Halifelik Tarihine Giriş
 9750055209

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

HALİFELİK TARİHİNE GİRİŞ (Başlangıçtan IX. Asra Kadar)

Doç. Dr. Mehmet Azimli

D O Ç . DR. M E H M E T A Z İ M L İ 1968

yılında

ilkokulunda,

Konya'da

orta öğretimini

doğdu. Konya

İlköğretimini İ.H.L.de

1 9 9 1 ' d e Selçuk Ün. İlahiyat Fakültesinden Aynı üniversitede 1994'de '"Abbasi isyanlar"

adlı

çalışmasıyla

"Halifeliğin

Kurumlaşması"

tamamladı.

"Abbasiler

çalışmasıyla

2005

yılında

dönemi

yüksek

Doçent

tamamladı.

mezun Şii

oldu.

karakterli

lisansını,

adlı çalışmasıyla Dönemi

Sille

1999'da

doktorasını

Babek

İsyanı'''

adlı

oldu.

1991-98

yılları

arasında O r d u - U l u b e y İ.H.L. de ve Konya-Karapınar İ.H.L. de öğretmenlik yaptı. Halen, 1998 de Araştırma Görevlisi olarak girdiği Dicle Ün. İlahiyat Fakültesinde İslam Tarihi Anabilim Dalı başkanı olarak çalışmakta olan Azimli, evli ve iki çocuk sahibi olup Arapça ve İngilizce bilmektedir.

HALİFELİK TARİHİNE GİRİŞ (Başlangıçtan IX. Asra Kadar)

Doç. Dr. Mehmet Azimli

ö öykü-

© öykü Kitabevi Kasım 2005 ISBN 975-00552-0-9 Görsel Tasarım Öykü

• Baskı Dizgi Ofset • KÜTÜPHANE BİLGİ KARTI - Cataloging in Pubiication Data (CİP) AZİMLİ, Mehmet HALİFELİK TARİHİNE GİRİŞ (Başlangıçtan IX. Asra Kadar)

• ANAHTAR KAVRAMLAR - key concept.s L Hilafet, 2. Sakife, 3. Saltanat, 4. Şura - The Caliphate, - Sakifa, - Sultanate, - Council

M.Muzaffer Cad. Kürkçü Mah. Rampalı Çarşı P/100 Meram/KONYA Tel: 0332 350 23 55 • Genel Dağıtım Yeni Zamanlar Dağıtım Alemdar Mah. Himaye-i Eftal Sok. Aydoğmuş Han No:7/G Cağaloğlu/İSTANBUL Tel.-Fax: 0212 511 37 86

Çalışmamı, benim yetişmem için her türlü katlanan anne-babama

fedakarlığa

ve on bir günlük iken TOPRAĞA

DÜŞEN

CEMRE'YE (Kızıma) ithaf ediyorum.

İÇİNDEKİLER KİSALTMALAR ÖNSÖZ

I

GİRİŞ HİLAFETİN A N L A M ÇERÇEVESİ I- HİLAFETİN A N L A M İ II- HALİFE İÇİN K U L L A N İ L A N SIFATLAR

4

BİRİNCİ B Ö L Ü M HİLAFET K U R U M U N U N TEORİK TEMELLERİ

13

1-HİLAFETİN MAHİYETİ A. Hilafetin

13

nînî Temelleri

13

B. Hilafet ve Dînî Temsil ilişkileri

23

II- HALİFELİĞİN Ş A R T L A R !

33

A. Lazımı Şanlar

33

n. Tahsini Şartinr

34

C. İhtilaf Edilen Şartlar

34

III- HALİFELİK K U R U M U N U N O L U Ş U M U V E YAPİLANMASİ

43

İKİNCİ B Ö L Ü M RAŞİT HALİFELER DÖNEMİ

63

1 - K l U T A S OLAYI

63

II- HZ. EBUBEKİR'İN HALİFELİCE SEÇİLMESİ

67

A. Sakife Toplantısı

6K

B. Vasiyet ve Atanması

7S

C. H i l a t o i

86

III- HZ. Ö M E R ' İ N HALİFELİCE SEÇİLMESİ

89

A. Hilaleti

93

IV- HZ. O S M A N ' I N HALİFELİĞE SEÇİLMESİ

101

A. Hilafeti V- HZ. A L İ ' N İ N HALİFELİĞE SEÇİLMESİ A. Hilafeti VI-TAHKİM OLAYI

H)6 t

112 114 117

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM S A L T A N A T DÖNEMİ I- EMEVİLER A. Halifeliğe Atanmaları

129 136 136

B. Cabiye Toplantısı

144

C. Ycinetim Tarzları

149

11-ABBASİLER

169

A. Halifeliğe Atanmaları

170

B. Yönelim Turalan

174

SONUÇ

184

BİBLİYOGRAFYA

187

KISALTMALAR Age.

: Adı geçen eser

Agm.

: Adı geçen makale

Ank.

: Ankara

A. Ü. i . F. D .

: Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi

b.

: Bin

BMM.

: B ü y ü k Millet Meclisi

Bkz.

: Bakınız

Byy.

: Baskı yeri yok

C.

: Cilt

Derg.

: Dergisi

D . G. î . T

: Doğuştan G ü n ü m ü z e Büyük İslâm Tarihi

DİA

: Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi

E. P

: T h e Encyclopaedia of İslâm (II. Baskı)

Fak.

: Fakültesi

H.

: Hicrî

Hz.

: Hazreti

î . A.

: İslâm Ansiklopedisi ( M . E. B )

İst.

: İstanbul

M.

: Miladî

Mat.

: Matbaası

M . Ü.

: M a r m a r a Üniversitesi

s.

: Sahife

thk.

:Tahkik

trc

: Terceme

vs.

: Vesaire

vd.

: Ve devamı

Yay.

: Yayınları

ÖNSÖZ Bu çalışma, m o d e m dünyada oldukça tartışılan ve İslam siyaset

düşüncesinin

konusunda amacını

odağım

asırlardır

sürmekte

taşımaktadır.

geçirilirse,

olan

tartışmalara

Müslümanların çok

bir

tarihi

olan

bir çok

tartışma

katkı gözden İslâm

çıkan

en

siyasî

kurumu

konusu

ortaya

süreçte

hilafet

problemlerinin "halîfelik sorunu" olduğu görülecektir. tarihinde

tarihi

oluşturan

mezhep,

halîfelik

meselesi

üzerinde yapılan münakaşalardan d o ğ m u ş , bu siyasî ve dînî gruplar hilafeti ele geçirmeye çalışmıştır. Halifelik k o n u s u n d a bir çok dinî-siyasî tartışma yapılmış ve y ü z binlerce kişinin kanı dökülmüştür. Hilafet

meselesinden

dolayı

ana

bünyeden

ayrılışı gerçekleştiren

Şia, hilâfetin k i m d e olup

tartışması

farklı

yüzünden

bir

yapılanma

Haricîler de hilâfet tartışmaları sonucu kendilerini

ayırmışlardır.

Bu

gibi

bir

en

büyük

olmayacağı

içine

girmiştir.

İslam

toplumundan

çok

siyasî-itikâdî

mezhebin ilk varoluş sebebi, hilâfet meselesidir. Bu da siyasi istikrarsızlık doğurmuştur. Eğer hilâfet kurtimu, tarihi süreçte problemsiz bir şekilde yerini alabilseydi, İslâm fetihleri daha geniş alanlara kadar yayılabilir, İslam Medeniyeti ve Kurumları daha net bir şekilde kendini ortaya koyabilirdi; fakat hiçbir devletin engelleyemediği yeni dinin fetihlerini, maalesef hilâfet kavgaları engellemiştir diyebiliriz. Hz. P e y g a m b e r d e n sonra sahabelerin karşı karşıya kaldığı ilk önemli problem ve daha sonraki asırlarda da M ü s l ü m a n l a r arasında en b ü y ü k ihtilaf hilâfet konusu olmuştur. Sahabeler her şeyi bir kenara bırakıp, Sakife Toplantısı'nda öncelikle

bu

meseleyi halletmeye çalışmışlar ve hemen bir halîfe seçimine gitmişlerdir. Nitekim daha sonraki yıllarda da "en

yüksek

otoritenin tespiti" konusuna âzâmî ö n e m verilmiştir. Bu konu her meselenin üzerine çıkarılarak ele alınmıştır.

incelememize

konu olan halifeliğin

yaklaşık

bir

buçuk

asırlık d ö n e m i , gerek siyasal olaylar, gerek isyanlar ve fetihler açısından

İslam

tarihinin

en

zengin

zaman

dilimini

kapsamaktadır. Aslında bu kısa d ö n e m , sonraki çağlarda en fazla tartışılan, y o r a m l a n a n bir d ö n e m olmuştur. Hilâfetin bu tarihi süreci, araştırmacıların ilgisini ç e k m i ş , çeşitli açılardan inceleme k o n u s u olmuştur. Bu konu ü z e r i n d e farklı

açılardan

birçok

araştırmamızda birikimi

araştırma

öncelikle

aktardıktan

olmakla

halifelik

sonra

birlikte,

etrafmda

halifeliğin

biz

bu

oluşan

teorik

ilk bir buçuk

asırlık

serüvenini siyasi açıdan ortaya k o y m a y a çalışacağız. Araştırmamızda

tarihsel

olayları

aktarmaktan

çok,

olayların analizlerini y a p m a y a çalışacağız. Halifelik k u r u m u n u n ve halîfenin güçlü bir şekilde varlığını hissettirdiği bir d ö n e m olan, Hz. Ebijbekir'in

seçilmesinden

183/800 tarihine

kadar

m e y d a n a gelen olayları değerlendireceğiz. Yani Dört Halîfe, Emevîler

ve

Abbâsîlerin

ilk

yükseliş

dönemini

incelemiş

olacağız. Abbasilerin daha sonraki dönemleri B ü v e y h î ve T ü r k tesiri dönemleridir ki, halifelik kurumu bu d ö n e m l e r d e E m i r ü ' I Ümeralık gibi kurumları bünyesine alarak önceki hayli

farklılık

kapsamı

arz etmektedir.

Bu d ö n e m l e r

dönemden

araştırmamızın

dışındadır. Ayrıca Fatımîlerin 2 9 7 / 9 0 9 ' d a ,

Emevîlerinin

316/929'daki

hahfelik

iddiaları

da

Endülüs kronolojik

olarak incelediğimiz tarih diliminin dışında kalmıştır. Çalışmamız,

1999

yılında

doktora

çalışması

olarak

"Halifeliğin K u r u m s a l l a ş m a s ı " adı ile hazırlanmıştı. T e z i m i z d e bölümler

arası

yer

değişikliği

dışında

ilave

veya

eksiltme

y a p m a d a n , teorik bölümleri ilk bölüm olarak düzenleyip geri kalan bölümleri de kronolojik hale getirdik. B u n d a k i a m a c ı m ı z , o k u y u c u açısından, halifelik olayının tarihsel süreç içerisindeki d u r u m u n u n daha iyi anlaşılabileceği cİLişünccsi olmuştur. Yeni düzenleme

ile çalışmanın

adının

•Halifelik

Tarihine

Giriş"

şeklinde olmasını ve bu şekilde yayınlanmasını U}'gun bulduk. ///

. Bu

çalışmanın

her

aşamasında,

istişarede

bulunup

fikirlerinden istifâde ettiğim danışman h o c a m P r o f Dr. İsmet Kayaoğlu'na, Abdurrahman

önemli

katkılarından

Acar'a, çalışmanın

dolayı

redaktesini

Doç. yapan

Dr.

Mevlüt

Ö z d e m i r ve Kenan B o z k u r t ' a , çalışmam sırasında müsvetteleri okuyarak yaptığı katkı ve ayrıca sabır ve fedakarlığından dolayı değerli eşim H ü l y a ' y a , saygı ve teşekkürlerimi sunmayı zevkli bir görev addediyorum. D o ç . Dr. M e h m e t A Z İ M L İ Diyarbakır 2 0 0 5

IV

Mehmet

Azimli

GİRİŞ

HİLAFETİN ANLAM ÇERÇEVESİ I-HİLAFETİN ANLAMI A - Sözlük A n l a m ı zıddı

olarak

"başkasının vekili olmak, onun yerini tutarak temsil

Hilafet,

vekâlet

kelimesi

gibi

asaletin

etmek"

demektir. Halife de benzer bir şekilde "asilin yerine gelip ona vekalet e d e n . " anlamında kullanılmıştır. Bu kelime, sözlükte; "Kendisinden

sonra

ölümü

veya acziyeti

yerine

geçtiği

başkası geçen" Türkçe'de anlamındaki

arkasından sebebiyle

kimsenin

gelen,'

yerine

onun yerine

yapmış

geçen,

birinin

temsil

eden, ^

geçip

olduğu

işi yürüten,

yerine

anlamlarına gelmektedir.' kullandığımız "kalfa"

kelimesi,

"ustanın halife

yerine kelimesinin

geçen" Türkçe

fonetiğine uyarlanmış şeklidir.* Kelimenin çoğulu "halaif

ve

"/îM/e/a"dır.s K u r ' a n ' d a "halife"

da

iki, "halâif

dört, "hulefâ"

üç yerde geçmektedir''' ve bu ayetlerde halife kelimesi insandan önce yaşayan: "Melek yerine

geçen"

veya

meleklerin

m a n a s ı n d a veya: "Daha

dışındaki önce

yaşayan

varlıkların insan

' Rağıb Isfehânî, Müfredat, İstanbul, 1986, 222. 2 İbn Manzur, Lisanü'l-Arab, Beyrut, 1990, IX , 82. ^ Kalkaşendî, Subhu'l-Aşâ, Beyrut, trz. V, 417; M. Said Şimşek, "İnsanın Halifeliği", Bilgi ve Hikmet, İstanbul, 1995, sayı; XII, 110. ^ M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kuran Dili. İstanbul, 1993, I, 259. ^ Isfehânî, 222. " Bkz. Bakara; 30, Sâd ; 26, Enam ; 165, Yunus; 14, 72, Araf ; 69, 74, Nemi ; 62.

Halifelik Tarihine Giriş nesilleri"

anlamında kullanılmıştır.- Bu durumda vekilin kıymet

ve şerefi, asilin şeref ve derecesine uygun olacaktır. B- T e r i m Anlamı Hilafetin ıstılah anlamını aktarmak için klasik ve çağdaş bilginlerimizin

taritlerini genel olarak toparlarsak

şöyle bir

tanım yapabiliriz. "Görevi, İsiam'm hül^ümlerini uygulamalı ve

dini

muhafaza

peygamber kişinin

adma

başmda

etmek yönetip,

olan,

din

yürüten

bulunduğu,

ve

dünya

kimseye

geçerliliğini

işlerini

halife,

bu

kaçmılmaz

o l u ş u n d a n alan k a m u otoritesine de hilafet denir.'"^

^ Kurtubî, el-Câmiu li-Alikâmi'l-Kııran, Mısır, 1982,1 , 264. ^ Yazır, I, 259. Yukarda özetle verdiğimiz Hilafet ve Halife tarifini, klasik ve çağdaş bilginler şu şekilde yapmaktadırlar; Meşhur Arap filologu, îbn Manzûr'un tanımı şu şekildedir: "Hilafet, din ve dünyanın bekçiliğidir." İbn Manzur, IX, 82; İslam tarihinin siyaset bilimcilerinden Maverdî'nin tarifi ise daha detaylıdır: "Hilafet, dinin korunması ve dünyaya ait işlerin idaresi konusunda, nübüvvetin yerine geçmek üzere konulan bir müessesedir." Maverdî, Ebu'l-Hasan, el-Ahkânüi's-Sultaniyye, Kahire, 1406, 5; İbn Haldun, hilafeti, "Dini korumak ve dünya işlerini dine uygun olarak idare etmek hususunda şeriat sahibine uymaktır." olarak tanımlamaktadır; İbn Haldun, .Mukaddime, trc; Zakir Kadiri Ugan, İstanbul, 1989, I, 481; Hilafet konusunda müstakil bir kitap yazmış olan Reşid Rıza; "Halifelik, din ve dünya işlerinin başkanlığıdır. " şeklinde bir tarif getirir; Reşid Rıza, el-Hilafe, Kahire, 1988. 10; Hilafetin dini bir konu olup olmadığı konusunda en şiddetli tartışmaları yapan Ziyauddin Rayyıs'ın hilafet tarifi şu şekildedir: ''Hilafet, yasası/kanunları islam 'm hükümleri olan yönelim biçimdir. " Ziyauddin Rayyıs, islam Siyasi Dü.şünce Tarihi, trc; Ahmet Sankaya, İstanbul, 1990, 67; Hz. Peygamber dönemi idari kurumlarını inceleyen Kettânî, hilafeti "Din ve dünya işlerine bakmakla yükümlü yönetim biçimidir. Yöneten kişiye peygambere halef olduğundan halife denilmiştir." şeklinde tarif etmiştir; Kenanî, et-Teratîbü'lfdariyye, trc; Ahmet Özel, İstanbul, 1990, 1, 81; Çağdaş hukukçularından Abdülkadir Udelı: ''Hilafet, imamet ve mülkle eş anlamlıdır. Devlet başkanlığı anlamına gelir " şeklinde tarif eder. Abdülkadir Udch, İslam ve Siyasî Durumumuz, trc;

Mehmet Bu

anlamda

halife,

Müslüman

Azimli

kültüründe

"devletin

başmdaki kişi" a n l a m m d a kullanılmış, bu şekilde

yaygınlık

kazanmış, halife denilince "devlet b a ş k a m " anlaşılır olmuştur. M ü s l ü m a n toplumların başında bulunan kişi ile özdeşleşmiş, ona

alem

olmuş

ve

onun

başında

bulunduğu

kuruma

da

"Hilafet" denmiştir. I" İslam Tarihi boyunca M ü s l ü m a n toplumların

idaresinin

başındaki yöneticiler için halife unvanının dışında, " İ m a m " , "Emirü'l-Müminin" İslam

tarihi

gibi

boyunca

unvanlar en

da kullanılmıştır;"

yaygın

olarak

kullanılan

fakat ve

M ü s l ü m a n l a r arasında en yüksek otorite olarak anlaşılan unvanı karşılayan kelime "halife" kelimesidir.

Heyet, İstanbul, 1989, 130; Bu tanımlamaların yanında son yüzyılda İslam siyaset bilimi konusunda eserler veren diğer bazı bilginlerimizin tarifleri dc şu şekildedir; "Hilafet ile, din ve dünya işlerini Rasülullah adına idare eden ve yürüten kamu otoritesi kastedilir." Huriye Tevfik Mücahid, Farahî'den Abduh'a Siyasî Düşünce, trc; Vecdi Akyüz, İstanbul, 1995, 60; Vecdi Akyüz, Kur'ân-ı Kerîm'de Siyasî Kavramlar, İstanbul. 1998, 130; "Hilafet İslam'ın getirdiği hükümleri uygulamak, ümmetin velayetini almak, sınırları korumak, dini mulıafaza etmektir."; Muhammet Halidî, Mealimü'l-Halife, Amman , trz., 22, 26; "Hilafet, Din ve dünya işlerini Hz. Peygamber adına yürütmektir" Hasan İbrahim Hasan, Ali İbrahim Hasan, en-Nuzumil'ltslâmiyye. Kahire, 1970, I I ; Ali Hüseynî Harputlî, İslam ve'l-Hilafe, Beyrut, 1979, 29; "Geçerliliğini kaçınılmaz oluşundan alan, geleneksel siyasi otorite teorisinin aksine lıilafet, Hz. Peygamber'in kurduğu siyasi otorite teorisidir." Ahdüvehhab Efendî, Nasıl Bir Devlet, trc; Hasan Kösebalaban, İstanbul, 1994 , 35. "* Muhammet Halidî. 22. '' Muhammet Esed, İslam 'da Yönetim Biçimi, trc; M. Beşir Eryarsoy, İstanbul, 1988, 128.

Halifelik Tarihine Giriş I I - H A L İ F E İÇİN K U L L A N I L A N S I F A T L A R A-Halifetullah Hz. Peygamber, h e m bir nebî, hem de M e d i n e toplumunun lideri idi. O, Allah'tan aldığı vahiylerie toplumunu idare ediyor, vahiy gelmeyen konularda sahabelerle istişare ederek bir karara varıyor

ve

bunu

uyguluyordu.

Hz.

Peygamber'in

vefat

etmesiyle M e d i n e T o p l u m u , aralarında istişare edip içlerinden Hz. E b u b e k i r ' i kendilerini yönetmeye en layık olan

kimse

bularak halife seçtiler ve böylece ilk halife seçilmesi

olayı

gerçekleşti. Hz. Ebubekir, halife seçildikten sonra bazı sahabeler, ona hitaben "'Halifetullah-Allah

'ın halifesi-"

şeklinde bir hitapta

bulununca, o bu sıfatı kabul etmeyerek; "Ben Allah'ın Peygamberin

halifesiyim."

Rasulillah-Allah

demiş

Resulü'nün

ve

Halifesi-"

kendisine:

değil, "Halifet-ü

denilmesini istemiştir.'^

O , bu tavrıyla yerj'üzünde Allah'ı temsil etmediğini, sadece Hz. P e y g a m b e r ' i n getirdiği mesajın bir takipçisi olduğuna vurgu y a p m a k istemiştir. İlk

Dört

Halife

döneminden

''Halifetullah"

lakabını

yöneten

"Allah'ın

şahsa

konusunda

bir

almaları

tartışma

Müslümanların

işlerini

denilebileceğini

belirterek,

sonra

üzerine'^

halifesi"

yöneten delil

Müslümanları

denilip

oluştu.Bir şahsa olarak

Emevîlerin

denilemeyeceği kısım

"Allah'ın da,

bilginler Halifesi"

Kur'an'ın

şu

ayetlerini getirmişlerdir; "Allah yaratacağım

meleklere:

"Ben

yeryüzünde

bir

halife

" dedi. "'^

İbn Sad, et-Tabakâtü'l-Kiibrâ, Beyrut, 1986, III, 183. Sourdel D., "Khalife", Encyclopedia of İslam, Leiden, 1978, IV, 937. Bkz. İbn Teymiyye, Minhâcus-Sünne, Mısır, 1321,1, 134. Bakara Suresi, 30. 4

Mehmet "O (Allah);

sizi yetyüzünün

"Ey rıvuı.

İnsanlar

seniyeıyüzünde

halife

halifeleri

arasında

Azimli

yapandır.

hak ile hiikmedesin

diye,

kıldık."

İbn A b b a s ' ı n da aralarında bulunduğu'** bu görüş sahipleri halifelerin, A l l a h ' ı n vahiylerini u y g u l a m a y a çalıştıkları için b u unvanı kullanabileceğini belirtmişlerdir.''' Bir kısım bilginler ise halifeler için "Allah'ın

Halifesi"

sıfatının kullanılmasına karşı çıkarak^» "ölene, k a y b o l a n a halef olunabileceğini, olmadığını"-'

ancak

Allah

için

bunun

söz

belirtmişlerdir. Bu görüşte olanların

delili,22 -daha önce aktardığımız- Hz. E b u b e k i r ' i n "Halifetullah" Peygamberin

konusu en

güçlü

kendisine:

diye hitap eden kimseye: "Ben Allah'ın halifesiyim."

şeklindeki

sözüdür."

Bu

değil. görüşte

olan bilginler, ilk görüş sahiplerinin delilleri olan ayetleri şu şekilde

yorumlamışlardır:

"Bakara

Suresinin

30.

ayeti,

y e r y ü z ü n d e insandan önce varolan varlıklara işaret etmektedir. İnsan da bu varlıklara veya meleklere halef olmaktadır. B u n d a n dolayı ayetteki halife kelimesi, insanın y e r y ü z ü n d e kendinden önceki varlıklara halef olması anlamında kullanılmıştır. E n a m S u r e s i ' n i n 165. ayeti ve benzeri bir çok ayetlerde, bir kavmin yeryüzünde

kendinden

önce yaşayan

diğer kavimlere

halef

olması anlatılmaktadır. Sad Suresi 26. ayette ise, Hz. D a v u d ' u n yeıyüzündeki

hükümdarlığı

anlatılmaktadır.

Dolayısıyla

"''Enam Suresi, 165. Sad Suresi, 26. " Fahreddîn Razî, Mefatîhu'l-Ğayb, Beyrut, 1990, I, 381; İbn Teymiye, I, 134; Kurtubi, I, 263. I'; • "^Maverdî, 15. 20 ' Abdurrahman Hebenneka Meydanî, "Heli'l-lnsanü Halifetü'nAniliahi fi Arzihî", Mecelletü Bıthusü'l- İktisadi'l-Lslâmî, byy, 1911, 77; Muhammet Halidî, 32. İbn Haldun, I. 482. " Maverdî, 52. ^•Mbn Sad, 111, 183.

Halifelik Tarihiııe Giriş sultanların

"Halifetullah"

unvanının

halifeler

tarafından

kullanılması konusunda delil alınamaz." 24 Görüldüğü halife

üzere

kelimesine

kaynaklanmaktadır. "yeryüzünde

Allah'ın

tartışma, farklı

farklı

görüş

anlamlar

Aslında

sahiplerinin,

yüklemelerinden

"Halifetullah"

emirlerini uygulayan

unvanı

kişi"

anlamında

kullanılsa, bir mahzuru olmasa gerektir. Ancak, Emevî ve Abbasî halifeleri, yaptıkları zulümlerini perdelemek ''Allah'ın

için "Emirü'l-Müminin" Hali/esi"

unvanını

unvanını

E b u b e k i r ' i n kullandığı "Halifet-ü

terk

kullanmıştır.-' Rasûlillah"

kullanmaya başlattığı "Emirü'l-Müminin"

ederek,^'

Artık

ve Hz. Ö m e r ' i n

sıfatı yerine, kendini

dinin koruyucusu olarak gören halifeler,2« "Halifetullah" benzer anlamdaki "Zillullahifı'l-Arz"

Hz.

ve "Sultânullahifi

veya Arzihî"

gibi2'^ sıfatlan kullanmıştır.'" Saltanat döneminin başlamasıyla, bu tabir kullanılarak sultanlara bir tür kutsallık k a z a n d ı n h y o r , sultanların

yaptıkları

her

icraat,

Allah

adma

sayılmaya

başlanıyor ve dolayısıyla sultanlar eleştirilemiyordu. Ç ü n k ü bu sıfatı yüklenen kişi, Allah adına(!) iş yapan birisiydi. Böyle olunca da "Allah adına aldatma" gerçekleşebiliyordu.^' Bir şeyi Allah için y a p m a k ayrı, Allah adına yapmak ise ayrı bir şeydir.

Maverdî, 52; Thomas, Arnold. The Caliphate, London, 1965, 45; Bkz. Şimşek, agm., 110; Avcı, agınd., XVII, 540. Hamilton Gibb, İslam Medeniyeti Üzerine Araştırmalar, trc; Heyet, İstanbul, 1991, 161. Sourdel, IV, 937. Bkz. Süleyman, Uludağ, "Halife", DİA., XV , 299; Şimşek . agm., UO. -* Mehmet Niyazi, İslam 'da Devlet Felsefesi, İstanbul, 1990, 1. "'^ Enver Rifaî, İslam, Hazaratühü ve Nizamühü, Beyrut, trz., 92; Sourdel, agm., IV, 937. Bernaid Lewis, Tarihte Araplar, trc; H. Dursun Yıldız, İstanbul, 1979, 100; Casim Avcı, "Hilafet", DİA, İstanbul. 1998, XVII, 540. Lokman Suresi, 33. ayetin tefsiri konusunda Bkz., Mevdudi, Tefhimiı'l Kuran, trc; Heyet, İstanbul, 1995.

Mehmet Azimli Herkes

Allah

için bir şeyler yapabilir.

Ama

hiçbir

kimse

A U a h ' m admı kullanarak A l l a h ' m görevlendirdiği yetkili kişi sıfatıyla

başkalarını

din

adına

sömürme,

itaat

altına

alma

hakkına sahip olamaz. Bu mantık örgüsü dahilinde, insana " A l l a h ' ı n denilmesi

uygun

görülemez.

Çünkü

Allah'ın

adını

kullanarak

yaptıkları

örtmelerine

sebep

olmuştur.'2

bu

mantık,

Saltanat

halifesi" halifelerin

olumsuz

icraatları

dönemi

halifeleri,

arzularına uygun olan bu sıfatı isteyerek kabul etmişler, hesap sorulamaz yöneticiler olarak " y e r y ü z ü n d e Allah adına verdiklerini"

söyleyerek,

kendi

yetkilerini,

karar

Allah'ın

iradesi

s a y m ı ş l a r d ı r . " K u r ' a n - ı Kerim, bize her insanın yaptıklarından sorumlu olduğunu, peygamberlerin bile sorguya

çekileceğini

bildirirken'" halifeler, "Halifetullah", "Zıllullah" gibi

sıfatlar

kullanarak, halifenin mesul olmadığı, m a s u m ve insan üstü, icraatlarından

hesaba

çekilmeyen

birisi

olduğu

kanaatini

y a y m a y a çalışmışlardır. Sonuçta istediklerini halka kolaylıkla dikte

ettinnişlerdir.

Bu

mantığı

destekleme

adına

P e y g a m b e r ' i n dilinden hadisler bile uydurulmuştur: yeryiiziitule

Allah'ur

ona ikram

eder.

eder."""^ Hz.

gölgesidir.

Ebubekir'in

bu

sıfatı

dayatmada

bulunacağı

"Sultan,

Kim ona ikram ederse Allah

Kim ona ihanet

halifelerin

Hz.

ederse

Allah

"Halifetullah"

kullanarak,

kendi

endişesinden

da ona

sıfatını

reddetmesi,

icraadarını

dolayı

da

ihanet

olabilir.

halka İslâmî

konularda hassasiyetiyle ünlü E m e v î halifesi Ö m e r b. Abdülaziz de, bu sıfatı kullanmayı reddetmiştir.^'^'

Bkz. Enam Suresi. 57. " Bkz.Ahmet Akbulut, "K. Kerim Açısmdan Egemenlik Meselesi", İslamî Araştn-malar, Sayı 3-4, Ankara, 1995, 151. Bkz. Araf Suresi. 6. l'lbanî, Muhammed Nasıruddîn, Silsiletü'l-Ebadîsii'z-Zaîfe ve'lAlcKfıa, Riyad, 1988, IV, 160, Hadis No: 1661. Muhammed Abdulkadir, en-Nizamii'.t-Siyasî fVl-İslâm, Amman, l'>86, 177; Bernard Lewis, İslam'm Siyasal Dili, trc; Fatih Taşar,

Halifelik Tarihine Giriş B-Emirü'l-Müminin Hz. P e y g a m b e r ' d e n sonra, onun yerine geçen kimselere halife

denildiği

Müminin

gibi

de

aynı

anlamda

denilmiştir.^**

kullanılan,^"

Emiru'l-

kelimesi,

Cahiliyye

Emir

D ö n e m i n d e ordu k o m u t a m ve lider anlamında kullanılıyordu.''^ Nitekim Araplar, Peygamberimize âe,:"Hicaz hitap ediyorlardı.*' Emir kelimesinin kullanımı

Hz.

Peygamber

Eıniri"

şeklinde

İslam tarihindeki

döneminde

Abdullah

b.

ilk

Cahş'ın

k o m u t a ettiği Batn-ı N a h l e Seriyyesinde g e r ç e k l e ş m i ş t i . H z . Ehuhek'ır:"Halifet-ü

Rasûlillah"

unvanını

kullanmayı

ederken, Hz. Ö m e r ' i n daha çok "Emiru'l-Müminin" kullandığım,

Hz.

