Dionysos Dithyrambosları [1 ed.] 9786053603757, 9786053603740


111 40 3MB

Turkish Pages 113 Year 2011

Report DMCA / Copyright

DOWNLOAD PDF FILE

Recommend Papers

Dionysos Dithyrambosları [1 ed.]
 9786053603757, 9786053603740

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

'. ,. ,,, ,,,,,,,,,,,,,,,,.,,,,,,,.,,,.,,,.-·-·-·-·-·-·-·,,,,·,,. '*"'·'·'*"'·-'·-·'*"'· \·,. ������������e�ee�eee�ee \i ''

''

FRIEDRICH NIETZSCHE

'' \i

��

CLX 'T1

c: m

o

c:

n :r: z m

......J N



n :r:

m

00 o

\i '' \i '' ' \i '' \i \i 'i

';

'' \i

��

'' ' \i '' '' '' \i \i \i 'i

'

'

.

DIONYSOS �� �� �� DITHYRAMBOSLARI �� .

''

HASAN ALi YÜCEL KLASİKLER DİZİSİ ALMANCA ASLINDAN ÇEVİR.EN: AHMET CEMAL

\i '' '' \f '' '

'

,.._.

o z � (/)

o (/)



TÜRKiYE

$BANKASI

Kültür Yayınları

Genel Yayın: 2342

Hümanizma ruhunun ilk anlayış ve duyuş merhalesi, insan varlığının en müşahhas şekilde ifadesi olan sanat eserlerinin be­ nimsenmesiyle başlar. Sanat şubeleri içinde edebiyat, bu ifade­ nin zihin unsurları en zengin olanıdır. Bunun içindir ki bir mil­ letin, diğer milletler edebiyannı kendi dilinde, daha doğrusu kendi idrakinde tekrar etmesi; zeka ve anlama kudretini o eser­ ler nispetinde artırması, canlandırması ve yeniden yaratmasıdır. İşte tercüme faaliyetini, biz, bu bakımdan ehemmiyetli ve me­ deniyet davamız için müessir bellemekteyiz. Zekasının her cep­ hesini bu türlü eserlerin her türlüsüne tevcih edebilmiş milletler­ de düşüncenin en silinmez vasıtası olan yazı ve onun mimarisi demek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve si­ nen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, za­ manda ve mekanda bütün hudutları delip aş�cak bir sağlamlık ve yaygınlığı gösterir. Hangi milletin kütüpanesi bu yönden zenginse o millet, medeniyet aleminde daha yüksek bir idrak se­ viyesinde demektir. Bu itibarla .tercüme hareketini sistemli ve dikkatli bir surette idare etmek, Türk irfanının en önemli bir cephesini kuvvetlendirmek, onun genişlemesine, ilerlemesine hizmet etmektir. Bu yolda bilgi ve emeklerini esirgemiyen Türk münevverlerine şükranla duyguluyum. Onların himmetleri ile beş sene içinde, hiç değilse, devlet eli ile yüz ciltlik, hususi teşeb­ büslerin gayreti ve gene devletin yardımı ile, onun dört beş misli fazla olmak üzere zengin bir tercüme kütüpanemiz olacaktır. Bilhassa Türk dilinin, bu emeklerden elde edeceği büyük fayda­ yı düşünüp de şimdiden tercüme faaliyetine yakın ilgi ve sevgi

duymamak, hiçbir Türk okuru için mümkün olarnıyacaktır.

23 Haziran 1941 Maarif Vekili Hasan

Ali Yücel

HASAN

ALI YOCEL KLASİKLER DlZtS!

FRIEDRICH NIETZSCHE DlONYSOS DlTI-IYRAMBOSLARI ÖZGÜN ADI

DIONYSOS-DITHYRAMBEN ALMANCA ASLINDAN ÇEVİREN

AHMET CEMAL ©

TÜRICİYJ! İŞ BANKASI ıc()LTOR YAYINLARI, 2.0ı:I

Sertifika No: 11213 EDİTÖR

ALl ALKAN !NAL GÖRSEL YÖNETMEN

BİROL BAYRAM DÜZELTİ

NEBİYE ÇAVUŞ GRAFİK TASARIM VE UYGULAMA

TÜRKİYE iŞ BANKASI KÜL'TÜR YAYINLARI ı.

BASKI, EYLÜL 2.0II, İSTANBUL

ISBN 978-605-360-375-7 (CiLTLİ) ISBN 978-605-360-37 4-0 (KARTON KAPAKLI) BASKI

LİTROS

YAYLACIK MATBAACILIK YOLU FATİH SANAYİ SİTESi NO: 121197 -2.03 TOPKAPI İSTANBUL

(0212) 612 58 60 Senifika No: 11931 Bu kitabın tüm yayın hakları saklıdır. Tanıtl.Dl amacıyla, kaynak göstermek şanıyla yapılacak kısa alıntılar dışında gerek metin, gerek görsel malzeme yayınevinden izin alınmadan hiçbir yolla çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz. TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜL'TÜR YAYINLARI 214 BEYO�LU 34433 ISTANBUL Tel. (0212) 252 39 91 Fax. (0212) 252 39 95 www.iskulnıc.com.tr

İSTİKLAL CADDESİ, MEŞELİK SOKAK NO:

00 HASAN

ALi YÜCEL

KLASiKLER DiZiSi

CLX

FRIEDRICH NIETZSCHE DİONYSOS DİTHYRAMBOSLARl

ALMANCA ASLINDAN ÇEVİREN: AHMET CEMAL

TÜRKiYE

$BANKASI

Kültür Yayınları

İçindekiler Nur Narr! Nur Dichter! Yalnızca Çılgın! Şair, Yalnızca! _ ...... .

:

.·-·····-· ·-······-·-· ···--················-···················

1

Unter Töchtern der Wüste Çölün Kızlarının Arasında ..... ..... .

.

·-·-·---················--···-··-··-·····-··················..··-···········--··

8

Letzter Wille Son Arzu ...... .......... ........ .. ........ .

.

.

..

19

. ---·············-··.. ·-·..···-····--·-····-·········-··-··-·····-··-·-· ·-······························--···

Zwischen Raubvögeln Yırtıcı Kuşlar Arasında

·-··································-·-·····--······-········-··-···-·········-···········-············.

20

Das Feuerzeichen İşaret Ateşi . .. ............. .

·--··················-····-···········--·--··-·····--··-···-···········-···--····································-··-·········

.26

Die Sonne sinkt Güneş Batıyor..

.2 8

·-··-·-·-···--·----····-·····----··-·····--·--·----·-··-··--·· -·····----······-·····---·-·-······

Klage der Ariadne Ariadne'nin Yakınması......

. .... ...... . .......... ............ .......... 31

·--··-·-. .·-··-·-··--· ·-········- --- .

.

.. ..

.

.

.

Ruhm und Ewigkeit Ün ve Sonsuzluk .. .. .

... . ... . . . . .. . . . ..3 7

. . .. . .. . ..... ....... .. . ..... ....

·--···-···--··········-·····-··-·····---····--··--····-····--. .- ·

Von der Armut des Reichsten En Zenginin Yoksulluğu Üzerine ......... ..... ............. . ....... .................... ...... .....43 .

.

. .

.

.

.

Nietzsche ya da Bir "Tuhaf Filozof" Evet, Friedrich Nietzsche (1844-1900) dendiğinde, hemen "tuhaf" bir filozof belirir düşüncelerimizde. Tuhaflıkları çeşit çeşittir. Ama en başta "sistemsizliği" ya da belki daha iyi bir deyişle "sistem düşmanlığı" gelir. Nietzsche'nin bu yönünü belki de en iyi anlatan Stefan Zweig olmuştur. Dünyanın Fikir Mimarları başlıklı denemeler kitabında Zweig, Nietzsche üzerine kaleme aldığı nefis denemesinde sistemsizliği bu dü­ şünürün neredeyse en önemli özelliği sayar. Zweig'a göre, felsefe tarihinde filozofların ezici çoğunluğunun "normal" tavrı, kendilerine önce bir sistem inşa etmek, ardından da, çoğu kez hayatlarının sonuna kadar, ne üzerine düşünürlerse düşünsünler, neyi sorgularlarsa sorgulasınlar, hepsini bu sistemin çatısı altına yerleştirmek şeklindedir - ve sistem ile uyuşmazlık noktasında, sistemin ayakta kalabilmesini sağlamak uğruna düşüncenin feda edildiği de pek az rastlanır bir durum değildir. Oysa Nietzsche'de bu durum tam tersinedir. Anarşist bir tavrı düşünce hayatının son dakikalarına kadar korumuş olan bu filozof için her zaman birincil önem taşıyan, kafasında gelişme sürecini tamamlamış olan düşüncedir. Bu düşüncenin kendisinden önce oluşturulmuş bir sisteme ters düşmesi ise, Nietzsche'ye göre o sistemin idam fermanı ile eşanlarnlıdır. Bu "tuhaflığın" nedenini Nietzsche'nin düşüncesinin olası "dağınıklığında" değil, fakat düşünceye olan "tutkunluğunda" aramak gerekir. Yirminci yüzyılın ilk yarısında dünya bale vii

Friedrich Nietzsche

tarihinde eşsiz bir yer edinmiş ve tıpkı Nietzsche gibi sonunda iyileşmez bir akıl hastalığına yakalanmış olan Vaslav Nijinsky (1890-1950), hastalanmadan kısa süre önce yayınlanan gün­ cesinin bir notunda şöyle der: "Benim deliliğim, insanlığa olan sevgimdi..." Eğer Nietzsche böyle bir günce tutsaydı, kanımca büyük bir olasılıkla buna çok benzer bir söylem kullanabilirdi: "Benim defiliğim, düşünmeye olan tutkwndur. " ..

Nietzsche için "düşünülmeye başlanmış" bir düşüncenin son bulması diye bir durum neredeyse olanaksızdır; bir kez dü­ şünmeye başladıktan sonra ne kadar yetkin düzeye vardırmış olursa olsun, o düşünceyi düşünmeyi "sürdürür". Bu savın haklılığını kanıtlayan en güçlü eserlerinden biri, aynı zamanda hastalanmadan önce tamamladığı son metin olan Dionysos

Dithyrambosları'dır. Bu dithyramboslar daha önce tamam­ lanmış olan İşte Böyle Dedi Zerdüşfte ele alınmış olan dü­ şüncelerin bir anlamda devamı ve eleştirisi niteliğindedir. Nietzsche'nin "sistem kurma" karşısındaki duyarlılığının bir başka ve önemli nedeni, kendisinin de bir başka "tuhaflığı" da, "yerleşik" ya da "kök salmış" diye nitelendirilebilecek her türlü düşünceye, dogmaya ve düzene içgüdüsel olarak karşı tutum alışıdır. Arizona Devlet Üniversitesi'nde dilbilim profesörü olarak görev yapan ve Nietzsche ile "Zerdüşt" ko­ nusunda Friedrich Nietzsche'nin Dionysos Dithyramboslannda

Zerdüşt Figürü başlıklı çok önemli bir inceleme kaleme almış olan Robert Mailhammer, Nietzsche'nin bu "içgüdüsel karşı �tumunu" özellikle vurgular ve incelemesinde bu tutumun izdüşümlerini irdeler.

