Mektuplar [1 ed.]
 9786050824735

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

y

k

k

tapla r

TİMAŞ YAYINLARI İstanbul

2017

timas.com.tr

v a

r . . .

MEKTUPLAR Hermann Hessc - Thomas Mann 11MAş YAmllAIU l 4165

Diinya Edebiyatı Dizisi 1 38

YAl'IN YôNETMl!NI Ihsan Sönmez EDITöR Ayşe Tuba Ayman KAPAK TASAltlMI

Ravza Kızılıuğ IÇTASAlllM Tamer Turp 1.BASKI

Şubat 2017, lsıanbul ISBN

9

ISBN, 97MO:M>S.2473-5

'!IJ�IJ!HIJl3IJ TIMAş YMINlAJll

Cağaloğlu, Alemdar Mahallesi,

Alaylıöşkü Oı.ddcsi,

No: 5, Faıih/lstanbul

Telefon: (0212) 511 24 24

P.K 50 Sirkeci J lsıanbul

timas.com.tr

[email protected].ır facebook-com/timasyayingrubu

twirter.com/timasyayingrubu Kültür Balıanlığı Yayıncı lık

Sertifika No: 12364 BASKI YE Cb:r

Sistem Matbaacılık Yılanlı Ayazma Sok. No: 8 Davuıpaşa-Topkapı/lsıanbul Telefon: (0212) 482 11 Ol Matbaa Senifika No: 16086 YAl'IN HAKlAIU

© Briefwtcbsel- Hmnann Hmt und Tbomas Mann orijinal adıyla Suhrkamp Verlag Frankfun am Main tarafından 1 968 yılında yayımlanan bu kitabın lıukiyc'deki yayım hakları Kalem Ajans ile anlaşmalı olarak Tımaş Basım Ticaret ve Sanayi Anonim Şirketi' ne aittir. izinsiz yayınlanamaz. Kaynak gösterilerek alınu yapılabilir.

MEKTUPLAR Hermann Hesse - Thomas Mann

Yayına Hazırlayan: Volker Michels - Anni Carlsson Çeviri: Nuriye Gülmen

HERMANN HESSE Hermann Hesse, l 877'de Almanya'da, Calw kasabasında dünyaya geldi. llahiyat

eğitimini yarıda bırakarak kitapçıda çalışmaya başladı, ardından l 904'te yazarlık kariyerine yöneldi. I. Dünya Savaşı'nda Alınan militarizmini protesto etmek için lsviçre•ye yerleşen, II. Dünya Savaşı'nda hem Nazilerin hem de antifaşistlerin ağır eleştirilerine maruz kalan Hesse, bu ortamın, sorunlu aile yaşamının ve savaş esirlerine yardım çalışmalarının sonucu olarak ağır bir bunalıma girdi. Psikanalize, Doğu edebiyatına ve mistisizmine düşkünlüğü, ayrıca sorunlarına çözümü Doğu felsefesinde arayışı, 1960 yıllarında canlanan Budizm ve Zen Budizmi akımlarının da yardımıyla özellikle Amerikan hippi gençliği arasında en çok okunan yazarlar arasına girmesine neden oldu. Romanları, şiirleri,

öyküleri, edebiyat kritik yazıları ve eleştirileriyle dünya çapında üne kavuştu ve 1946 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görüldü. Bozkırkurdu, Boncuk

Oyunu, Sidhanha, Narziss

ve

Goldmund klasikleşmiş eserleri arasında yer alır.

Hermann Hesse, 1962 yılında

lsviçre'nin

Montagnola Kasabası'nda hayata

gözlerini yumdu.

THOMAS MANN 1875 yılında Lübeck, Almanya'da dünyaya gelen Thomas Mann bir tüccar ailesinin çocuğuydu. Varlıklı ailesi sayesinde iyi bir eğitim gördü, ancak babası ölünce üniversite eğitimini tamamlayamadı. Hitler iktidara gelince sürgüne

gönderilen Mann, l 936'da da Alman vatandaşlığından çıkarıldı. Önce lsviçre'ye

ardından, ABD' ye göç etti. l 944'te ABD vatandaşlığı aldı, ancak l 952'de yeni­ den İsviçre' ye döndü ve hayatının sonuna kadar burada kaldı. Yaşamı boyunca çeşitli ülkelere sığınan Thomas Mann, bundan sonra romanlarında çağımızın sorurılarına çağrışımlar getiren büyük mitosları da işledi. Thomas Mann, burjuva geleneklerine ve ahlakına karşı çıkan kesin ve gerçekçi gözlemleriyle natüralist bir yazardır. 1929 yılında Nobel Edebiyat Ôdülü'ne layık görüldü. Doktor

Fau.stw, Yusuf ve Kardeılni. Bıu.ldmbrooklar, Büyülü Dağ klasikleşmiş eserleri arasında yer alır. 12 Ağustos 1955 'te, seksen yaşında Zürih'ıe yaşamını yitirdi.

ÖNSÖZ

İsviçreli edebiyat eleştirmeni Otto Basler ( 1902-1984) bize karakteristik bir anekdot anlatmıştı. Basler iki yazarın da yakın arkadaşıydı, bir gün onları Aargau'daki evinde misafir ediyordu. 6 Temmuz 1950'de Thomas Mann evinin kapısının önünde dikilirken, Basler onu Schiller'in şu sözüyle karşıladı: "Ne değerli, sadık bir misafir! Ondan daha iyisi henüz bu eşikten adımını atmadı." Thomas Mann bir anlığına duraksadı, adımını basamaktan geri çekti ve Basler' e muzipçe karşılık verdi: "Yani, sevgili arkadaşım Hermann Hesse'nin içeride olmadığını mı söylüyorsunuz?" "Hayır, içeride," dedi Basler, "ama o diğer kapıdan girdi." Thomas Mann, "Öyle mi!" diye cevapladı ve neşeyle içeri girdi. İlişkilerinin böyle karşılıklı bir değer verme halini alması, muhtemelen yirmi yıl sürdü. Hermann Hesse, meslektaşını "hınzır bir alaycı" olarak adlandırırdı. Hermann Hesse ise Thomas Mann için; ''Alman yavanlığının kafeslerindeki ka­ naryaların arasında duran bir bülbül"dü. Onları önce ayıran, ama sonunda yine birbirlerine bağlayan şey; Thomas Mann' ın 1937'de Hermann Hesse'nin altmışıncı yaş gününde yazdığı övgüde söylediği gibi "aralarındaki benzerliklerden olduğu kadar farklılıklardan da beslenmeleri"ydi. Özgürleşmek ve göğe yükselmek için ne kadar çaba harcasak da köklerimizden asla kurtulamayız. Çocukluğumuzun ya­ şamımızdaki tayin edici etkisi baki kalır, yolumuzu bulmaya çalışırken bu geçmişin araçlarını her zaman kullanırız. Yüz5

yılımızın Alman edebiyatını çalışmak için, Thomas Mann ve Hermann H esse'nin yazgılarından ve eserlerinden daha iyi araçlar olamaz, çünkü onlar kendi dönemlerinin muhte­ melen dünyadaki en etkili temsilcileriydiler. Tüm kurtulma çabalarına rağmen, yaşam tarzlarına varana kadar babalarının oğulları olarak kaldılar: Biri Kuzey Almanyalı bir burjuvanın, halk arasında bilinen şekliyle senatörün oğlu, diğeri Güney Almanyalı bir m isyoner öğrencisinin oğlu. İkisi de yuvadan koptular, bu yüzden köklerinin geride kalan hamileri onları "yedikleri kaba pisleyen hainler" olarak suçladı. Onlarsa köklerinden aldıkları mirasla neler yarattılar! Thomas Mann, kuşaklardır devreden Lübeckli bir tüccar ailesinin sağladığı malzeme zenginliğini, büyük aile çevresinin kendine has bilgi yığını olmaktan çıkardı ve milyonlarca okurun fayda­ lanması için insanlığın hizmetine sundu. Hermann Hesse' nin atalarının Hintlileri dinlerinden döndürmek ve kendilerine tabi kılmak için yürüttükleri sözde misyonerlik faaliyetleri, Hesse'yi Avrupa merkezli, mezhepsel ve kolonyal kibri yeniden gözden geçirmeye itti. Bu durum; Budist, Hindu ve Taocu zihniyetin, romantik bütünleşme gücü sayesinde, Hıristiyan kilisesinin tek başına var olma hastalığını onaklıkları pekiştiren köprüler kurma yoluyla aşmak için Batı'da popülerleşmesinden kaynaklandı. Çalışma yaşamının, maddi kazanç ve yükselme hırsı uğruna girişilen saldırgan yarışın, uygarlığın intiharına sebep olması kaçınılmazdı; bunun panzehiri olan münzevi bir hayat, ancak çözümü kaçmakta bulan, bir din bilimcisinin oğlu olan Hermann Hesse'ninki kadar inandırıcı ve geride böylesine hatırlanmaya değer dersler bırakmış olarak tecrübe edilebilirdi. Thomas Mann ve ondan iki yaş genç olan Hermann Hesse'nin tarihsel etkileri ve dünya çapında gördükleri saygı -okur kit6

leleri açık bir biçimde farklılaşsa da- hemen hemen ortaktır. On dörtlü yaşlardan otuz beşli yaşlara kadar, Hermann Hesse okuyan yükseköğrenim öğrencilerini saysak da saymasak da, okur kitlesi tamamen aynı; daha ileriki yaşlarında, iş hayatını ve onun gerektirdiği zorunlu mesaiyi geride bıraktıktan sonra, Thomas Mann' ın kitaplarına başvuranlar daha çok her yaştan profesyonel ve kariyer yapmak isteyen genç akademisyenler­ di. Bu farklılık, özellikle sosyal çevrelerinin, eğilimlerinin ve iddialarının farklılığından kaynaklanır. Ve bunca farklılığa rağmen, eserlerinin konumlanışı oldukça benzerdir. Thomas Mann, Hermann Hesse'ye yetmiş beşinci yaş günü vesilesiyle yazdığı kutlama mektubunu şöyle bitirir: "Hoşça kal! Bize hayallerin, oyunun ve biçimin tesellisinin bahşedildiği gözyaşı vadisi yolculuğunun sevgili, sadık yol arkadaşı, hoşça kal!" Hayallerin tesellisi? Hermann Hesse de Thomas Mann gibi çocukluğundan beri, güçlükle katlandığı gündelik yaşam­ dan hayal dünyasına kaçmaya alışıktı. Zaten ailelerinin ve okullarının beklentileri onları rahatsız ediyordu. Bu beklen­ tileri gerçekleştirememeleri ise Thomas Mann ve Hermann Hesse'nin yaşamına yön veren ve onların bir noktada bu­ luşmasını sağlayan bir travmaydı. Onları daha lisedeyken başarısızlığa mahkum eden şey ise karnelerine yazılanın ter­ siydi. Başarısızlık, yeteneksizlikten ya da isteksizlikten kay­ naklanmıyordu; bilakis ailelerinin gelecek planlarını ve oku­ lun eğitimden beklentilerini karşılamalarını ve lisedeki bilgi akışının kurallarına normatif bir hızla uymalarını engelleyen şey, yeteneklerinin ve öğrenme isteklerinin gereğinden fazla olmasıydı. En geniş yelpazedeki bilgi yığınını en kısa sürede, düşünce süzgecinden geçirmeden depolama ve istendiğinde 7

otomatik olarak sunma eğitimini kaldıramayanlar, avare ve dik kafalı hayalciler olarak görülüyorlardı. Öğretilenler, kimi uğraştırdıysa ve tahrik ettiyse bu kişiler geride kaldılar ve treni kaçırdılar; Hesse'nin Çarklar Arasında romanının genç Hans Giebenrath'ına Homeros'un Odysseia'sının ya da Thomas

Tonio Kröger hikayesinin aynı isimdeki karakterine Schiller'in Don Carlos'unun yaptığı gibi. Çünkü sürekli yeni

Mann' ın

bilgi akışı, bu gerekliliği, yani bilginin onlara nüfuz etmesini engelliyordu. Bilginin hızlı aktarım wrunluluğundan duyduğu tiksinti, Hermann Hesse gibi Thomas Mann'ı da, yüksek lise­ yi1 "terk diplomasıyla"2 bırakmaya itti. Hesse on altı yaşında, Thomas Mann iki kez sınıf tekrarı yaptığı için on sekiz yaşında okulu bıraktı. Bu her ikisi için de önemli sonuçlar doğuran bir kırılma oldu; çünkü bu yüzden özsaygılarının aşağılanması, onları hayal aleminde ve atalet halinde olma suçlamasının aksini ispat etmeye, bu suçlamaya karşı delil sunmaya, bir başarı göstererek kendilerini kanıtlamaya itti. Bu başarı, lise bilgisi ve akademik bilgi aktarımıyla ulaşılabilecek olan her şeyin çok üstünde bir kavrama, gayret ve öğrenme becerisi anlamına geliyordu. Diğer pek çok şeyin yanında, Thomas Mann'ın son eseri Felix Krull'da l 909'da tasarladığı dolandırıcı motifini yeniden işlemesi ve aynı şekilde Hermann Hesse'nin yetmiş yaşından sonra hala lise bitirme sınavından önceki üç yılı, kendi sözleriyle "belki bazı şeylerin doğru olması" için telafi etmeyi hayal etmesi, bu erken dönem travmasının çözülmediğini gösteriyor. Gymnasium, lisenin üstünde eğitim veren ve amacı öğrencileri üniversiteye hazırlamak olan Alman eğitim sisteminde bir tür yüksek lise. (ç.n.) 2

Sekundareife, yüksekliseden mezun olmadan üç yıl önce okul bırakıldığında verilen terk diploması. Bu sistemde okul bırakılsa bile varılan aşamaya kadar diploma verilebilmektedir. (ç.n.) 8

Thomas Mann'ın anlatım esasına dayalı eserlerindeki itici güç, kendisinin "gerçeklikten alınan yüce intikam" olarak adlan­ dırdığı bir tarzdı. Bu tarz Thomas Mann'ı, onu iki kez sınıfta kalmaya layık görenlere kitaplarında göstermek için, kendi "Faust bilgilerini" neredeyse bütün akademik disiplin ve bilgi dallarından devşirmeye teşvik etti. Bu yüzden Majesteleri Kral uzun vadede ekonomi politik içinde bir yolculuk; Büyülü Dağ tıp ve savaş öncesi yılların fıkir hareketleri ansiklopedisi, Yusuf romanları arkeolojik-etnolojik kültür tarihi gibi okunabilir. Aynı zamanda bilim uzmanı olan Thomas Mann'a, düpedüz kıskanç bir saygıyla bakılmış ve bu araştırmacı tutumu ona, tahmin edilebileceği gibi, büyük bir haz ve nükteli bir hoş­ nutlukla karşıladığı çok farklı disiplinlerden fahri doktora unvanları getirmiştir. Hesse ise arkasında üç bini aşkın kitap eleştirisinden oluşan bir kültür eleştirmenliği birikimi bıraktı. Yüzyılın başından ellilere kadar bir şekilde Alman yayımcılığını yorumladı, besledi ve ona eşlik etti. Öyle ki dürüst Kurt Tucholsky, Weltbühne ga­ zetesinde, ''Almanya'da Hesse'nin kitap eleştirmenliğinin bir benzeri yoktur. Herbirinden bir şeyler öğrenmek, aslında pek çok şey öğrenmek mümkün," diye yazmaktan kaçınmamıştır. Hesse, bir araya getirildiği takdirde dört bin sayfalık beş cildi dolduracak kadar büyük olan bu eğitsel panoramayı kitap haline getirmedi. Bu yazılar, Hesse'nin ömrü boyunca altmış farklı Alman ve yabancı yayın organına dağılmış olarak kaldı ve mirasının en görkemli sürprizleri arasında yer aldı. Thomas Mann'dan farklı, ama eğitsel sevgi3 açısından oldukça benzer bir şekilde Hesse, her akademisyeni utandıracak derecede planlanmış bir eğitimle ve verimle eksikliğini kapattı. 3

Alm. piidagogischer Eros, ing. didactic eros, eğitimin büyük bir tutkuyla, iptila ile yapılması, arzulanması anlamını taşır. (ç.n.) 9

Thomas Mann' ın kitaplarının farklı örtüler altında sürekli tekrar eden temel motiflerinden biri; kaygısızlığa ve rahat­ lığın inceliğine duyulan özlem dolu kıskançlık, kaygısız ve amaçsız oldukları oranda yaşamları kolaylaşan normal ve uyumlu insanlara karşı hissedilen yetersizlik duygusudur. Bu, okuldaki şiddetten ve babasının kariyerine yönelik kararlı beklentilerinin -altında ezildiği- ağırlığından kaçmak için müziği bir sığınak olan gören küçük Hanno Buddenbrook'un; aynı zamanda ağır başlı, düşünceli hali Hans Hansen ve Inge Holm'un olağanüstü cazibeleriyle uyuşmadığı için hasretle sevdiği bu kişilerin vurdumduymazlıklarından dolayı onlar tarafından asla eşit olarak kabul edilemeyen ve aynı derecede sevilmeyen, yaşamın acemisi Tonio Kröger'in de yazgısıdır. Thomas Mann, 1901 'de ağabeyi Heinrich' e, "Sürekliliğini sağlayamamama rağmen, her zaman zeki insanları sevecek kadar aptalım," diye yazar. Aynı motif, Bıı.ddenbrooklar'ın başarısından sonra oldukça özgüven kazanmış olan otuzlu yılların romanı Majesteleri Kral 'da geri döner. Thomas Mann bu kez yetersizlik duygusunu sadece kusurdan fazlasını ifade eden bir şey olarak değil, aynı zamanda temsil edici nitelikte bir ayrıcalık olarak görmeye ve biçimlendirmeye başlar. Bu yüzden Majesteleri Kral'ın Prens Klaus Heinrich'i, artık Hanno Buddenbrook ve Tonio Kröger gibi sanata sığınan bir burjuva değil, bir veliahttır. Onun kusuru bedensel bir kusurdur. Sakat kolu, normal olanların kaygısızlığını ondan alır; eksikliğini kapatmak için aynı yazarın yaptığı gibi, kendisini başarıda ve görevini hakkıyla yerine getirmede en ileri noktaya taşır. Üstelik bunu, kaygısız bir sanayici kızıyla milyonlar değerinde bir evlilik yapıp hem soysuzlaşmayı hem de prensliğin umutsuz finansal durumunu savuşturarak gerçekleştirir. Kahramanla mucidi arasındaki biyografik benzerlikler çok açıktır. Vaktiyle Thomas Mann da varlıklı bir profesör ailesinden gelen lise 10

mezunu Katia Prinhsheim'la evlenmiştir. Karısının yaşamla baş etme yeteneği, onun eksikliğini dengelemiş ve Pringsheim'ın burjuva eğitimine dayanan kökleri, başarısız lise öğrencisinin akademik üst orta sınıf içine girmesini sağlamıştır. Prens Klaus Heinrich leistungsethiker4 Thomas Mann'ın; Richard Wagner, Sebiller ve Goethe' nin halefi ve veliahtı rolüyle ileride girişece­ ği cilveli ilişkiyi nasıl yavaş yavaş meşrulaştırdıysa, sonuç olarak Thomas Mann'ın Almanya'nın Ôğretmeni5 olarak duyduğu özgüven, bugün muhtemelen sadece okuma yazması olma­ yanlar tarafından kibir olarak algılanabilir. (Onun, Amerika Birleşik Devleri'ndeki sürgün yıllarında söylediği cesurca ve hiç de haksız olmayan sözünü biliyoruz: "Ait olduğum yer Alman kültürüdür.") Değersizlik hissi, dünyadan bihaber Simplicissmus6 örneğini; dünyayı, her mutat dünya kavrayışının yapabileceğinden daha iyi anlamaya rorladı ve kendisini her türlü okul bilgisinin ceha­ letinden uzak tuttu. Fakat bilgiye aç dolandırıcı Fleix Krull'u,

Büyülü Dağ'ın cahil Hans Castrop' uyla, Yusuf romanlarının dalgın ve bu yüzden de hayallere dalabilme becerisine sahip Yusuf 'uyla; şeytanla yaptığı anlaşmanın sonucunda zührevi hastalığın kendisini dahi yaptığı Doktor Faustus ve son ola­ rak bir günahla dünyaya gelmiş ve ensestle yaşamını devam ettiren Gregorius'la lanetlenmiş bir ruha dönüştürdü; kusuru ve günahı ise seçilmişliğe ve en sonunda papalığa yükseltti. 4

Leistungsethiker, Thomas Mann'ın makalelerinde sıkça kullandığı bir kavram:

5

Prazeptor Germaniae, Ortaçağst ııpbracbt luııb8tı. ll3 1!u• uıı- ı:ı1;ıbt t.u&t1sclıll::ıe ich ıııi.Ch '1ll OUl'er �llııı dioser ıı®"orza1blichen �". l"8 ı;rtıest. Si.Q lbl'

Hesse'nin Thomas Mann'a karşı kışkımlmaya karşı çıktığı sayısız yazılarından birinin karbon kopyası. Willi Kehrwecker'e yönelik bir el yazısı notla beraber.

