Gelibolu Savunması: Bir Karargah Çalışması [1 ed.]
 9786053329213

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

G. S. PATION,JR.

GELİBOLU SAVUNMASI-BİR KARARGAH ÇALIŞMASI ÖZGÜN ADI

THE DEFENSE OF GALUPOU -A GENERALSTAFF STIJDY İNGİLiZCE ÖZGON METİNDEN Çt:VİREN

1SMA1L HAKKI YILMAZ

KÜLTÜR YAYINLARI, :ı.016 Sertifika No: 29619

©TORKİYE iŞ BANKASI

EDİTÖR

LEVENT CİNEMRE DiZi DANIŞMANLAR!

UCURAL VANTI-IOFT, HALUK ORAL GÖRSEL YÖNETMEN

BİROi. BAYRAM GÖZDEN GEÇiREN

ŞAHİN ALDoGAN 00ZELT1/0IZİN

COŞKUN AK GRAFiK TASARIM UYGULAMA

TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI ı. BASIM: OCAK

:ı.017, ISTANBUL

ISBN 978-605-332-921-3 BASK!

AYHAN MATBAASI

MAHMUTBEY MAH. DEVEKALOIRIMI CAD. Gt:LINCIK SOK. NO:

6 KAT: 3

BAGCILAR İSTANBUL TEL:

(o:ı.ı:ı.) 445 3:ı. 38

(o:ı.ı:ı.) 445 05 63 :ı.:ı.749

FAKS:

SERTİFİKA NO:

TÜRKİYE lŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI U4 BEYOGLU 34433 Tel. (0212) 252 39 91 Faks. (0212) 252 39 95

iSTİKLAL CADDESi, MEŞELiK SOKAK NO:

www.iskulnır.com.tr

İSTANBUL

Çanakkale

gelibolu savunması bir karargah çalışması YARBAY George S. PATION, JR. Çeviren: İsmail Hakkı Yılmaz Yayına Hazırlayanlar: Korgeneral Ben Hodges, ABD Avrupa Ordusu Komutanı Haluk Oral

TORKIYE

$8ANKASI

KOltOr Yayınları

İçindekiler

........................................... vii

Harita Listesi...... Önsöz / Haluk OraL. ...

............................... .............................. xi

Önsöz / Korgeneral Ben Hodges .......... .. .... . .. . . ......................

__ _____ _ ___

xv

Birinci Aşama t 9 Mart 1915'e Kadar Olan İtilaf Faaliyetleri.....

... .............. 3

İkinci Aşama

Türklerin Kaynakları ve Faaliyetleri............... ................. ..

-

-- ·

-

-

.................. 13

Üçüncü Aşama 25 Nisan 1915 Çıkarmasına Genel Bakış ve ... .. . ... .....29

Çıkarmalara İlişkin D eğerlendirme D ördüncü Aşama

. . .. .............. 89

A ğustos Ayı Harekarı .......

. . ... . .. .. 163

Ek: Türk Ordusu Üzerine Notlar.....

. ... ......... ............................. ... ................... . .... 167

Kaynakça..... . D izin

. .

. ..

. . ...... .. . ..........

.. .. ... ........ .......................... .........

.. .. ............................ . . . . .

169

Harita Listesi

1. 2.

Çanakkale Boğazı'ndaki savunma tertibatı._ . .. 9 25 Nisan şafak vakti (9. Tümen'in konuşlanması) 17 Çıkarmalar öncesi Türk birliklerinin konumu . .. . . .. 25 General Harnilton'ın çıkarma planı ve gerçekleşme durumu .. . . 3 1 Anzakların ele geçirdiği yerler ve Türk askerlerinin Anzaklara yaklaşma yürüyüşü, ...................... . ... ... ..... .. . ..... . .37 29 Nisan 1 9 1 5 -. " Y " Sahili'ne yapılan çıkarma 49 25 Nisan 1 9 1 5 günü "V" ve "W" sahillerindeki Türk savunması .. . .. .. . . .... . ... ... _ 55 Kumkale ve Yenişehir. __83 6 Ağustos 1915'te Türk birliklerinin konumu.... 91 Gelibolu Yarımadası'nın topografyası ve Ağustos taarruzu hedefleri . . .. . . . . 95 İngiliz birliklerinin tutunduğu arazi, Yeni Zelanda atlı birlikleri tarafından keşfi yapılan tepeler ve Birdwood'un önerdiği taarruz . 97 Anzak çıkarması sonrası kuzey sektöründe vaziyet, 6 Ağustos 1 9 1 5.... . . . . . . . .......... 99 Anafartalar bölgesi ile Oahu'daki Waianae bölgesi arazi yapısı arasındaki benzerlikler 125 Anafartalar'daki Türk birliklerinin konumu 133 .. .

.

3.

--

4.

·

-

-

-· ·····-····--·

· -

·

5.

..

6. 7.

..

- ·

·-

·· ·

..... . ...... ........................................................

--

·-· -

.

___

- ---



_

·· · ··-·· ·

......... .... ......... .... ......

- -

·

.. .

..

... ...

.

.

___

_

·---··-

-·--·

. ... ... ... ............ ............ ......... .... . .............

8. 9.

-

..

1 0.

....... ...... . ........................

·

·



.....

_

.

.

.

- -

... .................. . ..... . .. .........

11.

_

12. 1 3.

·

-·· ·--

-

_

--

_

-

... .. . .. .

----

....

14.

· · --·-···-·

· · ··--·

.........

_

vii

·-

15. 7 Ağustos günü sabah 8 .00 itibariyle Anafartalar ... 16. 8 Ağustos gün�saat 1 .00 itibariyle Anafartalar.. . ......... . . 1 7. Anafartalar 8 Ağustos, 1 9.00, Türk takviyesinin gelmesi.. ...

.

_

.

..

. . ...... ........................ ... . ... ..

_

1 37

. . . . . 1 43

.......... .. .. . . . .

.

. .

..

. . . 1 57 ..

... ...

Not:

1 1 , 1 8, 1 9 numaralı haritalar dışındaki bütün harita­ lar şu kitaptan alınrnışnr: Tuğgeneral C.EAspinall-Oglander, Official history of the Great War - Military Operations - Gallipoli, Harita ve çizimleri hazırlayan: Kraliyet Kara Kuvvetleri'nden Emekli Binbaşı A. E. Becke, William Heinemann Ltd., Londra, 1936 ( Bazı haritalara eklemelerde bulundum. ) 11 numaralı harita şu kitaptan alınmışnr: C. E. W. Bean, Official History of Australia in the World War, Angus and Robertson Ltd., Sidney, 1 921 -42 (Mevcut haritalarla 18 ve 1 9 numaralı haritalardaki değişiklikler Yüzbaşı J. J. Twitty, C. E. tarafından ger­ çekleştirilmiştir. ) Editör Notu:

1 , 5, 1 2 numaralı haritalar TCGB Çanakkale Cephesi Harekatı başlıklı yayından alınmıştır. 13 numaralı harita Stephen Chambers, Anafartalar Ağustos Taarruzu kitabından alınmıştır.

viii

Garnizon Komutanı Tümgeneral Hugh A. Drum'ın talimatıyla tarafımdan hazırlanmıştır.

Karargah Subayı Yarbay G. S. PATTON, JR Genel Karargah, Hawaii Garnizonu, Fort Shafter, T.H. 3 1 Ağustos 1 936

Önsöz

İkinci Dünya Savaşı'nda ABD Ordusu'nun en önem­ li komutanlarından biri olan General G. S. Patton, JR. 1 930'lu yıllarda Hawaii'de yarbay olarak görev yaptı. Bu sırada hazırladığı 1 936 tarihli The Defense of Gallipoli, A General Staff Study ( "Gelibolu Savunması - Bir Karargah Çalışması" ) başlıklı "karargah çalışma­ sı" uzun yıllar su yüzüne çıkmadı. Zamanın kaynakla­ rından azami ölçüde yararlanan bu çalışma büyük bir titizlikle yapılmıştır. Patton'ın ulaştığı sonuçlar bazen tartışmaya açık olmakla birlikte, konunun teknik açıdan oldukça iyi incelendiği rahatlıkla görülür. Çalışmanın Çanakkale üzerine yazılan kitaplarda pek referans ola­ rak gösterilmemesini, askeri bir kaynak olup gün yüzüne çıkmamasına bağlıyoruz. Sonradan yazılan yüzlerce kitap Patton'ın çalışmasından çok daha ayrıntılı bilgi­ ler verse de " Gelibolu Savunması" , Patton'ın ulaştığı sonuçlar açısından incelenmeye değerdir. George S. Patton JR. 1 8 8 5 'te doğdu. West Point Askeri Akademisi ' n i 1 9 0 9 ' d a b i t i rd i . 1 9 1 2 ' de Stokcholm'de ilk defa olimpiyat kapsamına alınan modern pentatlonda Amerika Birleşik Devletleri'ni temsil ederek beşinci oldu. Ertesi yıl Kansas'ta öğrenci olduğu Fort Riley'de aynı zamanda kılıç dersleri verdi. 1 9 1 6'da Amerikalı ünlü General John J. Pershing'le yine ünlü devrimci Pancho Vılla'nın peşine düşerek ilk savaş deneyimini yaşadı.

ABD'nin Birinci Dünya Savaşı'na girmesi üzerine AEF (American Expeditionary Force) komutanlığına getirilen Pershing'in ekibine katılan Patton, Avrupa'ya gitti. Kasım 191 7'de AEF'in Hafif Tank Okulu'nu kur­ makla görevlendirildi. Eylül 1 9 1 8 'de Alman siperlerine tanklarıyla yaptığı hücumda yaralandı, neticesinde üstün hizmet madalyası kazandı. Savaştan sonra tank birlikle­ rinden vazgeçilmesi üzerine yine süvari sınıfına döndü. 1932'de Ordu (Kara Kuvvetleri) Harp Akademisi'ni başarıyla bitirdi. Elinizdeki meti n, Patton'ın 1 93 6 'da Hawaii'de görevliyken yazdığı " Gelibolu Savunması"dır. Bu çalış­ mada, görevli olduğu üssün bulunduğu Oahu Adası'nın Mauna Lahilahi ve Nanakuli burunlarını Gelibolu Yarımadası'nın Büyükkemikli ve Küçükkemikli burun­ larına benzeterek, Anafartalar Çıkarması'nı Hawaii'ye tatbik etmeye çalışmıştır. Patton'ın makalesi, İkinci Dünya Savaşı'nın en büyük yanıltmasında rol oyna­ mış olabilir. Kuzey Afrika'dan sonra Sicilya'da sava­ şan Patton oradan müttefiklerin kumandanı General Eisenhower'ın emriyle, 1 944'ün başında İngiltere'ye geçer. Halen Amerika Birleşik Devletleri'nde bulunan Üçüncü Ordu'nun kumandanlığına atanır ve bu görevi çok gizli tutulur. Patton'ın ikinci görevi ise, hayali bir ordu olan FUSAG (Birinci Amerikan Ordu Grubu) komutanlığıdır. Bu ordunun amacı yapılacak büyük çıkarma konusunda Almanları yanıltmaktır. Patton Almanlar arasında da en tanınan Amerikalı komutandı. Büyük çıkarmanın başına onun getirilmesi Almanları şaşırtmazdı. Kaldı ki sekiz yıl önce yaptığı çalışmada, o zamana kadar yapılan en büyük çıkarma olan Gelibolu Çıkarması'nı dikkatle incelemiş ve analiz etmişti. Şişme tanklar, kamyonlar ve uçaklarla donatılan FUSAG askerleri de rollerini çok iyi xii

yapan aktörlerdi. Sonuçta, hayali ordunun İngiltere'nin Fransa'ya en yakın kıyılarında konuşlandırıl ması, Almanlarda çıkarmanın Pas de Calais'ye yapılacağı inancını oldukça güçlendirdi ve Normandiya Çıkarması istenen sürpriz etkisiyle yapılabildi. Patton, savaşın sonraki döneminde Üçüncü Ordu komutanı olarak inanılmaz bir hızla hareket etti. Savaşta en çok esir alan ve toprak kurtaran komutan oldu. 9 Aralık 1 945'te bir trafik kazası geçiren Patton, 21 Aralık 1945'te Heidelberg, Almanya'da öldü. Yıllar sonra bu ölümün bir suikast olduğunu iddia eden bir kitap da yazıldı. Bu çalışmayı Türkçe olarak yayına hazırlayanlar, Çanakkale Savaşı'na duydukları ortak ilgi ve ortak dostları sayesinde tanıştılar. O sırada Korgeneral Ben Hodges, İzmir'de Nato Kara Kuvvetleri Komutanı 'ydı. Ç a n a k k a l e Sav a ş ı ' nd a n d a etkilenerek N ATO Karargahı'ndaki başarılı personel için " Yahya Çavuş Odülü"nü ihdas etti. Kendisi 201 6 yılı itibariyle ABD Avrupa Ordusu Komutanı'dır. Son olarak bu kitabı hazırlayanlar, Şahin Aldoğan, Necati Akpınar ve Hakan Köse'ye yardımlarından dola­ yı teşekkür ederler. Haluk Oral

Önsöz

Gelibolu'nun benim için kişisel bir önemi var. 20 12 Ekim'inden 20 14 Kasım'ına kadar İzmir'deki NATO Müttefik Kara Komutanlığı'nda komutan olarak görev yaptım. Oradayken Gelibolu'yu beş kez ziyaret etme fırsatı buldum; bana ve birçok subayıma savaşın ope­ rasyonel düzeyi, müttefik harekatının zorlukları ve tek bir adamın bile dinamik, vizyoner liderliğinin büyük bir mücadelenin sonucu üzerinde ne kadar ciddi etki yara­ tabileceği hakkında birçok şey öğreten sevgili dostum, değerli Profesör Haluk Oral ile çalıştım. Gelibolu'ya yaptığım ziyaretler her iki tarafın askerlerini yakından anlamamı ve onlara derin bir saygı duymamı sağladı. Aynı zamanda, orada savaşan bütün uluslardan askerle­ re saygı göstererek muharebe alanının büyük bir kısmını el değmemiş halde koruyan Türk halkına karşı içimde içten bir saygı oluştu. Gelibolu'nun benim için kişisel önem taşımasının başka bir nedeni de, bu harekatta hayatını kaybeden askerlerden on birinin " Hodges " soyadını taşıyor olması. Bunlardan dokuzu Britanya askeriyken, ikisi Avustralyalı idi. Bu askerlerden biri, içinde bulunduğu nakliye gemisi Ege Denizi'nde bir Alınan U-Botu tara­ fından batırılınca Gelibolu yolunda, denizde kaybol­ muştu ... Bir başkası, gece yarısı karaya çıkmaya hazır­ lanırken, içinde bulunduğu nakliye vasıtasının başka bir büyük nakliye vasıtasıyla çarpışması sonucunda hayatını xv

kaybetmişti ki bu da İtilaf Kuvvetleri'nin büyük çaplı çıkarma harekatlarındaki nispi deneyimsizliğinin bir göstergesiydi. Biri de ciddi şekilde yaralanmış ve esirken hayatını kaybetmişti. Birinci gün Ertuğrul Koyu'nda hayatını kaybeden Hodges'un da bulunduğu kalan sekiz Hodges doğrudan harekat sırasında ölmüştü. Bu on bir genç insanın hepsinin de, bu harekata katılmak üzere uzaklardan gelmiş, farklı alaylardan, alt rütbe­ den askerler olması bana çarpıcı gelmişti. Bunlarla herhangi bir bağım olup olmadığını bilmiyorum ancak öğrenmek isterim. Onların öykülerini öğrenmek, hepsi de aynı soyadım taşımakla birlikte on bir farklı yerden gelen genç askerlerin, ailelerini ve köylerini geride bıra­ karak hayatlarının Gelibolu'da nasıl son bulduğunu bilmek isterim. Hem Osmanlı askerlerine hem de İtilaf Kuvvetleri askerlerine böyle bir hizmet ve fedakarlık anlayışı hakimdi. Beni bu harekata kişisel olarak bağla­ yan şey, işte budur. George Patton askeri tarihçilerle günümüz askerleri arasında agresif, atılgan, amansız ve inatçı muharebe yaklaşımıyla tanınır. Ayrıca kendi dikkatli notlarının ve yorumlarının derkenar edildiği, tarihteki liderler, gene­ raller ve seferler üzerine yazılmış kitaplarla ve askeri tarih çalışmalarıyla dolu olan geniş kütüphanesiyle de tanınmaktadır. Kendi kitaplarında, kendi el yazısıyla kaleme alınmış olan bu notlar, onun düşünce tarzını anlamamızı sağladığı gibi, tarih boyunca yapılmış savaş­ ları sanki gerçekten de yaşamış, o muharebelerde çarpış­ mış gibi hissettiğini de ortaya koymaktadır. General Patton'ın adını ilk kez küçük bir çocuk­ ken, ABD Ordusu'na girmeyi aklımdan bile geçirmedi­ ğim günlerde izlediğim "Patton" filminde duymuştum. Etkileyici liderliği, çok büyük riskler alma ve planlarıyla hemfikir olmadığı yahut alışılagelmiş düşünme biçimine xvi

takılıp kaldıklarını düşündüğü üstlerine sık sık itiraz etmesi; beni asker olmaya ve meslek olarak orduyu seç­ meye iten şey, kısmen budur. West Point'teki Amerika Birleşik Devletleri Askeri Akademisi'nde her gün Patton'ın heykelinin önünden geçerdim. Orada tepeden tırnağa muharebe teçhizatı içinde, miğferi, ünlü tabancaları, deri ceketi ve elin­ de sıkı sıkıya tuttuğu dürbün, West Point'teki tören alanına bakarak fırsatları kollar ve askerlerini ken­ disini izlemeye teşvik ederdi. Her kim West Point'in neden bu kadar özel olduğundan söz etse, Eisenhower, MacArthur, Grant ve Lee ile birlikte Patton da her zaman West Point'in en önemli mezunları arasın­ da sayılmaktadır. Patton'ın büyüklüğü İkinci Dünya Savaşı'ndaki hizmetlerinden beri on yılları aşarak bugünlere kadar gelmiştir. Birinci Dünya Savaşı'na da katılan George Patton, askeri hedeflerine Birinci Dünya Savaşı'nda olduğu gibi kitlesel kayıplar yaşamadan ulaşmak isteyen ulusların, gelecekteki savaşlarda hareket yeteneğine ve korunmalı ateş gücüne, yani tanklara bel bağlamak durumunda olduklarını görmüştü. Fransa'daki deneyimlerinden sonra yaklaştığından emin olduğu şeyin, yani ikin­ ci bir dünya savaşının beklentisiyle, yaşamını ABD Ordusu'nda bu kapasiteyi geliştirmeye adamıştı. Ancak ABD Ordusu'nun Hawaii 'de Tümgeneral Hugh Drum komutasındaki Pasifik Tümeni'ne G2, yani istihbarat başkanı olarak atanmasıyla birlikte 1 930'lu yılların sonunda askeri kariyeri beklenmedik bir dönüşüme uğradı. Patton her zamanki yaşam sevin­ ciyle bir tekne kiraladı ve Pasifik Tümeni'ndeki göre­ vine başlamak üzere eşi ve bir tayfayla birlikte Birleşik Devletler'den Hawaii'ye doğru yelken açtı. Bu seyahat ona okuması için de bolca zaman verdi. xvu

1 930'lu yıllarda Batı'daki çoğu askeri uzman ikinci bir dünya savaşının kaçınılmaz olduğunu ve ABD'nin giderek militaristleşen Japon İmparatorluğu'yla enin­ de sonunda savaşa gireceğini düşünmekteydi. General Drum, Pasifik'teki en yüksek rütbeli ABD komutanı olarak ABD Ordusu'nun Pasifik'teki savaşta başarılı olabilmesi için, ( Güney ve Batı Pasifik'teki binlerce adadan, ABD'nin Filipinler'deki varlıklarına ve diğer küçük adalara kadar olan) bütün Pasifik coğrafyasında ABD Donanması'yla ve muhtemel müttefiklerimiz olan Büyük Britanya, Fransa ve Hollanda ile eşgüdüm içinde birçok çıkarma harekatı gerçekleştirmesi gerekeceğinin farkındaydı. Böylece General Drum, G2'sini, yani o zaman yarbay olan Patton'ı son çıkarma harekatları hakkında tarihsel araştırma yaparak bu deneyimlerden ABD ordu güçlerini hazırlamak üzere neler öğrenilebile­ ceğine bakmakla görevlendirdi. Patton derhal, birleşik İngiliz-Fransız filosunun Çanakkale Boğazı'nda Osmanlı kara ve deniz kuvvetleri tarafından durdurulmasından sonra İngiliz, Fransız ve ANZAK kuvvetlerinin Gelibolu Yarımadası'na çıkarma yaptığı İtilaf harekatını araştırmaya koyuldu. Patton Gelibolu'yu bizzat görmemiş olmasına rağ­ men, başarısızlıkla sonuçlanan bu harekata katılan İtilaf subaylarının harita ve raporlarından sonuçlar çıkarmayı başardı. Çalışmasında araziyle, karşıt kuvvetlerle ve iki tarafın komutanlarıyla ilgili düzinelerce harita ve ana­ liz bulunmaktadır. Kısmen, bütün yaşamını tarihteki liderlik, generallik ve harekat örneklerini incelemekle geçirmiş profesyonel bir asker tarafından hazırlanmış bir uzman değerlendirmesi olarak Patton'ın eseri, genelde bu harekatın en kapsamlı biçimde analiz edilmesiyle hazırlanmış en iyi çalışmalardan biri kabul edilmektedir. Eserine duyulan saygı muhtemelen kısmen de taraflılık xvii i

veya saptırmalardan tamamen uzak olmasından veya hiçbir tarafa eğilim göstermemesinden kaynaklanmak­ tadır. Eser, ABD'nin Japonya ile savaşa girmesi halinde Amerikan kuvvetlerini çıkarma harekatına hazırlamak üzere profesyonel olarak bilgi edinme amacıyla ve tama­ men askeri bakış açısıyla hazırlanmıştı. Patton'ın değerlendirmesinin beni en çok etkileyen kısmı, Osmanlı zaferinin mukadder olmadığını ve İtilaf harekatının en baştan itibaren başarısızlığa mahkum olmadığını anlatan son değerlendirmesiydi . Osmanlı tarafındaki liderliğin İtilaf Kuvvetleri'nde olınası halin­ de İtilaf Kuvvetleri'nin Gelibolu'da başarılı olacağını yazmıştı. Başka bir deyişle işin püf noktası, tıpkı ilk gün Yahya Çavuş'un Ertuğrul Koyu'nda, Yarbay Mustafa Kemal'in de harekatın ilk haftalarında yaptığı gibi, liderlikti, inisiyatifi ele geçirip elde tutmaktı, tek tek her bireyin ve her küçük birimin taktik düzeyde her türlü fır­ sattan (ilk gün bolca ele geçmişti) yararlanabilınesi için çıkarmaya katılan her askerin amacını bilınesiydi. George Patton inisiyatifi hiç elden bırakmamış, 1 944 yazının sonlarında Normandiya Köprübaşı'ndan çıkış sırasında ünlü Üçüncü Ordu'suna Fransa'da liderlik ederken yaptığı gibi, ancak birkaç korkusuz liderin ve askerin fırsatları görerek değerlendirebildiği, çok ağır sonuçlarla karşılaşılabilecek en riskli durumlardan başa­ rıyla çıkmıştı. Amerika'nın Pasifik'te, Kuzey Afrika'da, İtalya ve Fransa'da gerçekleştirdiği çıkarma harekatları, İkinci Dünya Savaşı'ndaki hareket tarzının ayırt edici yanı­ nı oluşturmaktadır. Aslında ordu bu savaşta Deniz Piyadeleri'nden çok daha fazla çıkarma harekatı ger­ çekleştirmiş olup, elde edilen başarıların kökeninde o zamanlar yarbay olan George Patton'ın ilk çalışmala­ rıyla "Gelibolu Seferi" incelemesinin yattığı söylenebilir. X1X

Hiçbirimiz ne zaman muharebede askerlerimizin başında göreve çağrılacağımızı bilmiyoruz. Ama göreve çağrılacak olursak hepimiz zihin açıklığına sahip olmak, savaşçıların ruhunu anlamak ve tıpkı George Patton gibi inisiyatif kullanma cesaretini göstererek ulusumuzun vereceği savaşları kazanmak için dua ediyoruz. West Point'teki askeri öğrenciler ve profesyonel askerler bugün hala Patton'ın seferlerini incelemektedir. Bu seferler muharebede başarılı olmak için ulusumuzun geniş kaynaklarını, üniformalı erkek ve kadınlarımızı nasıl kullanacağımızı gösteren kılavuzlardır. Patton, muharebe gücünün en önemli unsurunun liderlik oldu­ ğunu "Gelibolu Seferi" incelemesinde görmüş, muhare­ belerde de bizzat göstermiştir. Korgeneral Ben Hodges ABD Avrupa Ordusu Komutanı

GELİBOLU SAYUNMASI

Konu Çıkarma harekatlarına karşı sa vunmada kullanılan yöntemlerin incelenmesi ve Gclibolu'daki Türk savunması örneği.

