147 121 8MB
Turkish Pages 196 [211] Year 2005
HALİFELİK TARİHİNE GİRİŞ (Başlangıçtan IX. Asra Kadar)
Doç. Dr. Mehmet Azimli
D O Ç . DR. M E H M E T A Z İ M L İ 1968
yılında
ilkokulunda,
Konya'da
orta öğretimini
doğdu. Konya
İlköğretimini İ.H.L.de
1 9 9 1 ' d e Selçuk Ün. İlahiyat Fakültesinden Aynı üniversitede 1994'de '"Abbasi isyanlar"
adlı
çalışmasıyla
"Halifeliğin
Kurumlaşması"
tamamladı.
"Abbasiler
çalışmasıyla
2005
yılında
dönemi
yüksek
Doçent
tamamladı.
mezun Şii
oldu.
karakterli
lisansını,
adlı çalışmasıyla Dönemi
Sille
1999'da
doktorasını
Babek
İsyanı'''
adlı
oldu.
1991-98
yılları
arasında O r d u - U l u b e y İ.H.L. de ve Konya-Karapınar İ.H.L. de öğretmenlik yaptı. Halen, 1998 de Araştırma Görevlisi olarak girdiği Dicle Ün. İlahiyat Fakültesinde İslam Tarihi Anabilim Dalı başkanı olarak çalışmakta olan Azimli, evli ve iki çocuk sahibi olup Arapça ve İngilizce bilmektedir.
HALİFELİK TARİHİNE GİRİŞ (Başlangıçtan IX. Asra Kadar)
Doç. Dr. Mehmet Azimli
ö öykü-
© öykü Kitabevi Kasım 2005 ISBN 975-00552-0-9 Görsel Tasarım Öykü
• Baskı Dizgi Ofset • KÜTÜPHANE BİLGİ KARTI - Cataloging in Pubiication Data (CİP) AZİMLİ, Mehmet HALİFELİK TARİHİNE GİRİŞ (Başlangıçtan IX. Asra Kadar)
• ANAHTAR KAVRAMLAR - key concept.s L Hilafet, 2. Sakife, 3. Saltanat, 4. Şura - The Caliphate, - Sakifa, - Sultanate, - Council
M.Muzaffer Cad. Kürkçü Mah. Rampalı Çarşı P/100 Meram/KONYA Tel: 0332 350 23 55 • Genel Dağıtım Yeni Zamanlar Dağıtım Alemdar Mah. Himaye-i Eftal Sok. Aydoğmuş Han No:7/G Cağaloğlu/İSTANBUL Tel.-Fax: 0212 511 37 86
Çalışmamı, benim yetişmem için her türlü katlanan anne-babama
fedakarlığa
ve on bir günlük iken TOPRAĞA
DÜŞEN
CEMRE'YE (Kızıma) ithaf ediyorum.
İÇİNDEKİLER KİSALTMALAR ÖNSÖZ
I
GİRİŞ HİLAFETİN A N L A M ÇERÇEVESİ I- HİLAFETİN A N L A M İ II- HALİFE İÇİN K U L L A N İ L A N SIFATLAR
4
BİRİNCİ B Ö L Ü M HİLAFET K U R U M U N U N TEORİK TEMELLERİ
13
1-HİLAFETİN MAHİYETİ A. Hilafetin
13
nînî Temelleri
13
B. Hilafet ve Dînî Temsil ilişkileri
23
II- HALİFELİĞİN Ş A R T L A R !
33
A. Lazımı Şanlar
33
n. Tahsini Şartinr
34
C. İhtilaf Edilen Şartlar
34
III- HALİFELİK K U R U M U N U N O L U Ş U M U V E YAPİLANMASİ
43
İKİNCİ B Ö L Ü M RAŞİT HALİFELER DÖNEMİ
63
1 - K l U T A S OLAYI
63
II- HZ. EBUBEKİR'İN HALİFELİCE SEÇİLMESİ
67
A. Sakife Toplantısı
6K
B. Vasiyet ve Atanması
7S
C. H i l a t o i
86
III- HZ. Ö M E R ' İ N HALİFELİCE SEÇİLMESİ
89
A. Hilaleti
93
IV- HZ. O S M A N ' I N HALİFELİĞE SEÇİLMESİ
101
A. Hilafeti V- HZ. A L İ ' N İ N HALİFELİĞE SEÇİLMESİ A. Hilafeti VI-TAHKİM OLAYI
H)6 t
112 114 117
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM S A L T A N A T DÖNEMİ I- EMEVİLER A. Halifeliğe Atanmaları
129 136 136
B. Cabiye Toplantısı
144
C. Ycinetim Tarzları
149
11-ABBASİLER
169
A. Halifeliğe Atanmaları
170
B. Yönelim Turalan
174
SONUÇ
184
BİBLİYOGRAFYA
187
KISALTMALAR Age.
: Adı geçen eser
Agm.
: Adı geçen makale
Ank.
: Ankara
A. Ü. i . F. D .
: Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
b.
: Bin
BMM.
: B ü y ü k Millet Meclisi
Bkz.
: Bakınız
Byy.
: Baskı yeri yok
C.
: Cilt
Derg.
: Dergisi
D . G. î . T
: Doğuştan G ü n ü m ü z e Büyük İslâm Tarihi
DİA
: Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi
E. P
: T h e Encyclopaedia of İslâm (II. Baskı)
Fak.
: Fakültesi
H.
: Hicrî
Hz.
: Hazreti
î . A.
: İslâm Ansiklopedisi ( M . E. B )
İst.
: İstanbul
M.
: Miladî
Mat.
: Matbaası
M . Ü.
: M a r m a r a Üniversitesi
s.
: Sahife
thk.
:Tahkik
trc
: Terceme
vs.
: Vesaire
vd.
: Ve devamı
Yay.
: Yayınları
ÖNSÖZ Bu çalışma, m o d e m dünyada oldukça tartışılan ve İslam siyaset
düşüncesinin
konusunda amacını
odağım
asırlardır
sürmekte
taşımaktadır.
geçirilirse,
olan
tartışmalara
Müslümanların çok
bir
tarihi
olan
bir çok
tartışma
katkı gözden İslâm
çıkan
en
siyasî
kurumu
konusu
ortaya
süreçte
hilafet
problemlerinin "halîfelik sorunu" olduğu görülecektir. tarihinde
tarihi
oluşturan
mezhep,
halîfelik
meselesi
üzerinde yapılan münakaşalardan d o ğ m u ş , bu siyasî ve dînî gruplar hilafeti ele geçirmeye çalışmıştır. Halifelik k o n u s u n d a bir çok dinî-siyasî tartışma yapılmış ve y ü z binlerce kişinin kanı dökülmüştür. Hilafet
meselesinden
dolayı
ana
bünyeden
ayrılışı gerçekleştiren
Şia, hilâfetin k i m d e olup
tartışması
farklı
yüzünden
bir
yapılanma
Haricîler de hilâfet tartışmaları sonucu kendilerini
ayırmışlardır.
Bu
gibi
bir
en
büyük
olmayacağı
içine
girmiştir.
İslam
toplumundan
çok
siyasî-itikâdî
mezhebin ilk varoluş sebebi, hilâfet meselesidir. Bu da siyasi istikrarsızlık doğurmuştur. Eğer hilâfet kurtimu, tarihi süreçte problemsiz bir şekilde yerini alabilseydi, İslâm fetihleri daha geniş alanlara kadar yayılabilir, İslam Medeniyeti ve Kurumları daha net bir şekilde kendini ortaya koyabilirdi; fakat hiçbir devletin engelleyemediği yeni dinin fetihlerini, maalesef hilâfet kavgaları engellemiştir diyebiliriz. Hz. P e y g a m b e r d e n sonra sahabelerin karşı karşıya kaldığı ilk önemli problem ve daha sonraki asırlarda da M ü s l ü m a n l a r arasında en b ü y ü k ihtilaf hilâfet konusu olmuştur. Sahabeler her şeyi bir kenara bırakıp, Sakife Toplantısı'nda öncelikle
bu
meseleyi halletmeye çalışmışlar ve hemen bir halîfe seçimine gitmişlerdir. Nitekim daha sonraki yıllarda da "en
yüksek
otoritenin tespiti" konusuna âzâmî ö n e m verilmiştir. Bu konu her meselenin üzerine çıkarılarak ele alınmıştır.
incelememize
konu olan halifeliğin
yaklaşık
bir
buçuk
asırlık d ö n e m i , gerek siyasal olaylar, gerek isyanlar ve fetihler açısından
İslam
tarihinin
en
zengin
zaman
dilimini
kapsamaktadır. Aslında bu kısa d ö n e m , sonraki çağlarda en fazla tartışılan, y o r a m l a n a n bir d ö n e m olmuştur. Hilâfetin bu tarihi süreci, araştırmacıların ilgisini ç e k m i ş , çeşitli açılardan inceleme k o n u s u olmuştur. Bu konu ü z e r i n d e farklı
açılardan
birçok
araştırmamızda birikimi
araştırma
öncelikle
aktardıktan
olmakla
halifelik
sonra
birlikte,
etrafmda
halifeliğin
biz
bu
oluşan
teorik
ilk bir buçuk
asırlık
serüvenini siyasi açıdan ortaya k o y m a y a çalışacağız. Araştırmamızda
tarihsel
olayları
aktarmaktan
çok,
olayların analizlerini y a p m a y a çalışacağız. Halifelik k u r u m u n u n ve halîfenin güçlü bir şekilde varlığını hissettirdiği bir d ö n e m olan, Hz. Ebijbekir'in
seçilmesinden
183/800 tarihine
kadar
m e y d a n a gelen olayları değerlendireceğiz. Yani Dört Halîfe, Emevîler
ve
Abbâsîlerin
ilk
yükseliş
dönemini
incelemiş
olacağız. Abbasilerin daha sonraki dönemleri B ü v e y h î ve T ü r k tesiri dönemleridir ki, halifelik kurumu bu d ö n e m l e r d e E m i r ü ' I Ümeralık gibi kurumları bünyesine alarak önceki hayli
farklılık
kapsamı
arz etmektedir.
Bu d ö n e m l e r
dönemden
araştırmamızın
dışındadır. Ayrıca Fatımîlerin 2 9 7 / 9 0 9 ' d a ,
Emevîlerinin
316/929'daki
hahfelik
iddiaları
da
Endülüs kronolojik
olarak incelediğimiz tarih diliminin dışında kalmıştır. Çalışmamız,
1999
yılında
doktora
çalışması
olarak
"Halifeliğin K u r u m s a l l a ş m a s ı " adı ile hazırlanmıştı. T e z i m i z d e bölümler
arası
yer
değişikliği
dışında
ilave
veya
eksiltme
y a p m a d a n , teorik bölümleri ilk bölüm olarak düzenleyip geri kalan bölümleri de kronolojik hale getirdik. B u n d a k i a m a c ı m ı z , o k u y u c u açısından, halifelik olayının tarihsel süreç içerisindeki d u r u m u n u n daha iyi anlaşılabileceği cİLişünccsi olmuştur. Yeni düzenleme
ile çalışmanın
adının
•Halifelik
Tarihine
Giriş"
şeklinde olmasını ve bu şekilde yayınlanmasını U}'gun bulduk. ///
. Bu
çalışmanın
her
aşamasında,
istişarede
bulunup
fikirlerinden istifâde ettiğim danışman h o c a m P r o f Dr. İsmet Kayaoğlu'na, Abdurrahman
önemli
katkılarından
Acar'a, çalışmanın
dolayı
redaktesini
Doç. yapan
Dr.
Mevlüt
Ö z d e m i r ve Kenan B o z k u r t ' a , çalışmam sırasında müsvetteleri okuyarak yaptığı katkı ve ayrıca sabır ve fedakarlığından dolayı değerli eşim H ü l y a ' y a , saygı ve teşekkürlerimi sunmayı zevkli bir görev addediyorum. D o ç . Dr. M e h m e t A Z İ M L İ Diyarbakır 2 0 0 5
IV
Mehmet
Azimli
GİRİŞ
HİLAFETİN ANLAM ÇERÇEVESİ I-HİLAFETİN ANLAMI A - Sözlük A n l a m ı zıddı
olarak
"başkasının vekili olmak, onun yerini tutarak temsil
Hilafet,
vekâlet
kelimesi
gibi
asaletin
etmek"
demektir. Halife de benzer bir şekilde "asilin yerine gelip ona vekalet e d e n . " anlamında kullanılmıştır. Bu kelime, sözlükte; "Kendisinden
sonra
ölümü
veya acziyeti
yerine
geçtiği
başkası geçen" Türkçe'de anlamındaki
arkasından sebebiyle
kimsenin
gelen,'
yerine
onun yerine
yapmış
geçen,
birinin
temsil
eden, ^
geçip
olduğu
işi yürüten,
yerine
anlamlarına gelmektedir.' kullandığımız "kalfa"
kelimesi,
"ustanın halife
yerine kelimesinin
geçen" Türkçe
fonetiğine uyarlanmış şeklidir.* Kelimenin çoğulu "halaif
ve
"/îM/e/a"dır.s K u r ' a n ' d a "halife"
da
iki, "halâif
dört, "hulefâ"
üç yerde geçmektedir''' ve bu ayetlerde halife kelimesi insandan önce yaşayan: "Melek yerine
geçen"
veya
meleklerin
m a n a s ı n d a veya: "Daha
dışındaki önce
yaşayan
varlıkların insan
' Rağıb Isfehânî, Müfredat, İstanbul, 1986, 222. 2 İbn Manzur, Lisanü'l-Arab, Beyrut, 1990, IX , 82. ^ Kalkaşendî, Subhu'l-Aşâ, Beyrut, trz. V, 417; M. Said Şimşek, "İnsanın Halifeliği", Bilgi ve Hikmet, İstanbul, 1995, sayı; XII, 110. ^ M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kuran Dili. İstanbul, 1993, I, 259. ^ Isfehânî, 222. " Bkz. Bakara; 30, Sâd ; 26, Enam ; 165, Yunus; 14, 72, Araf ; 69, 74, Nemi ; 62.
Halifelik Tarihine Giriş nesilleri"
anlamında kullanılmıştır.- Bu durumda vekilin kıymet
ve şerefi, asilin şeref ve derecesine uygun olacaktır. B- T e r i m Anlamı Hilafetin ıstılah anlamını aktarmak için klasik ve çağdaş bilginlerimizin
taritlerini genel olarak toparlarsak
şöyle bir
tanım yapabiliriz. "Görevi, İsiam'm hül^ümlerini uygulamalı ve
dini
muhafaza
peygamber kişinin
adma
başmda
etmek yönetip,
olan,
din
yürüten
bulunduğu,
ve
dünya
kimseye
geçerliliğini
işlerini
halife,
bu
kaçmılmaz
o l u ş u n d a n alan k a m u otoritesine de hilafet denir.'"^
^ Kurtubî, el-Câmiu li-Alikâmi'l-Kııran, Mısır, 1982,1 , 264. ^ Yazır, I, 259. Yukarda özetle verdiğimiz Hilafet ve Halife tarifini, klasik ve çağdaş bilginler şu şekilde yapmaktadırlar; Meşhur Arap filologu, îbn Manzûr'un tanımı şu şekildedir: "Hilafet, din ve dünyanın bekçiliğidir." İbn Manzur, IX, 82; İslam tarihinin siyaset bilimcilerinden Maverdî'nin tarifi ise daha detaylıdır: "Hilafet, dinin korunması ve dünyaya ait işlerin idaresi konusunda, nübüvvetin yerine geçmek üzere konulan bir müessesedir." Maverdî, Ebu'l-Hasan, el-Ahkânüi's-Sultaniyye, Kahire, 1406, 5; İbn Haldun, hilafeti, "Dini korumak ve dünya işlerini dine uygun olarak idare etmek hususunda şeriat sahibine uymaktır." olarak tanımlamaktadır; İbn Haldun, .Mukaddime, trc; Zakir Kadiri Ugan, İstanbul, 1989, I, 481; Hilafet konusunda müstakil bir kitap yazmış olan Reşid Rıza; "Halifelik, din ve dünya işlerinin başkanlığıdır. " şeklinde bir tarif getirir; Reşid Rıza, el-Hilafe, Kahire, 1988. 10; Hilafetin dini bir konu olup olmadığı konusunda en şiddetli tartışmaları yapan Ziyauddin Rayyıs'ın hilafet tarifi şu şekildedir: ''Hilafet, yasası/kanunları islam 'm hükümleri olan yönelim biçimdir. " Ziyauddin Rayyıs, islam Siyasi Dü.şünce Tarihi, trc; Ahmet Sankaya, İstanbul, 1990, 67; Hz. Peygamber dönemi idari kurumlarını inceleyen Kettânî, hilafeti "Din ve dünya işlerine bakmakla yükümlü yönetim biçimidir. Yöneten kişiye peygambere halef olduğundan halife denilmiştir." şeklinde tarif etmiştir; Kenanî, et-Teratîbü'lfdariyye, trc; Ahmet Özel, İstanbul, 1990, 1, 81; Çağdaş hukukçularından Abdülkadir Udelı: ''Hilafet, imamet ve mülkle eş anlamlıdır. Devlet başkanlığı anlamına gelir " şeklinde tarif eder. Abdülkadir Udch, İslam ve Siyasî Durumumuz, trc;
Mehmet Bu
anlamda
halife,
Müslüman
Azimli
kültüründe
"devletin
başmdaki kişi" a n l a m m d a kullanılmış, bu şekilde
yaygınlık
kazanmış, halife denilince "devlet b a ş k a m " anlaşılır olmuştur. M ü s l ü m a n toplumların başında bulunan kişi ile özdeşleşmiş, ona
alem
olmuş
ve
onun
başında
bulunduğu
kuruma
da
"Hilafet" denmiştir. I" İslam Tarihi boyunca M ü s l ü m a n toplumların
idaresinin
başındaki yöneticiler için halife unvanının dışında, " İ m a m " , "Emirü'l-Müminin" İslam
tarihi
gibi
boyunca
unvanlar en
da kullanılmıştır;"
yaygın
olarak
kullanılan
fakat ve
M ü s l ü m a n l a r arasında en yüksek otorite olarak anlaşılan unvanı karşılayan kelime "halife" kelimesidir.
Heyet, İstanbul, 1989, 130; Bu tanımlamaların yanında son yüzyılda İslam siyaset bilimi konusunda eserler veren diğer bazı bilginlerimizin tarifleri dc şu şekildedir; "Hilafet ile, din ve dünya işlerini Rasülullah adına idare eden ve yürüten kamu otoritesi kastedilir." Huriye Tevfik Mücahid, Farahî'den Abduh'a Siyasî Düşünce, trc; Vecdi Akyüz, İstanbul, 1995, 60; Vecdi Akyüz, Kur'ân-ı Kerîm'de Siyasî Kavramlar, İstanbul. 1998, 130; "Hilafet İslam'ın getirdiği hükümleri uygulamak, ümmetin velayetini almak, sınırları korumak, dini mulıafaza etmektir."; Muhammet Halidî, Mealimü'l-Halife, Amman , trz., 22, 26; "Hilafet, Din ve dünya işlerini Hz. Peygamber adına yürütmektir" Hasan İbrahim Hasan, Ali İbrahim Hasan, en-Nuzumil'ltslâmiyye. Kahire, 1970, I I ; Ali Hüseynî Harputlî, İslam ve'l-Hilafe, Beyrut, 1979, 29; "Geçerliliğini kaçınılmaz oluşundan alan, geleneksel siyasi otorite teorisinin aksine lıilafet, Hz. Peygamber'in kurduğu siyasi otorite teorisidir." Ahdüvehhab Efendî, Nasıl Bir Devlet, trc; Hasan Kösebalaban, İstanbul, 1994 , 35. "* Muhammet Halidî. 22. '' Muhammet Esed, İslam 'da Yönetim Biçimi, trc; M. Beşir Eryarsoy, İstanbul, 1988, 128.
Halifelik Tarihine Giriş I I - H A L İ F E İÇİN K U L L A N I L A N S I F A T L A R A-Halifetullah Hz. Peygamber, h e m bir nebî, hem de M e d i n e toplumunun lideri idi. O, Allah'tan aldığı vahiylerie toplumunu idare ediyor, vahiy gelmeyen konularda sahabelerle istişare ederek bir karara varıyor
ve
bunu
uyguluyordu.
Hz.
Peygamber'in
vefat
etmesiyle M e d i n e T o p l u m u , aralarında istişare edip içlerinden Hz. E b u b e k i r ' i kendilerini yönetmeye en layık olan
kimse
bularak halife seçtiler ve böylece ilk halife seçilmesi
olayı
gerçekleşti. Hz. Ebubekir, halife seçildikten sonra bazı sahabeler, ona hitaben "'Halifetullah-Allah
'ın halifesi-"
şeklinde bir hitapta
bulununca, o bu sıfatı kabul etmeyerek; "Ben Allah'ın Peygamberin
halifesiyim."
Rasulillah-Allah
demiş
Resulü'nün
ve
Halifesi-"
kendisine:
değil, "Halifet-ü
denilmesini istemiştir.'^
O , bu tavrıyla yerj'üzünde Allah'ı temsil etmediğini, sadece Hz. P e y g a m b e r ' i n getirdiği mesajın bir takipçisi olduğuna vurgu y a p m a k istemiştir. İlk
Dört
Halife
döneminden
''Halifetullah"
lakabını
yöneten
"Allah'ın
şahsa
konusunda
bir
almaları
tartışma
Müslümanların
işlerini
denilebileceğini
belirterek,
sonra
üzerine'^
halifesi"
yöneten delil
Müslümanları
denilip
oluştu.Bir şahsa olarak
Emevîlerin
denilemeyeceği kısım
"Allah'ın da,
bilginler Halifesi"
Kur'an'ın
şu
ayetlerini getirmişlerdir; "Allah yaratacağım
meleklere:
"Ben
yeryüzünde
bir
halife
" dedi. "'^
İbn Sad, et-Tabakâtü'l-Kiibrâ, Beyrut, 1986, III, 183. Sourdel D., "Khalife", Encyclopedia of İslam, Leiden, 1978, IV, 937. Bkz. İbn Teymiyye, Minhâcus-Sünne, Mısır, 1321,1, 134. Bakara Suresi, 30. 4
Mehmet "O (Allah);
sizi yetyüzünün
"Ey rıvuı.
İnsanlar
seniyeıyüzünde
halife
halifeleri
arasında
Azimli
yapandır.
hak ile hiikmedesin
diye,
kıldık."
İbn A b b a s ' ı n da aralarında bulunduğu'** bu görüş sahipleri halifelerin, A l l a h ' ı n vahiylerini u y g u l a m a y a çalıştıkları için b u unvanı kullanabileceğini belirtmişlerdir.''' Bir kısım bilginler ise halifeler için "Allah'ın
Halifesi"
sıfatının kullanılmasına karşı çıkarak^» "ölene, k a y b o l a n a halef olunabileceğini, olmadığını"-'
ancak
Allah
için
bunun
söz
belirtmişlerdir. Bu görüşte olanların
delili,22 -daha önce aktardığımız- Hz. E b u b e k i r ' i n "Halifetullah" Peygamberin
konusu en
güçlü
kendisine:
diye hitap eden kimseye: "Ben Allah'ın halifesiyim."
şeklindeki
sözüdür."
Bu
değil. görüşte
olan bilginler, ilk görüş sahiplerinin delilleri olan ayetleri şu şekilde
yorumlamışlardır:
"Bakara
Suresinin
30.
ayeti,
y e r y ü z ü n d e insandan önce varolan varlıklara işaret etmektedir. İnsan da bu varlıklara veya meleklere halef olmaktadır. B u n d a n dolayı ayetteki halife kelimesi, insanın y e r y ü z ü n d e kendinden önceki varlıklara halef olması anlamında kullanılmıştır. E n a m S u r e s i ' n i n 165. ayeti ve benzeri bir çok ayetlerde, bir kavmin yeryüzünde
kendinden
önce yaşayan
diğer kavimlere
halef
olması anlatılmaktadır. Sad Suresi 26. ayette ise, Hz. D a v u d ' u n yeıyüzündeki
hükümdarlığı
anlatılmaktadır.
Dolayısıyla
"''Enam Suresi, 165. Sad Suresi, 26. " Fahreddîn Razî, Mefatîhu'l-Ğayb, Beyrut, 1990, I, 381; İbn Teymiye, I, 134; Kurtubi, I, 263. I'; • "^Maverdî, 15. 20 ' Abdurrahman Hebenneka Meydanî, "Heli'l-lnsanü Halifetü'nAniliahi fi Arzihî", Mecelletü Bıthusü'l- İktisadi'l-Lslâmî, byy, 1911, 77; Muhammet Halidî, 32. İbn Haldun, I. 482. " Maverdî, 52. ^•Mbn Sad, 111, 183.
Halifelik Tarihiııe Giriş sultanların
"Halifetullah"
unvanının
halifeler
tarafından
kullanılması konusunda delil alınamaz." 24 Görüldüğü halife
üzere
kelimesine
kaynaklanmaktadır. "yeryüzünde
Allah'ın
tartışma, farklı
farklı
görüş
anlamlar
Aslında
sahiplerinin,
yüklemelerinden
"Halifetullah"
emirlerini uygulayan
unvanı
kişi"
anlamında
kullanılsa, bir mahzuru olmasa gerektir. Ancak, Emevî ve Abbasî halifeleri, yaptıkları zulümlerini perdelemek ''Allah'ın
için "Emirü'l-Müminin" Hali/esi"
unvanını
unvanını
E b u b e k i r ' i n kullandığı "Halifet-ü
terk
kullanmıştır.-' Rasûlillah"
kullanmaya başlattığı "Emirü'l-Müminin"
ederek,^'
Artık
ve Hz. Ö m e r ' i n
sıfatı yerine, kendini
dinin koruyucusu olarak gören halifeler,2« "Halifetullah" benzer anlamdaki "Zillullahifı'l-Arz"
Hz.
ve "Sultânullahifi
veya Arzihî"
gibi2'^ sıfatlan kullanmıştır.'" Saltanat döneminin başlamasıyla, bu tabir kullanılarak sultanlara bir tür kutsallık k a z a n d ı n h y o r , sultanların
yaptıkları
her
icraat,
Allah
adma
sayılmaya
başlanıyor ve dolayısıyla sultanlar eleştirilemiyordu. Ç ü n k ü bu sıfatı yüklenen kişi, Allah adına(!) iş yapan birisiydi. Böyle olunca da "Allah adına aldatma" gerçekleşebiliyordu.^' Bir şeyi Allah için y a p m a k ayrı, Allah adına yapmak ise ayrı bir şeydir.
Maverdî, 52; Thomas, Arnold. The Caliphate, London, 1965, 45; Bkz. Şimşek, agm., 110; Avcı, agınd., XVII, 540. Hamilton Gibb, İslam Medeniyeti Üzerine Araştırmalar, trc; Heyet, İstanbul, 1991, 161. Sourdel, IV, 937. Bkz. Süleyman, Uludağ, "Halife", DİA., XV , 299; Şimşek . agm., UO. -* Mehmet Niyazi, İslam 'da Devlet Felsefesi, İstanbul, 1990, 1. "'^ Enver Rifaî, İslam, Hazaratühü ve Nizamühü, Beyrut, trz., 92; Sourdel, agm., IV, 937. Bernaid Lewis, Tarihte Araplar, trc; H. Dursun Yıldız, İstanbul, 1979, 100; Casim Avcı, "Hilafet", DİA, İstanbul. 1998, XVII, 540. Lokman Suresi, 33. ayetin tefsiri konusunda Bkz., Mevdudi, Tefhimiı'l Kuran, trc; Heyet, İstanbul, 1995.
Mehmet Azimli Herkes
Allah
için bir şeyler yapabilir.
Ama
hiçbir
kimse
A U a h ' m admı kullanarak A l l a h ' m görevlendirdiği yetkili kişi sıfatıyla
başkalarını
din
adına
sömürme,
itaat
altına
alma
hakkına sahip olamaz. Bu mantık örgüsü dahilinde, insana " A l l a h ' ı n denilmesi
uygun
görülemez.
Çünkü
Allah'ın
adını
kullanarak
yaptıkları
örtmelerine
sebep
olmuştur.'2
bu
mantık,
Saltanat
halifesi" halifelerin
olumsuz
icraatları
dönemi
halifeleri,
arzularına uygun olan bu sıfatı isteyerek kabul etmişler, hesap sorulamaz yöneticiler olarak " y e r y ü z ü n d e Allah adına verdiklerini"
söyleyerek,
kendi
yetkilerini,
karar
Allah'ın
iradesi
s a y m ı ş l a r d ı r . " K u r ' a n - ı Kerim, bize her insanın yaptıklarından sorumlu olduğunu, peygamberlerin bile sorguya
çekileceğini
bildirirken'" halifeler, "Halifetullah", "Zıllullah" gibi
sıfatlar
kullanarak, halifenin mesul olmadığı, m a s u m ve insan üstü, icraatlarından
hesaba
çekilmeyen
birisi
olduğu
kanaatini
y a y m a y a çalışmışlardır. Sonuçta istediklerini halka kolaylıkla dikte
ettinnişlerdir.
Bu
mantığı
destekleme
adına
P e y g a m b e r ' i n dilinden hadisler bile uydurulmuştur: yeryiiziitule
Allah'ur
ona ikram
eder.
eder."""^ Hz.
gölgesidir.
Ebubekir'in
bu
sıfatı
dayatmada
bulunacağı
"Sultan,
Kim ona ikram ederse Allah
Kim ona ihanet
halifelerin
Hz.
ederse
Allah
"Halifetullah"
kullanarak,
kendi
endişesinden
da ona
sıfatını
reddetmesi,
icraadarını
dolayı
da
ihanet
olabilir.
halka İslâmî
konularda hassasiyetiyle ünlü E m e v î halifesi Ö m e r b. Abdülaziz de, bu sıfatı kullanmayı reddetmiştir.^'^'
Bkz. Enam Suresi. 57. " Bkz.Ahmet Akbulut, "K. Kerim Açısmdan Egemenlik Meselesi", İslamî Araştn-malar, Sayı 3-4, Ankara, 1995, 151. Bkz. Araf Suresi. 6. l'lbanî, Muhammed Nasıruddîn, Silsiletü'l-Ebadîsii'z-Zaîfe ve'lAlcKfıa, Riyad, 1988, IV, 160, Hadis No: 1661. Muhammed Abdulkadir, en-Nizamii'.t-Siyasî fVl-İslâm, Amman, l'>86, 177; Bernard Lewis, İslam'm Siyasal Dili, trc; Fatih Taşar,
Halifelik Tarihine Giriş B-Emirü'l-Müminin Hz. P e y g a m b e r ' d e n sonra, onun yerine geçen kimselere halife
denildiği
Müminin
gibi
de
aynı
anlamda
denilmiştir.^**
kullanılan,^"
Emiru'l-
kelimesi,
Cahiliyye
Emir
D ö n e m i n d e ordu k o m u t a m ve lider anlamında kullanılıyordu.''^ Nitekim Araplar, Peygamberimize âe,:"Hicaz hitap ediyorlardı.*' Emir kelimesinin kullanımı
Hz.
Peygamber
Eıniri"
şeklinde
İslam tarihindeki
döneminde
Abdullah
b.
ilk
Cahş'ın
k o m u t a ettiği Batn-ı N a h l e Seriyyesinde g e r ç e k l e ş m i ş t i . H z . Ehuhek'ır:"Halifet-ü
Rasûlillah"
unvanını
kullanmayı
ederken, Hz. Ö m e r ' i n daha çok "Emiru'l-Müminin" kullandığım,
Hz.
