Kitabün fihi Bed'ü'l-İslam: Bir Harici/İbadi Kroniği [1 ed.]
 9786057596239

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

Ankara Okulu Yayınları: 3 0 6 İ s l a m Klasikle ri: 1 8

B u P roje T.C. K ü l t ü r v e Turizm Bakanlığı Tel i f Hakları Genel M üdürl üğü Tarafından Desteklenmektedir

©A n ka ra Okulu Basım Y ay. San. ve Tic. Lt d . Şt i . E d it ö r: M e h m et Azi m l i S o n o k u m a: Fat ma Zehra Ku rt D i zgi, ka p a k: A n ka ra D i zgi Evi B a s kı, c i lt, ka p a k baskısı: TDV Y ay ı n M at baacı l ı k ve Ticaret İ ş l et m esi B i ri n c i b a s ı m: E k i m 2 0 1 9

I S B N: 97 8- 6 0 5 -7 5 9 6 - 2 3- 9

Ankara Okulu Yayınları Ş e h it M e h m et B ay dar Sokak 2/ A M a lt e p e / A N KARA Tel: ( 0 3 1 2 ) 3 4 1 0 6 9 0 G S M: 0 5 4 2 3 8 2 7 4 1 2 web: www. a n ka raokulu.com e - m a i l: a n ka raokulu@ a nkaraoku l u . c o m a n k a raokuluy ay i nlari@ gm a i l . c o m

Kitabün fihi Bed'ü'I-islam -Bir Hô.ricf/İbô.df Kroniği-

İBN SELLAM iBADI

Tercüme Mehmet Nurullah AYDIN-Selim YILMAZ

Ankara Okulu Yayınları Ankara 2019

İÇİNDEKİLER

EDiTÖRDEN GİRİŞ

................ .........................................................................................

.. . .

....

7

................................................................................................................................

İ badilik

...........................................................................................

İ ba dil iğin Te m e l G ö rüşleri. İ b n S e l l a m e l - İ badi

.

.......

.

..

.....................

D i n v e Mü'minler

....

.

.

......

.

.... .

...

....

.

........

.

.

....

..................

.

........

..

.....

.......

. ... .

...

..

..

....

. . . . .

...

...

.

...

.

.. ..

.

....

.

.

......

. . .

........

..

.

.

..

....

.

.

.....

.

...

.

......

.

..

...

..

...

17

.

........................

.

......

.

... ........

.

.

17 25

....

26

........

. . . 27 .

.

.

.

28

................................... ........ ...

.

...

..............

...........

............

.

.

.

.

.............

. .

....

.

. . 31

.......... .

..........

..

.

.

.

.

...........

32

........ ...

..........................................

.......

9

12

. . . ........... ......

.

9

10

................ ..................

................................

...........

..

.

.......................

....................................................

...... .......

...........

......

.

.

.

.......

.....

.......................................... ........

..............

....

.. ..

...

E b u U bey d e b . C e rrah . Abdu rrah m a n b . Avf . A m m a r b. Y as i r

.

.

.

. . .

.

.

.......

......... .... ................. ......

Ebu B e k i r e s - S ı d dik . . .

.

.

. .

Ö m e r b . H att a b .. . .

. .

................. ......

İ s l a m K a n u n l a r ı ( Ş e r i at ) . . .

.

....... ...............

.............................. ............................

BED'Ü'L-İSl.AM VE ŞERAİU'D-DIN ..... M utt a k i l e r

.

.............................. ..............................................

.........................

İ m an, İ s l a m, İ z z et ve İ hsan

. .

. .

..............

.

.......

33

. 33 .

Abdullah b. M e s ' u d . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. .. . . .. . . . . . . . . . . . . . .. . . .. ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 3 4 H uz ey m e b . S a b it e l-Ensari .

. ....

Allah' ı n D i n i

...

...........

D i n i n H ü kü m l e ri . .

........

.

....

.. .

................

. .

. .....

.

...

....................

.

.....

. . .

.

....

.

.....................

.

.......

........... ........... ..............

.

.

................

... . .

....

. . ...

.................. ......................................... .

..

...

....

37

. 44 ..

.

...... ...

45

Kad ı n l a r ı n S ü s l e n m es i ve Ö rt ü n m e s i . . . . . . . . . .. .. . .. . .. . .. . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 46 Ev İ z n i N i ka h

...................

.............

..

...

.

. . . .

.

....

...

...

.

.

...........

.............

.........................

Ta h e rt İ ma m ı n ı n M e kt ub u İm a m ve K a d ı

.....

.

Kra l l a r, Z o rb a l a r H al ife n i n Tay i n i

.............

.

..

..

.

....

.

.

..............

.

.

Mağrib'deki İ ma m l a r E b u H att a b İ sy a n ı .. ..

.........

.

...

.

. . ..

....

Berberilerle İlgili Hadisler

.

.

.

Kay revan Faki h l e r i

. .

........

.

.

. . ................

.

.

.

. . . . ..

..

.

................

.

...........

.

.

........

.

...........

.

.

.... ..............................

.

. . .

............

.

..

........... ....

.

........

.

...

. .. .

.

.

.

....

.

. . .

.. . ... .. .

.

.

.

....

...........

..............

..............

... ....

.

............

.

. . . . ...................

..........................

...........................................

....................... . . . . . . . .

...........

......

.

..............

...................................

.

..

.......

.

....

...

. . .

..

.

..

....

.

... . .. .

.

.

KİTABÜN Fitti BED'Ü'L-İSLAM ORİJİNAL METİN

.

.........................

............................

.

.

........................

.............................

................

. . .

. .

.. . .. .

. . . ..

........

.

......

.

....................................

E b u İ s a b. İ b ra h i m e l - H o rasani' n i n M ekt u b u .

DİZİN

.. .

....................

..................

..................................................

. . . . . ........

.

.. .. . . . . .

................................

...............................................

Tra b l u s v e Kay revan'da İ sy a n E b u H at e m b . H abib .

.

...............................................

. . .. . . .. .

....................

...............

.......................

...

.

..........

.............................

.

..........................................

.

..........................

.....

.

................. . . ......................... ........ ........

..................

..............................

.......

O s m a n b . Aff a n . .. .. Bazı Faki h l e r . .

.

.

.

................

................................

................... . . . . ..... . . . . .

... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

50 51 52 54 57 61 63 66 73 74 76 79 80 83 85 89

101

ED İTÖRD EN

Ankara Okulu Yayınları " İ slam- Klasikleri" p rojesi üst başlı­ ğı kapsamında yayımlanan serinin on sekizinci kitabı olarak, serimizin ilk kitabı gibi bir Harici kro niği ile daha karşınızda­ yız. Bu eser; İ b n Sellam İ badi'nin Kitdbü nflh f Bed'ü 'l-İsldm adlı eseridir. Eserin ilginç özelliği Mağrib bölgesindeki ilk Harici unsurlardan kısa bilgiler vermesi yanında onların inançları konusunda özet b ilgi sunmasıdır. İ lk dönem algısını güzellikleriyle, olumsuzluklarıyla ol­ duğu gibi önünüze sermeye devam ediyo ruz. İ lk dönem en önemli muhalefet hareketi olan Haricilerin kendi mensup­ larından biri olarak İ bn Sellam İ badi'nin kal eminden çıkmış Kitdbün flh f Bed 'ü'/-İsldm, adlı eseriyle sizi baş başa bırakıyo­ ruz . . . Hayırlara vesile olması dileğiyle . . . M ehmet Azimli 1 Çorum- 2019

1

H i tit Ü n iversitesi İ l a h iyat Fakültesi.

GİRİŞ İBADiLİK

Orta Doğu coğrafyasında yaşayan dini grup ve mezhepler arasında, özellikl e tarihsel anlamda H ariciliğin günümüzde yaşayan en önemli kolu olması nedeniyle İ badilik, önemli bir yere sahiptir. Esasen, kendilerini Harici bir fı rka olarak kabul etmeyip, bu tanımlamayı açık bir şekilde reddeden İ badiliğin ortaya çıkışında, hicri ilk yüzyılda yaşayan Abdullah b. İ baz ile fırkanın görüşlerini asıl sistematize eden kişi olduğu an­ laşılan Cabir b. Zeyd'in (ö. 93/712) ciddi bir rolü vardır. İ s­ lam tarihinin erken dönemlerinde o rtaya çıkan İ badilik, diğer Harici gruplara göre daha mutedil bir bakış açısına sahiptir. Bu özelliği ile H aricilikten ayrılarak farklı bir itikadi ekol ol­ muştur. Ö zellikle Basra kenti başta olmak üzere Irak coğraf­ yasında ortaya çıkan İ badilik, süreç içerisinde İ slam dünya­ sının diğer bölgelerine yayılmıştır. İ badiliğin yayıldığı yerler aras ında Libya, Tunus, Fas ve Cezayir' i n merkezden uzak bazı yerleşim birimleri başta olmak üzere Sudan, Mali, M adagas­ kar, Tanzanya ve Zengibar gibi Afrika' nın bazı bölgeleri ile Arap Yarımadası'nın güneyinde bulunan Umman coğrafyası oldukça önemlidir. İ badilik ve değişik yönleriyle İ badi gruplar, h e m İ slam dün­ yasında hem d e B atı' da bazı araştırmacıların d ikkat ve ilgisini çeken önemli b i r konu olmuştur. İ slam dünyasında daha çok Umman çevresinde yaşayan İ badiler ile Kuzey Afrika coğraf­ yasında yaşayan İ badi gruplar içerisinde yetişen bazı araştır­ macıların da İ badilik üzerine çalışmalar yaptıkları görülür­ ken günümüzde, ülkemizde de akademik alanda İ badi anla­ yışını ve b i lginlerini anlatan bir takım çalışmalar mevcuttur.2 Bunlardan Eth e m Ruhi Fığlalı tarafından yazılan İbadiyye 'n in 2

Harun Y ıl dız, " İ badili k Araştırmalarında Ö n emli B i r İsim: Tadl•ııszLewic­ ki", İslami İlimler Dergisi İbddfl ik Özel Sayısı, c. 10, s., 1 (Bahar 2015), s. 5 7 - 84.

Kitôbün fthi Bed'ü'l-İslôm

10

Doğuşu ve Görüşleri3 isimli doktora tezlerinde İ badil ik konusu önemli ölçüde işlenmiştir. İ badilik, Hasra İ badilerinin çal ışmaları sonucu kısa sürede M ağrib bölgesinde yaygı nlaşmış ve Rüstemiler Devleti adıyla H. 160 - 297 yılları arasında hüküm sürmüş bir devlet ku rabil­ miştir. İ badiliğin; Harisiyye, Tarifıyye, Vehbiyye, Nükkariyye, N efa­ siyye, Halefıyye, Ö meriyye, Fersiyye, Ashabü't-raat, Dahhakiy­ ye, S ekkakiyye, Hafsıyye, Yezidiyye gibi kolları bulunmaktadır. Bunlardan taraftarı en çok ve yaygın olan Vehbiyye koludur. İbadiliğin Temel Görüşleri

Harici fırkaları arasında en ılımlı kolu temsil eden İ badiy­ ye'nin düşünceleri, devlet anlayışları (imamet) ve itikadi gö­ rüşleri şeklinde ele alınabilir. İ badiyye'ye göre Kur'an-ı Kerim gerek inanç gerekse pratik hayat açısından yegane devlet ni­ zam ıdır. Hedeflenen amaç, ilahi kitap ve şeriatın hakim olaca­ ğı bir devleti gerçekl eştirmektir. Bu devl et kusursuz olacak ve devletin her vatandaşı yanlış yola sapmadan İ slam'ı yaşayıp adal eti gerçekleştirecek, fitne ve nizamsızlıktan kaçınacaktır. Bundan dolayı İ badiler devlet başkanı belirlemenin dini bir görev olduğunu söylerler. İ badiyye, imamın bazı istisnalar dışında seçim (biat) yo­ luyla başa geçirilmesi gerektiği inancındadır. İ badiyye, ima­ met makamına getirilecek şahsın vasıfları konusunda Ehl-i sünnet'ten tamamen ayrılır ve imamların Kureyş'ten olması yolundaki anlayışı kesinlikle reddeder. O nlara göre imamet için s oy değil mü'min olma vas fı dışında ilim, zühd ve adalet sahibi olmak önemlidir. Bu nitelikleri taşımak suretiyle itaate layık olan herkes imam olabili r. Bu görüşlerinden dolayı pek çok gayrı Arap unsurun Harici saflarına katıldığı bilinmekte­ dir. İ mametin vasiyet veya tayinle d eğil cemaatin icmfü, yani serbest seçimle gerçekleşeceği hususu İ badiyye'nin temel prensiplerindendir. 3

Ethem R u h i F ığlah, İbôziye 'nin Dojj uşu ve Gö rüşleri, Ankara Ü niv. Basımevi, Anka ra 1983.

Giriş

11

İ badiyye'ye göre imamın dışındaki cemaatin haiz olacağı imtiyaz adaleti o rtadan kaldırır, haki m iyet ve şeriatı bozar. İ badiyye'nin, imamın birlikte çalışacağı b i r meclisin varlığın ı reddetmesiyl e b e raber uygulamada, aynı anda çeşitli Müslü­ man ülkelerinde birden çok imamın bulunmasını kabul ettiği anlaşılmaktadır. N itekim Basra'da, Tah e rt'te, Umman'da ve Hadramevt'ta ayn ı anda faaliyette bulunan İ badi imamlarına rastlanmıştır. İ badiyye'ye göre imamın en önemli gö revi Kur'an-ı Ke­ rim'in b ütün hükümlerini yerine getirmek ve adaleti sağla­ maktır; bunun için gerekirse zora başvurmak onun geniş yet­ kisi dahilindedir. İ mam şeriatı uygularken Allah'ın kitabı ile birlikte Hz. Peygamber'in sünnetine ve ilk iki halifenin dav­ ranışlarına uyar, bu uygulama sırasında kesinlikle tahkime yanaşmaz. İ badi D evleti için en önemli görev olarak kabul edilen ada­ let telakkisi iyiliği emretme ve kötülükten sakındırma (emir bi'l-ma 'ruf n ehiy a n i'l-münker) şeklinde ifade edilmişti r. Bu prensip başta i m a m olmak üzere her M üslümanın vazge­ çilmez bir görevidir. Başka bir imkan bulunmadığı takdirde kötülüğün önlenmesi ve adaletin uygulanabilmesi amacıyla cihada başvurmak zaruridir. İ mam kendilerine muhalif olan Müslümanları ken d i inançlarına çağırmalı, reddederlerse on­ lara ka rşı da cihad ilan etmelidir. İ badiyye'nin itikadi görüşlerinin temelini s o n derece geniş bir şekilde ele alınan iman anlayışı teşkil eder. O nlara göre iman; ikrar, amel, n iyet, sünnete uymak, inanç konusunda hiç­ bir kimse için mazeret tanımamak, süfli arzulara uymamak ve takva yoluna girmekten ibarettir. Farzlardan birinin yerine getirilmemesi veya haram olan bir şeyin işlenmesi durumun­ da ortadan kalkar. Harici fırkalarının büyük çoğunluğunun benimsediği bü­ yük günah (kebire) telakkisinden bazı önemli noktalarda ay­ rılan İ badiyye bu hususta büyük ölçüde M u'tezile'ye yaklaşır. Onlara göre Allah, insanları mü'min ve kafir olmak üzere iki

Kitiibün jfhf Be d'ü 'l-İsliim

12

statüye ayırmıştır. Münafık, asi, zalim, fa.sık olarak dünyayı terk eden kimse kafirdir. Küfür de nimet küfrü ve şirk küfrü olmak üzere ikiye ayrılır. Şu halde büyük günah işleyen bir M üslüman mü'min değil muvahhiddir ve nimet küfrü içinde­ dir. B öyle b i r kimsenin cehenneme girip o rada ebedi kalacağı kesindir; yegane kurtuluş yol u ise tövbedir, çünkü Allah tövbe etmedikçe b üyük günahları bağışl amaz. 4 İbn Sellam el-İbadi

İ bn Sellam'ın hayatı hakkında rical kitaplarında herhan­ gi bir bilgi olmamakla beraber hayatıyla ilgili bazı bilgileri yin e ken d i kitabından öğrenmekteyiz. Bir İ badi tarihçi olan Şemmahi (ö. 9 28/152 2) Kitabu 's-siyer adlı eserinde İ bn Sel­ lam'dan bahsederken biyografik bilgileri müellifin kitabı olan Kitabün jfh f Bed'ü '/-İsldm ve Şerdiu 'd-Dfn'den aldığını ifade eder. İ bn Sellam el- İ badi, Berberi kabilesi olan Levvate'ya men­ suptur. İ b n S ellam'ın ailesi Kuzey Afrika tarihiyle ilgilidir. Ö yle ki, amcası Yahya b. Ö mer, dedesi Ö mer b. Temtanin ve dedesi­ nin kardeşi Ebu Hamid b Temtanin 144/761 yılında meydana gel en M eğmedas Savaşında Abb asil erin komutanı Muham­ med b. Eş'as el- Huza'i'nin ordusuyla Kuzey Afrika Haricileri­ nin lideri İ mam Ebu Hatem'in komutasında savaştı . İ bn Sellam, kitab ında Sellam b. Amr olarak babasından bahsetmekte, burada dedesi Ö m e r yerine Arapçadaki benzer­ lik sebebiyle yanlışlıkla Amr yazı l dığı, dolayısıyla müellifimi­ zin Tah ert5 imamı Abdulvahhab' ı n amili olan Sellam b. Ö mer b. Temtanin'in oğlu olduğu söylenebilir. İ bn Sellam'ın ne za­ man ve nerede doğduğu hakkında da bilgi bulunmamaktadır. M üellif, kitab ında kendinden ilk olarak bahsederken, hi cri 240 yılından önce Tunus'un güney batısında bulunan Cerid şehrinde Tevzer denilen yerde Ebu Salih en-Nefüsi ile karş ı4

5

Bu başlık, DİA maddesinden kısaltılarak y a z ı l mıştır. Bkz. Ethem R u h i F ı ğ­ lalı, " İ b aziyy e", TDV İslam Ansiklopedisi (İ sta nbul: TDV Yay ınları), 1 9: 2 5 62 6 1. G ü n ü müzde Cezayi r s ı n ı rında yer alan, R üstemiler devletine başkentlik yapmış bir şehir.

Giriş

13

laştığını söyl emiştir. 250 yılından s onra İ bn Sellam, Mirili/ Tirili arkadaşı Sedrat ile beraber M ı s ı r' ı ziyaret etmiştir. İ bn Sellam 260 senesinden sonra ise hacca gitmiş ve hacdan dö­ nerken E cdabiyye'de İ bn Zıbyan ez-Zevaği ile karşılaşmış. 271 yılının Cemaziyelevvel veya Cemaziyelahir aylarının bi­ rinde Cendube'de Ebü'l- Hattab'ın torunu Halef b. Semh ile karşılaşmış, ondan bazı İ badi alimlerle ilgili bilgiler almıştır. İ bn Sellam H. 273 yılına kadar Cendube'de kalmıştır. Bundan sonraki hayatı hakkında herhangi bir bilgi verilmemektedir. Rüstemiler D evleti'nin sınırları içerisinde yaşamıştır. Müelli­ fin vefat tarihi tam olarak bilinmemekle beraber 273 yılında veya sonrasında vefat ettiği düşünülmektedir. 6 İbn Sellam'ın Görüşleri

İ bn Sellam'a göre; Hz. Osman'ın öldürülmesiyle fitnenin kapısı açılmış, S ı ffin'de hakeme başvurularak Allah'ın kitabı­ na muhalefet edilmiş ve ümmet arasında iftirak oluşmuştur. Muaviye tara ftarları batıla uymuşlardır ve ehl-i hakka galip gelmişlerdir. M üslümanlar da haktan korktuklarından dolayı hanif din için savaşmışlardır. Yemen, Umman, H o rasan, Trab­ lus ve M ağrib civarlarındaki bu küçük topluluk aracılığıyla batıla karşı mücadele devam etmiştir. İ lk dönem İ badi müelliflerden İ bn Sellam el- İ badi' nin Be­ dü 'l-İslô.m ve Şerô.iu'd-Dfn adlı eserinde hakiki mü'min ile sö­ züyl e mü'min olduğunu söyleyip de ameliyle o n u tahrif eden kişi arasındaki ayı rımı, onun Harici mantaliteye sahip oldu­ ğunu göstermektedir. Bedü '/-İslô.m ve Şerô. iu'd-Dfn'in muhak­ kikl eri de müelli fi n bu ayırımına dikkat çekmektedirler. İ bn Sellam, Haricilerin ve Mu'tezile'nin mürteki b- i kebire, va'd ve va'id ve tövbe hakkındaki görüşlerine benzer görüşleri savunmaktadır. Ona göre büyük günah işleyen tövbe ederse bağışlanır, tövbe etmezse Müslümanlar ondan beri olur ve bu hal üzere ölürse cehennem ona vacip olur. Yine imamet ve halifeler hakkındaki değerlendirmesi de Harici zihniyeti açık6

Bu başlık, tercüme edilen kitap ve muhakki kin mukaddi mesinden istifade edilere k y a zı l m ıştır.

14

Kitab ün jihf Bed'ü 'l-İsldm

ça o rtaya koymaktadır. Ona göre takip ettikleri din, Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ö mer'in, Muhacir ve Ensar' dan oluşan ashabdan teşekkül eden topluluğun ve ü m m etin ihtilaf ve iftirakından önce takip ettikleri dindir. 7 Bedü'l-İslam ve Şeraiu'd- Din

Tercümesi yapılan İ bn Sellam el- İ badi'nin Bedü '/- İslam ve Şeraiu'd-Din adlı eseri, İ badil ik konusunda günümüze ulaşan en eski kitap olması hasebiyle günümüz İ badileri tarafından çok önemli bir eser olarak kabul görmektedir. Aynı şekilde B atı İ slam/M ağrib hakkında yazılmış e n eski kitaplar arasın­ da yer almaktadır. Arap ve Müslüman olmayanlara İ slam'ı an­ latan en e ski kitaplardandır. B u kitap, m üsteşrik Werner Schwartz ve eş-Şeyh Salim b. Ya'kub tarafından tahkik edilmiş ve Daru Sadır yayınevi ta­ rafından basılmıştır. Ayrıca Darü'n- N eş i r ve el-Ma'hedü'l-Al­ mani li'l- Ebhasi'l-Şarkiyye gibi değişik baskıları da mevcuttur. Biz b u tercümeyi, Almanya Doğu Araştırmaları Enstitüsünün desteğiyle 1986 Beyrut'ta Daru Sadr baskısı esas alınarak W i esbaden yayın evinden çıkan baskısından istifade ederek hazırladık. Kitabın aslı, muhakkikin mukaddimesi, muhakkikin indek­ si, kaynakça ve diğer kısımlarla be raber toplam 170 sayfa ola­ rak tahkiki yapılan bu çal ışmada tercümesi yapılan kısım, İ bn Sellam'a ait olan bölümden oluşmaktadır. Bu da 59-141 say­ fa aral ığından oluşan 83 sayfalık bi r kısmını kapsamaktadır. Tercüme yapılırken müellifin m aksadını en iyi şekilde ifade etmeye çalışıldı. Onun için gerekli görülen yerlerde ifadeler­ deki kapalılığı ortadan kaldırmak için parantez ile açıklama­ lar yapılmıştır. Ö zellikle ayetlerin meali diyanetin mealinden verilmiştir. M üellif, bazı yerlerde ayetleri takti' yaparak ver­ miş ve ayetlerin kısa tefsiri n i yap maya çalışmıştır. Biz bu tür durumlarda ayetlerin tam olarak mealini vererek müellifin 7

Bu başlık; İ b n Sellam'ın tercüm e e d i l e n kitabı ve Cemalettin E rdemci ta­ rafı n d a n yaz ılan tez çalışmasından istifade edilerek yaz ı l m ı ştır. Bkz . Ce­ malettin E rdemci, İbn Sellam el-İbiid f ve İtikadi Görüş leri (Va n : Y üzüncü Y ı l Ü n iversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1 9 9 6).

Gir i ş

ıs

açıklamalarını da ya ayetin ilgili kısmında parantez arasında ya da ayet mealinden sonra zikrettik. Anlatı mda kopukluk olmasın diye bu tür yerlerde az da olsa takdim-tehir yaptık. Kitapta muhtemelen muhakkikler tarafından yapılan başlık­ landırmaları dikkate almakla beraber bazı kısa başlıkları bir­ leştirdik. İ bn Sel lam, muhakkikin mukaddimede belirttiği üzere dört ana ko nuyu ele alarak kitabını tel i f etmi ştir. M üellif ilk bölümde; İ slam' ı n inanç esaslarını açıklam ış, hakiki mü'mi­ ni diğerlerinden ayıran özelliklerine d eğinmiştir. Ü stün ahlak sahibi olan sahabilerden bir kısmının h ayatlarından örnekler vermiştir. Bu esnada hadisi şeriflere d e ye r vermiştir. Abdul­ lah b. Mes'Od, Abdullah b. Abbas gibi sahabi ve H asan el-Basri gibi tabiin alimlerinin görüşlerini zikrederek bazı itikadi ko­ nulardaki düşüncesini temellendirmiştir. Kur'an ayetlerini de ilk bölümde çokça zikrederek ayetler h akkı nda açıklamalar yapmıştır. İ kinci bölümde; kişinin dini hayatını düzenleyen dinin te­ mel esaslarına yer vermiştir. Dinin toplu msal hayatı düzenle­ yen prensiplerine d e yer vererek bid'at ehli, ehli kitap, müş­ rikler gibi bazı toplumsal fırkalar hakkı n d a açıklamalar yap­ mıştır. Daha sonra d evlet başkanı (imamu' l- müslimin), hakim (kadı), m üftü gibi kişilerde olması gereke n özelliklere yer ve rmiştir. Ayrıca adaletsiz bir başkan veya hakim karşısında nasıl tavır takınılacağına değinmiştir. Bu bölümde Emevile­ rin özellikle d e I rak valisi Haccac b. Yusuf'un sünnete aykırı olarak gördüğü uygulamalarını sert dille el eştirmiş, Abbasiler dön eminde durumun Emeviler Dönemine nazaran düzeldiği­ ni ifade etmiştir. Ü çüncü bölümde Emevi ve Abbasi halifelerinden bir kıs­ mının yaptığı adaletsizlikleri ve hataları ifade etmiştir. Ardın­ dan halifelerin nasıl tayin edildiğini, H z . Ö mer'in kendisinden sonraki halifeni n şura ile altı kişi arasından belirlenmesi ha­ disesini ve H z . Osman'ın halifeliği esnasındaki bazı sıkıntıları zikretmiştir.

16

Kitiibünfih i Bed 'ü'l-İslam

Son olarak dördüncü bölümde ise M ı s ı r ve Maşrik'teki İ ba­ di alimleri, fakihleri, liderleri ile ilgili haberlere yer vermiş­ tir. İ badil er tarafından kurulan Rüstemiler Devleti'nde yaşa­ yan önemli İ badi alimlerinden Ebü'l-Hattab Abdula'la ve Ebu Hatim Ya'kub b. Habib'in yaptıklarına değinmiştir. Kuzey Afri­ ka' da yaşayan Berberilerin faziletleri ile ilgili rivayetlere ver vermiştir. Daha sonra Kayrevan ve Trablus civarındaki İ badi alimleri zikretm iştir.8

8

Bu başlık, tercüme edilen kitap ve m uhakkikin mukaddimesinden istifa­ de edilerek yaz ı l mıştır. . Bkz . İbn Sellam e l - İ b azi, Bedü'/-İsliim ve Şeriiiu 'd­ Dfn, thk: Werner Schwartz ve eş-Şeyh S a l i m b. Ya'kub (Beyrut: W iesbaden, 1 9 8 6).

BED'Ü'L- İSLAM VE ŞERJ\İU'D-DiN

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Salat ve selam Hz. Muhammed'e ve onun aline olsun. Bu kitap; vahyin başlangıcı, dinin yasaları, bizlere yol gös- [59) teren sahabenin faziletleri hakkında nüktelerdir ve haddi aşan zorbaların haberleri hakkında da parıltılardır. Ayrıca bu kitap özetle, doğru yolu gösteren İ badiyye1 imamlarının haberleri ve onların zalim zorbalara karşı tutumlarının nasıl olduğu hakkındadır. M ezhebimize m ensup öncekilerden bazıları nın hayatı. İman, İslam, İzzet ve İhsan2

"İman, İslam, İzzet ve İhsan" Kavramlarının Beyam Niteliğinde Gelen Rivayetler Kendisini tanıyamayacağı bir şekilde (bedevi kılığında) Cebrail'in (as.) H z . Peygamber'e geldiği haberini Yahya b. Mu'temir bize ulaştırdı. Yahya : Abdullah b. Ö mer b. H attab'a hitaben " Ey Ebı'.i. Ab durrahman ! Bize A'rabi' nin (Cibril'in) ha­ berini anlat." dedi. Abdullah b. Ö mer: Bir ara Hz. Peygamber (sav.) ile birlikte [60) oturmuştuk. O s ı rada sakallı, yüzü güzel bir gen ç geldi. Ü ze­ rinde hiç bilmediğimiz türde bir koku vardı ve : "Sana yakla­ şayım mı ey Allah'ı n Resulü?" dedi. Hz. Peygamber: "Yaklaş." dedi. O da öyle b i r yaklaştı ki biz dizleri Resulullah'ın (sav.) dizlerine dayandı sandık. O (Cebrail) : " İ man nedir?" diye sordu.

Hz. Peygamber (sav.) : 'i\ll ah'a, Allah' ı n meleklerine, kitap­ larına, p eygamberlerine, öldükten sonra tekrar dirilmeye, 1 2

Hariciliğin halen yaşayan önemli bir kolu (ed.). Kitabın orij i n a l i n d e başlıklar bulunmad ığı için konulara uygun k ı sa başl ık­ lar ihdas e d i l miştir (ed.).

18

Kitdbün jih f Bed 'ü 'l-İsldm

ahiret gününe, ölüme ve hayır ile şerrin Allah'tan olduğuna inanarak kadere iman etmendir.'' diye cevapladı. (Genç), "Bunu yaparsam mü'min miyi m?" diye sordu. Hz. Peygamber (sav.): "Evet.'' dedi. Genç: " D o ğru söyledin." dedi. İ b n Ö mer: "Gencin Hz. Peygamber'e söylediği 'doğru söy­ ledin' sözüne şaşırdık, sanki kendisi sorduğunu daha iyi bili­ yordu. Sonra genç: " İ slam nedir?" diye sordu. Hz. Peygamber (sav.): "Namaz kı lmak, zekat vermek, Ra­ mazan ayı nda oruç tutmak, hac etmek ve cünüplükten yıkan­ maktır." dedi. Genç: " B un u yaparsam Müslüman olur m uyum?" diye sor­ du. Hz. Peygamber (sav.): "Evet." d iye buyurdu. Genç: (tekrar) "D oğru söyledin.'' dedi. İ bn Ö m e r: "Hz. Peygamber' i n cevabından sonra gencin 'd oğru söyledin' sözüne şaşırdık. Sanki kendisi, sorduğunu Hz. Peygam ber'den daha iyi biliyordu. B u duruma hayret et­ tik." Genç: " Kıyamet vakti ne zamandır?" diye sordu. Hz. Peygamber (sav.): "Sorulan sorandan daha iyi biliyor değildir.'' dedi. (6 1 )

" Kıyam etin n e zaman kopacağı bilgisi şüphesiz yalmzca Allah ka tm dadır. O, yağm uru yağdmr, rah im /erdekini bilir. Hiç kimse ya rm ne kazanacağmı bilem ez. Hiç kimse nerede ölece­ jjin i de bilemez. Şüphesiz Allah h akkıyla bilendir, (her şeyden) h akkıyla h aberdar o/andtr.''3 İ bn Ö mer: "Sonra soru soran genç adam kalktı, Hz. Pey­ gamber'i n yanından ayrılınca (bir anda kayboluverdi) onu yer mi. yuttu gök mü bilinmez.'' dedi. Hz. Peygamber; genci 3

Lokman, 3 1 /3 4.