Hermann Hesse, Moncagnola'daki yazı masasında, 1 952.

; /�ı �d-&. �n ı:;/ � g_,�/ � �

4

J-�

. i� - l� !JhA•4:/ 1/.rI It,

� � Thomas Mann'ın Hermann Hesse'ye gönderdiği Eski ve Yeni (Altes und Neues) makaleler kitabındaki Hesse'ye yönelik ithaf yazısı.

62

-

KARTPOSTAL

Ragaz, Lattmann Oteli, 16.6. 1 937 Sevgili Bay Hesse, tedavinin1 sebep olduğu ilk tepkisel ağrılarla baş etmeme yardımcı olan güzel, içten hediyeniz için candan teşekkürler! Sıkıntılı günler ve berbat geceler. Daha önce hiç hasta olmamış, incinmiş hissetmemek için böylesine büyük bir çaba sarf etmek zorunda kalmamıştım. Daim saygılarımla Thomas Mann

10 Haziran ile 30 Haziran 1937 arasında Thomas Mann ağrılı siyatik hasta­ lığından dolayı Ragaziia tedavi olmuştu. 188

63 60. YAŞINDA HERMANN HESSE'YE1

Thomas Mann Bugün, 2 Temmuz'da, Hermann Hesse altmış yaşında olacak. Müthiş, güzel, büyük bir gün! Bugün Almancanın konuşul­ duğu bütün ülkelerde binlerce kalpte samimiyetle kutlanacak, bu samimiyet ve enerji arttığı oranda bugün Almanyayı yö­ netenlerin kötücül aldırmazlığı da artacak, diye düşünüyo­ rum. İnsanlar böyle duygulara izin vererek, sevginin inatçı özgürlüğüyle kendi ruhlarını koruyorlar. Bu günü neşeyle kutlayarak biz de kendi ruhumuzu sürgün­ den ve anavatana yabancılaşmaktan kurtarıyoruz. Ancak bu vesileyle yeniden tüm kalbimizle Alman olabiliriz. Alman ruhunu yükseltebiliriz, Alman olmaktan, derin, kurnaz, kar­ maşık bir gurur duyabiliriz. Çünkü bu yazardan, onun yaşam boyu ürettiklerinden, Almanya adının en büyük övüncünü ve insanlığın sempatisini borçlu olduğu; eski, neşeli, özgür ve manevi anlamda daha Alman olan bir şey yok. Bu safve cesur, hayalperest ve aynı zamanda entelektüel düzeyi yüksek eserler; gelenekle, bağlılıkla, hatırayla ve gizemle dolu, üstelik en ufak bir taklitçiliğe düşmeden. Onun çalışmaları içten olanı yeni, manevi hatta devrimci -doğrudan politik ya da sosyal anlamda değil, ama psikolojik ve edebi anlamda devrimci- bir seviyeye yükseltiyor; doğal ve sadık bir tarzda geleceği gören ve geleceğe duyarlı çalışmalar. Bu özel, müp1

Neue Zürcher Zeitung, 2 Temmuz 1937, sabah baskısı, sayı: 1 192. 189

hem, kendine has ve beni etkisi altına alan cazibeyi anlatmanın başka bir yolunu bilmiyorum. Romantik tınıyı, giriftliği, duygulu Alman mizacının dağınık ve melankolik mizahını, bir ve aynı insanda birbirinden farklı, duygusal unsurlarla, me­ sela Avrupa eleştirisi ve psikanalizle birleştiriyor. Bu Suebyalı lirik ve pastoral şairin Viyanalı erotolojik "derinpsikolojiyle" ilişkisi, saflığı ve entelektüel ilgisi bakımından benzersiz bir lirik roman olan Narziss ve Goldmund'da ifşa edildiği gibi, ruhsal çelişkinin en cazibeli çeşidini sunuyor. Erken bir tarihte ''Alman nesrinin gizli kralı" olarak tanımladığı ve herhangi bir çağdaş yazardan daha fazla hayranlık duyduğunu her fır­ satta dile getirdiği Praglı Yahudi Franz Kafka' nın dehasına yakınlığı ise daha az olağan ve daha az karakteristik değil. 2 Bazı edebiyat alimleri onu düz buluyor. Hayır, o düz değil. Yirmi yıl önce bildiğimiz Sinclair'in Demian'ı yayımlandı­ ğında ortaya çıkan heyecan verici etkiyi nasıl unutabiliriz. Bu, zamanın kalbini esrarengiz duyarlığıyla vuran; en gizli yaşamlarının müjdecisinin kendi aralarından çıktığına bu yapıtla ikna olan çok sayıda gencin minnettarlığını kazanan

Demian'ı nasıl unutabiliriz... Ve Bozkırkurdu'nun, deneysel cesaret bakımından Ulysses ve Kalpazanlar dan3 daha geride '

olmadığını, bilmem söylemeye gerek var mı. Tüm bu tuhaf bireyselliğinin, somurtkan nüktedanlığının, dünyayı ve zamanı mistik ve nostaljik olarak reddetmesinin yanında, Alman romantizminden ve Alman ruhundan besle­ nen bu yaşam boyu üretimlerin, çağımızın en safve en yüksek zihinsel deney ve uğraşları arasında sayılması gerektiğini çok derinden hissediyorum. Bu eserlerin yazarına içten tebriklerimi 2 3

Hesse, yayıncı Kurt Wolf'a 1925'te, "Ben Franz Kafka'nın büyük bir hayranı­ yım," diye yazar ve ondan kendisinin yayımladığı "Kleineren Sachen" (Küçük Şeyler) kitabını ister. James Joyce'un Ulysses'i ve Andre Gide'in Kalpazanlar'ı. 190

ve saygılarımı bu kutlu gün vesilesiyle sunmak benim için zevk ve onurdur. Onu çok önceleri edebi geleneğimin en yakın ve en sevgili üyesi olarak seçtim ve aramızdaki benzerliklerden olduğu kadar farklılıklardan da beslenen bir sempatiyle onun yükselişini izledim. Bu zaman zaman beni hayrete düşürdü. Onun bazı eserleri -itiraf edeyim- mesela ve esrarengiz son çalışması

Kaplıca Konuğu4

Boncuk Oyunu 'na yazdığı giriş5

(Fischer'in Rundschau'sunda yayımlanan) "kendimden bir parçaymış gibi"6 hissettiğim metinler. Ayrıca ben bu adamı ve insanı seviyorum, onun sakince dü­ şünceye dalan, dostane muzip tarzını; zavallı hasta gözlerinin güzel, derin bakışlarını; bu gözlerin yaşlı Suebyalı çiftçinin kasvetli, keskin hatlı yüzünü aydınlatan maviliğini seviyo­ rum. Onunla kişisel olarak ilk yakınlaşmamız bundan dört yıl önceydi, ben vatanımı, evimi ve yuvamı kaybetmenin ilk şokunu yaşarken, sık sık Tessin'deki evinde ve bahçesinde onun yanına giderdim. O zamanlar ona nasıl da imrenmiş­ tim! Sadece özgürlük içindeki korunaklı hayatını değil, erken kazandığı manevi özgürlüğü sayesinde bana nazaran daha avantajlı konumda olmasını, Alman politikasına karşı felsefi olarak tarafsız olmasını ... O günlerin karmaşasında hiçbir şey onun sohbetinden daha teselli edici ve faydalı olamazdı. 4

5 6

Kaplıcada Bir Konuk kastediliyor. Buradaki tahriflhomas Mann açısından karakteristiktir. Daha önce de Jean Paul'un Dr Katzenbergerger'in Baderei­ se'sinden (Dr. Katzenberger'in Kaplıca Yolculuğu) "Badereise ve Badekur" (Kaplıca Yolculuğu ve Kaplıca Tedavisi) şeklinde bahsetmişti. Bu tarz "tahrifli alıntılarla" ilgili olarak Emil Staiger bir makalesinde şöyle söyler: "Bunlar farklı bir üslupla aktarılır, alıntılayanın, bir şeyler ekleyenin tarzını ve beğenisini yansıtır. Alıntı farkında olmadan değişir. Gerçekten temellük edilir." Eylül 1934'te Hesse'nin Boncuk Oyunu için yazdığı giriş "Boncuk Oyunu: Tarihçeye Genel Bir Bakış" Neue Rundschau'da ille kez yayımlandı. Ludwig Uhland'ın bilinen şiiri "Der Gute Kamerad"dan (İyi Yoldaş) alıntı. 19ı

Öyleyse bir kez daha: Teşekkürler ve tebrikler. Hesse'nin mizahı, son çalışmasının parçalarında görünür olan dilsel coşkunluğu, yaptığı işten aldığı keyif bize Boncuk Oyunu gibi cüretli bir hayali planı gerçekleştirmesi için gerekli olan, yükse­ lerek geçen yıllarının coşkun maneviyatıyla birlikte koruduğu biçimsel gücün her türlü teminatını veriyor. Dileriz, başarır ve bu çalışmayı tamamlar. Bir başka dileğimiz de ilerleme hırsı olmadığını göz ardı ederek, ününün dünyaya daha çok ve daha derinden yayılması ve ona uzun zamandır hak ettiği ancak şu anda daha da anlamlı olacak olan onur ödülünü, Nobel Edebiyat Ödülü'nü getirmesidir.

192

64 7

TEMMUZ

1937

Sevgili Thomas Mann, Doğum günümü iki kez, 2 Temmuz'da Ninon, oğullarım ve üç eski arkadaşımla1 birlikte Hallwil Gölü yakınlarındaki Brestenberg Şatosu'nda ve dün oldukça resmi bir ortamda evde kutladıktan sonra, daha önce de kısaca ifade ettiğim gibi, size bir kez daha; güzel, etkileyici, maharetli ve keyifli makalenizle bana bugünlerin en büyük sevincini yaşattığınızı söylemek ve bunun için teşekkür etmek istiyorum. Ayrıca telgrafla gönderdiğiniz kutlamayı ve Bermann ve Tutti'nin2 gönderdiği hediyeleri (bu arada hediyeler büyüleyiciydi) al­ dım. Hediyeler sizin otelinizden gönderilmişti, bu yüzden sizin dostane aracılığınızın vesile olduğunu tahmin ediyorum. Son zamanlarda pek iyi değilim, hafif ateşle birlikte hafif bir boğaz ağrısı beni haddinden fazla güçsüzleştirdi, bu yüzden doğum günüm de zor geçti, özellikle Brestenberg'deki gün. Yine de epey güzeldi, kendimi zaman zaman mahcup ve sanki bir yanlış anlaşılma sonucu kudanıyormuşum gibi hissettim. Ama bütün tadı içkileri yeterince makbul duygularla mide­ ye indirdim. İnsanların, rahatsız edici talepleri ve içlerinde kalmış çirkin duygularını açığa vurma istekleri olmaksızın bize takdir ve sevgiyle yaklaşmaları nadiren gerçekleşiyor. Bu kez görebildiğim kadarıyla böyle bir şey olmadı, tereyağında 1 2

Alice ve Fritz Leuthold, Louis Moilliet, Margit ve Max Wassmer. Krş. Mektup 29, dipnot 3. ı93

yüzen balık gibiydim ve bir ara başbakan olduğumu hayal ettiğimi sandım. Bunu da işin diğer yüzünü de bilirsiniz. Okunması gereken yüzlerce mektup var ve bunların dörtte üçü açılmamış bir şekilde bekliyor. Bu iş beni zehirlemeden önce, size tüm içten duygularımla bir kez daha teşekkür etmek istedim. Arkadaş edinmek kolay, arkadaş edinmekte güçlük çektiğimi söyleyemem, ama insanın arkadaşı tarafından tek yönlü değil, her yönüyle tanınması ve anlaşılması kolay bulunan bir şey değil. Yazınız, bu yüzden benim için çok kıymetli. Umarım hastalığınız, daha doğru bir ifadeyle iyiye gidişiniz bir ilerleme kaydeder. Hasta olduğunuzu bilmek çok canımı sıkıyor. Bermann ve Tutti muhtemelen sizinle birlikteler. Onlara çokça selamlarımızı iletin ve harikulade hediyelerinin bizi çok mutlu ettiğini ve en kısa zamanda onlara yazacağımı söyleyin. Saygılarımla Hermann Hesse

194

65 KÜSNACHT,

10.7. 1937

Sevgili Bay Hesse, Gazetede çıkan tebrik yazımın size ulaşmış olmasına sevindim. Ama teşekkür mesajları için kendinizi yormanıza gerek yok. Bence böyle bir günde insanın bu işleri başkalarına bırakma hakkı var. Aslına bakarsanız mektup enflasyonu kaçınılmaz. Şimdi de ben size benimkine karşılık olarak gönderdiğiniz böylesine güzel ve etkileyici hediye için teşekkür etmeliyim. 1 Umarım kutlama telaşı ve töreni sizi biraz eğlendirmiş ve rahatlatmıştır. Gördüğünüz gibi Küsnacht'tayım. Ağrılarım­ dan kurtulamadım, ama artık Ragaz'da yapılabilecek bir şey kalmadı, o yüzden vadedilen tedavi sonrası etkileri sabırla beklemek zorundayım. Saygılarımla Thomas Mann

Hermann Hesse, "Gedenkbliitter" {Anı Yaprakları), Berlin, 1937. 195

66 (POSTA DAMGASI 29.10.1937]

Sevgili Bay Thomas Mann,

Krull' un 1 yeni baskısı elime geçti ve sanıyorum ki siz gönder­ diniz. Bu harika parçanın yeniden basılmasına çok sevindim ve okumak için sabırsızlanıyorum, özellikle de yeni bölümü. Çok teşekkürler. Yorucu, güzel, ama aşırı kalabalık bir yaz geçirdik. Lugano sürekli yabancılarla doluydu ve bunların çok büyük bir kısmını misafır etmek de bize düştü. R. Binding2 de bir gün çıkageldi. Sizi Ragaz'a götüren illetten kurtulmanızı içtenlikle diliyorum. Eşim ikinize de içten selamlarını gönderiyor. İçten saygılarımla Hermann Hesse

2

Thomas Mann'ın ille baskısı 1922iie yapılan Bekenntnisse des Hochstaplers Felix Kru/l kitabının genişletilmiş yeni baskısı, Amsterdam, 1937. [Dolandırıcı Felix Kru/l'un itirafları, çev: Kasım Eğit, Yadigar Eğit, Can Yayınları, lstanbul, 2014.) R.G. Binding (1867-1938) ve oğlu Kari, 9 Ekim l 937ile Hesse'yi ziyaret ettiler. 1 96

67

-

KARTPOSTAL

KÜSNACHT,

ı . 1 1. 1937

Sevgili Bay Hesse, etkileyici sulu boya resim ve sözcükleriniz için teşekkürler. Krull' u size Querido'nun 1 göndermiş olması kuvvetle muhtemel. Umarım yeni eklenen şakaları beğenir­ siniz! Kendimi iyi hissediyorum ve çalışabiliyorum. Gelecek yılın başında yeniden Amerika'ya gideceğim. Herkese içten selamlar! Saygılarımla Thomas Mann

Emanuel Querido ( 1 87 1 - 1 943), Hollandalı yayıncı. 19JJ'te yayınevine Almanya'da Naziler tarafından yasaklanan yazarları içine aldığı bir Almanca bölüm eklemişti. 197

68

MASS UND WERT İki ayda bir çıkarılan bağımsız Alman kültür dergisi. Thomas Mann ve Konrad Falke tarafından çıkarılır. Editör: Ferdinand Lion. Yayınevi: Oprecht Yayınevi, Zürih. Ramistr 5, Tel: 46.262 ve 42.795 Dr. Thomas Mann, Küsnacht, Zürih, 1 6. 12. 37 Sevgili Bay Hesse, Bu muhteşem! Çok teşekkürler! Fevkalade şiirleriniz1 dergi için büyük bir onur kaynağı ve destek olacak. Dördüncü sa­ yıda yayımlanması için mümkün olduğunca hızlı olmalısınız. Size ve karınıza iyi dileklerimle. Saygılarımla Thomas Mann

Hermann Hesse'nin "in einem ailen Tessiner Park" başlığı altında topladığı üç şiiri: "Gartensaal", "Durchblick ins Seetal" ve "Roter Pavillon" Mass und Wert dergisinin dördüncü sayısında yayımlandı. 198

KüsNACHT, 8.9.1938 Sevgili Bay Hesse, sizden haber aldığıma çok sevindim. Satır­ larınız için teşekkür ederim. Bu korkunç zarnanda1 insanlara yardım etmek için yaptığınız şeylerden dolayı size hürmet­ lerimi sunuyorum.2 Ben de burada bir şeyler yapmaya çalış­ tım, mesela Robert Musil'in3 sürgünün ilk aylarını görece iyi geçirmesini sağlayabildik. Zavallı Arnann. 4 Onun el yazısı metinleriyle bir yere varılabi­ leceğini sanmıyorum. Bence en iyisi sizin önerinizi dinleyip

2

3

4

Nazilerin Avusturya'yı almasından ( 1 1 - 1 3 Mart) sonra lsviçre'ye yeni bir mülteci akını başlar. Bu sıralarda Hitler Çekoslovakya'yı da saldırmakla tehdit emektedir. Hitler tehdidi Avrupa'da iyiden iyiye hissedilmeye başlamıştır. (ç.n.) 1938 Temmuzu'nda Hermann Hesse Peter Weiss'a şöyle yazar: "Aylardır, her gün kaçakların vs. sıkıntılarıyla uğraşıyorum. Neredeyse, savaş [I. Dünya Savaşı] zamanında, üç yıldan uzun süre boyunca savaş mağdurları için yap­ tığım sosyal hizmet görevindeki gibi." Ve Ağustos'ta Ernst Morgenthaler'e şöyle yazar: "Mülteciler için yapılacak çok fazla iş var; onlar için yabancılar polisiyle kavga etmek, onlara barınacak yer sağlamak, başka ülkelere seyahat izni almaları için yardım etmek gerekiyor. Dünyanın yarısındaki bürolarla iletişim kurduk, elimizde yığırıla seyahat izni belgesi, özgeçmiş, sertifika vs. kopyası var." Robert Musil ( 1 880- 1942), 1933'te Berlin\:len Viyana'ya, 1938'de lsviçre'ye iltica etmiştir. Thomas Mann 27 Temmuz 1938 tarihli Fischerman'a yazdığı bir mektupta, Robert Musile cüzi miktarda aylık ödemelerle yardım ettiğini yazar. Hesse, Kasım 1938\:le İsviçre yabancılar polisiyle Musil için görüşür ve hayatının son yıllarını Cenevre\:le geçirmesi için ona yardımcı olur. 1938 Aralık'ında Musil bir mektupta Hesse'ye yardımı için teşekkür eder. 1931 ve 1933'te Hermann Hesse, Musil'in Niteliksiz Adam isimli romanına tanıtım yazısıyla dikkat çeker. Paul Amann ( 1 884-1958), Avusturyalı filolog ve kültür tarihçisi. Thomas Mann'la uzun süre mektuplaştı. 1939\:la Fransa'ya. 1941 \:le Amerika Birleşik Devletleri'ne iltica etti. 1 99

işi Welti'ye5 bırakmak, çünkü o konuyla ilgileniyor. Welti'den onları Princeton'a6 geri göndermesini isteyeceğim, biz de bir­ kaç gün içinde oraya gitmiş olacağız. Gitmeden önce sizi ve eşinizi göremeyecek olmak beni üzüyor. Eğer büyük hesaplaşma başlamamış olursa, gelecek Mayıs birkaç aylığına yeniden burada olacağım. Saygılarımla Thomas Mann

5 6

Jakob RudolfWelti ( 1 893-1964), Neue Zürcher Zeitung'un editörü ve tiyatro eleştirmeni. Thomas Mann Aınerika'da, Princeton Oniversitesi'nde profesör olarak çalış­ mayı kabul eder ve Amerika'ya iltica etme karan alır. (ç.n.) 200

70

-

KARTPOSTAL

(POSTA DAMGASI, 1 5 . 1 ı . 1938]

Sevgili Bay Thomas Mann! Size bir selam göndermeliyim, Schopenhauer1 yazınızın elime geçmesine çok sevindim. Na­ hoş ve son derece yorucu bir yıldan sonra, yeniden Baden'da tedavi görme vakti geldi. Size ve evdekilere içten selamlar. Saygılarımla, Hermann Hesse

Schopenhauer yazısı, Bermann Fischer Yayınevi'nin uAusblicke" (Panaroma) başlıklı serisinde yayımlanmıştır, Stockolm, 1938. Daha sonra İngilizcede 1he Living 1hougts ofSchopenhauer (Schopenhauer'in Yaşayan Düşünceleri) kitabının önsözü olarak yayımlanmıştır. 201

