Selçuklu ve Osmanlı Döneminde Şam Valileri [1 ed.] 9786257459


104 2 2MB

Turkish Pages 174 [176] Year 2021

Report DMCA / Copyright

DOWNLOAD PDF FILE

Table of contents :
Salahaddin El-Müneccid Selçuklu ve Osmanlı Döneminde Şam Valileri Selenge Yayınları - 0021
Untitled.FR12 - 0001_2R
Untitled.FR12 - 0002_1L
Untitled.FR12 - 0002_2R
Untitled.FR12 - 0003_1L
Untitled.FR12 - 0003_2R
Untitled.FR12 - 0004_1L
Untitled.FR12 - 0004_2R
Untitled.FR12 - 0005_1L
Untitled.FR12 - 0005_2R
Untitled.FR12 - 0006_1L
Untitled.FR12 - 0006_2R
Untitled.FR12 - 0007_1L
Untitled.FR12 - 0007_2R
Untitled.FR12 - 0008_1L
Untitled.FR12 - 0008_2R
Untitled.FR12 - 0009_1L
Untitled.FR12 - 0009_2R
Untitled.FR12 - 0010_1L
Untitled.FR12 - 0010_2R
Untitled.FR12 - 0011_1L
Untitled.FR12 - 0011_2R
Untitled.FR12 - 0012_1L
Untitled.FR12 - 0012_2R
Untitled.FR12 - 0013_1L
Untitled.FR12 - 0013_2R
Untitled.FR12 - 0014_1L
Untitled.FR12 - 0014_2R
Untitled.FR12 - 0015_1L
Untitled.FR12 - 0015_2R
Untitled.FR12 - 0016_1L
Untitled.FR12 - 0016_2R
Untitled.FR12 - 0017_1L
Untitled.FR12 - 0017_2R
Untitled.FR12 - 0018_1L
Untitled.FR12 - 0018_2R
Untitled.FR12 - 0019_1L
Untitled.FR12 - 0019_2R
Untitled.FR12 - 0020_1L
Untitled.FR12 - 0020_2R
Untitled.FR12 - 0021_1L
Untitled.FR12 - 0021_2R
Untitled.FR12 - 0022_1L
Untitled.FR12 - 0022_2R
Untitled.FR12 - 0023_1L
Untitled.FR12 - 0023_2R
Untitled.FR12 - 0024_1L
Untitled.FR12 - 0024_2R
Untitled.FR12 - 0025_1L
Untitled.FR12 - 0025_2R
Untitled.FR12 - 0026_1L
Untitled.FR12 - 0026_2R
Untitled.FR12 - 0027_1L
Untitled.FR12 - 0027_2R
Untitled.FR12 - 0028_1L
Untitled.FR12 - 0028_2R
Untitled.FR12 - 0029_1L
Untitled.FR12 - 0029_2R
Untitled.FR12 - 0030_1L
Untitled.FR12 - 0030_2R
Untitled.FR12 - 0031_1L
Untitled.FR12 - 0031_2R
Untitled.FR12 - 0032_1L
Untitled.FR12 - 0032_2R
Untitled.FR12 - 0033_1L
Untitled.FR12 - 0033_2R
Untitled.FR12 - 0034_1L
Untitled.FR12 - 0034_2R
Untitled.FR12 - 0035_1L
Untitled.FR12 - 0035_2R
Untitled.FR12 - 0036_1L
Untitled.FR12 - 0036_2R
Untitled.FR12 - 0037_1L
Untitled.FR12 - 0037_2R
Untitled.FR12 - 0038_1L
Untitled.FR12 - 0038_2R
Untitled.FR12 - 0039_1L
Untitled.FR12 - 0039_2R
Untitled.FR12 - 0040_1L
Untitled.FR12 - 0040_2R
Untitled.FR12 - 0041_1L
Untitled.FR12 - 0041_2R
Untitled.FR12 - 0042_1L
Untitled.FR12 - 0042_2R
Untitled.FR12 - 0043_1L
Untitled.FR12 - 0043_2R
Untitled.FR12 - 0044_1L
Untitled.FR12 - 0044_2R
Untitled.FR12 - 0045_1L
Untitled.FR12 - 0045_2R
Untitled.FR12 - 0046_1L
Untitled.FR12 - 0046_2R
Untitled.FR12 - 0047_1L
Untitled.FR12 - 0047_2R
Untitled.FR12 - 0048_1L
Untitled.FR12 - 0048_2R
Untitled.FR12 - 0049_1L
Untitled.FR12 - 0049_2R
Untitled.FR12 - 0050_1L
Untitled.FR12 - 0050_2R
Untitled.FR12 - 0051_1L
Untitled.FR12 - 0051_2R
Untitled.FR12 - 0052_1L
Untitled.FR12 - 0052_2R
Untitled.FR12 - 0053_1L
Untitled.FR12 - 0053_2R
Untitled.FR12 - 0054_1L
Untitled.FR12 - 0054_2R
Untitled.FR12 - 0055_1L
Untitled.FR12 - 0055_2R
Untitled.FR12 - 0056_1L
Untitled.FR12 - 0056_2R
Untitled.FR12 - 0057_1L
Untitled.FR12 - 0057_2R
Untitled.FR12 - 0058_1L
Untitled.FR12 - 0058_2R
Untitled.FR12 - 0059_1L
Untitled.FR12 - 0059_2R
Untitled.FR12 - 0060_1L
Untitled.FR12 - 0060_2R
Untitled.FR12 - 0061_1L
Untitled.FR12 - 0061_2R
Untitled.FR12 - 0062_1L
Untitled.FR12 - 0062_2R
Untitled.FR12 - 0063_1L
Untitled.FR12 - 0063_2R
Untitled.FR12 - 0064_1L
Untitled.FR12 - 0064_2R
Untitled.FR12 - 0065_1L
Untitled.FR12 - 0065_2R
Untitled.FR12 - 0066_1L
Untitled.FR12 - 0066_2R
Untitled.FR12 - 0067_1L
Untitled.FR12 - 0067_2R
Untitled.FR12 - 0068_1L
Untitled.FR12 - 0068_2R
Untitled.FR12 - 0069_1L
Untitled.FR12 - 0069_2R
Untitled.FR12 - 0070_1L
Untitled.FR12 - 0070_2R
Untitled.FR12 - 0071_1L
Untitled.FR12 - 0071_2R
Untitled.FR12 - 0072_1L
Untitled.FR12 - 0072_2R
Untitled.FR12 - 0073_1L
Untitled.FR12 - 0073_2R
Untitled.FR12 - 0074_1L
Untitled.FR12 - 0074_2R
Untitled.FR12 - 0075_1L
Untitled.FR12 - 0075_2R
Untitled.FR12 - 0076_1L
Untitled.FR12 - 0076_2R
Untitled.FR12 - 0077_1L
Untitled.FR12 - 0077_2R
Untitled.FR12 - 0078_1L
Untitled.FR12 - 0078_2R
Untitled.FR12 - 0079_1L
Untitled.FR12 - 0079_2R
Untitled.FR12 - 0080_1L
Untitled.FR12 - 0080_2R
Untitled.FR12 - 0081_1L
Untitled.FR12 - 0081_2R
Untitled.FR12 - 0082_1L
Untitled.FR12 - 0082_2R
Untitled.FR12 - 0083_1L
Untitled.FR12 - 0083_2R
Untitled.FR12 - 0084_1L
Untitled.FR12 - 0084_2R
Untitled.FR12 - 0085_1L
Untitled.FR12 - 0085_2R
Untitled.FR12 - 0086_1L
Untitled.FR12 - 0086_2R
Untitled.FR12 - 0087_1L
Untitled.FR12 - 0087_2R
Untitled.FR12 - 0088_1L
z - 0022
Recommend Papers

Selçuklu ve Osmanlı Döneminde Şam Valileri [1 ed.]
 9786257459

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

SELÇUKLU VE OSMANLI ••







DONEMINDE ŞAM VALiLERi

Salahaddin el-Müneccid

1 920 senesinde Şam'da (Dımaşk) doğan Salahaddin el-Münec­ cid, küçük yaşta Kur'an hafızı oldu. İlk ve yüksek eğitimini Suri­ ye'de tamamladıktan sonra doktora yapmak için Sorbonne Üni­ versitesi'ne gitti. Doktorasını tamamladıktan sonra Sorbonne'da Arapça paleografisi dersleri verdi. Ardından Mısır'a giderek Arap Birliği Teşkilatı için çalışmalarda bulundu. İlerleyen yıllarda Ame­ rikan Brinston Üniversitesi'nden Tahran Üniversitesi'ne birçok ülkede ders verdi. Hayatını İslam tarihinin temel metinlerini not­ landırarak tahkik etmeye adayan Müneccid'in tahkik ve telif ettiği eserlerin sayısı lSO'yi bulmuştur. 201 0 senesinde Riyad'da hayatını kaybettiğinde birçok Avrupa ve Arap ülkesinin bilim akademile­ rinde asli üye statüsündeydi.

Mustafa İsmail Dönmez 1977 yılında İskenderun'da doğdu. Arap dilini farklı disiplinler­ de ele alan çalışmalar yayımlandı ve Orta Doğu ülkelerinde yapı­ lan akademik çalışmalara danışmanlık etti. Osmanlı Türkçesinden ve Çağdaş Türkçeden Arapçaya çeviriler yaptı. Silahlı Adamlar İçin

Fıkralar, Bir Arap Kadının İtirafları, Hayalden Geriye Kalan, Akdeniz Sürgünü, Bedenin Hafızası. . . çağdaş Arap edebiyatından Türkçeye

çevirdiği kitaplardan bazılarıdır. Halen Selçuk Üniversitesi Yaban­ cı Diller Yüksekokulu'nda Doç. Dr. unvanıyla Arapça Mütercim ve Tercümanlık Anabilim Dalı Başkanı olarak çalışmakta ve çeviri ça­ lışmalarına devam etmektedir.

SELÇUKLU VE OSMANLI ••







DONEMINDE ŞAM VALiLERi

Derleyen ve Yayıma Hazırlayan Salahaddin el-Müneccid

Arapça Aslından Çeviren Mustafa İsmail Dönmez

İstanbul,

2021

SELENGE YAYINLARI

No: 179 1 Tarih Serisi: 138 1 Ekim 2021, 1. Baskı ÖZGÜN ADI

İbn Asıikir-Tıirihu Dımaşk

& İbn Cum'a el-Makkıir'- el-Bıişıit ve1-Kudıit & Zikro men & İbn el-Kıiri-el-Vüzerıi ellezine Hükmii Dımaşk

tevellıi Dimaşk ve Kudıitü Dimaşk GENEL YAYIN YÖNETMEN!

Kadir Yılmaz ARAPÇ A ASLINDAN ÇEVİREN

Mustafa İsmail Dönmez DERLEYEN VE YAYIMA HAZIRLAYAN

Salahaddin el-Müneccid EDİTÖR

Doğan Mert Demir SON OKUMA

İnayet Bebek KAPAK GÖRSEL!

Gustav Bauenıfeind'in çizimiyle, Şam Emevi Camii'nden bir manzara.

KAPAK TASARIMI

Şevket Dönmezoğlu SAYFA DÜZEN!

Hilal Yazlık BASKI-CiLT

Repar Dijital Matbaası ISBN 978-625-7459-21-1 SERTiFiKA NO. 40675

Selenge Yayınları, Repar Tasarım

Matbaa ue Reklamcılık Ticaret Limited Şirketi' tescilli markasıdır.

Mimar Sinan Mah.,

©Bu kitabın tüm hakları saklıdır.

34672 Üsküdar/İstanbul Tel: O (212) 522 48 45

metin ya da görseller yayınevinin izni

Selami Ali Efendi Cad., No: 5

www.selenge.com.tr e-posta: [email protected]

Tanıtım amaçlı, kısa alıntılar dışında olmadan hiçbir yolla çoğaltılamaz.

İÇİNDEKİLER Editörün Takdimi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ... . . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . .... . . . . . 7

BİRİNCİ KİTAP SELÇUKLULAR DÖNEMİNDE Ş AM VALİLERİ GİRİ Ş

..................................................................................................

11

Şam'da (Dımaşk) Selçuklular Dönemi . . . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 1 Selçukluların Şam'a Girişi......... .. .... . .... ... .... . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. 12 .

.

.

.

. .

.

.

.

Selçukluların Şam'daki Faaliyetleri ... . . . . . . . . . . . . . . . . ... . . . . ... . . . . . . . . . . . . . 13 Genel Faaliyetleri: . . . . . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . . . ... . . . . .... . . . . . . . . . . . . . . . . . . ... ... . . . . . . . 13 .

. .

Şii Mezhebine Son Vermeleri . .... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . ... . . . . . . . . . . . 13 .

Batınller ve İsmfülilerle Mücadeleleri . .... . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .... . . . . . 14 .

Haçlılarla Mücadele .................................................................... 16 Selçukluların Şam'a Özgü Faaliyetleri: . . . . . . . . . ... . .... ... ... . . . . . . . . . . . . . . 18 Şam İdaresinin Merkeziyetçi Yapılanması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 18 Şam'da Can Güvenliğinin, Refahın ve İstikrarın Sağlanması. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ...... . . ... .. . . . . . . . . . . . . ... . .... 19 .

.

.

.

.

.

.

Şam' ın Tekrar Mamur Hale Getirilmesi . . . . ..... . . . . . . . . . . . . . . ....... . . . 20 .

.

Şam'da Selçuklular Döneminde Yapılan ve Yenilenen Önemli Mimari Eserler . . .... . . . . . . . . . . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . ... . 20

İbn Asakir'in Tarihu Dımaşk'ında Selçuklu'nun Şam Valileri

.......................................................................................

23

Atsız b. Uvak b. el-Harizm! et-Türki . . . . . ... . . ..... . . . ...... . . . . . . . . . . . . . . . . 23 .

Tutuş b. Alparslan Ebu Şüca' . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . ... . ... . . ... . ... . . . . . . . . 24 Dukak b. Tutuş b. Alparslan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 25 Ertaş b. Tutuş ................................................................................ 26 Tuğtegin ........................................................................................ 26 Böri b. Tuğtegin ....... ............ ...... . . ................................................. 27 İsmail b. Böri b. Tuğtegin ..... ....................................................... 27

Mahmud b. Böri b. Tuğtegin . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 28 .

.

Muhammed b. Böri b. Tuğtegin . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 28 Abak b. Muhammed b. Böri b. Tuğtegin . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 29 .

Şam'daki (Dımaşk) Selçuklu Valilerinin Soy Şeceresi . . . . . . . . . . 31 .

.

Tutuş' un Soyundan Gelen Valiler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 31 .

.

.

.

.

Tuğtegin'in Soyundan Gelen Valiler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 31 .

EK

........................................................................................................

33

İKİNCİ KİTAP OSMANLI DÖNEMİNDE Ş AM VALİLERİ Takdim Giriş . ...

.

......................................................................................... .....

.

.

................... .......................................

....................................

37 39

Valilerin Durumu: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 40 .

.

.

.

Valilerin Kente Tesirleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 41 .

.

.

.

.

Valilerin Hacılarla İlgilenmeleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 42 .

.

.

Şam'ın Durumu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 42 Yayımlama yöntemimiz . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

. . . .

.

. . . .

46

Teşekkür . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 46 .

Ş AM PA Ş ALARI VE KADILARI..

................................................

47

Muhammed b. Cum'a el-Makkar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 47 .

Ş AM'DA VALİLİK YAPAN VEZİRLER

.

.

.

.

.............. .......................

127

Şam' da Valilik Yapan Vezirler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 129 .

EK: 1 . ..

.................................................................................................

155

EK: 2 .................................................................................................... 159 Osmanlı Döneminde Şam Tarihiyle İlgili Kaynaklar . . . . . . . . . . . 161 .

DİZİN

.

...................

. .. . .

.............. .

..

.

. .

................

...

.

....

.

... .........................

169

Editörün Takdimi

Güneşin doğduğu topraklarda bir cennet varsa, orası şüphesiz Dımaşk'tır Güneşin doğduğu saatte bir ışık aydınlatıyorsa karanlığı o da şüphesiz Dımaşk'tandır İbn Cübeyr

Şam (Dımaşk) tarih boyunca Doğu Akdeniz hinterlandının en parlak şehirlerinden biriydi. Haçlıların, Haşhaşilerin, Fatımilerin, Türklerin ve sair siyasi iradelerin her zaman ele geçirmek istediği bu şehir, günümüze kadar sayısız savaşlara sahne olmuştur. Şam'a sahip olmak isteyenler, muharebeler sırasında şehri defalarca ha­ rabeye çevirseler de Şam her seferinde ayağa kalkmayı ve ışığını yeniden saçmayı bildi. Elirtizdeki kitap, 2010 senesinde kaybettiğimiz Dımaşklı alim Salahaddin el-Müneccid'in birçok tenkitli neşrinin ve yazısının bir araya gelmesiyle vücut buldu . Bunların ilki Mecmau 1-İlml el-A­ rabl 'nin 24 ve 25. sayılarında yayımlanan Vülatü Dımaşk fi1- 'ah­

di's-Selcukl: Nusus Müstahrace min Tarihi Dımaşk el-kebir li 1-Hafız İbn 'Asakir adlı eseridir. Selçuklu devri Dımaşk valilerini konu edinen bu iki parçalı eser, Müneccid'in Selçukluların Şam'daki faaliyetleri hakkında verdiği tafsilatlı bilgilerle başlar; bu bölüm, Selçuklu'nun Şam'daki maddi mirasını ve Şam tarihini ön plana çıkaran hadi­ selerini ihtiva eder. Ancak bu eseri asıl önemli kılan, Salahaddin el-Müneccid'in Orta Çağ'ın ünlü müerrihi İbn Asakir' in Tarlhu Dımaşk adlı abidevi eserinden yaptığı tenkitli neşirdir. el-Münec­ cid bu eserinde, İbn Asakir'in Selçuklu'nun Şam valileri hakkında

8

Selçuklu ve Osmanlı Döneminde Şam Valileri

aktardığı malumatı derlemiş, bunları dipnotlarla zenginleştirerek bilim dünyasının dikkatine sunmuştur. Kitabın ikinci bölümü Osmanlı dönemine odaklanır. Bu bölümde el-Müneccid'in daha geniş bir perspektifle odaklandığı 1 949 tarihin­ de yayımlanan müstakil kitabı Vülatü Dımaşk fi1- 'ahdi 1- Osmanl'yi kullandık. Elinizdeki kitabın ikinci bölümünü oluşturan bu çalış­ mada, Osmanlı dönemi Dımaşk kenti hakkında ayrıntılı bir girişten sonra üç farklı Arapça kaynağın neşri mevcuttur. Bunlardan birin­ cisi İbn Cum'a el-Makkar'ın el-Başat ve1-Kudat'ı (Paşalar ve Kadı­ lar ), ikincisi yazarı belli olmayan Zikru men tevella Dimaşk ve Kudatü Dimaşk adlı eser, üçüncüsüyse İbn el-Kari'nin el-Vüzera ellezine Hük­ mu Dımaşk'ıdır (Şam'ı Yöneten Vezirler ) . Zikru men tevella Dimaşk ve Kudatü Dimaşk müstakil olarak kullanılmamış el-Makkar'ın eksik bıraktığı seneler için dipnotlarda yer almıştır. Bu iki eser de Osman­ lı devri Şam idaresi için arşivlerde ya da diğer Türkçe kaynaklarda yer almayan sayısız kıymetli bilgiyi barındırıyor. Bu kaynaklarda yer alan malumatlar Türk akademisi için ufuk açıcı olacaktır. '

Kitapta verilen hicri tarihler, Türk Tarih Kurumu'nun Tarih Çevir­ me Kılavuzu dikkate alınarak miladiye çevrilmiş, parantez içersinde ilgili yere yazılmıştır. İslam tarihinde Dımaşk olarak adlandırılan kent günümüzde Şam olarak tesmiye edildiğinden ve Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi'nde de ilgili madde Şam başlığıyla kaleme alındı­ ğından Dımaşk adı metin boyunca Şam şeklinde tercüme edilmiştir. Arapçada Muhammed olarak kullanılan isim, Osmanlı'da Mehmed şeklinde yer edindiğinden, Osmanlı idari mekanizmasında görev alan ve Arapça metinde Muhammed şeklinde yazılan isimler Türk­ çeleştirilerek Mehmed halinde yazılmıştır. Mustafa İsmail Dön­ mez'in ustalıkla Türkçeye aktardığı bu eser, Şam'ın Türk tarihini, bugüne kadar hak ettiği değeri görmeyen kaynaklar üzerinden gün yüzüne çıkarıyor. Doğan Mert Demir

BIRlNCI KlTAP

SELÇUKLULAR DÖNEMİNDE ŞAM VALİLERİ

(Hafız İbn Asakir'in Tarihu Dımaşk el-Kebir Adlı Eserinden Seçilmiş Metinler)

Tahkik: Salahaddin el-Müneccid

GİRİŞ

Şam'da (Dımaşk) Selçuklular Dönemi Selçuklular döneminde1 468 (1075/76) yılında Selçuklu Emiri At­ sız b. Uvak, Şam'a (Dımaşk) girerek bölgedeki Fatımi hakimiyetine son verdi. Mısır askerlerinin çekilmesiyle başlayan ve 549 ( 1 1 54/55) yılında son Tuğteginlilerin (Böriler ) Dımaşk'tan ayrılıp Nilreddin Mahmud b. Zengi'nin Dımaşk Atabegliği'ni kurmasıyla son bulan dönemde bölgede Selçuklular hakimdi. Selçuklular dönemi, seksen yıl gibi kısa bir süre devam etmiş olsa da Dımaşk tarihinin en şanlı; ülkenin gelişimi, yükselişi ve geleceği­ ni belirleme konusunda en etkili dönemiydi. Müteakip Zengiler ve Eyyubiler dönemi, Selçukluların yalnızca bir uzantısı ve temellerini attıkları devlet sisteminin devamıydı. Selçuklular dönemi, Dımaşk'ın genel anlamda yeni misyonlar yüklendiği ve birçok yeniliğin vuku bulduğu bir dönemdir. Selçuklu­ ların ve ardından gelen devletlerin yüklendikleri bu yeni görev, dini saikleri harekete geçirmek ve bu minvalde topraklarını savunarak sınırlahnı genişletrnekti. Selçuklular, hakimiyetleri altındaki bütün beldelerde birçok yeniliğe imza atmıştır ancak Şam, bu yeniliklerin 1

Selçuklu kelimesinin kökeni için bkz. Sauvaget, Quatre Decrets Seldjoukides, s. 7, Beyrut, 1947. Şam'daki Selçuklular dönemini ele alan en iyi kaynak Kala­ nisi'nin Zeylü Tiirfhi Dımaşk' ıdır (tah. Amedroz, 1908). Ayrıca Muhammed Kürd Ali'nin Hıtatü 'ş-Şiim adlı eserinin birinci cildi ile Dımaşk medfnetü 's-sihr ve'ş-şi 'r (Kahire, 1944) adlı eserine bakınız. Ayrıca aşağıda isimlerini verdiği­ miz eserler de Selçuklularla ilgili önemli kaynaklardır. lsbahani, Tiirfhu Devleti Ali Selcuk (Leiden); Mütenebbi, el-Fethu 1-vehbf (Mısır); Yezdi, el-Hikiiyetü 's-Sel­ cukıyye (Leiden); Muhammed b. İbrahim, Teviirfhu Ali Selcuk (Leiden); w. Bart­ hold, Histoire des Turcs d'Asie Centrale, Paris, 1934 (Adaptation Française par Mme Donkis); E. de Zambaur, Man uel de Genealogie et de Chronologie pour l 'his­ toire de !'İslam. Hanovre 1927. Selçuklular dönemiyle ilgili başka kaynaklar için Salahaddin el-Müneccid'in derlediği Riiidii 't-türiisi'l-'Arabf (Beyrut, 1946) adlı eserin Selçuklular bölümüne bakınız.

12

Selçuklu v e Osmanlı Döneminde Şam Valileri

merkezi konumundadır. Bu nedenle Selçuklular döneminde yalnızca Şam'a özgü birtakım muhdesatın yürürlüğe girdiğini görüyoruz.

Selçukluların Şam'a Girişi Hicri 463 (1070/71) yılında Alparslan'ın kumandanlarından Suri­ ye'deki Selçuklu Türklerinin emiri Atsız b. Uvak,2 ordusunu topla­ yarak Filistin topraklarına doğru harekete geçti. Remle ve Kudüs'ü fethederek buradaki Fatımileri kovdu. Sonra harekatına devam ede­ rek Şam'a yöneldi. Bu dönemde Mirdasiler'in elindeki Halep dışında, Suriye ve Filistin Fatımilerin hakimiyetindeydi. Atsız, Şam'a yönelik saldırılarına ara vermeden birkaç yıl devam ettirdikten sonra 468'de (1075/76) şehri ele geçirmeyi başardı. Atsız bu saldırıları sırasında şeh­ re ambargo uygulayarak erzaksız bırakmış, sur dışındaki arazilerde de zirai faaliyetlere engel olmuştu. Böylece hem şehir erzaksız kaldı hem de fiyatlar yükseldi. Sonunda halk şehri terk etmiş, kalanların da direnci zayıflamıştı . Nihayetinde Atsız şehri ele geçirdiğinde, Fatımi­ lerin Şam'daki son valisi olarak Mualla b. Menzil bulunuyordu. Atsız hırslı bir mizaca sahipti. 469'da (1076/77) Mısır'a bir sal­ dırı düzenlemiş fakat yenilgiyle geri dönmüştü. Onun bu yenilgi­ si Fatımileri, Filistin ve Dımaşk'ı geri almaya sevk etmişti. 471 'de (1078/79) Mısır'dan hareket eden Nasrüddevle el-Cüyuşi, Dımaşk'ı kuşatma altına aldı. Civardaki yerleri ele geçirdikten sonra Dımaşk üzerindeki baskısını arttırmaya başladı. Bu sırada Alparslan'ın oğlu Tutuş Suriye'nin kuzeyindeydi ve Halep'i Mirdasiler'den almak amacıyla Musul Emiri Müslim b. Kureyş el-Ukayli'yle anlaşmış ve Dımaşk'a doğru harekete geçmişti. Ne var ki Müslim anlaşma­ yı bozup yardım etmekten vazgeçince Tutuş'un Halep'i tek başına ele geçirme ümitleri suya düştü ve Atsız'ın yardım isteğine karşılık vermek için Dımaşk'a yöneldi. Bu durumu haber alan Nasrüddevle de Dımaşk kuşatmasını kaldırıp geri çekildi. Atsız, Dımaşk dışına çıkarak Tutuş'u karşıladı ve şehri ona teslim etti. Fakat Tutuş, Atsız ve kardeşini tutuklatarak öldürttü. Böylece hem Dımaşk ve çevresi hem de Filistin tek başına ona kaldı. Dımaşk böylece Selçukluların eline geçmiş oldu ve şehirde Selçuklular dönemi başladı.3 2 3

Grousset bu kelimeyi Abak olarak okumuş olsa da hatalı olup bizim verdiği­ miz Uvak şeklindeki imla doğrudur. Kelimeyi Ok olarak okuyanlar da vardır. Selçukluların Dımaşk'a girişi hakkında bkz. R. Grousset, Histoire des croisades, t. I, Introduction, s. XLV, Paris 1 948; J. Sauvaget, Esquise d'une Histoire de la

13

Giriş

Selçukluların Şam'daki Faaliyetleri Genel Faaliyetleri: Bu başlık altında, merkez Şam (Dımaşk) olmak üzere Selçuklu­ ların genel olarak hakim oldukları bölgelerde yaptıkları faaliyetler üzerinde duracağız.

