İslamın İlk Üç Asrında Toprak Sistemi
 9757321923

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview





Islamın Ilk

�rı

a

MUSTAFA DEMİRCİ

KiTAB J

K IABfVI

d

KİTABEVİ 193

Kapak: Minyatür İçdüzen: Hülya Aşkın

Baskı-Cilt: Çalış Ofset İstanbul, Mart 2003

ISBN 975-7321-92-3

©KİTABEVİ Çatalçeşme Sok., No: 54/A Cağaloğlu/İstanbul Tel.: O (212) 512 43 28

511 21 43



Faks: 513 77 26

İslamın İlk Üç Asrında

Toprak Sistemi

Mustafa Demirci

KiTABEVİ

Dr. MUSTAFA DEMİRCİ

Konya'nın Çumra kazasına bağlı Tahtalı Köyünde doğdu( 1 967). İlkokulu köyünde, orta ve liseyi Karaman'da bitirdikten sonra 1 986 yı­ lında Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesine girdi ve 1991 yılında me­ zun oldu. Selçuk Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü, İslam Tarihi ve Sanatlarında yüksek lisans programına kayıt oldu ve 1995'te "Beytül­ Hikme (İnsan yay. 1 996) " adlı teziyle yüksek lisansı bitirdi. Bu arada İs­ parta-Yalvaç ve Konya-Karapınar'da 2 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra Yüzüncü Yıl Üniversitesine Araştırma görevlisi olarak girdi( 1994). 1995 yılında Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İslam Ta­ rihi ve Sanatları dalında doktoraya başlaması üzerine, YÖK tarafından Marmara Üniversitesine Doktora süresince görevlendirildi. 1997- 1998 yılında Milli Eğitim Bakanlığının kültürel değişim çerçevesinde Ürdün Üniversitesinde bir yıl Araştımalar yaptı. Mart-2001 tarihinde "Abba­ silerde Toprak Sistemi" adlı teziyle doktorasını tamamlanması üzerine Yüzüncü Yıl Üniversitesine geri döndü. Evli ve üç çocuk babası olan yazar halen aynı Üniversite'de Dr. Araştırma görevlisi olarak çalışmak­ tadır. Arapça, Fransızca ve İngilizce bilen yazar, Tarih Söylemleri ve İs­ lam Tarihindeki büyük sosyal hareketler üzerinde çalışmaktadır.

İÇİNDEKİLER

9

ÖN SÖZ KISALTMALAR GİRİŞ. A) KONUNUN SEÇİMİ, ÖNEMİ VE SINIRLARI B) ARAŞTIRMANIN KAYNAKLARI

13 15 15 25

BİRİNCİ KISIM İ Ü TOPRAK ZER NDEKİ MÜLKİYET ŞEKİLLERİ 1. BÖLÜM:

FEY ARAZiLERİ:

49

FEY NAZARİYESİNİN DOÖUŞU VE TARİHI GELİŞİMİ

49

A) SAVAŞLA ELE GEÇEN TOPRAKLAR (Haracı Arı�zller)

67

B) DE VLETİN ELİNDEKİ SAHİPSİZ TOPRAKLAR (Savlifl Arlizfler) C) İŞLENMEMİŞ ÖLÜ TOPRAKLAR(Mevlit Arlizller) il. BÖLÜM:

ÖZEL MÜLK TOPRAKLAR A) MÜSLÜMANLARIN ELİNDEKİ ÖŞÜR ARAZiLERİ B) SAVAŞSIZ ELE GEÇEN TOPRAKLAR (Harlicl Mülk veya Sulh Arlizfleri)

85 1 19 1 Z7 1 28 1 44

C) DEVLET VE HANEDAN ÇİFTLİKLERİ (Katl'a ve Day'a) 111. BÖ L ÜM:

AMME ARAZiLERİ A) KORULUK VE MERALAR(Hima)

1 59 173 1 74

B) UMÜMA AİT SOSYAL ALANLAR(İrfak Aravleri) 187

C) VAKIF ARAZiLERİ

199

İKİNCİ KISIM A İ Ü İ AR Z ZER NDE DEVLETİN VE B İREYLERİN

TASARRUFLARI (İKTA'-İHYA-icAR) 1. B ÖLÜM:

DEVLETİN ELİNDEKİ ARAZİLERİN İKTA' SİSTEMİ

223

A) İKTA'NIN TARİFİ VE İSLAM'IN İLK DEVİRLERİNDE GELİŞİMİ B) İKTA' SİYASETİNİN HEDEFLERİ 1) Bir İskan ve Tehcir Metodu Olarak İkta'lar

223 231 231

a) Bir Tehcir Metodu Olarak İkta'lar

232

b) İskan ve Şehir İkta'ları

243

2) Salt Siyasi Amaçlı İkta'lar 3) Özel(Medeni) İktalar C) ŞEKİLLERİNE GÖRE İKTA'LAR

247 250 253

1 ) Mülk Olarak Verilen İkta'lar (İkta'-ı Temlik)

253

2) Gelir veya İşletme İkta'ları (İkta'-ı İstiğlCtl)

258

il. B ÖLÜM:

ÖLÜ ARAZİLERİN DİRİLTİLMESİ VE SULAMA SİSTEMİ ( ihya�ı Mevat)

269

A) İHYANIN HUKÜKI ŞARTLARI

271

B) İHYANIN MADDI ŞARTLARI

274

1 ) İlk Devir İslam Tarihinde Zirai Gerilemenin 274

Nedenleri ve Harap Toprak,lar 2) Toprak Islahı İçin Kaçınılmaz İki Sorun: Emek ve Sermaye

279

C) BİR İHYA FAALİYETİ OLARAK SULAMA SİSTEMLERİ

282 282

1 ) Nehir Açma Çalışmaları 2) Kurak Bölgelerde İhya Faaliyeti Olarak

291

Kuyular ve Su Yatakları

III. BÖLÜM: TOPRAK sAHİBLİÔİ VE ZİRAi İŞÇİLİÖİN ORGANİZASYONU

295

A) TOPRAK SAHİBLİÖİ VE SOSYAL TABAKALAR

295

B) ZİRAi İŞÇİLİÖİN ORGANİZASYONU ve MUAMELE ŞEKİLLERİ

312

ÜÇÜNCÜ KISIM İ DEVLET N TOPRAGI VERGİLENDİRME VE TOPLAMA SİYASETİ I. BÖLÜM: ZİRA'i ARAZİLERİN VERGİLENDİRİLMESİ

.

329

A) ARAZİNİN ALANINA GÖRE VERGİ TAKDIRİ :

(Mesaha Sistemi)

333

1 ) Toprak Reformları: Arazi Ölçümü ve Nüfus Sayımı Çalışmaları(ta'dll)

333

2) Vergi Miktarlarının Belirlenmesinde Gözetilen Kıstaslar B) ÜRÜNE GÖRE VERGİ TAKDİRİ (Muk&eme Sistemi)

349

1 ) Mukaseme Sisteminin Özellikleri

355 356

2) Mahsulün Paylaşımı: Harmandaki Muameleler

369

II. B ÖLÜM: VERGİNİN TOPLANMASI VE ORGANİZASYONU

375

A) VERGİ TOPLAMA TAKVİMİ (İftitahu'l�Harıic)

375

B) VERGİ TOPLAMA USULLERİ

381

1) Devletin Görevlileri Vasıtasıyla Vergi Toplaması 382 a) Amillerin Atanması ve Murakabesi

382

b) Vergi Toplayıcıların Mahsulü Taksimi

393

c) Ayni Vergilerin N akde Tahvilinde Karşılaşılan Problemler 398 2) Aracılar Vasıtasıyla (İltizam) Vergi Toplama Usulleri 408 a) Garantörlük Usulü ile Vergi Toplama

(Kaba.le ve Damô.nlık) b) Mukata'a Usulu SONUÇ BİBLİYOGRAFYA İNDEKS

408 423 433 437 467

ÖN SÖZ

İnsanlığın hayatında toprak meselesi her zaman önemli bir yer iş­ gal etmiştir. Özellikle iktisadiyatın toprağa bağlı, hatta mahkum oldu­ ğu. tarihi devirlerde toprak meselesinin önemi daha büyük olmuştur. Bu itibarla tarihi devirlerin siyasi, sosyal, iktisadi, hatta kültürel hayatını anlamak ve tefsir etmek için önce bu devirlerde hakim olan toprak si­ temini ve onun etrafında gelişen münasebetleri bilmek gerekir. Bu gü­ nün insanları için ekonomi ne ise tarihte toprak meselesi aynı şeydir. Yine bu günün insanları için makine ne ise tarihte de toprağı işleyen, vergi veren ve yiyecek istihsal eden köylü aynı şeydir. Bu itibarla top­ rak meselesi, özellikle tarihi devirlerde insan hayatında cereyan eden olayları, müesseseleri ve toplumu etkileyen temel bir unsurdur. Elbette bu durum İslam toplumları için de geçerlidir. Fetihlerden sonra ele geçen toprakların tabi tutulduğu muamele, gelirlerin paylaşı­ mı, eski feodal ilişkilerin İslami dönemde aldığı şekiller; N il, Fırat ve Dicle'nin suladığı antik dünyanın en verimli topraklarından elde edi­ len zenginliğin, ilk dönem İslam tarihinde ne tür etkiler bıraktığı konu­ su henüz yeterince ele alınıriamıştır. Bu da doğal olarak bu devirlerde vuku bulmuş, iktisadi meselelerden mütevellit pek çok olayın hakiki veçhesiyle anlaşılmasını engellemiştir. Aynı şekilde fetihlerin yavaşla­ masının hemen ardından görülen şehirleşme, İslamlaşma ve ticarileşme olgusunun arkasında yatan sosyal ve iktisadi saikleri anlamak için, ön­ celikle toprak üzerindeki mülkiyet ve tasarruf sisteminin bilinmesi ge­ rekir. Çünkü bu gelişmeler doğrudan mülkiyet sistemi ile alakalıdır. Ay-

10

rıca bu devir İslam medeniyetinin teşekkül ve yükselme devridir. Dola­ yısıyla İslam medeniyetinin yapısal boyutunu anlamak ve ona vücut ve­ ren dinamikleri keşfetmek için de ekonomiyi, siyaseti, toplumsal yapı­ yı, kısacası bütün bir medeniyetin hareket kabiliyeti üzerinde müessir olan toprak sisteminin bilinmesi şarttır. İlk devir İslam toprak sistemine ait arşiv vesikaları günümüze gel­ mediğinden, araştırmamız yazılı tarih kaynaklarına dayanmak zorunda kalmıştır. Abbasilerin toprak sistemini anlamamıza yardım edecek eser­ lerin bir çoğu günümüze ulaşmaması nedeniyle tarih, coğrafya, fıkıh, edebiyat ve siyaset gibi geniş bir literatürü taramak gerekmiştir. Çalış­ mamız bu tür eserlere dayandığından, bu döneme ait yazılı kaynaklara yansıyan konuyla ilgili kavramlar esas alınarak hazırlanmıştır. Kavram­ ların zaman içinde geçirdikleri değişimler takip edilerek, bir anlamda "kavramların arkeolojisi" yapılmak suretiyle; tarihsel olgular ortaya çı­ karılmaya çalışılmıştır. Önce ilgili kavramların Arap dilinde özellikle de bu dönemde ne anlama geldiğini; daha sonra fukahanın tariflerini ve hangi çerçevede ele aldıklarını, hukuki olarak muhtevasını ve konu et­ rafında fıkhi mezheplerin yürüttüğü tartışmaları; son olarak da tarih, coğrafya ve edebi eserlerde hangi manalarda kullanıldıklarına dair ör­ nekler üzerinden konuyu ortaya koymaya çalıştık. Böylece hukuki çer­ çeve ile tarihi realite yan yana getirilerek toprak sisteminin tatbikata yansıyan şekli ortaya konmuştur. Ayrıca, her ıstılah bir sıra dahilinde ele alınarak, geçirmjş olduğu değişimi ve bunun sebeplerini tespite gay­ ret ettik. Bu bilgileri kullanırken resmi görüşü ve tatbikatı yansıtan eserlere öncelik verdik. Konunun bölüm ve başlıklarının oluşmasında, araştırmanın deği­ şik safhalarında ve bilgi toplama süresinin sonunda tabii olarak öne çı­ kan fey, harô.c, savô.fl, kati'a, day 'a, öşür, sulh, mukô.seme , mesaha, dih­ kô.n, cehbez, ihyô., iktô. .. gibi ıstılahları, aralarındaki yakınlığına göre tasnif ettik. Sonuçta bu ıstılahların bir kısmı toprağın mülkiyetiyle, bir kismı tasarruf haklarıyla, bir kısmı da vergi meselesi ve maliye ile ilgili olduğu otaya çıktı. Biz de bu sonuca göre çalışmamızı; toprağın mülki­ yet şekilleri, mülkiyetler üzerinde tasarruf şekilleri ve vergilendirme or­ ganizasyonu . olmak üzere i.iç ana kısım halinde tasnif ettik. Birinci kısım­ da, devlet afazilerinden, mülk arazilere ve amme arazilerine kadar top.

il

rak üzerindeki bütün mülkiyet şekilleri incelenmiştir. İkinci kısımda devletin ve şahısların toprağı tasarruf şekilleri; ikta' sistemi, ölü arazi­ lerin ihyası, toprak sahipleri ve arazi işletmeciliğinde geçerli olan usul­ lere yer verilmiştir. Üçüncü kısımda ise vergilerin konulması, toplanma­ sı ile ilgili devletin mali teşkilatı ve vergi toplama organizasyonun işle­ yişi anlatılmıştır. Elinizdeki bu çalışma "Abbasilerde Toprak Sistemi" adı altında doktora tezi olarak hazırlandı. Ancak Abbasilerdeki sistem, Hz. Pey­ gamberden itibaren devam eden İslami bir geleneğin içinde ve onun devamı niteliğinde geliştiğinden; Hulefa-i Raşidln ve Emevilerden ko­ pararak ele almak imkansızdır. Bundan dolayı ilk devir İslam Tarihinin de incelenmesi zorunlu hale gelmiştir. Sonuçta İslam'ın başlangıcından hicri üçüncü asrın sonuna kadarki dönemi kapsayan bir çalışma ortaya çıkmıştır. Bundan dolayı da eseri yayınlarken "İslam'ın İlk Üç Asrın­ da Toprak Sistemi" adıyla yayınladık. Bu çalışmamın ilmi kriterlere uygun olarak düzenlenmesinde bü­ yük bir titizlik içinde tezi inceleyen değerli hocam Prof. Dr. Hulusi YA­ VUZ'a minnet borçluyum. Yoğun idari ve akademik çalışmalarına rağ­ men bana zaman ayıran Prof. Dr. Mustafa FAYDA'ya ve Prof. Dr. Ziya KAZICI'ya teşekkür ederim. Ürdün'de bulunduğum sırada beni fahri olarak doktora derslerine kabul eden ve yardımlarını esirgemeyen baş­ ta Prof. Dr. Abdulaziz ed-DÜRi olmak üzere, Ürdün Üniversitesi Tarih bölümünün diğer hocalarına müteşekkirim. Eğer onlar birikimlerini be­ nimle paylaşmasalardı bu çalışmanın bir çok noktası yeterince aydınla­ tılamayacaktı. İngilizce araştırmaları tercüme etme zahmetinden kaçın­ mayan değerli dostum Hasan Tuncay BAŞOÔLU'na, tezimi okuyarak değerli eleştirileri ile katkıda bulunan Dr. Erol ÖZVAR'a, Yrd. Doç. Dr. Levent ÖZTÜRK'e ve Yrd. Doç. Dr. Cengiz KALLEK'e teşekkür ede­ rim. Ayrıca Ürdün Üniversitesi kütüphanesi ve Diyanet İslam Araştır­ maları Merkezi kütüphanesi görevlilerine de gösterdikleri yardımlardan dolayı teşekkür ederim.

MUSTAFA DEMİRCİ Çengelköy-2001

KISALTMALAR a. g. e

Adı geçen eser.

a.g. m

Adı geçen makale.

a. mlf.

Aynı müellif.

a.y

Aynı yer.

A.ÜİF.

Ankara Üniversitesi İlalıiyac Fakültesi Dergisi.

DİA.

Diydnec İslam Ansiklopedisi.

DT.

Dirdsdcü'c-T arihiyye.

EI2

Encyclopedia of Islam, New Edicion.

Fr.

Fransızca.

JESHO

]ournal of ehe Economic and Social Hiscory of ehe Orienc.

JRAS

]ournal of ehe Royal Asiatic Sociecy.

İA

İslam Ansiklopedisi

Krş.

K arşılaştır.

MA.

Müerrihu'l-Arabi

MHTBŞ

Mucemiru'd-Devliyyi'l-Hdmisi li Ti'ırihi'l-Bilddi'�-Sam fi Asri'! 'Abbasi.

MMİA

Mecellecü Mecme'i'l-'İlmi'l-'Arabt.

MMLA.

Mecellecü Mecme'i'l-Luğa'l-'Arabt.

MMİI.

Mecellecü Mecme'i'l-İlmi'l-'Irakt

MÜİF.

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi.

Nşr.

Neşreden.

REI

Revue des Ecudes lslamiques.

SI

Scudia Islamica.

- -­

SÜİF

Selçuk Üniversitesi İltıhiyat Fakültesi Dergisi.

T.

T ürkçesi.

thk.

Tahkik eden.

trc.

Tercüme eden.

ty.

Tarih yok.

vd.

Ve devamı-ve diğerleri.

yy.

Yüzyıl.

GİRİŞ

A) KONUNUN SEÇİMİ, ÖNEMİ VE SINIRLARI Abbasiler 750 yılından 1258 yılına kadar hüküm sürmüştür. Ancak, bu çalışma, Abbasi tarihinin kurulduğu 132/750 yılından 289/902 yılına . kadar geçen dönemde, hakim oldukları ve doğrudan yö­ nettikleri bölgelerde tatbik edilen toprak sistemini araştırmayı hedefle­ mektedir. Abbasiler; Hz. Peygamberin amcası Abbas'ın torunları tara­ fından, Emeviler yıkılarak kurulmuş olup; ilim, sanat, kültür, siyaset ve müesseseleşme alanında mühim gelişmelere sahne olan ve İslam Mede­ niyetinin teşekkül devrine tekabül eden, İslam Tarihindeki devlet ve hanedanların başında gelir. İslam şeriati, idari işlerde, verginin toplanması ve dağıtımı konu­ larında ve atamalar gibi şeriatte naslarla kesin kurala bağlanmamış alanlarda, devlet başkanına geniş ictihat/siyaset yapma hakkı tanımış­ tır. Aynı şekilde Toprak meselesinde de İslami hukuku devlet başkanı­ na şeri kurallar dairesi içinde geniş yetkiler tanımıştır. Bundan dolayı "cizye nassla, hardc içtihatladır" denilmektedir.1 Bu yüzden geniş bir alan­ da hüküm süren Abbasiler, siyasi model olarak hükümran oldukları yer­ lerde değişmez emirleri halka dayatmıyordu. Bilakis şeriat esaslarını, halifelerin emirnameleri ve her eyaletin kendine mahsus örf ve eski adetleriyle bütünleştirilerek uyguluyorlardı. İslami hukuk sisteminde 1

Ebu'l-Hasan Ali b. Muhammedi el-Miverdl, el-Ahkamu's-Sulıliniye,Beyrut 1985, s.142.

16 / ISLAM'IN iLK ÜÇ ASRINDA TOPRAK SISTIMI

örfün huk uki bir değer olarak ele alınması bu farklılaşmala r arasındaki uyumu daha da kolaylaştırıyordu. Ancak bu alandaki yaşanan p roblem­ ler Abbasilerin kurulduğu yıllarda yeni yöneticilerin önünde ciddi bir problem olarak duruyordu. Nitekim İranlı katip Abdullah ibn Muka ffa' (ö. 141/758) ikinci Abbasi Halifesi MansGr'a ( 1 36/754-158/775) sunduğu Risa.letü's-Sahii­ be' adlı projesinde, bölgeler arası farklılıkları kaldırarak ve her yerde ay­ nı kuralların ge çerli olmasını, bunun i çin de her tarafa gönderilecek ku­ ralların belirlenmesini teklif etmişti. 2 Halife hacc esnasında bu teklifi İmam Malik'e (ö. 1 79/795) götürerek Muvatta'nın esas kabul edilmesi­ ni, her tarafa gönderilmesini ve bütün imparatorluk alanında bu kitaba uygun tatbikatta bulunulmasını teklif etmişti. İmam Malik ise bu tekli­ fe karşı çıka rak şöyle demiştir: "Böyle bir şeyi sakın yapmayın, çünkü in­ sanlar daha önce duydukları hadislere göre amel ettiler ve buna alıştılar. Bunlar sünnetin farklılıklarıdır. İnsanların uyguladıkları ve alıştıkları yerle­ şik geleneklerini terk etmeleri zordur. Her bölgeyi bildikleri üzere bırak. "3 Durum böyle olunca geniş bir coğrafya i çindeki farklılıklardan genel ge çer esaslara bağlı bir toprak sisteminin nasıl yürüdüğü anlamlı hale gelmektedir. Abbasi devlet teşkilatının dayandığı iki temel vardı:sosyal hayatı düzenleyen prensiplerin kaynağını oluşturan ve şeriatte ifadesini bulan "İslami ilkeler" ve geniş bir alana yayılmış olan devletin sınırları için­ de yaşayan ve bir birinden oldukça farklılıklar gösteren "halkların ör- . füydü". Bir de devlet başkanlarının çıkardığı düzenleyici emirnameler vardı ki İslami prensiplerle örfleri ve emi rnameleri bütünleştirerek i ç i çe ge çmiş olan bu yönetim sitemini yürütüyordu. Sistemin işletim çar­ kının merkezinde ise "ulema" veya " fukaha" bulunuyordu. Geniş bir alana yayılmış vaziyetteki devletin bölgeleri arasındaki farklılıklar da yine bu yapı i çinde uyumlu hale getiriliyordu. Fakat yine de Mısır ile Horasan arasında önemli sayılabilecek farklar olduğundan bütün impa-

Abdullah lbn Mukaffa' (ö.142/758-9), "Risaletu's-Sahabe", thk: Ahmed Zeki Saffet,

heraıur- Resllili'l-'Arab, 1-III, Mısır 1337/1919, 44-45.

