128 65 5MB
Turkish Pages 147 [154] Year 2006
Frankfurt Okulu'nun önek gelen kuramcılarından biri olan Adomo'nun savaş sonrası Batı Almanya'nın toplumsal kültürünü eleştiri süzgecinden geçirdiği yazıları, bugünün Türkiye'sine de birçok açıdan ışık tutuyor. 1950 ile 1969 yılları arasındaki döneme yayılan yazılar, gerek faşizm sonrası dönemin, gerekse soğuk savaş ve refah toplumu yabancılaşmasının yükseldiği yıllarda egemen olan kitle kültürüne acımasız eleştiriler getiriyor. Faşizm sonrası Almanya ile askeri diktatörlükler sonrası otoriter Türkiye'nin kitle kültürü düzeyindeki birçok özelliği ilginç bir örtüşme gösteriyor.
B E L G E Y A Y IN L A R I: 542 D üşünce Dizisi
E L E Ş T İR İ Toplum Üzerine Yazılar T eodor W . A dom o
Yayma Hazırlayan A ttila Tuygan
Sayfa D üzeni A ristan
Dizgi M inife Yıldızhan
Kapak Tasarım A lparslan Tuygan
B irinci Baskı M ayıs 1990
İkin ci Baskı Ekim 2006
İç/K apak Baskı-Cilt Berdan M atbaacılık
© B E L G E U L U S L A R A R A S I Y A Y IN C IL IK D ivanyolu Cad. B inbirdirek Işhanı No: 15/1 Su ltanahm et/lstanbul Tel/Fax: 0 (2 1 2 ) 638 34 58 E-m ail: belgeyayinevi@ hotm ail.com belgekitapkulubu@ yahoo.com
Theodor W. Adorno
ELEŞTİRİ Toplum Üstüne Yazılar Türkçesi:
M. Yılmaz ÖNER
Itelçe
ve vınlan
İÇİNDEKİLER
AD O R NO ’N U N ESERLERİ.......................................... 7 ALMAN YAYINCININ SU N U Ş YAZISI.................. 9 A D O R N O 'N U N YAŞAM ÖYKÜSÜ.........................13 SİYASET VE NEVROZ Ü S T Ü N E ........................... 17 FREUD TEORİSİ VE FAŞİST PROPAGANDANIN YAPISI...................................25 SPENGLER HAKLI MI ÇIKACAK?............................57 ALMANYA'DA KÜLTÜRÜN, DİRİLİŞİ................... 69 BİREY VE ÖRGÜTLENM E....................................... 83 TEVEKKÜL................................................................... 101 ELEŞTİRİ.......................................................................107 S O N SÖ Z /Y ılm az Ö N ER ........................................ 117
A D O R N O 'N U N ESERLERİ
Adom o nun eserleri R olf Diedemann tarafın d an S uhrkam p V erlag 'ta 2 0 cilt h alin d e yayınlanıyor. İlk yayınlanış tarihleri bakım ın d an e n önem lileri şöyle: 1924 "H u sse rl F en o m en o lo jisin d e N e s n e l'in v e Bilgi'Kuram saTın T ra n s a n d a n ta llığ f, D oktora T e z i. 1927 "B ed en d eki R u h u n T ra n s a n d a n ta l Ö ğ retisin d e Bilinçaltı Kavram ı", D oçentlik T e z i. 1931 "F elsefen in G üncelliği", D oçentlik Dersi. 1932 "D oğ a T a rih i Fikri" v e "M üziğin T o p lu m d a k i D urum u". 1933 "K ierkegaard, Estetik N iteliğin K urgulanm ası", resm î doçen tlik tezi (T ü b in g e n , 1962, 1 9 6 6 v e 1974). 1935 "O to rite v e Aile" (ortak bir çalışm a). 1937 " W a g n e r Ü stü n e Bir D e n em e " 1940 "H u sse rl v e İdealizm M eselesi” (Jo u rn a l o f Philosophy). 1947 "A ydınlanm an ın Diyalektiği" (H o rk h o im er'le birlikte). 1949 'Y e n i M üziğin Felsefesi" (T ü b in g e n , 1958). 1950 " O to rite r Kişilik" ( N e w Y ork, 1 984, 1978).