Şii Mezhebine Son Vermeleri Şia mezhebine karşı Dımaşk'taki ilk mücadele, Şia mezhebinin temsilcisi Fatımi halifesi adına hutbe okutulmasına son verilerek tekrar Ehlisünnet'in temsilcisi Abbasi halifesi adına hutbe okutul­ masıyla başlar. Fatımiler, Dımaşk'a 359 (969/70) yılında girmişlerdi ve o tarihten itibaren Atsız'ın gelişine kadar hutbe Fatımi halifeleri adına okutuluyordu. Atsız, Dımaşk'ı aldıktan sonra ilk iş Fatımiler adına hutbe okutulmasına, ezandaki "hayye ala hayri1-amel" sözü­ ne ve devamında sahabeye ağır hakaretler içeren sözlerin söylen­ mesine son verdi. Bu üç husus Şiiler için çok önemliydi ve bunların kaldırılmasıyla Dımaşk, Halep' in önüne geçmiş oldu. Çünkü Şiilerin önemli merkezlerinden Halep' te bunların kaldırılması ancak yetmiş beş yıl sonra 543 ( 1 148/49) yılında Nureddin Zengi'yle vaki oldu. Selçukluların ilk faaliyetleri fıkıh mezheplerinin yayılması için medreseler kurmaktı. Dımaşk' ta kurulan ilk medrese 491'de (?) ku­ rulan Sadıriyye Medresesi'dir. Dımaşk, bu açıdan Kahire'nin önüne geçti denilebilir. Selçuklular döneminde Hanefiler için altı, Şafiiler için bir, Hanbeliler için de iki medrese bulunuyordu. Hanefi ve Şafii medreselerini emirler, iki Hanbeli medresesini ise bir tacir ile bir alim yaptırmıştır. Bu medreselerin kurulmasıyla Dımaşk'a İslam dünyasının doğusundan büyük alimler gelip dersler verdiler. Va­ liler ve emirler de alimleri buralarda ders vermeye teşvik ederek onlarla dostane ilişkiler kurdular. Şii mezhebinin Dımaşk'ta etkisini yitirip tamamen ortadan kalkmasında bizzat Dımaşk halkının tutumu da önemli rol oyna­ mıştır. Çünkü Dımaşk halkında eskiden beri Şii mezhebine karşı Vil/e de Damas, dans (Revue des Etudes Islamiques, 1934, IV. Bölüm, s. 450 et suiv); Kaliinisi, Zeylü Tarihi Dımaşk, s. 98, 1 08, 1 12; İbnü'l-Esir, el-Kamil fi't-tarih, 10/70, 82 (Avrupa baskısı); Üstad Muhammed Kürd Ali, Hıtatü 'ş-Şam, birinci cilt; Houtsma, "Tutuş", İslam Ansiklopedisi.

14

Selçuklu v e Osmanlı Döneminde Şam Valileri

bir tepki vardı. Şii Fatımi Devleti'nin hakimiyeti döneminde bile Şiilik, Dımaşk' ta hiçbir zaman kendine sağlam bir zemin ve taraftar kitlesi bulamamıştı. Öyle ki, fıkıh mezheplerinin öğretildiği med­ reselerin kurulmasından önce Fatımiler döneminde dahi Emeviyye Camii'nde ders veren alim ve muhaddisler hep Hanefi veya Şafii mezhebine mensuptular. Nureddin Zengi, Dımaşk'a girdiğinde Şia mezhebi zaten şehirde neredeyse yok olmak üzere olduğundan, son kalıntılarını temizlemek için fazla bir gayret göstermedi. Bu yüzden de Nureddin Zengi kendisini Haçlılarla savaşmaya, şehri tahkim etmeye, camiler, medreseler, ribatlar, hangahlar ve şifaha­ neler kurmaya hasretti.4

Batıniler ve İsmaililerle Mücadeleleri Selçuklular, genel olarak Şia'yla mücadele ederken aynı zaman­ da Dımaşk'taki Batıniler ve İsmfülilerin de kökünü kazımayı hedef­ lemişti. O sıralarda Dımaşk'ta kendi itikadi görüşlerini yaymaya çalışan bir grup Batıni mevcuttu. Bunlar amaçlarına ulaşmak için şiddete başvurmaktan kaçınmıyor ve kendilerine direnenlere kaşrı suikast tertiplemekten çekinmiyorlardı. Örneğin, Bağdat'ta Niza­ mülmülk ve Dımaşk Camii'nde Emir Mevdud'a suikast tertiplemiş­ lerdi. Batıniler, Dımaşk'ta Batıni daisi Behram'ın 520 (1 126/1 127) yılında Bağdat'tan gelişiyle birlikte güçlenmişlerdi. Vezir el-Mez­ dekani onu güleryüzle karşılamış ve güvenilir bir üs olarak kullan­ ması için müstahkem bir sınır kalesi Banyas'ı kendisine vermişti. Behram burada zamanla etkinliğini arttırmış ve halk ile ayaktakı­ mından epey kişiyi peşinden sürüklemeyi başarmıştı. Kalanisi'nin ifadesiyle "Fakihler, dindarlar, alimler, Ehlisünnet mensupları ve emirler bunlara diş gıcırdatıyor fakat korktukları için onlar hak­ kında konuşmaya ve şikayette bulunmaya cesaret edemiyorlardı. Çünkü kendilerine karşı direnen ve zorluk çıkaranları öldürmeye başlamışlardı. Kendilerine taraftar olanlara da tüm nüfuzlarını kul­ lanarak sahip çıkıyorlardı. Öyle ki artık ne bir sultan ne bir vezir onlara karşı ağzını açamıyor, hiçbir bey ve emir onların bu davra­ nışlarını cezalandırmayı düşünmüyordu." 4

Ka ia nisi, Zeylü Tılrihi Dımaşk, s. 1 08, 1 09; Muhammed Kürd Ali, Hıta­ tü 'ş-Şılm, birinci cilt; Salahaddin el-Müneccid, Devrü 1-Kur'ıl n bi-Dımaşk (giriş), Dımaşk, 1946, s. 6, 7; Muhammed Kürd Ali, Dımaşk medinetü 's-sihr ve'ş-şi 'r, s. 20; Nuaymi, Tenbihü 't-tıllib, Dımaşk, 1948; Sauvaget, Comment etudier / 'Histoire du Monde Arabe (Revue Africaine, no. 406-409, 1946). Bkz.

Giriş

15

Kalanisi'nin bu sözleri, bize o dönemde Batınilerin ne kadar güç­ lendiğini, fakihlerin, alimlerin ve ileri gelen kişilerin onlardan ne ka­ dar çekindiklerini, onlarda nasıl bir korkuya yol açtığını ve yöneti­ cilerin onlar hakkında tek bir kelam edemediklerini göstermektedir. Dımaşk halkı ve ileri gelenlerindeki bu hoşnutsuzluğun elbette bir patlamaya ve ayaklanmaya yol açması kaçınılmazdı. İki yıl sonra 522'de Batıni daisi Behram öldürüldü. Yerine İsmail el-Acemi geçti. Vezir el-Mezdekani'nin yardım ve desteğiyle Batıni­ lik tekrar eski güç ve etkinliğine kavuştu . Artık halka yaptıkları zu­ lüm daha da arttı. Bunun üzerine halkın ve ileri gelenlerin şikayet sesleri yükselmeye başladı. Başta Tacülmüh'.lk Böri olmak üzere emirlerde Batınilerden intikam alma fikri oluştu. Tacülmüh'.lk Böri, Vezir el-Mezdekani'nin Batınilerin en güçlü destekçilerinden olduğunu görmüş ve ondan kurtulmadan Batıni­ lerle baş edemeyeceğini anlamıştı. Ondan kurtulmak için plan kur­ du ve bir gün Tacülmüluk'ün meclisine katılmadığı anda dışarıda Vezir el-Mezdekani'yi öldürttü, birkaç gün sonra da cesedi yakıldı. Vezirin öldürülmesiyle birlikte, Dımaşk'ta ahdas teşkilatı mensubu gençlerin ve halkın katılımıyla, büyük şaşkınlık içindeki Batınilere karşı büyük bir isyan ve başkaldırı vuku buldu. Kalanisi, yaşanan­ ları şöyle anlatmaktadır: Dımaşk halkı sokaklara döküldü. Onları ve onlarla ilişkisi olanla­ rı buldukları yerde öldürdüler. Mekanlarını basıp dışarı çıkararak hepsini kılıç ve hançerlerle parça parça edip, cesetlerini çöplüklere attılar. Onlardan pek çok kişiyi yakaladılar, kurtulanlar ise sığınabi­ lecekleri yerlere gittiler. Bu günlerde Dımaşk sokaklarında oluk oluk kan aktı. Bazıları Dımaşk surlarının burçlarındaki siperlere asıldı. ..

Dımaşk halkının Batınilere karşı isyanına, Dımaşk şehri askeri valisi (şahne/şıhne) ile reisi de destek vermiş ve halkı her yönden teşvik etmişlerdi. Bu isyan, Dımaşk halkının Batınilere karşı duyduğu öfkenin hangi noktaya ulaştığını göstermektedir; esasen bu olay halk psi­ kolojisinin bir yansımasıdır. Uzun süre gördüğü kötü muamelelere karşı üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi hiçbir tepki göstermeden sabreden, sanki zilleti ve aşağılanmayı istiyorlarmış gibi her türlü işkenceye ve hakarete katlanan bir halk, birdenbire beklenmedik bir şekilde ayaklanmış ve kendilerine bunları yapanlara hak ettikleri

16

Selçuklu v e Osmanlı Döneminde Şam Valileri

cezayı vermişlerdir. Dımaşk halkının bu tür ayaklanmaları, şehrin geçmiş tarihinde olduğu gibi yakın döneminde de olmuştur. İndirilen bu darbeden Banyas'ta bulunan Batıniler de nasiple­ rini almış, perişan vaziyette oraya buraya dağılmışlardır. Aynı yıl içerisinde Şemsülmüluk İsmail Banyas Kalesi'ni Haçlılara teslim etmiştir. Ancak Batıniler, Tacülmüluk'un yaptıklarını unutmadılar. Aynı yıl Alamut Batınileri, Tacülmüluk'a Horasanlı iki dai gönderdiler. Bu iki Horasanlı araya adamlar koyarak Tacülmüluk'un sarayına hizmetkar olarak girmeyi başardılar ve görevlerinde yükselerek sul­ tanın rikabdarlığına kadar yükseldiler. Ü ç yıl sonra 525 ( 1 1 30/1 1 3 1 ) yılında uygun bir fırsatı kollayarak ani bir hücumla Tacülmüluk'a hamle yaparak biri kılıçla başına vururken diğeri de kalçasını kılıç­ la yaraladı. Tacülmüluk bu saldırıdan kurtulmayı başarıp her iki Batıni de öldürülmüş olsa da kalçasındaki yara iyileşmedi ve daha sonr a 526 (1 131/1 132) yılında öldü. Batınilik, halkın bu ayaklanmasından sonra çok sayıda taraftarı öldürüldüğü için bir daha Dımaşk'ta varlık gösteremedi. Canlarını kurtarabilenler Alamut ve Masyaf'taki kalelerine sığındılar. Nured­ din Zengi ve daha sonra da Salahaddin Eyyubi'ye kadar bozguncu faaliyetlerini sürdürüp adam öldürmeye devam ettiler.5

Haçlılarla Mücadele Selçuklularla Haçlılar arasındaki savaşlar, Selçuklular Dımaşk'a hakim olduktan sonra başlamıştır. Bu savaşların altında, Haçlıların dini ve sömürgecilik kaygıları yatar. Her ne olursa olsun Haçlılar, Küçük Asya'ya (Anadolu) girdikten sonra kuzeybatısından güney­ doğusuna kadar birçok vilayeti ele geçirmeyi başardılar. Haçlılar, 490(1097) yılı Temmuz başlarında Eskişehir yakınlarındaki Doryla­ ion mevkiinde Kılıçarslan'ı mağlup ettiler. Haçlılar böylece hiçbir engelle karşılaşmadan Konya ve Toros Dağları'nı geçerek Küçük Asya'yı (Anadolu) baştan başa geçtiler. Selçukluları geçtikten sonra, Maraş Ermenileri onlara yardım etti ve böylece Suriye'nin kuzeyine indiler. Haçlılar daha sonra Selçuklulara tabi Türkmen Emiri Yağı­ sıyan'ın elindeki Antakya'ya yönelmişlerdir. 5

Bu konuda bkz. Ka ia n i si, Zeylü TıMhi Dımaşk, s. 215, 223, 232, 241 ; Ebu Şa m e, Kitılbü 'r-Ravzateyn, birinci cilt; Muhammed Kürd Ali, Hıtatü 'ş-Şılm, birinci cilt; a.mlf., Dımaşk medfnetü 's-sihr ve'ş-şi 'r, s. 22.

Giriş

17

Antakya hakimi Yağısıyan, 490 (1097) yılında oğlunu Dımaşk'a gönderdi. Çünkü o sırada Dımaşk hakimliği yapan Dukak b. Tutuş kendisinden yardım istemişti. Bu arada Haçlılar; Bağras, Artah ve Bare'ye saldırıya geçmişlerdi. Dukak'ın Yağısıyan'a yardım etmek için gönderdiği ordu, Bare önlerinde Haçlılarla karşılaştı. Vuku bu­ lan çarpışmadan sonra Haçlılar, Ruc ve Antakya'ya ilerlediler. Dukak tarafından teçhiz edilip gönderilen bu ordu, Dımaşk'tan gönderilen ilk orduydu. O tarihten itibaren Dımaşk artık yeni bir as­ keri merkez haline geldi. Selçuklular tarafından bu şekilde ilk defa büyük bir askeri merkez haline getirilen Dımaşk'ın bu statüsü, Nu­ reddin Zengi, Eyyubiler ve el-Melikü'z-Zahir Baybars zamanında da devam etmiştir. Abak b. Muhammed'ın son yılları hariç bu uzun dönem bo­ yunca Dımaşk valileri kesintisiz olarak Haçlılara karşı savaştıkları gibi Haçlılara karşı savaşan diğer valilere de yardım gönderdiler. Dımaşk valileri bu savaşlardan çoğunlukla muzaffer dönüyorlardı. Onlar zamanında Dımaşk halkı, valilerin savaşlardan ele geçirdik­ leri ganimet mallarını, savaş esirlerini ve öldürülenlerin kellelerini cadde ve pazarlarda dolaştırmalarına bol bol şahit olmuştur. Bu valilerden Tuğtegin, Dımaşk'ta şehir dışındaki sahipsiz arazi­ leri ekip biçmek isteyenlere satarak elde edilen gelirleri, Haçlılarla cihat etmek için hazırlanan paralı orduyu kurmada kullanmıştır. Bölgedeki valilerin görevi her şeyden önce Dımaşk'ı Haçlılara karşı savunmaktı ve gerçekten de onlar bu konuda ellerinden gelen her şeyi yapıyorlardı. Örneğin, 529(1 1 34-35) yılında Şemsülmüluk İsmail'in annesi, oğlunun Haçlılara karşı yılgınlık gösterdiğini ve önceki valilerin yolundan gitmeyi bırakarak şehri teslim etme ni­ yetinde olduğunu görünce, onu katletmesi için birini göndermişti. Dımaşk, bu dönemde sürekli olarak Haçlıların hedefi olmuş, hat­ ta hile ve tuzaklar neticesinde ara ara onların eline geçme tehlikesiy­ le karşı karşıya kalmıştı. Örneğin, 523(1 128-29) yılında Banyas'ı ele geçirdikten sonra Dımaşk'a saldırmışlar, Cisrü1-Haşeb ve Midan'a kadar ilerleyip karargah kurmuşlar fakat Tacülmüluk Böri düzenle­ diği ani saldırıyla birçoğunu kılıçtan geçirmişti. Haçlılar daha sonra 543(1148/1 149) yılında elli bin kişilik orduyla Dımaşk'a yeni bir sal­ dırı daha düzenlemişlerdir. Su kaynağına yakın olduğu için kamp­ larını bugünkü Mizze semtinin bulunduğu mevkiye kurmuşlardır. Muinüddin Üner, onlara karşı şehri güçlü bir şekilde savunmuş; Dı-

18

Selçuklu ve Osmanlı Döneminde Şam Valileri

maşk halkı da askerlerden, Türklerden, gençlerden, gönüllülerden ve gazilerden oluşan birliklerle ona yardıma koşmuşlardır. Haçlılar bunun üzerine çok zor durumda kalmışlar ve geri çekilmişlerdir. Geri çekilirken de Rabve ve çevresini ateşe vermişlerdir. Dımaşk halkının Haçlılara karşı bu direnişine Gfıta ve Merc hal­ kıyla sur dışındaki Akibe, Kasru Hıcac ve Şagür sakinleri de destek vermiştir. Eğer Dımaşk halkının bu direnişi ve Selçuklu melikleri olmasaydı Haçlılar, Bilad-ı Şam'ın iç kesimlerindeki birçok şehri ele geçirmiş olurlardı. Kalanisi, Nureddin Zengi'nin şehri aldıktan sonra surlarını onarıp şehri tahkim etmesiyle, Dımaşk'ın Haçlılara karşı düzenlenen saldırılarda askeri bir üs olarak kullanılması için daha da önem kazandığını belirtir.6

Selçukluların Şam'a Özgü Faaliyetleri: Fatımilerin akabinde Selçukluların gelmesiyle Şam (Dımaşk), özel bir ilgi gördü ve tarihi olarak yeni bir döneme girerek her yön­ den köklü bir değişime uğradı.

Şam İdaresinin Merkeziyetçi Yapılanması Emevilerin idaresine girdikten sonra bir türlü istikrara kavuşama­ yan Dımaşk, Selçuklular döneminde sağlam bir yönetime kavuştu . Güçlü Selçuklu melikleri sayesinde Sünni inanç eski gücüne, yönetim de parlak günlerine döndü. Selçuklu melikleri, içerisinde Türkmen askerlerin, muhafız alayının, vezirlerin, hizmetkarların ve katiplerin kaldığı küçük bir saraydan ibaret idare merkezinin bulunduğu ka­ leler, şehri savunmak için de Türkmenlerden ve yerli ahaliden olu6

Bkz. Kaianisi, Zeylü Tarihi Dımaşk, s. 1 34, 192, 219, 225, 226, 246, 299 vd.; Mu­ hammed Kürd Ali, Hıtatü 'ş-Şiim, birinci cilt; a.mlf., Dımaşk medinetü 's-sihr vc 'ş­ şi 'r, s. 25; Ebfı Şame, Kitiibü 'r-Ravzateyn, birinci cilt; a.mlf., ez-Zeyl 'ale'r-Ravza­ teyn; R. Grousset, L'Empire du Levan t, s. 195; a.mlf., Histoire des Croisades, t. I, s. 85 et suiv. Daha detaylı bilgi için bkz. C. Cahen, La Syrie du Nord iı l 'epoque des Croisades, Paris, 1940; E. G. Rey, Les colonies franques en Syrie aux Xllme et Xlllme siec­ les, Paris 1 883; P. Deschamps, Les chateaux des Croisees en Terre Sain te, 2. cilt. Paris, 1934-1939. Ayrıca şunlara bakınız: Recueil des Historiens des Croisa­ des. Paris depuis 1 841 1 . Historiens Occidentaux, 5 tomes parus (1 844-1 805); Historiens Orientaux, (Arabes) 5 tomes parus (1872-1906); Historiens Grecs, 2 tomes ( 1875-1881); İbn Kesir'in el-Bidiiye ve'n-nihiiye adlı eserinin on üçüncü ve on dördüncü ciltleri.

Giriş

19

şan bir ordu kuruldu. Bu dönemde Dımaşk'ta, ilk defa görülen bir uygulama olarak üzerinde Abbasi halifesinin, Selçuklu sultanının ve Dımaşk valisinin isimlerinin bulunduğu özel bir dinar bashrıldı.

Şam'da Can Güvenliğinin, Refahın ve İstikrarın Sağlanması Dımaşk halkı, Fatımiler döneminde yaşadıkları; valilerin kötü muamelesi, zulüm ve haksızlıkla mallarına zorla el konulmasından sonra Selçuklular döneminde halka karşı iyi muamele, adalet; zul­ mün ve haksızlığın önlenmesi, hayırlı ve güzel işlerin teşvik edil­ mesi gibi atabeglerin kendilerine sunduğu iyi devlet yönetimini gördüler. Halk, böylece kargaşadan sonra can güvenliği, anarşiden sonra huzur buldu. Yönetimlerinin son günlerinde Şemsüddevle ve Abak dönemini istisna edersek, Dımaşk atabegleri halka olabil­ diğince güzel davranmışlardı. Dürüst idareciliğiyle temayüz eden Tacüddevle Tutuş1a halkın dertleriyle ilgilenmeyi, şehri korumayı, savunmayı ve bozguncuları ortadan kaldırmayı kendine şiar edi­ nen Tuğtegin, bu atabeglerden sadece bir örnektir. Tuğtegin döne­ minde Dımaşk tam bir huzur ve güven dönemi yaşamış, onun akıllı ve deneyimli idareciliğiyle her yönden gelişme göstermiştir. Bu dö­ nemde şehirde temel ihtiyaç maddelerinin fiyatları düşmüş, halkın erzak ihtiyacı karşılanmıştır. Oğlu Tacülmüh1k Böri de adaletli yö­ netim konusunda babasının yolunda yürümüş, önceki valiler zama­ nında şehir dışındaki arazileri gasbedilen insanlara mülklerini geri vermiştir. Şemsülmüluk İsmail ilk başlarda iyi bir politika izleyerek daha önce halktan alınan vergileri kaldırmış fakat daha sonra bu siyasetten vazgeçip çalışanların mallarını müsadere etmesi ve Haç­ lılarla savaşmaktan yan çizmesi üzerine annesi çok öfkelenmiş, onu öldürtmek için plan yapmıştır. Mahmud b. Böri'nin atabegligi dö­ neminde de Dımaşk, güzel günlerini yaşamaya devam etmiş ancak Abak dönemindeki şehir reisi Müeyyedüddin es-Sufi'nin başlattığı isyanla işler tekrar kötüye gitmeye başlamıştır. Dımaşk' ta huzur ve güven ortamının getirdiği istikrar döne­ minde halk, kendilerini savunmayı bir yana bırakarak kendi işle­ riyle, ziraatla ve zanaatla uğraşmaya başladılar. Böylece tahıl üreti­ mi arttı ve fiyatlar düştü . Maktu vergilerle ticari vergiler kaldırıldı. Halk fakirlikten kurtulup zenginliğe ve refaha kavuştu. Daha önce Dımaşk' ı terk etmiş olanlar geri döndüler. İnsanlar şehir surları dı-

20

Selçuklu ve Osmanlı Döneminde Şam Valileri

şındaki tarlalarını ekip biçmeye başladılar. Terk edilmiş çiftlik ve araziler yeniden ekilip dikilmeye başlandı, su kanalları onarıldı, bolluk ve bereket arttı. Takip edilen olumlu politika ve adil yönetim devletin gücünü arttırdı. Bu durum sayesinde güven ve huzur tesis edildi. Böylece insanlar tekrar işlerinin başına döndüler. Halk zenginleşti ve şehir mamur hale geldi.

Şam'ın Tekrar Mamur Hale Getirilmesi Fatımiler döneminde şehirde yaşanan kargaşa ve sık sık çıkan isyanlar çok sayıda yangına ve şehrin harabeye dönmesine yol aç­ mıştı. Dımaşk'ta Fatımiler döneminden kalan çok az sayıda eser bulunmaktadır. Bunlar da birkaç park, Tura/Tavra Nehri üzerin­ deki birkaç köprü ve Seyyide Sekine'nin sandukası ile Babüssa­ gir Mezarlığı'ndaki Hz. Fatıma Türbesi'ni yaptırmaktan ibarettir. Fatımiler döneminde Dımaşk'ın başına gelen en büyük felaket 461 (1068/1 069) yılında Emeviyye Camii'nin Mısırlı askerler tarafından yakılmasıydı. Selçuklular gelip güvenliği sağladıktan sonra şehri tekrar mamur hale getirmeye giriştiler. Mahalli yöneticiler de Sel­ çukluların bu imar hamlesine yardımcı oldular ve hatta valileri bu­ nun için teşvik ettiler.

Şam'da Selçuklular Döneminde Yapılan ve Yenilenen Önemli Mimari Eserler Bu dönemde tamir edilen ve yapılan eserlerin önemlileri şun­ lardır:

1. Emeviyye Camii: Emeviyye Camii, Tutuş zamanında onarım görmüş olmasına rağmen ilk dönem tarihçilerinin bu onarımla ilgili bilgi vermemeleri ve sessiz kalışları dikkat çekicidir. Camide eski kitabelerin bulunmasıyla geçirdiği bu onarımdan haberdar olduk. Tutuş döneminde 475(1082-83) yılında yapılan bu onarım sırasın­ da caminin mahfili, kubbesi, tavanı ile pencereleri yenilenmiş ve musalla kısmındaki sütunlar mermerle kaplanmıştır. Ayrıca biri 482(1089-90) yılında olmak üzere 503(1 1 09-10) ve 512(1 1 18-19) yıl­ larında caminin kuzey duvarı elden geçirilmiştir.

21

Giriş

2. Kale: Dımaşk'ta kaleye duyulan ihtiyaç nedeniyle Tacüddevle Tutuş,7 şehir surlarının kuzeybatı tarafına Roma Kalesi'nin enkazı üzerine mimari yönden sanat değeri yüksek bir kale yaptırdı. Tutuş burayı yönetim merkezi olarak kullandı. Oğlu Rıdvan'ın ikameti için de bir bina yaptırdı. Şemsülmüh1k İsmail zamanında kaleye ek­ lemeler ve tahkimatlar yapıldı. Şemsülmüh1k İsmail 527( 1 1 32/1 133) yılında kaleye, biri kuzey tarafına diğeri hendek köprüsü kapısı ta­ rafına açılan iki yeni kapı ekletti. Ayrıca 528(?) yılında kuzey tarafı­ na bir hamam yaptırdı. 3. Surlar: 538 () tarihli eski bir kitabede, Babülferadis kapısı ile şehir surlarının, Cevvaniyye ve Berraniyye medreselerini yaptıran Kürt beylerinden Emir Mücahidüddin Bozan tarafından onarımının yapıldığına işaret edilmektedir. 4. Medreseler: Selçuklular döneminde Dımaşk'ta şu medreseler yaptırılmıştır: Sadıriyye Medresesi, Emir Sadır b. Abdullah tarafından 491 (109798) yılında Hanefiler için yaptırılmıştır. Eminiyye Medresesi, Eminüdevle Gümüştegin 514( 1 1 20-21) yılında Şafiiler için yaptırılmıştır.

tarafından

Muiniyye Medresesi, Emir Muinüddin Üner tarafından 524(1 1 2930) yılında Hanefiler için yaptırılmıştır. Tarhaniyye Medresesi, Nasırüddevle Tarhan 525(1 1 30-31) yılında Hanefiler için yaptırılmıştır.

tarafından

Belhiyye Medresesi, Ekiz ed-Dukaki tarafından 525(1 130-31) yı­ lından sonra Hanefiler için yaptırılmıştır. Hatlı.niyye-i Berraniyye Medresesi, Şemsülmüh1k İsmail'in an­ nesi Zümrüd Hatun tarafından 526(1 1 31-32) yılından sonra Hanefi­ ler için yaptırılmıştır. Şerefiyye Medresesi, Şerif el-Hanbeli tarafından 536(1 141-42) yı­ lından önce Hanbeliler için yaptırılmıştır. Mücahidiyye Medresesi, Emir Mücahidüddin Bozan tarafından 539(1144-45) yılından önce Hanefiler için yaptırılmıştır. 7

Sauvaget, Esquisse . . . adlı Dımaşk hakkındaki araştırmasında, kaleyi Atsız'ın yaptırdığını ifade etmekte ancak herhangi bir delile dayanmadığı gibi bu bil­ giyi hangi kaynaktan aldığını da belirtmemektedir. Biz de onun bu görüşü­ nü teyit eden bir delil bulamadık. Bu konudaki görüşümüzü, İ bn Şeddad'ın İbn Tolun'dan yaptığı nakle dayandırıyoruz. Bkz. eş-Şem'atii1-m udiyye fi alıba­ ri1-ka/ 'ati'd -Dınıışkiyye, s. 3.

