güncel "terör" ve "terö­ rist" tanımını kendi kurgulamaları doğrultusunda yapanlar, kadro sorununu emekçi ve yoksul sınıf ve tabakaları ile tanımlarlarken, bu­ gün kadar onları doğrular bir evrensel yapıya rastlanmamıştır. Ak­ sine bu kadrolar onların "aşırı uç gruplara katılanlar yoksul ve mar­ jinal kesimden çıkar" teorisinin tam zıddına; iyi yetişmiş, iyi eğitim almış ve sosyal refah seviyesi yüksek olan muhafazakar/tutucu/din­ dar "iyi ailelerin çocukları" olarak tarif edilen küçük (esnaf) ve orta (tüccar) -hatta zengin- burjuvazinin unsurları tarafından teşkil edil­ mektedir. Bu sınıfsal tabaka, yüzyıllarca egemenliklerinin bir siyasal "gönüllü kabul" silahı olarak kitlelere bir "afyon'' gibi yutturdukları metafizik-idealist görüş açısından 'din' ideolojisine daha katı olarak 18

Walt Disney'in "Donald Amca"daki zengin kapitalist "varyemez" tiplemesi. . . 43

HALİ D ÖZKUL

bağlı kalmış -entegrist- olan unsurlardır. Hıristiyan Katolik, Protes­ tan- Evangelist, Yahudi Haredim, Müslüman Sünni ya da Şii, Hindu Sih bağlantılı unsurlarda görüldüğü gibi. Bu inançlara ideolojik ola­ rak bağımlı orta sınıf tabakalar, tekelci burjuvazinin küresel iktisadi her ilerlemeci atılımı (üretim biçimi- üretim ilişkileri) ve siyasi her "karşı"-devrimci atılımı (burjuva demokratik) karşısında (ki bu ka­ pitalizmin ekonomi-politik kaosunu ifade eder) sınıf olarak kendi­ lerinin -özellikle kriz dönemsellerinde- her iktisadi ve siyasal gerile­ melerine paralel olarak, tarihin tekerleğini gerisin geriye döndürmek için mücadeleye girişmek gereğini duymuşlardır. Onun için bu sınıf­ ların "terör" oyunu çıkmazına saplanmasında ve büyük burjuvazi ta­ rafından ustaca manipüle edilmesinde şaşılacak hiç bir şey yoktur!

Yanıltıcı olan bu pragmatik ve pratik çabanın, bu bağlamdaki entelektüeller tarafından "devrimci" olduğunun zannedilmesidir; bu 'çaba' özünde iktisadi-siyasa çözümünde "gerici" bir çabadır. Bu "ge­ rici" mücadeleye başta işçi sınıfı olmak üzere, emekçi kitleleri katma amacına, burjuvazinin karşısındaki yegane çağcıl devrimci sınıf pro­ letarya tarafından, "emek gücü-çalışma/iş-fabrika/ disiplin''i önse­ zisi ile dikkatli davranılmıştır. Özellikle işçi sınıfının iktisadi ve si­ yasi örgütlü olduğu gelişmiş kapitalist ülkelerde, "terör" senaryosu icra etmek isteyenler başarılı olamamışlardır. İşçi sınıfının, sınıf ola­ rak varlığının ve örgütlülüğünün zayıf olduğu Filistin (hatta Irak) gibi ülkelerde dahi emekçiler, taraftarlıklarını demokratik mücadele bi­ çimlerinden yana ya da örgütselliklerinin "devrimci şiddet" unsuru içinde ifade bulmasına dahi azami dikkat göstermektedirler! Bunun yansımasında küçük-burjuva unsurlar kendi "etnik" ya da "imani" dar cemaatleri içinde bir yandan 'kast' laşırken aynı zamanda hete­ rojenleşmeleri, küçük-burjuva unsuru bu köktenci-radikal-ayrışık dar görüşlülüğü ile onu çok daha rahat emperyal-zion tezgahının bir parçası haline dönüştürürken; işçilerin meslek örgütlerinde ho­ mojenleşmeleri, işçilerin bu bileşik evrensel-küresel bakış açınım­ ları onları emperyal-zion tarafından yönlendirilen bu gerici-ideolojik 44

ABD-İZRAEl GLOBAL DEVLET TERÖRÜ VE JONATHAN I NSTITUTE

provokasyon ve konspirasyonuna karşı korumaktadır. Bunun içindir ki global "terör"ü tezgahlayanlar, geri bıraktırılmışlıkları gelişmekte olan ve/fakat yeniden-mandater sisteme bağımlılıktan dolayı emper­ yalistleşememe sancısı çeken ülkelerde yeniden-faşizmi gündeme ge­ tirirken esas hedefleri işçi sınıfının örgütlülüğünü (sendika ve parti­ lerini) yok etmektir. Çünkü marjinalleştirilen insan topluluklarının, parçalanmaları ve medyatik emperyalist kültürün "dejenere" apoliti­ zasyon terörüyle de istenildiği gibi yeniden biçimlendirilmeleri (re­ forme edilmeleri) -hele liberal burjuvazi tarafından ustaca manipüle edilen, etnik "çok kültürlü"lük ve "insan hakları" veya "feminizm" vb. iddialar ardında- çok daha kolaydır. Burada emperyal-zion ve işbir­ likçileri tarafından bilinçli olarak güdülen kadim "böl ve yönet" po­ litikaları yönünde etnik "çoklu folklore"lik, "kültür" yerine konmak­ tadır. Tıpkı milliyetçi "milli kültür" çarpıtması gibi. Milli olan yani yerel olan "çoklu folklore"dir. Çünkü bilimsel nesnel gerçek ve hakiki anlamı ile kültür evrenseldir. Ama millilik kavranılmadan, bütünsel­ leştirilmeden evrenselliğe varılamaz. Bunun için, evrensel olan kül­ türü gerçekten savunan sınıf ise, nihai amacı evrensel barış-yeni in­ sanlık olan enternasyonalizmi savunan işçi sınıfıdır. Onun için, işçi sınıfı örgütsel birliğin yanında, milli birliği de savunur ve gerçekçi olarak temsil eder. İşçi sınıfının her türlü nasyonal sosyalist, şoven milliyetçi, ırkçı, bölücü, ayrılıkçı, inkarcı-nihilist, parçalayıcı örgüt­ lenmelere ve ideolojilere karşı çıkışının iktisadi-siyasa temeli, üretim güçleri ve üretim ilişkilerinin yani merkezileşmiş toplumsal emeğin nesnel gerçek sahibi olmasından kaynaklanır. Toplumsal artı-değeri/ artı-emeği üreten(ler) olarak, kapitalistler ve kapitalizm tarafından kendi emeğine yabancılaştırılmasından dolayı, egemen olamasa bile. . . "Global terörizm"in doğru tanımlarından birini de General Leo­ nid İvaşov Brüksel'de katıldığı 'i\x.is for Peace Conference 2005 (Ba­ rış İçin İttifaklar Konferansı)"de "International Terrorism Doesn't Exist- Uluslararası Terörizm Yaşamını Sürdüremez" başlıklı bildiri­ sinde yapmıştır: 45

HALİD ÖZKUL

"Bugünkü uluslararası durumun sergilediği, terörizmin ortaya çık­ tığı yerde inkarı (durumu) kötüleştirir ki orada sosyal ilişkilerin bir değişimi vardır veya rejimin değişimi; orada siyasi, ekonomik veya sosyal kararsızlık vardır; orada manevi düşkünlük vardır, nerede ki­ nikizm ve nihilizm yengisi; orada ahlak bozukluğu yasallaştırılmış­ tır ve bundan dolayı ki orada suç yayılır. Orada bu aşırı tehlikeli gö­ rüngünün ortaya çıkması için koşullar yaratan o globalleştirmedir. O yeni-dünya coğrafi-stratejik haritası bu bağlam içinde çizilmiş olu­ yor. Gezegenin zenginlikleri tekrar paylaşılmış oluyor ki sınırlar or­ tadan kalkıyor. Uluslararası yasa parçalar içinde zıt güçlere ayrılıyor ki kültürel kimlikler silinmiş oluyor. Manevi yaşam yoksullaştırılmış olur... Globalleştirme sürecinin özünün analizi, Birleşik Devletler ve başka ülkelerin askeri ve politik doktrinleri, sergiler ki terörizm bir global oligarşiye devletlerin boyun eğmesi ve bir dünya egemenli­ ğine katkıda bulunur. Bu terörizm dünya politikalarından bağımsız bir şey olmamaktadır ama basit bir aygıt, tek bir dünya karargahı ile tek bir kutuplu dünya kurmak anlamına gelir, ulusal sınırları silmeye bir bahane ve yeni bir dünya elitinin kurallarını yerleştirmek anla­ mına gelmektedir. Dünya terörizminin anahtarını oluşturan, onun ideologu ve onun "vaftiz babası" tam olarak bu elit olur. Dünya eli­ tinin ana hedefi tarihi, kültürel, geleneksel ve doğal gerçek olmak­ tır; devletlerarasındaki ilişkilerin var olan sistemi; insan uygarlığının dünya ulusal ve devlet düzeni ve ulusal kimlik. Bugünün uluslara­ rası terörizm bir fenomen olmaktadır ki halkın tavrı ve ülkeler po­ litikalarının manipülasyonu için uygun durumların yaratımı ile psi­ kolojik ve sosyal istikrarsızlık, güç örgütleri içinde direnişin tasfiyesi, onların politik nesnelleri yoluyla halkın gözünü korkutmaya ulaşma anlamına gelmek olarak devlet ve devlet-dışı politik yapılar tarafın­ dan terörün kullanımını birleştirir. Terörizm savaşın yeni bir tipi içinde kullanılmış silah olmaktadır. Bazı zamanda, uluslararası terö­ rizm, medya ile suç ortaklığı içinde, global süreçlerin yöneticisi olur. Orada uluslararası politikalarda değişiklik yapılmasına izin veren ve gerçek çıkış yeri tam olarak medya ve terör arasında ortak yaşama 46

