Kral Lear [5 ed.]
 9789751415707

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

KRAL LEAR

William Shakespeare

Kral Lear Türkçesi Bülent Bozkurt

&

Remzi Kitabevi

Çeviride esas olarak aşağıdaki metin kullanılmıştır: William Shakespeare: The Complete Works. Edited by Peter Alexander, London, 1951. Ancak, özellikle Norton Shakespeare (1992) ve başka basımlardan da yararlanılmıştır. Çeviride Alexander metniyle uyuşmayan bölümler için önce Norton Shakespeare'e bakılması önerilir.

KRAL LEAR / William Shakespeare Orijinal adı: King Lear Her hakkı saklıdır.

Bu yapıtın aynen ya da özet olarak

hiçbir bölümü, telif hakkı sahibinin yazılı izni alınmadan kullanılamaz. Türkçe çeviri: © Remzi Kitabevi, 2013 Kapak tasarımı: Ömer Erduran

ISBN 978-975-14-1570-7 BİRİNCİ BASIM: Temmuz 2013

BEŞİNCİ BASIM: Temmuz 2020

Remzi Kitabevi A.Ş., Akmerkez E3-14, 34337 Etiler-İstanbul Sertifika no: 10705

Tel (212) 282 2080 Faks (212) 282 2090 www.remzi.com.tr post&remzi.com.tr

Baskı: Seçil Ofset, 100. Yıl Mah., Matbaacılar Sitesi 4. Cad. No: 77 Bağcılar-İstanbul Sertifika no: 44903 / Tel (212) 629 0615

Cilt: Çifçi Mücellit, 100. Yıl Mah., Matbaacılar Sitesi 5. Cad. No: 24-25 Bağcılar-İstanbul Tel (212) 629 4783

İçindekiler Kral Lear Üzerine, 7

Kişiler, 17 I. Perde, 21 II. Perde, 66 HI. Perde, 100

IV Perde, 134 V Perde, 172

Kral Lear Üzerine

Ateşten bir çarka bağlanmışım, Kendi gözyaşlarım erimiş kurşun gibi yakıyor.

Yazılış ve yayımlanış tarihi: Kral Lear'ın 1605 yılı sonunda veya 1606 yılı başlarında yazıldığı tahmin ediliyor. 26 Aralık 1606 tarihinde Kral 1. James'in sarayında sahnelenmiş. İlk basımı (“First Ouarto” — O1) 1608 yılında yapılmış. Ol çok sayıda hata dolu, bozuk bir metin olmakla birlikte korsan basım olup olmadığı tartışmalı. Kimi araştırmacılar bu metnin, oyunun gösteriminde rol alan aktörlerin hatalı ezberi sonucu ortaya çıktığı görüşündeyken, O1'in bir korsan metin olduğunu öne süren araştırmacılar da var. Oyunun ikinci basımı (“Second Ouarto” — 02) 1619 yılında yapılmış. Ancak basım tarihi yine 1608 olarak gösterilmiş. 02, Ol'in kopyasıymış. Oyun daha sonra Shakespeare'in oyunlarının ilk toplu basımı olan “First Folio”da (1623) yer almış. Bu basımda esas olarak Ol metni kullanılmakla birlikte, Shakespeare'in kumpanyasının kullandığı sahne versiyonu da dikkate alınarak gerekli düzeltme ve değişiklikler yapılmış. Ancak yine de sonuçta ortaya editörleri çok uğraştıran, tartışmalı bir metin çıkmış. (1) “Ouarto”: Tek metin olarak basılan oyun. “First Ouarto”: İlk Ouarto; kısaca, OL (ç.n.)

8

Kral Lear Üzerine

Kaynaklar: Shakespeare Kral Lear'a büyük bir özenle hazırlanmış; olağanüstü geniş bir kaynak tarama ve yoğun bir okuma uğ-

raşına girmiş.) Kullandığı temel kaynak 1605 yılında basılan Kral

Leir ile Kızları Gonerill, Regan ve Cordella'nın Gerçek Hikâyesi adlı, yazarı belli olmayan, oldukça eskiye dayanan bir oyun. Bu oyunun sonunda Cordella'ya bağlı birlikler bir Fransız ordusunun desteğiyle zafer kazanıyor ve Leir yeniden tahtına kavuşuyor. Birkaç yıl daha kral olarak hüküm sürdükten sonra huzur içinde ölüyor. Lear'ın deliliği Shakespeare'in bu oyuna eklediği pek çok ayrıntıdan biri. Shakespeare'in bu oyun için kullandığı çok sayıda kaynak arasında, Kral Leir'den sonra en önemlileri, Raphael Holinshed'in İngiltere,

İskoçya ve İrlanda Tarihi (1577), Edmund Spenser'in Peri Kraliçe'si ve Montaigne'in denemelerinin John Florio tarafından yapılan İngilizce çevirisi. Shakespeare Florio'nun Montaigne çevirisini okuyarak hem hayal gücünün ufuklarını genişletmiş hem de kelime dağarcığını zenginleştirmiş. Bu arada Florio'dan aldığı bazı terimleri de oyunda kullanmış. Oyunun özeti: Britanya'yı yönetmenin zorluklarından yorgun düşen yaşlı Kral Lear, krallığı üç kızı arasında paylaştırmaya karar verir. En büyük pay da Lear'a olan sevgisini en etkili cümlelerle an-

latan kızın olacaktır. Yaşça büyük kızlar Goneril ile Regan süslü, şa-

tafatlı ve abartılı sözlerle Lear'a olan sevgilerini açıklarlar. Ancak, Lear'ın gözdesi olan en küçük kız Cordelia sade bir ifadeyle bir evladın babasını ne kadar sevmesi gerekiyorsa o kadar sevdiğini söylemekle yetinir. Bu sözler karşısında hayal kırıklığına uğrayan ve öfkeye kapılan Lear kızını evlatlıktan reddeder ve krallığı Goneril ile Regan (ve kocaları) arasında paylaştırır, ancak krallık unvanını ve oto-

ritesini kendine saklar. Küçük kızı Cordelia'yı evlatlıktan reddet-

tiği için kendisini kınayan sadık adamı Kent Kontu'nu da sürgüne gönderir. (1) Shakespeare: Bir Yaşam, s. 442. (ç.n.)

Kral Lear Üzerine

9

Daha önce Cordelia'ya talip olan Burgundy Dükü ile Fransa Kralı, Lear'ın huzuruna çağrılır. Burgundy,') Cordelia için drahoma verilmeyeceğini öğrenince evlenme talebini geri çeker. Ancak Fransa Kralı, Cordelia'yı olduğu gibi kabullenmeye hazır olduğunu belirtir. Cordelia, Fransa'ya gitmeden önce ablalarından babalarına iyi davranmalarını ister. Kral'ın kendilerine rahat vermeyeceğine inanan Goneril ile Regan, Cordelia'nın bu isteğini soğuk karşılarlar. Bu arada Gloucester Kontu'nun gayrı meşru oğlu Edmund, hep meşru oğul Edgar'ı kayırdığı için babasına içerlemekte ve kardeşini kıskanmaktadır. O nedenle Edgar'ı gözden düşürmek ve onun yerine imtiyazlı konuma geçmek için sinsice bir plan yaparak babasını Edgar'ın onu öldürmek istediğine inandırır. Albany Dükü ile evli olan Goneril babasının kendi yanında kalmasından hiç hoşnut değildir. Lear'ı kendisinden soğutmak için kâhyası Oswald'a, Kral'a saygısızca davranmasını emreder. Emri uygulayan Oswald'ın küstahlığına kızan Lear ona vurur. Bu arada kılık değiştirerek yine Lear'ın hizmetine giren Kent de Oswald'ı tartaklar. Goneril daha sonra şövalyelerinin taşkınlık yaptığını bahane ederek babasından elli adamına yol vermesini ister. Goneril'in nankörlüğüne kızan ve Cordelia'ya haksızlık ettiğini düşünmeye başlayan Lear, Regan'ın şatosuna taşınmaya karar verir. İkinci perdede, Gloucester'ın şatosunda Edmund kardeşi Edgar'a karşı kurduğu komployu sürdürür. Edgar'ın, babasını öldürmek istediğine ve kendisinin de ona engel olmak isterken yaralandığına Gloucester'ı inandırır. Bu arada Kral Lear'dan Gloucester'a bir mektup götürmekte olan Kent yolda Oswald'la karşılaşır ve onunla kavgaya tutuşur. Oswald'ın çığlıkları üzerine Gloucester, Regan ve Regan'ın kocası Cornwall Dükü olay yerine gelir. Tartışma konusunu Oswald'dan (1) Oyun içinde kont ve dük gibi unvan sahibi asiller sadece bölgelerinin adıyla anılıyor: Burgundy Dükü yerine Burgundy, Kent Kontu yerine Kent... gibi. (ç.n.)

10

Kral Lear Üzerine

dinleyen Cornwall Kent'in tomruğa'Y vurulmasını emreder. Daha sonra aynı yere gelip adamına yapılan muameleyi gören Lear son derece öfkelenir, Regan'a da, Goneril'in saygısızca tutumundan yakınır. O sırada Goneril de yanlarına gelir. Kardeşler Lear'a adamlarına ihtiyaç olmadığını ve hepsine yol vermesi gerektiğini söyler. Bu durum karşısında gözyaşlarını zor tutan ve kızlarından intikam almaya yemin eden Lear gece karanlığında, şiddetli fırtınaya aldırmadan kendini bozkıra atar. Regan ile Goneril Gloucester'a, Lear'ın çılgınca şeyler yapabileceği gerekçesiyle kapılarını kapamasını ve onu içeri almamasını öğütlerler. Üçüncü perdede, Lear fırtınada korunmasız bir halde bozkırda dururken gökyüzündeki varlığa seslenerek yıldırımlarını gönderip nankör insanoğluna can veren dünyayı cezalandırmasını ister. Kent'in ısrarıyla Lear ile soytarı bir kovuğa sığınır ve orada, yasalardan kaçan deli bir dilenci kılığındaki Edgar'la karşılaşırlar. Cornwall'ın koyduğu yasağa rağmen Gloucester Lear ile yanındakilerin bir çiftlik evine sığınmalarına yardım eder. Bu aşamada akli dengesi bozulmuş olan Lear kızlarını hayali bir mahkemede yargılar. Gloucester Kent'e Lear'ın hayatının tehlikede olduğunu ve onu dostlarının bulunduğu Dover'a götürmesini söyler. Bu durumu Edmund'dan öğrenen Cornwall Gloucester'ı tutuklatır ve Regan'ın da teşvikiyle bir gözünü oyar. Öteki gözünü de oymak üzereyken bir hizmetkâr ona engel olmaya çalışır ve onu yaralar. Ancak Regan hizmetkârı öldürür. Cornwall Gloucester'ın öteki gözünü de oyar ve bu arada onu ele verenin Edmund olduğunu açıklar. Gözleri oyulan Gloucester Edgar'a haksızlık ettiği için büyük azap duyar. Dördüncü perdede, Gloucester hâlâ deli rolü yapan Edgar'dan kendini Dover yakınlarındaki bir uçurumun kenarına götürmesini ister. Amacı uçurumdan aşağı atlamaktır. Ancak Edgar onu bir düz(1) “Tomruğa vurmak” (veya “Tomruğa vermek”): Suçlunun elleriyle ayaklarını

ve bazen başını ahşaptan yapılma bir işkence aracına geçirmek. Suçlular bu şekilde sokaklarda dolaştırılarak halka teşhir edilirmiş. (ç.n.)

Kral Lear Üzerine

11

lüğe götürür ve kendini “uçurumdan” attığını sanan Gloucester'a bir mucize eseri kurtulduğunu söyler. O arada, üzerinde otlar ve çiçeklerle bezenmiş tuhaf bir giysiyle Lear ortaya çıkar. Biri deli öteki de kör olduğu halde Lear ile Gloucester birbirlerini tanırlar. Oswald, Regan'dan aldığı emir üzerine Gloucester'ı öldürmeye çalışırken Edgar tarafından öldürülür. Lear, ordusuyla İngiltere topraklarına çıkan Fransa Kralı'nın ordugâhına götürülür ve uzun bir uykudan sonra uyandığında yanında Cordelia'yı bulur. Beşinci perdede, Cornwall hizmetkârından aldığı yaralar sonucu ölmüş, Edmund Regan'ın âşığı olmuştur. Aynı zamanda Goneril de

Edmund'a âşıktır. Goneril'in kocası Albany karısından nefret etme-

ye başlar ve Britanya topraklarına giren Fransa Kralı'na karşı savaşmaya karar verir. Fransız ve Britanya orduları arasında çıkan çatışmada Britanya ordusu

zafer kazanır ve Lear ile Cordelia

tutsak alınır. Edmund,

Albany'nin bilgisi dışında baba kızın öldürülmelerini emreder. Goneril ile Regan Edmund'u paylaşma kavgası içindeyken, Albany Edmund'u vatan hainliğinden tutuklatır. Hâlâ kimliğini açığa vurmayan Edgar Edmund'la düello eder ve onu ölümcül yaralar. Albany Edmund'la Goneril arasındaki ilişkinin farkında olduğunu belirtince Edgar da gerçek kimliğini açıklar, art arda gelen derin acıya ve oğluna kavuşmanın verdiği büyük mutluluğa kalbi dayanmayan babası Gloucester'ın da öldüğünü bildirir. Bu arada Goneril, Regan'ı zehirledikten sonra kendini öldürür. Ölüm halinde olan Edmund son deminde bir iyilik yapmak ister ve Lear ile Cordelia'nın öldürülmeleri emrini geri çeker, ancak çok geç kalmıştır. Önce Cordelia ardından kızının acısına dayanamayan Lear ölür. Albany, Edgar ve Kent'e ölenlerin yasını tutmak kalır. Kral Lear hakkında: Kral Lear sahnede yorumcu ve oyuncuları çok zorlayan bir oyun. Araştırmacı ve yönetmenlere göre günümüzde iyi sahnelenen Kral Lear'ların seyrek görülmesinin bir nedeni oyunun başrolünün Hamlet'teki Prens rolüne veya Macbeth'teki başrole kıyasla daha az önemli olması. Bir başka neden ise oyunda bir kısmı, en azından görünüşte, zayıf halkalarla bağlı çok sayıda konunun yer

2

Kral Lear Üzerine

alıyor olması. Ünlü yönetmen Peter Brook, Kral Lear'da “ana konunun dışında birbirinden bağımsız ve sonuçta eşit ağırlıkta on ayrı anlatım çizgisi buluyor.” Oyunda son derece karmaşık noktalar çeşitli düzlemlere dağılıyor. Kral Lear'la kızları, Gloucester'la oğulları, Goneril'le Regan'ın koca-

ları ve âşıkları ile olan ilişkileri neredeyse ayrı ayrı birer oyun konusu olabilecek nitelikte. Öyle ki, 19. yüzyılda İngiltere'de uzunca bir dönem Kral Lear “oynanamaz” olduğu gerekçesiyle repertuarlardan kalkmış. Ancak günümüze ulaşan belgelerden oyunun Shakespeare'in zamanında beğenildiğini ve başarılı olduğunu anlıyoruz. Çağımızda da Kral Lear çeşitli ülkelerde son derece başarılı biçimde yorumlanmış. İngiltere'de Lear rolünü olağanüstü ustalıkla yorumlayan aktörler arasında John Gielgud, Donald Wolfit ve 1946 yılında seyircinin neredeyse kanını donduran performansıyla Laurence Olivier başta geliyor.9 Oyunda Lear'ın üç önemli özelliği dikkati çekiyor. Bunlardan ilki, Shakespeare'in öteki ölümsüz karakterlerinde olduğu gibi, Kral'ın kullandığı dilin çarpıcı güzelliği ve imgesel zenginliği. İkincisi, çektiği bireysel acıyı, sanki doğayla ve doğaüstü güçlerle etkileşime girerek bilinç ötesine ve insanüstü boyutlara taşıması. Shakespeare, Lear ve Gloucester'ın kişiliklerinde insanoğlunun sanki acı çekmek için yaratıldığı temasını vurguluyor. Lear'ı Shakespeare'in öteki başkişilerinden ayıran başlıca özelliği ise, oyunun sonunda belirgin bir dış etken olmaksızın, salt çektiği azap sonucu eşi görülmedik bir duygusal baskıyla can vermesi; bir anlamda, bilinen intihar yöntemleri dışında bir yolla kendini ölümle cezalandırması. Lear'la Gloucester'ın yalnızca evlatlarıyla olan ilişkileri değil ölüm biçimleri de benzeşiyor. Ancak Gloucester'ın ölümü sah-

nede gerçekleşmiyor, sadece aktarılıyor. Ölüm nedeni de daha somut:

Kalbi dayanmıyor. Oysa Lear sahnede ölüyor ve ölüm nedeni yalnız(1) Shakespeare: Bir Yaşam, s. 446. (ç.n.) (2) A Shakespeare Encyclopedia, s. 435. (ç.n.)

Kral Lear Üzerine

3

ca duyduğu acının yoğunluğu değil, ayrıca oyun sınırları içinde fiziksel ve zihinsel olarak yaşadıklarının kaçınılmaz ve “anlamlı” sonucu. Başlangıçtaki akılsızca davranışlarıyla trajik bir potansiyele sahip olup olmadığını sorguladığımız bu kibirli, otoriter ve huysuz kişinin ulaştığı tüyler ürperten son, çarpıcılığıyla belki yine Shakespeare'in dehasının bir göstergesi. Shakespeare'in öteki büyük trajedilerinden Macbeth'te, Lear'a hiç benzemeyen bir karakterle ilgili olarak söylenen bir söz tuhaf bir şekilde Lear'ı da çok iyi tanımlıyor: “Hayatında hiçbir şey ona, o hayatı terk etmek kadar yakışmadı.” (Macbeth, 1. iv. 7) Shakespeare Kral Lear'da iyiyle kötünün keskin çizgilerle ayrıldığı siyah-beyaz bir halk masalını yeniden işlerken, taradığı gri alanlarla insanoğlunun ve insan ilişkilerinin karmaşık ve çok boyutlu yapısını bir kez daha vurguluyor. Başlangıçta babalarının kaprislerine ve aşırı taleplerine karşı takındıkları tavrı çok da haksız bulmadığımız Goneril ile Regan daha sonra canavarlaşıyorlar. Babasına olan sevgisini dile dökmekte belki gereğinden fazla gönülsüz görünen Cordelia'nın da gerçek yüzüne, sevecenliğine ve fedakârlığına çok sonra tanık oluyoruz. Oyun içinde Lear'ın akıllandığına ilişkin yeterli işaretler yok; daha çok isyankârlığı ön plana çıkıyor: “Ne insanlar anlıyor beni, ne de doğaüstü güçler,” der gibi. Niye acı çektiğini anlayamayan birinin, acı çekme olgusunu benzersiz bir şekilde tasvir edişi ise oyunun gizemli yanlarından biri. Cornwall ile Regan'ın Gloucester'a yaptıklarını izledikten sonra “İnsan insanın kurdudur;” sözüne sanki bundan iyi bir örnek olamayacağını düşünüyoruz. Ama (lago-Othello ilişkisinde olduğu gibi) bir kere daha asıl önemli soru cevapsız kalıyor: Neden? İnsanoğlunun anlayamadığı, uzlaşamadığı dünyayı dışlamasının, ondan kaçmasının iki yolu var: Delilik ve ölüm. Hamlet'in de sürekli gündeminde tuttuğu bu yolları Lear “başarıyla” deniyor. Oyundaki bir başka ironi de deliliğin kötülükten kaçmak için olduğu kadar iyilik yapmak için de bir araç olarak kullanılması. Edgar

14

Kral Lear Üzerine

“akıllıca” bir davranışla hem sağ kalmak ve (Hamlet gibi) olan biteni

gözlemleyerek zaman kazanmak hem de kötülerle savaşmak için deli taklidi yapıyor. Delilik bu oyunda (kısmen Hamlet'te olduğu gibi) kişiye dokunulmazlık ve bağışıklık kazandırmakla kalmıyor, onu neredeyse doğaüstü niteliklere ve bilgece bir söyleme sahip bir tür “medyuma” dönüştürüyor.

Kral Lear'da bu tür bağışıklıktan nasibini alamayan kişi ise yarı de-

li, yarı bilge soytarı. Onunki de belki zamanlama sorunu. İnsanoğlu hazır değilse ne bilgelerin sözüyle ne de kâhinlerin uyarısıyla gerçeği görebiliyor. O halde ne zaman hazır olacak insanoğlu? Hazır olacak mı? Hamlet'te olduğu gibi bu oyunda da derinlemesine irdelenen sorulardan biri bu. Kral Lear dikkatle ve eleştirel bir gözle okunduğunda hem oyunla hem de Kral'ın kişiliğiyle ilgili olarak akla pek çok soru geliyor. (Shakespeare, çoğu oyununda olduğu gibi, bu soruların seyirciler açısından oyunun bütünlüğünü bozmak bir yana onu zenginleştireceğini ve anlamına derinlik katacağını biliyor.) Örneğin, yaşlı Kral Lear görünüşte ömrünün kalanını devlet işlerinden uzak, huzur içinde geçirmek için krallığını kızları arasında paylaştırmayı amaçlıyor. Ancak kızlarını hiç tanımadığı belli. Yoksa hem onlardan alacağı tepkileri hem de daha sonra olacakları az da olsa kestirebilirdi. Nitekim Cordelia'dan istediği tepkiyi alamadığı andan itibaren Lear için huzur diye bir şeyin olamayacağı ortaya çıkıyor. Oyunda bir “anne”den de söz edilmiyor. Lear'ın geçmişini, nasıl tahta çıktığını, karısına ne olduğunu, ailesiyle ilişkilerini, ülkesini nasıl yönettiğini bilmiyoruz. Olaylar sanki öncesiz bir zaman kesitinde konumlandırılmış. Kral Lear, büyük kızlarının yüzüne karşı, densiz bir şekilde, en çok küçük kızı Cordelia'yı sevdiğini söylüyor. Ama hâlâ kızının kendisine olan sevgisine dair kanıt arıyor ve Cordelia'nın suskunluğu karşısında kendi sevgisi hemen hırçınlığa ve zalimliğe dönüşüyor. Yani Lear başlangıçta ne akıllı, ne sağduyulu ne de duyarlı biri. O nedenle ilk anda akla şu soru geliyor: “Böyle bir kişi oyunu trajik boyutlara taşımaya yeter mi?”

Kral Lear Üzerine

15

Burada Shakespeare'in dehası devreye giriyor. Öncelikle, başlangıçta duyarsız olduğu izlenimi veren Lear'ın neredeyse sınırsız bir “acı çekme” potansiyeline sahip olduğunu ve bu potansiyeli okur ve seyirciyi ürperten, şiirsel ve olağanüstü çarpıcı bir dille açığa çıkardığını görüyoruz. Temelde insanoğlunun en ilkel atalarından bu yana nereye varabildiğini, “insanlığını” sorgulayan bu oyun bir anlamda “acı çekmenin anatomisi”. Bülent Bozkurt

Kaynaklar: Honan, Park. Shakespeare: Bir Yaşam. Türkçesi: Bülent Bozkurt. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2000.

The Norton Shakespeare. General Editor: Stephen Greenblatt.

New York, 1986.

A Shakespeare Encyclopedia. Edited by O. |. Campbell. London:

Methuen, 1966.

Wells, Stanley. Shakespeare: An Illustrated Dictionary. London,

1973.

KİŞİLER LEAR GONERİL REGAN CORDELIA ALBANY DÜKÜ

: : : : :

Britanya Kralı Lear'ın büyük kızı Lear'ın ortanca kızı Lear'ın küçük kızı Goneril'in kocası CORN WALL DÜKÜ : Regan'ın kocası FRANSA KRALI : Cordelia'nın talibi, daha sonra kocası BURGUNDY DÜKÜ : Cordelia'nın talibi

GLOUCESTER© KONTU KENT KONTU : Kılık değiştirdiğinde, CAIUS EDGAR : Gloucester'ın büyük (meşru) oğlu; kılık değiştirdiğinde,

EDMUND YAŞLI ADAM CURAN SOYTARI OSWALD DOKTOR YÜZBAŞI TELLAL HABERCİ

: : : : :

KAÇIK TOM

Gloucester'ın gayrı meşru oğlu Gloucester'ın arazisinde kiracı çiftçi Gloucester'ın adamı Lear'ın soytarısı Goneril'in kâhyası

Şövalyeler, askerler, borazancılar, beyzadeler, maiyettekiler, hizmetkârlar.

(1) GLOUCESTER: “GLOSTIR” okunur. (ç.n.)

KRAL LEAR

BİRİNCİ PERDE

Birinci

Sahne

(Kral Lear'ın sarayı. Kent, Gloucester ve Edmund girer.) KENT

Kral'ın tercihi Albany“ Dükü olur sanıyordum ben, Cornwall değil.

GLOUCESTER

Bize de hep öyle gelmişti. Ama krallığı nasıl böldüğüne bakılırsa düklerden hangisine daha çok değer verdiği belli değil. Nereden baksanız parçalar eşit; hangisi iyi, anlamak zor.

5

KENT

Bu sizin oğlunuz değil mi, lordum? GLOUCESTER

Eh, yetiştirmesi bana düştü. Başlangıçta onu kabullenmekte zorlandım ama şimdi alıştım artık.

KENT

Anlayamadım, lordum.

GLOUCESTER

Ben de annesinin kamı tostoparlak şişince anladım

(1) İskoçya, Kuzey Britanya. (ç.n.)

10

22

I. Perde, 1. Sahne

başıma geleni. Meğerse yatağına koca girmeden önce eşiğine bir oğlan girmiş. Bir terslik kokusu alıyor musunuz bu işte? KENT

Sonucu böyle yakışıklı olduğuna göre pek terslik sayılmaz. o

15

GLOUCESTER

Evet de, benim bir de yasal oğlum var; birkaç yaş büyük bundan. Ama onu daha çok seviyor değilim. Gerçi bu oğlan arsızca, çağrılmadan geldi dünyaya ama annesi güzeldi, oğlana can verme işi de keyifliydi. Ben de bu piçi kabullendim sonunda. Bu soylu beyi tanıyor musun Edmund?

20

EDMUND

Hayır, efendim. GLOUCESTER

Kent Kontu. Şerefli bir dostumdur kendisi, bunu unutma. EDMUND

Saygılarımı sunarım, sayın lordum. KENT

Sizi daha yakından tanımak isterim. EDMUND

Size layık olmaya çalışacağım efendim. GLOUCESTER

Dokuz yıldır bizden uzakta ve yakında yine gidecek. (Borazanlar) Kral geliyor. (Önde taç taşıyan bir görevli, ardından Kral Lear, Cornwall,

Albany, Goneril, Regan ve maiyettekiler girer.) LEAR

Fransa ve Burgundy lordlarını karşılayın Gloucester.

25

I. Perde, 1. Sahne

23

GLOUCESTER

Gidiyorum efendimiz.

30

(Gloucester ile Edmund çıkar.) LEAR

Bu arada gizli planımızı açıklama vakti geldi.

Şu haritayı verin bana. Bilinsin ki

Krallığımızı üçe böldük ve kararımız kesindir. Ülke yönetmenin dert ve sorunlarını Şu yaşlı bedenimizden silkeleyip Genç kuşaklara devretmek isteriz.

35

Bize de, yükümüzü attıktan sonra

Ölüme doğru emeklemek kalıyor. Siz, oğlumuz!) Cornwall ve siz,

En az onun kadar sevdiğimiz oğlumuz Albany, Bugün her bir kızımızın drahomasını Halkımıza duyurmak istiyoruz Ki ilerde anlaşmazlık çıkmasın. Küçük kızımızın talipleri, yüce rakipler, Fransa Kralı ve Burgundy Dükü Uzun süre konuğumuz oldular sarayımızda Ve bekledikleri cevabı bugün alacaklar. Söyleyin bakalım kızlarım — Şimdi artık egemenlik hakkımızı, Ülke topraklarının yönetimini Ve devlet işlerini bıraktığımıza göre — Hanginiz bizi en çok seviyor? Söyleyin ki en büyük armağanımız En çok hak edenin olsun. Goneril, en büyük evladımız, Önce sen konuş. GONERİL

Efendim, benim sevgimi anlatmaya sözler yetmez.

(1) “Damadımız” yerine “oğlumuz” diyor. (ç.n.)

40

45

50

55

I. Perde, 1. Sahne

Gözümden, dirliğimden, özgürlüğümden, Olabilecek en değerli, en nadide şeyden, Yaşamın kendisinden, saygınlık, sağlık, güzellik, onur,

Hepsinden çok seviyorum sizi.

Hiçbir evlat sevmemiştir babasını Benim sizi sevdiğim kadar. Kelimelere sığmaz o sevgi, Soluk yetmez onu dile dökmeye. Kıyas kabul etmez benim sevgim.

60

65

CORDELIA (Kendi kendine)

Cordelia ne diyecek peki? Sev ve sus.

LEAR

Şu sınırlar arasında kalan toprakların tamamını,

Gölgeli ormanları, bereketli ovaları,

Sayısız ırmakları, geniş çayırlarıyla Sana bırakıyoruz; sana, Albany ile çocuklarınıza; Sonsuza dek. Ortanca kızımız ne diyor? Sevgili Regan, Cornwall'ın karısı, konuş.

70

REGAN

Efendim, ablamla aynı hamurdan yoğrulmuşum ben Ve ona denk sayarım kendimi. Goneril benim gönlümdeki sevgiyi dile getirdi, Ama fazlasıyla yetersiz kaldı onunki. Benim için hayatta tek sevinç kaynağı var: Siz efendimize duyduğum sevgi. Bundan öte her türlü mutluluğu Düşman sayarım ben kendime.

75

80

CORDELIA (Kendi kendine) Ah, sana ne kaldı Cordelia?

Ama ben biliyorum,

Benim sevgim sözlerden güçlüdür. LEAR

Sana ve senin soyuna, sonsuza dek,

85

I. Perde, 1. Sahne

25

Yüce krallığımızın üçte biri, Şu geniş topraklar düşüyor o zaman. O topraklar ki, değerde, büyüklükte, güzellikte,

Goneril'e verdiğimizden aşağı kalmaz. Evet, şimdi, en son, en küçük, en sevgili kızımız, Fransa'nın bağlarıyla, Burgundy'nin sütüyle Kendisine talip olduğu yavrumuz, En büyük paya sahip olmak için Sen ne diyeceksin bakalım? Konuş.

90

CORDELIA

Hiçbir şey, lordum.

95

LEAR

Hiç mi? CORDELIA

Hiç.

LEAR

Hiçten hiç çıkar. Ona göre konuş. CORDELIA

Üzgünüm ama

Yüreğimdekini dile dökemiyorum. Bir evlat babasını ne kadar severse O kadar seviyorum majestelerini,

100

Ne fazla, ne az. LEAR

Yapma Cordelia! Kısmetini kapamak istemiyorsan Sözlerini aç biraz. CORDELIA

Sayın lordum, Siz bana can verdiniz, beni yetiştirdiniz, sevdiniz.

Ben de bütün bunlara karşılık, gereği gibi,

105

26

I. Perde, 1. Sahne

Sizi sayıyor, seviyorum, sözünüzü dinliyorum. Ablalarım sizden başkasını sevmiyorlarsa Kocalarına ne kalıyor? Diyelim ki evlendim. O zaman sevgimin, saygımın yarısı kocamın olmak zorunda. Şurası kesin ki, ablalarım gibi,

Evlendikten sonra da seveceğim tek kişi Babam olmayacaktır.

10

115

LEAR

Yürekten mi söylüyorsun bunu?

CORDELIA

Evet, sayın lordum.

LEAR

Bu yaşta bu kadar katı ha?

CORDELIA

Bu yaşta bu kadar doğru, lordum.