Birinci Aşama: I9 Mart I9I5'e Kadar Olan itilaf Faaliyetleri

I.

Çanakkale Boğazı'nı açmak üzere İtilaf Devletleri'ni sonunda trajik, kanlı ve sonuçsuz sefere götüren koşul­ lar şunlardı: a) Rusya'ya acil silah ve mühimmat yardımı yapma ihtiyacı. b) İtilaf Devletleri'nin Rusya'dan çıkarılamayan devasa tahıl stokuna ulaşma arzusu. c) Batı cephesinde yaşanan kilitlenmenin yol açtığı boşa akan kanı telafi edecek somut bir başarı ihtiyacı. d) İngiltere'nin Süveyş Kanalı'ndaki çıkarlarını güvence altına alma ve Müslüman tebaası ara­ sında cihat ilan edilmesini engelleme arzusu. 2.

İngiltere her iki amacın da ancak İstanbul'un ve ora­ daki kuvvetlerin imhasıyla mümkün olduğunu düşün­ mekteydi, çünkü burası yalnızca Türkiye'nin başkenti olmakla kalmayıp aynı zamanda İslam dininin resmi merkeziydi. 3.

Birleşik Fransız ve İngiliz Akdeniz filolarının Çanakkale Boğazı'na yönelik ilk bombardımanı, 3

Türkiye'nin İttifak Devletleri'nin yanında savaşa girme­ sinden iki veya üç gün sonra, 3 Kasım'da gerçekleşti: Bombardıman kısa sürmekle birlikte, bir merminin rast­ lantı sonucu bir cephaneliği vurarak havaya uçurması nedeniyle donarıma toplarının karadaki tabyalar karşı­ sında üstün olduğu şeklinde bir yanlış düşünce doğura­ rak ciddi bir sonuca yol açtı. • • 4.

a) Seferin asıl başlangıcı, Rusya 'nın İngiltere

Savaş Bakanlığı'ndan Türklere karşı bir tür güç gösterisi yaparak, Türk Ordusu'nun Trans­ Kafkasya'daki Rus kuvvetleri üzerindeki şid­ detli baskısını hafifletmesini talep ettiği 2 Ocak 191 5'e kadar götürülebilir. Kitchener aynı gün cevap vererek bir şeyler yapacağını söyledi, ama aynı zamanda bu gösterinin ne kadar etkili ola­ cağı konusunda kuşkuları olduğunu da ekledi. Bu noktada Rusya'nın sadece bir yardımdan faz­ lasını talep etmiş olma ihtimali de dikkate değer­ dir. Bir Rus üst düzey yetkili 1 Ekim 1 9 14'te şöyle demişti: " Bize İstanbul'u ve Çanakkale Boğazı'nı kazandırmayacaksa bu savaşın bir anlamı yoktur. İstanbul sadece ve sadece bize ait olmalıdır. " (Alman Anlatımı, s. 34 ). b) Deniz Kuvvetleri Bakanlığı 3 Ocak 1 9 1 5 'te Akdeniz'deki İngiliz filosunun komutanı Amiral Carden'e bir telgraf çekerek, Boğazlar'ın kuvvet Osmanlı Devleti, Karadeniz'e açılan savaş gemilerinin Rusya'nın çeşitli şehirlerini bombalaması sonucu savaşa fiilen 29 Ekim 1914 tarihinde girdi. Osmanlı'nın lngiltere ve Rusya 'ya resmi savaş ilanı tarihi ise 11 Kasım 1914'tür. Burada yazarın kastettiği tarih, 29 Ekim'dir.-H.O. • • Bu mermi Seddülbahir tabyasında topların hemen arkasındaki cephaneliğe isabet etti. İnfilak dolayısıyla cephanelikte ve top başında bulunan beş subay ve seksen er şehit oldu ya da yaralandı-H.O.



4

kullanmak suretiyle geçilmesinin mümkün olup olmayacağı konusunda bir değerlendirme yapma ve mümkün olması halinde bunun için bir plan hazırlama talimatı verdi. Deniz Kuvvetleri Bakanlığı'nın bu aceleci tavrının altında muhte­ melen, öncelikle İtilaf Kuvvetleri'nin ellerindeki diğer araçların yetersizliği, ikinci olarak da o tarihte Deniz Kuvvetleri Bakanlığı Birinci Lordu olan Churchill'in daha 24 Kasım 1 9 14 gibi erken tarihteki bir Savaş Konseyi toplantısında, İngiliz çıkarlarını korumanın en iyi yolunun Çanakkale Boğazı'nı ele geçirmek olduğunu söylemiş olması yatmaktaydı. O tarihte Lord Kitchener de bu fikre katılmış ancak henüz harekat vaktinin gel­ diğini düşünmediğini söylemişti. c) Amiral Carden'in planı birbirini izleyen dört aşamadan oluşmaktaydı. Birincisi, Seddülbahir ile Kumkale'deki dış tabyaların imhası; ikincisi ve üçüncüsü, mayınlı alanların temizlenip girişle Narrows [Darboğaz-e.] arasındaki tabyaların imha edilmesini içeren iki harekatın gerçekleşti­ rilmesi ve dördüncü aşama, Darboğaz'ın geçil­ mesiydi. Amiral Carden bu harekatta on iki ana gemi kaybedebileceğini ama buna rağmen elinde, Alman Göben ve Breslau savaş gemileriyle takvi­ ye edilmiş olan Haliç'teki Türk filosunu yenmeye yetecek kadar kuvvet kalacağını hesaplamıştı. d) Savaş Konseyi birkaç gün boyunca planı değer­ lendirdikten sonra 1 3 Ocak'ta şu sonuca vardı: "Deniz Kuvvetleri Bakanlığı, nihai hedef İstanbul olacak şekilde Gelibolu Yarımadası'nı bomba­ layıp ele geçirmek üzere şubat ayında düzen­ lenecek bir harekat için hazırlık yapmalıdır. " ( Callwell, s. 11) 5

1 5 Şubat'tan önce Ege Denizi'nde güçlü bir İtilaf filosu toplandı ve tarafsız Yunan adaları Bozcaada, Gökçeada ve Limni işgal edilerek ileri donanma üssüne çevrildi. Burada, antlaşmaların mukaddesatının, çiğnenen antlaşmanın kime ait olduğuna göre değiştiğine dikkat ediniz. Belçika topraklarına tecavüz edilmesine öfkelenen İtilaf Devletleri, anlaşılan Yunanlıların egemenliğini ihlal etmekte fazla tereddüt etmemişlerdi. f) Carden'in dört harekatından ilki 1 5 Şubat 1 9 1 5'te başladı ve bu çerçevede girişteki tabyalar imha edildi... Donanma 12.000 metrede, Türk toplarının menzili dışında kalarak, herhangi bir sorunla karşılaşmadan görevini yerine getirdi. 1 6 Şubat'la 25 Şubat arasında yaşanan kötü hava koşulları bombardımanın sürdürülmesini engelledi. 26 Şubat'ta boğazın ağzına çıkarılan deniz piyadesi müfrezesi, dinamitle eski tabyala­ rı tamamen imha etti. 2. ve 3. aşamalar mayın tarama faaliyetiyle Dardanos ve Erenköy tabya­ larının imhasından oluşmaktaydı. g) Muharebe gemilerinin korumasındaki mayın tarama gemileri her gün boğaza girerek mayın­ ları temizlerken, muharebe gemileri de tabya­ ları bombaladı. 4 Mart'a gelindiğinde artık dış tabyaların etkisiz hale getirildiği düşünülmek­ teydi. Aynı gün girişe tekrar bir deniz piyade müfrezesi çıkarıldı fakat müfreze Türk piyadesi tarafından geri püskürtülerek elli asker kaybet­ ti..... Bu Türklerin tabyayı onardığının işaretiydi.

e)



Türk kaynaklarına göre ilk harekat 19 Şubat'ta başlamıştır. Girişteki tabyaların imhası 25 Şubat'taki ikinci saldırıda bitirilmiştir. O gün Türk tarafının kaybı 14 şehit ve 18 yaralı olmuştur-H.O. • • Bu müfrezeyi süngüyle püskürten kuvvet, Mustafa oğlu Mehmet Çavuş kumandasındaki yirmi erden oluşmaktadır-H.O.

Aynı gün donanma havacıları Türklerin girişle Darboğaz arasındaki kıyı hattına yeni toplar yer­ leştirmekte olduğunu rapor etti. h) Bu yenilgiye rağmen İtilaf harekan devam etti. 1 7 Mart'ta 1 ., 2. ve 3. aşamaların tamamlandığı sonucuna varılarak, Kilitbahir ve Çanakkale'deki istihkamların imhasının ardından boğazdan geçerek dosdoğru İstanbul'a ilerlemeyi öngören 4. aşamanın hazırlıklarına geçildi. Hasta olan Amiral Carden İtilaf filosunun komutasını bu tarihte Amiral de Robeck'e devretti. 5·

a) Bu sistemli harekatlar devam ederken bir müş­ terek birlik harekatı eğilimi baş gösterdi. İngiliz Deniz Kuvvetleri Bakanlığı 1 5 Şubat'ta, boğazın geçilebilmesi için hem Gelibolu Yarımadası'nın hem de Asya kıyısının kara ordusu tarafından işgal edilmesi gerektiği fikrini ortaya attı. Kabine 15 Şubat'ta toplanarak, donanmaya ve yürüttüğü harekata destek vermek üzere büyük bir kuvvetin Çanakkale Boğazı'na gönderilmesine karar verdi. h) 11 Mart'ta seferi kuvvetin başına General Sir lan Hamilton getirildi; ayın 1 3'ünde yola çıkan Hamilton 1 ?'sinde Limni'ye ulaşarak harekatın dördüncü aşamasının sonuçlanmasının beklendi­ ği 1 8 Mart'taki muharebede hazır bulundu. c) İtilaf Kuvvetleri bu muharebeye on sekiz muha­ rebe gemisiyle karıldı ve günün sonunda yedisini kaybederek· geri çekilmek zorunda bırakıldı. Kayıpların çoğu mayınlardan meydana gelmiş­ ti. İngilizler o tarihte bunların serseri mayınlar •

İtilaf savaş gemilerinden Bouvet, Ocean ve l"esistable battı; Galois, Soufren, Tnflexible ve Agamemnon ağır hasar aldı-g.n. 7

d)

e)

f)

g)



olduğunu düşünmekteydi; ancak gerçek fark­ lıydı. Gemilerden en az ikisi mayın tarayıcıların tespit edemediği yeni bir mayın sahasına girmişti. (Bkz. HARİTA 1 ) Sabit savunmalara karşı donanma ateşinin fazla etkili olmadığını göstermek üzere, bir tabyanın tam bin defa doğrudan isabet almasına rağmen tek bir topun bile devre dışı kalmadığına dikkat çekmekte fayda vardır. Diğer bir tabyaysa dört bin isabet almış ve tek bir topu devre dışı kalma­ mıştı. Bütün harekat boyunca Türklerin kaybı 40 ölü, 72 yaralıdır. Hedef alınan 1 76 toptan sekizi geçici veya kalıcı olarak devre dışı kalmış­ tı. Türkler ise 1 .935 mermi atmıştı. • Fransızların dışındaki tüm raporlar, muharebe­ nin 1 8 Mart'taki son gününde Türklerin cep­ hanesinin, savaşın ertesi gün de devam etmesi halinde yenilmelerine yol açacak kadar az oldu­ ğunu göstermektedir. Buna karşılık Fransız dev­ leti muharebenin sona erdiği 1 8 Mart tarihinde Türk savunmasının elinde hala 22.600 civarın­ da mermi bulunduğunu belirtmektedir. Ancak 21 0'luk ve 280'likler gibi bazı büyük çaplı mer­ milerin miktarı düşük olup top başına sadece 30-40 mermi düşmekteydi. Amiral de Robeck bu taarruzun sonunda boğazı geçmenin tek yolunun müşterek birlik harekatı olduğuna karar vererek fikrini İngiliz ve Fransız generallerine de danışıp onaylattı. General Hamilton bu konferansın sonucun­ da, 1 9 Mart'ta Lord Kitchener'a bir telgraf

Türk kaynaklarında bu sayı 2.250'dir. (T.C. Genelkurmay Başkanlığı, Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, 5. Cilt, s. 184) Anadolu Hamidiye Tabyası'nın sarfettiği 300 mermi bu sayıya dahil değildir HÜ. -

GELİBOLU YARIMADASI ÖLÇEK 1: 50.000

--� .. -·--

- ...... -�_ .. ____ _ .. _ .. _ --

. ---..-. . .... _ ..___ ...... -----·--·-

-----

.. ı.---.... ----------­ --------- ... -...... . -·--·---··-------

. �ıo.::;=::�-:::.:.::.:::.:--

HARİTA 1: Çanakkale Boğazı'ndaki savunma tertiban.

9

çekerek harekatın büyük bir harekat olacağını bildirdi. Kitchener şu cevabı verdi: " Çanakkale Boğazı'nın kuvvet kullanarak geçilmesi ve yolu açmak için Gelibolu Yarımadası'nda büyük bir harekat yapılması gerekiyorsa, bunun bölgedeki savunmaların dikkatle incelenmesinden sonra gerçekleştirilip sonuna kadar gidilmesi gerektiği­ ni düşündüğümü biliyorsunuz. " Böylece 3 Kasım 1 914'te donanma hedef talimi olarak başlayan savaş 1 9 Mart 1 9 1 5 'te büyük bir müşterek birlik harekatına dönüştü. 6. I 9 Mart z9 z 5'e Kadar Türkiye'de Meydana

Gelen Gelişmeler

a) Türkiye 2 Ağustos 1 914'te tarafsızlığını ilan etti.

Bu tarafsızlığı korumak için 4 ve 5 Ağustos'ta mayın döşedi. Ancak 1 9 1 4 Aralık'ına kadar dökülen mayınların sayısı 1 45'i bile bulmadı. Mayınlama operasyonları çok ciddi boyutta değildi. 9. Tümen 1 O Ağustos'tan önce boğazın yarımada kısmından girişe kaydırıldı. Bu tarihte boğazın ağzındaki dört bataryada bulunan 20 toptan sadece dördü kullanılabilir durumdaydı. Göben ve Breslau'yu kovalayan İngiliz filosu 1 8 Ağustos'ta boğaz açıklarına ulaştı ancak onlara boğaza giriş izni verilmedi. Savaş ilan edilmemiş olmasına rağmen İtilaf Kuvvetleri Eylül ayında boğazı abluka altına aldı. Ablukanın gerekçe­ si Akdeniz'de kaçak dolaşan bazı Avusturya gemilerinin İstanbul'a sığınmasını engellemekti. Denizaltı ağlarının eski mayınlarda kullanılan demir zincirlerinden yapıldığını belirten Alman Anlatımı'nın 5 6 . sayfasındaki ifadeler Türk 10

savunmasının ne kadar fakr-u zaruret içinde olduğunu göstermektedir. b) Boğazdaki ilk savunmalar 1 877'de büyük ölçüde İngiliz ve Fransız istihkamcılar tarafından yapılan eski taş istihkamlardan oluşmaktaydı. Bu köhne bataryalarda menzilleri 7.000 ile 9.000 metre arasında değişen ve atış hızı hayli düşük olan 1 00 adet modası geçmiş kıyı topu bulunmaktay­ dı. Örneğin en iyi tabya kabul edilen Hamidiye Tabyası, Queen Elizabeth'in her altı borda ateşi­ ne karşılık tek bir atış yapabilmekteydi. c) Kasım bombardımanıyla 1 Ocak arasında, Alınan Ordusu'ndan Yarbay Wehrle sekiz adet 1 50 mm'lik obüs bataryasıyla (tahminen 32 parça) o tarihte boğazı savunmakta olan Birinci Ordu'nun emrine girerek Asya kıyısını savun­ mak üzere mevzilendirildi... Bunun dışında, mayın tarama gemilerine atış yapmak üzere Almanya'dan bazı hafif bataryalar getirildi. Kıyıya torpido tüpleri ve ışıldaklar yerleştirildi. Dört yüz ilave mayın ithal edilerek çeşitli mevki­ lere döküldü. Kilitbahir'de bulunan Darboğaz, ana savunma bölgesi olarak belirlenerek on adet mayın hattı döşendi (HARİTA 1 ) . Bazı belgeler hurdaya ayrılan Türk savaş gemilerinden sökülen topların boğaza yerleştirildiğinden söz etmektedir. Bütün bunlar Alman Misyonunun isteğiyle gerçek­ leştirilmişti. Türklerin içinde bulunduğu doğal rehavet halinden dolayı misyonun çalışmaları ilk başlarda epeyce direnişle karşılaşmış, fakat sonunda her defasında Türkleri biraz daha fazla •

Wehr le'nin emrindeki obüs bataryaları iki topçu taburu halinde tertiple­ nerek Boğaz'ın her iki yaka s ında mevzilendirildi-g.n. 11

korkutan mükerrer donanma saldırılarına karşı boğazı savunmak amacıyla misyonun giriştiği çabalar, Türkler tarafından malzeme yardımıyla desteklenmiştir. Özetle, d o n a n m a s a ldırıları k a r ş ı s ı n d a Çanakkale Boğazı'ndaki savunmalara yapı­ lan ilaveler orta ve hafif büyüklükte olmak üzere 78 parça topla 400 mayından ibaretti. Almanlar topları mevzilendirirken sadece toprak istihkamlar kullandılar. Bunun dışında donanma topçularını aldatmak üzere birtakım sahte siper­ ler inşa ederek, filo bombardımanları sırasında bu siperlerin çeşitli noktalarında kara barut patlattılar. Savunma tedbirlerinde sağlanan bu ağır ilerlemeler, 25 Şubat 1 9 1 5'e kadar yarıma­ danın herhangi bir yerine yapılacak bir çıkarma harekatının başarılı olacağını belirten Türk resmi kayıtlarında anlatılmaktadır. d) DERSLER 1 ) Sadece düşmanı uyarmaya yarayan, ağır iler­ leyen harekatların yarattığı dezavantaj. 2) ilerleyen paragraflarda sıkça dile getirilen, İngilizlerin elde edilen ilk başarıdan sonra deva­ mını getirmeme eğilimi. 3) Gemilerin karadaki tabyaları imha etmede tamamen yetersiz kalması. 4) Yokluğu halinde hiçbir çıkarma harekatının başarılı olması mümkün olmayan ileri üssün hayati önemi.

12

ikinci Aşama: Türklerin Kaynaklan ve Faaliyetleri

ı.

a) 1 8 Mart 1 9 1 5 muharebesinin en önemli sonucu, 21 Mart tarihli emirle Beşinci Ordu'nun kuru­ larak komutasına Mareşal rütbesiyle Süvari General Liman von Sanders' in getirilmesi olmuştur... b) Gelibolu Yarımadası'nın savunma tarihinin bu emirle başladığı söylenebilir. İtilaf Kuvvetleri'ni yenilgiye uğratan en büyük faktörün her şeyden önce von Sanders'in kişiliği olduğu tartışmasızdır. 2.

O tarihte Beşinci Ordu şu unsurlardan oluşmaktay­ dı: 3. ve 1 1 . Piyade tümenlerinden oluşan XV. Kolordu; 9. ve 19. Piyade tümenlerinden oluşan ill. Kolordu; 7. ve 5. tümenlerden oluşan XVI . Kolordu; bir süvari .... tugayı. Enver Paşa, Liman von Sanders'e Beşinci Ordu k omut ası nı alma teklifini 24 Mart'ta yaptığına göre bu ordunun kuruluş tarihi olarak 24 Mart 1915 kabul edilebilir -H.O. Türk kaynaklanna göre Beşinci Ordu, lll. Kolordu (7, 9, 1 9. Tüm en ler ) , Mürettep Kolordu ( 1 1 . ve 5. Tümenler), Jandarma Alayları ve 64. Piyade A lay ı 'n dan oluşmaktaydı. (T.C. Genel kurmay Başkanlığı, Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, 5. C ilt , 1 . Ki tap , s. 193) 26 Mart 1 9 1 5'te Ba şko­ mutanlık Karargahı 3. Nizamiye Tümeni ile 7. ve 1 3. S üvari alaylarından oluşan bir süvari tugayuu Beşinci Ordu emrine vermiştir. XVI. Kolordu, Mürettep Kolordu'nun yeni adıdır-H.O. 13

3. Bir Türk piyade tümeni, her biri üçer tabur ve bir makineli tüfek bölüğünden oluşan üç piyade alayı, iki bataryadan ibaret bir sahra topçu alayı (Albay Miles ilave olarak iki dağ bataryası bulunduğunu belirtmek­ tedir. Hakikat muhtemelen arada bir yerdedir; bazı tümenlerde iki sahra bataryası ve iki dağ bataryası bulunurken, bazılarında sadece iki sahra bataryası mevcuttu), bizim birliklerimize eşit bir süvari bölüğü (yaklaşık 1 50 asker), bir istihkam bölüğü ve bir sıhhi­ ye bölüğünden meydana gelmekteydi. Ortalama asker sayısı 1 0.000 ile 12.000 arasında değişmekteydi. Bu tarihte Beşinci Ordu'nun toplam kuvveti muhtemelen İngilizlerin yaptığı 62.000 tahminine oldukça yakındı...



a) Von Sanders'irı karşı karşıya bulunduğu ikmal sorunu aşırı boyutlardaydı. Avrupa yakasında en yakın demiryolu indirme noktası, Bolayır'a yak­ laşık t 20 kilometre mesafedeydi. Asya tarafında hattın son noktasıyla boğazdaki Çanakkale ara­ sında yaklaşık 50 kilometrelik bir mesafe vardı ve bu mesafedeki tek ulaşım aracı da mekkareydi. Çanakkale'ye ulaşan ikmal malzemesirıirı boğaz­ dan teknelerle taşınması gerekmekteydi. Son olarak, Marmara Denizi'nden gelip boğazdan devam eden ve ancak düşman denizaltıları izirı verdiği takdirde kullanılabilen su rotası vardı. b) Gerek Asya gerekse Avrupa yakasındaki irtibat yolları bu adı hak etmeyecek durumda olup •

Türk kaynakları bu sayıyı 89.806 er, 405 teknisyen, 3.303 astsubay, 1 .887 subay olarak verir (T.C. Genelkurmay Başkanlığı, Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, 5. Cilt Çizelge 12)-H.O. 14

c)

sadece at arabası izlerinden ibaretti. Yollarda ya hiç köprü yoktu, ya da varsa, askeri araçların geçişine imkan vermeyecek kadar zayıftı. Siper kazma malzemeleri, dikenli tel ve kum tor­ baları yok denecek kadar azdı; hatta manialarda kullanılan dikenli tel ve tahtaların çoğu yarıma­ dadaki bahçe ve çiftliklerin çitlerinden temin edilmişti. 5. ilk