AIID-İZRAEL G LOIIAL DEVLET TERÖRÜ VE JONATHAN INSTITUTE

(symbiosis) olmaktadır. Bu bağlamda, eğer biz Birleşik Devletleröe, 11 Eylıll 2001 Öe ne olmuştur analizi yaparsak, biz aşağıdaki sonuç­ lara da varabiliriz:

1. Bu saldırıların organizatörleri dünya düzeninin istikrarsızlığı içinde çıkar gözeten politika ve iş çevreleri ile ki o gerekli mali ope­ rasyon anlamına gelmiştir. Bu faaliyetin politik kavramı orada ol­ gunlaşmış ki orada gerilimler başka zenginliklerin tipleri ve finans­ manın yönetiminde ortaya çıkmıştır. Biz globalleşme sürecinin ritmi ile veya onun yönü hoşnut etmemiş çevrelerde, ulus-karşıtı düzey­ ler ve globalde büyük sermayenin çıkarlarının uygunluğunda saldı­ rıların nedenlerine uygun bakışa sahibiz. Politikacılar iradeye teslim olmuş ilk öncekilerdir ve o bu zamanda yapıldı ki geleneksel savaş­ lara benzemeyen onun kavramı generaller ve politikacılar, oligarşi­ ler tarafından saptanmıştır. 2. Böyle büyüklükteki bir operasyonu idare eden sadece gizli servisler ve onların şimdiki şefleri - veya bunların emekli fakat hala devlet örgütleri içinde nüfuza sahip olan -plan, örgütleme yetene­ ğine sahip. Genellikle, gizli servisler yaratan, finanse eden ve denet­ leyen aşırı örgütler. Sadece öylesine iyi korunmuş ülkeler içinde böylesine büyüklükte operasyonlar gerçekleştirecek- gizli servisler desteklemeksizin, bu ör­ gütler varlık gösteremez. Bu ölçü üstünde bir operasyonu planlama ve gerçekleştirme son derece karmaşıktır.

3. Usame bin Ladin ve " El Ka'ide" 11 Eylıll saldırılarının ne oyunculuklarını ne de organizatörlüklerini yapamaz. Onlar gerekli örgüt, kaynaklar veya liderlere sahip değildir. Bu sonucu, profesyo­ nellerin bir timi yaratmış olarak bundan dolayı Arap kamikazeler sa­ dece fazladan operasyon maskesidirler. 11 Eyhil operasyonu ulus-karşıtı mafıalar ve uluslararası oligarşi­ ler tarafından seçilmiş yönlerde dünya da olayların yönünü değiştirdi; yani, burılar Dünya -kotarılmış-haber şebekesi ve mali akıntılar ki gezegenin doğal zengirılikleri kontrolünü umut eder. Bu operasyonu 47

HA LİDÖZKU L

hem ABD ekonomik ve politik eliti onaylamış ki o hem de dünya egemenliğine çabalar.

" Uluslararası terörizm" teriminin kullanılmasının belirtilenmiş amaçları:

Kontrol ve egemenlik için mücadelede konuşlandırılmış güçlerin bütün dünyadaki gerçek hedeflerinin saklanması; bir görünmez düşmana karşı tanımlanmamış hedeflerle bir mücadeleye halkın isteklerinin döndürülmesi; Ulusal kurtuluş hareketi veya diktatörlük, devlet terörü, nedensiz kavga: bu gibi kavramların değişimi ve temel uluslararası norm­ ların yok edilmesi;

Yabancı istihbarat servislerinin ıskartaya çıkarılması çalışması ve nedensiz kavgalara karşı savaşıma onların yasal hakkından halk­ ların mahrum edilmesi;

Anti-terörist koalisyon onayı ve müşterek bir savunmanın zararı askeri ittifakların mantığını bozması, terörle savaşa öncelik verme yoluyla askeri alanda hedeflerin biçimini değiştirmek, ulusal çı­ karlardan vazgeçen ilkeler tesis edilmesi;

Bir bahane olarak terörle savaşı kullanılması güçlü bir askeri ku­ ral aracılığıyla ekonomik problemlerin çözülmesi. Uluslararası te­ rörizme karşı iyi çalışan bir savaşım düzeni yolu içinde belirtil­ miş bu gerekli üstlenme:

Daha önceki BM Bildirgesinin BM Genel Toplantısı ilkeleri ve uluslararası yasa olarak ilkelerin onaylanması ki bütün devletler riayet zorunda bırakılmıştı;

Bir jeo-strateji örgütü yaratmak (belki Rusya, Çin, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan'dan oluşan Şanghay İşbir­ liği Örgütü'nde esinlenmiş) ile farklı değerlerinin bir saptaması ki o Atlantistlerin; devletlerin kalkınmasının bir strateji planı çi­ zilmesi, bir uluslararası güvenlik sistemi, başka mali ve ekonomik 48

ARD-İZRAEL GLORAL DEVLET TERÖRÜ VE JONATHAN I NSTITUTE

model (orada tekrar olacak olan dünyanın iki sütun üstünde dur­ ması anlamına gelecektir); (Birleşmiş Milletler'in yönetiminde) bilimsel elitlerin tasarım içinde birleştirilmesi ve 2lnci Yüzyılın İnsan Hakları'nın felsefi kavramlarının yükseltilmesi; Karşılıklı destek ve güvenlik, insanlığın gelişmesinin istikra­ rının lehine, dünya da bütün dinsel mezheplerinin etkileşim örgütlenmesi:' 19 "Uluslararası Terörizm"in en doğru tanımlamalarından birini 2005Öe Belçika-Brüksel'de katıl­ dığı Axis for Peace Conference­ Barış için İttifaklar Konferansı'nda Rus generali Leonid Ivaşov(solda) yapmıştı. Ama emperyal-zion glo­ bal medyanın denetimindeki Dünyanın çoğunluğunda olduğu gibi hiçbir Türk medya aygıtı ne bu konferanstan, ne de generalin ana­ lizlerinden söz etti. . .

19

General Leonid Ivashov, jeopolitik işler üstüne Akademi'nin başkan­ yardımcısıdır. Sovyetler Birliği'n in Savunma Bakanlığı genel işler şubesi şefiydi, Bağımsız Devletler Topluluğu'nun savunma bakanlıkları Konsey'inin sekreteriydi, Rusya orduları genelkurmay şefi ve Rusya Federasyonu savunma bakanlığında askeri işbirliği şubesi şefiydi. Yazının orjinali: www.voltairenet. org sitesinde yayımlanmıştır. 49

"Perseus, avladığı devler kendisini gör­ mesin diye sihirli bir başlık giyerdi. Biz ise, devlerin varlığını görmemek için, sihirli başlığı gözlerimize ve kulakla­ rımıza kadar indiriyoruz." Kari Marx

S. 2. KİBERN ETİK VE BİLİM OLARAK "KAOS"

B

urjuva emperyal-tekelci kapitalist ülkelerin istihbarat servisleri başta işçi sınıfı olmak üzere emekçi kitlelerinin örgütlü ve bi­ linçli mücadelesini engellemek ve bize "demokrasi" diye yutturul­ maya çalışılan, kendi iktisadi burjuva diktatoryalarının sınıfsal he­ gemonyasını pekiştirmek için, 'siyasal senaryolar eylemi' (komplo) manzumesinde, tıpkı ardılları egemen sınıflar gibi her türlü pro­ vokasyon (kışkırtma) ve konspirasyon (fesat) etkinliklerinde bu­ lunmuşlardır. Bu eylemlerine de en yeni "bilimsel" yöntemlerle de­ vam etmektedirler.

Bunun için Emperyalist il. Yeniden Paylaşım Savaşı sonrası fii­ len onlar tarafından başlatıldığı belgelerle kanıtlanmış olan; "Soğuk Savaş" sürecinde başta Amerikan istihbarat örgütü NSA-CIA olmak üzere, kendilerine karşı olan ve 'düşman' olarak tanımladıkları birey­ lerin beyirılerini kontrol altına almaya yönelik, "Nazi Dr. Mengele" hortlatması "özel proje''ler adını verdiklerini operasyonlara girişmiş olduklarını yazmıştık.

ABD mali oligarşisinin vakıfları tarafından finanse edilen bu "özel projeler': NSA-CIA tarafından 1945-1959 arası Psikolojik ve Ordu­ dışı Dolaylı Savaş Bürosu(PP) -'gizemli' adı ile "P2"- tarafından 50

ABD-İZRAEL GLOBAL DEVLET TERÖRÜ VE JONATHAN INSTITUTE

yönlendirilmiştir. 1964-1968 arası Gizli Eylem Bürosu adını alan bu daire, CIA içinde önce -1986- Kontr-terör Mer­ kezi'" daha sonra Anti-Üreme Merkezi adı verilen kontra harekat büroları ile eş-güdüme alınarak yönetilmiştir.20

[*Contr Terror Center-CTC, "te­ rör olayları"nda artış gözlenmesi üze­ rine 1986Öa Başkan Reagan'ın emri ile ku­ rulmuştu. Karargahında 200'ün üstünde personel çalıştıran CTCnin bünyesinde 12 kurum ve kuruluşa mensup 18 temsilci yer almak­ taydı. Bu temsilcilerden asker olanlar genellikle Albay seviyesinde, bir telefonla kendi karargahlarındaki işleri halledebilecek, bilgi ala­ bilecek kimselerdi. Sivil kuruluşların temsilcileri de muadil seviye­ deydi. CTC, ABD'nin terörle mücadelesinde ulusal siyasetinin oluş­ turulmasında istişari ve uygulayıcı bir organ rolü oynuyordu. Şematik olarak CIA İstihbarat Yardımcılığı kuruluşunda bulunmakla birlikte, normal hiyerarşik yapının dışında bir çalışma düzeni vardı. CTCnin şefi, terörizm konusunda ABD Milli Güvenlik Konseyi'nin politika üretmekle sorumlu alt biriminin üyesi ve 33 Federal kurum ve ku­ ruluşun kıdemli koordinatörü durumundaydı. ABD Başkanı, Baş­ kan Yardımcısı ve CIA Başkanına doğrudan muhatap olabilmekte, ABD üst düzey yöneticilerine terörle mücadele konusunda danış­ manlık yapmaktaydı.] 2 1 İşte bu merkezlerce yönlendirilen projelerden en ünlüsü 1950'lerde ve 1960'larda uygulanan, insan beynini denetlemeyi ve yönlendir­ meyi amaç edinmiş MKULTRA projesi idi. 22 Bu proje Naziler tara­ fından başlatılmış savaş sonrasında CIA'ya devredilmiştir.