İşte Böyle Dedi Zerdüşt (Also sprach Zarathustra) 18831885 yıllan arasında kaleme alınmıştır.• Yazarının başlangıçta "Zerdüşt" ün bir bölümü olarak düşündüğü Dionysos Dithy­

rambosları ise daha sonra, 188 8'de bağımsız olarak yayınFriedrich Nietzsche, işte Böyle Dedi Z.erdüşt, çeviren: Ahmet Cemal,

Pinhan Yayıncılık, İstanbul 2011. Dithy;.amboslar'daki alınnlar bu çevi­ riden yapılmıştır.

viii

Dionysos Dithyrambosları

lanmıştır. Ancak İşte Böyle Dedi Zerdüşt ile bağlantıları çok açıknr; Zerdüşt'ün kendisi dokuz dithyrambosun beşinde figür olarak ortaya çıkar; üç şiir ile bir düzyazı bölümü ise, çok ufak değişikliklerle, doğrudan İşte Böyle Dedi Zerdüşt'ten alınmadır.

Öte yandan dithyramboslardaki Zerdüşt, dört

bölümlük İşte Böyle Dedi Zerdüşt'teki Zerdüşt'ten ilk bakışta daha bulanık ve daha sorunludur. Bunun temel nedeni, Nietzsche'nin dithyramboslarda bir anlamda Zerdüşt'ün eleş­ tirisini yapma girişiminde bulunmuş olmasıdır. Bu tutum, özellikle son dithyramboslarda çok belirgindir.

Dionysos Dithyrambosları'na ait bu önsözü, Prof. Dr. Robert Mailhammer'in biraz yukarıda atıfta bulunduğum incelemesinin son satırları ile noktalamayı uygun buluyo­ rum:

"(Dithyramboslarda) Zerdüşt figü.rü çeşitli açılardan ser­ gilenir. Bir defa, bir yandan tekbaşınalığından ötürü acı çeken, fakat daha sonra, bilgiye ulaşabilmek için o tekbaşınahğı arayan Zerdüşt vardır. Bunun yanında, 'Güneş Batıyor' ve 'Ün ve Sonsuzluk' başlıklı bölümlerde, üstelik çeşitli açılardan eşzamanlı olmak üzere, rahatlamış, mutlu bir Zerdüşt'le kar­ şılaşırız. Bir başka yerde, 'kutsal öfke'yi bir lanet olarak yüksek sesle dile getiren, ama sonra sevgisi ile, yani sonsuz gereklilik ile karşılaşınca yatışan bilgenin kuluçkaya yatmış varoluşunu izleriz. Zerdüşt, bilgeliği ile yalnız başına ve yalnızlık içersinde sevgiye susamış olarak dağda oturduğu için eleştirilir. Hakikati, karşısına çıkar ve ona suçlamalar yöneltir. Bu noktada durumların birbirini kronolojik olarak izlemesi saptanabilir, fakat gerçekte oluşan, bir dönencedir, çünkü Zerdüşt acıdan sevince yol alır; ama bunun sonunda yine acı deneyimini yaşayacaktır. 'En Zengin Olanın Yoksulluğu' başlıklı bölümün girişi aşırı ölçüde 'Yırtıcı Kuşlar Arasında'yı çağrıştırır. Ve tam bu noktada, yani Zerdüşt'ün Hakikat'inin Zerdüşt ile konuştuğu yerde, dönencede bir kırılma meydana gelir, başka deyişle ortaya bir çözüm çıkar. ix

Friedrich Nietzsche

- Bence burada Hakikat'in tavsiyeleri bağlamında önemli olan, Zerdüşt'ten bu tavsiyelere toplum için değil, fakat kendi amacını gerçekleştirmesi için uymasının talep edilmesidir. Çünkü aksi takdirde, kendi kendisi yüzünden yıkıma sürük­ lenmek gibi bir yazgı ile karşılaşacaktır; bu durum daha önce, 'Yırtıcı Kuşlar Arasında' başlıklı bölümde sergilenmiştir. Zerdüşt'ün yazgısı, bir düşünürün veya filozofun yazgısı değildir. Onun büyük bilgeliği sadece imgelerle, benzetmelerle dile getirilebilir, Zerdüşt'ü şair kılan da tam budur. Başka deyişle 1şte Böyle Dedi Zerdüşt'te yalnızca ima edilmiş olan olgu, yani 'Hakikatin hakikat olarak ortaya çıkarılışı' paradoksu Dithyramboslarda çok net bir görünüm kazanır. Nietzsche'nin gerçek büyüklüğü de kendini burada gösterir, çünkü burada Nietzsche, vaaz yoluyla ilan ettiği şeyin yalnızca bir bakış açısı olduğunu itiraf eder. Zerdüşt'ün kendisi bir şiirden doğmadır ve kendisi de bir şairdir, ama öte yandan bunların hepsi yalnızca Nietzsche, yani şair tarafından yara­ tılmıştır. Böylece her öğretinin gelişigüzelliği ve binanın ta­ mamının yıkılması istenmiyorsa eğer, inanılması gereken sabit bir noktadan bağımlılığı ortaya çıkar. 'Üstün İnsan' ile 'Aynı'nın Sonrasız Geri Dönüşü', yalnızca bu türden sabit noktalar niteliğindedir. İşte bu yüzdendir ki, Nietzsche'nin hakiki öğretisi, ancak 'ne isen, o ol ve yaşa!' olabilir... " Ahmet Cemal

x

DIONYSOS DJTHYRAMBEN

DİONYSOS DİTHYRAMBOSLARI

Nur Narrl Nur Dichterl Bei abgehellter Luft,

wenn schon des Thau's Tröstung zur Erde niederquillt, unsichtbaı; auch ungehört - denn ı.artes Schuhwerk tragt der Tröster Thau gleich ailen Trostmilden gedenkst du da, gedenkst du, heisses Herz, wie einst du durstetest, nach himrnlischen Thranen und Thaugetraufel versengt und milde durstetest, dieweil auf gelben Graspfaden boshaft abendliche Sonnenblicke durch schwarze Bawne um dich liefen blendende Sonnen-Gluthblicke, schadenfrohe.

2

ya1ruzca Çılgın!

Şair, yalıuzcal

Yitip gittiğinde havadaki ışık, daha şimdiden başladığında çiy tanelerinin tesellisi pınarından sızmaya toprağa, görünmeksizin, duytilrnadan hem de -çünkü ywnuşacıktır tabanları, teselli yüklü çiy damlalarının, npkı bütün tesellilerle ywnuşayanlar gibi anımsarsın işte o zaman, anımsarsın ey sıcacık yürek, nasıl susadığını bir zamanlaı; kutsal gözyaşlarına ve çiy damlalarına, nasıl da kavrularak ve yorgun susadığını, sararmış otlarla kaplı orman yollarında, akşam vaktinde güneşin kötücül bakışları kara ağaçların arasından geçip etrafında koştuğunda, o kör edici, güneş yangını bakışlaı; oh olsun dercesine.

2

Friedrich Nietzsche

"Der W a h r h e i t Freier -du? so höhnten sie nein! nur einDichter! ein Thieı; ein listiges, raubendes, schleichendes, das lügen muss, das wissentlich, willentlich lügen muss, nach Beute lüstem, bunt verlarvt, sich selbst zur Larve, sich selbst zur Beute d a s -der Wahrheit Freier?... Nur Narr! Nur Dichter! Nur Buntes redend, aus Narrenlarven bunt herausredend, herumsteigend auf lügnerischen Wortbrücken, auf Liigen-Regenbogen zwischen falschen Himmeln hcnımschweifend, herumschleichend nu r Narr! n u r Dichter! ... Das-der Wahrheit Freier? ...

3

Dionysos Dithyrambosları

" H a k i k a t ile söz kesmeye talip - sen, öyle mi? Böyleydi alayları hayır! sen yalnızca bir şairsin! bir hayvan, kurnaz, yırncı, sinsi, yalan söylemek zorunda olan, bilerek, isteyerek yalan söylemek zorunda olan, av peşinde koşan inatla, alacalı maskeler takmış, kendi kendisinin maskesi, kendi kendisinin av ganimeti v e b u - hakikat ile söz kesmeye talip, öyle mi? . Hayıı; yalnızca çılgın! Şair yalnızca! yalnızca alacalı sözcüklerle konuşan, alacalı maskelerin arkasından konuşan, yalancı sözcüklerin köprülerinde dolanan, yalandan gökkuşaklarının üstünde, düzmece cennetlerin arasında rastgele dolaşan, ve sürünen yerlerde y a l n ı z c a çılgın! Şaiı; y a l n ı z c a! .

Ve bu-hakikat ile söz kesmeye talip, öyle mi?..

3

Friedrich Nietzsche

Nicht stili, starr, glatt, kalt, zum Bilde worden, zur Gottes-Saule, nicht aufgestellt vor Tempeln, eines Gottes Thürwart: nein! feindselig solchen Tugend-Standbildem, in jeder Wildniss heirnischer als in Tempeln, voll Katzen-Muthwillens durch jedes Fenster springend husch! in jeden Zufall, jedem Urwalde zuschnüffelnd, dass du in Urwaldem unter buntzottigen Raubthieren sündlich gesund und schön und bunt liefest, mit lüstemen Lefzen, selig-höhnisch, selig-höllisch, selig-blutgierig, raubend, schleichend, l ü g e n d liefest...

4

Dionysos Dithyrambosları

Hayır, dönüşmemek sessiz, katılıp kalmış, dümdüz, soğuk bir resme, geçmemek Tanrıya sütun yerine, tapınakların önüne dikilmemek, bir Tanrının kapısını beklemek üzere: hayır! düşman kesilmek erdemin böyle heykellerine, tapınaklardan daha sıla saymak her yabam, bir kedinin gözükaralığıyla atlamak her pencereden hop! her rastlannnın kucağına, koklayarak gezinmek bütün balta girmemiş ormanlarda, sen, o ormanlarda, alacalı postlarıyla dolanıp duran vahşi hayvanların arasında, günahlar kadar sağlıklı, ve onlar kadar güzel ve alacalı, koşmalısın şehvete soyunmuş dudaklarla, mutlu ve çok kötü alaycı, mutlu ve zebaniden farksız, mutlu kana susamışlığınla, avlanarak, sinsice, y a l a n l a r l a dolaşmalısın...

4

Friedrich Nietz.sche

Oder dem Adler gleich, der lange, lange starr in Abgründe blickt, in s e i n e Abgründe... - oh wie sie sich hier hinab, ·hinunter, hinein, in immer tiefere Tıefen ringeln!

-

Dann, plötzlich, geraden Flugs gezückten Zugs auf

L a m m e r stossen,

jach hinab, heisshungrig, nach Llmmem lüstern, gram ailen Lamms-Seelen, grimmig gram Ailem, was blickt tugendhaft, schafmassig, krauswollig, dumm, mit Lammsmilch-Wohlwollen...

5

:Jionysos Dithyrambosları

Ya da bakışlarını uzun, çok uzun zaman boyunca uçurumlara diken kartal gibi, k e n d i uçurumlarına bakan kartal gibi... - ah, nasıl da dolanır buradan aşağıya, halka halka aşağılara, daha içerilere, gittikçe daha dipsiz derinliklere o uçurumlar! Sonra, birdenbire, kınından çekilmişçes ine dosdoğru uçarak saldırmak k u z u l a r a , dosdoğru aşağıya, gözlerini bürümüş bir açlıkla, kuzulara şehvet duyarcasına, öfke duyarak bütün kuzu ruhlulara, ne varsa bakan erdem timsali, koyun gibi aptalca, kuzu sütü kadar ak, kuzu postu yumuşaklığında, hepsine kederli bir öfkeyle dolu...