Tertibat

a) General von Sanders talimatı alır almaz küçük bir kurmay heyetiyle birlikte tekneyle Gelibolu kasabasına gidip 26 Mart sabahı erkenden karargahını kurdu. 27 Mart sabahı Alman yar­ dımcılarından birine söylediği şu söz zamanın önemini ve içinde bulunduğu durumun acil gerekliliklerini kesin bir şekilde anladığının açık göstergesidir:

İngilizler beni sekiz gün rahat bıraksa her şey yoluna girer. İngiliz bindirme subaylarının akıl almaz aptallığı sayesinde dört haftadan uzun bir süre kazana­ caktı (Alman Anlatımı, s. 96) ... b) Von Sanders yarımadaya ayak basar basmaz dikkatli bir teftiş yapmış ve Saros Körfezi'nden "S" Sahili'ne kadar olan yaklaşık 1 30 kilometre­ lik bütün kıyı hattının "sınır muhafızlarının eski güzel günlerini" hatırlatır şekilde, 9. Tümen'e bağlı seyrek bir asker şeridiyle savunulduğunu •

Von Sanders bu konuda şöyle demektedir: "lngilizler büyük çıkarmalaruu yapana kadar bana tam dört hafta vakit bıraktılar. Bu süre en gerekli tedbirleri almaya ... yetti." (Liman von Sanders, Türkiye'de Beş Yıl, çev: Eşref Özbilgen, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, s. 88. )-e.n. 15

görmüştü. Bu birlikler geçen Ağustos'un 9'undan beri birbirinden kopuk bölgelerde bulundukla­ rından tam anlamıyla işe yaramaz haldeydiler. Böyle bir durumun kaçınılmaz felaket anlamına geldiğini gören von Sanders'in ilk talimatı 9. Tümen'i, güçlü bir ilerlemeyi durduracak ihti­ yatlara sahip olmadan her noktada vasat savun­ mayla yetinecek bir formasyon yerine, çıkarma anında hafif direniş gösterdiği düşmanı, daha sonra şiddetli karşı saldırılarla atacak şekilde yeniden gruplandırmak oldu. Bu çerçevede 9. Tümen'in, Kilitbahir'in yaklaşık 5 kilometre batısındaki Serafim Çiftliği yakınlarında toplan­ ması talimatını verdi. (Bkz. HARİTA 2) c) 9. Tümen'in von Sanders'in talimatlarını yerine getirecek şekilde konuşlandırılması HARİTA 2'de gösterilmektedir. Haritada gösterilen tertiplen­ mede herhangi bir tereddüt yaşanmadı, çünkü von Sanders İngilizlerin elindeki asker sayısını oldukça doğru hesaplayabildiği (yaklaşık 87 bin) gibi yarımadanın topografyasından çıkarmanın muhtemel yerini, daha doğrusu İngilizlerin çık­ masını hiç arzu etmeyeceği yeri tahmin edebili­ yordu. Buradan yola çıkarak, yarımadanın "W" Sahili'nden Seddülbahir'e kadar olan ucunun kuvvetle muhtemel bir çıkarma noktası olduğunu ve bu noktada çıkarmanın üç taraftan donanma ateşiyle desteklenebilmesinin kendisi için deza­ vantaj yarattığını düşünmekteydi. İtilaf Devletleri filosunun daha önce de buraya yoğunlaşarak gördüğü her küçük gruba gün boyunca toplu salvolar yöneltmesi, von San ders 'in burası üzerin­ deki dikkatini daha da artırmaktaydı. 9. Tümen mıntıkasındaki diğer bir kritik nokta da, yarımaı6

25

NİSAN ŞAFAK VAKTİ TÜMEN'İN

(9. KONU Ş LANMASI)

{

Kumıepe Bölgesi .... . . . . . . . . . . .

Scddülbahir Bölgcs Savun ma Dü zeni

Kirıc

Tabur 11. Tabur . m. Tab u . . . .... •

Bölg.,.; . . . . . . . . . . . . . . . _ . . _

Scddülbahfr

}

.

12 asker 3/26. Alay o • • · · · · · Hl. 3/26. Alay

· ··-·

1 81. 3126. Alay --.. . . . . . . . . . . . . .

ÖLÇEK (MİL)

i

--6

HARİTA 2: 17

1

1.

Bölses> . . . . . . . . . . . . . .

2 BL 3/27. Alay - -. . . . istihkam Bölüğü 1

..."

. . . . .. .. . . . . . . .. .

• � ıfı

1 sd

Von Sanders'in konuşlandırdığı 9. Tümen.

danın batı kıyısındaki Kabatepe'nin güneyinden başlayan genişçe bir vadiydi. Yarımadanın içine doğru uzanarak Maydos kasabasının [günümüz­ de Eceabat-e. l hemen kuzeyinde yarımadanın doğu kıyısına ulaşan vadi, sadece 7 kilometre uzunluğundaydı. ( Bkz. HARİTA 1 ve 3) d) 9. Tümen mıntıkasının, genişliği sekiz kilometreyi bulmayan ve hiç tepe bulunmayan kuzeyi, yani Bolayır Kıstağı, von Sanders'in tehlikeli bulduğu diğer bir noktaydı. Çevredeki tepelerin çıkarmaya hakim bir konumda olması nedeniyle Anafartalar Limanı' ndan başlayarak Küçükanafarta ile Büyükanafarta köyleri arasından geçen vadiyi önemsemiyordu. Nitekim bu kanaati 7 Ağustos muharebesiyle de fazlasıyla doğrulanmışn. Öte yandan, deniz hakimiyetinin sağladığı stratejik hareket kabiliyeti üstünlüğü, çıkarma tamamla­ nana kadar İtilaf Kuvvetleri'nin hedef çeşitliliğine sahip olmalarına imkan, vermekteydi. Yon Sanders bu konuda yapnğı tahminle, yalnızca en muhtemel düşman planını saptamakla kalmayıp, ayrıca buna karşı emrindeki kuvvetleri nasıl tertipleyeceğini de belirlemişti. Bu noktada, harekat boyunca Alman komutasının, sudan karaya geçişin kaçınılmaz karmaşasından kurtulup toparlanmasına izin ver­ meden düşmanı geri atmada zamanın ne kadar önemli ve anında karşı-taarruzun ne kadar hayati olduğunu çok iyi kavradığına dikkat çekmekte yarar vardır. Ya da von Sanders'in deyişiyle,

Ne olacaksa olsun nihai çare, zayıf kuwetlerimizle bir yere çakılıp kalmak değil, üç muharebe grubunun hareketliliği idi. •

Liman von Sanders, Türkiye'de Beş Yıl, çev: Eşref Özbilgen, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, s. 9 1 -e.n. 18

e) Diğer taraftan İngilizler çıkarmanın ve ikmal işleri­ nin küçük aynnnlan içinde öyle sersemlemişlerdi ki, karaya çıknktan sonra harekete geçmek yerine alnn değerindeki dakikaları hatta günleri boşa harcamış­ lar ve "affetmeyen dakikalardan alnnış saniyelik bir koşu mesafesi" çıkannayı becerememişlerdi. .. Albay Kannengiesser aşağıdaki ifadelerle, sanırım İngilizlerin başlıca sorununa parmak basnuşn: " İngilizler başarılarından azami ölçüde yarar­ lanma yeteneğinden yoksundu. Çanakkale harekatları bu yüzden başarısız oldu. Bunun nedeni uyguladıkları yöntemlerdi. Taktik çatış­ malar sırasında doğru anları çoğunlukla kaçırır­ ken muharebede yakaladıkları fırsatları da sıkı sıkıya ellerinde tutamadılar. Bunun nedeni uygu­ ladıkları yöntemlerdi. Gördüğümüz İngiliz emirleri olağanüstü küçük ayrıntılara kadar inmekteydi. Her şey önceden dikkatli şekilde düşünülmüş, süreler önceden belirlenmiş, düşman hattına ulaşılan ana kadar kontrol altında tutulmuştu. Alt düzey komutan­ lar muharebe sırasında verilen emirlerin dışına kesinlikle çıkmadılar. Onların yöntemi buydu ve İngilizler buna inatla yapışmışlardı. Ama bu yüz­ den de anlık istihbaratın yarattığı fırsatları kaçır­ dılar, savaşın bütün yöntemlerini, yollarını ve kurallarını bilinçli bir şekilde kenara ittiler. Oysa zafer, ancak enerj ik bir şekilde ileri atılmakla kazanılabilirdi." (Alman Anlatımı, s. 266. ) İngilizlerin güçlü liderlikten insanı şaşırtacak kadar yoksun oluşuna karşılık Türklerin her kriz •

Nobcl ödüllü İngiliz ya7.ar ve şair Rudyard Kipling'in ( 1 865-1 936) "Eğer (lf)" başlıklı şiirinin ünlü dizeleri: " . . . lf you can fiil the unforgiving minute / With sixty sccond's worth of distancc run . . . ". Zamanı doğru ve iyi kullanmayı ifade eden bu dizeleri, Bülent Ecevit şöyle çevirmiş: " . . . Her saatin her dakikasına / Emeğini katarsan hakçasına . . . "

ı9

anında hayranlık uyandıracak güçte liderlere sahip oluşu, tüm bu olguların üstüne eklenmiştir. 6. Von Sanders,in

Durom Tespiti

a) MİSYON 1 ) İtilaf Kuvvetleri seferinin açık amacı Ege ile Karadeniz arasındaki deniz yolunu açıp bunun sonucunda İstanbul'u ele geçirerek işgal etmektir. Bunun için de kıyı tabyalarıyla çevredeki mayınlı alanların temizlenmesi gerekmektedir. Büyük bir seferi kuvvet ve güçlü bir filonun varlığında bu görev ortak bir harekatla gerçekleştirilecektir. 2) Yon Sanders'in misyonu düşmanın kara ope­ rasyonlarını sekteye uğratarak yukarıdaki ama­ cın başarıya ulaşmasını engellemektir.

h) DÜŞMAN HAKKINDAKİ BİLGİLER General Hamilton komutasındaki seferi kuvvet aşağıdaki unsurlardan oluşmaktadır: Kraliyet Donanma Tümenleri - 1 1 .000 asker Anzak Kolordusu ve Süvari Birliği - 35 .000 asker (Tamamen deneyimsiz birlik. ) 29. İngiliz Tümeni, 1 8.000 askeriyle güçlü bir birlik. Fransız Tümeni, 1 8 .000 askerlik iyi bir birlik. Toplam Kuvvet: 82.000 asker ve 1 78 top. Bu kuvvete karşı von Sanders'in elinde 62.000 asker ve daha az sayıda top vardı . .. •

Yukarıda da belinildiği üzere bu sayı Türk kaynaklarında 89.806 er, 405 teknis yen , 3 .303 astsubay, 1 .887 subay olarak verilir. Yine Türk kaynak­ ları ( Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi. 5. Cilt, Çanakkale Cephesi Harek atı-TC Genelkurmay Ya yını ), 19 N isan 1 91 5 itibariyle sahra topu, sabit ve ma nte lli toplar ile uçaksavarlar dahil, Liman von Sanders'in elindeki namlu sayısını toplam 135 olarak verir-H.O. 20

c)

DÜŞMANIN PLANI 1 ) Bolayır civarına çıkarak doğruca, bu noktada yedi kilometre genişliğinde olan kıstağın öteki ucuna ilerlemek. Burası MÖ 500 tarihinden beri İstanbul'a giden yolun kilit noktası olarak görül­ mekte olup, 1 9 1 2 Balkan Savaşı'nda buraya inşa edilen siperler, antik bir suru takip etmek­ tedir. Başarılı olduğu takdirde böyle bir harekat yarımadada bulunan Türk garnizonunu tama­ men tecrit ederek sonunda açlığa mahkum ede­ cek ve tabyaların ele geçirilmesini sağlayacaktır. aa) Avantaj lar: Bir ısırıkta bütün pastayı yutmak. bb) Dezavantaj lar: Kıstak Balkan Savaşı sırasında inşa edilen istihkamlarla korun­ maktadır. Birinci ve İkinci ordulardan oluşan Trakya'daki Türk birlikleri çıkarma yapan kuvvete kanattan ve arkadan taarruz edebi­ lir. Filo sadece sınırlı ve o da yalnızca doğ­ rudan ateşle destek verebilir. Arazinin alçak yapısından dolayı yatık mermi yollu donan­ ma topları kesinlikle etkisiz kalır. Çıkarma en yakın üs olan Limni'deki ileri üsten 65-70 mil uzaktadır. 2 ) Asya yakasında, iki mükemmel limanın ve çok yakın bir ileri üs olarak Bozcaada 'nın bulunduğu Kumkale civarına çıkarma yapmak. aa) Avantajlar: Gerek Kumkale gerekse Beşike Koyu'nun biraz güneyindeki mükem­ mel çıkarma olanakları. Boğazın hemen girişinde demirli bulunan savaş gemileri Küçükmenderes Çayı'nın karşı kıyısından gelecek taarruzlara karşı yan ateşiyle destek verebilir veya Türk takviyelerinin çayı geç21

mesini engelleyebilir. Çay bir kez geçildiği takdirde birliklerin boğazdan yukarı, suyolu­ na hakim tabyalara doğru ilerlemesini engel­ leyecek hiçbir doğal engel bulunmamakta­ dır. Tabyalar karaya doğru ateş açabilecek durumda değildir. bb) Dezavantaj lar: Kumkale kasabası civa­ rına çıkarma yapıldığı takdirde saf dışı bıra­ kılacak tabyalara kadar 55 kilometrelik bir yürüyüş yapmak gerekmektedir. Güneyde kalan arazi açık olup büyük bir Türk birliği­ nin işgalci gücün sağ kanadına karşı harekat gerçekleştirmesine el verişlidir. Yürünecek mesafe ve bu durum büyük bir kuvvet kul­ lanımını, muhtemelen General Hamilton'ın elinde bulunandan daha büyük bir kuvveti gerektirmekte olup ayrıca bu kuvvetin nakli için yeterli miktarda ulaşım aracı gerekmek­ tedir. • 3 ) Gelibolu Yarımadası'na, Kabatepe ve İlyas Burnu civarına çıkarma yapmak ve bir çevirme taarruzuyla Alçıtepe civarındaki yüksek araziyi ele geçirmek. aa) Avantaj lar: Donanmanın ezici olduğu varsayılan gücünü harekat sahasının üç yanında da kullanabilme yeteneği. Hedefin 1 1 .000 metreden az bir ilerleme mesafesinde bulunması. Yarımadanın sınırlı bir bölge­ sinde kuvvetlerin daha küçük olabileceği ve daha az nakliye aracı gerekmesi. Limni'deki ileri üssün yakın oluşu.



İngiliz yönetimi bu son zorunluluktan dolayı Asya kıyısına çıkmaktan vazgeçerken, Fransızlar her zaman buraya çıkarma yapmanın iyi olacağını düşünmüştür-Yazarın notu. 22

bb) Dezavantajlar:

Muhtemel çıkarma sahil­ lerinin sayısının ve boyutlarının sınırlı oluşu. Çıkarma sonrasında arazide savunmaya elverişli noktaların fazla oluşu.

d) KARAR: Kanıtlar kesinlikle von Sanders'in çıkarmanın Bolayır'a yapılacağına inandığını göstermekle beraber, bu konuda kumar oynama şansı yoktu. O yüzden bekleme pozisyonunda kalmaya karar verdi. Böylece birliklerini hazır durumda tutarak, düşman nereye çıkarsa çıksın, artan bir şiddetle acil ve ikinci seri karşı taarruz­ lar düzenleyebilirdi.

7 . Türk Mevzilenmesi Von Sanders plan uyarınca tümenlerini şu şekilde mevzilendirdi: (Bkz. HARİTA 3 ) Asya tarafında: 3 . Tümen Kumkale civarında. 1 1 . Tümen Beşike Koyu civarının biraz güneyinde. Gelibolu Yarımadası'nda: 9 . Tümen Seddülbahir'den Anafartalar Limanı'nın ( Suvla Koyu) hemen güneyine kadar bütün burunda 1 9 . Tümen Yarımadanın güney ucunun orta kısmında bulu­ nan Bigalı kasabasında toplandı. Kuzeyde, 7. Tümen Gelibolu kasabasının hemen güneyinden başlayarak Bolayır civarında. 5. Tümen, 7. Tümen'in hemen kuze­ yinde, Saros Körfezi'nin başında. Süvari Tugayı Saros Körfezi'nin kuzey kıyısında. Birliklerini işgale karşı hazırlıklı olacak şekilde mev­ zilendiren von Sanders bazı tümen bölgelerinde bulunan savunma ve tahkimatlar için şu emri yayınladı:

"İlk olarak, kıyılardaki düşman çıkarmasına açık noktaların tahkim edilip, buralara tel örgü vb. gibi maddi engeller yığılıp inşa edilmesi. İkinci olarak, bu noktaların ana muhafız bölükleri tarafın23

dan tutulup devriye ve küçük karakollarla irtibatlandırılması ve ileri karakollardaki taburların bulundukları sektörün merkezine yakın noktalarda toplanması. Üçüncü olarak, düşmanın çıkarma yapması halinde, ilerlemeyi durdurmaya yetmeyecek kadar zayıf olan ileri karakollar ilerlemeyi oyalayacaktır. Bu, tümenin ana gövdesine tehdit altındaki noktalara ilerleyerek düşmanı denize dökecek zamanı kazandıracaktır." (Fransız Anlatımı, s. 1 21 ) "Özetle, kuvvetlerinin zayıflığı ve düşman hedef ve niyetlerinin belirsizliği General von Sanders'i düşman çıkarması başlayıncaya kadar bekleyip sonra karşı taarruz için tertiplenmeye mecbur bırakmıştır. " (Fransız Anlatımı, s. 12 1 ) Ya da von Sanders'in ifadesiyle "Tümene birliklerini bir arada tutup güvenlik müfrezelerini sadece en zaruri hallerde kendi sektörleri dahilinde bulunan kıyılara gönderme talimatı verdim. " 8.

Ulaşım ve iletişim

a)

Tespit ve tertiplenmelerin i t a m a m l a ya n Mareşal'in sonraki işi, ulaşım ve istihbarat araç­ larını, düşman belli bir noktaya veya noktalara çıktığında boştaki birlikleri tehlikeli noktaya en az gecikmeyle sevk edecek ve düşmanı sürecek bir karşı taarruz düzenleyebilecek şekilde konuş­ landırmak oldu. Planın düğüm noktası işte bura­ sıydı. b) Bu teori çerçevesinde ilk adımı, Gelibolu'dan Maydos kasabası yakınlarına kadar yarımadanın boğaz tarafı boyunca uzanan bir askeri yol -gizli bir yol- inşa etmek oldu . Bu anayoldan çıkar­ manın en muhtemel göründüğü batı kıyısındaki bazı noktalara tali yollar yapıldı. Aslında yapılan yeni bir yol inşasından çok, mevcut patikaların 24

ÇIKARMALAR ÖNCESİ TÜRK BİRLİKLERİNİN KONUMU

A y

t

a

/

1

1

1

5. Ordu Karaıgilu

Tümenler

}- --- � ..

� 019.

Bolayır Savunma Hadan



ÖLÇEK (MİL) L f

ıs

HAR1TA 3: Türk birliklerinin konuşlanması. 25

genişletilip balastlanarak üstüne dayanıklı köp­ rüler inşa edilmesinden ibaretti. c) Yon Sanders, komutasındaki yerlerden hangisi tehdit altındaysa orayı takviye etmek üzere birlik­ lerin tekneyle boğazın karşısına geçişini kolaylaş­ tırmak amacıyla, aynı zamanda boğazın her iki kıyısında çeşitli noktalara doklar inşa ettirdi. Bu geçiş noktalarından birisi önce ünlü Leandros'un, sonra da Lord Byron'ın ve yüzyıllarca askerlerin, özellikle de MÖ 480'de Serhas'ın, MÔ 334'te Büyük İskender'in, MS 1 1 90'da Kayzer Frederick Barbarossa'run ve MS 1 354'te Sultan Orhan'ın geçtiği Nara kasabasından başlamaktaydı. Burası 1 9 1 5'te yalnızca bir geçiş yeri olmakla kalmayıp, aynı zamanda Çanakkale Boğazı'nı İngiliz deni­ zaltılarına kapatan ağın da gerildiği, gerçekten bir tarihi noktaydı. d) Yol ve siperlerin inşası işi Ermeniler, Yunanlılar ve Musevilerden oluşan işçi taburları tarafından yapılmaktaydı. Düşmandan saklanma düşün­ cesi dışında, gemilerden açılan ateş ve hava bombardımanlarının işçiler arasında zayiata yol açmasını önlemek için geceleri çalışılmaktaydı. Anlaşıldığı kadarıyla gemiler hedefleri konusun­ da oldukça serbest davranıyordu, çünkü iki-üç kişilik bir grup bile borda ateşini üstüne çekmeye yetiyordu. e) Siper inşası o kadar başarıyla yürütülmüştü ki, İngilizler yarımadanın ucundaki siperlerden habersiz olup tahminlerini eski formasyondaki savunma yapılaruun üstüne yapmışlardı. Bu istih­ barat eksikliği daha sonra onlara çok pahalıya mal olacaktı. Ancak yeri gelmişken, İngilizlerin Kabatepe'deki mükemmel çıkarma yerini kulla26

f)

namamasırun nedeninin oradaki gözle gorunen dikenli tellerle kaplı siperler olduğu da söylenebi­ lir. Tabii aslında bu siperler " X " ve "V" sahillerin­ deki siperlerden çok daha az çetindi. Sahillerdeki savunmalardan daha sonra söz edilecektir. Son olarak, bütün birlikler hafif silah ve el bombası eğitimine ek olarak, gece alarmı ve açık arazide taarruz tatbikatlarından geçirildi. Türklerin hem taarruzda hem de savunmada sergilediği mükemmel gösterinin ardında bu dikkatli planlama yatmaktadır. Türklerin savaş­ ma azmi, çıkarmanın yapılıp kıyı siperlerinin ele geçirilmesinden sonra Türklerin kaçacağını düşünen İngilizler için tam bir sürpriz olmuştur. İngilizlerin bu kanaati bir süre önce bütün bir Türk Ordusu'nun fazla direnmeden Ruslara tes­ lim olmuş olmasından kaynaklanmaktaydı. • 9 . Dersler

a) Denize tamamen hakim olan filonun stratej ik hareket yeteneğine ve çok hedeften birini seçme şansına sahip olmasının savunmacıya getirdiği sınırlamalar. b) İşaretle haberleşmenin ve stratejik manevralarda yeterli yolların hayati önemi. c) Çıkarmalara karşı savunmada ilk olarak hazır­ lıklı savunma pozisyonundan çok hazırda bekle­ me pozisyonu almanın gerekliliği. d) Zamanın değeri. e) Açık savaşta titiz eğitimin savunmadaki önemi. •

"Fazla direnmeden Ruslara teslim olan orduM sözüyle, 1 9 1 5 Ocak ayuun ilk haftasında Sarıkamış'taki çanşmalardan sonra, Ruslar tarafından, tabir yerindeyse, enkaz halinde teslim alınan Üçüncü Ordu'nun lX. ve X. kolordularının bakiyesi (toplamda yedi hin asker) kastediliyor olabilir-H.O. 27

25

Üçüncü Aşama: Nisan I9 I5 Çıkannasına Genel Bakış ve Çıkannalara ilişkin Değerlendinne

Genel Bakış I.