Osman

ve

Hz.

Ali'nin

tercih lakabını

de

bu

sıfatı

benimsediğini görüyoruz. Daha önce de belirtildiği gibi Hz. Ebubekir, halife olunca kendisine "Allah R e s u l ü ' n ü n halifesi" anlamına gelen: ü Rasulullah"

denmişti. Hz. Ömer, halife

halifet-ü

Rasûlillah"

yani

"Allah

halifesi"

lakabını

kullanmaya

o\mc?L:"Halifet-ü

Rasulu'nun

başladı;

fakat

halifesinin bu

kullanımı zor olunca, bazı sahabeler, Hz. Ö m e r ' e : Müminin"

"Halifet-

unvanın "Emirü'l-

d e m e y e başladılar.'*^ Ebu M u s a Eşari, Hz. Ö m e r ' e

yazdığı m e k t u b u n d a kendisine bu şekilde hitap etmişti. D a h a sonra A d i y b. Hatim, Muğire b. Şube, A m r b. A s da, Hz. Ömer'e

böyle

hitapta

bulundular.

O

yıllarda

Kadisiye'de

1992, 72; Patricia Crone and Martın Hinds, God's Caliph, London, 1986, 6-7 . Amold, 39. Hasan İbrahim Hasan, Ali İbrahim Hasan, 22. Bkz. İsfahani, 30; İbn Haldun, I, 58; Hasan İbrahim Hasan, Ah İbrahim Hasan, 20. Hasan İbrahim Hasan, Ali İbrahim Hasan, 22. Amold, 32. ^- İbn Sad, III, 183. 8

Mehmet

Azimli

k o m u t a n l ı k yapan Sad b. Ebi V a k k a s ' a da bu u n v a n verilmişti.••^ B ö y l e c e bu kullanım yaygınlaştı. Dört

Halifeden

merkezinden

ayrılıp

sonraki bağımsız

yıllarda olan

daha

emirler

de

çok

hilafet

bu

unvanı

kullandılar.'''' Bunların arasında Endülüs Emevîleri v e Kuzey A f r i k a ' d a devlet kuran İdrisiler de

bulunmaktadm-t^ Saltanat

d ö n e m l e r i n d e halifeler bir çok lakaplar edinince artık b u lakabı ö n e m s e m e z oldular. C-İmam İmam, kelimesi daha çok dînî aktiviteleri gerçekleştirenleri çağrıştırmaktadır.

Halifelere

d e verilebilen

b u unvanı

Ehl-i

Sünnetten daha çok, Şia ön plana çıkarmıştır.-"" Halifenin dînî b o y u t u n u " İ m a m " unvanı temsil ederken, " E m i r t i ' l - M ü m i n i n " dünyevi b o y u t u n u temsil etmiştir denilebilir.''"' İlk

halifelerde

görmüyoruz.

Daha

"İmam" çok

namaz

unvanının kıldıran

kullanıldığını kişi

anlamında

kullanılmaktadır;-*" fakat ilginçtir ki bu unvan K u r ' a n ' d a n a m a z kıldıran kişi anlamında kullanılmamaktadır.'''^ Bu tabir Ş i a ' d a doğa üstü güce d ö n ü ş m ü ş ve saklı imam fikrini geliştirmiştir.^" Şia, " o n iki i m a m " fikrini ortaya atarak. D ö r d ü n c ü Halife Ali ve o n d a n sonra oğlu H a s a n ' a " İ m a m " lakabını vemiiştir. Sonraki yıllarda

peygamber

nesli

adına

hareket

ettiğini

bildiren

NVensinck, A. J . , "Emirü'l-Müminin", /. A. İstanbul, 1990, İV, 263. Arnoid, 32. Mustafa F-ayda, "Emr", DİA., İstanbul, 1995, XI, 157; Ayrıca bkz. Mehmet Azimli, "Ehl-i Bcyt'in Kurduğu İlk Devlet; îdrisîler", Dicle Üniversitesi İlahiyat Fak. Dergisi, cilt,V, sayı, I, Diyarbakır, 2003. •*'' Ali Hüseyni Harputli, el-İslam ve'l-Hilafe. Beyrut, 1979, 48. Arnoid, 33. W. İvanow. "İmam" İ A., V, 981. Amold, 34. Hugh Kennedy, The Umeyyed Caliphate, New York, 1986, 124; Arnoid, 40.

Halifelik Tarihine Giriş Abbasilerin ilk halifesi es-Seffah'ın abisi İbrahim bu lakabı benimsemişti.

Seffah

ise

"Emirü'l-Müminin"

lakabını

benimsemişti.^! Bu unvan, Zeyd b . Ali ve e n - N e f s ü ' z - Z e k i y y e gibi

peygamber

nesli

adına

hareket

eden

kimselere

verilmiştir. Daha sonraki yıllarda Şia'ya karşı

de

olduklarından

Abbasiler bu unvanı terk etmişlerdi. Şia'ya yaklaşmaya çalışan Memiın ise bu unvanı kabullenmişti.''D-Halifenin lakapları Halifeler, E m i r u ' l - M ü m i n i n

ve İmam unvanları

dışında

başka lakaplar da kullanmışlardır. Halifelerin çeşitli unvanları kabuUenmelerindeki

en

büyük

amaç,

hakimiyetlerini

pekiştirmek ve artırmaktı. Ancak, ilginçtir unvanlar arttıkça, halifelerin

hakimiyetleri

ve kudretleri azalmıştır. Bizans

ve

Sasaniler'in taklit edilmesi ile oluşan bu unvan edinme çabası, daha çok halifelerin zulümlerini perdelemeye yönelikti. Şimdi bu unvanlardan bazılarını nakletmek istiyomz. 1-Emevî Halifeleri M u a v i y e : Nasır li Hakkülah. 1. Yezid:

İmamü'l-Müslimin.

Mervan: Kaim bi Abdülmelik:

İmamü

Velid:

Hakkıllah.

Eminullahjmamii

Halifetü 'l-Milharak, I.

Halifetullah.

'l-İslam,

Cünnetü

'd-Din,

Halifetullah.

Halifetullah,

Enünullah,

Raillahi

fı'l-Arz,

'l-Mustafa.

Süleyman: Veliyyii'l-Hak, II. Ö m e r : Halifetullah,

Halifetü'l-Müharek,

Mehdi,

Mehdi.

İmamü'l-Miiharekİrnamü'l-

Adl.

Vaglieri, "Raşid Halifeler ve Emevîler", İslam Kültür Medeniyeti, trc; İlhan Kutluer, İstanbul, 1988,1, 116; Arnold. 4 1 . Abdülaziz Dûri, en- Nüzümü'l-İslamiyye. Bağdat. 1950, 47. 10

ve

Mehmet II. Yezid: Halifetullah, İmamü 'l-Miiharek. Hişam: Hıyarullah,

Veliyyü

İmamü 'I-Adi, İmamil

Halifetullah,

Eminullahi

Hakimu'l-Mustafa,

İmamü 'l-Mübarek

İmamü'l-Hüda,

'l-Mansur. fil-Arz,

Veliyyü'l-Hak.

İmamü'l-Vera,

İmamü 7 Adi,

11. Velid: Halifetü'l-Hak. Melikü'l-

Ahdillah,

Azimli

Rabhi'l-Cünud,

el-Ehvel. Halifetul-Efdal,

İmamü'l-Hüda,

Mübarek.

III.Yezid: Nakıs. II.Mervan: Hıniar, Kaim bi

Hakkıllah.'''^

Halifeler bu lakapları almakla birlikte bu lakaplar onlara kabile

ve

toplum

düzleminde

bir

önem

kazandırmamıştır.

Büyük olasılıkla bu lakapları onlara şairler, cuma

hatipleri,

kassas (vaizler) veriyordu, onlar da kabulleniyorlardı."''* İkinci Yezid

gibi

Halifetullah,

içki

İmamü 'l-Hüda nezdinde

ve

Kur'an'ı

dolaşan

birisi

ok tahtası yapan İkinci Velid

sefahat

gibiler

(Hidayet

itibar

alemlerinde

Önderi)

kazanmak

için

lakapları alıyorlarsa, halkın olabilir;

fakat

aldıkları

bu

lakaplar onlara itibar kazandırmamıştır. Halifelerin İslam ile bağı

azaldıkça

aralarındaki Abbasiler

İslamî

mesafe değişik

bu

unvanları şekilde

unvanlar

çoğalmıştır.

kapatılmaya

kullanma

işinde

İslam'la

çalışılmıştır. daha

da

ileri

gitmişlerdir. Hatta o kadar ki, halifeler gerçek isimleriyle değil de u n v a n l a n y l a tanınır olmuşlardır.

Hüseyin Advan, el-Emevîyyun ve'l-Hilafe, Dara'l-Ceyi, 1986, 15; Rifai. 42; Abdulkadir, 25; Cabiri, İslam'da Siyasal Ahi. trc; Vecdi Akyüz, İstanbul, 1992, 592, 656. •"'•'Bkz, Musa Bağcı, "Kader İnancmm Siyasetle İlişkisi ve Bıı ilişkilerin Hadis Uydurmadaki Rolü". Dicle Ün. İlahiyat Fak. Dergisi, Diyarbakır, 2000, 109.

Halifelik Tarihine Giriş 2-Abbasi Halifeleri Emevîlerden

sonra

gelen

Abbasi

halifeleri

kendilerine

kutsiyet kazandırması amacıyla lakaplarının sonuna lafzatullah eklemişlerdir.

Böylece

otoritelerini

güçlendirmeye

çalışmışlardır. Emevîlerden farklı olarak Abbasiler bu işi çok abartmışlar, hatta o noktaya gelmiştir ki, artık halifelerin orijinal adları bilinmezken, halifeler lakapları ile tarih kitaplarında yer almıştır.

Bazı

Abbasi

halifeleri

ve onlara verilen

lakaplar

şöyledir: Ebul A b b a s :

Sejfah.

Ebu Cafer: Mansur, Muhammed:

Sultânullahi

fi

arzihi.

Mehdi.

Musa: Hadi. Harun: Reşid.^' Halifeler bu lakap ve unvanların dışında şu lakapları da aldıkları olmuştur; Abd, Halil, Hassa, Husam, Mevla, M u h y i , M u i n , Nasır, Râdi, Sufı, Seyf, Sıddık, Sika, U m d e , Veli, Vezir, Yemin. . .

" Rifai, 92-93. Fayda, XI, 157.

12

Mehmet

Azimli

I. B O L U M

HİLAFET KURUMUNUN TEORİK TEMELLERİ

I- H İ L A F E T İ N M A H İ Y E T İ Hz.

Peygamber'den

sonra

Müslümanlarm

yüz

yüze

geldikleri ilk problem yönetim meselesidir."" Bu konu, hem o dönemde

ve

hem

sonraki

yıllarda

çok

önemli

bir

sorun

olmuştur.''*' İslam tarihi b o y u n c a ortaya çıkan bütün siyasî ve itikadı fırkalar hilafet kurumunu ele geçirmek için çok fazla istekli olduğundan"^'^ büyük siyasî ihtilaflar ortaya çıkmış ve bu ihtilaflar

sebebiyle

gerçekleşen

savaşlarda

binlerce

kişi

öldürülmüştür. Bu noktada İslam tarihinde bu kadar önem arz eden Hilafet k u r u m u n u n gerekli olup olmadığı

konusundaki

görüşlere ve İ s l a m ' d a k i yerine değinmek istiyoruz. A-Hilafetin Dînî Temeli İslamî m e z h e p v e fraksiyonlar, genelde halifenin gerekli olduğunu

belirtmişlerse

konusundaki halifenin

de,

İslam

tarihi

boyunca

hilafet

tartışmalar, halifenin gerekliliğinden daha çok,

özellikleri

konusunda

yoğunlaşmıştır.

Çünkü

her

toplum belirli bir düzen için lidere ihtiyaç duymaktadır. Buna karşın Mutezile ve Haricîlerden bazı bilginler teorik olarak halifenin

gerekli

olmadığını

savunup

"eğer

iyi

Müslüman

Nezih Eyubî, Arap Dünyasmda Din ve Siyaset, trc; Yavuz Alagan, İstanbul, 1993, 12. Ahmet Emin, Fecru'l-İslam, byy., 1970, 254; Câbirî, Arap Akhnm Oluşumu, trc; İbrahim Akbaba, İstanbul, 1997, 148. ^'^ Abdülkerim Hatib, el-Hilafe vel-tmame, Beyrut, 1975, 193. 13

Halifelik Tarihine Giriş olunursa kurulu bir düzene gerek yoktur"'-" demişlerse de bu görüşlerinin pratiğini ortaya koyamamışlardır/'' Bu b a ğ l a m d a Mûtezile'dcıı Bbûbekir Asam: "Halife

tayini

vacip

demektedir."^ Haricîler'den Necedât Fırkası: bir halifeye

ihtiyaçları

yoktur."

değildir."

"Müslümanların

demiştir."'

Bu istisnai şahıslar dışında Haricî ve Mtıtezili grupların geneli halifenin gerekliliğini savunmuşlardır. Hatta Haricilerin Şebibiyye kolu, kadının halifeliğini Klasik

İslam

bilginlerinin

çoğu

bile kabul ise,

etmektedir.'^''

halifenin

gerekliliği

k o n u s u n d a hemfikirdir. Bunların hepsinin görüşlerini u z u n c a sıralamak

yerine, sadece

istiyoruz.

İlk

dönem

iki tanesinin

siyaset

görüşüyle

bilimcilerinden

yetinmek

Ferrâ,

Sakîfe

o l a y ı ' n ı örnek göstererek, halifenin mutlaka gerekli olduğunu belirtmiştir.''^ İbn Haldun, halifenin gerekliliğini uzun anlatarak

bu

konuda

tarih

boyunca

icmanın

uzun

oluştuğunu

belirtmiştir. Bu

noktada,

Hz.

Peygamber'in

Medine

toplumundaki

liderlik k o n u m u n a ve Hz. P e y g a m b e r ' i n vefatında sahabelerin her şeyi, hatta Hz. P e y g a m b e r ' i n

cenazesini

bile bir

bırakıp halife seçmeye çalışmasına dikkat çekmek Hiçbir

sahabe

halife

olmaksızın

toplumsal

yana

istiyoruz.

hayatın

devam

edebileceğini belirtmemiştir.'^''' İlk iki halifenin de vefatlarından önce yerlerine bir halife bırakmaya çalıştıklarım

görüyoruz.

Ebu'I-Feth Şehristanî, el-Milel ve'n-Nihal, thk: Seyit Kilanî, Beyrut, 1975,1, 24. Bkz. SeyfeUin Âmidi, elfmame. Beyrut. 1992, 69 vd. Kurtubî, 1, 263; Bkz, Âmidî, 88. ''^ Şehristanî, I, 24. ^•^Abdülkahir Bağdadi, Mezhepler Arası Fark. trc; Ethem Ruhî Fığlalı. Ankara, 1991, 98-99; Bkz. İbn Teymiyye, es-Siyasetü'ş-Şer'iyye, Kahire, 1961, 14. ''^ Feriâ, el-Ahkâmu's-Sultaniyve. Kahire , 1406, 19. İbn Haldun, I, 483-484. " Rayyıs, 175; Bkz, Avcı, XVII, 540. 14

Mehmet İslâm tarihi boyunca u l e m a n m görüşü, hükümlerin

Azimli

icrasmm

ancak bir halife sayesinde gerçekleşebileceği noktasmdadır/'^ Hilafetin gerekliliği konusundaki tartışmalarm en yoğun yaşandığı d ö n e m X X . yüzyıldır. On dört asırdır d e v a m eden bir pratikten sonra, hilafet kurumunun ortadan kalkmasıyla birlikte, bu kurumla ilgili çok zengin bir literatür ortaya konulmuştur. Hilafet

konusundaki

tartışmaların

en b ü y ü ğ ü n ü

çağdaş

yazarlardan Mısırlı Ali Abdurrazık başlatmıştır. O, hilafeti konu alan

risalesinde

olmadığını, her

özetle:

izah

edilmediğini,'^'-' getirmediğim,

edildiğini;

hilafet

fakat

ile

yağdığını,

vücut bulduğundan kaynağı

alâkasının

böyle

bu

kurum

tarihte

geldiğini,

iktidarı

mutluluk başına

ihtiyaç

hep

olmadığını,

başına bela olan şer ve

yüzünden ele geçiren

ilgili konusu

Müslümanlara

bir kuruma

halifelik

din ile söz

Müslümanların

beri Müslümanların

öldürüldüğünü, kılıçla

hilafetin

kurumunun

hu kurum yüzünden

felaketlerin

konusunun

İslam

K. Kerim 'de Fatiha 'dan Nâs 'a kadar

şeyin

fesat

"Halifeliğin

her

devirde

denilince halifeler

gereği gibi araştırılamadığını...."'^^

halifelerin

akla

hep

yüzünden

kan hilafet

anlatır.

Yazarın vardığı sonuçların bazılarına katılmak

mümkün

değildir. Ç ü n k ü yazarın hilafet hakkında saymış olduğu bütün olumsuzluklar, hilafet müessesesi realitesini ortadan kaldırmaz. Ortada hilafet

diye tarihî bir gerçeklik vardır. Bu

tarihsel

kurumun eksiklikleri belirtilmelidir. A m a onu baştan beri zorba bir yönetim tarzı olarak ilân etmek m ü m k ü n değildir. Zira tarihte

kurumsallaşamadan

saltanata

çevrilen

bir

halifelik

Bkz. Maverdî, 5; Âmidî, 69. '''' Ali Abdurrazık, İslaında İktidarın Temelleri, trc; Ömer Rıza Doğml, İstanbul, 1995, 36. ™ Bkz. Ali Abdurrazık, 39,44, 52, 110. 15

Halifelik Tarihine Giriş k u r u m u görülmektedir. Meselenin bu yönü müellifin ettiği en önemli husustur.^' Ali

Abdurrazık'm

kaldırılmasından

zamanlama

hemen

sonra

olarak

kitabını

ihmal

hilafetin

ortaya

koyması

önemlidir. Kitap, içeriğinin yanı sıra, özellikle keskin üslubu nedeniyle İslam dünyasından çok sert tepki almıştır. Buna sebep de, yazarın tezlerini karışık sunması ve gelenekçilerin tepkileridir.

Kitaptaki

fikirler,

kışkırtıcı

bir dille

aşırı

sunulmuş

olmasaydı, dînî ve tarihî gerçeklere dayanan bu kitap, İslam dünyası tarafından farklı bir şekilde algılanabilirdi.'^ Sonuçta bu kitap, Ali A b d u r r â z ı k ' ı n E z h e r ' d e n atılmasına ve yargı yetkisinin elinden alınmasına sebep olmuştur.^' Ali Abdurrazık,

görüşlerini etkili sonuçlara dönüştürecek

firsatı

elde edememiştir.^'' O, bunu başarmak istemişse de gelenekçi Sünni tepki bunu imkânsızlaştırmıştır.'^ Ona karşı yapılan sert tepki bundan sonra yenilikçi ulemanın sebep

olmuştur.^''

reddiyelere Abdurrâzık'ın

karşı

Ali

Abdurrazık

çareyi

fikir

ise,

susmakta

bu görüşlerine yönelik

üretememesine

kendisine

yapılan

bulmuştur."' eleştiriler

Ali

ölümünden

sonra da d e v a m etmiştir.'»

" Bkz. Hamid, İnayet, Çağdaş îslami Siyasi Düşünce, trc; Yusuf Ziya, İstanbul, 1988, 25 vd. ^' Süleyman Uludağ, "İslam-Devlet İlişkileri", Türkiye Günlüğü, sayı. 13. Ankara, 1990,27. Fehmi Cedan, İslâm 'da Yönetim Tartışmaları, trc; Mehmet Yolcu, İstanbul, 1989, 13. Bkz. İnayet, 23. Bkz. Rayyıs, 202. Hamid İnayet, Arap Sivasi Düşüncenin Seyri, trc; Hicabi Kırlangıç, İstanbul, 1991,210. Cedan, 23. Bkz. Mehmet Azimli, "Hilafet Karşıtı bir kişi olarak Ali Abdurrazık ve Kitabı " İslam've Usulu'l-Hukm" Üzerine Bazı Mülahazalar", Marife, Konya , 2002, sayı; 3 sh. 55. 16

Mehmet

Azimli

Halifeliğin kaldınldığı yıllarda T ü r k i y e ' d e benzer iddialar, yeni

kurulan

tarafından

meclisteki

kurumundan

mahsus

bir kurumun

olduğunu,

Seyit

Bey hilafet

Dört

Halife

dönemlerde

böyle

belirtmiştir.'*" O yıllarda B ü y ü k

( B M M ) yayınladığı

uygulanan

olan

hilafetin daha sonraki

olamayacağını"

Millet Meclisi'nin

biri

Seyit Bey: "Kur'an'da

bahsedilmediğini/"

Dönemi'ne

kadar

mebuslardan

ileri sürülmüştür.

saltanat

türünün

bir kitapta,

Kur'an'la

şimdiye

yasaklandığı

anlatıldıktan sonra, şu görüşlere yer verilmiştir: "Hilafet konuda

dinî

İslam'da

olsaydı,

Hz.

olmaktan hiçbir

Bir

kısım

bu

hali/eliğin

Kur'anda

meseledir.

Halifelik

konuda

dinin

açıklama

Bu

aslından

yapardı.

Bu

bulunmamaktadır.

bilginler,

"halifelik

dünyevî ^ bir

nass yoktur.

Peygamber

konuda şer'i bir bildiri

mahiyette,

öte

yukarıdaki

realite

olarak

geçmediğini"

görüşleri siyaseten

destekler varsa

da,

belirtirler.»2 Bu görüşlerden

birkaç tanesini vermek istiyoruz: "Kur'an'daki

hilafet

değildir.

Kur'an'daki

irtibatlı

değildir.

"Kur'an'da yeryüzünün

geçen

anladığımız

halifelik

halifelik

imarı anlamındadır.

anlamdaki

kavramı

devlet

ile

tarihi

başkanlığı

hilafet halifelik

değildir.

Bu

Bu imar işi de zaten insanî

bir

görevdir. "Kur'an'ın anlammda

değişik yerlerinde

geçen halifelik

devlet

adamı

değildir.

7'J

Seyit Bey, Hilafetin Mahiyeti Şeriyesi, Ankara, 1340, 1. Seyit Bey, 26. Hilafet ve Hâkimiyeti Milliye, Haz; Anonim, Ankara, trz., 2-7, 16. Bu tartışmalar konusunda geniş bilgi için; Bkz. Reşit Rıza, Hilâfe, Kahire, 1988, 20; Cedan, 15; İnayet, Arap Siyasi Düşüncesinin Seyri, 210; Hatib, 150; Uludağ, 27. '•' Arnoid, 4 4 . Hasan Hanefi, Buhusü'n fi Ulum, Mısır, 1986, 8. 77

Halifelik Tarihine Giriş Bu görüş sahipleri, K u r ' a n ' d a k i halife kelimelerine, halife kelimesine

terim

yaklaşınaktadırlar. geçen

olarak

ayetlerde aşağıda

kastedilip

de

Ancak,

vereceğimiz

kastedilmediği

anlam

Kıır'an'da

genelde

bahsedilmemektedir.**" geçtiği

yüklenen

Gerçekten

açısmdan

halife

hilafet özellikle

iki

ayette

konusunda

kurumundan

halife

kelimesinin

hilafet

kurumunun

bilginler

tartışmalar çıkmış ve A m o l d ' u n deyişiyle: binaen ciltler dolusu kitaplar yazılmıştır. "Rahh'in

meleklere:

yaratacağım"

"

arasmda tartışmalara

Bu ayetler:

yeryüzünde

bir

halife

dedi. '^^

"Ey Davut! yeryüzünde

"Ben

kelimesi

İnsanlar

bir halife

arasında

hak ile hükmedesin

diye

seni

kıldık.

Bu ayetlerdeki halife kelimelerinde

kastedilenin,

siyasi

nüfuz olup olmadığı tartışılmıştır. Bazı yorumcular, ayetlerdeki halife kelimesinden siyasi nüfuz kastedilmediğini belirtseler de, özellikle ikinci ayetteki halife kelimesinin devlet başkanlığına işaret edip etmediği k o n u s u n d a g ö m ş ayrılığına düşmüşlerdir."" Burada şunu da ifade etmek gerekir ki: Teorik

olarak

K u r ' a n ' d a devletin oluşumuna ve yapısına dair bağlayıcı bir h ü k ü m (şer'i-münzel) olmamakla birlikte, K u r ' a n ' d a insanlar arasında

uygulanacak

olan

hükümlerden

ve

bu

hükümleri

uygulamakla yükümlü lidere itaatten bahsedilmektedir. Suresi 59. ayette: "Ey iman edenler, sizden

olan

Ulu'l-Emre

(yetki

Allah'a,

Peygamber'e

sahiplerine)

itaat

denilmektedir. Bu ayette geçen "e/nir .sahiplerinin"

Nisa ve edin."

toplumsal

'^^ Mustafa Aydın, İlk Dönem İslam Toplumunun Şekillenişi, İstanbul, 1991,221. Bkz. En'am, 165; Yunus, 14, 73; Fatır, 39; Araf, 69, 174. Arnold, 44. Bakara Suresi, 30. Sâd Suresi, 26. '"' Rifaî, 78. 18

Mehmet yetkiyi

elinde

bulunduran

kimse

olduğu

göz

Azimli önünde

bulundurulmalıdır. Bu ayetlere göre yetki üçe ayrılmıştır: Allah, Resul ve halkın seçtiği U l u ' l Emr. Yine bazı bilginler, İsra Suresi

80. ayette

otoritesi

geçen

şeklinde

Hz.

Peygamber'in

yorumlamıştır.'^'

Bu

duasını,

gibi

devlet

noktalardan

hareketle, R o s e n t b a l ' ı n şu önemli tespitini aktarmak istiyoruz: "Hilafet,

Kuran 'a dayartmaktadır.

"'•'-

Ayrıca, Müslümanların devletinin temeli A k a b e Bey'atları ile

atılmış,

Medine

Sözleşmesi

ile

perçinlenmiştir.'^''

Hz.

P e y g a m b e r ' i n M e d i n e ' d e yaptığı ilk iş, devletin merkezi olarak görev yapacak olan mescidi kurmak olmuştur. Dahası ileriki yıllarda kurumlaştırılacak olan hicrî takvim bile, Hıristiyanların takvimi

gibi

toplumunun

Peygamber kuruluşu

doğumunu

olan

hicretle

esas

almamış,

Medine

başlatılmıştır.**-*

Yani,

İ s l â m ' d a siyasî sistemin ayrıntılarının açıklanmaması,'^" kurulu bir düzenin olmaması gerektiği anlamına gelmez. İslâm siyasî alanda

belirli

ilkeler

getirmekle,

nihaî

otoritenin

Allah

olmasına, böylece tevhîdin sağlanmasına çalışmıştır.'^^' Bunları çağdaş formatlar içerisinde isimlendirirsek, barış, adalet, düzen, şûra,

hoşgörü,

eşitlik,

özgürlük,

hukukun

üstünlüğü

gibi

ilkelerdir.'J^

Bkz. İbn Kcsîr, Tefsir-u Kur'an'il Azim, İstanbul, 1985, İsra Suresi: 80. Ayet, V, 109. ' '''Rosenthal, E. J., Ortaçağ'da İslam Siyaset Düşüncesi, trc; Ali Çaksu, İstanbul, 1996, 39; Muhammed Abdulkadir, en-Nizamü'sSivasîfı'l-İslam, Amman, 1986, 160. Niyazi.26, 52. Lokman Tayyib, 15. Subhi Salih, İslâm Mezheple?-! ve Müesseseleri, trc; Hasan Karakaya, İstanbul, 1981, 190. Huriye Tevfik Mücahit, 61; Muhammed Esed, İslam'da Yönetim Biçimi, trc; Beşir Eryarsoy, İstanbul, 1988, 57. '"Aydın, 214. 19

Halifelik Tarihine Giriş Yönetim işi beşerî bir olgudur. Z a m a n a ve z e m i n e göre değişil diyordu.

Haşimîler'in

görüşü

alınmadı?"

diye

bey'atini geciktirdi.2*' Bu d u r u m geniş yankı uyandırdı. Nedeni ise arkasında bir kitlenin bulunması idi. Aslında Hz. Ali yerine Hz. Ebubekir'in tercih edilmesi ve halifeliğinin Arapların

riyasette

kaynaklanıyordu.

veraseti

Bir anlamda

onaylanması

kabullenememelerinden

Hz. Ali,

Hz.

Peygamber'in

sülalesinden olması nedeniyle destek g ö r m e d i . En

kalabalık

kabile olan Ensar da Hz. E b u b e k r ' i destekledi.2''' Hz. Ali ilk zamanlar bu seçimi o n a y l a m a s a da sonradan g ö n ü l l ü c e b e y ' a t etti. O da Hz. Ebubekir'in bu işe lâyık olduğunu d ü ş ü n ü y o r d u . Ancak

Hz.

Peygamber

sülalesinden

olmaları

hasebiyle

bu

konuda kendilerine danışılması gerektiğini düşünüyordu.2'^2 H Z . Ali'nin bu k o n u d a k i itiraz mantığı haklı olmakla birlikte bu bir

Kapar, 44. İbn Mace, Fitcn, 8. Buhari, Ahkâm, 5 1 ; Taberî, III, 202. Bkz. Çağatay, 100; Akbulut, 46. -'^ İbn Kuteybe, I, 11. 77

Halifelik Tarihine Giriş siyasî durumdu.2'^'

Hz. Ali, o sırada kendisini halife y a p m a k

için asker toplayabileceğini reddetmiş

ve

Hz.

belirten

Ebubekir'in

Ebu Süfyan'ın

bu

işe

layık

teklifini olduğunu

belirtraiştir.-^'i Ancak, u m u m î bey'ati duyar d u y m a z koşarak b e y ' a t ettiğini belirten rivayetler,^"^ Şia'nın iddialarına

karşı

" s a h a b e arasmda hiçbir problem o l m a d ı ğ ı n ı " göstermek üzere ortaya koyulan rivayetlerdir. S o n u ç olarak Sakîfe Toplantısında Muhacirler

halifenin

K u r e y ş ' t e n seçilmesini, Ensar halifenin E n s a r ' d a n seçilmesini, Hubab b. Münzir

iki halife

seçilmesini, Haşimoğulları

bu

toplantıda olmasalar da toplantı sonucuna bağlı olarak sonuca itiraz ettiler ve Hz. A l i ' n i n halifeliğini savundularZ""^ S a k i f e ' d e yapılan bu serbest tartışmalar sonucunda

ilk halife

Bunlardan H u b a b b. M ü n z i r ' i n görüşü ilk anda

seçildi.

reddedildi.

E n s a r ' ı n görüşü tarihe karıştı. Hz. Ali taraftarlarının görüşü bir z a m a n için yatıştı. Toplantıda Ensar'ın adayı Sâd b. U b â d e ' y e b e y ' a t edilseydi, Hz. Ö m e r ' i n dediği gibi fitne çıkabilir, İslam birliği parçalanabilirdi.2'" Sakîfe toplantısı tam bir serbest siyasal k o n g r e niteliğinde i d i . E i k i r l e r özgürce tartışıldı. Bu toplantıda vahye dayalı bir şey

söylenmedi.

Zaten

kimin

seçileceği

konusunda

vahiy

olsaydı, bu toplantıya gerek kalmayacaktı. Bu a n l a m d a toplantı dînî değil, siyasi bir toplantı olmuştur.2'w Ancak, Hz. Ebubekir ile

Hz.

