144 30 3MB
Turkish Pages 316 [321] Year 2011
Craig Brandist
Bahtin ve Çevresi Felsefe, Kültür ve Politika
Craig Brandist
Bahtin ve Çevresi Felsefe, Kültür ve Politika
Çeviri: Cem Soydemir
DOGUBAT1
Craig Brandist: Sheffield Üniversitesi Bahtin Merkezi ve Rus ve Slav
Çalışmaları Bölümünde öğretim üyesidir. Kitapları The Bakhtin Circle: Philosophy, Culture and Politics (Londra: Pluto Press, 2002); Camival Culture and the Soviet Modemist Novel (Houndmills: Macmillan, 1996); Galin T ihanov ile birlikte ortak derleme Materializing Bakhtin: The Bakhtin Circle and Social Theory (Houdnmills: Macmillan, 2000); David Shepherd ve Galin T ihanov ile birlikte The Bakhtin Circle: in the Master's Absence (Manchester: Manchester University Press, 2004); ayrıca Rus edebiyatı, kültür kuramı, felsefe ve siyaset kuramı alanlarındaNew Left Review, Theory Culture and Society, Economy and Society,
Comparative Literature, Essays in Poetics and Dialog. Karnaval.
Khronotop gibi dergilerde yayımlanmış birçok makalesi bulunmaktadır. Craig Brandist ayrıca Oxford St Antony s College'da Rus Edebiyatı Bölümünde Max �
Hayward Öğretim Üyesi olarak çalışmıştır (1994-1996) ve Prag'da, Varşova'da ve St. Petersburg'da araştırmalar yapmış ve St Petersburg'da Rusya Bilim Akademisi'nde dersler vermiştir. Ingilizce ilk basımı/First Published by Pluto Press, Landon 2002 Bu kitabın Türkçe yayım hakkı Pluto Press Ltd.'den alınmıştır. Doğu Batı Yayınları İngilizceden Çeviren
Cem Soydemir Yayına Hazırlayan
Mirze Mehmet Zorbay Kapak Tasarımı
Aziz Tuna Baskı
Cantekin Matbaacılık 1. Basım: Mart 2011 Doğu Batı Yayınları Y üksel Cad. 36/4 Kızılay- Ankara Tel:
O 312 425 68 64 - 425 68 65
e-mail: [email protected] www .dogubati.com
Sertifika No: 15036 ISBN: 978-975-8717-66-8 Doğu Batı Yayınları - 61 Felsefe - 21
•
içindekiler ..
Onsöz 9 Giriş Bahtin Çalışmalarının Sorunları
Yayım ve Çeviri Sorunları Biyografik Ozet
19
Çevre Fenomeni
28
Yapıt Dönemleri
29
Felsefi Eğilimler
33
Yeni-Kantçılık
16
34
Lebensphilosophie
37
Fenomenoloji
39
Gestalt Teorisi
42
Yeni-Kantçılık Krizi Din
13
43
44
Sahiplenme Orüntüleri 45 1. Bölüm Bahtin Çevresi'nin İlk Dönem Etik ve Estetik Felsefesi
(1919-1926)
48
Felsefe, Kültür ve Politika 49 Matvei Kagan
55
Etik ve Estetik
58
Etikten Edebiyata 67 "Estetik Nesne"nin Uretimi
68
"Dışarıdalık"
73
"Dışarıdalık" Krizleri
78
Etkileşim Sosyolojisi
81
il. Bölüm Marksizm, Göstergebilim ve Sosyoloji
(1926-1929)
Marksizm ve Çağdaş Felsefe Voloşinov ve Çağdaş Psikoloji
85
86 89
Hayatta ve Sanatta Söylem Konusunda Voloşinov Sosyolojik Poetika ve Biçimcilik: Medvedev'in Biçimsel Yöntem Kitabı (1928)
101
106
Voloşinov'un Marksizm ve Dil Felsefesi Kitabı (1929)
117
.
Diyalog, Edebiyat ve "iç Biçim" Sonuç
127
135
111. Bölüm Sözel Etkileşimden Diyaloğa: Dostoyevski ve Roman
Voloşinov: "Sosyolojik Yöntem ve Sentaks Sorunları"
137
(1929) 138
Bahtin'in Dostoyevski'nin Sanatının Sorun/an (1929) Kitabı: Dostoyevski'nin Çoksesli Romanı 142 Dostoyevski'nin Sanatının Sorunları: Dostoyevski'de Söylem ıv. Bölüm Roman ve Edebiyat Tarihi
(1934-1941)
Cassier ve Hegelciliğe Geçiş Marrcılık
163
168
Çok-Dillilik (Heteroglossia)
172
162
153
Çok-Dillilik ve Roman Şiir ve Roman
177
178
Romanın "Oluş"u
182
Roman ve Tarih
186
Gülme ve Eleştiri Epik ve Roman
192 195
V. Bölüm Felsefeci Olarak Romancı (1940-1963) 200
Karnavalın Kökenleri 202 Bir "İlk-Tür" Olarak Karnaval Grotesk
206
211
Edebiyatta Karnaval
215
Sokratik Diyalog ve Menippos Yergisi Dostoyevski'de Karnaval Goethe ve Gerçekçilik Sonuç
218
221 223
230
VI. Bölüm Son Metodolojik Yapıtlar 232
"Söylemsel Türler Problemi" (1953-1954) Beşeri Bilimlerin Metodolojisi "Metin Problemi" Sonuç
253
247
244
234
VII. Bölüm Bahtin Araştırma Programının Dünü Bugünü 255 .
Şimdiye Dek Kaydedilen ilerleme Problemler ve Gerilimler Gerçekçi Alternatifler
256
259 263
Eleştirel ve Politik Alternatifler
272
Kitaptaki Kısaltmalar ve Göndermeler Kaynakça Dizin
290
310
283
••
ÜN S ÖZ
Bu kitap başlangıçta farklı bir yayımcının teklifi üzerine Bahtin Çevresi' nin çalışmalarına ilişkin giriş niteliğinde bir tarihsel çalışma projesi olarak hayata geçecekti. Kitabın yazılması ile yayıneviyle yapılan görüşmeler aşamasında, hazırlamakta oldu ğum giriş metninden daha fazlasının gerekli olduğu sonucunu hissettim. Sheffield Ü niversitesi'nde, Britanya Sanat ve Beşeri Bilimler Araştırma Kurulu fonuyla desteğiyle, "Mihail Bahtin ve Bahtin Çevresi'nin Çalışmalarının Rus ve Avrupa Bağlamı" projesinin parçası olarak kurulmuş olan Bahtin Merkezi'nde Bahtin Çevresi'nin çalışmalarının düşünsel kaynaklarını yıllarca araştırdıktan sonra, incelememi Bahtin Çevresi'nin çalışmaları na ilişkin yeni bir araştırma ile desteklemem gerektiğine inanı yordum. " Ö nceki" format bu tür bir olasılığı dışlıyordu. Böyle likle çalışmamı eleştirel olarak büsbütün yeniden tasarladım ve Bahtin Çevresi' nin yapıtlarını, Çevre' nin birtakım Rus ve Batılı akademisyenler, düşünürler vs. tarafından yakın zamanda uy gulanan fikirlerinin kaynaklarına ilişkin gerçekleştirilen hatırı sayılır miktarda araştırmanın ışığında ele almaya çalıştım. Her
10
..
Onsöz
ne kadar başkalarının içgörülerini birleştirmeye çalışsam da, bir yandan da kendi araştırmamı öne çıkarma çabasını da taşıyo rum doğal olarak. Bu çaba, Bahtin Çevresi'nin Hegelciliğe ve Marksizm'e, Kari Bühler, Anton Marty ve Oskar Walzel gibi düşünürlere ve bu düşünürlerin temsil ettiği ve Nikolai Marr ve ardıllarının, özellikle de Ol'ga Freidenberg'in çalışmaları aracı lığıyla ve Lucien Levy- Bruhl ve Ernst Cassirer gibi figürlerin dolayımıyla Brentanocu geleneğe borçlu olduklarına ilişkin analizlerde iyice belirginleşti. Bahtin Çevresi'nin fikirlerinin kaynaklarını vurgularken, ke sinlikle Çevre' inn söyleyecek çok az şeyi vardı imasında bulun muyorum. Daha ziyade, Bahtin'in kendisinin çoğunlukla 1 980' lerde Batı' da ve günümüzde Rusya' da hala iddia edildiğinden daha az devrimci bir düşünür olduğunu, bununla birlikte Bah tin Çevresi üyelerinin de, etraflarındaki fikirlere son derece üretken şekillerde karşılık veren yetenekli ve önemli düşünürler olduklarını göstermeye çalışıyorum. Bahtin Çevresi'nin çalış malarını muhtelif entelektüel geleneklere süreklilik arz eden bir bağlanım olduğunu görebilmek için bu bağlanımı koşullamış olan özel toplumsal ve politik koşulları da yakından tanımamız gerekir. Bu tür bir yaklaşım, Çevre' nin üyelerinin fikirlerinin tutarlılığını ve üyelerin kişisel katkılarını aslından daha az gös teriyormuş gibi görünse de, üyelerin bağlanımlarının tarihsel önemi ve benimsedikleri fikirlerin önemini vurgulamaktadır. Düşünsel tarih, bir büyük düşünürler galerisi değildir, bilakis kendi toplumsal-tarihsel oluş süreçlerinde, kurumsal biçimlere ve ideolojik tartışmalara bürünen fikirlerin tarihidir. Bahtin Çevresi yirminci yüzyılın en önemli dönüşümlerinden bazılarını yaşamıştır ve Çevre'nin üyeleri de kaçınılmaz olarak fikirlerini sadece yeni yayınlar ile bağlantılı olarak değil, bunun yanı sıra kendilerini kuşatan dünyanın daha geniş çatışmaları ile ilintili olarak da yeniden düşünmek zorunda kalmışlardır. Dolayısıyla, onların en büyük başarılarından ve sistematik yorumlarından
Craig Brandist
11
olduğu kadar yaptıkları revizyonlar, içerdikleri çelişkiler ve sınırlılıklarından da, daha fazlasını olmasa da, yine de çok şey öğrenebiliriz. Bu kitabı yazarken, birçok kişiye müteşekkir kaldım, bilgi ve nasihat için başvurduklarım, tartıştığım, fikir alışverişinde bu lunduğum, zıtlaştığını veya basitçe sohbet ettiğim kişiler oldu, son birkaç yılda; hepsine minnettarım. Bunlar arasında özellik le zikretmem gereken kişiler ise: Galin Tihanov, birçok dildeki tartışmalara dair müthiş bilgisi, iyi mizah anlayışı, yardımsever liği ve cesaretlendirmesi sonsuz bir destek oldu; David Shep herd, daimi entelektüel ve pratik desteği bu kitabın büyük ölçü de önkoşulu oldu; lurii ve Dar'ia Medvedev, misafirperverlikle ri, iyi niyetleri, bilgileri ve düşünsel teşvikleri, S t Petersburg' a yaptığım sık yolculukların değerli olmasını sağladı; Nikolai Nikolaev, Nikolai Pan'kov, vladimir Alpatov ve Vitalii Makhlin, iyi niyetli destekleri, misafirperverlikleri ve Rusya' daki ve Rusya dışındaki yardımları için minnettarım; Mika Lahteenmaki, dil felsefesine ilişkin yaptığımız birçok değerli tartışma için ve araştırmamı Finlandiya' da sunma olanaklarını kolaylaştırıdığı için kendisine müteşekkirim. Ayrıca diğer birçok kişiyle yaptı ğım tartışmalardan da büyük fayda sağladım. Bunlar arasında: Brian Poole, Michael Gardiner, Ken Hirschkop, Erik Dop, J onathan Hall ve konferans çevresindeki daha pek çok başka kişi, hepsine sonsuz teşekkürler. BU kitap bu kişiler olmasaydı kesinlikle çok daha yoksun olacaktı. Metnin kendisi David Shepherd, Galin Tihanov, Mika Lah teenmaki ve Karine Zbinden farklı aşamalarda kitabın müsved desinin bazı bölümlerini ve/veya tamamını okuyarak, yanlış anladığım, aşırıya kaçtığım birçok noktayı, ifade bozukluklarını ve karışıklıkları işaret ederek yaptıkları değerli eleştiriler ile metnin zenginleşmesine önemli bir katkı sağladılar. Onların müdahaleleri ile metin gerçekten de güçlendi, yine de kalan bir
12
Onsöz
kusur veya eksik yön varsa bunun sorumluluğu tamamen bana ait elbette. Okuyacağınız bu metin, Bahtin Çevresi'nin çalışmalarının kaynaklarını eksiksizce açıkladığı iddiasını taşımıyor kesinlikle; arşive ulaşım hala sınırlı olmaya devam edecek, bu konuda şimdilik yapacak fazla şey yok. Bununla birlikte, Bahtin Çevre si' nin etraflarındaki fikirlere bağlanımlarının ana sınırlarından bazılarına dair bir açıklama yapacağım ve bunun Çevre' nin yapıtlarını okumamızı ve uygulamamızı nasıl belirlemesi gerek tiğine dair düşüncemi ifade edeceğim. Bunun yanı sıra, Çevre' nin yapıtlarının içerdiği birçok sorunu ve sınırlı yönlerini de belli ölçüde ele almaya ve bu güçlükleri alt edebileceğine inan dığım bazı olası değişiklikleri önermeye çalıştım. Şayet kitap, Bahtin Çevresi'nin çalışmalarına sırf saygıdan kaynaklanma yan, tarihsel temelli ve yapıcı bağlanımları teşvik edip bunlara yardımcı olabilirse, amacına ulaşmış olacaktır.
Giriş
BAHTIN ÇALIŞMALARININ SORUNLARI
Mihail Bahtin'in ve bugün Bahtin Çevresi olarak bilinen çevre nin çalışmaları, yakın geçmişte insan bilimlerinin ve toplum bilimlerinin birçok alanında muazzam bir ilgi uyandırmış ve önemli bir etkiye sahip olmuştur. Bahtin Çevresi'nin dil felsefe si, Rus Biçimciliği, roman kuramı ve romanın tarihini konu alan çalışmaları, bu alanların hepsinde çok önemli gelişmeler olarak sağlam bir yer edinmiştir. Her ne kadar, Bahtin Çevresi' nin başlangıçtaki etkisi edebiyat çalışmaları ve kültürel çalışma larla sınırlı kalmış olsa da, bugün felsefe, toplum bilimleri, tarih ve kültürel çalışmalar içerisinde varlık göstermektedir. Bahtin' in çok önemli diyalojizm ve karnaval kavramları, Jane Austen' in romanları, Ortaçağdaki popüler isyanlar, Blackpool Pleasure Beach * , Brezilya sineması ve garaj satışları gibi birçok fenomeİ ngiltere'nin en ünlü turistik merkezi, yıllık ziyaretçi sayısı 6 milyo nun üzerindedir, ç.n.
*
14
Bahtin Çalışmalarının Sorunları
nin incelenmesinde analitik araçlar olarak kullanılmaktadır. Uygulamaların şaşırtıcı çeşitliliği, Walter Benjamin ve Theodor Adorno gibi Marksist kuramcılar, Edmund Husserl ve Maurice M erleau-Ponty gibi fenomenoloji felsefecileri, Amerikalı prag matistler, Yahudi mistikler ve Rus Ortodoks ilahiyatçılar dahil olmak üzere, diğer düşünürlerin fikirleriyle kıyaslamaların aynı ölçüde şaşırtıcı çeşitliliğiyle yankılanmaktadır. Bu koşullar al tında, Bahtin'le yeni tanışan birinin kendisini sık sık tek bir kişiye ilişkin akıl almaz bir perspektif çeşitliliğiyle karşı karşıya bulması pek de şaşırtıcı olmasa gerek. Geçen otuz yılda Bahtin . üstüne Rusça ve Ingilizce yayınların sayısı giderek arttı. Bahtin Çevresi'ne adanmış on büyük uluslararası konferans ve nispe ten daha küçük sayısız olay gerçekleşti ve bu ilgide pek bir azalma varmış gibi görünmüyor. Sanki Bahtin herkese bir şey sunuyor gibi. Liberal hümanist eleştiri, idealist felsefe, Rus mil liyetçiliği, Marksizm, anti- Marksizm, post-kolonyal kuram ve daha birçok görüş, kendi davasında Bahtin'i yardıma çağırıyor. Aslında, genellikle ne kadar yorumcu varsa o kadar çok "Bah tin" varmış gibi görünüyor. Bu durumun niçin ortaya çıktığının anlaşılması önemlidir. Bahtin Çevresi'nin terminolojisi ve özellikle de Bahtin'in kendi terminolojisi son derece kendine özgüdür ve birçok yan anlam barındırır. Ö rneğin "monolog" ve "diyalog" gibi terimler yete rince zararsız görünürken, Bahtin'in kavramlara yüklemeye çalıştığı sosyolojik ve felsefi ağırlıklar bir hayli alışılmadıktır. Stalin yıllarında, sansürün bir hayli katı uygulandığı bir dö nemde, yasaklı olan toplumsal sorunları tartışabilmek adına böyle bir stratejiye başvurulmuştur. "Şiir" ve "roman" gibi terimler ve onlardan türetilen sözcükler, alışıldık estetik anlam !arının çok ötesinde etik, hatta sosyo -politik bir nitelik kazan mıştır. Aynı zamanda, yerleşik bir sosyo-politik tını barındıran sözcükler de daha kapsamlı, felsefi bir tarzda kullanılmıştır. Bu nedenle, etik, estetik ve politika arasındaki sınırlar belirsizleş -
Craig Brandist
15
miş ve bir anlam katmanı bir diğerini kaplarken alt-metinlerin oluşumuna yol açmıştır. Bu durum, muazzam bir yorumlar sil silesine açık kapı bırakmış, hatta bunu teşvik etmiştir, ama öykünün tümü bundan ibaret değildir. Daha sonra göreceğimiz üzere, Bahtin Çevresi' nin ele aldığı felsefi fikirlerin büyük bir bölümü Rusya kökenli değildi ve kilit terimlerin Rus diline tercüme edilmesi birçok güçlük barındırı yordu. Almanca felsefi terimler, yerleşik bir felsefi söylem ol maksızın dile dahil edilmiş ve hazır mamul alternatiflerin eksik liğinde Rus dilinin büyük morfolojik esnekliğinden yararlanıl mıştı. Gündelik bir anlam barındıran sözcüklerin kendilerine eklenen önekleri ve son ekleri vardı ve bu sözcükler nihai ürü nün ek yan anlamlar taşımasına yol açacak yeni şekillerde kul lanılmıştı. Bazen tek bir Almanca sözcüğü karşılayabilmek için iki Rusça sözcük kullanılmıştı ve bunun sonucunda da bir te rim ile bu terimin türediği gelenek arasındaki bağlantı muğlak laşmıştı. Yayıma karar veren otoritelerin kabul etmeyeceği kay nakları gizlemek için bazen bu muğlaklıktan yararlanılmıştı. Ayrıca, Bahtin'in kendi kompozisyon pratiğinden kaynaklanan sorunlar da vardı. 1 920'lerin sonlarında Bahtin Çevresi'nin iki önemli üyesi Voloşinov ve Medvedev, temel aldıkları yapıtlara dipnotlarla gönderme yapma konusunda istikrarlı ve görece açık bir tutum benimserken, Bahtin sansürün ciddi bir sorun teşkil etmesinden önce bile, bu tür konularda kötü nam salmış bir rahatlık taşıyordu. Bahtin'in bir hayli küçümseyici tutumu 1 924 tarihli bir denemede kendisini hissettirir: Çalışmamızı tarihsel-olmayan bir araştırmada genellikle doğrudan hiçbir metodolojik önemi olmayan alıntıların ve göndermelerin gereksiz ağırlığından kurtardık, sistematik nitelik taşıyan sıkışık bir yapıtta bunlar kesinlikle lüzumsuz: Ehil okuyucu için gereksizler, ehil olmayan okuyucu içinse hiçbir faydaları yok. (PCMF 257; PSMF 259)
1 6 Bahtin Çalı§malarının Sorunları Bu durum, alandaki bazı akademisyenlerin, Bahtin ile diğer düşünürlerin yapıtları arasında terminolojik benzerlikler bul-, maya çalışmalarına yol açmaktadır ki bu da, gördüğümüz ka darıyla, son derece problematiktir. Bahtin'in arşivi çok yakın bir tarihe kadar sımsıkı kapalı kalmıştır; bu yüzden, Bahtin'in temel aldığı kaynaklar hakkında yalnızca tahmin yürütmek mümkün olabilmiştir, hatta bazen bu kaynakların tamamen göz ardı edilmesi gerekmiştir. Terminolojinin özgünlüğü, belirgin düşünsel benzerliklerin olmaması veya kaynaklara hiçbir gön derme bulunmaması, bazılarının Bahtin'i bütün düşünce okul larını önceleyen, sahiden çok büyük bir dehaya sahip, büsbütün özgün bir düşünür olarak görmesine yol açmıştır. Bunu bir kenara bırakacak olsak bile, yayınların ve çevirilerin tarihi ko nuyu daha da karmaşık hale getiriyor.