İn�z Planı: General Hamilton'ın

25 Nisan çıkarma planı özetle şöyleydi (HARİTA 4): a) Anzak Kolordusu Kabatepe civarına çıkıp Kocaçimen Tepesi'ni ele geçirerek sol kanadını emniyete aldıktan sonra, Türklerin irtibatını kesmek hedefiyle süratle Maydos'a ilerleyecekti. ( Bugünkü bilgiler ışığında, kuvvetin yaklaşık yarısının başarı şansı kuşkulu bir bağımsız harekata ayrılmasının ardında strateji kadar siyasetin yatmakta olduğu görül mektedir Avustralya tek başına hareket etmek istemişti. ) b) 2 9 . Tümen yarımadanın ucundaki beş sahile çıkacak ve filonun tek noktaya toplanmış ateş desteğiyle ilerleyip bölgeye hakim noktadaki Alçıtepe'yi ele geçirecekti. c) " Y " ve " S " sahillerine yapılacak çıkarmalar esas olarak kanatları koruma amaçlıyken, ana kuvvet "X", "W" ve "Y" sahillerinden kıyıya çıkacaktı. d) Fransızlar Türk ihtiyatlarını baskı altında tuta­ rak buradaki topların yarımadanın güney sahil­ lerine atış yapmasını önleme hedefiyle Asya'da Kumkale'ye çıkacaktı. 29

e) Deniz Piyade Tümeni, müfrezelerin ana kuvvet­ ten ayrılmasından sonra yüzer ihtiyat birliğini oluşturacaktı. 2.

Türklerin Tepkisi: Seddülbahir civarındaki Türk bir­ likleri iki yüzden fazla tekneden meydana gelen filonun sabah 5.00'ten önce kıyıya doğru yaklaşmakta olduğu­ nu görebiliyor, unsurların kendi aralarındaki gruplaşma biçiminden ve hareket yönlerinden muhtemel çıkarma noktalarını tahmin edebiliyorlardı. Bu gelişmeyle bera­ ber kıyı boyundaki devriyeler ve gözetleme karakolları her sektördeki ihtiyat taburlarından takviye edilerek üst komuta kademesi durumdan haberdar edildi. 3·

B u istihbarat Gelibolu'da bulunan General von Sanders'e sabah saat 5 .00'ten kısa bir süre sonra ulaştı. Von Sanders o anı şu sözlerle anlatıyordu: Bir çıkarma beklendiği halde sabahın erken saatlerinde haber getiren subayların sararmış yüzlerinden, birçok yerde birden görü­ len düşmanın, bazılarını şaşırtarak kaygılandırdığı açıktı. Aklıma ilk gelen şey, aldığımız tedbirlerin değiştirilmesine gerek olmadığıydı; · bu büyük bir memnuniyet kaynağıydı." ilk tertiplenmeyi aynı metanet ve özgüvenle aynen tekrarlayan bir generale haklı olarak ve kesinlikle "mutlu savaşçı " denebilir.



Liman von Sanders, Türkiye'de Beş Yıl, çev. Eşref Özbilgen, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, s. 93. 30

uz Gölü

. . .

...

..

Koco{İmm Ttpui ,,.••ıt Hi/1 971

.:' : : .. .. ..

(EMaydos ceabat)



Kilithohir

piaıo.u

ÇIKARMA 25

Nisan Sabah Alacakaranlığında

Ele

Hedefle{ geçen yerl

f

Durum

İngiliz

Fransız

İngiliz

Frıınsız

· ·· · · · · . . . . . .. . .

. . .... .. ..___,

· ·· · ·· · · -

Mil

HAR.İTA 4: General Hamilton'ın çıkanna planı ve gerçekleşme durumu. 31



ilk istihbaratın süratle ulaşmasına karşın, kıyıya bir­ kaç noktadan çıkarma yapıldığına dair kesin raporların ordu karargahına ulaşması 25 Nisan gecesi 1 0.00'u buldu. Sabah 8 .00'e doğru Bolayır civarından, çok sayıda nakliye ve savaş gemisinin yaklaşarak Saros Körfezi'nin yukarısındaki kıyıları bombaladığına dair bir rapor geldi. Von Sanders bu gösteriyi yapan nakli­ ye gemilerini bizzat inceledikten sonra, suda çok hızla ilerlediklerine bakarak, bunlarda herhangi bir birlik bulunmayıp sadece aldatmaca oldukları sonucuna vardı. Ancak hareketlerinden, 27 Nisan'ın öğle saatle­ rine kadar bölgeye sadece o sırada civarda bulunan 5 . ve 7 . türnenlerden birkaç tabur sevk etmesine karşın, Bolayır'a hiçbir çıkarma yapılmayacağı konusunda çok da emin olmadığı anlaşılmaktaydı. Aynı sabah geç saatlerde, Gelibolu Yarımadası'nın güney ucunda bulunan birliklere komuta eden Esat Paşa, İngiliz çıkarmasının 9. Tümen tarafından başa­ rıyla durdurulduğunu ancak düşmanın çıkarma yap­ tığı sahillerde tutunduğunu ve yeni birlikler çıkardı­ ğını rapor etti. Ayrıca Arıburnu (Kabatepe) civarında İngilizlerin durumunun hayli iyi olduğunu ve 1 9 . Tümen'e buraya yürüyerek düşmanı atma emri verildi­ ğini rapor etti. Von Sanders bu istihbarat üzerine Esat Paşa 'ya derhal yarımadanın güneyine hareket ederek oradaki bütün birliklerin komutasını alma talimatı verdi. Kendisi ise, daha önce de belirtildiği üzere, hala hayati nokta olarak gördüğü Bolayır civarında kaldı. 5·

Seddülbahir bölgesini savunan 9. Tümen 25 Nisan akşamüstüne kadar son ihtiyatlarını da kullanmış, 32

acil takviyeye ihtiyaç duymaktaydı. Bunun üzerine von Sanders Bolayır'ın güneyinde alarm durumunda bulunan 7. Tümen'e iki taburunu Gelibolu limanından gemiyle Esat Paşa'ya gönderilmesi talimatı verdi. Ayrıca 5 . Tümen'e 25-26 Nisan gecesi üç taburunu Maydos kasabasına gönderme talimatı verdi. 26'sı sabahı 5. ve 7. tümenlerden Maydos'a ilave taburlar sevk edildi, daha doğrusu sevk edilmek üzere gemiye bindirildi. Von Sanders ayrıca XVI . Kolordu komutanına, 27 Nisan günü öğle saatlerine kadar Bolayır'a herhangi bir çıkarma girişiminde bulunulmadığı takdirde, 5. ve 7. tümenlerden geriye kalanların da Maydos'a gönde­ rilmek üzere gemiye bindirilmesi talimatını verdi. Bu sevkiyattan sonra Bolayır civarında bir istihkam bölü­ ğüyle birkaç amele taburundan başka bir şey kalmadı. Bu birlikler de düşmanı aldatmak üzere çadırlarını ufuk çizgisinde kurdular. İkisi 7. ve üçü 5. Tümen'den olmak üzere beş tabur­ dan oluşan ilk takviyeler 26'sı sabahı Maydos'a ulaştı. Esat Paşa biri dışındaki bütün taburları Seddülbahir civarına sevk etti, çünkü ona göre en kritik çarpışmalar burada meydana gelmekteydi. 5. Tümen'den bir tabur 1 9. Tümen'i takviye etmek üzere Arıburnu civarına gönderildi. Von Sanders ihtiyatların ulaşmasından sonra Esat Paşa'yı Seddülbahir bölgesinin komutasından ala­ rak yerine 5. Tümen'e komuta etmekte olan bir Alman albayı getirdi.• 6.

Fransız Tümeni ( 2 7 Nisan sabahı erkenden ) Kumka l e ' den çek il ince 1 1 . Tüme n ' i n a skerleri Seddülbahir cephesini takviye etmek üzere boğazın •

Bahsedilen Alman alhay, Yarbay Von Sodemstem'dir-H.O. 33

karşısına sevk edildi. Nakliye aracı bulunmaması ve boğazdaki F·r ansız ve İngiliz denizaltılarından gelebi­ lecek müdahale korkusu yüzünden sevkiyat oldukça yavaş gerçekleşti; geceleri iki veya üçten fazla tabur sevk etmek imkansızken, gündüzleri hiç sevkiyat yapı­ lamıyordu. 7.

Yarımadanın güneyindeki çarpışmaların ilk aşamala­ rında, Asya tarafındaki Türk kıyı bataryalarında yaşa­ nan cephane sıkıntısı bu bataryaların yarımadayı tutan birliklere destek olmasını engellemişti. Türklerin tara­ fında yaşanan top cephanesi sıkıntısının diğer bir örneği de, ellerinde hiç cephane bulunmadığı için, birçok karşı taarruz sırasında Türklerin piyadeye taarruz sırasında destekleniyorlarmış izlenimi vermek üzere kurusıkı atışlar yapmalarıydı. İşin ilginç yanı, aynı dönemi anla­ tan İngiliz belgelerinde Türklerin elinde bolca cephane bulunduğundan bahsedilmesidir. Ellerinde küçük çaplı mermilerden bolca bulunduğunu bizzat Türkler de kabul etmektedir. 8.

Von Sanders, başlangıçtaki İngiliz taarruzlarından söz ederken şöyle der: Düşmanın hatası, eski keşiflere göre davranmış olması ve Türk askerinin azimli direniş kabiliyetini yeterince önemseme­ mesidir. Bu nedenle bu büyük harekatı kısa sürede bitirilecek bir savaşa dönüştürecek kati başarıyı ilk birkaç günde elde • edememişlerdir. •

Liman von Sanders, Türkiye'de Beş Yıl, çev. Eşref Özbilgen, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, s. 94-95. 34

İngiliz resmi kayıtları yarımadadaki çarpışmanın ilk günkü sonuçlarını şöyle özetlemektedir: " Gerek Anzak bölgesinde gerekse güneydeki bölgelerin çoğunda bek­ lenen sabah zaferine ulaşılamamıştır. Çıkarma fiilen ger­ çekleşmiştir. Belirlenen beş sahilden üçü gün ağardıktan kısa bir süre sonra ele geçirilmiştir; dördüncüsü herhan­ gi bir direnişle karşılaşılmadan işgal edilmiştir. Türkler kıyıdaki on iki buçuk İngiliz taburunun karşısına gün boyunca iki taburdan fazla birlik çıkaramamıştır, ancak buna rağmen 29. Tümen gece yarısına kadar yarımada­ nın sadece küçük bir kısmını ele geçirebilmiştir. " 9.

5 Mayıs'tan itibaren m., XV. ve XVI . kolorduların meydana getirdiği Beşinci Ordu'ya takviye olarak gelen dört tümen ulaşmaya başladı. Takviyelerin ulaşmasıyla birlikte Türkler geniş çaplı karşı taarruzlara başlarken, İngilizler de yarımadada tutundukları alanı genişletmek için taarruza geçtiler. İki taarruz bu bakımdan ilginçtir: Türkler, İngiliz donanma ateşinin moral bozucu etkisinden kaçınmak için daima donanma ateşinin etkili olmadığı geceleri taarruz ediyorlardı; öte yandan İngilizler donanma topçusunun destek ateşinden yarar­ lanmak için saldırılarını gündüzleri gerçekleştirmektey­ di. 2 Mayıs günü Türkler topladıkları yirmi altıya yakın taburla İtilaf Kuvvetleri'nin sağ tarafına, Fransızlara taarruz etti. Taarruz sırasında ağır kayıplar vererek geri püskürtüldüler. 1 9 Mayıs günü Arıburnu'nda oldukça iyi eğitimli bir birlik olan 2. Türk Tümeni Anzaklara karşı taarruzun başını çekti, ama bu taarruz da 9.000 asker kayıp verilerek başarısızlıkla sonuçlandı. 8 ve 9 Mayıs tarihlerinde İngilizler güney sektöründe iki şid­ detli saldırı başlattılar ama ikisi de başarısız oldu. 9 Mayıs günü General Hamilton Savaş Dairesi'ne telgraf 35

çekerek malzeme takviyesi olmadan yem bir taarruz harekatına giremeyeceğini bildirdi. IO.

19 Mayıs tarihi, güney sektöründe sefer süresince değişmeyecek, kuzeydeyse Ağustos'a kadar sürecek olan kilitlenmenin başlangıcı olacaktır. Anbumu I.

ArıW ( Bkz. HARİTA 5 ) a ) General Hamilton'ın Arıburnu çıkarması için Kabatepe civarını seçmesinin altında, bu çıkın­ tının hemen güneyindeki bir noktadan başlayan ve batı sahilinden boğaz kıyısındaki Maydos'a kadar uzanan ve yarımadanın omurgasını oluş­ turan tepe silsilesini kesen geniş bir vadinin bulunması yatmaktaydı. Bu vadiye en kolay ulaşımın Kabatepe'nin güneyine yapılacak bir çıkarmayla mümkün olduğu tartışmasızdı, ancak yapılan hava ve deniz keşiflerinde Kabatepe ve güneyinde dikenli telli siperler görüldüğü için Hamilton çıkarma yeri olarak bu noktanın bin metre kuzeyini belirledi. Bu çıkarma noktasın­ dan vadiye ulaşabilmek için birliklerin görünüşe göre savunmasız olan sahile çıkıp Sarıbayır (Hill 971 ) adı verilen tepe silsilesinin güney ucunu oluşturan üç küçük sırtı geçmesi gerekmekteydi. b) Uygulamada, Avustralyalılar bir dizi akıntı nedeniyle Kabatepe'nin yaklaşık 2.500 metre kuzeyindeki sahile, yani hiç mi hiç istenmeyen bir noktaya, Arıburnu denilen daha küçük bir çıkıntının iki yanına çıktılar. Bu kıyı şeridinde 36

Gazil•r r

(J

37

kumsal on-on bir metre genişlikte olup, biti­ minden itibaren yaklaşık 65 metrelik hayli dik, uçuruma benzer bir yükselti başlamaktaydı. Bu sırt ana tepe kütlesinin batı sınırını meydana getirmektedir. Sırtın hemen arkasında Korku Deresi adı verilen ve kıyıdaki sırtları ana sırttan (Sarıbayır-Düztepe- 1 80 Rakımlı Tepe-Kanlısırt Platosu ) ayıran derin bir vadi bulunmaktadır. c) Bu kısa anlatım, oluşumu sırasında hiçbir jeolo­ jik formüle uymayan ve her yöne açılan vadi ve çıkıntılarla kaplı olan arazinin karmakarışık yapı­ sı hakkında tam bir fikir vermekten hayli uzaktır. .2 .

Savunmalar a) Yaklaşık 200 metre uzunluğunda ve bir buçuk metre genişliğinde, oldukça dar, herhangi bir parapet veya toprak kademesi olmayan, toprağı atılmış bir siperin bulunduğu Arıburnu'nun zir­ vesi haricinde Kabatepe ile Arıbumu arasında tel örgü yoktu. Avustralyalıların anlatımlarına göre bu siperin içinde veya yakınlarında iki adet makineli tüfek bulunmaktaydı. • b) Aynı bölgede ancak 1 .500 metre kadar içerideki Düztepe'de aşağı yukarı aynı ölçülerde ikinci bir siper vardı; bu siperin çıkarmaya herhangi bir etkisi olmamakla birlikte Avustralyalıların nihai ilerlemesinin engellenmesinde büyük rol oynadı. c) Arıburnu'nun güneyinde kalan tepenin üstünde başka birkaç telsiz siper daha vardı ancak harita­ da bunların tam yerlerini işaretlemek imkansızdı. •

Türk kaynaklanna göre burada bu sırada makineli tüfek bulunmamaktadır (Haluk Oral, Arıburnu 1 9 1 5, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, s. 4965) -H.O. 38



Bidikler a) HARİTA 2'de gösterildiği üzere, 9. Tümen'in kuzey ve güney sektörleri arasındaki sınır, boğaz kıyısında Maydos'tan batı kıyısında Kabatepe'nin bir mil güneyine kadar uzanmak­ taydı. Kuzey sektöründe batı kıyısının savunması bir dağ bataryası, iki 120 rnm'lik* ve dört 1 50 mm'lik top olmak üzere toplam 1 0 top ve -tabii gerçekten varsa- iki makineli tüfekle desteklenen 27. Piyade Alayı'na bağlı 2. Tabur'a (Miles'a göre 700 asker) bırakılmıştı. Bu cephede kaba bir tahminle yaklaşık on yedi metreye bir asker düşmekteydi. Gerçekte ise sayı bundan daha azdı çünkü sahilde sadece üç bölük vardı, dördüncüy­ se sol ve merkez bölükleri arasındaki boşluğun bir buçuk kilometre kadar gerisinde destek göre­ vi görmekteydi. b) Bölgedeki ihtiyatlar 27. Piyade Alayı'na bağlı 1 . ve 3 . taburlarla Maydos'un bir buçuk kilometre güneybatısında, çıkarma bölgesine altı kilometre mesafede kamp kuran bir dağ bataryasından oluşmaktaydı. 4·

Muharebe a) Çıkarma tekneleri sabah tam 4.30'da kıyıya temas etti. Tekneler kıyıya elli metre mesafeye gelinceye kadar Türk nöbetçilerin gözünden kaçmayı başardı; Türk nöbetçiler tekneleri görür görmez bir el ateş ederken, hem alarm vermek �

Türk kaynaklanna göre burada iki adet mantelli 87/24'1ük top vardır-H.O .

.19

hem de suyu aydınlatmak üzere Arıburnu yakın­ larından bir işaret fişeği atıldı. b) Avustralyalıların ilk dalgası 1 .500 askerden oluşmaktaydı; bu sayı 5.30'a kadar 4.000'e çıktı. Karşılarındaki tek bölüğü ezip geçtiler. Avustralyalıların düşündükleri yerde olmak yeri­ ne bin metre daha kuzeyde başka bir çıkıntıyla kesintiye uğrayan bir noktada bulunmaları nede­ niyle kılı kırk yaracak kadar ayrıntılı emirleri hiç var olmayan araziye boşuna uydurmaya çalışan subay ve askerlerin kafalarının tamamen karış­ masından dolayı bu ilk başarı yeterince değerlen­ dirilemedi. Eğitim eksikliği de apaçık görülebili­ yordu. Disiplinden yoksun olan cesaret, kayıp­ ları artırmaktan başka bir şeye yaramaz. İşte bu nedenlerden dolayı kıyıya çıkan Avustralya dal­ gaları süratle çalılıkların arasında kayboldular ve ilk çıkarmada öldükleri belli olan beş Türk'ü süngülemekten başka bir şey yapamadılar. İngiliz tarafındaysa, sabah gökyüzünde tepenin zirvesi­ ne çıkan altı-yedi Avustralyalı kendilerini Türk zanneden arkadaşları tarafından vurulmuştu. c) Avustralyalılar övgüye değer bir enerjiyle hızla ileri atıldılar ve süratle geri çekilen askerlerin açtıkları rastgele atışlar dışında bir süre hiçbir Türk direnişiyle karşılaşmadılar. d) 9. Tümen Komutanı Halil Sami Bey sabah 6.00'da bir Avustralya kuvvetinin Kabatepe civarına çıktığını haber aldı. Yarımadanın ucuna yapılan çıkarmalardan habersiz olan Sami Bey, 27. Alay'ın makineli tüfek bölüğüyle takviye edi­ len 27. Piyade Alayı'na bağlı 1 . ve 3. taburlardan oluşan kuzeydeki ihtiyatları, İngilizleri denize dökmek üzere Maydos'tan çıkarma bölgesine sevk etti. Kuvvet sabah 7.30'da yürüyüşe geç40

ti. • 9.00'da Topçular Sırtı'ndan gelmekte olan Avustralyalılar tarafından tespit edildiler. Savaş gemileri bu noktada birliği ateş altına aldı ve Türkler ağır kayıplar verdi. '°* e) Halil Sami Bey 27. Piyade Alayı'nı sevk ettik­ ten sonra bir Avustralya taburunun kuzey­ de Arıburnu yakınlarında karaya çıktığını ve Sarıba yır dağ sırtının zirvesi olan Kocaçimen Tepesi civarında hareket halinde olduğu bilgisini aldı. O sırada yarımadanın ucundaki durum kri­ tik bir hal aldığından ve elinde kuzeye ayıracak başka ihtiyat bulunmadığından, Bigalı'da ihti­ yatta bekleyen 1 9. Tümen Komutanı Mustafa Kemal Bey'i durumdan haberdar ederek destek istedi. Ancak Mustafa Kemal daha sabah saat 5.30'da çıkarmayı haber almış ve bunun bir aldatma değil büyük bir harekat olduğu kanaati­ ne varmıştı. Ayrıca Kocaçimen Tepesi'ni ele geçi­ ren kuvvetin yarımadanın kilidini de ele geçirmiş olacağı sonucuna varmıştı. f) 19. Tümen'e bağlı 57. Alay'ın 25 Nisan sabahı Kocaçimen Tepesi civarında arazide tatbikat yapması planlanmıştı. Mustafa Kemal çıkar­ ma haberini alınca kurmay başkanına dönerek "Askerin cephanesi var mı ? " diye sormuştu. Olumlu cevap alınca da alayın bir dağ batarya­ sıyla takviye edilerek derhal harekete geçmesini emretmiş ve elinde harita, alaya bizzat komuta ederek ilerlemekte olan İngilizlerle zirve arasında bir noktada mevzilenecek şekilde yola koyulmuş­ tu. Kuvvet sabah 9.30'da düşmanla temas sağla­ yarak derhal taarruza geçti. Kemal düşmandan •

• •

Türk kay naklarına göre 27. Alay'ın hirinci ve üçüncü taburları 5.45'te telefon emri alıp, 5.SO'de harekete geçmiştir-H.O. Türkler intikal sırasında ağır kayıp vermemiştir-H.O. 41

500 metre uzaklıkta emirleri bizzat veriyor ve Fransız kayıtlarına göre şöyle diyordu: Size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum. Merminiz kalmadıysa süngünüz var.

g) Yürüyüş o kadar hızlı yapılmıştı ki, en öndeki 2. Tabur muharebeye girdiğinde hatta sadece on beş asker vardı. Taarruz şu tertipte gerçekleşmişti: 2. Tabur sağda, 261 Rakımlı Tepe'nin denize bakan yamacında; 1 . Tabur solda, 26 1 Rakımlı Tepe'nin karaya bakan yamacında; 3. Tabur ihti­ yatta. Ayrıca Arıburnu yakınlarındaki dağ batar­ yası da ateşini sahilden Türk taarruzunun karşı­ sındaki Avustralyalılara kaydırmış ve mükemmel iş çıkarmıştı. h) Burada bunlar olurken, Kanlısırt civarında Avustralyalıların sağına taarruz ennekte olan 9. Tümen'e bağlı 27. Alay güç durumda kalınca Kemal ikinci bir alayı, 77. Alay'ı sevk etmişti. Bu taarruz öğle saatlerinde, soldan sağa 27., 77. ve 57. alaylar· tertibinde gerçekleşmişti. Bu koor­ dineli bir taarruz olmayıp kısmi taarruzlar şek­ linde, Türklerin solundaki 27. Alay'la başlamış, ardından sağdaki 57. Alay katılmış ve nihayet ortadaki 77. Alay dahil olmuştu. Taarruz buna rağmen başarılı olmuş ve Avustralyalıların ilerle­ mesi durdurulmuş, hatta geri püskürtülmüştü. i) Hava kararırken 1 9. Tümen'in son ihtiyatı olan 72. Alay da harekete geçti ve sağdan sola şu ter­ tip içinde yeni bir taarruz başlatıldı: 57. Alay ve arkasında 72. Alay; 77. ve 27. alaylar. •

Türk kaynaklarına göre bu tertip, kuzeyden güneye, 57., 27. ve 77. Alay sıralamasıyla gerçekleşmiştir. Patton'ın buradaki hatası, bazı yabancı kay­ naklarda da görülmektedir. Bunun nedeni, güneyde bulunan 77. Alay'ın bazı birliklerinin 27. ve 57. Alay ın arasına girmesidir-H.O. '

42

Ancak 72. Alay dağılmış ve 57. Alay'daki arka­ daşlarının sırtlarına ateş etmek dışında bir şey • yapmamıştı. j ) Bu harekatla birlikte İngilizlerin Kocaçimen Tepesi'ni ele geçirme ve seferi zafere çevirme şansı sona erdi ve karaya çıkan kuvvetler 1 ,2 kilometre derinlik, 800 metre genişlikteki bir yarım dairenin içine sıkışıp kaldı. k) Gün boyunca yaşananların Avustralyalılar üze­ rinde yaptığı etki dikkate değerdir. Öğleden sonra 1 .00 ile 4.00 arasında ileri hatlar büyük ölçüde dağılmış ve birliklerinden kopan asker­ lerle yaralılar karargaha döndüklerinde karşıla­ rına 20.000 Türk'ün ve çok sayıda topun çıktığı söylentisini getirmişti. Avustralya Tümeni'ne komuta eden General Bridges akşam 1 9.00'da, bütün gün savaşmış olan tugay komutanla­ rından birine durum hakkında ne düşündü­ ğünü sormuştu. Komutan şu cevabı vermişti: "Durum vahim. Türkler Almanlar gibi yığınlar halinde gelirse onları hiçbir şey durduramaz. " Avustralya Resmi Tarihi bu cevap üstüne şu yorumu yapmıştı: Savaşta şu değişmez bir deneyimdir ki, başarısız bir taarruzun ardından mağlup taraf ani bir karşı taarruz beklentisini saplantı haline getirir. Taarruz eden kuwet düşmanın uzun bir hazırlık yapmadan harekete geçemeyeceği kadar güçlü bir · savunma hattına çekilmiş olsa dahi, düşmanın kendisini derhal takip edip saldıracağı beklentisine kapılır.