Osman
ve
Hz.
Ali'nin
tercih lakabını
de
bu
sıfatı
benimsediğini görüyoruz. Daha önce de belirtildiği gibi Hz. Ebubekir, halife olunca kendisine "Allah R e s u l ü ' n ü n halifesi" anlamına gelen: ü Rasulullah"
denmişti. Hz. Ömer, halife
halifet-ü
Rasûlillah"
yani
"Allah
halifesi"
lakabını
kullanmaya
o\mc?L:"Halifet-ü
Rasulu'nun
başladı;
fakat
halifesinin bu
kullanımı zor olunca, bazı sahabeler, Hz. Ö m e r ' e : Müminin"
"Halifet-
unvanın "Emirü'l-
d e m e y e başladılar.'*^ Ebu M u s a Eşari, Hz. Ö m e r ' e
yazdığı m e k t u b u n d a kendisine bu şekilde hitap etmişti. D a h a sonra A d i y b. Hatim, Muğire b. Şube, A m r b. A s da, Hz. Ömer'e
böyle
hitapta
bulundular.
O
yıllarda
Kadisiye'de
1992, 72; Patricia Crone and Martın Hinds, God's Caliph, London, 1986, 6-7 . Amold, 39. Hasan İbrahim Hasan, Ali İbrahim Hasan, 22. Bkz. İsfahani, 30; İbn Haldun, I, 58; Hasan İbrahim Hasan, Ah İbrahim Hasan, 20. Hasan İbrahim Hasan, Ali İbrahim Hasan, 22. Amold, 32. ^- İbn Sad, III, 183. 8
Mehmet
Azimli
k o m u t a n l ı k yapan Sad b. Ebi V a k k a s ' a da bu u n v a n verilmişti.••^ B ö y l e c e bu kullanım yaygınlaştı. Dört
Halifeden
merkezinden
ayrılıp
sonraki bağımsız
yıllarda olan
daha
emirler
de
çok
hilafet
bu
unvanı
kullandılar.'''' Bunların arasında Endülüs Emevîleri v e Kuzey A f r i k a ' d a devlet kuran İdrisiler de
bulunmaktadm-t^ Saltanat
d ö n e m l e r i n d e halifeler bir çok lakaplar edinince artık b u lakabı ö n e m s e m e z oldular. C-İmam İmam, kelimesi daha çok dînî aktiviteleri gerçekleştirenleri çağrıştırmaktadır.
Halifelere
d e verilebilen
b u unvanı
Ehl-i
Sünnetten daha çok, Şia ön plana çıkarmıştır.-"" Halifenin dînî b o y u t u n u " İ m a m " unvanı temsil ederken, " E m i r t i ' l - M ü m i n i n " dünyevi b o y u t u n u temsil etmiştir denilebilir.''"' İlk
halifelerde
görmüyoruz.
Daha
"İmam" çok
namaz
unvanının kıldıran
kullanıldığını kişi
anlamında
kullanılmaktadır;-*" fakat ilginçtir ki bu unvan K u r ' a n ' d a n a m a z kıldıran kişi anlamında kullanılmamaktadır.'''^ Bu tabir Ş i a ' d a doğa üstü güce d ö n ü ş m ü ş ve saklı imam fikrini geliştirmiştir.^" Şia, " o n iki i m a m " fikrini ortaya atarak. D ö r d ü n c ü Halife Ali ve o n d a n sonra oğlu H a s a n ' a " İ m a m " lakabını vemiiştir. Sonraki yıllarda
peygamber
nesli
adına
hareket
ettiğini
bildiren
NVensinck, A. J . , "Emirü'l-Müminin", /. A. İstanbul, 1990, İV, 263. Arnoid, 32. Mustafa F-ayda, "Emr", DİA., İstanbul, 1995, XI, 157; Ayrıca bkz. Mehmet Azimli, "Ehl-i Bcyt'in Kurduğu İlk Devlet; îdrisîler", Dicle Üniversitesi İlahiyat Fak. Dergisi, cilt,V, sayı, I, Diyarbakır, 2003. •*'' Ali Hüseyni Harputli, el-İslam ve'l-Hilafe. Beyrut, 1979, 48. Arnoid, 33. W. İvanow. "İmam" İ A., V, 981. Amold, 34. Hugh Kennedy, The Umeyyed Caliphate, New York, 1986, 124; Arnoid, 40.
Halifelik Tarihine Giriş Abbasilerin ilk halifesi es-Seffah'ın abisi İbrahim bu lakabı benimsemişti.
Seffah
ise
"Emirü'l-Müminin"
lakabını
benimsemişti.^! Bu unvan, Zeyd b . Ali ve e n - N e f s ü ' z - Z e k i y y e gibi
peygamber
nesli
adına
hareket
eden
kimselere
verilmiştir. Daha sonraki yıllarda Şia'ya karşı
de
olduklarından
Abbasiler bu unvanı terk etmişlerdi. Şia'ya yaklaşmaya çalışan Memiın ise bu unvanı kabullenmişti.''D-Halifenin lakapları Halifeler, E m i r u ' l - M ü m i n i n
ve İmam unvanları
dışında
başka lakaplar da kullanmışlardır. Halifelerin çeşitli unvanları kabuUenmelerindeki
en
büyük
amaç,
hakimiyetlerini
pekiştirmek ve artırmaktı. Ancak, ilginçtir unvanlar arttıkça, halifelerin
hakimiyetleri
ve kudretleri azalmıştır. Bizans
ve
Sasaniler'in taklit edilmesi ile oluşan bu unvan edinme çabası, daha çok halifelerin zulümlerini perdelemeye yönelikti. Şimdi bu unvanlardan bazılarını nakletmek istiyomz. 1-Emevî Halifeleri M u a v i y e : Nasır li Hakkülah. 1. Yezid:
İmamü'l-Müslimin.
Mervan: Kaim bi Abdülmelik:
İmamü
Velid:
Hakkıllah.
Eminullahjmamii
Halifetü 'l-Milharak, I.
Halifetullah.
'l-İslam,
Cünnetü
'd-Din,
Halifetullah.
Halifetullah,
Enünullah,
Raillahi
fı'l-Arz,
'l-Mustafa.
Süleyman: Veliyyii'l-Hak, II. Ö m e r : Halifetullah,
Halifetü'l-Müharek,
Mehdi,
Mehdi.
İmamü'l-Miiharekİrnamü'l-
Adl.
Vaglieri, "Raşid Halifeler ve Emevîler", İslam Kültür Medeniyeti, trc; İlhan Kutluer, İstanbul, 1988,1, 116; Arnold. 4 1 . Abdülaziz Dûri, en- Nüzümü'l-İslamiyye. Bağdat. 1950, 47. 10
ve
Mehmet II. Yezid: Halifetullah, İmamü 'l-Miiharek. Hişam: Hıyarullah,
Veliyyü
İmamü 'I-Adi, İmamil
Halifetullah,
Eminullahi
Hakimu'l-Mustafa,
İmamü 'l-Mübarek
İmamü'l-Hüda,
'l-Mansur. fil-Arz,
Veliyyü'l-Hak.
İmamü'l-Vera,
İmamü 7 Adi,
11. Velid: Halifetü'l-Hak. Melikü'l-
Ahdillah,
Azimli
Rabhi'l-Cünud,
el-Ehvel. Halifetul-Efdal,
İmamü'l-Hüda,
Mübarek.
III.Yezid: Nakıs. II.Mervan: Hıniar, Kaim bi
Hakkıllah.'''^
Halifeler bu lakapları almakla birlikte bu lakaplar onlara kabile
ve
toplum
düzleminde
bir
önem
kazandırmamıştır.
Büyük olasılıkla bu lakapları onlara şairler, cuma
hatipleri,
kassas (vaizler) veriyordu, onlar da kabulleniyorlardı."''* İkinci Yezid
gibi
Halifetullah,
içki
İmamü 'l-Hüda nezdinde
ve
Kur'an'ı
dolaşan
birisi
ok tahtası yapan İkinci Velid
sefahat
gibiler
(Hidayet
itibar
alemlerinde
Önderi)
kazanmak
için
lakapları alıyorlarsa, halkın olabilir;
fakat
aldıkları
bu
lakaplar onlara itibar kazandırmamıştır. Halifelerin İslam ile bağı
azaldıkça
aralarındaki Abbasiler
İslamî
mesafe değişik
bu
unvanları şekilde
unvanlar
çoğalmıştır.
kapatılmaya
kullanma
işinde
İslam'la
çalışılmıştır. daha
da
ileri
gitmişlerdir. Hatta o kadar ki, halifeler gerçek isimleriyle değil de u n v a n l a n y l a tanınır olmuşlardır.
Hüseyin Advan, el-Emevîyyun ve'l-Hilafe, Dara'l-Ceyi, 1986, 15; Rifai. 42; Abdulkadir, 25; Cabiri, İslam'da Siyasal Ahi. trc; Vecdi Akyüz, İstanbul, 1992, 592, 656. •"'•'Bkz, Musa Bağcı, "Kader İnancmm Siyasetle İlişkisi ve Bıı ilişkilerin Hadis Uydurmadaki Rolü". Dicle Ün. İlahiyat Fak. Dergisi, Diyarbakır, 2000, 109.
Halifelik Tarihine Giriş 2-Abbasi Halifeleri Emevîlerden
sonra
gelen
Abbasi
halifeleri
kendilerine
kutsiyet kazandırması amacıyla lakaplarının sonuna lafzatullah eklemişlerdir.
Böylece
otoritelerini
güçlendirmeye
çalışmışlardır. Emevîlerden farklı olarak Abbasiler bu işi çok abartmışlar, hatta o noktaya gelmiştir ki, artık halifelerin orijinal adları bilinmezken, halifeler lakapları ile tarih kitaplarında yer almıştır.
Bazı
Abbasi
halifeleri
ve onlara verilen
lakaplar
şöyledir: Ebul A b b a s :
Sejfah.
Ebu Cafer: Mansur, Muhammed:
Sultânullahi
fi
arzihi.
Mehdi.
Musa: Hadi. Harun: Reşid.^' Halifeler bu lakap ve unvanların dışında şu lakapları da aldıkları olmuştur; Abd, Halil, Hassa, Husam, Mevla, M u h y i , M u i n , Nasır, Râdi, Sufı, Seyf, Sıddık, Sika, U m d e , Veli, Vezir, Yemin. . .
" Rifai, 92-93. Fayda, XI, 157.
12
Mehmet
Azimli
I. B O L U M
HİLAFET KURUMUNUN TEORİK TEMELLERİ
I- H İ L A F E T İ N M A H İ Y E T İ Hz.
Peygamber'den
sonra
Müslümanlarm
yüz
yüze
geldikleri ilk problem yönetim meselesidir."" Bu konu, hem o dönemde
ve
hem
sonraki
yıllarda
çok
önemli
bir
sorun
olmuştur.''*' İslam tarihi b o y u n c a ortaya çıkan bütün siyasî ve itikadı fırkalar hilafet kurumunu ele geçirmek için çok fazla istekli olduğundan"^'^ büyük siyasî ihtilaflar ortaya çıkmış ve bu ihtilaflar
sebebiyle
gerçekleşen
savaşlarda
binlerce
kişi
öldürülmüştür. Bu noktada İslam tarihinde bu kadar önem arz eden Hilafet k u r u m u n u n gerekli olup olmadığı
konusundaki
görüşlere ve İ s l a m ' d a k i yerine değinmek istiyoruz. A-Hilafetin Dînî Temeli İslamî m e z h e p v e fraksiyonlar, genelde halifenin gerekli olduğunu
belirtmişlerse
konusundaki halifenin
de,
İslam
tarihi
boyunca
hilafet
tartışmalar, halifenin gerekliliğinden daha çok,
özellikleri
konusunda
yoğunlaşmıştır.
Çünkü
her
toplum belirli bir düzen için lidere ihtiyaç duymaktadır. Buna karşın Mutezile ve Haricîlerden bazı bilginler teorik olarak halifenin
gerekli
olmadığını
savunup
"eğer
iyi
Müslüman
Nezih Eyubî, Arap Dünyasmda Din ve Siyaset, trc; Yavuz Alagan, İstanbul, 1993, 12. Ahmet Emin, Fecru'l-İslam, byy., 1970, 254; Câbirî, Arap Akhnm Oluşumu, trc; İbrahim Akbaba, İstanbul, 1997, 148. ^'^ Abdülkerim Hatib, el-Hilafe vel-tmame, Beyrut, 1975, 193. 13
Halifelik Tarihine Giriş olunursa kurulu bir düzene gerek yoktur"'-" demişlerse de bu görüşlerinin pratiğini ortaya koyamamışlardır/'' Bu b a ğ l a m d a Mûtezile'dcıı Bbûbekir Asam: "Halife
tayini
vacip
demektedir."^ Haricîler'den Necedât Fırkası: bir halifeye
ihtiyaçları
yoktur."
değildir."
"Müslümanların
demiştir."'
Bu istisnai şahıslar dışında Haricî ve Mtıtezili grupların geneli halifenin gerekliliğini savunmuşlardır. Hatta Haricilerin Şebibiyye kolu, kadının halifeliğini Klasik
İslam
bilginlerinin
çoğu
bile kabul ise,
etmektedir.'^''
halifenin
gerekliliği
k o n u s u n d a hemfikirdir. Bunların hepsinin görüşlerini u z u n c a sıralamak
yerine, sadece
istiyoruz.
İlk
dönem
iki tanesinin
siyaset
görüşüyle
bilimcilerinden
yetinmek
Ferrâ,
Sakîfe
o l a y ı ' n ı örnek göstererek, halifenin mutlaka gerekli olduğunu belirtmiştir.''^ İbn Haldun, halifenin gerekliliğini uzun anlatarak
bu
konuda
tarih
boyunca
icmanın
uzun
oluştuğunu
belirtmiştir. Bu
noktada,
Hz.
Peygamber'in
Medine
toplumundaki
liderlik k o n u m u n a ve Hz. P e y g a m b e r ' i n vefatında sahabelerin her şeyi, hatta Hz. P e y g a m b e r ' i n
cenazesini
bile bir
bırakıp halife seçmeye çalışmasına dikkat çekmek Hiçbir
sahabe
halife
olmaksızın
toplumsal
yana
istiyoruz.
hayatın
devam
edebileceğini belirtmemiştir.'^''' İlk iki halifenin de vefatlarından önce yerlerine bir halife bırakmaya çalıştıklarım
görüyoruz.
Ebu'I-Feth Şehristanî, el-Milel ve'n-Nihal, thk: Seyit Kilanî, Beyrut, 1975,1, 24. Bkz. SeyfeUin Âmidi, elfmame. Beyrut. 1992, 69 vd. Kurtubî, 1, 263; Bkz, Âmidî, 88. ''^ Şehristanî, I, 24. ^•^Abdülkahir Bağdadi, Mezhepler Arası Fark. trc; Ethem Ruhî Fığlalı. Ankara, 1991, 98-99; Bkz. İbn Teymiyye, es-Siyasetü'ş-Şer'iyye, Kahire, 1961, 14. ''^ Feriâ, el-Ahkâmu's-Sultaniyve. Kahire , 1406, 19. İbn Haldun, I, 483-484. " Rayyıs, 175; Bkz, Avcı, XVII, 540. 14
Mehmet İslâm tarihi boyunca u l e m a n m görüşü, hükümlerin
Azimli
icrasmm
ancak bir halife sayesinde gerçekleşebileceği noktasmdadır/'^ Hilafetin gerekliliği konusundaki tartışmalarm en yoğun yaşandığı d ö n e m X X . yüzyıldır. On dört asırdır d e v a m eden bir pratikten sonra, hilafet kurumunun ortadan kalkmasıyla birlikte, bu kurumla ilgili çok zengin bir literatür ortaya konulmuştur. Hilafet
konusundaki
tartışmaların
en b ü y ü ğ ü n ü
çağdaş
yazarlardan Mısırlı Ali Abdurrazık başlatmıştır. O, hilafeti konu alan
risalesinde
olmadığını, her
özetle:
izah
edilmediğini,'^'-' getirmediğim,
edildiğini;
hilafet
fakat
ile
yağdığını,
vücut bulduğundan kaynağı
alâkasının
böyle
bu
kurum
tarihte
geldiğini,
iktidarı
mutluluk başına
ihtiyaç
hep
olmadığını,
başına bela olan şer ve
yüzünden ele geçiren
ilgili konusu
Müslümanlara
bir kuruma
halifelik
din ile söz
Müslümanların
beri Müslümanların
öldürüldüğünü, kılıçla
hilafetin
kurumunun
hu kurum yüzünden
felaketlerin
konusunun
İslam
K. Kerim 'de Fatiha 'dan Nâs 'a kadar
şeyin
fesat
"Halifeliğin
her
devirde
denilince halifeler
gereği gibi araştırılamadığını...."'^^
halifelerin
akla
hep
yüzünden
kan hilafet
anlatır.
Yazarın vardığı sonuçların bazılarına katılmak
mümkün
değildir. Ç ü n k ü yazarın hilafet hakkında saymış olduğu bütün olumsuzluklar, hilafet müessesesi realitesini ortadan kaldırmaz. Ortada hilafet
diye tarihî bir gerçeklik vardır. Bu
tarihsel
kurumun eksiklikleri belirtilmelidir. A m a onu baştan beri zorba bir yönetim tarzı olarak ilân etmek m ü m k ü n değildir. Zira tarihte
kurumsallaşamadan
saltanata
çevrilen
bir
halifelik
Bkz. Maverdî, 5; Âmidî, 69. '''' Ali Abdurrazık, İslaında İktidarın Temelleri, trc; Ömer Rıza Doğml, İstanbul, 1995, 36. ™ Bkz. Ali Abdurrazık, 39,44, 52, 110. 15
Halifelik Tarihine Giriş k u r u m u görülmektedir. Meselenin bu yönü müellifin ettiği en önemli husustur.^' Ali
Abdurrazık'm
kaldırılmasından
zamanlama
hemen
sonra
olarak
kitabını
ihmal
hilafetin
ortaya
koyması
önemlidir. Kitap, içeriğinin yanı sıra, özellikle keskin üslubu nedeniyle İslam dünyasından çok sert tepki almıştır. Buna sebep de, yazarın tezlerini karışık sunması ve gelenekçilerin tepkileridir.
Kitaptaki
fikirler,
kışkırtıcı
bir dille
aşırı
sunulmuş
olmasaydı, dînî ve tarihî gerçeklere dayanan bu kitap, İslam dünyası tarafından farklı bir şekilde algılanabilirdi.'^ Sonuçta bu kitap, Ali A b d u r r â z ı k ' ı n E z h e r ' d e n atılmasına ve yargı yetkisinin elinden alınmasına sebep olmuştur.^' Ali Abdurrazık,
görüşlerini etkili sonuçlara dönüştürecek
firsatı
elde edememiştir.^'' O, bunu başarmak istemişse de gelenekçi Sünni tepki bunu imkânsızlaştırmıştır.'^ Ona karşı yapılan sert tepki bundan sonra yenilikçi ulemanın sebep
olmuştur.^''
reddiyelere Abdurrâzık'ın
karşı
Ali
Abdurrazık
çareyi
fikir
ise,
susmakta
bu görüşlerine yönelik
üretememesine
kendisine
yapılan
bulmuştur."' eleştiriler
Ali
ölümünden
sonra da d e v a m etmiştir.'»
" Bkz. Hamid, İnayet, Çağdaş îslami Siyasi Düşünce, trc; Yusuf Ziya, İstanbul, 1988, 25 vd. ^' Süleyman Uludağ, "İslam-Devlet İlişkileri", Türkiye Günlüğü, sayı. 13. Ankara, 1990,27. Fehmi Cedan, İslâm 'da Yönetim Tartışmaları, trc; Mehmet Yolcu, İstanbul, 1989, 13. Bkz. İnayet, 23. Bkz. Rayyıs, 202. Hamid İnayet, Arap Sivasi Düşüncenin Seyri, trc; Hicabi Kırlangıç, İstanbul, 1991,210. Cedan, 23. Bkz. Mehmet Azimli, "Hilafet Karşıtı bir kişi olarak Ali Abdurrazık ve Kitabı " İslam've Usulu'l-Hukm" Üzerine Bazı Mülahazalar", Marife, Konya , 2002, sayı; 3 sh. 55. 16
Mehmet
Azimli
Halifeliğin kaldınldığı yıllarda T ü r k i y e ' d e benzer iddialar, yeni
kurulan
tarafından
meclisteki
kurumundan
mahsus
bir kurumun
olduğunu,
Seyit
Bey hilafet
Dört
Halife
dönemlerde
böyle
belirtmiştir.'*" O yıllarda B ü y ü k
( B M M ) yayınladığı
uygulanan
olan
hilafetin daha sonraki
olamayacağını"
Millet Meclisi'nin
biri
Seyit Bey: "Kur'an'da
bahsedilmediğini/"
Dönemi'ne
kadar
mebuslardan
ileri sürülmüştür.
saltanat
türünün
bir kitapta,
Kur'an'la
şimdiye
yasaklandığı
anlatıldıktan sonra, şu görüşlere yer verilmiştir: "Hilafet konuda
dinî
İslam'da
olsaydı,
Hz.
olmaktan hiçbir
Bir
kısım
bu
hali/eliğin
Kur'anda
meseledir.
Halifelik
konuda
dinin
açıklama
Bu
aslından
yapardı.
Bu
bulunmamaktadır.
bilginler,
"halifelik
dünyevî ^ bir
nass yoktur.
Peygamber
konuda şer'i bir bildiri
mahiyette,
öte
yukarıdaki
realite
olarak
geçmediğini"
görüşleri siyaseten
destekler varsa
da,
belirtirler.»2 Bu görüşlerden
birkaç tanesini vermek istiyoruz: "Kur'an'daki
hilafet
değildir.
Kur'an'daki
irtibatlı
değildir.
"Kur'an'da yeryüzünün
geçen
anladığımız
halifelik
halifelik
imarı anlamındadır.
anlamdaki
kavramı
devlet
ile
tarihi
başkanlığı
hilafet halifelik
değildir.
Bu
Bu imar işi de zaten insanî
bir
görevdir. "Kur'an'ın anlammda
değişik yerlerinde
geçen halifelik
devlet
adamı
değildir.
7'J
Seyit Bey, Hilafetin Mahiyeti Şeriyesi, Ankara, 1340, 1. Seyit Bey, 26. Hilafet ve Hâkimiyeti Milliye, Haz; Anonim, Ankara, trz., 2-7, 16. Bu tartışmalar konusunda geniş bilgi için; Bkz. Reşit Rıza, Hilâfe, Kahire, 1988, 20; Cedan, 15; İnayet, Arap Siyasi Düşüncesinin Seyri, 210; Hatib, 150; Uludağ, 27. '•' Arnoid, 4 4 . Hasan Hanefi, Buhusü'n fi Ulum, Mısır, 1986, 8. 77
Halifelik Tarihine Giriş Bu görüş sahipleri, K u r ' a n ' d a k i halife kelimelerine, halife kelimesine
terim
yaklaşınaktadırlar. geçen
olarak
ayetlerde aşağıda
kastedilip
de
Ancak,
vereceğimiz
kastedilmediği
anlam
Kıır'an'da
genelde
bahsedilmemektedir.**" geçtiği
yüklenen
Gerçekten
açısmdan
halife
hilafet özellikle
iki
ayette
konusunda
kurumundan
halife
kelimesinin
hilafet
kurumunun
bilginler
tartışmalar çıkmış ve A m o l d ' u n deyişiyle: binaen ciltler dolusu kitaplar yazılmıştır. "Rahh'in
meleklere:
yaratacağım"
"
arasmda tartışmalara
Bu ayetler:
yeryüzünde
bir
halife
dedi. '^^
"Ey Davut! yeryüzünde
"Ben
kelimesi
İnsanlar
bir halife
arasında
hak ile hükmedesin
diye
seni
kıldık.
Bu ayetlerdeki halife kelimelerinde
kastedilenin,
siyasi
nüfuz olup olmadığı tartışılmıştır. Bazı yorumcular, ayetlerdeki halife kelimesinden siyasi nüfuz kastedilmediğini belirtseler de, özellikle ikinci ayetteki halife kelimesinin devlet başkanlığına işaret edip etmediği k o n u s u n d a g ö m ş ayrılığına düşmüşlerdir."" Burada şunu da ifade etmek gerekir ki: Teorik
olarak
K u r ' a n ' d a devletin oluşumuna ve yapısına dair bağlayıcı bir h ü k ü m (şer'i-münzel) olmamakla birlikte, K u r ' a n ' d a insanlar arasında
uygulanacak
olan
hükümlerden
ve
bu
hükümleri
uygulamakla yükümlü lidere itaatten bahsedilmektedir. Suresi 59. ayette: "Ey iman edenler, sizden
olan
Ulu'l-Emre
(yetki
Allah'a,
Peygamber'e
sahiplerine)
itaat
denilmektedir. Bu ayette geçen "e/nir .sahiplerinin"
Nisa ve edin."
toplumsal
'^^ Mustafa Aydın, İlk Dönem İslam Toplumunun Şekillenişi, İstanbul, 1991,221. Bkz. En'am, 165; Yunus, 14, 73; Fatır, 39; Araf, 69, 174. Arnold, 44. Bakara Suresi, 30. Sâd Suresi, 26. '"' Rifaî, 78. 18
Mehmet yetkiyi
elinde
bulunduran
kimse
olduğu
göz
Azimli önünde
bulundurulmalıdır. Bu ayetlere göre yetki üçe ayrılmıştır: Allah, Resul ve halkın seçtiği U l u ' l Emr. Yine bazı bilginler, İsra Suresi
80. ayette
otoritesi
geçen
şeklinde
Hz.
Peygamber'in
yorumlamıştır.'^'
Bu
duasını,
gibi
devlet
noktalardan
hareketle, R o s e n t b a l ' ı n şu önemli tespitini aktarmak istiyoruz: "Hilafet,
Kuran 'a dayartmaktadır.
"'•'-
Ayrıca, Müslümanların devletinin temeli A k a b e Bey'atları ile
atılmış,
Medine
Sözleşmesi
ile
perçinlenmiştir.'^''
Hz.
P e y g a m b e r ' i n M e d i n e ' d e yaptığı ilk iş, devletin merkezi olarak görev yapacak olan mescidi kurmak olmuştur. Dahası ileriki yıllarda kurumlaştırılacak olan hicrî takvim bile, Hıristiyanların takvimi
gibi
toplumunun
Peygamber kuruluşu
doğumunu
olan
hicretle
esas
almamış,
Medine
başlatılmıştır.**-*
Yani,
İ s l â m ' d a siyasî sistemin ayrıntılarının açıklanmaması,'^" kurulu bir düzenin olmaması gerektiği anlamına gelmez. İslâm siyasî alanda
belirli
ilkeler
getirmekle,
nihaî
otoritenin
Allah
olmasına, böylece tevhîdin sağlanmasına çalışmıştır.'^^' Bunları çağdaş formatlar içerisinde isimlendirirsek, barış, adalet, düzen, şûra,
hoşgörü,
eşitlik,
özgürlük,
hukukun
üstünlüğü
gibi
ilkelerdir.'J^
Bkz. İbn Kcsîr, Tefsir-u Kur'an'il Azim, İstanbul, 1985, İsra Suresi: 80. Ayet, V, 109. ' '''Rosenthal, E. J., Ortaçağ'da İslam Siyaset Düşüncesi, trc; Ali Çaksu, İstanbul, 1996, 39; Muhammed Abdulkadir, en-Nizamü'sSivasîfı'l-İslam, Amman, 1986, 160. Niyazi.26, 52. Lokman Tayyib, 15. Subhi Salih, İslâm Mezheple?-! ve Müesseseleri, trc; Hasan Karakaya, İstanbul, 1981, 190. Huriye Tevfik Mücahit, 61; Muhammed Esed, İslam'da Yönetim Biçimi, trc; Beşir Eryarsoy, İstanbul, 1988, 57. '"Aydın, 214. 19
Halifelik Tarihine Giriş Yönetim işi beşerî bir olgudur. Z a m a n a ve z e m i n e göre değişil diyordu.
Haşimîler'in
görüşü
alınmadı?"
diye
bey'atini geciktirdi.2*' Bu d u r u m geniş yankı uyandırdı. Nedeni ise arkasında bir kitlenin bulunması idi. Aslında Hz. Ali yerine Hz. Ebubekir'in tercih edilmesi ve halifeliğinin Arapların
riyasette
kaynaklanıyordu.
veraseti
Bir anlamda
onaylanması
kabullenememelerinden
Hz. Ali,
Hz.
Peygamber'in
sülalesinden olması nedeniyle destek g ö r m e d i . En
kalabalık
kabile olan Ensar da Hz. E b u b e k r ' i destekledi.2''' Hz. Ali ilk zamanlar bu seçimi o n a y l a m a s a da sonradan g ö n ü l l ü c e b e y ' a t etti. O da Hz. Ebubekir'in bu işe lâyık olduğunu d ü ş ü n ü y o r d u . Ancak
Hz.
Peygamber
sülalesinden
olmaları
hasebiyle
bu
konuda kendilerine danışılması gerektiğini düşünüyordu.2'^2 H Z . Ali'nin bu k o n u d a k i itiraz mantığı haklı olmakla birlikte bu bir
Kapar, 44. İbn Mace, Fitcn, 8. Buhari, Ahkâm, 5 1 ; Taberî, III, 202. Bkz. Çağatay, 100; Akbulut, 46. -'^ İbn Kuteybe, I, 11. 77
Halifelik Tarihine Giriş siyasî durumdu.2'^'
Hz. Ali, o sırada kendisini halife y a p m a k
için asker toplayabileceğini reddetmiş
ve
Hz.
belirten
Ebubekir'in
Ebu Süfyan'ın
bu
işe
layık
teklifini olduğunu
belirtraiştir.-^'i Ancak, u m u m î bey'ati duyar d u y m a z koşarak b e y ' a t ettiğini belirten rivayetler,^"^ Şia'nın iddialarına
karşı
" s a h a b e arasmda hiçbir problem o l m a d ı ğ ı n ı " göstermek üzere ortaya koyulan rivayetlerdir. S o n u ç olarak Sakîfe Toplantısında Muhacirler
halifenin
K u r e y ş ' t e n seçilmesini, Ensar halifenin E n s a r ' d a n seçilmesini, Hubab b. Münzir
iki halife
seçilmesini, Haşimoğulları
bu
toplantıda olmasalar da toplantı sonucuna bağlı olarak sonuca itiraz ettiler ve Hz. A l i ' n i n halifeliğini savundularZ""^ S a k i f e ' d e yapılan bu serbest tartışmalar sonucunda
ilk halife
Bunlardan H u b a b b. M ü n z i r ' i n görüşü ilk anda
seçildi.
reddedildi.
E n s a r ' ı n görüşü tarihe karıştı. Hz. Ali taraftarlarının görüşü bir z a m a n için yatıştı. Toplantıda Ensar'ın adayı Sâd b. U b â d e ' y e b e y ' a t edilseydi, Hz. Ö m e r ' i n dediği gibi fitne çıkabilir, İslam birliği parçalanabilirdi.2'" Sakîfe toplantısı tam bir serbest siyasal k o n g r e niteliğinde i d i . E i k i r l e r özgürce tartışıldı. Bu toplantıda vahye dayalı bir şey
söylenmedi.
Zaten
kimin
seçileceği
konusunda
vahiy
olsaydı, bu toplantıya gerek kalmayacaktı. Bu a n l a m d a toplantı dînî değil, siyasi bir toplantı olmuştur.2'w Ancak, Hz. Ebubekir ile
Hz.