Yayım ve Çeviri Sorunları Dergilerde yayımlanmış, birbiriyle bağlantısız az sayıda makale dışında Bahtin' in ömrü boyunca sadece üç çalışması kendi adıyla yayımlanmıştır. Bunlar günümüzde büyük ün kazanmış olan iki Dostoyevski çalışması (PTD [ 1 929] ve PPD [ 1 96 3 ] ) ve Rabelais (TFR/RW [ 1 965] ) kitabıdır. Ama ölümünden iti baren Bahtin' in kariyerinin farklı dönemlerine ait çalışmaların dan oluşan ve büyük bir bölümü 50 yıllık bir süreç içinde yazıl mış olan yapıtlarının birçok seçkisi Rusçada yayımlanmıştır. Bu durum, Bahtin' in çalışmalarını gelişen bir bütünün parçaları olarak görmeyi son derece zorlaştırmaktadır. İ lk yapıtlar, son raki yapıtlarının süzgecinden geçirilerek okunmakta ve bu da, Bahtin'in fikirlerinin temelde değişmediği izlenimini vermekte dir. Ü stelik bu yapıtların büyük bir bölümü, Bahtin'in kendisi tarafından yayıma hazırlanmamıştır; bu yüzden, bu metinlerin söz konusu yapıtların son hali olup olmadıkları bile kesin değil dir. Elyazmaları hakkında yeterli bilgi olmaması ve arşive ula şabilen ehil akademisyenlerin çevirilerde yeterli bilgi sunmuyor
Craig Brandist
17
olmaları, eldeki malzemenin genellikle kafa karıştırıcı, ham biçimde sunulduğunu gösterir. Bu yapıtların Batı Avrupa dillerine tercüme edilmesi, özgün metinlere ulaşamayan okuyucular için fazladan karışıklık yarat maktadır. İ ngilizceye yapılan çeviriler 1 968' den beri yayımlan maktadır, ama çevirilerin ve yayıma hazırlık çalışmalarının niteliği son derece istikrarsızdır. Ona yakın çevirmen, termino lojisi çok özgül olan bir yazarın yapıtlarını, genellikle kilit kav ramları birçok farklı şekilde aktararak yayıma hazırlamıştır. Tek bir örnek verelim: Bugün Almanca das Werden' den türe tildiğini bildiğimiz ve He gel' in İngilizce çevirilerinde genellikle becoming [ oluş] olarak çevrilen stanovlei sözcüğü, İ ngilizce'ye ("ortaya çıkış" ve "gelişme" de dahil olmak üzere) on farklı şekilde aktarılmıştır. Tek bir metin içinde, onaylanmayan dört farklı biçimde aktarıldığı bile olmuştur. Bu tür çeviriler, bu tip ana terimlerin ve dolayısıyla yapıtın felsefi rezonansını daha da bulanıklaştırır. Ama yine de, bazı çevirilerin Rusça metinlerde içkin olan sorunları daha da karmaşık hale getiren ciddi hatalar ve ayıklamalar içermesi yalnızca bir tutarlılık meselesi değildir. Bu sorunlar Fransızca, İ talyanca ve Almanca'ya yapılan çeviri leri de muhtelif ölçülerde sıkıntıya sokar. Bu nedenlerden ötü rü, bu kitapta Bahtin Çevresi'nin yapıtlarından yapılan alıntıları kendim çevirdim ve yapıtların hem Rusçası'na hem de İ ngilizce çevirisine gönderme yaptım. Bu sorunların yanında bir de, Voloşinov ve Medvedev'in adıyla yayımlanmış yapıtların yazarları konusunda bir fikir ayrı lığı bulunmakta ve bu yapıtların Marksist söz dağarının yüzey sel olarak değerlendirilmesi gibi bir sorun yaşanmaktadır. Her ne kadar, bu yapıtlar felsefi kaynaklarını belirtme bakımından daha az sorunlu olsa da, bizatihi yapıtların niteliğine dair bir tartışma, suyu bulanıklaştırmaktadır. Sözgelimi, bu yapıtların yazarının Bahtin olduğunu savunanlar, bu yapıtlarda karşılaşı lan özgül Marksist söz dağarının yayımı kolaylaştırmaya yöne-
18
Bahtin Çalı§malarının Sorunları
lik bir "ambalaj" niteliği ta§ıdığını öne sürerken, yapıtların sa hiciliğini [yani, adını ta§ıdıkları yazarların yapıtları olduklarını] savunanlar da, Marksist savları ciddiye alma eğilimini ta§ırlar. Ayrıca, bu yapıtların kitabın yazarı olarak adı geçenlere ait olduğunu reddedenler, bu kişilerin genel önemini hafife almak ta ve dolayısıyla, metinlerdeki farklı perspektifler de en aza indirgenmektedir. Benim bu çalışmam ise, söz konusu yapıtla rın sahiciliğini * vurgulamaya çalışıyor. 1 Bu ve yukarıda değini len diğer sorunlara bağlı olarak, Bahtin yorumcuları Bahtin' in kariyerinin tek bir dönemini seçip belirleyici olarak ele almak tadır; "Bahtinci" düşüncenin farklı uyarlamalarının çeşitliliğini üreten bir pratiktir bu. En son arşiv incelemesi, Bahtin'in fikir lerinin kaynaklarını gösteren defterlerinin bir kısmını keşfet miştir; ayrıca, Rusça' da seçme yapıtların ilk cildinin yakın ta rihli yayımlanması ve uyumlu bir İngilizce çevirisinin planlanan basımı, bu sorunlardan bazılarının giderilmesine yardımcı ola caktır. Bu kitap, Bahtin Çevresi'nin fikirlerinin bazı dayanaklarını araştırarak, okuyucuya bu mal-etmeler-labirentinde ve bu labi renti doğuran temel metinlerde içkin olan bazı sorunlar bakı mından yönünü tayin etmesine yardımcı olmayı amaçlıyor. 1980'lerde Bahtin, genellikle kendi adıyla ve arkadaşlarının adıyla, geni§ bir konular kümesi hakkında yazan, tamamen öz gün ve bütünlüklü bir felsefi yöntem geliştiren tecrit edilmiş tek bir birey olarak sunuluyordu. Bahtin'in elyazmaları yasal vasile ri tarafından hala titiz bir §ekilde gizleniyor olsa da, bu büyük ölçüde değişmeye başladı. Yapıtlarının Rusça yeni eksiksiz bas kılarının editörlerinin bile tüm arşive ulaşmasını engelleyen tuhaf bir durum bu, kesinlikle. Ö yle görünüyor ki, bu malzeme ne denli erişilir hale gelirse, Bahtin' in yapıtları üzerindeki, bu*
Adını taşıdıkları yazarların yapıtları olduklarını, ç.n. 1 Daha sonra Brandist, S hepherd ve Tihanov' da farklı perspektifler geliştirilecektir (bu çalışma daha sonra yayımlanacaktır) .
Craig Brandist
19
rada tartışılmayan başka etkileri de keşfedeceğiz; ama önemli bir ilk adım atıldı. Göreceğimiz üzere, Bahtin Çevresi' nin ça lışmaları, döneminin Avrupa entelektüel bağlamında kavranma lı ve önde gelen Alman felsefi akımlarının özgün Sovyet bağla mında geliştirilen belirli sentezleri olarak görülmelidir. Bahtin Çevresi' nin çalışmaları ile anadamar kültür kuramcılarının, sosyologların ve felsefecilerin çalışmaları arasındaki benzerlik ler ve farklılıklar ancak bu şekilde gerçekten açıklanabilir ve onların fikirleriyle anlamlı bir bağlantı kurulması sağlanabilir . Çevre'nin çalışmalarının tarihsel ve felsefi bir temelde ince lenmesi, Çevre'nin fikirlerinin güçlü ve zayıf yönlerinin saptan masının, dolayısıyla, sağlam temelli uygulamaların önkoşulu dur. Belli kategorilerin müteakip yapıtlarda ciddi biçimde a§ın mış felsefi ilkelere dayandırıldığı bir ortamda, bizatihi kategori lerin kendilerinin yeniden-değerlendirilmek zorunda olması muhtemeldir. Benzer şekilde, belli fikirlerin felsefi rezonansına dair bilgi sahibi olunması, genellikle bu fikirleri diğer gelenek lerin fikirleriyle birleştirmeye çalışanların böyle bir girişimde neyin belirsiz olduğunun daha fazla farkına varmasını sağlaya caktır. Dolayısıyla bu kitap, okuyucuyu Bahtin Çevresi'nin özgül formülleştirmelerini basitçe benimsemekten ziyade, Çev re'nin çalışmalarını eleştirel olarak ele almaya teşvik etmeyi amaçlıyor. Bu bakımdan, Çevre'nin çalışmalarını basitçe eksik siz, tamamlanmış bir bütün olarak ele almaya çalışanların içini pek rahatlatmayacak belki, ama daha sağlam yaklaşımların ve daha yeterli eleştirel perspektiflerin geliştirilmesine yardımcı olmaya çalışacak.
Biyografik Özet Muhtelif dönemlerde Mihail Mihailoviç Bahtin ( 1 895 - 1 9 7 5) , Mariia Veniaminovna Iudina. ( 1 899- 1 9 70) , Matvei Isaeviç Kagan ( 1 889- 1 93 7) , lvan lvanoviç Kanaev ( 1 893 - 1 984) , .
20
Bahtin Çalı§malarının Sorunları
Pavel Nikolaeviç Medvedev ( 1 89 1 - 1 93 8) , Lev Vasilyeviç Pum pianskii ( 1 89 1 - 1 940) , İvan İvanoviç Sollertinskii ( 1 9021 944) , Konstantin Konstantinoviç Vaginov ( 1 899 - 1 93 4) ve Valentin Nikolaeviç Voloşinov'dan ( 1 89 5 - 1 93 6) oluşan Bahtin Çevresi, 1 924'te Leningrad'a taşınmadan önce 1 9 1 8'de, bir taşra şehri olan N evel' de ve 1 9 1 8' de Beyaz Rusya' nın büyük şehirlerinden Vitebsk'te bir araya gelmeye başladı. Grup top lantıları grup üyelerinden bazılarının 1 929' da tutuklanmasının ardından son buldu. Bahtin bu dönemden 1 9 75'teki ölümüne dek grubu ilgilendiren konular üzerinde çalışmayı sürdürdü; önce Kustanay (Kazakistan, 1 93 0 - 1 93 6) , Savelovo (Moskova' nın yaklaşık 100 km yakınında, 1 93 7 - 1 945) ve Saransk'ta (Mordovya, 1 93 6- 1 93 7, 1 945 - 1 969) bir iç sürgün hayatı yaşa dı ve sonunda 1 969 yılında Moskova'ya taşındı ve 1 9 7 5'te 80 yaşında öldü. Bahtin 1 96 1 'deki emekliliğine kadar Saransk'ta (bugün üniversite olmuş olan) Mordovya Pedagoji Enstitüsü' nde çalıştı. Almanya' da Leipzig, Berlin ve Marburg' da felsefe çalışmış olan Kagan' ın Almanya' dan döndükten sonra Bahtin Çevresi' ni kurmuş olduğu bilinmektedir. Kagan Almanya' da, Marburg yeni- Kantçılığının kurucusu olan Hermann Cohen'in öğrencisi olmuş ve Ernst Cassirer'in derslerine katılmıştı; Cassirer, Bah tin'in daha sonraki yapıtlarında önemli ölçüde ön plana çıkacak olan bir felsefecidir. Kagan Rusya' ya dönünce muhtelif felsefi, dini ve kültürel meselelerin tartışıldığı bir "Kantçılık Semineri" düzenledi. Kendisi Sosyal Demokrat Parti üyesi, Yahudi bir entelektüeldi (Bolşevikler'in ve Menşevikler'in öncüsü niteli ğindeydi) , ama Marburg Okulu'nun etik sosyalizminin çekimi ne kapılmıştı (Kagan'ın hocası Cohen kendi etik felsefesinin Marx' ın yapıtlarında örtük olan etik felsefeyle tamamen örtüş tüğünü düşünüyordu) . Bahtin Çevresi kendisini akademik fel sefeyle kısıtlamadı, ama dönemin radikal kültürel etkinliklerine de yakından katıldı; grubun, Maleviç ve Chagall gibi birçok
Craig Brandist
21
önemli avangard sanatçının İ ç Savaş'ın yol açtığı yıkımlardan kaçmak için yerleştiği Vitebsk' e yeniden taşınmasıyla birlikte bu etkinlikler daha da artmıştır. Grubun üyelerinden, Petrog rad Ü niversitesi Hukuk Fakültesi mezunu Pavel Medvedev, gruba katılmadan önce zaten tanınmış bir edebiyat kuramcı sıydı ve yayımlanmış çalışmaları 1 9 1 2 kadar eski bir tarihe uzanıyordu. Medvedev, Vitebsk Proleter Ü niversitesi'nin rek törü oldu, bir süreliğine Vitebsk belediye başkan vekili olarak çalıştı ve kendisinin ve Voloşinov'un makaleleriyle katkıda bu lunduğu, şehrin kültür dergisi Iskusstvdnun (Sanat) editörlü ğünü yaptı. Medvedev'in Sovyet toplumundaki itibarlı konumu daha sonra Çevre'nin yapıtlarının bazılarının yayımlanmasını kolaylaştıracaktı, ama önemli kişisel profili onu, aynı zamanda Stalin'in tasfiyelerinin hedefi haline de getirecekti. Bahtin ve Pumpianskii Vitebsk'te bulundukları dönemde, geniş bir felsefi ve kültürel konular kümesi üstüne halka açık dersler verdiler; bu ders notlarının bir kısmı yayımlanmıştır (LVB) . Hem Bahtin'in hem de (geleceğin edebiyat kuramcısı) Pum pianskii'nin Petrograd Ü niversitesi'ndeki çalışmalarını bitirme miş oldukları biliniyor; gerçi Bahtin'in 1 9 1 8'de mezun oldu ğuna dair iddialar yinelenmekle birlikte, bunun doğru olmadığı artık kanıtlanmıştır. Ö yle görünüyor ki Bahtin ağabeyi Nikolay Bahtin'in biyografisini kullanarak akademik çevrelerde kabul görmeye çalışmıştı. Nikolai Bahtin gerçekten de Petrograd Ü niversitesi'nden mezun olmuştu; öğrencilik yıllarında, ünlü klasikçi F . F . Zelinskii'nin öğrencisi olmuştu ve Bahtin kardeş ler felsefi fikirleri gençliklerinden itibaren tartışa-gelmişlerdi. Nikolay bağlı olduğu Beyaz Ordu'nun hezimete uğramasının ardından Rusya'yı terk etmek zorunda kalmıştı (Bahtin 1 963 : s. 45 - 6 1 ) ve o zamandan itibaren iki kardeş arasındaki bağlantı büyük ölçüde sınırlı kalmış görünüyor. Mihail N evel' e taşındı ğında, Kagan ağabeyinin yerini almış ve gayriresmi akıl hocası olmuş gibidir; böylece Kagan, yeni ve heyecan verici bir kültü-
22
Bahtin Çalı§malarının Sorunları
rel atmosferde, Bahtin'in felsefesi üzerinde önemli bir etki sahi bi oldu, ama 192 1'de Bahtin evlendiğinde iki arkadaşın yolları ayrıldı. Kagan 192 1 'de yeni kurulmuş bir taşra üniversitesinde ho calık yapmak üzere Orel' e taşındı. Kagan Orel' de bulunduğu dönemde, 1 922'de "Kak vozmozhna istoriia? " (Tarih Nasıl Mümkündür?) başlıklı makalesini yazdı; 1920'lerin sonların dan önce grubun herhangi bir üyesinin yayımlanmış tek felsefi çalışması bu makaledir. Kagan aynı yıl içinde Cohen'in felsefe sinin tarihsel ve sosyolojik yönlerini vurguladığı bir biyografisi ni yazdı ve yayımlanmayan başka çalışmalar kaleme aldı. 1 922' de Pumpianskii'nin denemesi "Dostoevskii i antichnost" (Dos toyevski ve Antikite) da yayımlandı; bu, uzun yıllar boyunca Bahtin'in yapıtlarında yinelenecek bir temaydı. Bahtin'in ken disi 1929' a değin kayda değer hiçbir yapıt yayımlamamış olsa da, bu dönemde yeni- Kantçı felsefe ve yazarlık problemi ile bağlantılı konular üzerinde çalıştığı açıktır. Bahtin' in ilk ya yımlanmış yapıtı 1 9 1 9' da yazdığı, iki sayfalık "Iskusstco i otvetstvennost' " (Sanat ve Yanıtlanabilirlik) makalesidir; ama 1 920'lerin başlarında ahlak felsefesi üstüne daha büyük bir projeye imza atmıştır; Bahtin'in bu çalışması bugün K filosofii postupka (Bir Eylem Felsefesine Doğru) adıyla bilinir, ancak yapıt, günümüze dek kalmayı başaran bölümleri 1980'lerde yayımlanana dek, yayımlanmadan kalır. Ö nemli çalışmaların çoğu, grubun 1 924'te Leningrad'a ta şınmasından sonra gerçekleşmiştir; burada Çevre'ye biyolog ve sonradan bilim tarihçisi olan lvan 1. Kanaev ve Doğu felsefesi ve din uzmanı Mihail 1. Tubianskii gibi yeni üyeler katılır. Öyle görünüyor ki grup hiç zaman kaybetmeden, Saussurecü dilbili min meydan okumasının ve bunun Biçimciler'in çalışmaların daki gelişiminin (bunların ikisi de daha sonra ele alacağız) açıkça farkına varmıştır. Böylece grup içinde psikoloji, felsefe ve poetikada dil felsefesinin önemine dair yeni bir farkındalık