27. Alay Komutanı Mehmet Şefik (Aker) anılarında 77. Alay'ın dağıldığını ve 27. Alay'ın dost ateşine maruz kaldığını yazar (Şefik Aker, Çanakkale Arıbumu Savaşları ve 27. Alay, Askeri Mecmua'nın Tarih Kısmı, 1 935, sayı, 99, s. 69)-H.O. 43

1)

Resmi Tarihin yazarı, savaşlarda bu zihin yapı­ sıyla çok karşılaşıldığını belirterek, gelecekteki harekatlarda bunun üzerinde düşünülmesi gerek­ tiğini ifade etmektedir. .. General Walker dışındaki hemen bütün general­ ler gece boyunca, sabaha karşı yapılacak güçlü bir taarruzla denize döküleceklerini düşün­ düler. General Bridges o yüzden birliklerin gece geri çekilip Seddülbahir'deki birlikleri takviye etmek üzere tekrar karaya çıkarılmasını önerdi. Kolordu Komutanı General Birdwood ile General Hamilton buna karşı çıkınca Avustralyalılar yerlerinde kaldı. Korku kişisel gözlemden çok gelen raporlardan kaynaklan­ maktaydı. Yazarın da ifade ettiği gibi, " Subay ve askerler savaşın her aşamasında gerçeğin, birliklerinden kopanların davranışlarından ve yaralıların ifadelerinden değil, hala ön cepheyi tutmakta olan askerlerin zihin yapısından çıka­ rılabileceğini işte o gün öğrenmeye başladılar. " 26'sı sabahı geldiğinde hiçbir karşı taarruz yoktu. Bunun iki nedeni vardı; Türklerin ihtiyatı yoktu ve onlar da Avustralyalılar gibi dağınık haldeydi. 5·

Kuvvet Karşılaştırması

a) Her iki tarafın kayıplarını hesaba katmadan ve Resmi Tarihteki İngiliz rakamlarıyla Türk rakamlarını göz önünde bulundurup, bir tabu•

Avustralya 'nın 1. Dünya Savaşı resmi tarihini ol uşturan Official History nf Australia in the War of 1 9 1 4- 1 9 1 8 başlıklı on iki ciltlik kitabın editörü ve Çanakkale Savaşı bölümünün yazarı, Gelibolu 'da şahsen bulunmuş savaş muhabiri ve tarihçi Charles E. W. Bean'dir ( 1 879- 1 968 )-e.n. 44

-Albay Miles'a göre ortalama olarak- 700 askerden oluştuğunu varsayarak aşağıdaki sonu­ ca ulaşmaktayız: 04.30: 700 Türk askerine karşılık 1 .500 İngiliz askeri. 05.30: 700 Türk askerine karşılık 4.000 İngiliz askeri. 1 0.00: 4.200 Türk askerine karşılık 8.000 İngiliz askeri. 14.00: 14 topla beraber 6.300 Türk askerine karşılık iki dağ bataryası bulunan 12.000 İngiliz askeri. 1 6 . 00: 8 .400 Türk askerine karşılık 1 6 .000 İngiliz askeri. Hava karardığında: 8 .400 Türk askerine karşılık 20.000 İngiliz askeri. Gün sonunda 1 1 .000 Türk askerine karşılık 1 6 .000 İngiliz askeri bulunduğunu belirten Avustralya rakamları İngilizlerinkinden biraz daha gerçeğe yakındır. run

6.

Dersler a) Hiçbir direnişle karşılaşılmasa dahi çıkarma yapan birlikler arasında karmaşa yaşanmasının kaçınılmazlığı. b) Çıkarmaya örtü sağlayan karanlığın önemi. Türklerin İngilizleri kıyının 50 metre yakınlarına gelinceye kadar görmediğine dikkat. c) Ne kadar cesur olurlarla olsunlar, bu tipte bir harekata veya herhangi bir başka harekata yarı eğitimli birlikleri gönderme budalalığı. d) Ayrıntılı emirler çıkarma budalalığı. Bu emirler yüzünden Avustralyalılar gerçekte mevcut olma45

yan durumların var olduğunu sanarak ona göre hareket etmeye çalışmışlardı. e) Bir kuvvetin gücünün asker sayısıyla ölçüle­ meyeceği gerçeği. On beş Türk askerinin bir Avustralya tugayına saldırdığı vakidir. f) İngilizlerin zamanın ve ilerlemenin önemini kavrayamaması. Aksi yöndeki onca konuşmaya rağmen, İngilizler ilk baştaki istisna dışında ileri atılmamışlardır. Fransız kayıtları bunun bahanesi olarak kısmen birliklerin daha fazla topun kara­ ya çıkarılmasını beklemesini gösterir. g) Bütün operasyondan çıkan en önemli ders şudur ki, kazanmak için k omutanın bizzat başta bulunması şarttır. Türk tarafında Yarbay Mustafa Kemal'i elinde haritayla alayının başın­ da savaşa girdiğini, yüz askerden az bir kuvvetle taarruz ederek kazandığını görmekteyiz. Öbür tarafta ise, sahilde oturduğu yerden birliklerini savaşa sokan ve kaybeden Avustralya Tümeni Komutanı General Bridges portresi yer almak­ tadır. Bu sözlerle amacım, 26 Nisan'da bir asker gibi ölen General Bridges'ın cesaretini küçüm­ semek değil, bana göre Dünya Savaşı'nın en ölümcül dersine, bir komutanın geride durup askerlerini çatışmaya göndermek yerine onlara liderlik etmesi gerektiğine dikkat çekmektir. " İleride yine aynı Türk ile yani cephede liderlik yapan Kemal Paşa ile yerlerinde oturmakta olan başka İngilizler, yani General Stopford ile General Sitwell arasındaki farkı ortaya koyan bir örnek daha göreceğiz.



General Bridges 1 3 Mayıs'ta sağ baldırından vurulup ağır yaralanmış, 1 8 Mayıs'ta ölrnüştür-H.O.

"Y" Sahili I.

Arazi (HARİTA 6) a) Bu çıkarmanın yerini bizzat General Hamilton seçmiştir. General Hamilton seçimini, birlikleri ya ana taarruzun sol kanadını koruyabileceği ya da düşmanın iletişimini kesebileceği bir noktaya çıkarmak üzerine yapmıştır. b) Seçilen nokta Tekke Burnu'nun 6 kilometre kuzeydoğusundaki kuytu bir dere yatağıydı. Derin su içerilere kadar uzandığından kruva­ zörler sahile 400 metre kadar yaklaşabiliyordu. Sahil şeridi dar olup şeridin bitiminden itibaren yaklaşık 83 metreyi bulan dik yamaçlar yüksel­ mekteydi. Bu yamaçların çıkışları akarsu yatağı­ nı oluşturmaktaydı. 2.

Savunmalar Türkler seçilen noktanın çıkarmaya kesinlikle elverişli olmadığını düşündüğünden buraları savunmasız bırakmakla kalmayıp nöbetçi bile koymamışlardı. 3.

Birlikler (HARİTA 2)

TÜRKLER: "Y" Sahili, güney sektörünün kuzeybatı sahilinde bulunmaktadır. Bu sektör boğazdan batı kıyısına kadar bütün bir yarıma­ dayı kapsamakta olup 9. Tümen'in 26. Alayı'na bağlı 2. Tabur'un savunma bölgesindedir. 47

Batı kıyısında Zığındere'nin ağzından Santepe'ye kadar olan yaklaşık altı kilometrelik şeritte bir bölük bulunmaktaydı. Bölüğün iki takımı "Y" Sahili'nin 1 ,6 kilometre güneyinde kalan Zığındere ağzında, biri de "Y" Sahili'nin dört kilometre kuzeyindeki Sarıtepe'deydi. Morto Koyu ile "S" Sahili civarında üç takıma ayrılan ikinci bölük tamamen kendi başının derdine düşerken, bölgedeki ihtiyat, yani taburun geri kalan iki bölüğü Kitte köyünde bulunmaktaydı. Tümen ihtiyatındaki 25. Piyade Alayı ise sekiz kilometrt; doğudaki Serafim Çiftliği'ndeydi. 4.

Muharebe a) Çıkarmaya katılan İngiliz birlikleri King's Own İskoç Sınır Muhafız Alayı'na bağlı 1 . Tabur ve Kraliyet Deniz Piyade Tümeni'ne bağlı Plymouth Taburu'ndan oluşmaktaydı. Birlikler şafakla bir­ likte kıyıya ulaşarak en küçük bir direnişle kar­ şılaşmadan karaya çıktılar. Akşam saat 5.30'a kadar ya da yaklaşık on iki buçuk saat boyunca, teknelerde yaptıkları tatbikatlardan dolayı geri­ lip yorgun düşen İngilizlerin huzurunu kaçıra­ cak bir şey olmadı, o yüzden de sahili kaplayan kayalık boyunca uzanan bir şeridi işgal etmekten başka bir şey yapmadılar. h) Burada bunlar olurken, Kraliyet deniz piyadele­ rinden Albay Matthews emir subayıyla birlikte yürüyerek, 26. Piyade Alayı'na bağlı 2. Tabur'un burada bulunan iki bölüğünün, bombardımanın başlamasıyla birlikte yarımadanın güney ucuna hareket etmesi nedeniyle o sırada boş olan Kirte 18

SARITEPE ALTi SAHİLİ

1 :5 000 Türk ölçekli Türk haritasından ayrıntı



ÖLÇEK Yükseklikler fit olarak HARİTA 6: "Y" Sahili'ne yapılan çıkarma.

köyüne 500 metre kadar yaklaştı . Bu sağlık yürüyüşünü tamamlayan Albay Matthews hatn­ na dönüp istirahate çekildi . c) Bu ataletin gerekçesi, "Y" Sahili'ndeki birliklerin var olmayan topları ele geçirip ardından "X", "W" ve "V" sahillerine çıkan İngiliz kuvvetleri­ nin bulunduğu hattın ilerlemesiyle birlikte hattın soluna katılmasını öngören talimatlara göre hareket edilmesiydi. d) Her halükarda, "Y" Sahili'nde istirahat eden İngilizlerin sayısının, yarunadanın güney ucundaki 29. Tümen'in kalan kısmının karaya çıkmasına direnen Türklerden fazla olduğu gerçeği değiş­ memektedir. Bu süre içinde her an "Y" Sahili ile diğer kanatta bulunan ve başka bir İngiliz taburu­ nun istirahat halinde bulunduğu "S" Sahili'nden düzenlenecek bir yakınsak taarruzla " X " , "W" ve "Y" sahillerini savunmakta olan Türkler arkadan çevrilebilir ve muhtemelen Hamilton'ın Alçıtepe'yi ilk günde ele geçirmeyi öngören yerinde tasarısı gerçekleşmiş olurdu. Savunmasız durumdaki Kirte'nin ele geçirilmesi bile ikmal hatlarını kese­ ceği için Türklere bir darbe olurdu. e) Aşağıdaki olaylar kaderin zarlarının hangi nok­ tada İngilizlerin aleyhine döndüğünü göstermesi açısından ilginçtir. 1 ) Gün tamamen ağarmadan önce, Queen Eliza.beth'in güvertesinde sahil i boydan boya geçen General Hami lton, Anzak Koyu 'nda bulunduğu sırada "Y" Sahili'ne başarılı bir çıkarma yapıldığına dair bir sinyal aldı. Sonra Deniz Piyade Tümeni'ne bağlı ilave birlikleri de "Y" Sahili'ne çıkarmayı ciddi ciddi düşündü, ancak sonunda çeşitli ihtimallere karşı el inde 50

yüzer bir ihtiyat tutmaya karar vererek bundan vazgeçti. 2 ) General Hamilton 25 Nisan sabahı 9.30 sularında 29. Tümen'e komuta eden General Hunter-Weston ' a bir mesaj çekerek '" Y ' Sahili'ne biraz daha adam ister misiniz? " diye sordu. General Hunter-Weston, donanmanın planlarıyla çelişeceği gerekçesiyle 10.30'da teklifi geri çevirdi. 3 ) Diğer bir sorun da 1 1 .30 gibi geç bir saatte, piyadeye komuta eden Albay Coe'nun, deniz piyadelerinin komutanı Albay Matthews'tan daha alt rütbede olduğunu düşünmesinden kaynaklandı. Bu varsayımla hareket eden Albay Coe öğlen saatlerinde helyografla "X" Sahili'ne mesaj göndererek, onlara doğru ilerlemesi mi gerektiğini, yoksa onların kendilerine doğru iler­ lemesini bekleyip beklememesi gerektiğini sordu. Herhangi bir cevap alamayınca bekledi. 4) Saat 1 5.00'te " X " , "W" ve " Y " sahillerinde­ ki İngiliz birliklerinin ilerlemeyeceği belli olunca, "Y" Sahili'ndeki İngiliz askerleri aşırı geniş bir hat halinde kayalıkların tepesine yaklaşarak siper kazmaya başladı. O zamana kadar ken­ dilerine ateş bile açılmamış olmasına rağmen savunmaya geçmelerine dikkat ediniz. 5 ) Türkler öğleden sonra 1 3 .00'ten itibaren harekete geçti. 9. Türk Tümeni'ne komuta eden Albay Sami Bey, Seddülbahir'le arasındaki iletişi­ me yönelik tehdidi ortadan kaldırmak amacıyla, 25. Piyade Alayı'ndan bir tabur ve makineli tüfeklerin bir kısmıyla Serafim Çiftliği'ndeki ihtiyatlardan bir sahra topu bataryasını "Y" Sahili'ne taarruz etmek üzere sevk etti. 51

6 ) Küçük bir bombardımanın ardından ilk taarruz 1 7.30' da başladı. Ardından taarruzlar oldukça şiddetli bir şekilde tekrarlandı. Gece 23.00'te yine 25. Piyade Alayı'na bağlı olan iki bölüğün daha ulaşmasıyla Türklerin sayısı savunmadaki İngilizlerin yarısına yaklaşmış oldu. Türkler şafak vakti bir süreliğine geri çekildi ancak 26'sı sabahı 7.00'de nihai bir taar­ ruzla İngiliz hattının merkezini kırmayı başar­ dılar. Fakat bu taarruz da sonunda durduruldu. Bunun üzerine Türkler günün kalanında geri çekildi ve bir daha da mermi sesi duyulmadı. 7) Ancak İngilizler iyiden iyiye paniğe kapılmış, yardım isteyen ipe sapa gelmez mesajlar gönder­ meye başlamışlardı. Bardağı taşıran son damla bazı donanma subayları arasında çıkan, son Türk taarruzunun zamanlamasıyla ilgili tartışma oldu. 8) Adı bilinmeyen bir üsteğmen bir gemiye sinyal göndererek müfrezesini almak için tekne gön­ derilmesini istemişti. Donanma zorunlu olarak talebe uymuş ancak kıyıda kalanlar bunu geri çekilme emri verildiği şeklinde değerlendirerek, yaralıları almak için gönderilen bütün teknelere doluşmuşlar ve kimse onları durdurmamıştı. 9) Bu arada adamlarının bölgeyi terk etmekte olduğundan habersiz olan Albay Matthews, kayalıkların üzerinde bir hat oluşturmak için elinden geleni yapmaktaydı. Ancak tümenin, gönderdiği dokuz yardım mesaj ına cevap ver­ memesi nedeniyle canı sıkkındı. Sabah 1 1 .00'de adamlarının neredeyse tümünün gitmiş olduğu­ nu görünce o da duruma boyun eğerek mevzi­ ini boşalttı, oysa görünürde tek bir canlı Türk 52

yoktu. Bu otuz bir saat, İngiliz askeri tarihinin en kötü şekilde harcanmış (ve belki de en utanç verici} * süresi oldu. 10) İngiliz tarafında kayıpların 600'den fazla olduğu ve Türklerin de askerlerinin yaklaşık yarısını kaybettiği doğrudur, ancak Türklerin sayısının İngiliz kayıplarına bile yaklaşmadığı düşünülünce iyi iş çıkardıklarını kabul etmek gerekir. 5.

Dersler a) Yaşanan belirsizlik ve küçük teknelerin içinde ateşe yakalanma korkusunun ardından çıkar­ manın gerçekleşmesiyle İngilizlerin yakasını hiç bırakmayan ölümcül atalet hali. b) Sınırlı aina şiddetli karşı taarruzların küçük kuv­ vetlerle yapıldıkları zaman bile çok etkili olması. c) Teknelerin kıyıya çıkmasıyla hattın harekete geçmesi -tabii geçmişse- arasında geçen ve karşı taarruzların hazırlanıp gerçekleştiği uzun zaman. d) Yukarıdaki (c) paragrafının bir sonucu olarak, subayların komutası altında makineli tüfekçi­ lerle birkaç piyadeden gruplar oluşturulması ve tekneler karaya ulaşır ulaşmaz bu grupları en az bir kilometre kadar ileri göndermek doğru görünmektedir. Bu gruplardan oluşan hat daha sonra takviye edilip uygun bir şekilde mevzilen­ dirilebilir. Ancak burada esas olan savunmaya geçmeden önce araziyi ele geçirmektir. e) Alt düzey subaylarda görülen liderlik ve cesaret eksikliği eğitimli askerleri paniğe bile sevk edebilir. •

Orijinal metinde parantez içindeki bölümün üstü çizilmiştir-e.n. 53

f)

General Hunter-Weston'ı, donanmanın çıkar­ ma planını bozacağı gerekçesiyle, "Y" Sahili'ni çıkarma noktası olarak kullanmaktan alıkoyan katı zihin yapısı . Diğer bir deyişle, plan insan hayatından daha kutsaldı . g) Hepsirıden önemlisi, General Hamilton'ın yüzer ihtiyatları zayıf noktalarda kullanmaması . Bana göre bunun nedeni güçlü karakter eksikliği, bilin­ meyene karşı duyulan korku ve ihtiyatlarını elirı­ de tutarak adımlarını sağlam basma endişesidir.

"X" Sahili I.

Arazi ( HARİTA 7) "X" Sahili 29. Tümen ana faaliyet alanlarının batı ucunu oluşturmaktaydı . Burası yarıma­ danın batı sahilirıde, Tekke Burnu'nun bir mil kuzeydoğusunda bulunmaktadır. Sahil iki yüz metre uzunlukta olup yüksekliği 26,5 metrey­ le 50 metre arasında değişen kum tepelerinin altında yer almaktadır. Sahilin merkezinden güneye doğru bir dere yatağı vardır. Morto Koyu'ndaki .. S" Sahili, 1 39 Rakımlı Tepe'de bulunan tahkimli mevzi ve Harapkale Tepesi'nin arka yamaçları dahil yarımadanın bütün güney yamaçları, kum tepelerinin zirvesinden mükem­ mel bir şekilde görülmektedir. O zaman bu ayrıntının değeri fark edilmemiş, harekattaki taktik önemi anlaşılmamıştır. Aslında İngiliz kayıtları muhtemelen "X" Sahili'ndeki subay­ larının hiçbirinin " S" Sahili'ndeki İngiliz kuv­ vetinin varlığından haberdar olmadığına işaret etmektedir. 54

SEDDÜLBAHİR

T•H• Burnu

ÔLÇFK

.....oiıi ......... . -....ı: :... ...=zo""""�""'"' ............ . -=>0-=:�.... ....� .. ·

HARİTA 7: 25 Nisan 1915 günü

"V" ve "W" sahillerindeki Türk savunması.

2.

Savunmalar a) İNGİLİZLER: "X" Sahili'ne çıkarılacak İngiliz birlikleri Royal Fusiliers'e bağlı 2. Tabur ile ilave deniz ve kara kıyı personelinden oluşmaktaydı. Tabur iki dalga halinde karaya çıkn. ilk dalga 06.20'de kıyıya, 06.30'da kayalığın zirvesine 55

ulaştı. İkinci dalga çıkarmayı sabah 7.30'da tamamladı. b) TÜRKLER: Sahilde yalnızca on iki Türk aske­ ri vardı. En yakın takviye üçüncü sektörde (Seddülbahir) yerel ihtiyat olarak tutulan 26. Alay'a bağlı 3 . Tabur'un iki bölüğü idi. Bir buçuk kilometre ötedeki Zığındere Kumsalı'nda 26. Piyade Alayı'na bağlı 2. Tabur'un iki takımı bulunmaktaydı. Bu takımlar başka bir bölgede olmasına karşın, sabah 8.00'de "X" Sahili'nde İngilizlerin soluna taarruz edenlerin görünüşe göre bu takımlar olduğu kesindir, çünkü görebil­ diğim kadarıyla eldeki tek Türk birliği bunlardı; ayrıca, bazı deniz piyadelerinin " Y " Sahili'ni araştırdıkları sırada, yani sabah 7.30'da bunlar Zığındere Kumsalı'ndaki asıl yerlerinde değiller­ di. Son olarak, mantıklı olan da budur. 3.

Muharebe a) En yakındaki destek gemisi olan Implacable muharebe gemisi kıyıya beş yüz metreden daha fazla yaklaşarak 12 inçlik topları ve tali batarya­ larıyla çıkarmaya yakın mesafeden koruma ateşi sağladı. Bölgede sadece on iki Türk askerinin mevcut olduğu düşünüldüğünde bu şiddetli ate­ şin nedenini anlamak güçtür. Buna rağmen ateş tamamen kansız bir çıkarma ortamı sağlamış ve ilk dalga sabah 6.30'da çıkarken, taburun kalanı çıkarmayı bir saat sonra tamamlamıştır. b) İngilizler sabah 8 .00'de yani çıkarmadan bir buçuk saat sonra harekete geçti . Bir bölük kuzeydoğuya hareket etti, yaklaşık sekiz yüz metre sonra Zığındere Kumsalı'ndan gelen iki 56

takun tarafından durduruldu. İki takımdan olu­ şan ikinci grup beş yüz metre doğuya ilerleyip siper kazdı. Bölük ihtiyat olarak deniz kıyısında kalırken, taburun kalan kısmı yani bir buçuk bölük Harapkale Tepesi'ndeki Türklerin üze­ rine hücum etti. Bu Türk birliği Çukurbağlar [Deep Gully] civarındaki birlik olup ya " W " Sahili'ni savunan bölüğün sağ kısmıydı ya da savaşa sokulmak üzere 07.45 sularında biri Seddülbahir'e, öteki " W " ve "X" sahilleri civarı­ na gönderilen iki yerel ihtiyat bölüğünden biriy­ di. • Her halükarda Harapkale Tepesi'ne yapılan taarruz başarılı olmuştu. (HARİTA 7) Tepe 1 1 . 3 0 ' a kadar ele geçirilip " W " Sahili'ndeki İngiliz birlikleriyle iletişim kurul­ muştu. Ancak bu ilerlemenin beş yüz metreyi aşmadığına ve üç buçuk saat aldığına; bir buçuk İngiliz bölüğünden oluşan esas kuvvetin sabah 1 0.30'da tümen ihtiyatını oluşturan ve 9.00'da "X" Sahili'ne çıkan King's Own İskoç Sınır Muhafız Alayı'na bağlı 1 . Tabur'un bir bölüğüy­ le takviye edildiğine dikkat çekerim. c) Orada bunlar olurken, çıkarmanın sekiz yüz metre kuzeydoğusunda bulunan bir bölükten oluşan İngilizlerin solu muhtemelen karşısındaki iki Türk takımı tarafından geri anlmış, durumu kurtarmak için Fusiliers'in ihtiyat bölüğü kullanılmışn. d) Türkler sabah 1 0.30'da artık iki bölükten oluşan sol kanada bir kez daha taarruz edip geri atarak iyice dağıttı; öyle ki, mevzi ancak Sınır Muhafız Alayı'nın iki bölüğünün daha devreye sokulma­ sıyla tutulabildi. Süngü hücumu yapan birlikler kırk adam kaybetti. •

Bu birlik 26. Alay, 2. Tabur, 7. Bölük'tü-H.O.