7
TKeodof W. Adomo
1951
"Minima Moralia" (Beriin/Frankfurt)
1956 "Bilgi Kuramının Meta^Kritik'i" (Stuttgart). Kendisinin felsefi programını da içeren bu kitap Adom o'nun kendisine göre en önemli eseridir. "Uyumsuz Sesler", yönetilen dünyada müzik, 1957 "Üç H egel İncelemesi", 1. Bölüm. "Edebiyat N otlan 1". 1961 "Edebiyat N otlan II". 1962 "Müzik Sosyolojisine Giriş", Sociologica 11. 1963 "Dokuz Eleştirel Model", 1. cilt. "Kavramlar". 1964 "Özlü Olmamın Kabacası", Alman ideolojisi üstüne. 1965 "Edebiyat N otlan III". 1966 "Negatif Diyalektik". 1967 "Örneği Yok", Parva Aesthetika. 1968 "Pozitivizm Kavgasına Giriş". 1969 "Estetik Teori". "Parolalar", Eleştirel Modeller, 2. cilt. 1970 "Toplum Teorisi ve Yöntembilgisi Üstüne Yazılar". "Erginlik Eğitimi". 1973 "Felsefi Terminoloji", 2 cilt, 1974.
8
€ X j£ Ş X J R J 7 / T o p lu m LÂstüne }Şazı]at
ALMAN YAYINCININ SUNUŞ YAZISI
‘Toplum sal düzene m üdahalede bulunup pratik açıdan değiştirme iradesini taşıyan düşünceler Adorno'nun felsefesinin özüdür, yoksa bu felsefenin salt uygulanışı değil.1 Praksisi teorinin kıstası haline getirmekten ısrarla ne denli kaçtndıysa güncel sorunlara karşı kamuoyu önünde ve yanlış anlamalara meydan vermeyecek biçimde tavır almaktan da o denli çekin medi. Kitaptaki metinlerin odak noktasında birey ve toplum ilişkileri yer adıyor: Geç-kapitalizmin, radikal teorinin siyasal praksise geçişini engellemek ve böylece bu teoriyi yozlaştırmak la tehdit eden koşullarında spontamlık mümkün mü? Düşünen öznelerin yetersizlikleri bugün kendini teorinin nesnel güç süzlüğünde kanıtlıyor. T eori, düşüncenin bu nesnellik karşısmdaJci tavnnın ifadesidir. Teori ile praksisin birliği hiçbir karan verilme aşamasında değil. A dom o düşüncelerinde bu konuda hiç hayadlere kapılıp kendini aldatmaya kadkmadı. Bu düşünce ler etki yaratmayı amaçlamadığı her yerde o denli etkili oldu. N e ki sosyad demokrasinin yerine getirmediği varitleri dile getirmek, sistemin bağrında değişmelere yol açmak üzere gi riştiği denem eler reformist birer girişim olarak değerlendirilip 9
Theodof W. jAdorno
öylece kenara atılamaz. Reformculuk tarihin değişm ez belirti lerinden biri debidir. "Praksis her yerde kopuk kopuk düşündüğünden, tarihin bir anında, en zavallı reformlar bile hak ettiklerinden daha haklı çıkmak isterler". Eylemcilik, spontanlığa gizli yollardan varmak isterken onu fetiş haline getirir, tarihe yabancı halan bir idealizme kapılma tehlikesi karşısında büyülü silahlarla donanmış değilken Adomo'nun felsefesi tarihsel anı, şimdi ve burada nesnel düzeyde mümkün sayılan olanakları hiç şaşmaksızm
düşünmekle
materyalist açıdan
meşrulaşmış
bulunuyor. H er şeyin gerçek-dışı olduğunu her şeyi sihirli bir değnekle ya da zorla yol değiştirmek isteyenler esaslı biçimde sahip çıkıyorlar. Tarihsel materyalizmin savunduğu üzere, nes nenin öncelliği, değişen praksisi dikkate almak açısından teori den hiç de geride kalmamalıydı. Teorinin tarihten kaynaklan maya kalkıştığı, tarihteki işaretlere kendini artık gereksinmez sandığı yerde, kendi kendini hiçe saymış oluyor. Eylemcilik, gerçekliklerden kuvvet almadığı sürece sahte bir eylemcilik hali ni alıyor. Kör bir anarşist gibi kendini duvarlara çarpan birey bununla spontanlığını kanıtlamış olmuyor, o sahiden de tevekküle kapılıyor, kapılmıştır. "Nesnenin cansızlığına can katan spontanlık, taşlaşmış gerçekliğin, bu taşlaşma basıncınım yol açtığı çatlaklann dışa vurduğu çürük yerlere yapıştınlıp sıvanacaktı elbette". T eori düşmanı praksis ister isteme* pratik liğe doğru geriliyor. T eori ve praksis birliğinin bedeli ikisinden birini soyutlayarak ödenem ez Mantıkçı aklın hüküm süren boz gunculuğuna karşılık ortada bozguncu bir praksis varki bu prak sis, sosyalizmi geliştirmiyor, sadece kapalı toplum somut olarak ne getirdiyse onu onaylıyor, yani sahte bütünün mutlak ikti darını.. Çatlak yerlere tek tek işaret koyan teori bütünün altüst edilmesine hacet kalmadan da bu durumu zamanın gözlerinden 10
ĞLĞ$T3TRC7 / T o plum Ü stü n e Y o 2 ilat*
okuyabilir.
