122 20 9MB
Turkish Pages 197 [198] Year 2020
KRAL LEAR
William Shakespeare
Kral Lear Türkçesi Bülent Bozkurt
&
Remzi Kitabevi
Çeviride esas olarak aşağıdaki metin kullanılmıştır: William Shakespeare: The Complete Works. Edited by Peter Alexander, London, 1951. Ancak, özellikle Norton Shakespeare (1992) ve başka basımlardan da yararlanılmıştır. Çeviride Alexander metniyle uyuşmayan bölümler için önce Norton Shakespeare'e bakılması önerilir.
KRAL LEAR / William Shakespeare Orijinal adı: King Lear Her hakkı saklıdır.
Bu yapıtın aynen ya da özet olarak
hiçbir bölümü, telif hakkı sahibinin yazılı izni alınmadan kullanılamaz. Türkçe çeviri: © Remzi Kitabevi, 2013 Kapak tasarımı: Ömer Erduran
ISBN 978-975-14-1570-7 BİRİNCİ BASIM: Temmuz 2013
BEŞİNCİ BASIM: Temmuz 2020
Remzi Kitabevi A.Ş., Akmerkez E3-14, 34337 Etiler-İstanbul Sertifika no: 10705
Tel (212) 282 2080 Faks (212) 282 2090 www.remzi.com.tr post&remzi.com.tr
Baskı: Seçil Ofset, 100. Yıl Mah., Matbaacılar Sitesi 4. Cad. No: 77 Bağcılar-İstanbul Sertifika no: 44903 / Tel (212) 629 0615
Cilt: Çifçi Mücellit, 100. Yıl Mah., Matbaacılar Sitesi 5. Cad. No: 24-25 Bağcılar-İstanbul Tel (212) 629 4783
İçindekiler Kral Lear Üzerine, 7
Kişiler, 17 I. Perde, 21 II. Perde, 66 HI. Perde, 100
IV Perde, 134 V Perde, 172
Kral Lear Üzerine
Ateşten bir çarka bağlanmışım, Kendi gözyaşlarım erimiş kurşun gibi yakıyor.
Yazılış ve yayımlanış tarihi: Kral Lear'ın 1605 yılı sonunda veya 1606 yılı başlarında yazıldığı tahmin ediliyor. 26 Aralık 1606 tarihinde Kral 1. James'in sarayında sahnelenmiş. İlk basımı (“First Ouarto” — O1) 1608 yılında yapılmış. Ol çok sayıda hata dolu, bozuk bir metin olmakla birlikte korsan basım olup olmadığı tartışmalı. Kimi araştırmacılar bu metnin, oyunun gösteriminde rol alan aktörlerin hatalı ezberi sonucu ortaya çıktığı görüşündeyken, O1'in bir korsan metin olduğunu öne süren araştırmacılar da var. Oyunun ikinci basımı (“Second Ouarto” — 02) 1619 yılında yapılmış. Ancak basım tarihi yine 1608 olarak gösterilmiş. 02, Ol'in kopyasıymış. Oyun daha sonra Shakespeare'in oyunlarının ilk toplu basımı olan “First Folio”da (1623) yer almış. Bu basımda esas olarak Ol metni kullanılmakla birlikte, Shakespeare'in kumpanyasının kullandığı sahne versiyonu da dikkate alınarak gerekli düzeltme ve değişiklikler yapılmış. Ancak yine de sonuçta ortaya editörleri çok uğraştıran, tartışmalı bir metin çıkmış. (1) “Ouarto”: Tek metin olarak basılan oyun. “First Ouarto”: İlk Ouarto; kısaca, OL (ç.n.)
8
Kral Lear Üzerine
Kaynaklar: Shakespeare Kral Lear'a büyük bir özenle hazırlanmış; olağanüstü geniş bir kaynak tarama ve yoğun bir okuma uğ-
raşına girmiş.) Kullandığı temel kaynak 1605 yılında basılan Kral
Leir ile Kızları Gonerill, Regan ve Cordella'nın Gerçek Hikâyesi adlı, yazarı belli olmayan, oldukça eskiye dayanan bir oyun. Bu oyunun sonunda Cordella'ya bağlı birlikler bir Fransız ordusunun desteğiyle zafer kazanıyor ve Leir yeniden tahtına kavuşuyor. Birkaç yıl daha kral olarak hüküm sürdükten sonra huzur içinde ölüyor. Lear'ın deliliği Shakespeare'in bu oyuna eklediği pek çok ayrıntıdan biri. Shakespeare'in bu oyun için kullandığı çok sayıda kaynak arasında, Kral Leir'den sonra en önemlileri, Raphael Holinshed'in İngiltere,
İskoçya ve İrlanda Tarihi (1577), Edmund Spenser'in Peri Kraliçe'si ve Montaigne'in denemelerinin John Florio tarafından yapılan İngilizce çevirisi. Shakespeare Florio'nun Montaigne çevirisini okuyarak hem hayal gücünün ufuklarını genişletmiş hem de kelime dağarcığını zenginleştirmiş. Bu arada Florio'dan aldığı bazı terimleri de oyunda kullanmış. Oyunun özeti: Britanya'yı yönetmenin zorluklarından yorgun düşen yaşlı Kral Lear, krallığı üç kızı arasında paylaştırmaya karar verir. En büyük pay da Lear'a olan sevgisini en etkili cümlelerle an-
latan kızın olacaktır. Yaşça büyük kızlar Goneril ile Regan süslü, şa-
tafatlı ve abartılı sözlerle Lear'a olan sevgilerini açıklarlar. Ancak, Lear'ın gözdesi olan en küçük kız Cordelia sade bir ifadeyle bir evladın babasını ne kadar sevmesi gerekiyorsa o kadar sevdiğini söylemekle yetinir. Bu sözler karşısında hayal kırıklığına uğrayan ve öfkeye kapılan Lear kızını evlatlıktan reddeder ve krallığı Goneril ile Regan (ve kocaları) arasında paylaştırır, ancak krallık unvanını ve oto-
ritesini kendine saklar. Küçük kızı Cordelia'yı evlatlıktan reddet-
tiği için kendisini kınayan sadık adamı Kent Kontu'nu da sürgüne gönderir. (1) Shakespeare: Bir Yaşam, s. 442. (ç.n.)
Kral Lear Üzerine
9
Daha önce Cordelia'ya talip olan Burgundy Dükü ile Fransa Kralı, Lear'ın huzuruna çağrılır. Burgundy,') Cordelia için drahoma verilmeyeceğini öğrenince evlenme talebini geri çeker. Ancak Fransa Kralı, Cordelia'yı olduğu gibi kabullenmeye hazır olduğunu belirtir. Cordelia, Fransa'ya gitmeden önce ablalarından babalarına iyi davranmalarını ister. Kral'ın kendilerine rahat vermeyeceğine inanan Goneril ile Regan, Cordelia'nın bu isteğini soğuk karşılarlar. Bu arada Gloucester Kontu'nun gayrı meşru oğlu Edmund, hep meşru oğul Edgar'ı kayırdığı için babasına içerlemekte ve kardeşini kıskanmaktadır. O nedenle Edgar'ı gözden düşürmek ve onun yerine imtiyazlı konuma geçmek için sinsice bir plan yaparak babasını Edgar'ın onu öldürmek istediğine inandırır. Albany Dükü ile evli olan Goneril babasının kendi yanında kalmasından hiç hoşnut değildir. Lear'ı kendisinden soğutmak için kâhyası Oswald'a, Kral'a saygısızca davranmasını emreder. Emri uygulayan Oswald'ın küstahlığına kızan Lear ona vurur. Bu arada kılık değiştirerek yine Lear'ın hizmetine giren Kent de Oswald'ı tartaklar. Goneril daha sonra şövalyelerinin taşkınlık yaptığını bahane ederek babasından elli adamına yol vermesini ister. Goneril'in nankörlüğüne kızan ve Cordelia'ya haksızlık ettiğini düşünmeye başlayan Lear, Regan'ın şatosuna taşınmaya karar verir. İkinci perdede, Gloucester'ın şatosunda Edmund kardeşi Edgar'a karşı kurduğu komployu sürdürür. Edgar'ın, babasını öldürmek istediğine ve kendisinin de ona engel olmak isterken yaralandığına Gloucester'ı inandırır. Bu arada Kral Lear'dan Gloucester'a bir mektup götürmekte olan Kent yolda Oswald'la karşılaşır ve onunla kavgaya tutuşur. Oswald'ın çığlıkları üzerine Gloucester, Regan ve Regan'ın kocası Cornwall Dükü olay yerine gelir. Tartışma konusunu Oswald'dan (1) Oyun içinde kont ve dük gibi unvan sahibi asiller sadece bölgelerinin adıyla anılıyor: Burgundy Dükü yerine Burgundy, Kent Kontu yerine Kent... gibi. (ç.n.)
10
Kral Lear Üzerine
dinleyen Cornwall Kent'in tomruğa'Y vurulmasını emreder. Daha sonra aynı yere gelip adamına yapılan muameleyi gören Lear son derece öfkelenir, Regan'a da, Goneril'in saygısızca tutumundan yakınır. O sırada Goneril de yanlarına gelir. Kardeşler Lear'a adamlarına ihtiyaç olmadığını ve hepsine yol vermesi gerektiğini söyler. Bu durum karşısında gözyaşlarını zor tutan ve kızlarından intikam almaya yemin eden Lear gece karanlığında, şiddetli fırtınaya aldırmadan kendini bozkıra atar. Regan ile Goneril Gloucester'a, Lear'ın çılgınca şeyler yapabileceği gerekçesiyle kapılarını kapamasını ve onu içeri almamasını öğütlerler. Üçüncü perdede, Lear fırtınada korunmasız bir halde bozkırda dururken gökyüzündeki varlığa seslenerek yıldırımlarını gönderip nankör insanoğluna can veren dünyayı cezalandırmasını ister. Kent'in ısrarıyla Lear ile soytarı bir kovuğa sığınır ve orada, yasalardan kaçan deli bir dilenci kılığındaki Edgar'la karşılaşırlar. Cornwall'ın koyduğu yasağa rağmen Gloucester Lear ile yanındakilerin bir çiftlik evine sığınmalarına yardım eder. Bu aşamada akli dengesi bozulmuş olan Lear kızlarını hayali bir mahkemede yargılar. Gloucester Kent'e Lear'ın hayatının tehlikede olduğunu ve onu dostlarının bulunduğu Dover'a götürmesini söyler. Bu durumu Edmund'dan öğrenen Cornwall Gloucester'ı tutuklatır ve Regan'ın da teşvikiyle bir gözünü oyar. Öteki gözünü de oymak üzereyken bir hizmetkâr ona engel olmaya çalışır ve onu yaralar. Ancak Regan hizmetkârı öldürür. Cornwall Gloucester'ın öteki gözünü de oyar ve bu arada onu ele verenin Edmund olduğunu açıklar. Gözleri oyulan Gloucester Edgar'a haksızlık ettiği için büyük azap duyar. Dördüncü perdede, Gloucester hâlâ deli rolü yapan Edgar'dan kendini Dover yakınlarındaki bir uçurumun kenarına götürmesini ister. Amacı uçurumdan aşağı atlamaktır. Ancak Edgar onu bir düz(1) “Tomruğa vurmak” (veya “Tomruğa vermek”): Suçlunun elleriyle ayaklarını
ve bazen başını ahşaptan yapılma bir işkence aracına geçirmek. Suçlular bu şekilde sokaklarda dolaştırılarak halka teşhir edilirmiş. (ç.n.)
Kral Lear Üzerine
11
lüğe götürür ve kendini “uçurumdan” attığını sanan Gloucester'a bir mucize eseri kurtulduğunu söyler. O arada, üzerinde otlar ve çiçeklerle bezenmiş tuhaf bir giysiyle Lear ortaya çıkar. Biri deli öteki de kör olduğu halde Lear ile Gloucester birbirlerini tanırlar. Oswald, Regan'dan aldığı emir üzerine Gloucester'ı öldürmeye çalışırken Edgar tarafından öldürülür. Lear, ordusuyla İngiltere topraklarına çıkan Fransa Kralı'nın ordugâhına götürülür ve uzun bir uykudan sonra uyandığında yanında Cordelia'yı bulur. Beşinci perdede, Cornwall hizmetkârından aldığı yaralar sonucu ölmüş, Edmund Regan'ın âşığı olmuştur. Aynı zamanda Goneril de
Edmund'a âşıktır. Goneril'in kocası Albany karısından nefret etme-
ye başlar ve Britanya topraklarına giren Fransa Kralı'na karşı savaşmaya karar verir. Fransız ve Britanya orduları arasında çıkan çatışmada Britanya ordusu
zafer kazanır ve Lear ile Cordelia
tutsak alınır. Edmund,
Albany'nin bilgisi dışında baba kızın öldürülmelerini emreder. Goneril ile Regan Edmund'u paylaşma kavgası içindeyken, Albany Edmund'u vatan hainliğinden tutuklatır. Hâlâ kimliğini açığa vurmayan Edgar Edmund'la düello eder ve onu ölümcül yaralar. Albany Edmund'la Goneril arasındaki ilişkinin farkında olduğunu belirtince Edgar da gerçek kimliğini açıklar, art arda gelen derin acıya ve oğluna kavuşmanın verdiği büyük mutluluğa kalbi dayanmayan babası Gloucester'ın da öldüğünü bildirir. Bu arada Goneril, Regan'ı zehirledikten sonra kendini öldürür. Ölüm halinde olan Edmund son deminde bir iyilik yapmak ister ve Lear ile Cordelia'nın öldürülmeleri emrini geri çeker, ancak çok geç kalmıştır. Önce Cordelia ardından kızının acısına dayanamayan Lear ölür. Albany, Edgar ve Kent'e ölenlerin yasını tutmak kalır. Kral Lear hakkında: Kral Lear sahnede yorumcu ve oyuncuları çok zorlayan bir oyun. Araştırmacı ve yönetmenlere göre günümüzde iyi sahnelenen Kral Lear'ların seyrek görülmesinin bir nedeni oyunun başrolünün Hamlet'teki Prens rolüne veya Macbeth'teki başrole kıyasla daha az önemli olması. Bir başka neden ise oyunda bir kısmı, en azından görünüşte, zayıf halkalarla bağlı çok sayıda konunun yer
2
Kral Lear Üzerine
alıyor olması. Ünlü yönetmen Peter Brook, Kral Lear'da “ana konunun dışında birbirinden bağımsız ve sonuçta eşit ağırlıkta on ayrı anlatım çizgisi buluyor.” Oyunda son derece karmaşık noktalar çeşitli düzlemlere dağılıyor. Kral Lear'la kızları, Gloucester'la oğulları, Goneril'le Regan'ın koca-
ları ve âşıkları ile olan ilişkileri neredeyse ayrı ayrı birer oyun konusu olabilecek nitelikte. Öyle ki, 19. yüzyılda İngiltere'de uzunca bir dönem Kral Lear “oynanamaz” olduğu gerekçesiyle repertuarlardan kalkmış. Ancak günümüze ulaşan belgelerden oyunun Shakespeare'in zamanında beğenildiğini ve başarılı olduğunu anlıyoruz. Çağımızda da Kral Lear çeşitli ülkelerde son derece başarılı biçimde yorumlanmış. İngiltere'de Lear rolünü olağanüstü ustalıkla yorumlayan aktörler arasında John Gielgud, Donald Wolfit ve 1946 yılında seyircinin neredeyse kanını donduran performansıyla Laurence Olivier başta geliyor.9 Oyunda Lear'ın üç önemli özelliği dikkati çekiyor. Bunlardan ilki, Shakespeare'in öteki ölümsüz karakterlerinde olduğu gibi, Kral'ın kullandığı dilin çarpıcı güzelliği ve imgesel zenginliği. İkincisi, çektiği bireysel acıyı, sanki doğayla ve doğaüstü güçlerle etkileşime girerek bilinç ötesine ve insanüstü boyutlara taşıması. Shakespeare, Lear ve Gloucester'ın kişiliklerinde insanoğlunun sanki acı çekmek için yaratıldığı temasını vurguluyor. Lear'ı Shakespeare'in öteki başkişilerinden ayıran başlıca özelliği ise, oyunun sonunda belirgin bir dış etken olmaksızın, salt çektiği azap sonucu eşi görülmedik bir duygusal baskıyla can vermesi; bir anlamda, bilinen intihar yöntemleri dışında bir yolla kendini ölümle cezalandırması. Lear'la Gloucester'ın yalnızca evlatlarıyla olan ilişkileri değil ölüm biçimleri de benzeşiyor. Ancak Gloucester'ın ölümü sah-
nede gerçekleşmiyor, sadece aktarılıyor. Ölüm nedeni de daha somut:
Kalbi dayanmıyor. Oysa Lear sahnede ölüyor ve ölüm nedeni yalnız(1) Shakespeare: Bir Yaşam, s. 446. (ç.n.) (2) A Shakespeare Encyclopedia, s. 435. (ç.n.)
Kral Lear Üzerine
3
ca duyduğu acının yoğunluğu değil, ayrıca oyun sınırları içinde fiziksel ve zihinsel olarak yaşadıklarının kaçınılmaz ve “anlamlı” sonucu. Başlangıçtaki akılsızca davranışlarıyla trajik bir potansiyele sahip olup olmadığını sorguladığımız bu kibirli, otoriter ve huysuz kişinin ulaştığı tüyler ürperten son, çarpıcılığıyla belki yine Shakespeare'in dehasının bir göstergesi. Shakespeare'in öteki büyük trajedilerinden Macbeth'te, Lear'a hiç benzemeyen bir karakterle ilgili olarak söylenen bir söz tuhaf bir şekilde Lear'ı da çok iyi tanımlıyor: “Hayatında hiçbir şey ona, o hayatı terk etmek kadar yakışmadı.” (Macbeth, 1. iv. 7) Shakespeare Kral Lear'da iyiyle kötünün keskin çizgilerle ayrıldığı siyah-beyaz bir halk masalını yeniden işlerken, taradığı gri alanlarla insanoğlunun ve insan ilişkilerinin karmaşık ve çok boyutlu yapısını bir kez daha vurguluyor. Başlangıçta babalarının kaprislerine ve aşırı taleplerine karşı takındıkları tavrı çok da haksız bulmadığımız Goneril ile Regan daha sonra canavarlaşıyorlar. Babasına olan sevgisini dile dökmekte belki gereğinden fazla gönülsüz görünen Cordelia'nın da gerçek yüzüne, sevecenliğine ve fedakârlığına çok sonra tanık oluyoruz. Oyun içinde Lear'ın akıllandığına ilişkin yeterli işaretler yok; daha çok isyankârlığı ön plana çıkıyor: “Ne insanlar anlıyor beni, ne de doğaüstü güçler,” der gibi. Niye acı çektiğini anlayamayan birinin, acı çekme olgusunu benzersiz bir şekilde tasvir edişi ise oyunun gizemli yanlarından biri. Cornwall ile Regan'ın Gloucester'a yaptıklarını izledikten sonra “İnsan insanın kurdudur;” sözüne sanki bundan iyi bir örnek olamayacağını düşünüyoruz. Ama (lago-Othello ilişkisinde olduğu gibi) bir kere daha asıl önemli soru cevapsız kalıyor: Neden? İnsanoğlunun anlayamadığı, uzlaşamadığı dünyayı dışlamasının, ondan kaçmasının iki yolu var: Delilik ve ölüm. Hamlet'in de sürekli gündeminde tuttuğu bu yolları Lear “başarıyla” deniyor. Oyundaki bir başka ironi de deliliğin kötülükten kaçmak için olduğu kadar iyilik yapmak için de bir araç olarak kullanılması. Edgar
14
Kral Lear Üzerine
“akıllıca” bir davranışla hem sağ kalmak ve (Hamlet gibi) olan biteni
gözlemleyerek zaman kazanmak hem de kötülerle savaşmak için deli taklidi yapıyor. Delilik bu oyunda (kısmen Hamlet'te olduğu gibi) kişiye dokunulmazlık ve bağışıklık kazandırmakla kalmıyor, onu neredeyse doğaüstü niteliklere ve bilgece bir söyleme sahip bir tür “medyuma” dönüştürüyor.
Kral Lear'da bu tür bağışıklıktan nasibini alamayan kişi ise yarı de-
li, yarı bilge soytarı. Onunki de belki zamanlama sorunu. İnsanoğlu hazır değilse ne bilgelerin sözüyle ne de kâhinlerin uyarısıyla gerçeği görebiliyor. O halde ne zaman hazır olacak insanoğlu? Hazır olacak mı? Hamlet'te olduğu gibi bu oyunda da derinlemesine irdelenen sorulardan biri bu. Kral Lear dikkatle ve eleştirel bir gözle okunduğunda hem oyunla hem de Kral'ın kişiliğiyle ilgili olarak akla pek çok soru geliyor. (Shakespeare, çoğu oyununda olduğu gibi, bu soruların seyirciler açısından oyunun bütünlüğünü bozmak bir yana onu zenginleştireceğini ve anlamına derinlik katacağını biliyor.) Örneğin, yaşlı Kral Lear görünüşte ömrünün kalanını devlet işlerinden uzak, huzur içinde geçirmek için krallığını kızları arasında paylaştırmayı amaçlıyor. Ancak kızlarını hiç tanımadığı belli. Yoksa hem onlardan alacağı tepkileri hem de daha sonra olacakları az da olsa kestirebilirdi. Nitekim Cordelia'dan istediği tepkiyi alamadığı andan itibaren Lear için huzur diye bir şeyin olamayacağı ortaya çıkıyor. Oyunda bir “anne”den de söz edilmiyor. Lear'ın geçmişini, nasıl tahta çıktığını, karısına ne olduğunu, ailesiyle ilişkilerini, ülkesini nasıl yönettiğini bilmiyoruz. Olaylar sanki öncesiz bir zaman kesitinde konumlandırılmış. Kral Lear, büyük kızlarının yüzüne karşı, densiz bir şekilde, en çok küçük kızı Cordelia'yı sevdiğini söylüyor. Ama hâlâ kızının kendisine olan sevgisine dair kanıt arıyor ve Cordelia'nın suskunluğu karşısında kendi sevgisi hemen hırçınlığa ve zalimliğe dönüşüyor. Yani Lear başlangıçta ne akıllı, ne sağduyulu ne de duyarlı biri. O nedenle ilk anda akla şu soru geliyor: “Böyle bir kişi oyunu trajik boyutlara taşımaya yeter mi?”
Kral Lear Üzerine
15
Burada Shakespeare'in dehası devreye giriyor. Öncelikle, başlangıçta duyarsız olduğu izlenimi veren Lear'ın neredeyse sınırsız bir “acı çekme” potansiyeline sahip olduğunu ve bu potansiyeli okur ve seyirciyi ürperten, şiirsel ve olağanüstü çarpıcı bir dille açığa çıkardığını görüyoruz. Temelde insanoğlunun en ilkel atalarından bu yana nereye varabildiğini, “insanlığını” sorgulayan bu oyun bir anlamda “acı çekmenin anatomisi”. Bülent Bozkurt
Kaynaklar: Honan, Park. Shakespeare: Bir Yaşam. Türkçesi: Bülent Bozkurt. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2000.
The Norton Shakespeare. General Editor: Stephen Greenblatt.
New York, 1986.
A Shakespeare Encyclopedia. Edited by O. |. Campbell. London:
Methuen, 1966.
Wells, Stanley. Shakespeare: An Illustrated Dictionary. London,
1973.
KİŞİLER LEAR GONERİL REGAN CORDELIA ALBANY DÜKÜ
: : : : :
Britanya Kralı Lear'ın büyük kızı Lear'ın ortanca kızı Lear'ın küçük kızı Goneril'in kocası CORN WALL DÜKÜ : Regan'ın kocası FRANSA KRALI : Cordelia'nın talibi, daha sonra kocası BURGUNDY DÜKÜ : Cordelia'nın talibi
GLOUCESTER© KONTU KENT KONTU : Kılık değiştirdiğinde, CAIUS EDGAR : Gloucester'ın büyük (meşru) oğlu; kılık değiştirdiğinde,
EDMUND YAŞLI ADAM CURAN SOYTARI OSWALD DOKTOR YÜZBAŞI TELLAL HABERCİ
: : : : :
KAÇIK TOM
Gloucester'ın gayrı meşru oğlu Gloucester'ın arazisinde kiracı çiftçi Gloucester'ın adamı Lear'ın soytarısı Goneril'in kâhyası
Şövalyeler, askerler, borazancılar, beyzadeler, maiyettekiler, hizmetkârlar.
(1) GLOUCESTER: “GLOSTIR” okunur. (ç.n.)
KRAL LEAR
BİRİNCİ PERDE
Birinci
Sahne
(Kral Lear'ın sarayı. Kent, Gloucester ve Edmund girer.) KENT
Kral'ın tercihi Albany“ Dükü olur sanıyordum ben, Cornwall değil.
GLOUCESTER
Bize de hep öyle gelmişti. Ama krallığı nasıl böldüğüne bakılırsa düklerden hangisine daha çok değer verdiği belli değil. Nereden baksanız parçalar eşit; hangisi iyi, anlamak zor.
5
KENT
Bu sizin oğlunuz değil mi, lordum? GLOUCESTER
Eh, yetiştirmesi bana düştü. Başlangıçta onu kabullenmekte zorlandım ama şimdi alıştım artık.
KENT
Anlayamadım, lordum.
GLOUCESTER
Ben de annesinin kamı tostoparlak şişince anladım
(1) İskoçya, Kuzey Britanya. (ç.n.)
10
22
I. Perde, 1. Sahne
başıma geleni. Meğerse yatağına koca girmeden önce eşiğine bir oğlan girmiş. Bir terslik kokusu alıyor musunuz bu işte? KENT
Sonucu böyle yakışıklı olduğuna göre pek terslik sayılmaz. o
15
GLOUCESTER
Evet de, benim bir de yasal oğlum var; birkaç yaş büyük bundan. Ama onu daha çok seviyor değilim. Gerçi bu oğlan arsızca, çağrılmadan geldi dünyaya ama annesi güzeldi, oğlana can verme işi de keyifliydi. Ben de bu piçi kabullendim sonunda. Bu soylu beyi tanıyor musun Edmund?
20
EDMUND
Hayır, efendim. GLOUCESTER
Kent Kontu. Şerefli bir dostumdur kendisi, bunu unutma. EDMUND
Saygılarımı sunarım, sayın lordum. KENT
Sizi daha yakından tanımak isterim. EDMUND
Size layık olmaya çalışacağım efendim. GLOUCESTER
Dokuz yıldır bizden uzakta ve yakında yine gidecek. (Borazanlar) Kral geliyor. (Önde taç taşıyan bir görevli, ardından Kral Lear, Cornwall,
Albany, Goneril, Regan ve maiyettekiler girer.) LEAR
Fransa ve Burgundy lordlarını karşılayın Gloucester.
25
I. Perde, 1. Sahne
23
GLOUCESTER
Gidiyorum efendimiz.
30
(Gloucester ile Edmund çıkar.) LEAR
Bu arada gizli planımızı açıklama vakti geldi.
Şu haritayı verin bana. Bilinsin ki
Krallığımızı üçe böldük ve kararımız kesindir. Ülke yönetmenin dert ve sorunlarını Şu yaşlı bedenimizden silkeleyip Genç kuşaklara devretmek isteriz.
35
Bize de, yükümüzü attıktan sonra
Ölüme doğru emeklemek kalıyor. Siz, oğlumuz!) Cornwall ve siz,
En az onun kadar sevdiğimiz oğlumuz Albany, Bugün her bir kızımızın drahomasını Halkımıza duyurmak istiyoruz Ki ilerde anlaşmazlık çıkmasın. Küçük kızımızın talipleri, yüce rakipler, Fransa Kralı ve Burgundy Dükü Uzun süre konuğumuz oldular sarayımızda Ve bekledikleri cevabı bugün alacaklar. Söyleyin bakalım kızlarım — Şimdi artık egemenlik hakkımızı, Ülke topraklarının yönetimini Ve devlet işlerini bıraktığımıza göre — Hanginiz bizi en çok seviyor? Söyleyin ki en büyük armağanımız En çok hak edenin olsun. Goneril, en büyük evladımız, Önce sen konuş. GONERİL
Efendim, benim sevgimi anlatmaya sözler yetmez.
(1) “Damadımız” yerine “oğlumuz” diyor. (ç.n.)
40
45
50
55
I. Perde, 1. Sahne
Gözümden, dirliğimden, özgürlüğümden, Olabilecek en değerli, en nadide şeyden, Yaşamın kendisinden, saygınlık, sağlık, güzellik, onur,
Hepsinden çok seviyorum sizi.
Hiçbir evlat sevmemiştir babasını Benim sizi sevdiğim kadar. Kelimelere sığmaz o sevgi, Soluk yetmez onu dile dökmeye. Kıyas kabul etmez benim sevgim.
60
65
CORDELIA (Kendi kendine)
Cordelia ne diyecek peki? Sev ve sus.
LEAR
Şu sınırlar arasında kalan toprakların tamamını,
Gölgeli ormanları, bereketli ovaları,
Sayısız ırmakları, geniş çayırlarıyla Sana bırakıyoruz; sana, Albany ile çocuklarınıza; Sonsuza dek. Ortanca kızımız ne diyor? Sevgili Regan, Cornwall'ın karısı, konuş.
70
REGAN
Efendim, ablamla aynı hamurdan yoğrulmuşum ben Ve ona denk sayarım kendimi. Goneril benim gönlümdeki sevgiyi dile getirdi, Ama fazlasıyla yetersiz kaldı onunki. Benim için hayatta tek sevinç kaynağı var: Siz efendimize duyduğum sevgi. Bundan öte her türlü mutluluğu Düşman sayarım ben kendime.
75
80
CORDELIA (Kendi kendine) Ah, sana ne kaldı Cordelia?
Ama ben biliyorum,
Benim sevgim sözlerden güçlüdür. LEAR
Sana ve senin soyuna, sonsuza dek,
85
I. Perde, 1. Sahne
25
Yüce krallığımızın üçte biri, Şu geniş topraklar düşüyor o zaman. O topraklar ki, değerde, büyüklükte, güzellikte,
Goneril'e verdiğimizden aşağı kalmaz. Evet, şimdi, en son, en küçük, en sevgili kızımız, Fransa'nın bağlarıyla, Burgundy'nin sütüyle Kendisine talip olduğu yavrumuz, En büyük paya sahip olmak için Sen ne diyeceksin bakalım? Konuş.
90
CORDELIA
Hiçbir şey, lordum.
95
LEAR
Hiç mi? CORDELIA
Hiç.
LEAR
Hiçten hiç çıkar. Ona göre konuş. CORDELIA
Üzgünüm ama
Yüreğimdekini dile dökemiyorum. Bir evlat babasını ne kadar severse O kadar seviyorum majestelerini,
100
Ne fazla, ne az. LEAR
Yapma Cordelia! Kısmetini kapamak istemiyorsan Sözlerini aç biraz. CORDELIA
Sayın lordum, Siz bana can verdiniz, beni yetiştirdiniz, sevdiniz.
Ben de bütün bunlara karşılık, gereği gibi,
105
26
I. Perde, 1. Sahne
Sizi sayıyor, seviyorum, sözünüzü dinliyorum. Ablalarım sizden başkasını sevmiyorlarsa Kocalarına ne kalıyor? Diyelim ki evlendim. O zaman sevgimin, saygımın yarısı kocamın olmak zorunda. Şurası kesin ki, ablalarım gibi,
Evlendikten sonra da seveceğim tek kişi Babam olmayacaktır.
10
115
LEAR
Yürekten mi söylüyorsun bunu?
CORDELIA
Evet, sayın lordum.
LEAR
Bu yaşta bu kadar katı ha?
CORDELIA
Bu yaşta bu kadar doğru, lordum.
