125 93 5MB
Turkish Pages 159 [162] Year 2017
Erkan YAR
1968 yılında Tunceli'nin Pertek İlçesinde dünyaya geldi. 1985 yılında Pertek İ mam-Hatip Lisesinden, 1990 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakülte sinden mezun oldu. 1 995 yılında Kur'an'da Şefa
at konulu yüksek lisans teziyle yüksek lisansım, 1999 yılında Müslüman Kelamında Ruh-Beden htş kisi konulu teziyle doktorasını tamamladı. 1987- 1 994 yıllan arasında Altındağ ve Çankaya müezzin-kayyım ve 1994- 1995
müftülüklerinde
yıllan arasında da Ankara merkez vaizi olarak gö rev yaptı. 1992- 1 993 yıllan arasında hükumetler arası burslu öğrenci değişiminden faydalanarak Mısır Arap Cunıhuriyetı'nde araştırmalar yaptı. 1 995-2000 yıllan arasında Fırat Üniversitesi İla hiyat Fakültesi Kelam Anabilim Dalında araştırma görevlisi olarak görev yaptı. 2000 yılından beri de aynı üniversitede öğretim üyesi olarak görev yap maktadır. Eserleri
Ruh-Beden hi.şkisi Açısından İnsanın Bütünlüğü So nınu, Ankara Okulu Yayınlan, 2000. Alevi İnanç Sistemi. ADO Yayınlan, İstanbul 20 1 6
Ankara Okulu Yayınları: 258
©Ankara Okulu Basım Yay. San. ve Tic. Ltd. Şti.
Dizgi ve kapak: Ankara Dizgi Evi Baskı. kapak baskısı. cilt: TDV Yayın Matbaacılık Ticaret İşletmesi Birinci basım: Elazığ
2001
İkinci basım: Aralık 20 1 7
lSBN 978-605-928 1 -64-5
Ankara Okulu Yayınlan
Şehit Mehmet Baydar Sokak No: 2/A Maltepe/ANKARA Tel: (03 1 2) 34 1 06 90 Faks: (03 1 2) 34 1 06 95 web: www.ankaraokulu.com e-mail: [email protected]
Müslüman Kelamında
Teklif ve Sorunıluluk
Erkan YAR
Ankara Okulu Yayınları Ankara 2017
'•
i
\I
4 r
''rlı; 'lif.·-.
;;·�
'"
"'
�-
"' '
·�
'
'ı::ıı
*'
""
,,
.
" : t
..�··
.,, ...
.
'
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ. . . ..
GİRİŞ
.
.............
.....
.....................
.
. . . . ......................
....... 7
.................................................................................... ..
a. Teoloj i-Olgu İlişkisi
....
. . .
.. ..
............
b. Teoloji Açısından Hadisler c.
.... .
.. .
....
Din Usulü İlminin Gerekliliği
.
.
...
.......................
.
..
..
.
......... . . ........ .............
15
............................
18
...................................
19
........
. .
9
. . . 12
..
d. Sistematik Teolojiye Olan İhtiyaç
BİRİNCİ BÖLÜM TEKLİFİN TEORİK FORMÜLASYONU .. . .. . ..
B. Teklifın Kısımlan . . .
.
..
b. Akli Teklif . . . . . . . . .. .
....
....
.
.
...
23 24
..
.
.......
.
.............
........
..............
..... ....
...
.
.
......................
.
...
28
...........
30
.. . ..
...............
: ............ 32
.
.......................................
.... .. .
......
.. .
27
......
....................
.............. ..............
.
.
.
.................
E. Teklifin Sonuçlan . .
.........
.
.
. .
C. Ögeleri Açısından Teklif . D. Teklif Hükümleri
..
.......................
a. Şer'i Teklif . ... ....... .. . .
.
...........................
.
...
A. Teklif Kavramının Etimolojisi . . . .
.............................
34 39
İKİNCİ BÖLÜM EYLEM VE SORUMLULUKLARI YÖNÜNDEN VARLIKLAR . . .. . . . .. .
.............. . .
.
..............................................
A. İLAHİ FİİLLERİN NİTELİKLERİ
......................................
a. İlahi Fiillerde Nedensellik ve Gayelilik
.......................
