Demokritos ile Epikuros'un Doğa Felsefelerindeki Ayrım [1 ed.]
 9758087460

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

w · .

LJ_

A.(yy�, 'touç 1tavmç txeaipro Seouç" (Sözüm kısa, bütün tanrılardan nefret ederim.)d felsefenin seslenişidir, insanın kendilik bilincini en yüksek tanrısallık olarak tanımayan tüm gök ve yeryüzü tanrıianna kar­ şı özsavıdır. Onun yanında hiçbirinin olması gerekmez. Görünüşte felsefenin de,gerden düşürülmüş avam durumunu öven zavallı korkaklar karşılarında yine, Tanrı uşagı Hermes'e Prometheus'un söylediklerini bulur:

"'tllÇ oi\ç AJouç, 'A&'�Jv«Ioç, XCICoM A7lıı.6xpı'I"OV ıp&).OCJOt-fıocıcli [ ). ')Id. Colot. p.llll, 1112, ll 14, 1115, 1117, 1119, 1120 aqq. ') Ona-• .Ala. ııh-. Vl. p.629 (B] ed.Col. [=VI, 2,27,4p.443St.].'A>.>A XCICl '&l.xoupoç ncıp.t A7J!J.Oıcp('t"ou 't"ıt. wpolJ'\'OUııcvaı iCJXC1.16ıp�'I"CIC\ 36Y!'«'I"IX [ ]. ') ld.p.295[B-C= 1,11, 50,s-6p.33St.).[. . .] .mhrcuoövıı-/ı'I"IÇ lcmı& üıı«ç [o] ou>.ızyr.ıyiiıv 3ı.t r;lıo ıpı.>.oooıplcıcç XCICl xıvijç clnıi'l"lJç, � '"ıv mıp«Bocr&v -r&v 4v&ptiı· n(ı)v, xıım\ -M cnoıxcicıc 'I"OiS x6CJııou, xcıcl oö XCIC-M XpıG'fÔV·I111 �l«v &&lv oJ4 oriıv 'Emxo(ıpc&ov, ijç xetl ı.WI'VlJ'nl' iv utç npci�v -r&v 'A�nı 6 IlcıcG>«, �6W� m'fiO\In'l r . ..], xslall-/ı'flç!U,['f&lcmı&xcicıc Mc•

J�avare videatur

•••..

••• • •

••.

• • •• •

•••

•••

-rip:ııpclv, l'iı mcrrlıCJ!ICJ1& ftıv mK1)T&Xip aktaN�· !"''ll �cr&,W,Iııi"'Ol­ py6v.

BİRİNCİ BÖLÜM NOTLAR

Demokritos ile Epikouros;un Doga Felsefeterindeki Genel Ayının ll. ı.

Demokritos ile Epikoıtros'un doga görüşlerinin bag/antısı üzerine düşünceler.

Dlogenes Laertios X, 4.

Ama Stoacı Poseidonius'un izleyicileri ile Nikolaos ve

Sotion da... (Epikouros'u), Demokritos'un atom ögretisini ve Aristippos'un haz öAfetisini kendi ınalıymış gibi sunmakla{suçlarlarl. 2.

Clcero

Taıınlanrı Dogası Ozertııe I,

26. Epikomos fiziAiflde Demokritos'a ait

olmayan ne var? Gerçi bazı şeyleri degiştiriyor ... ama çoAun onun gibi konuşu­ yor{...). 3.

Clc:eto

/ytlerlıı

ve

Kötı1/erlıı Sıııırlan Ozeriııe I,

6. Neyi degiştiriyorsa berbat

ediyor; ne de ona uyuyorsa bütünüyle Deınokritos'a ait[...)

a.y.

17,18 . .. .En çok övllndiiA.�c, ypci,ovro; xı.ıqı�v yıkp 3i) yıxia.v ıleueltın IJ.CVCıı.lvc.�v. 11) Lettre Je [Mr.) Leı1mb a Mr. Deı Maizeaıa, contenant [quelquet) «lairdsx­ ments mrl'up/iaılion ete:. [In: Opera omnia.] p.66(et 67]. V.2. ed. Dutena. 11) Plutarclı. Colot. p.llll [A. B. c. 8). Eyıc).'I)Tioç oöv o 4'1lıı.6xp�Tor;, oüxt T« ou�cxtvoYTıx Taıi; cipxaıtı; oıı.o>.oy(;)v, «.>.>.« >.cııı.(3ciY.ıxıı�mv qıp6v7)aıv ıılv -rY,v cıta&ljcnv, 'l'«'j"t"7)V a· ctvcı� IDo(c.>aw, Tlı qıotWÔ!J.CVOII KatTil -rl)v ı:ıtaJhıcnv, �� ivıiyx7)ı; d>.7)&Et; cl1111l qıoıcnv. 'Ex TOUTc.>v y«p xatl 'Eıım:llox>.ij; x�ı A71ııbxptToı;, xa:l Twv llXAc.>v, �ı; 11f� cl1ıeiv fxtxv & 'E>.e«'"Ojı; xoıı x«l d1Jıı6xpıT� X«T' oıÖTouı; axcwnxol wn«voucnv. [ ] AYJııôxp�TOt; 1f!iMv, cdTl71 3' oöaiv tllııev · iv JW&(j) yılp fı «Ai)&cıcı. ') Cf. Ritten Guc/ı. J. alt. Piııloı. 1. T.S.579ff. [2. wrb. AuR., 1 836. S.619ff.] ') Diopa. Laert. IX, [43-)44. doxci 3c m(j) (te. d..,ııoxptTcıı ) -rıi3c· ipxıi; clll«t 'I'WV 6>.c.>v ci'I'Ôj.LO� Xatl xcvlıv ' Tel 3' ci>J.ıı 1fciVTot VCVO!L(a&ott, 3o�ti�ca&cıt. ') Id. 16. 72. d7jıı6xpıTot; 31 � notÔ'"Oj-roıı; h�v ivoı cp"lal, Nôııcıı ljıv):plıv, Ylıııcıı &cpııôv oıiTl71 3c ITOJ.t« xotl xcvlıv. ') Simpllc. iıı Sclıol. aJ Amtot. (coll. Brandia) p.488 [�30-32 CAC VII p.295, 12-14). (, , .) ıpiXn,v ıJ;VTot j.Llcıv E� m(w.ıtv xoı-r' ci>.�ı«V, oôa' �V'RVot OÖV ycv\1, (SC. d7jıt6XptT�)' XO!Lt3ij yclp I:G7)&ct; cl'ıl«' 'l'ıi 8Uo. fı TO: 7tMfoll« yivccr&at� lv Tro"t"l fv. P.514 [�9-IO. Jo-12 == CACVII p.609,22. 23-24). [ . . .) XotUtclTOiYrooôa' � M; no).).« ylvccr&atı !>.ıyov (te. d1Jı.c-0xp'� xatl Acöxı�) oGu ix no)J.(;)v lv xatT' i>.iı&cıOtV IJIMX.lç, IDci. -r;t cruıın>.oxij -rwv cl'I'Ô�Lc.>v IXatcrTOV lv llov�i yLvccrDatı. . • •







=

• • • • •



• • •

NOTLAR III. Demokritos ile Epikouros'un doga felsefelerinin özdeşligi konusuyla ilgili güçlükler ı.

Arlstoteles Rıtb

Ozeriııe I, s. 8 (Trendelenburg yay.) 1404 a 27-291. O (Demok­

ritos) nıh ile usu mutlak anlamda aynı göıilyor. Nitekim göıilnenin dogm oldu­ gunu söylüyor. 1...1. 2.

Arlstoteles Metafizik {III ya da IV). Bunun için Demokritos ya hiçbir şeyin dog­ nı

olmadıgını ya da bizim için belirsiz oldugunu ileri sürer. Ne ki genelde aklı­

başındılıgı duyum olarak, duyuımı ise bir nitelik degiştirme olarak kabul enikle­ rinden duyöma göre göıilnenin dogm oldugunu söylemek zomndaydılar. Bun­ dan ötütil hem Empedokles hem Demokritos hem de denebilir ki bu göıilşü paylaşan öteki düşünürler yanılgıya düşüyorlar. Nitekim Empedokles, huyun degişmesiyle aklıbaşındalıgın da degiştigini ileri sürer.

Aynca "Metaflztk"ln bu yeritıde de çelişki dtle getirilmiştir. (Bu cümleyi Marx sayfanın sol yanına yazmış. ç.). 3.

Dlogeııes Laertios IX, 72. Ama Ksenophanes, Elealı Zenon Kuşkucular arasın­

da sayılır. {. . . 1 Demokritos ....... şunu da {söyler): aslında hiçbir şey bilmiyonız, çünkü hakikat kuyunun içinde. 4.

Krş. Ritter'in Eski Felsefeler Taribi I. s. 579 {geliştirilmiş 2. baskı 1836, s. 619.1

5.

Dlogenes Laertlos IX, 143-144. O (Demokritos) şöyle düş�lnür: Her şeyin ilke­

6.

a.y. IX, 72. Demokritos nitelikleri yok sayıyor: Şöyle der: yalnızca uylaşunsal

7.

SimpUldos

leri atomlar ile boşluktur. �teki her şey kabul, sanı. olarak soguk, uylaşunsal olarak sıcak var, Gerçekte ise atomlar ve boşluk.

Arislotefes'e Açıklamalar (Brandis derlemesi) s. 488. 1 ... 1 Gerçekte

bunlardan tek bir doga oluşmaz Ider Demokritosl. Nitekim iki ya,da daha çok nesneden bir nesne oluşması düpedüz gillOnç. .

. s. 514. { . 1 Bu yüzden de onlar (DemokritoS ile Leukippos) . . . . ne tek şeyden çok . .

şeyin, ne de gerçekte çok şeyden sürekli bir şeyin oluşnıgunu, atoınların bag­ Iantısı ile her bir şeyin tek olarak oluşıugunun düşünüldügOnil söylüyorlardı.