Cem­

Bkz. Ebu 'Amr Yusuf ibn 'Abdi'l-berr el-Kurcubi (ö.463/1070), el-lnıika ff Fedaili's-S,elllş,eıi'l­ Eimmeıi'l-Fukaha, thk: 'Abdu'[.fettilb Ebu'l-Gudde, Beyrut 1997, 80-81.

GiRi Ş / 17

rato rluk alanında geçe rli tek düze bi r top rak sisteminden bahsedilemez. Bu sebeple çalışmamızda öncelikle Abbasile rin merkezi siyasetini dik­ kate ala rak bölgele r a rasındaki fa rklılıkların genel yapı ile ilişkisinin ta­ biatını ele alacağız. Top ra k meselesi tarihte sosyal, iktisadi ve hukuki şartların hem be­ li rleyicisi hem de neticesi ola rak bulunu r. Bu bakımdan tarihin anlaşıl­ masında top rak meselesinin önemli bir rolü va rdır. Hele üretim ve is­ tihsal vasıtala rının top rağa bağlı olduğu devirle rde toplumun refah se­ viyesi ve hareke t kabiliyeti, o dönemde tatbik edilmekte olan mülkiyet , tasa rruf ve mahsulün paylaşım kuralla rına tabidi r. Bundan dolayı "bir milletin sosyal hayatındaki ha reketlili ği anlamak için öncelikle onla rın coğrafyasına ve toprak sistemine bakmak gerekir. "4 Ay rıca toprak meselesi ta rihi devirlerin kendi şart ve temayülleri içinde şekillendiğinden her devlet kendini içinde bulduğu kuvvet ve temayüllere gö re kendine mahsus bir toprak sistemini kurmaya ve sahip olduğu siyasi iradeyle bu sistemi devam ettirmeye çalışır. Toprak mese­ lelerinin tabiatı, devletlerin düzenleyici ve ayarlayıcı müdahalelerin­ den azade kaldıkça, mütemadiyen bozulmaya ve soysuzlaşmaya yatkın olduğundan, sonuçta toprağın belli ellerde toplanmasına yol açarak sos­ yal ve idari bünyeyi tah rip etmektedir. Bu da devletle rin meseleler kar­ şısında aciz kalarak ta rih sahnesinden çekilmesine yol açmaktadı r.5 Ge­ nellikle siyasi sistem ta rafından çıkarılan kanun ve yönetmelikler ile belirlendiğinden, toprak sistemi ile ilgili konan kurallar doğrudan top­ rağı işleyen halkın sosyal yapısını da belirler. 6 Devletlerin mülkiyet ve tasarruf haklarında belirlediği ku rallar sadece toplumsal yapıyı belirtmekle kalmaz a ynı zamanda siyasi siste­ min yapısını da belirler.7 Devletlerin top rak mülkiyeti ve tasarruf hak­ la rı üze rine koyduğu bu tür kayıtla r, insanın elindeki toprak üze rinde tasar ruf haklarını kullanabilmesine ve sermayeye hareket şansı verece-

4

5

Guizot, Essais sur l.' Hisıoire de France, editör: VI., Paris 1884, s. 64.

6

Ömer Lütfi Barkan, Türkiye'de Toprak Meselesi, lstanbul 1980, s. 125-126, 133.. Ahmed Tabakoğlu, Türk iktisat Tarihi, lsıanbul 1998, iV. Baskı, s. 61-65.

7

Halil Cin, Miri Arllri

ıoe.

Bu Arllıfnin Ötd Mülkiyete Döni4ünıü. Konya 1987,

s.

2.

18 / ISLAM'IN iLK ÜÇ ASRINDA TOPRAK SiSTEMi

ğinden, toplumun medenileşme kabiliyetini de belirleyecektir. Ozel mülkiyetin yaygın olduğu toplumlarda insan ve sermaye hareketi daha hızlı, şehirleşme ve medenileşme daha ileri düzeyde gerçekleşecektir. Bunun aksine mülkiyet üzerindeki tasarruflar kısıtlandığında ise insan ve sermaye unsuru hareketsiz kalacağından medeni hayat daha az geli­ şecektir. Bundan dolayı bir medeniyetin gelişim merhalelerini anlamak i çin sosyal ve siyasi bünyenin teşkilinde etkili olan toprak ve mülkiyet sistemin in incelenmesi şarttır. 8 İslam tarihinin ilk ü ç asrında sosyal ve iktisadi canlılık dikkate alınd ığında, Hulefa-i Raşidin, Emeviler, özellikle de İslam tarihinin "klasik çağı" veya "altın çağı" olara k değerlendirilen Abbasiler devrinde uygulanan toprak sistemi büyük önem arz etmektedir. Bu dönem, yay­ gın bir şehirleşmenin, para ekonomisine dayalı canlı bir ticari hayatın, yoğun bir nüfus hareketinin, özgür bir düşünce ortamında gelişen bilim ve felsefenin ve fethedilen dünyanın bu yapı i çinde hızla İslamlaşması­ nın yaşandığı bir dönemdir. Abb asiler devri İslam . medeniyetinin ger­ çek manada müesseseleştiği ve İslam medeniyetinin büyük dahilerinin yetiştiği bir devirdir. Elbette yaşanan sosyal ve kültürel gelişmelerin, gündelik ve sosyo-ekonomik hayatın temelini ol uşturan toprak siste­ minden bağımsız olduğu söylenemez. Emevilerden Abbasilere ge çiş sürecinde, diğer alanlardaki değiş­ meleri de etkileyen, anahtar mahiyetteki şu beş konuda köklü değişim­ lerin yaşandığı gözlemlenmektedir: kabilecilik, ganfmet, akfde, şehirleşme ve isl.1mlaşma. 9 İslam başından beri kabileciliğin karşısında yer aldığın­ dan, Hz. Muhammed (s. a. v) ile beraber İslam'ın yayılmasına paralel olarak kabilevi yapı da çatlamaya başlamıştır. Hicri birinci yüzyıl bo­ yunca kabilelerin yeni fethedilen bölgelere iskanı ve yeni kurul .an şe-

8

9

lslam carihinde mülkiyece bağlı bir karşılaşcırma yapmak için ilk dönemlerde geçerli olan· "fey" arazileri ile geç dönemlerde Osmanlı ve Saf�vi devletlerindeki "Miri" araztlerin karşı­ laşcırılması, islim Medeniyetinin geçirmiş olduğu merhaleleri anlamak bakımından önem· li sonuçlar çıkarabilir. Konuyla ilgili olarak bkz. 1. Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti Teş· kilaıına Medhal, Ankara 1984, s. 17-18, 1 13-1 1 7, 147-173, 405-413; J. L. Loussar, l'hisıoire eı la Thcoric de la Propriı!ıe Fonciı!re dans la Droiı Oııoman, Paris 1912, s. 1; Ziya Karamürsel, Osmanlı Mali Tarihi Hakkında Teıkikler, Ankara 1989, s.198 vd. M. Abid Cabiri, lslam'da Siyasal Akıl, ere: Vecdi Akyüz, lscanbul 1997, s. 648, 650, 680.

GIRIŞ / 19

hirlere göçleri ile bir kısım kabi lelerin kısa zamanda yerleşik hayata geçmeleri, Emeviler devrinde siyasi hizipler i çinde bloklaşmaları kabi­ . leleri zaten parçalamıştı. Abbasiler ile beraber kabileci liğin tamamen ortadan kalktığı söylenemese de siyasi, askeri ve ekonomik konularda dikkate alınan bir olgu olmaktan da çıkmıştır. ıo Kabilecilikteki bu değişmeler, önce ganimet anlayışı nı değiştirerek kabile topraklarının yok olmasına sebeb olmuştur. Bu değişim �ynı za­ manda siyasi sistemin kabileyi değil fertleri temel alan bir yönelişi be­ raberinde getirmiştir. Kabileleri n yerini fertlerin alması, kabileciliğe bağlı askeri sistemi kaldırmayı zorunlu hale getirmiş, o nun yerine dev­ lete bağlı nizami ordu sistemi getirilmiştir. Kabilevi ordunun ekonomik temelini oluşturan ganimet anlayışı da terk edilerek, maa şlı askeri sis­ teme ge çilmiştir. Kabilecilik ve ganimetteki bu gelişmeler, toprakta devlet mülkiye · tinin yerine özel mülkiyete geçişi hızlandırmıştır. 1 1 Aynı şekilde maaşlı ordu, vergilendirmede nakdi sistemi ve para ekono µıisini beraberi nde getirmiştir. Abbasiler devrinde bu gelişmelere bağlı olarak "fey" "himii", "iktd" ve "savd.Jr' toprakları ve tahsisleri önemli değişmeler ge çirmeye başlamıştır. Ayrıca, eski sulh akitleri ve müslüman-gayr-i müslim ayrı­ m·ı üzerine kurulu olan toprak mülkiyeti ve vergilendirme şekilleri de yaşanan İslamlaşma olgusu karşısında bu dönemde yeniden yorumlama zaruretini doğurmuştur. Abbasiler ile gözlenen bir başka gelişme, şehirlerin sayısında ve nü ffisundaki hızlı artıştır. Esasen başkent Bağdat'ın kuruluşu bir çok yö­ nüyle bu dönemdeki değişmeleri sembolize eder. 12 lrak'ta Basra 13, Ku-

10 Bkz. Abdülaziz ed-DQri, İslam iktisat Tarihine Giriş, ere: Hayreccin Yücesoy, lscanbul 1991, s. 73.75, 85. 11 M. Abid Cabiri, lslam'da Si�asal Akıl, s. 681 -682.

12 Maurice Lombard, ilk Zafer Yıllannda lslam, trc: ismet Özel, İstanbul 1983, s. 1 19 vd. Lom· bard, KQfe ve Basra için, "bu şehirler kuruluşundan 30 yıl gibi kısa bir zaman sonra nüfusu KQfe 100.000'e, BırJra ise 200.000'e varacaktı. Aslında bu şehirler birer mantar görünümü taşıyordu. Basra en parlak çağını uzak deniz cicaretine . açılan bir kapı olarak Abbasiler dev· rinde yaşadı" demektedir. Bkz. a. g. e, 121. 13 Hz. Ömer zamanında 14/635 yılında Utbe b. Gazvan tarafından kurulmuştur.

20 / ISLAM'IN iLK ÜÇ ASRINDA TOPRAK SİSTEMi

fet4, Fustat 1 5 gibi büyük şehirler kurulurken doğuda Nişabur, Merv, Se­ merkant ve Buhara gibi kalabalık nüfusları barındıran bir dizi şehir ku­ rulup geİişmektedir. 16 Bu şehirleşme cereyanı öyle bir hal almıştı ki; "Şehirler, İslam aleminin her yerinde bir bitki ve çiçek gibi birden bire ortaya çıkıyor, tomurcuklanıyor ve çatlayıp açılıyordu."17 Öte taraftan şehirleşme olgusu toprağını işlemekte olan köylüle­ rin göç etmeleri ile meydana geldiğinden, arkasında terk edilmiş arazi­ ler bırakıyordu. Bu durum, bir taraftan terk edilmiş araziler ve bu ara-. zilerin devlet hazinesine ödemekte oldukları vergileri olumsuz etkiler­ ken diğer taraftan da gün geçtikçe artan şehir nüfusunun yiyecek ve er­ zak ihtiyacını karşılamak için şehirlerin yakın bölgelerindeki sulanabi­ lir zirai topraklarda büyük ölçekli çiftliklerin ticarileşmesine yol aç­ mıştır. 18 Buna bağlı olarak zirai ortakçılık, özellikle sulak bölgelerde köle istihdamının yaygınlaşmasına sebeb olmuştu. 19 Şehirli nüfusun tüketimine yönelik üretim yapan bu tür çiftliklerde daha düzenli bir tarım yapılıyordu20 Öte taraftan şehirlerde yükselen ve gün geçtikçe gelişen ticaret; zanaat hayatını geliştirirken zirai hayatı olumsuz etkil4 Hz. Ömer zamanında l7/63 7 yılında kurulmuştur.

l5 Mısır fatihi Amr b. As tarafından 29/640 veya 21/64 l yılında kurulmuştur.

1 6 Hilil.I es-Sil.bt ise Bağdat'taki hamam ve hane sayılarına göre bir hesaplama yapar, Bağdat'ta IIl/IX. asrın sonlarında ortalama l 20.000 hamam olduğundan bahseder. Her hanede 8 kişi, her hamamda 6 kişinin çalıştığı ve her hamamın etrafında 400 hanenin olduğunu varsaya· rak astronomik rakamlara ulaşır. Şehirde sadece sarayla ilişki içinde 50.000 insan barındığı düşünülürse, Bağdat nüfusunun tahminlerimizin çok üstünde olduğunu anlaşılır. (Hilil.I es· Sil.bt, Rusamu Dliri'l-Hi/afe, chk: Mihil.il 'Avvil.d, Beyrut 1.986. s. 18-21 ); A. Watson, zirat ha· yada ilgili eserinde İslam dünyasında 11/VIII asırdan itibaren kurulan şehirlerin nüfusları hakkında bazı hesaplamalar yapmaktadır. Buna göre Bağdat'ın nüfusunu 1.000.000 ile 1 .500.000 arasında tahmin ederek dünyanın en kalabalık şehri olarak gösterir.( A. Watson, el-lbdau'�-Zirlll (700-1160), trc: Ahmed Eşgar, Halep 1985, s. 296- 299). Ayrıca Samar· ril.'nın nüfQsu ise 1 .000.000'a yaklaşıyordu. Mısır'daki Fustat şehri ise kara veba olarak ad­ landırılan hastalıktan sonra bile 450.000 ile 600.000 nüfus barındırıyordu. Bu dönemde Basra 300.000 ile 600.000; KOfe en az 400.000; Dımaşk en az 100.000; Merv 440.000 civa· rında; Nişabur en az 100.000, en fazla 500.000 nüfusu barındırıyordu. Bütün bu rakamlar ge· nel olarak şehirleşmede bir artışın ve şehirli nüfusun yükselişini gösterir. A. Watson, el-İb· dau'�·Zirlll(700-II60), s. 296- 299. 17 Andre Miquel, İslam ve Medeniyeti, trc: Ahmed Fidan-Hasan Menteş, 1-Il, İstanbul 1991, c. 1, s. 1 54. 18 A. Watson, a. g e, s. 216-220, 262-267. 19 Bkz. A.

Watson, el-lbda'u't-Zirli'f s. 294-296.

20 A. Durt, a. g. e, s. 7 -8.

GiRi Ş / 2 1

lemiştir.tı llk dönemlerde ( 132/750-247/861 ) toprak konusuna gerek devlet gerekse fertler daha çok ehemmiyet verirken ikinci devrede (247/86 1 -334/945)ticari mübadele vasıtalarının daha aktif olarak gö­ rülmesi ziraattan ticarete doğru bir eğilimi zorunlu kılmıştır. 22 Çoğunluğu nehir havzalarında ve ticaret güzergahlarında kurulan ve kalabalık kitleleri çeken şehirler, Abbasiler devrinde görülmemiş bir iktisadi canlılığa ve sosyal hareketliliğe sahne olmaktaydı. Bu canlılık içinde şehirli müslüman tüccarlar ile geniş toprak sahiplerinin öncülü­ ğünde fethedilen ülkelerin insanları hızla İslamlaşıyordu. Sonuçta top­ lumun genel manzarasını: şehirli, yönetici, tüccar ve seçkinlerden olu­ şan hakim unsur olarak müslümanlar; geri kalan çoğunluğu çiftçi, köy­ lü ve zımmi statüsündeki diğer din mensuplarından müteşekkil gayr-i müslim unsurlar oluşturuyordu. Şehirlerde önemli sayılabilecek oranda gayr-i müslim yaşamasına rağmen çiftçilerin çoğunluğu gayr-i müslim­ lerden oluşuyordu.23 Fetihlerden hemen sonra belirlenen, müslüman ve zımmi ayrımı üzerine kurulu olan toprak ve vergi sistemi, tabiatıyla gayr-i müslimle­ re daha ağır vergi ve toprakları üzerinde sınırlandırıcı kayıtlar getir­ mekteydi. Toprak sahiplerinin dini durumunu da dikkate alan bu sistem bir taraftan İslamlaşmayı teşvik ederken bir taraftan da müslüman olan­ ların arazi ve vergilerinde müslümanların sahip olduğu hakların geçerli olmasını gerektiren prensipler barındırıyordu.24 H. 1 2 7/742 yılında Mı­ sır'da, müslüman olanlardan cizye vergisinin kaldırılacağı ilanı üzerine, kısa zaman içinde Hıristiyanlık'tan Müslümanlığa 24.000 kişi geçmiş­ ti. 25 Fakat, Emeviler devrinde mali mülahazalarla zaman zaman engel­ lenmek istenen İslamlaşma hareketi, Abbasilerin mevali ile ittifakı ve 21 imam Muhammed' in, rızık yolları içinde ticareti bir.inci sırada, zirbtı ise son sırada ele al­

ması, bu dönemdeki temayülü yansıtır. Muhammed b. Hasan es-Şeybant, el-lkıisab fi'r-Rız­

kı'l-Müstetab, thk: Muhammed Amus, Dımaşk 1938, s. 36.

22 Abbastler devrinde yükselen ticaret ve sermaye konusunu ele alan W. Bijörkman, sermaye­ nin, esas itibariyle cidrecteı1 sağlandığı tezini savunur: "lslamiyette Sermayenin zuhuru ve Tedavüle Vaz'ı ", Türk Hukuk ve iktisat Ttırihi Me cm uası , 11, lstanbul 1939, s. 87-94. 23 Marshall G. S. Hodgson, lsltım'ın Serüveni, ere: Komisyon, 1-Ill, lstanbul 1993, !, 255-256. 24 Daniel Dennet, el-Cizye ve'l-İsltım, ere: Fevzi Fehim Ca'dullah, BeyrCic 1960, s. 139. 25 Saverus lbn Mukaffa, Siyer-ıı Beıtırikaıi'l-İskencleriyye, chk: K. F. Siybold-Bisala Ocohara, Suttez 1904, s. 116.