22

Selçuklu ve Osmanlı Döneminde Şam Valileri

Mismariyye Medresesi, Mismar el-Hilali tarafından 546( 1 1 5 1 -52) yılından önce Hanbeliler için yaptırılmıştır.

4. Hankahlar: Melik Dukak'ın annesi Safvetülmülk Hatun ta­ rafından 504( 1 1 10-1 1 ) yılında yaptırılan Tavavisiyye Hankahı'nda Safvetülmülk Hatun'un türbesi de bulunmaktadır. Sümeysatiyye Hankahı'nın kapısı önceleri kuzey tarafa açılıyordu. Tacüddevle Tutuş melik olunca orada bulunan tarikat erbabı, batı tarafından camiye geçilen bir kapı açmak isteyince onlara müsaade etti. Gü­ nümüzde kullanılan kapısı bu açılan yeni kapıdır. Yontulmuş siyah taşla örülmüş eski kapının izleri ise hala mevcuttur. 4. Camiler: Selçuklular döneminde yaptırılan camiler: Vezir el-Mezdekani Camii, Sittüşşam Türbesi'nin kuzeybatısın­ da bulunmaktadır. Günümüzde Cevzetü1-Hadba'nın baş tarafında, yokuşa çıkarkan sağ tarafta bulunmakta olup camiye ait eski kitabe­ sinin dışında hiçbir eser kalmamıştır. Emir Mücahidüddin Bozan'ın yaptırdığı cami, Babülferadis Ka­ pısı yanında bulunmakta olup sonradan Mücahidiyye Medresesi de burada açılmıştır. Tutuş Camii, bu caminin yerini tespit edemedim. 517( 1 1 23-24) yılında onarım gören Kadem Camii ile çok sayıda cami Selçuklular döneminde yaptırılmıştır.

4. Türbeler: Tacülmüluk Böri'nin annesi tarafından yaptırılan ve 522() yılında vefat ettiğinde defnedildiği Dahdah Türbesi'nden gü­ nümüzde hiçbir iz kalmamıştır.8 Bu şekilde Selçuklu valileri döneminde Dımaşk' ın yönetim ve imar faaliyetleri yönünden durumunu kısaca ele almış olduk. Aşa­ ğıdaki kısımda ise Selçuklu dönemi valilerinin kısa biyografilerini İbn Asakir'in tarihinden aktararak veriyoruz. 8

Bkz. Katanisi, Zeylü Ti'irihi Dımaşk; Muhammed Kürd Ali, Hıtatü 'ş-Şi'im; a.mlf., Dımaşk medinetü 's-sihr ve'ş-şi 'r; Sauvaget'nin Dımaşk hakkındaki Esquisse . . . adlı çalışması. Selçukluların Dımaşk'taki bayındırlık ve imar faaliyetleri için ayrıca bkz. Sauvaget, Monuments Ayyoubides de Damas t. l. Paris 1938; Sauvaget, Quatre Decretes Seldjoukides; Creswell. The Origin of the Cruciform Plan of Cai"rene Madrasas. Le Caire 1922; Repertoire Chrolonogique d'epigraphie Arabe (R. C. E. A) t. V ili. No 2942-2981-3072-3025-3033 vd; Satahaddin el-Müneccid, Eb­ niyetu Dımaşk el-eseriyyetü 1-müseccele, Beyrut, 1948; d.mlf.,, Muhattatu medi'irisi medineti Dımaşk, Beyrut, 1947; a.mlf.,, Mescidü Dımaşk (eski bir eser), Beyrut, 1948; Nuaymi, Tenbihü 't-ti'ilib, birinci cilt, Beyrut, 1948; İbn Abdülhadi, Simi'i­ rii 1-maki'isıd ve Talas'ın Sinıi'irii?-maki'isıd'a yaptığı zeyl, Beyrut, 1943.

İbn Asakir'in Tarihu Dımaşk'ında Selçuklu'nun Şam Valileri

Atsız b. Uvak b. el-Harizmi et-Türki Atsız, birkaç başarısız girişimden sonra 468 yılı zilkade (Hazi­ ran-Temmuz 1076) ayında Dımaşk'ı ele geçirdi. Abbasi halifesi adı­ na hutbe okutup Bilad-ı Şam'ın büyük bölümünü hakimiyeti altına aldıktan sonra Mısır'ı fethetmek için harekete geçti. Ancak bu ama­ cına ulaşamayıp Dımaşk'a döndü. Onun bu başarısızlığından güç alan Fatımiler, bu defa üzerine yürüyüp büyük bir orduyla harekete geçtiler. Onların kendilerine galip geleceğinden korkan Atsız, he­ men Tutuş b. Alparslan'a mektup yazıp yardım istedi. Bunun üze­ rine Tutuş, 471 ( 1078-79) yılında Dımaşk'a gelip orayı ele geçirerek aynı yılın Reblülahir ayının on birinci gecesi (21 Ekim 1078) Atsız'ı öldürtüp Dımaşk'ın hakimi oldu. Atsız Dımaşk'a girdiğinde askerlerinin halkın evlerinde konak­ lamalarını istedi. Halkın ileri gelenlerini tutuklatıp Mercirahit'te9 toplayıp onlardan istediği kadar para verip kurtuluncaya kadar Dı­ maşk'a dönmelerine engel oldu. Bu durum üzerine bazı kimseler daha sonra da onun bu tür eziyetlerinden kurtulmak için Dımaşk' ı terk edip Trablus'a gitti. Şeyhimiz Ebfı Muhammed İbnü'l-Ekföni,10 Atsız'ın Dımaşk' ı alı­ şım şu satırlarla anlatmaktadır: "Emir Atsız b. el-Harizmi, 467 yılı 9

10

Mercirahit, Dımaşk yakınlarında bir mevki olup buranın adı, Kudaa kabile­ sine mensup olan Rilhit'ten gelmektedir. Geniş otlaklara sahip olan Mercira­ hit mevkiinde, 65(684) yılında Kays ve Tağlib kabileleleri arasında Dahhak b. Kays ile Mervan b. Hakem'in karşılıklı olarak ordularına kumanda ettikleri meşhur Mercirahit Savaşı meydana gelmiştir. Savaş sonunda Dahhak öldürül­ dü ve Mervan b. Hakem önemli bir muarızından kurtulmuş oldu. Bkz. Mıı 'ce­ mü 1-büldıln, 2/743, 4/484 (Leipzig baskısı). Ebu Muhammed Hibetullah b. Ahmed el-Ekfüni, 524 () yılında vefat etmiştir. Bkz. KaJanisi, Zeylii Tılrfhi Dımaşk (tah. Amedroz), s. 227.

24

Selçuklu ve Osmanlı Döneminde Şam Valileri

Ramazan ayının dokuzu (28 Nisan 1 075) Salı günü Dımaşk'ı kuşat­ tı. 467 yılı Şevval ayının ortasında (3 Haziran 1075) Salı günü kuşat­ mayı kaldırdı. Daha sonra Mualla b . Haydere'nin11 467 yılı Zilhic­ ce ayının sonunda (15 Ağustos 1 075) Cumartesi günü Dımaşk'tan Banyas'a kaçması üzerine şehri almak için tekrar geri geldi. Ancak 468 yılı Safer ayının dördünde ( 1 8 Eylül 1 075) Cuma günü oradan ayrıldı. Tekrar 468 yılı şaban ayında (Mart-Nisan 1 076) Dımaşk'ı kuşattı, kuşatmayı uzun süre kaldırmayınca şehirde fiyatlar arttı ve erzak bulunamaz hale geldi. Bir çuval buğdayın fiyatı yirmi di­ narı geçti. Bunun üzerine şehir teslim olarak sulhen fethedildi ve Emir Atsız 468 yılı Zilkade ayının yirmi birinde (26 Haziran 1076) Pazartesi günü askerleriyle birlikte Dımaşk'a girdi. Babülferadis kapısının içerisinde bulunan yönetim merkezine geçti. Zilkade ayının yirmi beşinde (30 Haziran 1 076) Cuma günü, Dımaşk Ca­ mii'nde Abbasi Halifesi Ebü1-Kasım Muktedi-Biemrillah Ubey­ dullah b . Zahiretüddin Ebü1-Abbas b. İmam Ebu Ca' fer Abdullah el-Kaim-Biemrillah b. el-Kadir-Billah12 - Allah ona uzun ömürler versin - adına hutbe okuttu. Dımaşk'ta Fatımi halifesi adına son olarak 468 yılı Zilkade ayının yirmi sekizi (3 Temmuz 1076) Cuma günü hutbe okutulmuştur.13 Atsız'ın Dımaşk'taki emirlik süresi üç yıl altı ay yirmi bir gün­ dür. 471 yılı Rebiülahir ayının on birinci gecesi (21 Ekim 1078) öl­ dürüldü.

Tutuş b. Alparslan Ebu Şüca' İbn Davud b. Mikail Ebu Said es-Selcuki olup Tacüddevle la­ kabıyla tanınmaktadır. Atsız b. Uvak et-Türki'nin, Mısır'dan gelen Fatımi ordusuna karşı yardım talebi üzerine 472 (1 079/1 080) yılın­ da Dımaşk'a gelmiş ve Atsız'ı öldürerek Dımaşk hakimi olmuştur. 11

12 13

Mualla b . Haydere, ordu kumandanı olan Bedr kaçtıktan sonra 461 yılı Şevval ayında Dımaşk valisi oldu. Kötü bir şöhretle halkın mallarını müsadere etti, kendi ailesinden bile birçok kimse ondan uzaklaşmıştır. 481 yılında Mısır'da öldürüldü. Bkz. İbn Asakir, Tdrfhu medfneti Dımaşk (yazma nüsha), c. 1 7, vr. 1 78b; Kalilnisi, Zeylü Tdrfhi Dımaşk, s. 108. Muktedi-Biemrillah Abdullah b. Muhammed, 467 yılında kendisine halife ola­ rak biat edildi, 487 yılında vefat etmiştir. Bkz. İbn Kesir, el-Biddye ve'n-n ihdye, 12/1 10, 146. Yazarın verdiği tarih pazar gününe tekabül etmektedir. Bu durumda İbn Asa­ kir'in verdiği gün bilgisi muhtemelen hatalıdır. (ed.n.)

İbn Asakir-Tarihu Dımaşk

25

488 yılı Safer ayının on yedisi (26 Şubat 1 095) Pazar günü, kardeşi Ebü'l-Feth Melikşah b. Alparslan'ın14 ölümü üzerine Büyük Sel­ çuklu tahtına çıkmak biçin Horasan'a giderken Rey yakınlarında kardeşinin oğlu Berkyaruk1a15 karşılaşıp yapılan savaşta öldürü­ lünceye kadar Suriye Selçuklu meliki olarak Dımaşk' ta hakimiyeti devam etmiştir. Ondan sonra oğlu Dukak b. Tutuş Dımaşk Selçuk­ lu meliki olmuştur. Ebü'l-Hasen Yahya b. Ali b. Abdüllatif b. Rızzlk el-Makarrl, Ta­ cüddevle Tutuş'un Dımaşk'a gişini şu satırlarla anlatmaktadır: "472 yılı Reblülahir ayının on birinci ( 1 1 Ekim 1079) gecesi Tacüddevle Dımaşk'a girdi. Tacüddevle döneminde Dımaşk huzur ve güven içerisinde kaldı."

Dukak b. Tutuş b. Alparslan Künyesi Ebu Nasr olup Şemsülmüluk lakabıyla tanınmaktadır. Babası Tacüddevle Tutuş'un 48716 (1094-1095) yılında öldürülmesi üzerine Dımaşk atabegi ve Selçuklu meliki oldu. Halep' te bulunduğu sırada Tutuş'un Dımaşk kalesinde bulunan naibi Emir Savtekin'in davetiyle, kardeşi Halep hakimi Rıdvan b. Tutuş' tan17 gizlice Dımaşk'a gitti. Dukak Dımaşk'a varınca Savtekin tarafından babasının tahtına oturtuldu. Daha sonra Dukak, annesinin kocası Tuğtegin1e birlikte tertipledikleri bir tuzakla Savtekin'i öldürdüler. Dukak böylece Dımaşk'a hakim oldu. Kardeşi Rıdvan, Dımaşk'ı ku­ şatma altına aldıysa da amacına ulaşamadan Halep'e döndü. Dukak daha sonra uzun süren bir hastalığa yakalandı ve kurtulamayarak 497 ( 1 1 03-1 1 04) yılı Ramazan ayının on ikisinde vefat etti. Tuğte­ gin, Dukak'ın ölümünden sonra Dımaşk'ta idareye tek başına ele 14 15 16 17

Melikşah, 465 yılında babası Alparslan'ın ölümü üzerine Selçuklu tahtına geç­ miş, 485 yılında vefat etmiştir. Bkz. İbn Kesir, el-Bidiiye ve'n-nihiiye, 12/142. Berkyaruk, 498 yılında vefat etmiştir. Bkz. İbn Kesir, el-Bidiiye ve'n-nihiiye, 12/164; İbn Hallikiin, Vefeyiitii 1-a 'yiin, 1/155. Tutuş' un öldürüldüğü yılla ilgili doğru tarih 487 yılıdır. İbn Asil.kir, Rıdvan b. Tutuş'un, babası Tacüddevle Tutuş Rey'e gittiği sırada Dımaşk'ta kaldığını belirtir. Rıdvan, babasının kendisini çağırması üzerine yola çıktı ancak yolda konakladığı sırada babasının öldürüldüğü haberini alın­ ca Halep'e döndü ve 488 yılında Vezir Ebü1- Kiisım'dan Halep'i teslim aldı. Daha sonra kardeşi Dukak b. Tutuş'un ölümü üzerine gelip Dımaşk'ı kuşat­ tıysa da umduğunu bulamadan Halep'e geri döndü. 507 yılında vefat etmiştir. Bkz. İbn Asil.kir, 5/328.

Selçuklu ve Osmanlı Döneminde Şam Valileri

26

aldı. Dukak'ın 49318 (1099/1 1 00) yılında, annesinin kendisi için ha­ zırlayıp süslediği bir cariyenin, ağaca asılı bir üzüm salkımına ba­ tırdığı zehirli bir ip geçirilmiş iğneyle onu zehirleyerek öldürdüğü de söylenmektedir. Annesinin sonradan pişmanlık duyup cariyeye yapmaması için işaret ettiği ancak Dukak'ın kamına batan iğnenin onun ölümüne sebep olduğu söylenmektedir.

Ertaş b. Tutuş Ertaş (Eltaş) b. Tutuş b. Alparslan; kardeşi Melik Dukak, onu Ba'lebek'e göndermiş ve orada hapsettirmişti. Dukak 497 ( 1 1 03/1 1 04) yılında ölünce Tuğtegin, Ertaş'ın serbest bırakılması için Ba'lebek hakimi Emir Gümüştegin'e haber gönderdi. Ertaş böy­ lece Dımaşk'a gelip 497 ( 1 1 03/1 1 04) yılı zilhicce veya zilkade ayının son beşinde cumartesi günü kardeşinin tahtına oturdu. Ertaş 498 yılı safer (Ekim/Kasım 1 1 04) ayında, Tuğtegin ile Melik Dukak'ın annesinin kendisini öldürtmek isteyeceğinden korkarak saklandığı yeden çıkıncaya kadar Dımaşk' ta melik olarak kaldı. Ertaş yardım istemek için Haçlı Kralı Baudouin'e gittiyse de ondan istediğini ala­ madı. Ü mitsiz bir halde Rahbe'ye döndü, oradan da doğuya gitti ve daha sonra orada öldü.

Tuğtegin Künyesi Ebu Mansfü olup Atabeg olarak bilinmektedir. Tacüddevle Tutuş'un önemli adamlarından biri olup Tacüddevle Tutuş, onu oğlu Dukak'ın annesiyle evlendirmiştir. Tacüddevle Tutuş, kardeşinin oğluyla taht mücadelesi için Rey'e gittiğinde onun yanında bulunuyordu. Tuğtegin, Tacüddevle'nin öldürülmesinden sonra Dımaşk'a döndü. Dukak'ın melikliği döneminde onun atabe­ gi oldu. Dukak'ın ölümünden sonra Dımaşk'ta idareyi tek başına eline aldı. Gözüpek ve akıllı bir devlet adamı Tuğtegin döneminde 18

Dukak b. Tutuş'un vefat tarihiyle ilgili doğru olan görüş, 496 yılında Rahbe'yi aldığına göre 497 yılında vefat ettiğidir. Bkz. İbn Kesir, el-Bidaye ve 'n-nihıiye, 12/163; Kalanisi, Zeylü Tarihi Dımaşk, s. 144. Bu dönem tarihiyle ilgili temel kaynaklardan Zeylü Tarihi Dımaşk'ın müellifi olan Kalanisi, Dukak'ın 493 yılın­ da vefat ettiğine dair anlatılan bu rivayete yer vermemiştir. Kalanisi, Dukak'ın vefatıyla ilgili şu bilgiye yer vermiştir: "497 yılında Melik Şemsülmülı'.lk, uzun süren bir hastalığa yakalandı ve devamında ateşli bir iltihaba dönüşüp kişiyi güçsüz düşüren bir hastalık musallat oldu.'', Zeylü Tarihi Dımaşk, s. 144.

İbn Asakir-Tarihu Dımaşk

27

Dımaşk'ta çeşitli imar faaliyetleri yapılmış, yolsuzluk ve israfa son verilmiştir. 522 yılı Safer ayının yedisinde ( 1 1 Şubat 1 1 28) - bir gö­ rüşe göre sekizinde - Cumartesi günü vefatına kadar Dımaşk'taki hakimiyeti devam etmiştir. Musallanın kıble tarafındaki Yeni Ca­ mi'nin yanına defnedilmiştir.19

Böri b. Tuğtegin Künyesi Ebu Said olup Tacülmüluk lakabıyla tanınmaktadır. 478(1085/1086) yılı ramazan ayında doğdu. Babası Tuğtegin' in 522( 1 1 28) yılı Safer ayının yedisinde ölümü üzerine Dımaşk atabe­ gi oldu. Hayatı babasının hayatına benzemektedir. Babası gibi o da halim selim ve anlayışlı bir kişiliğe sahipti. Vezir Ebu Ali el-Mez­ dekani'yi öldürtmüştür.20 İsmaililerle iş birliği içinde olan ve onlara destek veren vezirin öldürülmesiyle Dımaşk'ta halk İsmaililere karşı harekete geçmiş ve buldukları İsmailileri öldürmüşlerdir. Böri, 525 yılı Cemaziyelahir ayının beşinde (5 Mayıs 1 1 31) Perşembe günü­ bir görüşe göre Pazartesi günü - Acem menşeili iki Batıni tarafından saldırıya uğrayıp ağır bir şekilde yaralandı. Batıni fedaileri hemen öldürüldü. Böri, 526 senesi Receb ayının yirmi biri (7 Haziran 1 132) Pazartesi günü aldığı yaralar nedeniyle iyileşemeyip öldü.

İsmail b. Böri b. Tuğtegin Künyesi Ebü1-Feth olup Şemsülmüluk lakabıyla tanınmaktadır. Babası Tacülmüluk Böri'nin 526 senesi receb ayının son on günü içerisinde (6-16 Haziran 1 1 32) öldürülmesi üzerine Dımaşk atabe­ gi oldu. Gözüpek ve atılgan bir kişiliğe sahip olup zeki bir devlet adamıydı. İsmaililerin Haçlılara teslim ettiği Banyas'ı iki günlük bir kuşatmayla geri aldı. Şemsülmüluk ilk başlarda Haçlılarla müca­ deleye önem verdiyse de daha sonraları mutasarrıflar ve amillerin 19

20

İbn Asakir, Yeni Cami olarak bilinen caminin Sufliyyin Mahallesi'nin yerin­ de bulunduğunu, Kurtubi bir adamın camiyi yaptırdığını, caminin içinde bir kuyu ile kapısının üzerinde bir minaresi bulunduğunu belirtmektedir. Kitiibü 'r-Ravzateyn'de de (1/80) Yeni Cami'yle ilgili şu bilgiler verilmektedir: "Yeni Cami günümüzde Kadem Camii ile Fellus Camii arasında bulunan Mu'temid Mezarlığı olarak bilinen mezarlığın güney tarafında bulunmakta­ dır." Musalla ise Abdeyn Musallası olarak bilinen yerdir. Vezir Tahir b. Sa' d el-Mezdekani. Vezir Mescidi'ni onun yaptırdığı söylenmek­ tedir. Bkz. Temhfd, Kalanisi, Zeylii Tarihi Dımaşk, s. 223.

28

Selçuklu ve Osmanlı Döneminde Şam Valileri

mallarını haksız yere müsadere etmek gibi uygulamaları nedeniyle yönetiminden hoşnutsuzluklar oluşmaya başladı. Kasimüddevle Zengi b. Aksungur,21 Dımaşk'ı kendisine teslim etmesini isteyince annesi Zümrüd Hatun, şehri teslim etmesinden korktuğu için 529 yılı rebiülahir ayında (Ocak/Şubat 1 1 35) Dımaşk Kalesi'nde kurdu­ ğu bir tuzakla Şemsülmüh1k'ü öldürttü. Yerine kardeşi Mahmud b. Böri'yi Dımaşk atabegi yaptı.

Mahmud b. Böri b. Tuğtegin Künyesi Ebü1- Kasım b. Ebu Said olup Şehabeddin lakabıyla ta­ nınmaktadır. Kardeşi Şemsülmüluk İsmail'in öldürülmesi üzerine Dımaşk atabegi oldu. Annesi Zümrüd Hatun,22 Atabeg Kasimüddevle Zen­ gi'yle evlenip Halep'e gidinceye kadar devlet işlerinde kendisi üze­ rinde etkili olmuştur. Annesi gittikten sonra da dedesi Tuğtegin'in memlüklerinden Muinüddin Ü ner,23 devlet işlerinde etkili olmuş­ tur. Şehabeddin Mahmud'un Dımaşk atabegliği 529 yılı rebiülahir (Ocak/Şubat 1 135) ayında başlamış olup onun döneminde Dımaşk güven ve emniyet içerisinde olmuştur. 533 yılı Şevval ayının yirmi üçü (23 Haziran 1 139) veya yirmi dördünde, Cuma gecesi, hizmet­ karlarından bir grubun kendisine suikast yapmaları sonucu öldü­ rülmüştür. Ba'lebek hakimi kardeşi Muhammed b. Böri, Dımaşk'a çağrılmış ve o da cuma günü akşama doğru Dımaşk'a gelerek hiç kimsenin karşı çıkmadığı şekilde kaleyi ve şehri teslim almıştır.

Muhammed b. Böri b. Tuğtegin Künyesi Ebü'l-Muzaffer olup Cemaleddin lakabıyla tanınmak­ tadır. Babası hayattayken onu Ba' lebek'e vali tayin etmişti. Muham­ med kardeşi Mahmud b. Böri'nin suikastla öldürülmesine kadar 21 22 23

Zengi b. Aksungur, Nureddin Zengi'in babası olup 541 () yılında vefat etmiş­ tir. Bkz. İbn Kesir, el-Bidiiye ve'n-nihiiye, 12/221 . Zümrüd Hatun bint Caveli, Dımaşk'ın merkezindeki Hatfıniyye Medresesi'ni yaphrmıştır. A limlere ve salihlere değer veren biriydi. 557 yılında vefat etmiş­ tir. Bkz. İbn Kesir, el-Bidiiye ve'n-nihiiye, 12/245,-246. Muinüddin Ü ner, Dımaşk'taki Muiniyye Medresesi'ni yaptırmıştır. 444 yı­ lında vefat etmiştir. Bkz. Salahaddin el-Müneccid, Hıtatu Dımaşk, s. 132, Bey­ rut, 1 949.

İbn Asakir-Tarihu Dımaşk

29

Ba' lebek valisi olarak kaldı. Kardeşinin öldürülmesinden sonra Dımaşk'a gelip 533 yılı şevval (Haziran 1 1 39) ayında Dımaşk ata­ begi oldu. Zayıf yapılı bir kişilik sahibi Muhammed'in atabegli­ ği uzun sürmeyip 534 yılı Şaban ayının sekizinde (29 Mart 1 1 40) vefat etti. Onun yerine küçük yaştaki oğlu Abak b. Muhammed atabeg yapıldı.

Abak b. Muhammed b. Böri b. Tuğtegin Künyesi Ebu Said, nisbesi et-Türki olup Abdüddevle lakabıyla tanınmaktadır. Ba'lebek'te doğdu. Babası Muhammed1e birlikte Dımaşk'a geldi. Babası ölünce 534 yılı Şaban ayının sekizinde (29 Mart 1 140) Cuma günü Dımaşk atabegi oldu. Musul ve el-Cezire hakimi Atabeg Zengi b. Aksungur, Halep ile Suriye'nin bir kısmıyla Dımaşk' ı kuşattıysa da amacına ulaşamayıp kuşatmayı kaldırdı. Abak' ın yaşı küçük ol­ duğu için devlet işlerinde babasının dedesi olan Tuğtegin'in mem­ lüklerinden Muinüddin Üner b. Abdullah ile şehir reisi Ebü1-Feva­ ris el-Müseyyeb b. Ali İbnü's-Sufi24 etkiliydi. Muinüddin Üner vefat edince reis Ebü1-Fevaris'in etkinliği devam etse de Abak'ın eli biraz rahatlamış oldu. Abak kısa süre sonra yakın adamların­ dan bir grupla planladığı oyunla reis Ebü1-Fevaris'i Dımaşk'tan Sarhad'a gönderdi. Ebü1-Fevaris'in kardeşi Ebü1-Beyan Haydere b. Ali'yi kendisine vezir yaptı.25 Ona her türlü yardımı ve desteği verdi. Daha sonra ise Ebü'l-Beyan'ı öldürüp hizmetkarı Ata b. Hafız es-Sülemi'yi26 Ba'lebek'ten çağırıp askerlerin kumandanı yaptı. Bir süre sonra da Ata'yı yakalatıp öldürdü. Bundan sonra Abak için Dı­ maşk' ta işler kolay oldu. Daha sonra el-Melikü1-Adil Ebü1-Kasım 24 25

26

Müeyyedüddin el-Müseyyeb b. Ali İbnü's-Sfıfi, 549 yılında vefat etmiştir. Bkz. Ka!anisi, Zeylü Tiirfhi Dımaşk, s. 329. Haydere b. Ali b. el-Hüseyin Zeynüddevle, 548 yılında öldürüldü. Kalanisi onunla ilgili şu bilgileri vermektedir: "Boynu vurularak başı koparıldı, hen­ dekteki bir direğe geçirildi, sonra insanlar onun yaptığı zulüm ve haksızlıkları, insanlardan zorla aldığı malları anlatarak ve ona lanetler okuyarak kesik başı­ nın etrafında dolaşıp onu izlediler." Bkz. Ka!anisi, Zeylü Tiirfhi Dımaşk, s. 324. Ata' b. Hafız es-Sülemi, 548 yılında öldürüldü. Doğu Kapısı'nın dış tarafında bulunan kendi adını taşıyan Ata' Mescidi'ni yaptırmıştır. Ayrıca Ata' b. Ha­ fız es-Sülemi'nin Beyti Ebyat'ta bulunan Dımaşk Camii için vakfetmiş olduğu arazisinde yetişen akçakavak ağaçları caminin direkleri olarak kullanılmıştır. Bkz. Ka!anisi, Zeylii Tiirfhi Dımaşk, s. 326; Kitiibii 'r-Ravzateyn, 1/95-96.

