127 39 8MB
Turkish Pages 269 [270] Year 2004
EFNANELER DÜNYASINDA ANADOLU (Anadolu M itolojisi)
Dennan Bayladı 1 940'ta doğdu. lstanbul iktisadi ve Ticari ilimler Akademisi'ni bitirdi. lstanbul Üniversitesi Edebiyat Fak'ültesi Sosyoloji ve Klasik Filoloji bölümlerinde okudu. TRT İstanbul Radyosu'nda on beş yıl prodüktör olarak görev yaptı ve yüzlerce radyo programına imzası nı attı. 1 983 yılında gerçekleştirmiş olduğu 'Bu Şehr-i Stanbul' ad lı dizi programla Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce Radyo-TV yayın ları dalında 'Yılın Gazetecisi' seçildi. 1985 yılında TRT' deki görevin den kendi isteğiyle emekliye ayrıldı. Halen araştırma ve çevirileri nin yanı sıra 'Profesyonel Turist Rehberi' olarak çalışmaktadır. Henüz Pertevniyal Lisesi'nde öğrenciyken tarih öğretmeni mer hum Reşad Ekrem Koçu'nun anlatmış olduğu "Troialı Hektor'un öy küsü" ve birlikte gezdikleri İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde gördüğü eserler onda mitolojiye karşı merak uyandırdı. Bu merak onu mito lojinin köklerini aramaya. Eski Yunan ve Latin dillerini öğrenmeye yönlendirdi. Anadolu kültür ve uygarlığı üzerinde yaptığı çalışma ve araştırmalardan edindiği birikimi bir yurt tanıtım hizmeti olarak ya bancı konuklara da sunmak amacıyla 'Turist Rehberliği' mesleğini seçmiş bulunuyor. Çin Dağı, Çinçin Dağı adlı masal kitabı, Nesini Söyleyim (Mah mut Alptekin ile) adlı halk edebiyatı araştırması (Varlık Yay.) Tann lann Öyküsü, Uygarlıklar Ka vşağı Anadolu, lstanbu/'ıın Yüreğinde Tarihe Yolculuk, Dinler Ka vşağı Anadolu adlı inceleme kitapları, Nağmeler Tahtım Olsa adlı romanı (Say Yayınları) çeşitli edebiyat
dergilerindeki ve Cumhuriyet gazetesindeki yazıları, İngilizce ve Fransızcadan yaptığı yirmi kadar çocuk klasiği çevirisi, TRT'de ya yımlanan radyofonik oyunları yazarın kültürel etkinlikleri arasında yer almaktadır.
EFSANELER DÜNYASINDA ANADOLU (Anadolu Mitolojisi)
Derman Bayladı
bt�nbul
Say Yayınlan Mitoloji Dizisi
Efsaneler Dünyasında Anadolu / Derman Bayladı ISBN 975-468-149-X
© Say Yayınları - Derman Bayladı Yayın yönetmeni: Murat Batmankaya Editör: Özgü Çelik Düzelti: Erkan Ünlücan Baskı: Kelebek Matbaacılık, İstanbul Kapak resmi: Neptün'ün Atları 3. baskı: Say Yayınları, 2004 1. baskı: Say Yayınları, 1 996 76 5 43
08 07 06 05 04
© Say Yayınlan Ankara Cad. 54/12
•
TR-344 1 O Sirkeci-İstanbul
Telefon: O 21 2 - 51 2 21 58
•
�-aks: O 21 2 - 512 50 80
http://www.sayyayinlari.com e-posta: [email protected]
Qenel Daılıbm: Say Daılıbm Ud. Ankara Cad. 54/4
•
Ştl.
TR-3441O Sirkeci-İstanbul
Telefon: O 2 12 - 528 1 754
·
Faks: O 212 - 512 50 80
e-posta: [email protected]
iÇiNDEKİLER ÖNSÖZ9 Giriş 1 3 MASALLA OERÇEÖIN KUCAKLAŞTIÖI BÖLGE: MARMARA 15 Çanakkale'nin Kurucusu Dardanos 16 Troia Kral Soyuna İ l işkin Efsaneler 1 7 Ganymedes: Tanrılar Başbuğunun Gözdesi 1 7 İlos: İlyada Destanına Ad ını Veren Kral 1 8 Laomedon : Tanrılara Verdiği Sözde Durmayan Kral 1 9 Uğursuz Bir Troialı: Paris 2 2 Tanrıçalar Yarışıyor 2 2 Troia Savaşları 3 1 Helene'nin Kaçırılması 3 1 Akhilleus Savaştan Çeki liyor 34 Akhilleus Savaşa Dön üyor 40 Hektor' un Ölümü 43 Homeros'tan Sonrası 45 Akhilleus'un Silahları ve Aias 49 Philoktetes'in Çilesi 50 Tahta At ve Troia' nın Düşmesi 52 TROİA'NIN BAHTSIZLARI 59 Hekabe: Bir Annenin Katlanıl maz Dramı 5 9 Andromakhe: Bahtsız Eş, Bahtsız Ana 6 1 Kassandra: Kehanetleri ne Kimseyi İnandıramayan Bilici 62
ÇANAKKALE YÖRESi iLE iLGiLi BAŞKA EFSANELER 65 Helle Efsanesi ya da Çanakkale Boğazı ' nın Öyküsü 65 Hero ile Leandros: Mitologyanın Romeo ile Juliette'i 67 Tanrıları n En Tuhaf Biçimlisi Lapsekili Priapos 72 TROAS'TAN BİTHYNİA'YA DOÖRU YA DA ÇANAKKALE'DEN İSTANBUL'A 77 i l k Durak Kapıdağ Yarımadası 77 Su Peri lerinin M udanya'da Kaçırdıkları Çocuk: G üzel Hylas 79 Khal kedon'a (Kadı köy) Varış 82 Phineus'un Çilesi ya da Karnını Hiç Doyuramayan Kral 84 Karadeniz'in Çarpışan Kayaları 85 Karadenizli Savaş Tanrıçaları : Amazonlar 86 Nikaia ( i znik) Nasıl Kuruldu 88 İSTANBUL VE EFSANELERi9 1 lstanbul'un Kuruluş Efsanesi 91 lstan bul'un Anıtları ile i lgil i Efsaneler 94 Kız Kulesi 94 Battal Gazi Kız Kulesi' nde 95 Ayasofya ve Efsaneleri 96 Ayasofya'yı Bekleyen Melek 97 Kral Kızı nın Ölüsü 98 Duvardaki El izi 98 lstanbul'un Fethiyle İlgili Efsaneler l 00 G övdelerinin Yarısı Kızarmış Bal ı klar 100 Ayasofya'da Kaybolan Papaz 1 O 1 Marmara Denizi 'nin Dibindeki Sunak 1 02 Taşa Dönüşen İm parator l 04 Rumeli Hisarı Nasıl Yapıldı l 05 Koca Top Güllelerini Avucuyla Durd uran Ermiş 1 07 Yavedut Sultan 1 08
ALIR GÖTÜRÜR EFSANELER MARMARA'DAN AKDENİZ'E 1 1 1 Kuğuya Dönüşen Savaşçı : Kyknos 111 Teukros 114 Sarıkız Efsanesi 114 Telephos: Bergama'yı Kuran Yiğidin Öyküsü 116 Philemon ile Baukis: Bir Bergama Masalı 119 LYDİA BÖLGESİNDE YARATILAN EFSANELEJt 122 Tantalos: Tanrıları Sınayan Manisa Kralı 122 Manisa'nın Bahtsız Prensesi N iobe 124 Tuttuğu Her Şey Altın Olan Kral l 26 Eşek Kulaklı Kral 129 Derisi Yüzülen Anadolulu Satyr: Marsyas 133 Herakles ile Omphale ya da Lydia Kraliçesinin Buyruğundaki Yiğit 135 Gyges'i n Sihirli Yüzüğü 138 Phrygialı Agdistis'ten Ana Tanrıça Kybele'ye 140 Pandareos: Zeus'un Köpeğini Çalan Lydialı 143 Gordias ya da Kördüğüm ü n Öyküsü 144 Ankhuros: Yeri n Yuttuğu Phrygia Kralı 144 Nannakos: Tufan ' ı Önceden Bilen Phrygia Kralı 144 Lityerses: Herakles'e Meydan Okuyan Dinarl ı Zorba 145 lzMtR VE YÖRESİNDE OWŞTURULAN EFSANELER 147 Kolophonlu Arakh ne'nin Öyküsü ya da Örümcek'e Dön üşen G üzel Kız 14 7 Bilicilikte Anadolu-Yunanistan Rekabeti ve Anadol u'nun Üstünl üğü 150 Ephesos ( Efes) Nasıl Kuruldu 1 52 Artemis Tapı nağı 'nın Öyküsü 153 Yedi Uyurlar 157
MİLETOS: BİLİMİN VE BATI UYOARLIÖININ BEŞİ Öl 161 Çömlekçi Kız Kaeira 163 Antheus ya da Sadakatin Cezası 164 M iletosl u Brankhos'un Efsanesi 164 M iletos'tan Bir Masal: Eros ile Psykhe 166 KAR1A EFS.Al'IBLERİ 175 MAİANDROS (BÜYÜK MENDERES) NEHRİ İLE iLGiLi EFSANELER 1 75 Para Cezasına Çarptırılan Nehir 175 Kalamos (Kamış) ile Karpos' u n (Meyve) Efsanesi 176 Beşparmak Dağlarının Uykuya Doymaz Çobanı 176 Üvey Annesine Aşık Olan Prens 180 İ ki Candan Arkadaş: Hermias ile Yunusbalığı 182 Hali karnassoslu ( Bodrum) G üzel Peri Salmakis'in Öyküsü ya da Çift Ci nsiyetli Hermaphroditos 184 Denizkızlarının Ülkesi 187 Kardeşine Aşı k Olan Kızı n Öyküsü 189 Kral Kızının Öyküsü 192 Korsanların Kaçırdığı Kız: Theonoe 192 LYKİA VE Er'SANELERİ 195 Ağzı ndan Alev Saçan Canavarın Öyküsü 195 Kurbağaya Dön üşen Köyl üler 199 Kız Kardeşine Aşık Olan Ge nç: Leu kippos 200 Ve Geldik Sözün Sonuna 201 . . .
Küçük Mitoloji Sözlüğü 203 Yararlanılan Kaynaklar 265
ÖNSÖZ
A
nadol u'nun her yanından efsaneler fışkırır. Binlerce yıldır sayısız uygarlı kları bağrı nda yeşerten ve onlara yurt olan bir toprak parçası için doğaldır bu. Anadol u , değişik toplum lardan aldıkları nı bir güzel özümser önce, birleştirir, kaynaştırır. Ard ından yepyeni bir bireşim (sentez) olarak sunar bu ürü n ü , bağrında yurt tut mak isteyenlere . Bir yandan alırken bir yandan da fazlasıy la verir karşılığını ald ı klarının. Çünkü "Anadol u"dur o. "Toprak Ana"dır. Onun bereket dolu bağrı ndan uygarl ı klar doğar ve de yan ürünleri e fsaneler, masallar, destanlar, halk hi kayeleri . .. Bakarsınız, en gerçek olay bile, bir destan ya da e fsane olmuş dolaşır dilden dile. Öylesine verimli bir kaynaktır bu, binbir gözeden fışkıran. Anadolu'da bin yıldan bu yana Türkleşme ve İ slaml aş ma süreci nde oluşan destanlar ve e fsaneler bizi m . Ya da ha önceki ler? Onlar da bu toprağın cömert bağrı ndan fış kırmadılar mı? Batı bilim ve düşüncesi, Batı Anadol u ' n u n bereketli toprakları nda fi lizlenmedi mi i l k kez? Anadolu efsaneleri , onu doğuran toprağı n payı bir yana bıra kı larak Batı'da yüzlerce yıldır anlatılıyor, okullarda oku tul uyor, sanat yapı tları na konu oluyor "Yunan Mitolojisi" adı altında. Bizler ise , bu adlandırmaya çanak tutacak bi çimde, bizden olan, bizde yaratılan efsaneleri -bi linçli ya da bilinçsiz- dışlamaya öze n gösteriyoruz. Bu topraklarda yaratılan bütün kültür ü riiııleri bizimdir oysa . Matematiğin 9
Derman Bayladı
•
Efsaneler Dünyasında Anadolu
dil iyle konuşmak gere kirse , bu kül türleri n "payları nı" deği şik i nançlar, değişik adlar; değişik diller oluşturmuş bul un sa da "payda" tek ve aynı : Anadolu. Benim bu kitapta sundu klarını - Yu nan Mitolojisi olarak değerlendirilse de- özbeöz Anadolu e fsaneleridir gerçekte. Yalnızca e fsaneleriyle değil tanrıları nın ve kahramanlarının kökenleriyle de. Konuyu bu tür e fsanelerle sınırl ı tutmak is tedim. Yoksa daha çok uzar giderdi de, ciltlerle kitap yaz mak gere kirdi. Ancak, önemleri dolayısıyla kimi zaman -İs tan b u l ' u , Kazdağı ' n ı , Yedi Uyurlar'ı anlatırken old uğu gibi daha yakın dönemlerin efsaneleri ni de aktardım. Ama ölçü klasik mitolojinin ilgi alanı na giren efsanelerle sın ırlı kaldı i l ke olarak. Bu konuyla ilgili olarak daha önce de kitaplar yazıld ı . En başta Hali karnas Bal ı kçısı'nın yapıtları . Sabahattin Eyü boğ l u , Azra Erhat, İsmet Zeki Eyü boğlu ve daha nice değerli ustaların, bilim adamların ı n yapıtları da çok öneml i katkı larda bulunmuştur adı geçen konulara. Yabancı yazarların kendi dil lerinde yazdı kları yapıtlardan ve çevirilerden de yararlandım. Ama yal nızca bu yapıtlarla yetinmek yerine klasik Yunan ve Latin yazarları nın, ozanları nı n , tari hçileri nin yazdıklarından da yararlanmak, bir başka deyişle temel kaynaklara da inmek istedi m elden geldiğince. Yapıtlarına başvurma olanağını bulabildiğim klasik yazarlar şunlar. Yunanlı yazar ve ozanlar: Homeros, Hesiodos, Ksenop hon, Pindaros, Aiskhylos, Euripides, Sophokles, Aristopha nes, Platon, Theokritos, Lukianos, Pausanias, Strabon, M u saios. Latin yazar ve ozanları : Ovidius, Vergilius, Lucreti us, Se neca, Apuleius, Plautus, Titus Livius. Yararlanmış bulu nduğum tüm kaynakların ayrı ntı lı dö kümü sonraki kaynakça bölüm ünde sunul muştur. Say Yayı nevi' nce daha önce yayı mlanmış bulunan Tan rıların Öyküsü ad lı kitabım klasik mitolojinin genel kavram10
Ön söz
larını tanıtma amacını taşıyord u. İkinci kita bım Uygarlıklar Kavşağında Anadolu ise, Anadolu kültür ve uygarlığının Ba tı dünyasına etkisini inceliyor. Elinizde tuttuğunuz Efsane ler Dünyasında Anadolu kitabı, Anadolu'da antik dönem lerde yaratılan efsaneleri tanıtmayı amaçlıyor. Bu konuda yapıtlar verm iş bulunan değerli ustaların ça balarına küçücü k de olsa bir katkıda bul unabildiysem ne mutlu bana.
J J
otRlş
Y
u nan Mitolojisi deyince her şeyden önce Yunanistan geliyor akla. Böyle olması da son derece doğal . Eh, konu madem ki Yunan efsaneleri, öyleyse bu e fsane kon ularının geçtiği toprakları n da Yu nanistan'da ol ması gerekmez-mi? Attik Yarımadası, Mora Yarımadası, Tesalya ve de bunları n sağı nda, sol unda, Ege Denizi ' nde, İyon Denizi ' nde serpil miş duran b üyüklü küçü kl ü binlerce ada. Peki, bütün bu efsaneler oralarda m ı yaşanmış gerçek ten? Bir başka deyişle bunlar birer Yunan istan efsanesi mi? Bu soruya "evet" diyebilmek için ya kör kör parmağım gözüne dercesine art niyetli ve kopkoyu bir Yunan tutkunu olmalı i nsan , ya da bu konuda hiçbir şey bilmemeli. Şöyle üstünkörü , yüzeysel bir okuyuş bile, bu e fsanele rin nerelerde geçtiği kon usunda fikir verecektir. Mezopo tamya, Mısır ve Suriye'deki kaynak ve kökenleri ni bıraka l ı m bir yana, bu ü l kelerde geçen efsaneleri göz ardı edecek olursak, son derece yoksullaştırmış ol uruz bu masallar bü tününü. Hele bir de asıl kaynak ve köken olan Anadolu 'yu da çıkardı k mı işin içinden , ortada Yunan Mitolojisi diye bir şey kalmaz. Hangi birisinden söz edelim ki ! Olymposlu tanrılardan mı? En başta tanrı lar başbuğu Zeus, Troia Savaşları boyun ca karargahını Anadolu'daki lda Dağı ' na kurarak Gargaros tepesine postu seri p yatmamış mıydı yanı başı nda sevgi li karısı Hera ile birlikte? Ya öteki tanrılar, onu ke ndi yan ları1.3
Derman Bayladı
•
efsaneler Diinyasıııda Anadolu
na çekebilmek için diller dökerek dört dönüp durmuyorlar m ıydı Zeus babalarının yanında? Haydi, Olym posl uları n , Troia Savaşları sırasında bu Ana dolu toprağı nı enine boyuna arşı nlamalarını da bir yana bı rakalım. Peki ya daha öncesi? Athena, dokumacılı kta kendisiyle boy ölçüşt ü diye Ko l ophonlu Arakhne'yi nerede örümceğe dönüştürm üştü? Apollon ile Pan arasındaki m üzik yarışması nerede geçiyor d u? i kiz kardeşler Apollon ve Artemis, Anadol ulu prenses Niobe'nin on dört çocuğun u oklarıyla birer birer nerede öl d ürmüşlerdi? Erkek düşmanı, savaşçı kadınlar olan Ama zonların ül kesi neresiydi? Çanakkale Boğazı 'na niçin Hel lespontos ( Helle Denizi) deniyordu? Mitolojinin ünlü i ki öy küsünün kahramanları Hero ile Leandros, Philemon ile Ba u kis nerede yaşamışlardı? Adı efsanelerde sı kça geçen Mi das nerenin kralıydı? Devam edelim mi dersiniz? Hem erkek hem dişiliği be lirten "Hermaphrodit" sözcüğü nereden kaynaklanıyor? Tanrıçalar arasındaki dünyanın ilk güzellik yarışması nere de yapı lmıştı? G üzel çoban Endymion sonsuz uykusunu nerede uyuyor? Bellerophontes, ağzı ndan alevler saçan ca navar Khimaira'yı nerede öldürm üştü? Ana Tanrıça Kybe le'nin sevgi lisi Attis ki mdi ve nereliydi? Araları ndan bir ge mi geçtiği zaman birden çarpışarak o gem iyi paramparça eden Symplegad kayaları neredeydi? Bu adlar ve öyküler saymakla bitecek gi bi deği l . Yalnız ca adlarını söylemek bile sayfalar dol usu uzar gider daha başkaca hiçbir şey anlatmasak da. İyisi mi bin yıllar önce si Anadol u'muzda yeşermiş bulu nan öykülerim ize geçelim. Bunu yaparken de bugünkü coğrafi sınırlara göre bölge bölge yolculuk edel im "Efsaneler Dü nyası n ı n Gizem li Ana dolusu'nda" . Ö nce Marmara bölgesinden başlayarak . . .
