Cahiliye Araplarının Ahiret İnancı [1 ed.]
 9786059281218

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

1

1

r

.

-

--

ed.

M. Mahfuz SÖYLEMEZ

CAHİLİYE ARAPLARININ



AttiRET iNANCI

ANKARA OKULU

Ankara Okulu Yayınlan: 215 Cahiliye Araplarının Ahiret İnancı Kur'an'ın İndiği Tarih III

© Ankara Okulu Basım Yay. San. ve Tic. Ltd. Şti. Dizgi ve kapak: Ankara Dizgi Evi Baskı, kapak baskısı, cilt: Ankamat Mat. Ltd. Şti. Birinci basım: Eylül 2016

ISBN 978-605-9281-21-8

Ankara Okulu Yayınlan Şehit Mehmet Baydar Sokak No: 2/A Maltepe/ANKARA Tel: (0312) 341 06 90 Faks: (0312) 341 06 95 web: www.ankaraokulu.com e-mail: [email protected]

'°b);� ,t �, �1,..

'/,4, ,� .,

�-��

Cahiliye Araplannıft;i;�. . v&�· Ahiret inancı ��

Editör Mehmet Mahfuz SÖYLEMEZ Editör Yardımcıları Şevket KOTAN Hüseyin SARIKAYA, Selman ÇALIŞKAN

Ankara Okulu Yayınları Ankara 2016

r,- ----

İÇİNDEKİLER

Önsöz ........................................................................................... 7 Mehmet Mahfuz SÖYLEMEZ İlk Dönem İslam Tarihi Kaynaklarına Göre Cahiliye Araplarında Ahiret İnancı ................................................ 9 Şevket KOTAN Kur'an'da Cahiliye Araplannın Ahiret İnancı ............................... 51 Mesut OKUMUŞ Kur'an Ayetlerine Göre Cahiliye Araplarında Ahiret İnancı .......... 93 Muhammed Selman ÇALIŞKAN Kur'an Işığında Nüzul Dönemi Mekke Müşriklerinin Ahiret-Ceza İnancı ve Hayra Engel Olmaları Arasındaki İlişki .... 125 Cemalettin ERDEMCİ İslam Öncesi Arapların Ahiret Anlayışına Teolojik Bir Yaklaşım... 159 Şinasi GÜNDÜZ Ölümden Sonra Diriliş ve Hesap İnancına Muhalefetin Temelleri ...183 Mehmet ALICI Zendig-Dehr İlişkisi Bakımından Kureyşlilerin Ahiret Algısı....... 201 Yusuf SUİÇMEZ Hadisler Işığında Cahiliye Döneminde Ölüm Sonrası Hayat....... 229 Dizin......................................................................................... 245

,ı-._

.....

ÖNSÖZ

Değerli okurlar Cahiliye Araplarının Ahiret İnancı başlıklı elinizdeki kitap "Kur'an'ın İndiği Tarih Çalıştayları"nın üçüncü ayağını teş­ kil etmektedir. Bilindiği gibi ilk iki çalıştay Kur'an ve İslami İlimlerin Anlaşılmasında Tarihin Önemi (Ankara Okulu Yayın­ ları, Ankara 2013) ve Cahiliye Araplannın Ulühiyet Anlayışı, (Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2015) başlıkları ile yayın­ lanmıştı. Elinizdeki eser bu serinin devamı mahiyetinde olup Cahiliye Araplarının ahiret inancını konu edinmektedir. Cahiliye dönemi Araplarının ahiret inancı denilince iki ayrı duruş kendisini göstermektedir. Bunlardan ilkine göre Cahiliye döneminde Araplar ahirete inanmazken ikincisine göre ise tersi geçerlidir. Bugüne kadar bu iki cenah da kendi tezlerini kendi mahfillerinde dile getirmiş veya yazmışlardır. Oysaki bu kabil çalışmalarda disiplinler arası uğraş olmaksı­ zın doğru bir sonuca varmak mümkün değildir. Bu vesileyle çalıştaya tefsir, hadis, dinler tarihi ve İslam tarihi gibi değişik disiplinlerden uzmanlar davet edilmiş ve konu enine boyuna tartışılmıştır. Böylelikle bir taraftan onların kendi disiplinle­ rinin zaviyelerinden hadiseye bakmaları, diğer taraftan da o alanın temel kaynaklarında var olan bilgileri sunarak sonuca katkı sağlamaları hedeflenmiştir. Çalıştaya katılan sekiz araştırmacı kendi tezlerini delilleri ile birlikte ortaya koymuşlardır. Bütün bu metinlerin tama­ mını olduğu gibi neşredip kararı okuyucu ile bu konuda müs­ takil çalışma yapmayı düşünen araştırmacılara bırakmaya karar verdik. İleride bu metinler üzerinde yapılacak çalışma­ lar konunun daha da tebellür etmesini sağlayacaktır. Kur'an'ın indiği dönem çalıştayların dördüncüsü de inşal­ lah 2016 yılının sonlarına doğru Cahiliye Araplannın İbadet

8

Cahiliye Araplanmn Ahiret İnancı

Hayatı başlığıyla Bingöl Üniversitesi'nin himayesinde Bingöl ilimizde yapılacak olup aynı projenin bir parçası olarak Anka­ ra Okulu Yayınları arasında neşredilecektir. Bu projenin bir parçası olarak yapılan Cahiliye Araplarının İlahlan ile Cahiliye Döneminde Ticaret Hayatı başlıklı çalışmalar da tamamlarıma aşamasına gelmiş olup yakın zamanda elinizde olacaktır. Bu vesileyle Kıbns'ta düzenlediğimiz bu çalıştayın gerçek­ leşmesine katkı sağlayan Yakın Doğu Üniversitesi ailesine, özellikle de Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Şenol BEKTAŞ ve İla­ hiyat Fakültesinin o tarihlerdeki dekanı Prof. Dr. İbrahim ÇA­ BAK Bey'e projeyi benimle birlikte yürüten değerli arkadaşım Şevket KOTAN Bey'e, bu çalıştayın sekreteryasını üstlenen sevgili Hüseyin SARIKAYA ile Selman ÇALIŞKAN'a teşekkür eder, bir diğer çalışmada görüşmek üzere... Esenlikler dile­ rim... Mehmet Mahfuz SÖYLEMEZ 2016 Fatih/İstanbul

İLK DÖNEM İSLAM TARİHİ KAYNAKLARINA GÖRE CAHİLİYE ARAPLARINDA AHİRET İNANCI Mehmet Mahfuz SÖYLEMEZ'

Giriş Cahiliye dönemi Araplarının tepede Yüce Allah'ın bulun­ duğu ve tabana doğru yayıldıkça genişleyen bir aşkın var­ lıklar piramidine inandıkları bilinmektedir. Bu piramidin tepesindeki Allah, yegane yaratıcı olarak kabul edilmesine rağmen güçler hiyerarşisinde aracı varlıkların, neredeyse ge­ risine yerleştirilmiştir. Her birine ayrı bir misyon yüklenen bu aracı varlıklarla ancak yüce yaratıcıya ulaşılabileceğine ina­ nan bu dönemin insanı, onları memnun etmek için ayrı bir çabaya girişmiştir. 1 Ancak bu çabanın asıl amacı hususunda ilim erbabı arasında bazı tartışmalar mevcuttur. Bu çabayı dünya nimetlerine ulaşmak için verdiklerini iddia edenlerin yanı sıra ahiret hayatını amaçladıklarını söyleyenler de var­ dır. Bir başka ifadeyle Cahiliye dönemi Araplarının Allah ile birlikte inandıkları sair varlıkları memnun etmeye çalışırken elde etmek istedikleri kazancın dünyaya mı yönelik olduğu veya ukbayı mı kapsadığı, başka bir ifadeyle ahirete inanıp inanmadıkları, hususunda bir tartışma mevcuttur. Bu tartış­ manın bir tarafı olan ve çoğunluğunu Kur'an-ı Kerim'i literal olarak okumayı tercih eden tefsirciler ile kelamcıların oluş­ turduğu kitle, onların hiçbir şekilde ahirete inanmadıklarına kail olmuşlardır. Onları bu sonuca götürmede etkin rol oyna­ yan ayet-i kerimelerin bir kısmı şöyledir:

1

Prof. Dr., İstanbul Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, İslam Tarihi Anabillm Dalı ([email protected]) Konu ile ilgili geniş bilgi için bk. Mehmet Mahfuz Söylemez, "Cahiliye Arap İnancında Putların Yeıi", Cahiliye Araplarının Ulühiyet Anlayışı (ed. Mehmet Mahfuz Söylemez). Ankara 2015.

10

Cahiliye Araplannın Ahiret İnancı Derler ki: "Hayat ancak dünya hayatımızdır. Artık biz bir daha diriltilecek değiliz." (Enam 29). "Onlar "Allah ölen bir kimseyi di­ riltmez." diye var güçleri ile yemin ettiler." (Nahl 38). "Dediler ki biz bir yığın kemik, bir yığın ujantı olduğumuz zaman mı yeniden diril­ tilecekmişiz biz mi?" (İsra 49). "İnkar edenler, kesinlikle öldükten sonra diriltilmeyeceklerini iddia ettiler." (Teğabun 7). "Dediler ki biz gerçekten biz, ölüp toprak ve kemik yığını haline geldikten son­ ra mı tekrar diriltileceğiz." (Mü'minun, 82). "Eğer şaşacaksan asıl şaşılacak olan onlann "Biz toprak olunca yeniden mi yaratılaca­ ğız!" demeleridir. İşte bunlar Rablerini inkar edenlerdir. İşte onlar boyunlanna demir halkalar vurulacaktır." (Ra'd, 5). "İnkar edenler dediler ki biz ve babalanmız toprak olmuş iken mi? Gerçekten biz­ ler mi diriltilip çıkartılacağız? And olsun bizler de bizden önceki babalanmız da bununla tehdit edilmiştik. Bu öncekilerin masal­ lanndan başka bir şey değildir." (Neml 67-68). "Dediler ki "Biz toprakta yok olduktan sonra mı, biz mi yeniden yaratılacakmışız?" Hayır, onlar Rablerine kavuşmayı inkar etmektedirler." (Secde 1 O). "Bunlar diyorlar ki "İlk ölümümüzden başka ölüm yoktıır. Bizler diriltilecek değiliz. Eğer doğru söylüyor iseniz atalanmızı getiriniz. " (Duhan 34-36).