20 Bkz. Ek: 3 21 Kaynak.www.atin.org Dönemi n başbakanı Tansu Çiller'in eşi Özer Çiller'i n de isteği üzerine 1996 yılında MİT bünyesinde oluşturulan Kontrterör Merkezi'nin ilk başkanı Mehmet Eymür'dü. MİT/KTM 1997'de kapatıldı . . . 22 Gen.bil.i.bkz. "Pentagon-NSA-CIA-Masonlar". Ayrıca bkz. Ek: 6 51

HALİD ÖZKUL

Konumuza "beyin"in ne olduğu ile başlayalım: " Beyin serebrospi­ nal sıvıda (beyin-omurilik sıvısında) yüzmekte olan bir yağ kütlesidir. Nörobilimin (neuroscience) son yirmi yılda beyin hakkında öğrendik­ leri akıllara şaşkınlık verecek düzeydedir. Beynin en küçük birimleri olan nöronlar, binlerce başka nöronla ''sinaps" adı verilen bağlantıları kurar. Beyinde 1013 ( l O'un yanında 1 3 tane sıfır) nöron olduğu dü­ şünülürse bu nöronların kurabilecekleri müthiş ağ hakkında bir fikir sahibi olunabilir. Nöronlar birbiriyle ''aksiyon potansiyeli" adı verilen elektriksel mesajlar aracılığıyla haberleşir, elektriksel ileti, bir nöron­ dan diğer nörona önceki nöronlardan iletilen "milivolt" düzeyindeki elektrik akımı ile geçebileceği gibi, nörotransmitterlerin (sinir siste­ mindeki kimyasal aracı maddeler) yardımı ile de geçebilir. Nörotrans­ mitterler, ya salındıkları nörondan sonraki nörona gidip kendilerine has reseptörlere (alıcılara) bağlanır ve bir dizi iyonik-elektrofızyolo­ jik olay başlatır ya da reseptör aracılığıyla hücre içindeki biyokimyasal bazı olaylara neden olur. Bir nöronu uyaran "uyarıcı nörotransmitter­ ler" olabildiği gibi, uyarılmış bir nörondaki uyarılmayı azaltıcı "inhi­ bitör (etkiyi azaltan) nörotransmitterler" de var olabilir. Beyindeki en aktif nörotransmitterler glutmat, kolin, noredrenalin, dopamin, sero­ tonin (5-HT), nikotin, GABA, enkefalin, endorfın ve endojen opiat benzeri maddeler, testesteron-östrojen gibi hormonlar ve daha bir sürü başka maddedir. Bu nörotransmitterleri üreten ve kullanan özel ve beynin belli yerlerinde farklı özellikteki nöronlarla iletişim kurarak duygu, düşünce, bilinç, his, saldırganlık, zeka, uyanıklılık, yaratıcılık gibi fonksiyonları belirlerler:• Beyni bilimsel olarak böyle açıklayan ve ABDöe uzmanlık eğitimi görmüş İ. Ü Adli Tıp Enstitüsü uzmanı Doç. Dr. Ümit Sayın, MKULTRA projesini şöyle özetlemekte: "Projenin ana maddesi LSD aracılığıyla;

a- Hafızanın kontrol altına alınması,

b- İnsanlarda anormal davranışlar yaratmak,

c- Şantaj yapmak amacı ile sapkın cinsel davranışlara yol açmak, d- Bilgi almayı kolaylaştırmak, 52

ABD-İZRAEL GLOBAL DEVLET TERÖRÜ VE JONATHAN I NSTITUTE

e- İnsanları telkine yatkın duruma getirmek,

f- Fizyolojik ve psikolojik bağımlılık yaratıcı yeni yöntem ve ilaçlar bulmak,

g- Bu ilaç yöntemlerini kullanarak ideal adam öldürme yöntem­ leri keşfetmek, h- Kitleleri psikoz yoluyla denetlemek için alt kültür, kült ve mezhep yaratıp finanse etmektir:'

''Ayrıca CIA ve MOSSAD tarafından finanse edilen birçok hasta ruhlu yazara; sabotaj yapma, insan öldürme ve işkence etme "teknik"lerini içeren romanımsı kitaplar yazdırılarak bunlar kendi ajanlarının eğitiminde kullanılmıştır/kullanılmaktadır. Bireysel sui­ kastlara yönelik kimyasallarda geliştiren CIA- MOSSAD- Ml.6- BND, böylece belli zaman dilimleri içinde kalp krizi, akciğer ödemesi, kan­ ser, siroz psikoz, alzheimer, parkinson, sara, deprasyon mani gibi has­ talıkları yaratacak konuma erişmiştir. Böylece ölümlere doğal ölüm süsü vermişlerdir. Ayrıca her türlü bilimsel-teknolojik imkan kulla­ nılarak bireylerin izlenmesi-denetlenmesi-denetim altında tutulması sağlanmıştır:' Bu denetim özellikle metafizik inanç sistemi içinde olan bireylerde yüksek oranda başarıya ulaştığı gözlemlenmiştir. Bu konuda en yeni bilgiler Ocak 2007öe Dünya basınına yansı­ mıştır. Janine Huard adlı Kanadalı bir kadının, 1950-65 yılları ara­ sında Montrealöeki Mc Gill Üniversitesi Allan Memorial Enstitüsü'nde Dr. Ewen Cameron'un yürüttüğü ve CIA'nın finanse ettiği "beyin yıkama'' deneylerinde kobay olarak kullanılmasına destek sağladığı için Kanada hükümetini dava etmek istediği avukatı tarafından açık­ lanmıştır. Avukatın açıklamasına göre, doğum yaptıktan sonra dep­ rasyona giren kadına ona hiçbir bilgi verilmeden Dr. Cameron'un "psikolojik yıkım" programı kapsamında uyuşturucular ve elektrik şokları verilmiştir. Ayrıca karanlık bir odaya kapatılan kadın, günde 6-7 saat hep aynı şeyleri tekrarlayan ses kayıtlarını dinlemek zo­ runda bırakılmıştır. Dinlediği seslerden biri de onun kötü anne oldu­ ğunu söylüyordu. CIA'nın maaşa bağladığı doktorun iddiasına göre, 53

HALİD ÖZKUL

bu yöntemle hastanın anıları yok edilip, kişiliği yeniden şekillendi­ riliyordu. Kanada hükümeti 1990'lı yıllarda doktorun 70 kurbanına 100 bin dolar tazminat ödemiş, 250'den fazla kurbana ise durumları vahim olmadığı gerekçesi ile tazminat ödememişti.

Sanki bireysel ve kitlesel denetleme "tıbbi" yöntemle uygulanıyor psikozu manipüle edilmiş; böylece Orwellyan bir "Büyük Ağabey­ Big Brother" fenomeni, daha doğrusu paranoyası ustaca yaratılmış­ tır. Örneğin bu işler işin NSA, bünyesinde 100 bin kişi çalıştırarak, yıllık bütçe olarak 10-15 milyar dolar ayırmak zorunda kalmakta­ dır. (Halbuki 15 milyar dolarla Dünyadaki tüm aç bebekler doyuru­ labilmekte!) Yöntem devletin ideolojik baskı aygıtlarından medya ve eğitim sistemleri yolu ile uygulanmaktadır. Bunun da burjuva bilim­ sel uygulamalı disiplin alanları, bilinçli olarak ev sahibi ülkelerin ay­ dınlarının gözlemlerinden kaçırılmaktadır.

Sonuç olarak gözden kaçırılmak istenen asıl gerçek hedef; kapita­ lizmin özü, emek sömürüsüne dayanan kar hırsıdır ve emek 'gasp'ına dayanan meta fetişizmidir. Toplumlar birbirleri ile maddi ve manevi ilişkilerde bulunan bireylerden kurulmuştur. Fakat bireyler, ne ka­ dar özgün-özgül ve özel olurlarsa olsunlar çıkarları benzerlik göste­ ren kümeleri-tabakaları-sınıfları oluştururlar. Bütün bu araştırmalar, halk kitlelerinin parçası olan sınıfsal "birey"lerin denetime yönelik ve büyük parasal harcamalara mal olan; burjuva sınıfın hegemonya­ sına yönelik olsa dahi asla bedavaya yapılmayan insanın meta ola­ rak pazarlanmasının (kendine yabancılaşmanın) argümanlarıdır. He­ gemonya mücadelesi veren burjuvazinin karşısında ise azınlık değil, üstelik her geçen gün artan sefahat ve sefalete paralel olarak geniş­ leyen kendi emek-gücünden başka hiçbir özel mülkiyeti bulunma­ yan bir çoğunluk "kitle" mevcuttur. Onun için aşağıda açıklayacağı­ mız mücadele biçimi, onlar tarafından elde edilmiş "pirus zaferleri"ne karşın, aynı zamanda burjuvazinin 55 yıldır harcadığı paraların boşa ı gittiğinin bir kanıtıdır da. Fakat son 30 yıldır kullanılan ve yenilenen yöntembilim (metodoloji), her ne kadar basit gibi gözükmekteyse de 54

ABD-İZRAE L GL OBAL DE VLE T TE RÖRÜ VE J ONATHAN INS TI TU TE

kitleler için çok daha bulanık, çapraşık, çarpık ve kısacası çok tehli­ keli bir araçtır. Tabii ana stratejiyi destekleyen tali teknolojik taktik­ ler de kullanılmaya devam edilmektedir.

