Bir Rus Generalinin Günlükleri: Türkiye Gürcistanı'nda Üç Ay
 9789755537207

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

Türkiye Gürcistani'nda Üç Ay Giorgi Kazbegi Gürcüce asll dan çeviren: R1dvan Ata Tarih

Bir Rus Generalinin Günlükleri Türkiye Gürcistam'nda Üç Ay

DORUK/Tarih

Bir Rus Generalinin Günlükleri Türkiye Gürcistam'nda Üç Ay Yazar:

Giorgi Kazbegi Çeviren:

R1dvan Atan Editllr:

Kevser Ruhi Kapali Tasanm1:

Doruk Can Koçak Sayfa Tasanm1:

Cafer Çakmak © Doruk Yayimc1hk 2019

Tüm halilan salihdir. Kaynak g/isterilmeden ahn11 yapilamaz.

ISBN: 978-975-553-720-7 Basli1: Nisan 2019 Bas•1-Ci11:

ErtemBas1m Sertifika no: 16031

o

doruk e-posta: [email protected] www.dorukyayinlari.com Sertifika no: 13086

Bir Rus Generalinin Günlükleri Türkiye Gürcistam'nda Üç Ay

Yazan: Giorgi Kazbegi

Gürcüceden Çeviren: R1dvan Atan

ô

doruk

i Ç i N D EK i L ER Ba�larken

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Giorgi Kazbegi Çevirmenden

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

7

11 17

Bir Rus Generalinin Günlükleri/ Türkiye Gürcistam'nda Üç Ay 1. Yukan Acara 2. Sav�at

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

3. Ardanuç ve Livan

4. Lazistan

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

29 31 73

105 127

BA�LARKEN

Bu kitap, Rus ordusunda gõrevli Gürcü bir generalin 1 874 y1hnda Osmanh topraklanna yapt1g1 üç ayhk yolculukta tuttugu gezi notlarmdan olu�mu�tur. General Giorgi Kazbegi 1 874 y1lmda Artvin'e ve ilçeleri Sav�at, Borçka, Hopa, Arhavi, Kemal­ pa�a'ya gitmi�; aynca Çamhhem�in ve Pazar'1 ziyaret etmi�; gõrdüklerini aynnulanyla anlatm1�tir. Kimi zaman yaya kimi zaman at s1rtmda dola�ug1 bõlgeyi, aslmda bir istihbarat subay1 olarak hayli obj ektif bak1� aç1s1yla anlatt1g1m sõylemek müm­ kün. Gezi notlarmda bõlgenin geneli için Kazbegi'nin kullan­ d1g1 "Türkiye Gürcistam" ifadesini dõnemin tarihsel ko�ullarma gõre degerlendirmek gerçekçi bir yakla�1m olacakur. Aym �e­ kilde Rusya'mn Gürcistan'da egemen oldugu topraklar için de "Rusya Gürcistam" ifadesi kullamlmaktadu. Osmanh egemenligi altmda olan ve Batum'u da içine alan bõlge, Rusya ve Ruslar için bilinmezlikle dolu bir yerdir. Bu nedenle Giorgi Kazbegi bir gez­ gin gibi dola�t1g1 bõlgeyi "Terra lncognita" diye tammlar. Çünkü Kazbegi her ne kadar Rus ordusunda gõrevli bir subay ise de bir Gürcüdür; Müslüman Gürcülerin hayat tarz1, ya�ad1klan ortam, gelenekleri, gõrenekleri, devlet ve diger insanlarla ili�kileri gibi konularm her ayrmt1s1 onun için el degmemi� bir konu, yepyeni bir bilgidir. Bu aç1dan bakild1gmda Kazbegi'nin gezi notlarmdan olu�turulmu� bu kitap, bir dõneme 1�1k tutmas1 bak1mmdan õnemli bir çah�madir. Kitabm Türkçeye kazandmlma a�amasmda birkaç ki�inin çe­ virmeye niyet edip sonradan vazgeçtigini õgrenmi�tik. R1dvan Atan kelimenin tam anlam1yla "deli cesareti ile" kalk1�1p ta-

8 1 Bir Rus Generalinin Günlükleri mamlad1 çeviriyi. Benden editõrlügünü üstlenmemi istediginde hiç dü�ünmeden kabul ettim. Çünkü gezi notlannda sõzü edi­ len topraklar bir zamanlar atalanmm ya�d1g1 yerlerdi ve 1 800'lü ydlarla ilgili õznel tarihimize ait bilgilerimiz yetersizdi . 1 8771 878 Osmanh Rus sava�1 sonras1 Batum civarmdan gelip Bah­ kesir'in Gõnen ilçesini yurt edinmi� muhacirlerin torunu olarak beni ilgilendiren birçok detay buldum bu çah�ma sirasmda . Büyük dedelerimden biri Çoruh nehrinde kayikç1hk yaparm1� õrnegin. Bu cümlenin bendeki çagn�1m1 deli dolu akan bir Çoruh, õtesi yok . . . Çoruh'ta kayikç1hk nasil yap1hrd1? Bunun nasil bir meslek oldugu , nasd icra edildigi konusunda hayal gücüm yetersiz kahrdi. Giorgi Kazbegi'nin notlarmda bütün ay­ nnt1sma kadar õgrendim. Batum'a gidi�te, Çoruh'un karakterine uygun õzgün kayiklarla rafting yaparcasma macerayla dolu dõrt­ be� saat süren yolculuk, Batum dõnü�ünde bo� kayikla tamam­ lamyor. Kayikçilarm, yanlara bagh deri kayi�larla, Çoruh'un iki k1y1smdan akmtmm ters yõnünde çekerek geri getirdikleri kayik, olaganüstü bir maceranm õznesiymi� meger. Her kayikç1 da bamba�ka bir hünerin sahibi, yaman bir masal kahramamy­ m1� atleta . 1 800'lü yillara ait bu ve huna benzer halkm gündelik ya�mmdan õrnekler, tarih içinde bir yolculuga ç1kart1yor oku­ yam . . . Türkler, Gürcüler, Lazlar, Ermeniler, Hem�inliler, Rum­ lar, Kürtler, askerden kaç1p dag ba�mda bir kõye yerle�en Ruslar, çok renkli, çok ilginç bir cografya . . . Belki yap1s1 geregi bir roman ak1c1hgmda ve bütünlügünde degil ama yõreyle ilgisi olanlar için gerçekten farkh bilgilerin yer ald1g1, okura farkh dünyamn kap1sm1 aralayacak bir kitap bu . . . Rusça olarak 1 876'da derlenen gezi notlanm, Ramaz Surma­ nidze 1 995 yilmda Gürcüceye çevirmi�. Simdi R1dvan Atan çe­ virisiyle Türkçede. Dilsel olarak ikinci aktanm olmasma ragmen hem Rusças1 hem de Gürcücesinden yararlamp Türkçeye çevi­ rirken ve sonrasmda düzeltirken, son derece titizlikle çah�ild1gmm, iki kat fazla emek verildiginin alum çizmek isterim. Ôyle ki, bir olayi veya bir sõzcügü Türkçeye dogru aktarabilmek için

Ba�larken

19

ara�tmna yaparken zaman zaman kendisine dam�t1g1m1z -Rus­ çadan Gürcüceye çeviren- Ramaz Surmanidze bile aynnuh so­ rulanm1z kar�1smda duydugu hayreti ifade etti . Bu çah�mada dipnotlarm çok olmas1 dikkati çekecektir; õncelikle çevirmen R. Surmanidze'nin sayfa altlarmdaki aç1klamalan korundu ve bu aç1klamalara Türkçe olarak yer verildi. Aynca Gürcü alfabe­ sinde olup da Türkçede bulunmayan seslerin yer ald1g1 õzel isimleri, yer adlan vb sõzcükleri, -Gürcüce alfabeyi bilenler aç1smdan- Gürcüce dipnot olarak belirttik. Çevirinin düzeltisine ba�lamadan õnce Artvinli gençlere "bu kitab1 bir an õnce okumak istediklerini" belirten telefon gõrü�­ meleriyle bana yapuklan �ka yollu "sosyal bask1" için te�ekkür etmeliyim aslmda . Bu çah�ma yine biterdi ama okur tarafmdan merakla beklenen bir kitab1 yayma haz1rlamanm tath tela�1 nasil bir duygudur; bunu bilmeden biterdi . Sõz okurda art1k . . . Kevser Ruhi

G iORG i KAZBEG i1

1 9 . yüzyil Gürcü toplum adamlan arasmda Giorgi Kazbegi'nin õnemli bir yeri vardu. Askeri uzman olan Kazbegi, Gürcü cog­ rafya biliminde o ana kadar var olan eksiklikleri õnemli õlçüde gidererek bu alanda büyük iz buakm1�tu. Bu kitapta çevirisini bulan "Türkiye Gürcistam'nda Üç Ay" adh çah�mas1 bu alan­ daki çah�malar içerisinde õzellikle üzerinde durulmas1 gereken bir eserdir. Giorgi Kazbegi 1839 yilmda Stephantzminda2 kõyünde, Hevi3 civarmda tanman bir derebeyi ailesinde dogdu. Dedesi Gabriel Çopika�vili Kazbegi, Gürcistan tarihinde ünlü bir ki�ilikti. Gab­ riel Kazbegi Gürcistan kuzey smmnm hãkimi olduktan sonra Rus generallerinin dikkatini çekmi�tir. Rus generaller, kendisine çok sayg1 gõsterdiler, õdüllerle taltif ettiler. Tabii ki bu õdüller kar�1hks1z kalmam1�; Gabriel Kazbegi Gürcistan'm Rusya ile bir­ le�mesinde de õnemli rol oynam1�llr. Dagh bir feodal olan Giorgi Kazbegi'nin babas1 Nikoloz, gele­ nek-gõreneklerine s1k1 s1k1ya baghydi. Nikoloz Kazbegi Tiflis'te soylulanmn gittigi okulda egitim alm1�, erken ya�ta evlenmi�, çok geçmeden de e�ini kaybetmi�ti. Bu evlilikten geriye alu çocuk kald1. Çocuklar süt annelerinin elinde büyüdüler. Nikoloz'un kendisi de bu esnada askeri hizmetteydi, süvari tegmen rütbe­ sine kadar yükselmi�ti. Daha sonra askeri gõrevini buakarak çift­ çilikle ve çocuklann yeti�tirilmesiyle ilgilendi. f>OC'l6if>o ::111'\lbo&o li60'5116�806cp1> (3) "o3 ° (1) (2)

12 I Bir Rus Generalinin Günlükleri 1 85 1 y1hnda Stephantzminda'da misafir bulunan Kafkasya Çar Vekili Vorontsov, küçük ya�taki Giorgi'yi gõrüp begenir ve babas1 Nikoloz'a çocugu Askeri okula yerle�tirmeyi teklif eder. Giorgi Kazbegi, Voronej Harp Okulunu bitirdikten sonra teg­ men rütbesini ald1 ve Gürcü Piyade Alayi'na atand1. Burada õnce emir subay1, çok geçmeden de Ni�anc1 Bõlügü Komutam olarak gõrev ald1. Sonra dogrudan Genelkurmay Akademisine kabul edildi. Akademiyi bitirdikten sonra 1 870 y1hnda, Kafkasya Pi­ yade Tümeni Kurmayhgma getirildi ve ba� emir subay1 olarak atand1. Bu dõnemde Rusya-Türkiye ili�kileri çok kõtüle�mi�; Türkiye topraklanna her türlü yolculuk oldukça tehlikeli bir hale gelmi�ti. Fakat Rusya, Kafkasya'ya õzellikle de Kafkasya'nm "Türkiye Gür­ cistam" denilen bõlgesine yogun ilgi gõsteriyordu . Rus ordula­ rma komuta edenler buralan kendi topraklarma katmak için sürekli ugra� veriyor; bunun için de askeri ve stratejik ara�urma­ lar yapmay1 zorunlu gõrüyorlard1. Bu i�in casusluk yoluyla hal­ ledilmesi mümkün degildi. Bu nedenle õzgün bir yõntemde karar k1hnd1; "Türkiye Gürcistam" denen topraklara , o bõlgede yõnetici konumda olan ki�i­ lerin akrabalan gõnderile­ cekti. Dikkatlerini, �av�at ve Acara'daki Him�ia�vililere ak­ raba olan General Grigol Gu­ rieli üzerine yogunla�urd1lar. Ancak Grigol bu gõrevi ba�a­ rabilecek tecrübeye sahip de­ gildi. Bu yüzden ekibe Grigol Gurieli'nin yard1mc1s1 olarak Giorgi Kazbegi'yi de dahil et­ tiler. Giorgi'nin gerçek kimli­ gini ekibin diger üyeleri dahi General Grigol Gurieli bilmiyorlard1. (1812-1891)

Giol"gi Kazbegi

l 13

Boyle s1k1 õnlemlere ragmen Serif Him�ia�li4, geceleri gizli gizli bir �eyler yazan Giorgi'den �üphelendi. Gurieli'ye, "Grigol day1, eger Osmanhlar bunu duyarsa babam Ahmet Pa�'ya, dedem Selim Pa�a Him�ia�vili'ye yapuklarmm daha beterini bana yapar; kellemi keser, evimi bark1m1 da y1karlar. Ben bu­ günden her �eyi haz1rlanm. Sizin burada bulunmamz kõtü bir olaya sebep olmasm. Yann sabah erkenden aynhn buradan. Size bunu sõylemek benim için de çok zor ve naho� bir durum. Far­ kmday1m ama maalesef durum bu . . . " dedi. (Z. Chichinadze. 5 Kazbegi'nin Acara Yolculugu. Tribuna Gazetesi, 192 1 No:99- 100) Giorgi Kazbegi bõylesi zor ko�ullar altmda yapt1g1 yolculuk için daha sonra �õyle diyecektir: "Tek ç1k1� yolu, gõrülen ve du­ yulamn akilda tutulmas1 ya da en iyi ko�ullarda izlenimlerin �if­ reli olarak kayda geçirilmesiydi. " Sifreli sõzcüklerden olu�n bõylesi õnemli ve bilimsel olarak mükemmele yakm bir çah�ma (benzer durumlarda hep sõylen­ digi üzere) bugün oldugu gibi õnemini hiçbir zaman kaybet­ meyecektir. Giorgi Kazbegi'nin diger õnemli bir ba�ns1 da, bugün St. Pe­ tersburg Asya Halklan Enstitüsü'nde bulunan, "Tbeti Manasu­ rmm Tarihçesi" isimli 1 2 - 1 7 . yüzyillara ait degerli el yazmas1 bir eseri Tbeti manastmndan bulup getirmesidir. (Bu eser 1978 yi­ hnda Tinatin Enukidze'nin ara�tuma ve yorumlan ile Gürcüce olarak yay1mland1) Rusya-Türkiye sava�1 hazuhklan suasmda, 1 876 y1lmda, Gi­ orgi Kazbegi Ozurgeti'ye geldi, burada halktan bir tabur olu�­ turma çah�malarma giri�ti. Sava� dõneminde ise Kobuleti Müfreze Birligi Amirligi gõrevini yürütüyordu . Parlak bir askeri uzman ve korkusuz bir sava�ç1 olan Giorgi Kazbegi büyük ve õnemli õdüllere deger gõrüldü . tki kez yaraland1, geçici olarak geri hizmete almd1 . 1 878 y1hnda Bakü 1 53 . Piyade Alay1 Ko(4) 1;oaao11a3�o cs) . 3030611d o

14 I Bir Rus Generalinin Günlükleri mutanhgma getirildi. Bu alay Erzurum'da konu�land1gmdan ko­ mutan aym zamanda bu �ehrin kumandanhk gõrevini de yerine getiriyordu . Sonraki y1llarda Giorgi Kazbegi Genelkurmayda merkeze almdi. Daha sonra ise suas1yla Kafkasya Askeri bõlge­ sinde ve Letonya'da bulundu . 1 89 1 yilmda Giorgi Kazbegi'ye tuggeneral rütbesi verilerek Var�ova Kalesi Komutanhgma getirildi. Burada kendisine yaver rütbesi verildi ve 1 905 yilmda Vladivostok Kumandanhgma ge­ tirildi. Bu dõnemde kan�1khklar tüm �ehri sarm1�ll. Gõstericiler var olan düzeni y1kma tehdidinde bulunuyorlardi . Çau�malar tehlikeli boyutlara ula�m1�ti. Kan dõkülmesi kaçm1lmazdi. Sakin yarad1h�h ve insanc1l bir kumandan olan Giorgi silah kullan­ may1 reddederek müzakere yolunu seçti. Çok geçmeden sonuç ahnd1, gõstericiler sakin bir �ekilde dagildilar. Vladivostok olaylan Petersburg'da Kral'a, "Kazbegi isyanc1lara kar�1 silah kullanmadi. " �eklinde yüzeysel olarak aktanldi. Amaç ve sonucun ne olduguna deginilmemi�ti. imparator õzel gõrü�me için generali huzuruna çagird1gmda çok sert konu�tu : "Halka her zaman ate� edeceksin general ! " Bu olay Giorgi Kazbegi'nin kariyeri için dõnüm noktas1 oldu . Gõrevden azledildi ve ülkesine dõndü . ilia'nm6 õlümünden sonra Giorgi Kazbegi Gürcüler Arasmda Okuma-Yazmayi Yaygmla�llrma Dernegi ba�kam seçildi. Burada ya�h aktivistin yurtseverligi bir kere daha kendini gõsterdi. Kaz­ begi'nin õnayak olmas1yla birçok ulusal i� gerçekle�tirildi. Çag­ da�lan Giorgi Kazbegi'yi büyük yurtsever ve milli kahraman olarak anddar. 192 1 yilmda Gürcistan Hükümeti sürgüne giderken, Giorgi Kazbegi de Gürcistan'dan aynldi. Ne yaz1k ki, kimse onun ne zaman ve kiminle birlikte Batum'dan aynld1gm1, nerede ve hangi sebeple ya�am1m yitirdigini bilmiyor. Bununla ilgili kulaktan ku(6) Ilia Chavchavadze.

Gíorgí Kazbegí l l S

laga aktanlan bir bilgiye gõre Noe jordania'ya e�lik ederken, yolda Türkiye'de vefat etti. Ancak bunu ispatlayan herhangi bir belge bulunamadi. Biz ülkesine sad1k bu vatan evladmm nerede gõmülü oldugunu dahi bilmiyoruz. Bunu ortaya ç1karmak bizim ku�agm gõrevidir. Tam üç as1r boyunca, 1 578 yihndan 1 878 yilma kadar, Güney Gürcistan, Acara7, Sav�eti, 1merhevi,8 Ardanuç, Nigali ve Lazis­ tan i�galcilerin elindeydi. Bu dõnem tarihimizin henüz yine pek aydmlatamad1g1 Gürcistan geçmi�inin o karanhk dõnemidir. Ya­ banCI tarihçilerin yazilarmda dõnemsel bilgilere rasthyoruz fakat bu bilgiler o kadar bõlük põrçük, o kadar õnyarg1h ve maksath ki, Gürcistan'm bu tarihi bõlgelerindeki günlük ya�am, kültür, ekonomik ve sosyal durum üzerine bize tam bir fikir vermiyor. Bu bõlgeler, henüz i�galcilerin elinden almmadan õnce geçen yüzy1hn9 70'li y1llarmda, Gürcü ve yabanc1 gezginler tarafmdan ziyaret edilmi�tir. Bunlar arasmda õzellikle Dimitri Bakradze ve Giorgi Kazbegi dikkati çekmektedir. Bu ikisinin yapug1 çah�­ malar bilimsel degerlerini yitirmemi�, üstelik halklar arasmdaki ili�kileri artITma yolunda daha bir õnem kazanm1�tIT. 1stila edilmi� topraklardan sadece Acara'yi konu alan Dimitri Bakradze'nin kitab1, birkaç yil õnce Arçil Totoçava'mn10 çevirisi ve Hariton Ahvlediani'nin1 1 redaksiyonu ile Gürcüceye kazan­ dmlm1�tlT. Bu �ekilde Giorgi Kazbegi'nin çah�malanndan sadece Acara ile ilgili olan bir bõlüm yay1mlanm1�llr. Bu bõlüm N. Nachkebia12 (bu kitaba degi�tirilmeden aktanlm1�llr) tarafmdan çevrilmi�tir. Bunun yam sITa kitaptaki yorumlar M . Svanidze'ye ait olup redaksiyonu da Yuri Siharulidze üstlenmi�tir.

(7) 11311�11 (8) 080�1>030 (9) 19. yüzy1ldan sõz edilmektedir. ( 1 0) ll�fl� �f111311 e 1 1 ) t>11m3�oipo1160 ( 1 2) 6.6113:1obo11

1 6 I Bir Rus Generalinin Günlükleri Giorgi Kazbegi'nin kitabmm kalan bõlümlerini yayimlamayi da hedefledik. Bu eseri Rusçadan Gürcüceye çeviren ve yorum­ lan ekleyen Ramaz Surmanidze'dir. Bu kitabm, geni� bir okuyucu kitlesine ilginç gelecegine ina­ myoruz. Mamia Harazi 13

ÇEViRMENDEN

Basilm1� tüm bilimsel eserlerde (literatürde) ve biyografilerde Giorgi Kazbegi'nin Güney Gürcistan'm tarihi bõlgelerine yap­ tig1 yolculuk, askeri-stratejik ara�llrma ve istihbarat amac1 ile ili�kilendirilmi�tir. Bu yakla�1m inandmc1du. Oysa Giorgi Kaz­ begi notlarmda huna deginmekten kaçm1yor ve kar�1m1za sua­ dan bir gezgin olarak ç1k1yor. Kazbegi: " 1 874 yih baharmda , bir fusallm bulup Türkiye Gürcistam'na yolculuk yapt1m. " diye yaz­ maktadu. Bu yolculuk hangi amaçla yapilm1� olursa olsun, yurduna bagh bir Gürcü olarak vatanseverligini her yerde gõstermi� olan Giorgi Kazbegi, kaybedilmi� vatan topraklarmm da kaderini merak etmi�tir. Giorgi Kazbegi'nin yol arkada�larmdan sadece birini tamyo­ ruz. Bu ki�i tanmm1� Gürcü toplum adam1, me�hur Gurieli sü­ lalesinin bir temsilcisi, Grigol Gurieli'dir. Kendisi Acara-Sav�t'm o dõnemki yõneticileri Serif ve Nuri Him�ia�vililerin akrabas1 oldugundan ancak onun sayesinde bu bõlgeleri ziyaret etmek mümkün olabilirdi. Ba�ka türlü Osmanh hükümeti kimseye se­ yahat izni vermezdi. Giorgi Kazbegi günlüklerinde kendilerine e�lik eden diger �ah1slan ya hiç tamtmamakta ya da bu yolcukta kendini kar�ilayanlardan sõz ettigi gibi yalmzca isimlerinin ba� harfleriyle tamtmaktadu. Giorgi Kazbegi'nin gezi notlannm en õnemli k1s1mlan, tarihi Gürcü topraklanmn o dõnemki haritalarmda ya hiç gõsterilme­ mi� ya da hatah gõsterilmi� olan bõlgelerinden bahsedildigi bõ­ lümlerdir. Okuyucu bu yerlere bu kitapta rastlayacagmdan, biz

18 I

Bir Rus Generalinin Günlükleri

burada onlan anlatmaya ve degerlendirmeye çah�mayacag1z. Sa­ dece, Giorgi Kazbegi'nin seyahatinden sonra bu haritalarm ay­ rmt1h biçimde düzeltildigini sõyleyebiliriz. Giorgi Kazbegi kõken olarak daghdu, daghk Gürcistan bõl­ gesini iyi tammaktadu. Buna bir de derin bilgeligini ve olagan­ üstü cografya bilgisini de eklersek Kazbegi'nin muhte�em gõzlemciligi, yer bilgileri ve detayh betimleme yetenegi bizi �a­ �Irtmaz . Yapt1g1 gõzlemler genelde gõrsel biçimde , "ku�bak1�1" denilen tarzdaydi. Notlarda bizi en çok �a�utan bõlüm, gezgin­ lerin suf Lazistan manzarasm1, daglanm ve zirvelerini belli bir yükseklikten gõrebilmek için kimi zaman ayazda, yagmurda ve sogukta kimi zaman ise aç1k gõkyüzü altmda birkaç gün bekle­ diklerini sõyledikleri bõlümdür. Giorgi Kazbegi cografi betimlemeler d1�mda etnografik, de­ mografik ve devlet düzeni ile ilgili betimlemelerde de õnemli bilgiler veriyor. Giorgi Kazbegi'nin medikal-cografi bilgileri õzellikle dikkate degerdir. Bu konuyu 1 964 yilmda "Literaturuli Acara" gazetesinde yayimlanan "Giorgi Kazbegi'nin Acara Üzerine Medikal-Cografi Beyanlan" isimli makalede geni� biçimde ele ald1k. (No:4, sf. 88-9 1 ) SagaltlCl bitkiler ve tedavi edici mineral kaynaklarmm tespiti ve tammlanmas1 çah�masmda da Giorgi Kazbegi'nin evrensel bilgi düzeyi kendini gõstermektedir. Yolculuk suasmda Mohe 14 yaylasmda, Bako 15 kõyü ve Karagõl yaylasmda Gürcü halk he­ kimliginde ba�anyla kullamlan 44 faydah bitkiyi toplam1�tu. Bitki listesi Latince isimleriyle sunulmu�tur. Giorgi Kazbegi aym zamanda Sav�t tarafmda, Abano vadi­ sinde ve Shlobana'da bulunan üç �ifah suyun õrneklerini ahp Tiflis'e gõtürmü� ve analizleri yapilmak üzere up doktoru 1. 1. ( 1 4) ( 1 5)

8P1tl:> bl>JPI

Gürcüce Çevirmenden

l l9

Malinin'e teslim etmi�tir. Yapilan analiz sonucunda, Acara bõl­ gesinde bulunan sagalt1c1 diger mineral sularmm genelinde ol­ dugu gibi bu sular da dü�ük mineralli oldugundan sadece içme suyu olarak kullamlabilecegi anla�Ilm1�tu. Yolculuk esnasmda G. Kazbegi somut kültür varhklanm, kõp­ rüleri, kiliseleri, kaleleri ve kuleleri tespit edip yazm1�tu. Bu amt­ larm pek çogu sonraki y1llarda çok büyük hasarlar gõrmü�; bazilannm sadece kahntilan günümüze kadar ula�uken, baz1la­ rmdan geriye en ufak bir iz bile kalmam1�tu. Giorgi Kazbegi'nin gezi notlanmn Gürcü tarih bilimindeki yeri çok õnemlidir. Yaz­ d1g1 günlüklerden sadece Shalta kilisesinin tasvirlerine bakilarak kilisenin restore edilip ilk haline dõnü�türülmesi dahi müm­ kündür. Bu bile tek ba�ma eserin õnemini anlatm1� olmaz m1? Yer adlanyla ilgili olarak da aym �eyleri sõylemek mümkündür. Yer isimlerinin birçogu Türkçele�tirilmi� oldugundan bunlar gü­ nümüz bilim insanlan için de tamd1k degildir. Son dõnemde ya­ y1mlanm1� çah�malarda birçok toponime rastlayamad1k. Benim dü�ünceme gõre, Osmanh idaresi altmdaki Müslüman Gürcis­ tan'm toponomisine bir tek G. Kazbegi'nin çah�malannda tam ola­ rak yer verilmi�tir. Baz1 isimlerin Rusça transkripsiyon etkisiyle bazen hatah okundugu dogrudur -biz bunu indekslerde düzelt­ tik- . Ancak bu durum eserin õnemini hiçbir �ekilde azaltm1yor. Giorgi Kazbegi Hulo16 medresesini tarif eder ve medresenin yan tarafmda Serif Him�ia�vili'nin aile üyelerinin defnedildigine deginir. Bu vatan evladmm aile fertlerinin mezanm bulup yap­ tumak ve mezar ta�ma uygun yaz1y1 yazdumak bizim gõrevi­ mizdir diye dü�ünüyorum. Gezgin, Hulo'da iken Serifin oglu ve aym zamanda oranm müdürü Murtaz Him�ia�vili ile tam�m1�tu. Dimitri Bakradze'nin notlarmda bu genç adamm õzellikleri daha geni� bir �ekilde ele almm1�ur. lki Gürcü toplum adammm da onu ak1lh, konukse-

20 1 Bir Rus Generalinin Günlükleri ver ve me�hur Him�ia�vili soyunun degerli bir üyesi olarak ta­ mtmas1 õnemlidir. Tarihçiler ve tarihi yüzeysel olarak bilenler bile Murtaz'1 1 876 yilmda babasmm õldürttügünü iddia ediyor­ lar. Buna sebep olarak Murtaz'm keskin zekâs1, ileri gõrü�lülügü ve bilgeligini gõsterenler var. Baba sanki oglunu kendine rakip gõrmü�, bu yüzden ona bõyle bir kõtülük yapm1�ur. lkinci bir neden olarak Murtaz'm Türklüge yõnelimini gõsterenler var. Güya Gürcülüge yõnelimi agu basan baba, oglunun bu yõnünü affetmemi�tir. Aktanlanlardan Murtaz'm gerçekten keskin ze­ kâh, ileri gõrü�lü ve bilge bir vatan evlad1 oldugu anla�ilmakta­ du. Eger huna Murtaz'm Dimitri Bakradze ve Giorgi Kazbegi ile bulu�mas1m eklersek, Murtaz'm Türkçülük yamm reddetmemiz mümkündür; cinayetin babas1 tarafmdan i�lendigi iddiasma da ister istemez �üpheyle bakmam1z gerekmektedir. Bir de Serifin, -hep sõylendigi gibi- birbirinden "mükemmel" 20 çocugunun oldugunu ve hiçbiriyle bõyle sert bir hesapla�maya giri�medigini gõz õnünde bulunduracak olursak �üphemiz daha bir güçlene­ cektir. Bütün bu sõylenenler bir yana, Murtaz Bey Him�ia�vili ci­ nayetinin üstü �imdilik sisle õrtülüdür ve gelecekte ara�tmlmayi beklemektedir. Gezgin hangi arzu ve amaçla yola ç1km1� olursa olsun, bõlge­ nin kapsamh, aynnuh irdelenmesi ve kapsamh bir çah�manm ha­ zulanabilmesi için bir yerin, bir arazinin temel karakteristik bile�enlerini gõz ardi edemezdi. Yani yollan, yollann durumu ve �levini; zirveleri ve bunlann denizden yüksekligini, akarsulan ve akarsu yataklarmm geni�ligini; kõprülerin kaç yilhk oldugunu , mimari yap1lan ve i�levlerini; k1saca askeri-stratejik bak1mdan gerçekten õnemli olan ne varsa hiç birini es geçemezdi. Yukanda yap1lan betimlemeden yazann askeri dehas1 , gõzlem gücü ve bil­ gisi apaç1k anla�ilmaktadu. Fakat yazar, her satuda s1radan bir as­ keri yetkili ve ara�tumac1dan ziyade bu bõlgenin yurtsever bir vatan evlad1 olarak kar�1m1za ç1kmaktadu. Giorgi Kazbegi yollan anlaurken Acara'mn yõneticisi Serif Bey Him�ia�vili'nin yol yap1m çah�malarmdaki emegine epeyce

Gürcüce Çevinnenden

l 21

yer vermektedir. Bununla birlikte halkm b u konudaki dü�ün­ cesi zeki gezginin dikkatinden kaçmam1�llr: Yol yap1m1 ve yol­ lann açdmas1 halkm gõzünde yabancdann geli�ini, yeni soygun ve talanlarm ba�lamasm1, halkm bezirgânlar ve tüccarlar tara­ fmdan sõmürülmesini, ormanlann talan edilmesini ve zengin­ liklerin ülke d1�ma ç1kanlmas1m da beraberinde getirecekti. Yazar, Acarahlarm dt� gõrünü�üne, gelenek-gõreneklerine õzel saudar ayirmakta; onlarm cesaret, gõzüpeklik, �õvalyelik, kar�1hkh anlay1� ve misafirperverlik gibi õzelliklerini begen­ mektedir. Ahlaki õzellikleri degerlendirirken belli bir kar�1 du­ ru�a da rasthyoruz. Giorgi Kazbegi bu çah�masmda 1 828-29 ytlmdaki Rusya­ Türkiye sava�mm õnemli olaylarmdan birine, Osten-Sacken'in Yukan Acara'ya giri�ine geni� yer vermektedir. Bilindigi gibi Rus genarali, komuta kademesinden izinsiz olarak Ahaltsihe'den17 harekete geçer ve Ahmet Pa�a Him�ia�vili'nin kendisini kar�tla­ masm1 buyurur. Daha õnce Bebutov'la iyi ili�kiler içinde olan, Rusya ile müzakerelerini ban� dili üzerine kuran Ahmet Pa�. Osten-Sacken'e ne güvenir ne de onu kar�tlar. Müslüman Gür­ cistan'da asaletiyle ün salm1�. Çakveli Bey Bejanidze'nin km, Ahmet Pa�'mn e�i Dudi hamm, küçük bebegiyle daglara s1g1mr ve ba�ma buyruk generale haber gõnderir: "Evin reisi evde bu­ lunmad1gmdan sizi onurlu bir �ekilde kar�1layamam, ancak evi­ mizin kap1s1 misafire aç1kur, gidip dinlenebilirsiniz." tleri gõrü�lü asil kadm, davetsiz misafire mektupla birlikte evinin anahtanm da gõnderir. Aktlh kadmm bu bilgece davram�1 da gemi az1ya alm1�. kont­ rolsüz generali durduramaz. General, pa�mn evini barkm1 ate� verir. Birkaç kõyü de yakarak bõlgeyi zorla egemenligi altma al­ maya çah�u. Rus askerinden ban�çd misyon bekleyen Acara halk1, zorba generalin bu provokasyonuna kar�1 ayaklamr. Bu

22 1 Bír Rus Generalinin Günlühleri suada Keda'da bulunan Ahmet Pa�a, toplamda sayilan üç yüzü ancak bulan az sayida askeri toplar; Batum yõnüne giden Osten­ Sacken'i Suahevi'den18 a�ag1ya geçirmez, onu kaçacak yol ara­ maya zorlar. General, say1s1 yanya inmi� askerini Kvabliani vadisinden Ahaltsihe'ye19 kadar indirecek parah bir rehber tutar. Ancak bu rehberin kim olduguna dair Giorgi Kazbegi de ba�ka ara�t1rmacilar da herhangi bir bilgi vermiyorlar. Bizim de bu reh­ berin kimligi konusunda sõyleyecek sõzümüz olmayabilirdi. Ama son y1llarda yay1mlanan yaymlardaki hâkim gõrü�, Aca­ ra'da yenilgiye ugrayan ve geri püskürtülen generale bu utanç verici rehberligi Hulo'da ya�yan bir Acarahmn yapt1g1 yõnünde. "Rus generaline yine bir Acarah yard1m etti. Hulo'da ya�yanlar­ dan bir ki�i Osten-Sacken'e, belli bir ücret kar�1hgmda müfrezeyi gizlice Guria'ya geçirme teklifinde bulundu . " (S. Megrelidze, 1 964) Bu, karde�in karde�e ihaneti demekti. Gerçekte ise yol gõsteren rehber tamamen ba�ka biriydi. Gür­ cistan Devlet Müzesi El Yazmalan Vakf1'nda (No:524) Ahaltsi­ heli 1vane Nebieridze'nin 1 865 y1lma tarihlenmi� notlan bulunmaktadir. Bu notlar, 1 948 yilmda Hariton Ahvlediani tara­ fmdan yayimlanm1� olup, yol gõsteren o rehberin kimligine i�1k tutan nadir belgelerdendir. Notlarda 1 828-29 yillanndaki sava� dõneminde Ahaltsihe'de k1z ve erkek çocuklannm kaçmlmas1 olaylannm s1kla�t1g1 belirtilmektedir. Acarahlar bu kaçmlan ço­ cuklardan bazilarmm kefaretini õdeyerek onlan Osmanhlardan geri alm1�lardu. Kaçmlanlar arasmda bu notlann yazan, 1 2 ya­ �mdaki Yohanne ve karde�i 7 ya�mdaki Pavle Nebieridze de bu­ lunmaktadir. Yohanne ve Pavle'yi Ortsva kõyünden Gula Aga Cinoglu (Abuladze) kefaret õdeyerek geri alm1�tu. Kaçmlan ço­ cuklann babas1 Stepan Nebieridze Ortsva kõyüne inip çocuklanm teslim ahr. Yolda bir ara Hulo'da duraklam1�ur. Osten-Sacken'in geli�i tam da bu zamana rastlar. Yohanne Nebieridze amlannda bu os) ( 1 9)

a�i.ri::i3o i.t;i.�eori::i

Gürcüce Çevirmenden

l 23

konuyla ilgili olarak �õyle yazmaktadir: " . . . ve bu dõnemde Rus askeri Yukan Acara'ya girip pa�amn evini barkm1 ate�e verdi. Oralan yerle bir ettikten k1sa bir süre sonra Rus askeri tekrar geri dõndü . Babam da Rus askeriyle birlikte yol gõsterici olarak gitmi�ti ve onlar kendisine bir altm hediye etmi�lerdi. " Bõylelikle zorba generale rehberligi, Ahaltsihe'ye gitmekte olan Nebieridze'nin yapug1 ; onu da bu nedenle altm ile õdül­ lendirdikleri aç1khga kavu�uyor. Bu konuda yazd1g1m1z geni� bir yaz1 "Sabchota Acara-l.J�õ3Mm� �3�(Í)�" gazetesinde yay1mlan­ m1�tir. (No: 76, 19 Nisan 1 966, sf.3) Giorgi Kazbegi'nin çah�masm1 degerli kilan sebeplerden en õnemlisi de ; onun bu yolculugu yapt1g1 zamanlarda Acara'da henüz muhacirligin ba�lamam1� olmas1dir. Bu sayede o, Sav�et­ imerhevi'de, Ardanuç-Livan'da ve Lazistan'da o yõrenin yerli Gürcüleri ile kar�1la�abilmi�tir. Bunun tarihsel-etnografik ve folklorik aç1dan õnemi büyüktür. Giorgi Kazbegi'nin kar�1la�t1g1 ve bizim için tamd1k olan tek istisna, lmerhevi'nin "Kir Serdan" Kibar Aga'dir. Kibar Aga imerhevi'nin yerlisi degildir. Bununla ilgili 1 992 y1h Agus­ tos'unda Koklieti kõyünde bizzat Kibar Aga'nm dogrudan so­ yundan gelenlerden toplad1g1m1z malzemeler, G. Kazbegi'nin notlan ile uyu�maktadir. Kibar Aga imerhevi'ye a�ag1daki du­ rumlardan dolay1 ta�mm1�tir. Giorgi Kazbegi'nin gezisinden 1 0 yil kadar õnce, Osmanh hükümeti, silah yasag1 ile ilgili bir kanun ç1karm1�tl. Ban�sever ve itaatkâr Sav�ath ve imerhevliler derhal silahlanm teslim etmi�, ancak Acarahlar, Lazlar ve Macahelliler silah birakmay1 reddetmi�lerdir. Silahs1zlanm1� bõlge çok geçmeden Acara'dan buraya geçen kaçakçilann istila alanma dõnmü�. istilacilann ba­ �1m çekenlerden biri de Macahelli Kayd1 Bey idi. Çetesi ile bir­ likte lmerhevi'ye geçip, birkaç gün kahyor, aileleri soyuyor, kadmlara tecavüz ediyor ve halk1, kendi kafadarlanna yiyecek temin etmeye zorluyordu . Bütün bunlar ac1mas1zca ve insanhk d1�1 bir tav1rla gerçekle�iyordu . Halk bu zorbayi defetmeyi ba-

24- I Bir" Rus Generalínin Günlüklen �ramad1. Hükümet de kaçakç1lara kar�1 herhangi bir kuvvet kul­ lanam1yordu. Halk da yard1m için Macahel vadisi Akria kõyünde ya�yan, cesareti ve yigitligiyle ün salm� Kibar Aga Bayraktarog­ lu'na (Malakmadze) 1merhevi'ye gelip kendilerini kaçakçdardan korumas1 için ba�rdular. Malakmadze bu istegi õnce pek dik­ kate almad1, ama Kayd1 Bey'e lmerhevi'den uzak durmas1 husu­ sunda bir mektup yazd1ysa da bir faydas1 olmad1, soyguncu yine halk1 soymaya devam ediyordu. lmerhevliler Kibar Aga'ya en iyi topraklanm vermeyi teklif et­ tiler. Hatta bunlardan biri, oglu Emrullah'a klZlm e� olarak ver­ meyi de teklif etti. Bir �kilde, Kibar Aga'yi dõrt çocuguyla birlikte Koklieti'ye geçmeye raz1 ettiler. Çok geçmeden Malakmadzeler, Kayd1 Bey'i ve çetesini tasfiye ettiler. Kibar Aga'ya da lmerhevi'de Ku Serdarhg1 gõrevi verdiler. Oglu Emrullah ise Halk Ôzgürlük Hareketinin liderlerinden biri oldu. Bununla birlikte soyguncu­ lann lmerhevlilere yõnelik yapt1klan zorbahga atfen Giorgi Kaz­ begi de bir õrnek veriyor. Kazbegi'nin zorbanm ismine yer vermedigi dogrudur. Ancak bize gõre bu Macahelli Kayd1 Bey'den ba�kas1 degildir. Bununla ilgili Emrullah Malakmadze'nin karde­ �inin torunu olan lbrahim Bayraktaroglu Malakmadze'den ald1g1miz bilgiler de bunu dogrulamaktadu. Kazbegi günlüklerinde, Kibar Aga'yi da ac1mas1z bir ki�ilik olarak tarif etmektedir. Keyfi davramyor, resmi ya da gayri resmi vergilerle halk1 eziyordu. Bu yüzden kendi oglu Emrullah bile kar�isma dikilmi�ti. Giorgi Kaz­ begi'nin dedigine gõre Kibar Aga kimseyi tamm1yor ve sadece Sav�t'taki en otoriter ki�iden, Selim Him�ia�vili'den korkuyordu. Bu ki�i hakkmda tarihte az �ey biliniyor. Giorgi Kazbegi de günlüklerinde �unlan aktarmaktadu: lstanbul'da, 1 844 yilmda Ahaltsihe kentinde Rusya kar�1u bir kan�1khk ç1karmayi plan­ laddar. Burada asd amaç, Rus askerinin dikkatini Samil'in genel bir isyan ç1karmay1 planlad1g1 Dag1stan'dan uzak tutmakt1. Sa­ mil'in Türkiye ile gizli baglantdan vard1. Samil'in ajam ilk õnce beylerin huzuruna ç1kt1. Çünkü onlann destegi olmadan halkm seferber edilmesi mümkün degildi. Tanzimau Akaltsihe'ye ta-