Ömer'in,

fitne

çıkmaması,

insanların

birbirine

d ü ş m e m e s i , herkesin kabul edeceği birinin halife seçilmesi için Rifâi, 85. '''' Taberî, 11, 202. -'^^ Taberî, 11,201. Muhammed Hudari Bek, İtmâmü'l-Vefâ, Misn, 1960, 2-3; Mehmet Said Hatiboğlu, "Saltanata Karşı Hadis", AÜİF. Der. No: 113, Ankara, 1973,213 . Taberî, II, 201; İbnü'l-Esîr, II, 189. Rayyıs, 59. Bkz. Akbulut, age., 89. 72

Mehmet

Azimli

çaba göstermeleri dinî bir gayretle açıklanabilir. B u r a d a her grup kendi tezini sundu. S o n u n d a Hz. E b u b e k i r ' i n tezi genel kabul gördü. Ensar da Muhacirlerden bir halifenin ortak k a m u çıkarlarının

dikkate

alınmasında

daha

uygun

olduğunu

gördüklerinden bu gerçeği h e m e n kabullenmişlerdi.^"" Hz. Ebubekir, Sakîfe'de belli bir grubun b e y ' a t i n i aldıktan sonra ikinci gün mescitte halkm huzuruna çıktı ve bütün halkın onayıyla halife oldu. Burada yapılan onaylama a n l a m ı n a gelen b e y ' a t e " U m u m i B e y ' a t " denilmektedir. B ö y l e c e S a k î f e ' d e Hz. Ömer'in el tutması ile başlayan hilafet görevi, burada halk tarafmdan kabullenilmiş ve tescillenmiş oluyordu. Benu

Saide toplantısı, Hz. P e y g a m b e r ' d e n

sonraki

ilk

halife s e ç m e yeridir, Hz. P e y g a m b e r ' d e n sonraki ilk b e y ' a t yeridir. B u r a d a b e y ' a t zorla alınmamış, dar çerçevede hususi bir b e y ' a t alınmış, ertesi gün de bu b e y ' a t Tamamen

siyasal

bir

toplantı

umumîleştirilmiştir.

hüviyetinde

olmuştur.""'

şekildeki bir seçim tarzı herhalde o çağda yapılabilecek

Bu en

güzel usuldü. Hz. P e y g a m b e r ' i n

vefatından

sonra gerçekleşen

Sakife

toplantısında şu ilkelerde ittifak edilmiştir; 1- Ü m m e t i n başına birisi lidersizliği savunan olmamıştır.

gelmelidir.

Bu

toplantıda

2Hilafette babadan oğula tevarüs sistemi düşünülmemiştir. Sakîfe'de Ben-î Haşim gündeme alınmamıştır. Halife halkın temsilcileri tarafından seçilmelidir. 3 - İki halife olmamalıdır. Bu konudaki H u b a b b. M ü n z i r ' i n isteği reddedilmiştir. 4- Araplar K u r e y ş ' t e n birisine itibar e d e c e ğ i n d e n K u r e y ş ' t e n olmalıdır.

halife

Rıfaî, 78; Harputlî, 35; Câbirî, age., 273. Mustafa Hilmi, Nizamü'l-Hilafe, İskenderiye, 1988, 37. Rayyıs, 60. 73

Halifelik Tarihine Giriş Sakîfe t o p l a n t ı s ı ' n d a A r a p geleneğinin etkisini görüyoruz. Cahiliyye

döneminde

kabilelere

başkan

seçilirken,

kabile

meclisi kimi seçerse o başkan o l u y o r d u . " " Kabilede

seçilen

lider, eşitler içinde birinci idi. Dört halifenin seçiminde de bu tip bir

uygulamanın

yapıldığını

görüyoruz.^''"'

Müslümanlar,

A r a p örfünün bu tesirini devlet yapısında kullanarak, içinde

birincinin'"

"eşitler

halife olmasını onaylamışlardır. Bu d ö n e m d e

kabile mantığının etkisi büyük olduğu için, Sakife'deki kabile mantığına

uygun

bir d ü z e n l e m e

gerçekleşti."'"' Arap

riyaset

anlayışına dayalı tartışmalar yapıldı ve sonuçta Arapların itibar ettiği K u r e y ş ' t e n biri halife seçildi. Yani halife, kabileler arası d e n g e düşünülerek A r a p ruhuna uygun olarak seçildi.""' Sakîfe

Toplantısı'nda

Hz.

Ebubekir'in

seçilmesini

kolaylaştıran faktörleri şöyle sıralayabiliriz: 1- Hz. P e y g a m b e r ' i n , hastalığı sırasında Hz. namaz

kıldırmakla

görevlendirmesi,

Sakîfe

Ebubekir'i

Toplantısı'nda

halife seçilmesinde etkili olmuştur. Bu toplantıda Hz. Ö m e r , Ensar'a olarak

karşı

Hz. E b u b e k i r ' i n

kullanmıştır;

fakat,

için bu olayı

delil

Hz. Ö m e r , bir hutbesinde

halifeliği

de'"''

belirttiği gibi, o ortamda karışıklık ç ı k m a m a s ı için bu delili sunarak

E n s a ı ' ı ikna etmek istemiştir."'» Zaten kendisi d e o

ortamı fevkalade bir d u r u m olarak değerlendirmektedir. Aslında halife seçimi için böyle bir delili k u l l a n m a k doğru o l m a s a da, o o r t a m d a öyle gerektiği anlaşılmaktadır."'"

Muhammed Âbid Câbiri, islam'da Siyasal Akd, trc; Vecdi Akyüz, İstanbul, 1997, 153; Uçar, 36. Ali Bulaç, Modern Ulus Devlet, İstanbul, 1995, 209. Cabirî, age., 272. Amold, 20. İbn Hişâm, IV, 309 . ""'^ Muhsin Abdu'n-Nâzır, Mes 'elelü'l- İmame, Beyrut, trz. , 4 1 . Harputiî, 60, 74

Mehmet 2-

Arapların

Ebubekir'in

liderlikte

halife

Peygamber'den

veraseti

seçilmesinde

sonra

etkili

Haşimoğullarınm

sevmemesi olmuştur. liderliğe

Azimli

de

Hz.

Yani

Hz.

gelmemesi

yönünde Araplar arasmda bir kanaat vardı. Zaten k i m s e de Hz. Ebubekir'in

seçiminde Haşimoğullarından

halife

seçilmesini

gündeme getirmedi. 3- Hz. E b u b e k i r ' i n

ilk M ü s l ü m a n l a r d a n

olması,

hicret

sırasında Hz. P e y g a m b e r ' i n yanında bulunması ve K u r ' a n ' d a Hz. E b u b e k i r ' i n

Hz. P e y g a m b e r ' i n

mağara arkadaşı

olarak

anılması onun seçilmesinde etkili olan faktörlerdendir.^"

Hz.

Ebubekir'in seçilmesinde bu işe en liyakatli olmasının yanı sıra Hz. P e y g a m b e r ' i n devamlı y a n ı n d a bulunması v e sahabelerin içinde en takvalılarından olması da etkili olmuştu. A y r ı c a o n u n Kureyş'ten

biri

olması

halifelik

için

düşünülen

muhtemel

rakiplerini saf dışı bırakmasında etkili olmuştu. 4 - Ensar'ın iki kabilesi Evs ve Hazrec arasındaki yarış ve kıskançlık,

Hz.

Ebubekir'in

seçilmesini

kolaylaştırdı.

Evsliler, Hazreçli Sad b. Ubade gibi liderlik karizması güçlü adamlarının seçilmesini

olmamasından

dolayı

istemiyorlar,

halifenin

Hazreçlilerden

Hazreçlilerden

seçileceğine

Muhacirlerden olmasını arzuluyorlardı. Sakîfe günü, kalabalık bir kabile olan H a z r e ç ' i n liderliği ele geçirmesinden

endişe

eden E v s ' i n lideri Useyd b. Hudayr açıkça şöyle

demiştir: ebediyyen

"Vallahi

eğer bu hilafet

geçmez.

Üstünlük

Bekr'e

bey'at

desteklemesi

Hazreç'e

hep onlarda ediniz."^^''

sonucu

bir geçerse

kalır. Kalkınız

Evs

Kabilesi'nin

Hazreç'ten

Sad

b.

bize

ey Evsliler! Hz,

Ebu

Ebubekr'i

Ubade

halife

Ebu Yusuf, 14. Rıfâi, 34; Abdülaziz Dûrî, İlk Dönem İslâm Tarihi, trc; Hayrettin Yücesoy, İstanbul, 1991, 91. Bkz. İbnü'l-Esîr, II, 85. Taberî, III, 203; İbn. Kuteybe, 1, 8; İbnü'l-Esîr, II, 194; Suyutî, 68, 75

Halifelik Tarihine Giriş seçilememişti. Böylece hilafet, M e d i n e ' d e en kalabalık olmalarına

rağmen

kendi aralarındaki

çekişmeleri

grup

Kureyş'e

y a r a m ı ş ve Kureyş dışında kimse halifeliğe lâyık değilmiş gibi bir anlayış y e r l e ş m e y e başlamıştı. Bu olaydan sonra Kureyş dışında hiçbir grubun halifeliğe adaylığı g ü n d e m e gelmemişti. A y r ı c a Ensar da etkin bir şekilde hilafet m ü c a d e l e s i n e katkı sağlayamamıştı. İslam t o p l u m u n u n en büyük g r u b u n u n hilafet m e s e l e s i n d e n dışlanması onların hilafet k u r u m u n a katkılarını engellemiş, bu da hilafetin etkide

bulunmuştur.

kabilenin

kurumsallaşmasına

Böylece

tekelinde olmaması

hilafetin

olumsuz

hiçbir

gerekirken,

grup

bir veya

Hz. Ebubekir

ile

birlikte hilafet kurumu K u r e y ş î l e ş m i ş t i r diyebiliriz. Buna

rağmen,

aristokrasisinin

eline

Sakîfe

Toplantısı'ndan

geçmemiştir.^'''

Bilakis

ö n e m s i z bir kabile olan Teymoğullarından birisi

halife

seçilerek, hilafetin

başına

sonra

Kureyş

Kureyş

içinde

Hz. Ebubekir gibi güçlü bir

kabilenin

geçmesi önlenmiştir. Sakîfe Toplantısı'nda etkin rol oynayan Hz. Ebubekir ve Hz. Ö m e r ' i n kabilelerinin Kureyş içinde güçlü bir yapıları yoktu. T e y m ve Adiyy Kabileleri Kureyş kabileleri içinde siyasî etkinliği zayıf olan boylardı, ö d ö n e m d e k i b ü y ü k kabilelerin k a m u o y u üzerindeki baskısı d ü ş ü n ü l d ü ğ ü n d e güçlü bir kabileye sahip olmayan Hz. Ebubekir'in seçilmesi fevkalade bir olaydır. Hz. Ebubekir, büyük kabilelerin baskısı bir yana bırakılarak k a m u o y u n u n isteği doğrultusunda seçilmiştir. Zaten Hz. Ebubekir, halkın genelinin desteğini alabilecek en şanslı kişidir. Eğer Hz. Ebubekir değil de, Ümeyyeoğulları gibi güçlü bir kabileden halife seçilseydi, hilafet bir daha onların elinden çıkmazdı.^'"

Nitekim

sonraki

yıllarda

yaşananlar

bunu

doğrulamaktadır. Gerçekten de bunca güçlü boylar dururken,

Kureyş'in

k ü ç ü k bir kolu olan T e y m oğullarından Hz. Ebubekir'in halife Bkz. Akbulut, 84. Akbulut, age., 67. 76

Mehmet

Azimli

seçilmesi Araplarda şaşkınlık yaratmıştı. Hatta R i d d e Olayları sırasmda bir kısım kabilelerin, Hz. Ebubekir'in s e ç i m i n e itiraz ettikleri belirtilir.'"^' Bu seçime Hz. E b u b e k i r ' i n babası K-uhafe bile şaşırmıştı ve gayri ihtiyarî: (Haşimîler-

Emevîler)

hu seçime

ne diyorlar,

Ebu

"Abdimena/bğullan razı oldular

mı?"

diye s o r m u ş t u . ' " Böylece ilk halifenin seçimi ile güçlü kabilenin temsilcisinin

seçilmesi yerine, kabilesine,

bir

gücüne,

zenginliğine bakılmaksızın bu işe en lâyık olan insan ilk halife olarak atandı. Hz. Ömer'in H z . Ebubekir ve Ebu U b e y d e ' y i y a n ı n a alarak Sakîfe'ye gitmesi ve orada sonuçta bunların gayreti ile Hz. Ebubekir'e b e y ' a t edilmesi, daha sonra Hz. Ebubekir'in

Hz.

Ömer'i yerine halife olarak bırakması, Hz. Ömer'in de vefat ederken "Ebu Ubeyde üçlünün

hilafeti

olsaydı

aralarında

halife tayin ederdim." sıra

ile

demesi, bu

bölüşme

konusunda

anlaştıkları iddialarının ortaya atılmasına sebep olmuştur. Bazı oryantalistler, Hz. Ebubekir, Hz. Ö m e r ve Hz. Ebu U b e y d e ' n i n hilafeti

sıra

ile almak

için

anlaştıklarını,

bu

nedenle

Hz.

Ö m e r ' i n Hz. P e y g a m b e r ' i n vefatı sırasında Hz. P e y g a m b e r ' i n vasiyet yazdırmasına mani olmaya çalıştığım belirtirler."" Hitti: "Bu olay

üçlü

(Triumuira)

nün

kararlaştırdığı

bir

olaydır."

bir

hükümet

demektedir. "'^ Burada darbesi"

iddia

söz

edildiği

konu.su

gibi

"bu

değildi.

Bu

üçlünün üç

sahabenin,

P e y g a m b e r ' i n istihlaf ettiği bir kimseyi saf dışı e t m e k anlaşmış

olmaları

mümkün

değildir. Zaten

Hz.

Hz. için

Ebubekir'e

muhalefet edenler de o d ö n e m d e böyle bir anlaşmayı

iddia

Muhammed Mescidî Camiî, 72. Suyuti, 67. ^'^ Beınart L,cwis, Tarihte Araplar, trc; Hakkı Dursun Yıldız, İstanbul, 1979,57; Bkz. Rayyıs, 58. ""Hitti, 1,212. 77

Halifelik Tarihine Giriş etmemişlerdi. Sakife'ye

Olsaydı bunu halk

giden Muhacirlerden

kabul

etmezdi.'^"

olan bu üç kişi,

Dahası

sahabeler

arasında yöneticilikleriyle sivrilmişlerdi. Sahabelerde hakkında

rivayette: "Sahabelerin, sahabeyi

bunlar

olumlu bir kanaat vardı. Hz. Aişe'den gelen bir kabiliyetleriyle

hilafet için uygun gördükleri"

ön plana

çıkmış

bu üç

belirtilmektedir.^21

B u üçlünün Sakîfe Olayı'nı duymaları ve oraya gitmeleri tesadüfen duydukları

öğrendikleri bir

ve

durumdur.

derhal

müdahale

etme

Onların

yaptıkları

toplumu

gereği bir

kargaşadan kurtarmak olmuştur. Bunların girişimi ile toplumda bir kargaşa çıkması önlenmiştir. Çünkü hem KureyşIiler hem de diğer Araplar, Medineli birinin halifeliğini kabullenmezlerdi. B u da İslam toplumunu iç savaşa sürüklerdi. Hz. Ebubekir'in halife seçilmesinin zorbalıkla olduğu ve onun seçilirken halka dayanmadığı şeklindeki görüşler pek de tutarlı

görünmemektedir."'2-''

Hz.

Ebubekir

Sakîfe'de

halife

seçilmekle kalmamış onun halifeliği bir gün sonra bütün halkın onayına sunulmuştu. Halk da itirazsız bir zorlama olmaksızın halifeyi

kabullenmişti.

Bu

seçimde

bir

zorbalık

görünmemektedir. B-Vasiyet ve A t a n m a s ı Bu noktada, Hz. Peygamber'in vefat etmeden önce yerine halife atayıp atamadığı konusuna temas etmek istiyoruz. Bu konu,

itikadi

mezheplerin

değişik

rivayetleri

delil

alıp

değerlendirmeleri sebebiyle önem arz etmektedir. Hz. Peygamber, savaş veya diğer sebeplerle Medine dışına çıktığında

320

kendi

yerine

bazı

görevliler tayin

ettiği

gibi,

İbn Hişâm, IV, 3 1 2 . Müslim, Fedailu's-Sahabe, 9; Bu konuda bkz. İmadüddin Halil, İslam Tarihi, Bir Yöntem Araştırması ire; UbeyduUah Dalar, İstanb i. 1989, 10 vd. AV.bu\üU age. , 142. 78

Mehmet

Azimli

katılamadığı savaşlar için ordu komutanı olarak kendi y e r i n e bir sahabe yi k o m u t a n tayin etmiş, askerlere de

görevlendirdiği

komutana itaati emretmiştir. Mesela, M û t e S a v a ş ı ' n d a

tedbir

için üç k o m u t a n birden tayin etmiş ve bu k o m u t a n a t a m a l a r ı n d a kabilelerinin

konumuna

bulunmamıştır.'-'

göre

Medine'den

bir

ayrıldığı

değeriendinnede

seferlerinin

hepsinde

belli bir kabileye mensubiyet şartı aramaksızın kendi

yerine

vekiller bırakmıştır.324 O, bizzat katıldığı 27 sefere giderken, yani icabında ö l ü m e giderken bile her defasında bir sahabeyi yerine

vekil

bırakmıştır.

^-^ Hatta

halife

olması

mümkün

olmayan â m â sahabi Ü m m ü M e k t u m ' u on üç defa y e r i n e görevli olarak bırakmıştı, '^f» Hz. P e y g a m b e r ,

kendi

yokluğunda

Medine

toplumuna

vekil tayin ederken ve bu işin üzerinde ö n e m l e d u r u r k e n , her nedense

vefat

ettiğinde

yerine

bir

halife

vasiyet

etmemiş,

imkanı olduğu halde yerine kimseyi bırakmamıştır.'^' A r a p l a r ı n da âdetine g ö r e lider, halef bırakmazdı. Politik y a ş a m d a b ö y l e bir gelenek yoklu. Geri kalan kabile üyeleri liderlerini ö z g ü r c e seçerlerdi.'2« Bu k o n u d a Hz. Ö m e r ve Hz. Ali derler ki: Peygamber vasiyet

vefatından

etmemiştir."-'-'

sonrası

için yerine

kimseyi

"Hz.

halife

olarak

Bundan dolayıdır ki sahabeler,

Sakîfe

T o p l a n t ı s ı ' n d a Hz. P e y g a m b e r ' d e n sonra başa gelecek şahsın kim olacağı k o n u s u n u tartışmışlardır. E ğ e r H z .

Peygamber

İbnü'l-Esîr, II, 112; Ferrâ, 26; Fethiye en-Nabrâvî, Tarihü'nNüzûm ve'lHazâratii'l-İslâm, Mısır, 1981, 37. Bkz. Muhammed, Hamidullah İslam Hukuk Etüdleri, trc; Kemal Kuşçu, İstanbul, 1984,211. '"^ Bu Sahabilerin Listesi İçin bkz. Hüseyin, Algül "Asrı Saadette İdari Hayat", Asrı Saadette İslâm, Editör: Vecdi Akyüz, İstanbul, 1994 11, 165. Amold, 34. ™ Bkz. Nezih Eyübî, Arap Dünyasında Din ve Siyaset, trc;Yavuz Alagan, İstanbul, 1993, 16. '-"Arnold, 19. Tirmizî, Fiten, 40. 79

Halifelik Tarihine Giriş y e r i n e birini bıraksaydı, sahabeler böyle bir gerek

duymayacaklardı.

edeceği

sırada

Bu

söylediği

konuda

söz,

Hz.

olayı

tartışmaya

Ömer'in

net

bir

vefat şekilde

açıklamaktadır; ikinci Halife Ö m e r vefat ederken kendisine: "Yerine yerime

birini

vasiyet

bu işi yapmıştır. hayırlı

etsen."

dediklerinde Hz. Ö m e r :

birini halife tayin edersem, Hz.

Eğer yerime

Peygamber

demektedir.""

Bu

benden

birini

halifeliğe

sözler,

tayin

etmezsem,

kimseyi

apaçık

"Eğer

hayırlı olan ilk tayin

halife benden

etmemiştir."

göstermektedir

ki

Hz.

P e y g a m b e r , yerine halife olarak kimseyi bırakmamıştır. H z . P e y g a m b e r ' i n hastalığı sırasında yerine birini tayin e t m e y e imkanı vardı. O n u n hastalığı sırasında aklının başında o l d u ğ u n u , hatta bir ara namaza çıktığını ve mescitte halka hitnp ettiğini

biliyoruz."'

Onun

bir

sahabeyi

halife

tayin

edip,

sahabelerin ona itaat etmesini emretmesi zor bir iş değildi. Zaten

hastalığı

sırasında

rahatlıkla

etrafındakilerle

görüşebiliyordu.^''^ H Z . P e y g a m b e r imkanı olduğu halde, bilerek ve isteyerek yerine bir yönetici bırakmamıştı. O , sahabelerin bu işi kendi aralarında çözmelerini istiyordu. Bununla

birlikte

Hz.

Peygamber'in

kendisinden

sonra

birini vasiyet ettiği ve onu halifeliğe tayin ettiği k o n u s u n d a bazı rivayetler

bulunmaktadır.

geçmeden

önce

Ebubekir'in

şu

Bu

noktayı

halifeliğe

Hz.

rivayetlerin da

belirtmek

Peygamber

incelenmesine istiyoruz:

tarafmdan

Hz.

vasiyet

edildiği k o n u s u n d a sadece hadisler değil, ayetler de garip bir şekilde

tevil

edilerek

Hz.

Ebubekir'in

halifeliği

için

sayılmıştır. Mesela: M a i d e Sûresi 54. ayette geçen " dininden sevdiği

dönerse .

.

Allah'ın

onları

" ifadesindeki

sevdiği

Buhari, Ahkam, 5 1 ; İbnü'l-Esîr II, 459. Buhari, Salat, 80. ' " T a b e r î , 111, 193. 80

onların

topluluktan

delil Kim

da

maksadın

Allah'ı Hz.

Mehmet

Azimli

Ebubekir'in halifeliğine işaret olduğunu iddia edilebilmiştir.^-" Halbuki ayetin anlamı geneldir, bir şahsa i n d i r g e n e m e z v e Hz. Ebubekir'in halifeliği ile ilintilendirilmesi oldukça gariptir. Hz. E b u b e k i r ' i n Hz. Peygamber tarafından vasiyet edildiğine dair aktarılan hadisler şunlardır:^''' "Bir gün Peygamberimize Hz- Peygamber Kadın:

ona

daha

Ya Rasulallah,

hulamazsam Ebubekir'e

kime

tekrar

gideyim?

git der.

sonra

emredecektim;

soru

bir gün

kimin fakat

dedi

başınıza ashabım

Peygamber

Ebubekir

aldı.

İnsanlara

gelir. emreder,

geldiğimde

Hz. Peygamber,

ki:

İki kova büyük

Ebubekir'den

seni kadına'

Hz. Peygamber:

Onun

kovaya

onun gibi su çıkaran

Ömer'i işaret ederek-

dedi

ki:

" Benden

diye halife

"Rüyamda Benden

bir

kuyu

sonra

kovayı

zayıflık

vardı.

ve onu Hz. Ömer

bir yiğit sonra

getirin

başkasını

çekişinde

döndü

tabî olunuz"

kağıt

yazayım"

""^

su çekiyordum. çekti.

"Bana

geçeceğini

bir gün

başında kova ile insanlara Sonra kova daha

sormaya

gelmesini

sormaya

deyince

olarak .seçmez diye bu işten vazgeçtim. "Hz.

soru

tekrar

""^

"Hz. Peygamber benden

bir kadın sonra

halifeliğe

aldı.

görmedim. şu ikisine

- Ebubekir

ve

dedi.

Hz. E b u b e k i r ' i n Hz. Peygamber tarafından hilafete tayin edildiğini ispatlamak için delil getirilen bu hadisleri i n c e l e m e y e çalışalım. İlk hadis, Hz. E b u b e k i r ' i n halifeliğe tayin edildiğini göstermek

adına

ileri

sürülmüştür.

Halbuki

daha

önce

Kettânî, I, 82; Yazır, 111, 270 38. Bkz. İbn Teymiyye I, 134. ™ Buharî, Ahkâm, 5 1 ; Müslim, Fedailü-s Sahabe, 10. İbn Sâd, III, 180; Buharî, Ahkâm, 51; Müslim Fedailü's Sahabe, 10;. Buharî, Tâbir, 28; Müslim, Fcdailü's-Sahabe, 17. Tirmizî, Menâkıb, 33. 81

Halifelik Tarihine Giriş aktardığımız

rivayetler,

tam

tersine

Hz.

Peygamber'in

kendinden sonraya kimseyi bırakmadığını açıkça göstermiştir. İkinci

hadis,

benzemektedir.

metin

Sadece

olarak

aradaki

Kırtas

fark;

Hz.

Hadisi'ne Ali

çok

yerine

Hz.

E b u b e k i r ' i n getirilmesidir. Bu da göstermektedir ki bu hadis, Ş i a ' n ı n Kırtas rivayetine dayanarak ortaya attıkları

iddialara

karşılık, karşıt görüş sahiplerince karşı tez olarak u y d u r a l m u ş olabileceği ihtimalini akla getirmektedir. Son iki hadiste ise, Hz. Peygamber sadece Hz. E b u b e k i r ' i değil, Hz. Ö m e r ' i de halifeliğe atamaktadır. Bu iki hadisin de Ş i a ' y a karşı ilk iki halifenin hilafetteki haklılığını

savunmak

adına, u y d u r u l m u ş olması muhtemeldir. Ç ü n k ü biraz

sonra

aktaracağımız rivayetler, Hz. P e y g a m b e r ' i n kendinden

sonra

kimseyi

halife

olarak

bırakmadığını

göstermektedir.

Hz.

P e y g a m b e r ' i n kimseyi halife olarak yerine bırakmadığına dair daha

önce

Hz

aktarmıştık.

Ali

Hz.

bulunmaktadır.^*'^

ve

Hz

Aişe'den Ayrıca

Ömer'in de

buna

Hz Ömer'in

dilinden

bir

rivayet

benzer

bir

rivayet

ölümüne

sebep

y a r a l a n m a olayı gerçekleştiğinde yerine halife olarak bırakması teklif edilince: "Eğer yerime

birini

bunu

bırakmamıştır.

benden

bırakır

isem

hayırlısı benden

-Rasülullah-

hayırlısı

bırakma:,

-Hz. Ebubekir-

olan birini isem Eğer

bırakmıştır."^'^"

diyerek Hz. P e y g a m b e r ' i n kendinden sonra halife bırakmadığını ortaya koymuştur. Bütün sahabeler de bu söze itiraz etmeden b u n u kabullenmişlerdir. Öte yandan bey'at

sırasında

gerek Sakîfe T o p l a n t ı s ı ' n d a Hz. E b u b e k i r ' i n

gerek

halife seçilmesi

çabalayan Hz. Ömer, yukarıda zikrettiğimiz H z halifeliğe

tayin

edildiğine

delil

olarak

getirilen

umûmî için

çok

Ebubekir'in hadislerin

™ Bkz. Buharî, Vesâyâ 3. 4; Müslim, Fedail, 4, Vesayâ, 25; Tirmizî, Fiten, 40. Buharî, Ahkâm, 5 1 ; Müslim, İmâre, 11, 12; İbnül Esîr, II, 459. 82

hiçbirini

delil

olarak

nakletmemiştir.

Hiçbir

Mehmet

Azimli

sahabe

de

o

ortamda aktarılan bu rivayetleri nakletmemektedirler.''*' Eğer bu rivayetler m e v c u t olsaydı, Hz. Ö m e r S a k î f e ' d e E n s a r ' ı ikna etmek için bu rivayetleri kullanırdı v e ayrıca E n s a r ' ı n d a bu rivayetleri bilmesi gerekirdi. Aslında Hz. E b u b e k i r ' i n halifeliğe tayin edildiğine dair getirilen bu deliller gerçek olsaydı, ne Ensar'ın halife seçmek için Sakîfe'de toplanmasına, ne d e orada Muhacirler ile tartışmasına gerek kalırdı.'''^ A y r ı c a A b b a s ' ı n Hz. P e y g a m b e r ' i n Peygamber halifeliği

yerine

vefatı kimseyi

Haşimoğullarına

sırasında

Hz

Ali'ye

gidip:

bırakmadan

vefat ediyor.

bırakmasını

isteyelim."

"Hz.

Gidelim

d i y e teklif

etmesine gerek kalmazdı.'"" Yine delil olarak getirilen son iki hadis gereğince Hz. Ebubekir vefat ederken Hz. Ö m e r ' i yerine tayin e t m e k için u ğ r a ş m a z veya Hz. Ö m e r ' i n halifeliği sahabeleri

ikna

etmek

amacıyla

bu

hadisleri

için

okuması

gerekirdi.'•^* Bir diğer açmaz da, Hz. A i ş e ' d e n rivayet edilen: "

Kağıda

Hz.

Ebubekir'in

halifeliğini

yazacaktım.

. . "

şeklindeki hadisin aksine, aynı ravi Hz. A i ş e ' d e n şöyle bir hadis nakledilmiştir: "Hz. Peygamber yerine kimseyi

bırakmamıştır.

kendinden

sonra

halife

olarak

"•'^•''

H z E b u b e k i r ' i n halife tayin edildiğine dair getirilen bir diğer delil, H z E b u b e k i r ' i n Hz. Peygamber tarafından hastalığı sırasında n a m a z kıldırmakla görevlendirilmesidir.''"^ A n c a k bu görevlendirmenin Hz Ebubekir'in halifeliği için delil sayılması mümkün görünmemektedir. Sakîfe T o p l a n t ı s ı ' n d a Hz Ö m e r ' i n , Hz. E b u b e k i r ' i n halife seçilebilmesi

için E n s a r ' a karşı delil olarak s u n d u ğ u :

"Hz.

Buharî, Ahkâm, 51; Bkz. İbnü'l-Esîr, II, 185. Bkz. Taberî, 111,201. Bkz. Taberî, III, 194. '"''Bkz. Taberî, IV, 51. ^"^^ Buharî, Vesâyâ 3, 4; Müslim Fedai'l, 4, Vesâyâ, 25. İbn Kuteybe, I, 9; Tirmizî, Menâkıb, 40; Suyûtî, 61, 83

Halifelik Tarihine Giriş Peygamber

onu (Ebubekir'i)

niye dünyamız

(halifelik)

Peygamber'in

Hz

dinimiz

(namaz)

için seçtiyse,

için seçmeyelim."^'*'

Ebubekir'i

tayin

biz

sözü, aksine Hz.

etmediğini,

bizzat

s a h a b e l e r i n seçtiklerini gösterir. Hz. Ömer, burada bir kıyas yaparak, Hz. Ebubekir'in halife olması için

uğraşmaktadır.

Ayrıca Hz. Ömer bu sözü telaşlı, gergin ve heyecanlı geçen Sakîfe şartlan içinde söylemiştir. Daha sonraları verdiği bir hutbesinde, böyle delillerle aceleye getirilmiş bir halife seçimini beğenmediğini, fakat mecbur kaldıklarını dile getirmiştir.^''*' Şah Veliyyullah hilafet

Dihlevî konuyu

için

o kadar

öldürüldüğünde hilafet

için

düşünceyi gerektiğini saydılar."-'''"

önemli

de Suheyb

şöyle değerlendirir: bir delil

imamlık

düşünmemişti."^'''^ şöyle

İngiliz

dkiarmdkiaĞır"

namazla

sayılamaz.

yapmıştı,

çıkardılar.