120
LEAR
Öyle mi? Doğruluğun drahoman olsun o zaman! Güneşin kutsal ışınları adına, Hecate'nin' ve gecenin gizemli gücü Ve varlıkla yokluğu belirleyen yıldızlar adına, Her türlü babalık yükümlülüğümü, Yakınlığımı ve kan bağımı geçersiz sayıyorum Ve şu andan itibaren sonsuza dek Seni kendime ve gönlüme yabancı biliyorum. Barbar İskitler ya da Acıkınca kendi ırkını yiyen yamyamlar Benim sabık kızımdan daha büyük yakınlık, Merhamet ve yardım görecekler benden. (1) Hecate: Klasik mitolojide ay ve büyücülük tanrıçası. (ç.n.)
125
130
(2) İskitler: MÖ. VILVL. yüzyıllarda Orta Asya'dan güney Rusya'ya göç eden, Avrupa'da vahşiliğiyle ün salmış bir kavim. (ç.n.)
I. Perde, 1. Sahne
27
KENT
Efendimiz, lütfen— LEAR
Sus, Kent!
Ejderle gazabı arasına girme.
En çok onu sevmiştim ve kendimi
Onun şefkatli ellerine bırakmaktı niyetim. Defol, gözüme görünme! Huzuru mezarda bulurum artık. Yüreğimde ona yer olmadığına göre Fransa Kralı'nı çağırın, hadi kımıldayın! Burgundy'yi çağırın! Cornwall ve Albany, Sizler iki kızımızın drahomasıyla birlikte Bu üçüncüyü de paylaşın. Cordelia da Doğruluk sandığı kibriyle evlensin. Yetkilerimizi ve tüm krallık imtiyazlarımızı İkinize devrediyoruz. Kendimiz de aydan aya, Maiyetimizde kalacak yüz şövalyeyle, Sırayla sizin yanınızda kalacağız. Sadece kral unvanını kendimize saklıyoruz. Onun dışında her türlü güç, yetki ve iktidar, Sevgili oğullarım, sizin olacaktır. Ayrıca Bu tacı" da aranızda paylaşın.
135
140
145
150
KENT
Yüce majesteleri, Kralım olarak sizi her zaman saydım, Babam gibi sevdim, sözünüzden çıkmadım, Dualarımda hep adınızı andım—
LEAR
Ok yaydan çıktı, önünden çekil. (1) Cordelia'nın tacı; mecazen, onun payına düşen her şey. (ç.n.)
155
28
I. Perde, 1. Sahne
KENT
Gelsin geleceği varsa, yüreğimi delsin isterse! Lear delirince Kent de saygıyı unutur. Ne yapıyorsun, ihtiyar adam? İktidar iltifata boyun eğerse, Sanır mısın ki görev sus pus olacak? Majeste akılsızlık edince Onura doğru konuşmak düşer. Cezanı geri al, aklını başına topla Ve bu korkunç hatayı düzelt. Hayatım üzerine yemin ederim, Küçük kızın seni ötekilerden az sevmiyor. Kısık sesi yankı yapmıyor diye Kalbi boş sanma kimseyi.
160
165
170
LEAR
Kent, canını seviyorsan kes artık!
KENT
Ben canımı her zaman, bir piyon gibi, Senin düşmanlarına karşı Feda etmeye hazır oldum. Şimdi de senin güvenliğin için Onu kaybetmekten korkacak değilim.
175
LEAR
Git, gözüm görmesin seni!
KENT
Gözün iyi görmüyor Lear, Bırak da nişangâhın“” olayım.
180
LEAR
Bak, Apollo“) hakkı için— (1) Nişangâh: Ateşli silahlarda, silahı tam olarak hedefe doğrultmaya yarayan alet. Kent, “Senin doğruyu görmene yardımcı olayım,” diyor. (ç.n.) (2) Apollo: Klasik mitolojide güneş ve okçuluk tanrısı. (ç.n.)
I. Perde, 1. Sahne
29
KENT
Bak, Apollo hakkı için, Kral,
Boşuna anıyorsun o tanrının adını.” LEAR
Seni alçak sefil! (Elini kılıcına götürür.) ALBANY ile CORNWALL
Yapmayın efendimiz!
185
KENT
Yap, doktorunu öldür,
Ücreti de onulmaz hastalığına ver. Cezanı geri çek, yoksa Gırtlağımdan ses çıkabildiği sürece,
Hata ediyorsun, diyeceğim.
190
LEAR
Beni dinle hain! Kendini bil ve beni dinle! Madem ettiğimiz yeminden döndürmeye çalıştın bizi — Ki bunu asla yapmayız — ve haddini aşan kibrinle Verdiğimiz cezayı kınama küstahlığında bulundun — Ki buna dayanmak ne bize yakışır Ne de kraliyet makamına — Gücümüzü küçümsemenin ödülünü dinle o zaman: Sana beş gün veriyoruz. Bu süre içinde pılını pırtını topla. Altıncı gün o kahrolası sırtını dön Ve krallığımızı terk et. Eğer onuncu gün
Hâlâ topraklarımızdaysan kendini ölmüş bil. Git! Jüpiter hakkı için kararımız kesindir.
(1) Kent, Lear'ın Apollo'nun adını anmakla yanıldığını ima ediyor. (ç.n.) (2) Jüpiter: Klasik Roma mitolojisinde baş tanrı. (ç.n.)
195
200
30
I. Perde, 1. Sahne
KENT
Elveda Kral. Bu tavrın gösteriyor ki Özgürlük uzaklarda, sürgün yeri ise burası.
205
(Cordelia'ya) Sığınağını tanrılar versin sana.
Doğru düşündün ve dosdoğru konuştun! (Regan ile Goneril'e) Umarım davranışınız büyük laflarınıza uyar, Sevgi sözlerinizin sonu hayırlı olur. İşte Kent hepinize veda ediyor, Yeni bir ülkede eski yaşamını aramaya gidiyor.
210
(Çıkar) (Borazanlar. Glowcester, Fransa, Burgundy ve maiyettekiler girer.) GLOUCESTER
Fransa ile Burgundy geldi, lordum. LEAR
Sayın Lord Burgundy, önce, Bu Kralla birlikte kızımıza talip olan size soruyoruz: Bu durumda drahoma olarak en az neye razısınız?
Yoksa evlenme talebinizi geri mi çekmek istersiniz?
215
BURGUNDY
Yüce majesteleri, Ne ben ilk önerinizden fazlasını isterim
Ne de, eminim, siz daha azını önerirsiniz. LEAR
Pek soylu Burgundy, O gözümüzde değerliyken Drahoması da ona denkti. Ama şimdi değeri düştü. İşte kendi orada duruyor.
220
I. Perde, I. Sahne
Biz bu halinden hoşlanmasak da,
Olduğu kadarıyla sizin için yeterliyse
31
225
Ve fazlası önem taşımıyorsa,
Buyurun alın, tamamı sizindir. BURGUNDY
Ne diyeceğimi bilemiyorum.
LEAR
Bakın, özür ve kusurlarıyla,
Dost ve hamiden yoksun,
230
Bizden bağımsız ve bir başına,
Drahoması olarak nefret ve lanetimizle Alıyor musunuz, almıyor musunuz?
BURGUNDY
Bağışlayın majesteleri,
Ama bu şartlar altında bir seçenek kalmıyor.
235
LEAR
O zaman almayın bayım. Ben yetkime dayanarak Servetini açıkladım size. (Fransa Kralı'na) Size gelince, yüce kral,
240
Kendinize daha layık birini arayın.
245
Benim nefret ettiğim birini Sevmenizi isteyecek değilim. Onun için size tavsiyem, Doğanın bile sahiplenmediği'” bu sefil yerine FRANSA
Bu çok tuhaf.
(1) Lear, Cordelia'nın davranışını, kendi yorumuyla “sevgi duygusundan yoksun” oluşunu, “doğa dışı” buluyor. (ç.n.)
32
I. Perde, 1. Sahne
Nasıl olur da, daha dün
Sizin gözbebeğiniz, övgülerinizin baş konusu, Huzur kaynağınız, en kıymetliniz, En sevgili kızınız bir anda canavara dönüşür Ve bütün bu özelliklerini kaybeder?
250
Herhalde çok korkunç, doğa dışı bir suç işledi,
Ya da sizin önceki sevginiz o kadar güçlü değildi.
İşin içinde bir mucize yoksa
Onun böyle bir şey yapacağını aklım almıyor.
255
CORDELIA
Majesteleri, izninizle,
Ben öyle yağlı ballı konuşma sanatını bilmem, İçimden gelmeyeni dışa vurmam; Duygularımı sözle değil davranışımla gösteririm. Onun için, beni gözünüzden düşürenin Kasıtlı, kötü niyetli, alçakça bir şey, Ahlaksızlık veya canilik olmadığını Lütfen herkes bilsin. Sahip olmadığım şeyler beni daha varlıklı kılıyor: Hep karşısındakinden bir şey bekleyen bakışlar Ve her türlü övgüye hazır bir dil. Yazık ki, olmayan bu özelliklerim yüzünden Sizin sevginizi kaybettim.
260
265
LEAR
Beni bu kadar üzeceğine Keşke hiç doğmamış olsaydın.
2710
FRANSA
Bütün kusuru bu mu? Bazen insanın içinden geleni Dışa vurmasını engelleyen
Doğal bir çekingenlik mi?
Sayın lordum Burgundy, ne diyorsunuz bu bayana? Esas konunun dışındaki ayrıntılara takılıp kalan sevgi
215
I. Perde, 1. Sahne
33
Sevgi değildir. Onu istiyor musunuz? İşte, drahoması kendisi. BURGUNDY
Kral hazretleri,
Daha önce belirttiğiniz payı verirseniz Cordelia'yı elinden tutup Burgundy Düşesi yapmaya hazırım.
280
LEAR
Olamaz. Yemin ettim, kararım kesin. BURGUNDY (Cordelia'ya)
O zaman, üzgünüm. Babanızı kaybettiğiniz gibi,
Bir de koca kaybettiniz şimdi.
285
CORDELIA
Burgundy'nin içi rahat olsun! Madem aşkı kısmete ve servete bağlıymış, Onun karısı olamazdım ben. FRANSA
Güzel Cordelia, Yoksulluğunla zenginsin sen, Dışlandığın için seçkinsin, Sevilmediğin için en sevilensin! Atılan bir şeyi almamda sakınca yoksa Erdemlerinle birlikte seni alıp bağrıma basıyorum. Tanrılar, tanrılar! Ne iştir ki onların soğuk duruşunu Aşkım ateşleyip sıcak bir saygıya çevirdi. Kaderin yoluma çıkardığı drahomasız kızın,
290
295
Yüce Kral, kraliçemiz olacak,
Hepimizin, güzel Fransa'nın kraliçesi. Sulak“9 Burgundy'nin tüm dükleri gelse
(1) Muhtemelen, “niteliksiz sularından başka bir özelliği olmayan”. (ç.n.)
300
34
I. Perde, 1. Sahne
Değeri bilinmeyen bu hazineyi benden alamaz artık. Seni anlamasalar da veda et onlara Cordelia. Bu ülkeyi kaybedince daha iyisini bulacaksın. LEAR
Senin olsun o, Fransa, al götür.
Bizim böyle kızımız yok artık, Bir daha da yüzünü görmek istemiyoruz.
305
(Cordelia'ya) Hadi sen de git artık. Ne bir sevgi sözü bekle bizden, Ne uğurlama, ne de kutsama.
Gelin, soylu Burgundy.
310
(Borazanlar. Fransa, Goneril, Regan ve Cordelia dışında
herkes çıkar.) FRANSA
Ablalarına veda et. CORDELIA
Babamızın mücevherleri, Cordelia yaşlı gözlerle ayrılıyor sizden. Ben sizi iyi tanıyorum, ama kardeşiniz olarak Kusurlarınızı sayıp dökecek değilim. Babamıza iyi bakın. Sizin iddialı sevginize emanet ediyorum onu. Ama heyhat! Gönlünde yerim olsaydı Daha iyi bir öneride bulunabilirdim ona! Neyse, ikinize de elveda. REGAN
Bize ödevimizi öğretme. GONERİL
Seni kaderin bir armağanı olarak alan
315
320
I. Perde, I. Sahne
Kocanı hoş tutmaya bak sen. Babana saygıda kusur ettin, Sevgisinden yoksun kalmayı da hak ettin.
35
325
CORDELIA
Sinsiliğin örttüğünü zaman açığa çıkarır, Suçunu gizleyen gün gelir elbet utanır. Sağlıcakla kalın!
FRANSA
Gel, sevgili Cordelia.
330
(Fransa ve Cordelia çıkar.) GONERİL
Kardeşim, konuşacak çok şeyimiz var. İkimiz-için de önemli şeyler. Sanırım babamız bu gece ayrılıyor. REGAN
Orası kesin. Şimdi sana geliyor, gelecek ay da bizimle kalacak. GONERİL
Yaşlandıkça ne kadar tuhaflaştı. Giderek daha anlaşılmaz oluyor. En çok kardeşimizi severdi. Şimdi birden onu dışlayıverdi. Olacak şey değil.
335
REGAN
Yaşın getirdiği zayıflık. Ama bildim bileli iyi tanımamıştır kendini. GONERİL
En iyi zamanında bile sağı solu belli olmazdı. Biz şimdi sadece eski, kök salmış kusurlarına değil yaşlılıkla gelen huysuzluğuna ve geçimsizliğine de katlanmak zorundayız.
REGAN
Kent'i nasıl bir hışımla sürgüne gönderdi baksana! Bence bu ilk ve son olmayacak.
340
36
I. Perde, Il. Sahne
GONERİL
Daha Fransa ile vedalaşma seremonisi var. Birbirimize destek olalım. Babamız otoritesini böyle kullanmayı sürdürürse tahtından feragat etmesi bize fayda yerine zarar getirir.
345
REGAN
Bu konuyu iyi düşünelim. GONERİL
Bence sıcağı sıcağına harekete geçmeliyiz. (Çıkarlar.)
İkinci
Sahne
(Gloucester Kontu'nun şatosu. Elinde bir mektupla Edmund girer.) EDMUND
Ey doğa, benim tanrıçam sensin;
Senin yasalarına göre davranırım ben. Sırf on iki ya da on dört ay Küçüğüm diye ağabeyimden Toplumun töreleri beni niye bağlasın, Niye mağdur etsin ulusların yasaları? Niye piç desinler, niye gayri meşru desinler bana? Enim boyum onunkinden farklı mı? En az iffetli kadın dölü kadar Aklım yerinde, bedenim zinde değil mi? Niye piç damgası vururlar ki bize? Piç, piç! Neymiş bu piçlik? Gizli işin zevk ve heyecanıyla peydahlanan piçler, Uykuyla uyanıklık arasında çırpıştırılan
5
10
I. Perde, II. Sahne
Yavşak budalalar tayfasından
37 15
Daha diri, daha sağlıklı olmaz mı?
Eh, o zaman, meşru evlat Edgar, Senin mülkün de bana düşer. Babamız meşru Edgar'ı ne kadar seviyorsa Piç Edmund'u da o kadar seviyor.
Ne laf ama: “Meşru!”
Hadi bakalım benim meşru ağabeyim, Eğer bu mektup hedefine ulaşır, Planım işe yararsa, piç Edmund mu Yoksa meşru Edgar mı üste çıkar görürüz. Kendimi gösterip yükselme zamanı geldi. Piçlere selam durun tanrılar!
20
25
(Gloucester girer.) GLOUCESTER
Nasıl olur bu? Kent bir anda sürüldü. Fransa öfkeyle ayrıldı. Kral dün gece gitti. Yetkilerini sınırladı, krallığının adı kaldı bir tek. Bir anda olup bitiverdi her şey. O, Edmund, ne haberler?
30
EDMUND
Ne olacak, lordum, hiç.
(Mektubu cebine koyar.) GLOUCESTER
O mektup ne? Niye öyle telaşla saklıyorsun? EDMUND
Bende hiç haber yok, lordum. GLOUCESTER
Okuduğun o kâğıt neydi? EDMUND
Hiç, lordum.
35
38
I. Perde, Il. Sahne
GLOUCESTER
Hiç mi? O zaman niye aceleyle cebine soktun onu? Önemli değilse niye gizledin? Ver de görelim şunu. Hadi, hiçbir şey değilse gözlüğe ihtiyacım olmayacak demektir.
40
EDMUND
Bağışlayın, lordum. Ağabeyimden geldi bu mektup. Daha tam okumadım. Ama anlayabildiğim kadarıyla siz görmeseniz daha iyi.
GLOUCESTER
Ver şu mektubu lütfen.
EDMUND
Versem de saygısızlık olacak size, vermesem de. Nedeni de, kısmen görebildiğim kadarıyla, içeriği.
45
GLOUCESTER
Görelim şunu, görelim!
EDMUND
Bence ağabeyim beni sınamak için yazdı bunu. Başka açıklaması olamaz.
GLOUCESTER (Mektubu okur.)
“Bu yaşlılara saygı geleneği yüzünden hayatın tadını çıkaramıyoruz. Kısmetimiz bizden esirgeniyor. Yaşımız ilerleyince de iş işten geçiyor. Yaşlıların despotluğundan bunalmaya başladım artık. Anlamsız ve aptalca bir kölelik bu bence. Onlar güçlü olduğundan değil, biz katlandığımız için sürüp gidiyor bu egemenlik. Bana gel, bu konuyu konuşalım. Eğer babamız ben onu uyandırana kadar uyuyacak olursa" hem sonsuza dek mirasın yarısına konarsın hem de ağabeyinin sevgili kardeşi olarak yaşarsın. Edgar.” Hım! Komplo! “Ben uyandırana kadar uyursa...
(1) “Ölürse.” İfade kasıtlı olarak dolambaçlı. (ç.n.)
50
55
60
I. Perde, Il. Sahne
39
mirasın yarısına konarsın.” Evladım Edgar! Nasıl eli vardı bunu yazmaya? Yüreği, beyni nasıl elverdi böyle düşünmeye? Ne zaman geldi bu sana? Kim getirdi? EDMUND
Kimse getirmedi, lordum. İşin inceliği orada.
Odamın penceresinden içeri atılmış.
65
GLOUCESTER
Yazı ağabeyinin el yazısı mı? EDMUND
İçeriği iyi olsa onun yazısı diye yemin edebilirdim lordum. Ama bu haliyle onun yazısı değil demeyi çok isterdim. GLOUCESTER
Onun yazısı. EDMUND
El onun eli, lordum, ama umarım yüreğinden gelmemiştir içeriği.
70
GLOUCESTER
Daha önce hiç bu konuyu açmış mıydı sana? EDMUND
Asla, lordum. Ama zaman zaman, oğulların yaşı gelip babaların da yaşı ilerlediğinde, oğul babanın velayetini üstlenmeli ve gelirlerin yönetimini devralmalı derdi.
75
GLOUCESTER
O, alçak, alçak! Tam mektupta yazdığı gibi. Alçak hain! Aşağılık sefil, ruhsuz canavar! Canavardan da beter! Git evlat, bul onu. Gösteririm ben ona. İğrenç yaratık! Nerede o? EDMUND
Kesin bilmiyorum, lordum. Ama tam olarak niyetinin ne olduğunu kendisinden duymadan karar vermek
80
40
I. Perde, Il. Sahne
doğru olmaz bence. Amacını yanlış anlar, haksız yere cezalandırırsanız hem itibarınız zedelenir hem de onun kalbini kırar, saygısını kaybedersiniz. Hayatım üzerine yemin ederim o bu mektubu duygularımı sınamak için yazmıştır. Yoksa niyeti size zarar vermek değil.
85
GLOUCESTER
Öyle mi diyorsun? EDMUND
Uygun görürseniz ben onunla bu konuyu konuşurken siz de göstereceğim bir yerde durup bizi dinleyin. Böylece her şeyi kulağınızla duyarsınız. Bu akşamdan tezi yok yaparız bunu.
90
GLOUCESTER
Bu kadar canavar olamaz.
EDMUND
Bence de. Mümkün değil.
GLOUCESTER
Onu o kadar candan, yürekten seven babasına karşı!
Yer gök tanık olsun! Edmund, bul onu, ne olur,
güvenini kazan, öğren niyetini. Bu işi sana bırakıyorum. Şüphelerimi gidermek için her fedakârlığa hazırım.
95
EDMUND
Hemen gidiyorum, efendim: Bu işi elimden geldiğince yoluna koyup size bilgi vereceğim.
100
GLOUCESTER
O güneş ve ay tutulmaları iyiye işaret değildi.“
(1) Kral Lear'ın ilk sahnelenişinden bir yıl kadar önce güneş ve ay tutulması olmuş ve Londra'dan gözlenmiş. Güneş ve ay tutulmalarının uğursuzluk getireceğine inanılıyormuş. (ç.n.)
I. Perde, 11. Sahne
41
Her ne kadar bunun şu ya da bu şekilde bilimsel
açıklamaları varsa da doğa bu işin sonuçlarından
etkileniyor. Sevgi azalıyor, dostluklar bozuluyor, kardeşler birbirine düşüyor, şehirlerde ayaklanmalar oluyor, ülkelerde iç savaş çıkıyor, saraylarda ihanet görülüyor, babayla oğul arasında bağ kopuyor. Benim hain oğlum da buna örnek: Oğul babaya karşı. Kral doğal yoldan sapıyor: Baba evlada karşı. En iyi günler geride kaldı. Komplolar, riyakârlık, ihanet, feci kargaşa mezara kadar peşimizi bırakmayacak artık. Öğren o alçağın niyetini, Edmund. Bir şey kaybetmezsin. Dikkatli ol. Soylu, açık yürekli Kent de sürülsün ha! Suçu dürüstlük! Çok tuhaf!
105
110
(Çıkar) EDMUND
Şu dünyanın şaşkınlığına bak! Talihimiz yaver gitmedi mi —ki çoğu zaman kendi budalalığımızdan— Hemen güneşin, ayın, yıldızların etkisine yorarız. Sanki alçaklık
oo 115
kaçınılmaz, şapşallık göksel zorunluluk; hırsızlık,
uğursuzluk, hainlik kristal kürelerin(” işiymiş gibi. Uçkuruna hâkim olamayan insanoğlu yaratıcılığını konuşturmuş, keçiler gibi çiftleşme hevesini bir yıldızın konumuna bağlayıvermiş. Babam annemle Ejder Kuyruğu'nun altında sevişmiş. Ben de Büyük Ayı'nın9 altında doğmuşum. O zaman neymiş? Ben kaba ve seks düşkünüymüşüm. Pöh! Ben peydahlanırken göklerin en iffetli yıldızı bile parlıyor olsa ben yine neysem o olurdum. (1) Eski Yunanlı astronom Ptolemaeus
120
125
(Batlamyus)'un sistemine göre, dünya
sabitti ve gezegenler “kristal küreler” üzerinde dünya çevresinde dönüyordu.
(ç.n.)
(2) Klasik Yunan mitolojisinde keçi ayaklı orman tanrısı “Saturos” seks düşkünlüğüyle ünlü. (ç.n.) (3) Ejder Kuyruğu (“Draco”), Büyük Ayı: Yıldız kümeleri. (ç.n.)
472
I. Perde, Il. Sahne
Edgar— (Edgar girer.) dediğim anda lafının üstüne geldi. Tıpkı eski komedilerin sonunda olduğu gibi. Ben de rolümü oynayıp zavallı Kaçık Tom" gibi sızlanayım bari. Güneşle ay tutuldu mu her şey böyle ters gider işte. Fa, sol, la, mi.
130
EDGAR
Ne o, Edmund, derin düşüncelere dalmışsın.
EDMUND
Geçen gün bir falcının kehanetini okudum, ay ve güneş tutulmalarıyla ilgili. Onu düşünüyordum.
EDGAR
Vaktini bunlarla mı harcıyorsun?
135
EDMUND
Öyle deme, çok kötü şeylerden söz ediyor: Evlatlarla ana-baba arasındaki çatışmalar, ölüm, kıtlık, bozulan
dostluklar, devlet içinde hizipleşmeler; Kral'a, soylulara ihanet, komplolar; yersiz kuşkular, sürgün edilen dostlar, dağılan ordular, zina ve daha niceleri.
140
EDGAR
Ne zamandır yıldız falına merak saldın? EDMUND
Hadi, hadi! Babamı en son ne zaman gördün? EDGAR
Dün gece. Niye?
(1) Kaçık Tom (“Tom o'Bedlam”: “Tımarhanelik Deli”): Genellikle akli dengesi
bozuk berduşlara verilen bir ad. (ç.n.) (2) Notaların bu dizilişi çağın müzik anlayışına göre özellikle “uyumsuz” sayılıyormuş. (ç.n.)
I. Perde, Il. Sahne
43
EDMUND
Konuştunuz mu? * EDGAR
Evet, iki saat.
145
EDMUND
İyi mi ayrıldınız? Konuşmasında, tavrında bir tuhaflık
sezmedin mi? EDGAR
Yo, sezmedim. EDMUND
Onu bir şekilde kızdırmış olabilir misin? Bir düşün ve beni dinlersen kızgınlığı geçinceye kadar yanına pek yaklaşmasan iyi edersin. Çünkü şu anda o kadar köpürmüş durumda ki seni görünce çığırından çıkabilir.
150
EDGAR
Alçağın biri bana iftira etmiş olmalı. EDMUND
Ben de bundan korkuyorum. Lütfen beni dinle ve siniri yatışıncaya kadar gözüne gözükme. Dediğim gibi, en iyisi bir süre bende kal. Ben seni uygun bir zamanda yanına götürürüm. Lütfen, hadi git! İşte anahtarım. Dışarı çıkacak olursan kılıcını yanına al.
155
EDGAR
Kılıcımı mı? O niye? EDMUND
Bak ağabey, sen beni dinle, iyiliğin için. Kılıcını al. Sana karşı kötü niyet besleyenler yok dersem yalan olur. Ben ne görüp duyduysam onu söylüyorum. Hatta sana her şeyi anlatmadım bile. Bu iş sandığından çok daha ciddi ve korkunç. Hadi, lütfen git!
160
44
I. Perde, II. Sahne
EDGAR
Kısa zamanda haber verirsin bana, değil mi?
165
EDMUND
Elimden geleni yapacağım senin için. (Edgar çıkar.) Saf bir babayla soylu bir kardeş! Kendisi o kadar iyi niyetli ki Kimseden şüphelenmek aklına gelmiyor. Bu ahmakça dürüstlüğü çok işime yarayacak. Yapılacak iş belli artık! Doğuştan gelmeyen mülk akılla kazanılır, Amaç uğruna da gereken neyse yapılır.
170
(Çıkar)
Üçüncü
Sahne
(Albany Dükü'nün sarayı. Goneril ile kâhyası Oswald girer.) GONERİL
Babam soytarısını azarladı diye adamıma vurdu, öyle mi? OSWALD
Evet, bayan. GONERİL
Gece gündüz üzüyor beni. Her an bir dert çıkarıyor başıma, Herkesin huzurunu bozuyor. Dayanamıyorum artık buna. Şövalyeleri sürekli çıngar çıkarıyor, Kendisi en ufak bir şey için bizi paylıyor.
5
I. Perde, II. Sahne
Avdan döndüğünde konuşmayacağım onunla. Rahatsızmış dersin benim için. Saygı ve hizmette fazla titizlenme bu ara sen de. Ben hesabını veririm.
45
10
(İçerden borazanlar) OSWALD
İşte geliyor bayan, sesini duydum. GONERİL
Arkadaşlarınla birlikte Bezgin ve bıkkın bir tavır takının. Umarım bunu sorun eder. İşine gelmezse kardeşimize gitsin. İkimiz aynı kafadayız nasıl olsa, Geri adım atmayız. Ahmak ihtiyar! Üzerinden attığı yetkilere Hâlâ sahip sanıyor kendini. Çocuk gibi oluyor bu yaşlı bunaklar.
15
20
Güzellikten anlamazlarsa,
Yerine göre sert olmak gerekiyor. Sana dediğimi unutma.
25
OSWALD
Unutmam bayan. GONERİL
Şövalyelerine de soğuk davranın, Sonuçlarına aldırmayın. Arkadaşlarına da söyle. Ben zemini hazırlarım. Sorun çıksın ki ben de konuşayım. Kardeşime de hemen mektup yazıp Aynı şeyi yapmasını öğütleyeceğim.
Hadi şimdi yemek hazırlığına başlayın. (Çıkarlar.)
30
46
I. Perde, IV Sahne
Dördüncü
Sahne
(Albany Dükü'nün sarayı. Kılık değiştirmiş olarak Kent girer.) KENT
Kılık değiştirdiğim gibi konuşmamı da değiştirirsem İyi niyetle giriştiğim bu işi başarıya ulaştırabilirim. Hadi bakalım sürgün Kent, hüküm giymiş olsan da Hizmeti sürdürmeye bak sen. O zaman, gerçekten sevdiğin efendine Yine de büyük yardımın dokunabilir.
5
(İçerden borazanlar. Lear, şövalyeler ve maiyettekiler girer.) LEAR
Hadi, beni bekletmeyin, hemen hazır olsun yemek. (Bir yardımcı çıkar.) Hey, sen de kimsin?
KENT
Bir adam, efendim.
LEAR
Ne'cisin? Bizimle işin ne?
10
KENT
Gördüğünüz gibi biriyim. Bana güvenenin sadık hizmetkârı olurum, doğru kişiyi severim, çok düşünüp az konuşanla yoldaşlık ederim, Tanrı'dan korkarım, çare yoksa dövüşürüm, balık yemem.” (1) “Balık yemem”: Kent muhtemelen Katolik olmadığını (Katolikler belli günlerde balık yediği için) veya yalnızca et yediğini (“Erkek adam et yediği için”) söylüyor. (ç.n.)
I. Perde, IV Sahne LEAR
Nesin yani?
47
15
KENT
'Temiz yürekli ve bir kral kadar yoksul biri.
LEAR
Kulları kadar yoksul bir kral kadar yoksulsan, iyi yoksulsun demek. Ne istiyorsun?
KENT
Hizmet etmek. LEAR
Kime hizmet edeceksin?
20
KENT
Size. LEAR
Beni tanıyor musun, ahbap?
KENT
Hayır efendim, ama yüzünüzdeki ifadeden size efendim diyesim var.
LEAR
Neymiş o ifade?
KENT
Otorite. LEAR
Ne hizmet yapabilirsin?
KENT
Sır tutarım, at binerim, koşarım, iyi bir hikâyeyi yüzüme gözüme bulaştırırım, içimden geleni dosdoğru söylerim.
25
48
I. Perde, IV Sahne
Sıradan insanın yaptığı her işi yaparım. Ama her şeyden önce, çok çalışırım.
30
LEAR
Kaç yaşındasın?
KENT
Ne sesi güzel her kadına tutulacak kadar genç, ne de bir hiç için her kadına tapacak kadar yaşlıyım. Sırtımda kırk sekiz yılın yükü var.
35
LEAR
Pekâlâ, şimdilik kal yanımda. Yemekten sonra da hâlâ
sıkılmadıysam senden, hizmetime girdin demek. Hey, yemek ne oldu? Hani, soytarım nerede? Soytarımı çağırın bana. (Bir yardımcı çıkar.) (Oswald girer.) Hey, sen, kızım nerede?
40
OSWALD
Bağışlayın, efendim—
(Çıkar)
LEAR
Ne diyor bu herif? Çağırın şu et kafalıyı. (Bir Şövalye çıkar.) Soytarım nerede, hey? Herkes uyuyor galiba. (Şövalye girer.) Ne oldu? Nerede o soysuz köpek? ŞÖVALYE Dediğine göre lordum, kızınız rahatsızmış. LEAR
Çağırdığımda niye gelmemiş aşağılık herif?
45
I. Perde, IV Sahne
49
ŞÖVALYE
Gelemezmiş efendim. Çok saygısız biri.
LEAR
Gelemezmiş ha!
ŞÖVALYE
Lordum, neler dönüyor bilmiyorum. Ama bence size artık layık olduğunuz ilgi gösterilmiyor. Başta Dük'ün kendisi ve kızınız olmak üzere tüm hizmetkârların davranışında büyük bir kayıtsızlık ve saygısızlık seziyorum.