30

Selçuklu ve Osmanlı Döneminde Şam Valileri

Mahmud b. Zengi b. Aksungur (Nfıreddin Zengi},27 Dımaşk'ı kuşa­ tıp 549 yılı safer ayının sonunda (26 Nisan 1 1 54) pazar günü şehri barış yoluyla teslim aldı. el-Melikü1-A dil Nureddin Zengi, Abak'ın yaptığına karşılık vefalı davranıp Humus'u ona verdi. Abak ora­ da bir süre kalıp daha sonra el-Melikü1-Adil Nfıreddin Zengi'nin emriyle kendisine verilen Fırat Nehri yakınındaki Balis'e gitti. Abak orada da uzun süre kalmadı ve Bağdat'a gitti. Abbasi Halifesi Muk­ tefi-Liemrillah28 tarafından kabul edildi ve halife ona rahat bir şekil­ de kalacağı bir yer tahsis etti. Abak es-Sufi, Dımaşk'tan çıkarılmadan önce vergileri ve köyler­ deki satıcılardan alınan ödenekleri kaldırmıştı. Cömert kişiliğe sa­ hip Abak Bağdat' ta vefat etti.

27 28

Nuriyye Devleti'ni kuran Nlıreddin eş-Şehid olup 569 () yılında vefat etmiştir. Muktefi-Liemrillah, ismi Muhammed olup Müstazhir-Billah'ın oğludur. 555 yılında vefat etmiştir. Bkz. İbn Kesir, el-Biddye ve 'n-n ihdye, 12/241 .

Şam'daki (Dımaşk) Selçuklu Valilerinin Soy Şeceresi Atsız b. Uvak, 468-471 (1 075/1076-1078/1079), Dımaşk'ta öldü­ rüldü.

Tutuş' un Soyundan Gelen Valiler Tacüddevle Tutuş b. Alparslan b. Davud b. Mikail b. Selçuk, 471 488 (1078/1079-1 095), Dımaşk'ta öldürüldü. Rıdvan b. Tutuş, 488-507 (1095- 1 1 13/1 1 1 4), Halep' te zehirlenerek öldürüldü. Dukak b. Tutuş, 488-497(1095-1 1 13-1 103/1 104), Dımaşk' ta ze­ hirlenerek öldürüldü. Ertaş (Eltaş) b. Tutuş 497-498 ( 1 1 03/1 1041 1 04/1 105) yıllarında Dımaşk'ta hüküm sürdü, korkup kaçarak ma­ kamını terk etti. Rıdvan b. Tutuş'un oğlu 1 1 14/1 1 1 5), Halep'te vefat etti.

Alparslan,

507-508

(1 1 1 3/1 1 14-

Rıdvan b. Tutuş'un oğlu Sultan Şah, 508-5 1 1 ( 1 1 14/1 1 151 1 1 7/1 1 1 8), Halep'te vefat etti.

Tuğtegin' in Soyundan Gelen Valiler Tuğtegin Zahirüddin Atabeg, 498-522 ( 1 1 04/1 105-1128), Dı­ maşk' ta vefat etti. Tacülmülfık Böri b. Tuğtegin, 522-526 ( 1 1 28-1 131/1 132), Dı­ maşk' ta öldürüldü. Tacülmülfık Böri b. Tuğtegin'in oğlu İsmail b. Böri, 526-529 (1 131/1 132- 1 1 34/1 135), Dımaşk'ta öldürüldü. Tacülmülfık Böri b. Tuğtegin'in oğlu Mahmud b. Böri, 529-533 ( 1 1 34/1 135- 1 1 38/1 139), Dımaşk'ta öldürüldü.

32

Selçuklu ve Osmanlı Döneminde Şam Valileri

Tacülmüluk Böri b. Tuğtegin'in oğlu Muhammed b. Böri, 533534 (1 138/1 139- 1 1 39/1 140), Dımaşk'ta öldürüldü. Abak b. Muhammed, 534-549 ( 1 1 39/1 140- 1 1 54/1 1 55), Dımaşk vefat etti.

EK29 Dımaşk Kalesi'nden30 bahsederken İbn Tolun'a dayanarak kaleyi Tacüddevle Tutuş'un yaptırdığını söylemiştik. Yine Sauvaget, Dı­ maşk hakkındaki bir araştırmasında, kesin olarak kaleyi yaptıran kişinin Atsız b. Uvak olduğunu ifade eder. Ancak biz onun bu görü­ şünü teyit eden bir delil bulamadık. Daha sonra konuyla ilgili Arapça kaynakları taradığımızda, Sau­ vaget'in dikkat eksikliğinden kaynaklanan nedenle bu kaynaklarda aktarılan bilgileri anlamada hata yaptığını gördük. İbn Kesir, 468 (1 075/1 076) yılı olaylarını anlatırken bu konuyla ilgili olarak şu bilgileri vermektedir: "Dımaşk kalesinin ilk olarak temelini atan Atsız b. Uvak'tır. Bundan önce Dımaşk'ta düşman sal­ dırısı durumunda Müslümanların sığınacağı bir yer bulunmuyor­ du. Atsız günümüzde bulunduğu yerde kalenin yapımına başlamış­ tır. Kalenin yapımına başlanan yer, Rıdvan b. Tutuş'un ikameti için kullandığı binanın karşısındaki Babü'l-Hadid denilen Babü1-Beled kapısının bulunduğu yerdi. Kalenin yapımına bu sene değil de bir sene sonra, 469 (1076/1077) senesinin başlarında başlandı. Ancak kalenin yapımı, ileride ele alacağımız üzere Atsız'dan sonra el-Meli­ kü1-Muzaffer Tutuş b. Alparslan tarafından tamamlandı."31 İbn Kesir' in bu ifadelerinden, kalenin yapımına Atsız'ın başladı­ ğı, el-Melikü1-Muzaffer Tutuş b. Alparslan'ın tamamladığı ve Sau­ vaget'in konuyu hatalı olarak anladığı açıkça anlaşılmaktatır. İbn Kesir yine 469 yılı (1076/1 077) olaylarını anlatırken başka bir yerde de şöyle demektedir: "Bu sene el-Melikü'l-Muazzam At­ sız tarafından Dımaşk Kalesi'nin yapımına başlanmıştır. Geçen sene Dımaşk Ubeydilerden (Fatımiler ) kurtarılınca Atsız bu muh­ kem kalenin yapımına başladı. Bu sene kalenin burçları yüksel29 30 31

Bu kısım, Mecel/etü 1-mecmai1-ilmf De rg isi n de yer almamaktadır. Sayfa 10. İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-nilıaye, 12/1 13. '

34

Selçuklu ve Osmanlı Döneminde Şam Valileri

meye başladığında henüz tamamlanmadan el-Melikü1-Muzaffer Tacüddevle Tutuş b . Alparslan es-Selcfıki gelip Dımaşk'ı onun elinden aldı ve kalenin yapımını tamamladı. Kalede oğlu Rıdvan b. Tutuş'un ikameti için kullandığı binayı yaptırdı. Bu bina Nu­ reddin Mahmud b . Zengi döneminde de yönetim merkezi olarak kullanılmaya devam etti."32

32

İbn Kesir, a.g.e., 12/1 14.

..

..

.

.

I KI N C I K iTA P

OSMANLI DÖNEMİNDE ŞAM VALİLERİ

İbn Cum'a el-Makkar'ın "Paşalar ve Kadılar''ı İbnü1-Kari'nin "Şam'ı Yöneten Vezirler''i ve Osmanlı Dönemi Ş am Tarihine Dair Kaynaklar

Derleyen, edisy on kritiğini yapan ve yayımlayan: Salahaddin el-Müneccid

Takdim Arap ülkelerinde özellikle son üç asırda telif hayatı zayıfladı. Tarihçiler, tarihi niteliği haiz belgeler az olduğu için güvenilir ma­ teryalleri gözden kaçırarak eserler kaleme alıyorlar. Zira eser telif edenler halkın anlattığı kulaktan dolma sıradan şeyleri kaleme al­ maya alıştılar. Bu tarz bir telif ise bir neslin siyasetini, olaylarını, hastalıklarını ve sosyoekonomik yapısını anlatmaya yetmez. Arkadaşım Selaheddin el-Müneccid, el-Makkar ve el-Kari'nin Şam valileri hakkında risalelerini yayınlamakla önemli bir iş yaptı. Bu iki yazarın eserleri daha çok kronolojik bir fihristi andırsa da neşreden onları yayına hazırlamış ve birtakım açıklamalarla katkı­ da bulunmuştur. Zira Osmanlı'nın son dönemini gerçek suretinde gösteren faydalı bilgiler içermektedir. İlk risalede, Osmanlı'nın en hoyrat paşalarından Sinan Paşa'nın mirasına dair detaylara yer veren bir bölüm var. Paşa, Osmanlı ha­ nedanı hükümdarlarının bırakmadığı kadar çok miras bırakmıştır. Elbette bu parayı Tunus, Şam, Yemen gibi ele geçirdiği ülkelerden helal olmayan yollarla çalarak elde etti. İbnü1-Kari'nin Cezzar Ah­ med Paşa'ya dair zikrettikleri, zalim valilerin savunulacak bir yanı olmadığını gösterir. Zira onlar ancak kan dökerek, halkın ve padi­ şahın mallarını çalarak yaşayabilirdi. Risaleleri yayına hazırlayan, her iki metnin aslını gözetmeye ça­ lışmış, metni müelliflerin yazdığı orijinal haliyle neşretmiştir. Bu tavır, son çağlarda Şam lehçesinin durumuna dair fikir vermesi açı­ sından dilsel olarak yararlı olmuştur. Ayrıca çağlar boyu Suriye'yi yöneten Türklerin etkisiyle dile giren yabancı sözcükler hakkında fikir vermektedir. Keşke tarihle ilgilenenler, el-Müneccid'in izinden gitseler de evvela dağınık vaziyetteki belgeleri neşretseler. Araştırmacıların işe belgeleri neşretmekten başlaması Batılı tarihçilerin izlediği

38

Selçuklu ve Osmanlı Döneminde Şam Valileri

metot gibi tarihimize bilimsel bir tavır katacaktır. İlk kez görülen bir şey detaylı incelendiğinde değerli bir hazine olduğu anlaşı­ labilir. Muhammed Kürd Ali Şam'ın önde gelen bilim insanlarından ve Arap Bilim Enstitüsü Başkanı

Giriş Şam, farklı dönemlerde sahip olduğu büyük öneme; kültürel, manevi, siyasi ve dini bir merkez olmasına rağmen kimi dönemleri hata muğlaktır. Çünkü onun hakkında yazılanlar detaylı değildir ve daha ziyade genel çevçevede kalır. Araştırmacı için vazgeçilmez unsurlar hata dağınıktır. Tarihi yapılar üzerinde bulduğumuz eski yazıların birçoğu -ki bunlar bilimsel bir tarih araştırmasının en bi­ rincil kaynaklardandır- hata binalar üzerinde kalmış ve bilimsel bir araştırma konusu yapılmayıp yayımlanmamıştır. Batılılar tarafın­ dan yayınlanan bazı bilgiler hatalar içerdiği için yanlış sonuçlara yol açıyor. Tarih araştırmalarında önemli bir kaynak grubu olan eski siciller, defterler, vakfiyeler ve hüccetler gibi birçok evrak, pek çok aydının kıymetini ve değerini bilmemesinin yanı sıra insanların erişimine uzaktır. Şam1a ilgili dünya kütüphanelerinde bulunan el yazmaları hata tozlu raflarda duruyor ve çoğu tarihçi onlara doku­ nup bakmaktan çekiniyor. Bu nedenle Şam'ın on dört asırlık tam ve ayrıntılı bir tarihini yazmak mümkün değildir. Bu tür belgeler ve eserler Şam'da geçen Osmanlı'dan önceki de­ virlere göre enderlik ve bolluk bakımından farklılık gösterir. Oysa Osmanlı döneminde Şam'a dair eserler yok denecek kadar az. Os­ manlı'dan kalan eski Arapça veya Türkçe yazılar kıtlığına rağmen basılmamış, öte yandan resmi belgeler de çokluğuna rağmen ya­ yımlanmamıştır. Yayınlanan el yazması kitaplar ise az sayıdadır. Buna göre Şam'ın Osmanlılar dönemindeki tarihi pek çok açıdan bilinmemektedir. Bu nedenle Şam'a ve tarihine sahip çıkmak, bu tarihin yazılması­ na yardımcı olacak araştırma unsurlarını bulmak gerekir. Şam1a il­ gili bir dizi arkeolojik metin yayınlamaya başladığımızda amacımız buydu ve bazı vakıf kitapları yayınlamak istedik. Burada ilk olarak Osmanlı döneminde Şam1a ilgili bu metinleri sunuyoruz.

40

Selçuklu ve Osmanlı Döneminde Şam Valileri

Bu kitabın ilk bölümü paşalar ve kadılarla ilgilidir. On ikinci yüzyıldan Muhammed bin Cum'a el-Makkar'a aittir. İkinci bölüm, on üçüncü yüzyıldan Reslan el-Kari tarafından kaleme alınmış olup Şam'ı yöneten vezirlerle ilgilidir. Her iki risalede Osmanlılar döne­ minde Şam valilerinden söz edilmekte ve o valilerin günlerindeki Şam anlatılmaktadir. Bu çalışmada, iki risalenin Şam valileri ve onlar döneminde Şam'ın nasıl olduğu hakkında neler verebileceği gösterilmeye ça­ lışılacaktır.

Valilerin Durumu: Öncelikle Şam'ın çok sayıda vali ve kadıya sahip olduğunu belir­ telim. Bazen bir vali tayin edilirdi; daha Şam'a girmeden ya da şehri teslim alacak adamını göndermeden azledildiği haberi kendisine gelirdi. Bu durumda vali ya şehre girmezdi ya da girip bir ay kalır ve şehirden ayrılırdı. Bir sene, bir seneden az ya da çok kalanlar da olurdu. Bu meselenin şehrin koşullarında kargaşaya, istikrarsızlığa ve gerilemesine yol açtığı açıktır. Gelen vali kan dökücü biriyse şehrin ileri gelenlerinin etkisinden korkarak onları öldürmeye çalışır veya onları şehrin dışına kovar­ dı. Para toplamaya ve halkı vergi ödemeye zorlardı. Mahallelerin yağmalanmasını, insanların öldürülmesini ve hapishanelere konul­ masını emredebilirdi. Cezzar'ın zulmü, kan dökmesi ve haksız yere para alması, kimsenin ulaşamayacağı bir seviyedeydi. Şam, Cez­ zar'dan ve İbn Canbulat' tan çok çekmiş, onlar yüzünden fakirleşmiş ve yıkıma uğramıştır. Bazı valiler Şam'a girdiklerinde katillerin, suçluların ve hırsız­ ların cezalandırılmasını emrettiler ve onları astılar. Geceleri kendi başlarına yürürken hırsızla karşılaşsalar onu boğarlardı. Valilerden birine bunun için "adam gırtlaklayan" denirdi. Valiler haydutları öl­ dürmeye ve yollarını kesmeye çalışırlardı. Bütün bunların arkasın­ daki amaçları güvenliği sağlamaktı. Çünkü güvenlik yeterli değildi. Bazı valiler de iyilikle gelirlerdi. Şehre girdiklerinde veya hacdan döndüklerinde şehirdeki erkek çocukların sünnet edilmesini ve onla­ ra yeni giysiler giydirilmesini emrederlerdi. Bunu dini bir saikle sevap kazanmak için yaparlardı. Bazı valiler ise aç kalan insanlarla özellikle fiyatlar arttığı zaman ilgilenirler, İstanbul'dan onlar için yiyecek geti­ rirler, ağırlıkları ve terazileri umursar ve bizzat teftişte bulunurlardı.

Osmanlı Döneminde Şam Valileri

41

Valilerin Kente Tesirleri Şam valilerinin özen gösterdiği iki konu vardır: Birincisi: türbe, cami, hamam, kervansaray, tekke, saray, çarşı, okul ve köprü yapı­ mıdır. İkincisi: hac yolunun bakımını yapmak ve bazı kısımlarını mermerle donatmak, kaleleri ve göletleri yeniden inşa etmek, mah­ miller ve Kabe örtüleridir. İlk meseleye dikkat etmeliyiz çünkü inşa ettikleri şeyler Şam'ın inşasında ve planlarında fayda sağlayan tek şeydir. Valilerin geride bıraktığı en önemli yapılar şunlardır: Lütfi Paşa Türbesi, İsa Paşa Camii,33Ahmed Şemsi Paşa Tekkesi, 34 Lala Mustafa Paşa Hamamı, Lala Mustafa Paşa Hamamı önündeki sebil, Murat Paşa Camii, Derviş Paşa Camii, Derviş Paşa Türbesi, Derviş Paşa Türbesi önündeki sebil, Derviş Paşa Hamamı, 35 Derviş Paşa Hanı, 36 Derviş Paşa Çarşısı, 37 A ynulkasarin yanındaki Berede Nehri üzerindeki Derviş Paşa Köprüsü, Derviş Paşa Camii duvarın­ daki sebil, Şeyh Halil Türbesi civarındaki Derviş Paşa Sebili, Sinan Paşa Camii, Sinan Paşa Okulu, Sinan Paşa Türbesi, Sinan Paşa Oku­ lu önündeki sebil, Musalla Camisi kuzeyindeki Cafer Paşa Türbesi, Bayram Ağa Medresesi, Babülberid yanındaki Murat Paşa Çarşısı, Babülberid'deki Murat Paşa Kubbesi, Ahmet Paşa tarafından tamir edilen Kırklar Makamı (Makamü1-erbain), Ahmed Paşa tarafından inşa edilen Assali binası (İmaretü1-assali), Tüccar çarşısındaki Beh­ remiye Binası, Ahmet Şemsi Paşa Tekkesi, Lala Mustafa Paşa Hanı, Babü1-Cabiye dışındaki Salih Paşa el-Ustari Hamamı, Yeşil Mey­ dan'ın Şeref tarafındaki Hüseyin Sarı Paşa Sarayı, 1058 (1648/1649) 33 34

35 36 37

Yıkılarak yerine vakıflar dairesi yapılmış ve cami ikinci bölüme yerleştirilmiştir. Muhammed Cina el-Hıdr Çarşısı'nda. Bugün buraya yanlışlıkla Hamidiyye Çarşısı denilmektedir. Tabuml Teracimu 1-Ayiin'da şöyle demiştir: Şemsi Ah­ med Paşa Şam'da emirlik görevine geçmiştir. Şam Kalesi'nin karşısında, güney tarafından kale etrafındaki hendeğe bitişik bir han yaptırmıştır. Bu handa sufi­ ler için odalar yaptırmıştır. Ayrıca buraya vakıf olarak her gün ikindiden sonra mücavirlere yemek çıkması talimatı vermiştir. Burası Şam'ın iyilik mekanla­ rından biridir. Güzel bir bahçesi ve ortasında büyük bir havuzu vardır. Burada her zaman bir hoca bulunur. Vakfiyede şart koşulduğu gibi hocalar için tayin edilen ödemeler, yiyecekler gibi konuları takip eder. Vr. 39b-40a. Ben de şunu ekledim: Vakıflar Müdürlüğü burayı yıkmış ve yerine bir cami yaptırmış, etra­ fına da dükkanlar inşa etmiştir. Kışani denen hamamdır. Daha sonra kadınlara hitap eden işlemeli giysiler ve­ saire satan dükkana dönüşmüştür. Günümüzde Hanu el-Harir/İ pek Hanı. Hanu1-Harameyn ve Kişani Hamamı önünde uzanan çarşı.

42

Selçuklu ve Osmanlı Döneminde Şam Valileri

senesinde Mehmed Paşa tarafından tamir edilen Muallak Camisi minaresi, İsmail Paşa el-Azim Medresesi, Esad Paşa el-Azim Sa­ rayı, Esad Paşa el-Azim Hanı, Esad Paşa Emevi Camii'nin tamiri, Mehmed Paşa el-Azim Çarşısı, Muhammed Paşa el-Azim Sarayı ve Hamamı, Süleyman Paşa el-Azim Medresesi, Süleyman Paşa Hanı, Abdullah Paşa el-Azim Medresesi, 1 1 72() depreminden sonra Emevi Camii minarelerinin, doğu ve kuzey duvarlarının Abdi Paşa zamanında tamir edilmesi, Emevideki Osman Paşa Havuzu, Sala­ haddin Türbesi'nin Ziya Paşa tarafından tamiri, Muhyiddin-i Arabi Türbesi'nin Ziya Paşa tarafından tamiri, Hamidiye Çarşısı'nın açılı­ şı, Asker Kışlası, Hicaz Demiryolu istasyon binası. Bunlara Sultan Selim Tekkesi, Sultan Süleyman Tekkesi, Sul­ tan Selim'in yaptırdığı Şeyh Muhiddin Camii'ni ve cami önündeki evi, el-Kaymariye'deki Defterdar Fetheddin el-Kalaknisi Okulu'nu, meydandaki hamamı ve Mevleviye Tekkesi'ni de eklersek, Şam'da­ ki en büyük Osmanlı binaları listesini elde etmiş oluruz.

Valilerin Hacılarla İlgilenmeleri Valilerin ikinci bir görevi hac işleriydi. Hac emiri çoğunlukla valilerden seçilirdi. Hac Emirliği, 1288'e (1871/1872) kadar valilik uhdesindeydi. Hac emirlerinin tamamı hac yollarını onarmaya ça­ lışmışlardır. Çünkü Şam, hacıların Hicaz'a gittiği menzildeydi. Yol engebeli olduğu ve hacılara saldıran çok sayıda bedevi Arap'ın ha­ cıların para ve eşyalarını çaldığı için yollar tehlikelerle doluydu. Valiler yolu yaptırıyorlar ve bazı kısımlarına mermer döşüyor­ lardı. Bedevi Arapların saldırılarını püskürtmek için kuleler ve ka­ leler inşa ederler, mahmile büyük özen gösterirlerdi.

Şam'ın Durumu Şam meselesine gelince, bu iki risalede anlatıldığı gibi, yaşanan­ lar son derece çalkantılıydı. Valilerin yaptıklarına ek olarak, Ocak ve Yeniçeriler de sürekli anlaşmazlık içindeydi. İnsanlara zulmedi­ yor, silaha başvuruyorlardı. Valilerle savaşıyor, Şam'ı yıkıyor, yiye­ cek isteyip evleri yağmalıyor; namuslulara tecavüz edip çocukları kaçırabiliyorlardı. Valilerin esnafları kendi amaçları için kullanmaları ve onlara para vererek kendi lehlerine gösteri yapmaya zorlamaları nedeniyle

Osmanlı Döneminde Şam Valileri

43

toplumsal yaşam istikrarsızdı. Padişahın zaferi, bir yerin fethi veya hacıların gelişi için şehri süslemelerini emredebilirlerdi. Şehir, as­ kerlerin ya da valilerin zorbalığından dolayı kapatılabilirdi. Bütün bunlar bize Şam'ın çağımızdaki koşullarını hatırlatıyor. Bu gece dünkü geceye ne kadar benziyor! Dilencilik yaygınlamış hırsızlık alıp yürümüştü ve dolandırıcılık biliniyordu. Ekonomik hayat dalgalıydı. Ucuz fiyatlar birden artıp yükse­ lirdi; bazen gıda maddeleri ithal hale gelir, bazen de halk devlet depolarını yağmalardı. Haşereler ekinlerden eksik olmazdı. Fareler ortaya çıkar, çekirgeler gelene kadar gitmezlerdi. Uzak şehirlerden getirdikleri ve minarelere yerleştirdikleri Semermer suyu aracılı­ ğıyla haşeratla mücadele edilirdi. Sulama koşulları da muntazam değildi. Yağmur az yağar ardından nehirler kururdu. İki risalede de manevi ve dini hayatın tezahürlerini görmekteyiz. İnsanların mitlere ve hurafelere inanma eğilimini, velilere ve kera­ met sahiplerine boyun eğdiklerini görüyoruz. Başta Dürziler olmak üzere Nusayriler ve Teymaniyye gibi bazı mezheplerin mensupları­ nı yok etmek için verilen yoğun mücadeleleri görüyoruz. Dürziler, Şam valilerinin işkencesini tatmıştır. Köyleri yakılmış, başları kesil­ miş, namuslarına leke sürülmüş, kitapları yüklerle Şam'a taşınmıştır. Ayrıca bir gezegenin görünümü, ayın yarılması, yıldırım düş­ mesi, depremler ve sellerin taşkınları gibi gökyüzü ve yeryüzüyle ilgili olaylara dair argümanlar da bu kaynaklarda yer alır. Hacıların Şam'dan ayrılıp dönene kadarki halleri, askeri alayın başına gelenler, hacıların bedevi Araplarla mücadelesi, hacılara gönderilen askeri yardımlar, hac farizası yerine getirilirken yaşanan kolaylıklar ve zorluklar, haccın bazen kesintiye uğraması ve doğur­ duğu sonuçlara temas edilmekte. Ayrıca, iki risalede de Anadolu, Hicaz ve Mısır'daki olayların yansıması yer almaktadır. Birçok hadise kuşkusuz gözden kaçmış­ tır ama risalelerde bahsedilenler bilinmeyen çağın araştırılmasında çok faydalıdır. İki el yazmasının niteliği: Paşalara ve kadılar risalesi, büyük bir tarihin anlatıldığı bölüm­ dür. Yazmanın ilk varağında şöyle yazar: Yetmiş dördüncü bölümde, Sultan Salim Han zamanından beri ko­ runaklı şehir Şam'daki paşalardan ve kadılardan bahsedilir.

44

Selçuklu ve Osmanlı Döneminde Şam Valileri

Bu tarihi çok araştırdık ve bilgimizin kapsadığı kaynaklarda buna dair bir iz veya işaret bulamadık. Ayrıca kitabın yazarını da aradık ama hakkında hiçbir şeye rastlayamadık. Yayınladığımız bu bölüm hakkında bildiğimiz tek şey, Muhammed Kürd Ali tarafın­ dan bir nüshasının Berlin Kütüphanesi'nden alınarak Şam'daki İlim Akademisi Kütüphanesi'ne getirildiğidir. 27 numarada kaydedil­ miş bu kitap 51 sayfadır. Muhammed Kürd Ali bu nüshasının mü­ ellif hattı olduğunu düşünmektedir. Nüsha hattı kötüdür. Bazı satırların üzerinin çizildiğini, bazılarına eklemeler yapıl­ dığını gözlemledik. Ayrıca zaman zaman asıl metnin katibinin el yazısıyla farklılaşan bazı eklemelerin kenarlara not edildiğini gör­ dük. Son sayfada tarih yok. Görünüşe göre burası son söz olarak tamamlanmamış. Belki de tüm bölüm yazar tarafından karalanmış ama tamamlanmamış. "Paşalar ve Kadılar'ın" Yazarı: Makkar' ın adı Muhammed bin Cum'a'dır. Makkar lakabını mesleğinden almıştır. Mezhebi Hanefi, tarikatı Kadiri, meşreb ola­ rak Şazeli idi. Şamlıdır. Şahsiyeti hakkında kitabında neredeyse hiçbir bilgi yer almıyor. Metinde onun hakkında bir şey öğrenmek mümkün değil. Ancak şeyhlerinin ölümünü zikrettiğinde şu ifa­ deleri kullanmıştır: Şeyhimiz bu sene öldü ya da şeyhim, hocam bu sene öldü. Zikrettiği hocaları incelendiğinde hicri 1 1 . asırda yetiştiği ve 12. yüzyılın ikinci yarısında vefat ettiği anlaşılıyor. 1098 (1686/1687) yı­ lında gerçekleşen ölümlerden bahsederken şöyle der: "Şeyhimiz fa­ kih İbn Abdülhadi vefat etti. Kitabın son olayları 1 156 yılında sona ermektedir." Şeyhlerimiz diyerek bahsettiği şeyhler şunlardır: Meh­ med bin Abdülhadi (h. 1098-m. 1686/1687), Ahmed es-Sa­ fedi (h. 1 1 00-m.1688/1689), Muhammed Mağribi el-Miztari (h. 1 1 03-m.1691/1692), Muhammed et-Tağlibi (h.1 1 19-m . 1 707/1 708), İsmail bin el-Yazıcı (h.1 121-m. 1 709/171 0), Suud bin el-Vfüz (h. 1 127-m. 1 715), Muhammed el-Kefri (h. 1 130-m. 1 71 7/171 8), Os­ man en-Nahhas (h. 1 131-m. 1 71 8/1719), Muhammed el-Kamili (h. 1 1 31-m. 1718/1719), Halit ed-Desuki (h. 1 132-m. 1 719/1 720), Ab­ dulkadir et-Tağlibi (h. 1 1 35-m . 1 722/1 723), Abdurrahman el-Mü­ cellid (h. 1 140-m. 1727/1 728) ve en son zikrettiği şeyh Abdülgani en-Nablusi (h. 1 143- m. 1730/173 1 ) .

