122 51 5MB
Turkish Pages 378 [380] Year 2007
Kemal Tahir Esir Şehir Üçlemesi 2. Ciiı Esir Şehrin Mahpusu Yayı ma Hazırlayan: Sevengül Sönmez hhaki Yayınlan Edebiyat
-
-
329
260
Kemal Tahir Bütun Yapıtlan
-
2
ISBN 975-273-095-7
3. Baskı, Ekim 2007, Isıanbul © Kemal Tahir, 1956 © hhaki, 2005 Yayıncının yazılı izni olmaksızın herhangi bir alınu yapılamaz. Bu Iıitabın Itli! halılıı Ktmal Tahir ValıJı temsilcisi ONK Ajans Ltd. ŞIi. 'den ahnmışıır.
Sanaı Yönetmeni: Muraı Ozgül Kapak Uygulama: Cemile Oz Kapak Tasanmı: Omer Ülkenciler Kapak, Iç Baskı: Idi! Maıbaacılık Emintaş Kazım Dinçol Sanayi Siıesi No: Topkapı-lsıanbul Tel:
(021 2) 674 66 78
81/ 19
hhakiTIoI Penguen Kiıap-Kaseı Bas. Yay. Paz. Tic. Ltd. Şıi.'nin yan kuruluşudur.
4/6 34710 Kadıköy Isıanbul (0216) 3309308 - 3483697 faks: (0216) 4499834
Mühürdar Cad. Ilıer Enüzün Sok. Tel:
iıhaki@Jıhaki.com.ır - www.iıhaki.com.ır - www.ilknokıa.com
Kemal Tahir
ESİR ŞEHRİN MAHPUSU
� i. h ci k i
rı3irinci rı3ölüm
9-Lafız�a
ı
- Bugün nedir günlerden kuzum?. Kamil Bey, boynunu bi� raz büküp gözlerini kısarak, yaptıgı resme baktı : Bugün günler� den . . . Kalın kurşun kalemle Don Kişot'un kafasındaki berber ta� sını çizdi: Tamam! Gene Isa peygambere benzediniz Senyör de la Manş . . . Yüksek sesle söylediklerine resimdeki Don Kişot kar şılık verebilirmiş gibi, biraz bekledi : Dostoyevski ne demiş? "Dünyanın, en eksiksiz, iyi insanı ısa'dır. Ondan sonra Don Ki şot gelir," demiş . . . Ikincilik sizde . . . Keyifli bir ıshk öttürdü: Bu gün salı . . . fazladan arife . . . Elini çenesine götürdü: Tıraş, yarın sabah . . . Dostoyevski sözünü nasıl baglıyor, aklınızda mı? "Don Kişot'un eksiksiz iyi adamlıgı, gülünç olmasından gelir! " Suratı� nızı astınız e fendim! Begenmediniz! Kamil Bey bir cigara yakut karyolaya serdigi resimlere bir za man daldı . Bir tanesi -puta çivilenmiş çok şişman lsa ile kadana� ya binmiş göbekli Don Kişot- sahiden gülünçtü. Bunlar, Orta ç.lg'ın obur papazlarına benziyorlard ı , günaha oldugu kadar, ye meklere de doymayan, Boccado'nun cehennemlik papazlanna. Öteki dört resim, bilinen Don Kişat, daha dogrusu, Daumier'den aşınlmış sahici Don Kişot. . . Sıpsıska, upuzun, kepkederli ... Du man gibi ama , gene de dünyaya meydan okuyan ölümsüz insan !
7
Bir çizgiyle şövalyenin eline mızragını verdi . Sanço Panza'nın eşegine geçti . Yedi yıl cezanın yılgınlıgı ile Ramiz Efendi'nin bıraktıgı yal nızlıgın sarsintısı ancak bir gece sürmüş, sabahleyin resim yap maya sıgınmıştı. Sanatın, he r zaman avutmadıgını biliyordu . "Isa ile Don Kişot'un şişman insanlar da olabilecekleri nereden aklı ma gelir? Zora düştüm de ondan . . . Don Kişot da zor altında ya zılmış kitaplardandır. Don Kişot'a yedi yıl ceza verseydiler ne yapardı acaba? farkında bile olmazdı! Kısa bir ıslık öuü rdü: Öy leyse . . . Boyunlarından birbirlerine zincirlenmiş mahpusları kur tarmanızın sırasıdır, e fendim! . .