Craig Brandist
23
şekillenir. Voloşinov Batı ve Doğu Edebiyatları ve Dilleri Karşı laştırmalı Tarih Enstitüsü'nde (ILlaZV) lisansüstü eğitimini tamamlayarak, 1 92 5 yılında gruba dahil olur; Voloşinov bu enstitüde Marksist edebiyat eleştirmeni V. A. Dsnitskii'nin ya nında lisansüstü çalışmasını yapmış ve dilbilimci ve diyalog uzmanı Lev lakubinskii de Voloşinov'un danışmanlığını üstlen miştir. Voloşinov 193 3 'e değin enstitü için edebiyat ve filoloji üstüne yeni yabancı yapıtların özetlerini hazırlar ve burada edindiği bilgiyi daha sonra Çevre' ye aktarır. 2 Dolayısıyla, Bah tin Çevresi'nin 1 92 6 - 1 93 0 arası dönemde yayımlanan dil felse fesi üstüne en önemli yapıtlarının Voloşinov tarafından yazılmış olması şaşırtıcı değildir: bir dizi makale ve Marksizm i filosofiia iazyka (Marksizm ve Dil Felsefesi, 1 929) başlıklı bir kitap. Sembolist şair Aleksandr Blok'un özel arşivine ulaşabilen Med vedev bir dizi makale, Formal'nyi metod v literaturovedenii (Edebiyat Biliminde Biçimsel Yöntem, 1 928) başlıklı bir kitap ve Blok'un yapıtlarına ilişkin kitap uzunluğunda ilk ciddi çalış malarından biriyle Marksist ve Biçimci edebiyat kuramcıları arasındaki hararetli tartışmalara katılır. Voloşinov da o dönem de Freudculuk etrafında dönen tartışmalar ekseninde bir ma kale ve bir kitap yazar (PTS S [ 1 925] ; FKO ve FMC [ 1 92 7] ) . 1 929' da Bahtin, günümüzde iyice ünlenmiş olan monografisi Problemy tvorchestva Dostoevskogdnun (Dostoyevski'nin Sanatının Sorunları, 1 929) ilk halini yazar, ama 1 924- 1 929 arası döneme ait diğer yapıtları yayımlanmadan ve genellikle de tamamlanmadan kalır. " Problema soderzheniia, materiala i formy v slovesnom khudozhestvennom tvorchestve" (Sözel Sanatsal Yaratımda İçerik, Malzeme ve Biçim Problemi, 1 924) başlığını taşıyan, Biçimcilik' e ilişkin (tamamlanmış) bir eleştirel deneme ve kitap uzunluğunda bitmemiş bir diğer deneme A vtor i geroi v esteticheskoi deiatel'nosti (Estetik Etkinlikte
2
Bu bilgi için Dmitrii Iunov'a müteşekkirim.
24
Bahtin Çalı§malarının Sorunları
Yazar ve Kııhraman, 1 920'lerin ortasında) bunlar arasında yer almaktadır. 1 9 70'lerden bu yana, Voloşinov ve Medvedev'in adıyla ya yımlanmış olan yapıtlar genellikle Bahtin' e mal edilir; Bahtin'in kendisi, en azından kitapların yazılışları bakımından, bu mal edişe ne açıkça onay verir ne de kesin bir şekilde itiraz eder. Çok zengin olmakla birlikte, ideolojik olarak güdülenmiş olan ve genellikle öfkeli ve büyük ölçüde yararsız bir literatür kütlesi sırf bu meseleyi tartışma amacıyla büyümüştür. Gerçi kitapla rın yazarı olarak adı geçen yazarların, en azından adlarını taşı yan metinlerden büyük ölçüde sorumlu olmadığını gösteren hiçbir somut kanıt olmadığı için, yanıtlanabilecek hiçbir gerçek iddia yok gibi görünüyor. Genellikle Bahtin'in yazarlığını des teklemek için ileri sürülen sözel tanıklık, nesnel olarak doğrula namamaktadır; üstelik bu tanıklıkların birçoğu ideolojik, hatta mali koşullara ilişkin tartışmalar bakımından kesinlikle tarafsız olmayan kaynaklara aittir. Ayrıca, arşive dayalı kanıtlar (LDV, Medvedev 1 998) Voloşinov ve Medvedev'in gerçekten de yayın yaptıkları alanlarda uzman olduklarını ve yapıtlarının da, Bah tin' in öncelikle başka konularla ilgilendiği bir dönemde yayım landığını göstermektedir. Yapıtların bu meseleler etrafındaki hararetli grup tartışmalarının sonucunda yazılmış olması çok daha olası görünüyor; muhtemelen, grup üyeleri bu tartışma larda kendi araştırmalarına dayalı tebliğler sunuyorlardı ve daha sonra bunları diğer üyelerin yorumları ışığında düzelti yorlardı. Belli koşutluklar ve uzlaşma noktalarının mevcudiyeti ne rağmen, bu çok farklı yapıtların büyük ölçüde farklı yazarla ra ait olduğunu akla getiren birçok felsefi, ideolojik ve üslupsal çelişki bulunuyor açıkça. Bahtin'in kendi felsefesine uygun ola rak bunları, bir yandan grup üyeleri arasında, bir yandan da
Craig Brandist
25
grup ile diğer çağdaş düşünürler arasında devam eden diya loglardaki karşılıklar olarak ele almak akla yatkın görünüyor. 3 1 928'in sonunda S ovyetler Birliği'nde Ortodoks -olmayan entelektüeller için işler rast gitmiyordu ve beklenmedik talihsiz likler Bahtin Çevresi'ni çarpıcı bir şekilde parçaladı. Sağlığı çoktan bozulmaya başlamış olan Bahtin, muhtemelen dim-fel sefi ve yarı-mason bir grup olan Voskresenie (Dirili§) ile olan bağlantısından ötürü tutuklandı ve Solovki Adaları'nda on yıla mahkum oldu . Bahtin'in arkadaşlarının araya girmesi, Aydın lanmadan Sorumlu Bakan Anatolii Lunaçarski'nin Bahtin'in Dostoyevski kitabına olumlu bir eleştiri yazması ve büyük yazar Maksim Gorki'nin kişisel başvurusu üzerine, bu mahkumiyet Kazakistan' da altı yıllık sürgün cezasına çevrildi. O dönemde sansürün giderek şiddetlenmesiyle birlikte, Voloşinov çok az yeni yapıt yayımlayabildi; ama bu arada 1 93 3 'te Medvedev'in yazarlık kuramları üstüne bir kitabı ( V laboratorii pisatelia [ Yazarın Laboratuarında] ) ve 1 93 4'te. de Biçimciliğe ilişkin çalışmasının, dönemin ideolojik gerekliliklerine daha sıkı uya cak biçimde değişiklikler yapılmış yeni bir uyarlaması yayım landı. Medvedev Leningrad Tarih- Filoloji Enstitüsü'nde tam zamanlı hocalık görevine atandı, ama 1 93 8 teröründe tutuk landı ve bundan sonra kendisinden haber alınamadı. Voloşinov tüberküloza yakalandığı 1 93 4 yılına kadar Leningrad' da Her zen Pedagoji Enstitüsü'nde çalıştı. İ ki yıl sonra bir sanator yumda öldü; ardında Ernst Cassirer'in Sembolik Biçimler Fel sefesi nin birinci cildinin bitmemiş bir tercümesini bırakmıştı; bu kitap Çevre'nin çalışmaları açısından büyük bir önem taşı maktadır. Kagan uzun yıllar Sovyetler Birliği'nde enerji kay nakları ansiklopedik atlasının editörlüğünü yaptıktan sonra, .. 1 93 7'de göğüs anjininden öldü. Pumpianskii Leningrad Universitesi'nde Edebiyat Profesörü olarak başarılı bir meslek ha3
Yazarlık tartışmasının son durumuna ilişkin bir değerlendirme için bkz. Hirschkop ( 1 999 : 1 26- 1 40) .
26
Bahtin Çalışmalarının Sorunları
yatı geçirdi, ama yalnızca birçok makale ve klasik Rus yazarla rının yapıtlarına giri§ler yazdı. Sollertinskii 1 92 7' de müzikoloji hocası olarak Leningrad Filarmoni'ye katıldı ve kısa sürede, önde gelen Sovyet müzikologlarından biri oldu; makaleler, kitaplar ve eleştiri yazılarından oluşan, iki yüzün üzerinde yapıt üretti. Muhtemelen, Leningrad kuşatmasının yol açtığı yıkım lardan kaynaklanan bir kalp krizi sonucu 1 944'te öldü. Kanaev Leningrad' da son derece başarılı ve saygın bir deneysel genetik bilimci olarak çalıştı; ama 1 95 1 'de kızağa alınarak, S SCB Bi limler Akademisi'ne bağlı Doğa Bilimleri ve Teknoloji Tarihi Enstitüsü Leningrad şubesinde önemsiz bir memurluğa atandı. Kanaev bunu takiben, Goethe'ye belirli göndermeler yaparak, bilim tarihi üstüne birçok yapıt verdi. Bahtin Kazakistan' dayken, günümüzde kendisine büyük bir ün kazandırmış olan roman kuramı üstüne çalışmalarına başla dı; Slovo v romane (Romanda Söylem, 1 934- 1 93 5) , iz predy storii romannogo slovo (Romansal Söylemin Tarih-öncesin den, 1 940) , Epos i roman (Epik ve Roman, 1 94 1 ) , Formy vre meni i khronotopa v romane ( Romanda Zaman ve Kronotop Biçimleri, 1 93 7- 1 938) denemeleri bu çalışmaların ürünüdür. 1 93 6 ve 1 938 arasında Bildungsroman (eğitim romanı) ve ger çekçiliğin tarihindeki önemi üstüne bir kitap tamamladı; iddia lara göre bu kitap, elyazmasının yayımlanmayı beklediği yayı nevi Sovyetler Birliği'ndeki 1 94 1 Alman işgalinin ilk günlerinde yıkıldığında kaybolmuştur. Her ne kadar, kitap muhtemelen uydurma bir hikayeye göre kaybolmuş olsa da, Bahtin'in sa vaşta kağıt kıtlığı yüzünden sigara kağıdı olarak kullandığı rivayet edilen, taslak niteliğindeki sayfalar dolusu malzeme hala mevcuttur. Bahtin'in bu dönemdeki olağanüstü üretkenliği daha da kayda değerdir, hele 1 93 8' de bir bacağının kesildiği düşünülürse. Bahtin uzun yıllar kendisine çok büyük acı veren, ateşler içinde kıvranmasına neden olan ve genellikle de kendi sini sonunda haftalarca yatağa bağlayan bir kemik iliği iltiha-
Craig Brandist
27
hından çok çekmişti. İ ç sürgüne gönderildiğinde, arkadaşları nın ve yakınlarının cezanın hafifletilmesi başvurularındaki ge rekçelerden biri de buydu ve pekala hayatını kurtarmış olabile cek bir etkendi. Ama içinde bulunduğu bu durum, onun büyük Fransız romancı Rabelais üstüne doktora tezini bitirerek 1 940'ta Gorki Dünya Edebiyatı Enstitüsü'ne sunmasını engel lemedi. Yapıt dönemin hoşgörüsüz ideolojik ortamında son derece tartışmalı bir şekilde karşılandı ve Bahtin 1 9 5 1 yılına dek kandidat unvanını kazanamadı. 4 Doktora tezi 1 965'te (kı saltılmış biçimde) yayımlandı. Rabelais çalışmasının tamamlanması ile 1 963 'te Dostoyevs ki çalışmasının ikinci baskısı arasındaki dönem belki de Bahtin' in hayatının, ürettiği yapıtlar bakımından en az bilinen dönemi dir. Bahtin'in Mordovya Pedagoji Enstitüsü'nde hocalık yaptığı bu döneme ilişkin arşivlerin kısa bir süre önce ( 1 996' da) ya yımlanmasıyla birlikte bu iyice açıklık kazanmıştır. Bu döneme ait en önemli yapıt Problema rechevykh zhanroJldur (Söylem sel Türler Problemı) ve büyük bir olasılıkla, S talin' in 1 950 tarihli Marksizm i voprosy iazykoznaniia (Marksizm ve Dilbi lim Sorunları) makalesinin ardından Sovyet dilbiliminin yeni den düzenlenmesine bir karşılık olarak yazılmıştır. Bu döneme ait tamamlanmamış birçok çalışma daha bulunmaktadır; Fütü rist şair ve oyun yazarı Mayakovski üstüne tasarlanmış bir ma kale notları ve roman incelemesi üstüne daha metodolojik not lar, bunlar arasında yer almaktadır. Kruşçev'in iktidara gelmesinin ardından "ılınma" diye bili nen daha liberal atmosferde, Bahtin'in Dostoyevski yapıtı, Va dim Kozhinov önderliğindeki bir grup genç akademisyenin ilgi sini çekti; Kozhinov Bahtin'in hala hayatta olduğunu öğrenir öğrenmez onunla temasa geçip, 1 929 tarihli Dostoyevski kita bını yeniden yayımlamaya ikna etmeye çalıştı. Başlangıçtaki 4
Tez savunusuna ilişkin ayrıntılı bir açıklama için bkz. Pan'kov (200 1 ) .
28
Bahtin Çalı§malarının Sorunları
tereddütüne rağmen Bahtin sonunda buna olumlu yanıt vere rek, projenin tamamını önemli ölçüde genişletip temel bazı değişiklikler yaptı. 1 963 Eylül'ünde kitabın yayımlanması onaylandı ve kitap genelde olumlu karşılandı. Kabul edilme bakımından, özellikle skatolojinin * tonunun yumuşatılması ve Lenin' in bir konuşmasının analizinin çıkarılması gibi değişik liklerle, yeniden yayıma hazırlanan Rabe/ais çalışmasının ya yımlanması bunu izledi. Sağlığı giderek kötüleşen Bahtin 1 969' da Moskova'da hastaneye kaldırıldı ve 1 9 70 Mayıs'ında karı sıyla birlikte Moskova yakınlarında bir huzurevine yerleştirildi. Bahtin öncelikle metodolojik nitelikte bir yapıt kaleme alarak çalışmalarını 1 9 75 yılına kadar, ölene dek sürdürdü (karısı kendisinden bir yıl sonra öldü).
Çevre Fenomeni Kurumsal bir feno men olarak Bahtin Çevresi bazı bakımlardan 1 83 0'lardan itibaren Rusya'da entelektüel hayatın başlıca biçi mi olan tartışma çevreleri (krug) geleneğini miras almıştı. Çar lık Rusyası' nın ekonomik ve politik geri kalmışlığı, yönetici sınıfın Avrupa'nın emperyal yayılmasına bağlı olarak devleti Batılılaştırmaya yönelik tereddütlü ve zayıf girişimleri ile birle şince, katı kurumsal temeller barındırmayan demokratik zihni yetli bir entelijensiyanın doğmasına yol açtı (Raeff 1 996) . Şid detli bir sansürle karşı karşıya kalan ve politik açıdan hoşnut suz olan bu entelijensiya, aydınlanma ideallerinin ifade edilebil diği gizli tartışma çevreleri oluşturdu. Ama Rus toplumsal yapı sına ilişkin eleştirileri Rus İ mparatorluğu'nda politik akımların gelişmesine yol açamadı; bu yüzden bu eleştiriler genellikle edebiyat eleştirisi kisvesine büründüler. Nihayetinde, bu tip * Patolojide dışkıların incelenmesine dayanan teşhis yöntemi; edebi bir terim olarak genellikle müstehcen veya açık saçık edebiyat için kulla nılır, ç.n.