Bu ayetleri literal bir okumaya tabi tutan ve Kur'an bü­ tünlüğü içerisinde değerlendirmeyen tefsir araştırmacıları, Cahiliye dönemi insanlarının ahirete hiçbir şekilde inanma­ dıkları sonucuna varmışlardır. 2 Ancak gerek Kur'an'ın bü­ tünsel okunması, gerekse tarihsel veriler durumun böyle olmadığını ortaya koymaktadır. Kuşkusuz konuyu duygusal zeminden kurtarıp kanıtlarıyla açığa çıkarabilmek için doğ­ rudan Kur'an'ın indiği tarihe bakmak gerekir. Bu dönemde CahiliyeAraplarının öte dünya algılarının neler olduğu husu­ sunda tarihi malzemenin değerlendirilmesi ve bu yolla onla­ rın ahiret anlayışları noktasında bir kanaate varılması elzem görünmektedir. Yani Cahiliye dönemiArabının ölüm hadisesi gerçekleştiği andan itibaren ölüsüne nasıl davrandığı, ona ne 2

Örnek kabilinden bk. Mehmet Paçacı, Kutsal Küaplarda Ölümötesi, Anka­ ra 2001, 45 vd; Mevlüt Güngör, "Kur'an Bağlamında İslam Öncesi Mekke Toplumundaki Tanrı ve Ahiret İnancı", DiniAraştımıalar Dergisi 2005, C. VIII, S. 23, 13-28; Mesut Okumuş, "Kur'an ve Sünnette Dünya ve Ahiret Hayatına Bakış", Diyanet İlmi Dergi, Ankara 2010, C. XLVI, S. 1, 119-144.

İlk Dönem İslam Tarihi Kaynaklarına Göre Cahiliye ...

11

tür bir muamelenin içerisine girdiği hayati bir önem kazan­ maktadır. Bu sorulara verilecek doğru cevaplar mevzunun tartışma zemininden çıkmasını ve net olarak belirmesini sağ­ layacaktır. Bu vesileyle meselenin netleşmesi adına bir şah­ sın ölmesinden itibaren kendisine nasıl davranıldığı veya ne tür ritüellerle uğurlandığı bu makalenin konusu olmuştur. Ölüm anından başlayarak, vefat eden kişinin yeni yolculuğu takip edilecek, daha sonra Cahiliye Araplarının ölüm hadise­ sine nasıl baktığı, ölüm sonrası yaşam hakkındaki düşünce­ lerinin neler olduğu incelenecek ve son olarak da yukarıda bir kısmını aktardığımız ayet-i kerimelere yoğunlaşılarak bu kutlu metinlerin nasıl anlaşılması gerektiği hususunda bir yöntem önerisinde bulunulacaktır. Böylelikle Kur'an'ı kendi tarihinde okumanın onu anlamaya ne ölçüde katkı sağladığı sorunsalına, kısmen de olsa, malzeme sağlanması düşünül­ mektedir.

A. Cahiliye Arabına Göre Defin ve Sonrası Uygulamalar ı. Ölünün Yıkanması Cahiliye döneminde bir insan öldükten sonra yeni başla­ yan yolculuğuna yakınl� hazırlanırdı. Bu hazır­ lık cenazenin su ile temizlenmesiyle başlardı. İslam öncesi dönemle ilgili bilgi veren kaynaklar, söz konusu dönemde ve. fat eden bir şahsın mutlaka suyla yıkandığını ifade etmek­ tedir.3 Esasen pek çok kadim gelenekte ölmüş bedenin su ile yıkanarak temizlenmesi geleneği söz konusudur. Cahiliye Arapları da bunu sürdürmüşlerdir. Bu gelenek daha sonra Müslümanlar tarafından da uygulanmıştır. Bedenin su ile paklanarak temizlenmesi, ona verilen değe­ ri ifade ettiği kadar ölümden sonra yeni bir yolculuğa inanmış olmayı da simgelemektedir. Zira ölüm sonrası yaşama değer vermeyenlerin ölüsüne bu denli özen göstermelerinin mantık­ lı bir izahı bulunmamaktadır. Öyle anlaşılıyor ki ölülerini yeni 3

Mahmüd Şükri el-Alusi, Buluğu'l-ereb .fi ma'rifeti ahvali'l-Arab, 1-III (thk. Muhammed Behcet el-Eseri), Beyrut ty, II, 287.

12

Cahiliye Araplannın Ahiret İnancı

başlayacak yolculuğa su ile temizleyerek gönderenler, onları bir nevi takdis ediyor ve bu yeni hayata pak ve temiz olarak başlamalarını murat ediyorlardı. 2. Ölünün Kefenlenmesi

Ölü yıkandıktan sonra mutlaka tütsülenir, misk gibi güzel kokular sürüldükten sonra4 daha önce hiç kullanılmayan bir kıyafet giydirilerek5 veya temiz ve güzel bir bezle kefenlene­ rek defne hazır hale getirilirdi. 6 Kefen olarak kullanılan ku­ maş kalitesi ölü sahibinin ekonomik gücüne göre değişmekle beraber, genellikle beyaz olurdu. Ölünün yeni ve daha önce hiç kullanılmayan bir kumaşla kefenlenmesi Cahiliye döne­ mi Arapları için son derece önem arz ederdi. Zira onlara göre kişi hayatta iken giydiği kıyafetle bütünleştiği için onunla defnedilmesi caiz olmazdı. Çünkü bu kıyafetler kişinin bü­ tün günahlarının adeta şahidi konumundaydı. Dolayısıyla yeni bir başlangıcın kişinin geçmişini üzerinde taşımayan bir başka ifadeyle hiç kullanılmayan bir kıyafetle yapılması icap ederdi. Sırf bu nedenle İslam öncesi Arap gelen:eğinde Mekke'ye hac veya umreye gidildiğinde daha önce giyilen kı­ yafet kullanılmaz; onun yerine ya yeni bir elbise giyilir veya Kabe'nin gölgesinde yaşadığı için pak ve nezih kabul edilen bir "Ahmesi"nin7 kıyafeti ödünç alınarak kullanılırdı. Şayet bu başarılmamışsa üryan olarak Kabe'yi tavaf etmek zorun­ da kalınırdı. İçinde günah işlediği kıyafet ise atılır ve "lak" olarak tesmiye edilirdi. Kullanımı haram kabul edilen bu kı­ yafet artık hiç bir şekilde, hiç bir kişi tarafından kullanıl(a) 4

5 6 7

Özellikle Kureyş kabilesi ölülerini temizlikte kullanılan sedir ağacından elde ettikleri sabun ile yıkar ve daha sonra misk sürerek kefenlerlerdi. Abdulmuttalib her ikisiyle de temizlenerek kefenlenmiştir. Bk. Yakubi, Taıihu Yalcubi, 1-II, Beyrut 1992, II, 13. Abdulmuttalib vefat ettiği zaman her biri bin miskal altın değerinde olan iki adet kaftan giydirilerek defnedilmişti. Yakubi, Tarih, II, 13. Ebü Ca'fer Muhammed b. Habib (öl. 240/854), Küabu'l-muhabber, Bey­ rut ty, 320. Ahmesiler ve Ahmesilik ile ilgili geniş bilgi için bk. Şevket Kotan, "Cahiliye Dönemi Mekke Dini Ahmesilik", Kur'an'ın Anlaşılmasına Katkısı Açısın­ dan Kur' an Öncesi Mekke Toplumu İstanbul 2011, 177-189.

İlk Dönem İslam Tarihi Kaynaklarına Göre Cahiliye ...

13

mazdı. 8 Aynı durum ölü için de geçerliydi. Bu dünyada için­ de günah işlediği kıyafeti kullanıl(a)maz, onun yerine yeni ve özellikle masumiyeti ifade eden beyaz kefenle kefenlen­ mesi icap ederdi. Kişinin günah işlediği kıyafetleri içerisinde defnedilmemesine bu denli önem verilmesi, ölünün gideceği yeni mekanda, daha önce işlediği ve giydiği elbiselerinin de tanıklık ettiği günahlarının dikkate alınmayacağı bir başlan­ gıç yapma arzusundan kaynaklandığı düşünülebilir. Kefenlenme işlemi bittikten sonra da saygı ve huşu içe­ risinde, kişinin ekonomik gücüne göre hazırlanan sedirin üzerine konularak istirahatgfilıı olacağına inanılan kabrine doğru yapacağı yolculuğa hazır hale getirilirdi. Her ne kadar Hicaz bölgesinde ölü, çoğunlukla düz tahtadan oluşan sedirin üzerine konulsa da Arabistan'ın değişik yerlerinde tabutların da kullanıldığı bilinmektedir. 3. Ölünün Kabre Doğru Götürülmesi

Sedire konan ölü, yakılan meşaleler eşliğinde kabristana doğru yola çıkarılırdı. 9 Cenazenin sağ ve solunda yürüyen in­ sanlar tarafından taşınan bu meşalelerin ne amaçla kullanıl­ dıkları net olmamakla beraber ölüye hürmeti ifade ettiği an­ laşılmaktadır. Cenaze, hürmete şayan olarak görüldüğünden, her geçtiği yerde insanlar ayağa kalkar ve kendisini selamlar­ dı. Dahası cenaze tamamen önlerinden geçinceye kadar otur­ mazlardı. 10 Bu hadise Cahiliye Araplarının ölümü bir yok oluş olarak görmediklerini göstermesi açısından dikkat çekicidir. Geçen cenazeye saygı İslam döneminde de aynen benim­ senmiştir. Dini ne olursa olsun ölü geçtiği zaman ayağa kal­ kılması, Hz. Peygamber tarafından da öğütlenmiştir. Hatta kimi rivayetlere göre bir defasında geçen cenazeye hürmeten 8

Aynntılı bilgi için bk. İbn Habib, Kitabu'l-munammak fi ahbdri Kureyş (thk. Hurşid Ahmed Faruk), Beyıut 1985, 129; Ebu'l-Velld Muhammed b. Abdullah el-Ezraki (öl. 250/), Ahbdru Mekke (thk. Rüşdi es-Salih Mel­ hese), I-II (iki cilt bir arada),Beyıut ty, I, 182. Cevad Ali, Mufassal, V, 123. 9 10 Cevad Ali, Mufassal, V, 122.

14

Cahiliye Araplannın Ahiret İnancı

ayağa kalkan Hz. Peygamber'i orada bulunan sahabilerden biri "cenazenin Yahudilere ait olduğu" şeklinde uyarmıştır. Hz. Peygamber kendisini uyaran zata "onun da bir insan ol­ duğunu ve saygı duyulması gerektiğini" hatırlatmıştır.