5

Friedrich Nietzsche

Also adlerhaft, pantherha ft sind des Dichters Sehnsüchte, sind d e i n e Sehnsüchte unter tausend Larven, du Narr! du Dichter! ... Der du den Menschen sch autest so G o t t als S c h a f -, den Gott z e r r e i s s e n im Menschen wie das Scha f im Menschen und zerreissend l a c h e n d a s , d a s i s t d e i n e S e l ig k e i t , eines P an thers und Adlers Seligkeit, eines Dichters und Na rren Seligkei t! . ..

6

Dionysos Dithyrambosları

Yani kartal gib � panter gibid ir şairin özlemleri, s e n i n özlemlerin bin maskenin arkasında, • 1... sen çılgın.1 sen, ey şaır Sen ki, baknğında insanlara k o y u n gibi görürsün T a n r ı y ı -, insanda Tanrı yı p a r ç a l a m a k , npkı insanın içindeki koyunu parçalarcasına ve. parçalarken g ü l m e k b u d u r, ev e t , b u d u r i ş t e s e nin k u t s a n m ı ş l ı ğ ı n , bir panterin ve kartalın ku tsanmı şlığı, b ir şairin ve çılg ının ku tsanmı şlığı! ..

6

Friedrich Nietzsche

Bei abgehellter Luft, wenn schon des Monds Sichel grün zwischen Purpurröthen und neidisch hinschleicht, - dem Tage feind, mit jedem Schritte heimlich an Rosen-Hangematten hinsichelnd, his sie sinken, nachtabwiirts blass hinabsinken: so sarık ich selber einstmals, aus meinem Wahrheits-Wahnsinne, aus meinen Tages-Sehnsüchten, des Tages milde, krank vom Lichte, - sarık abwiirts, abendwiirts, schattenwiirts, von Einer Wahrheit verbrannt und durstig - gedenkst du noch, gedenkst du, heisses Herz, wie da du durstetest? dass ich verbannt sei v on a l l e r W a h r h e i t ! N u r Narr! N u r Dichter!...

7

Dionysos Dithyrambosları

Gün yitirdiğinde ışığını,

hilal, erkenden erguvan kızıllıkların arasına yemyeşil ve kıskançlıkla sızdığında, - güne düşman kesilmiş, her adımda gizlice güllerden örülme hamakların yanından hilali sürünerek, ta ki hepsi batana kadar, gecenin derinliklerine, solgun, gömülene kadar: ben de banruştım bir zamanlar, hakikat çılgınlığımın sürüklemesiyle, gündüz düşlerimin sürüklemesiyle, gündüz yorgunu, ışık hastası, - battruştım aşağılara, akşamlara, gölgelere, Bir hakikatin Y anıklığı ve susamışlığıyla - anımsıyor musun hala, anıms ıyor musun, sıcak yürek, nasıl susuzluk çektiğini oralarda? S ü rg ü n e y o l l a n m a l ı y ı m N e v a r s a ha k i k a t d i y e , t ü m ü n d e n Ya 1 n ı z c a çılgın! Şair, y a 1 n ı z c a ! . .

7

Unter Töchtem der Wüste. 1. "Gehe nicht davon! sagte da der Wandereı; der sich den Schat­ ten Zarathustras nannte, bleibe bei uns, -es möchte sonst uns d.ie aite dumpfe Trübsal wieder anfallen. Schon gab uns jener aite Zauberer von seinem Schlimmsten zum Besten, und siehe doch, der gute fromme Papst da hat Thra­ nen in den Augen und sich ganz wieder aufs Meer der Schwer­ muth eingeschifft. Diese Könige da mögen wohl vor uns noch gute Miene mac­ hen: hatten sie aber keine Zeugen, ich wette, auch bei ihnen fı­ enge das böse Spiel wieder an, -das böse Spiel der ziehenden Wolken, der feuchten Schwer­ muth, der verhangten Himmel, der gestohlenen Sonnen, der heu­ lenden Herbstwinde, -das böse Spiel unsres Heulens und Nothschreiens: bleibe bei uns, Zarathustra! Hier ist viel verborgenes Elend, das reden will, viel Abend, viel Wolke, viel dumpfe Luh!

./.. 8

Çölün Kızlanrun Arasında 1.

"Çıkıp gitme!" dedi kendini Zerdüşt'ün gölgesi diye adlan­ dıran gezgin, "bizimle kal, aksi takdirde o eski ve koyu kasvet yeniden bizi boğabilir. Zaten o eski büyücü en kötü yanlarını bize iyi diye tanıttı, ve şuraya bak, iyi yürekli ve dini bütün papanın da gözleri yaşlar­ la doldu ve kendisi de yeniden hüznün denizlerine açıldı. Bu krallar, önümüzde iyiymiş gibi davranabilirler: Ama ta­ nıkları olmasaydı eğer, bahse girerim ki onların arasında da baş­ lardı yeniden o kötü oyun - birbirini izleyen bulutların, ıslak hüznün, kapalı gökyüzü­ nün, çalınmış güneşlerin, uğuldayan sonbahar rüzgarlarının kötü oyunu, - bizim ağlamalarımızın ve haykınşlarırnızın kötü oyunu: Bi­ zimle kal, ey Zerdüşt! Burada aslında dile gelmek isteyen pek çok gizli yoksulluk var, çok akşam vakti, çok bulut, çok ağırlaşmış hava var!

.

8

/

..

Friedrich Nietzsche

Du nahrtest uns mit starker Mannskost und kraftigen Sprüchen: lass es nicht zu, dass uns zum Nachtisch die weichlic­ hen weiblichen Geister wieder anfallen! Du allein machst die Luft um dich herurn stark und klar! Fand ich je auf Erden so gute Luft als bei dir in deiner Höhle? Vıelerlei Uinder sah ich doch, meine Nase lernte vielerlei Luft prüfen und abschatzen: aber bei dir schmecken meine Nüstern

ihre grösste Lust! Es sei denn -, es sei denn -, oh vergieb eine aite Erinnerung! Vergieb mir ein altes Nachtisch-Lied, das ich einst unter Töch­ tern der W üste dichtete. Bei denen niimlich gab es gleich gute helle morgenlandische Luft; dort war ich am fornsten vom wolkigen feuchten schwer:.. müthigen Alt-Europa! Damals liebte ich solcherlei Morgenland-Madchen und an­ dres blaues Himmelreich, über dem keine Wolken und keine Ge­ danken hangen.

Ilır glaubt es nicht, wie artig sie dasassen, wenn sie nicht tanz­ ten, tief, aber ohne Gedanken, wie kleine Geheimnisse, wie be­ banderte Rathsel, wie Nachtisch-Nüsse bunt und fremd fürwahr! aber ohne Wolken: Rathseı die sich rathen lassen: solchen Madchen zu Liebe erdachte ich damals einen Nachtisch-Psalm."

J.. 9

Dionysos Dithyrambosları

Bizleri güçlü erkeklere özgü güçlü gıdalarla ve güçlü özdeyiş­ lerle besledin: Yemeğin ardından üstlük olarak tekrar zayıf ve ka­ dınsı ruhların bize saldırmalarına izin verme! Yalnızca sen çevrendeki havayı güçlü ve temiz kılmaktasın! Bugüne kadar yeryüzünde senin mağarandaki kadar temiz hava bulduğum oldu mu hiç? Oysa pek çok ülke gördüm, burnum çok çeşitli havaları sı­ namayı ve değerlendirmeyi öğrendi: Ama senin yanında burun deliklerim en büyük hazzı tatmakta! Sadece,- sadece-, ah, bağışla beni eski bir anımsamadan ötü­ rü! Bağışla beni bir zamanlar çölün kızlan arasında yazdığım eski bir yemek sonrası şarkısından ötürü: Çünkü onların bulunduğu yerde hep iyi ve aydınlık doğu ha­ vası vardı; orası, bulutlu, nemli, kasvetli ve yaşlı Avrupa'dan en uzak olduğum yerdi! O zamanlar böyle doğulu kızları, bir de bulutlarla ve düşün­ celerle kararmamış, bir başka ve masmavi gökyüzünü severdim.

Dans etmedikleri zaman ne kadar terbiyeli oturduklarına ina­ namazsınız, derinlikli, ama düşünmeksizin, kü1rük sırlar gibi, süs­

lü bilmeceler gibi, yemekten sonra yenen cevizler gibi -

rengarenk .ve yabanaydılar gerçekten de! ama bulutlarla göl­ gelenmemiş: Kendilerini çözdüren bilmeceler: işte böyle kızların aşkına o zamanlar yemek sonrası için bir ilahi yazmışnm."

J.. 9

Friedrich Nietzsche

Also sprach der Wandereı; der sich den Schatten Zarathus­ tras nannte; und ehe Jemand ihrn antwortete, hatte er schon die Harfe des alten Zauberers ergriffen, die Beine gekreuzt und blick­ te gelassen und weise um sich: - mit den Nüstem aber zog er lang­ sam und fragend die Luft ein, wie Eineı; der in neuen Llndem eine neue Luft kostet. Endlich hob er mit einer Art Gebrüll zu singen an.

2.

Di e Wü s t e wiic h s t : w e h d e m , d e r Wü s t e n bir g t. ..

3.

Ha! Feierlich! ein würdiger Anfang! afrikanisch feierlich! eines Löwen wü rdig oder eines moralischen Brüllaffen... - aber Nichts für euch, ihr allerliebsten Freundinnen, zu deren Füssen miı; einem Europiier unter Palmen, zu sitzen vergönnt ist. Sela.

10

Dionysos Dithyrambosları

İşte böyle dedi Gezgin ve kendini Zerdüşt'ün Gölgesi diye ad­ landıran; ve daha kimse karşılık vermeye meydan bulamadan, o yaşlı Büyücünün arpıru yakalamış, ayak ayak üstüne atmış, ra­ hat ve bilgece çevresine bakmaktaydı: - ancak burun deliklerin­ den havayı ağır ağır ve sorgularcasına solumaktaydı, yeni ülke­ lerde yeni ve yabancı havanın tadına bakan biri gibi. Daha son­ ra bir tür kükremeyle şarkı söylemeye başladı.

2.

Çö l b ü y ü m e k t e : v a y h a l i n e ç ö l l e r i g i z l e y e­ n ı n ...

3.

Ah, evet!

Görkemli! Gerçekten de görkemli bir başlangıç! Afrika'ya özgü görkemli! bir aslana yakışır, veya ahlaklı ve uluyan bir maymuna... -ama size değil, sizleı; sevimlinin sevimlisi kızlaı; sizler ki, ayaklarınızın dibinde bana, bir Avrupalıya ilk kez olarak, palmiyelerin altında Oturma izni verildi. Sela.

10

Friedrich Nietzsche

"\V'underbar-w-ahrlich! Da sitze ich nwı., der Wüste nahe und bereits so feme wieder der Wüste, auch in Nichts noch verwüstet: namlich hinabgeschluckt von dieser kleinsten Oasis - sie sperrte gerade gahnend ihr liebliches Maul auf, das -w-ohlriechendste aller Maulchen: da fiel ich hinein, hinab, hindurch - unter euch, ihr allerliebsten Freundinnen! Sela.