ZZ / ISLAM'IN İLK ÜÇ ASRINDA TOPRAK SiSTEMi

Hz. Peygamber ve Hulefa-i Raşidln sünnetini diriltme vaadlariyle ikti dara gelmeleri, gayri müslimler arasından müslüman olanların sayısını da artırmıştır. Fetih devrinin şartları içinde tanımlanan mülkiyet, ver, gi ve tasarruf gibi toprak sisteminin ana mevzuları, bir buçuk asırlık bir süre sonra Abbasiler devrinde yaşanan İsliimlaşma, şehirleşme ve tica­ ret ekonomisine geçiş gibi sosyal ve ekonomik hayatta meydana gelen köklü değişimlerden sonra, İslam toprak sisteminin yerleşik bir devlet hayatında ve şehirli bir toplum içinde nasıl bir şekil aldığı incelenmesi gereken bir mevzudur. Abbasiler devri toprak sistemi konusunu önemli kılan bir başka boyut ise toprak meselelerinin siyasi, iktisadi ve sosyal hayatı doğrudan etkilediğinde İslam tarih araştırmalarının değişik yeçhelerine ışık tut­ masıdır.26 Esasen İslam tarihini daha anlamlı kılmak için, İslam tarih­ çiliğini savaş cephelerinden, saray entrikalarından, bıktırıcı siyasi kav­ galardan; şehre, çarşıya, ticaret yollarına, köylere, tarlalara, vergi topla­ yan divanlara, cami köşekrindeki ateşli tartışmalara, bir şehri veya bir bölgeyi toptan ayağa kaldıran isyanlara götürmek gerekir. Bu bakımdan siyasi ve sosyal konuları ortaya koyabilmek, öncelikle o devre hakim olan kaideleri ve tarihi olayların üzerinde cereyan ettiği maddi temeli bulmakla mümkün olur ki bu temelin en önemli köşe taşlarının biri, devlet, toplum ve birey üzerinde müessir olan toprak meselesidir. Tari­ hi olaylar nasıl bir iktisadi ve sosyal bünye içinde vuku buldukları yete­ rince anlaşılmadan, hadiselerin cereyan sebebini de anlayamayız. Ortaçağda herhangi bir devletin temel gelirleri zirai mahsullere dayandığından, her cerib toprak bir dirhem fazla vergi getireceğinden, geniş alanlara yayılmamn temelini de bir yönüyle bu saik oluşturuyor­ du. 27 Harun er-Reşid'in gök yüzünden geçip giden bulutlara bakarak: _"Ey bulutlar dilediğiniz yere gi.din. Dilediğiniz yere yağmurlarınızı b_oşaltak_i­ lirsiniz, sonunda yağmur akıttığınız yerlerin haracı bana gelecektir" sözleri, bir d�vlet başkanının hayata toprak vergisi gözüyle baktığını gösterir.28

26 Eliyahu Ashtor, TaTihu'l-lktis&lr ve'L-lcıima'r li ŞaTkı'l-Evsaı fi 'Ust!Ti'l-Vusta, trc: Abdulh�di 'Able - Ahmed Gassan SaMnO., Dımaşk 1985, s. 1 1-12. 27 Bkı. Max Weber, Sosyoloji YavlaTı, trc. Taha Parla, İstanbul 1999, s. 249-250. �8 İbn Zübeyr, ez-ZehaiT ve't-Tuhef, 207.

GiRiŞ / 23

Toprak meselesi İslam tarihinde aynı zamanda bir hukuk müesse­ sesi olarak bulunur. Herhangi bir hukuk müessesesi, sadece nazari bir sistem veya mücerret bir mefhum olarak değil, ancak sosyal ve siyasi hayatın dini, ahlaki, iktisadi bütün tezahüratı ile alakadar tarihi bir re­ alite içinde nasıl tatbik edildiği, tatbiki esnasında ne tür problemler ile karşılaşıldığı tedkik edildiği zaman, hakiki hüviyetiyle anlaşılabilir.29 Ayrıca İslam hukuk müesseselerinin teşekkülünde örfün en şumüllü te­ sirini, şüphesiz toprak meselelerinde, vergiler ve mali usuller alanında bulmaktayız. İslam fıkhının . Abbasiler devrindeki temel hususiyeti, gündelik hayatta cereyan etmekte olan meselelere bağlı olarak geliş­ mekte olmasıdır. Denilebilir ki bu dönemde telif edilmiş olan fıkıh, em­ val ve harac kitaplarına akseden toprak meseleleri ile ilgili tartışmalar, esasında gerçek hayatta yaşanmakta olan problemlerin bir yansıması idi. Bu bakımdan vaz'edilen fıkıh kaideleri muhtevalarını doğrudan ya­ şanan hayattan almışlardır.30 Konunun seçimi ve dönem olarak sınırlarının belirlenmesinde, sö­ zünü ettiğimiz bu sistematik yapıların bir devlet teşkilatı içinde bir bü­ tün olarak kuruluş ve çözülme sürecini dikkate alarak A�basilerin ku­ ruluşundan IV/X. asrın başlarına kadar geçen dönemi ele almayı hedef­ lemektedir. Bilindiği gibi Abbasi tarihi kuruluşundan Halife el-Müte­ vekkil'in öldürülmesine kadar ki döneme ( 1 32/750-247/861 ) tarihçiler "İlk Abbasi Devri" adını verirler. Bu tarihten Büveyhiler'in Bağdat'a gel­ diği tarihe kadar geçen dönemi de (247/86 1 - 334/945 ) "İkinci Abbasi Devri" olarak tasnif ederler.3 ı 29 Fuad Köprülü, "Vakıf Müessesesinin HukGki Mahiyeti ve TArihi Tekamülü", Vakıflar Dergi­ si, il, 1942, s. 10. 30 Haraç, Emval ve Fıkıh kitaplarının geçmişe referans göstererek, kendi zamanlarındaki du­

rumu meşrulaştırma iddiası başta J. Wellhausen, , Claude Cahen ve Daniel Dennet gibi müsteşrikler tarafından ileri sürülmektedir. Krş. D. Dennet, Cizye 11e'l-lslam, 33, 89; Claude Cahe� "Tacavvuru'l-lkta'i'l-lslAmi IX-XIII lcıilıad, sy. l, BeyrGt 1989, s. 193-242; Frede J.,okkegeard, lslamic Taxaıion in ıhe Classic Periotl, Lahor 1979, s. 72-73; Cemal Cevde, Arap ve'l-Ar� fi'l-lrakfi Sadri'l-lslam, Amman 1977, s. 27-28. Halbuki bu kitaplar kendi devirle­ rinde cari olan sistemi Hulefa-i RAşid�n çizgisinde yeniden kurma çabasıdır. •.

"

31 Arap tarihçileri Abbasilerin tarihi devirlerini taksim ederken, Arab unsurların hAkimiyeti· ni dikkate aldıklarından, Arap hakimiyetinin Mu'tasım devrinden (218/833-22.8/842� iti­

baren fiili olarak sona erdiği düşünceşiyle ilk Abbasi devrini Mu'tasım devri ile bitirmdkte· dider. Krş. Abdulaziz ed-DGr'i, el-Asru'l-A bbasiyyu'l-E1111el, Beyrut-1997; Abdu'l-Mün'im Mkid, Asru'l-A bbastyyu'l-Ewel, Kahire 1984.) Halbuki idari ve mali alandaki düzenli faali-

24 / İSLAM'IN iLK ÜÇ ASRINDA TOPRAK SiSTEMi

Her iki dönem de kendi içinde değişik dalgalanmalara sahne ol­ muştur. Ancak mali siyasetin doğrudan etkilendiği durumlar dikkate alındığı zaman, Halife Mu'tezid devri ( 279/892- 290/902) ikinci Abba­ . si tarihinde kısmi bir toparlanış ve buna bağlı olarak mali konularda bir dizi yeni usulun yürürlüğe konduğu bir dönemdir. Birinci ve ikinci Ab­ basi devirleri arasındaki değişim, siyasi tarihte olduğu gibi toprak siste­ minde de kendini hissettirdi. Bu iki dönemdeki toprak sisteminin geçir­ diği istihalelerin daha açık bir şekilde ortaya konması için bu tarihi di­ limin bir bütün olarak ele alma zarureti doğmuştur. Bu yüzden biz çalış­ mamıza kuruluşundan el-Mu'tezid devrinin sonuna (289/902) kadar ki dönemi esas aldık. Bugüne kadar yapılmış toprak sistemi ile ilgili çalışmalar daha çok ilk dönem İslam Tarihinde (Sadru' l-İsl.am) yoğunlaşmıştır. 32 Hicri IV/X. yy. üzerine ise ciddi araştırmalar yapılmış olmasına rağmen,33 bizim ele aldığımız ( 132/750-289/902) dönem ihmal edilmiştir. Ayrıca şu ana ka­ dar yapılan çalışmalarda İlk Abbasi dönemi ile ikinci dönemi bir bütün halinde ele alınmayarak ayrı ayrı incelenmiştir. Bizim çalışmamız Ab­ basi devlet teşkilatını ve tarihini bir bütün halinde incelemektedir. Bu durum bir siyasi sistemin ve· teşkilatın kendi seyri içinde geçirdiği aşa­ maların ve değişmelerin anlaşılması bakımından da doğru bir yaklaşım­ dır.

yeder el-Mütevekkil devri sonlarına kadar devam etmiştir. Onun için biz ilk dönem olarak el'.Mütevekkil devri sonunu(247/861 ) esas aldık. 32 Sadrıt'l-lslanı kelimesi umOmiyetle Abbasiler devrine kadar ki İslam tarihini ifade eder. Arap tarihçiler de çalışmalarında bu kelime ile Abbasilere kadar İslam tarihini esas almış· lardır. Krş. Abdülaziz ed-DOr!, M ukaddimeft Tilrfh'il- Sadri'l-İslanı, Beynıt 1984; Falih Hü­ seyn, Hayllıu't·Ziril'afi Biladi'�-Şilnıff Asri'l-Enıevt, Amman 1978; Cemal Muhammedi Da· vud Cevde ,el-Arab ve'l-Artft S adri 'l -İs liim ,Bağdad 1977. 33 Bu çalışmalardan biri: Adam Mez, Onuncu Yütyılda lslam Medeniyeti, rrc:Salih Saban, ls­ rnnbul 2000; diğeri, Abdulaziz ed-DGrt, Tiirtlıu'I- lrakı'l-İkıislidt fi Kami'r-Riibi'i'l-Hicrt, il. Baskı, Beyrfıt 1986.

GiRİŞ / 25

B) ARAŞTIRMANIN KAYNAKLARI: İslamın ilk üç asrında uygulanan toprak sistemini ortaya koymak için, bu devre ait elimizde arşiv vesikaları bulunmadığından, tarih kay­ naklarının yanında, bu devirlerde yazılmış fıkıh kitaplarını, coğrafi eserleri, sosyal konuları anlatan edebi eserleri, katip, vezir ve kadı ada­ bına ilişkin yazılmış kitapları, tabakat ve şehir tarihlerini anlatan eser­ leri incelemek gerekmiştir. Toprak meselesinin tatbikat boyutunu ele alan müstakil kitaplar yazılmadığından, konuyla ilgili bilgiler değişik eserlere dağılmış vaziyettedir. Konumuzun en temel kaynağı, Halife Harun er-Reşid döneminde ( 1 70/786-194/809) baş kadılığa getirilmiş olan Ebu Yı1suf Ya'kub b. İb­ rahim (ö. 1 82/798)in34, Harun er-Reşid'in devletin mali, idari, kazai ve sosyal meseleleri ile ilgili cevaplanmak üzere, umumi ve hususi 28 soru etrafında, devlet başkanına yol göstermek ve sahih bir siyasetin çerçe­ vesini oluşturmak için yazılmış cevaplardan oluşan Kitilbü'l-Harilc adlı . kitabıdır.35 Müellif eserin başında bu kitabı niçin yazdığını şu ifadeler34 EbO YOsuf, h.1 13/731 yılında KOfe'de fakir bir Arap ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Küçük yaşlardan itibaren EbQ Hantfe'nin derslerine devam etti. Gençlik yılları Emevtlerin yıkılışı, Abbasilc:l"i kuruluşu v.: iç isyanların yaşaıulığı ça lkaııLı lı Jc:virl.:r.: isabc:L t:Lmişlir. Ayrıca KOfe'deki zengin fikir ve tartışmaların ortasında yetişmiştir. Abb§siler kurulduğu dö­ nemdeki hemen bütün gelişmelerin canlı bir tanığıdır. Halife Hadi zamanında ilk olarak (166/761) kadılık görevine atandı. HarOn er-Reşid devrinde ise ilk Kadıyu'l-Kudat olarak en üst hukuki merciye getirildi. Ölünceye kadar ( 182/798),.15 yıl süre ile bu makamda kal­ dı (Mes'Odi, Muıilcu't·Zeheb, ili., 372). Hayatı ve eserleri hakkında daha geniş bilgi için bkz. Ahmed b. Ali EbO Bekr Hatib el-BağdAdi (ö.463/1071 ), Tarfhu Bağclad, BeyrOt 193 1 , .XIV, s . 242-267; lbn Hallikiin, Vefeyaıü'l-A'ylin, VI, 378-390; Muhammedi Mer'a, en-Nu­ tumu'l-Maliyye ve'l-lkıislldiyye fr Devleıi'l-lslamiyye 'ala clav'i Kitabi'l-HariJc li Ebt Yusuf, Ka­ tar 1987, s. 1 5-53; Emel Abdulhuseyn es-Sa'di, "fi Fikri'l-lktisadiyyi'l-Iraki: Dirase fi Kira· bi'l-Harac li Ebi YOsuf" MA., IL, 1990, s. 124-133. Salim Öğüt, "EbO YOsuf'', DIA, İstanbul 1994, x, s. 260-265. 35 Darü'l-Ma'rife, BeyrOt 1979, (Türkçesi: Ali Özek, Kitabu'l-Harac, lstanbul 1973). Eser üze­ rine yazılmış şerhler ve Osmanlıca tercümeler için Ali Özek tarafından eserin Türkçe ter­ cümesine yazılan "Takdim" yazıs ı na bkz. s.18-21 .Eser üzerine Abdulaziz b. Muhammed er­ Rahbi ( l 184/l 770'de eserini yazdı) tarafından yazılan şerhde Kiıabu'l-Harlic'da kullanılan ıstılahlara önemli açıklar getirilmektedir. Rahbi, Fıkhu'l-Mııluk ve Miftlihu'r-Riılic el-Muslid 'alil Hitll.neıi Kitll.bü'l-Harlic, nşr: A. Ubeyd el-Kubeysi, 1-11, Bağdad 1973-5. Kiıabu'l-Ha­ rl1.c'ın Süleymaniye kütüphanesinde 60'ın üzerinde yazına nüshasının olması , Osmanlılar

26 / ISLAM'IN iLK ÜÇ ASRINDA TOPRAK SiSTEMi

le açıklamaktadır; "Halife benden hardc, öşür, sadaka ve cizyelerin toplan­ ması konularında daima muriica'atta esas olacak ve tatbik edilmesi gerekli olan diğer hususları bir araya getiren bir kitap telif etmemi istedi( . . . )Tatbrk etmek arzusuyla bana sorduğu hususları ben de izah, şerh ve tefsir ettim, ''36 Bundan dolayı kitap, vergi, toprak ve su hukuku ile ilgilenmek zorunda kaldığından, devletin resmi arşivlerine, vergi kayıtlarına müracaat ede­ rek ve zaman zaman aralarında üst düzey bürokratlar (küttab) ve deği­ şik şehirlerdeki aliıiı.lerle bir araya gelerek veya yazışarak toprak uygu­ lamalarına bağlı olarak hazırlanmıştır. 37 Abbasilerin ilk döneminde İslamlaşmada hissedilir bir artış yaşanı­ yordu. Ebu Yusuf'un bu konulara verdiği önem de dikkate alınırsa, Ki­ tabu'l-Hardc'ın yazılmasının temel hedeflerinden birisi, yeni müslüman olan kitlelerin toprak meselesi ile ilgili taleplerini cevaplamak, �abile­ leri yerleşik hayata geçmeye teşvik etmek ve bu çerçevede onları_ n_ top­ raklarının hukuki durumunu düzenleyerek öşür ve diğer haklara müte­ allik konuları çözümlemektir.38 Daha açık bir ifade ile Ebu Yusuf tatbi­ katta yaşanmakta olan problemler hakkında doğrudan bilgi topluyor, daha sonra da hukuki ve siyasi olarak yapılması gerekenleri bildiriyor­ du. Bu yüzden eser, nazari bir fıkıh kitabından ziyade tarihi bilgileri muhtevi iktisadi, mali ve· hukuki meselelerin tatbik safhalarına ilişkin­ dir. Bizim tespitlerimize göre meseleleri ortaya koyarken zaman ve me­ kan zikretmeden yaptığı tasvirler ve anlattığı olaylar, hayal mahsulü ol­ mayıp, bizzat yaşadığı ya da çözüm bulmak için müdahil olduğu olaylar-

döneminde gördüğü ilgiyi gösterir. Eserin yazmaları için bkz. Fuad Sezgin, Tllrfhu't-Turd.si'l­ 'Arabf(GAS). Trc: MahmOd Fehmi Hicazi- Fehmi Ebu'l-Fazl, !-il, Kahire 1987, il, s.49-51 . Ayrıca eser A . Ben Shemesh tarafından Taxation in lslam, Leiden 1969'da Yahya b . Adem ve İbn Receb'in Har/le kitapları ile birlikte lngilizce tercümesi'üç cilt halinde neşredilmiştir. Mütercim "Takdim" yazısında ilk Hadle müellifi olarak gösterdiği el-Mehdi'nin veziri Mu­ aviye b. 'Ubeydullah b. Yesar eş-Şeybani'nin aslen Taberiyye'li bir Yahudi olduğunu iddia etınesi,(s. 3-5)kendisi de bir YahOdi olan mütercimin maksadını ele veriyor. 36 EbQ YQsuf, a. g. e, s. 3 (t. 27) Eser hususi bir telif olarak tasarlanmamıştır. Bundan dolayı eserin kendisi tarafından yazılmadığı iddiaları ile ilgili tartışmalar mevcuttur. Bkz. Hôcli Derkôs "Nizamu'l-Harllc min hilali Kitabü'l-Harac li Ebi YQsufel-Kadı", Mevrid, X:4, (Bağ­ dad 1981), s. 148. 37 Nitekim şu ifade bunu gösterir;"Sev&l konusunda değişik göfi4leri inceledim. Bu konuda haraç meselelerini bilenlerle toplantı yaptım ve bu konularda tartıştım "s. 39, 47-48 (t. 91-92). 38 A. ed-Duri, İslam İkıisllı T&-ihfne Giriş, s. 86.

GIRIŞ / 27

dır. ıY Kitabu' l H arac ' taki bilgiler sadece olanı değil, aynı zamanda ol­ ması için teklif edilen görüşleri de ihtiva ettiğinden, toprak sisteminin aksayan yönlerini göstermesinde ve teşekkülünde müessir olmuştur. -

Ebu Yusuf ile aynı dönemde yaşamış ve haraç ve toprak meselesi­ ni ele alan başka bir kitap, Yahya b. Adem ( 140/75 7-202/8 17 )'in Kica­ bu'l-Harac40 adlı eseridir. Müellif bu eserde görünüşte devlet işlerine da­ ir hiç bir meseleyi açıkça zikretmemiştir.41 Ancak tezimizle alakalı olan ganimet, fey, harac, cizye, toprak mülkiyeti, madenler, sadaka ve zekat malları, zirai sulama ve ölçü-tartı birimlerine ilişkin, hadis usulu ölçü­ lerine göre derlenmiş rivayetleri, daha sıkı kıstaslara bağlı olarak �sere alınmıştır. Bu yüzden de eser yazarın zamanına kadarki İslam maliyesi­ ne dair en güvenilir bilgileri muhtevidir. Özellikle ilk devirdeki Sava.fi araziler, sulh akitleri ve bu arazilerin satılıp satılamayacağı konularını aktarırken ravilerin orijinal kelimelerine sadık kaldığından tarihi akış içinde ıstılahlardaki değişimleri göstermesi bakımından da oldukça kıy­ metli bir eserdir. Aynı dönemde yaşamış ve vergi ve toprak meselelerini ele almış bir başka müellif Ebu 'Ubeyd Kasım b. Sellam42 {ö.234/2 19)'ıtı Kitabu'l39 Mesela, Ebu Yusuf'un eserinde anlamğı Necrlin sulhu ile ilgili bölüm, hac yolculuğu sıra· sında Necrliniye'lilerin HlirQn er-Reşid'den iscekleri üzerine yazılmışcır. Bellizüri, FucM, s. 92; EbCi Yusuf, a. g. e, 71 vd. Ağır vergilerin konulması konusunda halkın yerlerini cerke· deceğine dair uyarısı da Musul'da yaşanmış bir olayda aracılık yapması üzerine söylenmişcir. Bkz. Ebu Zekeriyya Yezid b. Muhammed (ö. 334/945). T4rihu'l-Mavsıl, chk: Ali Habibe, Ka­ hire 1967, s. 287, 289; EbQ Yusuf, a. g. e, 105.Vergi görevlilerinin işkencesi işe, Cürcıin'da aynen yasanmış örneklerle desceklenebilir. (Ebu YOsuf, a. g. e, s . .105, 109). Daha önce Cür· dn'da kadılık yapcığından, muhcemelen canıdıkları kanalıyla ona bölgedeki haberle ulaşcı­ rılmışcır. Onun casviri ile Cürdini'nin anlatcığı olayla büyük oranda benzeşiyor. 40 Kiıabü'l-Harilc, nşr: Ahmed Muhammed Şakir, Beyrilc 1979. Eserin ilk baskısı Th. W Juyn­ boll carafından 1896'da yapıldı. Ayrıca Ben Shemesh'in cercümesi içine de dahil edilerek lngilizciye tercüme edilmiştir (Leiden 1967). F. Sezgin, a. g. e, il, s. 225-227. 41 Eseri neşreden A. M. Şakir, "Mukaddimetü'.,n-naşir", s. 1 2. 42 Ebu 'Ubeyd; Herac'ta Bizans asıllı Ezd kabilesinin mevlası olan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Gençliğinde Basra, KOfe ve· Bağdat şehirlerinde tefsir, hadis, fıkh, gramer ve edebiyat konularında dersler aldı. Harun er-Reşid devrinin Suğur valisi Sabit b. Nasr b. Ma­ lik zamanında Tarsus kadılığında bulundu. Daha sonra Bağdat'a geldi. Ömrünün sonun Mekke'de geçirdi ve 219/634 yılında vefat etti. Değişik alanlarda 20'nin üzerinde eseri var· dır. Hayatı hakkında geniş bilgi için bkz. H. Bağdildi, a. g. e, Xll, 403- 416. Brockelman, Geschichte ıleT Arabischen Litteraıur(GAL). Leiden 1943-49, 1, 105- 106; Hans Gottschalk, "Abu 'Ubeyd al- Qasım b. Sallam. Studie zur Geschichte der Arabischen Biographie", Der lslam , xxııı, (1936) s. 245-269.