Craig Brandist
29
gruplar, Kırım Savaşı ( 1 854- 1 856) yenilgisini takiben, devlet yapısının sanayileşme dürtüsüyle serbest bıraktığı güçleri de netleyemediği belli olunca öne çıkan devrimci politik partilerin temelini oluşturdular (Venturi 1 960) . Hemen ardından gelen devrim- sonrası ve İ ç Savaş -sonrası dönemde, en azından toplumsal ve politik değişimin halihazır daki yönelimine karşı saldırgan bir tutum benimsemeyenler için daha açık bir entelektüel hayat biçiminin gerçekleşmesi müm kün bir olasılıktı (Kagarlitski 1 989) ; Bahtin Çevresi tam da bu koşullarda biçimlendi. Bahtin Çevresi'nin ilgilendiği konular, devrim-öncesi entelijensiyanın ilgileriyle şekillenmiş olmakla birlikte, yeni toplumsal, politik ve entelektüel bağlama uygun olarak güncellenmişlerdi. Daha sonra göreceğimiz üzere, etik ve edebiyat arasındaki ilişkinin anlaşılması bakımından bu özel likle önemli bir noktadır. Stalin'in "tepeden inme devrimi"nin ( 1 928- 1 93 2) parçası olan ve "kültürel devrim" diye bilinen süreçte söz konusu çevrelerin biçimsel bir varoluşu sürdürebil mesi birdenbire son buldu. Ama devrim-öncesi entelijensiyanın ilgileri, çalışma hayatı boyunca Bahtin'in yapıtlarında değişik biçimlerde mevcudiyetini korudu . Bu anlamda, Bahtin Çevresi deneyimi, Bahtin için biçimlendirici bir deneyimdi.
Yapıt Dönemleri Her ne kadar kesin sınırlar çizmek mümkün olmasa da, şimdi lik Bahtin Çevresi'nin yapıtlarının aşağıda sıralanan dönemlere dağıldığını söyleyebiliriz : 1 - Etik ve estetik üzerine ilk felsefi yapıtlar ( 1 9 1 9 - 1 926) 2 - Dil felsefesi ve edebi malzemeye belirli göndermeler yapan, genelde anlamlandırma ile ilgili yapıtlar ( 1 92 7 1 929)
30 Bahtin Çalışmalarının Sorunları 3 - Bahtin' in bir tür olarak roman ve roman tarihi üstüne yazıları ( 1 93 4- 1 94 1 ) 4 - Rabelais, Goethe, Gogol ve Dostoyevski'ye belirli gön dermelerle edebiyat ve popüler kültür üzerine yapıtlar ( 1 940- 1 963) 5 - Metodolojik nitelik taşıyan yazılar ( 1 963 - 1 9 75) Bu şema bazı önemli gelişmeleri gizlemektedir. Bahtin' in kendi yapıtları grubun yapıtlarına belirgin bir katkıyı temsil ettiği hal de, ( 1 ) ve (2) Bahtin Çevresi'nin yapıtlarından oluşur, oysa (3) ileri dönük olarak, Bahtin'in grup bağlamı dışındaki yapıtlarına gönderme yapar. (3) ve (4) doğrudan doğruya Bahtin'in edebi yata ilişkin kendi yapıtlarını temsil eder ve tek bir alt-kategori olarak düşünülebilir, ama (2) 'nin bir boyutu olan ilk Dosto yevski çalışmasını veya ( 1 ) 'in kapsamında yer alan Bahtin' in genel estetik yazılarını içermez. Ö nemli bir ara dönem yapıtı olduğu için Dostoyevski çalışmasına bir bölüm ayırdım. (3) ve ( 4) ' de zikredilen yapıtlar ilk Dostoyevski incelemesinden bir hayli farklıdır, çünkü bunlar Dostoyevski'nin yönteminin statik bir fenomenolojik açıklamasını sunmaktan çok, edebiyat ve kültür tarihi ile ilgili yapıtlardır. (4) 'ün kapsadığı dönem de, genelde metodolojik nitelikteki yapıtları içerir; bunlar arasında en kayda değer olanı, "Söylem Türleri Sorunu" başlıklı 1 95 3 tarihli uzun bir denemedir ve bu denemenin çalışma konusu, ( 5) ' de yer alan yapıtlarla çok daha uyumludur. Benim buradaki dönemleştirmem, örneğin Clark ve Holqu ist'in ( 1 984a) veya Morson ve Emerson'ın ( 1 990) yaptığı gibi, ilk felsefi metinlerin 1 924'te son bulan dönemle katı bir şekilde tarihlendirilmesinden kaçınıyor, çünkü bu tamamlanmamış metinlerin tarihlendirilmesi sorunludur. Ö yle görünüyor ki, Bahtin metinleri bir kereliğine bitirmektense, muhtemelen me tinlerin yönelimiyle yavaş yavaş bir düş kırıklığı yaşayarak so nunda projelerden hepten vazgeçiyordu. Ayrıca, Poole'un
Craig Brandist
31
(200 1 b) öne sürdüğü gibi, söz konusu yapıtlar 1 924 eşiğinden daha sonraki bir tarihi işaret eden biyografik etkiler sergile mektedir. Ken Hirschkop'un ( 1 999) 1 924- 1 9 29 dönemini Bahtin'in "bilime dönüşü" (dilbilim, psikoloji ve sosyolojiye dönüşü) biçiminde sınıflandırmasına da karşı çıkıyorum, çün kü Voloşinov söz gelimi psikoloji ve dil felsefesi üzerine çalışı yorken bile, Bahtin hala ağırlıklı olarak önceki felsefi yönelim lerine bağlıymış gibi görünüyordu. Bahtin'in geçişi ancak 1 920'lerin sonunda, 1 929' da Dostoyevski kitabının yayımlan masıyla birlikte belirginleşir. Yine de, bu yapıtlara ilişkin yo rumlar konusunda önemli fikir ayrılıkları olmasına rağmen, Bahtin'in kariyerinin şekli konusunda önemli ölçüde bir uzlaş ma olduğunu öne sürerek, kendi dönemleştirmemde bu ilk metinlerin tarihlerini temel alıyorum. Her kategorideki ve her dönemdeki yapıtların niteliği, diğer şeylerin yanısıra, belirli felsefecilerin ve düşünce okullarının etkisini yansıtmaktadır. ( 1 ) 'de yer alan yapıtlar, ağırlıklı olarak, Marburg Okulu'nun yeni- Kantçı felsefecilerinin etkisini yansı tır ve George Simmel'in ( 1 85 8 - 1 9 1 8) hayat-felsefesi (Leben philosophie) olarak bilinen felsefesinin ve Edmund Husserl ( 1 859- 1 93 8) ve Max Scheler'in ( 1 8 74- 1 928) fenomenolojisi nin izlerini taşır. (2) 'de yer alan yapıtlar Çevre'nin, diğer §eyler yanında, Saussurecü dilbilimin ve Biçimciler'in meydan oku masına yanıtı niteliğindedir. Son büyük Marburg yeni- Kantçısı Ernst Cassirer'in ( 1 874- 1 945) etkisi, Çevre üzerindeki önceki etkilerine ilaveten, bu dönemde, özellikle de Voloşinov'un ya pıtlarında, iyice belirginleşir; ama anti- Kantçı psikologların ve dil felsefecileri Anton Marty ve Kari Bühler'in etkisiyle birlikte, Cassirer'in etkisi azalır. Bu önemli etki Bahtin Çevresi'ni konu alan akademik çalışmalarda büyük ölçüde göz ardı edilmekte dir; bu nedenle, söz konusu etki bu kitapta özel bir ilgiyle ele alınacaktır. Voloşinov ve Medvedev'in yapıtları da Marksist bir söz dağarını benimsemeye ve S ovyet Komünist Partisi'nde son
32
Bahtin Çalışmalarının Sorunları
derece önemli bir konumda bulunan Nikolai Bukharin'in ve dilbilimci Nikoloai Marr'ın ( 1 864- 1 934) etkisini hissettirmeye başlar. Bunun sonucunda, dile yönelik genel bir ilgi belirir ve Çevre'nin tüm üyeleri daha sosyolojik bir söz dağarını benim ser. 1 93 0'larda Bahtin'in yapıtlarında Cassirer'in çalışmalarının büyük ve sistematik etkisi hissedilmeye başlar. Türlerin Cassi rer'in "sembolik biçin1ler" olarak adlandırdığı ve tarihsel za manda açımlanan ve birbirleriyle çatışmaya giren şeyler olarak ele alınma şeklinde bu etki özellikle belirgindir. Cassirer yalnız ca Marburg O kulu ve S immel' in köklü etkisinde kalmamış ve Hegelci felsefenin önemli öğelerini de çalışmasına katmıştır; bunun izleri Bahtin'in yapıtlarında da görülebilir. Sistematik bir tarihselciliğe ilk kez bu ana denemelerde rastlanır; ama bu yalnızca Cassirer'in etkisine değil, bunun yanısıra dönemin önde gelen simalarından Macar Marksist düşünür Georg Lukacs'ın etkisine de işaret etmektedir. Ayrıca, Bahtin'in bu döneme ait yapıtlarından, Marrcılığın insan bilimlerindeki ağır lığı da saptanabilir. 1 930'lar ve 1 940'larda Bahtin'in düşüncesi ikili bir görünüm sergiliyor, yeni- Kantçı ve Hegelci unsurları muğlak bir biçimde yan yana getiriyordu; sonuçta bu, son de rece zıt-değerli bir nitelik barındıran yapıtların doğmasına yol açtı. Bu yapıtlardaki tarihselleştirme eğilimi, kültürün ezeli öğelerini açığa çıkarma girişimiyle çelişir. Kültür içindeki top lumsal-tarihsel çatışmalar artık zaman zaman Simmel'in hayat ve biçim arasındaki ezeli çatışma anlayışını anımsatan bir tarz da ele alınır; bu, Bahtin'in Rabelais çalışmasında iyice belirgin leşen bir zıt-değerliliktir. Bu dönemdeki yapıtları Bahtin'in tec rit edilmişliğinin izlerini taşır: Kitaplara pek ulaşamadığı bir taşra pedagoji enstitüsünde çalışmakta ve Sovyet biliminde dogmacılığın hüküm sürdüğü bir dönemde yazmaktadır. İ zin verilen tek şey, doğru olduğu ilan edilen bir fikirler kümesinin yeniden-anlatılması ve uygulanmasıdır. Ama Stalin'in Mark sizm ve Dilbilim Sorunlarl nı yayımladığı 1 950 Haziran'ında
Craig Brandist
33
şans kapıyı çalar; bu çalışmada dogmacı dilbilimci Marr'ın fikirlerinin hükümranlığına kesin olarak son verilmiş ve dilbili min doğa bilimlerine yakın olduğu, dolayısıyla politik değerlen dirmelerden muaf olduğu kesin bir ifadeyle ilan edilmiştir. Bahtin bu fırsatı kaçırmaz ve 1920'lerin sonlarında Voloşinov'u ilgilendirmiş olan alanlara yönelir -ama önemli bazı farklılık larla! Edebiyat üzerine çalışmalarında tazelediği fikirlerle Bah tin dil kullanımında tür sorununu incelemeye çalışır ve böyle likle Çevre'nin dil çalışmalarına yeni bir boyut kazandırır: cüm le ve sözce ayırımı. Stalin döneminin sona ermesi, entelektüel tartışma için önemli bir yer açılmasını sağlar. Bahtin'in yeniden elden geçir diği Dostoyevski çalışması (PPD [ 1963]) ve Rabelais kitabı (TFR/RW [ 1965]) bu dönemde yayımlanır. İlki Bahtin'in o dönemdeki düşünsel zıt-değerliliğinin mükemmel bir örneğidir. İlk Dostoyevski çalışması, Rus romancının sanatsal tasarımının statik bir fenomenolojik analiziydi. Bazı ufak tefek terminoloji değişiklikleri ile bu, 1963 uyarlamasında yine yer almıştı. Ama Bahtin'in Rabelais çalışmasında geliştirdiği karnaval kavramı nın da tartışıldığı, türün tarihine ilişkin seksen sayfalık yeni bir bölüm eklenmişti. Bu yeni bölüm, yeni-Hegelci felsefenin etki sinin izlerini taşıyordu; bu yeni bölümün eklendiği önceki me tin ise fazlasıyla yeni-Kantçı bir çalışmadır. Birçok bakımdan, Bahtin'in ara dönemdeki düşünsel gelişiminin bir kataloğu niteliğindedir. Bahtin'in son yapıtı ise metodolojik niteliktedir. İlk yıllarındaki ilgilerinin birçoğuna geri dönmüş ve bireyi konu alan bilimlerin alanlarını tanımlamaya yönelik daha düz bir yeni- Kantçı girişime yönelmiştir.
Felsefi Eğilimler Bahtin Çevresi'nin yapıtları, kesiştikleri ve geliştikleri felsefi geleneklere ilişkin genel bir anlayış temelinde doğru kavranabi lir ancak. Aşağıda belli özellikleri vurgulanan ana eğilimlere
34
Bahtin Çalışmalarının Sorunları
kısaca değineceğim (Hegelciliği ise 5. bölümde ele alacağım) . Çevre'nin felsefi bağlamlarına ilişkin daha kapsamlı değerlen dirmelere ulaşmak isteyen okuyucular kaynakça kısmına baş vurabilirler.
Yeni-Kantçılık Yeni-Kantçılık, Alman felsefesinde Kant'ın öğretilerine dönüşe ve bunları geliştirmeye yönelik yaygın bir talepten kaynaklanan, özellikle soyut ve çapraşık bir felsefeydi. Ama yeni- Kantçılık gelişimini sürdürürken, çok farklı bir felsefe önermişti. Kant, zihnimizden bağımsız var olan nesnelerle karşılaştığımızda alımlanan duyu verilerine a priori kategorilerin uygulanmasıyla ancak bilginin mümkün olduğunu öne sürmüştü. Ama Mar burg Okulu'nun yeni-Kantçıları Hermann Cohen (1842-1918) ve Paul Natorp (1854-1924) bilişin nesnesinin, aslında "genel bilince" dayanan a priori kategorilere uygun olarak özne tara fından üretildiğini ve zihnin kendisinin ürettiği şeyi ancak zih nin kendisinin bilebileceğini öne sürüyorlardı. Kant kavramla rın nesnel geçerliliğinin ( objektive Gültigkei�, kavramların duyu izlenimlerine tatbik edilmesinde oluşturulduğunu öne sürmüştü; yani, fikirler (ideler) ampirik dünya dayanak alına rak incelenmeliydi. Ama yeni-Kantçılar kavramların geçerliliği nin ( Geltung) dünyadaki her türlü potansiyel uygulamadan bağımsız olduğunu öne sürüyorlardı. Bilgi daha ziyade, bireyi konu alan bilimlere temel teşkil eden matematiksel ilkelerin "olgusal geçerliliğine" dayanıyordu. Basitçe bu bilimlerin ge çerliliği varsayılıyordu; Bahtin Çevresi'nin ilgi odağı olan insan bilimleri için "matematik" i sağlayansa, hukuksal kavramların bilimi olan hukuk bilimiydi. Mantıksal geçerlilik artık Platon'un İdealar alanına benzeyen ayrı bir alan olarak görülüyordu ve ampirik dünyaya dair tüm bilgiler yadsınıyordu. Bilim artık
Craig Brandist
35
algılamanın nesnelerinin yaratılması için bir metodolojiye dö nüşmüştü: Nesneleştirme. Bahtin, Marburg Okulu'ndan insan bilimlerinin nesnesinin, Alman hukuk bilimi geleneğinin anladığı haliyle kişi olduğu görüşünü devraldı. Alman Medeni Hukuku, Bundesgesetzbuch (§§ s. 1-89) 'da düzenlendiği şekliyle, hukuksal özneleri (Rechtssubjekte) gerçek kişiler (natürliche Personen = Mensc hen, yani insanlar) veya hukuki kişiler (juristische Personen) olarak tanımlar; sonuncusunun alt-kümeleri vardır: dernekler ( Vereine) ve vakıflar (Stiftungen) . Yalnızca hukuksal özne, haklara ve yükümlülüklere sahip olmaya muktedirdir ve ancak böyle bir hamil olarak tanımlanır. Marburg felsefecileri insanların fiziksel doğalarına ilişkin tüm sorunların, ekonomik bas kılara açık oluşlarının vb. insan bilimlerinin ilgilerinin ötesinde olduğuna karar vermişlerdi; dolayısıyla, Bahtin'in kendi felsefe sinde de öyle oldu. Toplumsal etkileşim, ilkeleri "yalnızca soyut kavramların mantıksal gerekliliğine itaat eden bir tür 'matema tik"' olarak kabul edilen (Zweigert ve Kötz 1987 : 1, 146) hu kuksal kişilerin etkileşimine indirgendi. Bahtin yeni-Kantçı modelin biçimciliğinden uzaklaşırken, çalışma hayatı boyunca insan bilimlerinin nesnesi olarak hukuksal kişiyi muhafaza etmiştir ve bunun daha sonra belirgin hale gelecek bazı önemli sonuçları vardır. Bu felsefi eğilimin, bilimsel disiplinlerin geçerliliğine mutlak inançta söz konusu olduğu gibi, rasyonalizmini ve uç boyuttaki idealizmini görmek kolaydır. Ama yeni - Kantçılıkta göz ardı edilmemesi gereken uyarlamalar vardır. Wilhelm Windelband' ın (1848-19 1 5) ve Heinrich Rickert'in (1863 -1936) önderli ğindeki Baden (veya Freiburg) Okulu olarak bilinen düşünce okulu bir ayaklanmayla Marburg Okulu'na meydan okumuş tur; Windelbant ve Rickert değerlerin hakikate, güzelliğe, iyili ğe ve kutsallığa dayalı bir mutlak "Zorunluluk" biçimlendirdi ğini öne sürerek, geçerlilik karşısında değerlere öncelik veri-
36
Bahtin Çalı§malarının Sorunları
yorlardı. Ayrıca, "kültürel bilimlerin" metodolojisinin "doğa bilimlerininkinden" farklı olduğunu da öne sürüyorlardı; çünkü onlara göre, birincisi tekilliklerle ikincisi ise genelliklede ilgile niyordu. Bilimin her dalının kendi ayrı a priori kategoriler yapı sı vardır. Bahtin Çevresi üzerinde nispeten dolaysız bir etkisi olsa da, Baden Okulu, sözgelimi Max Weber (1864-1920) ve Georg Simmel'in yapıtları aracılığıyla, klasik Alman sosyolojisi nin oluşumunda çok önemli bir rol oynamıştı. Simmel, Bahtin ve çalışma arkadaşları üzerinde özellikle etkili olmuştu. Temel de anti-Kantçı ilkelere dayalı gerçekçi bir felsefeden hareketle, nesne kuruluşuna dayalı bir idealizm tipinde gelişen Husserl' in fenomenolojisinin üzerinde Marburg Okulu'nun belirleyici bir etkisi vardı. Bahtin Çevresi'nin devraldığı yeni - Kantçılığın kilit özellikle rinden biri de, nesnelerin ya bilimin "olgusal geçerliliğine" (Marburg Okulu) ya da evrensel olarak geçerli değerlere (Ba den Okulu) uygun olarak "üretiminin", dünyanın duyular için verili bir şey değil ama "kavranan" bir şey olduğu anlamına geldiği görüşüydü. Dolayısıyla, Marburg Okulu için nesnenin üretilmesi "asla-son-bulmayan bir görev"dir, oysa Baden Oku lu için bu bir "kural koyma"dır (Sollen) . Yeni- Kantçılığın Al man felsefesindeki hakimiyeti 191 O'a gelindiğinde ciddi ölçüde düşüş gösterdi ve Birinci Dünya Savaşı'ndan hemen sonra okullar bölündü ve felsefi eğilimlerin tutarlılığı kayboldu. Söz konusu okulların yeni- Kantçılarının son kuşak temsilcileri Ernst Cassirer ve Emil Lask, Lebenphilosophie ( Cassirer) ile fenomenolojiyi ( Cassirer ve özellikle Lask) kaynaştırmak için yeni- Kantçılığın önemli prensiplerini sistematik olarak gözden geçirerek düzeltmeye koyuldular . Aşağıda tartışılacak olan bu düzeltmeler, Bahtin Çevresi'nin yeni- Kantçılığın kilit özellikle rinden bazılarını korurken, yeni-Kantçılığın teorik soyutluğunu alt etme girişimleri açısından özellikle önemlidir.