11

Dionysos Dithyrambosları

Mucize gibi, gerçekten de! Burada oturmaktayım şimdi, çöle yakın ve daha şimdiden yine çölün bunca uzağında, ve hiçbir bakımdan çöle dönmemiş: çünkü yutulmuş vahaların en küçüğünee -: - biraz önce açmıştı esneyerek o tatlı ağzını. bütün ağızların en güzel kokanını: onun içine düştüm, aşağıya, aradan geçerek - aranıza, sizleı; en sevimli kızlar! Sela."'

Sela: Kutsal Kitap'ta ilahilere ait bir nota işareti. (ç.n.) 11

Friedrich Nietzsche

Heil, Heil jenern Walfische, wenn er also es seinern Gaste wohlsein liess! ihr versteht meine gelehrte Anspielung? ... Heil seinem Bauche, wenn es also ein so lieblicher Oasis-Bauch waı; gleich diesern: was ich aber in Zweifel ziehe. Dafür kornrne ich aus Europa, das zweifelsüchtiger ist als aile Eheweibchen. Möge Gott es bessern! Arnen! -

12

Dionysos Dithyrambosları

Selam, selam o balinaya ki, konuğunu rahat ettirdiyse eğer! - anlıyorsunuz değil mi benim bilgiççe dokundurmamı_?· Selam olsun midesine, eğer o mide de böyle sevimli bir vaha gibi idiyse npkı bunun gibi: ne var ki kuşkuluyum bundan, - Avrupa'dan gelmeyim ne de olsa, o Avrupa ki, bütün evli kadınlardan daha tiryakisidir kuşkunun. Tanrı ıslah etsin! Amin!

12

Friedrich Nietzsche

Da sitze ich nun, in dieser kleinsten Oasis, einer Dattel gleich, braun, durchsüsst, goldschwürig, lüstem nach einern runden Madchen-Maule, rnehr aber noch nach madchenhaften eiskalten schneeweissen schneidigen Beiss7.3hnen: nach denen namlich lechzt das Herz ailen heissen Datteln. Sela.

13

Dionysos Dithyramboslan

Şimdi oturuyorum burada, en küçüğünde vahaların, bir hurma gibi, kahverengi., tatlıya banılmış, alnn parıltılı, tutkun yuvarlak bir kız dudağına, ama daha da fazlası, kız gibi buz soğuğu kar beyazı keskin dişlere: çünkü onlara susamıştır tilin sıcacık hurmaların yüreği. Sela.

13

Friedrich Nietzsche

Den genannten Südfrüchten iihnlich, allzuiihnlich liege ich hier, von kleinen Flügelkafem umt:anzelt und urnspielt, insgleichen von noch kleineren thörichteren boshafteren Wünschen undEinfallen, urnlagert von euch, ihr stununen, ihr ahnungsvollen Madchen-Katzen Dudu und Suleika - u m s p h i nxt , dass ichinEinWort viel Gefühle stopfe { vergebe mir Gott diese Sprachsünde! ... ) - sitze hieı; die beste Luft schnüffelnd, Paradieses-Luft wahrlich, lichte leichte Luft, goldgestreifte, so gute Luft nur je vom Monde herabfiel, sei es aus Zufall oder geschah es aus Ühermuthe? wie die alten Dichter erzahlen. leh Zweifler aber ziehe esin Zweifel, dafür komme ich ausEuropa, das zweifelsüchtiger ist als aileEheweibchen. Möge Gott es bessem! Amen. -

14

Dionysos Dithyrambosları

O güney yemişlerine benzer, çok benzer halde

yatmaktayım burada, küçücük kanatlı böcekler dans edip oynarken çev remde, içimde ise daha da küçük daha da budalaca, daha kötücül dilekler ve düşünceler, sizlerle kuşatılmışım, sizler, dilsiz ve sezgilerden yana zengin kedi kızlar, Dudu ve Züleyha, - S f e n k s 1 e r 1 e kuşatılmışım, öyle ki, bir sözcüğe pek çok duyguyu doldurmaktayım: (-bağışlasın beni Tanrı bu dil günahından ötürü! ..) cennet havası gerçekten de, aydınlık ve hafif bir hava, altın şeritli, ancak aydan düşmüş olabilecek kadar iyi bir hava Rastlantı sonucu mu, Yoksa cüretkarlıktan mı olma? eski şairlerin anlattıkları gibi. Bana, yani kuşkucuya gelince, kuşkuluyum bundan da, Avrupa'dan gelmeyim zira, O Avrupa ki, kuşkunun tiryakisidir bütün evli kadınlardan daha fazla. Tanrı ıslah etsin! Amin.

14

Friedrich Nietzsche

Diese schönste Luft athmend, mit Nüstem geschwellt gleich Bechem, ohne Zukunft, ohne Erinnerungen, so sitze ich hier, ihr allerliebsten Freunclinnen, und sehe der Palme zu, wie sie, einer Tii.nzerin gleich, sich biegt und schmiegt und in der Hüfte wiegt - man thut es mit, sieht man lange zu... einer Tii.nzerin gleich, die, wie mir scheinen will, zu lange schon, geführlich lange inuner, inuner nur auf E i n e m Beinchen stand? - da vergass sie darob, wie mir scheinen will, das a n d r e Beinchen? Vergebens wenigstens suchte ich das vermisste Zwillings-Kleinod - namlich das andre Beinchen in der heiligen Nahe ihres allerliebsten, allerzierlichsten Facher- und Flatter- und Flitter-Röckchens.

J.. 15

Dionysos Dithyrambosları

Bu en güzel havayı içime çekerek, içki kadehleri gibi kabarmış burwı delikleriyle, geleceksiz, anılardan da yoksun, böylece oturuyorum burada, sizler, en sevgili kızlar, ve palmiyeyi seyrediyorum, onun nasıl bir kadın dansçı gibi eğilip büküldüğünü, yaslandığını ve kalçalanru salladığını, - insan onun gibi yapıyor uzun zaman baknğında! bir kadın dansçı gibi, ve bana göründüğü kadarıyla uzun zamandır, tehlikeli olacak kadar uzun zamandır hep, ama hep t e k bir ayağının üstünde duran bir dansçı mıdır? - böyle dururken, bana göründüğü kadarıyla, unutmuş mudur ö t e k i ayağını? Boşuna ama, aradım yine de o kaybolan ikiz mücevherin parçasını - yani öteki minik bacağı o dansçının en sevimli, en süslü, parılnlı, yelpazeleri ve tedirgin uçuşları çağrışnran eteğinin kutsal yakınlığında.

J.. 15

Friedrich Nietzsche

Ja, wenn ihr miı; ihr schönen Freundinnen, ganz glauben wollt, sie hates v e r l o r e n . .. Hu! Hu! Hu! Hu! Hu!... Es ist dahin, auf ewig dahin, das andre Beinchen! Oh schade um dies liebliche andre Beinchen! -Wo - mag es wohl weilen und verlassen trauem, dieses einsame Beinchen? in Furcht vielleicht vor einem grimmen gelben blondgelockten Löwen-Unthiere? oder gar schon abgenagt, abgeknabbert erba.rmiich wehe! wehe! abgeknabbert! Sela.

16

Dionysos Dithyrambosları

Evet, eğer sizler; güzel kızlar, tümüyle inanmak isterseniz bana, derim ki: dansçı y i t i r m i ş t i onu... Hu! Hu! Hu! Hu! Hu! .. Yitip gitmişti! Sonrasız yitirilmişti! Öteki küçücük bacak! Ah ne kadar yazık o sevimli bacağa! Nerede - nerededir şimdi ve matem tutmaktadır tek başına? o yapayalnız küçük bacak? Belki de sarışın yeleli, sapsan ve öfkeli, canavar bir aslanın önündedir ha? veya ısırılmış, kemirilmiş de olabilir ah, ne yazık! ne yazık! kemirilmiş! Sela.

16

Friedrich Nietzsche

Oh weint mir nicht, weiche Herzen! Weint mir nicht, ihr Dattel-Herzen! Milch-Busen! Ilır Süssholz-Herz­ Beutelchen! Sei ein Mann, Suleika! Muth! Muth! Weine nicht mehı; bleiche Dudu! - Oder sollte vielleicht etwas Stiirkendes, Herz-Srarkendes hier am Platze sein? ein gesalbter Spruch? ein feierlicher Zuspruch? ...

17

Dionysos Dithyrambosları

Ah, ağlamayın önümde,

yufka yürekler! Ağlamayın önümde siz hurma yürekler! süt beyazı göğüsler! Siz, rneyankökü yürekli kesecikler! Bir erkek gibi ol, Züleyha! Cesaret! Cesaret! Ağlama arnk, solgun yüzlü Dudu! -Ya da acaba Güçlendirici bir şeyin, kalbi güçlendirici bir şeyin zamanı mı geldi artık? Kutsanmış bir söz örneğin? Ya da görkemli bir söylem? ..

17

Friedrich Nietzsche

Ha! Herauf, Würde! Blase, blase wiedeı; Blasebalg der Tugend! Ha! Noch Ein Mal br üllen, moralisch brüllen, als moralischer Löwe vor den Töchtem der Wüste brüllen! - Denn T ugend-Geheul, ihr allerliebsten Madchen, ist mehr als Alles Europaer-Inbr unst, E uropaer-Heisshunger ! Und da stehe ich schon, als Europaeı; ich kann nicht anders, Gott helfe mir! Amen!

Die Wüste wachst: weh dem, der Wüsten birgt! Stein knirscht an Stein, die Wüste schlingt und würgt. Der ungeheure Tod blickt glühend braun und k a u t , - sein L eben ist sein Kaun... Ve r g i s s n i c h t , M e n s c h , d e n W o l l u s t a u s g e l o h t; d u - b i s t d e r S t e i n , d i e W ü s t e , b i s t d e r T o d ..

18

Dionysos Dithyrambos/arı

Haydi, kaldır başını, ey onur! Üfle, üfle yeniden, Sen, erdemin körüğü! Ha! Bir kez daha kille re! Ahlaklı kille re! Ahlaklı bir aslan olarak çölün kızlarının önünde külcre! - Zira erdemin külcreyişi, siz en sevgili kızlaı; her şeyden daha önemlidir Avrupalı tutkusu, sonsuz Avrupalı açlığı! Ve ben de şimdi buradayım, Avrupalı olarak, başka türlüsü gelmez elimden, Tanrı yardımcım olsun! Amin!

Çöl büyümekte: vay haline çölleri gizleyenin! Taş, taşa sürünerek gıcırdamakta, çöl sarılıp boğmakta. Ateş saçmakta kahverengi bakışlarla o korkunç ölüm ve ç i ğ n e m e k t e , - zaten hayatı, çiğneyişidir yalnızca ... Un u t m a s a k ı n , e y ş e h v e t i n ö l ç ü s ü n e v u r u lm u ş i n s a n - t a ş d a s e n s i n , ç ö l d e , v e ö l ü m d e ...

18

Letzter Wılle. So sterben, wie ich ihn einst sterben sah-, den Freund, der Blitze und Blicke göttlich in meine dunkle Jugend warf. Mut hwillig und tief, in der Schlacht ein Tanzer-, unter Kriegem der Heiterste, unter Siegem der Schwerste, auf seinem Schicksal ein Schicksal stehend, ·

hart, nachdenklich, vordenklich -: erzitternd darob, d a s s er siegte, jauchzend darüber, dass er s t e r b e n d siegte befehlend, indem er starb - und er befahl, dass man v e r n i c h t e ... So sterben, wie ich ihn einst sterben sah: siegend, v e r n i c h t e n d ...