40 ') Plutarch. Colot. p. l l l l (A. c. 8). [. . .] -Mç ıiT6fLO� wa, Üı;' CtUTW (ec. ��fLoxptTOU) xaıAouıılv«ç [ ]. ') Cf. Ariatot. l.c. 1') Diopa. Laert. X, 121 [1> long). [ . . .] 3oYfLcx·mtv n: (sc. aoıpOv), xcxl oüx &ıto· p-ljaew. 11) Plutarch. Colot. p. l 1 1 7 (F. c. 19]. 2v ycip iaTı Twv 'Emxoupou 3oyl'-ıhwv TO 11-�Bev ılfLna:mtaTw� mneta&cxı 11-'/)3tvcx, n:).ljv TOV aoqı6v. 11) Cic:. u nat. ıhor. ı, 25(, 70]. ( ] ornneiJ SC1IIUS veri nunliot dixit (ııc. Epicunıs) �•e {. . .] . . Cf. ld. U fin. ı, 7[, 22]. (Platarclıı.) de �cit. p/ıll010,Jı. IV. p. 287 [= ıv. 8 p. 899 F]. Eıttxoup� 'ıtiacıv a:la&ıfGıv xcxl 'l'l'iiaetv tpcıvTCXatcıv cl).�� [. ]. 11) Diopa. Laert. X. 31. 'Ev TO(wv Tcji xcıv6� )Jycı lı 'Eıdxoupo�, xpıT'fıplcx 'rij�· cl).�&clcıı; clVOtt Tıiç a:la&.;ıacı� xcıl Tel� 'l'l'poMıljıc� xcxl TeZ nıi� OM' lan TO 31Miıuvov mılç 811Art�«l. 32. ÜÖTC yelp ij OfLOtoycviıl; or.ta�cnç Tljv ol'-owrcvij. 3ıci 'fiıv laoo"&Ml«V o�· iı clvo11-oıoyMı� 'fiıv clvo;ıotoycv'il. OU y«p Twv cxÜT(;)v claı xpınxa:t. o�· iı iupat Tljv iffpcıv nıiao:� ycip ıtpoı;'xoll"'· Oön w�v o Myo� . niiı; ycip i.6yoı; cl� TWV ıda&�cn:(l)'f i\p�Tcı:ı. ı•) Platarch. Colot. l.c. (p. I I IO E. F-1 1 1 1 A. B. c. 8). To ycip v611-«ı» XPOI'ijv clvcı:ı, xcıl v61'-«t» YAUXU )(at\ v6!'-ft» cruyxpıaw1 TelÇ ılT6!'-0� Elp"ljdvov tp"!OlV UT:O d�ı.ı.oxplTOu Tatiı; cı:[a&�aam ıtp� TOÜTov &vmmtv � oö3ev lx(l) m i.6yov, dıteiv Bi, tn T.Aoı�tv oÖTc A!yum!eııv ol xcıti.ouııEVO� 'Apaınc3o· vimoııl••J, otı; inl n:iiaıv en' lnoı oy8oiıxovToı inl ��ı; iycvfı&'rıv". 'E'Irij)jk ycip ıem:ı.ıı;, &.».' o! ıı� ncpt TOY . E:ı:!xoupov, wı; TWY ı.ı.Ot&'l)ıtıhı.ıv ıt'l)8n auvepyomc.ıv 1rpot; aoıp(ııt; TtAt(c.ıaw ( ). ") Id. (1, 2.) p. l l [A-B = l, 49). ( . . .] iv o!ı; .Ot-r�ov )(ciL -rov 'Er.!xoupov, tl )(Qtı &.VTI��'I)aLV xow6-rcpov ıı� 3ııı:rc-&cia&cııı 8oxoiiaıv

• • •

• • •

&Kei [-roiı;] &.rı:o ['l'i;iv] ı.rtı.&llıı&."L'c.ıv 8tex&pıılvew. Yı:«ıtıtot'l'tx'ijı; )(Qt'"Jy6pouı;, Id. (1, 13.) p. 54 [A = 1, 272). (. . .] 'l'O\)ç fluppeııva. n xati 'Er.!xoupov [ ] . Cf. Plutarch. tk eo, quocl ıec. Epieur. non kate vivi poıı. p. 1094 [D-E. c. 12). ") Cic. ık /in. 1, 21 f, 72). Non erıo Epieurus ineruditus, sed ii indoc:ti, qui, quae puerot non didiciaıe turpe ett, ea putent utque ad aenectutem etse diac:enda. ") Diopıa. Laert. X, 1 3. Toi:iTov (te. 'Erı:!xoupov) 'Ano».68c.ıpoı; iv xpr.ıvtxoiı; Atxnıpıivouı; cixoüaatL ıp-rıat )(Qtı Ilpıx�tıp.licraıvro npôıpocm11 l3(7jt; 4vol'J)Ç qıöcm ycl:p yvWI'l) TUX?J ııciXCTOCI xca l rlıv ix&lCJTl!v Til ıppovfıaıı TIXÔTT;II otÔ'ri)ll fqıoccrcıv xpcmtll • j.l!llov 3� xcıl ��� clp&ıjv clvcııpOÜIITCt; xcıl clqıcıv(�OVTCÇ bcc(\11)11 avnxoc&ıCJTi«nll OtU'tilt;. ()ô yckp CÜTU� -rtıv ıppÔII1)CJlll, all' ij.LfpOIICIJTtXT1JII öııvotıcr� Ttıv TUX1JII. • • • • •



·





.

• • •



.• •

·

. .









") Simplic. l.c. p.35 1 [• 44-45 CAG IX p.330, 14-15). Tb .,XOt&ıincp b r.oı· Allı� >.oyoç [6] clvcı�p6iv rljv o;öx·ll"" npb� A11ıı6xp�TOV ıo�xcv elp'ija&Ot� [ ]. ll) Diopıa. Laert. X, l33 . . -rlıv 8� clıı.ot(occ; ( ,], Cf, ....ı. J.c. p.35J (1> 2.5-26), (, ) cl).).' lv oıoi� xm � oô3cv6ç f'IIC'LY (ec. ••

• •

Alii.L6ıcpı�) ctvcu. rlıv -ıUxrıv [etl'l'lctv]. l') -.., l.c.XIV.p.78l [D-XIV,27,4Mr.).A1)('6ıcp'� yoGv �. � fctoıv, Qcya lto�k& � l'(cty (côpaiv] ctl'I'IO).oylctv, � � llqıCJCiıY ol �OLGWl«:v ytwo&ın [.. .] ., (PiatarcJa.) J.. ıJ«it. ,Jı;fototJı. ıı. p.261 r= ıı. 11 p.888 FJ. 'Emxoupoc oMn �noy� wV"roıow (d. i. Meinunpn dcrPiıilotophen Uber dieSubttanz dcr Sieme)l, •

[ix6ı-ıcvoç.1 'fOG McXOfdvou.

Id. J.c. p.26S [... ll, 21 p.890 C]. 'Eıriıcoupoç w�-. cp'Jcnv Mqco&«ı .ijpet; xcl Tlı X&YOv ctvcıt ıpatcn, )JyovTc; otov To ı.ı.1v ���. 1'0 a.

l'iı av· 'fOUT(I)V a• TO n).ijpc; xoıl TO aupıOv -ro av, TO a• xcv6v ye xotl ııııwv TO ııiı &v. A'lı xcl oU&lv jW.).ov 'CO &v T0\1 ı.ı.iı �IITOÇ clVOtl cpoımv, 6-n oM. -rO xıWv 1'0Ü ac:ıfLClTOÇ. '} Simplic.1 l.c. p.326 ( b J-2 CAC IX p.44, 16-17]. [.. .] xcl Allı.ı.6xp\w; Tb uijpet; lW TO xcvov, i:>v TO (.th 61; av, TO a• C:,ç oôx &v ctvcıt cp1jmv [ . . .). Theaıüt.1 l.c. p.383 ( • 47 CAC V 2 p. l29, 8-9]. To y«p xcvlıv !Liı ısv � xcl G'ripljmV ).iye\ AY)ıı6KP''f010· ') SimpUc. Le. p.488 ( • 18-22 CAC VII p. 295, 1-5]. 4lJf.l6xp'TOt; fıyciT� 'rijv T&iv cil3wv cpUJ.&.• =

=

=

59 bir coşkuyla, onun bakış nokt.ısının hangi hayret verici yeni görüşü ortaya koydugunu dünyaya haykırıyor; çarpan yi.lreginde degil, bi.ılundugu sert, taşlı ininde, dünyanın dayanacagı Arkhiınedes nokt.ısı

1rov aral'yu bulmuş

gibi, gi.llünç bir biçimde kendini paralıyor. Böylece saç, tırnak, parmak, dış­ kı filozofları ve Swedenborg'un gizemli dünyasındac çok daha kötü bir gö­ revi üstlenebilecek başka kişiler ortaya çıkıyor. Ne ki bütün bu sümükli.lbö­ cekler alışıldık biçimde kendi ögeleri olarak, sözünü ettigiıniz yana karşılık gelir. Bunlar ne ile ilgili, bir y:ınclı n birbirleriyle bir yandan da Hegel felsefe­ siyle bagıntısını ve bu gelişmenin içinde ortaya çıktıgı tek tek t.ırihsel anları ayrıntılı olarak başka bir yerde :ıçıkl:ıyacagıni.

3.

Diogenes Laertlos IX, 44. Hiçbir şeyden bir şey olmaz, hiçbir şey de yok

olm:ız. (Qemokritos.)

a.y. X, 38. Ilkin, hiçbir şeyden bir şey olmaz. Çünkü lo zaın.anl her şey her şeyden oluşabilirdi. . . .39. Ve ortaclı n kalkan nesne hiçbir şey haline gel­ seydi, bütün nesneler çoktan yok olmuş olurdu, çünkü onlara ayrıl:ıcakları v:ırolanl:ır olma zdı. 'Her şey', evren hep şimdi oldugu gibi idi ve hep böyle ol:ıc:ık. Çünkü onun o h:ılle gelebilecegi hiçbir şey yok (Epikouros.)

4.

Arlstoteles Fizik I, 4. Oluş:ın her şey y:ı v:ırol:ınd:ın y:ı da v:ırolmayandan oluşur, bu zonınlu; ama varobnların varolın:ıy:ınlardan oluşması olanaksız, bu konuda herkes uylaşıyor [. .. 1.

5.

Themistlos Aristoteles 'e Notlar (Brandis derl.l büyük boy sayfa 42, s. 33. Nasıl hiçbir şeyde bir ayırım yoksa, boşlukt.ı da öyle; çünkü boşluga varol­ ınayan bir şey ve yoksunluk adını veriyor o (Demokritos).

6.

Arlstoteles Metafizik I, 4. Ama Leukippos ile arkadıışı Demokritos, ögele­ rin dolu ile boş oldugunu söylüyorlar ve onları v:ırolan ile varolmayan diye anlıyorlar. Dolu ve cisiınsel ol:ını varolan olarak, boş ve kof olanı ise varol­ ınayan olarak. Bu yi.lzden varolanın, v:ırolınayandan daha çok varolmadı­ gını söylüyorlar, çünkü boşluk da cisiınden daha çok v:ır degilmiş.