71

PRINCETON, N.J., 6.12.1938

Sevgili Bay Hesse, Schopenhauer yazımı beğenmenizle bana yeniden büyük bir sevinç ve memnuniyet bahşettiniz. Pek hacimli olmayan bir Amerika baskısı için yirmi sayfalık bir şey yazmam gereki­ yordu, sonra bu kitapçığa dönüştü. Makalenin ilk yarısında, korkarım, asli niyet fark edilebiliyor. İlkenin sunuluşu biraz zayıf. Sonrası ise biraz daha hararetli. Baden'daki tedaviniz1 -şimdiye kadar dönmüş olmalısınız­ umarım size iyi gelmiştir. Biz buraya yerleşmiş olmaktan memnunuz. Goethe romanım2 üzerinde çalışıyorum ve ara sıra ders veriyorum. Noel'de çocukların hepsi muhtemelen yan ımızda olacaklar. Yazın, İsviçre'ye gelmemiz ve bir ihtimal sizi görmemiz müm­ kün olabilir. Bu sene için "nahoş" ve "yorucu" sözcükleri hafıf kalır. İngiliz devlet adamlarının ne yaptıklarının farkında olup olmadıklarını merak ediyorum.3 Korkarım ki farkındalar. 1 2

3

Hesse 16 Kasım ile 12 Aralık arasında Baden'da tedavideydi. Lotte Weimaraa romanından bahsediyor. Bkz. Mektup 60, dipnot 4. İngiliz Başbakanı Sir Neville Chemberlain ve Dışişleri Bakanı Lord Holifax sa­ vaşın çıkmasını engellemek için Hitler'i ziyaret ederler. Bu ziyaretin sonucun­ da bir antlaşmanın imzalanmasının yolu açılır. 29 Eylül 1938 tarihinde Hitler, Mussolini, İngiltere Başbakanı Chemberlain ve Fransa Başbakanı Daladier arasında Münih Antlaşması imzalanır. Bu antlaşmaya göre Çekoslovakya'nın Südet bölgesi Almanya'ya katılmıştır. 202

Dostluk ve Bayan Ninon' a çok selamlarımla. Saygılarımla lhomas Mann

203

KARTPOSTAL GRAND HoTEL "Huıs TEa DuıN" 72

-

NOORDWIJK AAN ZEE (HOLLANDA] 7

TEMMUZ

1939

Sevgili Bay Hesse, bu güzeller güzeli şiir1 için teşekkürler. Bu­ raya Princeton'dan ulaştırıldı. Size sandığınızdan daha yakınız ve eskiye göre daha az iyimser olsak da hala yaz çıkmadan İsviçre'ye gelebileceğimizi umuyoruz. Sizi yeniden görmek ne kadar güzel olur! Ama belki de üssümüzle bağlantımız kopmadan bu kıtadan derhal ayrılmamız daha iyi olur. Rahip Fiedler2 bana, sizi ziyaretinden çok memnun kaldığını yazdı. Bayan Ninon'a selamlarımızı iletin. Saygılarımla Thomas Mann

2

Muhtemelen, l 939'da bir özel baskıda yeniden yayımlanan "Mit einer Eint­ rittskarte zur Zauberflöle" isimli şiir. Kuono Fiedler, Hesse'yi 8 Mayıs 1939\ia Montagnola'da ziyaret etmişti. 204

73 PRINCETON, N.J NOEL, .•

1939

Sevgili Bay Hesse,

Lotte 1 hakkında söyledikleriniz beni gerçekten çok sevindir­ di. Sizin ve eşinizin kitabı beğenmiş olması, zevkin kitabın kendisinde var olduğunu ve doğru okurla buluştuğunda açığa çıktığını bana kanıtlamış oldu. Şiirin kopyası üzerine yazdığınız selamlama için ayrıca teşekkür ederim. Ben de aynı şiiri Mass und Wert te büyük bir mem­ '

nuniyet ve hayranlıkla selamlamıştım. Çağı farklı dünyaların ve yaşam biçimlerinin gözleriyle görmek, insanların düşünce yapısının içine samimiyetle, ama en derin ve en samimi duy­ gularla çocuklarınkine girmek;2 bu, harika bir şiirsel büyüklük ve müşfik bir tutum. Noelinizi içtenlikle ve iyi dileklerimizle kutlarız! Saygılarımla Thomas Mann

2

Thomas Mann, Lotte in Weimar, Stockholm, 1939. Hesse'nin söz konusu mektubu hili bulunamadı. Thomas Mann 25 Aralık l 939ila Otto Baslere "lsviçreile hili tam olarak dağıtılmayan Lotte Weimarilayı, Hesse eşiyle birlikte on günde okumuş," diye yazar. Hermann Hesse, "Kriegerisches Zeitalter" Mass und Wert, Kasım-Aralık 1939. Şiirin ilk dizesi şöyledir: "Savaşmak zorunda mısınız yiner Şiirde, Yaşlı Adam, Vatansever, Savaşçı, Genç ve Çocuklar'ın ifadelerine yer verilmiştir. 205

74 [13.1 ı.1940]

Sevgili Bay Mann, Birkaç yıllık aradan sonra, birkaç gün içinde yeniden Baden'a, hem tedaviye hem de doktorumu görmeye gidiyorum. Ya­ nımda sizin yeni kitabınızı götürecek olmak benim için bü­ yük bir sevinç. 1 Kitabınız Baden'a iyi bir cemaatle gidiyor; Unamuno'nun bir kitabı, tlyada, Kari Vosser'in iki cilt halinde yayımlanan makaleleri.2 Mültecilerle ilgili yaptığınız şeyler dolayısıyla sık sık aklı­ ma geliyorsunuz, burada da A. Ehrenstein3 samimiyetle ve fedakarca koşturuyor. Eğer arkadaşımız Bermann'ı4 görürseniz selamlarımı iletin, bende adresi yok. Ona iki yeni kitap için teşekkür ederim ve orada başarılar dilerim. Bayan Fischer'le5 sürekli ilgileniyo­ rum, özellikle de Amerika'ya gitmeye çalışan, ama Paris'ten

2 3

4

5

lhomas Mann, Vertauschten Köpfe: Eine Indische Legende. Stockholm, 1940. [Kitap Tiirkçede farklı yayınevleri tarafından yayımlandı. Değişen Kafalar: Bir Hint Efsanesi, çev. Kasım Eğit, Yadigar Eğit, Can Yayınları, lstanbul, 201 !.] Kari Vossler, Aus der Romanischen Welt, Leipzig, 1940. Albert Ehrenstein ( 1 886-1950), şair ve makale yazarı. 1932'den 1941 e kadar lsviçre\:ie yaşadı, daha sonra Amerika'ya iltica etti ve 1950\:ie New York'ta yaşamını yitirdi. Bermann Fischer, Nazi karşıtı faaliyetlerinden dolayı iki buçuk ay tutuklu kaldıktan sonra İsveç'ten ihraç edildi ve Amerika Birleşik Devletleri'ne iltica etti. New York'ta, 194l'de Fritz Landhoff'la birlikte L.B. Fischer Anonim Şirketi'ni kurdu. Hedwig Fischer ( 1871 -1952), Samuel Fischer'in kansı. 206

döndükten sonra Fransız Pireneleri' nde sıkışıp kalan erkek kardeşiyle6 mektuplaşmasına yardımcı oluyorum. Bizde her şey yolunda değil. Eşim gücünün sonuna geldi, ailesinin ve arkadaşlarının başına çok korkunç şeyler geldi, Polonya'nın işgali ve Rusya'nın Besarabya'yı istila etmesinden sonra daha fazla kötü haber yığıldı: Bazıları Romanyalılar tarafından öldürülmüş, diğerleri Rus kurtarma ekipleri tara­ fından "iç kesimlere" gönderilmiş.7 Gözlerimi kapatıp şu bozulmuş dünyaya arkamı dönebilmeyi her şeyden çok isterdim. Yine de işime tutunuyorum ve her şeye, özellikle de artan fiziksel zayıflığıma rağmen kitabımı nihayete erdirmek istiyorum. Çok önceleri, Montagnola'ya ilk gelişinizde kitabın ilk sayfalarını okumuştunuz, şimdi nicelik olarak diyebilirim ki dörtte üçlük kısmı bitti. Postanın okyanusu aşması koşuluyla her ikinize de içten se­ lamlarımı sunuyorum. Saygılarımla H. Hesse

6

7

Ludwig Landshoff (1874- l 941}, Hedwig Fischer'in küçük erkek kardeşi. Mü­ zik tarihçisi. Münih Bach Derneği'nde orkestra şefliği yaptı. Müzik yayıncısı C.F. Peterile, J.S. Bach'ın tüm eserlerinin yayıncılığını yaptı. l 933'te İtalya'ya, l 938ile Parise, l940'ta New York'a iltica etti. Romanya il. Dünya Savaşı sırasında Almanya ile ittifak kurmuş ve Mihver Devletleri arasına girmiştir. (ç.n.) 207

Hermann Hesse çalışma odasında gazete okurken. Günter Böhmer'in, Hesse'nin mektup ldğıclarından birinin üzerine çizdiği kara kalem resim.

75 WINDERMERE ÜTELİ, CHICAGO, 2 ÜCAK

1941

Sevgili Hermann Hesse, Üst kısmında hoş bir çizim bulunan ve evinizin havasını taşı­ yan mektubunuzu aldım ve çok mutlu oldum. 1 Mektubunuz tarihsizdi ve muhtemelen Bermudada "denetmen tarafından açılmıştı". 2 Bana ulaşmak için yolunu bulmasının ne kadar sürdüğünü bilmiyorum. Umarım teşekkürlerimi ifade eden bu satırlar herhangi bir gün elinize geçer. Çünkü düşünce­ lerimizin ne kadar sıklıkla size ve tabii ki hayatımızın beş yılında samimiyetle bağlandığımız İsviçre'ye yöneldiğini size söylemek istiyorum. Altüst oluştan, eve dönmemizin mümkün olmadığı zaman­ dan, kökümüzden koparılmamızdan sonra ilk sizin yanınızda olduğumuzu; varlığınızın beni kıskançlık duygusuyla doldur­ duğunu, ama bir yandan da beni rahatlattığını ve bana güç verdiğini asla unutamam. Uzun zaman önceydi, kısa bir zaman dilimini bir çağ olarak algılamayı öğrenmiştik. Yaşadığımız her şeye rağmen başarmış ve yolumuza devam etmiştik. Ama İsviçre'ye dair, onu ve Avrupayı bir daha görüp göremeyeceğim sorusu hep aklımda kaldı. Yaşam gücümün ve dayanıklılığımın buna izin verip vermeyeceğini Tanrı bilir. Korkarım -eğer korkmak burada doğru sözcükse- şu an devam eden süreç sürekli kendini tekrar edecek, sular aktığında ise geride tanı­ namaz derecede değişmiş bir Avrupa kalacak ve fiziki olarak 1

2

Bir önceki mektubun görseline bakınız. Orijinal metinde İngilizce. (ç.n.) 209

mümkün olsa bile kimse eve dönme lafını ağzına alamayacak. Kısmen tecrit olma ve "yaşam tarzlarını"3 koruma hayalleri kuran bu kara parçasının da mevcut değişikliklerin ve altüst oluşların içine çekileceği su götürmez bir gerçek. Başka nasıl olabilir? Bütün dünya birbirine bağlı, birbirimizden görün­ düğü kadar uzakta değiliz ve bunu bilmek insana hem güven veriyor, hem de daha güçlü kılıyor. Sevgili eşinizin yakınlarının ve arkadaşlarının yaşadığı sıkıntı ve kaygılar için üzüldüm. Bu uğursuz tarih yapıcıların he­ pimizin etrafında yarattığı insani sefalet Tanrı'ya yakarıyor ve bunların affı imkansız, insan doğru ve açık bir tazmini ummaya bile cesaret edemiyor. Ben yine de şuna inanıyorum: Bütün bu sefalet canice macera peşinde koşan Almanya' nın üzerine tüm ağırlığıyla çökecek. Öyle ya da böyle herkesin başına bir şeyler geliyor. İkinci kızı­ mız Monika "City ofBenares" battığında kocasını4 kaybetti. Kendisi, tam yirmi saat boyunca dalgaların arasında -nasıl olduğuna insanın aklı ermiyor- delik bir bota tutunarak ha­ yatta kaldı. Şimdi, kırılmış küçük bir kalple Princeton'da bizim yanımızda. Ağabeyim Heinrich ve Golo'muz yanımıza geldiler. Ama Brüksel'de profesör olarak çalışan ve Fransa'dan kurtarılan eşimin kardeşini5 henüz alamadık. Bayan Fischer ve kızı vize aldılar, sadece ulaşım imkanı bekliyorlar. Yazın California'da gördüğüm Bermannlar, New York'a yakın Old Greenwich, Conn.'a yerleştiler (bu adres yeterli). Bermann hala girişken ve aktif. Amerikalılar onu seviyor, burada tutunacaktır. 3 4 5

Orijinal metinde İngilizce. (ç.n.) Jenö Lanyi ( 1902-1940), Macar sanat tarihçisi, l 949'da Monika Mann ile evlendi. Peter Pringsheim ( 1 88 1 - 1 963), Berlinile fizik profesörü. 1933'ten sonra Brüksel'c, 1 94 1 'den sonra Chicago'ya, savaşın bitmesinden sonra yeniden Almanyaila yaşadı. 210

Mektubunuzda büyük ve güzel bir haber vardı, çalışmalarını­ za dön elle sarıldığınızı ve ilginç romanınızın son çeyreğine geldiğinizi söylemişsiniz. Eğer sözcüklere başvurursam, derim ki: "Bunu görmek için yaşamak istiyorum.''6 Sonuçta bu, belki de sonu bile olmayan ve sonsuza kadar bitip tükenmek bilmeyecek bir savaşın sonucundan daha önemli. İtiraf et­ meliyim ki ben de sizin gibi kendimi tutmaya ve mümkün olduğunca iyi vakit geçirmeye çalışıyorum. Baden'a giderken yanınıza aldığınız metafizik şakayı,7 güler yüzlü bir hoşgö­ rüyle okuduğunuzu sanıyorum. En azından, özgürlüğümü ve içsel dinginliğimi korumayı bildiğimi gösteriyor. Bu kitap bir anlamda, Lotte'yle, şimdi yeniden çalışmaya başladığım Yusuf arasındaki dönüş yoluydu. Ama pek çok vesileyle kesintiye uğradı: Yayınlar, dersler, seyahatler, günlerin ve "dünyanın" istekleri... Buraya, şimdi dört haftalık olan ikinci torunumuz Angelica Borgese'yi8 görmeye geldik. tlki, oğlan9, en küçüğümüz Michael'in ve onun küçük Zürihlisinin10 oğlu, California'da. Yazın gittik ve bölgeyi çok beğendik, baharda belki oraya yerleşeceğiz. Sanca Monica yakınlarında, okyanus kıyısında, üzerinde yedi palmiye ve bir sürü limon ağacının olduğu bir arsa aldık, eğer buraya sıçraması muhtemel olan savaş fiyatları çok yükseltmezse bu arsada bir ev yapmayı düşünüyoruz. Fontane'nin şiiri: "Bunu görmek için yaşamak istiyorum." Son dizeleri şöyle: "Ama ne kadar keder verici / Bu isteğe veda etmek / Yanı başımda hı\J;i, ses veriyor I Bunu görmek için yaşamak istiyorum:· 7 Değişen Kafalar. 30 Kasım 1 940'ta doğdu. 8 9 Fridolin Mann, 31 Temmuz 1940'ta doğdu. 10 Gret Mann.

6

211

Her şey gönlünüzce olsun, sevgili Bay Hesse. Birbirimizi tek­ rar görmeyi umut edelim. Siz buraya gelmeyeceksiniz, niye gelesiniz. Ama belki tarih bir kez daha size giden yolu açar. Saygılarımla Thomas Mann

2 12

MONTAGNOLA, MART SONU,

1941

Sevgili Bay Thomas Mann,

2 Ocak tarihli, elime 3 Şubat'ta geçen mektubunuz beni çok mutlu etti. Ama kızınız Monika' nın yaşadıkları bizi dehşe­ te düşürdü. O zamandan beri, çevremizde yeni tiksintiler, hüsranlar, şeytanlıklar birikti; insan bu kötücül, soğukkanlı şeytanlarla aynı çağda yaşamaktan utanıyor. Temelde Hıris­ tiyan olan düşünce dünyam, Hıristiyan ruhum, bütün bir maddi dünya tarihinin iğrenç bir kan pıhtısı olduğuna ve onunla herhangi bir bağı olan kimsenin utançtan başka bir şey duyamayacağına dair şüphemi besliyor. Bizimkinden daha cesur ve çocuksu olan Hint mitolojisinde, dünya çağdan çağa bozulmakta, mahvolmakta, posası çıkmaktadır, ta ki Şiva onu çalkalayıp parçalara ayırana kadar. O sırada Vişnu çayırların üstünde ya da mavi dalgaların üstünde bir yerde yatıyordur ve hayallerinden çıkarıp el değmemiş, güzel, günahsız ve mutlu bir dünya getirir. Ve tahmin edeceğiniz üzere, yazdığınız Hint efsanesi 1 beni çok mutlu etti, kitaptaki ciddiyetle yaramazlık arasındaki oyun emsalsiz, birkaç kez çelebi bir tarzdan Rabelaisci bir tarza doğru neşeli bir değişim söz konusu. 1

Thomas Mann Delişen Kafalar'da kökeni 12. yüzyıla dayanan bir Hint efsa­ nesini işlemiştir. (ç.n.) 213

Madi'nin evlenmesine ve anne olmasına çok şaşırdık. Benim için o hala 1 930'larda kayak yapan bir çocuk. Kocası şu sabık2 Milanolu edebiyatçı mı, yoksa onun oğlu mu? Zavallı Anette Kolb3 haftalardır Lizbon'da geçiş için bekliyor, parası çok az kalmış ve gücü de tükenmiş. Uzun bir bekleyişten sonra kliper tipi4 bir uçakta yer bulmuştu, uçağın kalkması­ na iki saat kala, artık kliperin sivil şahısları kabul etmediğini ve geçiş için bir gemiye binmesi gerektiğini söylemişler. Bu bekleyiş daha ne kadar sürecek, bilmiyorum. Geçen gün ilginç bir ziyaretçimiz oldu: Momme Nissen,5

Rembrandtdeutsche Langbehn'in6 öğrencisi, arkadaşı ve kahini. Langbehn ve Nissen'in çok önceden Katolikliğe geç­ tiğini kulaktan dolma olarak biliyordum. Şimdi ise karşımda, uzun boylu, yakışıklı, iyi yetişmiş bir Dominikan papazı var. Yıllarca Almanya'da papazlık ve rahiplik yapmış, 1 935'ten beri İsviçre'de, ama sadece misafir olarak değil, orada bizzat çalışıyor: Ilarız'da bir manastırda günah çıkararı papaz. Gut hastalığım yeniden baş gösterdi, kışın kötüydü, baharla birlikte tahammül edilemez bir seviyeye ulaştı. Elim kalem tutmuyor, sağ elim haftalardır fena halde sakat, ancak aldığım 2

3 4 5 6

Giuseppe Antonio Borgese (1882-1952), Milan ve Roma'da Alman Edebi­ yatı profesörü olarak çalıştı, 193 l'de Amerika Birleşik Devletleri'ne iltica etti, 1941 ile Chicago Oniversitesi'nde İtalyan Edebiyatı dalında ordinaryüs profesör oldu. 23 Kasım l940'ta Elizabeth Mann'la evlendi. Yazar Anette Kolb ( 1875-1967), Thomas Mann ve Hermann Hesse ile arkadaş, 1915'ten itibaren Hesse ile mektuplaşmaya başladı. Hızlı ve küçük uçaklara verilen isim. (ç.n.) 1870 doğumlu ressam ve yazar. l 900'de din değiştirdi ve Warburgila Domi­ nikan manastırında rahip adayı oldu. Rembrandtdeutsche, Julius Langbehn'in ( 1851 - 1907) lakabı. Langbehn'in Rembrand als Erzieher (Eğitimci Olarak Rembrand) isimli kitabı anonim olarak "Bir Alman" imzasıyla yayımlanmıştı (1890). Daha sonra kitap defa­ larca basıldı, ancak Langbehn kitabın yazarı olarak uzun süre pek çok okur tarafından tanınmadı. Bu yüzden "Rembrandt'ın bir Almanı" anlamına gelebilecek Rembranddeutsche lakabıyla anılır oldu. (ç.n.) 214

iki ya da üç doz salyd etkisini gösterdikten sonra, makinede çok az çalışabiliyorum, ama etkisi çabucak geçiyor ve geride sersemlemiş bir kafa ve kulak uğultusu bırakıyor. İnsan ken­ dinden utanıyor. Neyse ki iyileşme umudu var, daha önce de bu kadar kötü olmamakla birlikte benzer ataklar tecrübe etmiştim, bir şekilde geçmişti. H. MeiseF hal:i sizinleyse ona selamlarımı iletin. Size ve eşinize de içten selamlar! Saygılarımla H. Hesse

