"Uzun" XIX. Yüzyılda Orta Avrupa: Bir Habsburg Üçlemesi [1 ed.]
 9786051720746

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

Oktar Türel (doğ. 1937)

O D TÜ İktisat Bölümü Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Türel, 1 960'da İ TÜ İnşaat Fakültesi'nden m ezun oldu. İktisat yüksek lisans derecesini 1 969 'da Southampton Üniversite si' nden (İngiltere), doktora derecesini 1 976'da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden (SBF) aldı. 1 986'da doçentliğe, 1 99 6'da profesörlüğe yükseldi. 2 0 0 4 yılında O D TÜ'den emekliye ayrıldı. 1 960 sonrasında kısa bir süre inşaat mühendisliği alanında çalışınakla birlikte, emeklilik öncesindeki m eslek hayatının hemen tüm ünü iki kamu kuruluşunda geçirdi: Devlet Planlama Teşkilatı ( 1 965-75; 1 978-79) ve O D TÜ İktisat Bölümü ( 1 97 5 - 77; 1 98 0 - 20 04). 1 9 9 3 9 4 v e 1 9 9 4 - 9 5 akademik yıllarında O DTÜ'den izinli olarak Londra'da yerleşik School of Oriental and African Studies'de konuk öğretim üyeliğinde bulundu. Türel, em eklilik dönemindeki m esleki çalışmalarını, esas itibariyle, mensubu bulunduğu Türk Sosyal Bilimler Derneği ve Bağımsız Sosyal Bilimciler Grubu bünyesinde sürdürmektedir. Bunlara ek olarak 2 0 0 5 - 0 6 ve 20060 7 akademik yıllarında Ankara Üniversitesi/SBF'de, 2008-09 ve 200 9 - 1 O akademik yıllarında İstanbul Bilgi Üniversitesi' nde, 2009- 20 1 2 akademik yıllarında da O D TÜ'de konuk öğretim üyesi olarak hizmet vermiştir. Türel'in mesleki ilgileri m akroiktisat, teknolojik gelişme ve san ayileşmenin iktisadı ile uluslararası siyasal iktisat üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bu alanlardaki çalışmalarından derlenen iki kitap, 20 1 0 yılında Geç Barbarlık Çağı (III!) adıyla Yordam Kitap tarafından yayınlanmıştır.



"UZUN" XIX. YÜZYILDA ORTA AVRUPA: Bir Habsburg Üçlemesi

Oktar Türel

Yordam Kitap: 236 +"Uzun" XIX. Yüzyılda Orta Avrupa: Bir Habsburg Üçlemesi OktarTürel +ISBN -978-605-172-074-6

+Kapak ve iç Tasarım: Savaş Çekiç

Sayfa Düzeni: Gönül Göner • Birinci Basım: Nisan2015 ©Oktar Türel, 2 015; © Yordam Kitap, 2015

Yordam Kitap Basın ve Yayın Tic. Ltd. Şii. (Sertifıka No: 10829) Çatalçeşme Soka�ı Gendaş Han No: 19 Kat:3 34110 Ca�aloj!lu -Istanbul Tel: 0212 5281910

W:



Faks: 0212 5281909

www. yordamkitap.com • E: info@yordamkitap. com

www.facebook.com/YordamKitap • www.twitter.com/YordamKltap

Baskı: Yazın Basın Yayın Matbaacılık Turizm T ic.L td. Ş ti. (Sertifıka No: 12028) İ.O.S.B. Çevre Sanayi Sitesi8. Blok No:38-40-42-44 Başakşehir-İs tanbul

Tel: 0212 5650122

1

---

((UZUN" XIX. YÜZYILDA ORTA AVRUPA: Bir Habsburg Üçlemesi

İÇİNDEKİLER

.... 9

TEŞEKKÜR

............ ll

I BAŞLANGlÇ. Il YÖNE TİLEMEYEN BİR iMPARATORLUK VE

15

ONUN BAŞKENTi ViYANA, 1848-1914 .

PROLOG ..

ıs

Il.l. GİRİŞ..

ıs

1!.2. EKONOMİK A R K A PLAN .

ı7

11.2.1. "Geç Kalmışlık": Genel Gö zlemler

ı7

11.2.2. "Geç Kalmışlık": Sayısal Veriler..

ı9 . .......... 27

11.2.3. "Kurucular Zamanı" (Gründerzeit), 18S0-73 .

. 30

11.2.4. ı873 Krizi: Öncesi ve Sonrası

.. 32

11.3. SİYASAL ARKA PLAN..

.......... 32

11.3.1. Viyana Kongresi'nden (18ıS) ı848 Devrimlerine.

11.3.2. Gründerzeit Dönemi'nin A nayasal ve Yasal Düzenlemeleri ......... ... 32 Il. 3. 3. Yığın Siyasetine Açılış ve Siyasal Çeşitlenme

38

.

Il.3.4. Ulusal ve Etnik Sorunlar Yumağı

40

II.3.S. Emekçi SınıfSiyaseti ve Kent Varoşları

46

Il. 3.6. Liberaller İçin Kısa Bir Bilanço ..

................. 48

Il. 3. 7. Avusturya' da Liberalİktisat .

Il.4. AVUSTURYA VE ViYANA'DAK i SANAT ORTAMINA BAKIŞLAR .

... 49 ... S2

11.4.1. XIX. Y üzyıl Avrupası'nda Plastik Sanatlar: "Sürekli Devrim" ....... ... S2 11.4.2. Avusturya ve Viyana'nın Özgünlükleri .

.. . S4

11.4. 3. Ar ts and Crafts Hareketi'nin Avusturya' daki Yansımaları.

... ss

11.4.4. "Der Zeit Ihre Kunst, Der Kunst Ihre Freiheit".. 11.4.S. Kalın Çizgilerle Bir Sanatçının Portresi: Gustav Klimt.

ll. S. V iYANA'DA KENTLEŞME VE K ENTSEL MODERNiZM..

....... S6 ............ S9 . 63

ll. S.I. Viyana'da Kentleşme Örüntüleri

... 63

I I.S.2. XIX. Yüzyılda Mimarlığa Kısa Bakışlar..

. .. 66

I l .S .3 . Ringstrasse ve Sonrası .

67

Il.S.4. Wagner'in Kariyeri ve Büyük Şehir Olgusuna Yaklaşımı..

70

Il.6. SONUÇ NiYETiNE..

74

III ÖRTÜŞEN ANLATILAR: LiBERAL 19. YÜZYILDA MACARiSTAN VE .......... 113

(RESSAM) MIHALY MUNKACSY.

........ ı ı3

ın. ı . GİRİŞ .

........ 114

III.2. TOPLUM .

............ 114

III.2.1. XV III. Yüzyılın Mirası . III. 2.2. Değişim Rüzgarları, ı790-ı847.

117

III.2.3. Devrim ve Bağımsızlık Savaşı, ı848-9.

ı22

III.2.4. "Uzlaşı"ya Giden Uzun Yol, ı849-67

ı27 ı3ı

III.2.5. Liberal Ekonominin "Ayşafağı", ı867-ı9ı4

. ı37

Ill.3. SANATÇI.

III.3.1. XIX. Yüzyılın İkinci Yarısında Macar Resim Sanatı Üzerine Notlar . . ı37 III.3.2. Ressam Mihaly Munkacsy: Kısa Özgeçmiş.

. .......... ı 38

III.3.3. Munkacsy'nin Sanatında Birinci Evre, ı864-74..

. .......... ı39

III.3.4. Ustalık Yılları, ı874-90.

. ı40

III.3.5. Tarihe ve Geleneğe Sığınış, ı890-6.

. ı4ı .......... ı4ı

III.4. EPİLOG YERİNE

.......... ı6ı

I V SE VGiLi ANAYURDU VE ALFONS M UCHA .

...... ı6ı

IV. ı . GİRİŞ .

. ı64

IV.2. TOPLUMSAL ARKA PLAN.. IV.2.1. Uzak Geçmiş, ı300-ı740..

ı64

IV.2.2. ı740-ı800 Dönemi .

ı76

IV.2. 3. ı800-48 Dönemi

ı8ı

IV.2.4. ı848-ı890 Dönemi.

ı89

IV.2.5. 1890-ı918 Dönemi. .

. .......... 205 . ....... 2ı6

IV. 2.6.İki Savaş Arası Dönem, ı9ı8-ı 938.

....... 228

IV. 3. BİR SANATÇININ PORTRESİ: ALFONS M ARIA MUCHA

. ............ 228

IV. 3. 1. Çocukluk ve Gençlik Yılları, ı860-87..

. .......... 230

IV. 3. 2. "Yüzyıl Sonu" Paris'inde Mucha, ı888-ı904 .

. 239

IV. 3. 3. ABD' deki Yıllar, ı904-ıO.

24ı

IV. 3. 4. A nayurda Dönüş ve Sonrası, ı9ıo-ı 939

250

IV.4 . SONUÇLAN DIRM AK ÜZERE.. V BiTiRiRKEN .

. 289

V. l . "UZUN" XIX. YÜZYILDA HABSBURG İMPARATOR LUGU'NA TOPLU BAK IŞ . 289 . 294

V.2. ULUSALCILIGA BAKIŞLAR .

294

V.2. 1. Zaman İçinde Bir Gezinti..

296

V.2.2. Avrupa'da Ulusal Canlanma: Hroch V.2.3. Modernist Paradigma: Gellner, Anderson ve Ho bsbawm.

V.J. SON SATIRLAR KAYNAKLAR..

. 298 . . . . . . . . . . 311

. ............. 3ı5

ÇERÇEVELER, ÇlZELGELER, TABLOLAR VE ŞEKİLLER LlSTESt ÇERÇEVE II.3. ı: lmpkralya (" Kakania'') Üzerine .

38

ÇERÇEVE III.2. ı: "Macar tnusu Ne istiyor?" (ı5 Mart ı848'1n On İki Maddelik Talepler Listesi) .

ı24 ı63

ÇERÇEVE IV.l.l: Çekçe Sözcüklerin Telaffuzu Üzerine Kısa Açıklamalar.. ÇlZELGE II.3.ı: Devrim Yılları Günlüğü, ı848-9A

33

ÇlZELGE II.3.2: ı850- ı9ı4 Döneminin Kısa lç Siyasal Kronolojisi .

35

ÇlZELGE II.4.1: Wiener Sezession Üzerine

57

ÇlZELGE II.4.2: Gustav Klimt (ı 862- ı9ı8) 1 Sanat Hayatının Kısa Öyküsü .

60

ÇlZELGE II.5. ı: C. Sitte, O. Wagner'e Karşı.

69

ÇlZELGE II.5.2: Otto Wagner (184ı- ı9 ı8) 1 Sanat Hayatının Kısa Öyküsü



ÇlZELGE III.2 .ı: XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Macaristan'daki Yapısal Gelişmeler.

ıı9

ÇlZELGE III.2.2: XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Macaristan'daki Kurumsal Gelişmeler . ı2ı ÇlZELGE III.2.3: ı848-9 Devrimi ve tnusal Bağımsızlık Savaşının ı26

Önemli Dönemeçleri ÇlZELGE III.2.4: ı849-67 Döneminin Kısa Siyasal Kronolojisi .

ı28

ÇlZELGE III.2.5: XIX. Yüzyılın İkinci Yarısında Yapısal ve Kurumsal Gelişmeler

ı32

ÇlZELGE IV.2.ı: Pragüa ı890- ı9 ı8 Döneminde Gerçekleştirilen Önemli Mimarlık Eserleri . .

2ı7

ÇlZELGE IV. 3. ı: Slav Destanı 1Yirmi Büyük Duvar Resmi..

246

ÇlZELGE V.2.ı: Hroch'a Göre Ulusal Hareket Tiplerneleri

298

ÇlZELGE V.2.2: Gellner'in tnusalcılık Tiplerneleri

302

TABLO II.2.ı: Belli Başlı Avrupa Ülkelerinde GSMH ve Kişi Başına GSMH A rtış Hızları, ı830- ı9 ı 3 (yıllık ortalama, %) .

20

TABLO II.2.2: Avusturya ve Macaristan'da Büyüme Hızları, ı87ı-ı9ı2 (yıllık ortalama, %) .



TABLO II.2.3: Avusturya ve Macaristan'da Kişi Başına Gsyilı Artış Hızları, ı870- ı9 ıO (yıllık ortalama, %) .

22

TABLO II.2.4: ı870-ı 9 ı3 Döneminde Belli Başlı Avrupa Ülkelerinde Kişi Başına Göreli GSYlH Karşılaştırması .

22

TABLO I I.2.5: Çıktı Bileşimi, ı870 -ı 9 ıO (Sabit ı9 ı3 fiyatlarıyla, yüzde paylar) .

24

TABLO II.2.6: Sektörel İstihdam Payları, ı869 170 - ı9ıo (%) .

24

TABLO II.2.7: İhracat ve İthalat, ı875-ı9 ı2 .

27

TABLO IV.2.ı: Avusturya'da Nüfus ve Gelir Düzeyleri, ı830-ı913..

ı93

TABLO IV.2.2: Prag Nüfusu ve 'Almanca Konuşanlar' Yüzdesi, ı880-ı9 ıo (bin kişi)

ı 97

ŞEKİL I. ı: Habsburg İmparatorluğu, ı 9 ı4.

ı4

ŞEKİL II.V.l: Günümüzde Viyana Metropolü ve Semtleri ..

65

TEŞEKKÜR

Minnet ve teşekkürle andığım kişileri sıralamaya eşim Figen T ürel'le ba şlamalıyım; çalışma larımda beni hep desteklediği ve yüreklendirdiği, bir (emekli) öğretim üyesinin gergin, bezgin ve çevresinden kopuk günle­ rine sabırla katlandığı için. K itabın hazırlı k aşamasındaki seminerlere ve metnin birinci tasiağına bilgi ve veri desteği sağlayan, ya da bilgi kaynaklarına erişimimi kolaylaş­ tıran Prof. Afife Batur (İTÜ), Prof. Joachim Becker (Wir tschaftuniversiti:i.t, Viyana), Dr. Lenka Bydzovska (UDU/CAS), Ar. Gör. Emre Demirezen (ODTÜ), Dr. Asuman Göksel (ODT Ü), Prof. Zeynep İna nkur (Mimar Sina n Ü.), Prof. Huricihan İ slamoğlu (B oğaziçi Ü.), D oç. A lp Yücel Kaya (Ege Ü.) , Tunç Tayanç (ESDA), Doç. Fatih Tayfur (ODT Ü) , Prof. A hmet Tona k (Bilgi Ü.), D r. Aylin Topal (ODT Ü) , Prof. Erinç Yeldan (Bi lkent Ü.), Prof. Onur Yıldırım (ODTÜ) ve Dr. Ergin Yıld ızoğlu'na (Cumhuriyet) içtenlikle teşekkür ederim. Seminer sunuşiarını görsel ve i şitsel malzeme ile destekleyen D r. Gülsüm A karsu (OMÜ), Dr. Hasan Dudu (EC/IRC), D r. Monika Fel­ földi (2009' da Macarista n Kültür Ataşesi, Anka ra), Doç. Bed iz Kınık­ lı (Hacettepe Ü.), P rof. Oğuz Onaran (SBF, Ankara Ü.) ve Prof. Bekir Peynircioğlu'na (ODT Ü) ayrıca teşekkür b orçluyum. Prof. J oachim Becker, Prof. Huricihan İslamoğlu, P rof. Ra şit Kaya (ODT Ü), D oç. Alp Yücel Kaya ve Tunç Tayanç metnin bazı bölümlerinin ilk taslaklarını okuyara k eleştiri ve öneriler getirdiler; teşekkürle andı­ ğım bu katkılarından yeterince yararlanamamışsam, bu benim hatamdır.

D oğallıkla , nihai metindeki eksikli k ve yanlışlıkların tüm sorumluluğu bana aittir. İlk taslakların ve nihai metnin üretimi ile kitabın derlenmesine emek veren Ergün Altuntaş (T SBD), Sevil Dünda r (ODT Ü) ve Fatma Havsut'a (ODT Ü) da çok teşekkür ederim. Sağ olsunlar. Ankara Şubat 2015

I

BAŞLANGlÇ

Bu kitabın esin kaynaklarının başında tarihçi/sosyolog Derek Sayer'in Ekim 1 994'de ODTÜ'de toplanan Avrupa Tarihine Yeni Yaklaşımlar Çalıştayı'na sunduğu bildiriden türettiği "Modern Avrupa Tarihinin Kav­ şak Noktası Olara k Prag" başlıklı makalesi ve bundan birkaç yıl sonra ya­ yımlanan B ohemya'nın Kıyıları 1 Bir Çek Tarihi adlı eseri geliyor (Sayer, 1 995; 1 998). Sayer, andığım makalesinde (modern gelişme ve sanayileş­ me süreçlerine öncülük ettikleri için) Batı 1 Kuzey Batı Avrupa ülkelerine odaklanmış bulunan Avrupa tarih yazımının başka bir perspektiften de ele alınabileceğini gösterıneyi amaçlıyordu. Ama Sayer'in yazdı klarında beni daha çok etkileyen şey, yöntembilim incelikleri değildi; tarih yazımının ulusal ve uluslararası siyasal olguları sergilemek ve çözümlemekle sınır­ lı kalmaması gerektiğini açıkça ortaya koymasıydı. Sayer, tarih yazımına toplumsal dönüşümün tüm öğelerini, bu meyanda kültür ve sanat evrenin­ de yaşananları da içeren, bütüncül bir aniatı olarak bakmaktan yana idi;

Bohemya'nın Kıyıları . . . , bu yaklaşımın çok başarılı bir ürünü oldu. Kitabın okurları, Sayer'in söz konusu incelemelerinden ve özellikle B ohemya'nın Kı­ yıları . . . 'ndan geniş ölçüde yararlandığıını kolayca fark edeceklerdir. K itabın i kinci esin kaynağı, eşi m Figen'le birli kte 2001' de Prag'a ve 2005' de Buda pe şte'ye yaptığımız yolculuklardaki izlenimlerimdir. Figen'in (eski adıyla) Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ndeki eğitim yılla­ rının kazanımı ile yönlendirdiği, günler süren müze ziyaretlerimiz bende şu kanıyı peki ştirdi: Modern çağın sanatçıları, toplumsal dönüşümü algı­ lamak ve ifade etmekte toplum bilimleriyle uğraşan a ka demisyenlerden çoğu kez daha başarı lıdır. Böylesi bir kanı, bütüncül tarih yazımının öne­ mini daha iyi kavramama vesile oldu. XIX. ve XX. yüzyıl edebiyatının bü­ yük ustaları ve onların eserleri hatırlandığında, edebiyat incelemelerinin toplumsal tarih yazımına en anlamlı katkıla rı sağlaması beklenebilirdi. Nitekim Cari Schorske'nin eşsiz eseri (ve üçüncü esin kaynağım) Yüzyıl

Sonu Viyana'sı: Siyaset ve Kültür (1981)'ün "Siyaset ve Psyche: Schnitz-

12

1

" Uz u n " XIX. Yü zy ı l d a O r ta A v r up a : B ir Ha b s b u rg Uçlem esi

ler ve Hofma nnsthal" başlığını taşıyan ilk bölümü Alman edebiyatının iki seçkin adı üzerine kurgulanmıştı. Ama Schorske'nin Yüzyıl Sonu

Viyana's ı . . .'nda kentsel modernizme çok geniş bir bölüm ayırması ve ese­ rini ressam Oskar Kokoschka ve müzisyen Arnold Schoenberg'i anlatarak bitirmesi, nedensiz değildi; onun incelediği dönemde plastik sanatlar ve mimarlık da toplumsal değişim süreciyle yoğun bir etkileşim içindeydiler. 2001 ve 2005' deki yolculuklarımda o zamana kadar dikkatle incele­ me fırsatı bulamadığım ressa m ve heykeltraşların eserleri i le yeniden ta­ nıştım: Sayer ve Schorske haklıydılar. Bundan sonra "uzun" XIX. yüzyıl Orta Avrupa'sının toplumsal tarihi üzerine bazı sanatçıların kişisel hayat ve kariyer öykülerini izdüşürmeyi deneyebilirdim. Denedim; böylece bu kitap ortaya çı ktı. "Uzun XIX. Yüzyıl" deyimi ile XVIII. yüzyılın son çeyreğindeki eko­ nomi k ve siya sal devrimlerle ba şlayan ve 1914' de I. Dünya Savaşı'nın pat­ la k verme siyle sona eren çağı kastediyorum. Bu "uzun" yüzyıldaki i ki temel sorunsalın, yani ulus-devletlerin inşası ile sanayileşme ve modern­ leşmenin XX. ve XXI. yüzyıllara taştığı biliniyor. Bu nedenle okur, "Uzun XIX. Yüzyıl"ı konu alan bu kitaptaki pek çok gözlemin günümüz için de hala anla mlı olduğu yargısına varabilecektir. İlgimi esas itibariyle "Uzun XIX. Yüzyıl"ın 1 8 48 Devrimleri ile ba şlaya n ve 1 91 4' de biten dilimi üze­ rinde yoğunlaştırmaya ça lıştım; ama anlatının tarihsel bütünlüğünü ko­ ruyabilmek için, 1848 öncesine uzanmak çoğu kez gerekli oldu. Siyasal ve ekonomik devrimler çağında sanatçı-siyasal toplum etkile­ şiminin üç farklı biçimde ve değişik yoğunluklarda gerçekleştiğini söyle­ yebiliriz: (1) Sanatçının tanık olduğu toplumsal dönüşümü eserlerine yansıtma kaygısı olmayabilir, ancak eserleri yaşadığı çağdaki siyasal ve entelek­ tüel ortamın izlerini taşır. Kitabın İkinci Kısmında incelenen ressam Gustav Klimt, bu tür bir etkileşime örnektir. (2) Realist ve/veya natüralist a kımlarla ilintili sanatçılar, tanık oldukla­ rı toplumsal dönüşümün somut olgularını eserlerine doğrudan yan­ sıtabilirler (kitabın Üçüncü K ısmında ele a ldığım ressam Mihaly Munkac sy'nin yaptığı gibi). (3) Sanatçının kişisel hayat ve kariyer öyküsü ile mensubu olduğu siya­ sa l toplumun iniş-çı kışları arasında çarpıcı bir karşılıklılık izlenebilir; başka bir deyişle " kişisel" ve "toplumsal" a nlatı, büyük ölçüde örtü ş­ mekte dir. Böyle bir durumun ilginç bir örneği, kitabın Dördüncü Kıs­ mında incelediğim ressam Alfons Mucha' dır.

Başlangı�

1

K itabın özünü oluşturan İkinci, Üçüncü ve D ördüncü Kısımlar' da Avusturya-Macarista n (ya da, sık kullanıla n deyimle, Habsburg) İm­ paratorluğu bileşenlerinin "uzun" XIX. yüzyıldaki toplumsal tarihi ele a lınıyor; İkinci Kısım' da İ mparatorluğun Avusturya parçası, Üçüncü Kısım' da Macaristan Krallığı, D ördüncü Kısım' da (I. Dünya Savaşı Sonu­ na ka dar Avusturya parçasının siyasal sınırları içinde yer alan) Çek top­ rakları inceleniyor; yeri geldiğinde anlatı, daha uza k geçmişe de, günü­ müze de bağlanıyor. Bu kısımlar 2005' den sonra ODTÜ, İTÜ, Marmara ü. ve SBF (Ankara Ü.)' deki çeşitli seminerlerde izleyicilere sunulan ilk taslakların gözden geçiri lmesi i le hazırlandı. Almanca, Macarca ve Çekçe bilmeyişim beni ikincil sayılabilecek kayna kları kullanmaya zorladığı ve bu kaynak lar nicelik ve nitelikçe yeknasa k olma dıkları için İkinci, Üçün­ cü ve Dördüncü K ısımlardaki ayrıntı düzeyi epey farklılaştı. Bu kusur dolayısıyla okurlarıının beni bağışlamasını diliyorum. İkinci! kaynakla­ rın yoğun kullanımı dolayısıyla bu kitap özgün bir araştırma ürünü sa­ yılamaz; eğer belirli bir yazım başarısına ulaşmışsam, bu başarı dağılmış bir 'yap -boz'un pa rçalarını bir araya getirme başarısıdır. Bazı okurlarım, Maddison'un "Liberal Uzun D önem" (1820-1913) olarak adlandırdığı çağda kayda değer bir ekonomik gelişme başarımı sergileyememiş, XIX. yüzyılın ortalarından itibaren giderek yoğunla­ şan siyasal buna lımların ve "ulusal" sorunların üstesinden gelememiş, I. Dünya Savaşı sonrasında yerini u lus- devletlere bırakara k dağılmış bir imparatorlukla ilgilenmenin kendilerine ne kazandıracağını sorabilirler. Doğallıkla, böyle bir sor uyu dile getirenler incelenen dönemin bir ba şka çözülen devleti, Osmanlı İmparatorluğu'nun XIX. ve XX. yüzyıl toplum­ sal tarihinden de çok şey öğrenemeyeceklerdir. Unutulmaması gereken bir gerçek var; incelediğimiz çağ, ulusalcı hareketlerin düşünce ve eylem planında yükseldiği bir çağdır. Kitabın Be şinci K ısmı'nda I. Dünya Savaşı öncesi ulusalcılığının genel kara kteristikleri ve Habsburg İmparatorlu­ ğu'ndaki özel şartlar üzerinde kısaca durulmuş, sömürgeci liğin biçimsel olara k tasfiye edildiği II. Dünya Savaşı sonrasında ulusalcı hareketlerin değişen coğrafya ve bağlarnma dikkat çekilmiştir.1 XX. yüzyıl sonu ve XXI. y üzyıl başında u lusalcılığı yeniden ulusla rarası siyasal gündeme taşıyan gelişmelerin ortaya çıktığı izleniyor. Değişen nesnel şar tlar, ülke ve bölge temel inde değerlendirilmeden, II. Dünya Savaşı öncesinin de­ neyimlerinden ha reketle günümüz ulusalcılığı için silip süpürücü çıkarBu kitapta İngilizce' deki nationa/ist! nationalism sözcüklerinin Türk� e karşılığı olarak ulusalcı 1 ulusalcı lık sözcüklerin i kullandım. Ulusçu/ulusçuluk sözcüklerini yeğlemiyorve bun lara ulu­ salcı/ulusalcılık'tan farklı anlam ve içerikler yüklemenin de doğru olmadığını düşünüyorum.