4. Kabrin Başında İcra Edilen Tören Kabrin başına ulaşan cenaze defnedilmeden önce bir ke­ nara konulur ve yakınlarından biri, onunla ilgili bir konuşma yapardı. Bu konuşmada hayatta iken yaptığı iyi işler zikre­ dilirdi. 11 Törende yapılan bu konuşmada adeta öte dünyada, yeni bir hayata başlarken bu dünyada yaptıklarının dikkate alınması ve ona göre bir muameleye tabi tutulmasının talep edildiği anlaşılmaktadır. Ölü, bu konuşmanın bitiş cümlele­ rinden biri olan "Allah'ın bağışlaması/rahmeti üzerine olsun!" ifadeleriyle kabre indirilirdi. Ölünün "� �ı 4->_;'' duasıyla mezara konulması, bir başka ifade ile Allah'tan bağışlanma dilenerek defnedilmesi ve üzerine, kaynaklarımızın "salat" de­ dikleri törenin icra ediliyor olması oldukça dikkat çekicidir. 12 Dahası Nişvan el-Himyeri'nin ifade ettiği gibi "salat" denilen bu· tören esnasında mutlaka"�� JWI � � .!.,l;ı.s::,." "Varlık­ ları yeniden yaratacak olanın seni bir kez daha yaratacağı (zamana dek) bulunduğun yerde kal!" denilmiş olması kabri, ölü için geçici bir mekan olarak gördüklerini açıkça ortaya koymaktadır. 13 Kaldı ki bu sözlerin adeta Müslümanlar ta­ rafından mezar başında okunan telkine benzer bir işlev yük­ ·lendiği de anlaşılmaktadır. Tören sırasında dile getirilen bu dua ve telkinlerden Cahiliye dönemi Araplarının ölümü bir yok oluş olarak görmedikleri, kabre konulan zatın yeni bir hayata başlayacağına inandıkları, bu yeni hayatında Allah'ın rahmetine ihtiyaç duyacağını düşündükleri, kabri geçici bir mekan olarak gördükleri, bu mekandan asıl kalıcı yere gidi11 İbn Habib, Muhabber. 320. 12 İbn Habib, Muhabber. 320; İbn Said el-Mağrtbi. Nişvetu't-tarb .fi tarihi ca­ hiliyeti'l-Arab (thk. Nüsret Abdurrahman), Ürdün (Amman), ty, 80; Alusi, Buluğu'l-ereb, II, 288. 13 Nişvan el-Himyeri, Şemsu'l-ulilm ve devau keldmi'l-Arab mine'l-kulilm (thk. Hüseyin Abdullah Umeri vd.). 1-XI, Beyrut 1999, XI, 7037.

İlk Dönem İslam Tarihi Kaynaklarına Göre Cahiliye ...

15

leceğine iman ettikleri ve en önemlisi yeniden yaratılmaya da inandıkları anlaşılmaktadır. Cahiliye döneminde bir ölü kabre konulduğu zaman ya­ kınlarının dile getirdiği bir başka dikkat çekici ifade ise � ';/ "uzaklaşma!" sözü idi ve bunu söyleyerek ondan ayrılırlardı. 14 Bu cümleyi Kur'an'ın indiği dönemdeki Arapların mezarlar­ dan beklentileri ve ölen bazı zevatı tanrı mesabesine yükselt­ meleriyle birlikte mütalaa ettiğimizde aslında onların bırakın ölümü bir yok oluş olarak görmelerini, tam tersine ölen şa­ hısların daha da güçlendiklerini düşündükleri ve bu vesileyle de himmetlerini kendi üzerlerinden ayırmamaları gerektiğini talep ettikleri düşünülebilir. Cahiliye Arabının ölümü öte aleme bir göç olarak görmeleri ve bu nedenle ölen şahıs için "hicret etti" diye düşünmeleri de öte dünyanın varlığına inanmalarıyla ilgili olsa gerektir. Nitekim İslam öncesi dönemde ölen şahsın nerede olduğunu soranlara "..r:--1"" yani "hicret etti" şeklinde cevap verilirdi. 15 Bi­ lindiği gibi "becere" "göçtü, hicret etti" yani "mekan değiştirdi" anlamına gelmektedir.

5. Kabrine Hayatta İken Kullandıkları Eşyalarının Konması Cahiliye Araplarının bir kısmı, ölüyü kabre indirdikleri zaman, hayatta iken kullandıkları eşyalarını da yanına gö­ merlerdi. 16 Bazıları ise ölülerini altın, gümüş ve benzeri de­ ğerli mücevherlerle birlikte defnederlerdi. 17 Ancak ölen kişi sağlığında savaşçı idiyse silahları yanına gömülmesi daha da önem kazanırdı. 18 Bunun nedeni, ikinci yaşamlarında bu eşyalara ihtiyaç duyma ihtimallerine inanıyor olmalarıdır. 19 Bilindiği gibi dinler tarihçileri, öteden beri mezara konulan 14 15 16 17 18

Cevad Ali, Mufassal, V, 125. Bedrettin el-Ayni, el-Bindye şerh el-Hiddye, l-XIII, Beyrut 2000, XII, 391. Cevad Ali, Mufassal, V, 137. Cevad Ali, Mufassal, IX, 175. Alauddin Ebubekr b. Mesud b. Ahmed el-Kasani (el-Kaşanı}, Beddius's­ sanai' fi. tertibi'ş-şerdi', I-VII, Daru'l-Kutub el-İlmiyye, 1986, I, 324. 19 Cevad Ali, Mufassal, V, 138.

16

Cahiliye Araplarının Ahiret İnancı

eşyaların basit de olsa bir ahiret inancının alameti olarak kabul etmektedirler. Bu geleneğin sadece Araplarda değil, o dönemin diğer milletlerinde de varlığı bilinmektedir. Bunun en belirgin örneği ise Mısırlılarda karşımıza çıkmaktadır. Ni­ tekim Mısır'ın değişik bölgelerinde yapılan kazılarda onların ölülerini; kişisel eşyaları, silahları, hatta yiyecek ve ölümden sonra yol alacağı nehirde kullanılmak üzere kayıklarıyla bir­ likte gömdükleri ortaya çıkmıştır. 20 Gerek defnedilen bu eşya­ lar, gerekse mezarın yanına bineğinin gömülmesi olarak bi­ linen beliyye anlayışı Cahiliye dönemi Araplarının da benzer bir inanca sahip olduklarını akla getirmektedir.

6. Kabrin Üzerine Su Dökülmesi Gerek Arap Yarımadası'nda gerekse Mısır'da yapılan kazı­ larda insanların kabirlere yiyecek koydukları tespit edilmekle birlikte su koyduklarına dair herhangi bir veriye rastlanma­ mıştır. Zaten Mısırlıların inancına göre buna gerek de yok­ tur. Zira ölü, yolculuğuna bir nehir üzerinden devam ettiği için su ihtiyacını buradp.11 karşılayacaktır. Arıcak beliyyesiy­ le, · büyük bir ihtimalle çölü aşarak, mahşer yerine ulaşaca­ ğına inanan Cahiliye Arabı için durum bu kadar kolay değil­ dir. Onun bu uzun ve meşakkatli yolculuğunda suya ihtiyacı olacaktır. Dolayısıyla onların da sorunu ölünün mezarının üzerine su dökmekle aştıkları görülmektedir. Zira rivayetler İslam öncesi dönemde Arapların yakınlarını mezara defnet­ tikten hemen sonra mezarlarını suladıkları; mezarın başına yerleşen ve bir süre burada kalan aile efradının bunu düzenli yaptıkları, hatta ondan sonra da mezarı ziyarete gelenlerin bunu ihmal etmedikleri ortaya çıkmaktadır. 21 Bilindiği gibi mezarların sulanması geleneği Arıadolu'da da yaygın olarak bulunmaktadır. Arıcak günümüz insanı bunu Cahiliye döne­ minde anlaşıldığı şekilde mütalaa etmemektedir. Aksine on­ lar bunu hem mezarın üzerindeki toprakların dağılmaması 20 H. R. Hall, "Death and Disposal of the Dead (Egyptian)", Encyclopaedia of Religion and Ethi.cs (ed. James Hasting vd.), Scotland 1994, IV, 458464. 21 Cevad Ali, Mufassal, V, 125.

İlk Dönem İslam Tarihi Kaynaklarına Göre Cahiliye ...

17

hem de mezarın üzerinde bir yeşilliğin ortaya çıkması ve bu yeşilliğin de ölünün azabını hafifletmesi anlamında yapmak­ tadırlar. Cahiliye dönemi insanının bu kanaatte olmadığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki onların da bu amaçla mezarlarını suladıklarını düşünsek bile bunun da ölüm sonrası bir ya­ şam algısına sahip olduklarını göstermesi şeklinde değerlen­ dirmek mümkündür. 7. Kabrin Üzerine Saçlarının Serpilmesi

Cahiliye döneminde Araplardan bazısı ölünün saçlarını keser, bu saçları kabrinin üzerine serperdi. 22 Bilindiği gibi Araplar, hac veya umreye gittiklerinde tavaf, vakfe ve sa'y gibi ibadetleri tamamladıktan sonra, ihramdan çıkabilmeleri için kurbanlarını kabile tanrılarının yanında kesmek amacıyla Mekke'den ayrılırlardı. Kabile ilahlarının yanına gelirler, önce onları tavaf eder sonra kurbanlarını onların yanında keser, akabinde de saçlarını da onların huzurunda tıraş eder ve ken­ dilerine takdim etmek amacıyla önlerine serperlerdi. Böyle yapmamaları durumunda hac veya umrelerinin kabul olma­ yacağına inanırlardı. 23 Kuşkusuz öldükten sonra saçlarının kesilip mezara serpilmesi ile hac ve umreden sonra saçlarının tanrılarına bağışlanması arasında bir ilişki bulunmaktadır. Kaynaklarımız, Arapların neden bu şekilde davrandıklarını söylememelerine rağmen Arapların "saç"ı kendi vücutlarının bir parçası ve kopabilen yegane kısmı olarak kabul ettikleri için onu tanrılarına takdim ederek aslında bir nevi kendilerini ona sunduklarını simgelediği görülmektedir. Dahası bir adam hayatta iken saçlarını keserek kendini tanrıya adaması dün­ yevi bir beklenti ile izah edilse de vefat eden birinin ölüm son­ rası bir yaşam algısı olmadan kendini niçin tanrıya adadığını anlamak da zordur. Dolayısıyla bu davranışın da öte dünyaya yönelik olduğu anlaşılmaktadır.