19

Son Arzu Öyle ölmek, bir zamanlar onu ölürken gördüğüm gibi -, o dost ki, yıldınrnları ve bakışları karanlık gençliğime yağdırmıştı kutsal bir ışık misali. Yürekli ve derinlikli, sanki dans ederdi çarpışmalarda -, savaşçılar arasında en neşelisiydi, galipler arasında en zorlayanı, bir yazgı bindirmişti sanki yazgısının üstüne, katı, düşünceli, ihtiyatlı -: titrerdi g a l i p g e l d i ğ i ıçın, coşardı sevinçten ö 1 ü rn ü n e yendiğinde -: buyruk vermiş olurdu ölümüyle - ve yok e t m e y i buyururdu... Öyle ölmek, bir zamanlar onu ölürken gördüğüm gibi -, yenerek, yok e d e r e k ...

19

Zwischen Raubvögeln.

Wer hier hinabwill, wie schnell schluckt den die Tiefe! - Aber du, Zarathustra, liebst den Abgrund noch, thust der Ta n n e es gleich? Die schlagt Wurzeln, wo der Fels selbst schaudemd zur Tıefe blickt -, die zögert an Abgründen, wo Alles rings hinunter will: zwischen der Ungeduld wilden Gerölls, stürzenden Bachs geduldig duldend, hart, schweigsam, einsam. . .

20

Yırtıcı Kuşlar Arasında Her kim ki inmek isterse buradan aşağıya, nasıl da yutar onu derinleı; hızla! -Fakat sen, ey Zerdüşt, hala severken uçurumu, ç a m a ğ a c ı gibi mi yapmaktasın?O, köklerini salaı; kayalığın bile aşağılara baknğuıda, ürperdiği yerde-, duraklar uçurwnların başında, ne varsa çevresinde aşağılara inmek istediğinde: sabırsızlığı içersinde vahşi çağlayanların, çağlayan derelerin bekleyerek sabırla, kaskan, suskun, tek başına...

20

Friedrich Nietzsche

Ei ns arn ! Wer wagte es auch, hier Gast zu sein, d i r Gast zu sein?... Ein Raubvogel vielleicht: der bangt sich wohl dem standhaften Dulder schadenfroh in's Haaı; mit irrem Geliichteı; einem Raubvogel-Gelachte.t .. W o z u sostandhaft? - höhnt er grausam: rnanrnuss Flügel haben, wenn man den Abgrwıd liebt rnan muss nicht hangen bleiben, wie du. Gehiingter! -

21

Dionysos Dithyrambosları

Te k b a şın a ! Zaten kim cüret edebilirdi ki, burada konuk olmaya, s a n a konuk olmaya?.. Bir yırncı kuş belki yalnızca: o, asılıverir büyük bir olasılıkla metanetini koruyan sabırlının saçlarına, oh olsun dercesine, delice bir gülüşle, bir yırncı kuş gülüşüyle. ..

N e d e n bunca metanet? -diye alay eder acımasızca: insanın kanatlan olmalıdır, seviyorsa eğer uçurumları... ve asılı kalmamalıdır, senin gibi, ey darağaçlı! -

21

Friedrich Nietzsche

Oh Zarathus tra, grausamster Nimrod! Jüngs t Jager noch Gottes, das Fangnetz aller Tugend, der Ffeil des Bösen ! Jetztvon dir selber erjagt, deine eigene Beute, in dich selber eingebohrt... Jetzteinsam mit diı; zwiesam im eignenWıssen, zwischen h undert Spiegeln vor dir selber falsc h, zwischen hundert Erinnerungen ungewiss, an jeder Wunde müd, an jedem Froste kalt, in ei gnen Stricken gewürgt, Se l b s t k e n n e r ! Se l b s th e nk e r !

22

Dionysos Dithyrambosları

Ey Zerdüşt, ey av düşkünlerinin en acımasızı! Daha düne kadar avcısıyken Tanrının, bütün erdemleri yakalayan bir ağ, ve kötülüğün okuyken! Şimdikendi kendin tarafından avlanmış, kendi kendinin av ganimeti, kendi içine saplanmış... Şimdikendin ile tek başına, kendi bilgin ile iki başına, yüz aynanın arasında kendi önünde düzmece, yüz anı arasında belirsiz, her yaranın yorgunluğuyla, her soğuğun donmuşluğuyla, kendi iplerin boğazına dolanmış, k e n d i n i n t a nıy a nı! k e n d i n i n ce l l a d ı !

22

Friedrich Nietzsche

Was bandest du dich mit dem Strick deiner Weisheit? Was locktest du dich ins Paradies der alten Schlange? Was schlichst du dich ein in d i c h -in d i c h ? ... Ein Kranker nun,

der an Schlangengi.ft krank ist; ein Gefangner nun, der das harteste Loos zog: im ei gnen Schachte gebückt arbeitend, in dich selber eingehöhlt, dich selber angrabend, unbehülflich, steif, ein Leichnam -, von hundert Lasten überthürmt, von dir überlastet, ein W i s s e n d e r ! ein S e l b s t e r k e n ne r ! der w e i s e Zarathus tra!...

23

Dionysos Dithyrambosları

Neyi bağlamışnn kendine bilgeliğinin ipiyle? Neyi baştan çıkarmışnn yaşlı yılanın cennetinde? Neye açmışnn kapılarını içine sürünsün diye s e n i n içine -s e n i n içine?.. Bir hastasın şimdi, yılan zehriyle hastalanmış; bir tutsaksın şimdi, çekmişsin yazgıların en acısını: kendi tünelinde ilci büklüm çalışmaktasın, gömülmüşsün kendi içinin mağarasına, kendi içini kazmaktasın, aciz, kaskatı, bir ceset-, yüzlerce yükün alnnda, kendi ağırlığının alnnda, b i l e n biri! K e n d i n i t a n ı y a n biri! b i l g e Zerdüşt! ..

23

Friedrich Nietzsche

Du suchtest die schwerste Last: da fandest du dich-, du wirfst dich nicht ah von dir. .. Lauemd, kauemd, Einer, der schon nicht mehr aufrecht steht! Du verwachst mir noch mit deinem Grabe, v e r w a c h s e n e r Geist!... Und jüngst noch so stolz, auf ailen Stelzen deines Stolzes! Jüngst noch der Einsiedler ohne Gott, der Zweisiedler mit dem Teufel, der scharlachne Prinz jedes Ühermuths!.

24

Dionysos Dithyrambosları

Kendine en ağır yükü aradın: bulduğun, k e n d i n d i -, kendini sırtından atamadın... Pusuya yattın, yere çömeldin, artık elik duramayan biriydin! Otlara kanş_acaksın üstelik mezarınla, O t l a r ı n b ü r ü d ü ğ ü ruhunla!.. Ve onca gururluydun daha düne kadaı; sağlam basmaktaydın gururunun bütün sırıklarıyla! Daha düne kadar Tanndan yoksun bir münzevi, şeytanla da bir ikili, her türlü büyüklenmenin kızıl prensiydin! ..

24

Friedrich Nietzsche

Jetztzwischen zwei Nichtse eingekrürnrnt, ein Fra g ezeichen, ein müdes R.athsel einRathselfür Ra u bvö g el ... sie werden dich schon "lösen", sie hungem schon nach deiner "Lös ung", sie flattern sch on um dich, ihr R.athsel, um dich, Gehenkter! ... Oh Zara thustra! ... Se l bstk e nn e r! .. . Se l bs t h e n k e r! . . .

25

Dionysos Dithyrambos/arı

Şimdiilci h içlik arasında sıkışıp kalmış, bir soru işareti sadece, bir yorgun bilmece yır tıcı k u ş l a r a göre bir bilmece... onlaı; "çözecekle r" seni elbe t te, dah a şimdiden ağızlarının suyu akmakta "çözülmüş" h a line, daha şimdiden kanat ç ırpmaktalar ç evrende, bilmece le ri de, seninle, sen, ey darağaçlı!.. Ey Ze rdüşt .. ! Ke n d in i t an ıy an!.. Ke n d in in ce ll a dı! ..

25

Das Feueı:zeichen. Hieı; wo zwischen Meeren die insel wuchs, ein Opferstein jah hinaufgethürrnt, hier zündet sich unter schwarzern Himrnel Zarathustra seine Höhenfeuer an, Feuerzeichen für verschlagne Schiffeı; Fragezeichen für Solche, die Antwort haben ... Diese Flarnrne mit weissgrauern Bauche - in kalte Fernen züngelt ihre Gieı; nach iınrner reineren Höhn biegt sie den Hals eine Schlange gerad aufgerichtet vor Ungeduld: dieses Zeichen stellte ich vor rnich hin.

26

İşaret Ateşi Bura da, denizlerin aras ından a danın yüksel diği ve bir kurban ta şının ansızın yu k arılar a yığıl dığıyerde, bur a d a, karanlık gö kyüz ünün al tınd a Zerdüşt z irvelerde ki a te şlerini ya kma kta, yoll arını şa şırmış g emiciler iç in, yanı tl arı olanl ar için soru işare tleri... Kamı beyazıms ı gri renkte ki bu alevi

- aç gö zl ül üğü bu z g ib i soğuklan yal ayan alevi, boynunu he p dah a ar ıyükse kl iklere uza tan al evis abırs ızl ıktan dimdik yükselmiş biryıl an s anki: eve t, bu işareti koydumönüme.

26

Friedrich Nietzsche

Meine Seele selber ist diese Flamme, unersattlich nach neuen Femen lodert aufwarts, aufwii.rts ihre stille Gluth. Was floh Zarathustra vor Thier und Menschen? Was entlief er jah ailem festen Lande? S e c h s Einsarnkeiten kennt er schon -, aber das Meer selbst war nicht genug ihm einsam, die insel liess ihn steigen, auf dem Berg wurde er zur Flamme, nach einer s i e b e n t e n Einsarnkeit wirft er suchend jetzt die Angel über sein Haupt. Verschlagne Schiffer! Trürnmer alter Steme! Ilır Meere der Zukunft! Unausgeforschte Hinunel!

nach allem Einsamen werfe ich jetzt die Angel: gebt Antwort auf die Ungeduld der Flarnme, fangt mir, dem Fischer auf hohen Bergen, meine siebente l e t z t e Einsamkeit! -

27

Dionysos Dithyrambosları

Aslında bu alev ruhum un ta kendisi, yeni uzaklıkların doyumsuz açlığıyla kıvranmakta, yukarılara, hep daha yukarılara uzanmakta sessiz kavuruculuğuyla. Neydi kaçırtan Zerdüşt'ü hayvanlardan ve insanlardan? Neydi bütün kara parçalarını bırakmasına yol açan? A 1 t ı yalnızlık tanımıştı daha önceden -, fakat deniz bile yeterince yalnızlık değildi gözünde, ada tırmandırdı onu, dağa vardığında aleve dönüştü, y e d i n c i bir yalnızlıktan sonra şimdi başının üzerinde arayışla oltasını sallamakta. Ey yollarını şaşırmış gemiciler! Eski yıldızların harabeleri! Sizler, geleceğin denizleri! Henüz araştırılmamış gökler! Şimdi her yalnızlığa fırlannakrayım oltalarımı: yanıt verin alevin sabırsızlığına,

tutun bu yüksek dağlardaki balıkçı için, benim yedinci ve s o n yalnızlığımı! - -

27

Die Sonne sinkt. 1.