13

14

1

" Uz u n " XIX. Yü zy ılda O rt a A v r u p a : B ir Ha b s b u rg Uçlemesi

sarnalara gitmeyi uygun görmüyor ve okuru "Habsburg ulusalcılığı"nın XXI. yüzyılda da a nlam taşıyabilecek öğeleri üzerinde düşünmeye çağı­ rıyorum. Key i fli okumalar dilerim.

ŞEKil 1.1: HABSBURG iMPARATORLUGU, 1914

ALMAN IMPARATORLUGU

RUSYA IMPAR.00RLUGU

·Kiev

UKRAYNA

ALMANYA

(1912)

ROMANYA

İTALYA 1:8500 000 100

SOVYETLER BıRLIG i

200

IIlliiD Avusturya lmparatorlugu �MacartstanKrall�Rı

� Bosna-Hersek

II

YÖNETiLEMEYEN BiR iMPAR ATORLUK VE ÜNUN BAŞKENTi ViYANA, 1848-1914

PR O L O G "Neyin oluşmakta olduğunu kimse tam olara k bilmiyordu; sonuçta ortaya yeni bir sanatın mı, yeni bir insa nın mı, yeni bir a hiakın mı, veya belki de toplumsal bir değişimin mi çıkacağını kimse kestiremiyordu . . . Eskiden boğu lmuş, ya da kamu yaşamına hiç katılmamış olan yetenekler gelişmekteydi . Bunlar birbirlerinden a kla gelebilecek en a şırı biçimlerde farklıydılar, hedeflerinin birbirine karşıtlığı da aşılmaz nitelikte idi. Üs­ tün insan da, üstün olmayan insan da seviliyordu; bir yandan sağlığa ve güneşe, öte yandan i se göğüs hastası genç kızların sevecenliğine tapılıyor­ du; coşkuyla hem kahra manlı k kültünden, hem de toplumsal nitelikteki halk kültünden yana çıkılıyordu; insanlar inançlı ve kuşkucu, doğa lcı ve yapay, sağlı klı ve ölümcüldüler. Eski sarayların ve şatoların iki yanı ağaçlık yolları, sonbahar bahçele­ ri, yüzeyi cam gibi küçük göller, değerli taşlar, haşhaş, hastalık, cinler ve şeytanlar düşleniyordu; ama aynı zamanda da geniş ovaların, uçsuz bu­ caksız ufukla rın, demirhanelerin ve haddehanelerin, çıplak sava şçıların, köle gibi çalıştırılanların ayaklanma larının, en eski insan çiftlerinin ve toplumun yıkılışının dü şleri kuruluyordu. Bütün bunlar elbet birer çe­ lişkiydi ve birbirinden son derece farklı savaş çığlıklarıydı, ama orta k bir solukları vardı" (Mu sil, ı 999: ı 42-3).

1 1. 1 . GİRİŞ K itabın bu i kinci kısmı, ı848-ı9ı4 dönemi Avusturya'sında yaşanan toplumsal değişme ile bununla eşzamanlı kültürel gel işme arasında ki iliş-

16

1

" Uz u n " XIX. Yü zy ı l d a O r ta A v r up a : B ir Ha b s b u rg Uçlem esi

k ileri özellikle "yüzyıl sonu" (fin-de-siecle) Viyana'sına atıfta bulunarak irdelemeyi amaçlamaktadır. Bura da "Avusturya" sözcüğü ile (aksi zikre­ d ilmedikçe) günümüz Avu sturya'sını değil, I. Dünya Savaşı sonrasında dağılan Avusturya - Macaristan İmparatorluğu'nun (ya da sık kullanılan deyişle, Habsburg İmparatorluğu'nun) 1 867 Uzlaşısı (Ausgleich) ile oluş­ turulan Macaristan Krallığı dışındaki topraklarını kastediyoruz. İncele­ memizi makul sınırlar içinde tutabiirnek için (i) ilgimizi esas itibariyle ülke - içi toplumsal ve siyasal konula r üzerinde yoğunla ştırdığımızı ve (ii) az sayıda sanatsal uğraş a lanını (başlıca resim sanatını ve mimarlığı) örneklediğimizi baştan belirtmeliyiz. İkinci Kısım, bu kısa ve tanıtıcı Giriş'i izleyen beş bölümden oluşmak­ tadır. İkinci B ölüm, ele alınan dönemde Avusturya' daki i ktisa di gelişme­ nin temel özellikleriyle tanıtırnma ayrılmıştır. Bu bölümde sergilendiği gibi, Avusturya - Macari stan İmparatorluğu ekonomisi XIX. yüzyı l or­ talarında Batı Avrupa'ya kıyasla daha az gelişmişti ve bu göreli konum, I. D ünya Savaşı'nın başlangıcına kadar değişmedi. Mütevazı sayılabilecek ölçülerde de olsa, ekonomik büyüme ve sanayileşme, bir yandan İmpa­ ratorluk içindeki siyasal hayatın çeşitlenmesine katkıda bulunurken, öte yandan (özellikle başkent Viyana'ya yönelen) hızlı iç göçleri tetikledi. Üçüncü B ölüm' de ülke içi siyasa l gelişmeler ele alınıyor. Özetle, bu bö­ lümde şunları vurguluyoruz: 1860' da oluşan anayasal monarşi kanun dev­ letinin ve temel hak ve özgürlükler reji minin kurulması açısından önemli bir a dımdı. 1867' deki Uzlaşı, imparatorluk bünyesi içindeki Macarlar'a ilişkin sorunların çoğunu çözmekle birlikte , Alman ve Macar kökenli olanlar d ışındaki halkların ulusalcı ve 1 veya etnik taleplerini körükle­ di. 1 880'lere kadar iktidarın ana bileşeni olan Liberaller'in işieyebilecek bir siyasal temsil modeli geliştirememeleri, gerilimleri daha da artırdı ve 1 900' lerde siyasal sistem felce uğradı. D ördüncü Bölüm'de genel olara k Avusturya' da, özel olarak da yüzyıl sonu Viyana'sında sanat ve toplum etkileşiminin özgün yanları ele a lı­ nıyor. Tarihsel bir ironi, İmparatorluğun çözülme eğilimleri sergilerneye ba şladığı yıllar sonrasında , Viya na' da kültür ve sanat faa liyetlerinin can­ lanmasıdır. Bu canlanma, liberal gelişme evresinde yı llardır biri kmiş olan entelektüel enerjinin dışavurumuydu. Plastik sanatlarda ifadesini Wiener

Sezession hareketi ile bulan atılım, kısa ömürlü de olsa, Avu sturya'da bu sanat dallarının çağdaşlaşması yolunda önemli bir a dımdı. Bu bölüm Se­ zession hareketinin kurucu üyesi ve başkanı Gustav K limt'in sanat haya­ tının kısa öyküsü ile sonlandırılıyor.

Yön etilemeyen Bir imparatorluk ve Onun Başkenti Viyana, ı 848- ı 9 ı 4

lı7

Viyana'da 1 848-1914 dönemindeki çarpıcı genişleme sınıf ayrışma­ sının, sosyolojik fa rklılaşmanın ve yaygın yoksulluğun ciddi boyutla­ ra ulaştığı bir kentleşme örüntüsü yarattı. Beşinci Bölüm'de bu örüntü ayrıntıları ile sergileniyor. Viyana kentleşmesinin entelektüel düzlemde yarattığı meydan okumaya mimar ve kent dü şünürlerinin kentsel mo­ dernle şme kurarnları ile kent planlaması ve tasa rımına önemli düşünsel katkılar sağlayarak nasıl cevap verdiği de bu bölümde ele alınıyor. Altıncı (ve son) B ölüm, bu kı smı sonuçla ndırıcı gözlem ve değerlen­ dirmelere ayrı lmıştır. Kanımızca, günümüzün gelişmekte olan ülkeleri ve bu meyanda Türkiye, Avusturya'nın söz konusu dönemdeki toplumsal ve siyasa l deneyiminden ve özellikle Viyana'nın kentsel modernleşmesinden önemli " dersler" çıkarab ilir.

1 1 . 2 . EKO N O M İ K A R KA P L A N 1 1 . 2. 1 . "Geç Kalmışlık" : G e n e l Gözlemler K uznets (1973: 247; 1 959: 1 3) modern ekonomik büyüme olgusunu bir ekonominin "ülke nüfusuna giderek daha da çeşitlenen ürünler sunma kapasitesinde teknoloj i k gelişmeye ve bunun gerektirdiği kurumsal ve ideolojik uyuma dayalı uzun dönemli artı ş" olarak tanımlarken, bu olgu­ nun temel bi leşeni modern sanayileşmeyi de sınai hasılada konj onktürel genişlernelerin ötesine geçen, uzun süreli ve kalıcı bir artış olarak nitele­ mektedir. B öyle bir kavramlaştırma, modern sanayiin kendisinden önce gelen evreleri (sırasıyla, tarıma dayalı kırsal sanayileri ve manüfa ktürü) önem ve nitelik itiba riyle aştığını ima eder. Bu ölçülere göre Avusturya­ Macaristan İmpa ratorluğu'nda ki modern ekonomi k büyüme sürecinin 1820' lerin i kinci yarısında başladığı kabul edilebilir (Komlos, 1983: 100).1 Avusturya-Maca rista n İmparatorluğu'nun XIX. yüzyıldaki ekonomik büyümesi, uluslararası bağlamda ele alındığında şu saptamalar yapılabil­ mektedir (Good, 1 990: 203 -5, 216) : (1) İmparatorluktaki ekonomik büyüme, Avr upa K ıtası'nın bütününü et­ kileyen ve kıtanın batısından doğusuna doğru yayı lan kapsa mlı bir toplumsal gelişme sürecinin parçasıdır. (2) Gelişme sürecinin momentumu , İngiltere ve Kuzey Batı Avrupa'dan doğuya doğru gidi ldikçe zayıflamakta, Rusya ve Balkanla r'a ula ştığınKomlos (ı983: ı 08)'a göre ı 825-30 dönem i "prota- endüstriyel» ve "makine- endüstriyel» Avusturya arasında, yaygın ve yoğun büyüme arasında bir geçiş evresidir.

18

1

" Uz u n " XIX. Yü zy ı l d a O r ta A v r u p a : B ir Ha b s b u rg Uçlem esi

da etkisini epey yitirmektedir (en azından, XIX. yüzyılın son çeyreği­ ne kadar). İmparatorluk, bu coğrafi spektrumun ortasında ve geli şme­ de "geç ka lmış" bir konumda bulunmaktadır. (3) i mparatorluk XIX. yüzyılda ekonomik geli şmesini hızlandıracak güç­ lü iç dinamiklere sa hip olamamış, ekonomik büyüme patikası isti k­ rarsız bir seyir izlemiştir (Gerschenkron, 1977). imparatorluk için ne XIX. yüzyıl Alman sanayileşmesini kara kterize eden uzun dönemli ve kalıcı başarılardan, ne de Gerschenkron (1962)'un bazı geç sanayile­ şen ülkelerde gözlemlediği büyük atılımla rdan söz edilebilir. Ba şka bir deyişle, İmparatorluk " devrim" sözcüğünün ima ettiği bağlamda bir "sanayi devrimi" yaşamamıştır. Sonuç olarak Batı Avrupa ülkeleri ile Avusturya-Macari stan arasında bir "gelişmişlik açığı" ortaya çı kmış, XIX. yüzyılın ilk yarısında genişleyen bu açık I. Dünya Savaşı öncesine ka dar çok az daraltılabilmiştir (bkz. 11.2.2). Anca k bu göreli başa rısız­ lığı I. D ünya Savaşı eşiğinde İmparatorluğun neredeyse bir ekonomik yıkım eşiğine geldiği biçiminde yorumlamamak gerekir. (4) imparatorluk sınırları içindeki bölgesel geli şme örüntüleri Avrupa öl­ çeğindeki büyü k resmin daha küçük bir coğrafya daki izdüşümü sa­ yılabilir. İmparatorluğun "Batı"sı Cisleithania' da gelişme "D oğu"su Transleithania'ya kıyasla daha erken başlamış ve gelişmişlik düzeyi farklılıkları da ha sonra ki yıllarda giderilememiştir. 2 (5) Ekonomik gelişme inisiyatiflerinin başlıca iletim mekanizmaları ulus­ lararası ticaret ile mali ve beşeri sermaye hareketleridir (bkz. 11.2.2). İmparatorluğun ekonomik büyüme ve sanayileşme a lanında vasat ba­ şarı sergilemesi, akla şu soruları getirmektedir: Topra k sahibi soyluların toplumsal hayata egemen olduğu, sertlik düzeninin 1 848 devrimlerine kadar geçen dönemde kırsal emeğin hareketliliğine kısıtlar getirdiği bir ortamda sınai kapitalizm gelişebilir mi idi?3 İmparatorluğun ekonomik gelişmesi, XIX. yüzyılın i kinci ya rısında da (Batı Avrupa'nın onyıllar 2

Avusturya ve Macaristan arasında doğal bir sınır oluşturan Leitha Nehri'ne atfen, İmpara­ torluğun Leitha'nın "Batı"sında kalan bölgeleri Cisleithan ia, "Doğu"sunda kalan bölgeleri ise Transleithan ia olarak adlandırılmaktaydı. Cisleithania, bugünkü Avusturya toprakları­ na ek olarak Bohemya, Moravya, Galiçya, Bukovina, Trieste Bölgesi ve Dalmaçya'yı kapsı­ yordu; Transleithania ise İmparatorluğun tarihsel Macar K rallığı topraklarına tekabül eden parçası idi. Bu çapraşık deyimlerle okuru yormamak için biz bu mülki bölümlenmeyi ifade etmek üzere Avusturya ve Macaristan sözcüklerini kullanacak ve bugünkü Avusturya ve Macaristan'a atıfta bulunulduğunda, bunu açıkça belirteceğiz .

3

K om los (ı983: 50-ı)'a göre, İmparatorluktaki işgücü piyasaları ı848 devrimleri öncesindeki yüz yılda adım adım ve pürüzsüz sayılabilecek bir biçimde dönüşerek kapitalizm ile uyumlu hale gelmiştir; dolayısıyla ı848 sonrasının köylülüğü özgürleştiren reformları Avusturya iktisat ta­ rihinde bir dönüm noktası olarak değil, salt biçimsel bir yasal düzenleme olarak görülmelidir.

Yön etilemeyen Bir imparatorluk ve Onun Başkenti Viyana, ı 848- ı 9 ı 4

1

önce a ştığı) feodal kalıntılar tarafından kösteklenmedi mi? Araştırma­ cıların çoğunluğu, feoda l emek yükümlülükleri ile kırsa l emek gücünün hareketliliği ve parasalia şması üzerindeki kısıtların kapitalizmin doğası­ na ters düştüğünü ve dolayısıyla bunların tasfiye edilmesinin kaçınılmaz olduğunu teslim etmekle birlikte, söz konusu kı sıtla rın ı848 devrimleri öncesinde önemli ölçüde aşındığı, dolayısıyla İ mparatorluktaki kapita­ list gelişmenin önüne aşılamaz engeller çı karmadığı kanısındadır (örne­ ğin, bkz. Cameron ve Neal (2003 : 253 - 4), Rudolph (ı990), Good (ı990) ve Komlos (ı983)). Öte yanda n Rudolph (1990: 1 39-44)'un zikrettiği çeşitli a la n a ra ştırmaları ve kişisel özgeçmi şler, toprak sah ibi soyluların girişim­ ciliğe ve kar güdüsüne çok da yabancı durmadıkla rına işaret etmektedir.4 D olayısıyla İmparatorluğun ekonomik gelişme ve sanayileşmedeki göreli başarısızlıklarının ardında feo dalizmin engelleri dışında nedenler de ara­ mak gereklidir. 5

I I . 2 . 2 . "Geç Ka lmışlık": Sayısal Veri ler İmparatorluğun tümünde ve i ki ana bölge sindeki ulusal gelir ve sek­ törel bileşenleri için çeşitli araştırmacılar tarafından yapılan tahminler, özellikle ı 870 öncesi yıllarda, birbirleriyle çok tutarlı görünmemektedir. Bura da Bairoch (1976)'un karşılaştırmalı bir incelemesindeki ı830-ı860 dönemi tahminlerini hatırlatınakla yetineceğiz. Bairoch'un bulgularına göre bu dönemde İmparatorlukta kişi başına GSMH, Rusya ve İtalya gibi "çevre" ülkelerinkinden daha hızlı artmış, ancak artış hızı İngiltere, Fran­ sa ve Almanya'dakilerin gerisinde ka lmıştır (krş. I I . 2 . 1 (3)). Good (1990: 2ı6-7)'a göre Bairoch, İmparatorluktaki GSMH (ve kişi başına GSMH) artışını düşük tahmin etmektedir; anca k bu tahminierin iyileştirilmesi durumunda bile Tablo II. 2 . l 'in ilk iki sütununda sergilenen eğilimin de­ ğişme olasılığı zayıftır. Tablo Il. 2.1' de yer verdiğimiz ı 860-ı 913 döne­ mi tahminlerine göre kişi başına GSYİH artışı açısından İmparatorluk 4

Rudolph (ı990)'un örnekleri özellikle sınai açıdan daha gelişmiş Bohemya, Moravya ve Si lezya' dan seçilmiştir.

5

Sınıf mücadelesi perspektifine bağlı kalmayan siyasal iktisat geleneğinin Smith'den Weber'e kadar uzanan temsilci leri, özgür olmayan emeğin verimsiz, düşük beceril i ve dolayısıyla yük­ sekmal iyetli olacağı gerekçesiyle, işlevsel bir kapitalizmin bu tür emek kategori leriyle birlikte var olamayacağı sonucuna varmışlardı. Bazı Marksist yazarlar da kapitalizm - özgür olmayan emek ilişkisinin esas itibariyle i lkel birikim bağlamında söz konusu olabileceğini ileri sür­ müşlerdir. Brass, T. (201 1 : 271-80) XX. yüzyıl kapitalizminin özgür olmayan emek türlerini kullanmasının çeşitli örneklerini sergileyerek, Marksist analizin bu konuda başvuracağı öl­ çütün sınıf mücadelesi olduğuna dikkati çekmektedir. Işçiyi emekçileşmekten ve sermayeye karşı örgütlü mücadeleden uzak tutabildiği ölçüde kapitalizm, özgür olmayan emek türlerini kullanmayı yeğleyebilecektir.

19

20

1

" Uz u n " XIX. Yü zy ı l d a O rta A v r u p a : B ir Ha b s b u rg Uçlem esi

İtalya'nın üstünde, İngiltere ve Ru sya'ya ya kın, Fransa ve Almanya'nın a ltında konumlanmaktadır. TABLO 11.2.1: BELLI BAŞLI A VRUPA ÜLKELERiNDE GSMH VE KiŞi BAŞINA GSMH ARTlŞ Hl ZLARI, 1830-1913

(yı llık ortalama,%) 1 860-1913

1 830-60 GSMH

Kişi Başına GSMH

u

1 .9

1.0

u

14

u

u

2.6

14

1.0

0.4

14

0.7

Rusya

1.0

0.2

25

1.1

Habsburg imparatorluğu

1 .1

0.5

1 .8

1 .0

Ülkeler

GSMH

ingiltere

2.2

Fransa

15

Almanya

1.9

i talya

Kişi Başına GSMH

Kaynak Good ( 1 990 21 7)'da alıntılana n Bairoch incelemesi.

Schulze (2000)'nin daha önceki veri üretimi çabalarını gözden geçi­ rerek, 1871 -1 91 2 dönemi için yeniden hesapladığı GSYİH ve bileşenle­ r indeki ortalama artı ş ora nları, Tablo II.2.2' de sergilenmekted ir. Kü re­ sel 1 873-96 depresyonunun etkiler ini açı kça ortaya koyabilme amacı ile, ele alınan 41 yıllık süre bu çalışmada i ki a lt döneme (1871 -95; 1 89 5 - 1 9 1 2) ayrılmıştır. Tablo II.2 .2' deki ortalama GS YİH artış ora nları (Avusturya'nın a ksi­ ne) Macaristan'ın 1 873 -96 krizinden fazla etkilenmediğini, kriz yıllarının sınai gelişme için bir fırsata dönüştüğünü göstermektedir. Schulze'ye göre bu durum, 1873 finansal krizi sonrasında Avusturya'dan kaçan sermaye­ nin Macarista n'a yönelmesiyle yakından ilgilidir. 1 895' den sonra görü­ nüm deği şmiş, Avusturya'da sanayi sektörü toparlanırken, Macaristan'da hem tarımda, hem de sanayide büyüme hızları düşmüştür. D önemin tümü hesaba katıldığında Macaristan ile Avusturya arasındaki kişi başına göreli gelir açığının dara ldığı anla şılmaktadır (Tablo II.2.3). Her hal-ü-karda, tüm imparatorlukta 1 870 -1913 döneminde erişilen ve Tablo II.2 .2-3'de sergilenen GSYİH ve kişi başına GSYİH ortala ma ar­ tış oranları tahminleri , Tablo II. 2. 1 ' dekilere çok aykırı düşmemektedir. Schulze (2000: Tablo 8)'nin bulgularından hareketle, 1870-1913 dönemin­ de İ mparatorluğun göreli gelir konumunun İtalya, Rusya ve İngi ltere kar­ şısında fa zla değişmediği, buna karşılık (özellikle 1 890- 1 9 1 3 döneminde) Fransa ve Almanya'nın gerisinde kaldığı gözlenmektedir (Tablo II.2.4). Tablo II.2.1' deki bulgularla uyumlu olan bu gözlemler ekonomik geli şme

Yön etil erneyen Bir imparatorluk ve Onun Başkenti Viyana,

ı848- ı 9ı4

1 21

öncülerine yetişmedeki başa rısızlığın (Schulze (2007: 1 89)'nin deyimi ile "catch-up failure") açık i şaretidir_ Tablo IL2A'den hareketle, 1870'li yılla­ rın başına kadar bugünkü Avusturya sınırları içinde kalan bölgenin eko­ nomik geli şmişlik itibariyle Fransa ve Almanya'nın gerisinde kalmadığı, ancak bu yıllardan sonra söz konusu bölgenin de Fransa ve Almanya'nın hızına ayak uydura madığı sapta nabilmektedir_ TABLO 11.2.2: AVUSTURYA VE MACARISTAN'DA BÜYÜME HlZLARI, 1871-1912 (yıllık ortalama, %) Dönemler 1 87 1 -95

1 895-1 9 1 2

1871 -1 9 1 2

Avusturya Tar ım ve Ormancılık

138

1 .43

1 .40

Toplam Sanayi a/

1 .84

3.34

2.46

(1 89)

(3.39)

(251)

Hizmetler c/

128

2.10

1 .63

GSYiH

1 .44

243

1 .85

Tar ım ve Ormancılık

2.41

1 59

2 08

Toplam Sanayi a/

4.23

3.10

378

(imalat Sanayii) b/

Macaristan d/

(imalat Sanayii) b/

(4.42)

( 357)

(4 09)

Hizmetler c/

130

1 .63

1 .43

GSYiH

2.32

1 .90

2.15

Habsburg imparatorluğu e/ Tarım ve Ormancılık

2 04

1 59

1 .86

Toplam Sanayi a/

2.36

3.25

m

Hizmetler c/

1 .26

1 .96

1 55

GSYiH

1 .81

2.23

1 .98

a/ Madencilik, zenaat üre timi ve inşaatı da içerir. bl Zenaat üretimi hariç imalat sanayii. c/Ticaret, ulaştırma ve haber leşme, özel ve kamusal hizmetler, konut. d/Alt dönem ler 1871-96 ve 1896-191 2'dir. e/ Kaynakta ki veriler kullanılarak tarafım ızdan hesaplanmıştır. Kaynak Schulze (2000 Tablo 4, 6-7, Al, A2) Not: Schulze, dönem başlangıç ve sonuç yıllarını çıktının zirve değerlere eriştiği yıl lara kaydırdığı için im par at orluk tahminlerimiz, iki bölgeye ait uç değerler arasında yer a lmayab ilir.