120

LEAR

Öyle mi? Doğruluğun drahoman olsun o zaman! Güneşin kutsal ışınları adına, Hecate'nin' ve gecenin gizemli gücü Ve varlıkla yokluğu belirleyen yıldızlar adına, Her türlü babalık yükümlülüğümü, Yakınlığımı ve kan bağımı geçersiz sayıyorum Ve şu andan itibaren sonsuza dek Seni kendime ve gönlüme yabancı biliyorum. Barbar İskitler ya da Acıkınca kendi ırkını yiyen yamyamlar Benim sabık kızımdan daha büyük yakınlık, Merhamet ve yardım görecekler benden. (1) Hecate: Klasik mitolojide ay ve büyücülük tanrıçası. (ç.n.)

125

130

(2) İskitler: MÖ. VILVL. yüzyıllarda Orta Asya'dan güney Rusya'ya göç eden, Avrupa'da vahşiliğiyle ün salmış bir kavim. (ç.n.)

I. Perde, 1. Sahne

27

KENT

Efendimiz, lütfen— LEAR

Sus, Kent!

Ejderle gazabı arasına girme.

En çok onu sevmiştim ve kendimi

Onun şefkatli ellerine bırakmaktı niyetim. Defol, gözüme görünme! Huzuru mezarda bulurum artık. Yüreğimde ona yer olmadığına göre Fransa Kralı'nı çağırın, hadi kımıldayın! Burgundy'yi çağırın! Cornwall ve Albany, Sizler iki kızımızın drahomasıyla birlikte Bu üçüncüyü de paylaşın. Cordelia da Doğruluk sandığı kibriyle evlensin. Yetkilerimizi ve tüm krallık imtiyazlarımızı İkinize devrediyoruz. Kendimiz de aydan aya, Maiyetimizde kalacak yüz şövalyeyle, Sırayla sizin yanınızda kalacağız. Sadece kral unvanını kendimize saklıyoruz. Onun dışında her türlü güç, yetki ve iktidar, Sevgili oğullarım, sizin olacaktır. Ayrıca Bu tacı" da aranızda paylaşın.

135

140

145

150

KENT

Yüce majesteleri, Kralım olarak sizi her zaman saydım, Babam gibi sevdim, sözünüzden çıkmadım, Dualarımda hep adınızı andım—

LEAR

Ok yaydan çıktı, önünden çekil. (1) Cordelia'nın tacı; mecazen, onun payına düşen her şey. (ç.n.)

155

28

I. Perde, 1. Sahne

KENT

Gelsin geleceği varsa, yüreğimi delsin isterse! Lear delirince Kent de saygıyı unutur. Ne yapıyorsun, ihtiyar adam? İktidar iltifata boyun eğerse, Sanır mısın ki görev sus pus olacak? Majeste akılsızlık edince Onura doğru konuşmak düşer. Cezanı geri al, aklını başına topla Ve bu korkunç hatayı düzelt. Hayatım üzerine yemin ederim, Küçük kızın seni ötekilerden az sevmiyor. Kısık sesi yankı yapmıyor diye Kalbi boş sanma kimseyi.

160

165

170

LEAR

Kent, canını seviyorsan kes artık!

KENT

Ben canımı her zaman, bir piyon gibi, Senin düşmanlarına karşı Feda etmeye hazır oldum. Şimdi de senin güvenliğin için Onu kaybetmekten korkacak değilim.

175

LEAR

Git, gözüm görmesin seni!

KENT

Gözün iyi görmüyor Lear, Bırak da nişangâhın“” olayım.

180

LEAR

Bak, Apollo“) hakkı için— (1) Nişangâh: Ateşli silahlarda, silahı tam olarak hedefe doğrultmaya yarayan alet. Kent, “Senin doğruyu görmene yardımcı olayım,” diyor. (ç.n.) (2) Apollo: Klasik mitolojide güneş ve okçuluk tanrısı. (ç.n.)

I. Perde, 1. Sahne

29

KENT

Bak, Apollo hakkı için, Kral,

Boşuna anıyorsun o tanrının adını.” LEAR

Seni alçak sefil! (Elini kılıcına götürür.) ALBANY ile CORNWALL

Yapmayın efendimiz!

185

KENT

Yap, doktorunu öldür,

Ücreti de onulmaz hastalığına ver. Cezanı geri çek, yoksa Gırtlağımdan ses çıkabildiği sürece,

Hata ediyorsun, diyeceğim.

190

LEAR

Beni dinle hain! Kendini bil ve beni dinle! Madem ettiğimiz yeminden döndürmeye çalıştın bizi — Ki bunu asla yapmayız — ve haddini aşan kibrinle Verdiğimiz cezayı kınama küstahlığında bulundun — Ki buna dayanmak ne bize yakışır Ne de kraliyet makamına — Gücümüzü küçümsemenin ödülünü dinle o zaman: Sana beş gün veriyoruz. Bu süre içinde pılını pırtını topla. Altıncı gün o kahrolası sırtını dön Ve krallığımızı terk et. Eğer onuncu gün

Hâlâ topraklarımızdaysan kendini ölmüş bil. Git! Jüpiter hakkı için kararımız kesindir.

(1) Kent, Lear'ın Apollo'nun adını anmakla yanıldığını ima ediyor. (ç.n.) (2) Jüpiter: Klasik Roma mitolojisinde baş tanrı. (ç.n.)

195

200

30

I. Perde, 1. Sahne

KENT

Elveda Kral. Bu tavrın gösteriyor ki Özgürlük uzaklarda, sürgün yeri ise burası.

205

(Cordelia'ya) Sığınağını tanrılar versin sana.

Doğru düşündün ve dosdoğru konuştun! (Regan ile Goneril'e) Umarım davranışınız büyük laflarınıza uyar, Sevgi sözlerinizin sonu hayırlı olur. İşte Kent hepinize veda ediyor, Yeni bir ülkede eski yaşamını aramaya gidiyor.

210

(Çıkar) (Borazanlar. Glowcester, Fransa, Burgundy ve maiyettekiler girer.) GLOUCESTER

Fransa ile Burgundy geldi, lordum. LEAR

Sayın Lord Burgundy, önce, Bu Kralla birlikte kızımıza talip olan size soruyoruz: Bu durumda drahoma olarak en az neye razısınız?

Yoksa evlenme talebinizi geri mi çekmek istersiniz?

215

BURGUNDY

Yüce majesteleri, Ne ben ilk önerinizden fazlasını isterim

Ne de, eminim, siz daha azını önerirsiniz. LEAR

Pek soylu Burgundy, O gözümüzde değerliyken Drahoması da ona denkti. Ama şimdi değeri düştü. İşte kendi orada duruyor.

220

I. Perde, I. Sahne

Biz bu halinden hoşlanmasak da,

Olduğu kadarıyla sizin için yeterliyse

31

225

Ve fazlası önem taşımıyorsa,

Buyurun alın, tamamı sizindir. BURGUNDY

Ne diyeceğimi bilemiyorum.

LEAR

Bakın, özür ve kusurlarıyla,

Dost ve hamiden yoksun,

230

Bizden bağımsız ve bir başına,

Drahoması olarak nefret ve lanetimizle Alıyor musunuz, almıyor musunuz?

BURGUNDY

Bağışlayın majesteleri,

Ama bu şartlar altında bir seçenek kalmıyor.

235

LEAR

O zaman almayın bayım. Ben yetkime dayanarak Servetini açıkladım size. (Fransa Kralı'na) Size gelince, yüce kral,

240

Kendinize daha layık birini arayın.

245

Benim nefret ettiğim birini Sevmenizi isteyecek değilim. Onun için size tavsiyem, Doğanın bile sahiplenmediği'” bu sefil yerine FRANSA

Bu çok tuhaf.

(1) Lear, Cordelia'nın davranışını, kendi yorumuyla “sevgi duygusundan yoksun” oluşunu, “doğa dışı” buluyor. (ç.n.)

32

I. Perde, 1. Sahne

Nasıl olur da, daha dün

Sizin gözbebeğiniz, övgülerinizin baş konusu, Huzur kaynağınız, en kıymetliniz, En sevgili kızınız bir anda canavara dönüşür Ve bütün bu özelliklerini kaybeder?

250

Herhalde çok korkunç, doğa dışı bir suç işledi,

Ya da sizin önceki sevginiz o kadar güçlü değildi.

İşin içinde bir mucize yoksa

Onun böyle bir şey yapacağını aklım almıyor.

255

CORDELIA

Majesteleri, izninizle,

Ben öyle yağlı ballı konuşma sanatını bilmem, İçimden gelmeyeni dışa vurmam; Duygularımı sözle değil davranışımla gösteririm. Onun için, beni gözünüzden düşürenin Kasıtlı, kötü niyetli, alçakça bir şey, Ahlaksızlık veya canilik olmadığını Lütfen herkes bilsin. Sahip olmadığım şeyler beni daha varlıklı kılıyor: Hep karşısındakinden bir şey bekleyen bakışlar Ve her türlü övgüye hazır bir dil. Yazık ki, olmayan bu özelliklerim yüzünden Sizin sevginizi kaybettim.

260

265

LEAR

Beni bu kadar üzeceğine Keşke hiç doğmamış olsaydın.

2710

FRANSA

Bütün kusuru bu mu? Bazen insanın içinden geleni Dışa vurmasını engelleyen

Doğal bir çekingenlik mi?

Sayın lordum Burgundy, ne diyorsunuz bu bayana? Esas konunun dışındaki ayrıntılara takılıp kalan sevgi

215

I. Perde, 1. Sahne

33

Sevgi değildir. Onu istiyor musunuz? İşte, drahoması kendisi. BURGUNDY

Kral hazretleri,

Daha önce belirttiğiniz payı verirseniz Cordelia'yı elinden tutup Burgundy Düşesi yapmaya hazırım.

280

LEAR

Olamaz. Yemin ettim, kararım kesin. BURGUNDY (Cordelia'ya)

O zaman, üzgünüm. Babanızı kaybettiğiniz gibi,

Bir de koca kaybettiniz şimdi.

285

CORDELIA

Burgundy'nin içi rahat olsun! Madem aşkı kısmete ve servete bağlıymış, Onun karısı olamazdım ben. FRANSA

Güzel Cordelia, Yoksulluğunla zenginsin sen, Dışlandığın için seçkinsin, Sevilmediğin için en sevilensin! Atılan bir şeyi almamda sakınca yoksa Erdemlerinle birlikte seni alıp bağrıma basıyorum. Tanrılar, tanrılar! Ne iştir ki onların soğuk duruşunu Aşkım ateşleyip sıcak bir saygıya çevirdi. Kaderin yoluma çıkardığı drahomasız kızın,

290

295

Yüce Kral, kraliçemiz olacak,

Hepimizin, güzel Fransa'nın kraliçesi. Sulak“9 Burgundy'nin tüm dükleri gelse

(1) Muhtemelen, “niteliksiz sularından başka bir özelliği olmayan”. (ç.n.)

300

34

I. Perde, 1. Sahne

Değeri bilinmeyen bu hazineyi benden alamaz artık. Seni anlamasalar da veda et onlara Cordelia. Bu ülkeyi kaybedince daha iyisini bulacaksın. LEAR

Senin olsun o, Fransa, al götür.

Bizim böyle kızımız yok artık, Bir daha da yüzünü görmek istemiyoruz.

305

(Cordelia'ya) Hadi sen de git artık. Ne bir sevgi sözü bekle bizden, Ne uğurlama, ne de kutsama.

Gelin, soylu Burgundy.

310

(Borazanlar. Fransa, Goneril, Regan ve Cordelia dışında

herkes çıkar.) FRANSA

Ablalarına veda et. CORDELIA

Babamızın mücevherleri, Cordelia yaşlı gözlerle ayrılıyor sizden. Ben sizi iyi tanıyorum, ama kardeşiniz olarak Kusurlarınızı sayıp dökecek değilim. Babamıza iyi bakın. Sizin iddialı sevginize emanet ediyorum onu. Ama heyhat! Gönlünde yerim olsaydı Daha iyi bir öneride bulunabilirdim ona! Neyse, ikinize de elveda. REGAN

Bize ödevimizi öğretme. GONERİL

Seni kaderin bir armağanı olarak alan

315

320

I. Perde, I. Sahne

Kocanı hoş tutmaya bak sen. Babana saygıda kusur ettin, Sevgisinden yoksun kalmayı da hak ettin.

35

325

CORDELIA

Sinsiliğin örttüğünü zaman açığa çıkarır, Suçunu gizleyen gün gelir elbet utanır. Sağlıcakla kalın!

FRANSA

Gel, sevgili Cordelia.

330

(Fransa ve Cordelia çıkar.) GONERİL

Kardeşim, konuşacak çok şeyimiz var. İkimiz-için de önemli şeyler. Sanırım babamız bu gece ayrılıyor. REGAN

Orası kesin. Şimdi sana geliyor, gelecek ay da bizimle kalacak. GONERİL

Yaşlandıkça ne kadar tuhaflaştı. Giderek daha anlaşılmaz oluyor. En çok kardeşimizi severdi. Şimdi birden onu dışlayıverdi. Olacak şey değil.

335

REGAN

Yaşın getirdiği zayıflık. Ama bildim bileli iyi tanımamıştır kendini. GONERİL

En iyi zamanında bile sağı solu belli olmazdı. Biz şimdi sadece eski, kök salmış kusurlarına değil yaşlılıkla gelen huysuzluğuna ve geçimsizliğine de katlanmak zorundayız.

REGAN

Kent'i nasıl bir hışımla sürgüne gönderdi baksana! Bence bu ilk ve son olmayacak.

340

36

I. Perde, Il. Sahne

GONERİL

Daha Fransa ile vedalaşma seremonisi var. Birbirimize destek olalım. Babamız otoritesini böyle kullanmayı sürdürürse tahtından feragat etmesi bize fayda yerine zarar getirir.

345

REGAN

Bu konuyu iyi düşünelim. GONERİL

Bence sıcağı sıcağına harekete geçmeliyiz. (Çıkarlar.)

İkinci

Sahne

(Gloucester Kontu'nun şatosu. Elinde bir mektupla Edmund girer.) EDMUND

Ey doğa, benim tanrıçam sensin;

Senin yasalarına göre davranırım ben. Sırf on iki ya da on dört ay Küçüğüm diye ağabeyimden Toplumun töreleri beni niye bağlasın, Niye mağdur etsin ulusların yasaları? Niye piç desinler, niye gayri meşru desinler bana? Enim boyum onunkinden farklı mı? En az iffetli kadın dölü kadar Aklım yerinde, bedenim zinde değil mi? Niye piç damgası vururlar ki bize? Piç, piç! Neymiş bu piçlik? Gizli işin zevk ve heyecanıyla peydahlanan piçler, Uykuyla uyanıklık arasında çırpıştırılan

5

10

I. Perde, II. Sahne

Yavşak budalalar tayfasından

37 15

Daha diri, daha sağlıklı olmaz mı?

Eh, o zaman, meşru evlat Edgar, Senin mülkün de bana düşer. Babamız meşru Edgar'ı ne kadar seviyorsa Piç Edmund'u da o kadar seviyor.

Ne laf ama: “Meşru!”

Hadi bakalım benim meşru ağabeyim, Eğer bu mektup hedefine ulaşır, Planım işe yararsa, piç Edmund mu Yoksa meşru Edgar mı üste çıkar görürüz. Kendimi gösterip yükselme zamanı geldi. Piçlere selam durun tanrılar!

20

25

(Gloucester girer.) GLOUCESTER

Nasıl olur bu? Kent bir anda sürüldü. Fransa öfkeyle ayrıldı. Kral dün gece gitti. Yetkilerini sınırladı, krallığının adı kaldı bir tek. Bir anda olup bitiverdi her şey. O, Edmund, ne haberler?

30

EDMUND

Ne olacak, lordum, hiç.

(Mektubu cebine koyar.) GLOUCESTER

O mektup ne? Niye öyle telaşla saklıyorsun? EDMUND

Bende hiç haber yok, lordum. GLOUCESTER

Okuduğun o kâğıt neydi? EDMUND

Hiç, lordum.

35

38

I. Perde, Il. Sahne

GLOUCESTER

Hiç mi? O zaman niye aceleyle cebine soktun onu? Önemli değilse niye gizledin? Ver de görelim şunu. Hadi, hiçbir şey değilse gözlüğe ihtiyacım olmayacak demektir.

40

EDMUND

Bağışlayın, lordum. Ağabeyimden geldi bu mektup. Daha tam okumadım. Ama anlayabildiğim kadarıyla siz görmeseniz daha iyi.

GLOUCESTER

Ver şu mektubu lütfen.

EDMUND

Versem de saygısızlık olacak size, vermesem de. Nedeni de, kısmen görebildiğim kadarıyla, içeriği.

45

GLOUCESTER

Görelim şunu, görelim!

EDMUND

Bence ağabeyim beni sınamak için yazdı bunu. Başka açıklaması olamaz.

GLOUCESTER (Mektubu okur.)

“Bu yaşlılara saygı geleneği yüzünden hayatın tadını çıkaramıyoruz. Kısmetimiz bizden esirgeniyor. Yaşımız ilerleyince de iş işten geçiyor. Yaşlıların despotluğundan bunalmaya başladım artık. Anlamsız ve aptalca bir kölelik bu bence. Onlar güçlü olduğundan değil, biz katlandığımız için sürüp gidiyor bu egemenlik. Bana gel, bu konuyu konuşalım. Eğer babamız ben onu uyandırana kadar uyuyacak olursa" hem sonsuza dek mirasın yarısına konarsın hem de ağabeyinin sevgili kardeşi olarak yaşarsın. Edgar.” Hım! Komplo! “Ben uyandırana kadar uyursa...

(1) “Ölürse.” İfade kasıtlı olarak dolambaçlı. (ç.n.)

50

55

60

I. Perde, Il. Sahne

39

mirasın yarısına konarsın.” Evladım Edgar! Nasıl eli vardı bunu yazmaya? Yüreği, beyni nasıl elverdi böyle düşünmeye? Ne zaman geldi bu sana? Kim getirdi? EDMUND

Kimse getirmedi, lordum. İşin inceliği orada.

Odamın penceresinden içeri atılmış.

65

GLOUCESTER

Yazı ağabeyinin el yazısı mı? EDMUND

İçeriği iyi olsa onun yazısı diye yemin edebilirdim lordum. Ama bu haliyle onun yazısı değil demeyi çok isterdim. GLOUCESTER

Onun yazısı. EDMUND

El onun eli, lordum, ama umarım yüreğinden gelmemiştir içeriği.

70

GLOUCESTER

Daha önce hiç bu konuyu açmış mıydı sana? EDMUND

Asla, lordum. Ama zaman zaman, oğulların yaşı gelip babaların da yaşı ilerlediğinde, oğul babanın velayetini üstlenmeli ve gelirlerin yönetimini devralmalı derdi.

75

GLOUCESTER

O, alçak, alçak! Tam mektupta yazdığı gibi. Alçak hain! Aşağılık sefil, ruhsuz canavar! Canavardan da beter! Git evlat, bul onu. Gösteririm ben ona. İğrenç yaratık! Nerede o? EDMUND

Kesin bilmiyorum, lordum. Ama tam olarak niyetinin ne olduğunu kendisinden duymadan karar vermek

80

40

I. Perde, Il. Sahne

doğru olmaz bence. Amacını yanlış anlar, haksız yere cezalandırırsanız hem itibarınız zedelenir hem de onun kalbini kırar, saygısını kaybedersiniz. Hayatım üzerine yemin ederim o bu mektubu duygularımı sınamak için yazmıştır. Yoksa niyeti size zarar vermek değil.

85

GLOUCESTER

Öyle mi diyorsun? EDMUND

Uygun görürseniz ben onunla bu konuyu konuşurken siz de göstereceğim bir yerde durup bizi dinleyin. Böylece her şeyi kulağınızla duyarsınız. Bu akşamdan tezi yok yaparız bunu.

90

GLOUCESTER

Bu kadar canavar olamaz.

EDMUND

Bence de. Mümkün değil.

GLOUCESTER

Onu o kadar candan, yürekten seven babasına karşı!

Yer gök tanık olsun! Edmund, bul onu, ne olur,

güvenini kazan, öğren niyetini. Bu işi sana bırakıyorum. Şüphelerimi gidermek için her fedakârlığa hazırım.

95

EDMUND

Hemen gidiyorum, efendim: Bu işi elimden geldiğince yoluna koyup size bilgi vereceğim.

100

GLOUCESTER

O güneş ve ay tutulmaları iyiye işaret değildi.“

(1) Kral Lear'ın ilk sahnelenişinden bir yıl kadar önce güneş ve ay tutulması olmuş ve Londra'dan gözlenmiş. Güneş ve ay tutulmalarının uğursuzluk getireceğine inanılıyormuş. (ç.n.)

I. Perde, 11. Sahne

41

Her ne kadar bunun şu ya da bu şekilde bilimsel

açıklamaları varsa da doğa bu işin sonuçlarından

etkileniyor. Sevgi azalıyor, dostluklar bozuluyor, kardeşler birbirine düşüyor, şehirlerde ayaklanmalar oluyor, ülkelerde iç savaş çıkıyor, saraylarda ihanet görülüyor, babayla oğul arasında bağ kopuyor. Benim hain oğlum da buna örnek: Oğul babaya karşı. Kral doğal yoldan sapıyor: Baba evlada karşı. En iyi günler geride kaldı. Komplolar, riyakârlık, ihanet, feci kargaşa mezara kadar peşimizi bırakmayacak artık. Öğren o alçağın niyetini, Edmund. Bir şey kaybetmezsin. Dikkatli ol. Soylu, açık yürekli Kent de sürülsün ha! Suçu dürüstlük! Çok tuhaf!

105

110

(Çıkar) EDMUND

Şu dünyanın şaşkınlığına bak! Talihimiz yaver gitmedi mi —ki çoğu zaman kendi budalalığımızdan— Hemen güneşin, ayın, yıldızların etkisine yorarız. Sanki alçaklık

oo 115

kaçınılmaz, şapşallık göksel zorunluluk; hırsızlık,

uğursuzluk, hainlik kristal kürelerin(” işiymiş gibi. Uçkuruna hâkim olamayan insanoğlu yaratıcılığını konuşturmuş, keçiler gibi çiftleşme hevesini bir yıldızın konumuna bağlayıvermiş. Babam annemle Ejder Kuyruğu'nun altında sevişmiş. Ben de Büyük Ayı'nın9 altında doğmuşum. O zaman neymiş? Ben kaba ve seks düşkünüymüşüm. Pöh! Ben peydahlanırken göklerin en iffetli yıldızı bile parlıyor olsa ben yine neysem o olurdum. (1) Eski Yunanlı astronom Ptolemaeus

120

125

(Batlamyus)'un sistemine göre, dünya

sabitti ve gezegenler “kristal küreler” üzerinde dünya çevresinde dönüyordu.

(ç.n.)

(2) Klasik Yunan mitolojisinde keçi ayaklı orman tanrısı “Saturos” seks düşkünlüğüyle ünlü. (ç.n.) (3) Ejder Kuyruğu (“Draco”), Büyük Ayı: Yıldız kümeleri. (ç.n.)

472

I. Perde, Il. Sahne

Edgar— (Edgar girer.) dediğim anda lafının üstüne geldi. Tıpkı eski komedilerin sonunda olduğu gibi. Ben de rolümü oynayıp zavallı Kaçık Tom" gibi sızlanayım bari. Güneşle ay tutuldu mu her şey böyle ters gider işte. Fa, sol, la, mi.

130

EDGAR

Ne o, Edmund, derin düşüncelere dalmışsın.

EDMUND

Geçen gün bir falcının kehanetini okudum, ay ve güneş tutulmalarıyla ilgili. Onu düşünüyordum.

EDGAR

Vaktini bunlarla mı harcıyorsun?

135

EDMUND

Öyle deme, çok kötü şeylerden söz ediyor: Evlatlarla ana-baba arasındaki çatışmalar, ölüm, kıtlık, bozulan

dostluklar, devlet içinde hizipleşmeler; Kral'a, soylulara ihanet, komplolar; yersiz kuşkular, sürgün edilen dostlar, dağılan ordular, zina ve daha niceleri.

140

EDGAR

Ne zamandır yıldız falına merak saldın? EDMUND

Hadi, hadi! Babamı en son ne zaman gördün? EDGAR

Dün gece. Niye?

(1) Kaçık Tom (“Tom o'Bedlam”: “Tımarhanelik Deli”): Genellikle akli dengesi

bozuk berduşlara verilen bir ad. (ç.n.) (2) Notaların bu dizilişi çağın müzik anlayışına göre özellikle “uyumsuz” sayılıyormuş. (ç.n.)

I. Perde, Il. Sahne

43

EDMUND

Konuştunuz mu? * EDGAR

Evet, iki saat.

145

EDMUND

İyi mi ayrıldınız? Konuşmasında, tavrında bir tuhaflık

sezmedin mi? EDGAR

Yo, sezmedim. EDMUND

Onu bir şekilde kızdırmış olabilir misin? Bir düşün ve beni dinlersen kızgınlığı geçinceye kadar yanına pek yaklaşmasan iyi edersin. Çünkü şu anda o kadar köpürmüş durumda ki seni görünce çığırından çıkabilir.

150

EDGAR

Alçağın biri bana iftira etmiş olmalı. EDMUND

Ben de bundan korkuyorum. Lütfen beni dinle ve siniri yatışıncaya kadar gözüne gözükme. Dediğim gibi, en iyisi bir süre bende kal. Ben seni uygun bir zamanda yanına götürürüm. Lütfen, hadi git! İşte anahtarım. Dışarı çıkacak olursan kılıcını yanına al.

155

EDGAR

Kılıcımı mı? O niye? EDMUND

Bak ağabey, sen beni dinle, iyiliğin için. Kılıcını al. Sana karşı kötü niyet besleyenler yok dersem yalan olur. Ben ne görüp duyduysam onu söylüyorum. Hatta sana her şeyi anlatmadım bile. Bu iş sandığından çok daha ciddi ve korkunç. Hadi, lütfen git!

160

44

I. Perde, II. Sahne

EDGAR

Kısa zamanda haber verirsin bana, değil mi?

165

EDMUND

Elimden geleni yapacağım senin için. (Edgar çıkar.) Saf bir babayla soylu bir kardeş! Kendisi o kadar iyi niyetli ki Kimseden şüphelenmek aklına gelmiyor. Bu ahmakça dürüstlüğü çok işime yarayacak. Yapılacak iş belli artık! Doğuştan gelmeyen mülk akılla kazanılır, Amaç uğruna da gereken neyse yapılır.

170

(Çıkar)

Üçüncü

Sahne

(Albany Dükü'nün sarayı. Goneril ile kâhyası Oswald girer.) GONERİL

Babam soytarısını azarladı diye adamıma vurdu, öyle mi? OSWALD

Evet, bayan. GONERİL

Gece gündüz üzüyor beni. Her an bir dert çıkarıyor başıma, Herkesin huzurunu bozuyor. Dayanamıyorum artık buna. Şövalyeleri sürekli çıngar çıkarıyor, Kendisi en ufak bir şey için bizi paylıyor.

5

I. Perde, II. Sahne

Avdan döndüğünde konuşmayacağım onunla. Rahatsızmış dersin benim için. Saygı ve hizmette fazla titizlenme bu ara sen de. Ben hesabını veririm.

45

10

(İçerden borazanlar) OSWALD

İşte geliyor bayan, sesini duydum. GONERİL

Arkadaşlarınla birlikte Bezgin ve bıkkın bir tavır takının. Umarım bunu sorun eder. İşine gelmezse kardeşimize gitsin. İkimiz aynı kafadayız nasıl olsa, Geri adım atmayız. Ahmak ihtiyar! Üzerinden attığı yetkilere Hâlâ sahip sanıyor kendini. Çocuk gibi oluyor bu yaşlı bunaklar.

15

20

Güzellikten anlamazlarsa,

Yerine göre sert olmak gerekiyor. Sana dediğimi unutma.

25

OSWALD

Unutmam bayan. GONERİL

Şövalyelerine de soğuk davranın, Sonuçlarına aldırmayın. Arkadaşlarına da söyle. Ben zemini hazırlarım. Sorun çıksın ki ben de konuşayım. Kardeşime de hemen mektup yazıp Aynı şeyi yapmasını öğütleyeceğim.

Hadi şimdi yemek hazırlığına başlayın. (Çıkarlar.)

30

46

I. Perde, IV Sahne

Dördüncü

Sahne

(Albany Dükü'nün sarayı. Kılık değiştirmiş olarak Kent girer.) KENT

Kılık değiştirdiğim gibi konuşmamı da değiştirirsem İyi niyetle giriştiğim bu işi başarıya ulaştırabilirim. Hadi bakalım sürgün Kent, hüküm giymiş olsan da Hizmeti sürdürmeye bak sen. O zaman, gerçekten sevdiğin efendine Yine de büyük yardımın dokunabilir.

5

(İçerden borazanlar. Lear, şövalyeler ve maiyettekiler girer.) LEAR

Hadi, beni bekletmeyin, hemen hazır olsun yemek. (Bir yardımcı çıkar.) Hey, sen de kimsin?

KENT

Bir adam, efendim.

LEAR

Ne'cisin? Bizimle işin ne?

10

KENT

Gördüğünüz gibi biriyim. Bana güvenenin sadık hizmetkârı olurum, doğru kişiyi severim, çok düşünüp az konuşanla yoldaşlık ederim, Tanrı'dan korkarım, çare yoksa dövüşürüm, balık yemem.” (1) “Balık yemem”: Kent muhtemelen Katolik olmadığını (Katolikler belli günlerde balık yediği için) veya yalnızca et yediğini (“Erkek adam et yediği için”) söylüyor. (ç.n.)

I. Perde, IV Sahne LEAR

Nesin yani?

47

15

KENT

'Temiz yürekli ve bir kral kadar yoksul biri.

LEAR

Kulları kadar yoksul bir kral kadar yoksulsan, iyi yoksulsun demek. Ne istiyorsun?

KENT

Hizmet etmek. LEAR

Kime hizmet edeceksin?

20

KENT

Size. LEAR

Beni tanıyor musun, ahbap?

KENT

Hayır efendim, ama yüzünüzdeki ifadeden size efendim diyesim var.

LEAR

Neymiş o ifade?

KENT

Otorite. LEAR

Ne hizmet yapabilirsin?

KENT

Sır tutarım, at binerim, koşarım, iyi bir hikâyeyi yüzüme gözüme bulaştırırım, içimden geleni dosdoğru söylerim.

25

48

I. Perde, IV Sahne

Sıradan insanın yaptığı her işi yaparım. Ama her şeyden önce, çok çalışırım.

30

LEAR

Kaç yaşındasın?

KENT

Ne sesi güzel her kadına tutulacak kadar genç, ne de bir hiç için her kadına tapacak kadar yaşlıyım. Sırtımda kırk sekiz yılın yükü var.

35

LEAR

Pekâlâ, şimdilik kal yanımda. Yemekten sonra da hâlâ

sıkılmadıysam senden, hizmetime girdin demek. Hey, yemek ne oldu? Hani, soytarım nerede? Soytarımı çağırın bana. (Bir yardımcı çıkar.) (Oswald girer.) Hey, sen, kızım nerede?

40

OSWALD

Bağışlayın, efendim—

(Çıkar)

LEAR

Ne diyor bu herif? Çağırın şu et kafalıyı. (Bir Şövalye çıkar.) Soytarım nerede, hey? Herkes uyuyor galiba. (Şövalye girer.) Ne oldu? Nerede o soysuz köpek? ŞÖVALYE Dediğine göre lordum, kızınız rahatsızmış. LEAR

Çağırdığımda niye gelmemiş aşağılık herif?

45

I. Perde, IV Sahne

49

ŞÖVALYE

Gelemezmiş efendim. Çok saygısız biri.

LEAR

Gelemezmiş ha!

ŞÖVALYE

Lordum, neler dönüyor bilmiyorum. Ama bence size artık layık olduğunuz ilgi gösterilmiyor. Başta Dük'ün kendisi ve kızınız olmak üzere tüm hizmetkârların davranışında büyük bir kayıtsızlık ve saygısızlık seziyorum.