Ömer'in,
fitne
çıkmaması,
insanların
birbirine
d ü ş m e m e s i , herkesin kabul edeceği birinin halife seçilmesi için Rifâi, 85. '''' Taberî, 11, 202. -'^^ Taberî, 11,201. Muhammed Hudari Bek, İtmâmü'l-Vefâ, Misn, 1960, 2-3; Mehmet Said Hatiboğlu, "Saltanata Karşı Hadis", AÜİF. Der. No: 113, Ankara, 1973,213 . Taberî, II, 201; İbnü'l-Esîr, II, 189. Rayyıs, 59. Bkz. Akbulut, age., 89. 72
Mehmet
Azimli
çaba göstermeleri dinî bir gayretle açıklanabilir. B u r a d a her grup kendi tezini sundu. S o n u n d a Hz. E b u b e k i r ' i n tezi genel kabul gördü. Ensar da Muhacirlerden bir halifenin ortak k a m u çıkarlarının
dikkate
alınmasında
daha
uygun
olduğunu
gördüklerinden bu gerçeği h e m e n kabullenmişlerdi.^"" Hz. Ebubekir, Sakîfe'de belli bir grubun b e y ' a t i n i aldıktan sonra ikinci gün mescitte halkm huzuruna çıktı ve bütün halkın onayıyla halife oldu. Burada yapılan onaylama a n l a m ı n a gelen b e y ' a t e " U m u m i B e y ' a t " denilmektedir. B ö y l e c e S a k î f e ' d e Hz. Ömer'in el tutması ile başlayan hilafet görevi, burada halk tarafmdan kabullenilmiş ve tescillenmiş oluyordu. Benu
Saide toplantısı, Hz. P e y g a m b e r ' d e n
sonraki
ilk
halife s e ç m e yeridir, Hz. P e y g a m b e r ' d e n sonraki ilk b e y ' a t yeridir. B u r a d a b e y ' a t zorla alınmamış, dar çerçevede hususi bir b e y ' a t alınmış, ertesi gün de bu b e y ' a t Tamamen
siyasal
bir
toplantı
umumîleştirilmiştir.
hüviyetinde
olmuştur.""'
şekildeki bir seçim tarzı herhalde o çağda yapılabilecek
Bu en
güzel usuldü. Hz. P e y g a m b e r ' i n
vefatından
sonra gerçekleşen
Sakife
toplantısında şu ilkelerde ittifak edilmiştir; 1- Ü m m e t i n başına birisi lidersizliği savunan olmamıştır.
gelmelidir.
Bu
toplantıda
2Hilafette babadan oğula tevarüs sistemi düşünülmemiştir. Sakîfe'de Ben-î Haşim gündeme alınmamıştır. Halife halkın temsilcileri tarafından seçilmelidir. 3 - İki halife olmamalıdır. Bu konudaki H u b a b b. M ü n z i r ' i n isteği reddedilmiştir. 4- Araplar K u r e y ş ' t e n birisine itibar e d e c e ğ i n d e n K u r e y ş ' t e n olmalıdır.
halife
Rıfaî, 78; Harputlî, 35; Câbirî, age., 273. Mustafa Hilmi, Nizamü'l-Hilafe, İskenderiye, 1988, 37. Rayyıs, 60. 73
Halifelik Tarihine Giriş Sakîfe t o p l a n t ı s ı ' n d a A r a p geleneğinin etkisini görüyoruz. Cahiliyye
döneminde
kabilelere
başkan
seçilirken,
kabile
meclisi kimi seçerse o başkan o l u y o r d u . " " Kabilede
seçilen
lider, eşitler içinde birinci idi. Dört halifenin seçiminde de bu tip bir
uygulamanın
yapıldığını
görüyoruz.^''"'
Müslümanlar,
A r a p örfünün bu tesirini devlet yapısında kullanarak, içinde
birincinin'"
"eşitler
halife olmasını onaylamışlardır. Bu d ö n e m d e
kabile mantığının etkisi büyük olduğu için, Sakife'deki kabile mantığına
uygun
bir d ü z e n l e m e
gerçekleşti."'"' Arap
riyaset
anlayışına dayalı tartışmalar yapıldı ve sonuçta Arapların itibar ettiği K u r e y ş ' t e n biri halife seçildi. Yani halife, kabileler arası d e n g e düşünülerek A r a p ruhuna uygun olarak seçildi.""' Sakîfe
Toplantısı'nda
Hz.
Ebubekir'in
seçilmesini
kolaylaştıran faktörleri şöyle sıralayabiliriz: 1- Hz. P e y g a m b e r ' i n , hastalığı sırasında Hz. namaz
kıldırmakla
görevlendirmesi,
Sakîfe
Ebubekir'i
Toplantısı'nda
halife seçilmesinde etkili olmuştur. Bu toplantıda Hz. Ö m e r , Ensar'a olarak
karşı
Hz. E b u b e k i r ' i n
kullanmıştır;
fakat,
için bu olayı
delil
Hz. Ö m e r , bir hutbesinde
halifeliği
de'"''
belirttiği gibi, o ortamda karışıklık ç ı k m a m a s ı için bu delili sunarak
E n s a ı ' ı ikna etmek istemiştir."'» Zaten kendisi d e o
ortamı fevkalade bir d u r u m olarak değerlendirmektedir. Aslında halife seçimi için böyle bir delili k u l l a n m a k doğru o l m a s a da, o o r t a m d a öyle gerektiği anlaşılmaktadır."'"
Muhammed Âbid Câbiri, islam'da Siyasal Akd, trc; Vecdi Akyüz, İstanbul, 1997, 153; Uçar, 36. Ali Bulaç, Modern Ulus Devlet, İstanbul, 1995, 209. Cabirî, age., 272. Amold, 20. İbn Hişâm, IV, 309 . ""'^ Muhsin Abdu'n-Nâzır, Mes 'elelü'l- İmame, Beyrut, trz. , 4 1 . Harputiî, 60, 74
Mehmet 2-
Arapların
Ebubekir'in
liderlikte
halife
Peygamber'den
veraseti
seçilmesinde
sonra
etkili
Haşimoğullarınm
sevmemesi olmuştur. liderliğe
Azimli
de
Hz.
Yani
Hz.
gelmemesi
yönünde Araplar arasmda bir kanaat vardı. Zaten k i m s e de Hz. Ebubekir'in
seçiminde Haşimoğullarından
halife
seçilmesini
gündeme getirmedi. 3- Hz. E b u b e k i r ' i n
ilk M ü s l ü m a n l a r d a n
olması,
hicret
sırasında Hz. P e y g a m b e r ' i n yanında bulunması ve K u r ' a n ' d a Hz. E b u b e k i r ' i n
Hz. P e y g a m b e r ' i n
mağara arkadaşı
olarak
anılması onun seçilmesinde etkili olan faktörlerdendir.^"
Hz.
Ebubekir'in seçilmesinde bu işe en liyakatli olmasının yanı sıra Hz. P e y g a m b e r ' i n devamlı y a n ı n d a bulunması v e sahabelerin içinde en takvalılarından olması da etkili olmuştu. A y r ı c a o n u n Kureyş'ten
biri
olması
halifelik
için
düşünülen
muhtemel
rakiplerini saf dışı bırakmasında etkili olmuştu. 4 - Ensar'ın iki kabilesi Evs ve Hazrec arasındaki yarış ve kıskançlık,
Hz.
Ebubekir'in
seçilmesini
kolaylaştırdı.
Evsliler, Hazreçli Sad b. Ubade gibi liderlik karizması güçlü adamlarının seçilmesini
olmamasından
dolayı
istemiyorlar,
halifenin
Hazreçlilerden
Hazreçlilerden
seçileceğine
Muhacirlerden olmasını arzuluyorlardı. Sakîfe günü, kalabalık bir kabile olan H a z r e ç ' i n liderliği ele geçirmesinden
endişe
eden E v s ' i n lideri Useyd b. Hudayr açıkça şöyle
demiştir: ebediyyen
"Vallahi
eğer bu hilafet
geçmez.
Üstünlük
Bekr'e
bey'at
desteklemesi
Hazreç'e
hep onlarda ediniz."^^''
sonucu
bir geçerse
kalır. Kalkınız
Evs
Kabilesi'nin
Hazreç'ten
Sad
b.
bize
ey Evsliler! Hz,
Ebu
Ebubekr'i
Ubade
halife
Ebu Yusuf, 14. Rıfâi, 34; Abdülaziz Dûrî, İlk Dönem İslâm Tarihi, trc; Hayrettin Yücesoy, İstanbul, 1991, 91. Bkz. İbnü'l-Esîr, II, 85. Taberî, III, 203; İbn. Kuteybe, 1, 8; İbnü'l-Esîr, II, 194; Suyutî, 68, 75
Halifelik Tarihine Giriş seçilememişti. Böylece hilafet, M e d i n e ' d e en kalabalık olmalarına
rağmen
kendi aralarındaki
çekişmeleri
grup
Kureyş'e
y a r a m ı ş ve Kureyş dışında kimse halifeliğe lâyık değilmiş gibi bir anlayış y e r l e ş m e y e başlamıştı. Bu olaydan sonra Kureyş dışında hiçbir grubun halifeliğe adaylığı g ü n d e m e gelmemişti. A y r ı c a Ensar da etkin bir şekilde hilafet m ü c a d e l e s i n e katkı sağlayamamıştı. İslam t o p l u m u n u n en büyük g r u b u n u n hilafet m e s e l e s i n d e n dışlanması onların hilafet k u r u m u n a katkılarını engellemiş, bu da hilafetin etkide
bulunmuştur.
kabilenin
kurumsallaşmasına
Böylece
tekelinde olmaması
hilafetin
olumsuz
hiçbir
gerekirken,
grup
bir veya
Hz. Ebubekir
ile
birlikte hilafet kurumu K u r e y ş î l e ş m i ş t i r diyebiliriz. Buna
rağmen,
aristokrasisinin
eline
Sakîfe
Toplantısı'ndan
geçmemiştir.^'''
Bilakis
ö n e m s i z bir kabile olan Teymoğullarından birisi
halife
seçilerek, hilafetin
başına
sonra
Kureyş
Kureyş
içinde
Hz. Ebubekir gibi güçlü bir
kabilenin
geçmesi önlenmiştir. Sakîfe Toplantısı'nda etkin rol oynayan Hz. Ebubekir ve Hz. Ö m e r ' i n kabilelerinin Kureyş içinde güçlü bir yapıları yoktu. T e y m ve Adiyy Kabileleri Kureyş kabileleri içinde siyasî etkinliği zayıf olan boylardı, ö d ö n e m d e k i b ü y ü k kabilelerin k a m u o y u üzerindeki baskısı d ü ş ü n ü l d ü ğ ü n d e güçlü bir kabileye sahip olmayan Hz. Ebubekir'in seçilmesi fevkalade bir olaydır. Hz. Ebubekir, büyük kabilelerin baskısı bir yana bırakılarak k a m u o y u n u n isteği doğrultusunda seçilmiştir. Zaten Hz. Ebubekir, halkın genelinin desteğini alabilecek en şanslı kişidir. Eğer Hz. Ebubekir değil de, Ümeyyeoğulları gibi güçlü bir kabileden halife seçilseydi, hilafet bir daha onların elinden çıkmazdı.^'"
Nitekim
sonraki
yıllarda
yaşananlar
bunu
doğrulamaktadır. Gerçekten de bunca güçlü boylar dururken,
Kureyş'in
k ü ç ü k bir kolu olan T e y m oğullarından Hz. Ebubekir'in halife Bkz. Akbulut, 84. Akbulut, age., 67. 76
Mehmet
Azimli
seçilmesi Araplarda şaşkınlık yaratmıştı. Hatta R i d d e Olayları sırasmda bir kısım kabilelerin, Hz. Ebubekir'in s e ç i m i n e itiraz ettikleri belirtilir.'"^' Bu seçime Hz. E b u b e k i r ' i n babası K-uhafe bile şaşırmıştı ve gayri ihtiyarî: (Haşimîler-
Emevîler)
hu seçime
ne diyorlar,
Ebu
"Abdimena/bğullan razı oldular
mı?"
diye s o r m u ş t u . ' " Böylece ilk halifenin seçimi ile güçlü kabilenin temsilcisinin
seçilmesi yerine, kabilesine,
bir
gücüne,
zenginliğine bakılmaksızın bu işe en lâyık olan insan ilk halife olarak atandı. Hz. Ömer'in H z . Ebubekir ve Ebu U b e y d e ' y i y a n ı n a alarak Sakîfe'ye gitmesi ve orada sonuçta bunların gayreti ile Hz. Ebubekir'e b e y ' a t edilmesi, daha sonra Hz. Ebubekir'in
Hz.
Ömer'i yerine halife olarak bırakması, Hz. Ömer'in de vefat ederken "Ebu Ubeyde üçlünün
hilafeti
olsaydı
aralarında
halife tayin ederdim." sıra
ile
demesi, bu
bölüşme
konusunda
anlaştıkları iddialarının ortaya atılmasına sebep olmuştur. Bazı oryantalistler, Hz. Ebubekir, Hz. Ö m e r ve Hz. Ebu U b e y d e ' n i n hilafeti
sıra
ile almak
için
anlaştıklarını,
bu
nedenle
Hz.
Ö m e r ' i n Hz. P e y g a m b e r ' i n vefatı sırasında Hz. P e y g a m b e r ' i n vasiyet yazdırmasına mani olmaya çalıştığım belirtirler."" Hitti: "Bu olay
üçlü
(Triumuira)
nün
kararlaştırdığı
bir
olaydır."
bir
hükümet
demektedir. "'^ Burada darbesi"
iddia
söz
edildiği
konu.su
gibi
"bu
değildi.
Bu
üçlünün üç
sahabenin,
P e y g a m b e r ' i n istihlaf ettiği bir kimseyi saf dışı e t m e k anlaşmış
olmaları
mümkün
değildir. Zaten
Hz.
Hz. için
Ebubekir'e
muhalefet edenler de o d ö n e m d e böyle bir anlaşmayı
iddia
Muhammed Mescidî Camiî, 72. Suyuti, 67. ^'^ Beınart L,cwis, Tarihte Araplar, trc; Hakkı Dursun Yıldız, İstanbul, 1979,57; Bkz. Rayyıs, 58. ""Hitti, 1,212. 77
Halifelik Tarihine Giriş etmemişlerdi. Sakife'ye
Olsaydı bunu halk
giden Muhacirlerden
kabul
etmezdi.'^"
olan bu üç kişi,
Dahası
sahabeler
arasında yöneticilikleriyle sivrilmişlerdi. Sahabelerde hakkında
rivayette: "Sahabelerin, sahabeyi
bunlar
olumlu bir kanaat vardı. Hz. Aişe'den gelen bir kabiliyetleriyle
hilafet için uygun gördükleri"
ön plana
çıkmış
bu üç
belirtilmektedir.^21
B u üçlünün Sakîfe Olayı'nı duymaları ve oraya gitmeleri tesadüfen duydukları
öğrendikleri bir
ve
durumdur.
derhal
müdahale
etme
Onların
yaptıkları
toplumu
gereği bir
kargaşadan kurtarmak olmuştur. Bunların girişimi ile toplumda bir kargaşa çıkması önlenmiştir. Çünkü hem KureyşIiler hem de diğer Araplar, Medineli birinin halifeliğini kabullenmezlerdi. B u da İslam toplumunu iç savaşa sürüklerdi. Hz. Ebubekir'in halife seçilmesinin zorbalıkla olduğu ve onun seçilirken halka dayanmadığı şeklindeki görüşler pek de tutarlı
görünmemektedir."'2-''
Hz.
Ebubekir
Sakîfe'de
halife
seçilmekle kalmamış onun halifeliği bir gün sonra bütün halkın onayına sunulmuştu. Halk da itirazsız bir zorlama olmaksızın halifeyi
kabullenmişti.
Bu
seçimde
bir
zorbalık
görünmemektedir. B-Vasiyet ve A t a n m a s ı Bu noktada, Hz. Peygamber'in vefat etmeden önce yerine halife atayıp atamadığı konusuna temas etmek istiyoruz. Bu konu,
itikadi
mezheplerin
değişik
rivayetleri
delil
alıp
değerlendirmeleri sebebiyle önem arz etmektedir. Hz. Peygamber, savaş veya diğer sebeplerle Medine dışına çıktığında
320
kendi
yerine
bazı
görevliler tayin
ettiği
gibi,
İbn Hişâm, IV, 3 1 2 . Müslim, Fedailu's-Sahabe, 9; Bu konuda bkz. İmadüddin Halil, İslam Tarihi, Bir Yöntem Araştırması ire; UbeyduUah Dalar, İstanb i. 1989, 10 vd. AV.bu\üU age. , 142. 78
Mehmet
Azimli
katılamadığı savaşlar için ordu komutanı olarak kendi y e r i n e bir sahabe yi k o m u t a n tayin etmiş, askerlere de
görevlendirdiği
komutana itaati emretmiştir. Mesela, M û t e S a v a ş ı ' n d a
tedbir
için üç k o m u t a n birden tayin etmiş ve bu k o m u t a n a t a m a l a r ı n d a kabilelerinin
konumuna
bulunmamıştır.'-'
göre
Medine'den
bir
ayrıldığı
değeriendinnede
seferlerinin
hepsinde
belli bir kabileye mensubiyet şartı aramaksızın kendi
yerine
vekiller bırakmıştır.324 O, bizzat katıldığı 27 sefere giderken, yani icabında ö l ü m e giderken bile her defasında bir sahabeyi yerine
vekil
bırakmıştır.
^-^ Hatta
halife
olması
mümkün
olmayan â m â sahabi Ü m m ü M e k t u m ' u on üç defa y e r i n e görevli olarak bırakmıştı, '^f» Hz. P e y g a m b e r ,
kendi
yokluğunda
Medine
toplumuna
vekil tayin ederken ve bu işin üzerinde ö n e m l e d u r u r k e n , her nedense
vefat
ettiğinde
yerine
bir
halife
vasiyet
etmemiş,
imkanı olduğu halde yerine kimseyi bırakmamıştır.'^' A r a p l a r ı n da âdetine g ö r e lider, halef bırakmazdı. Politik y a ş a m d a b ö y l e bir gelenek yoklu. Geri kalan kabile üyeleri liderlerini ö z g ü r c e seçerlerdi.'2« Bu k o n u d a Hz. Ö m e r ve Hz. Ali derler ki: Peygamber vasiyet
vefatından
etmemiştir."-'-'
sonrası
için yerine
kimseyi
"Hz.
halife
olarak
Bundan dolayıdır ki sahabeler,
Sakîfe
T o p l a n t ı s ı ' n d a Hz. P e y g a m b e r ' d e n sonra başa gelecek şahsın kim olacağı k o n u s u n u tartışmışlardır. E ğ e r H z .
Peygamber
İbnü'l-Esîr, II, 112; Ferrâ, 26; Fethiye en-Nabrâvî, Tarihü'nNüzûm ve'lHazâratii'l-İslâm, Mısır, 1981, 37. Bkz. Muhammed, Hamidullah İslam Hukuk Etüdleri, trc; Kemal Kuşçu, İstanbul, 1984,211. '"^ Bu Sahabilerin Listesi İçin bkz. Hüseyin, Algül "Asrı Saadette İdari Hayat", Asrı Saadette İslâm, Editör: Vecdi Akyüz, İstanbul, 1994 11, 165. Amold, 34. ™ Bkz. Nezih Eyübî, Arap Dünyasında Din ve Siyaset, trc;Yavuz Alagan, İstanbul, 1993, 16. '-"Arnold, 19. Tirmizî, Fiten, 40. 79
Halifelik Tarihine Giriş y e r i n e birini bıraksaydı, sahabeler böyle bir gerek
duymayacaklardı.
edeceği
sırada
Bu
söylediği
konuda
söz,
Hz.
olayı
tartışmaya
Ömer'in
net
bir
vefat şekilde
açıklamaktadır; ikinci Halife Ö m e r vefat ederken kendisine: "Yerine yerime
birini
vasiyet
bu işi yapmıştır. hayırlı
etsen."
dediklerinde Hz. Ö m e r :
birini halife tayin edersem, Hz.
Eğer yerime
Peygamber
demektedir.""
Bu
benden
birini
halifeliğe
sözler,
tayin
etmezsem,
kimseyi
apaçık
"Eğer
hayırlı olan ilk tayin
halife benden
etmemiştir."
göstermektedir
ki
Hz.
P e y g a m b e r , yerine halife olarak kimseyi bırakmamıştır. H z . P e y g a m b e r ' i n hastalığı sırasında yerine birini tayin e t m e y e imkanı vardı. O n u n hastalığı sırasında aklının başında o l d u ğ u n u , hatta bir ara namaza çıktığını ve mescitte halka hitnp ettiğini
biliyoruz."'
Onun
bir
sahabeyi
halife
tayin
edip,
sahabelerin ona itaat etmesini emretmesi zor bir iş değildi. Zaten
hastalığı
sırasında
rahatlıkla
etrafındakilerle
görüşebiliyordu.^''^ H Z . P e y g a m b e r imkanı olduğu halde, bilerek ve isteyerek yerine bir yönetici bırakmamıştı. O , sahabelerin bu işi kendi aralarında çözmelerini istiyordu. Bununla
birlikte
Hz.
Peygamber'in
kendisinden
sonra
birini vasiyet ettiği ve onu halifeliğe tayin ettiği k o n u s u n d a bazı rivayetler
bulunmaktadır.
geçmeden
önce
Ebubekir'in
şu
Bu
noktayı
halifeliğe
Hz.
rivayetlerin da
belirtmek
Peygamber
incelenmesine istiyoruz:
tarafmdan
Hz.
vasiyet
edildiği k o n u s u n d a sadece hadisler değil, ayetler de garip bir şekilde
tevil
edilerek
Hz.
Ebubekir'in
halifeliği
için
sayılmıştır. Mesela: M a i d e Sûresi 54. ayette geçen " dininden sevdiği
dönerse .
.
Allah'ın
onları
" ifadesindeki
sevdiği
Buhari, Ahkam, 5 1 ; İbnü'l-Esîr II, 459. Buhari, Salat, 80. ' " T a b e r î , 111, 193. 80
onların
topluluktan
delil Kim
da
maksadın
Allah'ı Hz.
Mehmet
Azimli
Ebubekir'in halifeliğine işaret olduğunu iddia edilebilmiştir.^-" Halbuki ayetin anlamı geneldir, bir şahsa i n d i r g e n e m e z v e Hz. Ebubekir'in halifeliği ile ilintilendirilmesi oldukça gariptir. Hz. E b u b e k i r ' i n Hz. Peygamber tarafından vasiyet edildiğine dair aktarılan hadisler şunlardır:^''' "Bir gün Peygamberimize Hz- Peygamber Kadın:
ona
daha
Ya Rasulallah,
hulamazsam Ebubekir'e
kime
tekrar
gideyim?
git der.
sonra
emredecektim;
soru
bir gün
kimin fakat
dedi
başınıza ashabım
Peygamber
Ebubekir
aldı.
İnsanlara
gelir. emreder,
geldiğimde
Hz. Peygamber,
ki:
İki kova büyük
Ebubekir'den
seni kadına'
Hz. Peygamber:
Onun
kovaya
onun gibi su çıkaran
Ömer'i işaret ederek-
dedi
ki:
" Benden
diye halife
"Rüyamda Benden
bir
kuyu
sonra
kovayı
zayıflık
vardı.
ve onu Hz. Ömer
bir yiğit sonra
getirin
başkasını
çekişinde
döndü
tabî olunuz"
kağıt
yazayım"
""^
su çekiyordum. çekti.
"Bana
geçeceğini
bir gün
başında kova ile insanlara Sonra kova daha
sormaya
gelmesini
sormaya
deyince
olarak .seçmez diye bu işten vazgeçtim. "Hz.
soru
tekrar
""^
"Hz. Peygamber benden
bir kadın sonra
halifeliğe
aldı.
görmedim. şu ikisine
- Ebubekir
ve
dedi.
Hz. E b u b e k i r ' i n Hz. Peygamber tarafından hilafete tayin edildiğini ispatlamak için delil getirilen bu hadisleri i n c e l e m e y e çalışalım. İlk hadis, Hz. E b u b e k i r ' i n halifeliğe tayin edildiğini göstermek
adına
ileri
sürülmüştür.
Halbuki
daha
önce
Kettânî, I, 82; Yazır, 111, 270 38. Bkz. İbn Teymiyye I, 134. ™ Buharî, Ahkâm, 5 1 ; Müslim, Fedailü-s Sahabe, 10. İbn Sâd, III, 180; Buharî, Ahkâm, 51; Müslim Fedailü's Sahabe, 10;. Buharî, Tâbir, 28; Müslim, Fcdailü's-Sahabe, 17. Tirmizî, Menâkıb, 33. 81
Halifelik Tarihine Giriş aktardığımız
rivayetler,
tam
tersine
Hz.
Peygamber'in
kendinden sonraya kimseyi bırakmadığını açıkça göstermiştir. İkinci
hadis,
benzemektedir.
metin
Sadece
olarak
aradaki
Kırtas
fark;
Hz.
Hadisi'ne Ali
çok
yerine
Hz.
E b u b e k i r ' i n getirilmesidir. Bu da göstermektedir ki bu hadis, Ş i a ' n ı n Kırtas rivayetine dayanarak ortaya attıkları
iddialara
karşılık, karşıt görüş sahiplerince karşı tez olarak u y d u r a l m u ş olabileceği ihtimalini akla getirmektedir. Son iki hadiste ise, Hz. Peygamber sadece Hz. E b u b e k i r ' i değil, Hz. Ö m e r ' i de halifeliğe atamaktadır. Bu iki hadisin de Ş i a ' y a karşı ilk iki halifenin hilafetteki haklılığını
savunmak
adına, u y d u r u l m u ş olması muhtemeldir. Ç ü n k ü biraz
sonra
aktaracağımız rivayetler, Hz. P e y g a m b e r ' i n kendinden
sonra
kimseyi
halife
olarak
bırakmadığını
göstermektedir.
Hz.
P e y g a m b e r ' i n kimseyi halife olarak yerine bırakmadığına dair daha
önce
Hz
aktarmıştık.
Ali
Hz.
bulunmaktadır.^*'^
ve
Hz
Aişe'den Ayrıca
Ömer'in de
buna
Hz Ömer'in
dilinden
bir
rivayet
benzer
bir
rivayet
ölümüne
sebep
y a r a l a n m a olayı gerçekleştiğinde yerine halife olarak bırakması teklif edilince: "Eğer yerime
birini
bunu
bırakmamıştır.
benden
bırakır
isem
hayırlısı benden
-Rasülullah-
hayırlısı
bırakma:,
-Hz. Ebubekir-
olan birini isem Eğer
bırakmıştır."^'^"
diyerek Hz. P e y g a m b e r ' i n kendinden sonra halife bırakmadığını ortaya koymuştur. Bütün sahabeler de bu söze itiraz etmeden b u n u kabullenmişlerdir. Öte yandan bey'at
sırasında
gerek Sakîfe T o p l a n t ı s ı ' n d a Hz. E b u b e k i r ' i n
gerek
halife seçilmesi
çabalayan Hz. Ömer, yukarıda zikrettiğimiz H z halifeliğe
tayin
edildiğine
delil
olarak
getirilen
umûmî için
çok
Ebubekir'in hadislerin
™ Bkz. Buharî, Vesâyâ 3. 4; Müslim, Fedail, 4, Vesayâ, 25; Tirmizî, Fiten, 40. Buharî, Ahkâm, 5 1 ; Müslim, İmâre, 11, 12; İbnül Esîr, II, 459. 82
hiçbirini
delil
olarak
nakletmemiştir.
Hiçbir
Mehmet
Azimli
sahabe
de
o
ortamda aktarılan bu rivayetleri nakletmemektedirler.''*' Eğer bu rivayetler m e v c u t olsaydı, Hz. Ö m e r S a k î f e ' d e E n s a r ' ı ikna etmek için bu rivayetleri kullanırdı v e ayrıca E n s a r ' ı n d a bu rivayetleri bilmesi gerekirdi. Aslında Hz. E b u b e k i r ' i n halifeliğe tayin edildiğine dair getirilen bu deliller gerçek olsaydı, ne Ensar'ın halife seçmek için Sakîfe'de toplanmasına, ne d e orada Muhacirler ile tartışmasına gerek kalırdı.'''^ A y r ı c a A b b a s ' ı n Hz. P e y g a m b e r ' i n Peygamber halifeliği
yerine
vefatı kimseyi
Haşimoğullarına
sırasında
Hz
Ali'ye
gidip:
bırakmadan
vefat ediyor.
bırakmasını
isteyelim."
"Hz.
Gidelim
d i y e teklif
etmesine gerek kalmazdı.'"" Yine delil olarak getirilen son iki hadis gereğince Hz. Ebubekir vefat ederken Hz. Ö m e r ' i yerine tayin e t m e k için u ğ r a ş m a z veya Hz. Ö m e r ' i n halifeliği sahabeleri
ikna
etmek
amacıyla
bu
hadisleri
için
okuması
gerekirdi.'•^* Bir diğer açmaz da, Hz. A i ş e ' d e n rivayet edilen: "
Kağıda
Hz.
Ebubekir'in
halifeliğini
yazacaktım.
. . "
şeklindeki hadisin aksine, aynı ravi Hz. A i ş e ' d e n şöyle bir hadis nakledilmiştir: "Hz. Peygamber yerine kimseyi
bırakmamıştır.
kendinden
sonra
halife
olarak
"•'^•''
H z E b u b e k i r ' i n halife tayin edildiğine dair getirilen bir diğer delil, H z E b u b e k i r ' i n Hz. Peygamber tarafından hastalığı sırasında n a m a z kıldırmakla görevlendirilmesidir.''"^ A n c a k bu görevlendirmenin Hz Ebubekir'in halifeliği için delil sayılması mümkün görünmemektedir. Sakîfe T o p l a n t ı s ı ' n d a Hz Ö m e r ' i n , Hz. E b u b e k i r ' i n halife seçilebilmesi
için E n s a r ' a karşı delil olarak s u n d u ğ u :
"Hz.
Buharî, Ahkâm, 51; Bkz. İbnü'l-Esîr, II, 185. Bkz. Taberî, 111,201. Bkz. Taberî, III, 194. '"''Bkz. Taberî, IV, 51. ^"^^ Buharî, Vesâyâ 3, 4; Müslim Fedai'l, 4, Vesâyâ, 25. İbn Kuteybe, I, 9; Tirmizî, Menâkıb, 40; Suyûtî, 61, 83
Halifelik Tarihine Giriş Peygamber
onu (Ebubekir'i)
niye dünyamız
(halifelik)
Peygamber'in
Hz
dinimiz
(namaz)
için seçtiyse,
için seçmeyelim."^'*'
Ebubekir'i
tayin
biz
sözü, aksine Hz.
etmediğini,
bizzat
s a h a b e l e r i n seçtiklerini gösterir. Hz. Ömer, burada bir kıyas yaparak, Hz. Ebubekir'in halife olması için
uğraşmaktadır.