28 / İSLAM'IN iLK ÜÇ ASRINDA TOPRAK SiSTEMi

Emval adlı kitabıdır."1 Eser, fey, humus ve sadaka bölümleri olmak üze­ re konuları üç ana başlık altında telif edilmiş olup, bu alandaki en sis­ tematik ilk kitap özelliğini taşıma,ktadır. Yazar, her ne kadar çeşitli ka­ mu maliyesi meselelerini bir hadisçi gözüyle detaylı bir şekilde değer­ lendirmişse de, tabiatı itibariyle geleneksel değerlere bağlı kalarak ikti­ sadi bakış açısından orijinal sayılabilecek sonuçlara ulaşmıştır. Bunu yaparken önce kendine göre kuvvetli bulduğu delilleri sıraladıktan son­ ra, konuyla ilgili tartışma ve görüşleri aktarıyor, sonunda da kendinin vardığı sonucu ve görüşünü ortaya koyuyor.44 Müellif, Tarsus'ta kadı olarak bulunduğu sırada ( 2 1 0/825 ) , kadılık arşivinden de istifade ede­ rek özellikle Kıbrıs, Akdeniz sahil şeridi ve Suğur bölgesi tatbikatı hak­ kında birinci elden bilgiler aktarmaktadır. Hz. Osman dönemi olayları­ na dair verdiği bilgiler, ıstılahlara getirdiği açıklamalar son derece kıy­ metlidir. Böylece O, III. hicri asrın başlarında Abbasilerin malt politi­ kalarım ve kurumlarım İslami ilkeler çerçevesinde yeniden yapılandır­ maya çalışmaktadır. Bu kitaptaki metodu ve tasnifi esas alarak, başka ri­ vayetlerle konuyu zenginleştiren İbn Zenceveyh'in (ö. 247/86 1 ) Kita­ bü'l-Emval'i konuları daha da açık hale getirmektedir.45 Hicri ikinci asırda telif edilen "el-Emval" ve "el-Harc1c" kitapları­ nın daha çok kendilerinden önceki Hulefa-i Raşidtn tatbikatını anlat­ maları, bu eserlerin kendi dönemlerinde bu konularda yaşanan ihtilaf­ ları çözmek için kadılara delil teşkil etmesi için hazır doküman sunmak amacıyla yazılmış olduklarım akla getirmektedir. Nitekim bu müellifler Abbasi devletinde kadı olarak götev almış kimselerdir. Yoksa oryanta­ listler tarafından ileri sürüldüğü gibi kendi gerçeklerine geçmişten delil bulmak değil, bilakis Hulefa-i Raşidtn çizgisi doğrultusunda kendi dö43 thk: Muhammed Halt[ Herras, BeyrOt 1986 (Türkçesi: Cemalettin Soyluk, İstanbul 1981).

44

Eserin Arapça ve değişik dillerde bir çok h�skısı yapılmıştır: Abdu'l-Emtr Ali Muhenna , Beyrut 1988; Muhammed 'Ammara, Kahire 1989; İngilizce tercümesi: Muhammed Ghiffa· rt, lslamabad 1991. Ayrıca müellif hakkında yapılmış müstakil bir çalışma için bkz. Sa'id Bekdash, Ebtl 'Ubeyd Kasım b. Seli.im , Dımaşk 1991. Cengiz Kallek, "Economic Wievs of AbO 'Ubeyd", Joumal Economics and Managemenı, VI., ( 1 998 Malaysiya), s.l· 21.

45 Humeyd b . Muhalled b. Kuteybe l:ı . Abdullah lbn Zenceveyh, Kiıabü'l-Emval, thk: Şaktr Ztb Feyyaz, 1-III, Riyad 1406/1986 ( 1 - 1 430). Ayrıca eserin tnnı.tımı ve EbO 'Ubeyd'in kitabı ile kıyası için bkz. Mustafa Fayda "lbn Zenceveyh, Kitabü'l-Emval", MÜIF Dergisi, iV, lscan· bul 1986, s. 429-432).

GiRiŞ / 29

nemının tatbikatını şekillendirmektir."() Bu telif geleneği içinde, lbn Receb el-Hanbeli'nin (ö. 795/1392) el-İstihrac li Ahkami'l-Har&47 adlı kitabı da vardır. Eser, daha çok harac merkezli olarak meseleleri ele al­ maktadır. Tefsir, hadis, fıkıh, tarih, dil, biyoğrafi ve devlet maliyesi ko­ nularındaki müellifin geniş bilgi birikimi ile yazıldığı görülmektedir. Hem bir harac, hem de futuh müellifi olan Kudame b. Ca'fer'in (ö. 328/939 veya 337/948) el-Har& ve Sınd'ati'l-Kitabe48 adlı ansiklopedik eseri dokuz menzilden oluşmaktadır. Ancak beş, altı, yedi ve sekizinci menzilleri günümüze gelmiştir. Müellif sarayda Dlvan-ı Harac'da katip olması nedeniyle, bir anlamda hükümet sözcüsü konumundadır. Eserin elimizdeki beşinci menzilesi divanlar (Divan-ı Cey� , Nafakat, Beytü'l­ Mal, Resai!, Tevkı' , Hatim, Mezalim , Şurta, Berid divanları) üzerinedir.49 Altıncı bölümde verdiği coğrafya bilgileri, Belazuri'nin Futuhu' l-Bul­ dan'ına dayanaktadır. Yedinci bölüm kamu maliyesi (arazi mülkiyeti, fe­ tihler, harac-ö�ür meseleleri, miras , ihya, ikta vs . ) ile ilgili mevzuları ele alır. Sekizinci bölüm siyaset ve sosyoloji konularına ayrılmıştır. Müellif, fetihler, mülkiyet ve tasarruf şeklileri, vergi ve dtvan gibi meselelerde50 sahip olduğu derin bilgi ve tecrübelerini bir "alim-tek­ nokrat" gözüyle incelemektedir.5 ı Serdettiği görüşler, kendisinin de za­ man zaman işaret ettiği gibi, fetihlerden kendi zamanına kadar yaşanan

46 Leona Caetani, fukahanın ortaya koyduğu umumi prensiplerin Hz. Peygamber tatbikatın· dan bir sapma olduğunu ileri sürmektedir. Bkz Leona Caetani, lslam Tarihi, ere: Hüseyin Cahit Yalçın, 1-X, lstanbul 1924-1927, VII, 2 1 6- 2 18. Halbuki bu eserler sıkı kıstaslara bağ­ lı olarak aktarılan rivayeclere dayanılarak yazılmışlardır. Bu geleneği toptan yok saymak im­ kansızdır. 47 thk: Komisyon, Beyrut 1979. 48 thk: Muhammed Hüseyn Zebidt, Bağdad 198 1 . Eserin Harac kısmı, lbn Hurdazbih'in ese­ riyle basılmıştır. Nübezun min Kiıabi'l-Harllc , De Goeje, Leiden 1889. Eserin 254 varaktan oluşan en eski nüshası lstanbul Köprülü kütüphanesinde (no:l076)bulunmaktadır. 49 Divanları ihtiva eden beşinci bölüm müstakil bir çalışmaya konu edilerek tahkikli bir şekil· de basılmıştır. Tallal Cümeyl Rufa'i, el-Menziletü'l-Hamise min Kiıilbi'l-Hariic 11e Sına'ati'l-Ki­ ıilbe, Mekke 1987. Baskının başında eser ve müellifi hakkında geniş malumat bulunmakta· dır. Ayrıca Divanlar kısmı ayrıca basılmışcır. Bkz. Mustafa Hiyiiri, ed-De11avrn min Kiıabi'l· Hariic ve Sına'aıi'l-Kiıilbe li Kudame b. Ca'fer, Amman 1986. 50 Bkz. Kudaıne b. Ca'fer, a. g. e, s. 20, 32-35, 60, 162- 184, 204, 206, 209-2 10, Z i l, 2 1 4, 2 1 52 18, 2 19-223, 248, 249. Fetihlerle ilgili bölümü işe büyük oranda Belazüri'den aktarmadır. 5·1 Cengiz Kallek, "Qudaıne b. Ja'fer on Cercain Aspects of Political Econoıny", Al-Shajarah: ]oumal of ıhe lnıemaıional lnsıiıuıe of lslamic Thougı And Ci11ilization , 3/1 1998, s.1-33.

3 0 / lSLAM'lN.İLK ÜÇ ASRINDA TOPRAK SiSTEMi

değişmeler karşısında, iki�ci dönem Abbasi merkezi yönetiminin resmi görüşlerini ve Abbasilerin merkezi yönetiminin bakışını temsil eder. Çünkü bu kitabı vezir Ali b. İsa'ya takdim etmiştir(320/932) .52 Kayravan kadısı ve Maliki hukukçusu Ebu Ca'fer Ahmed b. Nasr ed-Davudi (ö. 402/101 1 ) 'nin, iktisat, siyaset, ahlak ve hukuk gibi di­ siplinlerin kesiş.im alanlarını yansıtan Kitb.bü'l-Emviil'i53 ise soru cevap şeklinde � tartışmalı konuları ihtiva ettiğinden öncelikle kendi döne­ mi olan Fatimiler devrinin iktisadi ve idari problemleri ile ilgili fikirler vermektedir. Özellikle İfrikıye, Mağrib, Endülüs ve Sicilya toprakları­ nın hukuki durumunu incelemekte; dört kısımdan meydana gelen ese­ rin ikinci bölümünde divan teşkilatı ve gelirlerden; üçüncü bölümde, savaş hükümleri ve sulh-'anve arazilerinin hukukundan; dördüncü bö­ lümde, sahipsiz mallar, ortak mülkiyetler ve özellikle de· harim ve irfak alanları ile ilgili en nadir bilgilerden bahsetmektedir. Eser Maliki mez­ ·hebine bağlı kalmakla birlikte, yer yer diğer müctehidlerin görüşlerini de zikretmektedir. 54 Büyük fıkıh mezheplerinin ana kaynaklarından da istifaqe ettik. Bunlar arasında İmam Şafit'nin (ö. 204/81 8), Kitb.bü'l-Ümm'ü55 ile yine bu mezhebin önde gelen temsilcilerinden, Ebu İshak eş-Şirazi'nin ( ö. 426/1034) el-Mühezzeb'i;56 Hanefi mezhebinden, Ebı1 Yı1suf'un diğer eserleri57, İmam Muhammed b. Hasan eş-Şeybani'nin (ö. 1 89/804) el­ Hucce58 ve es-Siyer; 59 Tahavi'nin (ö. 32 1 /933) Muhtasarü't-Tahiivl ve 52 Eba Hayyan ec-Tevhidi, el-lmta' ve'l-Mu'anese, chk: Ahmed Emin-Ahmed ez-Zeyn, l-lll Beyruc 1953, c. il., s. 145- 146. 53 chk: Riza Muhammed Salim Şehade, Rabac 1988; Ayrıca bkz. Abdulmuhsin Muhammed Sharfuddtn, "Abu Ca'fer al-Davi'.idt's Kicabu'l-Amval" Islamic . Sıudies, IV:4, 1965, s. 441448; Ferhac ed-Deşravt, "Kicab fi'l-Etnval ve'l-Mekasib", Havli:yyatu'l-Cami'ıi'ı-Tunusi:y:ye, sy. !V, Tunus 1967, s. 83-100. 54 Cengiz Kallek, "al-Davudi: A Norc African Malikice Observor of ehe Scio·policico-econo· mic Disorder under ehe Facımid Rejime", IIUM ]oumal of Economics and Managemenı, VII: l , (Malesial999), s . 57-91. 55 Muhammed b. idris es-Şafii, Kiıabü'l-Ümm, l-IV, BeyrOc, c.y. Bu baskıdan başka ikinci ve üçüncü bölümlerde Beyri'.ic 1993 baskısı da kullanılmışcır. Buna (Beyri'.it) seklinde işaret etcik. 56 chk: Muhammed Zuhaylt, l-lV, Beyri'.ic 1996. 57 EbO YOsuf, er-Red 'ala Sf:yraıi'l-Ev;ıa'r, chk: Ebu'l-Vefa Afgant, Beyri'.ic (c.y.); a.mlf., Kirilbü'l­ Asar, chk: Ebu'l-Vefa Afgani, Beyri'.it 1355/1936. 58 chk: Mehdi Hasan el-Keylani el-Kadfri, l-lV, Beyri'.ic 1403/1981, lll. Baskı, iV, 1 55. 59 chk: Mecid Haddi'.iri, Beyri'.ic 1975.

GiRiŞ / 3 1

Şerhu Me'ani'l-Asar,1'0 isimli eserleri Ebu Hanife ile talebeleri Ebu Yu­ suf ve İmam Mı.ihainmed'in görüşlerine istinaden meydana getirilen ve konuları daha da açan Serahsi'nin (ö. 4 73/1090.) el-Mebsü.t'u61 ile Ka­ sani'nin (ö.587/1 1 9 1 ) Bedai'u's-Sana'i adlı eserini62 sayabiliriz.

Hanbeli mezhebinde ise, tarihi tatbikat ile şer'i ahkamı birbirine bağlı ele alan, bu yönüyle tarihi boyutu ve ıstılahları, tatbikattaki deği­ şim noktalarında ince nüanslar barındıran İbn-i Kudame'nin (ö. 620/1223), el-Muğnı64 adlı eseri, diğer mezhep ve müçtehitlerin görüş­ lerine de yer veren fıkıh ansiklopedisi mahiyetinde bir eserdir. İslam toprak sistemine dair geniş tartışmalara yer veren bu fıkhi eserler, genellikle Hz. Peygamber(s.a.v) , Hulefa-i Raşidin ve Emeviler devrinde de sadece Ömer b. Abdülaziz'in icraatlarına dayanarak, va­ kı'anın bir resmini değil, şeriata en uygun nazari tasavvurları örnekler­ le ortaya koymaktadırlar. Abbasiler devri fukahası tarafından ortaya ko­ nan bu şemanın bütünüyle Abbasiler devri tatbikatını yansıttığı söyle­ nemezse de bir tarih araştırması için bu devirde toprak sisteminde yaşa­ nan problemlere ve gelişim aşamalarında yaşanmış değişimlere önemli imalarda bulunmakta, en azından konuya ikinci dereceden açıklamalar getirmektedir.65 Batılı araştırmacılar, il. ve III. hicri asırlarda yazılmış olan fıkıh ve haraç kitaplarının kendi devirlerindeki tatbikattan hiç bahsetmeyerek, Hz. Peygamher (s.a.v) ve Hulefai'r-Raşidln uygulamalarına yer verme­ lerini, özde kendi zamanlarında yaşadıkları durumu, geçmişe nisbet ederek meşrulaştırılma çabaları olarak değerlendirmektedirler.66 Halbu60 thk: Ebu'l-Vefa Afg§nt, Kahire 1370/1950; a.mlf., Şerhu'l Me'ani'l-AsaT, thk: Muhammed Zehra Neccar, 1-IV, BeyrOt 1979, iV, 1 1 8-1 20; III, 140. 61 thk: Muhammed Razi el-Hanel't, 1-XXX, Beyrut 1406/1985. 62 Bedai'u's-Sana'i ft Terııbi'ş-Şerat, 1-VII, Beyrut 1974, il. Baskı. 63 1-X, Beyrut 1984, V; 226 vd., 241 vd.; Vl, 212-216. 64 Frede Lokkegeard, lslamic Taxaıion in ıhe Classic Period, Lahor 1979, s. 72-73; Cemal Cev­ de, el-'Arab ve'l-'Arz fi'l-lrak ft Sadri'l-lslam, Amman 1977, s. 27-28. 65 Har§c, Emval ve Fıkıh kitaplarındaki ilk döneme ilişkin rivayetlerin geçmişe referans gös­ tererek, kendi zamanlarındaki durumu meşrulaştırma iddiası olduğu, başta J. Wellhausen, L. Caetani, Claud Cahen ve Daniel Dennet tarafından iddia edilmektedir. Dennet, "Fakihle­ rin özellikle de Ebu Yusufun kiıaplarındaki görüşler, kendi zamanındaki siyaset olup, kendinden önceki döneme nisbeı edilmektedir." Bkz. D. Dennet, Cizye ve İslam, 33, 89; Claude Cahen, "H. 111. asırda yazılmış olan EbU Yusuf, Yahya b. Adem ve Belazurf'nin kitapları :yaşadıkları du-

32 / ISLAM'IN iLK ÜÇ ASRINDA TOPRAK SiSTEMi

ki bu kitaplar, ilk dönem Islami siyaset geleneğini ve buna bağlı ilkele­ ri aktararak, Abbasi devletindeki tatbikatı da bu çizgiye oturtmayı he­ deflemektedirler. Bu rivayetler kadı ve yöneticilere delil teşkil etmesi ve siyasi-hukuki kar�rlarda referans olması için yazılmıştır. Müelliflerin çoğunun Abbasiler devrinde kadı olması da bu görüşü teyit etmektedir. Dolayısıyla Abbasilerin tatbik ettiği toprak ve vergi sistemi, temelde bu rivayetlere dayandırılmakta, tatbikat da bu eserlerin çizdiği genel çer­ çevenin içine oturtulmak istemektedir. Bu eserler ilk müslümanların tatbikatını doğru ve sıhhatli bir şekilde aktarmak için hadis alimleri ta­ rafından ortaya konmuş olan cerh ve ta'dfl kriterleri gözetilerek rivayet­ leri bir araya getirmiştir. Oryantalistlerin iddia ettiği gibi kendi tatbi­ katlarını meşrulaştırmak için geçmişten uydurma deliller bulma çabası değildir. Toprak mülkiyeti, vergiler ve sahiplerinin durumu, ilk İslam fetih­ leri sırasında, şehrin veya bölgenin fetih şekline ( 'anveten veya sulhla) göre belirlendiğinden, devletin her şehri veya bölgesinde uygulanacak toprak hukuku ve vergi meseleleri için hangi şartlarda ve şekilde fethe­ dildiğinin bilinmesi şarttı. Ancak savaşlar sırasındaki farklı durumlar ve daha sonraki gelişmeler, büsbütün karmaşık bir hal aldığından, her bölgenin fetih şekline dair rivayetler, gerek katipler gerekse muhaddis­ fakihler tarafından toplanarak o bölgelerin hukuku statüsünün belir­ lenmesine çalışılmıştır. Bu ihtiyaç sonuçta fetihlerle ilgili bilgileri ihti­ va eden "Futilh" kitaplarının yazılmasına zemin hazırlamıştır.66 Dolayı­ sıyla bu eserler salt askeri zaferleri hatırlamak için değil, belki daha çok mali ve hukuki gerekçelerle yazılmışlardır.67 Bunların başında şüphesiz Belazüri'nin (ö. 279/892-3) Futuhu'l­ Buldan adlı eser gelir.68 Eser, mahalli ravilerden topladığı bilgileri alırrumu yansııır, ilk dönemdeki gerçekleri değil."Bkz. "Taıavvuru'l-lkta'i'l-lslami", IX-Xlll, lcıi­ /ıad, sy.I, (BeyrOt 1989), s. 193-242. Leona Caetani, lslam Tarihi, c. VII, s. 216-218.

66 FucOh ve Meğazi alanlarında yazılan ilk eserler hakkında daha geniş bilgi için bkz: Muham· med b. Ebi Ya'kOb b. ishak ibn Nedim, el- Fihrist, thk: Nezir Mezinderani, Beyruc 1988, s. 59, 105-107, 11 1,1 13, 115-1 16, 203, 2 1 1 ; F. Sezgin, a. g. e, 1., s. 443-485. 67 FutOh kitapları ve rivayetleri hakkında oryantalist yaklaşımları da içeren genel bir değer­ lendirme için bkz. Walter E. Kaegi, Bitans ve ilk İslam Fetihleri, trc:Mehmer Özay, lstanbul 2000, s. 19-41. 68 chk: Abdullah Enis Tabba'-Ömer Enis Tabba', Beyrur 1987, ( Türkçesi: Musrafa Fayda, Kül­ tür ve Turizm Bakanlığı Yay. Ankarn 1987; Dipnorfarda (T. ) şeklinde gösrerilmiştir).