50
LEAR
Ya! Oyle mi diyorsun? ŞÖVALYE
Yanılıyorsam bağışlayın lordum. Ama majesteleri hakarete uğrarsa ben sessiz kalamam.
55
LEAR
Aslında bu benim de dikkatimi çekti. Son günlerde bir gevşeklik olduğunun farkındayım. Ama bunu onların
kötü niyetine değil kendi aşırı titizliğime vermiştim.
Bundan sonra daha dikkatli olacağım. Ama soytarım nerede? İki gündür görmedim onu.
60
ŞÖVALYE Efendim, küçük hanım Fransa'ya gittiğinden beri soytarının pek neşesi kaçtı. LEAR
Bu konuyu kapatalım. Ben de farkındayım. Git kızıma söyle, onunla konuşmak istiyorum. (Şövalye çıkar.) Sen de git soytarımı çağır.
70
50
I. Perde, IV, Sahne
(Bir Yardımcı çıkar.) (Oswald girer.) O, sen ha, bayım, sen! Gel buraya bayım. Ben kimim bayım? OSWALD
Hanımefendinin babası. LEAR
“Hanımefendinin babası” mı? Seni kahpe dölü köpek!
Seni alçak! Seni it soyu!
75
OSWALD
Ben bunların hiçbiri değilim lordum, kusura bakmayın. LEAR
Sen kim oluyorsun da gözümün içine bakıyorsun öyle, aşağılık herif? (Oswald'a vurur.)
OSWALD
Bana vuramazsınız lordum. KENT
Tekme de atamayız, değil mi? Seni adi sokak futbolcusu!Y o
80
(Oswald'ın bacaklarını tekmeler.) LEAR
Sağ ol ahbap. Hizmetin iyiydi. Senden hoşlandım.
KENT
Hadi, bayım kalk ve defol buradan! Haddini bilmeyi
öğretirim ben sana. Yürü, defol! Boyunun ölçüsünü bilmek istiyorsan kal. Yoksa yürü! Aklın varsa durma, hadi.
(Oswald'ı iterek dışarı çıkarır.) (1) Futbol, genellikle yoksul alt sınıfın sokakta oynadığı, küçümsenen bir oyunmuş. (ç.n.)
I. Perde, IV Sahne
51
LEAR
Sağ olasın sevgili dostum. Al bakalım, bu daha başlangıç.
85
(Kent'e para verir.) (Soytarı girer.) SOYTARI
Bu adam bana da yarar. Al şu külahımı. (Kent'e külahını uzatır.)
LEAR
Nerelerdesin be evlat? Nasılsın? SOYTARI (Kent'e)
Bence külahım sana çok yakışır.
KENT
Nedenmiş o, soytarı? SOYTARI
Neden olacak, gözden düşmüş birinden yana çıktığın için. Rüzgârı arkana almazsan çok geçmez üşütürsün. Hadi, al şu külahı! Bak şimdi, şu adam iki kızını sürgün edip') üçüncüye istemeden iyilik yaptı. Onun peşinden gitmeye niyetliysen külahımı alsan iyi olur. Yani, amca be, keşke iki külahım iki de kızım olsaydı.
90
95
LEAR
Niye, evlat?
SOYTARI
Her şeyimi iki kıza bırakınca, bana çifte külah kalırdı.9 Buyur, işte benimki. Ötekini de kızlarından iste artık.
LEAR
Dikkat evlat! Kırbaç geliyor ha! (1) “Lear tahtından feragat etmekle kızlarına, onları sürgün etmiş gibi, bağımsızlıklarını verdi.” (ç.n.) (2) “Çifte külahla katmerli soytarı olurdum.” (ç.n.)
52
I. Perde, IV. Sahne
SOYTARI
Doğrucu köpek sopayı yerken kancık itler ateşin başında keyif çatar.
100
LEAR
Kahroluyor insan!
SOYTARI
Bak sana bir deyiş okuyayım.
LEAR
Oku. SOYTARI
Dinle, amca.
Varını yoğunu gösterme, Aklına geleni söyleme. Olan paranı borç verme, Atın varken yayan yürüme, Her duyduğuna inanma, Her şeyini tek zara oynama. Boğazına, uçkuruna hâkim ol,
105
110
Dışarda sürtme, evinde kal. Bak o zaman göreceksin,
İki kere onu aşar senin yirmin.'9
115
LEAR
Sonuç bir hiç, soytarı.
SOYTARI
Ücreti ödenmemiş avukatın savunması gibi. Sen de hiçbir şey vermemiştin bana onun için. Hiçten bir şey çıkarabilir misin amca? LEAR
Hayır, soytarı, hiçten hiç çıkar.
(1) “Maddi ve manevi zenginliğin artar.” (ç.n.)
120
I. Perde, IV Sahne
53
SOYTARI (Kent'e) O zaman söyle ona, mülkünün kirası da o kadar eder. Kendisi inanmıyor soytarıya. LEAR
Acı bir soytarı bu!
SOYTARI
Acı soytarıyla tatlı soytarı arasındaki farkı biliyor musun evlat?
125
LEAR
Hayır ağabey, öğret bana.
SOYTARI
Hangi bey öğüt verdiyse sana, Toprağından vazgeç diye, Getir onu, koy benim yanıma Ya da gel, sen dur onun yerine. İşte ortaya çıktı bile anında: Alaca giysili“9 olanı burada, Öteki de onun yanında.
130
LEAR
Bana soytarı mı diyorsun, evlat?
SOYTARI
Oteki unvanlarını ona buna dağıttın, bu sana doğuştan kalmıştı.
135
KENT
Bu soytarı o kadar da budala değil lordum.
SOYTARI
Lordlarla büyük adamlardan bana sıra gelmiyor. Bu iş benim tekelimde olmalı, ama oldurmuyorlar. Hanımefendiler de öyle: Soytarılığı bana bırakmıyorlar, (1) Saray soytarısının alaca giysisini kastediyor. (ç.n.)
140
54
I. Perde, IV Sahne
hep kapmaya çalışıyorlar elimden. Bak amca, bana bir yumurta ver, sana iki taç vereyim. LEAR
Nasıl yapacaksın bu işi?
SOYTARI
Kolay: Yumurtayı yarıdan kesip içini yedim mi geriye iki taç kalır. Sen tacını ikiye bölüp iki parçayı da başkalarına verdiğinden beri eşeğini sırtlayıp geçiriyorsun çamurdan.” Altın tacın gidince açıkta kalan tependen aklın da uçup gitti. Hadi bakalım, ne dediğimi ilk bilen kırbacı hak eder bence.)
145
(Şarkı söyler.) Soytarılar bu yıl gözden düştü, Bilgeler hep soytarıya dönüştü; Kendi aklını kullanamayan
150
Taklitçi maymun doldu her yan.
LEAR
Ne zamandır şarkı söyler oldun sen evlat?
SOYTARI
Kızlarını annen yaptığından beri amca. Ellerine sopayı verip pantolonunu indirmiştin ya hani...
155
(Şarkı söyler.) Kral çocuklaşınca, Soytarılara karışınca, Onlar ağlarken sevinçten, Ben şarkıya sarıldım kederden.
160
(1) Ezop'un masalına gönderme: “Eşek seni taşıyacağına sen eşeği taşıyorsun.” (ç.n.)
(2) Sözlerinin başını derde sokabileceğini bilen Soytarı bilmece gibi bir ifadeyle kafa karıştırıp işin içinden sıyrılmaya çalışıyor. (ç.n.) (3) “Sopayla vursunlar diye kıçını açmıştın...” » (ç.n.)
I. Perde, IV Sahne
55
Ne olur be amca, bir öğretmen bulsana! Şu soytarına yalanı öğretsin. Nasıl yalan söylenir, çok merak ediyorum. LEAR
Ama yalan söylersen kırbacı yersin evlat. SOYTARI
Hayret, ne kadar benziyorsunuz kızlarınıza! Doğru söylesem onlar kırbaçlatıyor, yalan söylesem siz. Bazen de sustuğum için yiyorum kırbacı. Keşke soytarı olmasaydım da ne olursam olsaydım! Ama sen olmak istemezdim amca. Çünkü sen aklını iki parçaya ayırıp ortada
bir şey bırakmadın.
165
170
Hah, o parçalardan biri geliyor işte. (Goneril girer.)
LEAR
Ne o kızım, alnın gene kırışmış bakıyorum? Son günlerde fazla surat asar oldun. SOYTARI
Onun astığı suratı umursamazken daha yaman biriydin. Şimdi solda sıfır oldun. Ben senden iyiyim, hiç değilse soytarıyım. Sense sıfırsın.
175
(Goneril'e) Tamam, tamam, tuttum dilimi. Hiçbir şey deme,
gözlerin konuşuyor. Şş! Sen sen ol, sakla ekmeğin kabuğunu, ufağını;
Hiç belli olmaz, bakarsın gelir bir gün zamanı. (Lear'ı gösterir.)
İşte bak, içi boş bir bezelye kabuğu.
180
56
I. Perde, IV Sahne
GONERİL
Efendim, sadece bu densiz soytarı değil, O küstah adamlarınız da durmadan Bağırıp çağırıyor, kavga çıkarıyor, Ortalığı birbirine katıyorlar. Çekilmez oldu hepsi artık. Bütün bunları size anlattıktan sonra Her şey düzelir sanmıştım. Ama sizin tavır ve tutumunuzdan belli ki Bu işe göz yummakla kalmıyor, Üstelik onlara cesaret veriyorsunuz. Yani siz de kusursuz sayılmazsınız Ve sonucuna da katlanmak zorundasınız. Sizi üzmek istemesek de, huzuru sağlamak uğruna
185
190
195
Tedbir almak zorunda kalabiliriz. Her ne kadar uygunsuz görünse de,
Bu şartlar altında, başka çaremiz kalmazsa Gerekeni yapacağımıza şüpheniz olmasın.
SOYTARI
Beslersen guguk kuşunu yuvanda! Koparır elbet kafanı sonunda.” Ne yapalım, mum sönünce karanlıkta kaldık.
200
LEAR Kızımız mısın sen? GONERİL
Yapmayın efendim, Sizin ne kadar akıllı olduğunuzu biliyorum.
205
Lütfen o güzel aklınızı,
Sizi son zamanlarda değiştirip (1) Guguk kuşu yumurtalarını başka kuşların yuvalarına bırakırmış. Bu dizeler, “Besle kargayı oysun gözünü,” misali bir deyiş. (ç.n.)
I. Perde, IV Sahne
57
Gerçek kimliğinizden uzaklaştıran
Tuhaf tavırları bırakmak için kullanın. SOYTARI
Araba atı çektiğinde eşekler bile anlamaz mı? Hey yavrum! Bayılıyorum sana.
210
LEAR
Beni tanıyan yok mu burada? Bu Lear değil. Lear böyle mi yürür? Böyle mi konuşur? Gözleri nerede? Ya aklı gidiyor ya da beyni uyuştu. Uyanık mıyım ben, ha? Hiç sanmam. Ben kimim? Kim söyleyecek bana?
215
SOYTARI
Lear'ın gölgesi. LEAR
Bilmek istiyorum.
Çünkü krallığım, aklım, mantığım yanıltıyor beni, Kızlarım var sanıyorum.
220
SOYTARI
Onlar da uysal bir baba istiyor. LEAR
Adınız neydi kibar bayan? GONERİL
Bu sahte şaşkınlığınız da yine O pek sevdiğiniz oyunlardan biri herhalde. Rica ederim beni anlamaya çalışın. Yaşlı başlı biri olarak mantıklı da olmalısınız. Sizinle birlikte yüz şövalye kalıyor burada. O kadar sarhoş, utanmaz ve küstah ki hepsi, Onların yüzünden sarayımız
225
58
I. Perde, IV Sahne
Başıbozuklar hanına döndü. Yüce bir sarayda mı yaşıyoruz, Yoksa bir meyhanede ya da kerhanede mi, Belli değil. Bu utanç verici duruma Derhal bir son vermek gerek. Sizden ricam, Adamlarınızın sayısını azaltın.
Siz yapmazsanız ben yaparım.
230
235
Kalanlar da lütfen, yaşınıza başınıza yakışır, Kendini bilen, sizi sayan kişiler olsun. LEAR
Lanet olsun! Atlarımı eyerleyin! Adamlarımı toplayın! Soysuz piç! Sana kalmadık. Bir kızım daha var benim.
240
GONERİL
Adamlarıma vuruyorsunuz, Yanınızdaki serkeş takımı da Kendinden iyilere uşak muamelesi yapıyor.
245
(Albany girer.) LEAR
Son pişmanlık fayda etmez! (Albany'ye) O, bayım, geldiniz mi? Gelebildiniz demek!
Konuşun bayım. Atlarım hazırlansın!
Nankörlük denen taş yürekli iblis, insanın evladında
Deniz canavarından daha iğrenç oluyor!
ALBANY
Lütfen sakin olun efendim. LEAR (Goneril'e)
Seni sefil leş kargası! Yalan söylüyorsun. Adamlarımın hepsi görevini bilen,
250
I. Perde, IV. Sahne
59
Şanıma layık, seçkin kişiler. Ah, Cordelia'nın o ufacık kusuru
255
Ne kadar çirkin görünmüştü gözüme! Bir işkence aleti gibi tüm varlığımı sarsmış, Sevgi denen şeyi söküp almıştı yüreğimden Ve öfkeyi bırakmıştı yerine. O, Lear, Lear, Lear! Vur şu kapıya!
260
(Başına vurur.)
Ahmaklığı içeri alıp aklı dışarı salan Şu kapıya vur! Hadi gidin adamlarım, gidin. ALBANY
Lordum, sizi kızdıran her ne ise ben suçsuzum. LEAR
Olabilir lordum. Dinle Doğa, dinle! Dinle tanrıça, dinle!
265
Onurlandıramasın onu. İlle doğuracaksa,
270
Bu kadını anne yapmaya niyetliysen, Vazgeç bu niyetinden. Kısırlık aşıla rahmine. Tüm üreme organlarını kurut ki Yoz bedeninden bir yavru çıkıp Kötülük timsali olsun evladı ve ömür boyu Sapık bir canavar gibi azap çektirsin ona. Kırış kırış oyulsun alnı dertten, Gözyaşları sel gibi akıp yanaklarında oyuklar açsın. Evladı için yaptığı fedakârlığın, çektiği eziyetin karşılığı Kahkaha ve horlanma olsun, Ki tatsın, yılan zehrinden beter Nankör evlat acısını. Gidelim, gidelim!
(Çıkar.) ALBANY
Ulu tanrılar! Ne oldu burada?
215
60
I. Perde, IV Sahne
GONERİL
Hiç anlamaya çalışma. Bırak yarım aklıyla
280
Canı ne istiyorsa yapsın.
(Lear girer.) LEAR
İki haftada adamlarımın ellisi kovulmuş ha! ALBANY
Sorun ne efendim? LEAR
Anlatayım. (Goneril'e) Hangi cüretle beni böyle üzüyorsun? Hiç layık olmadığın halde, İstemeden gözlerimden akan Sıcak gözyaşlarını gördükçe utanıyorum. Yıldırımdan sisten kurtulmasın başın! Babanın lanetiyle cılk yara sarsın bedenini; Her yaranın acısını tüm varlığınla duyasın. Siz, kocamış gözler, bu yüzden bir daha ağlarsanız, Sizi oyar, yaşınızla toprağı sularım. Ya, demek iş buraya geldi! Öyle olsun. Ama benim bir kızım daha var. Eminim o daha şefkatli, daha anlayışlıdır Ve bütün bunları duyduğu zaman Senin kurt misali suratını tırnaklarıyla yırtacaktır. Sonsuza dek kaybettim sandığın gücüm Nasıl geri gelecek göreceksin. Demedi deme, göreceksin. (Lear, Kent ve maiyettekiler çıkar.)
285
290
295
300
I. Perde, IV Sahne
6l
GONERİL
Duydunuz, değil mi, lordum? ALBANY
Goneril, seni ne kadar sevdiğimi bilirsin, Ama ben burada— GONERİL
Lütfen sus. Hey, Oswald, hey!
305
(Soytarı'ya) Sen, soytarı bozuntusu, hadi bakalım, düş efendinin peşine. SOYTARI
Lear amca, Lear amca, dur, soytarını bekle. Tuzağına tilki düşerse avda,
Koy hemen bu kızı da yanına. Külahıma bir ip veren olursa, Geçiririz ikisinin boynuna,
310
Yollarız doğruca mezbahaya. Aman Soytarı, durma burada.
(Çıkar) GONERİL
Gel de şaşma şu babama! Yüz şövalye istiyor! Yüz silahlı adam yani! Ne akıllıca olur, Ne de güvenli buna izin vermek. Gördüğü her rüyada, kurduğu her hayalde,
315
Her kuruntusunda, her yakınmasında, Her söylentide, bulduğu her kusurda,
Adamlarına güvenip bizi diken üstünde tutacak. Hey, Oswald! ALBANY
Belki fazla abartıyorsun bu işi.
GONERİL
Fazla güvenmekten iyidir.
320
62
I. Perde, IV Sahne
Korku içinde yaşamaktansa, İlk fırsatta yok etmelisin kaynağını. Kardeşime yazıp her şeyi anlattım. Ben olmaz dediğim halde, Yüz şövalyesiyle birlikte onu kabul ederse—
325
(Oswald girer.) Hah, ne yaptın Oswald? Dediğim mektubu yazdın mı kardeşime?
330
OSWALD
Evet bayan. GONERİL
Yanına birkaç adam al Ve hemen atlayın atlara! Kardeşime endişelerimi anlat, Kendi bildiklerini de ekle. Hadi yürü ve vakit geçirmeden geri dön.
335
(Oswald çıkar.) Yo, yo, lordum, Sizin hoşgörünüzü ve anlayışınızı kınıyor değilim. Ama kusura bakmayın, gerçek şu ki, İyi niyetiniz övgüye değer olsa da, Aslında görüşünüz mantıksız.
340
ALBANY
Aklında ne var, bilmiyorum,
Ama bir işi düzelteyim derken Bozduğu çok olur insanın. GONERİL
Yo, bence— ALBANY
Her neyse, bakalım zaman ne gösterecek. (Çıkarlar.)
345
I. Perde, V. Sahne
Beşinci
63
Sahne
(Albany'nin sarayının önü. Lear, Kent ve Soytarı girer.) LEAR
Sen önden git ve bu mektupları Gloucester'a'” götür. Mektupta yazanlar dışında kızıma bir şey söyleme. Çabuk ol, benden önce orada olmaya bak.
KENT
Mektubunuz yerine varmadan bana uyku yok lordum.
(Çıkar.) SOYTARI
Adamın aklı topuklarında olursa soğuk almaz mı?
5
LEAR
Alır evlat. SOYTARI
O zaman sen hiç dertlenme, senin aklına terlik gerekmeyecek çünkü.
LEAR
Ha, ha, ha! SOYTARI
Merak etme, öteki kızında kesin ümit var. Yani, bunlar aslında bir ekşi elmanın iki yarısı, ama ben bildiğimi bilirim.
(1) Gloucester'a: Gloucester şehrine. (ç.n.)
10
(2) Soytarı “uçuk” bir espriyle, “Aklın olsa boş yere Regan'a gitmezdin,” diyor. (ç.n.)
64
I. Perde, V. Sahne
LEAR
Neymiş bildiğin evlat?
SOYTARI
Yarım elma yarım elmaya benzer, ama ekşi ekşiyi aratır. İnsanın burnu niye suratının ortasındadır, biliyor musun?
15
LEAR
Hayır.
SOYTARI
Gözler iki yanda kalsın, kokusunu alamadığı şeyi görsün diye.
LEAR
Ona” haksızlık ettim.
SOYTARI
İstiridye kabuğunu nasıl yapar biliyor musun?
LEAR
Hayır.
20
SOYTARI
Ben de bilmiyorum. Ama salyangoz evini niye sırtında taşır biliyorum.
LEAR
Niye?
SOYTARI
Başını soksun da kızlarına kaptırıp, boynuzlarını açıkta bırakmasın diye.
LEAR
Kim olduğumu unutabilsem... Onca iyi bir baba! Atlarım hazır mı?
SOYTARI
Eşeklerin onlara bakmaya gitti. Yedi yıldız neden yedidir?
(1) Ona: Cordelia'ya. (ç.n.)
(2) Lear babalık duygularını kastediyor. (ç.n.) (3) Eşeklerin: Hizmetkârların. (ç.n.)
25
I. Perde, V. Sahne
65
LEAR
Sekiz olmadıkları için mi?
SOYTARI
Bravo! Senden iyi soytarı olurdu.
30
LEAR
Onu zorla geri alsam... Canavarca nankörlük!
SOYTARI
Sen benim soytarım olsaydın amca, zamansız yaşlandığın için sopayı yerdin benden.
LEAR
Ne demek istiyorsun?
SOYTARI
Akıllanmadan yaşlanmayacaktın.
35
LEAR
O, güzel Tanrım, yardım et delirmeyeyim! Aklımı koru, delirmek istemiyorum! (Bir Beyzade girer.)
Tamam mı? Atlar hazır mı? BEYZADE
Hazır, lordum. LEAR
Gel evlat.
40
SOYTARI (Seyirciye)
Şu anda kız olup da benim gidişime gülen, Bu saflıkla uzun süre kız kalamaz derim ben.“9 (Çıkarlar.)
(1) Soytarının ne demek istediği açık değil. Dönemin seyircisi için anlam taşıyan güncel, müstehcen bir değini olabilir. (ç.n.)
İKİNCİ PERDE
Birinci
Sahne
(Glowcester'ın şatosu. Edmund ile Curan ayrı yönlerden girer.) EDMUND
Tanrı seni korusun Curan. CURAN
Sizi de efendim. Babanızla birlikteydim. Cornwall Dükü ile Düşes Regan'ın bu gece onu ziyarete geleceğini ilettim. EDMUND
Niye geliyorlarmış?
5
CURAN
Bilmiyorum. Söylentileri duymuşsunuzdur, sağda solda fısıldananları yani. Şimdilik fısıltıdan öteye geçmiyor bunlar.
EDMUND
Ben bir şey duymadım. Söylesene, neymiş onlar? CURAN
Cornwall ile Albany Dükleri arasında bir çatışma ihtimali varmış, duymadınız mı? EDMUND
Tek kelime duymadım.
10
II. Perde, 1. Sahne
67
CURAN
Bir süre sonra duyarsınız o zaman. Hoşça kalın efendim.
(Çıkar.) EDMUND
Dük bu gece buraya geliyor ha! Çok güzel! Harika! Bu çok işime yarar. Babam ağabeyimi yakalamak için adam çıkardı.
15
Benim de tehlikeli bir planım var,
Bir an önce uygulanmalı.
Talih, yüzüme gülmenin tam zamanı!
Hey, ağabey, aşağı gelsene, ağabey!
20
(Edgar girer.) Babam seni arıyor. Lütfen kaç buradan! Saklandığın yeri öğrenmiş. Şimdi tam zamanı, Gece karanlığından yararlan. Cornwall Dükü'nün aleyhinde konuşmadın, değil mi? Kendisi buraya geliyor, bu gece, şu sıra. Regan da onunla. Cornwall'ın yanında Albany Dükü'ne karşı bir şey söyledin mi? İyi düşün.
25
EDGAR Hayır, tek kelime etmedim, eminim. EDMUND
Babam geliyor, sesini duydum. Kusura bakma, Yalandan kılıç çekeceğim sana şimdi. Sen de çek, kendini savunur gibi yap. İnandırıcı ol.
30
(Yüksek sesle) Dur, yapma! Git babamı gör. Hey, ışık getirin! —Kaç ağabey, kaç! Meşaleler nerde? —Hadi, hoşça kal. (Edgar çıkar.)
35
68
II. Perde, 1. Sahne
Biraz kanımı akıtırsam gerçekçi olur, Var gücümle dövüştüm sanırlar. (Kılıcıyla kolunu çizer.) Bu bir şey değil. Sarhoşlar bile Aralarında dalaşırken fazlasını yapar. Baba, baba! Dur, yapma! İmdat! Kimse yok mu? Dur, dur! İmdat!
40
(Gloucester ile ellerinde meşalelerle hizmetkârlar girer.) GLOUCESTER
Ne oldu Edmund? Nerde o alçak?
EDMUND
Şurada karanlıkta duruyordu, kılıcını bana doğrultmuştu. Bir yandan homurdanıyor, kara büyü yapıyordu, Uğursuz amacına destek olsun diye Ay tanrıçasına yakarıyordu.
45
GLOUCESTER
Tamam, nerde şu anda? EDMUND
Bakın efendim, yaram kanıyor. GLOUCESTER
O alçak nerde Edmund? EDMUND
Şu tarafa kaçtı. Baktı ki ne yapsa— GLOUCESTER
Peşine düşün, hadi! Yakalayın onu. (Birkaç hizmetkâr çıkar.) Ne yapsa ne? EDMUND
Beni kandırıp siz lordumu öldürtemeyecek.
50
II. Perde, I. Sahne
Ona söyledim, yüce tanrılar Baba katilini asla affetmez, Yıldırımlarını yağdırır cezasını verirler. Evlat babaya ne denli sıkı, Ne denli güçlü bağlarla bağlıdır anlattım. Sonunda onun haince amaçlarına
Nefretle karşı çıktığımı görünce
Ölümcül bir hamleyle kılıcını uzatıp Savunmasız bedenime hamle etti Ve kolumu yaraladı. Ama benim de Haklı davamdan aldığım güçle, Aynı şiddetle karşılık verdiğimi görünce, Ya da imdat çığlıklarımdan ürkerek Birden geri dönüp kaçtı.
69 55
60
6
GLOUCESTER
Nereye kaçarsa kaçsın. Bu memlekette kaldığı sürece Er geç yakalanacak. Yakalandığı anda da hesabı görülecek. Soylu Dük, değerli lordum ve hamim Bu gece geliyor. Onun yetkisine dayanarak Her yana duyuracağım: Her kim onu bulursa Ve o haini yakılmak üzere Buraya getirmemize yardımcı olursa ödüllendirilecek. Saklayanın cezası ise ölüm olacak.
70
75
EDMUND
Niyetinden vazgeçirmeye çalıştım Ama baktım kesin kararlı, şiddetle kınadım onu Ve size her şeyi açıklayacağımı söyledim. Onun üzerine, “Seni zavallı piç!” dedi,
“Senin sözüne karşı benim sözüm; Hangimize inanır, kime güvenirler sanıyorsun?
80
70
II. Perde, 1. Sahne
Bana karşı gösterdiğin tüm kanıtları inkâr ederim, İsterse kendi el yazım olsun.
85
Bütün suçu senin üzerine atarım.
Hepsini o planladı, kurdu kotardı derim. İnsanları aptal mı sanıyorsun? Ölümümün sana yarayacağını herkes bilir.” GLOUCESTER
İflah olmaz, hayasız alçak! Mektubunu da inkâr edecek ha! Bu benim evladım olamaz.
90
(İçerden borazanlar)
Dinle, Dük'ün borazanları! Niye geliyor acaba? Ülkeden tüm çıkışları kapatacağım, Kaçamayacak o alçak. Dük yetki verecektir. Ayrıca resmini'” de her yana dağıtacağım. Onu tanımayan kimse kalmasın. Mal mülkümün varisi olman için de, Sadık ve meşru oğlum, gereken işlemi yapacağım.
95
(Cornwall, Regan ve maiyettekiler girer.) CORNWALL
Nasılsınız soylu dostum? Daha gelir gelmez Tuhaf söylentiler duydum.
100
REGAN
Bunlar doğruysa Suçluya ne ceza verilse azdır. Siz nasılsınız lordum?
GLOUCESTER
O, bayan, kalbim kırıldı, kalbim!
105
(1) Kanun kaçaklarının resimleri çoğaltılır ve bazen ödül vaadiyle teşhir edilirmiş. (ç.n.)
II. Perde, 1. Sahne
71
REGAN
Babamın vaftiz oğlu mu canınıza kasteden? Adını babamın koyduğu çocuk! Oğlunuz Edgar!
GLOUCESTER
Ah, bayan, utanıyorum bunu söylerken.
REGAN
Babamın yanındaki serkeş şövalyelerin Arkadaşı değil miydi o?
10
GLOUCESTER
Bilmiyorum bayan. Çok kötü, çok!
EDMUND
Evet, bayan, onlarla birlikteydi.
REGAN
O zaman bu yaptığına şaşmamalı. Onlar kışkırtmışlardır. Yaşlı adam ölsün de Malına mülküne konsunlar diye. Bu gece ablamdan bilgi aldım; Beni uyarıyor. O nedenle, Yanımda kalmaya gelirlerse evde yokum.
15
CORN WALL
Merak etme Regan, ben de yokum. Edmund, duyduğuma göre, Babana gerçek bir evlat gibi hizmet etmişsin.
129
EDMUND
Görevimdi efendim. GLOUCESTER
Edgar'ın planını ortaya çıkardı Ve onu yakalamaya çalışırken Gördüğünüz gibi yaralandı.
CORN WALL
Peşine düşüldü mü?
125
72
II. Perde, 1. Sahne
GLOUCESTER
Evet, sayın lordum. CORN WALL
Yakalanırsa bir daha kimseye zarar veremeyecek. Ne gerekiyorsa yapın ve bu arada, Gücümü ve yetkimi dilediğiniz gibi kullanın. Size gelince Edmund, sadakatinizi Ve görev duygunuzu çok takdir ettik. O nedenle sizi yanımıza alıyoruz. Sizin gibi güvenilir kişilere ihtiyacımız var.
130
EDMUND
Güveninize layık olacağım efendim.
135
GLOUCESTER
Onun adına size şükran borçluyum lordum. CORN WALL
Ziyaretimizin nedenini bilmiyorsunuz.
REGAN
Böyle zamansız, kara gözlü gecenin ortasında, Bazı önemli konularda, soylu Gloucester,
Size danışmak istedik. Babamla ablam ayrı ayrı mektup yazdılar, Aralarındaki tartışmaları anlattılar. Onlara kendi evimizden cevap yazmayı uygun görmedik. Habercileri bekliyor, cevapları götürecekler. Onun için, eski dostumuz,
Görüşünüze ivedilikle ihtiyacımız var. Lütfen bize bir yol gösterin.
GLOUCESTER
,
Hizmetinizdeyim bayan. İkiniz de hoş geldiniz. (Çıkarlar.) (Borazanlar)
140
145
11. Perde, 11. Sahne
İkinci
713
Sahne
(Gloucester'ın şatosunun önü. Kent ile Oswald ayrı yönlerden girer.) OSWALD
İyi sabahlar dostum. Bu evden misin? KENT
Oyle. OSWALD
Atlarımızı nereye bırakalım? KENT
Çamura. OSWALD
Hadi, bana bir iyilik yap da söyle.
5
KENT
Sana iyilik yapmam.
OSWALD
Sen ne biçim adamsın? KENT
Kafamı kızdırırsan görürsün ne biçim adam olduğumu. OSWALD
Niye böyle konuşuyorsun? Seni tanımıyorum bile. KENT
Ben seni tanıyorum ahbap. OSWALD
Kimim ben o zaman?
10
74
II. Perde, Il. Sahne
KENT
Aşağılık, rezil, artık yemek yiyen, adi, burnu havada,
aklı kıt, dilenci kılıklı, üç takım giysili,“ yüz liralık, keçe çoraplı bir sefilsin; yüreksiz, ciğeri beş para etmez bir rezil, kahpe dölü, ayna delisi, pespaye, işgüzar
15
bir serseri, olan malı tek sandığı doldurmaz bir kölesin;
hayasız pezevengin birisin; aslında aşağılık, adi, alçak, kerhaneci, kanı bozuk it karışımı bir soysuzsun. Sakın bu unvanlarını inkâr edeyim deme, yoksa bas bas bağırtır, inim inim inletirim seni dayaktan.