7

Hans Meisel, yazar ve çevirmen (1900 doğumlu), Thomas Mann'ın Prince­ ton'daki sekreteriydi. 215

77 PACIFIC PALISADES, CALIPORNIA,

13

TEMMUZ

1941

Sevgili Bay Hesse, İsviçre'den ve sizden bir mektup geldi, çok sevindirici! Üze­ rinde İsviçre pulu olan bu mektubu aptalca birikmiş Ameri­ kan zarf yığının altından nasıl çektiğimi ve ona nasıl öncelik

verdiğimi hayal edemezsiniz. Çok ilginç bir durum, çünkü İsviçreliler bizim gibi kendi ülkesinin iktidarıyla arası iyi olma­ yan mültecileri pek hoş karşılamıyorlar. Ama orada geçirdiğim beş yıl beni ülkeye öyle bir muhabbetle bağladı ki İsviçre'ye karşı hissettiğim duyguyu memleket özleminden zor ayırt ediyorum. Sizin son derece isabetli bir biçimde tanımladı­ ğınız dünya tarihinin, İsviçre'yle ve oradaki arkadaşlarımla ilişkilerimi koruması çok güven verici ve bu ilişkilerden en önemlisi ve en değerlisi sizsiniz. Mart' ın sonunda yazdığınız mektup, gut hastalığınızın -mek­ tubu yazdığınız zamanlar sizin için gerçek bir azap olmalı­ yazın da etkisiyle geçmiş olduğunu ümit etmeme yetecek kadar eski. Aia sıra kötüleşeceksiniz, sonra tekrar iyi olacaksınız, ama her şeyden önce boncuk oyunu hakkındaki -sonraki kuşaklar için bu berbat çağı temizleyecek iki ya da üç eserden biri sa­ yılacak- gizemli kitabınızı tamamlamak için dayanacaksınız. Onu dört gözle bekliyorum. Bana gelince... Bu yıla, beni bedensel ağrılardan ve ciddi rahat­ sızlıklardan neredeyse tamamen koruduğu için müteşekkirim. Çabuk yorulma ve hayatın düzensizliğine karşı hassasiyet daha önce de vardı, şimdi de eskisi gibi, yaşlılığımda da eskiden 216

neysem oyum. Doğu Amerika'nın ikliminden, yazın nemli sı­ caklığından (duyduğuma göre bu yıl özellikle dayanılmazmış) ve kışın kutup rüzgarlarından bıktım. Ama Avrupalılar için New York ve çevresi ile ikinci kültür merkezi olan batıdaki Los Angeles bölgesinden başka bir seçenek yok, biz de çadırımızı Princeton' a kurduk ve buraya yerleştik. Şimdi Hollywood'a arabayla yirmi beş dakika mesafede, denize çok uzak olmayan bir şehirde, küçük, rahat bir kiralık dairede oturuyoruz. Aslına bakarsanız, geçen yaz satın aldığımız, şu anda oturduğumuz yere yakın bir arsaya kendi evimizi yaptırmaya başladık. Bu­ rada bu işi çarçabuk yapıyorlar, üç aydan kısa sürede tahta ve betondan, gayet oturulabilir, zamanımızın bütün konforuna sahip bir ev yapılabiliyor. Aldığımız yer Pasifık'i ve dağları gören bir tepenin üzerinde; bir sürü limon ağacı ve yedi tane palmiye ağacı var, bu yüzden eve Yedi Palmiyeli Ev diyoruz. Zavallı küçük dul Moni, tevekkülle sessiz bir hayat sürü­ yor. Golo'yu bekliyoruz. Ona yakınlarda bir okulda; tarih, Almanca, Fransızca ya da başka bir dalda öğretmenlik işi bulmak istiyoruz. Klaus, onu çok yoran, sıkıntı veren ve aynı zamanda mutlu eden edebiyat dergisi Decision 1 için New York'ta kaldı. Şimdilik, inanılmaz kelime bilgisinin rahatlığı ve ustalığıyla sadece İngilizce yazıyor, kısa hikayeler, makaleler vs. Pek takip edemiyorum. Amerikalılar bana sürekli neden

Yusuf un İngilizcesini yazmadığımı soruyorlar. Onlara bunun neredeyse imkansız olduğunu anlatmak wr. Erika, en büyüğümüz, cesur çocuk yeniden Londra'da. Onu pek içimize sinmeyen bir şekilde, tehlikeli bir yolla Lizbon' a gönderdik, oradan da görünüşe göre gemiyle Londra'ya geçe­ cek. Vatandaşları hala yaşam tarzlarını2 alıştıkları gibi devam

2

Decision: A Review of Free Culture Klaus Mann tarafından çıkarılan, Ocak 1941 ile Şubat 1942 arasında yayımlanan dergi. Orijinal metinde İngilizce. (ç.n.) 217

ettirme (ki bu pek mümkün görünmüyor) derdinde olan, bu karnı tok özgürlükler ülkesinde yaşamaya daha fazla da­ yanamadı ve vatandaşı olduğu3 ülkenin harikulade halkının, yönetenlerin işlediği bunca acı verici günahtan sonra hala şeytani güçlere karşı hayranlık uyandıran bir şekilde direnen bu halkın yaşadığı acı ve zorlukları en azından birkaç aylığına paylaşmaya karar verdi. Çok önem verilen, İngiliz Enformas­ yon Bakanlığı' nda çalışıyor. Sizi tekrar ne zaman göreceğiz Bay Hesse? Aslında soru şu olmalı: Sizi tekrar görebilecek miyiz? Korkarım, bu savaş uzun ve korkunç bir süreç olacak. Eğer bu savaşın ulusları daha yüksek sosyo-kültürel seviyeye ulaştırmak gibi bir amacı varsa, zaten uzun sürmesi gerekir. Bir buçuk asırdan daha uzun süredir Alman entelijansiyasını zehirleyen Alman ulusalcılığı ve ırkçılığı eğer kendini tamamen yakıp kül ederse, bu bütün dünyaya yayılacaktır. Ben yine de, bu dünya savaşının akı­ betinden umuduyum. Sonuçta insanlığın büyük bir kısmı iyi tarafta. Rusya, Çin, Krallık ve Amerika; bunlar insanlığın tarafındalar. Eğer bu ağırlık sonucu değiştirmezse, bu işte şeytanın parmağı var demektir. Ama muhtemelen şeytanın bu işte parmağı zaten var. İyi dileklerimle. Keyifli ve faal olalım. Saygılarımla lhomas Mann

3

Erika Mann, 1935 Haziranı'nda Alman vatandaşlığından çıkanlmış, Wysten H. Auden ( 1 907-1973) ile evlendikten sonra İngiliz vatandaşı olmuştur. 218

78 PACIFIC PALISADES, CALIFORNIA,

15

MART 1942

Sevgili Bay Hesse, Kütüphanem -elimde olan kitaplar ve daha sonra edindik­ lerim- uzun bir yoksunluktan sonra, birkaç hafta önce ta­ şındığımız yeni evimizde tekrar bir araya geldi ve on altı yıl önce sizin düzenlediğiniz bir kitap elime geçti: Schubart'ın

Hayatı ve Düşünceleri. 1 Yazdığınız sonsözle başlayan bu kıymetli kitap, tam da Schubart' ın da söyleyeceği gibi beni, tüy kalemimi ya da burada geleneksel olan dolma kalemimi elime almaya ve size, sizi düşündüğümü ve sağlığınızın nasıl olduğunu merale ettiğimi söylemeye itti. Bu aralar o kadar çok İngilizce okumalc zorunda kalıyorum ki (İngilizceyi sevmeye başlıyorum), adamın inatçı ve tövbekar sanatçı yaşamını nalc­ lettiği bu capcanlı Almanca bana sonsuz haz verdi. Dün akşam bizimkilere okudum ve hiç de öyle planlamamış olmama rağmen gözlerimizden yaşlar gelinceye kadar güldük. Ama ne kadar karalcteristik ve öğretici itiraflar var, bunlar da çağı ne kadar canlı kılıyor; o zamanların Almanyası'nın şehir ve saray yaşamına, bilimsel faaliyetlere, sanatlarda yapılan yarı-Fransız tarzına, Klopstock2 ("bu şekilde adlandırılan bir melek") ve "Alman Arionu" Johann Sebastian Bach arasında gidip gelen işlere dair nasıl da bir manzara sunuyorlar. Kısacası, eski zamanlardan gelen bu hediye için size ayrıca minnettarım.

2

Schubart: Dokumente seines Lebens (Schubart: Yaşamının Belgeleri), haz. Hermann Hesse ve Kari Isenberg, S. Fischer Yayınevi, Berlin, 1926. Friedrich Gottlieb Klopstock ( 1724- 1803), Alman şairi, özellikle Sturm und Drang hareketi ile anılır. (ç.n.) 219

Size bu mektuptan önce, arkadaşlarınız için bastığınız ve bana gönderdiğiniz, mektuplardan oluşan küçük kitapları ve kısa nesir parçalarını3 aldığımı, aldığıma ve okuduğuma çok memnun olduğumu bildiren bir teşekkür mektubu yazma­ lıydım. Bu tarz, klasik-romantik okula dayanan Almancanın nesli tükenmek üzere ve bunun için hissedilen duygu -üstelik belki yarı ironik bir duygu- içeriye ya da dışarıya dönük il­ ticanın çok küçük bölümlerine hapsedilecek. Kitaplarınızın Reich'ta yasaklandığı doğru mu?4 Burada böyle bir dedikodu dolaşıyor. Mültecilerin kendilerini avutmak için uydurdukları bir şey de olabilir; ama doğruysa ve suskunluğunuza rağmen, kendi tavrınızla onlarınki arasındaki uyuşmazlık uzun vadede gizlenemez ve her şey artık dayanılamaz bir duruma geldiyse de şaşırmam. Bu kana bulanmış tipler de muhtemelen "ulusal hayattan tasfiyelerin" geçici olduğunun gayet farkındalar. İsviçre kendisi yokluk çekmediği sürece, sizin yokluk çek­ menize izin vermez. Dördüncü cildi üzerinde çalıştığım

Yusuf,

sona yaklaşırken,

bana giderek daha fazla haz veriyor. Bu münasebetle şimdilik Avrupa "pazarının" kalıntılarından vazgeçmeye karar verdim. İletişimin mevcut haliyle, iyi düşünülmüş, zekice bir kitabın orada basılması imkansız. Werfel'in yeni romanı, Lourdes 3 4

Muhtemelen Hermann Hesse'nin Kleine Betrachtungen (Kısa İncelemeler) isimli eserinin özel baskısı (1942 Baharı). Nasyonal Sosyalist rejim sırasında Hesse'nin bazı kitaplarının yeni baskısı yapılmadı: Çarklar Arasında, Boıkırkurdu, Betrachtungen ([ İncelemeler) , 1. Dünya Savaşı'nı ve sonrasını içeren politik makaleler), Narziss ve Goldmund (eserde geçen bir kıyım vakasından dolayı). 1933- 1945 yılları arasında top­ lamda yirmi Hesse kitabı ulaşılabilir durumdaydı, Hesse'nin dolaşunda olan kitaplarının sayısı ise dört yüz seksen bir bin kopyaya ulaşmıştı. Ancak. aynı zamanda 1943'te tanıtım cildi olarak iki yüz elli bin adet basılan in der alten Sonne ve yetmiş bin adet insel Kitaplığı'ndan basılan seçme şürler Vom Baum des Lebens yayımdan kaldırıldı. 220

hikayesinin5 -bu kitabın züppece Katolikliği ve zevksiz mucize tellallığından dolayı onu bir iyice azarladım- başına gelenler bunu açıkça gösterdi. Kitap baskı hataları yüzünden delik deşik oldu, böyle olması da doğal, çünkü hiçbir tashihi okuyamadı. Bermann'ın, bunu Yusufa yapmasına izin ver­ mem. Burada İngilizce baskısıyla birlikte Almanca baskı da yayımlanacak, en azından kitabın Almancası da olacak,6 Almanlar bir gün tüm bunları İngilizceden tercüme etmek wrunda kalmayacaklar. Acaba birbirimizi tekrar görebilecek miyiz Bay Hesse? Qua­

eritur. 7 Acaba Avrupayı görebilecek miyim? Dubito.8 Tekrar gördüğümde, bu savaştan sonra ne durumda olacak, bana asla gelmeyecek, mantıksız ve gerçekleştirilemez gibi gelen bu sondan sonra? Bunu kıtadan kıtaya konuşmanın bir anla­ mı yok. Bu arada çalışmalarımızı harikulade bir azimle sona erdiriyoruz, ama eserlerimiz büyük ihtimalle "kıyıya vura­ cak, yıkıntılar içindeki bir gemi enkazı gibi boylu boyunca uzarıacak ve oracıkta zamanın kumlu döküntülerinin altına gömülecek" (Goethe'nin Humboldt'a son mektubundan).9 Öyle fiziksel koşullarda çalışıyorum ki avantajları için ne kadar müteşekkir olsam azdır; bu oda, hayatımda sahip olduğum en güzel çalışma odası. Evimizin çevresini görmenizi isterdim; okyanus manzarasını, palmiye ağaçlarının olduğu bahçeyi, zeytin, biber, limon ve okaliptüs ağaçlarını, bereketli çiçek5 6 7 8 9

Franz Werfel, das Lied von Bernadette, Stockholm, 1941. Yusuf ve Kardeşleri romanının dördüncü cildi Doyuran Yusuf 1 943'te Stockholmiie yayımlandı. Lat. Soruldu. Lat. şüpheli. iki tabir de hukuk deyimi olarak kullanılır. (ç.n.) Goethe'nin 17 Mart 1 832 tarihli vasiyetname niteliğindeki bu mektubu, Thomas Mann tarafından bazı durumları betimlemekte sık sık kullanılır. O Lotte Weimarllayı yazdığı için zamanın "unio-mystica"sını [sonlu ve sonsuz birleşimini ç.n.] yaşamaya devam etmektedir. 221

leri ve tohumlar ekildikten birkaç gün sonra biçilen çimleri. Böyle zamanlarda canlı duyusal izlenimler yabana atılacak türden değil, güneş neredeyse bütün yıl yüzünü gösteriyor ve benzersiz, her şeyi güzelleştiren bir ışık gönderiyor. Golo ve zavallı Moni bizimle. Her zaman hayat dolu olan Erika'yı bekliyoruz, tatlı çocuk, an ağır tecrübelere rağmen keyifti. En küçüğümüz de Chicago'dan ve San Francisco'dan torunları getirecek. Bibi'nin oğlu Fridolin'in10 ve küçük İsviçreli kızın fotoğrafını ekliyorum. Sağlığınız hakkında iyi haberler bek­ liyorum. Bayan Ninon' a her ikimizden de candan selamlar! Saygılarımla Thomas Mann

10 Krş. Mektup 75, dipnot 9. 222

79 MONTAGNOLA, 26 NİSAN 1942

Sevgili Bay Mann, 1 5 Mart tarihli güzel mektubunuz üç gün önce, görece hız­ lı bir şekilde geldi. Mektubunuzla bana, bu günlerde daha kıymetli olan bir sevinç bahşettiniz. Almanya'da çok sayıda kopyası kaybolmuş son özel baskının size ulaşmasına da se­ vindim. Fridolin'le olan hoş fotoğrafınız bizi eğlendirdi, yüzü ne kadar da eşinize benziyor. Yenice Zürih'teki oğlumun 1 ve torunumun2 fotoğrafı gelmişti, onu da ekliyorum. Sonunda yeniden bir evinizin ve kütüphaneli bir çalışma odanızın olması ve uyumlu bir iklimde yaşıyor olmanız ne güzel. Evinizle ilgili gelişmeler ve Yusuf un dördüncü cildine hevesle çalıştığınız haberi bana gerçekten iyi geldi. İçtenlikle sağlığımı soruyorsunuz -ki buna kayıtsız kalamam­ ama söyleyecek iyi bir şeyim yok. Yıllardır haşır neşir olduğum eklem romatizması iki yıldır peşimi bırakmıyor. Bir buçuk yıldır elimi yumruk yapamıyorum ve elimde bir şeyi sıkıca tu­ tamıyorum, bir süredir kalemi bile tutamıyordum, ama şimdi daha iyiyim. Artık kabullendim, sadece ara ara ilaç tedavisi ve masajla ve Baden'daki tedaviyle rahatlamaya çalışıyorum. Bu koşullarda çalışmalarım çok iyi gitmiyor ama Jos. Knecht'in hikayesi, on bir yılın ardından artık neredeyse bitti. 1 2

Heiner Hesse ( 1909 doğumlu). Zürih'te dekoratör. Heiner'in kızı Hellen Hesse (1929 doğumlu).

223

Kitaplarım Almanya'da yasaklanmadı, ama pek çok kez ya­ saklanmanın eşiğine geldi ve her yeni gün bu ihtimal artıyor. Ayrıca bana yapılan ödemeler çoğu kez durduruldu. İsviçreli ve Avrupalı tutumum orada elbette biliniyor, ama beni "isten­ meyen kişi" olarak etiketleyerek kendilerini tatmin ediyorlar. Kitaplarımın çoğunun baskısı bitti ve çoğunu tekrar basmak elbette mümkün olmayacak. Neyse ki savaşlar sonsuza kadar sürmez, bu savaşın sonunda dünyanın ne durumda olacağını tasavvur edemiyorum, ama kitaplarımızın tekrar basılacağını düşünecek kadar naifim. Halihazırda, bir Zürih yayınevi olan Fretz, şiirlerimin toplu baskısını3 yapmayı kafasına koymuş. Şimdiye kadar on bir bin mısra yazmışım, bu sayı beni kor­ kutmuyor değil. Dünya bizim gibi yaşlı insanların kendisini terk etmesi için elinden geleni yapıyor. İnsan, budalaca şeylerin hayata geçi­ rilmesinde bu kadar izana, yönteme ve organizasyona baş­ vurulmasına şaşırıyor, ama bir yandan da halkların erdemli olmaya duydukları ihtiyaçtan ve ideolojik yıkımla yaptıkları anlamsız ve safça işlere de bundan daha az şaşırmak mümkün değil. İşte insan hem böylesine zalim, hem de böylesine saf. Burada savaş uzun süredir hey yerde hissediliyor. Üç oğlum,4 tatil ve izinlerle beraber üç yıldır asker. Sivil, insani, doğal yaşamın olduğu her yer devletin baskısı altında. 1 9 14'ten beri devam eden bütün bu savaşlar bana, devlet makinesinin iyi örgütlenmiş zırhını kırmak için insanlığın giriştiği devasa bir deneyim ve başarısızlığa uğramaya mahkum bir çaba olarak görünüyor. 3

4

Hermann Hesse, Die Gediche (Şiirler), Zürih, 1942. Kronolojik olarak dü­ zenlenmiş 608 adet şiirinin ilk toplu baskısı. Hermann Hesse'nin üç oğlu, ilk karısı Maria Bernoulli'den, Bruno (1905 doğumlu), ressam; Heiner ( 1909 doğumlu) ve Martin (191 1 -1968) fotoğrafçı. 224

Bizden sizinkilere ve özellikle eşinize çok içten selamlar! Tüm iyi dileklerimizle. Saygılarımla H. Hesse

225

80 PACIFIC PALISADES, 8 NİSAN 1945

Sevgili Bay Hesse, Kaderin cilvesinin Vahşi Batı'ya sürüklediği ruh kardeşinizden -en azından kuzeninizden- haber almayalı uzun zaman oldu. Düşünsel dünyaya ve ruh kardeşinize, son derece olgun ve zengin anıtsal romanınız Boncuk Oyunu yla1 vermiş oldu­ '