14
MASALLA GERÇEÖİN KUCAKLAŞTIÖI BÖLGE: MARMARA
B
ölgenin adı M armara, ama bölgeye adını veren deni zin kendisi de i ki deniz arasında yer alıyor; kuzeyde Kara deniz, batıda Ege denizi . Yurdumuzun Trakya bölümü de bu bölgenin içinde. Söz antik çağlardan açıldığı nda, Mysia'nın kuzey bölü m üyle Troas ve Bithynia' nın tamamı bu bölge içinde yer alı yor. Çanakkale ve lstan bul boğazları ise bölgenin girişleri ve de kapıları . Çanakkale dedik ya, Mitoloji'nin en ü n l ü ve de içli öykü leri burada yaratılmış. Uzağa gitmeye ne gerek var, dü nya nın en ü n l ü destanının konusu burada geçmiyor mu? Yüce ozan Homeros, "llyada" adlı ölümsüz yapıtını neresi için yaratmıştı ki? "llion" yani öteki adıyla "Troia" " İlos' u n yeri", " İlos' un şehri" anlam larına geliyor. llyada ise bu şehrin destanı iş te . Ne var ki, Anadolulu Homeros, burada on yıl süren o kanlı savaşları anlatmaz yalnızca. Sözü dönd ürür, dolaştı rır, sonra da bir yol unu yordamını bulup başlar tanrıların ve ölümlü le ri n başka başka yerlerdeki öykülerini de anlatma ya. Bu nedenle, Yunan Mitolojisi denen efsaneler bütünü, Çanakkale yöresinde yaratı lmış demektir bir bakı ma. Çanakkale böylesine önemli bir yer old uğu na göre , öy küm üze buran ın kuruluş efsanesiyle başlamak en doğrusu olacak herhalde. 15
Derman Bayladı
·
Efsaneler Diinyasııı da Anadolu
Çanakkale'nin Kurucusu Dardanos Titan İapetos oğlu Atlas ' ı n sonradan birer yıldıza dönü şen yedi kızı varmış. " Pleiades"ler den irmiş bu güzel kızla ra. Ölüm l ü , ölümsüz kendisine durmadan yeni sevgililer arayan tanrılar başbuğu çapkın Zeus, bu kızların en güzeli olan Elektra'yı gözüne kestirmiş. Bu birleşmeden Darda nos, iasion ve Harmonia doğmuş. Derler ki, Elektra, Dardanos'u Yunanistan 'daki dağlı k Ar kad ia'da d ünyaya getirmiş. Dardanos bir süre kardeşi ia son'la birlikte Samothrake Adası ' nda yaşamış. Sonra ne ol muşsa olmuş, ada sular altında kalmış. Dardanos da he men karşıdaki Anadol u kıyılarına geçmiş. Bundan sonrası nı Troialı prens Aineias'ın ağzından Homeros anlatır bir gü zel . Dardanos, Dardanie'yi kurmuş. Daha o zaman, İ l ion ya ni Troia yokmuş henüz. Dardanoslular çok pı narl ı İda' nın eteklerinde yaşarlaşmış. Dardanos, Anadolu topraklarındaki Troas bölgesi ne gel diği zaman, oraların kralı Teu kros adı nda biriymiş. Teuk ros, kızı Batieia'yı Dardanos'a vermiş. Bu evl i l i kten Erikhto n ios doğmuş. Dardanos kral soyu sürüp gidiyor böylece. Erikhtoni os'tan sonra oğlu Tros kral olur. Troia bu kralı n adından ge l i r. Tros'un oğlu İlos'tan dolayı " İ lion" da denir Troia'ya, İlos'un oğlu Laomedon ise, verdiği sözü tutmadığı içi n , h e m denizler tanrısı Poseidon v e hem d e mitolojinin e n güçlü yiğidi Herakles i l e b i r hayl i dert açar başı na. Onun oğlu da, Homeros Troiası'nın son kralı Priamos'tur. Çanakkale ve yöresinin kuruluş öyküsü kısaca böyle. Ne var ki , yörenin, özellikle de Troia'nın, daha kurul uşundan başlayarak belalar eksik olmaz başından. Çünkü, Troia la netl i bir tepeye kurulmuştur da ondan . N iye lanetl i , göre lim: Kavga, k i n v e ö ç tanrıçası Eris'in "Ate" diye b i r kızı var dır. Mutsuzluk tanrıçası dır bu kad ın ve insanların başlarına 16
Masalla Gerçeğin Kucaklaştığı Bölge : Marmara
durmadan dertler açar. Onl arı şaşırtır, akıllarını başların dan alır, olmayacak işler yaptırtır, Zeus' u bile aldatmıştır düzenbazlığıyla. Derler ki , Zeus, günün biri nde Ate'nin oyu nuna geldiğini anlayınca, saçlarından yakaladığı gi bi onu Olympos'tan aşağı atm ış. Ate de döne döne gelip Troas bölgesindeki bir tepeye düşmüş. Troia şehri de tam bu te penin üzeri ne kurulmuşmuş işte daha sonra. Şe hrin uğur suz yazgısı da b uradan kaynaklanıyorm uş. Troia'nın acıklı sonu ise, bili ndiği gi bi taş taş üzerinde bırakmamacasına yakılıp yı kılması ve Dardanos soyunun ortadan kal d ı rılma sı. Bu amansız savaştan söz etmeden Troia şehri n i n ve Dardanos oğul larının çevresinde yaratı lan efsaneleri ele alalım.
Troia Kral Soyuna ilişkin Efsaneler Dardanos ile başlayan Troia kral soyu, tanrıl ar başbuğu Zeus'a kadar dayanır daha önce de görül d üğü gi b i . Bu so yun kurucusu Dardanos' u n öyküsünü kısaca anlatmıştık. Onun oğlu Eri khtonios ve torunu Tros'un anlatılmaya de ğer serüve nleri yoktur. Ama, Tros'un üç oğl undan i kisi -öy küleri pek de uzun ol mamakla birli kte- önemlidir.
Oanymedes: Tannlar BaşbuiJunun 06zdesl Tros'un İ los, Assarakos ve Ganymedes adlarında üç oğ1 u vardı . Homeros, Ganymedes'ten söz ederken onun "tan rılara denk ve öl ümsüz insanları n en güzel i " olduğunu söy l üyor. Öylesine güzelmiş ki bu delikan l ı , tanrı lar başbuğu Zeus bile bu çekicilik karşısında i lgisiz kalamamış. deli kan l ı n ı n , İda Dağı (Kazdağı) eteklerinde sürülerini yaydığı gün l erden birinde bir kartal biçimine girerek güçlü pençeleriy le kaptığı gi b i Olympos' taki tanrısal sarayına götürmüş onu. Delikanlı orada tanrı ların nektar sun ucusu olmuş. Sonradan anlatılan öykülere göre, Ganymedes pek de haşarı lı olamam ış bu görevinde. Zeus, onu cezalandı rmayı 17
Derman Bayladı
•
Efsaneler Dünyasında Anadolu
a klından geçirmişse de güzel delikanlıya kıyamamış, gök yüzüne çıkartarak bir burç yapmış onu. Bizim "Kova bur cu" adıyla bildiğimiz burç, bu Ganymedes imiş işte. Güzel delikanlıdan boşalan göreve, Zeus, gençlik tanrıçası He be'yi getirmiş.
hos: hyada Destanına Adım Veren Kral Troia şehrinin adı Tros'dan gelir gerçi; ama "llion " diye de bilinen Troia'ın asıl kurucusu llos'tur. Zaten b ütün kav galar, patırtılar da " llion" adından kaynaklanan "lıyada" destanında ölümsüzleştirilmiştir. llos'un şehri nasıl kurduğuna gel ince: lıos, Phrygia kral ı n ı n d üzenlediği bir yarışmaya katılır. Yarışmada biri nci gelir ve ödül olarak da kendisine bir i nek verilir. Biliciler, llos'a, bu ineği izlemesini ve onun ya tıp yerleşeceği yerde bir şehir kurmasını söylerler. inek gi de gide bir tepeye varır durur. Zeus'un "Uğursuz Tanrıça Ate"ye kızıp da Olympos'tan fırlattığı zaman onun d üştüğü tepedir b urası. Tanrıçanın uğursuzluğu tepeye de geçmiş tir. Ama, llos nereden bilsin bunu! Tanrısal buyruklara uya rak şehrini kurar, sonra da Zeus'tan şehir için bir güvence ya da işaret göndermesini diler. Zeus da gökten Palladion'u indirir. Sağ elinde kargı , sol elinde de öreke tutan dev bir Athena heykel idir bu. lıos bil icilere danışır, onlar da bu kutsal heykel için bir tapınak yapmasını söylerler llos'a. Bu heykel tapınakta durd u kça hiç kimse ele geçiremeyecektir şehri . Bir başka anlatıma göre, llos, tapı nağı yaptırırken Palla dion heykeli açık çatıdan içeri d üşerek kendiliğinden almış yerini. Yine bir e fsanede tapınağın ateş aldığı, llos'un da alevlerin arasına dalarak heykeli kurtardığı anlatılır. Ama o sırada da Athena'yı görm üş. Oysa hiçbir ölümlünün gözü tanrısal varlıkları görmemel iydi . İlos da bu yüzden gözleri ni kaybetmiş. Ama ne de olsa tanrıça için girmişti alevlerin 18
Masalla Gerçeğin Kucaklaştığı Bölge: Marmara
içine, canı nı hiçe sayarak. Nite ki m , tanrıça da ona acı mış da gözlerini bağışlamışmış zaten. Tros'un üçüncü oğlu Assarakos' u n efsanelerde adı geç mez. Ama, Dardanos soyunun beşinci kralı Laomedon olumsuz kişiliğiyle oldukça ün kazanmıştır.
Laomedon: Tannlara VerdiiJI Sôzde Dumıayan Kral Verdiği sözde durmazlığı n, dönekliğin ve güvenilmezli ği n simgesidir Laomedon. Bu tutumu hem kendisinin, hem çocuklan n ı n , hem de krallık sürdüğü Troia'nın başı na fela ketler getirm iştir. İlos, şehri kurmuştu; ama llion ' u n çevresi nde onu koru yacak surlar yoktu. !tos ölüp de yeri ne oğlu Laomedon kral olunca, tanrılar başbuğu Zeus, kardeşi Poseidon'la oğlu Apollon'a kral Laomedon'un hizmetinde çalışmalarını bu yurur. Tanrılar buna karşılık ücretlerini alacaklardır. Poseidon, şehrin etrafını , sağlam , geniş surlarla çevirir. Apollon ise, kıvrımlı lda'nın ormanlık yarlarında Laome don ' u n sığırlarını güder. Böylece mevsimler geçer, ücretle ri n ödenme zamanı gel ir. Gelgelelim Laomedon , tanrıların emeklerinin karşılığını vermeye yanaşmaz bir türl ü . Ücret leri ödemek şöyle dursun , bir de küstahça çı kışarak aşağı lar tannları. Bununla da yetinmez, bir güzel de gözdağı ve rir, "şimdi sizin ellerinizi ayakları nızı bağlar, tunç kılıcımla kulaklarınızı keser, uzak adalarda köle diye satarım " diye rek. Laomedon , tanrılara böylesine kafa tutma cesaretini ne reden alm ıştı bilinmiyor; ama vay sen misin böyle davra nan ! Tanrı lara verilen sözü tutmamak, hele ki on ları aşağı lamak ne demek! Apol lon, hedefini şaşmaz oklarıyla şe hre veba yağdırır. Poseidon da denizden ejderha gönderir Troia'ya. Ejderha, şehir halkına aman vermez. Tanrı sözcüsü , bu beladan 19
Derman Bayladı
•
Efsaneler Diiııyasıııda An adolu
kurtu lmanın tek yol u nun, Hesione'nin korku nç camıvara sunul ması olduğunu söyler. Hesione, Laomedon ' u n kızıdır. Kral çaresizlik içi nde razı olur bu na. Kızını bir kayaya bağ layıp çekilir. Rastlantı bu ya, tam o sırada, Argon autlarla birli kte Altın Post seferi ne katı lmış olan yiğit Herakles de Troia kıyı ları na ayak basmamış mı? Olan ları öğren i nce Laomedon'a kızı nı kurtaracağı n ı söyler. Ama kral da bu hizmetine karşılık de ğerli atları nı vermelidir ona. Bu atları vaktiyle Zeus, Gany medes'i kaçırmasının karşıl ığı olarak bağışlamıştı İlos'a Laomedon kabul eder Herakles'in yardım önerisi n i . At ları vereceği ne de yemin eder. Herakles, atları dön üşte ala cağın ı söyleyerek yol una devam eder. Dön üşte kendisi ye rine arkadaşı Telamon ' u gönderir, kraldan yeminle söz ver diği atları alıp getirsin diye. Ne var ki, söz verip de caymak kan ı na işlemiştir Laomedon ' u n . Atları vermek şöyle dur sun, bir de üstelik Telamon ' u zindana attırmaz m ı ! Öyle yapar, ama bu davranışı d a onun son u n u getirir. Herakles şehri basar, altı n ı üstü n e getiri r, hem Laome don ' u ve hem de -bi ri dışı nda- bütün oğul ları n ı öldürür. Söyle ndiği ne göre, Herakles, Hesione'ye kardeşlerinden yal nızca biri n i kurtarma hakkını tanımış; prenses de örtü süyle en küçük kardeşi Podarkes'i örterek onu ku rtarm ış. Bu nede nledir ki , Podarkes'e "Kurtarı l m ış" anlamına gelen Priamos adı verilmiş daha sonra. Homeros Troi ası nın son kralı Priamos bu kırımdan arta kalan b u çocukm uş i şte . He rakles, güzel Hesione 'yi de arkadaşı Telamon'a eş olarak vermiş. Derler ki, Troialılar, prensesleri Hesione'nin Yunan l ılar ca böyle alınıp götü rülmesini içlerine sindirememişlermiş bir türl ü . Troial ı prens Paris' i n, Yunanlı G üzel Hele ne'yi ka çırması bu olayın misillemesiymiş. Dardanos'la başlayan Troia kral soyu Priamos'la son bu l ur. Ama bu soyun bir başka üyesi , zor zoruna da olsa Yu20
Neptün'ün Atları
nanlı ları n yaptığı soykı rı mdan kurtulup kaçmanı n bir yol u n u bul ur. Hem Roma krall ı k soyun u n kurucu atası olur böy lece, hem de bir başka görkemli destana adı nı verir. H o meros ' u n destanı nda birinci derecedeki kah ram an larla ay nı önemde görülmeyen bu Troialı prensin adı Aineias'tır ve Romalı ozan Vergil ius'un aynı addaki destanının da baş ki şisidir. Kendisi , tanrıçal arı n en güzeli Aphrodite ' n i n oğlu d u r. Bu nedenledir ki Romalılar, Aineias dolayısıyla kökle ri n i Anadolu 'ya ve Aphrodite'ye bağl ıyorlardı. Anado l u l u Aineias' ı n asıl serüve ni Anadolu dışında geç tiği için fazla söz etmeyeceğiz ondan. Ama, Dardanos so yunun bir başka üyesi var ki, Troia'nın başı na dertlerin ve uğursuzlukları n en büyüğü nü o ge tirm işt i . Koca bir ke ntin 21
Derman Bayladı
·
Efsaneler Dünyasıııda Anado/ıı
ve parlak bir uygarlığı n ortadan kalkmasına neden olan bu kişi , son kral Priamos'un oğlu Paris'ten başkası değildir. lfilursuz Bir Troiah: Paris Dardanos soyu nun Laomedon'dan sonraki bir başka o l u msuz kişisidir Paris. Aslına bakılırsa uğursuzluğu daha d oğmadan başlamıştır. Şöyle anlatılmaktadır bu öykü : Pri amous'un karısı Hekabe en küçü k çocuğuna gebey miş. Doğumdan birkaç gün önce bir düş görmüş. Karnın dan bir alev çı kıyormuş ve bütün Troia'yı yakıyormuş. Hekabe bu düşünü bilicilere yorumlatmak ister; ama onlar hiç de iyi şeyler demezler bu konuda. Söyledikleri , b u çocuğun Troia'ya uğursuzluk v e yıkım getireceğidir. Priamos da, Hekabe de fena halde ürkerler bu yorum dan. Priamos, çocuğun doğar doğmaz öld ürülmesi ni buyu rur; ama analık duygusu baskın gelen Hekabe, bir başka çare d üşün ür. Çocuğu , uşağı aracılığıyla Ida Dağı 'ndaki ço banlara teslim eder. Bir anlatıma göre de , Priamos'un gö revlendirdiği uşak, çocuğu dağa bırakır kendi öldürmeye kıyamadığı için. Nasılsa bir yabani hayvan gelir de parçalar çocuğu diye düşünmüş olmal ı . B i r yabani hayvan gelmiş gerçekten d e . B i r d i ş i ayıymış b u . Ama, be beği parçalamak şöyle dursu n, bir ana sevgi siyle bağrı na basmış onu, bir de süt vermiş üstelik. Derken aradan zaman geçmiş, çocuğu çobanlar bulm uşlar, bakıp büyütm üşler. Çok yakışıklı , gözü pek bir yiğit ol muş Paris. Sürü lerini de o denli iyi korurmuş ki , bir tekini bile kaybetmez, kur da yedirmezmiş. Bu yüzden, "Koruyucu" anlamına gelen "Aleksandros" adını verm iş ona çobanlar.