20
OSWALD
Ne baş belası adamsın sen! Ne ben seni tanırım, ne de sen beni tanırsın. Bu edepsizce laflar niye?
KENT
Ne pişkin herifsin sen ki beni tanımazdan geliyorsun! İki gün önce sana tekmeyi basanı, Kral'ın önünde pataklayanı nasıl unutursun! Çek kılıcını, seni alçak! Gece karanlık olsa da ay parlıyor. Seni lokma lokma doğrayıp ay ışığına banmazsam! Çek kılıcını,
25
seni kahpe dölü, berber gediklisi, çek hadi!
(Kılıcını çeker.) OSWALD
Git başımdan! Seninle işim yok benim.
30
KENT
Çek kılıcını diyorum, alçak! Kral'ın aleyhine mektup taşırsın, babası majesteye karşı o burnu büyük taş bebekten yana çıkarsın. Çek diyorum, seni serseri, yoksa kemiklerini
(1) Kent Oswald'ı kötü bir soylu taklidine benzetiyor. Hizmetkârlara yılda üç takım elbise verilirmiş. Kral James döneminde yüz sterline şövalyelik unvanı satın alınabiliyormuş. Soylular keçe çorap değil ipek çorap giyermiş. (ç.n.)
II. Perde, Il. Sahne
sıyırır, etlerini dilim dilim doğrarım. Çek, adi herif! Hadi, çık karşıma.
75
35
OSWALD
Imdat! Hey! Cinayet var! İmdat! KENT
Vur hadi köle! Kaçma serseri! Kaçma, züppe köle! Dövüş! (Oswald'ı döver.) OSWALD
İmdat! Hey! Cinayet var, cinayet! (Elinde kılıcıyla Edmund, Cornwall, Regan, Glouwcester ve
hizmetkârlar girer.) EDMUND
Hey, durun! Ne oluyor? (Kent ile Oswald'ı ayırır.)
KENT (Edmund'a)
Hadi bakalım evlat, seni görelim. Gel, seni biraz çalıştırayım! Gel hadi, genç üstat!
O 40
GLOÜCESTER
Kılıçlar! Silahlar! Ne oluyor burada? CORN WALL
Canını seven dursun! İlk vuran ölür. Sorun ne? REGAN
Ablamla Kral'dan gelen haberciler bunlar. CORN WALL
Derdiniz ne? Konuşun. OSWALD
Soluksuz kaldım lordum.
45
76
II. Perde, Il. Sahne
KENT
Kendini o kadar zorlarsan öyle olur. Seni ödlek serseri! Adam değilsin sen, Terzi işisin.(9
50
CORN WALL
Acayip birisin sen. Terzi işi adam olur mu? KENT
Olur efendim. Bu kadar berbat işi başka kim çıkarabilir? Ne taşçı becerebilir bunu ne de ressam, iki saatlik çırak bile olsalar.
CORN WALL
Tamam, söyle o zaman, nasıl başladı bu kavga?
55
OSWALD
Efendim, ak sakalı hatırına canını bağışladığım bu kocamış zorba—
KENT
Seni kahpe dölü ahmak! Seni lüzumsuz herif! Lordum, izin verin bu elekten geçmemiş molozu tepeleyip harç yapayım. Hiç değilse hela duvarını sıvamaya yarar. Ak sakalım hatırınaymış! Seni kuyruksallayan!©
60
CORN WALL
Yeter be adam! Saygı nedir bilmez misin sen?
KENT
Ofkeden tepem atınca unutuyorum. CORN WALL
Neye öfkelendin peki?
(1) Genellikle efemine tipler olarak görülen terziler halk arasında alay konusuymuş. (ç.n.)
(2) Kuyruksallayan: Sürekli aşağı yukarı kuyruğunu sallayan ve ayak değiştirerek iki yana seken bu kuş ürkeklik simgesiymiş. (ç.n.)
II. Perde, Il. Sahne
71
KENT
Adamda haysiyet yokken belinde kılıç taşımasına. Böyle sürekli yılışan sahtekârlar, İnsanları birbirine bağlayan çözülmez bağları Fare gibi kemirip koparırlar. Efendilerinin olmayacak tutkularını alkışlar, Adam kızgınsa kandil yağı, soğuksa kar getirirler. “Hayır,” der, “Evet,” der,
Efendinin havasına, rüzgârına göre Döndürürler gagalarını.“) Köpek gibi körü körüne izlerler efendilerini. Lanet olsun o çarpık suratına! Ben konuştukça hâlâ sırıtıp duruyor. Şaklabanın biri bu. Senin gibi bir kazı Salisbury ovasında görsem, Önüme katar, gaklata gaklata Camelot'a kadar kovalardım.
65
70
75
80
CORN WALL
Sen aklını mı kaçırdın ihtiyar?
GLOUCESTER
Neden tartıştınız, onu söyle.
KENT
Böyle bir alçakla benden daha zıt iki kutup olamaz.
CORN WALL
Niye alçak diyorsun ona? Suçu ne? KENT
Suratı hoşuma gitmiyor.
85
(1) Britanya coğrafyasında sık görülen kuşlardan olan yalıçapkını öldüğünde rüzgâr yönünü belirlemede kullanılabilirmiş. Bir ipliğe bağlanıp sarkıtıldığında gagası rüzgâr yönüne dönermiş. (ç.n.)
78
II. Perde, Il. Sahne
CORN WALL
Herhalde benimki de hoşuna gitmiyordur, (Glowcester ile Regan'ı gösterir.) Onunki de, onunki de. KENT
Efendim ben açık konuşurum. Doğrusu şu anda Önümdeki omuzlar üzerinde duran suratlardan Daha iyilerini gördüm hayatımda.
90
CORN WALL
Anlaşılan bu adamı dobra konuşuyor diye övmüşler ki, Böyle küstahça açık sözlü havasına giriyor Ve doğru konuşmanın anlamını saptırıyor. Pek dürüst ve doğrucu ya, iltifat edemez,
Doğrudan başkasını asla söyleyemez! Onu olduğu gibi kabul ederseniz ne âlâ, Etmezseniz de umurunda değil. Bu tipleri tanırım ben:
95
Açık konuşma kisvesi altında,
Her fırsatta aptalca eğilip bükülen, Hep duymak istediğinizi söyleyen yirmi uşaktan Çok daha kurnaz ve sinsidirler.
100
KENT
Efendim, açıkçası, içten konuşmak gerekirse,
Güneş tanrısı yüce Phoebus'ın ışıldayan alnını Gölgede bırakan çehrenizin Göz kamaştıran etkisi altında Konuşma cüretini bulan bendeniz— CORN WALL
Bu da ne demek? KENT
Beğenmediğiniz tarzımı değiştiriyorum demek.
105
II. Perde, Il. Sahne
Evet, efendim, ben dalkavuk değilim.
Açık konuşur gibi yapıp sizi aldatan her kimse Açıkça düzencinin biriymiş. Sizin hoşunuza gitmese de, Kendi adıma ben böyle biri olamam. CORNWALI (Oswald'a)
Ne yaptın da kızdı sana?
79
110
115
OSWALD
Hiçbir şey. Efendisi Kral geçenlerde Bir yanlış anlama yüzünden bana vurdu. Bu adam da Kral'a yaranmak için Onun tarafını tuttu Ve arkamdan beni tekmeleyip düşürdü. Ben yerde yatarken hakaretler yağdırdı.
120
Öyle erkeklik tasladı ki,
Zaten karşı koyamayacak birini: ezdi diye Kral ona iltifatlar etti, övgüye boğdu. O çirkin olaydan sonra Hıncını alamamış olacak ki Şimdi gene üzerime yürüdü.
125
KENT
Bunun gibi ödlek serseriler Ajax'1(” bile aptal yerine koyar.
130
CORN WALL
Tomruğu getirin. Seni dik başlı, kendini bilmez sefil! Palavracı bunak! Sana öğretiriz—
KENT
Efendim, benim öğrenme yaşım geçti.
(1) Ajax: Truva savaşında Yunan tarafının önde gelen kahramanlarından. (ç.n.)
80
II. Perde, Il. Sahne
'Tomruğa vurdurmayın beni. Ben Kral'ın hizmetindeyim, Ve onun verdiği görevle size geldim.
135
Habercisini tomruğa vurursanız,
Ona saygıda kusur ettiğiniz gibi, Bu aşırı cüretkâr tutumunuzla Majestelerinin onurunu çiğnemiş, Otoritesini hiçe saymış olursunuz.
140
CORN WALL
Getirin şu tomruğu. Şerefim üzerine yemin ederim, Oğleye kadar ona bağlı oturacak. REGAN
Öğleye kadar mı? Akşama kadar olsun lordum, Hatta bütün gece.
145
KENT
Sayın bayan, Babanızın köpeği olsam yapmazdınız bana bunu.
REGAN Uşağı olduğunuza göre yaparım. CORNWALL
Kardeşimizin” sözünü ettiği adam bu.
150
Hadi, getirin tomruğu.
(Tomruk getirilir.) GLOUCESTER
Rica ederim efendim, bunu yapmayın. Doğru, kusuru büyük. Efendisi Kral Onu mutlaka paylayacaktır. Sizin düşündüğünüz ceza En adi, en sefil suçlulara, (1) Goneril'i kastediyor. (ç.n.)
155
Sıradan hırsızlarla Kral bunu hiç hoş Habercisine layık Kendisine hakaret
II. Perde, Il. Sahne
81
yankesicilere verilir. karşılamayacaktır. görülen muamele sayılır.
160
CORN WALL
Sorumluluğu ben alıyorum.
REGAN
Ablam bu işe daha çok alınır. Sırf verdiği görevi yapıyor diye Adamının aşağılanması, saldırıya uğraması Olacak şey değil. Sokun ayaklarını tomruğa.
165
(Kent tomruğa vurulur.)
Gelin sayın lordum, gidelim. (Gloucester ile Kent dışında herkes çıkar.) GLOUCESTER
Senin için üzgünüm dostum. Dük'ün keyfi böyle istedi. Bilmeyen yoktur, onun iradesine karşı durulmaz,
Engel olunmaz. Senin için onunla konuşacağım.
170
KENT
Lütfen yapmayın efendim. Uzun süre uykusuz kaldım, Yol yorgunuyum. Biraz uyur dinlenir,
Kalan süreyi ıslık çalarak geçiririm.
İyi insanın da gün gelir talihi döner. Size iyi sabahlar dilerim.
GLOUCESTER
Bu işte Dük kusurlu. Kral'ın hiç hoşuna gitmeyecek.
(Çıkar.) KENT
Aziz Kral, ne demişler,
175
82
II. Perde, II. Sahne
Bugün Tanrı'nın sevgili kuluyken insanoğlu, Yarın kızgın güneşin altında bulur kendini. Yaklaş, yeryüzünün kılavuz ışığı, yaklaş ki Huzur veren aydınlığında şu mektuba bir bakayım. Mucizeler acı çekene görünür yalnız. Biliyorum, Cordelia'dan bu mektup. Neyse ki benim gizli görevimi öğrendi.
180
185
(Okur.) “Oradaki korkunç şartlardan uzak, Burada işleri yoluna koyma fırsatı buluyorum.” Yorgun ve uykusuzum, gözlerim kapanıyor. Hem dinlenmiş olurum uyurken Hem de bu utanç verici barınağı Görmek zorunda kalmam hiç değilse. İyi geceler, Talih, bir kere daha gül yüzüme, Döndür şu çarkını yeniden.
190
(Uyur.)
Üçüncü
Sahne
(Gloucester'ın şatosunun önü. Edgar girer.) EDGAR
Kanun kaçağı ilan edildim.
Neyse ki bir ağaç kovuğuna saklanıp
Peşimdekileri atlattım.
Hiçbir liman, hiçbir yer güvenli değil, Köşe bucak aranıyorum. Bir yolunu bulup kaçana kadar saklanmalıyım. Bu uğurda insanoğlunun gördüğü en sefil, Hatta hayvandan farksız kılıklara girmeye razıyım.
5
II. Perde, IV. Sahne
Suratımı çamurla sıvayacağım, Kasıklarıma bir çaput bağlayıp Saçlarımı keçe gibi düğüm düğüm yapacağım, Ve olan çıplaklığımla rüzgâra, yağmura, Gökten inecek ne varsa hepsine meydan okuyacağım. Ne tımarhane kaçkını berduşlar gördüm, Etrafta sarsak adımlarla böğüre böğüre dolaşırken, Uyuşmuş, çürük içinde kollarına İğne, diken, çivi, biberiye çöpü saplıyor Ve o halde çiftliklerden, zavallı yoksul köylerden, Koyun ağıllarından, değirmenlerden, Arada bir çılgınca bağırıp çağırarak, Bazen dua ederek, insanları ürkütüp Sadaka istiyorlardı. Zavallı Tom! Kaçık Tom! Ben buyum artık, Edgar yok bundan böyle.
83
10
15
20
(Çıkar)
Dördüncü
Sahne
(Gloucester'ın şatosunun önü. Lear, soytarı ve beyzade girer. Kent tomruğa vurulu durumdadır.) LEAR
Çok tuhaf, habercimi geri göndermeden Evden ayrılmışlar. BEYZADE
Duyduğum kadarıyla, bir gece önce Böyle bir planları yokmuş. KENT
Selam sana, soylu efendim!
5
84
II. Perde, IV Sahne
LEAR
Ha!
Bu utancı eğlenceli mi buluyorsun? KENT
Hayır, lordum.
SOYTARI
Ha, ha! Diz bağları da pek gaddarmış! Şu işe bak, atı başından bağlıyorlar, köpekle ayıyı boynundan, maymunu kasığından, insanı da bacaklarından! Bacağında tez olursan böyle tahta çorap giydirirler adama.
10
LEAR
Görevini sorup soruşturmadan
Seni bu hale sokan adam kim?
15
KENT
Bir adam ve bir kadın: Oğlunuzla'” kızınız.
LEAR
Olamaz.
KENT Olabilir. LEAR
Olamaz diyorum.
KENT
Ben de olabilir diyorum. LEAR
Olamaz, yapamazlar.
KENT
Olabilir, yaptılar.
(1) Oğlunuzla: “Damadınızla”. (ç.n.)
20
IL. Perde, IV Sahne
85
LEAR
Jüpiter adına yemin ederim olamaz. KENT
Juno“ adına yemin ederim oldu. LEAR
Buna cüret edemezler. Yapmazlar böyle bir şey, yapamazlar. Cinayetten beter bu. Saygı denen şeyi hiçe sayıp Bu korkunç küstahlığı yapamazlar.
Hemen ve açık açık söyle bana,
Bu cezayı hak etmek için ne yaptın Ya da neydi onları buna zorlayan?
25
30
KENT
Lordum, evlerine vardığımda,
Önlerinde saygıyla diz büküp mektubunuzu verdim.
Henüz doğrulmamıştım ki,
Kan ter içinde, soluk soluğa,
Goneril'in habercisi geldi, Benim sözümü kesip onları selamladı Ve mektubunu verdi. Mektubu hemen okudular ve o anda Adamlarını toplayıp atlara atladılar. Bana soğuk bir bakış fırlatıp peşlerinden gelmemi Ve verecekleri cevabı beklememi emrettiler. Sonra burada benden sonra gelip Sözümü kesen haberciyle karşılaştım. Geçende siz majestelerine karşı Saygısızlık eden adamdı bu.
35
40
45
Aklım başımdan gitmiş olacak ki
(1) Juno: Roma mitolojisinde baş tanrıça, Jüpiter'in karısı. Karı koca sürekli atışırlarmış. (ç.n.)
86
II. Perde, IV. Sahne
Adamı tanıyınca kılıcımı çektim. Onun üzerine adam korkudan Çığlık çığlığa evi ayağa kaldırdı. O yüzden oğlunuzla kızınız Bana bu utanç verici cezayı layık gördü.
50
SOYTARI
Yaban kazları o yönde uçuyorsa Kış daha çıkmamış demek. Baba çul çaput giyiyorsa Çocukları kör olur, Eve torbalarla geliyorsa Çocuğundan saygı görür. Talih denen kahpeler kahpesi! Hiç kulağına gelmez yoksulun sesi.
55
60
Daha bu bir şey değil. Bir yıl uğraşsan sayamazsın kızlarından gelecek dertleri başına. LEAR
Çektiğim azaptan yüreğim sıkışıyor. Yapmayın duygularım, üstüme varmayın!
Nerde bu kız?
65
KENT
Kont'un yanında efendim, içerde. LEAR
Peşimden gelmeyin. Burada kalın. (Lear çıkar.)
BEYZADE
Anlattığınızın dışında bir suçunuz yok mu?
KENT
Yok.
Kral niye bu kadar az adamla geldi?
70
IL. Perde, IV Sahne
87
SOYTARI
Bu soruyu soran tomruğa vurulmayı hak eder.
KENT
Niyeymiş soytarı?
SOYTARI
Seni bir karıncaya derse gönderelim de kışın çalışmamayı öğren. Burnunun dikine giden herkes gözüne güvenir, körler hariç. Yirmi burundan ancak biri alır kokuşmuş kişinin kokusunu. Azman bir tekerlek iniş aşağı yuvarlanıyorsa bırak gitsin, kovalayayım derken boynunu kırma. Ama aynısı yokuş yukarı çıkıyorsa hemen asıl, seni de çeksin. Bir bilge çıkıp sana bu öğütten iyisini verirse benimkini geri ver. Soytarının öğüdünü ahmaklar dinler ancak.
75
80
Sana çıkarı için hizmet eden,
Sadakati göstermelik kişi
İlk yağmurda yok olur hemen, Fırtınada cascavlak bırakır seni. Oysa ben buradayım. Soytarı kalır. Akıllılar kaçsın varsın, Hayırsız kaçar aptal olur. Hayırlı soytarı yerinde kalsın.
85
90
KENT
Bunu nerde öğrendin soytarı?
SOYTARI
Tomrukta değil, sivri akıllı. (Lear ile Gloucester girer.)
LEAR
Benimle konuşamazlarmış! Hastalarmış! Yorgunlarmış! Bütün gece yol gitmişler. Bahane bunlar! Oyun oynuyorlar. İsyan bu! Git düzgün bir cevap getir bana.
95
88
II. Perde, IV. Sahne
GLOUCESTER
Sayın lordum, Dük'ün ateşli mizacını bilirsiniz, Çok katıdır, bildiğinden şaşmaz. LEAR
Cehennemin dibi! Lanet olsun! Kahrol! Geber!
100
“Ateşli” ha! Ne “mizacı”? Gloucester, Gloucester,
Cornwall Dükü ve karısıyla konuşacağım diyorum! GLOUCESTER
Evet, sayın lordum, bunu onlara ilettim. LEAR
İlettin, öyle mi?
Ne dediğimi anlıyor musun be adam?
105
GLOUCESTER
Evet, lordum. LEAR
Kral Cornwall'la konuşmak istiyor. Sevgili babası kızıyla konuşmak istiyor, Emrediyor, itaat bekliyor. Bunu “ilettin mi” onlara? Kanım tepeme çıkıyor. “Ateşliymiş!” “Ateşli” Dük! O kızgın Dük'e söyle— Hayır, henüz değil. Belki rahatsızdır. İnsanın sağlığı yerinde değilse Tüm görevlerini ihmal edebilir. Bedenimiz baskı altındaysa
110
115
Zihnimiz de etkilenir bundan, kendimizde olmayız.
Neyse, sakin olup biraz bekleyelim. Belki de hasta bir adamı Sağlıklıymış gibi yargılamakla hata ettim. (Kent'e gözü ilişir.)
120
II. Perde, IV. Sahne
89
Batsın böyle krallık! Nasıl oturur bu halde burada? Bence Dük'le karısının soğukluğu kasıtlı. Adamım serbest kalmalı. Git Dük'le karısına söyle, Onlarla konuşmak istiyorum, hemen, şimdi.
Söyle buraya gelip beni dinlesinler. Yoksa davulu alır Başlarım odalarının kapısında çalmaya, Uyku yüzü göstermem ikisine de.
125
130
GLOUCESTER
Tek dileğim aranızın düzelmesi. (Glowcester çıkar.)
LEAR
O, yüreğim, sıkışan yüreğim, sakin ol!
SOYTARI
Evet, seslen ona amca. Kadın yılan balıklarını
canlı canlı dizmiş hamurun üstüne, kafalarına
sopayla vurup bağırıyormuş, “Rahat durun, sizi yaramazlar!” diye. Ağabeyi de atına iyilik olsun diye samana tereyağı katıp öyle koyuyormuş önüne.
135
(Cornwall Dükü, Regan, Gloucester ve hizmetkârlar girer.) LEAR
İyi sabahlar ikinize de.
CORN WALL
Size de majesteleri. (Kent serbest bırakılır.) REGAN
Sizi gördüğüme sevindim efendim. LEAR
Sanıyorum Regan'sın.
140
II. Perde, IV. Sahne
Nedenini biliyorum. Çünkü sevinmeseydin Annenin mezarına uğramazdım bir daha, Zina işleyen bir kadın yatıyor orada diye. (Kent'e) O, serbest mi kaldın? Seninle sonra konuşuruz.
145
(Kent çıkar.) Sevgili Regan, ablan boş çıktı. Nankörlüğüyle, bir akbaba gibi şuramı (Kalbini gösterir.) Paramparça etti. Konuşmakta zorlanıyorum. İnanmazsın ne denli insafsızca— O, Regan!
150
REGAN
Rica ederim sakin olun efendim. Belki o evlatlık görevini ihmal etmedi de, Siz onun değerini bilmediniz.
LEAR
Ne demek istiyorsun? REGAN
Ablam sorumluluğunu bilmeyecek biri değildir. Bunu düşünemem bile.
155
Adamlarınızın ölçüsüz davranışına Gem vurmak zorunda kaldıysa Suç onda değildir, Mutlaka geçerli bir nedeni vardır.
LEAR
Lanet olsun ona! REGAN
Efendim, artık yaşlandınız.
160
TI. Perde, IV. Sahne
Ömrünüz doğal sürecin sınırına geldi. Durumunuzu sizden daha iyi değerlendiren birilerinin Bakımına ve kılavuzluğuna ihtiyacınız var.
91
165
Onun için sizden rica ediyorum,
Lütfen ablamın yanına dönün, Ona haksızlık ettiğinizi söyleyin. LEAR
Ondan özür dilemek ha? Soyumuza yakışır mı bu söylediğin?
170
(Diz çöker.) “Sevgili kızım, itiraf ediyorum, yaşlandım artık. İhtiyarlar fazlalıktır. Diz çöküp yalvarıyorum sana, Ne olur beni evsiz barksız, gıdasız bırakma.” REGAN
Lütfen efendim, yeter.
Çirkin oyunlar bunlar. Ablama dönün.
175
LEAR (Doğrulur.)
Asla, Regan! Adamlarımın yarısını savdı, Bana göz devirdi, yılan gibi dil uzattı, Yüreğimden vurdu beni. Gökyüzünün olanca laneti Onun nankör tepesine yağsın! Dermansız dertlere uğrasın,
180
Kemikleri kurusun, kötürüm olsun! CORNWALL
Yapmayın efendim, ayıp! LEAR
Siz, çevik şimşekler, kör eden alevlerinizi Onun küstah gözlerine fırlatın! Güneşin bataklıktan çektiği zehirli dumanlar,
185
92
II. Perde, IV. Sahne
Pençe pençe yakın, kabartın yüzünü, Güzelliğini çarpıtın! REGAN
O, yüce tanrılar! Demek hırslanınca
Bana da böyle beddua edeceksiniz.
190
LEAR
Yo, Regan, sana asla bela okumam ben.
Öyle yufka yüreklisin ki sen, Hiçbir zaman onun gibi haşin olamazsın. Onun gözleri ateş saçıyor, Seninkilerse huzur veriyor, yakmıyor. Sen bana eğlenceyi esirgemezsin, Adamlarımı eksiltmez, düşüncesizce konuşmazsın, Paramı kısmazsın Ve hele kapını asla yüzüme kapatmazsın. Doğal görevlerini, evlatlık bağını, saygı, nezaket Ve minnet denen şeyi daha iyi bilirsin. Krallığımın yarısını sana bağışladığımı unutmazsın.
195
200
REGAN
Efendim, lütfen sadede gelin. LEAR
Adamımı kim tomruğa vurdu? (İçerden borazan sesi) CORN WALL
Bu borazan da ne?
(Oswald girer.) REGAN
Anladım, ablam geliyor. Mektubunda yazmıştı. Birazdan burada olur. (Oswald'a) Hanımın geldi mi?
205
II. Perde, IV, Sahne
93
LEAR
Bu köle, o ucuz kibrini
Uşaklık ettiği hayırsız hanımından almış. Defol sefil, gözüme görünme!
210
CORNWALL
Ne demek istiyorsunuz efendim? (Goneril girer.) LEAR
Adamımı kim tomruğa vurdu? Regan, umarım senin bundan haberin yoktur. Bu gelen de kim? Yüce tanrılar, Yaşlıları seviyorsanız, İtaat denen şeye değer veriyorsanız, Siz de yaşlıysanız davama sahip çıkın, Bana yardım edin!
215
220
(Goneril'e) Şu ak sakalıma bakmaya utanmıyor musun? O, Regan, nasıl tutarsın onun elini? GONERİL
Niye tutmasın efendim? Ne kusur işledim ki?
Düşüncesiz bir bunağın
Suç saydığı her şey suç değildir.
225
LEAR
O, bedenim, ne de sağlammışsın!
Hâlâ dayanıyorsun! Ne yaptı da tomruğa vuruldu adamım? CORN WALL
Emri ben verdim efendim. Ama aslında
Çok daha ağır cezayı hak etmişti. LEAR
Siz! Siz ha!
230
94
II. Perde, IV. Sahne
REGAN
Lütfen baba, zayıfsanız zayıflığınızı bilin. Şövalyelerinizin yarısını savın Ve bir aylık sürenizin de yarısını Ablamın yanında geçirin, sonra bana gelirsiniz.
Şu anda evimden uzaktayım
235
Ve sizi layıkıyla ağırlamak için Yeterli hazırlığım yok. LEAR
Elli adamımı gönderip ona dönmek ha? Asla. Evden barktan vazgeçerim, Kurtlarla, baykuşlara yoldaş olur, Doğanın afetleriyle savaşırım, Onlar nasıl yaşıyorsa öyle yaşarım. Ona dönmek ha? Küçük kızımı drahomasız alan Çılgın Fransa Kralı var ya! Ona giderim daha iyi.
240
245
Tahtının önünde diz çöker,
Beni ayakta tutmaya yetecek bir paraya Hizmetine hazır olduğumu söylerim. Goneril'e dönmek ha?
250
(Oswald'ı gösterir.) Şu çirkef uşağın kölesi, yük beygiri ol Deseniz daha iyi. GONERİL
Nasıl isterseniz efendim. LEAR
Ne olur kızım, yalvarırım beni çıldırtma! Seni üzmeyeceğim evladım. Elveda. Ne buluşuruz ne de görüşürüz bir daha. Ama sen benim etimden, kanımdansın, kızımsın—
255
II. Perde, IV. Sahne
Ya da bedenimde bir illetsin, Çaresini bulamadığım bir illet. Bir çıbansın sen, kanımı bozan, iltihaplı, Azmış cılk yarasın. Ama seni paylamak istemem. Zamanı gelince utanç neymiş anlarsın. Utan demenin yararı yok şu anda. Şimşek tanrısına hedef göstermiyorum seni, Ne de Jüpiter'e şikâyet ediyorum. Gün gelince pişman olursun, Hazır olunca düzelirsin. Ben sabrederim. O arada, Yüz şövalyemle Regan'da kalırım.
95
260
265
210
REGAN
O kadar basit değil efendim. Henüz sizi beklemiyordum, Ağırlamaya da hazır değilim. Lütfen ablama kulak verin. Bu sözlerinizi heyecanınıza ve yaşınıza veriyoruz
Ve sizi anlamaya çalışıyoruz.
215
Ablam ne yaptığını bilir. LEAR
Diyeceğin bu kadar mı?
REGAN
Bu kadar efendim. Yani, elli adam yetmez mi?
Fazlasına ne gerek var? Hatta o kadarına bile. Onca adamı barındırmak Hem masraflı hem de tehlikeli. Tek çatı altında, iki efendinin emrinde Bu kadar insan nasıl geçinir? Çok zor bu, neredeyse imkânsız. GONERİL
Hem, lordum, kardeşimin adamları Veya benimkiler size hizmet etse olmaz mı?
280
285
96
II. Perde, IV. Sahne
REGAN
Niye olmasın lordum? Sizi ihmal edecek olurlarsa biz gereğini yaparız. Bana gelecek olursanız Ki şimdi bir tehlike seziyorum, Rica ederim sadece yirmi beş adamla gelin. Fazlasını barındıramam.
290
LEAR
Size her şeyimi verdim— REGAN
Zamanı da gelmişti.
295
LEAR
Size hükümdarlık verdim, güvendim,
Ama o sayıyı da şart koştum. Şimdi yirmi beşten fazlası olmaz diyorsunuz. Regan, öyle dedin, değil mi? REGAN
Yine de diyorum lordum. Fazlasını alamam.
300
LEAR
İnsan daha kötüyü görünce, Kötü iyi görünüyor gözüne. En kötü olmayan Sanki övgüyü hak ediyor sonuçta. (Goneril'e) Seninle geliyorum. Senin ellin yirmi beşin iki katı olduğuna göre, Sevgin de onunkinin iki katı olmalı. GONERİL
Beni dinleyin lordum. Sizin yirmi beş, on ya da beş kişiye
305
II. Perde, IV Sahne
Ne ihtiyacınız var? Evde en az bunun iki katı insan Emrinize amadeyken?
97 310
REGAN
Hatta bir kişiye bile. LEAR
O, ihtiyacı mantığa vurmayın! En düşkün dilencinin bile Gerçekte ihtiyaç duymadığı Küçücük bir şeyi vardır. Doğal ihtiyacı dışında Hiçbir şey bırakmazsan insana, Hayvandan ne farkı kalır? Sen bir hanımefendisin. Sadece kendini sıcak tutmak için giyinecek olsan Bu gösterişli giysilere hiç gerek olmaz,
315
320
Ki onların sıcak tuttuğu bile şüpheli. Gerçek ihtiyaca gelince—
325
Yüce tanrılar, sabır verin bana,
Tek ihtiyacım sabır! Beni görüyorsunuz, ey tanrılar, Zavallı bir ihtiyar, yaşı kadar derdi var, Her ikisi altında eziliyor. Bu kızları babalarına karşı kışkırtan sizseniz, Hiç değilse sessizce katlanmaya zorlamayın beni. Soylu bir öfke aşılayın bana. Kadın silahı şu su damlalarının Erkek yüzümü lekelemesine izin vermeyin.
Yo, sizi insanlık dışı cadılar!
İkinizden de öyle öç alacağım ki Dünya âlem—Öyle şeyler yapacağım ki— Şu anda bilemiyorum,
330
335
98
II. Perde, IV. Sahne
Ama dehşetine şaşacak herkes.
Ağlarım sanıyorsunuz. Hayır, ağlamayacağım.
340
(Fırtına ve yağmur) Yeterli nedenim var ağlamak için, Ama bu yürek yüz bin parçaya ayrılsa da Ağlamayacağım—O, soytarı, çıldıracağım! (Lear, Beyzade, Soytarı ve Gloucester çıkar.) GONERİL
İçeri girelim. Fırtına geliyor.
345
REGAN
Bu ev küçük.
İhtiyarla adamları burada barınamaz. GONERİL
Kabahat onda. Kendi huzurunu kendi bozdu.
Akılsızca davranışının bedelini ödeyecek.
350
REGAN
Bir başına olsa seve seve alırdım onu, Ama tek adamını bile alamam.
GONERİL
Ben de öyle. Lordum Gloucester nerede? CORNWALL
İhtiyarın peşinden gitti. İşte dönüyor. (Gloucester girer.) GLOUCESTER
Kral çok kızdı.