45 46 49
b. Allah ve Fiillerinin Takdir ve Nitelenmesi ................. 53
B. FİİLLERİNDEN SORUMLU VARLIK OLARAK İNSAN ...... 55 a. Yaratma ve Teklif İlişkisi
................
.
.........................
56
b. İnsanın Görevi ve Fiillerinden Sorumluluğu . . . ... .. 63 ..
. .
.
.
C. HAREKETLERİ ZORUNLU VARLIKLAR ......................... 68 a. Soyut Varlıklar (Melek ve Şeytan) ..
.................
. . .
. 69
....
..
b. İnsan Dışındaki Yoğunluklu Canlı
ve Cansız Varlıklar
.....
.
...
. .. . . . ... ... .... .
..
.
..
..
.
.
....
...
.........
86
Teklif ve Sonımluluk
6 111. BÖLÜM
İNSAN VE FİİL
.......... . . . ............
.................
.... . . . . . . .................
91
A. EYLEMİN OLUŞMASINA ETKİ EDEN BEŞERİ NİTELİKLER
......
.
.. . . . . . ......................................
a. Fiil İşleyen Olarak İnsan .
. ........................................
b. Dileyen Varlık Olarak İnsan .. . ... . .
. .
.
c. İnsanın Fiil İşleme Gücü (İstitaat)
...................
92 92
.... 102 .
..................... . . . .
. 106 .
d. İnsan Fiillerinin Kişisel ve Dinsel Kimliğine Etkisi . 1 16 .
B. FİİLİN OLUŞMASINDA İÇ VE DIŞ ETKİLER. a. Nefsin İnsan Fiillerine Etkisi
. . . . . . . .
.
....
b. Şeytanın İnsan Fiillerindeki Rolü ... .
.
a. Bedensel ve Zihinsel Gelişim
.
. . .
. 124
... .............
. 128
. . ...............
.. . ..
.
.
. .... 129 .
. . . . .......... . . . . .
131 136
........................ ...................................... . . ........ . . . . . .
147
. . . . . . . . . . . ......
.
. . . ............ . . . . .. . . . .
...
.... ........... . . .................................. . ..... . . . . . .
149
. . . . . ......... ........ . . . . . . . .............................................. . . . . . .
153
BİBLİYOGRAFYA DİZİN
..
121
. .
.
. . ......... . . . . . .
b. Nübüvvet
SONUÇ .
. . .
. . . . .. . . . .
120
.. .
........ .........
c. Sosyal Çevrenin İnsan Fiillerine Etkisi. . C. İNSANIN SORUMLULUK ŞARTLARI
................
..............
ÖNSÖZ
İnsanı, evrendeki diğer varlıklardan ayıran en temel özellik, eşyayı ve olguları kendi düşüncesi ve istenci doğ rultusunda düzenleme yetkinliğindeki organizma bütün lüğünde yaratılmış olmasıdır. İnsan ve diğer varlıklar ara sındaki ontolojik ayrımda, onun düşünen bir varlık olma özelliği öncelenir ki, bu nitelik insanın organizma bütün lüğüne dayanır. İnsanın "düşünen" bir varlık olarak yara tılmış olması ise ilahi iradenin tecellisiyledir. Dolayısıyla bu üstünlük, temelde insanın kazandıkları ile değil de, ya ratılış nitelikleri ile elde ettiği bir üstünlüktür. İnsanın düşünen varlık olması, onun görev ve sorum luluklarının bilincinde olması ve kendi yaratılışına uygun olarak hareket etmesini gerektirir. Bu bağlamda, insandan iki eylemi gerçekleştirmesi istenmekte ve beklenmektedir. Bunlardan birincisi, insanın görev ve sorumluluklarının bilgisine sahip olması (teori bilgisi); ikincisi ise bilgisine sahip olduğu görev ve sorumlulukları gerçekleştirmesidir (pratik). İnsanın "emaneti" üstlenmesi, yaratılış nitelikleri ile onu gerçekleştirecek yetkinlikte bir varlık olarak yara tılmasıyla ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla emaneti üstlen me, insanın sözlü dil kullanılarak bir şeyi kabul etmesi anlamında değil, kendi yaratılış nitelikleri ile emanete layık olmasıdır. Ontolojik