45

Osmanlı Döneminde Şam Valileri

Şeyhim ve üstadım kelimesiyle bahsettiği tek kişi vardır ki, o da Abdurrahim el-Hindi'dir (h. 1 1 35-m. 1 722/1 723). İbn Cum' a, tuhaf bir çöküş asrı olarak nitelendirilebilecek hicri 12. yüzyılda yaşamış ve birkaç şeyhten ders almıştır. Hulasatu 1-E­ ser ve Silkü'd-Dürer'de bu şeyhlerin biyografileri incelenirse onların önde gelen şahsiyetler olduğunu görecektir. el-Muradi'de veya baş­ ka herhangi bir kaynakta onun biyografisini bulamamamız biraz garip. Zira o devirde büyük şeyhlerin de okuttuğu ve öğrenebildiği­ miz kadarıyla yetmiş dört bölüme ulaşan bir tarih kaleme almıştır. Müellifin tarihi bir bütün olarak topladığı, kendi zamanında ger­ çekleşen olayları anlattığı ve kültürünün zayıf olduğu görülmekte­ dir. Çünkü kitabın dili halk diline daha yakındır ve bazen gramer hataları yapabilmektedir. Paşaların ve kadıların tarihini yıllara göre düzenlemiştir. Vali ve kadının adını, Şam'a giriş yılını, görevden alınmasını, görev döneminde meydana gelen olayları ve ileri gelen­ lerin ölümlerini zikreder. Şam'ı yöneten vezirleri Darü1-Ku tub ez -Zahiriye de bulduk. Sey­ yid Yahya el-Kari al-Şahuri'nin oğlu Seyyid Reslan'ın bölümünde yer alıyordu. Vali adları; gazel şiirleri, maval türü halk şiirleri, Acem ve Bağdat tümbeki ve benzeri bazı zaruri ihtiyaç maddelerinin fi­ yatlarının yer aldığı mecmuayı andırmaktadır ve 4772 numaralıdır. Husni el-Hatami Bey'den satın alınmıştır. Müellif hattıdır. '

İlk varağında şu yazar: "922 yılından Sultan Selim'in hilafetin­ den itibaren Şam'da hüküm süren vezirlerin isimleri şunlardır." 1254(1 838/1839) yılında yazılmıştır. 55 sayfa (16 x 10 cm), yakla­ şık her sayfada 13 satır yer almaktadır ve kötü bir hatla yazılmıştır. Görünüşe göre yazar, eserini 1254' te (1838/1 839) göreve gelen valiy­ le başlatmaktadır. Bahsettiği valilerin sonuncusu 1262 (1845/1 846) yılına tarihlenir. Buna göre yazarın hicri 13. yüzyılda yaşadığını id­ dia edebiliriz. "Vezirler" bölümünün yazarı: el-Kari'nin biyografisine yer veren kimseyi bulamadık. Onunla ilgili şecereden anlaşıldığına göre Şamlı'dır ve Şaguri ailesindendir. Şam'daki en büyük ailelerden el-Kari ailesine mensuptur. İbn To­ lun, Şam mahallelerini anlatırken bu ailenin bıraktığı eser ve yapı­ lardan bahseder.

46

Selçuklu ve Osmanlı Döneminde Şam Valileri

Yazın dili konuşma dilidir. Yazarın yöntemi Makkar'ın yönte­ minden farklıdır. el-Kari, eserini sadece valilere göre düzenlemiş­ tir. Valilerden ve onun zamanında yaşanan hadiselerden bahseder. Makkar gibi ölümlere ve diğer olaylara yer vermez. Makkar'ın ter­ tibi kronolojiktir. 1 1 13 (1701/1 702) yılına kadar göreve gelen vali­ lerin isimleriyle başlar. Daha sonra hükümdarların biyografilerini ve dönemlerinde gerçekleşen olayları 1 132 ( 1 719/1 720) yılına kadar düzenli olarak zikreder (Vr. 34b). Daha sonra bazı isimleri düzensiz ve eksik bir şekilde verir (Vr. 31b-34b). Biz sadece vr.31b'ye kadar olan bölümden yararlandık

Yayımlama yöntemimiz el-Kari'nin yazdıkları Makkar'ın yazdıklarını tamamladığı için beraber yayımladık. Bunlara, Salname'de bulduğumuz 1 1 32'den baş­ layan (1719/1 720) Şam'da Kral Faysal dönemine kadar devam eden valilerin isimlerini de ekledik. İki metni de bulduğumuz şekliyle öne çıkarmaya çalıştık. Dönemin dilini yansıtması için olduğu gibi konuşma diliyle ortaya koyduk. Kelimelerin tarihçesini ve gelişim­ lerini, Arapçaya giren Farsça veya Türkçe kelimelerin öğrenilmesi için konuşma dilinde verdik. Sadece imla kurallarına aykırı kelime­ leri, dil bilgisi kurallarına aykırı bazı sayıları ve kelimeleri düzelttik. Necmettin Sibahi'nin bize aktardığı, Türkçe ve Farsça kelimeler­ den oluşan bir dizini de kitaba ekledik. Girişe, Osmanlı döneminde Şam tarihine yer veren kitapları kaynakça olarak ekledik. Burada okuduğumuz ya da göz atma fırsatı bulduğumuz Arapça yazma ya da matbu kaynaklara yer verdik. Bu bölüme "Osmanlı Döneminde Şam Valileri" adını verdik.

Teşekkür Bu kitabımıza sunuş yazısı yazan Şam alimi, saygıdeğer hoca­ mız Muhammed Kürd Ali'ye, Türkçe ve Farsça kelimeleri anlatan Necmeddin Sabahi hocamıza müteşekkiriz. Allah'a şükürler olsun. Şam Salahaddin el-Müneccid

ŞAM PAŞALARI VE KADILARI

Muhammed b. Cum'a el-Makkar Bu eserin müellifi Muhammed b. Cum' a el-Makkar, Şamlı'dır. Ehlisünnet itikadına bağlı, Eş' arlliği benimsemiş ve Hanefi mez­ hebinden Kadiri-Şazell meşrep bir zattır. Allah, peygamberlerin sonuncusu Efendimiz Muhammed (s.a.v.) ve onun ali ve ashabı­ nın hürmetine ona, ana babasına ve bütün mümin kardeşlerine rahmet eylesin. 922(1516) yılı olayları: Tarihçilerin verdiği bilgilere göre Sultan Selim Han, daha önce bahsedildiği gibi, Arap memleketlerini fethet­ tikten sonra aynı sene Şam'a geldi. Kansu Gavri tarafından vali ola­ rak atanan Canbirdi Gazali'yi 922(1516) yılında Şam beylerbeyliğine getirdi. Aynı sene Şam'da kadılık makamında Zeynelabidin Efendi İbnü1-Fenari bulunuyordu.38 Allah fethi müyesser ettiği Devlet-i Aliyye'yi daim kılsın. 923 (1517/1 5 1 8) yılı olayları: Bu sene Veliyyüddin İbn Farffır, Şam valisi oldu. 924 ( 1 5 1 8/1519) yılı olayları: Bu sene Çerkezler39 zamanında Hanbeli kadılkudatlığı (başkadı) yapan Şerefeddin b. Müflih, Şam valisi olmuştur. Adı Abdullah'tır. Sultan Selim Han zamanında da kadılkudatlık etmiştir. Şerefeddin b. Müflih, Hanbeli mezhebine mensup birçok alim ve kadı yetiştiren İbn Müflih ailesinden gel­ mektedir. Aile, aslen Nablus'un dağlık kesiminde bulunan Ramin köyündendir. 925(1519) yılı olayları: Bu sene Necmeddin Efendi Şam'a kadı ol­ muştur. 38 39

Eserin orijinal nüshasında bu kısımda, üç kelime sığacak kadar boşluk vardır. Buradan "Çerkezler" denilerek ifade edilen "Burci Memluk" sultanlarıdır. (ed.n.)

48

Selçuklu ve Osmanlı Döneminde Şam Valileri

926 (1519/1520) yılı olayları: Bu sene Şam'da Necmeddin Efen­ di'nin kadılık görevi devam etmiştir. 927 (1520/1521 ) yılı olayları:40 Bu sene Şam'da kadılık makamın­ da Bustan Efendi bulunuyordu. Bu sene Sultan Selim Han vefat etti. Şam Beylerbeyi Canbirdi Gazali, sultanın vefat haberini alınca isyan ederek Osmanlı mu­ hafızlarının elindeki Şam Kalesi'ni ele geçirdi. Ayrıca Trablusşam, Humus ve Hama'yı da aldı. Sonra Halep'i ele geçirmek üzere ha­ rekete geçti. Kendi safına çekmeye çalıştığı Mısır Valisi Hayır Bey, onun saltanata karşı isyanına destek vermedi. Canbirdi Gazali, aynı yılın muharrem ayının dördünde ( 1 5 Aralık 1520) Halep'in dışın­ da bulunan Firdevs Camii'nin41 bulunduğu yere gelip karargahını kurdu ve şehri muhasara altına aldı. Kuşatma boyunca devam eden saldırılarda halktan iki yüz civarında kişi öldü, Canbirdi Gazali'nin askerlerinden de ölenler oldu. Halep'in dış mahalleleri büyük yı­ kım ve tahribat yaşadı. Kuşatmanın on ikinci günü Canbirdi Gazali, Şam'a dönüp hakimiyetini ilan etti. Bundan dolayı Mekke'de bu­ lunan hacıların çoğu müşkülde kaldı. Çünkü Medine civarındaki bedeviler ona isyan ettiler ve hacılar ancak para karşılığında mem­ leketlerine dönebildiler. Bu sene, hacılarla el-Ula42 halkı arasında büyük bir çatışma ya­ şandı. Hac emiri, el-Ula kadısı ve hakimi ile bir grubu yakaladı an­ cak iki bin dinar karşılığında onları serbest bıraktı. Yine aynı sene Mekke ile Medine arasında, hurma ağaçlarını söküp dağların tepe­ sine kadar sürükleyen büyük bir sel oldu. Sakra43 vadisinde bulunan iki köy tamamen sel suları altında kaldı. Köylerde yaşayanlardan 40 41

42 43

Bu kısımda eserin orijinal nüshasında, "yirmi yedi" olduğu tahmin edilen iki kelime sığacak kadar boşluk vardır. Firdevs Medresesi, 632 yılında Melik A dil'in kızı ve Melik Zahir Gazi'nin ha­ nımı Dayle Hatun tarafından yaptırılmıştır. Bkz. Kamil el-Gazzi, Tılrfhu Haleb, 2/289; Sauvaget, Inventaire Des Mmonuments Musulmans de la ville d'Alep, s. 84. Firdevs Medresesi, Halep' in en güzel medresesi olup mimari yönden bir şahe­ serdir. Medrese, Eski Eserler Genel Müdürlüğü himayesinde 1944-1945 yılla­ rında mühendis Louvre tarafından büyük bir restorasyondan geçirilmiştir. el-Ula, Hicaz demiryolu üzerinde Medain Salih ile Meşhed arasında bulunan bir istasyondur. Bkz. Cografiyyetu Şibhi Cezireti1- 'Arabiyye, Ömer Kehhale, s. 34, Dimaşk, 1945. Sakra, Medine'nin kuzeyinde ziraata elverişli, hurma ağaçlarının bolluğuyla ve gelirlerinin çokluğuyla bilinen bir vadidir. Sakra Medine'den gelirken Yen­ bu'un yüksek tarafında bulunan hurmalıkları, ekili arazileri ve su kaynakları bol bir köyün adıdır, içinden geçen su Yenbu' tarafına akar. Bkz. a.g.e., s. 153.

Cum'a el-Makkar-Şam Paşaları ve Kadıları

49

sadece bir kadınla bir erkek hayatta kalmayı başarabildiler. Çarşam­ ba günü, Anadolu hacıları ülkelerine dönmek üzere Şam'dan yola çıktılar. Ancak Canbirdi Gazali, arkalarından adamlarını gönderip onları geri döndürdü. Perşembe günü, Şam'ın tüm mahallelerinde gençlerin toplanması için duyuru yaptırarak onları süvari askerleri­ nin arkasından gönderdi. Cumartesi günü, Merce'de toplanmalarını istediği gençlere ses­ lendi: "Osmanlılarla benim için savaşmayacaksınız, kendi mahre­ minizi korumak için savaşacaksınız. Şam'ın önde gelen alimlerini, ilim adamlarını, tüccarlarını ve eşrafını, kendi hakimiyetini tanıyıp biat etmeleri için Emeviyye Camii'ne çağırdı. Ancak Kara44 belde­ sinden gelen haberlerle meşgul olduğu için kendisi oraya gelemedi. Salı günü, tüm mahallelere ve Glıta ahalisine, Osmanlı askerleriyle savaşmaya hazırlanmaları için iki bin süvariden oluşan bir birlik toplamaları duyurusunu yaptırdı. Bu senenin safer ayının yirmisine denk gelen çarşamba günü (30 Ocak 1 521), Zelabiye45 Köprüsü Çarşısı, Yeni Çarşı Köprüsü, Muha­ ribin Çarşısı46 ve Kuşaş Çarşısı tamamen yandı. Yangın çok büyük mal kaybına yol açtı. Daha sonra bu yangının, kalede bulunan naib tarafından çıkarıldığı anlaşıldı. Yine aynı senenin safer ayının yirmi dokuzuna denk gelen cuma günü (8 Şubat 1521), Emeviyye Camii'nde Canbirdi Gazali adına hutbe okundu . Canbirdi Gazali, Emeviyye Camii'indeki mahfilde hazır bulunuyordu. Bundan sonra "sultanü1-Haremeyni'ş-şeri­ feyn" ile "el-melikü1-eşref" unvanını aldı. Salı günü Canbirdi Gazali, Osmanlı askerleriyle savaşmak için harekete geçti. Öğleyin Berze köyünün doğu tarafında bulunan 44

45

46

Aslında Kari şeklinde yazılan bir beldedir. Kara ise Humus ile Şam arasında küçük bir yerleşim yeridir. Kara'da önceleri Hristiyan ahali yaşıyordu. Sürekli hile ve entrikalara başvurmaları nedeniyle Melik Zahir onları oradan çıkartıp yerlerine Müslüman ahaliyi yerleştirdi. Bkz. Tarihu 1-Kirmiini, s. 472, Bağdat, 1282; Sauvaget, La poste aux chevaux dans / 'Empire des Mamelouks. Zeli'ibiye Köprüsü, Barada Nehri üzerinde bulunan günümüzde Zerabiye Köprüsü olarak bilinen köprüdür. Yeni Çarşı ise daha sonraları Lala Mustafa Paşa tarafından yaptırılan çarşıdır. Bkz. Vakfu Lala Mustafa Paşa, s. 66, Dimaşk, 1924. Adı geçen bu çarşılar, kalenin alt tarafında bulunmaktaydı. Aslında bu çarşının ismi Adaris Çarşısı şeklinde geçmekte olup bizim tespit et­ tiğimize göre, doğrusu bu şekilde olmalıdır çünkü Muharibin Çarşısı Süruciye Çarşısı'nın doğu tarafında bulunmaktadır.

50

Selçuklu ve Osmanlı Döneminde Şam Valileri

Devir47 köyü yakınlarında ilk defa Osmanlı ve Şam ordularının öncü birlikleri karşı karşıya geldiler. Daha sonra Osmanlı ordusu ilerle­ meye devam etti, Canbirdi Gazali de ordusunun ana kuvvetiyle Mastaba'dan48 hareket etti. İki ordu karşı karşıya gelip savaşa tutuş­ tular. Savaşın hemen başında Canbirdi Gazali'nin askerleri dağıldı. Kısa süren savaş sonunda Canbirdi Gazali'nin başı kesildi. Osmanlı ordusu Canbirdi Gazali'nin kaçan askerlerini takip edip Salihiye ve Şam'ın dış mahallelerine kadar ilerlediler. Bunun üzerine halk büyük bir korkuya kapıldı. Çatışmalar neticesinde Salihiye'den elli, diğer her mahalleden yüz civarında genç öldürüldü. Ayrıca civar köylerde de çok sayıda can kaybı yaşandı. Toplam öldürülen kişi sayısının yedi bin yetmişe vardığı söylenmektedir. Osmanlı askerleri, Salihiye'nin tüm mahallelerinin ve bir gün bir gece yürüyüş mesafesindeki tüm köylerinin giriş çıkışını kapattılar. Bütün evlerin kapılarını kırıp, mahsullere zarar verip, evleri ve dük­ kanları tahrip edip yağmaladılar. Allah'ın inayetiyle, sadece göre­ medikleri az sayıda insan onların elinden kurtulabildi. Hem erkek­ lerin hem de kadınların üstlerini soydular. Halk arasında saygınlığı olan sufi, alim ya da eşraftan hiç kimseye saygı göstermediler. Ka­ dınları Hanbeli Mescidi49 ve Ebu Ömer50 Medresesi başta olmak üzere bazı mekanlara toplayıp tartaklayarak Üzerlerini soydular. Bazı kadınları, cariyeleri, köleleri ve çocukları alıp götürdüler. Ferhad Paşa çarşamba günü yanında kadılkudat Veliyüddin Efendi İbn Farfüri'yle birlikte askerlerinin başında hareket edip Sa47

48

49 50

Devir, aynı zamanda Deyru İbn Asrı'.'ın olarak da bilinen bu köy, bir dağın ya­ macında bulunan küçük bir köydür. Köyün yarısı ya da yarıya yakını Hanabile Camii için vakfedilmiştir. Bkz. İbn Tolun, Darbü 1-hU ta. Günümüzde bu köyün önemi kaybolmuş ve arazileri Dfıma'ya dahil edilmiştir. Şam'dan Halep'e giden yol, Kabfın köyünün bulunduğu ovadan geçerdi. Kabfın ile Berze köyü arasında bir seki bulunuyordu. Sultan ya da naibi sefe­ re gidiş ve dönüşlerinde bu köyde dinlenirdi. Resmi alay onları orada karşı­ lar, giderken de oradan uğurlardı. Dehman'ın verdiği bilgiye göre, bu köyün kahnbsı on beş yıl öncesine kadar bu mevkide bulunuyordu, daha sonra ta­ mamen yok olup ekili arazileri de tahrip oldu. el-Kalıl'idü 1-cevheriyye, 1/66, 2 numaralı dipnot, Dimaşk, 1949. Bkz. Salahaddin el-Müneccid, Ebniyetu Dimaşk el-eseriyye el-museccele, s. 2, Bey­ rut, 1948. Ayrıca bu eserde verilen diğer kaynaklar. Dehman, Muhattatu 's-Sılli­ hiyye, no. 36. Eserin orijinal nüshasında, ismi Ebfı Amr Medresesi şeklinde verilen medrese, Salihiye'de yaptırılan ilk medresedir. Bkz. Ebniyetu Dimaşk el-eseriyye el-mu­ seccele, s. 27. Ayrıca bu eserde verilen diğer kaynaklar. el-Kalıl'idu 1-cevheriyye, 1/165-183; Dehman, Mulıattatu 's-Sıllihiyye, no. 38.

Cum'a el-Makkar-Şam Paşaları ve Kadıları

51

lihiye'ye çıkarak Muhyiddin İbnü1-Arabl'nin kabrini ziyaret etti. Kabrin bakımsız halini görünce başlarında subaşı bulunan bir grup askeri nöbetçi olarak bıraktı. Halk, Şam' ın başına gelen bu felaketi, Timurlenk'in felaketi gibi derinden hissetti. Hatta şu ayet-i kerime­ de geçen kıyamet tanımını yaşadılar: "Her emzikli kadının emzir­ mekte olduğu çocuğundan geçtiği gün . . . " (Hac, 22/2) Şeyh Ebü1-Fadl el-Makdisi'nin anlattığına göre, Kubaybat51 Ma­ hallesi'nde bir kadın korku ve telaşla çocuğunu yatağında unutup gitti, Dariyya'ya52 varıncaya kadar çocuğunun yanında olmadığını fark etmedi. Çocuğunu unuttuğunu anlayınca hemen babasını ço­ cuğunu alması için gönderdi, babası çocuğu yatakta ağlarken bul­ du. Başlarına gelen felaket nedeniyle korku ve telaşla bazı hamile kadınlar çocuklarını doğurdu, akıl sahipleri aklını oynattı. Şam bel­ desi, işte şairin dediği gibi oldu:

Şam sakinleri için manzaralı bir sonsuzluk cennetiyken Yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşi gibi oldu Osmanlı ordusu otuz bin asker ve dört bin yeniçeri ile yüz sek­ sen arabadan oluşuyordu. Perşembe günü Ferhad Paşa, Canbirdi Gazali'nin kesik başı ile diğer öldürülenlerden kesilen bin tane ku­ lağı Sultan Süleyman Han'a gönderdi ve ardından Şam'a döndü. Pa­ zar günü öldürülen Canbirdi Gazali'nin yerine Ayas Paşa'nın Şam beylerbeyiliğine getirildiği haberleri Şam'a ulaştı. Cuma günü Ferhad Paşa, Şam' dan orduyla birlikte hareket etti. Cemaziyelevvel ayının on yedinci gününe denk gelen çarşamba günü (25 Nisan 1 521 ), İstanbul'dan53 deniz yoluyla gelen bin yeniçe­ ri Salihiye tarafından Şam'a girdi. 51 52 53

Kubaybat Mahallesi, el-Midan'nın yani Hasa meydanının güneyinde bulunu­ yordu. Günümüzde de burada Kubaybat adlı bir mahalle bulunmaktadır. Bkz. Mu 'cemü 1-buldiin, 4/34. Bkz. Mu 'cemu 1-buldiin, 2/536. Bkz. en-Nefhatü 'r-ribii fi-men nezele Diiriyyii, Zahi­ riyye Kütüphanesi (yazma eser). Tiirihu Diiriyyii, el-Mecmau1-ilmi bi-Dimaşk (Şam Arap Bilimler Akademisi) Kütüphanesi, (yazma eser). Eskiden Kostantiniyye olarak bilinen İstanbul, Bosfor (İstanbul Boğazı) üze­ rinde kurulmuş olup Osmanlı halifeliğinin başkentiydi. Fatih Sultan Meh­ med'in 1453 yılında fethettiği şehri Araplar almak için daha önce on dokuz defa sefer yapmışlardır. İ stanbul' un fethiyle birlikte modern çağ başlamış­ tır. İ tilaf devl etleri şehri 1920-1 923 yılları arasında işgal altında tuttular.

52

Selçuklu ve Osmanlı Döneminde Şam Valileri

Bu sene Sultan Süleyman Han'ın Engürüs'de54 (Macaristan) on bir kaleyi aldığı müjdesi geldi. Bu sevindirici haberler üzerine Şam'da her yer kandillerle donatılıp süslenerek beş gün boyunca kutlamalar yapıldı. 928 ( 1 521/1522) yılında Şam'da Ayas Paşa vali olarak kalmaya devam etmiş, Veliyüddin Efendi İbn Farffir ikinci defa kadı olarak tayin edilmiştir. Bu sene zilkade ayının on üçüncü günü cumarte­ si (4 Ekim 1 522), bütün Şam civarını etkisi altına alan kuvvetli bir sağanak yağmur yağmış; şehir çevresindeki ceviz ağaçlarına isabet eden kuvvetli bir yıldırım ağaçları kökünden sökmüştür. Ayrıca yıldırım Emeviyye Camii'nin içine kadar girmiş ve Kubbetü'n-nesr (Kartal Kubbe) adıyla tanınan kubbenin doğu kirişine isabet etmesi sonucu altın süslemeleri yanarak bazı mermerler kararmış ve bun­ lardan hiçbir iz kalmamıştır. Hatta isabet eden bu yıldırımın kirişi tamamen parçaladığı da söylenmektedir. 929 (1 522/1523) yılında Şam'da Ferhad Paşa vali olurken kadılık makamında da Ahmed Efendi b. Yusuf er-Rumi bulunuyordu. Bu sene Sultan Süleyman Han'ın Frenklerin elinde bulunan Rodos55 Adası'nı fethettiği müjdesi geldi. Sultan, safer ayının on dördünde, perşembe günü şehre girerek burayı teslim almıştır. Sultan Süley­ man Han şehirde iki cuma namazı kılmıştır. Şam'da bu fetih nede­ niyle yedi gün boyunca kutlamalar yapılmış ve şehir kandillerle süslenmiştir. Bu seferde altmış bin civarında Müslüman asker şehit düşmüştür. Perşembe günü Şam valisi olan Ferhad Paşa vefat etti ve Muhyid­ din İbnü1-Arabi'nin türbesinin yakınına defnedildi. Receb ayının

54

55

Bkz. Mu 'cemu 1-buldıln, 4/95; Sadık en-Nakşibendi, Mecelletü's-sekilfeti'd-Di­ maşkiyye, c. 1. Larousse Ansiklopedisi. Osmanlı dönemi İ stanbul'u hakkında daha fazla bilgi için bakınız, Memıllik-i mahruse-i şılhılne coğrafyası, s. 31. Kirmani'nin, Ahbılru 'd-duvel ve dsılru 1-evvel adlı eserinde; bu sene Sultan Süley­ man Han'ın, Engürüs (Macaristan) Kralı Lajos1a savaşmak üzere sefere çıktığı, sonra 932 senesinde Sultan Süleyman Han'ın isyan eden Macarlarla savaşmak için tekrar sefere çıktığı ve Belgrad'a varıncaya kadar, günümüzde Yugoslavya ve Macaristan topraklarında bulunan yolu üzerindeki kaleleri fethederek iler­ lemeye devam ettiği kaydedilmektedir. Rodos Adası, Ege Denizi'ndeki adalardan biridir. Muaviye döneminde adaya bir sefer düzenlenmişse de ada daha sonra fethedilmiştir. Rodos Adası 332 (943/944) yılında, Romalılar için önemli bir tersane konumundaydı. Bkz. Mu '­ cemu 1-buldıln, 2/832. Adanın en büyük şehri Rodos/Rhodes olup nüfusu on altı bindir. Antik çağlarda meşhur bir yerdi. Bkz. Larousse Ansiklopedisi; Bkz. Kılmu­ su 1-a 'liim, Şemseddin Sami, 3/2273.