22

1 "Uzu n "

XIX. Yü zy ı l da O rt a Avrupa: B i r Ha b s b urg Uç/emesi

TA BLO 11.2.3: AVUSTURYA VE MACARiSTAN'DA KiŞi BAŞINA GSYiH ARTlŞ HlZLARI, 1870-1910 (yıllık ortalama,%) Dönemler 1870-90

1890-1 9 1 0

1871 -1910

1 24

138

131

Avusturya Kausel ( 1979) Good & M a (1 998)

1.10

131

120

Schulze (2000)

0.70

us

1 03

Good &Ma (1 998)

149

1 .51

1 .50

Sc hu Ize ( 2000)

1 .48

1 .26

1 37

Good &Ma (1 998)

120

136

128

Schulze (2000)

0.99

132

1 15

Macaristan

Habsburg imparatorluğu

Kaynak Schulze (2000 Tablo 1).

TABLO 11.2.4: 1870-1913 DÖNEMINDE BELLI BAŞLI AVRUPA ÜLKELERINDE KIŞI BAŞINA GÖRELi GSYiH KARŞlLAŞTlRMASI'' Ülkeler

1870

1 890

1913

ingiltere

100.0

100.0

100.0

Fransa

56.9

57.4

68.6

Almanya

55.8

58.8

725

i talya

45.0

39.8

49.8

Rusyab1

3 1 .4

22.6

29.6

371

36.5

39.9

Avusturya"

43.5

39.9

44.2

Macarista n"

30.0

32.0

34.2

Bugünkü Avusturya"

56.9

50.7

571

Habsburg imparatorluğu

a/Geary - K ham is 1990 S değeriyle hesaplanmışkişi başına GSYiH değerlerinden türetil miş, ingiltere'nin kişi başına GSYiH'sı referans düzle mi olarak seçilmiştir. b/ Kabaca, SSCB'nin kapsadığı alan. c/Daha öncekibir araştırma sonuçlarına göre, 1 91 3'de Habsburg imparatorluğu ortalaması 40 alındığında (merkezi) Avusturya, Çek Kesimi ve Macaristan'ın göreli gelir düzeyleri, sırasıyla 61, 49 ve 33 olarak türe tilmektedir (Zimanyi ve Katus, 1 97835) Bu sayılar yukarıda sergilenenlerle uyumsuz değildir. Kaynak Schulze (2000 Tablo 8)'den türetil miştir.

Yön etilemeyen Bir imparatorluk ve Onun Başkenti Viyana,

ı848- ı 9 ı 4

1 23

İmparatorluğun ekonomide görece geri kalmışlığının diğer gösterge­ leri ise çıktı bileşimi ve istihdam yapısında ortaya çıkmaktadır (Tablo IL2 . 5 -6). Özelli kle 1 890 sonrasında sınai hasıla payları hem Avusturya , hem d e Macaristan' d a kayda değer ölçülerde yükselmiş i s e de, ekonomi­ nin tarımsal karakteri (özellikle Macaristan' da) başa tlığını sürdürmüştür (Tablo IL2 .5). Bu durum, özellikle Tablo 11.2.6'daki istihda m paylarında daha keskin çizgilerle izlenmektedir. Tarımda çalışanların toplam istih­ dam içindeki payını yakla şık 40 yılda % 49' dan % 36 dalayına düşüren Almanya'ya kıyasla imparatorluk, 1 9 1 3 ' de bile çalışan nüfusunun ka­ baca 2/3'ünü tarımda işlendiren bir kı rsal üreticiler ülkesidir. Durum, Avusturya'ya k ıyasla Macaristan' da daha da çarpıcıdır (191 3' deki ta rım­ sal istihdam payları bu bölgeler için sırasıyla % 54 ve % 73 olarak hesap­ lanmaktadır) . Sınai gelişmedeki göreli başarısızlığın nedenlerini salt feodalizmin engellerinde aramamak gerektiğine 11.2.l'de değinmiştik. En başta, im­ paratorluk modern sanayileşme a şa masına geçişte bazı olumsuz ba şlangıç şartla rı ile karşı karşıya kalmıştır (Gross, 1 983: 3 -20; Cameron ve Neal, 2003: 2 53 -4): (1) Fransa ve Almanya'ya kıyasla İmparatorluk çok büyük coğrafi dağı­ nıklık ve bölgesel farklılıkla r sergiliyor, çetin arazi şartları ülke içi ve u luslararası taşımacılık ve haberleşmeyi güç ve pahalı hale getiriyordu . Bu durum geniş ve bütünleşik iç piyasalar oluşumunu kösteklemiştir. (2) Enerji kaynakları olarak orman ürünleri ile hidro-enerjiye a şırı ba­ ğımlılık ve kömür yataklarının yetersizliği ve 1 veya elverişli olmayan c oğrafi mevkileri, imparatorluk için Batı Avrupa'ya kıyasla ciddi bir dezavantaj oluşturmuştur. Bu doğa l kaynak kısıtla rı kırsal üretim bi­ r imlerinden yeni, mekanizasyon düzeyi da ha yüksek, "kentli" ve bü­ yük ölçekli üretim birimlerine geçişi zorlaştırmıştı r. Sonuç olarak sınai ü retim va rlıklıla rın tükettiği yüksek kalitede zenaat ürünleri ile kırsal i şiikierin yoksullar için ürettiği mallarda kutuplaşırken, ucuz fiyatlı ve yığınsal tüketim malı piyasaları gelişememiştir. Mevcut yataklardan elde edilen kömürün kokla şmaya elverişli olmaması, demir-çelik sa­ nayilerinde ölçek ve teknoloji sorunları yaratmış; buhar enerjisi 1 de­ mir-çeli k sanayii 1 demiryolları inşaatı üçlüsünün yarattığı sinerj iden çok geç yararlanılabilmiştir. Demir-çelik sanayindeki kalite ve maliyet sorunları, mühendislik sanayilerinin geli şmesini de kösteklemiştir. Hem demiryolu ağının, hem de bu sistemi destekleyecek nehir ulaşım ağının inşasında geç kalınması ulaşım etkinliğini azaltmıştır.

24

1 "Uzu n "

XIX. Yü zy ı l da O rt a Avrupa: B i r Ha b s b urg Uçlemesi

TABLO 11.2 .5: ÇlKTI BiLEŞiMi, 1870 -1910 (Sabit1913 fiyatlarıyla, yüzde paylar) Yıl lar 1870

1 890

1910

Tarım ve Ormancılık

267

26.8

m

Toplam Sanayi a/

29.6

31 .7

373

(imalat Sanayii) b/

(1 8.9)

(20.8)

(249)

Hizmetler c/

437

41.5

40.0

Tarım ve Ormancılık

48.8

53.1

49.9

Toplam Sanayi a/

10.9

1 5.9

212

(imalat Sanayii) b/

(6 S)

(95)

(133)

Hizmetler c/

40.3

3 1 .0

28.9 32.4

Avusturya

Macaristan

Habsburg imparatorluğu d/ Tarım ve Ormancılık

345

35.7

Toplam Sanayi a/

220

25.1

30.9

Hizmetler c/

435

39.2

367

a/Madencilik, zenaat üretimi ve inşaatı da içerir. b/ Zenaat üretimi hariç imalat sanayii. c/Ticaret, ulaştırma ve haberleşme, özel ve kamusal hizmetler, konut. d/Schulze (2000 Tablo A 1, A2)'deki veriler kullanı larak tarafım ızdan hesaplanmıştır. Kaynak Schulze (2007 Tablo 2; 2000 Tablo A 1, A2) Not Schulze, 2007 tarihli çalışmasında 2000'de hesapladığı sektör paylarında küçük değişiklikler yaptığından, imparatorluğun tümü için 2000 tarihli çalışmaya dayanan toplulaştır ılmış veriler, parçalar la tam bir uyum içinde olmayabilir.

TABLO 11.2.6: SEKTÖREL ISTIHDAM PAYLARI, 1869/70 - 1910 (%) Yıl lar 1869 /70

1 890

1910

Tarım ve Ormancılık

627

615

54.0

Toplam Sanayi a/

20.3

22.4

25.9

Hizmetler

1 70

1 6.1

20.1

78.3

795

730

72

8.9

135

145

1 1 .6

135

Tarım ve Ormancılık

69.4

69.2

62.2

Toplam Sanayi a/

14.6

16.6

20.6

Hizmetler

16.0

1 4.2

172

Sektörler Avusturya

Macaristan Tarım ve Ormancılık Toplam Sanayi a/ Hizmetler Habsburg imparator luğu b/

Not edilmek üzere: Almanya Tarım ve Ormancılık

49.3

Toplam Sanayi a/

29.0

37.4

Hizmetler

211

26.8

al Madencilik, zenaat üretimi, inşaat, enerji+ su+ gaz'ı da içerir. b/ Schulze (2007: Tablo A 1)'deki veriler kullanılarak tarafımızdan hesaplanm ıştır. Kaynak Schulze (2007 Tablo 1, A 1 ) .

35.8

Yön etilemeyen Bir imparatorluk ve Onun Başkenti Viyana, ı 848

-

ı 9ı 4

1 25

(3) Ticaret sektörünün göreli a zgelişmişliği ve İmparatorluktaki pek çok bölgen in XIX. yüzyıl başındaki ana ticaret yollarının uzağında ka l­ ması, u luslararası ticaretin tarımsal ve sınai üretimi özendirici etkile­ rini zayıflatmıştır.6 Buna ek olarak, XVIII. yüzyıl sonu ve XIX. yüzyıl ba şlarında ticaret ve bankacılık sektöründe yabancı girişimcilerin çok etkili olması, daha üst düzeyde beceri gerektiren üretim faa liyetlerini imparatorluk dışında gerçekleştirmek için vesileler yaratmıştır. (4) Napoleon sonrası dönem yönetiminin, sanayiin geli şmesi de dahil, her türlü değişime kuşku ile baka n tutuculuğu ve merka ntilist çağdan kalma " kendine yeterlik" ve koruma anlayışını sürdürmekteki ısra rı, 1848 öncesi dönemde tutarlı sanayi ve dış ticaret politika larının for­ müle edilmesini engellemişti . 1848 sonrasının a şağıda ele a lacağımız p ol itika çerçevesinin de "Liberal Çağ"ın ruhunu, yani karşı la ştırmalı üstünlüklere dayanan kaynak tahsi si ve u luslarara sı rekabetin zorla­ dığı teknolojik geli şme vizyonunu tümüyle içselleştirdiği söylenemez7• imparatorlukta iktisat politika larının eşgüdümü, çoğu za man uzun ömürlü olmayan siyasal uzlaşı manevraları ile sağlanabilmi ştir. Genel­ de kapitalist geli şme ve özelde hızlı sanayileşme, Habsburg monarşisi­ ni bir arada tutan güçlerin (bürokrasi, ordu, soylular ve Katolik Kilise­ si) çıkarlarına dönük tehditler de getirdiğinden, söz konusu eşgüdüm yetersizliği sürpriz sayılmamalıdır.

(S) Sanayileşmedeki gecikme ve eşitsiz bölgesel yayı lmanın önemli ne­ denlerinden biri de eğitim düzeyindeki yetersizliktir. Okuryazarlık ve eğitim düzeyi Habsburg İmparatorluğu'nda eşitsiz dağılmaktaydı ve imparatorluk içindeki bölgelerin eğitim düzeyleri ile sa nayileşme 1 kişi başına GSYİH düzeyleri a ra sında yüksek bir korelasyon izleniyordu . Avusturya' da ortala ma okur-yazarlık oranı Batı Avrupa ülkelerinde­ kine yakın olmakla birlikte, yöreler itibariyle çok e şitsiz dağılıyordu (örneğin, 1 900'de Vorarlberg'de % 99 iken, Dalmaçya' da % 2 7 idi). imparatorluk, XIX. yüzyıl ortalarında Avrupa ima lat sanayii çıktısının yaklaşık % 1 0'unu üretmekteydi; bu oran yüzyıl sonuna doğru % 9 dolaylarında bulunuyordu (Gross, 1983: 31). Ekonomi, Avrupa'nın ekono­ mik önderleri İngiltere, Fransa ve Almanya'ya kıyasla görece dışa kapa­ lı idi; Tessner (1989: 23), 1 8 73 ve 1 9 1 3 ' deki ihracat 1 GSMH oranlarının sırasıyla % 8 ve % 14 dolaylarında olduğunu ve 1913 yılında İmparator6

Batı Avrupa'dakinin epey altında kalan kentlileşme yoğunluğu da yerel ticaret sektöründeki güçsüzlüğü ima eden göstergelerden biridir (Gross, ı983: 7- 8).

7

Başlıca bu nedenle Prusya, İmparatorluğu Z ollverei n'e katmakta istekli davranmamıştır.

26

1

" Uz u n " XIX. Yü zy ı l d a O r ta A v r u p a : B ir Ha b s b u rg Uçlem esi

luk ihracatının Avrupa ihracatının ya klaşık % 14'ünü oluşturduğunu kaydediyor.8 Imparatorluk 1 8 70 -74 döneminde verdiği ticaret açıklarını 1 875-1906 döneminde önce yükselen ve 1890'ların başında zirveye çıkan, daha sonra gerileyen ticaret fazlalarına dönüştürdü; fakat 1907' den sonra ticaret açıkları çarpıcı ölçülerde arttı (Tessner, 1989:1 25).9 Bu durumun 1 890'lardan itibaren Avusturya ekonomisindeki canlanma ile yakından ilgili olduğu kanısındayız ( krş. Tablo 11.2.2) . Tica ret dengelerinin seyri, İmparatorluğun 1875'i izleyen otuz yılda (Avrupa ve dünya ölçeğinde faz­ la önem taşımayan) bir net sermaye ihracatçısı olduğunu, ancak bu duru­ mun 1 907' den sonra h ızla tersine döndüğünü düşündürmektedir. Yüz­ yıl sonuna doğru imparatorluk içi dengeler incelendiğinde, Avusturya

+

B ohemya'nın Macaristan'a ve İmparatorluğun geri kalmış D oğu ve Güney D oğu yörelerine sermaye ihraç eder konumda olduğu görülüyor (Berend, 2013: 3 0 5; 3 56-7). imparatorluk dış ticaretinde belirli ürünler üzerinde uzma nıaşma dü­ zeyi oldukça düşüktür (Tablo 11.2 .7). Kalın (2001 : 73) 1900'lü yı llarda ta­ rım ve madencilik ürünleri dış ticaretinde giderek büyüyen açı klar oluş­ tuğunu, sınai ürünlerdeki ihraç fazlasının da erimeye başladığını kay­ detmektedir. 1870' li yıllardan itibaren giderek artan dış ticaret hacmine paralel olarak ticaret ortakları çeşitlenmekle birlikte, Almanya 1870-191 3 döneminde İmparatorluğun açık ara ile en büyük ticaret ortağı olmayı sürdürmüştür. Bütün bu sayısal veriler, XIX. yüzyıl ve sonrasında İmparatorluğun Avrupa ve dünya ekonomisinde ağırlıklı bir yere sahip alamadığını gös­ termektedir. Gross (1983: 26) bunu İmparatorluğun dünya ve Avrupa si­ yasetinde büyük güç olma konum ve iddiasındaki uzun dönemli a şınma­ ya paralel bir gelişme saymakta, son tahlilde ekonomik gücünün iddialı bir dış p olitikayı desteklemeye yetmediğini vurgula maktadır.

8

Bu sayılar Gross (ı 983: 30- 1)'da verilen bi lgilerle �ok uywnlu gözükmüyor. Her hal-ü-karda imparatorluk ekonomisinin görece dışa kapalı ve bu durumda korumacı politikaların etkili olduğu tartışma gerektirmeyecek kadar a�ıktır. Ancak imparatorluk dış ticaret oranlarının kü�ük ve a�ık Avrupa ekonom ilerindekilerle karşılaştırılmarnası yerinde olur (krş. Cameron ve Neal, 2003: 254).

9

A�ıkların zirveye �ıktığı 1911 ve 1 91 2' de ihracatın ithalatı karşılama oranı % 75 yakınlarında idi.

Yön etilemeyen Bir imparatorluk ve Onun Başkenti Viyana,

ı848- ı 9 ı 4

1 27

TABLO 11.2.7: iHRACAT VE iTHALAT, 1875-1 912 1875

1895

1912

Başlıca ihraç Ürünleri (Toplamda% pay) Kereste ve ()man S.ınayii Ürünleri

8.8

113

12.9

Şeker

37

8.5

8.7

Tahıllar

9.5

6.4

1 .6

Pamuk lu Ürünler

1.1

0.8

4.6

Cam Eşya

3.5

3.1

2.7

Linyit

1 .9

4.1

3.6

Deri ve �rk

1 .9

4.7

2.0

Alet ve Makina

u

0.5

2.8

Almanya

6 1 .5

48.6

41.7

i ta lya

5.4

8.5

9.1

Romanya

61

3.6

5.3

Rusya

6.6

3.6

3.6

ingiltere

b.y.

8.6

9.8 13.4

ihracatın Yöneldiği Başlıca Ülkeler (% pay)

Başlıca ithal Ürünleri (Toplamda% pay) Pamuk ve Yün



12.6

Tahıllar

3.1

2.6

3.3

�rk ve Deri

4.8

4.8

4.8 2.8

Kahve

6.4

5.2

TUt ün

61

3.5

1 .6

Demir-çelik

2.2

2.4

3.5

Taşkömürü

1 .5

4.6

6.1

Makina

1 .7

3.1

4.1

Almanya

68.4

42.4

40.5

i ta lya

3.6

6.8

4.6

Romanya

3.2

2.0

2.9

Rusya

2.8

6.5

6.4

ingiltere

b.y.

10.4

72

ithalatın Geldiği Ülkeler (% pay)

Kaynak Tessner (1989 Tablo 10, 1 1, 1 7, 18)

1 1 . 2.3. "Kurucular Zamanı" (Gründerzeit), 1 85 0-73 1 848-60 dönemi, mutlakıyet rejimi altında liberal ekonomi politika­ larının uygulandığı bir evre olmuştur. Daha sonra değineceğimiz gibi, 1860-1 yılla rı Liberalleri siyasal iktidara taşıyan önemli bir kırılınayı simgelemektedir. Bu dönemin önemli reformlarından biri, 1 850' de Avus­ turya ve Macaristan a ra sında gümrük birliğine geçiştir. XVIII. yüzyıl sonlarına doğru sistemleştirilen tarife rejimi Avu sturya ve Macaristan'ın içi nde gümrüksüz ticareti sağla makla birlikte Avusturya ve Macaristan

28

1

" Uz u n " XIX. Yü zy ı l d a O r ta A v r up a : B ir Ha b s b u rg Uçlem esi

arasındaki ticareti vergilendiriyordu. Gümrük tarifelerinin ürün bileşimi ve oranları, bir yandan imparatorluk yönetiminin Macaristan'ı tarımsal ürünler ve hammaddeler, Avusturya'yı da sınai ürünlerde uzmanıaştırma niyetlerini, öte yandan kamu bütçesine güvenilir gelir sağlama kaygısını yansıtıyordu. 1 830'larda ve 1 8 40'larda bu tarifeler kısmen gözden geçi­ rildi ve ticareti aşırı kı sıtlayıcı nitelikte ola nlar kaldırıldı; ama gümrük birliği kararı 1848 devrimleri sonrasında alınabildi.10 Bu kavşakta Avus­ turya' daki sanayicilerin ticareti serbestleştir me istekleri, soyluların im­ tiyazlarının budanması, Macar ulusalcılarının gümrük rejimini ulusal amaçlar için biçimlendirme baskıla rının zayıflaması ve Avusturya' da­ ki vergi düzeninin Macaristan'a teşmili, gümrük birliğinin önünü açtı . Serbestleştirme politikası 1 851 ve 1 853'de gerçekleşen kapsamlı gümrük tarifesi reformları ile sürdü (Komlos, 1983 : 27-34). Artan " dı şa açılma" eğilimleri bir Ticaret Bakanlığı'nın ve bölgesel ticaret odalarının kurulu­ şunda yansımasını buldu. Komlos (1983: 38- 40)'a göre gümrük birliğinin Avusturya ve Macaris­ tan' daki göreli tarımsal ve sınai ürün fiyatlarını normalleştirmesinden kaynaklana n statik etkinlik kazançlarının üst sınırları Macari stan için toplam hasılanın % 1 Si mertebesinde, Avusturya için ise % 1' den az dı. Dinamik kazançlar (genişleyen piyasalarda orta lama maliyetierin düş­ mesi, gelişen işbölümü ve ölçek ekonomilerinin yararları, artan rekabetin ileri teknoloji kullanımını özendirmesi ve çeşitli dı şsallıklar), doğal ola­ rak, çok daha önemliydi. 1848-67 döneminin çalka ntılarla geçen iç ve dış siyaset ortamında böylesi kazanımlar kısmen gerçekleşti , ama "ekonomik mucize" sayılabilecek ölçüterin uzağında kaldı. 1848-60

döneminin

ikinci

önemli

reform

atılımı,

1848' de

Macaristan' da başlayan, ama İmparatorluğun her iki parçasında hukuk­ sal geçerlilik kazanma süreci 1 8 53' de tamamlanan yeni toprak düzenidir

(grundentlastung). Eski toprak düzeninde sertler feodal beyin arazisinin bir kısmı üzerinde (miras olarak da devredilebilen) intifa hakkına sahip oluyor, bunun karşı lığında feodal beyin kendi hesabına işlediği toprakta yıllık sınırları impa ratorluk buyrukları i le saptanan bir süre için çalışma mükellefiyeti (robot) alt ına giriyordu. Bu türden ayni bir rant ödemesine ek olarak, köylüler tarımsal ürünün belirli kesirierini feodal beye ve kili­ seye vergi olarak ödüyorlardı. Feodal bey, aynı zamanda yöresinin yargıcı, 10 1840'lı yıllarda Alman gümrük birliğinin (Zollverein) İmparatorluğu da içine alacak biçimde yaygınlaştırılmasını savunan bazı görüşler dile geti rilmekle birlikte, iç ve dış siyasal koşullar bunun gerçekleşmesini sağlayabilecek olgunluktan uzaktı (Gross, 1 983: 9-10) . 1860'lı yıllarda imparatorluk ve Prusya arasındaki gerilim ve çatışmalar bu olasılığı ortadan kaldırdı.