açıdan
insanı
tanımlamayı
hedeflediğim
Ruh-Beden İ lişkisi Açısından İ nsanın Bütünlüğü Sorunu adlı çalışmamdan sonra, insanın görev ve sorumlulukları nın teorik yapılandırmasına ve bu teorinin pratiğe dönüş türülmesinde teolojinin rolünün belirlenmesine ihtiyaç ol-
8
Teklif ve Sorumluluk
duğunu hissettim. Çünkü insan söz konusu olduğunda, onun ontolojik yapısının ötesinde yaratılış amacına uygun olarak hareket etmesi, vahyin amacı ve insanın yeryüzün deki misyonu açısından daha çok önem arz etmektedir. Aynca, bu açıdan insanı incelemek, onun yaratıcısına ve aleme dönük tutumunu değerlendirmeyi de ifade eder. Alemde yaratılan diğer varlıkların, ister yaratılış gayesi insana vahiy yoluyla bildirilsin ve isterse o varlığın alemde ki konumu hakkındaki akli çıkarımlarımız yoluyla olsun, yaratılış gayesine uygun olarak hareket ettiklerini görmek teyiz. İnsan ise yaratılış itibarıyla gücü ve yetkinliği olduğu halde, bilincini ve fiillerini harekete geçiren ve yönlendiren çeşitli faktörlerin etkisi altındadır. Bu faktörlerin ve etkile rinin belirlenmesi, insan fiillerinin olumlu (aklın ve naklin istediği) yönde gerçekleşmesine etki edecektir. Bu nedenle de, bu çalışmada, teklifin teorik yapısını ortaya koyacak, fiilleri açısından varlıkları analiz edecek ve insanın fiille rinden sorumluluk şartlarını belirlemeye çalışacağız. Bu çalışmam sırasında maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen herkese teşekkür ederim. Erkan YAR Elazığ-2001
GİRİŞ
Varlığın, yokluktan vücut bularak varlığa geçmesi, ilahi iradenin ona varlık vermesi ile gerçekleşir. Gerçekte, var olan her şey, var olmak için yaratıcının yaratma iradesi ne ve etkisine (müreccih) ihtiyaç duyar. Alemi oluşturan varlıklar arasında, bu etki itibarıyla bir yaratıcıya muhtaç olmaları bakımından bir ayrım mevcut değildir. Allah-a lem arasındaki bu ontolojik ilişkinin ötesinde, Allah-insan arasında gerçekleşen sözlü ve sözsüz dile dayalı iletişim mevcuttur. Bu iletişim de insanın yaratılış gayesi ve yer yüzündeki misyonu ile ilişkilidir. Alemin yaratılmasının amacı olan insan, düşünen bir varlık olması yönüyle alemdeki diğer varlıklardan ayrılır. İnsan ve diğer varlıklar arasında bir ayrım yapılacaksa, bu ayrımın varlıkların "aksiyon"larına dayanması daha tutar lı ve fonksiyonel olacaktır. Çünkü bütün varlıklar, varlık olmaları itibarıyla aynı derecededirler. Varlık kategorile ri içerisinde bir varlığı diğer bir varlıktan ayıran ve onu diğerlerine göre üstün konuma getiren, o varlığın aksiyo nudur. İnsanın en güzel kıvamda yaratılmasının1 anlamı, onun sorumluluk üstlenen ve iradesine uygun olarak ak siyonda bulunan organizmaya sahip bir varlık olarak ya ratılmış olmasıdır. İnsan, yaratıcı olarak Allah'a muhtaç olduğu gibi, geÇ mişi ve geleceği hakkında bilgi edinmek ve yaşadığı zaman sürecinde kendisine gerekli ilahi düzenlemelerden haber dar olmak için de O'na muhtaçtır. İnsanın bilgi edinme ye olan ihtiyacı, Allah'ın insan ile iletişimini gerekli kılar. 1
Tın 95/4.