Hz.

Osman

ama kimse

tarihçi

Ebubekir'in Bunu

"İmamlık onu

Amold halife

dinî-politik

bu

olması delil

Eğer namaz imameti, halifeliği gerektirecekse, Hz.

Peygamber vefat ettiğinde daha önemli bir görevde olan ordu komutanlığına tayin edilmiş olan Üsame, bu işe daha hak sahibi olması gerekir. Üstelik Hz. Ebubekir de Üsame'nin ordusunda bir neferdi. Ordu komutanı olarak halifeliğe emrindeki neferden daha çok layık olmalıydı.^"! H Z . Ömer'in Sakîfe'de sarfettiği bu söz şu hadis anlamında olmalıdır: "İçlerinde diğerlerine

namaz

kıldırmak

layık değildir."'''''^

Ebubekir

varken

Olay bu hadis

bağlamında değerlendirilmelidir. Bu sadece bir namaz kıldırma

İbn Kuteybe, I, 9; İbn Sâd, III, 183. Taberî, 111, 200. Hz Ömer'in bu tip .sözleri çoktur. Mesela: Hz. Peygamber'in vefatında Hz. Peygamber'in ölmediğini savunması gibi. O günkü şartlarda münafıkların fitnesine engel olmak için böyle bir düşünceyi savunmak zorunda kalmıştır. Taberi, III, 197. Şah Veliyullah Dihlevî, Huccetullahi'l-Baliğa. trc; Mehmet Erdoğan, İstanbul, 1994, II, 474 . Arnoid, 35 . Ahmet, Akbulut, Sahabe Devri Siyasi Hadiselerin Kelâmi Problemlere Tesirleri, İstanbul, 1992, 80. Tirmizî, Menakıb, 40. 84

Mehmet

Azimli

işidir. Hz. Ebubekir, bundan dolayı imam olmuştur.^^' Hiçbir salıabe halifelerin n a m a z için yerine birini bırakmasını halifelik için delil olarak kabul etmemiştir.'-"''' Hz.

Peygamber'in

bırakmadığına

dair

kendisinden

sahabelerin

sonra

de

icma

yerine içinde

kimseyi

oldukğunu

görüyoruz. B ö y l e bir icma olmasaydı ne S a k î f e ' d e toplanırlardı, ne de H z Ömer'in Hz. Ebubekir tarafından tayin edilmesine karşı gelirlerdi. Zaten hiçbir sahabe böyle nazik halife seçimi ortamlarında

bu

hadisleri

gündeme

getirmemişti.

Ne

Hz.

Ebubekir'in seçiminde ne de Hz. Ö m e r ' i n seçiminde b ö y l e bir şey olmuştu. Kısaca belirtirsek, Hz. P e y g a m b e r vefatından ö n c e ne Şia'nın iddia ettiği gibi Hz. A l i ' y i , ne de bir kısım Ehl-i Sünnet'in iddia ettiği gibi Hz. E b u b e k i r ' i yerine halife olarak atamıştır. Bu konuyla ilintili rivayetlerin bir kısmının

siyasi

olarak

siyasi

yanlış

yorumlandığı,

bir

kısmının

da

uydurmalardan olduğu kanaatindeyiz. Bütün bu aktardığımız bilgiler ışığında diyebiliriz ki; H z E b u b e k i r ' i n H z . P e y g a m b e r tarafından

halife olarak tayin edildiğine dair

nakledilen

hadisler, s o n r a d a n m e z h e p gayretiyle ortaya k o n u l m u ş t u r . S o n u ç olarak, Hz. Peygamber vefat etmeden ö n c e Hz. Ebubekir'i

halife

olarak

atamamıştı.

Sahabeler

de

bunu

bildiklerinden dolayı Sakîfe'de u m u m i bir b e y ' a t sonucu Hz. Ebubekir'i halife seçmişlerdi. Bu seçimde H z . P e y g a m b e r ' i n onu yerine bıraktığına dair bir rivayet hiçbir şekilde g ü n d e m e gelmemişti. Ancak,

maalesef

Şia'yı

Hz.

Ali'nin

Hz.

Peygamber

tarafından veliaht tayin edildiğini iddia ettiği için " i m a m e t i nassa d a y a n d ı r ı y o r " diye eleştiren Ehl-i S ü n n e t ' i n bir kısım da, aktardığımız ayet v e hadislerle, H z E b u b e k i r ' i n

halifeliğini

nassa d a y a n d ı r m a y a çalışmıştır. Halbuki Hz. E b u b e k i r tayin

Ahmet b. Muhammed Hallâl, es-Sünneh, Riyad, 1989, 301. '''' Ali Hüseynî Harputiî, İslam ve'l-Hilafe, Beyrut, 1979, 81. 85

Halifelik Tarihine Giriş e d i l m e m i ş , seçilmiştir.^55 g u noktada nass yoluyla halife

ve

i m a m tayini k o n u s u n d a Sünnî siyaset teorisi, Şii siyasi teoriye o l d u k ç a yaklaşmıştır."'•''f' C-Hilafeti Bu

noktada

algılayışı

ilk

halife

ve uygulamaları

Hz.

Ebubekir

konusunda

dönemi

bilgilenmek

yönetim için

bazı

olayları aktarıp o dönemin halifelik yönetimi k o n u s u n a temas etmek

istiyoruz.

Burada

bütün

bir

dönemin

olaylarını

d e ğ e r l e n d i m ı e m i z k o n u m u z u aşan bir d u r u m d u r . İlk

halife

Hz.Ebubekir,

halifeliği

sırasında

yaptığı

icraatlarını sahabelere danışarak gerçekleştiriyordu. O, halkla mescitte

yapılan

istişareler

yanında,

önemli

konuları

sahabelerle mescit dışında özel olarak g ö r ü ş ü y o r d u . sahabenin

büyükleri,

Ebubekir'e

Hz.

veziri"

şeklinde

kabile

Peygamber hitap

reisleri, döneminde

ediliyordu.

bilginleri "Hz.

Çünkü

bazı

Bunlar

idi.

Hz.

Peygamber'in her

işte

onun

y a r d ı m ı n d a idi. Hz. Ö m e r ise "Hz. E b u b e k i r ' i n veziri" diye anılıyordu.^" o d ö n e m d e Hz. E b u b e k i r ' e yardım olsun diye Hz. Ömer

kazâ

işlerini,

Ebu

Ubeyde

fey

işlerini,

gönüllüce

üstlenmişlerdi.^"** Hz. Ebubekir, Halid b. Velid gibi komutanları devletin en önemli mevkiinde tutarak M a h z u m o ğ u l l a r ı gibi o zamana

kadar devletle

iç içe o l a m a y a n

kabilelerin

devlete

katılmalarını sağlamış, bunlardan güç almıştı.

'^^^ İbn. Tcymiyye I, 134; Câbirî, İslam'da Siyasal Akü. 269 vd. ; Sarıçam, 67. ^^'' İbn Teymiyye, I, 134; cz-Zebidi, I, 111; Talib Türcan, "Maverdi ve Ebu Yalada Siyasi İktidarın Meşruiyet Sorunu", Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fak. Der Sayı: III, 1996, 66. Rifai, 53; Zafır Kasimî, I, 47. İbn Sâd, III, 184. Şibli Numani, Asr-ı Saadet, trc; Ömer Rıza Doğrul, İstanbul, 1978, IV, 167. 86

Mehmet

Azimli

İlk halife Hz. Ebubekir, klasik A r a p şeyhlerinden

farklı

olarak otoritesini bütün A r a b i s t a n ' a yayan, toplumu tek elden yönetebilen,

son

sözü

söyleyebilen

bir

liderdi.'''"

Ebubekir'in güçlü bir yönetim m e k a n i z m a s ı

Hz.

oluşturmasında

KureyşIi olması ve bütün Araplarca kabul edilmesi önemli bir etken

idi. G ü c ü n ü

otoritesini

halka

toplumundaki haksız olduğu olduğu

dayamıştı

ve

bu

(halktan)

güçle

ilk

sürece

benim yanımda

benim

üzerinde

yanımda

durulan

en zayıftır.

aldı.

O,

hutbesinde

güçlülere şöyle gözdağı veriyordu:

sürece

önemle

de u m u m î b e y ' a t t e n

"Kuvvetli

Zayıf da

haklı

en güçlüdür."'^'^''^ O n a göre en

konu,

modern

tabirle

"hukukun

göre hilafet

makamı

sadece

kendisine

üstünlüğü" idi. Hz. E b u b e k i r ' e

yapılan teklifleri onaylayan bir noter gibi d ü ş ü n ü l e m e z d i . O, güç ve otoritesini gerektiği yerde sonuna kadar kullanmıştı. Meselâ:

Ridde

Olayları'nda

halifenin

yetkileri

konusunda

direndiğini görüyoruz. Başta toplumun etkili ismi Hz. Ö m e r olmak üzere R i d d e Hareketleri'ne karşı ordu

gönderilmesine

karşı çıkanlara direnmiş ve onları bu konuda ikna etmişti. Bu savaşlarda bir anlamda itikat bozukluğuna v e siyasi ayrışma isteyenlere türemiş,

karşı dinin

savaşılıyordu.'^'^ zekat

gibi

bazı

Yalancı

Peygamberler

kavramları

kaldırılmaya

çalışılıyordu."'' Hz. Ebubekir de Ridde H a r e k e t l e r i ' n d e savaş yapılması için direnmesini önemli delillere dayandırıyordu. O n a göre

siyasî

otoritenin

yaşayabilirdi."'"' Onun

yaşaması

mürtetlerle

sayesinde

hukuk

savaş k o n u s u n d a

Levvis, age.. .58; Dabaşi, 51. İbnü'l-Esir, II, 174. Müslim, İman, 32. İbnü'l Esir, II, 206; Müslim, İman, 32. •"^ Akbulut, age. , 137; Ahmet, Keleş Hadislerin İstanbul, 1998,204-208.

da

şûra'ya

Kur'an'a

Arzı,

87

Halifelik Tarihine Giriş uymadığı şeklindeki iddialar^'''' pek gerçeği göstermemektedir. Ç ü n k ü bu k o n u d a ona itiraz eden Hz. Ö m e r gibi sahabeler, Hz. Ebubekir tarafmdan ikna edildi ve bu konuda tam bir görüş birliği sağlandı.^"' Benzer bir şekilde, Hz. Ebubekr, ordusunun Medine

gitmesine

karşı

kadınlarının

gidecektir.diyerek İlk

halife

çıkanları

halhalları

ile

reddederek, oynasa

da

Üsame "köpekler

bu

ordu

halifelik yetkisini kullanmıştı.^''^'" Hz.

Ebubekir,

Hz.

Peygamber'in

nübüvvet

dışındaki tavırlarına t a m a m e n varis oldu.^"*'^ Halkına karşı kibirli değildi.

Halife

olmadığım

seçildiğinde

ilk

hutbesinde:

"En

hayırlınız

halde halife tayin edildim. "''^" diyerek kendini halkın

bir ferdi saydığını ilan etmişti. Halife olduğu halde piyade asker gibi ordu komutanının yanında yaya yürüyordu. Ata binmesini teklif edenlere: "Bırakın biraz geçimi

tozlansın."^'''

da sizler gibi ayaklarım

Allah

yolunda

diyordu. Halife olduktan sonra

ailesinin

için çarşıya alışverişe çıkınca, sahabeler onun

hazineden

maaş

bağladılar.^'2

O,

elini

için

Müslümanların

kanlarından, midesini mallarından uzak tutmayı bilmiş, diliyle M ü s l ü m a n l a r ı n haysiyetini zedelememişti. Vefat ederken kızı Hz. A i ş e ' y e mallarını saymalarını, halife olduktan sonra arttıysa hazineye

devretmelerini

söylüyordu.^"

Halifeliği

mal

biriktirme yeri olarak görmemişti. İki yıllık halifeliği sırasında

'"^'' Ahmet, Akbulut, "Kur'an-ı Kerim Açısından Egemenlik", İslami Araştırmalar Sayı. 3-4, 1995, 155. Müslim, İman, 32. "'^ İbn Arabi, 45. •"^'^ Muhammed Ammâra, Laiklik ve Fanatizm Arasında İslam Devleti, trc: Salih Barlak, İstanbul, 1991, 184, 186; Vaglieri L.V., "Raşid Halifeler ve Emevîler", İslam Kültür ve Medeniyeti, trc; İlhan Kutluer, İstanbul, 1988,1,74. Duri, Abdülaziz, en Nıızunuı jfslamiyye. Bağdat, 1950, 35. İbn Kuteyhc, age., 1, 16. İbnü'l-Esir, 11, 199. İbn Sad, III, 183. İbn Kuteybe, el-Mearif Beyrut, 1970, 75. 88

Mehmet kendini halktan

ayrı g ö n n e m i ş , sıradanlaşma

içine

Azimli

girmişti.

Halkla iç içe sade bir hayat sürmekteydi. Halbuki tarihte pek gerçekleşmemiş

bir

şeyi

gerçekleştirmiş,

bütün

Arabistan

yarımadasmı tek bir m e r k e z d e n y ö n e t m e y e başlamıştı.3^'' A m a bu o n u n sadeliğini b o z m a d ı . O n u n d ö n e m i n d e g a y r i m ü s l i m l e r e eziyeti bırakın, otonomiler verilmişti.

III-HZ. Ö M E R ' İ N H A L İ F E L İ Ğ E S E Ç İ L M E S İ Dört Halife d ö n e m i n d e n kalan halife seçimi

usullerinden

biri, H z E b u b e k i r ' i n seçilmesi idi. O, seçilmiş bir halifeydi ve seçimi halk tarafından onaylanmıştı. O n u n s e ç i l m e s i n d e halk arasında bir u z l a ş m a sağlanmıştı. O n u n hilafetine itiraz, sadece Hz. Ali ve Sad b. U b a d e ' d e n gelmiş, Hz. Ali kısa süre sonra bey'at etmişti. Hz. Ebubekir, m u h t e m e l e n

Hz. P e y g a m b e r ' i n

vefatında

meydana gelen gergin ve karışık ortamın oluşmasını v e ikinci bir

Sakîfe

Olayı'nı

engellemek,'"''

yeni

başlayan

fetihleri

sekteye u ğ r a t m a m a k için Hz. P e y g a m b e r ' d e n farklı bir şekilde davranarak vefat etmeden önce, Hz. Ömer'i kendi y e r i n e halife olarak teklif ederek halifeliğe getirilmesi için teşvik etti. '"'^ Hz. Ebubekir,

Hz. Ömer'i

tayin

etmeden

önce

devlet

işlerinde şûra ehli diyebileceğimiz sahabelerle, k e n d i n d e n sonra kimin halife olacağı konusunu istişare etti. Bunlar A b d u r r a h m a n b. Avf, T a l h a b . Ubeydullah, Said b. Zeyd, Hz. O s m a n b. Affan, Useyd

b.

Hudayr

gibi

sahabelerdir.'""

Hz.

Ebubekir,

bu

sahabelerle Hz. Ö m e r ' i n halifeliği k o n u s u n u k o n u ş t u . H e p s i bu

Bkz. Wilferd Madelung, The Succession to Muhammet, 1997,28. Vaglieri, I, 72. İbnü'l-Esîr, II, 273 . İbn Sad, III, 199; Taberî IV, 51. Taberî, IV, 51;SuyûU, 82.

Avustralya,

89

Halifelik Tarihine Giriş tayini olumlu buldu. Bazıları Hz Ö m e r ' i n sertliği ile ilgili endişelerini

aktardı.

Bunlardan

Talha

b.

UbeyduUah,

Hz.

Ö m e r ' i n sertliğinden bahsedince, Hz. Ebubekir, Hz. Ö m e r ' i n sertliği k o n u s u n d a onları ikna etmiş ve "insanlara iyisini bıraktığını"

insanların

en

belirtmişti.-^^'

Hz. Ebubekir,

toplumun

Hz. Ömer'i

istediğine

kanaat

getirdikten sonra bir vasiyet mektubu yazdırdı. A r a p örfünde ve Hz. P e y g a m b e r ' i n uygulamasında olmayan bu usulü, ilk defa o yaptı. M e k t u b u yazdırırken Hz. Ö m e r ' i n ismini yazdıramadan, hastalığının tesiri ile bayıldı. M e k t u b u yazan kâtibi Hz. Osman, fitne ç ı k m a s ı n d a n endişe ederek vasiyete Hz Ö m e r ' i n ismini yazdı. Bu arada ayılan Hz. Ebubekir olayı öğrenince,

Hz.

Osman'ın

Hz.

Osman

bu

hareketinden

hilafeti

çok

arzulayarak,

memnun

oldu. Ç ü n k ü

vasiyetnameye

kendi

ismini

yazabilirdi; fakat o, Hz. E b u b e k i r ' i n ve toplumun temayüllerini d ü ş ü n e r e k Hz. Ö m e r ' i n ismini yazmıştı. Hz

Ebubekir,

halka

m e k t u b u n d a : "Size akrabam

okunmasını olmayan

istediği

vasiyet

birini tayin ediyorum.

. ."

diyordu.^**' Bu ifade çok önemlidir. H z . Ebubekir bu tavrıyla saltanata

geçit

vermemiştir.

Hz.

Ebubekir,

bu

tavrıyla

y ö n e t i m d e akrabalıktan çok, ehliyetin önemli o l d u ğ u n u ortaya koymuştur.

Ama

daha

sonraki

saltanat yıllarında,

yönetim

t a m a m e n bir sülalenin belli koluna hasredilecektir. Bu mektup o k u n d u k t a n sonra Hz. Ebubekir, Hz. Ö m e r ' e bazı tavsiyelerde bulundu. Hz. Ö m e r ' i n b e y ' a t ve seçimi böylece gerçekleşmiş oldu.^«2 Hz Ö m e r ' i n halifelik dönemi b o y u n c a yaptığı icraatlara bakılınca H z . E b u b e k i r ' i n bu tercihinde ne denli isabetli olduğu görülecektir. Eğer d u r u m u olduğu gibi bıraksaydı, etkisi gittikçe "'^ Ebu Yusuf, Kitabu'l Haraç, Kahire, 1382, 37 ; İbnü'l-Esîr, II, 272. İbn Sad, III, 200; Taberî IV, 52 . Taberî IV, 51; İbnü'l-Esîr, II, 272. Taberî, IV, 5 1 ; İbnü'l-Esîr, II, 273. 90

Mehmet artan

Kureyş

aristokrasisi,

kendilerine

göre

seçtirebilirler ve zorbalıklarına daha erken

Azimli

bir

halife

başlayabilirlerdi.

Halkın nabzını ve tavrını iyi bilen Hz. Ebubekir, böyle bir yol tercih

etti.

Bu

yeni

seçmeyebilirsiniz, halifeyi

bir

usûldü.

O,

bu benim tercihimdir."

kabullendi.

Bu

da son

halka:

"İsterseniz

diyordu.'"' Halk d a bu

sözün

halka

ait

olduğunu

göstermektedir. Netice olarak Hz. Ebubekir kendinden sonra yerine halife tayin etmişti, a m a bu vasiyet, halk için tekliften öte bir şey değildi. O, tayin ettiği şahsın kesinlikle seçilmesini

zorunlu

tutmadı. Zaten onun teklifi halkın onayına sunuldu vc s o n u n d a halk tarafından kabul edildi. Hiçbir itiraz da g e l m e d i . B ö y l e c e Hz. Ebubekir halka sadece bir yol göstermiş oldu. Hz. Ö m e r ' i n halife seçilmesi tartışmasız gerçekleşmiştir. Halkın Hz. Ö m e r ' i kabullenmesi, Hz. E b u b e k i r ' i n

ilk

defa

yaptığı tayin deneyimi ve Hz. Ö m e r ' i n kabiliyetleri bu seçimi kolaylaştırmıştır. Halifelik k o n u s u n d a en fazla adı geçen Hz. Ali bile, Hz. E b u b e k i r ' i n : "Ben yerime olur musunuz?" Değilse

halife bırakıyorum.

şeklindeki sorusuna: "Eğer

razı olmayız

Ömer

ise

Razı razıyız.

"diyerek Hz. Ö m e r ' i n seçilmesine destek

vermiştir.'"'' Y i n e Emevîlerin önemli temsilcisi Hz. O s m a n bile, Hz. Ebubekir Hz. Ö m e r ' i n ismini v a s i y e t n a m e y e yazdırırken bayılınca, yazmıştı.'»^ edebilecek

fitne Yani

çıkmasın Hz.

Haşimîler

diye h e m e n

Ömer'in ve

Hz. Ö m e r ' i n

halifeliğine

Emevîler

bile

bu

en

fazla

seçime

ismini itiraz destek

veriyorlardı. Böylece Hz. Ö m e r b ü y ü k bir katılımın desteği ile halifeliğe seçildi.'"'* Bu iki olay da gösteriyor ki k a m u o y u n u n

İbnü'l-Esîr, II, 273 . Yakûbî, Tarihu'l- YakÛhî, Beyrut, 1960, II, 137; Suyuti, 83. Taberî, IV, 52; İbnü'l-Esîr, II, 273. Sourdel D., "Khalife", Encyclopedia of İslâm, New Edition, Leiden, 1978, IV, 937. 91

Halifelik Tarihine Giriş Hz

Ebubekir'in

vasiyetini

kabullendiğini,

ayrıca

Hz.

E b u b e k i r ' i n halkın nabzını çok iyi tuttuğunu göstermektedir. H z E b u b e k i r ' i n vasiyeti ile birlikte H z Ö m e r ' e hiç itirazsız, hatta H z E b u b e k i r ' i n b e y ' a t i n d e n daha sağlam bir b e y ' a t olayı gerçekleşti. Halk eksiksiz b e y ' a t etmiş, tam bir

mutabakat

sağlanmıştı. B u a n l a m d a Hz. E b u b e k i r ' i n kendisinden

sonra

kargaşa çıkmasın diye yerine halife tayin etmesi, halkın arzuları d o ğ r u l t u s u n d a idi. ö , ortaya koyduğu yöntemini halka sunmuş ve genel kabul g ö r m ü ş ve hiç itiraz gelmemişti. Genel anlamda bir seçim yapılsaydı muhtemelen başka biri Hz. Ö m e r kadar oy alamazdı. Sonuçta Hz. Ebubekir akrabası olmayan birini tayin e t m e k l e kendi arzusuna göre bir yöntem ortaya koymadığını belirtmiş oldu. Bunu da halk gönül rahatlığıyla kabullendi. Hz. Ö m e r ' i n seçiminde tek adayın halka sunulması tenkit edilebilir;

fakat

hemen

şunu

belirtelim

ki,

Hz.

Ömer'in

s e ç i m i n d e böyle bir eksiklik görünse de halkın duyarlılığı bu eksikliği

gideriyordu.

Eğer

Hz.

Ömer,

bu

işe

lâyık

biri

o l m a s a y d ı , halk h e m e n itiraz ederdi. O d ö n e m toplumu uygun bulmadığı şeylere rahatlıkla itiraz seslerini

yükseltebiliyordu.

B u n u n bir çok örneği verilebilir.^*»* Kısacası şu sonuca rahatlıkla varabiliriz ki, Hz. Ö m e r halkın arzusu d o ğ m l t u s u n d a hilafete gelmiş bir halife idi. Hz. E b u b e k i r ' d e n sonra Hz. Ö m e r ' e b e y ' a t edildi.*"'' Hz. Ö m e r ' e b e y ' a t t a dikkati çeken husus şu idi: A d a y ı n edilmesi

bey'at

sayılmıyordu.

^'^" Bu

olay

üç

teklif safhada

gerçekleşti; önce halife aday gösterdi ve halife ölmeden b e y ' a t

""^ Hasen İbrahim Hasan, en-Nuzumiı'l-İslamiyye, Kahire, 1970, 40; Cabirî, age., 723. İbn Kesir, Tefsirul-Kuranil-Azîm, Nisa, 20. İstanbul, 1985, II, 213. İbn Sâd, III, 274. Udeh, 56. 92

Mehmet

Azimli

gerçekleşmedi. Sonra adaya halk istekle, herhangi bir baskı olmaksızın bey'at etti. Hz. Ömer'in seçilmesinde

liyakat ön planda idi. Onun

Müslümanlığı v e bu konudaki liyakati ön plana çıkmıştı. Kabile unsuru

önemsenmemişti.

Çünkü

Mekke'nin

en

zayıf

kabilelerinden birine mensuptu. Onun halifeliği halkın onayına sunuldu ve halife oldu. Bu tip bir uygulama sonraki yıllarda Hz. Osman ve Hz. Ali'nin seçiminde de geçerli oldu.^"' A-Hilafeti Hz. Peygamber dönemi devletin kurulma dönemi idi. Hz. Ebubekir

ise

mekanizmasını

Ridde

Olaylan'yla

yapılandıiTnaya

uğraştığı

fırsat

için

yönetim

bulamamıştı.

Hz.

Ebubekir siyasî ve sosyal sükûneti sağladıktan sonra'''^ H^;. Ömer on yıllık halifelik hayatı boyunca yönetim kurumlarını yerli yerince oturtmaya çalıştı.^"' Hz. Peygamber'in kurduğu devleti bütün kurumlarıyla yerli yerine oturtmaya çalışan Hz. Ömer'dir. O, istediği idarenin ana hatlarını, tespit etmişti. Adlî ve idarî usullerden Beytü'l-Mal'den, posta teşkilatına kadar her konuya e ğ i l d i . H z . Ömer, halifeliğin kurumsallaştırılmasının güzel örneklerini vermişti. Onun bu yapılandırma çalışması, Emevîlerin

önemli

halifelerinden

Abdülmelik'in

devleti

kurumsallaştırmasına örnek teşkil etmişti. İlk

halife Hz. Ebubekir, halifeliğinin devamının

şartını

İslam üzere gitmek olarak açıklamıştı.''^'' Hz. Ömer de aynı şartın üzerinde halifeliği boyunca titizce durmuştu. Hz. Ömer, devlet yönetimi konusunda

şöyle diyordu: "Ben

idarecinin

Bkz. İbn Kuteybe, I, 16. Bkz. Madelung, 57. Welhausen, Arap Devleti ve Sükûtu, t r c ; Fikret Işıltan, Ankara, 1986 , 16. Levvis, age., 60. •"'Rayyıs, 271. İbn Sad, III, 184. 93

Halifelik Tarihine Giriş kurtuluşunu üç şekilde görüyorum: 1-Emaneti yerine getirmek, 2-Kuvvetliden hakkı almak, 3-Allah 'ın vahyi ile hükmetmek."^'''' H z . Ö m e r , aslında Hz. Ebubekir d ö n e m i n d e de en etkili idareci

idi.'''"

Zaten

bu

ilk

iki

halife

(Şeyhayn)

hilafet

k u r u m u n u n en güzel örneklerini ortaya koyan kimselerdi. İslam uleması o d ö n e m uygulamalarını bölümünde

delil

olarak

İslam h u k u k u n u n bir çok

göstermişlerdir.

İkinci

Halife,

zamanının ruhuyla, toplumsal yapı ile uyumlu bir halife idi. O d ö n e m i n M ü s l ü m a n l a r ı n ı n m a n e v r a y a (politikaya) gereksinimi yoktu. Zaten Araplar bunu kabul etmezlerdi. Bu sebeple o, vaktinden ö n c e veya sonra halife olsaydı, bu kadar başarılı olamayabilirdi."''^

Bu

başarıda

onun

basit,

amatör,

fakat

t o p l u m u n nabzını anlayan girişimci, akılcı, toplumcu, İslamî kaynaklı

katkılarının

etkisi

büyüktü.

Fetihlerin

getirdiği

başarılar onu güçlendiriyordu. T a m bir toparlayıcı idi, dizginleri bırakmamıştı.

Kurduğu

idarî

yapıyı

iyi

koruyordu.

Ona

başarılarında kaliteli bir şura heyeti yardımcı oluyordu. Hz. Ö m e r , aldığı kararlan doğrudan u y g u l a m ı y o r d u . İtiraz gelsin, konu halkın g ü n d e m i n e girsin diye k o n u y u mescitte ilan ediyordu.

Böylece

şûra'yı

halka

yaymaya

çalışıyordu.

O,

m e m l e k e t meseleleri için kadınlarla bile istişare ediyordu.'*"" O n u n d ö n e m i n d e şûra, hilafetin vazgeçilmez bir şartı, rüknü olmuştu. Hz. Ömer, şûra'nın kurumsallaşabilmesi için uygun adımları

atmış

ve

o

dönemde

şûra'yı

en

güzel

u y g u l a m a y a çalışmıştı."*"' O, şûra olayını tam bir yoklama

işine

edebiliyordu.

çevirmişti.

Aldığı

kararlara

herkes

İstişaresine gençleri de katıyordu; fakat

ş û r a ' s ı n a yetkili, bilgili, olgun ve fikir yürütebilen

Maverdî, 330. Arnoid, age. , 20. Muhammed Mescidî Camiî, 26. Abidin Sönmez, Şûra, İstanbul, 1984, 152. Temmavi, 85. 94

şekilde kamuoyu itiraz onun

kimseler

Mehmet giriyordu.

O,

istişaresiz

hilafetin

mümkün

Azimli

olmayacağım

bildiğinden'"''' kendi görüşünü en doğru görüş olarak g ö r m ü y o r ve şûra üyelerine şöyle diyordu: "Bana görevine

sizi ortak yapmak

Kendi isteklerime

uymayı

yükletilen

için topladım. istemiyorum.

bu

hilafet

Ben sizden

biriyim.

Bana görüşünüzle

ortak

olunuz. Hz. Ö m e r ' i n yönetimi halka açmıştı. H a c d ö n e m i n d e her yıl valiler toplantısı

yapıyordu. Taşradaki

halk

ile

valisini

helkesin ö n ü n d e yüzleştirip problemleri halletmeye çalışıyordu. Hatta bir seferinde haksız yere dövülen bir Mısırlının şikâyeti üzerine vali ve oğlunu cezalandırmış ve Mısır valisi sahabeden A m r b. A s ' a : "Analarından zaman

köle

hukuk,

edindiniz?"'^^^

özgürlük,

zemini

çok

valisine:

mevki

izah

kavramlarının

etmişti.

Yine

dolayı ceza verilen adamın

"Adamın

geçirdiğine

suç

insanları

şeklindeki m e ş h u r sözü ile

makam,

güzel

düşüncesinden

hür doğan

işlemediğini,

bir

ne hak,

oturduğu seferinde,

şikayeti

sadece

olan

üzerine zihninden

belirterek düşünce özgürlüğü k o n u s u n d a k i

sınırı

çizmişti.""*' Hz. Ö m e r d ö n e m i n d e kanun ö n ü n d e herkes eşitti. Fakirzengin, halife-halk arası bir fark b u l u n m u y o r d u . O n a göre asıl olan insanların hürriyeti, eşitliği idi. O, hiçbir haksız baskıya geçit

vermedi.

açıktı.'""