İz sürücü-bilinçli okuyucumun, aşağıdaki anlatımları okurken geçmişte ve günümüzdeki, "şiddet" ve "terör örgütleri"ni; eylemleri, bastırma yöntemlerini ve olaylar hakkındaki açıklamaları bellekle­ rinde anımsamaları, sorgulayarak irdelemeleri, kendileri açılarından daha sağlıklı bir açıklayıcılık olacaktır. Yaşları genç olanlar için tavsi­ yem; "Gizli Ordular" serisinin yayımlanmış olan kitaplarını okuma­ larıdır. Burada başvurduğumuz sorgulama biçimi; sağlıklı olmayan, somut adına öne sürülen soyut varsayımlardan kaynaklanan ve öz­ nel anlatımlara dayanan "belge"ler değil; somut bilgi-bilimsel veriler üzerinden "belgeleme"ler ile "resmi tarih'' sisteminin sorgulanması­ dır. Bu mantıksal-diyalektikten öteye çoklu-diyalektik boyutu da aşan çokgenli ve çok geçişli polyalektik-materyalist boyutun yöntemidir... KİBERNETiK/ SiBERNETiK:

TDK sözlüklerinde (s-k)ibernetik: güdüm bilimi, olarak açıklan­ maktadır. Phaidon Bilim ve Teknoloji Ansiklopedisi'nde: "Canlı orga­ nizmalardaki haberleşme ve denetim mekanizmasını insan yapısı sis­ temlerle karşılaştıran bilim dalı" olarak açıklanmaktadır. Fransız sözlük ve ansiklopedisi Büyük Larousseöa ise: " (Elence; xnbernhthj kyberne­ tike, kybernan yönetmek'ten) Teknolojik, biyolojik, sosyolojik ve eko­ nomik sistemlerde, kumanda uç iletişim süreçlerini incelemeye daya­ nan bir amaca doğru yönlendirilmiş etki bilimi': olarak açıklanmıştır. Terim olarak ilk olarak Platon'un söylevinde rastlanmıştır. l 9 l 4'te Leonardo Torres Quevedo (1852-1936), Otomat Kontrol Üzerine Bir Deneme adlı kitabında biyolojik servomekaniz­ manın otomatlara uygulanması projesinde sistemi betimlemiştir.

55

HALİD ÖZKUL

ABD'ye göçmen olarak gelmiş babası tıp ve mühendislik konula­ rında eğitim görmüş, Polonyalı Yahudi cemaatinden bir aileden gelen, "dahi çocuk" olarak adlandırılmış olan Norbert Wiener, 1909'da daha 14 yaşındayken Harvard'tan zooloji mezunu olmuştu. 1910'da Cornell'de fel­ sefe okudu. Tekrar Harvard'a dönerek matema­ tik mantık üzerine bilimsel çalışma yaptı. 1914'te Avrupa'ya seyahat ederek Cambridge'te Bertrand Russell ve G . H. Hardy ardından Göttingen'de Edmund Landau ve David Hilbert'nin yöneti­ minde çalıştı. 1926'ta Avrupa'ya Guggenheim burslusu olarak geldi. Norbert Wiener, Amper adlı kitabında "cybernetique"i hükümetin olağan davranış şekillerinin incelenmesi bilimi olarak ele alarak, poli­ tik amacı belirlemiştir. Keza 1944 Nazi Almanyası'nda Alman fizikçisi ve mühendis Hermann Schmidt, daha geniş bir açınım ile "tekniğin olduğu gibi fizyolojinin de temel problemi olduğunu" belirtmiştir. il. Paylaşım Savaşı'nın 1945 Pasifık Çarpışmaları sırasında 'Kamikaze' taktiğine karşı otomatik olarak hedefini bulup ateş eden uçaksavar topları üzerine çalıştı. Savaş sonrası MITde algılama ve kavramayla ilgili bilimler, nöropsikoloji, matematik ve sinir sisteminin biofiziği üzerine araştırmalar yapan bir ekip kurdu. Ekibinde bilgisayar bilimi ve yapay istihbarat üzerine öncü çalışmalar yapmış olan Warren S. McCulloch ve Walter Pitts gibi bilim insanları bulunuyordu. Fa­ kat militarist "Manhattan Project"in davetini kesinlikle reddetmişti! Amerikan Kibernetik Derneği American Society for Cybernetics

1948'de modern kibernetiğin babası sayılan Norbert Wiener, "New Jersey-Priceton'da lnstitute for Advance Study (İlerleme Ça­ lışması Enstitüsü)'de düzenlediği seminerlerde biyologların, genetik­ çilerin, fizyologların, psikologların, nörofizyologların, sosyologların 56

ARD-İZRAEL GLORAL DEVLET TERÖRÜ VE JONATHAN INSTITUTE

ve iktisatçıların da katılımıyla" kibernetiğin temellerini atmıştır. Ki­ bernetiği "canlıda ve makinede düzenleme ve enformasyon (-kota­ rılmış-haber) ulaşımı" olarak tanıtmıştır. Sovyet matematikçi A.N. Kolmogorow ile psikolog İ.P.Pawlow'un çalışmalarını da dikkate al­ mıştır. (Kibernetik çalışmaları Sovyetler Birliği'nde de ileri bir dü­ zeyde sürdürülmüştür). Onun bu ilgisi 1950' lerin anti-komünist "cadı kazanı"nın kaynatıldığı ABD'de, hükümet tarafından hoş kar­ şılanmamıştır. Sonradan açıklanan gizli hükümet belgelerine göre, FBI ve CIA tarafından Soğuk Savaş paranoyası içinde üst derece­ den izlenmiştir. İçeride ve dışarıda kibernetik üzerine sosyal faali­ yetleri engellenmiştir. Bunun nedeni anti-militarist duruşu ve mi­ liter çevrelerle işbirliği yapmamayışıydı. ABD hükümeti tarafından Ulusal Bilim Madalyası verilmesinin sonrası, Soğuk Savaş'ın en kı­ zıştığı yıllar içinde olan 1964'ün 18 Martında İsveç-Stockholm'da birdenbire(!) geçirdiği -üstüste- ikinci kalp krizi sonucu ölmüştür! Wiener, çalışmaları sürecinde özellikle Meksikalı psikolog Arturo Rosenblueth ile çalışmıştır. Onun ölümünden birkaç ay sonra Tem­ muz 1964'de Washington'da "onun anısına"(!) American Society for Cybernetics- Amerikan Kibernetik Derneği kurulmuştur. Başkan­ lığa, militan bir atom enerjisi taraftarı olan, Nagazaki ve Hiroşima'nın atomlanması hemen sonrasını fotoğraflayan militarist biofızikçi Paul S.Henshaw (Amerikan Enerji Komitesi-AEC) getirilmiştir. Yönetici­ ler ise: John J. Ford (CIA), bilgisayar mühendisi Douglas E. Knight (IBM), Yale Üniversitesi'nde psikoloji ve "Budizm" üzerine ihtisas ya­ pan Robert B. Livingston, sosyal psikolog Donald N. Michael, Wil­ liam C. Mone (avukat) ve Alman Walter N. Münster'dir. Derneğin çalışmaları ile CIA'nın yürütmüş olduğu "MKULTRA Projesi" ara­ sında bağlantı olduğu Soğuk Savaş sonrası belgelere dayanılarak ka­ nıtlanmıştır. Aynı zamanda devlet eliyle tezgahlanan kibernetik "iç karışıklıklar"ın planlaması olan "Garden Plot" 23 gibi tasarımlarında öğütleyicisi olmuşlardır. Derneğe CIA'nın ilgi göstermesi, amaçlanan 23

Gen.bil.i.bkz. "Globalist Emperyalizmin "Kurgusal Felaketler" Militarizmi." Halid Özkul. Nergiz Yay. 2018.