Gürcüce Çevinnenden

l 25

mtma ve uygulama bahanesiyle halk1 õrgütlemeye ba�ladilar. Bu i� için Abdi Bey Him�ia�vili'nin karde�i Kõr Hüseyin ve büyük oglu Dede Bey gõrevlendirildi. Ahaltsihe Mezras1 Askeri kurmay Birligi Komutam Tümgeneral Setkov'un 8 Eylül 1 845 tarihli mektubundan anla�1hyor ki, Acara'da 4.000, Satleli sancagmda 2 . 000 ki�i toplandi. Onlara Posof ve Livan birlikleri de dahil olunca bu sayi toplam 10.000 ki�iye ula�tl. Bunlarm ortak ida­ resini 1 5 ya�mdaki Selim Bey üstlendi. Osmanh yetkilileri bu �ekilde, Ahaltsihe'de bir kan�1khk ç1kararak Samil'in elini kolayla�urmak istediler. Ancak Sav�at­ imerhevi'nin õncü beyleri, Ahaltsihe'deki kan�1khg1 Osmanh iktidannm getirdigi zorunlu askerlige ve vergilere (Tanzimat'a) kar�1 bir isyan hareketine çevirdiler. Ne yaz1k ki birlikler arasmda anla�mazhk ba� gõsterdi . Si­ lahlanma yetersizdi. Erzurum ve Trabzon pa�ahklanndan da yard1m gelmeyince bu büyük isyan yenilgiyle sonuçlandi. Selim Bey 300 Acarah sava�ç1 ile Tzepti2º Kalesine s1gmdi. Buradan Ba­ tum'a gidip kaymakam ile gõrü�tü . iktidar ile müzakere için Trabzon'a dogru yola ç1ku, oradan da gizli gõzetim altmda is­ tanbul'a gitti. Genç Selim Bey'in tehlikeli plammn sonuç vermedigi dogru­ dur, ancak bu isyan Rus hükümetine oldugu gibi Osmanh hü­ kümetinin de ba�ma büyük belalar açti. Büyük Selim Pa�a'nm torunu Selim Bey Him�ia�vili'nin ad1yla õzde�le�en bu olay, Güney Gürcistan'm tarihinde bag1ms1z halk hareketinin ilginç bir safhas1 olarak yerini aldi. Giorgi Kazbegi, yolculugu esnasmda Türkiye tarafmda Hris­ tiyan kalabilmi� ailelere õzel bir õnem atfediyordu. Kazbegi, be� Rus ailesinin dt�mda Parhalh papaz Cebradze'nin21 ailesini be­ timlemi� ve Okrobageti'de Hristiyan inanc1m korumalannm yam sua kiliselere de sahip ç1kan Guriah kadmlardan bahsetmi�tir. (20) c2 o

�0'50?0 �ot>�i.do

26 I Bir Rus Generalinin Günlühleri

Sancak Bey Aba$idze ailesi So\dan saga: lbrahim (küçügü), Hasan (Mehmed'in karde$i), Ziya, Hüseyin, R1za, Mehmel, Mahmul (1921) Bununla birlikte gezgin, baz1 ailelerin soyadlanm tam olarak yazmaktad1r. Bu sayede bolgede ya�ayan Gürcülerin kimligi ve kõkeni hakkmda bir fikrimizin olu�masma imkân bulabiliyo­ ruz. Bunlar: Him�ia�vililerin ve Atabeylerin tüm hanedanhklan, yukarda degindigimiz Macahelli Kibar Aga, Osman Aga Mike­ ladze, Ardanuçlu Avali�vililer, Vitzeli22 Emin Bey Hoca Sahi­ noglu ve Topçuoglu, Hopah Sahbender, Arhavili jordanoglu, Kapistreli Kibar Aga, Atinah Batsaoglu,23 Parhalh Ortodoks Papaz Cebradze, Kavkasidzeler ve digerleri. Giorgi Kazbegi yetenekli bir ara�tumac1 gazeteei yõntemiyle o zamana kadar tarihsel kaynaklarda yer etmi� olan Lazlann geri kalm1�hklan ve vah�ilikleri ile ilgili efsaneleri çürütüyor: "sa­ hilde ya�yan Lazlann zarafeti ilk bak1�ta goze çarp1yor. Geli�mi�

C22l a0vo (23) Ô.:>(3.:>MC!�O

Gürcüce Çevinnenden

l 27

zekâlan ve gõrüntülerindeki panlt1 bizi �a�kma çevirdi. lster is­ temez, 'Avrupa'nm yamyam diye tarif ettigi Lazlar nerede ?' so­ rusunu kendimize soruyoruz. " diye yazmaktadir. Giorgi Kazbegi'nin notlanndan Gonio'yu ve Batum �ehrini ziyaret edemediklerini anhyoruz. Burada kendilerini o dõnemin sancak beyi Aba�idzeler bekliyordu. Bu, yolculugun gerçekten büyük eksikligiydi. Eger lbrahim ve Hüseyin Aba�idzelerle gõ­ rü�ülebilmi� olsayd1, ku�kusuz bu , gezginlere çok �ey katar; günlüklerini daha bir zenginle�tirirdi. Art1k sõylenenlerle yeti­ niyor ve kalamm okuyucuya buak1yoruz. Bu kitab1 okuyan bi­ rinin birçok ilginç bilgiyle kar�ila�cagma ve okuduklarmdan memnun kalacagma inamyoruz. Ramaz Surmanidze (Rusçadan Gürcüceye Çeviren)

BÍR RUS G ENERALiNiN GÜNLÜKLERi Türkiye Gürcistani'nda

Üç Ay

1874 y1h bahannda elime geçen bir fusall degerlendirip Türkiye Gürcistam'na yolculuk yapt1m. Rotam, Abastumani'den ba�hyor ve smu kõyümüz Dertsel'den24 geçerek Kvabliani çay1 vadisine, oradan da Yukan Acara'ya yõneliyordu . Türkiye'nin bu ta�ra­ smda uzun süre kalmad1k. Shalta25 vadisinden Sav�at'a yõnel­ dik. Buradan Ardanuç ve Artvin'i geçerek l..a zistan'a geldik. Bu k1sa bilgilerden anla�ild1g1 gibi biz Türkiye Gürcistam'mn bizim haritalarda ya hiç gõsterilmemi� ya da sadece yüzeysel olarak yer verilmi� bõlgelerine ula�may1 ba�rd1k. Bu bõlgede gezdigi­ miz birçok yer hakkmda Avrupa hiçbir �ey bilmiyor. Bilenler de sadece Strabon'un26 ve Areane'nin anlatt1klanm tekrarhyorlar. Cografya bilimi ise buranm baz1 bõlgelerini, õmegin Sav�t'l ya da Daghk Lazistan'1, Orta Afrika'dan daha az bildigini itiraf et­ melidir. Bu sebeple, okuyucunun bu günlüklerde kar�1la�cag1 konu­ lar ve bulacag1 bilgiler ne kadar smuh olursa olsun, yeni olma­ lan nedeniyle ilgi çekicidir. Günlüklerde anlatilanlar, Çoruh havzasmm geçmi�teki tarihsel õnemini güçlendirirken, havzanm gelecekte oynayacag1 rolün õnemini de ortaya koyacaktu. Asya Türkiye'sine, õzellikle Rusya ile smu olan bõlgelerine yap1lacak yolculuk ve hele ki Ruslann yolculugu tehlikelidir. Kom�umuzu (24) CPO�� (25) l.Jl),)�O'),) (26) Strabon : M . Õ 1 . yy'da Amasya'da ya�am1� dünyanm ilk cografyac1larmdan.

30

1 Bir Rus Generalinin Günlükleri her �ey tedirgin etmektedir. Bu nedenle gezginin atacag1 her bir ad1m,soracag1 herhangi bir soru, õzellikle de bir �eyleri yazma ya da çizme giri�imi kar­ �1sma binbir zorluk ç1karabilir. Bilim adamlannm gõsterdigi bu ilgi degil halk için,Türk hü­ kümeti için bile anla�1hr bir �ey degil. Bu yüzden bõlgeyi incele­ mek için malzemeleri aç1k ve sistematik olarak bir araya getir­ mek, �imdilik mümkün gõrün­ General Giorgi Kazbegi

müyor. Tek ç1k1� yolu, gõrülen ve duyulanm ak1lda tutulmas1-

dtr. Ya da en iyi durumda, izlenimlerin �ifrelerle not edilmesidir. Ülkeyi õgrenmede õnümüze ç1kan bu tür zor �artlar nede­ niyle, Türkiye Gürcistam'nm betimlemesini okuyucuya ancak, içinde gerçeklerin bir araya getirildigi günlükler �eklinde suna­ biliyoruz. Günlüklerdeki veriler, bizzat yerinde pusula, kadranh barometre ve termometre arac1hg1 ile elde edilmi�tir. Yer yüksek­ likleri, benim gõzlemlerime dayah veriler t�1gmda, B. N. Overin tarafmdan hesaplanm1�, yolculuk esnasmda toplanan bitki Lürle­ rini tammlama)'l bizzat kendisi üstlenmi�tir. Getirdigim mineralli su õrneklerinin nitel analizi ise llp doktoru Y.i. Malinin'e aittir. Kaynakçada yer alan referanslar gezi bittikten soma Tiflis'te hazirlanm1�ur.

10 Ekim 1874!Iiflis

1.

YUKARI ACARA

Dertsel (c:pat'Y>ea�o) kõyünden 22 Mayis sabah1 aynld1k. Ko­ nuksever ev sahibimiz, yamm1za bolca erzak katarak bizi yolcu etti. Yedi ath, on yaya idik, üç ada da yük gõtürüyorduk. Kerva­ mm1z Kvabliani çaymm üzerinden geçiyor, buradan Kvabis­ Cvari kilisesi harabelerinin kar�1smda bulunan, ormanla kaph dagm dik yamaçlarma yõneliyor. Dertsel'den Türkiye'ye dogru iki yol gidiyor: Bunlardan biri Purieti smir karakolundan, digeri ise Kvabis Cvari'den geçiyor. Purieti smir karakolundan geçen yolun egimi az oldugundan daha kullam�hdir. Aslmda ikisi de kelimenin tam manas1yla kõtü, yük hayvanlannm geçtigi patikadir. Zemin her yerde kumlu , zemin alt1 da killi kumludur. Biz sõz konusu yollarm arasmdan geçen , Kvabliani çayina tomruklarm27 indirildigi patikadan gidi­ yoruz. Oldukça sarp ve kõtü bir yol. Üstelik bizim talihsizligi­ miz; yolun yer yer tomruklarla t1kanm1� olmas1ydi. Kar�1m1za ç1kan bu engellerin üzerinden binbir zorlukla geçiyor; yolun or­ tasmda, iki saat geride kalan yük hayvanlanm bekliyorduk. Bu çevreye gõz atmca, ister istemez lçkerya ormanlannda28 ellerinde sadece peksimet kalm1� askerlerin sava� maceralanm haurhyor insan. Fakat i�la29 aruk dagm zirvesine yak1mz. Çogunlukla igne yaprakh agaçlardan olu�an orman, seyreliyor, çam ve ladinin boyu gittikçe k1sahyor, Alp florasmm izleri beliriyor ve i�te, deniz (27) Genelde kesilen agaçlan tomruk halinde getirip suya b1rak1yor, daha õnceden hedefie­ dikleri yerde yakahyorlar. Atalardan kalma , ancak yerel ko�ullara en uygun bu yõn­ temle Abasturnani ve Kvabliani vadilerinden Ahaltsihe'ye yakacak odun temin ediyorlar. (28) Çeçenistan. (29) ln�allah.

32 1 Bfr Rus Generalínin Günlühleri seviyesinden 6. 900 feet30 yükseklikte orman tükeniyor. Sonra­ smda çimen ba�hyor. Burada yolumuz, Purieti smu karakolundan gelen yolla bir­ le�iyor. Daha sonra tepeye yõneliyor, bu tepe de güneye dogru uzamp diger tepelerle birle�iyor. Ôzensizce dikilmi� direklerle i�retlenmi� devlet smmm1zm oldugu yerde kamp kuruyoruz. Bizden bir verst31 uzakhkta muhte�em ye�il çimenlikte Mohe32 kõyü yaylas1 uzamyor. Güneybau yõnünden sert bir rüzgâr esi­ yor. Kervam kuytu bir yere buak1p ben ve 1 . . . en yakm zirveye dogru harekete uzamyor; gõzümüzün õnüne, kuzeye dogru bir duvar gibi yükselen Acara daglannm harika manzaras1 seriliyor. Zirveler karla kaph. Strt, hafif tuukh bir duvan andumaktad1r. Yükseklik olarak hiçbir zirve digerlerinden farkh degil. Daglar, Savnabada, Gomistsihe, Nasakdrali ve digerleri neredeyse kom�u daglann yüksekliginde gõrünüyorlardt. Alum1zda Kvabliani va­ disi var, vadinin sag k1yis1 Arsiyan siradagma dayanmaktadn: Bu siradag hakkmda net bir fikir elde edebilmek için, zirvelerin bi­ rinden etrafa gõz att1k. Fakat lanet olsun ! Tüm çabam1z bo�una. Yer yer toplu , yer yer derin vadilerle yanlm1� daglar her taraftan gõrü� alammlZl kapauyor. Bu kaotik düzensizlik içinde kesin olan bir �ey varsa , o da burada bulunan daglann hepsinin aym türde olmas1d11: Burada tek bir yerden yaptlacak gõzlemle , bunlann birbirleriyle olan ili�kilerini tespit etmek mümkündür. Saat 1 2:30'da kamp1 toplad1k. Buradan yol güneye dogru yõ­ rede ya�ayanlann Mrgvalmindori dedikleri, geni�çe aç1lm1� bõl­ geye bau yõnünden biti�ik olan bir sirta yõneliyordu. Sirt gittikçe yükseliyordu ve smu direginde yüksekligi, deniz seviyesinden 7.450 feet'e ula�m1�t1. Yol burada, yoku� a�g1 Acara'mn en yakm kõyü Corcomi'ye dogru inmektedir. Strtm yõnelimi gittikçe belir­ ginle�iyor. Mrgvalmindori �imdi avuç içi gibi gõrünmektedir. Bu düzlük, yakla�1k 3-5 verst kare olup, Kvabliani çayi yatagma dogru (30) 1 íeet: 30,47 cm. (31) 1 066 metreye kars1hk gelen uzunluk õlçüsü . 02) af'li;:>

Yukan Acara

1 33

kuzeybat1 yõnünde alçalmaktadir. Burada neredeyse gõzümüzün õnünde iki Corcomeli yaylas1 serilidir. Uzakta ise Kvabliani çayi­ mn sol k1yismda, yine iki yayla gõrünmektedir. Yaylalann bulun­ dugu bu yer Çudlauri33 olarak adlandmlmaktadn: Soguga ve yer-yer çukur bõlgelerde kalm1� kara ragmen, Mrgvalmindori ve Çudlauri ye�ile kesmi�ti. Burada Acarahlara ait sürüler otluyordu. Güney ve güneybat1 yõnümüze dogru , bir­ biri üstüne y1gilm1� sirtlarm geni� manzaras1 gõrülüyordu . Bu sut zirvelerinin çogu karla kaphydi. Gõrüldügü kadanyla di­ gerlerinden daha yüksekte olan Karçkal daglan, kabartma �ek­ linde kar�1m1za ç1kmaktadir. Ufuk çizgisi õyle sisle kaph ki, ne Sõnümlü dag1m, ne de Hino'yu gõrmek mümkün. Deniz güzel havalarda bile gõrünmüyor. Bizim bir sonraki yolumuz Arsiyan dag kollanndan birinin tepesine dogru gitmekteydi. Bu kol da giderek alçalmakta ve dogu yõnünden Corcomi oyugunu sarmaktadir. tlk kez Kafkas komarlarma rastlad1k. Sonra 6 . 500 feet yüksekliginde, içinde yer yer bodur hu� agaçlarmm da kan�t1g1, seyrek ve k1sa boylu , igne yaprakh agaçlardan olu�an orman ba�lamaktadir. Õgleden sonra saat S'te Corcomi kõyünün müstakil evleri gõründü . Rüzgâr kesildi, güne� de bizi isllmca daha h1zh yol ald1k. A�ag1s1, uzaktan bize sanki ba�ka bir dünyaya aitmi� gibi gõrünüyordu. Ye�illik, ekilebilir araziler ve en õnemlisi de bizim yolumuzun sert ko�ullan ile keskin bir tezat olu�turan düzlük­ ler . . . Bizim takip ettigimiz sut, kõyden 5 verst uzakhkta aniden bitiyor. A�g1ya inmek için üç uzun zikzak yap1p geçmek gere­ kiyor. Bu zikzaklar arasmda, içinde çayirhklann da oldugu muh­ te�em geni� bir mera gõrülmektedir. Su boldur. . . Ad1m ba�1 pmarlara rasthyoruz. Saat Tde Corcomi'de bizi konuk edecek olan Osman Aga Mi­ keladze'nin evine vard1k. (33) Çudurauli olmah. (R. Surmanidze)

34 J Bir Rus Generalinin Günlükleri Gorcomi'de iki gün kald1k, bu yeni ülke ve yeni tam�ug1m1z insanlar bir hayli ilgimizi çekti . Burada egitimli bir gezgin de s1radan bir turist de kendisine yeterince malzeme ç1karabilir. Gorcomi kõyü , Sakvelaperdi ve Mrgvalmindori sirt kollan arasmda oyuga benzer �ekilde konumlanm1� bir meydanda bu­ lunuyor. Bu iki sirt Arsiyan dag silsilesine aittir. Kõy kuzeyden güneye dogru yakla�1k 5 verst; dogudan bauya dogru ise 3 verst'dir. Bu geni� alam aralannda yakla�1k yanm verst mesafe bulunan mahalleler doldurmu�tur. Her mahalle, ismini bõlge sakinlerinin soyadmdan almaktadu. Bu �ekilde bakdd1gmda, kelimenin tam manasm1 kar�dayan bir kõy yapdanmas1 yoktur, sadece Gorcomi ad1m ta�1yan bir toplum vardir. Her ma­ halleyi birbiriyle birle�tiren ortak bir yõnetim var; bir de burada bir cami bulunmaktadir. Kõyün yõnetimi, "kad1"nm ba�kanhk ettigi, seçilmi� birkaç ki�iden olu�an kõy meclisinin elindedir. Haftada bir kere , Cuma günleri müminler camide toplamp ibadet ettikten sonra medis, ahalinin anla�mazhklanm karara baglamaktadir. Kõy meclisi burada yerel yõnetimin en alt kade­ mesidir; ardmdan siras1yla Hulo'da mahkeme ve müdürlük, Ke­ da'da adliye ve kaymakamhk, son olarak Batum'da Mutasarnfhk gelmektedir. Buradan anla�dd1gma gõre , Acara'da nüfus incelendiginde , buranm temel birimi toplumdur, cemiyettir. Daha dogrusunu sõylersek, temel birim camidir. Gorcomi toplulugunda 300 hane var, her hanede yakla�1k 6-7 ki�i oldugu kabul edilirse, burada kadm ve erkek toplam 1 . 800-2 . 1 00 ki�i bulunmaktadir. Gorcomi'nin konumu , ekonomik aç1dan güvenli bir ya�am için her türlü �aru saglamaktadir. Her hane, elinin altmda eki­ lebilir araziye , meraya ve ormana sahiptir. Buradan Gorcomi sa­ kinlerinin hangi i�lerle me�gul oldugu ortaya ç1kmaktadir. Gorcomililer, genelde hayvanc1hkla ugra�maktadir. Varhkh bir ailenin yirmi-otuz sagmal inegi, birkaç çift õküzü ve nispeten bundan az say1da 20-50 ba� koyunu bulunmaktadir. Çayirlarm ve otlaklann bollugu nedeniyle asd zenginlikleri büyük ba� hay-

Yukan Acar-a

J 35

vanlandir. Bu yil Gorcomi sakinleri tek seferde neredeyse lOO'e yakm büyük ba� hayvan sattilar. Bu durum onlarm mand1rac1hgm1 hiç etkilememi� bile. Hayvanlann neredeyse tamamm1 Ozurgeti'de bulunan askeri birlik satm almaktadir. Kõy tanmc1hgmm diger bir kolu olan at yeti�tiriciligi burada yoktur. Buna ragmen her hanenin yine de bir yük au bulun­ maktadir. Daha çok iki ya�mdaki taylan Ardahan civarmda ya­ �ayan Kürtlerden satm ahyor ve sonra evde büyütüyorlar. Au yük ta�1mac1hgmda kullamyorlar, binek atlan neredeyse yok de­ necek kadar azdir. Bugday tanm1 nispeten daha az oldugu için tahil ticareti ya­ pilm1yor. Tahil ürünleri olarak ba�hca m1sir, az miktarda arpa ve bugday ekiyorlar. Daha çok ürün verdigi için m1sm tercih ediyorlar. Halkm temel besin kaynag1 m1sirdir. Tarlalar büyük bir õzenle i�lenmi�tir. Çayirhklar hemen hemen her yerde çitle ya da ormanm çok olmasmdan dolayi agaç direklerden yapilm1� çeperlerle çevrilmi�tir. Deginmemiz gereken Gorcomi'nin õnemli degerlerinden biri de arduvazh kayadan ç1k1p derin vadiye dogru akmakta olan kü­ kürt bazh pmardir. Su s1cakhg1 normalde 20 °R'ye34 ula�makta­ dir. Fakat k1�m bu suyun daha s1cak oldugunu , o zaman hafif kükürt kokusu ve ac1ms1 tadmm fark edilebilir hale geldigini sõy­ lüyorlar. Bu pmann birle�tigi tath su deresinin s1cakhg1 8 °R'ye ç1kmaktadir. Bu ihk kaynagm suyu , küçük bir arkla genellikle burah kadmlarmm banyo yapt1g1 çukura inmektedir. Kaynagm sagalt1c1 õzellikleri hakkmda burahlar pek bir �ey bilmiyorlar. Buranm bir diger õnemli degeri ise kilise harabeleridir. Fakat bu harabelerle ilgili sõylemeye degecek pek bir �ey yok. Çünkü (34) Reomür: Erimekte bulunan buzun s1cakhgmm O derece. kaynar suyun s1cakhgmm da 80 derece olarak ahmp aras1 BO'e bõlünerek derecelenmi� olan ve aruk pek kullaml­ mayan termometre õlçegidir.

36 1 Bir Rus Generalinin Günlükleri burada sadece geriye ta� yigmlan ve acmacak durumdaki iki yan duvar kalmt1s1 kalabilmi�tir. Üzerinde bu harabenin bulundugu yükseltiye Nasakdrali diyorlar. Bu da Gürcü dilinde "eski kilise yeri" anlamma gelmektedir. Burada ne bir yaz1t ne de bu kilisenin geçmi�i ile ilgili her­ hangi bir sõylence kalm1�t1r. Sadece bunun bir Hristiyan mabedi oldugunu sõylüyorlar, o kadar. Bu da bizim Gorcomi geçmi�ine ait bilgilerimize yeni hiçbir �ey katm1yor. �imdi Gorcomi halk1 üzerine bir �yler sõylemek laz1m. Ancak bu konuyu Yukan Acara'yi tamamen degerlendirene kadar �im­ dilik erteliyorum. Gorcomi kõyünden Hulo'ya dogru 26 May1s'ta harekete ge­ çiyoruz. Yol çok kõtü ; yolun tamam1 sadece 1 5 verst olmasma ragmen bu yolu tam be� saatte ald1k. lni�, bizi ag1rlayan Gorcomili ev sahibimizin evinden ba�ladi. Gorcomi oyugundan ç1kana kadar yumu�k yolu izledik. Üç kez akarsudan geçtik, gittikçe çevredeki daglarla çok s1k1 çevrilmi� derin vadi darahyor; atleta vadinin içinde hapsoluyoruz. Gorcomi oyugunun bütün dereleri kõy merkezinden yakla�1k 3 verst uzakta birle�ip gürleyen bir akarsuya dõnü�üyor ve Gor­ comi oyugunun sarp kayahklan arasmda kendilerine yol aç1yor­ lar. Bu akarsu , yakmmdaki 1 20 hanelik kõyün, yani Büyük Acara'mn adm1 ta�1maktadIT. Akarsuyun büyük bir dü�meye sahip oldugunu gõrüyoruz. Bõylece, Gorcomi'den bir saatlik yürüme mesafesinde üzüm baglanna rastlamamizm nedeni anla�1lm1� olu­ yor. Bitki õrtüsü ad1m ba�1 degi�iyor. Gorcomi'de armut agaçlan henüz çiçekliyken Büyük Acara kõyünde armut ve vi�ne çoktan meyveye dõnmü�tü. Yolda orta ku�k ormanlanna õzgü bitkilerin her cinsine rasthyoruz. Karayemi�, sarma�1k ve bõgürtlen, hu� agacmm etrafm1 sarm1�ken; yol kenannda her yerde sõgüt ve ceviz agaçlanna rasthyoruz. Tarlalar aynen Gorcomi'de oldugu gibi bu­ rada da õzenle i�lenmi�tir. Gorcomi'de her ad1mda yabani cins­ lere a�1lanm1� armut agaçlan varken burada bunun yerini ceviz büyüklügünde yemi�leriyle yüklü büyük gõlgeli agaçlar alm1�tIT.

Yukan Acara

l 37

Büyük Acara kõyü bahçeler içinde kaybolmu� gibiydi . . . Oraya buraya serpi�tirilmi� evler zorlukla fark ediliyor; huna kar�m yollar gittikçe kullam�1z ve ta�h hale geliyor. Õzellikle kõyden yolun altmdan, 700 feet yükseklikte akan umaga dogru inen yol oldukça kõtü . Yol, kayahklarm arasmdan gidiyor, bu­ rada ba�kala�1m geçirmi� devasa arduvaz damarlarma rasthyo­ ruz. Bu yol, civarda ya�yan ve yol in�as1 konusunda hiçbir tecrübesi olmayan halkm eliyle yapilm1�tu. Çok ürkütücü bir yol ! Atlar, iki ad1m geni�likteki yolda kocaman kayahklann, yi­ gmlarm üzerinden ad1m at1p geçmek zorunda. Üstelik oldukça dik bir yol ve derin bir uçurumun kenarma dogru yõneliyor. A�ag1da Paksadzeler kõyü kar�1smda, Büyük Acara deresine Beg­ leti Deresi diye adlandmlan büyükçe bir akarsu kan�maktadir. Bu akarsu , iki Arsiyan sirt kolu arasmda bulunan güneybat1ya dogru yõnelmi� dar umak yatagma akmaktadir. Irmagm iki ya­ kasmda akmtmm z1t yõnünde, birbirini düzensiz takip eden yer­ le�imler bulunmakta, bunlar da �u üç toplulugu olu�turmaktadir: Danisparauli, Begleti ve Paksadzeler. Bu yerle�im yerleri de aynen Corcomi'de oldugu gibi burada ya�ayanlarm soyadlanm ta�1yor. Kilavuzun sõyledigine gõre; su kavu�umundan Danisparauli kõ­ yüne kadar yakla�1k 3 saatlik yürüme mesafesi bulunuyor. Hulo'dan 5 verst kadar uzakhktaki co�kun Büyük Acara de­ resi k1y1smda kamp kurduk. Burada, akarsuya sagdan dõkülen, üzerinde eski bir ta� kõprünün bulundugu Diakonidze deresi akmaktadir. Corcomi'ye gõre 2 . 300 feet daha alçaktayd1k bu­ rada. Sonuç olarak her verst'de 30 sajen35 alçahyorduk. Kõprüden itibaren yoku� ba�hyor. Bu kõprü ismini, Hristi­ yanhk dõneminde burada kõylüyle birlikte ya�m1� olan "diya­ koz"un36 admdan ahyor. Buras1 art1k Yukan Acara'mn ba�kenti, Hulo'nun topraklandu. Nehir yatag1 kayaçlar arasmda s1k1�m1� durumdadir. Üzeri kõpük kõpük akan su, bir çaglayan gibi ka(35) Eskiden Rusya'da kullamlan 3 arsm ya da 2 . 1 3 metre degerindeki uzunluk õlçüsü birimi . (36) Diyakoz: H ristiyanhkta papazm veya piskopozun yard1mc1s1 olan din adam1 .

38 1 Bir Rus Generalinin Günlükleri deme kademe atlayarak inmektedir. Kõprünün yakmmda, u­ magm sol k1yismda, granit iskeleti aç1ga ç1km1� yüksek bir kaya dikilmektedir; kayamn yamacmdan yer yer çam ve gürgen sark­ makta. Kilavuzlar israrla kayanm içinde eskiden gemilerin bag­ land1g1 bir delik oldugundan bahsediyorlar. Burada efsaneler derya kadar . . . Bu yeni bir �ey degil. Dertsel'de Surebi daglannda, 8 . 000 feet yükseklikte, yine bõyle bir gemi nhum1 oldugunu sõylediler bana. Buna benzer dogal bir çapa demirinden, Mehi­ tarist37 Vartapet Biji�kian38 da bahsetmektedir. Hulo'ya kadar bir saat boyunca yoku� ç1kt1k, sonunda burah beyin hanesine ula�t1k. Ev sahibi ve müdür bizi içtenlikle kar�1lad1. Beyin eski evi buradaki diger evlere benziyor. Onlardan tek fark1, daha fazia odaya sahip olmast . . . Bizi ana binaya ek olan konaga yerle�tirdiler. Beyin ailesinin ya�d1g1, çaus1 kiremitle õr­ tülü ve daha iyi bir gõrünüme sahip bina, konaktan birkaç ad1m uzakhktadu. Bu õzgün konak, islam âleminin beylerine mahsus bütün un­ surlarla çevrelenmi�tir: Yakmmda bir cami vardu. Büyük bir kare binadan olu�an bu cami, eski Hristiyan kilisesinin temeli üzerine in�a edilmi�tir. Caminin yakmmda bir medrese ve bir de dindar Gürcülerin etrafmda toplamp aguba�h sohbetlerle zaman geçirdikleri büyük �adirvan bulunmaktadir. Medresenin bünyesindeki okul büyük, fazlas1yla kirli ve ah�p bir binada yer ahyor. Bu binamn ortasmda koridor; koridorun her iki yanmda da, çogunun kap1larma asma kilit vurulmu� oda­ lar var. Bunlar molla-õgretmenlerin odalandu. Her mollanm kendi sm1f1 ve õgrencileri var. Kuran'dan tiz sesle okunan "nota­ lar" bize kadar ula�1yordu. Bu sm1flara girmedik, ancak bize ve­ rilen bilgilerden õgrenci say1smm ilkbahar ve yaz dõneminde 20'yi geçmedigi, k1�m ise bu sayinm 50-60 erkek çocuguna ula�­ t1gm1 õgrendik. Sad1rvanm yakmmda, caminin de hemen yam (37) Mehitarist: 1 8 . yüzyilda lstanbul'da kurulan, Venedik ve Viyana'da cemaatlerin bu­ lundugu Ermeni Roma Katolik rahipler s1ralamasmdan biri . (38) Pontos tarihi, Venedik, 1 8 1 9 y1h (Ermenice).

Yukan Acara

l 39

b�mda, birkaç bõlümden olu�mu�. uzun a�p bir bina in� edil­ mi�. Bu binanm içinde dükkânlar bulunuyor. Dükkânlara tek tek ugrad1k ve dükkân sahiplerinden ürünlerini gõstermelerini iste­ dik. Dükkân sahipleriyle konu�mammn sonucunda elde ettigi­ miz veriler �õyle: Toplam 7 dükkân var. Bunlardan 4'ü Ardahanh Ermenilere, 3'ü de Trabzonlu Rumlara aitti. Burada da "Gürcü­ ler ashm inkâr etmiyorlar" diyorum kendi kendime; bak1yorum da ticaret onlann i�i degil diye dü�ünüyorum. Ermeniler yerel halkm ihtiyaç duydugu irili-ufakh e�yalarla, Sam'dan getirilen beyaz ve sert sabunla, Stearin mumu39, küçük b1çaklar, makaslar, a.ynalar, kapsüller ve Frans1z üretimi ucuz e�yalarla ticaret yap1yorlar. Rumlar burah dilberler için farkh farkh kuma�lar sau­ yorlar. Tüm iyi kuma�lar lngiltere'de üretilmi�. Bunlar, uzak Acara'ya bile ucuz basma ve buramn zevkine uygun �ai temin ediyorlarm1�. Rus mallanm bu pazarda bulamazs1mz, sadece bir Ermeni terzinin dükkânmda Guria üretimi bir çuha kuma�a ve kaliteli iskambil kâg1d1 destesine rastlad1k. Ôzel tütün dükkân­ lan burada bulunmuyor. Tütün mamüllerini burada aç1kta sat­ m1yorlar. Çünkü kisa bir zaman õnce Türkiye'de bir tüketim vergisi ç1kardilar ve Hulolu gams1z tüccarlann henüz bandrol­ leri de yok. Ancak yine de Hulo'da A�ag1 Acara'dan getirilen tü­ tünü satm almak mümkün. Burada bu seneye kadar õnemli miktarda tütün ekiyorlarm1�. Dediklerine gõre tüketim vergisi A�ag1 Acara halk1m õyle bir korkutmu� ki bu yil hiç tütün ek­ memi�ler. Buranm tütünü genelde kalitesizdir. lpek kuma�lara Rumlann dükkânlannda rastladtk. Bunlar daha çok rengârenk ku�aklardu; tüccar bu kuma�m Sam mah oldugunu sõyledi ve bir drahmi 3 kuru� (bir girvanka'da40 133 drahmi var) fiyat biçti. Kuma�m kaliteden yana bir eksigi yoktu . Medresenin yanmda beyin aile üyeleri gõmülüdür. Mezar­ larda yontulmu� ta� bloklar duruyor ve üzeri s1k ekilmi� güllerle (39) Stearin: Bir tür palm yag1 , mum yap1mmda parafin ile birlikte kullamhr. (40) Girvanka, girvenka, girvenke : Eski bir õlçü birimi. Yakla�1k 409 , 5 gr. (Aym zamanda Osmanh cografyasmda da Igd1r yõresinde 400 gramhk ag1rhg1 ifade eden õlçO birimi .)

40 1 Bir Rus Generalinin Günlükleri kaphd1r. Mezann etrafi ise üzerinde parmakhkh pencerelerin i�­ lendigi ta� oa o

48 I Bir Rus Generalinin Günlükleri tam1zda tamamen es geçilmi�ti. Shalta deresinin sol k1yism1 takip eden bu suta ise yanh�hkla imerhevi denm�. Gezimiz bize, Meretishevi vadisinin uzunluk olarak Shalta vadisinden a�g1 kalmad1g1m, ama sadece ondan dar oldugunu gõsterdi. Meretishevi deresi Çiruhi50 dagmdan (Arsiyan sutmda) ç1kmaktadu. Her iki k1yismda 1 1 kõy kurulmu� olup Portio5 1 kõyünün altmda Acara suyuna kan�maktadu. 3 Haziran'da, sabah saat 8: 1 5'de Shalta'dan ç1kt1k, vadiden yukanya dogru yõneldik. Bizi konuksever ev sahibimiz berabe­ rindeki kafileyle bizzat ugurladi. Güzel bir sabahu, gün içinde hava s1cak olacaku belli ki. Shalta deresi vadisi Shalta Kilisesi'nin orada oldukça geni�ler. Burada suyun hm çok yüksek degildir. içinde bol bahk (alaba­ hk) var. Ancak biz doguya dogru ilerledikçe dere yatag1 darah­ yor ve kom�u daglarm etekleri daha dik bir �ekilde iniyor. Shalta'dan ç1kar ç1kmaz yol yukanya dogru yükseliyor ve çok geçmeden, a�ag1da bir yerlerde gürleyen derenin sesini zar zor duyuyoruz. Etraf1m1z orman . Sadece yer yer küçük m1su tarla­ lan gõrünmektedir. lçinde ceviz, armut ve ulu kestane agaçlan­ nm da bulundugu orman genelde me�eliktir. Tüm yol boyunca gõvdelerini sarma�1k, karayemi� ve güney florasma ait diger tür­ lerin sard1g1 meyve agaçlan gõrülüyor. Seyrek olarak çam aga­ cma da rasthyoruz fakat her yerde me�enin hâkimiyeti gõze çarpmaktadu. Abastumani'den ç1kt1ktan sonra ilk kez üzerin­ den bir kagnmm rahatça geçebilecegi, oldukça iyi saytlabilecek bir yola ç1kt1k. Ev sahibimiz bunun kendi emeginin bir ürünü oldugunu gururla belirtiyor, hatta bu yüzden hükümetin agu ele�tirisine hedef olmu� ve bu yararh i�e son vermek zorunda kalm1�. Her ne olursa olsun, her türlü politik bak1� a�1smdan baC 5o) Fio6>�oo ( 5 1 ) Shalta'yi Meretishevi'den ay1ran sm, deniz seviyesinden 3724 feet yüksekligindedir. Meretishevi kõyleri �unlard1r: Tsiahe (Tziahi-RS), Daçidzeebi (Darçidzeebi-RS. ) , Cim­ i�auri (Cumu�auri-RS) , Papa�vilebi , (Papo�vilebi-RS) Mahalakidzeebi , Matzkvalta, Kobalta , Karapeti, Tuani (Dgvani-RS.) ve Kidzinidzeebi .

Yukan Acara

J 49

g1ms1z olarak biz bu yolun düzene sokulmasmdan dolayi ev sa­ hibimize minnettanz. Shalta'dan üç verst uzakhkta tugla renginde oldukça kalm bir kil tabakasma rastlad1k. Kilin yumu�k bir türündendi bu tabaka. Yürüdügümüz yol boyunca dü�sel desenler �eklinde kar�1m1za ç1k1yordu. Bõlgedeki ahali bu kili hiçbir �ekilde degerlendirmi­ yor. Vadi gittikçe darahyor, uçurumlar keskin bir �ekilde dikle�i­ yor. Saat 9:45'de Kvatia kõyünün dev pmanna vard1k. Dinlenmek için burada duraklad1k. Bu yer Shalta'dan 970 feet yüksekte bu­ lunuyor. Ekibimiz au�urmahk bir �eyler haz1rlayana kadar ben Kvatia'nm me�hur pmanm gõrmeye gittim. Pmar gerçekten muhte�em . . . Bir kayadan ç1kmakta ve çok yüksek debisi var. Dakikada yakla�1k be� kova doldurur diyebilirim. Suyun s1cak­ hg1 ise 6 °R derece civarmda. Yõre halkmm dedigine gõre, yazm s1cak dõnemlerinde suyu çok daha soguk, k1�m ise buhar ç1kacak kadar 1hktlf. Halk1 bu kadar ��lftan bu olayin basit bir aç1klamas1 var; su, yilhk ortalama s1cakhgm1 koruyan toprak tabakasmdan ç1kmaktadlf. Bu yüzden bu su yazm bize soguk, k1�m ise s1cakm1� gibi gelmektedir. Bu pmann s1cakhg1, bu yerin ortalama yilhk s1cakhgmm en iyi gõstergesidir. Dinlenme yerinde merakh büyük bir kalabahkla kar�ila�t1k. lnsanlar Slfa ile Serif Bey'in yamna gidiyor, giysisinin etegini õpüyorlardi. Selamla�ma fashnm ardmdan ev sahibimiz kõylü­ lerle sohbete koyuldu . Bu insanlar beylerine çok sayg1 duyu­ yorlar; her �eyde Bey'e mutlak itaat ediyorlardi. Ag1rba�h adamm biri Bey'e, bir genç kmn baba evinden sevdigine kaçt1g1m; ba�ka biriyle asla evlenmeyecegi konusunda haber gõnderdigini an­ latti. Burada ahlak normlan oldukça kat1dlf. Hatta kadmlar ya­ banc1 adamlarm gõzüne bile gõrünemiyorlar; olay bu yüzden dogal olarak bizi çok �a�lfltl. Tam da bu konu konu�ulurken genç k1zm sevdiginin babas1 geldi. Bu ya�h adam, bütün bunla­ rm gerçek oldugunu onaylay1p, kmn �imdi kendi evinde ya�a­ d1gm1 sõyledi ve eliyle uzakta çahhklarm içinde oturan, beyaz çar�fa bürünmü� varhg1 gõsterdi. Bu ki�i i�te bu romanm kah-

50 1 Bir Rus Generalinin Günlühleri ramam olan genç k1zdi. Zavalh k1z belli ki, Bey'in geli�ini duy­ mu�, korunma talebinde bulunmak için buraya gelmi� ancak Bey'in yanma gitmeye pek cesaret edememi�ti. Bu evlilige evin tek büyügü olan, k1zm erkek karde�inin kar�1 ç1kug1 anla�1ldi. Serif Bey bu sert karde�i huzuruna çag1rtu ve k1z karde�inin mutluluguna engel olmayacagma dair sõz aldi. Genç adam Bey'in giysisinin etegini õptü ve bir onay belirtisi olarak orada müstakbel eni�tesinin babasma sanldi. Bey'in sayesinde bu olay da tathya baglanm1� oldu . Aksi takdirde bu i� kan dõkülmeden halledilemezdi. Bu durum oldukça dikkatimi çekti ve Bey'e s1kça bu tip so­ runlan çõzmek zorunda kahp kalmad1gm1 sordum. "Son za­ manlarda oldukça s1k. . . Halk çok degi�ti, eski geleneklere aruk uymuyorlar," diye yamtlad1 Bey. Acara'da "nihilizm" diye geçir­ dim içimden. Bu arada burada neredeyse gõzlerimizin õnünde gerçekle�en ba�ka bir olay1 da anlatabiliriz. Bir genç adam tarlada çah�an bir kadma sõzle tak1lmak iste­ mi�. Buna kar�1hk kadm, gõzü kara delikanhya haka­ retlerde bulunmu�, genç adam da ona tüfegin dipçigi ile vurmu�. O zaman da bu kahraman kadm davetsiz misafirin kemerinden han­ çerini kap1p, delikanhya bir­ kaç õlümcül darbe indirmi�. Yarah adam kendisini bir kadmm yaralad1gm1 itiraf etmeye cesaret edememi�. Zaten bu yõrede õç alma s1radan bir olay oldugu için tüm bunlan kanhsmm üzeNuri Him�ia$vili , Cerna! Him$ia$vili , tsa Him$iasvili, 1 88 1 rine atm1�.