GiRiŞ / 33

ken gösterdiği titizlik, sulh akitleri, savaşlarda şehirlerin fetih şekli gibi konuların yanında, arazi ikta'ları, vergi konuları, tehcir ve iskanlar, ida­ ri düzenlemeler gibi sosye-ekonomik konulara verdiği ehemmiyetle dikkat çeker.69 Belazuri aynı müellifin telif ettiği Ensabu'l-Eşrıif adlı eserinde,70 Hz. Osman dönemi sava.fi ve iktaları, Irak valilerinin icraat­ ları, Basra yakınlarındaki Abbasi emirlerine ait çiftlikler ve Abbasi ai­ lesinin sahip olduğu topraklar ile ilgili nadir bilgilere yer vermektedir. FutGh konusunda yazılmış olan İbn A'sem (ö. 31 4/926)'in Kitabü'l­ Futilh'unda71, sağlam rivayetleri de ihtiva etmesine rağmen, bazı bö­ lilmleri gerçeklikten ve inandırıcılıktan uzak, hayali ve tartışmaya açık konular içermektedir. Buna rağmen, Hz. Osman dönemi iç karışıklıkla­ rına dair ve son cildinde Abbasilerin ilk yıllarında Hazar devletine sı­ nır olan Ermenistan ve Azerbaycan bölgelerinde, MansGr'un aldığı ted­ birler ve takip ettiği siyasete ilişkin orijinal b�lgeler aktarır. Mısır bölgesinin fethine ve daha sonraki haberleri bir muhaddis ti­ tizliği ile derleyen İbn Abdi'l-Hakem (ö. 257/ 87 1 ) "Futilhu Mısr ve Ah­ baruha "72 adlı eserde bilgilerinin bjr çoğunu fıkıh ve hadis alanlarında temayüz etmiş olan ailesinden almıştır. Müellif aynı zamanda, ilk Ab­ basi döneminin canlı şahidi ve Mısır'daki Abbasi idaresi ile yakın te­ mas halinde olduğundan, fetihler, Bizans idaresi, bölgeye olan göçler, idari ve mali düzenlemeler, 246/860 yılına kadar Mısır kadılarına ve 69 Belazürt'nin devirlerinde yaşadığı Abbast Halifeleri el-Me'mCln ve Mütevekkil ile yakın iliş­

kileri olmuş, AbbAst idaresindeki sonraki tarihlerde husule gelen olumsuzluklar onu da et· kilemiştir. Yakut el-Hamevt, lr�&lü'l-Errb ifa Ma'rifeıi'l-Edfb, thk: D. S. Morgoliut, 1-11, Ka­ hire 1925, il, 129-132; Cehşiyart, Kısmu't-Dai'a", s. 81-82. •

70 thk: 1. cilt: Muhammed Hamidullah, Kahire 1959, "EbQ Bekr ve Ömer b. Hattab Bölüm.", thk: Ihsan Sadtkuyu'l-Amid, Kuveyt 1979. il. cilt, thk: Muhammedi Bakır el-Mahmiidt, Beyrut 1974. lll. Kısım: "Abbas b. Abdulmuttalib ve Veledi", thk: Abdülaziz ed-DOrt, BeyrOt 1978 iV. cilt, thk: Max Schoessinger, Jeruselam 1938, 1971 V. cilt, thk: S.D.F Goiten, Jeruselam 1936. Müellifin hayatı ve metodu üzerine kapsamlı bir çalışma mevcuttur. Bkz. Muhammed CAsim Hammadt, Mevaridu'l-Belatür! 'ani'l-Üsraıi'l-Emevi:y:ye fi Ensllbi;l-E�raf', 1-11, Mekke 1986.

71 1- Vlll, Haydarabıid 1967. Eserin yazma nüshaları, tercümeleri ve neşirleri için bilgi için bkz. F. Sezgin, a. g. e, 1, s. 528. 1ôl thk: Muhammed Huceyri, Beyriit 1996. Muhakkik tarafından, eser ve müellif hakkında geniş bir araştırma yer almaktadır. Bkz. 5-4 7. .

.

34 / lSLAM'IN lLK ÜÇ ASRINDA TOPRAK SlSTEMl

mahkemeye yansıyan mali ve idari davalara dair haberler yer almakta­ dır. Ayrıca vergi taksiminin köylerde nasıl yapıldığı hakkında ayrıntılı bilgiler vermektedir.73 Ebu Abdullah Muhammed b. Ma'nt İbn Sa'd'ın (ö.220/835) Taba­ katu Kübrd.'sı,14 ilk dönem İslam tarihindeki uygulamalar kadar, harac,

cizye, fey, haraci arazilerin satışı ve vergi toplama metotları hakkında bilgiler vermektedir. Müellifin Hulefa-i Raşidtn dönemindeki iktisadi ve içtimai olayların ve devlet kurumlarının üzerinde özenle durması dikkat çeker. Eserde Tabifin ve Tebeu't-tabiin nesli olarak zikrettiği isimler Abbasiler devrine tekabül etmekte olup, çoğunluğu bu devirde­ ki fakih, kadı ve muhaddislerden oluşmaktadır. Dolayısıyla eser, Ill/IX. yy. da yaşamış bir çok ünlü şahsın hayatının yer aldığı biyoğrafi ansik­ lopedisi mahiyetindedir. 75 Araştırmanın esas tarihi materyallerini, kronolojik tarzda yazılmış tarih kitapları sağlamıştır. Bu kaynaklarımızdan Ya'kilbi (ö. 284 veya 292/905)'nin . tarihi76 özellikle ilk dönem savafi arazileri, Ermenistan bölgesinde görevli olmasından dolayı bölgede cereyan eden olaylar, el­ Mütevekkil dönemindeki divanlar, müsadereler, el-Me'mun dönemin­ de Mısır'daki isyanın Bağdat'taki yankıları, el-Mansur'un Bizans sınır bölgesindeki faaliyetleri ve Emevi mallarının müsadere edildikten son­ ra Abbasiler tarafından tekrar ikta' edilmeleri konularında birinci el­ den bilgiler verir.77 İlk dönem İslam tarihinin en ünlü tarihçisi Taberi (225/8393 1 0/923 )'nin Td.rihu'r-Rusill ve'l-Mulilk , adlı eserinde,78 sadece rivayet73 Mesela; köylerde vergilerin ve cizyenin taksimi ve toplanmasına dair verdiği bilgiler aynı zamanda Mısır'daki mali idarenin taşrada teşkilatlanması hakkında da fikir verir. Bkz. a. g. e, s. 258, 266-273. 74 thk: Edward Suha, 1-VIII, Leiden 1917. tik bilgilerimizi bu baskıdan yaptıktan sonra, aynı baskıya tekrar ulaşamamamız nedeniyle, eserin (1-VIII, Beyrut ty. Daru's-Sadr) baskısından faydalandık ve (Beyrut) şeklinde göstermeye çalıştık. 75 Walter E. Kaegi, Bitans ue ilk İslam Fetihleri, s. 23. 76 Ahmed b. ishak el-Ya'kubi, Tarihu'l-Ya'kabt, thk: Abdulemir Mühennli, 1-11, Beyrat 1993; Aynı müellifin, gündelik hayatın tlirihine ilişkin eseri, Mü:şakeletü'n-Nas li Zemanihim, thk: William Millward, Beyrut 1962. 77 Tarih, il, 292-293, 309, 344, 362-363, 375, 417, 42 1 , 424, 452, 456, 468. 78 thk: Muhammed Ebu'l-Fazl İbrahim, 1-XI, Beyrut 1964; Taberi'nin eseri gerek lslam tarihi gerek dünya tarihi için en önemli kaynaklardan birisi olduğundan, geçmişte de gününüzde

GlRIŞ / 35

lere dayanılmamış, bilakis kendinden önceki ilk iki am içinde (H.50250) yazılmış risalelerden de istifade ederek hazırlandığından oldukça zengin bir doküman sunmaktadır. Müellif aynı zamanda ikinci AbMsi döneminin bizzat şahidi olduğundan, Rey, Bağdat, Basra, Şam ve Mı­ sır'da yaşananları bizzat kendi müşahedelerine dayanarak aktarmakta­ dır. İslam toprak sisteminin ilk döneminden itibaren tarihi gelişimi hakkında Seyf b. Ömer'e dayanarak aktardığı bilgiler, son derece kıy­ metlidir. 79 Ayrıca müellif, kendinden önce küçük risaleler halinde der­ lenmeye başlanan tarihi risaleleri büyük bir çabayla Özetlemeye çalış­ mıştır. 80 Taberi'nin vefatı ile kesilen tarih telifi, ondan sonra tekmileler ile devam etmiştir. Bunlardan günümüze gelen ve en önemlilerinden Arib Sa'd el-Kurtubi'nin Sıletu Tarihi't-Taben, 8ı h.3 20/92 1 yılına kadar ge­ çen.olayları anlatmaktadır.82 Muhammed. b. Abdulmelik el-Hemadani, Tekmiletu Tarihi't-Taben'si83 ile h.487/1094 yılına kadar kronolojik ola­ rak devam ettirilmiştir. Büveyhilerin sarayında bir katip olarak yetişen Ebu Ali Ahmed b. Muhammed İbn M iskeveyh'in (ö. 421/1030) Tecaribü'l-Ümem' inde84 292/905 tarihinden 3 72/983 yılına kadar geçen olaylar yıl yıl geniş bir şekilde anlatılmaktadır. Abbasiler devrini anlatırken, deivrin ahlakı, idaresi, devletin çôküntüye uğramasının sebebleri hakkında bilgiler vede büyük ilgi görmüştür. Eserin Yazma ve neşirleri hakkında Fuad Sezgin uzun bir liste ver· mektedir. Bkz. a. g. e, 1., 521-523.

79 Tabert'nin metodunu ve kaynaklarının nelerden oluştuğu üzerine ayrıntılı bir çalışma için bkz. Cevad Ali, "Mevaridu Tarihi't-Taberi", MMll, I, 1950, s. 143-231; II, 1951:, 135-190; llI, 1954, s. 16-56; Vlll, 1961, s. 425-636. 80 a. g. e, il, 1 5 1-152; ili, 344-345, 364, 367-369, 439-440; iV, 30-33, 79, 96, 1 14, 144. 81 thk: Ebu'l-Fazl lbrahim, Beyrut 1964 (Taberi Hrihi içinde XI. cilt). 82 Bunun canında Abdullah b. Ahmed el-Ferğınani (ö.362 /97)'in Tekmile'si; h. 3'80 yılına ka­ darki olayları anlatan· Sabit b. Sinan (ö.363/973)'ın Tekmile'si; h. 448 /1056 yılına kadar Hilal es-Sabi'nin Tekmile'si ve Sabt'nin oğlu tarafından devam ettirilen 'Uyilnu'ı-Tevarih ad· lı eser de h. 479 yılına kadar devam ettirmiştir. Bunun yanında muhtasarları da yapılmıştır. Bkz. F. Sezgin, a. g. e, 1., 523-524. 83 thk: Ebu'l-Fazl lbrahim, BeyrOt 1964 (Taberi Hrihi içinde, XI. cilt). Ramazan Şeşen, mü­ ellifi miladi XII. y.y'Cla yetişen önemli rarihçiler arasında sayar. Bkz. Müslümanlarda Tarih· Coğrafya Yazıcılığı, lstanbul 1998, s. 1 12- 1 13. 84 Nşr. Amedroz-Morğoluit,. 1-VII, London 1920-21. Eserin neşri EbO Şuca' Rüzrevari (ö. 488/l095)'nin zeyli ve lngilizce tercümeleri ile birlikte basılmıştır. .

·

36 / İSLAM'IN İLK ÜÇ ASRINDA TOPRAK SİSTEMi

rir, kendi gözlemlerini aktarır. Olayları anlatırken ayrıntılara girer, fel­ sefi ve psikoloj ik fikirlere yer verir.85 Bu son üç kitap, son dönem ( 289/902-33 2/942 ) Abbasi maliyesinin işleyişi, krizleri, divanlar ve vergi toplama usulündeki daman ve iltizam usulünün cereyan tarzı hak­ kında kıymetli bilgiler ihtiva etmektedirler. Abbasi toprak sisteminin tatbikinde mühim rol ve etkileri olan ka­ tipler ve kadılar tarafından yazılmış vezirlik, kadılık ve katiplik mesle­ ğinin tarihi inceliklerini anlatan eserler, tatbikatın içinden olaya bak­ tıklarından, konunun başlıca kaynaklarını oluştururlar. Bunların başın­ da, Muhammed b. 'AbdG.s el-Cehşiyari'nin (ö. 332/942-943 ) Kitabü'l­ Vüzerd ve'l-Küttab86 adlı eseri gelir. İkinci Abbasi döneminde babası ('Abdus) ile beraber bizzat Halife el-Muktedir'in ve veziri Ali b. İsa ile Hamid b. Abbas'ın hacipliğini yaptıklarından(3 1 7/929), eserde kitabet mesleğinin gelişimi ve özelliklerinin yanında, Abbasiler dönemine ait otuz kadar vezirin hayatı ve icraatlarına dair malumat verilmektedir. Bilhassa divanlar, halifelik çiftliklerine ilişkin aktardığı bilgiler yanın­ da, bir vergi gelir listesine ait bilgiler konumuz bakımından büyük bir ehemmiyeti haizdir. Vezirlerin hayatı ve icraatlarına dair Hilal b. Mu­ hassin es-Sabi'nin (ö. 448/1056) Tuhfetu'l-Ümerd fi Tdrihi'l-Vüzerd adlı eseri ise,87 el-Mu'tezid devrinden (279/892 - 290/902 ) sonra vezirliğe gelen İbn-i Furat, Ali b. İsa, Hamid b. Abbas gibi vezirlerin icraatları ve tartışmaları arasına dağılmış vaziyette, divan, damanlık, toprak ve su meselelerine füt orijinal belgeler aktarmakta ve bilgiler vermektedir. Ebi Bekr Muhammed b. Yahya es-Suli (ö.335/946) Edebü'l-Küttdb adlı kitabında, 88 mali bürokraside katiplerin uyması gereken kurallar­ dan bahse4er. Ebu 'Umer Muhammed b. Yusuf el-Kindi(ö.350/96 l ) 'nin

85 Eserin tek tam nüshası Ayasofya kütüphanesinde bulunmaktadır. 1Ik defa faksimile olarak L. Caetani tarafından . basılmıştır. Daha önce de De Goeje tarahndan bir kısmı 1871 basıl­ mıştır. R. Şeşen, a. g. e, s. 71. 86 Nşr: Mustafa Sakkıl-İbrahim EbyArt-Abdulhafız Şelebt, Kahire 1401/1980. Eserin son bölü­ münden kopan ve Me'mun ve Mu'tasım dönemindeki vezirler ve �tipleri anlatan kısım, lrak'lı tarihçi MihAil 'Avvad tarafından neşredilmiştir: "Kismu'z-:lai'a min Kitabi'l-Vüzera" thk: MihAil 'Avvad, MeceUeıu Mecmt'i'l- llmi'l-'ATabf (MM1A.). XVlll, Dımaşk 1943, s. 3 1 8-322, 434-442. 87 thk: 'Abdu's-Setcar Ahmed Ferrac, Kahire (Daru'l-lhya) 1958. 88 thk: Ahmed Hasan Bere, BeyrOt 1994.

GİRİŞ / 37

el-Vulat ve'l-Kitdbu'l-Kudat�� adlı Mısır vali ve kadılarına ilişkin eseri,

devlet idaresinin içinde cereyan etmiş olayları aktarır, bölgedeki idari nizamın gündelik işleyişine ilişkin mahkemeye yansımış olaylar içinde bilgiler verilir. Vezirlik, katiplik ve divan konularında devlet hayatındaki meka­ nizmanın nasıl yürütüldüğüne dair İmam Maverdt (ö. 450/1 058)'nin el­ Ahkamu s-S ultdniyye'90sinde ilk dört asrın idari müesseselerinin bir hu­ lasasını bulmak mümkündür. Devlet başkanlığı, vezirlik, harp ve sulh hukuku, adli teşkilat ile mali teşkilat ve divanları ele alan eser, zaman içinde değişime uğramış kavramları yeniden tanımlamaya çalışırken, kendinden önceki tatbikata ilişkin önemli bilgiler vermekte ve yorum­ lar getirmektedir. Bu tarz eserlerden EyyO.bilerin maliye nazırlığını yap­ mış olan Es'ad İbn Memmati (ö. 606/1209)'nin Kitdbu Kavllnfni'd-De­ vllvtn91 adlı eseri ile ondan kısa zaman önce Divan-ı Harac'da görevli olan Ebu'l-Hasan Ali b. Osman el-MahzO.rqi (ö. 585/l 189)'nin Kitllbü'l­ Minhac fi 'ilmi Haracı bi Mısr adlı eserleri,92 Mısır'daki zira'atten, mah­ sullerden ve toplanan vergiler ile divanların işleyişi ve vergilerinin top­ lanmasında takip edilen usuller ve bunlara ilişkin Mısır'da kullanılan orijinal kavramlara dair bilgiler verirler. Bu bilgilerin bir çoğu diğer bölgelere de teşmil edilebilir niteliktedir. '

Toprağa ve zirai gelirlere bağlı bir devlette, matematik ve hesap iş­ leri büyük mikyasta toprak ve su işleriyle ilgili olacağından bunların muhasebesi de Önem kazanacaktır. Bu işlere bir anlamda "Harac Mate­ matiği"de denilebilir. Bu konuda yazılan en iyi eser BO.zcani'nin (ö. "388/998), katiplerin ve amillerin ihtiyaç duyacakları hesaplamalara ilişkin kılavuz olarak yazdığı "Hisabu'l-Yed" adlı eseridir.93 Eser, başta dört işlem (toplama, çıkarma, çarpma ve bölme) olmak üzere, yüzey öl89 nşr: Rhuvon Guesc, Kahire, ty. 90 Beyruc 1985. 91 thk: Aziz Süryal Atiyye, Kahire 1943. Makrtzt, bu eserin dört cilt olduğunu haber verir. Fa­ kat onun zamanında aslı kaybolmuştu. Eserin başında 15 bab üzere tertiplendiği söylenme­ sine rağmen elimizde 10. babın sonuna kadar olan kısmı mevcuttur. 92 nşr: Claude Cahen, ere: Yusuf Rıiğıb, Kahire 1986. Bu esere bağlı olarak Mısır'daki bark ve toprak sistemini inceleyen diğer bir çalışma için bkz; Gladys Francz-Murphy, The AgTarian AdnıinistTation of Egypı From ıhe Arabs to ıhe Ottomans , Kahire 1986. 93 ıhk: Ahmed Selim Sa'idoin, Amman 1971.

38 / lSLAM'lN iLK ÜÇ ASRINDA TOPRAK SiSTEMi

çüm usOlu ve teknikleri, hac.im hesaplamaları yanında, haraç toplanır­ ken karşılaşılan küsı1rat, farklı para ve ölçülerin birbirine çevrilme­ si(tasrff) , mahsullerden alınan 'ayni vergilerin nakde çevrilmesi vergi hesaplamalarında karşılaŞılmakta olan değişik hesaplama usulleri hak­ kında kıymetli bilgiler ihtiva eden bir eserdir. Toprak ve vergi mesele­ lerinin en küçük birimi olan harman, tarla problemleri ile başlayıp, bir devletin en üst mali birimi olan Beytu'l-Mal'e ulaşıncaya kadar devlet maliyesinin en ince işleyişini bu eserde görmek mümkündür. İslam'ın iktisadi ve sosyal tarihinin önemli kaynaklarından olan bir diğer grup da, hicri III/IX. yüzyıldan itibaren yazılmaya başlanan coğrafya kitaplandır.94 Konumuz açısından bunlardan en fazla istifade ettiğimiz coğrafyacılar; Irak bölgesindeki Abbasilerin idari-mali taksi­ matı, topladığı vergi ve türlerini, mülkiyet durumlarını da dikkate ala­ rak, orijinal ıstılahları ile aktaran en eski coğrafya kitabının yazarı Ebi'l-Kasım 'Ubeydullah b. Abdullah İbn Hurdazbih'in (ö. 300/91 2-3) el-Mesalik ve' l-Memalik adlı eseridir.95 Müellif, halife el-Mu'te­ mid'in(257/870-279/892 ) yakın adamları arasında yer aldığı ve Abbasi­ lerin posta ve istihbarat teşkilatının başında görev yaptığından, görevi ve konumu itibariyle devletin resmi vesikalarını kullanabilmiş olması, eserinin değerini bir kat daha artırmaktadır. Onun lrak'ın idari ve ma­ li taksimatına dair aktardığı bilgiler içinde 1 2 tabanlı Babil sisteminin aynen görülmesi, Sasaniler devri de dahil devletin resmi arşivlerine da­ yanılarak yazıldığını gösterir.96 Aynı eserler zümresinden olarak Ya'kubi (ö.284/897)'nin el-Buldan adlı eserini97 sayabiliriz. Bu eser özellikle Bağdat ve Samarra şehirlerinin kuruluşu sırasında dağıtılan arazi iktala­ rı ile müslüman şehirlerdeki yaşayan nüfusun etnik özellikleri hakkın-

94 lslam coğrafya edebiyacı Hint ve Yunan coğrafyalarının tercümesi ile başlamış, ancak impa· ratorluğun idıiri işlerindeki ihtiyaç ile hızlanmıştır. Bunun için Me'mun zamanında geniş çaplı bir ölçüm ve 70 kişilik bir heyetin çalışmaları sonucu yolları, şehirleri, uzaklıkları gös• teren bir harita hazırlanrflıştı. lslam coğrafya literatürü üzerine genel bir çalışma için bkz. l.Iulıannovıch Krachkovski, Tarihu'l-Eılebi'l-Coğrafoyi'l-'Arabr, Rusça'dan trc: Selahuddin Osman Hiişim, Beyriit 1987. 95 nşr: M. J. De Goeje, Leiden 1889, s. 5 vd., 39. 96 Seyyit Maqbul Ahmad, "lbn Hurdazbih", DIA, XX., s. 79; R. Şeşen, a. g. e, 97-98. _ 97 Ahmed b. Ya'kiibi, Kiıabü'l-Buldan, Nşr. M. J. De Goeje, Leiden 1896, s. 273, 279, 309-3 1 1 , 326-355, 358-363.