57

HALİD ÖZKUL

gerçek hedeflere ulaşmak için bilim insanlarının araç olarak kullanıl­ masıdır. Bu nedenle üyeleri arasında son yıllarda Evangelist-Yahudi yeni-muhafazakarların (Huntington, Friedınan, Kinght, Curtis, Fo­ gal, Lawrence, Douglas gb.) ağırlığı hissedilmekteydi. "-kotarılmış­ haber teorisi"nin moda haline getirilmesine paralel olarak 1980'lerde başlatılan "Bilgi Çağı" çığırtkanlıkları bunun yansıması olmuştur. 1990 sonrası post-modernizm olarak paket sunumu yapılmıştır . . . Proje gereği bu işlevsellikler sol entelektüeller aracılığıyla serbest pi­ yasaya sürülmüştür, sürülmektedir. Ama bu işlevselliklerin ucu pa­ radox olarak "renkli karşı devrimler", "etnik'' ve "dinsel" teröre ka­ dar uzanmaktadır. . . Türkiye'de konuyu ilk defa 1 967'de basılan Oskar Lange'nin Eko­ nomik Rasyonellik İlkesi kitabında değiniliyordu. Polonyalı Tadeusz Kotarbinski'nin 1 9 1 3'te başlayan prakseoloji (rasyonel çaba bilimi) üzerine çalışmaları ülkesinde yayımlanmıştı. "Rasyonel eylem mantığı" olarak da tanımla­ nan prakseoloji metodolojik anlamda rasyo­ nelliği kastetmektedir. Bu bilim dalı kibemeti­ ğin öncüllerinden sayılmaktadır. Oskar Lange bu bağlantıyı şöyle açıklamaktadır: "Siberne­ tik [cybernetique] ve özellikle bu bilimin en­ formasyon teorisi denilen bölümü de prakseo­ loji ile kesişmektedir. Sibernetik, karşılıklı etki ve tepki ilişkileriyle birbirine bağlı unsurlardan meydana gelen sistemleri, soyut bir bi­ çimde inceleyen bilimdir. Sibernetik, söz konusu unsurları bir ne­ den-sonuç zinciri halinde ayrıştırır, nedenlerle sonuçlar arasındaki ilişkileri matematik ifadeler haline koyar ve böylelikle, bu sistemler içinde nedenlerden sonuçlara giden süreçlerin oluşumunu inceler. Sibernetik prakseolojiye iki halde uygulanır. Birincisi, insan çaba­ sının, bir ereğe, unsurları birbirine bağlı, upuzun bir nedenler so­ nuçlar zincirini harekete geçirip, dolaylı olarak erişmek istediği za­ man . . . İkincisi, dış koşulların eylem sırasında değişikliğe uğradığı, 58

ABD-İZRAEL GLOBAL DEVLET TERÖRÜ VE JONATHAN INSTITUTE özellikle bu değişildik yapılmakta olan eylemin sonucu olarak eriş­ mek istediği zaman . . ."24 1 975'de, kapsamlı olarak araştırmacı "Er Kund': gündeme "Kibernetik"25 adlı kitabı ile taşımıştır. Fakat ilgi görmemiştir. Daha doğrusu bilinçli olarak, günümüzde olduğu gibi kitap ablukaya alın mıştır. Buna da şaşmamak lazımdır. Çünkü konu, o zaman gerek­ tiği gibi tartışılsaydı, "ajan-provokatör"ler tartışma rotasında de­ şifre edileceğinden; emperyal-kapitalist güçler "Mançurya Kobayı" ve "Mankurt"larına "terör" senaryolarını icra ettirmekte zorlanacak­ lar ve oyun bozulacaktı. Ya da ters yöne, devrime dönecekti. Çünkü kitap, 'tam zamanı'nda yayımlanmıştı. Bu konuda Türkiyeöe günü­ müzde de tek kitap olan bu bilimsel çalışmadan26 iktibas ile tartış­ maya devam edeceğim.27 Bu "enformasyon* -kotarılmış-haber teorisi"nin öncülerinden Steinbuch'un: "Zamanımızda teknik olarak esas olarak düşünsel ça­ balara bağlıdır. . . Buna karşılık şimdiye kadar önemli olarak görülen sermaye-emek birliği geri planda kalmıştır" diyebilmiştir. İlginçtir ki bu söylem, günümüzde özellilde post-modernist eğilimli küçük­ burjuva sol entelektüeller tarafından dahi büyük bir bilgiçlilde iti­ bar görmektedir! "Kibernetiğin en önemli öğelerinden biri. . . hedef koyma"dır. "Kibernetiği basit olarak bir sistemin belirli bir hedefe ulaşmak için, içinde bulunduğu şartlarına gören uygun davranış ve davranış yetenekleri bilimi olarak tanımlayabiliriz:• [* "Enformasyon"u araştırmacı Er Kunt "haber" olarak tercüme etmiştir. Ben onu "kotarılmış-haber" olarak değiştirdim. Ekim 2002Öe "Ekonomi Politik, Ekonomik Rasyonellik ilkesi", Oskar Lange. (Ataç Kitabevi 1967).s.58 25 Teorinin ülkemizde pratiğe konulduğu yıllarda kitabını kimse basmayınca, kendinin bastığı anlaşılmaktadır. 26 Kibernetik", Er Kund. (Kund Yayınevi.1975). s.37-112 27 Not: Mayıs 1991' de Münir Ramazan Aktolga'nın Bilimsel Teknolojik Devrim ve Diyalektik (Ulusal Kültür) adlı kitabında, kibernetiğin bir eleştirisi yapılmıştır. Kasım 1992' de Yeni Dünya Düzeni (Anahtar Kitaplar) adlı k itabımda kibernetiğe karşı grafiksel çizimlerle eleştirilerimi gündeme taşımak istemiştim. 24

59

HALİD ÖZKUL

T ÜBİTAK tarafından yayımlanan Georges Ifrah'ın "Rakamların Ev­ rensel Tarihi" dizisinde IX. Kitap olarak yayımlanan "Bilgisayar Ne Sayar" adlı kitabında konumuz ile ilgili olarak, " information sözcü­ ğünün en kesin anlamı (gerçek etimolojik anlamı)" şöyle açıklan­ makta: " Grace divine informante gibi dinsel bir deyimdeki "biçimi olmayana biçim veren" anlamı ile lame informe le corps deyimindeki "ruh bedenin biçimidir". . . Etimolojik bakımdan bu anlam, "biçim­ lemek': "biçim vermek': "bir biçim kazandırmak': "duyulur bir biçim içinde gerçekleştirmek . . ." anlamındaki Latince informatio sözcüğün­ den gelir. . . ( . . . biraz İngilizcedeki in gibi "içe doğru hareket'e işaret eden bir anlamda kullanılıyor) "oluşturma", "yapma" anlamına ge­ len formatio'la birleşiminden çıkan in-formatio deyiminden gelir.. . Latincede "içe doğru bir hareketle" "oluşturma: "yapılandırma" an­ lamındaki in-formatica, "bir öğeler öbeğinden yeni bir yapı oluştur­ mayı" ve dolayısıyla yeni bir bütün oluşturmak için bir öğreniye dö­ nüştürülmesini dile getirir.. . öğreni [information. y.n ], belli bir norma uygun bir düzenlenişe göre bir etki elde etmek amacıyla bir biçim (form) verme tarzına karşılık gelir:' (a.g.e.s.80-82)) "Öğreni"nin kavramsallaştırılmasında "düzensiz"liğin ifadesi olan entropi değil, negentropi yani "düzenlilik" yani "biçimleyen tarafından biçimlenmiş dizgenin düzenliliğinden başka bir şey olmayan 'düzenli bir yapı'dan" söz edilir .. . [ a.g.e.s.86)

"Haberler, daima uyarımlardan, daha doğrusu uyarım grupla­ rından psikolojik taşıyıcılar olarak meydana gelmektedirler. Uyarım ve haberler çevrenin tüm gerçeği ile sıkı ilişkiler içindedirler. Fakat biz, bu ilişki içinde çevrenin gerçek tam belirtisini değil, gerekli olan­ larını kendimize göre alırız. Yani çevre resmi içinden birçok şeyleri 'ayrıştırıp belirleriz: birçok haberleri kendimize göre 'açıklayıp sak­ larız' birçoklarını da 'değiştirir' veya 'çevirir' yahutta 'şifrelendiririz'. Böylece kibernetiğin önemli bir görüşü: haber görüşü ortaya çıkar. Haber görüşü içinde birçok haberlerin ayrıştırılıp belirlenmesi veya açıklanıp sıralanması, 'dikkat' ve 'bellek' olarak daha çok psikolojiyi 60

ABD-İZRAE L GLOBALDE VLE T TERÖRÜ VE JONATHAN I NS TI TU TE

ilgilendiren süreçlerdir. Fakat şifrelendirme psikolojik olduğu halde, kibernetiksel olarak çok büyük önem taşır. Uyarımların sebep ol­ duğu sinir impulsları sinyaller olarak beyne ulaşırlar. Burada bilinç tarafından algılanarak haberlerin bir kısmını meydana getirirler. Ha­ berlerin diğer kısmı ise, davranışlara sebep olan emirlerdir. Bir anla­ mın, eşyanın veya herhangi bir şeyin, onun yerine geçen işaretlerle ifade edilmesinde, bu şeyin şifrelendirilmesi denir. O ve 1 sayı işaret­ leri zinciri ile şifrelendirmede kullanılan her bir sayıya bit denir. Al­ goritma, birbiri ardınca gelen mantıki işlemler grubudur.

"Kibernetik, dinamik sistemleri oluş ve hareket süreçleri içinde sistem, düzenleme, haber, oyun ve algoritma görüşleri altında inceler. Bu sistem tarafından ayrıca haberler işlenip-hazırlanır, stratejik oyun­ lar oynanır veya algoritmalar hazırlanır. Bu beş [sistem-düzenleme­ (kotarılmış)haber-oyun-algoritma. y.n.] görüşü gerçekleyen dinamik sistemlere kibernetik sistemler denir. Bir yerde sistem belli başına bir esas sistem olduğu halde, başka bir yerde diğer bir sistemin tali sis­ temi olabilir. Buna sistem kavramının göreceliği denir. Ayrıca kiber­ netik sistemlerin karmaşıklığı bir sınıflandırma özelliğidir. Dinamik sistemlerin bozulmazlığının kibernetikte yine dinamik bir anlamı vardır. Sistemin bozulmaktan korunması için karşı davranışları bü­ yük önem taşır. Kibernetiksel bozulmazlığın dinamik karakterlerin den, bir sınır içinde kalmak üzere belirli bir durumdan ve tekrar ilk duruma dönmek anlaşılır. Burada söz konusu bozulmazlığın korun­ ması değil, gerçekleştirilmesidir. Bozucu etkenler iki sınıfa ayrılırlar: etki bozmaları ve haber bozmaları. Bozmalar, önemli yararlıklar sağ­ lanması için kullanılabilirler. Kibernetiksel olarak önemli olan iç veya dış bozmaların organize edilmesi ve amaca yönelitilebilinmesidir. Ki­ bernetik sistemlerin bozulmazlığı, daha doğrusu bozulmaz davranışı, dış etkileri -her ne çeşit bozma olursa olsun- sisteme öz iç tedbir­ lerle karşılıyabilirliği demektir. Sistem dış -ve hatta iç- etkilemelerle öyle bir değişmez durumda kalır ki, bozmaların sebep olduğu nice­ lik -ve hatta nitelik- değişmeleri, ya her defasında ilk duruma geri 61