50

LEAR

Ya! Oyle mi diyorsun? ŞÖVALYE

Yanılıyorsam bağışlayın lordum. Ama majesteleri hakarete uğrarsa ben sessiz kalamam.

55

LEAR

Aslında bu benim de dikkatimi çekti. Son günlerde bir gevşeklik olduğunun farkındayım. Ama bunu onların

kötü niyetine değil kendi aşırı titizliğime vermiştim.

Bundan sonra daha dikkatli olacağım. Ama soytarım nerede? İki gündür görmedim onu.

60

ŞÖVALYE Efendim, küçük hanım Fransa'ya gittiğinden beri soytarının pek neşesi kaçtı. LEAR

Bu konuyu kapatalım. Ben de farkındayım. Git kızıma söyle, onunla konuşmak istiyorum. (Şövalye çıkar.) Sen de git soytarımı çağır.

70

50

I. Perde, IV, Sahne

(Bir Yardımcı çıkar.) (Oswald girer.) O, sen ha, bayım, sen! Gel buraya bayım. Ben kimim bayım? OSWALD

Hanımefendinin babası. LEAR

“Hanımefendinin babası” mı? Seni kahpe dölü köpek!

Seni alçak! Seni it soyu!

75

OSWALD

Ben bunların hiçbiri değilim lordum, kusura bakmayın. LEAR

Sen kim oluyorsun da gözümün içine bakıyorsun öyle, aşağılık herif? (Oswald'a vurur.)

OSWALD

Bana vuramazsınız lordum. KENT

Tekme de atamayız, değil mi? Seni adi sokak futbolcusu!Y o

80

(Oswald'ın bacaklarını tekmeler.) LEAR

Sağ ol ahbap. Hizmetin iyiydi. Senden hoşlandım.

KENT

Hadi, bayım kalk ve defol buradan! Haddini bilmeyi

öğretirim ben sana. Yürü, defol! Boyunun ölçüsünü bilmek istiyorsan kal. Yoksa yürü! Aklın varsa durma, hadi.

(Oswald'ı iterek dışarı çıkarır.) (1) Futbol, genellikle yoksul alt sınıfın sokakta oynadığı, küçümsenen bir oyunmuş. (ç.n.)

I. Perde, IV Sahne

51

LEAR

Sağ olasın sevgili dostum. Al bakalım, bu daha başlangıç.

85

(Kent'e para verir.) (Soytarı girer.) SOYTARI

Bu adam bana da yarar. Al şu külahımı. (Kent'e külahını uzatır.)

LEAR

Nerelerdesin be evlat? Nasılsın? SOYTARI (Kent'e)

Bence külahım sana çok yakışır.

KENT

Nedenmiş o, soytarı? SOYTARI

Neden olacak, gözden düşmüş birinden yana çıktığın için. Rüzgârı arkana almazsan çok geçmez üşütürsün. Hadi, al şu külahı! Bak şimdi, şu adam iki kızını sürgün edip') üçüncüye istemeden iyilik yaptı. Onun peşinden gitmeye niyetliysen külahımı alsan iyi olur. Yani, amca be, keşke iki külahım iki de kızım olsaydı.

90

95

LEAR

Niye, evlat?

SOYTARI

Her şeyimi iki kıza bırakınca, bana çifte külah kalırdı.9 Buyur, işte benimki. Ötekini de kızlarından iste artık.

LEAR

Dikkat evlat! Kırbaç geliyor ha! (1) “Lear tahtından feragat etmekle kızlarına, onları sürgün etmiş gibi, bağımsızlıklarını verdi.” (ç.n.) (2) “Çifte külahla katmerli soytarı olurdum.” (ç.n.)

52

I. Perde, IV. Sahne

SOYTARI

Doğrucu köpek sopayı yerken kancık itler ateşin başında keyif çatar.

100

LEAR

Kahroluyor insan!

SOYTARI

Bak sana bir deyiş okuyayım.

LEAR

Oku. SOYTARI

Dinle, amca.

Varını yoğunu gösterme, Aklına geleni söyleme. Olan paranı borç verme, Atın varken yayan yürüme, Her duyduğuna inanma, Her şeyini tek zara oynama. Boğazına, uçkuruna hâkim ol,

105

110

Dışarda sürtme, evinde kal. Bak o zaman göreceksin,

İki kere onu aşar senin yirmin.'9

115

LEAR

Sonuç bir hiç, soytarı.

SOYTARI

Ücreti ödenmemiş avukatın savunması gibi. Sen de hiçbir şey vermemiştin bana onun için. Hiçten bir şey çıkarabilir misin amca? LEAR

Hayır, soytarı, hiçten hiç çıkar.

(1) “Maddi ve manevi zenginliğin artar.” (ç.n.)

120

I. Perde, IV Sahne

53

SOYTARI (Kent'e) O zaman söyle ona, mülkünün kirası da o kadar eder. Kendisi inanmıyor soytarıya. LEAR

Acı bir soytarı bu!

SOYTARI

Acı soytarıyla tatlı soytarı arasındaki farkı biliyor musun evlat?

125

LEAR

Hayır ağabey, öğret bana.

SOYTARI

Hangi bey öğüt verdiyse sana, Toprağından vazgeç diye, Getir onu, koy benim yanıma Ya da gel, sen dur onun yerine. İşte ortaya çıktı bile anında: Alaca giysili“9 olanı burada, Öteki de onun yanında.

130

LEAR

Bana soytarı mı diyorsun, evlat?

SOYTARI

Oteki unvanlarını ona buna dağıttın, bu sana doğuştan kalmıştı.

135

KENT

Bu soytarı o kadar da budala değil lordum.

SOYTARI

Lordlarla büyük adamlardan bana sıra gelmiyor. Bu iş benim tekelimde olmalı, ama oldurmuyorlar. Hanımefendiler de öyle: Soytarılığı bana bırakmıyorlar, (1) Saray soytarısının alaca giysisini kastediyor. (ç.n.)

140

54

I. Perde, IV Sahne

hep kapmaya çalışıyorlar elimden. Bak amca, bana bir yumurta ver, sana iki taç vereyim. LEAR

Nasıl yapacaksın bu işi?

SOYTARI

Kolay: Yumurtayı yarıdan kesip içini yedim mi geriye iki taç kalır. Sen tacını ikiye bölüp iki parçayı da başkalarına verdiğinden beri eşeğini sırtlayıp geçiriyorsun çamurdan.” Altın tacın gidince açıkta kalan tependen aklın da uçup gitti. Hadi bakalım, ne dediğimi ilk bilen kırbacı hak eder bence.)

145

(Şarkı söyler.) Soytarılar bu yıl gözden düştü, Bilgeler hep soytarıya dönüştü; Kendi aklını kullanamayan

150

Taklitçi maymun doldu her yan.

LEAR

Ne zamandır şarkı söyler oldun sen evlat?

SOYTARI

Kızlarını annen yaptığından beri amca. Ellerine sopayı verip pantolonunu indirmiştin ya hani...

155

(Şarkı söyler.) Kral çocuklaşınca, Soytarılara karışınca, Onlar ağlarken sevinçten, Ben şarkıya sarıldım kederden.

160

(1) Ezop'un masalına gönderme: “Eşek seni taşıyacağına sen eşeği taşıyorsun.” (ç.n.)

(2) Sözlerinin başını derde sokabileceğini bilen Soytarı bilmece gibi bir ifadeyle kafa karıştırıp işin içinden sıyrılmaya çalışıyor. (ç.n.) (3) “Sopayla vursunlar diye kıçını açmıştın...” » (ç.n.)

I. Perde, IV Sahne

55

Ne olur be amca, bir öğretmen bulsana! Şu soytarına yalanı öğretsin. Nasıl yalan söylenir, çok merak ediyorum. LEAR

Ama yalan söylersen kırbacı yersin evlat. SOYTARI

Hayret, ne kadar benziyorsunuz kızlarınıza! Doğru söylesem onlar kırbaçlatıyor, yalan söylesem siz. Bazen de sustuğum için yiyorum kırbacı. Keşke soytarı olmasaydım da ne olursam olsaydım! Ama sen olmak istemezdim amca. Çünkü sen aklını iki parçaya ayırıp ortada

bir şey bırakmadın.

165

170

Hah, o parçalardan biri geliyor işte. (Goneril girer.)

LEAR

Ne o kızım, alnın gene kırışmış bakıyorum? Son günlerde fazla surat asar oldun. SOYTARI

Onun astığı suratı umursamazken daha yaman biriydin. Şimdi solda sıfır oldun. Ben senden iyiyim, hiç değilse soytarıyım. Sense sıfırsın.

175

(Goneril'e) Tamam, tamam, tuttum dilimi. Hiçbir şey deme,

gözlerin konuşuyor. Şş! Sen sen ol, sakla ekmeğin kabuğunu, ufağını;

Hiç belli olmaz, bakarsın gelir bir gün zamanı. (Lear'ı gösterir.)

İşte bak, içi boş bir bezelye kabuğu.

180

56

I. Perde, IV Sahne

GONERİL

Efendim, sadece bu densiz soytarı değil, O küstah adamlarınız da durmadan Bağırıp çağırıyor, kavga çıkarıyor, Ortalığı birbirine katıyorlar. Çekilmez oldu hepsi artık. Bütün bunları size anlattıktan sonra Her şey düzelir sanmıştım. Ama sizin tavır ve tutumunuzdan belli ki Bu işe göz yummakla kalmıyor, Üstelik onlara cesaret veriyorsunuz. Yani siz de kusursuz sayılmazsınız Ve sonucuna da katlanmak zorundasınız. Sizi üzmek istemesek de, huzuru sağlamak uğruna

185

190

195

Tedbir almak zorunda kalabiliriz. Her ne kadar uygunsuz görünse de,

Bu şartlar altında, başka çaremiz kalmazsa Gerekeni yapacağımıza şüpheniz olmasın.

SOYTARI

Beslersen guguk kuşunu yuvanda! Koparır elbet kafanı sonunda.” Ne yapalım, mum sönünce karanlıkta kaldık.

200

LEAR Kızımız mısın sen? GONERİL

Yapmayın efendim, Sizin ne kadar akıllı olduğunuzu biliyorum.

205

Lütfen o güzel aklınızı,

Sizi son zamanlarda değiştirip (1) Guguk kuşu yumurtalarını başka kuşların yuvalarına bırakırmış. Bu dizeler, “Besle kargayı oysun gözünü,” misali bir deyiş. (ç.n.)

I. Perde, IV Sahne

57

Gerçek kimliğinizden uzaklaştıran

Tuhaf tavırları bırakmak için kullanın. SOYTARI

Araba atı çektiğinde eşekler bile anlamaz mı? Hey yavrum! Bayılıyorum sana.

210

LEAR

Beni tanıyan yok mu burada? Bu Lear değil. Lear böyle mi yürür? Böyle mi konuşur? Gözleri nerede? Ya aklı gidiyor ya da beyni uyuştu. Uyanık mıyım ben, ha? Hiç sanmam. Ben kimim? Kim söyleyecek bana?

215

SOYTARI

Lear'ın gölgesi. LEAR

Bilmek istiyorum.

Çünkü krallığım, aklım, mantığım yanıltıyor beni, Kızlarım var sanıyorum.

220

SOYTARI

Onlar da uysal bir baba istiyor. LEAR

Adınız neydi kibar bayan? GONERİL

Bu sahte şaşkınlığınız da yine O pek sevdiğiniz oyunlardan biri herhalde. Rica ederim beni anlamaya çalışın. Yaşlı başlı biri olarak mantıklı da olmalısınız. Sizinle birlikte yüz şövalye kalıyor burada. O kadar sarhoş, utanmaz ve küstah ki hepsi, Onların yüzünden sarayımız

225

58

I. Perde, IV Sahne

Başıbozuklar hanına döndü. Yüce bir sarayda mı yaşıyoruz, Yoksa bir meyhanede ya da kerhanede mi, Belli değil. Bu utanç verici duruma Derhal bir son vermek gerek. Sizden ricam, Adamlarınızın sayısını azaltın.

Siz yapmazsanız ben yaparım.

230

235

Kalanlar da lütfen, yaşınıza başınıza yakışır, Kendini bilen, sizi sayan kişiler olsun. LEAR

Lanet olsun! Atlarımı eyerleyin! Adamlarımı toplayın! Soysuz piç! Sana kalmadık. Bir kızım daha var benim.

240

GONERİL

Adamlarıma vuruyorsunuz, Yanınızdaki serkeş takımı da Kendinden iyilere uşak muamelesi yapıyor.

245

(Albany girer.) LEAR

Son pişmanlık fayda etmez! (Albany'ye) O, bayım, geldiniz mi? Gelebildiniz demek!

Konuşun bayım. Atlarım hazırlansın!

Nankörlük denen taş yürekli iblis, insanın evladında

Deniz canavarından daha iğrenç oluyor!

ALBANY

Lütfen sakin olun efendim. LEAR (Goneril'e)

Seni sefil leş kargası! Yalan söylüyorsun. Adamlarımın hepsi görevini bilen,

250

I. Perde, IV. Sahne

59

Şanıma layık, seçkin kişiler. Ah, Cordelia'nın o ufacık kusuru

255

Ne kadar çirkin görünmüştü gözüme! Bir işkence aleti gibi tüm varlığımı sarsmış, Sevgi denen şeyi söküp almıştı yüreğimden Ve öfkeyi bırakmıştı yerine. O, Lear, Lear, Lear! Vur şu kapıya!

260

(Başına vurur.)

Ahmaklığı içeri alıp aklı dışarı salan Şu kapıya vur! Hadi gidin adamlarım, gidin. ALBANY

Lordum, sizi kızdıran her ne ise ben suçsuzum. LEAR

Olabilir lordum. Dinle Doğa, dinle! Dinle tanrıça, dinle!

265

Onurlandıramasın onu. İlle doğuracaksa,

270

Bu kadını anne yapmaya niyetliysen, Vazgeç bu niyetinden. Kısırlık aşıla rahmine. Tüm üreme organlarını kurut ki Yoz bedeninden bir yavru çıkıp Kötülük timsali olsun evladı ve ömür boyu Sapık bir canavar gibi azap çektirsin ona. Kırış kırış oyulsun alnı dertten, Gözyaşları sel gibi akıp yanaklarında oyuklar açsın. Evladı için yaptığı fedakârlığın, çektiği eziyetin karşılığı Kahkaha ve horlanma olsun, Ki tatsın, yılan zehrinden beter Nankör evlat acısını. Gidelim, gidelim!

(Çıkar.) ALBANY

Ulu tanrılar! Ne oldu burada?

215

60

I. Perde, IV Sahne

GONERİL

Hiç anlamaya çalışma. Bırak yarım aklıyla

280

Canı ne istiyorsa yapsın.

(Lear girer.) LEAR

İki haftada adamlarımın ellisi kovulmuş ha! ALBANY

Sorun ne efendim? LEAR

Anlatayım. (Goneril'e) Hangi cüretle beni böyle üzüyorsun? Hiç layık olmadığın halde, İstemeden gözlerimden akan Sıcak gözyaşlarını gördükçe utanıyorum. Yıldırımdan sisten kurtulmasın başın! Babanın lanetiyle cılk yara sarsın bedenini; Her yaranın acısını tüm varlığınla duyasın. Siz, kocamış gözler, bu yüzden bir daha ağlarsanız, Sizi oyar, yaşınızla toprağı sularım. Ya, demek iş buraya geldi! Öyle olsun. Ama benim bir kızım daha var. Eminim o daha şefkatli, daha anlayışlıdır Ve bütün bunları duyduğu zaman Senin kurt misali suratını tırnaklarıyla yırtacaktır. Sonsuza dek kaybettim sandığın gücüm Nasıl geri gelecek göreceksin. Demedi deme, göreceksin. (Lear, Kent ve maiyettekiler çıkar.)

285

290

295

300

I. Perde, IV Sahne

6l

GONERİL

Duydunuz, değil mi, lordum? ALBANY

Goneril, seni ne kadar sevdiğimi bilirsin, Ama ben burada— GONERİL

Lütfen sus. Hey, Oswald, hey!

305

(Soytarı'ya) Sen, soytarı bozuntusu, hadi bakalım, düş efendinin peşine. SOYTARI

Lear amca, Lear amca, dur, soytarını bekle. Tuzağına tilki düşerse avda,

Koy hemen bu kızı da yanına. Külahıma bir ip veren olursa, Geçiririz ikisinin boynuna,

310

Yollarız doğruca mezbahaya. Aman Soytarı, durma burada.

(Çıkar) GONERİL

Gel de şaşma şu babama! Yüz şövalye istiyor! Yüz silahlı adam yani! Ne akıllıca olur, Ne de güvenli buna izin vermek. Gördüğü her rüyada, kurduğu her hayalde,

315

Her kuruntusunda, her yakınmasında, Her söylentide, bulduğu her kusurda,

Adamlarına güvenip bizi diken üstünde tutacak. Hey, Oswald! ALBANY

Belki fazla abartıyorsun bu işi.

GONERİL

Fazla güvenmekten iyidir.

320

62

I. Perde, IV Sahne

Korku içinde yaşamaktansa, İlk fırsatta yok etmelisin kaynağını. Kardeşime yazıp her şeyi anlattım. Ben olmaz dediğim halde, Yüz şövalyesiyle birlikte onu kabul ederse—

325

(Oswald girer.) Hah, ne yaptın Oswald? Dediğim mektubu yazdın mı kardeşime?

330

OSWALD

Evet bayan. GONERİL

Yanına birkaç adam al Ve hemen atlayın atlara! Kardeşime endişelerimi anlat, Kendi bildiklerini de ekle. Hadi yürü ve vakit geçirmeden geri dön.

335

(Oswald çıkar.) Yo, yo, lordum, Sizin hoşgörünüzü ve anlayışınızı kınıyor değilim. Ama kusura bakmayın, gerçek şu ki, İyi niyetiniz övgüye değer olsa da, Aslında görüşünüz mantıksız.

340

ALBANY

Aklında ne var, bilmiyorum,

Ama bir işi düzelteyim derken Bozduğu çok olur insanın. GONERİL

Yo, bence— ALBANY

Her neyse, bakalım zaman ne gösterecek. (Çıkarlar.)

345

I. Perde, V. Sahne

Beşinci

63

Sahne

(Albany'nin sarayının önü. Lear, Kent ve Soytarı girer.) LEAR

Sen önden git ve bu mektupları Gloucester'a'” götür. Mektupta yazanlar dışında kızıma bir şey söyleme. Çabuk ol, benden önce orada olmaya bak.

KENT

Mektubunuz yerine varmadan bana uyku yok lordum.

(Çıkar.) SOYTARI

Adamın aklı topuklarında olursa soğuk almaz mı?

5

LEAR

Alır evlat. SOYTARI

O zaman sen hiç dertlenme, senin aklına terlik gerekmeyecek çünkü.

LEAR

Ha, ha, ha! SOYTARI

Merak etme, öteki kızında kesin ümit var. Yani, bunlar aslında bir ekşi elmanın iki yarısı, ama ben bildiğimi bilirim.

(1) Gloucester'a: Gloucester şehrine. (ç.n.)

10

(2) Soytarı “uçuk” bir espriyle, “Aklın olsa boş yere Regan'a gitmezdin,” diyor. (ç.n.)

64

I. Perde, V. Sahne

LEAR

Neymiş bildiğin evlat?

SOYTARI

Yarım elma yarım elmaya benzer, ama ekşi ekşiyi aratır. İnsanın burnu niye suratının ortasındadır, biliyor musun?

15

LEAR

Hayır.

SOYTARI

Gözler iki yanda kalsın, kokusunu alamadığı şeyi görsün diye.

LEAR

Ona” haksızlık ettim.

SOYTARI

İstiridye kabuğunu nasıl yapar biliyor musun?

LEAR

Hayır.

20

SOYTARI

Ben de bilmiyorum. Ama salyangoz evini niye sırtında taşır biliyorum.

LEAR

Niye?

SOYTARI

Başını soksun da kızlarına kaptırıp, boynuzlarını açıkta bırakmasın diye.

LEAR

Kim olduğumu unutabilsem... Onca iyi bir baba! Atlarım hazır mı?

SOYTARI

Eşeklerin onlara bakmaya gitti. Yedi yıldız neden yedidir?

(1) Ona: Cordelia'ya. (ç.n.)

(2) Lear babalık duygularını kastediyor. (ç.n.) (3) Eşeklerin: Hizmetkârların. (ç.n.)

25

I. Perde, V. Sahne

65

LEAR

Sekiz olmadıkları için mi?

SOYTARI

Bravo! Senden iyi soytarı olurdu.

30

LEAR

Onu zorla geri alsam... Canavarca nankörlük!

SOYTARI

Sen benim soytarım olsaydın amca, zamansız yaşlandığın için sopayı yerdin benden.

LEAR

Ne demek istiyorsun?

SOYTARI

Akıllanmadan yaşlanmayacaktın.

35

LEAR

O, güzel Tanrım, yardım et delirmeyeyim! Aklımı koru, delirmek istemiyorum! (Bir Beyzade girer.)

Tamam mı? Atlar hazır mı? BEYZADE

Hazır, lordum. LEAR

Gel evlat.

40

SOYTARI (Seyirciye)

Şu anda kız olup da benim gidişime gülen, Bu saflıkla uzun süre kız kalamaz derim ben.“9 (Çıkarlar.)

(1) Soytarının ne demek istediği açık değil. Dönemin seyircisi için anlam taşıyan güncel, müstehcen bir değini olabilir. (ç.n.)

İKİNCİ PERDE

Birinci

Sahne

(Glowcester'ın şatosu. Edmund ile Curan ayrı yönlerden girer.) EDMUND

Tanrı seni korusun Curan. CURAN

Sizi de efendim. Babanızla birlikteydim. Cornwall Dükü ile Düşes Regan'ın bu gece onu ziyarete geleceğini ilettim. EDMUND

Niye geliyorlarmış?

5

CURAN

Bilmiyorum. Söylentileri duymuşsunuzdur, sağda solda fısıldananları yani. Şimdilik fısıltıdan öteye geçmiyor bunlar.

EDMUND

Ben bir şey duymadım. Söylesene, neymiş onlar? CURAN

Cornwall ile Albany Dükleri arasında bir çatışma ihtimali varmış, duymadınız mı? EDMUND

Tek kelime duymadım.

10

II. Perde, 1. Sahne

67

CURAN

Bir süre sonra duyarsınız o zaman. Hoşça kalın efendim.

(Çıkar.) EDMUND

Dük bu gece buraya geliyor ha! Çok güzel! Harika! Bu çok işime yarar. Babam ağabeyimi yakalamak için adam çıkardı.

15

Benim de tehlikeli bir planım var,

Bir an önce uygulanmalı.

Talih, yüzüme gülmenin tam zamanı!

Hey, ağabey, aşağı gelsene, ağabey!

20

(Edgar girer.) Babam seni arıyor. Lütfen kaç buradan! Saklandığın yeri öğrenmiş. Şimdi tam zamanı, Gece karanlığından yararlan. Cornwall Dükü'nün aleyhinde konuşmadın, değil mi? Kendisi buraya geliyor, bu gece, şu sıra. Regan da onunla. Cornwall'ın yanında Albany Dükü'ne karşı bir şey söyledin mi? İyi düşün.

25

EDGAR Hayır, tek kelime etmedim, eminim. EDMUND

Babam geliyor, sesini duydum. Kusura bakma, Yalandan kılıç çekeceğim sana şimdi. Sen de çek, kendini savunur gibi yap. İnandırıcı ol.

30

(Yüksek sesle) Dur, yapma! Git babamı gör. Hey, ışık getirin! —Kaç ağabey, kaç! Meşaleler nerde? —Hadi, hoşça kal. (Edgar çıkar.)

35

68

II. Perde, 1. Sahne

Biraz kanımı akıtırsam gerçekçi olur, Var gücümle dövüştüm sanırlar. (Kılıcıyla kolunu çizer.) Bu bir şey değil. Sarhoşlar bile Aralarında dalaşırken fazlasını yapar. Baba, baba! Dur, yapma! İmdat! Kimse yok mu? Dur, dur! İmdat!

40

(Gloucester ile ellerinde meşalelerle hizmetkârlar girer.) GLOUCESTER

Ne oldu Edmund? Nerde o alçak?

EDMUND

Şurada karanlıkta duruyordu, kılıcını bana doğrultmuştu. Bir yandan homurdanıyor, kara büyü yapıyordu, Uğursuz amacına destek olsun diye Ay tanrıçasına yakarıyordu.

45

GLOUCESTER

Tamam, nerde şu anda? EDMUND

Bakın efendim, yaram kanıyor. GLOUCESTER

O alçak nerde Edmund? EDMUND

Şu tarafa kaçtı. Baktı ki ne yapsa— GLOUCESTER

Peşine düşün, hadi! Yakalayın onu. (Birkaç hizmetkâr çıkar.) Ne yapsa ne? EDMUND

Beni kandırıp siz lordumu öldürtemeyecek.

50

II. Perde, I. Sahne

Ona söyledim, yüce tanrılar Baba katilini asla affetmez, Yıldırımlarını yağdırır cezasını verirler. Evlat babaya ne denli sıkı, Ne denli güçlü bağlarla bağlıdır anlattım. Sonunda onun haince amaçlarına

Nefretle karşı çıktığımı görünce

Ölümcül bir hamleyle kılıcını uzatıp Savunmasız bedenime hamle etti Ve kolumu yaraladı. Ama benim de Haklı davamdan aldığım güçle, Aynı şiddetle karşılık verdiğimi görünce, Ya da imdat çığlıklarımdan ürkerek Birden geri dönüp kaçtı.

69 55

60

6

GLOUCESTER

Nereye kaçarsa kaçsın. Bu memlekette kaldığı sürece Er geç yakalanacak. Yakalandığı anda da hesabı görülecek. Soylu Dük, değerli lordum ve hamim Bu gece geliyor. Onun yetkisine dayanarak Her yana duyuracağım: Her kim onu bulursa Ve o haini yakılmak üzere Buraya getirmemize yardımcı olursa ödüllendirilecek. Saklayanın cezası ise ölüm olacak.

70

75

EDMUND

Niyetinden vazgeçirmeye çalıştım Ama baktım kesin kararlı, şiddetle kınadım onu Ve size her şeyi açıklayacağımı söyledim. Onun üzerine, “Seni zavallı piç!” dedi,

“Senin sözüne karşı benim sözüm; Hangimize inanır, kime güvenirler sanıyorsun?

80

70

II. Perde, 1. Sahne

Bana karşı gösterdiğin tüm kanıtları inkâr ederim, İsterse kendi el yazım olsun.

85

Bütün suçu senin üzerine atarım.

Hepsini o planladı, kurdu kotardı derim. İnsanları aptal mı sanıyorsun? Ölümümün sana yarayacağını herkes bilir.” GLOUCESTER

İflah olmaz, hayasız alçak! Mektubunu da inkâr edecek ha! Bu benim evladım olamaz.

90

(İçerden borazanlar)

Dinle, Dük'ün borazanları! Niye geliyor acaba? Ülkeden tüm çıkışları kapatacağım, Kaçamayacak o alçak. Dük yetki verecektir. Ayrıca resmini'” de her yana dağıtacağım. Onu tanımayan kimse kalmasın. Mal mülkümün varisi olman için de, Sadık ve meşru oğlum, gereken işlemi yapacağım.

95

(Cornwall, Regan ve maiyettekiler girer.) CORNWALL

Nasılsınız soylu dostum? Daha gelir gelmez Tuhaf söylentiler duydum.

100

REGAN

Bunlar doğruysa Suçluya ne ceza verilse azdır. Siz nasılsınız lordum?

GLOUCESTER

O, bayan, kalbim kırıldı, kalbim!

105

(1) Kanun kaçaklarının resimleri çoğaltılır ve bazen ödül vaadiyle teşhir edilirmiş. (ç.n.)

II. Perde, 1. Sahne

71

REGAN

Babamın vaftiz oğlu mu canınıza kasteden? Adını babamın koyduğu çocuk! Oğlunuz Edgar!

GLOUCESTER

Ah, bayan, utanıyorum bunu söylerken.

REGAN

Babamın yanındaki serkeş şövalyelerin Arkadaşı değil miydi o?

10

GLOUCESTER

Bilmiyorum bayan. Çok kötü, çok!

EDMUND

Evet, bayan, onlarla birlikteydi.

REGAN

O zaman bu yaptığına şaşmamalı. Onlar kışkırtmışlardır. Yaşlı adam ölsün de Malına mülküne konsunlar diye. Bu gece ablamdan bilgi aldım; Beni uyarıyor. O nedenle, Yanımda kalmaya gelirlerse evde yokum.

15

CORN WALL

Merak etme Regan, ben de yokum. Edmund, duyduğuma göre, Babana gerçek bir evlat gibi hizmet etmişsin.

129

EDMUND

Görevimdi efendim. GLOUCESTER

Edgar'ın planını ortaya çıkardı Ve onu yakalamaya çalışırken Gördüğünüz gibi yaralandı.

CORN WALL

Peşine düşüldü mü?

125

72

II. Perde, 1. Sahne

GLOUCESTER

Evet, sayın lordum. CORN WALL

Yakalanırsa bir daha kimseye zarar veremeyecek. Ne gerekiyorsa yapın ve bu arada, Gücümü ve yetkimi dilediğiniz gibi kullanın. Size gelince Edmund, sadakatinizi Ve görev duygunuzu çok takdir ettik. O nedenle sizi yanımıza alıyoruz. Sizin gibi güvenilir kişilere ihtiyacımız var.

130

EDMUND

Güveninize layık olacağım efendim.

135

GLOUCESTER

Onun adına size şükran borçluyum lordum. CORN WALL

Ziyaretimizin nedenini bilmiyorsunuz.

REGAN

Böyle zamansız, kara gözlü gecenin ortasında, Bazı önemli konularda, soylu Gloucester,

Size danışmak istedik. Babamla ablam ayrı ayrı mektup yazdılar, Aralarındaki tartışmaları anlattılar. Onlara kendi evimizden cevap yazmayı uygun görmedik. Habercileri bekliyor, cevapları götürecekler. Onun için, eski dostumuz,

Görüşünüze ivedilikle ihtiyacımız var. Lütfen bize bir yol gösterin.

GLOUCESTER

,

Hizmetinizdeyim bayan. İkiniz de hoş geldiniz. (Çıkarlar.) (Borazanlar)

140

145

11. Perde, 11. Sahne

İkinci

713

Sahne

(Gloucester'ın şatosunun önü. Kent ile Oswald ayrı yönlerden girer.) OSWALD

İyi sabahlar dostum. Bu evden misin? KENT

Oyle. OSWALD

Atlarımızı nereye bırakalım? KENT

Çamura. OSWALD

Hadi, bana bir iyilik yap da söyle.

5

KENT

Sana iyilik yapmam.

OSWALD

Sen ne biçim adamsın? KENT

Kafamı kızdırırsan görürsün ne biçim adam olduğumu. OSWALD

Niye böyle konuşuyorsun? Seni tanımıyorum bile. KENT

Ben seni tanıyorum ahbap. OSWALD

Kimim ben o zaman?

10

74

II. Perde, Il. Sahne

KENT

Aşağılık, rezil, artık yemek yiyen, adi, burnu havada,

aklı kıt, dilenci kılıklı, üç takım giysili,“ yüz liralık, keçe çoraplı bir sefilsin; yüreksiz, ciğeri beş para etmez bir rezil, kahpe dölü, ayna delisi, pespaye, işgüzar

15

bir serseri, olan malı tek sandığı doldurmaz bir kölesin;

hayasız pezevengin birisin; aslında aşağılık, adi, alçak, kerhaneci, kanı bozuk it karışımı bir soysuzsun. Sakın bu unvanlarını inkâr edeyim deme, yoksa bas bas bağırtır, inim inim inletirim seni dayaktan.