Yön etilemeyen Bir imparatorluk ve Onun Başkenti Viyana, ı848- ı 9 1 4

1 29

yöneticisi, güvenlik sağlayıcısı ve dar günlerde ödünç vereni idi (Komlos, ı 983: 4 5 -9). XVIII. yüzyılın sonlarından i tibaren merkezi devlet, feodal beyin bu geleneksel haklarından bazılarına müdahale etmeye başladı. XIX. yüzyı­ lın ilk yarısında kapitalizmin ve tica ri ilişkilerin gelişmesi ile kırsal emek ha reketliliğinin arttığına ve emek gücünün parasalla ştığına 11.2.1' de de­ ğinmiştik. 1848 sonrası reformlar bu çözülme sürecini noktaladı ve böy­ lece köylülük, Batı Avrupa' dan çok sonra özgürleşebildi. Yeni toprak düzeni, köylülüğe önemli bir servet transferini gerçekleş­ tiriyordu. Avu sturya' da köylüler artık resmen sa h ibi oldukları feodal bey toprağı değerinin üçte birini geri ödemekle yükümlü idiler; ik inci üçte bir karşılığında feodal beylere devlet tahvili veriliyor, feodal beyler üçün­ cü üçte birden (kendilerinden artık istenmeyecek hukuksal ve yönetsel hizmetlerin ka rşı lığı olarak) vazgeçiyorlardı. Macaristan' da i se köylüler, daha önce intifa ha kkına sahip oldukları toprağın tapusunu bedel ödeme­ den elde ettiler; feodal beylere ise daha önce elde etme hakkına sa hip bu­ lundukları tüm ayni rantların sermayeleştirilmiş değeri tutarında devlet tahvil i verilmesi ilke olarak benimsendi.ıı Söz konusu tahviiierin anapara ve faiz ödemeleri ile devletin üstlendiği hukuksa l ve yönetsel hizmetlerin finansınanına katılmak üzere, köylüler bundan böyle devlete vergi öde­ yeceklerdi. Reformdan beklenen sonuçlarda n biri, köylünün kendi toprağında daha etkin çalışacağı varsayıldığından, tarımsal verimliliğin artması idi. Bu beklentiler arzu edilen ölçülerde gerçekleşmediY Özgürleştirme tüm ülkedeki sermaye birikim temposu üzerinde de kayda değer bir etki ya­ ratmadıY Dolayısıyla yeni toprak düzeni, ekonomik sonuçlarından çok, geçmişte düşük bir statüye sahip bulunan köylüleri hukuk önünde eşit yurttaşiara dönüştürmesi açısında n önemli ve anlamlı bir gelişme olarak nitdenebilir (Komlos, 1 983: 51). Emeğin ha reketliliğini artıran bir diğer liberal düzenleme, bir mesleğe girişte tam özgürlük sağlayarak !onca sistemini orta da n kaldıra n Gewer­

beordnung (1 859)'dur. imparatorluk bu düzenlemeyi meslek seçme öz­ gürlüğünü (Gewerbefreiheit) 1 869-72 yıllarında yasa la ştıran Alman devll Macaristan'daki uygulama, feodal beyleri kapitalist tarımsal işletme sahiplerine dönüştüre­ rek, büyük toprak sahiplerinin siyasal sistemdeki başatlı klarını pekiştirdi (Good, ı 990: 213).

ı 2 Komlos (1983: 48) bunun n edenlerini şöyle sıralar: (i) ı848 öncesinde kırsal emek üzerindeki kısıtların esasen epey gevşemiş bulunması; (ii) toprak varlığı veri i ken, emeğin azalan getiri si; (iii) reform un bitkisel üretim dışındaki alt sektörlere kayda değer bir yenilik getirmemesi. ı3 Ancak, " özgürleşti rm e tahvilleri", imparatorluk sermaye piyasalarını geliştirici bir işlev gör­ müştür.

30

1

" Uz u n " XIX. Yü zy ı l d a O r ta A v r up a : B ir Ha b s b u rg Uçlem esi

letlerinden önce gerçekleştirmiştir. Finans a lanında İmparatorluğun ge­ cikmeden benimsediği bir yenilik ise Fransa' daki Credit Mobilier modeli yatırım bankalarının 1 8 50'li yılların ortalarında kurulmasıdır (Gross, 1 983: 23). "Kurucular Zamanı"nın üçüncü önemli yapısa l düzenlemesi, siyasal planda taşıdığı büyük önem ve ağırlık dolayısıyla bir sonraki bölümde ayrıntıları ile ele alacağımız 1 86 7 tarihli Uzlaşı' dır (Ausgleich). Uzlaşı, Avusturya ve Macaristan hükümetlerine vergileme ve kamu harcamala­ rında önemli ölçüde özerklik tanımasına rağmen, İmparatorluktaki pa­ rasa l birliği ve gümrük birliğini kurumsallaştırmış, liberal i ktisat politi­ kalarının sürekliliğini teyid etmiştir. Uzlaşı'nın ekonomik hükümlerini uygulamakta çeşitli güçlük ve ihtilaflarla karşılaşılsa da, parasal birlik ve gümrük birliği İmparatorluğun 1918' deki niha i çöküşüne kada r koruna­ bilmiştir.

I I . 2 . 4. 1 873 Krizi: Öncesi ve Sonrası 1 850'li yılların çalkantılı iç siyasal gündeminde ve dış politikada 18539 döneminde yaşanan başarısızlıklara rağmen, imparatorlukta 1 840'lı yıllardan devralınan ekonomik geli şme momentumu 1 858'e kadar sürdü. 1 85 8 - 64 döneminde esas itibariyle Avusturya sanayiinde ya şanan geri­ leme birkaç yıl sonra aşıldı ve tüm ekonomi 1867-73' de kayda değer bir canlılı k sergiledi (Good, 1 990: 21 2) . Bir bütün olarak 1850-73 arası yıllar, sa nayi sektöründe ve demiryolu inşaatında kayda değer gelişmelerin yaşandığı ve buna ek olarak İmpara­ torlu ktaki bölgesel uzmanıaşma eğilimlerinin da ha da belirginleştiği bir evre sayılabilir. Bu evrede Macaristan ekonomisindeki tarımsal başatlığın devam ettiği, sınai geli şmenin ise Alpler Bölgesi ve Viyana çevresinde de­ ğil, Bohemya ve Moravya' da daha hızlı olduğu kaydedilmelidir. 1 860'la­ rın sonuna doğru Viyana, İmparatorluğun finans ve bankacılık merkezi durumuna gelmişti. Bu kısım bağlamında Mayıs 1873'de Viyana' da patlak veren ve gitgi­ de yayılarak küresel ölçekte 1 8 73 -96 depresyonunu tetikleyen fina nsal krizin nedenleri üzerinde ayrıntılı bir analize yer vermemiz mümkün değildir. En azından, kriz öncesi yıllarda hızlanan sanayi, demiryolu ve a ltyapı yatırımlarının dünya ekonomisinde a şırı bir ısınmaya yol açtığı, ABD'de 1 866-73 döneminde büyük bir ca nlı lık yaşandığı, Almanya' da 1 870 -1 Savaşı'nın yenik ülkesi Fransa' dan alınan savaş tazminatı ve A l­ man Birliği'nin yarattığı coşku ile toplam harcamaların arttığı hatırla-

Yön etilemeyen Bir imparatorluk ve Onun Başkenti Viyana, ı848- ı 9 1 4

1 31

nabilir ve tüm bu gelişmelerin ya şandığı yıllarda dünya ekonomisinde­ ki bazı kilit ülkelerin uluslararası finans sistemini istikrarsızlaştırıcı tek ya nh kararlarına dikkat çekmekle yetinilebilir (örneğin A BD'nin İç Savaş sonrasında altın standardına geçme ve gümüşü demonetize etme çabaları, Almanya'nın 1 871-3 arasında gümüşü demonetize ederek a ltın standardı­ na geçişi, bu kararların körüklediği altın kıtlığı vb). Mayıs 1873 finansal krizini izleyen onyılda Viya na' daki banka sayısı 72' den 8'e düştü ve Viyana' da 1 860'larda başlayan büyük imar hamlesi 18 80'lere kadar kesintiye uğradı. Finansal krizin durgunluk yaratıcı et­ kileri, Avu sturya ekonomisinde 1 8 80'lerin sonlarına ka dar sürdü; ancak krizden sonraki birkaç yıl hariç, ulusal hasılada gerileme olma dı. Maca­ ristan ekonomisi ise 1858-64 dönemindekine benzer asimetrik bir davra­ nış sergiledi; gel işme ve sanayileşme özellikle Avusturya dışında karlı ya­ tırım fırsatları arayan finans sermayesinin desteği ile ve oldukça hızlı bir tempo da devam etti (Bkz.II. 2.2). Küresel depresyon şartları, İmparator­ lukta üretimin rasyonelleşmesi ve ekonomide yapısal değişme için güçlü dürtüler sağladı. Küçük firmalar, zenaatlar ve küçük ticaret kesimi, buna­ l ımı bütün ağırlığı ile yaşarken, büyük ölçekte çalışan varlıklı girişimciler daha yüksek direnç gösterdiler. 1 890' ların ba şından itibaren, toparlanan finans sermayesinin de itişiyle, ağır sanayideki gelişme Avusturya' da hız kaza ndı; Maca rista n' daki sınai gelişme temposu ise yavaşlama belirtileri gösterdi. 1 873 Krizi, 1872-6' daki kötü ürün yılları ve düşük fiyatlı tahıl ithalatı­ nın baskısı ile bugünkü Avusturya, Bohemya ve bir ölçüde Moravya' daki tarımsal krizle örtüştü. Yeni toprak düzeninde arta n kırsa l emek hare­ ketliliğinin (i) küçük üreticiliğin düşen tarımsal fiyatlar önünde ezilme­ si ; (ii) köylülüğün toplumsal farklılaşması ve artan kırsal yoksulluk; (iii) tarımda a şırı borçluluk, yetersiz kredi lendirme ve ta rımsal toprakların parçalanması gibi olgulada yan yana gelmesi büyük çaplı iç (ve dış) göç eğilimlerini harekete geçirdi. Özellikle Çek kökenli kırsal nüfusun yoğun olduğu yörelerden kentlere (ve ba şlıca Viyana'ya) büyük göçler yaşandı. Buna lımın körüklediği gelir ve servet kutuplaşması, etni k renklerle de be­ zenen, sınıf odaklı siyasete elveri şli bir zemin hazırladı; bu zemini a şağı­ daki Üçüncü Bölüm' de ayrıntıları ile inceleyeceğiz. Nüfus hareketlerinin Viyana'nın kentleşme örüntüsündeki yansımalarını ise Beşinci B ölüm'de ele alacağız.

32 1

" U z u n " XIX. Yü zy ılda O rt a Avrup a : B ir Ha b s b u rg Uç/emesi

1 1 . 3 . S İ YA SAL ARKA P L A N 1 4 1 1 . 3 . 1 . Viya na Kongresi'nden ( 1 8 1 5 ) 1 848 Devrimlerine Napoleon Savaşları sonrasındaki yeni uluslararası düzeni belirleme amacı ile Eylül 1 814 - Haziran 1 8 1 5'de toplanan Viyana Kongresi'ne ege­ men olan dü şünce, 1 792 öncesi siyasa l şar tlarının restore edilmesi ve 'meş­ ru' hanedanların devrim tehdidine karşı korunması idi. Dörtlü İttifak'ta bir a raya gelen İngi ltere, Avusturya , Rusya , Prusya (ve 1818'den sonra Fransa)'nın oluşturduğu büyük güçler koalisyonu bu tutucu perspektifi (1830'lu yıllarda yükselen devrimler dalgasını savuşturmayı başararak) 1 848'e kadar sürdürebildL Bu dönemde Habsburg İmpa ratorluğu'nu ya­ kından ilgilendiren iki gelişme, (i) 1830'lu yıllardan sonra canlanan Al­ man u lu sa lcılığının İmparatorluğu oluşturan ulusa l topluluklara yansı­ ma ları ile (ii) Alma n devletlerinin 1 83 4' de gerçekleştirdi kleri Gümrük Birliği'nin (Zollverein) etki leri idi. Avrupa'da 1 848' de yükselen ve 1849 sonuna doğru sönümlenen dev­ rimler dalgasının ayrıntılı bir değerlendirmesi, bu çalışmanın kapsamı dışında kal ıyor. Burada devrim yı llarının kilit önem taşıyan olaylarını sergilemekle yetineceğiz (bkz. Çizelge Il.3 . 1) .

1 1 . 3 .2. Gründerzeit D önemi'nin Anayasal ve Yasal Düzen lemeleri15 1848 Devrimleri ve sonrasındaki siyasal çalkantı, İmparatorluğun a na­ yasal düzeniyle ilgili iki temel sorunu gündeme getirmiş bulunmaktaydı: (i) Imparatorluk ne derece merkezi, ne derece a demimerkezi (bir anla m­ da, federal) bir yapıya sa hip olacak? (ii) Çağın yükselen liberal görüşleri ve önlemleri Anayasa'ya (ve bunun ardından, kanunlara) hangi ölçülerde içerilecek? imparatoru iktidarın en üst düzeyde sahibi sayan ve temsili kurumlara yer vermeyen Sylvester Beratı (Aralık 1 8 5 1 ; bkz. Çizelge Il.3 .2) bu sorunla­ ra cevap getirmekten uzaktı. 1 6 Sylvester Bera tı yurttaşların eşitliğini, köy­ lülüğün özgürleşmesini, (rejimin tanıdığı) dinsel inançların serbestliğini teyid etmekle birlikte, 1848 devrimlerinden başka hiçbir iz taşımıyordu. ı4 İkinci Kısmı makul llZunlukta tutabiirnek amacı ile bu bölümde iç siyasal gelişmelerle yakın bir etkileşim içinde olan uluslararası konjonktüre çok sınırlı ölçülerde değinilecektir.

ı5 Bu alt bölümdeki anlatı, esas itibariyle jelavich (ı987: 5ı-7ı)'e dayanmaktadır. ı6 ı85ı düzenlemesi ile kamu görevlilerinden oluşan bir Danışma Konseyi'nin kurulduğunu ve bu Konseye daha sonra Di et' lerden gelen temsilcilerin de katıldığını burada kaydetmeliyiz.

Yön etilerneyen Bir imparatorluk ve Onun Başkenti Viyana,

ı848- ı 9ı4

1 33

Böylece, 1 8 50' li yı llarda İmparatorluk bir yeni mutlakıyetçilik denemesi­ ne girişti. Bu yeni mutlakıyetçiliğin özü, ulus-üstü, merkezileşmiş, İmpa­ ratorlugun her yerinde iletişim dili olarak Alına neayı kullanan, etkin ve dürüst çalışmasına özen gösterilen devlet bürokrasisiydi. Güçlendirilmiş ordu ve p olis, yeni örgütlenen kırsa l jandarma, kültür ve eğitim faaliyet­ leri üzerindeki gözetimi artırılan Katolik Kilisesi, rej i min diğer dayanak­ ları idi. ÇIZELGE 11.3 . 1 : DEVRi M YILLA RI GÜNLÜGÜ, 1 848-9• Mart 1 848

Vıyana'daki yığınsal gösterilerin Başbakan Prens Metternich'i istifaya zoclaması; yeni bir anayasa vaadi ve robot'un kaldır ılacağı taahhüdü; Alman Konfederasyonu'nda liberallerin (geçici) Frankfurt Ulusal Meclisi'ni oluşturmaları.

Nisan 1 848

Bohemya'lı Çek ve Alman liberallerin top lumsal ve s�asal reform taleplerini bir dilekçe ile imparator'a iletmeler i; bu taleplerin çoğunun merkezi hüküme tçe kabul edilmesi; Çek topraklarındaki b irleşik yönetim kararının oluşacak parlamentoya bırakılması; içişleri Bakanı Baran Pillersdorf tarafından hazırlanan anayasanın ilanı.

Mayıs 1 848

Pillersdorf Anayasası ardından VIy ana'da protesto lar; merkezi hükümetin halk oyu ile seçilmiş bir parlamentonun anayasayı hazırlamasını kabul etmesi; imparator Ferdinand l'in (hükümetini Viyana'da bırakarak) l nnsbruck'a kaçması; seçimle oluşturulan Frankfurt Kurucu Meclisi'nin "Bir leşik Almanya"yı tartışmaya başlaması.

Haziran 1848

Prag'da top lanan Slav Kongresi'nin manifestosu (te m alar: Slavlara baskıya son, Özgür Avrupa Halkları Kongresi'nin toplan ması, ulusların özgürlük, eşitlik ve kardeşliği); Kongre'n in imparator'a (Avusturya Slavları'na özerklik talep eden) mesajı; Bohemya askeri kumandanı Pre nsWind ischgratz'ın Çek radikallerinin Prag'daki kalkışmasını kısa sürede bastırması.

Temmuz 1 848 Parlamento seçimleri ve Parlamento'nun top lanması; Pi llersdor f Anayasası'nın yürürlükten kaldırılması. Ağustos 1 848

Ferdinand l'in VIyana'ya dönüşü.

Eylül 1 848

Robot'un ilgası.

Ekim 1 848

VIyana'da isyan; im paratar ve ma�etinin Olomouc'a (Moravya) kaçışı; Windischgratz komutasındaki ordunun isyan ı bastırması; Parlamento'nun anayasa taslağı üzerindeki çalışmalarına Kromeiiz (Kremsier, Moravya)'da devam etmesi.

Kasım 1 848

Prens Schwar zenberg'in yeni hükümetin Başbakanlığı na, Ko nt Stadian'un içişleri Bakanlığı'na, Bach'ın Adalet Bakanl ığı'na ge tir il işi

Aralık 1 848

Ferdi na nd l'in yeğeni Franz Joseph lehine tahttan feragat etmesi; imparatorluğun devrim karşıtı tutumunun belirginleşmesi

Mart 1 849

Kremsier Parlamentosu'nun tamamladığı anayasa çalışmalarının önünü kesen, monarşik ve merkeziyetçi Stadian Anayasası'n ın ilanı; Parlamento'nun feshi

Nisan 1 849

Frankfurt Ulusal Meclisi'nin (Avusturya imparatorluğu'ndaki Almanları Alman Birliği dışında bırakan

kleindeutsch modelini benimsemesi; Prusya Kralı Friedrich Wilhelm IV'ün Meclis'in teklif ettiği b irleşik Alman tacını reddetmesi Mayıs 1 849

FriedrichWilhelm IV'ün tutumu ve Avusturya temsilcilerinin çekilmesi sonrasında Frankfurt Ulusal Meclisi'nin çöküşü.



Macar ulusal bağımsızlık savaşı kronolojisi için, bkz. Çizelge 111.2.3.

Kaynak Agnew (2004 Bölüm 8); www.aeiou.at/aeiou.encyclop.r 1

1 850'li yılların gergin iç siyasal orta mında ve İ mparatorluğu çok yıp­ ratan u luslararası başa rısızlıklar önünde, yeni mutlakıyetçi modelin yü-

34

1

" Uz u n " XIX. Yü zy ı l d a O r ta A v r up a : B ir Ha b s b u rg Uçlem esi

rütülemeyeceği ortaya çıktı. Sylvester Beratı'ndan 9 yıl sonra formüle edi­ len Ekim İzinnamesi (Ekim 1 8 60) de uzun ömürlü bir siyasal düzenleme olamadı. Anılan Izinna me, aristokrasinin ve büyük toprak sahiplerinin çıka rlarını önceli kle gözetiyordu. Kurulacak Imparatorluk Konseyi'nin (Reichsrat) tüm İmparatorluk için bir danışma meclisi ola rak hizmet gör­ mesi, yerel i şlerle ilgili kararların esas itibariyle bölgesel Diet'lere bırakıl­ ması söz konusu idi. A lman kökenli liberaller, soylula rın taşradaki etkisini a rtıran ve merkezi bürokrasinin yetkilerini kısa n böylesi bir düzenlemeye ka rşıy­ dılar. Bu kesimi gücendi rmeyi göze alamayan İmparatorluk yönetimi, kısa bir süre sonra kamu oyuna Ekim Izi nnamesi'nin uygula ma metni olarak tanıttığı, ama gerçekte deği şik bir siyasal üstyapı anlayı şını i ma eden Şubat Beratı'nı (Şubat 1 861) yürürlüğe koydu. Bu Berat ile Ekim İzinnamesi'ndeki ari stokratik - tutucu yönetim modeli terk ed ilerek liberal - merkeziyetçi bir modele geçildi. İ ki medisli bir yapıya kavu­ şan Reichsrat, ka nunla rı yapan ve hükümetin yıllık bütçesini onayla­ yan parla menter bir kuruluş haline geld i . Söz konusu i ki meclisten biri, delegeleri yerel Diet'ler tarafından seçilen Meclis (Abgeordnetenhaus), diğeri ise arşidüklerden, üst düzey kilise görevlilerinden ve İmparator tarafından seçilenlerden oluşan Senato (Herrenhaus) idiY Şubat Beratı i le İmparatorluğun dış ilişkiler ve savunma a la nı ndaki otokratik gücü korunuyor, İmparator Reichsrat'ı toplantıya çağır ma, faa liyetlerini dur­ durma ve feshetme yetkisine sahip bulunuyordu. Yerel Diet' lerin yetki a la nı tarım i şleri, sosyal refah, ka mu hizmetleri, yerel bütçeterin idaresi,

Reichsrat'ın eğitim, dini i şler ve toplum yönetimini i lgilendiren kanun­ larının uygulanması ile sınırlanmıştı. Bu siya sal düzenleme bir yandan (başta Macarlar olmak üzere) çeşitli etnik kesimlerin yetki merkezileşmesine karşı tepkileri, öte yandan Libe­ rallerin kiliseye ve orduya karşı güvensizlikleri dolayısıyla pürüzsüz bir iş­ lerliğe kavuşamadı. Kıta Avrupası'nın karmaşık uluslararası güç dengeleri önünde, Macarların taleplerini görmezden gelemeyeceğini algılayan Impa­ ratorluk yönetimi, 1 862' de Macar siyasal önderleri ile başlattığı müzake­ releri 1 867 Uzlaşısı (Ausgleich) ile sonuçlandırdı. Uzla şı, İmparatorluğun çöküşüne kadar varlığını koruyan son büyük anayasal düzenleme oldu.ıs

ı7 Yerel Diet'lerin Meclis üyeleri için uyguladıkları seçim sistemi, toprak sahibi soylulara ve Alman kökenli orta sınıfiara b üyük temsi l avantajları sağlıyordu.

ıs Uzlaşı'nın bu alt bölümde yer almayan diğer ayrıntıları için, bkz. III.2.4.

Yön etil erneyen Bir imparatorluk ve Onun Başkenti Viyana, 1 848- 1 91 4

ÇiZELGE 11 .3.2: 1 850-1914 DÖNEMiNiN K I S A iÇ SiYA SAL KRON OLOJiSi A. 1850-1873 KURUCULAR DÖN EMi (Gründerzeit) 1 851

Sylvester Beratı (patent) .

1 860

Ekim izinnamesi (ciploma) Anayasal rejimin başlangıcı.

1861

Şubat Beratı; Viyana Be lediyesi'nde özyöne timin kurumsallaşması.

1867

"Uzlaşı"ve yeni anayasal düzen.

1869

Zorunlu, serbest ve laik ilköğretimi öngören Eğitim Kanunu.

1870

Emekçilere sendikalaşma ve grev hakkının tanınması. Liberal ler kısa bir dönem (Ocak 1 870-Kasım 1871) iktidardan

1 873

Reichsrat'ın alt meclis üyeliklerine seçim şartlarını değiştiren ve Alman kökenli orta sınınarın temsil oranını artıran

uzaklaşıyoc. yasal düzenleme. B. 1 873-1879 KRi ZiN ŞiDDETLi YILLARI 1879

Liberaller iktidardan uzaklaşıyor, Ko nt Taaffe yeni seçimler sonrasında"Demir Halka" hükümetini kuruyor. Bu tar ihten itibaren merkezi hükümette Alman olmayanlara da yer veriliyor. Taa ffe'nin başbakanlığı 1 893'e kadar sürecektir.

C. 1880-1897 YIGIN SiYASETiNE AÇlLlM 1880

(ve sonrası) Çalışma şar Ilan nı düzenleyen, kaza ve hastalık sigortası ile emeklilik sistemini getiren mevzuatın çıkarılmaya başlanması.

1 882

Linz Programı ve Manifestosu (hazırlayanlar arasında Schönerer, Ad ler, Pernerstorfer, Friedjung ve Pattaivar).

1 882

Seçme ve seçilme hakkını genişleten yasal düzenleme. Bohemya Die t'inde kontrol Çek temsilcilere geçiyor.

1 887

Lueger Hristiyan Sosyal Birlik'e katılıyor.

1 888

Pan-German milliyetçi Schönerer siyaset dışında. Lueger Alman milliyetçilerini derleyip toparlıyor.

1889

Sosyal Demokrat Parti'nin biçimsel kuruluşu (1888 ve 1889 Hainfeld Kongreleri sonrasında); Hr istiyan Sosyal Par ti'n in

1 893

Seçim reformu üzerinde Almanlarıve Çekleri uzlaştıramayan Taaffe hükümeti düşüyoc. Kısa bir süre için (1 895'e

Lueger başkanlığında nihai biçimlenişi. kadar) Windischgratz'ın başbakanlığı. Lueger, Hristiyan Sosyal Parti adını alan Hristiyan Sosyal Birlik'in başkan ı oluyor. 1 895

Lueger Viya na Beled iye Başkanlığı seçimlerini kazanıyor (atanması 1 897)

1895

Badeni hükümetinin genel oy esasına epey yaklaşan seçim reformu.