Nicht lange durstest du noch, verbranntes Herz! Verheissung ist in der Luft, aus unbekannten Mündem blast mich's an - die grosse Kühle kommt. .. Meine Sonne stand heiss über mir im Mittage: seid mir gegrüsst, dass ihr komınt ihr plötzlichen Wınde ihr kühlen Geister des Nachmittags!

Die Luft geht fremd und rein. Schielt nicht mit schiefem Verführerblick die Nacht mich an? ... Bleib stark, mein tapfres Herz! Frag nicht: warum ? -

28

Güneş Bauyor 1.

Merak etme, susuz kalmayacaksın arnk daha fazla, ey kavrulmuş yürek! Bir müjde var havada Bilinmeyen dudaklardan üflenmekte bana doğru - büyük serinlik, şimdi yolda... Güneşim, üzerimde çok sıcak durmaktaydı öğlen vakti: selam olsun sizlere, geldiğiniz için, sizleı; ansızın çıkan rüzgarlar sizleı; öğlen sonrasının serin ruhları! Hava, yabancı ve tertemiz yol almakta.

Gece, o baştan çıkancı tavırla, yan yan bakmıyor mu? .. Güçlü kal, benim cesur yüreğim! Ve sorma neden diye bana -

28

Friedrich Nietzsche

2.

Ta g meines L ebens! d ie Sonne sin kt. Schon s teh t die gl atte Fluth ver gülde t. War m a thmet der Fels: schl ief wohl zu M itta g d as Gl üc k auf ihm seinen M itt a gsschl af? in grünenL ich tem s piel t Gl üc k noch der braune Abgrund her a uf. Ta g meines L ebens! gen Abend geh ts! Schon gl üh t de in Au ge halbgebrochen, schon quillt deines Th a us Thr n a engetr aufel, schonl auft s tili über weisse Meere deiner L iebe Purpuı; deine letz te zö gemde Sel ig kei t. . .

29

Dionysos Dithyrambosları

2.

H ayatımın g ünü i t ş e! güne ş batm a kta. D ah a şimdiden ışık seli altın rengine bürünmüş. Neden solu k alma kta kaya: Acaba öğlenva kt i mu tl ul u k onun üs tünde mi yatt ıöğlen uykusuna? Ye şil ışıkl ar i ç ers inde oyn ama kta mutluluk kahverengi u ç urumdan yu k arıy a. H ayatımın g ünü işte! va ki t, a kşama yol alma kta! D ah a şimdiden parl ama kta gözlerin ışıkl arıyarı yarıy a kırılmış, d ah a şimdiden kaynamakt a ç iy tanel erinin pın arl arı, d ah a şimd iden esme kte sessiz denizl erde a şkınının erg uvan rengi, teredd ütler i ç ers inde ki son mu tl ul uğun...

29

Friedrich Nietzsche

3.

Heiterkeit, güldene, konun! du des Todes heimlichster süssester Vorgenuss! - Lief ich zu rasch meines Wegs? Jetzt erst, wo der Fuss milde ward, holt deinBlick rnich noch ein, holt dein G 1 ü c k rnich noch ein. Rings nur Welle und Spiel. Was je schwer war, sank in blaue Vergessenheit, rnüssig steht nun rnein Kalın. Sturrn und Fahrt- wie verlemt er das! Wunsch und Hoffen ertrank, glatt liegt Seele und Meer. Siebente Einsarnkeit! Nie ernpfand ich naher mir süsse Sicherheit, warrne r der Sonne Blick. - Glüht nicht das Eis rneiner Gi pfel noch? Silbem, leicht, ein Fisch schwirnrnt nun rnein Nachen hinaus ...

30

Dionysos Dithyramboslart

3.

Ey altın panlnlan saçan neşe, gel! sen ki, ölümün en gizli ve en tatlı hazzısın kendi arifende! - çok çabuk mu geçtim yollarundan? Anc ak şimdi, yani artık yorgun düşmüşken ayaklaı; bakışların arkamdan yetişebilmekte, m u t 1 u 1 u ğ u n yine de bana yetişebilmekte. Yalruzca dalgalar ve oyun var e trafta. Daha önc e ağır gelmiş ne varsa, yiti p gitmiş masmavi bir unutulmuşlukta, sandalım şimdi öyle bomboş ve işsiz, beklemekte. Fırtınalar ve yolc uluklar- nasıl da unutabiliyor bunları? Boğulup gitmiş denizlerde arzular ve umutlaı; Ruh ve deniz, şimdi pürüzsüz uzanmakta. Ey yedinc i yalnızlık! Hiç bu kadar yakın hissetmemiştim o tatlı güven duygusunu, ve güneşin bakışlarını da bu kadar sıc ak. - Hila kor halinde değil mi doruklanmdaki demir? Gümüş rengi bir balık gibi, hafiften yüzü p gidiyor şimdi sandalım enginlere...

30

Kla g e der Ariadne. Wer w ar mt mich, wer liebt rnich noch? Gebt he isse H ande! g ebt Herzens-Kohlenbecken! H in gestreckt, sch audemd, Halbto dte m gle ich, dem m an die F üsse w ar mt, g eschüttelt ach! von unbek annten F iebem, zittemd vor spitzen e is igen Frostpfeilen, von dir gej agt, Ged anke! Unnennbarer! Verh üllter! Entsetzl icher! D u J ager hinter Wolken! Darnieder g e blitztvon dir, du höhn isch Au ge, das rnich aus Dunkle m anbl ickt! So l ie ge ich, bie g e rnich, winde rnich, gequ alt von all en ew igen Martem, getroffen von dir, graus amster J ager, du unbe kannter G o tt . . . -

31

Ariadne'nin Yakınması Kim ısıtacak, kim sevecek beni bundan böyle? Sımsıcak eller uzatın bana! uzatın yüreklerin kor dolu mangallarını! Uzanıp yatmışım, ürpermekteyim, ayakları ısıtılan yarı ölüler gibi, ah, evet, sarsılıyorum! bilinmeyen nöbetlerin ateşleriyle, ve buzdan kılıçların sivri uçları önünde, acımasızca peşirndesin, ey düşünce! Sen, adı konamayan! Sen, gizli! Sen, korkunç! Sen, bulutların arkasındaki avcı! Şimşek bakışlar yağdırrnaktasın, sen ey bana karanlıklardan kötücül bir alayla bakan göz! Böylece yatmaktayım işte, kıvranıyorwn, eğilip bükülüyorum, acılarıyla bütün o sonsuz işkencelerin, vurulrnuşwn senin elinden, sen, avcıların en acımasızı, sen, bilinmeyen - T a n r ı ...

31

Friedrich Nietzsche

Triff tiefer! Triff Ein M al noch! Zerstich, zerbrich dies Herz! Was so ll dies M artem mi t zahnesturnpfen Pfeilen? Was blic ks t du wieder derMenschen-Qu a l nich t müde , mi t sch adenfrohen Götter-Blitz-Au gen? Nich t tö d ten wi lls t du, nur martem, martem? Wozu - mi c h martern, du sch adenfroher unbe kannter Gott?

32

Dionysos Dithyrambosları

Vur dah a derin den! B ir kez dah a vu r ! B ıç akla, par ç al a bu yü reği ! Ne anlamı var bu işkencenin u çları dişl e r kadar kör okl a rl a? Ne bak ıyorsun yine İns anların acıl arından yorul m ak bil meyen, Tan rıların şi m şeği gözlerinle, oh ols un de rces in e ? Öl dürme k de ğil iste diğin, yal nızca, yalnızca i şkence etme k, öyle mi? Ne den - b a n a işkence etme k, sen ey ac ıla ra doymayan, bi linmeyen Tanrı?

32

Friedrich Nietzsche

Haha! Du schleichst heran bei solcher Mittemacht? ... Was willst du? Sprich! Du drangst mich, drückst mich, Ha! schon viel zu nahe! Du hörst mich athmen, du behorchst mein Herz, du Eifersüchtiger! - worauf doch eifersüchtig? Weg! Weg! wozu die Leiter? willst du h i n e i n , ins Herz, einsteigen, in meine heimlichsten Gedanken einsteigen? Schamloser! Unbekannter! Dieb! Was willst du dir erstehlen? Was willst du dir erhorchen? was willst du dir erfoltem, du Folterer! du - Henker-Gott!

J.. 33

Dionysos Dithyrambosları

Haha! Gizlice sürünerek gelrnektesin böyle gece yarısında, öyle mi? .. Nedir istediğin? Konuş! Zorluyorsun beni, sıkıştırıyorsun, Ha! hem de bu kadar yakından! Soluk aldığımı duyuyorsun, yüreğimi dinliyorsun, sen, ey kıskanç Tanrı! - neyi kıskanmaktasın hala? Çekil! Çekil! bu merdiven de ne oluyor? istediğin, i ç e r i y e , yüreğime, en gizli düşüncelerime girmek mi? Utanmaz! Ne olduğu bilinmez! Hırsız! Nedir çalmak istediğin? Kulak verip dinlemek istediğin? Nedir işkence ile elde etmeyi umut ettiğin, sen, ey işkenceci! sen - Cellat - Tanrı!

.!.. 33

Friedrich Nietzsche

O dersol l ich, dem Hunde g le ich, vor dir mich w al z en? Hingebend, begeistert aussermir dir L iebe - z uwe deln? Umsonst ! Stich weiter! Graus amster Stachel! Kein Hun d - de in Wild nur bin ich, grausamsterJ ager! deine stolzeste Gefangrıe, du Rauber hinterWolken... Sprich endl ich! Du Bl itz-Verhült l er! Unbe kannter! s prich! Was w illstdu, Wege lagereı; von- m i r ?

34

.•.

Dionysos Dithyrambos/arı

Ya da köpek gibi önünde mi yuvarlanayırn? kendimi adarcasına, kendimden geçercesine seviyormuş gibi - sana kuyruk mu sallayayım? Boşuna! Devam et batırmaya! Sen, dikenlerin en acımasızı! Köpek değilim - senin av hayvanınım yalnızca, sen, avcıların en zalimi! senin en gururlu tutsağınım, sen, bulutların arkasındaki haydut... Konuş arnk! Sen, yıldırımları örtünen! Ne olduğu bilinmeyen! konuş! Ne istiyorsun, sen, yol kesen haydut, b e n d e n ? ..

34

Friedrich Nietzsche

Wie? Lösegeld? Was willst du Lösegelds? Verlange Vıel - das rath mein Stolz! und rede kurz das rath mein andrer Stolz! -

Haha! M i c h - willst du? mich? mich - ganz? ... Haha! Und marterst mich, Narr, der du bist, zerrnarterst meinen Stolz? Gieb L i e b e mir wer warmt mich noch? wer liebt mich noch? gieb heisse Hande, gieb Herzens-Kohlenbecken, gieb mir, der Einsamsten, die Eis, ach! siebenfaches Eis nach Feinden selbe.ı; nach Feinden schmachten lehrt, gieb, ja ergieb grausamster Feind, mir - d i c h ! ... -

35

Dionysos Dithyrambosları

N asıl? F i dye mi ? Ne ka dar fi dye ? Ço k iste - bunu s alı k verir gururum! ve kıs a kes konu şm anı - öte ki gururum da bunu s al ık verir! H ah a! B e n i - istiyors un, öyle mi? beni? beni -tam amen mi? .. H ah a! Ve bana i şkence e diyors un, sen, ey deli, gururumu parç alıyors un i şkenceyle, öyle mi? B ana s e v g i ver - kim ısıtac a k beni bun dan sonr a ? kim beni sevece k? Sıc a k eller ver bana, Y üreğinm ang alınd a ki korl arı ver, bana, yalnızl arın enyalnızına, buzl arı ver; ah! düşm anl arı bil e, evet, düşm anl arı bile özlemeyi öğreten ye di kat buz ver; evet, ver düşm anl arın en ac ım as ız ı, bana - k e n d i ni ! ..