Hiçbir

Hakkını kimsenin

arama veya

konusunda kabilenin

kapısı hakkı

herkese olmayan

yetkilerle insanlara zulmetmesine izin vermiyordu. Tebaasına 4(J2

Buhari, İtisam, 2. Şibli Numani, Hz. Ömer ve Devlet İdaresi, trc. Talip Yaşar Alp, İstanbul, 1986,31. '•"•'Ebu Yusuf, 25. ""^ Ebu Yusuf, 13, 82, 116. Hindî, Kenzu'l-Ummal, Beyrut 1989, VII, 293; Yusuf Kahdehlevî, Hayatü's-Sahabe, trc; Ahmet, Meylanî, İstanbul, 1980, II, 191 . Muhammed Abdülkadir, en- Nizamü's Siyasi fı'l-İslâm, Amman, 1986, 63, 66. 95

Halifelik Tarihine Giriş z u l m e d e n valilerin kimisini azlediyor, kimisini h a l k m önünde cezalandırıyordu. K o y d u ğ u prensiplere u y m a y a n kimseleri de cezalandırıyordu.

Hz. Ö m e r

halkla

ilişkisini kesen valisi İyaz b. ö a n m ' a k o y u n g ü t m e

cezası

vermişti.'^"*

Misal

verecek

olursak,

Valileri üzerinde sıkı bir denetim kurarak halka

zulmedenleri

azlediyor

ve

cezalandırıyordu.

Haksız

yere

yaptıkları sarayları yıktırıyordu. Valilerinin halkm bir ferdi gibi yaşamasını arzu ediyordu. Kufe Valisi M u ğ i r e b. Şube, zina cezasından Hz. Ö m e r ' i n elinden şahit eksikliği y ü z ü n d e n zor kurtulmuştu."*"*' Yine valilerine: "Halkı dolayı

zillete

bundan

kapatmamalarını, kendilerini

düşeceklerini,

dolayı

haksız

hu sebeple

de halktan

üstün

kuvvetlilerin

ümit

de

övmemelerini, kapılarını

zayıflan

ezeceklerini,

tavsiye etmişti.

şu emir onun halkla ilişki

kesmesinler,

halka eşit davran

hatırlı

olan

bundan

halka

görmemelerini"

ortaya koymaktadır: "Makamında ümitlenmesinler.

yere

şımaracaklarını,

Valilerine gönderdiği adaletten

dövmemelerini,

mantığını ki

da zulmetmek

zayıflar için

""'"

İkinci halife'de hiçbir halifeye nasip o l m a m ı ş güç ve yetki vardı. Bu

gücünü

silah zoruyla elde etmemişti, ö ,

halkın

kendisine verdiği güç ve yetkiyi en uygun yerlerde en güzel şekilde kullandı. Ordu komutanlarına yetki kısıtlaması yapmıştı. Komutanları dikkatli seçiyor, gönüllerine göre fetih yapmalarını engelliyordu. Yani verilen güç ve yetkinin hesabı soruluyordu. A y r ı c a valilerden m a l beyanı

isteyerek zulmen

mal

sahibi

olmalarına engel olmuştu."*" Onun d ö n e m i n d e akraba kayırması olayı yoktu. Kendi kabilesi Adiyoğulları, kendilerine

"*"^ Ebu Yusuf, 116. ^""^ İbnü'l-Esir, III, 384. Ebu Yusuf, 118. "*" Şiblî, 11,49. 96

torpil

Mehmet

Azimli

yapmadığı için şikayette bulununca Hz. Ö m e r , bunu kesinlikle reddetmişti.'*'^ Hz. Ö m e r , y ö n e t i m d e

o çağdaki

değişik

uygulamaları

benimsemişti. İran arazi h u k u k u yönetmeliklerini inceletmişti. Toplumun menfaatine göre alıntılar yapmıştı. İrak ve Bizans toprak

düzenini

aynen

kabullenmiş

ve d e v a m

ettirmişti.'"'

Kendi d ö n e m i n d e k i idari taksimatı Sâsâni kralı Enüşirvan gibi yapmıştı.'"'' Y i n e Arapların bilmediği bir teşkilat olan " D i v a n " ı benimsemiş ve bunu kurumsallaştırmıştı.'"^ H z . Ömer, yönetiminin

kolaylaşması

için

eyalet

sistemi

ülke

uygulamasını

tatbik etmiş ve u m u m î bölge valileri tayin etmişti. Meselâ, A m r b. As, Mısır ve Kuzey Afrika bölge valisiydi.

Eyaletlerde

yönetimin kolay olması için resmî sicilleri, o bölgenin diline göre düzenletmişti. Şam bölgesinin sicilleri R u m c a iken, I r a k ' ı n Farsça, M ı s ı r ' ı n Kıptîce idi.''"' İkinci Halife'nin güçlü bir liderliği vardı. O halkın ü s t ü n d e hiç kimsenin görüşünü dayatmasına izin vermedi. Devlette iki başlılığı

kabul

başkomutanı

etmiyordu.

Bu

sebeple devletin

Halid b. Velid'in

başına buyruk

ordularının hareketlerini

kabul etmeyerek azletmişti.'"' Halid'i azli ile önemli bir g ü ç olan M a h z u m o ğ u l l a r m ı n yönetime müdahalesini dizginlerken, Haşimoğullarının

ümmetin

başına

musallat

olmasından

korktuğundan dolayı da onlara görev vermiyordu. Bir seferinde İbni

Abbas'la

verdiğimizde

konuşurken: ümmetin

başına

"Siz

Haşimoğullanna

buyruk

olmanızdan

görev endişe

"'^ Belazüri, Fiituhu'l-Buldan, 436. "'•' Muhammed Hamidullah, İslam'da Devlet İdaresi, trc; Kemal Kuşçu, İstanbul, 1963, 70; Selim Sıddıkî, 211. "'" Niyazi, 116. '"'' Mustafa, Sibaî, İslam'da Din ve Devlet, trc; İhsan Toksan, İstanbul, 1966; et-Tcmmavî, 283. Subhi Salih, 199, Selim Sıddıkî, İslâm Devletinde Malî Yapı, trc; Rasim Özdenören, İstanbul, 1972, 210. Ebu'l-Fida, el Muhtasar jî-Ahhari'l-Beşer, Beyrut, trz. I, 159. 97

Halifelik Tarihine Giriş ediyorum."'^^^

demişti;

fakat

alamadığı için psikolojik yetkilerle

görevler

Döneminde

yıllardır

idarî

yapıda

görev

olarak ezilen Emevîlere de kısıtlı

vererek

rahatlamalarını

sağlıyordu.

halkın üzerinde devlet baskısına karşı

olmakla

birlikte kabilevi baskılara da izin vermemişti. O, bütün gücü elinde tutuyordu. İlk k o n u ş m a s ı n d a bunu ilan etmişti.""'^ Sertliği ilkelerin

uygulanması

içindi.

Onun

en

önemli

problemi,

h u k u k u n üstünlüğü prensibinin uygulanması idi. Hz. Ö m e r , bilinen

Şam'a

arkadaşlığı"

sahabeleri refah göndermedi.

avantajını

ve bolluk

Onların

kullanıp,

mülk

merkezi

"Hz.

olarak

Peygamber'in

edinerek,

ailelerinin

halkın üzerinde h e g e m o n y a kurmasından korkuyordu. Çünkü o bölgelerin

halkları yeni

Müslüman

olmuşlardı.

Bu

bölgeye

giden Sahabeler halkm üzerinde bir h e g o m a n y a kurabilirdi. O, ilk M ü s l ü m a n l a r ı n , yeni M ü s l ü m a n olan kimseleri ezmesinden korkuyor,

kimsenin

kimseye

hegemonya

kurmasını

istemiyordu. Yeni Müslümanların bu şekilde ezilmesi, gizli bir başkaldırıya sebep olabilirdi. Nitekim Emevîlerde bu alınmayınca,

taşralı

Müslümanlar

arasmda

tedbir

Araplara

karşı

muhalefet hareketleri gerçekleşecektir. Hz. Ömer, benzer bir mantıkla Irak bölgesindeki Sevad arazisini gazilere dağıtmadı."*^" Bu dağıtım sonucu ortaya feodal bir sistemin çıkmasından v e toprakların birkaç A r a p elinde

toplanmasından

korkuyordu.

Çünkü

fatihin

o tebaasını

iyi

tanıyordu. Onlara nasıl liderlik yapacağını da iyi biliyordu.''^' Bu konuda sahabeden özellikle Bilal H a b e ş î ' d e n çok tenkit aldı, ancak sahabeyi ikna etti.'''" Toprakları d a ğ ı t m a m a k t a ısrar etti ve yetkisini kullandı. Bunu yaparken Haşr Suresi 10. ayeti delil

Ebu Yusuf, 14. İbnü'l-Esir, II, 273. Madelung, 371. Hini, I, 263. "^^Ebu Yusuf, 25. 98

Mehmet

Azimli

a l d ı / ' ' ' Bu şekilde arazilerin dağıtımını daha ö n c e k i n d e n farklı yorumlayan

Hz. Ömer, kabileleri belli merkezlerde

tutarak

onların ülkenin her tarafına yayılmasına engel oldu v e onlar üzerinde daha etkili denetim sağlamış oldu."*^"* O , bütün devlet işlerinde g ü c ü n ü hissettiren bir halife olarak şöyle diyordu: "Araplar yola

yularlı

deve gibidir.

Liderine

tabidir.

Onları

doğru

ileteceğim."'^^^ M a v e r a ü ' n - N e h i r ' d e n , Kuzey Afrika'ya kadarki topraklar

üzerinde tartışmasız denetimi bulunan Hz. Ö m e r ' i n ,

tebaası

üzerindeki bu müthiş kudret ve yetkisi, haksız olduğu belli olduğu

zaman,

bizzat

kendisi

tarafından

bitiriliyordu.

hutbesinde kadınlara fazla mehir verilmemesini bir

kadın

Kur'an'dan

delil

getirerek

Bir

söylediğinde,

yanlış

söylediğini

belirtince, bu itirazı haklı b u l m u ş ve verdiği emri geri almıştı.'*^*' tşte onun güç ve yetkisi hak ortaya çıkıncaya kadardı. Hz. Ö m e r sade yaşayan biriydi. O n u n halk içinde sade bir hayat yaşaması, yabancı elçilerin M e d i n e ' y e geldiklerinde onu halktan ayırt edememelerine sebep olmuştu. Her şeyi ile kendini halkına adamıştı. Halkını köleleştiren bir kral olmadığını her zaman

ortaya koyuyor,

" A l l a h ' ı n basit bir kulu

olduğunu,

herkesin evine kadar gidip hizmet edeceğini, yeter ki halkın rahat olması gerektiğini" söylüyordu."^^ Geceleri halkını kontrol ediyordu. Aç olanlara sırtında un taşıyor, kocaları savaşta olan kadınların mektuplarım yazıyordu. Yamalı elbise ile geziyor, süt emen çocuklara bile maaş bağlatıyordu. Bir seferinde kocası savaşta olan bir kadının şikayetini işitince, askerlerin en fazla ü ç

'^^^ Geniş Bilgi için bkz. Mevdudi, Tcjhimu'l-Kur'an, İstanbul, 1992, V I , 2 I 4 vd. Uçar, 35. İbnü'l-Esir, JI, 277. İbn Kesir, Nisa, Ayet :20, II, 213. "^'Temmavi, 63.

trc; Heyet,

99

Halifelik Tarihine Giriş ay ailesinden ayrı kalabileceğini ilan etmişti. "^^ O , halkının ruhunu iyi bildiğinden dengeli hareket eden''^' kontrolü elden b ı r a k m a y a n , yaptığı bir yanlıştan uyarılınca anında dönen bir halife idi. Halkla iç içe idi. Halkın arasında gezer, onlarla istişare eder, sonra yapması gerekeni yapardı. O n u bir kocakarı yolda d u r d u r u p saatlerce derdini anlatabiliyordu.'*'*' Hz.

Ömer,

kıtlık

yılında

halkın

açlıktan,

hırsızlık

yapabileceğini düşünerek hırsızlık cezasını kaldırmıştı.'"' Bu u y g u l a m a l a r için toplumu baz alıyor, ihtiyaca göre nassları yorumluyor,

toplumundan

da

bu

uygulamaları

için

onay

alıyordu. Halktan kendisine gelen tepkileri dinliyordu. "Yanlış yaparsa

kılıçlarıyla

düzelteceklerini"

söyleyenlere

teşekkür

ediyordu. O n u n için önemli olan hakkın ortaya çıkmasıydı. Hatta kendi aleyhinde ceza verdiği halde Ş u r e y h ' i kadı tayin etmişti. Bu da onun, hakkaniyet ölçülerine ne kadar değer verdiğini göstermektedir.

Halkın parası olan hazineyi

halka

aktaran ve harcayan bir halife idi. Kendisi hazineden sadece yazlık ve kışlık elbise alırdı. Sadece M e d i n e ' d e değil, M e d i n e dışındaki

halkla da, irtibatını

en yüksek

düzeyde

çalışıyordu. M e d i n e ' y e gelip-giden kervanlarla

tutmaya

ilgileniyordu.

O r d u s u n d a n her gün haber almaya çalışıyordu. Irak taraflarında bir askerin

başına

gelen

tutuyordu. O: "Bu hilafet zafiyetten

ölümden

dolayı

işi, haksızlıktan

öte bir yumuşaklıkla

yapılabilir."'^^'

kendini uzak

sorumlu

bir şiddet

ve

diyordu ve bunu

uyguluyordu. H z . Ö m e r , sırf M ü s l ü m a n tebaayı değil, gayri

müslim

tebaayı da düşünerek fakir Zımmilerden cizye almamıştı.

Suyuti, 141; Bkz. Temmavi, 119. Ahmet Emin, Fecm'l-hlâm, byy, 1970, 73. İbn Kesir, age. Mücadele, Ayet: I, VIII, 61. Ebu Yusuf, 115; Malik b. Enes, Akdiyye, 38. Ebu Yu,suf, 118. Ebu Yusuf, 125. 100

Bu

Mehmet adaletli

uygulamalar,

söyletiyordu: "Bunun

Hıristiyan için Allah

kurtardı.

Araplar

kavuştuk.

Yerli halk gelen

Filistinli

eliyle

Sameriten

cizyeden muaf

bir

tarihçiye

şu

bizi Romalıların

Bizanslılardan bu fatihlerin

Hıristiyanları

Azimli sözleri

intikamından

kurtularak

rahata

yerleşmesine

çalıştılar.

yardımlarına

karşılık

tutuldular.

İkinci Halifenin d ö n e m i n d e artık teşkilatlı bir idarî otorite yerleşmişti.

Bu

sağlam

yapı

sayesinde

büyük

fütuhatlar

gerçekleştirildi. Onun siyâsi dehası İslam devletini her ne saldırı olursa olsun sarsılacak, fakat yıkılmayacak hale getirmişti.''•'^ Çok

fazla

şehit

verilmeden,

kısa

sürede

geniş

toprakların

fethedilmesi, tarihçilerin dikkatini bu dönemi d a h a dikkatli bir şekilde incelemeye çevirmiştir.'''^^' Onun dönemi dış tehditlerin yok edildiği, devlet kurumlarının yerli yerince oturtulduğu bir dönemdi. T o p l u m müthiş zenginleşmişti. Hz. Ö m e r gibi her şeyi ile m ü k e m m e l bir halifeden sonra hilafete kim

gelirse

gelsin tenkit edilecekti. İşte tam bu d ö n e m d e Hz. Ö m e r vefat etti, yerine üçüncü HaHfe Hz. O s m a n geçti.

IV-HZ. O S M A N ' I N HALİFELİĞE SEÇİLMESİ Dört Raşid Halifenin seçiliş modellerinden en ilginci, H z O s m a n ' ı n halife seçilmesi olayıdır. O n u n seçilmesi

sırasında

tam bir istişari kurul tayin edildiğini g ö r ü y o r u z . " " Bu kurul Uç gün istişare ile Üçüncü Halife'yi seçti. Hz. Ö m e r , bütün ü m m e t i n benimsediği adaleti ile şöhret bulmuş bir halife idi. O, görüşleri genel kabul gören basiretli bir insandı. Kendisine suikast yapıldığında,

çok

halkın

'•^^ Lewis, age. , 67. "•^^ Arnoid, age. , 20. *^^'Bkz. Mustafa Nevin, 155. Buhari, Ahkâm, 43. 101

Halifelik Tarihine Giriş kendisinin yerine bir halife tayin etmesini

istemelerinden,'"''

onun

onaylayacaklarını

bırakacağı

bir

halife

adayını

anlayabiliriz. Eğer böyle bir şey yapıp yerine birisini tayin etseydi, k a m u o y u n d a n kabul görecekti. Zaten onun halife adayı olarak teklif ettiği altı kişiye d e hi(^bir itiraz gelmemişti. Ancak, yapacağı en ufak bir hatanın, çok büyük yanlışlıklara sebep vereceğini, örnek olabileceğini bildiğinden tayin işinde çok dikkatli davrandı ve bu konuda: "Yerime benden

hayırlısı

benden

hayırlısı

-Hz.

Peygamber-

-Hz. Ebubekir-

halife

bırakmazsam

bırakmadı,

bırakırsam

bıraktı."'^^'^ diyerek bu iki usule

de y a n a ş m a d ı ve yepyeni bir usul ortaya koydu. Hz. Ö m e r ,

sahabenin:

"yerine

oğlunu

bırak"

teklifine

kesinlikle karşı çıktı.'*'"* Böylece hilafetin saltanata d ö n ü ş m e s i n e engel

olmuş

oldu.

Toplum

oğlunu

kabul

etse

de,

bunun

saltanata sebep olabileceği endişesiyle halife olmasına engel oldu.""' Kamuoyunun isimlerini

sayarak

yönelimlerini halifenin

temsil

bunlar

eden'*'*^ altı arasından

kişinin

seçilmesini

önerdi."'" Bunlar A b d u r r a h m a n b. Avf, Ali b. Ebi Talih, O s m a n b . Affan, T a l h a b. U b e y d u l l a h , Z ü b e y r b. A v v a m , S a d b. Ebi V a k k a s idi. Bunlar Hz. P e y g a m b e r ' i n kendilerinden razı olarak öldüğü""" kişilerdi.""^ Hz. Ö m e r bu kişileri seçme nedeni olarak: "Hz. Peygamber'e

savaş

açmayanları

şeklinde açıklıyordu.""*' Bu tercih önemli idi.""' Hz.

seçtim." Ömer,

"'^ İbnü'l-Esîr, 11,459. "'"Buhari, Ahkâm, 5 1 . """ İbnü'l-Esîr, II, 459. " " Bkz. Yakubî, II, 160; İbnü'l-E.sîr, III, 461. ""- Hasan Hanefi, Buhusün fı Ulum, Mısır, 1986, 63. Ebü'l-Fidâ, el-Muhtasar fı Ahhari'l- Beşer, Beyrut, trz. , I, 165. İbn Sâd, V, 16; Buhari, Fedail, 8. ""•'Belâzürî, V, 16. ""'•'Belâzürî, V, 17. ""' Buharî, Fedailü's-Sahabe, 8; İbn Kuteybe, I, 24 . 102

Mehmet

Azimli

toplumsal yapıyı düşünerek bu altı kişiyi belirlemişti. Bu tercihi konusunda k a m u o y u n d a n hiçbir tepki gelmedi. K a m u o y u n u n bu tepkisizliği

korkularından

dolayı

değil,

bu

kişilere

razı

oluşlarındandı. Hz. Ö m e r ' i n kendinden önceki iki m o d e l e de u y m a y ı p ayrı bir m o d e l ortaya koyması, Hz. P e y g a m b e r ' i n , Hz. E b u b e k i r ' i n ve kendisinin ortaya k o y d u ğ u halife seçimi modellerinin asıl olmadığını, bunların sadece birer model olduğunu, bu m o d e l l e r e kimsenin

uymak

ve

uygulamak

zorunda

olmadığını

göstermektedir. Hz. Ömer'in halife seçiminde ortaya k o y d u ğ u bu değişik yöntem, daha sonraları A b b a s î d ö n e m i n d e k i birden fazla halife tayinlerine delil oldu.'*''*' Hz. Ömer, almış olduğu bu kararla birlikte: "Eğer Ebu Ubeyde b. Cerrah yaşasaydı, tayin ederdim.

yerime

"'^'^ diyerek vasiyet olayına da olumlu bakmıştır;

fakat o kendinden önceki iki örneğin ortasında bir yol tutarak aday

sayısını

fazlalaştırıp

bunlardan

birisinin

seçilmesini

önererek yeni bir model ortaya koymuştur. Hz. Ömer, belki de alışkanlık (teamül )olur endişesi ile tek aday belirlememiş birçok aday arasından birisinin seçilmesini teklif etmişti. O günkü kabile anlayışı içinde d ü ş ü n ü l d ü ğ ü n d e , Hz. Ö m e r ' i n teklifinden daha olumlusu olamazdı.''^" Hz. Ö m e r bu şahısları seçmekle beraber, S u h e y b e r - R u m î ' y e namazları kıldırmasını,

Ebu

Talha

Ensari'ye

elli

kişi

ile

bu

halife

adaylarını k o n ı m a s ı n ı , Mikdad b. E s v e d ' e de M e d i n e ' d e düzeni sağlamasını, tarafının

üç

gün

adayının

anlaşamayıp

üçe

içinde

seçimin

seçilmesini,'*^' üç

kalırlarsa

yapılmasını, eğer

oğlu

çoğunluk

halife

Abdullah'ın

adayları halife

o l m a m a k k a y d ı y l a bu eşitliği bozmak için yedinci bir kişi olarak A b d u r r a h m a n b. A v f tarafını tercih e t n ^ s i n i tavsiye etti.

*•** Amold, 21. İbn Kuteybe, I, 23; İbnü'l-Esîr, II, 459 . Kazıcı, 35. Taberî, V, 35. 103

Halifelik Tarihine Giriş H z . Ö m e r ' i n belirlediği altı halife adayı bir araya toplandı. Bunlardan

Abdurrahman

b . Avf

adaylıktan

çekildi.

Diğer

adaylar ise onu h a k e m kabul ettiler. Sad, Z ü b e y r ve Talha da çekilince,

geriye

Hz.

Ali

ve

Hz.

Osman

kalmış

oldu.''^^

A b d u r r a h m a n b. Avf, geriye kalan iki aday için halk arasmda yaptığı

birçok

seçilmesine

araştırmalar

karar

Haşimoğullarının

neticesinde,

verdi.

Hz.

O

Peygamber

Hz.

Osman'ın

dönemde sülalesi

sahabelerde

olarak

ümmetin

başına geçip iktidarı bırakmaması endişesi vardı."^' Bu durum Hz. A l i ' n i n

tercih

edilmemesinde

etkili oldu

denilebilir.'''^"

Sahabeler hilafette veraset istemiyorlardı. Ancak

korktukları

d u r u m , başlarına başka türlü gelecek v e Hz. O s m a n d ö n e m i n d e Emevîler eliyle gerçekleşecekti. Abdurrahman

b. Avf,

yaptığı

araştırmaların

sonucunu

mescitte halka ilan etmiş, sonuçta başta diğer halife adayı Hz. Ali o l m a k üzere halk Hz. O s m a n ' a eksiksiz b e y ' a t etmiştir. Hz. O s m a n , şimdiye kadarki iki halifeden daha fazla onay alarak halkın tercihi ile halife olmu.ştur. Bu seçim olayında dikkati çeken diğer bir nokta, şimdiye kadar yapılan halife seçimlerinde yalnız M e d i n e halkı karar merciî iken, bu seçimde artık Medine dışına

açılım

sağlanıyordu.

Abdurrahman

b.

Avf,

bütün

M e d i n e ' y i dolaşmış, iki halife adayını halka sormuştu. Genç, ihtiyar,

kadın,

kalmayarak sorarak

çocuk

taşradan

halifeyi

herkese

gelen

belirlemeye

danışmıştı.

Bununla

keı-vanlara ve dış heyetlere çalışmıştı.

Böylece

da de

toplumun

genelinin kanaati doğrultusunda halife belirlenmeye çalışıldı. O g ü n ü n şartlarında en hızlı ve en güzel seçim şekli her halde böyle olabilirdi. N i t e k i m böyle bir seçim tarzına

toplumun

hiçbir kesiminden itiraz gelmedi.'*^^ Hz. O s m a n ' ı n halifeliğinde

45.1

Taberî, V, 35. Belâzürî, V, 16. İbnü'l-Esîr, 111,464. Bkz. Buhari, Fedail, 8.

104

Mehmet herkes

birleşti.

otuaıyordu.

Artık

İlk

hilafet

kurumu

zamanlardaki

yavaş

eksiklikler

Azimli

yavaş

rayına

giderilerek

yavaş

yavaş kurumsallaşıyordu. Daha önceki iki halifenin seçiminden daha rahat ve kurumsallaşmış bir yapıda halife seçilmişti. Bazı müellifler, Hz. Ö m e r ' i n altı kişiyi hangi yetki ile seçtiğini

sorgulayarak

"Abdurrahman boyamak

h.

şu

A vf,

Hz.

için anket yaptı.

gibi birini istemedikleri

düşünceleri

aktarmaktadırlar:

Osman 'ı zaten

Sahabeler

seçecekti,

de başlarında

göz

Hz.

Ömer

için Hz. Osman j tercih etliler. "'^^^ Hz.

Ebubekir de Hz. Ö m e r de toplumlarını iyi tanıyan insanlardır. Kamuoyunu

devamlı

yokluyorlardı.

Toplumun

kimden

razı

olup olmadığını biliyorlardı. Bundan dolayı toplum için en iyisini ortaya k o y m a y a çalıştılar. Hiçbir z a m a n da tekliflerini dayatmadılar. Üstelik halk, Hz. Ö m e r ' d e n zaten yerine birini bırakmasını istemişti. Hz. Ö m e r ' i n yaptığı u y g u l a m a y a da bir itiraz gelmedi. "Abdurrahman

b.

Avfın

halifeyi

belirlemek

için

göstermelik araştırmalar yaptığı" şeklindeki bir d ü ş ü n c e , bütün sahabelerin bu olayı gördükleri halde susmaları iddiasını da beraberinde getirir. Onlar A b d u r r a h m a n ' ı h a k e m kabul ettiler ve onun h ü k m ü n e de razı oldular. Eğer yanlış bir şey yapsa itiraz ederlerdi. Kaldı ki diğer halife adayı Hz. Ali ve taraftarlarından böyle

bir

"sahabelerin

düşünce başlarına

iddiası, toplumsal

gündeme

getirilmemişti.

Hz. Ö m e r

kabulü

sağlamış

gibi

birini

ikinci

Son

olarak

istemedikleri"

halife

için

biraz

abartılı bir görüştür kanaatindeyiz.'*" Hz. O s m a n ' ı n b e y ' a t ı n a göz attığımızda; ikinci Halifenin yerine kimseyi bırakmadığını, oğluna bey'atı reddettiğini, ikinci Halifenin ö l ü m ü n d e n sonra bey'atın gerçekleştiğini, b e y ' a t ı n

J5(ı

Akbulut, age. , 52, 154, 157; Sourdel , agmd. , IV, 937. '*" Akbulut, age., 154. 105

Halifelik Tarihine Giriş şûranın

çalışması

sonucu

gerçekleştiğini

görüyoruz."'^^

Hz.

Ö m e r ' i n bu şahısları s e ç m e d e ne kadar isabetli o l d u ğ u sonraları daha iyi anlaşıldı. Hz. O s m a n ' ı öldüren isyancılar, lidersiz

kalınca,

Hz.

Ömer'in

seçtiği

şûradan

Medine

kalan

ve

k a m u o y u n d a n büyük destek gören bu şahıslara halife olmaları için baskıya başladılar. Başka halife adayları aramadılar. Çünkü t o p l u m o günkü şartlarda ancak bunları kabullenebilirdi. A- Hilafeti Üçüncü Halife Hz. O s m a n , her tarafı intizamlı bir devletin başına geçmişti."^'' Fakat o, Hz. Ö m e r ' d e n devraldığı halife imajını, toplumsal dengeleri g ö z e t e m e y e r e k

güçlü

zayıflattı.

Hz. O s m a n ' ı n Emevî sülalesinden olması bir dezavantajdı, onun en b ü y ü k dezavantajı ise, Hz. Ö m e r gibi otoriter birinden sonra halife olması idi. Yeni halifenin kabilesinin geniş nüfuzu ve dış tehlikenin o l m a m a s ı n ı n getirdiği rahatlığa valilerin başına buyrukluğu da eklenince

problemler

başladı.

Halifenin

yumuşaklığı

ve

zayıflığıyla birlikte değişen şartlar ve Hz. Ö m e r ' i n problemlere karşı ürettiği pratik çözümlemeleri Hz. O s m a n ' ı n y a p a m a m a s ı da b u n a eklenmişti. Hz.

Osman'ın,

Peygamber'in

yaptığı

Hz.

sahabeleri yerine devlet kurumlarındaki

resmi

görevlendirmelerde etmesi,

büyük

yıllardır

akrabası

sahabeleri

arkadaşlık

Emevîlerden vilayetlerdeki

yakınlarını

tercih

görevlerinden

alıp

yerlerine E m e v î gençleri (Ahdâs) tayin etmesi, meseleyi daha da karmaşıklaştırdı. Bu gençlerin çoğu İ s l a m ' a ilk girenlerden değildi.

Mekke'deki

kavimlerin kıyamet

ayetlerin

iniş

tecrübesini,

durumlarını, onlardaki ezen-ezilen

sahneleri

tecrübesini

yaşayan

ilk

geçmiş

çekişmelerini, Müslümanların

bilincine yerleşen Müslümanlığı da ö z ü m s e y e m e m i ş l e r d i . Bu

Kapar, 52. Şibli, V, 12. 106

Mehmet

Azimli

noktada sahabe; dünyaya, servetlerine, lüksüne ve nimetlerine dalanlara karşı, dinî vicdanı temsil eder oldular.""'" Hz.

Ömer'den

sonra

hilafete

geçen

Kureyş'in

zenginlerinden Hz. O s m a n , yaşayış tarzı ilk iki halifeye benzese de, halkla ilişkilerinde daha çok akrabaları Ü m e y y e o ğ u l l a r ı n ı n etkisinde

idi.

akrabalarına azletmiyordu. aristokrasisi üzerinde

göre

kararlar

ediyor,

Hz.

Osman'ın

üzerinden

başına

kurmaya

soğumasına

veriyordu. buyruk

hilafete

denetimin

hegemonya

kurumundan Ömer'in

Onlara tahsis

sebep

Valilikleri

olan

valileri

geçmesiyle

Kureyş

kalkması

ve onların

başlamaları, oluyordu.

halkın

halk hilafet

Valilerin,

d ö n e m i kadar denetlenmemesi, onların

halka

Hz. bazı

haksızlıklar yapmalarına sebep oluyordu. Hz. O s m a n ,

Hz. Ö m e r ' i n

dengeyi gözetmiyordu.

yaptığı

gibi kabileler

Hz. Ömer, başına b u y n ı k

arası

davranan

Müslüman orduları genel komutanı Halid b . Velid'i azletmişti. Ama Hz. O s m a n , başına buyruk davranan Ş a m valisi akrabası Muaviye'yi

azletmedi.

Bu

da

ileride

büyük

problemlerin

çıkmasına neden oldu. İkinci Halife Hz. Ö m e r ' i n oluşturduğu şûra yapısı

Hz.

Osman d ö n e m i n d e tam olarak d e v a m e d e m e d i . Hz. O s m a n bazen ilk iki halifenin tersine olarak elinde bir delili olmadığı halde ç o ğ u n l u ğ u n görüşlerine tabi olmadı. Hislerini ön plana çıkardı.

Emevîlerin

dönemindeki

arzusu

karışıklıklar

ile

birçok

sırasında

tayin

yaptı.