Ayrıca Hz. Ömer bu sözü telaşlı, gergin ve heyecanlı geçen Sakîfe şartlan içinde söylemiştir. Daha sonraları verdiği bir hutbesinde, böyle delillerle aceleye getirilmiş bir halife seçimini beğenmediğini, fakat mecbur kaldıklarını dile getirmiştir.^''*' Şah Veliyyullah hilafet
Dihlevî konuyu
için
o kadar
öldürüldüğünde hilafet
için
düşünceyi gerektiğini saydılar."-'''"
önemli
de Suheyb
şöyle değerlendirir: bir delil
imamlık
düşünmemişti."^'''^ şöyle
İngiliz
dkiarmdkiaĞır"
namazla
sayılamaz.
yapmıştı,
çıkardılar.
Hz.
Osman
ama kimse
tarihçi
Ebubekir'in Bunu
"İmamlık onu
Amold halife
dinî-politik
bu
olması delil
Eğer namaz imameti, halifeliği gerektirecekse, Hz.
Peygamber vefat ettiğinde daha önemli bir görevde olan ordu komutanlığına tayin edilmiş olan Üsame, bu işe daha hak sahibi olması gerekir. Üstelik Hz. Ebubekir de Üsame'nin ordusunda bir neferdi. Ordu komutanı olarak halifeliğe emrindeki neferden daha çok layık olmalıydı.^"! H Z . Ömer'in Sakîfe'de sarfettiği bu söz şu hadis anlamında olmalıdır: "İçlerinde diğerlerine
namaz
kıldırmak
layık değildir."'''''^
Ebubekir
varken
Olay bu hadis
bağlamında değerlendirilmelidir. Bu sadece bir namaz kıldırma
İbn Kuteybe, I, 9; İbn Sâd, III, 183. Taberî, 111, 200. Hz Ömer'in bu tip .sözleri çoktur. Mesela: Hz. Peygamber'in vefatında Hz. Peygamber'in ölmediğini savunması gibi. O günkü şartlarda münafıkların fitnesine engel olmak için böyle bir düşünceyi savunmak zorunda kalmıştır. Taberi, III, 197. Şah Veliyullah Dihlevî, Huccetullahi'l-Baliğa. trc; Mehmet Erdoğan, İstanbul, 1994, II, 474 . Arnoid, 35 . Ahmet, Akbulut, Sahabe Devri Siyasi Hadiselerin Kelâmi Problemlere Tesirleri, İstanbul, 1992, 80. Tirmizî, Menakıb, 40. 84
Mehmet
Azimli
işidir. Hz. Ebubekir, bundan dolayı imam olmuştur.^^' Hiçbir salıabe halifelerin n a m a z için yerine birini bırakmasını halifelik için delil olarak kabul etmemiştir.'-"''' Hz.
Peygamber'in
bırakmadığına
dair
kendisinden
sahabelerin
sonra
de
icma
yerine içinde
kimseyi
oldukğunu
görüyoruz. B ö y l e bir icma olmasaydı ne S a k î f e ' d e toplanırlardı, ne de H z Ömer'in Hz. Ebubekir tarafından tayin edilmesine karşı gelirlerdi. Zaten hiçbir sahabe böyle nazik halife seçimi ortamlarında
bu
hadisleri
gündeme
getirmemişti.
Ne
Hz.
Ebubekir'in seçiminde ne de Hz. Ö m e r ' i n seçiminde b ö y l e bir şey olmuştu. Kısaca belirtirsek, Hz. P e y g a m b e r vefatından ö n c e ne Şia'nın iddia ettiği gibi Hz. A l i ' y i , ne de bir kısım Ehl-i Sünnet'in iddia ettiği gibi Hz. E b u b e k i r ' i yerine halife olarak atamıştır. Bu konuyla ilintili rivayetlerin bir kısmının
siyasi
olarak
siyasi
yanlış
yorumlandığı,
bir
kısmının
da
uydurmalardan olduğu kanaatindeyiz. Bütün bu aktardığımız bilgiler ışığında diyebiliriz ki; H z E b u b e k i r ' i n H z . P e y g a m b e r tarafından
halife olarak tayin edildiğine dair
nakledilen
hadisler, s o n r a d a n m e z h e p gayretiyle ortaya k o n u l m u ş t u r . S o n u ç olarak, Hz. Peygamber vefat etmeden ö n c e Hz. Ebubekir'i
halife
olarak
atamamıştı.
Sahabeler
de
bunu
bildiklerinden dolayı Sakîfe'de u m u m i bir b e y ' a t sonucu Hz. Ebubekir'i halife seçmişlerdi. Bu seçimde H z . P e y g a m b e r ' i n onu yerine bıraktığına dair bir rivayet hiçbir şekilde g ü n d e m e gelmemişti. Ancak,
maalesef
Şia'yı
Hz.
Ali'nin
Hz.
Peygamber
tarafından veliaht tayin edildiğini iddia ettiği için " i m a m e t i nassa d a y a n d ı r ı y o r " diye eleştiren Ehl-i S ü n n e t ' i n bir kısım da, aktardığımız ayet v e hadislerle, H z E b u b e k i r ' i n
halifeliğini
nassa d a y a n d ı r m a y a çalışmıştır. Halbuki Hz. E b u b e k i r tayin
Ahmet b. Muhammed Hallâl, es-Sünneh, Riyad, 1989, 301. '''' Ali Hüseynî Harputiî, İslam ve'l-Hilafe, Beyrut, 1979, 81. 85
Halifelik Tarihine Giriş e d i l m e m i ş , seçilmiştir.^55 g u noktada nass yoluyla halife
ve
i m a m tayini k o n u s u n d a Sünnî siyaset teorisi, Şii siyasi teoriye o l d u k ç a yaklaşmıştır."'•''f' C-Hilafeti Bu
noktada
algılayışı
ilk
halife
ve uygulamaları
Hz.
Ebubekir
konusunda
dönemi
bilgilenmek
yönetim için
bazı
olayları aktarıp o dönemin halifelik yönetimi k o n u s u n a temas etmek
istiyoruz.
Burada
bütün
bir
dönemin
olaylarını
d e ğ e r l e n d i m ı e m i z k o n u m u z u aşan bir d u r u m d u r . İlk
halife
Hz.Ebubekir,
halifeliği
sırasında
yaptığı
icraatlarını sahabelere danışarak gerçekleştiriyordu. O, halkla mescitte
yapılan
istişareler
yanında,
önemli
konuları
sahabelerle mescit dışında özel olarak g ö r ü ş ü y o r d u . sahabenin
büyükleri,
Ebubekir'e
Hz.
veziri"
şeklinde
kabile
Peygamber hitap
reisleri, döneminde
ediliyordu.
bilginleri "Hz.
Çünkü
bazı
Bunlar
idi.
Hz.
Peygamber'in her
işte
onun
y a r d ı m ı n d a idi. Hz. Ö m e r ise "Hz. E b u b e k i r ' i n veziri" diye anılıyordu.^" o d ö n e m d e Hz. E b u b e k i r ' e yardım olsun diye Hz. Ömer
kazâ
işlerini,
Ebu
Ubeyde
fey
işlerini,
gönüllüce
üstlenmişlerdi.^"** Hz. Ebubekir, Halid b. Velid gibi komutanları devletin en önemli mevkiinde tutarak M a h z u m o ğ u l l a r ı gibi o zamana
kadar devletle
iç içe o l a m a y a n
kabilelerin
devlete
katılmalarını sağlamış, bunlardan güç almıştı.
'^^^ İbn. Tcymiyye I, 134; Câbirî, İslam'da Siyasal Akü. 269 vd. ; Sarıçam, 67. ^^'' İbn Teymiyye, I, 134; cz-Zebidi, I, 111; Talib Türcan, "Maverdi ve Ebu Yalada Siyasi İktidarın Meşruiyet Sorunu", Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fak. Der Sayı: III, 1996, 66. Rifai, 53; Zafır Kasimî, I, 47. İbn Sâd, III, 184. Şibli Numani, Asr-ı Saadet, trc; Ömer Rıza Doğrul, İstanbul, 1978, IV, 167. 86
Mehmet
Azimli
İlk halife Hz. Ebubekir, klasik A r a p şeyhlerinden
farklı
olarak otoritesini bütün A r a b i s t a n ' a yayan, toplumu tek elden yönetebilen,
son
sözü
söyleyebilen
bir
liderdi.'''"
Ebubekir'in güçlü bir yönetim m e k a n i z m a s ı
Hz.
oluşturmasında
KureyşIi olması ve bütün Araplarca kabul edilmesi önemli bir etken
idi. G ü c ü n ü
otoritesini
halka
toplumundaki haksız olduğu olduğu
dayamıştı
ve
bu
(halktan)
güçle
ilk
sürece
benim yanımda
benim
üzerinde
yanımda
durulan
en zayıftır.
aldı.
O,
hutbesinde
güçlülere şöyle gözdağı veriyordu:
sürece
önemle
de u m u m î b e y ' a t t e n
"Kuvvetli
Zayıf da
haklı
en güçlüdür."'^'^''^ O n a göre en
konu,
modern
tabirle
"hukukun
göre hilafet
makamı
sadece
kendisine
üstünlüğü" idi. Hz. E b u b e k i r ' e
yapılan teklifleri onaylayan bir noter gibi d ü ş ü n ü l e m e z d i . O, güç ve otoritesini gerektiği yerde sonuna kadar kullanmıştı. Meselâ:
Ridde
Olayları'nda
halifenin
yetkileri
konusunda
direndiğini görüyoruz. Başta toplumun etkili ismi Hz. Ö m e r olmak üzere R i d d e Hareketleri'ne karşı ordu
gönderilmesine
karşı çıkanlara direnmiş ve onları bu konuda ikna etmişti. Bu savaşlarda bir anlamda itikat bozukluğuna v e siyasi ayrışma isteyenlere türemiş,
karşı dinin
savaşılıyordu.'^'^ zekat
gibi
bazı
Yalancı
Peygamberler
kavramları
kaldırılmaya
çalışılıyordu."'' Hz. Ebubekir de Ridde H a r e k e t l e r i ' n d e savaş yapılması için direnmesini önemli delillere dayandırıyordu. O n a göre
siyasî
otoritenin
yaşayabilirdi."'"' Onun
yaşaması
mürtetlerle
sayesinde
hukuk
savaş k o n u s u n d a
Levvis, age.. .58; Dabaşi, 51. İbnü'l-Esir, II, 174. Müslim, İman, 32. İbnü'l Esir, II, 206; Müslim, İman, 32. •"^ Akbulut, age. , 137; Ahmet, Keleş Hadislerin İstanbul, 1998,204-208.
da
şûra'ya
Kur'an'a
Arzı,
87
Halifelik Tarihine Giriş uymadığı şeklindeki iddialar^'''' pek gerçeği göstermemektedir. Ç ü n k ü bu k o n u d a ona itiraz eden Hz. Ö m e r gibi sahabeler, Hz. Ebubekir tarafmdan ikna edildi ve bu konuda tam bir görüş birliği sağlandı.^"' Benzer bir şekilde, Hz. Ebubekr, ordusunun Medine
gitmesine
karşı
kadınlarının
gidecektir.diyerek İlk
halife
çıkanları
halhalları
ile
reddederek, oynasa
da
Üsame "köpekler
bu
ordu
halifelik yetkisini kullanmıştı.^''^'" Hz.
Ebubekir,
Hz.
Peygamber'in
nübüvvet
dışındaki tavırlarına t a m a m e n varis oldu.^"*'^ Halkına karşı kibirli değildi.
Halife
olmadığım
seçildiğinde
ilk
hutbesinde:
"En
hayırlınız
halde halife tayin edildim. "''^" diyerek kendini halkın
bir ferdi saydığını ilan etmişti. Halife olduğu halde piyade asker gibi ordu komutanının yanında yaya yürüyordu. Ata binmesini teklif edenlere: "Bırakın biraz geçimi
tozlansın."^'''
da sizler gibi ayaklarım
Allah
yolunda
diyordu. Halife olduktan sonra
ailesinin
için çarşıya alışverişe çıkınca, sahabeler onun
hazineden
maaş
bağladılar.^'2
O,
elini
için
Müslümanların
kanlarından, midesini mallarından uzak tutmayı bilmiş, diliyle M ü s l ü m a n l a r ı n haysiyetini zedelememişti. Vefat ederken kızı Hz. A i ş e ' y e mallarını saymalarını, halife olduktan sonra arttıysa hazineye
devretmelerini
söylüyordu.^"
Halifeliği
mal
biriktirme yeri olarak görmemişti. İki yıllık halifeliği sırasında
'"^'' Ahmet, Akbulut, "Kur'an-ı Kerim Açısından Egemenlik", İslami Araştırmalar Sayı. 3-4, 1995, 155. Müslim, İman, 32. "'^ İbn Arabi, 45. •"^'^ Muhammed Ammâra, Laiklik ve Fanatizm Arasında İslam Devleti, trc: Salih Barlak, İstanbul, 1991, 184, 186; Vaglieri L.V., "Raşid Halifeler ve Emevîler", İslam Kültür ve Medeniyeti, trc; İlhan Kutluer, İstanbul, 1988,1,74. Duri, Abdülaziz, en Nıızunuı jfslamiyye. Bağdat, 1950, 35. İbn Kuteyhc, age., 1, 16. İbnü'l-Esir, 11, 199. İbn Sad, III, 183. İbn Kuteybe, el-Mearif Beyrut, 1970, 75. 88
Mehmet kendini halktan
ayrı g ö n n e m i ş , sıradanlaşma
içine
Azimli
girmişti.
Halkla iç içe sade bir hayat sürmekteydi. Halbuki tarihte pek gerçekleşmemiş
bir
şeyi
gerçekleştirmiş,
bütün
Arabistan
yarımadasmı tek bir m e r k e z d e n y ö n e t m e y e başlamıştı.3^'' A m a bu o n u n sadeliğini b o z m a d ı . O n u n d ö n e m i n d e g a y r i m ü s l i m l e r e eziyeti bırakın, otonomiler verilmişti.
III-HZ. Ö M E R ' İ N H A L İ F E L İ Ğ E S E Ç İ L M E S İ Dört Halife d ö n e m i n d e n kalan halife seçimi
usullerinden
biri, H z E b u b e k i r ' i n seçilmesi idi. O, seçilmiş bir halifeydi ve seçimi halk tarafından onaylanmıştı. O n u n s e ç i l m e s i n d e halk arasında bir u z l a ş m a sağlanmıştı. O n u n hilafetine itiraz, sadece Hz. Ali ve Sad b. U b a d e ' d e n gelmiş, Hz. Ali kısa süre sonra bey'at etmişti. Hz. Ebubekir, m u h t e m e l e n
Hz. P e y g a m b e r ' i n
vefatında
meydana gelen gergin ve karışık ortamın oluşmasını v e ikinci bir
Sakîfe
Olayı'nı
engellemek,'"''
yeni
başlayan
fetihleri
sekteye u ğ r a t m a m a k için Hz. P e y g a m b e r ' d e n farklı bir şekilde davranarak vefat etmeden önce, Hz. Ömer'i kendi y e r i n e halife olarak teklif ederek halifeliğe getirilmesi için teşvik etti. '"'^ Hz. Ebubekir,
Hz. Ömer'i
tayin
etmeden
önce
devlet
işlerinde şûra ehli diyebileceğimiz sahabelerle, k e n d i n d e n sonra kimin halife olacağı konusunu istişare etti. Bunlar A b d u r r a h m a n b. Avf, T a l h a b . Ubeydullah, Said b. Zeyd, Hz. O s m a n b. Affan, Useyd
b.
Hudayr
gibi
sahabelerdir.'""
Hz.
Ebubekir,
bu
sahabelerle Hz. Ö m e r ' i n halifeliği k o n u s u n u k o n u ş t u . H e p s i bu
Bkz. Wilferd Madelung, The Succession to Muhammet, 1997,28. Vaglieri, I, 72. İbnü'l-Esîr, II, 273 . İbn Sad, III, 199; Taberî IV, 51. Taberî, IV, 51;SuyûU, 82.
Avustralya,
89
Halifelik Tarihine Giriş tayini olumlu buldu. Bazıları Hz Ö m e r ' i n sertliği ile ilgili endişelerini
aktardı.
Bunlardan
Talha
b.
UbeyduUah,
Hz.
Ö m e r ' i n sertliğinden bahsedince, Hz. Ebubekir, Hz. Ö m e r ' i n sertliği k o n u s u n d a onları ikna etmiş ve "insanlara iyisini bıraktığını"
insanların
en
belirtmişti.-^^'
Hz. Ebubekir,
toplumun
Hz. Ömer'i
istediğine
kanaat
getirdikten sonra bir vasiyet mektubu yazdırdı. A r a p örfünde ve Hz. P e y g a m b e r ' i n uygulamasında olmayan bu usulü, ilk defa o yaptı. M e k t u b u yazdırırken Hz. Ö m e r ' i n ismini yazdıramadan, hastalığının tesiri ile bayıldı. M e k t u b u yazan kâtibi Hz. Osman, fitne ç ı k m a s ı n d a n endişe ederek vasiyete Hz Ö m e r ' i n ismini yazdı. Bu arada ayılan Hz. Ebubekir olayı öğrenince,
Hz.
Osman'ın
Hz.
Osman
bu
hareketinden
hilafeti
çok
arzulayarak,
memnun
oldu. Ç ü n k ü
vasiyetnameye
kendi
ismini
yazabilirdi; fakat o, Hz. E b u b e k i r ' i n ve toplumun temayüllerini d ü ş ü n e r e k Hz. Ö m e r ' i n ismini yazmıştı. Hz
Ebubekir,
halka
m e k t u b u n d a : "Size akrabam
okunmasını olmayan
istediği
vasiyet
birini tayin ediyorum.
. ."
diyordu.^**' Bu ifade çok önemlidir. H z . Ebubekir bu tavrıyla saltanata
geçit
vermemiştir.
Hz.
Ebubekir,
bu
tavrıyla
y ö n e t i m d e akrabalıktan çok, ehliyetin önemli o l d u ğ u n u ortaya koymuştur.
Ama
daha
sonraki
saltanat yıllarında,
yönetim
t a m a m e n bir sülalenin belli koluna hasredilecektir. Bu mektup o k u n d u k t a n sonra Hz. Ebubekir, Hz. Ö m e r ' e bazı tavsiyelerde bulundu. Hz. Ö m e r ' i n b e y ' a t ve seçimi böylece gerçekleşmiş oldu.^«2 Hz Ö m e r ' i n halifelik dönemi b o y u n c a yaptığı icraatlara bakılınca H z . E b u b e k i r ' i n bu tercihinde ne denli isabetli olduğu görülecektir. Eğer d u r u m u olduğu gibi bıraksaydı, etkisi gittikçe "'^ Ebu Yusuf, Kitabu'l Haraç, Kahire, 1382, 37 ; İbnü'l-Esîr, II, 272. İbn Sad, III, 200; Taberî IV, 52 . Taberî IV, 51; İbnü'l-Esîr, II, 272. Taberî, IV, 5 1 ; İbnü'l-Esîr, II, 273. 90
Mehmet artan
Kureyş
aristokrasisi,
kendilerine
göre
seçtirebilirler ve zorbalıklarına daha erken
Azimli
bir
halife
başlayabilirlerdi.
Halkın nabzını ve tavrını iyi bilen Hz. Ebubekir, böyle bir yol tercih
etti.
Bu
yeni
seçmeyebilirsiniz, halifeyi
bir
usûldü.
O,
bu benim tercihimdir."
kabullendi.
Bu
da son
halka:
"İsterseniz
diyordu.'"' Halk d a bu
sözün
halka
ait
olduğunu
göstermektedir. Netice olarak Hz. Ebubekir kendinden sonra yerine halife tayin etmişti, a m a bu vasiyet, halk için tekliften öte bir şey değildi. O, tayin ettiği şahsın kesinlikle seçilmesini
zorunlu
tutmadı. Zaten onun teklifi halkın onayına sunuldu vc s o n u n d a halk tarafından kabul edildi. Hiçbir itiraz da g e l m e d i . B ö y l e c e Hz. Ebubekir halka sadece bir yol göstermiş oldu. Hz. Ö m e r ' i n halife seçilmesi tartışmasız gerçekleşmiştir. Halkın Hz. Ö m e r ' i kabullenmesi, Hz. E b u b e k i r ' i n
ilk
defa
yaptığı tayin deneyimi ve Hz. Ö m e r ' i n kabiliyetleri bu seçimi kolaylaştırmıştır. Halifelik k o n u s u n d a en fazla adı geçen Hz. Ali bile, Hz. E b u b e k i r ' i n : "Ben yerime olur musunuz?" Değilse
halife bırakıyorum.
şeklindeki sorusuna: "Eğer
razı olmayız
Ömer
ise
Razı razıyız.
"diyerek Hz. Ö m e r ' i n seçilmesine destek
vermiştir.'"'' Y i n e Emevîlerin önemli temsilcisi Hz. O s m a n bile, Hz. Ebubekir Hz. Ö m e r ' i n ismini v a s i y e t n a m e y e yazdırırken bayılınca, yazmıştı.'»^ edebilecek
fitne Yani
çıkmasın Hz.
Haşimîler
diye h e m e n
Ömer'in ve
Hz. Ö m e r ' i n
halifeliğine
Emevîler
bile
bu
en
fazla
seçime
ismini itiraz destek
veriyorlardı. Böylece Hz. Ö m e r b ü y ü k bir katılımın desteği ile halifeliğe seçildi.'"'* Bu iki olay da gösteriyor ki k a m u o y u n u n
İbnü'l-Esîr, II, 273 . Yakûbî, Tarihu'l- YakÛhî, Beyrut, 1960, II, 137; Suyuti, 83. Taberî, IV, 52; İbnü'l-Esîr, II, 273. Sourdel D., "Khalife", Encyclopedia of İslâm, New Edition, Leiden, 1978, IV, 937. 91
Halifelik Tarihine Giriş Hz
Ebubekir'in
vasiyetini
kabullendiğini,
ayrıca
Hz.
E b u b e k i r ' i n halkın nabzını çok iyi tuttuğunu göstermektedir. H z E b u b e k i r ' i n vasiyeti ile birlikte H z Ö m e r ' e hiç itirazsız, hatta H z E b u b e k i r ' i n b e y ' a t i n d e n daha sağlam bir b e y ' a t olayı gerçekleşti. Halk eksiksiz b e y ' a t etmiş, tam bir
mutabakat
sağlanmıştı. B u a n l a m d a Hz. E b u b e k i r ' i n kendisinden
sonra
kargaşa çıkmasın diye yerine halife tayin etmesi, halkın arzuları d o ğ r u l t u s u n d a idi. ö , ortaya koyduğu yöntemini halka sunmuş ve genel kabul g ö r m ü ş ve hiç itiraz gelmemişti. Genel anlamda bir seçim yapılsaydı muhtemelen başka biri Hz. Ö m e r kadar oy alamazdı. Sonuçta Hz. Ebubekir akrabası olmayan birini tayin e t m e k l e kendi arzusuna göre bir yöntem ortaya koymadığını belirtmiş oldu. Bunu da halk gönül rahatlığıyla kabullendi. Hz. Ö m e r ' i n seçiminde tek adayın halka sunulması tenkit edilebilir;
fakat
hemen
şunu
belirtelim
ki,
Hz.
Ömer'in
s e ç i m i n d e böyle bir eksiklik görünse de halkın duyarlılığı bu eksikliği
gideriyordu.
Eğer
Hz.
Ömer,
bu
işe
lâyık
biri
o l m a s a y d ı , halk h e m e n itiraz ederdi. O d ö n e m toplumu uygun bulmadığı şeylere rahatlıkla itiraz seslerini
yükseltebiliyordu.
B u n u n bir çok örneği verilebilir.^*»* Kısacası şu sonuca rahatlıkla varabiliriz ki, Hz. Ö m e r halkın arzusu d o ğ m l t u s u n d a hilafete gelmiş bir halife idi. Hz. E b u b e k i r ' d e n sonra Hz. Ö m e r ' e b e y ' a t edildi.*"'' Hz. Ö m e r ' e b e y ' a t t a dikkati çeken husus şu idi: A d a y ı n edilmesi
bey'at
sayılmıyordu.
^'^" Bu
olay
üç
teklif safhada
gerçekleşti; önce halife aday gösterdi ve halife ölmeden b e y ' a t
""^ Hasen İbrahim Hasan, en-Nuzumiı'l-İslamiyye, Kahire, 1970, 40; Cabirî, age., 723. İbn Kesir, Tefsirul-Kuranil-Azîm, Nisa, 20. İstanbul, 1985, II, 213. İbn Sâd, III, 274. Udeh, 56. 92
Mehmet
Azimli
gerçekleşmedi. Sonra adaya halk istekle, herhangi bir baskı olmaksızın bey'at etti. Hz. Ömer'in seçilmesinde
liyakat ön planda idi. Onun
Müslümanlığı v e bu konudaki liyakati ön plana çıkmıştı. Kabile unsuru
önemsenmemişti.
Çünkü
Mekke'nin
en
zayıf
kabilelerinden birine mensuptu. Onun halifeliği halkın onayına sunuldu ve halife oldu. Bu tip bir uygulama sonraki yıllarda Hz. Osman ve Hz. Ali'nin seçiminde de geçerli oldu.^"' A-Hilafeti Hz. Peygamber dönemi devletin kurulma dönemi idi. Hz. Ebubekir
ise
mekanizmasını
Ridde
Olaylan'yla
yapılandıiTnaya
uğraştığı
fırsat
için
yönetim
bulamamıştı.
Hz.
Ebubekir siyasî ve sosyal sükûneti sağladıktan sonra'''^ H^;. Ömer on yıllık halifelik hayatı boyunca yönetim kurumlarını yerli yerince oturtmaya çalıştı.^"' Hz. Peygamber'in kurduğu devleti bütün kurumlarıyla yerli yerine oturtmaya çalışan Hz. Ömer'dir. O, istediği idarenin ana hatlarını, tespit etmişti. Adlî ve idarî usullerden Beytü'l-Mal'den, posta teşkilatına kadar her konuya e ğ i l d i . H z . Ömer, halifeliğin kurumsallaştırılmasının güzel örneklerini vermişti. Onun bu yapılandırma çalışması, Emevîlerin
önemli
halifelerinden
Abdülmelik'in
devleti
kurumsallaştırmasına örnek teşkil etmişti. İlk
halife Hz. Ebubekir, halifeliğinin devamının
şartını
İslam üzere gitmek olarak açıklamıştı.''^'' Hz. Ömer de aynı şartın üzerinde halifeliği boyunca titizce durmuştu. Hz. Ömer, devlet yönetimi konusunda
şöyle diyordu: "Ben
idarecinin
Bkz. İbn Kuteybe, I, 16. Bkz. Madelung, 57. Welhausen, Arap Devleti ve Sükûtu, t r c ; Fikret Işıltan, Ankara, 1986 , 16. Levvis, age., 60. •"'Rayyıs, 271. İbn Sad, III, 184. 93
Halifelik Tarihine Giriş kurtuluşunu üç şekilde görüyorum: 1-Emaneti yerine getirmek, 2-Kuvvetliden hakkı almak, 3-Allah 'ın vahyi ile hükmetmek."^'''' H z . Ö m e r , aslında Hz. Ebubekir d ö n e m i n d e de en etkili idareci
idi.'''"
Zaten
bu
ilk
iki
halife
(Şeyhayn)
hilafet
k u r u m u n u n en güzel örneklerini ortaya koyan kimselerdi. İslam uleması o d ö n e m uygulamalarını bölümünde
delil
olarak
İslam h u k u k u n u n bir çok
göstermişlerdir.
İkinci
Halife,
zamanının ruhuyla, toplumsal yapı ile uyumlu bir halife idi. O d ö n e m i n M ü s l ü m a n l a r ı n ı n m a n e v r a y a (politikaya) gereksinimi yoktu. Zaten Araplar bunu kabul etmezlerdi. Bu sebeple o, vaktinden ö n c e veya sonra halife olsaydı, bu kadar başarılı olamayabilirdi."''^
Bu
başarıda
onun
basit,
amatör,
fakat
t o p l u m u n nabzını anlayan girişimci, akılcı, toplumcu, İslamî kaynaklı
katkılarının
etkisi
büyüktü.
Fetihlerin
getirdiği
başarılar onu güçlendiriyordu. T a m bir toparlayıcı idi, dizginleri bırakmamıştı.
Kurduğu
idarî
yapıyı
iyi
koruyordu.
Ona
başarılarında kaliteli bir şura heyeti yardımcı oluyordu. Hz. Ö m e r , aldığı kararlan doğrudan u y g u l a m ı y o r d u . İtiraz gelsin, konu halkın g ü n d e m i n e girsin diye k o n u y u mescitte ilan ediyordu.
Böylece
şûra'yı
halka
yaymaya
çalışıyordu.
O,
m e m l e k e t meseleleri için kadınlarla bile istişare ediyordu.'*"" O n u n d ö n e m i n d e şûra, hilafetin vazgeçilmez bir şartı, rüknü olmuştu. Hz. Ömer, şûra'nın kurumsallaşabilmesi için uygun adımları
atmış
ve
o
dönemde
şûra'yı
en
güzel
u y g u l a m a y a çalışmıştı."*"' O, şûra olayını tam bir yoklama
işine
edebiliyordu.
çevirmişti.
Aldığı
kararlara
herkes
İstişaresine gençleri de katıyordu; fakat
ş û r a ' s ı n a yetkili, bilgili, olgun ve fikir yürütebilen
Maverdî, 330. Arnoid, age. , 20. Muhammed Mescidî Camiî, 26. Abidin Sönmez, Şûra, İstanbul, 1984, 152. Temmavi, 85. 94
şekilde kamuoyu itiraz onun
kimseler
Mehmet giriyordu.
O,
istişaresiz
hilafetin
mümkün
Azimli
olmayacağım
bildiğinden'"''' kendi görüşünü en doğru görüş olarak g ö r m ü y o r ve şûra üyelerine şöyle diyordu: "Bana görevine
sizi ortak yapmak
Kendi isteklerime
uymayı
yükletilen
için topladım. istemiyorum.
bu
hilafet
Ben sizden
biriyim.
Bana görüşünüzle
ortak
olunuz. Hz. Ö m e r ' i n yönetimi halka açmıştı. H a c d ö n e m i n d e her yıl valiler toplantısı
yapıyordu. Taşradaki
halk
ile
valisini
helkesin ö n ü n d e yüzleştirip problemleri halletmeye çalışıyordu. Hatta bir seferinde haksız yere dövülen bir Mısırlının şikâyeti üzerine vali ve oğlunu cezalandırmış ve Mısır valisi sahabeden A m r b. A s ' a : "Analarından zaman
köle
hukuk,
edindiniz?"'^^^
özgürlük,
zemini
çok
valisine:
mevki
izah
kavramlarının
etmişti.
Yine
dolayı ceza verilen adamın
"Adamın
geçirdiğine
suç
insanları
şeklindeki m e ş h u r sözü ile
makam,
güzel
düşüncesinden
hür doğan
işlemediğini,
bir
ne hak,
oturduğu seferinde,
şikayeti
sadece
olan
üzerine zihninden
belirterek düşünce özgürlüğü k o n u s u n d a k i
sınırı
çizmişti.""*' Hz. Ö m e r d ö n e m i n d e kanun ö n ü n d e herkes eşitti. Fakirzengin, halife-halk arası bir fark b u l u n m u y o r d u . O n a göre asıl olan insanların hürriyeti, eşitliği idi. O, hiçbir haksız baskıya geçit
vermedi.
açıktı.'""