CORN WALL
Nereye gidiyor?
355
II. Perde, IV Sahne
99
GLOUCESTER
Atını istedi. Ama nereye gidecek bilmiyorum.
CORN WALL
Bırakalım gitsin. Kimseyi dinlemez nasıl olsa.
GONERİL (Gloucester'a)
Lordum, lütfen kalması için ısrar etmeyin.
360
GLOUCESTER
Yazık! Gece oluyor ve rüzgâr da çok sert esiyor. Göz alabildiğine çevrede tek bir çalı bile yok.
REGAN
O, bayım, böyle dik başlı insanlar Kendi hatalarından ders almak zorunda. Kapılarınızı kapayın. Lear'ın serkeş adamları burada. Tedbirimizi alalım, belli olmaz, Onu kışkırtıp ters bir iş yaptırabilirler.
365
CORN WALL
Kapıları kapatın lordum. Korkulu bir gece bu. Regan doğru söylüyor. Fırtınada durmayın. (Çıkarlar.)
370
ÜÇÜNCÜ PERDE Birinci
Sahne
(Çorak, açık arazi. Fırtına sürer. Ayrı kapılardan Kent ve bir beyzade girer.) KENT
Kim var orada, bu berbat hava dışında? BEYZADE
Havası bu havadan farksız, çok huzursuz biri. KENT
Sizi tanıyorum. Kral nerede? BEYZADE
Fırtınayla cebelleşiyor.
“Toprağı denize dök,” diye haykırıyor rüzgâra; “Köpürt suları, sel bastır her yeri, Ya değişsin, ya son bulsun her şey,” diyor. Ak saçlarını yoluyor; uçuşan saç telleri Azgın rüzgâra kapılıp havada yok oluyor. Tek başına bir insanoğlu, ufacık dünyasında, Havada kapışıp oraya buraya savrulan Rüzgârla yağmura meydan okuyor. Böyle bir gecede, yavrusunu emzirmiş,
5
10
II. Perde, 1. Sahne
Aç bir ayı bile ininden çıkamazken,
Mideleri içine göçmüş kurtla aslan
Postlarını ıslatmaktan korkarken, O, başı açık, koşuşturup duruyor, “Yıkın hadi, yok edin!” diye haykırıyor.
101
15
KENT
Peki yanında kim var? BEYZADE
Soytarıdan başka kimse yok. O da Her zamanki şaklabanlığıyla Kralın acısını dindirmeye çalışıyor.
20
KENT
Bayım, sizi tanıyorum, Ve insan sarraflığıma dayanarak Çok önemli bir konuyu paylaşmak istiyorum sizinle. Şimdiye dek ustalıkla gizlemiş olsalar da Albany ile Cornwall anlaşamıyor. Yıldızların yüzüne gülüp Yüksek makamlara oturttuğu Çoğu kimse gibi, bunların da yanında Hizmetkâr kılığında Fransız casusları var, Devletimiz hakkında bilgi taşıyorlar. Bu casuslar iki Dük arasındaki çekişmeyi, Ya da her ikisinin Kral'a karşı takındığı Katı tutumu gözlemiş olmalılar.
25
30
35
Belki de bunlardan öte, daha derinlerde
Bazı sorunlar sezdiler. Her neyse, Önemli olan şu ki, Fransa Kralı Bu bölünmüş ülkeye asker göndermiş. Birlikleri, gevşekliğimizden de yararlanarak Ana limanlarımıza ayak basmış bile, Neredeyse bayrak açmak üzereler.
40
102
TI. Perde, 1. Sahne
İşin sizinle ilgili kısmına gelince: Eğer buraya kadar bana güvendiyseniz Derhal Dover'a gitmenizi istiyorum. Kral'a yapılan canavarca muameleyi Ve onun çektiği akıl almaz eziyeti Dosdoğru anlatın orada. Bazı insanlar size minnettar kalacaktır. Ben soylu ve yetkili bir kişi olarak Bu işi size önerirken Ne yaptığımı çok iyi biliyorum.
45
50
BEYZADE
Bu konuyu biraz daha konuşsak iyi olur.
KENT
Hayır, buna gerek yok. Görünüşüm sizi yanıltmasın. Daha fazla güvence istiyorsanız Şu keseyi açın ve içindekileri alın. Cordelia'yı görürseniz, ki göreceksiniz, Ona bu yüzüğü gösterin. O size Şu anda karşınızda olan kişinin Kim olduğunu söyleyecektir. Şu fırtına da bezdirdi! Ben gidip Kral'ı bulayım.
55
60
BEYZADE
Verin elinizi o zaman. Hepsi bu kadar mı? KENT
Bir şey daha: Hepsinden önemlisi, Kral'ı bulmalıyız. Siz şu taraftan gidin, Ben de bu taraftan. Kral'ı ilk gören seslensin. (Ayrı yönlerden çıkarlar.)
65
TI. Perde, Il. Sahne
İkinci
103
Sahne
(Çorak, açık arazi. Lear ile soytarı girer. Fırtına sürer.) LEAR
Esin rüzgârlar, durmayın, üfürün; Şişirin avurtlarınızı, patlatın; esin, gürleyin! Boşanın yağmurlar, inin seller, fışkırın hortumlar; Yerle bir edin kubbeleri, kuleleri,
Siz, düşünceden hızlı, kükürtlü şimşekler! Meşeyi yaran yıldırımların öncüleri, Yakın, kavurun şu ak saçlı başımı!
5
Ve siz, gökler, gürleyin, hiç durmayın,
Dümdüz edin şu yuvarlak dünyayı! Parçalayın doğanın kalıplarını, Nankör insana can veren tohumları Saçın, savurun her yana!
10
SOYTARI
Ya amca be, kuru bir evde dalkavuklarla olmak, dışarda sırılsıklam olmaktan iyidir. Ne olur amca, içeri gir de kızlarından özür dile. Böyle geceler ne akıllıya acır ne soytarıya.
15
LEAR
Hadi gürle, çatlat göbeğini! (1) Klasik mitolojiye göre rüzgârlar, Aeolus yönetimindeki rüzgâr tanrılarının üfürmesiyle oluşuyordu. Antik heykel ve resimlerde rüzgâr tanrıları, avurtlarını şişirerek “rüzgâr üfüren” insan biçiminde varlıklar olarak temsil edilir.
(ç.n.)
104
HI. Perde, Il. Sahne
Çak şimşek, tükür alevini; dökül yağmur!
Merak etmeyin, nankör demem size, Ey yağmur, rüzgâr, şimşek, yıldırım! Kızım değilsiniz ki hiçbiriniz! Ne krallık verdim size ne de evlat dedim, Minnet borcunuz yok bana. Onun için, Ara vermeyin korkunç eğlencenize. İşte karşınızda duruyor köleniz, Zavallı, sarsak, güçsüz, dışlanmış bir ihtiyar. Ama siz de masum değilsiniz.
20
25
Bu yaşlı, ak saçlı insanın başına
Göksel güçlerinizle bela yağdırıp O hain kızlara yardakçılık ediyorsunuz. O! O! İğrenç bir şey bu!
30
SOYTARI
Başını sokacak evi olanın kafası salim olur.
Başını sokacak evin yokken Uçkurunun derdine düşersen Hem başın bitlenir hem sen, Farkın olmaz çok eşli dilenciden.( Kim ki ayağını baş yapar, Uykusu nasırından kaçar; Rahat yüzü görmez hayatta Aklı ayağında oldukça. Güzel olup da aynadan uzak durabilen kadın yoktur şu dünyada. LEAR
Hayır, sabır timsali olacağım, şikâyet yok. (Kent girer.) (1) Sefalet içine yaşayan dilenciler “bitleriyle de evlenmiş oluyor”. (ç.n.)
35
40
HI. Perde, 11. Sahne
105
KENT
Kim var orada? SOYTARI
Bir hazretle bir alet,'Y yani, bir bilgeyle bir budala soytarı.
45
KENT
Ah efendim, burada mıydınız?
Gececi yaratıklar bile sevmez böyle geceleri. Göklerin gazabından dehşete düşmüş, Kovuğundan çıkmıyor hiçbiri. Kendimi bildim bileli böyle şimşek, Bu denli korkunç gök gürültüsü Böyle uğuldayan, kükreyen rüzgâr, Böyle yağmur ne gördüm ne duydum. Bu eziyete, bu korkuya nasıl dayanır insan!
50
LEAR
Tepemizde kıyamet koparan yüce tanrılar
Düşmanlarını tanısın şimdi.
Titreme vakti geldi, ey sefil! Sen ki suçlarını gizlemeyi becerdin, Adaletten kaçmayı bildin bugüne dek, Saklanacak yer ara, ey eli kanlı cani! Fazilet maskeli, ikiyüzlü sapık,
55
60
Sinsice cana kast eden alçak,
Günün geldi, çırpınmaya başla şimdi. Siz, karanlık, örtülmüş suçlar, Kırın kapaklarınızı, açığa vurun kendinizi Ve bu amansız yargıçlardan aman dileyin. Benim günahım hiç kalır bana karşı işlenenler yanında.
65
(1) Alet: Soytarı cinsel organını kast ediyor. O dönemde erkeklerin kasık bölgesinde, pantolon içine dikili, cinsel organı içine alan bir kese bulunurmuş. Bu kese soytarılarda daha kabarık ve belirgin olurmuş. (ç.n.)
106
TI. Perde, Il. Sahne
KENT
Başı açık, ne bu haliniz? Saygıdeğer lordum, şurada bir barınak var, Fırtınaya karşı biraz olsun korur sizi. Şimdilik oraya sığının. Ben de bu arada Şu insafsız eve gidip o duygu fukarası insanları Bir daha yoklayayım. Oturdukları evin taşlarından daha katı bu insanlar: Biraz önce uğrayıp sizi sorduğumda Beni içeri bile almamışlardı, ama olsun.
70
75
LEAR
Aklımı kaçıracağım. Hadi gel evlat. Sen nasılsın oğlum, üşüdün mü? Ben de üşüyorum. Neredeydi bu barınak?
İhtiyaç denen şeyin tuhaf bir simyası var:
Değersiz görünen şeyi değerli kılıyor. Hadi şu sığınağa gidelim. Zavallı soytarı çocuk, Yüreğimin bir köşesi hâlâ senin içi sızlıyor.
80
SOYTARI (Şarkı söyler.) Azıcık aklı olsa şu insanın— Hey gidi rüzgâr, hey gidi yağmur, hey!— Yolunu bulurdu kaderiyle barışmanın, Esse de rüzgâr, yağsa da yağmur, hey!
85
LEAR
Doğru, evlat. Hadi götür bizi şu sığınağa. (Lear ile Kent çıkar.) SOYTARI
Ne gece ama! Azgın yosmayı bile sindirir böylesi. Gitmeden önce bir kehanetim var:
90
TI. Perde, II. Sahne
107
Rahipler talkın verip salkım yuttuğunda, Biracılar biranın suyunu bol tuttuğunda, Soylu, terzisine akıl verdiğinde, Zındıklar yerine çapkınlar yandığında,'” Yasa önünde herkes haklı olduğunda, Borçlu çiftçi, yoksul şövalye kalmadığında, İftira denen şey dillerden silindiğinde, Kalabalığa yankesici dalmadığında, Tefeci parasını açıkta saydığında,© Pezevenkle fahişe kilise yaptırdığında, Britanya'nın hali duman olacak. Her kim ki o günü görecek, Artık yayan yürüyecek. Merlin'in“ kehaneti olacak bu aslında, Benden söylemesi, demedi demeyin sonra.
95
100
105
(Çıkar)
Üçüncü
Sahne
(Gloucester'ın şatosu. Glowcester ile Edmund girer.) GLOUCESTER
Ah, ah, Edmund, hiç hoşuma gitmiyor bu korkunç işler. Kral'a yardım etmek için onlardan izin istediğimde
(1) Zındık: Buradaki anlamı, mezhebi aykırı olan, dine
(istenmeyen)
yorum
getiren, sapkın. Uçkuruna hâkim olamayan “çapkınlar” frengi vb. zührevi hastalık kaparak “yanıyor”. (ç.n.) (2) “Karanlık işler çevirmediğini göstermek için.” (ç.n.) (3) Merlin: Kral Arthur'un sarayındaki ünlü büyücü ve kâhin. Kral Lear'daki olaylar Kral Arthur'ın zamanından çok önce geçiyor. (ç.n.)
108
HI. Perde, II. Sahne
kendi evimi kullanmaktan men ettiler beni. Kral hakkında konuşmamı, ticacı olmamı,
herhangi bir şekilde ona yardım etmemi yasakladılar. EDMUND
Barbarlık ve alçaklık bu!
GLOUCESTER
Aman sus, bağırma! Dükler arasında çekişme var. Daha kötüsü, bu gece bir mektup aldım.
Üzerinde konuşmak çok tehlikeli. Odamda bir
dolaba kilitledim mektubu. Kral'a yapılanların intikamı alınacak. Bir kısım asker şimdiden karaya çıktı. Kral'ın yanında olmalıyız. Onu bulup gizlice bu iyi haberi vereceğim. Sen gidip Dük'le konuş, onu oyala, ne yaptığımı fark etmesin. Beni sorarsa, rahatsızım,
yatmaya gittim. Bu uğurda ölsem de, ki uzak ihtimal değil, eski efendim Kral'ın selameti için her şey yapılmalı. Beklenmedik şeyler olacak Edmund. Rica ederim dikkatli ol.
(Çıkar)
EDMUND
Sana yasaklanan bu iyilikseverlikten Dük'ün derhal haberi olacak; o mektuptan da. Bu hizmetin ödülü büyük olur bence. Babamın kaybettiği her şey bana gelmeli, Yaşlılar düşerken gençler yükselmeli.
(Çıkar)
NI. Perde, IV. Sahne
Dördüncü
109
Sahne
(Açık arazi. Bir sığır ağılının önü. Lear, Kent ve Soytarı girer.) KENT
İşte burası, lordum. İçeri girin lütfen. Bu zalim geceye insanoğlu dayanamaz. (Fırtına sürer.) LEAR
Bırakın beni! KENT
Ne olur, lordum, girin şuraya. LEAR
Kalbimi kırıyorsun ama.
5
KENT
Kendi kalbimi kırarım daha iyi. Lütfen girin lordum.
LEAR
Bu yaygaracı fırtına içimize işler sanıyorsan yanılıyorsun.
İçinde büyük acı varsa küçüğünü hissetmezsin. Ayı gördü mü kaçar insan. Ama kaçış yolunda azgın deniz varsa Dönüp ayıyla boğuşmayı yeğlersin.
Yüreği rahat kişinin bedeni duyarlı olur. Kafamın içindeki fırtına Bütün duyularımı yok etti benim, Şuramda hissettiğim sızı dışında.
10
15
110
TI. Perde, IV. Sahne
Nankör evlatlar! İnsanın ağzı Ona lokma veren eli ısırır mı? Ama görürler onlar, hem de nasıl! Yo, ağlamak yok artık. Böyle bir gecede beni dışarı atmak! Dökülün sular, ben dayanırım. Böyle bir gecede! Regan, Goneril!
20
Sizin ihtiyar, müşfik babanız,
Size her şeyi veren, saf yürekli babanız— Yo, o yol delilik yolu! Oradan gidemem. Yeter, bunu düşünmek yok!
25
KENT
Sayın lordum, girin şuraya. LEAR
Lütfen sen gir, kendi rahatına bak.
Bu fırtına daha kötü şeyler düşünmemi engelliyor. Ama girerim.
30
(Soytarıya) Hadi evlat, önce sen gir. Evsiz barksız zavallı, hadi gir, durma.
Ben duamı eder uyurum. (Soytarı ağıla girer.) Zavallı çıplak insancıklar, her neredeyseniz, Ne durumda katlanıyorsunuz bu gaddar fırtınaya? O cılız, aç açık halinizle, Eski püskü, lime lime giysilerinizle, Nasıl korunuyorsunuz bu havalardan? Ah, hiç düşünmedim bunu zamanında. Ayılın, ey ulu kişiler,
Görün neler çekiyor zavallı düşkünler! Onların yerine koyun kendinizi,
35
40
HI. Perde, IV Sahne
111
Silkip atın fazlalıkları üstünüzden,
Onlara bırakın, daha adil bir dünya için.
45
EDGAR (Ağıldan)
Bir buçuk kulaç, bir buçuk kulaç!”
Zavallı Tom!
(Soytarı ağıldan dışarı fırlar.) SOYTARI (Kent'e)
,
,
Sakın gireyim deme amca, içerde cin var! İmdat! İmdat!
KENT
Elini ver bana. Kim var orada? SOYTARI
Cin var, cin! Adı zavallı Tom.
50
KENT
Kim o, içerde saçmalayıp duran? Çık dışarı! (Deli taklidi yapan Edgar girer.) EDGAR
,
Çekil! İğrenç iblis peşimde! Alıçların arasından buz gibi esiyor rüzgâr. Defol, git soğuk yatağında ısın!
LEAR
Sen de varını yoğunu iki kızına verdin de mi böyle oldun? EDGAR
Kim ne verir ki zavallı Tom'a! İğrenç iblis hep peşinde. o kaçtı, iblis kovaladı; ateşten kurtuldu, alevlere daldı, ırmakta yüzdü, girdapta döndü, sazlığa girdi, batağa battı; yastığının altında bıçaklar, iskemlesinde cellat ipi, yulaf lapasının yanında fare zehri buldu; dar köprüde at koşturdu, kendi gölgesine düşman diye saldırdı. (1) Bir buçuk kulaç: Edgar denizci ağzıyla suyun derinliğini ölçüyor. (ç.n.) (2) İblis, Tom'a kendini öldürmesi için seçenekler sunuyor. (ç.n.)
55
60
112
TI. Perde, IV Sahne
Gerisini siz düşünün. Tom çok üşüyor. O, birr, birr! Tanrı sizi hortumdan, yıldız çarpmasından,“ cadılardan korusun! İğrenç iblisten kaçan zavallı Tom'a bir yardımda bulunun. Hah, işte yakaladım! İşte burada,
hayır burada, burada, burada!
65
(Fırtına sürer.) LEAR
Kızları yüzünden mi böyle oldu?
Kendine bir şey bırakmadın mı? Her şeyini verdin mi onlara? SOYTARI
Yok, neyse bir çaput kurtarmış, Yoksa çok ayıp olacaktı hepimize.
70
LEAR
O zaman şu üstümüzde dolanan havada Günahkârları bekleyen ne kadar uğursuzluk varsa Kızlarının tepesine yağsın.
KENT
Bunun kızları yok efendim. LEAR
Geber, yalancı! Nankör kızları olmasa Nasıl bu kadar alçalır! Kural bu mu şimdi, dışlanan babayı Gaddarca bu hale sokmak? Ne adil ceza! Bu beden değil miydi O pelikan“ kızları dünyaya getiren?
75
80
(1) Yıldız çarpması: Astrolojide, yıldızların hastalığa veya ölüme yol açabilecek kötü etkileri. (ç.n.)
(2) Edgar boşluktaki hayali hedeflere hamle ediyor veya kendi üzerinde sinek vb. yakalar gibi yapıyor olabilir. (ç.n.) (3) Pelikan: Lear bu kuşun adını bir nankörlük ve hainlik simgesi olarak kul-
HI. Perde, IV. Sahne
113
EDGAR
Pelikancık, kancık, cik, cik, cik! O! Ol A! A! SOYTARI
Bu soğuk gece hepimizi aptala döndürecek.
EDGAR
Alçak iblisten sakın, anana babana zıt gitme,
verdiğin sözü tut, ağzını bozma, kimsenin nikâhlı karısıyla yatma, cafcaflı giysiye heves etme. Tom üşüyor.
85
LEAR
Neydin ki böyle oldun?
EDGAR
Onurlu ve gururlu bir hizmetkârdım.“" Saçımı bukle yapar, şapkama eldiven takardım. Sevdiğimin gönlünü hoş eder, karanlıkta malum işi yapardım. Her fırsatta yeminler eder, sonra hepsini 90 utanmadan bozardım. Seksi rüyamda kotarır, uyandığımda uygulardım. Şaraba bayılır, zar atmaya biterdim. Kadın işi dedin mi, Türk'e fark atardım.“ Gönlü gelgeç, kulağı delik, eli kanlı, miskin domuz, sinsi tilki, aç kurt, kuduz köpek, yırtıcı aslandım. Sakın ha pabuç gıcırtısına,9 o 95 ipek hışırtısına kanıp da içini açayım deme kadına. Ayağını genelevden, elini etek altından, kalemini tefeci defterinden uzak tut ve iğrenç şeytana hiç uyma.
lanıyor. Batı kültüründe bu kuşla ilgili, birbiriyle çelişen birkaç efsaneden birine göre yavru pelikanlar, annelerinin göğsünde açtıkları yaradan akan kanla beslenirlermiş. Bir başka efsaneye göre de, doğduktan bir süre sonra babalarını öldürürlermiş. (ç.n.) (1) Çağın İtalyan Petrarca geleneğine uygun şiir tarzında şair kendini sevdiği kadının “sadık hizmetkârı” olarak görür. (ç.n.) (2) Eldiven: Sevdiği kadının armağanı. (ç.n.) (3) Edgar, “sultanın haremindeki kadınlardan daha çok kadınla sevişirdim,” di-
yor. (ç.n.) (4) Gıcırdayan ayakkabılar revaçtaymış. (ç.n.)
114
HI. Perde, IV. Sahne Şu rüzgâr da esip duruyor alıçların arasından, “Uu, oo,
aa, hayda!” diyor. Hadi yavrum yürü, göreyim seni, deh!“
100
(Fırtına sürer.) LEAR
Bu çıplak halinle fırtınaya karşı duracağına mezarda olsan daha iyi. İnsan dediğin buncağız mı? İyi bakın şuna. Ne ipek böceğine ipek borcun var, ne bir hayvana post; ne koyuna yün, ne de misk kedisine parfüm. Ha! Biz üçümüz yozlaşmışız! Sen gerçeğin kendisisin. Yalın insan senin gibi zavallı,
105
çıplak, iki ayaklı bir hayvandır. Çıkın üstümden fazlalıklar, çıkın! Çöz şu düğmeleri. (Giysilerini yırtar.) SOYTARI
Yapma be amca! Yüzülmez bu berbat gecede. Yani şu çorak bozkırda küçük bir ateş olsa geçkin bir zamparanın yüreğine benzerdi tıpkı: buz gibi bedende minik bir kıvılcım. Hah, işte ayaklı bir ateş geliyor.
110
(Elinde meşaleyle Glowcester girer.) EDGAR
Uğursuz ifrit! Karakoncolos bu! Gece çıkar, ilk horoza kadar dolaşır sokaklarda, adamı şaşı yapar, gözüne perde indirir, dudağını yarar; ekini küflendirir,
zavallı insanoğluna etmediğini bırakmaz. Aziz Withold tarlayı üç kez arşınlamış, Dokuz yavrusuyla cadı cine rastlamış. Uslu dur yoksa karışmam demiş, Cadıya bir güzel veriştirmiş. Defol, cadı, gözüm görmesin seni! (1) Muhtemelen hayali bir ata hitap ediyor. (ç.n.)
115
120
II. Perde, IV. Sahne
115
KENT
Nasılsınız efendim? LEAR
Kim bu? KENT
Kim var orada? Ne istiyorsunuz?
GLOUCESTER
Siz kimsiniz? Adınız ne?
125
EDGAR
Zavallı Tom su kurbağası yer, kara kurbağası, iribaş yer, kertenkele, keler, semender yer; iğrenç iblis azıp kafasını bulandırınca inek gübresi, sıçan irisi, köpek leşi yer, pis suyun yeşil köpüğünü içer; o köyden kaçar, bu köyde yer kırbacı; tomruğa vurulur, hapse tıkılır, sonra der ki, geçmiş günde üç takım giysisi, altı gömleği, altında atı, belinde kılıcı varmış.
130
Ama farelerle sıçanlar, daha ne hayvancıklar Tom'un azığı olalı hiç yoksa yedi yıl var. Peşimdekilere dikkat! Rahat dur, iblis! Rahat dur be! GLOUCESTER
Olan yoldaşınız bu mu, efendim?
EDGAR
Karanlıklar Prensi*9 beyefendidir. Modo derler ona ve Mahu.©
GLOUCESTER
Kendi etimiz ve kanımız o denli yozlaştı ki,
Onlara can verene düşman oldular. EDGAR
Zavallı Tom üşüyor.
(1) Karanlıklar Prensi: Şeytan. (ç.n.) (2) Modo ve Mahu: Zamanın bir halk masalında adı geçen cinler. (ç.n.)
(3) Etimiz ve kanımız: Çocuklarımız. (ç.n.)
135
116
TI. Perde, IV Sahne
GLOUCESTER
Hadi evime gidelim. Görev duygum Kızlarınızın katı buyruklarına isyan ettiriyor beni.
140
Sıkı sıkı tembihlediler, kapılarını sürgüle,
Bırak zalim gece yapacağını yapsın, dediler, Ama ben yine de sizi aramadan edemedim; Bu soğukta aç açık kalmanıza Gönlüm razı olmadı.
145
LEAR
Önce şu filozofa bir sorum var: (Edgar'a) Yıldırım neden olur?
KENT
Sayın lordum, teklifini kabul edip evine gidin. LEAR
Şu Tebai'li“” bilgeyle konuşacağım. Hangi konuda uzmansınız?
150
EDGAR
İblis defetme ve fare katletme konusunda. LEAR
Size özel bir sorum var.
(Lear ile Edgar aralarında konuşurlar.) KENT (Glowcester'a)
Lütfen ona ısrar edin lordum,
Aklı karışmaya başladı. GLOUCESTER
Hiç şaşmam. (Fırtına sürer.)
(1) Tebai (Teb): Klasik çağda ünlü bir Yunan şehri. (ç.n.)
155
II. Perde, IV Sahne
Kızları onun ölümünü istiyor. Ah, o iyi yürekli Kent! Zavallı adam böyle olacağını söylemişti Sürgüne gitmeden önce. Diyorsun ki, Kral aklını kaçırıyor. Ama sana bir şey diyeyim mi: Ben de neredeyse delirmek üzereyim. Bir oğlum vardı, evlatlıktan reddettim. Canıma kastetmişti. Daha yeni, çok yeni. Onu severdim dostum. Öyle ki, Bir baba ancak bu kadar sever evladını. Doğrusunu istersen çektiğim acı Aklımı başımdan aldı. Ne gece ama!
117
160
165
LEAR
Afedersiniz, bayım. (Edgar'a) Soylu filozof, sizi dinliyorum.
170
EDGAR
Tom üşüyor. GLOUCESTER
Gir şu ağıla ahbap, ısınırsın.
LEAR
Hadi hepimiz girelim. KENT
Bu taraftan, lordum. LEAR
Ben onunla gidiyorum, filozofumdan ayrılmam. KENT (Glowcester'a)
Sayın lordum bırakın bu adam da bizimle gelsin.
GLOUCESTER
Peki, onu da alın.
175
118
HI. Perde, V. Sahne
KENT
Hadi ahbap, sen de gel. LEAR
Gel, sayın Atinalı. GLOUCESTER
Şş! Susun, konuşmayın.
180
EDGAR
Çırak şövalye karanlık kuleye geldi. İlkesi, her zaman— Ay, aman, ayıp oldu!
Burnuma kan kokusu geldi, İngiliz kanı. (Çıkarlar.)
Beşinci
Sahne
(Gloucester'ın şatosu. Cornwall ile Edmund girer.) CORN WALL
Bu evden ayrılmadan intikamımı alacağım.
EDMUND
Size olan sadakatim babamın sevgisine üstün geldi. Kim bilir bana ne diyecekler bu yüzden. Düşündükçe korkuyorum.
CORN WALL
Ağabeyin babanın canına kastetmiş ama babanın içinde de kötülük varmış ki bunu hak etmiş.
EDMUND
Ne karaymış bahtım ki doğru davrandığım için üzülüyorum. İşte sözünü ettiğim mektup bu.
(Comwall'a bir mektup verir.)
5
TI. Perde, VI. Sahne
Fransa adına casusluk ettiğini kanıtlıyor. O, Tanrım! Keşke bu hiç olmasaydı, ya da ortaya çıkarması bana
düşmeseydi.
119
10
CORN WALL
Hadi, Düşes'e gidelim. EDMUND
Bu mektupta yazılanlar doğruysa yaman bir dert var başımızda.
CORN WALL
Doğru ya da yanlış, bu bilgi seni Gloucester Kontu yaptı. Git babanı bul, tutuklanmaya hazır olsun.
15
EDMUND (Kendi kendine)
Kral'a yardım ettiğini görürsem hakkındaki şüpheler
doğrulanmış olur. (Comwall'a)
Evlat sorumluluğuyla bağdaşmasa da size olan sadakatimden şaşmayacağım. CORNWALL
Sana güveniyorum. Sen de benim kendi babandan daha iyi bir baba olduğumu göreceksin. (Çıkarlar.)
Altıncı
Sahne
(Gloucester'ın şatosuna yakın bir çiftlik evi. Gloucester, Lear, Kent, Soytarı ve Edgar girer.) GLOUCESTER
Burası açık havadan iyi. Rahat etmeniz için elimden geleni yapacağım. Birazdan gelirim.
20
120
HI. Perde, VI. Sahne
KENT
Öfke ve üzüntüden aklı durmuş, hiçbir şey düşünemiyor. Tanrılar sizden razı olsun. (Gloucester çıkar.)
EDGAR
Zebani bana sesleniyor: Neron karanlık gölde balık tutuyormuş.“0 Ey masumlar, dua edin ve iğrenç iblisten sakının.
SOYTARI
Amca be, sence soyludan mı deli çıkar köylüden mi?
LEAR
Kraldan, kraldan! SOYTARI
Hayır, oğlu soylu olan köylüden. Oğlu kendinden önce soylu olunca akıl mı kalır köylüde!
10
LEAR
Cehennemde binlercesi, ellerinde kıpkızıl şişlerle, tıslayarak bunların üzerine yürüse—9
EDGAR
İğrenç iblis kıçımı ısırıyor. SOYTARI
Kurdun tokluğuna, atın sağlığına, genç oğlanın aşkına, fahişenin andına inanan delidir.
15
LEAR
Tamam, karar verildi. İkisi de yargılanacak, hemen şimdi. (1) Neron: M.S. 1. yüzyılda yaşamış olan, zalimliğiyle ünlü Roma imparatoru “cehennemde balık tutuyor”. (ç.n.)
(2) Lear, cehennemde binlerce iblisin, ellerinde kızgın şişlerle Goneril ve Regan'ın üzerine yürüdüğünü hayal ediyor. (ç.n.)
HI. Perde, VI. Sahne
21
(Edgar'a) Sen gel, buraya otur, gün görmüş yargıç. Sen de, bilge kişi, şuraya geç. Gelin bakalım, dişi tilkiler! EDGAR
İşte, orada durmuş dik dik bakıyor bana. Duruşmada gözlemci ister miydiniz, bayan?
20
SOYTARI (Şarkı söyler.)
Aş dereyi Bessy, gel bana! Kayığı delik,” gelemiyor. E, diyorum, bir yol bulsan?
Olmaz diyor, başka demiyor.
25
EDGAR
İğrenç iblis gece kuşu gibi ötüp zavallı Tom'u çıldırtıyor. Tom'un karnına cin girmiş, taze balık isterim deyip duruyor. Kes sesini, kara bela, zırnık yok benden sana.
KENT (Lear'a)
Nasılsınız efendim? Rahatsız gibisiniz. Şu minderlere uzanıp biraz dinlenseniz.
30
LEAR
Önce şu duruşmaya bakalım. Kanıtlar gelsin. (Edgar'a) Sen, saygıdeğer cübbeli yargıç, yerini al. (Soytarıya) Sen de, kanun adamı, onun yanına otur.