Yukan Acara

1 51

Yol, Kvatia Kõyü'nden tekrar yukanya dogru yõneliyor. Vadi gittikçe darahyor, su kõpük baghyor, gürültüyle a�ag1ya dogru iniyor. Etrafim1z orman. Burada me�ye rastlam1yoruz. Onun ye­ rini hu� ve çam agaçlan ahyor. Çok geçmeden Shalta deresinin sol k1y1smda yer yer konumlanm1� 20 evden olu�an Merle Kõyü gõrünüyor. Kõy, Shalta'dan l . l l O feet yukanda bulunuyor. Bun­ dan sonraki yol Hihadziri Kõyü'ne kadar tek düzedir. Sadece yer yer ini�-ç1k1�lara rasthyoruz. Ôgleden sonra saat tam l : OO'de küçük bir umagm üstüne uzat1lm1� bozuk bir kõprüden geçi­ yoruz. Bu küçük 1rmak, Shalta deresine sagdan dõkülmektedir. Bu küçük umagm sulad1g1 vadi ve burada kurulan 1 0 hanelik kõy, "Pu�rukauli" olarak adlandmhyor. 50 dakika sonra art1k Hihadziri Kõyü'ndeki Shalta deresi üzerine kurulmu� kõprü­ deydik. Buras1 Karadeniz seviyesinden 3 . 694 feet yükseklikte­ dir. Shalta'dan Hihadziri'ye kadar menzil 1 5 verst olmah. Hihadziri kõyünde 20 hane bulunmaktadu. Burada Shalta de­ resi belirgin bir egime sahiptir. Akarsu atleta oyugun kenarlanm dag1t1p oradan õyle ç1kmaktadu. Arsiyan ana sITtmdan teras �ek­ linde inen oyugun geni� tabam kõyün yanm verst üstünden net bir �ekilde gõrünüyor. Bu teraslarda ekilebilir araziler bulunu­ yor. Buraya Sukuana52, A�g1 Thilvana, Yukan Thilvana, Mansui53 ve Bako kõyleri yerle�mi� vaziyettedir. Bu kõylerin kaplad1g1 alan her yõnden yüksek daglarla kapaulm1�llr. lçinde yakla�1k 1 2 ha­ nenin bulundugu Bako kõyü digerlerinden daha yüksekte bu­ lunuyor; Bako Hihadziri'den 1 . 330 feet, Shalta kõyünden de yakla�1k 3 . 000 feet daha yüksekte bulunuyor. 3 Haziran'da , õgleden sonra saat 3 : 00'te, Shalta deresinin üst bõlümüne kurulmu� olan Bako kõyüne vard1k. Burada Serif Bey'in ku evinde kald1k. Ev harika bir düzlükte tek ba�ma du­ ruyor. Bey'in bu ku evine Koçak diyorlar. Bey burada ilkbahar ve sonbaharda hayvanlan otlaklara getirip gõtürürken birkaç gün kalmaktaym1�. (52) Skvana (R.S.) (53) Mumsuyu olmah , �imdiki Mtisubani (Hulo kasabas1) (R.S.)

52 1 Bir" Rus Generalinin Günlükleri Bako kõyünün çevresi Corcomi kõyüne benziyor; yine õyle teras1ms1 araziler, derin dik oyuklar var. Bu oyugun her yamn­ dan ak1p gelen sular Shalta deresini olu�turuyor. Bu derenin tam dogusunda sarp Hirhati dag1 yükseliyor. Ardahan'dan ve Ahalt­ sihe'den Batum'a giden büyük kervan yollan Bako kõyünün için­ den geçiyor. Bu yollardan biri Hirhati dagm1 kuzeyden digeri de güneyden dolanmaktadir. Hirhati dag1 deniz seviyesinden 8. 534 feet yükseklikte ve ara katmanh yumu�ak kumta�mdan olu�uyor. Yagmurun ve diger atmosferik olaylann asirlar boyu etkisi sonucunda dagm bati ya­ mac1 tamamen ç1plak hale gelmi�. Dagm bu kayahk yüzeyinde parlak kummdan kül rengine kadar degi�ik renklere rastlam­ yor. Dagm ortasmdan tam bat1ya dogru sert kumta�mdan bir pa­ yanda aynlmakta; bu kol ana sirta dar bogazla baglamp insanoglunun üzerinde duvarlar ve kuleler yapmay1 ba�rabil­ digi büyük dogal bir kaleyi olu�turmaktadir. Bu yap1 Hirhati Ka­ lesi ad1yla biliniyor. Kale orman �eridi hatt1 hizasmda bulunuyor. Yüksekligi deniz seviyesinden yakla�1k 6. 500 feet. Yap1, 4 kule­ den olu�makta, atleta sarp kayahklarm üzerinde as1h vaziyette olup Bako kõyünün 2 .300 feet üstünde bulunmaktadir. Bu ku­ leleri in�a etmek neyine gerekti insanoglunun, anla�1lam1yor. lki kule yükseltilmi� burunlarda yalm halde duruyor, diger ikisi de birbiriyle yüksekligi 2 ar�m54, kahnhg1 ise 2 feet olan bir çift 0 3:JM60,)

72 1 Bir Rus Generalinin Günlükleri Hüseyin'i ikinci kez yakaladdar ve lstanbul'a gõnderdiler. Kõr Hüseyin burada 40'h yillann sonunda ya�mm1 yitirdi. Keyoglu'nun yõnetimi Acara tarihinde õzel bir dõnemdir. Bu despot adam, bõlgeye Türk yõnetim �eklinin ilk nüvelerini ekti ve arazi vergisi getirilmesinin temellerini haz1rlad1. Him�ia�vili sülalesinin bu k1sa tarihinden Acara'da Türk re­ jiminin nasd yaydd1g1 gõrülmektedir. Bunun ardmdan Porta,78 Ahmet Pa�'nm destegi ve Keyoglu'nun zulmü ile halkm õzgür­ lügünün mezanm kaz1yinca sira beylere geldi. Kirkh yillann ba­ �mda, bey soyunun üyeleri lstanbul'a çagnld1. Burada hükümet onlara fermanlan gõzden geçirecegini ve bunlan yeni kurallar 1�1gmda degi�tirecegini aç1klad1. Beyler de hükümetin istekle­ rine hemen boyun egdiler, verilen sõzlere aldanarak Gürcü kral­ lan ve Türk sultanlan tarafmdan kendi atalanna verilen belgeleri kendi elleriyle teslim ettiler. Bunlan ele geçiren hükümet Tan­ zimat'm o bilindik buyrugunu aç1klad1. "lmparatorlugun tüm tebaas1, sm1f ve din fark1 gõzetilme­ den, aym temel üzerinden vergiye tabi olacaklardir." Ôzgür Acara tarihi bu akitle sonlanm1� oldu.

(78) Osmanh hükümetini Frans1zlar ve daha sonra Avrupahlar Porta ya da Parlak Porta (la paurte sublime) diye adlandmyorlar- R . Surmanidze (Burada kastedilen Bab-1 Ali'dir. K. Ruhi)

2.

SAVSAT

9 Haziran'da konuksever ev sahibimiz Serif Bey'le vedala�arak Sav�t'a dogru harekete geçtik. Bu bõlge hakkmdaki õn bilgimiz oldukça yetersizdi. Avrupa'da yayimlanan cografi eserlerde adeta bu yõre yeryüzünde hiç yokmu� gibi Sav�t'tan bahsedilmemi� tir. Kafkasya Askeri Bõlgesi Topografya Subesi tarafmdan yayim­ lanan be� verst'lik harita da güvenilir bir kaynak degildir. Bu haritanm 1 828-29 y1h Rusya-Türkiye sava�1 zamanmda soru�­ turma yoluyla toplanan verilerle olu�turuldugunu biliyorduk. Yukan Acara'dan Sav�at'a iki yol gidiyor. Bu yollardan ilki Bako kõyünden Shalta deresinin sol kolu boyunca güney-bauya dogru Çiruh 79 dagma kadar ve buradan Arsiyan dag sut1m ge­ çerek bizzat Arsiyan dagma kadar gitmektedir. Bu yol Kvirala80 deresi vadisini geçerek Sav�at'a iniyor. Bir diger yol daha dog­ rusu patika, Meretishevi'den ç1k1p yüksek tepeye dogru lmerh­ evi'nin lvieti kõyüne geçiyor. Bu iki yoldan taru�mas1z daha iyi olam Arsiyan sutmdan geçen yoldur. Biz de bu yoldan gittik. Bizim Bako'dan aynld1g1m1z gün hava bir hayli bozdu . Sabah saatlerinde atmosferin yüksek tabakalarmda kuvvetli hareketli­ lik farkediliyordu . Vadilerden harekete geçen kalm koyu bulut­ lar ortahg1 kül rengi gõlgeler içinde biraku. Kõtü havaya ragmen yola ç1kmaya hazird1k. Ev sahibimiz� daha fazla rahats1zhk ver­ mek istemedik. Çok geçmeden ince yaz yagmuru da indi. Bu yüzden Bako'ya 4 verst mesafedeki en yakm yayla Karagõl'de (79) (80)

,,�00 �30�,)�,)

7 4 1 Bir Rus Generalinin Günlühleri duraklad1k. Yagmur durmaksmn yag1yordu ve etrafim1z1 saran kalm bulutlar dagilmam1�ll henüz. Bu yüzden burada üç gün geçirmek zorunda kald1k. En õnemlisi de seçtigimiz bu nokta oldukça yüksekte (7. 1 58 feet) bulunuyordu ve çevrenin yap1s1 hakkmda net bir fikir edinmeyi ancak buradan ba�arabilirdik. Bu yüzden beklemeye karar verdik. Bizim konaklad1g1m1z bu yayla, Hihadziri sakinlerine aitti. Yakmlarda bulunan çukur yerlerin toprak õzelliklerine bakt1g1m1zda anlad1k ki, dibi kara torf ile kaplanm1� oldugundan bu gõle "Karagõl" ismi verilmi�. Onun arkasmda yine iki yayla bu­ lunuyor; bunlardan biri Sav�t Ahaldaba81 kõyü sakinlerine , di­ geri ise Acara'mn Kaloti82 kõyü sakinlerine aittir. Buradan biraz uzakta , Sav�at yolu üzerinde Kahaberili83 Kürtler çadu kurmu�­ lar. Burah birinin dedigine gõre, yine daha uzakta birçok yayla varm1�. Õnemli bir noktaya kadar ula�ug1m1z belliydi. Gerçek­ ten de Çiruh daglarmm me�hur otlaklarmda bulunuyorduk84• Bako'dan gelen yol ba�lang1çta kan�1k bir ormana giriyor, sonra Hirhati dagmm etegine dogru gidiyor; burada kurganlarm ve bir zamanlar burada Hristiyan ahalinin85 varhgm1 kamtlayan harabelerin yanmda orman �eridinden aynhyor; sirt boyunca devam ediyor. Dagm tepesi bizim "Yukan Acara" bõlümünde tasvir ettigimiz õzellikleri genelde korumaktadu. Ama burada dag düzlemi yeterince geni�tir. Burada Arsiyan suu büyük bir yay gibi bauya dogru egilmi�, dalgah bir düzlük gõrünümüne sahiptir. Bu yanm daire merkezinin õtesinde Çiruh'un geni� ko­ nisi ve yançap1 en az 3 verst'lik bir hat olu�uyor. Buna bir de tüm alanm oraya serilmi� bir ye�il hahy1 andud1gm1 ve gõz ahc1 Alpler floras1 ile kaph oldugunu eklersek, civar yõreler için Çiruh çimenlerinin ne büyük bir õneme sahip oldugu daha iyi anla�ilm1� olacakur. (8 1 ) 1>tl1>�cp1>b1> (82) Jll�PlO>O (83) J1>tl11boO(PO �:)CJ>O�:)O'>O J1>6>.)311CJ>O 13ot>oudot'lo CJ>O epllbllJ:>O'>O�O

�av�at l 83

Giorgi Kazbegi'nin çizimiyle Tbeti Manatm .

Me�hur Tbeti kõyü, Tsihisdziri'den yanm saatlik yürüme me­ safesinde yer ahyor. Kõy, küçük bir irmagm k1y1smdadir. Tbeti Gürcistan tarihinin o muhte�em dõneminde Guria'dan ve Zarzma'dan Ardanuç'a kadar Hristiyan dünyasm1 yõneten pis­ koposun konaklad1g1 yerdi. Simdilerde kõy büyük bir alana ya­ yilm1� olup etrafi meyve agaçlan ve verimli arazilerle çevrilmi�tir. Kõyün orta yerini eski katedral manastm binas1 üzerine in�a

edilen cami süslüyor. 1 0 1

Buradaki tapmaga ait hauralann hepsi Tbeti ismi ile õzde�­ le�mi�tir. Ya da daha dogrusunu sõylemek gerekirse, Tbeti ismi ününü yalmzca bu tapmaga borçludur. Hemen burada belirt­ meliyiz ki; Tbeti, Gürcistan tarihinde çok õnemli bir yere sa­

9 1 8 yilmda A�ot Kurapalat'm amgm1, Saba Piskoposlugu dõneminde ve 1 1 . yüzy1l ba�lann­ daki 4. Bagrat'm kralhg1 dõneminde çok õnemli roller oynad1hiptir. Bu kilisenin temelini

( 1 0 1 ) Dimitri Bakrndze arkeoloj i k çah�malannda Tbeti'den s1 kça bahsetmekte, ancak onun bul undugu yer hakkmda yan ilmaktadtr. Bizim 5 verst'lik haritada da isimler kan�m1�1r. Burada lmcrhe\•i'deki lvieti kõyünün yerine Tbeti gõsterilmi�tir.

84 I Bir Rus Generalinin Günlühleri gm1 sõylemek yerinde olacaktu. Kilise Yunan haç piam gõrünü­ müne sahiptir. 1çeriden ve dt��mdan tamamen aym renkte kesme ta�la (k1rmmms1 sert kumta�t ile) biçimlendirilmi�tir. Kõyün d1� mahallelerinde bu cins ta�lar bulunmuyor. Bu yüzden bununla il­ gili halk sõylencesi õnemlidir. Bu sõylenceye gõre; kilisenin ya­ ptmmda kullamlan tüm malzeme kõyden 20 verst uzakhkta bir yerde haz1rland1 ve ta�lar ta� ocagmdan in� alanma kadar tek sua halinde dizilm� çok sayida i�çiyle elden ele aktanldt. Benzer sõylenceleri Türkiye Gürcistam'ndaki diger büyük tapmaklar hakkmda da duyduk. Tbeti kilisesinin dt� duvarlanndan sadece dogu tarafmda kalam iyi korunmu�tur, yapmm diger bõlümleri õzellikle kuzey taraf1, õnemli õlçüde hasar gõrmü�tür. Dt� du­ varlar güzel sütunlar üzerinde yükselen kemerli ç1kmttlarla süs­ lenmi�tir. Bunu yapan usta sanatkâr, degi�ik degi�ik oymalar tercih etmi�. Ancak bir mimar gõzü, bu egri hatlann olu�turdugu zarif ahengi gõrebilir. Dogudaki dt� duvarda ise üzerinde zarif oymas1 ve yaztt1 ile yalmzca bir adet ta� korunabilmi�tir. Tapmagm ana giri�i yiktlmt�llr, bu yüzden tapmak hakkmda net bir fikre sahip olmamtz zor. Herhangi bir cazibesi yokmu� gibi gõründü bize. Kilisenin iç bõlümünün tamamen farkh bir gõrünü�ü var. Sunak yerine binamn ana bõlümüne yüksek ke­ merle baglanm1� büyük bir yan-kule dikilmi�. Bu kemer iki de­ vasa yanm sütuna dayamyor. Bu yanm sütunlarm kaidesi bütünüyle zarif kabartmalarla i�­ lenmi� granit kütleden olu�uyor. Çatt saçag1, kaide ve oymalar aym zarafetle õn plana ç1k1yor. Kilisenin orta bõlümü , her bir ke­ narmm uzunlugu 1 2 ad1m olan bir kareden olu�uyor. Bu karele­ rin kõ�elerinden yanm sütunlar iniyor, bunlar da yüksek ve dik kemerlerle birle�iyorlar. Bu kemerlerden sekiz uzun ojival ni�e sahip bir kubbe yaptlm1� olup, bu ni�ler de birbirlerine küçük kemerlerle baglanmt�tu. Altarm kar�1smda, bati yõnünde, dõrt­ gen sütunlar üzerinde ilahi okuyanlar için geni� bir çardak ku­ rulmu�tur. Bu çardak dõrtgen sütunlara yerle�tirilmi�tir. Kilisenin kuzey ve güney yõnündeki haç kollarmda ve ayn duran binada

$av�at

l 85

iki küçük bõlüm yapilm1�tir. Bu bõlmelerde muhtemelen pisko­ posa ait giysiler saklamyordu. Bu bõlümlerden biri iki kathyd1. Üsteki kat, ana binamn galerisi ile alt kemerler üzerinden birle­ �iyordu . Bu koridor yapmm günümüze kadar korunmu� en zarif bõlümü olarak kar�1mtza ç1ku. Yapmm iç bõlümü bir bütün ola­ rak gõrkemli bir gõrünü� sahiptir ve Mtsheta, Zarzma ve Sapara tapmaklanndan daha güçlü bir izlenim birakmaktadir. Tbeti ta­ pmagmm iç bõlümü, sütunlar hariç, s1valanm1� ve fresklerle be­ zenmi�tir. Tasvirler sadece birkaç yerde korunabilmi�, ama bu kalmular bile tapmagm in�a edildigi dõnemdeki yüksek sanat kültürünü gõstermektedir. Dogu duvannda tahtta oturmu� isa tasviri korunmu�tur. Etrafmda havariler, melekler, ba� melekler var. Aziz figürleri muhte!?em biçimde resmedilmi!?tir. Boyalar hâlâ net ve temizdir. Tbeti manastmnm genel manzaras1 o kadar güzel ve ayrmu­ lan o kadar estetik ki, bu manastu Roma'y1 bile süsleyebilir. Ancak çan kulesi için aym !?eyi sõyleyemeyiz. Çan kulesi kilise­ nin boyu tlan ve mimarisiyle hiç ilgisi olmayan bir yap1yi temsil ediyor. Bu , bir çe�it yüzeysel yap1dir ve hem bütün olarak hem de kendi içinde kaba bir gõrünüme sahiptir. Bu kulenin yapdd1g1 malzeme de tapmagmkine benzemiyor. Bütün bunlar, bu yap1nm kilise ile birlikte in� edilmedigini ve ustalannm da ana ya­ p1y1 in�a edenlerle aym olmad1gm1 gõsteriyordu . Bu suada kulenin üstündeki çau saçagmda üzerinde yaz1 olan bir ta� fark ettik. Tbeti kilisesi tarihini çõzümleme istegi beni, hayat1m1 teh­ likeye atacak türden bir ad1m atmaya yõneltti ve merdivenle yu­ kan ç1k1p bilim insanlanm1zm ne yaz1k ki henüz çõzümlemedigi yaz1yi oldugu gibi kâg1da aktarmak istedim. Kilise yakmmdaki harabeler ve büyük toprak alu yapdar ko­ runmu�tur. Tbeti'nin tam kar�1smda manastmn kuzeyine dogru , büyük sütun gibi bir dag bulunuyor. Sõylenceye gõre eskiden bu dagm üzerinde bir !?ehir kuruluymu�. Bu Tuharisi 1 0 2 kõyü O 02)

oo�ti.)6mlio

86 1 Bir Rus Generalinin Günlühleri (Vahu�ti'ye gõre) ya da piskopos Saba tarafmdan in�a edilen Sveti kalesi olmah. Bõyle bir kamya vannamiza õnce Vahu�ti'nin betimlemeleri, daha sonra halk arasmdaki sõylenceler ve son olarak da bu kõye �imdi bile "Tsihisdziri (Kaledibi) " deniyor ol­ mas1 neden oldu. Bu sorunu çõzümlemeyi arkeologlara buak1yoruz. Tbeti'de yamm1za lmerhevi beyinin oglu geldi ve bizi Veli kõ­ yündeki evine davet etti. Bu daveti diger beylerden gelen davet­ ler izledi. Bu yüzden kervamm1z Sav�t'ta tam iki hafta kaldi. Bu zamam degerlendirdim ve yõrenin yolumuz üzerinde olmayan yerlerini dola�t1m. tlk yolculugumuzu Sav�at platosunun ana irmak daman olan, Satleli deresi vadisini ara�tumaya ayud1k. Satleli deresi dõrt ana koldan olu�makta olup bu kollar kõy isimleri ile de amlmaktadu: Shlobani103, Dabetzvrili104, Savketi (Sav�ki?) ve Kuçeni. Bu akarsular Okrobageti kõyünün a!?ag1smda bulunan dagm õnemli bir innag1m olu!?turur. Shlobani suyu kaynagm1, Shlobana kõyünde Arsiyan dag1 güney kolunda deniz seviyesinden 9.000 feet yükseklikten almaktadlf. Bu kaynak güney ve güneyhall yõnüne dogru akmakta ve Okrobageti'nin 3 verst altmda bulunan ana innaga kavu!?maktadu. Yakla�1k 7 verst uzun­ lugundaki Shlobani deresi, Shlobana, Tsihia105 ve Meria toprak­ lanm sulamaktadlf. Bu innagm kaynag1 Kvirala deresi kaynagmm çok yakmmda bulunuyor ve bu kaynaktan payanda ile aynhyor. Bu payandamn çatlaklannda da yukanda degindigimiz mineralli su kaynag1, "1hca" bulunuyor. Su bõlüm çizgisi kumta!?l ve killi ar­ duvazdan olu!?makta olup, sert tabakalan d1�nya hüyük açilar veya bõlümler olarak ç1k1yor. Satleli deresi k1yilannda, zemin kat­ manlan arasmda degi!?ik renklerde toprak alll damarlar ve ye�i­ limsi volkanik kayaçlarm bütün tabakalanm gõrdük. Kvirala ve Shlobana derelerinin su aynm çizgisine genel ola­ rak bakt1g1m1zda , mineral aç1smdan zengin oldugunu gõrüyo( 1 03) ( 1 04) ( 1 05)

lilJ�l'lb�6o cp�b��36>0�0 eolJo�

Sav�at

l 87

ruz. Abano, Veli ve Shlobani'nin yüzeylerinde bulunan mineral kaynaklarmda da bunu gõrmek mümkün. Bu yerin güneydogu bõlümünün topografik õzellikleri civar yerlerden keskin bir �e­ kilde farkhhk gõsteriyor. Payandanm kollan daha az egimli ve daha az ta�hk: bõlge ise s1k ormanla ve yer yer i�lenebilir top­ rakla kaphdu. Keskin ini�-ç1k1�lar azdu, olanlar da sadece Satleli deresi k1yismdadu. Veli ve Shlobani kõyleri civanmn bütün bu õzellikleri bize, Arsiyan dagm1 a�arak Satleli kõyüne giden en iyi yolu i�aret ediyor. En k1sa ve kullam�h yol buradan, Arda­ nuç'tan dolayis1 ile Ahaltsihe'ye dogru giden ve in�a halindeki Batum-Kars �ose yolundan geçiyor. Yukanda bahsi geçen bõlgeye tekrar dõnmeden, Veli'den Ar­ siyan dag1 geçidine kadar olan yol üzerine birkaç sõz sõylemek istiyoruz . Veli kõyü yüksek bir düzlükte , Satleli deresinin sag k1yismda , Tbeti'den 3 verst uzakhkta bulunuyor. Kõyde 1 2 hane ya�1yor. Burada iki büyük ta� ev var. Bu evlerden biri imerhevi beyine; digeri eski prens soyundan, Atabeylerden gelenlere ait. Veli düzlügü 4. 000 feet yükseklite bulunuyor. Buradan yukanya Satleli deresi boyunca iki yol gidiyor. Biri akarsuyun sag k1y1smdaki dik yamaca uzamyor ve Shlobani deresinin Satleli dere­ sine kan�tig1 yerdeki kõprüyü geçtikten soma Okrobageti kõyüne kadar ula�1yor. Bu yol hafif faytonlular için oldukça kul­ lam�hdu. Okrobageti'den ula�1m1 zor olan Arsiyan geçidine ka­ darsa sadece bir yaya yolu gidiyor. Diger, üst yol ise Veli kõyden ba�layan ilk yoldan giderek sola sap1yor ve Shlobani deresinde oldukça uzun ve dik bir ini�le Meria kõyüne ula�1yor. Bu kõy Shlobani ve Satleli derelerinin kavu�tugu yerden 4 verst yuka­ nda bulunuyor. Meria kõyünden yol Shlobani deresinin sag k1yis1 boyunca Shlobani kõyünden geçip Arsiyan s1Tlmdaki geçide dogru gidiyor. Geçit de dahil olmak üzere tüm yol, agu yük kag­ mlan için uygun oldugundan buraya "kervan yolu" da deniyor. Satleli deresine yandan kan�an dereler: Dabatzvrili, Savketi (Sav�aki? ) ve Kuçeni'dir. Dabatzvrili neredeyse Shlobani'ye pa-

88 1 Bir Rus Generalinin Günlükleri ralel gidiyor. Buradan, içinde Dabetzvrili ve Agara106 kõylerinin bulundugu, zor ula�dan bir vadiye ak1yor. Digerleri ise Arsiyan sirtmdan inen çok dar, ormanhk ve k1sa vadilerden iniyor ve "Savketi deresi" yerine "Yalmzçam" 107 adm1 ahyor. Shlobani d1�mda tüm bu yan dereler, Okrobageti yakmmda Yalmzçam'm ormanhk ve dik bati kolunun dibinde bir 1rmaga dõnü�üyor. Burada Sav�t'I, kom�usu Çddu Sancagmdan aym­ yor ve diger bir kom�usu Ardahan'la da baglant1sm1 kesiyor. Belki de bõylesine d1�a kapah bir ya�am burada Rabatlann 108 olu�masma neden olmu�tur. 70 haneli Okrobageti kõyü tamamen Gregoryan-Ermeniler­ den olu�maktadir. Kõye girerken burah bir rahiple kar�da�uk. Bu 70 ya�mdaki ihtiyardan Sav�th Ermeniler hakkmda ayrmt1h bilgiler ald1k. Buna gõre, Okrobageti'deki Rabat k1sa zaman õnce küçük bir kõydü ; burada son zamanlarda Ermeni aileler top­ lanmaya ba�lad1. Bu aileler, Sav�t'm farkh kõ�elerine dagdm1� durumdayddar. Simdilerde kõy i�lek bir ticaret merkezini tem­ sil ediyor. Burah Ermeniler sosyal ya�mlanyla digerlerinden bir­ kaç yõnden farkhhk gõsteriyor. Bu farkhhklara daha sonra deginecegiz. Kuçeni deresi kaynagmda, Okrobageti'den güneydoguya dogru Yalmzçam'dan bir dag çatah aynlmaktadir. Bu dag çatah dogudan bauya dogru yõnelmekte ve Sav�t'I Ardanuç kazasmdan ayir­ maktadir. Bu dag çatalmm kuzey yamac1 sürülebilecek arazi ve düzlükler bak1mmdan çok zengin olan ova �eridini temsil ediyor. Buras1, Sav�t'm ya�m kaynag1du. Üst bõlümündeki geni� alan­ larda yaylalar bulunuyor. Altta birçok kõy var. Daha a�g1larda ise araziler net bir �kilde Satleli deresinin sol k1yisma geçiyor. ( 1 06) Antik Gürcistan'm yaz1h eserlerinde kõy kalmulan "Agara" ismiyle amlmaktad1r. Bu Acara'da, Savsat'ta ve lmerhevi'de neden birçok çok kõyün Agara ismiyle amld1g1m aç1klamaktad1r. ( 1 07) Yalmzçam, Ardanuç'tan Ardahan'a giden iki dag geçidinin ad1d1r. (R.S. Gürcü okurlar için aç1klam1s) ( 1 08) Savsat'm tüm Hristiyan yerlesim yerleri "Rabat" olarak adlandmlmaktad1r. Rabat ismi "cennet" kelimesinden türemistir.

$av�at

l 89

Okrobageti yolu, ova �eridinden Kuçeni deresi üzerine uza­ ulm1� agaç kõprüden geçiyor. Burada yol , akarsuyun sol k1yi­ smdaki Kuçeni kõyünden keskin bir �ekilde yukanya dogru yükseldikten sonra Yalmzçam'a paralel olarak ilerliyor. Büyük Mamanelisi kõyünde yol ikiye aynhyor. Bunlardan biri, dik bir ini�le Satleli-Rabat'dan geçerek Satleli kõyüne vanyor. Digeri ise Yalmzçam dag çatah boyunca uzamyor ve Mokta kõyünde büyük kervan yolu ile birle�iyor. Bu yol Veli'den Satleli'yi geçe­ rek Ardanuç'a gidiyor. Satleli'de toplam 60 hane ya�1yor. Kõy iki bõlümden olu�u­ yor. Bunlardan ilk bõlümünde Gregoryan Ermenilerden 10; Ka­ tolik Ermenilerden ise 40 aile ya�maktadu. ikinci bõlümde ise Türkle�mi� Gürcüler ya�1yor. Bu bõlümde merhum Abdi Bey Him�ia�vili'nin büyük iki kath evi bulunuyor. Ermeniler buraya bugünkü Sav�at beylerinin en yetkini olan Selim Bey'in himaye­ sinde gelip yerle�mi�ler. Ermeniler, yurtluklanm kullanma be­ deli olarak beye iyi para õdüyorlar. Ermenilerin giri�imci karakteri bey himayesini iyi degerlendiriyor. Bu nedenle Satle­ li'nin Rabat'l tlim Sav�t ticaretini eline alm1�. Yõrenin yõnetim merkezi Tsihisdziri'de olmasma ragmen beyin tüccarlarla birligi Satleli'yi Sav�at'm merkezine dõnü�türmü�. Satleli'den ikinci yolculugumuzu imerhevi'yi dola�maya ayir­ d1k. Bu isimle kastettigimiz yer imerhevi deresinin havzas1du. Bu akarsu , ba�lang1cm1 Hulo meridyeninde bulunan Sav�at, Karçkal ve Macahel daglan dügümünden ahyor. Akarsu , gü­ neybau yõnelimine sahip olup sadece Satleli deresindeki kavu­ �um yerine kadar Sav�t'a aittir. imerhevi'ye dõkülenler arasmda dikkate deger olan yukanda degindigimiz Kvirala deresidir. Bunun d1�mda lmerhevi'ye sag koldan, kaynagm1 karh sirt Karç­ kal'dan alan birkaç dere dõkülmektedir. Bu derelerden suyu en boi olam Badzgireti deresidir. Bu akarsu, oldukça yogun nüfuslu vadinin topraklanm suluyor. imerhevi ana vadisi en sert topografik ko�ullarm iç içe geçi­ �inin bir õrnegidir. Bu vadi, devasa dag kitleleri arasmda bulu-

90 1 Bir Rus Generalinin Günlühleri nan yanktir. Yangm tepesinde çok net ve keskin hatlara sahip ç1plak kalkerli kayahklar durmaktadir. A�g1 tarafta , monoton ve boguk bir sesle akmakta olan beyaz kitle, kõpük baglam1� bir Irmakur. Ufuk çizgisi dardir. Nereye bakarsamz , gõzünüzün õnünde ardmdan daha yüksek ve dik onlarca ba�ka sarp kaya­ hklar Siralamyor. Çevrede canh ya�amm1 baskilay1p bogan bir dogal güç var. Bitki õrtüsü az. Sadece baz1 yerlerde, ya�am için elveri�li küçük tarlalar bir vaha gibi ye�ermi�. A�ag1da , topragm üstünde, bu­ lutlarm altmda bir yerlere iki-üç ev kondurulmu�. l�te buras1 lmerhevi kõyüdür. Evlerin yakmlarmdaki ta�lar arasmda iki-üç agaç büyüyor, ardmda küçücük bir tarla var. Ancak bu agaçlara dikkatle bakugm1zda aralarmda 1hman iklime õzgü bitkilerden , dut, ceviz , karayemi�; biraz õtede ise nar agac1m veya ta�a õyle­ sine dolanm1� üzüm asmasm1 gõrürsünüz. Nas1l tutunuyor bütün bunlar diye ister istemez dü�ünüyorsunuz; buradaki bitki õrtüsünün, bu yerlerin karakterine ve ani iklim degi�ikliklerine nasil dayand1gma ��1yorsunuz . Satleli kõyünden lmerhevi ana vadisine Satleli deresinin sag k1y1sm1 takip ederek girebilirsiniz . Bu su kavu�umuna varma­ dan õnce, 3 verst uzaktaki Tbeti yaylasmm uzanus1 olan Singoti kõyünün yamndaki düz yükseltiye ç1kmahsm1z. Ardmdan yol tekrar a�ag1da lmerhevi deresi k1y1smda kurulmu� olan Phi­ kiuri 109 kõyüne dogru dik kayahk yoku�tan inmektedir. Diger yol Satleli'den Ahaldaba ve Tbeti yaylas1m geçerek gidiyor. Bu­ radan Çaleti1 10 kõyünde bulunan çok dik bir dag yamacma, daha sonra Kvirala deresi kavu�umuna iniyor. Biz her iki yoldan da geçtik. Satleli kõyünden Veli kõye dogru giden büyük kervan yolu , akarsuyun üzerinde eski mimariyle yap1lm1�. oldukça sag­ lam ta� kõprüden geçiyor. Satleli kõprüsü Gürcistan'm eski kõp­ rülerinin mükemmel õrneklerinden biridir. Kõprü düzgün ( 1 09) ( 1 1 0)

'5tlOJO��O 3,)�3000

$av�at

l 91

yanm daire �eklindeki dik bir kemerle irmaga uzaulm1�ur. Üze­ rine dõrtgen karo ta�lar dõ�enmi�tir. Kõprünün hangi tarihte in� edildigi bilinmiyor. Ancak benzer yap1daki eski amtlardan elde edilen bilgilerden yola ç1karsak Satleli kõprüsünün çok eski zamana ait oldugunu dü�ünebilirizm . Deniz seviyesinden yük­ sekligi 3 .376 feet'dir. lmerhevi yolu kõprünün õtesinde kervan yolundan aynhp Tbeti platosuna dogru ç1k1yor. En sonunda Çvarebi ve Karavati kõyleri ile aym seviyede bulunan 90 haneli Ahaldaba kõyünden geçiyor. Bir kez daha Kvirala deresinin sol k1yis1 ile Satleli deresinin sag k1yis1 arasmda kalan alamn düzgün bir yükselti olu�turdu­ gunu sõylemek yerinde olacaktir. Buras1 Kvirala deresinin kuze­ yine, Satleli deresinin güneyine ve imerhevi deresinin bausma dogru oldukça dik bir �ekilde iniyor. Ôzellikle imerhevi'ye dogru ini� çok diktir. Ahaldaba'dan 2 verst mesafedeki Surevan kõyü a�ag1da gõründü . Surevan, imerhevi deresi üzerinde Ahal­ daba'dan 1 . 330 feet a�g1da bulunuyor. Burada da ini� oldukça diktir. Bizim acelemiz oldugundan bir saat boyunca patikadan dikkatli bir �ekilde kazlar gibi sürünerek indik. Çaleti kõyü ( 1 0 hanelik) yakmmdan õgleden sonra saat 2'de imerhevi deresinin sag k1y1sma, Satleli'de gõrdügümüzle aym mimariye sahip ta� kõprünün üzerinden geçtik. lki kõprü arasmdaki menzili 4 saatte katettik. Surevan kõyü imerhevi geçidinde bulunuyor ve 20 ha­ neden olu�uyor. Ôgleden sonra saat 3'te Surevan'dan yukanya çok dar bir pa­ tikadan uçurumun tepesine dogru harekete geçtik. Berbat bir yoldu bu . Etraf, inhoeti kõyüne kadar merdiven ç1kar gibi par­ kelerinden ç1kug1m1z ç1plak kalkerdir. Bizi burada saat 6'da bu­ ranm Kir Serdan Kibar Aga kar�1ladi. Geceyi geçirecegimiz nokta ( 1 1 1 ) Kürdistan·a yapng1 yolculuk sJ Tasmda Taylor. buna benzer mimariye sahip birçok eski kõprü gõrdü. Bunlardan birinde var olan yazlt kõprünün M.S 643 y1lmda insa edildigini gõsteriyor. 013e.Kae.OT]l.Pycc.reorp.o6w.MaTep . w111 reorp.A3HaT.TypQ. 1 873r.cTp.4 l . ) Türkiye Gürcistam'ndaki tüm eski kõprüler yanm daire seklindeki kemerlere sahipken; Taylor'un bahsettigi kõprüler ise sivri kemerlere sahiptir.

92 1 Bir Rus Generalinin Günlühleri denizden 4. 744 feet yüksekte bulunuyor. Buradan lmerhevi'nin son kõyü lvieti'ye kadar tam bir saatlik yol kald1. Acara geçidine kadar da iki buçuk saatlik yol var. Geçit, Acara ve Macahel oyu­ guna giden yollann aynm noktas1 olarak ilginçtir. Buna ragmen oraya ula�mad1k. lkinci gün, Diobani ve Surevan kõylerini ge­ çerek lmerhevi deresi sag k1yisma, Ermeni kõyü Phikiuri'ye (Rabat) geri dõndük. Karçkal sut1 yõnünden lmerhevi deresine dogru ç1kan tüm vadiler dar, k1sa ve yerle�im için pek uygun degil. Vadilerin bu karakteri tüm dag çatallan için Çoruh'a kadar aym kahyor, de­ gi�miyor. Toprak kireçli. Toprak õrtüsü o kadar ince ki ormanm ya�mas1 ve büyümesi için gerekli besini saglayam1yor. Bu yüz­ den Karçkal'm dogu ve güneydogu yamaçlannda orman yok ve bu alan sporadik1 12 çahhklarla õrtülmü�tür. Her �erde bir hayir vardu derler, Karçkal dag çatallanmn bu kireçli toprag1, a�g1da gõrecegimiz gibi, Livan'm en iyi meyve ürünlerinin ana kayna­ g1du. Karçkal vadilerinden en büyügü Badzgireti'dir. Buras1, Phi­ kiuri kõyünün altmdaki lmerhevi deresine dõkülen aym isimli dereyle sulamyor. Ula�1lamazhg1 ve yoksullugu ile d1� dünyadan kopmu� bulunan bu vadi rotammn d1�mda kaldi. Oraya ancak yaya olarak ç1k1labiliyor. Ama bõyle bir yolculuk için zamamm1z yeterli degildi. Aynca anlaulana gõre, bizi orada ba�ka bir yerde gõremeyecegimiz pek bir �ey beklemiyordu . Nüfus daha çok üst k1s1mlarda, vadinin geni�ledigi yer olan tepeye yigilm1�tu 1 1 3 • Phikiuri'nin altmda, lmerhevi vadisi bir yaka gibi darahyor ve nehir boyunca yolculuk etmek daha da imkâns1zla�1yor. Ôzel­ likle Satleli deresi kaynagmdan ba�layip lmerhevi deresi ve Ar­ danuç çay1 birle�imine kadar olan alan ula�1lamaz bir yerdir. ( 1 1 2) Az gõrülen . ( 1 1 3) Uzunlugu 1 2 Verst olan bu vadide, õzellikle yukan bõlümde yakla�1k 1 0 kadar kõy var: Ziosi , Badzgireti , Agara, Andriatzminda ve Çihori . Orta bõlümde de be� kõy ku­ rulmu�tur: Daba, Ube, Zakieti, Devadze ve Hevtzvrili. Digerlerinden büyük olan kõyler ise Badzgireti, Ziosi , Ube ve Zakieti'dir.