Kitiib ün jfhf Bed 'ü 'l-İsliim

19

çağırmaları i ç i n " Bana o adam gerekli ." d e d i . B u n u n üzerine (sahabiler) ashab onu aradılar, ama bulamadılar. Hz. Peygam­ ber onun kim ol duğunu bildi ve (ashabına): " B u Cibril'dir. D i­ ninizin ne olduğunu öğretmek için size gel di." diye buyurdu. Şayet sana " D ininin şerfü'i/kanunları nelerdir? Kendilerin­ den dinini aldığın fakihler ve alimler kimlerdir?" diye sorulur­ sa, de ki: " D i n i m iz, Allah'ın Hz. Muhammed (sav.) için aşağı­ daki ayetlerde açıkladığı dindir." "Dini dosdoğru tutun ve onda (din den sizin için teşri ' edilenler h ususunda) ayn lığa düşme­ yin! diye Nuh 'a emrettiğini, sa na vahyettiğ in i, (Yd Muhammed! Dinden) İbra h im 'e, Musaya ve !saya (O Allah 'm dini, şeriatı, metodudur. Öyle din ki onu mahluka tı için teşri' etm iş, önceki ve sonraki ü m m e tlerde tek bir dini onla r için apklamışttr ki, o da Allah 'm bir olduğuna in anmak ve ibadet ile dini O 'nun için yaşama ktır) em rettiğini size de din ktldı. [size apk/adı ve dinden size farz kıldı). Faka t sen in ken dilerini çağtrdığm şey [İslam dini), A llah 'a ortak koşanlara ağı r geldi. Allah, ona di­ lediğini seçer. İçtenlikle kendine yönelenleri de ona ulaştmr."4 Bu ve En'am suresinde zikredilen on sekiz p eygamberin dini bizim di nimizdir. Hani Allah, Peygamberine: " Onlarm [zikri geçen peyg a m berlerin) gösterdiği yola tab i o/."5 buyur­ du. O da Allah' ı n ş u sözüdür: "Bu da ka vm ine karşı İbrahim 'e verdiğim iz delillerimizdir.''6 Bu İ brahim' i n kavmi gibi olanlara karşı delilimizdir, İ bra- [62] him de Allah'tan başkasına ibadet edenler için hüccettir. Al­ lah, Hz. Peygamber'in kavmine, İ brah im'in hasmı olduklarını, Allah' ı n dinini i n kar ettiklerini ve İ b rahim'in babasına ve kavmine "Ben sizden berfyim . Td ki bir olan Allah 'a ibadet edesin iz. "7 dediğini haber vermiştir. Sonra Allah Teala şöyle buyurdu: "Ona İshak'ı ve Yakub 'u bahşettik."8 Yani İ brahim'e İ shak'ı n oğlu Yakub'u bahşettik. "Hepsine h idayet ettik.''9 Yani ..

4 5 6 7 8 9

Ş u ra, 4 2 /1, 2, 1 3. E nam, 6/90. E nam, 6/83. M ü mtehine, 60/4. E nam, 6/84. E nam, 6/84.

Kitabün fihl Bed 'ü'l-İsliim

20

İ b rahim'i, İ shak'ı ve Yakub' u, doğru yola ilettik. Bu da onların doğru yol üzerine oldukları nı gösterir. Daha sonra: " Ondan önce NO.h 'a da hidayet ettik.''10 diye buyuı-du. Yani İ brahim'i ve çocuklarını yaratmadan önce. " On u n zürriyetinden olan Davud'u ve Süleym an 'ı da (doğru yola ilettik)." 1 1 İ brahim'in zürriyeti nden, Nı1h' un zü rriyeti nden olma ih­ ti mali ol duğu gibi aynı şekilde onlardan önceki babalarının zürriyeti nden de olabilir. Nasıl ki Musa için de: "MU.saya ki­ tabı verdik ve "Benden başkasın a g ü venip daya nmayın" diye­ rek o kitabı İsrailoğulları 'n a bir h idayet reh beri kıldık. Ey Nuh ile birlikte taşıdık/arımızın soyunda n gelenler! Bilesiniz ki Nuh çok şükreden bir kul idi. "1 2 buyurdu. Sonra: "NO.h 'un soyundan DavO.d'u, Süleym an 'ı, EyyO.b 'u, YLJ.suf'u, Musayı ve HarO.n 'u doğ­ ru yola eriştirdik. İşte iyilere böyle m ükafa t veririz." 1 3 buyurdu. Allah, iyil i kl eri ve Allah' ı birlemeleri (Allah'a ortak koşmama­ ları) sebebiyle onları mükafatlandırdığını, kendilerine pey­ gamberlik ve tebliğ vazifesi verilere k dünyada derecelerini yükselttiğini buyu ruyo r. (63]

"Zekeriyya, Ya hya, Isa ve İlyas'ı da (doğru yola iletm iştik). Hepsi de iyilerden idi." 14 Yani hepsinin derecesini yükselttik. "İsmail, Elyesa; YUn us ve LO.t 'u da (h idayete erdirdik). Hepsin i ve onların a talarından, çocukları ndan ve kardeşlerinden bazı­ la rı n ı, alem lere üst ün kı ldık."15 Çü nkü o nlardan bazıları müş­ rikti, bundan dolayı Allah -genel olarak değil- bazılarını tercih etti . Yani "babalarından" sözünde olduğu gibi. Yani bazılarını seçtik bazılarını seçmedik, onların derecesini yükselttik, ki­ taptan ve hikmetten indirdiğimize hidayet ettik. "Doğru yola; işte bu Allah 'ın kullarından dilediğine hidayet ettiğiyoldur . "1" Sonra: "Kitap" ve "h üküm" (farzları, a h kam la rı, beyanı ve Allah için m a h /Uka ta karşı delil getirm eyi) verdiklerimiz. İşte bunlar . .

10 11 12 13 14 ıs

16

E na m, 6/84. E nam, 6/84. İsra, 1 7 / 2 - 3 . E nam, 6/84. E nam, 6/85. E na m, 6/86, 8 7 . E nam, 6/87, 8 8 .

Kitiibün fthi Bed'ü' l-İsliim

21

Allah 'm h idayet ettiği kimselerdir. (Peygam ber'den önce yaşa­ mış, zikredilen on sekiz kişi) Onlann h idayetine uy." 1 7 Allah, Resulü M uhammed'e (sav.): "Onda n ön ceki peygam­ berlerin ü m m etleri her ne kada r on/an inka r etmek suretiyle muhalefet edip, eziyet etm işlerse de peygamberler sabretti ve din lerini değiştirmediler. Sen de bu yola uy, yapış ve o peygam­ berlere tabi ol. " b uyuruyor. Ve: "(Ey Muham med!} O ha/de, yük­ sek azim sa h ibi peygamberlerin sabretm esi gibi sa bret." 18 bu­ yurdu. Allah, bütün M üslümanlara toplu ayetlerde: "De ki: (Yii Muh a m med) Ey Kitap eh li! (Yahudiler ve Hıristiyan lar) Bizimle sizin ara mzda ortak bir kelimeye gelin: Yalmz Allah 'a ibadet edelim. O 'n a h içbir şeyi ortak koşmayalım. Allah 'ı bira kıp da ki­ mimiz kimim izi ilah edinmesin. Eğer onlar yin e yüz çevirirlerse, deyin ki: Şah it olun, biz Müslümanla nz." 19 "Halbuki onlara, (Kitap eh lin e) a n ca k dini Allah 'a has kıla rak, (dinlerin i Allah 'a (64] ha lis kılarlar, Alla h, sadece kendisine h as kılma n ve O'na hiçbir şeyin ortak koşulmadığı şeyi (din i) kabu l eder.) Hakka yönelen kimseler olara k (Hanfjler muh lfs o/anlardır. Hanif: Sadece Allah için olandı r.) O 'n a kullu k etmeleri, n a mazı kılma/an (farz olan namazı) ve zekatı vermeleri em redilm işti. İşte bu dosdoğru dindir."20 Allah: "Bu dosdoğru dindir." 2 1 buyu ruyo r. O din ki, Allah' ın kesinlikle değiştirmeyeceği dindir. " Yü­ zün ü dosdoğru dine çevir"22 ayeti gibi; Allah'ın, yerine başka bir din getirmeyeceği ve değişti rmeyeceği dindir. "Fakat tövbe edip, (kitap ehli) namazı kl lar ve zekat ı verirlerse, (Namaz ve zekatı ikrar -dil ile farz olduğunu söyledikleri zaman- Çünkü sünnette, her kim ki; imam, namazı, zekatı ve peygamberi di­ liyle Alla h 'tan geleni ikrar ederse kendisine farz olan namaz ve zekatı zayi etm ediği m üddetçe Müslüm a n dı r.) A rtık onlar sizin din kardeşlerinizdir. (Şereflilerin en şereflisi Allah 'tan an laym ki, kitap eh lin i n itelemiştir.)"2 3 17

Enam, 6/89, 90. 18 Ahkaf, 46/ 3 5 . 1 9 AI- i İ m ran, 3/64. 20 Beyy i n e, 9 8 / 5 . 2 1 Y usuf, 1 2 /40; R u m , 3 0 / 3 0. 22 R u m , 3 0/43. 23 Tevbe, 9/ 1 1 .

22

Kitiibün jihf Bed 'ü 'l-İsliim

"Allah 'a ortak koşanlarm Alla h ka tm da ve Resulü yanında bir ahdi n as1l olabilir? Ancak Mescid- i Haram 'm yanında ken­ dileriyle antlaşma yaptıklarınız başkad1r. Bunlar size kurşı dü ­ rüst davra nd1ğı sü rece, siz de onla ra dürüst davranm. Çünkü A llah, ken dine karşı gelmekten sokm an/arı sever. Onlarm bir a h di nas1/ olabilir ki! Eğer onla r size üstün gelselerdi, sizin h a kk1n ızda ne akraballk (bağla rı n ı), ne de antlaşma (yüküm­ lülüğ ü n ü) gözetir/erdi. (Allah m üşrikleri şiddetli düşmanllk ve akraba bağlarını kesmekle vas1fland1rm 1şt1r.) Ağ1zlarıyla sizi h oşn u t etm eye çallşıyorlar, oysa kalpleri buna karşı çıkıyor. Onlarm pek çoğu fas1k kimselerdir. Allah 'm ayetlerini az bir karş11liJa değiştirdiler de insanla rı O 'n u n yolundan a/1koydu­ la r. Bunla rm yapmakta oldukları şeyler gerçekten ne kö tüdür? Bir m ü 'm in h a kkmda ne akrabalık (bağları n ı), ne de antlaşma (y ü kü m lülüğünü) gözetirler. İşte onlar taşkm llk yapanla rm ta ken dileridir. Faka t tövbe edip, namaz1 k1/ar ve zeka t1 verirler­ se, a rt1k o n la r sizin din kardeşlerinizdir. (Allah, Peygamberine m üşriklerin b irinci şiddetli düşma n l1klarmdan -Bir m ü 'min hakkmda n e a kraballk (bağlarını), ne de antlaşma (yükümlü­ lüğ ünü) gözetirler- tövbe ettiklerinde dinde kardeşleri ve dost­ ları oldukları n ı emretm iştir ki; Peygam ber ve Müslümanlar kin ehli olmasm ve m üşriklerin küfründen ötürü ortaya ç1kan düş­ manllk kin ini istemesinler.) Bilen bir ka vm e ayetleri işte böyle ayrı ayrı açıklarız."24 Müfessirler, ayette geçen " İ llen" kelime­ sinde ihtilaf, "Zimmen" kelimesinde ittifak etmişlerdir. el- İ li; komşuluk ve zimmet antlaşması demekti r. Bazıları ise, el- İ li; antlaşmadır. Allah, onları antlaşmayı bozmakla nitelemiştir. Bazı müfessirler ise; el- İ li; akrabalıktır, ez-Zimme ise antlaş­ madır, demişlerdir. [65 ]

"İman edenler ancak, Allah 'a ve Peygam ber'ine inanan, sonra şüpheye düşmeyen, Allah yolunda m a llarıyla ve canlarıyla cih ad edenlerdir. İşte onlar doğru kimselerin ta kendileridir."25 Onlar Allah'ın kendilerine haber verdiğini ve Peygamberinin Allah'tan alıp kendilerine tebliğ ettiğini tasdik eden mü'min2 4 Tevbe. 9 / 7-1 0 . 2 5 H u c ur at. 49/15.

Kitc'ibün fihi Bed 'ü 'l-İslc'im

23

!erdir buyurmaktadır. Müslümanlar: Peygamberlerine diğer­ leri gibi, "Sihirbaz, yalancı" dememişlerdir. Isa (as.) hakkında "A nnesi dosdoğru bir kadınd1 r."26 buyurduğu gibi. Yani Mer­ yem mü'minedir ve Allah'ı tasdik etmiştir. "Rabb 'leri ka tında şô.h id olan lar."27 ayeti nde Allah, bütün mü'minlerin (mü'min­ lerin her birinin) şehid/şahid ol duğunu buyurmuştur. Ancak, Allah yolunda öldürülenler için diğerlerinde olma­ yan bir konum ve fazilet vardır. e l - H asan ( H asan el-Basri): "Bütün şehitlerin ruhları, sabah ve akşam cennetten rızıklarla rızıklanır. Ancak, Allah yolunda öldürülenler için başkaların­ da olmayan kon u m ve fazilet vardır." demiştir. " Ecirleri (amel­ lerinin sevabı), n u rlan (amel/eri ve g üzel sözleri kıyamet günü onlar için n u rdur.)" 28 "Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya -babaya iyi davranm amzı kesin olarak em retti. (AJ/ah'ın bu emri b ü tü n insan laradır.) Eğer on lardan biri ya da her ikisi sen in yan ı n da ih tiyarlık çağına ulaş1rsa, sakın o nlara "öf!" bile deme; on/an azarlam a; onlara tatlt ve g üzel söz söyle.' '29 "Biz, insana a n n e babasına iyi davranmayı em rettik. Annesi onu ne [66] zahmetle karm n da taşıdı (sıkı ntı içinde) ve ne zahmetle doğur­ du! (aym şekilde sıkı n tı içinde, zayıflık üstü n e zayıflık) On un (anne karmnda) taşınması ve sü tten kesilme süresi (toplam olarak) otuz aydır. Nihayet olgunluk çağına gelip, kırk yaşına varınca şöyle der: "Rabbim! Ba na ve a n n e babama verdiğin ni­ metlere şükretmemi, senin razı olacağın salih amel işlememi bana ilha m et. Neslimi de salih kimseler yap. Şüph esiz ben sana döndüm. Muhakkak ki ben sana teslim ola n la rdamm."30 Hasan el-Basri şöyle diyordu : Evliliği n i n altıncı ayında do­ ğum yapan b i r kad ı n Ö mer'in (ra.) huzuruna getirildi. Ö mer kadını recmetmek istedi. Ali : "Vallahi buna hakkın yok ey mü'minleri n emiri ! Bu mesele Allah' ı n kitabında açıklanmış2 6 Maide, 5 / 7 5. 27 Hadid, 57 / 1 9. 28 Hadid, 57 / 1 9. 29 İ s ra, 1 7 / 2 3 ; Ankebut, 29 /8. 30 Ahkaf, 4 6/ 1 5 ; Lokma n, 3 1 / 1 4.

24

Kitabün jihi Bed'ü 'l-İsf{im

tır." Ö mer: B u mesele Allah'ın kitab ının neresinde var." Ali: Allah'ın ş u ayetini işitmedin mi? "An n eler, evla tlarım ta m iki yıl emzirirler."31 Bu da yirmi dört ay yapar. "Çocuğa hamile ka l­ m ası ve çocuğ u süt ten kesmesi o tuz ayd1 r.''32 Bu da altı aydır. Bunun üzerine Ö mer, kadını serbest bıraktı. Allah Teala: "Şayet, size yasa kla n a n büyük günahlarda n sakı n 1 rsamz, seyyielerinizi (küçük g ü n a h ların ızı) sileriz."33 bu­ yurdu. Allah Teala; günahlardan bazılarının kebfürden oldu­ ğunu, bu günahların da işleye ni için dünyada azap olduğunu bildirmişti r. B u günahlar da şunlardır: Zina, ffüz, iftira, yetim malı yem ek, H arem sınırlarında avlanmak, esirlerden (elde edilen) gan i metten mal kaçırmak, savaştan kaçmak; (yol ke­ sen, elleri ve ayakları çapraz olarak kesilir, dört dirhem kadar insanların malını çalanın sağ eli kesilir) namazı terk etmek ve zekata mani o lmaktır. 3 4 Yine Allah: "Gün ahın büyüğünden ve fu hşiya ttan sakımn."35 buyurdu. B üyük günahlar da dünya ve ahirette azap gerekti­ ren günahlardır. Daha sonra Allah, "lemem" hariç diye buyu r­ du. Hasa.ıı el-Basri: "Lemem hariç: Kul ; zina, hırsızlık, şarap iç[67] mek ve bunlara benzer büyük günahlardan kınanır, sonra kul ; pişman olur, tövb e eder, o günahtan döner, tövbe ettiği vakit Allah onu bağışlar. Allah; bu şekilde hareket edenleri istisna etm iş ve tövbe ettikleri vakit tövbelerini kabul etmiştir. Şayet istisna olmasaydı insanla rın azı hariç helak olurlardı" dedi. " Yine onlar, çirkin bir iş yaptıkla rı, (dünyada ceza hak eden büyük günahlar) yah u t nefislerine z ulmettik/eri zaman (büyük günahlar dışındaki günahlar) Allah 'ı h a tırlayıp hemen günah­ larının bağışlanmasını isteyenler (Alla h 'a tövbe ederler) -ki A/­ /ah 'tan başka günahları kim bağışla r- ve onlar bile bile işledik31 B ak ar a, 2 / 2 3 3. 32 N i sa, 4/31. 3 3 N ecm, 5 3 / 3 2 . 3 4 S o n cümlede ek sik lik olmasına r ağmen k itabın aslına sadık k alınarak her­ hang i b i r ek l e m e yapılmadı. A ncak c ü m l e n i n sibak ı n dan anlaşıldığı üzere k ita bın m üe ll i fine g ö re namazı terk e d e n i n ve zek a ta mani olanın sağ e l i k es i l i r sonucunu çık armak m ü mk ün d ü r. 3 5 N ecm, 5 3 / 3 2 .

Kitiibiin jihf Bed'ü'l-İsliim

25

/eri (g ünah) üzerinde ısrar etmeyenlerdir."36 H asan el-Basri: 'Küçük gü nahlar; evlere izinsiz girmek gibi dünyada ceza ge­ rektirmeyen günahlardır.' dedi. Bazı müfessirler, el-Lemem'in dünyada ceza gerekti rmeyen günahlar olduğunu söylemişler­ dir. Allah'ın dünyadaki hükmünde ise; o günahlar küçüktür. Allah, kullarını kendisine isyan ettikleri vakit cezalandırabile­ ceği ni, büyük günahlardan ise ancak Allah ve Resulüne iman edenlerin sakınabileceğini söylemiştir. Dü nya ve ahi rette herhangi bir ceza vermeden Allah bazı günahları merhametiyle affeder. Allah Teala ş öyle buyurmak­ tadır: "Eğer büyük günahlarda n sakınırsamz seyyielerinizi (kü­ çük günahlarınlZl) bağışla rız ve sizi g üzel bir yere koyarız."37 Yalan, gaflet, sövmek, harama bakmak, boş ko nuşmak, Allah adına (boş ye re) yemin etmek -talak ve köle azadı dışında- ke­ bfürden değildir. Çünkü Hz. Peygamber, şehirlere göndermek üzere ş öyle bir m ektup yazmıştır: "Peygamberlerin varislerine yan i alimlere, insan lara yani şehir ve köy h alklarına, şeh irde yaşamaya nlara yan i çöl halklarına köle azat etm e ve talak ile yem in etm eyin. Çün kü bunlara yemin etmek, fasıkların yem i­ nindendir. Keba irden olmayan günahla r için p işmanlık duyup tövbe edildikten son ra günahta ısrar edilmediği m üddetçe Al­ lah, o gü na hka rı hemen cezalandırm az." Bi r alim de tövbe ko­ nusunda şu ifadeyi kullanmıştır: "Nasi/ ki memeden çıkan süt, tekrar memeye dönemiyorsa günahkar kişinin de tövbe ettik­ ten son ra aym g ü n a h a dönmemesi gerekir." Muttakiler

"Sana Allah'ı n kitabında muttakilerin sıfatları nelerdir?" [68] diye sorulduğunda muttakilerin on yed i vasfının olduğunu söyle. B u hasletlerin geçtiği ayetler şunlardır: "İyilik, yüzleri­ nizi doğu ve b a tı taraflarına çevirmeniz[den ibaret) değildir. Asıl iyilik, A l/ah 'a, ah iret gününe, meleklere, kitap ve peygam­ berlere iman eden lerin; mala olan sevgilerine rağm en, on u ya­ kınlara, yetim lere, yoksullara, yolda kalm ışa, (ih tiyacından do36 37

Al- i İ m ran, 3 / 1 35. N isa, 4/31.

26

Kitı'ibün fihl Bed 'ü '/-İslı'i m

layı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zeka tı veren, a n tlaşm a yaptıklarında sözleri­ ni yerine getirenlerin ve zorda, h asta/Ikta ve savaşın kızıştığı zam a n larda (direnip) sabredenlerin tu tum ve davranışlarıdır. İşte bun la r, doğru o/an lardır. Onlar (A lla h 'ın kendilerine ya­ sakladıkların dan sakın1rlar ve Allah 'ın em rettiğini yerine ge­ tirirler. İşte ahlakı bu ayete uyan ve bu ayet ile amel eden ler), Allah 'a karşı gelmekten sakınan/arın ta kendileridir."38 Allah'ın kendisine farz kıldığı zekatı verir. Bazı müfessir­ lere göre ayette geçen, farz olan zekattı r. Bazılarına göre ise zekat değil de farz olan başka şeylerdir. İ ki görüş de olabilir. Namaz kendisi için farz olan kimseye gereklidir. Ayette geçen "be'sa" kelimesi ile fakirlik, "darra"' kelimesi ile de hastalık kastedilmiştir. Ayette geçen sıkıntı zamanı ise fakirlik ve has­ talıklarla b i rl i kte sabredip Allah yolunda cihad etmekti r. İ şte iyilik bu hasletlerin hepsidir. Bu hasletlerin hepsi ile amel et­ mek gerekir. B unları yapanların mükafatı da "Şüphesiz Allah 'a karşı gelmekten sakınanlar Rab/erin in, ken dilerine verdiği şey­ lerle zevk ve m u tluluk duyarak cen netlerde ve nimetler içinde bulun urlar. Rab/eri on ları ceh ennem azabından korum uştur."39 ayetinde belirtilmiştir. Din ve Mü'minler

" D i n ve İ slam nedir? Mü'min ve M üslüman kimdir?" diye sorulduğunda şöyle cevap verilir: "Şüph esiz Allah ka tında din İslam 'dır. Kitap verilmiş olanlar, ken dilerine ilim geldikten son ra s1rf, a ralarındaki ih tiras ve aşın ll k yüzünden ayrı/Iğa düştüler. Kim A llah 'ın ayetlerin i in ka r ederse, bilsin ki Allah hesabı çok çabuk görendir.40 Allah, kitabında Lut'un (as.) ehli için ş öyle b uyurmuştur: "Orada (Lu t'un yöresinde) bulunan m ü 'm inleri çıkardık. Zaten orada bir ev halkından başka Müs­ lüman bulamadık."41 Bu ayette Allah mü'minin Müslüman ol­ duğu n u bildirmiştir. 38 Bak a ra, 2 / 1 7 7 . 3 9 T u r, 5 2 / 1 7- 1 8 . 40 A l - i İ m ran, 3 / 1 9 . 4 1 Z a riya t, 5 1 / 3 5 - 3 6 .

Kitabün jihi Bed 'ü 'l-İslam

27

''.Allah'ın kitabında mü'minin sıfatı nedir?" diye soruldu- 169] ğunda "Onun sıfatı Enfal suresinde zikredilmişti r" diye cevap verilir. "Mü'minler ancak o kimselerdir ki; Alla h anıldığı zaman kalpleri ürperir (Kalpleri, korkar Allah 'ın h a kkın ı yerine geti­ remem ekten çekin irler). On un ayetleri kendilerine okunduğu zaman (Allah 'ın hüccetleri ve beyanları) (bu) onların im anlarını artırır. (Allah: ''Allah 'ın kulları üzerine farz kıldığı her şeyle, kitap, hüccet, tasdik, ih las ve ikra r bu nla rın h epsiyle Allah 'ın onlar için söylediği her şeyle şayet onlarda bir artm a oluyorsa bu im andandır." diyor.) Onlar sadece Rab/erin e tevekkül eder­ ler."42 (Allah'tan başkasına rağbet etmezler, O ' ndan başkasın­ dan korkmazlar ve Allah'ın emrini yerine getirmek için de O'ndan başkasından yardım dilemezler) . " On lar n a m az ı (üzer/erine fa rz olan) dosdoğru kıla n, kendi­ lerine rızı k olara k verdiğimiz şeylerden Alla h yolunda harca­ ya n kimselerdir."43 (Bizzat Allah'a ibadet eder ve Allah'ın ken­ dilerine rızık olarak verdiğinden de infak ederler.) "İşte onlar gerçekten mü 'minlerdir (Allah'ın taatine uygun hareket ettiklerinden dolayı mü'min ismi onlar için gerekli ol­ duğu bir haktır) . Onlara, Rabbleri ka tından yüksek mertebeler, (mertebe; konumdur, yani bazıları için ibadetleri kadar fazilet vardır) bağışla n m a (günahları için) ve cömertçe verilmiş rızık (canlarının çektiği) vardır."44 Kerim ise şerefli ve yüce demektir. İslam Kanunları (Şeriat)

Sana " İ slam'ı n kanunları nelerdir?" diye sorulduğunda; İ " slam'ın kanunları şunlardır" dersin: ''.Allah'tan başka ilah olmadığına tanıklık etmek, namaz kıl­ mak, zekat vermek, Ramazan ayında oruç tutmak, yoluna güç yeti ren için hac, -o da şehirlerin Mekke'ye uzaklığı ve yakınlı­ ğına göre azık ve binektir- ve cünüplükten dolayı yıkanmak. İ şte bu Allah'ın, Peygamberinin, Ebu Bekir ve Ö mer'in (r.anh­ ma) dinidir." 42 43 44

E n fa l 8 / 2 . E n fa l 8 / 3 . E nfa l 8 / 4 .

28

Kitabün fthi Bed 'ü '/-İslam

Ebu Bekir es-Sıddik

[7 0]

Kureyş kabilesinin Teym b. M ü rre koluna mensup, ismi Atik b . Ebfı Kuhafe olan Hz. Ebfı Be kir, Hz. Peygamber'in ve­ fatından önce yedi gün süren hastalığı esnasında Hz. Peygam­ ber'in yerine namaz kıldırmıştır. H z. Peygamber'in arkadaşı da olan H z. Ebfı Bekir (ra.) hakkında Yüce Allah şöyle buyur­ muştur: "Ha n i onlar m ağarada (Mekke Dağı 'nda) bulunuyor­ la rdı. Han i a rkadaşma (Hz. Ebu Bekir'e), 'Üz ülme! Çünkü Allah bizimle bera berdir. ' diyordu."45 Resulullah, yurtları Mekke'de müşriklerin arasında oldu­ ğu halde ve onu müş riklerden koruyacak kimse olmamasına rağmen ona ve arkadaşına karşı m ü şriklerin ayaklanması za­ rar vermedi. Allah onların yardımcısı ol duğundan dolayı ka­ vimleri onlara zarar veremedi. Hz. Ebfı Bekir'in üzüldüğünü gören Hz. Peygamber ona: "Üz ülme! A llah bizimledir.' '46 " D üş­ manlarımızın bize zarar vermesine engel olur." dedi. Rivayet edildiğine göre onlar, mağaraya doğru giderlerken en küçük ağaçlardan biri olan Sümame ağacını gördüler. Hz. Peygamber, H z. Ebfı Bekir'e "Bu ağacı a l ! " dedi. Mağaraya var­ dıklarında H z. Peygamber mağaranın kapısında bekledi. Hz. Ebfı Bekir ise mağaraya önden girip mağarayı kontrol etti. H z . Peygamber: "Ne oluyor sana ey Ebfı Bekir?" diye sordu. Hz. Ebfı Bekir: 'J\nam babam sana feda olsun ya Resulallah ! M ağaralar, yırtıcıların ve zehirli hayvanların yuvasıdır. Mağa­ rada yılan ya da benzeri zehirli bir haşere olursa seni değil de beni ısırsın." diye cevap verdi. Denilir ki, Hz. Ebfı Bekir mağarada bir delik gördü. Hz. Pey­ gamber'e zarar verecek bir şey o delikten çıkmasın diye Hz. Ebfı Beki r ayağını o deliğe soktu. H z . Peyga mber, Hz. Ebfı Be­ kir'e Sümame ağacını mağaranın kapısına koymasını emretti. Derken müşrikler geldiler. Sümame ağacını kapıda gördüler. Allah, H z . Peygamber'e müşriklerin görmediği askerlerle yar45 T evbe, 9/40. 46 T evbe, 9/40.

Kitiibün jih i Bed'ü'/ -İsliim

29

dım etti de onlar Hz. Peygamber'i ve arkadaşını görem ediler. Bu konuda Allah Teala şöyle buyu ruyo r: "Allah da on un (7 1 1 ve mü 'minlerin üzerine güven duygusu ve h uz u r indirmiş, sizin kendilerini görmediğiniz birtakım o rdularla o n ları destekle­ m iştir "4 7 Allah, askerleriyl e müşrikl erin gözlerini ve kalple­ rini onlardan çevirdi. . . .

Bize ulaştı ki, bir gün Hz. Peygamber hutbesinde, "Ben ve arkadaşım on küsür gün mağarada kaldık. Ensar kardeşleri­ mize (Medine'ye) varıncaya kadar bir u n çeşidi olan "berir" den başka bir şey yemedik. Ensar bizi lider 'yaptı."48 buyur­ muştur. Enes b. Malik'ten rivayet edildiğine göre H z . Peygamber şöyle buyurd u : " G ö kyüzünde, arkasından 'Ebu B ekir es-Sıd­ dik' yazılmadan 'M uhammed Allah' ın Resulü' dur' yazılmaz." Hz. Ö mer; mağara gecesi (mağarada) Hz. Peygamber'e ar­ kadaşlık ettiği için "Hz . Ebu Bekir, Ö mer ve Ö mer'in ailesinden daha hayırlıdır." demiştir. Hz. Peygamber'in vefatından son­ ra "Allah'a ve Peygamber'ine iman eder, namaz kılar; ancak zekat vermeyi z." d iyen mürtedl ere Hz. Ebu B ekir'in "Namaz ile zekatı birb i ri nden ayıran ile vallahi savaşırım. Şayet Hz. Peygamber'e verdikleri bir yuları dahi benden sakınırlarsa onlarla savaşırım" demesi sebebiyl e de "Ebu B ekir, Ö mer ve ailesinden daha hayırlıdır." demişti r. Ayrıca Hz. Ö mer; " İ çin­ de Ebu Bekir gibilerinin ol duğu kimselere amir olmaktansa, şuan hissetmediğimi ancak ölüm anında nefsimin bana süslü gösterdiği hariç, b oynumun vurulması benim için daha se­ viml idir." demiştir. Yine Hz. Ö mer (ra.), " Keşke Ebu Bekir'in göğsünde bir kıl o lsaydım" demiştir. Kureyş'i n erkeklerinden İ slamiyet' i i l k kabul eden kişi Hz. Ebu Bekir'dir. Hz. Ebu Bekir'in İslamiyet' i kabulü şu şekilde olmuştur: Nübüvvet görevi nin başlangıcında Hz. Peygamber, Hz. Ebu B ekir ile karşılaşır, ona güzel sözler s öyler, onu cez4 7 T evbe 9 / 2 6. 48 A hmed b. Hanbel, Müsned, 2 5: 3 6 5 ; Tebrani, Mu'cemu'l-kebir, 8: 3 10.

30

Kitiibün jihf Bed 'ü 'l-İsliim

heder ve şöyle söyler: "Allah'a yem i n olsun ki sen bana ye r­ yüzündeki herkesten daha sevim l isin, kardeşimsin, dostum­ sun, arkadaşımsın. Bütün Kureyşlilere söylemediğimi sana s öylüyorum: "Meleklerden bir melek geldi ve bana bazı şeyler (7 2] öğretti, benim bütün insanlara gönderilen Allah'ın Resulü ol­ duğumu haber verdi, cinleri, şeytanları, Lat'ı ve Ü zza'yı inka r etmemi e mretti." Hz. Ebu Bekir ile konuştukları yerde ö nlerinde yaklaşık bir zira' b oyunda incir ağacının tahtalaşmış bir dalı vardı. Bu dal kurtlanarak delik deşik olmuştu. Hz. Ebu Bekir, Hz. Pey­ gamber'e hitaben, "Yemin ederim çok şaşırdım. Şimdiye ka­ dar böyle b i r söz işitmedim. İ şte bu tahta parçası yeşermeden sana asla iman etmem" dedi.. Çok sıcak bir zaman diliminde beraberce beklediler. Bu tahta parçası da içinde bekledikleri mağaranın tam ka rşısın­ daydı. Onlar mağarada uyuya kaldılar. Tahta parçası Allah'ın izni ile yeşerene kadar da o gün uyanamadılar. Uyandıkla­ rında Hz. Ebu Bekir yeşeren tahta parçasına bakınca; "Senin gerçekten Allah'ın Resulü olduğuna iman ediyorum. Uğru na yaşadığım ve öleceğim şeyler üzerine ye min olsun ki sana biat ediyorum. İ nkar ettiklerini inkar edip, iman ettiklerine de iman ediyorum" diyerek M üsl üman oldu. Zeyd'in D ahhak b. Mezahım'dan, onun da Abdullah b. Ab­ bas'tan aldığı rivayeti Abdullah b . Yezid er-Red ale 'r-Ravô.fiz isimli kitabında şöyle nakletti: Hz. Ebu Bekir, Rahib Buhay­ ra tarafından Hz. Peygamber'in nübüvvet ile müjdelendiği haberi ni alır almaz bunu tasdik etti. Hz. Peygamber'e vahiy geldiğinde Hz. Ebu Bekir, onun Allah'ın Resulü olduğunu anla­ dı. Kureyş'in eşliğinde Rahib Buhayra' nın yanından Mekke'ye döndüklerinde Hz. Peygamber henüz peygamber olduğunu açıklamamışken Hz. Ebu Bekir, onun peygamberlik ile müjde­ lendiğini bildi. Ayrıca Hz. Hatice de Hz. Peygamber'in suyun üzerinde yürüdüğünü görmüştür.