57

Saat 1 1 .30 itibariyle mevcudu muhtemelen bir buçuk bölüğü geçmeyen bir Türk kuvvetinin karşısında yedi İngiliz bölüğünün bulunduğuna dikkat ediniz. 25 Nisan günü İngiliz askerlerinin taşıdıkları 36 kiloluk sırt çantaları askerin kuv­ vetini tüketmiş olmalıdır; tabii yüksek bir hücum ruhu sergilenmediği de aşikardır. f) Saat 1 3 .00'te, tümen ihtiyatını oluşturan 8 7. Tugay'a bağlı ikinci bir tabur, Inniskilling F u s i l iers karaya çıkmaya başladı. Saat 1 3.00'e kadar mevcudu üç tabura çıkan " X " Sahili'ndeki birlikler 1 1 .30'dan beri hareketsiz durumdaydı. Bu atalet halinin nedeni muhteme­ len şunlardır: 1 ) Komuta kademesinde verilen ağır kayıplar. 2 ) Tümen ihtiyatına komuta eden General Marshall'ın çoktan karaya çıkmış olan Royal Fusiliers Taburu'nun başında bulunmaması ve dahası, tümen komutanından emir gelene kadar iki yedek taburu kesinlikle savaşa sokmama tali­ matı. 3) Bütün sahillerdeki İngilizlerin, karşılarında en azından bir Türk tümeni bulunduğuna dair takıntıları. g) Her halükarda, "X" Sahili'ndeki İngiliz birlik­ leri kendilerine hücum edilmemesine ve ateş açılmamasına karşın 1 1 .00'den sonra hiçbir şey yapmadılar. Sağındaki " W " ve " V " sahille­ rinde hiçbir ilerleme olmadığını gören General Marshall saat 1 8.00'de telgrafla talimat iste­ di. İki saat sonra, yani 20.00'de geceyi "X" Sahili'nde geçirme talimatı aldı. Bu talimat üze­ rine kıyıdan sekiz yüz metre içeride yarım daire şeklinde siper kazdırdı.

e)

58



Dersler a) Çıkarmanın başarıyla tamamlanmasına karşın üçüncü kez atalete düşülmesi. b) Çıkarma öncesinde verilen kayıpların çıkarma sonrasındaki hareketler üzerinde herhangi bir maddi etkisi olmadığına dikkat çekerim. Şu ana kadar ele alınan üç çıkarmada, yani Anzak, "Y" ve "X" sahillerinde çıkarmalar direnişle karşılaş­ mamıştır. Sonraki iki çıkarmada şiddetli direnişle karşılaşılmış ama buna rağmen savunma çıkarma­ dan sonra yapılan karşı taarruzlarla yıpranlmıştır. c) Düşmanın her zaman sayıca fazla olduğu şeklin­ deki McClellanvart inanç. d) İngilizlerin yazılı emirlerin ruhundan çok körü körüne şekline takılması; buna karşılık Türklerin talimatların ruhuna uygun olarak -ani karşı taarruzlarla- spontane tavırlar sergilemeleri. Görebildiğim kadarıyla Türkler 25 Nisan günü hiçbir emir almamışlardı. e) Yine, karşı taarruzların yarattığı güçlü ve yıkıcı etki.

"W" Sahili I.

Arazi (HARİTA Zl a) "W" Sahili Tekke Burnu'nun hemen doğusun­ da yer alıp her iki yanında yüksek kayalıklar bulunan üç yüz metre uzunluğunda bir kumsal •

Amerikan İçsavaşı'nda kısa bir süre Kuzey Ordusu'nun genelkurmay başkanlığını yapan ABD'li General George McClellan ( 1 826-1 885). Düş­ man birliklerinin gücünü daima fazla tahmin etmesi ve tayin edici anlarda önemli kuvvetleri muharebeye sokmayıp ihtiyatta bekletmesi nedeniyle eleştirildi-e.n. 59

şeridinden ibaretti. Sahilin arkasında ağır ağır yükselen bir dere yatağı vardı. Dereden akan suyla kıyıyı döven dalgaların sonucunda mey­ dana gelen yığılına nedeniyle sahilin zemini dere yatağının zemininden daha yüksekte kaldığından sahilin arkasında büyük bir çöküntü oluşmuştu. b) İngilizler donanmanın destek ateşine aşırı bel bağladığından, 29. Tümen'in ana çıkarma nok­ tası olarak " W " ve "V" sahillerini seçmişlerdi. Öte yandan, İngiliz Donanması'nın bu iki sahil­ de bulunan Türk birlikleri üzerinde aşırı yoğun­ laşması, Türklerin doğru bir şekilde ana hedefin bu sahiller olduğu sonucunu çıkarmasına ve dolayısıyla zaten kıt olan bütün savuruna mal­ zemelerini buraların takviyesinde kullanmasına neden olmuştur. Kulla nılan dikenli telin büyük bölümünün askeri depolardan değil, yarımada­ daki çitlerden geldiğine dikkat çekerim. Çoğu yerlerde bu teller dikenli bile değildi. 2.

Savunmalar (HARİTA 7) a) Arazi başlığı altında söz edildiği üzere, sahilin arkasında kalan arazi üç yüz metre uzunlukta ve yaklaşık 1 00 metre genişlikte bir çöküntüydü. Türkler bu çukura dört çapraz hatla birbirine bağlanan iki dikenli tel hattı çekmişti. Mevziin sütreli konumundan dolayı gemilerden açılan ateş etkili olmamış, hatta anlaşıldığı kadarıyla birlikler kıyıya çıkana kadar telleri de görmemişlerdi. b) Sahilin kuzeybatısında Tekke Burnu'ndaki Karacaoğlu Tepesi'nden • doğuya doğru uza•

Ya da Karacaoğlan Tepesi, yani 1 14 rakımlı tepedir-H.O. 60

nan yedi yüz metre uzunluğunda bir siper hattı bulunmaktadır. c) Sahilin güneyinde daha karmaşık bir çeşit siper sistemi mevcuttu. Bu sistem kuzey yönünde uzayarak Karacaoğlu Tepesi'ndeki savunmala­ rın yakınına kadar ulaşan bir siper hattında son buluyordu. d) Sahilin güney ucunun yedi yüz metre doğusundaki Aytepe'nin üzerinde tahkimli bir mevzi ve bu mev­ ziin üç yüz metre güneydoğusunda, Gözcübaba adı verilen tepede buna bir siper hattıyla bağlı olan ikinci ve daha büyük bir tahkimli mevzi bulunmaktaydı. Bu ikinci tahkimli mevziden İlyas Burnu'ndaki harap fenerin doğusunda kalan dik falezlere iki sıra dikenli tel uzanmaktaydı. e) Yukarıda sayılan savunmaların sonuncusu, suyun altına döşenen tuzak telleriydi; sahil de suyun azami kabarma seviyesinin üstünde kalan temaslı mayınlarla kaplıydı. Yukarıda verilen bil­ gilerle bağlantılı olarak hazırlanan haritaya kısa­ cık bir bakış bile, temaslı mayınlar dışındaki tüm savunmaların yan ateşi kolaylaştırmak amacıyla düzenlendiğini açıklıkla ortaya koymaktadır. 3·

Birlikler

a) TÜRKLER: İki tahkimli mevzi de dahil olmak üzere yukarıda geçen savunmaların tümün­ de 26. Piyade Alayı 'nın 3. Ta bur'una bağlı muhtemelen 250 kişilik bir bölüğün askerle­ ri bulunmaktaydı. Bu bölüğün bir kısmının Karacaoğlu Tepesi'ndeki tahkim edilmiş dere yatağının yakınındaki mevzilerde bulunduğu ve "X" Sahili'ndeki İngiliz hücumlarını geri püs61

b)

kürtürken " W " Sahili'ndeki İngiliz çıkarmasına karşı koyduğu hatırlanacaktır. Eldeki tek takviye, ilk başta Morto Koyu'nun batısındaki alçak ara­ zide mevzilendirilen 26. Piyade Alayı'na bağlı 3 . Tabur'un kalan iki bölüğü idi. "X" Sahili'ndeki muharebeyi anlatırken aktardığımız üzere, bu bölüklerden biri "X" Sahili'nde ve ayrıca sabah 7.30'la 8.30 arasında "W" Sahili'nde çatışmaya girmişti. (Albay Miles ikinci saatin doğru olduğu­ nu söylemektedir. ) 25. Alay'dan bir tabur da ( 3 . Tabur) karanlık çökerken bölgeye ulaşmış ancak onlar geldiğinde çarpışma artık sona ermişti. İNGİLİZLER: Çıkarma kuvveti Lancastershire Fusiliers'e bağlı 1 . Tabur'dan ibaretti. Plana göre bu sahilde kullanılacak tek piyade birliği bun­ lardı, çünkü burası Asya kıyısından açılan ateşe karşı "V" Sahili'nden daha korunaklıydı; ayrıca bu kıyıdan yükselen yamaç fazla dik değildi. Burası ağır malzeme ve topların da çıkarılacağı yer olarak düşünülmüştü. "Y", "X" ve "W" sahillerine çıkarma yapan beş tabura ilave ola­ rak, bazıları çok büyük çaplı olan 345 donanma topu da taarruzu desteklemekteydi. 4·

Muharebe

a)

b)

Sabah saat 5.30'da İngiliz hazırlık bombardıma­ nının başlamasıyla birlikte Seddülbahir civarında kalan bütün ova uçuşan toprak, taş ve çelik parçalarından bir kaynayan kazana dönüşürken, kızıl bir toz bulutu yükselerek kanlı bir örtü gibi arazinin üstünde asılı kaldı. Aslında kanlı ifadesi sadece bulutun rengi için geçerliydi çünkü yarımadanın bu kısmını savu62

nan Türkler donanma bombardımanında verdi­ lerse bile sadece birkaç kayıp vermişler ve kısa bir süre sonra bombardımanın moral bozucu etkisi bile kalmamıştı. Bombardımanın sonuçsuz kalması yetmezmiş gibi, donanma toplarının yatık mermi yollu olması nedeniyle birliklerin sahile çıkması sırasında ateşe tam on dakika ara verilmiş, bu da savunmacıların atış mevzileri­ ne girmesi için bolca zaman ve mükemmel bir sükunet ortamı sağlamıştı. c) Bu arada Lancastershire Fusiliers'e bağlı 1 . Tabur'u taşıyan 32 adet kürekli tekne görünüşte boş olan sahile yaklaştı, ancak tekneler karaya temas eder etmez Türkler canlanarak işgalcile­ ri hem cepheden hem kanattan tüfek mermisi yağmuruna tuttu. İngilizlerin sağındaki iki Türk makinelisi de İngilizlerin insanüstü bir gayret­ le, içinden yırtılarak, tırmalayarak geçmekte olduğu sağlam telleri yan ateşine tutmaktaydı ... İngilizlerin yanında bulunan ve hepsi de tek bir teknede olan dört makineli tüfekten üçü tekne­ nin derin suya oturması yüzünden karaya çıkar­ ma çalışması sırasında kayboldu. d) Lancastershire Fusiliers'in bağlı olduğu 8 8 . Tugay'a komuta eden General Hare'in dikenli tellerin kuzey ucuyla Tekke Burnu'ndaki kaya­ lıklar arasındaki bir açıklığı fark edip, taburların sol kanadındaki iki takımı buradan geçirerek Karacaoğlu Tepesi'nin batı ucundaki savun•

Bu iki makinelinin varlığı herkes tarafından kabul görmemektedir, ancak karudarın çoğunun bwılann varlığına işaret etmesi nedeniyle ben bunlann mevcut olduğunu düşünüyorum-Yazann notu. Burada 25. Alay'a ait iki makineli tüfek mevzisi olduğu doğrudur ancak makineWer yerinde değildi çünkü iki gün önce 25. Alay 3. Tabur ile beraber Serafim Çifdiği'ne götürülmüşlerdi. 26. Alay'ın taburlarındaysa makineli tüfek bulunmuyordu-H.O.

63

masız siperleri ele geçirmesi gibi talihli anlar yaşanmasına rağmen, İngilizlerin gösterdiği kah­ ramanlık tıpkı " V " Sahili'nde olduğu gibi yine sonuçsuz kalacaktı. İngilizler bu savunmasız siperlere girince yukarıdan aşağıdaki İngilizlere ateş etmekte olan Türklerin yakınında ve arka­ sında bulunduklarını farkettiler. Görünüşe göre bu noktada çok fazla Türk yoktu, çünkü İngiliz Resmi Tarihi'nin 22 8 . sayfasından, Binbaşı Frankland'ın bir emir erinin tüfeğini kullanarak iki Türk askerini vurduğunu ve kalanların da kaçtığını öğreniyoruz. e) Aynı sıralarda, İngilizlerin sağındaki bir bölük, dikenli telin kayalıklara kadar uzanmadığını görüp aradaki boşluktan geçerek Türkleri sol kanattan ve arkadan sardı. Bu iki kanat saldırısı merkezdeki birliklerin ilerlemesini sağladı. Sabah saat 7. 1 5 'te karaya çıkan birliklere doğrudan ateş açılmasını engelleyecek kadar arazi ele geçirilmişti. Sanki Türkler cesaretlerini kırmak için yeterince şey yapmıyormuş gibi, sağdaki İngilizler bir de, kayalıkların zirvesine ulaştık­ larında, kara mayınından olduğunu sandıkları, ancak sonradan kısa düşen kendi donanma mermilerinden birinin neden olduğu anlaşılan şiddetli bir patlamayla savrularak birkaç dakika boyunca demoralize olmuştu. f) Kurmay çalışmasının yetersizliğinin trajik bir örneği de, 23 Nisan günü donanmanın "W" Sahili'ndeki dikenli tellerin her iki kanadının yaylım ateşine tutulabileceğini rapor etmesine karşılık, durumun savaşan birliklerden sade­ ce birine bildirilmesinden kaynaklanmıştı. Bu değerli bilginin bulunduğu dosyada aynı zaman64

da birçok kahraman piyadenin ölüm emri bulun­ maktadır. Tugay ile örtü kuvvetine komuta eden General Hare ve " X " Sahili'ndeki birliklere komuta eden Albay Newenham da sabah 7.00 ile 7.30 arasındaki bu dönemde yaralandı. Hala ilerlemekte olan Tugay Kurmay Başkanı Binbaşı Frankland, Aytepe'deki tahkimli mevziye hücum etmek üzere sağa döndü. Bu amaçla "B" Bölüğü'nün kalanını yanına aldı. Mevcudu elli askere düşen "A" Bölüğü, Aytepe'ye daha önce taarruz etmeye haşlamıştı. Binbaşı Frankland, grubuyla birlikte fenerin yanındaki kayalığın tepesine ulaşınca hemen önündeki Gözcübaba'da bir tahkimli mevzi gördü ve Aytepe'deki tahkimli mevziye taarruz etmek yerine buraya taarruz etti. Bu hata şunu göstermektedir: İnsanlar talimat yazarken ve sorunları harita üzerinde çözerken değil, genellikle harita üzerinde kötü çizilmiş şekilleri araziye uyarlarken kaybolur. Bu olayda ayrıca İngilizlerin pusulalarıyla sahra dürbünleri karaya çıkarken tuzlu su ve kuma maruz kalarak kullanılmaz hale gelmişti. Bu hatalar sonucunda çabaların farklı yerlere dağılması nedeniyle her iki tahkimli mevziye yapılan taarruz sonuçsuz kalmıştır. Sol kanatta, diğer iki bölük, yani "C" ve "D" bölükleri, Deniz Piyade Tümeni'nden bazı kıyı personelinin de yardımıyla , " X " Sahili'nden gelen birliklerle nihayet Karacaoğlu Tepesi'nin zirvesinde buluştu. Buluşma gerçekleş­ tiğinde saat 1 1 .00 sularıydı. g) Orada bunlar olurken, General Hunter-Weston "W" Sahili'nde daha fazla piyadeye ihtiyaç olduğuna karar vererek, 20.30'da, "V" Sahili'ne çıkması planlanmış önemli bir kuvvet olan Essex 65

Alayı'na bağlı 1 . Tabur'u "W" Sahili'ne yönlen­ dirdi. llk iki bölük sabah 9.00'da karaya çıktı ve Lancastershire'ların sol ve sağ grupları ara­ sındaki boşluğu doldurmakta kullanıldı. Bunun sonucunda "W" ve "X" sahilleri daha önce de belirtildiği gibi birbirine bağlanırken, Karacaoğlu Tepesi 1 1 .30 itibariyle İngilizlerin elindeydi. h) Saat 1 0.00'da, Essexlerin kalan kısmı da kara­ ya çıktı; bir bölük merkeze ilerlerken, diğeri Aytepe' de durdurulan taarruzu takviyeye gönde­ rildi. i) Saat 1 0.21 'de, General Hamilton, General Hunter­ Weston' a işaretle mesaj çekerek, "V" Sahili'ne çıkarılması planlanan ana birliğin kalan kısmını "W"ye sevk etmesini emretti. Worchestershire Alayı'na bağlı 4. Tabur bu emir üzerine, çoktan "V" Sahili'ne çıkıruş olan iki takımdan yoksun olarak 1 3.lO'da "W" Sahili'ne çıkn. j ) Öğlen 1 2.25'te harabe halindeki fenerden gönde­ rilen ve Worchestershire'ların "W" Sahili yerine oraya çıkarılmasını talep eden mesajın zamanın­ da yerine ulaşmamış olması talihsizliktir. Çünkü ulaşsaydı, "V" Sahili'nde yaşanan bozgun karan­ lık basana kadar belki tersine çevrilebilirdi, ancak diğerlerinde olduğu gibi bu mesajda da geç kalınmıştı. k) Worchestershire'lar, komutayı üstlenecek kıdem­ li subay bulunmaması nedeniyle yaşanan bir gecikmenin ardından, Essexlerden bir bölük ve Leicestershire'ların sağ kanattaki iki bölüğün­ den kalanlarla birlikte Aytepe'ye taarruza geçti. Donanmadan gelen yirmi dakikalık hazırlık ateşinin de yardımıyla bu tepe ve üzerindeki tah­ kimli mevzi saat 15 .OO'te ele geçirildi. Birlikler

bunun ardından Gözcübaba'daki tahkimli mev­ ziye taarruz ederek kayıp vermeden buradaki küçük Türk birliğini geri sürdü. Ardından, Worchestershire'larla Leicestershire'ların bir kısmı fenerin doğusundaki dikenli tel şeridine hücum etti. Uzun bir çarpışmanın ardından şeride girdiler ama onun hemen ötesinde dur­ duruldular. Saat 1 7.00'de aynı birlikler 1 No'lu Tabya'ya taarruz edip "V" Sahili'ne ulaşmak için son bir girişimde bulundular ancak geri püskür­ tüldüler ve geceyi kazdıkları siperde geçirdiler. 1) Bu durum savunmacıların açtığı tüfek ateşinin korkunç etkisine mükemmel bir örnek oluş­ turmakla birlikte, yaşanan kayıplar tarafsız bir gözle incelendiğinde, sahilde büyük kayıp veren Leicestershire'ların durumu hariç tutulmak üzere, asıl etkinin fiziksel olmaktan çok moral olduğu ve diğer iki taburda verilen kayıpların topu topu 1 1 0 asker olduğu görülmektedir. m) Gerçekten de, çıkarma ne kadar fazla incelenirse, İngilizlerdeki inisiyatif yoksunluğu insanı o kadar fazla şaşırtmaktadır. Bunun nedeni kısmen yor­ gunluk ve uykusuzluk olabilir, ama bu her şeyi açıklamamaktadır. Nitekim İngiliz Resmi Tarihi de, "Kesin bir görev -sahillerin ele geçirilmesi­ üstlenen 29. Tümen tarihte silinmez bir iz bırak­ mıştır. Ancak bu görevin yerine getirilmesinden sonra, takım, bölük ve hatta tabur komutanları bulundukları yerde yeni ve kesin emirler bekle­ miş, sabah elde edilen başarıyı değerlendirmek ya da devriyeler aracılığıyla düşmanla teması koru­ mak için inisiyatif kullanmamışnr" demektedir. n) Diğer yandan Türk piyadesinin sergilediği kah­ ramanlık ve direnç hiçbir zaman yeterince takdir 67

edilmemiştir, ancak eylemler sözlerden daha güç­ lüdür. Şurası kesindir ki, tarihte beş bölüğün bir tümeni durdurduğuna çok az rastlanmıştır. Bu öyle şiddetli bir durduruştur ki İngilizler akşama kalmadan saldıran taraf olmaktan çıkıp pasif duruma geçmişler ve bütün geceyi, Türklerin yirmi bin askerle her an kendilerine taarruz ede­ ceği korkusuyla geçirmişlerdir. 5·

Dersler a) Çıkarma yapan birliklere her iki kanada da ateş açılabileceğini bildirmeyen personel örneğinde olduğu gibi, kurmay personelin ağır kalmasının yarattığı ağır maliyetler. b) Günışığında, direniş gösteren bir kuvvete karşı yapılan çıkarmanın yüksek maliyeti ve bunun sonucunda oluşan karmaşa. c) Donanma destek ateşinin kara savunması karşı­ sında etkisiz kalması. d) Birliklerin karaya çıkarken belirli, bilinen bir direnişle karşılaşmaları halinde, herhangi bir direnişle karşılaşmadan karaya çıkıp bilinmeyene karşı duydukları korkuyla büyülenmiş gibi hare­ ketsiz kaldıkları hale göre daha atılgan davran­ ması. e) Hesaba katılmayan bir başka nokta da, meka­ nizmaya kum kaçması nedeniyle birçok durum­ da tüfeklerin tutukluk yapmasıdır. f) Yiyecek istihkakının su geçirmeyen kaplarda saklanması gerekliliği. "W" ve "V" sahillerinde askerler tarafından taşınan yedek istihkaklar tuzlu su nedeniyle büyük ölçüde kullanılmaz hale gelmişti. 68

g) İngilizlerin üzerindeki pusula ve dürbünlerin su ve kum nedeniyle kullanılmaz hale geldiği öne sürülmektedir. Oysa bu etkenlerin bizim pusula ve dürbünleri etkilediği düşünülmemektedir. "V" Sahili I.