HALİD ÖZKUL

dönerek veya yeterli şiddete ulaşmamış olarak sistemin bozulmasına varmamış olurlar. Fakat sistemin gelişmesine, onun bir basamaktan daha ileri bir basamağa geçmesine sebep olurlar, meydana gelen ni­ celik değişmelerinin henüz ne bozulup-dağılmayı ne de değişmeyi meydana getiremedikleri bu aralık, sistemin bozulmazlığı için çok önemlidir. Bu aralıkta sistem gittikçe yoğunlaşan birikmeleriyle ile­ ride yıkacağı veya bozulacağı halde, oldukça tam bir değişmezlik gös­ terir. Yani henüz bozmaların sebep olduğu nicelik değişmeleri, geri dönülmesine imkan olmayan nitelik değişmelerini meydana getirme­ mişlerdir. Giriş anı ile cevap verme anı arasında sistemin hareket­ siz kaldığı bu bölüm görevleri, buna ölü zaman denir. Sistem bu za­ man içinde gerçekten "ölü" değildir, bilakis cevabın hazırlanmasıyla uğraşmaktadır. Ve bundan sonra sistemin karşı davranışları görün­ meye başlar ve gittikçe artarak, giriş değerine ve sistemin yapısına bağlı olarak bir zaman sonra en yüksek değerine ulaşır. Bu devreye geçiş devresi, geçiş devresini veren eğriye de geçiş fonksiyonu denir. Bozmaların şiddetine ve düzenleme gücüne bağlı olarak bozulmaz­ lık sınırlıdır. Buna bozulmazlık sınırı denir. Bu sınırın içinde kalan alana da bozulmazlık alanı denir. Burada bozma tipleri ve şiddetin­ den çok, sistemin bunların üstesinden gelebilmesi, yani düzenleme gücü önemlidir . .. bazı durumlarda basit denemelerle hangi basama­ ğın sistemin bozulmazlığının korunmasına daha yararlı olacağı "ön­ ceden" denenebilir. Bu şekildeki sistemlere ultrastabil sistemler, bu cins bozulmazlığa da ultrastrabillik denir. Bozulmazlığın daha yük­ sek şekli multistrabil sistemlerdir.

"Bellekte birikmiş olan geçmişe ait haberler, kendiliğinden işle­ nir ve kişinin farkında olmaksızın sistemi idare eder. İşte bu anda di­ ğer sistemler. . . tek başlarına birbirlerinden bağımsız, fakat ayrı ayrı aynı merkeze bağlı kalarak hareket etmektedir. Bu bir tam sistemdir. Böyle bir sistem doğada yoktur. Gerçek devamlı bir hareket ve deği­ şim içinde bulunmaktadır. Bu genel yasanın dışında da Kibernetik sistemlerin bozulmazlığı, ne kadar çok karşı davranış olanaklarına 62

ABD-İZRAEL GLOBAL DEVLET TERÖRÜ VE JONATHAN INSTITUTE

sahip olurlarsa olsunlar, etkide bulunan bozulmaların cinsine, şid­ detine ve sürelerine bağlıdır. Bundan başka sistemler zaman bakı­ mından sınırlıdır. Kibernetiksel sistemler daima bir hedefe ulaşmak isterler, değişmeyen hedef, tek değerli olmayıp belirli bir değişken olursa program düzenlemesi söz konusu olur. Kibernetiksel yetenek­ ler: öğrenme, bellek ve bilinçtir. Bir makine veya canlının öğrenme özelliği göstermesi demek, şu andaki haberleri alınan, onları birik­ tirebilmesi ve geçmiştekileri de işe katarak davranışlarında şu veya bu şekilde bir değişiklik yapabilmesidir. Kibernetiksel bir sistemin öğrenebilmesi demek, geçmişteki deneylerine dayanarak, ileride en uygun davranışlarda bulunabilmesi için şu andaki iç modelini git­ tikçe düzeltmesi demektir. "Karmaşıklığın artması, sistemi meydana getiren parçaların art­ ması demek olacağından güvenirlik de bu oranda azalacaktır. [Bu durumda kibernetik senaryoyu yazan istihbarat senaristleri hemen derhal yenisini vizyona koyarlar. Bunun en tipik örneğini MOSSAD­ CIA tarafından gösterime sunulan "El Ka'ide (Nusra, IŞİD veya ÖSO gb.) Irak"ta (veya Libya, Suriye, Türkiye'de gb.) fılminde izlemekte­ yiz. "Ergenekon" imalatında da aynı sistem kullanılmaktaydı. y.n. ]

"Genel olarak kibernetikte haber(enformasyon) çevreden gelen haberler olarak alınırsa da, bu terim özellikle kibernetiksel bir sis­ tem tarafından işlenebilen ve davranışlara yol açan sinyaller olarak belirlenir. Çevreden gelen sinyaller kesik kesiktir. Fakat sonu gelme­ yen bir akış içindirler.. . Kesikliliğin sürekliliği bu haber teorisinin temelini meydana getirir. [ Arşiv, data olarak kesikliliğin sürekliliği­ nin elde tutulur halidir. y.n] Diğer taraftan sinyallerin nicesel değiş­ meleri, niteliksel değişmelere yol açıp davranışlara kadar giderken, bir taraftan da sürekli olarak alınan haberler niteliksel sıçramalarla bir süreksizlik ortaya koyarlar. Kibernetik için öncelikle haberlerin nasıl meydana geldiği, nasıl algılandığı, nasıl emirlere dönüştüğü, nasıl birikip-saklandığı vb. önemli değil, aslında bir sistemin gelen 63

HALİ D ÖZKUL

haberlere göre davranışlarını nasıl değiştirdiği, belirli hedefe ulaşmak için nasıl hareket ettiği ve etme yeteneğinde olduğudur.

"Beynin gelişme süreci içinde şartlı reflekslerin ortaya çıktığını görürüz. Haber teorisinde şartlı refleksler önemli bir yer tutar. Duyu organlarına gelen uyarımlar, alıcılar (reseptör) ile alınıp, ileticiler (proprioseptör) ile merkeze (Talamus, beynin ait olduğu bölümüne) iletilirler. Burada algılanırlar. Algılar daha sinir impulsları (sinyaller) iken şifrelendirilmişlerdir. Bunlar beyinde işlenirler, saklanırlar, atı­ lırlar veya davranışlara sebep olan emirlere dönüşürler. Algıların ile­ tilmesi ister fiziksel (elektrik implusları=) sinir implusları veya ister kimyasal (moleküler değiş-tokuş=) hormon olsun mutlaka bir kanal aracılığıyla olacaktır. İşte bu yüzden -kotarılmış- haberlerin alınma­ sında kanal kapasitesinden söz edilir. İmplusları alan ve ileten sinir hücreleri birbirlerine snapsis adı verilen bağlarla bağlanmışlardır. Re­ septörlerce alınış olan uyarının sayısal impulans değeri, frekans kodu olarak şifrelendirilmiş ve bu şekil içinde sinyal hücreleriyle, merkeze iletilmiştir. Omurilik sinyalleri eyleme çevirmesi olayı şartsız refleks­ tir. Şartsız refleks, yeteri kadar tekrarlanırsa refleksi uyandıran asıl uyarı yerine herhangi bir başka bir şey uyarıcı olarak geçip, bununla şartlandırabildiğinden, şartlı refleks adı verilmiştir. Şartlı refleksler bilme teorisinde, (özellikle öğrenme, konuşma vb.) önemli yer tutar. "Haberler, kromownlann gen adı verilen koyu renkli düğümlerinde toplanmışlardır. Kimyasal yapı bakımından karbon(C), hidrojen(H), oksijen(O), fosfor(P) ve azot(N)tan meydana gelen ONA (Deoxyri­ bonucleic asid), genlerde bu katılım haberini taşır. Canlı organiz­ manın büyük bir kısmını, yumurta akı maddesi dediğimiz protein­ ler meydana getirir. Proteinlerin yapısı DNA'.nın yapısından fazladan kükürt(S) alarak farklıdır. Gen molekülleri, yüzyıllar boyunca edinil­ miş olan -kotarılmış-haberleri burada şifreleyerek saklar. RNA (Ri­ bonucleic asid) üzerinden geçen bu şifre, bazı özel fermentlerle kuv­ vetlendirilerek proteinlere iletilir. Çeşitli kanallardan geçerek beyine 64

ABD-İZRA.El GLOBAL DEVLET TERÖRÜ VE JONATHAN INSTITUTE

ulaşan uyarımlar hemen veya ileride işlenmek üzere burada sakla­ nırlar. Beynin bu saklama işlemine bellek diyoruz.