Craig Brandist
37
Lebensphilosophie Birinci Dünya Sava§ı'nın patlak vermesiyle birlikte yeni- Kantçı felsefe derin bir krize girdi. Yaygın bir biçimde, bir uçurumun kenarına yerle§tirilmi§ bir dünyayla ilgisiz ve stratosferik olarak soyut addediliyordu (bu his Bahtin'in ilk yapıtlarına da sızmı§ tır) . Bazı dü§ünürler, kültürü olu§ turan geçerlilikler ve değerler alanının bir önko§ulu olduğunu -hayat- öne sürerek, yeni bir yeni- Kantçı dü§ünme uyarlaması geli§tirmeye yönelmi§ti. Bu giri§im, Arthur Schopenhauer, Friedrich Nietzsche, Henri Bergson ve Wilhelm Dilthey gibi felsefecilerin yapıtlarında çok tan öncelenmişti; ama Georg Simmel, Bahtin Çevresi için özel likle etkili olan bir hayat ve kültür ilişkisi açıklaması geliştirdi. Baden Okulu'ndan ayrı olarak Dilthey ( 1 83 3 - 1 9 1 1 ) doğa bilimleri ve insan bilimlerinin farklı sorunsallar ve metodolojiler gerektiren türde§ -olmayan alanlar olduğu iddiası ile anılıyordu. Dilthey'e göre, doğa bilimleri maddi kendilikleri, maddi varlık ları açıklarken insan bilimleri anlam kazandırılmış maddi-ol mayan varlıklara dair bir anlayı§ sunar. İnsan bilimlerinin sade ce akıldan ibaret olmaktan ziyade "tam insanın bilimi" olması, "ya§anmış deneyim"e (Erleben) , "ifade"ye (Ausdruck) ve "an layış" a ( Verstehen) dayandırılması gerekir. Ya§anmış deneyim de rasyonaliteye ilaveten kişinin isteme, hissetme ve temsil et me kapasiteleri yer alır ve bunlar deneyimin "ifade edilebilir" niteliklerini oluştururlar. Anlama "ki§inin kendisini bunların yerine koyarak" , bunları hayatın nesneleşmeleri olarak "yeni den -üreterek" veya "çeşitlendirerek" bu ifadelerin anlaşılması dır. Bu Simmel tarafından kabul ediliyordu, ama ona göre ifa de edilen şeyi anlamak ile ifade eden kişinin anlaşılması arasın da önemli bir ayırım vardır, çünkü "hayat" deneyimin veya bil ginin nesnesi olamayacak "homojen ve ayırımlaşmamış bir süreç"tir. Bu nedenledir ki, biçimler her türlü bilgi için gerekli dir. Simmel "hayatın" değişen "çeşitliliği" nin bir daimi akış halinde olduğunu iddia eder. Hayat "kendi potansiyellerini ve
38
Bahtin Çalı§malarının Sorunları
enerjilerini sürekli olarak yaratıyor, artırıyor ve yoğunlaştırıyor dur ." Simmel'i hayatı "daha-çok-hayat" biçiminde tanımlama ya iten tam da hayatın bu kendini-yenileme veya yeniden-üret me etkenidir (Oakes 1980: s . 1 3- 1 4) . Hayat da "kendisinin dışına çıkabilir; sınırlarının ötesine, yani kendisinin ötesine geçip kendi sınırlarını koyabilir"; "hayattan daha fazlası" olan yeni kendilikler, biçimler veya "hayatın nesneleşmeleri"ni yara tabilir. Bunlar hayatın akışından kopuk hale gelirler ve "nesnel kültür" olarak bağımsızlık kazanırlar. Nesnel kültür daha kar maşık hale gelirken, "hayat ve biçim arasında, başka bir deyişle süreklilik ve tekillik arasında bağdaştırılamaz", hatta trajik bir "karşıtlık" gelişir. Bu, "her türlü verili kültürel içeriğin tarihsel örüntüsüne ve biçimsel katılığına (esneksizliğine) karşı son bulmayan, genellikle fark edilmeyen (ama çoğunlukla da dev rimci nitelikte olan) devam eden hayat mücadelesi" olarak, "dolayısıyla, toplumsal değişime yönelik en derin itki biçimin de" tezahür eder (Simmel 197 1 : 364-36 7) . 5 Simmel, biçimi tarihsel zamanda yaratılmış olan ama gide rek azalan bir bağımsızlık kazanan geçerlilikler/değerler alanı olarak sunar (bunun için ödünç aldığı Hegelci terim de "nesnel tin"dir) . Nesnel tinin yaratılması, Cohen ve Natorp'un nesne nin "üretimi" görüşüne aykırı olmayan bir nesneleşme süreci dir. Her tekil özne, tarihsel edimsellik (aktüalite) ile biçimlerin bağımsız alanı arasındaki benzersiz bir noktada bulunur ve onları benzersiz bir bütünlük haline getirme görevini taşır. Hayat ve kültür arasındaki bütünlüğün bu şekillenmesini, Sim mel toplumsal etkileşim sürecinde ulaşılan "öznel kültür" ola rak veya "toplumsallaşma biçimleri" olarak adlandırır. Simmel' e göre "kültürün trajedisi", öznel kültürün dayandığı nesnel kültürün gelişimiyle uyuşamamasıdır; bu uyuşmazlık sonucu,
5
S immel bağdaştırılamayan bu karşıtlığı aynı zamanda "kültürün tra jedisi" olarak da adlandırır ( S immel 1 99 7 : 5 5- 7 5) .
Craig Brandist
39
nesnel kültür yabancı bir şey haline gelir ve kişiliğin gelişimini kısıtlar. Hayat ve kültür arasındaki ilişki Bahtin Çevresi'nin çalışma larında sürekli yinelenen bir temadır ve tek bir dönemle sınır landırılamaz.
Fenomenoloji Fenomenoloji yirminci yüzyılın önemli felsefi eğilimlerinden birini temsil eder kuşkusuz. Akımın sloganı -"bizatihi şeylerin kendilerine! " - Bahtin Çevresi'nin "somutluk" takıntısına temel teşkil eder. Her ne kadar, fenomenolojinin kurucusu Husserl 191 O'larda ve 1920'lerde yeni- Kantçılığa yakınlaşmış olsa da, Bahtin Çevresi Johannes Daubert ve Adolf Reinach'ın etrafında toplanan ve bu yönde Husserl'in izinden gitmeyi reddeden Münih fenomenologları diye bilinen çevreden etkilenmiştir öncelikle (Schuhmann ve Smith 1985) . Bu felsefeciler, Franz Brentano'nun Aristotelesçi bilgi teorisine sadık kalmışlardı; bu teoride, tekil zihin karşılaşılan nesnelerden "beslenir" ve biçim sel kategorilere a priori başvurmaktansa, bu karşılaşmadan biçimsel kategoriler türetir. Bu yaklaşım temelde Kantçı ve yeni- Kantçı açıklamalarla bağdaşmaz ve Çevre çoğunlukla bu iki eğilim arasında güç bir konumda sıkışıp kalır. Fenomenoloji kadar zengin ve karmaşık bir şeye burada bir açıklama getirmek mümkün değil elbette, ama bazı önemli noktaların vurgulanması gerekiyor. Brentano ve ardıllarına göre bilinç daima bir şeyin bilincidir; yönelimsel edimlerde zih ne sunulan (gerçek veya gerçek-olmayan) bir biliş nesnesi var dır. Brentanocu evrende, yeni- Kantçı "genelde bilinç"e benzer hiçbir şey yoktur; (var olan veya var olmayan) nesnelere yöne len ampirik bilinçler vardır yalnızca; öyle görünüyor ki, Bahtin Çevresi fenomenolojinin bu yaklaşımını yakından takip etmiş tir. Yönelimsel nesne temelde bilincin ötesindeki varsayımsal
40
Bahtin Çalı§malarının Sorunları
nesneden farklıdır. Birincisi bilince belirli bir şekilde "verilmiş" tir ve daima bilişsel bir edimin nesnesidir. Ama bu, Münih fenomenologlarının kendilerini gerçekçi addetmelerini ve bir önermenin doğruluğunun dünyanın haline bağlı olduğunu öne süren tekabüle dayalı bir hakikat teorisini savunmalarını engellememişti. Bu savda, "bu kırmızı bir güldür" önermesini doğru bir önerme kılan "söz konusu gülün kırmızı olmasıdır". Fenomenolojik değerlendirmede ise birey, dünyanın nesnelere ve "ilişki halleri"ne (Sachverhalte) konumlanmış belli özsel özelliklerini, nesnelerin yapılanmış "birbirine tutunuşunu" gö rür veya daha doğrusu sezer. A priori bağlantılar artık Kant' ın düşündüğü gibi biçimsel "düşünme biçimleri" değildir, bilakis zihnin etkinliğinden bağımsız olarak ikame eden ilişki halleri nin biçimleridir. Reinach, yeni-Kantçılığın kalesi olan Marburg Üniversitesi'nde 1913'te verdiği bir derste bu anti- Kantçı nok tayı vurgulamıştır ve bu, bazı bakımlardan fenomenolojinin yeni- Kantçılık karşısındaki üstünlüğünün dönüm noktasını yansıtıyordur: Bütün nesneler kendi "şeyleri"ne, kendi "öz"lerine sahiptir ve tüm özler için mevcut olan öz -yasaları vardır. A priori olanın bir anlamda "biçimsel olan" ile kısıtlanması söz ko nusu olmadığı gibi, bu kısıtlamanın hiçbir gerekçesi de yok tur. A priori yasalar maddi- olan için de -hatta aslında du yumsanabilir olan için, tonlar ve renkler için de- geçerlidir. Böylelikle önümüzde öyle büyük ve öyle zengin bir alan açı lıyor ki sınırlarını bugün bile göremiyoruz. (Reinach 1 969 : s. 2 1 5-2 1 6)
Münih fenomenologlarının gerçekçiliğini kabul etmemekle bir likte Bahtin, a priorlnin biçimsel ilkelerle sınırlı olmadığı, ama bilincin nesneleriyle bağlantılı olarak sezilebileceği fikrini be nimsemiş gibidir. Ama Voloşinov' un bu tip bir felsefi gerçekçi likle olan ilişkisi, daha sonra göreceğimiz üzere, biraz daha sorunludur.
Craig Brandist
41
Münib fenomenologlarından Max Scheler, kısmen Birinci Dünya Savaşı boyunca yazmış olduğu saldırgan savaş-yandaşı makaleler sayesinde, Almanya'da ve Almanya dışında büyük bir ün kazanmıştı (Kusch 1 995: s. 2 1 2-2 19 ve birçok yerde) . 1920'lere gelindiğinde Scheler belki de dünyadaki en ünlü Alman felsefeciydi ve Bahtin Çevresi üzerinde önemli bir etkisi olmuştu. Scheler özlerin ( Wesensschau) , dolayısıyla a priori maddinin sezilmesinin değerler için de geçerli olabileceğini öne sürüyordu. Scheler' e göre değer özleri, "yönetimsel ufuklar"ın kaynaşmadan buluştuğu özneler arasındaki etkileşim sürecinde sezilebilir. Scheler böylece benliğin ötekinin deneyimlediklerini deneyimleyebilmek için ötekiyle kaynaştığını savunan yaygın empati teorilerine karşı çıkmaktadır. Scheler tinin (kültürün) gelişiminde kişi ile öteki arasında "fenomenolojik bir mesafe nin" korunması gerektiğini öne sürüyordu. Scheler' e göre, hayatın akışında sürüklenmeye direnerek ancak, tinin alanına ulaşılabilirdi. Ahlaki bilince ve dolayısıyla bireysel sorumluluğa kişiliğin gelişimi aracılığıyla ulaşılabilirdi ve bu da, kişinin baş kaları karşısındaki benzersizliğinin farkına varılarak tine ulaşıl masına bağlıydı. Dolayısıyla, öteki ile koşulsuz bir bütünleşme amaca ters düşer, hatta amaç açısından tehlikelidir. Bu görü şün, Bahtin'in erken dönemindeki estetik etkinlik açıklaması üzerinde özellikle etkili olduğunu daha sonra göreceğiz. Birçok etkisinin yanında fenomenoloji, dil kullanımı teorileri için de önemli içerimlere sahip olmuştu. Söylem biçiminde yönetimsel edimlerde konuşucu, dilsel yapıyı kendi perspektifi ne veya "yönetimsel ufku"na göre anlamla donatır. Bu görüş, buradaki amaçlarımız açısından iki önemli düşünürün, Anton Marty ve Kari Bühler'in yapıtlarında muhtelif gelişimlerden geçmiş ve özgül iletişim durumları üzerinde temellenen bir söz edimleri ( Sprechakt) teorisiyle sonuçlanmıştır. Bunun önemi, Voloşinov'un dil üstüne yapıtını incelediğimizde açıklık kaza nacak.
42
Bahtin Çalışmalarının Sorunları
Gestalt Teorisi Brentano'nun felsefesinden türeyen bir diğer gelişim de, baş langıçta Christian von Ehrenfels (1859-1932) tarafından ta nımlanan ama sonra birçok yönde gelişen Gestalt teorisidir. Gestalt teorisinin başlıca iddiası, insanların sonradan bir bütün oluşturmak için birleştirdiği atomik duyumları (renk vb.) algı lamak yerine, diğer nesnelerin oluşturduğu arka plan önünde bir nesnenin özsel özelliklerini seçerek söz konusu nesneyi bir bütün olarak algıladıklarıdır. Ehrenfels'in büyük ölçüde kullan dığı örnek ezgidir: Tekil notaların hiçbiri aynı kalmasa da, ezgi iki veya daha fazla anahtarda kavranabilir. Bununla kastedilen, ezginin bir Gestaltqualitiil a ( Gestalt niteliğine) , özgül bir bü tünlük niteliğine sahip olduğudur. Gestallın iki önemli özelliği vardır: Bütün, parçalar karşısında üstündür ve yapının bütünü aktarılabilir (aynen ezgi örneğinde, ezginin başka bir anahtara aktarılabilmesi gibi) . Müziğin Gestalt teorisi için önemli bir uygulama olması, Voloşinov'un bu teoriyle, "müzik ve nazımın felsefesi ve tarihi" üstüne yazıyor olduğu 1920'lerin başlarında tanışmasını sağlamıştır muhtemelen (Vasil'ev 1995: 9) . Gestalt kavramı, özellikle de iki düşünce eğiliminin ağır bastığı psikoloji alanında, birçok farklı şekilde geliştirilmiştir. Graz Okulu olarak bilinen düşünce okulunun çalışmalarında (Alexius Meinong, Step han Witasek, Vittorio Benussi) , algıla yan kişi, verili uyaran kompleksinden, düşünsel olarak bir Ges talt niteliği üretir. Gestalt, üretimi düşük-düzenli nesnelere dayanan bir "yüksek-düzenli nesne" dir. Öte yandan, Berlin Okulu için (Max Wertheimer, Kurt Koffka, Wolfgang Köhler, Kurt Lewin) kompleks zaten bir Gestalltır ve söz konusu kompleks ile bu haliyle karşılaşılır. Ama her durumda, Gestalt özerk bir oluşuma ve bir algılanana bağlıdır. Gestalt psikolojisi, lvan Pavlov'un (1849-1936) refleks teorisinin Sovyet psikoloji sinde tekel konumuna ulaştığı 1931 yılına dek (Windholz 1984) , Rus psikolojisi üzerinde (Bcheerer 1980; van der Veer
Craig Brandist
43
ve Valsiner 1991: 1 5 5-182) ve edebiyat çalışmaları üzerinde (Erlich 1969: 199 ve devamı) son derece etkili olmuştu. Ges talt teorisi Avusturyalı felsefeci Stephan Witasek ve Alman ede biyat teorisyeni Oskar Walzel tarafından sanat ve edebiyat in celemelerine de taşınmıştı. Gestalt teorisi, Voloşinov'un psikoloji ve dil çalışmasında ve Medvedev'in Biçimcilik' e dair kitabında özellikle önemli bir rol oynamıştır.