7.

Simpllkios a.g.y. s. 326. l...l Deınokritos da dolu ile boştın lvaroldugunu

söylerl; bunlardan birisinin varolan, ötekisinin varolmayan ol:ır:ık varoldu­ gunu ileri sürer ( . .. ı.

Themistlos a.g.y. s. 383. Nitekim boşlugun bir varolınay:ın ve yoksun­

8.

luk oldugunu söyler Deınokritos.

Simpllkios a.g.y. s. 488. Deınokritos ebedi olanl:ırın dogasının, sayıc:ı son­

suz ol;ın küçük varlıklar oldugun:ı inanır. Bunlar için büyi.iklükçe sonsuz başka bir yer kabul eder, ama yeri şu sözcüklerle an:ır: boşluk, hiçbir şey, sonsuz. Varlıkların her birini ise şu nesne, katı ol:ın, varolan diye acllandırır.

9.

�pllkios a.g.y. . s. 514. Birlik ve çokluk.

Krş. S

60 ıt) DiopD. Laert. l.c. § 40. cl l'iı �"• 6 -o. xet� x6ıpllV xcd ıivıxıpij �Uaı.v 6vQ. "'t;oıuv [. . .]. Stob.etloı.,Jw.. l (, 22]. p.39(, Sl-52 1, 1 8, 4• p. 160W.] . 'Emxoupoç bv6· tJ.IXC" ricnV ıretpıxll«nıvı. xcvOV, TÔnov, x6ıp!lV. . 11) Stoı.. eJo,.plı,•. 1 L 13). p.27 [,43-44 = I, IO, I4p. 127W.].Etp1lTCt'3�!TO!'O;. OÖX 6u icnlv i).qtcnYı [ ]. 1') Simplic. l.c.p.405 [• 7-18= CAC X p.92S, ID-21).[ . . .] ol � Tij� ilT' 4ncLpov TOI'i;ç clncyvoıx�, &ç oô �v iıf.L&W ilT' bcıpov .ftv.vcw, xetl ix 'ı'OUTOu mcn6ıacıa&ıu -ro cbcoıorıi>.'I)XTOV Til� TOII-'ij�. �� cl3ııx�ptr(ı)V IMyov Ö1>lcneta&ot' '\i: a6ı��-CXTCt, xcxl c� ciBııılpcTCt 3ııııpcio&ıu• TCli)v 6u AW�� [J.Lh] xıxl 6r,ı.ı.6KP'� ou 1'6-#oV -rijv cl-mi.&acxv cıl-rietv TO'C� ırp� aC:,II-CXcn 'ı'OÜ l'iJ 3'ıupcia&otı voı.ı.tl;ouaı.v, &AM xıxl TO aı.ı.ucplıncıl TO clıı.cP�. 'Eırtxoupoç 3� Gınqıov ılıı.cırii [jdv] oux -fıyai-rcıı, 4TO��-CX 3� cWr« 3� Ti)v cln� ctvcxt �'lcnv. Kcıl ıro».ctxoü ıdv Ti)v 6'1)l'OXPtTou � xcxl Acuxbrnou 6 •Apı.awri>-'1)� 3ıtı>.cy�. xcıl &' hclvouç rawı; TOVÇ i>Jyx� ırpi)c -ro ıltu� Ncncıı.tivouç o :ı1rbvNpoç Gcrrcpov '(1'16��-CVG� auı.ı:r.ot&wv 3� Tjj 6'1)l'OXPlTOu xıxl Aıuxlırırou 3�n ırcpl -r&'ıv ırpc:ı-rwv CJ(I)(.Uiorcoıli, ıln� ıUv ��u�cv �. . . . . 1') Arinot. Je ,_,. d corrupl. 1, 2 (316• 5-14}. Atuov 31 TOÜ lır' l>=v Mvcxa&ot' 'ri ol'O>.oyouıı.cvcı auvop(Jv, iı cl1mplcı. Aılı, 6aoı cnıvcııxlıxıxcn �ov P 'ı'Oi� �ucnxoi� ıWJ.oY 3Wcıvıcı' UnoTL&co&ıu TO� clpx�, cı. mno>.u 3Uvırmtı CJUVC(pınv. Ot 3' ix T&'ıv ıro).).&'ıv Mywv cl&cC:,pTjTOL -r&'ıv UıretpX6VTwv �YTcı;, npi)c lMlyoı lm�)#cıYTcı;, cl�tVOVTCtL �v. "13o' 3' lv � xıxl h 'ı'OU· Tc.»v, 6aw 3ııı�ipoucnv ol �x&'ıı; xıxl Myı.ıc&'ıı; axonoüvuı;. ficpl yÇ 'fOO 4-roıııx clvcx' � ol ıdv qııxcnv, 6u .n, IXÜTOTp(ycoıvov ıro).)4 l�. 6'1)!'6Xp,TOı; 3' ıi.v cpllVCl"l) obccloıı; xıxl �oiç >.6yoLı; 7L'CırCÜ7&cu� lt) Diopıa. Laert. IX, [cap.] 7, (led.} 8[. § 40] . •Apıcn�cvoı; 3' iv TO'Cı; lcnopı· xot� unoı.ı-vlıı.ı.cıa' ql'l«n, nM-rowcı &c>.ijacıı auıııp)�ın ft A'r)jtOXp(TOU auyypıiı.ı.· ı.ıııTCt lıırO'aı:ı iı&wlı&-tı auvcıyıxyctv, 'AııUxAcıv 3� xıxl �vlcıv TOUı; fiu&cıyopixoUı; Y.c.»).ilcrcıı ctÖTlJV, &ı; oôalv �ç· ırıxp� 1t0lloiı; yÇ clvcı' !iL� �3'1). Kcı\ 3�).ov &• 1t'�ll yılp oxc3lıv or&'ıv 4pxıxlwv j'Cit"'ll'ivoı; o IlMTc.»V, oMotı.ıoii 47)ı.toxp(TOu 3LIXI'V'lııovcUcıt ın;.• oW ıv.&cı cXvTCl'ltCLV u CltUTcj) 3ioL. 3ij>.ov c13clıı; w� ırpbı; TOV !purrov ol!Tc.» -r&'ıv �V.oo6qıwv laoıoro [ . . .]. =

• • •



61 10. Diogenes Laertios IX, 40. Eger o olmasa , biz hangi nesneye boşluk, do)mnula­ maz çloga adını veriyonız.

Stobaios DoBa Şiirleri I.

s.

39. Epikouros boşluk, yer, uzam sözcüklerini bir­

biri yerine kullanıyor.

1 1. Stobaios Doga Şiilfeıi I. s. 27. Atom diye adiandıniması en küçük oldugu için degil {...}. 12. Simpliklos a.g.y. s. 405. { ... } Sonsuza değin parçalara ayumak ve bu yolla parçalara ayumanın durnıayacagına ikna olmamız olanaklı olmadıgı için, parçalanabilirligi sonsuza değin geçerli saymayan başkaları cisiııılerin parçalananıayan şeylerden ohışmgunu ve parçalananıayan şeye kadar bölünebildiklerini ileri süıilyorlardı. Ay­ rıca Leukippos ile Deınokritos ilk cisiınlerin bölünınezliginin nedeni olarak yalnızca etkileniınsizligi değil; aynı zamanda küçüklügü ve parçasızlıgı göriiyorlardı. Ne ki Epikouros bunları parçasız saynıaz; etkilenin1sizlik yüzünden parçalananıaz olduk­ larını söyler. Aristoteles Demokritos ile Leukippos'un göıiişlerini pek çok yerde eleştinniştir ve belki de parçasız olma görilşüne karşı eleştiı·ileri yüzünden, daha sonra yaşayan ve Denıokritos ile Leukippos'un cisiınler hakkındaki görilşlerini pay­ laşan Epikouros, yalnızca onlann etkileniınsiz olduklan göıüşünü konımuşnir. . . .

1 3 . Arlstoteles Oluş

ve

Yokoluş Ozerine 1 , 2 . Genel olarak kabul görenlere pek iyi

bakmama gerekçesi deneyilnin eksik olmasıdır. Bunun için doga konularıyla içli· dışlı olanlar daha çok biı· birleşinı oluşturabilecek şeyleri böyle ilkeler olarak ka­ bul edebilirler. Çok düşünme yüzünden varolanları gözlenıeyen kişiler ise az şeye baktıkları için kolayca kanıtlarlar. Buradan da dogabilinısel araştuma yapanlarla kuranısal araştuma yapanların ne denli ayrıldıkları göıiilebiliı·. Nitekiın bölüne­ nıez büyüklüklerle ilgili olarak kiınileri, üçgenin kendisinin çok biçiınli olacağını ileri sürer. Denıokritos ise özel ve dogabiliınsel temellendirnıelere inanmış görii­ nüyor.

14. Diogenes Laertios IX, {bll 7, {ksi 8. Aristoksenos Taribsel Aııılar' ında şöyle der: Platon Demokritos'a ait ele geçirebildigi bütün eserleri yakmak istemiş, ama Pythagorascı Amykles ile Kleinias, bunun biı· işe yaramayacagını, çünkü kitapların çoktan pek çok kişinin eline ulaşmış oldugunu söyleyerek onu engellemişler. Şu dikkat çekici: Platon kendinden önce yaşamış hemen hemen bütün filozofları anarken Denıokritos'u hiç anınaz. Hatta ona karşı çıkınası gereken bir yerde bile.

Açık ki, böylece fılozofların en iyisini karşısına alacagını bildigi için { . . . }.

NOTA NOTLAR a. Eski lsrnillilerin Yahudi olmayan komşulan na verdigi ad. (ç. ı

b. Hegel'in ögrencileri arasında Genç-Hegelciler, Eski-HegeleHer dışında Karl Rosenkranz"ın "boş", Ludwig Michelet'ln "Pseudohegelianer (Sözde Hegelciler)" dedigi kimseler de vardı. Hepsi kırklı yılların başında başka başka nedenlerle de olsa •Akkomodation Hegels an Staat und Religion • (flegcl'in Dc!det ı ... Diu/c UJ"şmast)ndan sözediyorlardı. Marx burada özellik­ le Amold Ruge (bkz.

A. Ruge Philosoplıie und Politik.

"Hallische Jahrbücher. 1840. s. 2332.)