22 Cevad Ali, Mufassal, V, 130. 23 Cevad Ali, Mufassal, V, 131.

18

Cahiliye Araplarmm Ahiret İnancı

8. Kabrin Yanına Beliyyesinin Gömülmesi

Cahiliye döneminde ölüyü kabre indirip, yanına yiyeceği ve şahsi eşyaları konduktan ve üstü toprakla kapatılıp meza­ rın üzerine de su döküldükten hemen sonra, mezarın yanına ikinci bir çukur kazılır, bu çukura da adına"�" denilen bi­ nek, başı geriye doğru bağlanmış, ön ayaklan birbirine ilişti­ rilmiş şekilde ya canlı veya boğazı kesilerek konurdu. Bazısı ise beliyyeyi yakarak küllerini ölünün yanına defnederlerdi. 24 Kimi yerlerde ise"beliyye" canlı bir şekilde dört ayağı üzerine çökertilmiş bir vaziyette ve başı "-i:J_," denilen gerdanlığından çıkarılarak gömülürdü. 25 Bazı yerlerde ise ayaklarından biri kaçmaması için kesilir, hayvan bu şekilde kazılan çukurda ölüme terk edilirdi. 26 Kıyamet kopup insanlar yeniden di­ riltildikten sonra haşir meydanına gidecek olan ölünün bu hayvana binerek yolculuk yapacağına inanılırdı. 27 Yaygın bir gelenek olduğu anlaşılan"beliyye" inancının varlığı arkeolojik kazılarda elde edilen bulgularla da doğrulanmıştır. 28 Nitekim Arap Yanmadası'nın değişik bölgelerinde yapılan kazılarda yanına beliyyesi defnedilmiş olan mezarlara rastlanmıştır. 29 24 Cahiliye döneminde insanlar ölülerin atlarını yakar, küllerini mezara ko­ yarlardı. Böyle yapmaları durumunda ölüye bunun faydasının olacağına inanırlardı. Bk. Cevad Ali, Mufassal, VI, 102. 25 Şairin biri bu konu hakkında şöyle demektedir: "Ölen sahibinin kabrine bağlanmış, başları eyer astarı keçenin içine gömülü bineklere gibi. Söz konusu keçeler sıcaklık verir. O yüzden bu hayvanların da yanakları sıcacıktır." İbn Habib, Muhabber, 323; ayrıca bk. Kalkaşandi, Subhu'l­ a'şa, Darul Kutubu'l-İlmiyye, Kahire 1922, I, 404, Cevad Ali, Mufassal, VI, 102. 26 Cevad, Ali, Mufassal, VI, 102. 27 Nişvan el-Himyeri (öl. 573/). Huru'l-iyn (thk. Kemal Mustafa), Kahire 1948, s. 135. 28 Geoffeıy Klng, "Camela and Arabian Baliya and other Forms of Sacriflce: A ReView of Archaeological and Literaıy EVidence", Arabian Archaelogy andEpigraphy, Blackwell Publishing Ltd. 2009 Singapore, XX, 81-93. 29 Arap Yarımadası'nda bu bağlamda en ciddi kazılar günümüzün Birleşik Arap Emirliği sınırları içerisinde bulunan Şarca'ya yakın Meliha bölgesin­ de yapılmıştır. Bu bölgede birçok beliyye örneği çıkmıştır. Sabah Abbud Casim bu örnekleri konu hakkında yazdığı makalesinde çizimleriyle bir­ likte vermektedir. Konu ile ilgili geniş bilgi için bk. Sabah Abboud Jaslm, ''The Excavatıon ofa Camel Cemeteıy at Meleiha", Arabian Archaeology andEpigraphy, JohnWiley, 1999, X, 69-101.

İlk Dönem İslam Tarihi Kaynaklarına Göre Cahiliye ...

19

Hatta bu kazılar esnasında ortaya çıkan mezarlardan bazısı İslam sonrası döneme tarihlendirilmiştir. 30 Bu durum, bir ta­ raftan yazılı kaynaklarda zikredilen bahis mevzuu bilgilerin doğruluğunu ispatlarken diğer taraftan da bu geleneğin uzun süre devam ettiğini de ortaya koymaktadır. Kimi kaynaklarımızda "beliyye" inancı için "veliyye" kav­ ramı da kullanılmaktadır. Bunun nedeni ise bu iki kavramın birlikte kullanılıyor olmalarıdır. Zira "veliyye", "beliyye" de­ nilen hayvanın boynuna takılan gerdanlığa verilen isimdir. 31 Öyle anlaşılıyor ki Arap, devesiyle gerdanlığını bir bütün olarak gördüğü için bu iki kavramı birbirinin yerine kullan­ mıştır. Rivayetlerden anlaşıldığı kadarıyla kişi henüz hayatta iken beliyyesi belirlenir ve boynuna veliyye denilen gerdan­ lığı takılırdı. Ölüm vaki olduğunda ise bu beliyye hemen yanı başına defnedilirdi. Cahiliye döneminde özellikle hac ve umre ibadeti için seçilen kurbanlıkların boynuna da bu amaçla gerdanlıkların takılmış olması, beliyyelerin de bir nevi kurbanlık olarak düşünüldüğünü akla getirmektedir. Bununla birlikte Cahiliye döneminde "beliyyelerin" "udhiy­ ye" denilen sair kurbanlıklardan farklı bir fıkha tabi olduk­ larını da kabul etmek gerekir. Zira beliyyelere hiç bir şekilde su veya yiyecek verilmediği gibi ölümünden sonra da hiç bir şeyinden faydalanılmazdı. 32 Dahası beliyyeden faydalanma haram olarak kabul edildiği gibi bir azasının, kullanım ama­ cıyla kesilmesi durumunda öte tarafta yeniden dirildiğinde kusurlu olarak yaratılacağına inanılırdı. Beliyye anlayışı öteden beri birçok ilim adamı tarafından Cahiliye Arabının ahirete inandığının kanıtı olarak kabul edilmiştir. Nitekim İbnu'l-İbri onların bazısının mead'a inandıklarını söyledik30 Andrevew Peterson, 'The Archaeology of Death and Burial in the lslamic World" (edit: Sarah Tarlow, Lev Nilsson Stutez), Oxford University Press, Oxford 2013, 242. 31 Muhammed el-Şehristani, Kitabu'l-milel ve'n-nihô.l: Book of Religious and Philosophica[ Sects (neşr. William Cueton), Londra 1846, 440. 32 İbn Manzur, Lisanu'l-Arab, Beyrut 1414, XIV, 85.

Cahiliye Araplarmın Ahiret İnancı

20

ten sonra bu hadiseyi aktarmaktadır. 33 İbn Manzur ise bu husustaki bilgileri aktardıktan sonra "Bu hadise Cahiliye Araplarının haşir ve cesetlerin yeniden dirileceğine inandık­ larının bir delilidir." demektedir. 34 Nişvan el-Himyeri ise bu geleneğin son derece yaygın olduğunu "Bunu mutlaka yapıl­ ması gereken bir ödev olarak yerine getirirlerdi. "35 cümlesiy­ le ifade etmektedir. Arapların büyük bir kısmı tarafından uygulanan bu inan­ ca göre beliyyesi olmayan insanlar, yeniden yaratıldıkları za­ man haşir meydanına yaya olarak gitmek zorunda kalırlardı. Onun için İslam öncesi Arap şiirlerinde yakınlarına yeniden yaratılacakları zaman binmeleri için bir beliyye hazırlamala­ rını vasiyet eden şahıslara rastlanmaktadır. İbn Habib tara­ fından aktarılan aşağıdaki örnek bunlardan biridir. Cahiliye şairlerinden Cureybe b. Eşyem el-Fakasi oğlu Sa'd'a şöyle de­ mektedir: Ey Sa'd eğer ölürsem sana vasiyetim var. Zira vasiyet, ona ehil olan en yakın akrabaya yapılır. Sakın bırakmayasın babanı ağyar peşinde bitap. Sürünen yerlerde yüz üstü. Bindir babanı iyi yürekli bir bineğe. Sürçmesi dahi asil, en uygun olana Her halde "haydi binin" dendiği deryada

Sırtına bineceğim bir hayvan için malım yeter.36

Amr b. Zeyd el-Kelbi de oğluna şöyle vasiyet etmektedir: Ey evladım kabrimin başından ayrıldığın zaman. Azıklandır beni bir binekle. Olsun üzerinde basit semeri de. 33 Ebu'l-Ferec Barhebraeus Yuhanna İbnu'l-İbri (öl. 685/ 1286), Tarihu muhtasari'd-düvel (thk. Anton Salihani Yesu'i), Beyrut 1992, 94. 34 İbn Manzur, Lisanu'l-Arab, XIV, 85. 35 Nişvan el-Himyeri, Huru'l-iyn (thk. Kemal Mustafa), Kahire 1948, s. 135. 36 İbn Habib, Muhabber, 323; Şehristani 439; Alusi, II, 307; Cevad Ali, Mufassal, iV, 102.

İlk Dönem İslam Tarihi Kaynaklarına Göre Cahiliye ...

21

"Kalkın bineğinize binin" dendiği zaman. Gitmek için "ba'sa" ben de ona bineyim. Herkesin toplandığı o haşir yerine (mahşer). Güven içerisinde gitmem için.37

9. Kabrin Kenarına Çadır Kurularak Bir Süre Yaşanması Ölü defnedilip, beliyyesi de yanına gömüldükten sonra yeni bir süreç başlardı. Mezarın hemen yanına bir çadır kuru­ hır, ölünün eşleri, çocukları, köleleri, hayatta iken kendisiyle beraber olan dostları buraya yerleşirlerdi. Sosyal statüsü ve toplum içerisindeki ağırlığına göre bir hafta ile bir yıl arasın­ da, bu ş�kilde kurulu kalan çadır, ölünün kendisini hala ai­ lenin içerisinde ve onların başındaymış gibi hissetmesi için yapılırdı. Cahiliye Arabı ruhu ölümsüz kabul ettiği için, ölen şahsın yok olduğuna inanmaz, onu adeta hala hayatta gibi mütalaa ederdi. Bu vesileyle kurulan çadırda ölünün taziyesi de alınırdı. Bu taziyenin mezarının başında alınması ölünün bizzat kendisine, ona ne denli büyük· bir değer verdiklerini göstermek içindi. 38 Dahası atalarının kabirlerinde bir şekilde yaşıyor olduklarına inanmaları Araplardan bazılarını onla­ rın değişik şekilde de olsa güçlerinin bulunduğu sonucuna götürmüştür. Bu nedenle onları kutsal kabul edenler, hatta kendilerine sığınanlar da bulunmaktadır. Bunlar atalarının duyduklarına, idrak ettiklerine, sevindiklerine ve öfkelendik­ lerine; yakınlarına ve sevdiklerine yarar; düşmanlarına ise zarar verebildiklerine de inanıyorlardı. 39 Hadislerde kabirlerin ululanmaması, onların mescit edinilmemeleri ile ilgili rivayet­ lerin tamamının bu yanlış anlayışı düzeltmeye yönelik olduğu anlaşılmaktadır.