GiRiŞ / 39

da kıymetli bilgiler ihtiva etmektedir. Kitap Bağdad'dan başlar, Hilafe­ tin doğu ve batı eyaletlerinin ekonomik durumlarını ayrıntılı bir şekil­ de tasvir eder. Müellif, Ermenistan ve Horasan bölgelerinde uzun süre kaldığından bu bölgelerle ilgili doğrudan müşahedelerine dayanarak verdiği bilgiler daha kıymetlidir. Aynı dönem coğrafya müelliflerinden Ebi Abdullah Ahmed b. Muhammed b. İshak İbn Fakih el-Hemadani'nin (ö. 290/902) .Kitabu'l­ Buldan adlı eserinde98 ise özellikle Horasan bölgesinin sosyal, idari ve mali gelişimi hakkında birinci elden bilgiler aktarılmaktadır. Müellifin edebi kişiliğinden dolayı bol miktarda edebi bilgiyi havidir. Ahmed b. Ömer İbn-i Rusteh'in (ö. 290/902) , Kitabu'l-A'laki'n-Neflse adlı eseri99 bir tarih ve coğrafya ansiklopedisi mahiyetinde olup şehirlerin ticari, dini, mali ve folklorik özellikleri hakkında çok yönlü bilgiler verir. İpek yolu güzergahı ile ilgili ince ayrıntılara yer veren müellif, fiziki ve be­ şeri özelliklere de ilgi göstererek bu arada bir çok tarihi olaydan bahse­ der. İslam coğrafya edebiyatında Şemsüddin Ebu Abdullah el-Makdisi, (ö. 390/l OOO)'nin Ahsenü't-Tekasfm fi Ma'rifeti'l-Ekiillm;100 Ebu'l-Kasım lbn-i Havkal (ö. 365/975)'in Kitabu Silrati'l-'Arz; 101 ve Ebu İshak İbra­ him b. Muhammed el-Farisi el-İstahri(ö.340/95 1-2)'nin MesD.likü'l-Me­ mD.li'k adlı eserleri102 mümkün olan en geniş alanı ele almışlar, İslam dünyasının o devrine ait gördükle�ini ve duyduklarını canlı bir üslup içinde anlatmışlardır. Eyaletleri iyi bir tasnifle her bölgedeki zirai mah­ suller, toplanan vergiler, kullanılan paralar, vergi miktarları, idari ve mali durumlar, su ve toprak meselelerine dair bilgiler verirler. lrak'taki

98 thk: YOsuf HAdt, Beyrilt 1996, s. 370-379, 556-560. 99 thk: Werstenfel, Leiden 1891 , 104, 105, 327-329. 100 nşr: De Goeje, Leiden 1902, s. 21 2-213, 322, 330-332. Eser De Goeje tarafından 1 877, 1906 ve 1967 yıllarında Leyden'de neşredilmiştir. Ayrıca 1 982 yılında A. Naki Münzevi tarafından Farsça'ya tercüme edilerek yayınlanmıştır. 101 thk: Blacher, Gibb, Kahle, Kraıners, Leiden 1938, s. 136-137, 218-219, 367-369, 424425,5ÔO. Bu eser ilk defa W. Ousley tarafından lngilizciye tercüme edilerek Londra'da ya­ yınlanmıştır. Fransızcası ise 1842-1845 yıllarında yapılarak Paris'te yayınlanmıştır. 102 Nşr. Viac Regnarun, Leiden 1927, s. 156-158, 290-291 . Bu eser ilk defa J. H. Moeller rn­ rafından 1839'da Gotha'da neşredilıniştir. Almanca tercümesi ise 1845 Hamburg'ra yayın· lanmıştır. De Goeje neşri ise 1870, 1927, 1967'de neşri ıekrarlanmıştır.

40./ ISLAM'IN İLK ÜÇ ASRINDA TOPRAK SİSTEMİ

nehir şebekeleri ve kanallar hakkında en detaylı bilgiler veren Ibn Se­ rabiyyGn 'un (Suhrab), 289/902-334/945 tarihleri arasında yazdığı tah­ min edilen Kitabu Ekalimi's-Seb'a103 adlı kitabını da bu coğrafya kitap­ ları arasında saymak mümkündür. Coğrafya eserlerinin yanında, bölge ve şehir tarihleri, o bölgelerde­ ki uygulamalara daha fazla yer verdiklerinden, bu tür kitaplarda önemli ayrıntılara rastlamak mümkün olmaktadır. Abbasilerin baş şehri Bağdat üzerine İbn Tayfur(204/819-270/893) 'un, el-Me'mfın dönemi olaylarını anlattığı Bağdatıo4 adlı eseri ile Hatib el-Bağdadi'nin ( ö.463/1070-7 1 ) Tô.rihu Bağdlidıo5 adlı ansiklopedik mahiyetteki eserlerini sayabiliriz. Şam bölgesi tarihini konu alan İbn Asakir (ö.57 1/1 1 75)'in Tô.rihu Medi­ neti Dımaşk ı 06 adlı eseri ile İbnü'l-'Adim (ö.660/ 1 262) 'in Bizans sınır bölgesi şehirlerine de geniş yer verdiği ve bu şehirlerde Abbastlerin uy­ guladığı ikt§. siyaseti hakkında önemli bilgiler ihtiva eden Buğyetü't-Ta­ 'leb fi Tô.rihi Haleb107 adlı eserlerini de burada saymak mümkündür. Mu­ sill vilayet arşivlerine dayanarak telif edilen ve bölge ile ilgili diğer bil­ gilerin yanında özellikle iki adet orijinal ikta belgesine yer veren yarı belgesel mahiyetteki Ezdi ( ö.334/946) 'nin . Tô.rihu' 1- Mavsıl'adlı eseri ı os bu eseler arasında ayrı bir şehir tarihi üslubunu yansıtır. Mısır tarihini anlatan Makrizi (ö. 845/144 1 ) 'nin ünlü eseri el-Hıtat1 09 ve İbn Tağriber­ di (ö. 873/1468)'nin en-Nüalmü'z-Zahire'sini sayabiliriz.1 1° El-Cezire bölgesindeki Abbasi döneminde meydana gelen sosyo-ekonomik olayla­ rı, bizzat müşahedelerine dayanarak anlatan Süryani patriği Donius Tel103 Suhrii.b (İbn Serii.biyyun). Kiıabu 'Ac/libi'l-Ekalimi's-Seb'a ila Niha:yeıi'l-lmllra, thk: Hans V. Mzik, Viyana 1929, s. 1 1 8-142. 104 Bağdii.d 1967. Bu eserin aslı yandığından günümüze sadece altıncı kısmı gelebilmiştir. Al­ manca ( l 908) ve lnglizce'y�( l 920) tercümeleri yapılmıştır. Diğer neşir ve yazma nüshala­ rı ile ilgili olarak bkz: F. Sezgin, a. g. e, !., s. 562-3. (Ç) 105 1-XIV, BeyrOt l 93 l . ( �l:ikikİi MTdtne baskısından alıntılar Bağdadın kuruluşu ile il­ gili tartışmalardır. İlerideki ciltlerde BeyrOt baskısı esas alınmıştır.) 106 thk: Muhyiddtn Ebt Sa'td Ömer b. Garii.me ve diğerleri, 1-LXX, Darü'l-Fikr, Beyrut 19952000, ayrıca a.mlf., Teh�ibu Tllrfhu Dımaşk el-Kebir, tehzib eden: Abdülkadir Bedran (ö. 1327 m.), l-VII, BeyrOt 1979. 107 thk: Süheyl Zekkii.r, 1-X, BeyrOt 1988, I, 175-199,' 209, 235, 247-248, 251 -258. 108 thk: Ali Habibe, Kahire 1967, s. 16, 277-278, 286-287. 109 el-Mev/l'i� ve'l-l'ıibllr bi Zikri'l-Hiıaı ve'l-Asar, 1-11, Beyrut ty. 1 10 thk: Komisyon, 1-XVI, Kahire 1970-1972. Mısır ve Afrika'daki şehirler hakkında yazılmış müstakil eserler hakkında bkz. F. Sezgin, a. g. e, s. 573-584 .

GiRiŞ / 41

mehri (ö. 204/813) 'nin et-Tılrihu'l- Menhal adlı eseri, 1 1 1 son derece kıy­ metli bilgiler vermektedir. Bunların yanında Fakihi (ö. N5/888)'ninı ı z Ahbaru Mekke si ; İbn Şebbe (ö. 262/877)'nin Tılrihu'l-Medfneti'l-Münev­ vere113 adlı eseri şehir tarihi olarak ilk başvurulacak ana kaynaklardır. Bunlar aynı zamanda siyasi tarihlere de yer verdiklerinden o şehre ait İs­ lami dönemde meydana gelmiş mali ve idari ıslahatlar hakkında önemli bilgiler ihtiva ederler. Şehir tarihleri genellikle o şehirde yaşamış olan sahabe ve daha sonraki alimlerin biyoğrafilerine yer verdiklerinden, ta­ rihi bilgiler biyoğrafilere dağılmış vaziyettedirler. '

Edebi eserlerde de sosyal, siyasi, iktisadi konulara yer verilmiş, gündelik hayata, müesseselere ve antlaşmazlıklara dair bilgiler bulun­ maktadır. Bu eserler arasında toprak konusuyla ilgili en çarpıcı bilgiler kuşkusuz Tenılhi ( ö. 384/994 )'nin herhangi bir yazılı kaynağa dayanma­ dan, 20 yıl boyunca, halk arasında en çok mevzu edilen masa başı soh­ betlerini derlediği, bir anlamda Abbasiler devrine ait bir sözlü tarih derlemesi olan Nişvılru'l-Muhad.ara ve'l-Ahbari'l-Müzılkere adlı eserin­ de1 14 bulunmaktadır. Eser, gündelik hayat, devletin halkla ilişkileri, toprak ve vergi anlaşmazlıkları ve toprak meselelerinde geçerli olan muamele şekilleri konusunda canlı tasvirler ve yaşanmış hikayeler an­ latmaktadır. Ömrünün son yıllarında yazdığı el-Ferec ba'de'ş-Şiddeh adlı eserinde 1 1 5 ise insanların karşılaştıklan meşakkatleri ve bunlardan nasıl kurtulduklarına dair 49 1 muhtelif hikayeye yer verilmektedir ki hikaye­ lerin bir çoğu herkesçe tanınan idareci, halife ve kadılar etrafında geç­ mektedir. Ayrıca müellifin baba ve dedeleri Ehvaz bölgesinde kadılık yaptığından, anlattığı olaylara aile olarak yakınlığı söz konusudur. Memlüklülerin İnşa divanında uzun süre görev yapan Kalkaşen­ di(ö. 821/1418) Subhu'İ-'Aşıl adlı eserinde 1 1 6, inşa sanatında daha önce 1 l l Süry11nice'den ere: Yunus Metta ishak, Beyıi'.it Amerikan Üniversitesi 1979. Fransızcası: Chronique de Denys deTeU-Mahre, Süryaniceden çeviren: J. H. Chabot, Paris 1 895) l l 2 thk: Abdulmelik Abdullah Duheys, 1-VJ, BeyrGt 1993, il. Baskı. l l3 thk: Ali Muhammed Dendul-Yiisin Sa'düddin Bey11n, 1-11, Beyıi'.it 1996. 1 14 thk: 'Abbad Ş11lici, 1-VIII, BeyrOt 1971. Muhakkik, esere yazdığı "Takdim" yazısında yazar ve eser hakkında etraflı bilgiler vermektedir. Bkz. s. 5 vd. l l S thk: 'Abbud Şalici, 1-V, BeyrGt 1978. l l 6 nşr: Muhammed Hüseyn 1-XIV, BeyrOt 1987. Aynı müellifin Hilafet ile ilgili konuları

ve

42 / ISLAM'lN iLK ÜÇ ASRINDA TOPRAK SiSTEMi

yazılmış olan kitaplardaki belgeleri bir araya getirmiştir. Kitap, İsMm müesseseleri, katiplik mesleği, devletin bürokratik hayatının gelişimine ilişkin arazi, vergi, kitabet ve bunların usullerine dair vesikalardan ör­ nekler verir. On bölümd�n oluşan eserin dördüncü bölümünde ıstılah­ ların açıklamaları yer almaktadır. Yedinci bölümde ise konumuzla ilgili olarak iki adet ikta belgesi bulunmaktadır. Bu devrin büyük tarihçileri arasında bahsedilmesi gereken bir di­ ğer isim EM Osman Amr b. Bahr el-Cahız'dır(ö. 255/869). Onun eser­ leri, İslamın ilk iki asrındaki siyasi, sosyal, kültürel ve sosyal tarih bakı­ mından bol malzeme ihtiva ederler. Cahız eserlerinde şehirlerdeki eko­ nomik hayata ilişkin canlı tasvirler yapmakta, günlük hayatın bir çok meselesini ele almakta, çok sayıda mali kavrama, sosyal statüye ve res­ mi makarna işaret etmektedir. Cahız'ın eserlerinde Abbasi toplumunun canlı bir tasvirini görmek mümkündür.117 Edebi eserler arasında zikretmemiz icabeden İsfehanl'nin (ö.

356/967 ) el-Eğant isimli hacimli kitabı;118,şarkıcılar, şairler ve eğlence

hayatına ilişkin dağınık vaziyette bilgiler verirken olaylar umumiyetle halifelerin etrafında geçmektedir. Eserde halifelerin sanatçılara verdik­ leri iktalarla ve çiftlik sahipleri ile ilgili çok sayıda misale rastlanmak­ tadır.

Çalışmamız Istılahlar etrafında şekillendiğinden, ıstılah sözlükle­ rinden Havarzimi'nin (ö. 387/997) Meftltlhu'l-' Ulilm adlı eserinde, 1 1 9 bürokraside (katiplik) kullanılan defterlerin isimleri, harac divanındabelgeleri ihtiva eden eseri üç cilt halinde neşredilmiştir; Me/isiru'l-lnlife ff Me'lllrmi'l-Hila­ fe, thk: Abdussettllr Ahmed Ferrk, 1-III, Kuveyt 1980.

1 1 7 Cahız'ın başlıca eserleri şunlardır: el-Beylin ve'ı-Telrytn, thk: MeMmi Fevzi 'Acavt, 1-11, Beyrut 1967; a.mlf., Res/tilu'l-Clilııt, thk: AbdusselAm Harun 1-IV; iki cilt bir arada), Bey­ rut 1991; a.mlf., Kiılibü'l-Buldan, nşr: Salih Ahmed Ali, BağdAd 1 970; a.mlf., Buhala, thk: Muhammed Suveyd, thk: Mustafa Gassas, BeyrOt 1992 (Türkçesi: Cimriler, crç: Yahya. Atak, lscanbul 1999). 360 kadar eseri olduğu söylenmekle beraber bazı kitapların ona nis· bet edildiği unutulmamalıdır. Günümüze 25 eseri, 60 kadar da risAlesi gelmiştir(Bkz. Ra­ mazan Şeşen, "Cahiz", DIA, VII, s.20-24). Cahiz'da kullanılan lafız ve ıstılahların açıkla­ ması üzerine yapılmış, onun eserlerinde kullandığı sosyal hayatla, siyasi, iktisadi ve ilmi hayatla ilgili ıstılhları açıklayan bir çalışma yapılmıştır. Bkz. Tayyibe Salih Sezr, Elflitu'I· Hadltratü'l-Abblistne, Kahire 1998. 1 18 thk: Ali Uzbavt-Abdulkerim İbrahim, 1-XXlV, Beyrut 1927.

i l 9 thk: İbrahim Ebyari, BeyrOt ı 989.

GIRIŞ / 43

ki ıstılahlar ve diğer divanlarda geçen isim ve ıstılahlar açıklanmakta­ dır. İbn Manzur'un (ö. 7 1 1/13 1 1 ) ansiklopedik sözlüğü olan Lis.1nü'l­ Arab120 ihtiva ettiği kelime sayısı ve bilgiler bakımından luğat kitapla­ rı arasında birinci sırada yer alır. Eser, müellifin hacimli kitapları ihti­ sarı esnasında ortaya çıktığından kelimeler; şiir, ayet, hadis ve tarihi olaylarla zenginleştirilmiştir. Bu bakımdan eser sadece bir sözlük değil aynı zamanda bir bilgi kaynağıdır. Bunların yanında Razi'nin (ö. 82 1/1418), Muhtaru's-Sıhah;121 Zemahşeri'nin el-Faik fi Garibi'l-Hadls 122 ve Yakut el-Hamevi'nin (ö. 626/1 228) ünlü coğrafya sözlüğü Mu'ce­ mü'l-Buldanm adlı eserlerini sayabiliriz. Mısır'da ele geçen ve bu yüzyılın başında oryantalistler tarafından neşredilen, çoğunluğu devlet yazışmaları, kadı kayıtları, vergi ve arazi meselelerine ait vesikalardan oluşan diğer papirüsleri de derleyerek dört cilt halinde Adolf Grohman'ın yayınlamış olduğu el-Evraku'l-BerıCI.iy­ yi'l-'Arabiyye adlı çalışma,124 Mısır bölgesinde hicri ilk asra kadar geri­ lere giden, toprak ve vergi tatbikatına ilişkin resmi belgelerin orijinal örneklerini aktarmakta ve bu bölgedeki tatbikata ışık tutmaktadır. Abbasi toprak sistemi ile ilgili çağdaş araştırmalara gelince, bunla­ rın arasında Irak'lı üç tarihçinin ismi öne çıkmaktadır: Abdülaziz ed­ Dılri, Salih Ahmed el-Ali ve Husamüddin Samarrai. ı 25 Abdülaziz ed-D�ri, 60 yıldan fazla süren akademik hayatını, İslam tarihinin iktisadi ve sosyal olaylarını aydınlatmaya hasretmiş, bu alan­ da yüze yakın kitap, tahkik ve makale yayınlamıştır. ı26 Konumuzu doğ120 1-XV, Beyrtlt 1955-1956, Birinci baskı. 121 thk: Mahmud Hatir, BeyrOt 1995. 122 thk: A. Muhammed Becavi-Ebü'l·Fazl lbrahim, 1-1,V, BeyrOt, ty. 123 thk: Ferid Abdülaziz el-Cündi, 1-Vll, son iki cilt fihrist, BeyrOt 1997. 124 trc: Hasan İbrahim Hasan, tashih Abdulhamld Hasan, 1-VI, Kahire 1967-1968 (Ingilizce· si: Arabic Papyri in the Egyptian Librari (APEL). 1-VI, Kahire· 1934·62. Bunun yanında sil.dece bir papirüs belgesi üzerinde, değişik dergilerde neşredilmiş makalelerden Rex Smith ve Moshalleh al-Morackhi'nin yayınladıkları makalede tarih kaynaklarında kullanılan kavramların nasıl kullanıldığını ve kullanılmakta olduğunu göstermesi bakımından ilgi çe· kicidir. Bkz. Rex Smith and Moshalleh and Moshalleh al·Moreqkhi, "A Critical Edicion .of Select Arabic Papyri", Bulletin ]ohn R1lands Library, LXXVIIl:2, 1996, s. 160-189. 125 İbrahim Beydun, "Abdülaziz ed-DGri ve't·Tarihu'l-lktisAdi'l·Arabi", lcıilı&l, XXXIV· XXXV, Beyrut 1997, s. 335-360. 126 Müellifin hayatı ve eserleri için bkz : "Buhus ve'd-DirAsat :Muhdlit ila Abdülaziz Duri, Amman 1995, s. 10-15.