Yeni-Kantçılık Krizi Her yönden yapılan eleştirilerle karşı karşıya kalan iki yeni Kantçılık okulunun son kuşağı, felsefelerini daha somut hale getirerek kurtarmaya çalışmıştı ve bu, felsefeyi dışarıdan oldu ğu kadar içeriden de yıkmakla tehdit eden önemli belli reviz yonlara yol açmıştı (Motzkin 1989) . Son büyük Marburg yeni Kantçısı Cassirer'in peşine düştüğü kilit gelişmeleri beşinci bölümde ele alacağız; ancak Bahtin'in, Cassirer'in Baden Oku lu muadili Emil Lask'ın çalışmalarından haberdar olduğuna dair doğrudan kanıt bulunmasa da6, Lask'ın yönelimlerinin de önemli olduğunu belirtelim. Lask'ın önemi, fenomenolojiye en yakın yeni-Kantçı olması ve ulaştığı sonuçların genellikle Bah tin'inkilere kayda değer ölçüde benzemesinden kaynaklanmak tadır. Soyut yeni-Kantçı "genelde bilinç" yerine bireysel/tekil bilince özel bir önem atfedilen Brentanocu yönelmişlik kavra mına merkezi bir rol verilmiş olması son derece önemlidir. Bu, bundan böyle bu düşünürlerin ikisinin de, varlık ve geçerlilik alanlarını ayrı alanlar olarak görmemesi sonucunu doğurmuş tur; her ikisi de bilince verili hiçbir §ey olmadığı konusundaki 6
Gelgelelim Bahtin Çevresi'nin, söz konusu dönemde S .A. Alekseev (Askordov) , Bogdan Kistiakovskii ve S ergius Hessen gibi önde gelen Rus yorumcuların yapıtlarını bildiği Lask'tan belli ölçüde haberdar olmu§ olmaları da pekala muhtemeldir.
44
Bahtin Çalı§malarının Sorunları
yeni-Kantçı ısrarı terk etmiştir. Artık ikisi için de, deneyimle nen dünya verili ama tanımlanmamış (anlamsız ve şekilsiz) bir alt-katmandan (ham içerik veya özelliklerin taşıyıcısı) ve nesnel olarak geçerli mantık kategorilerinden oluşuyordur. Bunlar ayrı alanlar değildirler, ama özgül biliş edimlerinde birleşen tamamlanmamış öğelerdir. Verili ampirik dünya bu nedenle hala bili nemezdir, çünkü bilinebilen şey yalnızca içerik ve biçimin "üre tilmiş" bir bileşimidir. Fenomenolojinin başlangıçtaki konumunun ve Gestalt teori sinin tersine bu teorinin, algılanan şeylerin yapıları ve düşünce nin yapıları arasında hiçbir ayırım getirmiyor olmasına dikkat edilmesi gerekir. Fenomenoloji ve Gestalt teorisi için algılaya nın, düşüncede meydana gelebilecek her türlü yeniden-düzen lemeye öncel olan zaten yapılanmış fenomenler saptadığı yerde, Lask için (ve Bahtin için de) algılanan şey zaten biçimlenmiş olarak görünür, ama bunun nedeni, "mitsel Adem" den beri hiç kimsenin bir nesneyi tanımlayan ilk kişi olmamasıdır ( S R 92; DN 2 79; Schuhmann ve Smith 1993; Crowell 1996) .
Din Bahtin' in dindar biri olduğu bilinmektedir. Yapıtları hiç şüphe siz Hıristiyanlığın izlerini taşır, ama Bahtin'i teolojik bir düşü nür addetmek yanıltıcı olacaktır. Yapıtları teoloji tarihine dayalı bir terminoloji içerse de, Bahtin'in gerçekten de doğrudan doğ ruya teolojik kaynaklara bağlı olduğunu gösteren çok az kanıt vardır. Yapıtları üzerindeki dini etkilerin derecesini saptamak zordur, çünkü bağlı olduğu Alman idealist felsefesinin uyarla malarının hepsi de kendi dini boyutunu içermektedir (bu, özel likle Simmel, Cohen ve Natorp için ve hatta Scheler için de geçerlidir) . Ama genellikle din, Natorp'un da ortaya koyduğu gibi, "insanlığın sınırları içerisinde" ele alınmıştır. Din, dini fel sefe ve bir din felsefesi arasında önemli ayırımlar vardır ve te-
Craig Brandist
45
melde seküler bir felsefede saptanan dini tınılar yine farklı bir konudur. Ayrıca, Alman idealizminin terminolojisi, yüzyıl baş larında yerleşik bir felsefi söyleme sahip olmayan Rusça'da basit karşılıklar bulmaz. Dolayısıyla, dini yan-anlamlar barındı ran terimler, çoğunlukla genel felsefi tartışmalar için benimsen miştir. Bu kitapta, tartışılacak felsefi meseleleri doğrudan doğ ruya etkilemediği sürece, din sorunu üzerinde durmayacağım. Bu sorunu ele alan iki monografinin, konu hakkında kayda değer açıklamalar sunduğu açıktır (Mihailoviç 199 7 ; Coates 1998) , ama bunların vardığı sonuçların, Bahtin Çevresi'nin genelde Avrupa felsefesine doymuşluğuna ilişkin bir değerlen dirmeyle dengelenmesi gerekir.
Sahiplenme Örüntüleri Göreceğimiz üzere, yeni- Kantçılık, hayat-felsefesi ve fenome noloji, Bahtin Çevresi'nin yapıtlarının önemli bileşenleridir. Ama etkileri mekanik olarak anlaşılmamalıdır. Bu etkiler sırasal olmaktan çok birikimseldir; Çevre'nin yapıtlarının dönemleri tek bir eğilimin etkisiyle tam olarak örtüşmez, bilakis her biri nin özgül yönlerini özgün bir tarzda birleştirir. Bahtin'in 1930' lardaki yapıtlarında Hegelci yeni etkiler belirmeye başlar, ama bunlar basitçe önceki etkilerin yerini almazlar. Bu etkileri daha sonra inceleyeceğiz; ama Çevre'nin yapıtlarında yeni- Kantçılı ğın Hegel'in felsefesine yakınlaşan bir tarzda geliştiğini belirt mek gerekir. Paul Natorp'un müteakip yapıtında bu zaten iyice belirgindi, ama Ernst Cassirer'in 1920'lerden sonraki yapıtla rında çok daha sistematik bir biçime bürünmüştü. Ama bu eğilimin Bahtin Çevresi içindeki gelişiminin belirgin Sovyet özellikler taşıdığının vurgulanması gerekir. Sovyet aka demik hayatında yaşanan tartışmalarda bu felsefelerden yarar lanılmıştır: Dostoyevski'nin yapıtlarının ele alınması; Rus bi çimcileri ile Marksist eleştirmenler arasındaki tartışmalar;
46
Bahtin Çalı§malarının Sorunları
Marksist psikoloji "reformu"nda kaydedilen ilerlemeye dair tartı§malar; Lukacs'ın ba§ını çektiği gerçekçiliğin doğası ve roman etrafında gelişen 1930'lardaki tartı§malar; 1920'ler ile Stalin'in tartışmaya etkin olarak son noktayı koyduğu 1950 arasındaki dönemde girişilen Marksist bir dil teorisi geli§tirme çabaları. Çevre'nin çalışmalarına ilişkin hiçbir değerlendirme, çarpıtılmış bir tasvir sunmadan bu meselelerden kaçınamaz. 193 0- 1950 arasında Sovyet akademik hayatında beşeri bilim lerde, dilbilimci ve arkeolog Nikolai Iakovleviç Marr'ın (18651934) fikirlerinin etkisi ve aslında üstünlüğü (Alpatov 1991 ; Thomas 1957) Bahtin'in o dönemdeki çalı§malarının biçiminin anlaşılması açısından özellikle önemlidir. 7 1929'dan Bahtin'in ölümüne değin Sovyet akademik hayatı, Avrupa kültürünün ana akımlarından az çok tecrit haldeydi. Bu süre boyunca, Batı'da yazan birçok düşünür Çevre'nin ilgilen diği konulardan bazılarını sıkça yankılarken, doğrudan bir etki olması olasılığı çok azdı. Benzerlikler genellikle, Batılı düşü nürlerin Bahtin Çevresi'yle, yirminci yüzyıl başlarının Alman felsefesinde buldukları aynı kökleri payla§ıyor olmasından kay naklanıyordu. Çevre'nin çalışmalarının en ilginç veçhelerinden biri de, bunun Sovyet koşullarında izlediği farklı gelişim tarzı dır ve bu bize Çevre'nin özgünlükleri hakkında birçok şey söy ler. Çevre'nin çalışmalarını çevreleyen en önemli ve tartışmalı meselelerden biri de, genelde Marksizm'e yönelik tutumu ve Sovyetler Birliği'nde gelişen özgül Marksizm tipleriyle ilişkili dir. Daha en baştan vurgulanan önemli noktalar vardır: Bahtin Çevresi'nin üyeleri Marksizm'e yönelik değişmez, yekpare bir tutum benimsemezler ve 1920'lerde başat olan Marksizm tiple ri, 1930'ların ve 1940'ların sığ dogmacılığından bir hayli farklı7
Marrcılığın Bahtin'in yapıtının şekillenmesi üzerindeki etkisi, mevcut olan her iki biyografide de ( Clark ve Holquist ( 1 984a) ; Konkin ve Konkina ( 1 993) ) düpedüz göz ardı edilmiştir.
Craig Brandist
47
dır. Üstelik Marksizm ve diğer felsefi eğilimler arasında bir diyalog sunmaya çalışan yapıtlar yayınlama şansı 1920'lerin sonunda, Bahtin Çevresi'nin olduğu haliyle kendisi olmaktan çıktığı bir dönemde çarpıcı ölçüde azalmıştır. 1920'lerin orta sında Voloşinov ve Medvedev "Ortodoks" Marksist olmasalar da, samimiydiler ve 1920'lerin sonlarındaki yapıtları Marksizmi yeni-Kantçılık, hayat-felsefesi ve fenomenolojinin çerçevelediği bir perspektifle bütünleştirmeye yönelik bir çabayı yansıtıyordu. Ama Bahtin'in kendi yapıtları biraz farklıydı; çok daha sıkı biçimde felsefi idealizme kök salmıştı ve Marksizm ile çok daha dolambaçlı bir tarzda ilgileniyordu. Ama burada bile, söz konu su ilişki göz ardı edilmemeli veya basitleştirilmemelidir. Vurgulanması gereken son bir nokta da, Çevre'nin muhtelif üyelerinin yayımlanmış yapıtları birçok etkiyi paylaşırken ve büyük ölçüde bilimdeki belirli bir yönelime yakınlık duyarken, tamamen birleşik bir proje veya yaklaşımı yansıtmıyor olmaları dır. Bu yapıtlarda önemli vurgu ve teori farklılıkları vardır; bunlar, Bahtin'in fenomenolojinin belli fikirlerini benimserken bile yeni-Kantçılığın temel hatlarına sıkı sıkıya bağlı olmasın dan, Voloşinov'un Gestalt teorisinden temelde Kantçılık-karşıtı fikirleri sahiplenmesine kadar çeşitlilik gösterir. Bu çeşitlilik kapsamında, potansiyel olarak muhtelif yönlerde geliştirilebile cek birçok teori tipi bulunmaktadır ve bu kitap, Bahtin Çevresi' nin çalışmaları içinde ille de Bahtin'in seçtiği yönde gelişmesi gerekmeyen farklı akımlardan bazılarını vurgulamayı hedefle mektedir.
1 . Bölüm •
BAHTİN ÇEVRES İ'NİN iLK DÖNEM ETİK VE E STETİK FELSEFES İ ( 1 9 1 9- 1 926)
Bahtin'in ilk yapıtları, modern okuyucular açısından Bahtin Çevresi'nin anlaşılması en zor çalışmaları arasında yer alır. Bu kısmen günümüze dek ulaşan çalışmaların bölük pörçük olma sından kaynaklanır ; ama daha kesin bir anlamda da, söz konu su dönemin Alman felsefesindeki tartışmalarla bağlantılı olma larından kaynaklanır. Bahtin' in ilk dönemindeki kaynaklarının çoğu, toplum bilimleri ve kültürel çalışmalar üzerinde hala etki sahibi olmayı sürdürüyor olsa da, bildiğimiz kadarıyla günü müzde pek okunmuyorlar. Bahtin'in o dönemde geliştirdiği alı şılmadık terminoloji ise, işi daha da zorlaştırıyor; üstelik daha da ilginci, sonraki yapıtlarında bu terminoloji neredeyse hiç kullanılmamıştır. Yine de bu yapıtları anlayabilmek, daha son raki yapıtlarını kavrayabilmemizi kolaylaştıracaktır. Neticede bu yapıtları doğru değerlendirebilmek için, yazılmış oldukları özgül tarihsel koşulları doğru kavramamız gerekmektedir.
Craig Brandist
49
Felsefe, Kültür ve Politika Birinci Dünya Savaşı, iki devrim ve ardından da yıkıcı bir iç savaş sonrası dönemde şekillenen yeni düzen için yapıcı bir fel sefeye duyulan ihtiyaç, 1 920'lerin başında değişen koşulları kabullenen birçok Rus entelektüel tarafından hissedilmişti. Bahtin Çevresi de bunun dışında değildi ve grup bir bütün ola rak yeni devrim-sonrası koşullarda yapıcı bir rol üstlenmeye çalışıyordu. Çevrenin üyeleri Marksist değildi; en azından o dönemde değillerdi ama eski rejimin veya Batı tarzı liberallerin destekçisi de değillerdi. Çevrenin üyelerinin çekiminde olduğu Alman idealist felsefecilerinin çoğunun kendilerini şu ya da bu şekilde sosyalist addediyor olması önemlidir. Örneğin, Her mann Cohen ve Paul Natorp, Marksizm'in ayrılmaz parçası olan Hegelci tarih diyalektiğinin yerine Kant'ın etik felsefesini geçirmeye çalışıyor ve liberal orta sınıf ile işçi hareketi arasında köprü kurabilecek sosyalist bir felsefeyi şekillendirdiklerini düşünüyorlardı. Rusya bağlamında bu idealist sosyalizm, gele neksel entelijensiya ile halk arasındaki uçurumu giderebilecek bir etik felsefesinin olanaklılığını müjdeliyordu; buna göre, entelijensiya uzun süredir peşine düşülen toplumun kültürel liderliği rolünü üstlenebilecekti. Cohen kendi felsefesinin Marx' ın yapıtlarında örtük olan etik ile tam anlamıyla örtüştüğünü düşünüyordu; hatta Natorp 1 920'de idealist sosyalizm hakkın da Sozialidealismus (Sosyal İdealizm) başlıklı bir kitap yazmış tı. Ertesi yıl Kagan bu kitabı Rusça'ya tercüme etmeye başladı (Natorp 1995) . Simmel, Philosophie des Geldes (Para Felsefe si, 1900) ile nesnel ve öznel kültüre dair çalışmasını, Marx'ın kapitalizmin kültürel sonuçları hakkındaki çalışmasının geliş meleri ve genellemeleri olarak tanımlıyordu; yani, bu anlamda çalışmalarını sosyalist çalışmalar olarak görüyordu. Simmel'in çalışmaları aralarında Georg Lukacs ve Walter Benjamin'in de ibulunduğu dönemin birçok Marksist'i üzerinde son derece etkili oldu. Bu felsefelere ilişkin kişisel fikirler ne olursa olsun,
50
Bahtin Çevresi 'nin İlk Dönem Etik ve Estetik Felsefesi
hepsi de politik önemi olduğu kabul edilen ve nitelik bakımından sosyalist çalışmalardı (Willey, 1978) . Savaş-arası dönemin sözde Batılı Marksist düşünürler üzerindeki etkilerinin önemli bir boyutudur bu kuşkusuz ve büyük ölçüde bu düşünürler ile Bahtin Çevresi arasındaki sayısız koşutluğu açıklar. Bu fikirlerden türeyen yapıtları (bazılarının genellikle Bah tin'in ilk yapıtlarını göstererek öne sürdüğü gibi) politikaya kayıtsız, hatta nitelik bakımından muhafazakar olarak tanımla mak kesinlikle yersizdir. Daha ziyade, Bahtin Çevresi bu döne minde politikayla devrim-öncesi Rus entelijensiyası için tipik olan bir etik perspektifinden ilişkilidir ama bu ilişki çağdaş Alman felsefesinin fikirleri aracılığıyla söz konusudur. Çevrenin üç Hıristiyan üyesi Bahtin, Pumpianskii ve Iundia o dönemde Voskresenie adında sol-eğilimli, yarı-Mason bir mezhebin üye siydi ve bu mezhebe mistik ve felsefeci Aleksandr Meier önder lik ediyordu. Grup Bolşevikler'in ekonomi politiğini destekle meye çalışıyordu ama onların ateist kültür politikasına karşı çıkıyordu ve bunu da "insanlığı diriltmek ve komünizmi kur mak" adına yapıyordu. Meier'in belirttiği üzere, "din insanlığın tarihsel gelişimine kayıtsız kalamaz. Prensipte Hıristiyan dini, bireyciliğin aşkınlığını destekler ve bu bakımdan anayol Hıristi yanlık ve toplumsal devrimin birliğidir (smychka) " (Braçev 2000 : 183) . Bu nedenle, Bahtin Çevresi' nin o dönemde Troç ki'nin "yoldaş" olarak adlandırdığı, rejimi eleştirel olarak kabul eden ama bunun yanısıra tarihsel gelişimin yönünü aktif olarak belirlemek isteyen entelektüellerden oluşuyor olması da açıktır. Tarihsel gelişimin yönünü belirlemek, akademik uzaklığın ve soyutluğun alt edilmesi anlamına geliyordu ama bu entelektüel lerin ağzına kadar gömüldüğü yeni-Kantçılık da söz konusu kusurların ikisi ile de sımsıkı bağlantılı olmakla nam salmıştı. Toplumsal olarak etkili olabilmek adına yeni-Kantçılığın haya tın somut meseleleriyle ilişkili bir şeye dönüştürülmesi gereki-
Craig Brandist
51
yordu. Bahtin Çevresi'nin ilk yapıtlarını etkisi altına almış gö rünen sorun tam da buydu. 1 Bahtin Çevresi'nin fikirlerini somutlaştırma çabalarının ye şerdiği koşullar genellikle politik söylemden bir hayli kopuk gibidir, ama bu yanlış yönlendirici bir izlenim olabilir. Batılı burjuva entelektüellerin on sekizinci yüzyılın mutlak monarşile ri dönemindeki özgürlük ve demokrasi fikirlerini tanımladıkları "kamusal alan" konusunda Jürgen Habermas'ın fikirlerini te mel alan Ken Hirschkop ( 199: 1 5 7 - 1 60) , Bahtin Çevresi'nin bağlanımlarının sosyolojik koşullarla yakından bağlantılı oldu ğunu öne sürer. Rusya'da kendi ekonomik varoluş araçlarına sahip yerleşik bir orta sınıf entelektüel katmanının eksikliğinde Bahtin Çevresi, atıfta bulunduğu düşünürlere dair muğlak bir fikre sahipti yalnızca. Bu durum, aslında politik demokrasinin doğasıyla bağlantılı olan meseleleri ele alırken etik hakkında bazı gizli, şif reli formülleştirmelere yol açtı. Hirschkop hem Çarlık döneminde hem de Sovyet Rusya'da sivil toplumun var olmaması nedeniyle, Bahtin Çevresi'nin hitap ettiği, atıfta bu lunduğu özgül entelektüel çevreleri daha açık tanımlayabilecek ken, çalışmalarında "halk" ve "üst-gönderilen" gibi (buna daha sonra döneceğiz) soyut terimler kullanmak zorunda kaldığını öne sürer. Bahtin'in muğlak formülleştirmelerine ve bütün politik sorunları etik sorunlara çevirme konusundaki yaygın eğilimine temel teşkil eden önemli etkenlerden biri olabilir bu pekala. Neticede Yeni- Kantçı sosyalizmi oluşturan eğilim de budur. Hirschkop'un analizini bir adım ileri götürecek olursak, Bahtin Çevresi'nin bu tür değerlendirmeleri yalnızca politika dan etiğe taşımakla kalmayıp, bunun yanısıra etikten estetik alanına da taşıdığını düşünmemek elde değil. Bahtin Çevresi Terry Eagleton'ın "estetiğin ideolojisi" olarak tanımladığı şeyin 1
Kültür-hayat karşıtlığının Bahtin'in ilk yapıtlarında taşıdığı öneme dair ayrıntılı bir analiz için bkz. Tihanov (2000a) .