1897

Badeni reformu uyarınca yapılan genel seçimler. Alman Partilerinin Reidısrat'ta çoğunluğu yitirmesi; Bohemya ve Moravya'da Çekçe'nin kullanımı üzerindeki tartışmalar sonunda Badeni'nin istifaya zoclan ması, parlamenter yönetimin tıkanması.

D. SiYASAL KRiZi N YOGUNLAŞMASI, 1900-1914 1900

Reichsrat'ı fiilen askıya alan ve ülkenin kararnamelerle yürütülmesini öngören sistemin zirveye ulaşması, von Körber (1 900-4) hükümeti.

1 903

Lueger ikinci kezViyana Belediye Başkanı.

1 907

Genel oy esasına dayalı yeni seçim sistemi.

1 909

Lueger üçüncü kezViyana Belediye Başkanı.

1910

Lueger'in ölümü (Beled iye başkanlığı nihai aşamada Sosyal Demokratlara geçecektir).

1911

Savaş öncesinde S O partinin yarıştığı son seçim.

Kaynak Jelavich (1987: 77-99) .

1 35

36

1

" Uz u n " XIX. Yü zy ı l d a O r ta A v r up a : B ir Ha b s b u rg Uçlem esi

Esas itibariyle Şubat Beratı'nın siyasal felsefesine dayanan Uzla­ şı, İmpa ratorluğun anaya sa l bir mona rşi olduğunu teyid etmekte ve R eichsrat'ın Aralık 1 867' de kabul ettiği beş temel ka nunla medeni hak­ ların güvenceye bağlanmasını i steyen Liberallerin talepleri önemli ölçü­ de karşıla nmaktaydıY Bu temel kanunlarla " kendi milliyeti ni ve dilini sürdürme ve geliştirme" hakkı, İmparatorluğun tüm ha lklarına mensup bireyler için "vazgeçilemez bir temel hak" sayılıyor, her bir halkın "i kin­ ci bir dil öğrenmeye mecbur kalma dan kendi d ilinde eğiti m görebi l­ mesi" öngör ülüyordu. Yargı erki, yürütme erkinden ayrı lıyor; yargının bağımsızlığı teyid ediliyordu (Agnew, 2004: 1 3 0 -1). Uzlaşı i le, Macaris­ tan Krallığı ayrı ve özerk bir yönetim ola rak yapıla ndırıhyor; sa dece üç bakanlık (dışişleri, savunma ve maliye baka nhkları) tüm impa ratorlu k için geçerli yetki ve sorumlu lu klarla donatılıyordu. 20 Söz konusu üç ba­ ka n doğrudan İmp arator tarafından atanıyor, böylece İmpa rator eski gücünü büyük ölçüde koruyordu. İ mparator (Reichsrat'ın Meclis'ine karşı da sorumlu olan) diğer bakanları da seçip azledebiliyor; R eichsrat'ı (daha önceki düzenlernede olduğu gibi) toplantıya çağırabiliyor ve fes­ hedebiliyordu. İmparatorluğun iki p arça sını da ilgilendi ren ortak sorunların müza­ keresi ve karara bağlanması, iki parça nın kendi parlamentolarınca se­ çilen delegelerden oluşan komitelere bırakılmıştı. Bu komiteler (büyük i hti lafları aşmak için yapılan ortak toplantılar dışı nda) ayrı ayrı topla­ nıyor, aralarındaki ileti şimi resmi yazışmalarla sağlıyorlardı. 21 Impa ra­ torluk merkezi yönetimi n üç bakanı, söz konusu komitelere karşı da so­ rumlu i di ler. Ortak Bakanlıklar ve Komiteler dışı nda, İ mparatorluğun i ki ayrı pa rçası, Viyana' da ve Budapeşte' de yerleşik iki ayr ı hükümete sahipti. İ kinci Bölüm' de değinildiği gibi, Uzlaşı i mpa ratorlukta parasal birlik i le şartları on yılda bir (diğer ticari ve fina nsal sorunlarla birlik­ te) gözden geçirilecek olan bir gümrük birliği öngörüyordu. Bunlar dı­ şında İmpa ratorluğun iki parçası a rasındaki ilişkiler oldukça gevşekti; tek bir "impa ratorluk vatandaşlığı" da söz konusu değildi. Uzla şı' dan kısa bir süre sonra, 1 868' deki ek bir anlaşma (Nagodba) ile Maca ristan ı 9 imparatorluk yönetimi i le Macar siyasal önderleri arasındaki mutabakatın yürürlüğe konulabilmesi için Reichsrat onayı gerekiyordu. Böylece, Reichsrat'ta epey etkili olan A lman kökenli liberaller kendi siyasal taleplerinin çoğunu lmparatora kabul ettirme şansını elde et­ tiler. Liberallerin artan siyasal gücü, ıB69 tarihli Eğitim Kanunu ile emekçilere sendikalaşma ve grev hakkı tanıyan ıB70 tarihli mevzuatta da açıkça izlendi ( bkz. Çizelge 11.3.2). 20 Ancak imparatorluk Maliye Bakanı'nın görevi, dışişleri ve savunma için kaynak sağlamak ve bütçelemek ile sınırlı idi. 2ı Komiteler ortak bir karara varamadıklarında, hakemlik görevi İmparator'a düşüyordu.

Yön etilemeyen Bir imparatorluk ve Onun Başkenti Viyana,

ı848- ı 9ı 4

1 37

K rallığı sınırları içinde ve Macar yöneti mi a ltında kalan Hırvatista n Slavonya'ya sınırlı bir özerkl i k tanıdı. Uzlaşı i le oluşan ikil (dua/) devlet yapısı, başta Çekler ve Güney Slav­ ları olmak üzere diğer etnik kesimlerin Alman ve Macar kökeniilere tanı­ nan ayrıcalığın kendilerine de ta nınması taleplerini 1 867'den sonra hep canlı tuttu. Merkezi yönetim zaman zaman bu talepleri önemli ölçüde karşılamaya açı k bir tutum aldığı halde, Macar siyasal önderleri, Maca­ ristan K rallığı'nda azınlık konumunda bulunan Macar nüfusa tanınmış ayrıcalıklardan fedakarlık etmeye istekli değillerdi; Uzlaşı'nın kazandır­ dığı müzakere avantajları ile, Çekierin ve Güney Slavla rının benzer siya­ sal hakları elde etmelerine yol açacak reform girişimlerini olabildiğince engellediler ve böylece siyasal sistemin giderek tıkanmasına katkıda bu­ lundular. Uzlaşı'nın kurumsa lla ştırmaya çalıştığı i şlemesi zor siyasal süreçler, impa ratorluk içi yazı şmalara da ya nsıdı; sa dece Macaristan Krallığı'nı i lgilendiren işler k. (königlich), İmpa ratorluğun diğer parçası nı ilgilen­ diren i şler k .k. (kaiserlich - königlich) , İmpa ratorluğun tümünü ilgilen­ diren i şler ise k.u . k (kaiserlich und königlich) kısa ltmalarıyla kodlan­ dırıldı. Çerçeve Il.3. l'e çıkardığımız alıntı , Uzlaşı sonrası nda ki siya sal açmazlar ı mizahi bir üslupla sergiliyor.22 Ele aldığımız a naya sal düzen­ lemelerde çok etkil i olan Liberalleri 1 860'la rda iktidara taşıya n temel olgu, bu kesimin kendi siya sal gücü nden çok, "eski düzen"in uluslarara­ sı planda karşılaştığı büyük başarısı zlıklardı; bu göreli zayıflık dolayı­ sıyla, i ktidarı a ristokra sİ ve impa ratorluk bürokrasisiyle paylaşmak zo­ runda kaldılar ve Çi zelge 11.3.2' de özetlenen ya klaşık i ki onyıllık i ktidar dönemlerinde siyasal tabanla rı fazla güçlenemedi. Giderek kapitalizmin çıka rla rıyla özdeşleşen bi r siyasal hareket olarak tanımla nır hale gel­ diklerinde, libera llerin ba şvurdukları yöntem, 1 8 73' de Alma n köken­ li Avusturya lıların temsil oranını artıran seçi m kanunu değişikli kleri oldu (Schorske, 1 9 8 1 : 5)_23 Ancak bu ha mle, 1 873 sonrasının ekonomik bunalımı ve 1 880' l i yılla r sonrasındaki yığın siyasetine açılış ile boşa düştü (bkz. I l . 3 . 3).

22

Çerçeve II.J.ı'deki "impkralya» deyiminin özgün metindeki aslı olan "Kakania», bu yazışma başlıklarındaki mükerrer k harflerinden esinlenmiştir.

23

Reichsrat'ın Meclis'ine girecek temsilcilerin yerel Diet'ler tarafından değil, seçmenler tara­ fından belirlenınesini öngeren ı873 Seçim mevzuatı, yetişkin erkek nüfusun sadece % 6'sını seçmen sayacak kadar kayırıcı ve kısıtlayıcı idi (Jelavich, ı987: 83).

38

1

"Uzu n " XIX. Yü zy ılda O rt a Avru p a : B i r Ha b s b u rg Uçlemesi

ÇERÇEVE 11.3.1: iMPKRALYA ("Kakania") ÜZERiNE "Devlet anayasasına göre l i beraldi, ama yönetim r u h ban s ı n ıfı ağ ırlıklıyd ı. Ru h ba n s ı n ıfı ağırlıkl ıydı ama özgür düşüneeli yaşanmaktaydı. Yasa nın önünde bütün vatandaşlar eşitti, ama zaten herkes de vatandaş sayılmıyordu. Bir parlamento vardı, fakat özgürlüğünü akıl almaz ölçülerde kullan­ ması yüzü nden genelde kapalı tutu l u rdu, bu n a karşı l ı k bir olağanüstü hal paragrafı vardı ve bu­ n u n yardı m ıyla parlamentosuz olu nabi liyordu. Ne zaman herkes mutlakıyetten tamamen mem­ n u n olacak olsa, saray yine de parlamenter bir yö netime dönülmesini em rediyordu. B u devlette bu tür olaylar çoktu, . . . m i ll iyetçil ikten kaynaklanan savaşlar da bu olaylar arası ndaydı. Bu savaşlar . . . yüzü nden devlet mekanizması yılda birkaç kez aksar ve dururdu, ama aradaki zamanlarda ve devlet yö netimine ara verildiği dönemlerde herkes birbiriyle çok iyi geç i n i rdi ve sanki hiçbir şey olmamış gibi yapardı. . . . (B) u devlet, kendi kendine anca ayak uyduruyordu, insan bu devlette olumsuz özg ürdü, hep kendi varoluşu n u n nedenlerinin yetersizliğ i n i h issederdi ve çevresi, ol­ mamışın, ya da tersine, olmamış kılınabilecek bir o l m u ş u n büyük imgelemi tarafından sa rıl ıydı. . . . Evet, büt ü n aleyhine söylenebileceklere karşın, l mpkralya belki . . . dehalar için yaratı l m ış bir ü l keydi; ve yıkılışı da büyük bir olasılıkla bu yüzden oldu" (Mu sil, 1 999 1 1 1 -3)

1 1 . 3 . 3 . Yığın Siyasetine Açılış ve Siyasal Çeşitlenme Avusturya' da Alman etnik kesiminin ağırlıkta olduğu üç büyük par­ tinin siyasa l konumları 1880'li yıllarda giderek netlik kazanmaya ba şladı (Jelavich, 1987: 83 -8):24 (1) Liberaller. Esas itibariyle sanayiin, büyük ticaret ve örgütlenmiş finan­ sın, serbest meslek erbabının ve bürokrasinin çıkarlarını savunuyorlar,

Laissez-faire ekonomik anlayı şını ve sivil özgürlük a lanının genişletil­ mesini destekliyorlardı. Kendilerini ulusal 1 etnik çatışmaların üstün­ de görüyor, aristokratlar yerine varlıklı ve 1 veya eğitimli kişilerin yö­ nettiği bir toplumu düşlüyorlardı. Seçmenlik koşullarının orta sınıflar ötesine genişlemesine sıcak bakmıyorlardı. Liberal a lgıya göre Sosyal Demokrat ve ulusalcı partilerin talepleri gerçekçi ve mantıklı değildi; ama a kıl dışı da değildi. Libera llerin anlamakta ve aynı dili konuş­ makta zorlandıkları siyasal gruplar Pan-German partiler, Hristiyan Demokratlar ve Siyonistlerdi (Schorske, 1981: 1 18 -9). (2) Sosyal Demokratlar. Emekçi sınıfların temsilcisi olmayı amaçlıyor­ lardı. Biçimsel örgütlenmeleri 1888/89' da Hainfeld' deki kongreler 24 Bu vesile ile Avusturya siyasal tari hindeki önemli bir dönemeci, ı882 tari hli Linz Progra­ mı ve Manifestosu'nu hatırlamakta yarar var. Söz konusu belgeyi hazırlayanlar arasında yer alan başlıca kişilerin daha sonraki siyasal kariyerleri, Avusturya'da giderek hızlanacak olan siyasal çeşitlenıneye paralel olarak ilerlemiştir (Pan- German siyasetçi Schönerer, Sosyal De­ mokrat önderler Adler ve Pernerstorfer, Hristiyan Sosyal Partisi'nin başkanlarından Pattai, liberal tarihçi Friedjung vb.). Bu kadar farklı (ve farklılaşacak) aydın ı bir araya getirebilen şeyler arasında (i) kapitalizmin hızlı gel işmesi ve periyodik krizlerinin toplumsal dengele­ ri sarsınasından ve (ii) Avusturya'lı Almanların çevrelerindeki "Siav Denizi"nde "boğulma" olasılığından duydukları kaygılar zikre değer ( Jelavich, ı987: 82-3; Schorske, ı98ı: ı 26).

Yön etilemeyen Bir imparatorluk ve Onun Başkenti Viyana, ı 848

-

ı 9ı 4

1 39

sonrasında gerçekleşti ve parti, temel Marksist siyasal programı be­ nimsedi. Ancak izlenecek taktikler konusunda ciddi görüş ayrı lıkları vardı- Hainfeld' den sonra partinin önderi konumuna yükselen Ad­ ler, siyasal konuları ve izlenecek pol itikaları ayrıntılı ve dar anlam­ da tanımlamaktan özenle kaçındı; amacı sosya listlerin ayrıntılarda boğulmasını önlemek ve parti birliğini sağlamaktı. Üretim araçla rı üzerinde toplumsal mülkiyete ya nda ş olmalarına rağmen, Avusturya Sosyal Demokratları sosyalizmi kurmakta izlenecek devrimci ve ev­ rimci eylem stratejileri a ra sında açık bir tercih yapmaktan kaçındılar ve XX. yüzyılda giderek reformcu bir kimlik ka zandılar. Onlara göre u lusal sorunlar, İmparatorluğun bir federasyon olarak yapılanması ile çözülmeliydi. İ lke itibariyle pa rti, u lu s-üstü ve uluslararası olma iddi­ asındaydı; a ma uygulama ulusal bileşenlerin ayrışma sı doğrultusunda gelişti. (3) Hristiyan Sosyal Parti . Bu parti kapitalist geli şmenin yarattığı uçla r a rasında kalmış " küçük adamlar"ın (köylüler, zenaatkarlar, küçük esnaf ve üreticiler vb.) partisi olma iddiasını taşıyordu. 1 882 tarihli düzenleme i le bu kesimlerin seçme hakkının geni şletilmesi, partinin toplumsal taba nını daha da güçlendi rdi. Parti, Hristiya n ilkelere da­ yalı toplumsal reformları, "belediye sosyalizmi"ni, refa h devleti yö­ nündeki açılımları, seçmen tabanının genişletilmesini destekliyordu . Katolikliğe ve Monarşiye yandaş ve sadıktı; ama saray ve merkezi hü­ kümete a şırı bağımlı saydığı Katolik kilisesi hiyera rşisinden hoşnut değildi. Liberallerin din adamlarına olumsuz bakışına, Laissez-faire a nlayışına ve (Yahudi büyük i şa da mlarının şahıslarında somutlaştığı i ddia edilen) kapitalizme ka rşı idi. Bu parti, Schönerer'in Pa n-German a şırılarını da şemsiyesi altına toplamayı başaran Lueger'in başkanlığı döneminde Biz 1 Onlar karşıtlığını sürekli tahrik ederek ve 1848 ön­ cesi Viyana'sının sivil birli kteliğini (gemütlichkeit) ve cemaat ruhunu yücelterek, "popülist" bir platform oluşturmaya yöneldi (Bkz. Çizelge 11.3.2).25 1 880' li yıllar sonrasındaki siyasa l ve parlamenter hayatı büyük ölçüde etkileyen Çek u lu sa lcı siyasal ha reketini a şağıda , ulusal ve etnik sorunlar bağlamında inceleyeceğiz.

25 Lueger'in bu söylemi Imparatoru ve kilise hiyerarşisini tedirgin ediyordu; nitekim lmpara­ tor Lueger'in Viyana Belediye Başkanlığını, ard arda kazandığı beş seçimden sonra, ı897'de onayladı.

40

1

" Uz u n " XIX. Yü zy ı l d a O r ta A v r u p a : B ir Ha b s b u rg Uçlem esi

I I . 3 .4. Ulusal ve Etnik Sorunlar Yumağı imparatorlukta "milliyetler" sorunu, her zaman en üst düzeyde duyar­ lılı klar yaratmaya elverişliydi. Herhangi bir toplum kesimi kendi ulusal 1 etnik konumunun tehdit altında bulunduğu algısına ulaşmışsa, bi leşenle­ rinin toplumsal ve sınıfsal köken farklılıklarını bir yana bırakarak, "ulu­ sal dava" ardında sa f tutma eği limi sergiliyordu. 26 Bu bağlamda Avustur­ ya A lmanla rı'nı , Çek'leri, diğer ulusal azınlıkları ve Ya hudileri sırasıyla ele alacağızY

Avusturya A lmanları Bu kesim, incelediğimiz uzun za man kesitinin başlangıç yıllarında Alman ulu sa lcı lığına genellikle yanda ş değildi; İmparatora ve Katolik kilisesine sa dıktı. Kültürel gelişmişlik düzeyler inin görece yüksekliği ve kendilerini " devletin halkı" sayma eğilimleri dolayısıyla imparatorlukta güçlü bir toplumsa l konuma sahip bulunmalarını olağan karşılıyorla rdı. Ayrıca İmparatorluktaki tüm milliyetlerin toplumsal bakımdan en çok farklılaşmış olanları da Almanlardı. Bu nedenle, 11.3.3' de değindiğimiz üç büyük siyasal parti, özel bir ulusal program dolayımında deği l, sınıf çıkarları dolayımında oluşmuştu. Ancak bu kesimin Alman halkına dil ve kültür esa slı bir bağlılık d uyması ve "Alman Anavatanı"nın hangi coğ­ rafyayı içerdiğini sorgulaması doğaldı. 1 870' lerdeki ilginç bir geli şme (birleşik) A lmanya'nın Habsburg İmparatorluğu'nun çözülmesini istememesi ve Avusturya A lmanları'nın yükselen ulusa lcı duyarlılıkianna destek vermemesiydi. Ancak impara­ torlukta giderek a rtan ulusal gerilimler ve özelli kle Çek ulusal hareketi­ nin talepleri, bu kesimi tedirgin ediyordu.28 Almanların azınlıkta olduğu B ohemya' da ve Sloven nüfusun hızla arttığı güney i llerinde Alman kö­ kenli nüfusun öz varlığını koruma güdüsü daha da güçlüydü. Artan Ya­ hudi nüfusu ve XIX. yüzyıl sonuna doğru etkinleşen Siyonizm, Alman kökenli nüfusun tedirginliğini pekiştiren ek bir faktör oldu.

26 Bu nedenle ulusal bölünmeleri kucaklayan, tüm lmparatorluğa yaygın sınıftemelli örgütlen­ meler gelişemedi; Sosyal Demokratların bu doğrultudaki çabaları da çok başarılı olamadı. 27 Bu alt bölüm, esas itibariyle Jelavich (ı 9S7: SO - 99)'deki aniatıya dayanıyor. 2S Yukarıda değindiğimiz Linz Prograrnı ve Manifestosu (ıSS2), bu tedirginliğin izierin i açıkça sergiliyordu ( bkz. Dipnot 24). XVIII. yüzyılda Alman kökenl i nüfus payının çok yüksek ol­ duğu Prag'ın XIX. yüzyıldaki yoğun iç göçler sonrasında bir Çek kentine dönüşmüş olması Alman toplumsal belleğinde, hiç kuşkusuz, iz bırakmıştır.

Yön etilemeyen Bir imparatorluk ve Onun Başkenti Viyana,

ı848- ı 9 ı 4

1 41

Çekler Ayrıntılı olarak ele alacağımız bu kesim, Avusturya' daki ikinci büyük etnik topluluktu ve tarihsel Bohemya Krallığı'nı oluşturan üç bölgenin (B ohemya, Moravya ve Silezya'nın) ilk ikisinde nüfus çoğunluğuna sa hip­ ti . B ohemya'daki büyük toprak sahipleri, XVIII. yüzyıldan bu yana İm­ paratorluğun merkezileştirici politika larına karşı idiler; bu tutum XIX. yüzyılda Çek u lu sa lcıla rı tarafından da benimsendi. Çekierin siyasal talepleri, Bohemya ve Moravya'da toplam nüfusun ya klaşık 1 /3'ünü oluşturan Alman kökenlilerle eşit haklara sahip olmak ve eğitim 1 yönetim kademelerinde kendi dillerini ku llanmak üzerinde yoğunlaşıyordu. 1 860' da Ulusal Pa rti'yi (Narodni Strana) kuran "Ya şlı" Çekler daha çok büyük topraklıları, orta sınıfların va rlıklı kesimlerini, memurları ve meslek erbabını temsil etmekteydiler; tutucu, siyasette ih­ tiyatlı ve Habsburg hanedanına sadıktılar. 1863'den itibaren Ulusa l Parti içinde "Genç" Çekler adıyla bilinen bir fraksiyon oluşmaya başladı. Yaşlı ve Genç Çekler, sadece ulusalcı hareketin izleyeceği taktikler konusunda değil, dayandıkları toplumsa l taban itibariyle de farklılaşıyorlardı. Genç Çekler, 1874' de Ulusa l Libera l Parti (Narodni Strana Svobodomyslna) adıyla partileşti ve Ya şlı Çeklerden koptu. Bu yeni parti toplumsal des­ teğini esa s itibariyle zenaatkarlardan, köylülerden, ticaret erbabından ve seçkinliğin alt ba samaklarındaki meslek sahiplerinden a lıyordu; partinin ulusal vurguları epey güçlü ve toplumsa l reformlara da destek veren bir programı vardı. Seçme ve seçilme hakkını genişleten 1882 düzenlemesi Genç Çekleri güçlend irdi ve 1883' deki seçimler sırasında B ohemya Di­ et'inde kontrol Çek temsilcilerin eline geçti. 1891' deki parla mento seçim­ lerinde Genç'lerin başarısı, Yaşlı' la rın sonunu hazırladı. K remsier Parlamentosu'nun feshi, hanedanla i şbirliğini gözeten Çek p olitikasına ağır bir darbe indirmiş, Çek liberalleri ve radika llerinin gö­ rüş ayrılıkla rını derinleştirerek, çoğunu eylemli siyasetten uzaklaştırmış­ tı . Ekim İzinnamesi ve onu izleyen Şubat Beratı ile İmpa ratorluktaki si­ ya sal hayat canlandığında Çek liberalleri, soylularla i şbirliği imkanlarını aradılar ve bunun sonucunda Çek temsilciler Mayıs 1 861' de Reichsrat'a katıldılar. Ancak, federalist bir koa lisyon oluşturamadık ları için, 1 863' de Bohemya, 1864' de Moravya temsilcileri Reichsrat'tan çekildiler; bu ka rar­ larında Macarların Dea k önderliğinde sürdürdükleri pasif direnş etkili oldu (bkz. II L 2.4) . Reichsrat'taki boykota rağmen, 1861 -4'deki ya sal dü­ zenlemelerle yerel yönetimlere özerklik kazandırı lması Çek siyasetçile­ re yeni fırsatlar yarattı; Prag da hil, pek çok belde yönetimini ele geçiren Çekler, bu yönetimleri 'ulusal dava' için harekete geçirdiler.