(Kent'e) Jüri üyesi, sen de otur. (1) Kayığı delik: Burada, dolaylı yolla, Bessy'nin adet gördüğü veya belsoğukluBu, frengi gibi bir hastalık kaptığı ima ediliyor. (ç.n.)
127
TI. Perde, VI. Sahne
EDGAR
Mahkeme adil olmalı.
35
Uyuya mı kaldın, garip çoban?
Tarlaya daldı hep koyunların.
Kalk da çevreyi bir dolan,
Bak tamam mı hayvanların.
Şimdi de tekir kedi oldu şeytan.
40
LEAR
Önce onu çağırın, Goneril'i. Bu değerli heyet önünde yemin ederim ki, babası zavallı Kral'ı tekmeledi.
SOYTARI
Buraya gelin bayan. Adınız Goneril mi?
LEAR
İnkâr edemez. SOYTARI
Afedersiniz, sizi iskemle sandım.“
45
LEAR
İşte bu da öteki. Çarpık suratına bakın, Nasıl bir kalbi var anlayın. Durdurun onu!
Silahlar! Silahlar! Kılıç, ateş! Bu ne kargaşa!
Hain yargıç, kaçırdınız onu. EDGAR
Tanrı sizi şaşırtmasın!
KENT
Çok yazık! Efendim, nerede o metanetiniz şimdi? Hani hiç kaybetmezdiniz kendinizi?
EDGAR (Kendi kendine)
Gözyaşlarımı tutamıyorum bu halini görünce,
Neredeyse maskem düşecek.
(1) Lear, Goneril diye iskemleyi işaret etmiş olabilir. (ç.n.)
50
HI. Perde, VI. Sahne
123
LEAR
Şu minik köpeklere bakın:
55
Can, Canan, Belalı! Onlar bile havlıyor bana. EDGAR
Tom gösterir onlara şimdi. Hoşt, köpekler!
Akbaş da olsanız karabaş da, Kuduz da olsanız sağlam da, Tazı, çomar, fino, seter, Erkek, dişi, uyuzdan beter; Kısa kuyruk, uzun kuyruk dinlemez, Attı m Tom'un tepesi bir kez,
Hiç bakmaz inletir hepinizi,
Anında tepeler, dağıtır sizi.
65
Ho, ha, ha, ha, hayda!b Hadi herkes pazara, panayıra, yürüyün! Zavallı Tom, boynuzun da kurudu. LEAR
O zaman Regan'ın göğsü yarılsın ve içeri bakılsın.
Kalp neden taşlaşır, araştırılsın.
70
(Edgar'a) Bayım, sizi yanıma alıyor ve yüz şövalyeme katıyorum. Ama giysinizi beğenmedim. Siz buna Pers işi diyebilirsiniz
ama bence olmamış.
KENT
Sayın lordum, şuraya uzanıp biraz dinlenin.
(1) Anlamsız ünlemler. (ç.n.)
(2) Dilenciler yanlarında bir şey içmek için boynuzdan tas taşırlarmış. Edgar saçma söz dağarcığının kuruduğunu ima ediyor olabilir. (ç.n.)
124
HI. Perde, VI. Sahne
LEAR
Gürültüyü kesin, kesin gürültüyü. Perdeleri çekin.” Tamam, oldu. Akşam yemeğini sabah yeriz.
(Uyur.) SOYTARI
Oğlene de yatarım ben artık. (Gloucester girer.)
GLOUCESTER
Gel buraya dostum. Kral hazretleri nerede?
KENT
Burada efendim. Ama rahatsız etmeyin. Aklı başında değil.
GLOUCESTER
Aziz dost, lütfen onu kucaklayıp kaldır. Kral'a suikast yapılacağını duydum. Dışarda bir araba var. Kral'ı içine yatır ve doğruca Dover'a götür. Orada sizi karşılayacak ve koruyacaklar.
80
Hadi, kaldır efendimi. Yarım saat bile gecikirsen,
85
Hem senin canın, hem onunki, hem de Onu koruyacakların canı kesin tehlikeye girer. Hadi, kaldır çabuk ve beni izle.
Ben size hemen biraz erzak bulurum. KENT
Sonunda bitkin düştü. (Lear'a) Biraz dinlenebilseydin sinirlerine iyi gelirdi.
Ama şimdi rahatın bozulunca İyileşmen zor olacak yine. (Soytarıya)
(1) Yatağın perdelerini kastediyor. (ç.n.)
90
HI. Perde, VIL. Sahne Gel, yardım et de efendimi taşıyalım. Sen de burada kalamazsın.
125 95
GLOUCESTER
Hadi, hadi, çabuk olun!
(Edgar dışında herkes çıkar.) EDGAR
Bizden iyiler aynı acıları çekiyorsa bizimle, Dertlerimiz düşman görünmez gözümüze. Kişi bir başına acıya zor dayanır, Dertsiz günler, mutluluklar geçmişte kalır. Ama derdine ortak bulup acıyı paylaşınca, Ne denli eziyet çekse ağır gelmez insana. Ben sızlanıp dururken Kral'ı o halde görünce,
100
Onun çocukları, benimse babam! Tom, durma!
105
Kendi derdimi unutup onu düşünüyorum önce. Söylentileri izle, kimliğini açığa vurma. Bekle, iftira nasıl leke sürdüyse sana,
Önce temize çıkıp kavuşmalısın babana. Bu gece her ne olursa olsun umarım Kral sağ salim yerine varır. Kaybol, kaybol!
(Çıkar.) Yedinci
Sahne
(Glowcester'ın şatosu. Cornwall, Regan, Goneril, Edmund ve
hizmetkârlar girer.) CORN WALL
(Goneril'e)
Hemen kocanız lorduma gidin ve bu mektubu gösterin.
Fransız ordusu karaya çıktı. (Hizmetkârlara)
O alçak Gloucester'ı bulun. (Birkaç hizmetkâr çıkar.)
110
126
III. Perde, VII. Sahne
REGAN
Onu hemen asın. GONERİL
Gözlerini oyun.
5
CORN WALL
Bu işi bana bırakın. Edmund, siz de kardeşimize“
yoldaşlık edin. Babanıza vermek zorunda olduğumuz cezayı görmeniz uygun değil. Albany Dükü'ne söyleyin, derhal hazırlık yapsın. Biz de hazırlanacağız. Güvenilir ulaklarla düzenli haberleşelim. Hoşça kalın sevgili kardeşim.
Hoşça kalın, Lordum Gloucester.9
o 10
(Oswald girer.) Ne oldu? Kral nerede? OSWALD
Lordum, Gloucester onu götürdü.
Kral'ı her yerde arayan otuz beş kadar şövalyesi Onu karşıladı ve Gloucester'ın adamlarıyla birlikte Dover'a doğru yola çıktılar.
15
Orada iyi silahlanmış dostları varmış.
CORN WALL
Hanımın için at hazırla. GONERİL
Hoşça kalın sayın lordum. Hoşça kal kardeşim. CORN WALL
Edmund, güle güle.
20
(Goneril, Edmund ve Oswald çıkar.) (1) Kardeşimiz: Goneril'i kastediyor. (ç.n.) (2) Babasının yerine Gloucester Kontu unvanını alan Edmund'u kastediyor.
(ç.n.)
III. Perde, VII. Sahne
127
Gidin bulun o hain Gloucester'ı. Hırsız gibi bağlayın kollarını, huzurumuza getirin. (Diğer hizmetkârlar çıkar.) Adli süreci işletmeden ölüme mahküm edemeyiz onu. Ama hıncımızı almaya yetecek gücümüz var.
Buna karşı çıkanlar olsa da
Ellerinden bir şey gelmez. İşte birini getiriyorlar. O hain mi?
25
(Hizmetkârlar Glowcester'ı getirir.) REGAN
Nankör tilki! Ta kendisi. CORNWALL
Sıkıca bağlayın o buruşuk kollarını. GLOUCESTER
Ne oluyor efendim? Aziz dostlar,
30
Unutmayın, siz benim konuğumsunuz. Bana kötülük yapmayın lütfen, dostlar. CORN WALL
Bağlayın dedim. (Hizmetkârlar Gloucester'ın kollarını bağlar.) REGAN
Sıkın, sıkın! Seni pis hain! GLOUCESTER
Siz zalimsiniz ama ben hain değilim. CORN WALL
Bağlayın onu şu iskemleye. Göreceksin, alçak—
(Regan Glowcester'ın sakalını çeker.)
35
128
HI. Perde, VII. Sahne
GLOUCESTER
Yüce tanrılar! Hiç utanma yok mu sende! Niye çekiyorsun sakalımı? REGAN
Ak sakalından utan! Bu ne hainlik! GLOUCESTER
Kötü ruhlu kadın,
Yolmaya çalıştığın o ak teller Bir gün canlanıp sana hesap soracak. Siz benim konuğumsunuz. Sizi ağırlayan insanı, haydutlar gibi, Nasıl böyle tartaklarsınız! Nedir bu yaptığınız!
40
45
CORN WALL
Hadi bayım, Fransa'dan gelen mektuplardan söz edin. REGAN
Doğru söyleyin, işin aslını biliyoruz. CORN WALL
Krallığa ayak basan hainlerle Nasıl işbirliği yaptınız, onu da anlatın. REGAN
Bunak Kral'ı kimin ellerine gönderdiniz? Konuşun. GLOUCESTER
Bende tahmin üzerine yazılmış bir mektup var. Karşı taraftan değil, tarafsız birinden geldi. CORN WALL
Kurnazca. REGAN
Ve yalan.
50
TI. Perde, VII. Sahne
129
CORN WALL
Kral'ı nereye gönderdin?
60
GLOUCESTER
Dover'a. REGAN
Niye Dover'a? Emir almamış mıydın? Sakın— CORN WALL
Niye Dover'a? Önce buna cevap versin.
GLOUCESTER
Kazığa bağlanmışım, kaçışım yok.
REGAN
Niye Dover'a?
65
GLOUCESTER
Senin o zalim tırnaklarınla Zavallı ihtiyarın gözlerini oymanı, Vicdansız ablanın o domuz dişlerini Adamın kutsanmış etine geçirmesini Görmek istemediğim için. Cehennem gibi karanlık bir gecede, O akıl almaz fırtınada, başı açık,
70
Korunmasız bıraktınız onu.
Denizler bile bu durumda dayanamaz, Göğe yükselip yıldızların ateşini söndürürdü. Oysa o zavallının gözyaşları Gökten inen yağmura karışıyordu.
75
(1) Buraya kadar Gloucester'a “siz” diye hitap eden Cornwall şimdi “sen” diyor.
(ç.n.)
(2) Gloucester burada zamanın vahşice seyirlik “eğlencelerinden” biri olan ayı boğuşmasına gönderme yapıyor. Kazığa bağlı bir ayının üzerine aç ve azgın köpekler salınır, köpekler ayıyı parçalayıncaya kadar halk bu boğuşmayı seyredermiş. (ç.n.)
130
II. Perde, VII. Sahne
O korkunç havada kurtlar gelip kapınızda ulusa, “Aman git, aç şu kapıyı,” derdiniz kapıcıya.
Hiçbir varlık bu denli gaddar olamaz. Ama kanatlı intikam” er geç Böyle evlatların cezasını verecektir.
80
CORN WALL
Sen asla göremeyeceksin bunu. (Hizmetkârlara)
Tutun şu iskemleyi. O gözlerini Ayağımın altına alıp çiğneyince Anlarsın ne demek istediğimi.
85
GLOUCESTER
Yardım edin bana, ne olur! Yok mu
Yaşayıp ihtiyarlığını görmeyi uman? (Cornwall Gloucester'ın bir gözünü oyar ve yere atıp ayağıyla ezer.) O, zalim! O, tanrılar!
REGAN
Kalan göz öbürüyle alay etmesin, onu da oy.
90
CORN WALL
İntikamı görürsen—
BİRİNCİ HİZMETKÂR
Durun lordum. Küçükten beri hizmetinizdeyim. Ama yaptığım hizmetlerin en iyisi Şu anda size “Durun!” demekti.
(1) Kanatlı intikam: Klasik mitolojide tanrıların gönderdiği cezalandırıcı intikam perileri veya Tanrı'nın kötüleri cezalandırmak için görevlendirdiği melek. (ç.n.)
III. Perde, VII. Sahne
31
REGAN
Ne diyorsun sen, köpek!
95
BİRİNCİ HİZMETKÂR
Eğer sakalınız olsaydı şimdi yapışır çekerdim onu.
REGAN
Ne demek bu? CORN WALL
Vay alçak!
BİRİNCİ HİZMETKÂR
Hadi gelin o zaman, öfke neymiş görün. (Cormwall'la hizmetkâr dövüşürler. Cornwall yaralanır.)
REGAN (Başka bir hizmetkâra) Ver şu kılıcını bana! Adi herifin cüretine bak!
100
(Kılıcı alır ve birinci hizmetkârın sırtına saplar.)
BİRİNCİ HİZMETKÂR O, öldüm! Lordum, hiç değilse kalan gözünüzle
Onun başına geleni gördünüz. O! (Ölür.) CORN WALL
Görüp göreceği de o. Çık yerinden, iğrenç pelte! (Gloucester'ın öteki gözünü de oyar.) Nerde o eski ferin şimdi? GLOUCESTER
Karanlık ve dehşet kaldı bana artık. Oğlum Edmund nerede? Edmund, Şimdi tam zamanı, kanını ateşle, Öcümü al bu vicdansızlardan.
105
132
TI. Perde, VII. Sahne
REGAN
Hadi oradan, alçak hain! Haberin yok, Yardıma çağırdığın kişi nefret ediyor senden. Senin ihanetini bize anlatan oydu. O mu sana acıyacak!
110
GLOUCESTER
Ne budalaymışım!
Edgar iftiraya kurban gitmiş meğer. Yüce tanrılar, beni bağışlayın, onu koruyun!
115
REGAN (Hizmetkârlara)
Götürün onu, atın dışarı. Koklaya koklaya bulsun bakalım Dover'ın yolunu. (Bir hizmetkâr Gloucester'ı götürür.) REGAN
Siz nasılsınız, lordum?
Nasıl hissediyorsunuz kendinizi? CORN WALL
Kötü yaralandım. O kör alçağı attınız mı dışarı? Şu hain uşağı da çöplüğe atın. Regan, yaram kanıyor. Hiç zamanı değildi bunun. Kolunu ver.
120
(Cornwall ile Regan çıkar.)
İKİNCİ HİZMETKÂR Bu adam da cezasız kalırsa,
İnsan ne kötülük yapsa olacak demek. ÜÇÜNCÜ HİZMETKÂR Bu kadın da uzun yaşar ve eceliyle ölürse, 'Tüm kadınlar canavarlaştı sanacak insan.
125
TI. Perde, VII. Sahne
133
İKİNCİ HİZMETKÂR
Hadi ihtiyar Kont'a bakalım. Kaçık Tom'u bulalım da Onu dilediği yere götürsün. Kaçık berduşlara kimse ilişmez.
130
ÜÇÜNCÜ HİZMETKÂR
Hadi sen git. Ben de bir parça bezle biraz yumurta akı alıp Kanayan yüzüne pansuman yapayım.
Tanrı yardımcısı olsun artık! (Ayrı yönlerden çıkarlar.)
135
DÖRDÜNCÜ PERDE Birinci
Sahne
(Açık arazi. Edgar girer.) EDGAR
Sürekli bir övülmek bir yerilmektense, Böyle açıkça hor görülmek daha iyi. Doğanın en düşkün, sefil ve zavallı yaratığı, Beterinden korkmaz artık, bir umudu vardır.
Değişimin acı olanı iyi talihin dönmesidir. En kötü dönse dönse iyiye döner. Gel o zaman, kucaklayayım seni, bedensiz rüzgâr. Oradan oraya savurduğun bu zavallıdan Hiç değilse bir karşılık beklemiyorsun. Şu gelen de kim?
5
10
(Gloucester ile ona yol gösteren yaşlı bir adam girer.) Babam! Ama niye alacalı'” o gözler? Ah dünya, dünya! İnsanoğlunu bu hallere düşürüp Nefret ettirmesen kendinden Kimse yaşlanıp ölmek istemezdi herhalde. YAŞLI ADAM (Glowcester'a)
Ah, sayın lordum, seksen yıldır Sizin ve babanızın çiftçisiyim ben.
15
(1) Edgar muhtemelen Gloucester'ın göz çukurlarıyla yüzüne bulaşmış olan kanı veya gözlerine bağlanmış olan kanlı bezi kastediyor. (ç.n.)
IV Perde, I. Sahne
135
GLOUCESTER
Bırak beni, git başımdan! Git aziz dostum, Yardımın bana yaramaz artık Ama sana zarar verebilir.
YAŞLI ADAM
Ama efendim, yolunuzu göremezsiniz ki!
20
GLOUCESTER
Gidecek yolum yok. Onun için, göze de ihtiyacım yok. Gözüm varken tökezledim. Çoğu zaman varlık bizi şımartır, Yokluksa yararımıza olur. Ah, sevgili oğlum Edgar, Aldanan babanın öfkesinin hedefi! Yaşayıp sana dokunabilsem bir gün, Gözlerimi var sayardım yine!
25
YAŞLI ADAM
Hey, kim var orada?
30
EDGAR (Kendi kendine) O, tanrılar! Beterin beteri varmış!
Bundan kötüsü gelmemişti başıma.
YAŞLI ADAM
Zavallı kaçık Tom bu.
EDGAR (Kendi kendine)
Ama daha da kötüsü gelebilir. “Daha beteri olamaz,” diyebiliyorsak hâlâ, En kötüyü tatmamışız demektir.
YAŞLI ADAM
Nereye böyle ahbap? GLOUCESTER
Kim o, dilenci mi?
35
136
IV Perde, I. Sahne
YAŞLI ADAM
Deli bir dilenci. GLOUCESTER
Biraz aklı olmalı, yoksa dilenemezdi. Dün geceki fırtınada böyle birini gördüm, Ve insanın bir kurtçuktan farkı yok dedim. Aklıma oğlum geldi, Oysa oğlumu dost bilmiyordum o sıra. Ama sonra duyacağımı duydum. Haylaz çocuklar için sinekler neyse Tanrıların gözünde biz de oyuz: Oyun olsun diye öldürüyorlar bizi.
40
45
EDGAR (Kendi kendine)
Ne yapsam acaba? Hüznün olduğu yerde Bu soytarılığı sürdürmek hiç hoş değil— Tanrı sizi korusun efendim.
50
GLOUCESTER
O çulsuz adam mı bu?
YAŞLI ADAM
Evet, lordum. GLOUCESTER
O zaman sen git artık lütfen. Ama eski günlerin hatırına İlle de gelmek istersen, Dover yolunda, Buradan birkaç mil ötede bize yetiş. Gelirken de şu çıplak zavallı için Giyecek bir şeyler getir. O bana yol gösterir.
55
YAŞLI ADAM
Ama efendim, o deli.
GLOUCESTER
Zamane hastalığı.
60
IV Perde, 1. Sahne
137
Körlerin kılavuzu deliler oldu. Dediğimi yap, ya da, canın ne isterse onu yap,
Yeter ki git artık. YAŞLI ADAM
Bulabildiğim en iyi giysileri getiririm.
65
GLOUCESTER
Hey, çıplak adam! EDGAR
Zavallı Tom üşüyor. (Kendi kendine) Bu maskeyi daha fazla taşıyamam. GLOÜUCESTER
Gel buraya ahbap. EDGAR (Kendi kendine)
Ama taşımak zorundayım— Yazık, o cânım gözleriniz kanıyor.
70
GLOUCESTER
Dover yolunu biliyor musun? EDGAR
Çit, geçit, at yolu, yaya yolu, hepsini bilirim. Zavallı Tom'un aklı gitti korkudan. Tanrı seni iğrenç iblisten korusun iyi adam. Bir anda beş cin birden girdi 75 Tom'un içine: Edepsiz cin Hoppadak, sağır dilsiz Hımhım, hırsız Mahu, cani Modo ve şaklaban cin Şıppadak. Hizmetçi kızlarla temizlikçi kadınları şapşal yapan bu cin işte. Tanrı seni korusun efendim! GLOUCESTER
Al şu keseyi. Çektiğin onca eziyetten sonra Kanıksamışsın artık her şeyi. Şu halime kıyasla daha mutlusun.
80
138
IV Perde, Il. Sahne
Hep böyle yapın tanrılar! Yasalarınızı hiçe sayan, Kendi başına gelmedikçe sefaleti görmeyen, Karı tok, sırtı pek adama Gücünüzü zamanında gösterin ki Varlığını paylaşmayı öğrensin, Yoksul insan kalmasın. Dover'ı bilir misin?
85
EDGAR
Evet efendim.
90
GOUCESTER
Orada bir yar var, ucuna gittiğin zaman Ürkersin aşağıdaki derin sulara bakınca. Beni tam o yarın kenarına götür. Zahmetine karşılık iyi bir ödül veririm sana. Ondan sonra kılavuza ihtiyacım yok artık.
EDGAR
Kolunu ver bana. Zavallı Tom seni oraya götürecek. (Çıkarlar.)
İkinci
Sahne
(Albany'nin sarayının önü. Goneril ile Edmund girer.) GONERİL
Hoş geldiniz lordum. Hayret, Pek yufka yürekli kocamız Bizi niye karşılamadı acaba? (Oswald girer.)
Ne oldu, efendin nerede?
95
IV Perde, Il. Sahne OSWALD
İçerde bayan. Ama öyle değişmiş ki! Karaya çıkan ordudan söz ettim, gülümsedi. Sizin yolda olduğunuzu söyledim, “Olmasaydı da olurdu,” diye cevap verdi. Gloucester'ın ihanetiyle oğlunun sadakatindensöz edince, “Aptal,” dedi, “sen bu işi tam tersinden anlamışsın!” Kötü habere bayıldı, iyi habere kızdı.
139
5
10
GONERİL (Edmund'a)
O zaman gelmeyin artık benimle. Bunlar hep korkaklığından. Tehlikeden ödü patlıyor,
Karşılık vermek zorunda kalacak diye
Haksızlıkları bilmezden geliyor. Yolda konuştuklarımızı uygulamaya koyabiliriz.
15
Edmund, Cornwall'a gidin,
Askerlerini toplayıp birliklerini hazırlayın. Ben de eve gidip kocamın eline örgüyü vereyim. Onunla rolleri değişelim. Bu sadık adam Sizinle aramızda habercilik yapar. Yeterince cüretkâr olursanız, çok geçmeden Bir hanımefendinin buyruğuna girebilirsiniz. Bunu takın, bir şey söylemeyin. (Edmund'a bir armağan!” verir.) Başınızı eğin. Bu öpücük, (Edmund'u öper.) Konuşabilse sizi yüreklendirmeye yeterdi. Beni anlayın ve hoşça kalın. EDMUND
Sonunda ölüm olsa da hizmetinizdeyim!
(1) Armağan: Muhtemelen boynuna takması için bir zincir. (ç.n.)
20
25
140
IV Perde, Il. Sahne
GONERİL
Ah, sevgili Gloucester!“
30
(Edmund çıkar.) O, erkekten erkeğe ne büyük fark var! Her şeyim sana feda olsun. Şu anda budalanın biri sahip bedenime. OSWALD
Bayan, işte lordum geliyor. (Oswald çıkar. Albany girer.)
GONERİL
Bir ıslığa değerdim bir zamanlar.
35
ALBANY
O, Goneril, Kaba rüzgârın suratına üflediği toza bile değmezsin sen. Beni korkutuyorsun. Kökenini hor gören insan korumasız kalır. Ana ağaçtan kopan dal can suyunu yitirir, Kuruyup yok olmaya mahkümdur sonunda. 40 GONERİL
Yeter, aptalca şeyler bunlar.
ALBANY
Kötü insana bilgelikle iyilik de kötü görünür, Pislik pisliği sever. Ne yaptınız siz? Ne iş becerdiniz, evlat değil kaplan yavruları! Babanızı, vahşi bir ayının bile ilişmeyeceği,
45
Muhterem, yaşlı adamı, barbarca, soysuzca çıldırttınız.
O aziz kardeşimin nasıl eli vardı buna? (1) Gloucester: Edmund'u kastediyor. (ç.n.)
(2) Goneril bir atasözüne (“Bir ıslığa bile değmeyen köpeğin işi bitmiştir.”) gönderme yaparak, “Gözünde değerliydim,” diyor. (ç.n.) (3) “Kardeşim”: “Kayın biraderim, Cornwall.” (ç.n.)
IV Perde, Il. Sahne
Babanızdan onca iyilik görmüş biri, bir prens! Tanrı göklerden meleklerini gönderip
Bu korkunç suçları cezalandırmasa bile,
141
50
Sizin gibiler sonunda, Denizin dibindeki canavarlar gibi,
Birbirini yiyip yok edecektir mutlaka. GONERİL
Yüreksiz adam! Dayak yemeye, ezilip sömürülmeye layıksın. İnsanı onurlandırmak başka, Ondan yararlanmak başka. Ama sen aradaki farkı görmekten acizsin.
55
Suç işlemeden yakalanıp cezalandırılan alçaklara Acıyan insan aptaldır. Hani, borazanların nerede?
60
Fransa topraklarımıza göz dikti, Barışçı ülkemizde sancaklarını dalgalandırıyor.
Sen de karşıma geçmiş ahlak dersi veriyor,
“Tüh, niye böyle yapıyor,” diye sızlanıyorsun.
ALBANY
Dön de kendine bir bak, şeytan!
Ahlak çöküntüsü yüzüne yansımış, İblisten beter çarpılmış kadın suratın.
65
GONERİL
O, işe yaramaz budala! ALBANY
Seni şekilsiz, özünden kopmuş yaratık! Utan, bu ne canavarlık!
Eğer şu ellerim içimden gelen sese uysa, Seni paramparça eder, kemiklerini kırardım. Ama aslında iblis de olsan,
Şükret ki kadın kılığın koruyor seni.
70
1472
IV Perde, Il. Sahne
GONERİL
Hadi canım sen de! Erkeğe bak! Miyav!
75
(Bir haberci girer.) ALBANY
Ne var?
HABERCİ O, sayın lordum, Cornwall Dükü öldü!
Gloucester'ın öteki gözünü de oymak isterken Hizmetkârı öldürdü.
ALBANY
Gloucester'ın gözü mü?
80
HABERCİ Dük'ün yanında yetişmiş bir hizmetkâr Yapılanlara dayanamadı,
Kılıcını çekip efendisine hamle etti. Öfkeden çılgına dönen Dük de Hizmetkârına saldırıp onu öldürdü. Ama bu arada kendi de yaralandı Ve bir süre sonra da hayatını kaybetti.
85
ALBANY
Ey gökyüzündeki yargıçlar, Ne kadar adilsiniz ki Yeryüzünde işlenen cinayetlerin öcünü Ara soğutmadan alıyorsunuz! Ah, zavallı Gloucester! Demek bir gözünü kaybetti.
90
HABERCİ
İkisini de, lordum, ikisini de. Bu mektup, bayan, acele cevap bekliyor. Kardeşinizden geldi. GONERİL (Kendi kendine)
Bu iş biraz da hoşuma gitti.
95
IV Perde, Il. Sahne
143
Ama kardeşim şimdi dul kaldı,
Gloucester'ım'” da onun yanında.
Aralarında bir şey olursa tüm hayallerim suya düşer, Hayatım çekilmez olur. Öte yandan,
Bu haber çok da kötü deği—
100
'Tamam, mektubu okuyup cevaplayacağım.
(Çıkar.) ALBANY
Adam gözlerini oyarken oğlu neredeydi?
HABERCİ Hanımefendiyle buraya geliyordu. ALBANY
Ama burada değil.
105
HABERCİ
Hayır, lordum, geri döndü. Yolda rastladım ona. ALBANY
O canilikten haberi var mı?
HABERCİ Evet sayın lordum, babasını ihbar eden oydu. Evden bilerek ayrıldı. Yapacakları işi Daha rahat yapsınlar diye. ALBANY
Gloucester, Kral'a olan sadakatin için
Sana ömür boyu minnettar kalacağım. Gözlerinin intikamını da alacağım. Gel dostum, tüm bildiklerini anlat bana. (Çıkarlar.)
(1) “Gloucester'ım”: Edmund'u kastediyor. (ç.n.)
110
144
IV Perde, III. Sahne
Üçüncü
Sahne
(Dover. Fransız ordugâhının yakınları. Kılık değiştirmiş olan Kent ile bir beyzade girer.) KENT
Fransa Kralı niye aniden ülkesine dönmüş, biliyor musunuz?
BEYZADE
Yarım bıraktığı bir işi hatırlamış. Çok acil ve önemli bir işmiş. Mutlaka orada bulunması gerekiyormuş.
KENT
Yerine kimi bırakmış ordunun başında? BEYZADE
Mösyö La Far adlı mareşal.
5
KENT
Götürdüğün mektuplar Kraliçe'yi çok üzdü mü?
BEYZADE
Evet bayım. Mektupları aldığında Benim yanımda, o narin yanaklarından Damla damla gözyaşları indi. Kraliçe vakarıyla
Duygularına hakim olmaya çalıştıysa da,
İnatçı duyguları, sanki kendileri kralmış gibi Ona baskın çıkma çabasındaydı.
10
KENT
O kadar dokunmuş demek ona.
BEYZADE
Kendini kaybetmedi. Uzüntüyle metanet arasında bocalıyordu.
15
IV Perde, Ill. Sahne
145
Güneşle yağmuru bir arada görmüşsünüzdür;
İşte onun gözyaşlarıyla gülüşleri daha da hoştu.
Dolgun dudaklarında oynaşan mutlu gülücükler Sanki habersizdi gözlerindeki konuklardan, Pırlantalardan düşen inci damlaları gibi,
O gözlerden inen gözyaşlarından.
20
Kısacası, keder değerli bir mücevher olabilirmiş,
Her insan aynı güzellikte taşıyabilseymiş onu. KENT
Hiçbir şey sormadı mı?
BEYZADE
Birkaç defa, sanki yüreği sıkışıyormuş gibi, Tıkanarak, “Babam,” dedi. Sonra kendini tutamadı ve boşandı: “Ah, ablalarım, ablalarım, yazıklar olsun size, utanın! Kent! Babacığım! Ablalarım! O fırtınada! Gece karanlığında! Acıma diye bir şey yok!” diye. O göksel gözlerinden kutsal damlalar Sel gibi dökülüyor, çektiği azabı ıslatıyordu. Sonra birden döndü gitti, Istırabıyla baş başa kalsın diye.
25
30
KENT
Yıldızlar yüzünden bunların hepsi, yukarıdaki yıldızlar. Her şeyi onlar yönetiyor. Yoksa aynı anne babadan
35
Bu kadar farklı evlat çıkmazdı. Onunla bir daha konuşmadın mı?
BEYZADE
Hayır.
KENT
Fransa Kralı ülkesine dönmeden önce miydi bu? BEYZADE
Hayır, döndükten sonra.
40
146
IV Perde, Ill. Sahne
KENT Bu arada bayım, zavallı Lear şehirde, kafası karışık. Zaman zaman, zihni açıldığında
Buraya niye geldiğimizi hatırlıyor Ama kızını asla görmek istemiyor.
45
BEYZADE
Neden, sayın bayım? KENT
Çok utanıyor kendinden, kızını anlamadı, Ondan bir hayırduayı esirgedi, Onu yabancıların eline bıraktı, Hakkını köpek yürekli kızlarına verdi diye. Bütün bunlar aklını öyle zehirliyor ki Utançtan Cordelia'ya yaklaşamıyor.
50
BEYZADE
Yazık, zavallı adam! KENT
Albany ile Cornwall'ın birlikleri ne durumda? Bu konuda bir şey duydunuz mu?
55
BEYZADE
Evet, harekete geçmişler. KENT
Pekâlâ, bayım, şimdi sizi Efendimiz Lear'a götüreceğim Ve onu size emanet edeceğim.