Sav�at

l 93

Gürcistan tarihindeki ünlü Tzepta 1 14 kalesi ve en az onun kadar ünlü Opiza ve Berta manastulan burada bulunmaktadu. Ancak bu yerler Sav�at smulan d1�mda, Livan bõlgesinde oldugu için bu yerlere yeri geldiginde deginecegiz. Simdi ise Phikiuri'den Satleli'ye kadar olan yolumuza devam edelim. Türkiye hükümetinin resmi verilerine gõre Phikiuri kõyünde 18 hane bulunuyor. Gerçekte ise burada 25'ten fazla hane var. Burada ya�ayanlarm tamam1 Katolik Ermenidir. Yemi�lerin bol­ lugundan sanya kesmi� dut agaçlan içindeki ah�p bir evde ge­ ceyi geçirdik. Dut agacmm meyvesini burah Ermeniler votka yap1mmda kullamyorlar. O içki burada "rak1" ad1yla biliniyor. Phikiuri'de gõzlenmeye deger pek bir �ey yok. Dogas1 fakir ve tek düze. Buna kar�m buradaki Ermenilerin varhg1 ve onlarm ya�m ko�ullan üzerine bize anlatilanlar, oldukça dikkate de­ gerdir. Eski Gürcü tapmak harabeleri üzerine in�a edilen kiliseyi gõzlemledim. Sonra a�ag1ya dogru dere boyunca indik. Yol git­ tikçe darahyordu , yanm saat ilerledikten sonra bir duvarla kar­ �Ila�t1k. Akarsu k1yis1 boyunca atla daha fazla ilerlemek mümkün de­ gildi. Yol egri agaç bir kõprüyle sol k1yiya geçiyor. Sarp ve kesin­ tisiz bir yoku� ba�hyor buradan. Bu yol bizi Sav�at düzlügünden Singoti kõyüne gõtürüyor. Phikiuri kõprüsünde derenin suyu ka­ radeniz seviyesinden 2. 900 feet yüksekte bulunuyor. Singoti kõ­ yünün yüksekligi ise 3 . 504 feet'dir. Bizim de en fazla 3 verst'lik yatay yürümeyle 1 .600 feet'e ç1kmam1z gerekiyordu . Ueriye attI­ g1miz her ad1mda doga ko�ullan iyile�iyordu . Kapah, bogucu va­ diden Singoti civarlarma ve düzlüge ç1k1yorduk. Buras1 oldukça yüksek tepelerle çevriliydi. Bize tam bir düzlem gibi gõrünmü�tü. Singoti'nin ye�il yamaçlarmda gõzlerimiz dinlendi. 1merhevi'nin sert, konuksevmez dogas1 bellegimize daha saglam bir �ekilde kazmdi. ( 1 1 4)

�:)'130'>,)

94 1 Bir Rus Generalinin Günlükleri Singoti çok sayida harabe ile dikkati çekiyor. Tüm bunlar, i�­ lenebilir alanlar, kestanelikler, dut bahçeleri ve cevizlikler ara­ smda uzanm1� bu küçük sakin kõyde bir zamanlar �imdikine gõre çok daha yarat1c1 bir ya�mm hüküm sürdügünü kamthyor. Harabeler eski temelin içine yigilm1� durumdadu. Üzerinde kule kalmtilan bulunan büyük bir kaya bakmaktadu yukandan bu­ raya. Bu yikmtilann altmdaki düzlükte eski kilise kahnulan var. Bu kalmular boyutlan ve yapilan ile dikkat çekiyorlar. Kilisenin uzunlugu 10 sajen, geni�ligi 7 saj en, yüksekligi de 1 5 feet'tir. Uzunluk bak1mmdan üç bõlüme aynhyor. Bunlardan en sondaki iki kathdu. Kemerler 1 2 bõlüme aynlm1�ur. Rahip hücreleri gõ­ rünümündeki bu bõlümler baz1 yerlerde duvarlara i�lenmi� küçük kap1larla, baz1 yerlerde ise sadece kemerlerle kapaulm1�­ tu. Yapmm orta bõlümü sunakh Hristiyan tapmag1 izlerini ko­ rumu� durumdadu; upk1 Sav�at'ta gõrdügümüz tapmaklara benziyor. Singoti harebesinin kubbesi yok ve gõrünü� olarak da bir evi ammsauyor. Kemerlerin yer yer kumm tugla ile õrülmü� olmas1 dikkatimizi çekiyor. Hiçbir yazlt olmad1g1 gibi tasvirlere ait izler de yok. Singoti tapmag1 ile ilgili herhangi bir bilgi ne Gürcistan tari­ hinde var ne de Vahu�ti'nin cografi eserlerinde . . . Bu nedenle ba�lang1çta biz onu Natlismtsemeli (Vaftizci Yahya) Manastm sand1k. Bu manastu Vahu�ti Cografyas1'na ekli haritada yanh� i�aretlenmi�ti . Biz bu hatam1z1 ancak, Opiza manastmm gõr­ dükten sonra anlad1k. Oysa Singoti tapmag1 bizim için Gürcis­ tan tarihinin okunmam1� mektubu olarak kaldi. Ama �üphesiz , Singoti'nin lmerhevi kapilannm güvenlik aç1smdan destek nok­ tas1 oldugu dogruydu . 20 Haziran'da yorucu bir yolculuktan sonra Satleli kõyüne dõndük. Burada konuksever Selim Bey Him�ia�vili'nin evinde dinlendik. Yukanda betimledigimiz yolculuktan sonra Sav�at'ta fazla kalmam1�uk. Bir sonraki rotam1z Ardanuç'a yõneliyordu . Sav�at nahiyesi Satleli'den 1 5 verst mesafede bitiyor. Bu nedenle

Sav�at

l 95

Satleli kõyü ve Ardanuç smmna kadar olan yol hakkmda birkaç sõz sõylernek istiyoruz. Satleli kõyü , bu bõlgede çok etkili olan Hirn�ia�vili sülalesi burada ya�ad1g1 için õnernlidir. Geçrni�te bu kõy Sav�at'm rner­ kezi sayihyordu ve Atabeylere aitti. Atabeyler büyük ve saglarn bir kalede ya�1yorlardl. Bu kale yukanda tarif ettigirniz Satleli ta� kõprüsüne hâkirn, yüksek bir yere in�a edilrni�tir. Buranm beyleri bu kale yard1rn1yla Livan'dan Ahaltsihe'ye dogru giden büyük kervan yollarma egernen olrnu�lar; sonrasmda büyük stratejik yerleri ele geçirrni�lerdi. Kurapalat dõnerninde Bizans askerleri Gürcistan'a bu yolla giriyorlardl. $irndilik bu kaleden geriye yans1 dõkülrnü� duvarlar ve üç kule kalrn1�. Vahu�ti'nin " ticaret yeri" 1 15 diye kay1t altma ald1g1 bu kuleleri �irndi büyük kõy kullamyor. Burada ortalarna büyüklükte bir kilise vard1, ancak bunu �irndi carniye dõnü�türrnü�ler. Hristiyanhk dõnerni abidelerinden burada yalmzca yaz1tlan olrnayan iki-üç kilise rne­ zan ve üzerinde büyük bir haçm tasvir edildigi iki ar�m çapmda yuvarlak bir ta� kalrn1�. Bu ta�m üzerine aynca yirrni dõrt küçük haç i�lenrni�tir. Satleli kilisesi rnirnari yap1s1 ile Singoti kilisesini amrnsat1yor. Satleli'den Ardanuç'a dogru giden yol güneybau yõnelirne sa­ hiptir ve Yalmzçarn sirtmdaki düzlük alandan geçrnektedir. Bu sirtm Kuçeni suyu kaynagma dogru indigini sõylerni�tik. Bu­ rada sirtm , dogudan bauya dogru ortak bir yõnelirne sahip ol­ dugunu ve dik bir burunla Satleli deresi, 1rnerhevi deresi ve Ardanuç çayinm birle�irn yerine indigini sõylernekle yetinece­ giz. Kuçeni su kavu�urnundan, Singoti rneridyeninde bulunan Gobihvetzia1 16 .dagma kadar bu sirta ula�1rn zordur. Buna kar�m sirt, Gobihvetzia'nm dibine dogru egiliyor ve Gvara�en kõyünde Karadeniz'den 5 .905 feet yükseklikte bir geçit olu�turuyor. ( l l 5) Vahusti'nin bu kulelere neden ticare t , ahsveris yeri dedigine dair bir aç1klama bula­ mad1k. Bir ihtimal kervanlann geçtigi yol üstünde olmalanndan dolay1 ahsverisin yap1ld1g1 mekãn seklinde düsünülebilir K . R . ( 1 1 6) BMboll30�0� -

96 1 Bir Rus Generalinin Günlükleri Satleli'den Ardanuç'a giden yol, yük hayvanlan ta�1mac1hg1 için oldukça elve�li. Hatta bu yolu, hafif tekerlekli araçlara gõre düzenlemek mümkün. Yol yogun bir yerle�im alanma dogru uzamyor ve 20-30 verst mesafede Sindobani, Anaklia, Çiftlik, Mokta, Karsini, Kontromi, Samtzkali, Gvara�eni ve Batsa kõyle­ rine rasthyoruz. Biraz k1yida kalan diger kõyler ise Anakerti ve Ança'du. Mokta kõyü ise Sav�t'm en son kõyüdür. Ardanuç yolu buradan ba�hyor. Sav�t, Gürcüler ve Ermeniler olmak üzere iki ulustan olu�­ maktadu. lmerhevi dahil burada 58 kõy var. Bunlardan 36's1 Sav­ �t'mdu. Hükümetin verilerine gõre hane sayis1 1 . 740'a ula�1yor. Gerçekte ise bu sayi ise 2 .000'den fazladu. Her hanede 6-7 ki�i­ nin ya�d1g1m kabul edersek, Sav�t'm tüm nüfusu 1 2- 1 4 bin ara­ smdadu. Bu nüfusun, 145 Ermeni hane (yakla�1k 900 ki�i) haricinde, geriye kalan tamam1 Kartveli ( Gürcü) ukmdan gelen insanlardan olu�uyor. Bu insanlar gündelik ya�mlannda temiz bir Gürcüceyle, daghk Gürcistan ahalisinin konu�tugu , Kafkasya Mtiuluri aksamyla konu�uyorlar. Aynca yerel konu�ma dilinde Hevsuri belirteçleri karakteristigine sahip birçok kelimeye rast­ lamyor. Sav�t'ta Gürcüceyi herkes konu�muyor. Birçok kõyde bu dil tamamen unutuldu ve onu yerine zamanla diger dillerden birçok kelime alan Türkçe geli�ti. Büyük yol boyunca kurulmu� kõylerde ya�ayanlarm Gürcü dilini tamamen unuttuklanm da sõylemek gerekir. Ancak bu insanlann hepsi babalannm Gürcü oldugunu aç1kça sõylüyorlar. Ardanuç'a yakla�ukça Gürcü dilini bilenlere daha seyrek rastlad1k. Oysa Gobihvetzia dag1 çevresinde bulunan 1 2 kõye halk "Gürcistan" diyor. Geçm� yillarda büyük kilise Ança'mn117 cemaati buradaki yerel halktan olu�uyordu. Simdi de burada ünlü Gürcü Avali�li süla­ lesi halen kalabilmi�tir. Sav�t'ta Osmanhlann etkisi çok güçlü . . . Elbette bu durumun temei nedenini bu yõrenin Oltu, Erzurum ve Ahaltsihe ile kolay ileti�ime geçmesinde aramak gerekir. ( 1 1 7) Vahu�ti hatah bir �ekilde Ança kõyünün Çoruh'un sol k1yismda oldugunu belirtiyor.

Sav�at

\ 97

Sav�athlann Acarahlardan õnce Müslüman olmalan da aym durumla aç1klanabilir. Türklerle s1kça çau�malann Sav�tlilerin1 18 ahlaki nitelikleri üzerine etki etmemesi dü�ünülemezdi. 3 . ve 4. Bagrat dõneminde bu halk cesaret ve atilganhhklan ile õne ç1k1yorlardi. Bu cesur halk, Gürcistan'1 birçok kez felaketlerden kur­ tarm1�tl. Simdi ise õyle ürkek olmu�lar ki, Acarahlarm diline dü�mü�ler. Sav�t halkmm karakteri Yukan Acara'dan gelen gez­ ginin dikkatini çekiyor. Sav�athlardan ald1g1m1z izlenimleri not ettigimiz günlüklerden birkaç cümle aktarmak istiyoruz. "Kvirala kõyüne girer ginnez, ahalinin fizyonomisi bizi sarsti. Acmacak bir gõrünü�leri var ve bilinç olarak geli�mi� degiller. Burada bir babayigit dahi bulamazsm1z . Herkes eski püskü giy­ siler içinde , çelimsiz ve k1sa boyludur. Hepsinin yüzünden ka­ ramsarhk okunuyor, diger taraftan da yoksulluk gõze çarp1yor. Evlerin hepsi bir araya s1k1�m1�, �ekilsiz bir bütünü olu�turu­ yorlar. Hiçbir zirai ek bina, ahir ya da samanhk bulunmuyor. Hatta burada , ba�ka yerlerde gõrdügümüz gibi, hayvanc1hk ya­ pild1gma dair bir i�aret olan hayvan gübresi bile yoktur. Neyse ki Sav�at'm tüm nüfusu Kvirala sakinlerine benzemiyor. Kvirala buradaki sosyal refahm en azma sahiptir diyebiliriz. Kvirala ve Satleli arasmda yer alan kõyler birbirlerinden daha iyi õzellikle­ riyle õne ç1k1yorlar ve iyi bir izlenim birak1yorlar. Oysa halkm karakteri aymd1r. Mutsuz bir yüz ifadesi ve moral eksikligi her yerde fark ediliyor. As1l acmacak durumda olanlar Ermenilerdir -Tann da, insanlar da onlann kar�1smdadir atleta. Günlük ya­ �amda lmerhevi vadisi ya�ayanlan õzellikle Sav�at'a gõre daha kõtü bir izlenim birak1yor. As1k surathlar ancak Sav�athlardan daha güzel ve cesurlar. lmerhevi'de Gürcü tipi korunmu�. Bu­ rada daha güzel tiplere de rastlamyor. Sav�athlann giysileri Aca­ rahlarla aym. Ürkek Sav�athlarm ban�çil karakteri 10 yil õnce, silah ta�1manm yasaklanmas1 hakkmda Sultan'm bir kararna­ mesi yaymland1gmda, halk silahs1zlamrken aç1ga ç1km1� oldu. ( 1 1 8) Sav�athlan kom�ulan Acarahlar bõyle adlandmyor.

98 1 Bir Rus Generalinin Günlühleri Sultan'm bu emrini sadece Sav�athlar yerine getirdi. Acarah­ lar, Lazlar ve Macahelliler silah birakmay1 reddettiler ve konu da bununla kapandi. Simdi Türkiye Gürcistam'nda silahs1z­ lanma bahsini açan yok. Sadece Sav�thlar kama ve tabancalanm teslim ettiler ve bõylelikle kom�ulan Acarahlarm ve Macahelli­ lerin hedefi oldular. Bu iki kom�unun kafasma ve keyfine gõre davranmas1 yüzünden Sav�athlarm çektigi yürek daglayan olay­ lardan birini anlatular bize. Dediklerine gõre üç yil õnce bir Ma­ cahelli, imerhevi'nin Surevan kõyüne gelip bir eve girmi�. Ev sahibini evden at1p üç ay onun evinde adamm genç e�iyle bir­ likte ya�am1�. Üstelik kõyün geri kalanma da yemek yapma kül­ fe tini yüklemi�, onlarm hazirlad1g1 yemeklerle besleniyormu�. Buranm müdürü ve Surevanhlar bu küstah misafiri bir türlü de­ fedememi�ler. Ermeniler çok daha agir durumdalar, onlan Sav�athlar bile soyuyor. Ôzellikle Phikiuri'de ya�ayanlar acmacak durumdadir. "Gelen geçen kafam1za vuruyor" diyor bir evin büyügü . "Biz ise onlara herhangi bir direnç gõsteremiyoruz. Bizden para , elbise, ayakkab1 istiyorlar. Bu kõtü insanlar, evlerimizden begendikleri ne varsa hepsini zorla ahp gõtürüyorlar. Bazen kadmlanmm bile istemeye cüret ediyorlar" diyor bu ya�h Ermeni ve gõzya�lan içinde bitiriyor konu�mas1m . . . Gerçekten de burah Ermenile­ rin sabn sonsuz. Okrobageti'de, Ardahan'a çah�maya giden bir Macahel tayfas1 sirf ev sahibinin büyük odasmda eglence yap­ mak istedikleri için gõzümüzün õnünde bir Ermeni aileyi evin­ den atll. Burah Ermeniler, bu gibi durumlan büyük bir felaket olarak gõrmüyor; sabrediyorlar. Olur da, buradan geçen bir Hris­ tiyana rastlarlarsa yüreklerini aç1yorlar. Son zamanlarda burah Katolik Ermenilerin Batum'a ve Ahaltsihe'ye gõç etmeyi neden ak1llarma koyduklan art1k anla�1hyor. Çogunluk gõzünü Ahalt­ sihe'ye çevirmi� durumda ve aruk Batum'daki Rus konsolos yar­ d1mc1sma bir heyet gõndermeyi tart1�1yorlar aralarmda. Sav�t'ta vergiler oldukça yüksektir. Tüm küçük tanm ürün­ leri bile õnemli miktarlarla vergilendirilmi�. Bu vergiler, salyane d1�mda , burada bulunan zengin mültezimlere kefaret olarak ve-

Sav�at

l 99

riliyor. Elbette onlar da kendi çabalarmm mükâfaum almaya ça­ h�1yorlar. lçinde bulundugumuz 1 874 yih tah�irin kefareti ha­ zineye 434 kese1 19 yani 1 0.850 Ruble gelir saghyor. Bunun d1�mda salyane, her aileye 34 Kuru� ve 28 Para; yani 1 Ruble 75 Kapik õdeme yükümlülügü getiriyor. Bu da toplamda 3 . 045 Ruble ediyor. Tüm bu vergiler ise hazineye 14.895 Ruble girdi saghyor. Gõrünü�te, bu vergiler agir olmasa da Sav�thlar ashnda çok daha fazlasm1 õdüyorlar. Tüccarlar halk1 korkunç derecede sõ­ mürüyor. Bunlar, ahalinin õdeme imkâmnm olmad1g1 zamanlarda geliyorlar. Bu yüzden mültezim-tüccarlar yanlannda i�lerine gel­ digi gibi pe�in para ya da ürün bulunduruyorlar. Acara'y1 anlaur­ ken bahsettigimiz vergi kalemleri d1�mda Sav�at'ta kesilen agaç degerinin onda biri ve her meyve agac1 ba�ma 2 Kuru� olmak üzere vergiler konulmu�. Burah Ermenilere yüklenen vergi mik­ tan, ki�i ba�ma iki gümü� mecidiye olarak belirlenmi� bedel12º d1�mda Müslümanlann õdedigi vergilerle aymdir. Tüm vergilere ragmen bu bõlgede ya�yan halk, aleni yapilan soygunculuga kar�1 devlet tarafmdan da korunmu� degil. Yasaya gõre her müdürlüge 8 jandarma dü�üyor. Bunlar normalde amir­ leri Kir Serdan ile birlikte bõlgeyi dola�1p soygunculan yakala­ makla yükümlüdürler. Ancak bu jandarmalar, her zaman oldugu gibi, kõylere halkm bir �eylerini yemek için geliyor, ba�ka kõy­ lere de aymsm1 yapmak için gidiyorlar. Sav�at'ta yukanda s Õ zü edilen asayi� mevzuat1 da i�lemiyor. Burada Kir Serdan õzel ki­ �iliktir. Bu nedenle resmi gõrevli say1lm1yor ve dogal olarak ha­ zineden maa� alm1yor. Simdilik bu gõrevi burada Diobani kõyünde (tmerhevi'de) ya�ayan Kibar Aga121 sürdürüyor. Kibar Aga çevresine dizginsiz Acarah, Macahelli ve Kobuletili haydut grubunu toplam1�. Sav�thlardan sadece kendi iki oglu yamnda çah�1yor. Kibar Aga sõzüm ona kendi emegine kar�1hk kõye hane ( 1 1 9 ) O zamanlar bir kese 25 ruble ediyordu (Rusçadan çevirenin notu) ( 1 20) Askerlik hizmeti yerine geçen parasa] vergi . ( 1 2 1 ) Kibar Aga , Diobani'nin lnhoeti denen bir d1� mahallesinde ya�amaktadir.

100 1 Bir Rus Generalinin Günlühleri ba�ma 3 Kuru� olmak üzere keyfi vergi koydu. Halkm güvenli­ ginin bu �kilde saglanmasmm suadan vatanda�m gõzya�ma mal oldugu aç1ktu. Kibar Aga çetesine yan resmi vergi yetmiyor ve bõlgeyi bizzat kendisi soyuyor. Sav�t'ta Ku Serdanm tasfiye ede­ cek bir güç henüz yok. Müdürün yetkileri i�lemiyor. Kibar Aga, Sav�t'm tüm resmi ve gayri resmi sakinleri arasmda en etkili ki�i olan Selim Him�ia�vili'den korkuyor bir tek. . . Ku Serdarhg1 upk1 diger mevkiler gibi aç1kça satilmaktadu. Pazarhk yeni Mutasarnfm gelmesiyle ba�lamakta ve bunun so­ nucunda tüm yerel yõnetim degi�mektedir. Bu arada Sav�eti'de oldugumuz suada da bõyle oldu. Yeni Oltisi (Oltu) Mutasarn­ f1'mn istegi üzerine bütün müdürler, kaymakamlar ve diger gõ­ revliler degi�tirildi. Sav�t'ta tarihi sõylenceler çok az. Tüm anlaulanlar bey soyu­ nun tarihini tekrarhyor. 122 Sav�t'ta bu sõylenceler; Eski Samtshe123 Atabeyleri, lmerhevi Beyleri ve Him�ia�vili soyundan gelen bey­ lerle ili�kilidir. Atabey soyundan gelen bir ki�i Okrobageti'de ya�1yor. 40 ya­ �mda kendini tüketmi�. alkolik ve yoksul bir adamdu. Hükü­ metten dü�ük bir emekli maa�1 ahyor. Beyin dedigine gõre bu k�inin bütün belgeleri �imdi lstanbul'daym1�. Ve anlatilana gõre, Porta'nm124 Türkiye Gürcistam'ndaki ilk vasah ve Müslümanhg1 ilk kabul eden (Hicri 1 0 1 6 , yani MS 1 600 yilmda) Ahaltsihe Ata­ beyi Rostom'un yedinci ku�ag1du. Bu beyin babas1, mülkünün bir bõlümünü Acara beyi Abdi Him�ia�vili'ye satm1�. Bu adam Sav�t'm kalbi Satleli'ye yerle�ip burada en etkili bey soyunun temelini atm1�. Türkler bunlara Him�ioglu diyor. ( 1 22) Savsat'ta herkes bu diyarlann Gürcistan'dan zorla kopanld1g1m ve atalannm dininin Huistiyanhk oldugunu biliyor. Okrobageti kilisesi, iki-Oç Guriah kadmm çabalanyla son yillara kadar faaliyet gõsteriyordu. Bu kadmlar Savsat beylerinin esleri idiler. Bu­ rada GürcO tapmagma duyulan geleneksel saygi halk içinde hãlã varhgi.m sürdürüyor. Okrobageti'deki eski kilise harabeleri yanmda bir mezarhk bulunuyor. Burada parke taslan Ozerinde mumlar gõrdük. Bunlan birisi õlülerin ruhuna yakm1sn. Bu eski güzel günlere ve atalara duyulan sayg1y1 gõsteriyor. 0 23) ui.a13ti3 ( 1 24) Osmanh Hükümeti (Bab-1 Ali) .

�av�at

l 101

lmerhevli beylerin sülalesi Veli'de ya�1yor. B u sülalenin Selim Pa� Him�ia�li'ye te�ekkür borçlu oldugunu , lmerhevi'nin son beyinin oldürülmesi üzerine Türkiye hükümetinden beyin yet­ kilerini ahp kendi seyisine verdigini soylüyorlar. Bu ki�i �imdiki lmerhevi bey sülalesinin atas1du. Bunlar oldukça yoksul bir hayat ya�1yorlar ve halk üzerinde herhangi bir otoriteleri yok. Buna kar�m bu soyadm sahibi olan Him�ia�vililer bazen Atabeylerin bazen de 1merhevi beylerinin sutmdan güçleniyorlard1. Simdi Sav�at'ta bu güçlü otoriteye sahip olan tek Him�ia�vililer, Acara beyleridir. Bunlarm �imdiki temsilcileri Abdi Bey'in çocuklan; Selim Bey ve onun küçük kar­ de�i Nuri Bey'dir. Beylerin d1�mda Sav�at'ta ba�ka ayncahkh tabaka yoktur. Tanzimat herkesi e�itledi. Bu düzen getirilene kadar burada Az­ naurlar, eski Gürcü soylularm kalmulan idiler. Aktanlana gore Sav�at'ta 90'a kadar Aznaur sülalesi vard1. Bu sülalenin serflere sahip olmak gibi bir ayncahklan ve sadece askerde gorev alma zorunluluklan vard1. Beyler de kendi mülkiyet haklarmdan ya­ rarlamyorlard1. Tanzimat'm ilam ile Sav�at'taki bu toplumsal düzen degi�ti. Buna gore beyler, yukanda birinci bolümde be­ lirtildigi gibi, emekli maa�ma baglanddar ve soylular koylülerle e�itlendi. Aznaur diye tabir edilen unvanm halen var oldugu dogrudur, ancak bu unvan sadece bolgenin tarihsel malzemesi olarak deger ta�1yor. Diger taraftan Tanzimat'a kadar Aznaur ol­ mayan herkes toprak gelirlerinin l/5'ini beylere odüyordu . S1radan halkm tüm parasal vergileri huna dahildi. Tanzimat'm uygulanmas1, upk1 Acara'da oldugu gibi Sav�t'ta da pek kolay gerçekle�memi�; bunu 1 844 ydmda liderligini Selim Bey'in üstlendigi aç1k bir isyan takip etmi�tir. Sozü edilen bu olayla ilgili neler anlatt1klarma bir bakahm: 1 844 ydmda Rusya dü�manlarmm çabalan ile Ahaltsihe'de bir kan�1khk ç1karma fikri olu�turuldu 1stanbul'da . . . Burada amaç, Samil'in Rus kar�1t1 genel ayaklanma ç1karmayi kafasma koydugu Dag1stan'da Rus askerinin dikkatini ba�ka yone çek-

1 02 I Bir Rus Generalinin Günlülderi mekti. Samil'in Türkiye ile gizli ili�kileri vard1: Ahaltsihe'ye sefer düzenlemek amac1yla halk1 hazulamas1 için kendi ajanlarmdan birini Türkiye Gürcistam'na gõnderdi. Bu ajan provakatõr, Sul­ tan'm fermanlan ile donaulm1�, yetkilendirilmi�ti. tlk olarak beylerin huzuruna ç1ku. Çünkü onlar olmadan halkm õrgüt­ lenmesi mümkün degildi. Beyler de bu fusattan yararlanmaya karar vererek Ahaltsihe'ye harekât düzenleme amac1yla yakla­ �1k 10 bin ki�iyi topladilar. Bu hareketin liderligini Abdi Bey'in büyük oglu, o dõnem için Türkiye Gürcistam'mn en güçlü beyi Selim Him�ia�vili üstlendi. O zaman Selim 15 ya�mda olmasma ragmen, milis güçlerinin tamammm kumandanhgma seçildi. Genç Selim Bey'in çagns1 üzerine Acara, Kobuleti, Posof ve Livan halklan akm etti. Halk meselenin iç yüzünü bilmiyordu . Onlara Rusya kar�1t1 bir hareketin ba�lad1g1 duyuruldu. Gerçekte ise beylerin ba�ka bir hedefi vardi. Toplanan kalabahk sayesinde tanzimatm y1k1h�1m getirecek bir devrim hazirhyorlardi. Selim Bey, Sav�at'tan Posof a geçip oradaki pa�ayi tutuklayarak eyleme ba�ladi. Yap1lan ortak plana gõre Posoftan dõnen Selim Bey'in ordusu Erzurum ve Trabzon'a geçecekti. Ancak Sav�ath dev­ rimcilerin toplanmas1yla silahlarmm da barutlarmm da yeterli olmad1g1 ortaya ç1ku. "Biz bunu biliyorduk" diye anlatt1 bu i�in ba�m1 çekenlerden biri ve �õyle devam etti: "Ancak bizim ba�a­ nm1z Erzurum ve Trabzon Pa�ahg1 ahalisinden gelecek destege baghydi. Çünkü onlar da bizim gibi iktidardan memnun degil­ lerdi. Biz genel bir isyan ç1kararak güçsüz kalm1� bu iktidara �rtlanmm sunmak istiyorduk." Beylerin planlanmn ne saglam bir temeli ne de aç1k bir hedefi vardi. Bu yüzden çok geçmeden beyler arasmda anla�mazhk ba� gõsterdi . Bunun sonucunda Kars pa�as1 bunlardan baz1lan ile ileti�ime geçmeyi ba�rdi. Beyler, kendilerini sakinle�tirmek için gõnderilen birliklere teslim oldular. Selim Bey ba�lanm1� i�in kaybedildigini anlad1 ve 300 Acarah ile birlikte Tzepti Kalesine s1gmdi. Bu maceraperest genç burada da kalamazd1 ve yanm­ daki sava�ç1larla Batum'a dogru yürüdü . O dõnemde Batum,

Sav�at

l 103

kaymakamm oturdugu küçük bir kõydü. Gõrü�me sonrasmda Selim Bey Trabzon'a gitmeye ikna oldu. Buradan onu gizli gõ­ zetim altmda lstanbul'a gõnderdiler. Vicdamm armdumak ve Rusya elçisini sakinle�tirmek isteyen Türkiye hükümeti sõzü geçen en etkili beylerini Selanik'e gõndermeye karar verdi. Selim Bey burada alll ay kaldi. 30 yil õnce gerçekle�en tüm bu olaylar Him�ia�vili soyunun yenilmezligini gõsteriyor. Bu etki günümüze kadar korunmu�tur ve bu geziye kal1lan gezginlerin dikkatini çekmektedir. Peki �imdi ne yap1yor Sav�thlar? Kõy ya�nlllannda onlan di­ gerlerinden ayiran belirgin õzellikler var m1? Kendisine bu sorulan sordugum saygm bir adam bana �u cevab1 veriyor: "lmerhevliler iyi tellakllr. Çogu çah�mak için lstanbul'a gidiyor. Sav�athlar ise daha küçük õlçekli tanmc1hk yapmakla me�guldürler. Sav�at'ta Yukan Acara'da bulunan ürünlerin ayms1 yeti�tiriliyor ancak Sav�at'm dogas1 kom�u yõrelere gõre çok daha zengindir. Hayvanc1hk ve bugdayc1hk burada õnemli õlçüde geli�ebilir. Sav�at, Batum pazarmda Kars bugdaymdan daha çok tercih edi­ len bir bugday yeti�tiriyor. Topragmm efsanevi verimliligi ile Sav�at, bir bugday üretim merkezi olabilir. Belki de, Ardanuç'tan Batum'a bir �ose yolu geçirerek, Tbeti düzlügü bu baglanll nok­ tasmm ambanna dõnü�ebilir. 1 873 yihnda bugday ticareti yapan bir lngiliz �irketi Sav�t'tan deneme amaçh bir miktar tahil satm aldi . Sirket yetkililerinden birinin dedigine gõre, buradaki yerel tahil ticaretinin iyi bir gelecegi var. Aym �eyi hayvanc1hk için de sõylemek mümkündür. Burada kültür bitkilerinden õzellikle dut agac1 iyi yeti�iyor; ipekbõcegini ise sadece Nuri Bey'in Sindoba­ ni'deki 1 25 evinde gõrdük. ( 1 2 5 ) Selim Bey'in kardesi Nuri Bey, genç olmasmm yamnda çagdas bir adamdir. lstan­ bul'da ya}'lmlanm1s Türkçe kitaplara bakarak ipek bõceginin bilinçli olarak yet�ti­ rilmesinin temeli ilk onun yurdunda (�indobana'da) at1ld 1 . Bu aile çok güzel düzenlenmis bir dut bahçesi ve içinde kara lahananm da yetistigi bir bostan yapm1s. Ancak burada patates yoktur. Bunun d1smda burada birkaç kõk Livan cinsi asma var. Nuri Bey'in çiftligi , sahibiyle birlikte gene! olarak emegin ve bilginin insani bir ihtiyaç say1lmad1g1 bu ülkede zevkli bir istisnay1 olusturuyor.

3.

ARDANUÇ VE LiVAN

Ardanuç, Opiza Manasunna Dogru Yolculuk, Batum �ose Yolu, Artvin, Çoruh'ta Kayik Yolculugu, Borçka

Ardanuç ve Livan bõlgelerini Sav�at gibi ayrmt1h bir �ekilde ta­ mma imkâmm1z yoktu. Bu yüzden anlatacaklanm1z sadece ker­ vamm1zm geçtigi yollarla ve Opiza kõyündeki ünlü manastmn bizde buakt1g1 izlenimlerle smuh kalacaktu. Ardanuç bõlgesi Gobihvetzia dagmm orada Yalmzçam suu geçidinden ba�hyor. Daha õnce Sav�at'1 anlatt1g1m1z makalede, bu yerin õzelliklerini de ele ald1k ve sõzü Batsa kõyüne kadar getirdik. Bu kõyde Sav�t ana yolu Livan yolu ile birle�iyor ve Artvin'den Ardanuç'a dogru uzamyor. Bu yol Türkiye Gürcis­ tam kay1tlarmda Batum-Kars �ose yolu ismiyle biliniyor. Yol henüz tamamlanm1� degildir ancak bu bõlgenin tarihinde ç1gu açm1�tu. Bu nedenle sõz konusu yolun yap1m çah�malarmm ne durumda oldugunu aypnuh biçimde õgrenmek, cografyac1lann meselesi oldugu kadar Türkiye ve kom�usu Kafkasya'nm kade­ rini merak eden tüccarlarm da güncel meselesi olmahd1r. Sav�at kervan yolu ile yap1m1 devam eden �ose yolunun Batsa kõyünde birle�tigi yerin õzel bir anlam1 var. Bunu analiz etmek için Artvin'den Ardanuç'a kadar kadar var olan yerleri gõrmek yeterlidir. Bu alan, her yõnden büyük ve küçük çatlaklar �ek­ linde uzanm1� bir dag kitlesini temsil ediyor. Bu çatlaklarm di­ binde dikili duran sarp kayalann arasmdan Çoruh, Ardanuç çayi ve lmerhevi deresi akmaktadu. Bu akarsular, insanlar arasmda ileti�imi saglayan tek seçenektir.

1 06 I Bir Rus Generalinin Günlükleri Bu büyülü bõlgeye kuzeyden sadece Sav�at kervan yolu ile Batsa kõyünden geçerek ula�mak mümkündür. Bu kõy, Ardanuç �ehrinden 3-4 saatlik yürüme mesafesinde bulunmakta olup, bu yolun en az 2.000 feet'lik menziline hâkim durumdadu. Arda­ nuç'tan Artvin'e inmek için yaya yürüyen bir gezgin bile, õnce Batsa kõyüne ç1kmah. Çünkü �ehirdeki sarp kayahklar Ardanuç çay1 sag k1y1s1 boyunca yolu geçilemez k1hyor, dogrudan Art­ vin'e gitmek mümkün degil. Batsa kõyünde 25 hane ya�1yor. Evler Sav�at yolu boyunca kayahk vadinin iki yakasma yaytlm1�tu. Kõyün tam ortas1 deniz seviyesinden 3 . 575 feet yükseklikte bulunuyor. Ardanuç �ehrine dogru giden sürekli ini�, buradan ba�lamakta ve �ehir buradan avuç içi gibi gõrünmektedir. Sehrin topografik konumu oldukça orjinaldir. Sehir, Ardanuç çaymm sol k1y1smda üçgen küçük bir yamaçta, her yandan yüksek kayahklarm astld1g1 derin bir va­ dide kurulmu�tur. Bu bõlgenin Õzellikle güneybau taraf1 ula�1l­ mas1 en zor olan bõlgedir. Bõlgeye, resmi tamamlamaktan ba�ka hiçbir i�e yaramayan eski tip kuleler in�a edilmi�tir. Sehrin bati taraf1 ise akarsuya dogru inen kayahk bir burunla kapanm1�tu. Derenin suyu kayahk bentleri a�1yor ve bat1ya dogru Çoruh u­ magma kavu�uyor. Ardanuç �ehri çogunlugu Ermeni olmak üzere SOO haneden olu�uyor. Buras1 gezimizin d1�mda kald1 ancak anlaulanlara ba­ karsak, bu çevreler de art1k pek õzel bir õneme sahip degildir ve sadece Ardanuç kaymakammm bulundugu yer olarak dikkati çekmektedir126• Batsa'dan Artvin'e yeni yolu kullanarak gittik. Bu yol üzerine bir �ey sõylemeden õnce Opiza Manastm'na yapt1g1m1z yolculugu irdeleyecegiz. Ardanuç �ehrinin 10 verst altmda, Ardanuç çayi bizim art1k iyi bildigimiz lmerhevi deresi ile birle�iyor. Opiza manastm ise lmerhevi deresinin sag tarafmdaki yanal vadilerden birinde, Livan bõlgesinde bulunuyor. ( 1 26) Ardanuç l . S. 9. yüzy1lda Gürcistan kralhk tahtm1 elinde bulunduran Bagrath hanedanhgmm konutuydu .

Ardanuç ve Livana

l 107

lmerhevi deresi üzerinde kurulmu� egreti bir kõprüden, yani neredeyse tam da bu derenin Ardanuç çay1 ile kavu�tugu nok­ tadan geçtik ve oradan lmerhevi vadisine ç1kt1k. Yol Phikiuri ci­ vannda gõrdügümüz yolun õzelliklerine sahip. Ancak burada akarsu k1y1lan daha dik, orman ise seyrektir. Gezgin, burada sanki her taraftan ç1plak kayaçlarla ku�at1lm1� gibi hissediyor kendini. Bitki õrtüsü az olmasma kar�m ta�larm arasmda bir avuç topragm üzerinde, üzüm, nar, badem, hurma, zeytin, incir ve degi�ik türden agaçlara rasthyoruz. Verimlilik �a�irt1c1 ! Biz burada ilk kez Livan'm nam salm1� �õhretini hak ettigine inan­ d1k. Arpa ve bugday hasad1 yapilm1�u; tarlalarda �imdi m1sir eki­ liyor. Üç aya yeni hasat ahmr. Opiza kõyüne kadar yolumuz üç buçuk saat sürüyor, buradan ilk bir saati ada, kalan 2 buçuk saati ise yaya gitmemiz gerekiyor. Sadece bu bile yolun ne kadar bozuk oldugu anlatmaya yeter . . . Bu civarda ya�ayanlar için at diye bir �ey yoktur. Bunun yerine sad1k hizmetkârlar olarak ita­ atkâr e�ekler var. Atlarla Kaparia kõyüne kadar ç1kt1k. Buras1 imerhevi deresinin sag k1y1smda, deniz seviyesinden 1 . 2 1 7 feet yüksektedir. Atlan burada birakt1k, dar bir patika ile Opiza kõ­ yüne ç1kuk. Yol, Karçkal sirt dalmda , imerhevi deresinin ç1plak ve kayahk vadisi boyunca ilerliyor. Akarsu ayaklanmmn altmda, uzaklarda bir yerlerde kayboldu . Opiza manastm �ose yoldan 1 . 500 feet yukanda , Karçkal'm enine yol çatallanndan birinde bulunuyor. Merakh gõzlerle kõye girer girmez tapmak kar�1m1za dikildi. Hani Vahu�ti'nin yücelttigi ve henüz hiçbir Avrupalmm gõrmedigi, Gürcistan'm eski kutsallar kutsah bu tapmagm1 gõr­ mek için sabirs1zlamyordum. Çektigimiz çilelere degdi. Opiza kõyü 1 2 haneden olu�uyor. Evler, dagm dik yamaçlan, kayahklar ve vadi tabamnm en derin yerlerini birle�tiren hatlar arasma dag1lm1�. Kõyde son evlerin oldugu yerde uzunlugu 1 50 ad1m, geni�ligi 80 ad1m olan küçük bir meydan bulunmaktadir. Bu meydanda, yap1lardan birinin ve bütünüyle yik1lmaktan kur­ tulmu� üç büyük evin duvarlan kalm1�. Õzenle düzenlenmi� bu meydanm tam ortasmda büyük bir kilise duruyor. Etraf1 ta� du­ varlarla çevrilmi� ve içine birkaç yüz insam rahathkla s1gdirabi-

108 I Bir Rus Generalinin Günlühleri

Opiza

lecek kapasitedeki bu �ehir Vaftizci Yahya'nm (Natlismtsemeli) eski Gürcü manastmd1r. Vahu�ti, 127 Opiza manastmnm durumunu digerlerinden daha iyi tasvir etmi�tir. Sonraki dõnemin oldugu gibi çagda� dõnemin yazarlan da Opiza manastmnm yerinin Acara'da1 28 oldugunu dü�ünüyorlardi. Bu cografik hatalan bir kenara b1rakahm ve bu­ rada By. Bakradze'nin "Hristiyanhk Amtlannda Kafkasya"1 29 adh makalesinden not ettigimiz Opiza Manastm tarihi üzerine bil­ giler aktarahm. Degerli arkeologumuz �õyle diyor: ( 1 27) Gürcistan'm Cografik tammlanmas1 . Çeviren: Akad. Brose . ( 1 28) AKTbl KaB. Apx . K o M .T V, cmp 1 069 . ( 1 29) Aym yerde.