çevresinde toplanan Genç-Hegelcilel'i kastetmektedir. (ç.) c. Genç Hegelciler. (ç.) ç. 1830'1ann sonunda dini en yüksek kendilik bilinci biçimi ve hııistiyan inaklarını pozitiv bilgi diye gören J. Sengler, Anton Günther, Franz X:wer gibi felsefecilerin savı. (ç.)

d.

19. yüzyılın onızlu yıllarında Arisıoıeles'i felsefenin yenilenmesi Için ''e Hegel felsefesinin aşı­ labilmesi için tarihsel kaynak olarak kullanmak isteyen felsefeciler kastediliyor. En önemli temsilcileri Adolf Trendelenburg "Logischeıı Unıersuchungen C Mantık Incelemeleri)

1840

Berlin"de Aristoteles'e dayanarak hem Hegel'i, özellikle diyalektik yöntemi eleştinneye çalışı­

yor hem de kendisinin organik dünya görüşü adını verdijli tanncı felsefesini temellendinneye ujlmşıyordu Cdojladaki aın:ıçld�Jlı teınellendirınek için, etobur h:ıyv:ınlard:ı :ıyak, tırnak, kas gibi öjlelerin özel biçimlerini antropolojik ve fizyolojik açıdan inceliyordu). (ç.)

e. Bkz. Emamıel Swedenborg, De coelo et eius ınimbilibus (Cl6kyıızü re Ouuu lltuclzl!lerl rine), Londini.



1758.

2. notun çevirisine k.ıtkısınd:ın ötiJıil Çetin Türkyılmaz':ı teşekkür ederim. (ç.)

Üze­

İKİNCİ BÖLÜM

Demokritos ile Epikouros'un Doga Felsefelerindeki Özel Ayırım B l RlNCl K l S l M Atomun

Düz Çizgiden Sapması

Epikouros atomlar için boşlukta üçlü devinim kabul ediyor.1 Biri düz çizgideki düşme devinimi, öteki atarnun düz çizgiden

aynlmasıyla oluşuyor, üçüncüsü de pek çok atomun itmesi ile. tık ve sonuncu devinim kabulü Demokritos ile Epikouros'ta or­ tak; atamda düz çizgiden sapma Epikouros'u Demokritos'tan ayıran yan.2 Bu sapma devinimiyle çok dalga geçilmiştir. Özellikle Cice­ ro, konuya degindiginde hiç de yaratıcı degil. Söyledikle­ rinden biri de şu: "Epikouros'un iddiasına göre atomlar agırlık­ ları yüzünden düz çizgi halinde aşagı düşüyormuş; bu devinim cisimlerin dogal deviniymiş. Ne ki hepsi yukarıdan aşagı dü­ şerse bir atarnun ötekiyle karşılaşmasının hiçbir zaman ola-

64

naklı olmayacagı aklına geliveriyor ve bu nedenle bir çare uy­ durup atarnun çok az saptıgını söylüyor. Oysa bu hiç olanaklı degil. Böylece atomların birbirleriyle karşılaşmaları, birleşme­ leri, birbirlerine yapışmaları ve bunlardan da dünya, dünyanın içindeki bütün parçalar oluşuyormuş. Bütün bunların çocukça kurgulanmış olması bir yana, Epikouros varmak istedigi yere bile varamıyor. "3 Cicero'da başka bir bölüm Tanrıların Do/!,a­

sı Ozerine adlı yapıtın

1 . Kitabında bulunuyor: "Epikouros,

atomlar kendi agırlıgı yüzünden aşagı düşüyorlarsa, onların devinimi belli ve zorunlu olacagı için, hiçbir şeyin bize baglı olmayacagını düşündügünden ötüıü, zorunluluga karşı çıkma, yani Demokritos'a karşı çıkma yolunu buldu. Atom agırlıktan ötürü yukarıdan aşagıya düşse bile birazcık saptıgını söylüyor­ du. Bunu ekiemesi onun istedigi şeyi savunamamasından da­ ha utanç verici." 4 Pierre Bayle aynı göıüştedir: "Avant lui" (c.-a -d. Epicure) "on n'avait admis dans les atomes que le mouvement de pesan­ teur, et celui de reflexion. {. . . } Epicure supposa que meme au milieu du vide, les atomes declinaient un peu de la ligne drciite, et de la venait la liberte, disait-il. . . .Remarquons en passant que ce ne fut {pas} le seul motif qui la poıta a inventer ce mouve­ ment de declinaison, il le fıt servir aussi a expliquer la rencantre des atomes; car il vit bien qu'en supposant qu'ils se mouvaient {tous} avec une egale vitesse par des lignes droites qui tendaient toutes de haut en bas, il ne ferait jamais comprendre qu'ils eus­ sent pu se rencontrer, et qu'ainsi la production du monde aura­ it ete impossible. Il fallut done 1 . . . 1 qu'ils s'ecartaient de la ligne droite."5 ("Ondan önce" (yani Epikouros'tan önce) "atomlarda sadece agırlık ve sıçrama devinimleri geçerli göıülmüştü { . . .}.

65

Epikouros atomların boş uzayın içinde düz çizgiden birazcık ay­ rıldıklannı kabul etti. Özgürlügün de buradan geldigini söyler o . . . . . Ayrıca bu sapma devinimini bulmaya onu götüren tek ne­ denin bu olmadıgını beliıtir; bunu atomların karşılaşmasını açık­ lamak için de kullanmıştır. Çünkü atomların aynı hızda düz çiz­ gide, hepsinin yukarıdan aşagı düşmesi kabulüyle, atomların karşılaşmalannın hiçbir zaman açıklanamayacagını ve dünyanın oluşumunun olanaksız olaca�ını iyi biliyordu. Dolayısıyla onla­ rın düz çizgiden sapması 1. . 1 zorunlu idi. ") .

Bu düşüncelerin geçerliligi konusunu şimdilik bir yana bıra­ kıyorum. Şöyle bir araştıran herkes son Epikouros eleştirmeni Schaubach'ın Cicero'yu yanlış yorumladıgını anlar; Schaubach şöyle diyor: "atomların hepsi ezelden beri agırlık yüzünden aşa­ gıya dogıu, yani dogal nedenlerden ötüıü birbirine paralel dü­ şüyormuş, ama çarpışma yüzünden başka bir devinim kazanı­ yorlarmış; Cicero'ya göre (Tannlamı Dogası Ozerine I, 25169}) rastlantısal nedenlerle ve ezelden beri egik olan başka bir devi­ nim". 6 tlkin Cicero sözedilen bölümlerde çarpışmayı egik yön nedeni olarak degil, tersine egik yönü çarpışma nedeni yap­ makta. lkincileyin o rasiantısal nedenlerden söz etmez, tersine 'neden' qlarak hiçbir şeyin gösterilmemesini eleştirir. Çünkü çarpışmanın ve rasiantısal nedenlerin birlikte egik yönün nede­ ni olarak alınması kendi içinde ne denli çelişki taşıyacaktır. Nite­ kim egik yönün degil, olsa olsa çarpışmanın rasiantısal nedenle­ ri söz konusu olabileçektir. Aynca Cicero ile Bayle'ın düşüncelerinde görüşlerin hemen birbirini ortadan kaldırması çok dikkat çekici. Nitekim Epikou­ ros'a, biri ötekini oıtadan kaldıran devinim nedenleri gösterti­ yorlar. Epikouros atom sapmasını, bir kez çarprnayı bir kez de

66

özgürlügü açıklamak için kullanıyormuş. Oysa atomlar sapma olmaksızın karşılaşmıyorlar: Böylece özgürlügü temellendirmek için sapma gereksiz oluyor, çünkü Lucretius'da gördügümüz gi­ bi,7 özgürlügün karşıtı ancak atomların belirlenmesi ve zorlayıcı karşılaşmalan ile başlıyor. Ama atomlar sapmadan bagımsız ola­ rak karşılaşıyorlarsa çarpma temeliendirmesi gereksiz. Dedigim şu: Atomların düz çizgiden sapma nedenleri, Cicero ile Bayle'ın­ kinde oldugu gibi yüzeysel ve bagtamından bagımsız anlaşılırsa bu çelişki ortaya çıkar. Bütün eski düşünürler içinde Epikouros fızigini kavramış tek kişi olan Lucretius'da daha derin bir yorum bulacağız. Biz şimdi sapmanın kendisini incelemeye bakalım. Nasıl nokta çizgide ortadan kalkarsa, onun betimledigi düz çizgide düşen her cisim de öyle kalkıyor. Burada kendi özel ni­ teliğinin bir önemi yoktur. Bir elma düşme sırasında bir demir parçası kadar düzgün, dikey bir çizgi çizebilir. Dolayısıyla düş­ me devinimi içindeki her cisim devinen bir noktadan başka bir şey değildir; yani o, belli bir 'varolma' içinde -onun betimledigi düz çizgi içinde- kendi biricikligini gösteren, bagımlı bir nokta­ dır. Aristoteles Pythagorascılara karşı haklı olarak şunu gösterir: "Siz çizginin degişirninin yüzey, noktanın deviniminin çizgi ol­ duğunu söylüyorsunuz, öyleyse 'monas'ların devinimleri de çiz­ gi olacaktır".8 Burada hem 'monas'lar için hem de sürekli devi­ nim içinde olan atomlar için şu sonuç çıkar:9 'Monas' da atom da varolamaz, tersine düz çizgi içinde yitip giderler, çünkü o yal­ nızca düz çizgi içinde düşen bir şey olarak anlaşıldıgı sürece, atomun saglamlıgı söz konusu olamaz. Yine boşluk, uzam boş­ lugu olarak tasarlanırsa atom soyut uzamın dolaysız yadsınma­

sı olur; yani uzamdaki bir nokta olur. Kendi başına uzarnın dı-

67

şında oldugu düşünülen saglamlık, yogunluk ancak gerçek do­ gadaki zamanda oldugu gibi uzamı tüm uza

·

ölçüsünde yadsı­

yan bir ilkeyle söz konusu olabilir. Ayrıca bunun kendisi de ka­ bul edilmezse atom devinimi düz çizgi oldugu sürece, salt uzamla belirlendigi sürece ona göreli bir varoluş öngöıülmüş olur ve varoluşu salt maddesel bir varoluş olur. Ne ki biz şunu gördük: atom kavramındaki bir momentunı, bir an salt biçimdir; her göreliligin, başka bir varoluş olmayla her tür bagın yadsın­ masıdır. Aynı z.ı manda Epikouros'un birbiriyle çelişen ama atom kavramında bulu nan her iki momentumu, dunımu nesne edindigini belirttik. 1mdi Epikouros salt biçimsel tanımmı, her birini b.:;şka belirli bir varoluşla yacbıyan, salt biriciklik knTaınını nasıl gerçekligc ıaşıyabi!ir? O dolaysız varlık, öz abnında dev i ndi�i için blH ün beli rle­ meler dolaysız olur. Bunda n ötürü ka rşıt belirlemdcr dolaysız gerçeklikler ol arak karşıt oiuyorlar. Nt: ki atom'..ı n karşısında bu lu na n, göreli t'arolttş, yadsımasr. gereken 'vamlma düz çizgidit: ·

Bu devinimin dolaysız yadsın­

ması başka bir devinimdir, yani ken disi uzamsal olarak tasarlan­ dıkta, düz çizgiden sapmadır. Atomlar salt bagımsız cisimlerdir ya da daha doğrusu gök ci­ simleri gibi saltık anlamda bagımsızlık içinde düşünülen cisiın­ lerdir. Bundan ötürü onlar gök cisimleri gibi, düz çizgi biçimin·­ de degil egri çizgide devinirler. IHişme deoiııimf balJ,tmlılık de­ ilinimulir.

tıneli Epikouros atoınun düz çi:?.gi biçimin.rp� A'rjj.ı.6ıtpL'l'Ot; xıxl A&UxL�, 3u.>pt� 'l'ij» �. ıU«v Myxıxtov �ulvcııL -riJv:ıtiYTjG\11' ( ] rljv3l ıpU«nv (...] tzÔ'l'CJv cY-nıl'l«v, &ıçmp lv, ıl )CPUG� • • .

lxıxcnw ıf'rJ xqr.ııptO'I'ivoç [

].