Çok önemli bir nedenle Kimliğimi bir süre daha açığa vuramam. Ama kim olduğum açığa çıktığında Bu iyiliğiniz için pişman olmayacaksınız. Lütfen şimdi benimle gelin. (Çıkarlar.)
60
IV Perde, IV Sahne
Dördüncü
147
Sahne
(Dover. Fransız ordugâhı. Davul ve sancaklar eşliğinde Cordelia, doktor ve askerler girer.) CORDELIA
Heyhat! Oymuş gerçekten. Biraz önce rastlamışlar ona, Köpüren denizler gibi çılgın, Bağıra çağıra şarkı söylüyormuş. Tarlada ne çeşit ot varsa, ayrık otu, Şahtere, baldıran, ısırgan, su teresi, delice,
5
Hepsini toplayıp başına taç yapmış.
Hemen bir müfreze çıkarın,
Tarlayı karış karış tarayıp bulsunlar onu Ve huzurumuza getirsinler.
10
(Bir asker çıkar.) Aklını yerine getirmek mümkün mü acaba? Ona yardımı dokunacak biri çıksa Her şeyimi vermeye hazırım. DOKTOR
Bir yolu var bayan. Doğanın en büyük deva kaynağı iç huzurudur. Onda olmayan da bu.
15
Pek çok şifalı ot var bunu sağlayacak,
Onun azabını dindirecek. CORDELIA
O halde, bir işe yarayacaksa, Zavallı adamın acısını dindirip
20
148
IV Perde, V. Sahne
Sağlığına kavuşturacaksa, O gizemli, kutsal otları gözyaşlarımla sularım ben! Arayın bulun o otları. Son kerteye varmış çılgınlığı. Amaçsız kalmış hayatına son vermeden Getirin onu bana.
25
(Bir haberci girer.) HABERCİ Haberlerim var bayan: Britanya orduları buraya doğru ilerliyor. CORDELIA
Bundan haberimiz var. Birliklerimiz hazır. Onları bekliyoruz. Ah sevgili babacığım, senin işini yapıyorum ben! O yüzden, yüce Fransa Kralı Ricalarıma ve gözyaşlarıma kulak verdi. Silaha sarılmamızın nedeni boş bir ihtiras değil, Sadece sevgi, büyük sevgi, yaşlı babamın hakkı olan. Umarım yakında onu görür, sesini duyarım! (Çıkarlar.)
Beşinci
Sahne
(Glowcester'ın şatosu. Regan ile Oswald girer.) REGAN
Peki, kardeşimin” birlikleri yola çıktı mı?
OSWALD
Evet bayan. (1) Kardeşimin: Albany'yi kastediyor. (ç.n.)
30
35
IV Perde, V Sahne
149
REGAN
Kendisi de orada mı? OSWALD
Evet, büyük telaş içinde. Ablanız daha iyi bir asker.
REGAN
Lord Edmund evde efendinle konuşmadı mı? OSWALD
Hayır bayan. REGAN
Ablam mektubunda ne demiş ona acaba? OSWALD
Bilmiyorum hanımefendi.
REGAN
Buradan aceleyle ayrıldı, önemli bir işmiş.
Gloucester'ın gözlerini oyduktan sonra Yaşamasına izin vermek büyük hataydı. Gittiği yerlerde herkesi bize karşı kışkırtıyor. Edmund herhalde ona acıdı da Karanlık yaşamına son vermeye gitti. Ayrıca düşmanın gücünü de görmek istemiştir.
10
15
OSWALD
Benim de mektubu ona götürmem lazım. REGAN
Birliklerimiz yarın harekete geçiyor. Bu gece burada kal, yollar tehlikeli. OSWALD
Kalamam bayan. Hanımım emir verdi, Bu görevi hemen yerine getirmek zorundayım.
20
150
IV Perde, V Sahne
REGAN
Edmund'a ne yazmış olabilir ki? Mesajı sözlü iletsen olmaz mı? Şey olabilir Bilemiyorum.
Ver şu mektubu bir bakayım,
Karşılığını alırsın.
25
OSWALD
Efendim, kusura bakmayın— REGAN
Bak, hanımın kocasını sevmiyor, Bundan eminim. En son, buradayken, Soylu Edmund'a nasıl cilve yaptığını, Anlamlı bakışlar fırlattığını gördüm. Sen onun sırdaşısın, onu da biliyorum.
30
OSWALD
Ben mi, bayan? REGAN
Evet, hiç şüphem yok. Onun için beni iyi dinle. Kocam öldü, Edmund'la da konuştuk. Benimle evlenmesi Hanımınla evlenmesinden daha uygun düşer.
35
Gerisini sen anlarsın.
Edmund'u görürsen lütfen bunu ver. Eğer hanımın bu dediklerimi öğrenirse, Ona söyle, aklını başına toplasın. Hadi şimdi, güle güle. O kör hainle ilgili haber alacak olursan, Bil ki canını alan ödüllendirilecek. (1) Regan Oswald'a bir mektup veya andaç veriyor. (ç.n.)
40
IV Perde, VI. Sahne
151
OSWALD
Keşke ben rastlasam ona bayan! Kimden yana olduğumu gösterirdim.
45
REGAN
Hoşça kal. (Çıkarlar.)
Altıncı
Sahne
(Dover yakınları. Gloucester ile köylü kılığında Edgar girer.) GLOUCESTER
O tepeye ne kadar kaldı? EDGAR
Şu anda tırmanıyorsunuz. Bakın, ne kadar zorlanıyoruz. GLOUCESTER
Bana düzlükmüş gibi geliyor. EDGAR
Çok yokuş. Dinleyin, denizi duyuyor musunuz?
GLOUCESTER
Doğrusu hayır. EDGAR
Herhalde gözlerinizin acısından
Oteki duyularınız da etkilenmiş. GLOUCESTER
Olabilir gerçekten. Sanki senin konuşman da değişti. Eskisinden daha düzgün ve anlamlı konuşuyorsun.
5
152
IV Perde, VI. Sahne
EDGAR
Yanılıyorsunuz, giysilerim dışında hiçbir şey değişmedi. GLOUCESTER
Bence daha güzel konuşuyorsun.
EDGAR
Gelin efendim, işte burası. Kımıldamayın. Çok korkunç! Aşağı bakınca başı dönüyor insanın.
'Ta aşağıda uçan kargalar sanki birer böcek. Dik yamaçta adamın biri kayaya asılmış şifalı ot topluyor. Ne iş ama! Kafasından daha küçük gibi adam. Kumsalda dolaşan balıkçılar minik birer fare. Denizde demirli bir tekne var;
Sandalı kadar küçük görünüyor göze. Sandalını ise şamandıra sanabilir insan, ancak seçiliyor. Çakıllı kıyıya vuran dalgaların sesi Belli belirsiz geliyor kulağa. Başım döndü, artık bakamayacağım, Yoksa tepe üstü inerim aşağı. GLOÜCESTER
Senin durduğun yere götür beni. EDGAR
Verin elinizi. Kenardan bir adım uzaktasınız şimdi. Dünyayı verseler kımıldamazdım oradan.
GLOUCESTER
Elimi bırak. Al dostum, sana bir kese daha. İçindeki mücevher yoksul birine epey yarar. Dilerim melekler ve ilahlar sana yardım eder de Daha da çoğaltırsın onu. Hadi şimdi sen uzaklaş artık, veda et ve git. Yürü, ayak seslerini duyayım giderken.
IV Perde, VI. Sahne
153
EDGAR
Pekâlâ, Tanrı sizinle olsun bayım.
GLOUCESTER
Tüm kalbimle dilerim bunu. EDGAR (Kendi kendine)
Çektiği azabı önemsemiyor gibi yaparsam
İyileştiririm belki onu.
GLOUCESTER
(Diz çöker.)
Siz, ey yüce tanrılar,
İşte bu dünyadan vazgeçiyorum,
40
Ve sizin huzurunuzda,
Çektiğim büyük azabı silkip atıyorum. Biraz daha dayanıp Mutlak iradenize karşı gelmeseydim'” Varlığımın sevimsiz kalıntısı,
45
Tükenen fitilin son parçası kendiliğinden yok olacaktı. Eğer Edgar yaşıyorsa Tanrı onu korusun! Evet, ahbap, sana elveda! (Yere kapaklanır ve kendinden geçer.) EDGAR
Elveda efendim.
50
(Kendi kendine) Ama yaşamın kendisi çalınmaya razıysa Hayali bir hırsız bile onu çalmaya yetmez mi?“ Eğer durduğunu sandığı yerde duruyor olsaydı, Düşüncesi çoktan amaçladığı eyleme dönmüştü. Yaşıyor mu, yoksa öldü mü? Hey, siz, bayım! Dostum! Beni duyuyor musunuz, efendim? « (1) “İntihara kalkışarak.” (ç.n.)
55
(2) Edgar, kurduğu hayali senaryonun, yaşama gücü ve isteği kalmamış olan babasını öldürmeye yeterli olacağından endişe ediyor. (ç.n.)
154
IV Perde, VI. Sahne
Konuşun! Yoksa gerçekten öldü mü? Hah, kendine geliyor. Kimsiniz efendim? GLOUCESTER
Git, bırak beni öleyim.
EDGAR
Tüy ya da hava olmadığınıza göre, Onca kulaç aşağı düştükten sonra Yumurta gibi paramparça olmanız gerekirdi. Ama nefes alıyorsunuz, bedeniniz sağlam,
Kanayan yeriniz yok, konuşuyorsunuz, sağ salimsiniz. On seren direğini uç uca ekleseniz
Düştüğünüz uçurumun dibine erişemezdi.
65
Yaşamanız mucize! Hadi, konuşun yine. GLOÜCESTER
Ama düştüm, değil mi? Düşmedim mi?
EDGAR
*
Hem de bu ak yarların'” korkunç tepesinden! Yukarı bakın. Cırlak sesli tarla kuşu bile Ne görülür ne duyulur buradan. Bakın yukarı.
70
GLOUCESTER
Heyhat! Gözlerim yok ki! Çaresiz insana Kendini öldürmek de mi esirgeniyor? Kibirli zorbanın gazabından kurtulup Hevesini boşa çıkarmanın yoluydu bu eskiden.
EDGAR
Kolunuzu verin bana. Kalkın, işte böyle.
Nasılsınız? Bacaklarınızı hissediyor musunuz? Ayaktasınız. GLOUCESTER
Maalesef, maalesef! (1) Dover kıyıları beyaz tebeşir rengi yamaç ve yarlarıyla ünlü. (ç.n.)
75
IV Perde, VI. Sahne
155
EDGAR
Bu tuhaftan da öte. Siz uçurumun tepesindeyken
80
Yanınızdan biri ayrıldı, kimdi o? GLOUCESTER
Zavallı, gariban bir dilenci. EDGAR
Aşağıdan baktığımda gözleri iki dolunay gibi görünüyordu. Bin tane burnu vardı. Kafasındaki boynuzlar,
Fırtınalı denizde birbiri üstünden aşan dalgalar gibi Kıvrım kıvrımdı. O bir iblisti. Onun için, çok şanslısınız, yaşlı adam. İnsanoğlunun elinden gelmeyecek işler yaparak Onur kazanmak isteyen tanrılar canınızı kurtarmış.
85
GLOUCESTER
Şimdi anlıyorum. Bundan böyle acıya katlanacağım, 'Ta ki acının kendisi “Yeter, yeter!” diye bağırıp Kendiliğinden yok oluncaya kadar. O sözünü ettiğin şeyi insan sanmıştım ben. Durmadan, “İblis, iblis,” deyip duruyordu.
Uçurumun kenarına o götürdü beni.
90
95
EDGAR
Yüreğinizi ferah tutun. Şu gelen de kim? (Bedeni yaban çiçekleriyle bezeli, fantastik bir kılıkta Lear girer.)
Aklı başında biri bu kılıkta dolaşmaz. LEAR
Hayır, para basmada kimse beni tutuklayamaz!
Bana Kral demişler! EDGAR
O, insanın içi parçalanıyor! LEAR
Bak, o yönden doğa sanattan üstün. İşte tayın bedelin.
100
156
IV Perde, VI. Sahne
Şu herif ne biçim yay çekiyor, korkuluktan farksız! Bir kulaç çekeceksin. Bak, bak, fareye bak! Sakin olun, şu peynir işe yarar. İşte eldivenim, isterse dev çıksın karşıma.“) Kahverengi kargıları getirin.
(o 105
O! Güzel atıştı! Tam isabet, tam isabet!
Hop, parolayı söyle. EDGAR
Mercanköşk.)
LEAR
Geç.
GLOUCESTER
Bu sesi tanıyorum.
110
LEAR
Ha! Ak sakallı Goneril! Ha! Regan! Köpek gibi yaltaklandılar bana. Neymiş, kara tüylerden önce ak tüyler bitmiş sakalımda. Her dediğime “Evet,” ve “Hayır,” dediler. Hiç itiraz yok. Doğruluk bu değil. Yağmurda sırılsıklam oldum, rüzgârda tir tir titredim; fırtınaya “Yeter,” dedim, tınmadı. O zaman anladım onları. “Sen her şeysin,” dediler
115
bana. Yalan. Her şeysem niye üşüyorum? GLOUCESTER
Bu sesi çok iyi tanıyorum. Kral, değil mi?
LEAR
Evet, hem de ne kral! Bir bakışım yeter kullarımı titretmeye.
120
(1) Zırhlı eldiveni yere fırlatmak bir meydan okuma işaretiymiş. Kimi düello geleneğinde eldiveni rakibin suratına çarpmak gibi... (ç.n.) (2) Mercanköşkün akıl hastalığına iyi geldiğine inanılırmış. (ç.n.) (3) Goneril ile Regan, “Vaktinden önce bilge olmuşsun,” diye dalkavukluk etmişler Lear'a. (ç.n.)
IV Perde, VI. Sahne
157
O adamın canını bağışlıyorum. Senin suçun neydi, zina mı?
Yo, ölmeyeceksin. Zina için ölmek ha! Hayır. Çit kuşu da yapıyor aynı şeyi.
Minicik yaldızlı sinek gözümün önünde beceriyor işini. Bırakın isteyen çiftleşsin. Gloucester'ın piç oğlu, Yasal çarşaflar arasında peydahlanmış kızlarımdan Daha iyi davrandı babasına. Hadi herkes zinaya, itiş kakış! Askerim yok ki! Şu sümsük kadını al: Suratına baksan kar geliyor sanırsın, Her yanından iffet akıyor, Keyfin adını duysa yüzü asılıyor. Ama kokarcayla karnı tok beygir bile Hiç kalır onun azgınlığı yanında.
Belden yukarı kadın, belden aşağı Santor'” bunlar. Yalnızca belden yukarısına sahip çıkar tanrılar. Alt taraf şeytana ait. Cehennemdir orası, Karanlıktır, kükürtlü çukurdur; yakar kavurur, Kokar, bitirir. Ayıp, ayıp, ayıp! Pöf, pöf! Biraz misk versene bana canım otacı! Ver de hayalim tatlansın. Al paranı.
125
130
135
140
GLOUCESTER
O, verin öpeyim o eli! LEAR
Dur, sileyim de öyle, fani kokuyor. GLOUCESTER
O, doğanın viran olmuş şaheseri!
Şu koca dünya da böyle sönüp gidecek işte. Beni tanıdın mı?
145
(1) Santor (Kentauros): Klasik Yunan mitolojisinde belden yukarısı insan, bel-
den aşağısı at biçiminde, “seks düşkünü” yaratıklar. (ç.n.)
158
IV Perde, VI. Sahne
LEAR
Gözlerini iyi hatırlıyorum. Ne biçim bakıyorsun öyle? Boşuna uğraşma, kör Cupid,(9 sevmeyeceğim işte.
Şu mektubu oku. El yazısına dikkat!
150
GLOUCESTER
Her harf bir güneş olsa da göremezdim onları.
EDGAR (Kendi kendine)
Gözlerimle görmesem inanmazdım buna. Ama gerçek işte ve yüreğimi parçalıyor.
LEAR
Oku. GLOUCESTER
Ama nasıl? Göz çukurlarımla mı?
155
LEAR
Ha! Hiç öyle deme. Kafanda göz, kesende para yok. Gözlerinin durumu ağır, kesense hafif. Yine de görüyorsun şu dünyanın hallerini.
GLOUCESTER
Duyularımla görüyorum.
LEAR
Ne? Deli misin nesin? Bu dünyanın işlerini görmek için göze ne gerek var! Kulaklarınla baksana! Bak, şu yargıç o zavallı hırsıza nasıl veriştiriyor. Kulağını aç. Bak, şimdi yerleri değişti. Hangisi hangi elimde? Hangisi yargıç, hangisi hırsız? Dilenciye havlayan çiftlik köpeği gördün mü?
160
165
(1) Cupid: Klasik Roma mitolojisinde aşk tanrısı. Batı sanatında, omzunda yay ve ok taşıyan, kanatlı, kör veya gözleri bağlı küçük bir çocuk olarak temsil edilir. Görünmez okuyla vurulan kişi çaresiz bir aşka düşer. (ç.n.)
IV Perde, VI. Sahne
159
GLOUCESTER
Evet efendim. LEAR
Zavallı nasıl kaçtı köpekten, ha?
Otorite budur işte. Yeri geldiğinde köpeğe bile itaat edersin. Seni adi mübaşir,” indir o kanlı elini!
Niye kırbaçlıyorsun o fahişeyi? Fırsatını bulsan bayılırdın Onu aynı yolda kullanmaya. Asıl sen aç sırtını da görelim. Tefeci dolandırıcıyı asıyor!© Delik deşik giysiler küçük kusurları gösterir, Ama kürklerle kaftanlar her şeyi gizler. Altın zırhla kaplı günaha Adaletin çelik kargısı işlemez. Ama paçavrayla sarılıysa günah, Bir cücenin çöpten oku deler geçer onu. Kimse suçlu değil, kimse. Bak, bana güven dostum, İlgililere emir vereceğim, kimse suçlanmayacak. Kendine bir çift cam göz edin de,
Aşağılık bir şarlatan gibi, Görmediğin şeyi görüyor gibi yap.
170
175
180
185
Aman, aman, aman, aman! Öf!
Şu çizmelerimi çekiver. Olmadı, asıl! Hah!
EDGAR
O, anlamla saçmalık bir arada! Hem deli, hem de akıllı.
190
LEAR
Kaderime ağlayasın varsa benim gözlerimi al.
(1) Mübaşir: Kimi kilise görevlileri suçlulara verilen kırbaç cezasını uygularmış. (ç.n.) (2) Zengin olup itibar kazanan tefeciler yargıç da olabilirmiş. (ç.n.)
160
IV Perde, VI. Sahne
Seni iyi tanıyorum: Adın Gloucester. Sana sabır gerek. Biliyorsun, Zırlayarak geldik bu dünyaya.
Havanın kokusunu alır almaz başlarız cırlamaya.
195
Bak, sana bir vaaz vereyim de dinle. GLOUCESTER
Yazık, bugünü de mi görecektik!
LEAR
Doğduğumuz anda basarız çığlığı, Budalalarla dolu bu koca sahneye geldik diye. Bu şapka güzelmiş. Dedim de, Atların ayağına keçe geçirmek çok dâhiyane!“” Bunu deneyeceğim. Sonra sessizce O damatlara yaklaştım m—Geber, geber, geber!
200
(Yanında birkaç adamla bir beyzade girer.) BEYZADE
Hah, işte burada! Bulduk onu! Efendim, çok değerli kızınız—
205
LEAR
Yakalandım mı? Tutuklu muyum? Kaderin garip soytarısıyım ben. Bana iyi davranın, yakalayana ödül var. Doktor istiyorum, beynim arızalı.
BEYZADE
Her isteğiniz yerine gelecek.
210
LEAR
Kimse yok mu beni koruyacak? Kendi başıma mı kaldım?
(1) Düşman nal sesini duymasın diye atların ayağına (şapka yapımında da kullanılan) keçe geçirilirmiş. (ç.n.)
IV Perde, VI. Sahne
161
Tuzdan adam olur insan
Gözleriyle bahçeyi sulayıp Güzün tozunu bastırdıktan sonra.“
215
BEYZADE
Aziz efendim— LEAR
Başım dik ölürüm“ ben de, Cakalı bir güvey gibi. Tamam, keyfim yerinde.
Bana bakın, ben kralım.
Anlaşıldı mı beyler?
220
BEYZADE
Elbette efendim, size itaat görevimiz. LEAR
Eh, demek hâlâ umut var.
Hadi o zaman, yakalayın da görelim!
Koş, koş, koş, koş!
225
(Lear koşarak çıkar. Birkaç adam peşine düşer.) BEYZADE
En düşkün insanı bile
Bu durumda görmek çok acıklı.
Ama bir kralı bu halde görünce,
İçi parçalanıyor insanın.
Öyle bir kızın var ki senin,
Öteki ikisinin doğaya getirdiği laneti
230
Tek başına temizleyecek güçte. EDGAR
Selam, soylu bey! (1) Gözyaşları tükenince geriye tuz (“tuzdan adam”) kalıyor. (ç.n.)
(2) Rönesans İngiltere'sinde “ölmek” (“die”) fiili aynı zamanda “orgazm olmak” anlamında kullanılırmış. (ç.n.)
162
IV Perde, VI. Sahne
BEYZADE
İyi günler bayım. Bir arzunuz mu vardı? EDGAR
Savaş çıkacakmış diyorlar. Haberiniz var mı?
235
BEYZADE
Evet, bilmeyen yok. EDGAR
Öteki ordu ne kadar yakında peki?
BEYZADE
Çok yakın ve hızla ilerliyor. Ana birlikler her an burada olabilir.
EDGAR
Sağ olun bayım. Hepsi bu kadar.
240
BEYZADE
Kraliçe özel bir amaçla burada, Ama ordusu ilerlemeyi sürdürüyor.
EDGAR
Teşekkürler bayım. (Beyzade çıkar.)
GLOUCESTER
Yüce tanrılar, kesin soluğumu artık!
Yoksa kötü melek kışkırtıyor beni, Siz uygun görmeden öleyim diye. EDGAR
İyi şey dileyin efendim.
GLOUCESTER
Peki, siz kimsiniz bayım?
(1) “Ben intihara kalkışmadan siz canımı alın.” (ç.n.)
245
IV Perde, VI. Sahne
163
EDGAR
Felaketlerden boyunun ölçüsünü almış bir zavallı. Çektiğim acılar bana acımayı öğretti. Verin elinizi size bir sığınak bulalım.
250
GLOUCESTER
Yürekten teşekkürler.
Tanrı sizi korusun, ne muradınız varsa versin. (Oswald girer.) OSWALD
Ne şans! İşte ödül karşımda! O gözsüz başın Benim kısmetimi açmak için yaratılmış.
255
Seni akılsız, hain ihtiyar!
Son duanı et ve fazla uzatma. Canını alacak kılıç hazır. GLOUCESTER
Hadi durma, savur kılıcını o dost elinle.
(Edgar araya girer.) OSWALD
Senin derdin ne, gafil köylü? Ne cüretle koruyorsun aranan bir haini?
260
Çekil aradan, yoksa kötü kaderi sana da bulaşır.
Bırak kolunu. EDGAR
Bırakmazsam ne olacak? Hadi, bırakmıyorum işte! OSWALD
Bırak diyorum köle, yoksa geberirsin. EDGAR
Bak beyim, yürü yoluna git. Bizim gibi garibanlarla uğraşma. Böyle büyük laflarla ölecek olsam çoktan boylamıştım öteki dünyayı. Bu ihtiyara yaklaşayım deme.
265
164
IV Perde, VI. Sahne
Uzak dur. Yoksa şu değnek mi daha sağlam, kafan mı,
denerim sonra. Yeterince açık mı?
2710
OSWALD
Hadi sen de, pis herif!
EDGAR
Dişlerini dökeyim de gör. Vız gelir bana kılıcın. (Dövüşürler. Edgar Oswald'ı yere yıkar.)
OSWALD
Adi köle, beni öldürdün. Alçak herif!
Kesemi al da sağ kalmayı becerirsen beni gömdür. Üstümdeki mektupları da Gloucester Kontu Edmund'a ver. | 275 Britanya ordusunda bulursun onu. O, zamansız ölüm! Ölüm!
(Ölür.) EDGAR
Seni iyi tanıyorum. İşgüzar alçağın birisin. O kötü ruhlu hanımın istesin yeter, Yapmayacağın adilik yoktur.
280
GLOUCESTER
Ne oldu, öldü mü?
EDGAR
Siz oturun efendim, dinlenin. Bakalım ceplerinde ne var. Sözünü ettiği mektuplar işime yarayabilir. Adam öldü. Keşke celladı ben olmasaydım. Şimdi görelim: Hadi açıl bakalım, mühür.” Başkasının mektubu açılmaz ama suç bizde değil; (1) Mühür: Mektubun üstündeki mühürden söz ediyor. (ç.n.)
285
IV Perde, VI. Sahne
165
Düşmanın aklını okumak için kalbini deşmektense Mektubunu açmak yeğdir. (Okur.) “Yeminlerimizi unutma. Onun“ işini bitirmek için
290
vakit de bol imkân da. Zaferle dönecek olursa her şey boşa çıkar. Ben tutsak olurum, yatağı da zindanım. Lütfen o yatağın iğrenç sıcaklığından kurtar beni ve zahmetin karşılığında boşluğunu sen doldur.
295
önünde fırsat çok. Yeter ki iraden zayıf olmasın,
Senin —karın, diyesim var—
Sevgili hizmetkârın, Goneril.”
O, şu kadın ihtirası ne sınırsız! Sadık kocasının canına kastediyor.
Yerine de kardeşimi koyacak.
300
(Oswald'ın cesedine bakar.)
Üstüne biraz kum atarım yeter sana, Gözü dönmüş canilerin sefil aracısı! Zamanı gelince de bu uğursuz mektubu Katletmek istedikleri Dük'e göstereceğim. Senin görevini bilmesi iyi olacak.
305
GLOUCESTER
Kral'ın aklı gitti. Oysa benim aklım ne kadar inatçı! Hâlâ ayaktayım ve çektiğim büyük azabın Ağırlığı altında eziliyorum. Keşke ben de delirseydim de Düşüncelerim dertlerimden kopsaydı. (1) Onun: Albany'yi kastediyor. (ç.n.)
310
166
IV Perde, VII. Sahne
Gerçek dışı hayaller kurup, Gerçek acıları tanımaz olsaydım artık. (Uzaktan davul sesi.) EDGAR
Verin elinizi bana. Kulağıma davul sesi geliyor. Gelin efendim, kalacak bir yer bulalım size.
315
(Çıkarlar.)
Yedinci
Sahne
(Dover. Fransız ordugâhı. Cordelia, Kent, doktor ve bir beyzade girer.) CORDELIA
O, sevgili Kent, senin iyiliğini nasıl öderim? Ömrüm yetmez buna. Ne yapsam az senin için. KENT
Bu sözleriniz yeter de artar bile. Umarım hakkımda söylenen her şey, Ne eksiği ne fazlasıyla gerçeği yansıtmıştır.
5
CORDELIA
Doğru dürüst bir şeyler giy. Bu paçavralar kötü günleri anımsatıyor. Lütfen çıkar onları. KENT
Kusura bakmayın, sayın bayan, Şu anda kimliğimi açığa vurmak planlarımı bozar. Sizden tek isteğim, zamanı gelinceye kadar Beni tanımıyor görünmenizdir.
10
IV Perde, VII. Sahne
167
CORDELIA
Oyle olsun, sayın lordum. (Doktora) Kral nasıl?
DOKTOR
Hâlâ uyuyor bayan.
15
CORDELIA
Yüce tanrılar, hoyrat ellerde kalmış
Bu çilekeş insanı sağlığına kavuşturun!
Çocuklarının elinde, akordu kaçmış,
Ahengi bozulmuş duyularını eski haline getirin. DOKTOR
İzin verirseniz majeste, Kral'ı uyandıralım. Çok uyudu.
20
CORDELIA
Nasıl biliyorsanız öyle yapın. Karar sizin. Giyimli mi? (Hizmetkârlar bir iskemlede uyumakta olan Lear'ı getirir.)
BEYZADE
Evet bayan. Ağır uykusunda Temiz giysiler giydirdik ona.
DOKTOR
Uyandırdığımızda yanında olsanız iyi olur, sayın bayan. Eminim sakin olacaktır.
CORDELIA
Pekâlâ. (Müzik.)
DOKTOR
Lütfen yakına gelin.
(İçeriye)
Daha yüksek sesle çalın!
25
168
IV Perde, VII. Sahne
CORDELIA
Ah, sevgili babacığım! Dilerim dudaklarım şifa versin sana. Saygısız ve duygusuz ablalarımın
30
Sende açtığı derin yaraları İyileştirsin şu öpüşüm. (Lear'ı öper.)
KENT
İyi yürekli, sevgili prenses!
35
CORDELIA
Babaları olmasaydı bile, şu ak saçları Yetmeliydi onları duygulandırmaya. Uğuldayan rüzgâra karşı nasıl durabilsin bu yüz? Göklerin korkunç gümbürtüsüne, Art arda çakan şimşeklerin dehşetine Nasıl dayanabilsin? Başındaki incecik tolgayla“” Nasıl korunabilsin tehlikeden? Düşmanımın köpeği bile, beni ısırmış olsa da, O gece ısınırdı ateşimin başında. Zavallı babacığım! Mutlu muydun acaba o gece,
40
45
Domuzlarla, evsiz berduşlarla birlikte,
Saz saman üstünde o ağılda yatarken?
Yazık, yazık! Bu şartlar altında,
Hem aklını hem canını yitirmediğine şaşıyor insan. Uyanıyor. Konuşun onunla.
50
DOKTOR
Siz konuşun bayan, bu daha uygun.
CORDELIA
Nasılsınız Kral hazretleri? Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
(1) İncecik tolga: Seyrelmiş kır saçlar. Burada, düşman ateşi karşısında korumasız kalmış bir nöbetçi imgesi var. (ç.n.)
IV Perde, VII. Sahne
169
LEAR
Mezarımdan çıkarmayacaktınız beni. Sen kutsal bir varlıksın. Oysa ben
Ateşten bir çarka bağlanmışım,
55
Kendi gözyaşlarım erimiş kurşun gibi yakıyor.
CORDELIA
Beni tanıdınız mı efendim? LEAR
Sen bir ruhsun, biliyorum. Ne zaman ölmüştün? CORDELIA (Doktora)
Hâlâ çok uzaklarda.
60
DOKTOR
Yarı uykuda. Biraz bekleyelim. LEAR
Neredeydim? Neredeyim? Gün ışıdı mı? Çok kötü aldandım. Bu halde başka birini görsem Kederimden ölürdüm. Ne diyeceğimi bilmiyorum.
65
Bu eller benim ellerim mi, ondan bile emin değilim.
Bakalım. Şu iğnenin battığını hissediyorum.
Ne haldeyim bilsem keşke! CORDELIA
O, lütfen bana bakın efendim! Uzatın ellerinizi. Hayırduanıza ihtiyacım var. Yo, yo, diz çökmeyin lütfen!
70
LEAR
Ne olur benimle alay etme. Bunak ihtiyarın biriyim ben. Seksenimi geçtim, ne bir saat fazla, ne eksik, Ve doğrusunu istersen, Korkarım aklım da pek yerinde değil.
75
170
IV Perde, VII. Sahne
Seni tanımam gerekir herhalde, şu adamı da. Ama emin değilim. Burası neresi, hiçbir fikrim yok. Ayrıca, çok düşünüyorum ama Bu giysileri hiç hatırlamıyorum. Dün gece nerede kalmıştım, bilemiyorum. Bana gülmeyin ama sanki şu bayan Benim kızım Cordelia.
80
CORDELIA
Evet, evet, öyleyim! LEAR
Bu gözyaşları gerçek mi? Evet, öyle. Ne olur ağlama. Yanında zehir varsa ver içeyim. Biliyorum, beni sevmiyorsun. Yanlış hatırlamıyorsam ablaların bana haksızlık etti. Senin gerekçen var, ama onların yok.