20

OSWALD

Ne baş belası adamsın sen! Ne ben seni tanırım, ne de sen beni tanırsın. Bu edepsizce laflar niye?

KENT

Ne pişkin herifsin sen ki beni tanımazdan geliyorsun! İki gün önce sana tekmeyi basanı, Kral'ın önünde pataklayanı nasıl unutursun! Çek kılıcını, seni alçak! Gece karanlık olsa da ay parlıyor. Seni lokma lokma doğrayıp ay ışığına banmazsam! Çek kılıcını,

25

seni kahpe dölü, berber gediklisi, çek hadi!

(Kılıcını çeker.) OSWALD

Git başımdan! Seninle işim yok benim.

30

KENT

Çek kılıcını diyorum, alçak! Kral'ın aleyhine mektup taşırsın, babası majesteye karşı o burnu büyük taş bebekten yana çıkarsın. Çek diyorum, seni serseri, yoksa kemiklerini

(1) Kent Oswald'ı kötü bir soylu taklidine benzetiyor. Hizmetkârlara yılda üç takım elbise verilirmiş. Kral James döneminde yüz sterline şövalyelik unvanı satın alınabiliyormuş. Soylular keçe çorap değil ipek çorap giyermiş. (ç.n.)

II. Perde, Il. Sahne

sıyırır, etlerini dilim dilim doğrarım. Çek, adi herif! Hadi, çık karşıma.

75

35

OSWALD

Imdat! Hey! Cinayet var! İmdat! KENT

Vur hadi köle! Kaçma serseri! Kaçma, züppe köle! Dövüş! (Oswald'ı döver.) OSWALD

İmdat! Hey! Cinayet var, cinayet! (Elinde kılıcıyla Edmund, Cornwall, Regan, Glouwcester ve

hizmetkârlar girer.) EDMUND

Hey, durun! Ne oluyor? (Kent ile Oswald'ı ayırır.)

KENT (Edmund'a)

Hadi bakalım evlat, seni görelim. Gel, seni biraz çalıştırayım! Gel hadi, genç üstat!

O 40

GLOÜCESTER

Kılıçlar! Silahlar! Ne oluyor burada? CORN WALL

Canını seven dursun! İlk vuran ölür. Sorun ne? REGAN

Ablamla Kral'dan gelen haberciler bunlar. CORN WALL

Derdiniz ne? Konuşun. OSWALD

Soluksuz kaldım lordum.

45

76

II. Perde, Il. Sahne

KENT

Kendini o kadar zorlarsan öyle olur. Seni ödlek serseri! Adam değilsin sen, Terzi işisin.(9

50

CORN WALL

Acayip birisin sen. Terzi işi adam olur mu? KENT

Olur efendim. Bu kadar berbat işi başka kim çıkarabilir? Ne taşçı becerebilir bunu ne de ressam, iki saatlik çırak bile olsalar.

CORN WALL

Tamam, söyle o zaman, nasıl başladı bu kavga?

55

OSWALD

Efendim, ak sakalı hatırına canını bağışladığım bu kocamış zorba—

KENT

Seni kahpe dölü ahmak! Seni lüzumsuz herif! Lordum, izin verin bu elekten geçmemiş molozu tepeleyip harç yapayım. Hiç değilse hela duvarını sıvamaya yarar. Ak sakalım hatırınaymış! Seni kuyruksallayan!©

60

CORN WALL

Yeter be adam! Saygı nedir bilmez misin sen?

KENT

Ofkeden tepem atınca unutuyorum. CORN WALL

Neye öfkelendin peki?

(1) Genellikle efemine tipler olarak görülen terziler halk arasında alay konusuymuş. (ç.n.)

(2) Kuyruksallayan: Sürekli aşağı yukarı kuyruğunu sallayan ve ayak değiştirerek iki yana seken bu kuş ürkeklik simgesiymiş. (ç.n.)

II. Perde, Il. Sahne

71

KENT

Adamda haysiyet yokken belinde kılıç taşımasına. Böyle sürekli yılışan sahtekârlar, İnsanları birbirine bağlayan çözülmez bağları Fare gibi kemirip koparırlar. Efendilerinin olmayacak tutkularını alkışlar, Adam kızgınsa kandil yağı, soğuksa kar getirirler. “Hayır,” der, “Evet,” der,

Efendinin havasına, rüzgârına göre Döndürürler gagalarını.“) Köpek gibi körü körüne izlerler efendilerini. Lanet olsun o çarpık suratına! Ben konuştukça hâlâ sırıtıp duruyor. Şaklabanın biri bu. Senin gibi bir kazı Salisbury ovasında görsem, Önüme katar, gaklata gaklata Camelot'a kadar kovalardım.

65

70

75

80

CORN WALL

Sen aklını mı kaçırdın ihtiyar?

GLOUCESTER

Neden tartıştınız, onu söyle.

KENT

Böyle bir alçakla benden daha zıt iki kutup olamaz.

CORN WALL

Niye alçak diyorsun ona? Suçu ne? KENT

Suratı hoşuma gitmiyor.

85

(1) Britanya coğrafyasında sık görülen kuşlardan olan yalıçapkını öldüğünde rüzgâr yönünü belirlemede kullanılabilirmiş. Bir ipliğe bağlanıp sarkıtıldığında gagası rüzgâr yönüne dönermiş. (ç.n.)

78

II. Perde, Il. Sahne

CORN WALL

Herhalde benimki de hoşuna gitmiyordur, (Glowcester ile Regan'ı gösterir.) Onunki de, onunki de. KENT

Efendim ben açık konuşurum. Doğrusu şu anda Önümdeki omuzlar üzerinde duran suratlardan Daha iyilerini gördüm hayatımda.

90

CORN WALL

Anlaşılan bu adamı dobra konuşuyor diye övmüşler ki, Böyle küstahça açık sözlü havasına giriyor Ve doğru konuşmanın anlamını saptırıyor. Pek dürüst ve doğrucu ya, iltifat edemez,

Doğrudan başkasını asla söyleyemez! Onu olduğu gibi kabul ederseniz ne âlâ, Etmezseniz de umurunda değil. Bu tipleri tanırım ben:

95

Açık konuşma kisvesi altında,

Her fırsatta aptalca eğilip bükülen, Hep duymak istediğinizi söyleyen yirmi uşaktan Çok daha kurnaz ve sinsidirler.

100

KENT

Efendim, açıkçası, içten konuşmak gerekirse,

Güneş tanrısı yüce Phoebus'ın ışıldayan alnını Gölgede bırakan çehrenizin Göz kamaştıran etkisi altında Konuşma cüretini bulan bendeniz— CORN WALL

Bu da ne demek? KENT

Beğenmediğiniz tarzımı değiştiriyorum demek.

105

II. Perde, Il. Sahne

Evet, efendim, ben dalkavuk değilim.

Açık konuşur gibi yapıp sizi aldatan her kimse Açıkça düzencinin biriymiş. Sizin hoşunuza gitmese de, Kendi adıma ben böyle biri olamam. CORNWALI (Oswald'a)

Ne yaptın da kızdı sana?

79

110

115

OSWALD

Hiçbir şey. Efendisi Kral geçenlerde Bir yanlış anlama yüzünden bana vurdu. Bu adam da Kral'a yaranmak için Onun tarafını tuttu Ve arkamdan beni tekmeleyip düşürdü. Ben yerde yatarken hakaretler yağdırdı.

120

Öyle erkeklik tasladı ki,

Zaten karşı koyamayacak birini: ezdi diye Kral ona iltifatlar etti, övgüye boğdu. O çirkin olaydan sonra Hıncını alamamış olacak ki Şimdi gene üzerime yürüdü.

125

KENT

Bunun gibi ödlek serseriler Ajax'1(” bile aptal yerine koyar.

130

CORN WALL

Tomruğu getirin. Seni dik başlı, kendini bilmez sefil! Palavracı bunak! Sana öğretiriz—

KENT

Efendim, benim öğrenme yaşım geçti.

(1) Ajax: Truva savaşında Yunan tarafının önde gelen kahramanlarından. (ç.n.)

80

II. Perde, Il. Sahne

'Tomruğa vurdurmayın beni. Ben Kral'ın hizmetindeyim, Ve onun verdiği görevle size geldim.

135

Habercisini tomruğa vurursanız,

Ona saygıda kusur ettiğiniz gibi, Bu aşırı cüretkâr tutumunuzla Majestelerinin onurunu çiğnemiş, Otoritesini hiçe saymış olursunuz.

140

CORN WALL

Getirin şu tomruğu. Şerefim üzerine yemin ederim, Oğleye kadar ona bağlı oturacak. REGAN

Öğleye kadar mı? Akşama kadar olsun lordum, Hatta bütün gece.

145

KENT

Sayın bayan, Babanızın köpeği olsam yapmazdınız bana bunu.

REGAN Uşağı olduğunuza göre yaparım. CORNWALL

Kardeşimizin” sözünü ettiği adam bu.

150

Hadi, getirin tomruğu.

(Tomruk getirilir.) GLOUCESTER

Rica ederim efendim, bunu yapmayın. Doğru, kusuru büyük. Efendisi Kral Onu mutlaka paylayacaktır. Sizin düşündüğünüz ceza En adi, en sefil suçlulara, (1) Goneril'i kastediyor. (ç.n.)

155

Sıradan hırsızlarla Kral bunu hiç hoş Habercisine layık Kendisine hakaret

II. Perde, Il. Sahne

81

yankesicilere verilir. karşılamayacaktır. görülen muamele sayılır.

160

CORN WALL

Sorumluluğu ben alıyorum.

REGAN

Ablam bu işe daha çok alınır. Sırf verdiği görevi yapıyor diye Adamının aşağılanması, saldırıya uğraması Olacak şey değil. Sokun ayaklarını tomruğa.

165

(Kent tomruğa vurulur.)

Gelin sayın lordum, gidelim. (Gloucester ile Kent dışında herkes çıkar.) GLOUCESTER

Senin için üzgünüm dostum. Dük'ün keyfi böyle istedi. Bilmeyen yoktur, onun iradesine karşı durulmaz,

Engel olunmaz. Senin için onunla konuşacağım.

170

KENT

Lütfen yapmayın efendim. Uzun süre uykusuz kaldım, Yol yorgunuyum. Biraz uyur dinlenir,

Kalan süreyi ıslık çalarak geçiririm.

İyi insanın da gün gelir talihi döner. Size iyi sabahlar dilerim.

GLOUCESTER

Bu işte Dük kusurlu. Kral'ın hiç hoşuna gitmeyecek.

(Çıkar.) KENT

Aziz Kral, ne demişler,

175

82

II. Perde, II. Sahne

Bugün Tanrı'nın sevgili kuluyken insanoğlu, Yarın kızgın güneşin altında bulur kendini. Yaklaş, yeryüzünün kılavuz ışığı, yaklaş ki Huzur veren aydınlığında şu mektuba bir bakayım. Mucizeler acı çekene görünür yalnız. Biliyorum, Cordelia'dan bu mektup. Neyse ki benim gizli görevimi öğrendi.

180

185

(Okur.) “Oradaki korkunç şartlardan uzak, Burada işleri yoluna koyma fırsatı buluyorum.” Yorgun ve uykusuzum, gözlerim kapanıyor. Hem dinlenmiş olurum uyurken Hem de bu utanç verici barınağı Görmek zorunda kalmam hiç değilse. İyi geceler, Talih, bir kere daha gül yüzüme, Döndür şu çarkını yeniden.

190

(Uyur.)

Üçüncü

Sahne

(Gloucester'ın şatosunun önü. Edgar girer.) EDGAR

Kanun kaçağı ilan edildim.

Neyse ki bir ağaç kovuğuna saklanıp

Peşimdekileri atlattım.

Hiçbir liman, hiçbir yer güvenli değil, Köşe bucak aranıyorum. Bir yolunu bulup kaçana kadar saklanmalıyım. Bu uğurda insanoğlunun gördüğü en sefil, Hatta hayvandan farksız kılıklara girmeye razıyım.

5

II. Perde, IV. Sahne

Suratımı çamurla sıvayacağım, Kasıklarıma bir çaput bağlayıp Saçlarımı keçe gibi düğüm düğüm yapacağım, Ve olan çıplaklığımla rüzgâra, yağmura, Gökten inecek ne varsa hepsine meydan okuyacağım. Ne tımarhane kaçkını berduşlar gördüm, Etrafta sarsak adımlarla böğüre böğüre dolaşırken, Uyuşmuş, çürük içinde kollarına İğne, diken, çivi, biberiye çöpü saplıyor Ve o halde çiftliklerden, zavallı yoksul köylerden, Koyun ağıllarından, değirmenlerden, Arada bir çılgınca bağırıp çağırarak, Bazen dua ederek, insanları ürkütüp Sadaka istiyorlardı. Zavallı Tom! Kaçık Tom! Ben buyum artık, Edgar yok bundan böyle.

83

10

15

20

(Çıkar)

Dördüncü

Sahne

(Gloucester'ın şatosunun önü. Lear, soytarı ve beyzade girer. Kent tomruğa vurulu durumdadır.) LEAR

Çok tuhaf, habercimi geri göndermeden Evden ayrılmışlar. BEYZADE

Duyduğum kadarıyla, bir gece önce Böyle bir planları yokmuş. KENT

Selam sana, soylu efendim!

5

84

II. Perde, IV Sahne

LEAR

Ha!

Bu utancı eğlenceli mi buluyorsun? KENT

Hayır, lordum.

SOYTARI

Ha, ha! Diz bağları da pek gaddarmış! Şu işe bak, atı başından bağlıyorlar, köpekle ayıyı boynundan, maymunu kasığından, insanı da bacaklarından! Bacağında tez olursan böyle tahta çorap giydirirler adama.

10

LEAR

Görevini sorup soruşturmadan

Seni bu hale sokan adam kim?

15

KENT

Bir adam ve bir kadın: Oğlunuzla'” kızınız.

LEAR

Olamaz.

KENT Olabilir. LEAR

Olamaz diyorum.

KENT

Ben de olabilir diyorum. LEAR

Olamaz, yapamazlar.

KENT

Olabilir, yaptılar.

(1) Oğlunuzla: “Damadınızla”. (ç.n.)

20

IL. Perde, IV Sahne

85

LEAR

Jüpiter adına yemin ederim olamaz. KENT

Juno“ adına yemin ederim oldu. LEAR

Buna cüret edemezler. Yapmazlar böyle bir şey, yapamazlar. Cinayetten beter bu. Saygı denen şeyi hiçe sayıp Bu korkunç küstahlığı yapamazlar.

Hemen ve açık açık söyle bana,

Bu cezayı hak etmek için ne yaptın Ya da neydi onları buna zorlayan?

25

30

KENT

Lordum, evlerine vardığımda,

Önlerinde saygıyla diz büküp mektubunuzu verdim.

Henüz doğrulmamıştım ki,

Kan ter içinde, soluk soluğa,

Goneril'in habercisi geldi, Benim sözümü kesip onları selamladı Ve mektubunu verdi. Mektubu hemen okudular ve o anda Adamlarını toplayıp atlara atladılar. Bana soğuk bir bakış fırlatıp peşlerinden gelmemi Ve verecekleri cevabı beklememi emrettiler. Sonra burada benden sonra gelip Sözümü kesen haberciyle karşılaştım. Geçende siz majestelerine karşı Saygısızlık eden adamdı bu.

35

40

45

Aklım başımdan gitmiş olacak ki

(1) Juno: Roma mitolojisinde baş tanrıça, Jüpiter'in karısı. Karı koca sürekli atışırlarmış. (ç.n.)

86

II. Perde, IV. Sahne

Adamı tanıyınca kılıcımı çektim. Onun üzerine adam korkudan Çığlık çığlığa evi ayağa kaldırdı. O yüzden oğlunuzla kızınız Bana bu utanç verici cezayı layık gördü.

50

SOYTARI

Yaban kazları o yönde uçuyorsa Kış daha çıkmamış demek. Baba çul çaput giyiyorsa Çocukları kör olur, Eve torbalarla geliyorsa Çocuğundan saygı görür. Talih denen kahpeler kahpesi! Hiç kulağına gelmez yoksulun sesi.

55

60

Daha bu bir şey değil. Bir yıl uğraşsan sayamazsın kızlarından gelecek dertleri başına. LEAR

Çektiğim azaptan yüreğim sıkışıyor. Yapmayın duygularım, üstüme varmayın!

Nerde bu kız?

65

KENT

Kont'un yanında efendim, içerde. LEAR

Peşimden gelmeyin. Burada kalın. (Lear çıkar.)

BEYZADE

Anlattığınızın dışında bir suçunuz yok mu?

KENT

Yok.

Kral niye bu kadar az adamla geldi?

70

IL. Perde, IV Sahne

87

SOYTARI

Bu soruyu soran tomruğa vurulmayı hak eder.

KENT

Niyeymiş soytarı?

SOYTARI

Seni bir karıncaya derse gönderelim de kışın çalışmamayı öğren. Burnunun dikine giden herkes gözüne güvenir, körler hariç. Yirmi burundan ancak biri alır kokuşmuş kişinin kokusunu. Azman bir tekerlek iniş aşağı yuvarlanıyorsa bırak gitsin, kovalayayım derken boynunu kırma. Ama aynısı yokuş yukarı çıkıyorsa hemen asıl, seni de çeksin. Bir bilge çıkıp sana bu öğütten iyisini verirse benimkini geri ver. Soytarının öğüdünü ahmaklar dinler ancak.

75

80

Sana çıkarı için hizmet eden,

Sadakati göstermelik kişi

İlk yağmurda yok olur hemen, Fırtınada cascavlak bırakır seni. Oysa ben buradayım. Soytarı kalır. Akıllılar kaçsın varsın, Hayırsız kaçar aptal olur. Hayırlı soytarı yerinde kalsın.

85

90

KENT

Bunu nerde öğrendin soytarı?

SOYTARI

Tomrukta değil, sivri akıllı. (Lear ile Gloucester girer.)

LEAR

Benimle konuşamazlarmış! Hastalarmış! Yorgunlarmış! Bütün gece yol gitmişler. Bahane bunlar! Oyun oynuyorlar. İsyan bu! Git düzgün bir cevap getir bana.

95

88

II. Perde, IV. Sahne

GLOUCESTER

Sayın lordum, Dük'ün ateşli mizacını bilirsiniz, Çok katıdır, bildiğinden şaşmaz. LEAR

Cehennemin dibi! Lanet olsun! Kahrol! Geber!

100

“Ateşli” ha! Ne “mizacı”? Gloucester, Gloucester,

Cornwall Dükü ve karısıyla konuşacağım diyorum! GLOUCESTER

Evet, sayın lordum, bunu onlara ilettim. LEAR

İlettin, öyle mi?

Ne dediğimi anlıyor musun be adam?

105

GLOUCESTER

Evet, lordum. LEAR

Kral Cornwall'la konuşmak istiyor. Sevgili babası kızıyla konuşmak istiyor, Emrediyor, itaat bekliyor. Bunu “ilettin mi” onlara? Kanım tepeme çıkıyor. “Ateşliymiş!” “Ateşli” Dük! O kızgın Dük'e söyle— Hayır, henüz değil. Belki rahatsızdır. İnsanın sağlığı yerinde değilse Tüm görevlerini ihmal edebilir. Bedenimiz baskı altındaysa

110

115

Zihnimiz de etkilenir bundan, kendimizde olmayız.

Neyse, sakin olup biraz bekleyelim. Belki de hasta bir adamı Sağlıklıymış gibi yargılamakla hata ettim. (Kent'e gözü ilişir.)

120

II. Perde, IV. Sahne

89

Batsın böyle krallık! Nasıl oturur bu halde burada? Bence Dük'le karısının soğukluğu kasıtlı. Adamım serbest kalmalı. Git Dük'le karısına söyle, Onlarla konuşmak istiyorum, hemen, şimdi.

Söyle buraya gelip beni dinlesinler. Yoksa davulu alır Başlarım odalarının kapısında çalmaya, Uyku yüzü göstermem ikisine de.

125

130

GLOUCESTER

Tek dileğim aranızın düzelmesi. (Glowcester çıkar.)

LEAR

O, yüreğim, sıkışan yüreğim, sakin ol!

SOYTARI

Evet, seslen ona amca. Kadın yılan balıklarını

canlı canlı dizmiş hamurun üstüne, kafalarına

sopayla vurup bağırıyormuş, “Rahat durun, sizi yaramazlar!” diye. Ağabeyi de atına iyilik olsun diye samana tereyağı katıp öyle koyuyormuş önüne.

135

(Cornwall Dükü, Regan, Gloucester ve hizmetkârlar girer.) LEAR

İyi sabahlar ikinize de.

CORN WALL

Size de majesteleri. (Kent serbest bırakılır.) REGAN

Sizi gördüğüme sevindim efendim. LEAR

Sanıyorum Regan'sın.

140

II. Perde, IV. Sahne

Nedenini biliyorum. Çünkü sevinmeseydin Annenin mezarına uğramazdım bir daha, Zina işleyen bir kadın yatıyor orada diye. (Kent'e) O, serbest mi kaldın? Seninle sonra konuşuruz.

145

(Kent çıkar.) Sevgili Regan, ablan boş çıktı. Nankörlüğüyle, bir akbaba gibi şuramı (Kalbini gösterir.) Paramparça etti. Konuşmakta zorlanıyorum. İnanmazsın ne denli insafsızca— O, Regan!

150

REGAN

Rica ederim sakin olun efendim. Belki o evlatlık görevini ihmal etmedi de, Siz onun değerini bilmediniz.

LEAR

Ne demek istiyorsun? REGAN

Ablam sorumluluğunu bilmeyecek biri değildir. Bunu düşünemem bile.

155

Adamlarınızın ölçüsüz davranışına Gem vurmak zorunda kaldıysa Suç onda değildir, Mutlaka geçerli bir nedeni vardır.

LEAR

Lanet olsun ona! REGAN

Efendim, artık yaşlandınız.

160

TI. Perde, IV. Sahne

Ömrünüz doğal sürecin sınırına geldi. Durumunuzu sizden daha iyi değerlendiren birilerinin Bakımına ve kılavuzluğuna ihtiyacınız var.

91

165

Onun için sizden rica ediyorum,

Lütfen ablamın yanına dönün, Ona haksızlık ettiğinizi söyleyin. LEAR

Ondan özür dilemek ha? Soyumuza yakışır mı bu söylediğin?

170

(Diz çöker.) “Sevgili kızım, itiraf ediyorum, yaşlandım artık. İhtiyarlar fazlalıktır. Diz çöküp yalvarıyorum sana, Ne olur beni evsiz barksız, gıdasız bırakma.” REGAN

Lütfen efendim, yeter.

Çirkin oyunlar bunlar. Ablama dönün.

175

LEAR (Doğrulur.)

Asla, Regan! Adamlarımın yarısını savdı, Bana göz devirdi, yılan gibi dil uzattı, Yüreğimden vurdu beni. Gökyüzünün olanca laneti Onun nankör tepesine yağsın! Dermansız dertlere uğrasın,

180

Kemikleri kurusun, kötürüm olsun! CORNWALL

Yapmayın efendim, ayıp! LEAR

Siz, çevik şimşekler, kör eden alevlerinizi Onun küstah gözlerine fırlatın! Güneşin bataklıktan çektiği zehirli dumanlar,

185

92

II. Perde, IV. Sahne

Pençe pençe yakın, kabartın yüzünü, Güzelliğini çarpıtın! REGAN

O, yüce tanrılar! Demek hırslanınca

Bana da böyle beddua edeceksiniz.

190

LEAR

Yo, Regan, sana asla bela okumam ben.

Öyle yufka yüreklisin ki sen, Hiçbir zaman onun gibi haşin olamazsın. Onun gözleri ateş saçıyor, Seninkilerse huzur veriyor, yakmıyor. Sen bana eğlenceyi esirgemezsin, Adamlarımı eksiltmez, düşüncesizce konuşmazsın, Paramı kısmazsın Ve hele kapını asla yüzüme kapatmazsın. Doğal görevlerini, evlatlık bağını, saygı, nezaket Ve minnet denen şeyi daha iyi bilirsin. Krallığımın yarısını sana bağışladığımı unutmazsın.

195

200

REGAN

Efendim, lütfen sadede gelin. LEAR

Adamımı kim tomruğa vurdu? (İçerden borazan sesi) CORN WALL

Bu borazan da ne?

(Oswald girer.) REGAN

Anladım, ablam geliyor. Mektubunda yazmıştı. Birazdan burada olur. (Oswald'a) Hanımın geldi mi?

205

II. Perde, IV, Sahne

93

LEAR

Bu köle, o ucuz kibrini

Uşaklık ettiği hayırsız hanımından almış. Defol sefil, gözüme görünme!

210

CORNWALL

Ne demek istiyorsunuz efendim? (Goneril girer.) LEAR

Adamımı kim tomruğa vurdu? Regan, umarım senin bundan haberin yoktur. Bu gelen de kim? Yüce tanrılar, Yaşlıları seviyorsanız, İtaat denen şeye değer veriyorsanız, Siz de yaşlıysanız davama sahip çıkın, Bana yardım edin!

215

220

(Goneril'e) Şu ak sakalıma bakmaya utanmıyor musun? O, Regan, nasıl tutarsın onun elini? GONERİL

Niye tutmasın efendim? Ne kusur işledim ki?

Düşüncesiz bir bunağın

Suç saydığı her şey suç değildir.

225

LEAR

O, bedenim, ne de sağlammışsın!

Hâlâ dayanıyorsun! Ne yaptı da tomruğa vuruldu adamım? CORN WALL

Emri ben verdim efendim. Ama aslında

Çok daha ağır cezayı hak etmişti. LEAR

Siz! Siz ha!

230

94

II. Perde, IV. Sahne

REGAN

Lütfen baba, zayıfsanız zayıflığınızı bilin. Şövalyelerinizin yarısını savın Ve bir aylık sürenizin de yarısını Ablamın yanında geçirin, sonra bana gelirsiniz.

Şu anda evimden uzaktayım

235

Ve sizi layıkıyla ağırlamak için Yeterli hazırlığım yok. LEAR

Elli adamımı gönderip ona dönmek ha? Asla. Evden barktan vazgeçerim, Kurtlarla, baykuşlara yoldaş olur, Doğanın afetleriyle savaşırım, Onlar nasıl yaşıyorsa öyle yaşarım. Ona dönmek ha? Küçük kızımı drahomasız alan Çılgın Fransa Kralı var ya! Ona giderim daha iyi.

240

245

Tahtının önünde diz çöker,

Beni ayakta tutmaya yetecek bir paraya Hizmetine hazır olduğumu söylerim. Goneril'e dönmek ha?

250

(Oswald'ı gösterir.) Şu çirkef uşağın kölesi, yük beygiri ol Deseniz daha iyi. GONERİL

Nasıl isterseniz efendim. LEAR

Ne olur kızım, yalvarırım beni çıldırtma! Seni üzmeyeceğim evladım. Elveda. Ne buluşuruz ne de görüşürüz bir daha. Ama sen benim etimden, kanımdansın, kızımsın—

255

II. Perde, IV. Sahne

Ya da bedenimde bir illetsin, Çaresini bulamadığım bir illet. Bir çıbansın sen, kanımı bozan, iltihaplı, Azmış cılk yarasın. Ama seni paylamak istemem. Zamanı gelince utanç neymiş anlarsın. Utan demenin yararı yok şu anda. Şimşek tanrısına hedef göstermiyorum seni, Ne de Jüpiter'e şikâyet ediyorum. Gün gelince pişman olursun, Hazır olunca düzelirsin. Ben sabrederim. O arada, Yüz şövalyemle Regan'da kalırım.

95

260

265

210

REGAN

O kadar basit değil efendim. Henüz sizi beklemiyordum, Ağırlamaya da hazır değilim. Lütfen ablama kulak verin. Bu sözlerinizi heyecanınıza ve yaşınıza veriyoruz

Ve sizi anlamaya çalışıyoruz.

215

Ablam ne yaptığını bilir. LEAR

Diyeceğin bu kadar mı?

REGAN

Bu kadar efendim. Yani, elli adam yetmez mi?

Fazlasına ne gerek var? Hatta o kadarına bile. Onca adamı barındırmak Hem masraflı hem de tehlikeli. Tek çatı altında, iki efendinin emrinde Bu kadar insan nasıl geçinir? Çok zor bu, neredeyse imkânsız. GONERİL

Hem, lordum, kardeşimin adamları Veya benimkiler size hizmet etse olmaz mı?

280

285

96

II. Perde, IV. Sahne

REGAN

Niye olmasın lordum? Sizi ihmal edecek olurlarsa biz gereğini yaparız. Bana gelecek olursanız Ki şimdi bir tehlike seziyorum, Rica ederim sadece yirmi beş adamla gelin. Fazlasını barındıramam.

290

LEAR

Size her şeyimi verdim— REGAN

Zamanı da gelmişti.

295

LEAR

Size hükümdarlık verdim, güvendim,

Ama o sayıyı da şart koştum. Şimdi yirmi beşten fazlası olmaz diyorsunuz. Regan, öyle dedin, değil mi? REGAN

Yine de diyorum lordum. Fazlasını alamam.

300

LEAR

İnsan daha kötüyü görünce, Kötü iyi görünüyor gözüne. En kötü olmayan Sanki övgüyü hak ediyor sonuçta. (Goneril'e) Seninle geliyorum. Senin ellin yirmi beşin iki katı olduğuna göre, Sevgin de onunkinin iki katı olmalı. GONERİL

Beni dinleyin lordum. Sizin yirmi beş, on ya da beş kişiye

305

II. Perde, IV Sahne

Ne ihtiyacınız var? Evde en az bunun iki katı insan Emrinize amadeyken?

97 310

REGAN

Hatta bir kişiye bile. LEAR

O, ihtiyacı mantığa vurmayın! En düşkün dilencinin bile Gerçekte ihtiyaç duymadığı Küçücük bir şeyi vardır. Doğal ihtiyacı dışında Hiçbir şey bırakmazsan insana, Hayvandan ne farkı kalır? Sen bir hanımefendisin. Sadece kendini sıcak tutmak için giyinecek olsan Bu gösterişli giysilere hiç gerek olmaz,

315

320

Ki onların sıcak tuttuğu bile şüpheli. Gerçek ihtiyaca gelince—

325

Yüce tanrılar, sabır verin bana,

Tek ihtiyacım sabır! Beni görüyorsunuz, ey tanrılar, Zavallı bir ihtiyar, yaşı kadar derdi var, Her ikisi altında eziliyor. Bu kızları babalarına karşı kışkırtan sizseniz, Hiç değilse sessizce katlanmaya zorlamayın beni. Soylu bir öfke aşılayın bana. Kadın silahı şu su damlalarının Erkek yüzümü lekelemesine izin vermeyin.

Yo, sizi insanlık dışı cadılar!

İkinizden de öyle öç alacağım ki Dünya âlem—Öyle şeyler yapacağım ki— Şu anda bilemiyorum,

330

335

98

II. Perde, IV. Sahne

Ama dehşetine şaşacak herkes.

Ağlarım sanıyorsunuz. Hayır, ağlamayacağım.

340

(Fırtına ve yağmur) Yeterli nedenim var ağlamak için, Ama bu yürek yüz bin parçaya ayrılsa da Ağlamayacağım—O, soytarı, çıldıracağım! (Lear, Beyzade, Soytarı ve Gloucester çıkar.) GONERİL

İçeri girelim. Fırtına geliyor.

345

REGAN

Bu ev küçük.

İhtiyarla adamları burada barınamaz. GONERİL

Kabahat onda. Kendi huzurunu kendi bozdu.

Akılsızca davranışının bedelini ödeyecek.

350

REGAN

Bir başına olsa seve seve alırdım onu, Ama tek adamını bile alamam.

GONERİL

Ben de öyle. Lordum Gloucester nerede? CORNWALL

İhtiyarın peşinden gitti. İşte dönüyor. (Gloucester girer.) GLOUCESTER

Kral çok kızdı.