M arx,
m ücadelelerinin
sın ıf bir
m ücadeleleri
parçası
teorisinin
olduğunda
sınıf
diretiyordu.
Adorno'nun "Düşünmek eylemektir, teori praksisin yapısal bir biçimidir" sözlerinin
de
başka bir şeyi söylediği yok.
Bugünlerde eleştirinin yarattığı aracılık veya iletişim, dolayımsız eylem karşısında gerçek praksisi oluşturuyor. M üdahaleler ( Eingriffe) ve Parolalar ( Stichwone ) adlı kitaplarında Adorno toplum ve kültür-eleştirisine ilişkin kavramlannın modellerini birarada veriyor. Bu kitap ise bu bileşimin bir bakıma devamıdır. Adorno'nun Amerika'daki göç yıllarından sonra döndüğü 1950 yılı ile ölüm yılı olan 1969 aracında yap tığı çalışmadan kapsıyor. İlkin 1971'de Almanya'da yayınlanan bu çalışmalar denem e türünde olsun serbest konferans türünde olsun, bilimsel bir takım makalelerden doğrudan siyaısal bir çağrıya kadar uzanan yazılardır.
(
J
II
L j k J / T o p lu m LÂsfûrve \Ş a zt\a ı
A D O R N O 'N U N YAŞAM ÖYKÜSÜ
1903 A dom o, Frankfurt'ta şarap tüccarı VViesengrund ile karısı (kızlık adı) Adorno'nun oğlu olarak 11 Eylül'de dünyaya geldi. Frankfurt'taki lise yıllarında kendinden on yaş daha büyük olan Siegfried Kracauer ile dostluk kurdu. Sosyolojik denemeleri hâlâ okunan ve "Caiigari'den Hitler'e" adıyla bir de incelemesi de bulunan Kracauer'le birlikte A dom o, Kant'ı incelem eye koyulurlar. 1921 Adorno, A 'bitu r (lise bitirme) sınavını verir, E. Bloch'un
" Ütopya Ruhu nu ve G. Lukacs'ın "Roman Kuramı’m okur. 1922/23 Üniversite öğrenimine başlar, bir yandan da müzik kursum ve eleştirileri üstüne yazmaya çalışır. Husserl Fenomenolojisiyle ilgili seminerde Horkheimer ile tanışır ve bir süre sonra da W . Benjamin ile de... T em el öğrenim dalı olarak Cornelius'un yanında felsefe öğrenimi görürken aynı zamanda sosyoloji, psikoloji ve müzik teorisi de okuyordu. 1924 Tamamıyla hocası Cornelius'un etkisi altında yazdığı doktora tezini (Husserl Fenomenolojisinde nesnel'in ve 13
Tkeodoc W. .Adomo
bilgi-kuramsal'ın
transandantlığı)
tamamladı,
28
T em m uz’da sınavını verdi. T e z çok sonra 1956'da basıldı. 1925 30 Ocak'ta Viyana'ya giden A dom o orada Alban Berg ve Schönberg'in yanında müzik kuramları ve kompozisyon kuramını öğrendi. Ber'in yarım kalan "VVozzeck” operası na hayran oldu. K. Kraus'un derslerini büyük ilgiyle izledi. 1927 "Bedendeki ruhun transandantal öğretisinde bilinçaltı kavramı" konulu doçentlik tezini tamamladı. H ocası Cornelius için yazdığı bu çalışmasını resmî olarak sun madan önce geri çekti. Sonradan kansı olan Gretel (Adorno) Karplus ile tanıştı. 1928 A dom o, E. Bloch’la tanışır. 1929-30 "Tan" CAnbruch ) dergisine redaktör olarak girer, ama dergi komünist partisinin yayın organı haline geldi diye aynlır. 