Teklif ve Sorumluluk
10
Allah'ın, insana vahyetmesindeki amaç, ilahi emirleri içe ren teklifi ona iletmesi ve ona görev ve yükümlülüklerini bildirmesidir. Vahyin, insan varoluşunun dünya ve ahiret düzeylerine göre insana dönük amacı vardır. İlahi mesaj, insanın dünyadaki ilk yaşamında kendi sorumluluk alan ları hakkında bilgi edinmesi ve sorumluluk bilinci geliştire rek kendi varoluşunu gerçekleştirmesi; ahlaki yozlaşmaya sapmayarak sistemli ve düzenli bir yaşam sürmesini hedef alır. Dünyadaki ilk yaşamından sonra yeni bir yaratışla var olacağı ahirette ise, insan, ilk yaşantısındaki fiillerine uygun karşılık bulacaktır. Dolayısıyla, Allah'ın insanlara vahyetmesindeki amaç, insana, her iki yaşantısında kur tuluşa ermenin yollarını bildirmektir. Amacı, insanın her iki yaşantısında mutluluğa ermesini sağlamak2 olan kelam ilmi, insan fiillerini ve davranışları nı konu edinmesiyle bu amacına ulaşabilir. Çünkü insan, ancak fiil ve davranışları ile kurtuluşa erer. Bu yaklaşım, kelam ilminin bir davranış bilimi olan psikolojiye çevrilme si anlamında değildir. Psikoloji insan davranışlarına yön veren insana ait dürtüleri ve güdüleri inceler. Kelam ilmi nin amacı ise insanda akla ve vahye uygun davranış ve fiil oluşturmaktır. Günümüz kelam ilmi araştırmaları, geleneğe göre pek çok açıdan farklılık arz etmek zorundadır. Bu farklılıkların başında, günümüz kelam ilminin konu ve yöntem farklılığı gelir. Kelam ilmi, insanın alemde yaratılış misyonunu dik2
Kelamcılar. kelam ilminin gayesini
iki şekilde ifade ederler. Bunlar da;
kelam ilminin gayesi ve gayesinin gayesidir. Kelamcılara göre, kelam ilminin gayesi. insanı taklit olumsuzluğundan kurtarıp yakin zirvesine çıkarmaktır. Kelam ilminin gayesinin gayesi ise dünya ve ahiret saadeti ile insanın kurtuluşunu sağlamaktır. Kelam ilminin gayesi ve gayesinin gayesi
el-Mevwqf fi İlmi'l-Keldm. Şerhu'l-Mekô.sıd, thk. Abdurrahman Umeyra, Beyrut 1 989, 1 / 1 75; Harputi, Abdullatif Lütfi, Tenkihu'l-Keliim fi Akdid'i Ehli'l-İsldm İstanbul 1 330, 1 0 ; Topaloğlu, Bekir. Kelam İlmi, hakkında bkz. İci, Abdurrahman b. Ahmed, Kahire. trs. 8: Taftazani. Saduddin,
İstanbul. 198 1 . 5 1 -52.
Giriş
11
kate alarak onun davranışlarını konu almalı ve bu davra nışların akla ve nakle uygunluğunu incelemelidir. Kelam ilminin konusundaki bu farklılık, onun geleneksel kelam yöntemlerinden vazgeçmesini gerekli kılar. Geleneksel an lamda kelam ilminin, imani yöntem, savunmacı yöntem ve cedel yöntemini bir metot olarak kullandığı görülür.3 İma ni yöntemin, daha önceden iman edilen ve teslim olunan bir yapısı vardır ki, günümüz insanı, "iman etmek" değil, "akletmek" istemektedir. Günümüzde, kelam ilmi savun ma konumunda da değildir. Savunma, bir ilmin oluşumu tamamlandıktan sonra gerçekleşir ki günümüz olgusuna uygun olarak kelam ilminin oluşumu tamamlanmamıştır. Cedel ise; tarihsel bir yöntem olarak kalmış ve günümüz de yerini "diyalog"a bırakmıştır. Çünkü cedel, karşıdakini ön bir tavır olarak reddetmeyi; diyalog ise onu anlamayı amaçlar. Kelam ilmi, geleneksel anlamda, insan fiillerine ve dav ranışlarına yön vermeyi amaç edinmediğinden, insan fiil leri ile ilişkili olarak fiillerin kaynağı (insan fiillerinin yaratma yönünden insana veya Allah'a nispeti) ve Allah'ın, insanı güç yetiremediği bir şeyle sorumlu tutması (teklif-u
mala yutak) gibi konuları inceledi. Bu konular ise, pratik le doğrudan ilgisi olmayan teorik konular olup, daha çok kişinin Allah tasavvuruna göre şekillenmektedir. Bunun la birlikte, gelenekte, bu konuların sosyo-politik şartlann gereklerine göre ortaya çıktığı ve siyasi olaylann açıklan ması ve yorumlanması bağlamında tartışıldığı görülmek tedir.4 Hasan Hanefi, içinde yaşadığı olgunun şartlarını ve ihtiyaçlarını dikkate alarak, kelam ilminin geri kalmışlık, fakirlik, hürriyet vs. insana ait konulan incelemesi gerek-
3 4
Geleneksel kelam ilminin yöntemleri ve bu yöntemlerin kritiği için bkz. Hanefi, Hasan, Mine'l-Akfde İla's-Savra, Kahire, trs, ı/ 1 0 0- 1 1 3 . Bkz. Macit, Nadim, Eylem Değişim İlişkisinin Teolojik Yorumu, Samsun 2000, 323.