CORN WALL

Nereye gidiyor?

355

II. Perde, IV Sahne

99

GLOUCESTER

Atını istedi. Ama nereye gidecek bilmiyorum.

CORN WALL

Bırakalım gitsin. Kimseyi dinlemez nasıl olsa.

GONERİL (Gloucester'a)

Lordum, lütfen kalması için ısrar etmeyin.

360

GLOUCESTER

Yazık! Gece oluyor ve rüzgâr da çok sert esiyor. Göz alabildiğine çevrede tek bir çalı bile yok.

REGAN

O, bayım, böyle dik başlı insanlar Kendi hatalarından ders almak zorunda. Kapılarınızı kapayın. Lear'ın serkeş adamları burada. Tedbirimizi alalım, belli olmaz, Onu kışkırtıp ters bir iş yaptırabilirler.

365

CORN WALL

Kapıları kapatın lordum. Korkulu bir gece bu. Regan doğru söylüyor. Fırtınada durmayın. (Çıkarlar.)

370

ÜÇÜNCÜ PERDE Birinci

Sahne

(Çorak, açık arazi. Fırtına sürer. Ayrı kapılardan Kent ve bir beyzade girer.) KENT

Kim var orada, bu berbat hava dışında? BEYZADE

Havası bu havadan farksız, çok huzursuz biri. KENT

Sizi tanıyorum. Kral nerede? BEYZADE

Fırtınayla cebelleşiyor.

“Toprağı denize dök,” diye haykırıyor rüzgâra; “Köpürt suları, sel bastır her yeri, Ya değişsin, ya son bulsun her şey,” diyor. Ak saçlarını yoluyor; uçuşan saç telleri Azgın rüzgâra kapılıp havada yok oluyor. Tek başına bir insanoğlu, ufacık dünyasında, Havada kapışıp oraya buraya savrulan Rüzgârla yağmura meydan okuyor. Böyle bir gecede, yavrusunu emzirmiş,

5

10

II. Perde, 1. Sahne

Aç bir ayı bile ininden çıkamazken,

Mideleri içine göçmüş kurtla aslan

Postlarını ıslatmaktan korkarken, O, başı açık, koşuşturup duruyor, “Yıkın hadi, yok edin!” diye haykırıyor.

101

15

KENT

Peki yanında kim var? BEYZADE

Soytarıdan başka kimse yok. O da Her zamanki şaklabanlığıyla Kralın acısını dindirmeye çalışıyor.

20

KENT

Bayım, sizi tanıyorum, Ve insan sarraflığıma dayanarak Çok önemli bir konuyu paylaşmak istiyorum sizinle. Şimdiye dek ustalıkla gizlemiş olsalar da Albany ile Cornwall anlaşamıyor. Yıldızların yüzüne gülüp Yüksek makamlara oturttuğu Çoğu kimse gibi, bunların da yanında Hizmetkâr kılığında Fransız casusları var, Devletimiz hakkında bilgi taşıyorlar. Bu casuslar iki Dük arasındaki çekişmeyi, Ya da her ikisinin Kral'a karşı takındığı Katı tutumu gözlemiş olmalılar.

25

30

35

Belki de bunlardan öte, daha derinlerde

Bazı sorunlar sezdiler. Her neyse, Önemli olan şu ki, Fransa Kralı Bu bölünmüş ülkeye asker göndermiş. Birlikleri, gevşekliğimizden de yararlanarak Ana limanlarımıza ayak basmış bile, Neredeyse bayrak açmak üzereler.

40

102

TI. Perde, 1. Sahne

İşin sizinle ilgili kısmına gelince: Eğer buraya kadar bana güvendiyseniz Derhal Dover'a gitmenizi istiyorum. Kral'a yapılan canavarca muameleyi Ve onun çektiği akıl almaz eziyeti Dosdoğru anlatın orada. Bazı insanlar size minnettar kalacaktır. Ben soylu ve yetkili bir kişi olarak Bu işi size önerirken Ne yaptığımı çok iyi biliyorum.

45

50

BEYZADE

Bu konuyu biraz daha konuşsak iyi olur.

KENT

Hayır, buna gerek yok. Görünüşüm sizi yanıltmasın. Daha fazla güvence istiyorsanız Şu keseyi açın ve içindekileri alın. Cordelia'yı görürseniz, ki göreceksiniz, Ona bu yüzüğü gösterin. O size Şu anda karşınızda olan kişinin Kim olduğunu söyleyecektir. Şu fırtına da bezdirdi! Ben gidip Kral'ı bulayım.

55

60

BEYZADE

Verin elinizi o zaman. Hepsi bu kadar mı? KENT

Bir şey daha: Hepsinden önemlisi, Kral'ı bulmalıyız. Siz şu taraftan gidin, Ben de bu taraftan. Kral'ı ilk gören seslensin. (Ayrı yönlerden çıkarlar.)

65

TI. Perde, Il. Sahne

İkinci

103

Sahne

(Çorak, açık arazi. Lear ile soytarı girer. Fırtına sürer.) LEAR

Esin rüzgârlar, durmayın, üfürün; Şişirin avurtlarınızı, patlatın; esin, gürleyin! Boşanın yağmurlar, inin seller, fışkırın hortumlar; Yerle bir edin kubbeleri, kuleleri,

Siz, düşünceden hızlı, kükürtlü şimşekler! Meşeyi yaran yıldırımların öncüleri, Yakın, kavurun şu ak saçlı başımı!

5

Ve siz, gökler, gürleyin, hiç durmayın,

Dümdüz edin şu yuvarlak dünyayı! Parçalayın doğanın kalıplarını, Nankör insana can veren tohumları Saçın, savurun her yana!

10

SOYTARI

Ya amca be, kuru bir evde dalkavuklarla olmak, dışarda sırılsıklam olmaktan iyidir. Ne olur amca, içeri gir de kızlarından özür dile. Böyle geceler ne akıllıya acır ne soytarıya.

15

LEAR

Hadi gürle, çatlat göbeğini! (1) Klasik mitolojiye göre rüzgârlar, Aeolus yönetimindeki rüzgâr tanrılarının üfürmesiyle oluşuyordu. Antik heykel ve resimlerde rüzgâr tanrıları, avurtlarını şişirerek “rüzgâr üfüren” insan biçiminde varlıklar olarak temsil edilir.

(ç.n.)

104

HI. Perde, Il. Sahne

Çak şimşek, tükür alevini; dökül yağmur!

Merak etmeyin, nankör demem size, Ey yağmur, rüzgâr, şimşek, yıldırım! Kızım değilsiniz ki hiçbiriniz! Ne krallık verdim size ne de evlat dedim, Minnet borcunuz yok bana. Onun için, Ara vermeyin korkunç eğlencenize. İşte karşınızda duruyor köleniz, Zavallı, sarsak, güçsüz, dışlanmış bir ihtiyar. Ama siz de masum değilsiniz.

20

25

Bu yaşlı, ak saçlı insanın başına

Göksel güçlerinizle bela yağdırıp O hain kızlara yardakçılık ediyorsunuz. O! O! İğrenç bir şey bu!

30

SOYTARI

Başını sokacak evi olanın kafası salim olur.

Başını sokacak evin yokken Uçkurunun derdine düşersen Hem başın bitlenir hem sen, Farkın olmaz çok eşli dilenciden.( Kim ki ayağını baş yapar, Uykusu nasırından kaçar; Rahat yüzü görmez hayatta Aklı ayağında oldukça. Güzel olup da aynadan uzak durabilen kadın yoktur şu dünyada. LEAR

Hayır, sabır timsali olacağım, şikâyet yok. (Kent girer.) (1) Sefalet içine yaşayan dilenciler “bitleriyle de evlenmiş oluyor”. (ç.n.)

35

40

HI. Perde, 11. Sahne

105

KENT

Kim var orada? SOYTARI

Bir hazretle bir alet,'Y yani, bir bilgeyle bir budala soytarı.

45

KENT

Ah efendim, burada mıydınız?

Gececi yaratıklar bile sevmez böyle geceleri. Göklerin gazabından dehşete düşmüş, Kovuğundan çıkmıyor hiçbiri. Kendimi bildim bileli böyle şimşek, Bu denli korkunç gök gürültüsü Böyle uğuldayan, kükreyen rüzgâr, Böyle yağmur ne gördüm ne duydum. Bu eziyete, bu korkuya nasıl dayanır insan!

50

LEAR

Tepemizde kıyamet koparan yüce tanrılar

Düşmanlarını tanısın şimdi.

Titreme vakti geldi, ey sefil! Sen ki suçlarını gizlemeyi becerdin, Adaletten kaçmayı bildin bugüne dek, Saklanacak yer ara, ey eli kanlı cani! Fazilet maskeli, ikiyüzlü sapık,

55

60

Sinsice cana kast eden alçak,

Günün geldi, çırpınmaya başla şimdi. Siz, karanlık, örtülmüş suçlar, Kırın kapaklarınızı, açığa vurun kendinizi Ve bu amansız yargıçlardan aman dileyin. Benim günahım hiç kalır bana karşı işlenenler yanında.

65

(1) Alet: Soytarı cinsel organını kast ediyor. O dönemde erkeklerin kasık bölgesinde, pantolon içine dikili, cinsel organı içine alan bir kese bulunurmuş. Bu kese soytarılarda daha kabarık ve belirgin olurmuş. (ç.n.)

106

TI. Perde, Il. Sahne

KENT

Başı açık, ne bu haliniz? Saygıdeğer lordum, şurada bir barınak var, Fırtınaya karşı biraz olsun korur sizi. Şimdilik oraya sığının. Ben de bu arada Şu insafsız eve gidip o duygu fukarası insanları Bir daha yoklayayım. Oturdukları evin taşlarından daha katı bu insanlar: Biraz önce uğrayıp sizi sorduğumda Beni içeri bile almamışlardı, ama olsun.

70

75

LEAR

Aklımı kaçıracağım. Hadi gel evlat. Sen nasılsın oğlum, üşüdün mü? Ben de üşüyorum. Neredeydi bu barınak?

İhtiyaç denen şeyin tuhaf bir simyası var:

Değersiz görünen şeyi değerli kılıyor. Hadi şu sığınağa gidelim. Zavallı soytarı çocuk, Yüreğimin bir köşesi hâlâ senin içi sızlıyor.

80

SOYTARI (Şarkı söyler.) Azıcık aklı olsa şu insanın— Hey gidi rüzgâr, hey gidi yağmur, hey!— Yolunu bulurdu kaderiyle barışmanın, Esse de rüzgâr, yağsa da yağmur, hey!

85

LEAR

Doğru, evlat. Hadi götür bizi şu sığınağa. (Lear ile Kent çıkar.) SOYTARI

Ne gece ama! Azgın yosmayı bile sindirir böylesi. Gitmeden önce bir kehanetim var:

90

TI. Perde, II. Sahne

107

Rahipler talkın verip salkım yuttuğunda, Biracılar biranın suyunu bol tuttuğunda, Soylu, terzisine akıl verdiğinde, Zındıklar yerine çapkınlar yandığında,'” Yasa önünde herkes haklı olduğunda, Borçlu çiftçi, yoksul şövalye kalmadığında, İftira denen şey dillerden silindiğinde, Kalabalığa yankesici dalmadığında, Tefeci parasını açıkta saydığında,© Pezevenkle fahişe kilise yaptırdığında, Britanya'nın hali duman olacak. Her kim ki o günü görecek, Artık yayan yürüyecek. Merlin'in“ kehaneti olacak bu aslında, Benden söylemesi, demedi demeyin sonra.

95

100

105

(Çıkar)

Üçüncü

Sahne

(Gloucester'ın şatosu. Glowcester ile Edmund girer.) GLOUCESTER

Ah, ah, Edmund, hiç hoşuma gitmiyor bu korkunç işler. Kral'a yardım etmek için onlardan izin istediğimde

(1) Zındık: Buradaki anlamı, mezhebi aykırı olan, dine

(istenmeyen)

yorum

getiren, sapkın. Uçkuruna hâkim olamayan “çapkınlar” frengi vb. zührevi hastalık kaparak “yanıyor”. (ç.n.) (2) “Karanlık işler çevirmediğini göstermek için.” (ç.n.) (3) Merlin: Kral Arthur'un sarayındaki ünlü büyücü ve kâhin. Kral Lear'daki olaylar Kral Arthur'ın zamanından çok önce geçiyor. (ç.n.)

108

HI. Perde, II. Sahne

kendi evimi kullanmaktan men ettiler beni. Kral hakkında konuşmamı, ticacı olmamı,

herhangi bir şekilde ona yardım etmemi yasakladılar. EDMUND

Barbarlık ve alçaklık bu!

GLOUCESTER

Aman sus, bağırma! Dükler arasında çekişme var. Daha kötüsü, bu gece bir mektup aldım.

Üzerinde konuşmak çok tehlikeli. Odamda bir

dolaba kilitledim mektubu. Kral'a yapılanların intikamı alınacak. Bir kısım asker şimdiden karaya çıktı. Kral'ın yanında olmalıyız. Onu bulup gizlice bu iyi haberi vereceğim. Sen gidip Dük'le konuş, onu oyala, ne yaptığımı fark etmesin. Beni sorarsa, rahatsızım,

yatmaya gittim. Bu uğurda ölsem de, ki uzak ihtimal değil, eski efendim Kral'ın selameti için her şey yapılmalı. Beklenmedik şeyler olacak Edmund. Rica ederim dikkatli ol.

(Çıkar)

EDMUND

Sana yasaklanan bu iyilikseverlikten Dük'ün derhal haberi olacak; o mektuptan da. Bu hizmetin ödülü büyük olur bence. Babamın kaybettiği her şey bana gelmeli, Yaşlılar düşerken gençler yükselmeli.

(Çıkar)

NI. Perde, IV. Sahne

Dördüncü

109

Sahne

(Açık arazi. Bir sığır ağılının önü. Lear, Kent ve Soytarı girer.) KENT

İşte burası, lordum. İçeri girin lütfen. Bu zalim geceye insanoğlu dayanamaz. (Fırtına sürer.) LEAR

Bırakın beni! KENT

Ne olur, lordum, girin şuraya. LEAR

Kalbimi kırıyorsun ama.

5

KENT

Kendi kalbimi kırarım daha iyi. Lütfen girin lordum.

LEAR

Bu yaygaracı fırtına içimize işler sanıyorsan yanılıyorsun.

İçinde büyük acı varsa küçüğünü hissetmezsin. Ayı gördü mü kaçar insan. Ama kaçış yolunda azgın deniz varsa Dönüp ayıyla boğuşmayı yeğlersin.

Yüreği rahat kişinin bedeni duyarlı olur. Kafamın içindeki fırtına Bütün duyularımı yok etti benim, Şuramda hissettiğim sızı dışında.

10

15

110

TI. Perde, IV. Sahne

Nankör evlatlar! İnsanın ağzı Ona lokma veren eli ısırır mı? Ama görürler onlar, hem de nasıl! Yo, ağlamak yok artık. Böyle bir gecede beni dışarı atmak! Dökülün sular, ben dayanırım. Böyle bir gecede! Regan, Goneril!

20

Sizin ihtiyar, müşfik babanız,

Size her şeyi veren, saf yürekli babanız— Yo, o yol delilik yolu! Oradan gidemem. Yeter, bunu düşünmek yok!

25

KENT

Sayın lordum, girin şuraya. LEAR

Lütfen sen gir, kendi rahatına bak.

Bu fırtına daha kötü şeyler düşünmemi engelliyor. Ama girerim.

30

(Soytarıya) Hadi evlat, önce sen gir. Evsiz barksız zavallı, hadi gir, durma.

Ben duamı eder uyurum. (Soytarı ağıla girer.) Zavallı çıplak insancıklar, her neredeyseniz, Ne durumda katlanıyorsunuz bu gaddar fırtınaya? O cılız, aç açık halinizle, Eski püskü, lime lime giysilerinizle, Nasıl korunuyorsunuz bu havalardan? Ah, hiç düşünmedim bunu zamanında. Ayılın, ey ulu kişiler,

Görün neler çekiyor zavallı düşkünler! Onların yerine koyun kendinizi,

35

40

HI. Perde, IV Sahne

111

Silkip atın fazlalıkları üstünüzden,

Onlara bırakın, daha adil bir dünya için.

45

EDGAR (Ağıldan)

Bir buçuk kulaç, bir buçuk kulaç!”

Zavallı Tom!

(Soytarı ağıldan dışarı fırlar.) SOYTARI (Kent'e)

,

,

Sakın gireyim deme amca, içerde cin var! İmdat! İmdat!

KENT

Elini ver bana. Kim var orada? SOYTARI

Cin var, cin! Adı zavallı Tom.

50

KENT

Kim o, içerde saçmalayıp duran? Çık dışarı! (Deli taklidi yapan Edgar girer.) EDGAR

,

Çekil! İğrenç iblis peşimde! Alıçların arasından buz gibi esiyor rüzgâr. Defol, git soğuk yatağında ısın!

LEAR

Sen de varını yoğunu iki kızına verdin de mi böyle oldun? EDGAR

Kim ne verir ki zavallı Tom'a! İğrenç iblis hep peşinde. o kaçtı, iblis kovaladı; ateşten kurtuldu, alevlere daldı, ırmakta yüzdü, girdapta döndü, sazlığa girdi, batağa battı; yastığının altında bıçaklar, iskemlesinde cellat ipi, yulaf lapasının yanında fare zehri buldu; dar köprüde at koşturdu, kendi gölgesine düşman diye saldırdı. (1) Bir buçuk kulaç: Edgar denizci ağzıyla suyun derinliğini ölçüyor. (ç.n.) (2) İblis, Tom'a kendini öldürmesi için seçenekler sunuyor. (ç.n.)

55

60

112

TI. Perde, IV Sahne

Gerisini siz düşünün. Tom çok üşüyor. O, birr, birr! Tanrı sizi hortumdan, yıldız çarpmasından,“ cadılardan korusun! İğrenç iblisten kaçan zavallı Tom'a bir yardımda bulunun. Hah, işte yakaladım! İşte burada,

hayır burada, burada, burada!

65

(Fırtına sürer.) LEAR

Kızları yüzünden mi böyle oldu?

Kendine bir şey bırakmadın mı? Her şeyini verdin mi onlara? SOYTARI

Yok, neyse bir çaput kurtarmış, Yoksa çok ayıp olacaktı hepimize.

70

LEAR

O zaman şu üstümüzde dolanan havada Günahkârları bekleyen ne kadar uğursuzluk varsa Kızlarının tepesine yağsın.

KENT

Bunun kızları yok efendim. LEAR

Geber, yalancı! Nankör kızları olmasa Nasıl bu kadar alçalır! Kural bu mu şimdi, dışlanan babayı Gaddarca bu hale sokmak? Ne adil ceza! Bu beden değil miydi O pelikan“ kızları dünyaya getiren?

75

80

(1) Yıldız çarpması: Astrolojide, yıldızların hastalığa veya ölüme yol açabilecek kötü etkileri. (ç.n.)

(2) Edgar boşluktaki hayali hedeflere hamle ediyor veya kendi üzerinde sinek vb. yakalar gibi yapıyor olabilir. (ç.n.) (3) Pelikan: Lear bu kuşun adını bir nankörlük ve hainlik simgesi olarak kul-

HI. Perde, IV. Sahne

113

EDGAR

Pelikancık, kancık, cik, cik, cik! O! Ol A! A! SOYTARI

Bu soğuk gece hepimizi aptala döndürecek.

EDGAR

Alçak iblisten sakın, anana babana zıt gitme,

verdiğin sözü tut, ağzını bozma, kimsenin nikâhlı karısıyla yatma, cafcaflı giysiye heves etme. Tom üşüyor.

85

LEAR

Neydin ki böyle oldun?

EDGAR

Onurlu ve gururlu bir hizmetkârdım.“" Saçımı bukle yapar, şapkama eldiven takardım. Sevdiğimin gönlünü hoş eder, karanlıkta malum işi yapardım. Her fırsatta yeminler eder, sonra hepsini 90 utanmadan bozardım. Seksi rüyamda kotarır, uyandığımda uygulardım. Şaraba bayılır, zar atmaya biterdim. Kadın işi dedin mi, Türk'e fark atardım.“ Gönlü gelgeç, kulağı delik, eli kanlı, miskin domuz, sinsi tilki, aç kurt, kuduz köpek, yırtıcı aslandım. Sakın ha pabuç gıcırtısına,9 o 95 ipek hışırtısına kanıp da içini açayım deme kadına. Ayağını genelevden, elini etek altından, kalemini tefeci defterinden uzak tut ve iğrenç şeytana hiç uyma.

lanıyor. Batı kültüründe bu kuşla ilgili, birbiriyle çelişen birkaç efsaneden birine göre yavru pelikanlar, annelerinin göğsünde açtıkları yaradan akan kanla beslenirlermiş. Bir başka efsaneye göre de, doğduktan bir süre sonra babalarını öldürürlermiş. (ç.n.) (1) Çağın İtalyan Petrarca geleneğine uygun şiir tarzında şair kendini sevdiği kadının “sadık hizmetkârı” olarak görür. (ç.n.) (2) Eldiven: Sevdiği kadının armağanı. (ç.n.) (3) Edgar, “sultanın haremindeki kadınlardan daha çok kadınla sevişirdim,” di-

yor. (ç.n.) (4) Gıcırdayan ayakkabılar revaçtaymış. (ç.n.)

114

HI. Perde, IV. Sahne Şu rüzgâr da esip duruyor alıçların arasından, “Uu, oo,

aa, hayda!” diyor. Hadi yavrum yürü, göreyim seni, deh!“

100

(Fırtına sürer.) LEAR

Bu çıplak halinle fırtınaya karşı duracağına mezarda olsan daha iyi. İnsan dediğin buncağız mı? İyi bakın şuna. Ne ipek böceğine ipek borcun var, ne bir hayvana post; ne koyuna yün, ne de misk kedisine parfüm. Ha! Biz üçümüz yozlaşmışız! Sen gerçeğin kendisisin. Yalın insan senin gibi zavallı,

105

çıplak, iki ayaklı bir hayvandır. Çıkın üstümden fazlalıklar, çıkın! Çöz şu düğmeleri. (Giysilerini yırtar.) SOYTARI

Yapma be amca! Yüzülmez bu berbat gecede. Yani şu çorak bozkırda küçük bir ateş olsa geçkin bir zamparanın yüreğine benzerdi tıpkı: buz gibi bedende minik bir kıvılcım. Hah, işte ayaklı bir ateş geliyor.

110

(Elinde meşaleyle Glowcester girer.) EDGAR

Uğursuz ifrit! Karakoncolos bu! Gece çıkar, ilk horoza kadar dolaşır sokaklarda, adamı şaşı yapar, gözüne perde indirir, dudağını yarar; ekini küflendirir,

zavallı insanoğluna etmediğini bırakmaz. Aziz Withold tarlayı üç kez arşınlamış, Dokuz yavrusuyla cadı cine rastlamış. Uslu dur yoksa karışmam demiş, Cadıya bir güzel veriştirmiş. Defol, cadı, gözüm görmesin seni! (1) Muhtemelen hayali bir ata hitap ediyor. (ç.n.)

115

120

II. Perde, IV. Sahne

115

KENT

Nasılsınız efendim? LEAR

Kim bu? KENT

Kim var orada? Ne istiyorsunuz?

GLOUCESTER

Siz kimsiniz? Adınız ne?

125

EDGAR

Zavallı Tom su kurbağası yer, kara kurbağası, iribaş yer, kertenkele, keler, semender yer; iğrenç iblis azıp kafasını bulandırınca inek gübresi, sıçan irisi, köpek leşi yer, pis suyun yeşil köpüğünü içer; o köyden kaçar, bu köyde yer kırbacı; tomruğa vurulur, hapse tıkılır, sonra der ki, geçmiş günde üç takım giysisi, altı gömleği, altında atı, belinde kılıcı varmış.

130

Ama farelerle sıçanlar, daha ne hayvancıklar Tom'un azığı olalı hiç yoksa yedi yıl var. Peşimdekilere dikkat! Rahat dur, iblis! Rahat dur be! GLOUCESTER

Olan yoldaşınız bu mu, efendim?

EDGAR

Karanlıklar Prensi*9 beyefendidir. Modo derler ona ve Mahu.©

GLOUCESTER

Kendi etimiz ve kanımız o denli yozlaştı ki,

Onlara can verene düşman oldular. EDGAR

Zavallı Tom üşüyor.

(1) Karanlıklar Prensi: Şeytan. (ç.n.) (2) Modo ve Mahu: Zamanın bir halk masalında adı geçen cinler. (ç.n.)

(3) Etimiz ve kanımız: Çocuklarımız. (ç.n.)

135

116

TI. Perde, IV Sahne

GLOUCESTER

Hadi evime gidelim. Görev duygum Kızlarınızın katı buyruklarına isyan ettiriyor beni.

140

Sıkı sıkı tembihlediler, kapılarını sürgüle,

Bırak zalim gece yapacağını yapsın, dediler, Ama ben yine de sizi aramadan edemedim; Bu soğukta aç açık kalmanıza Gönlüm razı olmadı.

145

LEAR

Önce şu filozofa bir sorum var: (Edgar'a) Yıldırım neden olur?

KENT

Sayın lordum, teklifini kabul edip evine gidin. LEAR

Şu Tebai'li“” bilgeyle konuşacağım. Hangi konuda uzmansınız?

150

EDGAR

İblis defetme ve fare katletme konusunda. LEAR

Size özel bir sorum var.

(Lear ile Edgar aralarında konuşurlar.) KENT (Glowcester'a)

Lütfen ona ısrar edin lordum,

Aklı karışmaya başladı. GLOUCESTER

Hiç şaşmam. (Fırtına sürer.)

(1) Tebai (Teb): Klasik çağda ünlü bir Yunan şehri. (ç.n.)

155

II. Perde, IV Sahne

Kızları onun ölümünü istiyor. Ah, o iyi yürekli Kent! Zavallı adam böyle olacağını söylemişti Sürgüne gitmeden önce. Diyorsun ki, Kral aklını kaçırıyor. Ama sana bir şey diyeyim mi: Ben de neredeyse delirmek üzereyim. Bir oğlum vardı, evlatlıktan reddettim. Canıma kastetmişti. Daha yeni, çok yeni. Onu severdim dostum. Öyle ki, Bir baba ancak bu kadar sever evladını. Doğrusunu istersen çektiğim acı Aklımı başımdan aldı. Ne gece ama!

117

160

165

LEAR

Afedersiniz, bayım. (Edgar'a) Soylu filozof, sizi dinliyorum.

170

EDGAR

Tom üşüyor. GLOUCESTER

Gir şu ağıla ahbap, ısınırsın.

LEAR

Hadi hepimiz girelim. KENT

Bu taraftan, lordum. LEAR

Ben onunla gidiyorum, filozofumdan ayrılmam. KENT (Glowcester'a)

Sayın lordum bırakın bu adam da bizimle gelsin.

GLOUCESTER

Peki, onu da alın.

175

118

HI. Perde, V. Sahne

KENT

Hadi ahbap, sen de gel. LEAR

Gel, sayın Atinalı. GLOUCESTER

Şş! Susun, konuşmayın.

180

EDGAR

Çırak şövalye karanlık kuleye geldi. İlkesi, her zaman— Ay, aman, ayıp oldu!

Burnuma kan kokusu geldi, İngiliz kanı. (Çıkarlar.)

Beşinci

Sahne

(Gloucester'ın şatosu. Cornwall ile Edmund girer.) CORN WALL

Bu evden ayrılmadan intikamımı alacağım.

EDMUND

Size olan sadakatim babamın sevgisine üstün geldi. Kim bilir bana ne diyecekler bu yüzden. Düşündükçe korkuyorum.

CORN WALL

Ağabeyin babanın canına kastetmiş ama babanın içinde de kötülük varmış ki bunu hak etmiş.

EDMUND

Ne karaymış bahtım ki doğru davrandığım için üzülüyorum. İşte sözünü ettiğim mektup bu.

(Comwall'a bir mektup verir.)

5

TI. Perde, VI. Sahne

Fransa adına casusluk ettiğini kanıtlıyor. O, Tanrım! Keşke bu hiç olmasaydı, ya da ortaya çıkarması bana

düşmeseydi.

119

10

CORN WALL

Hadi, Düşes'e gidelim. EDMUND

Bu mektupta yazılanlar doğruysa yaman bir dert var başımızda.

CORN WALL

Doğru ya da yanlış, bu bilgi seni Gloucester Kontu yaptı. Git babanı bul, tutuklanmaya hazır olsun.

15

EDMUND (Kendi kendine)

Kral'a yardım ettiğini görürsem hakkındaki şüpheler

doğrulanmış olur. (Comwall'a)

Evlat sorumluluğuyla bağdaşmasa da size olan sadakatimden şaşmayacağım. CORNWALL

Sana güveniyorum. Sen de benim kendi babandan daha iyi bir baba olduğumu göreceksin. (Çıkarlar.)

Altıncı

Sahne

(Gloucester'ın şatosuna yakın bir çiftlik evi. Gloucester, Lear, Kent, Soytarı ve Edgar girer.) GLOUCESTER

Burası açık havadan iyi. Rahat etmeniz için elimden geleni yapacağım. Birazdan gelirim.

20

120

HI. Perde, VI. Sahne

KENT

Öfke ve üzüntüden aklı durmuş, hiçbir şey düşünemiyor. Tanrılar sizden razı olsun. (Gloucester çıkar.)

EDGAR

Zebani bana sesleniyor: Neron karanlık gölde balık tutuyormuş.“0 Ey masumlar, dua edin ve iğrenç iblisten sakının.

SOYTARI

Amca be, sence soyludan mı deli çıkar köylüden mi?

LEAR

Kraldan, kraldan! SOYTARI

Hayır, oğlu soylu olan köylüden. Oğlu kendinden önce soylu olunca akıl mı kalır köylüde!

10

LEAR

Cehennemde binlercesi, ellerinde kıpkızıl şişlerle, tıslayarak bunların üzerine yürüse—9

EDGAR

İğrenç iblis kıçımı ısırıyor. SOYTARI

Kurdun tokluğuna, atın sağlığına, genç oğlanın aşkına, fahişenin andına inanan delidir.

15

LEAR

Tamam, karar verildi. İkisi de yargılanacak, hemen şimdi. (1) Neron: M.S. 1. yüzyılda yaşamış olan, zalimliğiyle ünlü Roma imparatoru “cehennemde balık tutuyor”. (ç.n.)

(2) Lear, cehennemde binlerce iblisin, ellerinde kızgın şişlerle Goneril ve Regan'ın üzerine yürüdüğünü hayal ediyor. (ç.n.)

HI. Perde, VI. Sahne

21

(Edgar'a) Sen gel, buraya otur, gün görmüş yargıç. Sen de, bilge kişi, şuraya geç. Gelin bakalım, dişi tilkiler! EDGAR

İşte, orada durmuş dik dik bakıyor bana. Duruşmada gözlemci ister miydiniz, bayan?

20

SOYTARI (Şarkı söyler.)

Aş dereyi Bessy, gel bana! Kayığı delik,” gelemiyor. E, diyorum, bir yol bulsan?

Olmaz diyor, başka demiyor.

25

EDGAR

İğrenç iblis gece kuşu gibi ötüp zavallı Tom'u çıldırtıyor. Tom'un karnına cin girmiş, taze balık isterim deyip duruyor. Kes sesini, kara bela, zırnık yok benden sana.

KENT (Lear'a)

Nasılsınız efendim? Rahatsız gibisiniz. Şu minderlere uzanıp biraz dinlenseniz.

30

LEAR

Önce şu duruşmaya bakalım. Kanıtlar gelsin. (Edgar'a) Sen, saygıdeğer cübbeli yargıç, yerini al. (Soytarıya) Sen de, kanun adamı, onun yanına otur.