Kitiibün flhi Bed 'ü 'l-İsliim

31

Ömer b. Hattab

Hz. Ömer'in Fazileti ile İlgili Gelen Rivayetler Dinimiz, H z . Peygamber'in, Hz. Ebu B ekir' i n ve şehit Ö mer b. Hattab'ın dinidir. O hak ile batılı birbirinden ayıran Ö mer el- Faruk'tur. Hz. Ebu Bekir'den sonra M üslümanlara hal ifelik yapmıştır. Bu görevi Allah'ın düşmanı Ebu Lu'lu' tarafından yaralanması sonucu kendisine ölüm gel i nceye kadar sürdür­ müştür. O, Hz. Ö m e r'i hançer ile yaralamıştı. Allah Hz. Ö mer'e rahmet etsin, katiline lanet etsin. Enes b . Malik'ten rivayet edildiğine göre Allah Resulü şöyle [73) buyurmuştur: "Allah, hakkı Hz. Ö mer'in dili ve kalbi ile ortaya koydu." 49 " Ö mer, bendendir. Ben de Ö mer'denim (Yani Ö mer beni sever, ben de Ö m er'i severim) . Beni seven Ö mer'i sevmiş olur. Ö mer'e buğzeden de bana buğz etmiş olur, istediği her şekilde Ö mer bendendir." 5 0 Hz. Ö mer, o kimsedir ki ölmeden bir yıl önce o rdular ha­ zırlatmış ve pek çok divan teşkilatı kurdurmuştur. Hz. Ö mer, Ku reyş'in Adi b. Ka'b b. Lüey koluna m ensuptur. Hz. Ebu Be­ kir ve Hz. Ö mer'in kabirleri, bir adı da T ibe olan ve Kur'an' da Yesrib 5 ı olarak z ikredilen Medine şehrindeki M escid-i Ne­ bevi'nin içi nde, m inberin gerisinde mescidin doğu tarafında ve Hz. Peygamber' i n kabrinin arkasında ye r almaktadır. 49

İbn M a ce, M uk ad d i m e 1 1 ; Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Ş e rhi, Ş a m i l Ya­ yı n evi: 1 1 / 2 2 7. Hadis-i şerif yüce A l l a h' ı n Hz. Ömer'in d i l i n d e n hik met p ınarları n ı ak ıttığı­ n ı bu sebeple onun h ak tan başk a bir şey d ü ş ü n m eyip h ak ta n başk a bir şey söylemeyeceğin i ifade etmek ti r. N itek i m H z. Ö m e r' i n on bir meselede ileri sürdüğü düşünceleri n i n o g ü n lerde henüz i n m e m i ş olan Kur'an ayetl erine ayne n m uvafık düşmesi de bu g e rçeği açık ça o rtaya k oymak tadır. 50 Bu manada "k ütub-i tis'a"da herhang i bir hadis ile k a rşılaş madık . Yal n ı z m a n a olarak "As h a b ı m hakk ı nda Allah'tan k o rk u n u z ! A s h a b ı m hakk ı nda A l lah'tan k o rk u n uz! Benden sonra onları hedef a l ı p eleştirm eyi niz. Onları seven beni sevdiğinden dolayı sever. Onlara h uğzede n d e bana buğzetti­ ğinden buğzeder ..." manasındak i rivayet hadis k itaplarından g eçmek te­ d i r. Bk z: Tirmizi, "Menak ıb", 59. Ayn ı şek il d e Ensar hakk ında da benzer rivayet mevcuttur. Bk z: İbn Mace, " Fedailu's-sahabe", 1 1 . A ncak Hz. Ömer ile ilg i l i buna benzer rivayet şuralarda g eçmek tedir. Bk z.: H eysemi, Mec­ me'u'z-zevfüd, c. 9, s . 69; Suyuti, Cami'u'l-ehadis, c. 3 , s. 358. 5 1 A hzab, 3 3 / 1 3 .

Kitiibün fihl Bed 'ü '/-İsliim

32

Ebu Ubeyde b. Cerrah

Asıl Adı 'Amır b. Abdullah olan Eb u Ubeyde b. Cerra h 'm Fazileti Hakkmda Gelen Rivayetler Dinimiz, güvenilir Ebu Ubeyde b. Cerrah el-Kureyşi'nin di­ nidir. Resulullah (sav.) onu Necranlı iki rahib olan � kıb'dan ve Seyyid'den cizye almak için gönderdiğinde onun için "Bu, b u ü m m etin güveniliridir" buyu rdu. Hz. Ebu Bekir onu val i olarak tayin etti. Ta k i H u m s v e Yermük'ün de içinde bulun­ duğu Şam'ı n bazı şehirleri onun sayesinde fethedildi. Daha sonra Mahan komutasındaki üç yüz bin Rum askeriyle Ku­ düs'te savaştı. Allah M üslümanlara yardım etti, Rumlarla sa­ vaştılar, o nlara galip geldiler. Kudüs'ü muhasara ettiler. Ebu Ubeyde, M u'az b. Cebel, Müslümanlardan bir topluluk ve Hz. Ebu B ekir'in askerleri tarafından Kudüs halkı muhasaraya alındı. Bu m u hasara Ebu Bekir vefat edip Ö mer halife olunca­ ya ka dar devam etti. Kudüs halkı m uhasara altındayken Ebu (74] Ubeyde'nin ko mutanlığı devam etti. Kudüslü rahibler; " Emi­ ru'l -Mu'minin Ö mer gelinceye kadar ne teslim ne de Müslü­ man oluruz." dediler. Bunun üzerine H z . Ö mer Kudüs'e gel­ di. Rahibler, H z. Ö mer'in yanına geldiler, onun eliyle ve onun hilafeti döneminde Müslüman oldular. Ka'b b. Ahbar da Hz. Ö mer sayesinde Müslüman olan Yahudilerdendir. Ka'b b. Ahbar, bir gece Müslümanlardan birinin "Ey kendi­ lerine kitap verilenler! Birtakım yüzleri silip de tersin e çevir­ meden yah u t Cumartesi halkm ı la netlediğimiz gibi on/an la ­ netlemeden, yan m ızda bulunam (Tevra t'ı) doğrulayıcı olarak indirdiğimiz b u kitaba (Kur'an 'a) iman edin. Allah 'm emri m u t­ laka yerine gelecektir."52 meal indeki ayeti duyunca Ka'b, Allah tarafından kendi yüzü de o yüzler gibi silinip yüzünün tersine çevrilmesinden korktuğunu, elini başına ve yüzüne sürerek tam manasıyla iman ettiğini söyl e miştir. Ebu Ubeyde b. Cerrah Kudüs' ü n J\mvas beldesinde ortaya çıkan vebaya yakalanarak vefat eder. Ondan sonra M u'az b. 52

N i sa, 4/4 7 .

Kitdbün fthi Bed 'ü 'l-İsldm

33

Cebel bu vebadan vefat edinceye kadar M üslümanlara namaz kıldırır. Resulullah (sav.) Ebu Ubeyde hakkında; 'i\shabımdan ah­ laklarında soru m l u olacakları herhangi bir nokta bulunma­ yan kişi Ebu Ubeyde b. Cerrah'tır." buyurd u. 5 3 Abdurrahman b. Avf

Züh reoğ u llarm dan Abdurrahman b. 'Avf el-Kureyşf [ra.) Hakkm daki Rivayetler Dinimiz; Hz. Peygamber'in, (Künyesi Ebu M uhammed olan Abdurrahman b. i\vf) hakkında " Ebu M uhammed kıyamet günü bir grup zengin ile (Kevser) havuzuna gelip de zen­ ginlerin döneceğini kendisinin dönmeyeceği" n i buyurduğu Abdurrahman b. i\vf'ın dinidir. Ayrıca Hz. Peygamber onun hakkında "O hikmet sahibidir, hikmetli kişilerden yanadır." buyurmuştur. Allah Kur'an-ı Kerim'de onu "mü'min" olarak isi mlendirmiştir: "Sadakalar h ususun da gön ü llü bağışta bu­ lunan m ü 'm in lerle, güçlerinin yettiğinden başkasmı bulama­ ya n/an (gönüllü o larak sadaka veren mümin, Abdurrahman [ 75) b. i\vf'tır.) çekiştirip on larla alay edenler var ya; işte Allah asıl on/an m askaraya çevirm iştir. Onlar için elem dolu bir azap vardır. "54 Onlarla alay edenlerle Allah alay etti ve onlara elem verici bir azap gerekli kıldı. Ammar b. Yasir

Ammiir b. Yiisir'in Fazileti Hakkmdaki Rivayetler Dini miz, künyesi Ebü'l-Yakzan olan Ammar b. Yasir'in dini­ dir. Resulullah (sav.) İ slam dinini herkese aleni olarak ilan et­ meden önce b i r defasında Kureyşli kafi rlerin İ slam dininden alıkoymak ve küfre döndürmek için Ammar'a, babası Yasir ve annesi Sümeyye'ye işkence ettiklerini görünce onlara hitaben şöyle buyurdu: "Sabredin ey Yasir ailes i ! Sizin varacağınız yer cennettir." Ammar, Medine' deki M escid-i N ebevi' nin inşa­ sında kerpi ç taşırken Hz. Peygamber onun başındaki toprağı 53 İbn E bi Ş eybe, Musannef, 6: 39 1 ; Hakim, Müstedrek , 3 : 298. 54 Tevbe, 9 / 7 9.

34

Kitiibün jihf Bed 'ü 'l-İsliim

silkeleyerek hakkında "Sen, yeni çiftleşmiş devenin sütünü içerken azgın zalim bir topluluk tarafından öldürüleceksin." 55 b uyurduğu kişidir. H z. Ammar, Hz Ali ile birlikte Sıffin günü savaşırken susadı ve s u istedi. Ona deve sütü getirildi, sütü içti ve Muaviye b. Ehi Süfyan'ın taraftarları onu öldürdü. Resulullah (sav.) onun hakkında "Ammar'ı öldüren ve onun malını yağmalayan ce­ hennemdedir." 5 6 buyu rdu. Resulullah (sav.) onun hakkında ·�mmar haktan yanadır. Hak da Am mar'dan yanadır." Ammar, " B u gidiş cennetedir" diyerek Sıffin Savaşı'na gitmişti. Abdullah b. Mes'ud

Abdullah b. Mes'ud'un Fazileti Hakkm daki Rivayetler D i nimiz, Kureyş kabilesinin m üttefiki H uzel kab ilesine mensup Abdullah b. Mes' O. d'un dinidir. H z. Peygamber onun hakkında şöyle buyurmaktadır: "Bu ü m m et için Abdullah b. [ 76) Mes'ud'un razı olduğuna razı oldu m." 57 Başka bir hadiste Ebu Bekir, Ö mer, İ bn Mes'ud ve Ammar hakkında Hz. Peygam­ ber ş öyle b uyurmaktadır: "Benden sonrakilere Ebu Bekir ve Ö mer'e uyun. 'A mmar'ın gösterdiği d oğru yolda gidin ve İ bn Mes'ud Ü m mü �bd'ın gösterdiği yoldan ayrılmayın." 5 8 Allah, Kur'an'da Hz. Peygamber'e (sav.): "Eğer sen onla­ ra karşı kaba, ka tı yürekli olsaydm, şüphesiz senin etraftndan dağılıp giderlerdi."59 buyurmaktad ı r. Bu konuda Allah, Müs­ lümanlara nimetini haber veri p Hz. Peygamber'i (sav.) şe­ refli ahlaka meyletmiştir. Aynı şekilde Allah: "Sizden size bir peygamber geldi."60 buyurmaktadır. Yani sizin gibi bir insan peygamber olarak gönderildi. Geçmiş milletlerin peygamber­ lerine dediği: "Siz bizim gibi insan lardan başka bir şey değil­ sin iz."61 ayeti gibidir. Aynı şekilde: "Onlarda n bir adama vahiy 55 56 57 58 59 60 61

T i rmizi, " M enak ıb", 3 5 . H ak i m, M üsted rek , c . 3, s. 4 3 7 . H ak im, M üstedrek, c. 3, s. 3 59. H ak i m, M ü stedrek , c. 3, s. 79 . Al - i İ m ran, 3 / 1 59. T evbe, 9 / 1 2 8. Yasin, 3 6/ 1 5.

Kitiibün jih f Bed' ü 'l-İsliim

35

indirm emiz insa n lar için şaşılacak bir şey m i ?'62 dediği gibidir. "Sıkm tıya düşm eniz ona (Hz. Peygamber'e (sav.) çok ağtr gelir (Allah, sizi sıkm tı ve günahtan koruyacak olam bırakıp, Hz. Peygamber'in (sa v.) sizi bir şeye çağ1rdığı vakit onda inat edip ona icabet etmediğinizde bu duru m u n Hz. Peygamber'e (sav.) ağ1r geldiğini b uyurm uştur). Aşm isteklidir (Ya n i Hz. Peygam­ ber (sa v.), Kafirlerin Allah 'a iman etm elerin i ve davetine icabet etmelerini çok arzular). Mü 'm in lere şefkatli ve merhametli­ dir. "63 Hz. Peygamber (sav.) mü'minlere kol kanat gerip, yar­ dımcı oluyor. Allah: "Şüphesiz sen [Hz. Peygamber (sav.)} bü­ yük bir a hlak üzeresin"64 buyurmaktadır. Yan i büyük bir din üzeresin. Çünkü onun ahlakı ümmeti için Allah'a yaklaştıran, O'nun m uhabbetine ileten bir nimetti r. Allah: "On/an affet (Al­ lah, Hz. Peygam ber'in (sav.) kendisine yapılan sayg1S1z/ıkla n affetmesini istem iştir). Onlarm günahlarmm afftm dile (Çünkü bu on/an rah a tlatır)."65 buyurmuştur. Aynı şekilde Allah: " On ­ lara dua et! Mu h a kkak dualarm onlar için sükiinettir."66 buyu r­ maktadır. Bu ayette Hz. Peygamber'in (sav.) duası "mü'minler (77) için günahlarının bağışlanmasını dilemesi" anlamındadır. "İş­ lerde onlarla istişare et."67 Yani Allah'a verdiğin sözler dışın­ daki meselelerde onlara danış. Çünkü istişareyle onlara değer verdiğini öğrenirler. Allah bu ayet ile, "o nlarla istişare etme durumunun onları yücelttiğini, (bu şekilde) kendilerine de­ ğer ve rdiğini bil eceklerini" buyurmaktadır. Hz. Peygamber (sav.) güvenlikle veya savaşla ilgili bir durumla karşılaştığı vakit Ebu Bekir ve Ö mer (r.anhma) ile istişare ederdi. İ stişare edilen durumla ilgili şayet Ebu Bekir ve Ö mer (r.anhma) aynı görüşü belirtirlerse Hz. Peygamber (sav.) o n lara muhalefet etm ezdi. Eğer farklı teklifl erde bulunurlarsa H z . Peygamber (sav.) ikisinden birinin görüşünü tercih ederdi. "İşleri ara/a­ rmda istişareyledir.''68 Yani bazıları bazılarıyla istişare eder. 62 63 64 65 66 67 68

Yu nus, 1 0 / 2 . T evbe, 9 / 1 2 8. Kalem, 68/4. Al-i İ m ran, 3 / 159. Tevbe, 9 / 1 0 3 . Şura, 4 2 / 3 8. Şura, 4 2 / 3 8 .

Kitiibün jihf Bed 'ü '/-İsliim

36

Allah, Peygamberine de bunu e m retm i ş ve "İşlerde on larla is­ tişare e'-. "69 b uyurmuştur. Hz. Peygamber' den (sav.) sonra sün­ net olsun diye Allah ona istişareyi emretm işti r. Ancak istişare yapılması emredilen durumlar, hakkında daha önce Allah'ın ayetleri ni n inmediği durumlard ı r. B i r ko nu hakkında daha önce vahiy nazil olmuşsa ve herhangi bir konu hakkında (yeni bir) vah iy nazil olursa istişare geçersiz olur. Bir konu hakkın­ da şayet vah iy var ise o konuda istişare etmek Allah'a isyandır. Denilir ki; tam, yarım ve hiçbir ş ey olmak üzere adamlar üç türdür (kısımdır) . Tam adam; akıl ve re'y sahibi olup bir iş yapmak istediğinde o işe istişare etmeden atılmayandır. B u kişi sürekli doğruyu bulur. Yarım adam; akıl ve re'y sahibi olup işlerinde istişare etmeyendir. B u kişi bazen doğru bazen de yanlış yapar. Hiçbir şey olmayan adam ise; ilim ve re'y sa­ hibi olmayıp istişare etmeyen ki şidir. Kişi, razı olduğu fakih kimselere danışır, sonra Allah'a tevekkül eder. Çünkü Allah ve Resulü için hicret edip hakkı kastedene, Allah, dost ve yardımcı olur ve o kişiye doğru yolu gösterir. Allah: "Azmettiğin vakit [sana h akkında doğru yol apklanan işte görüşün ü ortaya koyduğu n da) Allah 'a tevekkül et. "70 buyurmuştur. Bir şeye karar verdiğinde topluluğuna, sa­ yına ve ashabına güvenme. Çünkü sen ancak Allah'ın yardı( 7 8] mıyla güç yetirebilirsin. Onun için yardım ve zaferi Allah'tan iste. Allah H z. Peygamber (sav.) ve ashabına şöyle buyurmuş­ tur: "An dolsun, Allah birçok yerde ve Huneyn Savaşı 'nda size yardım etm iştir. Han i, çokluğ u n uz size ken dinizi beğendirm iş, faka t (bu çokluk) size h içbir yara r sağlam a m ış, yeryüzü bütün gen işliğine rağmen size dar gelm işti. Nihayet [bozularak) geri­ sin geriye dön üp kaçm ıştın ız.''7 1 H uneyn Savaşı'nda M üslümanlar yenildiğinde Hz. Peygam­ ber'in (sav.) arkasında (H z . Peygamber'i (sav.) öldürmek için) Şeybe b. Osman vardı. Buna rağmen sağında Abbas, solunda Ebu Süfyan b . Harlı ve sahih olan görüşe göre geride İ bn Ha69 70 71

Ş u ra, 42/38. Al-i İ m ran, 3 / 159. T evbe, 9 / 25.

Kitiibün jih i Bed 'ü 'l-İs/iim

37

ris'ten başka H z . Peygamber'in (sav.) yanında h i ç kimsenin kalmadığı zikredilmiştir. Şeybe (Huneyn' deki olayı şu şekilde anlatmaktadır): Uhud Savaşı'nda öldürülen Talha ve Osman b. Talha'ya karşılık Al­ lah'ın peygamberi n i öldürmek istedim. Allah kalbimden geçe­ ni peygamberi ne bildirdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav.) bana dönüp göğsüme vurdu ve "Seni Allah'ın ko rumasına bı­ rakıyo rum ey Şeyb e ! " dedi. Bunun üzerine vücudum titredi. Ona baktım ki o bana kulaklarımdan ve gözleri mden daha çok sevimliydi. Ona "Şehadet ederim ki sen Allah'ın elçisisin ve Al­ lah içimden geçeni sana bildirendir" dedim. Sonra Resulullah (sav.), "Allah tevekkül edenleri sever.''72 ayetin i okudu. Allah'a tevekkül edenler, amel edenler, zafere ve yaratmaya inananlar ve iş (emr) , Allah' ı n elindedir. Ö mer b. H attab (ra.), savaşta görevli olan val isine "Şayet düşmanlarınızdan size tuzak kurdukları haberi geli rse sizin tuzağınız takva olsun." derdi. Allah : "Şüphesiz Allah, takva sa­ hipleriyle ve iyi olanlarla birliktedir."73 buyurur. Allah, istişa­ rede muvaffakiyet, doğru yol ve ıslah olduğunu bildiğinden Peygamberine ashabıyla istişare etmesini e m retmiştir. Huzeyme b. Sabit el-Ensari

Dinimiz, Resulullah'ın (sav.) şahitliğini iki e rkeğin şahitliği­ ne denk sayan, i ki şahitlik sahibi (züş -şehadeteyn) H uzeyme b. Sabit el- E nsari'nin dinidir. Mekke'den h icret etmeden önce [ 79] Hz. Peygamber'in (sav.) gizlediği, Mekke yakınlarındaki Aka­ be'de Resulullah'a (sav.) biat eden ve on i ki seçkin Ensar'dan olan Ebü'l - H eysem et-Teyyihan da bizdendir. M urad kabile­ sinden Uveys el- Karani de bizdendir. Onunla ilgili olarak, Hz. Peygamber (sav.), Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ö mer'e şöyle demiştir: "Benden sonra Medine'ye gelecek ve E nsar mahallesine gide­ cek olan, kıyamet günü şefaatına Rabia ve M udar kabilesi ade­ dince kişinin nail olacağı Uveys el-Kara ni'ye selamımı söyl e-

72 73

AI- i İ mran, 3 / 159 . N a h ! , 1 6/ 1 2 8.

38

Kitabün jihf Bed 'ü 'l-İsldm

menizi vasiyet ediyorum." 7 4 Haccac'ın zulüm ile ve düşmanca öldürdüğü Said b. Cubeyr de bizdendir. Dinimiz, M uhacir' den ve Ensar' dan ce maat ehl inin ve üm­ metin tefrikaya ve ihtilafa düşmeden ön ceki ashabın üzerine birleştiği ve üzerinde ülfet buldukları ki şilerin dinidir. H z . Peygamber'in (sav.), "Her kim ki bir karış kadar cema­ atten çıkarsa İ slam'ın bağını boynundan sökmüştür." 75 buyur­ duğu bize ulaştı. (Hadiste geçen) "er-Ribkatü" kelimesi daha çok B erb e rllerce kullanılan bir kel imedir. er-Ribk (son harfi kaf) ise B e rberilerin Esed kolunda yaygın olan bir kel ime olup oğlakların içinde toplandığı i p demektir. er-Ribk (son harfi kef) ise, koyunların içinde toplanıp sağıldığı ip demektir. B ize ulaşan rivayete göre Resulullah (sav.) : "Tartışmayı bı­ rakın. Çünkü İ srailoğulları 72 fırkaya ayrıldı, benim ümmetim ise 73 fırkaya ayrılacaktır. Ben ve ashabımın bu gün üzerine olduğu din üzerine olanlar hariç hepsi dalalet üzere olacaktır. Sakın Allah' ı n dini hakkında tartışmayın ! " 7 6 b uyurdu. Yine bize ulaşan rivayetlere göre Resulullah (sav.) : "Size beş huyu/özelliği emrediyoru m: (Ami rleri) dinlemek, (onla­ ra) itaat, cemaat (ondan ayrılmamak) , hicret ve Allah yolunda cihad etm ek." 77 Her kim ki cemaatten bir karış kadar ayrılırsa [BOJ muhakkak İ slam ipini başından sökmüştür. Her kim ki cahi­ l iye davasın ı güderse o, cehennemin etrafında diz üstü çök­ müş halde hazır edilenlerden olacaktır. Allah, Peygamberi ne: "Rabbine a n dolsun, on/an şeytanlarla beraber mu tlaka haşre­ deceğiz. Son ra on/an kesinlikle cehennemin çevresinde diz üstü haztr edeceğiz. Son ra her bir toplulukta n, Rahman'a karşı en isya nkar o/anlan mutlaka çekip Ç1ka racağız. Oraya girmeye en lô.yık o/a n la n da muhakka k ki en iyi biz biliriz. (Ey insanlar!) 74

Z ehebi, b u rivayeti zayıf bir r avi n i n r ivayetine örne k olarak vermiş ve bu rivayetin " m ünker" olduğunu belirtmiştir. Bkz. Z eh ebi, Siyeru E'lamin-nu­ beld, 4 : 3 3. 75 A h med b. H a nbel, Müsned, 2 8 : 40 6, 29 : 3 3 6 , Tebra ni, Mu'cem u '/-kebfr, 3 : 2 8 8. 76 Tirmizi, "İman", 1 8, Ha kim, Müstedrek , c. 1, s. 2 1 8. 77 T i rmizi, " E m sa l", 3.

Kitabün jihi Bed'ü 'l-İsliim

39

Sizden cehenneme varmayacak hiç kimse yoktu r. Rabbin için bu, kesin olara k h ü km e bağlanmış bir iştir. "78 İ bn Abbas'ın: "Vun1d" kelimesi Kur'an'da ü ç yerde geç­ mektedir ve üçünde de "girmek" manasında kullanılmakta­ dır" dediği bize ulaştı. Sonra İ bn Abbas, " Hiç şüph esiz siz ve Allah 'tan başka kulluk ettikleriniz cehennem odunusunuz. Siz oraya varaca ksm ız."79 " (Firavun) kıyamet gün ünde kavminin önüne geçecek ve onları ateşe götürecektir. Ne kö tü varış ye" ridir orası."80 [Ey insanlar!) Sizden [m üşriklerden) cehenneme varmayacak h iç kimse yoktur. Rabbin için bu, kesin olarak hük­ me bağlanm ış bir iştir. "81 ayetlerini okudu. Kur'an okunduğu gibidir ve Ku r'an'ın zikrettiği de kafi rler olup onlar kesinlikle cehenneme uğrayacaktır. Müfessirlerden biri ise: 8 2 ayette ge­ çen "vurud" kel im esinin orayı (cehennemi) geçmek olduğunu söyl er. Der ki, mü'min, Sırat köprüsü üzerinden cehennemi geçecek ve cehenneme girmeyecekti r. Allah, Kur'an'ın hiçbir yeri nde mü'minlerin cehenneme uğrayacağını zikretmemiş­ tir. Ancak Allah, Kur'an' da kafirlerin cehenneme uğrayacağını zikretmiştir. Allah: "Sonra Allah 'a karşı gelm ekten sakmanla­ rı kurtarmz."83 Ateşten kurtarırız. "A llah, kendisine karşı gel­ mekten sakmanları başarıları sebebiyle kurtarır.'' 84 ayeti gibi. "Zalim leri orada diz üstü çökmüş halde blrakmz [cehenneme uğradıktan sonra)."85 buyurdu. "Peki, işitmenin ve i taat etmenin açıklaması nedir?" diye sordum. 'i\llah'a ve Resulü'ne (sav.) zorlukta, kolaylıkta, hoş­ nutlukta ve hoşnutsuzlukta uymaktır. O da Allah'ın Kitabı'na ve Peygamber' i n i n (sav.) sünnetine uymaktır. Allah: "Kim Al78 M e ryem, 1 9 / 6 8 - 7 1 . 7 9 Enbiya, 2 1 /9 8 . 8 0 Hud, 1 1 / 9 8 . 8 1 M e ryem, 1 9 / 7 1 . 8 2 Genellikle m ü e l l i fl e r görüşünü ald ıkları kişiyi b i l m e d i klerinde "bazıları dedi" şekl i n d eki i fa d eyi kullanırlar. Onun için m ü fessirlerden bazıları dedi değil de biri dedi şeklinde tercüme etmek uygun görülm üştür (çev.). 83 M e ryem 1 9 / 7 1 . 8 4 Zümer, 3 9 / 6 1 . 85 M e ryem, 1 9 / 7 2 .

40

Kitabün fthi Bed 'ü 'l-İslôm

/ah 'a ve Resulüne itaat ederse, m uh a kkak büyük bir başanya ulaşm ışt1r. "8 6 buyurmaktadır." d iye cevap verdi. [8 1 ]

Ce maatin açıklamasının ne olduğunu sordum. " Ü mmetin iftiraka (ihtilafa) düşmeden önce M uhacir'in ve Ensar'ın sün­ netlerden ve şeriattan üzerine olduklarıdır." dedi. Her kim ki buna (hal ve siret) sözde ve yaşantıda muhalefet ederse İ s­ lam ipini boynundan çıkarmıştır. 11 7 Çünkü; uyan kurtulur, uy­ dura n ( İ s lam' da olmayan bir hükmü ona eklemek) helak olur ve ashaba muhalefette doğru yol yoktur, denilir. Huzeyfe b. Yemani' ni n: "Eğer yolumuza uyarsanız apaçık bir geçmeyle geçersiniz. Şayet hata işlerseniz uzak bir sapkınlığa saparsı­ nız." dediği bize ulaştı. Huzeyfe b. Yemani: "itaat edin, uydur­ mayın . M uhakkak uydurmak size yasaklandı." dedi. Resulul­ lah (sav.) : "Sünnette az bir amel, bid'atte çok amelden daha hayırlıdır." "Her kim ki İ slam' da bir bid'at uydurur ya da bid'at uydurana sığınırsa Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti o n u n üzerine olsun." buyurd u . 811 Peki, b id'at ve bid'atçiyi korumanın açıklaması nedir? diye sordum. H ı rsızlık (hırsızlık dolayısıyla eli kesilir), insanların yolunu kes mek, haksız yere adam öldürmek, M üslüman er­ kek veya M ü slüman kadına zina i ftirası atmak, bir Müslümanı ya ralamak gibi (had gerektirecek) herhangi bir günah işleyen ki mseye, M üslümanların önderi Allah'ın hükmünü uygula­ mak isteyip Kur'an ve sü n nette kendisine uygun görülen hük­ mü uyguladığı esnada bu (suçlu) kişiyi korumaya çalışan ve onu M üslümanların önderinden alıkoyan kimse, hadiste ge­ çen laneti hak eden bid'atçi olur. İ bn M es'ı1d: "Sonradan olan her şey bid'attir." demiştir. Sizden her kim ki bir yol edinmek istiyorsa ölenlerin yolunu edinsin. Ö lenler, Hz. Muhammed'in (sav.) ashabıdır. Ashab, bu ümmetin en faziletlisi, kalpleri en temiz olan, yolları en doğru olan ve sorumlulukları en az olanlardı. Ashab, Allah'ın Peygam­ beri Muhammed (sav.) ve dinini ayakta tutmak için seçtiği bir 86 87 88

Ahzab, 3 3 / 7 1. Beğavi, Şerhu's-sünne, 4: 2 7 . Beyh a ki, Şu'abu'l-iman, 1 2 : 80.