• • •

) Aridot. le e«l. lll, 2 (300 " &-16]. Aıo xıxl Aıuxhnr19 xcıl A'rll'oxpl'l'qı, 'l'otr; )Jyoucnv ül xıvıiO'&ıxL -M r.�'l'IX at!ı�&cıtT« ıv 'l'cjl xıvijı xd 'l'cjl ılmlpf9, l.cxmv, 11

or(on XlV'rjlnll xcıl 'l'� iı xcı-n\ �VCJLV mCJv xiV'rjCJLt;. El yclp a>.>.o ur.' clllou ıcıvıt-:-::� (!lqc 1'&\11 OTOlXII(I)II, illıl xıxl xcı-ı-i ��� �YX'IJ TLvıl clvoıı xiV'rjınv ixiCM'OU, M;:' � fı �lcıWç fcm' xcıl !ıi -riJv ırpt:I1"1JV XLIIOGcJilV, l'iı (!'-J XLWfv, ıi>J4 XCITil fVInV' •Li WtpOY yclp ıtınv, d l'iı 1'L m«L XGıTıl �" XLIIOW �TOV, ID' ül 'T6 ırp6·

1'1pOY (!f.t XLvWI""'Y xıv'fıcm. ll) Diopa. Laeıt. X, 150. tacı TWV l;C:W.,v 1'� "ı&WcıTO cnııoftlıta� 7t0Lıtcr&c:ı 1'� uft'lp TOÜ l'iı �MCLII 4A>.'rj>.oc, jL'rjal �'1':'1'1G&«L ' np� 1'ClÜ1'« WfJb iaTı:J OtW MNotrw, oMA ıldUtOP. c:ı�(ı)r; al xcıl orwv ı&o.ıWv tacı l'iı -1)3WcıTO, � l'iı � dr; �«t; JrOL&ta&czı, -n\r; Ump TOÜ 1'-fı �Jr1'1LV cl>.>.�ur;, 1''1)3i (!>.iMC�J&czL, OÔIC � Tl xoı&' iCNW 3LXGıtOG6vıı , ID' fı ı, oroıir; ııcor' cl>.>.-/ı).w11 �Tr;, xcı&' 6ııt>.leır; 3-fı '1':'01'1 I&L 1'67t0uç � TLvd: 'lt'OLiicr&czı �· 1'0Ü l'iı �>.iırnıv,'ı (!>.«'lt'Tiahı.

ll)l

81 yani bir dış güçle olmamasını, zihnin kendisinin de bütün işleri için kendi içinde bir zonınluluk taşımanıasını, sanki yenilmiş gibi katlanınak, sabretmek zonında kalmamasını saAJayan şey ilk ögelerin azıcık sapınasıdır.

30. Arlstoteles G6kyılzrl Ozerlrıe I, 7. Ama bütün, her şey Deınokritos ile Leukip­ pos'un dedigi gibi s\lrekli degilse, boşlukla ayrılmışsa, her şeyin tek devininıinin olınası zonınlu; 1...1 anıa onların dogası t. . . J. parçalara ayrılmış bir altın gibi tek imiş.

31. Arlstoteles G6kyılzr1 Ozeriııe III, 2. Bunun için ilk cisiınlerin boşlukta ve son­ suzlukıa hep devindikleriıli ileri silren Leukippos ile Demokritos'a, bunun ne ti.lr bir devinim oldugunu, onların dogaya göre devinimlerinin de ne oldugunu sornıak gerekir. ögelerden her biri bir başkası tarafından zorla devindiriliyorsa, her birinin zorla olan bu deviilimi dışında dogal olan bir deviniminin de olması

zorunludur. Bu ilk devinim zorla degil dogal olmak zonındadır. Ilk deviniılı do­

gaya göre olnıayacak olursa, ilk devinen hep zorla devinecek olursa, sonsuza giden bir süreç söz konusu olur.

32. Dfoaeııes I.aert.los X, 150. Öteki canlılar birbirlerine zarar vermeme ve birbir­ lerinden zarar gönneme konusunda anlaşma yapamazlar. Bunlar için ne adalet ne de adaletsizlik vardır. Ama birbirlerine zarar vemıeme ve birbirlerinden zarar gönneme konusunda anlaşnıa yapmak istemeyen ya da yapamayan uluslar için de bu böyledir. Adalet kendinde varoL1n bir şey degildir. Karşılıklı ilişkilerde, Id­ mi zaman yerlerde, zarar verıneme ve zarar görmeme konusunda yapılan bir tUr anlaşmadır.

33. (Marx tara.findatı soııradaıı ekll'1ıerı lm ııotım karşısı bOş. ç.)

l KlNCl KlSlM

Atom/ann Nitelikleri Nitelik taşımak atom kavramıyla çelişir, çünkü Epikouros'un dedigi gibi, nitelik degişkendir oysa atomlar degişmez. 1 Yine de onlara nitelik eklemek zorunlu, çünkü duyulur uzam aracılıgıy­ la ayrılmış pek çok itme atomu,

dogrudan birbirlerinden ve salt 6zlerinden zorunlu olarak farklı olmalı, yani nite/ik taşımalıdır. Bu nedenle aşagıdaki açıklamada Schneider ile Nürnber-

':_ıger'in "Diogenes Laertios'daki Herodotos'a Mektup'ta 44 ve 54.

bölümlerde öne sürülen nitelikleri atarnlara yükleyen Epikou­

ros degildir"a yollu iddialarını geçerli görmüyorum. Gerçekten öyle olsa Lucretius, Ploutarkos gibi Epikouros hakkında bilgi veren bütün yazarların tanıklıkları geçersiz mi sayılacak? Bu ko­ nuyla ilgili olarak Diogenes Laeıtios yalnızca iki bölümde degil, on bölümde, 42, 43, 44, 54, 55, 56, 57, 58, 59 ve 61 . bölümlerde atarnun niteliklerinden söz ediyor. Bu eleştiricilerin "onların atarnun niteliklerini kavramıyla birleştirmeyi becerememeleri" gerekçesi çok yavan. Spinoza, cehaletin bir gerekçe olmadıgını söyler.b Herkes eskilerde anlamadıgı bölümleri silip geçseydi 'tabula rasa'nın elde edilmesi ne kolay olurdu! Atom, nitelikleri aracılıgıyla kendi kavramıyla çelişen bir va­ roluş kazanır. O

dışsal/aşmış, kendi özünden farklı bir varolma

olarak konur. Bu çelişki Epikouros'un asıl ilgisini oluşturan çea. Olasılıkla K. Schauback'ın Ober astroııomiscbe Begrl.fef < Gökbilim Kavranılan), 1837'den akıanlnıakıadır. b. Spinoza'dan serbest çevrifere yapılan alıntı: Ethika, I. Bölüm. Tanrı Üzerine XXXVI . önerıııe, Ek.

83 lişkidir. Bu nedenle bir nitelik koyar koymaz atomun maddesel dogasının saglamlıgını kaldırmış olur; aynı zamanda kendi özel çerçevesi içinde bu özellikleri ortadan kaldıran, buna karşı atom kavramını geçerli kılan belirlemeler ortaya koyar.

Bu nedenle tüm özellikleri kendi kendi(eriyle çelişecek biçimde belirler. Oy­

sa Demokritos nitelikleri hiçbir yerde atomlada ilgili olarak ele almaz, kavram ile varoluş arasında varolan çelişkiyi de konu edinmez. Tersine bütün ilgisi nitelikleri, onlardan kurulması ge­ reken somut doga ile ilgili olarak ortaya koymaktır. Onlar sade­ · ce görünen çeşitliligin açıklamasına ilişkin koyutlardır. Bu ne­ denle de atom kavramının onlarla bir baglantısı yoktur. Savımızı kanıtlamak için öncelikle zorunlu olan şey, bu ko­ nuda çelişiyar görünen kaynaklara başvurrpamız.

Filozofların Ogretileri Üzerine adlı yapıtta şöyle deniyor: "Epikouros atomlarda üç şey var diyor: büyüklük, biçim, agırlık Demokritos ise sadece ikisini kabul ediyor: büyüklük ve biçim; Epikouros bunlara üçüncü olarak agırlıgı ekledi. "2 Eusebios'un

lncile Hazırlık adlı yazısında da bu alıntı sözcügü sözcügüne yi­ neleniyor. 3 Simplikios4 ve Philoponos'un5 tanıklıkları ile De­ mokritos'un atomlara sadece büyüklük ve biçim yükledigi onay­ lanıyor. Buna karşılık Aristoteles

Oluş ve Yokolujun 1 . Kitabında

Demokritos'a atomlar için farklı agırlıklar ekletmekte.6 Bir başka yerde ise (Gökyüzü

Üzerine 1 . Kitap) Aristoteles, Demokritos'un

atomlara agırlık ekleyip eklemedigi konusunu açık bırakmakta. Dedigi şu: "hepsi agırlık taşıyorsa saltık anlamda hafif bir cisim olmayacaktır, hepsi hafiflik taşıyorsa hiçbiri agır olmayacaktır."7 Ritter,

Eski Filozoflar Tarihi 'nde Aristoteles'in görüşüne dayana­

rak Ploutarkl1os, Eusebios ve Stobaios'daki bilgileris yanlış bulu­ yor, Simplikios ile Philoponos'un tanıklıklannı dikkate almıyor.