Hiçbir
Hakkını kimsenin
arama veya
konusunda kabilenin
kapısı hakkı
herkese olmayan
yetkilerle insanlara zulmetmesine izin vermiyordu. Tebaasına 4(J2
Buhari, İtisam, 2. Şibli Numani, Hz. Ömer ve Devlet İdaresi, trc. Talip Yaşar Alp, İstanbul, 1986,31. '•"•'Ebu Yusuf, 25. ""^ Ebu Yusuf, 13, 82, 116. Hindî, Kenzu'l-Ummal, Beyrut 1989, VII, 293; Yusuf Kahdehlevî, Hayatü's-Sahabe, trc; Ahmet, Meylanî, İstanbul, 1980, II, 191 . Muhammed Abdülkadir, en- Nizamü's Siyasi fı'l-İslâm, Amman, 1986, 63, 66. 95
Halifelik Tarihine Giriş z u l m e d e n valilerin kimisini azlediyor, kimisini h a l k m önünde cezalandırıyordu. K o y d u ğ u prensiplere u y m a y a n kimseleri de cezalandırıyordu.
Hz. Ö m e r
halkla
ilişkisini kesen valisi İyaz b. ö a n m ' a k o y u n g ü t m e
cezası
vermişti.'^"*
Misal
verecek
olursak,
Valileri üzerinde sıkı bir denetim kurarak halka
zulmedenleri
azlediyor
ve
cezalandırıyordu.
Haksız
yere
yaptıkları sarayları yıktırıyordu. Valilerinin halkm bir ferdi gibi yaşamasını arzu ediyordu. Kufe Valisi M u ğ i r e b. Şube, zina cezasından Hz. Ö m e r ' i n elinden şahit eksikliği y ü z ü n d e n zor kurtulmuştu."*"*' Yine valilerine: "Halkı dolayı
zillete
bundan
kapatmamalarını, kendilerini
düşeceklerini,
dolayı
haksız
hu sebeple
de halktan
üstün
kuvvetlilerin
ümit
de
övmemelerini, kapılarını
zayıflan
ezeceklerini,
tavsiye etmişti.
şu emir onun halkla ilişki
kesmesinler,
halka eşit davran
hatırlı
olan
bundan
halka
görmemelerini"
ortaya koymaktadır: "Makamında ümitlenmesinler.
yere
şımaracaklarını,
Valilerine gönderdiği adaletten
dövmemelerini,
mantığını ki
da zulmetmek
zayıflar için
""'"
İkinci halife'de hiçbir halifeye nasip o l m a m ı ş güç ve yetki vardı. Bu
gücünü
silah zoruyla elde etmemişti, ö ,
halkın
kendisine verdiği güç ve yetkiyi en uygun yerlerde en güzel şekilde kullandı. Ordu komutanlarına yetki kısıtlaması yapmıştı. Komutanları dikkatli seçiyor, gönüllerine göre fetih yapmalarını engelliyordu. Yani verilen güç ve yetkinin hesabı soruluyordu. A y r ı c a valilerden m a l beyanı
isteyerek zulmen
mal
sahibi
olmalarına engel olmuştu."*" Onun d ö n e m i n d e akraba kayırması olayı yoktu. Kendi kabilesi Adiyoğulları, kendilerine
"*"^ Ebu Yusuf, 116. ^""^ İbnü'l-Esir, III, 384. Ebu Yusuf, 118. "*" Şiblî, 11,49. 96
torpil
Mehmet
Azimli
yapmadığı için şikayette bulununca Hz. Ö m e r , bunu kesinlikle reddetmişti.'*'^ Hz. Ö m e r , y ö n e t i m d e
o çağdaki
değişik
uygulamaları
benimsemişti. İran arazi h u k u k u yönetmeliklerini inceletmişti. Toplumun menfaatine göre alıntılar yapmıştı. İrak ve Bizans toprak
düzenini
aynen
kabullenmiş
ve d e v a m
ettirmişti.'"'
Kendi d ö n e m i n d e k i idari taksimatı Sâsâni kralı Enüşirvan gibi yapmıştı.'"'' Y i n e Arapların bilmediği bir teşkilat olan " D i v a n " ı benimsemiş ve bunu kurumsallaştırmıştı.'"^ H z . Ömer, yönetiminin
kolaylaşması
için
eyalet
sistemi
ülke
uygulamasını
tatbik etmiş ve u m u m î bölge valileri tayin etmişti. Meselâ, A m r b. As, Mısır ve Kuzey Afrika bölge valisiydi.
Eyaletlerde
yönetimin kolay olması için resmî sicilleri, o bölgenin diline göre düzenletmişti. Şam bölgesinin sicilleri R u m c a iken, I r a k ' ı n Farsça, M ı s ı r ' ı n Kıptîce idi.''"' İkinci Halife'nin güçlü bir liderliği vardı. O halkın ü s t ü n d e hiç kimsenin görüşünü dayatmasına izin vermedi. Devlette iki başlılığı
kabul
başkomutanı
etmiyordu.
Bu
sebeple devletin
Halid b. Velid'in
başına buyruk
ordularının hareketlerini
kabul etmeyerek azletmişti.'"' Halid'i azli ile önemli bir g ü ç olan M a h z u m o ğ u l l a r m ı n yönetime müdahalesini dizginlerken, Haşimoğullarının
ümmetin
başına
musallat
olmasından
korktuğundan dolayı da onlara görev vermiyordu. Bir seferinde İbni
Abbas'la
verdiğimizde
konuşurken: ümmetin
başına
"Siz
Haşimoğullanna
buyruk
olmanızdan
görev endişe
"'^ Belazüri, Fiituhu'l-Buldan, 436. "'•' Muhammed Hamidullah, İslam'da Devlet İdaresi, trc; Kemal Kuşçu, İstanbul, 1963, 70; Selim Sıddıkî, 211. "'" Niyazi, 116. '"'' Mustafa, Sibaî, İslam'da Din ve Devlet, trc; İhsan Toksan, İstanbul, 1966; et-Tcmmavî, 283. Subhi Salih, 199, Selim Sıddıkî, İslâm Devletinde Malî Yapı, trc; Rasim Özdenören, İstanbul, 1972, 210. Ebu'l-Fida, el Muhtasar jî-Ahhari'l-Beşer, Beyrut, trz. I, 159. 97
Halifelik Tarihine Giriş ediyorum."'^^^
demişti;
fakat
alamadığı için psikolojik yetkilerle
görevler
Döneminde
yıllardır
idarî
yapıda
görev
olarak ezilen Emevîlere de kısıtlı
vererek
rahatlamalarını
sağlıyordu.
halkın üzerinde devlet baskısına karşı
olmakla
birlikte kabilevi baskılara da izin vermemişti. O, bütün gücü elinde tutuyordu. İlk k o n u ş m a s ı n d a bunu ilan etmişti.""'^ Sertliği ilkelerin
uygulanması
içindi.
Onun
en
önemli
problemi,
h u k u k u n üstünlüğü prensibinin uygulanması idi. Hz. Ö m e r , bilinen
Şam'a
arkadaşlığı"
sahabeleri refah göndermedi.
avantajını
ve bolluk
Onların
kullanıp,
mülk
merkezi
"Hz.
olarak
Peygamber'in
edinerek,
ailelerinin
halkın üzerinde h e g e m o n y a kurmasından korkuyordu. Çünkü o bölgelerin
halkları yeni
Müslüman
olmuşlardı.
Bu
bölgeye
giden Sahabeler halkm üzerinde bir h e g o m a n y a kurabilirdi. O, ilk M ü s l ü m a n l a r ı n , yeni M ü s l ü m a n olan kimseleri ezmesinden korkuyor,
kimsenin
kimseye
hegemonya
kurmasını
istemiyordu. Yeni Müslümanların bu şekilde ezilmesi, gizli bir başkaldırıya sebep olabilirdi. Nitekim Emevîlerde bu alınmayınca,
taşralı
Müslümanlar
arasmda
tedbir
Araplara
karşı
muhalefet hareketleri gerçekleşecektir. Hz. Ömer, benzer bir mantıkla Irak bölgesindeki Sevad arazisini gazilere dağıtmadı."*^" Bu dağıtım sonucu ortaya feodal bir sistemin çıkmasından v e toprakların birkaç A r a p elinde
toplanmasından
korkuyordu.
Çünkü
fatihin
o tebaasını
iyi
tanıyordu. Onlara nasıl liderlik yapacağını da iyi biliyordu.''^' Bu konuda sahabeden özellikle Bilal H a b e ş î ' d e n çok tenkit aldı, ancak sahabeyi ikna etti.'''" Toprakları d a ğ ı t m a m a k t a ısrar etti ve yetkisini kullandı. Bunu yaparken Haşr Suresi 10. ayeti delil
Ebu Yusuf, 14. İbnü'l-Esir, II, 273. Madelung, 371. Hini, I, 263. "^^Ebu Yusuf, 25. 98
Mehmet
Azimli
a l d ı / ' ' ' Bu şekilde arazilerin dağıtımını daha ö n c e k i n d e n farklı yorumlayan
Hz. Ömer, kabileleri belli merkezlerde
tutarak
onların ülkenin her tarafına yayılmasına engel oldu v e onlar üzerinde daha etkili denetim sağlamış oldu."*^"* O , bütün devlet işlerinde g ü c ü n ü hissettiren bir halife olarak şöyle diyordu: "Araplar yola
yularlı
deve gibidir.
Liderine
tabidir.
Onları
doğru
ileteceğim."'^^^ M a v e r a ü ' n - N e h i r ' d e n , Kuzey Afrika'ya kadarki topraklar
üzerinde tartışmasız denetimi bulunan Hz. Ö m e r ' i n ,
tebaası
üzerindeki bu müthiş kudret ve yetkisi, haksız olduğu belli olduğu
zaman,
bizzat
kendisi
tarafından
bitiriliyordu.
hutbesinde kadınlara fazla mehir verilmemesini bir
kadın
Kur'an'dan
delil
getirerek
Bir
söylediğinde,
yanlış
söylediğini
belirtince, bu itirazı haklı b u l m u ş ve verdiği emri geri almıştı.'*^*' tşte onun güç ve yetkisi hak ortaya çıkıncaya kadardı. Hz. Ö m e r sade yaşayan biriydi. O n u n halk içinde sade bir hayat yaşaması, yabancı elçilerin M e d i n e ' y e geldiklerinde onu halktan ayırt edememelerine sebep olmuştu. Her şeyi ile kendini halkına adamıştı. Halkını köleleştiren bir kral olmadığını her zaman
ortaya koyuyor,
" A l l a h ' ı n basit bir kulu
olduğunu,
herkesin evine kadar gidip hizmet edeceğini, yeter ki halkın rahat olması gerektiğini" söylüyordu."^^ Geceleri halkını kontrol ediyordu. Aç olanlara sırtında un taşıyor, kocaları savaşta olan kadınların mektuplarım yazıyordu. Yamalı elbise ile geziyor, süt emen çocuklara bile maaş bağlatıyordu. Bir seferinde kocası savaşta olan bir kadının şikayetini işitince, askerlerin en fazla ü ç
'^^^ Geniş Bilgi için bkz. Mevdudi, Tcjhimu'l-Kur'an, İstanbul, 1992, V I , 2 I 4 vd. Uçar, 35. İbnü'l-Esir, JI, 277. İbn Kesir, Nisa, Ayet :20, II, 213. "^'Temmavi, 63.
trc; Heyet,
99
Halifelik Tarihine Giriş ay ailesinden ayrı kalabileceğini ilan etmişti. "^^ O , halkının ruhunu iyi bildiğinden dengeli hareket eden''^' kontrolü elden b ı r a k m a y a n , yaptığı bir yanlıştan uyarılınca anında dönen bir halife idi. Halkla iç içe idi. Halkın arasında gezer, onlarla istişare eder, sonra yapması gerekeni yapardı. O n u bir kocakarı yolda d u r d u r u p saatlerce derdini anlatabiliyordu.'*'*' Hz.
Ömer,
kıtlık
yılında
halkın
açlıktan,
hırsızlık
yapabileceğini düşünerek hırsızlık cezasını kaldırmıştı.'"' Bu u y g u l a m a l a r için toplumu baz alıyor, ihtiyaca göre nassları yorumluyor,
toplumundan
da
bu
uygulamaları
için
onay
alıyordu. Halktan kendisine gelen tepkileri dinliyordu. "Yanlış yaparsa
kılıçlarıyla
düzelteceklerini"
söyleyenlere
teşekkür
ediyordu. O n u n için önemli olan hakkın ortaya çıkmasıydı. Hatta kendi aleyhinde ceza verdiği halde Ş u r e y h ' i kadı tayin etmişti. Bu da onun, hakkaniyet ölçülerine ne kadar değer verdiğini göstermektedir.
Halkın parası olan hazineyi
halka
aktaran ve harcayan bir halife idi. Kendisi hazineden sadece yazlık ve kışlık elbise alırdı. Sadece M e d i n e ' d e değil, M e d i n e dışındaki
halkla da, irtibatını
en yüksek
düzeyde
çalışıyordu. M e d i n e ' y e gelip-giden kervanlarla
tutmaya
ilgileniyordu.
O r d u s u n d a n her gün haber almaya çalışıyordu. Irak taraflarında bir askerin
başına
gelen
tutuyordu. O: "Bu hilafet zafiyetten
ölümden
dolayı
işi, haksızlıktan
öte bir yumuşaklıkla
yapılabilir."'^^'
kendini uzak
sorumlu
bir şiddet
ve
diyordu ve bunu
uyguluyordu. H z . Ö m e r , sırf M ü s l ü m a n tebaayı değil, gayri
müslim
tebaayı da düşünerek fakir Zımmilerden cizye almamıştı.
Suyuti, 141; Bkz. Temmavi, 119. Ahmet Emin, Fecm'l-hlâm, byy, 1970, 73. İbn Kesir, age. Mücadele, Ayet: I, VIII, 61. Ebu Yusuf, 115; Malik b. Enes, Akdiyye, 38. Ebu Yu,suf, 118. Ebu Yusuf, 125. 100
Bu
Mehmet adaletli
uygulamalar,
söyletiyordu: "Bunun
Hıristiyan için Allah
kurtardı.
Araplar
kavuştuk.
Yerli halk gelen
Filistinli
eliyle
Sameriten
cizyeden muaf
bir
tarihçiye
şu
bizi Romalıların
Bizanslılardan bu fatihlerin
Hıristiyanları
Azimli sözleri
intikamından
kurtularak
rahata
yerleşmesine
çalıştılar.
yardımlarına
karşılık
tutuldular.
İkinci Halifenin d ö n e m i n d e artık teşkilatlı bir idarî otorite yerleşmişti.
Bu
sağlam
yapı
sayesinde
büyük
fütuhatlar
gerçekleştirildi. Onun siyâsi dehası İslam devletini her ne saldırı olursa olsun sarsılacak, fakat yıkılmayacak hale getirmişti.''•'^ Çok
fazla
şehit
verilmeden,
kısa
sürede
geniş
toprakların
fethedilmesi, tarihçilerin dikkatini bu dönemi d a h a dikkatli bir şekilde incelemeye çevirmiştir.'''^^' Onun dönemi dış tehditlerin yok edildiği, devlet kurumlarının yerli yerince oturtulduğu bir dönemdi. T o p l u m müthiş zenginleşmişti. Hz. Ö m e r gibi her şeyi ile m ü k e m m e l bir halifeden sonra hilafete kim
gelirse
gelsin tenkit edilecekti. İşte tam bu d ö n e m d e Hz. Ö m e r vefat etti, yerine üçüncü HaHfe Hz. O s m a n geçti.
IV-HZ. O S M A N ' I N HALİFELİĞE SEÇİLMESİ Dört Raşid Halifenin seçiliş modellerinden en ilginci, H z O s m a n ' ı n halife seçilmesi olayıdır. O n u n seçilmesi
sırasında
tam bir istişari kurul tayin edildiğini g ö r ü y o r u z . " " Bu kurul Uç gün istişare ile Üçüncü Halife'yi seçti. Hz. Ö m e r , bütün ü m m e t i n benimsediği adaleti ile şöhret bulmuş bir halife idi. O, görüşleri genel kabul gören basiretli bir insandı. Kendisine suikast yapıldığında,
çok
halkın
'•^^ Lewis, age. , 67. "•^^ Arnoid, age. , 20. *^^'Bkz. Mustafa Nevin, 155. Buhari, Ahkâm, 43. 101
Halifelik Tarihine Giriş kendisinin yerine bir halife tayin etmesini
istemelerinden,'"''
onun
onaylayacaklarını
bırakacağı
bir
halife
adayını
anlayabiliriz. Eğer böyle bir şey yapıp yerine birisini tayin etseydi, k a m u o y u n d a n kabul görecekti. Zaten onun halife adayı olarak teklif ettiği altı kişiye d e hi(^bir itiraz gelmemişti. Ancak, yapacağı en ufak bir hatanın, çok büyük yanlışlıklara sebep vereceğini, örnek olabileceğini bildiğinden tayin işinde çok dikkatli davrandı ve bu konuda: "Yerime benden
hayırlısı
benden
hayırlısı
-Hz.
Peygamber-
-Hz. Ebubekir-
halife
bırakmazsam
bırakmadı,
bırakırsam
bıraktı."'^^'^ diyerek bu iki usule
de y a n a ş m a d ı ve yepyeni bir usul ortaya koydu. Hz. Ö m e r ,
sahabenin:
"yerine
oğlunu
bırak"
teklifine
kesinlikle karşı çıktı.'*'"* Böylece hilafetin saltanata d ö n ü ş m e s i n e engel
olmuş
oldu.
Toplum
oğlunu
kabul
etse
de,
bunun
saltanata sebep olabileceği endişesiyle halife olmasına engel oldu.""' Kamuoyunun isimlerini
sayarak
yönelimlerini halifenin
temsil
bunlar
eden'*'*^ altı arasından
kişinin
seçilmesini
önerdi."'" Bunlar A b d u r r a h m a n b. Avf, Ali b. Ebi Talih, O s m a n b . Affan, T a l h a b. U b e y d u l l a h , Z ü b e y r b. A v v a m , S a d b. Ebi V a k k a s idi. Bunlar Hz. P e y g a m b e r ' i n kendilerinden razı olarak öldüğü""" kişilerdi.""^ Hz. Ö m e r bu kişileri seçme nedeni olarak: "Hz. Peygamber'e
savaş
açmayanları
şeklinde açıklıyordu.""*' Bu tercih önemli idi.""' Hz.
seçtim." Ömer,
"'^ İbnü'l-Esîr, 11,459. "'"Buhari, Ahkâm, 5 1 . """ İbnü'l-Esîr, II, 459. " " Bkz. Yakubî, II, 160; İbnü'l-E.sîr, III, 461. ""- Hasan Hanefi, Buhusün fı Ulum, Mısır, 1986, 63. Ebü'l-Fidâ, el-Muhtasar fı Ahhari'l- Beşer, Beyrut, trz. , I, 165. İbn Sâd, V, 16; Buhari, Fedail, 8. ""•'Belâzürî, V, 16. ""'•'Belâzürî, V, 17. ""' Buharî, Fedailü's-Sahabe, 8; İbn Kuteybe, I, 24 . 102
Mehmet
Azimli
toplumsal yapıyı düşünerek bu altı kişiyi belirlemişti. Bu tercihi konusunda k a m u o y u n d a n hiçbir tepki gelmedi. K a m u o y u n u n bu tepkisizliği
korkularından
dolayı
değil,
bu
kişilere
razı
oluşlarındandı. Hz. Ö m e r ' i n kendinden önceki iki m o d e l e de u y m a y ı p ayrı bir m o d e l ortaya koyması, Hz. P e y g a m b e r ' i n , Hz. E b u b e k i r ' i n ve kendisinin ortaya k o y d u ğ u halife seçimi modellerinin asıl olmadığını, bunların sadece birer model olduğunu, bu m o d e l l e r e kimsenin
uymak
ve
uygulamak
zorunda
olmadığını
göstermektedir. Hz. Ömer'in halife seçiminde ortaya k o y d u ğ u bu değişik yöntem, daha sonraları A b b a s î d ö n e m i n d e k i birden fazla halife tayinlerine delil oldu.'*''*' Hz. Ömer, almış olduğu bu kararla birlikte: "Eğer Ebu Ubeyde b. Cerrah yaşasaydı, tayin ederdim.
yerime
"'^'^ diyerek vasiyet olayına da olumlu bakmıştır;
fakat o kendinden önceki iki örneğin ortasında bir yol tutarak aday
sayısını
fazlalaştırıp
bunlardan
birisinin
seçilmesini
önererek yeni bir model ortaya koymuştur. Hz. Ömer, belki de alışkanlık (teamül )olur endişesi ile tek aday belirlememiş birçok aday arasından birisinin seçilmesini teklif etmişti. O günkü kabile anlayışı içinde d ü ş ü n ü l d ü ğ ü n d e , Hz. Ö m e r ' i n teklifinden daha olumlusu olamazdı.''^" Hz. Ö m e r bu şahısları seçmekle beraber, S u h e y b e r - R u m î ' y e namazları kıldırmasını,
Ebu
Talha
Ensari'ye
elli
kişi
ile
bu
halife
adaylarını k o n ı m a s ı n ı , Mikdad b. E s v e d ' e de M e d i n e ' d e düzeni sağlamasını, tarafının
üç
gün
adayının
anlaşamayıp
üçe
içinde
seçimin
seçilmesini,'*^' üç
kalırlarsa
yapılmasını, eğer
oğlu
çoğunluk
halife
Abdullah'ın
adayları halife
o l m a m a k k a y d ı y l a bu eşitliği bozmak için yedinci bir kişi olarak A b d u r r a h m a n b. A v f tarafını tercih e t n ^ s i n i tavsiye etti.
*•** Amold, 21. İbn Kuteybe, I, 23; İbnü'l-Esîr, II, 459 . Kazıcı, 35. Taberî, V, 35. 103
Halifelik Tarihine Giriş H z . Ö m e r ' i n belirlediği altı halife adayı bir araya toplandı. Bunlardan
Abdurrahman
b . Avf
adaylıktan
çekildi.
Diğer
adaylar ise onu h a k e m kabul ettiler. Sad, Z ü b e y r ve Talha da çekilince,
geriye
Hz.
Ali
ve
Hz.
Osman
kalmış
oldu.''^^
A b d u r r a h m a n b. Avf, geriye kalan iki aday için halk arasmda yaptığı
birçok
seçilmesine
araştırmalar
karar
Haşimoğullarının
neticesinde,
verdi.
Hz.
O
Peygamber
Hz.
Osman'ın
dönemde sülalesi
sahabelerde
olarak
ümmetin
başına geçip iktidarı bırakmaması endişesi vardı."^' Bu durum Hz. A l i ' n i n
tercih
edilmemesinde
etkili oldu
denilebilir.'''^"
Sahabeler hilafette veraset istemiyorlardı. Ancak
korktukları
d u r u m , başlarına başka türlü gelecek v e Hz. O s m a n d ö n e m i n d e Emevîler eliyle gerçekleşecekti. Abdurrahman
b. Avf,
yaptığı
araştırmaların
sonucunu
mescitte halka ilan etmiş, sonuçta başta diğer halife adayı Hz. Ali o l m a k üzere halk Hz. O s m a n ' a eksiksiz b e y ' a t etmiştir. Hz. O s m a n , şimdiye kadarki iki halifeden daha fazla onay alarak halkın tercihi ile halife olmu.ştur. Bu seçim olayında dikkati çeken diğer bir nokta, şimdiye kadar yapılan halife seçimlerinde yalnız M e d i n e halkı karar merciî iken, bu seçimde artık Medine dışına
açılım
sağlanıyordu.
Abdurrahman
b.
Avf,
bütün
M e d i n e ' y i dolaşmış, iki halife adayını halka sormuştu. Genç, ihtiyar,
kadın,
kalmayarak sorarak
çocuk
taşradan
halifeyi
herkese
gelen
belirlemeye
danışmıştı.
Bununla
keı-vanlara ve dış heyetlere çalışmıştı.
Böylece
da de
toplumun
genelinin kanaati doğrultusunda halife belirlenmeye çalışıldı. O g ü n ü n şartlarında en hızlı ve en güzel seçim şekli her halde böyle olabilirdi. N i t e k i m böyle bir seçim tarzına
toplumun
hiçbir kesiminden itiraz gelmedi.'*^^ Hz. O s m a n ' ı n halifeliğinde
45.1
Taberî, V, 35. Belâzürî, V, 16. İbnü'l-Esîr, 111,464. Bkz. Buhari, Fedail, 8.
104
Mehmet herkes
birleşti.
otuaıyordu.
Artık
İlk
hilafet
kurumu
zamanlardaki
yavaş
eksiklikler
Azimli
yavaş
rayına
giderilerek
yavaş
yavaş kurumsallaşıyordu. Daha önceki iki halifenin seçiminden daha rahat ve kurumsallaşmış bir yapıda halife seçilmişti. Bazı müellifler, Hz. Ö m e r ' i n altı kişiyi hangi yetki ile seçtiğini
sorgulayarak
"Abdurrahman boyamak
h.
şu
A vf,
Hz.
için anket yaptı.
gibi birini istemedikleri
düşünceleri
aktarmaktadırlar:
Osman 'ı zaten
Sahabeler
seçecekti,
de başlarında
göz
Hz.
Ömer
için Hz. Osman j tercih etliler. "'^^^ Hz.
Ebubekir de Hz. Ö m e r de toplumlarını iyi tanıyan insanlardır. Kamuoyunu
devamlı
yokluyorlardı.
Toplumun
kimden
razı
olup olmadığını biliyorlardı. Bundan dolayı toplum için en iyisini ortaya k o y m a y a çalıştılar. Hiçbir z a m a n da tekliflerini dayatmadılar. Üstelik halk, Hz. Ö m e r ' d e n zaten yerine birini bırakmasını istemişti. Hz. Ö m e r ' i n yaptığı u y g u l a m a y a da bir itiraz gelmedi. "Abdurrahman
b.
Avfın
halifeyi
belirlemek
için
göstermelik araştırmalar yaptığı" şeklindeki bir d ü ş ü n c e , bütün sahabelerin bu olayı gördükleri halde susmaları iddiasını da beraberinde getirir. Onlar A b d u r r a h m a n ' ı h a k e m kabul ettiler ve onun h ü k m ü n e de razı oldular. Eğer yanlış bir şey yapsa itiraz ederlerdi. Kaldı ki diğer halife adayı Hz. Ali ve taraftarlarından böyle
bir
"sahabelerin
düşünce başlarına
iddiası, toplumsal
gündeme
getirilmemişti.
Hz. Ö m e r
kabulü
sağlamış
gibi
birini
ikinci
Son
olarak
istemedikleri"
halife
için
biraz
abartılı bir görüştür kanaatindeyiz.'*" Hz. O s m a n ' ı n b e y ' a t ı n a göz attığımızda; ikinci Halifenin yerine kimseyi bırakmadığını, oğluna bey'atı reddettiğini, ikinci Halifenin ö l ü m ü n d e n sonra bey'atın gerçekleştiğini, b e y ' a t ı n
J5(ı
Akbulut, age. , 52, 154, 157; Sourdel , agmd. , IV, 937. '*" Akbulut, age., 154. 105
Halifelik Tarihine Giriş şûranın
çalışması
sonucu
gerçekleştiğini
görüyoruz."'^^
Hz.
Ö m e r ' i n bu şahısları s e ç m e d e ne kadar isabetli o l d u ğ u sonraları daha iyi anlaşıldı. Hz. O s m a n ' ı öldüren isyancılar, lidersiz
kalınca,
Hz.
Ömer'in
seçtiği
şûradan
Medine
kalan
ve
k a m u o y u n d a n büyük destek gören bu şahıslara halife olmaları için baskıya başladılar. Başka halife adayları aramadılar. Çünkü t o p l u m o günkü şartlarda ancak bunları kabullenebilirdi. A- Hilafeti Üçüncü Halife Hz. O s m a n , her tarafı intizamlı bir devletin başına geçmişti."^'' Fakat o, Hz. Ö m e r ' d e n devraldığı halife imajını, toplumsal dengeleri g ö z e t e m e y e r e k
güçlü
zayıflattı.
Hz. O s m a n ' ı n Emevî sülalesinden olması bir dezavantajdı, onun en b ü y ü k dezavantajı ise, Hz. Ö m e r gibi otoriter birinden sonra halife olması idi. Yeni halifenin kabilesinin geniş nüfuzu ve dış tehlikenin o l m a m a s ı n ı n getirdiği rahatlığa valilerin başına buyrukluğu da eklenince
problemler
başladı.
Halifenin
yumuşaklığı
ve
zayıflığıyla birlikte değişen şartlar ve Hz. Ö m e r ' i n problemlere karşı ürettiği pratik çözümlemeleri Hz. O s m a n ' ı n y a p a m a m a s ı da b u n a eklenmişti. Hz.
Osman'ın,
Peygamber'in
yaptığı
Hz.
sahabeleri yerine devlet kurumlarındaki
resmi
görevlendirmelerde etmesi,
büyük
yıllardır
akrabası
sahabeleri
arkadaşlık
Emevîlerden vilayetlerdeki
yakınlarını
tercih
görevlerinden
alıp
yerlerine E m e v î gençleri (Ahdâs) tayin etmesi, meseleyi daha da karmaşıklaştırdı. Bu gençlerin çoğu İ s l a m ' a ilk girenlerden değildi.
Mekke'deki
kavimlerin kıyamet
ayetlerin
iniş
tecrübesini,
durumlarını, onlardaki ezen-ezilen
sahneleri
tecrübesini
yaşayan
ilk
geçmiş
çekişmelerini, Müslümanların
bilincine yerleşen Müslümanlığı da ö z ü m s e y e m e m i ş l e r d i . Bu
Kapar, 52. Şibli, V, 12. 106
Mehmet
Azimli
noktada sahabe; dünyaya, servetlerine, lüksüne ve nimetlerine dalanlara karşı, dinî vicdanı temsil eder oldular.""'" Hz.
Ömer'den
sonra
hilafete
geçen
Kureyş'in
zenginlerinden Hz. O s m a n , yaşayış tarzı ilk iki halifeye benzese de, halkla ilişkilerinde daha çok akrabaları Ü m e y y e o ğ u l l a r ı n ı n etkisinde
idi.
akrabalarına azletmiyordu. aristokrasisi üzerinde
göre
kararlar
ediyor,
Hz.
Osman'ın
üzerinden
başına
kurmaya
soğumasına
veriyordu. buyruk
hilafete
denetimin
hegemonya
kurumundan Ömer'in
Onlara tahsis
sebep
Valilikleri
olan
valileri
geçmesiyle
Kureyş
kalkması
ve onların
başlamaları, oluyordu.
halkın
halk hilafet
Valilerin,
d ö n e m i kadar denetlenmemesi, onların
halka
Hz. bazı
haksızlıklar yapmalarına sebep oluyordu. Hz. O s m a n ,
Hz. Ö m e r ' i n
dengeyi gözetmiyordu.
yaptığı
gibi kabileler
Hz. Ömer, başına b u y n ı k
arası
davranan
Müslüman orduları genel komutanı Halid b . Velid'i azletmişti. Ama Hz. O s m a n , başına buyruk davranan Ş a m valisi akrabası Muaviye'yi
azletmedi.
Bu
da
ileride
büyük
problemlerin
çıkmasına neden oldu. İkinci Halife Hz. Ö m e r ' i n oluşturduğu şûra yapısı
Hz.
Osman d ö n e m i n d e tam olarak d e v a m e d e m e d i . Hz. O s m a n bazen ilk iki halifenin tersine olarak elinde bir delili olmadığı halde ç o ğ u n l u ğ u n görüşlerine tabi olmadı. Hislerini ön plana çıkardı.
Emevîlerin
dönemindeki
arzusu
karışıklıklar
ile
birçok
sırasında
tayin
yaptı.