35

Friedrich Nietzsche

Davon! Da floh er selbeı; mein einziger Genoss, mein grosser Feind, mein Unbekannteı; mein Henker-Gott! ... Nein! konun zurück! M i t ailen deinen Martem! All meine Thranen laufen zu dir den Lauf und meine letzte Herzensflamme dir glüht sie auf. Oh komrn zurück, mein unbekannter Gott! mein S c h m e r z ! mein letztes Glück! ... Ein Blitz. Dionysos wird in smaragdener Schönheit sichtbar.

D i onys o s : Sei klug, Ariadne! ... Du hast kleine Ohren, du hast meine Ohren: steck ein kluges Wort hinein! Muss man sich nicht erst hassen, wenn man sich lieben soll? Ich bin dein Labyrinth. . .

36

Dionysos Dithyrambos/arı

Yok oldu! Kendisi de kaçıp gitti, benim tek yoldaşım, büyük düşmanım, benim bilinmeyenim, benim Cellat-Tamun! .. Hayır! geri gel! Bütün işkencelerin i 1 e ! Bütün gözyaşlarım Sana akmakta ve yüreğimdeki son alev sana doğru yanmakta. Ah, evet, geri gel,

benim bilinmeyen Tanrım! benim a c ı m ! benim son mutluluğum!.. Bir şimşek çaka& Dionysos, zümrüt bir güzellik içersinde görünür.

Dionysos: Aklını başına topla, Ariadne!.. Küçük kulakların var, benim kulaklarım var sende: bırak da akıllı bir söz girsin içlerine! İnsanın önce kendinden nefret etmesi gerekmez mi, kendini sevecekse?.. Ben senin labirentinim...

36

Ruhm und Ewigkeit. 1.

Wıe l ange sitze st du schon auf deinem Missge schic k? Gieb Ach t ! du br üte st mir noch e in E i, ein B a sil isken-E i a u s deinem langenJamme r a u s. Wa s sch leich t Za rathu stra entl ang dem Be rge ? Misstrauisch , g e schwü rig, düster, einl anger L a u e re r -, abe r plötzlich, ein B litz, heli, furchtbar, ein Schl a g g en Himm el a u s dem Abgrund: - dem Be rge selbe r sch ütte lt sich d a s E in geweide...

37

Ün ve Sonsuzluk 1.

Ne zamandan beri oturmaktasın kadersizliğinin üstünde? Dikkat et! yoksa bir yumurta yumurtlayacaksın, bir yılan yumurtası hem de o uzun acılarının kuluçkasından. Neden sürünerek ilerliyor Zerdüşt böyle dağlar boyunca? Kuşkucu, yaralı, kasvetli, uzun süredir pusuya yatmış biri -, fakat ansızın, bir şimşek, aydınlık, korkunç, bir darbe uçurumdan göğe doğru: - dağın kendisine gelince, Sanki bağırsakları boşalmakta ...

37

Friedrich Nietzsche

Wo Hass und Blitzstrahl Eins ward, ein F l u c h -, auf den Bergen haust jetzt Zarathustra's Zom, eine Wetterwolke schleicht er seines Wegs. Verkrieche sich, wer eine letzte Decke hat! Ins Bett mit euch, ihr Zartlinge! Nun rollen Donner über die Gewölbe, nun zittert, was Gebalk und Mauer ist, nun zucken Blitze und schwefelgelbe Wahrheiten Zarathustra f 1 u c h t . . .

38

Dionysos Dithyrambosları

Nefret ile şimşeğin Birleştiği yerde, bir 1 a n e t - , Zerdüşt'ün öfkesi yerleşmiş şimdi dağların üstüne, bir bulut kayıp gitmekte. Saklansın üzerine örtecek son bir şeyi olan! Haydi yatağa bakalım, hanım evlatları! Şimdi gök gürültüleri yuvarlanmakta kubbenin üzerinde, şimdi titremekte tüm kirişler ve duvarlar hep birlikte, şimdi şimşekler çakmakta kükürt sarısı hakikatlerle-Zerdüşt 1 a n e t e t rn e k t e . . .

38

Friedrich Nietzsche

2. Diese Münze, mit der aile Welt bezahlt, R u h rn - , mit Handschuhen fasse ich diese Münze an, mit Ekel trete ich sie u n t e r rnich. W e r will bezahlt sein? Die Kauflichen... Wer f e i 1 steht, greift mit fetten Handen nach diesem Allerwelts-Blechklingklang Ruhrn! - W i 1 1 s t du sie kaufen? sie sind Aile kauflich. Aberbiete Vıel! klingle mit vollern Beutel! - du s t a r k s t sie sonst, du starkst sonst ihre T u g e n d . . .

39

Dionysos Dithyrambosları

2. Bu sikke, bütün dünyanın ödemek için kullandığı, Ün-, eldivenlerle tutuyorum bu sikkeyi, ve tiksinerek eziyorum a l t ı m d a .

Ki m l e r d i r ödenmek isteyenler? Sann alınabilenler... Her kim ki kendini s a t m a k isteı; uzanır yağlı

elleriyle

teneke sesi bütün dünyada çınlayan bu üne! - i s t e d i ğ i n onları satın almak mı? hepsi sarılıktır. Ama yüksek fiyat vermelisin hepsine! Sallarnalısın dolu keseyi önlerinde!

- g ü ç l e n d i r i r s i n onları aksi takdirde, desteklemiş olursun aksi takdirde e r d e m 1 e r i n d e . . .

39

Friedrich Nietzsche

Sie sind Aile tugendhaft. Ruhm und Tugend - das reimt sich. So lange die Welt lebt, zahit sie Tugend-Geplapper mit Ruhm-Geklapper -, die Welt 1 e b t von diesem Llimı... Vor ailen Tugendhaften will ich schuldig sein, schuldig heissen mit j eder grossen Schuld! Vor ailen Ruhms-Schalltrichtem wird meia Ehrgeiz zum Wurm -, unter 5olchen gelüstet's mich, der N i e d r i g s t e zu sein... Diese Münze, mit der aile Welt bezahlt, R u h m -, mit Handschuhen fasse ich diese Münze an, mit E kel trete ich sie u n t e r mich.

40

Dionysos Dithyrambos/arı

He psi de erdemli dirler. Ünve er dem - iyi uyar birbirine . Şu dünya durduk ç a, er dem denil en palavrayı ö der ün denil en palavra karşılığında -, bu pal avr al arla y a ş a r dünya ... B ütün er demliler k arşısında, s u çl u olmak istiyorum yalnı zca, s u çl u desinler b ana istiyorum, herb üyük su ç ta! Sanki ün onuruna y ükselen her üflemeli ç algıyl a b üyüklenme h ırsl arım zaval lı birer kurt ç u ğa dönüşüyor-, içimden böylelerinin aras ında, e n a ş a ğ ıl ı k olma arz usu yükseliyor. .. Bu sikke, b ütün dünyanınö dendiği, ün - , el divenlerle tutuyorum b u sikkeyi, ve tiksintiyle bas ıp e z iyorum a l t ı m d a .

40

Friedrich Nietzsche

3.

Still!Von grossen Dingen - ich s e h e Grosses! soll man schweigen oder gross reden: rede gross, meine entzückte Weisheit! leh sehe hinauf dort rollen Llchtmeere: - oh Nacht, oh Schweigen, oh todtenstiller Llirm! leh sehe ein Zeichen -, aus fernsten Fernen sinkt langsam funkelnd ein Sternbild gegen mich...

41

Dionysos Dithyrambosları

3.

Susun! Büyük şeyler hakkında - g ö r ü y o r u m büyükleri! insan ya susmalı ya da büyük konuşmalı: büyük konuş, ey benim hazzın kucağındaki bilgeliğim! Yukarıya bakıyorum oradan ışık denizleri geçmekte: -ey gece, ey suskunluk, ey ölüm sessizliğindeki gürültü! .. Bir işaret görüyorum -, En büyük uzaklıklarda bir yıldız burcu parıldayarak ve ağırdan, bana doğru çöküyor...

41

Friedrich Nietzsche

4.

Höchstes Gestim des Seins! Ewiger Bildwerke Tafel! D u kommst zu mir? Was Keiner erschaut hat, deine sturnme Schönheit, wie? sie flieht vor meinen Blicken nicht? Schild der Nothwendigkeit! Ewiger Bildwerke Tafel! - aber du weisst es ja: was Aile hassen, was allein i c h liebe, dass du e w i g bist! dass du n o t h w e n d i g bist! Meine Liebe entzündet sich ewig nur an der Nothwendigkeit. Schild der Nothwendigkeit! Höchstes Gestim des Seins! - das kein Wunsch erreicht, das kein Nein befleckt, ewiges Ja des Sein's, ewig bin ich dein Ja: denn ich liebe dich, oh Ewigkeit! - -

42

Dionysos Dithyrambıısları

4.

Ey varoluşwı en yüksekteki yıldızı! Sonrasız resimlerin sehpası! S e n , bana mı geliyorsun? Bugüne kadar daha kimsenin görmediği, yani o dilsiz güzelliğin,nasıl? Kaçınıyor mu bakışlarımdan? Ey zorunluluğun kalkanı! Sonrasız resimlerin sehpası! - ama sen biliyorswı zaten: Herkesin neden nefret ettiğini, neyi sadece b e n i m sevdiğimi, senin s o n s u z olduğunu! senin g e r e k 1 i olduğunu! Benim sevgimi tutuşturan

hep sadece ve sadece gerekliliktir. Gerekliliğin kalkanı! Varoluşun en yüksekteki yıldızı! - hiçbir arzwıun erişemediği, hiçbir Hayır'la lekelenmemiş, varoluşun sonrasız Evet'i, sonrasız seninim ben evet: çünkü ben seni seviyorum ey sonsuzluk! - -

42

Von der Armut des Reichsten. Zehn Jahre dahin -, kein Tropfen erreichte mich, kein feuchter Wind, kein Thau der Liebe - ein r e g e n l o s e s Land... Nun bitte ich meine "Weisheit, nicht geizig zu werden in dieser Dürre: ströme selber über, traufle selber Thau sei selber Regen der vergilbten Wıldniss! Einst hiess ich die Wolken fortgehn von meinen Bergen, einst sprach ich "mehr Licht, ihr Dunklen!" Heut locke ich sie, dass sie kommen: macht dunkel um mich mit euren Eutern! - ich will euch melk.en, ihr Kühe der Höhe! Milchwanne Weisheit, süssen Thau der Liebe,

ströme ich über das Land.

43

En z.enginin Yoksulluğu Üzerine On yıl geçti -, bana tek damla dj.işmedi, ne ıslak rüzgir, ne de sevginin çiy taneleri - y a ğ m u r s u z bir ülke... Şimdi bir dileğim var bilgeliğimden, cimri olma bu kuraklıkta: sen taş yatağından, kendin terle çiy tanelerini yabanın çatlamış topraklarına sen kendin yağmur ol! Bir zamanlar bulutlara çekip gitmelerini söylemiştim dağlanmdan, şöyle demiştim bir zamanlar "daha çok ışık, siz karanlıklar!" bugün ise baştan çıkarmaya çalışıyorum gelsinler diye: karartın etrafımı memelerinizle! -sağmak istiyorum sizleri, sizler; doruklann inekleri! Süt kadar sıcak bilgeliği, sevginin tatlı çiy tanelerini yağdıracağım dört bir yana.