Kitiibün fth i Bed 'ü 'l-İsliim

41

topluluktu. Ashabın faziletini bilin, onların izinden gidip onlara uyun, ahlaklarında ve yaşantılarında gücünüz yettiği kadarına yapışın, çünkü onlar; doğru yol üzereydiler. Allah'ın Peygam­ beri: " H içbir kimse bir bid'at uydurmaz ki o bid'at kendisi için daha hayırlı olan sünnetten bir şeyler terk ettirmiş olmasın:' buyurdu. Evet! Kişinin yüklendiği hiçbir batıl yoktur ki, o batıl kişi için daha hayırlı olan haktan bir şey terk ettirmesin. Bize ulaşan rivayetlere göre bir gün Resulullah (sav.) as- [82] habına: "Size Allah'a karşı takvalı olmayı, dinlemeyi ve itaat etmeyi vasiyet ediyorum. Muhakkak, içinizden benden sonra yaşayanlar çok ihtilaflar göreceklerdir. İ şte bu durumda size gerekli olan benim ve benden sonraki raşid hali felerin sünne­ tine uymaktır. Azı dişlerinizle onu (Hz. Peygamber (sav.) ve hulefü-yı raşidini n sünnetini) ısırın. (Ona sımsıkı sarılın) son­ radan olan durumlardan sakının! Ç ün kü sonradan olan her şey bid'atti r ve her bid'at dalalettir/sapıklıktır." b uyurdu. İ şte onlardan sonra b i r grup türedi de cemaatin dinini, hükümleri ve doğru yolu bozdular. Bozdular ve başka yol edindiler. Tevrat'ta seçilmiş Muhammed'in (sav.) ü m m etinin sıfatı hakkında, "Onlar; kaba ve katı olmayan, çarşılarda gürültü çıkartmayan, iyil iğe iyil ikle tabi olanlar ve kötülükten koru­ nanlardır. O nun ümmeti Allah'a hamd edenlerdir. Her şerefe karşılık Allah'a hamd ederler ve her desteğe karşılık Allah'ı yüceltirler. D avetçileri onları gökyüzünden çağırır. Onlar, ab ­ dest alırlar; peştamallarını ortalarına bağlarlar, geceleyin bal arısı sesi gibi bir sesleri vardır, savaşta ve namazda safları eşittir." şeklinde yazıldığı bize ulaştı. Allah : "Muhamm ed, Al­ lah 'ın Resulüdür. Onunla beraber olanlar, inka rcılara karşı çe­ tin [on lara kin ve düşmanllk beslemekte), birbirlerine karşı da merhametlidirler (bazıları bazılarına merhamet eder, bazıları bazılarına karşı şefkatli ve bazıları bazılarına yumuşak dav­ ranır) . Hasan el-Basri: "Vallahi Müslüman adam müşriklerle karşılaşırdı da M üslümanın elbiselerini koruması gereken necasetten müşrikin necasetinden b ulaşırdı." derdi) . On la­ rın, rüku ve secde halinde (Allah, onların rüku ve secde ehli olduğunu haber veriyor ki, rüku ve secde dinlerindendir), Al-

42

Kitiibün fthf Bed 'ü 'l-İsliim

lah 'tan lü tuf ve hoşn utluk istediklerin i görürsün (rüku ve sec­ de ile Allah'tan fazilet dilerler ve Allah'ın onlardan razı olup faziletiyl e kendilerini cennetin e koymasını isterler) . Onlarm secde eseri olan alametleri yüzlerindedir (onlar, namaz ehli olduklarını gösteren alametle tanınırlar) . İşte bu, onlarm Tev­ rat'ta [bu sıfatlarıd1r) ve İn cil'de [sıfa tları) anlatılan durum la[83] rıd1r: ( B u M uhammed'in (sav.) ü m m etinde yaygındır. Alınla­ rında secde izi görülecek kadar yaygındır. Allah: Muhammed (sav.) üm m etinin Tevrat'taki vasıflarının bu olduğunu ve sec­ de izinin de ancak yüzlerinde (bütün azalarında değil) bulun­ duğunu söylemiştir) . Onlarfilizin i p ka rm ış (bakla çıkardığın­ da o da ekin filizini yaydığı vakit sonra da sap olur. Doğrusu tomurcuklanmadır) , onu kuvvetlendirm iş (bu tomurcuklarla sıklaşmış ve kuvvetlenmiştir. Allah M ü'mini başlangıçta ot olan ekine benzetmiştir. Daha sonra ot filizlenip tomurcuk olur; işte tomurcuklar ne kadar artarsa kuvveti ve kalınlığı da o kadar artar), kaim/aşm ış, gövdesi üzerine dikilmiş, zira­ a tplarm h oşuna giden (kalın v e kuvvetli olduğunda. Çiftçinin eki nden hoşlandığı gibi aynı şekilde m ü ' minler de çoğaldıkça ve güçlü o l dukça Peygamberden hoşlanırlar ve Peygamber de onlardan hoşlanır) bir ekin gibidirler. Allah, ken dileri sebebiyle inkô. rC1la rı öfkelendirmek için (kafirler mü'minleri çok ve güç­ lü gördükçe kendileri için öfke olur) onla rı böyle sağlam ve dirençli kılar. Allah, içlerinden iman edip salih amel işleyenlere bir bağışlanm a ve büyük bir mükafa t vadetm iştir."89 " H icretin açıklaması nedir?" diye sordum. "Günümüzde hicret, kötül üğü, kötülüğün hepsini terk etmektir. O da ha­ ramlardan korunmak ve şüphelerden sakınmaktır." şeklinde cevap verd i . '" H e r k i m k i cahiliye çağrısıyla çağırırsa o cehennemde diz çökmüş olarak bekleyenlerdendir' ifadesinin açıklaması ne­ dir?" diye sordum. "Kavmini ey falanca aile! Ey falanca oğul­ larının ailes i ! diye çağıran her mazlum kişinin çağrısı cahiliye çağrısıdır.'' şeklinde cevap verdi. 89

Fetih, 4 8 / 2 9 .

Kitiibün fih i Bed'ü 'l-İsliim

43

Bize ulaştığına göre; Hz. Ö mer (ra.), Zabbe /Dabbeoğulla­ rından ya da Temimoğullarından bir adamın: " Ey Zabbe/Dab­ be ailesi, ey Te mirn ailesi ! " diye kabilelerin çağrısıyl a çağır­ dığını duydu. Bunun üzerine Hz. Ö mer (ra.): "Vallahi Zabbe/ Dabbe'nin karşılık vermesi hiçbir zaman hayı rlı olmadı." dedi. Bu çağrıdan dolayı Hz. Ö mer (ra.) Zabbe/Dabbeoğullarını bir yıl beytü'l-malden alacaklarından mahrum etti. Ancak ertesi yıl iki yıllık alacaklarını onlara verd i. Bize ulaştığına göre; Amr b. As ile Muğire b. Şu'be bir gün birbirlerine sövdüler. Amr kendi kabilesin i çağırarak: "Ey Hü­ says ailesi ! Muğire bana mı sövecek?" dedi. Abdullah b. Fakih, [84] Amr'a, " M uhakkak Resulullah (sav.): " H e r kim ki cahiliye çağ­ rısıyla çağırırsa o cehennemde diz çökmüş halde bekleyen­ lerdendir." buyurmuşken sen cahiliye çağrısıyla mı çağırdın?" dedi. Bunun üzerine Amr bu sözünden dolayı pişman oldu ve Allah'a tövbe etti. Bize ulaştığına göre bu günahından dolayı 3 0 köle azat etti. Bize ulaştığına göre; Halef b. Semh' i n dedesi Ebü'l -Hattab Abdula'la e l - M eafıri, M uhammed b. Eş'as ile savaşmak için Berberilerden Zenate, Nefı1se ve H evare kabilelerine komu­ tanlığı sırasında askerlerinden bir adamın, ' Ey H evare ailesi ! ' dediğini duyar. Bunun üzerine Ebü'l- H attab adama değnekle vurur ve "Askerlerim in içinde ey Müslüman topluluğu diye ça­ ğırmadın da, cahiliye çağrısıyla mı çağırdın?" der. Aynı şekilde b i r kabile, başka bir kabile ile savaştığında şayet kabileleri yardıma çağırırsa cahiliye çağrısıyla çağırmış olur. Ö mer b. H attab (ra.), "Kabileler, cah iliye çağrısıyla aleyhi­ nize çağırdığında o şeytanın kibrinden olup, çağırmaları Al­ lah'a ve İ slam'a oluncaya kadar onları kılıçlarla vurun." derdi. Her kim ki ashabdan cemaatin yaşantısına hal ve yaşantısında muhalefet ederse, muhakkak ki (cemaate) muhalefet etmiştir ve bilmediği halde cemaatin dininden çıkmıştır.

44

Kitabün jihi B ed'ü '/ -İstam

Allah'ın Dini

Cema a tm Din i Olan Allah 'm Din inin Açıklanması ile İlgili Gelen Rivayetler Allah'ın, M üslümanlara sözleşmeyi üzerine kurduğu ahdi­ dir. Allah, "Hani Allah, kendilerine kitap verilenlerden, onu [ki­ tabı) m u tlaka insanlara açıklayacaksı mz, onu gizlemeyecek­ sin iz diye sağlam söz almıştı."90 buyu ruyordu. Ö yle şeriatlar/ [8 5] hükümler ki Allah onları teşri' etmiştir. Onlar İ slam'ın farzla­ rındandır ve Allah'ın koyduğu sınırlardır. O, farzları emretm iş ve tamamlamıştır. Hani Allah, aziz kitabında, "Ona ne önünden ne de ardın dan bô. tıl gelemez. O, h ü kü m ve h ikmet sahibi, övül­ m eye lôyık olan Allah taraftnda n in dirilm iştir."91 "Bug ün size dininizi tam a m ladım. "92 buyu ruyo r. Allah bu ayette şunu ifa­ de etmektedir: Tam olarak (dininizi) size tamamladım (Yani Peygamber ve ashabı için). Şöyle ki; düşmanlarınızdan, sizi öldürmeye çalışanlardan ve dini nizi değiştirmek isteyenler­ den emin oldunuz. Bugün bundan güvendesiniz. Bazı müfes­ sirler b u ayetin, Hz. Peygamber (sav.) Veda Haccı'nda Arafat vakfesindeyken nazil olduğunu iddia etmişlerdir. Bize ulaştı ki, Yahudilerden bir adam, adamın birinden bu ayeti okudu­ ğunu işitir. Bunun üzerine, "Şayet bu ayet Tevrat'ta olsaydı kı­ yamet gününe kadar bu ayetin indiği günü bayram edinirdik." der. Yahudinin bu sözü İ bn Abbas'a anlatılınca, İ bn Abbas, Ya­ hudinin yaptığı kıyaslamanın d oğruluğuna şaşarak, "Allah'ın lanetl ediği Yahudi" dedi. ve "Arafat gecesi Veda Haccı'nda Hz. Peygamber (sav.) vakfedeyke n Allah bu ayeti indirdi." dedi. Bu ayet nazil olduktan sonra Hz. Peygamber (sav.) dünyada az bir zaman kaldı ve vefat etti. İ bn Abbas , kıyamete kadar Allah'ın bu günü bayram kıldığını haber veriyordu. Ayetin te'vili ise, Allah düşmanlarını M üslümanlardan def' ederek dinlerini tamamlamıştır. Hz. Peygamber'den (sav.) ri­ vayet edilmiştir ki : "Düşmanlarına karşı M üslümanları mu­ zaffer ederek, o zaferle dinlerini tamamlamıştır." (Allah şöyle 90 AI-i İ m ran, 3 / 1 87. 91 Fussilet, 41/42. 9 2 M a i de, 5/ 3 .

Kitabün jihf Bed 'ü 'l-İslam

45

buyuruyor: ) "Nimetimi üzerinize tamamladı m ."93 Yani siz düş­ manlarınızdan korkmazsınız, düşmanlarınız ise sizden kor­ karlar. "Din olarak sizin için İslô. m 'a razı oldum. "94 Ayette ge­ çen " İ slam" sözcüğü; Allah'ın kullarına emrettiği, kullarının da onunla ( İ slam) ibadet ettiği her şeyin adıdır. Allah, ibadet ve onunla Allah'a yakınlaşmak (kurbiyet) için ve din edindikleri İ slam'ı Allah onlar için razı olmuştur. M üslümanların Allah'a ibadet etmek (yakınlaşmak) için yaptıkları her şey İ slam'dır. [86 ] Dinin H ükümleri

Dinin Hüküm leri, Dinde Velayet ve (Dinden Olm ayan lardan) Beri Olmanm Apkla m ası İ slam'ın hükümleri/esasları: Allah'tan başka ilah olmadığı­ na ve M uhammed'in O'nun kulu ve Resulü olduğuna şehadet etmek ve Muhammed'in (sav.) Rabbinden getirdiğinin hak ol­ duğunu kabul etmek, Allah'ın indirdiğine iman etmek, iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak, namaz kılmak, zekat ver­ mek, yoluna gücü yeten için hacca gitme k, Ram azan orucunu tutmak, anne-babaya, yetimlere ve fakirlere iyilik etmektir. Yakın komşunun üç hakkı vardır. Bunlar; a krabalık, kom­ şuluk ve M üslümanlık hakkıdır. Uzak ko mşunun ise iki hakkı vardır: Komşuluk ve İ slam hakkı. Bir hakkı olan komşu ise; Yahudi veya Hıristiyan olan zimmidi r ki onun komşuluk hak­ kı vardır. Kendisine iyilik yapman ve ke ndisine zarar verme­ men komşuluk hakkındandır. Bize ulaştı ki Resulullah (sav.): "Komşusunun şerrinden (aldatmasından ve zulmünden) çe­ ki ndiği kişi mü'min değildir."9 5 buyurdu. Yakın arkadaşın hakkı: O da sana yolculukta arkadaşlık edendir ki onun da arkadaşlık hakkı vardır. Yolcunun hakkı : Yolcu, evine g e l e n m isafir demek o l u p m isafiri ağırlama hakkı da üç gündür. Ü ç günden fazla ağırlamak ise sadakadır. Resu­ lullah (sav.) şöyle b uyuruyor: "Bir kavme misafir uğradığında oraya rızkıyla beraber misafir olur ve o radan ayrıl dığında on93 94 95

M a ide, 5 / 3 . M a i de, 5 / 3 . M üslim, İ m a n 7 3 .

46

Kitôbün fihi Bed 'ü 'l-İslôm

ların günahlarının mağfireti ile ayrılır." 96 Denilir ki; dört şey­ de Müslüman için hesap yoktur: Yediği arpa ekmeğinde, avret yerlerini kapattığı yün elbisede, oturduğu evin gölgesinde ve i çtiği temiz suda. Misafirin fazileti yemekten dolayıdır. Hizmetçilerden elinin altındakilerin hakkı ise, yediğinden (871 onlara yedirmen, onları _giydirmen, onlara yu muşak söz söy­ lemen ve güç yetiremeyecekleri işleri onlara yüklememen­ dir. Bize ulaştığına göre Resulullah (sav.) şöyle buyurmuştur: " Dostum Cebrail bana komşuluk hakkını o kadar vasiyet etti ki ben komşuyu komşuya varis yapacağını zannettim. 9 7 Bana kadınların haklarını da vasiyet etti. Neredeyse (haklarına ri­ ayet edemediğim için) onları boşamamı bana emredeceğini zannettim. Ellerimin altındakilerini de (haklarını) vasiyet etti. Neredeyse onları azat etmeyi bana emredeceğini zannet­ tim ." 9 6 Yine bize gelen haberlere gö re, Resulullah (sav.) vefat ettiği hastalığı esnasında, dili bağlanıncaya kadar ashabına namazı, ellerinin altındakileri (köle ve hizmetçileri) vasiyet etti. Sonra ölüm bastırıncaya kadar elleriyle işaret ederek na­ mazı ve elleri altınkileri vasiyet etti . Kadınların Süslenmesi ve Örtünmesi

Gözleri harama bakmaktan sakınmayı, cinsel organları zinadan korumayı, erkek ve kadınların avret yerlerinden Al­ lah'ın örtünmesini emrettiği yerleri ö rtünmeyi de din (mez­ hep) ediniriz. Çünkü Allah, Peygamberine h itaben "Ey Pey­ gambe r! Hammlarma, kız/arm a ve m ü 'm inlerin kadm lanna söyle! Bede n lerini örtecek elbiselerin i giysinler. "99 Yani başör­ tüsü ile o da peçe ve örtüdür. Sonra Allah şöyle buyuruyo r: "Mü 'm in kadm/ara da söyle, gözle rin i h a ramdan sakmsm lar, ırzlarm ı korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen klSlmlar m üstes­ na, zine t [yer}lerini göstermesin ler. Başörtü lerin i ta yakalan­ mn üzerine kada r sa/sm/ar. " 1 0° Kadı nların zlneti, gözleri ndeki Aclu ni, Keşfü'/ -hafô , c. l, s. 80 . B u h a ri, " E d eb" 2 8 ; M üslim, " B i rr" 1 40- 1 4 1 . Ayrıca bk. Tirmizi, " B i rr" 2 8 ; İ b n i M a c e , " Edeb" 4 . 98 Komşu hakkından sonraki kısma h a d i s kitaplarında rast gelmedik. 99 Ahzab, 3 3 /59 . 100 N u r, 2 4 / 3 1 .

96 97

Kitabün fih l Bed 'ü 'l-islam

47

sürme ve parmaklarındaki yüzüktür. Denilir ki, kocasını koku sürme zinetinden, göze sürme çekmekten, kına yakmaktan ve kına dışında başka bir şey ile kına yakmaktan (kına dışındaki şey; kınayı siyahlaştıran bir maddedir) mahrum eden kadına cennetin kokusunu koklamak haramdır ki, cennetin kokusu 500 yıl yürüme mesafesinden alınır. H z . Peygamber'in (sav.) ; "M erha' ve mel da' kadını görmek hoşuma gitmez." 1 0 1 buyur­ duğu bize ulaştı. M erha', sürme kullanmayan kadın, melda' ise, parmak uçlarında kına veya renk ve ren bir ot olmayan kadın demektir. Kocası evde olan kadının sabah ve öğle namazında (88] sürme çekmesi gerekir. Kocası yo lculukta olan kadının sürme çekmesi mekruhtur. Ancak gözünde sıkıntı va r ise gece sürme çekebilir. Çünkü zinet ve sürme, kadında ş ehveti harekete geçirir. Kocanın bir gün arayla sürm e çekmesi gerekir. İ bn Abbas: 'Karımın bütün haklarımı yerine getirmesini istemem. Çünkü onun üzeri mdeki hakları benim onun üzerindeki hak­ larım gibidir. O benim için süslendiği gibi benim de onun için süslenmem gerekir. N itekim Allah: " Kadın ların, yüküm lülükleri kada r meşru h akları da vardır." 102 buyuruyor.' derdi. "Zinet/erini, kocalarından, yah ut babaları n dan (kadının babası), yah ut kocalarının babalarından (kadın ın kocasının babasından), yah ut oğullarından (kadının çocuklarından}, ya ­ h ut üvey oğ ulla rından (kocasının çocu klarından), yah ut erkek kardeşlerinden (kadının kardeşleri), yah ut erkek ka rdeşlerinin oğullarından, yah u t kız kardeşlerinin oğ ulları n da n, yah ut Müs­ lüman kadınla rdan (zfnetleriyle örtüsüz ken dileri gibi kadın­ larla otu rm a ktan}, yah ut sahip oldukları kölelerden (kadının kölesi. Başkasıyla ortak olmadığı kölesinin yan ında zfnetiyle oturm ası, eğer kadın şüphe bakım ından (başına bir şey getir­ mesinden) ondan korkm uyorsa kölesi de kadın için babası, ço ­ cuğu ve kardeşleri gibi mahrem idir}, ya h u t erkekliği kalmamış hizmetçilerden yah ut da henüz kadınların m a hrem yerlerine vakıf olm ayan erkek çocuklardan (ergenlik çağına ermeyen çocukla rdan) başkasına göstermesinler. Gizledikleri zfnetler 10 1 Bu rivayetle ilgili herhangi bir kaynağa ulaşamadık. 102 Bakara, 2 / 2 2 8.

48

Kitiibün jihi Bed 'ü 'l-İsliim

bilinsin diye ayaklanm yere vurm ası nlar. Ey m ü 'minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresin iz!" 103 Hasan el-Basri: ·�llah'ın ruhsat verdiği zinet, başörtüsü­ nün üstündeki izar ve örtüdür." dedi. Başörtüsü, peçe ve şal ise; (kadın) kocası hariç hiç kimsenin yanında indiremez. Şa­ lın ve başörtüsünün indirilmesine sadece kadının kocası için ruhsat verilmiştir (kadın, sadece kocasının yanında indirebi­ lir) . Çünkü Allah kadınların kocalarına, kocaların da eşlerinin bütün zinetlerine ve vücutlarına bakmasını mübah kılmıştır. H asan el-Basri, erkeğin karısının cinsel o rganına bakmasını (89] mekruh sayardı. Çünkü rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber bir hutbesinde: "Sizden biriniz cinsel ilişkiye girdiğinde cin­ sel organa b akmasın. Çünkü ondan dolayı körlük olur. Sizden biriniz s uya da sürekli bakmasın. Çünkü aklın gitmesi ondan dolayıd ı r." b uyurmuştur. 104 Kadının kocasının cinsel o rganına bakması mekruhtur. Çünkü Allah, A dem ve Havva (anhüma) için, cennette ağaçtan yediklerinde şöyle haber verm iştir: "Derhal üzer/erin i cen net yaprak/anyla örtmeye başladi lar.'' 105 Hasan " K adınların babaları, oğulları, kardeşleri ve ayetin başında zikredilenlerin yanında şal ve başörtüsü hariç başör­ tüsünün üstündeki örtüyü çıkarmalarına ruhsat verilmiştir. Çünkü başö rtüsünü ve şah ancak kocaları için çıkarabilirler." dedi. Bundan sonra Hasan, kocaları hariç kadınların ayette zikredilenlere zinet yerl erin i göstermelerini mekruh saymış­ tır. Bu da şundan dolayıdır: Hasan'ın yanına bir kadın gelir ve "Ya Eba Said babam yanlışlıkla benimle birlikte olmak istedi" der. Bu kadının sözünden sonra H asan, kadı nların kocaları hariç bütün insanlardan sakınmalarını emretti. H asan "Me­ dineli kadınlara ulaştım ve onlardan biri evinden çıktığında şalının takkesinin yarısıyla ayaklarını kapatırdı.'' dedi. İ bn Si­ rin : (Medineli) kadınlardan birinin evinden peçeli olarak çık­ tığını, sadece gözlerinin yarısının göründüğünü ve erkeklerle 103 Nur, 2 4 / 3 1. 104 Suyuti, Cami'ul-ehadis, 1: 4 1 , hadis 105 A' raf, 7 / 2 2 .

no:

55 1 .

Kitiibün jih f Bed'ü 'l-İsliim

49

karşılaştığında erkekler geçinceye kadar ayağa kalktığını zik­ rederdi. Ayetin: " Görü n en ler hariç zfnetlerin i göstermesin ler" kısmı için ise Hasan: " Erkeklerden gizleyemedikleri görünen elbise­ leridir ki bunda bir sakınca yoktur" dedi. Yüz ve onun benzeri dışında vücuttan bir yer, kadınların akrabalarından Allah'ın istisna ettiği hariç (başkalarına göstermeleri) kesinlikle he­ lal olmaz. "Başörtülerini yakalarına kadar uza tsı n lar." (Ayetin bu kısmının açıklanması), Allah, kadınlara ö rtünmeyi em­ retmiştir ki o da b oğazın örtünmesi için peçeyi yaka üzerine bırakmaktır. Çünkü başörtüsü yakaların üzerinde olmayınca boğaz/boyun görünür. Resulullah'ı n (sav.): "Kız çocuğu adet gördüğünde örtün- [9 0] mese Allah onun namazını, orucunu ve sadakasını kabul et­ mez." 1 0 6 buyurduğu bize ulaştı. Hasan: " Kız çocuğu evlenince adet dönemine girmemişse bile örtünmesi vaciptir." dedi. (Hasan) Cariye için ise, "efendisiyle cinsel ilişkiye girdiğinde ya da evlendiğinde örtünmesi vaciptir." diyo r. Ca riyenin ev­ lenmeden veya efendisiyle cinsel ilişkiye girmeden ö rtünme­ sini (H asan) hoş karşılamazdı. Evlenmeyen veya efendisiyle cinsel ilişkiye girmeyen cariyenin bir bez veya bir elbiseyle başını örtmesinin yeterli ol duğunu (Hasan) söyl erdi. "Gizledikleri zfn etleri bilinsin diye ayaklanm yere vurma­ sın/a r. " ( Ayetinin tefsiri): Amr dedi ki; Hasan'ın, kadınların boncuklar, ziller ve halhallar edindiklerini ve onlardan birisi­ nin erkeklerin oturduğu yerden geçerken de sesi çıksın diye bir ayağı nı diğer ayağına vurduğunu, bunun üzerine Allah'ın onlara bu davranışlarını kerih gördüğünü ifade eden şu aye­ ti zikretti: "Gizledik/eri zfnetleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasın la r. " Denilir ki: "Herhangi bir kadın koku sürünür de sonra ko kusunu koklamaları için bilerek bir topluluğun ya­ nından geçerse zina etmiştir." Bize ulaştı ki Ebu Hureyre mescitten gelen bir kadınla karşılaşır. Kadından güzel koku geldiğin i görür. Ona "Ey Cab106 Ahmed b . Hanbel, M üsned, 43: 145.

50

Kitabün jihf Bed'ü 'l-İslam

bar' ı n ca riyesi mescitten mi geliyorsun?" der. Kadın : " Evet." der. Ebu H u reyre, ona: "Git gusül abdesti al. Yoksa sen yıka­ n ı n caya kad ar Allah namaz ı n ı kabul etmez." der. Bize ulaştı ki Resulullah (sav.), '�l lah'ın cariyelerini (ka­ dınları) Allah'ın mescitlerinden alıkoymayın. (kadınlar da) evlerinden koku sürünmeden çıksınlar." 107 buyurdu. Bize ulaştı ki Ö mer b. Hattab, yürüyen bir kadınla karşılaş­ tı. Ondan güzel koku geldiğini fark edince onu kamçıyla döv­ dü ve ona " Bekar kalasın, Allah seni bekar bıraksın erkeklerin · tekeler olduğunu ve kalplerinin burunlarının yanında (nefis­ lerine mağlup olabileceklerini) olduğunu bilmiyor musun? Tek başına bu halinle mi dışarı çıkıyorsun?" dedi. [9 1 ]

Ev izni

Bir Eve Girerken Ev Ahalisinin İzn in i Alarak İçeriye Girmek Evlere izinsiz girmeyi te rk etm eyi de din ediniyoruz. Çün­ kü Allah : "Hissettirmeyinceye kadar evleriniz olmayan evlere izinsiz g irmeyin (öksürün veya ses pkarı n ki ev sahibi geldiği­ n izden ha berdar olsun). O evin h a lkın a selam verin. Eğer kim ­ seyi bulm asanız (başkalarının evin de) size izin verilin ceye ka ­ da r o evlere girmeyin (ev halkı izin verinceye kadar). Şayet size dön ü n denilirse oradan ayrılın. " 100 buyu ruyor. Hasan el-Basri: " İ zin almakta sünnet ü çtür.'' dedi. M usa el­ E ş 'ari'nin iznin üç olduğunu ifade ettiği rivayet, Ö mer b. H at­ tab'a ulaştığında Ö mer yanındaki adama " M usa el-Eş'ari'yi bana getir." dedi. Musa el-Eş'ari, Ö mer'in yanına getirilince Ö mer ona "Senden bana ulaşan söylediğin söz neyin nesidir?" dedi. M usa el- Eş'ari, "Resulullah'ın (sav.) "Ü ç defa izin isteyip de izin ve rilmeyen kişi dönsün. " buyurduğunu işittim.'' dedi. Bunun üzerine Ö mer onun peşini bıraktı.10 9 Bu olayı Hasan el-Basri' nin söylediğini Amr rivayet etmiştir.

1 0 7 Ebu Davud, Salat, 53. 108 N u r, 2 4 / 2 7 . 109 B u h a ri, i sti'zan, 1 3 .

Kitiibün jihi Bed'ü 'l-İsliim

51

Nikah

Beyyineye (nikah kıyılırken açık açık kullanılan ifadeler) razı olmayı, vel inin (kızı evl endirmeye yetki li kişi) izninin farz olduğunu ve mehri (evlenen erkeğin evlendiği kadına ni­ kah için verdiği mal-mülk) nikahta din ediniriz. Allah'ın: "Ka­ dmlara m eh irlerin i gönül hoşluğuyla verin." 1 1 0 buyurduğu gibi. Kızı evlendirmesi gereken veli, kocayı kız ile evlendirecek veli ve kadının rıza gösterdiği iki şahit olmak üzere dört kişi olma­ dan nikah caiz ol maz. Aybaşı hallerinde kadınları te·rk etmeyi (onlarla cinsel bir­ liktelik yaşamamak), cünüplükten yıkanmayı, kesilen hayvan üzerine Allah'ın adını anmayı, iyi olsun kötü olsun bütün in­ sanlara karşı emaneti eda etmeyi, insanlar arasında adaletle hükmetmeyi, hayrı ve takvayı anlatmayı, hayır ve takva üze­ rine yardımlaşmayı; günahı, düşmanlığı ve Resulullah'a (sav.) isyanı anlatmamayı (yapmamayı) din ediniriz. Sütün memeye dönmediği gibi günah işleyen in de günaha (92] dönmemesi demek olan nasuh tövbesiyle günahtan tövbe et­ meyi de din ediniriz. Kadınlarla iyi geçinmeyi, yatakta hakla­ rını yerine getirm eyi, kadınları iyilikle tutma veya güzellikle boşamayı da din ediniriz. Hayızlı kadını boşama konusunda sünnette olana uymayı ya da hayız görmeyen kadını boşama konusunda aylara göre davranmayı da din ediniriz. A det görmeyen kız çocuğunu cin­ sel ilişkiye girmeden bir talakla boşamak gerekir. Her kim ki karısını bir defada üç talak ile boşarsa Rabbine isyan etmiş ve O'nun sınırlarını aşmıştır. "Her kim ki Allah 'm sm ırlarm ı aşarsa muhakkak kendin-e zulmetmiştir. " 1 1 1 Bu şekilde karısını boşaya­ na karısı, o başka b iriyle evleninceye kadar ke.n disi için haram olur. Şayet bir talak ile boşarsa kadının iddet süresi içinde iki tane adil şahid ile kadını nikahına geri alabilir. Çünkü Allah: "Bilm ezsin, belki A llah bundan sonra bir hal meydana getirir.'' 1 1 2 buyurmaktadır. Yani kadının kocasına dönmesi gibi. 1 10 N isa, 4/4. 1 1 1 Talak, 65/ 1 . 1 1 2 Talak, 6 5 / 1 .

52

Kitabün jihi Bed 'ü 'l-İslam

H i dayet ehlinin doğru yolda ol duğunu ve buna yetkin ol­ duklarını, dalalet ehlinin sapıklığını ve onlardan beri olduğu­ muzu da din ediniriz. Her ki m ki kitabın başından beri anlattı ­ ğımız hükümleri Müslümanlar için i krar eder ve o hükümler­ l e amel ederse o kişi Müslümandır, onun velayeti, onu sevmek ve onun için günahların affını dilemek vacip olur. Müslüman­ ların velayetinden çıkaracak bir bid'at uydurmadıkça da onun [9 3] hakkına riayet etmek vaciptir. Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla salat Peygamberi miz M uhammed'in (sav.) üzerine ve onun ehli üzerine olsu n. Tahert İmamının Mektubu

Bu; Tdh ert İmamı Abdulvahhdb b. Abdurrahman 'm Trablus Sakinlerine Yazdığı Mektubun Şer'i Hükümleridir B esmele, hamdele ve salveleden sonra. Şüphesiz İ slam; Al­ lah'tan başka ilah olmadığına, M uhammed'in (sav.) onun el­ çisi olduğuna şehadet etmek, Allah'ın indirdiğini ikrar (dil ile söyleyip, kalp ile tasdik, eller ve ayaklarla yerine getirmek) etmek, iyil iği emredip kötülükten alıkoymak, namaz kılmak, zekat vermek, Ramazan orucunu tutmak, yoluna gücü yeten (imkan bulan kimse) için haccetmek, anne-babaya, akrabaya, yetimlere, m iskinlere, yolda kal mışa, sorumlu olduğu kişilere iyilikte bulunmak, gözü harama bakmaktan alıkoymak, cinsel o rganları haramdan korumak, Allah'ın ö rtünmesini emrettiği yerleri örtmek, ev halkından izin alıp evlere girmek, nikah­ ta rıza, (nikahta) velinin izni ve adil iki kişinin bulunmasının farz olduğunu bilmek, hayızlı kadınla cinsel münasebetten sakınmak, cünüplükten yıkanmak, kesilecek hayvanın üzeri­ ne Allah'ın adını anmak, iyi olsun kötü olsun bütün insanların emanetlerine riayet etmek, insanlar arasında adaletle hük­ m etmek, iyilik ve takva üzerine yardımlaşmak, fuhuştan, kö­ tülükten, günahtan ve düşmanlıktan alıkoymak, günahlardan tövbe etmek, doğru yolda olanların d oğru yolda olduğuna şa­ h itlik edip doğruluk için yetkili olduklarını kabul etmek, da­ lalet ehlinin sapkınlığına şahitli k edip onlardan beri olmak­ tır. H e r kim ki M üslümanlar için bunu ikrar ederse o kişinin

Kitiibün fihi Bed'ü 'l-İsliim

53

velayeti, sevilmesi ve onun için istiğfar edilmesi vacip olur. O kişiyi M üslümanların velayetinden çıkaracak bir durum ol­ madıkça da hakkına riayet etmek vacip olur. Kişi şayet dinde bir şey uydurursa uydurd uğu şeye bakılır. İ cat ettiği şey Allah'ı, Kur'an'ı veya H z . Peyga mber'i (sav.) inkar ise, iman ve şahitlik ettiği İ slam dininden çıkar; kanı ve malı helal olan müşrik olur. Bununla nikahlanmak ve buna va- [94] ris olmak haram olur. Bu kişinin saygınlığı da gider ve girmiş olduğu dine göre şayet Yahudiliğe girmişse Yahudi, Hıristi­ yanlığa girmişse Hıristiyan, Mecusiliğe girmişse Mecusi ola­ rak isimlendirilir ve ona o dinin hükü mleri uygulanır. Kişinin uydurduğu şey haram nevinden b i r şey ise ona ce­ hennem gerekli olur. Bu arada Kur'an'la ikrar eder, günahın haramlığını kabul ve ikrar ederse, bu kişiye işlediği harama gö re hüküm uygulanır ve onun velayeti biter. Bu kişi şayet tövbe ederse ondan tövbesi kabul edilir. Tövb e etmeden önce ölürse Müslümanlar ondan beri olur. Şayet kişinin bid'ati şüpheli bir şeyd e ise veya şüpheli bir şeyi te'vil etmek ise bu kişi baği olmuş olur. Allah'ın emrini ye­ rine getirinceye kadar onunla savaşılır. Kur'an ve Hz. Peygam­ beri kabul ettiği müddetçe onun hak ve hukukuna tecavüz edilmez, malı ganimet olarak alınmaz, zü rriyeti esir edilmez ve iddet halind eyken karısıyla evlenilmez. Te'vili inkar eden Kur'an'ı inkar etmiş olmaz. Bu kişinin hakkı ndaki hüküm, Al­ lah'ın Peygamberinin inkar ehli ve Peygamberi yalanlayanlar hakkında verdiği hükümdür. Bu kişiye karşı tutum da Allah'ın Peygamberinin M üslümanlar dışındaki kişilere uyguladığı tutumdur. Böyle davranan kişiler şayet Arap müşriklerinden olursa Allah b u kişilerin kanını, malını ve namuslarını kılıçla helal etmiştir. Bu kişilerin Mescid-i H a ram'a girmeleri engel­ lenir, bunları n i kahlamak ve varis kılmak, kestiklerini yemek haram olur, dinleri kabul edilmez ve onlardan cizye de alın­ maz. Bunlar ya İ slam'a girecek ya da ö l dürüleceklerdir. Şayet Yahudi, Hıristiyan ve Sabii gibi kitap ehlinden olur­ larsa ve savaştan önce cizyeyi de kabul ederlerse, M üslüman-

54

Kitabün jihf Bed 'ü 'l-islam

lar için ka nları, varislikleri ve zürriyetlerini esir almak haram olur. Kestiklerini yemek ve namuslu kadınlarıyla evlenmek helal olur. Şayet Müslümanlarla savaş halinde olurlarsa, bun­ ları esir etmek, mallarını almak ve kanlarını dökmek helal ) [95 olur. Başkası için esir alınması helal olan bir kadını nikahla­ mak helal ol madığından bunların kad ınlarını nikahlamak ha­ ramdır. M üslümanlarla sözleşme halinde ve Müslümanların zimmeti altında olduklarında cizye vermek suretiyl e kanı ha­ ram olan kadınlarının nikahı helal olur. M e cusi olup savaştan önce cizye kabul edenlerin kanı ve malı haram olur. Bu arada onlarla n i kahlanmak, onlara varis­ lik ve onların kestiklerini yemek haramdır. Bu Resulullah'ın (sav.) bütün dinler hakkı ndaki tutumudur. Onlardan her kim ki bu duruma gelmeden İ slam' ı kabul ederse Müslümanların lehine olan onun da lehine olur, M üslümanların aleyhine olan onun da aleyhine olur. İ şte b u din başlangıcından sonuna kadar onunla Allah'a ibadet ettiğimiz dindir ki, o da Allah'ın, peygamberlerin, me­ leklerin, M uhacir ve Ensar'dan olan ashab ve cemaatin, ken­ dilerine i hsan edilen ve içinde şüphe ve bid'at olmaksızın onlara tab i olanların, Müslümanlardan seleflerimizin ve şura ehlinin dinidir. "Onlar Rabblerin in da vetin e icabet ederler, na­ mazı dosdoğru kıla rlar. Onların işleri aralarında şüra (dan ış­ m a) i/edir." 1 1 3 Bu ümmetinin en hayırlıları ise bu kitabımızın başında isimlerini zikretti klerimizdir. İmam ve Kadı

İm am, [Devlet Başkanı) Ka dı ve Müftüde Bulunması Gereken Özellikler Allah' ı n şereflendirmesi ken d isi için umut edilen, Allah'ın dinini ayakta tutan M üslümanların seçtiği ve biat ettiği bu şeriatları kabul eden imama itaat, onun tebaası için vaciptir. Tab i onun imameti batıl ehlini sapıklıklarından (gizli/aşikar) döndürmeye ve batılı yok etmeye yö nelik olursa ona itaat et1 1 3 Şura, 4 2 / 3 8 .