Ardanuç ve Livana

l l 09

"Tapmagm temelini 9. yüzyilda A;;ot Kurapalat'm oglu Gur­ gen atm1;;tu. Bu tapmak daha sonra onun cenazesini de koynuna alm1;;tu. Opiza manastm degerli hazinelere, yeterli miktarda top­ raga sahipti ve kutsal e;;yalarla doluydu. Tapmagm oymalan muhte;;emdir. Opiza manastmnda bir zamanlar çok sayida rahip ya;;1yordu . 1 8 . yüzy1hn ikinci yansmda Vahu;;ti dõneminde bu geni;; bina, içinde rahipler olmasa da art1k ibadet yap1lmasa da henüz bütün olarak yerinde duruyordu . Bu kilisenin zenginligi üzerine sõylentiler õyle yayilm1;; durumda ki, Kral Davit Narin dõneminde, 1 3 . yüzy1lda Mogol istilas1 suasmda bir Mogol as­ keri birligi tapmag1 soymak ister. Ancak Gürcü kroniklerinde yaz1lana gõre bu askeri birlik Cado dag1 tarafmda ç1kan ;;iddetli f1rtma sonucunda Opiza smmna varmadan dag1hp yok olur. 1 860 y1hnda Svaneti Prensliginde Lapekali kilisesinde çok en­ teresan bir incil gõrdüm. Bu incil'in dip notlannda Rusudan'm oglu Davit'in ruhani babas1 llarion Sopronidze diye bir rahipten bahsediliyor. " Davit onu Opiza manastmndan ahp 1mereti'de bulunan Gelati manastmna yerle;;tirdi. Süphesiz , Opiza manas­ tmnda ;;imdiye kadar hiç kimsenin kayda geçirmedigi ve bu ne­ denle bizim için bilinmezligini koruyan yaz1tlar kalm1;; olmah." diye devam ediyor Bakradze. Kilisenin ayrmt1h tasvirini yaparak Bakradze'nin verilerini doldurmam1z mümkündür. Ana kilisenin Yunan haç plam gõrünümü var. Yapmm uzun­ lugu 1 5-20 ad1md1r. Bati tarafmda birkaç ek bina var. Gõrün­ dügü kadanyla, eskiden bunlann içinde küçük müstakil kiliseler bulunuyordu . Bunlann en büyügü 25 ki;;i alacak geni;;likteydi. Orta kilisenin üstünde, çift sarmal çerçeve içine kondurulmu;; t1rtilh çaus1 ve 8 ni;;i ile birlikte bir kubbe gõrünüyor. Ana yap1nm iç bõlümü hem tasvirlerde hem de kaplamalarda Tbeti kili­ sesinin gerisinde kalan çok yüksek kemerlerle olu;;turulmu;;. S1valar küçük parçalar halinde kalm1;;. S1va kmnt1lan yer yer küçük kiliselerde korunmu;;tur. S1va kmnulanndaki yaz1tlar ko­ runamam1;;. Kilise, zamanm etkisiyle ve kom;;unun da eliyle bir

1 1 0 1 Bir Rus Generalinin Günlükleri

Arkeolog Dimitri Bakradze.

bütün olarak çok zarar gõrmü�. Uzun kolda çat1 tamamen çõkm­ ü�tür, k1sa kolda buluna!1 çau ise güçlükle duruyor. Süsleme unsur­ lannm olu�turdugu bütünlük, son derece s1radandu: Çau, basit bi­ çimli kaide üzerinde duran dõrt­ gen �eklinde yan sütunlardan olu�maktadu. Kilisenin içinin ta­ mam1 ve d1� duvarlan kireçta�mm kesik karo ta�lan ile �ekillendiril­ mi�. Tonozlar ise Singoti harabele­ rinde oldugu gibi yer yer kerpiçten õrülmü�tür. Güney taraftaki d1� duvarda , en çok gõrünen yerde, ta� üzerine leso Kriste130 figürü i�­ lenmi�tir.

Bu figürde isa tahtta oturuyor; kral giysileri giyinmi� bir ki�i elinde bir yapmm maketini tutuyor ve onu lsa'ya sunuyor. tsa da bu yap1yi kutsuyor. Tahtm dibine diz çõkmü� bir ba�ka insan figürü daha i�lenmi�tir. Figürlerin oldugu tarafta günümüze kadar kalabilmi� olan yaz1tlan albümüme ge­ çiriyorum. Dimitri Bakradze bunlardan birinin üzerinde "A�ot" ismini okuyor. Geri kalan iki ek yap1, ev gõrünümüne sahiptir. Bu yapilar ki­ lisenin dogu ve bau tarafma kurulmu�tur. Bunlann her biri 38 ad1m uzunluga ve 33 ad1m geni�lige sahiptir. Baudaki bina uzun­ lamasma on iki kemerle üç bõlüme aynlm1�tu. Kemerler, sayilan 1 0 kadar olan yüksek sütuna dayanmaktad1r. Tüm yap1 kesme ta�larla kaplanm1�tlr. Dogu kanad1 ise kõr duvarlarla dõrt büyük odaya bõlünmü�tür. Ac1mas1z zaman bunlara çok büyük hasar vermi�: Kocaman ta�lar ve yüzyilhk incir agac1 filizleri giri�i õyle ( 1 30) Hz. Isa.

Ardanuç ve Livana

l 111

kapatm1� ki iki odaya girmek imkânsiz. Bu ana binanm çevresine harabeler dagilm1� durumda. Tüm kasabayi, alt katmda ç1k1�mm bulundugu bir sur çevrelemi�. Bu, daha çok bir kalenin tahkim edilmi�, güçlendirilmi� kap1s1m ammsatmaktadir. Opiza manastmnm geni� odalan buralarm bir zamanlar çok kalabahk ve ya�am dolu oldugunu kamthyor. Manastmn geni� ek odalan, muhtemelen yakm kõylerden gelen dindarlarm ·s1gmd1klan yerler olarak kullamhyordu . Íyi de nerede �imdi bu kõyler? Yoksa zaman onlann izlerini yeryüzünden bõyle ac1ma­ s1zca silmi� olabilir mi? Buna inanmaktan ba�ka çeremiz yok, çünkü Opiza civannda bir saatlik yürüme yolunda Pora ve Berta kõyleri bulunmaktadir. Dediklerine gõre büyük kilise kahnulan burada saklanm1�. Pora'nm õtesinde, Phikiuri yolunda, büyük ve ula�ilmaz bir kale olan Tzepti'nin kahnulan bulunmaktadir. Maa­ lesef Gürcistan'm eski ihti�m1mn bu tamklanm gõzlemlemeyi ba�ramad1k. Ancak onlann varhg1 ve en õnemlisi tapmaklann ve kalelerin olaganüstü uyumlu birlikteligi, bu ulusu Asya Hristi­ yanhgmm õncüleri diye adland1ranlan hakh ç1karmaktadir. 1 3 1 Yorucu bir yolculuktan sonra Opiza'da dinlendik ve yeni yol­ dan Artvin'e dogru harekete geçtik. Bir sonraki saurlanmm bu yolculuga ayiracag1z. Batum ile Anadolu'nun merkezi noktalan arasmda düzgün ve güvenli yollann yapilmasmm zorunlu oldugu aç1ktir. Bu yol­ lar olmadan Karadeniz'in en iyi limam olan Batum, Türkiye için õlü sermaye olarak kahr. Türkiye Gürcistam ve Ermenistan'm merkezi noktalan ise "kendi yaglannda bogulmu� olurlar. " Uzun zamandir bu dü�ünce kamuoyunun bilincine yerle�ti ve Avrupa basmmda tart1�ma konusu haline geldi. Ancak bu i�in gerçek­ le�tirilmesi için gereken imkânlara Türkiye henüz sahip degil. ( 1 3 1 ) Abel-Remusat. Memoires sur les relations politiques des princes chretiens et princi­ palement des rois de France aves les empreurs Mongols. Memoires de I'Academie royale des inscriptions et des belles-lettres. Paris t.VI . 1 82 2 . (Abel-Remusat. Hristiyan Prenslerin v e ôzellihle Fransa Krallannm Mogol lmparator­ lanyla Siyasi lli�hileri Üzerine lnceleme. Kraliyet Ahademisi Kayttlan ve Yaztlar. Paris t. VI. 1 822 -K. R.)

1 12 1 Bir Rus Generalinin Günlühleri Bunun d1�mda, õnceki iki bõlümde k1smen degindigimiz gibi, Batum ile Kura ve Aras bõlgeleri arasmdaki zor ula�ilabilen dag­ lar arasmdaki baglanu õyle kopmu�tur ki, buralarda tekerlekli araçlarla ula�1m saglamak oldukça zordur. Batum'un varhgma ragmen, Karadeniz'in dogu k1y1smm neredeyse Trabzon'dan Çolok umag1 kavu�umuna kadar Asya tarihinde hiçbir zaman õnemli bir rol oynamam1� olmas1, bu durumla aç1klanabilir sa­ dece . Ancak ülkenin bu ilkel durumu bu �ekilde daha fazla devam edemez. Kom�u ülkelerdeki ya�amm dogal geli�imi ve ilerlemesi sonucunda Türkiye sõz konusu yolu açmaya nere­ deyse mecburdur. Bizim üzerinde konu�tugumuz Kars ve Ka­ g1zman'dan geçip iran'a giden Batum transit yolu , ekonomik aç1dan Orta Asya tüccarlarmm sõyledigi eski �arkmm yeni var­ yasyonudur. Bu yüzden Livan'dan geçen büyük �ose yolunun yap1lmas1 meselesinin neredeyse Poti-Tiflis demiryolu in�asmm ba�lamas1yla birlikte karara baglanmas1 dikkat çekicidir. Õyle gõrülüyor ki, bu tesadüfi çak1�ma durumunun arka plamyla, iki yolun yap1mmm gerekli oldugunu ortaya koyan o fikir arasmda gerçek ve canh bir ili�ki vardu. Batum �ose yolunun yõnünün belirlenmesi amac1yla bir ko­ mite olu�turuldu . Ancak bu komite uzun zaman yolun hangi hattan gidecegine karar veremedi. Komite üyelerinden biri Shalta ve Bako üzerinden Acara deresi vadisi boyunca kervan yolundan gitmelerini õneriyordu . Ancak bu õneriye esasmda Rus smmna yakm olmas1 nedeniyle s1cak bakilmad1. Geriye Çoruh umagmdan Ardanuç'a ve ardmdan Kars'a ya da Arda­ han'dan, Ardanuç çay1 boyunca veya bunlara alternatif olarak bir tek Tavskeri ve Gõle'yi geçen bir hat kahyordu . Ba�lang1çta komite bõyle karar verdigi için huna Batum-Ardahan �ose yolu ad1m verdiler. Ancak çah�malar aruk ba�lam1�ken ilk dü�ünce­ den vazgeçilmesine ve yolun Ardanuç'tan Tavskeri'yi geçerek Kars'a kadar uzattlmasma karar verildi. Gõrüldügü kadanyla bu yol varyant1 de�mez; bu yüzden yeni yolu herkes Batum-Kars ya da Livan �ose yolu diye adlandmyor.

Ardanuç ve Livana

l 1 13

Çah�malar e�zamanh olarak Batum ve Ardanuç'ta , gelecekte ne degi�iklik olursa olsun bundan etkilenmeyecek iki noktadan ba�ladi . 1872 ydma kadar bu çah�malar büyük ba�an getirmedi. Ancak geçtigimiz 1 873 y1hndan itibaren hükümet Ardanuç ve Batum'u 1 874 ve 1875 yillan içinde birbirine baglamak için di­ namik õnlemler aldi. Ancak devam eden çah�malara ve en õnemlisi ufuktaki dinamit patlatma gibi güç i�lerin zorunlulu­ guna bakarsak, gelecek yilda bu yolun yatagmm bile hazir ola­ cagm1 ümit etmek zordur. l�gücü eksikligi yoktur: Türkiye Gürcistam'nda "angarya i� yapurmak" gelenegi bulunmaktadir. Buna gõre 1 4 ila 60 ya�ma kadar her erkek yilda 20 gün yol yap1m çah�malanna katdmaya mecburdur. Bu çah�malar sira­ smda i�çiler hazineden günlük sadece 3 Funt132 ekmek ahyorlar. Anla�1lan o ki, i�çi çok oldugu zaman, i� gücü temini iktidara çok ucuza mal oluyor. Ancak çah�malann büyük bõlümünde di­ namit patlatmak gerekiyor, bu yüzden insan gücüne i� dü�mü­ yor, i�çilerin çogu i�siz kahyor. ln�at mühendisleri sadece Türklerden olu�uyor; yabancdara hiçbir yerde rastlamad1k. Batum'dan gelen yol Çoruh'un sol k1yismdan geçiyor. Acara deresi kavu�umunda kõprüden geçiyor ve Karçkal dag1 sirtmm sarp kayahkh yamaçlarmda Çoruh ve Ardanuç k1yilarmm çev­ resini dolamyor. Artvin'de bulundugumuz suada dola�n bir sõylentiye gõre Batum yõnünden gelen yol, Artvin'den 35 verst uzakhktaki Maradit'e kadar getirilmi�ti. Batum �ose yolunun bu bõlümünü gõrmedigimiz için sadece Ardanuç ve Artvin arasmda devam eden çah�malardan bahsedecegiz. Ardanuç çayi k1yilan Ardanuç �ehrinde dik �ekilde yüksel­ mektedir. Bu engelleri a�mak için Batum �ose yolu yatag1 Batsa kõyüne ç1kmah, sonra yine irmaga inmelidir. Bõylece Batsa kõyü yola olumlu etki eden bir nokta haline gelir. Simdi ise Livan yõ­ nünden ini�te Karadeniz seviyesinden 3 . 500 feet yükseklikte ça­ l�malar durduruldu. Buradan yol yatag1 dokuz zikzakla, �hirden ( 1 32) 409 , 5 grama esit bir Rus kütle õlçü birimidir.

1 14 I Bir Rus Generalinin Günlükleri 7 verst uzakhkta Ardanuç çaymm sag k1yismda bulunan gece ko­ naklama yeri Gorgotahan'a iniyor. Gorgotahan'dan da yol, 1rmak k1yis1 boyunca lmerhevi deresi su kavu�umuna kadar gidiyor. Yol, lmerhevi deresi üzerindeki geçici bir kõprüden geçip Livan ilinin ta�rasma giriyor. Gorgotahan'dan kõprüye menzil 2 verst'tir. Batsa kõyünde toprak zemini genellikle kireçlidir, ancak ilk 4 verst'te kil üstün geliyor. Burada toprak zemin sandan mora kadar degi�ik renklerle kar�1m1za ç1k1yor. Burada yol geni�ligi 2 ila 2 . 5 sajen aras1dir. lni�-ç1k1�lar, õzellikle baz1 zikzaklarm ek­ lemleri bize çok dik ve dar gõründü . Oysa �imdiki yol, gelecekte yapilacak �ose yolun yatag1dir. Bu yol muhtemelen bitmi� ha­ liyle Avrupa yollan seviyesinde iyi bir yol çah�mas1 olarak kar­ �1m1za ç1kacaktu. Gorgotahan'da birkaç saat kald1k. Burada yeni yolun bu bõl­ geyi nas1l canlandird1gma �ahit olduk. Onlarca yük at1 ve õzel­ likle kaurlar kesintisiz olarak Artvin'e dogru hareket ediyorlar, Kars bugday1 ta�1yorlard1. Bu bugdaylan atlarla Artvin iskele­ sine kadar getiriyorlar, buradan da Çoruh üzerinden Batum'a in­ diriyorlar. 26 Haziran sabah1 saat 6'da Gorgotahan'dan aynld1k. Artvin'e dogru giden yolla lmerhevi deresi üzerindeki geçici kõprüden geçtik. Buradan Harhani 133 ismiyle bilinen Karçkal'm kayahk s1rt1 üzerinden Dolishana kõyüne dogru urmam� geçtik. Yeni yol, dag kitlesini güney yõnünden sarmakta ve her ad1mda yük­ seldikçe yükselmekteydi. Õnceden oldugu gibi ufuk çizgisi yine dardi . Ardanuç çay1 k1yilan kar�1m1za kasvetli ve itici gõrü­ nümde bir duvar gibi dikiliyor. Yol, içinde seyrek de olsa küçük me�e çahhklarm büyüdügü dar kayahklarm arasmdan geçiyor. Eski yol, daha dogrusu yol izlegi bazen yol yatagmm üstünden bazen de altmdan k1vnlarak gidiyor. Tahmin edildigi gibi bu yol kelimenin tam manas1yla berbatti. Yeni yol kül rengi kaya kitle­ leri arasma giriyor ve kõprüden Artvin'e kadar bir hendek �ek-

Ardanuç ve Livana

l 1 15

linde geçiyor. Bu yolun bir taraf1 uçuruma dogru yõneliyor, diger taraf1 ise duvar �eklinde gõge yükseliyor. Sapaklar bulunmad1gmdan yoldan ba�ka bir yõne sapmak imkâns1z. Son olarak, han sahipleri için çok sevindirici olmah ki yakm civarlarda hiç otlak yoktur. Sadece ismmak için az1c1k çahhk bulabilirseniz ne âlâ . . . Gorgotahan'dan aynld1ktan 2 saat sonra Harhan'm güney ya­ mac1m a�uk ve bir anda ayaklanmmn altmda siyah su kitlesini gõrdük. Bu Çoruh Irmag1 idi. Burada yol, Karadeniz seviyesin­ den 2 . 6 1 4 feet, lmerhevi deresi kõprüsünden ise 1 . 674 feet yük­ sekten geçiyor. Kõprüden dõnemece kadar uzakhg1 10 verst sayarsak, yolun en dik yerinde genel egimi 0,07 ç1kar ki, bu durumda bu sonuç, oldukça memnuniyet verici kabul edilmeli. Çoruh ve Ardanuç çay1 kavu!?um noktasmda yol keskin bir !?ekilde kuzeye dõnüyor ve Çoruh'un sag k1yis1 boyunca gidiyor. Ayaklanmmn altmda Ardanuç suyu kavu�um noktas1 gõrünü­ yor. Çoruh burada, doguya dogru yõnelmi� bir bent olu�turuyor. Bu bent, gezginin tam õnünde dikilen yüksek ç1plak kayahklarla kesiliyor. Uzakta Irmagm sol k1yismda , çevreye hâkim gri renk­ ler arasmda muhte!?em ye!?il alanlar gõze çarp1yor. Bunlar Tsria134 ve Orcohi 135 kõylerinin baglandIT. K1lavuzun dedigine gõre, bu kõylerde Livan'm harika üzümleri yeti!?iyormu�. Kuzeyde, bir sa­ atlik yürüme mesafesinde bulunan Okros-Tzkali136 hanmda mola verdik. Tam kar!?1m1zda Artvin'in bembeyaz evleri gõründü . Her ad1mda kagmlara daha s1k rastlamaya ba�lad1k. Çok geçmeden içinde Türkiye ordusunca benimsenen koni �ekilli çadITlarm gõ­ ründügü i!?Çi �ehrine ula�uk. Bundan õteye yeni yolla ç1k1!? yok­ tur. Biz de eski yola sapt1k ve dik bir ini�le Artvin'e dogru harekete geçtik. Yeni �ose yolu yatagmdan sürekli sola dogru uzakla�1yoruz. Kar�1m1za ye�ile gõmülmü� Artvin ç1kll. Sehirle ( 1 34) 13t'Joo) ( 1 3 5 ) Pllf>%C"l!JO ( 1 36) Gürcüce "Altm Suyu" anlamma gelmektedir. (Çev. R. Atan)

1 16 I Bir Rus Generalinin Günlühleri bizim aramizda bulamk Çoruh nehri yav�a salmarak ak1yordu. lçinden bu kadim irmagm akt1g1 çatlak gittikçe darahyor ve kõp­ rünün orada geni�ligi en fazla on be� ad1ma kadar iniyor. Artvin kõprüsünün kemerinin bir ayag1 üzerinde eski bir kulenin bu­ lundugu as1h durumdaki bir kayanm dibine dayamyor. Kõprü üç ad1m geni�lige sahiptir ve sert kumta�1 parkeleriyle dõ�en­ mi�tir. Kõprünün õtesinde , zeytin agaçlan arasmda çok dik bir yoku� ba�hyor. Bu yol dar ve kirli sokaklarla �ehre giriyor. Art­ vin merkezde Çoruh kõprüsünden 1 . 500 feet yüksekte bulunan bir kahvehanede duraklad1k. 137 Sõz Batum �ose yolundan açilm1�ken, hemen belirtelim ki, bu yol bizce Türkiye Gürcistam tarihinde ç1gir açacakur. Bu yüz­ yilm ba�mda Livan'da tekerlekli araç ula�1m1 yoktu ve arazinin karakterine bagh bu durum, bõlgenin yüzyilhk hareketsizligi­ nin nedeni oldu . Bilindigi gibi, tekerlegi medeniyet ve ticaret takip eder, yoksa onsuz ne biri ne de digeri var olur. Livan, Sav�et ve Ardahan'm zenginligi, Batum yolu olmadan ticari aç1dan õlü bir sermaye ola­ rak kahr ve bugün Asya'nm birçok kõ�esini aydmlatan Avrupa etkisi, Türkiye Gürcistam'm çeviren ta� duvarlann õtesinde kahr. Bu duvarlann y1kilmas1 ve ülke kapilannm ticarete açilmas1 zo­ runlulugu üzerine uzun zamandir konu�uyorlardi. Livan'a bug­ day laz1m oldugu zaman Kars, Ahaltsihe ve Ahalkalaki Rus, lngiliz ve Frans1z tüccarlara bedava bugday saghyordu. Ula�1m yetersizligi nedeniyle Artvin'de baglar ve dut h1yabanlan138 kap­ samh bir �ekilde geli�emedi. Yeni yol her ikisinin de õnünü açar ve bugün 1 .000 Batman agirhgmdaki yükü zorlukla gõtüren bin­ lerce yük hayvam, gelecekte yüz binlerce pud139 yük gõtürebilir. Bak1mh bir Batum yolu, Livan daglarmda hâlâ hüküm süren bu cezasiz kalm1� soygunlann ve kõtülüklerin sonunu getirebilir. Bu ( 1 37) Kõprünün alnndaki suyun Karadeniz'den yüksekligi 279 Feet kadard1 . ( 1 38) Htyaban: lki taraf1 agaçh yol ( 1 39) Ka�1hg1 1 6 , 3 kg'a ka�thk gelen Rus kütle õlçü birimi .

Ardanuç ve Livana

l 117

yol aynca lran ve Avrupa arasmda transit bir karayoluna da dõ­ nü�ebilir. Ancak Batum yolunun beklenen yaran saglayabilmesi için hem zamamnda bitmi� olmas1 hem de en õnemlisi teknik olarak talebi kar�ilayabilecek seviyede olmas1 gerekmekte. Yolun erken bitip bitmeyecegini kimse bilmiyor. Yolun �imdiki durumu ise �õyle: Ardanuç'un altmda bulunan Batsa kõyünden Artvin'e kadar, yakla�1k 30 verst'lik mesafede ve Batum'dan Maradidi kõ­ yüne kadar yakla�1k 40 verst'lik �ose yolu k1smen hazudu. Yolun en zor bõlümü ise Maradidi'den Artvin'e kadardu. Yakla�1k 30 verst olan bu yolun sadece tasans1 tamamlanm1�Ur. Batsa kõyün­ den Kars'a kadar henüz bir �ey yapilm1� degil ve pek çok ki�i yolun Ardanuç'ta kesilecegini dü�ünüyor. Türkiye iktidarmm bõylesi bir tutars1zhga dü�ecegine biz inanm1yoruz. Her du­ rumda, çah�malann gidi�una bakug1mizda bu yolun 5 yil içinde bitmeyecegi aç1k, ancak iktidar yolun bir an õnce açilmas1 için çok çaba gõsteriyor. Artvin'de bulundugumuz suada bana de­ diklerine gõre, Batum Mutasamfmdan bir telgraf ald1lar. Burada kaymakama, 1 874 yilmda Ardanuç'un Batum'a baglanmas1 için çok sayida i�çi kullanmas1 ve gerekli her õnlemi almas1 yaz1hydi. Mutasarnf sõz ile eylem arasmda büyük fark oldugunu unut­ mu� olmah. Kendisi, Batum'dan Ardanuç'a kadar 300'e yakm ta� kõprü ve tünel in�a edilmesi gerektigini de unutmu� gõrünüyor. Ardanuç ve Artvin �imdilik yol d1�mda kahyorlar. Ardanuç'da ya�ayanlar mühendislerin insafma kalm1� gõrünürken kendi topraklanm yol için feda etmelerine ragmen Artvin halkmm bõyle bir tesellisi bile yok. Oysa �imdi çogu pi�man olsa da bu i�in düzeltilmesi aruk çok zor gõrünüyor. Yolu aruk Artvin'den neredeyse 4 verst uzakhktan geçirdiler ve burah Ermenilerin ti­ cari içgüdüleri bu kez onlan fena halde yamltti. Artvin �ehri Ponto s1rtmda Karçkal'm birle�tirici çatlagmda bulunuyor. Bununla ilgili bilgiler a�g1da verilecektir. �ehrin ta­ mammda 2.000 ev var. Bunlardan l OO'ü Gregoryan Ermenilerine,

1 18 I Bir Rus Generalinin Günlühleri

Artvin �ehri ,

1890'h y1llar.

600'ü Katolik Ermenilerine, geri kalanlar ise Muhammedilere aittir.

4 Katolik ve 1 8 kahvehane ve 250 dükkân var.

Bu dag1hma uygun olarak ahalinin 5 camisi, Gregoryan kilisesi var. $ehirde

Evler dagm dik bir yamacma yan yana suah bir �ekilde kurul­ mu�tur. $ehrin kenar bõlümlerinde zeytin bahçeleri, incir agaç­ lan içinde kõy diye adlandmlan yerler var. $ehrin sokaklan çok dar, dolambaçh ve diktir. Evlerin büyük bõlümü ah�apur, ancak burada birkaç ta� eve de rastlamyor. Bu evlerden çok büyük olam zengin tüccar Piloyan'a aittir. Evin d1� cephesi tamamen kesme ta�larla i�lenmi�tir. Buradaki halkm büyük bõlümü Artvin d1�mda ticaret yap1yor. 1 0-20 ya�lan ara­ smda evlerinden aynlan bu insanlann bir k1sm1, ileri ya�larda kalan y1llanm dogduklan �ehirde geçirmek üzere bir kapitalist olarak geri dõnüyorlar. Halkmm karakteriyle Artvin, Transkaf-

Ardanuç ve Livana

l 1 19

kasya'nm Su� �ehrini hat1rlat1yor bize. Oradaki nüfus yogun­ lugunun ve kirliligin ayms1, yine benzer �ekilde �ehir içinde k1snh bir ortamda ticaretle i�tigal olma ve �ehir d1�mda büyük õlçekli ticaret yapma . . . Artvin'de k1ta taburu karargãh binas1 bulunmaktadir, Sav�at, Yukan Acara ve Livan buraya baghdir. K1�lalar �ehrin alt bõlümünde kurulmu� ve dõrt müstakil bina­ dan olu�uyor. Sehirde subay kadrosunu ve tabur komutamm gõrdük. Tabur komutam, genç gõrünü�ü ve yüzündeki enerjik ifadesiyle yak1�1kh bir adam . . . Buna kar�m diger subaylar surat­ s1z ve çirkindiler. Subaylardan biri, �ehir içinde üniformah ve si­ lahh dola�irken diger yandan bir koyun budunu ta�1yarak yürümekten hiç de rahats1z degildi. Artvin'de ilk geceyi �ehir merkezinde bir kahvehanede geçir­ dik. Merakh kalabahk bizi gõrmek için toplandt. Yamm1za kirli kaban giyinmi� bir bey geldi, kmk Rusças1 ile bizi selamlad1. Bu ki�i Poti'de bulunmu� bir Ermeni idi. Sonra Gürcüce konu�n bir ba�kas1 ve bir de be� yildir burada ya�ayan Su�a'h bir vatanda� geldi. Yeni tam�uklanmmn hepsi Ermeni'dir. Artvin merkezde Gürcüce seyrek konu�uluyor; huna kar�m arka mahallelerde ne­ redeyse herkes Gürcüce konu�uyor. Kald1g1m1z kahvehane, mer­ kez caminin yakmmdadir. Bu caminin yüksek minaresinden günde be� kez ezan sesi duyuyoruz. Caminin õnünde, etrafmda dükkãnlarm bulundugu küçük bir meydan var. Bu dükkãnlarm içi yün , kãg1t ve ipek ürünlerle doludur. Tüm bu mallar Ba­ tum'dan getirilmi�tir; hepsi Marsilya, Londra ve 1stanbul malla­ ndu. Artvinlilerin ahlaki nitelikleri üzerine kmanacak türden yorumlar dinledik. Ticaret-tüccarhk, bu i�in tüm ho� yanlan ile birlikte burada oldukça geli�mi�tir. Sohbetimizi eski eserlere ge­ tirdik ve odam1z çok geçmeden saucilarla doldu . Bize burada an­ tika dedikleri eski madeni paralan satmak istiyorlardt. On tane kadar madeni para satm ald1k. lçlerinden baz1lan çok ilginçti. Nümizmatik ganimetimizin büyük bõlümü Trab­ zon 1mparatorlugu dõnemine aitti.

120 1 Bir Rus Generalinin Günlükleri Sehri gezmeye kiliseyle ba�lad1k. Bize en yakm olam Gre­ goryan kilisesi idi. Bu kiliseyi 60 yil õnce eski harabeler üzerine i� etm�ler. Bu Kilisede eski bir Gürcüce el yazmas1 lncil d�mda olagand1�1 bir �ey gõremedik. Bu çok eski kitap mezmurlar ve Gürcü kroniklerini içermektedir. Kitabm kenar bo�luklannda geç dõneme ait yaz1tlar var. Bu kitap bir bütün olarak bir tarihçi ve arkeolog için çok õnemlidir. lncil'in üzerine gümü� bir zin­ cirle gümü� rengi bir haç tutturulmu�. Bu haçm üzerinde yan yanya silinmi� . . . ep 8.)t'>n.)" 14º �eklinde Gürcüce bir yazlt bu­ lunuyor. Bu kitab1 aynnuh inceleyemedik, çünkü en ba�mda bu kitab1 satm almaya karar vermi�tik. Satm alamad1k. Papaz bize, her ne kadar bu kitap kendisine laz1m olmasa da , lstanbul'dan izin almmad1g1 sürece onu kiliseden d1�nya ç1karma yetkisine sahip olmad1gm1 sõyledi. "

Papaz bizi Kilise'den sonra okula davet etti. Burada , gün içinde -sanmm onuncu defa- Türk usulü kahve içmek için oturduk. Çok geçmeden dõrt õgrenci geldi, onlar õnce Abdüla­ ziz diye biri için Ermenice bir dua , ardmdan iki-üç monoton �ark1 icra ettiler. SarklCllarm müzik düzenlemesini garmonflüt çalan papazm oglu yap1yordu . Bu okulu kilise finanse ediyor. Ayda 5-6 Ruble maa� alan üç õgretmeni var. Çocuklar burada Türkçe ve Ermenice õgreniyorlar. Katolik kiliselerinden en eskisi di� mahalle Korsum'da, Çoruh kiyismda bulunuyor. Kilise, eskisi üzerinde yenilenmi�­ tir. Etrafmdaki bahçeleri ise Hanov diye biri bag1�lam1�. Papaz bize bag1� makbuzunu gõsterdi. Makbuz, Gürcü harfleriyle ya­ zilm1� olup içeriginde �õyle yaz1yor: l Ocak 1 5 0 1 yilmda ben Nikolay Hanov olarak tüm zamanlarm kutsal Katolik kilisesine, Papa Sixtus'un onuruna bu toprag1 bag1�lad1m" ve bu minval üzere devam ediyordu . Bag1�çmm soyadmm Rusça sonlam�1 bende bir anla�Ilmazhga yol açu. Ben tam onu bir yaz1m hatas1 olarak kabul etmeye hazuken, sürpriz bir �ekilde kilisede Kazan "

( 1 40) . d Maria (Maria: Meryem Ana'nm isimlerinden biridir. K.R.) .

Ardanuç ve Livana

l 121

Meryem Ana ikonunu gõrdüm. B u çok eski bir ikondur, bir ar­ �mhk kare �eklinde ve günümüze kadar korunmu� olan Slavca yaz1tlara sahiptir. Bu ke�if hepimizde ho� bir ��kmhga yol açu. Papaz bize, "60 yd õnce kilise restore edilirken bu ikonu du­ varlardan birinin içinde buldular" dedi. Papaz ikonun Rusya'dan getirilmi� oldugunu bilmiyordu. Ev sahipleri için de bu bir ke­ �ifti, bunun üzerine onlara baz1 aç1klamalar yapuk. Ben �imdi ina­ myorum ki belki de bag1�ç1 Hanov, Meryem Ana ikonunu141 gelirken yamnda getiren Rusla�m� bir Ermeniydi. Kilise'den Hanov'un bag1�lad1g1 bahçeye geçtik. Tekrar kahve, rak1, dut, salatahk, vi�ne ve taze incir . . . Tüm bunlann Hazira­ nm sonunda oldugunu da unutmayahm. Gregoryan-Ermeni Rahipten diger ilginç bilgilerin yam sira, kendilerine eski incil okumak için bazen Artvin'e bir Gürcü Pa­ pazm geldigini õgrendik. Bu papaz Parhal'm yakmmda, �ehir­ den 20 saat uzakhkta bir mesafede ya�1yor. Orada hâlâ Ortodoks inancm1 günümüze kadar sürdüren birkaç Gürcü ailesi varhgm1 sürdürüyor. Biz daha soma Artvin'e sirf bu eski 1ncil'i okumak için gelen o olaganüstü papazla tam�uk142 . Artvin'e geldigimiz gün Acarah Serif Bey'in karde�inin (veya k1zkarde�inin mi? R. Surmanidze) oglu Livan'm genç beyi ile ta­ m�uk. Genç adam çok iyi Gürcüce konu�uyor. Çocukken Gu­ rieli prenslerinden birinin yanmda ya�am1� biriydi ve bizimle tam�t1gma çok sevinmi�ti. Onun evine geçtik, bütün gün orada kald1k. Livan beyleri Ahaltsiheli atabeylerin soyundan geliyorlar. Bu­ rah beyler sadece kendilerinin bu ünlü soya ait olduklanm sõy( 1 4 1 ) Benim getirdigim belgede bir Anakronizim oldugu gõrüldü : 1 50 1 y1hnda Papahk tahtmda Sixtus degil, 6. Alexander Borgia ( 1 492- 1 504) vard1. 4. Sixtus 1 4 7 1 yihn­ dan 1 484 y1lma kadar, 5 . Sixtus ise 1 58 5 y1hndan 1 590 y1hna kadar tahtta bulunu­ yordu. Bir de bütün bunlara Kazan Meryem Ana ikonunun 1 6 . yüzy1hn sonunda ortaya ç1kug1m eklersek, Anvin Katolik kilisesinde elde edilen bilgilerin tekrar gõz­ den geçirilmeye muhtaç oldugu aç1ga ç1k1yor. ( 1 42 ) Bu konu ile ilgili bilgiler için 4. ba�hk "Lazistan" bõlümüne bakabilirsiniz.

122 I Bir Rus Generalinin Günlükleri leseler de daha õnce bahsettigimiz gibi Okrobageti beyi, atabey degildir. Ancak sõyledigimiz gibi, o kendini o eski neslin deva­ mmdan saymaktadir. Artvin beylerinin soyuna ait eski belgeler korunamam1�tu. Ev sahibimizin dedigine gõre o belgeler Ahmet Pa�'mn çagda�1 Ali Bey'in evinde yanm1�. Ahmet Pa�, Livan se­ feri suasmda Atabeylerin bu en ya�h bilgesinin evini tamamen yak1p küle çevirmi�. Artvin'in �imdiki beylerinin kõkeni üzerine yorum yapmak ancak son 1 30 y1lla mümkündür. Misafirperver ev sahibi bize ailesinin soy agac1 tablosunu gõsterdi. Buradan, Artvin'de �im­ dilerde Atabey soyundan on ailenin ya�amakta oldugu anla�1h­ yor. Ancak bunlarm hepsi õnemlerini yitirdi ve agalardan pek bir farklan kalmadl. Bõylece, Acara ve �av�t'taki Him�ia�vili sü­ lalesi hala tüm Türkiye Gürcistam'mn en etkili sülalesi olarak kalmaya devam ediyor. Artvin'den ünlü Parhal kilisesi harabelerine gitmeye karar verdik. Devasa boyutuna ragmen Parhal kilisesine Vahu�ti'nin eserinde deginilmiyor; biz Parhal kõyünün cografik konumunu dahi bilmiyorduk. Ancak Artvin'de, Parhal'a dogru giden en iyi yolun Karadeniz'den Abu vadisi boyunca devam ettigini burah Kaymakam'm yard1m1yla õgrendik. Ancak oraya ula�abilmek için Çoruh üzerinden Borçka kõyüne inmek ve buradan da La­ zistan'a geçmek gerekiyordu . Çoruh üzerinde tehlikeli kay1k yolculugu deneyimimizi bu rastlanuya borçluyuz. Bununla il­ gili verecegimiz bilgilerle Livan üzerine konu�mamm sonland1racag1z . Artvin kõprüsünün altmda burah kay1klar için õzel iskele bulunuyor. Bu kayiklar Venedik gondollerine benzemekte olup kestane agacmdan yapilmaktadu. Bu kay1klann tabanlan düz­ dür ve 25 ad1m uzunluga, üç ad1m geni�lige sahiptir. Kay1klara bu �ekil uzun deneyimler sonucunda verilmi�tir. Sõz konusu �ekil Kolheti uygarhg1 dõneminden gelmektedir. Antik dõnem yazarlan bu kayiklan betimlemi�tir, günümüzdeki bilimciler de huna dayanarak Antik Pazisi'nin Rioni degil Çoruh umag1 ol-

Ardanuç ve Livana

l 123

dugu sonucuna ula�1yorlar. Her ne �ekilde olursa olsun bu eski bulu� i�imizi gõrdü . Artvin'den Borçka'ya kadar olan yakla�1k 30 verst'lik yolu biz 2,5 saatte ahrken eski yoldan gõnderdigimiz yük hayvanlan bu yolu 9 saatte ald1lar. Artvin kõprüsünde suyun ak1� hlZl dakikada 200 ayak143, bu da yakla�1k olarak 7,5 dakikada bir verst'e kar�1hk gelmektedir. Bu nedenle suyun ak1�ma birak1lan bir kayik saatte 8 verst yol ahr. Ancak üç kürek gücüyle bu h1z õnemli õlçüde art1yor. Biz de huna dayanarak Artvin'den Borçka'ya kadar olan yolu yakla�1k 30 verst kabul ediyoruz. Çoruh üzerinde yolculuk tehlikelidir. Kay1kla yolculuk s1rasmda su altI ta�larma, nehir yatagmda da sert, yakla�1k 90 derecelik dõnemeçlere rastlamyor. Suyun hlZlnm oldukça yüksek oldugu zamanlarda, Irmagm altmda bulunan ta�lar ve kayahklar arasmda kay1k sürebilmek için çeviklik ve deneyim gereklidir. Çoruh'un lotsmanlan144 i�­ lerinde o kadar ustala�m1�lardir ki onlara tam olarak güvenmek mümkündür. Kay1klanna 200 Pud kadar yük yerle�tiriyorlar ve kendi mecrasmda , kay1g1 atleta bo�mu� gibi sürüyorlar. Dene­ yimsiz bir gõz için, agir bir �ekilde yüklenmi� kay1g1 bu engel­ ler ve kayahklar arasmda sürmek nasil mümkün olabiliyor; anla�1lamaz bir durum. Ancak kay1k kayalara tam çarptI çarpa­ cak derken, i�inde ustala�m1� k1lavuzumuz dümeni sanki bir oyuncak gibi yildmm hlZlyla hareket ettirirken bir kürek hare­ keti ile bir anda kendinizi güvenli bir yerde buluyorsunuz. Bu­ rada talihsiz olaylara neredeyse hiç rastlanm1yor ve bu da tabii, Artvinli kay1kç1lara iyi bir referans oluyor. Batum'a kadar efsanevi h1zm (en fazla 5-6 saat) yanmda Art­ vin'e geri dõnmek bazen 4 ya da 5 gün sürüyor. Bu durumda Ba­ tum'da yüklenen kay1klan akmuya kar�1 ters yõnde deri kay1�larla çekiyorlar. ( 1 4 3) Suyun ak1� hmm kõprüden b1rakt1g1m1z �amand1ra yard1m1 ile õlçtük. (Ayak: Kadem, fut . 30,48 c m . ) ( 1 44) Lotsman : Kaptan .

124 I Bir Rus Generalinin Günlühleri

Borçka kõyünde yolcu kay1g1 .

Artvin ticaretini canland1rmanm yegâne arac1 irmak yoludur. lçinde bulundugunuz ytl, bu yol õzel bir õnem kazand1: Bir in­ giliz �irketinin Sav�at ve Kars'ta tah1l satm ahp yükü Çoruh üze­ rinden Batum'a gõndermeye ba�lamasmm ikinci y1hdir. Tah1lm büyük bõlümü Kürtler tarafmdan yük õküzleri ve atlarla Art­ vin'e kadar getirilmekte, sonra da kay1klarla Batum'a iletilmek­ tedir. lçinde bulundugumuz 1 874 y1lmda bir acente �irketi Artvin'den 44 bin pud bugday gõnderdi. Kars'tan Batum'a kadar bir pud bugdaym sevk edilmesi, malm ücreti de dahil bir rubleye mal olmaktad1r. Artvin'den Batum'a kadar bir kay1kç1 bir batman yükte, yani 18 Funt'da145 5 kapik almaktadn: Bu ytl tah1l ticareti yapanlar kendilerine, Batum-Kars �ose yolunun in�s1 ile birlikte daha bir õnem kazanacak olan yeni bir imkân buldular. Artvin ürünleri­ nin pazarlanmas1 i�inde -ki bunlar tah1l ticaretinde Rusya'mn ( 1 45) Funt : 409 , 5 grama denk gelen eski bir Rus õlçü biri m i .