44 / ISLAM'IN İLK ÜÇ ASRINDA TOPRAK SiSTEMi

rudan ilgilendiren kitapları arasında, başta Asru'l-Abbiisiyyi'l-Evvel, 1 27 Tdrihu'l-'Ira.k.ı'l-İktis&liyye fi Karni'r-Rdbi 'i'l-Hicri, 1 28 Nuzumu'l-İslamiy­ ye 1 29 ve İslam İktisat Tc'irihine Giriş 1 30 adlı eserlerinin yanında, toprak ve vergi konularında yazılmış müstakil makaleleri bulunmaktadır. m Salih Ahmed el-Ali'nin "el-Harlic fi'l-'lra.k." 132 adlı eseri ve Abba­

si tarihine dair yayınladığı makaleleri de mevzumuzu alakadar etmekte­ dir. ı 3J

Aynı geleneğin takipçilerinden Husamüddin Samarrai'nin "Agri­ culture in Iraq During the 3rd. Century A. H" adlı İngilizce eserim ve "Müessesc'itü'l- İdariyye fi Devleti'!- Abbiisiyye"m eserinin yanında, top­ rak ve vergi konusuna hasrettiği iki mühim makalesi bulunmaktadır. ı 36 Bunların yanında Ziyauddin Reyyis'in el-Harlic ve'n- Nuzumi'l­ Mc'iliyye li'd- Devleti'l-İslamiyye adlı eseri137 harac konusunda İslam dün­ yasındaki ilk modern çalışmalardandır. Eser, Biz�ns ve Sasani mali mü­ esseselerinden başlayarak hicri III. asrın sonlarına kadar vergi mevzu­ unu işlemektedir. Müellifin harac gelir miktarlarına ve ölçü-tartı birim­ lerinin modem ölçeklerle karşılığının tesbiti konularına dikkatle yak­ laştığı görülür. Fakat toprak mülkiyeti ve tasarruf konularında aynı yo127 111. Baskı, BeyrOt 1997. 128 il. Baskı, BeyrCit 1986. 129 Bağdad 1950. 130 trc: Sabri Orman, lstanbul 1991; Türkçeye çevrilen bir diğer eseri : llk Dllnem lslam T4ri· hi, trc: Hayrettin Yücesoy, lstanbul 1991. 1 3 1 A. Dilri'nin konumuzla ilgili makaleleri arasına, "Neş'etü'l-lkta' fi'l·Mücteme'i'l-lsliimiy· ye, MMll. , XX:2 (Bağdiid 1970), s. 3-24; "Nizamu'd-Daraib fi Sadri'l-lslam", MMlI, IL:2 (Bağdiid 1974); "Miilikü'l-'Arz ve'l-Muzari' fi Sadri'l-lslam", lcıilı&I, 1, (Beyrilt 1988), s. 327-344; "Fi Tanzimi'l-lktisiidiyye fi Sadri'l-lsliim", Mecelleıu 'Ulllmi'l-lcıim4'i,,e, V. (Ku· veyt 1981), s. 75-90. 132 el·HllT"4c fi'l·lrtık fi Uhadi'l-1slami,,eıi'l.Ola, Bağdad 1990. 133 Salih Ahmed Ali' bu makaleleri arasında şunlar vardır: "Üsratu'l-Abbıisiyye fi Bağdiid", Sümer, XXl:l (Bağd!id 1975) s. 231-266; "ld!iretü'l·Bağdad ve Meriikizuha", Sümer, XXXI· 11:1 (Bağd!id 1977), s. 1 26- 146 . 134 Beyr(it l 972. 135 Bağdad 1982. 136 Bu makaleler: "Tatavvuru Mülkiyeti'l·'Arz fi 'Usilri'l·'Abblisiyye", el-ldareıü'l-Mali,,e fi'I· 1slam, il, (Amman 1989), s. 475-49 1; "Meciilatu'd-Daniib 'ale'l·'Arz ve lntaci'z-Ziraiyye", el-ldareıü'l-Maliye fi'l·İslam , ili., (Amman 1990), s. 768-846. 137 iV. Baskı, Kahire 1977.

GIRIŞ / 45

aıınluğu gösterememiştir. Yakın zamanda çalışmasını yayınlanan Gayda 1 hızne Katibi'nin el�Harac münzü'l-fıethi'l-İsl.1ml hatta Evasıu'l-Kami's. 38 �dli�i'l-Hicrl adlı 1 Abdülaziz ed-DOri'nin danışmanlığında tamlanan çnlışması ise vergi ve toprak meselesini iç içe ele alan, daha yoğun ve ııeniş bir kaynak taraması neticesinde ortaya konmuş en yeni yayınlar­ dıındır. Ayrıca bu çalışma ilk asrı da incelediğinden mevzu ile ilgili ri­ vAyetlere eleştirel bir yaklaşım da ortaya koymaktadır. -

Türkiye'de ise Hz. Ömer dönemindeki gayr-i müslimler bağlamın­ da toprak meselelerine ilişkin mevcut rivayetleri geniş bir eleştiriye tft­ bt tutarak değerlendiren ve Hz. Ömer zamanında özelde Sevad arazile­ ri genelde yeni fethedilen bölgeler ile ilgili):artışmaları ele alan �usta­ fa Fayda'nın Hz. Ömer Döneminde Gayr-ı Müslimler adlı çalışmasını zik­ redebiliriz. 139 Fayda bu çalışmasında toprak meselesi ile ilgili şimdiye kadar muğlak kalmış olan fethedilmiş toprakların nasıl bir düzenleme­ ye tabi tutulduğu ve Medine'de Ashab-ı Kiram arasında bu konuda hangi temftyüllerin bulunduğu ve tatbikata esas olan görüşün nasıl şe­ killendiği konularını, bölgelere göre yaşanan farklılıkları, Hicaz'dan gayri müslimlerin sürülmesi olayını ve Necran meselesini farklı rivayet­ ler ışığında ayrıntılı olarak tartışmaktadır. Bu tartışmalar Abbftsi dev­ rindeki tatbikata ve hukuki içtihatlara temel teşkil etmesi bakımından konumuzu yakından ilgilendirmektedir. Batılı araştırmacılar arasında konuyla ilgili yapılan çalışmalardan, öncelikle Abbftsi dönemini merkeze alan Frede Lokkegeard'ın Islamic Taxation1 40 adlı eserini zikretmek gerekir. Bu çalışma, fıkıh, tarih ve edebi eserlerde kullanılan toprak ve vergi ıstılahlarını ele alarak tahlil etmektedir. İkca'-Himıl, iktd.'-fey, Harık-Ôşür, Mukaseme-Mesaha, Ka­ ba.le-Daman gibi temel ıstılahların kendi içindeki ilişkilerini de ele al­ maktadır. Eser, bu alanda şu ana kadar Batıda yapılmış en başarılı çalış­ malardan birisidir.

138 Beyruc 1994. 13 9 Iscanbul 1989. 140 Islamic Taxaıion in ıhe Classic PeTiod Wiıh Special RefeTence ıo Circumıances in Irak, Il. Bas· kı, Lahor 1979.

46 / iSi .AM'IN

iLK OÇ ASRINDA TOPRAK SiSTEMi

Chıude Cahen ( ö. l 991 )nin, iktıl' ,14 1 vakıf, 142 himaı43 ve vergi konu­ larında I H yayınladığı kıymetli maU.leleri bulunmaktadır. Cahen çalış­

ınRlarını daha çok Avrupa müesseseleri ile karşılaştırmalı olarak ele al­ mRktadır. Ayrıca Cahen'in ilgisi daha geniş bir alanı kapladığından ele aldığı konulara yoğunluğu nispeten daha kif§yetsiz kalmakta ve bu ek­ sikllkten dolayı kolay genellemelere gidebilmektedir. Eserlerinden Türkçe'ye de çevrilen ve toprak meselesini sosyal yönleri ile bir bütün halinde değerlendirdiği Doğuştan Osmanlı'nın Kuruluşuna Kadar İs· lamfyet adlı es�rini zikredebiliriz. ı45 Ancak onun Osmanlı öncesi İsl§m tarihinin sqsyo-ekonomik konularına bir ömür harcadığını düşünerek bu alana önemli katkıları olduğunu unutmamalıyız. ı46

141 Bkz: "Tatavvuru'l-ikca'i'l-lslamt ma Beyne Kameyni'c-TAsi'i ve's-Salisi'I- 'Aşar; EsMm ft Tarihi'l-Mukiirin li'l-Müctemca'i f1 Ustiri'l-Vusta", trc: Corc Ketura-Ridvan Seyytd, lcti­ had, I, Beyrılt 1989 s. 193-242. (Fransızcası, "L'evulation de l'ikta", Annales 1953 s. 25-50) 142 "Reflexions sur le Wakf Anciens", Sl , XIV, (Paris 1961) s. 35-36. 143 "Notes pour l'histoire de la Himaya", M elanges 1, (Dımaşk 1956), s. 287-302. 144 "Fiscalite, Propriete, ancagonismes sociaux en hauce mesopocomie au cemps des premiers Abbastdes dapres Denys De Tell-Mahre", Arabica, I, (Paris 1954), s_. 136-152 . 145 Cl;;ıude Cahen, lslamiyeı-Doğlqtan Osmanlı Devleti'nin Kurul�una Kadar, trc: Esat Nermi Erendor, İstanbul 1990. ,

146 C. Cahen'in hayan ve eserleri hakkında· daha geniş billg için bkz. Mıchel Balıvef, "Cahen" . maddesi, DİA, VII, s. 15-16

BİRİNCİ KISIM

TOPRAK ÜZERİNDEKİ MÜLKİYET ŞEKİLLERİ

1.

FEY'

BÖLÜM

ARAZİLERİ

A) FEY' NAZARİYESİNİN OOGUŞU VE TARİHİ GELİŞİMİ: DEVİRLERİNDE GELİŞİMİ Arapça efd.e kökünden gelen fey' kelimesine Araplar, güneşin ze­ v§lden sonra dönüşüne ve ağacın gölgesinin güneşin dönüşüne bağlı olarak deveranına demişlerdir. 1 Kur'anı Kerim'in Hucurat sfiresinin 9. dyeti ile Bakara suresinin 226. ayetlerindeki kullanışları da bu anlamı ifıide etmektedir.2 Bunun yanında "ma'kul olmak" , tartışmadan sonra "sakinleşmek" , "değişmek" "çekilmek" gibi anlamları da bulunmaktadır.3 Ayrıca "Tefeyye' e" babına girdiğinde ise "himaye" ve "iltica" isteği gibi manalar kazanmaktadır. Tarihi olarak ise savaşın sakinleşmesinden sonra mağlup olanların, galiplerin himayesine girmesine denilmiştir.4 Kudame b. Ca'fer, Kirabu'l-Harilc ve Sına'aıu'l-Kitabe , 204; Y. el-Hamevt, Mu'cemu'l-Bul­ dan, !, s. 58; Rağıb el-lsfehant (ö. 5031 109), el-Mu'cemu Müfredatı Elfazi'l-Kur'an, Beyrlit 1997 s. 435. ' Bu ayet: " Eğer mü'minlerden iki zümre bir biri:1/e savaşırsa, aralm-ını düzeltiniz; eğer biri diğeri üzerine saldırırsa Allah'ın bu:1ruguna dönmelerine (� kadar savaşınız." ; Bakara 226: "...eğer yeminlerinden dönerlerse bilsinlerki Allah bağqla:1andır, esirgeyendir." Kr§. lbn Manzur, Lisanu'I- Arab, "fy'e" md; Firuzabadt, el-Kamılsu'l-Muhiı, "fy'e" md; Muta­ fa Fayda, "Fey' ", DIA, XII, s.5 1 1 . 4 Kudame b . Ca'fer, a . g . e , 204; Y. el-Hamevt, a . g . e , l , s . 58. Ayrıca bkz. I,..okkegeard, Isla­ mic Taxaıion in ıhe Classic Period, s. 40.

Sll / ISLAM'IN

iLK UÇ ASRINDA TOPRAK SiSTEMi

Son iki Şl�ki ldeki kullanımları ise Kur'anı Kerim'deki Haşr suresi 6 ve 7.

Avc ı k·r� i le Ahzab sOresi 50. ayette6 kullanılmaktadır.

lsnlfihi manada fey en genel anlamıyla "savaşla ele geçen yerlerden alınan şeylere ve sulh ile geçen yerlerden alınanan menfeatlere" denir.7 Bu­ nun içinde savaşla alınanan toprakların haracı(task) ile sulh ile alınan bölgelerin haracı( itave), zimmilerden alınan cizye, yabancı tüccarlardan alınan gümrük vergisi ve zimmi tüccarlardan alınan 'uşur vergileri ile sa­ vaşla fethedildikten sonra eski sahiplerinini elinde bırakılan topraklar vardır.8 Bütün bunlar beraber düşünüldüğünde feyi müslümanların ortak olarak ele geçirdiği ve geliri onlara dönen bütün şeylere denir.9 Ebu 'Ubeyd, Hz.Peygamber'in ölümünden sonra malların fey', ga­ nimet ve sadaka olarak üçe ayrıldığını, her üç konuda da imamların ta­ bi olduğu kurallar olduğunu beyan ederek, kitabının birinci bölümünü fey' konusuna tahsis etmiştir. Fey'i; sulh antlaşması yapılan bölgeler­ den alınan cizye, savaşla ve ele geçen topraklardan alınan harllc ve ara­ ziler, yabancı tüccarlardan alınan 'U§1lr vergisi gibi bütün malların ve menfeatlerin zengin ve fakiriyle müslümanların ortak olduğu şeylere fey denir diyerek tarif eder. ı o Ebu Yusuf da "Allah bilir amma fey' topra­ ğın hard.cıdır" diyerek tereddüt içeren bir ifade kullanır. 1 1 Yahya b. S

"Yine haıırla:yın dii§mandaıı (Bent Na.drr' den) (ganfmet olar.ık) ne alırulı:ysa Allalı hepsini elçisine dewetti, onu (elde etmek) için at veya deve sevk etmek torunda kalmadınıt; ama Allalı elçilerini kimi dilediyse onlara llstün kılar; Allah dilediğini :yapmaya kadirdir. Bu beldelerin halkından ne alırulıysa Allah, hepsini elçisine dewetti, (ganimetin tümü) Allalı'a, elçisine, .,akınlarına (öıe,; müminlere) , yetimlere, yoksullara aittir; (biıyle :yapıldı) ki, o, içinitden (tllıen) tengin olanlar arasında dolaşıp duran (bir servet) haline gelmesin. Bu sebeble, elçi site (ondan) ne verirse alın, site vermediği şeyi istemekten kaçının; Allalı'a karşı sorumluluğunutun şullTUnda olun, çünkü Al­ lah misillemesinde çetindir."

6 "Ey Peygamber! Mehirlerini verdilfu eşlerini, Allalı'ın sana fey' olarak verdiği . . . 7 el-Havaı1zmi, Mefaıthu'l-' Ulam, s. 85; Mevdudi, fey'i, malın gerçek sahibi Allah olduğun­ dan, "Allah'ın malını hain memurlanndan (mii§riklerden) alıp, darası memurlanna(müslüman­ lara) dewetmesi demektir" diye tarif etmiştir.Tejhimu'l-Kur'an, trc: M. H. Kayani, Y. Karaca, N. Şişman, A. Ünal ve H. Aktaş, 1-Vll, lstanbul 1996, Vl, s. 204. 8 Mustafa Fayda, Ht. Ömer Zamanında Gayr-i Müslimler, s.101. Ancak Fayda fey konusunu in­ celerken savaşla ele geçirildikten sonra eski sahiplerinin elinde bırakılan toprakları fey mal­ ları listesine dahil etmemiştir. Halbuki daha önce bu toprakların ı-lz. Ömer tarafından ga­ nimet ayetlerinin şumulünden çıkararak fey ayetinin şumulüne dahil edildiğini kabul etmiş görünmektedir. Bkz. s.19-20. 9 KudAme b. Ca'fer, a. g. e, s. 204; Y. el-Haınevi, a. g. e, l, s. 59. 10 el-Emval, s. 20, 23. 11 el-Harac, s. 23. "

TOPRAK ÜZERiNDEKi MÜLKiYET ŞEKiLLERi / 51

Adem, Hz. Peygamber(s.a.v) zamanındaki tatbikatı dikkate alarak; "Savaşla ele geçirilenlere ganfmet, savaşsız ele geçirilenlere/ey" denildiği­ ni aktarır. 12 Kudame b. Ca'fer ise müslümanların savaşla ele geçirdik­ leri toprakların ümmete vakf yapıldığından, ondan alınan vergiler "her sene müslümanlara rucil . " ettiğinden fey' denildiği yorumunu yapar. Buna sulh akitlerince alınan vergiler ile zekat ve öşür gelirlerini de da­ hil eder. 13 Genel manası ile fey; "fetihlerden sonra, müslüman cemaate müştereken ve musllvaat üzere tahsis/vak[ edilmiş , devlet başkanının vela­ yetinde , gelirleri her yıl damtılan her türlü cizye, harllc , 'uştlr ve ariizf de­ mektir.14 .

.

"

Fey' kelimesinin İslam tarihindeki gelişimine bakıldiğı zaman, ilk olarak Hz. Peygamber(s.a.v) zamanında hicretin 4. yılında Bent Nadir Yahudilerinin sürgün edilmesinden sonra ortaya çıkmıştır. Hz. Peygam­ ber(s.a.v) Beni Nadir mallarını, savaşa iştirak edenlere ganimet olarak taksim etmeyip muhtaç muhacirlere vermeyi kararlaştırmıştı. Bunun üzerine, Haşr suresinin 6.-1 O. ayetleri nazil olmuştur. 15 Fey' ayetleri ola­ rak bilinen bu ayetlerde, ilk kez bir bölge İslam devletinin eline geçmiş ve ele geçen mülkün nasıl idare edileceği açıklımmıştır. Ayette geçen "siz ne at sürdünüz ne de deve sürdünüz" ifadesiyle bu malların savaşsız alındığı vurgulanmıştır. 16 Ahzab ve Haşr surelerinde eflle fiili iki defa savaşla elde edilen şeylere, bir defa da yukarıdaki ifade ile tasrih edile­ rek sulh ile ele geçen mallar için kullanılmıştır. Bu vurgu askerleriı:ı gayreti ile değil, Allah'ın lutfuyla peygamberine devrettiği mallardır. Dolayısıyla bu malların hukuku ganimetten farklıdır. Bund.an dolayı Hz. Peygamberin(s.a.v) Hayber, V'adi'l-Kura, Fedek ve Huneyn gani­ metleri ile ilgili tatbikatında farklılıklar mevcuttur. Bu farklılıklar daha sonraki dönemlerde ganfmet ile fey ' tartışmalarının temel sebeplerinden, biri olmuştur.17 Fetihlerden sonra savaşla ele geçen meQ.kul mallar ga12 13 14 15 16

el-HaTac, s. 19, 27. Krş: Kudfi.me b. Ca'fer, a. g. e, s. 204. Rahbi, Fıkhu'l-Mulllk, 1, 189-190;W. Juynboll, "fey" 1A, iV, s. 584-585. Ayetlerin Mdli için bkz. s. 3 1 , no:5 EbO Bekr lbn Abdürrezzak b. Hammfi.m es-San'fi.ni, Musanna/, nşr: Habiburrahmin A'zamt, 1-X, Beyrut 1403/1982, Vlll, 98, 102-3,121-2. 17 Muscafa Fayda, "Fey' , DlA, Xll, s. 5 1 1 .. "

52 / lSLAM'IN iLK ÜÇ ASRINDA TOPRAK SiSTEMi

nimettir, bunun dışındaki gayri menkuller feydir. Ancak Hz. Peygamber zamanında, sulh ile ele geçen mallar ile savaşla elde edilen ganimetler ve savaşla ele geçen topraklardan yarıcılıkla· ·alınan gelirler fey' olarak anlaşılmıştır. ıs Esas olarak fey' mefhumunun toprak ve vergi sistemi ile ilgili alan­ da kullanılmaya başlaması, İslam fetihlerinin bir neticesi olarak Hz. Ömer dönemindeki tartışmalar esnasında ortaya çıkmış ve gelişmiştir. lrak'ın fethedilmesinden sonra( 1 4/634) , Sevad bölgesi 19 topraklarında nasıl bir tatbikata gidileceği Medine'de sahabe arasında müzakere edi­ lirken iki temayül belirmişti. Öncülüğünü Abdurrahman b. Avf ve Zü­ beyr b. Avvam'ın yaptığı ve çoğunluğunu savaşa katılan ordu mensup­ larının ve kabile reislerinin oluşturduğu "ganimetçi gurup",20 Hz. Pey­ gamberin (s.a.v) Hayber'deki tatbikatını Enfül suresi 4 1 . ayeti21 muci­ bince yorumlayarak aynen menkul mallarda olduğu gibi, fethedilen ara­ zilerin de üzerindeki çiftçileriyle birlikte ganimet/enfal olarak dağıtıl­ . ması gerektiğini savunmuşlardır. Dolayısıyla savaşa iştirak etmeyenlere bunları dağıtmanın yada fey adı altında ümmet adına alıkoymanın doğ­ ru olmadığını iddia etmişlerdir. 22 Başlangıçta savaşçıların bu teklifine uzak durulmadı. Hatta Se­ vad'ın dörtte bir toprakları daha önce Hz. Ömer tarafından fethedildi­ ği takdirde kendilerine verileceği vaadine uygun olarak Becile kabilesi­ ne verilmişti ve bu topraklar ellerinde üç yıl süreyle kalmıştı.23 Ancak

18 Mustafa Fayda, H:ı:. Ömer Zamanında Gayri Müslimler, lstanbul 1989, s. 98-99. 19 Se11ad: Fırat ve Dicle'nin aşağı yatakları arasında kalan, verimli ve sulanabilir bölgedir. Çö­ lün sarı kumlarından çıkıp, zümrüt yeşil bir alanla karşılaştıklarından Araplar siyah mana­ sına Sevad demişlerdir. Uzunlugu 1 25 fersah (1 fersah= 1087 m)genişliği 80 fersah verilirse de ebadar hakkında değişik rivayeder vardır. Krş: Y. el-Hamevi, a. g. e, ili, 309. 20 Flllih Hüseyn "ed-Devletü'l-Arabiyyeci'l-lslamiyye ve'l-'Arzi'l-Meftuha Hilllle'l-Fetrati'r­ Rllşide;' Dırdsıiıu' 1-'Ulllmi'l-1nsıini:y:ye, XX:4 (Amman 1990). s. 1811. 21 "Eğer Allah'a 11e hak ile baıılın aynldığı gün iki ordunu bir biri i le karşıltı§tıfı gün (Bedr sa11aşın­ da) kulumuta inclirdiğimi:ı:e inanmışsanı:ı:, bilini:ı: ki, gantmeı olarak aldıfını:ı: herhangi bir şeyin beşte biri Allah' a, Resalüne, onun akrcıbalanna, :yetimlere, yoksullara ve :yolcuya aittir. Allah her şeye kadirdir." ırc: komisyon, Diyanet yay. Ankara 1993. 22 Yahya b. Adein, a. g. e, s. 41-43. Şllfitler bu görüşü benimsediklerinden, fey' i sulh yoluyla alınan mallar, ganimeti ise savaşla alınan mallar olarak tanımlamışlardır; Maverdi, el-Ahka­ mu's-Sultani:y:ye, s. 161-162 ( t. 242). 23 Yahya b. Adem, a. g. e, s. 45 - ·46.