12
Tekl�f ve Sorumluluk
tiğini5 ifade eder. Bizim olgumuz ise bu olgulara ilaveten, temel olarak "özgürlük"; düşünceyi ifade özgürlüğü, eylem özgürlüğü sorununu içermektedir. Bu nedenle ülkemiz deki kelam ilmi çalışmaları her şeyden önce, insan fiille rinin kendi özgür seçimi olduğunu belirlemeli ve insanın özgürlüğünü savunmalıdır. Bu konunun tartışılması. vah ye uygun Allah tasavvuru geliştirmek ve Müslümanların yaşadıkları coğrafyalarda kişilerin siyasi otoritelerle olan ilişkisini çağın gereklerine uygun olarak düzenlemekle mümkün olacaktır. Çağımız olgusunu da dikkate alarak, günümüz kelam ilminde bulunması gereken bazı nitelikleri şu şekilde sıra layabiliriz: a.
Teoloji-Olgu İlişkisi
Geleneksel anlamda teoloji, teolojinin yerin ve zamanın gereklerine göre oluşturulması gereğini kabul eder.6 Eğer teoloji yerin ve zamanın gereklerine göre oluşturulacaksa, teolojik söylemelerde konu ve metodoloji açısından yer ve zamana göre farklılaşma kaçınılmaz olurdu. Fakat "yeni kelam ilmi" olarak ortaya çıkan söylemlerde, "yeni" eskiyi yani geleneği savunma, çeşitli teoloji ekollerini uzlaştırma çabası olmanın ötesinde bir yapıya sahip değildir. Bu bağ lamda, Müslüman düşüncesinde ortaya çıkan ıslahatçı ha�eketlerde bile, metodoloji ve konu bakımından bir yeni lik göze çarpmamakfadır.7 5
Hanefı'nin
kelam
ilminin
konusu
hakkında
önerdiği
değişikliklere
katılmakla birlikte. din usulü ilmi olarak isimlendirdiği kelam ilminin bir ideolojiye çevrilmesi llkrtne katılmak mümkün değildir. Çünkü din usulü ilmini ortaya çıkaran ve bu ilmin kendisine dayandığı din. bir ideoloji değil çeşitli ideolojilere kaynaklık eden bir konumdadır. Hanefl'nin kelam ilmi hakkında' yaptığı tanımlar için bkz. Hanefi.
age.
age, 1 /75-82.
6
Harputi.
7
Bu yaklaşıma örnek olarak Muhammed Abduh"un "Rlsfiletu"t-Tevhid"
5.
aslı eseri verilebilir. Abduh"un bu eserinde. konu ve yöntem yönünden önceki teolojik söylemlere göre bir farklılık mevcut değildir. Bkz. Abduh. Muhammed.
Risaletu't-Tevhid.
Beyrut. 1 992.