Ardanuç ve Livana

l 125

Çoruh vadisinde kay1k yap1mcilan .

Rybinsk degerine sahiptir-, meyve õzellikle de zeytin ticareti dikkate degerdir. Ancak buranm meyvesi hiç de õyle buraya gelene kadar duy­ dugum ve lnciciyan'm Cografyas1'nda okudugum kadar lezzetli degildir. Livan dogas1 gerçekten zengin, ancak burada iyi bir bagc1hk yoktur. Çoruh, Artvin'den Borçka'ya kadar k1y1smda iyi ormanlarm ve çok say1da kõyün gõründügü kayahklar arasmda akmakta­ dir. Nehir k1y1s1 boyunca 6 h1zar atõlyesi, 6 kiremit ve bir de kireç fabrikas1 sayd1k. Batum, bu malzemelerin tüm stoklanm Livan'dan almaktadir. 01� gõrünü� olarak Borçka bir kõye benzemiyor. Burada sa­ y1lan 80 kadar, herhangi tanmsal ek mü�temilall olmayan zarif yap1h evler bulunmaktadir. Burada hiç büyük ba� hayvan ve at bulunmuyor. Tüm ahali kay1k yap1mc1hg1, kay1kç1hk ve çanak­ çõmlek yapma i$i ile me$guldür. Burada insanlar ne ekiyor ne de biçiyor; bu yüzden tüm ekmek ihtiyaçlanm son bugday ta-

1 26 I Bir Rus Generalinin Günlükleri

Çoruh k1y1smda meyve ta�1yan Lazlar.

nesine kadar para ile gõrüyorlar. Her ailede yük ve ko�um hay­ vanlannm yerini alan kay1k bulunmaktadu. Kil ile yapilan kap­ larm hazuland1g1 birkaç atõlyeyi ziyaret ettik. Bir evde baba , ogul ve torun oturmu� çah�1yorlardi. Gõzümüzün õnünde, tez­ gâh kullanmadan hemen orac1kta birkaç kap yaparak onlara �ekil verdiler. Çoruh k1y1s1 ya�ayanlan çok temiz bir Gürcüce ile konu�u­ yorlar. Buradakiler, güzel fiziki gõrünümleri ve parlak zekâla­ nyla õne ç1k1yorlar. Bu ülke kadim zamandan beri tam bir Gürcü uk1 be�igini temsil ediyordu ve talihin tüm aksiliklerine ragmen eski soylu degerlerini korudu .

4.

LAZiSTAN

"Lazistan" derken üç temel kavram anlaulmak istenmi�tir: 1 . Lazlarm yerle�mi� oldugu ülke; 2 . Íçine Acara, Kobuleti (Çürük Su) , Macahel, Livan, Batum ve bizzat Lazistan'm girdigi Türkiye sancag1 3 . Antik Lazika. Bu yaz1m1zda biz, bizzat Lazistan'dan, Lazlarm üzerinde ya­ �ad1g1 memleketten, Kartveli ( Gürcü) ukmdan gelen halktan bahsediyoruz. Lazlar Megrelceden biraz farkh bir dilde konu�u­ yor ve eski Gürcü kralhgmm güney bõlümünün en son ucunda ya�1yorlar. Cografik olarak bu ülke, Pontos'un yani Lazistan su­ tmm bati yamacmda, Kemer (demir kaz1k) burnundan sahil kõyü Makrial'a146 kadar Karadeniz sahili dar �eridini kapsamak­ tadu. Bu ülkeyi bõyle ayrmt1h, alfabetik denilebilecek bir titizlikle ele almam1zm nedeni cografi yaymlarda Lazistan üzerine var olan dü�ünce karma�asmdan dolay1du. Dogu Karadeniz'in en iyi haritalarma , Lazistan hakkmda bizim tarafim1zdan kaulan ( 1 46) Makriali : Bugünki Kemalpasa ilçesi- K.R.) Bu yaz1 bas1hrken, Rusya lmparatorlugu Cografya Demegi bültenlerinde ( 1 874,No:B) Osman Bey'in "Lazistan" bashkh bir yaz1s1 ortaya ç1ku . Bu yazmm birçok degerli ya­ nma ragmen, Lazistan smirlanm yanlis belirledigi.ni sõylemeliyiz. Osman Bey'in dü­ süncesine gõre bu smirlar: Kuzeyden ve dogudan Çoruh 1rmag1yla, güneyden Trabzon'dan 20 verst bauda bulunan Saman Su mnag1, baudan ise Karadeniz'le çev­ relenmistir. Bu sm1rlarm yanmda Lazistan'a dahil edilen yerler: Batum, Artvin, Pe­ tegrek, Trabzon ve Platana seklindedir. Ancak bu yerlerin hiçbirinin ne yõnetimsel olarak ne de Lazistan'm etnografik yap1s1 ile hiçbir ortak yõnü bulunmamaktadir.

1 28 I Bir Rus Generalinin Günlükleri bilgilerin hepsi, sadece deniz kiyis1 noktalanm ve 1 843 yilmda Botanikçi Koch147 tarafmdan gezilen bõlgenin iç kismdaki iki-üç yeri kapsamaktadu: Ancak meslegine sad1k bu gezgin bizzat gõrdügü o noktalar üzerine de yeterli cografi malzeme vermiyor. Lazistan etnograf­ yasmm burada da �ans1 yaver gitmiyor: Avrupa, yine Lazlan vah�i ve geli�memi� bir halk olarak saymaya devam ediyor. Baz1 yeni yazarlara gõre Lazlar, "1mereti dilinde konu�uyor" ( ? ) , ka­ rakter ve giyim-ku�mlanyla ise ahali, Çerkezlere ve Gürcülere çok benziyor." Lazistan üzerine bõylesine hatah bilgiler Avru­ pahlarm zihninde saglam bir �ekilde var olmaya devam eder, çünkü Lazistan cografi konumu ve topografik õzellikleri nede­ niyle gezginleri kendisine çekemedi. Ancak �imdi buraya yolla­ rm ve telgraf hatlanmn in�a edilmesi, õzellikle Lazistan k1yilanna h1zh vapurlar için iskelelerin kurulmas1, bu bõlge üze­ rine tüm bilgilerimizi kõkünden degi�tirecektir. "Lazistan" daha dogrusu "Lazika" ismine Bizans 1mparator­ lugu tarihinde ve Ermeni kaynaklannda 148 çok s1k rastlamyor. Ancak Gürcistan tarihinde bu durum belirsizdir. Kral Vahtang dõnemi kroniklerinde Lazistan bazen "Megrelistan" , 149 bazen de ayn1 anlama gelen "Odi�i" ismiyle amlm1�ur. Diger yandan bu bõlgeye s1khkla " Çaneti" , yani " Çanlarm ülkesi" de diyorlar. Va­ hu�ti Cografyas1'nda Lazistan bu son isimle amlmi�ur. 150 Bu bõl­ gede ya�yanlar ise kendilerini "Lazlar", daha s1khkla da " Çanlar" diye adlandmyorlar. Kom�ulan Türkler onlan " Lazlar" , Acarah­ lar ve Sav�lar ise onlan " Çanebi" diye isimlendiriyorlar. Bu du­ rumda bildigimiz kaynaklardan bir ç1kanmda bulunabiliriz. ( 1 47) (Karl Koch Alman botanikçi 1 809- 1 879) Wanderungen im Oriente Wahrend der jahre 1 843 und 1 844. Bõlüm l . Reise im Pontische Gebirge. Weimar. 1 846. ( 1 48) Minas Bjiskian, Pontus Tarihi. Venedik 1 8 1 9 yih . "Trabzon ve Lazika" makalesi , sf. 6 1 1 0 6 (Ermenice) lncician . Eski Ermenistan Cografyas1. Venedik. 1 8 2 2 yi h .sf. 368 ve sonras1 (Ermenice) ( 1 49) Historie de la Georgie. C. l .sf. 56 (Türkçesi : Gürcistan Tarihi -K. Ruhi) ( 1 50) Description geograpfique Géorgie (Türkçesi : Gürcistan'm Cografi Tamm1-K. Ruhi .

Lazistan

l 12 9

Yunanhlar, 5 . ve 6. yüzyil151 sava�lan suasmda Rioni nehri havzasma ve Çoruh k1yismda bulunan yerlere "Lazika" dediler. O ana kadar Yunanhlar da �imdiki Lazlara " Çanlar" 152 diyorlardi. Genel olarak Lazika ad1yla kastedilen yer �imdiki imereti, Guria ve Enguri'den Çoruh'a kadar bütün k1yilan kapsayan ve bir Gürcü bõlgesi olan Egrisi'dir. Persler ve Bizanshlar arasmda bir sava� nedeni haline gelen Lazistan kralhg1 bu civarlarda 5 . yüz­ yilda kuruldu . Lazika için sava�lar iki yüzyil sürmü�tü. Bu konu, Belisarius'un 153 kâtibi Procopius tarafmdan kayda geçirilmi�tir. 7 yüzyilda Rioni k1yilannda Abhazya Kralhg1 olu�tu ve bundan sonra Lazika adi yok oldu . Günümüzde bu isim sadece �imdiki Lazistan'a kaldi. Antik Lazika'nm tüm õnemli geli�meleri Rioni k1y1larmda gerçekle�ti. Simdiki Lazistan ise o dõnemki politik hareketin d1�mda kaldi. Bu durum Lazistan'm topografik konumu ile aç1k­ lanabilir. Çünkü buras1 hem dogal kaynaklar aç1smdan fakir hem de denizden ve karadan askeri müdahaleler için ula�1lamaz bir ülkeydi. Bu durum sonraki dõnemlerde de Lazistan'm Kara­ deniz k1yismda gerçekle�en tarihsel geli�melerin d1�mda kalma­ sma neden oldu . Haçh sava�lan sonrasmda Pontus'a hükmeden ne Venedikliler burada koloni kurdu ne de Cenevizliler . . . O dõ­ nemin yazarlan bu ülkeden hiç bahsetmiyorlar. 154 Trabzon im­ paratorlugu dõneminde Lazistan bag1ms1z bir bõlge olarak kaldi. 1 4 . ve 1 7 . yüzyilda bütün kom�u topraklanm i�gal eden Türkler ise yüzyihm1zm 20'li y1llarma kadar buraya girmeyi ba�rama­ dilar. Bu dõnemki Lazistan-Türkiye ili�kilerini 1 850 yihna ka­ darki Svaneti-Rusya ili�kilerine benzetmek mümkündür. ( 1 5 1 ) Charles Le Beau . Histoire de Bas-Empire . C . 4 . s f. 3 8 5 . (Frans1z tarihçi Charles Le Beau'nun, "Büyük Konstantin'den ba�layarak �agi Roma lmparatorlugu" isimli 22 ciltlik kitab1 K.R.) ( 1 52) Strabon. ( 1 5 3) De bello persico. (Biz bu kitabm diger birçok çevirisinden de faydaland1k . ) -Lebeau . Historie de Bas- Empire. ( 1 54) Kazbegi . Kafkasya Hakkmda ltalyanlar. Gaz. Kavkazi . 1 865-67 y1h (Rusça) .

1 30 1 Bir Rus Generalinin Günlühleri lçinde bulundugumuz yüzyihn ba�lannda Lazistan, derebeyi denilen k�ilerin yõnettigi 1 1 yurtluga bõlünmü�tü. Bu yurtluklar Osmanh Sultam'ndan tamamen bag1msizdi. Oysa Sultan buralan kendi mülkü olarak gõrüyordu. Derebeylerinin bag1ms1zhklan, 20'li yillarda, "Yukan Acara" b�hkh yaz1mizda bahsettigimiz ve a�g1da yine bahsedecegimiz Acara beyi Ahmet Him�ia�vili eliyle parçalandi. Efsaneye gõre, Lazistan'a Hristiyanhg1 havari Andrea ve Kenanh Simon getirmi�155 ancak 4. yüzyilm sonunda Yunanlar yaygmla�llrm1�t11: 156 Antik kilise kahntilarma ve bõylelikle halk arasmda kalabilmi� efsanelere bakarak tahmin yürütürsek; Laz­ lar ya da Çanlar hiçbir zaman gerçek Hristiyan olmadilar ve bu yüzden kendi dinlerini kolayhkla 1slamla degi�tirdiler. Bir ba�ka iddiaya gõre ise, Türkiye Gürcistam'nm diger bõlgelerine gõre Müslümanhg1 en erken Lazlar kabul ettiler. Hakh olarak "terra incognita " 1 57 (Sessiz ülke, R.S.) diyebile­ cegimiz bu ülkeye biz 1 Temmuz'da giri� yaptik. Borçka'da tüm günümüzü kirahk at bulmaya ayird1k. Bu kõyde 80 hane ya�1yor olmasma ragmen bir tane bile at bulamad1k. Üzerinden Lazis­ tan'm en güzel yolunun geçtigi Çayusu deresi ( Çhala1 58) vadi­ sine adam gõndermek zorunda kald1k. Denizle Çoruh umagmm arasmda kalan alan, Karçkal'la bü­ tünle�en dag kitleleri ile dolmu�tur. Artvin'den bu sut iki bõ­ lüme aynlm1� olup, bunlardan kuzeydeki Karçkal, güneydeki ise Lazistan ya da Pontos dag1 adm1 ta�1maktadu. Lazistan dag sutlan õnce denize paralel uzamrken soma Hopa meridyeni ba�­ lang1cmdan itibaren denizden gittikçe uzakla�1yor ve Sürmene paralelinde Sürmene'den uzakhg1 30 verst'e ula�1yor. Bu sutm halk içinde ortak bir adi yok, Koch ve Rosen ise "Pontos sutt" diye adlandmyor. Bu isim son dõnem yazarlarm ( 1 55) ( 1 56) ( 1 57) ( 1 58)

Hist .de la Georgie. (Fr. Gürcistan tarihi) C. l .sf. 56 ve bu sayfadaki dipnot . Lebeau. Hist .de Bas-emp. Terra lncognita: ltalyanca . Bilinmeyen Topraklar ( K . R. ) . fil'>l>�I>

Lazistan

l 131

eserlerinde oldugu gibi, Anadolu'nun159 e n iyi haritalannda da kul­ lamhyor. Gürcü yazarlar160 Pontos sutm1 Çaneti'nin, Ermeni ya­ zarlar161 ise l.azistan'm kabul edip, eserlerinde õyle anlauyorlar. Zorunlu lusa bir dõnü� yap1yor ve yanm kalm1� gezimizi an­ latmayi sürdürüyorum. Borçka kõyünde Çoruh'a soldan kan�n Çayirsu deresi, Livan ile Lazistan arasmda smu olu�turuyor. Bu akarsuyun sol kiyi­ smdan, bizi en yakm sahil kõyü Hopa'ya kadar gõtüren yol ge­ çiyor. Yol gittikçe kesintisiz olarak yukanya dogru yükseliyor. Egim az; zirveler koni �eklinde olup ormanla kaphdu. Bu vadiye "Çhala" deniyor; buras1 oldukça yogun bir yerle�im yeridir. iki saatlik yürüme yolunda dõrt kõye rastlad1k. Yerle�im yerleri dag yamaçlan dibinde, su kenarlarma kurulmu�tur. Yola ç1kuktan 4 saat sonra Borçka'dan 1 6 verst uzakhkta bulunan Çat kõyüne ula�uk. Müthi� derecede yol yorgunu olan bizler bu kõyde kal­ maya karar verdik. Arnk geç olmu�tu ve biz de az kalsm geceyi d1�anda geçirmek zorunda kalacakt1k. Çat kõyünde 1 2 hane ya­ �1yor. Kõy yan yanya ormanm içine dogru girmi�tir. Buraya ka­ ranhk çõkmeden ula�uk. Bir evin kap1sm1 çald1k, sonra ba�ka bir haneye ugrad1k ama bizi kabul etmediler. Digerlerinden daha insafh ç1kan üçüncü evin reisi ilk ba�ta kom�ulanm õmek almak istediyse de sonunda yumu�ad1 ve büyük bir tantanadan sonra bizi kabul etti. Sonradan anla�1ld1 ki, kilavuzumuz ya�h ev sa­ hibine ak�am namazm1 kild1g1 suada sayg1s1z bir �ekilde hitap etmi�ti . Bu ilk izlenim bize ba�ka bir ortamda ve ba�ka bir dün­ yada oldugumuzu hissettirdi. Ben ister istemez Lazlarm vah�iligi üzerine duyduklanm1 ammsad1m; ancak daha sonra bõylesine naho� bir õzelligin deniz k1y1smda ya�ayanlar için geçerli olma­ d1gm1 anlad1m. Borçka yolundaki zemin saf kildendir. Daglar sarma�1k bit­ kilerle kaphdir. Yamaçlar komar agac1 çahhklan ile doludur. ( 1 59) Koch . Yukanda hahsi geçen eserde; Rosen. Ueber. die sprache der lasen. ( 1 60) Vahusti . Gürcistan cografyas1 . ( 1 6 1 ) !nciciyan v e Bij iskyan . Bahsi geçen eserlerde.

132 I Bir Rus Generalinin Günlühleri

laz askerleri .

Komar dallarmm uzunlugu bir sajen'e kadar ula�1yor ve o kadar s1k ki, dag doruklanm ula�1lmaz k1hyor. Odunsu bitki türlerin­ den de burada ev yap1mmda s1khkla kullamlan kestanenin ya­ nmda kmlagaç, me�e çahhg1 ve karayemi� çok boldur. Genelde bitki õrtüsü Guria ve Acara dag eteginde oldugu gi­ bidir. Evler de aymdu. Komar ve kestane ormanlan arasmda üzerinde m1smn ve gominin162 (setaria italica) ekildigi küçük tarlalar var Genelde ekinler az, olanlar da yol boyunca küçük �eritler halinde uzanm1�ur. Çayuhklar neredeyse yoktur, dogal olarak hayvanc1hk da yoktur. Yol çok kõtü ve tuhafur Burada büyük ini�-ç1k1�lar yok, huna kar�m her yerde yogun yagmurlar yüzünden çamura dõnen kil var Çamurdan kurtulmak için burada ya�yanlar yola kaldmm dõ�emeye ba�lam1�lar. Bunun için yerlere çak1l ta�lan dõkmü�, killi kumta�1 parkeleri dõ�emi�ler. Bu yüzden, bu yolda yap1�( 1 62) Bir dan cinsi.

Lazistan

l 133

kan çamura saplanmak istemeyen birinin sürekli bu ta� merdi­ venleri kullanmaktan ba�ka çaresi yoktur. Koch bu yoldan ilk kez , bir müminin, babasmm hayrma i�çileri toplay1p bu mu­ kaddes merdiveni yapurmaya ba�lad1g1 zaman geçmi�. Bütün bu yolun ve yolda rastlad1g1m1z birçok çe�menin hayirseverler ta­ rafmdan in�a edildigini sõylemek yerinde olur. Müslümanlara gõre, Tann için yapilacak en hayirh i�, yollarm in� edilmesi ve susayan yolculann su içmesi için çe�melerin yapilmas1dIT. Her p1nara oluk yapilm1� ve ah�ap ma�rapa bITakilm1�ur. Bu gelenek iktidarm hiçbir �ekilde õnem vermedigi yol yapma i�ine belli bir te�vik saghyor. Tarlalarda sadece kadmlar gõrülüyor. Bu bõlgede adamlar atleta yoklar. Gõrüldügü kadanyla kadm burada i� gücüdür. Kadm toprag1 i�liyor, yakacak odun getiriyor ve ev i�lerini çevi­ riyor. Sav�at'ta ve õzellikle Acara'da gõrdügümüz kadmlarm du­ rumu buraya gõre çok daha iyidir. Çat'tan geçide kadar Pontos sut1 kolunu geçmek için iki buçuk saat harcad1k. Yolda büyük bir kõy olan Düzkõy'ün d1� mahallelerine rasth­ yoruz. Bunlar Çat'm a�g1smda yan vadide yer ahyorlar. Burada yaylalar dolayis1yla çayirlar bulunmuyor. Bu nedenle hayvanc1hk da yapilm1yor. Geçitin orada sITt, doruklanm yitiriyor. Ayn ayn duran ve her bir yandan birbiriyle baglanan tepelerin tüm kütlesi buradadIT. Oysa kadranh barometre yard1m1yla dikkatli bir gõzlem yap1hrsa, Karadeniz seviyesinden 2.389 feet yükseklikte bulunan geçide benzer bir olu�um saptanabilir. Sular buraya degi�ik yõnlerden ak1p gelmekte, bazen de genel ak1�m aksi yõnüne dogru akarsu­ lar bulunmaktadIT. Her yerde ayn ayn koniler sivrilip ç1k1yor ve bunlarm arasmda yolun sol yanmda sivri tepeli zirveler yükseli­ yor. Bunlardan gõrece daha yüksek ve uzakta olamm rehberimiz "Potiçuri" diye adlandITdI. Bu dag ana slftta bulunuyor. Çatlak­ lanndan dõrt akarsu gelmekte olup, bunlardan Murgul ve Çhala Çoruh'a; Hopa ve Arhavi ise Karadeniz'e dõkülmektedir.

134 I Bir Rus Generalinin Günlühleri

Türkler.

S1rt geçidinden Hopa kõyüne kadar üç saatlik, yani yakla�1k 1 5 verst'lik bir yol var. Yol a�ag1dan, Çhala vadisine benzeyen dalgah araziden geçiyor. Hopa'dan 10 verst uzakhktaki Hopa Va­ disi net bir �ekilde gõrünüyor. 1 verst geni�ligindeki bu vadide y1lm tüm zamanlannda ta�tan ta�a atlayarak geçebileceginiz Hopa deresi ak1yor. Irmak kavu�umunun sag k1y1smda ise Hopa kõyü bulunuyor. Bu vadide alu kõy kurulmu�tur, bunlardan be�i " Küçük Hem�in" denilen yeri olu�turuyor. Burada, Firtma deresinin yu­ kansmdan yani Büyük Hem�in bõlgesinden gõçüp gelenler ya-

Lazistan

l 135

�1yor. Hem�inliler soylanmn Ermenilerden geldigini biliyorlar ancak atalarmm dilini ve dinini bilmiyorlar. Deniz k1yismda küçük bir yer olan Hopa, yeterince yüksek bir yerde, iki burun arasmda kurulmu�tur. Bu kõyde 6 dükkân, bir kahvehane ve üç-dõrt tane ev bulunuyor. Burada Gonio ve Arhavi müdürlüklerinin bagh bulundugu kaymakamhk konutu var. Hopa'nm her iki yanmda deniz k1yis1 boyunca bahçeler uza­ myor. Bunlarm arasmda üç kõy, daha dogrusu birbiriyle bag­ lant1h üç tane ev õbegi bulunmakta olup her kõyün kendine ait bir ismi var. Kuzey taraftaki Orta Hopa kõyü, dükkânlardan 1 verst uzakta bulunuyor. Buras1 iklimi, zengin portakal ve limon bahçeleriyle d1� mahallelerin en güzel yeridir. Hopa'da burah bir memurun evine misafir oluyoruz ; bu ki�i Türk geleneginin ak­ sine kendini Gürcü soyad1 B . . . dze ile tamt1yor. Bu adam, Türkiye'nin dõrt bir tarafmda, hatta Yemen'de bile bulunmu� ya�h biriydi. Çoruh k1y1smda ya�ayan bu adam, Gür­ cüceyi iyi konu�uyor ve tam bir yurtsever gibi davramyor. Onun yard1m1yla Lazistan idaresinin bõlümlerini, Hopa kaymakamh­ gma bagh ahalinin durumunu , Lazlarm genel karakteri ve ne i�le me�gul olduklanm, askerlik yükümlülügünü yerine getirme kurallanm ayrmt1h biçimde õgrendik. Yõnetim olarak Lazistan be� müdürlüge aynhyor: Hopa, Gonio, 163 Arhave, Atina ve Hem�in. Bunlardan ilk üçü Hopa Kay­ makamhgma; diger ikisi ise Atina Kaymakamhgma baghd1t Lazistan kendi ismini tüm sancaga vermi�tir. Bu sancag1 Batum Mutasarnf1 yõnetiyor ve sancak, Trabzon vilayetine bag­ hdu. Hopa Müdürlügü ise, Makriali kõyünden Pironiti bumuna kadar deniz k1yism1 ve bu kiyi ile Borçka çevresi arasmda kalan üçgen mekâm kaps1yor. Bu alanda 2 1 kõy ve bu kõylerde kadm­ erkek toplam 9- 1 0 bine yakm ki�inin ikamet ettigi 1 . 500 hane bulunuyor. ( 1 63) Müdür Maradidi kõyünde yas1yor.

136 I Bir Rus Generalinin Günlükleri Tüm ahali küçük gruplar halinde, genelde deniz k1yismda ve Hopa ile Çhala dereleri vadisinde ya�1yorlar. Hopa deresini besle­ yen yan derelerin k1yismda kurulmu� be� kõy, daha õnce de be­ lirttigimiz gibi, Hem�in'den gelmedir ve halk1 Ermeni kõkenlidir. Bunun d1�mda kalanlarm tamam1 kat1�1ks1z Lazdir. Hem�inliler farkh fiziksel õzelliklerinin yam sira Lazca bilmiyorlar, sadece Türkçe konu�uyorlar. Hopah Lazlarm dili neredeyse Megrelce ile aymdir, giyim ku�amlar ile de Guria ve Acarahlara benziyor­ lar. Burada inanç olarak sadece Muhammedicilik var. Hopa civarlarmm genel manzaras1 insanda iyi bir izlenim b1rak1yor. Deniz manzaras1 ve büyük büyük ceviz, kestane , porta­ kal, limon agaçlarmm sonsuz ye�illikleri arasmda kaybolmu� zarif evlerin bulundugu sahilin muhte�em dogas1, Livan ve lmerhevi'nin kasvetli dogas1 ile sert bir tezat olu�turuyor. Çhala yolunun ta�h merdivenlerinde atla yapug1m1z çekilmez yolcu­ luktan sonra, Hopa ve Orta Hopa, harika bir dinlence yeri gibi geliyor bize. Etraf1mm çevreleyen halk da güzel tipleri ve ol­ dukça �1k giyim-ku�amlanyla dikkatimizi çekiyor. Sahil Lazlanmn zarafeti ilk bak1�ta gõze çarp1yor. Õzellikle Acara'da ve Sav�at'ta edindigimiz izlenimden sonra, sahil Lazla­ nnm bilinç düzeylerindeki geli�mi�lik ve gõrünü�lerindeki 1�1lt1 bizi ��lrttl. lster istemez kendimize �u soruyu sorduk: Hani Av­ rupanm bahsettigi o yamyam Lazlar nerede? Hopa halkmdan edindigimiz izlenimleri daha sonra da test ettik. Sonra da deniz k1y1smda ya�ayan Lazistan ahalisinin -ki bu neredeyse tamam1 demektir- Türkiye Gürcistam'nm tüm ahalisinden bilinç ve kül­ tür olarak daha üstün olduguna kesin kanaat getirdik. Daha sonra birkaç kez bu konuya deginecegimizden, �imdi gõzlemle­ rimizi degerlendirmeye devam edelim. Pontos Sirll Çhala dag geçidinin güneyinde yüksek bir duvar gibi dikilmi�. Sut, her ad1mda gittikçe yükseliyor ve sonunda ula�1lmaz oluyor. Artvin paralelinde daglar neredeyse 10 bin fe­ et'e kadar yükseliyor. Buradan deniz k1y1sma kadarki mesafe 25

Lazistan

l 13 7

verst'dir. Buradan Pontus sirtmm lazistan'a ne kadar keskin bir �kilde indigi anla�1hyor. Eger huna bir de, dag doruklanmn her iki taraftan dik ve sarp kayahklardan olu�tugunu eklersek, Pon­ tus sutmm lazistan ile kom�u memleketler arasmda Çin Seddi gibi yükseldigini gõrürüz. Dahas1: Pontos sutmdan umak ba�­ lang1çlarma inen, sayi olarak ve istikamet olarak hiç bitmeyecek­ m� gibi duran payandalar o kadar dar ve �vli vadiler olu�turuyor ki, insanm ya�yabilecegi tek bir alan b1rakm1yor. Burada degil dag otlaklan, küçücük otlaklar ve ekilebilecek bir kan� toprak dahi yoktur. K1y1ya yana�ukça payandalar hafif geni�liyor ve ya­ �anacak küçük mekânlar da ortaya ç1k1yor. Burada insan, kor­ kunç derecede s1k bitki õrtüsünden i�lenebilir küçücük tarlalar açabilir. lazistan dogasmm bu õzgünlügü, bütün ahaliyi sahil �e­ ridine dogru sürmü�. Buras1, ahalinin dõrtte birini ancak besle­ yebilecek çok dar ve yogun bir toprak �eridini olu�turuyor. Ancak lazlar, Antik Fenikeliler gibi, topraks1z olma durumuna bir ç1k1� yolu buldular; denizle yolda� oldular ve kaderlerini de denize emanet ettiler. Bu sayede lazistan'm tüm ya�m1m, geçmi�ini, bu­ gününü ve gelecegini aruk yalmzca dalgalar gõtürüp getiriyor. Hopa'mn neredeyse tüm ahalisi ba�ka taraflarda ticaret yap1yor. Bu ya�m tarz1 onlarda derin izler birakm�. Bu durum sadece halkm õngõrüsünü ve maddi refah1m gel�tirmekle kalmam1�;, aym zamanda õzgün bir konfor da yaratm1�. Burada çok az ki�i çiftçilikle ugra�1yor. Tüm ekmek ihtiyaç­ lanm, daha çok Batum ve Poti'den temin ettikleri m1su unundan kar�1hyorlar. Yakla�1k 1 50 hanenin ya�ad1g1 Hopa ve civannda hayvanc1hk ve õzellikle at yeti�tiriciligi hiç yapilm1yor. Bu yüz­ den atlanm1z için gereken yemi dahi bulamad1k ve sekiz at ki­ ralamak için Çhala vadisine adam gõndermek zorunda kald1k. Denizin yakm olu�u karayolu ula�1m1 ve bu amaç için gerekli araçlan temin etme zorunlulugundan lazlan kurtanyor. Bütün bunlann yerini Hopa'da say1s1 kuka ula�an güzel kayiklar ve fi­ likalar alm1�. Burada büyük gemiler için demirleme yeri bulun-

138 1 Bir Rus Generalinin Günlühleri mad1gmdan büyük filikalan (sandallan) da k1y1ya çekiyorlar. Aynca yolcu gemileri164 k1y1ya 1 . 5 deniz mili kadar yana�1yor. Hopa bõlgesinde vergiler toplamda 1 50.000 piastre (kuru�) , yani 1 0 bin rubleye kadar ula�1yor. Bu rakamm dü�ük olmasmm nedeni,yõre tanmmm küçük õlçekli olmas1 ve halkm Sultan'm hazinesine pek girdi getirmeyen d1� ticaretle me�gül olmalandir. Atlan beklerken Hopa'da iki gün kald1k. Art1k beklemekten yorulup s1kdmca, üçüncü gün bize e�lik eden yol arkada�lanm1z­ dan birinin Pironiti'deki evine kayiklarla gitmeye karar verdik. Hopa'dan bir saatlik yürüme mesafesinde Kise165 kõyünün bulundugu yerde, denize küçük bir Irmak dõkülüyor. Bu yerle­ �im yerinde deniz , Hopa'da oldugundan daha fazla sokulmu�­ tur anakaraya . . . 1 20 hanenin ya�ad1g1 bu kõ){ Hopa gibi dag1mkt11: Kise'den güneye Pironiti burnuna dogru dõnmek zo­ runday1z. Buranm kuzey tarafmda Pironiti deresi denize dõkü­ lüyor. Burunla aym ismi ta�1yan kõyde 40 hane ya�1yor. Kise ve Pironiti k1y1dan gõrünmüyor. Bu kõyler denize dar kapdarla aç1lan küçük vadilere y1g1lm1�t1r. Tüm bu evler bir evden digerini gõremeyeceginiz kadar ye�ile gõmülmü�tür. Evden eve gitmek için Irmak boyunca k1vnla k1vnla devam eden dar patikalar kullamhyor. Her evin küçük bir bahçesi ve ekilebilir topraktan olu�an arazisi var. Buraya genelde m1sir eki­ yorlar. Evlerin büyük bõlümü kestane agacmdan yapilm1�tlf. Bitki õrtüsü Hopa'daki ile aymdir. Zemin baz1 yerde san, baz1 yerde mavi saf kilden olu�uyor. Burada kireç ta�mm ve kirecin tüm katmanlanna rasthyoruz. Bu yap1daki zeminin bir sonucu olan ve bizim art1k her yerde a�ina oldugumuz, üzerinde bir atm zorlukla yürüdügü "merdiven-yol"lara rasthyoruz haliyle . . . Pi­ roniti'de, uzun zamandir Guria'da ticaret yapan Laz tüccann ya( 1 64) Son iki y1ld1r Lazistan sahiline Osmanh'mn ldare-i Aziziye �irketinin h1zh gemileri geliyor. Trabzon'dan Batum'a ve Batum'dan Trabzon'a sefer yapan gemiler haftada iki kez Hopa, Arhavi ve Atina'ya giri� yap1yor. ( 1 65) JOUO

Lazistan

J 139

mnda geceyi geçirdik. Atlarm getirilmesini beklerken çevre ma­ halleleri, kõyleri, Pironiti ve Kise'yi ayuan kayahk burunda in�a edilmi� kilise harabelerini gezdik. Kilise büyük degil; üzeri de kalm sarma�1k tabakas1 ile kaplanm1�. Tasvirler yok ancak tarihi eserler bak1mmdan oldukça fakir olan Lazistan'da , Pironiti kili­ sesi Hristiyanhgm en iyi abidesidir denebilir. Sonunda uzun zamandu bekledigimiz atlan Pironiti'ye ge­ tirdiler, ancak atlann say1s1 yetersizdi. Bu yüzden kervamm1z ikiye bõlündü: Ben, bana e�lik eden iki kilavuzla birlikte ada git­ tim, kalanlar da kayikla yola ç1ktilar. Daha sonra Arhavi'ye dogru harekete geçtik. Deniz k1y1smda ada gezilebilecek tek yol, telgraf direkleri hatt1 üzerinden gidiyor. Buna "hazine yolu" deniyor. Telgraf hat­ lannm geçirilmesi ile birlikte be� yil õnce, hükümet eski patika üzerine eskisine oranla daha geni� olan bu yolu in� etmi�. Yolda at izine rastlamad1k. Bu da yõredeki ula�1m araçlan hakkmda bize bir fikir veriyor. Pironiti'den ç1kllktan sonra bir saat içinde Pironiti burnunu olu�turan dag sutmdaki geçide ç1kt1k, bura­ dan Arhavi'ye dogru ini�e geçtik. Burun, 200 feet yükseklikten dik duvar �eklinde denize iniyor ve k1yida yolculugu imkâns1z hale getiriyor. Pironiti kõyünden ç1kuktan iki saat sonra Arha­ vi'ye vard1k. Tegmen Pavlovski'nin "Karadeniz K1lavuzu"nda 1 66 (êfa30

��3ou �Mao�) Pironiti burnu ve Kise kõyü tamamen dogru bir �ekilde tarif edilmi�tir. Yalmz biz bu kitapta bahsi geçen Te­ pefulos daglanm bulamad1k. Burada ya�yanlar için bu dagm ismi bile yabanc1du. Karade­ niz Kilavuzu'nda Tepefulos ismiyle amlan zirveye burada "Af­ yonbaba" diyorlar. Bu zirvenin deniz seviyesiden yüksekligi 1 . 500 ( l 66) 1 867 y1lmda Nikolaev'de yay1mland1. Lostia Hollandacada gemi sürmek anlamma gelmektedir. Bu , içinde denizlerin , okyanuslann , sahillerin betimlendigi denizcilikle ilgili bir kitapur.

140 1 Bir Rus Generalinin Günlühleri

Pironiti'de Aziz ilia Manastm. Doktor S. S. Solovskin'in Ar�ivinden.

feet'tir. Koni �ekline ve perçem formu diyecegimiz bir gõrünü�e sahip olan zirve, bu civarlardan net bir �ekilde gõrünüyor. 1 6 7 Pironiti seviyesinden õnümüzde büyük Arhavi kanyonu aç1hyor. Bu kanyon yõrenin derinliklerine dogru devam ediyor. Uzaktan yer yer karla kaph kayahk zirveler gõrünüyordu ; bu­ ras1 Pontos ana s1ru idi. Pironiti burnunun güneyine dogru yak­ la�1k 3 verst geni�liginde bir düzlük uzanmaktad1r. Bu Arhavi deresi kavu�umundaki ovad1r. Akarsuyun her iki yakasmda bizim gõrmeye ah�t1g1m1z küçük ev õbekleri kurulmu�tur. Bun­ lar Arhavi ve ona biti�ik olan üç kõydür. Arhavi'de 200 hane ya�1yor. Müdürün konutu buradad1r. Mü­ dürlüge bagh 3.890 hane , diger bir ifadeyle 20-24 bin insamn ya�ad1g1 40 kõy bulunuyor. Vergiden hazinenin geliri 1 .000 ke­ seye , yani 2 . 500 rubleye ula�1yor. Bu miktardan tek seferde ( 1 67) Ka!kasya bõlgesi topografya dairesinde yay1mlanan 5 verstlik haritada Pironiti bumu yanh�hkla Arhavi'nin güneyinde gõsterilmi�tir.

Lazistan

l 141

12.000 ruble gelir elde ediliyor. Bu durum, koyunculuk ve hay­ vanc1hgm yapilmamasmdan dolayi bu alanda vergilerin olma­ mas1 ile aç1klanabilir. Buna kar�m ahali tarla gelirinin onda biri yerine sekizde birini vergi olarak õdüyor. Arhavi nüfusuna bakild1gmda , ister istemez akla : "Neden insan say1smm üç kat fazla oldugu Arhavi'de sadece bir müdür bulunurken, 1 500 hanenin ya�ad1g1 Hopa'da Kaymakam bulu­ nuyor? " sorusu geliyor. Burahlardan sõzü geçen biri bu soruya �õyle cevap veriyor; "Kaymakam õnceleri burada oturuyordu . Ancak be� yil õnce , Trabzon valisi bir keresinde benden ve bu­ rah zengin bir beyden 1 50 lira istedi. Biz bu rü�veti vermeyince bizi cezalandud1. Arhavi, hem kaymakamhg1 hem de telgraf is­ tasyonunu kaybetti. Telgraf istasyonunu buradan Hopa'ya gõ­ türdüler. Bu da Lazistan'da yõnetim pratiginin bir õrnegi i�te. " Arhavi nahiyesi sakinlerinin büyük bir bõlümü Arhavi ve Vitze168 umak vadilerinde toplanm1�tu. Arhavi'den Vitze'ye giden yol, deniz k1y1s1 boyunca devam et­ miyor. Bu yerler arasmda daglar denize paralel, k1yi boyunca yük­ sek bir duvar gibi yükselen suu olu�turuyor. Yol, bu engeli vadi boyunca enine a�1yor. Arhavi'den ç1k1�ta evler, bahçeler ve ekili araziler arasmdan geçerek Arhavi deresinin sol k1yisma ula�1yo­ ruz. Buras1, denizden 5 verst uzakhkta bulunan Yakopiti kõyünde aniden daralan ve üç bõlüme aynlan bir vadidir. Bunlardan en kuzeyde Arhavi deresi ana vadisi bulunuyor. Yakobiti'de umak geçidinden geçiyor ve sol k1y1da, Arhavi'de küçük yanal akarsu boyunca güneye dogru yol ahyoruz. "Garmonia" ismindeki bu küçük akarsu , denize paralel olarak akmakta ve deniz k1y1sm­ daki yolculugumuzda bize engel te�kil eden sutm dogu yama­ cm1 yikamaktadu. Bu sut da, be� hanelik k1vnmh küçük kõy gibi, akarsuyun ismini ta�1yor. Garmonia kõyünde üç yil õnce, 200 hane Çerkez ya�1yordu . Bu Çerkezlerin büyük bõlümü Erzurum'a gitti. ( 1 68)

30�0

142 I Bir Rus Generalinin Günlühleri Garmonia sirtl Lazistan daglarmm ana kitlesine , yüksekligi 650 feet olan küçük bir bogazla baglamyor. Bu bogazm õbür ya­ kasmda k1yi sirtm1 güneyden dola�an ve Sumli kõyünde denize dõkülen Sumli deresinin vadisi ba�hyor. Yakobiti'den Garmonia ç1�ma kadar yol dar olup kestane agaç­ lannm169 dizildigi killi zeminden ormana dogru uzamym:: Dag ge­ çidine dogru giden yolda buradan zorlukla gõrünen iki kõy bulunuyor. (Akarsuyun sag k1yismdaki Loma, solundaki ise Gar­ monia) . Geçidin õte yakasmdaki alan daha bir geni�tir. Buraya gelen yolcu õnce, içinde 35 hanenin bulundugu büyük kõy Der­ bent'e giriym; sonra da Sumli'nin oldukça gen� vadisinden geçerek denize dogru iniyor. Burada k1yida küçük kõy Sumli bulunuyor. Arhavi'den Cuma günü yola ç1kuk. Dini bütün Hristiyanlar için Pazar günü ne ifade ediyorsa burada da Cuma günü onun yerini alm1�. Her zamanki gibi denizden uzakta ya�ayanlar sa­ hilde açilm1� dükkân ve kahvehanelere ah�veri�e iniyorlar. Ar­ havi'den Sumli'ye kadar yol boyunca gruplar halinde yürüyen insanlan gõrdük; bir bõlümü pazara gidiyor, bir bõlümü de pa­ zardan dõnüyordu. Bunlann büyük bõlümünü renkli bayramhk elbiseler giyinmi� kadmlar olu�turuyordu . Lazistan'da kadmm i�gücü olduguna, erkegin ise onun koruyucusu olduguna bir kez daha kani olduk. Kadmlar ellerinde binbir çe�it e�yayla dolu se­ petler ta�1yorken; erkekler de havah bir �ekilde ve eli-kolu bo� vaziyette onlarm ardi sua gidiyorlardt. Ba�larma sard1klan ince yazmalarm altmdan büyük bõlümünün merakh gõzleri bize çev­ riliyordu gizlice. Bazen istemsiz olarak yüzleri aç1lmca kadmla­ rm burada çok güzel ve zarif olduklanm fark ettik. Her zamanki gibi gõk mavisi gõzleri ve beyaz yüzleri var. Yeri gelmi�ken, Laz kadmlarmm s1ra d1�1 enerjileri, cesaretleri ve saglam karakterleri ile dikkati çektiklerini belirtmek gerekiyor. ( 1 69) Bize dediklerine gõre bu agaçtan yolu 70 y1l õnce yapm1�lar. Kestane agac1 iste bõyle dayamkhd1r.