çoğunluğun

Son

yaptığı

tenkitlere kulak tıkadı. Bunun sonucu Hz. Ö m e r ' i n o l u ş t u r m a y a çalıştığı şûra dağıldı. Bu uygulamalar, halifeliğin güç v e dayanaklarının elden çıkmasına sebep oluyordu. İslamî duyarlılıktan uzak olan resmi makamdaki kişilerin yaptığı haksızlıklar halkta itirazlara sebep olacaktır. Hz. Ö m e r , Kureyş aristokrasisini sıkı denetim altına Muhammed Mescidî Camiî, 82; Cabiri. age., 439. 107

Halifelik Tarihine Giriş almıştı. Özellikle Hz. Ö m e r döneminin adil

uygulamalarını

yaşamış

itiraz

olan

halk,

bütün

haksızlıklara

etmeye

başlayacaktır. H z . O s m a n , b ü y ü k bir halk desteği ile halife olmuştu. Ama ortaya

koyduğu

bu

tür

icraatlar

sonucu

halkın

desteğini

kaybetti. Ç ü n k ü o halkının üzerine onları m e m n u n

edecek,

onlara hizmet edecek kimseleri vali tayin etmiyor, Emevîlerin vali

olarak

görevlendiriyordu Bu uygulamasını da: "Hz. Ebubekir

isteği

üzerine

ve Hz.

Ömer

akrabalarından

akrabalarına

yardım

edeceğim.diyerek damadı

birilerini etmemişlerdi.

Ben

savunuyordu. O, halkın

Mervan

b.

Hakem'i

devlet

yardım

arzulamadığı

katipliğine

getirdi."^^

M ı s ı r ' ı n başarılı valisi A m r b. A s ' ı azlederken, yerine geçmişi problemli, mürtetlikten dönen süt kardeşi Abdullah b . Sad b. Ebi S e r h ' i Mısır valisi yaptı. Sad b. Ebi V a k k a s ve M u ğ i r e b. Şube

gibi

sevilmeyen

iki

valiyi

akrabası

azlederken, Velid

yerine

b. L'kbe'yi

halk

Kufe

tarafından

valisi

yaptı.

Akrabalarını kayırması halkı kızdırmıştı. KureyşIiler ve Ensar da

ona

karşı

tavır

aldı."*''' T o p l u m u

dizginleyemedi.

Güç

yetkisini gerektiği gibi kullanamadı. Hz. O s m a n , adeta devleti y ö n e t m e y e kendi başına başlayan M e r v a n ' ı n kararlarını savunuyor, üstelik ona Hz. P e y g a m b e r ' i n F e d e k ' t e k i arazisini ikta yolu ile veriyordu."*'" Afrika'dan alınan ganimetleri akrabası devlet sekreteri Mervan almıştı. Buna tepki gösteren Abdullah b. Zübeyr: "Biz savaştık

Mervan

ganimetleri

aldı." diyordu."*'^ Halife, toplumun Hz. Ö m e r d ö n e m i n d e alıştığı duyarlılıklara kulak kapatıyordu. Hz. Ali, Talha gibi sahabelerin de tenkitlerini kabul etmiyor, icraatlarının doğruluğu konusunda

Belâzürî, V, 28. Bkz. Madelung, 78. ""•'Suyun, 156 "*•" İbn Kuteybe, 84 ""•'Belâzürî, V, 2 7 , 3 1 . 108

Mehmet

Azimli

direniyordu. Hz. O s m a n ' n ı tenkitlere kulak tıkaması üzerine Hz. Ali,

halifeye

halifelik

gücünü

destekçilerinin

yanından

çekildiğini,

dinlemiyordu.""^^

Sahabeler,

yitirdiğini

Hz.

en

hatırlatsa

Ali'den

büyük da

Hz.

konuşmasını istemişlerdi. Hz. Ali, halkın isteklerini bildirince

Hz. O s m a n :

yapmazdım."

"Sen

halife

ben

halifeye

sana

böyle

demişti. Hz. Ali, halkın M u a v i y e ' d e n şikayetini

bildirince, Hz. O s m a n : "Muaviye'yi belirterek

bu

"Muaviye,

Hz.

korkmuyor.

olsan

onu

Osman'la

şikayetleri Ömer'in

Şu anda

senin emrettiğini

Hz. Ömer'in

reddetmişti. kölesinden

Muaviye

söylüyor.

tayin

ettiğini"

ise

halifeye:

Hz. Ali korktuğu

bir münker

kadar

yapıyor,

senden bunu

da

" diye cevap vermişti.'"'^

Bütün bunların sonucunda eyaletlerden şikayet için gelen isyancılar,

Medine'yi

bastı.

Bu

olay

halifenin

dayandığı

dayanakların bitişini gösteriyordu. T o p l u m d a n aldığı

desteği

yitirmişti. Hz. O s m a n ' ı n

etmesi

halkın

isteklerini g ö z ardı

sonucu sahabe de ona tavır koydu, onu k o r u m a y a y a n a ş m a d ı . Ensar'dan Zeyd b. Sabit, halifenin evi kuşatıldığında E n s a r ' a varıp:

"Gelin

bir

kere

daha

Ensar

(Yardımcı)

olunuz."

dediğinde, Zeyd b. S a b i t ' e ret cevabı vererek: "Osman doyurdu,

git onu sen savun."

Sahabeden Mervan'a

Adiy

b

Hatem

verilen

hazmedemiyordu.''™

diyerek'"^''' ret cevabı veriyorlardı. asîlere

Afrika Hatta

seni

Hz.

destek

veriyor,""''^

ganimetinin Osman'ı

evinde

halk 1/5'ini

kuşatan

isyancılar arasmda Medineliler de bulunuyordu. Medineliler de asîlere destek olmuşlardı."*^'

İbnü'l-Esir, III, 56. -"'' Belâzurî, V, 60 Belâzurî, V, 78. Belâzurî, V, 78. *™ Yakubi, I, 166. Belâzurî, V, 60. 109

Halifelik Tarihine Giriş Muazzam toprakların sahibi ve yetkilisi olan halife, artık toplumundan

destek göremez olmuştu.

En fazla güvendiği

Muhacirler ve Ensar da ona destek vermiyordu. O kadar çaresiz kaldı ki: "Benim tasarruf

yetkim

sizin üzerinizde

önceki

halifelerin

hakkı

olan

yok mu?"'^''^ demek zorunda kalmıştı. B u sözler

artık toplumuna söz dinletemeyen, güç ve yetkisi kalmamış bir halifenin dramatik sözleriydi. İsyancılar,

özellikle

Hz.

Ali

tarafından

ikna

edilip

halifeden de isteklerinin yerine getirileceği konusunda söz alıp Mısır'a

gönderildiler.

tanımadıkları halifeden

Ancak,

yolda

Mısır'a

doğru

bir kişide, halifenin katibi Mervan

habersizce

Mısır valisine yazılan

ve

giden

tarafından içeriğinde

isyancıların öldürülmesini isteyen mektubu ele geçirdiler. Hz. Osman,

mektuptaki

mührün kendisine

ait olduğunu

kabul

ediyor, ancak mektubu yazmadığını söylüyordu. Bunun üzerine isyancılar mektubu yazan Mervan'ı azletmesini istediklerinde de Hz. Osman

Emevîlerin baskısıyla buna

yanaşmıyordu.

Mektuptaki yazının Mervan'a ait olduğunu kabul

etmesine

rağmen onu azletmemesi, azda olsa bulunan destek ve prestijini tamamen bitirdi."" İlk

başlarda,

şikayetlerini Osman'ın

isyancılar Hz. Osman'ı

dile getirirlerken, mektup

halifelik

azledilmesi

şartlarını

gerektiğini

İsyancılar: "Ey Osman! sözden

caydın,

yazmadıysan kurumunda kullanılması

gündeme

işler denıektir,

haberin çevriliyor,

istifa

olayı ile artık

Hz.

getirmediğini

getirmeye

da

gerekir. senin

Eğer

sen hilafet

kurumunun " diyorlardı."^"

"'^ Buhari, Menakıbu'l-Ensar, 36. " " Yakubi, II, 170; İbnü'l Esîr, III, 175; Ebu'l-Fida I, 170. "'" Belâzürî, V, 78. 110

verdiğin

adma

hilafet

yine istifa etmen gerekir.

ve

başladılar.

sen yazdıysan

etmen

olmadan bu

bazı

yerine

eğer bu mektubu

halifelikten senin

da

tenkit edip

Mehmet M e d i n e ' y i basanların bu isteğine karşılık"*^^ Halife: Allah'm

giydirdiği

belirtiyordu.'*^*'

hilafet

Halbuki

gömleğini

onu

Allah

Azimli

"Kendisine

çıkarmayacağını"

görevlendirmemiş,

halk

seçmişti. Sonuçta Halife istifayı kabul etmedi. Eğer halifenin azli

müessesesi

burada

işletilebilseydi,

Halife

katledilmeyebilirdi.'*^^ Bu

kargaşa

ortamı

sonunda Ü ç ü n c ü

Halife

katledildi.

Katledilmesinden sonra Muhacirlerden T a l h a b. UbeyduUah: "Eğer Mervan

'ı asîlere

teslim etse idi bir şey olmazdı.

" diyerek

katillerin haklılığını vurgularken, İbn M e s u d bu s o n u c u H z . O s m a n ' ı n hak ettiğini belirtiyordu."*^^ Hz. Aişe, onun d u r u m u n u şu sözlerle ifade ediyordu: "Halk O'nu ucuz bir elbise gibi etti. Koyun

gibi boğazladı.""*^''

terk

Tabiinin büyüklerinden Said b .

M u s e y y e b halkın onu istemediğini şöyle anlatır: "Hz. Osman 'ı sahabeler akrabaları

istemiyordu.

Çünkü o, valilerini

arasından

tayin ediyor,

tenkitleri

de

şikayetini

dinlemiyordu.

göndererek birçok

reddediyordu. dövülmelerine

kimse

zulümleri

gelip

aktarıyorlardı.

Halifenin

bazı

bu konuda

Kendisine Üstelik

sahabeye

Halk onu

yapılan

gelen

şikayet

oluyordu.

istemediği

kendisine

şikayete

onları

sebep

Medine'de

sahabenin

ettikleri

halkın valiye

Değişik

yerlerden

valilerin

yaptıkları

istemiyordu."

uygulamalarını

eleştiren

sahabeler

m u h t e m e l e n böyle bir sonuç beklemiyorlardı."*"' Onlar sadece olayların

bu

şekle

gelmesine

sebep

olan

halifenin

uygulamalarındaki hataların düzeltilmesini veya azledilmesini umuyorlardı. Hz. O s m a n , tayin ettiği görevlilerinin

hataları

Taberî, V, 98. ""''İbnü'l-Esîr, III, 62. Bkz. Maverdî, 60; F e n a , , 35 ; Udeh, 185. "'^ Belâzurî, V, 36. Halife b. Hay yal, 131 """Suyuti, 156-157. Belâzurî, V, 78. 777

Halifelik Tarihine Giriş Üzerine onları azletseydi, belki de halkı rahatlatacaktı. Ama b u n u y a p m a d ı . Kendisini kışkırtan Emevîlerin d ü m e n suyunda y o l u n a d e v a m etti. V e sonunda isyancılar tarafından acımasızca katledildi. Hz. O s m a n ' ı n toplumsal güç ve dinamiklerini kaybetmesi cenazesinde

de

çıkmamıştı.

görülür.

Katledilen

Medine'de

4-7

cenazesine

önem

kişi

Medine

halifenin kıldı."''^

verilmedi.

halkı

cenaze

cenazeye namazını

Kendisine

duyulan

Katledilmesi

halkta

sahip koskoca

tepki bir

ile

tepki

m e y d a n a getirmemişti. Eğer o gün için duyarlı bir halk olan Medineliler isteseler bu asîleri M e d i n e ' d e n kovabilirlerdi. Üçüncü

Halife

Hz.

Osman,

Hz.

Ömer'in

zirveye

tırmandırdığı halifenin yetki ve gücünü sıfıra indirmiş oldu. Kendinden sonraki halife de bunun zararını çekecek, topluma bir türlü sahip olamayacaktır.

V-HZ. ALİ'NİN HALİFELİĞE SEÇİLMESİ Üçüncü

Halifenin

katledilmesinden

lidersiz kaldılar. Halife

sonra

Müslümanlar

yerine birini bırakamamıştı.

Gerek

M e d i n e ehlinde, gerekse halifeyi katleden isyancılarda tam bir şaşkınlık hali vardı. İsyancılar kendilerinden birinin halifeliğini toplumun

kabul

etmeyeceğini

bildiklerinden

Medinelilcrc

baskıya başladılar"^"' Bütün toplumun kabulleneceği bir lider gerekiyordu.

Ama

daha

sağlanabilmesiydi. Bunun

önemli

olan,

bu

lidere

için isyancılar, Hz. Ö m e r ' i n

itaatin şûra

heyetinden kalan sahabelere baskı y a p m a y a başladılar."^" Bu baskılar sonucu M e d i n e halkı, Hz. A l i ' y e gelip halife olması için ısrar ettiler. Hz. Ali her seferinde: "Bu iş hallandu:

Halkın

Ahmet Akbulut. "Hariciliğin Siyasi Görüşleri", AÜİF Dergisi , Sayı, XXXI, 1989, 15. " " T a b e r î , V. 152. "'" İbnü'l-Esîr, III, 82. JJ2

Mehmet görevlendirdiğinin

dışında

halifeliğe

kimsenin

hakkı

Azimli

yoktur."*^^

diyerek gelenleri halkın iradesine yönlendiriyordu. Hz. Ali, bu kargaşa ortamında

bile halkın

seçtiği

ve

kabullendiği bir halifenin başa geçmesi gerektiğini belirtiyordu. O, halkın aşırı ısrarı üzerine halifeliği k a b u l l e n m e k

zorunda

kaldı ve minbere çıkıp halktan b e y ' a t aldıktan sonra:

"Halifelik

işi

sizin

işinizdir.

istemiyorsanız

Sizin

ısrarınızla

vazgeçebilirim

halife

"'^^'^ dedi.

oldum.

Halk

ise

Eğer onun

halifeliğinde ısrar etti.""*^ Böylece Hz. Ali ç o ğ u n l u ğ u n bey'ati sonucu halife seçildi. Şûra Ehli ve Bedir Ehli b e y ' a t etti. Yalnız böylesi karışık ortamda tam bir b e y ' a t sağlanamadı. İbn Ö m e r , Sad b. Ebi V a k k a s , Ü s a m e b. Zeyd, Muğire b. Şube, Kab bin Dere, K a b b. Malik, N u m a n b. Beşir, Hassan b. Sabit, Fudale b. Ubeyd. . . gibi .sahabeler b e y ' a t etmediler.'*'"' Hz. Ali, halifeliğe seçildiğinde, seçime tek aday olarak girmemiştir.

Halk,

şûra

ehli

arasından

onu

seçip

halife

yapmıştır. O günlerde halifelik için Z ü b e y r b. A v v a m , Talha b. UbeyduUah ve İbn Ö m e r ' e teklifler yapıldıysa da, halk s o n u n d a Hz.

Ali'de

arasından

karar en

başlamıştır.

kılmıştır.'*'''* Artık

yetkilisinin

seçilmesi

halife

seçimi

şekline

Bu tip bir uygulama yani çok aday

adaylar

dönüşmeye arasından

halifenin seçilmesi, Hz. O s m a n ' ı n seçilmesi ile başlamış, Hz. Ali'nin seçimi ile d e v a m etmiştir. Hz. A l i ' y e bey'at. Üçüncü Halife'nin katledilmesi sonucu huzursuz bir ortamda gerçekleşti. Medine Ehli'nin tam bey'atı gerçekleşmedi. Hz. A l i ' n i n seçiminden sonra m e y d a n a gelen olaylar,

bu

seçimin

meşru

olup

olmadığı

konusunda

Taberî, V, 152; İbnü'l-Esîr, 111, 82. ""'Taberî, V, 152; İbnü'l-Esîr, III, 83. İbn Kuteybe, 1, 47. İbn Haldun, 1, 542. •*'' İbnü'l-Esîr, II], 83. 113

Halifelik Tarihine Giriş yoğunlaşmıştır. Gerek Cemel Savaşı, gerek Sıffın Savaşı bu iddialar üzerine m e y d a n a gelmiştir. Hz.

Ali'nin

çarpmaktadır. alınmadan

.seçilmesinde

Bu

eksiklik

sadece

teknik

Medine

Medine

bir

eksiklik

dışındaki

halkının

göze

halkın

bey'ati

ile

onayı seçimin

tamamlanmasıdır."'""' O anda taşradan gelen isyancılara gelince, bunlar değişik tahrikler sonucu geldikleri için diğer beldeleri tam olarak temsil ettikleri söylenemez. Bundan önceki halifenin b e y ' a t i n d e h a k e m A b d u r r a h m a n b. A v f dış heyet ve kervanlara halifenin

kim

olması

gerektiği

konusunu

danışmıştı.

Bu

s e ç i m d e ise, M e d i n e dışındaki kimsenin onayı alınamamıştır. Bu

durum,

Hz.

Ali'nin

diğer

beldelerce

onaylanmadığını

göstermez. Bilakis Ş a m hariç bütün eyaletlerde Hz.

Ali'ye

itirazsız b e y ' a t edilmiştir. Halifenin seçilmesindeki usûlün daha tatminkar olması açısından seçim bu şekilde o l m a m a l ı y d ı ; fakat o günlerdeki olağanüstü d u r u m hesaba katılırsa, bunun normal karşılanması gerekir. Her ne olursa olsun, Hz. Ali ü m m e t i n büyük bir ç o ğ u n l u ğ u tarafından halife olarak kabul e d i l m i ş t i r O n u n halifeliğini sadece M u a v i y e ' n i n sözlerine inanan

Şam

halkı kabul etmemiştir. Böylece Hz. Ali beş yıl sürecek olan halifeliğine bu b e y ' a t üzere başlamıştır. A- Hilafeti Hz.

Ali

tam

anlamıyla

kendinden

kaynaklanmayan

güçlüklere g ö ğ ü s geren bir halife oldu. O n a M e d i n e ' d e istikrara k a v u ş m a m ı ş şartlarda b e y ' a t edilmişti."'" İlk üç halifenin tersine Hz.

Ali'ye

mücadeleler

bey'at

ile

başladı."'^'

fetihler O,

değil,

hilafetini

Müslümanlar dinî

arası

dinamiklere

d a y a n d ı r m a k istedi; fakat artık asabiyet hortlamıştı. Hz. A l i ' n i n tebaası artık ilk iki halife dönemindeki gibi değildi. A n c a k ne

"''" Buhari, Fedail, 8. ""' Muhammed Mescidi Camii, 89, 91; Cabirî, age., 320. ""- Kapar, 57. 114

Mehmet olursa olsun o, kabile ırkçılığına dayalı bir hilafet

Azimli

istemedi,

halkın razı olmayacağı bir hilafete taraftar değildi. Hz. Ali, Ş a m valisi M u a v i y e gibi para dağıtarak kazanmak

istemedi.

Hz.

Ali'nin

gücü

belki

de

güç Hz.

P e y g a m b e r ' i n akrabası, ilk Müslümanlardan ve t o p l u m u n en bilgin kişisi olmasındandır. Hatta rakibi M u a v i y e , bilemediği konuları ona mektupla sorar ve danışırdı."*'^"' Halkın arzusuyla başa geçen Dördüncü Halife Hz. Ali, elinden geldiği kadar istişare y a p m a y a çalışsa da bazen istişare sonuçlarını dinlemedi, uygulamadı. Belki de karışık ortamın etkisi

ile

böyle

bir

davranışta

bulundu.

Bu

da

onun

başarısızlığına sebep oldu. Mesela, vali tayinlerinde istişaresiz davranınca sonuç hüsranla bitti. Halbuki kendisini uyaran İbn-i Abbas, M u ğ i r e gibi sahabeleri dinleseydi sonuç başka türlü olabilirdi.'*'^'' Hz. Ali, önemli güç dayanaklarını

kullanmayı

bilemedi. T o p l u m d a etkili olan Talha ve Z ü b e y r ' i n

valilik

isteklerini geri çevirerek onları karşısına aldı. Bunları yanına çekerek M u a v i y e ' y e karşı güç elde edebilirdi. Ayrıca M u a v i y e gibi bir valiyi ilk anda görevden almayıp da kendisine rakip yapmayabilirdi.'*''

Onun

en

önemli

hatalarından

biri

de,

M u a v i y e ' n i n yüz bin savaşçıya denk gördüğü Kays b. S â d ' ı , Muaviye'nin

kurduğu

komplo

sonucu,

araştırma

yapmadan

Mısır valiliği görevinden azletmesi oldu. Böylece en b ü y ü k dayanaklarından

birini

Haricîlerle savaşması

yitirmiş Muaviye'yi

oldu.

Yine

Hz.

güçlendirirken,

Ali'nin

kendisinin

yıpranmasına sebep oldu. M u a v i y e ' n i n taktikleri, Hz. A l i ' n i n güç dayanaklarını v e yetkilerini teker teker elinden alıp götürdü. Hz. A i ş e ile yapılan Cemel

Savaşı

Hz.

Ali'nin

gücünün

büyük

bir

kısmını

Malik b. Enes, Kaza, 18. îbnü'l Esîr, 111, 92. Akbulut, age. , 203. ''''Mbnü'l-Esir, III, 155. 775

Halifelik Tarihine Giriş yitirmesine sebep oldu. Y a n d a ş l a n n d a n bir kısmı M u a v i y e ' y i d e s t e k l c m e s e de artık kendisini de desteklemiyordu. Muaviye ise bu olayla birlikte hem halife adaylarından ikisi olan Talha ve Z ü b e y r ' d e n kurtulmuş, hem de Hz. A l i ' n i n hilafetteki gücünü yıpratmıştı. Çünkü ünlü sahabeler, Hz. Ali ile savaşıyorlar onu halife

kabul

etmiyorlardı.

Rakibi

Muaviye,

siyasî

yönden

haksızlığını bildiğinden dolayı, " H z . O s m a n ' ı n varisi" olduğunu iddia

ederek

kavgayı

dinîleştirdi.

Hz.

Osman'ın

kanının

davasını yaparken, kabilevî özellikleri Hz. A l i ' y e karşı

iyi

kullandı."'" O, Şam halkını ikna etmişti. Ş a m halkı, Hz. Ali'yi

katil olarak g ö r m e y e Dördüncü getirildiyse

başlamıştı."'^^

Halife kontrolden çıkmış bir düzenin

de

işleri

hiçbir

zaman

rayına

başına

oturtamadı

ve

d ü z e n d e n y o k s u n bir şekilde devraldığı hilafeti beş yıl kadar y ü r ü t m e y e çalıştı. G ü c ü n ü tebaasına hissettiremedi.

Halktan

gereken desteği bulamadı. Bilgisini güç ve yetkiye çeviremedi. Değeri

bilinemedi.

gerçekleştiremedi.

Kafasındaki

Beş

yıllık

yönetim

halifelik

hayatı

tarzını

Haricîler

ve

M u a v i y e ile savaşla geçti. Bu kargaşa d ö n e m l e r i n d e elinden geldiği

kadar

çalıştıysa

da,

güzel buna

bir

yönetim

muvaffak

tarzını

olamadı.

ortaya

Vakti

koymaya

Muaviye'nin

saldırılarına karşı savunmakla geçti. Kendisine b e y ' a t

eden

bütün şehirler M u a v i y e ' n i n eline geçti v e şehit edilmeden önce elinde sadece Küfe halkının bey'ati kalmıştı. O n d a n sonra ise hakim motif d ü n y a n ı n dine üstünlüğü şeklinde idi."'^'* Hz. Ali, gerektiği zaman halkın arasında dolaşan, onlarla konuşan,

tartışan

biriydi.

İcabında

tebaasıyla

m a h k e m e l e ş e b i l i y o r d u . Kendini halktan ayrıcalıklı görmüyor, onlar

gibi

giyiniyordu.

Eski

elbiseleri

' " B k z . Madelung, 141. Taberî, VI, 235; İbnü'l-Esîr, III, 93. "''•^ Huriye Tcvfik Mücahid, 63. 116

ile

halk

arasında

Mehmet

Azimli

geziyordu.^"" D ö r d ü n c ü Halife Hz. Ali, ilk iki halife d ö n e m i n e benzer bir yönetim sergilemek istediyse de bunu başaramadı. Kargaşayı engellemek

için devlet işlerinde bir

yardımcısını

görmüyorsak da, Hz. O s m a n döneminden beri d e v a m

eden

karışıklıklara engel olmak için bir polis teşkilatı k u r d u r d u ğ u n u , bunun başındaki k i m s e y e de "Sahibu'ş-Şurta"

adı verildiğini,

böylece Dördüncü Halife'nin bu kargaşa sırasında bu teşkilâttan faydalandığı aktarılmaktadır.^"'

VI-TAHKIM OLAYI Tahkim anlamda

olayını

zemin

izaha başlamadan

hazırlayan

temel

önce, bu sebep

olaya

olarak

bir ifade

edebileceğimiz, yüzyılları kapsayan kadim bir m ü c a d e l e olan, H a ş i m î - E m e v î kavgasına değinmek istiyoruz. Cahiliyye d ö n e m i n d e M e k k e liderliği, genelde E m e v î l e r v e Haşimîler adlı iki kabileden birinde b u l u n u y o r d u . O toplum böyle bir teamülü benimsemişti. Hz.

günkü

Peygamber'den

sonra da Araplar arasında bu iki kabile dışında bir liderlik düşünülmediği için Hz. Ebubekir halife olunca, babası Kuhafe'nin Haşimîler)

ilk

tepkisi:

razı olurlar

"Abdimenafoğullan

mı? Onlar

Ebu

(Emevîler

bu seçime

ne

ve

diyorlar?"^^^

şeklinde bir sorusu olmuştu. T o p l u m yöneticinin Haşimî veya Emevîlerden seçimi

ile bu

olabileceğine olumsuz

inanmıştı.

yargı

İşte

kırılarak

çok

Hz.

Ebubekir'in

önemli

bir



başarılmıştı. Sonra bu durum Hz. Ö m e r gibi M e k k e ' d e zayıf bir kabileye m e n s u p birinin seçilmesi ile d e v a m etmiş ve hilafet kurumu seçim k o n u s u n d a güzel bir k u r u m s a l l a ş m a

sürecine

girmişti.

'""İbn Kesir, Vlll, 3. Harputlî, 93. İbn Sâd, III, 184. 117

Halifelik Tarihine Giriş Hz. P e y g a m b e r ' l e mücadele ederek İ s l a m ' a karşı çıkan Emevîler,

Mekke

fethi

ile

birlikte

İslam'ın

hakimiyetini

istemeyerek de olsa kabul etmek d u r u m u n d a kalmışlardı. Hz. P e y g a m b e r ' i n ö l ü m ü y l e d e Müslümanlarla yıllardır savaştıkları için, hilafetin kendilerinden birine geçmiyeceğini biliyorlardı. Bundan

dolayı

Cahiliye

Dönemi

Mekke'sindeki

idari

yapının d e v a m edebilmesi adına -aralarında d ü ş m a n l ı k olmasına r a ğ m e n - hilafetin rakipleri Haşimîlere geçmesini istemişlerdi. K u r e y ş ' i n küçük bir kolu olan Teymoğullarına m e n s u p Hz. E b u b e k i r ' i n halife olarak seçilmesi sırasında, E m e v î lideri Ebu Süfyan,

Haşimîlerin

gelerek:

"İstersen

toplayabilirim."

lideri k o n u m u n d a senin

halife

şeklindeki sözü, bu kanıyı

Hz. Ali, o n u n bu talebini:"Ey Ebu Süfyan! talebimiz

yoktur.

Ebubekir'i

İslâm 'a karşı hep düşmanlık Aslında

Ebu

girmelerinden tarafından

bulunan

seçilmen

Ali'ye ordu

doğrulamaktadır.

Bizim hilafet

bu işe layık görüyoruz; yaptın."

Süfyan

dolayı

kabul

Hz. için

ve

fakat

sen

şeklinde reddetmişti. Emevîler,

halifeliklerinin

edilmeyeceğini

için bir

İslam'a

Müslüman

bildiklerinden,

geç

toplum yönetimin

M e k k e ' d e olduğu gibi, hiç olmazsa A b d i m e n a f oğullarından olan Haşimîlerde kalmasına çalışıyorlardı. Ç ü n k ü beri

Mekke'de

Abdimenafoğulları

liderliği,

Emevîlerin

de

Kusay'dan

dahil

olduğu

elinde tutmuştu. Ebu Süfyan, bu yüzden

hilafetin H a ş i m î l e r d e kalmasını istemiş ve A b d i m e n a f soyundan Hz. A l i ' y e

verilmesi d u r u m u n d a , halifeliğin

ilerde

eskiden

olduğu gibi kendilerine de geçebileceğini düşünmüştü. Haşimîlere gelince, aslında onlarda Emevîler kadar bu işin peşinde i d i l e r Hz. P e y g a m b e r ' i n son günlerinde Hz. Abbas, Haşimîlerin lideri k o n u m u n d a k i Hz. A l i ' y e , halifelik için Hz. P e y g a m b e r ' d e n talepte bulunmasını teklif edince, Hz. Ali bunu reddeder ve: "Eğer Peygamber

hilafeti

Taberî, III, 202; İbnü'l-Esîr, II, 187. 118

bize vermezse

ebediyen

Mehmet hilafet gibi

biz Haşimîlere Haşimîlerin

Azimli

geçmez. "^^ diyerek aslında o da A b b a s yönetimde

olmasını

arzuladığını

ortaya

koymaktadır. Her

ne

kadar

Abdimenafoğullarından

ilk olması

iki kuralı

halifede

liderin

bozulmuşsa

da,

Hz.

Osman'la birlikte yine M e k k e statüsüne d ö n ü l m ü ş ve bir daha bu statü değişmemiştir. Bu da halkın y ö n e t i m d e n s o ğ u m a s ı n a neden olarak halifelik için hiç de iyi bir sonuç v e m e m i ş t i r . Bir anlamda

Hz. O s m a n ' l a

birlikte

hilafet

de

Emevîleşmiştir.

Emevîlere göre aslolan M e k k e statüsünün devamı idi. N i t e k i m Emevîler bu işin peşini bırakmadılar. Ele geçirdikleri hilafeti bir daha b ı r a k m a m a k

için Hz. O s m a n d ö n e m i n d e y o ğ u n

çaba

harcadılar ve s o n u n d a M u a v i y e ' n i n akıl almaz entrikalarla H z . Ali'yi iktidardan safdışı etmesi ile emellerine ulaştılar. M u a v i y e artık bir E m e v î temsilcisi olarak başa geçti. Abdimenafoğullan

arasındaki

liderlik p r o b l e m i

sonraki

yıllarda da m ü t e m a d i y e n devam etmiştir. Sıffîn, Kerbelâ, Z e y d b. Ali İsyanı gibi isyan ve savaşlar aslında bu iki kabilenin kavgasıdır denilebilir.

Hatta ileriki yıllarda bu

mücadeleler

sonucu A b d i m e n a f ın soyundan gelenler tarafından birkaç

tane

Fatımiler

imparatorluk

gibi),

bir

(Emevîler,

çok

devlet

Abbasîler,

(İdrisiler,

peşpeşe Endülüs,

Zeydîler,vs..)

kurulmuştu. Bu iki kabileden hangisi iktidara gelmişse, diğerine göz açtırmamıştı. Bu kısa girişten sonra T a h k i m O l a y ı ' n ı izah edebiliriz. Dördüncü

Halife'in

seçimini

kabullenmeyen

Muaviye,

Hz.