37 İbn Habib, Muhabber, 324; Muhammed b. el-Kasım b. Muhammed ed­ Demiri, Tehzibu'ş-şerhi'l-hamdseti ve i'cazi lafziha (haz. İbrahim b. Mesud b. Kasım es-Sekafi). (Ummu'l-Kura Üniversitesi'nde Mustafa Abdulhafiz Salim danışmanlığında hazırlanmış lisansüstü tez),Mekke, 1424, s. 135. 38 Cevad Ali, Mufassal, V, 125. 39 Cevad Ali, Mufassal, VI, 111.

22

Cahiliye Araplannın Ahiret İnancı ıo. Cenaze Üzerine Okunan Mersiyeler

Cahiliye Araplannın ölümü bir mekandan bir başkasına geçiş şeklinde algıladıklarını yukarıda ifade etmiştik. Kuşku­ suz bu hicret veya göç arkada kalanlarda büyük bir hüzün oluştururdu. Bundan dolayı da ölünün arkasından günlerce yas tutulurdu. Hz. Peygamber'in dedesi Abdulmuttalib'in ölü­ mü örneğinde olduğu gibi, toplumun ileri gelenlerinden biri vefat ettiğinde bu yas daha da uzun sürerdi. Hatta gündelik hayat da sekteye uğrardı. Nitekim dükkanlar günlerce açıl­ maz, alışveriş yapılmaz ve ticaret adeta dururdu. 40 Bu hüznü ölü üzerine okunan mersiyeler daha da derinleştirirdi. Şiire düşkünlüğü ile bilinen İslam öncesi Arapları için bu husus son derece önemli bir yerde dururdu. 41 Ölünün yakını olan şairler bunu kendilerini göstermek için bir fırsat olarak de­ ğerlendirirlerdi. Bu nedenle çoğunlukla yakını vefat etmeden mersiyesini hazırlar, hatta bazen bu mersiyeyi o henüz hayat­ ta iken kendisine de takdim ederdi. Bazen de Abdulmuttalib vefat etmezden önce çocukları­ nı çağırıp ölümünden sonra kendisiyle ilgili hangi mersiyeyi okuyacaklarını sorması örneğinde olduğu gibi, insanlar ölme­ den önce çocuklarını çağırır, bu dünyadan ayrıldıktan sonra arkalarından okunacak mersiyeleri dinlerler, böylece onların kendilerine nasıl baktıklarını da öğrenmiş olurlardı. 42 Ayrıca bu mersiyelerin diğer zevat üzerinde nasıl bir etki uyandıra­ cağını düşünürler, bunu öte aleme bir hazırlık olarak müta­ laa ederlerdi. Bir ölünün arkasından mersiye okuyacak bir erkek evladı yoksa ona son derece üzülünür ve kendisine "eb­ ter" denilirdi. 43 Bir insana Allah tarafından verilmiş cezaların en büyüklerinden biri olarak kabul edilen "ebterliği" kişinin "arkasından rahmet okuyacak evladının olmaması" şeklinde anlamak da mümkündür. 40 Bk. Halebi, İnsanu'l-uyün, 1-III, Mısır 1964, I, 186. 41 Cevad Ali, Mufassal. V, 119. 42 Bk. İbn Sa'd, Ebü Abdullah Muhammed (öl. 230/844), Kitabu't-tabakat, 1-IX, Beyrut ty, I, 118. 43 Mutkatil b. Süleyman, Tefsir, IV, 880.

İlk Dönem İslam Tarihi Kaynaklarına Göre Cahiliye ...

23

Tarla b. el-Abd'ın, kızına yaptığı aşağıdaki vasiyetten de anlaşıldığı gibi mersiye okunduğu zaman bir taraftan da ağ­ lanması ve kadınların üst başlarını da yırtmaları bu geleneğin bir parçasıydı. J..,,1 L;ı � �ı,; ..:....

.:ıu

��\l;_�IJs-�J

(Evladım) öldüğümde layık olduğum şekliyle yasımı tut Ey Ma'bed'in kızı üstünü başını yırt. 44

Taıfa'nın bunu özellikle vasiyet etmesi Cahiliye dönemi inancına göre bir adam öldükten sonra üzerine okunan mer­ siyeler ve arkasından tutulan yasın ona öte dünyada faydası dokunacağına inandıklarını akla getirmektedir. Şayet durum böyle ise bununla "Bu adam kendi ulusu içerisinde iyi bir du­ rumda idi. Ona iyi davranınız!" şeklinde bir mesajın verilmek istendiği düşünülebilir.

ıı. Ölünün Ahirette Bulunacağı Yeri Tespit Ebnek için Hübel Putu'na Baş Vurulması Cahiliye döneminde Kureyş kabilesine mensup olan insan­ ların erkek çocuklarını sünnet ettirmek, kız çocuklarını kime nikfilılayacaklarına karar vermek, nesebinden şüphelendikle­ ri çocuğun gerçek babasını öğrenmek ve ölülerini defnetmek için Hübel'e başvurdukları bilinmektedir. Hübel'in huzuruna gelen Mekkeli, görevli sadine45 ya yüz dirhem para verir veya bir kurban keser, sonra "Haydi şimdi fal oklarını çek!" diyerek tanrılarının kararını öğrenme veya bilgisine başvurma gereği hissederdi. 46 Ancak kaynaklarımızda Mekkelilerin bunu niçin yaptıkları hakkında herhangi bir bilgi yer almamaktadır. Da­ hası fal oklarının defınden önce mi yoksa sonra mı çekildiği de 44 Cevad Ali, Mufassal, V, 120. 45 Fal çeken şahsa "sahibu'l-kidah" denilmektedir. Bu şahıs Cahiliye Arap dini hiyerarşisi içerisinde önemli bir yere sahiptir. Başlıca görevi ise put­ lar ile sair halk arasında aracılık yapması idi. Konu ile ilgili bilgi için bk. Taberi, Tefsir (thk. Ahmed Mahmud Şakir), IX, 514. 46 Ezraki, Ahbaru Mekke, I, 193. Aynca bk. Taberi, Tefsir (thk. Ahmed Mu­ hammed Şakir), IX, 514.

24

Cahiliye Araplannm Ahiret İnancı

belli değildir. Şayet definden önce çekilmiş ise ölünün defne­ dileceği mekanı belirlemek için yapıldığı düşünülebilir. Bunu da yine ölünün mezarda rahat etmesi şeklinde anlamak icap eder. Fakat defınden sonra çekilmiş ise bunun, ölünün akıbe­ tine yönelik olacağında kuşku yoktur. Şayet bu tahmin doğru ise Cahiliye Arabı, ölüsünü defnettikten sonra Hübel'e gele­ rek fal oku çekip ahirette bulunacağı yer hakkında bir kanaat sahibi olunca kabrinde "akira" yani kurban kesmiş olması, daha akla yatkın görünmektedir. Bizi bu sonuca götüren ise "akira" kurbanlarının herkes tarafından değil de belli şahıs­ lar tarafından kesilmiş olmasıdır. Bu durum fal oklarının so­ nucunda bir olumsuzlukla karşılaşılınca mı kurban kesildiği gibi bir sorunun gündeme gelmesine neden olmaktadır.

12. Mezar Üzerine Kesilen Kurban (Akira) Bilindiği gibi "ö�" kelimesi kafası koparılmış ve o şe­ kilde bırakılmış hurma ağacı ile kurban edilen hayvan için kullanılmaktadır. 47 Öyle anlaşılıyor ki bu hayvanların bazı­ sı başları kesilmek suretiyle mezarın üzerine terk edildikleri için bu adı almışlardır. Bununla birlikte akira ile ilgili farklı tartışmalar da mevcuttur. Nitekim İbnu'l-Esir ile İbn Man­ zur "akira" ile "beliyye"nin aynı şeyler olduğu kanaatindedir­ ler. İbnu'l-Esir ölülerinin bu kurbanlarla haşre gideceklerine inandıklarını söylemektedir. 48 İbn Manzur da bilgi vermeden beliyyelere "el-akira" denildiğini ifade etmektedir. 49 Adı geçen müellifler böyle demiş olsalar da "akira" sadece kabre konan bu hayvanlardan oluşmamaktadır. Aksine kabir üzerinde ke­ silen hayvana da akira denilmektedir. 50 Bu hayvanlar bazen ölü defin edilir edilmez kesilir, bazen de sonraya bırakılırdı. 51 47 Ebu Abdurrahman el-Halil b. Ahmed el-Ferahidi (öl. 175), Kitabu'l-ayn, Beyrut 2005, 663. 48 İbnu'l-Esir, Cô.miu'l-usülfi. ahadisi'r-resül (thk. Abdulkadir Arnavud), 1XII, Mektebetu Hulvani (ciltler değişik dönemlerde basılmıştır. Bizim bilgi aldığımız XI. C. 1972 tarthinde basılmıştır), XI, 162; aynca bk. Cevad Ali, Mufassal, VI, 103. 49 Lisanu'l-Arab, XIV, 85. 50 Cevad Ali, Mufassal, V, 123. 51 Cevad Ali, Mufassal, V, 123.

İlk Dönem İslam Tarihi Kaynaklarına Göre Cahiliye ...

25

Bunların beliyyeden farkına gelince; yukarıda da ifade ettiği­ miz gibi beliyyeden hiç bir şekilde faydalanılmazken, akira­ dan ise faydalanılırdı. Hatta kesilmesinden sonra halka ik­ ram edilmesi daha makbul olarak kabul edilirdi. Dolayısıyla bu durum açıkça akira ile beliyyenin aynı şeyler olmadığını ortaya koymaktadır. Cahiliye Arabının akirayı neden kestiği sorusuna gelince; bu kurbanın bir sonraki hayatında ölünün işine yarayacağı­ na inanılırdı. Dahası kurban kesilip halka ikram edildiğinde "Hayatında halka ikramda bulunduğu gibi ölümünden sonra da ikrama devam etsin!" denilirdi. 52 Bu hayvanların bir ta­ raftan kanlan ve etleri ile kemiklerinin haşre doğru yolculuk yapan beliyyelerin gıdaları olduğuna, 53 diğer taraftan da bun­ ların öte dünyada ölünün bizzat kendisine faydasının doku­ nacağını inanılıyordu. 54 Bazı Araplar ise ölünün defnedilmesinin akabinde bir hay­ van getirir, onu ateşe atar ve yakarlardı. Bunun öte dünyada ölüye faydasının dokunacağına inanırlardı. 55 Bu anlayışın pa­ gan Arap kültürüne Yahudilerden geçip geçmediği ise bilin­ memektedir. Cahiliye Arapları kurban kestikleri zaman bu kurbanla­ rın kanlarını da ölülerin kabirlerine sürerlerdi. 56 Bilindiği gibi bu gelenek günümüzde de değişik şekillerde hala yaşamak­ tadır. Dahası meşhur olan şahısların ölüm yıl dönemlerinde kabirlerinin başında bir kurbanın kesilmesi de gelenek idi. 57 İslam dini bütün bu uygulamaları kaldırmıştır. Nitekim Hz. Peygamber bir hadisinde "r')L..�ı .j fa T "İslam'da kabir üze­ rinde kurban kesmek yoktur!" diyerek bu uygulamayı yasak­ lamıştır. 58 52 53 54 55 56 57 58

Ali Çelik, V, 369. Alusi, Buluğ, II, 310-311. Cevad Ali, Mufassal, VI, 103. Cevad Ali, Mufassal, VI, 102. Cevad Ali, Mufassal, V, 136. Cevad Ali, Mufassal, V, 136. Alusi, Buluğ, II, 310.