43

Friedrich Nietzsche

Fort, fort, ihr Wahrheiten, die ihr düster blickt! Nicht will ich auf meinen Bergen herbe ungeduldige Wahrheiten sehn. Yom Llicheln vergüldet nahe mir heut die Wahrheit, von der Sonne gesüsst, von der Liebe gebraunt, eine r e i f e Wahrheit breche ich allein vom Baum. Heut strecke ich die Hand aus nach den Locken des Zufalls, klug genug, den Zufall einem Kinde gleich zu führen, zu überlisten. Heut will ich gastfreundlich sein gegen Unwillkommnes, gegen das Schicksal selbst will ich nicht stachlicht sein - Zarathustra ist kein lgel.

44

Dionysos Dithyrambosları

Gidin, gidin sizleı; karanlık bakışlı hakikatler! Görmek istemiyorum dağlarımda buruk ve sabırsız hakikatleri. Yaklaşacaksa bugün bana hakikat, Yaklaşsın gülümsemenin altın ışıklarıyla, güneşle tatlandınlınış, sevgiyle bronzlaşmış, yalnızca o l g u n bir hakikatin dalını koparabilirim ağaçtan. Bugün uzanyorum ellerimi rastlantının lüleli saçlarına, akıllıyım, rastlannyı bir çocuk gibi gütmeye, kandırmaya yetecek kadaı: Bugün konuksever olmak istiyorum hoşlanılmayana karşı, yazgıya da çıkartmak istemiyorum dikenlerimi - bir kirpi değil Zerdüşt.

44

Friedrich Nietzsche

Meine Seele, ooersattlich mit ihrer Zunge, an aile guten und schlimmen Dinge hat sie schon geleckt, in jede Tıefe tauchte sie hinab. Aber irnmer gleich dem Korke, immer schwimmt sie wieder obenauf, sie gaukelt wie Öl über braune Meere: dieser Seele halber heisst man mich den Glücklichen. Wer sind mir Vater und Mutter? lst nicht mir Vater Prinz überfluss und Mutter das stille Lachen? Erzeugte nicht dieser Beiden Ehebund mich Riithselthieı; mich Lichtunhold, mich Verschwender aller Weisheit Zarathustra?

45

Dionysos Dithyrambos/arı

Ruhum, o doymak bilmez diliyle bütün iyi ve kötü şeyleri yaladı bile, her derinliğe daldı. Ama hep mantar gibi, hep yüzerek tekrar yukarıya çıktı, kahverengi denizlere yayılmış yağ gibi yalpa vurmakta: bu ruh yüzünden mutlu kişi diyorlar bana. Kimlerdir benim anam ve babam? Babam, müsriflerin şahı, Ve anam da sessiz bir gülümseme değil mi? Bu ikisinin evliliği değil mi dünyaya getiren beni, bilmeceden farksız bir hayvanı, beni, ışığın ucube yaratığını, beni, Zerdüşt'ün tüm bilgeliklerini boşa harcayanı?

45

Friedrich Nietzsche

Krank heute vor zartlichkeit,

ein Thauwind, sitzt Zarathustra wartend, wartend auf se4ıen Bergen, im eignen Safte süss geworden und gekocht, u n t e r h a l b seines Gipfels, u n t e r h a l b seines Eises, müde und selig, ein Schaffender an seinem siebenten Tag.

46

-

Dionysos Dithyrambosları

Bugün sevecenlikten hastalanmış, ılık bir rüzgar gibi, oturmakta Zerdüşt dağlarında bekleyerek, hep bekleyerek, kendi özsuyunda tatlılaşmış ve kaynamış, zirvesinin a i t ı n d a , buzlarının a i t ı n d a , yorgun ve mutlu, yedinci gününde bir yaratıcı.

46

Friedrich Nietzsche

- Still! Eine Wahrheit wandelt über mir einer Wolke gleich, mit unsichtbaren Blitzen trifft sie mich. Auf breiten langsamen Treppen steigt ihr Glück zu mir: komrn, komrn, geliebte Wahrheit! -Stili! Meine Wahrheit ists! Aus zögemden Augen, aus samrntenen Schaudem

trifft mich ihr Blick, lieblich, bös, ein M.adchenblick... Sie errieth meines Glückes G r u n d , sie errieth m i c h - ha! was sinnt sie aus? Purpum lauert ein Drache

im Abgrunde ihres M.iidchenblicks. - Still! Meine Wahrheit r e d e t ! -

47

Dionysos Dithyrambosları

- Susun! Bir hakikat geziniyor üzerimde bir bulut gibi, görünmez şimşeklerle vuruyor beni. Geniş ve acelesiz merdivenlerden mutluluğu bana doğru yükseliyor: gel, gel, ey sevilen hakikat! - Susun! B e n i m hakikatim bu! Çekingen gözlerden, kadife yumuşaklığında ürpertilerden geliyor harta bakışları, sevimli, kötücül, genç kız bakışları... sırrını çözüyor mutluluğumun n e d e n i n i n , b e n i çözüyor - ah! nedir acaba aklından geçen? Erguvan rengi bir ejderha Pusuya yabruş genç kız bakışlarının uçurumunda. - Susun! Benim hakikatim k o n u ş rn a k t a ! -

47

Friedrich Nietzsche

Wehe dir, Zarathustral Du siehst aus, wie Eineı; der Gold verschluckt hat: man wird dir noch den Bauch aufschlitzenl . Zu reich bist du, du Verderber Vıelerl Zu Vıele machst du neidisch, zu Vıele machst du arın... Mir selber wi.rft dein Licht Schatten , es fröstelt mich: geh weg, du Reicheı; geh, Zarathustra, weg aus deiner Sonne!. .. -

Du möchtest schenken, wegschenken deinen Überfluss, aber du selber bist der Überflüssigstel Sei klug, du Reicher! Ve r s c h e n k e d i c h s e 1 b e r e r s t , oh Zarathustra!

48

Dionysos Dithyrambosları

Vay haline senin, ey Zerdüşt! Görünüşünden sanki alnn yutmuş biri gibisin: bir de kamını yaracaklar şimdi!.. Çok fazla zenginsin, Sen, nicelerini yozlaşnrmış kişi! Pek çoğunu kıskanç kılmışsın, pek çoğunu da yoksulluğun kucağına atmışsın Bana gelince, ışığından gölge vuruyor üzerime-, Üşüyorum: çekil git, sen ey zengin, git, Zerdüşt, çekil güneşinin önünden! ..

...

Armağan etmek istiyorsun, vermek istiyorsun fazlalığını, Ama sen kendin fazlalığın fazlalığısın! Aklını başına topla, ey zengin! ô n c e k e n d i n i a r m a ğ a n e t , ey Zerdüşt!

Friedrich Nietzsche

Zehn Jahre dahin-,

und kein Tropfen erreich te dich? Kein feuchter Wind? kein Th au der Liebe ? Aber wer s o 1 1 t e dich a uch lieben, du Überre icher? Dein Gl ück rn acht ring s trocken, macht arrn an Liebe - ein r e g e nl o s e s L and... Niemand d ankt dir mehr, du aber d ankst }edem, der von dir ninun t: d ar an erkenne ich dich, du überreicher, du A r m s t e r aller Re ichen!

49

Dionysos Dithyrambosları

On yıl geçti -, ve sana tek damla düşmedi, öyle mi? Ne ıslak rüzgar? Ne de sevginin çiy taneleri? Arna kim s e v e b i l i r d i k i seni, sen, ey zenginlerin zengini? mutluluğun bütün çevreni kuruttnakta, sevgiden yana yoksullaştırmada - y a ğ m u r s u z bir ülke... Artık kimse teşekkür ettniyor sana, sen ise teşekkür etmektesin, senden her alana: zaten bundan tanıyorum seni, sen, ey en zengın, sen, en y o k s u l u bütün zenginlerin!

49

Friedrich Nietzsche

Du opferst dich, dich q u a 1 t dein Reichthurn -, du giebst dich ab, du schonst dich nicht, du liebst dich nicht: die grosse Qual zwingt dich allezeit, die Qual ü b e r v o l l e r Scheuern, ü b e r v o l l e n Herzens aber Niemand dankt dir mehı: .. Du musst a r m e r werden, "weiser Unweiser! willst du geliebt sein. Man liebt nur die Leidenden, man giebt Liebe nur dem Hungernden: v e r s c h e n k e d i c h s e 1 b e r e r s t , oh Zarathustra! - leh bin deine Wahrheit...

50

Dionysos Dithyrambos/arı

Kurban ediyorsun kendini, zenginliğin a c ı çektirmekte-, Kendini harcıyorsun, Ne sakınıyorsWl kendini, ne de seviyorsun: büyük acınla her dem zorlanmaktasın, o .n c a korkunWl, o n c a sıkışmış bir yüreğin acısı fakat artık kimse sana teşekkür ennemekte... Daha bir y o k s u l l a ş m a l ı s ı n , sen, bilgeliksiz bilge! Sevilmek istiyorsan eğer. Yalnızca acı çekenlerdir sevilenler, sevgi verilenler, yalnızca açlık çekenlerdir: k e n d i n i a r m a ğ a n e t ö n c e , ey Zerdüşt! - Ben senin hakikatinim...

50

;

Friedrich Wilhelm Nietzsche (r844-r900): Geleneksel din, ahlak ve felsefe anlayışlarını kendine özgü yoğun ve çarpıcı bir dille eleştiren en etkili çağdaş felsefecilerdendir. Bonn Üniversitesi'nde teoloji okumaya başlayan Nietzsche daha sonra filolojiye yöneldi. Leipzig Üniversitesi'nde öğrenimini sürdürdü, henüz öğrenci iken Basel Üniversitesi filoloji profesörlüğüne aday gösterildi. r869 'da sınav ve tez koşulu aranmadan, yalnızca yazılarına dayanarak doktor unvanı verilen Nietzsche profesörlüğü sırasında klasik filoloji çalışmalarından uzaklaştı ve felsefeyle uğraşmaya başladı. Tragedyanın Doğuşu, Zamana Aykırı Bakışlar, İnsanca Pek İnsanca, Tan Kızıllığı, Şen Bilim, Böyle Söyledi Zerdüşt, İyinin ve Kötünün Ötesinde, Ahlakın Soykütüğü, Ecce Homo, Wagner Olayı, Dionysos Dithyrambosları, Putların Alacakaranlığı, Antichrist, Nietzsche Wagner'e Karşı başlıca büyük

eserleri arasında yer almaktadır.

F. N I ETZSCH E - BÜTÜN ESERLE Rİ : 5 A hmet Cemal

İ C Hukuk

( 1 94 2): San kt

asistan olarak çıılışt ı. uc

Georg A l'ııst11rya Lisesi'ııi

ve

F,ıhilıcsi'11i bitirdi. Bir siirc ay111 f'ık iiltcde

fO

Edebiy,ıt fol.:.iiltesi Alnımı Dili

Edefıiy.ıtı Hiiliinıii '11de çcuiri dersleri, A nado lu

Cııiuersitcsi

iletişim B ilimleri Fal:diltcsi Sinema ı ·e

7 cl