Kitabün fihi Bed'ü 'l-islam

55

mek vacip olur. Çünkü geçmiş seçkinlerden gelen rivayette Müslümanların, sayıca çok ve kuvvetli olunsa bile ehliyetine, verasına, namuslu olduğuna, fükihliğine, anlayışlılığına, aklına güvenilen, hükmettiğinde, aralarındaki taksimde, helal ve haramda Kitap ve sünneti bilen onları yönetecek bir imama bağlanmaları gerekir. İ şlerinde onlara destek olacak ve ken- [96] dilerini müdafaa edecek imam olmaksızın onlara muhalefet eden ki şilerle içli dışlı olmaları da haramdır. Aynı şekilde kadı da ve müftü de, güve n i l i r imamda bu­ lunan ehl iyet, vera, fükihlik, kavramak, anlayış, akıl, K itabı, sünneti, rivayetleri bilme ve kıyas, re'y ve h ü kü m vermenin alındığı (üzerine bina edildiği) fıkhi ve çheleri bilme gibi özellikler olmadığında, onlar hüküm vere m ezler. Çünkü sünneti, rivayetl eri ve hadisleri bilmeyen i n re'y (görüş) sa­ hibi olması doğru değildir. Aynı şeki l d e b öyl e o l m ayan kiş i­ le r i n fetva ve rmesi de c a i z olm az. Çünkü cah i l i n i nsanların işlerini yö n etmesi haramdır ve insanlar için kişinin sadece işittiğini söyl e m esi hariç insanların alay ettiği cahili yö netici etmesi haramdır. Kendisinde beş özellik olmadıkça kadının h ü küm, müftü­ nün de fetva vermesi caiz olmaz. Bu beş özellikten birisi eksik olursa kendisinde bir kusur meydana gelmiş olur. O beş özel­ lik: Kitapta ve sünnette geçeni bilmek, rüşvetçi olmamak, ya­ nı nda bağrışıp tartışsalar bile birbirlerinden d avacı olan her iki hasıma karşı hoşgörülü olmak, hak konusunda kınayıcıla­ rın kınamasına aldırış etmemek ve re'y, akıl ve ilim sahibine danış maktır. Şayet kadı veya müftü zikrettiğim özelliklere sa­ hip iseler o zaman b u işe ehildirler demektir. Bize Kasım'dan, Kasım'dan da Rabi' in kardeşi Ali b. Yezid el-Kindi'den rivayetl e Ebu Bahr: " Hüküm veriyordum. Ali b. Ebi Talib bana doğru geldi. Ben de ona yer açmak için kal ktım. Ali b. Ebi Talib: "Neden bana yer açıyo rsun, ya nında oturma­ yacağım. Kur'an'dan nasih ve mensuhu biliyor musun?" dedi. [97] Ben de "Bi l m iyorum ." dedim. Ali b. Ebi Talib : "Yazıklar olsun sana ! Hükü m m ü veriyorsun, Kur'an'dan nasih ve mensuhu

56

Kitabün fihi Bed 'ü 'l-islam

b ilmeden? H elak oldun ve helak ettin . İ smin ne?" Ben de " Ebu Bahr." dedim. Ali b. Ebi Talib: "Sen Ebu Urfuni'sin" 1 1 4 dedi. Allah: "Hani İbrahim '; Rabbi kelimelerle denedi de (İbra ­ h im) on/a n tamam ladı. " 1 1 5 buyurdu. Yani onları yerine getirdi . Alimlerden bazıları: "Allah, H z . İ b rahim'e (as.) sünnet olma­ yı, m isvak kullanmayı, saçı o rtadan ayırmayı, kasıkları tıraş etm eyi, b ıyıkları kısaltmayı, tırnakları kesmeyi ve su ile bü­ yük abdesten istinca yapmayı e mretti." Bazıları ise: "Rabbinin onu denemesi; yıldız, güneş, ay, kavminin onu ateşe atması ve oğlunu kesmesi iledir." dediler. İ brahim (as.) Allah'ın ahdi olarak b u nların hepsini yerin e getird i . Allah, İ brahim'e (as.): "Mu h a kkak Ben seni insanlara ima m kılacağım." 1 16 buyur­ du. Yani ; seni imam edinecekler ve sen de onların imamısın. Dinde Allah'a ibadet etmelerin i Allah'ın İ brahim'i rütbe ve peygamberlikte yücelttiğini ve onun Allah'ın dini, ahdi üze­ re olacağını, peygamber olacağını sana vahyettik. İ brahim'in (as.): "Rabbimiz, onlardan bir peygamber gönder." 1 1 7 dediği gibi. Allah: "Zalimler ahdime u laşa mazlar." 1 16 buyurdu. Yani; peygamberlikten ve dinde imaml ıktan sana vadedilene zür­ riyetinden nefsine zulmedenler ulaşamaz. Allah ondan sonra kimin imam ve peygamber olacağı nı bil diği halde zürriyetinin zalimlerinin İ brahim'in imanına ve ondan sonra imamlar ol­ maya ulaşmayacağını buyuruyo r. "O nu ondan sonra kallcı bir kelim e kıldı." 1 19 buyurduğu gibi. M uhammed'in (sav.), "Adaletle yö netip itaat edilmeyen hangi imam olursa olsun (o imama) başkaldıran kişiden Allah ve Resulü'nün zimmeti beridir. Başa geçen hangi imam olursa olsun adal etle hükmetmezse o ve ona itaat eden kişiden Al (9 8) lah ve Resulü'nün zimmeti beridir" dediği bize ulaştı. Allah'a hamd olsun ki; hükümlerinde zulüm o rtaya çıkan, yiyecekle­ rinde haram olan, dinde re'y, cehalet ve nefsin istediğine göre 1 14 115 116 117 118 119

Bu ifade yalancı kişiler için kullanılan bir darb-ı meseldir (çev.). Baka ra, 2 / 1 24. Bakara, 2 / 1 24. İ b ra h i m, 1 4 / 3 5 . Baka ra, 2 / 1 24. Zühruf, 4 3 / 2 8 .

Kitabün fihi Bed'ü 'l-islam

57

amel edenlerin ya da yeryüzünde bozgunculuk yapanların İ s­ lam dini üzere olmadıklarını ve iddia ettikl eri gibi kendilerini saydıkları cemaatin dininden olmadıklarını öğrendik. Mu'az b . Cebel'in, '�ilah yalancı amirler, günahkar vezirler, hain emanetçiler, zalim bilginler ve füsık kurralar gönderme­ dikçe kıyamet kopmaz. Allah onlara yeryüzü karanlığını giy­ dirir de onlar Yahudilerin karanlıkta bocaladıkları gibi boca­ layıp dururlar." dediği bize ulaştı. Resulullah'ın (sav.), "Benden sonra bildikleriyl e amel eden ve emrolunduklarını yapan halifeler olacaktır. Onlardan son­ ra ise, bildikleriyle amel etmeyen ve emrolunduklarını yap­ mayan halifeler olacaktır. Bunlara karşı çıkan kurtulur, bun­ ları terk eden selamette olur ve bunlarla olan da bunlardan olur." 1 20 b uyurduğu bize ulaştı. Resulullah (sav.), A işe ve bazı eşlerinin yanına gitti ve "Şa­ yet insanlar arasında kötülük çıkarsa ve insanlar da o kötü­ lükten birbirlerini alıkoymazlarsa Allah onlara azabını in­ dirir." buyurdu. Ailesi: "Ya Resulallah, şayet aralarında salih kimseler olursa (onlara da azap iner mi)" dediler. Resulullah : "Evet, onlara isabet eden salihlere de isabet eder sonra salih­ ler, Allah'ın mağfiretine, merhametine nail olurlar ve cenneti­ ne girerler." buyurdu. 1 2 1 Krallar, Zorbalar

Kralla r, Zorbalar ve Onlara Tabi Ola nla rdan Cemaatin Din ine Muhalefet Eden lerin Açıklaması Şayet imam, h üküm vermede sert olur, sünneti değiştirir, keyfine göre hüküm verir, sınırları bozar ve onlarda zulüm eder, dilediğinin atamasını yapar, devletin gelirlerini zen­ ginler arasında p aylaşır, günahı olmayanı cezalandırır, doğ- (99] ru yolda olan imamların yolundan yüz çevirir ve Rabbinin emrinden saparsa ona itaat etmek Rabbine isyan, ona isyan ise hidayettir. Çünkü Allah: "Biz onları, a teşe çağıran öncüler 1 2 0 İbn H ibban, Sahihu İbn Hibbiin , 1 5 : 4 1 . 1 2 1 Ahmed b. Hanbel, Müsned, 40: 1 6 1.

58

Kitiibün fthi Bed 'ü 'l-İsliim

kıldık. Kıyamet günü de kendilerine yardım edilmeyecektir. Bu dünyada on ları lanete uğrattık. Kıyamet gününde de onlar iğ­ renç kılı n m ış kimselerden olacakla rdı r. " 1 22 buyuruyor. Her kim ki Allah'ın misakını/sözleşmesini bozarak emrini zayi ederse sözleşmeyi bozmasıyla, Allah' ı n laneti kendisine gerekli olur. Allah: "İşte verdikleri sözlerini bozm aları sebebiyledir ki on ları lanetledik, kalplerini de kaskatı kıldık.'' 1 23 buyuruyor. Kralların, zorbaların, onlara tabi olan şüphecilerin, Allah'a ibadetleri ile boyun eğen cemaatin dinini dillerine dolaştırıp amelleriyle dinlerine muhalefet edenlerin lanetlenmesi; Cu­ mada namaz vaktini terk etmeleri ve Cuma'nın vaktini tehir etmeleri sebebiyledir. Bu da Ü m eyyeoğulları ve Mervanoğul­ ları yönetiminde olmuştur. Abdulmelik b. Mervan'ın valisi lanetli H a ccac b. Yusuf, Cuma günü h utbe verdiğinde Ü mey­ yeoğullarına dua eder, Ali b. Ebi Talib ve Haşimoğullarına la­ net ederdi, Cuma namazını da ikindi vaktine yakın bir vak­ te kadar geciktirirdi. Cabir b. Zeyd ve fakihlerden kendisiyle birlikte olanlar kendilerine Cu ma'nın iki rekatında Haccac ile birlikte olmayı gerekli kıl m ışlardı. Haccac, Allah'ı zikre­ dip hamd ettiğinde susup hutbeyi dinlerl erdi. Lanet etmeye başladığında ise onu dinlemez ve oturarak kıyam (namaz için ayağa kalkmak), rukı1 ve secde yapmadan Cuma namazını kı­ larlardı. Ne zaman ki Ü meyyeoğullarının yöneticiliği bitti ve Haşimoğulları yönetici oldular, Cuma'yı vaktine geri çevirdi­ ler ve Ü m eyyeoğullarının muhalefeti hariç onlarda herha ngi bir şüphe de olmadı. Bu konuda fakih olan Suhar (adlı kişi) : " Hamd o Allah'a ki cumamızı geri çevi rd i." dedi. ( 1 00)

M ekke'deki Harem' de savaşmayı da helal kıldılar ki Abdullah b. Zübeyr Mekke'de öldürüldü. İ ffetli ve Müslüman kadın­ lardan, z im met ehlinden, ganimetlerden ve dul olan kadınlar­ dan Allah' ın kendileri için haram kıl dığını helal saydılar. Yakın akrabayla ilişkiyi kestiler. Hırsızın elinin kesilmesi, zina eden bekara değnekle vurulması, zina eden evlinin recm edilmesi gibi hadleri kal dırıp zina edenleri cezalandırmadılar. Allah; 1 2 2 Kasas, 2 8 /4 1 - 42. 1 2 3 M aide, 5 / 1 3 .

Kitôbün fth l Bed 'ü 'l-İslôm

59

emanetleri yerine getirmeyi, ehline teslim etmeyi emrettiği ve bunların yenilmesini yasakladığı halde emanetleri yediler. Allah zimmet ehlinden olan Yahudilere ve Hı ristiyanlara kar­ şı vefalı olmayı emrettiği halde onlara karşı vefasız oldular. (onlarla yapılan sözleşmelere riayet etmediler.) Allah haksız yere cana kıymayı yasakladığı halde haksız yere öldürdüler. "Sadakalar [zeka tlar}, Allah 'tan bir farz olarak ancak fakirler, düşkün ler, zeka t toplayan mem urla r, kalpleri İs/a.m 'a ısmdmla­ cak olan larla [özg ü rlüğüne kavuşturulacak) köleler, borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış yolcular içindir. Allah, h akkıyla bilendir, h ü küm ve h ikm et sah ibidir." 124 ayeti keri mesinde Allah'ın isimlerini bildirdiği sınıftan olmamala­ rına rağmen zekatları aldılar. Allah, zekatı zayıf için kuvvetlinin malında sekiz pay olarak farz kıldı. Zorbalar Rabbleri ile savaşıp kılıçlarıyla kibirlenerek, dokuzun dokuzuncusu 125 olarak gelip zekatı yediler ve hak ede­ ne vermediler, zekat ile kılıçlarını, eyerlerini ve atlarının gem­ lerini süslediler. Müşriklerin esirlerinden alınan fey' /haraç ve ganimet paylarını da vermeyip hak edenleri onlardan mahrum ettiler. Yeryüzü ıslah olduktan sonra onda bozgunculuk yaptı­ lar, sünnetleri yok ettiler, bilmiyorlarmış gibi Allah'ın kitabına yüz çevirdiler. Zinanın farkına vardılar ama onu değiştirmedi­ ler ve reddetmediler, içkiler içtiler ve ipek elbise giydiler. 1 0 1 yılının Şaban ayında Ö mer b. Abdulaziz'in vefatından sonra Yezid b. Abdulmelik halife olmuştur. O sefih, zayıf, gü ­ venilmezdi ve rüştü de eksikti. Allah (cc.) yanlarında malları olan yetimlerin durumu ile ilgili olarak, "Eğer reşit olduk/arm ı görürsen iz mallarm ı onlara verin. '' 1 26 buyurmuştur. Allah, [ 1 0 1 ] Muham med'in (sav.) ümmetine bundan daha büyüğünü em­ retm iştir. Yezid b. Abdulmelik b. Mervan, hal i fe olduğu vakit haram olan şarabı içer, haram yer ve değeri bin dinar olan süslü elbise giyerdi. M ekke'nin kumaşı hakkında ş iirler yazıl1 2 4 Tevbe, 9/60. 125 Zekat dağıtılan sekiz sınıfın dışında yeni s ı n ı f oluşturarak haksız yere zekata el koydular (çev.). 1 2 6 N i sa, 4/6.

60

Kitabün fihi Bed 'ü 'l-islam

dığı gibi onun da süsü için şiirler yazıldı. Allah'ın gönderilmiş p eygambere ve salih kula helal etmediğini, süslü elbisesi için helal etti. Sonra şarab ı önüne koyar, H abbabe sağında Sella­ m e solunda oturur sarhoş oluncaya kadar şarap içer, sarhoş o lduğunda süslü elbiseyi yırtar ve "uçuyorum" derdi. " Evet, cehenneme uç! Allah seni geri getirmesin." Cinci kahinlerle birlikte i çtiler, o nlardan fetva istediler, Hz. Peygamber'in (sav.) ashabını terk ettiler, fakihleri yöne­ timden azledip sefihleri yö netici yaptılar, Allah'ın emrini yok sayıp kitabından yüz çevi rdiler. O'nun emrine isyan ettiler. Sünneti yok saydılar, bid'atler türettiler ve Hz. Peygamber' in (sav.) m ü ezzini Bilal'ın namaz kıl dırmasından farklı olarak namaz kıl m ayı bireyselleştirdiler. Ava ve başka şeylere hızlıca gitmek için namaz ezanını ilk bireyselleştiren Muaviye b. Ebi S ü fyan' dır. Ebu Bekir ve Ö mer ava gitmezlerdi. Av için, vahşi hayvanlardan maymunlar, çıta­ lar, ceylanlar, aslanlar, beyaz antiloplar ve kurtlar için yerler edindiler. Hz. Peygamber'in (sav.), hulefü-yı raşidinin, İ slam'ı ilk kabul eden M uhacir'in, Ensar'ın ve onlara tabi olanların sünneti üzere olan selef-i salihine m uhalefet edip İ slam'da bid'atler uydurdular. Bu kitabın başında zikrettiğimizin dışın­ da M üslümanların imameti nin velayetini babadan oğula geç­ me su retiyl e akrabaları na, çocuklarına vermeleri ve yö netim­ leri esnasında akrabalarının işi M üslümanları köleleştirmeye kadar götürmeleri en çetin muhalefetl erindendir. ( 1 02]

Ancak Resulullah (sav.); vefat ettiği hastalığında, namaz kıl dırdığı vakit rahatsızlandığı nda Ebu Bekir es-Sıddik'ı halife tayin etm i şti. Hz. Peygamber (sav.) Haşimoğullarından, Ebu Bekir; Teymoğullarından ve Ö mer; 'Adioğullarındandı. Aynı şekilde Ebu Bekir vefat edeceği vakit M üslümanlara imam olarak Ö mer'i halife tayi n edip çocuğu nu halife tayin etme­ miştir. Daha önce de söylediğimiz gibi Ebu Bekir; Teym oğul­ . larından, Ö mer ise 'Adioğullarındandır. Aynı şekilde Ö mer de vefat edeceği vakit çocuğunu ve ailesini velayetten çıka rıp meseleyi, tamamı Kureyş'ten olan altı kişiye bırakmıştır.

Kitabün fthi Bed'ü 'l-İslam

61

Halifenin Tayini

Altı Halifenin Tayini Kıssası Abdullah b. Abbas: " Ö mer b. Hattab ölüm döşeğindeyken, ona başımıza bir halife tayin et." dedim. Ö mer: " H aydi sen de! Hz. Peygamber'in bütün ashabı duru rken kim i halife tayin edeyim ey İ bn Abbas ! " dedi. Abdullah b . Abbas: 'J\ncak; tak­ va, akıl, ilim, sabır ve zeka ile birlikte beş haslete sahip olan kimse halife olabilir." dedi. O da " H elal yoldan mal toplayıp ilim ve ma'rifetle o malı kullanan, sonra o helal maldan top­ ladığının bir bölümünden israf etmeden harcayan, çetin olup ancak zorba olmayan, yumuşak huylu olup ancak zayıf olma­ yan kimse halife olabilir." dedi. Abdullah b . Abbas : " Ey mü'minlerin emiri ! Abdurrahman [1 0 3] b. J\vf'ı halife olarak tayin et." dedi. Ö mer (ra.): 'J\bdurrah­ man b. 'Avf halifelik için uygundur. Ancak, zayıftır. Halife ola­ cak kimsenin, zorba olmadan çetin olması ve yumuşak huyl u olup zayıf olmaması gerekir." dedi. Abdullah b . Abbas : 'J\li b. Ebl Talib'i halife olarak tayin et." dedi. Ö mer: 'J\l i hilafete ehil­ dir ancak çok güler yüzlüdür, çocuk ve sefihlerin kalpl eri gibi kalbi zayıftır." dedi. Sanki Ö mer'e (ra.) göre; güler yüzlü olup da insanlarla çok haşir neşir olan kişinin aklı tam değildir. İ bn Abbas : "Zübeyr b . Avvam'ı tayin et." dedi. Ö mer (ra.): "Zübeyr b. Avvam hilafete ehildir ancak insanlar arasına hiç karışmaz ve liderlerden, am i rlerden kim ki insanlara kapılarını kapa­ tırsa Allah da rahmet kapısını ona kapatır ve onu yalnız bıra­ kır. İ şte o kimse ihanet etmiştir ve zarar etmiştir." İ bn Abbas: "Osman b . Affan'ı tayin et." dedi. Ö mer (ra.): "Osman b. Affan hilafete ehildir ancak Ü meyyeoğullarına karşı çok saygılıdır, onu hal i fe tayin edersem korkarım kavmi n i insanların başına geçirir de, Araplar onun boynunu vurur da kıyamete kadar in­ sanlar arasında fitne olur." dedi. Ö mer'e (ra.) göre; kavminden bazılarını diğer insanlara tercih eden adil olamaz. Haklılık konusunda yanında, akraba-yabancı, şerefli-alçak, erkek-kadın, küçük-büyük, kırmızı/beyaz tenli-siyah ten­ li, eşit olmayan kişi, dürüst bir lider olamaz. D ü rüst liderin

62

Kitabün jihf Bed'ü 'l-İslam

insanlara karşı tutumu, Allah'ın dediği gibi: "Şüphesiz Alla h katm da en şerefliniz en çok ta kva sah ibi o/anlanmzdı r. " 127 aye[ 1 04) tinde i fa d e edilen takvaya göre olmalıdır. Dürüst lider kiş iyi faziletiyle tanır, kişiye hak etmediği şeyi de vermez. Çünkü hak ko nusunda bütün insanlar eş ittir. İ şte buna riayet etme­ yen adil bir yönetici olamaz. İ b n Abbas: "Sa'd b. Ehi Vakkas'ı tayin et dedi". Ö mer (ra.): "Sa'd b. Ehi Vakkas hilafete ehildir ancak çok sert bir adamdır, halife olacak kişi güler yüzlü, u fku geniş, kibar, halim-selim olmalıdır." dedi. İ bn Abbas: "Talha b. 'Ubeydullah'ı tayin et." dedi. Ö mer (ra.): "Talha b. 'Ubeydullah hilafete ehildir, ancak kendisini beğenir." dedi. İ b n Abbas ve insanlar; Hz. Ö mer'e, " M üttaki ve salih olanı bize halife tayin et." dediler. Hz. Ö mer: "O da kim." dedi. On­ lar da " O ğlun Abdullah'tır." dediler. Hz. Ö mer: "Sübha nalla h ! (Allah'ı b ütün eksikliklerden tenzih ederim) kıyamet günü sevaplarım azaltılmış halde Allah'ın huzuruna çıkmama ve oğlumun da az olana varis olmasına razı mısınız?" O nlar da "Oğlunun halife olması gerekli ." dediler. Hz. Ö mer, de "Karı­ sının talakına hükmetmeyen bir adamı nasıl halife seçeri m ." dedi. Çünkü Abdullah b. Ö mer, karısını daha aybaşı halinden tem izlenmeden bir talakla boşa mıştır. Böyle yapan da Allah'a karşı gelmiş ve Allah' ı n sınırlarını aş mıştır. "Allah 'm sı mrla ­ rm ı aşan nefsine zulm etm iştir.'' 1 211 Kendi işlerinde doğru yolu bulamayan masum imamlard a n değildir. Abdullah b. Ö mer de kendisi için dürüst değil, nasıl başkalarını doğru yola il ete­ cek? Bir defada karısın ı üç talak ile boşayan ya da kadının id­ deti bitmeden aybaşı halinden temizlendiğinde, karısıyla cin­ sel ilişkiye girmeden bir talakla boşayan ya da tatakla yem i n e d e n veya başkası o nun talakıyla ye m i n e d e n kimse, masum imamlardan olamaz. Bize ulaştı ki, Hz. Peygamber şehirlere göndermek üzere şöyle bir mektup yazmıştır: "Peygamber­ lerin varislerine (yani alimlere), insanlara (yani şehir ve köy halklarına) şehirde ikamet etmeyenlere (yani çöl halklarına) 1 2 7 H ü c u rat, 49/ 1 3 . 1 2 8 Talak, 6 5 / 1 .

Kitdbün fihl Bed'ü 'l-İsldm

63

köle azat etmek ve talak ile yemin etmeyin. Çünkü bunlara ye­ min etmek, füsıkların yeminindendir. Fazilet ve verada (şüpheli şeylerden kaçı nmak) Abdullah [ 1 05 ] b. Ö mer, Ö mer' den eksik değildi. Ancak hilafeti oğluna verme­ mesi, oğlunu hilafet için seçilecek altı ki şinin aras ına koyma­ ması ve onlara şura ile altı kişiden birini seçmelerini söylemesi Ö mer'in faziletindendir. O altı kişi de Kureyş kabilesinden olup, Hz. Peygamber'in vefatında kendilerinden razı olduğu kişilerdir. Bu altı kişi de; Ali b. Ebi Talib, Osman b. Affan, Sa'd b. Ebi Vakkas, Abbdurrahman b. 'Avf, Zübeyr b. Avvam ve Talha b. ' Ubeydullah'tır. Hz. Ö mer, şurayla altı kişiden birini seçmelerini, bu süre içinde de Hz. Peygamber'in; hakkında "Rumların efendisi Suheyb" dediği, Suheyb er-Rumi' nin üç gün boyunca altı kişiden biri şurayla seçilinceye kadar Müs­ lümanlara namaz kıldırmasını emretti. Abdurrahman b. 'Avf: Onlara benim dışımda Allah'a ve Resulüne itaat edecek birini seçmeme izin verir misiniz? dedi. Diğer beşi de ondan ken­ disini seçmeyeceği sözü, o da onlardan itaat etme ve halife olacak olanın em i rlerine uyma sözü aldıktan sonra, elini Hz. Osman'ın eline vurdu ve onu halife tayin etti. İ şte bu şekilde Hz. Osman'a itaat etmek şura ile vacip oldu ve H z. Osman'ın hilafeti de anımdır. Osman b. Affan

Osm an b. Afffın 'm Halifeliğin in Duru m u Osman b. Affan, altı yıl boyu nca H z . M uhammed'in (sav.) sünneti ve iki ashabı Ebu Bekir ve Ö mer'in (ra.) yaşantısına göre hilafet makamını yürüttü. Daha sonra dünyaya daldı ve bid'atler türetti. Bunun üzerine Müslümanlar tövbe etmesini ve hal ifeliği başkasına vermesini istediler. Ona evi nde kalmasını ve hilafetten çekilmesini emrettiler. O ise hilafet maka­ mında ısrar edince evinde ona saldırdılar ve onu öldürdüler. İ nsanlar arasında ona (Osman'a) en çok canı sıkılan Abdur- [1 06) rahman b . 'Avf, O sman öldürülmeden önce vefat etti ve onun ölümünü görmedi. Ab durrahman b. 'Avf, Osman b. Affan'ın kendisi üzerine cenaze namazı kılmamasını vasiyet etti.

64

Kitiibün fihf Bed'ü 'l-İsliim

Osman b. Affan öldürüldüğünde insanlar Ali b. Ebi Talib'in üzerinde anlaştı. Böylece ona itaat etmek vacip, onun imamlı­ ğı da gerekli oldu. Sonra Talha, Zübeyr ve Abdullah b. Züb eyr, Basra halkından bir grupla ahitlerin i bozdular ve biattan sonra ona muhalefet ettiler. Muaviye ile birlikte Şam halkı Osman'ın kan ı için ayaklandı. Ali, onlara karşı cihad etti ve bazılarını öl­ dürdü. Talha ve Zübeyr, Ali ile savaştıkları "C emel" savaşında öldürüldüler. B asra'da A işe'nin (ra.) tahtırevan içinde bindiği deveye (nisbet edilerek) Cemel Savaşı d iye bilinir. Ammar b. Yas i r (ra.) ve onunla birlikte şehit olanlar, Sıffin Savaşı'nda Ali ile birlikte M uaviye'ye karşı savaşırken öldürüldüler. Derken iş uzadı ve s avaş ş iddetlendi. "Batı l peşinden koşanlar şüpheye düştüler."129 Ve Allah'ın kitabına aykırı olarak hakemler tayin ettiler. Allah'ın hakkında hüküm verdiği i şte, hakemler tayin ettiler. Bunun üzerine ümmet ihtilafa düştü, söz dağıldı ve insanlar farklı iki gruba ayrıldıla r. M u aviye'nin ashabından batıl ehli, hak ehline galip geldi. M üslümanlar tutundukları hak ile gizlendiler, muhaliflerin kelimesi onların üzerinde de­ ğişti, muhalifler; Allah'ın hanif dini ve sadık millet üzere olan Müslümanları öldürdüler. "İbrahim 'in (h a n if) dinine uyun. O Müşriklerden değildi. "130 İ nsanlar dinlerini gizlilikte görüyo r, eziyetler ve öldürülmelere karşı Allah için sabrediyorlardı. Bu sabırlarını Allah'ın zatına nisbetle küçük gördüler. Böylece bu dava M uhacir, E nsar, ihsan ile onlara tabi olan, Mağrib'den bir topluluk, Yemen, Hadramevt, Umman, H o rasan, Trablus şe­ hirlerinin etrafından bazılarının ve garbın ücra köşelerinden bazılarının ellerinde oldu1 3 1 (kaldı) . Bunlar sayıca çok da az idiler. [ 1 0 7]

Bize ulaştı ki, Ö mer b. Hattab insanlara bir gün hutbe verdi. " Ey insanlar! H anginiz Resulullah'ın (sav.) fitne hakkındaki sözünü biliyor?" dedi.. H uzeyfe: "Ben." dedi. Ö mer ona "Bana söyle." dedi. H uzeyfe: "Allah'ın: "A n cak m a llanmz ve evla t/a­ nmz fitnedir. " 1 3 2 buyurduğu kişinin ailesindeki ve malındaki 129 130 131 132

Ankebut 29/48. Bakara, 2 / 1 3 5 ; Ali ' İ m ran, 3 / 9 5 ; En'am, 6/ 1 6 1 ; Nahl, 1 6 / 1 2 3 . Harici grupları kastediyor olmal ı d ı r (ed.). E n fal, 8/28; Tegabun, 64/ 1 5 .