52
Bahtin Çevresi nin İlk Dönem Etik ve Estetik Felsefesi
çekimine kapılmıştı; başka bir deyişle bu, aslında "kendisini evrensel özne olarak tanımlayan, ama somut ve tikel olana katı bir bireycilikle bağlı olan" yeni ortaya çıkmış orta sınıfın tipik "uzlaşma hayali"ydi. Bu hayalde, bireyler "özgünlükleri zarar görmeden bir bütünlükle birleşecekti" ; "bireyin somut ger çekliği soyut bir bütünselliği büsbütün kaplayacaktı" (Eagleton 1990: 25) . Otokratik Alman devleti ile giderek isyankarlaşan proletarya arasında sıkışıp kalan ve sosyal demokrasi aracılı ğıyla liberal orta sınıf ile işçi hareketi arasında Kültürel bir köp rü kurmaya çalışan ama bunda başarısız olan Marburg Okulu ve diğerlerinin çalışmalarında bu gündemi açıkça hissedebilirsi niz. Devrim öncesi Rusya'da bu "uzlaşma hayali" en güçlü ifa desini Vissarion Belinskii' de bulmuştu; Belinskii şu görüşü öne sürüyordu: "Toplumumuzun ahlakını edebiyatımız yaratmıştır; son derece değişken nitelikte birçok kuşağı eğitmiştir ve züm relerin içsel yakınlaşmasının yolunu açmıştır" (1962a: 6) . Dev rim sonrası Rusya'da Bahtin Çevresi'nin üyeleri gibi sosyal demokrat entelektüeller için koşullar çok daha zordu. Sağlam bir toplumsal temelden yoksundular ve dünya savaşı ve iç sa vaşla iyice küçülen, geri kalını§ bir ekonomi bağlamında son derece cahil bir �üfusun mevcudiyetinde işlerlik gösteriyorlar dı. Tüm bunlar yalıtılmış bir devrimci rejimin denetimindeydi ve bu rejim, basitçe hayatta kalma çabasıyla bürokratik çarpıt malar peşinde ve artık varlığı bile tartışmalı bir sınıf adına yö netimde olan bir rejimdi. Estetik "uzla§ına hayali" bu koşullar altında kesinlikle cazipti, ama toplumsal ve politik hayatın mer kezindeki sorunlar sürekli olarak kültürel alanı istila ediyordu. Toplumsal ve politik değişimin estetikleştirilmesi temel alı narak Bahtin Çevresi'nin politikaya karşı kayıtsız olduğunun söylenmesi bir nebze doğrudur ancak. Nikolai Bahtin'in geçmi şe dönük olarak dikkat çektiği üzere, geleneksel entelektüelle rin politikadan kaçınma çabaları boşa çıkmaya mahkumdur:
Craig Brandist
53
" [ 191 7'nin] olayları (nı) yakından takip ettim, ama düpedüz kayıtsızca, hatta biraz da ironik bir merakla izledim" . Bu tepki; .. . o dönemin Rus entelijensiyasının tercihlerinin son derece tipik bir yansımasıdır; söz konusu entelektüeller, özellikle de politikanın üzerinde oldukları ve -şiir, felsefe, sanat, saf bilim gibi- yapacak daha iyi şeyleri olduğu türünden keyifli bir yanılsamayla yaşayan, ama son derece zeki genç ente lektüellerin tipik tepkisiydi. Aslında politikanın üzerinde değil, altındaydılar; çoğumuz taşıdığımız bu romantik cahil likle, militan bir tepkinin kör aleti haline geldiğimizde poli tikanın üzerinde değil ama altındaydık -ve en sonunda yan lış ata oynayarak ödediğimiz bedelin farkına varmak zorunda kalmıştık. Yaşanan sonraki olaylar bunu açıkça gösterdi. Ama artık çok geçti (Bahtin 1 963 : 45) . Bahtin Çevresi'nin üyeleri Nikolai Bahtin'in Beyazlar'a katılma hatasına düşmemiş olsalar da, bazıları başlangıçta politikanın üzerinde kalabilecekleri yanılsamasını sürdürdüler. Bahtin ve Pumpianskii o dönemde entelijensiya için yaygın olan Helenis tik kültün çekimine kapılıp başlangıçta 1920'lerin başlarındaki " Üçüncü Rönesans" fikrinin savunucusu oldular. İlk olarak F. F. Zelinskii tarafından 1899'da formülleştirilen ve sembolist 1. F. Annenskii ve V. 1 . lvanov'un görüşleriyle değişim geçiren bu fikir, döngüsel bir tarih açıklamasına dayanıyordu ve kültürün gelişmesi, batışı ve yeniden doğuşunun tekerrür ettiği görü şünü savunuyordu. Yeni bir Slavcılık biçimi haline gelen fikrin; savunucuları ilk Rönesans'ın İtalyanca, ikincisinin Almanca olduğunu ve üçüncüsünün de Slavca olacağını öne sürüyordu (Zelinskii 1995; Khoruzhii 1994: 52-56) . Ekim Devrimi dö neminde Nikolai Bahtin, Zelinskii'nin " Üçüncü Rönesans Bir liği" adıyla bilinen birliğine üye olmuştu; Bahtin "gelen karan lık çağ" dan söz ederken, birliğin Rusya'da klasik kültürün ye niden doğuşuna yol açacağını savunuyordu (Bahtin 1963: 4344) . Bu Bahtin Çevresi'nin başlangıçtaki düşünme biçimi üze-
54
Bahtin Çevres_inin İlk Dönem Etik ve Estetik Felsefesi
rinde kuşkusuz etki sahibi olmuştur. Bahtin Çevresi'nin bazı üyelerini şahsen tanıyan Kornei Chukovskii ( 1989) , Kozlinaia pesn ' (KP; TT) adlı romanında Vaginov'un Devrim'i çok daha yıkıcı bir aşama olarak tasvir eden bu tip bir mitoloji inşa etti ğini öne sürer. 2 Vaginov güya yazarı Karanlık Çağ'ın tecrit edilmiş keşişi olarak kabul ediyordur: Yazar kültürel yapıntıla rın koruyucusudur ve amacı da kültürün nihai yeniden-doğu şunu mümkün kılmaktır. Vaginov'un bu romandaki parodileş miş Bahtin, Medvedev ve (özellikle de) Pumpianskii tasvirleri, giderek yozlaşan bir toplumda böyle bir girişime kalkışan bir grubun ifade edilişidir. Bu yorumun doğruluğu ne olursa ol sun, klasik geleneğin dönemin Rus kültüründe yeniden doğa cağı fikrinin 1920'lerin başlarında Bahtin'in ve Pumpianskii' nin bir takıntısı olduğuna kuşku yoktur (Nikolaev 1997) . Pum pianskii'nin 1922 tarihli risalesi Dostoevskii i antichnost' nin (DA) ana temalarından biriydi bu ve Simmel'in sözünü ettiği "kültür krizi" ile mücadele etmek için bir Üçüncü Rönesans başlatma fikri Çevre'nin bu dönemdeki yapıtlarında sıkça yine lenen bir temaydı. Rönesans'ın bu şekilde değerlendirilmesi Bahtin'in ve Pum pianskii'nin konumunu yansıtır; bu, Gramsci'nin "organik" entelektüellere karşı "geleneksel" entelektüeller olarak adlan dırdığı bir konumdur. Benedetto Croce buna şöyle dikkat çe ker: Rönesans akımı aristokratik bir hareket olarak kaldı ve seç kin çevrelerin akımı olmayı sürdürdü; hatta İ talya' da, Rö nesans'ın anası ve besleyicisi olan İ talya' da bile, soylu çev relerden kurtulamadı; halkın içine sızamadı veya bir göre2
Chukovskii, Vaginov'un tarihe ili§kin döngüsel/çevrimsel mitolojisi ni Oswald Spengler'in Der Untergang des Abendlandes (Batı'nın Çökü§ü, 1 9 1 8- 1 9 22) (Spengler 1 980) kitabından türettiğini öne sürer. Ama tarihe ili§kin döngüsel açıklama en azından Giambattista Vico'ya kadar eskiye uzanır ( 1 668 - 1 7 44) .
Craig Brandist
55
nek ve "önyargı" haline gelmedi; ba§ka bir deyişle kolektif bir kanı veya inanç haline gelemedi. Croce ve onun izinden giden Gramsci buna karşı "Lutherci Reformasyon ve Kalvincilik"i ileri sürer; bunlar "etkilerinin yayılmasını mümkün kılan yaygın bir ulusal-popüler akım ya ratmıştır": "ancak daha sonraki dönemlerde daha yüksek bir kültür yaratmışlardır" (Gramsci 197 1 : s. 293-294) . Bahtin ve Pumpianskii'nin 1924'te Leningrad'a döner dönmez, popüler bilinci devrimleştirmeye çalışan yarı-masonca bir örgüte katıl ma ihtiyacını çoktan hissetmeye başlamış olmaları son derece önemlidir ve Bahtin'in müteakip çalışmasında popüler kültürün demokratikleştirilmesi bir Rönesans'ın önkoşulu olarak ileri sürülür. Bahtin'in ilk felsefi çalışmalarında bile bu yeniden yönelimin izini buluruz. Bu sırada Pumpianskii 1927'de ani ve beklenmedik bir şekilde Marksizm'e yöneldiğinde Medvedev ve Voloşinov'a katılır.
Matvei Kagan İlk yıllarında Çevre'nin kuramsal lideri Matvei Kagan'dı; Kagan'ın ilk yapıtı ilk elden deneyim sahibi olduğu Marburg Okulu'nun çalışmalarından doğmuştu. Kagan ( 1922'de yayım lanan ama aslında daha önce yazmış olduğu) bir Hermann Co hen biyografisinde Cohen'in etikle ilgili yapıtının politik yön lerini ve Rus popülistlerin çalışmalarıyla olan benzerliğini vur guladı (GK 1 18) . Rus popülistler Rusya'da Marx ve Hegel ile verimli ve sıcak bir diyalog kuran ilk kişilerdi (Walicki 1969) . Öyle görünüyor ki, Kagan Marksizm'e karşı müphem bir tu tum benimsemişti. Almanya'dan döndükten sonra yazdığı bir makalede ("Bireyin Sosyolojisi") Marx'ın "genelde kabul edil diğinden çok daha idealistik" olduğunu öne sürüyordu: Marx'ın toplumsal emeğin temelde toplumsal kullanım de ğerini tanımladığı iddiası sosyolojik hakikati bakımından
56 Bahtin Çevresi'nin İlk Dönem Etik ve Estetik Felsefesi son derece toplumsaldır. Marx'ın idealizm ve etiği küçük gördüğünü açıkça ifade etmiş olmasına rağmen, tarihsel kuruluşunda değeri genelde iş olarak anlaşılan emekle, bir makinenin çalışmasıyla veya nötr bir unsurla, hatta insan dan başka bir canlı yaratığın çalışmasıyla bile tanımlama ması semptomatiktir. Marx'ta değer kesin olarak insan e meğiyle tanımlanır. Bu Marx'ı suçlamak değil ama düşün cesinin pozitif bir yönüne dikkat çekmek anlamına gelir. Ama Kagan Marx'ın kültürü ekonomik alana dahil etmekle hata yaptığını iddia etmeyi sürdürür ve bunu da "beşeri bilimle ri" yeni- Kantçı bir etikte temellendirmeyi seçerek yapar (Kagan 1998: s. 1 2) . Bahtin ilk yapıtlarında Marksizm'e yönelik benzer bir tutum benimsemiştir; "mücadele eden ve edim-icra eden bilinç tarihsel materyalizm dünyasında kendisini yönlendirebil diği" için Marksizm'i övüyordur. Ne var ki, Bahtin daha sonra "olan ve olması gereken" arasında bir ayırım yapma hatasına düşerek "metodolojik bir suç" işlediği gerekçesiyle Marksizm'i eleştirmeye yönelir (TPA s. 19-20; KFP 25-26) . Böylece Marksizm felsefe ve kültür teorisinde soyut rasyonelci ve pozi tivist anlayışlara karşı girişilen mücadelede bir müttefik haline gelir; ama onun kültürel ve ekonomik fenomenler arasında kurduğu bağlantıların yerine, kültür ve etik felsefesi arasındaki bağlantılar getirilmelidir. Voloşinov ve Medvedev'in yapıtlarını değerlendirirken bu karmaşık mesele özel bir önem taşıyor ola bilir ama Bahtin'in ilk çalışmalarının sosyolojik doğasının kav ranması bakımından da dikkate şayandır. Bahtin ilk döneminde "açık varlık olayı"na sürekli gönder me yapar; yani insanın varoluşunun, insanların hayatlarını sür dürmeye çalıştığı belirlenmiş değil ama amaç-yönelimli bir koşul olduğu fikrini vurgular sürekli olarak. Tarih açık bir sü reçtir; bir oluş sürecidir ve ereği, her edimde ezeli ve ebedi ola rak öncelenmektedir. Ama ne olursa olsun, dünya açık ve ek-
Craig Brandist
57
siktir: Tamamlanmamıştır. Sanata dair 1922 tarihli bir maka lede Kagan şu noktaya dikkat çeker: Sanatın alanı varlığın tüm diğer alanları gibi açıktır. Tüm varlıkların bitmemi§ olması gibi o da bitmemi§tir. Bütün dünya daha bitmemi§tir; varlık bütünüyle hazır mamul de ğildir. Sanatın dünyası da aynıdır. Ismarlama olamaz. Var lığın tüm alanları sürecin kendisidir; tüm varlıklar açık bir olu§ sürecidir. (DUi s. 48) Ama sanat, bir tek sanat verilmi§ bir uğrakla bağlantılı olarak bir bütünlenme, bir tamamlanma ortaya çıkarabilir: Sanat yapıtı kesinlikle tamamen hazır ve özde§tir. Bu haliy le sanat yapıtı için düzeltmelerden, deği§ikliklerden, geli§ tirmelerden, revizyonlardan ve geli§kin hale getirilmelerin den söz edilemez. Aksi halde bir sanat yapıtı olmazdı. Olsa olsa gayrime§rU bir sanat taklidi olurdu ya da en iyi ihtimal le bir bilim olgusu, bir doğa veya teknoloji olgusu, bir en düstri olgusu, genelde dünyanın bir olgusu olurdu; ama ke sinlikle sanat dünyasının bir olgusu olmazdı. (D U I 48) Dünyanın açıklığı ile sanat yapıtının kapalılığı arasındaki bu ikilem, Bahtin'in ilk dönem estetiğinde çok önemli bir yer tu tar. Açıktır ki Kagan, Bahtin ile Alman idealist felsefesi arasın daki en önemli kanaldı; bazı bakımlardan Bahtin'in söz konusu felsefeye ilişkin anlayı§ını şekillendirmişti. Üstelik Voskrensenie grubunun geniş hedeflerini paylaşan bir Yahudi olarak, Bahtin Çevresi'nin bir Hıristiyan tarikatı olmasını engellemeye yardım cı olmu§tu. Onun görüşleri sayesinde, tüm dinler eşit olarak ele alınmıştı. Kagan'a göre, Putperestlik, Hıristiyanlık ve Yahudilik, birlikte anlamlı tari hin yaratıcı kültürünün yeni Rönesans'ı için çalı§tığında, o tarih anlam kazanacaktır. Organik olarak yaratıcı, barışçıl bir hayatın hemen ve bir kerede söz konusu olamayacağı
58
Bahtin Çevresinin İlk Dönem Etik ve Estetik Felsefesi
kesinlikle açıktır; ama tarihin ancak bu yolu krize yol aç maz. (EKK 2 3 5) Kagan ayrıca tarihin bir bütün olarak ancak dı§arıdan bakıldı ğında anlamlı olduğu §eklindeki tek-tanrıcı görü§ Ü Bahtin'e miras bırakmı§tır; Bahtin'in son yapıtındaki "üst-hitap edilen" e ili§kin fikirlerinin kökeni belki de buna dayanıyordur. Gelge lelim Kagan'ın kendi yayınları sayıca azdır; çalı§malarının plan lı bir derlemesi Rusça'da yayımlanana dek, çok iyi bildiği Al man idealist felsefesinin yavan türevlerinden ibaret olan kafa karı§tırıcı ve genellikle de abartılı az sayıda makale ile sınırlı kalacağız gibi görünüyor.