Tannçalar Yanşıyor Paris, İda Dağı 'nın çam ve keki k kokan orman ları nda doğal yaşam ın ve özgürlüğün tad ını sindire sindire çı karır22
Masalla Gerçeğin Kucaklaştığı Bölge: Marmara
ken , aynı dağda yaşayan Oinone adlı peri kızı görm üş gü zel delikanlıyı . Görür görmez de yüreğine Eros' u n okları değmişçesine vurul uvermiş Paris'e. Paris de onun güzelliği ne i lgisiz kalmamış. Zaten yaşamı nda gördüğü i l k kadınmış Oinone. Evlenmişler heme n, işi uzatmadan. Paris ve Oinone, ida Dağı ' n ı n kimi zaman doruklarında, gölgeli ormanlarında, kimi zaman da bin bir çiçeği n koku sunun birbirine karıştığı çok pınarlı yamaçları nda mutluluk dolu bir düş dünyasında yaşarlarken, hiç beklemedikleri bir olay uyandırıvermiş genç çifti bu doyulmaz uykuların dan. Tanrısal bir buyruk gelmişmiş Parise yüce Zeus'un ka tından. Buyruğu getiren, tanrılar başbuğunun habercisi Hermes'miş. Göz kamaştıran görkemi ve güzelliği içinde kutsal elçi şöyle demiş Paris'e gülümsemeyle; " Ne mutlu sana- ki, bir öl ümlünün d üşünde bile göreme yeceği yüce bir görevle onurlandırılıyorsu n Paris! Olym pos'ta oturanların en güçlüsü yüce babamız Zeus, erişil mez bir şanla taçlandırıyor seni . " Paris'cik şaşkın şaşkın bakıp da n e diyeceği ni bilemez ken, ı:--ıe rmes sürdürmüş kon uşması nı: "Se n , şimdi hayal bile edemeyeceğin bu onuru n ne ol duğunu merak ediyorsun değil mi? iyi aç kulaklarını öyley se: G üzeller güzeli üç tanrıça arasından en güzelini seçip, şu elmayı vereceksin ona zaferinin öd ülü olarak. Ah, bu görevin bana veri lmesi için neler feda etmezd i m . " Haberci tanrı bunları söyledikten sonra, pırıl pırıl yanan altı n renginde bir elma uzatır hala şaşkınlı ktan ne diyeceği ni bilemeyen Paris'e. Bu elma neyi simgeliyordu acaba? Hesperidler diye bilinen Batı Kızları'nın bahçesi nde altı ndan elmalar veren ağaçlar vardı. Bu Hesperidler üç kız kardeş olup gece gündüz bahçeyi beklerlerdi yanı başların da bir ejderle birlikte. 2.3
Derman Bayladı
·
Efsaneler Diinyas11 1da Anadolu
G ü n l erden bir gün Deniz Kızlarından Thetis ile ölümlü yiğit Pele us'un düğünü yapılmış. Bütün tanrılar, tanrıçalar çağrı lmış bu düğüne de, yal nızca kavga ve n i fak tanrıçası Eris çağrı lmamış, "ne olur ne ol maz, geldi mi bakarsın hır çı karır" diye. Ama, Eris tanrıçanı n işi gücü düzen bozmaktır ya, yapa cağı n ı yapar yine de. Bir yol unu bul ur, kimseye gösterme den kend ini, gelir d üğü nün yapıldığı görkem li göksel sara ya. Eğlencenin en çoşku l u yerinde Hesperos kızları nın altın elmaları ndan biri n i, üzeri ne "en güzel kimse ona" diye ya zarak atar şölen sofrasına. Bi rbiri nden güzel tanrıçaları n her biri el mayı sahi plen meye çalışır, en güzeli n kendisi ol d uğu i nancıyla. Eris, öcü n ü iyi almıştır tanrıçaların çekiş meleri ne neden olarak. Bu çekişme uzar gider şe n l i k bo yunca. İyi ama kimdir gerçekten e n güzel tanrıça? Tanrılar başbuğu, bu sorun u bir öl ümlünün çözmesını kararlaştırır ve görevi İda Dağı'nın güzel, soylu çobanı Pa ris'e verir. N iye Paris? Bunun yanıtı belli deği ldir. Zeus öy le d i lem iştir, öyle olmuştur. Böylece dünyan ı n ilk güzellik yarışması tanrıçalar ara sında d üzenlenir. Üç güzel tanrıça katılır İda Dağı ' nda dü zenlenecek olan b u yarışmaya. Bu tanrıçalar H era, Athena ve Aphrodi te 'dir. Derler ki, tanrıça Aphrodite, yarışmaya başlamadan ön ce Troas Ovası'nı sulayan Skam andros l rmağı 'na saçları nı daldırmış. Bir adı da "Kızıl Su" anlamına gelen "Ksanthos" idi b u ırmağı n . Bu s uya giren koyunları n tüyleri kızıl laşırmış d a ondan bu ad takılmışmış ı rmağa. Aphrodite de saçları kızı llaşsı n ve daha çekici görünsün Paris'e diye öyle yap mışmış. Yeri gelmişken biraz daha tanıyal ım bu ırmağı . He rak les, Hesione 'yi kurtarmak için Troas bölgesine ayak bastı ğında susam ış. İda Dağı ete kle rinde bir su kaynağı bu l m ak 24
Masalla Gerçeğin Kucaklaştığı Bölge: Marnıar.ı
Paris'in Yargısı
umuduyla toprağı kazınca oradan su fışkırmış. "Skamand ros" Yunancada "kazmak" anlamına gelen "skapto" sözcü ğünden türemedi r. Troia kral soyu, nasıl ki baba tarafı ndan Dardanos yo1 uyla Zeus'a ulaşıyorsa, ana tarafı ndan Batieia yoluyla da Skamandros'a ulaşıyord u . Skamandros bu yüzdendir ki Troialı yiği tleri öld ürü p öldürüp ırm ağa atan Akh i l leus'a fe na halde öfkelenir ve tüm kı zgı nl ığıyla taş ı p kabararak onu boğmaya çalışır. Eğe r, Troialıların amansız di.işnıanı Hera 25
Derman Bayladı
•
Efsaneler Dünyasında Anadolu
araya girip de oğl u ateş tanrısı He phaistos'u salmasaydı Skamandros' u n üzeri ne, Irmak-tanrı taşkı n b urgaçlarıyla dibe i ndirip yok edecekti kuşkusuz acı ma nedir bilmez Ak hilleus'u. Skamandros ya da öteki adıyla Ksantos, öylesine saygı görürmüş ki yörede adına bir de tapı nak dikilmiş . Troas bölgesi nin genç kızları , düğünlerinden bir gün önce bu lr mak-tannya saygılarını göstermek için Skamandros'a gelir ve onun suyunda yıkanırlarmış. Onun berrak sularının gü zell i k verdiği ne i nanırl armış. Neyse, biz yine yarışmaya dönel i m : Ü ç güzel tanrıça, Skamandros'un berrak sularında yıka nıp güzelliklerine güzellik katmışlar, giyinip süslenmişler. İşte tam o anda Hermes, beraberinde getirdiği Paris'le ya nı başlarında bitiverm iş tannçaları n . Uzatmayalım , yarışma başlar. Ne var ki , tanrıçalar nice güzel olsalar da hiç birisi emin değildir kendisinin kazana cağından. Bu yüzdendir ki ayartmaya, daha açıkçası rüşve te başvururlar. Hera: " Eğer beni seçecek olursa· n , seni Aıaya'nın egemeni ya parım " der. Hera, tanrıçalar başbuğu Zeus'un karısı ve göklerin ece sidir. Kendisi, tanrılar d ü nyasında hüküm sürdüğüne göre , egemenlik sözü vermesi doğaldır onun içi n . Sıra Athena'nı ndır. O da ke ndisinde fazlasıyla bulunan bir n iteliği vaat eder soyl u çobana: Sonsuz akıl ve başarı yı . Öyle ya, a kl ı n ve zekanı n si mgesi değil midir Athena tanrıça? En son Aphrodite kalmıştır. G üzel çoban Paris, öteki tanrıçaların sözleriyle bir hayli etki lenmiştir. Aphrodite bu n u fark eder, tanrısal güzelliği nin b ütün şuhluğu ve baştan çı karıcıl ığıyla gülümser delikanl ıya: " Ben de sana dünyanı n en güzel kadınının aşkı nı vaat ediyorum. " 26
Masalla Gerçeğin Kucaklaştığı Bölge : Marmara
Aşk ve güzellik . . . Aphrodite bu iki kavram ın si mgesi ve tanrıçası değil mi? Bu nları gerçekleştirmekten daha kolay ne olabj(jr ki onun için? Aphrodite'nin tanrısal güzell iği karşısında aklı zaten ba şından gitmiş olan soylu çoban, yaşadı kl arı nın düş mü yok sa gerçek mi old uğu nu kestiremez bir türlü de, altı n elma yı -sanki i pnotize olmuş gibi- ağır ağır ona uzatır. Tanrıça nın sözlerinden ona sahip olacağı kanısına mı kapılmıştı dersiniz? i nsanların ve tanrıların d ü nyası nda Aphrodite'den daha güzeli ol madığına göre , böyle düşü nseydi de haksız sayılmazdı herhalde. Kendisiyle aynı soydan olan bir başka prens, Ankh ises de, yi ne İda Dağı etekleri nde sahip olma mış mıydı güzeller güzel i tanrıçaya? Bütün bu d ü ş ü nceler Pari s ' i n aklından geçm i ş miydi b i l i nmez. Her n eyse, yarışma sona erm i ş , Aphrodite' n i n güzelli kte öteki tanrıçalara üstünl üğü resmen kanıtlan m ıştır; ama öte yandan da Hera ile Athena'nın amansız düşmanlığı n ı kazanm ıştır. Üste l i k b u d üşmanlık, bütün Troia'nın başı na felaket ol arak çökecek, tanrısal İlion'un yakı l ı p yıkılması na, Dardanos oğul ları n ı n soykırımına yol açacaktır. Neyse, biz gelelim öykümüzün devam ına: Tanrıçalar tarafı ndan vaatlerde b u l u n u l m uş , yarışma so n uçlanmış, sıra gelmiştir Aphrodite' n i n sözünü yerine getir mesi ne. Paris, d ü nyanın en güzel kadınının aşkını kazan mayı Asya'nın egemeni olmaya, akıl ve başarıya yeğ tutma mış mıydı? Aphrodite'nin vaadi bir tutku gi b i yerleşir için de, kor olur yakar yüreğini. Öte yandan, zavallı Oinone'cik, ida Dağı'nın bu güzel perisi , kocası ndaki değişi kliği fark eder, derin derin iç çe kişleri ne tanık olur, her gün biraz daha kendisinden uzak laştığını görür de yüreciği pır pır atar kaygıyla. Ne var ki , elinden ge len bir şey de yokt ur. Derke n , Paris durup durur27
Derıııan Bayladı
·
Efsan eler Diin yasıııda Aııadolıı
ken tutturmasın mı " ben dağda bayırda çobanlık ctnıel\.tcıı usandım, aşağıya şehre i nip biraz insanlar arasına karış mak istiyorum" diye! Bir peri kızıdır Oinonc. Ne de olsa yarı tanrısallık vardır yaratılışında. Bu nedenle de geleceği bilme yeti si ne sah ip tir. Bütün Troia kral soyuyla birli kte Paris' i n de felaketli so n u n u görm üştür. Soyl u çobanı caydırmaya çalışır d üşünce sinden. Ama boşuna. Paris, Nuh der de peygam ber deme ye yanaşmaz bir türl ü . Oi none, o zaman: "Aphrodite'nin oğl u Eros ne güçlü bir tanrıymış ki, gö rün mez oklarıyla nasıl vurm uşsa yü reği nden, daha yüzünü bile görmed iği n bir ölümlüye çıldırasıya sevdalandırmış se n i . Ama aslında, kader tanrıçasının senin için yazdığı kötü yazgıdır sen i bu yola iten. Git de seni bekleyen uğursuz yazgı nla kucaklaş öyleyse . " Paris, o zaman yarım ağı zla d a olsa av utmak ister güzel peri kızı n ı : "Sen tasalanma benim güzel Oinone' m . Belki d e b i r ge çici hevestir yüreğimdeki . Hele bir gideyim soyağacımızın çizil diği baba ocağı na, yakı n larımla kucakl aşayı m . Yine dö ner gelirim kırk pınarl ı İd a'nın keki k kokan dağlarına da ye n iden kucaklarım seni doya doya. " "Söyledi kleri ne kendin de i nanm ıyorsun ya, " der Oi no ne. "Ama, tutku yüreğin i alev alev sardığına göre, ben n ice çabalasam da engelleyemem gidişin i . Bi r daha dönmeye ceksin, bi liyorum . Ama tü mden silip atma beni yüreğin den . G ü n ü n biri nde bakarsı n i h tiyacın ol ur bana. O zaman ara beni . " Paris, güzel periyi son bir kez kucaklayarak yazgısının yol unda ilerlemek üzere i ner İda Dağı ' ndan . Toy prens, yazgı tanrıçaları Moira'ların kendisi ve bütün soyu için na sıl bir son hazırladıkları n ı nereden bilebilirdi ki? Paris'in İda Dağı ' ndan inişi kon usunda şöyle bir öykü de anlatı l ı r: 28
Masalla Gerçeğin Kucal\laştığı Bölge: Marmara
Troia'da, kral Priamos ' u n buyruğuyla bir yarışma düzen lenmiş. Yarışman ı n gal i bi ne bir boğa verilecekmiş. Gelin görün ki soylu çoban Paris'in sürüsünden çalı nan bir bo ğaymış b u . Paris, boğanın alı nıp götürül mesine ses çı kar mak şöyle dursun onun ardına takıl arak peşi sıra ovaya in miş, birl ikte şehre ge l m işler. Paris de yarışmalara katıl mış ve hepsi nden de birinci çıkmış. Ödül olarak da yine kendi boğası nı kazanmış. Gelgel e l i m , Priamos ' u n öteki oğu lları da katı l mışlar ya rışmaya. Kendilerinden biri n i n değil de bir yabancının (kar deşlerini tan ı mad ıkları için onu öyle sanıyorlarmış) kazan dığını görünce , kıskançlı klarından onu öld ürmeye kalkm ış lar. Paris de canını kurtarabilmek için Ze us s u nağı na sığın m ış. O zaman kız kardeşi Kassandra onu tan ımış ve şehri n başına felaket ge tireceği gerekçesiyle hemen öld ürülmesi n i istemiş. Öldüğü n ü sandıkları oğull arı na ye niden kavu şan Priamos ve karısı Hekabe, Paris'e sevinçle sarılm ışlar ve Kassandra' nın sözleri n i kulak ardı etmişler. Her şeyi ön ceden bilmesine karşın, sözleri ne kimseyi i nandıramayan bu bahtsız kad ı n ı n öyküsünü daha ilerde göreceği z. Ailesiyle tanışan ve Troia sarayında bir süre kal ıp di nle nen Paris , daha sonra Sparta Kralı Menelaos ' u n eşsiz güzel likteki karısı Helen e'yi kaçırmak için Yunanistan'a gider. Aphrod ite, bu kad ı n ı n aşkı nı vaat etmişti Paris'e. Kral Me nelaos, nasıl haince bir n iyetle geldiği ni bilmediği konuğu na sarayı nın kapısı nı içte nlikle açar ve onu ağırlar. Daha sonra büyükbabası Katreus'un cenaze törenine katı lmak üzere Gi rit'e gider, nankör konuğu dünyalar güzeli karısıy la sarayı nda başbaşa bırakarak. Paris, ayağına dek gelen bu fırsattan yararlanması n da ne yapsın! G üzel kral içenin gönlünü kazanmakta pek de güçlük çekmez. Helene ne denli güzelse, Paris de o denli yakışıklıd ır hakças ı . Helene'nin gönlü akıvernı iştir Paris'e. Genç prense karşı e n küçük bir direnme bile göst ermeden 29
Derman Bayladı
•
Efsaneler Diinyasında Anadolu
onunla kuzu kuzu Troia'ya gelir. Bu konuda el bette ki Aph rodite'nin payını da unutmamalı . Tanrıça, Paris'e verdiği sözü yeri ne getirmiş, dü nyanın en güzel kadını Helene'nin ona aşık olması nı sağlamıştı. işte , kıyamet de bu olay üzerine koptu. Hem Troialılara he m de Yunanlılara felaket getirecek olan uğursuz savaşın tohumları atı l mış oldu böylece .