Arazi (Bkz. HARİTA 7) a) "V" Sahili İlyas Burnu'nun 550 metre kadar güneydoğusunda yer almaktadır. Sağında enkaz halindeki kaleyle Seddülbahir adlı taş yapılı köy hakim konumda yer alırken, sol bitişiğinde İlyas Burnu'nun doğusunu oluşturan dik kayalıklar hulunmaktadır. 1 No'lu Tabya'nın enkazı bu noktaya hakim bir konumda olup, sahil boylu boyunca dört veya beş bin yarda mesafedeki Asya kıyısında mevzilendirilen Türk ağır ve orta boy toplarının yan ateşi menzilindeydi. b) Bu setler arasındaki boşluğu dolduran sahil 300 metre kadar uzunluğunda ve yaklaşık 3 metre genişliğindedir. Kumsalın iç kenarında bütün sahil boyunca uzanan yaklaşık 1 ,5 metre yük­ sekliğinde bir çıkıntı mevcuttur. Yarım daire şeklindeki bir vadi bu kıyıdan itibaren 500 metre kadar içeride yaklaşık otuz metreye kadar yük­ selmektedir ve bazı yazarların deyişiyle, "Bir tiyatronun koltuklarının sahneye bakması gibi sahile bakmaktadır. " Gerçekten de çıkarma için bundan daha uygunsuz bir yer düşünmek müm­ kün değildir. c) Ana çıkarmalardan biri için böyle bir yerin seçil­ mesi ancak İngilizlerin donanma ateşinin olduk­ ça etkili olduğu, özellikle de giderek yükselen bir ·

69

arazinin destek ateşi için mükemmel bir hedef oluşturacağı şeklindeki ahmakça inancıyla açık­ lanabilir. 2.

Savunmalar a) Sahilden yirmi metre kadar içeride, "eski kale­ den" ( Seddülbahir) 1 No'lu Tabya'ya kadar ikili dikenli tel hattı uzanmaktaydı. Yamaçta 1 50 metre kadar içeride ikinci tel hattı 1 No'lu Tabya'dan Harapkale Tepesi'nin doğu yamacına kadar uzanıyor ve bunun arkasında bütün hat boyunca uzanan kesintisiz bir siper bulunuyor­ du. Bu ikinci engelin aşağı yukarı merkezinden itibaren güneydoğuya, eski kaleye doğru üçüncü dikenli tel hattı uzanmaktaydı. b) Bu iki dikenli tel hattının kesişme noktasına yakın bir yerde iki adet pompom topu· ( bir funt­ luk otomatik top) bulunurken, birinci dikenli tel hattının uzantısında, her iki uçta ikişer tane olmak üzere, şeridi tamamen yan ateş men­ zili içine alan dört makineli bulunmaktaydı. ( Bir Türk kaydında, bombardıman sırasında bu silahlardan ikisinin devre dışı kaldığı ifade edilmektedir).•• Son olarak, Harapkale Tepesi'nin zirvesinde, güneydoğuda, harap barakalara doğru uzanan bir siper hattına sahip olan güçlü bir tahkimli mevzi yer almaktaydı. c) Sayıları bolca olan bu siperler iyi gizlendiği için İngilizler tarafından ancak öğleden sonra tespit •

Türk kaynaklanna göre bu silahlar, 3,7 cm'lik yarı otomatik uçaksavar­ lardır -H.O. Burada makineli tüfek bulunmamaktadır. Bu silahlar iki satır yukanda bahsedilen 3,7'1iklerdir-H.O. 70

edilebilmişti. Ama bunun kadar önemli bir başka şey de, iki kale ve baraka enkazlarıyla bitişikteki köyün kıyılarının piyade için mükemmel bir sığı­ nak oluşturmasıydı. Sahilin hiçbir noktası koru­ naklı atış mevzilerine 250 metreden daha uzak mesafede değildi. Dahası, tespit edildiği kadarıy­ la, bu sahilde hiç mayın veya tuzak teli yoktu. 3.

Birlikler a) İNGİLİZLER: ilk çıkarmada yer alan birlikler kürekli teknelerdeki Royal Dublin Fusiliers'e bağlı 1 . Tabur'dan ibaretti. Bu kuvvetin üç buçuk bölüğü "V" Sahili'ne çıkarken, yarım bölük eski kalenin doğusunda kalan Seddülbahir İskelesi'ne çıktı. Bunları hemen arkalarından, Royal Munster Fusiliers'e bağlı 1 . Tabur ile Hampshire Alayı'na bağlı 2 . Tabur'dan iki bölüğü taşıyan River Clyde izledi. Ancak akın­ tının yanlış hesaplanması yüzünden River Clyde sabah 6.22'de, teknelerin karaya çıkmasından üç dakika önce sağdaki kıyıya oturdu. b) TÜRKLER: "V" Sahili'ndeki Türk kuvveti ilk başta 26. Piyade Alayı'na bağlı 3. Tabur'un bir bölüğünden ibaretti. Sabah 7.00 ile 7.30 arasın­ daki bir saatte aynı tabura bağlı olan ve Morto Koyu'nun batısındaki alçak arazide konuşlu bulunan iki destek bölüğünden ikinci bir bölük­ le takviye edildi. Günün ileri saatlerinde 26. Piyade Alayı'na bağlı üçüncü bir bölük Kirte köyünden geldi. Bir de "V" Sahili civarında bir yerlerde Sahra Topçusu'na bağlı bir batarya bulunmaktaydı. 71

4.

Muharebe a) Çıkarmadan bir saat önce "W" Sahili örneğin­ de olduğu gibi bir müthiş bombardıman kaleyi enkaza çevirip bütün araziyi lime lime etti ama gerçekte sadece birkaç Türk'ün ölümüne yol açtı. Tıpkı "W" Sahili örneğinde olduğu gibi, bu hazırlık ateşi de teknelerin kıyıyla temas etmesin­ den on dakika önce durduruldu ve Türkler bir kez daha rahat rahat atış mevzilerine giriverdi. b) River Clyde karaya onırana kadar tek bir silah sesi duyulmadı. Sonra birden "ortalık cehenne­ me döndü. " Teknelerin birçoğundaki askerlerin tamamı karaya ayak basma şansı bulamadan öldü veya yaralandı. Suyun içinde vurularak yaralanan­ lar çabucak boğuldu ve üzerlerindeki 36 kilodan ağır malzemelerle suyun üstünde hareketsiz kala­ kaldı. Türkler ikinci yükleme için tek bir teknenin bile gemiye dönemediğini iddia eanektedir. c) Asya kıyısından ateşlenen ağır top mermilerinin yüksek tonlu bas notalarıyla, piyade tüfekleriyle makinelilerin kesik takırtılarla katıldığı bu ölüm karnavalında piyadenin sergilediği kahramanlık, tekneleri kullanan ve savaşın heyecanının dışında kalan ama ölüm kendilerini alana kadar kürekle­ rinin başından ayrılmayan denizcilerinkinden az değildi. d) Seddülbahir İskelesi'ndeki noktanın doğusuna çıkan iki takım, bütün subaylarının ölmesine karşın çıkarma sırasında nispeten daha az bir direnişle karşılaştı, bazı askerler çarpışarak köye kadar ilerledi. Daha sonra, gösterdikleri katıksız kahramanlığın acımasız izlerini bedenlerinde taşıdıkları görüldü. 72

e) River Clyde'dan yapılan çıkarma çok daha büyük zorluklarla doluydu. Gemiyle kıyı arasın­ daki boşlukta köprü görevi gören mavnalar önce sürüklendi. Komutan Unwin (VC) ile bazı subay ve askerlerinin gösterdiği etkili kahramanlık saye­ sinde nihayet bir köprü oluşturuldu, ancak köprü cesaretle üstünden geçen kahraman İrlandalılar için ölüm tuzağına dönüştü. Bir bölüğün gemiden ilk çıkan yüzbaşısıyla 48 adamının hepsi öldü. Mavnalar bir kez daha sürüklendi ve üzerinde­ kiler ya kurşunlarla ya da boğularak ölmek gibi ironik bir seçenekle karşı karşıya kaldı. ilk dalga­ da yer alan askerlerin yüzde 70'i vuruldu. f) Bu kıyımdan yılmayan kıyıdaki askerler eski kalede köprübaşı oluşturmak için kahramanca bir girişimde bulundu. Ancak çabaları başarısız­ lıkla sonuçlandı. Bu arada donanma da köprüyü yeniden kurmak için kahramanca çaba göster­ mekteydi; köprü nihayet sabah 9.00'da tekrar kullanılabilir hale geldi. Bu kez de köprünün üzerinden üçüncü bir bölük ölüme koştu . ilk karaya çıkma girişiminde başarılı olarak hayat­ ta kalabilen az sayıda asker, bir buçuk metrelik çıkıntının altındaki kumsala dizilmişti: emniyet­ teydiler ama elleri kolları bağlıydı. g) İngiliz Resmi Tarihi'nde çıkarmayla ilgili, o sırada River Clyde'ın güvertesinde bulunan bir tümen kurmayı tarafından tutulan çok ilginç birtakım notlar bulunmaktadır. Tümen kur­ mayı "sabah 9.00"da şu kısa notu düşmüştü: " Korkarım bugün çıkarma yapamayacağız. " Ayrıca Türk piyade ateşine gerek isabetliliği gerekse ateş disiplininden dolayı büyük övgüler düzdüğü dikkat çekmektedir. Von Sanders'in nişan talimindeki ısrarı meyvelerini vermişti. 73

h) 29. Tümen'e komuta eden General Hunter­ Weston, hala "V" Sahili'nde başarı sağlamanın imkansız olduğundan habersizdi. O yüzden, sabah 9 .00'da bir savaş gemisindeki komu­ ta merkezinden (ve durumu açıklayan tek bir mesaj almamış olarak) River Clyde'daki birlik­ lere bir mesaj gönderdi. Birliklere karaya çıkıp sola doğru manevra yapmaya çalışarak "W" Sahili'yle bağlantı kurma talimatı verdi. Sabah 9.30'da bir deneme de Collier'den yapıldı ama aynı sonuç alındı, yani kanlı bir bozgun. i) Sabah 8 .30'da, "X", "W" ve "V" sahillerine yapılan çıkarmaların başarıyla sonuçlandığı şeklindeki yanlış izlenime dayanarak ana birlik­ lere karaya çıkma emri verildi. Bu emir üzerine 8 8 . Tugay Komutanı General Napier iki buçuk bölükle birlikte kıyıya yaklaştı. Bir parça gecik­ meden sonra ölü ve yaralılarla dolu teknelerle karşılaştı. Bu tekneleri mayın tarama gemilerine götüren denizciler dönüş yolculuğunun ölüm demek olduğunun kesinlikle farkındaydı ama buna rağmen hiçbir tereddüt göstermediler. Birlikler kıyıya yaklaşırken River Clyde'tan el kol işaretleriyle karaya çıkmama uyarısı geldi. General Napier buna "Sonuna kadar deneye­ ceğim" cevabıyla karşılık verdi. Birkaç dakika sonra da hayatını kaybetti. j ) Sabah 1 0.2 1 'de, General Hamilton, normalde "V" Sahili'ne çıkması planlanan teknelere işaret mesajı göndererek "W" Sahili'ne ilerleme tali­ matı verdi. Bu mesajın nedeni, Seddülbahir'deki fenerden alınan bir mesajdı. Aynı mesaj 1 2 . 1 5 'te tekrarlandı fakat "W" Sahili'ndeki komutana ancak 1 3 .30'da ulaşabildi. Mesajda ana birlik­ lerin, yani taburların "W" Sahili yerine fenerin 74

hemen altına çıkarılması önerilmekteydi. Bu plan uygulanabilir ve bu mevziden kolayca Aytepe'ye taarruz edilebilirdi. Mesajın yerine ulaşması sıra­ sında geçen zamanın uzunluğundan dolayı, mesaj komutana ulaşana kadar birlikler çoktan karaya çıkmıştı (savaşlarda mesajların manevralardan daha yavaş gitmesi dikkate değer bir durumdur). Bütün bu olanlara rağmen General Hunter­ Weston "V" Sahili'ndeki durumdan hala haber­ siz olup Collier'deki askerlere karaya çıkıp sola doğru ilerleme talimatı göndermekteydi. Nihayet saat 14.30'da durumu açıklayan mesajı götür­ mek, mavnalarda gösterdiği gayretlerden dolayı DSO (Üstün Hizmet Madalyası) alan Kraliyet Donanması'ndan Üsteğmen Morse'a düştü. k) Saat 1 6.00'da, Türk ateşinin kesilmesinden muhte­ melen yanlış sonuç çıkartan İngilizler karaya çıkıp sol tarafa taarruz etmek üzere son bir girişimde bulundu. Bu girişim de büyük kayıplarla geri püskürtüldü. iki muharebe gemisi akşam 1 8 .00 sularında köyü ve Seddülbahir Tabyası'nı bom­ balayarak köyü ateşe verdi. Bombardımandan cesaret alan yılmaz İngilizler 120 adam toplayarak akşam 1 9.00'da tabyaya taarruz etti . Ama kendi­ leri kadar yılmaz olan Türkler tarafından bir kez daha geri püskürtüldüler. l) Karanlık bastıktan sonra River Clyde'taki kalan 1 .000 asker de kayıp vermeden karaya çıktı. Derhal gece taarruzu için hazırlıklara başlandı ancak karanlık ve karmaşa nedeniyle plandan vazgeçildi. Bütün bu hayatların yok oluş nedeni­ nin, 26. Piyade Türk Alayı'na bağlı 3. Tabur'un günün ileri saatlerinde aynı alaydan 2. Tabur'un bir veya muhtemelen iki bölüğüyle takviye edilen iki bölüğünün sergilediği inatçı direniş olduğu 75

düşünülürse, oradaki kahramanlık hikayelerinin hepsini İngilizlerin yazmadığını kabul etmek gerekmektedir. 26 Nisan sabahı 2.00 civarlarında, 25. Türk Piyade Alayı'na bağlı 1 . Tabur'un iki bölü­ ğü daha tümen ihtiyatından bölgeye ulaştı. 9. Tümen komutanının 26. Piyade Alayı komuta­ nına yazdığı şu emrin altında muhtemelen bu takviye yatmaktadır: Size bir tabur yolluyorum. Düşmanın zayıf olduğu çok aşikArdır; onlan denize dökün; geldiğimde kıyıda İ ngiliz askeri görmeyeceğim. 5·

Dersler a) Görünüşe göre burada ve "W" Sahili'nde karşı­ laşılan şiddetli direnişin çıkarmadan sonra bir­ likler üzerinde, direnişin hiç olmadığı veya zayıf olduğu sahillerdekinden daha fazla tetikleyici etki yarattığına dikkat çekmek gerekmektedir. Bunun nedeni muhtemelen, askerin teknelerde­ ki mutlak ölüm yerine, karada taarruzun kesin olmayan emniyetini tercih etmesi olmalıdır. b) River Clyde'da kalanların karanlık çöktükten sonra kansız bir şekilde karaya çıkması, çıkarma harekatlarında gece örtüsünün oynadığı rolü göstermektedir. Karanlığın yarattığı karmaşanın gün ışığının mermilerinden daha az zarar verdiği düşünülmektedir. c) Türk direnişi bir kez daha kısa mesafede ağırlık­ la piyade tüfeği olmak üzere hafif silahın önemli olduğunu göstermiştir. Türkler "V" Sahili'ne önlerindeki noktaların tam menzilini gösteren çubuklar dikmişlerdi. 76

d) D o n a n m a a ç ı s ı n d a n

e)

" V " S a h i l i b ü tün harekattaki en uygun hedef olmasına karşın burada bile sıfır sonuç alınmıştır. River Clyde'dan yapılan çıkarma bu türlü araç­ ların gelecekte de önemli olacağını göstermek­ tedir, tabii karanlık örtüsü altında kullanılmak kaydıyla. "S" Sahili I.

ArıW ( Bkz. HARİTA 7) a) "S" Sahili, "V" Sahili'nin iki buçuk mil doğu­ sunda, Morto Koyu'nun kuzey kolundaki kaya­ lığın kesildiği noktanın dibinde yer alan kısa bir kum şeridinden ibarettir. Sahilin sağ tarafında kayalıklar yaklaşık 65 metreye kadar yüksel­ mekte ve en tepesinde de Eskihisarlık denilen, kullanılmayan bir kıyı tahkimatı bulunmakta­ dır. Bu noktaya çıkarma yapmanın en zor yanı Çanakkale Boğazı'ndaki güçlü akıntı olup, sahil en azından teorik olarak beş kilometre mesafede­ ki Asya kıyısından gelebilecek bir ateşe açıktı. b) Bu noktanın seçilme nedeni, "Y" Sahili'nde oldu­ ğu gibi, " X " , "W" ve " V " sahillerine yapılacak ana çıkarmalara kanat koruması sağlamaktı. 2.

Savunmalar Kayalıktaki boş batarya dışında tek savunma, kayalığın yamacında bir piyade takınu için kazıl­ nuş siperdi. Herhangi bir dikenli tel ya da mayın mevcut değildi.



Birlikler

a) TÜRKLER: Kıyının yukarısındaki siperde 26. Piyade Alayı'na bağlı İkinci Tabur'dan bir takım bulunmaktaydı. Aynı taburdan ikinci bir takım da 800 metre kadar güneyde destek görevi gör­ mekteydi. * b ) İNGİLİZLER: B u çıkarmada görevlendirilen kuvvet Güney Galler Sınır Muhafızları'na bağlı 2. Tabur'un üç bölüğünden oluşmaktaydı. İngilizler bir muharebe gemisinin refakatindeki dört trol teknesiyle geldi. Trol teknelerinin çamura sap­ lanmasıyla beraber askerler 24 kürekli tekneye aktarıldıktan sonra bizzat kürek çekerek sabah 7.30'da kıyıya ulaştı. İki bölük dosdoğru sahile giderken, sağda kalan bölük sırt çantaları olma­ dan kayalığın dibine çıkıp kayalığa tırmanarak siperin içindeki bütün Türkleri ya öldürdü ya da esir aldı. Bu Türkler sahile taarruz eden iki bölü­ ğe kanattan ve arkadan ateş etmekteydi. Bu çevir­ me manevrasıyla bütün mevzi 8.00'de İngilizlerin eline geçmiş oldu. İngilizler burada kaldıkla­ rı sürece, boğazın karşısındaki 1 50'lik Alman bataryasından açılan ateş dışında tacize uğrama­ dılar. Bu bombardıman şiddetli olmadığı, öğlen 12.00'de bataryanın cephanesinin bitmesinden ve alay komutanının gün boyunca bombardımana devam etmeleri için elinde kalan 1 30 merminin yarısını onlara vermesinden anlaşılmaktadır. c) "V" Sahili'deki durum Eskihisarlık Bataryası'n­ daki yüksek noktadan açık bir şekilde görü•

Bu bölükten üçüncü bir takım kıyıda, merkezde ya da 1 ,5 kilometre ba­ tıdaki Morto Koyu'ndaydı, ancak "S" Sahili'ne yapılan çıkarmaya karşı yapılan harekatta yer almanuştı-Yazarın nonı.

78

lebiliyordu. Ayrıca .. X " Sahili 'nin üstünde­ ki kayalıklarda bulunan askerler de seçilebil­ mekteydi. Ancak " S " Sahili'ndeki İngilizler işi tamamlamaya az kala durmak gibi ölümcül huyları yüzünden hiçbir şey yapamadılar. " Y " Sahili'nde olduğu gibi burada da hareketsizlik kısmen kendilerine verilen, bulundukları yerde kalma ve güneye doğru ilerleyen İngiliz birlik­ lerinin sağ kanadıyla birleşme talimatıyla açık­ lanabilir. Ayrıca her zamanki umacı, bir esirin ağzından duyulan 2.000 Türk askerinin hemen yakınlarda bir yerde olduğuna dair hikaye şek­ linde orada yerini almıştı. Bu koşulların sonu­ cunda " S " Sahili'ndeki İngilizler siper kazıp 27'si sabahı Fransızlar tarafından takviye edilin­ ceye kadar orada kaldı. Çıkarma dahil, bütün bu süre içinde verilen İngiliz kayıplarının sayısı 63 oldu. 4·

Dersler a) Önümüze burada da, esas olarak katı emirlerden

b)

ve bunlara sıkı sıkıya uyulmasından kaynak­ lanan bir atalet örneği çıkmaktadır. Bütün bu harekatlar boyunca İngilizler kesinlikle inisiyatif almamıştır. Sağdaki bölüğün kayalığın dibine çıkması ve gerçekleştirdiği etkili taarruz ilgi çekicidir, çünkü görünüşe göre başarı büyük ölçüde bu birliğin gevşek düzen halinde, Üzerlerinde sadece göm­ lek, şort ve fişekliklerle savaşa giren ve dolayı­ sıyla hareket yetenekleri kısıtlanmayan tek birlik olmasından kaynaklanmaktadır.

79



Gmd a) Bu çıkarmaları ayrı ayrı ele almak daha uygun olmakla beraber, beş sahile (S, V, W, X, Y) yapı­ lan çıkarmalar esas olarak sekiz kilometreden az büyükçe bir çevrede meydana gelen tek bir harekatın parçalarıdır. b) İngiliz Resmi Tarihi'nin 1 . cildinin 250. sayfa­ sında 25 Nisan çıkarması ele alınırken, "Böylece Anzak'ta olduğu gibi güney sektöründe de sabahın vaat ettiği zafer elden kaçmıştı. Çıkarma başarıyla gerçekleşmişti. Seçilen beş sahilden üçü gün ağar­ dıktan hemen sonra ele geçirilmişti. Dördüncüsü direnişle karşılaşılmadan alınmıştı. Türkler gün boyunca, kıyıdaki on iki buçuk İngiliz taburunun karşısına iki taburdan fazla kuvvet çıkaramamıştı. Ama buna rağmen 29. Tümen akşam olduğunda yarımadanın kenarına sıkışıp kalmıştı" derunekte­ dir. Ancak yine de 25 Nisan günü güçlü bir liderlik ve şansla hedeflere ulaşılabileceğinin görüldüğü düşünülmektedir. Başarısızlığın irili ufaklı gerekçe­ leri arasında şunlar sayılmaktadır: 1 . Özellikle de üst düzeyde olmak üzere aşırı subay kaybı; ama bu kayıplar zorunludur, çünkü çıkarmalar başka türlü başarılı olamaz. 2. Yumuşak noktalara sürülecek hareketli ihti­ yat bulurunaması; "Y" Sahili'nde Hamilton'ın elinde böyle bir ihtiyat mevcuttu ve kendisi de bunu kullanmayı düşünmüş ama kullarunamıştı. 3. Vasat zekalı, ortalama inisiyatif kullanma yeteneğinden yoksun kahraman subaylar tara­ fından yerine getirilen katı emirler. c) Donanma ateşinin etkili olmaması, kullanılan mermi tipine, topların yatık mermi yollu olma80

sına ve kıyı gözlemcilerinin bulunmamasına bağlanabilir. Hiç de istisnai olmayan bir olayda, hedefin rapor edilmesinden sonra vurulması bir buçuk saat almıştı, çünkü gemiyle kıyı arasında etkili bir iletişim yoktu. Bunun nedeni kısmen kıyıdaki malzemenin çalışmaması iken, asıl neden amiral ve generallerle dolu olan gemile­ rin işaret sistemlerinin aşırı meşgul olmasıydı. İşaretlerin kıyıya ulaşması için geçen zamanın uzunluğuna dair birçok örnek sıraladım. Bir yazar çözüm olarak, harekatlardan sorumlu olan amiral ve generallerin muharip olmayan bir gemiye aktarılıp geminin nerede olması gere­ kiyorsa oraya gitmesini önermektedir. Bu gemi muharebe gemilerinden farklı olarak sürekli ateş açma zorunluluğundan kaynaklanan kısıtlama­ larla da karşı karşıya olmayacaktı. İngilizlerin başarısını engelleyen diğer bir önem­ li nokta, ağır silahların karaya çıkarılmasında yavaş davranılmasıydı. 25 Nisan gecesi sahilde sadece dört sahra topu, dört adet on funtluk dağ topu ve iki obüs bulunmaktaydı. Diğer taraftan, yarımadanın bu kısmındaki Türklerin elinde sadece bir batarya sahra topu vardı. Bana göre şu ana kadar sayılan bütün nedenler sade­ ce kısmi nedenlerdir. Başarısızlığın esas nedeni, inisiyatif sahibi ve askeri eğitim görmüş Türk subaylarının komutası altında canla başla sava­ şan askerin elindeki piyade tüfeği ateşinin kor­ kunç gücüdür. Tellerin arasına dalıp mayınların arasında güç­ lükle ilerleyen kahraman askerlerin sergilediği büyük cesareti hiçbir şekilde küçümsemeden şunu hatırlatmakta yarar var ki, 25'i sabahı saat

81

2.00'de kıyıya çıkan İngiliz taburlarından en azından dördünde kayıp sayısı 70'i geçmemek­ tedir. d) Seddülbahir'in hemen kuzeyindeki bir mevzide bulunan tek bir Türk topçu bataryası savunma­ ya destek olmuş ve "destek" topçusu gibi değil " bağlı " bir topçu gibi hareket etmişti. e) Albay Miles dikkatli bir araştırmadan sonra, iki kuvvetin gün içindeki değişen sayılarını şöyle sıralamaktadır: 6.00 - 8.30: 6.500 İngiliz askerine karşı 725 Türk askeri; 8 .30 - 9.30: 7.600 İngiliz askerine karşı 725 ila 1 . 800 Türk askeri; 9.30 - 1 6.30: 9.500'ü aşkın İngiliz askerine karşı 1 . 800 ila 3.600 Türk askeri; 25 Nisan öğleden sonra 16.00'da 4.500 Türk askeri vardı; 26 Nisan günü şafak söktüğünde Seddülbahir civarına çıkarılmış olan İngiliz askeri sayısı tah­ minen 2 1 .000 idi.