ğunuz fevkalade hediyeden sonra, ondan bir söz beklemekte çok haklıydınız. Ama biliyorsunuz, İsviçre'yle iletişim aylardır kesikti, en azından bizim tarafta postalar kabul edilmiyordu, üstelik ambargo sırasında bir hastalık sürecine girdim. Geçen sonbaharda başlayan ve geçmesi neredeyse tam bir hafta süren bağırsak iltihabı, bizim yaşlarımızda olması gerektiği gibi çok yavaş iyileşti, aslına bakarsanız henüz tam olarak iyileştiğini de söyleyemem. Bir katkı da hastalığı takip eden diş krizinden geldi, yapmak zorunda kaldığım diyet değişikliğinden dolayı, kaybettiğim on libreyi de geri alamadım. Kısacası, yaşlılık pek çok belirtisiyle üstüme çöktü, bunun bir çözümü yok; Tanrı beni bağrına basana kadar, pantolonlarım belimden düşmeye devam edecek. Yine de, özellikle yeni tıraş olduğumda elli beş yaşından fazla göstermiyorum. Sayısal yaş ile biyolojik yaşın birbirinden tamamen farklı olduğunu savunan modern anla­ yışa takılıp kalmış olan doktorum her ziyaretinde bu korkunç Hesse, Boncuk Oyunu romanı üzerinde çalışmayı 29 Nisan l 942'de bitirdi ve S. Fischer Yayınevi'nin o zamanki sahibi Schurkaınp'a Mayıs ayında gönderdi. Ama Schurkaınp Nasyonal Sosyalist Reich Yazarlar Ri rliği'nden kitabın basımı için izin alamadı, dolayısıyla iki ciltlik kitap ancak Kasım l 943'te Zürih'te, Fretz & Wasmuth Yayınevi tarafından yayımlanabildi. 226

düşüncelere teslim olmamam konusunda beni uyarıyor. Evet, insan kaderin onun için çizdiği yolu, hafif bir merakla sadece izlemeli. "İnsan yeter ki hazır olsun."2 Yaşam size karşı harikulade ve olağanüstü iyi niyetli. Diğer­ lerinin yorulduğu bir çağda (Wanderjahre3 bile, -sadece karşılaştırmak için tavsiye ederim- sertleşmiş vakarla dolu, sıkıcı bir döküntü) siz kendinizi aştınız ve düşünsel bir man­ zumeyle başarınızı taçlandırdınız, romantik bir fundalıkta büyüyüp serpilmiş ve arabesk açısından zengin, ama kesinlikle ahenkli, kendi kendine yeten, mükemmelen temizlenmiş bir ustalık eseri. Şimdiye kadar biriktirdiğiniz "tüm varlığınızı"4 ona aktarmışsınız. Kitabın gelişi beni epey şaşırttı, çıkışından bu kadar kısa süre sonra elimde olacağını ummuyordum. Nasıl merakla bekliyor­ dum! Hızlı ve yavaş olmak üzere iki farklı şekilde okudum.5 Bana memleketimdeymişim gibi hissettiren ağırbaşlı oyun­ bazlığını sevdim. Şüphesiz, kitabın kendisi bir boncuk oyunu; oyun gelişip "fakülteler üzerinde egemenlik kurmaya, yani evrensellik yeteneğine"6 ulaştığında "kültürümüzün tüm 2 3 4

5

6

William Shkespeare'in Harnlet'inden alıntı. [bkz. William Shakespeare, Ham­ let, çev. Bülent Bozkurt, Remzi Kitabevi, lstanbul, 2007, s. 210.] Goethe, Wilhelm Meisters Wanderjahre (Wilhelm Meister'in Seyahat Yıllan). ilk baskısı 1821 ile, ilkinden biraz farklı olan ikinci baskı 18291ia yapıldı. Schiller'in 25 Ağustos 1794 tarihli mektubuna, Goethe'nin 27 Ağustos 1794 tarihli cevabından: "Doğum günüm için, dost elinizle tüm varlığımı içine çektiğiniz mektubunuz kadar latif bir hediye olamaz." Boncuk Oyunu, Thomas Mann'a 9 Mart 1944'te ulaşır ve Mann günlüğüne şöyle yazar: "Adeta dehşete kapıldım. Kurmaca biyografi fıkrinin aynısı. insa­ nın dünyada biricik olmadığını hatırlamak, daima can sıkıcı." Bir gün sonra: "Hesse'nin Boncuk Oyunu'nda. Ostad Trave/i Thomas. Benzerliklerin çokluğu şaşırtıcı. Benimki daha keskin, daha katı, daha yakıcı, daha dramatik, güncel, dolaysız. Onunki ise daha naif, coşkulu, eksantirik, romantik ve oyunbaz. [ ... ] Biyografık araştırmacı üslubundaki nüktelere ek olarak, isimlerin mizahi kullanımı." Boncuk Oyunu'nun "Giriş" bölümünden alıntı. 227

içerik ve değerleriyle"7 adına layık bir şekilde oynanıyor. Egemenlik kurmanın, elbette burada ironik bir anlamı var; bu ironi, törensel felsefi bütünü, haylazlıkla dolu sanatkarane bir nükteye dönüştürüyor, aynı zamanda bu biyografi parodisinin içerdiği mizahın ve ağırbaşlı bilginliğin kaynağını oluşturu­ yor. 8 İnsanlar gülmeye cesaret edemeyecekler, duydukları ölümcül saygı onları içten içe rahatsız edecek. Bunu biliyorum. Kitabı okurken hissettiğim duygular arasında şaşkınlık da vardı, eserlerimiz arasındaki yakınlık ve akrabalığa dair iz­ lenimim yeni değil, fakat bu kez bilhassa sarih ve somut bir şekilde göze çarpıyor. Oryantalist dönemimi kapattığımdan beri benim de otobiyogra.fı biçiminde ve müziği ele alan bir roman üzerinde çalışıyor olmam ilginç değil mi? Adı şu:

Doktor Faustus Alman Bestekılr Adrian Leverkühn'ün Bir Arkadaşı Tarafından Anlatılan Yaşamı Şeytanla yapılan bir anlaşmanın hikiyesi. Kahraman, Nietzs­ che ve Hugo Wolf'un kaderini paylaşıyor; saf, sevimli, insancıl bir ruhla anlatılan yaşamı aslında son derece insancıllık karşıtı: Sersemce ve çöküşe yazgılı. Sapienti sat.9 Daha farklı bir şey düşünülemez, ayrıca benzerlikler ancak kardeşler arasında gerçekleşecek kadar çarpıcı." Sonuç olarak: Sizinkisi gibi "hakimiyet kuran" bir metnin "düşüncenin politikleşrnesine"10 karşı koyması şaşırtıcı değil. 7 8

Boncuk Oyunu nun "Giriş" bölümünden alıntı. Bu "haylazlığın" doruk noktası bir kez daha, kurmacanın parodiye, uydurul­ muş olanı "var olmaya ve hayata gözlerini açmaya" bir adını daha yaklaştırmak için sanatsal bir araç olarak başvurmuş olmasında açığa çıkıyor. 9 Lat. Alim olan anlar. {ç.n.) 10 Bkz. Ekler bölümü. '

228

Güzel, ama ne demek istediğimize bir bakalım. Ağır baskı altında, hepimiz bir tür indirgemeye maruz kalıyoruz. Tüm dehşetiyle bu kötülüğü tecrübe ediyoruz ve isteksizce kabul­ lendiğimiz bu tecrübeyle yaşamlarımızdaki iyiyi keşfediyoruz. Eğer "düşünce" ilkeyse, iyiyi arzulayan güçse, eğer gerçeğin yüzünü değiştirecek olan kaygılı uyanıklık haliyse, yani za­ manımızın doğrusunda, emredilmiş ve acil olanda ısrar eden "Tanrı korkusuysa", o zaman düşünce, terimi beğensin be­ ğenmesin, politiktir. Bugün, canlı olan hiçbir şey politikadan azade değildir. 1 1 Politikayı reddetmek bile politik bir tutumsa, bu, şeytanın politikasına hizmet edildiği anlamına gelir. Hepimiz değil ama bir kısmımız, geçici bir aşinalık kurduğu­ muz bu gezegende, her şeyin edebi açıdan kusurlu olmasının mümkün olduğu, ama birinin, en utanç verici, en korkunç ve baştan sona pislikle dolu olan şeyin zaten mümkün olmadığı, bilakis insanlığın birleşik gücüyle yok edilebildiği bilgisiyle bu hayattan ayrılmayı özlemiyor muyuz? Kendi açımdan, bu sona bir katkı sunmuş olmayı isterim, eğer "düşüncenin politikleşmesinden" kastettiğiniz buysa. Kendinize iyi bakın, sevgili Bay Hesse! Tekrar görüşeceğimiz umuduyla, esen kalın. Saygılarımla Traveli Thomas12

11 Bkz. Ekler bölümü. 12 Hermann Hesse, Thomas Mann'a bağlılığının bir ifadesi olarak, onu Boncuk Oyunu'nda, oyunun Knecht'ten önceki üstadı Traveli lhomas (lhomas Mann Trave'nin yerlisidir) olarak karakterize eder. Bkz. Ekler bölümü. 229

81 MONTAGNOLA, HAMSİN YORTUSU,

1945

Sevgili Bay Thomas Mann, Kendinizi ve Boncuk Oyunu okumanızı anlattığınız mektubu­ nuz birkaç gün önce geldi. Mektubunuz beni çok mutlu etti, özellikle de kitaptaki komik unsura dair değerlendirmeleriniz. Elbette üzerinde çalıştığınız "kitapçığın" adını ayrı bir sevinç ve heyecanla okudum. Üretkenliğiniz benimkinden daha uzun süre kesintiye uğramadan devam etmiş gibi görünüyor, son dört yıldır birkaç şiirden fazlasını yazamadım; ama Jos. Knecht'in hayatını, güçten düşmeden sona erdirebildiğim için memnunum. Bir de kitap altı ay boyunca Berlin'de bekledi, çünkü vefalı Suhrkamp'a1 karşı yükümlülüklerimi yerine ge­ tirmekte kararlıydım (Gestapo hapishanelerinde uzunca bir süre kaldıktan sonra bütünüyle tükenmiş bir halde Pastdam'da bir hastaneye gitti, kısa bir süre sonra hastane bombalandı, şu an vefakar Suhrkamp'ın hayatta olup olmadığını bile bilPeter Suhrkamp ( 1 89 1 -1959), pedagog, yayıncı. 1933'ten sonra Neue Rundschau'nun editörü. Samuel Fischer'in ölümünden sonra Fischer Yayınevi'nin yöneticisi, Bermann Fischer'in iltica etmesinden (1936) sonra Berliniieki Fischer Yayınevi'nin patronu oldu. Hesse l 939iia, savaş sırasında Nasyonal Sosyalizmin ideolojisine karşı alternatif bir yayın programı olan yayınevini desteklemek için Peter Suhrkamp'la sözleşmesini uzattı. Ancak Shurkamp, 1943 baharında, kendisini Hermann Hesse'nin arkadaşı olarak ta­ nıtan bir Gestapo ajanı tarafından tuzağa düşürüldü ve 1944 Nisan'ında vatana ihanetle suçlandı ve hapsedildi. Goebbels, Berlin'deki Suhrkamp Yayınevi'ni "bir zamanların S. Fischer Yayınevi" olarak, 20 Temmuziia Hitlere karşı girişilen suikast girişimden sonra da "20 Temmuz Yayınevi" olarak niteledi. Suhrkamp, sadece Alfred Rosenberg, Goebbels, Himınler ve Bormanncı parti bürosu arasındaki bir uyuşmazlık nedeniyle, halle mahkemesi önünde yargılanamadı ve idam edilemedi. 1945 Ocak ayı sonunda ağır hasta ve tükenmiş bir halde Sachsenhausen Toplama Kampı'ndan serbest bırakıldı. 230

miyorum). Ama Berlinli bakanlar kitabımın yayımlanmasını "uygunsuz" buldular, bu yüzden bugüne kadar birkaç düzine İsviçreli hariç, topluma arz edilmedi. "Düşüncenin politikleşmesi" üzerine sanırım çok farklı düşün­ müyoruz. Düşün adamı, politika içinde yer almaya kendisini zorunlu hissediyorsa, eğer tarih onu bunu yapmaya çağırıyorsa, bana ve Knecht'e göre de buna uyması gerekir. Ama 1 9 14'te Alman entelektüellerinin saçma ve yanlış bildiriyi imzalamaya az ya da çok zorlanmaları gibi; dışarıdan, devlet, generaller, gücün sahipleri tarafından bunu yapmaya çağrılıyor ya da zorlanıyorsa, o zaman reddetmelidir. Birkaç gün hariç, Mart'ın başından beri olağanın dışında ılık bir havayı tecrübe ediyoruz. Nisan sonundan hemen önce de yaz başladı, şu an öyle sıcak ki burada böyle bir sıcağı yaz ortasından önce hiç görmemiştim. Arada İngiltere ya da Fransa'dan mektup geliyor, onun dışında diğer komşu ülke­ lerden gelen giden yok. Bundan sonra sizi düşündüğümde, Doktor Faustus'u da düşünmem gerekecek. Yusufun son cildini okurken sizi ne çok düşündüm. Ve ancak geçen kış edinebildiğim "Faşizmin Yürüyüşü"nü2 okurken Madi'yi ne kadar sık andık. İyi dileklerinize içtenlikle katılıyorum. Eski, vefakar arkada­ şınızdan selamlar! Saygılarımla H. Hesse

2

Goliath: The March of Fascism. Amerika baskısı l 937'de, Almanca baskısı 1938Cie yapıldı. Kitabın yazarı G.A. Borgese, Thomas Mann'ın damadıdır. 231

82 MONTAGNOLA, 5 KASIM 1945

Sevgili Bay Thomas Mann, Vereceğim küçük rahatsızlıktan dolayı beni affedin. Yakın­ larda Nauheim'dan bir mektup aldım, kopyasını ekliyorum. Hem aptalca hem de kibirli bir mektup. Mektubun yazarı Bay " Habe"nin gerçek ismi Bekessy. 1 Onun zamanının en büyük korsan yayıncısı ve bulvar gazetecisi olan ve Viyanalı Don Kişot Kari Klaus tarafından ayağı kaydırılan Bekessy' nin oğlu olduğunu öğrendiğimde, mektubu cevaplamaya gönlüm elvermedi. Bir şey yapmak, birilerine bilgi vermek, birilerine çıtlatmak ister misiniz bilmiyorum, size kalmış. Alman basınının yeniden inşasına yardım etmeye hiç hevesli değilim, bunu bilgisiz Ame­ rikan subaylarına bırakalım. Ama benim; mülteci akınından on yıl önce Almanya'yla bağlarını koparmış, evi yıllarca her türden mülteciye barınak olmuş, karısı son kalan yakınlarını Yazar Hans Habe (191 1 -1977), Almanya'nın Amerikan işgali altındaki böl­ gesinde çıkarılan Almanca gazetelerin baş editörlüğünü yapıyordu. Habe'nin yazdığı 8 Ekim 1945 tarihli bir mektupta Hesse; Thomas Mann, Stefan Zweig ve Franz Werfel'in yaptığı gibi Nasyonal Sosyalist rejime karşı "suçlamalarını tüm dünyaya haykırmak" yerine, "Nazi dönemi boyunca Tessin\le inzivaya çekilmekle" suçlanıyordu. Bu suçlamanın öncesinde Hesse'nin bir şiiri, ken­ disinden izin alınmadan ve şiire anlamını veren son iki dizesi çıkarılarak Habe'nin gazetesinde yayımlanmıştı ve Hesse, bunu "barbarlık" olarak nite­ lendirmişti. Habe mektubunda, Hesse'ye Nazilerin yakın geçmişte yaptıkları barbarlıklardan bahsediyor ve sözlerini şöyle sonlandırıyordu: "Hesse'nin bir daha Almanya üzerine söz söylemeye hakkı olmadığını düşünüyoruz." Habe daha sonraki yayımlannda meseleyi başka türlü göstermeye çalıştı ve çelişkili yorumlar yaptı; ama mektubun orijinalı hı\lıi duruyor ve meselenin başka türlü anlaşılması pek mümkün değil. 232

da toplama kamplarında kaybetmiş biri olarak, bu mektuptaki aptalca hakaretlere katlanmak wrunda olmam komik. Ama Almanlar bu konuda Bekessy'den farklı düşünüyorlar. Mektup üzerine mektup alıyorum. Çoğu toplama kampla­ rından, içlerinde 1 9 1 8- 1 9 1 9'da yaptığım uyarıları hatırlayan, daha fazla ciddiye almadıkları ve bu uyarılara riayet etmedikleri için derin pişmanlık duyanlar var. Yetmiş beş yaşındaki bölge piskoposu Wurm2 bile bu minvalde bir şeyler yazmış. Neyse, bu kadar yeter. Bütün bunları size anlattığım için beni affedin, bilmenizi istedim. Pek iyi değilim, burada hava sağlıksız, bir süreliğine buradan ayrılmayı düşünüyorum. Derin saygılarımla H. Hesse Not: Bu mektubu size yollamak üzereyken, Neue Schweizer

Rundschau'nun, içinde Molo'ya mektubunuzun bulundu­ ğu sayısı geldi. 1 933'teki o korkunç günleri bu kadar güzel hatırlamanız beni mutlu etti.3 Size karşı hislerimi biliyor­ sunuz. Jacobus Baba'nın ismi nasıl Jacob Burckhardt'a bir saygı ifadesiyse, Josef Knecht'in selefi Magister Ludi de sizin şerefinize bu ismi aldı. 2 3

Theophil Wurm ( 1868-1953), 1929'1an 1948e kadar Württemberg'in bölge piskoposuydu. 4 Ağustos l945'te Münchener Zeitung'da yazar Walter von Molo'nun Thomas Mann'a yazdığı bir açık mektup yayımlandı. Molo bu mektupta, Thomas Mann'ı Almanya'ya geri dönmeye davet ediyordu. Mann bu mektuba, "Brief nach Deutschland" (Almanya'ya Mektup) başlıklı bir açık mektupla cevap verdi. Mektup Almanya'1a, lsviçre'1e ve Amerika'da çıkan çeşitli gazetelerde yayımlandı. Söz konusu mektupta Mann, 1933'te Hesse'nin yanında kaldığı zamanlardan da bahsediyordu. Bkz. Ekler bölümü. 2.ll

Molo'ya yazdığınız mektuptaki dostane sözleri okuduktan sonra, Bekessey vakasıyla sizi rahatsız edip etmediğimi merak ettim. Her zaman bu şekilde yapıyorum, böyle şeyleri birkaç kişinin bilmesi iyi oluyor.