26

Cahiliye Araplannın Ahiret İnancı

Sonuç olarak Cahiliye Arabı yakınlarının ölmesinden son­ ra onlara olağan üstü bir değer verdikleri, yıkayıp, kefenledik­ ten sonra bir merasimle kabre götürdükleri ve burada adına "salat" denilen bir tören gerçekleştirdikleri görülmektedir. Bu tören esnasında kullanılan ifadeler, yapılan dualar onların ölüm sonrası bir yaşama inandıklarını göstermektedir. Da­ hası ölünün kabrinin yanına defnedilen beliyyesi, mezarının başına kurulan çadır, saçlarının kesilerek mezara serpilmiş olması bunda bir kuşku da bırakmamaktadır. Kuşkusuz Ca­ hiliye Arapların ölümün bizzat kendisine nasıl baktıkları ko­ nunun aydınlatılması açısından son derece önemlidir.

B. Cahiliye Araplarına Göre Ölüm Ölümün Cahiliye Arabı için neyi ifade ettiği, bir yok oluşu mu yoksa yeni bir başlangıcı mı simgelediği sorusuna veri­ lecek doğru cevaplar konunun netleşmesine ciddi anlamda katkı sağlayacaktır. Öncelikle Cahiliye Arabı kendilerine takdir edilen bir öm­ rün bulunduğunu ve bunun bir sonunun da olduğuna ina­ nıyorlardı. Adına "ecele" denilen bu kaziyeye inanan döne­ min insanlarına göre her bir yaratılmışın bir vadesi vardır. Bir adamın vadesi dolmadan ölmesi mümkün olmadığı gibi vadesi dolduktan sonra da bu dünya da varlığını sürdürmesi de imkansızdı. 59 Ölümü "sükun" olarak isimlendiren Cahiliye Arapları bunu söylerlerken de "ruhun" bedenden ayrılmasın­ dan sonra "bedenin" dinginliğe kavuşmasını kastederlerdi. Dolayısıyla "bedenin rahatladığı" anlamında "ölümü" "sükun" olarak isimlendiriyorlardı. 60 Onlara göre insan "ruh" ve "be­ den" olmak üzere iki parçadan oluşmaktaydı. Adına "nefs" denilen "ruh", son nefes ile bedeni terk ettiği için adını da nefesten almıştı:61 Son nefesle ağız ve burundan bedeni terk 59 Cevad Ali, Mufassal, V, 118. 60 Cevad Ali, Mufassal, VI, 97. 61 Cahiliye Arabına göre kan, hayatın kaynağıydı. Ona göre kan yani dem "nefsin" ikamet mahalli idi. Bir başka ifade ile Cahiliye Araplarına göre ruhun bulunduğu mahal, kandır. Kan deveranı devam ettikçe vücutta canlılık da sürmektedir. Kan bedeni terk ettiği an beden artık ölmüş ol-

İlk Dönem İslam Tarihi Kaynaklarına Göre Cahiliye ...

27

eden ruh, ölümsüz olup vücuttan çıktıktan sonra bir kuşa dönüşür ve yaşardı. 62 Eğer ölen insan, biri tarafından yara­ lanmış veya öldürülmüşse nefs bedenin yaralanan kısmından çıkmak suretiyle vücudu terk eder ve adına "hamme" deni­ len bir kuşa dönüşerek yaşarken63 her yüz yılda bir mutlaka kabrinin başına döner ve "Beni sulayınız, beni sulayınız!" di­ yerek intikamının alınmasını isterdi. 64 İbn Side ise herhangi bir adam bir musibete uğradığı zaman başından çıkan kuşa "hamme" denildiğini söylemektedir. 65 Cahiliye Arabına göre vücuttan ayrılan ruh, önceleri kü­ çücük bir kuş halinde iken zamanla büyür ve büyükçe bir baykuşa dönüşürdü. Bu kuş aynı zamanda beden ile aile arasındaki ilişkiyi de sürdürürdü. Ailenin erkek üyelerinin durumunu düzenli bir şekilde bedene ulaştırdığına da inanı­ lırdı. 66 Dolayısıyla Cahiliye Arabının bu inancı zaten ölümden sonra farklı bir şekilde olsa bile bir yaşamın varlığını kabul ettiğini açıkça göstermektedir. Bilindiği gibi Hz. Peygamber birçok hadiste bu anlayışın İslam ile çeliştiğini söylemektedir. Hz. Peygamber İslam'ı tebliğ etmeye başladığı zaman Cahiliye Arapları onu sıkıştırmak için bu "hamme"yi sordukları riva­ yet edilmektedir. "Sana ruhtan sorarlar. De ki ruh rabbimin emrindedir. Size ondan çok az bir bilgi verilmiştir." şeklindeki İsra suresi 85. ayeti kerimesinin bununla ilgili nazil olduğu nakledilmektedir.

62 63

64 65 66

maktadır. (Bk. Cevad Ali, Mufassal, V, 117 vd; VI, 108) Muhtemelen bu inanç bir gözleme dayanmaktadır. Zira çoğunlukla hayvancılıkla uğraş­ tıklan için hayvanlarını kestikleri zanıan veya yaralandıkları zanıan kan­ larının akmasından sonra öldüklerini görmüş ve dolayısıyla bu sonuca varmış olmalıdırlar. Yine hanıınların kanama haline de buradan üretile­ rek "nifas" demişlerdi. Alusi, Bu!uğu'!-ereb, II, 311. "Mesh" yani bir başka varlığa dönüşmek Cahiliye döneminde kabul edilen bir durumdu. Nitekim İsaf ve Naile'nin insan oldukları, Kabe'nin içinde günah işlemek suretiyle taşa dönüştüklerine inanırlarken, Lat'ın da bir taşın içine girerek orada yaşanıını sürdürdüğüne inanıyorlardı. Şehristfuıi, 433; Alusi, Bu!uğu'!-ereb, II, 311; Cevad Ali, Mufassal, VI, 107. İbn Side, el-Muhkem, IV, 442. Alusi, Bu!uğu'!-ereb, II, 311.

28

Cahiliye Araplannın Ahiret İnancı

Görüldüğü gibi Cahiliye Arabı öldükten sonra bir yok olu­ şa inanmamaktadır. Aksine ölünün bedeni terk eden ruhu­ nun ölümsüz olduğunu, değişik bir şekilde olsa bile yaşamını sürdürdüğüne inanmaktaydılar. Bu da onların ölüm sonrası hayatın varlığına inandıklarına dair bir başka kanıt olarak karşımızda durmaktadır.

C. Cahiliye Araplarının Ahirete İnandıklarım Gösteren Diğer Bazı Veriler ı. Ba's, Hesap ve İkab Cahiliye Araplarının yeniden dirilme (ba's), hesap, ikab ve kıyamete inandıkları kimi rivayetlerde yer almaktadır. Nite­ kim bu konuyla ilgilenen Sukkeri Cahiliye ve İslam'ın erken döneminde yaşayan bazı şairlerin şiirlerini delil olarak kulla­ narak onların hesaba ve ikaba inandıklarını ifade etmektedir. Nitekim o bu hususta daha çok A'şa el-Hemdan ile Ahnes b. Şihab et-Temimi'yi şahit olarak kullanmaktadır.67 Şehris­ tani de Abdulmuttalib'den bahsederken onun iyilik edenlerin mükafatlandınldığı, kötülük yapanların da cezaya çarptırıl­ dığı bir ahiretin varlığına inandığını söylemektedir.68 Nitekim Yakubi de bu düşüncelerinden dolayı olsa gerek Abdulmutta­ lib'in öte dünyada diğer peygamberlerle birlikte haşr olacağını iddia etmektedir.69 Kaldı ki İbn Habib (öl. 245/860) gibi Cahiliye edebiyatı ve inançları konusunda mütebahhir olan bir tarihçi de _;51 .:ıl5 �½ .:ı_,:...y. w..,...ıı diyerek Arapların çoğunun ölümden sonra di­ rilmeye inandıklarını ifade etmektedir.70 Yine İbn Habib .:ıl5 wL,J½ .:ı_,:..x w..,...ıı _;51 diyerek onların sadece yeniden dirilmeye değil aynı zamanda hesaba da inandıklarını ortaya koymak­ tadır.71 Ancak "w__,.,Jı _;51" "Arapların çoğu" ifadesinin bir tahdit olarak konmuş olması, İslam öncesi dönemde Araplar arasın67 68 69 70 71

Cevad Ali, Mufassal, VI, 103. Şehristani, 434. Yakubi, Tarih, II. l 1. İbn Habib, Muhabber, 322. İbn Habib, 322.

İlk Dönem İslam Tarihi Kaynaklarına Göre Cahiliye ...

29

da yeniden dirilme ve hesaba inanmayan kimselerin de bu­ lunduğunu göstermesi açısından dikkat çekicidir. Cahiliye döneıni Araplarının hesap gününe inandıklarını gösteren bazı şiirlerin bulunduğu ifade edilmişti. Şair Zü­ heyr'in aşağıdaki şiiri bunlardan biridir. _;>-J,,} '-:-'l:S J t!'r-9 _;>-j;

��.ıl '-:-'L>i_,.,.l

Ertelenir, bir kitaba konur ve orada tutulur. Bütün bunlar hesap için yapılır. Ya da yaptıklarının cezası bu dünyada verilir.72

Bu şlirlerden bir başkası ise yukarıda adını zikrettiğimiz Ahnes b. Şihab et-Teınimi'ye aittir. Nitekim o şöyle demektedir: Jw�\ .:,--.>-½ '-:-'L.,..j\ İy. o..ı.,.,..- jlo:, 4111 .:ıı � Bildim lci Allah hesap gününde kulunu en iyi amellerle mülciijat­ landıracalctır. 73

Cahiliye şairlerinden Züheyr b. Ebi Sülma da bir şiirinde şöyle demektedir: İçinizdeki olanı Allah'tan gizlemeye çalışmayın. Ne kadar gizlenirse gizlensin, Allah onu yine de bilir. Amellerinizin cezası ya hemen verilir veya ertelenerek "Hesap Gününde" cezası görülür.74

Kimi rivayetlere göre Cahiliye döneminde Kureyş kabile­ si kıyamet alametlerine de inanıyordu. Nitekim onlar, yıldız kaymalarının çoğalmasını bu alametlerden biri olarak görü­ yorlardı.75 Arıcak Kur'an'dan anladığımız kadarıyla bu ko72 Cevad Ali, Mufassal, VI, 102. 73 İbn Habib, Muhabber, 322-323. Şehristani onu Allaf b. Şihab şeklinde kaydetmektedir. Milel ve Nihal, 439. 74 Ali Çelik, "Asr-ı Saadette Halk İnançları" Bütün Yönleri ile Asr-ı Saadette İslam, Beyan Yayınlan İstanbul 1994, V, 344. 75 Muhammed b. Abdullah eş-Şebli ed-Dımeşki (öl. 769/1367), Akdmu'l­ mercdnfi. ahkdmi'l-cdn (thk. İbrahim Muammed el-Cumel}, Kahire ty, I, 177.