84 Biz bu bölümler gerçekten bu denli çok çelişiyar mu, buna bakalım. Belirtilen yerlerde Aristoteles atom nitelikleri üzerine ex

professo (uzmanca) konuşmuyor. Oysa Metafizik 7 . Kitapta

şöyle diyor: "Demokritos atomlarda .üç ayırım koyuyor, çünkü

taşıyıcı cisim madde açısından bir ve aynı ama pvap� (devinim

ardışıklıgı), yani şekil, ıpoırfı (yön), veya yer ya da düzen anla­ mına gelen öıa8ıyı7 (temas) bakımından ayrımlı."9 Bu bölümden çıkan sonuç şu: agırlık Demokritos atomunun bir özelligi olarak gösterilmiyor. Maddenin, parçalanan, kırılan boşluk aracılıgıyla birbirinden ayrı tutulan parçaları özel biçimler taşımak zorunda­ dır ve bunlar uzam incelemesiyle son derece açık olarak kabul edilmektedir. Aristoteles'teki şu bölümde bu çok daha açık orta­ ya çıkıyor: "Leukippos ile arkadaşı Demokritos ögeler 'dolu' ile 'boş'tur diyor... . Bunlar varolanın madde olarak nedeniymiş; 'seyrek' ile 'sık'ı niteliklerin ilkeleri diye kabul ederek; bir varlıgı taşıyıcı, ötekileri onun duygulanıriılan ile oluşturanlar gibi, bun­ lar da atomların ayrımlannın öteki nesnelerin nedenleri oldugu­ nu söylüyorlar. Nitekim taşıyıcı varlık yalnızca

pvap(x;. 5ıa8ırı1

ve ıpoırfı bakımından farklılaşıyormuş . ... Nitekim A N'den biçim, AN NA'dan diziliş, Z de N' den konum bakımından farklıymış."1 0 Bu bölümden açıkça şu sonuç çıkıyor: Demokritos atomların özelliklerini, atomun kendisiyle degil, sadece görünen dünya­ nın ayrımlannın oluşturulmasıyla ilgili görüyor. Ayrıca çıkan şu: Demokritos agırlıgı atomların özsel bir niteligi olarak göstermi­ yor. Her cisimsel nesne agır oldugu için, bu onca kendiliginden anlaşılır bir şey. Yine ona göre büyüklügün kendisi de bir ana nitelik degil, atarnlara biçimle birlikte zaten verilmiş olan ilinek­ sel bir belirlenim. Demokritos'u ilgilendirenler sadece biçimle­ rin farklılıgı -çünkü şekilde, konumda, dizilişte hiçbir şey içeri!-

85 memekte. Büyüklük, şekil, agırlık Epikouros'da görüldügü gibi birleştirilmekle, atomun kendinde taşıdıgı ayırımlar oluyorlar; şekil, konum, düzen onda bir başkasıyla ilgili olarak bulunan farlılıklardır. Dolayısıyla Demokritos'da sadece görünen dünya­ nın açıklanması için kabul edilmiş belirlenimler buluyoruz, oysa bu belirlenimler Epikouros'da ilkenin kendisinin saglamlıgını bize gösteriyor. Bu nedenle Epikouros'un atomunun nitelikleri­ ni ayrıntılı inceleyelim.

Birincileyin atomların büyüklükleri var. 1 1 Öte yandan bü­ yüklük de yadsınıyor, çünkü onlar her büyüklügü taşımıyor, 12 onlann arasında yalnızca kimi büyüklük degişikligi kabul etmek gerekiyor.B Elbette onların büyüklügü yadsınırken sadece 'k0çük'1 4 demek gerekiyor. 'En küçük' de degil -çünkü bu salt uzamsal bir belirleme olurdu- çelişki dile getiren 'sonsuz kü­ çük'.15 Rosinius Epikouros'dan kalari parçalara açıklamasında bir yeri yanlış çeviriyor, başka bir yeri de atlayıp şöyle diyor: "Hujusmodi autem tenuitatem atomorum incredibili parvitate arguebat Epicurus, utpote quas nulla magnitudine praeditas aje­ bat, teste Laertio X,44. " (Laertios X, 44'deki tanıklıga göre atom­ ların büyüklük taşımadıgını söylerken Epikouros atomların ina­ nılmaz küçüklükteki inceligini kanıtlamaya çalışmaktadır).ı6 Bu konuda Eusebios'a göre17 ancak Epikouros'un atomlara sonsuz küçüklük yükledigini, Demokritos'un ise son derece büyük atomları -hatta Stobaios18 dünya büyüklügündeki atomdan söz eder- kabul ettigini şimdi dikkate almak istemiyorum. Bir yandan bu Aristoteles'in tanıklıgıyla19 çelişiyor, öte yan­ dan Eusebios ya da daha çok onun metni aldıgı lskenderiyeli Piskopos Dionysios onla çelişiyor. Çünkü aynı kitapta Demokri­ tos'un dogarun ilkeleri olarak bölünemez şeyleri, akılla görüle-

·

86 bilen cisimleri gösterdigi söylenmektedir. 20 Ama şurası açık: De­ mokritos çelişkiyi bilinçli hale getirmiyor, bu onu ilgilendirmi­ yor, oysa bu Epikouros'un ana ilgi noktasını oluşturan şey. Epikouros'un atomunun

ikinci niteligi şekil. 21 Ama bu belir­

leme de atom kavramıyla çelişir ve karşıtı konulmalıdır. Soyut tekillik soyut biçimde eşitliktir, dolayısıyla şekilsizdir. Bu yüz­ den atomların şekilletinin farklılıkları sınırlanamaz22 ama onlar saltık anlamda sonsuz degildir. 23 Atomların farklılaşmasını sag­ layan sınırlı ve sonlu bir şels:il sayısı vardır. 24 Buradan kendili­ ginden çıkan şu: atom olarak çok da farklı biçimler yoktur.25 Oysa Demokritos sonsuz çoklukta biçim koyar.26 Her atom özel bir şekil taşısa, sonsuz büyüklükte atomun olması gerekecek­ tir;27 çünkü kendilerinde sonsuz farklılık taşıyacaklar; Leibniz'in 'monad'larında oldugu gibi bütün ötekilerden farklı olacaklar­ dır. Bu yüzden Leibniz'in "iki nesne eş olmaz" yollu savıc tersine çevrilir ve aynı şekilde sonsuz çoklukta atom vardır. 28 Bu yolla şekil belirlenimi de açıkça yadsınır, çünkü ötekilerden ayrımı olmayan şekil artık şekil degildir. En sonu Epikouros'un

üçüncü nitelik olarak agırlıgı göster­

mesi29 son derece önemli, çünkü madde agırlık noktasında ato­ mun ana belirlenimini oluşturan ideal biricikligini taşır. Dolayı­ sıyla atomlar bir kez tasarım dünyasına konuyorlarsa agır olmak da zorundadırlar. Ne ki agırlık da atom kavramıyla düpedüz çelişir; çünkü o, maddenin, kendi dışında bulunan ideal bir. noktası olarak tekil­ . ligidir. Oysa atomun kendisi bu tekillik, yani agırlık noktası, bi­ ricik varoluş olarak tasarlanmıştır. Bu nedenle Epikouros için c.

Gottfried Wılhelnı von Leibniz, OjX•m 011111ia, Ludovici Duıens, 2. cilt, Cenevre 1768, s. 21.

87 agırlık sadece farklı

tanı olarak varolur ve atomların kendileri gök cisimleri gibi tözsel agırlık nokta/andır. Bu somutlaştırılırsa eski dost Brucker'in harika buldugu3° ve Lucretius'un bizim için kesinleştirdigi31 şey kendiliginden anlaşılır: yani yeryüzünün her şeyin ona yöneldigi bir merkezinin olmadıgı ve 'karşı-ayak­ lıların' bulunmadıgı. Ayrıca agırlıklar sadece ötekinden farklı �l­ dugu için ortadan kalkarlar ve nitelikleriyle donanmış atarnlara eklenirler. Böylece atomlar birbirlerinden farklılıkları içinde de­ gil sadece boşlukla ilgi içinde çokluk olarak düşünüldOkleri yer­ de, agırlık belirlemesinin ortadan kalkması anlaşılır hale gel­ mekte. Bu yüzden atomlar kütle ve biçim olarak ne denli farklı olurlarsa olsunlar boş uzayda eş hızla yol alırlar.32 Epikouros yi­ ne bu yüzden agırlıgı sadece itmede ve itmeyle oluşan birleşim­ lerde kullanır; bu, atomların kendilerinin degil, sadece atom topluluklarının agırlıkla yüklü oldugu savının nedeni olmuş­ tur.33 Gassendi salt usla yol alan Epikouros'u "bütün cisimler agır­ lık ve tartı bakımından son derece farklı olmalarına karşın, yu­ kardan aşagı düşerken eş hızda devinirler" yollu deney bilgisini hazırladıgı için över. 34 Dolayısıyla atomların nitelikleri üzerine inceleme bizi sapma konusu incelemesiyle aynı sonuca taşımaktadır. Yani Epikouros atom kavramındaki öz ile varoluş arasındaki çelişmeyi konu edinmiş ve atomculuk ögretisine yol açmıştır. Oysa Demokri­ tos'da ilke gerçekleşmesi söz konusu degildir, sadece maddesel yan yakalanmış, savlar deneyim dünyası adına oluşturulmuştur.