234

83 PACIFIC PALISADES,

25

KASIM

1945

Sevgili Bay Hermann Hesse, Mektubunuz geldiğinde, elime geçmiş olmasına çok sevindi­ ğim "Düş Yolculukları"nda1 topladığınız yazılardan birini saf bir coşkuyla okuyordum. Sizden mektup geldiği için sevincim çoğaldı ama bu aptalca ve rezil mesele, Alman basınıyla bu ağız dalaşı sevincimi gölgeledi. Almanya'yla ve "Alman kültürel yaşamıyla" bu ilk yeniden temasımızın bu kadar cesaret kırıcı olması ne kötü, insan yoruluyor ve kapak tencereden hiç ayrılmasaydı diye düşünüyor. O zaman ben de size, denetle­ nen gazetelerde edepsizliklerini beceriksizce sergileyen değerli arkadaşım ThieB'in2 şarkısını söyleyebilirim, ya da sadık çilekeş Ebermayer'in3 şarkısını, ya da gazetelerin kendisine sayfalarını açtığı, Molo'nun yurda dönüş çağrısını reddettiğim hoşgörülü mektubuma karşı vatanseverce öfkesini dile getiren,

2

3

Hermann Hesse, Traumfahrte (Düş Yolculuklan), yeni hikaye ve masallar. Zürih, 1945. Frank Thie6, "Die innere Emigration" (İçsel İltica), Münchener Zeitung, 1 8 Ağustos 1945 tarihli 1 1 . sayısı. Bkz. Ekler bölümü. Frank Thie6'in adının geçtiği mektuplarda Hesse sık sık "İçsel tltica" ifadesini hatırlar. "Thie6'in keşfettiği şu aptalca ve dilsel açıdan berbat bir ifade olan 'İçsel İlticadan nefret ediyorum." Ya da "Aptalca ve ölü doğmuş olan 'İçsel İltica' ifadesini gündeme getiren Thie6'tir." Yazar Erich Ebermayer. "Vefakir çilekeş" ifadesi alaycı bir anlam taşıyor. Klaus Mann'ın gençlik arkadaşı olan Ebermayer (1900-1970), savaştan hemen sonra kendisini Nasyonal Sosyalizmin en katı karşıtı olarak konumlandır­ mıştı. Berliniie çıkan aylık dergi Aufbau'nun kasım sayısında, Ebermayer'in 6 Mayıs 1942 tarihli bir mektubu yayımlandı. Mektupta Ebermayer, fütursuz bir eleştirmeni, kitaplarından biri üzerine yaptığı nahoş bir değerlendirmeden dolayı arasının iyi olmasıyla övündüğü Goebbels ve Göringe ihbar etmekle tehdit ediyordu. Mann büyük ihtimalle bu baskıyı gördü, çünkü aynı sayıya o da katkı sunmuştu. 235

yurda dönmüş halk adamının4 şarkısını ... Bize bugün bile bu ülkeden iyilik gelmez, bunu hiç düşünmeyelim. Her şey, hiçbir şeyin, hiçbir açıdan değişmediğini gösteriyor. Ayrıca bugün politik bir bakış açısından bile, orada 1 930'dakin­ den daha mutlu hissetmeyeceğim konusunda karara vardım. Nauheim'dan gelen mektuba olan gizli öfkenizle ilgili olarak, aklınızın (en son Boncuk Oyunu'nun gösterdiği gibi akıllı bir adam olduğunuz için, ama diğer yandan da elbette hırçın bir sanatçısınız) olayın üstünden üç hafta geçtikten sonra bu saçmalığa üstün geldiğini ve artık onunla ilgili bir şey duy­ mak istemediğinizi varsayıyorum. Aslında söylemeye gerek yok (ama yine de söylüyorum), baş editörün mektubu say­ gıdan şaşılacak derecede yoksunluğu ve gerçek bir bilgisizliği gösteriyor ki zaten her şey göz önünde bulundurulduğunda söz kendi muhatabını buluyor... Sizin barbarlık sözcüğünü kullanarak ona bir ipucu vermeniz kötü olmuş. Amerikalıların hepsi, belli ki fırından yeni çıkmış olanlar da dahil, bu söze karşı çok duyarlılar ve bugünlerde gerçekten bir sürü farklı kullanımı var. Adam lafı uzatıyor, Belsen ve Auschwitz'le sizin şiirlerinize ne olduğunu karşılaştırıyor ve sizi Hitler'e yıldırım fırlatmarnakla suçluyor. Tarafsız İsviçre'de yaşayan bir İsviçreli olarak -ki ben de İsviçre'deyken neredeyse beş yıl boyunca ağzımı açamadım- bunu nasıl yapacakmışsınız, onu söylemiyor. Ben de kalbimdekileri söylemeye Amerika'da başladım. Ama siz oraya ait değilsiniz. Avrupa'daki çocuklar bile sizin Almanya'daki şeytan bokuna ihtiyaç duymadığınızı biliyordu ve siz bunu pantomimle yeterince açık bir şekilde 4

Thomas Mann'la aynı şekilde Amerika'ya iltica etmiş olan yazar Max Barth ( 1 896- 1970). 15 Eylül 1945 tarihli Neue Volkszeitung'da, Thomas Mann'ın Almanya'ya dönmeme kararını, 12 Ekim l 945'te Augsburger AnzeigerCie ya­ yunlanan "Niçin geri dönmüyorum?" başlıklı yazısına cevap vererek eleştirdi. Barth, 1950 Şubatı'nda Almanya'ya döndü. 236

anlattınız. İyi ki açık mektubumda sadece ilk günlerde sizinle geçirdiğim güzel, rahatlatıcı saatlerden değil, Alman politika­ sından erken kopuşunuzun size getirdiklerinden de -İsviçre vatandaşı olmanızdan dolayı Alman işlerine yaklaşımınızın, kıskanılacak derecede, benimkinden çok daha özgür, daha bağımsız ve çok daha

az

patolojik olmasından- bahsetmi­

şim. Siz Almanya'nın güce taparlığına açık bir şekilde karşı koyarken, ben karşı devrimci ve uygarlığa düşman Almanyayı romantik-Protestan bir tarzda savunmakla meşguldüm. Bu safhayı reddetmiyorum. Ama Kaptan Habe'nin mektubundaki herhangi bir şeyi onaylamaya ne hakkım ne de meylim var. Sizin ''Almanya üzerine söz söylemeye hakkınızın olmadığını" düşünüyormuş. Peki, "söz söylemekle" neyi kastediyor? Siz zaten kanaat önderi olmak ya da bayraktarlık yapmak için doğmamışsınız, muhtemelen mizacınız bunlara benimkinden daha az yatkın. Şayet sizin söylediğiniz şey Alman basınının yeniden inşasına yardım etmeye hiç hevesli olmadığınız ise, ben bunu, Alman devletinin yeniden inşasına yardım etmeye hiç hevesli olmadığınız şeklinde tamamlarım. Eğer işaretler beni yanıltmıyorsa, yine çarpık bir bina inşa edilecek ve bunun için sorumluluk almamak en iyisi. ''Almanlar da Yahudiler gibi köklerinden sökülmeli ve dünyanın dört bir yanına da­ ğılmalı." (İşte, ben buradayım!) Ama siz Alman dilinin büyük bir edibi olarak her zaman Almanya'da ve Almanya için söz söyleyeceksiniz ve bunu hiçbir basın organı ya da Amerikan ordusunun basını değiştiremeyecek. Şilili hanımın5 bu yılki Nobel Edebiyat Ödülü' nü almasınıne ne demeli? İyi şeylerin adını fazla anmazsam, kapımıza gelmesi 5

Şilili şair Gabriela Mistral (1889· 1957). 237

an meselesidir. Tavsiyemin ciddiye alınmamış olmasından dolayı incinmiş hissetmeye başlıyorum.6 Kendinize iyi bakın. Başarmış olmanın verdiği rahatlıkla neşeli bir Noel geçirmenizi dilerim. Önümüzdeki baharda, Avrupa yolculuğu macerasına cesaret edip edemeyeceğimi bilmiyorum. Şartların olgunlaşacağından emin değilim. Bir de yolculuğun zahmetlerinden korkuyorum ve en önemlisi romanımı, ya da türü her ne ise onu bitirmek istiyorum. Her geçen gün gözümde daha çok büyüyor. Neyse, yine de görüşeceğiz. Derin saygılarımla Thomas Mann

6

1homas Mann, 1933 öncesi ve sonrasında Hennann Hesse'nin Nobel Edebiyat ôdülü'nü alması için girişimlerde bulundu. 238

84 BADEN, ZüRiH,

15

ARALIK 1 945

Sevgili Bay Thomas Mann, Baden'daki tedavinin bitmesinin ardından, eve dönmeden birkaç gün önce; küçük Kaptan Habe-Bekessy vakasındaki konumlanışınızı anlattığınız mektubunuzu aldım. Mektubu­ nuzun iyi mizacı, tonunun sempatik kaprisi beni rahatlattı, eğlendirdi ve mutlu etti. İnsanların kendilerini bu kadar aynı, bu kadar kaba ve cahilce ifade ettikleri dünyada, gerçek bir dilde, gerçek bir kişi tarafından yazılmış gerçek bir mektup almak, zor bulunur ve çok kıymetli bir şey. Kitabım "Düş Yolculukları" nın 1 size sağ salim ulaşmış olduğunu öğrendi­ ğime de ayrıca sevindim, bu da bir şans. Şu basın görevlisinin mektubuna cevabım sessiz kalmaktı, ama maaleseftsviçre basınında mesele ifşa oldu. Basının, durumu Amerikalılara açıklamak ve beni temize çıkarmak konusundaki iyi niyetli çabalarından yoruldum, sahte otoritelere kendimi ispatlamak ve saygınlığımın geri verilmesini istemek gibi bir niyetim elbette olmadı. Bunlar eskidendi. Molo'ya mektubunuzla ilgili Almanya'dan gelen tepkilere, ben de bir dereceye kadar dahil oldum; birkaç editör ve kişi Thomas Mann ve benimle ilgili olarak nerede durduklarını bildiklerini söylediler. Bir ara, sanki bizi yeniden kardeş ve meslektaş olarak aceleyle ve açgözlü bir şekilde kucaklayacak­ mış gibi bir tavır içine girdiler, ama sonra mümkün mertebe Traumfahrte. Bkz. Mektup 83, dipnot 1 . 239

düzeldi, böyle olması da iyi oldu. Konstanz şehri bir istisnayı gerçekleştirdi. Yirmi yıl önce, ellinci doğum günüm vesilesiyle oradaki küçük bir caddeye adımı vermişlerdi. Birkaç yıl sonra levha apar topar indirildi ve benim adım yerine başkasınınki yazıldı. Şimdi şehir kurulu, şu hiçbir değeri olmayan temizle­ me operasyonları kapsamında geçmişi hatırladı ve eski levhayı yeniden astı. İnsanların endişelenmek için buldukları şeylere gülünebilir, ama maalesef gülmek imkansız; çünkü tüm bu saçmalık ve utancın arkasında öylesine devasa, hayvansal, temel bir eksiklik, ve öylesine birikmiş bir sefalet var ki ha.la Almanya'da arkadaşları ve akrabaları olanların geceleri kara­ basanla uyanmaları işten değil. Hiç kimse politik açıdan bir şey öğrenmedi, ama neyin ne olduğunu bilen küçük bir kesim Hitler'i ve Himmel'i aşağı bir seviyeye indirdi. Benim biraz bu insanlarla ilişkilerim var. Ama bu toprak katmanı yeni bir cumhuriyetin kurulması için gerekli kumu sağlamıyor. Şimdilik, en azından Almanların elinde kötüye kullanacakları gücün araçları olmadığı için memnun olabiliriz. İsviçre'de harika, kusursuz bir anayasamız var. Anayasanın bütün imkanları kullanılabilse, burada hayat şimdi olduğu gibi keyifsiz ve acı verici olmazdı. Neyse ki arada, hırsızlık yapmış yüksek bir ordu mensubunu hırsız olarak niteleme cesaretine sahip bir Winkelried2 çıkıyor ve bu tür şeyler böyle memurlar için kötü sonuçlar doğurabiliyor. İnsanlar böyle şeylerden memnun oluyor, yoksa kaygılı bir umutla yüzlerini Amerika'ya çeviriyorlar ve Amerikalıların kendilerini anlama2

Arnold von Winkelried, lsviçre tarihinin efsanevi kahramanı. Avusturya'ya karşı yapılan Sempach Savaşı'nda ( 1386) düşmana ait çok sayıda mızrağı bir kerede ele geçirir ve böylece yoldaşları için bir gedik açar. Onun fedakirlığı sayesinde lsviçre Konfederasyonu savaşı kazanır. 240

dığını düşünüyorlar. Neyse ki Amerika, dibimizdeki Rusya'ya göre yeterince uzak ve bu yüzden daha az korku uyandırıyor. Kendinize iyi bakın ve Avrupayı ziyaret etmek için çok acele etmeyin. Size ve eşinize içten selamlarımızı yolluyoruz. (Eşim Zürih'te, ama beni sık sık ziyarete geliyor ve mektubunuza hayran kaldı.) Saygılarımla Hermann Hesse

241

85 PACIFIC PALISADES, 12 EKİM 1946

Sevgili Bay Hesse, Geçen gün Aargau'dan 1 iyi olmadığınıza, hatta oldukça kötü olduğunuza ve tedavi için bir sanatoryum aradığınıza dair haberler aldım. Hayır, bu olmayacak. Aslında size ta o zaman yazacaktım, en azından şimdilerde sık sık kullandı­ ğım şu küçük kağıtlarla. Ama sonra Frankfurt Ôdülü2 için yazdığınız ağırbaşlı teşekkür yazısını gördüm -''Almanya'ya Mektup"3 yazınızın emsaline yaptığı hoş bir karşılamaydı­ ve diğer her şeyi bir kenara bırakıp öncelikle ödül için sizi tebrik etmenin -bu işi her zaman anlamlı bulurum- ve gerçeği dürüstçe ortaya koyan bakış açınızla kaleme aldığınız her iki etkili yazının bana verdiği haz için teşekkür etmenin gerekli olduğunu düşündüm.4 Bu, şüphesiz ki Almanların sizi affetmeyeceği gerçeğini anlama duygusu. Kim affedecekti sizi? Onlar gerçeği sevmiyorlar, öğrenmek istemiyorlar, gerçeğin cazibesinin ve arındırıcı gü­ cünün farkında değiller. Sisi ve uyuşukluğu; çürümüş, kendine acıyan, vahşi "duyguyu" seviyorlar ve bugün bile, "halklar arasında yaratılan pislik ve rezillikten" sonra, onları bu içli

2

3

4

lsviçre kantonu AargauClan Otto Basler ( 1 902-1984), öğretmen ve makale yazarı. Hesse ve Mann'ın ortak arkadaşı. Hermann Hesse, "Danksagung und moralisierende Betrachtung" (Teşekkür ve Ahlaki bir Değerlendirme). Hesse bu sırada Frankfurt am Mein'ın Goethe ôdülü'nü aldı. Hermann Hesse, "Ein Brief Nach Deutschland", ilk baskısı 26 Nisan 1946 tarihli Natio11al Zeitu11g'da, Basel'de yapıldı. Bkz. Ekler bölümü. 242

uyuşukluk halinden uyandırmak isteyen birini memnuniyetle öldürebilirler. Alman şairlerin söylediklerini duydunuz mu? Elbette duymuşsunuzdur, onlara benim olduğumdan çok daha yakınsınız. Onlara kalsa, Almanya dünyanın günahını çeken bir çeşit İsa. "Kuru gürültünün hükümranı şeytan!", Nietzsche'nin en sevdiğim nidalarından biridir. Almanları tanıyor. Onlar için daha iyi, daha ihtiyatlı bir öğretmen olabilirmiş. Sevgili Bay Hesse, umarım keyifsizliğiniz ve bir sanatoryumda kalma fikriniz geçici bir hevestir, çünkü sizi -elbette Baden'da iyi bir tedaviden sonra- yıllar geçtikçe dönüştüğünüz yaşlı ve asil Suebyalı çiftçi olarak bahçenizde güçlü kuvvetli çalışırken hayal etmek istiyorum. En son başıma gelen ani gelişmeden haberiniz var mı? Akci­ ğer apsesi enfeksiyonu haftalardır ateş yapıyordu, apar topar temizlendi, ama ameliyat sırasında kaburga kemiklerimden birini kaybettim. Kesik o kadar uzuuun ki, göğsümden sırtıma kadar uzanıyor.5 Doktorların değerlendirmesine göre, güçlü kalbim sayesinde meseleden otuz yaşında biri gibi kolaylıkla kurtulmuşum. Yine de böyle bir ameliyat vücut için bir şok olduğundan, biraz kendimi korumam gerekecek, o yüzden iyice gecikmiş olan romanımın, tabiri caizse benim Boncuk Oyunu mun, son çeyreği gerektiği gibi hızlı gitmiyor. Yine de '

ilerliyor, önümüzdeki yılın ikinci ya da üçünü ayında bitirmeyi planlıyorum. Uzun süredir planladığım, sık sık düşüncelerimde gerçekleş­ tirdiğim Avrupa yolculuğu gerçek olacak mı? Avrupa! Onun 5

Ameliyat 24 Nisan l 946Cla gerçekleşti. Thomas Mann Haziran'ın başlarına kadar Doktor Faustus'a devam etti ve ayın ortasında 35. bölüme başladı. Bu mektubu yazdığı tarihe kadar 41. bölümü tamamlamıştı. 243

geleceği için, en iyi koşullarda olabilecekleri çizdiğiniz tablo­ ya6 karşı biraz dirençliyim. Gücünü kaybetmiş, iktidar olma iddiasından vazgeçmiş, uysal hatıraların mabedi olmaktan başka işe yaramayan bir yer mi olacak gerçekten? Ben böyle düşünmüyorum. Kısa süre önce, İspanyadan yeni gelen İs­ panya Cumhurbaşkanı Alvarez del Vayo7 beni ziyarete geldi. "Avrupa," dedi, "bedbaht durumda, ama son derece canlı." Belki de bu donuk, eskimiş güçlerin kötücül bir inatla yeni gerekliliklere karşı mücadele ettikleri ülkeden, Amerika'dan daha canlı, ve muhtemelen bu ülke Avrupa'nın tüm tecrübe­ lerini, güya karşı olduğumuzu söylediğimiz faşizm de dahil olmak üzere tekrar edecek. Üçüncü dünya savaşı zamanını bekliyor, ama kesin gelecek; -bizden sonra, umalım ki bizden sonra gelsin. Saygılarımla Tr. Th.8

6

7 8

"Hasta Avrupamız.. muhtemelen iktidar olma iddiasından tamamen feragat ettikten sonra, önceki konumuna yeniden yükselecek, ve bir kez daha sessiz bir mahzen, uysal hatıralann hazinesi ve ruhların cenneti olacak." Hermann Hesse, "Danksagung und moralisierende Betrachtung" (Teşekkür ve Ahlaki Değerlendirme). Julio Alverez del Vayo ( 189 l-1976), ispanya iç savaşı sırasında dış işleri bakanı olarak görev yapıyordu. Trave/i Thomas. (ç.n.) 244

86 23 EKİM ı946

Sevgili Bay Thomas Mann, Avrupa'nın düşünsel kısmını ve beni etkisi altına alan keyif­ sizlik sevindirici bir şeye sebep oldu, beni çok mutlu eden mektubunuzu getirdi. Hayatımın bu en ciddi kriz anında beni düşündüğünüz için çok teşekkür ederim. Birkaç gün içinde (ha.la yazışma adresim olan) Montagnola'ya gitmek için buradan ayrılacağım ve bir doktor arkadaşımın sanatoryumunda kalmaya katlanabilecek miyim, bakacağım. 1 Montagnola'daki ev, en azından bu kış için kapalı kalacak. Evi çekip çevirmek son yıllarda evin hanımı için o kadar ağır ve eziyetli bir iş olmuştu ki bu ağırlık her şeyi yedi bitirdi, en azından her şeyin üzerinde bir iz bıraktı. Durumumun kötü olmasının en önemli dışsal sebebi bu. Sonra fiziksel zayıflığım geliyor: İnsanın yıllardır bir günü bile ağrısız geçirmemesi, gerçekten yaşamayı çok güçleştiriyor. Ve bu ağrılar, dizlerde, dişlerde ya da sırtta değil (gut, romatizma gibi hastalıklara pek sızlanmadan katlanıyorum), gözlerde ve başta. 2 Ama ruhsal rahatsızlığım daha önemli ve denetime daha ka­ palı.

2

Neuenburger Gölü yakınlarındaki Prefagier'den Dr. Otta Riggenbach, Fran­ kofon İsviçreli. Hesse gençlik yıllarından beri gözlerinden rahatsızdı. Gaienhofen yıllarında ( 1 9 1O'dan önce) gözyaşı kanallarından geçirdiği ameliyattan sonra gözlerinin

durumu daha da kötüleşti. Yaşlandıktan sonra ağrı çekmeden yakını görmesi bile zorlaşmıştı. 245

Şimdi sanatoryumda inzivaya çekilmeyi deniyorum, aslında burada bana bir tedavi uygulanmayacak, zahmetli günlük işlerimin bir kısmı çıkarılarak sadece dinlenmem sağlanacak. Belki bu uygulama başarılı olur da zamanla gücümü kısmen tekrar toplayıp çalışabilirim. 3 Hitlerli yılları Boncuk Oyunu üzerinde çalışmanın verdiği yoğunlaşmanın yardımıyla kazasız belasız atlattım, ama çalışma bitince ve bana sağladığı sığınak ortadan kalkınca, bütün dünyanın insani olan her şeye karşı yürüttüğü sinir harbine yenik düştüm. Birkaç yıldır buna katlanıyordum, ama bana çok ızdırap verdiğini ve benden çok şey götürdüğünü artık görebiliyorum. Bir şey daha: "Teşekkür"de4 Avrupa hakkında söylediklerim bana daha çok, yani size ifade ettiğinden çok daha olumlu bir anlam ifade ediyor. Kastettiğim Avrupa'nın bir "hatıralar mabedi" olması değil, bir tasavvur, bir sembol, düşünsel bir güç merkezi olması. Çin, Hindistan, Buddha, Kung Fu tasav­ vurlarının benim için güzel değil ama en gerçek, en yoğun, en kıymetli hatıraları barındırması gibi. Almanya'da zorba ve vurguncu olanın, sadist ve külhanbeyi olanın artık Naziler ve Almanca konuşanlar değil, Amerika­ lılar olması aslında beni kızdırıyor, ama diğer yandan, ilkesel olarak da rahatlatıyor. Hepimiz bir şekilde Alman alçaklığına kendimizi ortak olmuş hissediyoruz, ama ben bu son alçaklık için kendimi suç ortağı olarak görmüyorum ve on yıllar sonra ilk kez, bağrımdaki ulusalcı eğilimin kesinlikle Alman değil, Avrupalı olduğunu keşfediyorum. 3 4

Hesse orada en güzel metinlerinden birini yazdı: "Beschreibung einer Lands­ chaft" (Bir Manzaranın Tasviri). Krş. Mektup 85, dipnot 2. 246

Şu berbat akciğer atağını cesurca aclaccığınızı ve yeniden ça­ lışabilir durumda olduğunuzu, ilk önce sizden duyduğuma sevindim. Bu haberle birlikte, dostane seslenişiniz beni çok muclu etti. Eşim önce kısa bir süreliğine Zürih'e gidecek, oradan muhte­ melen sanatoryuma, benim yanıma gelecek. Mektubunuza en az

benim kadar sevindi ve size içten selamlarını gönderiyor.