"Organizmada birçok olaylar geçmektedir ve organizma bu olay­ lardan bazılarının farkına vardığı halde bazılarından hiç haberi ol­ maz. Organizmada geçen olayların farkına varılabilmesi için bu olay­ ların önce merkeze iletilmesi ve sonra da bunların farkına varabilecek merkezlerin bulunması gerekir. Organizmanın kendi içinde veya dı­ şında geçen olayları fark etmesine bilinç denir. Organizma farkına var­ mıyorsa bilinç dışıdır. Esas olarak farkına varabilme yeteneği yüksek bir gelişme derecesi sonucudur. Bilinç madde görünüşlerinin görü­ nüşüdür. Bilinç yalnızca olayların insan organizması tarafından far­ kına varılması değildir, bunun tamamlanması olarak farkına varılan karşıt davranışlarda bulunmasıdır da. Böylece bilinç organizmanın pasif bir özelliği değil, aktif sürecidir. [Bilinci, mantık (logic) deni­ len düşünce (thought) yasaları içinde organizmanın pasif -lineer/ düzenli- hali olarak nitelemek kabul görmüştür. Fakat bilincin akıl etme (reason) yasaları içinde aktif -nonlineer/dinamik- halini bir aşma tezahüründe praxis olarak nitelemek daha doğrudur -inkarın, inkarının, inkarı-. Bir bakıma biri kibernetik, diğeri anti-kibernetik dinamik momentumun süreklilik sürecidir. y.n.] Mantık süreci içinde insan kibernetiksel bir sistem olarak ortaya çıkar. Algılama, işleme ve uygulama süreci içinde insan organizması kendi kendini kontrol ve düzeltme yeteneği kazanmıştır. Ne mantık yasaları, ne sözcükle­ rin elde edilmesi, ne de bu sözcüklerin mantık yasalarına göre bir­ leştirilip değiş-tokuşu, bireylerin değil, bireylerin içinde birleştikleri toplumun eseridir. Toplumsal olan bu şey, bireyler üzerinden gerçek­ leşerek toplumu da birleştirir.

"Birbirine birleştirilmiş iki kristale, diotkristal denir. Ve görevi önceki diot lambalara benzer. Triod lambalarda olduğu gibi aradaki ızgaranın ödevi, farklı kristallere verilerek triodkristaller, yani tran­ sistorler elde edilir. P-n-p veya n-p-n transistorleri akımı bir yönde geçirdikleri gibi, hiç geçirmezler veya kuvvetlendirerek geçirirler. 65

HALİD ÖZKUL

Böylece transistorler röle, bağlantı, yavaşlatıcı, hızlandırıcı elemanlar olarak kullanılırlar. Elektrik akımını idare eden transistorler ve di­ otlar aktif kısmı; kondansatörler (akım birleştirici) pasif kısmı mey­ dana getirirler. Böylece elemanlar belirli bir işlemi üzerine almış tek eleman olmaktan çıkıp, bir blok içinde tüm işlemi görebilen, kont­ rol edebilen ve idare edebilen elemanlar olarak ortaya çıkmaktadır­ lar. Böyle bağlantılarla meydana getirilen sistemlerin bir yandan gü­ venirliği artmakta bir yandan da yetenekleri çoğalmaktadır. [Burada sınıflı toplumlarda hangi kurumlaşmaların kondonsatör, hangilerinin transistör işlevi üstlendiğini iyi kavramak zorunludur. y.n.]

"Rastlantılı olarak ortaya çıkan olayların, sistem üzerindeki et­ kilerinin, hedefe ulaşmak için ortadan kaldırılması gerekir. Bu rast­ lantılı olarak ortaya çıkan olaylar olmasaydı, geriye bağlılık prensibi­ nin de anlamı olmazdı. Rastlantılı olayların etkilerini düzelteceğiniz yerde, böyle olayları tamamen ortadan kaldırmak düşüncesi daha pratik [daha doğru olarak pragmatik de diyebiliriz. y.n.] gibi geli­ yor. Fakat dinamik bir sistem, hareketi nedeniyle çevreyi etkilemede bulunur. Yaptığı bu etkilemenin bir tepkisini de çevreden görecek­ tir. Böylece rastlantılı olayların tamamen ortadan kaldırılması ola­ naksız olup bunların etkilerinin zararsız duruma getirilmesi gerekir. Bunun içinde sistem ve çevrenin zaman ve olayların akışı bakımın­ dan sürekli, birbirine bağlı süreçlerle kapalı bir sistem meydana ge­ tirmesi gerekir. Ancak bu şekilde hedef programlanıp saptanabilir ve bir makinenin [gibi. y.n.] olağan davranışları belirlenebilir. Bu da be­ lirli bir programa göre işleyen makine, yani otomat demektir. ["Man­ çurya Kobayları" ve de bir alt kademedeki "mankurt"lar bir bakıma "-kotarılmış- haber"ler kanalıyla programlanmış "otomat"lardır. y.n.] "Bir şeyin gerçekleşebilmesi için plan içinde tüm gerçekleşme süreci koordine edilir. Kibernetiksel olarak önerrıli olan insan ve çevrenin kibernetiksel bir sistem meydana getirmeleri ve ikinci, üçüncü . . . sistemlerin, özellikle insanın en iyiye ulaşmaya yönelmiş olduğudur. Tüm sistem ve diğer sistemler kibernetik düzen dairesini 66

ABD-İZRAEL GLOBAL DEVLET TERÖRÜ VE JONATHAN I NSTITUTE

gerçekleştirmekle, kibernetiksel sistemi karakterize ederler. İnsan için önemli olanda çevreden gelen -kotarılmış- haberler, bu haberlerin alınması ve işlemesi, emirlere dönüşüp davranışlarla yine çevreye dönmesidir. Bu yönden hareket eden psikoloji ekoline, "enformas­ yon psikoloji" adı verilmektedir. Her ne şekilde olursa olsun, çeşitli haberlerden veya aynı haber gruplarının çeşitli kombinasyonların­ dan, yeni kombinasyonlar yapabilme işlemi teknik olarak gerçekleş­ tirilebilir. Buna " öğrenme matriksi" denir. Yan sistem olan birey, top­ lumdan aldığı haberleri işler ve buna uygun davranışlarda bulunur.

"En önemli hedef ihtiyaçlardır. [Bunun için tüketim fetişizmi manipüle edilir. y.n.] Kapitalist toplumun tek amacı kar elde etmek­ tir. İnsan bir makine parçasından farklıdır. Programın farkına va­ rır, onu tanır ve değiştirebilir. Ekonomik yapısına göre yan sistem­ ler ya tüm sistemi açılmaya, çözülmeye veya daha sıkı kapanıp tam bir birlik getirmeye zorlarlar. Yan sistemlerin birbirinden uzaklaş­ ması aralarındaki zıtlıklardan gelir. Tekelleşen yan sistemler bu zıt­ lıkları dolayısıyla tüm ekonomik sistemin güvenirlik ve tamlığının zayıflamasını son reddeye getirirler. Ekonomik kriz böyle sistemle­ rin baş ziyaretçisidir:• Kısaca özetlersek; s/k/ibernetiğin karşı-devrimci pragmatistleri, iktisadi ve siyasi determinist "zorunluluk"u kontrol ve yönetme sev­ dasındadırlar. Onlar için kibernetik toplumun otomatlaştırılmasıdır; halbuki insan, bio-psiko-sosyal bir varlıktır. Onların pragmatiğinde, "düzen"i ultrastabil bir "kapalı sistem" içinde tutmak için en uygun davranış kibernetik terör programlamaktır. Ya da daha siyasal açıklama ile devlet terörü. Kontr�gerilla ve kontra-gerilla bunun militer, para­ militer ve paradox militer teknik-taktik anlatımıdır.28 Karşı-bilinçle güdümlenen "kültür dejenerasyonu" da bu kapsamda düşünülmeli­ dir. Burada insanın ve kanın hiçbir değeri yoktur. Büyük Türk düş­ manı ve anti-komünist mason maşrık-ı azamı Winston Churchill'in 28

Gen.bil.i.bkz. "Globalist Karşı-Devrim", Halid Özkul. ( Doğu Kitabevi. 2014. Nergiz Yay. 2. Baskı. 2017)

67

HALİD ÖZKUL

veciz(!) sözü ile "bir damla petrol, bir damla kandan daha önemlidir!" Bu -kapitalist- sistemin en basit örneği James Watt'ın bulduğu fırıl­ daktı. Watt'ın buharı ayarlayan "fırıldağı", mekanik bir otomattı. Gü­ nümüzün iktisadi-siyasi-toplumsal-tarihsel buharı olan sınıflar müca­ delesini ayarlayan mali oligarşinin fırıldağı ise siyasal bir otomattır.29 Bir arayüz olarak Amerikan devrimci-demokrat kaynaklarından kronolojik bir bilgiyi aktaralım:

'J\lman Savunma Bakanı Bilim Danışmanı, Herbert Anschutz'un görüşleri, "Amaçlı Sistemler"den ötürü "istihbarat Davranışının Psi­ kokibernetikleri": "O sosyal sistemler dikkatle ilgi uyandırıyor sis­ temlerin eşdeğerlik noktası Shannon'un haberinin hoşnut veya gerek­ sizlik aşırı bir değeri tarafından tanımlanmıştır ... . her olayın içinde, öğrenme bir gereksizliğin artışı anlamına gelir. Eğer orada iç veri sü­ reci veya dış iletişim tarafından gereksizlik artışının daha ileri olanağı yoksa, daha hiçbir şey öğrenilebilememiştir;' diyerek konspirasyon ve provokasyon sisteminin ana hatlarını uzman lisanı ile belirtiyordu. . .