ZWE I TES K A P l T E L

Die Qualitaten da Atoms 1) Diepa. Laert. x. 54. lloL6tııc; -ydp ıtöiGCl IUTıxf!cW.u· cıl 3l ıfroııoL ouaıv IUTIX�OIJGI.Y. ı..:r.t. Jc m. nal. ll, 86l �qq. Omnia tint 1 principieis sejuncta, neceue at, lmmortalia 1i volumUI mbjungere rebua Fuııdamenta, quibua nitatur surnma ..tutia. ') (Phatarcll.) tk ıı/tıcit. tı/ıil-p/ı. [1. p.23s-236 1, 3 p.877 D. E.). 'E1ılxoupoc fvrı CJUt4�7JxML (St) TO� GW!LIXGL Tp(« -ı-cxiiTcıı· crxi'i!LIXo ıttyc3oç, f*po�. 417Jj.tÔıcpı-ı-oç � yip [ı>.c�] 3uo· �&o [Tc)ıccd oxilıııx• lı a· 'Eıtbcoupo� TOUTotc; xcıl. Tp(TOY TÔ l!cipoç M&ııxcv· chciyı-.71 -ydp [ ) xtvcio&cıı Tel owııcx-:cı Tjj -ı-oü l!cipouc; n>.'I!Yf. ( ) . Cf. Sat. Empir. oJ.vcrı. Mt�tlı. [IX.] p.420 (D-E = X, 240]. ') Ea.b. PrMfldr. �· XIV. p.749 [B-C = XIV. 14, 5 Mr.). f) Simplic. l.c. p.362 [b 29 "" CAG IX p.462, 12-13) . . . . . . '\iıv 3L«qıopıXv cıiı-ıciıv (K. clTÔjWY) Km �&oto Hcıl. oxilf'CII TL&c(ç (IC. li7J!LÔICp\TOÇ) ( . ,], =

• . • • •

• • • ••

• • •

• • •



') Plülopoa. ibil. [.23-27 CAGXVI p.398, 1 3-16.} tılaıv ıı.Mot xoıvijv ıp\ıGLv umı�mv (IC. A'IJıt6ıcptwı;) ocüıııxwc; wi� ox-Jıııııun din· TOÜTOu 3l ıı6pt(l rtwıı T� clT6ııouc; ıuytDıı )(cıl GX�f'cı'TI 3ıcı�poöarıc; clll-lj).ı.ıv• oö ııôvov yclp !>.>.o XOti ıf>J.o oxiiJLcı fxoooıv, clU' (dalv) cıiıTciıY cd 1Jlv ııclı:ouc;, cı( 31 i).ciTTOUÇ. ') Ari1tot. tk lf:Mr. ct corrııpl. J, 8 (326" 9). (. . . ) l(c;ı{-;ot l!cıpiı'Tcp6V (IC. ofTOJLOY) � xm TiJv Ôıtepoxlıv cp7jG\Y rfYIIl. ') Ariltot.JecuJ. I,7 [276" 1-2.4-7). ( . . .] w\ıı-ı.ıv3l,'I.Wı; &m:ıpot, ID« ıı6vov ıl.ıtcpO..'I)moı. ") Lacnt. l l, S13 sq. .. . . . fateue, neceae est, Materiarn quoque finiteia dilferre 6gureia. Euııeb.P,.,oar.eiiCIIII. XlV. p.749 [C= XIV, 14,5 Mr.]. [ . . .] 'Enlxo!JPoı; . . . . . ct'ıiO:l Tck ax�ıııx-ror. IIÔT�'ıl 4T6ıt(I)V ncpt/..'l)m, oüıc cilfClpor. [ . . .]. Cf. Wlatarda.) J, plcıdt. 1'hll010p/ı. l.c. [= 1, 3 p. 877 E-F1. 15) Diapa. Laert. X. 42. Kaıl XGt&' iv.ıiv ai crvyıcp{CJEIÇ 1t'E1t'Olr}VTaL Tama 8e ECJrıv aroJ.la ıcai aj.leraf3A.qra.... "ilme rliç ap� arOJ.lOVÇ avayıcalov efvaı CJWJ.larwv (()OOEIÇ-6 (Bü­ tün, evren, her şey cisimdir. . . . öyle olmasaydı, boşluk, uzam, ci­ simden bagımsız doga diye adlandırdıgıınız şey ne?. . . . Cisimler­ den kimi bileşiktir, kimi ise bu bileşikler nelerden oluşuyarsa onlardır, berikiler bölünmez ve degişmez şeylerdir . . . . Dolayısıy­ la ana maddelerin, cisimlerin bölünmeyen cisimsel dogalan ol­ ması zorunlu). lmdi Epikouros yukarıda ilkin sadece boşluktan ayrımlı olarak cisimsel olandan, sonra da özel olan cisimsel olandan, yani atomlardan söz etmektedir. Schaubach'ın Aristoteles'i yardıma çagırması da işe yaramı­ yor. Özellikle Stoacıların başvurdukları apxıJ (ilke, ana madde) ile moızeiov (öge) arasındaki ayırım7 gerçi Aristoteles'de de bu­ lunuyor;8 ama onun her iki sözcüge özdeşlik yükledigi yerler de az degil.9 Hatta açıkçası CJroızei'ovnun özellikle atomu imledigi­ ni söyler.1 0 Yine Demokritos ile Leukippos da ırA.fipeç (dolu) ile

ıcewv (boş)'a CJroıxei'ov(öge) der. 1 1

98

Lucretius'da, Diogenes Laertios'daki Epikouros'un Mektu­ bunda, Ploutarkhos'un Kolotes'inde, 12 Sextus Empiricus'un ya­ pıtında, 13 atomlann kendisine, kendini oı1adan· kaldırınakla be­ lirlenmiş olan nitelikler konur. Ne ki salt usla algılanan cisimlerin uzarola ilgili niteliklerle donanınası bir antinomi diye göıülüyorsa, uzarola ilgili nitelikle­ rin kendisinin sadece usla algılanabilmesi daha . büyük bir anti-

nomi olur. 14

En sonu Schaubach savını daha iyi temellendirmek için Sto­ baios'dan şu bölümü veriyor {Fizik Şiirleri I, 17, s.33, 1 -3: I, 1 4 s.142.1: 'Enbwvpoç. :rcH .. I npÔYra (sc. UWf.lm:a) 8e cbrA.a, ıa 8e eÇ ..

b.üv

..-ı:c;,

.

-ıoci� unıxp)(tıuırınc; Y. I.SLd,!J.Ot"tl wU'tCJ)' ()(Otl ydıp -roÜTO =�oV.oy�­ aTtr,v. 7.3. Koıl ydıp -roü-rıı ııôx liıo:o8d�t(ı); npoc;3ci'fııtı, xıx! T bunu söyler.

116 1) Lacret. Je rer. nat. l.e.

Sest. Empir. atlverı. Math. [IX.] p.420 .q. [420 C. D-E. 421 A. C = X. 238. 240. 241 . 244]. [ . ] oıS�J-=c.ııııx cruıııt�c.ııııhc.ıv [ . . ]. IJ&cv xıxl meıll� 1tyr, 6 'Er.!xou­ . .

.

poc;; , -:o awııoı 'V()C!v xıx�' irno\ıv&tatv ııı:yi&ou; xıxl cry:i)ı.ı.ıx'\"ot; xıxt dll't'l-roıt!o:ı; x-xl �!ipou� lx (.l.'ij ÖV'\"c.lll GWf.limxpxcıv o>iıw\iv iıtı:l 'I'CXÜT.X !an xp6voı;, 6 Bl 'Eıt(xoupo; CJUf.llt':�(.I.OtT.X 'P'IJO'LII otUTW\1 that ["t'OV xp6vov) , ıG"t'ıxt XO:Tıi "t'OV 'ETt(xoupov ô xp6voç OtVTO; T�ı �ıxV To ci-IMvoıTov avvııp-rr; · (.dvov ci3uvıxTov yd:p &ii(A)ı;. E(Tttp ollv iaTL n &ctov - wc;Tttp xoıi lan - xıxl Ti Wv tlp'l)ı.ıiv« ıupl 'Tijc; 7tpWT7jt; oualcıc; T&lll OW(LclT(A)\1 dp7)TOtL xıx).(;ic;. LUtJ.!'Ot!vtı lle TOÜTO ıcotl 3tıi: 'Tijı; oıta-&fıatwt; (xe�tv&lc;, wc; yt 'r.pOÇ .taTı:pov, ciiJ.i XOtl Tjj tJ.OtVTC{CJ Tjj 7te:pl t"OV -l>eov, (.t0116l.&.�ot (L6vov TO 11'pöhov, OTL .&toUı; -c.ıv cpu.'t)ı.tri-:c.ıv xıiDıxpınv. Otov, liTı TO wii11 cıwıııx xotl civıxıp'l)ı; cpuoıı; bT(v � 15-rt &'t'oııcx omıxciıx ıtccl r.civTot 't':% 't'oıc:ıüı:ıx, � 6cıa: ııovıxx7ı" lx.cı Toiı; cpcxtlloı.tb.otı; aı.ıııqıı.ıv[ıxy• potc; qııxtVÔ!J.CYOt. TCXÜ'r« y«p oöx iv8qHcet TCMoYIX)(wt; y(vca&at. [88.] T� ıdv-tot cpıinıxaıııx CKoXG":'(a)V 't"'IJP'I)Tiov xııtl ml � GUVIXTr.ÔIJ.CIIOt TOÔTfıl 3tııttpm01/. ..A oöx mt(J.Otp't'Upei­ TÔ..cı-roup'(7lTO.A�:w ctı; Te TO ıl3tıx11Ôlj't"OV qıcpoıdvotı; . xat cl cpor.tvÔiJ.CVOt, & act CT/lııct'a ılıto· a�ı:a&ııtt, !L� 8uvcxıd'niç auv&cc.ıpci:v. • • •







• . •

• . • • •

135 14. a.y. 92.