.3 0
TROIA SAVAŞLARI
lfelene'nln Kaçınlması
Q
üzel Helene, tanrılar başbuğu Zeus ile Leda'nın kızı ve tanrısal i kizler Dioskur'ların kı z kardeşidir. Söylendiğine göre , Zeus bir kuğu biçi m i ne girerek Leda'ya yanaşır. Bu birleşme sonucunda Leda i ki yum urta doğurur. Yumurta lardan biri nden Helene ile Polyde u kes ( Pollux), ötekinden de Klytaimnestra ile Kastor çıkmış. Ne var ki , Leda, Zeus'la birl eştiği günün gecesi kocası Sparta kralı Tyndareos'la bir l i kte olduğu için çocuklar "Tyndareos çocu kları" diye bilini yorlardı. Uzatmayalım, daha küçük yaşı ndan beri. güzel kızın is teyeni çok olmuş. Yirmi dokuz, bir başka söylentiye göre de doksan dokuz soylu prens, Hele ne'yle evlenmek iste miş. Tyndareos, bu denli kalabalık istekli karşısında ne ya pacağını şaşırmış. Hiç kimseyi darıltmak ve karşısına al mak da istemiyormuş. Sonunda, kurnaz Odysseus'a danı şarak şöyle bir çözüm atmış ortaya: " Bilirsi niz ki soylu ve de güzel kızların isteyeni çok olur. Sizler gi bi soylu prens ve kralların bana damat olmak iste meleri onur verir bana ancak. Ne var ki. bir kızı yüz kişi is ter, bir kişi alır. Ben de el bette ki kızımı içi nizden birine ve receği m . Ama, şimdi hepi niz ant içerek bana söz verin ba kalı m ! Hiç bi riniz küsüp kenara çekilmeyecek, kızımın ko cası hanginiz seçi lirse seçilsi n , seçi lmeyenleriniz yaşadığıJ/
Derman Bayladı
·
t:fsanclcr Dii n yasıııda Anadolıı
Helene'in Kaçırılması
nız sürece ona destek vereceksiniz. Bu koşulumu kabul et mezseniz, be n de hiç biri n ize vermem kızımı . " İste klileri n hepsi d e kabul ederler Tyndareos' u n b u ko şul u n u . Tyndareos' u n isteği uyarınca üstelik bir de yem i n le pekişti rirler sözlerini. Bunun üzeri ne, Tyndareos, Hele ne 'yi Me nelaos'a, öteki kızı Klytaimnestra'yı da Menela os' u n ağabeyi Agamemnon'a verir. Tyndareos'un ölüm ün den sonra Agamemnon, M i kene tah tına çı kar, kardeşi Me nelaos ise Sparta kralı ol ur. Giri t dönüşü sevgi l i karısı güzel Helene'yi ve onca değer veri p ağı rladığı konuğu Paris'i göremeyen, üstel ik de onla rı n birli kte kaçtıklarını öğre nen Menelaos beyn i nden vurul m uşa döner. O öfke ve çaresi zlik içinde, ağabeyi Aganıcnı.32
Troia Savaşları
non'a haber salar önce . Ardı ndan da ke ndisine destek ola caklarına yeminle söz veren kral ve pre nsleri bu sözlerini tutmaya çağırır. Kendi kend ilerini yem inle bağlayan kral ve prensler pek gönü l l ü olmasalar da Agamemnon 'un komutası altında toplanı rlar. İçlerinden Akhilleus ve Odysseus gibi yan çizip kaytarmak isteyenler de çıkar. Odysseus delirmiş numara sına yatar, Akhilleus ise, kadın kı l ığına girerek kendisini gizlemek ister. Ama her i ki si nin de foyaları çabucak ortaya çıktığı için, sonu nda onlar da katılmak zorunda kalırlar Anadolu seferi ne. İşte bundan sonrası tümüyle Anadolu 'd a geçer artık, Yu nan donanması, Troia'ya geldiğini sanarak daha güneydeki Mysia kıyıları na varır önce ve Yunanlılar hemen yağmaya gi rişirler. Ama o yörenin kialı olan Herakles oğl u Telephos yi ğitçe karşı koyar saldırganlara ve b u arada da, Akhilleus ta rafı ndan yaralanır. Telephos ' u n öyküsü n ü daha sonra göre ceğiz. N eyse, birçok serüvenden sonra Yunanlılar, donanmala rıyla Troia önlerine gelmeyi başarırlar. Ama dokuz yı. ...ıda kal ı rlar. Ne var ki , bu dokuz yılı hiçbir şey yapmadan geçir dikl erini sanmamalı . Tersine yörede yağma ve çapulculuk hareketlerine girişirler. Biliciler, Troia'ya ilk ayak basan Yunanlının ilk önce öle ceğini söylemişlerdi. Bu şansızlık da gel i p Protesilaos'u bul d u . Teselyalı bir yiğitti Protesilaos. Aceleci l i k edip karaya e n önce atladığı için ilk hayatını kaybeden de o olmuştu . İ ki tarafın da birbirlerine üstünl ü k sağlayamadıkları sa vaşın onuncu yılı nda, birl eşik Yunan orduları başbuğu Aga mem non ile Akhilleus arasında bir anlaşmazlık çıktı.Tanrı Apollon'un rahi bi Khryses'in kızı Khryseis, Agamemnon ' u n cariyesiydi. Khryses, kızını özgürlüğüne kavuşturmak i ç i n kurtulmalı klarla Agamemnon'un katına çı kmış; ama kral ağır hakaretlerle kovmuştu i htiyarı . Bu aşağılamadan dola�·
.3.3
Derman Bayladı
·
Efsaneler Diinyasın da An adolıı
yı çok üzülen Khryses, Apollon tanrıya yakararak bu saygı sız kralın cezalandırılmasını istedi. Apollon tanrının gönlü, rah i binin aşağılanarak kovulma sına razı ol mamıştı el bette ki. Ayrıca, Lykia'nın ul usal tan rısı olarak bir Anadol uluydu ke ndisi de. Agamemnon ' u n saygısızca davranışı nın öcü n ü yal nızca ondan değil bütün yandaşlarından da almak için, istilacı ordunun üzeri ne, he defi n i şaşmaz oklarıyla tam dokuz gün veba yağdırd ı . Yu nanlılar savaşarak değil, v�badan kırıl arak yok ol uyorlard ı . Sonu nda, Akhilleus'un önerisiyle bilici Thestor oğl u Kalkhas'a d anışı l d ı . Kalkhas da, Khryseis'in babası na m ut lak geri verilmesini söyledi. ttem de kurtulmalık istenme meliyd i . Yoksa, okçu tanrı n ı n öfkesi sürüp gidecekti daha. Bu sözleri d uyan Agame m non, gözdesi Khriseis'i i ste meye istemeye vermeye razı oldu; ama ona karşı Akhil le us' u n gözdesi Briseis'i almal ıydı. Agamemnon ' u n b u haya sızca isteği , Akhilleus'u çileden çı karmaya yetm işti . Tam kı lıcını çı karı p onu öldürecekken , Athena tanrıça gelerek ya tıştırdı yiğidi.
Akhilleus Savaştan Çekiliyor Akhilleus, tanrıçanın sözlerine uyarak Agamemnon ' u öl d ürmekten vazgeçti; ama ona demediği n i de bıra �mad ı . Ondan sonra d a savaştan çeki l i p "ne halleri varsa görsün ler" d iye yüzüstü bıraktı Yunanlı ları . Bununla da yeti nmedi , deniz tanrı çalarından olan annesi Thetis'e ağlaya ağlaya yalvardı, ta ki gümüş ayaklı tanrıça gitsin de Zeus'a yalvar sın, tanrılar başbuğu da savaş tal ihini Troialılardan yana çe virsin diye . O zaman anlaşı lacaktı Akhi lleus'un değeri . Ana yü reği bu, Thetis, oğl u n u n acı acı ağl ayı p yalvarma larına dayanamayarak sol uğu Olym pos'ta al d ı . Vaktiyle bir kez Zeus'un başı kimi tanrı ve tanrıçalarla derde gi rm işti de Thetis kurtarmıştı onu bu güç d u rumdan . Thetis, işte bu yard ı m ı nı başına ı,akarcasına hatı rlattı tanrılar başbuğuııa . .3 4
Troia Savaşları
O da buna karşı lık oğlunun isteği ni kabul etmeli, Troialı la rı kayı rmalıyd ı . Aslı na bakı lırsa, Thetis'in Zeus'tan böyle b i r iste kte bu l u nmasına gerek yoktu . Zeus' un gönl ü Troialı lardan yanay dı zate n . Karısı Hera da hep bunu söyleyi p Ze us' u n başı n ı n e t i n i yiyord u . Troia savaşı, b i r şehirle, b u şehri ortadan kaldırmak is teyen isti lacı gücün değil, Yunanistan'la Anadol u ' n u n sava şı olmuştu. Bütün Yunan u l usl arı, Agamemnon' u n buyru ğuna girerlerken; Anadol u ' n u n uzaktaki yakı ndaki toplu l u kl arı da Troialı yiğit prens Hektor' u n kom u tası altında yer leri ni almışlardı. Yal nızca ul uslar deği l , Olymposlu tanrı ve tanrıçalar da iki bölüğe ayrı lm ışlardı savaşan tarafları ayrı ayrı destekle mek için. Savaşı n e n kızıştığı zamanda, Olym pos Dağı ' ndan kal kıp İda Dağı ' n ı n doruğu ndaki Gargaros Tepesine yerleş ti Zeus. Buradan bütün Troia Ovası'nı ve şehrini kuşbakışı göre bilecekti . Tanrı lar başbuğu nun Troial ılardan yana olmasına karşı lık, karısı tanrılar ecesi Hera var gücüyle Yunanlıl arı destek l iyord u . Troialılara karşı ise amansız bir öfke ve kin d uy maktaydı . Eh, bunun nedenini anlamak hiç de zor değil ve de -on u n açısından bakıldığında- hak vermek gerek ak kol l u tanrıçaya. Bi rincisi , Troialı Paris, biri nci lik öd ü l ü el mayı ona değil Aphrodite 'ye vermişti . İki ncisi, Aphrodite, Zeus ' u n Hera'dan değil, bir başka tanrıça olan Dione'den doğma kızıydı . Bu nedenler yetip artmaz mı tanrılar ecesi nin Troia'ya ve onun halkına amansızca düşman kesilmesi için? Troia karşıtı bir başka tanrıça da Athena idi bu savaşta. O n u n tutumu da doğal sayılmal ı . Çünkü, Athena da güzel lik yarışmasında Aphrod ite 'ye ye nil mişti . Üstelik de, Aga mem non ' u n yönetimi ndeki Atina şehrinin kurucu ve koru yucu tan rıçasıydı o. .35
Derman Bayladı
·
Efsaneler Dii nyasında Anadolu
Troialıl ara karşı olan bir de güçlü tanrı vard ı : Denizler Hakanı Poseidon . Bir zamanlar Troia Kralı Laomedon'un ke ndisini bir yıl boyunca bedavaya çalıştırması nı, bir de üs te lik tehditler savurarak aşağılaması nı un utmamıştı an laşı lan. O n u n da geçerli nedeni vardı demek ki. Gelelim bu savaşta Troi alılardan yana tanrı ve tanrıçala ra: Önce güzeller güzeli tanrıça Aphrodite doğal l ı kla, sonra sevgilisi Ares. Ares, savaş tanrısıydı gerçi; ama bu savaşta başarı göstere bildiği ni söylemek oldukça zor. Erkek haliyle bir tanrıça önünde yenik d üşm üştü. Athena, koca bir taşı bu sözüm ona savaş tanrısının boynunun orta yeri ne indi rerek toza toprağa bulamıştı onu. Ares'in ye nilgisi b u kadarla kalsa yine iyiydi . Ya, bir ölümlü olan Diomedes karşısı nda yenilmesine ne demeli peki? Daha önceleri de yiğit Herakles'in onu evire çevire bir güzel benzetm esi ni ise hiç anlatmayalım daha iyi . İ kiz kardeş olan, her i kisi de okçu tanrı ve tanrıça Apol lon ile Artemis de Troialı ları n baş destekçileriyd i . Bu da ga yet doğal. Onlar, Anadolulu idiler çünkü. Yurttaşların ı n ya n ı nda yer almaları nı yadı rgamamak gerekir. Üstel i k, Apol lon, Lykia'nın ul usal tanrısıyd ı . Bu savaşları anlatan Home ros, " Lykialı Apollon" dem iyor m uyd u ondan söz ederken? Neyse , bırakal ı m Olymposluları şimdilik de, geçe lim sa vaşın seyrine: Yunanlılar, Troia önü nde başarı sağlayamad ı kları dokuz yı llık savaştan bıkmışlardı aslı nda. Onları n bu bıkkı n l ı kları n ı sezen Agamemnon, ord u önderlerine geri dönmeyi önerdiyse de, Odysseus'un gi rişimiyle savaşın sürd ü rü l me sine karar verildi. Öte yandan Paris, Menelaos'a meydan okumuş, onunla teke tek savaşmayı istemişti . Helene, sa vaşı kim kazanırsa ona kalacaktı . İ l k atılım Paris'ten gel d i . G e nç prensin savurduğu kargı n ı n ucu Menelaos'un sert kalkanı üzerinde bükülüp kal mış tı. Menelaos, bunun üzerine kargısını fırlatarak Paris'in kal.36
Troia Savaşları
kanını deldi. Sonra da kı lıcını tolgası nı n üzeri ne indird i . Ne var ki , kı lıcı üç, dört parçaya böl üne rek elinden düştü . O za man da, Paris'i tolgasın dan yakalayarak sürükle mek istedi; ama tanrıça Aphrodite hemen yetişe rek tolganın kayışını kes ti . M e n e laos ' u n e l i n d e b o ş bir tolga kal mıştı şimd i . Tanrıça Aphrod i te, bir bul uta sardığı Pa ris'i Me nelaos'un elinden kaçırd ı . Savaş, bundan sonra iki tarafın en güçlü yiğit leri n i n kıyasıya boğuş malarıyla sürdü gitti . Yu Menelaos ve Patroklos nan l ılardan Aias ile Diomedes büyük yararl ı klar gösterdiler. Troi alı Prens Hek tor'a gel i nce o, bir kasırga gi bi esti Yunan ordusunun üze rine ve onları n en seçkin yiğitleri ni birbiri ardı sıra kırıp ge çird i . Sağ kalanlar, Hektor' u n önünden kaçarak kazıkları , h endekleri aşı p gemilere dar attı lar kend ileri n i . Artı k, Agamemnon d a , öteki Yunan beyleri d e , Akhille us olmadıkça bu savaşın kazanılamayacağı n ı an lam ışlarda. Agamemnon, Odysseus ve Aias'ın önderliğindeki bir kuru lu, değerli armağanlarla birli kte Akhilleus'a gönderdi gön l ü n ü yapsı nlar diye . Akhilleus, gerçi onları iyi karşı lad ı , gü zelce ağırladı; ama verdiği karardan caysın diye dil dökme leri ne de kanmad ı . Ded iği dedikti Akhilleus' u n . Nesi var ne si yoksa gemi lerine yü kleyip ertesi gün yurduna dönmek .3 7
Derman Bayladı
·
Efsaneler Dünyasında Anadolu
üzere yola çıkacaktı . Dahası, on lara da kendisi gibi yapma ları n ı önerdi . Bu haberi alan Agamemnon, um utsuzluk içi nde bir ba şına savaşa girdi. Bir hayli de de yararl ık gösterd i . Sonra, yaralanarak geri çekildi. Savaş, sürekli Akhaların aleyhine gel işmekteydi. Ze us'un keyfi ne diyecek yoktu gerçi; ama karısı, tanrılar ece si Hera'nın bu işten mutlu olduğu hiç mi hiç söyle nem ez di. Kısa bir süre için de olsa Zeus'un desteğin i Troialı lardan uzaklaştırmak amacıyla bir düzen düşündü. Süslendi, püs lendi, taktı takıştı rdı ; bir de, can düşmanı Aphrodite'yi tat lı sözlerle tavlayarak, onun erkeklerde istek uyandıran me meliğini aldı . Hakçası, Aphrodite'ye karşı kaybetmi ş de olsa çok güzel bir kadındı tanrıça Hera. ida Dağı 'nda tüm güzelliği ve gör kemiyle Zeus' un karşısında beliriverd i . Zeus, önüne geçil mez bir i stek d uym uştu karısı na. Hera da farkı ndaydı bu nun. Ama, hemencecik de "evet" dememeliydi kocasına. Biraz naz, biraz işve, "ama olur m u, ya bir gören ol ursa?" diye sözüm ona ağırdan alırke n , Zeus, onun da bir çaresi ni bul uverm işti . "Bulut Devşiren" n itelemesiyle tan ınan Ze us, devşirdiği bulu tları bir yorgan gi bi Üzerlerine örterek m uradına erd i . Hera' nın bunca çekiciliğiyle tanrılar başbuğunu baştan çı karı p koynuna alması, onu aman aman arzulamasından değildi asl ında. Kadınca bir hileydi başvurduğu . Bu arada, uyku tanrısı "Hypnos"un da yardımını sağladı. Bu tanrısal birleşmeden sonra derin bir uykuya daldı Zeus. Tanrıçalar ecesinin beklediği an da buydu işte. Zeus, uyku süresince de olsa Troial ılara arka çıkamayacaktı artık. Nitekim, o uyur ken, denizler hakanı Poseidon ' u n yardım ıyla Akha ordusu toparlanıp Troialılara kayı plar verdirmeye başladı . Bu arada, He ktar da Telamon oğl u Aias'la teke tek yaptığı bir dövüşte göğsüne yediği ağı r bir taşla yaralanmış savaş dışı kalm ıştı . .38
Troia Savaşları
Derken, tanrı lar baş buğu derin uykusundan uyandı ve Troialı ların düştüğü zor d u ru m u görünce , karısı n ı n kendi sine düzen kurm uş olduğunu anlad ı . Bu öfkeyl e , H era 'yı bir güzel pataklayacaktı; ama tanrı lar ecesi , suçu Pose idon ' u n üzeri ne atarak işin içinden sıyrı l d ı . Zeus da, ha berci tanrıça İris' i denizler hakanına göndererek, onun bu işlere karı şmaması nı öğütledi. Poseidon da, tanrı lar baş buğu nun sözleri ni kulak ard ı etmenin kendine hiçbir yarar sağlamayacağını bildiğinden, istemeye istemeye savaşı bı raktı. Savaş talihi bir kez daha Troialılara gülümsemişti şimdi. Apol lon'un yüreklendirmesiyle Troia ordusu toparlandı. Hele, Hektar, Yunan ordusunda bir kasırga gibi esiyor, kar şısına çıkanı Hades'e gönderiyord u . Sağ kalanlar ise çil yavrusu gi bi dağılarak gemilere doğru kaçışıyorlard ı . Ama, Troialı lar da peşlerini bırakmıyorlardı onları n . G e milerin önünde kıyasıya çarpışmalar başladı. Troialılar, gemileri yakmak istiyorlar; Akha yiğitleri de bunu engellemeye çalı şıyorlard ı . Telamon oğlu Aias' ın yiğitçe d irenmesine ve çır pın malarına karşın, gemisi ateş almıştı bile. Akha ordusu bozgunun eşiğindeydi artı k. Patroklos, bu kötü haberi ağlaya ağlaya Akhilleus'a bildirdi. Ama bütün bunlar, Akhilleus' un um urunda bile değildi. Yunanlılar ne denli kötü d uruma d üşerlerse kendi değeri de o denli iyi anlaşıl acaktı . Ama, can dostu Patroklos'un, onun silahl arı nı ve zırh ı nı kuşanıp savaşa katı lmasına da karşı çıkmad ı . Patroklos'un savaşa girmesiyle birlikte Yunan ord usu nun maneviyatı yükseliverdi bir anda. Troialılar ise , onu böyle Akhi lleus'un silahları ve zırhlarıyla görünce, Akhille us' u n inadından vazgeçip savaşa katı ldığı nı sandılar. Pat roklos savaşçılı kta ve yiğitlikte dostu Akhilleus'u aratm ıyor du açı kçası . Şimdi kaçıp ge ri leme sırası Troialılara gelm iş ti. Patroklos, karşısına çıkanı bir ölüm tanrısı gibi te peleyip saf dışı bırakıyord u . Bu arada, ta Lykia'dan kalkarak Troia.39
Derman Bayladı
·
Efsaneler Dünyasında Anadolıı
l ı lara yardıma gelmiş olan yiğit Sarpedon da, Patroklos' u n yaptığı kırımdan payı nı almıştı . Lykialı önder Sarpedon, He_ktor' un en sevdiği dostların dan biriydi ve tanrılar başbuğu Zeus'un da oğl uyd u . Ama, Zeus koruyamamıştı oğl u n u Patroklos'un eliyle yok olmak tan . Çünkü; yazgı tanrıçası , onun alı nyazısını böyle beli rle m işti v e Zeus bile değiştiremezdi bunu. _ Ama, Patroklos ' u n son yiğitli k gösteri leri olm uştu b u n dan sonraki çarpışmaları . O n u n ölümü de Hektor'un elin den old u . Hektar, onu öldürd ü kten sonra, silahları nı ve zır hını da alarak kendisi kuşandı. Patroklos' u n öl ümü Troialıları sevince boğarken , Yunan lılar yasa bürünm üşlerd i . Akh illeus'un öl ümsüz atları bile ağlıyorlardı Patroklos içi n . Ama, Akhil leus bu acı haberi öğ renemem işti henüz. En yakın dostu Patroklos nasıl olsa dö ner geli r diye bekl iyord u . Son unda, Nestor' u n oğlu gel i p haber verdi Patroklos' u n öldüğü n ü . Akhilleus, duyduğu acıyla öyle b i r çığlı k attı ki , ta d e n izin di binde yaşayan anası bile işitti onun bu çığlığı n ı . O n u nla birl i kte N estor oğl u Anti lokhos da gözyaşı dök mekteydi . Akhilleus öylesine kederl iydi ki Antilokhos, yiği d i n , bıçağıyla kendi can ı n a kıymasından korkm uştu. Öte yandan, Akhilleus'un annesi Thetis, oğl u n u n acı dol u çığlığı nı duyar d uymaz o n u n yan ına gelmişti . Akhille us yü reği yana yana, an nesi n e , Patroklos ' u n öcü n ü alaca ğı n ı , yoksa bir daha i nsanlar arası nda yaşayamayacağı n ı söyle d i .