Kitiibün fihi Bed'ü 'l-İsliim

65

fitnesidir ki buna da beş vakit namaz keffarettir." dedi. Ö mer: "Sana bundan sormuyo rum, geminin denizde dalgalandığı gibi insanları dalgalandıran fitneden so ruyo rum." dedi. Hu­ zeyfe: " B u fitneyle senin aranda kapı vardır:· dedi. Ö mer: "Bu kapı kırılacak mı açılacak mı ey Huzeyfe?" dedi. H uzeyfe: "Bel­ ki kırılır." dedi. Ö m e r: " Eğer bu kapı kırılırsa kıyamete kadar kapanmamaya daha yatkın olur." dedi. Bunun üzerine insan­ lar H uzeyfe'ye : " Kapı nedir, o nedir?" dediler. H uzeyfe onla­ ra: " Ö mer'in yaşaması kapıdır, kapının kırılması ise Ö mer'in öldürülmesidir. Ya ni Ö mer ölmeyecek, öldürülecektir." dedi. Ö mer öldürüldüğünde, Osman başa geçti, O da öldürüldü. Böyl ece i nsanlara fitne kapısı açıldı. Huzeyfe b . Yem ani şöyle dedi: " B i r gün Resulullah (sav.) evinden çıkıp yanımıza geldi. İ nsanlar yol açtı ve onu din­ lemek için (evlerinden) çıktılar. Resulullah (sav.): "Kureyş dışında evinde kim varsa çıksın." buyu rdu . N e zaman ki in­ sanlar evlerinden çıktı ve Kureyş tek başına evlerinde kaldı, Resulullah (sav.) onlara: "Aranızda sizden olmayan kimse var mı?" buyurdu. Onlar: " Hayır." dediler. Resulullah (sav.) onlara: " İ nsanların başına geçtiğinizde (velayet elinizde olduğunda) ve Fa rs'ın ( İ ran'ın) ve Rum'un hazinelerini çıkardığınızda du­ rumunuz nasıl olacak?" buyurdu. İ nsanlar Kureyş'e sorum­ lul uğu atıp sustular. Sonra Resulullah (sav.) ikinci ve üçüncü kez aynı sözlerini tekrarladı, insanlar sustu . Sonra Abdurrah­ man b. /\.vf: "Ya Resulallah ! Hayırlısı, o zaman Allah'ın kitabı ile amel ederiz, Peygamberinin sünnetin i alırız, namazlarımızı kılar, zekatlarımızı verir ve feyyi (savaşlardan elde edilen mallar) de taksim ederiz:' dedi. Resulullah (sav.): " Kesinlikle hayır! Canım elinde olana yemin olsun ki bunu yapmayacak­ sınız. Ama siz b u olduğunda birbirinizle yarışır, birbirinize ( 1 08] sırt çevirir, birbirinizi kıskanır, birbirinize kızar duruma gele­ ceksiniz. M uhacirlerin fakirlerini alıp bazılarınız bazılarınızı öldüreceksiniz." b uyurdu." Ö mer b. H attab Kureyş'e bir gün "Bana göre muhakkak siz Habeşlilerden, Farslardan ve Rum­ lardan d a h a korkaksınız." dedi.

Kitiibün fihi Bed'ü 'l-İsliim

66

Bazı Fakihler

Medine, Mekke, Basra, Kufe, Yem en, Um man, Hadramevt ve Horasan Fakihlerinden Hz. Peygamber, Sahabe, Tô.bifn Döneminden Sonra Din imizi/Mezhebimizi Rivayet Ettiğimiz İmamlanm ızm ve Fakihlerimizin Bazılarmm İsimleri Cabir b. Zeyd el-Ezdi: Basralıdır. Abdullah b. Abbas'tan ri­ vayet eder. Cabir b. Zeyd, mü'minleri n a nnesi A işe ile karşıla­ şır ve bazı m eseleleri ona sorar. Yanından ayrıldığında A işe: " H içbir mahlukatın bana daha önce sormadığı meselelerden sordu:' dedi. Cabir, 1 0 3 yılında vefat etti. H asan der ki: "Cabir öldüğünde ölüm haberi Hz. Peygamberin ashabından Enes b. M alik' e ulaştı. Bunun üzerine "Yeryüzündeki en iyi bilen ya 0 [1 9] da yeryüzünün en hayırlısı öldü." dedi. İ yas b. Muaviye: "Bas­ ra'yı gördüm ve orada Cabir b. Zeyd'den başka müftü yoktu." dedi. Sabit el-Bennanl der ki: "Ben ve H asan ziyaret için onun yanına girdik. H asan ona: "Ya Eba Şa'sae ! Allah'tan başka ilah yok söyle." demeye başladı. Bunun üzerine Cabir: "Rabbin in ayetlerin den bazısmm geldiği g ü n, da h a önce im an etmemiş veya imamndan bir h ayır kaza n m a m ış olan kimseye (o gün kü) imam fayda vermez. "133 ayetini okudu ve ·�ncak ben ateşten ve kötü hesaptan Allah'a sığınırım, derim." dedi. Hasan: "Val­ lahi alimdir." dedi. M ekkeli Fadl b. M 'utemer, M e kke'ye komşu Umman'dan Ebu M e rvan el-Abbas b. Veddah, M ekke'den Ö mer b. Fadl ve el-M ühleb, ashabımızdan bir grup ile M ekke'de ikamet eden Ummanlı Süfyan b. Mahbub el- K i ndi de fakihlerimizdendir. M ekke'de 1 5 0 adamdan 2 S 'i Ummanlıdır. M ahbub el-Kindi, dedesi M ücbir, Ebu Ubeyde M üslim b. Ebu Kerlme'den ilim öğrenirdi. M ahbub el-Ki ndl'nin evi M ekke'deydi ve hac gün­ lerinde M ina'nın batısında hacıların M üzdelife'den ilk geldiği yer olan Büyük Cemre'nin -hani teşrik günlerinde hacıların taşladığı- arkasında hacıların üç gün kaldığı M ina'da Meda­ rıb-ı M ahbub denilen çadırları vardı. M i na'nın hemen arkası Ü ç Cemre'nin batısı da çadırların kurulduğu yerdir. Ummanlı 1 3 3 En'am, 6/ 1 5 8.

Kitiibün fth i Bed'ü 'l-İsliim

67

hacılar ve grupları kurban bayramından sonra teşrik günleri burada kalırlardı. Bunu bana Ebu H a m mad en-Nefüsi'nin arkadaşı anlattı. O da Umman hacıları ve alimleri ile M ina günlerinde bu çadırlarda ikamet ederlerken karşılaşmış alim bir adamdır. Ben, Ebu Hammad en-N efüsi ile b i rlikte 2 7 3 yı­ lından sonra Cündube'de onunla karşılaştım. Habib el-H uda 1 1 1 01 onunla birlikte haca gitti ve onlar bir sene ko mşu kaldılar. Sonra ikinci defa hac yaptı. Sonra da Mısır'a gitti ve orada kaldı. Mısır'da kal dığı süre içerisinde üç defa haccı tekrarladı ve sonra da memleketine döndü. O hacdan döndükten sonra onunla karşılaştım. O Tafilalet halkından olan M idrar'ın şehri Nefüse'dendir. Ebu Ubeyde M üslim b. Kerime Temimi Basralı olup Cabir b. Zeyd'den rivayet eder. O, Cabir' den so n ra fakihlerimizin en büyüklerindendir. Ebu Ubeyde hayattayken Basra'da insan­ ları irşad etmesi için kürsü verdiği ve verasından, kavrama­ sından, aklından, zekasından ve insanlar için fetva vermesine razı olduğu Rabi ' b. Habib Ezdi Basralıdır. Tahert'ten Abdul­ vahhab fetva vermesini isteyerek bazı meseleleri ona gön­ derdi. O da fetva verdi. Aynı şekilde İ b n Abbad el-Mısri'ye de gönderdi, o da fetva verdi. İ bn Abbad el- Mısri, fakih bir müftü olup alimlerim izdendir. Rab i', Neffas b . Nasr en-Nefüsi'nin bana verdiği habere göre, Abdulvahhab'ın 1 2 bin dinar veya dirhem gönderdiği kişidir. Rabi' bu parayla Basra'dan bir cihaz alıp kardeşiyle Tahert'e gönderdi. Abduvehhab, Tahert tüccarlarını topladı ve onlara " İ şlerimizde herhangi bir kusur olduğunu bi l memesi için bu doğulunun cihazını satın alın ve aceleyle yanımızda bulunan ihtiyaçlarını ona satın." dedi. Onlar da 8 gün içinde ondan satın aldılar, onun ihtiyaçlarını giderdiler ve o da (Basra'ya) döndü. Ebu Bilal M i rdas b. Cüdeyr Temimi Basralıdır. A lim, ikti­ satlı ve kendisinden razı olunan biridir. O, Basra'da Yezid b. Muaviye'nin valilerine karşı kırk adamla ilk kez karşı çıkan­ dır. Yezid b. M u aviye'nin valilerinden Ubeydullah b. Ziyad, Es-

68

Kitabün fihf Bed'ü 'l-islam

lem b. Zuraa el-H ilali ve Ubeydullah b. Ziyad'a karşı savaştı. İ ki bin atlı olmalarına rağmen Allah onları h ezimete uğrattı ve 1 1 1 1 1 Ebu Bilal M irdas, Usuk denilen yerde tarihin 60. yılında onları öldürdü. Bu yılda Muaviye b. Ebi S ü fyan öldü. Muaviye'nin hi­ lafeti 19 yıldır. Ondan sonra, H üseyn b. Ali'yi öldüren Yezid b. M u aviye, Rebiı1'1-aher ayında halife oldu ve Cemadeyn ayında vefat etti, halifeliği de üç ay sürdü. Allah Yezid'e de Muaviye'ye de merhamet etmesin. Yezid ö l dürüldüğünde, Ubeydullah b . Ziyad; 'i\llah'ın laneti onun üzerine olsun" dedi. Ebu Bilal'ın kırk adamla savaşması konusunda Isa b. Fatek ş öyle s öyler: İ ddia ettiğiniz bin mü'min m i? Aseke'de kırk kişi onları yendi. Yalan söylediniz. Böyle değildir. Ancak Hariciler mü'min­ dirler. Bildiniz onlar az bir topluluktur. Ç o k topluluğa karşı zafere ulaştılar. Zalime itaat ettiler de sapıttılar. Zalimlere itaat edilmez. Ebu Bilal' den sonra Yemen' de Ubbad el-Hicabi denilen bir adam kendisine tabi olanlarla b i rlikte, Allah yolunda nefsini satarak Ebu Bilal'in (ra.) yöntemi üzere zalimlere karşı çıktı. Ö lünceye kadar savaştı. Kendisiyle birlikte baş kaldırmayan hiçbir M üslümanı imamete davet etmedi ki ikisinin amaçları birdi. Evinde olan, dışarıdakinin dışarıdaki de evinde olanın sorumluluğunu üstlenirdi. 1 1 1 21

Sonra ş u ra ehli Müslümanlar, Yemen'de toplandı. Kendilerine, güçsüzlüklerini unutturdular da Yemen'de Hadramevtli Abdullah b. Yahya el -Kindi'yi yön etici tayin ettiler. Beni Ü mey­ ye el-M ervaniyye, zalimlere karşı çıktı ve Yemen'de galip ge­ lip San'a'yı alıncaya kadar onlarla savaştı. (Abdullah b. Yahya el-Kindi) San'a'daydı. İ mam Abdullah b. Yahya, val isi Ebu H amza el-Muhtar b. i\vf el- Ezdi ve onunla olan Müslümanların seçkinlerinden Bele, Ebrehe, Ebü'l-Hur Ali b. Hasin el-A nberi, Beni A di kabilesin-

Kitôbün jih f Bed'ü 'l-İslôm

69

den Ebu B ekr b. M u hammed el-Kureyşt ile bi rlikte çıkıp Mek­ ke'ye kadar geldiler ve savaşsız M ekke'yi aldılar. Abdulvahid b. Süleyman b. Abdulmelik b. Mervan yenilmiş olarak M ek­ ke'den kaçtı ve Ebu Hamza ve arkadaşları M ekke'ye girdiler. Muhammed b . Halid: " Ebu Hamza M e kke'ye girdikten sonra bir gün kalktı ve Allah'a hamd ve sena ettikten sonra öyle bir konuşma yaptı ki, insanların kalplerini cezbetti . Hutbe­ sinde (konuşmasında) şunları söyledi: ' Ey M ekkeliler! Sizden yöneticilerinizi sorduk. Siz; zalimdirler, Allah'ın indirdiğiyle hükmetmiyorlar, hevalarına göre hükü m veriyorlar, helal ol­ mayan mal alıyorlar, malı israf ederek helal olmayan yerlere harcıyorlar, fey' malını kendilerine alıyorlar, haklarımız konu­ sunda bize zulmediyorlar, dediniz. Biz; doğru söylediniz, de­ diğiniz gibidirler. Gelin onlara karşı birbirimize yardım edelim, dedik. Siz ise, buna gücümüz yetmez ve zayıfız, dediniz. Size; zayıfsınız madem, bize yardım etmeye gücünüz yetmiyor, bize karşı o nlara da yardım etm eyin ve sizin için yeterli oluncaya kadar bizi rahat bırakın. Her hak sahibinin hakkını alıp ona tekrar verelim, dedik. Onlara (zalimlere) savaş açtı­ ğımızda siz geldiniz onlara karşı değil de bizimle savaştınız. Halbuki, ilkin onların aleyhine şahitlik yap mıştınız. Şayet size onlardan sorduğumuz vakit siz; adildirler, Allah onlar- [ 1 1 3] dan razıdır, hakla hüküm veriyo rlar, eşit p aylaşıyorlar, yargıyı hakla yeri ne getiriyorlar, malı yerinde alıyorlar (haksız yere mal edinmiyorlar), deseydiniz size daha çok yakışırdı ve biz; cahildirler, h ayrı şerden ayıramıyorlar, derdik." Bu, 1 2 9 sene­ sinde oldu. Abdulvahid M edine'ye geldiğinde M edinelileri savaşa ça­ ğırdı ve divan ehline şöyle dedi : "Ebu Hamza'nın savaş çağrı­ sına i cabet etmeyenin divandan ismi n i sileceğim. Bunun üze­ rine onlar da savaş davetini kabu l ettiler. Abdulvahid onların başına, Abduaziz b. Abdullah b. Amr b. Osman b. Affan'ı vali tayin etti. Valisi Kudeyd mevkiine kadar ilerledi. Ebu H amza, öncü olarak da Basrah Ezd'den Bele b. Ukbe'ye sorumluluk verdi. Ebu Hamza Mekke'ye ulaştığında ordu ona doğru geli­ yordu. O da onları karşıladı ve ordunun başında öncü olarak

70

Kitabün flh i Bed'ü 'l-İslam

da Bele b. Ukbe vardı. Ebu Hamza Mekke'den çıkınca Mekke sorumluluğunu Ebrehe'ye verdi. M e kke'ye üç günlük yürüme mesafesi uzaklığında, Kudeyd denilen sulak yerde, perşem­ be sabahı, dokuz gece birlikte olmak için karşılaştılar. 1 3 0 1 34 senesinin Safer ayında yola çıkmışlardı. Abdulvah id'in valisi Abdulaziz ve arkadaşları Kudeyd'e indiklerinde Bele, atıy­ la onlara göründü. Ebu Hamza, arkasından, dağın başından süvarileri ile ön tarafa yöneldi. Abdulaziz, kendisinden vaz­ geçmeleri ve savaşmamaları için onlara çağrı yaptı. Onlar da Abdulaziz'in teklifini reddettiler ve savaştılar. Abdulaziz'in taraftarları yenildi ve başkanları Abdulaziz'in bizzat kendisi ve taraftarından altı kişi öldürüldü. Şayet kitap uzamayacak olsaydı kıssalarını kısaca aldığım kitapta olduğu gibi isimleri­ ni ve nisbelerini yazardım. Ne zamanki Abdulvahid pazartesi gecesi savaş yaptıkları yerden iki gece sonra savaştıkları yere ulaştı. İ şte o vakit Medine' den çıkarak Şam'a doğru kaçtı. Ebu Ha mza ve taraftarıyla Medine'yi baş başa bıraktı. Onlar da Safer ayından on gece kala 1 3 0 senesinde Cuma sabahı Me­ dine'ye girdiler. Abdullah b. Yahya val ileriyl e beraber Yemen, Mekke ve M edi ne'de, Medine'nin batısındaki Vadi'l-Kura'ya varıncaya kadar üstün geldiler. [1 1 4)

Ebu Nuh Salih ed-Dihan da fükih lerimizdendir. Ebu Ubeyde ile aynı görüşte olup aynı dönemde yaşamış fakih ve müftü­ dür. Ebü'l - M ü'ric, Abdullah b. Abdulaziz ve Hatem b. Mansu r hepsi Ebu Ubeyde ile aynı görüşte idiler. Ancak Ebü'l-M ü'ric ve Abdullah b. Abdulaziz bazı m eselelerde ona muhalefet ederlerdi. Halef b. Semh, bize yazdığı bazı meselelerin açıklamasın­ da; çok muhalefet etmesi ve bazı m eselelere re'y eklediği için Abdullah b. Abdulaziz'in münafık olduğunu söyledi. Abdullah b. Abdulaziz, hem aralarına muhalefet koyuyo r hem de başka­ larının görüşlerine göre hareket ediyor. M uhalefete düştükle­ rinde Rabi' ve Mahbub'un görüşleriyle amel edilirdi. Onların yanında b u ikisi güvenilirdi. 134 Orijinal metinde ' 3 0 senesinde' şekl i n d e geçmektedir.

Kitiibün jihi Bed'ü 'l-İsliim

71

Dımam b. Saib d e Ebu Ubeyde ile aynı görüşte olup aynı dönemde yaşamış fakih ve müftüdür. Ebu M uhammed Abdur­ rahman b. Seleme fakihlerimizdendir. M eşrık'ta, m Ebu Yezid el-Havarzımi taraftarlarımızın alimlerindendir. Onun zamanı­ nın alimlerinden b i ri; Mağrib'de Abdurrahman b. Rüstem ve Ebu Yezid e l - H avarzımi hariç bu zamanımızda "kıble ehlinin kanı meselelerini" tahric (bu ko nuda fetva veren) eden kim­ seyi bilmiyorum, dedi. Havarzım, Meşrık'ta bir köydür. Abdullah b. M es'fid'un şu haberi bize ulaştı. İ bn Mes' fid: Benim kalktığım gibi Resulullah (sav.) aramızdan kalktı ve şöyle dedi: "O'ndan başka ilah olmayan Allah'a yemin olsun ki, Allah'tan başka ilah olmadığına ve benim d e O'nun Resulü olduğuma şehadet edenin kanı helal olmaz. Ancak şu üç du­ rum hariç; cana karşı can, zina eden evli, -yani recm edilir­ cemaatten ayrılan, dinini terk eden ya da İ slam'ı terk eden, -bence İ slam'dan çıkandır.-" 1 3 6 Medineli İshak b. Mu'zir de fakihlerimizdendir. Küfeli Ebü'l - M uhacir fakih ve müftü olup Kfife'deki alimlerimiz­ dendir. H acıb et-Tai, fakih olup Basralıdır. O, seksen bin dinar 1 1 1 5] ile mukareze usulüyle ticaret yapardı. Bu mal ile ticaretinde şöyle derdi: "Ben (malın) karını yerim. Zekatı ve hesabı da mal sahibine aittir." H o rasanlı Haşim b . Abdullah da fakih ve müftü idi. O, i nsanların en çpk vera sahibi olanı idi. Ebu İ sa Horasanlıdır. Fakih ve müftüdür. Ebu Gassan, Mahled b. 'Amred Gassanlı bir fakihtir. Ondan şöyle rivayet edilir: " Hırsızın kestiği koyun, eğer koyun sahibi, kesildikten sonra hırsızdan al mışsa yenilmez." M ahled, yapılan eylemin (hırsızlık) haram olması sebebiyle h ı rsızın kestiği koyunun yenilmez olduğunu iddia etmiştir. C a'fer el- Abdi de fakihtir ve müftü dür. On­ dan, "yolculuk halinde harekete geçileceği vakit güneşin zeval vaktinde öğle ile ikindi namazlarının cem' edebileceği" riva1 3 5 Müslümanlar Libya'dan Atlas Okyanusu'na kadar olan İslam ülkelerine M ağrib (Batı), Libya' nın doğusunda kalan ü l kelere d e M eşrık (Doğu) di­ yorlardı (çev) . B u radaki Havariz/Horezm nisbesinden anlaşılacağı üzere Ortaasya'da H a rzem bölgesi olmalıdır (ed.). 1 3 6 Buhari, D iyet, 5.

72

Kitdbün jihf Bed'ü 'l-İsldm

yet edilmiştir. Ebu İ brahim M uvaffak da M ısır'da fakihtir ve müftüdür. Evi de Hadramevt'te Mahras'tadır. Kur'an alimidir. ez-Zuhr, çarşısında başarılı ve (bir tüccar olarak) meşhurdur. Babam Sellam b. Amr onunla buluşurdu. İ kisi hayatta iken M ısır'dan babama gönderdiği yazılarda, onun tari fiyl e evinin yerini öğrendim. Ebu Osman, M usa, Haşim b. Nasr, M uham­ med b. N asr, Ebu Eyyub Vail Hadrami ve M uhammed b. Ab­ dulmelik el- H i cazi M ısır' da idiler. E bu İ b rahim'in evi, üstünde hamalların çalıştığı yer ile yemek satılan yer arasındaki evin yanındaydı. İ ki yüz elli yılından önce ben ve Mirili/T irili Sed­ rat onunla karşılaştık. [1 1 6]

İ şte bunlar, Müslümanların meşayih i ve fakihleridir. Yine bunlar M ü slümanların şehirleri, memleketleri, valileridir. Bu; Meşrık'ta, M ekke'de, M edine'de, Yemen' de, Kufe ve Basra I raklarında, H avarzım ve Horasan' da krallara karşı çıkmaları­ nın hikayesidir. Dininin öğretilerini açıklamayı bize öğreten Allah'a çok­ ça hamd olsun. Allah size merhamet etsin. Allah'tan korkan, Allah'a karşı nefsi ve Müslümanlar için samimi olan kişinin bakış ıyla kitabımıza bakın. İ şittiğiniz, fazilet ehlinden geç­ mişlerin görüşüdür. Onlara muhalefet edenlerin görüşlerin­ den işittikl eriniz ve doğru olarak gördüklerinizde ise kendi görüşlerinizi itham edin. Bilin ki, size fakihlerinizin görüşle­ rinden verilen kısım ancak o görüşlerin yanlışlığı tarafından verilendir. Çünkü selef-i salihin, Allah' ı n emirlerini bugün arasında o lduğunuz kişilerden daha iyi biliyordu. O halde, kıyasla görüş belirtmeyin ve bu hususu ihmal etmeyin. İ lim divanlarını ve eserleri, kendilerinden; peygamberlerden, Pey­ gamber M uhammed'den (sav.), sahabeden, tabiinden ve te­ beu't-tabiinden dinimizin hükümlerini rivayet ettiğimiz, gö­ rüşlerine uyduğumuz ve izlerinden gittiğimiz öncülerimiz ve fakihlerimizin isimlerini bu kitapta topladık. İ şte bu durum bizi, b u kitabı yazmaya sevk etti. M üslümanların meşayihlerinin, alimleri nin, şehirlerinin, M eşrık'ta, M e kke'de, Medine'de, Yemen'de, Umman'da, Kufe

Kitdbün fih i Bed'ü 'l-İslam

73

ve Basra I raklarında ve Şam'da isimleri bilinsin ve kitabın öğ­ retileri açıklansın ki M üslümanlardan ilim sahibi taraftarla­ rımız cahillere karşı delil getirebilsin. O cahiller ki zayıfların kalplerine şüphe koyarlar ve onlara ş öyle derler: Meşrık'ta, Resulullah'ın (sav.) Mekke ve Medine H a remeyninde size yol gösterecek din adamlarınız yoktu r. Ya da fakihlerinizin ve imamlarınızın isimlerinin olduğu bir hatırlatma (katal og) yoktur. Allah, M üslümanlardan aklı ve düşüncesi zayıf olanla- ( 1 1 7) rın kalplerine şüphe düşürenlere engeldir inşallah. Mağrib'deki İ mamlar

Mağrib 'de Zorbalara Karşı Çıkan İm a m la n m ızm İsimleri M ağrib'de ilk başkaldıran Ebü'l-Hattab'dır. O, Halef b. Semh'ın dedesi Abdul'ala b. Semh el-Mearifi'dir. M eğmedas'ta orduyla savaştı. Denilir ki Meğmedas'ta savaştığı ordunun komutanının ism i Ebu Danık idi. Denilir ki asker Vantın b. Telamis ve Raşi d b. M ü'minin'in ko mutasında aralarından iyi atlarla �yneyn'e geldi. Ebü'l-H attab'ın askerlerinden ikisi Ku reyş kabilesine m ensup biri de H a ris olmak üzere üç as­ ker onlarla göz göze geldi. Ebü'l-H attab'ın askerleri Vantın'ı ve Raşid el-E nveri'yi gözüne kestirdi. Vantın b. Telamis için Zühane kabilesinden Beni Mirhiniyan ve onların içinde olan Fitnase kabilesinden kişiler eman verdi. Raşid b. Mü'minin ise öldürüldü. Ebü'l-Hattab, Meğmedas'ta o rduyla savaştı ve onları öldürdü. Ebü'l-Hattab, B e ni Ü meyye el-Mervaniyye'nin halifeliği bittikten sonra Ebu Abdullah b. Muhammed b. Ca'fer'in hali­ feliği döneminde yüz kırk senesinde M ağrib'd e valilik yaptı. Ebü'l-Hattab'ın valiliği döneminde H a d ram evtliler Meşrık'ta ayaklandı ve Bağdatlıları bölgelerinden defettiler. Abdullah b. Yahya (ra.) öldürüldü. Onu, Beni M e rvan ha­ lifeliği n i n sonunda Beni Sad b. Nasr'dan Abdulmelik b. M u­ hammed b. 'Atiyye öldürdü ve Haşimi velayetine girdi. M e rvan b. M uhammed b. Mervan 1 2 7 senesinin Safer ayın- ( 1 1 8] da halife seçildi ve Zilhicce ayında Şam'da yenilerek Mısır'a

74

Kitiibün jihi Bed'ü 'l-İsliim

girdiğinde Eşmun köylerinden b i r köyd e yüz otuz senesinin b itiminde öldürüldü. Hali feliği d e beş yıl ve üç ay sürdü. Bun­ dan sonra Abbasiler dönemi başladı, Beni Ü meyye ve Beni M e rvan dönemleri sona erdi. Ebü'l-Abbas b. Muhammed b. Ali b. Abbas halife oldu. Ebu H attab isyanı

Mağrib 'de Ebü '/-Hattô. b 'm Başkald1rması Olayı Ebü'l- H attab, M eğmedas'ta Be rberilerle birlikte orduya karşı savaştı. Berberilerden dedem Ö mer b. Temtanin, karde­ şi Ebu Hamid b. Temtanin, Yahya b. Ö mer b. Temtanin, M usa b. Abdullah b. Temkin ve amcası Ö mer Ne füse'de tutuklu iken amcası için eman alan İ brahim b. Abdullah b. Temkin bu sa­ vaşa katıldı. Ebu H attab'la birlikte M eğmedas'ta orduyla sa[ 1 1 91 vaşılan gecede Berberilerin ileri gelenleri de vardı. Onlar da: Ebu Yahya el-Hevari, Uveys b. Amr el-H evari el-M elili, Abdu­ lehad b. Telanis el-M ezati ve Uveys el - M ezati, Isa b. Butufut el-M ezati, M uhammed el-Bedi ve Said b . Kayd el-M ezati idiler. Ebü'l-H attab, Ebu Ca'fer' in M eşrık'taki halifel iği döne­ minde M ağrib'de zorbalara karşı başkaldırmıştı. Meğmedas, Trablus ve Kayrevan'da Ebü' l - H attab ile birlikte Müslüman Berberilerden bir grup, Berberil erin ileri gelenleri ve Mağ­ rib'de (bulunan) isimlerini söylediklerimiz, krallara karşı başkaldırdılar. Bize ulaştığına göre, Allah daha iyi bilir, M eğmedas'ta or­ duyla birlikte Hami b. İ mran b. M issisinin el- Karatiti vardı. O, Beni M alin'den Sirte şehri Karatiteli bir grupla birlikte ordu taraftarıydı. Beni Malin, asker divanındandı. Sirte'de ordu di­ vanında Valin b. Vermiket halifelere göre Sirtelidir yazılıydı. Tabıd'ın bana haber verdiğine gö re, azığı üçüncü yüzyılda bir dinardı. Abdulaziz'den işittiğime göre S i rteli Malin arkadaşı­ dır. İ bn Serf'in bunu, İ bn Abdulaziz'e anlattığını işittim ki şöy­ le diyor; onun zamanında vilayet halifeler indinde Meşrık'ta [1 20] müluka aitti . Vacin b. Abdulmelik'in arkadaşları bana haber verdiler ki, Ebü'l-H attab ve valileri; Si rte köylerinin ahalisini

Kitc'ibün Jih f Bed'ü 'l-İslc'im

75

çıkarıp, onları yücelttiler ta ki Hassan konaklarına vardılar. Ve onlara siz "Sirte'd e 1 3 7 ordunun merkezisiniz" dediler. Kadınla­ rının Si rte köyl erinden çıkarılmaları nın hüznü, şehirlerinde ikamet isteklerinden dolayı memleketlerinin top rağını örtü­ lerine sararak yanlarında götürecek dereceye ulaştı. Bunun üzerine Ö mer b. Tem kin onları Hassan konaklarına geri gön­ derdi. Ö mer, o zaman Ebü'l-H attab'ın S i rte'deki valilerinden biriydi ve i kametleri Bezlac vi layetiydi . Ebu M u h a m m e d Abdullah b. İ brahim b a n a dedi ki: Bedevi­ lerden bir adam Ö mer'e -ki o, Beni Tavenhast evinin emirinin mukimidir- geldi. Ö mer, ona uğrayana dedi ki: Doğudan Mu­ hammed b . Eş'as'ın bizi gafil avlamasından endişe duyuyo ruz. O bedevi ona dedi ki: O, kararlı adamlarla emiru'l-mü'minin [ 1 2 1 ] ordusundayken, dolgun ve atılgan atlara sahipken ve çelik kı­ lıçları varken sizi gafil avlamaz, aksine gü ndüz vakti nde açık açık gelir ve Allah galibiyeti dilediğine nasip eder. Ne zaman ki Ebu H attab, askerleri Meğmedas'ta öldürdü ve askerlerle beraber Raşid b . M ü'minin el-Manuri de öldürüldü, -öldü­ rülen askerlerin emirinin adının Ebu Danık old uğu da ifade edilmiştir.- Raşid de öldürülünce kardeşi M usa b . M ü'minin, kardeşini öldürenlerden intikam alma isteğiyle Meşrık'a yö­ neldi ve M usa, M e ş rık'ta on üç yıl ikamet etti. Daha sonra Mu­ hammed b. Eş'as el-Huza'i ile geldi ve Zatu'l-Kadameyn'de -ki orası Tave rga'dadır1 36- savaştılar. Eb ü'l - Hattab, Abdulehad b. Telanis ve onlarl a beraber olan Berberi kabilelerden Zühane, Huvare, Neffise m e nsuplarından bazı kimseler ile Levvate'nin sancağından bazıları öldürüldü. O zaman Ö mer b. Te mkin'le dost olmalarına rağmen, Ö mer'in l ivası hariç hiç kimse Ebu Hattab'la Levvate kabilesinin yanında değildi. O zaman Ebu Hattab'ın l ivaları, el-Velid b. Batisan el-M ezati idi. O gün orada M üslümanlardan on dört bin kişi öldürül dü. Allah onlara rahmet eylesin.

1 3 7 Sirte, Libya'da b i r kenttir ( M ü tercim). 1 3 8 Taverga (Tawergha), Libya' da bir kenttir ( M ü tercim ) .