çoğunluğun
Son
yaptığı
tenkitlere kulak tıkadı. Bunun sonucu Hz. Ö m e r ' i n o l u ş t u r m a y a çalıştığı şûra dağıldı. Bu uygulamalar, halifeliğin güç v e dayanaklarının elden çıkmasına sebep oluyordu. İslamî duyarlılıktan uzak olan resmi makamdaki kişilerin yaptığı haksızlıklar halkta itirazlara sebep olacaktır. Hz. Ö m e r , Kureyş aristokrasisini sıkı denetim altına Muhammed Mescidî Camiî, 82; Cabiri. age., 439. 107
Halifelik Tarihine Giriş almıştı. Özellikle Hz. Ö m e r döneminin adil
uygulamalarını
yaşamış
itiraz
olan
halk,
bütün
haksızlıklara
etmeye
başlayacaktır. H z . O s m a n , b ü y ü k bir halk desteği ile halife olmuştu. Ama ortaya
koyduğu
bu
tür
icraatlar
sonucu
halkın
desteğini
kaybetti. Ç ü n k ü o halkının üzerine onları m e m n u n
edecek,
onlara hizmet edecek kimseleri vali tayin etmiyor, Emevîlerin vali
olarak
görevlendiriyordu Bu uygulamasını da: "Hz. Ebubekir
isteği
üzerine
ve Hz.
Ömer
akrabalarından
akrabalarına
yardım
edeceğim.diyerek damadı
birilerini etmemişlerdi.
Ben
savunuyordu. O, halkın
Mervan
b.
Hakem'i
devlet
yardım
arzulamadığı
katipliğine
getirdi."^^
M ı s ı r ' ı n başarılı valisi A m r b. A s ' ı azlederken, yerine geçmişi problemli, mürtetlikten dönen süt kardeşi Abdullah b . Sad b. Ebi S e r h ' i Mısır valisi yaptı. Sad b. Ebi V a k k a s ve M u ğ i r e b. Şube
gibi
sevilmeyen
iki
valiyi
akrabası
azlederken, Velid
yerine
b. L'kbe'yi
halk
Kufe
tarafından
valisi
yaptı.
Akrabalarını kayırması halkı kızdırmıştı. KureyşIiler ve Ensar da
ona
karşı
tavır
aldı."*''' T o p l u m u
dizginleyemedi.
Güç
yetkisini gerektiği gibi kullanamadı. Hz. O s m a n , adeta devleti y ö n e t m e y e kendi başına başlayan M e r v a n ' ı n kararlarını savunuyor, üstelik ona Hz. P e y g a m b e r ' i n F e d e k ' t e k i arazisini ikta yolu ile veriyordu."*'" Afrika'dan alınan ganimetleri akrabası devlet sekreteri Mervan almıştı. Buna tepki gösteren Abdullah b. Zübeyr: "Biz savaştık
Mervan
ganimetleri
aldı." diyordu."*'^ Halife, toplumun Hz. Ö m e r d ö n e m i n d e alıştığı duyarlılıklara kulak kapatıyordu. Hz. Ali, Talha gibi sahabelerin de tenkitlerini kabul etmiyor, icraatlarının doğruluğu konusunda
Belâzürî, V, 28. Bkz. Madelung, 78. ""•'Suyun, 156 "*•" İbn Kuteybe, 84 ""•'Belâzürî, V, 2 7 , 3 1 . 108
Mehmet
Azimli
direniyordu. Hz. O s m a n ' n ı tenkitlere kulak tıkaması üzerine Hz. Ali,
halifeye
halifelik
gücünü
destekçilerinin
yanından
çekildiğini,
dinlemiyordu.""^^
Sahabeler,
yitirdiğini
Hz.
en
hatırlatsa
Ali'den
büyük da
Hz.
konuşmasını istemişlerdi. Hz. Ali, halkın isteklerini bildirince
Hz. O s m a n :
yapmazdım."
"Sen
halife
ben
halifeye
sana
böyle
demişti. Hz. Ali, halkın M u a v i y e ' d e n şikayetini
bildirince, Hz. O s m a n : "Muaviye'yi belirterek
bu
"Muaviye,
Hz.
korkmuyor.
olsan
onu
Osman'la
şikayetleri Ömer'in
Şu anda
senin emrettiğini
Hz. Ömer'in
reddetmişti. kölesinden
Muaviye
söylüyor.
tayin
ettiğini"
ise
halifeye:
Hz. Ali korktuğu
bir münker
kadar
yapıyor,
senden bunu
da
" diye cevap vermişti.'"'^
Bütün bunların sonucunda eyaletlerden şikayet için gelen isyancılar,
Medine'yi
bastı.
Bu
olay
halifenin
dayandığı
dayanakların bitişini gösteriyordu. T o p l u m d a n aldığı
desteği
yitirmişti. Hz. O s m a n ' ı n
etmesi
halkın
isteklerini g ö z ardı
sonucu sahabe de ona tavır koydu, onu k o r u m a y a y a n a ş m a d ı . Ensar'dan Zeyd b. Sabit, halifenin evi kuşatıldığında E n s a r ' a varıp:
"Gelin
bir
kere
daha
Ensar
(Yardımcı)
olunuz."
dediğinde, Zeyd b. S a b i t ' e ret cevabı vererek: "Osman doyurdu,
git onu sen savun."
Sahabeden Mervan'a
Adiy
b
Hatem
verilen
hazmedemiyordu.''™
diyerek'"^''' ret cevabı veriyorlardı. asîlere
Afrika Hatta
seni
Hz.
destek
veriyor,""''^
ganimetinin Osman'ı
evinde
halk 1/5'ini
kuşatan
isyancılar arasmda Medineliler de bulunuyordu. Medineliler de asîlere destek olmuşlardı."*^'
İbnü'l-Esir, III, 56. -"'' Belâzurî, V, 60 Belâzurî, V, 78. Belâzurî, V, 78. *™ Yakubi, I, 166. Belâzurî, V, 60. 109
Halifelik Tarihine Giriş Muazzam toprakların sahibi ve yetkilisi olan halife, artık toplumundan
destek göremez olmuştu.
En fazla güvendiği
Muhacirler ve Ensar da ona destek vermiyordu. O kadar çaresiz kaldı ki: "Benim tasarruf
yetkim
sizin üzerinizde
önceki
halifelerin
hakkı
olan
yok mu?"'^''^ demek zorunda kalmıştı. B u sözler
artık toplumuna söz dinletemeyen, güç ve yetkisi kalmamış bir halifenin dramatik sözleriydi. İsyancılar,
özellikle
Hz.
Ali
tarafından
ikna
edilip
halifeden de isteklerinin yerine getirileceği konusunda söz alıp Mısır'a
gönderildiler.
tanımadıkları halifeden
Ancak,
yolda
Mısır'a
doğru
bir kişide, halifenin katibi Mervan
habersizce
Mısır valisine yazılan
ve
giden
tarafından içeriğinde
isyancıların öldürülmesini isteyen mektubu ele geçirdiler. Hz. Osman,
mektuptaki
mührün kendisine
ait olduğunu
kabul
ediyor, ancak mektubu yazmadığını söylüyordu. Bunun üzerine isyancılar mektubu yazan Mervan'ı azletmesini istediklerinde de Hz. Osman
Emevîlerin baskısıyla buna
yanaşmıyordu.
Mektuptaki yazının Mervan'a ait olduğunu kabul
etmesine
rağmen onu azletmemesi, azda olsa bulunan destek ve prestijini tamamen bitirdi."" İlk
başlarda,
şikayetlerini Osman'ın
isyancılar Hz. Osman'ı
dile getirirlerken, mektup
halifelik
azledilmesi
şartlarını
gerektiğini
İsyancılar: "Ey Osman! sözden
caydın,
yazmadıysan kurumunda kullanılması
gündeme
işler denıektir,
haberin çevriliyor,
istifa
olayı ile artık
Hz.
getirmediğini
getirmeye
da
gerekir. senin
Eğer
sen hilafet
kurumunun " diyorlardı."^"
"'^ Buhari, Menakıbu'l-Ensar, 36. " " Yakubi, II, 170; İbnü'l Esîr, III, 175; Ebu'l-Fida I, 170. "'" Belâzürî, V, 78. 110
verdiğin
adma
hilafet
yine istifa etmen gerekir.
ve
başladılar.
sen yazdıysan
etmen
olmadan bu
bazı
yerine
eğer bu mektubu
halifelikten senin
da
tenkit edip
Mehmet M e d i n e ' y i basanların bu isteğine karşılık"*^^ Halife: Allah'm
giydirdiği
belirtiyordu.'*^*'
hilafet
Halbuki
gömleğini
onu
Allah
Azimli
"Kendisine
çıkarmayacağını"
görevlendirmemiş,
halk
seçmişti. Sonuçta Halife istifayı kabul etmedi. Eğer halifenin azli
müessesesi
burada
işletilebilseydi,
Halife
katledilmeyebilirdi.'*^^ Bu
kargaşa
ortamı
sonunda Ü ç ü n c ü
Halife
katledildi.
Katledilmesinden sonra Muhacirlerden T a l h a b. UbeyduUah: "Eğer Mervan
'ı asîlere
teslim etse idi bir şey olmazdı.
" diyerek
katillerin haklılığını vurgularken, İbn M e s u d bu s o n u c u H z . O s m a n ' ı n hak ettiğini belirtiyordu."*^^ Hz. Aişe, onun d u r u m u n u şu sözlerle ifade ediyordu: "Halk O'nu ucuz bir elbise gibi etti. Koyun
gibi boğazladı.""*^''
terk
Tabiinin büyüklerinden Said b .
M u s e y y e b halkın onu istemediğini şöyle anlatır: "Hz. Osman 'ı sahabeler akrabaları
istemiyordu.
Çünkü o, valilerini
arasından
tayin ediyor,
tenkitleri
de
şikayetini
dinlemiyordu.
göndererek birçok
reddediyordu. dövülmelerine
kimse
zulümleri
gelip
aktarıyorlardı.
Halifenin
bazı
bu konuda
Kendisine Üstelik
sahabeye
Halk onu
yapılan
gelen
şikayet
oluyordu.
istemediği
kendisine
şikayete
onları
sebep
Medine'de
sahabenin
ettikleri
halkın valiye
Değişik
yerlerden
valilerin
yaptıkları
istemiyordu."
uygulamalarını
eleştiren
sahabeler
m u h t e m e l e n böyle bir sonuç beklemiyorlardı."*"' Onlar sadece olayların
bu
şekle
gelmesine
sebep
olan
halifenin
uygulamalarındaki hataların düzeltilmesini veya azledilmesini umuyorlardı. Hz. O s m a n , tayin ettiği görevlilerinin
hataları
Taberî, V, 98. ""''İbnü'l-Esîr, III, 62. Bkz. Maverdî, 60; F e n a , , 35 ; Udeh, 185. "'^ Belâzurî, V, 36. Halife b. Hay yal, 131 """Suyuti, 156-157. Belâzurî, V, 78. 777
Halifelik Tarihine Giriş Üzerine onları azletseydi, belki de halkı rahatlatacaktı. Ama b u n u y a p m a d ı . Kendisini kışkırtan Emevîlerin d ü m e n suyunda y o l u n a d e v a m etti. V e sonunda isyancılar tarafından acımasızca katledildi. Hz. O s m a n ' ı n toplumsal güç ve dinamiklerini kaybetmesi cenazesinde
de
çıkmamıştı.
görülür.
Katledilen
Medine'de
4-7
cenazesine
önem
kişi
Medine
halifenin kıldı."''^
verilmedi.
halkı
cenaze
cenazeye namazını
Kendisine
duyulan
Katledilmesi
halkta
sahip koskoca
tepki bir
ile
tepki
m e y d a n a getirmemişti. Eğer o gün için duyarlı bir halk olan Medineliler isteseler bu asîleri M e d i n e ' d e n kovabilirlerdi. Üçüncü
Halife
Hz.
Osman,
Hz.
Ömer'in
zirveye
tırmandırdığı halifenin yetki ve gücünü sıfıra indirmiş oldu. Kendinden sonraki halife de bunun zararını çekecek, topluma bir türlü sahip olamayacaktır.
V-HZ. ALİ'NİN HALİFELİĞE SEÇİLMESİ Üçüncü
Halifenin
katledilmesinden
lidersiz kaldılar. Halife
sonra
Müslümanlar
yerine birini bırakamamıştı.
Gerek
M e d i n e ehlinde, gerekse halifeyi katleden isyancılarda tam bir şaşkınlık hali vardı. İsyancılar kendilerinden birinin halifeliğini toplumun
kabul
etmeyeceğini
bildiklerinden
Medinelilcrc
baskıya başladılar"^"' Bütün toplumun kabulleneceği bir lider gerekiyordu.
Ama
daha
sağlanabilmesiydi. Bunun
önemli
olan,
bu
lidere
için isyancılar, Hz. Ö m e r ' i n
itaatin şûra
heyetinden kalan sahabelere baskı y a p m a y a başladılar."^" Bu baskılar sonucu M e d i n e halkı, Hz. A l i ' y e gelip halife olması için ısrar ettiler. Hz. Ali her seferinde: "Bu iş hallandu:
Halkın
Ahmet Akbulut. "Hariciliğin Siyasi Görüşleri", AÜİF Dergisi , Sayı, XXXI, 1989, 15. " " T a b e r î , V. 152. "'" İbnü'l-Esîr, III, 82. JJ2
Mehmet görevlendirdiğinin
dışında
halifeliğe
kimsenin
hakkı
Azimli
yoktur."*^^
diyerek gelenleri halkın iradesine yönlendiriyordu. Hz. Ali, bu kargaşa ortamında
bile halkın
seçtiği
ve
kabullendiği bir halifenin başa geçmesi gerektiğini belirtiyordu. O, halkın aşırı ısrarı üzerine halifeliği k a b u l l e n m e k
zorunda
kaldı ve minbere çıkıp halktan b e y ' a t aldıktan sonra:
"Halifelik
işi
sizin
işinizdir.
istemiyorsanız
Sizin
ısrarınızla
vazgeçebilirim
halife
"'^^'^ dedi.
oldum.
Halk
ise
Eğer onun
halifeliğinde ısrar etti.""*^ Böylece Hz. Ali ç o ğ u n l u ğ u n bey'ati sonucu halife seçildi. Şûra Ehli ve Bedir Ehli b e y ' a t etti. Yalnız böylesi karışık ortamda tam bir b e y ' a t sağlanamadı. İbn Ö m e r , Sad b. Ebi V a k k a s , Ü s a m e b. Zeyd, Muğire b. Şube, Kab bin Dere, K a b b. Malik, N u m a n b. Beşir, Hassan b. Sabit, Fudale b. Ubeyd. . . gibi .sahabeler b e y ' a t etmediler.'*'"' Hz. Ali, halifeliğe seçildiğinde, seçime tek aday olarak girmemiştir.
Halk,
şûra
ehli
arasından
onu
seçip
halife
yapmıştır. O günlerde halifelik için Z ü b e y r b. A v v a m , Talha b. UbeyduUah ve İbn Ö m e r ' e teklifler yapıldıysa da, halk s o n u n d a Hz.
Ali'de
arasından
karar en
başlamıştır.
kılmıştır.'*'''* Artık
yetkilisinin
seçilmesi
halife
seçimi
şekline
Bu tip bir uygulama yani çok aday
adaylar
dönüşmeye arasından
halifenin seçilmesi, Hz. O s m a n ' ı n seçilmesi ile başlamış, Hz. Ali'nin seçimi ile d e v a m etmiştir. Hz. A l i ' y e bey'at. Üçüncü Halife'nin katledilmesi sonucu huzursuz bir ortamda gerçekleşti. Medine Ehli'nin tam bey'atı gerçekleşmedi. Hz. A l i ' n i n seçiminden sonra m e y d a n a gelen olaylar,
bu
seçimin
meşru
olup
olmadığı
konusunda
Taberî, V, 152; İbnü'l-Esîr, 111, 82. ""'Taberî, V, 152; İbnü'l-Esîr, III, 83. İbn Kuteybe, 1, 47. İbn Haldun, 1, 542. •*'' İbnü'l-Esîr, II], 83. 113
Halifelik Tarihine Giriş yoğunlaşmıştır. Gerek Cemel Savaşı, gerek Sıffın Savaşı bu iddialar üzerine m e y d a n a gelmiştir. Hz.
Ali'nin
çarpmaktadır. alınmadan
.seçilmesinde
Bu
eksiklik
sadece
teknik
Medine
Medine
bir
eksiklik
dışındaki
halkının
göze
halkın
bey'ati
ile
onayı seçimin
tamamlanmasıdır."'""' O anda taşradan gelen isyancılara gelince, bunlar değişik tahrikler sonucu geldikleri için diğer beldeleri tam olarak temsil ettikleri söylenemez. Bundan önceki halifenin b e y ' a t i n d e h a k e m A b d u r r a h m a n b. A v f dış heyet ve kervanlara halifenin
kim
olması
gerektiği
konusunu
danışmıştı.
Bu
s e ç i m d e ise, M e d i n e dışındaki kimsenin onayı alınamamıştır. Bu
durum,
Hz.
Ali'nin
diğer
beldelerce
onaylanmadığını
göstermez. Bilakis Ş a m hariç bütün eyaletlerde Hz.
Ali'ye
itirazsız b e y ' a t edilmiştir. Halifenin seçilmesindeki usûlün daha tatminkar olması açısından seçim bu şekilde o l m a m a l ı y d ı ; fakat o günlerdeki olağanüstü d u r u m hesaba katılırsa, bunun normal karşılanması gerekir. Her ne olursa olsun, Hz. Ali ü m m e t i n büyük bir ç o ğ u n l u ğ u tarafından halife olarak kabul e d i l m i ş t i r O n u n halifeliğini sadece M u a v i y e ' n i n sözlerine inanan
Şam
halkı kabul etmemiştir. Böylece Hz. Ali beş yıl sürecek olan halifeliğine bu b e y ' a t üzere başlamıştır. A- Hilafeti Hz.
Ali
tam
anlamıyla
kendinden
kaynaklanmayan
güçlüklere g ö ğ ü s geren bir halife oldu. O n a M e d i n e ' d e istikrara k a v u ş m a m ı ş şartlarda b e y ' a t edilmişti."'" İlk üç halifenin tersine Hz.
Ali'ye
mücadeleler
bey'at
ile
başladı."'^'
fetihler O,
değil,
hilafetini
Müslümanlar dinî
arası
dinamiklere
d a y a n d ı r m a k istedi; fakat artık asabiyet hortlamıştı. Hz. A l i ' n i n tebaası artık ilk iki halife dönemindeki gibi değildi. A n c a k ne
"''" Buhari, Fedail, 8. ""' Muhammed Mescidi Camii, 89, 91; Cabirî, age., 320. ""- Kapar, 57. 114
Mehmet olursa olsun o, kabile ırkçılığına dayalı bir hilafet
Azimli
istemedi,
halkın razı olmayacağı bir hilafete taraftar değildi. Hz. Ali, Ş a m valisi M u a v i y e gibi para dağıtarak kazanmak
istemedi.
Hz.
Ali'nin
gücü
belki
de
güç Hz.
P e y g a m b e r ' i n akrabası, ilk Müslümanlardan ve t o p l u m u n en bilgin kişisi olmasındandır. Hatta rakibi M u a v i y e , bilemediği konuları ona mektupla sorar ve danışırdı."*'^"' Halkın arzusuyla başa geçen Dördüncü Halife Hz. Ali, elinden geldiği kadar istişare y a p m a y a çalışsa da bazen istişare sonuçlarını dinlemedi, uygulamadı. Belki de karışık ortamın etkisi
ile
böyle
bir
davranışta
bulundu.
Bu
da
onun
başarısızlığına sebep oldu. Mesela, vali tayinlerinde istişaresiz davranınca sonuç hüsranla bitti. Halbuki kendisini uyaran İbn-i Abbas, M u ğ i r e gibi sahabeleri dinleseydi sonuç başka türlü olabilirdi.'*'^'' Hz. Ali, önemli güç dayanaklarını
kullanmayı
bilemedi. T o p l u m d a etkili olan Talha ve Z ü b e y r ' i n
valilik
isteklerini geri çevirerek onları karşısına aldı. Bunları yanına çekerek M u a v i y e ' y e karşı güç elde edebilirdi. Ayrıca M u a v i y e gibi bir valiyi ilk anda görevden almayıp da kendisine rakip yapmayabilirdi.'*''
Onun
en
önemli
hatalarından
biri
de,
M u a v i y e ' n i n yüz bin savaşçıya denk gördüğü Kays b. S â d ' ı , Muaviye'nin
kurduğu
komplo
sonucu,
araştırma
yapmadan
Mısır valiliği görevinden azletmesi oldu. Böylece en b ü y ü k dayanaklarından
birini
Haricîlerle savaşması
yitirmiş Muaviye'yi
oldu.
Yine
Hz.
güçlendirirken,
Ali'nin
kendisinin
yıpranmasına sebep oldu. M u a v i y e ' n i n taktikleri, Hz. A l i ' n i n güç dayanaklarını v e yetkilerini teker teker elinden alıp götürdü. Hz. A i ş e ile yapılan Cemel
Savaşı
Hz.
Ali'nin
gücünün
büyük
bir
kısmını
Malik b. Enes, Kaza, 18. îbnü'l Esîr, 111, 92. Akbulut, age. , 203. ''''Mbnü'l-Esir, III, 155. 775
Halifelik Tarihine Giriş yitirmesine sebep oldu. Y a n d a ş l a n n d a n bir kısmı M u a v i y e ' y i d e s t e k l c m e s e de artık kendisini de desteklemiyordu. Muaviye ise bu olayla birlikte hem halife adaylarından ikisi olan Talha ve Z ü b e y r ' d e n kurtulmuş, hem de Hz. A l i ' n i n hilafetteki gücünü yıpratmıştı. Çünkü ünlü sahabeler, Hz. Ali ile savaşıyorlar onu halife
kabul
etmiyorlardı.
Rakibi
Muaviye,
siyasî
yönden
haksızlığını bildiğinden dolayı, " H z . O s m a n ' ı n varisi" olduğunu iddia
ederek
kavgayı
dinîleştirdi.
Hz.
Osman'ın
kanının
davasını yaparken, kabilevî özellikleri Hz. A l i ' y e karşı
iyi
kullandı."'" O, Şam halkını ikna etmişti. Ş a m halkı, Hz. Ali'yi
katil olarak g ö r m e y e Dördüncü getirildiyse
başlamıştı."'^^
Halife kontrolden çıkmış bir düzenin
de
işleri
hiçbir
zaman
rayına
başına
oturtamadı
ve
d ü z e n d e n y o k s u n bir şekilde devraldığı hilafeti beş yıl kadar y ü r ü t m e y e çalıştı. G ü c ü n ü tebaasına hissettiremedi.
Halktan
gereken desteği bulamadı. Bilgisini güç ve yetkiye çeviremedi. Değeri
bilinemedi.
gerçekleştiremedi.
Kafasındaki
Beş
yıllık
yönetim
halifelik
hayatı
tarzını
Haricîler
ve
M u a v i y e ile savaşla geçti. Bu kargaşa d ö n e m l e r i n d e elinden geldiği
kadar
çalıştıysa
da,
güzel buna
bir
yönetim
muvaffak
tarzını
olamadı.
ortaya
Vakti
koymaya
Muaviye'nin
saldırılarına karşı savunmakla geçti. Kendisine b e y ' a t
eden
bütün şehirler M u a v i y e ' n i n eline geçti v e şehit edilmeden önce elinde sadece Küfe halkının bey'ati kalmıştı. O n d a n sonra ise hakim motif d ü n y a n ı n dine üstünlüğü şeklinde idi."'^'* Hz. Ali, gerektiği zaman halkın arasında dolaşan, onlarla konuşan,
tartışan
biriydi.
İcabında
tebaasıyla
m a h k e m e l e ş e b i l i y o r d u . Kendini halktan ayrıcalıklı görmüyor, onlar
gibi
giyiniyordu.
Eski
elbiseleri
' " B k z . Madelung, 141. Taberî, VI, 235; İbnü'l-Esîr, III, 93. "''•^ Huriye Tcvfik Mücahid, 63. 116
ile
halk
arasında
Mehmet
Azimli
geziyordu.^"" D ö r d ü n c ü Halife Hz. Ali, ilk iki halife d ö n e m i n e benzer bir yönetim sergilemek istediyse de bunu başaramadı. Kargaşayı engellemek
için devlet işlerinde bir
yardımcısını
görmüyorsak da, Hz. O s m a n döneminden beri d e v a m
eden
karışıklıklara engel olmak için bir polis teşkilatı k u r d u r d u ğ u n u , bunun başındaki k i m s e y e de "Sahibu'ş-Şurta"
adı verildiğini,
böylece Dördüncü Halife'nin bu kargaşa sırasında bu teşkilâttan faydalandığı aktarılmaktadır.^"'
VI-TAHKIM OLAYI Tahkim anlamda
olayını
zemin
izaha başlamadan
hazırlayan
temel
önce, bu sebep
olaya
olarak
bir ifade
edebileceğimiz, yüzyılları kapsayan kadim bir m ü c a d e l e olan, H a ş i m î - E m e v î kavgasına değinmek istiyoruz. Cahiliyye d ö n e m i n d e M e k k e liderliği, genelde E m e v î l e r v e Haşimîler adlı iki kabileden birinde b u l u n u y o r d u . O toplum böyle bir teamülü benimsemişti. Hz.
günkü
Peygamber'den
sonra da Araplar arasında bu iki kabile dışında bir liderlik düşünülmediği için Hz. Ebubekir halife olunca, babası Kuhafe'nin Haşimîler)
ilk
tepkisi:
razı olurlar
"Abdimenafoğullan
mı? Onlar
Ebu
(Emevîler
bu seçime
ne
ve
diyorlar?"^^^
şeklinde bir sorusu olmuştu. T o p l u m yöneticinin Haşimî veya Emevîlerden seçimi
ile bu
olabileceğine olumsuz
inanmıştı.
yargı
İşte
kırılarak
çok
Hz.
Ebubekir'in
önemli
bir
iş
başarılmıştı. Sonra bu durum Hz. Ö m e r gibi M e k k e ' d e zayıf bir kabileye m e n s u p birinin seçilmesi ile d e v a m etmiş ve hilafet kurumu seçim k o n u s u n d a güzel bir k u r u m s a l l a ş m a
sürecine
girmişti.
'""İbn Kesir, Vlll, 3. Harputlî, 93. İbn Sâd, III, 184. 117
Halifelik Tarihine Giriş Hz. P e y g a m b e r ' l e mücadele ederek İ s l a m ' a karşı çıkan Emevîler,
Mekke
fethi
ile
birlikte
İslam'ın
hakimiyetini
istemeyerek de olsa kabul etmek d u r u m u n d a kalmışlardı. Hz. P e y g a m b e r ' i n ö l ü m ü y l e d e Müslümanlarla yıllardır savaştıkları için, hilafetin kendilerinden birine geçmiyeceğini biliyorlardı. Bundan
dolayı
Cahiliye
Dönemi
Mekke'sindeki
idari
yapının d e v a m edebilmesi adına -aralarında d ü ş m a n l ı k olmasına r a ğ m e n - hilafetin rakipleri Haşimîlere geçmesini istemişlerdi. K u r e y ş ' i n küçük bir kolu olan Teymoğullarına m e n s u p Hz. E b u b e k i r ' i n halife olarak seçilmesi sırasında, E m e v î lideri Ebu Süfyan,
Haşimîlerin
gelerek:
"İstersen
toplayabilirim."
lideri k o n u m u n d a senin
halife
şeklindeki sözü, bu kanıyı
Hz. Ali, o n u n bu talebini:"Ey Ebu Süfyan! talebimiz
yoktur.
Ebubekir'i
İslâm 'a karşı hep düşmanlık Aslında
Ebu
girmelerinden tarafından
bulunan
seçilmen
Ali'ye ordu
doğrulamaktadır.
Bizim hilafet
bu işe layık görüyoruz; yaptın."
Süfyan
dolayı
kabul
Hz. için
ve
fakat
sen
şeklinde reddetmişti. Emevîler,
halifeliklerinin
edilmeyeceğini
için bir
İslam'a
Müslüman
bildiklerinden,
geç
toplum yönetimin
M e k k e ' d e olduğu gibi, hiç olmazsa A b d i m e n a f oğullarından olan Haşimîlerde kalmasına çalışıyorlardı. Ç ü n k ü beri
Mekke'de
Abdimenafoğulları
liderliği,
Emevîlerin
de
Kusay'dan
dahil
olduğu
elinde tutmuştu. Ebu Süfyan, bu yüzden
hilafetin H a ş i m î l e r d e kalmasını istemiş ve A b d i m e n a f soyundan Hz. A l i ' y e
verilmesi d u r u m u n d a , halifeliğin
ilerde
eskiden
olduğu gibi kendilerine de geçebileceğini düşünmüştü. Haşimîlere gelince, aslında onlarda Emevîler kadar bu işin peşinde i d i l e r Hz. P e y g a m b e r ' i n son günlerinde Hz. Abbas, Haşimîlerin lideri k o n u m u n d a k i Hz. A l i ' y e , halifelik için Hz. P e y g a m b e r ' d e n talepte bulunmasını teklif edince, Hz. Ali bunu reddeder ve: "Eğer Peygamber
hilafeti
Taberî, III, 202; İbnü'l-Esîr, II, 187. 118
bize vermezse
ebediyen
Mehmet hilafet gibi
biz Haşimîlere Haşimîlerin
Azimli
geçmez. "^^ diyerek aslında o da A b b a s yönetimde
olmasını
arzuladığını
ortaya
koymaktadır. Her
ne
kadar
Abdimenafoğullarından
ilk olması
iki kuralı
halifede
liderin
bozulmuşsa
da,
Hz.
Osman'la birlikte yine M e k k e statüsüne d ö n ü l m ü ş ve bir daha bu statü değişmemiştir. Bu da halkın y ö n e t i m d e n s o ğ u m a s ı n a neden olarak halifelik için hiç de iyi bir sonuç v e m e m i ş t i r . Bir anlamda
Hz. O s m a n ' l a
birlikte
hilafet
de
Emevîleşmiştir.
Emevîlere göre aslolan M e k k e statüsünün devamı idi. N i t e k i m Emevîler bu işin peşini bırakmadılar. Ele geçirdikleri hilafeti bir daha b ı r a k m a m a k
için Hz. O s m a n d ö n e m i n d e y o ğ u n
çaba
harcadılar ve s o n u n d a M u a v i y e ' n i n akıl almaz entrikalarla H z . Ali'yi iktidardan safdışı etmesi ile emellerine ulaştılar. M u a v i y e artık bir E m e v î temsilcisi olarak başa geçti. Abdimenafoğullan
arasındaki
liderlik p r o b l e m i
sonraki
yıllarda da m ü t e m a d i y e n devam etmiştir. Sıffîn, Kerbelâ, Z e y d b. Ali İsyanı gibi isyan ve savaşlar aslında bu iki kabilenin kavgasıdır denilebilir.
Hatta ileriki yıllarda bu
mücadeleler
sonucu A b d i m e n a f ın soyundan gelenler tarafından birkaç
tane
Fatımiler
imparatorluk
gibi),
bir
(Emevîler,
çok
devlet
Abbasîler,
(İdrisiler,
peşpeşe Endülüs,
Zeydîler,vs..)
kurulmuştu. Bu iki kabileden hangisi iktidara gelmişse, diğerine göz açtırmamıştı. Bu kısa girişten sonra T a h k i m O l a y ı ' n ı izah edebiliriz. Dördüncü
Halife'in
seçimini
kabullenmeyen
Muaviye,
Hz.