(Kent'e) Jüri üyesi, sen de otur. (1) Kayığı delik: Burada, dolaylı yolla, Bessy'nin adet gördüğü veya belsoğukluBu, frengi gibi bir hastalık kaptığı ima ediliyor. (ç.n.)

127

TI. Perde, VI. Sahne

EDGAR

Mahkeme adil olmalı.

35

Uyuya mı kaldın, garip çoban?

Tarlaya daldı hep koyunların.

Kalk da çevreyi bir dolan,

Bak tamam mı hayvanların.

Şimdi de tekir kedi oldu şeytan.

40

LEAR

Önce onu çağırın, Goneril'i. Bu değerli heyet önünde yemin ederim ki, babası zavallı Kral'ı tekmeledi.

SOYTARI

Buraya gelin bayan. Adınız Goneril mi?

LEAR

İnkâr edemez. SOYTARI

Afedersiniz, sizi iskemle sandım.“

45

LEAR

İşte bu da öteki. Çarpık suratına bakın, Nasıl bir kalbi var anlayın. Durdurun onu!

Silahlar! Silahlar! Kılıç, ateş! Bu ne kargaşa!

Hain yargıç, kaçırdınız onu. EDGAR

Tanrı sizi şaşırtmasın!

KENT

Çok yazık! Efendim, nerede o metanetiniz şimdi? Hani hiç kaybetmezdiniz kendinizi?

EDGAR (Kendi kendine)

Gözyaşlarımı tutamıyorum bu halini görünce,

Neredeyse maskem düşecek.

(1) Lear, Goneril diye iskemleyi işaret etmiş olabilir. (ç.n.)

50

HI. Perde, VI. Sahne

123

LEAR

Şu minik köpeklere bakın:

55

Can, Canan, Belalı! Onlar bile havlıyor bana. EDGAR

Tom gösterir onlara şimdi. Hoşt, köpekler!

Akbaş da olsanız karabaş da, Kuduz da olsanız sağlam da, Tazı, çomar, fino, seter, Erkek, dişi, uyuzdan beter; Kısa kuyruk, uzun kuyruk dinlemez, Attı m Tom'un tepesi bir kez,

Hiç bakmaz inletir hepinizi,

Anında tepeler, dağıtır sizi.

65

Ho, ha, ha, ha, hayda!b Hadi herkes pazara, panayıra, yürüyün! Zavallı Tom, boynuzun da kurudu. LEAR

O zaman Regan'ın göğsü yarılsın ve içeri bakılsın.

Kalp neden taşlaşır, araştırılsın.

70

(Edgar'a) Bayım, sizi yanıma alıyor ve yüz şövalyeme katıyorum. Ama giysinizi beğenmedim. Siz buna Pers işi diyebilirsiniz

ama bence olmamış.

KENT

Sayın lordum, şuraya uzanıp biraz dinlenin.

(1) Anlamsız ünlemler. (ç.n.)

(2) Dilenciler yanlarında bir şey içmek için boynuzdan tas taşırlarmış. Edgar saçma söz dağarcığının kuruduğunu ima ediyor olabilir. (ç.n.)

124

HI. Perde, VI. Sahne

LEAR

Gürültüyü kesin, kesin gürültüyü. Perdeleri çekin.” Tamam, oldu. Akşam yemeğini sabah yeriz.

(Uyur.) SOYTARI

Oğlene de yatarım ben artık. (Gloucester girer.)

GLOUCESTER

Gel buraya dostum. Kral hazretleri nerede?

KENT

Burada efendim. Ama rahatsız etmeyin. Aklı başında değil.

GLOUCESTER

Aziz dost, lütfen onu kucaklayıp kaldır. Kral'a suikast yapılacağını duydum. Dışarda bir araba var. Kral'ı içine yatır ve doğruca Dover'a götür. Orada sizi karşılayacak ve koruyacaklar.

80

Hadi, kaldır efendimi. Yarım saat bile gecikirsen,

85

Hem senin canın, hem onunki, hem de Onu koruyacakların canı kesin tehlikeye girer. Hadi, kaldır çabuk ve beni izle.

Ben size hemen biraz erzak bulurum. KENT

Sonunda bitkin düştü. (Lear'a) Biraz dinlenebilseydin sinirlerine iyi gelirdi.

Ama şimdi rahatın bozulunca İyileşmen zor olacak yine. (Soytarıya)

(1) Yatağın perdelerini kastediyor. (ç.n.)

90

HI. Perde, VIL. Sahne Gel, yardım et de efendimi taşıyalım. Sen de burada kalamazsın.

125 95

GLOUCESTER

Hadi, hadi, çabuk olun!

(Edgar dışında herkes çıkar.) EDGAR

Bizden iyiler aynı acıları çekiyorsa bizimle, Dertlerimiz düşman görünmez gözümüze. Kişi bir başına acıya zor dayanır, Dertsiz günler, mutluluklar geçmişte kalır. Ama derdine ortak bulup acıyı paylaşınca, Ne denli eziyet çekse ağır gelmez insana. Ben sızlanıp dururken Kral'ı o halde görünce,

100

Onun çocukları, benimse babam! Tom, durma!

105

Kendi derdimi unutup onu düşünüyorum önce. Söylentileri izle, kimliğini açığa vurma. Bekle, iftira nasıl leke sürdüyse sana,

Önce temize çıkıp kavuşmalısın babana. Bu gece her ne olursa olsun umarım Kral sağ salim yerine varır. Kaybol, kaybol!

(Çıkar.) Yedinci

Sahne

(Glowcester'ın şatosu. Cornwall, Regan, Goneril, Edmund ve

hizmetkârlar girer.) CORN WALL

(Goneril'e)

Hemen kocanız lorduma gidin ve bu mektubu gösterin.

Fransız ordusu karaya çıktı. (Hizmetkârlara)

O alçak Gloucester'ı bulun. (Birkaç hizmetkâr çıkar.)

110

126

III. Perde, VII. Sahne

REGAN

Onu hemen asın. GONERİL

Gözlerini oyun.

5

CORN WALL

Bu işi bana bırakın. Edmund, siz de kardeşimize“

yoldaşlık edin. Babanıza vermek zorunda olduğumuz cezayı görmeniz uygun değil. Albany Dükü'ne söyleyin, derhal hazırlık yapsın. Biz de hazırlanacağız. Güvenilir ulaklarla düzenli haberleşelim. Hoşça kalın sevgili kardeşim.

Hoşça kalın, Lordum Gloucester.9

o 10

(Oswald girer.) Ne oldu? Kral nerede? OSWALD

Lordum, Gloucester onu götürdü.

Kral'ı her yerde arayan otuz beş kadar şövalyesi Onu karşıladı ve Gloucester'ın adamlarıyla birlikte Dover'a doğru yola çıktılar.

15

Orada iyi silahlanmış dostları varmış.

CORN WALL

Hanımın için at hazırla. GONERİL

Hoşça kalın sayın lordum. Hoşça kal kardeşim. CORN WALL

Edmund, güle güle.

20

(Goneril, Edmund ve Oswald çıkar.) (1) Kardeşimiz: Goneril'i kastediyor. (ç.n.) (2) Babasının yerine Gloucester Kontu unvanını alan Edmund'u kastediyor.

(ç.n.)

III. Perde, VII. Sahne

127

Gidin bulun o hain Gloucester'ı. Hırsız gibi bağlayın kollarını, huzurumuza getirin. (Diğer hizmetkârlar çıkar.) Adli süreci işletmeden ölüme mahküm edemeyiz onu. Ama hıncımızı almaya yetecek gücümüz var.

Buna karşı çıkanlar olsa da

Ellerinden bir şey gelmez. İşte birini getiriyorlar. O hain mi?

25

(Hizmetkârlar Glowcester'ı getirir.) REGAN

Nankör tilki! Ta kendisi. CORNWALL

Sıkıca bağlayın o buruşuk kollarını. GLOUCESTER

Ne oluyor efendim? Aziz dostlar,

30

Unutmayın, siz benim konuğumsunuz. Bana kötülük yapmayın lütfen, dostlar. CORN WALL

Bağlayın dedim. (Hizmetkârlar Gloucester'ın kollarını bağlar.) REGAN

Sıkın, sıkın! Seni pis hain! GLOUCESTER

Siz zalimsiniz ama ben hain değilim. CORN WALL

Bağlayın onu şu iskemleye. Göreceksin, alçak—

(Regan Glowcester'ın sakalını çeker.)

35

128

HI. Perde, VII. Sahne

GLOUCESTER

Yüce tanrılar! Hiç utanma yok mu sende! Niye çekiyorsun sakalımı? REGAN

Ak sakalından utan! Bu ne hainlik! GLOUCESTER

Kötü ruhlu kadın,

Yolmaya çalıştığın o ak teller Bir gün canlanıp sana hesap soracak. Siz benim konuğumsunuz. Sizi ağırlayan insanı, haydutlar gibi, Nasıl böyle tartaklarsınız! Nedir bu yaptığınız!

40

45

CORN WALL

Hadi bayım, Fransa'dan gelen mektuplardan söz edin. REGAN

Doğru söyleyin, işin aslını biliyoruz. CORN WALL

Krallığa ayak basan hainlerle Nasıl işbirliği yaptınız, onu da anlatın. REGAN

Bunak Kral'ı kimin ellerine gönderdiniz? Konuşun. GLOUCESTER

Bende tahmin üzerine yazılmış bir mektup var. Karşı taraftan değil, tarafsız birinden geldi. CORN WALL

Kurnazca. REGAN

Ve yalan.

50

TI. Perde, VII. Sahne

129

CORN WALL

Kral'ı nereye gönderdin?

60

GLOUCESTER

Dover'a. REGAN

Niye Dover'a? Emir almamış mıydın? Sakın— CORN WALL

Niye Dover'a? Önce buna cevap versin.

GLOUCESTER

Kazığa bağlanmışım, kaçışım yok.

REGAN

Niye Dover'a?

65

GLOUCESTER

Senin o zalim tırnaklarınla Zavallı ihtiyarın gözlerini oymanı, Vicdansız ablanın o domuz dişlerini Adamın kutsanmış etine geçirmesini Görmek istemediğim için. Cehennem gibi karanlık bir gecede, O akıl almaz fırtınada, başı açık,

70

Korunmasız bıraktınız onu.

Denizler bile bu durumda dayanamaz, Göğe yükselip yıldızların ateşini söndürürdü. Oysa o zavallının gözyaşları Gökten inen yağmura karışıyordu.

75

(1) Buraya kadar Gloucester'a “siz” diye hitap eden Cornwall şimdi “sen” diyor.

(ç.n.)

(2) Gloucester burada zamanın vahşice seyirlik “eğlencelerinden” biri olan ayı boğuşmasına gönderme yapıyor. Kazığa bağlı bir ayının üzerine aç ve azgın köpekler salınır, köpekler ayıyı parçalayıncaya kadar halk bu boğuşmayı seyredermiş. (ç.n.)

130

II. Perde, VII. Sahne

O korkunç havada kurtlar gelip kapınızda ulusa, “Aman git, aç şu kapıyı,” derdiniz kapıcıya.

Hiçbir varlık bu denli gaddar olamaz. Ama kanatlı intikam” er geç Böyle evlatların cezasını verecektir.

80

CORN WALL

Sen asla göremeyeceksin bunu. (Hizmetkârlara)

Tutun şu iskemleyi. O gözlerini Ayağımın altına alıp çiğneyince Anlarsın ne demek istediğimi.

85

GLOUCESTER

Yardım edin bana, ne olur! Yok mu

Yaşayıp ihtiyarlığını görmeyi uman? (Cornwall Gloucester'ın bir gözünü oyar ve yere atıp ayağıyla ezer.) O, zalim! O, tanrılar!

REGAN

Kalan göz öbürüyle alay etmesin, onu da oy.

90

CORN WALL

İntikamı görürsen—

BİRİNCİ HİZMETKÂR

Durun lordum. Küçükten beri hizmetinizdeyim. Ama yaptığım hizmetlerin en iyisi Şu anda size “Durun!” demekti.

(1) Kanatlı intikam: Klasik mitolojide tanrıların gönderdiği cezalandırıcı intikam perileri veya Tanrı'nın kötüleri cezalandırmak için görevlendirdiği melek. (ç.n.)

III. Perde, VII. Sahne

31

REGAN

Ne diyorsun sen, köpek!

95

BİRİNCİ HİZMETKÂR

Eğer sakalınız olsaydı şimdi yapışır çekerdim onu.

REGAN

Ne demek bu? CORN WALL

Vay alçak!

BİRİNCİ HİZMETKÂR

Hadi gelin o zaman, öfke neymiş görün. (Cormwall'la hizmetkâr dövüşürler. Cornwall yaralanır.)

REGAN (Başka bir hizmetkâra) Ver şu kılıcını bana! Adi herifin cüretine bak!

100

(Kılıcı alır ve birinci hizmetkârın sırtına saplar.)

BİRİNCİ HİZMETKÂR O, öldüm! Lordum, hiç değilse kalan gözünüzle

Onun başına geleni gördünüz. O! (Ölür.) CORN WALL

Görüp göreceği de o. Çık yerinden, iğrenç pelte! (Gloucester'ın öteki gözünü de oyar.) Nerde o eski ferin şimdi? GLOUCESTER

Karanlık ve dehşet kaldı bana artık. Oğlum Edmund nerede? Edmund, Şimdi tam zamanı, kanını ateşle, Öcümü al bu vicdansızlardan.

105

132

TI. Perde, VII. Sahne

REGAN

Hadi oradan, alçak hain! Haberin yok, Yardıma çağırdığın kişi nefret ediyor senden. Senin ihanetini bize anlatan oydu. O mu sana acıyacak!

110

GLOUCESTER

Ne budalaymışım!

Edgar iftiraya kurban gitmiş meğer. Yüce tanrılar, beni bağışlayın, onu koruyun!

115

REGAN (Hizmetkârlara)

Götürün onu, atın dışarı. Koklaya koklaya bulsun bakalım Dover'ın yolunu. (Bir hizmetkâr Gloucester'ı götürür.) REGAN

Siz nasılsınız, lordum?

Nasıl hissediyorsunuz kendinizi? CORN WALL

Kötü yaralandım. O kör alçağı attınız mı dışarı? Şu hain uşağı da çöplüğe atın. Regan, yaram kanıyor. Hiç zamanı değildi bunun. Kolunu ver.

120

(Cornwall ile Regan çıkar.)

İKİNCİ HİZMETKÂR Bu adam da cezasız kalırsa,

İnsan ne kötülük yapsa olacak demek. ÜÇÜNCÜ HİZMETKÂR Bu kadın da uzun yaşar ve eceliyle ölürse, 'Tüm kadınlar canavarlaştı sanacak insan.

125

TI. Perde, VII. Sahne

133

İKİNCİ HİZMETKÂR

Hadi ihtiyar Kont'a bakalım. Kaçık Tom'u bulalım da Onu dilediği yere götürsün. Kaçık berduşlara kimse ilişmez.

130

ÜÇÜNCÜ HİZMETKÂR

Hadi sen git. Ben de bir parça bezle biraz yumurta akı alıp Kanayan yüzüne pansuman yapayım.

Tanrı yardımcısı olsun artık! (Ayrı yönlerden çıkarlar.)

135

DÖRDÜNCÜ PERDE Birinci

Sahne

(Açık arazi. Edgar girer.) EDGAR

Sürekli bir övülmek bir yerilmektense, Böyle açıkça hor görülmek daha iyi. Doğanın en düşkün, sefil ve zavallı yaratığı, Beterinden korkmaz artık, bir umudu vardır.

Değişimin acı olanı iyi talihin dönmesidir. En kötü dönse dönse iyiye döner. Gel o zaman, kucaklayayım seni, bedensiz rüzgâr. Oradan oraya savurduğun bu zavallıdan Hiç değilse bir karşılık beklemiyorsun. Şu gelen de kim?

5

10

(Gloucester ile ona yol gösteren yaşlı bir adam girer.) Babam! Ama niye alacalı'” o gözler? Ah dünya, dünya! İnsanoğlunu bu hallere düşürüp Nefret ettirmesen kendinden Kimse yaşlanıp ölmek istemezdi herhalde. YAŞLI ADAM (Glowcester'a)

Ah, sayın lordum, seksen yıldır Sizin ve babanızın çiftçisiyim ben.

15

(1) Edgar muhtemelen Gloucester'ın göz çukurlarıyla yüzüne bulaşmış olan kanı veya gözlerine bağlanmış olan kanlı bezi kastediyor. (ç.n.)

IV Perde, I. Sahne

135

GLOUCESTER

Bırak beni, git başımdan! Git aziz dostum, Yardımın bana yaramaz artık Ama sana zarar verebilir.

YAŞLI ADAM

Ama efendim, yolunuzu göremezsiniz ki!

20

GLOUCESTER

Gidecek yolum yok. Onun için, göze de ihtiyacım yok. Gözüm varken tökezledim. Çoğu zaman varlık bizi şımartır, Yokluksa yararımıza olur. Ah, sevgili oğlum Edgar, Aldanan babanın öfkesinin hedefi! Yaşayıp sana dokunabilsem bir gün, Gözlerimi var sayardım yine!

25

YAŞLI ADAM

Hey, kim var orada?

30

EDGAR (Kendi kendine) O, tanrılar! Beterin beteri varmış!

Bundan kötüsü gelmemişti başıma.

YAŞLI ADAM

Zavallı kaçık Tom bu.

EDGAR (Kendi kendine)

Ama daha da kötüsü gelebilir. “Daha beteri olamaz,” diyebiliyorsak hâlâ, En kötüyü tatmamışız demektir.

YAŞLI ADAM

Nereye böyle ahbap? GLOUCESTER

Kim o, dilenci mi?

35

136

IV Perde, I. Sahne

YAŞLI ADAM

Deli bir dilenci. GLOUCESTER

Biraz aklı olmalı, yoksa dilenemezdi. Dün geceki fırtınada böyle birini gördüm, Ve insanın bir kurtçuktan farkı yok dedim. Aklıma oğlum geldi, Oysa oğlumu dost bilmiyordum o sıra. Ama sonra duyacağımı duydum. Haylaz çocuklar için sinekler neyse Tanrıların gözünde biz de oyuz: Oyun olsun diye öldürüyorlar bizi.

40

45

EDGAR (Kendi kendine)

Ne yapsam acaba? Hüznün olduğu yerde Bu soytarılığı sürdürmek hiç hoş değil— Tanrı sizi korusun efendim.

50

GLOUCESTER

O çulsuz adam mı bu?

YAŞLI ADAM

Evet, lordum. GLOUCESTER

O zaman sen git artık lütfen. Ama eski günlerin hatırına İlle de gelmek istersen, Dover yolunda, Buradan birkaç mil ötede bize yetiş. Gelirken de şu çıplak zavallı için Giyecek bir şeyler getir. O bana yol gösterir.

55

YAŞLI ADAM

Ama efendim, o deli.

GLOUCESTER

Zamane hastalığı.

60

IV Perde, 1. Sahne

137

Körlerin kılavuzu deliler oldu. Dediğimi yap, ya da, canın ne isterse onu yap,

Yeter ki git artık. YAŞLI ADAM

Bulabildiğim en iyi giysileri getiririm.

65

GLOUCESTER

Hey, çıplak adam! EDGAR

Zavallı Tom üşüyor. (Kendi kendine) Bu maskeyi daha fazla taşıyamam. GLOÜUCESTER

Gel buraya ahbap. EDGAR (Kendi kendine)

Ama taşımak zorundayım— Yazık, o cânım gözleriniz kanıyor.

70

GLOUCESTER

Dover yolunu biliyor musun? EDGAR

Çit, geçit, at yolu, yaya yolu, hepsini bilirim. Zavallı Tom'un aklı gitti korkudan. Tanrı seni iğrenç iblisten korusun iyi adam. Bir anda beş cin birden girdi 75 Tom'un içine: Edepsiz cin Hoppadak, sağır dilsiz Hımhım, hırsız Mahu, cani Modo ve şaklaban cin Şıppadak. Hizmetçi kızlarla temizlikçi kadınları şapşal yapan bu cin işte. Tanrı seni korusun efendim! GLOUCESTER

Al şu keseyi. Çektiğin onca eziyetten sonra Kanıksamışsın artık her şeyi. Şu halime kıyasla daha mutlusun.

80

138

IV Perde, Il. Sahne

Hep böyle yapın tanrılar! Yasalarınızı hiçe sayan, Kendi başına gelmedikçe sefaleti görmeyen, Karı tok, sırtı pek adama Gücünüzü zamanında gösterin ki Varlığını paylaşmayı öğrensin, Yoksul insan kalmasın. Dover'ı bilir misin?

85

EDGAR

Evet efendim.

90

GOUCESTER

Orada bir yar var, ucuna gittiğin zaman Ürkersin aşağıdaki derin sulara bakınca. Beni tam o yarın kenarına götür. Zahmetine karşılık iyi bir ödül veririm sana. Ondan sonra kılavuza ihtiyacım yok artık.

EDGAR

Kolunu ver bana. Zavallı Tom seni oraya götürecek. (Çıkarlar.)

İkinci

Sahne

(Albany'nin sarayının önü. Goneril ile Edmund girer.) GONERİL

Hoş geldiniz lordum. Hayret, Pek yufka yürekli kocamız Bizi niye karşılamadı acaba? (Oswald girer.)

Ne oldu, efendin nerede?

95

IV Perde, Il. Sahne OSWALD

İçerde bayan. Ama öyle değişmiş ki! Karaya çıkan ordudan söz ettim, gülümsedi. Sizin yolda olduğunuzu söyledim, “Olmasaydı da olurdu,” diye cevap verdi. Gloucester'ın ihanetiyle oğlunun sadakatindensöz edince, “Aptal,” dedi, “sen bu işi tam tersinden anlamışsın!” Kötü habere bayıldı, iyi habere kızdı.

139

5

10

GONERİL (Edmund'a)

O zaman gelmeyin artık benimle. Bunlar hep korkaklığından. Tehlikeden ödü patlıyor,

Karşılık vermek zorunda kalacak diye

Haksızlıkları bilmezden geliyor. Yolda konuştuklarımızı uygulamaya koyabiliriz.

15

Edmund, Cornwall'a gidin,

Askerlerini toplayıp birliklerini hazırlayın. Ben de eve gidip kocamın eline örgüyü vereyim. Onunla rolleri değişelim. Bu sadık adam Sizinle aramızda habercilik yapar. Yeterince cüretkâr olursanız, çok geçmeden Bir hanımefendinin buyruğuna girebilirsiniz. Bunu takın, bir şey söylemeyin. (Edmund'a bir armağan!” verir.) Başınızı eğin. Bu öpücük, (Edmund'u öper.) Konuşabilse sizi yüreklendirmeye yeterdi. Beni anlayın ve hoşça kalın. EDMUND

Sonunda ölüm olsa da hizmetinizdeyim!

(1) Armağan: Muhtemelen boynuna takması için bir zincir. (ç.n.)

20

25

140

IV Perde, Il. Sahne

GONERİL

Ah, sevgili Gloucester!“

30

(Edmund çıkar.) O, erkekten erkeğe ne büyük fark var! Her şeyim sana feda olsun. Şu anda budalanın biri sahip bedenime. OSWALD

Bayan, işte lordum geliyor. (Oswald çıkar. Albany girer.)

GONERİL

Bir ıslığa değerdim bir zamanlar.

35

ALBANY

O, Goneril, Kaba rüzgârın suratına üflediği toza bile değmezsin sen. Beni korkutuyorsun. Kökenini hor gören insan korumasız kalır. Ana ağaçtan kopan dal can suyunu yitirir, Kuruyup yok olmaya mahkümdur sonunda. 40 GONERİL

Yeter, aptalca şeyler bunlar.

ALBANY

Kötü insana bilgelikle iyilik de kötü görünür, Pislik pisliği sever. Ne yaptınız siz? Ne iş becerdiniz, evlat değil kaplan yavruları! Babanızı, vahşi bir ayının bile ilişmeyeceği,

45

Muhterem, yaşlı adamı, barbarca, soysuzca çıldırttınız.

O aziz kardeşimin nasıl eli vardı buna? (1) Gloucester: Edmund'u kastediyor. (ç.n.)

(2) Goneril bir atasözüne (“Bir ıslığa bile değmeyen köpeğin işi bitmiştir.”) gönderme yaparak, “Gözünde değerliydim,” diyor. (ç.n.) (3) “Kardeşim”: “Kayın biraderim, Cornwall.” (ç.n.)

IV Perde, Il. Sahne

Babanızdan onca iyilik görmüş biri, bir prens! Tanrı göklerden meleklerini gönderip

Bu korkunç suçları cezalandırmasa bile,

141

50

Sizin gibiler sonunda, Denizin dibindeki canavarlar gibi,

Birbirini yiyip yok edecektir mutlaka. GONERİL

Yüreksiz adam! Dayak yemeye, ezilip sömürülmeye layıksın. İnsanı onurlandırmak başka, Ondan yararlanmak başka. Ama sen aradaki farkı görmekten acizsin.

55

Suç işlemeden yakalanıp cezalandırılan alçaklara Acıyan insan aptaldır. Hani, borazanların nerede?

60

Fransa topraklarımıza göz dikti, Barışçı ülkemizde sancaklarını dalgalandırıyor.

Sen de karşıma geçmiş ahlak dersi veriyor,

“Tüh, niye böyle yapıyor,” diye sızlanıyorsun.

ALBANY

Dön de kendine bir bak, şeytan!

Ahlak çöküntüsü yüzüne yansımış, İblisten beter çarpılmış kadın suratın.

65

GONERİL

O, işe yaramaz budala! ALBANY

Seni şekilsiz, özünden kopmuş yaratık! Utan, bu ne canavarlık!

Eğer şu ellerim içimden gelen sese uysa, Seni paramparça eder, kemiklerini kırardım. Ama aslında iblis de olsan,

Şükret ki kadın kılığın koruyor seni.

70

1472

IV Perde, Il. Sahne

GONERİL

Hadi canım sen de! Erkeğe bak! Miyav!

75

(Bir haberci girer.) ALBANY

Ne var?

HABERCİ O, sayın lordum, Cornwall Dükü öldü!

Gloucester'ın öteki gözünü de oymak isterken Hizmetkârı öldürdü.

ALBANY

Gloucester'ın gözü mü?

80

HABERCİ Dük'ün yanında yetişmiş bir hizmetkâr Yapılanlara dayanamadı,

Kılıcını çekip efendisine hamle etti. Öfkeden çılgına dönen Dük de Hizmetkârına saldırıp onu öldürdü. Ama bu arada kendi de yaralandı Ve bir süre sonra da hayatını kaybetti.

85

ALBANY

Ey gökyüzündeki yargıçlar, Ne kadar adilsiniz ki Yeryüzünde işlenen cinayetlerin öcünü Ara soğutmadan alıyorsunuz! Ah, zavallı Gloucester! Demek bir gözünü kaybetti.

90

HABERCİ

İkisini de, lordum, ikisini de. Bu mektup, bayan, acele cevap bekliyor. Kardeşinizden geldi. GONERİL (Kendi kendine)

Bu iş biraz da hoşuma gitti.

95

IV Perde, Il. Sahne

143

Ama kardeşim şimdi dul kaldı,

Gloucester'ım'” da onun yanında.

Aralarında bir şey olursa tüm hayallerim suya düşer, Hayatım çekilmez olur. Öte yandan,

Bu haber çok da kötü deği—

100

'Tamam, mektubu okuyup cevaplayacağım.

(Çıkar.) ALBANY

Adam gözlerini oyarken oğlu neredeydi?

HABERCİ Hanımefendiyle buraya geliyordu. ALBANY

Ama burada değil.

105

HABERCİ

Hayır, lordum, geri döndü. Yolda rastladım ona. ALBANY

O canilikten haberi var mı?

HABERCİ Evet sayın lordum, babasını ihbar eden oydu. Evden bilerek ayrıldı. Yapacakları işi Daha rahat yapsınlar diye. ALBANY

Gloucester, Kral'a olan sadakatin için

Sana ömür boyu minnettar kalacağım. Gözlerinin intikamını da alacağım. Gel dostum, tüm bildiklerini anlat bana. (Çıkarlar.)

(1) “Gloucester'ım”: Edmund'u kastediyor. (ç.n.)

110

144

IV Perde, III. Sahne

Üçüncü

Sahne

(Dover. Fransız ordugâhının yakınları. Kılık değiştirmiş olan Kent ile bir beyzade girer.) KENT

Fransa Kralı niye aniden ülkesine dönmüş, biliyor musunuz?

BEYZADE

Yarım bıraktığı bir işi hatırlamış. Çok acil ve önemli bir işmiş. Mutlaka orada bulunması gerekiyormuş.

KENT

Yerine kimi bırakmış ordunun başında? BEYZADE

Mösyö La Far adlı mareşal.

5

KENT

Götürdüğün mektuplar Kraliçe'yi çok üzdü mü?

BEYZADE

Evet bayım. Mektupları aldığında Benim yanımda, o narin yanaklarından Damla damla gözyaşları indi. Kraliçe vakarıyla

Duygularına hakim olmaya çalıştıysa da,

İnatçı duyguları, sanki kendileri kralmış gibi Ona baskın çıkma çabasındaydı.

10

KENT

O kadar dokunmuş demek ona.

BEYZADE

Kendini kaybetmedi. Uzüntüyle metanet arasında bocalıyordu.

15

IV Perde, Ill. Sahne

145

Güneşle yağmuru bir arada görmüşsünüzdür;

İşte onun gözyaşlarıyla gülüşleri daha da hoştu.

Dolgun dudaklarında oynaşan mutlu gülücükler Sanki habersizdi gözlerindeki konuklardan, Pırlantalardan düşen inci damlaları gibi,

O gözlerden inen gözyaşlarından.

20

Kısacası, keder değerli bir mücevher olabilirmiş,

Her insan aynı güzellikte taşıyabilseymiş onu. KENT

Hiçbir şey sormadı mı?

BEYZADE

Birkaç defa, sanki yüreği sıkışıyormuş gibi, Tıkanarak, “Babam,” dedi. Sonra kendini tutamadı ve boşandı: “Ah, ablalarım, ablalarım, yazıklar olsun size, utanın! Kent! Babacığım! Ablalarım! O fırtınada! Gece karanlığında! Acıma diye bir şey yok!” diye. O göksel gözlerinden kutsal damlalar Sel gibi dökülüyor, çektiği azabı ıslatıyordu. Sonra birden döndü gitti, Istırabıyla baş başa kalsın diye.

25

30

KENT

Yıldızlar yüzünden bunların hepsi, yukarıdaki yıldızlar. Her şeyi onlar yönetiyor. Yoksa aynı anne babadan

35

Bu kadar farklı evlat çıkmazdı. Onunla bir daha konuşmadın mı?

BEYZADE

Hayır.

KENT

Fransa Kralı ülkesine dönmeden önce miydi bu? BEYZADE

Hayır, döndükten sonra.

40

146

IV Perde, Ill. Sahne

KENT Bu arada bayım, zavallı Lear şehirde, kafası karışık. Zaman zaman, zihni açıldığında

Buraya niye geldiğimizi hatırlıyor Ama kızını asla görmek istemiyor.

45

BEYZADE

Neden, sayın bayım? KENT

Çok utanıyor kendinden, kızını anlamadı, Ondan bir hayırduayı esirgedi, Onu yabancıların eline bıraktı, Hakkını köpek yürekli kızlarına verdi diye. Bütün bunlar aklını öyle zehirliyor ki Utançtan Cordelia'ya yaklaşamıyor.

50

BEYZADE

Yazık, zavallı adam! KENT

Albany ile Cornwall'ın birlikleri ne durumda? Bu konuda bir şey duydunuz mu?

55

BEYZADE

Evet, harekete geçmişler. KENT

Pekâlâ, bayım, şimdi sizi Efendimiz Lear'a götüreceğim Ve onu size emanet edeceğim.