42

1

" Uz u n " XIX. Yü zy ı l d a O r ta A v r up a : B ir Ha b s b u rg Uçlem esi

Çekleri n hanedana sadakatlerini ödüllendirmeyen ı 867 Uzlaşısı'na tüm Çek siyasetçileri karşı çıkmıştı. Başlangıçta R eichsrat ve yerel Di­ et'lerdeki boykotlar sürdürüldü ; ama zamanla bu tutumdan vazgeçildi; anılan platformlara katılarak her vesile ile Çekierin devlet kurma tarih­ sel ha kkını dile getirmek, merkezi hükümetten tavizler koparmak ve Çek topraklarında siyasa l ajitasyonu yoğu nlaştırmak yoluna gidildi. Agnew (2004:ı 33), ı 867-9ı dönemini pasif direnişten eylemli siyasete geçiş yıl­ ları olarak niteler. Bu politika değişikliği üç önemli tavizin kopa rılma­ sında etkili oldu: (i) ı 880' deki dil kararnamesi ile Çekçe, B ohemya ve Moravya'nın her yerinde resmi dairelerin halkla ilişkilerinde geçerli sa­ yıldı; (ii) ı 882' de P rag Üniversitesi Çek ve Alman Üniversitelerine bölün­ dü (bkz. IV.2 .4); (iii) ı 882-5 seçim kanunu reformları, seçmenliği vergi ödemeleri ile i li şkilendiren hükümleri gevşeterek, uygulamada Çekler a leyhine işleyen temsil eşitsizliklerini kısmen giderdi. ı 860'ların sonlarına doğru ulusalcı Çek siyasal ha reketi önündeki üç opsiyon şöyle özetlenebilir: (i) Bohemya Kra llığı'ndaki Alma nlarla eşit hakla r elde etmeye çaba harcamak; (ii) Macaristan Krallığı'ndan son­ ra İmpa ratorluğun Slavlarla meskun bölgelerini de yeni bir idari birime dönüştürecek üçül çözüm; (iii) İ mparatorluğun B ohemya'ya özerklik tanıması. Çek siyasal hareketinde yer alan grupların çoğu, Alma nlar ve Macarlar'ın üçül çözüme karşıtlığını gidermekteki güçlükleri gözönünde tutarak, üçüncü opsiyona ya kınla ştılar: Nüfus çoğunluğu Çeklerde oldu­ ğuna göre Bohemya Krallığı bölgesine verilecek özerklik, er ya da geç, bu bölgede bir Çek hükümetinin kurulması ile sonuçlanabilirdi. ı 890'lı yılların başında zirvesine u laşmış olan Genç Çekler'in siyasal gücü, daha sonra giderek a şınınaya başladı ve Ulusal Liberal Parti ı9oı seçimlerinde rakip Çek partileri ile ciddi bir yarışmaya girmek zorunda kaldı. Çek siyasal hareketi, XIX. yüzyıl sonu ve XX. yüzyılın başında (tıp­ kı iki onyıl öncesinin Alman ağırlıklı siya sal partilerinde izlendiği gibi) toplumsal farklılaşmaya paralel seyreden bir olgunlaşma süreci içindeydi. Bu dönemde kurulan partilerin başlıcaları, emekçi sınıf oyları için Sosyal Demokratlar'la yarışan Çek Ulusal Sosyalist Partisi (ı898), Katalik toplum­ sal duyarlılıklara hitap eden Hristiyan Sosyal Parti (ı899), Tan ıncılar Parti­ si (ı899-ı 905) , çoğunlukla "Gerçekçi Parti" adıyla anılan Çek İlerici Partisi (ı906)' dır. 29 ı91 1'e kadar Avusturya Sosyal Demokratlarının özerk bir kolu olarak çalışan Çek sosyal demokratlar, bu tarihten sonra ayrı bir partide 29 Bu parti ı900'de Tomas M asaryk ve arkadaşlarının kurduğu Çek Halk Partisi'nin Radikal ilerici Parti (1897)'den kopanlada b irleşmesi son ucunda oluştu.

Yön etilemeyen Bir imparatorluk ve Onun Başkenti Viyana,

ı848- ı 9 14

1 43

örgütlendiler. Alman kökenliler arasında da benzer tarzda bir partileşme örüntüsü izlendi . Siyasal partilerin çeşitlenınesi süreci, 1 907 seçimlerinde Ulusal Liberal Parti'nin önemli oy kayıplarına uğramasına yol açtı. 1 89 1 -1914 dönemi Çek siyasetinde etkili kesimlerin imparatorluk ile ilişkilerinde daha ılımlı ve tedrici bir yakla şımı benimsedikleri ve bunu "aşa ma lar p olitikası", ya da "pozitif siyaset" olarak adlandırdıkları izlendi (Agnew, 2004:147) . I Dünya Savaşı, bu pozisyonda köklü bir değişikliğe yol açmıştır (bkz. IV.2 . 5). Burada uzun bir parantez açarak şunu kaydetmeliyiz: 1870' li yıllar sonrası Avusturya'sındaki hükümet krizleri ve seçim kanunu deği şiklik­ lerinin pek çoğu Çek u lusalcılarının hükümetle giriştikleri siyasal mü­ cadele ve/veya pazarlı klarla ya kından ilişkilidir. Başlıca örnekler şöyle sıralanabilir: (i) Liberallerin kısa bir süre (Ocak 1 870 - Kasım 1 8 71) iktidardan uza k­ laştığı dönemde tutucu ve federalizme eğilimli Başbakan Hohenwart, u lusalcı Çek önderlerle müzakere ederek, Çek sorununun çözümü için bir plan hazırladı. Plan, Bohemya , Moravya ve Silezya'yı bir a raya ge­ tirerek, bu üçlüye özerklik tanıyor ve oluşacak özerk birimin dış si­ ya sete katkıda bulunmasının önünü açıyordu. Bu üçlü için ortak bir pa rlamento da olu şturulacaktı. Özellikle Almanların ve Macarların olumsuz tepkileri ardından tasarı rafa kaldırıldı; her iki tarafın ılımlı müzakerecileri itibar kaybına uğradı. (ii) 1878' de Avusturya'nın Bosna-Hersek'i işgal etmesi sonrasında gelişen siyasal krizle Liberaller i ktidardan uza klaştılar ve 1879' da Ba şbakan­ l ığa gelen Taa ffe, Avusturya hükümetinde ilk defa Alman olmayan bakanlara da yer verdi. Toplumdaki siyasal desteğini artırmaya ça lı­ şan Taaffe, diğer ulusal sorunlarla birlikte, Çek sorununu da çözmeye istekli idi. Taaffe'nin görev yılları (1 879 - 93) Çek ulusal hareketinin daha da güçlendiği yı llar oldu; ama çatı şmanın odağında bulunan ve Çek müzakerecilerin 'olmazsa olmaz' saydıkları dil sorunu (Çek di­ linin kamusal a landa kullanılma sı) kesin bir çözüme bağla na madı; A lman partilerinin (tümünün kontrol edilemeyeceğini algıladıkları) B ohemya topraklarını nüfus esasına göre Alman ve Çek bölgelerine ayırma önerisini de Genç Çekler reddetti. Çek tarafında müza kereleri y ürüten heyete etkinliği giderek yükselen Genç Çekierin alınmaması, Yaşlı Çekler ve Taa ffe adına büyük bir taktik hata oldu. Giderek daha da çatışmacı bir tutum içine giren Çekleri ve Almanları uzlaştırama­ yan ve yıpranan Taa ffe hükümeti seçmen tabanını genişleten seçim

44

1

" Uz u n " XIX. Yü zy ı l d a O r ta A v r u p a : B ir Ha b s b u rg Uçlem esi

reformu tasarısının gerçekleşmemesi üzerine görevden ayrılmak zo­ runda kaldı. 30 (iii) Tutucu bir koalisyona dayanan, ama Liberallerin de desteğine sahip Windischgratz hükümetinin (1893 -5) çöküşü , 'bardağı taşıran' bir mikro ulusal sorun yüzünden oldu: Slovenya'daki bir Alman kasaba­ sında Slovence eğitim vermesi öngörülen bir orta okulla i lgili ihtilafta hükümet Sloven tarafının talebini kabul edince, Liberaller desteklerini çekerek hükümeti düşürdüler. (iv) Badeni hükümeti (1895-19 00) göreve geldiğinde seçim reformu bütün ağırlığı ile gündeme taşındı ve yetişkin erkek nüfusu hemen tümüyle seçmen yapan yeni seçim kanunu yürürlüğe girdi . Bu ka nun uyarın­ ca yapılan 1 897 seçimlerinde dokuz Alman partisinin parlamentoda elde ettiği tüm sandalye sayısı, sa lt çoğunluk sayısının altında kaldı. Badeni, parlamentoda Çek temsilcilerinin desteğine ihtiyaç duyduğu için, 1 897'de yayınladığı iki kararname ile 1 901 yılına kadar B ohemya ve Moravya' daki tüm kamu görevl ilerinin hem A lmanca, hem Çekçe okur 1 yazar 1 konuşur olması kuralını koydu. Bu kararnameler Alman partilerin şiddetli muhalefeti yüzünden uygulanamadı; da hası, parla­ menter süreç gerilen siyasa l orta m yüzünden kilitlendi; Ba deni görevi bırakmak zorunda kaldı. (v) Badeni'nin ardından gelen von Körber (1900-4) hükümetinin görev yılla rında Reichsrat'ın çalışmaları fiilen askıya alınmış ve ülke ka­ rarnamelerle yönetilir duruma gelmişti. 1907' de tüm yetişkin erkek nüfusu seçmen olarak tanıya n ve dalaylı oylama yöntemini ortadan ka ldıran yeni bir seçim kanunu yürürlüğe girdi ve 1 907' deki seçim­ lerde 30'u aşkın parti yarıştı. Savaş öncesindeki son seçimin yapıldığı 191 1' de milletvekillikleri için yarışa n partilerin sayısı 50'nin üzerine çıkmış bulunuyordu.

Po l o nya lılar ve diğer ulusal azınlıklar 1 867 düzenlemesi ile Polanyallların çoğunlukta olduğu Ga liçya böl­ gesi Polonyalı soyluların kontroluna bırakıldı; böylece Galiçya'da önem30 Seçim reformunda ısrar eden İmparator ve danışmanları, mevcut seçim sisteminde ağırlık taşıyan orta sınıfların çok güçlü ulusalcı eği limiere sahip olduğunu, genişletilmiş bir seçmen tabanının bu eğilim leri törpüleyeceğini düşünüyorlardı. Hızlı sanayileşen Bohemya'da yeni işçileşmiş köylülerin Avusturya'daki siyasal rejim i baskıcı ve Alman kontrolünde saydıkları ve 'Almanlaşmamak'ta di rendikleri hatırlanırsa, bu beklentilerin bir yanılsama olduğu düşü· nülebilir. Nitekim, Agnew (2004: ıs3-4)'ün ı 907 ve ı 911 seçim sonuçları üzerindeki değerlen­ dirmesi, ulusalcı eğilimlerin başatlığını teyid etmektedir.

Yön etilemeyen Bir imparatorluk ve Onun Başkenti Viyana, ı848- ı 9 1 4

1 45

li bir nüfus payına sahip olan Rütenya lılar da Polonyalıların kontroluna girdi. Polonya dili yönetim, adliye ve orta öğretimin dili olarak tanındı. Liberal ler bu özerkliği 'sineye çekerken', Polonyalı soylular da bundan sonra Avusturya'nın tüm hükümetlerine desteklerini esirgemediler. An­ cak Polanya'nın siyasal önderleri, Avusturya, Almanya ve Rusya arasında paylaşılm ı ş du rumda bulunan Polanya'nın bir bütün olarak yeniden ku­ rulması amacından vazgeçmi ş değillerdi. Avusturya hükümeti, sadece kendi sınırları içindeki ulu sal sorun­ larla değil, Macar yönetimi a ltında bulunan Transilvanya ve Hırvatis­ tan-Slavonya' daki etnik azınlıkların Maca rla ştırılması ve seçme 1 seçil­ me haklarının sınırlanması eğilimlerinden kaynak lanan sıkıntılarla da uğraşmak zorunda kalıyordu. İmparatorluktaki Güney Slavları kı smen Avusturya'nın, kı smen de Macaristan'ın yönetimi altında bulundukları için birleşik bir cephe oluşturamıyorlar, ancak ulusa l-etnik sorunlar için için kaynamaya devam ediyordu. Öte yandan, 1 867 Uzlaşısı'nda yer alan ekonomik hükümlerin her onyılda bir gözden geçiri lmesi kuralı, bu göz­ den geçirmelerin yapıldığı yıllarda (1877, 1 887, 1 897 ve 1907) siyasa l ge­ rilimleri artıyordu; çünkü ikil çözüme ilke olara k karşı çık mayan Macar tarafı, söz konusu müzakerelerde ek avantaj lar elde etmekte ısrarlı davra­ nıyordu.

Yahu diler Görece daha fazla kentlileşmiş, dinsel törelerini sürdürmekle birlik­ te Alman toplumuna büyük ölçüde asimile olmuş, daha çok Viyana ve çevresinde yerleşik bir kesimdiler. XIX. yüzyılda uğra dı kları ba skı ve ayrımcılıklar dolayısıyla Çarlık Rusyası'ndan Avusturya'ya göç eden Ya­ hudilere ek olarak, birçok Yahudi de Maca ristan, Slovakya, Bohemya ve Moravya' dan ve 1 867 Uzlaşısı sonrasında Galiçya'dan Viyana'ya göçtü ve kent nüfusu içindeki Yahudilerin oranı hızla yükseldi (1870' de % 6.6, 1 880' de % 10. 1 , 1890'da % 1 1.0). iç göç, Viyana' daki Ya hudi nüfusunun giderek daha dengesiz yerleşimine ve kent içinde Yahudiliğe özgü fa rklı kültürel görünümlerin belirginleşmesine yol açtı. 1 848 Devrimleri sonrasının özgürleştirici ortamında Yahudilerin medeni haklarının garantiye a lınması, Viyana Yahudilerinin maddi ve kültürel gelişmesine büyük katkı sağla mıştı. Kentte orta sınıf ağırlıklı bir toplum oluşturan Ya hudiler, finans ve ban kacılık, toptan ve peraken­ de ticaret, kültür ve basın faaliyetlerinde çok etkindiler ve belirli meslek gruplarında (örneğin tıp ve hukukla ilgili olanlarda) çok yüksek bir oran-

46

1

" Uz u n " XIX. Yü zy ı l d a O r ta A v r up a : B ir Ha b s b u rg Uçlem esi

da yer tutuyorlardı. Alman kültür hayatına ve (Pan-German ve Hri stiyan Sosyal hareketler dışında ki) siyaset çevrelerine katılmak ve bu a lanlarda seçkinleşmekte ciddi güçlüklerle kar şılaşmıyorlardı (Jelavich, 1987:88-9; Maderthaner ve Musner, 2008: 1 46 -9). 1 880' li yı llarda Anti-semitizm güç­ lenmeye ba şladığında Avu sturya' daki Yahudi toplumunda bu eğilimiere karşı üç tür tepki ortaya çı ktı: (i) Ba şta Yahudi toplumunun önderleri ve asimile olmuş burjuvalar olmak üzere, bir kısım Yahudiler Anti-semitik eğilimleri görmezden gelmek ve Alman kökenli toplumla bütünleşme çabalarını yoğunlaştırma kta n yana i di ler. (ii) Burj uva ve orta sınıftan bazı Yahudiler, Liberal ve Sosyal Demokrat siyasal hareketler içinde yer a lara k ayrımcılığı önleyecek reformların gerçekleşmesi için çaba harcadılar (Friedjung ve Ad ler gibi). Bu tutum, asimila syon olasılığını dı şlamıyordu. (ii) Hem Anti-semitizme, hem de asimilasyona karşı çıkanla r Herzl'in ön­ derliğindeki Siyonist ha reketi desteklediler ve Siyonizm, yakın tarihli Yahudi göçlerinin Viyana' da yaratmaya başladığı ghetto'larda elverişli bir kültürel ve toplumsal taban buldu (Maderthaner ve Musner, 2008: 1 47; Schorske, 1 98 1 : 146-75); a ma inceled iğimiz dönemlerde Siyonizm, çok güçlü bir siyasal hareket niteliği kazanamadı.

11.3 . 5 . Emekçi Sınıf Siyaseti ve Kent Varoşları Marx, kapitalizmin XIX. y üzyıldaki geli şmesini gözlemler ve yorum­ larken şu saptamayı yapmıştı: "(G) öreli artık nüfusu, ya da yedek sanayi ordusunu her za man birikimin hacim ve enerjisi ile dengeli bir durumda tutan yasa, işçiyi sermayeye . . . sıkı bir şekilde bağlar. Sermaye birikimi­ ne karşılık gelen bir sefa let birikimini gerektirir. Şu halde, bir kutuptaki zenginlik birikimi, aynı zamanda, öteki kutupta ki, ya ni kendi emeğinin ürününü sermaye olara k üreten sınıfın yer aldığı karşı kutuptaki sefa­ let, acı, kölelik, cehalet, va hşileşme ve manevi bozulmanın birikimidir (Marx, 201 0: 623 -4). Maderthaner ve Musner (2008 : 67) Avu sturya'nın kentleri ve özellikle Viyana bağlamında neler olduğunu şöyle özetliyor: "Sermaye kırsal varoşları içine a ldığında, yani eski toplumsal ilişkileri ve rolleri çözüp yeniden yapılandırarak a şağı sınıfla rdan erkek ve kadın iş­ çiler ürettiğinde kendi karşıtını yarat(tı): Parça lanmış ve yönlendirilme­ miş p otansiyel ajitatörler topluluğu, serseriler, aylak lar ve fahi şeler". Varoş emekçi lerinin isyan kültürü, bir sürü uyumsuz öğeyi aynı anda içinde

Yön etilemeyen Bir imparatorluk ve Onun Başkenti Viyana,

ı848- ı 9 ı 4

1 47

taşıyordu: Gelişmekte olan sınıf bilinci yanında bilinçsizlik, küsegenlik ve kayıtsızlık, ahlaka bağlı kalma ve sapkınlık, ilkelere bağlılık ve anarşist pratikler, varoşa özgü küstahlık ve saygısızlığın kırsa l tutuculuk üzerine oturması vb. (Ma derthaner ve Musner, 2008: l l 8) . Bir amaçtan ve strate­ j iden yoksun olduğunda , çetin yaşama şartla rının bu emekçileri ölçüsüz şiddete yöneltınesi şa şırtıcı değildi. Sosyal Demokratlar, sokaktaki potansiyel enerjinin farkında idiler ve bundan toplumsal dönüşüm için yararlanmak istiyorlardı. 1 8 80'lerde ve özellikle 1890'larda Sosyal Demokratların siyasal mücadelesi, bir yandan emekçilerin çalı şma şartlarının iyileştirilmesine, öte yandan siyasal ve kültürel hayata katılım düzeyinin yükselmesine (seçme ve seçilme kısıt­ larının kaldırılma sına , belediyelerde yönetimin demokratikleşmesine, genel eğitimin ve kamu hizmetlerinin yaygınlaşmasına) odaklanıyor, bu amaçla kısa süreli ve ba şarılı tepki eylemleri ya da toplu direnişler de ör­ gütleniyordu. Ancak iki örnek olay, bu konuda her zaman başa rılı olamadıklarını düşündürüyor. Bunlardan ilki 1 88 8' deki Viyana Tramvay İşçileri grevi idi. Grevi organize eden Sosyal Demokratların önderi Adler, i ş ihtilafına ulusal ölçekte önem ve simgesel bir anlam kazandırmaya ve eylemin ya­ sal sınırları a şınamasına çaba harcıyordu. Anca k Tra mvay Şirketi'nin grev kırıcı vasıfsız i şçileri istihdam etmeye yönelmesi ve güvenlik güçlerinin emekçi toplantılarını ve gösterilerini bastırarak tutuklamalara girişmesi, i şi çığırından çıkardı; şiddet olayları patlak verdi. Özellikle Ottakring, Hemals ve Favoriten' de binalar yıkıldı, dükkanlar yağmalandı, taşınır-ta­ şınmaz bir sürü eşya tahrip edildi (Maderthaner ve Musner, 2008: l l9 -24). 1 900'lü yıllarda parlamenter siyasal hayat tıkandığında Sosyal Demok­ ratlar, protesto mitingleri i le sokağa daha çok yönelir oldular. Eylül 191 1' de Viyana'da düzenlenen bir mitingde parti, protesto yürüyüşüne kesin bir güzergah çizemedi; kent iç çekirdeğinde güvenlik güçleri ile yürüyüşe ka­ tılanlar a rasında ciddi çatışmalar oldu. Gerilim hızla emekçi semtlerine ve özellikle Ottakring'e taştı. Ticari binaların tahrip edilmesi ve yağma­ lanmasına ek olarak, ilk ve orta öğretim okulları ve kamusal binalar da ya kılıp yıkıldı. İsyan ha lindeki emekçilerin böylesi tepkileri, bu binaları çağdaşlığın kendi üzerlerinde disiplin ve kontrol sağlama aygıtları olarak algıladıklarını gösteriyordu (Maderthaner ve Musner, 2008: l l -21). O ttakring' deki şiddet olayları, önde gelen Sosyal Demokrat siyasetçi­ lerio de sert eleştirilerine yol açtı. Örneğin Renner, şu düşünceleri dile ge­ tirdi: "Bu (yoksul ve umutsuz) insanları kurtarmak ve onları durmaksızın

48

1

" Uz u n " XIX. Yü zy ı l d a O r ta A v r u p a : B ir Ha b s b u rg Uçlem esi

yeniden üreten menfur kapitalizm canavarını öldürmek, proletaryanın en kutsal amaçlarından biridir. (P roletarya) bu insanlar için yürüyebilir, ama onlarla birlikte değil" (aktaran: Maderthaner ve Musner, 2008: 97; vurgu özgün metindedir).3ı

11.3 .6. Liberaller İçin Kısa Bir Bilanço Liberal siyasetin Avusturya' daki egemenliği epey kısa (ya klaşık üç on­ yıl) sürdü. Liberaller bu dönemin ya klaşık 20 yılında (1 860-79) iktidarda idiler. Bu evreyi izleyen ikinci 20 yılda (1879-1900) ya iktidar koalisyon­ larını paylaştılar; ya da bu koalisyonlar dı şında kalınakla birlikte ülke yönetimini parlamenter süreçlerle, ya da yerel yönetimlerdeki ağırlıkla­ rıyla etkileyebildiler. 32 1900' de Anayasal sistemin çöküşünden I. Dünya Savaşı'na ka dar geçen sürede Liberaller i ktidara sahip olamadı. Oysa 1848 Devrimlerinin Avusturya' daki öncüller i olan Liberaller siyasal hayata büyük umutlarla girmişlerdi: Liberal görüşlerden türeyen ilkeler ve programlar feodal kalıntıları silip süpürecek, parlamenter mer­ keziyetçilik aristokratik federalizmin, bilim boş dinsel inançla rın yerine geçecekti.33 Alman kökenli Avusturyalılar, İmparatorluğun görece azge­ lişmiş halklarına önder olacaklar, laissez-faire anlayışı girişim ve liya kati ekonomik get irinin temel ölçütü kılacaktı. Bu umutların tümden boşa çıkmadığı teslim edilmeli dir: (i) Liberaller, yığınların toplumsal enerjisi önündeki engelleri önemli ölçüde kaldırmış, ekonomik ve siyasal çağdaşlaşmanın önünü açmışlardır; ancak burjuvazi­ nin iktidar tekelini oluşturamaması aristokrasi ile uzlaşmayı ve ona taviz vermeyi zorunlu kılmıştır. (ii) Anayasal monar şinin temsil ettiği kanun devleti a nlayışının yerleşmesi ve yurttaşlık haklarının tesisi Liberallerin başarı hanesine yazılmalıdır. (iii) Ya rgıda ve eğitimde laikleşme, uzun ve kararlı bir mücadele ile gerçekleştirilmi ştir. 3ı Ottakring semtinde emekçiler tarafından çok sevilen Sosyal Demokrat siyaset adamı ve ajita· tör Schuhmeier için partinin önderi Adler şu sözcükleri kullandı: "(Schuhmeier) bir tür gü· rültülü fırsatçılıkmayalandırıyordu; bu "Vahşi Batı" (kasdettiği V iyana'nın batı varoşlarıdır, O.T.) dışında uygulanabilir bir şey değildi . . . Çok yetenekli bir demogog, ama sorunlarımızı aniayacak sağduyudan yoksun" (aktaran : Maderthaner ve Musner, 2008: ı40). Viyana'nın yoksulları ve ortahalli leri Şubat 1 913' de siyasal bir cinayete kurban giden Schuhmeier'e yak­ laşık yarım m ilyon kişinin katıldığı bir cenaze töreni i le veda ettiler. 32 Hristiyan Sosyal Parti'nin başkanı Lueger'in ı895'de Viyana'da Belediye Başkanlığı seçimini kazanması (ve ı897'de resmen atanması) Liberallerin siyasal gerHeyişinde simgesel önem ta­ şır. 33

ı860-S döneminde İçişleri Bakanı olan Liberal devlet adamı von Schmerling'in şu sözle­ ri anılmaya değer: "Bekleyebi liriz. B ilgi özgürleştirir" ("Wir können warten. Wissen macht fret'). Toplumsal değişmenin Schmerling gibi beklerneye niyeti yoktu.