O s m a n ' ı n katlini b a h a n e ederek bu seçime karşı çıkmış v e gelişen olaylarla kendi halifeliğine zemin hazırlamıştı. O, Hz. Ali'nin
Hz. O s m a n ' ı n
katili
olduğundan,
meşru
bir
halife
olamayacağını iddia etmişti.^"^ Bu arada Cemel S a v a ş ı ' n d a Hz.
Taberî, III, 202; İbn Kuteybe, I, 6. Taberî, VI, 235; İbnü'l-Esîr, III, 93. 119
Halifelik Tarihine Giriş A l i ' n i n , Hz. Aişe, Talha ve Z ü b e y r ' l e savaşması, M u a v i y e ' n i n işini kolaylaştırmıştı. Özellikle "Talha ve Z ü b e y r ' i n Hz. A l i ' y e yaptıkları b e y ' a t t e n dönmeleri. D ö r d ü n c ü Halife için büyük darbe o l m u ş t u " diyebiliriz. Cemel
Savaşı'nda
Hz.
Aişe,
Talha,
ve
Zübeyr
gibi
sahabelerle savaştığı için prestiji hayli yıpranan Hz. Ali, hilafet meselesini halletmek için 3 6 / 6 5 7 ' d e M u a v i y e ile
Sıffın'de
savaşa tutuşmuş, Hz. A l i ' n i n ordusu galip gelmek üzere iken, Muaviye
tarafı
rakiplerini
Kur'an
Kur'an'ın
sayfalarını
mızraklara
hakemliğine
çağırarak
takmış Hz.
ve
Ali'nin
o r d u s u n u ikiye bölmüştür.^"' Nihayet olaylar iki tarafın anlaşma masasına
oturmasına
kalmış
ve
bir
"Hilafet
Toplantısı"
diyebileceğimiz T a h k i m Olayı gerçekleşmiştir. H e r iki taraf da aralarındaki
anlaşmazlıkları
çözmek
üzere
birer
hakem
görevlendinnişlerdir. Dûmetü'l-Cendel'de
buluşan
Hz.
Ali'nin
hakemi
Ebu
M u s a Eşari ile M u a v i y e ' n i n hakemi A m r b. A s ' ı n görüşecekleri konular,
Hz.
Osman'ın
katli,
katillerinin
cezalandırılması,
M u a v i y e ' n i n Hz. A l i ' y e bey'ati gibi konulardır.^"" H a k e m l e r bu konuları görüşürken A m r b. A s , Ebu M u s a ' y a M u a v i y e ' n i n Hz. Osman'ın
velisi
cezalandırması
olduğunu,
gerektiğini
bundan
tasdik
ettirir.
dolayı Bunun
katilleri arkasından
katillerin H z . A l i ' n i n ordusunda olduğunu, Hz. A l i ' n i n onları barındırdığını iddia ederek M u a v i y e tarafının Hz. A l i ' y e b e y ' a t etmeyeceğini
bildirir.^"*'
Halifelik
için
Abdullah
b.
A b d u l l a h b . Amr'ın isimleri geçse de, kimin halife
Ömer, olacağı
k o n u s u n d a anlaşamazlar. İşte tam bu noktada görüşmeler çıkmaza girince, birlik ve beraberlik arzu eden Ebu Musa, Taberî, V, 153; İbnü'l-Esîr, III, 83. Bkz. İbn Kesir, el-Bidaye, VIII, 275. Sourdel , agmd. , IV, 1937. '""İbnü'l-Esîr, 111,207. 120
Şam halkının Hz.
Ali'ye
Mehmet kesinlikle b e y ' a t etmeyeceğini yakînen anlaymca iki
Azimli tarafm
liderlerini görevlerinden uzaklaştırmak k o n u s u n d a A m r b. A s ' l a anlaşarak bu işi ü m m e t e bırakmak maksadı ile anlaşma metnini imzalarlar.''"' T a h k i m tarihte
yol
açtığı
Olayı böylece yankı
bir
tamamlanmıştır;
türlü
bitmemiştir.
fakat,
Hz.
Ali,
hakemlerin T a h k i m n a m e y e uymadıklarını, K u r ' a n ve sünnete tabi
olmadıklarını
etmemiştir.^" yetkileri
belirterek
Aslında
yoktu.
hakemlerin
hakemlerin
Onların
antlaşmasını
halifeyi
ortadaki
kabul
azletmek
problemleri
gibi
çözmeleri
gerekiyordu. T a h k i m Olayının böyle neticelenmesi en çok Muaviye'nin işine
yaramıştı.
İlk
olarak
yenilmek
üzere
olan
ordusunu
yenilgiden başarılı bir taktikle kurtarmıştı. İkinci olarak T a h k i m Olayı ile z a m a n k a z a n m ı ş kendisini güçlendirmişti. ötesinde
Muaviye,
ümmetin
çoğunluğunun
Bunların
kabullendiği
ve
seçtiği halife Hz. Ali ile denk görülmüştü. Böylece bir halife gibi düşünülerek Hz. Ali ile beraber azledilmişti. Hitti'nin de belirttiği gibi. T a h k i m O l a y ı ' n d a kaybeden Hz. Ali olmuştu. M u a v i y e zaten halife değildiki azledilsin. O , sadece bir eyalet vahşiydi. M u a v i y e , H a k e m Olayı s o n u c u n d a halife ile eş değer d u r u m a yükseltilmişti. Buna m u k a b i l Hz. Ali b u n d a n sonra
hilafet
üzerinde
sadece
bir
iddiacı
durumuna
düşüyordu.^'^ Tahkim
Olayı
bir
halife
s e ç m e " toplantısından
öte
anlaşmazlıkları gidermek için yapıldı. Ç ü n k ü M u a v i y e o tarihte halifelik iddiasında b u l u n m u y o r d u ; fakat sonuç itibari ile bu olay sanki bir halife seçme toplantısıymış gibi şöhret buldu. Bu toplantıdan sonra M u a v i y e Ş a m ' d a halifeliğini ilan etti.^'"*
Daha geniş bilgi için bkz. Ahmet Önkal, "Tahkim Olayı Üzerine Bir Değerlendirme", htem, sayı. 2, Konya, 2003, 67. '"Taberî, VI, 29; İbnü'l-Esîr, III, 195. Hitti, I, 278, 279. "Mbnü'l-Esîr, 111,211. 121
Halifelik Tarihine Giriş Bu n o k t a d a n sonra iş, halifeliğe kim layıktır? meselesine dönüştü. Hz. A l i ' n i n halife olması ile birlikte M u a v i y e , Hz. A l i ' n i n halife olamayacağını, çünkü Hz. Osman'ı
öldümıeye
vesile o l d u ğ u n u v e Üçüncü Halifenin
ordusunda
barındırdığını
iddia
Muaviye'den
etmekteydi.
daha
layık
katillerini
Hz.
olduğunu
Ali
ise
aşağıdaki
halifeliğe üstünlükleri
sayarak ifade ediyordu; 1-Hicaz, Burası
Hz. Ali'ye
hilafetin
2Muaviye S-
merkezi
bey'at
Muaviye'nin
ilmi,
bilemediği
meseleleri
Hz.
Ali,
Hz.
etti. Muaviye'ye
kabul
bey'at
etmedi.
denk
değildi.
ediliyordu.
Hz.
Ali'nin
ilmine
Hz. Ali'ye
Peygamber'in
mektupla akrabası
sorardı. idi.
Muaviye
değildi. 4-Muaviye'nin değildi. yani
islam'da
önceliği
Hz. Ali ilk Müslümanlardan, Mekke
fethinde
serbest
Hz.
Muaviye bırakılıp
Ali'ninkine ise
denk
"Tuleka"dan
mecburen
İslam'ı
seçenlerdendi. Hz.
Ali'nin
halifelik
için
ileri
sürdüğü
meziyetlerden
üçüncü ve dördüncüsü pek muteber g ö z ü k m ü y o r s a da, halife seçiminde tercih edilebilirdi. M u a v i y e ' y e göre ise Hz. Ali halifelik
için
yeterli
değildi.
O, ordusundaki
katilleri
y a k a l a y a m ı y o r d u . Ordusuna sahip olamıyordu. Zaten
bile
Cemel
S a v a ş ı ' n d a başta Hz. Aişe olmak üzere sahabeler ona karşı savaşmışlardı. H a k e m l e r e
göre ise ikisi de hilafete
uygun
o l m a d ı ğ m d a n azledildiler.^" A y n ı anda iki halifenin olup olamayacağı siyaset bilginleri tarafından
tartışılmıştır. Bir kısım bilginler A l i - M u a v i y e ve
Muaviye-Hasan
dönemlerini
örnek
göstererek
böyle
bir
u y g u l a m a n ı n olabileceğini belirtmişler ve Sakife'de H u b a b b.
Suyuti, 174; Bkz., Sarıçam, 375. " ' Önkal, 67. 722
Mehmet
Azimli
Münzir'in, E n s a r ' d a n ve Muhacirlerden birer halife seçilmesi önerisini ve Ebu S ü f y a n ' m , Hz. E b u b e k i r ' i n seçilmesi üzerine Hz.
Ali'ye
bey'at
teklif
etmesi
olaymı
delil
olarak
getirmişlerdir.^"' Halbuki delil olarak getirilen bu rivayetlerde belirtildiği
şekilde
yapılan
Sakife'deki
sahabeler
bu
tarafından,
halifelik gerek
teklifleri,
H z . Ali
gerek
tarafından
anında reddedilmiştir. Ali-Muaviye, M u a v i y e - H a s a n arasındaki problem
de
aynı
anda
ikinci
bir
halifenin
olmayacağını
ispatlamaktadır. ^'^ Genel D e ğ e r l e n d i r m e Şimdiye kadar incelemiş olduğumuz Dört halife d ö n e m i n d e uygulanan halife seçimlerinde, halka halife seçimi konusunda kesinlikle bir dayatma olmamıştı. Onların seçilişlerine göz attığımızda halktan onay alınarak seçildiklerini görüyoruz. Yine onların seçilmelerinde kabile şartı gözetilmemişti. Sadece o zamanın gereği olarak K u r e y ş ' t e n seçilmesi tercih edilmişti. Bir dayatmanın olmaması gerektiğinin ilk örneğini Hz. P e y g a m b e r vererek halife s e ç m e hakkının bir a n l a m d a halka ait olduğunu bildirmek için kimseyi tayin etmemişti. Dört Halife'nin seçiliş tarzlarından ö n ü m ü z e üç seçim tarzı çıkmaktadır: a- Halkın kendi arasından birini Ebubekir ve Hz. A l i ' n i n seçilmeleri gibi.
halife
seçmesi:
b - H a l k m bir önceki halifenin teklif ettiği onaylaması: Hz. Ö m e r ' i n seçilmesi gibi.
bir
Hz.
adayı
c- Halkın bir önceki halifenin teklif ettiği birden fazla aday arasından birini halife seçmesi: Hz. O s m a n ' ı n seçilmesi gibi.
•'"'Maverdi, 15. Muhammed Abdulkadir, 173. 123
Halifelik Tarihine Giriş Bu b ö l ü m ü bitirmeden önce Dört Halife D ö n e m i ' n d e k i hilafet k u r u m u n u n kurumsallaşması yolunda bazı alametleri ve bunların ileriye yönelik etkilerinden kısaca b a h s e t m e k istiyoruz. Hz. Peygamber döneminde devlet görevlilerini k u r u m l a ş m ı ş bir yapı içinde mütalaa edemiyoruz. A n c a k , o d ö n e m d e devlet başkanı olan Hz. P e y g a m b e r ' e yardımcı olan kişileri görüyoruz. Hz. P e y g a m b e r bir hadisinde: "Ebu Bekr ve Ömer benini vezirlerimdir. "^'^ demektedir. Yine mesela Kays b. Sad Hz. P e y g a m b e r ' i n koruma görevlisi olarak biliniyordu.^'''' Hz. Peygamber ihtiyaç duyduğunda bazı sahabeleri görevlendiriyordu. Onlar da gönüllüce Hz. P e y g a m b e r ' e y a r d ı m d a bulunuyorlar görevleri kabul ediyorlardı. Misal verecek olursak: Hz. P e y g a m b e r D i h y e t ü ' l - K e l b î ' y i , B i z a n s ' a m e k t u p g ö t ü r m e k l e görevlendirmişti.''" Hz. Peygamber, yabancı devletlere karşı yazdığı mektupları m ü h ü r l e m e k için m ü h ü r edinmişti.^^' Bu mühür y ü z ü ğ ü n ü n kaşında idi. Bunu Hz. Ebubekir, Hz. Ö m e r , R u m e k u y u s u n a d ü ş ü r ü n c e y e kadar Hz. O s m a n kullandılar.'^^ Her halife için devlet mührü anlamında Hatem edinmek adet olmuştu. Daha sonraları ise saltanat tuğraları başlayacaktır.^^^ Hz. P e y g a m b e r ' i n Hateminde "Muhammed Rasülullah" yazılıydı.^^"* Hz. E b u b e k i r ' i n k i n d e "Niğme'l-Kadiru Allah" (Kadir olan Allah ne Güzeldir), Hz. Ö m e r ' i n k i n d e "Kefa bi'lMevti Vaizan ya Ömer, (ölüm sana vaiz olarak yeter ey Ömer!), Hz. O s m a n ' ı n k i n d e "Le tesbirunne ev letendemunne", ( Ya sabredersin ya pişman olursun), '^^Hz. A l i ' n i n k i n d e "el-Mülkü
Tirmizi, Menakıb, 16. "'^ Buharî, Ahkâm, 12. İbn Sad, IV, 249. '-' Bkz. Allan. J., Hatem İ. A., V, 359 ; Ahmet Önkal, İslam'a Davet Metodu, Konya, 1981, 123. Ebu'I-Fida, I, 168. •'^•' Rıfai, 48. Taberi, V. 65. " ' Taberi, IV, 5 1 ; Harputli, 51. 124
Rasıdullah'm
lillah" veya "Allah el-Melik", meliktir. ) yazılı idi. ' ' ' '
(Mülk Allah'ındır)
Mehmet
Azimli
veya
(Allah
Ne Hz. P e y g a m b e r ' i n , ne de Dört Halifenin lider olmalarından kaynaklanan özel alametleri v e giysileri vardı. Onlar halkın içinde özelleşmeye çalışmıyorlardı. Sıradanlaşma içine girmişlerdi. Halk gibi yaşıyorlardı. Özel alametlerle kendilerini halktan ayınnıyorlardı. İlk Dört Halife d ö n e m i n d e devlet k u m m l a r ı n ı n yavaş yavaş oluştuğunu görüyoruz. Onlar, çağlarının d u r u m u n u g ö z ö n ü n d e bulundurarak en güzel uygulamaları ortaya k o y m a y a çalışmışlardı. Dört Halife, uygulamalarında genel olarak toplum menfaatini ön plana çıkarmışlardı. Olayları geniş bir platformda düşünmüşler, bir delile dayanarak veya bir y o r u m u tercih ederek problemi çözmüşlerdi. Hz. E b u b e k i r ' i n Ü s a m e o r d u s u n u ısrarla sefere göndermesi, Hz. Ö m e r ' i n Halid b . V e l i d ' i azli ve Ehli Kitap kadınlarla evliliği yasaklaması, Hz. O s m a n ' ı n UbeyduUah b. Ö m e r ' e kısas yapmaması^^^ gibi konular d a bunlardandır.'^** İlk halifelere baktığımızda vazifeleri olan İslam'ın hükümlerini u y g u l a m a , sınırları koruma, zekâtları toplama, istişarede b u l u n m a , ganimetleri dağıtma gibi konuları yerine getirmektedirler. Onların dönemlerinde genelde mal, can korunuyor, özel hayata karışılmıyor, haksızlığa karşı çıkılıyor, kaynaklar halk için kullanılmaya çalışılıyor, inancından dolayı kimseye saldırılmıyordu. Hatta saygı duyuluyordu. G a y r i m ü s l i m tebaadan zalimce vergi alınmıyor, sadece yılda, bir ailenin bir günlük ihtiyacı olan cizye alınıyordu.'^' Sınırda hakkının gasp edildiğini^"'" belirten bir Hıristiyan sınıra
İbn Sad, III, 30; Kasimi, I, 364. Taberî, V, 43. Harputlî, 45. Muhammed, Hamidullah, İlk İslam Devleti, trc; İhsan Süreyya Sımia, İstanbul, 1992, 47. ""Mevdudî, 1,231. 725
Halifelik Tarihine Giriş d ö n m e d e n Hz. Ö m e r ' i n elçisi sınıra ulaşmış ve bu Hıristiyan'ın hakkı ö d e n m i ş t i . " ' Halifelerin değişik yardımcılar edindiklerini görüyoruz. B u n l a r vezirler, valiler, kadılar, komutanlar, katipler, B e y t ü ' l Mal üyeleri, Hacib, Şurta görevlileri, Nakıbler (nüfus görevlisi) vs'dir.^'^ Halifelerin devlet işlerinde önemli yardımcıları resmi yazışmaları yapan ve devlet m ü h r ü n ü n kendisinde bulunduğu katip idi. Halifelerden önce Hz. P e y g a m b e r resmî işlerinde vahy katiplerini kullanırken, Hz. Ebubekir Hz. Osman'a, H z . Ömer, Z e y d b . S a b i t ' e , Hz. O s m a n , M e r v a n b. H a k e m ' e resmi yazıları yazdırıyordu. Hz. O s m a n d ö n e m i n d e bu görev hayli ö n e m kazanmıştı. H z . P e y g a m b e r d ö n e m i n d e olduğu gibi yönetimle ilgili duyuruların yapıldığı, halifeliğin önemli alametlerinden olan minberin önemi halifelerin d ö n e m i n d e de d e v a m etti. Hz. P e y g a m b e r t o p l u m u n a her şeyi minberden anlatırdı. T o p l u m u n u m i n b e r d e n idare e t m i ş t i . " ' Minber onun otorite merkezi i d i . " " Hz. P e y g a m b e r politik hutbelerini M i n b e r ' d e veriyordu. Bu politik tahtta yapılan k o n u ş m a y a benziyordu. İl valileri de m i n b e r d e hutbe veriyordu. Bir çok olay halka izah e d i l i y o r d u . " ' Hz. Ebubekir'e Sakife'de alınan bey'atın geçerli sayılabilmesi için mescidde Minberin üstünde bir d a h a b e y ' a t alınmıştı. H z . Ömer, Hz. E b u b e k i r ' i minbere çıkartmış ve b e y ' a t orada gerçekleşmişti.^"' Hz. Ö m e r ' e , Hz. O s m a n ' a , Hz. A l i ' y e b e y ' a t m i n b e r d e y a p ı l m ı ş t ı . " ' Cami siyasi, sosyal bir
" ' Ebu Yusuf, 136. Hasan, II, 136; Abdülaziz Bedrî, İslam'da Devlet Adamı ve Alim, trc; Kemal Solak, İstanbul, 1989, 23; Harputiî, 91, 123; Zafır Kasımî, Nizâma'l-Hükm, Beyrut, 1992,1, 47. " ' Arnold, 36 " " Abdurrahman Acar, "Minber-i Nebi Hakkında Bazı Notlar", Diyanet İlmi Dergi, Ankara, 2000, 605. " ' Amold, 37 " ' B u h a r i , Ahkam, 5 1 . " ' Dıez. E. "Minber", İA., VIII, 335; Zafır Kasımi, I, 367 726
Mehmet
Azimli
merkez idi. M i n b e r ise halife m a k a m ı y d ı , oraya halife dışında kimse ç ı k a m a z , k o n u ş a m a z d ı . Halifeler mesajlarını m i n b e r d e n bildiriyorlardı. Minber, hilafet için bir alametti. M i n b e r i n önemini kavrayan M u a v i y e , Hz. P e y g a m b e r minberini Ş a m ' a taşımak istemişti. Böylece kendine kutsallık k a z a n d ı r m a y ı düşünüyordu. Hilafet için alamet olan minberden, Emevîler düşmanları olan Haşimîlere karşı sövgüye d e v a m ettiler. Abbasilerde d e minber önemini korudu. Seffah'a b e y ' a t Kufe minberinde alınmıştı; fakat sonraları Sasani tesiri ile minberin önemi yavaş yavaş kalkıp yerini taht aldı. Halifenin alametlerinden birisi d e hutbe i d i . " ' ' Hatta ilk hutbe başkanlık icraat bildirişidir denilebilir."'* Halifelerin hakimiyeti hutbe ile gerçekleşiyordu. Ç ü n k ü h u t b e d e o n u n ismi geçiyor, o n a dua ediliyordu.'"" Halifenin olmadığı yerlerde hutbede onun ismi okunduğu zaman o yer onun h a k i m i y e t i n d e demekti. H u t b e halifenin halifeliği için en önemli alamet idi. Endülüs Emevîleri bile bir müddet Abbasiler a d m a hutbe okumuşlardı.'"' Sonraki yıllarda halifeler bu işe ö n e m vermediklerinden minberin önemi kayboldu. Sikke bastırmak halifenin alametlerinden biri sayılıyordu. Halifeler paraların üzerine isimlerini sıfatlarını kazıtıyorlardı.'"^ Hz. Ö m e r ihtiyaç üzerine sikke bastırtmıştı.'"' Hz. Ö m e r , M u a v i y e , İbn Z ü b e y r ' i n sikke bastırttığı belirtilmektedir.'"" Sonraki yıllarda sikke olayı kurumsallaşarak d e v a m etti. Hacip, İslam tarihinde halifenin perdedarı a n l a m ı n d a kullanılmıştır. Bu müessesenin Sasanilerde de kullanıldığı
' " Mustafa, Baktır,"Hutbe", DİA., XVni, 426. "'•" Mustafa Alameddin, Müçtemü'l- İslami fi Merhaleti't-Tekvin, Beyrut, 1992, 48. '"" Wensinck A. J. "Hutbe" İA., V, 617; Kasımi, 365. '"' Vaglieri, III, 294. '"^ İbrahim Artuk, "Sikke" İA. X, 621. '"'Harputiî, 5 1 . '""İbrahim Artuk, X, 621. 727
Halifelik Tarihine Giriş belirtilmektedir.'"*' Hz. P e y g a m b e r ' i n kendine m a h s u s özel işlerinde perdedar kullandığı belirtilmektedir.'"*^' Hz. E b u b e k i r ' i n hacibi Şedid, Hz. Ö m e r ' i n ki Yerfa', Hz. O s m a n ' ı n ki H u m r a n , Hz. A l i ' n i n ki Kanber'dir.'"*^ Emevîlerde ise Haciple katip aynı kişi olarak kullanılmıştır. Abbasilerde ilk başta h a c i p v e vezir ayrı ayrı görev yaparlarken daha sonraları vezirler yetki v e güç olarak Haciplerden ileri geçmişlerdir. '"*" Dört Halife d ö n e m i n d e kurumsal a n l a m d a bir vezaret olayı yoktur. O n l a r bazı yardımcılar edinmişlerdi. E m e v î l e r d e de genelde vezaret olayı tam anlamıyla yerleşmemişti. A m a Abbasilerde özellikle görevlerin paylaşılması anlamında Sâsâniler'in de etkisi ile kurumsallaşmış bir vezaret k u r u m u n a rastlıyoruz; fakat her üç d ö n e m d e de halife asıl karar mercii olmuştur Bu d ö n e m l e r d e vezirlik hiçbir z a m a n halifeliğin önüne geçmemiştir. Sonuç olarak devlet işleri ilk başta A r a p t o p l u m u n u n ihtiyaçları doğiTiltusunda kurumlaşmışken, toprakların genişlemesi, yeni kültürlerle tanışmalar, insanların çoğalması s o n u c u yavaş yavaş yeni kurumlara ihtiyaç duyuldu. Bunlar da yeri geldiğinde transfer edilip uygulandı.
•""İbn Haldun,], 611. Aydın, Taneri "Hacib", 0/^4, XIV , 509. Kalkaşendi, Subhu'l-A\sa, Beyrut, 1987,111, 77. •'"** Taberi, XIV, 509.
]28
Mehmet
Azimli
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM SALTANAT DÖNEMİ
Hilafet k o n u s u n u incelerken, hilafetin saltanata d ö n ü ş ü m ü açısmdan
hilafet
dönüşümün
ve
sürecine,
saltanat bunun
arası
ilişkiye
toplumsal
ve
düzen
saltanata üzerindeki
etkisine kısaca göz atmak gerekmektedir. İslam geldiği d ö n e m d e M e k k e ' d e k i Araplar, çevrelerindeki ülkelerin
krallıklarmı yakından
tanıyorlardı.
Bu
ülkelerdeki
halk, baştaki kralın tebaası ve kölesi d u r u m u n d a y d ı . Araplarda ise böyle bir y a p ı l a n m a yoktu. Hz.
Peygamber'in
yaşantısı
ile sultanların
(meliklerin)
yaşantısı farklılık arz ediyordu. O, bir kral gibi d a v r a n m ı y o r , halkla birlikte yaşıyordu. Bir savaş sırasında sırtını
açarak
etrafmdakilere:"A!'/m//ı
vursun"
sırtına
vurduysam
gelsin
diyebiliyordu.'"'^ Halkla birlikteliği o kadar ileri idi ki, dışarıdan gelen bir elçi, sahabeler arasında onu ayıramıyordu ve: Abdülmuttalib'in
oğlu hangisidir?"^^'^
"İçinizde
şeklinde sormak z o r u n d a
kalıyordu. Hz.
Peygamber,
danışmaksızın
emirler
yağdıran
bir
yönetici değildi. İstişareye ö n e m veriyordu. Bedir S a v a ş ı ' n d a ordunun yerleşimi ve karargah kurma k o n u s u n d a sahabelerin uyarısını
haklı
bularak
kendi
görüşünden
vazgeçiyordu.'"
Hendek S a v a ş ı ' n d a , Gatafanlılara bir yıllık M e d i n e m a h s u l ü n ü verme konusundaki kendi teklifine, Sad b. M u a z ' ı n
itirazını
'"" İbnü'l-Esîr, 11, 183. ""Buhari, İlim, 6. ' " İbnü'l-Esîr, 11, 16. 129
Halifelik Tarihine Giriş yerinde b u l u y o r d u , ' ' ^ • Kendisinin; kurutulmuş
et yiyen
Mekke'yi
bir kadmın
"Melek
değil,
oğlu olduğunu"
Kureyş
'ten
belirtiyordu.''^
fethettiğinde, sekiz yıl önce kendisini
yurdundan
kovalayan insanların arasına zaferle girerken, bir kral gibi değil gayet mütevazı idi. Hz. P e y g a m b e r ' i n , sultanlar gibi bir hayat yaşamaması, etkisini
sahabede
de
gösterdi.
Hz.
Peygamber'den
sonra
çevrelerindeki ülkeleri taklit edip başlarına bir kral seçmediler. Saltanata geçit v e r m e y e n bir yönetim tarzını ortaya koymaya çalıştılar.
İlk
attığımızda,
Halife
onun
Hz.
bundan
Ebubekir'in sonra
ilk
ortaya
hutbesine
koyacağı
göz
yönetim
modelini ilan ederken, yönetimin kontrolünün halkın
elinde
olması, yönetici ile halk arasında doğruluğun esas olması""* üzerinde ö n e m l e durduğunu görüyoruz. Hz. Ebubekir de Hz. P e y g a m b e r gibi sade yaşadı. Krallar gibi olmaya çalışmadı. Halife iken kendi işinde çalışmaya d e v a m edince sahabeler ona m a a ş b a ğ l a d ı l a r . ' " Vefat ederken de saltanata izin vermeyerek kendi ifadesi ile:
"Akrabası
olmayan"
birini yerine tavsiye
etti."*"' Hz. E b u b e k i r ' i n yerine geçen İkinci Halife Hz. Ö m e r ' i n en çok korktuğu şey sultanların k o n u m u n a düşmekti. Bir seferinde saltanata k a y m a endişesi ile halkına: "Ben halife miyim, sultan
mıyım?"
şeklinde sorduğunda, Sasanilerin
yoksa
saltanatını
y a ş a m ı ş olan, saltanatın ne olduğunu iyi bilen İranlı Selman Farisi: "Ey Ömer! eğer sen Müslümanları ediyorsan
sultansın,
değilse
halifesin.
eziyor, haklarını
" şeklinde cevap vermişti.
İbnü'l-Esîr, II, 72. Darimi, Mukaddime, 23; İbn Mace, Etime, 30. Mustafa Alameddîn , 49. ' " Buhari, Ahkâm, 17. " " T a b e r i IV, 51. " ' Suyuti, 140; Kalkaşendî, V. 429;. 130
gasp
Mehmet Hz.
Ömer'in
hayatmda
halkla
ilişkilerinde
Azimli
saltanatm
emaresini göremiyoruz. O, hiç çekinmeden, halka
haksızlık
eden Mısır Valisi A m r b. A s ' a para cezası veriyor,^^*' halktan bir ihtiyar kadının derdini dinlemek için güneşin altında saatlerce sokakla dikiliyor ve derdini dinliyordu,"^ Kendisine yapılan uyarıları kabulleniyordu. Bir kişinin: "Allah'tan üzerine sahabeler o şahsa kızınca: "Bırakın yoldan
çıkarız."
sultan
gibi
kork"
hu ikazlar
demesi olmazsa
diyordu.'*'" O, idaresinde istişare etmeyen bir davranmıyordu.
İcraatlarında
yanılma
payını
düşünerek daima danışıyordu. Şûra üyelerine şöyle diyordu: "Benimle
hilafete
düşünebilirsiniz. işlerinizi
yönetmem
paylaşmanız gerçeğin farklı
ortak Sizi
şahitliğini
benim görüşümü
için
emanetin
insanlarsınız.
onu yapmakta
paylaşırsa
Kim
sizin benimle
ve bu gün
hürdür.
ayrı
ancak
yükünü
serbesttir.
o da bunda
için zorlamam.
eşitsiniz,
değil,
Ben sizden biriyim
yüklenmiş
tabi olmanız
Benimle
bir şey
ve bana verilen
için çağırdım.
bir şey arzularsa
isteklerime
olunuz.
başka
ki
sizler benden
Ve kim Sizleri
ki
benim
"' '
Hz. Ömer, saltanata dönüşür endişesi ile vefat ederken, oğlunun halifeliği
halifeliğe
getirilmemesini
gasbetmeye
şart
koşuyordu.
davrananların
Ayrıca
öldürülmesini
emrediyordu.'"^ O, hilafeti bir gasp ve saltanat merkezi değil, bir sorumluluk m a k a m ı olarak görüyordu. Halife tayin etmesini isteyenlere: "Sizin işlerinizi
öldükten
sonra da mı yükleneyim?
"
diyerek yönetim işinin önemini ve sorumluluğunu bir kez daha ortaya k o y u y o r d u . ' " '
Ebu Yusuf, Kitabu'l-Harac, Kahire, 1382, 25. İbn Kesir, el-Bidaye, VIII, 61. Ebu Yusuf, 60. Ebu Yusuf, 25, Buhari, Muharibin, 17. 563 ibn Sâd, V, 16.
"" '"" "•" '"^
131
Halifelik Tarihine Giriş Hz. Ö m e r ' d e n sonra halife olan Hz. O s m a n da saltanata m e y l e t m e m i ş t i . O da ilk iki halifeye b e n z e m e y e
çalışmıştı;
fakat o n u n en çok eleştirilen yönü valilikleri kendi kabilesine vererek,
bu
kabilenin
sağlamasıydı.