Çok önemli bir nedenle Kimliğimi bir süre daha açığa vuramam. Ama kim olduğum açığa çıktığında Bu iyiliğiniz için pişman olmayacaksınız. Lütfen şimdi benimle gelin. (Çıkarlar.)

60

IV Perde, IV Sahne

Dördüncü

147

Sahne

(Dover. Fransız ordugâhı. Davul ve sancaklar eşliğinde Cordelia, doktor ve askerler girer.) CORDELIA

Heyhat! Oymuş gerçekten. Biraz önce rastlamışlar ona, Köpüren denizler gibi çılgın, Bağıra çağıra şarkı söylüyormuş. Tarlada ne çeşit ot varsa, ayrık otu, Şahtere, baldıran, ısırgan, su teresi, delice,

5

Hepsini toplayıp başına taç yapmış.

Hemen bir müfreze çıkarın,

Tarlayı karış karış tarayıp bulsunlar onu Ve huzurumuza getirsinler.

10

(Bir asker çıkar.) Aklını yerine getirmek mümkün mü acaba? Ona yardımı dokunacak biri çıksa Her şeyimi vermeye hazırım. DOKTOR

Bir yolu var bayan. Doğanın en büyük deva kaynağı iç huzurudur. Onda olmayan da bu.

15

Pek çok şifalı ot var bunu sağlayacak,

Onun azabını dindirecek. CORDELIA

O halde, bir işe yarayacaksa, Zavallı adamın acısını dindirip

20

148

IV Perde, V. Sahne

Sağlığına kavuşturacaksa, O gizemli, kutsal otları gözyaşlarımla sularım ben! Arayın bulun o otları. Son kerteye varmış çılgınlığı. Amaçsız kalmış hayatına son vermeden Getirin onu bana.

25

(Bir haberci girer.) HABERCİ Haberlerim var bayan: Britanya orduları buraya doğru ilerliyor. CORDELIA

Bundan haberimiz var. Birliklerimiz hazır. Onları bekliyoruz. Ah sevgili babacığım, senin işini yapıyorum ben! O yüzden, yüce Fransa Kralı Ricalarıma ve gözyaşlarıma kulak verdi. Silaha sarılmamızın nedeni boş bir ihtiras değil, Sadece sevgi, büyük sevgi, yaşlı babamın hakkı olan. Umarım yakında onu görür, sesini duyarım! (Çıkarlar.)

Beşinci

Sahne

(Glowcester'ın şatosu. Regan ile Oswald girer.) REGAN

Peki, kardeşimin” birlikleri yola çıktı mı?

OSWALD

Evet bayan. (1) Kardeşimin: Albany'yi kastediyor. (ç.n.)

30

35

IV Perde, V Sahne

149

REGAN

Kendisi de orada mı? OSWALD

Evet, büyük telaş içinde. Ablanız daha iyi bir asker.

REGAN

Lord Edmund evde efendinle konuşmadı mı? OSWALD

Hayır bayan. REGAN

Ablam mektubunda ne demiş ona acaba? OSWALD

Bilmiyorum hanımefendi.

REGAN

Buradan aceleyle ayrıldı, önemli bir işmiş.

Gloucester'ın gözlerini oyduktan sonra Yaşamasına izin vermek büyük hataydı. Gittiği yerlerde herkesi bize karşı kışkırtıyor. Edmund herhalde ona acıdı da Karanlık yaşamına son vermeye gitti. Ayrıca düşmanın gücünü de görmek istemiştir.

10

15

OSWALD

Benim de mektubu ona götürmem lazım. REGAN

Birliklerimiz yarın harekete geçiyor. Bu gece burada kal, yollar tehlikeli. OSWALD

Kalamam bayan. Hanımım emir verdi, Bu görevi hemen yerine getirmek zorundayım.

20

150

IV Perde, V Sahne

REGAN

Edmund'a ne yazmış olabilir ki? Mesajı sözlü iletsen olmaz mı? Şey olabilir Bilemiyorum.

Ver şu mektubu bir bakayım,

Karşılığını alırsın.

25

OSWALD

Efendim, kusura bakmayın— REGAN

Bak, hanımın kocasını sevmiyor, Bundan eminim. En son, buradayken, Soylu Edmund'a nasıl cilve yaptığını, Anlamlı bakışlar fırlattığını gördüm. Sen onun sırdaşısın, onu da biliyorum.

30

OSWALD

Ben mi, bayan? REGAN

Evet, hiç şüphem yok. Onun için beni iyi dinle. Kocam öldü, Edmund'la da konuştuk. Benimle evlenmesi Hanımınla evlenmesinden daha uygun düşer.

35

Gerisini sen anlarsın.

Edmund'u görürsen lütfen bunu ver. Eğer hanımın bu dediklerimi öğrenirse, Ona söyle, aklını başına toplasın. Hadi şimdi, güle güle. O kör hainle ilgili haber alacak olursan, Bil ki canını alan ödüllendirilecek. (1) Regan Oswald'a bir mektup veya andaç veriyor. (ç.n.)

40

IV Perde, VI. Sahne

151

OSWALD

Keşke ben rastlasam ona bayan! Kimden yana olduğumu gösterirdim.

45

REGAN

Hoşça kal. (Çıkarlar.)

Altıncı

Sahne

(Dover yakınları. Gloucester ile köylü kılığında Edgar girer.) GLOUCESTER

O tepeye ne kadar kaldı? EDGAR

Şu anda tırmanıyorsunuz. Bakın, ne kadar zorlanıyoruz. GLOUCESTER

Bana düzlükmüş gibi geliyor. EDGAR

Çok yokuş. Dinleyin, denizi duyuyor musunuz?

GLOUCESTER

Doğrusu hayır. EDGAR

Herhalde gözlerinizin acısından

Oteki duyularınız da etkilenmiş. GLOUCESTER

Olabilir gerçekten. Sanki senin konuşman da değişti. Eskisinden daha düzgün ve anlamlı konuşuyorsun.

5

152

IV Perde, VI. Sahne

EDGAR

Yanılıyorsunuz, giysilerim dışında hiçbir şey değişmedi. GLOUCESTER

Bence daha güzel konuşuyorsun.

EDGAR

Gelin efendim, işte burası. Kımıldamayın. Çok korkunç! Aşağı bakınca başı dönüyor insanın.

'Ta aşağıda uçan kargalar sanki birer böcek. Dik yamaçta adamın biri kayaya asılmış şifalı ot topluyor. Ne iş ama! Kafasından daha küçük gibi adam. Kumsalda dolaşan balıkçılar minik birer fare. Denizde demirli bir tekne var;

Sandalı kadar küçük görünüyor göze. Sandalını ise şamandıra sanabilir insan, ancak seçiliyor. Çakıllı kıyıya vuran dalgaların sesi Belli belirsiz geliyor kulağa. Başım döndü, artık bakamayacağım, Yoksa tepe üstü inerim aşağı. GLOÜCESTER

Senin durduğun yere götür beni. EDGAR

Verin elinizi. Kenardan bir adım uzaktasınız şimdi. Dünyayı verseler kımıldamazdım oradan.

GLOUCESTER

Elimi bırak. Al dostum, sana bir kese daha. İçindeki mücevher yoksul birine epey yarar. Dilerim melekler ve ilahlar sana yardım eder de Daha da çoğaltırsın onu. Hadi şimdi sen uzaklaş artık, veda et ve git. Yürü, ayak seslerini duyayım giderken.

IV Perde, VI. Sahne

153

EDGAR

Pekâlâ, Tanrı sizinle olsun bayım.

GLOUCESTER

Tüm kalbimle dilerim bunu. EDGAR (Kendi kendine)

Çektiği azabı önemsemiyor gibi yaparsam

İyileştiririm belki onu.

GLOUCESTER

(Diz çöker.)

Siz, ey yüce tanrılar,

İşte bu dünyadan vazgeçiyorum,

40

Ve sizin huzurunuzda,

Çektiğim büyük azabı silkip atıyorum. Biraz daha dayanıp Mutlak iradenize karşı gelmeseydim'” Varlığımın sevimsiz kalıntısı,

45

Tükenen fitilin son parçası kendiliğinden yok olacaktı. Eğer Edgar yaşıyorsa Tanrı onu korusun! Evet, ahbap, sana elveda! (Yere kapaklanır ve kendinden geçer.) EDGAR

Elveda efendim.

50

(Kendi kendine) Ama yaşamın kendisi çalınmaya razıysa Hayali bir hırsız bile onu çalmaya yetmez mi?“ Eğer durduğunu sandığı yerde duruyor olsaydı, Düşüncesi çoktan amaçladığı eyleme dönmüştü. Yaşıyor mu, yoksa öldü mü? Hey, siz, bayım! Dostum! Beni duyuyor musunuz, efendim? « (1) “İntihara kalkışarak.” (ç.n.)

55

(2) Edgar, kurduğu hayali senaryonun, yaşama gücü ve isteği kalmamış olan babasını öldürmeye yeterli olacağından endişe ediyor. (ç.n.)

154

IV Perde, VI. Sahne

Konuşun! Yoksa gerçekten öldü mü? Hah, kendine geliyor. Kimsiniz efendim? GLOUCESTER

Git, bırak beni öleyim.

EDGAR

Tüy ya da hava olmadığınıza göre, Onca kulaç aşağı düştükten sonra Yumurta gibi paramparça olmanız gerekirdi. Ama nefes alıyorsunuz, bedeniniz sağlam,

Kanayan yeriniz yok, konuşuyorsunuz, sağ salimsiniz. On seren direğini uç uca ekleseniz

Düştüğünüz uçurumun dibine erişemezdi.

65

Yaşamanız mucize! Hadi, konuşun yine. GLOÜCESTER

Ama düştüm, değil mi? Düşmedim mi?

EDGAR

*

Hem de bu ak yarların'” korkunç tepesinden! Yukarı bakın. Cırlak sesli tarla kuşu bile Ne görülür ne duyulur buradan. Bakın yukarı.

70

GLOUCESTER

Heyhat! Gözlerim yok ki! Çaresiz insana Kendini öldürmek de mi esirgeniyor? Kibirli zorbanın gazabından kurtulup Hevesini boşa çıkarmanın yoluydu bu eskiden.

EDGAR

Kolunuzu verin bana. Kalkın, işte böyle.

Nasılsınız? Bacaklarınızı hissediyor musunuz? Ayaktasınız. GLOUCESTER

Maalesef, maalesef! (1) Dover kıyıları beyaz tebeşir rengi yamaç ve yarlarıyla ünlü. (ç.n.)

75

IV Perde, VI. Sahne

155

EDGAR

Bu tuhaftan da öte. Siz uçurumun tepesindeyken

80

Yanınızdan biri ayrıldı, kimdi o? GLOUCESTER

Zavallı, gariban bir dilenci. EDGAR

Aşağıdan baktığımda gözleri iki dolunay gibi görünüyordu. Bin tane burnu vardı. Kafasındaki boynuzlar,

Fırtınalı denizde birbiri üstünden aşan dalgalar gibi Kıvrım kıvrımdı. O bir iblisti. Onun için, çok şanslısınız, yaşlı adam. İnsanoğlunun elinden gelmeyecek işler yaparak Onur kazanmak isteyen tanrılar canınızı kurtarmış.

85

GLOUCESTER

Şimdi anlıyorum. Bundan böyle acıya katlanacağım, 'Ta ki acının kendisi “Yeter, yeter!” diye bağırıp Kendiliğinden yok oluncaya kadar. O sözünü ettiğin şeyi insan sanmıştım ben. Durmadan, “İblis, iblis,” deyip duruyordu.

Uçurumun kenarına o götürdü beni.

90

95

EDGAR

Yüreğinizi ferah tutun. Şu gelen de kim? (Bedeni yaban çiçekleriyle bezeli, fantastik bir kılıkta Lear girer.)

Aklı başında biri bu kılıkta dolaşmaz. LEAR

Hayır, para basmada kimse beni tutuklayamaz!

Bana Kral demişler! EDGAR

O, insanın içi parçalanıyor! LEAR

Bak, o yönden doğa sanattan üstün. İşte tayın bedelin.

100

156

IV Perde, VI. Sahne

Şu herif ne biçim yay çekiyor, korkuluktan farksız! Bir kulaç çekeceksin. Bak, bak, fareye bak! Sakin olun, şu peynir işe yarar. İşte eldivenim, isterse dev çıksın karşıma.“) Kahverengi kargıları getirin.

(o 105

O! Güzel atıştı! Tam isabet, tam isabet!

Hop, parolayı söyle. EDGAR

Mercanköşk.)

LEAR

Geç.

GLOUCESTER

Bu sesi tanıyorum.

110

LEAR

Ha! Ak sakallı Goneril! Ha! Regan! Köpek gibi yaltaklandılar bana. Neymiş, kara tüylerden önce ak tüyler bitmiş sakalımda. Her dediğime “Evet,” ve “Hayır,” dediler. Hiç itiraz yok. Doğruluk bu değil. Yağmurda sırılsıklam oldum, rüzgârda tir tir titredim; fırtınaya “Yeter,” dedim, tınmadı. O zaman anladım onları. “Sen her şeysin,” dediler

115

bana. Yalan. Her şeysem niye üşüyorum? GLOUCESTER

Bu sesi çok iyi tanıyorum. Kral, değil mi?

LEAR

Evet, hem de ne kral! Bir bakışım yeter kullarımı titretmeye.

120

(1) Zırhlı eldiveni yere fırlatmak bir meydan okuma işaretiymiş. Kimi düello geleneğinde eldiveni rakibin suratına çarpmak gibi... (ç.n.) (2) Mercanköşkün akıl hastalığına iyi geldiğine inanılırmış. (ç.n.) (3) Goneril ile Regan, “Vaktinden önce bilge olmuşsun,” diye dalkavukluk etmişler Lear'a. (ç.n.)

IV Perde, VI. Sahne

157

O adamın canını bağışlıyorum. Senin suçun neydi, zina mı?

Yo, ölmeyeceksin. Zina için ölmek ha! Hayır. Çit kuşu da yapıyor aynı şeyi.

Minicik yaldızlı sinek gözümün önünde beceriyor işini. Bırakın isteyen çiftleşsin. Gloucester'ın piç oğlu, Yasal çarşaflar arasında peydahlanmış kızlarımdan Daha iyi davrandı babasına. Hadi herkes zinaya, itiş kakış! Askerim yok ki! Şu sümsük kadını al: Suratına baksan kar geliyor sanırsın, Her yanından iffet akıyor, Keyfin adını duysa yüzü asılıyor. Ama kokarcayla karnı tok beygir bile Hiç kalır onun azgınlığı yanında.

Belden yukarı kadın, belden aşağı Santor'” bunlar. Yalnızca belden yukarısına sahip çıkar tanrılar. Alt taraf şeytana ait. Cehennemdir orası, Karanlıktır, kükürtlü çukurdur; yakar kavurur, Kokar, bitirir. Ayıp, ayıp, ayıp! Pöf, pöf! Biraz misk versene bana canım otacı! Ver de hayalim tatlansın. Al paranı.

125

130

135

140

GLOUCESTER

O, verin öpeyim o eli! LEAR

Dur, sileyim de öyle, fani kokuyor. GLOUCESTER

O, doğanın viran olmuş şaheseri!

Şu koca dünya da böyle sönüp gidecek işte. Beni tanıdın mı?

145

(1) Santor (Kentauros): Klasik Yunan mitolojisinde belden yukarısı insan, bel-

den aşağısı at biçiminde, “seks düşkünü” yaratıklar. (ç.n.)

158

IV Perde, VI. Sahne

LEAR

Gözlerini iyi hatırlıyorum. Ne biçim bakıyorsun öyle? Boşuna uğraşma, kör Cupid,(9 sevmeyeceğim işte.

Şu mektubu oku. El yazısına dikkat!

150

GLOUCESTER

Her harf bir güneş olsa da göremezdim onları.

EDGAR (Kendi kendine)

Gözlerimle görmesem inanmazdım buna. Ama gerçek işte ve yüreğimi parçalıyor.

LEAR

Oku. GLOUCESTER

Ama nasıl? Göz çukurlarımla mı?

155

LEAR

Ha! Hiç öyle deme. Kafanda göz, kesende para yok. Gözlerinin durumu ağır, kesense hafif. Yine de görüyorsun şu dünyanın hallerini.

GLOUCESTER

Duyularımla görüyorum.

LEAR

Ne? Deli misin nesin? Bu dünyanın işlerini görmek için göze ne gerek var! Kulaklarınla baksana! Bak, şu yargıç o zavallı hırsıza nasıl veriştiriyor. Kulağını aç. Bak, şimdi yerleri değişti. Hangisi hangi elimde? Hangisi yargıç, hangisi hırsız? Dilenciye havlayan çiftlik köpeği gördün mü?

160

165

(1) Cupid: Klasik Roma mitolojisinde aşk tanrısı. Batı sanatında, omzunda yay ve ok taşıyan, kanatlı, kör veya gözleri bağlı küçük bir çocuk olarak temsil edilir. Görünmez okuyla vurulan kişi çaresiz bir aşka düşer. (ç.n.)

IV Perde, VI. Sahne

159

GLOUCESTER

Evet efendim. LEAR

Zavallı nasıl kaçtı köpekten, ha?

Otorite budur işte. Yeri geldiğinde köpeğe bile itaat edersin. Seni adi mübaşir,” indir o kanlı elini!

Niye kırbaçlıyorsun o fahişeyi? Fırsatını bulsan bayılırdın Onu aynı yolda kullanmaya. Asıl sen aç sırtını da görelim. Tefeci dolandırıcıyı asıyor!© Delik deşik giysiler küçük kusurları gösterir, Ama kürklerle kaftanlar her şeyi gizler. Altın zırhla kaplı günaha Adaletin çelik kargısı işlemez. Ama paçavrayla sarılıysa günah, Bir cücenin çöpten oku deler geçer onu. Kimse suçlu değil, kimse. Bak, bana güven dostum, İlgililere emir vereceğim, kimse suçlanmayacak. Kendine bir çift cam göz edin de,

Aşağılık bir şarlatan gibi, Görmediğin şeyi görüyor gibi yap.

170

175

180

185

Aman, aman, aman, aman! Öf!

Şu çizmelerimi çekiver. Olmadı, asıl! Hah!

EDGAR

O, anlamla saçmalık bir arada! Hem deli, hem de akıllı.

190

LEAR

Kaderime ağlayasın varsa benim gözlerimi al.

(1) Mübaşir: Kimi kilise görevlileri suçlulara verilen kırbaç cezasını uygularmış. (ç.n.) (2) Zengin olup itibar kazanan tefeciler yargıç da olabilirmiş. (ç.n.)

160

IV Perde, VI. Sahne

Seni iyi tanıyorum: Adın Gloucester. Sana sabır gerek. Biliyorsun, Zırlayarak geldik bu dünyaya.

Havanın kokusunu alır almaz başlarız cırlamaya.

195

Bak, sana bir vaaz vereyim de dinle. GLOUCESTER

Yazık, bugünü de mi görecektik!

LEAR

Doğduğumuz anda basarız çığlığı, Budalalarla dolu bu koca sahneye geldik diye. Bu şapka güzelmiş. Dedim de, Atların ayağına keçe geçirmek çok dâhiyane!“” Bunu deneyeceğim. Sonra sessizce O damatlara yaklaştım m—Geber, geber, geber!

200

(Yanında birkaç adamla bir beyzade girer.) BEYZADE

Hah, işte burada! Bulduk onu! Efendim, çok değerli kızınız—

205

LEAR

Yakalandım mı? Tutuklu muyum? Kaderin garip soytarısıyım ben. Bana iyi davranın, yakalayana ödül var. Doktor istiyorum, beynim arızalı.

BEYZADE

Her isteğiniz yerine gelecek.

210

LEAR

Kimse yok mu beni koruyacak? Kendi başıma mı kaldım?

(1) Düşman nal sesini duymasın diye atların ayağına (şapka yapımında da kullanılan) keçe geçirilirmiş. (ç.n.)

IV Perde, VI. Sahne

161

Tuzdan adam olur insan

Gözleriyle bahçeyi sulayıp Güzün tozunu bastırdıktan sonra.“

215

BEYZADE

Aziz efendim— LEAR

Başım dik ölürüm“ ben de, Cakalı bir güvey gibi. Tamam, keyfim yerinde.

Bana bakın, ben kralım.

Anlaşıldı mı beyler?

220

BEYZADE

Elbette efendim, size itaat görevimiz. LEAR

Eh, demek hâlâ umut var.

Hadi o zaman, yakalayın da görelim!

Koş, koş, koş, koş!

225

(Lear koşarak çıkar. Birkaç adam peşine düşer.) BEYZADE

En düşkün insanı bile

Bu durumda görmek çok acıklı.

Ama bir kralı bu halde görünce,

İçi parçalanıyor insanın.

Öyle bir kızın var ki senin,

Öteki ikisinin doğaya getirdiği laneti

230

Tek başına temizleyecek güçte. EDGAR

Selam, soylu bey! (1) Gözyaşları tükenince geriye tuz (“tuzdan adam”) kalıyor. (ç.n.)

(2) Rönesans İngiltere'sinde “ölmek” (“die”) fiili aynı zamanda “orgazm olmak” anlamında kullanılırmış. (ç.n.)

162

IV Perde, VI. Sahne

BEYZADE

İyi günler bayım. Bir arzunuz mu vardı? EDGAR

Savaş çıkacakmış diyorlar. Haberiniz var mı?

235

BEYZADE

Evet, bilmeyen yok. EDGAR

Öteki ordu ne kadar yakında peki?

BEYZADE

Çok yakın ve hızla ilerliyor. Ana birlikler her an burada olabilir.

EDGAR

Sağ olun bayım. Hepsi bu kadar.

240

BEYZADE

Kraliçe özel bir amaçla burada, Ama ordusu ilerlemeyi sürdürüyor.

EDGAR

Teşekkürler bayım. (Beyzade çıkar.)

GLOUCESTER

Yüce tanrılar, kesin soluğumu artık!

Yoksa kötü melek kışkırtıyor beni, Siz uygun görmeden öleyim diye. EDGAR

İyi şey dileyin efendim.

GLOUCESTER

Peki, siz kimsiniz bayım?

(1) “Ben intihara kalkışmadan siz canımı alın.” (ç.n.)

245

IV Perde, VI. Sahne

163

EDGAR

Felaketlerden boyunun ölçüsünü almış bir zavallı. Çektiğim acılar bana acımayı öğretti. Verin elinizi size bir sığınak bulalım.

250

GLOUCESTER

Yürekten teşekkürler.

Tanrı sizi korusun, ne muradınız varsa versin. (Oswald girer.) OSWALD

Ne şans! İşte ödül karşımda! O gözsüz başın Benim kısmetimi açmak için yaratılmış.

255

Seni akılsız, hain ihtiyar!

Son duanı et ve fazla uzatma. Canını alacak kılıç hazır. GLOUCESTER

Hadi durma, savur kılıcını o dost elinle.

(Edgar araya girer.) OSWALD

Senin derdin ne, gafil köylü? Ne cüretle koruyorsun aranan bir haini?

260

Çekil aradan, yoksa kötü kaderi sana da bulaşır.

Bırak kolunu. EDGAR

Bırakmazsam ne olacak? Hadi, bırakmıyorum işte! OSWALD

Bırak diyorum köle, yoksa geberirsin. EDGAR

Bak beyim, yürü yoluna git. Bizim gibi garibanlarla uğraşma. Böyle büyük laflarla ölecek olsam çoktan boylamıştım öteki dünyayı. Bu ihtiyara yaklaşayım deme.

265

164

IV Perde, VI. Sahne

Uzak dur. Yoksa şu değnek mi daha sağlam, kafan mı,

denerim sonra. Yeterince açık mı?

2710

OSWALD

Hadi sen de, pis herif!

EDGAR

Dişlerini dökeyim de gör. Vız gelir bana kılıcın. (Dövüşürler. Edgar Oswald'ı yere yıkar.)

OSWALD

Adi köle, beni öldürdün. Alçak herif!

Kesemi al da sağ kalmayı becerirsen beni gömdür. Üstümdeki mektupları da Gloucester Kontu Edmund'a ver. | 275 Britanya ordusunda bulursun onu. O, zamansız ölüm! Ölüm!

(Ölür.) EDGAR

Seni iyi tanıyorum. İşgüzar alçağın birisin. O kötü ruhlu hanımın istesin yeter, Yapmayacağın adilik yoktur.

280

GLOUCESTER

Ne oldu, öldü mü?

EDGAR

Siz oturun efendim, dinlenin. Bakalım ceplerinde ne var. Sözünü ettiği mektuplar işime yarayabilir. Adam öldü. Keşke celladı ben olmasaydım. Şimdi görelim: Hadi açıl bakalım, mühür.” Başkasının mektubu açılmaz ama suç bizde değil; (1) Mühür: Mektubun üstündeki mühürden söz ediyor. (ç.n.)

285

IV Perde, VI. Sahne

165

Düşmanın aklını okumak için kalbini deşmektense Mektubunu açmak yeğdir. (Okur.) “Yeminlerimizi unutma. Onun“ işini bitirmek için

290

vakit de bol imkân da. Zaferle dönecek olursa her şey boşa çıkar. Ben tutsak olurum, yatağı da zindanım. Lütfen o yatağın iğrenç sıcaklığından kurtar beni ve zahmetin karşılığında boşluğunu sen doldur.

295

önünde fırsat çok. Yeter ki iraden zayıf olmasın,

Senin —karın, diyesim var—

Sevgili hizmetkârın, Goneril.”

O, şu kadın ihtirası ne sınırsız! Sadık kocasının canına kastediyor.

Yerine de kardeşimi koyacak.

300

(Oswald'ın cesedine bakar.)

Üstüne biraz kum atarım yeter sana, Gözü dönmüş canilerin sefil aracısı! Zamanı gelince de bu uğursuz mektubu Katletmek istedikleri Dük'e göstereceğim. Senin görevini bilmesi iyi olacak.

305

GLOUCESTER

Kral'ın aklı gitti. Oysa benim aklım ne kadar inatçı! Hâlâ ayaktayım ve çektiğim büyük azabın Ağırlığı altında eziliyorum. Keşke ben de delirseydim de Düşüncelerim dertlerimden kopsaydı. (1) Onun: Albany'yi kastediyor. (ç.n.)

310

166

IV Perde, VII. Sahne

Gerçek dışı hayaller kurup, Gerçek acıları tanımaz olsaydım artık. (Uzaktan davul sesi.) EDGAR

Verin elinizi bana. Kulağıma davul sesi geliyor. Gelin efendim, kalacak bir yer bulalım size.

315

(Çıkarlar.)

Yedinci

Sahne

(Dover. Fransız ordugâhı. Cordelia, Kent, doktor ve bir beyzade girer.) CORDELIA

O, sevgili Kent, senin iyiliğini nasıl öderim? Ömrüm yetmez buna. Ne yapsam az senin için. KENT

Bu sözleriniz yeter de artar bile. Umarım hakkımda söylenen her şey, Ne eksiği ne fazlasıyla gerçeği yansıtmıştır.

5

CORDELIA

Doğru dürüst bir şeyler giy. Bu paçavralar kötü günleri anımsatıyor. Lütfen çıkar onları. KENT

Kusura bakmayın, sayın bayan, Şu anda kimliğimi açığa vurmak planlarımı bozar. Sizden tek isteğim, zamanı gelinceye kadar Beni tanımıyor görünmenizdir.

10

IV Perde, VII. Sahne

167

CORDELIA

Oyle olsun, sayın lordum. (Doktora) Kral nasıl?

DOKTOR

Hâlâ uyuyor bayan.

15

CORDELIA

Yüce tanrılar, hoyrat ellerde kalmış

Bu çilekeş insanı sağlığına kavuşturun!

Çocuklarının elinde, akordu kaçmış,

Ahengi bozulmuş duyularını eski haline getirin. DOKTOR

İzin verirseniz majeste, Kral'ı uyandıralım. Çok uyudu.

20

CORDELIA

Nasıl biliyorsanız öyle yapın. Karar sizin. Giyimli mi? (Hizmetkârlar bir iskemlede uyumakta olan Lear'ı getirir.)

BEYZADE

Evet bayan. Ağır uykusunda Temiz giysiler giydirdik ona.

DOKTOR

Uyandırdığımızda yanında olsanız iyi olur, sayın bayan. Eminim sakin olacaktır.

CORDELIA

Pekâlâ. (Müzik.)

DOKTOR

Lütfen yakına gelin.

(İçeriye)

Daha yüksek sesle çalın!

25

168

IV Perde, VII. Sahne

CORDELIA

Ah, sevgili babacığım! Dilerim dudaklarım şifa versin sana. Saygısız ve duygusuz ablalarımın

30

Sende açtığı derin yaraları İyileştirsin şu öpüşüm. (Lear'ı öper.)

KENT

İyi yürekli, sevgili prenses!

35

CORDELIA

Babaları olmasaydı bile, şu ak saçları Yetmeliydi onları duygulandırmaya. Uğuldayan rüzgâra karşı nasıl durabilsin bu yüz? Göklerin korkunç gümbürtüsüne, Art arda çakan şimşeklerin dehşetine Nasıl dayanabilsin? Başındaki incecik tolgayla“” Nasıl korunabilsin tehlikeden? Düşmanımın köpeği bile, beni ısırmış olsa da, O gece ısınırdı ateşimin başında. Zavallı babacığım! Mutlu muydun acaba o gece,

40

45

Domuzlarla, evsiz berduşlarla birlikte,

Saz saman üstünde o ağılda yatarken?

Yazık, yazık! Bu şartlar altında,

Hem aklını hem canını yitirmediğine şaşıyor insan. Uyanıyor. Konuşun onunla.

50

DOKTOR

Siz konuşun bayan, bu daha uygun.

CORDELIA

Nasılsınız Kral hazretleri? Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

(1) İncecik tolga: Seyrelmiş kır saçlar. Burada, düşman ateşi karşısında korumasız kalmış bir nöbetçi imgesi var. (ç.n.)

IV Perde, VII. Sahne

169

LEAR

Mezarımdan çıkarmayacaktınız beni. Sen kutsal bir varlıksın. Oysa ben

Ateşten bir çarka bağlanmışım,

55

Kendi gözyaşlarım erimiş kurşun gibi yakıyor.

CORDELIA

Beni tanıdınız mı efendim? LEAR

Sen bir ruhsun, biliyorum. Ne zaman ölmüştün? CORDELIA (Doktora)

Hâlâ çok uzaklarda.

60

DOKTOR

Yarı uykuda. Biraz bekleyelim. LEAR

Neredeydim? Neredeyim? Gün ışıdı mı? Çok kötü aldandım. Bu halde başka birini görsem Kederimden ölürdüm. Ne diyeceğimi bilmiyorum.

65

Bu eller benim ellerim mi, ondan bile emin değilim.

Bakalım. Şu iğnenin battığını hissediyorum.

Ne haldeyim bilsem keşke! CORDELIA

O, lütfen bana bakın efendim! Uzatın ellerinizi. Hayırduanıza ihtiyacım var. Yo, yo, diz çökmeyin lütfen!

70

LEAR

Ne olur benimle alay etme. Bunak ihtiyarın biriyim ben. Seksenimi geçtim, ne bir saat fazla, ne eksik, Ve doğrusunu istersen, Korkarım aklım da pek yerinde değil.

75

170

IV Perde, VII. Sahne

Seni tanımam gerekir herhalde, şu adamı da. Ama emin değilim. Burası neresi, hiçbir fikrim yok. Ayrıca, çok düşünüyorum ama Bu giysileri hiç hatırlamıyorum. Dün gece nerede kalmıştım, bilemiyorum. Bana gülmeyin ama sanki şu bayan Benim kızım Cordelia.

80

CORDELIA

Evet, evet, öyleyim! LEAR

Bu gözyaşları gerçek mi? Evet, öyle. Ne olur ağlama. Yanında zehir varsa ver içeyim. Biliyorum, beni sevmiyorsun. Yanlış hatırlamıyorsam ablaların bana haksızlık etti. Senin gerekçen var, ama onların yok.