Cum'a el-Makkar-Şam Paşaları ve Kadıları

53

sekizinde, cumartesi günü (23 Mayıs 1523), büyük bir kum fırtınası çıkmış ve her tarafı toz bulutu kaplamıştır. Daha önce görülmemiş bu fırtına nedeniyle göz gözü göremez olmuştur. Bu sene ayrıca Rumeli'deki Siyahköy56 Kalesi ile Yudum, Andros (Andrus),57 Yahtalı ve Sömbeki kaleleri de fethedilmiştir. Bu fetihler için ayetle tarih düşürülmüştür: "Allah'ın zafer vermesiyle mü'min­ ler sevinecektir" (Rum, 30/4-5) 930 (1523/1 524) yılında Şam'da Hürrem58 Paşa vali oldu. Bu sene kadılık makamında ise Ahmed Efendi bulunuyordu. Hürrem Paşa, Şam'da vali olup düzeni sağladıktan sonra Dürzilere karşı sefer dü­ zenlemeye karar verdi. Ordu hazırlıklarını tamamlayıp yola çıktı ve Şuf'a59 baskın yaptı. Salı günü Hürrem Paşa'nın Dürzilere karşı zafer kazandığı müjdesi geldi. Paşa, Baruk60 ve kırk üç köyü yakıp tahrip etti. Öldürdüklerinin kafalarını dört deveye yükletip gönderdi ve kaleye astırdı. Hürrem Paşa, Hakim-Biemrillah'ın uluhiyetine inan­ mak; namazı, orucu, haccı ve diğer farzları inkar etmek gibi dinden çıkmaya sebep olacak şeylere inanan Dürzilerin Ehlisünnet'e reddi­ ye olarak yazdıkları ciltler dolusu kitaplarını beraberinde getirdi. Bu hususta61 Şeyhülislam Şehabeddin Ahmed İbn Teymiyye'ye; Nusayriler, Dürziler ve Teyamine hakkındaki görüşü soruldu. Nu56

57

58

59 60 61

Eserin orijinal nüshasında Esyah şeklinde olup doğrusu bizim yazdığımız imlayladır. Bu kalenin ismi, Türkçe'de kara köy anlamına gelir. Bu kale, Ege Denizi'nin doğu kıyısında yer almaktadır. Bkz. Kiimusu 'l-a 'liim, Şemseddin Sami, 4/2718. Eserin orijinal nüshasında adanın ismi, Landrus şeklinde yazılmış olup doğru­ su bizim yazdığımız imlayladır. Andros/Audros Adası Ege Denizi'nde bulun­ makta olup en büyük şehri adayla aynı adı taşıyan Andros'tur. Adada bin beş yüz kadar bir nüfus yaşamaktadır. Bkz. Larousse Ansiklopedisi; Kiimusu 1-a '/iim, Şemseddin Sami, Endru (Endre) maddesi 1/421 . İbn Tolun, valinin isminin doğru imlasının bu şekilde, yani Hürrem şeklin­ de olduğu bilgisini vermektedir. Bkz. İ '/iimü 1-verii bi-men vülliye nii 'iben mi­ ne1-Etrak bi-Dimaşki 'ş-Şami1-kübra, el-Mecmau1-ilmi bi-Dimaşk (Şam Arap Bilimler Akademisi) Kütüphanesi (yazma eser). Şfıf, Lübnan'ın güneybatısında bulunan büyük bir vilayet (muhafaza) olup en büyük yerleşim yeri Şüveyfiit'tır. Bkz. Vedi Hanna, Kamusu Lübnan, s. 148, Beyrut, 1927. Baruk, Şfıf vilayetinde (muhafaza) bulunan Ayn Zemtina'ya bağlı bir yerleşim yeridir. Deniz seviyesinden 1 1 65 metre yüksekte kurulmuş olup havası temiz ve manzarası güzel bir yerdir. A.g.e., s. 9-10. İbn Teymiyye, VIII. /XIV. asırda yaşadığı için bu hususta, yani Nusayriler, Dürziler ve Teyamine'yle ilgili sorulan sorunun kendisine hayattayken sorul­ duğunu belirtmeliyiz.

54

Selçuklu ve Osmanlı Döneminde Şam Valileri

sayriler, Ali b. Ebu Talib'in uluhiyetine inanırken, Dürziler, Ali b . Ebu Talib'in Şem'un'da zuhur etmesi gibi her dönem hangi şahısta zuhur meydana gelirse o şahsın uluhiyetine inanırlar. Onlara göre Hz. Muhammed (s.a.v.) Hz. Ali'ye perde olmuştur. Teyamine ise içki gibi kati haramların helal olduğuna inanırlar, beş vakit namazın farz olduğunu inkar ederler. Kıyamete, öldükten sonra dirilmeye ve mahşerde toplanmaya inanmazlar. Reenkamasyona inanır, insanla­ rın ruhlarının hayvanların bedenlerine geçtiğini kabul ederler. Yeni doğan birine, o gece ölen birinin ruhunun geçtiğine inanırlar. Dün­ yanın doğuran bir rahim ve yutan bir toprak olduğuna inanırlar. Peki, bu fırkalar tamamen kafir midir? Yahudi ve Hristiyanlar gibi mi kabul edilmelidir? Onlar İslam'ın esaslarını öğrenmeye ve farz­ ları yerine getirmeye mecbur tutulmalı mıdır? Onlarla ilgili Allah'ın hükmü nedir? diye soruldu. Cevap olarak şöyle demiştir: Bizleri doğru yola ileten Allah'a hamd olsun. Bunlar Müslümanların ittifakıyla küfre düşmüşlerdir, hatta bu hususta tereddüt etmek de insanı küfre düşürür. Onları Ehlikitap olarak da kabul edemeyiz, onlara müşrik de diyemeyiz. Onlar Sabiilerden, Yahudilerden ve Hristiyanlardan daha ileri bir küfür içerisindedirler. Çünkü onlar zina ederler, onların tövbeleri kabul edilmez. Onların bulundukları yerde öldürülmeleri, daima hak ettikleri şekilde lanet edilmeleri ge­ rekir. Başkalarını sapkınlığa düşürmemeleri için onların alimlerinin ve önde gelen kişilerinin öldürülmesi vaciptir. Onların evlerinde ka­ lıp birlikte uyumak haramdır. Onlarla yolda yürümek, cenazelerine katılmak, Müslüman idarecilerin onlara şeriatın gerektirdiği cezala­ rı uygulaması haramdır. Allah'ın muhtaç kulu Ahmed İbn Teymiyye.62

Aşağıdaki alimler de aynı görüştedir: Şehabeddin Ahmed b. Hacer el-Askalani, Muhammed b. Kadi Adlin, Şehabeddin Ahmed el-Kazvini el-Hanefi, Burhaneddin b. İbrahim b . Abdülhak, Bedreddin b . Radıyüddin el-Gazzi el-Amiri eş-Şafii, Abdüssamed b. Muhibbüddin el-Hanefi, Bedreddin İbn Muzlik eş-Şafii, Kutbuddin b. Muhammed Sultan el-Hanefi, Takı62

İsa b. Rumeyh el-Ukayli en-Necdi tarafından yayınlanan, İbn Teymiyye'nin fetvalarını ve risalelerini içeren Fctılvıl İbn Teymiyye adlı esere bakınız, 1340.

Curn' a el-Makkar-Şam Paşaları ve Kadıları

55

yüddin b. Necmeddin el-Hanefi, Muhammed b. Ahmed el-Felluci eş-Şafii, Ali b. İmadüddin eş-Şafii. Şam beldelerinin hamisi, fakirlerin ve miskinlerin sahibi Hürrem Paşa b. Abdülgaffar döneminde meydana gelen hadiseler, 930 se­ nesi mübarek Muharrem ayının (Kasım/Aralık 1523) başlarında bu şekilde kaleme alındı. Yine bu sene rebiülevvel ayının on dokuzu perşembe günü (26 Ocak 1524), Mısır naibi Ahmed Paşa'nın kethüdası gelip Ahmed Paşa'nın Sultan Süleyman Han'a isyan ettiğini, kendi adına para bastırdığını, dirhemlerin bir yüzüne kelime-i tevhid ile kelime-i şehadet, diğer yüzüne de Sultan Ahmed' in zulmünden kimse kur­ tulamaz yazdırdığını, yeniçeri ve sipahi kethüdaları ile sultanın ta­ raftarlarını öldürdüğünü, İskenderiye'yi de almaya hazırlandığını ve bu amaçla Çerkezleri sevk ettiğini haber verdi. Cuma günü Mısır'dan gelen Çerkez bir muhbir, Mısır'da bağım­ sızlığını ilan eden Ahmed Paşa'nın hamamda yıkanırken öldürül­ mek istendiğini ancak kaçarak kurtulduğunu; ele geçirdiği kalenin geri alındığını ve bir bedevi aşiretinin reisi Ahmed b. Bağdad ta­ rafından öldürüldüğünü haber verdi. Bu bedevi reisi bir zamanlar onun tarafındayken sonrasında tarafını değiştirmiş ve kendisine sı­ ğınan paşayı öldürmüştür. Bu sene şaban ayının on dördüncü günü perşembe gecesi (17 Haziran 1 524), Kenefüni'nin dükkanında çıkan yangın nedeniy­ le Babü'l-Berid, Babü1-Asruniyye ve Babü1-Kaysariyyan kapıları yandı. Yine aynı ayın on sekizi pazartesi günü (21 Haziran 1524), Hürrem Paşa subaşıyı öldüren Şuf'taki Dürzilerle savaşmak üzere hareket etti. Şaban ayının on altısı salı günü (16 Haziran 1524), öldürülen Dürzilerin üç deve yükü tutan kesik başları Şam'a ulaştı. Yaklaşık otuz Dürzi köyü tahrip edilip yakıldı. Daha sonra Burc63 köyünde yaşayan Dürziler sürüldü. Sürülenlerin sayıları kadınlar ve çocuk­ larla birlikte üç yüz civarındaydı. Sayılamayacak kadar sığır, deve ve davardan oluşan sürülerinden ve mallarından el konulmayanla­ rını yanlarında götürmelerine müsaade edilmişti. Bu sene zamanının ileri gelen alimlerden Seyyid Ali Mersafi Mı­ sır'da vefat etti. Yine Kayıtbay'ın memluklerinden salih bir şahsa 63

Bu isimle Lübnan'da çok sayıda köy bulunmaktadır. Bkz. Kiinıılsu Lübniin.

56

Selçuklu ve Osmanlı Döneminde Şam Valileri

sahip Demirtaş da bu sene vefat etti. Allah ona gani gani rahmet eylesin. Ölüm hali ona galip gelip öleceğini anlayınca yaklaşık bir irdeb acılı pirinç pilavı yediği anlatılır. Bu sene meydana gelen ilginç bir olay anlatılmıştır. Söylendiğine göre; Cezayir'in bir köyünden gelen bir kişi bir vadiden geçerken kedi büyüklüğünde bir aslan yavrusu görmüş, onu alıp emzikli ço­ cuğu olan eşine getirmiş, kadın da onu çocuğuyla birlikte emzirmiş. Çocuk büyüyüp de yaşıtlarıyla yürüyecek genç yaşa geldiğinde ve birlikte koyun gütmeye başladığında aslan yavrusu da devamlı onun yanında bulunuyormuş. Çocuk bir gün bir köyden geçerken bir evin içindeki bir kadını görmüş ve ona tutulmuş. O günden son­ ra çocuk her gün o evin olduğu yere gelmeye başlamış. Aslan ise koyunların başında bekliyormuş. Çocuk yine bir gün eve girmiş ve bir daha evden çıkmamış. Aslan akşama kadar gün boyunca onun evden çıkmasını beklemiş, çıkmayınca oradan dönmüş ve koyunla­ rı sahibinin evine getirmiş. Çocuğun annesi aslan ve koyunlar dö­ nüp de çocuğunun dönmediğini görünce aklı başından gitmiş ve aslana dönüp; kardeşin nerede, git onu ara demiş; aslan hemen pür telaş geriye dönerek o köye varmış. Çocuğun bulunduğu eve girmiş ve çocuğun öldürülmüş olduğunu görmüş. Bunun üzerine aslan da evdekilerin hiçbirini canlı bırakmadan herkesi öldürmüş. Sonra ev­ den çıkıp hiç kimseye fark ettirmeden oradan ayrılmış. 931 yılında (1524/1525), Şam'da Tavaşi Süleyman Paşa vali ol­ muştur. Bu sene kadılık makamında Veliyüddin b. Müflih bulun­ maktaydı. Bu sene zilkade ayının yedinci günü, pazar (26 Ağustos 1525), Berze köyünden eşinin penisini kesen bir kadını getirdiler; kadın suçunu kabul etmeyince ona her türlü eziyeti yaptılar. Kadın yine suçunu itiraf etmeyince, onu bir atın kuyruğuna bağlayıp ölünceye kadar sürüklediler. Kocası da onun ölümünden bir süre sonra öldü. 932 ( 1525/1526) yılında Şam'da Lütfi Paşa vali oldu. Bu sene Veli­ yüddin Efendi İbn Farffir ikinci defa kadı olmuştur. Bu sene reblülevvel ayının sonlarına doğru (Şubat 1526) Mekke-i Mükerreme'de büyük bir sel meydana gelmiştir. Sel suları Kabe-i Muazzama'nın kapısından içeriye girmiş, Kabe'nin eşiğinden tavaf alanındaki kandilleri ve makam-ı İbrahim'i64 kaplayacak şekilde 64

Makam-ı İbrahim, Kabe'nin kapısının bulunduğu duvarın karşısında, Kabe'ye çok yakın bir yerde bulunmaktadır. Ü zerinde demirden kırık bir

Cum'a el-Makkar-Şam Paşaları ve Kadıları

57

dirsek boyu kadar yükselmiş. Sular gün boyunca bu seviyede kal­ mış, Bab-u Ali minaresi yıkılmıştır. Bab-ı Ali minaresi ağırlıklı ola­ rak yontulmuş sarı taştan tekrar yapılmış, Malikilerin makamı için de kurşundan bir tavanla kaplanan dört sütun yapılmıştır. Zilkade ayının yirmi altıncı günü, çarşamba (3 Eylül 1526), Sul­ tan Süleyman Han'ın Kurun ve Budin (Budapeşte) şehirlerinin kralına karşı zafer kazandığı ve yirmi dört kaleyi aldığı haberleri Şam'a ulaşmıştı. Bu gazada müşriklerden iki yüz seksen bin kişi öl­ dürülmüş, Müslümanlardan ise seksen bin şehit verilmiştir. Sultan Süleyman Han Budin'den ayrılırken Yahya Paşa'yı oraya vali olarak tayin etmiştir. Fetih haberleri Şam'da ilk duyulduğunda yedi gün boyunca kutlamalar yapılacağı ilan edilmiş ancak beş gün sonra habercinin getirdiği daha büyük fetih haberleri üzerine tekrar yedi gün daha kutlamalar yapılmıştır. 933 (1526/1527) yılında Şam'da Lütfi Paşa'nın valiliği ve İbn Farffir'un kadılığı devam etmiştir. Bu sene, kendisinden birçok manevi hal ve kerametler zuhur eden Sidi Şeyh Ebüssuud el-Ca­ rihi Mısır'da vefat etmiştir. 934 (1527/1528) yılında Şam'da İ sa Paşa b. İbrahim el-Fetri vali olmuştur, kadılık makamında ise yine İbn Farffir bulunuyordu. Bu sene ramazan ayının yirmisinde, pazartesi günü (8 Haziran 1528) bir doktor kehanette bulundu. O, ramazanın yirmi yedinci ge­ cesi (15 Haziran 1528) Şam'a kırmızı çadırlı bedevilerin gireceğini, onlarla Şam halkı arasında büyük bir çatışma olacağını ve çocukla­ rını kaçırıp mallarını gasbedeceklerini söylemiştir. Onun bu sözleri Şam'ın h�r tarafına yayılmıştır. Kadı bundan haberdar olunca dok­ toru çağırtmış ve "sen bu haberi nereden öğrendin?" diye sormuş. Doktor "ileride meydana gelecek olayları anlatan bir kitapta oku­ dum," diye cevap verince, kadı, yalan söylediğini anlamış ve ona (?) değnek vurulmasına ve hapisle cezalandırılmasına karar vermiştir. Daha sonra adamın ailesi gelip rica minnet yalvarmasıyla doktor serbest bırakılmıştır. O serbest bırakıldığında Halep'ten gelen bir kafile, Kastel beldesi yakınlarında kendilerine saldıran kırmızı ça­ dırlı Al-i Ali bedevilerine karşı koyduklarını ve içlerinden yaklaşık yirmi kişinin öldürüldüğünü söylediler.

sanduka, sanduka içerisinde de Hz. İbrahim' in (a.s.) ayak izi bulunmaktadır. Bkz. Mu 'cem u 1-büldan, 4/280.

58

Selçuklu ve Osmanlı Döneminde Şam Valileri

935 ( 1528/1529) yılında Şam'da İ sa Paşa'nın valiliği ve İbn Farffır'un kadılığı devam etmiştir. Bu sene cemaziyelevvel ayının başlarında (Ocak 1 529), sekiz gün geceli gündüzlü mütemadiyen bir kuvvetli yağış olmuş; çok sayıda can ve mal kaybına yol açmış­ tır. Yıkıntılar altında kalan elli civarında kişinin öldüğü söylenir. Kudüs' teki Babü1-Hitta65 minaresi bu yağmurdan yıkılmıştır. Gaz­ ze'de şehrin dışındaki arazilerde topraktan yılanlar ve haşereler çıkmaya başlamış, insanlar şehir merkezine doğru kaçmıştır. Yine Kabe'nin Rüknüşşami köşesindeki oluğun yakınından bir parça yere düşmüştür. Cemaziyelevvel ayının on altıncı günü (26 Ocak 1529), gökyü­ zünde batı yönünde, ikizler burcu yıldızının altında, dikey pozis­ yonda beş renkten müteşekkil ok şeklinde çok parlak bir ışık görül­ müştür. Bu ışığın veba salgınına delalet ettiği söylenmiştir. Bu seneye dair, Şeyh Şemseddin el-Vefai şöyle bir vaka anlat­ mıştır: Bir adam gelerek ona çocuğunun öldüğünü söylemiş. Adam çocuğunu yıkayıp bir peştamalla kefenlemiş ve Cerrah66 Camii'nin kapısının önüne getirmiş. Cenaze namazının kılınması için onu ora­ ya koymuş ama hiç kimse gelmemiş. Bunun üzerine cenaze nama­ zına katılması için birini çağırmak amacıyla Megaribe Zaviyesi'ne67 gitmiş, birkaç kişi getirmiş. Ancak döndüklerinde çocuğun naaşının çalındığını görmüş ve bir daha çocukla ilgili hiçbir iz bulamamış. Yine bu ay, kucağında ipek kumaşa sarılı bir çocuk bulunan bir kadın, Zira Çarşısı'na gelip bir cariyeden çocuğunu taşıması için kendisine yardım etmesini ister. Cariyeye yardımının karşı­ lığını vereceğini söyler. Cariye çocuğu alır, kadının arkasından yürümeye başlar. Kadın bir tüccarın dükkanında durur. Tüccara, değeri yaklaşık yüz dinar olan Frank işi üç Acem kumaş almak is­ tediğini söyler. Tüccar kadına kumaşları gösterince kadın tüccara, "kumaşları evdekilere de göstermek istiyorum, sana parasını ge­ tireceğim; şu kucağında benim çocuğum olan cariye burada senin yanında bekleyecek, ben çabucak geliyorum," der. Kadın bunları 65 66

67

Bkz. Makdisi, Ahsenu 't-tekasim, s. 1 70. Cerrah Camii, Babu's-sagir kapısı dışında mezarlığın yanında bulunmaktadır. Bkz. Ebniyetu Dimaşk el-eseriyyetu 1-müseccele. Ayrıca bu eserde verilen diğer kaynaklar, s. 40. Megaribe Zaviyesi, Cerrah C a m i i ' n i n kuzey tarafında bulunmaktadır. Zavi­ ye, Mağrip (Kuzey Afrika) asıllılar için A!aeddin İbn Vatıyye tarafından 802 (1 399/1400) yılında yaptı r ı l m ı�tı r. Bkz. el-Almavi, Muhtasaru 'd-daris, s. 1 72.

Cum'a el-Makkar-Şam Paşaları ve Kadıları

59

söyledikten sonra gider, aradan epey zaman geçer, kadın gelme­ yince tüccar cariyeye döner ve kadının evinin nerede olduğunu sorar; cariye de "bilmiyorum, ben çarşının başından beri onun ya­ nında bu çocuğu taşıyorum," der. Bunun üzerine çocuğun sarılı olduğu kumaşı açınca çocuğun ölü olduğunu görürler. Kumaşları alan kadınla ilgili hiçbir ipucuna ulaşamazlar. Bu da çok ilginç bir olay olarak kayıtlara geçer. 936 (1529/1 530) yılında Şam'da İsa Paşa'nın valiliği devam etti. Bu sene kadılık makamında Fahreddin İbn İsrafil bulunuyordu. Bu sene muharrem ayının altıncı günü, Perşembe (10 Eylül 1529), otuz kalenin teslim olarak Sultan Süleyman Han tarafından alındığı ha­ beri gelince Şam'da üç gün boyunca kutlamalar yapıldı. Yine aynı sene Şam'a Hammad el-Basri adında ama bir adam geldi ve Badiraiyye68 Medresesi'nde kalmaya başladı. İyi bir satranç ustası olan bu adamla Şam'ın, Mısır'ın ve Hicaz'ın önde gelen sat­ ranç ustaları gelip satranç oynadılar. Adam oyun oynarken gözleri sımsıkı bağlı olduğu halde karşısına çıkan herkesi yeniyordu. An­ latıldığına göre, adam beş kişiyle birlikte aynı anda oyun oynaya­ biliyordu. Adam, Şam'da bir müddet kaldıktan sonra Anadolu'ya doğru gitmek üzere buradan ayrılmıştır. Daha sonra sultanın karşı­ sında satranç oynadığı anlatılmıştır. Adamın kör olmadan önce on dört tane mushaf yazdığı söylenmektedir. Yine bu sene, Halep69 Ulu Camii'nin hatibi, sahabenin şefaatini ve hoşnutluğunu dileyince Rafizi'nin birisi hançeriyle ona saldırıp öldürmek istemiştir. O ve camide bulunan cemaat dışarı kaçmış­ lar ancak daha sonra Rafizi'yi yakalayıp yakmışlardır. Bir müddet sonra adamın yanan küllerinden hiçbir şeyin kalmadığı görülmüş­ tür. Rafizilerin gelip adamın küllerini kutsal kabul edip aldıkları söylenmiştir. 937 (1530/153 1 ) yılında Şam'da İsa Paşa'nın valiliği devam etti. Bu sene kadılık makamında Fahreddin Efendi bulunuyordu. 68

69

Badirfüyye, Şafii medresesi olup Necmeddin Bildirili tarafından yaphrılmıştır. Bkz. el-Almavi, Muhtasaru 'd-daris, s. 35; Bkz. el-Müneccid, Muhattatu Dimaşk el-kadime, no.15. Ulu Camii'nin aslı Büyük Emeviyye Camii olup (Bkz. Kamil el-Gazzi, Tarlhu Haleb, 2/235) ilk temelleri çok eskiye dayanmaktadır. Çok sayıda onarım ve yenilenme gören Ulu Camii'nin günümüzdeki hali ise Memlükler dönemine kadar gider. Caminin minareleri Vl. /Xl. asırdan kalmadır. Bkz. Sauvaget, In­ ventaire des monııments m ıısıılmans de la ville d'Alep,

s.

70.

60

Selçuklu

ve Osmanlı Döneminde Şam Valileri

Bu sene Emirü1-Arab Mülhim, hacıların konakladığı Zatülhac70 adlı vahada bulunan konaklama mevkiinin (menzil) çevresindeki yolları keserek burayı ele geçirmek istedi. Ancak buna muvaffak olamayınca Tebük'e kaçtı. Orada hurma ağaçlarını kesip hacıların su ihtiyacını karşıladığı havuzu kestiği ağaçlarla doldurarak kulla­ nılamaz hale getirdi. Daha sonra da Ahdar'a71 kaçtı. Orada da hacı­ ların kullandığı havuzu Ebucehil karpuzuyla (acı hıyar) doldurdu. Daha sonra oradan Birketülmuazzam'a72 kaçtı. Oradaki havuzu da hayvan leşleriyle doldurdu. Bu yaptıklarıyla, bedevilerle hacılar arasında büyük bir çatışma çıkmasına yol açtı. Hacılar çatışmada bedevilere galip gelse de Gazzavi geçidi tarafında bulundukları için havuza ulaşamadıklarından hayvanları susuzluktan telef oldu. 938 ( 1 531/1532) yılında Şam'da Aylak Mustafa Paşa vali oldu. Bu sene kadılık makamında yine Fahreddin Efendi bulunuyordu. Bu sene Emir Ataeddin İbn Talu ve Emir İbn Karaca, beraberlerin­ de mimarlar ve gerekli malzemeleriyle birlikte Sultan Süleyman Han'ın çizimini yaptırdığı şekilde Ahdar suyunun bulunduğu kuyu üzerine bir kale yaptırmak için yola çıktılar. Bu sene ramazan ayının on yedisi, cuma gecesi (23 Nisan 1532), Kisve köyünden geçen bir grup yolcu, ayın ikiye ayrıldığını ve her iki parçasının birbirlerinden epey uzaklaştıklarını, bir saat geçtikten sonra tekrar bu iki parçanın birleştiğini gördüklerini anlattılar. Bu gecenin sabahında ise güneşin doğarken, insan yüzü şeklinde orta üst tarafın­ da iki göz ve üstünde iki kaş bulunduğunu gördüklerini anlattılar. 939 (1532/1533) yılında Şam'da Lütfi Paşa ikinci defa vali oldu. Kadılık makamında yine Fahreddin Efendi bulunuyordu. Bu sene büyük alim Şeyh Ali el-Havvas vefat etti. Şeyh Ali el-Havvas, keşf yoluyla levh-i mahffizdan73 bilgi alan ve hiç hatalı keşfi olmayan önde gelen keşif ehlindendi. Mısır'a defnedilmiştir. 70

71 72

73

Zatülhac, Hicaz demiryolu üzerinde Şam ile Medine arasında yer alan istas­ yonlardan biridir. Burası Harretülimara'dan sonraki, Hevmas kuyusundan önceki istasyondur. Bkz. Cogrıifiyyetu Şibhi Cezfreti1- 'Arabiyye, s. 34. Ahdar, Tebük'ün doğusunda Hicaz demiryolu üzerinde bir istasyondur. Bkz. a.g.e., s. 34. el-Melikü1-Muazzam İbnü1-A dil, 610 (1213/1214) yılında hac vazifesini yerine getirdikten sonra hac yolu üzerinde bulunan yağmur suyu biriktirmek için kullanılan su depolarını ve havuzları yeniledi. Hacıların hac yolculuğunda ra­ hatlığını sağlamak amacıyla her konaklama (menzil) yerinde konaklamaları için bir yer yaptırmayı da kararlaştırmıştı. Bkz. Tenbihu 't-tıilib, 1/584-585. Eserin orijinal nüsha s ı n d a bu tabir, el-levhu1-mahfaz şeklinde geçmektedir.

Cum'a el-Makkar-Şam Paşaları ve Kadıları

61

940 (1533/1534) yılında Şam'da Lütfi Paşa'nın valiliği devam etti. Bu sene kadılık makamında Ahmed Efendi b. Abdullah bulunu­ yordu. Bu sene Lütfi Paşa vefat etti. Tengiz Camii'nin74 yanındaki türbesine75 defnedildi. Yine bu sene Ahmed Efendi İbn Kemal Paşa (Kemalpaşazade) vefat etmiştir. Vefat tarihiyle ilgili olarak, ilimler Kemal 7e göç etmiştir şeklinde tarih düşürülmüştür. 941 (1534/1535) yılında Şam'da Isa Paşa ikinci defa vali olmuş­ tur. Kadılık makamında adı geçen Ahmed Efendi bulunuyordu. Bu sene vali Isa Paşa vefat etti ve Muhyiddin İbnü1-Arabi'nin76 yanına defnedildi. 942 (1535/1536) yılında Şam'da Güzelce lakaplı Mehmed Paşa vali olmuştur. Kadılık makamında ikinci defa bu makama gelen Fahreddin b. İsrafil Efendi bulunuyordu. 943 (1536/1 537) yılında Şam'da Topal Süleyman Paşa vali oldu . Kadılık makamında İshak Efendi b. İbrahim bulunuyordu. Ancak bir süre sonra görevinden alındı. Onun yerine kısa bir süreliğine Ebü'l-Leys kadılık görevine getirildi. Fakat o da görevden alındı ve yerine Merhaba Çelebi getirildi. 945 (1538/1539) yılında Şam'da sadrazamın biraderi Ahmed Paşa77 vali olmuştur. Kadılık makamında Mehmed Bey Efendi bu­ lunuyordu.