Lazistan l I 4 3

Kadmlarm bu õzellikleri çok õnceden beri fark edilmi� ve "Kafkasya amazonlan" efsanesini Avrupa bu sõylencelerden yola ç1karak yaratm1� olabilir. Sumli'den Vitze'ye kadar deniz k1yis1 boyunca yol devam edi­ yor. Aç1k konu�mak gerekirse huna bir yol denemez. Atlanm1z dalgalarm k1y1ya vurdugu kalm kumlar üzerinden ilerliyor hep. Sumli'den bir saatlik yürümeyle küçük bir burnun etrafmdan doland1k ve Abu deresi kavu�umuna vard1k. Derenin sag k1yi­ smda iki-üç tane küçük yap1 vardi. Bu yapilar, Abu kõyü dük­ kânlanydi. Ôtede dereden iki verst uzakhkta , deniz k1y1smda Vitze kõyü gõründü . Vitze'nin ardmdan uzak ufukta Kemer burnu yükseliyordu . Buras1 Lazistan smmydi. Arhavi'den Vitze'ye kadar toplam 5 . 5 saat yürüdük. Bu 5.5 saatin bir saati Arhavi'den Yakobiti'ye kadar, bir buçuk saati Garmoni vadisinden Derbent kõyüne kadar, bir saati Sumli'ye kadar ve iki saati de Sumli'den Vitze'ye kadar sürdü . Bu �ekilde ald1g1m1z yolun toplam uzun­ lugu 25 verst kadardu. Vitze'de Emin Bey'in evinde konaklad1k. Ev sahibimiz, eski bey sülalesi olan Hoca Sahinogullan'ndandu. Emin Bey bizi gü­ leryüzle kar�iladi. Daha sonra Pontus ana sutmda yapug1m1z o zorlu yolculukta bize epey yard1m1 dokundu Emin Bey'in. Bu ileri gõrü�lü adamm evindeyken Lazistan tarihinin baz1 aynnt1lanm ve kendi sülalesinin ilginç tarihini õgrendik. Sunlan anlatt1 bize: 260 yil õnce Lazistan tamamen bag1ms1zd1. Halk1 Müslümand1 ve topluluklar halinde bõlünmü� ülkeyi derebeyleri yõnetiyordu. Bunlann arasmda en güçlüsü Vitze'de Topçuoglu imi�. Topçuog­ lu'nun gemileri vard1 fakat kendisi Türkiye vasah sayihyordu. Bir defasmda bu zat istanbul'a gitmi� ve orada Yunanistan'dan gõç etmi� Müslüman bir Yunan olan Sahin'le kar�ila�m1�. Topçu, Sa­ hin'i Lazistan'a getirmi� ve kendi kmyla evlendirmi�. Sõylenenlere gõre Sahin çok akilh ve çok zalim bir adamm1�. Yeni memleke­ tinde gücünü ve yerini saglamla�tmnca, Topçu'nun õlümünden sonra, e�inin bütün erkek karde�lerini õldürmü� ve kayinbabas1-

144 1 Bir Rus Generalinin Günlühleri nm bütün mal varhgma el koymu�. Sonrasmda Mekke'ye gidip hac1 olmu�. Bundan sonra Sahin'in bütün çocuklan Hocaoglu diye amlmaya ba�lam�. Bu sülalenin büyük atas1 olan bu adam da bun­ dan 225 yil õnce vefat etm�. Sahin'in çocuklan çok etkiliydiler. Hatta bunlardan biri Trabzon p�1 oldu. Tüm Karadeniz sahili, Sohumi'ye kadar bu �hret dü� künü adama tabiydi. Poli, Gonio ve hatta Sohumi kalelerinin i�s1 ona atfedilir. Bu yõneticiden sonra Trabzon'da Hoca Sahinoglu sü­ lalesinden yine iki pa� gõrev yapti. Bunlardan birinin zamamnda, Rus askeri Poti'yi ele geçirdi. Bu geli�menin hemen ardmdan Vitze beylerini ihanetle suç­ ladilar ve bunu Sultan'm kogu�turmas1 takip etti. Buna ragmen Sahinoglu sülalesi çok güçlüydü ve Lazistan'a girmeye cesaret dahi edemeyen Türkler, bu güçlü bey sülalesinin iradesini ku­ mayi ba�ramadilar. Oysa birer Türkiye vasah olarak, Lazistan'm tüm beyleri de Türkiye'nin yanmda sava�mak ve Sultan'a vergi vermekle yükümlüydüler. Halkm büyük bir bõlümü ise kendi beyi olarak Hoca Sahinoglu sülalesini tamyordu . Sonrasmda , benzer durumlarda hep oldugu gibi, Lazistan'm degi�ik bõlge­ lerinde yeni sülaleler ortaya ç1kti. (Hopa'da Sahbender, Arhavi'de jordanoglu , Kapistra'da Kibar Aga, Atina'da ise Batsaoglu) ; bu sayd1klanmmn her biri gücünü artumaya ba�ladi. Bunu da çok geçmeden Lazistan'1 iç sava� alanma çeviren kendi aralarmdaki mücadeleler izledi . Trabzon'daki Osman Pa�a bu firsattan fay­ daland1 ve Lazistan'da Sultan'm iktidanm saglamla�tumak adma, Lazlarm ba�ma buyrukluklanm yok etmeye karar verdi. Ancak bu mücadele için sadece Sultan'm ordusu güvenilir de­ gildi. Bu yüzden Osman Pa�a , Acarah Ahmet Bey'den yard1m is­ tedi ve Osman Pa�a soyup sogana çevirsin diye bütün Lazistan'1 Ahmet Bey'e birakti. Gelecegin pa�s1 Ahmet Bey Acarahlan top­ layarak Borçka , Çhala ve Hopa vadilerinden Lazistan'a girdi. Aym zamanda Osman Pa� da Trabzon tarafmdan harekete ge­ çecekti ve Ahmet Pa�a'ya yem ve barut temin edecekti.

I...azi stan

l 145

Acara beyi verdigi sõzü yerine getirdi, sahili takip ederek geldi ve ahaliyi k1hçtan geçirdi, ortahg1 ate� verdi. Dagilm1� du­ rumumdaki Lazlar, ciddi bir direni� gõsteremeseler de kendi topraklanm hiç de õyle kolay teslim etmediler. Õzellikle Kapis­ tra ahalisi ve Laz kadmlan cesurca sava�ll. O dõnemin kahraman erkek ve kadmlannm isimleri Lazistan'da bugün bile amhyor. Acarahlar Lazistan'da 6 ay kaldilar. Hatta bu yõrenin sm1rla­ nm da geçtiler. Rize'ye inip, Dutçuoglu'nun ihti�m1 ile ün salm1� evini yerle bir ettiler. Vitze beyinin devasa evi de aym kaderi pay­ la�ll. Tek kelimeyle, Acarahlar Lazlann õzgürlüklerini kird1 ve Türk hükümetine, zorunlu askerlik hizmeti gibi kendi kuralla­ nm yerle�tirme imkâm verdiler. Diger bir ifadeyle, Acarahlar kendi bõlgelerinde asla müsade etmeyecekleri bir �eyi, kaderin bir cilvesi sonucu kendileri bizzat Lazistan'da gerçekle�tirdiler. Ahmet Pa�'mn saldms1 55 yil õnceydi, bundan sonra Türkler kendi kanunlanm yava� yava� Lazistan'a getirdiler. Simdi bu bõlge Acara ve Çürüksu'ya gõre Sultan'a çok daha sad1kur. Avrupa tüm Türkiye'de en uslanmaz ve soyguncu halk olarak Lazlan gõrmek­ tedir. Ancak bu yakla�1m, õzellikle Karadeniz sahilinde ya�yanlar için hiç de dogru degildir. Gezgin burada, Türkiye Gürcistam'nm diger yerlerinde bulabileceginden daha çok iyiliksever insan bula­ caktir. Burada hirsizhk ve kaçakç1hgm Kafkasya'mn diger bõlgele­ rine gõre daha az oldugu net olarak sõylenebilir. Lazistan'da Türkiye'nin otoritesi, halkm Laz beylerine nere­ deyse toprak kõleligine varan baghhgmdan kurtanlmas1 temeli üzerine kuruldu . Beylerden biri bize, "lktidar bu hedefe ula�­ mak için geri ad1m atmad1 ve aç1kça halka bizi dinlememeleri çagnsmda bulundu." diye anlatll. Bu sõylenenin dogrulugunu burah bir vatanda� da onayladi. Simdiki beylerin silahh gõrevli­ ler bulundurma haklan olmad1g1 gibi, Batum'da devlet i�lerinde ve Ardahan yolundaki yükümlülükleri artmhyor. Bu �ekilde La­ zistan'da herhangi bir hukuki unvan bulunmuyor ve Hoca Sa­ hinoglu sülalesinin eski otoritesinden geriye sadece sisler içinde

146 I Bir Rus Generalinin Günlühleri bir serap kahyor. Ancak halen harem hayau sürdüren Sultan hü­ kümetinin "Halk1 feodalizmden kurtarahm" �eklinde bir slogan seçebilecegini dü�ünmeyelim. Porta1 7º'nm (Osmanh'nm) gõ­ rüntüden ibaret liberalizmi ile büyülenmemek ve burada hazine gelirlerini arllrma amaçh sanki bir mali tedbir politikas1 giri�imi gõrmek daha dogru olacaktn: Yõnetim haklanm kaybetmekle birlikte Vitze beyi her �eyini yitirdi. Acara ve Sav�at'daki Him�i­ a�vililer gibi beyin de bir mülkü yoktur ve geliri yoksul bir ya�am sürmek için bile yeterli degildir. Buradan Emin Bey'in diger tüm Lazlar gibi neden ticarete auld1g1 anla�1hyor. Fransa-Prusya sa­ va�1 ç1kmadan õnce Emin Bey Marsilya'ya karabatak ku�u temin ediyordu . Bundan birkaç y1l õnce karabatagm derisi Avrupa'da zarif ve �1k gece elbiselerini süslemekte kullamhyordu. Emin Be){ karabataklan yakalamak için 200-300 kadar kayik kirahyordu. Bu kayikç1lar deniz k1yismda kayikla dola�1yor, çok sayida ku�u telef ediyorlardl. Bey bize, her yil Marsilya'ya 100 bin adet deri gõn­ derdigini ve bu derileri oldukça yüksek fiyata satllg1m sõyledi. Hoca Sahinoglu sülalesinin �imdiki temsilcisi bu yolla ken­ dine güzel ko�ullar yarattl . Simdi kendisinin be� kay1g1 var; Ba­ tum'la, Trabzon ve 1stanbul ile kayda deger õlçüde ticaret yapmaktadir. Ev sahibinin itirazlarma ragmen Vitze'de iki gün­ den fazla kalamazd1k. Küçük Asya cografyasmm gizemli yeri Parhal kendine dogru çekiyordu bizi. Anlatilanlara bak1hrsa, Lazlarm bile hakkmda çok az �ey bildigi yerlere dogru uzun ve zorlu bir yolculuk bizi bekliyordu . Vitze'de bizi konuk eden ev sahibi can güvenligimizden de oldukça kayg1lamyordu . Konuk­ sever ev sahibimiz, birkaç kez bize bu zor yolculuktan vazgeç­ memizi õnerdiyse de karanm1z1 vermi�tik. Bey sonunda ikna oldu , bizim güvenligimizi ve rahat1m1z1 saglamalanm emrettigi kendi adamlannm korumas1 ve gõzetimi altmda olmam1z �ar( 1 70) Porta, "büyük kap1" anlammdad1r. Burada yazar Porta diyerek, "Bãb-! ãl!"yi isaret et­ mektedir. Osmanh'da sadrazamhk makam1 ve devlet idaresiyle ilgili kuruluslann bu­ lundugu ve devlet idaresinin merkezi sayilan yer Bâb-1 âl! idi.(K.R.)

Lazistan

l 14 7

uyla izin verdi. 7 Temmuz'da bütün fazlahk yüklerimizi birak­ uk ve Vitze'den aynld1k. Parhal'a dogru giden yol, Abu deresinin kayahk vadisinde yu­ kanya dogru yükseliyor. Bu vadinin alt bõlümüne ova dememiz mümkündür. Ova, epey geni�tir ve denize dogru egimi azdir. Yol, ovanm tamammda oldugu gibi umak çak1h ile õrtülmü�­ tür. Bu da derenin hirçm karakterine i�aret ediyor. Vitze'den yanm saatlik yolculuktan sonra Abu kõyüne girdik. Ancak bu bizim deniz k1y1smda gõrdügümüz o kõy degildir, oraya "Abu­ Sufla" diyorlar; bu ise Abu-Ulya kõyüdür. Kõyde 1 40 hane ya�1yor ve bunlar müstakil kir evleri �eklinde be� verst'lik mesafeye yaytlm1�llr. Evlerin büyük bõlümü ta�tan yaptlm1� olup huzur ve mutluluk verme iddiasmdalar atleta. D1�tan bak1ld1gmda zen­ gin gõrünü�leri olan iki ev dikkatimizi çekiyor. Bunlar varstl tüc­ carlara aittir. Bu tüccarlar geçmi�te Samegrelo'da ahm-sallm i�i yap1yorlard1. Vitze'den yapt1g1m1z iki saatlik yolculuktan sonra keskin yoku�lara geldik. Uzaklarda , üzerinde yer yer karm bu­ lundugu Pontus sirtmm uçurumlu zirvesi gõzlerimizin õnüne serildi. Burada yol art1k acaip bir gõrünüm ahyor. Ancak çok geçmeden Abu deresinin dar vadisine dald1k ve yol yerine dar patika ç1kll kar�1m1za. Bu yolda ilerlerken iki ad1mda bir attan inmek gerekiyor. Patika, zaman zaman neredeyse dik bir mer­ diven halini ahyor ya da aniden birkaç sajen alçahyor. At, basa­ maktan basamaga keçi gibi atlamak zorunda . Etraf tropikal ormandir. Bu ormam gõrmeyen biri buradaki bitki õrtüsünün çok renkliligini hayal bile edemez . Zemin çok acaip : Üç inç de­ rinlige kadar bütünüyle kildendir. Kilin altmda kireçta�1 taba­ kas1 var. Bazen bu manzaranm yerini erguvan rengi volkanik katmanlar ya da sivri kõ�eli bazalt bloklar ahyor. Pmarlar, muhte�em aynams1 �elale �eklinde bu girift hatlara dõkülüyor ve a�ag1da bir yerlerde beyaz bir kõpük yigmma dõ­ nü�üyor. Üç-dõrt yerde yol, üzerine iki-üç tomrugun uzauld1g1 yanklardan geçiyor. Bu klasik kõprüden yaya geçmek bile zor-

1 48 1 Bir Rus Generalinin Günlühleri ken yüklü hayvanlan geçirmemiz gerekiyor. Dallann õtesine bir iki ad1m atmca asirhk agaç kõklerinin yola nasil sarkt1g1 gõrü­ lebiliyor. Atlan geçirebilmek için balta ile yol açmak gerekiyor burada . Bu yollar maceras1z geçilemez; atlanm1z da õlümden kil payi kurtuluyorlar. Bir yerde yol arkada�1mm au, yangm içine dü�tü ve zavalh hayvam alt1 adam zor ç1kard1 yola. Gõrüldügü gibi, genelde yolculuk pek zevkli geçmese de yol bir anda iyi bir patikaya ç1kar ç1kmaz, doga o kadar orijinal ve çekici ki, insan çektigi tüm zorluklan unutuyor. Uçurumu kaplayan bu ye�il ha­ hya yakmdan bakmca, binlerce gõvde, binlerce dal ve kõkler­ den olu�an sarma�1k agm1 gõrebilirsiniz. Bu , atleta uçuruma gerilmi� dogal bir kõprüdür. Genel manzaray1 Pontus koman i�gal etmi�tir. Ancak bu Corcomi ve Çiruh arasmda Arsiyan sir­ tm1 õrten o çelimsiz saplardan ziyade; 1 . 500 feet yükseklikte beyaz ve pembe renkli komarlarm muhte�em bir buket gibi se­ rildigi bir bütün ormandir. Gõz kama�tmc1 narin rengi ile pembe renkli çiçek õzellikle dikkati çekiyor. Komar agacmm bu ren­ gine ba�ka hiç bir yerde rastlamad1k. Odunsu bitkilere her yerde rastlanm1yor. Abu yakmmda bu­ lunan Çikuleti kõyünde genellikle meyve agaçlan dizisi vardir. Ardmdan, aralarma salk1m sõgüt ve karayemi�in kan�ug1 k1zil­ agaçlara rastlamyor. Daha sonra 2.000 feet yükseklikte kmlagaç ve kaym ormanlan ba�hyor. Buradaki filizlenme gücü �a�iruc1dir. Biz burada kelimenin tam manas1yla bir ta�m üzerinde bü­ yümü� asirhk kmlagaçlar gõrdük. Bu olgu, cografi enlem etkisi ile aç1klanabilir sadece . Lazistan yerle�im �eridi Çikuleti kõyü ile sonlamyor. Bundan sonrasmda doga insans1z kahyor art1k. Konaklanabilecek tek yer, üstelik sadece yaz aylannda, ana s1rtm üstündeki geçidin oldugu yerde bulunan Çamhk yaylas1dir. Ancak Vitze'den ç1kug1m1z gün bu yaylaya kadar gidemedik; geceyi Gürcüdüzü denilen alanda geçirmek zorunda kald1k. Buras1 atlar için otlak bulabi­ leceginiz tek noktadir.

Lazistan

J l 49

Gürcüdüzü duragmda kervamm1z keyifli bir gece geçirdi. Abastumani'den ç1kuktan sonra ilk kez misafir olmad1g1m1Zl his­ sediyoruz. Daimi yolda�1miz Tula Semaveri1 7 1 , bizi Moskova çayi ile evimizdeymi�iz gibi ag1rlad1. Sonrasmda dev kayin agaçlan altmda uyuduk. Bizden sonraki gezginlere haura buakmak üzere bu agaçlara birkaç Rusça ve Gürcüce harf kaz1d1k. Ertesi sabah yolumuza devam ettik. Pontus sirtmda gezginin elde ettigi izlenimleri okuyucuya aktarmak için, Pontus'un en yüksek su­ tmda tutugumuz notlan düzeltmeden buraya aktarma hakk1m1 kullamyorum. "Çamhk yaylas1. Abu Uliye kõyü. 9 Temmuz Sah"

"Gürcüdüzü'nden Çamhk yaylasma kadar olan yol, üçüncü gün üzerinden geçtigimiz yola gõre daha kõtüdür. Dün hepimiz yaya geziyorduk. Birkaç yerde atlan iki adam gõtürüyordu; biri õnden gidiyor, digeri ise au kuyrugundan tutuyordu. Ancak tek bir aya­ gm yer buldugu bu yamaçta, dõrt ayakh hayvam ba�ka türlü tut­ mak mümkün degil. Bir ara patikam1z tamamen kayboldu. Yol üzerinde boydan boya bir kaya duruyordu . Burada, içinden yük hayvanlanyla geçmemiz gereken ince bir delik açilm1�. Yol ar­ kada�lanmm õnünde oldugumdan ben de�ete kapilm1� olarak atlanmlZl orada b1rakmaya karar verdim: Allah'tan ben yamld1m ! Atlann eyerlerini çõzdüler ve bu ak1lhca yapilm1� tünelden teker teker geçirdiler. Bu engeli gõz õnüne getirmek istersen, bu tüne-· lin üçgen �ekle sahip oldugunu hat1rlayacaksm. Tabanma pü­ rüzsüz granit dõ�enmi�tir. Uzunlugu 2 sajen'dir ve ufka dogru 40 derece egilmi�tir. Bu deligin tavam da aym yap1dadu. Üçge­ nin yüksekligi iki ar�m ve bir ver�ok'tur172 • Bu durumda, "Ponto deliginden nas1l geçtik?" sorusu ile ilgili olarak okuyucu tüm verilere sahiptir art1k. Ancak i� bununla bitmedi tabii. Bundan sonra üç yerde daha kom�u vadilerden dõkülen kar birikintilerini ( 1 7 1 ) Tula: Semaver yapan ustalanyla ünlü Rus kasabas1 . ( 1 72) Eski Rusya'da uzunluk õlçüsü birimi . l Versok ( e e p w o K )

=

4,45 cm'dir. (çev.R.A.)

1 50 1 Bir Rus Generalinin Günlühleri kazarak yol açt1k ve nihayet 9 saat sonra gelmi� bulunduk, oysa yolun toplam uzunlugu 1 0- 1 2 verst'i geçmiyordu. Geceyi geçi­ recegimiz yere kadar yagmur ve kuvvetli sis altmda ilerledik. " "Gürcüdüzü'nden Çamhk yaylasma kadar her �ey zorlu ve b1ktmc1 . . . Orman yok. S1k orman gülleri arasmda õncül bodur kmlagaçlar daha seyrek olarak gõrülüyor. Bu orman gülleri küçük fundahklar �eklinde kar�1m1za ç1k1yot Buranm çiçekleri de , õyle Çikuleti'deki gibi gõz kama�tmc1 renklere sahip degil. Seyrek de olsa aralarma yüksekligi 20-25 feet'e ula�an çmarlar kan�1yot Agaçlarm tepelerine an kovanlan asilm1�. " Killi toprak gittikçe kumluga dõnü�üyor. Her ad1m at1�1m1zda ta�h yerlere daha s1khkla rasthyoruz. 5.000 feet yüksek­ likte ormamn son izleri de yok oluyot Çimenlikler yok, ancak ta�lar arasmda hayvanlarm otlayabilecegi küçük adalar gõrülü­ yor. Bunlar da buralarm dag otlag1dir; c1hz, fakir ve küçük. Biraz üstte buralarda otlak denen yerlere rasthyoruz. Ancak bu yer­ leri Sav�athlar ve Acarahlar kendi sürüleri için otlaktan bile say­ mazlar" "Tüm bunlar Lazistan hayvanc1hgmm say1sal verileri hak­ kmda bir fikir veriyor. Nitelik sõz konusu olunca, buramn inegi küçük buzag1 büyüklügündedir denebilit Bununla birlikte sü tü azdir ve fiziken zay1fut Kaurlar yoktut Buramn en iyi bogas1 Acara ineginden küçüktüt Lazistan'da koyun da azdir. Burahlar keçi beslemeyi tercih ediyorlar. Burada yayladaki yap1lar hay­ vanc1hk yapmaya uygundut Bu yap1lar say1ca çok degildir, aym zamanda çok dard1r ve ta�tan yap1lm1�lardir, üzerleri de ba�ka bir yerden getirilmi� kül ile yogrularak elde edilmi� bir harçla õrtülmü�tür. Ag1l birkaç ki�ide var. Ama bu ag1llar yine de bu­ radaki yapilarm yans1m olu�turan ve içinde insanlarm ya�ad1g1 evlerden daha iyi durumdad1r. Su kaynaklarmm bollugu nede­ niyle, ag1llarda sürekli akan sular var ve yap1 bu sularla sürekli olarak y1kamyot Ag1llarm zemini genellikle agaçtandu; yapila­ rm diger yansmda yani insanlarm ya�ad1g1 odalarda zemin ta�-

Lazistan

l 151

tandu; diger kIS1mlarda çogunlukla zeminde ta� bile bulunma­ maktadu. Burada ister istemez l..a zistan yaylalanmn ne kadar berbat oldugunun anlauld1g1 Koch'un tasvirleri geliyor akh­ m1za. " " Çamhk yaylas1 Marsis dag1 eteginde bulunuyor. Burasm1, lO'dan fazia akarsudan olu�n Abu deresinin kaynagi sayabiliriz. " "Ertesi gün yogun sis gõründü ve ince güz yagmuru d a geldi. Etrafta hiçbir �ey gõrünmüyor. Sonraki gün ise çok zor durumda kald1k: Gezgin, büyük bir eziyetten sonra etrafa gõz atmak için sut doruguna ula�t1g1 suada, sis gõzlerini atleta kõr ediyor. Yoksa Pontus sutmdan onun karakteri üzerine net bir fikir edinmeden mi inecegiz? Yoksa talih, �imdi gõrdüklerimizden daha fazlas1m gõstermeyecek kadar ac1mas1z m1 olacak?" Burahlar diyorlar ki, "Burada daima sis olur. Bazen çok nadir olarak sabahm erken saatlerinde gõkyüzü o kadar temizdir ki, tüm l..a zistan gõrünür hale gelir. " Buna dayanarak bu sabah er­ kenden, saat 4'te kalkt1k. Ancak gõkyüzü sadece birkaç dakika aç1ku ve biz yine hiçbir �ey gõremedik. Pontus dag sutmm kayahk ve dik oldugunu gõrmek mümkün oldu sadece. Bu sut, burada kar hatt1 bulunmamasma ragmen yil boyunca çatlaklannda kar olan sarp arduvaz kayahklardan olu�­ maktadu. Taylor, Moltke ve digerleri tarafmdan betimlenen Küçük Asya Arsiyam'mn, Yalmz'm, Antitavr'm ve diger sutlarm karakteri burada gõrülmüyor. "Çamhk yaylas1, 10 Temmuz Çar�amba"

Dõrt gündür Pontus sutmm neredeyse zirvesine oturmu�, deniz tarafmdan hava açsm diye bekliyoruz. Korkunç bir sis ve yagmur sard1 etraf1mm, soguk iliklerimize kadar i�ledi. Bu üçüncü gün, hepimiz dumanmdan art1k gõzlerimizin y�nd1g1 ate�in kar�1smda , ayaklanm1z1 uzatm1� oturuyoruz. Bunun d1�mda hepi­ mizde mide bulant1s1 �ikâyeti ba� gõsterdi ve bütün bu s1kmt1yi

1 52 I Bir Rus Generalinin Günlühleri sadece Lazistan'm genel manzarasm1 gõrebilmek için çekiyor­ duk. Gerçekten de bu sutm yap1s1 üzerine bir �eyler sõyleme­ yemeden bu yerlerden yurdumuza nasil dõnecegiz? Gezimiz Küçük Asya cografyasma az da olsa bir �eyler katmah. Eger sHf bizim yüzümüzden 1 . 1 . S. 'ye bir �eyler gõtüremeden gidersek büyük bir kabahat olur bu . Bizim gõrdüklerimiz ve duyduklan­ m1z arasmda oldugu gibi, bizim haritam1z ile Koch'un anlatt1k­ lan arasmda da õyle büyük farklar var ki, bunlan birbirleriyle uzla�urmak imkâns1z ; bu yüzden beklememiz gerekiyor. Ôrne­ gin Futma deresinin (Koch'a gõre Varsamber'in) kaynaklan ile Parhal (bizim haritam1zda Bolhar) arasmda o haritada sonsuzluk var atleta ; gerçekte ise biz muhtemelen �u anda Koch'un "Var­ samber" dedigi dagm dibinde bulunuyoruz ve Parhal'a kadar 8 saatlik yürüme mesafesi var. Bunun d1�mda bize sõylediklerine gõre Marsis dag1 bizden bir verst uzakhktadH ve Pontus s1rtmdaki daglann hepsinden yüksektir. Koch ise, Pontos s1rtmdaki en yük­ sek daga "Varsamber" dendigini sõylüyor. Varsamber ne demek? Burada hiç kimse bunun anlam1m bilmiyor. Buradan yanm verst mesafede Alp gõlleri oldugunu ve bu gõllerden birinin uzunlugunun tüfek aum1 menziline e�deger oldugunu sõylüyorlar bize. Diger taraftan yer ve s1rtm karakte­ rine bakarak bõyle bir gõlün varhgma inanmam imkâns1z. Eger bu kõtü hava birkaç gün daha bõyle devam ederse ne yaz1k ki tüm bu sorular, soru olarak kalmaya devam edecek. O zaman belki de biz bu ezici yalmzhga ve masraflara daha fazla dayana­ may1z. Ba�ka bir ara�urmac1 da kim bilir, buralara bir daha ne zaman gelir? 1 1 Temmuz'da nihayet çilemiz sona erdi: Hiç beklemedigi­ miz bir anda gõkyüzü temizlendi ve sHt yüksekliginden Lazis­ tan'a bakmak için yola ç1kt1k. Bunun yam s1ra Alp gõllerini de gõrmeye karar verdim. Gõller, Marsis'in güneydogu yamacmda, Karadeniz'den yak­ la�1k 8.000 feet yükseklikte bulunuyor. Üç gõlden en büyük olam daire �eklindedir; çap1 yüz ad1m1 geçmez, derin bir oyukta

Lazistan

l 153

bulunuyor. Gõlün üzerine Marsis'in kayahklanndan parçalar di­ kine iniyor. Gõllerin yakmmda, yosunlu yerler arasmda 8. 770 feet yükseklikte Abu-Zulel admda suyu bol bir pmar bulunu­ yor. Suyun sicakhgi 2 °Reomür'e ula�iyor. Marsis'in en yüksek zirvesi ula�ilmazdir, ama deniz seviyesinden yüksekligi de yak­ la�ik 1 1 .000 feet olmah. Çamhk Alp gõlünün etrafmi zirveler çevreliyor. Bunlann bi­ rinden Lazista rÍ'm geni� panoramasma bakuk. Dag sutmm kol­ lan yer yer gõrünür oldu sadece . Genelde altimizda bulunan alanm tamami, üzerinde õzellikle kayahk konilerin ve siyah sar­ mal çatlaklann aynldigi siyah masif bir kütleyi temsil ediyor. En belirgin olarak dar ve kayahk zirvesiyle ana sutm hatlan gõ­ ründü . Üzerinde yan yana keskin doruklar bulunuyor. Bu do­ ruklar, tamamen çiplak ve siyah arduvaz kayahklar �eklinde kar�imiza çikiyor. Yamaç, yer yer sert kristalik katmanlar ve kal­ kerli kayagan ta�mdan olu�uyor. Kristalik katmanlar Lazistan'm bati yamacmda, kayagan ta�lan ise Çoruh'un dogu yamacmda baskmdu. Bu jeolojik yapi farkhhgi, Çamhk ve Kobak yayla ev­ lerinin yapildigi malzemelerde daha çok hissediliyor. Kobak'daki evler dolomit kireçle ve gri tugia renginde kireç arduvaz karo­ lan ile in�a edilirken, Çamhk'daki evler yalmzca kayagan ta�i ve siyenit bloklan ile in�a edilmi�tir. Sut zirvesi yakmmda çok cihz dag otlaklan ile çimenlik küçük alanlar dizilmi�tir. Dogu yama­ cmda çimenler bauya gõre, yani çimenliklerin ta�h ve neredeyse çimensiz oldugu Lazistan yamacma gõre daha zengindir. Pon­ tus strtmm dogu ve bati yamaçlarmm kar�ila�tmlabilmesi için Lazistan'm bau yamacmda iklimin doguya gõre daha sert oldu­ gunu belirtmemiz gerekir. Biz Çamhk yaylasmda donuyorken (günün ortalama sicakhgi 8- 1 0 derece) ya da islamyorken, dogu yamacmda ise oldukça güçlü bir kurakhk hüküm sürüyor. Denizin yakmhgi ba�ka alanlarda da hissediliyor: Bati yama­ cm çatlaklarmda kalm kar tabakas1 bulunurken dogu tarafmda kardan eser yok.

1 54 I Bir Rus Generalinin Günlükleri Ana sirttan her yõne, yüksek ve �evli sut kollan aynlm1�ur. Bunlar tüm l..a zistan'1 dolduruyor ve ortak bir karaktere sahip­ ler. Marsis yakmlannda, Çamhk yaylasmda, deniz seviyesinden 9 . 3 5 1 feet yükseklikte 1 5 ad1m geni�liginde bir geçit bulunuyor. Çoruh havzasma ait Kobak deresi, kaynagm1 bu geçidin oldugu yerden ahyor. Bu geçitten geçer geçmez kendimizi yine Livan topraklarmda bulduk ve 1 844 y1hndaki yolculugunda B. Pros­ kuriakov'un yakmlannda bir yerlerde konaklad1g1 bu ta�ranm en 1ss1z yerlerini -Parhal ve Kobak vadilerini- ziyaret ettik. Bizim bildigimiz haritalarm hiçbirinde Parhal vadisine yer verilmedigi için, l..a zistan'a ait olmamasma ragmen bu yõre üze­ rine elde edilen yüzeysel bilgileri burada payla�mak istiyoruz. Pontos sutmm dogu kolu Çoruh'a oldukça dik bir �ekilde iniyor. Düzensiz bir �ekilde irmaga inen payanda kitlesinde, için­ den Çoruh'u besleyen sularm ak1p geldigi derin bir çatlak kah­ yor. Bu irmak yataklan Çoruh k1yilan ile ayn1 karakterdedir. Biz bunu , "Oradakine k1yasla doga burada daha sert ve yollan daha da kõtüdür. " bilgisinin d1�mda 3. bõlümde ele alm1�t1k. Ahali vadilere õbeklenmi�tir, bunlar kendi halinde kapah bir ya�am tarzma sahiptirler ve kom�ularmdan geçit vermez kayahklarla aynlm1� bulunmaktadirlar. Bununla birlikte Parhal vadisi de aym karakterdedir. Parhal deresi kaynagm1 Aluparmak173 dag­ larmdan almakta, doguya dogru akmakta ve yukan bõlümde (Parhal kõyünün altmda) Armenhevi ve Kobaki'yi sulayan de­ releri kendinde birle�tirmektedir. Kobak vadisi ile akarsuyun ag­ zma kadar indik ve yukan Parhal deresi seviyesine kadar ç1kt1k. Bu akarsuyun kaynag1m ald1g1 yerlerden tekrar l..azistan'a geçtik. Son yillara kadar bu memleketin gelirleri Erzurum yeni ca­ misine verildigi için Parhali vadisi ve çevresine bazen Vakup174 diyorlar. Simdilerde Armenhevi ve Kobak vadilerinin tüm sa( 1 73) Pontus smmm en yüksek zirvesi . ( 1 74) Bu bõlge adeta vak1f gõrevi gõrrnüs oldugundan bu isimle amlm1s. ancak yerel ag1zda Vakup olarak günümüze kadar gelmistir. (Çev. R. A)

Lazistan

j 155

kinleri Gürcü dilini oldukça bozuk konu�salar da, yam ba�la­ rmdaki Parhal kõyünde Gürcüceyi herkes bilmiyor. Ôzel diksi­ yonlan ve h1zh konu�malan ile Vakup ahalisinin dili kendine õzgüdür. Bu dil, Rusya Gürcistam'nm175 hiçbir bõlgesinin ko­ nu�ma diline benzemiyor. Tüm bunlara �unu da eklemeliyiz ki halk bilinç olarak çok geli�mi� degildir ve ilkel dõnem õzellik­ leri ta�1maktalar. Sert doga ko�ullan ve tam izole bir ya�m, õzel­ likle Kobak sakinlerinin gelenek ve gõreneklerini güçlü bir �ekilde etkilemi�. Toplumun tüm temei ihtiyaçlannm sadece dogal çevrenin cografi �artlarma, topografik ve j eolojik yap1sma bagh olmad1gmm mükemmel kamt1, ba�ka hiçbir yerde olma­ d1g1 kadar burada gõrülebilir. 1 76 Kobak'm yam ba�mdaki Parhal vadisinde gezgin, tamamen farkh bir manzaraya tamk oluyor. Burada halk daha geli�mi�tir, çünkü Çoruh k1y1smda ya�ayan halk ile ileti�imi engelleyebilecek dogal �artlar daha azdir. Kobak vadisinin uzunlugu 20 verst'i geçmiyor; burada büyük bõlümü­ nün ayn gruplar halinde bulundugu 200 hane ya�1yor. Evler te­ pegõzler gibi yekpare ta�larla çimentosuz olarak in�a edilmi�tir ve kartal yuvas1 gibi sarp kayahklara kurulmu�tur. Her evin ya­ kmmda bazen iki-üç ad1m geni�liginde küçük ye�il alanlar var­ dir. Bunlar dag eteklerine kemer gibi sanlm1� ve elle yap1lm1� duvarlarla saglamla�tmlm1�ur. ôyle anla�Il1yor ki, Kobak bir tür, -tabiri caizse- , henüz ilkel tanm araçlarmm bilinmedigi ender yerlerden biridir. Tah1l bitkilerinden burada m1sir, daha da s1k­ hkla ekmeginin lezzetsiz oldugu bezelye ekiliyor. Meyve agaç­ larma ise sadece Kobak kõyünün alt tarafmda rasthyoruz. Aynca burada aym adi ta�1yan nehrin agzmda üzüm baglan bulunuyor. Bu yerlerin topografik õzelliklerini gõz õnüne getirmek istersek, geçitten Sirta ve Marsis dagmdan Kobak deresi kavu�umuna ( 1 7 5 ) O dõnemde Gürcistan iki ülke tarafmdan i�gal edilmi� durumdayd i . Çarhk Rusyas1 tarafmdan i�gal edilen bõlgeler "Rusya Gürcistam"' , Osmanhlar tarafmdan i�gal edilen bõlgeler ise "Türkiye Gürcistam" d iye adlandmhyordu .(Çev. R. A . ) ( 1 76) Korra. reo11orn11 H acTOll ll.\ero Bpe M e H M c n e p .Tac K M H a 1 874 r . Cn6 . ) JMÕD �M,)'5o.) al'l(30B'Z) � cpt'>Mu (0>. Õ'ZJUJo6o, 1 874, U.:.6Jõ-3�'ZJ�&o).

156 J Bir Rus Generalinin Günlükleri kadar yani en fazla 20 verst'lik mesafede 5.300 feet alçald1g1m1Z1 sõylememiz gerekir. Kobak'dan Parhal'a kadar olan yolu tarif etmeyecegim; sa­ dece bu yolun tüm yolculugumuz boyunca geçtigimiz en b1kt1nc1 yol oldugunu belirtmekle yetinecegim. Parhal kõyü aym isimli akarsuyun her iki yakasmda, deniz seviyesinden 4. 675 feet yükseklikte bulunuyor. Kõyde 200'den fazla hane ya�1yor. Evler tek hat üzerinde, dar vadi boyunca, 4 verst'lik mesafeye kurulmu�tur. Ünlü kilisenin harabeleri burada bulunmaktadu. Kilise harabeleri, bu yerin tüm zenginligidir ve gezimizin de ye­ gâne desiderata177 (dilegi R.S)s1d11: Neredeyse yolculugun ba�lang1cmdan itibaren her gün Par­ hal kilisesi hakkmda bir �eyler duyuyorduk. lnciciyan, Erme­ nistan Cografyas1'nda Parhal için, " . . . altmda hazine olan mermer sütünlu kilisedir, sütunlarm üzerinde Gürcüce yaz1tlar vardu. " diyor. Koch, Parhal'da bulunmam1�, ancak duyduklarmdan yola ç1karak buradaki kiliseyi betimlemi�tir. Eski Gürcistan cograf­ yac1s1 Vahu�ti, Parhal'dan hiç bahsetmiyor. Bunun üzerinde dur­ mamasmda bir tuhafhk var. Çünkü Gürcü cografyac1, hiç sõz etmese bile çah�masma halel gelmeyecek õyle küçük ayrmtilan anlauyor ki, Parhal'dan sõz etmemesi tuhafhk yarat1yor. Bu ne­ denle Parhal kilisesi dikkatle ara�tmlmaya ve õgrenilmeye de­ gecek bir yap1dir. Bu kilise Türkiye Gürcistam'nda gõrdügümüz tüm kiliselerden geni�tir ve mimari olarak Tbeti kilisesinden ge­ ride degildir. Parhal kilisesi binas1 genelde Türkiye'de gõrdügü­ müz Ortodoks kiliselerinden hiçbirine benzemiyor. 178 Tapmagm d1� gõrünümü daha çok yeni dõnem tiyatro mimarisini andmyor. Ana binamn uzunlugu 45 , geni�ligi ise 32 ad1md1r. Kemerler ve sütunlar mimarinin tüm elementlerini içeriyor. Tapmagm sunak bõlümü eski kiliselere õzgü tüm õzelliklere sahiptir. Küresel ta( 1 77) lngilizce, ihtiyaç duyulan ya da çok fazia istenen �yler anlamma gelir. (K. R.) ( 1 78) Parhal kilisesi mimarisi Tillis vilayeti, Gori mezras1 Urbnisi kõyünün eski kilisesini ammsauyor. (ípyJ M ll B APe B H e iíl w 111 x n a M llTH M Kax x p 111 cT111 aHCTBa. A Kn.1 KaB K .Apx . Ko M .T.V. )

Lazistan

l 15 7

Parhal

vam yanm-kule ;;eklindedir ve birkaç pencere ve ni;; ile aydm­ lanmaktadir. En gõrünür yerinde etrafm1 azizler kurulunun çev­ reledigi Kurtanci'nm tasviri korunmu;;tur. Azizlerin yüzleri yer yer korunmu;;tur ve Tbeti'dekinden daha iyi durumdadir. Boyalar halen yenidir. Sunagm zeminine asfalt dõkülmü;;tür ve kilisenin diger bõlümlerine gõre biraz daha yükseltilmi;;tir. Burada eski ya­ z1tlar oldugu gibi nispeten yeni yaz1tlar da var. Gõrünü;;e bak1hrsa buraya s1k s1k gelenler oluyor. Yaz1tlarm (yeni) büyük bõlümü Ermenicedir, ancak çok uzun bir Gürcüce yaz1t da var. Bu yaz1t o kadar silinmi;; ki çõzümleyemedim. Diger bir eski yazltl albümüme geçirdim. Kilisenin orta bõlümü , giri;;ten ve sunaktan kemerlerle ay­ nlm1;;; ba;; tarafi da güzel bir sütunla üç bõlüme aynlm1;;tir. Tavan, 8 adet masif sütuna dayanan yüksek kemerlerle baglan­ m1;;ur. Kubbesi olmayan kilisenin duvarlarma zarif pencereler ve ni;;ler yapilm1;;tir. Kuzey ve güney yõnünden aym zamanda festonlarla179 bezeli kemerlerle aynlan giri;;ler var. ( 1 79) Feston, festone: (Frans1zca) birbirlerine girmi� çiçek, yaprak, dai õrgelerinden mey­ dana gelen bezek.