TOPRAK ÜZERiNDEKi MÜLKiYET ŞEKiLLERi / 53

ııclloen hadiseler ve ortaya çıkması muhtemel sakıncalardan dolayı bu

kıırardan vazgeçilmiştir. Devlet başkanı sıfatı ile Halife Hz. Ömer, Hz. Alt, Talha b. 'Ubeydullah'ın da içinde yer aldığı grup, ganimet olarak dağıtılmasını isteyenlerin aksine, sadece menkul malların ganimet, ara­ ztlerin ise İslam ümmetine fey/vakf yapılarak eski sahiplerinin elinde b ırakılmasını savunuyorlardı. 24 Uzun süren bu tartışmanın sonunda Ha­ ltfe Hz. Ömer, Haşr suresinin 6. ve 7. ayetlerini delil göstermek suretiy­ le fey' görüşünü açıklamıştır. Hz. Ömer'in içtihadına mesnet teşkil eden Ayetler şunlardır: "Yine hatırlayın diı§mandan (Bent Nadfr'den) (ganimet olarak) ne alındıysa Allah hepsini elçisine devretti, onu (elde etmek) için at veya deve sevk etmek zorunda kfılmadınız; ama Allah elçilerini kimi dilediy­ se onlara üstün kılar; Allah dilediğini yapmaya kadirdir. Bu beldelerin hal­ kından ne alındıysa Allah, hepsini elçisine devretti, (ganimetin hepsi) Al­ lah'a, elçisine, yakınlarına (ölen müminlere) , yetimlere, yoksullara aittir; (böyle yapıldı) ki, o , içinizden (zaten) zengin olanlar arasında dolaşıp duran· (bir servet) haline gelmesin. Bu sebeble , elçi size (ondan) ne verirse alın, si-; ze vermediği şeyi istemekten kaçının; Allah'a karşı sorumluluğunuzun şu­ ı:l.runda olun, çünkü Allah misillemesinde çetindir. "25 Halife Hz. Ömer, bu sonuca giderken ayette geçen "fey" kelimesi ile Ahzıi.b süresi 50. ıi.yette geçen fey' kelimesini26 beraber düşünmüştür. Haşr süresi 9. ayetin Ensara has olduğu ve arkasından gelen "Bunların arkasın­ dan gelenler şöyle derler . . " mealindeki 10. ayetle hükmün umumileştiği ka­ naatine varmıştır. Böylece savaşla ele geçen toprakları dağıtmamış, mül­ kiyetini ümmet adına alıkoyarak eski sahiplerinin elinde bırakmıştır. 27 .

Hz. Ömer bu tefsiri ile Hz. Peygamberin(s.a.v) uygul;:ımasından sapmamış, bilakis aynı konuda başka bir ayeti delil almıştır. 28 Hz. 24 Muhammed b. Ömer el-Vakidt, el-Mef/iıf, nşr: M. Jon�s 1-III , London 1966, il. s. 690; Be­ lazurt, a. g. e, 33; Ebu 'Ubeyd, a. g. e, 82; Eba Yusuf, a. g. e, 18, 23-27. 25 Haşr SCirest, 6-7 Tere: Muhammed Esed, Kur'an Mesajı, trc: Cahit Koytak-Ahmed Ertürk, İstanbul 1996, c. III, 1 1 30. Ancak tercümede fey, gantmet olarak tercüme edilmiştir. 26 Ayetin meali için Bkz. s.3 �, no: 6. Mütercim bu tercümede fey kelimesini ganimet olarak tercüme etmiştir. 27 EbO Yusuf, a. g. e, 27. Ebu YCisuf Hz. Ömer'in bu ictihadını aktardıktan sonra şöyle demek­ tedir; "Onun bu ıatırı Allah'ın kendisine bah§eııifi bir başarıdır. Böylece hayır bütün müslüman­ lara ait hale gelmiş copladığı vergi cemiyete umtlmi bir fayda sağlamıştır. . . "

28 EbO 'Ubeyd, el-Emval, s. 65-66; Mustafa Fayda, a. g. e, 97.

H / ISLAM'IN iLK ÜÇ ASRINDA TOPRAK SiSTEMi

Ömer'in bu siyaseti Kadisiye ve Yermük savaşından sonra, savaşa katı­ lanların ele geçirdikleri toprakları kendilerine taksimini istemeleri üze­ rine uygulanınıştır. Hatta 2 1/642 yılında Halife Ömer fey' olarak düzen­ leme yapmaya başladıktan sonra, Becile kabilesine Sevad'da verdiği arazileri geri almıştır. 29 Daha önceleri fey, sadece Hlre, Banikya ve 'Ulleys gibi sulh ile fet­ hedilmiş araztlerinden gelen gelirlere denirdi.30 Hz. Ömer'in 21/642 yı­ lından sonraki yeni yorumuyla fey'in kapsamına savaşla fethedilen ara­ ziler de katılmıştır.3 ı Buna göre "fey"; fethedilen ülkelerin toprakları, savaşa katılımlar ve diğer müslümanlar arasında dağıtılmayıp, eski sa­ hiplerinin elinde işlenmek üzere bırakılarak geliri müslümanlara dönen (fey' olan) dfümt bir kaynak olarak düşünülmüştür. Bu anlayış doğrudan Haşr süresinde geçen "Allah'a ve Rasalüne dönme (efde) . " ifadesinden çıkarılmıştır. Buradaki Allah'a ve Rasulüne dönmeteki amaç; "Kur'an ilkelerine ve Peygamber öğretilerine göre toplumu yönetmekte olan İs­ lam hükümetinden kinayedir."32 Bundan dolayı Halife Hz. Ömer, Haşr sfiresi 8, 9 ve 10. ayetlerde geçen "(Allah'ın verdiği bu mallar) yurtların­ dan uzaklaştırılmış olan, Allah'tan bir lütuf ve rıza dileyen, Allah'ın dinine ve Peygamberine yardım eden fakfr muhacirlerindir. . . " ifadelerini dikkate alarak feyi bütün müslümanların ortak hakları olarak düşünmüştür. Bu sebeple arazilerin mülkiyetini de ümmet adına fey/vakf haline getirmiş­ tir. ..

Hz. Peygaı:İıber(s.a.v) zamanında fey sadece sulh arazilerinden alı­ nan vergilerle sınırlı tutulmuştu. Bu şekliyle Halife Hz. Ömer ayete ye­ ni bir yorum getirerek fey' mefhumunun kapsamına savaşla ele geçen bölgelerin topraklarını da dahil etmiştir. Nitekim, Taberi bu ayeti tefsir ederken, "efb.e" fiilinin hem savaşla hem de sulhla ele geçen durumları 29 Fethedilen Irak topraklarının özellikle Becile kabilesine verilmesi, savaşa çıkmadan önce bu kabile reisleri ile Hz. Ömer arasında, fethedilen toprakların dörtte biri kendilerine veril­ mek üzere yapılan bir antlaşmaya dayanır. Fakat bu tür bir siyasetin mahzurları ortaya çıkın­ ca, Halife Becile kabilesine 80.000 dirhem vererek toprakları geri almıştır. Bkz. Tabert, Ta­ rih, III, 434; Abdulaziz ed-DOrt, "Ft Tanztmi'l-lktisAdt fi Sadri'l-lslAm ,, 76-77. 30 Tabert, a. g . e,111, 3 5 1 , 358. 31 Tabert, a. 483-484.

g.

J?,IV, 96-97; Muhammed Hamtdullah, el-Vescliku's-St1ilsi11e, Beyruc 1985, s.

32 Muhammed Esed, Kur'an Mesajı , III 1 13 1 . ,

TOPRAK ÜZERiNDEKi MÜLKiYET ŞEKiLLERi / 55

ihtiva ettiğini, böyle bir yorumun Hz. Peygamber devrindeki uygulama­ dan bir sapma olmadığını dile getirir.33 Kuşkusuz bu yorum bir sahabe lcma-ı şeklinde gerçekleşmiştir. Hz. Ömer bu kararının gerekçelerini şu sözlerle dile getirmiştir: "Eğer biz bu memleketleri halkıyla beraber alıp müslümanlara taksim edecek olursak, gelecek nesillere bir şey kalmaz, müs­

laman ve z:immfler konuşacak insan dô.hi bulamayacakları gibi, kendi emeği olan iş ve kazançlarından da faydalanamazlar. Ara.Vleri ile birlikte taksim edilen bu insanlara gelince, Müslümanlar sağ oldukları müddetçe onları sö­ mürmekte devam ederler. Netice itibariyle bizden sonra gelecek olan çocuk­ larımız, onların çocuklarını köle olarak kullanmakta devam ederler. İslam hakim oldukça, müslümanların kölesi olurlar. Ben buna asla razı olamam"34 Halifenin bu sözleri, savaş sonrası elde edilen toprakların mülkiye­ tini umumileştirerek (devletleştirerek) eski sahiplerini müslümanların elinde daimi olarak köleleşmekten kurtarmak müslümanların bu top­ rakları ekip biçme imkanları ve tecrübeleri olmadığından üretim faali­ yetini kesintiye uğratmamak; müslüman fatihleri ziraatçiliğe ypneltme­ yerek İslam'ın fetih ve yayılışını sürdürmek; fethedilen bölgelerdeki in­ sanların müslümanlaşmasını kolaylaştırmak; toprakların belli bir sınıfın elinde tekelleşmesini engellemek ve fethettikleri ülkelerde hür insan­ lardan oluşan bir toplum meydana getirmek gibi meseleyi sadece bir toprak hukuku olarak değil; ekonomik, sosyal, askeri ve dini yönleri ile ele almıştır.35 Ne var ki Hz. Ömer'in bu yaklaşımı klasik kaynaklarımız33 Muhammed b. Cerir et-Taberi, C4miu'l-Be:y4n fi TefsiTi'l-Kur'4n, 1-XXVlll, Mısır 1321, XXVlll, 24-26. Martin Hartman, Halife Hz. Ôtner'in /ey' yorumunu zorlama ve yanlış bir yaklaşım olduğunu ileri sürerek, bu ayetin cizye ve /ey' arazilerini içine alacak şekilde değil, ancak menkQI mallardan oluşan ganimetleri de içine alacak şekilde anlaşılması gerektiğini iddia etmektedir. Hartman, Haşr sOresi 6, 7 ve 8. ayetlerde doğrudan ganimetlerden bahse­ dilirken; 9. ve 10. ayetlerde durumun değiştiğini savunmaktadır. Bkz. Dennet, el-Cieye ve'l1slam, s.53; Muhammed Nasrullah, Taıavvuru Niz4mu Millki:yeıi'l-'Arz fi'l-lslam, Beyrut 1985, s. 83-4 . 34 Bkz. EbU YOsuf, a. g. e, (t.227-9), M. Hamidullah, a. g. e, 376-7 ; Hz. Ömer'in köleleşmeye karşı açık tavrına ve bu kadar sarih sözlerine rağmen Caetani kendini olağanüstü. zorlaya­ rak, Halife Hz. Ömer'in, Hz. Peygamberin farklı uygulamaları arasındaki belirsizlikten fay­ dalanarak onun çizgisinden saptığını, daha sonraki fakihlerin ortaya koyduğu standartların da esasen Hz. Peygamberin tatbikatına değil, Hz. Ömer'in tatbikatını dikkate alarak yapıl­ dığını ileri sürmektedir. Böylece gayri müslimleri toprağa bağlı esirler haline getirdiğini, ha­ yat hakkının ancak toprağı işlemekle sınırlı olduğu iddilarında bulunmaktadır. L. Caetlini, a. g. e,VII, 216-218, 224. 35 EbQ YOsuf, a. g. e, s. 24-25; Ayrıca, Hz. Ömer'in bu konuyla ilgili tedirginliğinin ayrıntılı bir dökümü için bkz. M. Fayda, a. g. e, s. 15-16 .

56 / ISl.t\M'IN

iLK ÜÇ ASRINDA TOPRAK SiSTEMi

dn nynı genişlikte ele alınmamış, sadece toprak ve ganimet hukuku çer­ çevesinde değerlendirilmiştir. 36 Müslümanlar, fethettikleri ülkelerde siyasi otoritelerini kurmak için öncelikle askeri ve siyasi olarak tebarüz etmek durumundaydılar.37 Bu sebebden ganimet yerine fey' görüşünün benimsenmesi müslüman­ ları fethettikleri ülkelerde gelip geçici ganimet peşinde koşan yağmacı· lar olarak değil; daha işin başında yeni bir din ve ona bağlı ahlak için­ de hareket eden ve insanlık tarihinde kalıcı bir sayfa açan kimseler ol­ duklarını ispatlar. Gerçekten de toprakların mülkiyeti fey' adı altında eski sahiplarinin elinde bırakılırken, bir tarafta toprak sahipleri eski fe­ odal tabiiyyet bağlarından kurtarılarak İslam devletinin hür tebaası ol­ muşlar, aynı zamanda ellerindeki topraklarını da kaybetmemişlerdir. _Ç>te yandan müslümanlar bu siyaset il� sırad_�115ift5j l�r olm_ak yerin(! _ hem fetihlere devam edebilmişler, hem de yönetim, kültür, sanat, id�te alanlıı�da temayüz ederek şehirlerin seçkinleri olarak öne çıkmışlardır.38 -F�y' bir anlamda bu sürecin başlamasında önemli bir başlangıçtır: _

-- -

.

Oryantalistler ilk İslam fetihlerinin bir ganimet ve yağma hareke­ ti olduğu ön yargısından hareketle, Halife Hz. Ömer'in fey' yorumuna karşı şiddetli eleştiriler yöneltmektedirler. Welhausen fetihlerin cahi­ liyye dönemi Arap alışkanlıklarının devamı niteliğinde bir yağma hare­ keti olduğu iddiasını tekrarlayarak39 İslam fetihlerinin esasında bir yağ­ ma hareketi olduğu sonucunu ispatlamaya çalışmaktadır. Bunu yapar­ ken konuyu ganimet-fey' ekseninde ele alarak Halife Hz. Ömer'i gani­ met hukukunu kaldırmak ve İslami bir ilkeyi ilğa etmekle suçlamakta­ dır. Önceleri savaşa katılanlara dağıtılan ganimetlerin, Halife Hz. Ömer'in "aç gözlülük" yaparak orduyu dolandırdığını, fey' adı altında toprakları devletleştirmek suretiyle devlete bağlı ve muhtaç bir ordu oluşturduğunu iddia etmektedir.40 Buna delil olarak da sahabe icmaını --

-

-

-

-

.....

·

-

·

-

-

-

-

a. g. e, l 7. Biz çalışmamızda bu eksikliği camamlak için ikinci bölümde "Toprak Sahipliği ve Zirlli İşçiliğin Organizasyonu" başlığında köylülük, büyük mülkiyederin doğu­ şu ve işçi-köle meselelerini inceledik. Bkz. bu çalışma, s. 295-3 l 2 vd.

36 M. Fayda,

-

·

-

·

37 J. Wellhausen, Arap Devleti ve Sukaıu, ere: Fikret lşılcan, Ankara 1963 , s.14 · 38 M. Hodgson,· l-slamın Serüveni, l, 255-256; Ayrıca lsl§mlaşma ile şehirleşme arasındaki iliş­ kiye "Giriş" bölümünde değinildi. Bkı. s. 7-9.

39 Welhausen, Arap Devleti ve Sukaıu, s. 1 5 .

40 A.

g.

e . , 20-2 l .

TOPRAK ÜZERiNDEKi MÜLKiYET ŞEKiLLERi / 5 7

ve yerleşik tatbikatı gözardı ederek, nazari planda daha az kabul görmüş olan Şafiilerin; '"anveten fethedilen topraklar ganimettir" görüşüne dayan­ maktadır. 4ı Kısaca fey' olarak kabul edilen ve onun kapsamına giren şeyler ara­ sında; cizye, sulh yoluyla ele geçen bölgelerden elde edilen gelirler, sa­ vaşla( 'anveten) ele geçen bölgelerin toprakları ve vergileri ile yab:;ı.ncı tüccarlardan alınan 'uşur vergisi, bütün müslüman cemaatın hakkı olan gelirler ve temellükler girmektedir.42 Ancak fey' ile ganimetin bir birin­ den temyiz sürecinin Abbasiler dönemindeki fakihlerce dahi tartışıldı­ ğı dikkate alınırsa, ilk iki asır boyunca fey' etrafındaki tartışmaların v e belirsizliğin sürdüğünü söyleyebiliriz. Abbasilerin ilk döneminde genel ve yerleşik anlamıyla ganimet; savaş esnasında ele geçen menkul mal­ larla sınırlanmıştır. Fey ise savaşla ele geçen topraklar ve bunların ha­ radan ile cizye ve müküs{ticaret vergileri} gelirleri olarak tanımlan­ mıştır.43 Ebu Yusuf fey-ganimet arasındaki farklılığa dikkat çekmek için şu misali vermektedir; "bir müslümiln henüı. müslümanlar tarafından fet­ hedilmemiş bir ülkede ev, arilı.l, köle ve elbise sahibi olsa, o esnada müslü­ milnlar tarafından bu ülke fethedilse, sahip olduğu ev ve arliı.Zleri fey' olur; köle ve elbiseleri kendisinde kalır."44

Hı.. Osman zamanına gelindiğinde, yeni fethedilen bölgelerde ha­ kimiyetin tesisi için bir çok saha.binin bu bölgelere hicret etmesi gerek­ mişti. Bunun üzerine Hz. Osman gazilerden yeni fethedile� yerlere göç etmek isteyenlerin arazilerini ve savafilerden aldıkları hisselerini satma­ larına musaade etmiştir.45 Böylece bir kısım fey' arazileri devletin eline geçmeye veya toprak sahibi olmak isteyen kimselerce satın alınmaya başlamıştır. Açılan bu kapıdan yararlananlar, fey' arazisi olan sava.fi ara41 Oryantalist söylemde lslilm fetihleri genellikle bir yağma hareketi ve ganimet peşinde ko­ şan bedevi Arapların istilası olarak görülmektedir. Müellifin burada israrla fey' yorumunu bir sapına olarak yorumlayıp, gantmeti esas almasının temelinde kanaatimizce bu yaklaşım yatmaktadır. Krş: J. Wellhausen, ls!am'ın En Eski Tarfhrne Giriş, trc: Fikret lşıltan, İstanbul 1960, s.106. Bunlar tek yanlı ve abartılı izahlar olduğundan, bu tür açıkl:;ımalar artık bilim· sel bir saygı uyandırmamaktadır. Literatürün sistematik bir gözden geçirilişi için bkz. Maxim Rodinson, "Bilan des etudes Mohammediennes" Revue Historique, c. 229, 1963, s. 169-220. 42 Eba 'Ubeyd, el-Emval, 23 (t.35). 43 Kudilme b. Ca'fer, a. g. e, 206; Havilrizmt, a .g .e, 85. 44 Ebi'.i Yusuf, eT·Rcd 'ala Slraıi'l-Ev�ar, Thk; Ebu'!- Vefa Afgilni, Beyrut (t.y.). 107, 1 10, 1 27 45 Ebi'.i 'Ubeyd, el-Emval, 296 (T. 312); lbn Zencevey, el-Emval, il, 632-633.

SH / ISLAM'IN 11.K ü