74

75

76 77

Lütfi Paşa'nın mezarı, Tengiz Türbesi'nin doğu yönünde bulunan Rami Soka­ ğı'nın başında bulunuyordu. Vakıflar Müdürlüğü tarafından yıktırılıp yerine beyaz ve siyah taştan üç katlı bir bina yapıldı. A 'lı1mu 1-verı1'da, Lütfi Paşa'nın, Tengiz Camii'nin doğu tarafında, cadde tarafından Hatuniye'ye giden yol bu­ lunan ve vali Ferhad Paşa tarafından, henüz tamamlanmamış altı mezarlık için vakfedilen bahçede defnedildiği kaydedilmektedir. Bkz. e/-Kevı1kibu 's-sı1'ire, Zahiriyye Kütüphanesi (yazma eser), (tarih 41, vr. 1 1 9a). Tengiz Camii, vali Seyfeddin Tengiz tarafından 717 (1317/1318) yılında yap­ tırılmıştır. 1945 yılında Şam'a bombardıman yapan Fransızların saldırısında tavanı yıkılmıştır. Vakıflar Müdürlüğü duvarlarını da yıkıp yerine iş yerleri yapmayı planlamış ancak buna izin verilmemiştir. Avlusunun çevresine, fakir ailelerin çocuklarının eğitimi için yeni bir okul yaptırılmıştır. Binanın planla­ masını ise Fransız mühendis Amy yapmıştır. e/-Kevı1kibu 's-sı1'ire'de (vr. 112b), Isa Paşa'nın 950 (1543/1544) senesinde vefat ettiği kaydedilmektedir. Zikru men tevel/a Dimaşk' ta, Zahiriyye Kütüphanesi, (yazma eser) (681 tarihli, vr. 2a), Ahmed Paşa'nın Veziriazam İ yas Paşa'nın kardeşi olduğu kaydedil­ mekte ve vefat edince Sabfıniye'ye yakın olan meşhur türbesine defnedildiği belirtilmektedir.

62

Selçuklu ve Osmanlı Döneminde Şam Valileri

946 ( 1539/1540) yılında Şam'da Kuneytıra tekkesinin78 sorumlu­ sunun biraderi Hüsrev Paşa vali oldu. Ancak Hüsrev Paşa bu yıl içe­ risinde azledilip yerine Isa Paşa getirildi. Isa Paşa ve kadı Mehmed Bey 949 senesinin sonuna kadar görevde kaldılar. 950 ( 1 543/1544) yılında Şam'da Piri Paşa79 vali oldu, kadılık ma­ kamında Emin Efendi bulunuyordu. 951 ( 1544/1545) yılında Şam'da Piri Paşa'nın valiliği devam eder­ ken kadılık makamında Sinan Efendi bulunuyordu. 952 (1545/1546) yılında Şam'da Hadım Sinan Paşa80 vali oldu, kadılık makamında adı geçen Sinan Efendi bulunuyordu. Bu sene Şeyh Kasım b. Ebü1-Fazl, Muhyiddin İbnü1-Arabi'nin Kitabu Anka ' i mağrib adlı eserine yaptığı şerhini tamamladı. Vali Sinan Paşa ile kadı Sinan Efendi 955 (1548/1549) yılı bitince­ ye kadar görevlerinde kaldılar. Senenin sonuna doğru Celal Salih Efendi kadılık makamına getirildi. 956 () yılında Şam'da Sinan Paşa valiyken kadılık makamında da Hamid Efendi bulunuyordu. Bir süre sonra görevinden alınıp onun yerine kadılık makamına Kara Çelebizade Efendi getirildi. Bu sene meşhur zahid Ahmed er-Rumi vefat etti. Ahmed er­ Rumi, kırk gün boyunca oruç tutar, iftarını sadece tek bir kuru üzümle açardı. Defnedildiği yerde bir küp altın bulununca Mısır Valisi Ali Paşa'ya haber verildi; Ali Paşa da altınların cenazesine ka­ tılanlara dağıtılmasını emretti. Bu olay onun kerameti olarak görül­ müştür. Eski Kahire'de defnedildi. 957 (1550/1551 ) yılında Şam'da Piri Paşa ikinci defa vali oldu. Bu sene kadılık makamında Ahmed Efendi bulunuyordu. Bu sene za­ hid ve ibadet ehli bir zat olan Seyyid Yusuf el-Hindi vefat etti. Sü­ rekli ibadet ve zikirle meşgul olan bu zatın yaşının üç yüzü geçtiği söylenirdi. Buna rağmen sakalında hiç beyaz kıl yoktu. Kahire'de defnedildi.

78 79 80

Hüsrev Paşa'nın, Kuneytıra tekkesinin sorumlusu Mustafa Paşa'nın kardeşi olduğu da kaydedilmektedir (Bkz. a.g.e.). Birader kelimesi Türkçe'de kardeş anlamına gelmektedir. Piri Paşa'nın, Adana'da hüküm süren Ramazan Bey' in olduğu kaydedilmekte­ dir (Bkz. a.g.e. ). Zikru men teve/lıl Dimaşk adlı yazma eserde, valinin ismi, Tavaşi Sinan Paşa olarak verilmektedir.

Cum'a el-Makkar-Şam Paşaları ve Kadıları

63

958 (1551 ) yılında Şam'da Mehmed Paşa Türbeki vali oldu. Ka­ dılık makamında Cafer Efendi el-İmad! bulunuyordu. Ancak bu yıl bitmeden Cafer Efendi görevinden alınıp yerine Mehmed Efendi İbn Abdülkerim getirildi. 959 (1551/1 552) yılında Şam'da Şemsi Paşa81 vali oldu, kadılık makamında Mehmed Efendi bulunuyordu. 960 (1552/1553) yılında Şam'da Şemsi Paşa'nın valiliği devam ederken kadılık makamında Hasan Bey Efendi bulunuyordu. 961 (1553/1554) yılında Şam'da Şemsi Paşa'nın valiliği ve Hasan Bey Efendi'nin kadılık görevi devam etti. 962 (1554/1555) yılında Şam'da Hıdri Paşa82 vali oldu, kadılık ma­ kamına Mehmed Efendi İbn Abdülkerim ikinci defa getirildi. 963 (1 555/1556) yılında Şam'da Hıdri Paşa'nın valiliği devam ederken Hasan Bey Efendi ikinci defa kadılık görevine getirildi. 964 (1556/1557) yılında Şam'da Hıdri Paşa'nın valiliği devam ederken kadılık makamında, sırasıyla Mehmed Efendi b. Mevlana ve Molla Ebüssuud Efendi bulundular. 965 (1557/1558) yılında Şam'da Hıdri Paşa'nın valiliği ve Meh­ med Efendi'nin kadılık görevi devam etti. 966 (1558/1559) yılında da Şam'da Hıdri Paşa'nın valiliği ve Meh­ med Efendi'nin kadılık görevi devam etti. 967 (1559/1560) yılında Şam'da yine Hıdri Paşa'nın valiliği de­ vam ederken kadılık makamında Murad Efendi bulunuyordu. 968 ( 1560/1561 ) yılında Şam'da Ali Paşa vali oldu. Kadılık ma­ kamında Murad Efendi bulunuyordu. Her ikisi de 970 (1562/1563) yılına kadar görevlerinde kaldılar. 970 (1562/1563) yılında Şam'da Hüsrev Paşa ikinci defa vali oldu. Kadılık makamında Murad Efendi bulunuyordu. 971 (1563/1564) yılında Şam'da, ileri görüşlülüğü ve parlak zeka­ sıyla temayüz eden ve birçok hayratı ile vakıfları bulunan Veziria­ zam Lala Mustafa Paşa vali oldu. Valiliği süresince çok sayıda tekke83 ve hayrat eserleri yaptırmıştır. Şam Kalesi'nin altında bulunan Lala 81 82 83

Valinin ismi, Şemsi Ahmed Paşa olarak da verilmektedir (Bkz. a.g.e., vr. 2b). Valinin ismi, Hızır Paşa olarak da yazılmaktadır (Bkz. a.g.e. ). Bkz. Lala Mustafa Bey Vakfı.

64

Selçuklu ve Osmanlı Döneminde Şam Valileri

Mustafa Paşa Hanı olarak bilinen han84 başta olmak üzere mimari yönden bir benzeri olmayan Süruciye85 Çarşısı içerisinde bulunan hamamı86 yaphrmıştır. Yine daha önceki halifelerin ve sultanların almayı başaramadığı Kıbrıs Adası'nı fethetmiştir. Yukarıda Sultan Süleyman Han'dan bahsederken buna temas edilmişti. Bu sene ka­ dılık makamında Kınalızade Ali Efendi bulunuyordu. 972 (1564/1565) yılında Şam'da Lala Mustafa Paşa'nın valiliği devam ederken kadılık makamında da Kınalızade Ali Efendi bulunuyordu. 973 (1565/1566) yılında Şam'da Lala Mustafa Paşa'nın valiliği devam ederken kadılık makamında Şeyhi Çelebi İbnü1-Müeyyed87 bulunuyordu. Bu sene faziletli şeyh ve alim Şeyh Abdülvehhab Şa'rani vefat etti ve Mısır'a defnedildi. Çok sayıda eser telif etti. Sonradan kendi adıyla bir tarikat meydana geldi. 974 (1566/1567) yılında da Şam'da Lala Mustafa Paşa'nın valili­ ği devam ederken kadılık makamında Malfı.lzade Mehmed Efendi bulunuyordu. 976 ( 1568/1569) yılında Şam'da büyük hayır ve hasenat yapan Murad Paşa vali oldu. Büyük bir yangında yanan Süveyka88 Mahal84

85 86 87 88

Paşa Hanı olarak bilinen hanın yerinde daha önce Hal Çarşısı bulunuyordu. Burası aslen hazine arazisi (arazi-i sultaniyye) iken paşa oraya bir han yaptır­ mıştır. Hıtatu Dimaşk adlı eserde bu han hakkında detaylı olarak bilgi verilmiş­ tir, Şam, 1948. Ayrıca bakınız, Lala Mustafa Bey Vakfı, s. 62. Süruciye (Saraçlar) Çarşısı, eyer ve diğer at takımlarının yapıldığı çarşı olup kalenin kuzeydoğusundan başlayarak Muharibin Çarşısı'nın doğusuna kadar uzanmaktadır. Burası Başhamam olarak bilinen hamamdır. Günümüzde bir kısmı otopark olarak kullanılmaktadır. Detaylı bilgi için ayrıca bakınız, Lala Mustafa Bey Vak­ fı, s. 151. Kudfitu Dimaşk adlı eserde, Zahiriyye Kütüphanesi, (yazma eser), kadının ismi, eş-Şeyh Muhammed Çelebi İbnü1-Müeyyed olarak verilmiştir. el-Gazzi'ye ait Lu!fu 's-semer adlı eserde (vr. 1 73), Zahiriyye Kütüphanesi (yaz­ ma eser) verilen bilgiye göre; Muhammed el-Yetim el-Aliki eş-Şafii, yanan Süveyka Mahallesi'nin girişinde kahve satarak geçimini sağlıyordu. Dükkanı salih kimselerin bir araya geldiği toplanma mekanıydı. Kahvenin yanında fu­ huş yapan kadınların toplanıp bir araya geldiği kapalı, bahçelik bir alan vardı. Orayı kiralayıp onları oradan çıkarmış ve oraya bir cami yaptırmıştı. Mahal­ leyi kül eden yangından sonra Murad Paşa'nın cami yapmak için bu bahçenin bulunduğu yeri seçtiği konusunda herkes hemfikirdir. Caminin girişinin ve mihrabının bulunduğu yerin, Şeyh Muhammed el-Yetim'in yaptırdığı cami­ nin girişi ve mihrabıyla aynı yer olduğu söylenmektedir. Günümüzde burası Muradiye Camii olarak bilinmektedir.

Cum'a el-Makkar-Şam Paşaları ve Kadıları

65

lesi'nde kendi adıyla bilinen camiyi yaptırdı. Bu sene kadılık ma­ kamında Mah1lzade Mehmed Efendi bulunuyordu. Bu sene Murad Paşa vefat etti. Kendi adıyla bilinen caminin (Muradiye Camii) ya­ nındaki türbesine defnedildi. 977 (1569/1570) yılında Şam'da Ali Paşa ikinci defa vali oldu. Kadılık makamında Cevvizade Mehmed Efendi bulunuyordu. Bu sene Ali Paşa vefat etti ve Muhyiddin İbnü1-Arabi'nin yanına def­ nedildi. 978 (1570/1571) yılında Şam'da Hacı Ahmed Paşa vali oldu. Kadılık makamında ise Ramazan Efendi bulunuyordu. 979 (1571/1572) yılında Şam' da büyük hayır ve hasenatlar yapan Veziriazam Derviş Paşa vali oldu. Kendi adıyla bilinen ve bir benze­ ri olmayan89 camiyi yaptırdı. Kahraman ve cesur bir karaktere sahip Derviş Paşa, bizzat kendisi geceleri devriyeye çıkar ve yol kesenleri öldürürdü. Ahalisi gündüz ibadet ve taatle meşgul olup geceleri in­ sanlara eziyet eden Beytü Eber90 köyünü tamamen tahrip edip otu­ rulamaz hale getirdi. Derviş Paşa gelmeden önce Şam halkı, karga­ şadan ve huzursuzluktan bitap düşmüştü. Onun zamanında halk güven ve huzura kavuştu . Bu sene kadılık makamında ise Mehmed el-Hindi bulunuyordu. 980 (1572/1573) yılında Şam'da Derviş Paşa'nın valiliği devam ederken kadılık makamında ise Abdülkerim Efendi İbn Kutbüddin bulunuyordu. 981 ( 1 573/1 574) yılında Veziriazam Derviş Paşa vefat etti ve Hısasiyye91 Mahallesi'nde bulunan türbesine92 defnedildi. Bu

89

90 91 92

Yine el-Keviikibii 's-sii'ire'de (vr. 162a), Zilhiriyye Kütüphanesi, (yazma eser ), Murad Paşa'nın bu cami için maaşlı imam-hatip, müezzin ve kurra tayin ettiği, onlar için kalacakları hücreler yaptırdığı ve onlara yemek çıkarttığı belirtilmektedir. Muradiye Camii, Şam'daki önemli tarihi eserlerden biri olup halihazırdaki du­ rumu tamir ve restorasyona ihtiyaç duymaktadır. Derviş Paşa Camii, Şam'daki önemli tarihi eserlerden biri olup Osmanlı dö­ nemindeki Şam camilerinin karakteristik özelliklerini taşır. Arkeoloji Müdür­ lüğü 1945 yılında caminin doğu cephesini restore ettirmiştir. Caminin kuzey cephesi de 1942 ve 1948 yıllarındaki restorasyonda tabanıyla birlikte yenilen­ miştir. Ayrıntılı bilgi için, Tallas'ın Simiirii 1-makiisıd adlı eserinin ekine bakınız. Bu köy, Şam Gfıta'sında bulunan Beytü1-abar köyüdür. Bkz. el-Müneccid, Muhattatu Dinıaşk el-kadime. e/-Keviikibii 's-sii'ire'de (vr. 151b) Derviş Paşa'nın 985 (1577/1578) yılında Diyar­ bakır'da vefat ettiği kaydedilmekte ve Şam halkının onu çok sevdiği, Sibfüy­ ye ile Darüssaade arasında bulunan Babülcabiye kapısının dışında bulunan camiyi yaptırdığı belirtilmektedir. Derviş Paşa ayrıca şehir içinde Emeviyye

66

Selçuklu ve Osmanlı Döneminde Şam Valileri

sene Abdülkerim Efendi İbn Kutbüddin'in kadılık görevi devam ediyordu. Bu sene çok değerli bir alim ve ahlak timsali şahsiyet Mehmed Efendi Birgili er-Rumi -Allah ona bol bol rahmet, rızasına nail ey­ lesin, cennetiyle mükafatlandırsın- vefat etti. Çok sayıda eser telif eden Şeyh Mehmed Efendi'nin geriye bıraktığı eserler şunlardır: Nahiv ilmiyle ilgili Ka.fiye'nin muhtasarının şerhi, ferfüz ilmiyle ilgili kısa ve özlü güzel bir eseri ile hadis, kıraat ve fıkıh alanın­ da ta'likleri ve risaleleri vardır. Ayrıca et-Tarikatü 1-Muhammediyye ve 's-siretü 1-Ahmediyye adlı din, ahlak ve tasavvuf konularıyla ilgili çok tanınmış bir eseri daha vardır. Bu eserinde fıkıh ve ahlak alanla­ rındaki birçok meseleyi kendine has bir üslupla ele almıştır. Özgün bir yaklaşımla işlediği konuları sade ve anlaşılır bir dille izah etmiş, birçok meseledeki şüphe ve tereddütleri gidermiştir. Mehmed Efen­ di Birgili, son derece dürüst ve tavizsiz bir ilim adamı; dini ve ahlaki bakımından mümtaz bir şahsiyetti. Kendi döneminin büyük bir ilim adamı ve sufi olan Mevlana Şeyh Abdülgani en-Nablusi'nin -Allah şefaatine nail eylesin- verdiği bilgiye göre, Mehmed Efendi Birgili bu senenin cemaziyelevvel ayında vefat etmiştir. 982 (1574/1575) yılında Şam'da Lala Cafer Paşa93 vali olmuştur. Bu sene kadılık makamında ise Sinanzade Mehmed Efendi bulu­ nuyordu. Bu sene şeyhülislam, müftilenam, el-imamü1-hümam gibi un­ vanlarla anılan fazilet ve takva sahibi, çok sayıda değerli esere

93

Camii'nin yakınında Babülberid tarafında bulunan hamamı yaptırmış, Ku­ maşçılar Çarşısı'nın yakınında bedesten (kaysariyye) ve bir çarşı yaptırmış­ tır. Barada nehir üzerinde Aynü1-kassarin yanındaki ahşap köprü de onun yaptırdığı eserler arasındadır. Bu köprü eskiden Doğan köprüsü olarak bili­ niyordu. Yine Şam'da, Darüssaade yakınında bulunan Şeyh Halil'in türbesi civarındaki çeşmeyi yaptırmıştır. Banyas Nehri'nden bir su dolabı vasıtasıyla bu çeşmeye su getirtmiştir. Ayrıca kendi adıyla anılan caminin duvarına da başka bir çeşme yaptırmıştır. Derviş Paşa'nın türbesi halii ayaktadır. Türbesi sekizgen bir yapı üzerine oturtulmuş bir kubbeden ibaret olup içerisinde Der­ viş Paşa'nın mermerden yapılmış kabri bulunmaktadır. Türbenin duvarları, muhteşem Kaşani çini işçiliğiyle dikkati çeker. Bu çiniler daha sonraları tür­ beden sökülmüş ve Esad Paşa'nın yaptırdığı Azm Sarayı'nın içerisinde bulu­ nan hamamın duvarlarına konmuştur. Zikru men teve/lıi Dimaşk adlı eserde (vr. 3a), Lala Cafer Paşa'nın 983 (1575/1576) yılında Şam valisi olduğu kaydedilmektedir. Onun döneminde bolluk ve be­ reketin arttığı, hatta bir ölçek buğdayın altmışa, bir ölçek arpanın da otuza satıldığı bilgisi verilmektedir.

Cum'a el-Makkar-Şam Paşaları ve Kadıları

67

imza atan ve değerli bir tefsiri bulunan Şeyhülislam Ebüssuud Efendi vefat etti. Doksan iki beyte varan çok kıymetli uzun kaside­ si şöyle başlamaktadır:

Suleyman 'ın aşkının ötesinde bir arzum yok benim Ona vuslat uğruna yanıyor yüreğim. 94 Edebi yönden oldukça yüksek bir değeri haiz bu kasidenin sahi­ bi Şeyhülislam Ebüssuud Efendi'nin vefatına şu beytiyle tarih dü­ şürülmüştür; ah mevt müft!. 983 (1575/1576) yılında Şam'da Lala Cafer Paşa'nın valiliği devam ederken kadılık makamında ise Abdülgani Efendi bulunuyordu. 984 (1576/1 577) yılında Lala Cafer Paşa vefat etti ve Musalla95 Mahallesi'nde defnedildi. Bu sene kadılık makamında yine Abdül­ gani Efendi bulunuyordu. 985 (1577/1578) yılında Şam'da Hasan b. Mehmed Paşa vali oldu. Kadılık makamında ise Kara Çelebizade bulunuyordu. 986 (1578/1579) yılında Şam'da Hasan b. Mehmed Paşa'nın vali­ liği devam ederken kadılık makamında yine Kara Çelebizade bulu­ nuyordu. 94 95

Eserin orijinal nüshasında ve el-Keviikibü 's-sii'ire'de (vr. 130b) tespit ettiğimize göre buradaki kelime J!i;- .J kelimesidir. el-Keviikibü 's-sii'ire'de, Musalla Camii'nin kuzey tarafında kendisi için yaptı­ rılan türbesine defnedildiği kaydedilmektedir. Musalla Mahallesi, adını bu mahallede bayram namazlarının kılındığı, günümüzde Musalla Camii'nin bulunduğu musalladan almaktadır. Camiinin yapımına 607 (1210/1211) yılı Şevviil ayının yedisinde, Şam'ın merkezindeki Nil.rene Mescidi civarında baş­ lanmıştır. Caminin yüksek dört duvarı tamamlanıp da oldukça büyük olan kapıları açılınca duvarlarının üzerine henüz tavanı yapılmadan kıble duvarı yıkılmıştır. Ü zerinde kubbe bulunan mihrabın yanına büyük bir minber ya­ pılmıştır. Böylece duvarlarının tamamlanmasıyla ve kapılarının kapatılmasıy­ la cami, hayvanların pislemesinden ve tahrip olmaktan korunmuş oldu. 613 (1216/1217) yılında camiye cuma namazı kıldırması için imam-hatip görevlen­ dirildi. Kubbesindeki iki revaktan biri yenilenmiş olmasına rağmen el-Meli­ kü1-A dil'in vefatı nedeniyle diğerinin yenilenmesi tamamlanamamıştır. Ayrı­ ca bakınız, Zeylü 'r-Ravzateyn, vr. 83b, el-Mecmau1-ilml bi-Dimaşk (Şam Arap Bilimler Akademisi) Kütüphanesi (mikrofilm). Musalla Camii günümüzde ayakta olup son yıllarda büyük ölçüde yenilendiği bir restorasyon geçirmiştir. el-Keviikibü 's-sii'ire müellifi (vr. 149a), Lala Cafer Paşa'nın vefatını ise 985 (1577/1578) olarak vermiştir.

68

Selçuklu ve Osmanlı Döneminde Şam Valileri

987 (1579/1580) yılında da Şam'da Vezir Hasan b. Mehmed Pa­ şa'nın valiliği devam ederken kadılık makamında Sinanzade Ali Efendi bulunuyordu. 988 ( 1580/1581 ) yılında Şam'da yine Hasan b. Mehmed Paşa'nın valiliği devam ederken kadılık makamında Sinanzade Ali Efendi bulunuyordu. 989 ( 1 581/1582) yılında Şam'da Behram Paşa96 vali oldu. Kadılık makamında ise Mustafa Efendi b. Büstan bulunuyordu. 990 (1582/1583) yılında Şam'da Sinan Paşa'nın biraderi olan Hü­ seyin Paşa vali oldu. Kadılık makamında ise Molla Ahmed Efendi el-Enmari bulunuyordu. 991 (1583/1584) yılında Şam'da Hasan Paşa ikinci defa vali oldu. Kadılık makamında ise Sinanzade Ali Efendi bulunuyordu. 992 (1584/1 585) yılında Şam'da Süleyman Paşa İbnü'l-Kubtan vali oldu . Kadılık makamına ise ikinci defa Mustafa Efendi b. Si­ nan geldi. 993 (1585/1586) yılında Şam'da Hasan Paşa üçüncü defa vali oldu. Bu sene kadılık makamında ise Mustafa Efendi b. Sinan bu­ lunuyordu. Bu sene Tengiz Camii'nin yakınında dervişlerin tekkesi olarak kullanılan çok güzel bir mevlevihane yaptırıldı.97 994 (1586/1587) yılında Şam'da Üveys Paşa vali oldu. Kadılık ma­ kamına Abdülgani Efendi ikinci defa gelmişti. Ancak bir süre sonra görevden alınıp yerine Ahmed Efendi b. Hasan Bey getirildi. Bu sene kadı Ahmed Efendi vefat etti ve Şehid Nureddin Efen­ di'nin türbesine98 defnedildi. 96 97

98

Zikru men tevella Dimaşk adlı eserde (vr. 2a), Behram Paşa'nın Rıdvan Paşa'nın

kardeşi olduğu kaydedilmektedir. Bu tekke, Tengiz Camii'nin bab tarafında bulunan Hicaz demiryolu istasyonunun yanındaki Mevlevi tekkesidir. Kapısının üzerindeki kitabede şöyle yazılıdır; Mevlevihane şehr-i afak oldu tarih ka'beti1-'ıtak 993 1360 senesinde mevlevihanenin bazı kısımları yenilenmiş olup batı tarafına, Memlükler dönemi Kahire camilerinin minarelerini andıran şaheser bir mi­ naresi olan şirin bir mescid yaptırılmıştır. Minarenin üst kısımları Fransızla­ rın 1945 yılındaki Şam'a saldırıları esnasında yıkılmış olup daha sonra tekrar yapılmıştır. Bu türbe, Nfıreddin Mahmud Zengi tarafından yaptırılan ve türbesinin de bu­ lunduğu en-Nfıriyyetü1-kübra Medresesi'nde bulunmaktadır. Bkz. el-Münec­ cid, Ebniyetu Dimaşk et-tfirfhiyye, ayrıca bu eserde verilen diğer kaynaklar.