"
Kocaman eli, hiç duraklamadan, güvenle çiziyordu. Resim deki mahpusları, boyunlarından birbirine zincirleyecegi sırada, anahtar sesi duydu. Gizliden oruç yemenin alışkanlıgı ile cigara yı hemen bastırıp döndü. Gardiyan Asker ıbrahim'in arkasında birileri o ldugunu gö rünce belli belirsiz telaşlandı, elini gömleginin açık yakasına gö türerek toplanmak istedi . Gardiyan ıbrahim , sıkıldıgı zamanlarda yaptıgı gibi, kabalagını kafasında iki kere çevirmiş, gözlerini de kaçırmıştı: - Başefendi geldi beyi m . Gidiyorsun. Haydi toplanalım. - Gidiyor muyum? Nereye? Eşikte duran beli tabancalı, gögsü feraiyeli kanun çavuşu karşılık vermedi . - Harp divanına mı efendim? Yargıtay davayı bozdu mu? - Yargıtaydan haberim yok ! . . Sivile gideceksin . - Sivil ne demek? . Gözlerindeki ürkekligin yerini birden sevinç parıltısı aldı: Mahpushaneye mi? Sultanahmet'e . . . ıhsan Bey'in yanına . . . "Müjde" desenize . . . - ıhsan d a kim ola? Haydi, toplanın bakalım. Gardiyan ib-
8
rahim'e çıkıştı: Neye apıştın ayı? Çabuk dedim, mübarek gün, şamar geliyor! Kirli çamaşırlan, Hala Hanım'ın hizmetçisi E leni, dün almış tı. Yoksa, öteberiyi, bavula sıgdırmak kolay olmayacaktı. Her şey toplandıktan sonra, Kamil Bey, üç ay yirmi gündür içinde yaşadıgı odaya son defa, baktı. Penceresi yerden bir bu çuk metre yüksek. .. Burada, bunca zaman nasıl yaşayabildigine şaştı. - Ya bunlar Beyim?Asker ıbrahim , gaz ocagını , fincanlan , cezveyi, tabaklan gösteriyord u: Bunlar? Kalsın ıbrahim E fendi. Senin olsun! - Yok beyi m , al git . . . Orada lazım olur. Istemez. ıhsan Bey'de hepsi vardır. Kalsın. Öfkeli kanun çavuşuna gülümsedi:
Haydi başerendi , buyurun! Durakladı:
Eve bir iki satır yazabilir miyim? - Istemez. Arayan olursa yukandan ögrenir! Hayd i ! . . Kamil Bey üstelemedi, yı ııarca Avrupa otellerinde yatıp kalk mış, zengin paşa ogıu ahşkanlıgıyla bavulunu almayı düşünme den yürüdü. Galatasaray'dan sınıf arkadaşı "Dö san diz nör' ıhsan'a kavuş mak sevinci yüregini kaplamışu. "Ne iyi ettim d e , ıhsan'ın yanı na gönderilmek işini Nermin'e açtım . Ne kadar da çabuk yaptır dılar. Hay Allah sizden razı olsun Enişte Bey ! " Yukarda , dış kapının agzını , haziran ikindisinin sert güneşi tutmuştu. Kamil Bey, gözlerini keyifle kırpışurarak aydınhga dogru hızlı hızlı yürüyordu. - Heeey! Dur bakalım! Elini kolunu sallayarak nereye? Ka nun çavuşunun sesi hem sertti, hem alaycı: Şöyle gel! Sokull Uzat ellerini . . . Oldu mu ya? Sen hiç kelepçe vurunmadın mı? - Kelepçe mi, hayır . . .
9
'J