Akhilleus Savaşa Dönüyor Thetis de oğl uyla birli kte gözyaşı dökerek, Hektor'dan sonra ölme sırasının ona geleceği ni hatırlattı. Ama, Akhille us kararı n ı vermişti bir kez. Kimse caydıramazdı onu dü şü ncesinden. En yakın arkadaşını koruyam aman ın acısı yü reği ni dağlamaktaydı. Annesine, 40
Troia Savaşları
" Ben şimdi, sevgi l i arkadaşı m ı n canını alan H e ktor'la karşılaşmaya gidiyoru m . Ondan sonra da, eğer Zeus ve öteki tanrılar ölmemi buyurd u larsa d urmas ı n , gelsin ölüm" dedi. Ana yüreği bu, Thetis üzül üyord u oğlu içi n ; ama hak da veriyordu ona. " Dostları nı ölümden koru mak istemen hiç de ayı p bir şey değil" dedi oğl una. "Ama, silahları n Troialı larda kaldı. Yarı n şafağa kadar bekle. Ben o zaman, Hephaistos'a senin için yaptırdığım silahlarla döneceğim yanı na" Thetis, ertesi sabah gerçekten de demirci tanrı H ephais tos'un dövdüğü, o güne deği n görülmemiş güze l l i kteki si lahlarla dönüp geldi oğl u n u n yanına. Akh i l leus, silahları ku şanarak Agamemnon ' u n otağına gitti. Öteki Akha u l uları da oradayd ı . Akhilleus, Agamemnon'la barıştı ve sonra da bü tün beyleri savaşa çağırdı . Odysseus, "Bırak, önce karn ı mızı doyu rup bir güzel güç toplayalım. i nsan , karnı doymazsa eli ayağı çözül ür, iyi savaşamaz" de diyse de Akhilleus: "Arkadaşımın öcü n ü almadan boğazımdan hiçbir şey geçmez be nim" ded i . Savaşın son u yaklaşıyordu artık. Yazgı daha önceden be lirlendiği içi n , tanrılar başbuğu da tanrı ve tanrıçaları özgür bıraktı . İsteyen istediği tarafı tutabilecekti bundan böyle . Akhilleus, çılgın bir aslan gi bi daldı Troia ord us u n u n içi ne. Karşısına çıkan hiç kimse, onun ölümcül silah larından kurtaramıyordu kendisin i . Bütün Troia'yı tek başı na kıl ıç tan geçirecekti sanki . O kadar çok i nsan öldü rd ü ki, Troia Ovası'ndan akmakta olan S kamandros ve Simoeis ı rmakla rı, cesetlerle dol u p taşarak kandan kı pkırmızı kesi ldiler. Skamandros -ki , o da öteki ırmaklar gibi bir tanrıydı ve ay nı adı taşıyan tanrıyla simgeleniyordu- Akh i l le us ' u n bu kı yımına ve amansız öfkesine aynı öfkeyle karşılık vererek taştı , kabardı ve bu savaş fı rtı nası nı boğmaya çalıştı . Akhil41
Derma n Baylad ı
·
Efsaneler Diinyasıııda Anadolu
leus, "Ksanthos" adıyla da bilinen bu ırmağın azgın dalga ları içinde yok ol up gidecekti nerdeyse. Ama, Troia ve Tro ialı ları n düşmanı Hera, ateşin ve demircilerin efendisi Hep haistos'u Akhi lleus' un yard ı m ı na gönderd i . Topal tanrı da, anası nın buyruğun u iki etmeksizi n tüm Troia Ovası ' n ı ve de ırmağın i ki kıyısı boyunca uzanan bütün ağaçları , çiçek leri , bitki leri ateşe verdi. Skama ndros o zaman, ateşi n gü c ü ne boyun eğerek pes etmekte buldu çareyi. Derke n , tanrı lar da girdiler savaşa. Hephaistos' u n deste ğinden güç alan Akhil l e us, Troialıları bir ölüm tırpanı gi bi biçe biçe, sağ kalanları da önüne kata kata şe hir surlarına kadar geldi . Troialı lar, surlardan içeri girerek zor attılar ke ndilerini İ l ion 'a. Şimdi yal n ızca Hektar kal mıştı dışarda. Annesi He kabe ve babası kral Priamos, fırtı na gi b i yaklaşan Akhilleus'un önünden kaçsın d a şehre girip canı n ı kurtar _ sın diye, bu en sevdi kl e ri oğulları na yalvar yakar oldular. Ama, yiğit Hektar kendi kendisiyle bir iç hesaplaşmaya gi rerek böyle bir şey yapmayı şahsına yakıştıramadı. H ektar, öz benl iğiyle yaptığı b u tartışmanı n içindeyke n , Akhi l leus artık iyice yaklaşmıştı ona. Yenilmez kah raman, tanrısal zırhları içinde daha da heybetli görün üyord u . Hek tar, onu böyle görü nce bütün yiğitliğine karşın, yine de kor ku kapladı yüreği ni ve kaçmaya başlad ı . Hektar önde, onu yakalayı p öldürmek isteyen Akhilleus arkada olmak üzere surların çevresi ni üç kez dolandı lar böylece. Olympos'taki tan rılar da ne olacak d iye durm uşlar onları seyrediyorlard ı . Z e u s , çok sevdiği H ektor'a yardım etmek istiyordu ; a m a At hena, Hektor' un yazgısının zaten belli olduğun u söyleyerek babası na karşı çıktı. Bunun üzeri ne, Zeus bir altın terazide her i ki kahraman ı n ölüm tanrıçaları nı tarttı. Hektor' u n ölüm kefesi ağır basmış ve düşerek ta Hades'e değin var mıştı yuvarlana yuvarlana. Hektor' dan ve Troi a'dan yana ne yapı l ı rsa yapı lsın hiçbir yararı olmayacaktı artık. Yazgı n ı n böylece be l i rle nmesi üzeri ne, Apol lon da çekti artık 42
Troia Savaşları
desteği ni, He ktor' u n , Akhil leus el iyle öleceği alnına yazıl mıştı bir kez. Şimdi geriye yazgı nın yeri ne getiril mesi n i sağ lamak kalıyord u . Athena tanrıça, Hektor' u n en sevdiği kar deşi yiğit Deipho bos'un görünümüne girerek, onu Akhi lle us' u n karşısına çı kmaya özendird i .
lfektor'un Ölümü İki düşman cephenin en güçlü yiğitleri yüz yüze gelm iş lerdi artık. Kaçmanın yarar sağlamayacağı n ı anlayan Hek tar, bütün yüre kl i liğiyle Akhilleus'un karşısına diki l mişti . Önce , Akhilleus fırlattı kargısı nı; ama He ktar eği l i nce kargı gidip toprağa sapland ı . AkhiHeus kargısız kalmıştı; ama At hena, Hektor'a fark ettirmeden kargıyı gizlice Akhilleus'a geri verdi. Sıra He ktor' undu şimd i . O da kargısını fırlattı. Ama, kargı , Akhilleus' u n kal kanına çarparak ta uzaklara gitti. Hektar, o zaman yanı başında sandığı kardeşi Deipho bos'a seslenerek, ondan yeni bir kargı istedi . Ama koydun sa bul Deiphobos ' u ! O zaten hiçbir zaman orada olmamış tı ki . Çok bilmiş Athena' n ı n oyunuydu b u . Temiz yürekli Hektar işte o zaman anladı Athe na'nın kendisine kurduğu düzeni. " Demek, Olymposl ular koruyor m uş bunu" dedi kendi kendine. "Öl ü m ü m geldi demek. Ama öyle de olsa yiğitçe çarpışarak öleyim bari de gelecek teki i nsanlar da d uysu nlar b u n u . " Böyle diyere k kılıcını çeki p saldı rdı Akhilleus'a. Akhille us da aynı anda kargıs ı n ı , köprücük kem iği üzeri nden bo ğazı na saplayıverdi Hektor' u n . Hektar c a n çeki şi rke n , Akhilleus'a yalvararak ölüsünü anne babasına verm esini istedi, kendisi için töre n yapı lsı n diye. Ama, Akhilleus, göğsünde yürek değil de bir kaya par çası taşıyord u san ki. Öylesine kin ve öfkeyle dol uydu ki içi , Hektor'a; " Dizlerime sarı l ı p anan, baban adına boşuna yalvarma bana. İçimden se ni parçalayı p çiğ çiğ yemek geliyor; ama 4.3
Derman Bayladı
·
Efsaneler Diin yasında Anadolu
bırakacağım köpe kler yapsın o işi. Baban, bana ağı rl ığı nca altını tartıp verse de; seni doğuran anan, ölü bedenini dö şeğe yatırı p ağlayamayacak. Sen burada kuşlara, köpekle re yem olacaksın" ded i . Hektar, onun yum uşamayacağı nı an lamıştı: "Se n i n ne olduğun yüzünden bel l i " dedi ölgü n bir sesle . "Ama, s e n i n ölümün de uzak deği l . Paris'le Apollon , se ni Batı Kapı ları ' n ı n önü nde öldürecekler yakı nda. " Bunları söyledi kten sonra da son nefesini verdi. Akhilleus'un öfkesi yine de yatışmış değildi . Hektor' u n ölüsünü arabası n ı n arkası na bağlayarak defalarca surları n çevresinde dolaştırd ı . Hera, Athena ve Poseindon ' u n dışın da bütün öteki tanrılar üzüntü duymuşlardı bundan. Apol lon, Hektor'a sağl ığında old uğu gi bi , öld üğünde de sahip çı karak, sürükleni rken derisi yüzülmesin diye altın kal ka n ıyla koruyordu onu. Öte yandan , oğulları nın acıklı yazgısını gören Priamos'la Hekabe ağlayıp dövünmeye başladı . Sonunda, Zeus araya girerek Hektor' u n ölüsünün babasına veri lmesi ni kararlaş tırd ı . Habercisi İris'i çağırarak, "Git söyle Priamos'a da, armağanlarıyla birlikte Akhille us'un yan ına varı p oğl u n u n ölüsünü istesin. Korkması n sa kı n , Akhi lleus, ona bir şey yapmayacaktı r. " Priamos, tanrısal habercinin dedikleri n i yeri ne getirerek yan ına çeşit çeşit değerli armağanlar aldı. Zeus, kimseye görü nmeden Akh illeus' un otağı na gidebilsin diye, oğlu Her mes'i katmıştı ihtiyar kralın yanı na. Priamos, Akh illeus' u n otağı na giri nce, ona "senin d e benim gibi ihtiyar b i r baban var. Onu gözlerinin önüne getir de anla benim çektiğim acıyı " dedi. Akh ille us, ihtiyar kralın bu sözleri üzeri ne yum uşamıştı . Kon u kl uğuna saygı gösterdi ve güzelce ağı rladı onu. Sonra, adam ları nı çağırarak Hektor' u yıkayıp yağlamal arı n ı ve bir örtüyü güzelce sarmalarını buyurd u . Pri amos'a da, 44
Troia Savaşları
"Oğlunu gömmek için ne kadar süre istersin ihtiyar?" diye sordu. "Söyle de o süre içinde savaşmayalım birbirimizle." Priamos, dağdan odun getirmek, sarayda yas tutmak ve mezara tümsek yığmak için on bir günlük süre istedi. On iki nci gün savaşa başlayabilirlerdi yi ne. Akh illeus, ihtiyar kralın isteğini kabul etti . Hektor' un ölüsü Troia'ya getirili nce sarayda herkes dö vü nere k ağlamaya başladı. En fazl a ağl ayanlardan birisi de güzel Helene idi. " Kayın larım içinde en çok seni severdim. Hiç azarlamad ı n ben i . Sarayda biri bana bir kötü söz söy leyecek olsa hemen sustururdun onu" diye re k ağıt yakıyor du güzel kadı n . Görkemli bir tören düzenlendi yiğit prens içi n . Dokuz gün ormandan od un taşı ndı. Onuncu g ü n , Troialılar Hek tor' un öl üsünü b u od un yığı nının üzeri ne koyarak odunları ateşe verdiler. Sonra da üzerine şarap dökerek söndürdü ler. Hektor' u n kemiklerini toplayarak altı n bir kutuya koy d ular, kutuyu da erguvan renkli bir örtüye sararak açtıkları derin bir çu kura gömd üler. Çukurun üzeri ni de taşlarla öre rek bir mezar t ümseği ol uşturdular. Sonra da şehre döne rek sarayda bir şölen d üzenlediler. Bu şölenle, "atlan iyi süren H ektor' u n " cenaze töre ni sonra ermiş oldu .
Homero.s'tan Sonrası Anadol u l u ozan Honıeros'un dile getirdiği Anadolu des tanı İlyada' n ı n öyküsü özetle böyle işte . Akhilleus'un öfke siyle başlayan destan, Hektor' un cenaze töreniyle son bu l uyor. Ama son bulan, Homeros'un Troia üzerine anlattığı İlyada Destanı yal nızca. Troia şehri n i n acı kl ı öyküsü daha sonra da sürer oysa. Bu öyküyü, Romalı ozan Vergili us'un "Aineias" adl ı destan ından öğreniyoruz. Ama, Sophokles ve Euripi des gi bi büyük tragedya yazarları nın da katkı l arı olm uştu Troia savaşı ve sonrasıyla ilgili bildiklerimize. 45
Derman Bayladı
•
Efsaneler Diinyasında Anadolu
Hektar, Akhilleus'un el iyle can verm işti; ama ölürken kendi günleri n i n de sayıl ı olduğu n u söylem işti ona. Keha neti n i n gerçe kleşmesi fazla zaman almadı. Akhilleus, Troialı yiğit prensi alt etmeyi başarm ıştı; ama Akhaları n beklenti leri gerçe kleşmiyordu bir türlü yine de. Troia olağanüstü bir direnç gösteriyordu istilacı orduya. Bağlaşıkl arı da yalnız bırakmıyorlardı . Troialıları bu kahra manca dire nişleri n de . Kraliçeleri Penthesi leia'nın öncülü ğünde Amazonlar geldiler ilk olarak. Bu savaşçı ve yiğit ka dı nlar, böylesi bir ölüm kal ım uğraşı sırasında Anadol u l u yurttaşların ı yal nız bırakmak istememişlerdi. Gerçi başka Anadol u l u ul uslar da vardı Troialı ların yan ında canla başla çarpışan; ama uzun süren savaş onları yorgun düşürmüş tü. Kahramanlıkları d ünyaya yayılan bu yürekli kadı nları n gel işi , taze bir güç kattı Troialı lar cephesi ne. Şimdi ye niden var güçleriyle yüklenip Yunanlıları püskürtmeye başlamış lard ı . Hele, Penthesileia, bir savaş tanrıçası gi bi önüne çı kan ı Hades'e gönderiyord u . Ne var ki , son u nda yazgı o n u d a ye nil mez kahraman Ak hilleus' u n karşısına çıkard ı . Yiğit kraliçe korkusuzca dövüş tü; ama sağ memesi üzerine aldığı kargı darbesi onu bu dü nyadan ayı rdı . Zaten güzel olan genç kraliçenin yüzüne ölürken daha bir güzell i k gel mişti . Akhilleus, onun silahla rı n ı soymak için üzeri ne eği l i nce gördüğü bu güzellik karşı sında ke ndisinden geçti . Ölü kraliçeye aşık olm uştu adeta. Yunan ordusunun soytarısı Thersites, onun bu d uygularıy la alay edi nce Akhilleus , Thersites'i öldürd ü . Troia'ya yardıma gel e nlerden biri d e Habeş Kralı Mem non olm uştu . Bu doğald ı , ke ndisi gerçi uzak bir ülkenin kral ıydı; ama Troia, baba yurduyd u onun, köken ol arak Anadol uluyd u . Dardanos soyu ndan gel iyord u . Troia' nın son kralı Priamos'un yeğe n i , yiğit Hektor' u n ölümünden üzüntü duyarak Troia'ya gelmişti aske rl eriyl e . 46
Akhilleus'un Amazonlar Kraliçesi' n i öldürmesi
Derman Bayladı
•
Efsaneler Oüııyasıııda Anadolu
Troialı prens Tithonos'la şafak tanrıça Eos'un oğlu olan Memnon, daha gelir gel mez büyük kahramanl ı klar göster d i . O da, Akhilleus gi bi Hephaistos'un e l inden çıkma silah- · lar ve zırh taşımaktaydı sırtın{:Ja. Onun gelişiyle birlikte, Troialılar yeniden maneviyat ve güç kazandılar. Memnon , bir çok Akhalı yiğidin yan ı sıra, bi lge N estor' un oğl u Anti lokhos'u da öld ürünce karşısında Akhilleus'u buldu. Antilokhos, Akhilleus'un Patroklos'tan sonraki en iyi dostuyd u . Patroklos'un öldüğü haberi n i gözyaşları içinde Akhilleus'a götüren de oydu . Patroklos' u n ölümü, Antilok hos'la dostluğun u daha da pekiştirmişti . Tı pkı Patroklos' u n ölümünde olduğu gi b i , Akhilleus öç alma isteğiyle yan ı p tutuştuğu zaman, annesi Thetis, onu engellemek içi n çok uğraştı , çok dil döktüyse de başarıl ı olamad ı . Thetis'in b u çabalamaları boşuna deği ldi. Çünkü, Akh i l leus, Memnon'u öldürecek; ama hemen arkası ndan o da ölecekti. Deniz tanrıça Thetis b u çabasında başarısız kal ınca bu kez, Memnon'un annesi Eos ile birl ikte tanrı lar başbuğu Zeus'a başvurdu. Her i ki tanrıça da kendi oğullarının hayat ta kalması için yalvardılar. Zeus, tıpkı Hektor' la Akhille us'un kavgasında yaptığı gibi, onların yazgılarını da terazi ye vurd u . Memnon'un ölü m kefesi ağı r basmıştı . Memnon, Akhilleus'un elinden can verecekti ve öyle de old u . Ne var ki Akh i l leus'un da sonu old u b u . Memnon 'un öl mesiyle Troialıları n maneviyatlarının bozulacağı nı ve daha fazla direnemeyeceklerini düşünen Akhilleus, şehri ele ge çirmek içi n surlara saldırdı. İşte o zaman, Paris'in surlar üzerinden attığı bir oka Apollon tanrı yön verd i rdi ve ok gi dip doğruca Akhilleus'un silah işleyen tek yeri ne, topuğu na saplandı. Hektor'un öl ürken yaptığı kehanet gerçekleşmiş oldu böylece Akhilleus da, Troia su rları önünde hayatı n ı kay bett i . 48
Troia Savaşları
Her iki tarafa da yıkım ve felaketler getire n bu uğursuz savaş daha nice yiğitlerin yok olmasına, kan ve gözyaşı na yol açacaktır. Bir iç çekişme yüzünden yok yere ölüp giden yiğitlerden biri de Telamon oğl u Aias'tı.