O s m a n ' ı n katlini b a h a n e ederek bu seçime karşı çıkmış v e gelişen olaylarla kendi halifeliğine zemin hazırlamıştı. O, Hz. Ali'nin

Hz. O s m a n ' ı n

katili

olduğundan,

meşru

bir

halife

olamayacağını iddia etmişti.^"^ Bu arada Cemel S a v a ş ı ' n d a Hz.

Taberî, III, 202; İbn Kuteybe, I, 6. Taberî, VI, 235; İbnü'l-Esîr, III, 93. 119

Halifelik Tarihine Giriş A l i ' n i n , Hz. Aişe, Talha ve Z ü b e y r ' l e savaşması, M u a v i y e ' n i n işini kolaylaştırmıştı. Özellikle "Talha ve Z ü b e y r ' i n Hz. A l i ' y e yaptıkları b e y ' a t t e n dönmeleri. D ö r d ü n c ü Halife için büyük darbe o l m u ş t u " diyebiliriz. Cemel

Savaşı'nda

Hz.

Aişe,

Talha,

ve

Zübeyr

gibi

sahabelerle savaştığı için prestiji hayli yıpranan Hz. Ali, hilafet meselesini halletmek için 3 6 / 6 5 7 ' d e M u a v i y e ile

Sıffın'de

savaşa tutuşmuş, Hz. A l i ' n i n ordusu galip gelmek üzere iken, Muaviye

tarafı

rakiplerini

Kur'an

Kur'an'ın

sayfalarını

mızraklara

hakemliğine

çağırarak

takmış Hz.

ve

Ali'nin

o r d u s u n u ikiye bölmüştür.^"' Nihayet olaylar iki tarafın anlaşma masasına

oturmasına

kalmış

ve

bir

"Hilafet

Toplantısı"

diyebileceğimiz T a h k i m Olayı gerçekleşmiştir. H e r iki taraf da aralarındaki

anlaşmazlıkları

çözmek

üzere

birer

hakem

görevlendinnişlerdir. Dûmetü'l-Cendel'de

buluşan

Hz.

Ali'nin

hakemi

Ebu

M u s a Eşari ile M u a v i y e ' n i n hakemi A m r b. A s ' ı n görüşecekleri konular,

Hz.

Osman'ın

katli,

katillerinin

cezalandırılması,

M u a v i y e ' n i n Hz. A l i ' y e bey'ati gibi konulardır.^"" H a k e m l e r bu konuları görüşürken A m r b. A s , Ebu M u s a ' y a M u a v i y e ' n i n Hz. Osman'ın

velisi

cezalandırması

olduğunu,

gerektiğini

bundan

tasdik

ettirir.

dolayı Bunun

katilleri arkasından

katillerin H z . A l i ' n i n ordusunda olduğunu, Hz. A l i ' n i n onları barındırdığını iddia ederek M u a v i y e tarafının Hz. A l i ' y e b e y ' a t etmeyeceğini

bildirir.^"*'

Halifelik

için

Abdullah

b.

A b d u l l a h b . Amr'ın isimleri geçse de, kimin halife

Ömer, olacağı

k o n u s u n d a anlaşamazlar. İşte tam bu noktada görüşmeler çıkmaza girince, birlik ve beraberlik arzu eden Ebu Musa, Taberî, V, 153; İbnü'l-Esîr, III, 83. Bkz. İbn Kesir, el-Bidaye, VIII, 275. Sourdel , agmd. , IV, 1937. '""İbnü'l-Esîr, 111,207. 120

Şam halkının Hz.

Ali'ye

Mehmet kesinlikle b e y ' a t etmeyeceğini yakînen anlaymca iki

Azimli tarafm

liderlerini görevlerinden uzaklaştırmak k o n u s u n d a A m r b. A s ' l a anlaşarak bu işi ü m m e t e bırakmak maksadı ile anlaşma metnini imzalarlar.''"' T a h k i m tarihte

yol

açtığı

Olayı böylece yankı

bir

tamamlanmıştır;

türlü

bitmemiştir.

fakat,

Hz.

Ali,

hakemlerin T a h k i m n a m e y e uymadıklarını, K u r ' a n ve sünnete tabi

olmadıklarını

etmemiştir.^" yetkileri

belirterek

Aslında

yoktu.

hakemlerin

hakemlerin

Onların

antlaşmasını

halifeyi

ortadaki

kabul

azletmek

problemleri

gibi

çözmeleri

gerekiyordu. T a h k i m Olayının böyle neticelenmesi en çok Muaviye'nin işine

yaramıştı.

İlk

olarak

yenilmek

üzere

olan

ordusunu

yenilgiden başarılı bir taktikle kurtarmıştı. İkinci olarak T a h k i m Olayı ile z a m a n k a z a n m ı ş kendisini güçlendirmişti. ötesinde

Muaviye,

ümmetin

çoğunluğunun

Bunların

kabullendiği

ve

seçtiği halife Hz. Ali ile denk görülmüştü. Böylece bir halife gibi düşünülerek Hz. Ali ile beraber azledilmişti. Hitti'nin de belirttiği gibi. T a h k i m O l a y ı ' n d a kaybeden Hz. Ali olmuştu. M u a v i y e zaten halife değildiki azledilsin. O , sadece bir eyalet vahşiydi. M u a v i y e , H a k e m Olayı s o n u c u n d a halife ile eş değer d u r u m a yükseltilmişti. Buna m u k a b i l Hz. Ali b u n d a n sonra

hilafet

üzerinde

sadece

bir

iddiacı

durumuna

düşüyordu.^'^ Tahkim

Olayı

bir

halife

s e ç m e " toplantısından

öte

anlaşmazlıkları gidermek için yapıldı. Ç ü n k ü M u a v i y e o tarihte halifelik iddiasında b u l u n m u y o r d u ; fakat sonuç itibari ile bu olay sanki bir halife seçme toplantısıymış gibi şöhret buldu. Bu toplantıdan sonra M u a v i y e Ş a m ' d a halifeliğini ilan etti.^'"*

Daha geniş bilgi için bkz. Ahmet Önkal, "Tahkim Olayı Üzerine Bir Değerlendirme", htem, sayı. 2, Konya, 2003, 67. '"Taberî, VI, 29; İbnü'l-Esîr, III, 195. Hitti, I, 278, 279. "Mbnü'l-Esîr, 111,211. 121

Halifelik Tarihine Giriş Bu n o k t a d a n sonra iş, halifeliğe kim layıktır? meselesine dönüştü. Hz. A l i ' n i n halife olması ile birlikte M u a v i y e , Hz. A l i ' n i n halife olamayacağını, çünkü Hz. Osman'ı

öldümıeye

vesile o l d u ğ u n u v e Üçüncü Halifenin

ordusunda

barındırdığını

iddia

Muaviye'den

etmekteydi.

daha

layık

katillerini

Hz.

olduğunu

Ali

ise

aşağıdaki

halifeliğe üstünlükleri

sayarak ifade ediyordu; 1-Hicaz, Burası

Hz. Ali'ye

hilafetin

2Muaviye S-

merkezi

bey'at

Muaviye'nin

ilmi,

bilemediği

meseleleri

Hz.

Ali,

Hz.

etti. Muaviye'ye

kabul

bey'at

etmedi.

denk

değildi.

ediliyordu.

Hz.

Ali'nin

ilmine

Hz. Ali'ye

Peygamber'in

mektupla akrabası

sorardı. idi.

Muaviye

değildi. 4-Muaviye'nin değildi. yani

islam'da

önceliği

Hz. Ali ilk Müslümanlardan, Mekke

fethinde

serbest

Hz.

Muaviye bırakılıp

Ali'ninkine ise

denk

"Tuleka"dan

mecburen

İslam'ı

seçenlerdendi. Hz.

Ali'nin

halifelik

için

ileri

sürdüğü

meziyetlerden

üçüncü ve dördüncüsü pek muteber g ö z ü k m ü y o r s a da, halife seçiminde tercih edilebilirdi. M u a v i y e ' y e göre ise Hz. Ali halifelik

için

yeterli

değildi.

O, ordusundaki

katilleri

y a k a l a y a m ı y o r d u . Ordusuna sahip olamıyordu. Zaten

bile

Cemel

S a v a ş ı ' n d a başta Hz. Aişe olmak üzere sahabeler ona karşı savaşmışlardı. H a k e m l e r e

göre ise ikisi de hilafete

uygun

o l m a d ı ğ m d a n azledildiler.^" A y n ı anda iki halifenin olup olamayacağı siyaset bilginleri tarafından

tartışılmıştır. Bir kısım bilginler A l i - M u a v i y e ve

Muaviye-Hasan

dönemlerini

örnek

göstererek

böyle

bir

u y g u l a m a n ı n olabileceğini belirtmişler ve Sakife'de H u b a b b.

Suyuti, 174; Bkz., Sarıçam, 375. " ' Önkal, 67. 722

Mehmet

Azimli

Münzir'in, E n s a r ' d a n ve Muhacirlerden birer halife seçilmesi önerisini ve Ebu S ü f y a n ' m , Hz. E b u b e k i r ' i n seçilmesi üzerine Hz.

Ali'ye

bey'at

teklif

etmesi

olaymı

delil

olarak

getirmişlerdir.^"' Halbuki delil olarak getirilen bu rivayetlerde belirtildiği

şekilde

yapılan

Sakife'deki

sahabeler

bu

tarafından,

halifelik gerek

teklifleri,

H z . Ali

gerek

tarafından

anında reddedilmiştir. Ali-Muaviye, M u a v i y e - H a s a n arasındaki problem

de

aynı

anda

ikinci

bir

halifenin

olmayacağını

ispatlamaktadır. ^'^ Genel D e ğ e r l e n d i r m e Şimdiye kadar incelemiş olduğumuz Dört halife d ö n e m i n d e uygulanan halife seçimlerinde, halka halife seçimi konusunda kesinlikle bir dayatma olmamıştı. Onların seçilişlerine göz attığımızda halktan onay alınarak seçildiklerini görüyoruz. Yine onların seçilmelerinde kabile şartı gözetilmemişti. Sadece o zamanın gereği olarak K u r e y ş ' t e n seçilmesi tercih edilmişti. Bir dayatmanın olmaması gerektiğinin ilk örneğini Hz. P e y g a m b e r vererek halife s e ç m e hakkının bir a n l a m d a halka ait olduğunu bildirmek için kimseyi tayin etmemişti. Dört Halife'nin seçiliş tarzlarından ö n ü m ü z e üç seçim tarzı çıkmaktadır: a- Halkın kendi arasından birini Ebubekir ve Hz. A l i ' n i n seçilmeleri gibi.

halife

seçmesi:

b - H a l k m bir önceki halifenin teklif ettiği onaylaması: Hz. Ö m e r ' i n seçilmesi gibi.

bir

Hz.

adayı

c- Halkın bir önceki halifenin teklif ettiği birden fazla aday arasından birini halife seçmesi: Hz. O s m a n ' ı n seçilmesi gibi.

•'"'Maverdi, 15. Muhammed Abdulkadir, 173. 123

Halifelik Tarihine Giriş Bu b ö l ü m ü bitirmeden önce Dört Halife D ö n e m i ' n d e k i hilafet k u r u m u n u n kurumsallaşması yolunda bazı alametleri ve bunların ileriye yönelik etkilerinden kısaca b a h s e t m e k istiyoruz. Hz. Peygamber döneminde devlet görevlilerini k u r u m l a ş m ı ş bir yapı içinde mütalaa edemiyoruz. A n c a k , o d ö n e m d e devlet başkanı olan Hz. P e y g a m b e r ' e yardımcı olan kişileri görüyoruz. Hz. P e y g a m b e r bir hadisinde: "Ebu Bekr ve Ömer benini vezirlerimdir. "^'^ demektedir. Yine mesela Kays b. Sad Hz. P e y g a m b e r ' i n koruma görevlisi olarak biliniyordu.^'''' Hz. Peygamber ihtiyaç duyduğunda bazı sahabeleri görevlendiriyordu. Onlar da gönüllüce Hz. P e y g a m b e r ' e y a r d ı m d a bulunuyorlar görevleri kabul ediyorlardı. Misal verecek olursak: Hz. P e y g a m b e r D i h y e t ü ' l - K e l b î ' y i , B i z a n s ' a m e k t u p g ö t ü r m e k l e görevlendirmişti.''" Hz. Peygamber, yabancı devletlere karşı yazdığı mektupları m ü h ü r l e m e k için m ü h ü r edinmişti.^^' Bu mühür y ü z ü ğ ü n ü n kaşında idi. Bunu Hz. Ebubekir, Hz. Ö m e r , R u m e k u y u s u n a d ü ş ü r ü n c e y e kadar Hz. O s m a n kullandılar.'^^ Her halife için devlet mührü anlamında Hatem edinmek adet olmuştu. Daha sonraları ise saltanat tuğraları başlayacaktır.^^^ Hz. P e y g a m b e r ' i n Hateminde "Muhammed Rasülullah" yazılıydı.^^"* Hz. E b u b e k i r ' i n k i n d e "Niğme'l-Kadiru Allah" (Kadir olan Allah ne Güzeldir), Hz. Ö m e r ' i n k i n d e "Kefa bi'lMevti Vaizan ya Ömer, (ölüm sana vaiz olarak yeter ey Ömer!), Hz. O s m a n ' ı n k i n d e "Le tesbirunne ev letendemunne", ( Ya sabredersin ya pişman olursun), '^^Hz. A l i ' n i n k i n d e "el-Mülkü

Tirmizi, Menakıb, 16. "'^ Buharî, Ahkâm, 12. İbn Sad, IV, 249. '-' Bkz. Allan. J., Hatem İ. A., V, 359 ; Ahmet Önkal, İslam'a Davet Metodu, Konya, 1981, 123. Ebu'I-Fida, I, 168. •'^•' Rıfai, 48. Taberi, V. 65. " ' Taberi, IV, 5 1 ; Harputli, 51. 124

Rasıdullah'm

lillah" veya "Allah el-Melik", meliktir. ) yazılı idi. ' ' ' '

(Mülk Allah'ındır)

Mehmet

Azimli

veya

(Allah

Ne Hz. P e y g a m b e r ' i n , ne de Dört Halifenin lider olmalarından kaynaklanan özel alametleri v e giysileri vardı. Onlar halkın içinde özelleşmeye çalışmıyorlardı. Sıradanlaşma içine girmişlerdi. Halk gibi yaşıyorlardı. Özel alametlerle kendilerini halktan ayınnıyorlardı. İlk Dört Halife d ö n e m i n d e devlet k u m m l a r ı n ı n yavaş yavaş oluştuğunu görüyoruz. Onlar, çağlarının d u r u m u n u g ö z ö n ü n d e bulundurarak en güzel uygulamaları ortaya k o y m a y a çalışmışlardı. Dört Halife, uygulamalarında genel olarak toplum menfaatini ön plana çıkarmışlardı. Olayları geniş bir platformda düşünmüşler, bir delile dayanarak veya bir y o r u m u tercih ederek problemi çözmüşlerdi. Hz. E b u b e k i r ' i n Ü s a m e o r d u s u n u ısrarla sefere göndermesi, Hz. Ö m e r ' i n Halid b . V e l i d ' i azli ve Ehli Kitap kadınlarla evliliği yasaklaması, Hz. O s m a n ' ı n UbeyduUah b. Ö m e r ' e kısas yapmaması^^^ gibi konular d a bunlardandır.'^** İlk halifelere baktığımızda vazifeleri olan İslam'ın hükümlerini u y g u l a m a , sınırları koruma, zekâtları toplama, istişarede b u l u n m a , ganimetleri dağıtma gibi konuları yerine getirmektedirler. Onların dönemlerinde genelde mal, can korunuyor, özel hayata karışılmıyor, haksızlığa karşı çıkılıyor, kaynaklar halk için kullanılmaya çalışılıyor, inancından dolayı kimseye saldırılmıyordu. Hatta saygı duyuluyordu. G a y r i m ü s l i m tebaadan zalimce vergi alınmıyor, sadece yılda, bir ailenin bir günlük ihtiyacı olan cizye alınıyordu.'^' Sınırda hakkının gasp edildiğini^"'" belirten bir Hıristiyan sınıra

İbn Sad, III, 30; Kasimi, I, 364. Taberî, V, 43. Harputlî, 45. Muhammed, Hamidullah, İlk İslam Devleti, trc; İhsan Süreyya Sımia, İstanbul, 1992, 47. ""Mevdudî, 1,231. 725

Halifelik Tarihine Giriş d ö n m e d e n Hz. Ö m e r ' i n elçisi sınıra ulaşmış ve bu Hıristiyan'ın hakkı ö d e n m i ş t i . " ' Halifelerin değişik yardımcılar edindiklerini görüyoruz. B u n l a r vezirler, valiler, kadılar, komutanlar, katipler, B e y t ü ' l Mal üyeleri, Hacib, Şurta görevlileri, Nakıbler (nüfus görevlisi) vs'dir.^'^ Halifelerin devlet işlerinde önemli yardımcıları resmi yazışmaları yapan ve devlet m ü h r ü n ü n kendisinde bulunduğu katip idi. Halifelerden önce Hz. P e y g a m b e r resmî işlerinde vahy katiplerini kullanırken, Hz. Ebubekir Hz. Osman'a, H z . Ömer, Z e y d b . S a b i t ' e , Hz. O s m a n , M e r v a n b. H a k e m ' e resmi yazıları yazdırıyordu. Hz. O s m a n d ö n e m i n d e bu görev hayli ö n e m kazanmıştı. H z . P e y g a m b e r d ö n e m i n d e olduğu gibi yönetimle ilgili duyuruların yapıldığı, halifeliğin önemli alametlerinden olan minberin önemi halifelerin d ö n e m i n d e de d e v a m etti. Hz. P e y g a m b e r t o p l u m u n a her şeyi minberden anlatırdı. T o p l u m u n u m i n b e r d e n idare e t m i ş t i . " ' Minber onun otorite merkezi i d i . " " Hz. P e y g a m b e r politik hutbelerini M i n b e r ' d e veriyordu. Bu politik tahtta yapılan k o n u ş m a y a benziyordu. İl valileri de m i n b e r d e hutbe veriyordu. Bir çok olay halka izah e d i l i y o r d u . " ' Hz. Ebubekir'e Sakife'de alınan bey'atın geçerli sayılabilmesi için mescidde Minberin üstünde bir d a h a b e y ' a t alınmıştı. H z . Ömer, Hz. E b u b e k i r ' i minbere çıkartmış ve b e y ' a t orada gerçekleşmişti.^"' Hz. Ö m e r ' e , Hz. O s m a n ' a , Hz. A l i ' y e b e y ' a t m i n b e r d e y a p ı l m ı ş t ı . " ' Cami siyasi, sosyal bir

" ' Ebu Yusuf, 136. Hasan, II, 136; Abdülaziz Bedrî, İslam'da Devlet Adamı ve Alim, trc; Kemal Solak, İstanbul, 1989, 23; Harputiî, 91, 123; Zafır Kasımî, Nizâma'l-Hükm, Beyrut, 1992,1, 47. " ' Arnold, 36 " " Abdurrahman Acar, "Minber-i Nebi Hakkında Bazı Notlar", Diyanet İlmi Dergi, Ankara, 2000, 605. " ' Amold, 37 " ' B u h a r i , Ahkam, 5 1 . " ' Dıez. E. "Minber", İA., VIII, 335; Zafır Kasımi, I, 367 726

Mehmet

Azimli

merkez idi. M i n b e r ise halife m a k a m ı y d ı , oraya halife dışında kimse ç ı k a m a z , k o n u ş a m a z d ı . Halifeler mesajlarını m i n b e r d e n bildiriyorlardı. Minber, hilafet için bir alametti. M i n b e r i n önemini kavrayan M u a v i y e , Hz. P e y g a m b e r minberini Ş a m ' a taşımak istemişti. Böylece kendine kutsallık k a z a n d ı r m a y ı düşünüyordu. Hilafet için alamet olan minberden, Emevîler düşmanları olan Haşimîlere karşı sövgüye d e v a m ettiler. Abbasilerde d e minber önemini korudu. Seffah'a b e y ' a t Kufe minberinde alınmıştı; fakat sonraları Sasani tesiri ile minberin önemi yavaş yavaş kalkıp yerini taht aldı. Halifenin alametlerinden birisi d e hutbe i d i . " ' ' Hatta ilk hutbe başkanlık icraat bildirişidir denilebilir."'* Halifelerin hakimiyeti hutbe ile gerçekleşiyordu. Ç ü n k ü h u t b e d e o n u n ismi geçiyor, o n a dua ediliyordu.'"" Halifenin olmadığı yerlerde hutbede onun ismi okunduğu zaman o yer onun h a k i m i y e t i n d e demekti. H u t b e halifenin halifeliği için en önemli alamet idi. Endülüs Emevîleri bile bir müddet Abbasiler a d m a hutbe okumuşlardı.'"' Sonraki yıllarda halifeler bu işe ö n e m vermediklerinden minberin önemi kayboldu. Sikke bastırmak halifenin alametlerinden biri sayılıyordu. Halifeler paraların üzerine isimlerini sıfatlarını kazıtıyorlardı.'"^ Hz. Ö m e r ihtiyaç üzerine sikke bastırtmıştı.'"' Hz. Ö m e r , M u a v i y e , İbn Z ü b e y r ' i n sikke bastırttığı belirtilmektedir.'"" Sonraki yıllarda sikke olayı kurumsallaşarak d e v a m etti. Hacip, İslam tarihinde halifenin perdedarı a n l a m ı n d a kullanılmıştır. Bu müessesenin Sasanilerde de kullanıldığı

' " Mustafa, Baktır,"Hutbe", DİA., XVni, 426. "'•" Mustafa Alameddin, Müçtemü'l- İslami fi Merhaleti't-Tekvin, Beyrut, 1992, 48. '"" Wensinck A. J. "Hutbe" İA., V, 617; Kasımi, 365. '"' Vaglieri, III, 294. '"^ İbrahim Artuk, "Sikke" İA. X, 621. '"'Harputiî, 5 1 . '""İbrahim Artuk, X, 621. 727

Halifelik Tarihine Giriş belirtilmektedir.'"*' Hz. P e y g a m b e r ' i n kendine m a h s u s özel işlerinde perdedar kullandığı belirtilmektedir.'"*^' Hz. E b u b e k i r ' i n hacibi Şedid, Hz. Ö m e r ' i n ki Yerfa', Hz. O s m a n ' ı n ki H u m r a n , Hz. A l i ' n i n ki Kanber'dir.'"*^ Emevîlerde ise Haciple katip aynı kişi olarak kullanılmıştır. Abbasilerde ilk başta h a c i p v e vezir ayrı ayrı görev yaparlarken daha sonraları vezirler yetki v e güç olarak Haciplerden ileri geçmişlerdir. '"*" Dört Halife d ö n e m i n d e kurumsal a n l a m d a bir vezaret olayı yoktur. O n l a r bazı yardımcılar edinmişlerdi. E m e v î l e r d e de genelde vezaret olayı tam anlamıyla yerleşmemişti. A m a Abbasilerde özellikle görevlerin paylaşılması anlamında Sâsâniler'in de etkisi ile kurumsallaşmış bir vezaret k u r u m u n a rastlıyoruz; fakat her üç d ö n e m d e de halife asıl karar mercii olmuştur Bu d ö n e m l e r d e vezirlik hiçbir z a m a n halifeliğin önüne geçmemiştir. Sonuç olarak devlet işleri ilk başta A r a p t o p l u m u n u n ihtiyaçları doğiTiltusunda kurumlaşmışken, toprakların genişlemesi, yeni kültürlerle tanışmalar, insanların çoğalması s o n u c u yavaş yavaş yeni kurumlara ihtiyaç duyuldu. Bunlar da yeri geldiğinde transfer edilip uygulandı.

•""İbn Haldun,], 611. Aydın, Taneri "Hacib", 0/^4, XIV , 509. Kalkaşendi, Subhu'l-A\sa, Beyrut, 1987,111, 77. •'"** Taberi, XIV, 509.

]28

Mehmet

Azimli

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM SALTANAT DÖNEMİ

Hilafet k o n u s u n u incelerken, hilafetin saltanata d ö n ü ş ü m ü açısmdan

hilafet

dönüşümün

ve

sürecine,

saltanat bunun

arası

ilişkiye

toplumsal

ve

düzen

saltanata üzerindeki

etkisine kısaca göz atmak gerekmektedir. İslam geldiği d ö n e m d e M e k k e ' d e k i Araplar, çevrelerindeki ülkelerin

krallıklarmı yakından

tanıyorlardı.

Bu

ülkelerdeki

halk, baştaki kralın tebaası ve kölesi d u r u m u n d a y d ı . Araplarda ise böyle bir y a p ı l a n m a yoktu. Hz.

Peygamber'in

yaşantısı

ile sultanların

(meliklerin)

yaşantısı farklılık arz ediyordu. O, bir kral gibi d a v r a n m ı y o r , halkla birlikte yaşıyordu. Bir savaş sırasında sırtını

açarak

etrafmdakilere:"A!'/m//ı

vursun"

sırtına

vurduysam

gelsin

diyebiliyordu.'"'^ Halkla birlikteliği o kadar ileri idi ki, dışarıdan gelen bir elçi, sahabeler arasında onu ayıramıyordu ve: Abdülmuttalib'in

oğlu hangisidir?"^^'^

"İçinizde

şeklinde sormak z o r u n d a

kalıyordu. Hz.

Peygamber,

danışmaksızın

emirler

yağdıran

bir

yönetici değildi. İstişareye ö n e m veriyordu. Bedir S a v a ş ı ' n d a ordunun yerleşimi ve karargah kurma k o n u s u n d a sahabelerin uyarısını

haklı

bularak

kendi

görüşünden

vazgeçiyordu.'"

Hendek S a v a ş ı ' n d a , Gatafanlılara bir yıllık M e d i n e m a h s u l ü n ü verme konusundaki kendi teklifine, Sad b. M u a z ' ı n

itirazını

'"" İbnü'l-Esîr, 11, 183. ""Buhari, İlim, 6. ' " İbnü'l-Esîr, 11, 16. 129

Halifelik Tarihine Giriş yerinde b u l u y o r d u , ' ' ^ • Kendisinin; kurutulmuş

et yiyen

Mekke'yi

bir kadmın

"Melek

değil,

oğlu olduğunu"

Kureyş

'ten

belirtiyordu.''^

fethettiğinde, sekiz yıl önce kendisini

yurdundan

kovalayan insanların arasına zaferle girerken, bir kral gibi değil gayet mütevazı idi. Hz. P e y g a m b e r ' i n , sultanlar gibi bir hayat yaşamaması, etkisini

sahabede

de

gösterdi.

Hz.

Peygamber'den

sonra

çevrelerindeki ülkeleri taklit edip başlarına bir kral seçmediler. Saltanata geçit v e r m e y e n bir yönetim tarzını ortaya koymaya çalıştılar.

İlk

attığımızda,

Halife

onun

Hz.

bundan

Ebubekir'in sonra

ilk

ortaya

hutbesine

koyacağı

göz

yönetim

modelini ilan ederken, yönetimin kontrolünün halkın

elinde

olması, yönetici ile halk arasında doğruluğun esas olması""* üzerinde ö n e m l e durduğunu görüyoruz. Hz. Ebubekir de Hz. P e y g a m b e r gibi sade yaşadı. Krallar gibi olmaya çalışmadı. Halife iken kendi işinde çalışmaya d e v a m edince sahabeler ona m a a ş b a ğ l a d ı l a r . ' " Vefat ederken de saltanata izin vermeyerek kendi ifadesi ile:

"Akrabası

olmayan"

birini yerine tavsiye

etti."*"' Hz. E b u b e k i r ' i n yerine geçen İkinci Halife Hz. Ö m e r ' i n en çok korktuğu şey sultanların k o n u m u n a düşmekti. Bir seferinde saltanata k a y m a endişesi ile halkına: "Ben halife miyim, sultan

mıyım?"

şeklinde sorduğunda, Sasanilerin

yoksa

saltanatını

y a ş a m ı ş olan, saltanatın ne olduğunu iyi bilen İranlı Selman Farisi: "Ey Ömer! eğer sen Müslümanları ediyorsan

sultansın,

değilse

halifesin.

eziyor, haklarını

" şeklinde cevap vermişti.

İbnü'l-Esîr, II, 72. Darimi, Mukaddime, 23; İbn Mace, Etime, 30. Mustafa Alameddîn , 49. ' " Buhari, Ahkâm, 17. " " T a b e r i IV, 51. " ' Suyuti, 140; Kalkaşendî, V. 429;. 130

gasp

Mehmet Hz.

Ömer'in

hayatmda

halkla

ilişkilerinde

Azimli

saltanatm

emaresini göremiyoruz. O, hiç çekinmeden, halka

haksızlık

eden Mısır Valisi A m r b. A s ' a para cezası veriyor,^^*' halktan bir ihtiyar kadının derdini dinlemek için güneşin altında saatlerce sokakla dikiliyor ve derdini dinliyordu,"^ Kendisine yapılan uyarıları kabulleniyordu. Bir kişinin: "Allah'tan üzerine sahabeler o şahsa kızınca: "Bırakın yoldan

çıkarız."

sultan

gibi

kork"

hu ikazlar

demesi olmazsa

diyordu.'*'" O, idaresinde istişare etmeyen bir davranmıyordu.

İcraatlarında

yanılma

payını

düşünerek daima danışıyordu. Şûra üyelerine şöyle diyordu: "Benimle

hilafete

düşünebilirsiniz. işlerinizi

yönetmem

paylaşmanız gerçeğin farklı

ortak Sizi

şahitliğini

benim görüşümü

için

emanetin

insanlarsınız.

onu yapmakta

paylaşırsa

Kim

sizin benimle

ve bu gün

hürdür.

ayrı

ancak

yükünü

serbesttir.

o da bunda

için zorlamam.

eşitsiniz,

değil,

Ben sizden biriyim

yüklenmiş

tabi olmanız

Benimle

bir şey

ve bana verilen

için çağırdım.

bir şey arzularsa

isteklerime

olunuz.

başka

ki

sizler benden

Ve kim Sizleri

ki

benim

"' '

Hz. Ömer, saltanata dönüşür endişesi ile vefat ederken, oğlunun halifeliği

halifeliğe

getirilmemesini

gasbetmeye

şart

koşuyordu.

davrananların

Ayrıca

öldürülmesini

emrediyordu.'"^ O, hilafeti bir gasp ve saltanat merkezi değil, bir sorumluluk m a k a m ı olarak görüyordu. Halife tayin etmesini isteyenlere: "Sizin işlerinizi

öldükten

sonra da mı yükleneyim?

"

diyerek yönetim işinin önemini ve sorumluluğunu bir kez daha ortaya k o y u y o r d u . ' " '

Ebu Yusuf, Kitabu'l-Harac, Kahire, 1382, 25. İbn Kesir, el-Bidaye, VIII, 61. Ebu Yusuf, 60. Ebu Yusuf, 25, Buhari, Muharibin, 17. 563 ibn Sâd, V, 16.

"" '"" "•" '"^

131

Halifelik Tarihine Giriş Hz. Ö m e r ' d e n sonra halife olan Hz. O s m a n da saltanata m e y l e t m e m i ş t i . O da ilk iki halifeye b e n z e m e y e

çalışmıştı;

fakat o n u n en çok eleştirilen yönü valilikleri kendi kabilesine vererek,

bu

kabilenin

sağlamasıydı.