76

Kitabün fthi Bed'ü 'l-İslam

Berberilerle İlgili Hadisler

Hz. Peygamber'den (sav.) Berberilerin Faziletiyle İlgili Gelen Rivayetler Mü'minlerin annesi A işe (ra.), M uhacir'den ve Ensar'dan on iki adamla birlikte otururken yanına bir gün Berberil erden bir adam geldi. A işe onlar için değil de Berberi için yastığın­ dan (minderinden) kalktı. Orada bulunanlar aşırı derecede [ 1 22] öfkelendi. Berberi, ihtiyacı için fetva istedi ve gitti. A işe sıray­ la onları çağırttı. Hepsi geldi. A işe onlara: "yanımdan öfke­ lenerek gittiniz. Neden bunu yaptınız?" d iye sordu. Muhacir ve E nsar: "Adama kızdık. Yanımıza hepimizin küçümsediği ve kavmini sevmediğimiz Berberil erden bir adam geldi. Sen onu bize ve kendine tercih ettin.'' Dediler. A işe: "Resulullah'ın (sav.) onlar hakkında dediğinden dolayı onu size ve kendime tercih ettim.'' dedi. Onlar; "Resulullah (sav.) onların hakkında dediği nedir?" dediler. A işe; " Falanca Berberi'yi tanıyor mu­ sunuz?" dedi. O nlar; " Evet.'' dediler. A işe: "Ben ve Resulullah (sav.) bir gün oturu rken bu Berberi, yüzü sararmış, iki gözü çökmüş halde yanımıza geldi. Resulullah (sav.) ona; "Başına ne geldi? Bir şey mi oldu yoksa hastalandın mı? Dün yanım­ dan sapasağlam ayrıldın, şimdi yanıma geldin sanki kabirden kal kmış gibisin.'' dedi. Berberi: "Büyük bir üzüntüyle gecele­ dim. Ya Resulallah ! "dedi. Resulullah: "sen i üzen nedir?" diye sordu. Berberi: "Dün bana tekrar tekra r bakmandır. Allah'ın hakkımda bir ayet nazil etmesinden korktum.'' dedi. Resulul­ lah (sav.): "Bu seni hüzünlendirmesin. Dün sana tekrar tekrar bakmamın sebebi: Cebrail (as.) yanıma geldi ve şöyle dedi: "Ya Muhammed ! Sana Allah'a karşı takvalı olmayı ve Berberileri vasiyet ediyorum.'' dedi. Ben de Cebrail'e " H angi Berberiler?" diye sordum. Cebrail: "Bunun kavmi olan Berberileri" dedi ve seni işaret etti. Ben de sana baktım. Ben, Cebrail'e "Ne olmuş onlara?" dedim. Cebrail: "Onlar Allah'ın dinini öldükten son­ ra dirilten ve Allah'ın dinini eskiyince yenileyen kimselerdir." dedi. Cebrail: "Ya M uhammed! Allah'ın dini, Allah'ın mahluka­ tından bir mahlukattır. O, Hicaz' da doğdu, aslı ise Medinelidir. Onun yaratılışı zayıftır. Sonra o, yücelinceye kadar onu geliş-

Kitdbün fihl Bed'ü '1-İsliim

77

tirecek, onu inşa edecek. O , büyüyecek, ağacın m eyve verdi­ ği gibi meyve verecek ve ağacın yaşlandığı gibi yaşlanacak. Allah' ın dininin başı M ağrib'de düşecek, uzun ve ağır bir şey düştüğünde ortasından ve kökünden hiçbir zaman kalkma­ mıştır. Ancak başının yanından kalkar." dediğini bildirdi. Bize ulaştı: Amr b . 'A s/ 'A si, Ö mer'in halifeliği döneminde [1 2 3] Mısırda vali iken Ö mer b . Hattab'ın (ra.) yanına Berberilerden bir grup geldi. Onları, Ö mer'in yanına Amr b. el- 'A. si, gönder­ mişti. Saçları ve sakalları tıraş olmuş halde Ö mer'in huzuruna girdiler. Ö mer onlara " Kimlerdensiniz?" dedi. Onlar, "Berberi­ lerdeniz, Levvateliyiz.'' dediler. Ö mer; meclisinde oturanlara, "Aranızda bu kabileyi tanıyanlar, bunların Arap kabilelerinden mi veya Acem kabi lelerinden mi olduğunu bilen var mı?" dedi. Onlar, " Kabileleriyle ilgili herhangi bir bilgimiz yoktur." dediler. el-Abbas b. M i rdas es-Sülemi: "Ya Emiru'l-M ü'minin ! Benim onlarla ilgili bilgim var." dedi. "Bu nlar Berra b. Kays'ın çocukları ndandırlar. Kays'ın bir kaç çocuğu vardı. Adı Berra b. Kays olan doğuştan sıkıntılı, yani gelişimi eks i k bir oğlu da vardı. Berra, bir gün kardeşleriyle savaştı. el-Berari'ye gitti ve orada nesli ve çocukları çoğaldı. Bunun üzerine Araplar, Ber­ berileştiler. Yani (sayıca) çok oldular." dedi. Ö mer onlara bakıp onların Amr b. el- 'Asi'nin elçileri olduğunu ve şayet Ö mer onlara bir şey sorarsa tercüme etsin diye yanlarında bir de tercüman gönderildiğini gördüğünde onlara; " H ayırdır, neden saçlarınızı ve sakallarınızı tıraş etmişsiniz?" dedi. Onlar, "Küfür üzere yeşermiş kıllardır, biz (bu kılları) İ slam üzere yeşeren kıllar ile değiştirmeyi sevdik." dediler. Ö mer: " İ ka­ met ettiğiniz şehirleriniz var mı?" dedi. Onlar " H ayır." dediler. Ö mer: "Sığındığınız kaleleriniz var mı?" dedi. Onlar: " Hayır.'' dediler. Ö mer, "Al ı ş veriş yaptığınız çarşılarınız var mı?" dedi. Onlar, " H ayır." dediler. Bunun üzerine Ö mer (ra.) ağladı. Mec­ lisinde oturanlar, "Seni ağlatan nedir ya Emiru'l-M ü'minin?" dediler. Ö mer, " H un eyn Savaşı'nda işittiğim hadis beni ağlattı.'' dedi. (Huneyn Savaşı'nda) Müslümanlar yenilmişti, Re­ sulullah bana b akıyordu ve ben de ağlıyo rdum. Resulullah: "Seni ağlatan nedir? Ya Ö mer!" dedi. Ben: " M ü s l ümanlardaki

78

Kitiibün fihi Bed'ü 'l-İsliim

asabiyet (ırkçılık) ve başlarına kü fü r milletlerinin toplanma­ sıdır." dedim. Resulullah: "Ağlama ya Ö mer! Çü nkü Allah, İ s[ 1 24] lam için M ağrib'den bir kapı açacaktır. Allah onlarla İ slam'ı aziz, kafi rleri ise zelil edecektir. Onlar haşyet ve basiret eh­ lidirler, gördükleri üzere ölürler. İ kam et edecekleri şehirleri, sığı nacakları kaleleri ve alış-veriş yapacakları çarşıları olma­ yacaktır." dedi. Ö mer: "Resulullah'ın hadisini ve bana anlattığı vaziyetleri hatırlayınca ağladım." O n la rı tekrar Amr'a, M ısır'a gönderd i ve Amr'a onları askerlerinin başına geçirmesini em­ retti. Ö mer b. Hattab onlara güzel davrandı, ikramda bulun­ du ve Amr'a onları kendisine öncü etmesini emretti. Onlar da Osman b. Affan öldürülünceye kadar Amr b. el- � si ile birlikte oldular. H z . Ö mer' den rivayetle M ağrib ehlinden bir grup için Resulullah'tan nakledilen bu hadisin varlığı ile bizim davamı­ zın ehlinin, bu hadisin faziletine layık olduklarını ve o fazileti daha çok hak ettiklerini umut ettik. Ebu Bekir'in zürriyetinden bir adamdan bize ulaştı: Ali b. Ebi Talib şöyle dedi: " Ey Mekkeliler, ey M e dineliler size Allah'ı (O'na itaat etmeyi) ve Berberileri (onlara iyi davranmanızı) vasiyet ediyorum. Çünkü siz, Allah'ın dinini zayi ettikten son­ ra Mağrib'den Allah'ın dinini size geti receklerdir. Onlar, Al­ lah'ın kitabında zikrettiği kişilerdir: " Ey iman eden ler! Sizden kim din inden dönerse, (bilin ki) Allah onlarm yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah 'ı severler. Onlar m ü 'm in lere karşı alçak gön üllü, kafirlere karşı güçlü ve o n u rludurlar. Allah yolunda cih ad ederler. (Bu yolda) hiçbir kı ­ nayıcm m km amasmdan da korkmazla r. " 1 39 Sonra Allah'ın taa­ tine muhalefet edeni adam saymazlar." Bekri: "Ali b. Ebi Talib'in öldürülmesinden beri biz Arap­ lar dinar ve dirhem için savaşıyoruz, fitneden beri Berberi­ ler Allah'ın dini için savaş ıyorlar ki onu ayakta tutsunlar" dedi. Bekri, hadisi Abdullah b. M es'Od'a dayandırarak şöyl e devam etti: " Ey Mekkeliler! Ey M edineliler! Size Allah'a karşı [1 2 5] muttaki olmayı ve Berberileri vasiyet ediyo rum. Çünkü onlar 1 3 9 Maide, 5 / 5 4 .

Kitabün fihi Bed'ü 'l-islam

79

size Allah'ın dini ile M ağrib'den geleceklerdir. Onlar Allah'ın (sizin yerinize) tebdil ettikleridir. Hani Allah: "Eğer yüz çevi­ rirseniz, yerin ize başka bir kavim getirecektir." 1 40 buyuruyor." İ bn Mes'ud'un canı elinde olana yemin olsun ki; şayet onları görürseniz onlara kölelerinden daha çok itaat eder ve onlara elbiseleri nden daha çok yakın olurdu nuz. H u neyn Savaşı'nda Müslümanların sayısının on iki bin olduğunu anlattılar. Allah daha iyi bilir. Trablus ve Kayrevan'da İsyan

Müslümanlarm Trablus 'ta ve Kayreva n 'da Zorbalara Ka rşı Başkaldırm a/arıyla İlgili Rivayetler Halef b. Semh ve Mansur b. Fayin'in dedesi Ebü'l-Hattab (ra.) öldürüldüğünde Abdullah, Abdulehad b. Telanis, Muham­ med b. Teytis el-Bedi ve Müslümanların seçkinlerinden bir grup Berberilere katıldı. Müslümanların alimlerinden bir alim olan Ö mer b. Temkin orada öldürüldü. İ ki yüz kırk yılından [1 26] önce Tevzer'de İ fataman denilen yerde Ebu Salih en-Nefüsi, Neffise dağında (bölgesinde) Kur'an'ı ilk öğrenenin Ö mer b. Temkin olduğunu bana söyledi. Kur'an'ı, M eğmedas yolunda gelip-giden Meşrıklı Araplardan öğrendi. Levhasına Kur'an' dan yazar ve dönerdi. Yazdığına çalışıp onu öğrendikten sonra Me­ hecce'ye döner gelen-gidenden (Kur'an okuyarak) levhasına yazar ve tekrar yerine gelirdi. İ şte bu şekilde ilmi ve Kur'an'ı öğrendi. O, Temkin'in hanımı Derceva'nın kızı D emva el-Hame­ daniye'nin en küçük çocuğuydu. İ lim ve Kur'an öğrenme hırsı İslam'ın ilk yıllarında şehirlerde muallimlerin az olmasındandır. Dedem Ö mer, Taverruğa vakasına şahit olanlardandı. Sonra Müslümanlar, M ağrib'de Trablus'ta toplandılar da kendilerinden bir kuvvet oluşturup Muhammed b. Eş'as'ın valilerine karşı savaştılar. M uhammed b. el- Eş'as el-Huza'i, M eşrık'tan gelip Ebü'l-Hattab ve taraftarlarıyla savaşmıştı ve 1 44 senesinde Ce­ maziyelevvel ayında onları öldürdü. Mağrib'de, T rablus'ta ve Kayrevan'da Ebü'l- H attab el-Mea- [1 27] firi olan Abdul'ala valilik yaptı. Meşrık'ta Ebu Ca'fer'in hali1 40 M uham med, 4 7 /38.

80

Kitabün fihi Bed'ü 'l-İslam

fel iği döneminde yüz kırk yılında Abdurrahman b. Rüstem el-Farisi Kayrevan şehrinde, Ebü'l-H attab ise Trablus'ta va­ lilik yaptı. Ebü'l-Hattab (yüz) kırk d ö rt senesinde öldürüldü böylece val i liği üç yıl devam etm i ş oldu. Ebü'l-Hattab ve onunla beraber o n dört bin kişi öldürül­ düğü vakit ordu T rablus'ta aslan kesildi ve Berberilere boyun eğdirdiler. Onları T rablus'un güney taraflarına sürdüler. M u ­ h a m m e d b . Eş'as el-Cezeri (onları) çıkartıp hüküm veriyor ve Berberilere b oyun eğdiriyordu. Zühane nahiyesine varıncaya kadar H a rair civarı hariç Berberile rden yanına gelenler için sakal ve saçlarını kökten kesmemelerini şart koşuyordu. (Mu­ hammed b . Eş'as el-Cezeri ) Zühane sularına indi, onlarla bir­ likte Vantin b. Yelatis, Abdullah b. Yezid b. M antin ve el-Ceziri öldürüldükten sonra orduyla b i rl i kte T rablus'tan çıkan Beni Yecdetin kabilesinden Süleyman b . D ustı n da vardı. Onlarla Feyafi yolunu tutup susuz ve konaksız bir şekilde el-Ahmer denilen yere varıncaya kadar ilerledi. D ustın, Zühane'yi al­ mak isteyen el-Ceziri'yi gidiş yolunu şaşırabileceği konusun­ da uyarmamıştı. Bunun üzeri n e istediklerine ulaşamadan geri döndüler. el-Ceziri ise ne zamanki (Zühane'ye) ulaştı. Abdullah b. Vantın'ı ve o rdudan bir adamı kendilerine katılmaları için Zü[1 2 8) hane gruplarına gönderdi. Onlar da gece karanlığı basıncaya kadar Abdullah b. Vantın'ın ve askerin şah damarını kesmeye çalıştılar da Haris b. Yerdun askerin boynunu vurdu ve onu öldürdü. Abdullah b. Vantın'ın ise ellerini arkadan bağladı­ lar. Askerin bineğine bindiler ve Zühaneliler, el-Ceziri'nin ve onunla beraber olan askerlerin üzerine toplanıp onları öldür­ düler, onlardan bir kişi bile kurtulmadı. Ebu Hatem b. Habib

Ebu Ha tem b. Habib et-Tucfbf el-Melzuzf (Hikayesi) Ebu H atem (ra.), 1 5 4 yılında Ebü' l - H attab el-Meafıri'nin ölümünden sonra Vayana'ya val i o ldu. Peki, Ebu Hatem'in vali o l m a hikayesi nasıldı? O n u n val i o l ması şu şekilde olmuştu: Ebü'l-Hattab, Abdulehad ve onlarla b i rl i kte olan Müslümanlar

Kitôbün fihi Bed'ü 'l-İslôm

81

öldürüldükten sonra M üslümanlardan davamızın ehli olanla­ rın yöneticiliklerinde o n dört yıl fetret dönemi oldu. T rablus ordusu, onları yönetti ve onlara boyun eğdirdi. Bunun üzeri­ ne onlar da kendilerini güçlü hissedince taraftarlarıyla Trab­ lus etrafında ayaklandılar. Müslime denilen saliha bir kadın­ dan dolayı toplandılar. Kocası kadına kötü davranırdı. Trab­ lus ordusuna karşı ayaklanmak isteyen topluluk, bu kadın sebebiyle ayaklandılar. Ne zamanki onlardan hadari (bedevi olmayanlar) olanlar hariç ona bakacak kimse kalmadı istişa­ re ettiler ve yöneticiliği Ebu Hatem'e tevdi etmeye akd (karar verdiler) ettiler. B unun üzerine Trablus ordusu beş yüz atlıyı onların üzerlerine gönderdi. Seriyenin başındaki vali onlara: " Mü'minlerin emiri Ebu Ca'fer için itaatı kabu l edin." dedi. Onlar da E bu Ca'fer'i kastederek ona: "Allah, sana ve seninle birlikte olan Ebu Kafır'e lanet etsin." dediler ve aralarında savaş başladı. Berberil er, Ebu Hatem'le beraber T rablus şehrin e [1 2 9] varıncaya kadar onlarla savaştı ve onları yendi. Denilir ki, Ebu Hatem (ra.) Eyana'da askerlerin yok edilip, cesetlerinin tecrit edildiği ve elbiselerinin çıkarıldığını (görünce) buna kızdı ve " Eğer bu ölülerden gasp ettiklerinizi geri getirmezseniz vela­ yetinizden çıktım ve sizden beriyim." dedi. Bunun üzerine gasp mallarını geri getirdiler ve itaat ettiler. Ebu H atem Müs­ lümanlar ile b i rlikte onları muhasara etti. Sonra Afrika' dan başka bir ordu da aynı şekilde zuhur etti. Ebu Hatem, Kabis ile T rablus arasında onlarla karşılaştı. On­ larla savaştı ve onları yendi. Onların yenilgisi üzerine T rab­ lus'a girdi ve aylarca orada kaldı. Sonra Afrika'ya çıkmak için çağrı yaptı. Müslümanlardan kendisiyle birlikte olanlarla yola çıktı. Kayrevan'a geldiğinde bir yıl onları muhasara altında tuttu. �sım es-Sederati ve Zenate, Berberilerin ileri gelenlerin­ den ve onların kom utanlarındandır. K ayrevan kuşatmasında � sım'ın grubundan hasta bir asker onların yanına geldi. Ber­ beriler, E bu H atem'in ordusundan bir çocukla kendi ordula­ rının içine bir yiyecek (zehirli salata) gö nderdiler. O yiyeceği

82

Kitabün fihi Bed'ü 'l-islam

(zehirl i) hasta asker için satın aldılar (asıl niyetl eri � sım'ı öl­ dürmekti) . Onu 'A sım yedi ve zehirlenerek öldü. Kayrevan şehrinden kuşatmacılar onları ( �sım'ın askerle­ rini) çağırdılar: Berberiler: ·� sım es-Sederati nerede? Biz onu öldürmedik mi?" dediler. Bunun üzerine Ebu Hatem ve onunla birlikte olan Müslümanlar, zehirli salata konusunda kuşatılan­ ların kendilerini kandırdıklarını öğrendiler. Ebu Hatem de on­ ları kandırmak için arkadaşlarına "silahlarınızı alın, yüklerini­ zi ve çadırlarınızı bırakın ve yenilmiş gibi yola koyulun" dedi. Askerler de (öyle) yaptı ve orada Ebu H atem'in hiçbir askeri kalmadı. Kayrevanhlar, onların geceleyin kaçtığını sandılar ve onları aramaya başladılar. Onları Rikade bölgesinde buldular. Orada karşı karşıya geldiler. Kayrevan'a girinceye kadar onlarla savaştılar ve Ebu Hatem'in ordusu onları yendi. Kayrevan'a ka­ dar onları yendiler ve Ebu Hatem ve onunla birlikte olan Müs­ lümanlar Kayrevan'a girdiler ve bir yıl daha orada kaldılar. [1 3 0]

Bu olayı başından sonuna kadar Ebu H atem'in valilerinden Süleyman b . Zarkun'dan rivayet ettim. Bu olayı 2 7 1 yılının Cemaziyel evvel veya Cemaziyelahir aylarının birinde Cendu­ be'de Halef b. Semh'e anlattım. Süleyman b. Vekil ez-Zuhani, babası Vekil b. Muhammed'in haberini de bana söyledi. Vekil, Ebu H atem ve onunla birlikte olan Müslümanlarla beraber Kayrevan kuşatmasında hazır bulunanlardandı. Vekil, "Kay­ revan'da kuşatma altında olanların lideri Süleyman b. Mu­ hammed b. el-Eş'as olduğunu" iddia etti. Onlar, iki yıl onları muhasara altında tuttular. Ebu H atem, uzun bir muhasaradan sonra Kayrevan şehrindeki esirlere değer verdi ve bu esirler­ den her beş kişiye bir su kırbası ve su kırbasını boyunları üze­ rine taşımaları için de bir ağaç verdi. Su kırbalarını taşıyanlar arasında onları sırasıyla kontrol eden iki adam vardı. Esirlere kendilerine ayakkabı yapmaları için de bir hançer ve her beş kiş iden birine sadece bir parça ekmek verirdi. Sonra bu esir­ ler ayrıldılar ve Meşrık'a yöneldiler.

Bundan sonra 1 5 5 senesinde C emaziyelahir ayından on gün [1 31 ] kala, Yezid b. H atem el- Ezdi el-Esedi M e ş rık'tan geldi. Yezid,

Kitabün jih f Bed'ü 'l-İslam

83

Yakub b. H arun et-T ucibi diye isimlendirilen Ebu Hatem'e karşı savaşmaları için uğradığı kişilerden ona güç yetirebile­ cek olanlardan ve kendisiyle birlikte olan M üslümanlardan yardım istedi. Bu olay Ebu Ca'fer ve M usa b. H arun el-Meh­ di'nin halifeliği dö neminde ol muştur. H eva re'den M elile onla­ rı destekledi. O gün orduyla birlikte Amr b. M atkud en-Nefüsi vardı. Amr b. Matkud, Yezid ve askerlerine: " Güney dağlarına yaslanın" dedi. O rası Cendube'nin batısıydı. Ebu Hatem, "Ber­ berilerden zalim o rduyla beraber olan kimdir?" diye so rdu. Hevare'den M elile'nin ol duğunu söylediler. Ebu H atem onlara beddua etti. Bunun üzerine ordu tarafından sürekli zelil kılın­ dılar ve Berberilerden hariç hep zulme uğradılar. Ebu Hatem, Yezid b. Hatem'in askerleri, Yusuf el-Karatiti, H evare' den bazı Berberi kabileler ve diğerleriyle savaştı. Denilir ki Abdullah b. Vantın, Kayrevan kuşatmasında zali m o rd uyla birlikte öl­ dürüldü. M elile'yi Ebu Hatem'in tarafta rından olan Kureyşli bir adam öldürdü. Onun başını kopardı ve E bu H atem'e getir­ di. Bunu, Kayrevan kuşatmasında Ebu H atem'le birlikte olan Vekil b. Muhammed ez-Zehani haber verdi. Şayet Trablus'ta zalim orduyu kuşatan Ebu Hatem veya Ebü' l - H attab ise bun­ dan sorarım. Allah daha iyi bilir. Hadisi mü'mi nlerin annesi A işe'ye isnat ederek Süleyman b. Zarkun bana rivayet etti: A işe, esirlerden yakışıklı, temiz ve parlak bir çocuk gördü. "Bu çocuk hangi kabiledendir?" dedi. "Berberilerdendir." dediler. A işe: " B erberiler, m isafire ikramda bulunurlar, kılıçla vurur­ lar ve krallarını atın gemlendiği gibi gemlerler." dedi. Kayrevan Fakihleri

Kayrevan Şeh ri ve Çevresinden Ta rafta rlan m ızm Fakihleri, Alim leri, Meşayihleri ve Zürriyetlerin in İsim leri Onlardan biri, Fadlan Ebu Abd ullah denilen adamdır. Kay­ revan şehrinin batısı, Ebu Muharrez'in mahallesi Suku'l-E­ had'ın o rtasında ikamet ederdi. O İ slam davasıyla bilinirdi. H evare B e rberilerinden Allah için kardeşleri vardı. Her yıl hasat zamanından, gelecek hasat zamanına kadar Ebü'l-Ez­ her'in evine gider ve onların yanında kalırdı. İ nsanlar onun

(1 32)

84

Kitabün jfhi Bed'ü 'l-İslıim

yanına gel ip ondan ilim öğrenirlerdi, H evare ve Zenate'den Allah için kardeşi olanları yanına geti rirlerdi. Fadlan, Seb­ ha'daki M e rec'e giderdi. Onların hepsi d e M üslümanların da­ vet ehlindendi. Burası, yedi evden ve bi rkaç mescitten oluşan yakı n b i r köydü. Kardeşleri Fadlan için senenin mahsul zama­ nından öbür mahsule kadar, ailesine yetecek derecede buğ­ daydan azık, hayvanlarına arpa ve yem, kandil için yağ hazır­ lardı ve kendisinin ve ailesinin giyimi için pamuk toplarlardı. O, Kayrevan'da müftü ve alim bi r zat idi. [1 33]

Said el -Hudayi denilen bir adam d a vardı. Ebu Said, M er e c kabilesinden o l u p sahilde (ikamet e d e n ) bir Arap'tı. Kay­ revan'da b üyük mescidin hemen önünde yemek sofraları kurduğu bir çok çadırı vardı. Ebu Said, Kayrevan'da delilleri çürütendi. O nları, "koça" ibadet eden müşrik Ebu Ca'fer b. Ha­ zer öldürdü. Yine Haris Ebü'l-Gadir, Behrani diye isimlendirilen Arap bir adam vardı. Fakih ve büyük bi r müftü idi. Müslümanların daveti ile meşhur bi riydi. Sebha'da bir evi vardı. Evi, Suse'nin kıblesinde Kayrevan şehrinin batısındaydı. Süleyman b. Cas denilen Arap bir adam da vardı. Evi Kalı1t'tadır. O rası da Kayrevan'ın doğusunda Suse'nin batısın­ da bir bölgedir. Bu zat, taraftarlarımızın alimlerinden fakih bir kimseydi.

( 1 34 ]

Yusuf el- Fettah denilen bir adam da vardı. Bu kişi onlara (Kayrevan halkına) ilim öğreten zattı r. 2 60 senesinde vefat etmiştir. Fıkıhta basiret sahibi bir kimsedir. Tahert'te ilim tah­ sil etmiştir. Bir bölgede yaklaşık 500 kişilerdi. Ebu H abib denilen ve Arap olan başka bir adam da vardı. Evi de Kayrevan'ın doğusunda Suse'nin kıblesinde, sah ildeki Kafsa'dayd ı . 1 4 1 O, alim ve fakih bi r adamdı. Kendisine Ebu Ö mer Hafsun denilen N efı1seli1 42 bir adam da vardı. Evi de sayıları yaklaşık beş yüz veya daha fazla olan 1 4 1 Kafsa y a d a Gafsa, Tunus'un orta kesi m i n d e b i r şehirdir. 1 4 2 Libya'da b i r yerleşim yeridir.

Kitôbün jfhf Bed'ü 'l-İslôm

85

Nefüseli kişinin yaşadığı Merec'in o rtasındaydı. O da fakih, alim, yaşlı ve tenkitçi bir adamdı. Kendisine el-'A stri H evari denilen alim, fakih, basiretl i ve geniş bir ilme sahip bir adam da vardı. Kataf'ın doğusu, Su­ se'nin batısında Fumen denilen yerden bir ev satın aldı. O tek başına yapığı iyilikleri gizleyen sırlı bir adamdı. Bir evi de Kayrevan'ın Fahs beldesindeydi. Mevalil erin ya nına gelmesiy­ le sıkıntı yaşadı, sonra oradan taşındı. Bu yeri el- Cehl denilen bir kişi satın aldı. es-Semh b. Abdulcebbar Hevari denilen adam da fakih ve alim idi. Ammar ve kardeşi el-Hasan b. Ahmed b. el-Huseyn et-TrablOsi İ b n Ehi Ziyad da Trablus'ta idi. H acdan dönerken 2 60 senesinden sonra Ecdabiyye'de onunla karşılaştım. 0, ( 1 3 5] İ bn Zıbyan ez-Zevaği idi. Zıbyan, Zevağa'nın ileri gelenlerin­ dendi. Ebu Ya' kub el- Lem mai bizi bir araya getirdi. Ebu Ya'kub el-Lemmai, Ecdabiyye'de İ bn Hüseyn Ahmed'den bir dükkan satın aldı. Taraftarları ve arkadaşları meselelerinde kıyasa müracaat ederlerdi. Allah daha iyi bilen ve daha hikmetli olandır. Güç ve tevfık O'nunladır. Ebu İsa b. İbrahim el-Horasani'nin M ektubu

Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla. Salat ve selam Pey­ gamberimiz M uhammed'e ve O'nun aline olsun Bu kitabım, Mağribli kardeşleri mize ve dini mizin hak ve rüşt ehli olanlarınadır. Selamün aleyküm. O'ndan başka ilah olamayan Allah'a hamd ettiğimi bildiririm. O'ndan kulu ve Re­ sulü olan M uhammed'e salat etmesini istiyorum. Allah'ın salat ve selamı onun üzerine olsun ki O dürüst ve merhametlidir. O (Peygamber) ki bizi ve sizi ancak onunla razı olunan, ancak onunla velayet olunan ve ancak onun terkiyle beri olunan di­ nine hidayet edendir. O (Peygamber) ki vefa üzere olmakla ve onu doğrulamakla naim cennetlerle, bitmeyen mülkle ve ondan sonra hiçbir zaman sıkıntı olmayan nimetlerle mükafat­ landırılır. Keder ve yok olmak, nefsinin hevası için ona (Pey- ( 1 3 6] gamber) muhalefet edip sapıklığında ve haddi aşmasında de­ vam eden kişi içindir. İ şte o zaman birbirini kandırmak ortaya

86

Kitabün fthi Bed'ü 'l-İsldm

çıkar ve ameller sayılır ki kötülük yapanlar yaptıklarına karşı­ lık cezalandırılsın ve iyilik yapanlar da iyilikle mükafatlandı­ rılsın. B izi ve sizi salihlere ilhak edinceye kadar Allah, bize ve size ahdine vefayı, doğruluğu, emaneti ve O'nun taatıyla amel etmeyi nasip etsin. Rabbimiz! M uhakkak ki Sen rahmeti geniş ve Kerim olansın. Size ve kendimize Yüce olan Allah'a karş ı takva sahibi olmayı vasiyet ediyoruz. H içbir yüce, hakkıyla yüceltilmemiş ve tamamıyla da mahrum edilmemiştir. Çünkü, Allah'a karşı muttaki olan, emniyette olan korunmuştur. O kişi, Allah'ın verdiği emanla dünya ve ahiret işlerinden hiçbir şeyin kendisine zarar vermeyeceği kişidir. Yakin ehli ve Allah'ın em­ rine karşı dürüst olan da böyledir. N efıslerinizde, dininizin öğ­ retilerinde ve Allah'ın doğru yolunda (konularında) Allah'tan korkun ey Müslümanlar topluluğu ! Çünkü Allah'ın dini hak­ tır, parlaktı r, bilinendir, mensuptur, mahduttur, açıktır, yolları açıktır ve onda (dinde) insanlardan hiç kimse üzerine zorluk yoktur. Bunda körlükten, münakaşadan ve şüpheden aman sakının ! Takvaya, sağlaml ığa ve basirete sarılın ! Sizden önce[1 37) kilerin basireti fitne ortaya çıktığında açıldı. Bundan ötürü di­ nin direklerine ve Allah'ın beyan ettiği, kitabının burhanında açıkladığı ve Peygamberi M uhammed'in (sav.) diliyle hüküm­ lerini, sınırlarını, haklarını, ahitlerini, emirlerini, nehiylerini, bütün şeriatını ve Allah'tan gelen değerli kitabını açıkladığı hidayetinin temeline sarılın! Allah'tan korkun ve haktan ayrıl ­ mayı n ! Güç, ancak yüce ve azim olan Allah'ladır. Allah, bize ve size taatıyla amel etmeyi bağışlasın, vefa ve doğruluk üzere di­ rilttiği müddetçe bizi ve sizi güzel bir hayatla yaşatsın. Bizi ve sizi cennetine ve rahmetine koysun diye ecellerimiz bittiğinde (geldiğinde) ve günlerimiz dini için doğru yoldan kesildiğinde bizi ve sizi vefat ettirsin, O, çokça övülecek bir dosttur. Arkadaşlarınızdan bazıları bize geldi ve bize ulaşan bir du­ r u m u zikrettiler. Müslümanların dinine mensup sizden önce helak olmuşların helak olmalarını ve Müslümanlara gö re meşayihle doğru yol u gösteren imamlara muhalefet edenleri sordular. Bu ko nuda bize yardı m edecek olan Allah'tır ve (her işte) Allah'a dayanılır.