Onun
saltanata
giden
döneminde
yolda
Muaviye
ilerlemesini
Şam'da
ileride
kuracağı saltanatın temellerini attı. Hz. O s m a n , Hz. Ö m e r ' i n Muaviye'yi yetkilerle
dizginlediği gibi dizginleyemiyordu. serbest
bırakmıştı.
Ayrıca,
Onu
valilerinin
geniş
yaptıkları
haksızlıklara karşı tedbir almıyordu. Valileri şikayet edenlerin sorunlarını araştıracağına, valilerinin yanında yer alıyordu. Bu da saltanata giden yolun açılmasına sebep olacaktı. Dördüncü
Halife
Hz. A l i ' d e
de saltanatçı
bir
mantık
g ö r e m i y o r u z . O, saltanat kumıak isteyen Emevî ailesine karşı savaş açtığı için, başına bir çok fitne sarıldı. B u n d a n dolayı çevresi dağıldı.'*^'"' İstemeyerek de olsa bir kabile
kavgasına
sürüklendi. Adeta M u a v i y e ile arasında H a ş i m î - E m e v î savaşı yapılıyordu. Bu savaş ve mücadelenin sonucu M u a v i y e , A r a p ağırlıklı prensiplerin hakim olduğu devletini k u r d u . " ' ' Dördüncü Halifenin arzusu, saltanatın halkın başına bela o l m a m a s ı y d ı . Bundan
dolayı
etmezlerse,
Kufelilere
Muaviye'nin
söylüyordu.'^'*^
sık sık: "Eğer
saltanatı
Ali-Muaviye
ve zulmüyle
krizinin
İslam'ın
en yüksek politik kurumu
yönetim
vasıtası
baskın
kuvvetleri
olarak
devam
tarafından
ele
kendisine
yardım
ezileceklerini"
oluşması olan hilafet,
sonucunda, etkili
edememiş, zamanın geçirilerek
saltanat
bir
sosyal olayı
gerçekleştirilmiştir. Dört Halife dönemi, halkın hakimiyetinin geçerli olduğu, hilafette
verasetin
icraatlardan
olmadığı,
liderin
eleştirilebildiği,
dolayı hesaba çekilebildiği bir d ö n e m d i .
yaptığı Onlar
Hamilton Gibb, "İslam'ın ilk Devirlerinde Hükümet Müessesesinin Teşekkülü", Dergisi, Ankara. 1956 Sayı, I, 205. Gibb, 205. ''•"İbn Kuteybe, I, 152. 132
Mehmel "Râşidûn"
Azimli
olarak anıldılar.''"^ Emevîlerden farkları buydu.'*''* Bu
dönem Hz. P e y g a m b e r ' i n getirdiklerinin bütün k u m m l a n
ile
yaşanılmaya çalışıldığı, zorba yöntemlerle saltanatçı bir yapının olmadığı bir d ö n e m d i . Bu dönemi; "Halifenin yoktu,
baskıcı
idi.
hiç
sorumluluğu
şeklinde tanıtmak, bize göre
gerçeği
yansıtmamaktadır. Bu tanım, ancak onlardan sonraki saltanat dönemini yansıtabilir. Yine bu dönemi: "Dört hiçbir
zaman
etmiş
siyasi
bir dönemdir,
.tapmaların
bir sistem hatta
yaşandığı
olamamıştır.
Peygamberin
dönemdir.
halife
dönemi
Bu dönem
vefatından
iflas
sonra
ilk
şeklinde bir tanımın onları
tanımlayamayacağı kanaatindeyiz. Dört Halife dönemi, IV. Halifenin şehit edilmesi ile bitti. Artık güçlünün e g e m e n olduğu, seçimin yerini verasetin aldığı, halkın
yönetimden
bırakıldığı,
hilafet
uzaklaştırıldığı, ve
halk
şûranın
arasına
devre
aşılmaz
dışı
engellerin
konulduğu, yönetimi eleştirenin ezildiği bir d ö n e m başlamıştı. Bütün bunlar halifeliğin göstergesi
idi.
Raşid
bitip yerine saltanatın
Halifeler
seçimle
başladığının
göreve
gelirlerken,
onlardan sonra artık zorla başa geçen sultanlar vardı. Halk itibara alınmıyordu. Hak-hukuk tanıma k a y b o l m u ş t u . Seçim ve şûra kaldırılmıştı. Halka düşen tek şey vardı; s o r g u l a m a d a n bey'at ve itaat etmek. Saltanatla birlikte din ölçü a l ı n m a m a y a din,
saltanatm
gereklerine göre saltanata aracı kılınmaya başlandı. Sultanlar halkın
gözünü
boyamak
için
bazı
dinî
kisvelere
bürünür
o l d u l a r . " ' Halifeler adeta R o m a ' d a olduğu gibi dini tekellerine
' " Sourdel, VI, 937. Vaglieri, 1, 88. Bkz., Rayyıs, 445. Ahmet Akbulut, Sahabe Devri Siyasi Problemlerinin Problemlere Etkisi, İstanbul, 1992, 344, 345. Muhammed Mescidî Camiî, 128.
Kelâmi
J33
Halifelik Tarihine Giriş aldılar.'^^ Emevîlerdeki durum, dinin saltanat tarafmdan baskı altında tutulması i d i . ' " Abbasîlerde ise din, saltanatı ayakta tutmak için vardı. Onlar dini saltanatları için kullanıyorlardı. Mesela, Hırka-ı Şerif giyerek kutsal bir yapıya
bürünmeye
çalışıyorlardı.''"' Sonuçta
İslam
tarihindeki
en
önemli
siyasal
değişim,
D ö r d ü n c ü Halife'nin öldürülmesi ile başladı. Bu aynı zamanda saltanatın başlangıç tarihi idi. Artık başta, lakapları halife olan ama
aslında
sultan
olan
kişiler vardı. Bu
Raşid
Halifeler
d ö n e m i n d e n radikal bir kopuşu gösteriyordu. Ebu Musa Eşari, hakem
olayı
günlerinde
yönelince: "Emirlik edilendir.
şûra
"'^^'^ diyerek
insanların
bir
ile, saltanat
iki d ö n e m
kısmı
Muaviye'ye
ise kılıç zoru
arasındaki
ile
ayrımı
gasp
güzelce
belirtmiştir. Râşid Halifeler'den sonra yönetimin babadan oğula geçmesi yani tevarüs sisteminin başlaması ile birlikte Râşid Halifeler rağmen,
dönemi saltanat
sona
erip
döneminde
saltanat de
dönemi
Râşid
başlamasına
Halifeler'e
benzer
halifelerin - Ö m e r b. Abdülaziz gibi- olduğunu görüyoruz.'^'' Bu tip
halifeler
için
tarihçiler
olumlu
değerlendirmelerde
bulunmuşlardır. Bu noktada Dört Halife döneminin süresi k o n u s u n d a Hz. P e y g a m b e r ' d e n nakledilen: "Hilafet zalim
sultanlar
dönemi
gelecektir.
otuz yıldır, "'^^
ondan
şeklindeki
sonra^ hadise
d e ğ i n m e k istiyoruz: Bu rivayete göre Hz. P e y g a m b e r ' i n yerini alacak olan halifelerin iktidarının otuz yıl süreceği, ondan sonra saltanatın başlayacağı haber veriliyor. Bazı bilginler bu rivayeti M u a v i y e ' n i n lehine, yani onun iktidara geçişinin gayet normal
'^^ Hasan İbrahim Hasan-Ali İbrahim Hasan, 19. ' " A y d ı n , 231. Dûrî, age, 50. " ' İ b n Sâd, IV, 113. '^' Selahaddîn Debûs, Halifetü ve Azluhû, İskenderiye, 1965, 23. ' " T i r m i z i , İa/ii7î, Fiten, 48. 134
Mehmel
Azimli
olduğunu ortaya k o y m a k için onun halifeliğine delil getirseler de, bu rivayet olsa olsa M u a v i y e ' n i n saltanatına delil olabilir. Bir kısım Ehl-i Sünnet alimi bu hadis sayesinde belirlemek istediği siyasi anlam, ilk anda akla gelebileceği gibi k ı n a m a bağlamında değildir. Bilakis onlar bu hadis sayesinde, saltanatın kurucusu M u a v i y e ' n i n yönetimine ve ondan sonraki Abbasî halifelerine meşruluk kazandırmaktır. Yani bu
Emevî, hadis
kolayca şüphe duyulabilecek hadislerden olmakla birlikte Fukaha ve Muhaddislerin çoğu siyasetle ilgili hadisleri zayıf ve uydurma kabul ederler- Ehl-i Sünnet, hilafetin otuz yıl sonra mülke
dönüşmesi
"Delailü'n-
haberini
Nübüvve"
vermesi
kapsamına
dolayısıyla soktuklarını
bu
hadisi
görüyoruz.
Sonuçta Ehl-i Sünnet bu hadisle karışık ortamlardan
sonra
ortaya çıkan M u a v i y e ' n i n saltanatını bir kurtarma ve kurtarıcı yapılanma sayar."** Hadisin tek bir senetle gelmesi, zayıf bir hadis olması v e senedindeki " H a ş r e c " isimli zatın sağlam bir ravi olmaması,"'^ ayrıca senedi hakkında birçok tartışma v e ihtilafların o l m a s ı n ı " " bir y a n a bırakalım; eğer Hz. P e y g a m b e r böyle bir söz söyledi ise, bundan sonra artık ilk d ö n e m gibi bir hilafetin olamayacağını haber vermiş olmaktadır. M u h a m m e d Hamidullah, Ö m e r b. Abdülaziz gibi halifelerin bu hadisin tam tersine vakıalar olduğunu belirtmektedir.'^' M u a v i y e ' y i birçok yerde
savunan
Kadı
Ebubekir
İbn
el-Arabî
de
hadisin
M u a v i y e ' y i kötülediğini belirterek bu hadisi reddetmiştir. " ^ Bu hadis k o n u s u n d a kanaatimiz şu ki; sah'^belerin siyasi hatalarını örtmek için hilafete ö m ü r biçilmiş ve bu d u r u m Hz.
Bkz. Hasan İbrahim Hasan, Ali İbrahim Hasan, 23; Câbirî, İslam 'da Siyasal Akıl, 456-457. Abdülmüteal Muhammed Cebri, el-Müştehir mine 'l-Hadis, Beyrut, trz., 85; bkz. Demicî, 60. Elbânî, 1, 128. Muhammed Hamidullah, İslam Hukuku Etüdleri, 209. "*-İbn Arabî, 201. 135
Halifelik Tarihine Giriş P e y g a m b e r ' e isnat ettirilmiştir.'*''' Böylece bunun böyle olacağı, kadere razı olunması gerektiği anlatılmak istenmiştir. Ayrıca hadis,
Hz.
Ali
dönemindeki
taraftarları
zulümlerini
tarafından ispatlamak
Muaviye'nin için
de
saltanat
uydurulmuş
olabilir. Kanaatimizce böyle bir hadis olsaydı en azından Hz. Ali d ö n e m i n d e g ü n d e m e gelmesi gerekirdi.
I- E M E V İ L E R A-Halifeliğe Atanmaları Emevîler, Hz O s m a n döneminden
itibaren ele geçirmiş
oldukları hilafeti ve bürokratik hakimiyeti, k i m s e y e -özellikle Haşimîlere- kaptırmak istemiyorlar ve yaptıkları toplantılarda bunu dillendiriyorlardı."'^'' Muaviye, Hz. O s m a n kargaşalıklar götürmek
sırasında
niyetinde
Hz.
idi.
Bu
Osman'ı
dönemindeki
Medine'den
düşüncesini
Şam'a
gerçekleştirirse,
-
sonraki yıllarda hilafeti ele geçirmek için verdiği mücadeleye bakılırsa- Ş a m ' d a vefat edecek olan Üçüncü Halife'den sonra rahatlıkla
halifeliğini
ilan
edebilecekti.
Bunu
gerçekleştiremeyince meşru halife Hz. A l i ' y e karşı isyan etti ve mücadelesini bu şekilde sürdürdü. Hz. Ali'nin katledilmesinden sonra çevresi, Hz. Ali'den sonra yerine oğlu Hz. Hasan'ı seçtiler. Hz. Hasan gücü gittikçe artan
Muaviye
ettiğini,
karşısında,
kendisine
destek
etrafmdakilerin vermediğini
kendisini
hissedince,
biraz
terk da
yıllardır ü m m e t içinde devam eden kargaşalıklara son vermek için, halifeliği bazı şartlar koşarak M u a v i y e ' y e devretti.'*" Hz. Hasan'ın
Muaviye'ye
yetkilerini
devrettiği
saltanatın başlangıç tarihi olarak verebiliriz.'*'^'
'"Akbulut, 28; Demirel, 99. '*'•' Mesudi, II, 351. '^' İbnü'1-E.sîr, III, 50; İbn Arabi, 200 vd. Mesudi, III, 7; İbni Haldun II, 718. 136
41/661
tarihini,
Mehmet Sonuçta
Muaviye,
Şam
itariç bütün
İslam
Azimli
dünyasmm
kabullendiği Dördüncü Halife Hz. Ali'yi çeşitli siyasi oyunlarla devirmiş ve ilk halifelerin tıygulamaya çalıştığı halkın onayına dayalı seçim tarzını ortadan kaldırmıştır. Seçim
olmaksızın,
halifeliği silah zoru ile ele geçiren ilk kişi olan M u a v i y e ' n i n iktidarını toplum zorunlu olarak kabullenmiştir. Bu
mecburî
kabulleniş sonraları siyasi ayaklanmalara sebep o l a c a k t ı r . " ' Muaviye'nin
halifeliğe
gelmesi
ile
Hz.
Ali'nin
halife
seçilmesinin bir birine benzediğini, söylemek m ü m k ü n değildir. Çünkü, Hz. Ali ile M u a v i y e mücadele e t m e y e başladıklarında, Hz.
Ali'yi
Şam
hariç
kabulleniyordu.
bütün
Muaviye'yi
İslam
dünyası
halife
olarak
ise
sadece
Şam
halkı
kabulleniyordu. Üstelik Şam halkı da M u a v i y e ve F-mevîlerce kandırılmıştı. Buna bir örnek verirsek Abbasîler, Ş a m ' ı
ele
geçirdiklerinde,
ve
kendilerinin
akrabası
olduklarını
büyükleri
şöyle
Peygamberin
Şam
Hz.
demişlerdi:
en yakınları
Peygamber'in
halkına
bildirince,
"Biz
şimdiye
olarak sadece Emevîleri
yakını
Şam
halkının
kadar
Hz.
biliyorduk.
"
5S«'
M u a v i y e , halkın onayı ile seçilmiş bir halife değil, değişik baskı
unsurlarını
kullanarak
başa
geçmiş
bir
halife
oldu.
Muaviye, halifeliği ele geçirebilmek için her yolu kullanmayı bildi. Kimi insanları para ile kimilerini de zorbalıkla kendine çekti. K u r ' a n yapraklarını mızraklara takmaktan ç e k i n m e d i . O, Mekke
toplumuna
hakimiyetine
hakim
çevirmek
olan
Emevî
istiyordu.
hakimiyetini
Bunu
başardığı
dünya da
söylenebilir. T a h k i m O l a y ı ' n ı anlatırken M u a v i y e ' n i n sürecini
dc
anlattığımızdan
dolayı,
fazla
iktidara
detaya
geçiş
girmeden
konuyu burada bitirip Y e z i d ' i n halifeliği meselesine geçiyoruz.
'•"'Gibb. 170. Mcsûdi, 111,43. 137
Halifelik Tarihine Giriş Bu
konu,
üzerinde
önemle
durulması
gereken
bir
noktasıdır. Ç ü n k ü bu tarihe kadar -her ne kadar hilafeti
uygun
olmayan
yollarla ele geçirdi
kırılma
Muaviye,
ise de-
hilafet
düzeninin tekrar kurulması k o n u s u n d a bir belirsizlik
vardı.
Ancak Y e z i d ' i n halifeliğe atanması ile artık saltanat olayının kesinleştiği somut olarak ortaya çıkmıştır. Y e z i d ' i n veliahtlığı meselesi, ilk defa M u a v i y e ' n i n valisi M u ğ i r e b . Ş u b e ' n i n
M u a v i y e ' y e yerine oğlu
Kufe
Yezid'i
halife olarak bırakmasını teklif etmesiyle başladı. Etrafındaki danışmanlara konuyu danışan Muaviye, bazı danışmanlarından bu
işin
uygun
olmadığı
konusunda
tepki
aldı.
Kendi
çevresinden olan Ahnef b. K a y s ' a bu konuda fikrini sorduğunda Ahnef:
"Doğru
korkarız.
"^^'* diyerek Y e z i d ' i n halife olarak atanmasını tasvip
söylersek
senden,
yalan
söylersek
Allah
etmediğini belirtmişti. A h n e f b. Kays sözüne devamla: Emir'ul
Müminin!
şekilde
cevap
çevrendeki vermeleri
insanların
seni
sana
aldatmasın.
Bunların
tercihini
arzu
temsil
etmiyorlar.
Hicaz
bölgeleri
kabul
etmez.."^'^" diyerek toplumun genel
"Ey
ettiğin
Bunlar
tamamını
'tan
halkın ve
İrak
görüşünü
almasını tavsiye etmişti. Aslında M u a v i y e ' n i n oğlu Y e z i d ' i n halifeliği için çevresine danışması, yaptığı işi meşrulaştırmak a m a c ı n a yönelikti.''"" M u a v i y e , daha sonra valileri vasıtası ile kendinden sonra halife olması için oğlu Y e z i d ' e b e y ' a t alma işine girişmiştir. B u n u n uygulanması için valileri vasıtası ile halka baskı yaparak ve değişik yollar kullanarak bu fikri kabul
ettirmiştir.
Bu
d u r u m u aktaracağımız olayda kendisi de itiraf etmektedir. Kufe 'Valisi Muğire b . Şube tarafından M u a v i y e ' n i n oğlu Y e z i d ' e bey'atlerini
sunmak
üzere
Şam'a
gönderilen
Kufe
ileri
gelenlerine, M u ğ i r e ' n i n rüşvet olarak dört y ü z dinar verdiğini İbnü'l-Esîr, lll, 352 . "'"İbn Kuteybe,!, 169. Bkz. Taberî, VI, 196; İbnü'l-Esîr, III, 353. 138
duyunca M u a v i y e şöyle demiştir: "Dinlerini satmışlar."
Mehmet
Azimli
ne kadar da
ucuza
''^-
M u a v i y e ' n i n valileri, bazen para ile bazen tehdit ile Yezid için halktan b e y ' a t almışlardır. Bu zorbalığa en sert Medine'den
gelmiştir.
Medine
Valisi
Mervan
b.
tepki
Hakem,
mescitte Y e z i d ' e b e y ' a t meselesini ilan edince, A b d u r r a h m a n b. Ebi Bekr: "Siz yönetimi
bahadan
çevirmek
istiyorsunuz.
Onlarda
da Kayserden
şeklinde
itirazda bulunur.
oğula
Sizin yaptığınız sonra
Kayser
Bu
devretmek,
Bizans'ın gelir
itiraza
saltanata
işine
benziyor.
sizinki
de
budur."
Abdullah
b.
Zübeyr,
Hüseyn b. Ali, Abdullah b. Ö m e r gibi sahabeler de katılırlar. ' " M u a v i y e ile hilafetin saltanata dönüşmesi ve hilafette en b ü y ü k sapma olan oğlu Y e z i d ' i kendinden sonra yerine halife tayin etmesi,'''''* o dönemin komşu devletlerinde ve S u r i y e ' y e k o m ş u Bizans'ta mevcut idi. Hicaz bölgesinden gelen doğal tepkilere rağmen M u a v i y e kararında ısrar eder v e değişik yollarla herkesi ikna eder, bu fikri topluma benimsetir ve bütün şehirlerden oğlu
Yezit'in
kendinden sonra halifeliği için b e y ' a t alır. B u n a itiraz etmeyi sürdüren sadece sahabeleri gözeten Hicaz Bölgesi
kalmıştır.
Bunun üzerine Muaviye, bu b e y ' a t konusunu bizzat halletmek üzere bin kişilik bir ordu ile M e d i n e ' y e , ardından
Mekke'ye
gelerek Hicaz bölgesi halkının tabi oldukları Y e z i d ' e b e y ' a t etmeyi reddeden
halkın önderi durumundaki dört şahsiyetle
görüşme yapar. Bunlar, Abdullah b. Zübeyr, Hüseyin b. Ali, A b d u r r a h m a n b. Ebi Bekir, Abdullah b. Ö m e r ' d i r . Bu
dört
konuşmacı
kişi
seçerek
kendi
aralannda
Abdullah
M u a v i y e ' y e halife
adayı
b.
Zübeyr'i
konusunda
şu
tekliflerde bulunurlar: '"^ Taberî, VI, 170; İbnü'l-Esîr, III, 350 . Taberî, VI, 179; İbnü'l-Esîr, III, 351 . 5')4 Bkz. Mehmet Ali Kapar, Halifeliğin Emevîlere Geçişi ve Verasete Dönüşmesi, İstanbul, 1998, 14. 139
Halifelik Tarihine Giriş -Hz.
Peygamber
gibi
yapmasmı,
yani
kimseyi
veliaht
bırakmamasını, -Hz.
Ebubekir
birisini
gibi
yapmasını,
yani
akrabası
olmayan
bırakmasını,
-Hz. Ömer gibi yapmasını, olu.şan bir şûra heyetini
yani
akrabası
olmayanlardan
bırakmasını.
M u a v i y e bu teklifleri hiç ö n e m s e m e m i ş ve bu şahıslann başlarma
ikişer
asker
koyup
itiraz
ederlerse,
boyunlarmı
v u r m a l a r m ı emredip sonra halka hutbe irad etmiş v e "bu dört şahsm Y e z i d ' e b e y ' a t ettiğini, halkm da artık Y e z i d ' e bey'at etmesi
gerektiğini"
söylemiştir.
Bu
dört
kişinin
gözeten halk da Y e z i d ' e b e y ' a t etmiştir. Halk, dediği
gibi
Muaviye,
bu
şahısların
böylece
bey'at
Hicaz'ın
da
ettiğini bey'atini
bey'atini
Muaviye'nin
zannetmiştir.''" alarak
Şam'a
dönmüştür. Bu bey'atı zorla aldığından dolayı vefat ederken oğluna bu şahıslara dikkat etmesini vasiyet etmiştir.''''' M u a v i y e ' n i n gayesi ülkeyi kendi çocuklarının yönetmesi idi. B u n u n için büyük uğraşlar içine girdi, bu sebeple çok para dağıttı.
Böylece
ülkeye
hakimiyet
kuracağım
zannetti.
Hatasında inat etti ve kendinden sonrasına böyle bir saltanat usulü bıraktı. Artık bir daha da bu saltanattan
dönülemedi.
M u a v i y e ' y i genelde savunan, Kadı Ebubekir İbn Arabi bile: "Muaviye,
hilafeti
kılmamak
ve
değil oğluna,
şûra'ya
bırakmak
akrabasından faziletini
hiç kimseye terk
etmiştir.
has "
demektedir. İbn Haldun, M u a v i y e ' n i n
bu uygulamasının
o
dönem
Emevîlerin güçlü asabiyeti düşünüldüğünde normal olduğunu belirterek savunur.'''** O, saltanatı gayr-ı meşru ilan edemeyerek
İbnü'l-Esîr, III, 355. İbnü'l-Esîr III, 369. İbn Arabî, 222 . İbn Haldun, 1,519. 140
Mehmet ve bu şekilde
Azimli
devletin daha güçlü olabileceğini düşünerek'''^'*
saltanata hukuki bir zemin bulmak için çalışmıştn-/'"" Belki devlet
güçlenmiştir,
fakat
halk
pasifleşmiştir.
Halkm
b e n i m s e m e d i ğ i bu saltanat rejiminde halk çok z u l ü m görmüştür. Hz.
Ebubekir'in
seçilmesinde
Kureyş'in
güçlü
asabiyetini
düşünerek kabullenen sahabeler, M u a v i y e ' n i n saltanatmı hiçbir şekilde desteklememişlerdir. M u a v i y e ' n i n kendine göre istikran d ü ş ü n d ü ğ ü n ü farz etsek bile,
kural
dışı
işlere
girilince
problemler
artmış,
istikrar
sağlanacak yerde, işler daha da karışmıştır. İslam tarihinin en acı üç olayı olan Kerbela, Harre Vakası, K a b e ' n i n taşlanması ve örtüsünün yakılması, M u a v i y e ' n i n yaptığı bu veliaht sonrasında m e y d a n a gelmiştir. Ülkede otorite tesis
edilecek
yerde, bir çok isyanlar olmuştur. Saltanatın gerekçesi v e n l e n "iç çalkantılar sonucunda halkın birliğinin
tayini olarak
bozulması
k o r k u s u " iken, tam tersine ülke kargaşaya itilmiştir.
Halk,
elinden alman yönetim işini tekrar ele geçirebilmek için değişik önderlerin
arkasında
ayaklanmalar
yapmıştır.
İsyanların
en
büyüğü ise M u a v i y e ' y e bizzat itiraz eden A b d u l l a h b. Z ü b e y r tarafından yapılmış ve ülke dokuz yıl ikiye bölünmüştür.*'"" Abdullah b. Hanzala yönetiminde M e d i n e halkı H a r r e ' d e kanlı bir şekilde bastırılmıştır. Hüseyin b. Ali, aile fertleri ile birlikte Kerbela'da saltanata
vahşice
katledilmiştir.
dönüşümüne
karşı
Bütün
halkın
bunlar
tepkileridir.*'"^
hilafetin Raşid
Amold, 26. *'*"' Cavit İkbal, "İslam'da Devlet Kavramı", İslam Siyaset Teorisi ve Sorunları. Editör M. Ahmet trc; Halim. Sırçalı, İst. 1997, 69; Talip Türcan, "Maverdi vc Ebu Yala'da Siyasi İktidarın Meşruiyet Sorunları", Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fak. Sayı. 3, 1996, 35, OMn.age. , 459. ""' Belâzürî, IV, 46. ""- Halife b. Hayyat, 181, Mesudi, III, 78. 747
Halifelik Tarihine Giriş Halifelerden sonra bu d ö n e m zor kabullenilmiştir. İsyan eden her halk tabakası zorbaca sindirilmiştir."" İbn H a l d u n ' u n , M u a v i y e ' n i n oğlu Yezid'i veliaht tayin ederken
Yezid'in
olmadığını
fısk-u
iddia
fücur
etmesi,
içinde olduğundan tutarlı
haberdar
görünmemektedir."'"
Vasiyetinde de belirttiği gibi insanları tanımada kabiliyet sahibi olan M u a v i y e ' n i n , oğlunu tanımaması d ü ş ü n ü l e m e z . " " Yezid'i tanımak üzere yanına gelip kısa bir süre yanında kalan Abdullah b. H a n z a l e başkanlığındaki heyetin anlattığı Yezid b . M u a v i y e portresi,
bir
halife
için
hiç
de
münasip
olmayan
şeyleri
M u a v i y e , bir çok yetkili sahabe varken, oğlu
Yezid'i
içermektedir.""''
halifeliğe getirerek başlattığı saltanat olayı ile hilafet k u r u m u n u seyrinden saptırmış oldu. Bu olay hilafette en büyük sapmanın başlangıcı oldu. Sonuçta hilafet gasp edilmiş, saltanat olayı m e y d a n a gelmiş oldu. Y e z i d ' i n atanması ile İslâm tarihinde saltanat dönemi artık r e s m e n başlamıştır. M u a v i y e ' n i n bütün yeteneklerini kullanarak ihdas ettiği"''' oğlunu halifeliğe bırakma işi artık ondan sonra da devam
edecektir.
gelmesini
Halkın
sağlayacak
bir
seçtiği usule
bir bir
halifenin daha
yönetime
dönülememiştir.
M u a v i y e bu işi yaparken halife seçiminin temel direği M e k k e v e M e d i n e halkının görüşünü gözetmemiştir. A y r ı c a diğer bölge halklarının
da
yönetime
katılımı
engellenmiştir.
Sonuçta
M u a v i y e ' n i n sağlığında Y e z i d ' e b e y ' a t alınarak, yeni bir b e y ' a t şekline başlanmıştır.
Muhammed Hudari Bek, İlmâmu'l-Vefa. Mısır, 1960, 10. İbn Haldun, 1,519, 533. Taberî, VI, 179; İbnü'l-Esîr, III, 369. Taberî VII, 5; İbnü'l-Esîr, III, 450. ''"^ Hugh Kennedy, The Umayyad Caliphate, NewYork, 1986, 83; Uçar, 36; Bkz. Vecdi Akyüz, Hilafetin Saltanata Dönüşmesi, İstanbul, 1991, 94 vd. 142
Mehmet
Azimli
Dört Halife d ö n e m i n d e halife seçimi, halkm katdmiı ile gerçekleşiyordu. Onlar y ö n e t m e yetkisini halktan
aldıklanm
biliyorlardı. Onlar babadan oğula bir yönetim sistemine karşı olmuşlardı. İkinci Halife Hz. Ömer'e oğlunu yerine bırakması teklif edilince, o bu teklife şiddetle karşı çıkmıştı.""^
Buna
karşın Emevîlerle artık ülkeyi belli bir sülaleden gelen sultanlar, kendi
arzularına
göre yönetecekti
ve
denetleyici
bir
halk
otoritesi tanımayacaktı. Bu olayla birlikte sonraki yıllarda halk vc seçim
olayı
önemsenmemiştir.
Artık
halifelik
belli
bir
hanedanda kalmış, halkın siyasal katılımı engellenmiştir. Halk sadece yapılan istihlafları (yerine halife bırakma) o n a y l a m a k zorunda kalmıştır. Bu anlamda M u a v i y e ' d e n itibaren yapılan istihlaf olaylarını İslam'la bağdaştırmak m ü m k ü n değildir. Bu olsa olsa saltanatın bir göstergesidir Hz. E b u b e k i r ' i n Hz. Ö m e r ' i tayinini M u a v i y e ' n i n , oğlu Yezid'i tayinine benzetmek yanlıştır.*'"'' Buradaki ince nokta Hz. E b û b e k r ' i n saltanat ve zulüm yolunu açmadan, kendi akrabası olmayan
bir
kimseyi
tayin
etmesi
ve
bunu
ümmete
dayatrnamasıdır. M u a v i y e ise türlü hilelerle bu işi zorla y a p m ı ş ve saltanat yolunun başlatıcısı olmuştur. Emevîler ile birlikte artık yönetim yetkisi sadece halifenin m e n s u p olduğu ailenin eline geçti. Bu şekilde İslam tarihinde hilafetten
saltanata geçişte radikal kopuşu sağlayan ilk kişi
Muaviye
olmuştu.
başlayan
halife
Böylece seçimi,
yavaş
genelde
yavaş Araplar
kurumsallaşmaya arasında
tepki
uyandıran M u a v i y e ' n i n müdahalesi ile b a m b a ş k a bir m e c r a y a (saltanata) sürüklendi.*''" M a v e r d î gibi siyaset bilimciler, gerek E m e v î gerek Abbasî döneminde
yapılan
birden
fazla
*•"" Taberî, V, 34. *'"" Akbulut, flge., 141. 610 Abdülaziz Dûrî, en-Nuzumu'l-Islâmiyye,
halife
atamalarını,
Hz.
Bağdat, 1950, 38. J43
Halifelik Tarihine Giriş P e y g a m b e r ' i n Mute'dei