85

CORDELIA

Hayır, gerekçe filan yok.

90

LEAR

Fransa'da mıyım?

KENT

Kendi ülkenizdesiniz, efendim.

LEAR

Benimle eğlenmeyin.

DOKTOR

Üzülmeyin sayın bayan. Gördüğünüz gibi o aşırı çılgınlığı geçti.

Ama olan biteni kavramaya çalışması tehlikeli olabilir. Bırakın içeri geçsin. Biraz daha sakinleşene kadar Onu rahatsız etmeyelim. CORDELIA

Biraz yürümek ister misiniz efendim?

95

IV Perde, VII. Sahne LEAR

Bana kızmayın. Ne olur, unutun ve bağışlayın. Bunak ihtiyarın tekiyim ben.

171

100

(Kent ile beyzade dışında herkes çıkar.) BEYZADE

Cornwall Dükü öldürülmüş diyorlar, doğru mu?

KENT

Hiç şüphe yok.

BEYZADE

Askerlerinin komutası kimde? KENT

Dediklerine göre, Gloucester'ın piç oğlu Edmund'daymış.

105

BEYZADE

Sürgüne giden Edgar'ın Kent Kontu'yla birlikte Almanya'da olduğu söyleniyor.

KENT

Söylentiler çeşitli. Durumu değerlendirmenin zamanı geldi. Britanya birlikleri yaklaşıyor. BEYZADE

Çatışma kanlı olacağa benzer. Hoşça kalın, bayım.

(Çıkar.) KENT

Benim de sonumun ne olacağı Artık bugünkü çatışmaya bağlı.

(Çıkar.)

110

BEŞİNCİ PERDE

Birinci

Sahne

(Dover yakınları. Britanya ordugâhı. Davul ve sancaklar eşliğinde Edmund, Regan, bir beyzade ve askerler girer.) EDMUND (Beyzadeye) Dük'e sorun, son planı geçerli mi Yoksa herhangi bir nedenle değişti mi? Sürekli karar değiştiriyor, Bir dediği bir dediğine uymuyor. Kesin planını öğrenin.

5

(Beyzade çıkar.) REGAN

Ablamızın adamı nerede kaldı? Başına bir şey geldi mutlaka. EDMUND

Korkarım öyle bayan.

REGAN

Bakın sevgili lordum,

Size karşı beslediğim duyguları biliyorsunuz. Söyleyin, ama dosdoğru, Ablamı gerçekten seviyor musunuz? EDMUND

Sayıyor ve seviyorum.

10

V Perde, 1. Sahne

173

REGAN

Peki, biraderimin'” yasaklı yerine Geçtiğiniz oldu mu hiç?9

EDMUND

Bu düşünce size yakışmıyor.

15

REGAN

Onunla epey sıkı fıkı olduğunuzu ve hatta Oldukça mahrem bir ilişkiye girdiğinizi düşünmüştüm.

EDMUND

Hayır bayan, şerefim üzerine. REGAN

Ona tahammülüm yok. Lütfen çok yakınlaşmayın onunla.

20

EDMUND

Hiç merak etmeyin.

İşte kendisi ve kocası Dük de burada! (Davul ve sancaklar eşliğinde Albany, Goneril ve askerler girer.)

GONERİL (Kendi kendine)

Onu kardeşime kaptırmaktansa Savaşı kaybetmeyi yeğlerim.

ALBANY

Pek sevgili kardeşimiz, sizi gördüğüme sevindim. (Edmund'a)

Duyduğuma göre Kral kızıyla buluşmuş. Ayrıca, katı politikamıza karşı olan Başkaları da oradaymış. Ben inanmadığım davanın peşinde koşmam. (1) Regan Albany'yi kastediyor. (ç.n.) (2) “Goneril'le yattınız mı?” diyor. (ç.n.)

25

174

V Perde, 1. Sahne

Ama bu iş önemli. Neden derseniz, Fransızlar Kral'ı ve ötekileri desteklediği için değil, Ki bunda haklı olabilirler, Ama toprağımızı işgal ettikleri için.

30

EDMUND

Soylu bir düşünce bu. REGAN

.

Anlamı ne şimdi bu sözlerin?

35

GONERİL

Düşmana karşı birlik olalım. Şimdi bu ayrıntılarla kaybedecek vaktimiz yok. ALBANY

O zaman komutanlarımızla görüşüp Stratejimizi belirleyelim. EDMUND

Birazdan çadırınıza geliyorum.

40

REGAN

Abla, bizimle geliyor musun? GONERİL

Hayır.

REGAN

Bak, doğrusu bu, rica ederim gel bizimle.

GONERİL (Kendi kendine)

Ha, işin içyüzünü biliyorum— Peki, geliyorum. (Onlar çıkarken köylü kılığında Edgar girer.)

EDGAR (Albany'ye) Lütfedip bu garibanı dinlerseniz, Size bir şey söylemek isterim.

45

V Perde, 1. Sahne

175

ALBANY (Çıkan gruba)

Siz gidin, ben geliyorum. (Edgar'a) Konuş.

(Albany ile Edgar dışında herkes çıkar.) EDGAR

Savaşa girmeden önce şu mektubu açın. Zafer kazanırsanız borazanla bana işaret verin. Bu sefil halime bakmayın, Orada yazanları savunacak kadar yürekliyim.

50

Savaş alanında ölürseniz,

Sizin bu dünyadaki işinizle birlikte Bütün planlar da suya düşer. Talihiniz açık olsun.

55

ALBANY

Bekle de mektubu okuyayım. EDGAR

Bunu yapmama izin yok.

Zamanı gelince söyleyin borazan ötsün, Ben çıkar gelirim. ALBANY

Oyle olsun. Ben mektuba bakacağım. (Edgar çıkar, Edmund girer.) EDMUND

Düşman göründü. Birlikleriniz hazır olsun. (Albany'ye bir belge verir.)

Keşif müfrezesinin raporu: Düşmanın gücünü ve silahlarını bildiriyor. Şimdi acele etmeniz gerek.

65

176

V Perde, Il. Sahne

ALBANY

Zamanında hazır oluruz.

(Çıkar) EDMUND

Kardeşlerin ikisine de aşk yemini ettim. Seni bir kere sokan yılana nasıl güvenmezsen, İkisi de birbirine güvenmiyor şimdi. Hangisini seçsem acaba? İkisini birden mi? Birini mi? Hiçbirini mi? İkisi de sağ oldukça hiçbiriyle olamam. Dulu seçsem, ablası Goneril çıldıracak. Ama kocası sağ oldukça ona yaklaşmak da zor. Savaşta adamın desteğiyle otoritesi işe yarar.

70

75

Sonra da kardeşlerden biri hesabını görür,

Hangisi olsa fark etmez. Adam Lear'la Cordelia'yı bağışlamak niyetinde. Ama savaş bitip onlar tutsak olunca Bağışlanacak kadar yaşamayacaklar nasıl olsa. Ben eylemle savunurum kendimi, lafla değil.

(Çıkar)

İkinci

Sahne

(Savaş alanı ve çevresi. İçerden savaş boruları. Davul ve sancaklar eşliğinde Lear, Cordelia ve askerler sahneyi boydan boya geçer ve çıkarlar. Edgar ile Glowcester girer.) EDGAR

Hadi, efendim, şu ağacın gölgesine sığının. Dua edin de haklı taraf kazansın. Eğer geri dönersem iyi haberlerim olacak size.

80

V Perde, Ill. Sahne

177

GLOUCESTER

Tanrı sizinle olsun bayım. (Edgar çıkar.) (İçerden savaş boruları. Edgar girer.) EDGAR

Çabuk, ihtiyar! Ver elini, gidiyoruz! Kral Lear kaybetti. Kızıyla birlikte tutsak alındı.

5

Ver elini, çabuk! GLOUCESTER

Artık gidemem bayım. Oleceksem burada öleyim. EDGAR

Gene mi bu kötü düşünceler?

Dünyaya geleceğin günü nasıl seçemezsen, Gideceğin günü de seçemezsin. Sen yeter ki hazır ol. Hadi, gidelim.

GLOUCESTER

O da doğru. (Çıkarlar.)

Üçüncü

Sahne

(Dover yakınları. Britanya ordugâhı. Zafer kazanan Edmund davul ve sancaklar eşliğinde girer. Bir yüzbaşı ve askerler tutsak alınan Lear ile Cordelia'yı getirir.) EDMUND

Götürün onları. Yargılanıp cezaları belli olana kadar gözaltında tutun. CORDELIA

(Lear'a)

İyi niyetle kötü sona ulaşan

10

178

V Perde, 111. Sahne

Yalnız biz değiliz. Ama talihsiz Kral, Ben sizin için üzülüyorum. Yoksa kader yüzüme gülmemiş, umurumda değil.

5

Ablalarımı, kızlarınızı görmeyelim mi? LEAR

Hayır, hayır, hayır! Hadi, hapse gidelim. Seninle baş başa kafesteki kuşlar gibi şakırız.

Hayırduamı istersen önünde diz çöker, Senden af dilerim. İşte öyle yaşar,

10

Dua eder, şarkı söyler, eski masalları anlatır,

Züppe saraylılara güleriz.

O zavallı şapşallardan saray dedikodusu dinleriz, Kim kazanıyor, kim kaybediyor, Kim gözde, kim değil öğreniriz. Tanrı'nın casusları gibi Yaşamın gizlerini irdeleriz. Dört duvar arasında biz, Ayın evrelerine göre kısmeti açılıp kapanan Sürüyle büyük insandan daha uzun yaşarız.

15

20

EDMUND

Götürün onları. LEAR

Bizim gibi kurbanlara, sevgili Cordelia, Tanrılar kendileri tütsü yakar. Seni kucakladım mı? Bizi ayırmak isteyen, Göklerden bir meşale edinip, Tilkiyi kovuğundan çıkarır gibi

25

Çıkarmak zorunda bizi hücremizden.'”

Sil gözlerini. Yıllar etiyle kemiğiyle onları yutmadan

(1) Tilkiyi kovuğundan çıkarmak için kovuğun ağzına bir meşale tutup içeri duman doldururlarmış. (ç.n.) (2) “Ömür boyu uğraşsalar...” (ç.n.)

V Perde, Il1. Sahne

Bizi ağlatamazlar! Biz onların sonunu görürüz. Gel.

179

30

(Muhafızlar Lear ile Cordelia'yı götürür.) EDMUND

Yüzbaşı, buraya gel. Dinle. Şu notu al. (Bir kâğıt verir.)

Hücrelerine kadar izle onlatı. Seni terfi ettiriyorum. O kâğıttaki talimatı uygularsan Ayrıca büyük ödüller bekliyor seni. Unutma, kişi zamana uymalı, Yufka yürek askere yakışmaz. Bu büyük görev tartışma götürmez. Ya bu işi yaparsın,

35

40

Ya da başka bir yol seçersin kendine.

YÜZBAŞI Yaparım lordum. EDMUND

Hadi o zaman. İş bittiğinde kendini mutlu say. Hemen git ve talimatı aynen uygula.

YÜZBAŞI

Ne araba çekecek halim var Ne de yulaf yiyecek,'” Erkek işiyse tam bana göre. (Çıkar.) (Borazanlar. Albany, Goneril, Regan, başka bir yüzbaşı

ve askerler girer.)

(1) “Atlar gibi.” (ç.n.)

45

180

V Perde, Ill. Sahne

ALBANY (Edmund'a)

Bayım, kahramanca çarpıştınız bugün, Talih de yüzünüze güldü, Karşı tarafın önderlerini tutsak aldınız. Şimdi o tutsakları bana devredin ki Kendi güvenliğimizi tehlikeye atmadan, Onların saygınlığına yaraşır biçimde Gereken işlemi yapalım.

50

55

EDMUND

Bayım, ben o zavallı yaşlı Kral'ı Korunmalı ve güvenli bir hücreye gönderdim. Gerek yaşı gerekse unvanı halka çekici gelebilir Ve topladığımız askerlerin ondan yana çıkıp Ayaklanmasına yol açabilir. Aynı gerekçeyle

Kraliçe'yi de onunla birlikte gönderdim.

İkisi de yarın ya da daha ileri bir tarihte, Yargılanmak üzere sizin huzurunuza çıkabilir. Şu anda hepimiz kan ter içindeyiz. Dost dostu kaybetti. Böyle durumlarda En haklı davalar bile zarar görenlerce lanetlenir. Cordelia ile babasının durumunu Daha uygun bir zamanda görüşelim.

60

65

ALBANY

Bayım, kusura bakmayın ama Bu savaşta sizi kardeş gibi değil Emri uygulayan komutan olarak görüyorum.

70

REGAN

Ama biz onu öyle görüyoruz.

Bence bu şekilde konuşmadan önce Bizim de görüşümüzü almalıydınız. Birliklerimizi o yönetti,

Benim yetkilerimi kullandı.

75

V Perde, IlI. Sahne

181

Aramızdaki bu yakın bağ Ona kardeş dememizi pekâlâ haklı çıkarır. GONERİL

Dur bakalım! O kendi adına Büyük bir asker olduğunu kanıtladı. Senin vereceğin payeye ihtiyacı yok.

80

REGAN

Benim verdiğim yetki ve buyrukla, Benim adıma kanıtladı kahramanlığını. GONERİL

Kocan olsaydı olabilir derdim. REGAN

Soytarılar geleceği görürmüş derler.

85

GONERİL

Hey, yavaş ol! Hangi soytarıysa o, şaşıymış herhalde. REGAN

Bana bak, midem bulanmaya başladı, Yoksa sana verecek cevabı bilirdim ben.

(Edmund'a) Komutan, askerimi, tutsaklarımı,

90

Varımı yoğumu, neyimi istersen al. Ben dahil hepsi senin. Yüreğimin kalesi sana teslim. Dünya âlem tanık olsun,

Şu andan itibaren lordum ve efendimsin.

GONERİL

Ne yani, koynuna mı girmek istiyorsun?

95

182

V Perde, IlI. Sahne

ALBANY (Goneril'e)

Bu sizi ilgilendirmez.

EDMUND

Sizi de, lordum. ALBANY

Hadi sen de, kanı bozuk herif! REGAN (Edmund'a)

Davullar vurulsun ve unvanım sana geçsin.

100

ALBANY

Durun, beni dinleyin. Edmund,

Birinci derecede ihanet suçundan tutukluyorum seni Ve seninle birlikte yardakçın (Goneril'i işaret eder.) Bu yaldızlı yılanı da. (Regan'a) Size gelince, sevgili kardeşim, evlilik duyurunuzu

Karım lehine geçersiz kılıyorum.

105

O daha önce sözleşmiş çünkü bu beyle. İlle de evlenmek istiyorsan bana yanaş, Karım bu işi bağlamış. GONERİL

Maskaralık bu! ALBANY

Kılıcın yanında, Gloucester. Öttür borunu.

Senin alçakça işlerini, sayısız ihanetlerini Yüzüne vuracak başka kimse çıkmazsa, İşte ben karşındayım. (Eldivenini yere atar.) (1) Albany Edmund'a meydan okuyor. (ç.n.)

110

V Perde, 111. Sahne

Senin ne aşağılık biri olduğunu kanıtlamadan Bana rahat yok.

183 115

REGAN

O, ben fena oluyorum, fena oluyorum! GONERİL (Kendi kendine)

Beter olmazsan hiçbir zehre güvenmem artık. EDMUND

İşte, al o zaman.

(Eldivenini yere atar.) Bu dünyada bana hain diyen Yalancı alçağın tekidir. Öttür borunu. Siz ya da başkası, her kim cüret ederse Bunu bana söylemeye, çıksın karşıma. Ben şeref ve namusumu savunmayı bilirim.

120

ALBANY

Tellal çağırın, hey!

125

EDMUND

Hadi tellal çağırın! ALBANY

Şimdi kendi başınasın. Askerlerin benim adıma toplanmıştı Ve benim emrimle dağıldılar. REGAN

Çok fenayım, daha kötüyüm. ALBANY

İyi görünmüyor, benim çadırıma götürün onu. (Birkaç yardımcı eşliğinde Regan çıkar.) (Bir tellal girer.)

130

184

V Perde, 111. Sahne

Buraya gel, tellal — Boru

Yüksek sesle oku şunu.

çalınsın! —

YÜZBAŞI

Boru çalınsın. (Boru sesi.)

TELLAL (Okur.)

“Orduda Gloucester Kontu olarak anılan Edmund'un çok yönlü bir hain olduğunu iddia eden bir soylu varsa üçüncü boru sesinde çıksın ortaya.”

135

EDMUND

Çal!

(Boru sesi) TELLAL

Tekrar!

(Boru sesi) TELLAL

Tekrar!

140

(Boru sesi)

(İçerden bir boru sesi karşılık verir. Önünde bir borucuyla, kılıç kuşanmış olarak Edgar girer.) ALBANY

Sor bakalım, gerekçesi ne. Boru sesinde niye ortaya çıkmış? TELLAL

Kimsiniz? Adınız, unvanınız? Bu çağrıya niye cevap verdiniz?

EDGAR

Bilin ki adımı kaybettim ben.

145

V Perde, 111. Sahne

185

İhanetin dişleri onu kemirip kurtçuklara yem etti. Ama karşısına çıktığım hasma dengim soylulukta. ALBANY

O hasım kim? EDGAR

Gloucester Kontu Edmund adına kim konuşuyor? EDMUND

Kendi. Neymiş ona diyeceğin?

150

EDGAR

Kılıcını çek ki, Diyeceklerim soylu bir yüreği incitirse Kolunla hakkını arayasın. İşte benimki, Şerefimin, unvanımın, mevkiimin simgesi. Gücüne, gençliğine, mevkiine, unvanına, Muzaffer kılıcına, yeni kazandığın itibara,

Kahramanlığına ve yüreğine rağmen, diyorum ki, Sen bir hainsin, tanrılar nezdinde, Ağabeyin ve baban nezdinde hainsin. Şu yüce Prens'e karşı komplo kurdun. Baştan aşağı, ayağının altındaki toza kadar, Kara kurbağa gibi lekeli ve zehirli bir hainsin. “Hayır,” demeye cüretin varsa, Şu kılıç, şu kol ve bendeki yürek Yalancı olduğunu kanıtlamaya hazır.

155

160

165

EDMUND

Aslında adını sormam gerekirdi. Ama o denli mert ve yürekli görünüyorsun, Öyle düzgün ve etkili konuşuyorsun ki Soylu bir aileden geldiğin belli. Şövalyelik kurallarını bir yana bırakıp Seninle dövüşeceğim. İhanet suçlamalarını

170

186

V Perde, IlI. Sahne

Senin suratına fırlatıyorum. Cehennemden çıkma o yalanlarını da Kılıcımın ucuna takıp yüreğine gömeceğim, Sonsuza dek orada kalsınlar diye.

175

Borazanlar, konuşun!

(Borazanlar. Dövüşürler. Edmund yaralanır.) ALBANY (Edgar'a)

Öldürme, öldürme!

GONERİL

Hile var! Gloucester, kurallara göre

Adı belirsiz bir hasımla dövüşmek zorunda değildin. Sen yenilmedin, aldatıldın, oyuna geldin.

180

ALBANY

Kapa çeneni kadın! Yoksa şu kağıdı ağzına tıkar ben kapatırım.

(Goneril'e Edmund'a yazdığı mektubu gösterir.) (Goneril'e)

Seninkinden kötü ad olamaz. Al da kendi alçaklığını oku. Hiç yırtmaya çalışma onu. Orada ne yazdığını biliyorsun değil mi?

185

(Mektubu Edmund'a verir.) GONERİL

Biliyorsam ne olmuş! Yasaları ben koydum, sen değil. Kim hesap sorabilir bana? ALBANY

Korkunç bir şey! O! Biliyor musun bu mektubu?

190

V Perde, IlI. Sahne

187

GONERİL

Ne biliyorsam biliyorum.

(Çıkar) ALBANY

Peşinden gidin. Kendinde değil. Göz kulak olun ona. (Bir asker çıkar.)

EDMUND

Beni neyle suçladıysanız hepsini yaptım, Hatta fazlasını, çok daha fazlasını. Zamanla ortaya çıkacak hepsi. Onlar geçmişte kaldı, ben de öyle. Ama sen kimsin ki,

Bu kadar yaver gitti talihin bana karşı? Eğer soyluysan seni bağışlıyorum.

195

200

EDGAR

Karşılıklı bağışlayalım. Senden daha az soylu değilim Edmund. Hatta daha soyluyum diye Daha çok kötülük ettin bana. Benim adım Edgar, senin babanın oğluyum. Tanrılar adildir, küçük kaçamaklarımızı Bizi cezalandırmak için kullanırlar. Babamın seni peydahladığı O karanlık ve uğursuz yer Daha sonra gözlerine mal oldu.

205

210

EDMUND

Güzel konuştun. Bu doğru. Çark turunu tamamladı Ve ben dibe indim.

ALBANY

Yürüyüşünden anlamıştım ne kadar soylu olduğunu.

215

188

V Perde, IlI. Sahne

Gel seni kucaklayayım. Eğer tek bir gün bile Senden veya babandan nefret ettiysem Yüreğim parça parça olsun! EDGAR

Değerli Prens, bunu biliyorum.

ALBANY

Peki nerede gizlendin? Babanın başına gelenleri nasıl öğrendin?

220

EDGAR

Ona bakan bendim çünkü.

Hikâyesini kısaca anlatayım, Ama sonuna kadar kalbim dayanır mı bilmem. Her an arkamda hissettiğim Ölüm cezasından kaçmak için— Ne tatlı olmalı ki yaşamak, Sürekli ölüm korkusu çekmeyi Ölümün kendisine yeğliyoruz— Paçavralara bürünüp deli taklidi yaptım. Köpekten farksız hallere düştüm Ve o halde göz çukurlarına kan dolmuş, Cânım gözlerinden yoksun babama rastladım. Ona kılavuzluk ettim, yol gösterdim. Onun için dilendim, çaresizlikten kurtardım onu. Ama asla —Ne büyük hata! — açıklamadım kimliğimi. Ta ki, yarım saat önce zırhımı kuşanana kadar. Umutlu olmakla birlikte,

225

230

235

Bu işin sonunu bilmediğimden,

Hayırduasını istedim ve en baştan başlayarak Tüm yolculuğumu anlattım ona. Ama yaralı yüreği—ne yazık ki Bunca felakete dayanamayacak kadar zayıfmış— Aşırı sevinç ve kederin çatışmasına dayanamadı, Yüzünde bir gülümsemeyle öldü zavallı.

240

245

V Perde, Ill. Sahne

189

EDMUND

Bu anlattıkların bana çok dokundu. Belki de hayırlı bir işe yol açar. Ama devam et, diyeceklerin bitmedi galiba. ALBANY

Bundan sonrası daha acıklıysa Lütfen kendine sakla. Çünkü seni dinledikçe Kederden kendimi kaybetmek üzereyim.

250

EDGAR

Felaketin doruğu gibi görünebilir bu, Ama sonrası daha da feci geldi. Ben yüksek sesle yakınırken içeri bir adam girdi. Paçavralar içindeki halimi görünce Önce benden uzak durdu. Ama kim olduğumu öğrenince Boynuma sımsıkı sarılıp Sanki gökleri yaracakmış gibi Böğüre böğüre Tanrı'ya şükretti. Babama sarılıp onu kucakladıktan sonra Lear'la kendisi hakkında Dünyanın en acıklı hikâyesini anlattı. Anlatırken o kadar fena oldu ki Yaşamının iplikleri kopmaya başladı.

O sırada borular iki defa çaldığı için

255

260

265

Onu kendinden geçmiş halde bıraktım.

ALBANY

Kimdi bu adam peki? EDGAR

Kent, efendim, sürgüne gönderilen Kent. Kılık değiştirip onu düşman bilen Lear'ı izlemiş Ve Kral'a köle gibi hizmet etmiş. (Elinde kanlı bir bıçakla bir beyzade girer.)

210

190

V Perde, 111. Sahne

BEYZADE

Imdat, imdat, yardım edin! EDGAR

Ne var, ne oldu? ALBANY

Konuş be adam! EDGAR

O kanlı bıçak da ne?

275

BEYZADE Hâlâ sıcak, dumanı tütüyor.

Kalbinden yeni çıkt—Oldü o, öldü!

ALBANY

Kim öldü? Konuşsana! BEYZADE

Hanımınız, efendim, hanımınız! Kardeşi de öldü, ablası zehirlemiş.

280

İtiraf etti. EDMUND

İkisine de söz vermiştim. Üçümüz aynı yerde buluşuruz artık. (Kent girer.) EDGAR

İşte Kent geliyor. ALBANY

Ölü ya da diri, onları buraya getirin. Tanrı'nın takdiri bu. Huşuyla ürperiyoruz Ama onlara acımıyoruz. (Beyzade çıkar.)

285

V Perde, 111. Sahne

191

O, bu Kent mi? Öyle bir zamanda geldi ki

Uzun uzadıya hoş geldin demek yersiz olur. KENT

Kralıma ve efendime veda etmeye geldim. Burada değil mi?

290

ALBANY

En önemli işi unuttuk! Konuş, Edmund! Kral nerede? Cordelia nerede?

Şu manzaraya bak Kent!

(Goneril ile Regan'ın cesetleri getirilir.) KENT

Yazık! Ne oldu?

295

EDMUND

Edmund'u da seven vardı. Benim aşkım uğruna biri ötekini zehirledi, Sonra da kendini öldürdü. ALBANY

Oyle olmuş. Yüzlerini örtün. EDMUND

Son demlerimi yaşıyorum. Kötü biri olsam da bir iyilik yapmak isterim. Hemen şatoya adam gönderin, çabuk! Lear ile Cordelia'nın ölüm emrini vermiştim. Hadi, vakit geçirmeyin.

300

ALBANY

Koşun, durmayın, koşun! EDGAR

Kime gidelim, lordum? Emri kim almıştı?

Seni tanıtacak bir şey ver.

305

197

V Perde, IlI. Sahne

EDMUND

İyi düşündün. Kılıcımı al. Yüzbaşıya ver onu. ALBANY

Durma, koş, yetiş!

310

(Edgar çıkar.) EDMUND

Yüzbaşı benden ve karından emir almıştı, Cordelia hücresinde asılsın diye. Sonra suçu Cordelia'nın üzerine atıp Kederinden kendi canına kıydı diyecekti.

ALBANY

Tanrılar onu korusun!

Götürün bunu şimdilik.

315

(Edmund'u götürürler.) (Kucağında Cordelia'nın cesediyle Lear, Edgar, yüzbaşı ve diğerleri girer.) LEAR (Ulur gibi bağırır.) Uu, uu, uu! O, insan değil taşsınız siz!

Sizin diliniz, gözünüz bende olsa Gök kubbeyi çatlatmıştım şimdi. Gitti o, sonsuza dek gitti! Ölüyle diriyi anlarım ben. Toprak gibi cansız o. Ayna verin bana; Bakayım, soluk alıyorsa buğulanır ayna. O zaman yaşıyor demektir.

KENT

Kıyamet bu mu? EDGAR

Yoksa dehşetin habercisi mi?

320

325

V Perde, 111. Sahne

193

ALBANY

Yok olsun bu dünya, yok olsun! LEAR

Bu tüy kımıldıyor! Yaşıyor! Eğer öyleyse Çektiğim tüm acıları unutturur bana.

330

KENT (Diz çöker.) O, sevgili efendim! LEAR

Yaklaşma! Çekil! EDGAR

Soylu Kent o, dostunuz. LEAR

Lanet olsun hepinize, katiller, hainler!

Onu kurtarabilirdim. Gitti artık, ebediyen! Cordelia, Cordelia, gitme! Ha! Ne diyorsun? Ne hoş, ne tatlıydı sesi! Kadına böylesi yaraşır. Seni asmaya çalışan alçağı geberttim. YÜZBAŞI Doğru efendim, öyle yaptı.

335

340

LEAR

Yaptım, değil mi? Eski günlerde, o yaman kılıcımla

Sektirirdim insanları karşımda.

Artık yaşlandım, felaketlerle yıprandım. Siz kimsiniz? Gözlerim iyi görmüyor, Ama şimdi söyleyeceğim. KENT

Kaderin sevdiği ve nefret ettiği İki kişi varsa dünyada, biri karşımda duruyor.

345

194

V Perde, IlI. Sahne

LEAR

Gözlerim iyi seçemiyor. Kent değil misiniz siz?

KENT

Ta kendisi! Hizmetkârınız Kent. Hizmetkârınız Caius“” nerede?

350

LEAR

İyi bir adam o. Bu kadarını biliyorum.

İyi dövüşüyor, çevik de. Şimdi öldü, çürüyor.

KENT

Hayır, sayın lordum, o adam aslında— LEAR

Anlıyor gibiyim.

355

KENT

Bilincinizi kaybedip Değiştiğiniz ilk günden beri Hazin adımlarınızı izledim.

LEAR

Hoş geldiniz.

KENT

Kimse hoş gelmedi, ne ben ne başkası. Burası kasvetli ve karanlık, ölüm kokuyor. Büyük kızlarınız kendilerini yok etti, Çaresizlik içinde öldüler.

360

LEAR

Evet, öyle sanırım. ALBANY

Ne dediğini bilmiyor. Onunla konuşmak boş.

(1) Caius: Kent'in kılık değiştirdiği sıra kullandığı takma adı. (ç.n.)

365

V Perde, Il1. Sahne

195

EDGAR

Evet, anlamsız.

(Bir yüzbaşı girer.) YÜZBAŞI Edmund öldü lordum. ALBANY

Bunun önemi yok artık. Lordlar ve soylu dostlar, planımızı dinleyin. Bu felaketlerin acısını dindirmek için Elden ne gelirse yapılacak. Bize gelince, bu yaşlı Kral yaşadığı sürece, Tüm yetki ve otoritemizi ona bırakacağız.

370

(Edgar ile Kent'e) Size de tüm haklarınız iade edilecek. Büyük fedakârlıklarınızın ödülünü de Fazlasıyla alacaksınız. Dostlarımızın hepsi Hizmetlerinin karşılığını alacak. Düşmanlarımız ise yaptıklarının bedelini ödeyecek.

375

Bakın, bakın!

380

LEAR

Zavallı soytarımı'” da astılar. İşte, hiç hayat yok, hiç, hiç! Köpek, at, fare yaşıyor,

Ama sen soluk almıyorsun. Neden? Geri gelmeyeceksin. Asla, asla, asla, asla, asla!

Ne olur, çözün şu düğmemi! Teşekkür ederim bayım.

Bakın, görüyor musunuz? (1) Soytarımı: Cordelia'yı kastediyor. (ç.n.)

385

196

V Perde, III. Sahne

Bakın ona, bakın, dudaklarına bakın,

390

Şuraya bakın, şuraya bakın! (Ölür) EDGAR

Bayıldı. Lordum, lordum! KENT

Parçalan, kalbim, parçalan, ne olur! EDGAR (Lear'a) Bakın bana lordum. KENT

Ruhunu rahatsız etme. Bırak gitsin! Dünya denen bu işkence tahtasında Daha fazla eziyet çekmeyi istemezdi.

395

EDGAR

Gitti gerçekten. KENT

Başına gelenleri düşünürsen

Bu kadar dayandığına şaşmalı. ALBANY

Onları götürebilirsiniz. Şimdi bize yas tutmak düşüyor. (Kent ile Edgar'a) Can dostlarım, bu krallığı yönetecek,

Yaralı devleti ayakta tutacak sizlersiniz. KENT

Lordum, ben artık buralarda duramam; Efendim çağırıyor, ona hayır diyemem.

405

V Perde, Il. Sahne

197

EDGAR

Bu acı günün ruhuna yakışır davranalım, İçimizden ne geliyorsa yalnız onu paylaşalım. Büyük acı çekti, en kötüyü gördü en yaşlımız; Biz gençler ne öylesini görür, ne onca yıl yaşarız. (Cenaze töreni yürüyüşüyle çıkarlar.)

410