Kitabün jihi Bed 'ü 'l-İslıim

87

Abdulvahhab (ra.) Müslümanların kendisinden razı ve din 1 1 381 üzere istikamette olduğu bir hayat yaşadı (geçirdi) . Bizde ve sizde hayır ehlinden hiç ki mse ondan nefret etmez. Onun ya­ şantısı geçmiş hidayet imamlarının yaşantısı gibidir. Onun (hakkında verilen) hüküm de onların (hakkında verilen) hü­ küm gib idir. Hiç kimse onun verdiği hükümden, yaptığı tak­ simden ve yaşadığı yaşantıdan dolayı ona ki n gütmez. O, bize göre de size göre de Allah'a hakkıyla ibadet ederdi, Müslü­ manların dinini din ediniyordu, bizden ve sizden ö nceki dinde basiret sahibi olan fakihler ve salihlerden re'y sahibi olanlarla istişare ederdi. Ta ki Abdulvahhab, Allah geniş rahmetle rah­ metsin vefat etti, "Hepim iz Allah 'tamz ve hepimiz O 'na dön ece­ ğiz. " 1 43 Ebu Eyyub Vail b. Eyyub'e, ondan başka meşayihe ve ondan s o nra M ahbuben Ebu Süfyan b. Rahil' e ulaştık. Ondan razı idiler ve Allah'a hamd olsun hiç biri herhangi bir konuda ondan nefret etmiyorlardı. Bize ulaştığına göre, bazı köylerinize ve bazı şehirlerinize es-Semh yöneticilik yaptı. es-Semh d e bu yol ve bu istikamet üzereydi. H i ç kimse onun verdiği hükü mden, yaptığı taksimden dolayı ona kin gütmez. Semh, arkadaşının ve kendisinden ( 1 3 9] ön ceki imamlardan takva ehli olanların yaşantısı gibi yaşadı, sonra yoluna devam etti. Allah ona rahmet eylesin. Bundan sonra millet sınandı, " H epimiz Allah'tanız ve hepimiz O'na dö neceğiz.'' Ve Allah'a hamd olsun. D oğru s öyleyenl eri ve ya­ lancıları bilmesi için, helak olacak olanları bi r delil ile helak etmesi ve dirilecek olanları da bir delil ile d i riltmesi için Al­ lah' ın onlarda yapılmasını istediği bir emri vardır. Bizim ve sizin Rabbiniz olan Allah, bizi ve sizi açık ve gizli fitnelerden korusun ki Allah'tan ko rkan ve dinin öğretilerini bilen muttakilere bizi ve sizi ilhak etsin ve biz Rabbimize rağbet edenleriz. es-Semh' i n (ra.) vefat ettiği haberi bize ulaştı ki; bu bölgenin insanları Halef b. Semh'i yön etici tayin ettiler ve Abdulvahhab'ı n rızasını şart koştular. Eğer Abdulvahhab bunu uygun görürse bizim için (Halef b. Semh'in) sözü ge­ çerlidir ve Allah'ı n taati ve rızasında ( H alef b. Semh'e) itaat 143 Baka ra, 2 / 1 5 6 .

88

Kitribün fihi Bed'ü 'l-İslrim

etmek gerekir. Eğer imamdan izin isteselerdi, yemin olsun bu d a h a güzel olurdu. Arkadaşlarının h e l a k olmasından dolayı iş başlarına geldiğinde M üslümanların görüşüne muhalefet ettiler de imamın izni olmadan adamın birini başlarına yö­ netici yaptılar. Bu durumda imamın sözü geçerlidir. Onların [1 4 0] görüşünden sonra imamın görüşünü almak gerekir. İ mam isterse yapar, istemezse yapmaz. Eğer bunda dürüst olsalar b u görüş onlar için daha iyidir. Ancak ne zaman adamı başla­ rına yönetici tayin ettiler, bu konuda Abd ulvahhab'a (ra.) (bir mektup) yazdılar ve yazdıkları m ektup ona ulaştı. İ şte o vakit b u durum Abdulvahhab'ın hoşuna gitmedi. Bunu şiddetli bir biçimde reddedip onlara "Yaptıklarınıza razı değilim." dedi. Abdulvahhab'ın sözüne itaat edip onu dinlemeleri gerekirdi. Aralarında yaşadığı ortaya çıkınca, velayeti ve ona itaat etmek onlara vacip olduğundan onun dışındakileri çıkarmaları ve onun sözü ve gö rüşünde karar kılmaları gerekirdi. Ona eziyet eden, ona zulmeden bize göre yaptığından, muhalefetinden, zayi ettiğinden dönünceye, tövbe edip istiğfar edinceye kadar ve Allah'a, M üslümanlara ve cemaatlerine dönünceye kadar sapıktır, kafi rdir. Allah bizi ve sizi yarattığının şerrinden ko­ rusun. Abdulvahhab'dan sonra oğl u Eflah -Allah onu ko rusun­ (imam) oldu. Babasının yolundan gitti, sünnet ile amel etti, eşitçe taksim etti ve millete adil davrandı. Bizden önce de ve sizden önce de hiç kimse onun verdiği hükümden, yaptığı tak( 1 41 ] simden dolayı ona kin gütmez. Bize ulaştığına göre onun sö­ züne itaat edilir, görüşüne uyulur. Fakihlerl e ve Müslümanlar­ la istişare caizdir. Eflah, M üslümanların görüşüyle amel eder ve ona m uhalefet edeni de terk ederdi. Bizi ve sizi, Allah onun hayatıyla faydalandırsın ve hak ve zafer için Allah'tan yardım diliyo ruz. Bize ulaştı ki o, Halef'in görüşüyle amel edenleri s evmezmiş. Halef'in babası ve babasından önceki Müslüman­ lar da H alef'i sevmezdi. Bunu reddettiler. Halef ve taraftarları da muhalefet ettiler. Yardım eden Allah'tır. Onlara ve size di­ nimizin (mezhebimizin) öğretilerini ve M üslümanların görü­ şünü aleyhlerinde açıkladık.

DİZİN

akıl v e rey 3 6

A Abbas 3 6 Abbas b . M i rdas e s - S ü l emi 7 7 Abbasi/ I e r 1 2, 1 5, 7 4 Abd u l e h a d 8 0 Abbdurra h m a n b . 'Avf 6 3 Abdul'ala 7 3, 7 9 Abdulaziz 7 0, 7 4 Abd u l e h a d b . Tela nis 7 4, 7 5, 79 Abdu l l a h b . Abbas 1 5, 3 0, 6 1, 66 Abd u l l a h b . Abdulaziz 70 Abdullah b . Fakih 4 3 Abdullah b . İ baz 9 Ab dullah b. M e s ' O. d 1 5, 3 4, 7 1, 7 8 Ab d u l l a h b . Ö m e r 1 7, 6 2, 6 3 Abd ullah b . Va nt ı n 80, 8 3 Abd u l l a h b . Yahya 6 8, 7 0, 7 3 Ab dullah b . Yezid 3 0, 8 0 Abdullah b . Z ü b ey r 5 8, 64 Abd u l m e l i k b . M e rvan 5 8, 5 9, 69 Abd u l m e l i k b . M uh a m m e d b . 'At i yye 7 3 Abdulva h h ii b 1 2, 5 2, 6 7, 87 Abdulva h i d 69 Abdurra h m a n b . 'Avf 3 3, 6 1, 6 3, 65 Ebu M uhammed 33 Abd urra h m a n b . Rüst e m 7 1, 80 Acem kab i l e l e r i 7 7 adalet 5 1, 5 2 Adem 48 Adi b . Ka'b b . L ü ey 3 1 'Adioğu l l a r ı 6 0 Afri ka 8 1 ahi ret 2 5, 86 ahi ret g ü n ü 1 8, 2 5 ahlak 1 5, 3 3, 3 4, 3 5, 5 1 Ahmer 80 Aişe 5 7, 64, 6 6, 7 6, 83 Akabe 3 7 'Akıb 3 2 akıl 6 1

akraba 5 8, 6 0, 6 1 akra b a l ı k 2 2, 4 5 Ali b . Yezid e l - K i n d i 5 5 Ali ( H z . ) 2 3, 2 4, 3 4, 5 5, 5 6, 5 8, 6 1, 6 3, 6 4, 7 8 Allah'a isyan 3 6 Allah' ı n d i n i 1 9, 3 8, 5 6, 7 6, 7 8, 79, 86 Allah' ı n

i n d i rd i ğiyle

h ü k m et m e

69 A m m a r b . Yas i r 3 3, 3 4, 64, 8 5 E b u ' l -Yakzan 3 3 Amr 7 8 Amr b . A s 4 3 A m r b . e l - i\si 7 7, 7 8 A m r b . M at kfi d 8 3 'Amvas b e l d e s i 3 2 A' rabi 1 7 Arafat 4 4 Ara p / l a r 1 4, 5 3, 6 1, 7 7 Arap Ya r ı m a d a s ı 9 Aseke 6 8 ashiib 1 4, 1 9, 3 6, 4 0, 4 3, 5 4 Asha b ü 't -t aat ı o A s ı m e s - S e d e rat i 8 1, 82 'Asiri H evari 85 At ik b . Ebu Kuhiife 2 8 'Ayneyn 7 3

B baği 5 3

. Basra 9, 1 1, 6 4, 6 6, 6 7, 7 1, 7 2, 7 3 Basra h a l kı 64

Basra İ badileri 1 0 başört ü s ü 48 bat ı l 1 3, 4 1 bat ı l e h l i 64 bedevi l 7 , 7 5 B e h rani 84 B ekri 78 Bele b. U kb e 6 8, 6 9, 7 0

90

Kitabün jihf Bed'ü 'l-islam

B e ni A d i kab i l e s i 68

D e mva e l - H a m edaniy e 7 9

B e ni M alin 7 4

D e rceva 7 9

B e n i M e rvan 7 3 , 7 4

Dımam b . Saib 7 1

Beni M i rh i n iy a n 7 3

d ivan t eşkilat ı 3 1

B e ni S a d b . N a s r 7 3

D u st ı n 80

B e ni Tavenhast 7 5 B e ni Ü m ey ye 68, 7 3 , 7 4 B e ni Y ec d et i n kab i l e s i 80 B e ra ri 7 7 B e r b e ril e r 12, 1 6, 3 8, 43, 7 4, 7 6, 7 7 , 7 8, 7 9, 80, 8 1 , 82 , 83 b e rir 2 9 B e rra b . Kay s 7 7 b ey a n 2 0

E E b a Şa'sae 6 6 E b r e h e 6 8, 7 0 E b u A b d u l l a h b. M u hammed b . C a' fe r 7 3 Ebu Bahr 5 5 E b u B e k i r ( H z.) 1 3 , 2 7 , 2 8, 2 9 , 3 0 , 3 1 , 32 , 3 4, 3 5 , 3 7 , 60, 6 3 ,

b eyt ü ' l - m a t 4 3 Bezlac 7 5 b i at 3 7 , 6 4 b i d ' at 1 5 , 4 0 , 4 1 , 52 , 5 3 , 54, 60, 6 3 b i d ' at çi 4 0 B i l a l ' ı n n a m a z k ı l d ı rması 60 B üy ü k C e m re 66

c

78 Ebu

Bekr

b.

M uhammed

el-

Kurey şi 6 9 Ebu Bilal 67, 68 E b u C a' fe r 7 4, 7 9, 8 1 , 8 3 , 84 Ebu oanık 7 3, 7 5 E b u Ey y u b Va i l b. Eyyub 87 Ebu Eyyub Va i l H a d rami 72 Ebu G a s s a n 7 1

C a b i r b. Z ey d 9, 5 8, 66, 6 7

E b u H a b i b 84

C a' fe r e l -Abdi 7 1

E b u H a m i d b . Temt anin 12 , 7 4

cah i l iy e 3 8, 42 , 43

E b u H a m mad e n - N e ffisi 6 7

cana kıy m a 5 9

E b u H a m z a 6 8, 6 9 , 7 0

cariy e 4 9 , 5 0

E b u H at e m 8 1 , 82 , 83

C eb ra i l/ C i b ril 1 7 , 1 9, 46, 7 6

E b u H at e m b . H abib 1 6, 80

cemaat 3 8, 4 3 , 5 4

Ebu H a tt a b 7 4, 7 5

C e mel Sava ş ı 6 4

E b u H att a b İ sy a n ı 7 4

C e n d u b e 82 , 83

E b u H u rey re 49

C e rid 12

Ebu İ b ra h i m M uvaffak 72

C ezay i r 9

Ebu İsa b . İ b ra h im e l - H o rasani 85

C ezir! 80

Ebu K a fi r 81

c i h a d 2 6, 3 8, 5 9 , 64

Ebu L u ' I u ' 3 1

cinler 3 0

E b u M e rva n el -Abbas 66

cizy e 32 , 5 3 , 5 4

Ebu M u ha m m e d Abdullah 7 5

C um a n am az ı 5 8

E b u M u h a mm ed Abdurrahman 7 1

C u ma' n ı n vakt i ni t eh i r 5 8

E b u M u h a rrez 83

C ündube 67

E b u N u h S a l i h e d - D i han 7 0

D D a h h a k b. M ez a h ım 3 0 D a h h a kiyy e ı o dalalet 3 8, 4 1 , 52

E b u O s m a n 72 Ebu Ö m e r H a fsun 84 Ebu Said 84 Ebu S a l i h e n - N effisi 12, 7 9 E b u S ü fya n b . H a rb 3 6

Dizin

91

Ebu S ü fyan b . Rahil 87

fa k i h ı 9, 3 6 , S S , 6 0

Ebu U bey d e 3 2 , 33, 7 ı

füki h l i k s s Fars/ lar 6 S

Ebu U bey d e b . C e rrah 3 2

E b u U b eyde

M ü s l im

b.

Kerim e

Te mim i 6 7 E b u U rfu nl S 6

Fas 9 fas ı k 2 2 , 2 s, 6 3 füsık kurra l a r S 7

Ebu Y a hy a e l - H eva rl 7 4

Fers iyye ı o

Ebu Y a'kub e l - L e m m iil 8 S

fetva s s , 6 0 , 6 7 , 7 ı , 7 6

Ebu Y ezid e l - H ava rz ı m l 7 ı

fey ' S 9 , 6 S , 6 9

E b ü ' l -Abbas b . M u h a m m ed b . Ali

Fey a fi 8 0

b . Abbas 7 4

F i ravu n 3 9

E b ü ' l - Ezher 83

Fitnase 7 3 .

E b ü ' l - Hattab ı 6, 43, 7 3 , 74, 7 S ,

fitne ı 3 , 6 ı , 64, 6 S , 7 8, 86

79, 80, 8 3

fi tne ka p ı s ı 6 S

Ebü' l - H ey s e m et-Tey y i h a n 3 7

fu h ş iy at 2 4

Ebü'l - H u r A l i b . H a sln e l -Anber(

fu h u ş S 2

68 E b ü ' l - M ü h ii c i r 7 ı Ebü'l-Mü'ric 7 0 Ecdabiyy e 8S Eflah 88 e h l - i hak ı 3 e h l i kitap ı s Ehl-i sünnet 1 0 el-C e h l 8S el kesm e 2 4, 40, S 8 Ely esa' 2 0 Em evl ı s em i r b i ' l -m a' ruf n e h iy a n i ' l -m ü nk­ er ı ı Enes b . M a l i k 2 9 , 3 ı , 6 6 E n s a r ı 4, 2 9 , 3 7 , 3 8, 4 0 , S 4 , 6 0 , 64, 76 Eslem b. Z u raa e l - H ilali 6 7 E ş m u n 74 Ethem Ru h i Fığl a l ı 9 Ey ana 8 ı Eyy ub 2 0 Ezd 69 ez-Zu h r 7 2

F Fa dlan 83, 84 Fa dl b . M ' ute m e r 6 6 Fah s b e l d e s i 8 S fil iz 2 4

Fumen 8S

G ga flet 2 S ga nimet 2 4 , S 3 , S 8, S 9 günah 2 S günahkar vez i r l e r S 7

H Habbabe 6 0 Habeşl i l e r 6 S Habib el-Huda 67 hac ı 8, 2 7 , 4 S , S 2 , 6 6 Haccac ı s , 3 8, S 8 H a c ı b et-Tiil 7 1 Hadram evt ı ı , 64, 6 6 , 68, 7 2 Hadram evtl i l e r 7 3 Hafsıyy e 1 0 h a i n em anetç i l e r S 7 hak e h l i 6 4 Hal ef b . S em h ı 3 , 4 3 , 7 0 , 7 3 , 79, 82, 87 Halefıyy e 1 0 halifel ik 3 ı hanlf ı 3, 2 ı , 64 H ara i r 80 haram a b a km a 2 S , S 2 H a rem ' d e savaşm a S 8 H a rem s ı n ı rl a r ı n d a avl a nm ak 2 4 H a rem ey n 7 3

92

Kitabün jfh f Bed'ü 'l-İslam

H a r i ci 9 , ı o, ı ı , ı 3 , 6 8

isa ( H z.) ı 9 , 2 0, 2 3

H a ri cil i k 9

İ badif l e r 9 , 1 0, 1 1 , ı 2 , ı 3 , ı s , ı 6

Haris 7 3

İ badil i k 9 , ı o, ı 4

H a r i s b . Ye rd u n 8 0

İ b a d iyye 1 0, 1 1 , ı 7

H a r i s E b u ' l - Gadir 84

İ b n Abbad e l - M ı s ri 6 7

H a r i s iyye 1 0

İ b n Abbas 3 9 , 4 4 , 47, 6 ı , 6 2

Harun 2 0

İbn Haris 36

Hasan b . Ahmed 8 S

İ b n H ü s eyn A h m e d 8 S

H a s a n e l - B as ri ı s , 2 3 , 2 4, 2 S, 4 ı ,

İ b n M e s ' u d 3 4, 40, 7 1 , 79

48, S O

İbn Sellam e l - İ badi ı4

H as s a n 7 S

İbn S e r f 7 4

H a ş i m b. Abdullah 7 ı

İ b n S i r i n 48

H a ş i m b. Nasr 7 2

İbn Z ı byan ez-Zevaği ı3, 8 S

H a ş i mi 7 3

İ b ra h i m ( H z.) ı 9, 2 0 , S 6, 6 4

H a ş i m oğ u l l a r ı S 8 , 6 0

iddet s ı , S 3 , 6 2

H atem b . M a n s u r 7 0

İ füta m a n 7 9

H atice ( H z.) 3 0

i ft i ra 2 4

H ava rz ı m 7 ı , 7 2

i ftirak 4 0

H avva 4 8

i ht i l a f 6 4

hayır ı 8

i krar S 2

H evare B e r b e rileri 8 3

ilim 6 ı

H evare kab i l e s i 4 3 , 8 3 , 84

İ lyas 2 0

H ı ristiya n 2 ı , 4S, S3, S9

i m a m S S , S 6, S 7, 86

h ı rs ı z l ı k 2 4, 40, 7 ı

İmam Abdullah b. Yahya 68

H i caz 7 6

imama itaat S 4

h i cret 3 6, 3 7, 3 8, 42

İ m a m E b u H atem ı 2

h i d ayet ı9, 20, 2 ı , 8 S

i m a m e t 1 0, ı 3 , S 4 , 60, 6 8

h i kmet 2 0

i m a m u ' l - m ü s l i min ı s

h i l a fet 6 3

i m a n ı 7, ı 8, 2 ı , 2 S , 2 7, 2 9 , 3 0 , 3 2 ,

H o rasan ı 3 , 6 4 , 6 6 , 7 2 h u l e fü-yı raş i din 4 ı , 6 0

42, 4S, S3 İ ncil 4 2

H u ms 3 2

i n fa k 2 7

H u n eyn 3 7

i n s a n p eyga mber 3 4

H u neyn sava ş ı 3 6, 7 7 , 7 9

ipek elbise S 9

hutbe S8

İ s h a k b . M u 'zir 7 1

H uvare 7 S

İ s ha k (hz.) ı 9

H uzel kab i l e s i 3 4

İ s l a m ı 4, ı 9, 2 6, 3 3

H uzeyfe 4 0 , 6 4 , 6 S

İ s l a m ' ı terk 7 ı

H u zeym e b . S a b i t 3 7

İ s l a m iyet 2 9

züş-şehadeteyn 3 7 H üs eyn b . A l i 6 8

ı -i l ra k 9 isa b. B u t u fu t e l - M ezati 74 isa b . Fatek 6 8

İsmail 2 0 İ s ra i l o ğ u l l a r ı 2 0, 3 8 istişare 3 S , 3 6, 3 7, 8 7 , 88 isya n S 7 itaat 4 0 , 4 ı İyas b . M uaviye 66 iyiliği e m retmek 4S, S2

Dizin

93

K

Libya 9

Ka'b 3 2 Ka'b b . Ahbar 3 2 kab i l e 4 3 Kabis 0 ı kader 1 8 ka dı ı s . s s kad ı n l a r 46, 48, 49, S O , s ı , S 8 kad ı n l a r ı n hakları 4 6 kafi r 3 9 Kafsa 84 kah i n 60 Kah1t 84 Karatite 7 4 Kataf 8 S Kayrevan ı 6, 74, 7 9 , 8 0 , 8 ı , 8 2 , 83, 84 Kayreva n kuşatma s ı 8 ı , 8 2 , 8 3 Kayreva n h l a r 8 2 kebfür 24, 2 5 Kevse r 3 3 kıble e h l i 7 1 kıyamet 1 8, 44, S 7 , 6 2 , 6 S kıyas S S, 8 S Kız çocuğu 49 kitap e h l i 2 ı , S3 kita p l a r ı 7 ko mşuluk 2 2 , 4 5 , 4 6 köl e azadı 2 5 , 4 3 , 6 3 kötü l ü kten a l ı koyma k 4 S , S 2 Ku d eyd 6 9 , 7 0 Ku d ü s 3 2 Küfe 66, 7 1 , 7 2 Ku r'an 3 ı , 3 2 , 3 3 , 3 4, 3 9 kurban bayra m ı 6 7 Kureyş 2 8, 2 9 , 3 0 , 3 ı , 6 0 , 6 S , 7 3 Ku reyş kab i l e s i 3 4, 6 3 Kureyşl i kafirler 3 3 Ku reyş l i l e r 3 0 Kuzey A fr i ka ı 2 , ı 6 Kuzey Afr i ka H a r i ci l e r i ı 2

L Lat 3 0 Levvate ı 2 , 7 S , 7 7

Lut 2 0, 2 6

M Madagaska r 9 mağara gecesi 2 9 M ağrib ı 3 , 6 4 , 7 ı , 7 3 , 7 4 , 7 7 , 78, 79 M a h ii. n 3 2 Mahbub 66, 7 0 Mahled 7 ı M a h ras 7 2 Mali 9 M a n s u r b. Fayin 7 9 masum imam 62 Maşrik ı s M ecusi S 3 , S 4 M edarıb-ı M a h b u b 6 6 M e d i n e 2 9 , 3 ı , 3 3 , 3 7, 6 9 , 7 0 , 7 6 Medineliler 69 M eğmedas 7 3 , 74, 7 S , 7 9 Meğmedas Sava ş ı ı 2 M ehecce 7 9 mehir s ı M ekke 2 7, 2 8 , 3 0, 3 7, 66, 69, 7 0 M ekke' n i n k u m a ş ı 5 9 melda' 4 7 melek 3 0 melekl e r ı 7 , 2 S M ellle 8 3 M e rec 8 4, 8 S M e rha' 4 7 M e rva n b . M u h a m m ed b . M e rvan 73 M e rva n o ğu l l a rı 5 8 M e ryem 2 3 M es c i d - i H a ra m 2 2 , S 3 M e s c i d - i N e b evi 3 ı , 3 3 M eşrık 7 1 , 7 2 , 7 3 , 7 4 , 7 S , 79, 8 2 M e ş rı kh A ra p l a r 7 9 M ı s ı r ı 3, ı s , 67, 7 2 M idrar 6 7 M i n a 66, 6 7 misvak S 6 M u aviye b . E bi S ü fyan ı 3 , 34, 60, 64, 6 8

94

Kitabün flhi Bed'ü 'l-İslam

M u 'az b . C e b e l 32, 57 Mudar kab i l e s i 37 M uğlre b . Şu'be 43 M u h a c i r 1 4, 3 8 , 4 0 , 5 4 , 6 0 , 64, 6 5 , 76 M u h a m m e d b . Abd u l m e l i k 7 2 M u h a m m e d b . E ş ' a s 1 2 , 43, 7 5 , 79, 8 0 M uhammed b. H a l i d 6 9 M uhammed b. N a s r 7 2

0 -Ö O rta D o ğ u 9 oruç 1 8, 2 7, 45, 52 O s m a n b . Ta l h a 3 7 O s m a n ( H z.) 1 5 , 6 1 , 6 3 , 64, 69, 7 8 O s m a n ' ı n ka n ı 6 4 O s m a n ' ı n ö l d ü rü l m e s i 1 3 öldürme 4 0 Ö m e r b . Abdulaziz 5 9

M u h a m m e d e l - B edi 74, 7 9

Ö m e r b . Fad l 6 6

m u h lis 2 1

Ö m e r b . Te m kin 7 5 , 79

M u rad kab i l e s i 3 7

Ö m e r b . Te mtanln 1 2 , 74

M u sa 1 9, 2 0

Ö m e r ( H z.) 1 4, 1 5 , 2 3 , 24, 2 7, 2 9 ,

M u s a b . A b d u l l a h b . Te mkin 74

3 1 , 3 2 , 3 4, 3 5 , 3 7, 4 3 , 5 0 ,

M us a b . H a r u n e l - M ehdi 83

6 0 , 6 1 , 6 2 , 6 3 , 6 4 , 6 5 , 7 7,

M u s a b . M ü ' m i nln 75 M usa e l - E ş ' a rl 5 0 M u 'tez i l e 1 1 , 1 3 m u ttaki 2 5 mübah 48 M ü cbir 6 6 m ü ftü 5 5 Mühleb 6 6 m ü n a fı k 7 0 m ü rted l e r 2 9 m ü rtekib - i keb i re 1 3 Müslime 8 1 m ü ş ri k / l e r 2 0, 2 2 , 2 8 , 5 3 M ü z d e l i fe 6 6

N

78 Ö m e riyye 1 0 Ömer Nemse 74 ö rtü n m e 46, 49

p p e ç e 46, 48, 49 Peyga m b e r ' i n ka bri 3 1 Peyga m b e r ' i n vefatı 2 9 p eyga m b e r l e r 1 7, 3 0 , 5 6 Peyga m b e r l e r i n varisleri 2 5 , 6 2 p eyga m b e r l i k 2 0 , 3 0

R Rabi' 6 7 , 7 0

namaz 2 1 , 2 2 , 2 4, 2 6, 2 7 , 2 8 , 2 9 , 3 3 , 4 5 , 46, 5 2 , 6 0 n a m a z eza n ı 6 0 nasih ve mensuh 5 5 nasuh tövb e s i 5 1

Rabla ka b i l e s i 3 7 Rabi' b . H a bib E zdi 6 7 Rah i b B u hayra 3 0 Raş i d b . M ü ' m i nln 7 3 , 7 5 Raş i d e l - E nve r! 7 3

N e c ra n 3 2

raş i d h a l i fe l e r i n s ü n n e t i 4 1

N e fii s iyye 1 0

recm 2 3 , 5 8, 7 1

N e ffas b . N a s r e n - N emsı 6 7

re'y 3 6, 5 5 , 5 6 , 7 0 , 8 7

Nemse 43, 67, 75, 84, 85

rızık 2 7

Nemse dağı 79

Rikade 8 2

n i ka h 5 1 , 5 4

R u m askeri 3 2

N u h ( H z . ) 1 9, 2 0

Ru m l a r 3 2 , 6 5

n ü b üvvet 2 9 , 3 0

Rüstemll e r D evl eti 1 0 , 1 3 , 1 6

N ü kkariyye 1 0

Dizin

95

S-Ş

şer 1 8 şeriat ı ı , 4 0 , 44

Sabii S 3 Sabit e l - B e n n a ni 6 6 saçı o rtadan ayı r m a 5 6 Sa'd b . E h i Vakkas 6 2 , 6 3 sahabi ı s , ı 7, ı 9 , 7 2 Said b . C u b eyr 3 8 Said b . Kayd e l - M ezati 7 4 S a i d e l - H u d ayi 8 4 salih 62, 86 savaştan ka ç m a k 24 Sebha 84

Şeyh S al i m b . Ya'kub ı 4 şeyta n l a r 3 0 ş u ra ı s . S 4, 6 3 şura e h l i 6 8

T Tafiliilet 6 7 Tah e rt ı ı . ı 2 , 5 2 , 6 7 , 8 4 tahkim ı ı

Sekkakiyye 1 0 selef- i s a l i hin 6 0 , 7 2 Sellam b . A m r 7 2 Sellam b . Ö m e r ı 2 Sellame 6 0

takva 3 7, 4 ı , s ı , 5 2 , 6 ı , 6 2 , 7 6 , 86, 87 talak 2 s . 5 ı , 62, 63 talakla yem i n 6 2 Talha 3 7, 6 4

Semh 87 S e m h b . Abdul cebbii r 8 5 Seyyid 3 2

Talha b . ' U b eyd u l l a h 6 2 , 6 3 Ta nza nya 9 Tarifıyye 1 0

seyyie 2 4, 2 5

Taverga 7 S

S ı ffin ı 3 , 3 4, 6 4

Taverruğa va ka s ı 7 9

S ı rat kö p r ü s ü 3 9

tebeu't-tabiin 7 2

S i h i rbaz 2 3

teb l i ğ 2 0

S i rte 74, 7 S

tefrika 3 8

Sudan 9 Suheyb er- Rumi 6 3 Suku ' l - E h a d 8 3

Te mim oğulları 4 3 teş rik g ü n l e ri 6 7 tevekkül 3 6, 3 7

Suse 84, 8 S S ü fyan b . M a h b u b 6 6 S ü l eyman b . Cas 8 4 S ü leyman b . D u s t ı n 8 0 S ü leyman b . M uh a m m e d 8 2 S ü l eyman b . Za rku n 8 2 , 8 3 S ü m a m e ağa cı 2 8 S ü m eyye 3 3 s ü n n e t 3 6, 3 9 , 4 0 , 4 ı , S S , S 7, S 9 , 60, 6 3 , 8 8

Tevrat 3 2 , 4 ı , 4 2 , 44 Tevze r 79 Teym b . M ü rre 2 8 Teymoğulları 6 0 Tibe 3 ı tövbe S 2 , S 3 Trablus ı 3 , ı 6, S 2 , 64, 74, 7 9 , 80, Trablus ordusu 8ı

sürme 4 7 süslü elbise S9, 60 -

te'vil 44, S 3 te'vi l i i n ka r S 3

8ı, 83, 8S

sünnet olma S6

şarap 2 4, 6 0

Şeybe b . O s m a n 3 6

tabiin ı s . 6 6 , 1 2

San'a 68

Şam 3 2 , 70, 7 3

Şeybe 3 7

halkı 64

Tunus 9, ı 2

U-Ü

ş e fa a t 3 7

U b b a d e l - H i cabi 6 8

Şemmahi ı 2

Ubeyd u l l a h b . Z iyad 6 7 , 6 8

Kitı'ibün jihf Bed'ü '1- lslı'im

96

U h u d sava ş ı 3 7

Yakub b . H a run et-Tucibi 8 2

U m m a n 9 , 1 1 , 1 3 , 64, 66, 67, 7 2

Ya l a n 2 5

Usuk 68

yal a n c ı 2 3

U veys b . A m r e l - H evari e l - M elili

ya l a n c ı a m i rl e r 5 7

74

Yas i r 3 3

U veys e l - Karani 3 7

Ye m e n 1 3, 64, 68, 7 0 , 7 2

Uveys e l - M ezati 7 4

Ye r m ü k 3 2

uyd u r m a 4 0

Yes r i b 3 1

Üzza 30

yetim m a l ı ye mek 2 4

Ü ç C e m re 6 6

yetm i ş ü ç fı rka 3 8

ü ç ta l a k 5 1 , 6 2

Yezid b . A b d u l m e l i k 5 9

Ü m eyyeoğulları 5 8 , 6 1

v Va cin b. A b d u l m e l i k 7 4 Vad i ' l - Ku ra 7 0 va'd v e va'id 1 3 vahiy 3 0 , 3 4, 3 6 Valin b . Ve r m i ket 7 4

Yezid b . H atem 8 2 , 8 3 Yezid b . M uaviye 67, 68 Yezid iyye 1 0 yol kesen 2 4 Yus u f e l - Fettah 84 Yus u f e l - Ka ratiti 83

z

Vantın b. Tel amis 7 3

Zabbe/ D abbeoğulları 4 3

va ris 5 3 , 6 2

zalim bilginler 5 7

Yaya n a 0 0

z a l i m l e r 68, 69

Veda H accı 44

Zatu ' l - Ka d a m eyn 75

Ve hb iyye 1 0

zekat 1 8, 2 1 , 2 2 , 2 4, 2 6, 2 7, 2 9 , 45,

Vekil b . M u ha m med 8 2 , 8 3

52, 5 9 , 65

velayet 6 5 , 8 5

Zeniite 4 3 , 8 1 , 84

Ve l i d b . Batis a n e l - M ezat! 7 5

Zengibar 9

vera 5 5 , 6 3 , 6 7 , 7 1

Zevağa 8 5

w We rner S chwa rtz 1 4

y Yah u d i 2 1 , 3 2 , 44, 45, 5 3 , 5 7, 5 9 Yah u d i l i k 5 3 Yahya b . M u 'te m i r 1 7 Yahya b . Ö m e r 1 2 , 7 4 Yakub 1 9

Zeyd 3 0 Z ı bya n 8 5 z i m mi 4 5 z i n a 2 4, 4 6 , 4 9 , 5 8 , 7 1 z i n a i ftirası 4 0 zinet 4 6 , 4 7 , 4 8 , 49 zorbalar 5 8 Z ü b eyr b . Avvam 6 1 , 63, 64 Z ü h a n e 73, 75, 8 0 Zühaneliler 80