Etik ve Estetik Bahtin'in ilk yayımlanmı§ yapıtı "Iskusstvo i otvetstvennost"' (1919) ba§lıklı kısa deneme, daha sonraki diyalojizm nosyo nuyla güçlü bir bağı çağrı§tıracak §ekilde, İngilizce'ye genellikle "Sanat ve Yanıtlanabilirlik" (Art and Answerability) olarak tercüme edilir. Ama ne var ki, Bahtin'in tüm ilk yapıtlarında yaygın olduğu üzere, bu deneme sistematik bir dil anlayı§ı ba rındırmaz ve otvetstvennost' terimi, her ne kadar "yanıt-vere bilme" veya "yanıtlanabilirlik" olarak tercüme edilebilse de, Rusça kar§ılığı "sorumluluk" (yani, kar§ılık-verebilme) söz cüğüdür. Denemenin ba§lığı, Bahtin'in ilk çalı§malarındaki ana ilgisini çok iyi yansıtıyordur: hayat ve kültürün boyutları olarak estetik ve etik arasındaki ili§ki ve sınırlar. Bu konu, zamanında birçok yeni- Kantçı felsefeciyi me§gul etmi§tir, ama Bahtin için aslolan, Cohen'in iki ana yapıtındaki sorunun ele alınmasıdır ( 1904; 1923) . Bu yapıtlarda Cohen ahenk ve insanlığın birlikte tinin iki farklı alanı arasında bir köprü kurduğunu öne sür mektedir (Poma 199 7b) . Bahtin sorumluluğun bu iki alan ara sında bir köprü kurmak zorunda olduğunu öne sürer: "Sanat ve hayat tek bir bütün değildir ama bende (benim benliğimde)
Craig Brandist
59
bir bütün olmaları gerekir -yani, benim sorumluluğumun bü tünlüğünde" (Aan s. 2 ; 10 s. 8) . Sorumluluğun etik ve estetik uğraklar barındırdığı görüşü, Bir Eylem Felsefesine Doğru ile Estetik Etkinlikte Yazar ve Kahraman başlıklarıyla bildiğimiz yapıtlarda daha da geliştirilir; bu yapıtların ikisi de, günümüze eksiksizce ulaşmamıştır. Bahtin bu görüşü "Sözel Sanatta İçe rik, Malzeme ve Biçim Problemi" denemesinde de incelterek geliştirir. Bunların birincisi temelde, bazılarının takıntılı bir şekilde di le getireceği gibi, genelde yeni-Kantçılığı ve özelde de etiği somut ve "hayat"la ilişkilendirmenin yollarını araştıran bir etik felsefe kitabıydı. Bahtin yeni- Kantçılarca tartışılan soyut, bi çimsel bilim kategorileri ile deneyimlenmiş varlığın "olay-ka rakter"i arasındaki sorunlu ikilemi vurguluyordu. 3 Bu uçuru mun aşılması gerektiğini öne sürüyordu. Bunu yapabilmenin tek yolu da, amaçlı eylem üzerinde yoğunlaşmaktan geçiyordu. Bahtin'e göre bilimin nesnel olarak geçerli kategorileri, yal nızca amaçlı eylemde pratik dünyaya taşınıyordu. Bu etkenleri ilişkilendirmede başarısız olan her türlü doktrin, kuramsal bir soyutluğa veya eleştirellikten uzak dogmacı bir tutuma kapıla caktı ki; bu hem bilim hem de hayat için tehlikeli olacak bir sonuç doğuracaktı. Bahtin'in bu bölünmüşlüğe ilişkin analizi ve bunu aşmak için önerdiği çözümü sistematik olarak kavrama nın en iyi yolu etiğe başvurmaktır. Çığır açıcı yapıtı Vom Ursprung sittlicher Erkenntnis'te (Etik Bilginin Kökeni, 1 889) Franz Brentano'nun yapmış oldu ğu gibi Bahtin de, amaçlı eylemi kendi etik teorisinin merke zine yerleştirir. Yine Brentano gibi Bahtin de Kant'ın "katego rik buyruk'unun aşırı biçimsel etiği olarak gördüğü şey ile "içe rik etiği" olarak adlandırdığı, yani evrensel olarak geçerli bir 3
Bu mesele yakın bir tarihte çok farklı bir felsefi perspektifte J . J . Gib son tarafından ele alınmıştır; Gibson "ekoloji bilimi" ile matematik biliminin gerçekçi bir birleştirilmesini savunur (Gibson 1 982; 1 8.) .
60
Bahtin Çevresi'nin İlk Dönem Etik ve Estetik Felsefesi
ahlaki amacı harekete geçiren etik tipi olarak özetleyeceğimiz şey arasında bir orta yol bulmaya, ikisi arasında bir denge kur maya çalışır. Bu son eğilimin temsilcisi, faydacılık, yani insan için en iyi olan şeyin tek unsurunun haz veya arzularının tat min edilmesi olduğunu savunan öğreti olurdu herhalde. Bahtin, bireyin nasıl edimde bulunması gerektiğini belirleyen "teorik 'yapılmalı-edilmeli"'ye dair çağdaş yeni-Kantçı fikirlerde Kant' ın biçimciliğinin sürdürülmekte olduğunu görür. "İçerik etiği" denilen şey, özgül olarak herhangi bir etik norm tesis edemedi ği için sağlam bir temelden yoksundur. Her iki eğilim de, "teo rikçilik" vakaları olmakla eleştirilir; yani eylemi, sadece nesnel bir semantik içerik ile öznel bir başarma sürecine bölerek, "so rumluluğa dayalı edimsel bir eylem-icrası"nı dışlayan öğretiler oldukları gerekçesiyle eleştiriliyorlardır (TPA s. 22-29; KFP s. 2 7 - 3 3 ) . Bu bakımdan, fikirler (ideler) cisimsizleştirilmekte ve soyut ilkeler olarak kabul edilmektedir; dolayısıyla hayattan çekip çıkarılmakta ve pratik dünyada edimde bulunan insan lardan kopuk hale getirilmektedir. Etikte ise bu, "yapılması gereken" şeyin nihayetinde hayat bağlamında zayıflaması anla mına gelir. Ken Hirschkop bunu şöyle ortaya koyuyor: Temel nokta, ki§inin bir §eyin doğru olduğunun kanıtlan masından veya ispatından böyle "etik anlamda yükümlü kı lıcı bir konum" , bir normu veya değeri zorlayıcı bir §eye çe viren bir 'yapılması gerekli' hissini türetemeyi§idir. Zira bir ispat, sadece nesnel olarak doğru olan bir §eyi gerekçelen direbilir ve nesnel normlar -adlandırdığımız §ekliyle yasa lar- öznelere daima kaçı§ yolları sunarlar çünkü genelde in sanlara uygulanır ama özelde hiç kimseye uygulanmazlar. (Hirschkop 1 998: 585)
Simmel, Brentano ve Scheler gibi Bahtin de, rasyonalizmin "yalnızca mantıksal olan, kesin ve rasyoneldir" şeklindeki ön yargısını eleştirir. Bahtin için tersi doğrudur: Mantık "sorumlu luk taşıyan bilincin dışında basit ve karanlıktır, anlaşılmazdır"
Craig Brandist
61
(TPA s. 29; KFP s. 3 3 ) . Brentano'nun "niyet" etiği Bahtin'e cazip geliyordu çünkü burada her iki etik tipinin güçlü yönleri birleştirilmişti; üstelik zayıf yönlerinden kaçınılmıştı. Brentano bu bileşime ulaşabilmek için zihinsel fenomenleri sunumlara, yargılara ve duygusal fenomenlere bölmüş ve eylemin nesne sindense bizatihi eylemin kendisini ön plana çıkarmıştı. Sözge limi hakikat ve yanlışlık, yargılanan nesneyle değil, yargılama edimiyle ilgilidir. Benzer şekilde, iyi ve kötü de "duyumsanan" nesneden ziyade "duyumsama edimleri'yle ilgilidir. Ama bir birlerinden farklı olmakla birlikte, Brentano her iki edimin de bilince sunulan bir nesne ile amaçlı (niyetsel) bir ilişkiyi pay laştığını öne sürüyordu. "İçerik etik"inde olduğu gibi, doğru ve yanlış bilgisi duygusal deneyimle bağlantılıdır, ama Kantçı gö rüşte söz konusu olduğu gibi, verilen yargı rasyonel yargı ile benzeştir. Etik ilkeler ile mantıksal ilkeler birbirine karıştırıl mamalıdır ve kaynaştırılmamalıdır; ama yine de, benzeştirler ve türdeştirler (McAlister 1 982) . Bahtin, Brentano'nun edime biçtiği merkezi konumu rahat lıkla benimsiyorken, bir noktada Brentano'dan ayrılarak, varlık ve geçerlilik, olgu ve değer arasındaki yeni-Kantçı ikilemi sa vunmaya yönelir; ama bunu yeni-Kantçılıktan farklı ve zengin bir biçimde yapar. Sözgelimi Simmel ve Lask'ın yaptığı gibi yeni-Kantçılığın deneyimlenen dünyayı ikiye bölmesini son derece sorunlu bulur. Dünya bu şekilde bölündüğünde . . . birbirine kar§ıt olacaktır; böylelikle zıt kutuplarda birbi riyle hiçbir etkile§imde ve ileti§imde bulunmayan iki ayrı dünya olacaktır: kültürün dünyası ile hayatın dünyası (ya rattığımız, kavradığımız, tasawur ettiğimiz, ya§adığımız ve öldüğümüz dünya) ; faaliyetlerimizin edimlerinin nesnele§ti rildiği dünya ile bu edimlerin fiilen gerçekleştirildiği ve yal nızca bir kereliğine yerine getirildiği dünya. (TPA 2; KFP 1 1 - 1 2)
62
Bahtin Çevresi'nin İlk Dönem Etik ve Estetik Felsefesi
Kültürün artık hayatın içinde öznenin erişiminden çıktığı, nasıl edimde bulunulması gerektiğine karar verirken etik ilkelerin tamamen dışlandığı bir durumda, etik eylemin "ideal uğrakları" "temel bir biyolojik ve ekonomik motivasyona" yol açar. Muh temelen Bahtin'in, denemesini henüz yazmadığı yıllarda, Rus ya'yı ve Avrupa'nın büyük bir bölümünü etkisi altına almış olan savaşlarda ve devrimlerde tezahür ediyor olarak gördüğü şeydi bu. Bahtin, bir düzeltme yapılarak nesnel kültür ile hayat ara sındaki bölünmenin soyut düşünmeden ziyade "katılımcı" dü şünmeyle kavranması gerektiğini öne sürer. Düşünme büs bütün etik eylem kapsamında gerçekleşmelidir; zira eylem Ro ma tini Janus gibi çift-yüzlüdür ve her iki "dünya"ya da eşanlı olarak bakıyordur. Varlık ve geçerliliğin eksik unsurları, yinele nemeyen her amaçlı eylemde iç içe geçip kaynaşırken, dene yimlenen dünya da sürekli olarak yeniden yaratılmaktadır. Bahtin, Brentano' nun izinden giderek, aslında etik eylemin amaçlı eylemin bir türünden başka bir şey olmadığını söyler; ama bir noktada yeni-Kantçılara yakınlaşarak, Brentano'nun tersine bunu deneyimlenen dünyanın devam etmekte olan, kesintisiz birlikte-yaratılmasına bir katkı olarak görür. Bahtin, Brentanocu içgörüyü üç görüşle birleştirerek tezini oluşturur. Bu üç görüş şunlardır: ( 1 ) Simmel'in görüşü: Özne, geçerliliğin (yani kültürün) yarı-özerk "alanı" ile içsel bir iliş kiye sahiptir; (2) Scheler'in iddiası: Bilinç özneler-arası etki leşim aracılığıyla tanımlanır ve değerlerin alanı da ancak bu etkileşim kapsamında sezilebilir ve (3) Marburg Okulu' nun nesnenin üretimine ilişkin fikirleri ve yargısal kişi modeli. Ş imdi bunları sırasıyla ele alacağız. ( 1 ) Einlei(ung in die Moralwissenschaft (Ahlak Bilimine Gi riş, 1 892- 1 89 3 ) kitabında ve daha sonra Lebensanschauung (Hayat-görüşü, 1 9 1 9) kitabında Simmel (kategorik buyrukta cisimleştiği şekliyle) Kantçı ödev kavramını bireysel deneyimin yapısına dönüştürmüştür. Rasyonel olarak farkına varılan yü-
Craig Brandist
63
kümlülüğün yerini artık yükümlülük duygusu veya hissi almış tır. Bu Simmel'in kişinin yerine getirmekle ahlaken yükümlü olduğu şeyin tarihsel koşullara dayandığını ve "yükümlülük duygusu"nun, yani vicdanın, toplumsal disiplinin içselleşmiş telkinleri olduğunu öne sürmesini mümkün kılmıştır. Yerine getirilmesi gereken belli pratik zorunluluklar, başka bir deyişle etik hayat, toplumsal ve bireysel bilinçte belirginleşir; bu belir ginleşme hem gelenek aracılığıyla hem de zihnin davranış ku rallarını biçimlendiren sentezleme süreçleri aracılığıyla gerçek leşir. Bu kurallar yeni-Kantçı bir nesneleştirme sürecinden ortaya çıkarlar: Her ne kadar tarihsel zamanda (yani, hayatta) biçimlenmiş olsalar da, biçimler, davranış kurallarında belir ginleşirler; bu davranış kurallarının yerini de giderek yeni ku rallar alıyordur. (2) Brentano'nun hislerin yargılarla ilişkisi hakkındaki fikir lerini geliştiren Scheler, yeni bir görüş öne sürüyordu: Özne, "değerlerin özleri" ne hisler aracılığıyla ulaşacak şekilde yapı lanmaktadır; Scheler, Pascal'ın izinden giderek bunu "kalbin düzeni" olarak adlandırıyordu. Scheler'e göre bu hisler, "Ben" in "öteki"nin "dünyası"na "katılımı"nda içeriliyordu ya da tam tersi söz konusuydu. Her karşılaşma bir tür ara alan oluşturur; bu, Tin'in (Geist) ara alanıdır ve bu ara alanda, düşünce ürünü olmayan Hayat'ın (Leben) akışına karşı çıkılarak bazı temel davranış kuralları edinilebilir. Bu kurallar evrensel ve a priori dir, ama Kant'ın a priorisi gibi aklın biçimsel ilkeleri değildir ler. Daha ziyade, Scheler'in "maddi a priori' olarak adlandırdı ğı şeylere yakındırlar; temel ve indirgenemezdirler, ama bir şeyle bağlantılı olarak bize daima verilmiş olan şeylerdir. Etik değer-özler de hisler aracılığıyla verilmiştir; ama bu özler an cak belli koşullar altında ve ancak belli özneler-arası etkileşim biçimleri gerçekleştiğinde sezilebilirler. Dolayısıyla, farklı top lumsal örgütlenme tipleri, farklı değerleri gerçekleştirir; Sche ler' in his değerlerinin yönettiği temel bir sürü varoluşundan
64
Bahtin Çevresinin İlk Dönem Etik ve Estetik Felsefesi
tutun da, dini değerlerin yönetimindeki "sevgiye dayalı toplu luk" (Liebesgemeinschaft) tipine kadar farklılık gösteren bir toplum biçimleri hiyerarşisi ile sistematikleştirmeye çalıştığı şeydi bu tam da (Scheler 1 9 73) . (3) Bahtin'in özneler-arasılık konulu denemelerinin en önemli metodolojik dayanağı Scheler'dir belki, ama Bahtin'in bu konudaki fikirleri yine de Cohen' in fikirlerinden yeşermek tedir. Bahtin, Ben'in ortaya koyulmasının "mantıksal çıkış nok tası"nın öteki olduğu fikrini Cohen'den ödünç alır ve geliştirir. Farklı §ekilde ifade edecek olursak, benliğin bilincinin yeni Kantçı önkoşulu, ötekinin bilincidir. Bahtin'in yasacı etiğe açıkça dü§manlık beslemesine rağmen, bu ilke hukuksal temel ler üzerinde inşa edilir (Brandist 200 1 b) , özellikle de Cohen'in bir ahlak ediminin sözleşmeye dayalı hukuksal bir edim olarak tanımlanması gerektiği görü§ ünden geli§tirilir. Sözleşme, ilgili kişinin "istencinin bütünlüklü hale getirilmesi"