ıs. a.y. 94 . 16. a.y. 95 ve 96. 17. a.y. 98. 18. a.y. 104. (Epikomos'a göre ) başka pek çok tarzda şimşek oluşuımı olası. Ancak söylence uzak tunılsun. Anıa söylence, göıiinenleri izleyerek, onlardan hareket­ le görünmeyenler üzerine sonuç çıkarılu·sa uza klaştırılmış olur. 19. a.y. 80. Dolayısıyla bizim dünyamızda aynı şeyin kaç tür oluşıugumı incelemek, meteorlar ve belirsiz şeyler konusunda nedenleri böyle aramak gerekir.

a.y. 82. An1a ataraksia bütün bunlardan uzaklaşmak demektir. . . . . . . . Dolayı­

sıyla önümüzde olan bitene ve duyıııularıııııza önem vermek gerekir. Genel olanlarda· genel olanı, özel olanlarda özel olanı, ölçüderin her birinde dolaysız, önümüzde olan açıklıgı (enargeia) görmek gerekir. Böyle yaparsak, sarsıntı ile korkunun nereden geldigini dognı biçimde açıklayabiliriz, böylece 'meteorlar' konusunda ve her zaman söz konusu olan, insanlal'ı en çok şaşkınlıga düşüren başka bir şey konusunda korkudan kuıtı.ılabiliriz. a.y. 87. Meteorlarda olup bitenlerin bazı belirtilerini, meteorlarda göıiinenle­ re bakarak -degil, bizim dünyamızcia incelenebilen ya da söz konusu olan göıii­ nenlerden çıkarmak gerekir. Bunlann pek çok biçimde oluşması olası. 88. Her tek nesnenin göıiinüşü incelenmeli, buna baglı olanları ayırdetmeli. Bunların pek çok biçimde olabilecegini bizim dünyamızda olup bitenler çüıiitecek degildir. 20. a.y. 78. Aynca bunlarda pek çok biçimde olıııak ve bir biçimde başka türlii .de olmak olası.

a.y. 86. Bunların pek çok oluş nedeni var.

a.y. 87 Bütün gök cisimlerinde her şey kesinlikle

pek çok tarzda

olu­

şm. . . . .onlar hakkında gerekli olan şey olası açıklama, kalan bu. 21. a.y. 98. Tek açıklama biçimini kabul edenler ise göıiinenlerle çalışıyorlar, "in­ san için ol!tnaklı olanın incelenmesi gerekir" kuralına uymuyorlar.

a.y. 1 1 3.Göıiinenler birden çok açıklama gerektirirken tek bir neden gös­ termek, anlamsız yıldızbiliciligine kendini kaptınııış, tanrısal bir dogayı hiçbir zaman gerçekleştirilen şeylerden uzak tutmaksızın !bazı şeyler için} nedenler ileri süren kişilerin delice tutumu.

a.y. 97. Yöıiingeler dizgesi de bizim dünyaınııda oluşan bazı şeyler gibi dü­ şünülmelidir, tanrısal doga bunlarla ilgili göıiilmemeli, tüm mutlulugu içinde eylemlerden uzak tutulmalıdır. Çünkü bu yapılmazsa, yalnızca olası bir açıkla­ ma biçimi kullanmayan, olan bilenin sadece tek biçimde oluşnıguna inanarak öteki bütün açıklama biçimlerini dışarda bırakan, böylece olanaklı olmayan açıklamaların içine dalan kimi kişiler için söz konusu oldugu gibi, meteorlara ilişkin tüm açıklama anlamsız olur. Iz olarak anlaşılınası gereken göıiinenler de dikkate alınabilen şeyler olarak düşünülemez.

136 lb. 93. . . . . . ı.ı.� ,o(3ouııcvoç Tıit; «�3poııto�w�cı; t'iuv «aı:po>.6y(a)v T«XVllTc(xç. //... 87 . . . . . . 3ij),OY, QTI (x«l) ix ıtotVTO.cov:x;:w.; GUfL�cıtvov xcxı:ci rljv tK ı:wv ciıtOa"''lj ı.ı.tı:(ı)v cpcxVTota!ocv nocpcüM6VTı.ıv,

f-:ı

n

ıiyvoouvı:ı.ıv, xcxl ılv notoıo; oöx !cnı.v clı:otpocxı:ijacxı.

") Id. ib. 80. K xl oü 3ti voı.ı.tl;Ew,

-ı+,v ump TOUT(a)\1 :xpdoıı; ıtpot"(!J.OtTctotv h:p(.

�mtv ı.ı:l; «ıııı>.·qcpf:vcxı, ömı ıtpOarol11şımıııı soıı bu/dt1Att bir .v6re-

dir.

·

150 Oder die Bewei.e für du O.sein Gottea aind nichts als &weise /ür tlas Dasein tles ıoesenlliclım men:ıdıliclıen &�lseins. loıiıdıe Explil(alionm tlewlben. Z.B. der ontologische Beweia. Welehes Sein ist unmittelbar, indem es geclacht wird� 0.. Selbttbewu8t.ein. In die.em Sinne sind aile Bewei.e für das Dasein Gottes Beweite (Ur sein Niclattltısein, Witlerleıunıen alleı: Vorstellunıen von einem Cott. Die wirlclidıen Beweise mUBten umgelcehrt lauten: • Weil die Natur schledıt einıerichtet ist, iat Gott. Weil eine unvemUnftiae Welt iat, iat Gott." .,Weil der Gedanke nicht ist, ist Gott." Was beaqte dies aber; als, wem tlie Welt rmvemün/lig, wer tlalıer ıdbst rmoemün/tig ht, tÜm isi Gott) Othr tlie Unvemrm/t {st tlas Dasein Gottu. • ,.

·

.( . . .] wenn iht die IJUJ eines obiJf.tiwn1 Gotta1 voraussetzt, wie k&ınt ihr von Ce­ ıetzm spreclıen, die die Vcrnun/t1 cau .ıJı ıclhd lıervorbrinst. da clochAutcınomic1 allcin einem alııolut /reien1 WeNn1 zıJkommen kann)" Sclıellinıı. I. c. 5. 198. (Brief X.] .Es ist Verbreclıen an der Menschheit, Gruncltitze ıu verberıen, die allııemein mitteilhar aind: Denelbe. ).c. 5. 1 99.

151 Y a d a tanrının varlıgı kanıılan v:ırolan insan kımdi/ik btliiiCillill, Otltltı maııtıksal açım/ama/antmı ııaroldugu kamtlamalarırıdan başka bir şey degil­ dir. Sözgelişi ontolojik kanıılama. Hangi v:ırlık dUşiinilldilgü sürece dolaysız olara k vardır? Kendilik bilinci. Bu anlamda bilıün tanrı varlıgı kanıılanıaları, onun

uarolmadı/lı Için

kanıt­

lardır, bir tanrı konusunda biitiln tasarnnların çı1n"itıllmesfdlr. Gerçek kanıtlar tam tersi olmalıydı: "doga kötil kı.ınılduAıı için tanrı v:ırdır", "dünya akıldan ba­ gıınsız oldugu için tanrı vardır", "düşünce varolmadıgı için tanrı vardır". Bımım

atılatm kf>ııdtsiııce dı1ıı.va akılstzsa, dolayısıyla kf>ııdisf dR akılsızsa o kişi içitı "tatm uardır 'C:Ien başka ne olabilir? Ya da akılsızlık t anrının varlıgıdır. ·ı . l siz ııesııel bir tatın idesiııt öııkoşııl gönlyorsaııız, özerklik salt 6zaı1r bir ııarlıkttJ bt�lımabildi!JI tçtıı, akim keııdisl11detı ı1TPtti!Jt .vasalardau uasıl sdı" edebillrsitıfz?"Sclıelling, a.y. s. 198. ı X Meknıpl. "Ge11el olarak bildirllebilir tikeleri itısa11lıkta11 gizlnnc>k cfııa.wttlr. a.y. ..



s. 199.

Kamuya sundugum bu araştırma eski bir çalışmadır. Onun ancak Epikouros, Stoa felsefeleri ile Kuşkucuların felsefelerinin genel bir sunumu içinde yer alması gerekiyordu - çok farklı tarz­ daki politika ve felsefe çalışmalarım bunu şimdi ortaya koyma­ ma izin vermiyor. Epikouros, Stoa ve Kuşkucuların dizgesinin anlaşılacagı za­ man ancak yeni geldi. Bunlar kendilik bilinci felsefelecileridir. Bu satırlar hiç olmazsa bu ödevin şimdiye degin ne denli az ger� _ çekleştirildigini gözler önüne serecektir.



Yeni bir önsözden kalan parça (ç,).

·

KAYNAKÇA Aristoteles De anima libri tres (Ruh Üzerine Üç Kitap). Adolph Trendelenburg Jenae 1833. Aristoteles De coelo libri IV (Gökyüzü Üzerine 4 Kitap). Tauch­ nitz Yay. 1833. Aristoteles De geneı-atione animaliımı (Hayvanların Oluşumu Üzerine). (Marx'ın kullandıgı yayım bilinerİıiyor.) Aristoteles Phvstca (Fizik). (Marx'ın kullandıgı yayım bilinemi.

yor.)

.

Aristoteles Metaphysica (Metafizik). Tauchnitz Yay. 1833. Athenaeus Deipnosophistae (Yemek-Bilgeleri). (Marx'ın kullan­ dıgı yayım b�inemiyor.) Brucker, Jakob Institutiones histartae philosophicae (Felsefe ta­ rihi Disiplinleri). Lipsiae 1747. Cicero Defato liber singularis (Yazgı Üzerine Tek Kitap). Bero­ lini 1745.) Cicero De finibus bonorom et malorum ltbri V (İyilerin ve Kö­ tülerin Sınırları Üzerine 5 Kitap). Berolini 1745. Cicero De natura deontm libri III (Tanrıların Dogası Üzerine 3 Kitap). Berolini 1745. Cicero Tusculanarnm questtonum libri V (Tusculum Tartışma­ lan 5 Kitap). Berolini 1745. Clemens Alexandrinus Stt"Omatum libri VIII (Halılıar 8 Kitap). Coloniae 1688.

De Placttisphilosopbontm libri V. (Felsefecilerin ögretileri Üze­ rine 5 Kitap). Lipsiae 1815.

1 56 Diogenes Laertios

De ılitis pbilosopborum libri X

(Filozoflann

Yaşamı Üzerine 10 Kitap). Upsiae 1833. Eusebios

Preparatio etJange/ica etneile Hazırlık). Parisiis

1628.

Feuerbach, Ludwig

Gescbicbte Die neuere Pbilosopbie liOn Ba­ cmı von Veru/am bis Benedict Spinoza (Bacon'dan Bene­

dict Spinoza'ya Kadar Yeni Felsefeler. Tarihi). Ansbach 1833. Hegel

Vorlesımgen ı:ıber die Pbilosopbie der Religion (Din Fel­ sefesi Dersleri). Berlin 1840.

Holbach, Paul Henri Dietrich Systenıe de la tıature ou de /oix du

monde pbysique et du monde moral (Doga Dizgesi ya da Doga Dünyası ile Ahlak Dünyası Yasası). Mirabaud. Londres 1770. Hume ; David tJber die

menscblicbe NaturOn5an Dogası Üzeri­

ne), Halle 1790. Kant, ımınanuel

Kritik der reinen Vernımjt (Salt Aklın Eleştiri­

si). Leipzig 1838. Köppen, Cari Friedrich

Friedricb der Grosse (Büyük Friedrich).

Leipzig 1840. Leibniz,

Opera omnia, Ludovici Dutens:

Lucre1ius De rernm

2. c. Cenevre 1768

natım:ı libri sex (Nesnelerin Dogası Üzerine

Altı Kitap). Car. Abr. Eichstaed Yay. c. '1. Lipsiae 180 1 . Philoponus (Aristoteles Yoruırtcusll .)

A.ristotelis opera.

4.c.

Brandis. Berolini 1836. Ploutarkhos Advem�

Colotem