Daim saygılarımla H. Hesse

247

87 18.1 ı.1946

Telgraf Sonunda Stockholm'deki beyefendinin on yıldır savunduğum fikre katılacağı tuttu. 1 Tebrikler. Thomas Mann

1

Telgraf İngilizce yazılmış. 14 Kasım l 946'da Hesse Nobel Edebiyat ôdülü'ne layık görüldü. Krş. Mektup 38, dipnot 3. 248

88 MARIN PRES NEUCHATEL, 19 KASIM 1946

Sevgili Bay Thomas Mann, Kutlama mesajınız ve Stockholm kararının çıkmasındaki kat­ kılarınız için tüm samimiyetimle teşekkür ederim. Size ve duruma yakışır bir mektup yazmak isterdim, ama bir süredir küçük alev çok az yanıyor ve sık sık sönecekmiş gibi oluyor, o yüzden bununla yetinmeniz gerekiyor. Bu yıl bana bir sürü güzel ve makbul armağanlar getirdi. Yazın iki kız kardeşimi1 de birkaç haftalığına misafir etme şansım oldu, karanlık Al­ man diyarına dönmeleri gereken vakte kadar onları besledim, giydirdim ve avuttum. Sonra Goethe Ödülü'nü aldım. Sonra, Rosenberg2 isimli, şimdiye kadar sahip olduğum en korkunç, en kötü düşman Nürnberg'de asıldı. Ve Kasım ayı bana No­ bel Ôdülü'nü getirdi. Bu olaylardan ilki, kız kardeşlerimin ziyareti, harikuladeydi ve benim için bütünüyle gerçek olan 1 2

Adele Gundert (1875-1949) ve Marulla Hesse (1880-1953). Völkischer Beobachter gazetesinin Nasyonal Sosyalist ideoloğu ve başyazarı Rosenberg hakkında Hesse 29 Ekim 1947ae eski bir okul arkadaşına şöyle yazar: "Aslında başından beri bana kızgın, çünkü henüz genç bir yazarken bana "Mitos" kitabını göndermişti ve bir cevap alamamıştı. Asıl kızgınlığı ise bana bir rüşvet verme girişiminin başarısızlığa uğramasından sonra oldu. Bundan sonra beni bitirmek için her yolu denedi." Rosenberg, lsviçreli yazar John Knittel aracılığıyla Hesse'yi, "masrafları karşılanacak şekilde� Rosenberg tarafından kurulan Avrupalı işbirlikçilerin içinde olduğu bir birliğe katılması için Zürihe çağırmıştı. Hesse, bu rüşveti kabul etmedi. Daha sonra Boncuk Oyunu nun girişinin ikinci yazımında Rosenberg'le (Prof. Schwentschen) ve onun sanat eseriyle ("Das Grüne Blut" [Yeşil Kan]) dalga geçti. Bu metin Hesse'nin ölümünden sonra, l 973'te basılan Materialien zu Hermann Hesse: Glasperlenspiel (Hermann Hesse'nin Boncuk Oyunu Eserinin Materyalleri) isimli kitabın ilk cildinde yer aldı. Daha sonra Volker Mischel'in Von Wesen und Herkunft des Glasper/enspie/s: Die vier Fassungen der Ein/eitung (Boncuk Oyunu'nun Doğası ve Kökeni: Girişin Dört Biçimi) kitabında yayımlandı. '

249

tek olaydı. Diğerleri bu süreçte bana tam anlamıyla nüfuz edemedi. Hüsranı her zaman Öaşarıdan daha hızlı idrak et­ miş ve hazmetmişimdir. Bir de, bir haftadır İsviçreli ve diğer gazetecilerin, adresim onlara verilmediği için dedektif gibi izimi sürmeleri ve etrafımı kuşatmaları beni neredeyse şoka uğrattı. Ama dürüst olmak gerekirse, iyi talihimin olumlu tarafları bende, arkadaşlarımda, ama herkesten önce eşimde giderek daha tesirli oldu ve hepimize çocuksu bir sevinç yaşattı ve şampanyayla kutlandı. Arkadaşım Basler3 de çok mutlu oldu ve pek çok eski okurum, bana karşı zaaflarının kötü bir alışkanlıktan fazlası olduğunu görmekten sevinç duydular. Zamanla kendimi daha iyi hissedersem, tüm bunlar daha çok hoşuma gidecek. Elinizi sıkıyorum ve sizi, Münih'te, Fischerlerin kaldığı otelde tanıdığım günleri -sanırım 1 904'teydi- düşünüyorum.4 Makalelerimin5 bulunduğu küçük kitabı umarım almışsınızdır. Yeterince zararsızlar, ama en azından bakış açım ve düşünme biçimim hiç değişmedi. Size ve sizinkilere içten selamlarım ve iyi dileklerimle. H. Hesse

3 4

5

Otto Basler. Krş. Mektup 85, dipnot 1 . Bu ilk karşılaşma Nisan 1904'te gerçelcleşmişti. Hermann Hesse, Krieg und Frieden (Savaş ve Banş). Savaşa ve politikaya dair 1914'ten itibaren yapılmış değerlendirmeler. 250

89 PACIFIC PALISADES, 8 ŞUBAT

1947

Sevgili Bay Hesse, Uzun zamandır "Savaş ve Barış" ve onun keyifli ithafı için size teşekkür etmek istiyordum. Onalarında bir yerde Zerdüşt'ün geri döndüğü 1 bu güzel, bilge ve duru kitap, bana hep biraz ürpertici gelmiş olan ilkinden daha hoş bir biçimde ve daha cazip bir tonda yazılmış. "Goethe'ye Saygı"2 kitabınız da gel­ di, "Wilhelm Meister"3 üzerine yazdığınız makale, Friedrich Schlegel'in roman üzerine yazdıklarından bu yana yazılmış en samimi ve en yerinde yazı olmuş. Zamanın doğallığında olgunlaştırdığı saygıyla anılanlar arasında; çalışmalarınızın zamanın sisi arasından tüm açıklığı, ikna ediciliği, kendisine karşı daim dürüstlüğüyle ve kalıcılığın işaretiyle damgalanmış olarak belirdiğini görmek ne büyük sevinç. Siz de bundan hoşnut olmalısınız, karakteristik huysuzluğunuz, çıkışlarınız ve sızlanmalarınızın arkasında, insaflı talihinizin sizi zamanın dehşetinden uzak tuttuğu böylesine başarılı bir hayattan dolayı duyduğunuz bir parça memnuniyet olmalı. Stockholm'deki başarınızdan sonra -sizi güldürecek ve pek de hoşunuza git­ meyecek ama- burası da hareketlenmeye başladı, Demian'ın

2 3

Kitabın Thomas Mann'a yönelik ithafı şöyle: "Josef Knecht'in Traveli Thomas'ı için, Waldzell, Ekim 1946." Kitap, Hesse'nin Ocak l 919Cia anonim olarak "bir Alman" imzasıyla yayımlanan, "Zarathustras Wiederkehr: Ein Wort an die deutsche Jugend" (Zerdüşt'ün Dönüşü: Alman Gençliğine Bir Söz) başlıklı politik el ilanını da içeriyor. Hermann Hesse, Dank an Goethe, Zürih, 1946. Daha sonra, insel Kitaplığı 1 29, 1975. Goethe'nin Wilhelm Meisters Lehrjahre (Wilhelm Meister'in Çıraklık Yılları) kitabı üzerine aynı isimle, Hermann Hesse tarafından yazılan makale. ısı

ya da Bozkırkurdu'nun ya da her ikisinin de İngilizce olarak basılacağını duydum, görünüşe göre çevirmen ve takdim eden -"Size Mr. Hesse'yi takdim etmek isterim" - olarak benim hizmetime güveniyorlarmış. Ben üzerime düşeni yaparım. Ama insanlar dinler mi? Politik makalelerinizle ilgili olarak, "En azından düşünme biçimim hiç değişmedi," diye yazmışsınız. Eğer Goethe'nin şu sözlerini referans alarak düşünme biçimi ile düşünceyi birbirinden ayırırsak, benimki de değişmedi diyebilirim: "Dü­ şüncelerini tekrar tekrar değiştirirdi, ama düşünme biçimini asla." 1. Dünya Savaşı hakkında söylediğiniz şeyleri, şimdi anladığım gibi o zamanlar da onaylardım, harta onayladım. Ama politik literatürün pasifızmi, o zamanların dışavurum­ cuları ve aktivistleri ihtilaf devletlerinin köktenci-koyu sofu erdem propagandası kadar sinirime dokunuyordu. Buna kar­ şın, hayatımın dayanağı olarak hissettiğim Protestan-romantik, apolitik ve politika karşıtı Germanizmi savunuyordum. Şimdi, aradan geçen otuz yıldan sonra fikirlerim kökten değişmiş olmasına rağmen, varlığımda hiçbir kırılma, hiçbir kesinti hissetmiyorum. Ama pasifızm ilginç bir şey. Her şart altında doğruymuş gibi görünmüyor. Bir zamanlar bütün dünyada faşizme duyulan sempatinin maskesi yapıldı, 1 938 senesin­ de "Münib", barışın tüm dostları için hayal kırıklığı oldu, bense Hitler' e karşı savaşı tutkuyla bekliyordum ve bunun için heyecanlanıyordum. l'Lnfame'in4 doğuştan ve bilinçli düşmanı olan, kıymetli ülkesini büyük bir maharetle savaşa sokan Roosevelt'e karşı ebedi bir şükran duygusu içindeydim. 4

Fr. Adı kötüye çıkmış, rezil, utanç verici. (ç.n.) 252

Beyaz Saray'dan ayrıldığım ilk anda,5 Hitler'in kaybedeceğine kesin gözüyle bakıyordum. Ama her savaşın, insanlık adına yapılanların bile geride bir pislik yığını, ahlaki çöküntü, bayağılaşma ve aptallık bıraktığı bir gerçek. Gerekli ve yıkıcı; bu felaket vadisinin "çelişkilerin­ den" biri de bu. İşaretler aksini gösterse de ben insanlığın son on yılda, sosyal olgunluk yolunda ileri doğru bir adım attığını -ya da ileriye doğru ittirildiğini- düşünüyorum. İnanıyorum ki bu anlaşılacak ve Almanya, öyle ya da böyle, kendisinin de bu adımı attığını kabul etmek zorunda kalacak. Neyse, bu mektubu fazla uzatmayayım. Birkaç gün önce,

size d�a önce bahsettiğim Faustus romanımın son sözlerini

yazdım.6 Sekiz yüz sayfadan fazla. Bir şeyin sonuna kadar sabretmek her zaman manevi bir tatmin sağlıyor. Herhangi bir şey buna değer mi, onu gelecek gösterecek. Bu kitapta çağımızın sorunlarına gözlerimi kapattım. Yine de içinde

Alman olana dair kışkırtıcı bir şeyler var, şeytanla yapılan bir anlaşmanın hikayesi, modern ama bir ayağı hep 1 6. yüzyıl­ da. Yusuf hikayesinin neşeli hali bunda yok, bu daha ziyade dokunaklı ve somurtkan. Daha ne istiyorlar! Bu kez Almanca baskı, nihayet Almanca konuşan dizgiciler tarafından İsviçre'de yapılacak ve ben de tashihleri okuyabileceğim. Yüz yirmi baskı hatası olan bir melankoli çok ağır bir külfet olurdu. Acaba bu yıl sizi ve sevgili eşinizi görebilecek miyiz? Mayısta gelmeyi planlıyorduk, hala da planlıyoruz. Ama çeşitli sebep­ lerden dolayı epey karışık olan seyahati planlamakta geç kaldık. 5 6

Thomas ve Katia Mann, ilk kez 30 Nisan l 935'te, Roosevelt'in özel misafirleri olarak Beyaz Sarayila bulunmuşlardı. 29 Ocak l 947ile. 253

Yetmişinci yaşınıza girerken, sağlığınız, gülümseyen metane­ tiniz için tüm iyi dileklerim sizinle! Saygılarımla Thomas Mann

254

90 BADEN, ZÜRİH,

10

MART

1947

Sevgili Bay lhomas Mann, Nazik mektubunuz beni çok mutlu etti ve biraz da utandırdı; zira orada hakkımda sizden bilgi almak isteyen yayıncıların vb. taleplerinden bahsediyorsunuz. Umarım bunu çok ciddiye almıyorsunuzdur; onların sizi takdir ettiğinizden daha çok rahatsız etmelerine izin vermemelisiniz. Marin'den Baden'a siyatikle geldim, burada müdahale ediliyor ve tedavi tamamlanmak üzere. Diğer durumlarda ise, aşırı bitkinliğim ve keyifsizliğimde bir iyileşme yok; tam olarak iki buçuk senedir durum bu şekilde; anlık keyif ve eğlence dönemlerine müsaade ediyor, fakat bu dönemler rahatsız edici ölçüde kısa. Bu kışı geçirdiğim yerin tasvirini, 1 Bermann' ın Rundschau'sunun2 sonraki sayısında bulabileceksiniz. Andre Gide'in3 selamı beni mutlu etti. Gide, Fransız modern­ leri arasında favorim. Benim gibi, o da kitaplarım arasında

2

3

Mariniie, Neuenbürger Gölü kıyısındaki Prefargier. Krş. "Beschreibung einer Landschaft" (Bir Manzaranın Tasviri), Mektup 86, dipnot 3. Peter Shurkamp tarafından Almanya'da Neue Rundschau adıyla çıkarılmaya devam eden dergi 1941 ile yasaklanmıştı. Haziran 1945'ten itibaren Bermann Fischer tarafından, Thomas Mann'ın yetmişinci doğum günü şerefine nu­ maralandırılmamış ilk sayısıyla düzenli yayın hayatına başladı. Hermann Hesse'nin "Beschreibung einer Landschaft"ı (Bir Manzaranın Tasviri). 6. sayıda (1947 ilkbaharı) yayımlandı. Hesse 1905'ten itibaren, Gide'in Ayn Yol romanından başlayarak yayımladığı her şeyi ilgiyle takip etmekle kalmadı, 1905- 1957 arasında Gide'in kitaplarıyla ilgili on beşten fazla eleştiri yazısına yer vererek Almanya'da yayılmasına çalıştı. Bkz. Ekler bölümü. 255

Doğuya Yolculuk'u özellikle beğeniyor; iyi bir Fransızca çevi­ risinin yapılması için uğraşıyor.4 Planladığınız seyahati yapabilmenizi ve tekrar görüşebilmeyi umuyorum. Sevgi ve saygılarımla H. Hesse

4

Kitabın, Gide'in damadı Jean Lambert tarafından yapılan Fransızca çevirisi,

Paris'teki Calmann·Uvy Yayınevi tarafından 1948 yılında, Gide'in önsözüyle

yayımlandı. 256

91

[HAZİRAN BAŞI,

1947 j

Sevgili Bay lhomas Mann, Doğum gününüz için size ekteki özel baskıyı göndermek istemiştim, fakat birkaç gün geç teslim edilmiş. Lütfen nazik tebriklerimizle birlikte onu da kabul edin. Yakın zamanda bana gönderilen bazı kupürleri ekliyorum; sizde kalabilir. Gönderen kişi, size aşağıdakileri söyleyebile­ ceğimi yazmış:

1 . İngiliz sansür memuru olarak çalıştığı bir yıllık süre içinde birkaç yüz bin mektup okumuş biri olarak, Almanya hakkında sizinle aynı kanıya varmış.

2. Sırf canınıza kastedilme ihtimalinden dolayı Almanya'ya gitmemeniz gerek. Bunlardan bahsettiğim yeter. Eminim okuyacak başka şey­ leriniz vardır. Temmuz'un ilk günlerinde Bern yakınlarında bir yerlerde olursanız diye ekliyorum: Doğum günümü Do­

ğuya Yolculuk'tan bildiğiniz Bremgarten Şatosu'nda küçük bir toplulukla, resmi konuklar olmadan kutlayacağım. Biz ve Bremgarten çifti haricinde, sadece en yakın üç akrabam ve üç dört arkadaşım olacak. Kutlamalar bir öğle yemeğinden ve muhtemelen hoş salonda küçük bir konserden ibaret olacak; öğleden sonra herkes evine dönecek. 257

Eğer uzakta değilseniz ve gelmek isterseniz, lütfen beni haber­ dar edin veya doğrudan, Max Wasser, Bremgarten Şatosu, Bern adresine yazın. (Aargau'daki Bremgarten ile karıştırmayın.) Derin saygılarımla H. Hesse

258

ESKİZ DEFTERİNDEN BİR SAYFA

Soğukça çatırdıyor sonbahar rüzgarı, kavruk, Akşam grisi kamışlarda; Kargalar kanat çırpıyor söğüt ağacının içinden. Yaşlı bir adam yalnız başına duruyor sahilde, dinleniyor. Saçlarındaki rüzgarı, geceyi, yaklaşan karı hissediyor. Karanlık sahilden ışığa doğru bakıyor, Bulutlar ve göl arasında, uzaktaki Bir sahil şeridi sıcak ışıkta hala gülümsüyor: Ötedeki altın, rüya ve şiir kadar kutsal. Sıkıca tutuyor gözlerinde o parlak görüntüyü, Evini düşünüyor, güzel yılları, Altının renginin soluşunu, yok olup gidişini görüyor, Arkasını dönüyor ve yürüyor Yavaşça; söğüt ağacının içinden. Yazılma tarihi: 5 Aralık 1 946 H. Hesse'den Selamlar

259

92 BAUR AU LAC, ZÜRİH,

14

HAZİRAN

1947

Sevgili Bay Hesse, Son mektubunuz, ondan önceki mektubunuz ve zarafet­ le süslenmeyi hak eden, büyüleyici yazınız1 için çok te­ şekkür ederim. Ekler de kötü değil. Geceleri Almanyayı düşündüğümde,2 tekrar uykuya dalmak için olabildiğince acele ediyorum. Oraya dönmemek uzun süre önce verdiğim bir karardı. Münih'teki beyefendiye, beni engelleyen içsel ve dışsal sebepleri açıkladım. Fürtwangler olayı bile başlı başına beni uzakta tutmak için yeterli. 3 Pazartesi günü Basel'de vermem gereken bir seminer var. 4 Ayın 20'sinde dört haftalık bir dinlenme için Flims'e gidiyoruz. Kutlamalar ve çalışmalar beni çok yordu. Ağustos sonuna doğru eve dönmeden önce, Hollanda'da kalmayı planlıyoruz. Fakat aradaki süre içerisinde kesinlikle, Tessin'i ve sizi sağlığınız yerinde, doğum gününüzde size gösterilen sevgi içinizi ısıtmış bir şekilde bulmayı umduğumuz Montagnola'yı ziyaret etmeyi l

2

3

4

"Beschreibung einer Landschaft" (Bir Manzaranın Tasviri), l 947. Thomas Mann'ın, Heinrich Heine'nin "Nachtgedanken" ( 1 843) adlı şiirinden yaptığı bir çeşitleme. Heine'nin dizeleri: "Denk ich an Deutschland in der Nacht I Dann bin ich um den Schlaf gebracht" (Geceleri Almanya'yı düşün­ düğümde / Tekrar uykuya dalamıyorum). Wilhelm Furtwiingler (1886- 1954), uluslararası alanda tanınmış bir orkest­ ra şefi (ç.n.). Thomas Mann, onun Nazi Almanyası sırasında.ki tutumunu kınamış, bunun ardından Furtwiingler kendisini savunduğu yazıda Thomas Mann'a şiddetli bir şekilde saldırmıştı. Thomas Mann, "Nietzsches Philosophie im Lichte unserer Erfahrung" (De­ neyimlerimiz Işığında Nietzsche'nin Felsefesi) başlıklı makalesini 16 Haziran 1947'de Baselae sundu. 260

düşünüyoruz. Keşke Bremgarten Şatosu'nda sizinle birlikte olabilseydik. Fakat gördüğünüz üzere, bu çok olası değil. Bayan Ninon'a içten selamlarımı iletin. Derin saygılarımla Thomas Mann

261

93 70.