"1947'de matematiğin uygulamalarının [soğuk.y.n. ] savaşa ku­ rumsallaştırılması (için), Hava Kuvvetleri tarafından RAND şirketi­ nin oluşumu. John von Neumann, RAND'a danışman olur. John von Neumann, {1945'de} amaç projelerinin bütün bilgisine sahip birkaç bilimadamından biridir. Sonradan Japonya'ya paraşütle atılan (atom) bombası için hedef seçilmesine yardımeder; hidrojen bombasının eleş­ tirel bir teorisyeni olur ve MAD'ın başlıca bir stratejisti; savaş-oyunu soğuk-savaş askeri stratejisinin başlangıç noktası olmuştur. O hem de bilgisayar genel-amacının fikri üstüne eleştirel çalışma içinde yer­ leşir, ENIAC gelişimine yardımeder ve Cybernetics Group'da güçleri örgütleyenlerden biri olur. Standard Oil, IBM, Atomic Energy Com­ mission, Air Force, Los Alamos Labs'a bir danışman(dır) ve diğerleri arasında CIA (da vardır). Ayrıca sinirsel şebekeler fikrinin gelişme­ sini merkezileştiren, internetin kavramsal habercisi(dir). 29

Bkz. Ek:4

68

ABD-İZRAEL GLOBAL DEVLET TERÖRÜ VE JONATHAN INSTITUTE

"1948'de İngiltere'de FC Williams (de Landa) tarafından ilk ge­ nel-amaçlı bilgisayarın icadı. Zihinsel Sağlık İçin Dünya Federas­ yonu kurulur (Margaret Mead {New York'taki Amerikan Doğa Tarihi Müzesi'nde etnoloji müze müdür yardımcısı. Kibernetik Grubu'nun "yeryüzü tanrıçası" olarak niteleniyordu. Kurt Lewin'in korumasında bir öğrenci, onun da kayırdığı Betty Friedan aracılığıyla modern fe­ minist hareketin başlatılmasına yardımcı oldu. Kurt Lewin, önemli bir yolcu-üyesi olduğu "Yeni Sol"un tapınağı Frankfurth Okulu'nun kuru­ cularından Kari Korsch'un çalışma arkadaşıydı. MITde Grup Dina­ mikleri İçin Araştırma Merkezi kurucusuydu. Frankfurt Okulu'nun başı Max Horkheimer, Önyargı İçinde Çalışmaları süresince Cyberne­ tics Group ile işbirliği içindeydi. Fromm'un Anatomy'sine nüfuz eden "Büyük Yalanlar"ın biri erotik uyuşturucu madde-rock-sex karşı-kül­ türü fıkridir ki o teknokratik "mezarlık sapıklıkları" derneği kiberne­ tiğin panzehiridir. Aslında, Frankfurt Okulu ve onun sıkı müttefıkleri arasında Russell/Wells/Huxley Britanyalı oligarşi, 1960'ların karşı­ kültür projesi ve kibernetik projesinin -her ikisinin- mimarlarıdırlar. "Gerçek olayda, Cybernetics Group'a ]osiah Macy Foundation tarafından sponsor olunmuştur. Şemsiyenin altında, CIA ve Britanya istihbaratı, LSD-25 içeren zihin-değiştiren sanrıları meydana geti­ ren uyuşturucu maddeler ile kitle deneyi yönetmişlerdi. Deney, en sonunda, New York'un Greenwich Village, San Francisco'nun cad­ deleri üstünde dışarıya dökülmüş ve her Amerikan kolej kampüsü 1966-72'in "değişiklik paradigması" karşı-kültürü bize verir.3° Frank Fremont-Smith, Macy Vakfı ile diğerleri: "Bazısı komünist dünya devriminden ürkmüştür, dünya zihinsel sağlığı bir liberal alternatif ideolojiyi kabul etmiş görünmektedir:'(Helms/ CIA patronu. y.n.) '40-ların sonlarında, Shockley tarafından Beli Labratuvarlarında transistörün geliştirilmesi. " 1950, Bluebird Projesi (sonradan Artichoke Projesi oldu). He­ defleri, sorguya karşı ajan personelin kondisyonu ne kadar ortaya 30

Jeffrey Steinberg. Executive Intelligence Review. May 5, 2000

69

HALİD ÖZKUL

çıkarılır, sorgu teknikleri araştırması, hafıza arttırımı. İstihbarat Bi­ limsel Ofisi, CIA'nın bölümü Teknik Servisler ile eşgüdümlenmişti; program ' 50-lerin sonlarına kadar devam etmişti. 1951'de bir İs­ viçre şirketi Sandoz eczacılık, bir haftada LSD'nin 100 gramını tes­ lim etmek için (A)BD Hükümeti ile özel bir sözleşmeyle anlaşır ve "komünist" ülkelerin herhangi birisine (LSD'yi) sağlamayacaktır. 1953'te o zaman direktör yardımcısı Richard Helms'in önerisiyle; CIA, MKULTRA Projesini başlatmıştır. Proje 1963'lerin sonuna ka­ dar devam eder; hemen hemen bütün projelerin kayıtları 1973'de Helms'in direktörlüğünde imha edilmiştir. Bu proje için mali kaynak Macy Vakfı aracılığıyla akıtılmıştır. SOD (CIA) ile bilimsel çalışmada LSD sağlayan Dr. Olson, sürekli etkilenmiş ve sonradan bir CIA hayvan terbiyecisinin (handler) 3 1 koruması altında iken Washington DC'deki bir otelde pencere(?)den dışarı atlar. Harold Abramson, ka­ tılan bir fizikçidir. Bir yıl sonra, Abramson Siamese döğüşçü balığı üstüne LSD'nin tesirleri ile işin birkaç makalesinden ilkini yayınlar. Abramson, bir alerjist ve çocuk doktorudur. O hem de 1950'ler sü­ resinden sorumludur, LSD konferanslarının örgütleyicisi (bunlar­ dan ilki 1959'da oluşturuldu) ve LSD Cybernetics grubunun adına çoğunu yöneten Frank Fremont-Smith, Macy Vakfının başını içe­ rir. '50-lerin sonunda RAND şirketinde Paul Baran bir nükleer sa­ vaşa karşı koymaya yatkın bir iletişim sistemini geliştirmeye başlar. CIA, LSD üstüne insan denekleri testleri için Society for the lnves­ tigation of Human Ecology, Josiah Macy Foundation ve Geschik­ ter Foundation ile bir rakibin yerini alan sözleşmeler ayarlar. Ordu Kimyasal Birlikleri, 1000 Amerikan askerine ("gönüllüler") LSD ve­ rir; o zaman savaş-meydanı performansı hakkında bir seri testlerine iştirakeder. 95 "gönüllü" bir istihbarat silahı olarak LSD'nin potansi­ yelini sonradan ortaya çıkan değerlendirmesinde test edilmişlerdir. 31

Bu tanımlama Anglo-Amerikan istihbarat örgütlerinin kullandığı bir kelimedir. Gerçek anlamı "hayvan/köpek terbiyecisi" olmasına karşın, örgütün kullandığı "ajan" veya "ajan-provokatör"ü sürekli denetim altında tutan istihbarat görevlisi için kullanılır...

70

ABD-İZRAEL GLOBAL DEVLET TERÖRÜ VE JONATHAN INSTITUTE

Bu testler CIAöan gerçekten saklanmıştır. 1959Öa Gorınan, insan denekleri testi için Georgetown'daki binanın bir CIA ek binasını mü­ sadere etmiştir. Geshickter Foundation rakibinin yerini almıştır; Dr. Geshickter'in vakfı, federal mahkumlar ve ölümcül kötü hastalar üs­ tünde LSD deneylerini finanse etmiştir. Geshickter'in vakfı '50-lerin sonlarından '70-lerin başına kadar üniversitelerin çoğuna, diğer ens­ titülere 2 milyon dolardan daha çok (para) akıtmıştı.

" 1960'da Jack Kilby tarafından silikon cipin keşfi. 1962Öa Ordu Kimyasal Birlikleri'nin Third Chance Projesi ve Derby Hat; denizaşırı yerlerde anılan sıraya göre Amerikan askeri personelini ve yabancı ulusları istençdışı teste bulaştırır. Bu projeler hem de (başarısızlık) CIAöan saklanmıştı. '60-ların ortasında Ted Nelson "hypertext"i uy­ durur. 1968'de ilk yıllık American Society for Cybernetics sempoz­ yumu. Sempozyum hareket tarzına "Amaçlı Sistemler" adı verildi. Doug Engelbart, grafik kullanıcı arayüzü (windows ile bilgisayar ekranı) San Francisco yakınında bir konferansta bilgisayar araştır­ macılarına tanıtır ve mouse-fare de, "bilgisayar gösterisi bağlantının dış görünüşünde, insan ve makine arasında arayüze dönüştürür. Ba­ zen de, Engelbart'in "artırma laboratuvarı" (ARPA finanse etmiştir) insandan insana etkileşimin bir yolu olarak bilgisayar kullanılmaya başlar. İlkel elektronik posta ile kolektif dergiler ve grup etkileşimi. (de Landa) 1969'da ARPANET 'in ilk boğum noktası UCLA'.da hazır­ landı. 1970'da Mansfield Yasası doğrudan askeri başvuru olmaksızın (yeni adı ile) DARPA projelerin finansmanını yasaklar. 1971Öe hal­ kın göçünü yeni Xerox PARC hesaplama birbirini etkileme (veteriner. Oluşmuş- küme) içinde ilgi duymuştu. PARC sonradan ortaya çıkan mouse(fare) ve windows'u mükemmel yapar, parçalı planlanmış gra­ fikler gelişir, ilk kişisel bilgisayar ALTO bir araya toplanır. Bu ürün­ ler asla Xerox yoluyla pazara ulaşmaz, ama hackerların meraklı ça­ lışmasından uzak hızla döner. 1988Öe Morris'in İnternet solucanı RAND dahil, interneti felçeder:' 71

HALİD ÖZKUL

Esas konumuza girmeden önce, bir parantez daha açıp konu­ muzla ilgili bilimsel bir bağlamı açıklamak istiyorum. Yukarıdaki sa­ tırlarda sık sık kullandığım ve bundan sonrada kullanacağım "kaos" terimi, sıradan sözlüklerde ( TDK. Türkçe Sözlük. 1992. C.11. s.782) açıklandığı anlamda: "Kaos: (chaos Ücret siz 1,995 $ 595 $ 395 $

l Tüın içeri giren kayıta 50 $ giriş ücreti değer biçilmiş olabilecek csı Hükümet Eğitim Formları (DO1556 veya SF281) kabul edilmişler

4