158 I Bir Rus Generalinin Günlühleri Giri�, kilisenin yukanda bahsedilen sütunlanndan daha küçük boydaki sütunlarla orta bõlümünden aynlmi�tu. Koro için aynlmi� yüksekçe yer bu sütunlar arasmdadu. Burasi Tbe­ ti' dekine benziyor ama Tbeti'nin kendisine daha bir güzellik katan aymci kafesi bulunmaktadu. Di� dogu duvan gõrkemli bir gõrünü�e sahiptir. Sekiz yanm sütunu var, bunlardan orta­ daki iki sütunun yüksekligi 75 feet'tir. Tüm sütunlar aynen Tbe­ ti'de oldugu gibi yanm dairelik kemerlerle baglanmi�tlr. Bati duvan da aym formdadu. Ancak kilisenin dogu duvan digerlerinden daha iyi korun­ mu�tur; sadece bir yerde, ortada üzerinde muhtemelen yazitlarm bulundugu iki ta� duvardan kopanlmi�ur. Edinilen bilgilerden anla�ildi ki bu ta�lan üç yil õnce buranm bir sakini çikarmi�; o burada , sõylenceye gõre Parhal kilisesi duvannda saklanan hazi­ neyi anyordu. Bu ta�lann nereye gittigini hiç kimse bilmiyor. Bati tarafmda, arkeologlanmiz tarafmdan henüz okunmami� yazith bir ta� korunmu�tur. Parhal kilisesi güney tarafmdan oldugu gibi kuzeyden de iki kath bina gõrünümüne sahiptir. Alt kau di�n dogru çekilmi�­ tir ve altlannda 1 2 adet ni� ve pencerenin i�lendigi dokuz yanm sütuna sahiptir. Bõyle bir ni� üst katm çift sütunlan arasma i�­ lenmi�tir. Üst katm çausi ve kendisini alt katla birle�tiren yan­ çau bõlümü düzgün kumta�i plakalan ile õrtülmü�tür. Kuzey duvan güney duvan ile tamamen aymdir. Tek fark, güney cep­ hesinin estetigini bozan uzatmalarm kuzey kapilarmda olma­ masidir. Kilisenin bütünü õzenle planlanmi� bir meydanda in�a edil­ mi�tir. Dogu, bau ve güney yõnünde ta� duvarlara ait izler ko­ runmu�tur. Kilisenin tüm di� duvarlan õzenle kesilmi� gri dolomitik kireçta�i ile bezenmi�tir. Yapi kubbesizdir. Ta� kesimi ve dizilimi muhte�emdir. Simdi kiliseye cami yerle�tirilmi�tir ve diger bõlgelerdeki tarihi eserlere gõre daha iyi korunmu� olma­ smi muhtemelen huna borçluyuz.

Lazistan

l 159

Kilisenin tarifinden tarihini aç1klamaya geçmeden õnce �unu sõylememiz gerekir ki; kilisenin ne zaman ve kim tarafmdan in�a edildigi, geçmi�te bõlgenin kaderinde nasil bir rol oynad1g1 ve hangi aziz adma in�a edildigine dair kesin bilgileri burada toplamam1z olas1 degildi. Tüm bu sorulanm1zm cevabm1 ilk õnce Parhal yakmlarmdaki Armenhevi vadisinde ya�ayan ve so­ yad1 Cebradze olan Gürcü Ortodoks rahipten bekliyorduk. Ancak bu gõrme engelli ya�h adamdan tapmagm hangi aziz adma in�a edildigini dahi õgrenemedik. Daha soma Vija kõ­ yünde tam�ug1m1z bir ba�kas1, bir Yunan, yedi y1l õnce Ku­ düs'ten gelen bir Gürcü rahiple birlikte Parhal'da bulundugunu ve rahibin admm Yohanne oldugunu sõyledi. Aynca bu Yunan bize; " Rahip çok bilge bir adamd1, kendisi kilise kap1lannda180 bu kilisenin Gürcü krah Aleksandre ve e�i Peodos tarafmdan 93 1 y1l õnce Vaftizci Yahya adma in�a edildigini okudu. " dedi. Kilisenin Vaftizci Yahya'ya adand1gm1 , altar yakmmda bulu­ nan sütunun ni�ine i�lenmi� bir Gürcüce yaz1ttan da tahmin edebiliriz. Ancak Rahip Yohanne'nin kilisenin in� tarihi ile il­ gili te�hisinin dogrulanmaya ihtiyac1 vardir. Biz Parhal kilisesi­ nin kurulu� tarihini aç1klama iddiasma sahip degiliz, ancak 1 0 . yüzyilda Parhal'm bulundugu yerin Bizans imparatorulugu hi­ mayesindeki Gürcü Bagrathlara 181 ait oldugunu sõylemeden ge­ çemeyiz. O dõnemki tarihi eserlerde Kral Aleksandre isminden bahsedilmiyor. Ancak By. Bakradze, Acara ve Guria gezilerinin arkeoloj ik raporunda çok eski bir belgeden 182 sõz etmektedir. Bu belgeye gõre Parhal bir zamanlar Kavkasidze soyunun yurt­ lugu idi ve l�han Piskoposu cemaatine aitti. Kavkasidze ismi Zarzma manastmndan �emokmedi kõyü kilisesine gõtürülen yaz1th eski ikonlarda da korunmu�tur. By. Brosse tarafmdan çõ­ zümlenen bõyle bir yaz1tta Petrik Kavkasidze'den "büyük Yunan ( 1 80) Muhtemelen bu kapilar, halen üzerinde yazu izlerinin bulundugu hasarh durum­ daki güney ek binada olmah . ( 1 8 1 ) Burada Gürcü Bagrath hanedanhgmdan bahsediliyor. ( 1 82) Bu belgeyi By. Bakradze: "Samtshe-Atabeyligi Cemaati Vesikasi" diye adlandmnaktad!f.

160 1 Bír Rus Generalinin Günlükleri krahmn km Maria" ile birlikte soz edilmektedir. Maria 4. Bag­ rat'm 183 annesiydi. Demek ki 10. yüzyihn sonu ile 1 1 . yüzyilm ba�lang1cmdan bahsedilmektedir. Tüm bunlardan soyle bir sonuç ç1kanlabilir ki, Parhal 10. yüzyilda ünlü Gürcü sülalesi Kavkasidze'lere aitti ve muhtemelen bu yorenin ya�anusmda rolü hiç de az degildi. Parhal civarlan �imdilerde bir tek, burada her türlü Muham­ medi inanc1 ko�ullan altmda yine de Ortodoks inancma mensup birkaç Gürcü ailesinin kalabilmi� olmas1 bak1mmdan onemli­ dir. Bu gerçek, tam anlam1yla dikkate deger bir konudur. Burada Hristiyanhga mensup hane say1s1 be�tir, ancak buralarda sayi­ lan 80'i bulan gizli bir Hristiyan toplulugunun bulundugunu soylüyorlar. Burah Hristiyan toplulugunun, gücü ve mertebesi Cebradze soyundan miras olarak kalan kendi rahipleri var. Bu soyun �imdiki temsilcisi 60 ya�mdaki papaz art1k cemaa­ tini Ahaltsihe'nin onaylad1g1 ogluna emanet etmi� bulunuyor. Malesef baba-ogul çok bilgili degiller, bu yüzden bize ilginç bil­ giler aktaramadilar. Parhal'dan 14 Temmuz'da sabah erkenden aynld1k. Bize at sahiplerinin d1�mda 1 2 ki�i e�lik ediyordu . Bu insanlan, Parhalh ev sahibimizin yogun kar nedeniyle geçilemez dedigi yollan te­ mizlemeleri amac1yla getirdik. Sans1miza i�imiz daha kolay oldu. Yol bizim bekledigimizden daha iyi durumdaydi. Boyle olunca bir faydas1 dokunmayan yard1mcilanm1z bize fazladan masrafa neden oldular. Parhal'dan Lazistan'a giden yol "Kaçkar" denilen dag kitlesi­ nin ortasmdan geçiyor. Geçide kadar olan ç1k1� çok dik, ancak tehlikeli degil. Zirve yakmlarmdaki çatlaklarda kar vard1. Sirtm tepesine oldukça kolay bir �ekilde urmand1k ve oradan kan ge­ çerek, Galya tarihine gore kuzey ltalya'mn fethi sirasmda yap­ uklan gibi, yani yamçilan ile kayd1klan gibi kayarak Lazistan'a indik. Pontos siru tepesi Marsis'in güneyinde oldukça dardir ve ( 1 83) Bahsi geçen belgede By. Bakradze'nin notu .

Lazistan

l 161

yüksek degildir. Daglar burada harikulade biçimde siyah fisto dantel gibi dikilmi�tir ve ç1plak arduvaz kayahklanndan olu�­ mu�tur. Bu yüzden halk bunlara "parmak" ad1m vermi�tir. Bu isim buradaki zirveleri, õzellikle Parhal deresi kaynagmda bu­ lunan dag1 mükemmel bir �ekilde tarif eder. Bu dag, alt1parmak �eklinde dikilmektedir ve ismini de bundan alm1�tir. Yolumu­ zun geçtigi geçit, Kaçkar dagmm, Pontos smmm en yüksek ye­ rinin iki dar ve ula�dmaz zirvesi arasmda bulunuyor. Dag geçidinin yüksekligi Karadeniz seviyesinden 1 0 . 800 feet'e, zirve yüksekligi ise 1 2.000 feet'e kadar ula�1yor. Lazistan'm en büyük deresi olan F1rtma'mn üç kaynag1, ba�­ lang1c1m Pontos sirtmm kuzeybat1 kolundan ahyor. Bu kaynaklar (Flrtma deresi, Kaçkar Su ve Büyük Su) büyük He�in topraklanm suluyorlar. Bu yõrede184 Ermeni kõkenli ancak Türkçe konu�n halk ya�1yor. He�in, Atina kaymakamhgma tabi õzel müdürlük­ tür ve dogal olarak Batum Mutasamfhgma baghdir. He�inin bati smm Firtma'nm tüm üç yan deresinin oldugu yerde, ana sirta paralel ikinci derecedeki sirta inmekte olup Atina ve Buleb derelerine kaynakhk etmektedir. Sadece Lazlann ya�d1gi bõlgeye adad1g1m1z bu bõlümde Hem�in konumuzun d�mdadir. Bu yüzden geçtigimiz yollan betimlenmekle yetinecegiz. 185 ( 1 84) Rusça'da ülke anlamma gelen "strana", Gürcücesinde ise "mhare (yõre)" sõzcügü kul­ lamlm�ur. Büyük Hemsin'de halkm dilinden vazgeçtigi ancak dinini (Hristiyanhk) korudugu , Hopa'daki Hemsinlilerin ise dilini korudugu ancak dininden feragat et­ tigi düsünülmektedir. (Çev. R. A.) ( 1 85) Hemsin üzerine harika ve çagdas (gõrece )bilgileri , daha õnce sõzü edilen Botanikçi Koch'un eserlerinde bulmamz mümkündür. (Reise im pontischen Gebirge. Bõlüm 1 ve 3) Koch, ilk yolculugu strasmda Rize'den Asparos vadisi üzerinden Riuspa'yt geçti ve Cimil kõyüne, daha soma da Seytan deresini geçerek lspir'e indi . Koch aynca Pontos'a Aluparmak (o bõyle adland1rm1yor) üzerinden bir yolculuk gerçeklestirdi ve Ftrtma'yt sagdan besleyen dereden Haia kõyüne indi . Koch Kaçkar dagm1 "Varsam­ ber" diye adlandmyor. Titizlikle yapug1m1z tüm arasurmalara ragmen Varsamber is­ minin buradakiler için oldugu gibi tüm 1..azistan için de bilinmez oldugu onaya ç1ku . Hemsin üzerine oldukça detayh , ancak eski bilgilere lnciciyan'm "Ermenistan yeni Cografyas1"nda (Venedik 1 822) ve Minas Bjiskian'm "Pontus Tarihi"nde (Venedik 1 8 1 9 ) rastlamak mümkün. Bu son iki kitap Ermenice yaz1lm1sur. Bizim daha õnceki sayfalarda degindigimiz Osman Bey, Pontos strtma Seytan deresi baslang1cma ve Cimil dagma geçti . Bu gezgin Kaçkar dagmdan bahsederken hiçbir yerde onu Varsamber diye adland1rm1yor.

162 I Bir Rus Generalinin Günlükleri Kaçkar dag1 dibinde , 7 . 66 1 feet yükseklikte büyük kõyler Çingiti ve Marmanadi'nin yaylalan bulunuyor. Bu yaylanm çev­ resi çamhk çimenlerinden çok otlaklar bak1mmdan zengindir. Kaçkar deresi buraya dagdan yuvarlanm1� ta�lar arasmdan ak­ maktadu. Yayladan Kaçkar deresine dogru alttan giden yol, son 6 gün boyunca gõrmeye ah�ug1m1z yoldan daha iyi. Bu yol zor olsa da, atlann geçebilecegi yoldur, hatta onlar hafif yükle de olsa geçe­ bilirler. Bu yol neredeyse dogudan bauya yõnelmektedir. Bir sa­ atlik yolculuktan sonra aym ismi ta�1yan diger yaylaya geçtik. Burada , 6. 740 feet yükseklikte say1s1 gittikçe artan ve çok geç­ meden s1k kan�1k ormana dõnü�en çam agaçlan belirdi. Ba�­ lang1çta çam baskmken, ardmdan biraz altmda aralanna Pontus koman, egrelti otu ve karayemi�in kan�ug1 kaym ve kmlagaç baskm hale geliyor. Meyve agaçlanna ve �im�ire , sadece akarsu­ yun her iki yakas1 boyunca uzanan Hem�in'in son kõyü Ha­ la'da186 rasthyoruz. Firtma deresi yatag1, burada dag çatallan ile õyle bir daralulm1� ki, dalgalarm bile sanki bu darhga katlana­ mad1klan izlenimine kap1hyoruz: Dere gürlüyor, kõpük bagh­ yor; kõpükler büyük kayalardan athyor, gümü�i bir renk alarak parçalamyorlar. Derenin ugultusu her �eyi sag1rla�tmyor. Hala'dan ç1kuktan bir saat sonra Futma'ya kendi büyüklü­ günde bir akarsuyun kan�t1g1 yere vard1k. Bu akarsu da "Büyük Dere" denilen yerden ak1p gelmektedir. Bu akarsuyun büyük­ lügü ve karakteri F1rtma'ya benziyor. Bu akarsuyun kaynag1 dag kütlesinde, Kaçkar'm güneybat1smda bulunuyor. Hem�in'in büyük bõlümü bu akarsuyla sulamyor. Büyük Dere, Futma'ya geni� aç1 ile dü�mektedir, bu ender rastlanan bir durumdur. lki derenin suyu birbirine e�lik ediyor, sonra birle�ip tek yõnde çift kuvvetle ve gürültüyle ak1yorlar. Büyük Dere'nin diger dereyle birle�tigi yerde, tek kemerli büyük bir kõprü yapilm1�. Kõprü, düzgün bir yanm daire �eklindedir. Bir sajen geni�ligindeki

Lazistan

l 163

kõprü kaldmm ta�lan ile dõ�enmi�tir. Orta bõlümü yükseltil­ mi� oldugundan akarsuyun gürleyen dalgalarmdan çok yuka­ nda kalmaktadir. Etrafta orman gülleri ve palmiye agaçlan ile kaph dik daglar var. Kõprünün diger tarafmda, 400 feet uzunlu­ gundaki yol akarsuyun tepesindeki saçaklardan geçiyor. Bu çok orijinal ve ilham veren bir manzaradu. Kervamm1z tek sua ha­ linde ilerliyor. Etrafta, dere k1y1smda heyula gibi Hem�in evleri gõrünüyor. Yerle�im yerleri burada ayn ayn kõyler olu�turmak­ tan ziyade kayalara yaslanm1� küçük ev gruplanm olu�turuyor. Büyük Dere kõprüsünü geçtikten yanm saat sonra, s1k or­ manda içinde Atina'ya gõtürülmek üzere dizilmi� palmiye agaç­ lanmn oldugu bir kulübeye vard1k. Sonrasmda da ak�ama dogru Rum demircilere ait üç evin bulundugu yere ula�t1k. Burada yol çatallamyor: Bir tarafi Firtma k1y1s1 boyunca Arde�en kõyüne, digeri ise Vija ve Çingiti kõylerini geçerek, Langre ve Atina'ya gi­ diyor. Kaçkar yaylasmdan yakla�1k sekiz saatlik yolculuktan sonra yorgunluktan bitap dü�mü�tük, burah Rumlarm misafir­ perverliginden yararland1k ve geceyi demirci dükkânmda geçir­ dik. Vija kõyü Çingit yolunda bizden yanm saatlik yürüme mesafesinde kaldi. F1rtma'nm sol k1y1smda bulunan yükseltiler, Vija kõyünde ana sirta paralel olarak konumlanm1� ikincil sirt olarak kar�1m1za ç1k1yor. Bu dag kitlesinin yüzeyi killi zemine sahiptir ve iyi ormanlarla, çimenliklerle kaphdu. Atina ve Buleb derelerini olu�turan sular dag eteklerinden ak1p geliyor. Bu akarsularm su aynm çizgisi, Vija'dan denize dogru yõnelen dar tepe �eklinde kar�1m1za ç1k1yor. Bu kõyün yolu Karadeniz seviyesinden 2 . 7 7 1 feet yükseklikte bulunuyor. Kõyden Atina, Buleb ve Futma deresi k1y1larmm muhte�em manzaras1 ba�hyor. Pontos sirtmm sert karakteri burada gõrece yumu�uyor ve ya�am için elveri�li ko�ullan olu�turuyor. Tam da bu nedenle Vitze'den denize kadar kesintisiz uzanan yerle�im yerleri burada toplanm1� bulunuyor. A�ag1da , sagda, Buleb de­ resinin havzasmda büyük bir kõy olan Marmanadi; Atina ve Bu-

1 64 I Bir Rus Generalinin Günlükleri leb'in doruk hatll çizgisinde ise Çingeti koyü bulunuyor. Hem­ �in smm buradadu. Ardmdan deniz k1yis1 �eridinde Laz koyleri bulunuyor. Bunlar gorünü�e gore Arhavi ve Hopa vadilerindeki yerle�im yerlerinden daha zengin tanm arazilerine sahiptir. Çingiti'den Atina'ya dogru giden yol, su aynm çizgisinin güney yamacmdaki Langre ve Kuzik koylerine geçiyor. Kuzik koyünde yol, Atina deresine kadar iniyor. Bu akarsuyun k1y1smdan denize kadar olan bolgede Atina koyü yer almaktadu. Klasik ismine ragmen Atina kotü bir koy; her aç1dan yilm bu doneminde kasvetli bir gorünü�ü var. Terk edilmi�lik, kurbaga­ larm v1raklamas1, denizin ugultusu Atina'nm tek ve degi�mez ozelligidir. Buna kar�m, bu yere ula�mak çok zorlu bir yolculuk­ tan donü�ümüzü ifade ettiginden sevinçliydik. Çile çektik, yo­ rulduk ve korkunç derecede ana yiudumuzu ozledik. Atina koyü �imdilerde 30-40 ah�ap dükkândan olu�an pazanyla ünlüdür. Dükkânlar yazlan tamamen bo� duruyor, k1�m canlamyor. Bura­ nm iklimi o kadar kotü ki, yazm gelmesiyle birlikte neredeyse tüm ahali, kaymakam da dahil, s1tmadan korunmak için kom�u koylere gidiyor. Boyle bir ya�m biçimi, buramn yeni olay ve "ha­ berlerini" ogrenemedigimiz için pek ho�umuza gitmedi. Yine de soru�turma sonucunda elde edilen bilgilere gore, Atina kazasmda bulunan sayilan 1 8-20 bine varan ahalinin tamam1 Lazdu. Lazistan'm ve aym zamanda Atina'mn smm, Atina pazann­ dan dort saatlik yürüme mesafesindeki Kemer Burnu'na kadar ula�1yor. Uzaktan bile olsa Gürcistan'm bu çok eski smmna ba­ kabilmek için sahil boyunca kayikla gittik. Bizim haritalanm1zda deniz smm tamamen dogru bir �ekilde i�aretlenmi�. Atina'dan bir saatlik mesafedeki üç kayahk adadan birinin etrafm1 doland1k. Burada "K1z kulesi" diye adlandmlan eski kule harabelerini gordük. Bu kule dort ko�eli ve denizden güzel bir go­ rüntüsü var187 K1z kulesinden bir saatlik yürüme mesafesindeki ( 1 87) Bij 1�kyan'm "Pontos Tarihi" adh eserinde bu kulenin Cenevizliler tarafmdan in�a edildigine i�aret edilmektedir.

I..azistan

l 165

Laros bumu kayasmda eski bir yapmm duvar kalmus1 korun­ mu�tur. Buradan ünlü Kemer Bumu'nun muhte�m manzaras1 aç1hyor gõzler õnüne . . . Aktanlana gõre burada bir zamanlar Ta­ mara dõnemi Gürcistan smmm gõsteren demir bir direk var­ m1�. Kemer ve küçük bir kõy olan Ba� Gera (Arde�en ve Vitze arasmda) arasmdaki sahil alam ova õzelligi gõsteriyor. Sahil deniz seviyesinden en fazla 50.:.60 feet yükseklikte olup 3-5 verst'lik sahil �eridini olu�turuyor. Bu yerler bitki õrtüsü aç1sm­ dan oldukça zengindir. Bana burada çay bitkisinin dahi yeti�ti­ gini sõylediler. Oysa ekilebilir topraklar çok az , huna kar�m bu az olan yerler de s1k pirinç ve m1sir tarlalan ile kapaulm1�tir. Ci­ varda ya�ayanlann evleri ye�il meyve bahçeleri arasma gõ­ mülmü�tür ve õbekler halinde tüm sahil k1y1sm1 kesintisiz bir kitle �eklinde doldurmu�tur. Deniz k1yisma birkaç ev in�a edil­ mi�; bunlar çar�1 ve kahvehanedir. Yol , k1y1daki telgraf telleri hatt1 boyunca ilerliyor. Tekrar Gera kõyünde dik uçurumlar ta­ rafmdan kesilen sahil, s1g kumluktur. Yol birkaç ini�-ç1k1�la Vitze kõyüne dogru yõneliyor. Atina'dan Vitze'ye kadar yol boyuna kayda deger olan yer La­ zistan'm en büyük akarsuyu Firtma'mn geçididir. Bu akarsuyun geni�ligi ve derinligi o kadar büyük ki, art1k daimi bir sal yap1m1 zorunlu oldu . Genel olarak deniz k1yis1 boyunca yapilan yolcu­ luk için Firtma deresi ciddi bir engel olarak gõrülmeli. Vitze'den Hopa'ya kadarki bildigimiz sahil yolunu kayikla geçtik. Sirt rüz­ gân vard1 ve hava �rtlarmm yard1m1yla alu saatlik yolu biz üç saatte tamamlad1k. Bu kez geceyi geçirmek için Orta Hopa'da O.S'nin evinde kald1k. Orta Hopa'nm Lazistan'm en güzel kõ�esi oldugunu sõyle­ mi�tik. Buras1 devasa limon, portakal, ceviz ve üzüm agaçlan arasma gõmülmü� durumdadir. lklimi son derece saghkh ve huzur vericidir. Saghk aç1smdan Orta Hopa ile bir tek Abu-lsla kõyü yan�bilir, o da Abu-lsla'mn suyu Orta Hopa'nm suyundan üstün oldugu içindir.

166 I Bir Rus Generalinin Günlühleri Orta Hopa'nm bizim için õzellikle huzur verici olmasmm ne­ deni, atleta bir Batum müdavimi olan O. S.'nin, ormanlarda ve daglarda geçen üç ayhk yolculugun ardmdan epey yorulmu� olan bize dinlenmemiz için tüm ko�ullan saglam1� olmas1ydi. Bununla birlikte ev sahibimiz ülkesini iyi tamyor, çok iyi dere­ cede Gürcüce konu�uyor ve benim ülkemi, Gürcistan'1 kendi yurdu sayiyordu. Bunun d1�mda gezgin hiçbir �eye ihtiyaç duy­ muyor tabii. Keyif almam1z için tüm imkânlanm seferber eden O. S ile tüm Orta Hopa ahalisi birle�ti. Bu arada buraya geli�i­ mizin ikinci gününde O. S bize denizde , Abu-1sla yõnünde , zevkli bir gezi düzenledi. Bu gezi çayla, meyveyle ve bize k1la­ vuzluk eden gençlerin sõyledigi �rk1larla tam bir Avrupai eg­ lenceye dõnü�tü . Lazca �arkilar harmonik, ancak oldukça tek düzedir. Sark1lardan bizim için en �a�irt1c1 olam da Sivastopol i�gali üzerineydi, ancak �arkmm içerigini õgrenemedik. Orta Hopah ev sahibimizin düzenledigi eglence sirasmda bir telgraf ald1k. Telgraf, Poti'ye inecegimiz geminin art1k Batum'da oldugu haberini veriyordu . Bu durum Gonio müdürlügünü ya­ kmdan tamma imkâmm elimizden ald1. Buna kar�m Orta Ho­ pa'dan Batum'a kadar devam eden sahil �eridinden ve müdürlüge bagh ahaliden bahsedecegiz. Gonio müdürünün konutu �imdilerde Çoruh k1yismdaki Ma­ radidi kõyüne ta�mm1�llr. Batakhkta, Çoruh'un denize dõküldügü yerde bulunan Gonio kõyü �imdi tamamen terk edilmi�tir. Bu na­ hiyenin tamammda 1 . 200 hane bulunuyor. Halk genellikle Çoruh k1yilan ve deniz k1yilan ile Makrial vadisinde toplanm1�llr. Yõre­ nin karakteri Hopa vadisinde gõrdügümüz gibidir; tek fark, dag­ lar burada daha alçaktir ve çimenlikler hiç yoktur. Deniz k1yis1 Makrial civarlan ve Çoruh'un kavu�tugu yerler d1�mda kesinti­ sizdir. Burada üzerlerinden �elalelerin dõküldügü dik kayahklar uzanm1�llr. Büyük irmaklar yoktur. Çat kõyünden gelen ve Acara deresi ile Çoruh'un kavu�tugu yere dogru gittikçe alçalan Pontos s1rt dah, her biri konik �ekilli yükseltilere aynhyor. Bunlar da de­ gi�ik yõnlerden Çoruh'a ve denize ç1k1yorlar.

Lazistan

l 167

Orta Hopa'dan yol Abu-lsla'ya kadar deniz k1yis1 boyunca gi­ diyor, buradan da aniden dag eteklerine dogru ç1k1yor. Buraya halk "tapmak yeri"188 diyor. Yol iki kere alçahyor ve Makrial va­ disine geçiyor. tlk a�mada Liman kõyü bulunuyor. Burada 20-25 hane civannda Laz var. Bu kõyün ardmda, Orta Hopa'dan üç sa­ atlik yürüme mesafesinde Makrial kõyü var. Bu kõyün içinde bu­ lundugu vadi, denize dogru oldukça geni� düzlük �eklinde açdmaktadir. Bu arazi �ridine pirinç tarlalanm sulayan küçük bir akarsu dõkülmektedir. Bu yüzden Makrial yaz aylarmda ya�m için uygun olmayan s1cak iklimiyle õne ç1k1yor. Makrial kõyün­ den Çoruh'un ta�1d1klanndan olu�mu� alçak bir burun gõrünüyor. Dag çevreleri, üzerinde Gonio kalesine ait eski duvarlarm gõrün­ dügü bu mekãndan keskin bir �ekilde aynhyor. Terk edilmi� Gonio kõyü i�te buradadir. Kale her yõnden burçlann çevreledigi siperden olu�uyor. 1 6 . yüzyilm ortalannda kale in�smda çah�­ cak i� gücü olarak getirilen birkaç Türk ailesi, uzun bir zaman bu kumdan batakhk mekãnm tüm ahalisini olu�turuyordu. Genelde bu müdürlükte ahali tek tip degildir. Çoruh k1y1s1 sakinleri temiz bir Gürcüce ile konu�urlarken; Gonio ile Mak­ rial arasmda bulunan k1y1 bõlgesinde, Sarp kõyünden Orta Ho­ pa'ya kadar olan alanda, aynca Makrial vadisi kõylerinde Lazca konu�uyorlar. Bunlann yamnda, daha õnce sõyledigim gibi Go­ nio' da ne Gürcüce ne de Lazca biliyorlar. Bundan bir sonraki kõyde ise Çoruh kenarmda (Kara�alvar) Abhazlar ve Abazalar­ dan 20-30 hane ya�amaktadir. Makrial'dan Batum'a dogru giden yol deniz k1y1smdan uzak­ la�1yor ve Çoruh üzerinden sal ile geçilen yere dogru gidiyor. Bu yol Kara�lvar kõyünün üstünde ve Kahaberi kõyünün yakmm­ dan geçirilmi�tir. Çoruh agz1, üzerinde sazhk ve çahhgm büyüdügü kumlu del­ tadir. Delta yanm daire formuna sahiptir ve Gonio'dan Batum'a kadar 1 2 verst'lik mesa[eye yay1lm1�llr. ( 1 88) Dag zirvesinde H ristiyanhga ait çan kulesi kahnulan var.

1 68 1 Bir Rus Generalinin Günlükleri Bu deltayi karakterize etmek için �imdi yabani domuz sürü­

leri ile dolu oldugunu sõylememiz yeterlidir. 189

Orta Hopa'dan be� saatlik deniz yolculugundan sonra Batum kõrfezine girdik. 25 yil õnce Batum suadan bir kõydü. Burada o zamanlar iyi içme suyu bile yoktu. Suma kas1p kavuruyordu bu­ ralan. Sahil k1yis1, pirinç yeti�tirilen batakhk alanlarla kaphyd1. Nüfus genelde kõrfezin dogu k1yismda, yükseltilmi� bir alana yi­ gilm1�u. Simdiki �hrin en güzel yerini o zamanlar yabani domuz sürüleri i�gal etmi�ti. Büyük õlçekte nakliyatç1hk ve gemicilik sõz konusu bile degildi. Rus konsolos jiudici, �imdiki �hir merkezi­ nin en güzel yerinde ev in� etmeye ba�lad1gmda ormam açmak zorunda kalm1�t1. "Evimin penceresinden," diye anlat1yordu say­ g1deger konsolos, "yabani domuz avlamak mümkündü . " Ba­ tum'un õzel bir õneme kavu�mas1 burada Rusya Gemicilik ve Ticaret Demegi aç1ld1ktan sonra ba�lad1 ve Türkiye'deki iktidar bundan sonra �hre õzel bir õnem verdi. Simdi Karadeniz'in dogu k1y1smdaki Batum'un çok iyi bir liman oldugunu herkes biliyor. Batum'un õnemini kavramak için bu bile tek ba�ma yeterlidir. Ancak maalesef bu �hrin, ticari kapasitesi ve genelde �hrin çevresinin ekonomik durumu üze­ rine aynnt1h bilgi verebilmek için bu �hrin ya�nt1sm1 tammaya zamamm1z yoktu . ( 1 89) The journal oí the Royal Geographical Society oí London( l 845 r T.40) dergisinde N otes oí an Excursion írom Batum to Artwin. By M . F Guaracino bashg1 altmda Batum-Artvin yolu üzerine degerlendirmeler yap1ld1g1m belirtmek istiyorum. Bu notlar elimize günlügümüzün son sayfas1 bas1hrken geçti. Bunun dürüstçe yaptl­ m1s bir çahsma oldugunu belinrneyi gerekli gõrüyorurn. Guaracino, Çoruh üzerine bize su bilgileri aktanyor: "Artvin'den denize kadar 1rmagm uzunlugu 82 verst'tir. Dar 1rmak yatagmdan ç1kuktan soma , Çoruh ve Acara deresi birlesirn yerinde, suyun anug1 zarnanda epey derinlikle birlikte 400 aclima kadar genisliyor. Suyun az oldugu dõnemde ise Kahaberi sal geçidinin orada 1rmak genisligi 90 íeet'e, yükseklik ise 78 íeet'e ulas1yor. 40'h y1llarda Çoruh'ta 80 kadar kayik yüzüyordu. Bunlann üçte bi­ rinden fazlas1 Baturn sakinlerine aitti . " Burada yer alan Çoruh üzerinde kayikç1hkla ilgili diger türn veriler, 3. bõlürnde bahsi edilen gõzlemlerirnizle uyurnludur. Ancak Artvin'den Baturn'a kadar kayikla yolculuk Guaracino'ya gõre, 9 saat sürmektedir; bu ternelde bize eslik eden k1lavuzun anlamklanna dayah verirnizden (4-5 saatten) daha dogru olrnah .

Lazistan l I 69

Lazistan halk1 ile ilgili sayisal verileri bir araya getirdigimizde burada 1 2.000 bane ve huna bagh olarak da 70-80 bine yakm insan ya�d1g1m gõrürüz. Bunlar, tek bir dilde konu�n uk1 tem­ sil ediyorlar ve Avrupahnm dü�üncesinin aksine fiziksel, zihin­ sel ve ahlaki olarak iyi niteliklerle dikkati çekiyorlar. Lazlar õncelikle tüccard1rlar, rençperligi ne seviyor ne de biliyorlar. On­ larm ekmek pazan Guria ve Samegrelo'dur (Megrelistan) . Laz­ lann tutkusu õzgürlük; sevdikleri i� ise ticarettir. Lazlarm dili, hiç bir ku�kuya yer buakmayacak �ekilde ka­ mtland1g1 gibi Gürcüce (Kartuli) nin bir dahdu ve Megrelceden birazc1k farkhdu. Su anda Lazistan'da üç lehçe bulunuyor: Bun­ lar Hopa, Arhavi ve Atina lehçeleri. Birincisi neredeyse Megrelce ile tamamen õrtü�üyor. Abu vadisinde konu�ulan ikincisi, Hopa ve Atina'dakinin aras1du, üçüncüsü ise Rumca ve Türkçe etkisi ile ortak kõkeninden en çok uzakla�am olmu�. Bu Lehçe farkh­ hklarma ragmen Lazistan s1k1 bir bütünlügü olu�turmakta olup bilimcilerin ve yetkililerin degerli dikkatlerini hak ediyor. Sunulan bu dõrt bõlümde biz daha çok Türkiye Gürcistam'na yapug1m1z yolculuk zamamnda toplad1g1m1z cografi malzeme­ leri sm1flandud1k. Ancak bu ku�kusuz Türkçe konu�an ailelerin bulundugu diger bõlgelerin gerçekligini degerlendirmek için ye­ terli degildir.

ARSiYAN DAG SIRTINDA TOPLANAN BiTKiLERiN iSiM LiSTESi

MOHE YAYLASI, 23 MAYIS

Pedicularis comosa L. Polypodium Filix foemina L. Orchis latifolia L. Azalae pontica L. Rubns corillifolius Smith. Polypodium Filix mas. L. Heracleum. Sp? Primula officinalis jacq. Primula farinosa L. Droba tridentata DC. Caltha palustris L. Fritillaria latifolia Wild. Gentiana vema L. Oruithagallum umbellatum L. Anemone alpina L. Hypericum hyssopifolium Vill. Cynoglossum officinale L. BAKO KÕYÜ, 5 HAZiRAN

Rhododendron ponticum L. Rhododendron caucasicum Pall. Daphne glomerata Zamk. Androsace albana Stev. Petasites albus Gartu .

1 72 J Bir Rus Generalinin Günlükleri Scilla cemuce Red. Phyteuma canescens. W Kit Polygonatum multiflorum Allioni. Tussilago Parfara L. Polygonum Bistorta L. Aquilegia vulgaris L. KARAGÔL YAYLASI , 10 HAZÍRAN Umbelliferae Sp? Geranium palustre L. Veronica chamoedrys L. Anemone narcissiflora L. Arum orientale M. Bieb. Polygonatum verticillatum All. Ranunculus dissectus M. Bieb. Orchis latifolia L. Pyrethrum cameum M. Bieb. Delphinium. Sp? Trollius patulas Salisb. Polygala comosa Schkurr. Vicia ochreruca. ( ? ) ]nula Helenium L. Primula pycnorhiza Ledeb. Cardamine impatiens L. Equisetum palustre L. Helichrysum orenarium DC. }av�at Mineral Sularmm Nitel Analizi No: 1 Abano Mineral Suyu 1 ) 1 7 °C s1cakhkta yogunlugu 1 ,0052 2) Zay1f bazik õzellikte 3) Tad1 tuzlu, keskin hidrojen sülfür asidi kokulu 4) Yüksek oranda klor bile�enleri ile eser miktarda karbonik ve sülfürik asit bile�enleri

Arsiyan Dag S1rtmda Toplanan Bithilerin lsim Listesi l I 73

5) Yap1smda en çok sodyum, sonra kireç, potasyum ve mag­ nezyum izleri bulunmaktadu. Bu içerikteki bu kaynak suyu sülfür bazh, zaYJ.Í mineralli su gru­ buna girmektedir. No: 2 Abano Vadisi 1 ) 1 7 °C s1cakhkta yogunlugu - 1 ,003 2) Net bazik õzellikte 3) Oldukça keskin hidrojen sülfür asidi kokulu 4) Tuzlardan ba�hca �unlan içerir; klorürler, sonra karbonik asit; eser miktarda sülfürik asit bile�en izleri. Hidrojen sül­

fürün bir bõlümü serbest halde bir bõlümü ise baghdu.

5) Yap1smda ise sodyum, kireç ve potasyum bulunmaktadu. Verilen bile�enlerden bu su zay1f sülfür bazh su grubuna gir­ mektedir. No: 3 Shlobana mineral suyu 1 ) 1 7 °C s1cakhkta yogunlugu 1 ,002 2) Bazik õzellikte 3) Çok hafif hidrojen sülfür asidi kokusu 4) Klorürler ve sülfürik asit bile�enleri azdu, ancak belirgin bir �ekilde fark edilmektedir. 5) Yap1smda sodyum ve potasyum izleri bulunmakta, kireç neredeyse yok gibidir.

Bu su hidrojen sülfür asidi kokusuna sahip olmazsa içilebilir yu­ mu�ak su olarak kullamlabilirdi. Mineralizasyon o kadar zay1f­ tu ki bu su daha çok tath su sm1fma girmektedir.

bugün Artvin ve çevresinde yer alan pek ç ok bõlgeyi ziyaret etmi ; úç ay kimi zaman yaya kimi zaman at s1rt1nda dola�t1g1 bu bõlgelere 1zlenimterini gezi notlan �eklinde kal

.

· - ·

gisi ve góztem yetenegiyle yaz1ya aktard1 - ,; donemin guntuk ya�ant1s1yta ve çarp1c1 tORlumsat otaytanyta 1ç içe geçen bu yotculuguna. sayfata� boyunca bu gezide adeta ona e�lik eden okurunu da son ana kadar dahit eder. Gezgin, bu guntúkterde, $av�att1 devrimcilenn yenitgisi 1le sonuçlanan Selim Him�ia�viti oncülügündeki "On B1ntenn lsyarn· olayini n tanhsel arka ptarnna 1�1k tut



. .



1kt1g1 bu tarihi yolculukta; Yusufeli'nde o donemde hãlã ya�amakta Hnst1yan ailernn varhg1 Artvinli Ermernlenn ilginç ya�ant1lan, eski dilde yaz1lm1� lnc1l'i okumal< çin 20 saat yaya yolculugun ard1ndan Artvin'e ula�n Gurct.i b1� rahibin varlig1 gibi pek çok ye .

.

-

.

.

- .



THG 22il87 NSF 1187 NSi'

. ..

Lev Fe/1ksov1ç Lagarío, Kafkas Manzarast