Akhllleus'un Silahlan ve Aias Demirciler tanrısı Hephaistos'un kendi elleriyle Akhilleus için dövdüğü zırh ve silahlar, Akha yiğitleri arasında en çok yararlı k gösterene verilecekti . Ama kim olacaktı bu yiğit? Sonunda i ki aday seçildi . Odysseus ve Aias. Zırhı ve si lahları b u nlardan biri alacaktı. Ne var ki , seçim yapmak da kolay değildi. Adayların seçiciler kuru l u n u i kna etmeleri ge rekiyordu. Önce , Aias söz aldı : "Kim benimle yiğitli kte boy ölçüşe bilirmiş ki ey yüce yargıcılar! Şu Odysseus denen adam mı? Hektar elinde alev alev yanan meşalesiyle gemileri tutuşturmaya geldi ği nde, Odysseus geri çekilirke n , ben savu n muştum onları . Çene yarıştırmanın silahla çarpışmak gi bi bir tehli kesi yok tur. Ama, herkes yaratılışına göre . Ben nasıl ki savaş ala n ı nda yiğitliğimle parlıyorsam , onun da çenesini kullan makta üzeri n e yok hakçası. Asl ında, size kahramanlıkları mı sayı p dökmenin de bir gereği yok . " Aias, böylece ne yaptı n e ettiyse kah raman lık namı na, bir bir döktü ortaya hepsini. Bunları söylerken de, ne alçak lığı n ı dile getirmediği kaldı Odysseus'un ne de soyuna dil uzatmadığı . Sözleri ni şöyle tamam lad ı : " İşi n gerçeği , ben b u onuru , kendimden ç o k bu silah lar için istiyorum. Aias'ın onları n deği l , on ları n Aias'a gereksi n meleri var açıkçası . " Sonra, Odysseus söz aldı . Önce, soyun u temize çı kar makla işe başladı; ardı ndan da, Aias ' ı n savları nı tek tek öy le bir çürüttü ki , yargıcılar oy birliğiyle Odysse us'a verdiler Akh i l leus'un silahları n ı . Bunu içine sindiremeyen Aias, öf keyle hem yargıcı ları hem de Odysse us'u öld ürmek istedi . 49
Derman Bayladı
·
Efsaneler Dünyasmda Anadolu
Ama, Athena tanrıça, o sırada onun geçici olarak akl ı n ı ba şından aldığı içi n , "Yunanlı önderleri öldürüyorum" diye bir koyun s ürüsüne daldı ve zaval lı hayvanların hepsini kı lıç tan geçirdi . Ama, aklı başına geldiği zaman yaptığı ndan çok utandı . Ölmeyi bu utançla yaşamaya yeğ tuttuğu için ke ndi kılıcı n ı n üzerine atı larak hayatına son verdi. Aias, Akhaları n Akhilleus'tan sonraki en güçlü ve en yi ğit kişisiydi hakçası . En ü n l ü ve e n güçlü iki ·kahramanları nın üst üste yaşam ları n ı yitirmeleri , iyice umutsuzl uğa düşürm üştü Yunanlıla rı. Öte yandan, en korkul u iki d üşmanları nın ortadan kalk tığın ı gören Troialılar ise, şimdi daha bir canla başla savun maya koyuldular şehirleri n i . Yunanlılar, on yıldır aile lerin den uzakta sürdürdükleri; ama olumlu bir sonuca ulaştıra madıkları , üstelik de sayısız kayı plara uğrad ı kları bu anlam sız savaştan bıkmışlardı artık. Askerler geri dönme istekle ri ni yüksek sesle dile getirmeye başlamışlard ı . Akha ileri gelenleri, ne yapılması gerektiğini d üşün ü p bir çare ararlarke n , ünlü bilici Kalkhas gel i p şöyle b i r öne ride bulundu: 'Troia'da, Helenos diye biri var. O n u bulup getirebil ir seniz neler olacağı n ı , neler yapmamız gerektiğini söyleye cektir. " Bu Helenos, bir gece ted birsiz davranarak sur dışında tek başına dolaşmaya çıkmıştı . Onu yakalamak içi n nicedir yol u n u gözleyen Odysseus bu fırsatı kaçırmad ı . Hemen üzeri ne atılarak zi ncire vurdu ve Yu nan karargahına getir d i . Soyl u bilici, neler yapılması gerektiğin i söylemek zoru n da kal d ı . Herakl es'in yakı n arkadaşı Philoktetes'in getiril mesi gerekliydi her şeyden önce .
Phlloktetes'Jn ÇHesl Philoktetes, Akha yiği tleri içinde en iyi ok kullanan kişiydi. Herakles, alevler içinde yanarak öl ürken, ok ve yayı n ı 50
Troia Savaşları
Philoktetes'e vermişti . Troia seferi başladığında, o da öteki önderlerle birli kte yola çıkm ıştı . Ama, yolda bir deniz yıla nı sokt u . o n u . Azan ve irinleşen yarasından çok kötü bir ko ku gel iyord u . Bu kokuya dayanamayan yoldaşları , onu Lem nos (Limni) Adası ' nda bıraktı lar. Zavallı adam orda ge celerini bir mağarada geçirerek on yıl yaşadı. Bir yerden bir yere sürüne sürüne gidiyor, oklarıyla kuş avlayarak yaşamı n ı sürdürüyord u . Soylu bilici Helenos'un .öğütleri üzeri ne, kurnaz Odysse us ile Akhilleus'un oğlu Neoptolemos, onu getirmek için Lemnos'a yola çıktılar. Philoktetes, Odysseus'tan nefret ediyordu; ama Neoptolemos'a güvendi. Bir ağrı nöbeti sı ra sında ok ve yayını delikanlıya verd i . O zaman, Odysseus, silahları ele geçird iklerine göre, Phi loktetes'i orda yüzüstü bırakıp gitmelerini önerdi Neoptolemos'a. Ama, ge nç adam, kendisine güvenerek ona silahları nı bile emanet eden kişiyi düş kırıklığına uğratmayı ve onu ıssız adada, üs telik de silahlarından yoksun bir d urumda yüzüstü bırak mayı vicdanına yediremed i . Aldığı ok ile yayı Philoktetes'e geri verdi. Şimdi onun güve nini yeniden kazanmıştı ; ama nice dil dökse de, kendileriyle birli kte Troia'ya gel meye i k na edemiyordu inatçı kahramanı. Neyse ki, ölümünden sonra Olym pos ailesine katı lan ve tanrılaşan Herakles göründü de bu sevgili arkadaşına, on larla birli kte Troia'ya gitmelerini söyledi. Kendisin i , yarala rından dolayı tek başına bırakıp gittikleri için bütün Akha lara kin besleyen Philoktetes; ancak tanrısal dostunun iste ği ü zerine onlara katılmaya razı olm uştu . Phi loktetes, Tro ia'ya gel ince Makhaon tarafı ndan tedavi edildi. H e kim lerin tan rısı Asklepios'un oğlu olan Makhaon, kısa sürede iyileş tirerek ayağa kaldırdı Philoktetes ' i . İyileşen kahramanımız heme n savaşa katıldı ve bir kuşatma harekatı sırasında at tığı bir okla, bu uğursuz savaşın başlamasına neden olan Paris'i yaral ad ı . 51
Derman Bayladı
·
Efsaneler Diinyasmda Aııado/11
Paris'in yarası ölümcüldü. Çünkü, Herakles'in Philokte tes'e verdiği oklar, yenilmez kahramanın alt etmiş ol duğu korkunç Leme ejderi nin kanı na batırı lm ıştı . Bunun ilacı , yal nızca, Paris'in güzel Helene uğruna vaktiyle İda Dağı ' nda vefasızca bırakıp gittiği karısı Oinone'de vard ı . Bu ilacı bir zamanlar Apollon tanrı vermişti güzel peri kızına. Ama, Oi none, ilacı sadakatsiz kocasına verir m iydi bakalım? Nite kim de vermedi . G üzel peri , bu nca sevdiği kocası nın bir başka kad ı n uğruna kendisini sorumsuzca bırakıp gitmesinin acısını aradan geçen uzun yıllara karşın un uta mamıştı. Adamları , sarı p sarmalayı p İda Dağı 'na götürdüler Pa ris ' i , O i none belki onunla ilgilenir diye. Ama, güzel peri öy lesine kırgı n ve küskündü ki, yüzüne bile bakmak isteme di eski kocası n ı n . ilacı da vermedi. Vefasızlık ve sorumsuz l uğuyla i ki taraftan binlerce insanın boş yere yiti p gitmesi ne, uygarl ık örneği görkemli şehrin de yakı l ı p yıkılmasına yol açan, b u güzel l iği ne güzel ama boş kafalı ve düşü nce siz prens, acılar içinde kıvrana kıvrana can verd i . Oinone, gerçi ağı r sözlerle geri çevirmişti Paris' i n yar dım isteği ni; ama onu artık sevmediğinden deği ldi böyle davranışı. Asl ı nda bütün vefasızlığına karşın, yine de bir gün olsun un utmamıştı kocasını. Terk edilm işliğin verdiği h ınçla, gururu kı rılmış bir kadının duygu larını dile getirmek istem işti öyle konuşarak. Ama, sonra çok pişman ol d u . İ la cı vermemekle, bile bile kocasının ölümüne seyirci kalmış tı. Çektiği vicdan azabına d ayanamayarak o da kendi canı na kıyd ı .
Tahta At ve Trola'mn Düşmesi Savaş, bir tarafı n zam an zaman saldırması öteki tarafın da savunmasıyla sürüp gidiyor ve biteceğe de hiç benzemi yord u . Daha kimbilir nice canlar yok olacaktı böyle sürü p gitti kçe . Son unda, ordu içi nde kaynaşmalar başlad ı . Troia 52
Troia Savaşları
bir türlü alınamadığına -ve de alı nacak gi bi göz ü kmediği ne- göre , kuşatmayı kaldırıp yurda dönmek en iyi yol ola caktı. Ama, bunca yoksu l l u k ve acıya katlandı ktan sonra eli boş geri dönmenin on ursuzluk olacağı düşüncesi dile geti rildi Akhalı önderlerce . Zora başvurmanın yarar sağlamadığı böylece ortaya çıktı ğına göre, bir de akıl yol unu denemenin ne zararı olabilirdi ki ! Düşünülüp taşı nıldıktan sonra, bu sefer de bir d üzene başvurman ın yerinde olacağına karar verildi: Dev boyutl ar da tahtadan bir at yapılacak ve Troialı lara armağan olarak sunulacaktı . Yunanlı lar sonra da sözüm ona dönüş için ge milere bi neceklerd i . Tahta atın içine gizlenmiş bul u nan seçki n Yunanlı askerler de, gece ardan çı karak şehri n ka pı larını açacaklardı arkadaşları na. Tahta At hilesi kim i n başı nın altından çıkmıştır tam bili nemiyor. Yunanlı bilici Kalkhas'ın önerdiği ni söyleye nler var. Kimi anlatımlara göre de, Troialı prens, soyl u b i lici He lenos vermiş b u aklı Yunanlılara. Ama, genel kan ı , bu işin fi kir babasının çok bilmiş Odysseus old uğu yol u nd adır. Bu doğru değilse bile; ancak onun kurnazlığıyla bağdaştırıla bilmiş olmalı böylesi bir d ü zen. "Bu hile, olsa olsa Sisyp hos ' u n oğl una uygun düşer" diye mi düşünmüş olmalılar, ki m bilir! Odysseus, gerçi " Laertes oğlu " diye geçer Home ros'un destanları nda; ama onun Sisyphos'un oğl u old uğu nu söyleyenler de var. Neyse . . . Epeios adında bir Yunanlı önderin çabasıyla tahtadan o kocaman at yapıldı. İçine de Akhaların en iyi silah kullanan savaşçılarından elli kişi gird i . Geri kalanları da, sözüm ona yurtları na dönmek üzere gemilere binip yel ken açtılar; ama doğruca Tenedos'a (Bozcaada) gitti ler ve orda Troialılara hazırlad ı kları tuzağın sonunu beklediler. Öte yandan, Troialılar ise , Akhaların böyle birden bire çekip gi tm lerine bir anlam verememişlerd i . Hele bu deva sa Tahta At neyi n nesiydi? H e psi bu işin içinde bir bit ye ni53
Derma n Bayladı
·
Efsaneler Dünyasında Anadolu
ği olduğunu düşün üyordu; ama kimse de kesin bir kanıya varamıyordu. İçlerinden en uyanı k olanları şöyle diyorlardı: "Yunanl ıların bize armağan göndermeleri hayra alamet sayılmaz. Bu, olsa olsa bir tuzaktı r. Atalım gitsin onu deni ze!" "En iyisi altına koca koca korlar koyup ateşe verelim git· sin" diyorlardı kimileri . Daha başkaları ise, "Şunun sağını sol u n u bir güzelce delelim de, o koca karn ı n ı n içinde ne gibi sırlar saklıyorm uş öğrenelim" diye öneride bulunuyorlard ı . İşte o sırada, nereden çıktıysa çıktı , genç b i r Yunanlı gö ründü. Şeytana külahını ters giydirmekte Odysseus'tan ge ri kalmayan Sinon adındaki b u adam şöyle dedi. neye ka rar vereceklerini bilmeden tartışıp d uran Troialılara: " Bir Yunanlı old uğum u yadsıyacak değilim. Yazgı tanrı çası, her ne kadar beni m utsuzlu ktan mutsuzl uğa attıysa da, bir dönek ve de yalancı olmaktan korudu. G ü n ü n birin· de fırsat elverir de sağ salim yurdum Argos'a dönecek ol ur sam , Odysseus denen o alçaktan nasıl öç alınırmış görsün ler. Tanrılara andım var. Olur olmaz sözlerle hal kı bana kış kırttı kendi yaptığı kötü l ü kleri örtbas etmek içi n. Ama, bü tün b u nları anlatıp da n iye boşu boşuna vaktinizi alıyorum ki sizin ! Eğer bütün Yunanlıları aynı kaba koyuyorsanız, ba na işkence edi n ol up bitsi n . " Troialılar, Sinon ' u n içten görünen konuşmasına aldana rak ellerini çözd üler. Yunanlıları n , ke ndilerine ne gibi bir tuzak hazırlamış old ukları nı anlamak istiyorlardı . Yalanları na lroialıları i nandırmayı başaran ve onların güvenleri ka zanan Sinon şöyle sürdürd ü sözleri n i ; "Yun anlı lar dönmeye hazırlandı kları sırada gökyüzü ka rard ı , fırtına çıktı . Phoi bos Apollon ' u n bilicisinin dediğine göre, gemileri n sağ salim yola çıkabilmeleri için bir Argos l u n u n kanını akıtm aları gere kiyorm uş. Onlar da bula bula beni buld ular kurban edecek Odysseus'un önerisiyl e . Beni 54
Troia Savaşları
Laokoon
sunağa götürdüler. Neyse ki, geceieyin bağları m ı Koparıp kaçmayı başard ı m . Ellerim bağlı olarak gel i p size sığındı m . Bu atın n e olduğuna geli nce, o n u da söyleyeyim : O hain Odysseus, şehrinizin koruyucusu olan kutsal Pal las heyke l i n i çalmıştı ya hani, tanrıça işte buna çok öfkelendi. Ken disine karşı işlenen bu saygısızl ığı bağışlamak için bu Tah ta At'ın yapılmasını b uyurdu. Kalkhas, bu atın neredeyse bulutlara değecek yükseklikte olmasını istedi . Eğer bu ada ğı geri çevirecek olursanız. Athena' nın öfkesini çekermişsi niz de, şehriniz yakıp yı kılırmış . " Sinan, b u sözlerle, kararsızlık içi ndeki Troialıları n akılla rını çel meyi başard ı . Ama, iki kişi, düzenci Yunanlıya hiç inanm amışlardı: Poseidon tan rının rahi bi Laokoon ile Kral 55
Derman Bayladı
•
Efsaneler Diiııyasıııda An adolu
Priamos'un kızı, Hek tar un da ikiz kardeşi olan bilici Kassandra. Zavallı kızcağız yırtın dı, didindi almasınlar bu uğursuz armağanı içeri diye; ama ki m onu? d i nl eyecekti Yazgısı öyleydi Kas sandra'cığı n . O, her r'W'�,. ' şeyi önceden bilird i ; , a m a hiç kimseyi inan dıramazdı sözlerine. Laokoon da, Troia : l ı l arı uyarm ıştı atı n 1 içeri alınmaması için; ama o d a ki mseye d i nl etememişti . İ şte Laokoon tam o sırada, Troialıları n bütün kuşkuları nı sökü p atan i nanı lmaz bir olay ger çekleşti : Laokoon , i ki oğl uyla birlikte sunakta Poseidon'a koca bir boğayı kurban etmekteydi . Birden dalgaları n ara sından i ki koca yılan çıktı . Gözleri nden kan ve ateş saça sa ça i l�rlediler. Ejderhaları gören herkes korkuyla kaçışmaya başladı . Ama, yılanlar gidecekleri yeri biliyorlardı. Doğruca Laokoon'a doğru yöneldiler ve korkunç halkaları n ı , i ki oğ l u üzeri ne doladılar. Babaları elde silah çocukların yardımı na koşmak isteyince b u kez de onu sarıp sarmaladılar. Üçün ü de cansız bıraktıktan sonra, Athena Tapınağı ' na doğru yönelerek tanrıçanı n heykel i di bine çöreklendi ler. Bu m ucize, Troialılardaki kuşkunun son izlerini de sil m işti artık. Duvarları yararak bin güçl ükle de olsa Tahta At'ı içeri al dılar. Ondan sonra da b üyük bir keyifle yiyi p içtiler ve uykuya daldı lar.