85
CORDELIA
Hayır, gerekçe filan yok.
90
LEAR
Fransa'da mıyım?
KENT
Kendi ülkenizdesiniz, efendim.
LEAR
Benimle eğlenmeyin.
DOKTOR
Üzülmeyin sayın bayan. Gördüğünüz gibi o aşırı çılgınlığı geçti.
Ama olan biteni kavramaya çalışması tehlikeli olabilir. Bırakın içeri geçsin. Biraz daha sakinleşene kadar Onu rahatsız etmeyelim. CORDELIA
Biraz yürümek ister misiniz efendim?
95
IV Perde, VII. Sahne LEAR
Bana kızmayın. Ne olur, unutun ve bağışlayın. Bunak ihtiyarın tekiyim ben.
171
100
(Kent ile beyzade dışında herkes çıkar.) BEYZADE
Cornwall Dükü öldürülmüş diyorlar, doğru mu?
KENT
Hiç şüphe yok.
BEYZADE
Askerlerinin komutası kimde? KENT
Dediklerine göre, Gloucester'ın piç oğlu Edmund'daymış.
105
BEYZADE
Sürgüne giden Edgar'ın Kent Kontu'yla birlikte Almanya'da olduğu söyleniyor.
KENT
Söylentiler çeşitli. Durumu değerlendirmenin zamanı geldi. Britanya birlikleri yaklaşıyor. BEYZADE
Çatışma kanlı olacağa benzer. Hoşça kalın, bayım.
(Çıkar.) KENT
Benim de sonumun ne olacağı Artık bugünkü çatışmaya bağlı.
(Çıkar.)
110
BEŞİNCİ PERDE
Birinci
Sahne
(Dover yakınları. Britanya ordugâhı. Davul ve sancaklar eşliğinde Edmund, Regan, bir beyzade ve askerler girer.) EDMUND (Beyzadeye) Dük'e sorun, son planı geçerli mi Yoksa herhangi bir nedenle değişti mi? Sürekli karar değiştiriyor, Bir dediği bir dediğine uymuyor. Kesin planını öğrenin.
5
(Beyzade çıkar.) REGAN
Ablamızın adamı nerede kaldı? Başına bir şey geldi mutlaka. EDMUND
Korkarım öyle bayan.
REGAN
Bakın sevgili lordum,
Size karşı beslediğim duyguları biliyorsunuz. Söyleyin, ama dosdoğru, Ablamı gerçekten seviyor musunuz? EDMUND
Sayıyor ve seviyorum.
10
V Perde, 1. Sahne
173
REGAN
Peki, biraderimin'” yasaklı yerine Geçtiğiniz oldu mu hiç?9
EDMUND
Bu düşünce size yakışmıyor.
15
REGAN
Onunla epey sıkı fıkı olduğunuzu ve hatta Oldukça mahrem bir ilişkiye girdiğinizi düşünmüştüm.
EDMUND
Hayır bayan, şerefim üzerine. REGAN
Ona tahammülüm yok. Lütfen çok yakınlaşmayın onunla.
20
EDMUND
Hiç merak etmeyin.
İşte kendisi ve kocası Dük de burada! (Davul ve sancaklar eşliğinde Albany, Goneril ve askerler girer.)
GONERİL (Kendi kendine)
Onu kardeşime kaptırmaktansa Savaşı kaybetmeyi yeğlerim.
ALBANY
Pek sevgili kardeşimiz, sizi gördüğüme sevindim. (Edmund'a)
Duyduğuma göre Kral kızıyla buluşmuş. Ayrıca, katı politikamıza karşı olan Başkaları da oradaymış. Ben inanmadığım davanın peşinde koşmam. (1) Regan Albany'yi kastediyor. (ç.n.) (2) “Goneril'le yattınız mı?” diyor. (ç.n.)
25
174
V Perde, 1. Sahne
Ama bu iş önemli. Neden derseniz, Fransızlar Kral'ı ve ötekileri desteklediği için değil, Ki bunda haklı olabilirler, Ama toprağımızı işgal ettikleri için.
30
EDMUND
Soylu bir düşünce bu. REGAN
.
Anlamı ne şimdi bu sözlerin?
35
GONERİL
Düşmana karşı birlik olalım. Şimdi bu ayrıntılarla kaybedecek vaktimiz yok. ALBANY
O zaman komutanlarımızla görüşüp Stratejimizi belirleyelim. EDMUND
Birazdan çadırınıza geliyorum.
40
REGAN
Abla, bizimle geliyor musun? GONERİL
Hayır.
REGAN
Bak, doğrusu bu, rica ederim gel bizimle.
GONERİL (Kendi kendine)
Ha, işin içyüzünü biliyorum— Peki, geliyorum. (Onlar çıkarken köylü kılığında Edgar girer.)
EDGAR (Albany'ye) Lütfedip bu garibanı dinlerseniz, Size bir şey söylemek isterim.
45
V Perde, 1. Sahne
175
ALBANY (Çıkan gruba)
Siz gidin, ben geliyorum. (Edgar'a) Konuş.
(Albany ile Edgar dışında herkes çıkar.) EDGAR
Savaşa girmeden önce şu mektubu açın. Zafer kazanırsanız borazanla bana işaret verin. Bu sefil halime bakmayın, Orada yazanları savunacak kadar yürekliyim.
50
Savaş alanında ölürseniz,
Sizin bu dünyadaki işinizle birlikte Bütün planlar da suya düşer. Talihiniz açık olsun.
55
ALBANY
Bekle de mektubu okuyayım. EDGAR
Bunu yapmama izin yok.
Zamanı gelince söyleyin borazan ötsün, Ben çıkar gelirim. ALBANY
Oyle olsun. Ben mektuba bakacağım. (Edgar çıkar, Edmund girer.) EDMUND
Düşman göründü. Birlikleriniz hazır olsun. (Albany'ye bir belge verir.)
Keşif müfrezesinin raporu: Düşmanın gücünü ve silahlarını bildiriyor. Şimdi acele etmeniz gerek.
65
176
V Perde, Il. Sahne
ALBANY
Zamanında hazır oluruz.
(Çıkar) EDMUND
Kardeşlerin ikisine de aşk yemini ettim. Seni bir kere sokan yılana nasıl güvenmezsen, İkisi de birbirine güvenmiyor şimdi. Hangisini seçsem acaba? İkisini birden mi? Birini mi? Hiçbirini mi? İkisi de sağ oldukça hiçbiriyle olamam. Dulu seçsem, ablası Goneril çıldıracak. Ama kocası sağ oldukça ona yaklaşmak da zor. Savaşta adamın desteğiyle otoritesi işe yarar.
70
75
Sonra da kardeşlerden biri hesabını görür,
Hangisi olsa fark etmez. Adam Lear'la Cordelia'yı bağışlamak niyetinde. Ama savaş bitip onlar tutsak olunca Bağışlanacak kadar yaşamayacaklar nasıl olsa. Ben eylemle savunurum kendimi, lafla değil.
(Çıkar)
İkinci
Sahne
(Savaş alanı ve çevresi. İçerden savaş boruları. Davul ve sancaklar eşliğinde Lear, Cordelia ve askerler sahneyi boydan boya geçer ve çıkarlar. Edgar ile Glowcester girer.) EDGAR
Hadi, efendim, şu ağacın gölgesine sığının. Dua edin de haklı taraf kazansın. Eğer geri dönersem iyi haberlerim olacak size.
80
V Perde, Ill. Sahne
177
GLOUCESTER
Tanrı sizinle olsun bayım. (Edgar çıkar.) (İçerden savaş boruları. Edgar girer.) EDGAR
Çabuk, ihtiyar! Ver elini, gidiyoruz! Kral Lear kaybetti. Kızıyla birlikte tutsak alındı.
5
Ver elini, çabuk! GLOUCESTER
Artık gidemem bayım. Oleceksem burada öleyim. EDGAR
Gene mi bu kötü düşünceler?
Dünyaya geleceğin günü nasıl seçemezsen, Gideceğin günü de seçemezsin. Sen yeter ki hazır ol. Hadi, gidelim.
GLOUCESTER
O da doğru. (Çıkarlar.)
Üçüncü
Sahne
(Dover yakınları. Britanya ordugâhı. Zafer kazanan Edmund davul ve sancaklar eşliğinde girer. Bir yüzbaşı ve askerler tutsak alınan Lear ile Cordelia'yı getirir.) EDMUND
Götürün onları. Yargılanıp cezaları belli olana kadar gözaltında tutun. CORDELIA
(Lear'a)
İyi niyetle kötü sona ulaşan
10
178
V Perde, 111. Sahne
Yalnız biz değiliz. Ama talihsiz Kral, Ben sizin için üzülüyorum. Yoksa kader yüzüme gülmemiş, umurumda değil.
5
Ablalarımı, kızlarınızı görmeyelim mi? LEAR
Hayır, hayır, hayır! Hadi, hapse gidelim. Seninle baş başa kafesteki kuşlar gibi şakırız.
Hayırduamı istersen önünde diz çöker, Senden af dilerim. İşte öyle yaşar,
10
Dua eder, şarkı söyler, eski masalları anlatır,
Züppe saraylılara güleriz.
O zavallı şapşallardan saray dedikodusu dinleriz, Kim kazanıyor, kim kaybediyor, Kim gözde, kim değil öğreniriz. Tanrı'nın casusları gibi Yaşamın gizlerini irdeleriz. Dört duvar arasında biz, Ayın evrelerine göre kısmeti açılıp kapanan Sürüyle büyük insandan daha uzun yaşarız.
15
20
EDMUND
Götürün onları. LEAR
Bizim gibi kurbanlara, sevgili Cordelia, Tanrılar kendileri tütsü yakar. Seni kucakladım mı? Bizi ayırmak isteyen, Göklerden bir meşale edinip, Tilkiyi kovuğundan çıkarır gibi
25
Çıkarmak zorunda bizi hücremizden.'”
Sil gözlerini. Yıllar etiyle kemiğiyle onları yutmadan
(1) Tilkiyi kovuğundan çıkarmak için kovuğun ağzına bir meşale tutup içeri duman doldururlarmış. (ç.n.) (2) “Ömür boyu uğraşsalar...” (ç.n.)
V Perde, Il1. Sahne
Bizi ağlatamazlar! Biz onların sonunu görürüz. Gel.
179
30
(Muhafızlar Lear ile Cordelia'yı götürür.) EDMUND
Yüzbaşı, buraya gel. Dinle. Şu notu al. (Bir kâğıt verir.)
Hücrelerine kadar izle onlatı. Seni terfi ettiriyorum. O kâğıttaki talimatı uygularsan Ayrıca büyük ödüller bekliyor seni. Unutma, kişi zamana uymalı, Yufka yürek askere yakışmaz. Bu büyük görev tartışma götürmez. Ya bu işi yaparsın,
35
40
Ya da başka bir yol seçersin kendine.
YÜZBAŞI Yaparım lordum. EDMUND
Hadi o zaman. İş bittiğinde kendini mutlu say. Hemen git ve talimatı aynen uygula.
YÜZBAŞI
Ne araba çekecek halim var Ne de yulaf yiyecek,'” Erkek işiyse tam bana göre. (Çıkar.) (Borazanlar. Albany, Goneril, Regan, başka bir yüzbaşı
ve askerler girer.)
(1) “Atlar gibi.” (ç.n.)
45
180
V Perde, Ill. Sahne
ALBANY (Edmund'a)
Bayım, kahramanca çarpıştınız bugün, Talih de yüzünüze güldü, Karşı tarafın önderlerini tutsak aldınız. Şimdi o tutsakları bana devredin ki Kendi güvenliğimizi tehlikeye atmadan, Onların saygınlığına yaraşır biçimde Gereken işlemi yapalım.
50
55
EDMUND
Bayım, ben o zavallı yaşlı Kral'ı Korunmalı ve güvenli bir hücreye gönderdim. Gerek yaşı gerekse unvanı halka çekici gelebilir Ve topladığımız askerlerin ondan yana çıkıp Ayaklanmasına yol açabilir. Aynı gerekçeyle
Kraliçe'yi de onunla birlikte gönderdim.
İkisi de yarın ya da daha ileri bir tarihte, Yargılanmak üzere sizin huzurunuza çıkabilir. Şu anda hepimiz kan ter içindeyiz. Dost dostu kaybetti. Böyle durumlarda En haklı davalar bile zarar görenlerce lanetlenir. Cordelia ile babasının durumunu Daha uygun bir zamanda görüşelim.
60
65
ALBANY
Bayım, kusura bakmayın ama Bu savaşta sizi kardeş gibi değil Emri uygulayan komutan olarak görüyorum.
70
REGAN
Ama biz onu öyle görüyoruz.
Bence bu şekilde konuşmadan önce Bizim de görüşümüzü almalıydınız. Birliklerimizi o yönetti,
Benim yetkilerimi kullandı.
75
V Perde, IlI. Sahne
181
Aramızdaki bu yakın bağ Ona kardeş dememizi pekâlâ haklı çıkarır. GONERİL
Dur bakalım! O kendi adına Büyük bir asker olduğunu kanıtladı. Senin vereceğin payeye ihtiyacı yok.
80
REGAN
Benim verdiğim yetki ve buyrukla, Benim adıma kanıtladı kahramanlığını. GONERİL
Kocan olsaydı olabilir derdim. REGAN
Soytarılar geleceği görürmüş derler.
85
GONERİL
Hey, yavaş ol! Hangi soytarıysa o, şaşıymış herhalde. REGAN
Bana bak, midem bulanmaya başladı, Yoksa sana verecek cevabı bilirdim ben.
(Edmund'a) Komutan, askerimi, tutsaklarımı,
90
Varımı yoğumu, neyimi istersen al. Ben dahil hepsi senin. Yüreğimin kalesi sana teslim. Dünya âlem tanık olsun,
Şu andan itibaren lordum ve efendimsin.
GONERİL
Ne yani, koynuna mı girmek istiyorsun?
95
182
V Perde, IlI. Sahne
ALBANY (Goneril'e)
Bu sizi ilgilendirmez.
EDMUND
Sizi de, lordum. ALBANY
Hadi sen de, kanı bozuk herif! REGAN (Edmund'a)
Davullar vurulsun ve unvanım sana geçsin.
100
ALBANY
Durun, beni dinleyin. Edmund,
Birinci derecede ihanet suçundan tutukluyorum seni Ve seninle birlikte yardakçın (Goneril'i işaret eder.) Bu yaldızlı yılanı da. (Regan'a) Size gelince, sevgili kardeşim, evlilik duyurunuzu
Karım lehine geçersiz kılıyorum.
105
O daha önce sözleşmiş çünkü bu beyle. İlle de evlenmek istiyorsan bana yanaş, Karım bu işi bağlamış. GONERİL
Maskaralık bu! ALBANY
Kılıcın yanında, Gloucester. Öttür borunu.
Senin alçakça işlerini, sayısız ihanetlerini Yüzüne vuracak başka kimse çıkmazsa, İşte ben karşındayım. (Eldivenini yere atar.) (1) Albany Edmund'a meydan okuyor. (ç.n.)
110
V Perde, 111. Sahne
Senin ne aşağılık biri olduğunu kanıtlamadan Bana rahat yok.
183 115
REGAN
O, ben fena oluyorum, fena oluyorum! GONERİL (Kendi kendine)
Beter olmazsan hiçbir zehre güvenmem artık. EDMUND
İşte, al o zaman.
(Eldivenini yere atar.) Bu dünyada bana hain diyen Yalancı alçağın tekidir. Öttür borunu. Siz ya da başkası, her kim cüret ederse Bunu bana söylemeye, çıksın karşıma. Ben şeref ve namusumu savunmayı bilirim.
120
ALBANY
Tellal çağırın, hey!
125
EDMUND
Hadi tellal çağırın! ALBANY
Şimdi kendi başınasın. Askerlerin benim adıma toplanmıştı Ve benim emrimle dağıldılar. REGAN
Çok fenayım, daha kötüyüm. ALBANY
İyi görünmüyor, benim çadırıma götürün onu. (Birkaç yardımcı eşliğinde Regan çıkar.) (Bir tellal girer.)
130
184
V Perde, 111. Sahne
Buraya gel, tellal — Boru
Yüksek sesle oku şunu.
çalınsın! —
YÜZBAŞI
Boru çalınsın. (Boru sesi.)
TELLAL (Okur.)
“Orduda Gloucester Kontu olarak anılan Edmund'un çok yönlü bir hain olduğunu iddia eden bir soylu varsa üçüncü boru sesinde çıksın ortaya.”
135
EDMUND
Çal!
(Boru sesi) TELLAL
Tekrar!
(Boru sesi) TELLAL
Tekrar!
140
(Boru sesi)
(İçerden bir boru sesi karşılık verir. Önünde bir borucuyla, kılıç kuşanmış olarak Edgar girer.) ALBANY
Sor bakalım, gerekçesi ne. Boru sesinde niye ortaya çıkmış? TELLAL
Kimsiniz? Adınız, unvanınız? Bu çağrıya niye cevap verdiniz?
EDGAR
Bilin ki adımı kaybettim ben.
145
V Perde, 111. Sahne
185
İhanetin dişleri onu kemirip kurtçuklara yem etti. Ama karşısına çıktığım hasma dengim soylulukta. ALBANY
O hasım kim? EDGAR
Gloucester Kontu Edmund adına kim konuşuyor? EDMUND
Kendi. Neymiş ona diyeceğin?
150
EDGAR
Kılıcını çek ki, Diyeceklerim soylu bir yüreği incitirse Kolunla hakkını arayasın. İşte benimki, Şerefimin, unvanımın, mevkiimin simgesi. Gücüne, gençliğine, mevkiine, unvanına, Muzaffer kılıcına, yeni kazandığın itibara,
Kahramanlığına ve yüreğine rağmen, diyorum ki, Sen bir hainsin, tanrılar nezdinde, Ağabeyin ve baban nezdinde hainsin. Şu yüce Prens'e karşı komplo kurdun. Baştan aşağı, ayağının altındaki toza kadar, Kara kurbağa gibi lekeli ve zehirli bir hainsin. “Hayır,” demeye cüretin varsa, Şu kılıç, şu kol ve bendeki yürek Yalancı olduğunu kanıtlamaya hazır.
155
160
165
EDMUND
Aslında adını sormam gerekirdi. Ama o denli mert ve yürekli görünüyorsun, Öyle düzgün ve etkili konuşuyorsun ki Soylu bir aileden geldiğin belli. Şövalyelik kurallarını bir yana bırakıp Seninle dövüşeceğim. İhanet suçlamalarını
170
186
V Perde, IlI. Sahne
Senin suratına fırlatıyorum. Cehennemden çıkma o yalanlarını da Kılıcımın ucuna takıp yüreğine gömeceğim, Sonsuza dek orada kalsınlar diye.
175
Borazanlar, konuşun!
(Borazanlar. Dövüşürler. Edmund yaralanır.) ALBANY (Edgar'a)
Öldürme, öldürme!
GONERİL
Hile var! Gloucester, kurallara göre
Adı belirsiz bir hasımla dövüşmek zorunda değildin. Sen yenilmedin, aldatıldın, oyuna geldin.
180
ALBANY
Kapa çeneni kadın! Yoksa şu kağıdı ağzına tıkar ben kapatırım.
(Goneril'e Edmund'a yazdığı mektubu gösterir.) (Goneril'e)
Seninkinden kötü ad olamaz. Al da kendi alçaklığını oku. Hiç yırtmaya çalışma onu. Orada ne yazdığını biliyorsun değil mi?
185
(Mektubu Edmund'a verir.) GONERİL
Biliyorsam ne olmuş! Yasaları ben koydum, sen değil. Kim hesap sorabilir bana? ALBANY
Korkunç bir şey! O! Biliyor musun bu mektubu?
190
V Perde, IlI. Sahne
187
GONERİL
Ne biliyorsam biliyorum.
(Çıkar) ALBANY
Peşinden gidin. Kendinde değil. Göz kulak olun ona. (Bir asker çıkar.)
EDMUND
Beni neyle suçladıysanız hepsini yaptım, Hatta fazlasını, çok daha fazlasını. Zamanla ortaya çıkacak hepsi. Onlar geçmişte kaldı, ben de öyle. Ama sen kimsin ki,
Bu kadar yaver gitti talihin bana karşı? Eğer soyluysan seni bağışlıyorum.
195
200
EDGAR
Karşılıklı bağışlayalım. Senden daha az soylu değilim Edmund. Hatta daha soyluyum diye Daha çok kötülük ettin bana. Benim adım Edgar, senin babanın oğluyum. Tanrılar adildir, küçük kaçamaklarımızı Bizi cezalandırmak için kullanırlar. Babamın seni peydahladığı O karanlık ve uğursuz yer Daha sonra gözlerine mal oldu.
205
210
EDMUND
Güzel konuştun. Bu doğru. Çark turunu tamamladı Ve ben dibe indim.
ALBANY
Yürüyüşünden anlamıştım ne kadar soylu olduğunu.
215
188
V Perde, IlI. Sahne
Gel seni kucaklayayım. Eğer tek bir gün bile Senden veya babandan nefret ettiysem Yüreğim parça parça olsun! EDGAR
Değerli Prens, bunu biliyorum.
ALBANY
Peki nerede gizlendin? Babanın başına gelenleri nasıl öğrendin?
220
EDGAR
Ona bakan bendim çünkü.
Hikâyesini kısaca anlatayım, Ama sonuna kadar kalbim dayanır mı bilmem. Her an arkamda hissettiğim Ölüm cezasından kaçmak için— Ne tatlı olmalı ki yaşamak, Sürekli ölüm korkusu çekmeyi Ölümün kendisine yeğliyoruz— Paçavralara bürünüp deli taklidi yaptım. Köpekten farksız hallere düştüm Ve o halde göz çukurlarına kan dolmuş, Cânım gözlerinden yoksun babama rastladım. Ona kılavuzluk ettim, yol gösterdim. Onun için dilendim, çaresizlikten kurtardım onu. Ama asla —Ne büyük hata! — açıklamadım kimliğimi. Ta ki, yarım saat önce zırhımı kuşanana kadar. Umutlu olmakla birlikte,
225
230
235
Bu işin sonunu bilmediğimden,
Hayırduasını istedim ve en baştan başlayarak Tüm yolculuğumu anlattım ona. Ama yaralı yüreği—ne yazık ki Bunca felakete dayanamayacak kadar zayıfmış— Aşırı sevinç ve kederin çatışmasına dayanamadı, Yüzünde bir gülümsemeyle öldü zavallı.
240
245
V Perde, Ill. Sahne
189
EDMUND
Bu anlattıkların bana çok dokundu. Belki de hayırlı bir işe yol açar. Ama devam et, diyeceklerin bitmedi galiba. ALBANY
Bundan sonrası daha acıklıysa Lütfen kendine sakla. Çünkü seni dinledikçe Kederden kendimi kaybetmek üzereyim.
250
EDGAR
Felaketin doruğu gibi görünebilir bu, Ama sonrası daha da feci geldi. Ben yüksek sesle yakınırken içeri bir adam girdi. Paçavralar içindeki halimi görünce Önce benden uzak durdu. Ama kim olduğumu öğrenince Boynuma sımsıkı sarılıp Sanki gökleri yaracakmış gibi Böğüre böğüre Tanrı'ya şükretti. Babama sarılıp onu kucakladıktan sonra Lear'la kendisi hakkında Dünyanın en acıklı hikâyesini anlattı. Anlatırken o kadar fena oldu ki Yaşamının iplikleri kopmaya başladı.
O sırada borular iki defa çaldığı için
255
260
265
Onu kendinden geçmiş halde bıraktım.
ALBANY
Kimdi bu adam peki? EDGAR
Kent, efendim, sürgüne gönderilen Kent. Kılık değiştirip onu düşman bilen Lear'ı izlemiş Ve Kral'a köle gibi hizmet etmiş. (Elinde kanlı bir bıçakla bir beyzade girer.)
210
190
V Perde, 111. Sahne
BEYZADE
Imdat, imdat, yardım edin! EDGAR
Ne var, ne oldu? ALBANY
Konuş be adam! EDGAR
O kanlı bıçak da ne?
275
BEYZADE Hâlâ sıcak, dumanı tütüyor.
Kalbinden yeni çıkt—Oldü o, öldü!
ALBANY
Kim öldü? Konuşsana! BEYZADE
Hanımınız, efendim, hanımınız! Kardeşi de öldü, ablası zehirlemiş.
280
İtiraf etti. EDMUND
İkisine de söz vermiştim. Üçümüz aynı yerde buluşuruz artık. (Kent girer.) EDGAR
İşte Kent geliyor. ALBANY
Ölü ya da diri, onları buraya getirin. Tanrı'nın takdiri bu. Huşuyla ürperiyoruz Ama onlara acımıyoruz. (Beyzade çıkar.)
285
V Perde, 111. Sahne
191
O, bu Kent mi? Öyle bir zamanda geldi ki
Uzun uzadıya hoş geldin demek yersiz olur. KENT
Kralıma ve efendime veda etmeye geldim. Burada değil mi?
290
ALBANY
En önemli işi unuttuk! Konuş, Edmund! Kral nerede? Cordelia nerede?
Şu manzaraya bak Kent!
(Goneril ile Regan'ın cesetleri getirilir.) KENT
Yazık! Ne oldu?
295
EDMUND
Edmund'u da seven vardı. Benim aşkım uğruna biri ötekini zehirledi, Sonra da kendini öldürdü. ALBANY
Oyle olmuş. Yüzlerini örtün. EDMUND
Son demlerimi yaşıyorum. Kötü biri olsam da bir iyilik yapmak isterim. Hemen şatoya adam gönderin, çabuk! Lear ile Cordelia'nın ölüm emrini vermiştim. Hadi, vakit geçirmeyin.
300
ALBANY
Koşun, durmayın, koşun! EDGAR
Kime gidelim, lordum? Emri kim almıştı?
Seni tanıtacak bir şey ver.
305
197
V Perde, IlI. Sahne
EDMUND
İyi düşündün. Kılıcımı al. Yüzbaşıya ver onu. ALBANY
Durma, koş, yetiş!
310
(Edgar çıkar.) EDMUND
Yüzbaşı benden ve karından emir almıştı, Cordelia hücresinde asılsın diye. Sonra suçu Cordelia'nın üzerine atıp Kederinden kendi canına kıydı diyecekti.
ALBANY
Tanrılar onu korusun!
Götürün bunu şimdilik.
315
(Edmund'u götürürler.) (Kucağında Cordelia'nın cesediyle Lear, Edgar, yüzbaşı ve diğerleri girer.) LEAR (Ulur gibi bağırır.) Uu, uu, uu! O, insan değil taşsınız siz!
Sizin diliniz, gözünüz bende olsa Gök kubbeyi çatlatmıştım şimdi. Gitti o, sonsuza dek gitti! Ölüyle diriyi anlarım ben. Toprak gibi cansız o. Ayna verin bana; Bakayım, soluk alıyorsa buğulanır ayna. O zaman yaşıyor demektir.
KENT
Kıyamet bu mu? EDGAR
Yoksa dehşetin habercisi mi?
320
325
V Perde, 111. Sahne
193
ALBANY
Yok olsun bu dünya, yok olsun! LEAR
Bu tüy kımıldıyor! Yaşıyor! Eğer öyleyse Çektiğim tüm acıları unutturur bana.
330
KENT (Diz çöker.) O, sevgili efendim! LEAR
Yaklaşma! Çekil! EDGAR
Soylu Kent o, dostunuz. LEAR
Lanet olsun hepinize, katiller, hainler!
Onu kurtarabilirdim. Gitti artık, ebediyen! Cordelia, Cordelia, gitme! Ha! Ne diyorsun? Ne hoş, ne tatlıydı sesi! Kadına böylesi yaraşır. Seni asmaya çalışan alçağı geberttim. YÜZBAŞI Doğru efendim, öyle yaptı.
335
340
LEAR
Yaptım, değil mi? Eski günlerde, o yaman kılıcımla
Sektirirdim insanları karşımda.
Artık yaşlandım, felaketlerle yıprandım. Siz kimsiniz? Gözlerim iyi görmüyor, Ama şimdi söyleyeceğim. KENT
Kaderin sevdiği ve nefret ettiği İki kişi varsa dünyada, biri karşımda duruyor.
345
194
V Perde, IlI. Sahne
LEAR
Gözlerim iyi seçemiyor. Kent değil misiniz siz?
KENT
Ta kendisi! Hizmetkârınız Kent. Hizmetkârınız Caius“” nerede?
350
LEAR
İyi bir adam o. Bu kadarını biliyorum.
İyi dövüşüyor, çevik de. Şimdi öldü, çürüyor.
KENT
Hayır, sayın lordum, o adam aslında— LEAR
Anlıyor gibiyim.
355
KENT
Bilincinizi kaybedip Değiştiğiniz ilk günden beri Hazin adımlarınızı izledim.
LEAR
Hoş geldiniz.
KENT
Kimse hoş gelmedi, ne ben ne başkası. Burası kasvetli ve karanlık, ölüm kokuyor. Büyük kızlarınız kendilerini yok etti, Çaresizlik içinde öldüler.
360
LEAR
Evet, öyle sanırım. ALBANY
Ne dediğini bilmiyor. Onunla konuşmak boş.
(1) Caius: Kent'in kılık değiştirdiği sıra kullandığı takma adı. (ç.n.)
365
V Perde, Il1. Sahne
195
EDGAR
Evet, anlamsız.
(Bir yüzbaşı girer.) YÜZBAŞI Edmund öldü lordum. ALBANY
Bunun önemi yok artık. Lordlar ve soylu dostlar, planımızı dinleyin. Bu felaketlerin acısını dindirmek için Elden ne gelirse yapılacak. Bize gelince, bu yaşlı Kral yaşadığı sürece, Tüm yetki ve otoritemizi ona bırakacağız.
370
(Edgar ile Kent'e) Size de tüm haklarınız iade edilecek. Büyük fedakârlıklarınızın ödülünü de Fazlasıyla alacaksınız. Dostlarımızın hepsi Hizmetlerinin karşılığını alacak. Düşmanlarımız ise yaptıklarının bedelini ödeyecek.
375
Bakın, bakın!
380
LEAR
Zavallı soytarımı'” da astılar. İşte, hiç hayat yok, hiç, hiç! Köpek, at, fare yaşıyor,
Ama sen soluk almıyorsun. Neden? Geri gelmeyeceksin. Asla, asla, asla, asla, asla!
Ne olur, çözün şu düğmemi! Teşekkür ederim bayım.
Bakın, görüyor musunuz? (1) Soytarımı: Cordelia'yı kastediyor. (ç.n.)
385
196
V Perde, III. Sahne
Bakın ona, bakın, dudaklarına bakın,
390
Şuraya bakın, şuraya bakın! (Ölür) EDGAR
Bayıldı. Lordum, lordum! KENT
Parçalan, kalbim, parçalan, ne olur! EDGAR (Lear'a) Bakın bana lordum. KENT
Ruhunu rahatsız etme. Bırak gitsin! Dünya denen bu işkence tahtasında Daha fazla eziyet çekmeyi istemezdi.
395
EDGAR
Gitti gerçekten. KENT
Başına gelenleri düşünürsen
Bu kadar dayandığına şaşmalı. ALBANY
Onları götürebilirsiniz. Şimdi bize yas tutmak düşüyor. (Kent ile Edgar'a) Can dostlarım, bu krallığı yönetecek,
Yaralı devleti ayakta tutacak sizlersiniz. KENT
Lordum, ben artık buralarda duramam; Efendim çağırıyor, ona hayır diyemem.
405
V Perde, Il. Sahne
197
EDGAR
Bu acı günün ruhuna yakışır davranalım, İçimizden ne geliyorsa yalnız onu paylaşalım. Büyük acı çekti, en kötüyü gördü en yaşlımız; Biz gençler ne öylesini görür, ne onca yıl yaşarız. (Cenaze töreni yürüyüşüyle çıkarlar.)
410