Kumkale I.

Aı:iW (HARİTA 8 ) 2 5 Nisan günü Fransız çıkarmasına sahne olan Kumkale, Seddülbahir'in iki buçuk mil güne­ yinde, Çanakkale Boğazı girişinin Asya kıyısın­ da yer almaktadır. Köy yaklaşık üç kilometre uzunluğunda ve yaklaşık 500 metre genişli­ ğinde, kuzeydoğu doğrultusunda uzanan ve Küçükmenderes Çayı ile ana karadan ayrılan bir yarımadanın üzerinde yer almaktadır. Üç kilo82

CANAKKALE BOOAzl GİRİŞİ

KUMKALE VE

YENİŞEHİR :T

*

YARDA •

T

\

.

Q





ı

\

1

HARİTA 8: Kwnkale ve Yenişehir bölgesinde arazinin yapısı.

metre güneydoğuda bulunan antik Troya kentin­ den dolayı bölge tarihi önem taşımaktadır. Yarımadanın boğaza bakan kuzey ucu alçak olup birçok noktası bataklıktır. Arazi Orhaniye Sırtı'na doğru azar azar 1 5 metreye kadar yük­ selmekte olup, Yenişehir köyünün dibinde yük­ seklik 200 metreyi aşmaktadır. Kumkale köyünün hemen yanında taştan yapıl­ ma eski bir kale bulunmaktadır. Bu kale harekat sırasında açılan donanma ateşiyle tamamen tahrip olmuştur. Yenişehir civarında top ateşiyle imha edilen bir kıyı bataryası bulunmaktay­ dı. Küçükmenderes Çayı'ndan geçen köprü Kurnkale ile Orhaniye Sırtı arasında ortalarda bir yerde kalmaktadır. Kurnkale'nin kuzeyinde çürük bir ahşap iskele, kalenin hemen altında da taştan küçük bir dalgakıran yer almaktaydı. 83

2.

Savunmalar Türkler İngilizlerin Kumkale güneyine çıkar­ ma yapmasından büyük endişe duydukları için harekat alanının bu kısmına çok sayıda birlik yığmışlardı. Ancak Kumkale'de gözetleme amaç­ lı bir-iki Türk bölüğü dışında gerçek bir savun­ ma mevcut değildi. Daha önce de belirtildiği gibi, Kumkale'deki köyle kale harap halde olup hiçbir dikenli tel veya mayın mevcut değildi. Esas savunma Küçükmenderes Çayı'nın üzerindeki geçidi güneydoğudaki yükseltilmiş kum tepeler­ den tutmak üzerine kurulmuştu. 3.

Birlikler

a) TÜRKLER: Kumkale'deki yarımadanın savun­

b)

maları 3. Türk Tümeni'nin sorumluluk alanı içindeydi. Bu tümenin bir alayı Küçükmenderes Çayı boyunca konuşlanmış olup bazı birlikleri yarımadaya dağılmıştı. Diğer iki alay çaydan beş kilometre kadar uzaklıktaydı. Konuşlanma küçük kuvvetler halinde mevzilenmeyi esas alan genel Türk taktiği çerçevesinde gerçekleşmiş, çıkarmadan sonra şiddetli karşı taarruzlara giri­ şilecek şekilde hazırlık yapılmıştı. FRANSIZLAR: Çıkarma harekatına ayrı lan Fransız birliği bir beyaz sömürge taburu ile iki Senegal taburundan oluşan 6. Sömürge Piyade Alayı'ndan ibaretti. Bu birlikler bir makineli tüfek bölüğü, bir 75'lik sahra topu bataryası ve bir istihkam bölüğüyle takviye edilmişti. 84

Harekatın ana hedefi Türk seyyar toplarının Kumkale çevresine sokulmasını engellemekti . Çünkü seyyar toplar buradan dört ila beş bin metre ilerdeki "V" Sahili'ne ateş açabilirdi. İşin doğası gereği bunlar sınırlı harekatlardı . Fransızlara verilen emir, sadece Küçükmenderes Çayı'nın batısında kalan, Kumkale ile Yenişehir arasındaki bölgeyi temizlemekti. Ayrıca buraya sevk edilen birlik miktarı bir alayla sınırlı idi. 4.

Muharebe

a) Fransızlar tarafından hazırlanan çıkarma planına göre şafaktan hemen sonra kıyıya çıkılacaktı. Bu çerçevede iki muharebe gemisiyle birkaç kruva­ zörden oluşan Fransız filosu sabah 4.45'te yoğun bir bombardıman başlattı . Ancak Fransızların buharlı çatanaları küçük oldukları için yedekle­ rindeki tekneleri kıyıya çekemediler; dolayısıyla çıkarma ancak 9.30 ile 1 0.00 arasında gerçek­ leştirilebildi. Türklerin sayısının az olması nede­ niyle, donanmanın hazırlık ateşi iyi iş çıkardı ve Fransızlar küçük bir kayıp vererek Kumkale'nin tam altına çıktı. Kalenin duvarında bir gedik vardı, önce oradan içeri, sonra da köye girdiler. Bombardıman özellikle Yenişehir'e büyük hasar vermiş, köy ateşler içinde kalmıştı. Bir fransız filikası isabet aldı ve içindekilerle birlikte yok oldu. Çıkarma sırasında verilen diğer birkaç kayıp Kumkale'deki eski kale civarındaki bir makineli tüfekten açılan ateş sırasında verildi. Tüfek, nere­ deyse hemen Fransız muharebe gemisi Henry 85

IV'ten atılan bir top mermisiyle safdışı bırakıldı. Öğlene doğru 1 1 . 1 5'te kasaba iki öncü bölük tarafından küçük bir kayıpla ele geçirildi ve bir müfreze mezarlıkla küçük bir tepenin olduğu güney yönüne sevk edildi. Bu arada muharebe gemisi Henry I V boğazdan içeri girmiş ve açtığı etkili ateşle köprüyü imha etmişti. Destek için sevk edilen alayın iki kolu köprüyü geçemeyince, Yenişehir civarında karşıya geçebileceği bir sığ­ lık bulmak üzere kum tepelerinin sağladığı örtü altında güneye doğru ilerlemek zorunda kalmıştı. Fransızlar köyü ele geçirdikten sonra, olağanüstü yavaş gerçekleşen çıkarma harekatı tamamlana­ na kadar güneye doğru harekete geçmediler. Toplar saat 1 6 .00'ya kadar karaya çıkartıla­ madı, son tabur ise ancak 1 7.30'da gemiden ayrılabildi. Harekata örtü sağlamak üzere köyün doğu yakasında siperler kazıldı . Fransızlar yarımadanın güney kısmını işgal etmek üzere akşam 1 7.30'da iki bölükle mezarlığa, üç bölük­ le de Orhaniye Sırtı'na doğru taarruza geçti. Taarruzlar 1 50'lik Alman bataryasının açtığı şid­ detli ateşle durduruldu. Küçükmenderes Çayı'nın doğusunda mevzilenen batarya elindeki 200 mermiyle mükemmel bir iş çıkardı. Fransızlar, 1 8 . 0 0 'de bir d ü şman kolunun Yenişehir'e doğru ilerlemekte olduğunu ( bunlar kesinlikle köprüyü geçmeye çalıştıktan sonra güneye doğru ilerleyen kollardı) haber alınca taarruzu durdurdu. Fransızlar sağ kanatlarını ve arkalarını kasabayla sırtın ortalarında bir yerde denize vermişlerdi. (Tespit edildiği kadarıyla ) bu taarruzda donanma ateşinin takviyelerin ulaşmasını kesin bir şekilde engelleyebildiği tek 86

yerin burası olması ilginçtir; ikinci olarak, burası görünüşe göre Türk topçusunun taarruzu dur­ durmakta başlıca rol oynadığı tek noktadır. b) Fransız mevziinin önündeki arazinin ışıldaklarla aydınlatılmasına rağmen, Türkler burada top­ lanmayı başararak 20.30'dan gün ışıyana kadar Kumkale köyünün doğu tarafına dört kez taar­ ruz etti. Hücumların hepsi de geri püskürtüldü. Her hücumda göğüs göğüse çarpışmalar meyda­ na geldi ve Fransız sömürge birlikleriyle Senegal piyadesi büyük kahramanlıklar gösterdi . 26'sı sabahı tarafların farklı şekilde aktardığı bir olay meydana geldi. Fransız ve İngiliz kayıtlarında Türk askerlerinin ellerinde beyaz bayrakla ama silahlı olarak Kumkale'ye yaklaştığı ifade edil­ mektedir. Yaklaşınca da ateş etmeye başladılar. Türkler çarpışmalar sırasında çok sayıda askerle kasabaya girerek iki Fransız makinelisini çaldı­ lar. Öğleden sonra geç saatlere kadar kasabanın bir bölümünü ellerinde tuttular ve sonunda geri sürüldüler. Altmış kişi esir alındı; komutan ve sekiz adamı beyaz bayrak kuralını ihlal ettik­ leri gerekçesiyle çarpışmadan sonra vurularak öldürüldü. Türkler ise bunun başarılı bir taarruz olduğunu ve kesinlikle beyaz bayrak kullanılma­ dığını belirtmektedir. Taarruz boyunca verilen kayıplar Fransızların lehine görünmektedir. Buna göre Fransızlar sadece 75 8 asker kaybederken, Türkler 2.300 asker kaybetmiştir. • c) Görevlerini tamamlayan Fransızlar geri çeki­ lerek 27 Nisan sabahı erken saatlerde bölgeyi tahliye etti. Bu konu İngiliz kaynakları üzerinde •

Genelkurmay kaynaklan bu sayıyı 505 esir dahil 1 . 735 olarak vermektedir (T.C Genelkurmay Başkanlığı, Birinci Dünya Harbinde, Türk Harbi, 5 . Cilt, 2. Kitap s. 85 )-H.O.

87

yapılacak ayrıntılı bir incelemeyle açıklığa kavuş­ turulmaya ihtiyaç duymakla beraber, Fransızlar bunun ardından "V" ve "S" sahillerine çıktılar ve harekatın geri kalan süresi boyunca hattın sağ kanadını tuttular. •



Bu konu açıklığa kavuşmuşrur. Çekilme 26-27 Nisan gecesi gerçekleşmiştir. Fransızlar, " S n Sahili'ne, yani Mono Koyu'na çıkmıştır-H.O.

88

Dördüncü Aşama: Ağustos Ayı Harekatı

Anafartalar Limanı (Suvla Koyu) Çıkarına Planı I.

Gmd Daha uygun bir ifadeyle Ağustos taarruzu olarak adlandırılması gereken bu harekat özel ilgiyi hak etmektedir, çünkü bu seferin en büyük muha­ rebesiydi. Nisan çıkarmalarından ağır bedeller ödenerek çıkarılan derslerden burada yararlanıl­ mıştı. Nihayet bu taarruz, liderliğin planlamadan daha önemli olduğunun anıtsal bir örneğiydi. b) Olaylar İngiliz bakış açısına göre şöyle gelişmişti: 8 Mayıs'ta Seddülbahir'de yaşanan İtilaf Kuvveti bozgunundan sonra başarının -tabii mümkünse­ ancak kuvvet miktarını büyük ölçüde artırmak­ tan geçtiği kesinlikle anlaşılmıştı. Dolayısıyla bu kuvvetlerin nerede kullanılacağı hayati bir soru haline gelmişti. c) İngilizler hatalı bir şekilde Seddülbahir'deki savunmaların yarı kalıcı istihkamlar olduğunu düşünerek buralara daha fazla taarruzun gerek­ siz olduğuna karar vermişti . ,.

a)



Bu bağlamda İngiliz Resmi Tarihi'nin 350. sayfasmdaki şu cümle ilginı;tir : " . . . Fakat Sir lan Hamilton'm düşman savurunası hakkındaki izleni­ mi gerçekle bağdaşmıyordu. O tarihteki Türk mevzilerinin yarı kalıcı istihkamlar olarak ta n ı mlanmasının hiçbir şekilde mümkün o lma dığı 89

d) Fransızlar hala -ve ben de bunun doğru oldu­ ğunu düşünüyorum- Asya Sahili'ne çıkmaktan yanaydı, fakat bu bölgede yapılacak bir seferin büyük sayılarda asker gerektirmesinden dolayı uygun görülmedi. Bolayır'a çıkarma yapılması plarılanmış ama donanmanın Limni adasındaki ileri üssüyle Bolayır Kıstağı arasındaki 83 mil­ lik mesafenin fazla olduğunda ısrar etmesinden dolayı vazgeçilmişti. Oahu Adası'ndaki savun­ malarla bağlantılı olarak düşünüldüğünde bu cümle çok önemlidir çünkü bir düşman ileri üssü seçimini ciddi şekilde sınırlar görünmektedir. e) Yukarıda sayılan düşünceler 30 Mayıs'ta General Birdwood tarafından başlatılan Anzak'ta yeni bir harekat fikrine olan ilgiyi daha da artırmıştır. Birlik sayısının artırılarak Lord Kitchener tara­ fından beş tümene çıkarılmasıyla harekat fikrine daha olumlu bakılmaya başlanmıştı. f) Burada Anzak harekatının ana darbeyi oluşturup Anafartalar Limanı çıkarmasının bunu destekle­ diğine inanıldığını, yani çoğu zaman düşünülenin tersinin söz konusu olduğunu görmek önemlidir. g) General Birdwood'un 1 3 Haziran'da General Hamilton tarafından onaylanan planı özetle şöy­ leydi: 1 . ( Bkz. HARİTA 9 ) Hem oradaki Türk bir­ liklerini yerlerinde tutmak hem de ihtiyatlarını kullanmalarını engellemek üzere Seddülbahir'e sınırlı bir taarruz. bugün artık bilinmektedir. Savunmalar arasında bir siper bağlantısı bile yoknı. Hiçbir yerde dikenli tel koruması mevcut değildi ve Fransız cephesi dışuıda taarruz eden birlikler sadece doğal örtülerin arkasında bulunan öncü birliklerle çarpışmaya girmişlerdi. Taarruz başarısız olmuşnı, ancak bu başarısızlığın başlıca nedeni -o zaman ne Gelibolu'da ne de Fransa'da tam anlaşılmamakla birlikte- yerleri tespit edilmemiş makineli tüfeklere karşı gün ışığında yeterli topçu desteği olmadan yapılan bir ilerlemenin onda dokuz başarısız olmasıdır. ft-Yazarın nonı. 90

AGUSTOS 1 9 1 5 'TE TÜRK BİRLİKLERİNİN KONUMU 6

Keşan

A

A

y

K



N OT lbrice

8o/f1)1rr ...

. B i r Süvari Tugayı

..

__



Ece umanı ·· ·

.

Atuı{ıırtala�... . • An:ak . . . . . .

.

. .

. . . . Üç Tümen

Kabatepe güneyı

Alçıtepe batısı

Kirte

il tici Tü men r

. . . . ..

Asya kryısı . . . . 1op/am

s

o

s

Mil

Üç Tümen

l Üç Tabur .f

. _. . . .

.. ...

{

.Beş Tümen

Üç Tümen

On altı Tümen

Üç Piy ade Taburu Bir Süvari Tugayı

15

HARİTA 9: Anafartalar taarruzu öncesinde Türk birliklerinin konumlanışı. 91

2 . 1 3 . Tümen, 2 9 . Hint Tugayı ve 1 0 . Tümen'den bir tugayla takviye edilmiş Anzak Kolordusu'yla Sarıbayır silsilesine ana taarruz. Bu taarruzun hedefi yarımadanın kilit noktası olan Kocaçimen Tepesi'nin ele geçirilmesiydi. h) İlk çıkarmada olduğu gibi burada da zamanın Türklerden yana çalıştığını hatırlatmakta yarar vardır. İlk başta planın haziranın üçüncü haf­ tası uygulamaya korunası tasarlanmıştı. Ancak Londra'daki hükümet krizi nedeniyle taarruz altı hafta ertelendi. Kabineye yeni atanan bakanlar ancak bu sürenin sonunda harekatın ayrıntılarını öğrenerek bir karara varabildiler... Kader ve poli­ tika General Hamilton'a karşı el ele vermişti. i) Olaylar Türk bakış açısına göre şöyle geliş­ mişti : Türkler 22 Temmuz gü n ü A l m a n Genelkurmayı'ndan elli ila altmış bin kişilik bir İngiliz takviye birliğinin adalara gelmekte oldu­ ğuna dair güvenilir istihbarat aldı. Ancak bu istihbarat biraz eksikti, çünkü söz konusu takvi­ yeler ancak 1 Ağustos'tan sonra gelmeye başladı. j ) Bu istihbarattan sonra Mareşal von Sanders'in durumu yeniden gözden geçirip yaklaşmakta olan taarruza karşı birlikleri taarruzun muhtemel yer ve zamanına göre tertiplendirmesi kaçınılmaz hale geldi. k) Von Sanders nisan ayında olduğu gibi taarruzun Kumkale'ye ya da muhtemelen biraz daha güne­ yine gerçekleşeceğinden kuşkulanıyordu. Buna _



O dönem İngilrere'de görevde olan Asquirh başbakanlığındaki liberal hükümer, savaşın ana cephesi olan batı cephesinde bir süredir görülen mü­ hiırunar sıkıntısı nedeniyle, muhaleferin, askerlerin ve hasının hedefindeydi. "Bomba krizi" olarak anılan siyasi kriz sonucunda 1 9 1 5 Mayıs ayında Mühimmar Bakanlığı kuru lup haşına Llyod George geririldi. Asquith başbakanlığa devam etti ama s üregid en performansı beğen i lmeyen bazı savaşla ilgili bakanlar değişti-e.n. 92

karşılık Anzak'a taarruzun ihtimal dışı olduğu fikrindeydi. Ancak Kuzey Grubu Komutanı Esat Paşa aynı fikirde değildi. O taarruzun büyük olasılıkla Anafartalar Limanı civarına yapılaca­ ğını düşünmekteydi. Yon Sanders Kabatepe'nin güneyindeki sahilden büyük kaygı duymaktaydı. Buradaki yirmi beş kilometre uzunluğundaki savunmasız alan Anzak'taki kuzey grubuyla Seddülbahir'deki güney grubunu birbirinden koparmaktaydı. İngilizlerin buraya da çıkabile­ ceğini düşünüyordu. Böyle bir çıkarma başarılı olduğu takdirde Seddülbahir'deki birlikler arka­ dan çevrilmiş olacakn. Mareşal von Sanders'in büyük önem verdiği bu düşünce üstüne yorum yapan General Hamilton, Albay Miles'e şöyle demişti: "Gördüğünüz gibi süratli ve kesin bir zafer umudumuz yoktu. Böyle bir umut olmayın­ ca bu açık alana çıkan birliklere nasıl ikmal yapa­ bilirdik? Bu sahil şeridinde miller boyunca buharlı çatanaların yanaşabileceği tek bir iskele yoktu. " 1) Esat Paşa, doğuya, iki Anafarta arasındaki vadi­ ye doğru sızmaya elverişli olduğu için çıkarma­ nın Anafartalar Limanı'na yapılacağını düşün­ mekteydi. (Bkz. HARİTA 1 0 ) m) (HARİTA 9 ) Mareşal von Sanders ise Nisan ayında olduğu gibi, benim de katıldığım üzere, Bolayır'a taarruz olasılığından büyük kaygı duy­ maktaydı. Buna karşı çözümü de, yine hatlar halinde hazırlık mevzilenmesine geçmek oldu. Von Sanders birliklerini şöyle mevzilendirdi: 7. ve 12. tümenlerden oluşan XVI. Kolordu Bolayır'da, 6. Tümen Saros Körfezi'nin biraz daha kuzeyinde ihtiyatta. 2. ve 3. tümenler ihti­ yattaki 1 1 . Tümen'le birlikte Kumkale'de. 1 ., 1 0., 1 3 . ve 14. tümenler cephede, 4. ve 8. tümen93

ler Seddülbahir'de ihtiyatta. 8. Tümen sonradan batı kıyısına kaydırıldı. Seddülbahir'deki kuvvet 4. Tümen dışında, 72 tabur, 1 62 top ve 45 maki­ neli tüfekten oluşmaktaydı. Bu kuvvetin karşı­ sında, 2 Fransız ve 4 İngiliz olmak üzere 6 İtilaf tümeni bulunmaktaydı, yani kuvvetler aşağı yukarı denkti. Anzak'ta ise 19. ve 1 6 . tümenler kuzeyden güneye doğru bir hat üstünde tertip­ lenmiş, 5 . Tümen de arkada merkezde ihtiyatta tutulmaktaydı. n) Kabatepe'nin güneyinde yani Seddülbahir'le Anzak arasındaki boşlukta 9. Tümen bulunmak­ taydı. Burası daha sonra 8. Tümen'le takviye edildi. Anafartalar bölgesine Yarbay Willmer'in komutasında iki jandarma taburu, bir [iki-H.O.] piyade tabu�, bir süvari bölüğü ve dört batarya (iki sahra ve iki dağ) yerleştirilmişti. 2.

İngiliz Planı

Burada her iki planı da anlatmak gerekmektedir çünkü Anzak ve Anafartalar planları ayrılmaz bir şekilde birbiriyle bağlantılıdır. İngiliz planı birbirini izleyen üç hedefin ele geçirilmesine dayanmaktaydı. b) Üç gün içinde gerçekleştirilecek olan birinci hedef, Kocaçimen Tepesi'nin bitişiğindeki nokta­ yı da içerecek şekilde ana sırtın ele geçirilmesini öngörmekteydi. Bu sırtta n kuzeye doğru uzatıla­ cak bir hat hedeflenen noktayı göstermekteydi. (Bkz. HARİTA 1 0 ) c ) Yeterli b i r alanın ele geçiri lmesinden sonra Anzak'a çıkarılacak ilave birliklerle varılacak ikinci hedef, yarımadanın ana sırtıydı. Bu mevzi

a)

94

HEDEFLER

Ağustos Taarruzlarında Ece Umanı

Büyükkemikli Burnu Anafartatar Limanı

Tuz Gölu

Kufiikkemikli Burnu

Arı bumu Bölgesi Akbaş Limanı

Ki/ya

Maydos (Eceabat)

Limanı

Çanakkale



'

'l> * * 'b �

IC O T

6 J\8usıos Hattı

Dlrinci HcJcncr lltind H