:
56
Derman Bayladı
•
Efsaneler Dünyasında Anadolu
Hain Sinan da bu anı bekliyordu zate n. Herkesin uyku ya daldığını görünce şehrin kapı ları nı açı p Tenedos'tan dö nen savaşçıları içeri aldı. O arada, Tahta At' ın içindekileri de çıkarmıştı . Bundan sonrası tam bir soykırım old u . Akhilleus'un oğ l u Neoptolemos, ihtiyar kral Priamos' u yaşına başına saygı göstermeksizin su nağa sürükledi ve orada boğazlad ı . Böy lesine kana susamışlığı , acımasızlığıyla ü n l ü babası Akhil leus bile yapmam ıştı da, bir de üstelik ihtiyar kralı bir ge cel iğine kon u k etmişti çadırında. Gözleri dönmüş Akhal ılar kana bul uyorlardı her yanı . Bu acımasız kırı mdan Hektor' un daha küçücük olan sevgili oğ l u Astyanaks da payın ı aldı . Taş yürekli bir Yunanlı -bir an latıma göre de N eoptolemos- yavrucuğu annesinin kuca ğından kopararak götürdü ve surlardan aşağıya attı . Akhalar, Dardanos soyundan hiçbir erkek bireyin hayat ta kalmaması için ant içmişlerdi anlaşılan . Bu arada, şehri de ateşe vermişlerd i . Alevler, kral Priamos'un bir zamanlar uygarlığı n ve süzülmüşlüğün si mgesi olan o görkemli şeh ri ni kızgın sol uğuyla eriterek yutmaktaydı . Yine de, Dardanos soyundan kurtulanlar olmuştu: Prens Aineias, babası Ankhises, bir de Aineias ' ı n oğlu Askanias, sağ kalabilen kişiler olmuşlardı bu kırımda. Bunda, kuşku s uz Aphrodite'nin payı büyüktü. Eski sevgilisinin, oğlunun ve torunun b u kan ve ateş denizi içinde boğulup gitmeleri ne gönlü elvermemişti . Aineias, yaşlı ve yürüyemeyen babası nı sırtına alıp oğlu nu da elinden tutarak, kendisi ni ilerde Roma soyunun ku rucusu yapacak olan yazgısına doğru gitmek üzere şehir den ayrı ldığında kıyım sürmekteydi hala. Priamos ' un gör kemli sarayından ise kararm ış taş yığınlarıyla bir yığı n sıcak kül kalmıştı geriye . il k.çağı n en büyük i ki destanına, "İ lya da" ve "Aineias"e konu olan bu Anadolu serüveni böyle son bulm uştu işte. 58
TROİA'NIN BAHTSIZLARI •
Jki ayrı denizi birbiri ne bağlayan Çanakkale Boğazı ve yöresi , değişik ve i lginç e fsanelerin yaratıldığı bir bölge ol muştur tarih boyunca. Bunları n en öneml isi, Troia savaşla rını konu edinen ünlü İ lyada Destanı'dır kuşkusuz, yörenin kurucusu Dardanos ile başlayıp Priamos ile sona eren kral soyunun öyküsünü ve masalsı tari hini de anlatmaktadır bu destan. Bu destanın bir de yan kişi leri var. Bunları n adları na destanda zaman zaman rastlarız; ama fazla önemli değil lerdir orada. Kimilerininse İlyada'da hiç adları geçmez; ama başka e fsanelerde öneml i rol ve kişili klere b üründük lerini görürüz onların. Yeri gelm işken -sonları hep acıklı bi ten- bu Anadolulu e fsane kişilerini de tanıyalı m :
lfekabe: Bir Annenin Katlanılmaz Dramı Hekabe, Troia'nın son kralı Priamos' un karısıyd ı . Pri amos' un kendi deyişine göre , elli oğlu varmış, on dokuzu nun an nesi Hekabe imiş. Ayrıca birçok da kızı varm ış çif ti n . Hekabe, asl ı nda İ lyada'da önemli b i r yer tutmaktad ır. Ağırbaşlı, bilge bir kadındır. Bu bahtsız anan ı n dram ı , ço cukları n ı n bir bir gözleri önünde öldürüldüğünü görmekle Troi'da başlar. Sonra, kocası nın ve torununun da öldürül melerine tanık olur Troia'nın yan ı p yakıldığı gü n . Daha son ra ise kendi kişisel çi lesi ve acıları başlar. 59
Derman Bayladı
·
Efsaneler Diinyasında Anadolu
İ lyada Destanı 'nda anlatıldığın a göre , Polydoros, kral Pri amos ' u n Laethoe 'den doğma oğluyd u ve çoc uklarının da en küçüğüyd ü . Koşuda çok hızl ı olan Polydoros, gü n ü n bi rinde bacakları nın çevikliği n i göstermek için çocu kça bir girişimde bulunmuş ve koşa koşa Akh illeus' un karşısına çı kmıştı . Bu ted birsizliği ni canıyla ödedi. Homeros sonrası anlatımlarda ise , Polydoros, Troia sa vaşına katılmış olarak gösterilm iyor. Tersi ne, Priamos, bu çok sevdiği oğl unu savaşın yıkım ve acıları ndan uzak kal sın diye yanı nda yüklüce bir hazi neyle Thrakia Kralı Poly mestor'a gönderm işmiş. Ama, Troia'nın ve Priamos' u n güç d urumda old uğunu gören Polymestor, Agamem non ' u n sa fına geçmiş dön e kl i k ederek. Üste l i k bununla da yetin me yerek en alçakça biçimde emanete h ıyanette bulunmuş. Zavallı çocuğu boğazlatarak ölüsünü den ize attırmış, yanı n daki hazineye de el koym uş. Bu anlatımlarda, Hekabe'yi Polydoros'un annesi olarak görme kteyiz . Troia' n ı n yakı l ı p yıkıl masından sonra, Hekabe başka Troialı kadınlarla birli kte Polymestor' un sarayı na ge tirilir tutsak olarak. Yan ında kızı Polyksene de vardır. Akhil leus, bu kızı, erkek kardeşi Troeilos'la atları nı sulamak için surlardan dışarı çı ktığı sırada görm üş ve aşık olm uştu gü zelliği n e . Ama, kıza sah ip olamamıştı bir türl ü . Troia'nın düşmesi nden sonra Agamemnon, tutsakları gem ilere yük leyip yola çıkmış; ama fırtına nedeniyle Thrakia kıyılarına yanaşarak orada uygun bir rüzgar beklem işti . İşte o sırada, Akhilleus'un ru h u Agamemnon'a görü nerek, ondan Polyk sene ' n i n ku rban edilmesini istedi . Kızcağız, bu istek üzerine anasının kol ları ndan zorla sö kül ü p alı n d ı ve kurban edild i . Kıyı m ı n ve acının bu kadarı na dayanamayan bahtsız kadı n -Latin ozanı Ovid ius'un an latımıyla- parmakl arı nı hain kral Polymestor' u n gözleri ne sokarak onu kör ettikten sonra l\e nd isi de bir köpeğe dö nüştü . 60
Troia' n ı n Ba h tsızları
Bahtsız kraliçe ve ana Hekabe ' ni n d ramı, en can l ı biçi miyle Euripides ' i n "Troialı Kadı nlar" ve " H ekabe " adl ı yapıt ları nda dile getirilmiştir.
Andromakhe: Bahtsız Eş, Bahtsız Ana Mysia bölgesindeki Thebe şehri n i n kralı Eetion' u n kızıy mış Andromakhe. Akhilleus, ası l Troia savaşları öncesi yap tığı yağma ve çapullar sırasında Thebe 'yi de basmış, yaşlı kral Eetion' u ve yedi oğl u n u öldürmüş, analarını da tutsak almıştı. Öteki tutsaklarla birl i kte Troia'ya getirdiği yaşlı kra l içeyi, aldığı b üyük kurtu lmalı klar karşısı nda salıvermişti sonra ıda. Andromakhe ' n i n , Homeros'un dizeleriyle kocası Hek tor'a yalvardığı bölüm yürek sızlatan türdendir. İ nsan bu di zeleri duygulanmadan okuyamaz. Baba ocağı ndaki bütün yakı nları nı yitire n genç pre nses, kocası ve oğlu Astyanaks ile bulur tesell iyi . "Benim anam, babam, kardeşi m , sıcak döşeği min arkadaşı, hepsi sensin . Bana acı, karı nı d u l , yav rumuzu da yetim koyma" diye yalvarır. Asl ı nda, Hektar da aynı sevgi bağlarıyla bağlıdır karısı na. Onun asıl düşündüğü ne babası , ne anası, ne de kar deşleridir. Onun ası l kaygısı, karısı Andromakhe içindir. Kendisi nin öleceği n i , Troia'nın da yok olacağı nı bil mekte dir. O ndan sonra, karısı n ı n başına gel ecek felaketleri önce den görür gi bidir. Ama, He ktar nasıl savaştan çekilsi n- de, tek dayanağı olduğu halkını yüzüstü bıraksı n ! En önde dö vüşmek zorundadır o. Yoksa hiç kimse n i n yüzüne bakama yacaktır bir daha. Hektar ölüp Troia da yakılıp yı kı l ı nca yiğit prensin öngö rüsü de gerçekleşir. Neoptolemos, Andromakhe'yi tutsak alarak sarayı na götürür ve cariyesi yapar. Neoptolemos, Hermione ile evl iydi o sıralar. Hermione, Menelaos'un G ü zel Helene'den doğan kızıydı. Ne var ki, bu kadı ndan hiç ço cuğu olmam ıştı . Oysa, Andromakhe üç çocuk vermişti Ne6/
Derman Bayladı
•
Efsaneler Diinyasın da Anadolu
optolemos'a. Hermione bu yüzden, hem Andromakhe'ye hem de çocukları na karşı öldüresiye bir kin besliyordu. Sonraki yüzyı llarda Euri pides ve Racine aynı adla yazdık ları yapıtlarında Andromakhe tipini ölümsüzleştirmişlerdir.
Kassandra: Kehanetlerine Kimseyi inandıramayan Bfilci Kassandra, Troia' nın son kralı Priamos ile Hekabe'nin kızıydı . Aynı çiftin oğullarından biri olan Helenos' un da i kiz kardeşi . Her iki kardeş de bilicilik yetisine sahipti. Kimi e f sanelere göre , i kiz kardeşler daha bebekken i ki yı lan be şiklerine gelerek küçüklerin gözlerini ve kulaklarını yala mış. Çocukları n bilicil i k yetenekleri de oradan gel iyormuş. Bir başka efsaneye göre ise , Kassandra'ya Apol lon tanrı vermişmiş bu yeteneği. Koşulu da, genç kızın kendisini Apollon'a vermesiymiş. Kassandra bu koşulu kabul etmiş; ama bir kez büyücülük yetisini elde edince de verdiği söze yan çizmiş. Bu dönekliğinden dolayı , Apollon, ona verdiği büyücü l ü k gücünü geri almamış; ama başka türlü cezalan dırmış kızı: Kassandra, olacak her şeyi önceden görüp bi lecek; ama onun bu sözlerine hiç kimse inanmayacaktı. Homeros destanlarında Kassandra'nın adı pek az geçer. Onun önem i , İlyada'nın anlatmad ığı bölümlerde, yan i des tanı n öncesinde ve sonrası ndadı r ası l . Paris, İda Dağı ' ndan şehre döndüğünde , onun Troia'ya felaket getireceği ni bilen kişi Kassandra olmuş ve Paris' i n hemen öldürülmesini söy lem işti . Ne var ki, hiç kimseyi i nandıramamıştı sözleri ne. Tahta At' ı n Troia surları ndan içeri al ınmaması için de uyar mıştı herkesi ama yine başarılı olamamıştı. Hatta, genç kı zı çılgı n gibi seven ve bu yüzde n , babası Phrygia Kralı Mygdenes ile birli kte Troialı ları n yardımına koşan genç Ko roi bos bile kulak asmamıştı Kassandra'nın sözleri ne. Troia yağmalanıp ateşe verild iği sırada Kassandra' cık At hena tapı nağına sığı ndı ve tanrıçanın heykeline sarı ld ı . 62
Troia ' n ı n Ba h tsızları
Ama orada da, "Küçük Aias" da denilen Oile oğl u Aias'ın sal dırısına uğradı . Gözü dönmüş adam, zavallı kızı sürükle ye sürükleye tapı naktan çı kard ı . Ama, tanrıça Athena'ya b üyük saygısızl ı k ederek günah işlediği için kendi soydaş l arı olan Akhaları n bile öfkesini çekmişti üzeri ne. Taşlan maktan güç kurtul d u . G e nç kızın yardımına gelen nişanlısı Koroibos ise, kalabalı k d üşman karşısında fazla tutunama yarak yaşamını yitirdi. Troia' nın d üşmesi nden sonra Agamemnon, Kassand ra'ya aşık olarak onu al ı p Yu nanistan'a götürd ü . Ama, Ak halar başbuğun u acıklı bir son beklemekteydi orada. Aga memnon , Troia önlerinde savaş veri rke n , karısı Klytaim n estra onun amca oğlu Aigisthes ile aşk hayatı yaşamaktay d ı . Kassandra, yurda dönüşün uğursuzlu kla sonuçlanacağı nı da önceden gördüğü için Agamemnon ' u uyardı; ama her zaman olduğu gibi yine d i n letemedi sözü n ü . Sarayda, hem Agamemnon ' u n hem de kendisi n i n öldürüleceği ni görmüş tü apaçı k. Bu, onun son �yarısı old u . H e r şeyi öncede n bilmesine karşın, kimseyi i nandı rama d ığı için olacakların önünü alamayan, bu yüzden de bilgisi hiçbir işe yaramayan Kassandra'ya b u yeteneği hiçbir za man mutl u l u k getirmemişti . Bu nedenled i r ki, ölürken la netler yağdırm ıştı , kendisine bu yararsız yeteneği veren tanrı Apollon'a. M itologyanı n en bahtsız, en acı çeken kadı nları n dan bi rid i r dense yeridir Kassandra için.
6 .3
ÇANAKKALE YÖRESi iLE iLGiLi BAŞKA EFSANELER lfeHe Efsanesi ya da Çanakkale Boğazı'mn Ôyküsü
B
ge denizi ile Marmara'yı bağlayan Çanakkale Boğa zı'na "Dardanelles" ad ını verir Batı l ılar. Çanakkale'nin ilk kurucusu Dardanos'un adından geliyor b u sözcük. Eski ler, "Hellespontos" yani "Helle Denizi" derl erdi b uraya . Bu ad nereden geliyor dersiniz? Bunun köken i de yine bir efsaneyle ilintili : Derler ki, çok eski zamanlardan birinde, Yunan istan'da ki Orkhomenos şehrinde Athamas adında bir kral yaşarm ış. Bu kral , Nephele (Bulut) ile evliymiş. Önceleri mutlu bir ya şam s ürüyorlarm ış; ama sonra ne olm uşsa olmuş. Atha mas'ın gönl ü geçmiş güzel karısı ndan . Gi tmiş, İno diye bir başkasıyla evlenmiş. Nephele de -Bu lut ya- üzüntü ve kız gı nlığından asıl yurdu olan göğe çekil miş. Kocası ndan öç al mak için de, onun ülkesi ne tek bir yağmur damlası bile göndermemiş. Ülke kuraklı ktan yanıp kavrulmuş böylece. Bulut kızın , Athamas ile evli liği nden Phri ksos adlı bir oğ lu ile Helle adlı bir kızı olmuşmuş. Anneleri kızgı n lığı ndan apar topar göğe çıkınca çocuklar da babaları n ı n yanı nda ve üvey ana elinde kalakalm ışlar. Masallarda çok olur. Üvey ananın bir de kendi öz çocu ğu vard ı r da onu kollar, ötekil ere d e ol mayacak eziyetlerde 65
Derman Bayladı
•
Efsaneler Dünyasında Anadolu
bulunur. Ama İno anlaşılan iyice acı masız çıkmış. Hep bir fırsat aramış üvey çocukları nı ortadan kaldırmak için. Bu nu başarabilirse, kocasının öl ümünden sonra kendi oğl u nun tahta çı kacağı nı düşünüyorm uş. İşte, ülkenin başına çöken kuraklık da tam aradığı fırsat olmuş. O çağlarda insanlar, bir sorunları oldu mu "nedir bu nun çözümü, yolu yordamı" diye bil icilere danışırlarmış. Ora da da öyle olmuş. Gitmişler, biliciye sorm uşlar "ne yapalım da ülkenin başına çöken bu felaketten kurtulalım?" diye. Meğerse kötü yürekli üvey ana, biliciyle daha önce an laşmışmış. Ona değerli armağanlar vererek krala ne deme si gerektiği ni söylemiş. Athamas, tapınağa gidi p sorunca bi lici şöyle demiş krala: "Bulut'a tanrı lar başbuğu Zeus' un sözü geçer; ancak Zeus' u hoşnut etmek için de çocukları nızı kurban etmelisiniz ona . " Athamas n e d e olsa baba, bu i ş e ç o k üzülmüş el bette ki . Ama, " b u işin içinde bir bit yeniği olması n " diye işkillen mek de a klına gelmemiş olmalı ki , ülkesi ve halkı açlı k ve susuzluktan kurtulsun diye , içi yana yan a razı olmuş ço cukları nı kurban etmeye . İşte, Nephele analığını gösterm iş o zaman. Çocuklar tö ren için sunağa götürüldükleri nde, hemen gökyüzünden in miş ve bulut görünümüyle onları sarıp sarmalayıp bağrına basmış. O zaman kimse göremez olmuş çocu kları . Tam o sırada da Zeus' un habercisi Hermes, altın postlu bir koçla çocukları n yanı başında bel irivermiş. Nephele, kendi elce ğiziyle yavrularını koçun üzerine yerleştirm iş. Koç da yük selip bul utları n arasında gözden kaybolmuş. Gelgelim, kader bir kez kötü yazmamış olsun insan ın yazısını. Çocuklar o an için kurtu l m uşlar gerçi; ama bir de işin sonrası var: Al tın Postl u Koç süzüle süzüle uçarak Ça nakkale Boğazı'nın üzeri ne varm ış. O sırada nası l olmuşsa olmuş, dalgaların uğu ltusundan mı ürkmüş ne, zavallı Hel le' ciği n Altı n Post'a sıkı sıkı sarı lan parmakları gevşeyiver66
Çanakkale Yöresi ile İ lgili Başka Efsaneler
miş ve bahtsız kız döne döne de nize d üşmüş. Boğaz ' ı n burgaçlı suları bir anda kapıp yutuvermişler Helle 'yi . İşte, o gün bu gündür Çanakkale Boğazı'na "Helle Deni zi" anlam ında "Hellespontos" adını verm iş Batı l ılar. Yol umuz hazır Çanakkale'ye varm ışken yine bu yörede yaşanmış olan çok içli bir aşk öyküsünü de an latmadan geçmeyelim.