YAŞINDA HERMANN HESSE'YE'

Thomas Mann Hermann Hesse'nin altmışıncı doğum gününü kutlaya­ lı gerçekten on yıl oldu mu? Zaman ne çabuk geçmiş. Bu arada neler olduğunu; tarihsel açıdan dünyada olanları ve tüm sarsıntıların sıkıntısı ve hengamesi içinde bizim çalışkan ellerimizin yaptıklarını düşündüğümüzde daha uzun süre geçmiş gibi geliyor. Biz onunla, dış dünyada olanları, özellikle Almanya'nın kaçınılmaz yıkımını birlikte öngördük ve birlikte tecrübe ettik; birbirimizden mekansal olarak uzak olmamıza, bazen iletişimimizin tamamen kopmasına rağmen her za­ man birlikteydik, birbirimizin düşüncelerindeydik. Zihinsel evrenimizin birbirinden uzaklığına, yollarımızın görünüşte ayrılmış olmasına rağmen bir şekilde aynı yolda yürüyoruz, bir şekilde yoldaş ve kardeşiz -daha açık bir nüansla söylersem meslektaşız, zira ben ilişkimizi Boncuk Oyunu'ndaki Josef Knecht ve Benedict Rahibi Jakobus Baba arasındaki karşılaşma imgesine benzetmeyi seviyorum, bu karşılaşma "iki ermişin ya da iki kilise büyüğünün selamlaşmalarındaki bitip tüken­ mez eğilmelerden oluşan nezaket ve sabır oyunundan" ayrı tutulamaz- Josef Knecht'in çok sevdiği ve Traveli Thomas'ın ustalıkla uyguladığını söylediği Çinlilerin törensel tavrının yarı alaycı hali. 2 Neue Rundschau'da 2

(sayı 7, Stockholm, 1947) ve

(2.7.1947) yayımlandı. Bkz. Ekler bölümü. 262

Neue Zürcher Zeitung'da

Bu yüzden birlikte anılmamız son derece doğal ve bu anılma en tuhaf biçimde bile olsa bizim açımızdan sorun teşkil et­ miyor. Münih'teki saygın, yaşlı bir besteci -öfkeli ve tipik bir Alman- geçenlerde Amerika'dan gönderdiği bir mektupta, biz Almanların halkların en büyüğü ve en asili, "serçelerin arasın­ daki kanarya kuşu" olduğumuz gerçeğini görmezden gelerek, Hesse'yi ve beni "sefıl" olarak nitelendirmiş.3 Bu serçelerin ara­ sındaki kanarya imgesi, içerdiği söz dinlemez ve adam olmaz gururu ve onun bu meşum halka getirdiği sefaleti görmezden gelsek bile, hepten uygunsuz ve saçma. Bu adam zaten hayatı boyunca bir sürü şirretçe saçmalığı dile getirdi, bu sözleriyle de saçmalıklarına bir yenisini eklemiş oldu. Ben de artık kendimi, "Alman ruhu" nun yargıçlığından azat ediyorum. Evdeyken, gerçekten, Harz Dağları'nın hisli kanaryalarının arasında entelektüel bir serçeydim ve bugün geri dönmediğim için aynı derece gücenmiş görünenler, 1 933'te beni dışarı atmış olmaktan son derece memnundular. Peki ya Hesse? Dosdoğru bir Almancayla söylemek gerekirse, bu bülbülü (çünkü o asla burjuva bir kanarya değil) kendi Alman ormanından çıkarmak; Mörike' nin kollarına alıp sarmalayacağı, dilimiz­ den en yumuşak, en saf çerçeve biçimlerini yaratan, en içten sanat zevkinin şarkılarını ve şiirlerini dilimizden doğurtan4 bu şaire laf uzatmak nasıl bir cahilliktir? Gerçeğin değerini düşüren ideali gerçekten ayırdığı; içinden çıktığı topluma, en feci tecrübelerin bile öğretemediği gerçeği söylediği; bilinci 3 4

Hanz Pfitzner'in (1869-1949) 5 Ocak 1946iia Bruno Waltere yazdıklanndan. 28 Mart l954'te Thomas Mann Oswald le Wintere şöyle yazar: "Hesse'nin arı ve içten şiirinin size Gottfried Benn'in abartılı Amerikan şöhretini getirme­ sinden dolayı duyduğunuz kıskançlığı anlayabiliyorum. Hesse'nin Amerika hakkında bu kadar az şey bilmek istemesi ve gerçekten de bu kadar az şey bilmesi beni sinirlendiriyor. Ama bu ulusal aldırmazlık karşısında ne yapı­ labilir ki? Hesse'nin şiirlerini çevirme uğruna giriştiğiniz bu yüce çaba için ne yapabilirim?" 263

bu halkın çılgınca bencilliğinden kaynaklanan cürümlerden etkilendiği için bu adama "sefıl" demek nasıl bir aymazlıktır? Şayet bugün, ulusal bireycilik ölmeye yüz tutuyorsa, hiçbir problem artık sadece ulusal olarak çözülemiyorsa, vatan­ severliğe dair her şey taşra havasına dönüştüyse ve Avrupa geleneğini bütün olarak temsil etmeyen kimsenin ciddiye alınması mümkün değilse ve eğer bugün ulusal "özgünlüğün", bir halkın karakteristik özelliklerinin hala bir değeri varsa ki pitoresk anlamda var, o zaman, her zamanki gibi mesele, bağırmakta ya da fıkirleri yüksek sesle söylemekte değil, in­ sanın ne olduğunda ve ne yaptığında. Özellikle Almanya'da, Alman ruhundan en memnun olmayanlar, hep en çok Alman olanlardı. 5 Sadece yazar Hesse' nin öğretici çalışmalarında, şair Hesse'yi dışarıda bırakıyorum, editörlük ve eleştirmenlik faaliyetlerindeki evrensellik sevgisinde Almanlığa has belirgin şeyler görmemek mümkün mü? Goethe'nin geliştirdiği "dünya edebiyatı" kavramı,6 onda en doğal, en milli anlamını buluyor. Amerika'da bile çıkan, "halk yararına, Yabancı Mallarını Koru­ ma yetkilileri tarafından yayımlanan" bir çalışmasının başlığı "Dünya Edebiyatı Kütüphanesi"ydi.7 Bu çalışma, onun büyük ve özverili bilgeliğinin; evinde, özellikle de Doğu hikmetinin mabedinde olmasının; "insan ruhunun en eski ve en kutsal kanıtlarıyla'' olan insancıl akrabalığının bir örneği. Eleştirel incelemelerin olduğu diğer çalışmaları; 1 904'te yazdığı Franz 5 6

7

Thomas Mann, "en çok Alman olanlarn arasında, Goethe, Nietzsche ve Planten'ı da sayar. Goethe Eckermann'a 6 Ocak 1827 tarihinde şöyle yazar: "Ulusal edebiyat artık pek bir şey ifade etmiyor, şimdi dünya edebiyatının zamanı ve herkes bu çağı karşılamak için acele etmeli." Hermann Hesse, Eine Bibliothek der Weltliteratur (Dünya Edebiyatı Kütüpha­ nesi), Reclams Universalbibliothek Yayınevi, 1929. [Entelektüelin Kütüphanesi, Era Yayınları, İstanbul, l 994.] 264

von Asisi ve Bocaccio üzerine makaleleri;8 "Kaosa Bakış" olarak adlandırdığı, Dostoyevski hakkındaki üç makalesi.9 Ortaçağ hikayeleri, erken dönem İtalyan uzun hikayeleri ve farsları, Doğu masalları ve ''Alman Şairlerin Şarkıları", Jean Paul, Novalis ve diğer Alman romantiklerin isimlerini taşıyan yeni edisyonlar. ıo Tutkuyla okuma, seçme, düzenleme, konuya vakıf giriş yazıları yazma; tüm bunlar için gereken çaba, bir alimin hayatının çok büyük bir kısmını doldurur. Hesse'nin duru­ munda ise, daha çok, aşırı sevgiden (ve enerjiden) kaynaklanan kişisel bir uğraş; dünyanın ve "ben"in problemleriyle pek çok düzeyde ilgilenme gücü bakımından günümüzde eşi bulun­ maz, olağanüstü kişisel bir çalışmayla yan yana yürütülüyor. Hesse'nin editör ve arşivci tavrı yaratıcı yazarlığında da fark edilebilir. Diğer insanların yazılarını "gün yüzüne çıkaran" Toplu eserlerinin 13. ve 7. cildi, Schuster & Loeffler Yayınevi, Berlin ve Leipzig, 1904. Daha sonra insel Yayınevi, Frankfurt anı Main, 1988 ve 1995. 9 Hermann Hesse, "Blick in Chaos� üç makale, Bern, 192 l. 1 0 Geschichten aus dem Mitte/alter (Ortaçağilan Hikiyeler). Hermann Hesse tarafından yayıma hazırlandı, Konstanz, 1925. Gesta Romanorum, Hıristiyan Ortaçağına ait en eski masal ve efsaneleri içeren bu seçki, Hermarın Hesse tarafından hazırlanıp onun giriş yazısıyla yayımlandı, Leipzig, 1915. Morgenliindische Erziihlung (Doğu Hikiyeleri). J.G. Herder ve A.J. Liebeskind tarafından yapılan eski baskı Hermann Hesse tarafından gözden geçirilip yayıma hazırlandı, Leipzig, 1914. Lieder deutscher Dichter (Alınan Şairlerin Şarkıları) Paul Gerhardilan Friedrich Hebbele, Alman klasik şiiri seçkisi, Hermann Hesse tarafından hazırlandı, Münih, 1914. Jean Paul, Ausgewi:ihlte Werke (Seçme Eserler). der. Hermann Hesse, Zürih, 1943. Hölderlin: Dokümente seines Lebens (Hölderlin: Yaşamının Belgeleri). "Sonsöz"ü Hermann Hesse'ye ait. Berlin, 1925. Novalis: Dokumente seines Lebens und Sterbens (Novalis: Yaşamının ve Ölü­ münün Belgeleri). sonsözü Hermann Hesse'ye ait. Berlin, 1925. Hermann Hesse'ye ait eserlerin detaylı bir dökümü, Siegfried Unseld'in Hermann Hesse: Bine Werkgescichte (Hermann Hesse Külliyatı) isimli çalış­ masında bulunmaktadır, Suhrkamp Cep Kitaplığı 143, Frankfurt anı Mein, 1973.

8

265

anonim bir fıgürün maskesi ardına saklanmaktan hoşlanır. Bunun bir örneği, "Hermann Lauscher'dan Kalan Yazı ve Şiirler"dir. 1 1 Başka bir örnek, müstear isim Sinclair'la yayımla­ dığı Demian'dır (1919). Bu tarzdaki eserlerinin en muhteşemi, insanlığın yarattığı kültürün hem Doğuya hem Batıya ait tüm kaynaklarından beslenen, yaşlılık yıllarının en görkemli eseri olan Boncuk Oyunu'nun alt başlığı şöyledir: "Magis­ ter Ludi Josef Knecht'ten kalan yazılarla birlikte Knecht'in yaşamöyküsünü yazma denemesi, Hermann Hesse." Kitabı okurken; parodi unsurlarının, öğrenilen varsayımlar üzerinde inşa edilmiş biyografi kurgusunun ve alaycı taklidinin, mizahla şekillendirilmiş üslubunun tehlikeli derecede tinselleştirilmiş bu geç dönem eserini kavrayabilmeme çok büyük katkısının olduğunu hissettim.

[ .. ] 1 2 .

Kariyerinin Nobel Ödülü ile taçlandırılmasını on yılı aşkın za­ mandır talep ediyordum. Ödülün altmışıncı doğum gününde gelmesi çok uygun olurdu, hem de İsviçre vatandaşlığına kabul edilmiş birinin seçilmesi, o zaman ödülü almayı (Ossietzky'den dolayı) 13 bütün Almanlara yasaklayan Hitler'e yerinde bir cevap olurdu. Ama şimdi de Hesse'nin, yetmişinci yaşında, zengin yaşamını görkemli bir eserle, muhteşem bir eğitim romanıyla kendisinin taçlandırması, ödülün zamanını hala doğru kılıyor. Muhteşem eser, geçiş çağına katacak çok şeyi 1 1 Hinterlassene Schriften und Gedichte von Hermann Lauscher, der. Hermann Hesse, Basel, 1 90 ı . 12 B u kısım Thomas Mann'ın Hermann Hesse için yazdığı altmışıncı doğum günü kutlamasından alındığı için metinden çıkartıldı. 13 Weltbühne'nin eski başyazarı ve toplama kampı hükümlüsü Cari von Ossietzky (1889-1938). 1936'da Nobel Barış Ödülü'nü almaya layık görülmesinden sonra Hitler tüm Almanlara Nobel ôdülü'nü almayı yasaklamıştı.

266

olan iyilik ve özgürlükle dolu bu zihnin sahibine, çalışmaları geleneğe yaslanan, ama geleceğe dönük olan yazarın adına parlaklık katıyor.

267

94 MONTAGNOLA, 3 TEMMUZ 1947

Sevgili Beyefendi ve Dostum, Ünlü olmayan veya daha az ünlü olan birinin ünlü birine "dostum" diye hitap etmesi bana her zaman biraz gülünç gelmiştir. Fakat şu anda size böyle hitap ediyorum ve bunu sadece bu seferlik, Jakob Burckhardt'ın özellikle saygıdeğer ve muteber arkadaşları için kullandığı şekilde yapıyorum.

Zürcher Zeitung'da gönderdiğiniz selamla beni çok şaşırttınız. Bu sayıda bana dair bir şeyler olması gerekiyordu, bu yüzden birkaç nüsha sipariş etmiştim ve paketi açtığımda, selamınızın başlığı sanki korkutucu bir gülümsemeyle bana bakıyordu. Oturdum ve nazik, duyarlı kelimelerinizi farklı duygularla ve kıkırdayarak okudum. Dün, çok saygı duyduğum Suebyalı bir adamdan mektup aldım; mektupta kendisi size, her şeye rağmen Almanya'ya kısa süreli bir ziyaret için uğramanızın H itler'in rakipleri ve kurbanları için ne kadar rahatlatıcı ve cesaret verici ola­ bileceğini söylememi istedi. Bu iyi niyetli ve içten mesajı size göndermeyeceğim; fakat adamın mektubunda bir şey fazlasıyla dikkatimi çekti: Eski, sadık bir okurunun sevgi ve saygısının sizinle benim aramdaki tamamen eşit dağılımı. Genellikle teklifsiz, göçebe tipler beni kendilerinden biri olarak görüyorlar ve yazılı veya sözlü olarak meşhur Lübeckli gibi soğuk bir entelektüel ve içi kof bir beyefendi olmamamın onları ne kadar mutlu ettiğini ifade ediyorlar. Sizin de mavi 268

gözlü Suebyalı pastoral şairiyle yapılan kıyaslarla süslenmiş iltifatları sıklıkla aldığınıza eminim. Bu konuda birkaç kişiyi azarlamam gerekti ve tamamen özel ortamlarda, Lübeckliyi birçok kez savundum. 1 Bana bir dost olarak hitap ettiğiniz o selamda bana keyif vermeyen, tüm kalbimle karşılık vermediğim hiçbir duygu yok. Ve o müzisyenin mektubunun şans eseri elinize geçmesi (tahminim Pfüzner'dan yana) öylesine münasip ve komik ki! O kanaryaya leziz bir cevap vermişsiniz. Ben pek iyi sayılmam ve hayatım boyunca sevdiğim sıcaklık artık bana pek uymuyor. Böyle olmasaydı, size birkaç sayfa daha yazardım. Geislingen'de kendisini ziyaret ettiğinde Wieland' ın Schubart'a "Agathan lxion'u selamlıyor," dediği söylenir.2 Ben de bugün, "Josef Knecht, Traveli Thomas' ın karşısında el pençe divan duruyor,"3 diyor ve saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Derin saygılarımla H. Hesse

2 3

İki örnek için bkz. Ekler bölümü. Christoph Martin Wieland'ın ( 1733·1 8 13); 1766·67 yılında yazdığı, eski Yunan'da geçen otobiyografik oluşum romanı Agathorı. Orijinal metinde "sekiz katlı, muazzam kataoyu icra ediyor" şeklinde geçiyor. Katao, Çin kültüründe saygı duyulan seçkin kişilerin karşısında yapılan bir çeşit reverans. ( ç.n.) 269

95 WENGEN, AGUSTOS 1947

Sevgili Bay Thomas Mann, Luzern'deki otel faturasını gördüğünüzde ne kadar korktu­ ğunuzu düşününce vicdanım beni hala rahatsız ediyor. 1 Lu­ zern'deki düzenlemeleri yapan arkadaşım size ve bana "özel fıyaclar" verileceğini söylemişti ve ben de "özel" kelimesini indirim olarak yorumlayacak kadar naiftim; oysa onlar, bizi gezgin şairlerden prens ya da milyoner sınıfına terfı ettirerek onurlandırdılar. Eh, artık olan oldu ve bunun dışındaki her açıdan görüşmemiz bana en iyi ve en müteşekkir olduğum anı yaşattı. Zaman açısından bu kadar sık.ışıkken gelmeyi başarmanız bizim için büyük nezaketti. Eski yakınlık ve say­ gımın yanı sıra, sizi tekrar görmek aramızda tuhaf bir bağlılık, kanıtlanan ve güçlenen bir birlik duygusu olduğuna dair, kazara olamayacak, bir şekilde günümüzün Alman karakteri Hermann Hesse ve Thomas Mann, 23 Temmuz'da Luzern'deki Hotel Nationafüe buluşmuştu. Hesse, Gunter Böhmer'e 29 Temmuz 1947ile şöyle yazmıştı: "Luzern'de tanıdıklarımız bizim için birinci sınıf oda aldılar ve Ninon ve kendim için, akşam yemeği, kahvaltı ve konaklamaya toplam 88 Frank öde­ mek zorunda kaldım. Bir anlığına kendimi Amerikalı gibi hissettim ve bütün dünyayı küçümsedim. Thomas Mann'la iyi vakit geçirdik, 19. yüzyılın sonları­ na ait Alman romantik ressamlığının akla gelebilecek en korkunç kompozis­ yonunu görebileceğiniz Tribschen'dalci Wagner Müzesi'ne de birlikte gittik:' Richard Benze ise şöyle yazmıştı: "Birkaç gün önce Luzerni::le Thomas Mann'la buluştuk. Tribschenila ve Wagner Müzesi'nde de birkaç saat geçirdik. Birkaç fotoğraf ve mektup haricinde her şey 19. yüzyılın en kötü zevkiyle tıka basa doldurulmuş, kayıp bir tiyatro dünyası. Ama bir kabinde, camın altında daha önce hiç görmediğim Nietzsche'nin Pfortailalci öğrencilik yıllanna ait bir gençlik fotoğrafını buldum; haylazlık yıllarının Jean Paul'unu da bir o kadar iyi anlatıyordu. Bu fotoğraf, diğer bütün büyülü şeylerin ve pılı pınının etkisini yok etti." 270

ve ruhunun iki yönlü yüzünü simgeleyen hissimi doğruladı ve güçlendirdi. Almanya'da ve Almanya ile ilişkilerimizden keyif alacak kadar yaşamamız pek ihtimal dahilinde değil. Yine de elit oldukla­ rından hiç şüphe olmayan toplumun bir kısmının bize olan inancını koruduğunu ve bize güvendiğini unutmamak veya küçümsememek gerek. Durum böyle olmasaydı, Tanrı biliyor ya, bugün bir Alman yazar olmazdım. Bu sırada, yaz tatiliyle vakit geçirdik ve tırmanarak olmasa da Jungfrau'ya2 gittik. Hollanda'da sizi istirahat günlerinin beklediğini umuyorum. İkimiz de size ve eşinize içten selam­ larımızı gönderiyor ve hoş bir seyahat geçirmenizi diliyoruz. Saygılarımızla H. Hesse, Ninon Hesse

2

Bern Alpleri'nin en yüksek noktası. 271

ZÜRİH, BAUR AU LAC, 10 AGUSTOS 1947

Sevgili Bay Hermann Hesse, Son anda (bugün uçağa bineceğiz) nazik satırlarınız için te­ şekkür etmek istedim. Luzern'deki "Yurttaşlar", bize verdiği sözü tuttu; rezervasyon yapmadığımız halde bize açtıkları kral dairesi için para ödemek zorunda kalmadık. Tüm yıl boyunca hatırlayacağımız, çok güzel bir görüşmey­ di. Sürekli bir şeyler yapmaktan ne kadar yorulduğumu size anlatamam; en kötüsü de bunların bir kısmının Hollanda'da tekrar başlayacak olması. 1 Gemiye binince rahatlayacağım ve önümüzdeki Mayıs'ta (sadece sekiz ay sonra) aynı hengame­ ye katılıp katılamayacağım konusunda gizli kuşkularım var. Elbette, İsviçre'den ayrıldığım için üzgünüm. Gerçekten çok güzel bir ülke; yakın zamanda Stresa'ya2 yaptığımız araba yolculuğunda Alpleri geçtiğimizde bir hayli etkilenmiştim. (Fillerle bu yolculuğu nasıl gerçekleştirdiler acaba?3) Eğer uzaktan geliyorsanız ve bunu çok sık yapmıyorsanız, bol mik­ tarda friinkli4 ödeyebiliyorsunuz.

2

3 4

10-18 Ağustos tarihleri arasında Mann ailesinin; basın toplantıları, resep­ siyonlar ve seminerlerden oluşan yoğun bir programı olmuştu. Ardından, Noordwijk'te on gün dinlendikten sonra 29 Ağustos'ta Amerika'ya döndüler. Thomas Mann, İtalyan yayımcısı Arnaldo Mondadori'nin Maggiore Gölü üzerindeki Arona yakınlarında bulunun Meina'daki evinde dört gün (30 Temmuz-3 Ağustos arası) geçirdi. M.ô. 218