30

Cahiliye Araplannın Ahiret İnancı

nuda da yeknesak düşünmemekteydiler. Onlardan bazısı kıyametin varlığına inanırken, diğerleri ise bunda şüphe içe­ risindeydiler. Hatta yokluğuna inananlar dahi vardı. Nitekim Kur'an şöyle demektedir: "Birbirlerine neyi soruyorlar? Üze­ rinde anlaşmazlığa düştükleri büyük haberi mi? Hayır ileri de bilecekler, hayır yine ileri de bileceklerf' (Nebe' Suresi, 1-5). Başta İbn Kesir olmak üzere müfessirler bu büyük haberin kıyamet olduğunu söylemektedir. 76 Dolayısıyla bu ayet-i ke­ rime açık bir şekilde onların kıyamet hakkında aynı şekilde düşünmediklerini, bazılarının ona inandığını diğerlerinin ise inkar ettiğini ortaya koymaktadır.

2. Dünyaya Geri Dönüş Anlayışı (Ric'at) Cahiliye dönemi Arabının ric'at düşüncesi de onun ölüm­ den sonra bir yaşamın olabileceğine inanması açısından dik­ kat çekicidir. Nitekim bahis mevzuu dönemde bazı insanların ölen yakınlarının kabirlerine yiyecek koyduklarını yukarıda dile getirmiş ve bu yiyeceklerin mezara kondukları andan iti­ baren başlayacak olan yolculukta kullanılacağına inanıldığı­ nı söylemiştik. Ancak bu davranışın ikinci bir nedeni olarak "ric'at düşüncesi" gösterilmiştir. Buna göre Cahiliye Arapla­ rının bir kısmı ric'ata yani dünyaya ikinci kez döneceklerine inanıyorlardı. Nitekim bu nedenden dolayı "Herkes bir kez daha dünyaya gelecek ve yeniden yaşayacak!" diyenler vardı. Dönecekleri zaman fakir olmamaları için kabirlerine yiyecek koyarlardı. Kabirlerinde dünyalık bulunan şahısların bu ikin­ ci dönüşlerinde muhtaç olmayacaklarına, daha zengin ve mü­ reffeh bir yaşam süreceklerine inanılırdı. 77

3.Tövbe Cahiliye Arabının tövbe uygulaması da onun öte dün­ ya kaygılarıyla ilişkili olduğunu akla getirmektedir. Nitekim bir adam, birine haksız yere tokat atmış, dövmüş ya da öl76 Örnek· kabilinden bk. Ebü'l-Fida el-Hafız ibn Kesir ed-Dımeşki, Tefsir Kur'an el-Azim (thk. Mahmud Hasan), I-rv. Beyrut 1994, rv. 557. 77 Cevad Ali, Mufassal, VI, 112.

İlk Dönem İslam Tarihi Kaynaklarına Göre Cahiliye ...

31

dürmüşse; harem dolaylarında bulunan ağaçların kabukla­ nndan bir gerdanlık yapar, bu gerdanlığı boynuna takar ve "ben daruriyim" diyerek gezerdi. Onu görenler "Bırakın, ona dokunmayın, irtikap ettiği suçun içerisinde boğulsa bile ona kimse karışmasın!" derlerdi. 78 Bir adamın toplum içerisinde kendisini bu denli aşağılamasını da dünyevi kazançla açık­ lamak mümkün değildir. Bu davranış da, olsa olsa, ahiretle alakalıdır. Dolayısıyla daruri böyle davranarak günahının Al­ lah katında bağışlanacağına ve huzur-ı ilahiye günahsız gide­ ceğine inanıyor olsa gerektir. 79

4. Şefaat Cahiliye Arabının ahirete inandığının bir başka kanıtı ise şefaat anlayışıdır. Ancak putların kendilerine bu dünyada mı yoksa ahirette mi şefaat edecekleri hususunda İslam uleması arasında bir tartışma mevcuttur. Nitekim Hasan-ı Basri onla­ nn bu dünyayı merkeze alan bir şefaat algısına sahip olduk­ larını söylemektedir. Ancak İbn Cüreyc, ahirette Allah huzu­ runda putların kendilerine şefaat edeceklerine inandıklarını söylerken, İbn Abbas ise onların ahirete inandıklarını, ancak sanki bir tereddüt de taşıdıklarını söylemektedir. 80 Şehristani de Cahiliye döneminde insanların bir bölümünün, ahirette . Allah katında kendilerine şefaat edecekleri için putlara ibadet ettiklerini söylemektedir. 81 Görüldüğü gibi Cahiliye dönemi Arabı şefaat konusunda tek bir düşünceye sahip değildir. Bu­ nunla birlikte rivayetler incelendiğinde, onların şefaate, hem dünya menfaati hem de ahiret hayatı için inandıkları ortaya çıkmaktadır. Yine bu rivayetler onların en azından bir kıs78 . Ezraki, 192. 79 Cahiliye döneminde bir adamın boynuna gerdanlık takması kutsiyeti ifa­ de etmektedir. Nitekim Mekkeliler kervanları ile ticari amaçlarla şehrin dışına çıktıkları zaman kendileri ve develerinin boyunlarına gerdanlıkla­ rını takarlardı. Bu gerdanlıkları görenler onları dokunulmaz kabul ettik­ leri için, bir başka ifadeyle kutsal kabul ettikleri için kendilerine karış­ mazlar, hatta onları korur ve kollarlardı. Bk. Ezraki, !, 122. 80 Şemsuddin Muhammed b. Ahmed el-Hatib eş-Şirini eş-Şafii, Siracu'l­ munir.fi ianeti ala ma'rifeti ba'di meaniyi'l-keldmi Rabbinael-Hakim e l H - a­ bir, 1-V (nşr. Bulak matbaası), Kahire 1285, II, 11. 81 Şehristani, 433.

32

Cahiliye Araplannın Ahiret İnancı

mının "kıyamet"e de inandıklarını göstermektedir. Ünlü mü­ fessir Taberi'nin aktardığına göre "Biz bu putlara bizi Allah'a yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz." ayeti kerimesi İbn Zeyd hakkında nazil olmuştur. Çünkü o "Biz bu putlara bizi kı­ yamette Allah'a yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz." demek­ tedir. Taberi de bu ayeti tefsir ederken Cahiliye Araplarının putlara ahirette Allah katında şefaatçi olacağı ümidiyle ibadet ettikleri görüşündedir.82 Aynı şey Nadr b. Haris için de geçer­ lidir. Zira İkrime'den rivayet edildiğine göre o, Lat ve Uzza'ya ibadet etme gerekçesini anlatırken bunların kıyamet günün­ de kendisine şefaatçi olacağını söylemektedir. 83 Muhammed Reşid Rıza'nın da ifade ettiği gibi Cahiliye dönemi Araplarının bir kısmı putlarının kendilerine bu dünyada şefaat edeceğine inanırlarken, diğer bir kısmı ise öte dünyada, yani ahirette şefaatçi olacakları kanaatindeydiler.84 Said b. Cübeyr'in İbn Abbas'tan rivayet ettiği hadis de bu görüşü desteklemektedir. Onun verdiği bilgiye göre; Mekke müşrikleri Hz. Peygamber'e gelerek şöyle demişlerdir: "Senden ilahlarımızı ayıplamaman ve sövmemen dışında başka bir talebimiz bulunmaktadır. Zira bilmelisin ki onlar kıyamet gününde bize (Allah katında) şe­ : ½ı-&� · � : L,;"86 ayetinin Nadr faat edeceklerdir."85 Keza "�1ı ,,,,�-� b. Hfuis'in "Lat ve Uzza kıyamet gününde bana (Allah katında) şefaatçi olacaktır." demesi üzerine nazil olduğu da rivayet edilmektedir.87 İbn Ebi Hatim de Abduddaroğullarından Nadr b. Hfuis'in "Kıyamet gününde Lat ve Uzza bana şefaat edecek­ tir." demesi üzerine "t;.,i.5 �ı � LS.fal � f-11i :.?J" "Allah'a yalan izafe edenden daha zalim kim olabilir kf?"88 ayetinin nazil ol82 Taberi, Tefsir (thk. Ahmed Muhammed Şakir}, XXI, 251. 83 Mahmut b. Hamza b. Nasr el-Kirmani (öl. 505/ 1110). Ğaribu't-tefsir ve acdibu't-te'vil, I-II, Beyrt ty, I, 478; Ahmed b. Mustafa el-Meraği, Tefsiru'l­ Meraği, I-XXX, Kahire 1946, XI, 82. 84 Muhammed Reşid Rıza, Tefsiru'l-mendr, 1-XII, Mısır 1990, XI, 267. 85 Ebu'l-Muzaffer Mansur b. Muhammed es-Sem'ani et-Temimi el-Mervezi, Tefsiru'l-Kur'an (thk. Yasir b. İbrahim-Ğuneym b. Abbas}, Riyad 1997, V, 294. 86 Yunus, 3. 87 Sem'ani, Tefsir, III, 2. 88 Enam, 93.

İlk Dönem İslam Tarihi Kaynaklarına Göre Cahiliye ...

33

duğunu nakletmektedir. 89 Taberi ise Nadr'ın bu ifadesi üzerine \s) Llj •\Sj ı.. pj) �;.. Jjı W- �;ı_; (_A .lilj

r-5��- fSL:.lf r-5� 0rl-J p F pj f-S•W.:. �" "Onlara: "And olsun ki, sizi ilk kez yarattığımız gibi bize birer c.



,,

J

L,

J

J

,,



"

,,

J ,,

.,

,,.,

• ,,,

J l

J

J,

.,

J

--



J-"j � � lil lj5r- � �\

J

,,.