lfero ile Leandros: Mitologyamn Romeo ile Jullette'i Çanakkale Boğazı 'nın i ki ayrı yakasında karşı karşıya i ki şehir varmış eski zamanlarda. Avrupa yakasında olanına Sestos derlermiş, Anadol u 'dakine de Abydos. Sestos şehrindeki bir kulede H ero adında çok güzel bir kız yaşarmış. Bir Aphrodite rah i besiymi ş Hero . Ama, tanrı çanın tapınağına henüz bir kez bile ayak basmamışmış. Doğd uğundan beri o kuledeymiş. Sütni nesi de hiç ayrı l m ı yorm uş yanı ndan . Bilicilerin kız daha doğmadan önce söy ledi kleri ne göre, kuleden d ışarı ayak basmamalıym ış Hero. Yoksa başına bir uğursuzluk gelece k ve daha yaşam ı n ı n baharında ölecekmiş. Kızcağız delice merak edermiş aslında kendi kapalı d ün yasının d ışında neler olup bittiği ni. Kimi zaman, saatler bo yu hiç kıpırdamadan penceresinin ke narına oturur, Bo ğaz' ı n dingin lacive rtimsi sularını seyredermiş. Nereden ge l i rse gelir, zaman zaman hoş ezgiler çalınırmış kızcağızın kulağına. Nereidlerin şarkılarıymış bun lar, ya da ki m bilir, belki de kız öyle sanıyorm uş. O dingi n l i k kimi zaman da ye ri ni dağ gi bi yükselen dal galara bırakırmış. Sular köpüre köpüre ge lip uğul tuyla kıyı ya çarparm ış dövercesine. Sanki o köpükler arası ndan Po seidon üç dişli yabasıyla görü nür gibi olurmuş da, kı zcağı z ı da bir korku alı rmış "Denizler hakan ını acaba kimler kız dırd ı böyle" diye . 67
Derman
Bayladı
·
Efsaneler Diiııyas111da Aııadolıı
Hero ile Leandros
Derke n bahar gel i rmiş ve işte o zaman Abydos kıyıları nın seyri ne doyum olmazmış. Toprak Ana ' n ı n bağrı her re nkten çiçekl erle bezenirmiş. Rüzgar tatlı tatlı esişiylc us lu uslu boyun eğdiri rmiş meyve yükl ü yemyeşil dallara. Kuşları n cıvıltıları , Orphcus'un çalgısı ndan yükselen tanrı sal ezgi lerle yarışırmış adeta. Aslında doğanın sevinciymiş bu. Ta nrıça Aphrodite ' n i n , sevgi l i Adon is'in yeraltı karan lık l a rı n d a n yeniden yeryüzüne d ö n m e s i n i n sevi nciynı iş. İ ki sevgi l i n i n kavuşması şe nl i kl erl e k u t l a n ı r , töre n l e r d ü z e n l c n i rnı i ş l a ıı rı ç a ıı ı n t a pı n ağ ı n d a . 68
Çanakkale Yöresi ile İ lgili Başka Efsaneler
Bi r bahar günü yine kutlamalar yapı lıyor, halk akın akın tanrıçan ı n tapı nağı na gidiyorm uş. Hero' cuk da i l k kez ola rak katılmak istemiş bu kutlamalara. Asl ı nda, tanrıçaya adanmış bir bakire olarak hem hakkı hem de göreviymiş bu onun. Ama, sonunda başına bir uğursuzl u k gelmesin den korkan sütnineyi razı edemiyormuş bir türl ü . Neyse yalvara yalvara, kendi s i n i n de gel mesi koşuluyla nihayet gön l ü n ü edebilmiş kad ı n ı n . Birl i kte kuleden çı karak tapı nağı n yol u n u tutmuşlar. H ero'cuk hem öylesi ne şaşkın hem de öylesine mutl uy muş ki, i l k kez içinde bulunduğu doğa n ı n bu güzell iği kar şısında yavru kuzular gibi hoplayıp oynamak istiyormuş hep. Tapınağa varınca genç kız buhurunu yakmış, saçısını sunmuş içi mutl u l u kl a dolu dolu olarak. Sonra da d ışarı çı kmışlar. Hero' nun gözleri tam o sırada, kendi yaşı nda b i r deli kan lıya takılmış. Genç adam o kadar güzelmiş ki , kızcağız bakışların ı bir türlü ondan ayıramıyorm uş. Öte yan dan da, " bu genç olsa olsa tanrıçamız Aphrod i te'nin yavukl usu Adonis'tir. Başka bir kimse bu denli güzel olmaz. Bakıp da günah işlemeyeyi m tanrıçaya karşı" d iyormuş ken d i ke ndi sine. Ama, ne yapsa da bakışların ı ayı ramıyormuş del i kan lıdan. Ne var ki, Leandros adlı bu del i kanlı da benzeri d uygu lar içi ndeymiş. O da genç kızdan ayıramıyormuş gözleri n i . " B u kız, i nsan suretine girmiş Aphrodi te ' n i n kendisi olmalı m utlaka. Aman ne ol u r ne olmaz, bakmayayım yüzüne de çarpılmayayım" d iye düşün üyorm uş. Her neyse , i ki genci n de akılları ndan aynı düşü nceler geçtiği için uzaklaşmak istemişler oradan . Ama. Bir de bak m ışlar ki, uzaklaşmak ne söz! İyice yakı nlaşmam ışlar mı bi rbirlerine nasıl olduğu nu anlamadan ! Sonra el leri birleşi verm iş. 69
Derman Bayladı
·
Efsaneler Dünyasın da Anadolu
İlk heyecanları geçtikten sonra, her i kisi de kim olduk l arı n ı söylemişler. Boğaz' ı n iki ayrı yakasından i ki ölümlü. Leandros, "Biz öl ümlü olsak bile aşkları mız ölümsüz ola cak" demiş. "Bunu Ak Kol l u Tanrıça istemiş olmal ı . Aşk tan rıçası değil mi ki? Verdi oğl u Eros'a buyruğu nu, o da yü reklerimizin ta orta yeri ne sevgi taşıyan okların ı fırlattı. Ar tık vazgeçemeyiz birbirimizden." " İyi ama nasıl buluşabileceğiz?" diye Hero sorm uş. "Ben, önüm üzdeki bahara deği n kuleden ayrılamam ki . " "Sen o işi bana bırak. Ben bir Triton gi bi güzel yüzeri m . Gece o l u p de sütninen uyuyunca sen fenerini yakarsın, ben de ışığına bakarak Abydos'tan yüze yüze geliri m sen i n bulunduğun yere. G ü l parmakl ı Şafak Tanrıça güzel yüzü nü göstereceği sırada da ayrıl ırım yanında n . " Kararlaştırd ı kları gi bi de yapmışlar. Sütni nesi yatağına gittiği zaman, Hero da sanki uyuyacakm ış gi bi çekilirmiş yatağı na, sonra da elinde feneriyle pencereye gelir, yüreği çarpa çarpa genç adamın yol unu gözlermiş. Leandro, bir deniz kuşu gi bi süzülere k kuleden içeri girer girmez kucak kucağa gelirmiş i ki sevgi l i . Deli kanlının bedenindeki tuzlu ıslakl ı k, o zaman tatlı bir ü rperti vererek Hero'nun da vü cuduna geçermiş. Eros'un yürekleri alevlendiren esiniyle kaç gü n , kaç haf ta, kaç ay geçtiği ni bilmeden her gece bul uşuyorlarmış böyle. Ama, onlar fark edemeseler de mevsimler birbiri ar d ı sıra geçip gidiyorm uş. İlkbahar geçeli aylar olmuş, son ra yaz da gitmiş. Son baharı n son günleriymiş artık. Kış h a geldi geliyormuş d e l i d e l i esen rüzgarlarıyla. Bir gece, Anadolu yakasındaki Abydos'tan , sevgilisine bir an öce kavuşabi lmenin heyecanıyla yine den ize girmiş Leandros. Ona, bu zorlu yolcul uğu nda Hero' nun rüzgarda titreşen ışığı yön vermekteym iş. Artık neredeyse karşı kıyıya varmak üzereymiş ki , olmuş olanlar. O zam ana deği n pek de öyle hı rçın görü nmeyen 70
Çanakkale Yöresi ile İ lgili Başka Efsaneler
denizde bir fırtına patl amış ki , ancak o kadar olur! Deniz ler hakanı Poseidon, sanki biri leri ne öfkelenmiş de, kızgın lığını ondan almak isterm işçesine üç dişli yabasıyla azgı n dalgaları Leandros'un üzerine üzeri ne sürm üş . Her kıyıya yaklaşmak isteyişinde, dalgalar geri atmış ge nç adam ı . "Ak Tanrıça İ no"dan yardım istemiş Leandros. Denizdeyken zorda kalanlara yardım edermiş o; ama d algaları n uğultula rı ve kükremeleri arasında, Leandros sesini d uyuramamış olmalı Tannça'ya besbe l l i . Delikanlı son gücü v e um ud uyla hala ışığa doğru yüzme ye çalışıyorm uş; ama fırtı na yüzünden ışık da sönüverme miş mi birden bire ! Leandros, yön ü n ü de kaybetmiş işte o zaman. Saatlerdir dalgalarla boğuşmaktan artık kolları nda yüzecek güç kalmamışmış. Derke n , dalgaların en büyüğü gelmiş, delikanlıyı bulutlara doğru uçurm uş adeta. Oradan da bir o kıyıya bir bu kıyıya savurmuş. Dalgalar en sonun da merhamete gelmişler de sanki , Leandros ' u n cansız be denini, Hero' n u n kulesin i n önündeki kıyıya bırakmı şlar öf keleri yatışmışcasına. öte yandan Hero'cuk, sönen ışığı nı kaygıyla yeniden yakmış. Gözleri dalgalardaymış hep. İçi içini yiyormuş de n izi öyle azgın görd ü kçe. O kaygı ve gergi n l i k sırası nda, bir ara içi geçer gi b i ol muş Hero' n u n . Gözlemi açtığı nda ise gece, yerin i kış gün düzünün puslu ve kurşun ren kl i aydınl ığına bırakmışmış. Kumsala seri l i Leandros'u görmüş o zaman. Yüzü, He ro'dan yana dönü km üş ve hala açık gözleriyle ona doğru bakıyormuş sanki . Hiçbir tepki göstermemiş Hero'cuk. Tapınağa giderken giydiği bayramlık giysileri n i giymiş yi ne, sonra da kendini kulenin tepesi nden dalgaların koyn una bırakıvermiş. İ.S. 5. yüzyılda yaşadığı sanılan Yunanlı ozan Musaios, böyle anlatmış bu hüzünlü aşk masal ı n ı . Bu m asal daha sonraki yüzyı llarda yaşamış olan sanatçıları öyl esi ne etkile71
Derman Bayladı
•
Efsaneler Diiııyasında Anadolu
miş ki; örneği n , İ ngi liz ozanı Lord Byron , Leandros' a öze nerek Boğaz' ı yüze yüze geçmiş. Biz, bu acı klı öyküye mutlu bir son ekl esek nasıl olur dersi niz? Nereus kızları , karayazgı lı i ki sevgi linin cansız bedenle ri n i , yun usların çektiği , tanrısal bir arabaya koyup denizler ecesi Amphitrite' n i n sarayı na götürm üşler. Tanrıça, orada yeniden can vermiş onlara ve evlendirmiş i kisi n i . Hero ile Leandros hala da m utluluk içinde yaşamaktaymışlar, ece nin nerede olduğu bili nmez sarayı nda. N e Abydos diye bir şehir var bugü n , ne de Sestos. Çoğu i nsan ı n bel ki adları n ı bile duymadığı bu i ki şehirden kala kala birkaç yıkıntı kalmış günüm üze. Ama, i ki sevgi l i n i n öy küsü hiç un utulmamış, anlatıla anlatıla gü nüm üze deği n gelmiş. Daha da n ice yıl l ar anlatılacaktır ki m bilir.
Tannlann �n Tuhaf Biçimlisi Lapsekili l'riapos Çanakkale Boğazı' ndan çıkıp Marmara Denizi 'ne doğru açıldığı mızda önce Lapseki , sonra da Biga i lçesi nin toprak l arını kıyı lamış oluruz. Lapseki ' n i n ad ı " Lampsake"den geliyor. Lampsake , Bebrykler kral ının kızıymış. Yunanistan'dan gelen göçmen leri kurtarmasaymış b üyük bir soykırım olacakm ış. Sonun da, göçmenler şehri almışlar ve oraya Lam psake ' n i n adı nı vermişler. Bizim bu bölümde asıl anlatmak istediğimiz, çok ilginç bir tanrırı n öyküsü . Biga i lçesinin Marmara kıyısındaki iske lesi n i n adı Karabiga. Orada çok eskiden "Priapos' diye bir şehir varmış, işte anlatacağı mız öykü de, bu şehre ad ını ve ren tanrı ile ilgi l i . Değişik anlatımlar, değişik a n n e v e baba yakıştırıyorlar bu tuhaf biçimli tanrıya. En yaygın anlatıma göre , Priapos, Dionysos ile Aphrodite ' n i n oğluyd u . Dionysos, Hindistan'a 72
Çanakkale Yöresi ile İlgili Başka Efsa neler
deği n giderek dinini yaym ış, oradan şan ve zaferle dönü şünde tanrıça tarafı ndan büyük bir çoşkuyl a karşılanmıştı . Sonra da olanlar olmuş, güzel tanrıça bir oğlan çocuk ge tirmişti dü nyaya. Gelg� lelim çocuk, ne anas ı n ı n ne de ge nelde bir genç kız güzelliğiyle beti mlenen b abası n ı n bu ni te liklerinden bir pay alabil mişti . Bunun nede n i , tanrı lar ecesi Hera' nın o amansız kıskançlığı n ı n bu rada da kend ini göstermesiyd i . Hera , b u tanrı döl üne öylesine kocaman bir üreme organ ı vermişti ki, organın uzunluğu kendi boyuna eşitti neredeyse . Bir başka anlatımda, Priapos, Aphrodi te ' n i n tanrılar başbuğu Zeus'tan doğma oğl u d iye gösterili yor. Hera'nın öfkesi ve kıskançlığı da bu yüzdenmiş. Ço cuk, böylel i kle herkesin önünde gülünç d u ruma düşecek miş. Öyle de olmuş zaten . Ne var ki , tanrılar ecesi bunun l a da yetinmemiş, Priapos'a üreme orga n ı n ı n b üyü klüğüyle orantı l ı bir azgı nlık ve güç vermiş. Öyle ki, çocuk önce ken di öz annesine saldırmaya kal kışmasın m ı ! Dahası, Samsatlı ozan Lukianos'un anlattığı n a göre, cins ayrımı da gözetmiyormuş Priapos. Kendi öz babası Di onysos bile bu saldırıdan payı nı almış. Dionysos, bu olayı Apol lon'a şöyle anlatıyor: D İONYSOS - Priapos için bak sana bir şey a nl atayı m , eğ lenirsin: Geçenlerde Lam psakos'taydım; şe hirden geldi, beni karşı lad ı , m isafir etti . Sonra yatmaya gitti k, hayli de iç miştik; gece yarısı bizim oğl an kalkıp da . . . Sonrasını söyle meye dilim varmıyor. APOLLON - Yan i sana saldırdı mı demek istiyorsun, Dionysos? DİONYSOS - Öyl e oldu işte . APOLLON - Ya sen ne yaptın o zaman? DİONYSOS - Ne yapacağım? G üldüm. APOLLON - G ü l ü p de bir patırdı çı kartmadığı na iyi etmiş sin; sana sald ırmakta da haksız değil han i ! Güzelsindir doğ rus u . 73
Derman Bayladı
•
Efsaneler Dünyasında Anadolu
D İ ONYSOS - Öyle ise bir de sen inle denesin, Apol lon: Sen gerçekten yakı şı klısındır, saçların uzun uzun; sana içip sarhoş olmadan da saldırabilir. APOLLON - Onu göze alamaz, D ionysos; benim saçlarım güzel; ama elimde de yayla oklarım var. * Çocuğunun bu sınır tanımaz edepsizliği nden ve biçim sizliği nden utanan Aphrodite, onu uzaklara, Çanakkale Bo ğazı 'nın Anadolu yakasındaki Lampsakos'a ( Lapseki ) gön dermiş. Çocuk orda Satyrlerle, Nymphelerle birl i kte büyü müş. Ama nereye gitse huyundan vazgeçmiyor, bu periy miş, bu i nsanmış demeden hangi dişi yaratığı görse saldırı yormuş şi fa bulmaz azgın lığıyla. Sonunda, Lampsakos'tan kovulmuş. Kovulmuş ama şehri de i nanılmaz bir salgın hastalık kaplamış. Şehi rdeki bütün erkekler, onun gi bi ol muşlar. Bunun tanrısal çocuğa yapılan saygısızlık yüzün den olduğunu d üşenen Lampsakosl ular, doğanın ve kırla rı n bu ele avuca sığmaz azgın çocuğu nu yeniden aralarına almışlar. Bir başka efsane, onun, Lotis adındaki bir peri kızına aşı k olduğunu anlatıyor. Priapos tam kıza sahi p olmak üze reymiş ki, b i r eşek anırmış, o sırada uykuda olan güzel kız birden uyanı p da tuhaf görünüşlü tanrı nın kendisine nere deyse çullanmak üzere olduğunu görünce korkuyla kaçıp gitmiş. Priapos ise şaşkın, tecavüze hazır durumda -zaten her zaman öyleymiş ya- kalakalmış. Onu öyle gören herkes de eğlenip alay etm işler Priapos'la. Priapos, bütün öteki -doğa ve kırları temsil eden Satyr ler, Silenler, Pan vb. - tuhaf yaratı klar gi bi bir doğa tanrısıy dı. Üremeyi ve bereketi temsil ediyord u . Efes M üzesi' nde ki bir küçük mermer heykel, on u, üreme organı üzeri nde ki çeşitli meyvelerle gösteriyor. Bereket ve boll uğun döl lenmeden geçtiği n i si mgeliyor b u . Aynı müzedeki Bes hey ke linin de Priapos 'u si mgelediği düşü nülebilir. L ı ıl