1931 Tillich'in yanında doçentlik dersini verir: "Felsefenin Güncelliği. Burada gerek konu, gerekse yöntem açısından W . Benjamin’in büyük etkisi göze çarpmaktadır. 1933 "Estetik Niteliğin Kurgulanması" anlamında ikinci bir doçentlik tezi daha hazırlar, 30 Ocak gününde yayınlanan bu çalışma tam da Hitler'in iktidarı ele geçirdiği güne rastlar. Burada G. Lukacs'ın " Tarih ve S ınıf Bilinci' n in etkileri gözden kaçmaz. 1934 Oxford'a göç eder ve Merton kolejinde çalışmaya başlar, orada K. Mannheim'le tanışır. Fenomenolojik idealizmle artık iplerini koparmak karanndadır. 1937 Gretel Karplus'la 8 Eylül'de evlenir. 1938 Şubat ayında A.B.D'ye göç eder ve ilerde birlikte çalışa cağı birçok arkadaşıyla orada bir araya gelir. Baba soyadını 14
LÜ RiI7 / T o p lu m (Â stüne }Şazı\a
bırakarak kızlık soyadını benimser. Daha 1928'den ber sıkı sıkıya bağlı bulunduğu "Enstitü" nün bu kez resm üyesi olur. "Princeton Radıo Research Project"in "müzil incelemeleri" bölüm üne
Paul Lazarsfeld'le birlikte
başkanlık eder. 1941 A dom o, Horkheimer le birlikte Califomia' ya taşınırlar. 1949 Federal Almanya'ya döner, Frankfurt/M. Üniversite' si'nde felsefe ve sosyoloji bölüm ünde ordinaryüs pro' fesörlüğe getirilir. 1 9 5 2 -5 3
Ö te
yandan
da
Beverly
Hills'teki
"Hacker
Foundation"ı yönetmektedir. 1958 1953'ten beri eşbaşkanı olduğu "Enstitünün başkanlığına getirilir. 1969 İsviçre'de 6 Ağustos'ta ölür.
15
LÜRJ7 / Xoplum Mstüne V O bakımdan faşist önderin açısında önderi izleyenlerde yeniden uyandırılan irrasyonellik yeterince rasyoneldir. Çünkü önderin, kitlenin “gerçeği algılamaya ve düşünmeye değil, erotik bağlara dayanarak inandırılmasına” ihtiyaç vardır.
yüzden yapısındaki katılığa rağmen yerini başka bir şey kolayca alabilir. Bu fenomen. Alman halkına yararlı olan şeyin iyi olduğu biçimindeki Nazi formülünü olduğu gibi ifade ediyor. Aynı şema. Amerikan faşist demagoglarının sözlerinde de tekrarlanmaktadır. Bu demagoglar, kendi muhtemel yandaşlarının hiç bir zaman kendi vicdanlarına değil, hep konvansiyonel, stereotip, yüzeysel değerlere hitap ederler. (M) Yakın faşist çevrenin kendine has mazohizminin sadist içgüdülerle kaçınılmaz biçimde bağlantılı olduğu Freud'un, aslında Odipus Kompleksi çerçevesinde gelişen "iki yönlü davranışlar” konusundaki genel teorisiyle uyum içindedir. Bireylerin kitlelerle faşist düzlemde bütünleşmesi, bireylere, öteki tatminlerin yerine geçen./.
35
Tkeodoe W. ^d o ftıo
Libidonun, önder ile önderi izleyenler arasında ve izleyen lerin kendi aralarındaki bir bağ maddesine dönüştürüldüğü mekanizma özdeşleştirme mekanizmasıdır. Freud kitabının büyük bölümünü bunun analizine adamıştIr