Yön etilemeyen Bir imparatorluk ve Onun Başkenti Viyana, ı848- ı 9 1 4

1 49

Ne var ki, bu ba şanlara ulaşmakta etkili olan politikalar, kendi çelişki­ lerini yaratarak liberal iktidarın çöküşünü hazırladı. Çağdaştaşma strateji­ sinde A lman ulusalcılığının ideolojik desteğini aramak, diğer milliyetterin özerklik taleplerini harekete geçirerek hükümeti güçsüzleştiriyor; bunun karşıtı bir tutuma yönelmek ise Alman kökenli küçük burjuvaların Libe­ ralleri ülkeye i ha netle suçlamalarına yol açıyordu. Laissez-faire üzerindeki aşırı vurgu, yeni toplumsal ayrışmaların ve devrimci sosyalist mücadele­ nin zeminini oluşturuyordu. Yargı ve eğitimi dinsellikten çıkarma k ise tutucu köylülük ve zenaat erbabının tepkilerini çekiyordu; bu sınıflar için liberalizm kapitalizmle, kapitalizm ise (onu cisimlendirdiği ileri sürülen) Yahudi tüccar ve finansçıların sömürücü 1 fesatçı eylemleri ile özdeşti. Öz­ gürleşmesi ne katkıda bulunduğu Yahudiler bile XIX. yüzyıl sonuna doğru liberalizmden uzaklaşmaya başlamışlardı (Schorske, 1981: 1 16 - 8). Para doksal bir biçimde bu çelişkileri a şmanın yolu, ba şta seçme ve se­ çilme hakkının geni şletilmesi olma k üzere, toplumun özgürleştirilmesi ve siyasal katılımın derinleştirilmesinde, eşitlikçi politikaların izlenme­ sinde, kilise ve soyluluğun gücünün daha hızlı bir biçimde a şındırı tma­ sında a ranabilirdi. Liberallerin radikal-demokratik ta leplere arka çıka­ cak, vasıflı i şçiler ve alt-orta sınıflara açılımı gerçekleştirecek etkili bir "sol kanat"tan yoksunluğu, bu siyasal hareketin toplumsal tabanını geniş­ letmesini engelledi. Liberallerin bir diğer başarısızlığı da i şlerliği olan ve "çatışma yönetimi''ne elveri şli bir siyasal modeli kura mayışlarıydı (Ma­ derthaner ve Musner, 2008: 1 28 -32). 1 1 . 3 . 7 . Avusturya'da Liberal İktisat XVIII. ve XIX. yüzyıllarda Alman iktisat düşüncesi, a na akım İngiliz liberal iktisad rnda n farklı bir söylem benimsedi. Kuramsal a ra ştırmala­ rın temeline üretim, bölüşüm ve değer gibi kategorileri yerleştiren Smith 1 Ricardo 1 Mill çizgisinden farklı olarak, Alman iktisatçıların ilgisi, çeşitli insa n ihtiyaçlarının kamu düzenine aykırı düşmeyecek bir iktisadi örgüt­ lenme ve i şleyiş içinde nasıl karşı lanabileceği üzerinde yoğunlaşmaktay­ d ı . Böyle bir söylemin XVI II. yüzyıldaki somut ifa desi olan kameralizm

(cameralwissenschaft) i ki temel bileşene dayanıyordu34: (i) devletin top­ lum düzenini ve ortak refahı kollayan basiretli politikaları (polizeiwis­ senschaft) ve (ii) tekil birey veya birimlerin karar a lanına bırakılmış olan iktisadi eylemler (ökonomie). Doğal olarak bu anlayış, hem kullanılan ter34 Grek-Latin köken li camera sözcüğü, yukarıda kullanıldığı bağlamda 'ülkenin yönetildiği mekan' anlamına gelmektedir.

50

1

" Uz u n " XIX. Yü zy ı l d a O r ta A v r u p a : B ir Ha b s b u rg Uçlem esi

minoloji, hem de içerik itibariyle kamu yönet imi ile iç içe olan bir iktisat evrenini yansıtıyordu. Böyle bir anlayışa bağlı olan Avusturyalı i ktisatçı J oseph von Sonnen­ fels (1732-1 81 5) , İktisadi Politika, İktisadi Eylemler ve Finansın İlkeleri

(Grundsiitze der Polizei, Handlung und Finanzwissenschaft, 1 76 5-7) adlı eserinde geçim araçlarının çoğaltılması ve ka mu finansmanının en uy­ gun biçimde karşılanmasını da içeren iktisat politikaları kümesini ' devlet yönetme bilimi' (staatwissenschaft) ola ra k adlandırmaktaydı35. Von Son­ nenfels, Adam Smith gibi, merkantilizmi eleştirmesine ve manüfaktürde i şbölümünün önemini vurgulamasına rağmen, Smith' den temel bir nok­ tada ayrılıyordu: Smith, kapitalist toplumda ekonomik hareketliliği ya­ ratan ve sürdüren otonam bir mekanizmanın varlığına i şaret etmekte ve hükümetlerin bu " doğal özgürlük sistemi"ne olabildiğince az müda hale etmesini savunmaktaydı. Oysa Sonnenfels'e göre, basiretli bir kamu yöne­ timinin yokluğunda ekonomik hareket değil, ancak kargaşa ve çöküş söz konusu olabilirdi (Tribe, 1995:22-4). Smith'in baş eseri Ulusların Zenginliği (1 776) fazla gecikmeden Al­ mancaya çevrildi; ama Smith'in temel görüşleri Alman iktisadi söylemine tedricen nüfuz etti. Dolayısıyla, Kameralist geleneğin izleri XIX. yüzyılda tümüyle ortadan kalkmadı. 1 820'li ve 1830'lu yıllarda Alman ikti satçıla­ rın önemli bir kesimi (örneğin Friedrich List (1779-1846) ve Adam Mül­ ler (1779-1829)), K lasik iktisactın öncü ilkesi ' karşılaştırmalı üstünlükler'in yönlendirdiği uluslararası ekonomik düzenin, sanayileşmenin yaygınlaş­ ması ile birlikte, işlerliğini yitirdiği kanısındaydılar. Onlara göre, İngiliz çı­ karlarını koruma ve sürdürmenin aracı ha line gelen bu " kozmopolitik" dü­ zen, yerini gelişen ulusal ekonomilerin önünü açacak bir düzene bırakma­ lıydı. Ancak ABD' de Alexander Harnilton (1 755?-1804) ve Daniel Raymond (1786-1 849)'un formüle ettiği korumacı iktisat anlayışı, Kıta Avrupası'nda 1 870'li yıllardaki kriz ortamına ka dar önemli bir siyasal destek bulamadı (Tribe, 1 995:3 5-65). Klasik i ktisada yöntem açısından yöneltilen bir diğer önemli eleştiri de XIX. yüzyılın ortalarından itibaren Alman Tarihsel İkti­ sat Okulu'ndan geldi36. Bu eleştirinin özünde toplumsal kurumların zaman 35 Aydınlanma hareketinin Avusturya'daki temsilcilerinden, hukuk ve edebiyat alanındaki ça­ lışmaları ile de tanınan von Sonnenfels'in bu eseri, sonuncusu ı8ı9' da olmak üzere, sekiz defa bası ldı . 36 Wilhelm Roscher (ı8ı7-94)'in Tarihçi Yönteme Göre İktisat Politikası Dersleri adlı eseri, bu okulun birinci kuşak i ktisatçılarının ilk manifestosu sayılmaktadır; ancak bu eserdeki görüşlerin çoğu, ı830'1u ve ı840'1ı yıllarda başka A lman iktisatçılar tarafından da dile getirilmişti (Tribe, ı 995: 66-8) .

Yön etilemeyen Bir imparatorluk ve Onun Başkenti Viyana,

ı848-ı914 1 5 1

ve mekan içindeki değişkenliği dolayısıyla, iktisat kuramının evrensel ol­ mayan, 'göreli' önermeler geliştirebileceği kanısı yatıyordu. Avusturya' da liberal siyasetin çok etkili olduğu yaklaşık üç onyıllık dönemin başlangıç yıllarında belirli bir iktisadi düşünce a kımı başat ko­ numa erişemedi; ancak tarihseki okul ve geçmişten süregelen kururnsaler görüşler hala güçlüydü. İktisat politikalarının uygulanmasında ise, 1 84851 döneminde Ticaret ve Bay ındırlık Bakanlığı, 1 8 5 5 -60 döneminde Ma­ liye Bakanlığı yapan Karl Ludwig von Bruck (1798-1 860)'un temsil etiği liberal anlayış ön plana çı ktı. Bu politika lar önündeki en büyük handi­ kap , A lmanya'nın (Av usturya mallarının ülkeye girişini güçleştiren) ti­ caret p olitikaları ve Almanya ile Avusturya arasında 1 860'larda yaşanan siyasal ihtilaflardı. Carl Menger (1840-1921)'in İktisadın İlkeleri (Grundsdtze der Volk­

swirtschaftslehre, 1 871) adlı eseri ile oluşma a şamasındaki neokla sik ikti­ sada getirdiği önemli katkı ve 1 870'li yıllarda Menger ile tarihseki okulun genç kuşak yazarlarından Gustav von Schmoller (1838-1917) arasındaki yöntem tartışma la rı kritik bir dönemecin a şılmasını sağladı. 1 8 80'li yıllar ve sonrasında tari hseki okulun ana ka nadı, Avusturya'daki etkisini gi­ derek yitirdi ve neoklasik çizgideki 'Avusturya Okulu'nun ilk kuşağının görüşleri yaygınlaştı37• Bu kuşağın üç seçkin temsilcisi Carl Menger, Eu­ gen Böhm-Bawerk (1851-1914) ve Friedrich von Wieser (1 851 -1926) 1 880'li yıllar ve sonrasında, akademik uğra şıarına ek olarak, kamu yönetimi ve siyasette de önemli görevler üstlendiler38• Adı geçen üç iktisatçıyı XIX. yüzyılın ikinci yarısında Avusturya' da geli şen liberal kültür ortamının (diğer örneklerini izleyen bölümlerde inceleyeceğimiz) gecikmiş, fa kat ışıltılı a dları arasına katmak yerinde olacaktır. Avusturya Okulu'nun 1 870'li yıllar sonrasındaki yükselişine rağmen, tarihseki akım bağlamında ele alınması gereken ve gelişen kapitalizmin emekçi sınıflar üzerindeki yıkıcı etkilerini sosyal reform politikaları ile dengelerneyi öneren kürsü sosyalizmi (kathedersozialismus) ile onun bir versiyonu sayılabilecek olan devlet sosyalizmi (staatsozialismus), hem Almanya' da, hem de Avusturya' da etkili oldu. Bu anlayışın ba şlıca temsil37 Tribe (1995:66), tarihseki okulun Avusturya'da etkinliğini yitirmesi sonucunda Avusturya - A lmanya sınırının, siyasal olduğu kadar, entelektüel bir nitelik de kazandığını kaydetmek­ tedir. l848-ı9I4 döneminde Avusturya ve A lmanya' daki iktisat düşüncesi arasındaki yoğun etkileşim hatırlanı rsa, bu görüşü abartmamak daha uygun olur. 38 Menger, l880'lerin sonlarına doğru Avusturya'daki parasal sistemde reform yapılması i�in kurulan komisyonun başkanı idi; bu görevin ardından para ve sermaye teorisi alanlarında ilgin� eserler yazdı. Böhm-Bawerk, l 895-ı904 döneminde, belirli aralıklarla, ü� kez Maliye Bakanlığı görevini üstlendi . Wieser ise, 1917-8 döneminde Ticaret Bakanlığı yaptı .

52

1

" Uz u n " XIX. Yü zy ı l d a O r ta A v r up a : B ir Ha b s b u rg Uçlem esi

cilerinden iktisatçı ve siyaset adamı Adolph Wagner (ı835-ı9ı7), ı858-63 döneminde Wiener Handelsakademie'de öğretim üyeliğinde bulunmakla birlikte, akademik (ve daha sonra siyasal) hayatını daha çok A lmanya' da geçirdi. Devleti "ulusun dayanışması"nın bir orga nı sayan Adolph Wag­ ner, Alma nya ve Avusturya' daki sosyal p olitika inisiyatiflerini yönlendi­ ren öncüler arasında sayılır. Aynı anlayışa bağlı olan sosyolog ve siyasal iktisatçı Albert Schaffle (183 ı -ı 903), ı871' de kısa bir süre Avusturya' da Ticaret Ba kanlığı görevini üst lendiyse de, esas itibariyle Almanya' da yerleşikti. ı 855-85 döneminde Viyana Üniversitesi'nin kamu yönetimi ve u lusal iktisat profesörü L orenz von Stein ( 1 8 ı 5 -90), tarihseki Gustav von Schmoller'in sert eleştirilerine muhatap olsa da, tarihseki okulun gö­ rüşlerine çok da uza k olmayan bir devlet sosyalizmi yandaşı idi (Tribe, ı 995:72). 39

I I . 4 . AVU S T URYA V E V i YANA' DA Ki SANAT ORTAM I NA BAKlŞLA R 11 . 4 . 1 . XIX. Yüzyı l Avrupası'nda P lastik Sanatlar : "Sürekli Devrim" XVIII. yüzyılın son çeyreğincieki "çifte" devrim (İngiltere' deki sanayi devrimi, Fransa' daki siyasa l devrim) XIX. yüzyıl Avrupa sı'nda tüm sa­ nat dallarını köklü bir biçimde etkiledi. Bu kitap bağlamında bu etkilerin plastik sanatlar ve özellikle resim sanatına ilişkin olanları üzerinde du­ racağız. Gombrich (1980: Bölüm 24)'e göre anılan toplumsal devrimler, plastik sanatlarda 'gelenek'i k ırarak sanatçıya üslup ve konu seçme özgür­ lüğünü kaza ndırdı. Resim sanatı bağlamında, XIX. yüzyılın üç sanatsal devrim dalgasına tanı k olduğu söylenebilir. XIX. yüzyılın ilk yarısında izlenen birinci dalga, üslup seçimi ile ya­ k ında n i lişkili olup, sana tçıyı bazı temel tercihlere yöneltmiştir. İngiltere örneğinden hareket edi lirse resim sanatçısı ya Turner (1775-ı8 5ı) gibi de­ vingen, dramatik etki lere alabildiğine açı k bir 'ozan' olma , ya da Cons­ table (ı 776-ı837) gibi saptanmış bir konuya bağlı kalarak o konuyu özenle i şleme yolunu seçecektir. Aynı temel tercih, kısa bir süre sonra giderek XIX. yüzyılda resim sanatının merkezi haline gelen Fransa' daki Delac39 Küçültücü bir ima taşıyan kürsü sosyalizmi deyimi, söz konusu akım içinde yer alan yazar­ ların çoğunlukla akademi k kökenl i olmalarına atfen kullanı lmıştır. Kürsü sosyalistleri, eser­ lerinde sınıf analizlerine başvurmakla ve ekonomiye kamusal müdahalelerin artışını olumlu bulmakla birlikte, özde tutucu ve Marksizme karşı idiler.

Yön etilemeyen Bir imparatorluk ve Onun Başkenti Viyana, ı 848

-

ı 9ı 4

1 53

roix (1798-1 863) 1 Ingres (1780-1 867) i kileminde söz konusu olacaktır. Delacroix çizim yerine renge, bilgi yerine hayal gücüne öncelik tanırken, Ingres klasik ustalar Rafaella ve Poussin'in izinde mükemmeliyeti yeni­ den üretmenin peşine düşecektir. İ kinci da lga, 1 850'lerde ve 1860'larda yaşa ndı ve Millet (1 814-75) ve Courbet (1819-77) gibi sanatçılar, Flama n ressamlarının "janr resmi" ge­ leneğinin uzantısında "gerçekçilik"e ulaştılar.40 Gerçekçi okul, sıra dan insa nların sadece janr resmine konu olmamaları gerektiğini düşünerek, zarafeti değil, gerçeklik ve içtenliği ön plana çıkardı. İçtenlik a rayışının İngiltere' deki yansıması Ön-Rafaello'cu akıma bağlı sanatçılarda (örne­ ğin Rossetti (1828 -82)'de) izlendi . Üçüncü da lgayı 1 860'lı ve 1 870'li yıllarda izlenimciler (Manet (183283), Monet (1840-1926), Renoir (1 841-1919) , Pisarro (1830 -1903) vb) ha­ rekete geçirdiler ve izleyicilerle sanat eseri a lıcılarının ba şlangıçtaki an­ layışsızlıklarını aşarak, 1880'li yıllarda kesin bir başanya ulaştılar. Bu ba şarıyı kolaylaştıran iki şey, (i) fotoğrafın yayılması ve (ii) renkli Japon estampları oldu. Fotoğrafın daha iyi ve ucuza yaptığı bir işlevi resim sa­ natçısından beklerneye gerek kalmamı ştı; sanatçı artı k yeni arayış ve de­ neyimlerin peşine dü şmeliydi . Japon estampları ise, Batı resim sanatının a ka demik kurallarına meydan okuyan Doğu'lu bir geleneği sana tsevedere tanıttı. Bu atılımlar, yüzyıl sonuna doğru sanatçılara yeni ufuklar açtı; Cezanne (1839-1 906) kübizmin, Van G ogh (1853 -90) ifa decilik (expressi­ onism)' in, Gauguin (1848-1 903) ise i lkelcilik (primitivism)' in habercileri oldular (Gombrich, 1980: Bölüm 25 -26). Toplumsa l devrimler, sanatçı i le sanat a lıcısı a ra sındaki ilişkinin ni­ teliğini de değiştirdi. Sanatçı artık istekleri belirli tekil sanatçı dostu 1 koruyucusuna birebir muhatap olmak yerine, sergiler aracılığı ile sanat a lıcısına ulaşınaya zorla nıyordu. Tekil sanat dostu 1 koruyucusunun ol­ dukça iyi belirlenmiş talep ve beklentilerinin sanatçıya sağladığı güven­ lik duygusu giderek ortadan kalktı ve sanatçının beğenisi ile sanatseverin gelenek izinde biçimlenm iş beğenisi birbirinden ayrıştı. Böylelikle öncü sanatçılar, sık sık kendilerinin toplumdan dışlandıkları izlenimini edi­ nir oldular. İkinci önemli geli şme ise, yükselen kapita li st düzenin sınıflı toplum yapısında seçkin 1 yüksek sanat ürünleri dışında kala n ve sıradan insa nların i lgi duyduğu popüler kültür ve sanat ürünleri için yığın piya­ salarının oluşması idi. Teknolojik ilerlemenin kazanımları bu piyasaların 4 0 Okura açıklayıcı bir not: Toplum kesimlerinin güncel yaşam larını betimleyen resim türüne "janr resmi» deni liyar (Turani, ı979:4ı9).

54

1

" Uz u n " XIX. Yü zy ı l d a O r ta A v r up a : B ir Ha b s b u rg Uçlem esi

oluşmasını kolaylaştırdı (Hobsbawm, 1 987: Bölüm 9). Bu yazıyı belirli sı­ nırlar içinde tutahilrnek için bu tür ürünleri incelememizin dışında bıra­ k ıyoruzY

I I . 4 . 2 . Avusturya ve Viyana'nın Özgün lükleri Avrupa genelinden Avusturya özeline, oradan da Viyana kentinin küçük-dünyasına inildiğinde birkaç önemli noktayı vurgulamakta yarar vardır. Bunlardan ilki, Avusturya'nın siyasal ve ekonomik çağdaşlaşma­ daki gecikmesinin sanat a lanına da yansıdığıdır. Schorske (198 1 : xxvi­ ii)'ye göre Fra nsa'daki liberalizm sonrası çağdaşlaşma sorunu burjuvazi­ nin bazı kesimlerinde eleştiriye açılahilmiş ve böylece öncü sanatçıların yetişmesine elverişli bir özgürlük ve yaratıcılık ortamı doğabilmiştir. Bu tür gelişmeler Avusturya'da anca k 1 890'lara doğru, siyasal ve toplumsal farklıla şmanın ardından izlenmiş, yeni ve üst-orta sınıfların değer yargı­ larından kopmuş bir sanat kültürü böylece oluşabilmiştir. İ kincisi, Viyana'lı orta sınıflar için sanatın i şlevidir. Bu bağlamda yüz­ yılın son çeyreğinde giderek belirginle şen üç i şlevden söz etmek müm­ kündür: (i) ari stokratik zarafet dünyasına yüksek kültür yoluyla nüfuz etmeye çalışmak; (ii) sanatı hayatın tatsız gerçeklerinden uzaklaşmanın bir aracı saymak ve (iii) özel hayatın kalitesini artırma k. Bu işlevlerin so­ nuncusuna atıfta bulunurken, Viyana'nın toplumsal hayatında her za ma n müstesna bir yer tutmuş olan sanat müziğinden söz etmek gereklidir. Bots­ tein (198 5:8 - 1 1) sanat müziğinin toplumdaki yeri konusunda 1860'lardan sonra gerçekleşen sekiz önemli değişime dikkat çeker: (i) müzik hayatı­ nın kurumsa llaşması;42 (ii) halka açık konserlerin halk - sanat müziği iliş­ kisinde artan önemi; (iii) müzik hayatının profesyonelleşmesi ve bunun uzantısında (iv) a matör müzisyenlerin ev ortamına çekilmesi, a matörle­ rin icra standartları ve beklentilerinin gerilemesi; (v) halka açık konserle­ re gidenlerin sayısındaki hızlı a rtış; (vi) 1 875'den sonra sanat müziğinin çok önemli bir çalgısı haline gelen piyanonun orta sınıfların satınalma gücüyle erişilebilecek bir konuma geçmesi43; (vii) dinleyicilerin müzik kültürü ve müzik yazılarına gösterdikleri i lginin artması ve (viii) müzik ve konser hayatının a rtan ölçülerde ticarileşmesi. B öyle bir toplumsal ta4 1 Viyana bağlamında popüler kültür ürünleri ve bwıların alıcıları için bkz. Maderthaner ve Musner (2008: Bölüm 8). 42 Bu kurumsallaşmayı sağlayacak kamusal 1 yarı-kamusal kuruluşlar, 181 2-60 döneminde oluşturulmuştur. 43 Konsol tipi piyanoların imalatında 1860-75 döneminde gerçekleşen önemli tekni k gelişmeler söz konusu erişilebilirliği hızla artırdı (Botstein, 1985:9-10).

Yön etilemeyen Bir imparatorluk ve Onun Başkenti Viyana, ı848- ı 9 1 4

1 55

b an üzerinde klasik müziğin s o n büyük ustaları Wolf (1860 -1 903), Malıler (1860-191 1) ve R. Strauss (1864-1949) ile klasi k müziğin tona! düzenini zorlayan Schönberg (1 874-19 51) ve öğrencileri Berg (1 885-1935) ve Webern (1883 - 1 945)'in kariyerlerinin k ısa ya da uzun bir diliminde Viyana sanat çevresinin yıldızları arasında yer almaları sürpriz sayılmamalıdır.44 Üçüncü önemli gözlem, i ncelediğimiz za ma n kesitinde Viya na' da yüksek kültürün taşıyıcısı seçkinler arasında üst düzeydeki i letişim ve birlikteliktir. Oysa , XIX. y üzyı lı n büyük Batı kentlerinde aka demik 1 estetik 1 edebi değerlerin taşıyıcısı aydı nlar epey ayrışmış, üst- or ta sı­ nıflara yabancılaşarak profesyonel 'cemaatler' halinde yaşar duru ma gelmişlerdi. Viyana'nın bu özelliği, farklı bilim ve sa nat dalları arasında çapraz beslemeleri özendiren ve sinerji yaratan bir faktördü; belirli dal­ larda uzmanlaşmış aydı nların d iğer seçkinlerden koparak kendi öncü alt-kültürlerinde yoğunlaşmaları Viyana' da çok daha sonra gerçekleşti (Schorske, 1981: xxvii) . D ördüncü olarak, Arts and Crafts a d ı ile bilinen akımın yerel yansıma­ ları üzerinde durmak gerekir. Ta şıdığı büyük önem dolayısıyla, bu hususu aşağıdaki alt bölümde ayrıca ele a lacağız.