Giriş
13
Olgu; statik değil dinamik bir yapıya sahiptir ve devamlı olarak bir değişim içerisindedir. Olguya yön veren insan dır. İnsan da değişen ve vakıayı değiştiren varlıktır. İlahi söylemlerdeki nesh olgusu, (nesh, insanın değişime para lel olarak ilahi hükümlerdeki değişmelerdir ve bu anlamda bir şeriatın kendisinden önceki şeriata ait hükümleri orta dan kaldırması olarak nesh mümkündür) insanın ve onun etkisiyle olgusunun değişken yapısına işaret eder. İnsanın ve olgunun değişmesi ve farklılaşması sonucu, insana hi tap eden bir söylem olarak vahiy, zaman ve mekan olarak farklılaşır. Vahyin bu niteliği, onun temelde bir olma özel liğinin ortadan kaldırılması anlamında değildir. Vahiy tek tir. Fakat burada, tek olan vahyin zaman ve mekan olarak farklı bir düzleme inmesinden meydana gelen farklılaşma söz konusudur. Vahyin bu niteliğini dikkate alarak teoloji yi olguyla ilişkilendirmek, onu işlevsel hale getireceği gibi, bir dinin akaidini de dil ile ikrar ve kalp ile tasdik olunan nesneler olmaktan çıkarıp, insan fiillerine yön veren ilke ler olarak işlev görmesini sağlayacaktır. İçerisinde yaşadığımız coğrafyada, özgürlük problemi bizim için köklü problemdir. Bu problem, insanın yapısına aykın olarak, düşüncesine ve eylemine, çeşitli unsurların ve güçlerin baskısı sonucu ortaya çıkmaktadır. Özgürlük (ifade özgürlüğü, eylem özgürlüğü vs.), insan için vazge çilmez ve temel bir haktır. İnsan özgür olduğu takdirde kendisine yüklenen misyonu gerçekleştirebilir ve fiillerini şekillendirebilir. Bu problemin oluşmasında, tarihsel an lamda siyasi otoritelerle ilişki içerisinde. siyasi eylemleri yasallaştırmak adına insanın eylem özgürlüğünü ortadan kaldıran anlayışların günümüzde de etkili olmasının payı vardır. Müslüman coğrafyada var olan dini kurumlar ve sivil toplum örgütleri (tarikat, cemaat, siyasi parti vs.). in sanın kişiliğini geliştirerek bir birey olmasından daha çok, kayıtsız şartsız itaate önem vermektedirler. Çünkü onlar,
14
Teklif ve Sonımluluk
kendilerine itaat edenler var olduğu sürece var olmakta dırlar. Bu tavırlar sonucu insan, kimliği ile bir birey ola rak söz konusu oluşum içerisinde yer almamakta, sadece nicelik olarak oluşumda yer almaktadır. İnsana yüklenen bu görev, aynı şekilde, insanın kendisine ve yaratılış nite liklerine yabancılaşmasını da beraberinde getirmektedir. Çağdaş teoloji, teolojiyi sadece entelektüellerin (ha vas) ilmi olarak değil, bilgi seviyesi her ne düzeyde olursa olsun, toplumların bütününe hitap eden bir ilim olarak oluşturmalıdır. Geleneksel anlamda kelam ilminin, belirli bir akli muhakeme yeteneği olan toplumsal kesitlere hitap ettiği ve avamı dikkate almadığı görülmektedir.8 Teolojinin bu yapısının oluşmasında, onun, akaidi yalın ve anlaşılır olarak sunan Kur'an yöntemini terk ederek, felsefi kavram ve metodolojileri benimsemesinin etkisi vardır. Halbuki, avamın Allah tasavvuru, çoğu kere havasın Allah tasavvu rundan daha sistemlidir. Avam, hiçbir gerekçeye sığınma dan, sosyal ve fiziki fenomenler ile yaratıcı arasında ilişki kurmakta, tam bir teslimiyet ile ona bağlanmakta, kısaca Allah'ı canlı bir duygu ile kavramaktadır. O, yaşamın alı şılmış ve gerekli rollerini yerine getirirken, kendi iç dün yasında olaylan ve varlığı tahlil etmekte ve her şeyin Allah gerçeğine dayandığını hissetmektedir.
Teolojinin görevi, gerçeği incelemektir. Nihai anlamda tek bir gerçeklik vardır ki, o da, her "şey"in kendisine da yandığı Allah'tır. Günümüzde, tarihsel olarak ortaya çıkan 8
Bkz. Ga?..