Onun

saltanata

giden

döneminde

yolda

Muaviye

ilerlemesini

Şam'da

ileride

kuracağı saltanatın temellerini attı. Hz. O s m a n , Hz. Ö m e r ' i n Muaviye'yi yetkilerle

dizginlediği gibi dizginleyemiyordu. serbest

bırakmıştı.

Ayrıca,

Onu

valilerinin

geniş

yaptıkları

haksızlıklara karşı tedbir almıyordu. Valileri şikayet edenlerin sorunlarını araştıracağına, valilerinin yanında yer alıyordu. Bu da saltanata giden yolun açılmasına sebep olacaktı. Dördüncü

Halife

Hz. A l i ' d e

de saltanatçı

bir

mantık

g ö r e m i y o r u z . O, saltanat kumıak isteyen Emevî ailesine karşı savaş açtığı için, başına bir çok fitne sarıldı. B u n d a n dolayı çevresi dağıldı.'*^'"' İstemeyerek de olsa bir kabile

kavgasına

sürüklendi. Adeta M u a v i y e ile arasında H a ş i m î - E m e v î savaşı yapılıyordu. Bu savaş ve mücadelenin sonucu M u a v i y e , A r a p ağırlıklı prensiplerin hakim olduğu devletini k u r d u . " ' ' Dördüncü Halifenin arzusu, saltanatın halkın başına bela o l m a m a s ı y d ı . Bundan

dolayı

etmezlerse,

Kufelilere

Muaviye'nin

söylüyordu.'^'*^

sık sık: "Eğer

saltanatı

Ali-Muaviye

ve zulmüyle

krizinin

İslam'ın

en yüksek politik kurumu

yönetim

vasıtası

baskın

kuvvetleri

olarak

devam

tarafından

ele

kendisine

yardım

ezileceklerini"

oluşması olan hilafet,

sonucunda, etkili

edememiş, zamanın geçirilerek

saltanat

bir

sosyal olayı

gerçekleştirilmiştir. Dört Halife dönemi, halkın hakimiyetinin geçerli olduğu, hilafette

verasetin

icraatlardan

olmadığı,

liderin

eleştirilebildiği,

dolayı hesaba çekilebildiği bir d ö n e m d i .

yaptığı Onlar

Hamilton Gibb, "İslam'ın ilk Devirlerinde Hükümet Müessesesinin Teşekkülü", Dergisi, Ankara. 1956 Sayı, I, 205. Gibb, 205. ''•"İbn Kuteybe, I, 152. 132

Mehmel "Râşidûn"

Azimli

olarak anıldılar.''"^ Emevîlerden farkları buydu.'*''* Bu

dönem Hz. P e y g a m b e r ' i n getirdiklerinin bütün k u m m l a n

ile

yaşanılmaya çalışıldığı, zorba yöntemlerle saltanatçı bir yapının olmadığı bir d ö n e m d i . Bu dönemi; "Halifenin yoktu,

baskıcı

idi.

hiç

sorumluluğu

şeklinde tanıtmak, bize göre

gerçeği

yansıtmamaktadır. Bu tanım, ancak onlardan sonraki saltanat dönemini yansıtabilir. Yine bu dönemi: "Dört hiçbir

zaman

etmiş

siyasi

bir dönemdir,

.tapmaların

bir sistem hatta

yaşandığı

olamamıştır.

Peygamberin

dönemdir.

halife

dönemi

Bu dönem

vefatından

iflas

sonra

ilk

şeklinde bir tanımın onları

tanımlayamayacağı kanaatindeyiz. Dört Halife dönemi, IV. Halifenin şehit edilmesi ile bitti. Artık güçlünün e g e m e n olduğu, seçimin yerini verasetin aldığı, halkın

yönetimden

bırakıldığı,

hilafet

uzaklaştırıldığı, ve

halk

şûranın

arasına

devre

aşılmaz

dışı

engellerin

konulduğu, yönetimi eleştirenin ezildiği bir d ö n e m başlamıştı. Bütün bunlar halifeliğin göstergesi

idi.

Raşid

bitip yerine saltanatın

Halifeler

seçimle

başladığının

göreve

gelirlerken,

onlardan sonra artık zorla başa geçen sultanlar vardı. Halk itibara alınmıyordu. Hak-hukuk tanıma k a y b o l m u ş t u . Seçim ve şûra kaldırılmıştı. Halka düşen tek şey vardı; s o r g u l a m a d a n bey'at ve itaat etmek. Saltanatla birlikte din ölçü a l ı n m a m a y a din,

saltanatm

gereklerine göre saltanata aracı kılınmaya başlandı. Sultanlar halkın

gözünü

boyamak

için

bazı

dinî

kisvelere

bürünür

o l d u l a r . " ' Halifeler adeta R o m a ' d a olduğu gibi dini tekellerine

' " Sourdel, VI, 937. Vaglieri, 1, 88. Bkz., Rayyıs, 445. Ahmet Akbulut, Sahabe Devri Siyasi Problemlerinin Problemlere Etkisi, İstanbul, 1992, 344, 345. Muhammed Mescidî Camiî, 128.

Kelâmi

J33

Halifelik Tarihine Giriş aldılar.'^^ Emevîlerdeki durum, dinin saltanat tarafmdan baskı altında tutulması i d i . ' " Abbasîlerde ise din, saltanatı ayakta tutmak için vardı. Onlar dini saltanatları için kullanıyorlardı. Mesela, Hırka-ı Şerif giyerek kutsal bir yapıya

bürünmeye

çalışıyorlardı.''"' Sonuçta

İslam

tarihindeki

en

önemli

siyasal

değişim,

D ö r d ü n c ü Halife'nin öldürülmesi ile başladı. Bu aynı zamanda saltanatın başlangıç tarihi idi. Artık başta, lakapları halife olan ama

aslında

sultan

olan

kişiler vardı. Bu

Raşid

Halifeler

d ö n e m i n d e n radikal bir kopuşu gösteriyordu. Ebu Musa Eşari, hakem

olayı

günlerinde

yönelince: "Emirlik edilendir.

şûra

"'^^'^ diyerek

insanların

bir

ile, saltanat

iki d ö n e m

kısmı

Muaviye'ye

ise kılıç zoru

arasındaki

ile

ayrımı

gasp

güzelce

belirtmiştir. Râşid Halifeler'den sonra yönetimin babadan oğula geçmesi yani tevarüs sisteminin başlaması ile birlikte Râşid Halifeler rağmen,

dönemi saltanat

sona

erip

döneminde

saltanat de

dönemi

Râşid

başlamasına

Halifeler'e

benzer

halifelerin - Ö m e r b. Abdülaziz gibi- olduğunu görüyoruz.'^'' Bu tip

halifeler

için

tarihçiler

olumlu

değerlendirmelerde

bulunmuşlardır. Bu noktada Dört Halife döneminin süresi k o n u s u n d a Hz. P e y g a m b e r ' d e n nakledilen: "Hilafet zalim

sultanlar

dönemi

gelecektir.

otuz yıldır, "'^^

ondan

şeklindeki

sonra^ hadise

d e ğ i n m e k istiyoruz: Bu rivayete göre Hz. P e y g a m b e r ' i n yerini alacak olan halifelerin iktidarının otuz yıl süreceği, ondan sonra saltanatın başlayacağı haber veriliyor. Bazı bilginler bu rivayeti M u a v i y e ' n i n lehine, yani onun iktidara geçişinin gayet normal

'^^ Hasan İbrahim Hasan-Ali İbrahim Hasan, 19. ' " A y d ı n , 231. Dûrî, age, 50. " ' İ b n Sâd, IV, 113. '^' Selahaddîn Debûs, Halifetü ve Azluhû, İskenderiye, 1965, 23. ' " T i r m i z i , İa/ii7î, Fiten, 48. 134

Mehmel

Azimli

olduğunu ortaya k o y m a k için onun halifeliğine delil getirseler de, bu rivayet olsa olsa M u a v i y e ' n i n saltanatına delil olabilir. Bir kısım Ehl-i Sünnet alimi bu hadis sayesinde belirlemek istediği siyasi anlam, ilk anda akla gelebileceği gibi k ı n a m a bağlamında değildir. Bilakis onlar bu hadis sayesinde, saltanatın kurucusu M u a v i y e ' n i n yönetimine ve ondan sonraki Abbasî halifelerine meşruluk kazandırmaktır. Yani bu

Emevî, hadis

kolayca şüphe duyulabilecek hadislerden olmakla birlikte Fukaha ve Muhaddislerin çoğu siyasetle ilgili hadisleri zayıf ve uydurma kabul ederler- Ehl-i Sünnet, hilafetin otuz yıl sonra mülke

dönüşmesi

"Delailü'n-

haberini

Nübüvve"

vermesi

kapsamına

dolayısıyla soktuklarını

bu

hadisi

görüyoruz.

Sonuçta Ehl-i Sünnet bu hadisle karışık ortamlardan

sonra

ortaya çıkan M u a v i y e ' n i n saltanatını bir kurtarma ve kurtarıcı yapılanma sayar."** Hadisin tek bir senetle gelmesi, zayıf bir hadis olması v e senedindeki " H a ş r e c " isimli zatın sağlam bir ravi olmaması,"'^ ayrıca senedi hakkında birçok tartışma v e ihtilafların o l m a s ı n ı " " bir y a n a bırakalım; eğer Hz. P e y g a m b e r böyle bir söz söyledi ise, bundan sonra artık ilk d ö n e m gibi bir hilafetin olamayacağını haber vermiş olmaktadır. M u h a m m e d Hamidullah, Ö m e r b. Abdülaziz gibi halifelerin bu hadisin tam tersine vakıalar olduğunu belirtmektedir.'^' M u a v i y e ' y i birçok yerde

savunan

Kadı

Ebubekir

İbn

el-Arabî

de

hadisin

M u a v i y e ' y i kötülediğini belirterek bu hadisi reddetmiştir. " ^ Bu hadis k o n u s u n d a kanaatimiz şu ki; sah'^belerin siyasi hatalarını örtmek için hilafete ö m ü r biçilmiş ve bu d u r u m Hz.

Bkz. Hasan İbrahim Hasan, Ali İbrahim Hasan, 23; Câbirî, İslam 'da Siyasal Akıl, 456-457. Abdülmüteal Muhammed Cebri, el-Müştehir mine 'l-Hadis, Beyrut, trz., 85; bkz. Demicî, 60. Elbânî, 1, 128. Muhammed Hamidullah, İslam Hukuku Etüdleri, 209. "*-İbn Arabî, 201. 135

Halifelik Tarihine Giriş P e y g a m b e r ' e isnat ettirilmiştir.'*''' Böylece bunun böyle olacağı, kadere razı olunması gerektiği anlatılmak istenmiştir. Ayrıca hadis,

Hz.

Ali

dönemindeki

taraftarları

zulümlerini

tarafından ispatlamak

Muaviye'nin için

de

saltanat

uydurulmuş

olabilir. Kanaatimizce böyle bir hadis olsaydı en azından Hz. Ali d ö n e m i n d e g ü n d e m e gelmesi gerekirdi.

I- E M E V İ L E R A-Halifeliğe Atanmaları Emevîler, Hz O s m a n döneminden

itibaren ele geçirmiş

oldukları hilafeti ve bürokratik hakimiyeti, k i m s e y e -özellikle Haşimîlere- kaptırmak istemiyorlar ve yaptıkları toplantılarda bunu dillendiriyorlardı."'^'' Muaviye, Hz. O s m a n kargaşalıklar götürmek

sırasında

niyetinde

Hz.

idi.

Bu

Osman'ı

dönemindeki

Medine'den

düşüncesini

Şam'a

gerçekleştirirse,

-

sonraki yıllarda hilafeti ele geçirmek için verdiği mücadeleye bakılırsa- Ş a m ' d a vefat edecek olan Üçüncü Halife'den sonra rahatlıkla

halifeliğini

ilan

edebilecekti.

Bunu

gerçekleştiremeyince meşru halife Hz. A l i ' y e karşı isyan etti ve mücadelesini bu şekilde sürdürdü. Hz. Ali'nin katledilmesinden sonra çevresi, Hz. Ali'den sonra yerine oğlu Hz. Hasan'ı seçtiler. Hz. Hasan gücü gittikçe artan

Muaviye

ettiğini,

karşısında,

kendisine

destek

etrafmdakilerin vermediğini

kendisini

hissedince,

biraz

terk da

yıllardır ü m m e t içinde devam eden kargaşalıklara son vermek için, halifeliği bazı şartlar koşarak M u a v i y e ' y e devretti.'*" Hz. Hasan'ın

Muaviye'ye

yetkilerini

devrettiği

saltanatın başlangıç tarihi olarak verebiliriz.'*'^'

'"Akbulut, 28; Demirel, 99. '*'•' Mesudi, II, 351. '^' İbnü'1-E.sîr, III, 50; İbn Arabi, 200 vd. Mesudi, III, 7; İbni Haldun II, 718. 136

41/661

tarihini,

Mehmet Sonuçta

Muaviye,

Şam

itariç bütün

İslam

Azimli

dünyasmm

kabullendiği Dördüncü Halife Hz. Ali'yi çeşitli siyasi oyunlarla devirmiş ve ilk halifelerin tıygulamaya çalıştığı halkın onayına dayalı seçim tarzını ortadan kaldırmıştır. Seçim

olmaksızın,

halifeliği silah zoru ile ele geçiren ilk kişi olan M u a v i y e ' n i n iktidarını toplum zorunlu olarak kabullenmiştir. Bu

mecburî

kabulleniş sonraları siyasi ayaklanmalara sebep o l a c a k t ı r . " ' Muaviye'nin

halifeliğe

gelmesi

ile

Hz.

Ali'nin

halife

seçilmesinin bir birine benzediğini, söylemek m ü m k ü n değildir. Çünkü, Hz. Ali ile M u a v i y e mücadele e t m e y e başladıklarında, Hz.

Ali'yi

Şam

hariç

kabulleniyordu.

bütün

Muaviye'yi

İslam

dünyası

halife

olarak

ise

sadece

Şam

halkı

kabulleniyordu. Üstelik Şam halkı da M u a v i y e ve F-mevîlerce kandırılmıştı. Buna bir örnek verirsek Abbasîler, Ş a m ' ı

ele

geçirdiklerinde,

ve

kendilerinin

akrabası

olduklarını

büyükleri

şöyle

Peygamberin

Şam

Hz.

demişlerdi:

en yakınları

Peygamber'in

halkına

bildirince,

"Biz

şimdiye

olarak sadece Emevîleri

yakını

Şam

halkının

kadar

Hz.

biliyorduk.

"

5S«'

M u a v i y e , halkın onayı ile seçilmiş bir halife değil, değişik baskı

unsurlarını

kullanarak

başa

geçmiş

bir

halife

oldu.

Muaviye, halifeliği ele geçirebilmek için her yolu kullanmayı bildi. Kimi insanları para ile kimilerini de zorbalıkla kendine çekti. K u r ' a n yapraklarını mızraklara takmaktan ç e k i n m e d i . O, Mekke

toplumuna

hakimiyetine

hakim

çevirmek

olan

Emevî

istiyordu.

hakimiyetini

Bunu

başardığı

dünya da

söylenebilir. T a h k i m O l a y ı ' n ı anlatırken M u a v i y e ' n i n sürecini

dc

anlattığımızdan

dolayı,

fazla

iktidara

detaya

geçiş

girmeden

konuyu burada bitirip Y e z i d ' i n halifeliği meselesine geçiyoruz.

'•"'Gibb. 170. Mcsûdi, 111,43. 137

Halifelik Tarihine Giriş Bu

konu,

üzerinde

önemle

durulması

gereken

bir

noktasıdır. Ç ü n k ü bu tarihe kadar -her ne kadar hilafeti

uygun

olmayan

yollarla ele geçirdi

kırılma

Muaviye,

ise de-

hilafet

düzeninin tekrar kurulması k o n u s u n d a bir belirsizlik

vardı.

Ancak Y e z i d ' i n halifeliğe atanması ile artık saltanat olayının kesinleştiği somut olarak ortaya çıkmıştır. Y e z i d ' i n veliahtlığı meselesi, ilk defa M u a v i y e ' n i n valisi M u ğ i r e b . Ş u b e ' n i n

M u a v i y e ' y e yerine oğlu

Kufe

Yezid'i

halife olarak bırakmasını teklif etmesiyle başladı. Etrafındaki danışmanlara konuyu danışan Muaviye, bazı danışmanlarından bu

işin

uygun

olmadığı

konusunda

tepki

aldı.

Kendi

çevresinden olan Ahnef b. K a y s ' a bu konuda fikrini sorduğunda Ahnef:

"Doğru

korkarız.

"^^'* diyerek Y e z i d ' i n halife olarak atanmasını tasvip

söylersek

senden,

yalan

söylersek

Allah

etmediğini belirtmişti. A h n e f b. Kays sözüne devamla: Emir'ul

Müminin!

şekilde

cevap

çevrendeki vermeleri

insanların

seni

sana

aldatmasın.

Bunların

tercihini

arzu

temsil

etmiyorlar.

Hicaz

bölgeleri

kabul

etmez.."^'^" diyerek toplumun genel

"Ey

ettiğin

Bunlar

tamamını

'tan

halkın ve

İrak

görüşünü

almasını tavsiye etmişti. Aslında M u a v i y e ' n i n oğlu Y e z i d ' i n halifeliği için çevresine danışması, yaptığı işi meşrulaştırmak a m a c ı n a yönelikti.''"" M u a v i y e , daha sonra valileri vasıtası ile kendinden sonra halife olması için oğlu Y e z i d ' e b e y ' a t alma işine girişmiştir. B u n u n uygulanması için valileri vasıtası ile halka baskı yaparak ve değişik yollar kullanarak bu fikri kabul

ettirmiştir.

Bu

d u r u m u aktaracağımız olayda kendisi de itiraf etmektedir. Kufe 'Valisi Muğire b . Şube tarafından M u a v i y e ' n i n oğlu Y e z i d ' e bey'atlerini

sunmak

üzere

Şam'a

gönderilen

Kufe

ileri

gelenlerine, M u ğ i r e ' n i n rüşvet olarak dört y ü z dinar verdiğini İbnü'l-Esîr, lll, 352 . "'"İbn Kuteybe,!, 169. Bkz. Taberî, VI, 196; İbnü'l-Esîr, III, 353. 138

duyunca M u a v i y e şöyle demiştir: "Dinlerini satmışlar."

Mehmet

Azimli

ne kadar da

ucuza

''^-

M u a v i y e ' n i n valileri, bazen para ile bazen tehdit ile Yezid için halktan b e y ' a t almışlardır. Bu zorbalığa en sert Medine'den

gelmiştir.

Medine

Valisi

Mervan

b.

tepki

Hakem,

mescitte Y e z i d ' e b e y ' a t meselesini ilan edince, A b d u r r a h m a n b. Ebi Bekr: "Siz yönetimi

bahadan

çevirmek

istiyorsunuz.

Onlarda

da Kayserden

şeklinde

itirazda bulunur.

oğula

Sizin yaptığınız sonra

Kayser

Bu

devretmek,

Bizans'ın gelir

itiraza

saltanata

işine

benziyor.

sizinki

de

budur."

Abdullah

b.

Zübeyr,

Hüseyn b. Ali, Abdullah b. Ö m e r gibi sahabeler de katılırlar. ' " M u a v i y e ile hilafetin saltanata dönüşmesi ve hilafette en b ü y ü k sapma olan oğlu Y e z i d ' i kendinden sonra yerine halife tayin etmesi,'''''* o dönemin komşu devletlerinde ve S u r i y e ' y e k o m ş u Bizans'ta mevcut idi. Hicaz bölgesinden gelen doğal tepkilere rağmen M u a v i y e kararında ısrar eder v e değişik yollarla herkesi ikna eder, bu fikri topluma benimsetir ve bütün şehirlerden oğlu

Yezit'in

kendinden sonra halifeliği için b e y ' a t alır. B u n a itiraz etmeyi sürdüren sadece sahabeleri gözeten Hicaz Bölgesi

kalmıştır.

Bunun üzerine Muaviye, bu b e y ' a t konusunu bizzat halletmek üzere bin kişilik bir ordu ile M e d i n e ' y e , ardından

Mekke'ye

gelerek Hicaz bölgesi halkının tabi oldukları Y e z i d ' e b e y ' a t etmeyi reddeden

halkın önderi durumundaki dört şahsiyetle

görüşme yapar. Bunlar, Abdullah b. Zübeyr, Hüseyin b. Ali, A b d u r r a h m a n b. Ebi Bekir, Abdullah b. Ö m e r ' d i r . Bu

dört

konuşmacı

kişi

seçerek

kendi

aralannda

Abdullah

M u a v i y e ' y e halife

adayı

b.

Zübeyr'i

konusunda

şu

tekliflerde bulunurlar: '"^ Taberî, VI, 170; İbnü'l-Esîr, III, 350 . Taberî, VI, 179; İbnü'l-Esîr, III, 351 . 5')4 Bkz. Mehmet Ali Kapar, Halifeliğin Emevîlere Geçişi ve Verasete Dönüşmesi, İstanbul, 1998, 14. 139

Halifelik Tarihine Giriş -Hz.

Peygamber

gibi

yapmasmı,

yani

kimseyi

veliaht

bırakmamasını, -Hz.

Ebubekir

birisini

gibi

yapmasını,

yani

akrabası

olmayan

bırakmasını,

-Hz. Ömer gibi yapmasını, olu.şan bir şûra heyetini

yani

akrabası

olmayanlardan

bırakmasını.

M u a v i y e bu teklifleri hiç ö n e m s e m e m i ş ve bu şahıslann başlarma

ikişer

asker

koyup

itiraz

ederlerse,

boyunlarmı

v u r m a l a r m ı emredip sonra halka hutbe irad etmiş v e "bu dört şahsm Y e z i d ' e b e y ' a t ettiğini, halkm da artık Y e z i d ' e bey'at etmesi

gerektiğini"

söylemiştir.

Bu

dört

kişinin

gözeten halk da Y e z i d ' e b e y ' a t etmiştir. Halk, dediği

gibi

Muaviye,

bu

şahısların

böylece

bey'at

Hicaz'ın

da

ettiğini bey'atini

bey'atini

Muaviye'nin

zannetmiştir.''" alarak

Şam'a

dönmüştür. Bu bey'atı zorla aldığından dolayı vefat ederken oğluna bu şahıslara dikkat etmesini vasiyet etmiştir.''''' M u a v i y e ' n i n gayesi ülkeyi kendi çocuklarının yönetmesi idi. B u n u n için büyük uğraşlar içine girdi, bu sebeple çok para dağıttı.

Böylece

ülkeye

hakimiyet

kuracağım

zannetti.

Hatasında inat etti ve kendinden sonrasına böyle bir saltanat usulü bıraktı. Artık bir daha da bu saltanattan

dönülemedi.

M u a v i y e ' y i genelde savunan, Kadı Ebubekir İbn Arabi bile: "Muaviye,

hilafeti

kılmamak

ve

değil oğluna,

şûra'ya

bırakmak

akrabasından faziletini

hiç kimseye terk

etmiştir.

has "

demektedir. İbn Haldun, M u a v i y e ' n i n

bu uygulamasının

o

dönem

Emevîlerin güçlü asabiyeti düşünüldüğünde normal olduğunu belirterek savunur.'''** O, saltanatı gayr-ı meşru ilan edemeyerek

İbnü'l-Esîr, III, 355. İbnü'l-Esîr III, 369. İbn Arabî, 222 . İbn Haldun, 1,519. 140

Mehmet ve bu şekilde

Azimli

devletin daha güçlü olabileceğini düşünerek'''^'*

saltanata hukuki bir zemin bulmak için çalışmıştn-/'"" Belki devlet

güçlenmiştir,

fakat

halk

pasifleşmiştir.

Halkm

b e n i m s e m e d i ğ i bu saltanat rejiminde halk çok z u l ü m görmüştür. Hz.

Ebubekir'in

seçilmesinde

Kureyş'in

güçlü

asabiyetini

düşünerek kabullenen sahabeler, M u a v i y e ' n i n saltanatmı hiçbir şekilde desteklememişlerdir. M u a v i y e ' n i n kendine göre istikran d ü ş ü n d ü ğ ü n ü farz etsek bile,

kural

dışı

işlere

girilince

problemler

artmış,

istikrar

sağlanacak yerde, işler daha da karışmıştır. İslam tarihinin en acı üç olayı olan Kerbela, Harre Vakası, K a b e ' n i n taşlanması ve örtüsünün yakılması, M u a v i y e ' n i n yaptığı bu veliaht sonrasında m e y d a n a gelmiştir. Ülkede otorite tesis

edilecek

yerde, bir çok isyanlar olmuştur. Saltanatın gerekçesi v e n l e n "iç çalkantılar sonucunda halkın birliğinin

tayini olarak

bozulması

k o r k u s u " iken, tam tersine ülke kargaşaya itilmiştir.

Halk,

elinden alman yönetim işini tekrar ele geçirebilmek için değişik önderlerin

arkasında

ayaklanmalar

yapmıştır.

İsyanların

en

büyüğü ise M u a v i y e ' y e bizzat itiraz eden A b d u l l a h b. Z ü b e y r tarafından yapılmış ve ülke dokuz yıl ikiye bölünmüştür.*'"" Abdullah b. Hanzala yönetiminde M e d i n e halkı H a r r e ' d e kanlı bir şekilde bastırılmıştır. Hüseyin b. Ali, aile fertleri ile birlikte Kerbela'da saltanata

vahşice

katledilmiştir.

dönüşümüne

karşı

Bütün

halkın

bunlar

tepkileridir.*'"^

hilafetin Raşid

Amold, 26. *'*"' Cavit İkbal, "İslam'da Devlet Kavramı", İslam Siyaset Teorisi ve Sorunları. Editör M. Ahmet trc; Halim. Sırçalı, İst. 1997, 69; Talip Türcan, "Maverdi vc Ebu Yala'da Siyasi İktidarın Meşruiyet Sorunları", Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fak. Sayı. 3, 1996, 35, OMn.age. , 459. ""' Belâzürî, IV, 46. ""- Halife b. Hayyat, 181, Mesudi, III, 78. 747

Halifelik Tarihine Giriş Halifelerden sonra bu d ö n e m zor kabullenilmiştir. İsyan eden her halk tabakası zorbaca sindirilmiştir."" İbn H a l d u n ' u n , M u a v i y e ' n i n oğlu Yezid'i veliaht tayin ederken

Yezid'in

olmadığını

fısk-u

iddia

fücur

etmesi,

içinde olduğundan tutarlı

haberdar

görünmemektedir."'"

Vasiyetinde de belirttiği gibi insanları tanımada kabiliyet sahibi olan M u a v i y e ' n i n , oğlunu tanımaması d ü ş ü n ü l e m e z . " " Yezid'i tanımak üzere yanına gelip kısa bir süre yanında kalan Abdullah b. H a n z a l e başkanlığındaki heyetin anlattığı Yezid b . M u a v i y e portresi,

bir

halife

için

hiç

de

münasip

olmayan

şeyleri

M u a v i y e , bir çok yetkili sahabe varken, oğlu

Yezid'i

içermektedir.""''

halifeliğe getirerek başlattığı saltanat olayı ile hilafet k u r u m u n u seyrinden saptırmış oldu. Bu olay hilafette en büyük sapmanın başlangıcı oldu. Sonuçta hilafet gasp edilmiş, saltanat olayı m e y d a n a gelmiş oldu. Y e z i d ' i n atanması ile İslâm tarihinde saltanat dönemi artık r e s m e n başlamıştır. M u a v i y e ' n i n bütün yeteneklerini kullanarak ihdas ettiği"''' oğlunu halifeliğe bırakma işi artık ondan sonra da devam

edecektir.

gelmesini

Halkın

sağlayacak

bir

seçtiği usule

bir bir

halifenin daha

yönetime

dönülememiştir.

M u a v i y e bu işi yaparken halife seçiminin temel direği M e k k e v e M e d i n e halkının görüşünü gözetmemiştir. A y r ı c a diğer bölge halklarının

da

yönetime

katılımı

engellenmiştir.

Sonuçta

M u a v i y e ' n i n sağlığında Y e z i d ' e b e y ' a t alınarak, yeni bir b e y ' a t şekline başlanmıştır.

Muhammed Hudari Bek, İlmâmu'l-Vefa. Mısır, 1960, 10. İbn Haldun, 1,519, 533. Taberî, VI, 179; İbnü'l-Esîr, III, 369. Taberî VII, 5; İbnü'l-Esîr, III, 450. ''"^ Hugh Kennedy, The Umayyad Caliphate, NewYork, 1986, 83; Uçar, 36; Bkz. Vecdi Akyüz, Hilafetin Saltanata Dönüşmesi, İstanbul, 1991, 94 vd. 142

Mehmet

Azimli

Dört Halife d ö n e m i n d e halife seçimi, halkm katdmiı ile gerçekleşiyordu. Onlar y ö n e t m e yetkisini halktan

aldıklanm

biliyorlardı. Onlar babadan oğula bir yönetim sistemine karşı olmuşlardı. İkinci Halife Hz. Ömer'e oğlunu yerine bırakması teklif edilince, o bu teklife şiddetle karşı çıkmıştı.""^

Buna

karşın Emevîlerle artık ülkeyi belli bir sülaleden gelen sultanlar, kendi

arzularına

göre yönetecekti

ve

denetleyici

bir

halk

otoritesi tanımayacaktı. Bu olayla birlikte sonraki yıllarda halk vc seçim

olayı

önemsenmemiştir.

Artık

halifelik

belli

bir

hanedanda kalmış, halkın siyasal katılımı engellenmiştir. Halk sadece yapılan istihlafları (yerine halife bırakma) o n a y l a m a k zorunda kalmıştır. Bu anlamda M u a v i y e ' d e n itibaren yapılan istihlaf olaylarını İslam'la bağdaştırmak m ü m k ü n değildir. Bu olsa olsa saltanatın bir göstergesidir Hz. E b u b e k i r ' i n Hz. Ö m e r ' i tayinini M u a v i y e ' n i n , oğlu Yezid'i tayinine benzetmek yanlıştır.*'"'' Buradaki ince nokta Hz. E b û b e k r ' i n saltanat ve zulüm yolunu açmadan, kendi akrabası olmayan

bir

kimseyi

tayin

etmesi

ve

bunu

ümmete

dayatrnamasıdır. M u a v i y e ise türlü hilelerle bu işi zorla y a p m ı ş ve saltanat yolunun başlatıcısı olmuştur. Emevîler ile birlikte artık yönetim yetkisi sadece halifenin m e n s u p olduğu ailenin eline geçti. Bu şekilde İslam tarihinde hilafetten

saltanata geçişte radikal kopuşu sağlayan ilk kişi

Muaviye

olmuştu.

başlayan

halife

Böylece seçimi,

yavaş

genelde

yavaş Araplar

kurumsallaşmaya arasında

tepki

uyandıran M u a v i y e ' n i n müdahalesi ile b a m b a ş k a bir m e c r a y a (saltanata) sürüklendi.*''" M a v e r d î gibi siyaset bilimciler, gerek E m e v î gerek Abbasî döneminde

yapılan

birden

fazla

*•"" Taberî, V, 34. *'"" Akbulut, flge., 141. 610 Abdülaziz Dûrî, en-Nuzumu'l-Islâmiyye,

halife

atamalarını,

Hz.

Bağdat, 1950, 38. J43

Halifelik Tarihine Giriş P e y g a m b e r ' i n Mute'dei