I I .4.3 . Arts and Crafts Hareketi'nin Avusturya'daki Yansımaları XIX. yüzyılın tüm Avrupa ülkelerinde sa natçılar, sanata toplum ha­ yatında daha geniş bir rol kazandırma uğraşı içinde bulunuyorla rdı. Viyana' da da gü ndelik kullanım nesnelerinin (örneğin kitaplar, mobil­ ya, seramik ve gümüş eşya vb.) tasarım ve imalatını iyileştirerek özel ha­ yatın ka litesini artırmak için belirli bir duyarlılık seziliyordu. Ama bu duya rlılığın ardında başka kaygılar da va rdı. Becerili zenaatka rla rın ge­ leneksel kırsal tabanı ve aristokratik çevrelerden gelen müşter ileri, kapi­ ta lizmin gelişmesiyle ortadan kalkmaya başlamıştı; dolayısıyla hükümet zenaatka rları koruma k ve becerilerinin yok olmasını önlemek zorun­ luluğunu duyuyordu. 1864' de Avu sturya Sa nat ve Endüstri Müzesi'nin ve 1 868'de onun eğitim birimi ola n Uygu lamalı Sa natlar Oku lu'nun (Kunstgewerbesch ule) kurulması bu kaygıların i şaretiydi45 (Va rnedoe, 1 986: 79-81) 44 Yıldızlar listesine bir önceki kuşaktan sayılabilecek Brahms (1883-97) ve B ruckner (ı824-96)'i de ekleyebiliriz. 45 İngiltere'de Güney Kensington Müzesi (günümüzdeki adıyla Victoria ve Albert Müzesi)'nin ı852'de kurulması, zenaatlardan kopmamış çağdaş dekoratif sanatları geliştirme ihtiyacının bu ülkede daha önce anlaşıldığını gösteriyor.

56 1

" U z u n " XIX. Yü zy ılda O rt a Avrup a : B ir Ha b s b u rg Uç/emesi

1 870'lerde bu liberal-ilerici ini siyatifierin çok da etkili olamadığı, sa­ nat ve zenaatlar arasında a rzu edilen bütünleşmenin sağlanamadığı orta­ ya çıkmaya başladı. Görgüsüz yeni zenginler zenaat ürünü zarif ve e stetik değere sahip ma llar yerine, yığınsal üretimin zevkten yoksun, ama ucuz maliarına yönelme eği limi sergiliyordu, bu da zenaatları yıkıma götürü­ yordu . Bu yı kımı önlemek için da ha sonraki girişimler, William Morris'in English Arts and Crafts Ma vement 'indeki gibi tabandan, yani tasarımcılar ve zenaat çalı şanlarının 'sendikalist' sayılabilecek çabalarından türedi . J ohn Ruskin ve William Morris'in kuramlaştırmasından etkilenen bu tür !onca benzeri kolektifler şunu savunuyorlardı: İyi ta sarım ve esteti k va­ sıflara sahip zenaat ürünleri toplumun sadece ekonomik refahına değil, a hla ki değerlerine de katkıda bulunur ve bireyleri makina çağına özgü ruhsa l yozlaşmadan korur. Bunun için küçük ve komünal tarzda örgüt­ lenmiş, resmi kuruluşların ve büyü k sanayi girişimlerinin müdaha lele­ rinden bağımsız işli kler kurulmalı ve bu işlikler, özel kullanıcılara doğ­ rudan hizmet sunabilmelidir (Gombrich, 1 980: 426) . Bu ütopyacı hevesierin de yüksek bir gerçekleşme şansına sa hip bulun­ madığı bir süre sonra anlaşıldı. Ancak açıkça ortaya çıkan bir şey va rdı: Eğer sanatın günlük hayatta daha geniş a lanlara yayı lması isteniyorsa, 'yüksek' ve 'uygulamalı' sanatların kaderi birbirine kopmaz bir biçimde bağlıydı (Varnedoe, 1 986: 80). Bu 'tümel sanat' (gesamtkunstwerk) anlayı­ şı, XIX. yüzyıl sonu Viyana'sının kültür ve sanat çevrelerinde güç kaza ndı ve bir yandan aşağıdaki alt bölümde ele a lacağımız Wiener Sezession akı­ mını, öte yandan gündeli k kullanımdaki eşya ların tasarım ve ima latında XIX. yüzyıl sonu ve XX. yüzyıl başı Avrupa'sında çok yaygın olan Art Nouveau tarzını etkiledi.

1 1 . 4.4. "Der Zeit Ihre Kunst, Der Kunst Ihre Freiheit" 1 873' de başlayan ekonomik krizle birlikte liberal iktidara karşı tepki­ lerin yoğunlaştığına bu kısmın İkinci ve Üçüncü Bölüm'lerinde değin­ miştik. Bu tepkilerin bir kısmı da (liberal) Anaya sa l Parti içinde, 1870'li yı lların s onuna doğru oluşan bir "sol" kanat tarafından dile getirildi ve "Gençler" (Die ]ungen), ana akım libera l anlayışa karşı çı kanların ortak sıfatı ola ra k kullanılır oldu. 1 890'la ra doğru liberal ana gövdeden "Genç Viyana" (Jung-Wien) adıyla bilinen, muhalif bir edebi hareket filizlen­ di. A ralarında tanınmış oyun yazarı Schnitzler ve (daha sonra Wiener Sezession'un kuruluş manifestosunu kaleme alan) Bahr'ın yer aldığı bu hareket, sosyolojik gerçeklik ve psikolojik açıklıktan yana tavır alıyor ve XIX. yüzyıl edebiyatındaki ahlakçı duruşa karşı çıkıyordu (Çizelge 11.4.1).

Yön etilemeyen Bir imparatorluk ve Onun Başkenti Viyana,

ı848- ı 9 ı 4

1 57

1 890'ların ortalarına gelindiğinde liberal a na a kıma yönelik liberal i syan, güzel sanatlar ve mimarlık a lanlarına da yayılmıştı. Pla stik sa­ nat dalları ile uğraşanların ana örgütü Avusturyalı Sanatçılar Derneği

(Künstlergenossenschaft ya da sık kul lanılan diğer adıyla, Künstlerhaus) içindeki bir grup sanatçı , Derneğe egemen olan "akademik", "tarihselci" ve " kısıtlayıcı" ya klaşımı eleştirdiler ve sanatta daha özgür, deneyimlere daha açık bir tutumu savundular. Bu grup içinde yer alan ressa m Gustav K limt ( 1862-1918) ve 19 arkadaşı, 1 897'de Dernek'ten koparak, resmi adı Avusturyalı Sanatçı lar Birliği olan, ama daha çok Wiener Sezession adı ile tanınan birliği oluşturdula r.46 "Çağa kendi sanatı, sanata özgürlük" (Der Zeit Ihre Kunst, Der Kunst Ihre Freiheit) sloganını benimseyen Wiener Sezession'un dört önemli ha­ reket noktası vardı (Schorske, 1 9 8 1 : 214-9): ÇiZELGE 11 .4.1 : WIENER SEZESSION ÜZERiNE A. WIENER SEZESS/ON'A GiDENYOL Dielungen (Anayasa! Parti'nin sol kanadı, 1 870'1erin sonu) Jung Wien edebi hareketi ( 1880'1i yıllar, sosyolojik gerçeğe ve psikolojik açıklığa yönelme, ahlakçı sanat anlayışına tepki) Yerleşik sanat anlayışına tepkilerin 1 890'1ı yılların ortalarında plastik sanatlarve mimarlığa taşması (or tak anlayış eskilerin klasik 1 tarihselci geleneğinin redd ive çağdaş insanın gerçeğini aramak) B. KURULUŞVE SONRASI 1 897 1898

Kuruluş Hermann Bahr'ın kaleme aldığı manifesto ( Kısır rutine, katı Bizantinizme, zevksizliğin her türlüsüne savaş açmak "

istiyoruz Savaşımız modern sanatçıların eskiler le savaşı değild ir; kendilerini sanatçı sayan işportacılara karşı .

sanatçıları yüceitme savaşıdır ; Ver Sacrum, Sayı 1 ) '

1898

Sezessim un birinci sergisi

1902

Sezessim un Beethoven sergisi (14. sergi)

1903

Wiener Werkstittte'nin kuruluşu (Kurucular: J Hoffmann ve K. Moser)

'

'

1 903

V11 Sacrum'un yayın hayatının sonu

1905

Dağılmanın başlangıcı (Natüralistler 1 Stilistler ayrışması)

1 908

Kunstschau'da "Kiimt Grubu"nun sergisi

Kaynak Schorslr, 1 906; 8/ach-Bauer, 1907; Prim:ıvesi, 1 9 1 2). Peyzaj lar (ArmutAğ!KI, 1903; Çiçek &ıhçesi, 190 5 / 6; Ayçiçekli Tarla, 190 5 / 6; A.)Çiçeği, 1906 / 7; Ge/incikk.>r, 190 7; Arterseelle Schloss Kammer, 1 908-1 O; Haç/1 Çiçek &ıhçesi, 1 9 1 1 / 2; Elm:ı Ağao l, 191 2).

Palais Stoclet Frizleri (1 905-9).

Kaynak Schorske (1981208-73);N!Jet (2007 7-91)

Klimt, 1 894' de Viyana Üniversitesi tören salonunun duvarlarını süsle­ mek üzere üç büyük resim siparişi almış, Üniversite yönetimi bu resim­ lerdeki ana temayı (Aydınlanma geleneğini yansıtır biçimde) "aydınlığın karanlık üzerindeki zaferi" olara k belirlemişti. Söz konusu üçlünün ilk parçası olan Felsefe 1900' de bitirildiğinde, bu eserin bilimsel çaba ile fi­ zi ksel ve beşeri doğa üzerinde egemenlik sağlanacağı inancı nı destekle­ mekten çok uzak olduğu, sa natçının "evren karşısında çaresiz, hayat ve ölüm a rasında savrulup giden insan"ı betimlediği ortaya çıktı. Bundan sonra ayrıntıları Schorske (198 1 : 227-54) ve Neret (2007: 2 1-9)'de veri­ len skandal, 1900-3 yıllarında adım a dım geli şti. Bir grup öğretim üyesi,

Felsefe' de "açık olmayan düşüncelerin açık olmayan formlar yoluyla" su­ nulduğunu ileri sürerek eserin reddedilmesini istediler; ba zıları da yaptığı şeyin " özgür" sanat değil, "çi rkin" ve "sapkın" sanat olduğu gerekçesiyle

Yön etilemeyen Bir imparatorluk ve Onun Başkenti Viyana, ı 848- ı 9 ı 4

1 61

Klimt'i eleştirdiler: Olay a kademik çevreden basma ta ştı; Hristiyan Sosyal Parti'nin yayın organı Deutsches Volksblatt, K limt ve onu savuna n sanat tarihçilerini Ya hudi bozgunculuğu ile ilişkilendirdi. K limt'in Felsefe'ye dönük eleştirilere direnerek, şifa dağıtan bir tanrı­ çadan çok femme fatale görünümündeki Hygeia'nın ardında kaderi n acı veya coşku içine sürüklediği insan bedenlerini resmettiği Tıp'ı da ı90l' de tamamlaması, i şleri bütünüyle çığırından çıkardı ve siyasalla ştırdı. Par­ lamento' daki sağcı partilerden bir grup milletvekili Kültür Baka nı'na bir soru önergesi yöneltti. Ba şlangıçta Klimt ve Wiener Sezession'u kültür ha­ yatına getirdiği canlılık ve evrenseki 1 kozmopolit dünya görüşü dolayı­ sıyla destekleyen von Körber hükümetinin Kültür Ba kanı, Parlamento' da ya nsız bir tutum izledi; sanat hareketlerinin " ülkenin tüm maddi ve en­ telektüel hayatının ürünü olduğunu , bunla rın hükümetler tarafından ya­ ratılamayacağını ve durdurulamayacağını" söylemekle yetindi . Adaletin cinsellikle yüklü üç perisi önünde yalnız ve güvencesiz insanı resmeden

Hukuk ı 903' de teslim edildiğinde dizi tamamla nmıştı. Bakanlık eserleri reddetmedi.; ama yerlerine koymadan Österreichische Ga lerie'ye taşıdı . Bu toz- duman arasında Kültür Bakanlığı Klimt'in Güzel Sanatlar Akade­ misi'ndeki bir profesörlük kadrosuna ata nmasını reddettiY K limt'in bu skandal karşısındaki tepkisi öfke ve küskünlük oldu; sa­ natçı öfkesini ı90ı-3' deki bazı eserlerine (örneğin Kırmızı Balık ve Umut I'e) yansıtırken, küskünlüğünü kamusal görev ve siparişlerden uzaklaşa­ rak gösterdi. Bu sorunlu yı llarda önemli eserlerinden birini, Beethoven

Frizleri I-III'ü ta mamladı.50 Neret (2007: 40)'a göre bu eser K limt'in mo­ dernizme doğru kararlı bir a dımını simgeliyor, eserde form içeriğe ba­ ğımlı olmakta n kurtularak kendi iç dinamizmini kazanıyordu_ ı 903' de Ravenna'ya yaptığı bir gezi ve orada Bizans mozaikleriyle bu­ luşması sonrasında K limt, doğa ldan stilize olana, psikolojik 1 maddi de­ neyimlerin doğrudan anlatımı yerine biçimsel sembolleştirmelere yönel­ di. Sanat hayatının üçüncü evresindeki eserleri, konuları itibarıyla başlıca 49 Klimt eserleri kendisine iade edilirse aldığı parayı geri ödeyeceğini söylemişti. Sanayici Le­ derer, geri ödemenin bir kısmını üstlenerek ı905' de Felsefe'yi satın aldı. ı 907' de Klimt'in sa­ natçı dostu (Sezession üyesi) Moser de Tıp ve Hukuk'u Bakanlık'tan satın aldı. Son i ki eser, Il. Dünya Savaşı'nın yı kıcı etkilerinden korunmaları için Avusturya'nın güneyindeki Immen­ dorf Şatosu'na taşınmıştı; geri çeki len SS birliklerinin başlattığı bir yangın la Mayıs ı 945'de yok oldular. 50 Richard Wagner, "(Beethoven'in) 9. Senfoni(si), bizimle dünyevi mutluluk arasına giren düş­ man güçlere karşı savaşarak neşeye erişmek isteyen ruhun savaşıdır" demişti. Kl imt'in friz­ lere verdiği başlıklar (Mutluluk Özlemi 1 Düşman Güçler 1 Neşeye Övgü) bu yoruma bağlı kaldığını gösteriyor (Schorske, ı984: 254-8).

62

1

" Uz u n " XIX. Yü zy ı l d a O r ta A v r up a : B ir Ha b s b u rg Uçle m esi

beş kümede toplanabilir: (i) kadın ve cinsellik; (ii) kadın ve cinselliğin yine ön plana çıktığı allegorik eserler; (iii) portreler; (iv) peyzajlar ve (v) dekoratif ça lışmalar (bkz. Çizelge Il.4.2). Mitolojide Afrodit, i lahi ve bayağı olmak üzere iki kimliklidir. Ressam Renoir da benzer bir saptamayı yapmaktadır: "Çıplak kadın, ya deniz­ den, ya yataktan çıkar; ona Venü s, ya da Nini denir; onun için daha iyi a dlar bulunamaz" (aktaran: Neret, 2007: 1 5). Rönesans sonrasında aka­ demik gelenek birinci kimliği yüceltmiş, bu tutum toplumda genel ka­ bul de görmü ştür. XIX. yüzyılın öncü sanatçıları ve bu meyanda Klimt, bu i kiyüzlülüğe karşı çıkarak erotizme resim sanatında yer açmışlardır. K limt'in birinci ve ikinci küme içinde yer verdiğimiz eserlerinde kadın her kılı k, konum ve davranışıyla resmin o dağındadır. Ünlü mima r Adolf Laos'un "Tüm sanat erotiktir" savına örnek olabilecek bir sanatçı aransa, bu sanatçıların ba şında K limt gelir (Neret, 2007: 83). Klimt, bir anlam­ da, mitolojideki kara kanatlı ölüm tanrısı, Hades'te yerleşi k Thanatos i le (Ares ve Afrodit'in oğlu) Eros'un temsil ettiği ölüm 1 hayat diyalektiğini bu eseriere sürekli yansıtmıştır. Üçüncü kümede yer a lan eserlerde çevrenin portreye konu olan kişi­ ler (istisnasız, hepsi ka dındır!) üzerindeki başatlığı apaçık izlenmektedir. Çevre, bu resimlerde giderek daha da doğa dışı ve soyut bir ha le gelmek­ te, bir anlamda portre toplum- ötesi bir nitelik kazanmaktadır (Schorske, 1 9 8 1 : 270 -1). Dördüncü kümeyi oluşturan peyzajlarda Klimt, izlen imcili­ ğin ve semb olizmin ba şarılı bir sentezini sunar; bu resimlerin daha son­ raki yı llarda yapılmış olanları 1 909' da Paris'e yaptığı bir ziyaretin izlerini taşır. Bu ziyaret sonrasında K limt, katı bir stilizasyonun psikolojik an­ latının zarafetine zara r verdiğini algı lamış görünmektedir (Neret, 2007: 67) . Beşinci ve son kümede yer a lan Palais Stoclet Frizleri, plastik sanatlar ve mimarlık arasında mükemmel bir işbirliğini yansıtır. Bu işbirliğinin önemini 1920'lerde Bauhaus Okulu ve Ru s Konstrüktivisileri vurgulaya­ caklardır (Neret, 2007: 5 5-6). Wiener Sezession'un dağılmasından ve onu kişisel başarının doruğuna çıka ran 1908 Sergisi'nden sonra Klimt kendi sini yalnız hissetmeye başlar: "Artık gençler beni anlamıyor. Çalışma larımı takdir edip etmediklerini de bilemiyorum . . . (B)u her sanatçının başına gelir. Gençler zaten önle­ rinde olan her şeyi koparıp a lmak, kendilerine çekmek istiyorlar. Bunun için onlara kızmayacağım" (aktaran: Neret, 2007: 65). Klimt, daha genç kuşa ktan Schiele ve Kokoschka'nın kendi iyimser ve uzlaşmacı dünyasını aşarak ifadeci bir anlayışa yöneldiğinin farkındaydı; artık etkilenmenin

Yön etilemeyen Bir imparatorluk ve Onun Başkenti Viyana, ı848- ı 9 1 4

1 63

yönü değişmişti: Son yıllarındaki bazı resim ve desenlerinde Schiele' den esinlendiği görülüyor.

1 1 . 5 . V i YA NA' D A KENTLEŞME V E KENTSEL M O D ERNiZM 1 1 . 5 . 1 . Viya na'da Kentleşme Örüntüleri 1 873 Krizi'ni izleyen ekonomik durgunluk döneminin Avusturya-Ma­ carista n İmparatorluğu'nda büyük çaplı iç (ve dış) göçleri harekete ge­ çirdiğine bu kısmın İkinci B ölüm'ünde değinmiştik. Viyana' daki nüfus artışı bu krizden çok daha önce başlamış ve giderek hızlanmıştı. Viya­ na metropolünün XIX. yüzyıl başında 200 bin, 1 8 70'li yılların başlangı­ cında 600 bin dolaylarındaki nüfusu, 1 890'da 1 milyon 100 bin'e va rmış, 1910'da ise 2 milyon'u biraz a şmıştı. XIX. yüzyıl sonuna doğru Viyana metropolündeki nüfus artışının kabaca 2/3 'ü iç göçlerden kaynaklanıyor­ du (Maderthaner ve Musner, 2008: 42). 1 90 0'lü yılların başında Viyana, Avrupa'nın dördüncü büyük kenti idi. 1 848-1914 dönemindeki kentleşme, Viya na'yı Şekil I I.S.l'de bugünkü idari bölümlendirmeye göre sergilenen belirli bir yerleşim örüntüsüne ulaştırdı. Bu örüntünün belli başlı öğelerini şöyle özetleyebiliriz: (1) Tarihsel çekirdek (Innere Stadt, ı. Semt). Bu çekirdeği çevreleyen Ringstrasse, 18 57' de eski kent surlarının yıkılınası ve surla r ile 1848 öncesinin varoşları arasında kalan feodal rekreasyon arazisinin imara açılması sürecinde inşa edildiY Ringstrasse dolayımındaki yapılaşma­ nın ayrıntılarını a şağıda ele a lacağız. (2) Leopoldstadt (2. Semt). Tarihsel çekirdeğin batısında veTuna Nehri'nin eski yatağı (Alte D onau) ile Tuna Ka na lı arasında yer alan bu semt, in­ celediğimiz dönemde Yahudi nüfusun özellikle yerleştiği, rekreasyon ve eğlence imka nlarını da içeren bir semt idi.52 (3) Yedi İç Mahalle (VorsUidte, 3. - 9. Semtler) Bu semtler, tarihsel çekir­ deği güney ve batıdan çevreleyen ve iki ucu Tuna Kana lı'na dayanan bir yarım halka biçiminde dizilirler. Söz konusu semtleri dış mahalsı

ı830-50 döneminde kent nüfusunun yaklaşık % 40, buna karşılık konut arzının yaklaşık % ı o dolayında artması Viyana' da sadece emekçileri değil, orta sınıfları da etkileyen ciddi barınma sorunları doğurmuştu. Yeni alanların im ara açı lması, bu nedenlerle de acil bir zorunluluktu (Maderthaner ve Musner, 2008: 32).

52 Günümüzde Balkan ülkelerinden ve Türkiye'den Viyana'ya göçenierin ağırlıkla bu semtte barındığı gözleniyor.

64

1

" U z u n " XIX. Yü zy ılda O rt a Avrup a : B ir Ha b s b u rg Uçle m esi

Jelerden ayıra n sınır, Prens Eugen von Savoy'un Osma nlı tehlikesine karşı (Viyana surlarına ek bir güvence olarak) yaptırdığı müstahkem hattın (Linienwall) 1 890'da yıkılına sı sonrasında, bu müstahkem hat­ tın yerine inşa edilen çevre yoludur (Gür tel). Tarihsel çekirdek ve yedi iç maha lle, birlikte, kent merkezini oluşturdular. (4) Kent merkezinin güneyi (Favoriten ve Simmering, 10. ve l l . Semt­ ler). Bu semtler, daha çok emekçilerin oturduğu konut parsellerinin ve sanayiye ayrılan alanların birli kte yer a ldığı semtlerdi ve ekonomik ve sınai geli şmenin doğru dan ürünü i di ler (Maderthaner ve Musner, 2008 : 41 -6).

(S) Kent merkezinin batısı (Ottakring, Hernals, Penzing, Rudolfsheim ve Meidling; sırasıyla 16., 1 7., 14., 1 5. ve 1 2 . Semtler). Bu semtler XVIII. yüzyılda küçük ticaret merkezlerinin, bağla rın ve ta rımsa l işletmele­ rin mekanı olan sanayi-öncesi yerleşimlerdi; giderek sına i girişimlerin ve emekçi sınıf yerleşimlerinin rnekanına dönüştüler. (6) "Kırılan halkalar" (Hietzing, bir ölçüde de Döbling ve Wahring; sı­ rasıyla 1 3 . , 1 9. ve 1 8. Semtler). Geç XIX. yüzyılın kültür çevreleri, Viyana'yı merkezden " ta şra"ya doğru gidildikçe toplumsal ve sınıfsal olarak farklılaşan bir "merkezkaç" kent olarak, yaş ha lkaları eşmerkez­ li büyüyen bir ağaç kesiti gibi a lgılamaya eğilimliydiler (Maderthaner ve Musner, 2008: 45 -6). 1900'lerde olgunla şan yığınsa l ulaşım ağının kent merkezine görece uzak bazı semtleri üst-orta sınıfla rın yerleşmesi için cazip hale getirmesi, bu algının bir ölçüde " kırılması"na yol açtı. (7) Sa nayileşmeye ve kentsel gelişmeye tahsis edilmi ş , üretim alanları ya­ nında konut parsellerinin de yer aldığı semtler (Brigittenau ve Florids­ dorf, 20. ve 21 . Semtler). (8) Dış mahalleler (Donaustadt ve Liesing, 22. ve 23. Semtler).

Yö ne tilemeyen Bir imparatorluk ve Onun Başkenti Viyana, 1 848 - 1 9 1 4

1 65

ŞEKil l l . V.l : GÜNÜMÜZDE ViYANA METROPOLÜ VE SEMTLERI

Semtler l lnnere Stad t

7 Neubau

1 3 Hietzing

19 Döbling

2 Leopoldstadt

8 Josefstadt

1 4 Penzing

20 Brigi ttenau

3 Landstrasse

9 Alsergrund

15 Rud