Cum'a el-Makkar-Şam Paşaları ve Kadıları

69

995 (1586/1587) yılında Şam'da Ferhat Mehmed Paşa vali oldu. Kadılık makamına ise Bostanzade Mustafa Efendi ikinci defa geldi. 996 (1587/1588) yılında Şam'da Ü veys Paşa ikinci defa99 vali oldu. Kadılık makamında Mustafa Efendi bulunuyordu. 997 (1588/1 589) yılında Şam'da Elvendoğlu Ali Paşa vali oldu. An­ cak sadece bir aylık süren görevinden sonra azledildi.100 Onun yerine Çakırcı Mehmed Paşa geçti. O da çok kısa bir süre görevde kaldıktan sonra azledilip yerine Ali Paşa ikinci defa getirildi. Ancak ilk göreve gelmesinde olduğu gibi tam bir ay sonra yine görevinden alındı. Bu sene kadılık makamında ise Mustafa Efendi bulunuyordu. 998 (1589/1590) yılında Şam'da Veziriazam Sinan Paşa101 vali oldu. Ancak kısa bir süre sonra görevden alındı ve yerine Hasan Paşa dördüncü defa valilik makamına getirildi. Kadılık makamında ise Kethüda Mehmed Efendi b. Hasan bulunuyordu . 999 (1590/1 591 ) yılında Şam'da Ayas Paşa'nın oğlu Mustafa Paşa vali oldu. Ancak kısa bir süre sonra görevden alınıp yerine Veziria­ zam Sinan Paşa'nın oğlu Mehmed Paşa valilik makamına getirildi. Bu sene kadılık makamında Maruf Efendi bulunuyordu. Mehmed Paşa bir ay görevde kaldıktan sonra hem o hem de Maruf Efendi görevden alındılar. Bu sene eşsiz bir mimari sanat eseri inşa edildi: Şam'ın en güzel eserlerinden sayılan Sinan Paşa Camii.102 Bu caminin yapımının ta­ mamlanması, Feyzullah Efendi'nin kadılık makamında bulunduğu görev süresinde vuku buldu. Sinan Paşa, halkı ve fakirleri, muhtaçları ve evliyayı, meczupları ve miskinleri gözeten adil ve ileri görüşlü, birçok meziyete sahip değerli bir devlet adamıydı. Görev yaptığı birçok yerde çok sayıda hayır ve hasenatta bulunmuştur. Zikru men tevel/a Dimaşk adlı eserde (vr. 3b), vezir İbrahim Paşa'nın Şam'a vali olunca kadı Ahmed Efendi'yi görevden aldığı bilgisi verilmektedir. 100 Ü veys Paşa Şam'a vali olunca vezir İbrahim Paşa onu görevden almış ve yerine Ali Paşa'yı getirmiştir. Bu arada Sultan Murad Han, Hüsrev Paşa'yı Şam vali­ liği görevine getirince Hüsrev Paşa Şam'a gelmiş ve Ali Paşa'yla bir ay süren mücadeleden sonra Ali Paşa'nın valiliğinin onaylanmasıyla durum düzelmiş ve Hüsrev Paşa da Şam'dan ayrılmıştır. Bkz. a.g.e., vr. 3b. 101 Eserin orijinal nüshasında, Sinan Paşa'nın kardeşinin vali olduğu kaydedil­ mektedir. Ayrıca bakınız, Zikru men tevel/a Dimaşk, vr. 4a. 102 Şam'daki tarihi camiler hakkında detaylı bilgi için, Bkz. Tallas'ın Simarü 1-maka­ sıd adlı eserinin ekine bakınız, s. 227

99

70

Selçuklu ve Osmanlı Döneminde Şam Valileri

Sinan Paşa vefat edince geriye bıraktığı malları ve parası Devlet-i Aliyye'ye gönderildi. Değeri ölçülemeyen malları ve parası şunlar­ dan oluşuyordu: İnci ve değerli taşlarla bezenmiş yüz altmış mushaf. İnci ve yakutla bezenmiş otuz tane altın ibrik ve leğen. Değer biçilemeyen beş tane zeberced (sarı yakut) dolu sandık, sandıkların üzerinde değerli taşlarla süslenmiş beş tane altından ki­ lit, sandıklarda, her bir miskal iksirin, bin kantar demiri saf altına dönüştürebildiği iki yüz miskal ağırlığında iksir. Beyaz piyonları elmastan, siyah piyonları lal taşından paha biçilmez satranç takımı. İnci ve yakutla bezenmiş iki yüz ayna. İnci ve yakutla süslenmiş iki yüz yelpaze. İnci ve yakutla bezenmiş otuz iki tane altın üzengi Altmış tane değerli taşlarla bezenmiş altından eyer ve yine aynı şekilde altmış tane bu eyerlerin altından zincirleri. Üzeri altınla kaplanmış dört yüz gümüş eyer. Yüz altmış tane altın yular ve dört yüz gümüş yular. İnci ve yakutla süslenmiş yüz altmış tane eyer. İnciyle süslenmiş yüz altmış tane aba. Yakutla süslenmiş yüz altmış tane altın iğne. Değerli taşlarla süslenmiş iki yüz tane sungur kılıa ve eski Şam altını. Yakut taşlarıyla bezenmiş iki yüz altmış kalkan. Değerli taşlarla bezenmiş üç yüz kırk tane taç. İnci ve mücevherlerle bezenmiş iki yüz altmış tane kılıç kayışı . Elmas taşlarla bezenmiş iki yüz altmış tane altın hançer. Değerli taşlarla süslenmiş iki yüz otuz tane kuşak. Değerli taşlarla süslenmiş iki yüz altmış tane pazubent. Yakut ve değerli madenlerle bezenmiş, içlerinde değer biçileme­ yen kitaplar bulunan otuz beş kitap sandığı. Değerli taşlarla süslenmiş yemek tepsisi ve üç altın sini. Hepsi inci ve değerli taşlarla süslenmiş, altından yapılmış alt ta­ bakları ve kapaklarıyla birlikte on tane tas, on tane buhurdanlık, on tane ibrik.

Cum'a el-Makkar-Şam Paşaları ve Kadıları

71

Altmış beş tane elmas yüzük, kırmızı yakuttan yüz kırk dört tane yüzük, lal taşından iki yüz tane yüzük, ayrıca sarı ve mavi yakut taşlar ve saf zümrüt taş. Her biri iki yüz dinar değerinde yetmiş tane yastık, ayrıca değer­ li taşlarla bezenmiş iki yüz altmış tane yastık. Elmas taşlarla bezenmiş altmış tane anahtar ve her birinin değe­ rinin elli bin dinar olduğu tahmin edilen altmış tane kilit. Değer biçilemeyen avuç büyüklüğünde bir elmas kabza. Kralların hazinelerinde benzeri bulunmayan yüz bin dinar değe­ rinde kıymetli taşlarla bezenmiş dört tane altın şamdan. Her biri yüz dinar değerinde yüz elli tane, kendisine hediye edil­ miş şeref elbisesi (hil'at), yine her biri bin dinar değerinde değerli taşlarla süslenmiş yetmiş tane kendisine hediye edilmiş şeref elbi­ sesi (hil'at). Değeri üç bin dinarlık üç sorguç. Her birinin değeri beş yüz dinarlık üç yüz tane samur kürk, her birinin değeri üç yüz dinarlık dört yüz tane vaşak kürk, her birine yetmiş dinar değer biçilen dört yüz tane deve, samur türünden zer­ dava ve benzeri kürkler. Sarı bakırdan sekiz tane büyük ibrik. Her ibriğin içinde yüz bin dinar yer alır. Her dinar dört altın dinara eşittir. Her bir kesede üç bin dinar bulunan yetmiş altı kese, her birinde on iki bin dinar bulunan otuz üç kese. Saf amberden üç yüz tane mumluk. İçerisinde ne tür değerli eşyalar olduğu bilinmeyen, değerli Hint işi kuşaklarla sarılmış on deve yükü. Elli ölçek saf tütsü. Sekiz bin deve, iki bin katır, dokuz yüz at ve binicileri için ipekli örtüler. Porselen, bakır ve kurşundan muhtelif eşyalar, kıymetli taşlar, zırhlar, kılıç kabzaları, altın işlemeli sancakların yanı sıra ayrıca al­ tın kaplama taslarıyla birlikte kasap takımı ve kesin olarak sayısı belirlenemeyen çok sayıda eşya. Tüm bunları veren Allah (c.c.) ne kadar şanı yüce, ne kadar cömert ve sonsuz ikram sahibidir. 1000 (1591/1 592) yılında Şam'da Halil Paşa vali oldu. Kadılık ma­ kamında ise Feyzullah Efendi bulunuyordu.

72

Selçuklu ve Osmanlı Döneminde Şam Valileri

1001 (1592/1593) yılında Şam'da Çadırcı Mehmed Paşa103 vali oldu. Ancak kısa bir süre sonra görevden alındı, yerine Bostancııo4 Ali Paşa geçti, o da bir ay sonra görevden alınıp yerine Murad Paşa vali oldu. Bir ay105 sonra Murad Paşa da görevden alınıp yerine Hüs­ rev Paşa getirildi. Ancak o da sadece bir ayı06 görevde kaldı. Kadılık makamında ise Küçük Mustafa Efendi bulunuyordu. 1002 (1593/1594) yılında Şam'da Hasan Paşa vali oldu. Kadılık makamında yine Mustafa Efendi bulunuyordu. Bu sene Hasan Paşa vefat etti ve Şam kalesinin altında bulunan Dağmişiye107 Mahalle­ si'nde bulunan türbesine defnedildi. 1003 (1 594/1595) yılında Şam'da Murad Paşa108 ikinci defa vali oldu. Kadılık makamında Kethüda Mehmed Efendi b. Hasan bulu­ nuyordu. Kısa bir süre sonra görevden alınıp onun yerine Mustafa Efendi b. Hüseyin getirildi. Bu sene, büyük ve değerli bir alim olup geride çok sayıda eser bırakan Şeyh Nfıreddin el-Bakani el-Hanefi vefat etti. İki cilt halin103 Zikru men tevella Dimaşk adlı eserde (vr. 4a), onun yerine Satranççı olarak meş­ hur olan Muhammed Paşa'nm geçtiği ve yedi aylık valilik süresinden sonra görevden alındığı bilgisi verilmektedir. 104 Ali Paşa'nın lakabı Bostancıbaşı olarak da verilmekte, valilik süresinin bir ay olduğu ve Şam'a hiç gelmediği kaydedilmektedir. Bkz. a.g.e. 105 Murad Paşa'nm valilik süresinin bir yıl sekiz ay yedi gün olduğu ve daha son­ ra görevden alındığı kaydedilmektedir. Bkz. a.g.e. 106 Hüsrev Paşa'nm sekiz gün valilik yaptığı ve görevden alındığı kaydedilmekte­ dir. Bkz. a.g.e. 107 Aslında Tangri Vermişiyye'dir. Bu mahalle Vakıflar Müdürlüğü' nün eski bina­ sının bulunduğu yerdir. 108 Murad Paşa, valiliği döneminde Şam'da çok sayıda eser yaptırmıştır. Babül­ berid kapısı yakınında bulunan, yapımına 1002 () yılının sonlarına doğru baş­ lanan ve Tavakiye Çarşısı olarak bilinen çarşıyı yaptırmıştır. Eski dükkanları yıktırmış ve yeniden yaptırmış, aralarındaki yolu genişletmiş ve dükkanların çatılarını öncekinden daha yüksek yaptırmıştır. Babülberid kapısının bulun­ duğu alanın üzerini, Babülberid kapısının sağ ve sol taraflarındaki büyük iki sütunun arasını boydan boya kapatacak şekilde, yüksek ve güzel bir kubbeyle kapatmıştır. Yine Babülberid kapısının arka kısmında bulunan evleri sahiple­ rinden satın alıp oraya güzel bir han yaptırmıştır. Sipahiyye Çarşısı esnafının buraya taşınmasını istemiştir. Esnaf bir ara oraya taşınmışsa da Murad Paşa ölünce tekrar daha önce bulundukları çarşıya geri gelmişlerdir. Murad Paşa ayrıca bu hanın yanma başka bir çarşı daha yaptırmıştır. Bu çarşıya da Zira' Çarşısı'nm esnafı taşınmıştır. Bkz. el-Muhyi, 4/256; el-Gazzi, Luifü 's-semer, vr. 21 1 . Vakfu Murad Başa ala fukarai1-harameyn, vr. 4317, Zahiriyye Kütüphanesi (yazma eser). Bu yazma nüshadan, Murad Paşa'nm yaptırdığı Vekille hanı­ nı tanıttığımız bir bölüm tarafımızdan yayınlanmıştır. "Hutatu Dimaşk, el­ Hanat", el-Meşrik, 1948.

Curn'a el-Makkar-Şarn Paşaları ve Kadıları

73

de olan Mülteka109 şerhi ve en-Nukaye110 adlı muhtasar onun eserleri arasında olup Şeyhülislam Ebü1-Fida İsmail en-Nablusi, aşağıdaki beytiyle başlayan bir kasidesinde onu övmüştür:

Fıkıhta Nureddin 'e kim denk olabilir ? Hakikatte onun muadili biri var mıdır ? Şeyh Nlıreddin el-Bakam, ahireti düşünen, dünyayı da ihmal et­ meyen salih bir zattı. Aralarında başta Emeviyye Camii hatibi Şey­ hülislam Necmeddin Muhammed b. Muhammed el-Behnesi'nin de bulunduğu çok sayıda alimden fıkıh ilmi tahsil etmiştir. Bu sene Ahmed Efendi eş-Şahini, kadı olarak Şam kafilesiyle bir­ likte hacca gitti. 1004 (1595/1596) yılında Şam'da Hüsrev Paşa vali oldu. Kadılık makamında ise Süleyman Efendi bulunuyordu. Ancak kısa bir süre sonra görevden alınıp yerine Taşköprizade Kemaleddin Efendi111 kadılık görevine getirildi. Bu sene büyük ve değerli bir alim olup çok sayıda eser veren, Hanefi fıkhında büyük otorite sahibi Ali b. Ganim el-Makdisi el­ Ensari el-Hazreci vefat etti. İlim ve yaşayış olarak zamanının örnek bir şahsiyeti ve muhakkik bir alimi Ali b. Ganim el-Makdisi, takva sahibi ve selef-i salihin yoluna bağlı bir zattı. Tüm ilim dallarında geniş bir birikime sahipti. Ali b. Ganim el-Makdisi fıkıh ilminde yetkin bir otorite olarak birçok tartışmalı meseleyi çözüme kavuş­ turmuştur. Şayet o fıkhın büyük imamı Ebu Hanife dönemine ye­ tişseydi, onun varisi ve Ebu Hanife'nin iki talebesinden sonra üçün­ cüsü olurdu. Kadihan onu görseydi Nu'man'ın (Ebu Hanife) ilim 109 Mülteka 1-ebhur, İbrahim b. Muhammed el-Halebi'nin (ö. 956/1549) Hanefi fıkhına dair eseri olup Şeyh Nureddin el-Bakan! el-Kadiri, bu esere yazdığı Mecrıi1-enhur 'a/ıi Mülteka 1-ebhur adlı şerhine 990 (1582/1583) yılının başlarında başlamış ve 995 yılında bitirmiştir. Bkz. Keşfü 'z -zu n Cı n, 2/1814, Vizaratü1-Maa­ rifi't-Türkiyye, İ stanbul, 1942. 110 en-Nukıiye muhtasarü 1-Vikıiye, Sadrüşşeria Ubeydullah b. Mes'ud el-Hanefi (ö. 747/1346) tarafından Burhanüşşeria Mahmud b. Ubeydullah el-Mahbub! el­ Buhari'nin (ö. VIIl./XIV. yüzyıl) Vikıiyetü 'r-rivıiye fi mesti 'ili1-Hidıiye adlı eserine yapılan muhtasarıdır. Bkz. Keşfü 'z-zunCın, 3/1971 . 1 1 1 Eserin orijinal nüshasında lakabı, Ekfımizade/Kıvamızade imlasıyla yazıldığı gibi Kudıitü Dimaşk'ta no. 4681, Zahiriyye Kütüphanesi (yazma eser) Taşköp­ rizade olarak yazılmıştır.

74

Selçuklu ve Osmanlı Döneminde Şam Valileri

sancağını taşıyanın o olduğuna hükmederdi. Camiu 1-JusUleyn112 müellifi onu tanısaydı hiç şüphesiz onun İmameyn'in üçüncüsü olduğunu söylerdi. Sadrüşşeria113 onunla aynı dönemde yaşasaydı onun eserlerindeki anlatım ve meselelere vukufiyetine hayran kalır ve ilimde ona tabi olurdu.

Fusulü 1- İmadf114 müellifi onunla görüşseydi, bu imama tabi ol­ mak benim için büyük bir saadet olur, derdi. Mecma 'u 1-bahreyn1 15 müellifi onu tanımış olsaydı onun muhakkik alimlerin sonuncusu ve en üstünü olduğuna tanıklık ederdi. Dürerü 1-bihıir müellifi de onun ilimde engin bir deniz olduğuna yemin ederdi. Ali b. Ganim el-Makdisi tefsir alanında da yetkin bir otorite olup Fahreddin er­ Razi onu görseydi onun ilmini över, Allame Cadullah da, insanların onun ilminden istifade etmek için uzun yolculukları göze aldığı bü­ yük bir alim olduğunu söylerdi. Ali b. Ganim el-Makdisi hadis ala­ nında ise hadisle ilgili meseleleri müzakere ederken İbn Asakir ve Zehebi gibiydi. Nahivde ise onun sözü Katrü 'n-neda kadar değerli ve Bellü 's-sada116 kadar sağlamdı. Çok yoğun çaba ve emekle yaptığı telifler Mugni1-lebfb11 7 seviyesindeydi. Onun bu çok yönlü birikimi, birçok ilimde geniş bir vukufi­ yete sahip olduğunu ve çığır açtığını göstermektedir. Ali b. Ga­ nim el-Makdisi, öte yandan çok sayıda hayır- hasenat yapmış ve bu konuda da öncü olmakla meşhur olmuştur. Şayet nahiv ilmi­ nin büyük öncüsü Sibeveyhi tanısaydı ona tabi olurdu, İbn Usffır, onu kanatlarına alırdı ve kendisinden sonra halef tayin ederdi. Ali b. Ganim el-Makdisi lugat ilminde ise derin birikimiyle bir okya­ nus mesabesindedir. Cevheri onu tanısaydı Sıhıih'nı118 onun sahih 112 Cnmiu 1-fusuleyn, Hanefi fıkhı alanında 823 yılında vefat eden Şeyh Bedreddin Mahmud b. İ srail'in eseridir. Bkz. Keşfü 'z-zunun, 1/566. 113 Sadrüşşeria Abdullah b. Mes'fıd el-Hanefi, önde gelen Hanefi alimlerindendir. 1 14 Fusulü 1- İmadi, Hanefi fıkhı alanında VII. yüzyılda yaşamış Cemfüeddin İbn İ madüddin el-Hanefi'nin eseridir. Bkz. Keşfü 'z -zun u n, 2/1270. 115 Mecma 'u 1-bahreyn ve mülteka 'n-nehreyn, Hanefi fıkhı alanında, 694 (1294/1295) yılında vefat eden ve İbnü's-Saati nisbesiyle tanınan Muzafferüddin Ahmed b. Ali'nin eseridir. Bkz. Keşfü 'z-zunun, 2/1600. 116 Katrü 'n-neda ve Bellü 's-sada, 862 (1457/1458) yılında vefat eden İbn Hişam'ın nahve dair eseridir. Bkz. Keşfü 'z-zu n u n, 2/1352. 1 1 7 Mugni1-lebib an kütübi1-e 'nrib, İbn Hişam'ın nahve dair eseridir. Bkz. Keş­ jü 'z -zunun, 2/1 751 . 1 18 Sıhah, 393 (1002/1003) yılında vefat eden İ smail b . Hammad Cevheri'nin sözlü­ ğüdür. Bkz. Keşfü 'z -zunun, 2/1071 .

Cum'a el-Makkar-Şam Paşaları ve Kadıları

75

sözleriyle zenginleştirirdi ya da Mecd onu görseydi Kamus'unu119 onun düzeltmesi için getirir ve ona bırakırdı. Tasavvufta ise İb­ nü1-Arabi onu görseydi kendi bilgisizliğini görüp ağzı açık kalırdı. İmam-ı Rabbani onu tanısaydı onun ikinci Cüneyd olduğunu söy­ lerdi. Meani ve beyan ilimlerinde ise onun edebi gücü ve kabiliyeti, el-Muhtasar ve el-Mu tavvel'in uygulamalı anlatımı gibiydi. Konuları anlatımı ve sağlam ifade gücü ise Telhis'in canlı bir uygulaması ve pratiğe dökülmüş haliydi.120 Ali b. Ganim el-Makdisi, tüm ilim dallarında üstünlüğü kabul edilen yüksek bir otoriteydi. Burada söylediklerimizden başka onun vukufiyet sahibi ve otorite olduğu diğer ilimleri sayarsak uzun bir liste çıkar. O nesirde kalem oynattığı zaman parıldayan yıldızlar saçılırken, şiir yazdığı zaman en değerli inciler dökülür­ dü. İlim beldesi olan Mısır'dan kendisine davet gelince oraya yer­ leşti . Mısır alimlerinin hepsi onun ilim sahasındaki üstünlüğünü kabul ettiler. Ali b. Ganim el-Makdisi'nin şöhreti iyice arttı, önde gelen alimler onun fetvalarıyla amel ettiler; Mısır, Hicaz ve Irak yöneticileri onun ilmine saygı gösterdiler. Ali b. Ganim el-Makdisi, meseleleri vuzuha kavuştururken yaygın olarak kullanılan nakille­ re ve delillere dayanmadan özgün yaklaşımıyla üstünlüğünü gös­ termiştir. Onun ilimdeki üstünlüğü herkes tarafından kabul edil­ miş ve karşı çıkanlar önünde diz çökmek zorunda kalmıştır. Ali b. Ganim el-Makdisi, ömrünün sonlarına doğru devamlı Resfılullah Efendimiz'i (s.a.v.) rüyasında görmeye başladı. Bu durum böyle devam ederken fazla geçmeden bu senenin cemaziyelahir ayının on sekizinde, cumartesi gecesi (19 Ocak 1 596) vefat etti; onun ar­ kasından kuşlar kurtlar ağıt yaktı. Sevenleri ve sevmeyenleri her­ kes onun gibi bir alimin gelmediğinde hemfikir oldular. Allah ona rahmet etsin ve bize dünyada onun ilminden faydalanmayı nasip etsin, ahirette de onun şefaatine nail eylesin. 1005 (1596/1597) yılında Şam'da Sadrazam Hatunoğlu Mustafa Paşa vali oldu. Bu sene kadılık makamında ise Zekeriyya Efendi'nin oğlu Muhyiddin Yahya Efendi bulunuyordu. 119 el-Kamusü 1-muhit, 817 (1414/1415) yılında vefat eden Mecdüddin Muhammed b. Ya'küb Firfızabadi 'nin sözlüğüdür. Bkz. Keşfü 'z -zunun, 2/1 307. 120 Bu ifadeyle, Celaleddin Muhammed b. Abdurrahman Kazvini'nin meani ve beyan ilimleriyle ilgili Telhisü 1-Miftah ile Teftazani tarafından bu esere yapılan el-Muhtasar ve e/-Mu tavvel adlı şerhler kastedilmektedir. Bkz. Keş­ fü 'z -zu n un, 1/473.

76

Selçuklu ve Osmanlı Döneminde Şam Valileri

1006 (1597/1598) yılında Şam'da Cağaloğlu (Cigalazade) Sinan Paşa121 vali oldu. Bu sene kadılık makamında ise Abdülvehhab Efendi bulunuyordu. Sinan Paşa bir süre sonra azledilip yerine Ah­ med Paşa getirildiyse de o da tam bir ay122 sonra görevinden alındı. 1 007 (1598/1599) yılında Hüsrev Paşa ikinci defa Şam valisi oldu. Bu sene kadılık makamında Ayaşlı Ahmed Efendi123 bulunuyordu, bir süre sonra görevden alınıp onun yerine Abdülvehhab Efendi ikinci defa kadılık görevine getirildi. Bu sene Şeyhülislam Allame Bedreddin el-Beylfıni el-Halebi eş-Şafii hac vazifesini yerine getirdi. İcazet verdiği bir öğrencisi­ nin, "kim İhlas süresini üç defa okur ve ey din gününün sahibi sadece sana ibadet ederiz ve sadece senden yardım isteriz deyip idarecilerden ve ileri gelenlerden isteyip duranlara karşı çıkarsa ihtiyacı çabucak görülür, hatta öyle ki, bir şeye ihtiyacı olduğun­ da hemen ihtiyacı yerine gelir, " şeklinde yazdığı hat yazısını daha önce görmüştüm. 1 008 (1599/1600) yılında Şam'da, hayırsever bir vezir, Seyyid Mehmed Paşa vali oldu. Ayaşlı Ahmed Efendi de ikinci defa kadılık makamına getirildi ancak yine görevden alınarak onun yerine Ab­ dürrahim Efendi b. İskender getirildi. Bu sene İbn Berkzade adıyla meşhur büyük ve değerli bir alim olan, ilmiyle ve yaşayışıyla mümtaz şahsiyet Mehmed Efendi el-Hü­ seyni vefat etti. Yine değerli bir alim, mümtaz bir şahsiyet ve arif bir zat Mevlana Ahmed Efendi b. Siraceddin de bu sene vefat etti ve Kostantiniyye'de (İstanbul) defnedildi. Bu sene Seyyid Mehmed Paşa, Şam'da para birimlerinin değeri­ nin değiştirilmesini emretti. Sultaniyi her birinin ağırlığı iki buçuk kırat olan sekiz yeni kıtaya eşit olacak şekilde değiştirdi. Bu düzen­ lemeden sonra fiyatlarda düşüş oldu, refah arttı, Allah'ın dilemesiy­ le Şam bolluk ve bereketle doldu. 121 Kirmdnf Tarihi'nde valinin adı, Cağaloğlu Sinan Paşa olarak geçmektedir, s. 332. 122 Zikru men tevelld Dimaşk adlı eserde, Ahmed Paşa'nm görev süresinin bir yıl bir ay olduğu bilgisi verilmektedir. 123 Kuddtü Dimaşk adlı eserde, Ahmed Efendi'yle ilgili; Ayaşlı olarak bilinen ifade­ si geçmekte ve Halep'te kadı olduğu bilgisi verilmekteyse de doğrusu bizim tespit ettiğimiz üzere Şam'da kadı olduğudur. el-M uhyi'de de (1/209) ismi, Ah­ med b. Süleyman el-Ayaşi şeklinde verilip Karamanoğulları ülkesinde bulu­ nan Ankara'nın nahiyesi yün üretimi yapılan Ayaş beldesinden olduğu belir­ tilmektedir.

Cum'a el-Makkar-Şam Paşaları ve Kadıları

77

1 009 (1600/1601 ) senesinde Şam'da Cağaloğlu Mahmud Paşa vali olduysa da valiliği uzun sürmedi ve kısa sürede görevden alındı. Onun yerine Osman Paşa getirildi. Bu sene kadılık makamında Ab­ dürrahim Efendi bulunuyordu. 1010 (1601/1602) senesinde Osman Paşa valilik görevine devam ederken kadılık makamında da Abdürrahim Efendi bulunuyordu. 101 1 (1602/1603) senesinde yine Osman Paşa valilik görevine de­ vam ederken kadılık makamında ise Karaçelebizade Hüseyin Efen­ di'nin oğlu Mehmed Efendi bulunuyordu. Bu sene Şeyh Abdülveh­ hab Şa' rani'nin oğlu Mevlana Şeyh Abdurrahman Efendi - Allah ondan razı olsun - Mısır'da vefat etti. Bu sene cemaziyetahir ayının on ikisinde (28 Ekim 1602) şiddetli yağmurlar başlayarak, mübarek şaban ayının ortasına kadar gökyü­ zünde güneş çoğunlukla görülmeyecek şekilde devam etti. Bu sene, soyu Abdümenafoğulları'na dayanan mümtaz bir şahsiyet, büyük ve değerli alim Seyyid Muhibbüddin Hısni vefat etti. Şam'ın mer­ kezinde124 bulunan dedesi Seyyid Takıyyüddin Hısni'nin zaviyesine defnedildi. Cenazesine Şam ahalisinden büyük bir kalabalık katıldı. 1012 (1603/1604) senesinde Şam'da Ferhad es-Sebci vali oldu. Kadılık makamında ise Azmizade Mustafa Efendi bulunuyordu. Bu sene Merce semtinde bulunan Emir Mencek sarayının yapımı tamamlandı. Yine bu sene Şam hacıları yolda soyguna uğradı. İçle­ rinden çok azı soyulmaktan kurtulabildi. Bu sene güzel sesli ve dokunaklı nağmeleriyle mevlid-i şerif oku­ yan mevlidhan Üstad Ba'süllah ed-Darir125 vefat etti. Döneminin tek büyük mevlidhanı Ba'süllah ed-Darir'den sonra Şam'da mevlidhan geleneği son buldu. Ba'süllah ed-Darir, mevlid okumak için pahalı kıyafetler ve hediyeler istemesinin yanı sıra hiçbir şekilde ücretinde indirim yapmaya yanaşmaz ve beş dirhem ücret alırdı. Şair Mamiy­ ye ile aralarında çekememezlik nedeniyle devamlı bir husumet var­ dı. Bununla ilgili birçok hadise anlatılmaktadır. Şair Mamiyye onu şu beytiyle hicvetmiştir: 124 Bu zaviye Şagı'.'ır semtinde bulunmaktadır. Bkz. el-Almavl, Muhtasarıı 'd-daris, s. 168. Zaviye günümüze kadar gelmiş ve Hısnl ailesinden Kadiyanlliği be­ nimseyenlerle oraya gelen Hintlilerden oluşan