•"'

.j.+JI

J

_,- J

J

birer geldiniz; aranızda Allah'ın ortaklan olduğunu sandığınız şefaatçilerinizi görmüyoruz. And olsun ki aranızdaki bağlar kopmuş, ortak sandıklannız sizden aynlmışlardır!" denecek."90 ayetinin nazil olduğunu zikretmektedir.91 Öyle anlaşılıyor ki Nadr'ın bu düşüncesi yaygın olarak bilindiği için, konuyla il­ gili birçok ayetin onun bu düşüncesiyle irtibatlı olarak indiği düşünülmüştür. Ebu Süfyan da Lat ve Uzza'nın kıyamet gününde kendile­ rine Allah katında şefaatçi olacaklarına inanıyordu. Nitekim Hz. Peygamber onu İslam'a davet edip Lat ve Uzza'yı sürekli anıp durmaktan vazgeçmesini, bu putların Huzeyl arazilerin­ de kendilerine ibadet edilen (sıradan) ilahlardan öte bir şey olmadıklarını söylediğinde Hz. Peygamber'e "Onların ahiret­ te şefaatleri ve menfaatleri vardır." diyerek onlardan hem bu dünyada hem de öte dünyada menfaat umduklarını söylemiş­ tir.92 Dahası Cahiliye dönemine nispeten yakın bir zaman di­ liminde yaşamış olan Mukatil b. Süleyman da Cahiliye Arap­ ların önemli bir kısmının bu varlıklara ahirette kendilerine şefaat edecekleri için ibadet ettiklerini ifade etmektedir. 93 Şefaatle ilgili bütün bu verilerden açıkça anlaşılacağı üze­ re Cahiliye dönemi Araplarının bir kısmı putları dünyevi men­ faatlere ulaşma hususunda kendileriyle Allah arasında aracı olarak kabul etmekteydiler. Bununla birlikte önemli bir kesim de bunları kıyamet gününde Allah'ın huzurunda kendileriyle yaratıcıları arasında bir aracı olarak görmekteydiler. Zira Ca89 İbn Ebrl-Hatim er-Razi (öl. 327/938), Tefsiru'l-Kur'ani'l-Azim li İbn Ebi Hatim (thk. Esad Muhammed et-Tayyib), 1-X, Mekke 1419, III, 973. 90 Enam, 94. 91 Taberi, Tefsir (thk. Ahmed Muhammed Şakir), 1-XXIV, Risale Yayınlan, 2000, XI, 94. 92 Mukatil b. Süleyman (öl. 150/767), Tefsiru.Mukdtil b. Süleyman (thk. Ab­ dullah Muhammed Şahata), Beyrut 1423, III, 470. 93 Mukatil b. Süleyman, Tefsir, III, 469.

34

Cahiliye Araplannm Ahiret İnancı

hiliye Araplarının Lat, Menat ve Uzza için okudukları '\;.,'J\ .:ıı ı...?."_; �Ll..!. t.,.� .__,wı ..;:;ı_;, ..!il; ·ı.S?'J\ cll!.ll .t:... .J _ş_j..JI.J " "Lat, Uzza ve üçüncüleri olan Menat. Bunlar ulu ğıraniklerdir.94 Bunların katında şefaat umulur." şeklindeki telbiyeleri de şefaate uh­ revi amaçlarla inandıklarını açıkça ortaya koymaktadır. Öyle anlaşılıyor ki onların bu şefaat beklentileri Kur'an-ı Kerim'de şefaatin ancak Allah'ın iznine bağlı olduğu, o izin vermedik­ çe kimsenin huzurunda şefaatte bulunamayacağı şeklindeki onlarca ayette ifadesini adeta bir manifesto vurgusuyla bul­ muştur.

5. Ölüm Ötesi Kavramlarına Aşinalık Cahiliye döneminde Mekkeli Arapların ahiretle ilgili bir­ çok kavrama aşina oldukları anlaşılmaktadır. Bu da onların ahireti bildiklerini göstermektedir. Nitekim Hz. Peygamber, aleni tebliğle emredildiğinde Ebu Kubeys dağının eteğinde bir taşın üzerine çıkarak, her bir Kureyş boyunu, isim isim zikretmiş ve etrafında toplanmalarını sağlamıştı. Akabinde onlara yaptığı konuşmada "Ey Ka'b b. Lüeyoğulları kendini­ zi cehennem ateşinden kurtarınız. Ey Mürre b. Ka'boğulları kendinizi cehennem ateşinden kurtarınız. Ey Abdişşemso­ ğulları kendinizi cehennem ateşinden kurtarınız. Ey Abdi­ menafoğulları kendinizi cehennem ateşinden kurtarınız. Ey Haşimoğulları kendinizi cehennem ateşinden kurtarınız. Ey Abdulmuttaliboğulları kendinizi cehennem ateşinden kur­ tarınız. Ey Kureyş topluluğu kendinizi cehennem ateşinden kurtarınız!"95 demişti. Hz. Peygamber'in ilk kez tebliğde bu­ lunduğu bu insanları, cehennemin varlığından bahsetmeye gerek hissetmeden, doğrudan cehennemden sakındırması 94 Vehb b. Münebbih "ğıranik" kelimesini "uzun boyunlu" şeklinde şerh et­ mektedir (Bk. Vehb b. Münebbih, Kitdbu't-ticdnfi muluki'l-Himyer, thk. ve nşr. Merkezu Dlrasat ve'l-ebhas el-Yemeniye). San'a 1979, 148. Bu kelime uzun boyunlarından dolayı kuğu kuşları için kullanılmaktadır. Dolayısıyla Cahiliye Arapları Lat, Menat ve Uzza'yı kuğu kuşları olarak kabul etmekteydiler. Bk. Mehmet Mahfuz Söylemez, "Cahiliye Arap İnan­ cında Putların Yeri", Cahiliye Araplannın Ulühi.yet Anlayışı (ed. Mehmet Mahfuz Söylemez), Ankara 2015, s. 23. 95 İbn Sa'd, I, 120.

İlk Dönem İslam Tarihi Kaynaklarına Göre Cahiliye ...

35

hem bu kavrama hem de neyi ifade ettiğine aşina olduklarını açıkça göstermektedir. Dahası tebliğ faaliyetlerinin ilerlediği, Hz. Peygamber'in neye davet ettiğinin tamamen netleştiği dö­ nemlerden, içlerinde Ebu Cehil'in de bulunduğu Mekke'nin ileri gelenlerinin Hz. Peygamber'in amcası Ebu Talib'e gele­ rek "Yeğenin atalarımızın dalalet içerisinde ölüp gittiklerini söylemektedir. Onu bundan nehy etmelisin!" şeklinde talepte bulunmaları da bununla ilgilidir.96 Zira onlar cehenneme gi­ denlerin akibetini biliyorlardı. Onun için de buna razı olamı­ yorlardı. Bu konuyla ilgili bir başka veri ise şudur: Bilindiği gibi Ebu Talib vefat edince Haşimoğullarımn liderliğine Ebu Leheb geçmiş oldu. Biraz Ebu Talib'e öykündüğü için biraz da geleneğin baskısıyla Hz. Peygamber'i himayesine aldığın� Mekke'de ilan etmişti. Bu himayeden rahatsız olan Mekke'nin ileri gelenleri ona gelerek, dinini değiştirip değiştirmediğini sorguladılar ve Hz. Peygamber'i korumaktan vazgeçmesini ta­ lep ettiler. Ebu Leheb onlara "Ben Abdulmuttalib'in dininden dönmüş değilim. Ancak (Muhammed kardeşimin oğludur. Bütün yaptığım) onu yapmak istediğini gerçekleştirinceye ka­ dar korumam altına almaktır!" dedi. Peygamberle mücadele etmek için Ebu Leheb'in himayesini bırakması gerektiğini bi­ lenler hemen onu en hassas olduğu noktadan vururlar ve Hz. Peygamber'in atalarının cehennemde olduğunu söylediğini anlatırlar. Bu durum Ebu Leheb'i çok etkiler. Hiç zaman ge­ çirmeden Hz. Peygamber'e gelerek Abdulmuttalib'in ahirette nerede olduğunu sorar. Hz. Peygamber "O, kavminin yanın­ dadır!" şeklinde cevap verir. Bu cevaptan tatmin olan Ebu Leheb, kendisini doldurarak yeğeninin üzerine gönderen Ebu Cehil ile Ukbe b. Ebi Muayt'a gider ve "Sordum, Abdulmutta­ lib'in kavminin yanında olduğunu söyledi." der. Onlar da "O, cehennemdedir demek istemiştir." derler. Bunu duyan Ebu Leheb bir kez daha Hz. Peygamber'e gelir ve "Ey Muhammed Abdulmuttalib cehenneme mi girdi?" diye sorar. Hz. Peygam­ ber "Evet, Abdulmuttalib de onun gibi Allah'tan başka tan­ rılara taparak ölenler gibi cehenneme girmiştir!" der. Bunu 96 İbn Hişam, I, 282-283.

36

Cahiliye Araplannın Ahiret İnancı

duyan Ebu Leheb adeta çıldırır ve Hz. Peygamber'i himaye etmekten vazgeçmekle kalmaz "Vallahi bundan sonra sana işkence etmekten hiç vazgeçmeyecek ve tamamen düşmanın olacağım. Sen Abdulmuttalib'in cehennemde olduğunu nasıl söylersin!" der. 97 Hz. Peygamber ile Ebu Leheb arasında geçen bu diyalog açıkça Ebu Leheb'in sadece cehennemi bilmediği­ ni, aynı zamanda onu kabul ettiğini de göstermektedir. Kaldı ki Kur'an-ı Kerim'de öte dünya ile ilgili olarak kulla­ nılan onlarca kavram bulunmaktadır. Ahiret, ba's, kıyamet, azap, ikab, ceza, nar (ateş), cennet, cehennem vd. Özellikle Mekki surelerde daha çok karşılaşılan bu kavramların ne an­ lama geldiğine dair ilk muhataplarından bir itirazın gelmemiş olması bunlara aşina olduklarını göstermektedir. 98 Bu örnek­ lerden sadece birine biraz daha yakından bakalım. Örneğin Müddessir suresinde cehennemi anlatılırken "Üzerinde on dokuz (görevli melek) vardır!" dendiğinde; Mekke müşrikleri cehennem ile alakalı bir itirazda bulunmazlar. Sadece ayette geçen "on dokuz melek" kavramına yoğunlaşırlar. Mekke ileri gelenleri cehennemin on dokuz melek tarafından korunama­ yacak kadar geniş bir alan olduğunu düşündükleri için bu­ nun imkansızlığını savunurlar. Hatta onlardan biri olan Ebu Cehil bu tartışmayı daha da ileri götürerek, sadece on dokuz kişiden oluşan melekleri saf dışı etmenin mümkün olduğunu dile getirir. Bunun için bir de alay edercesine bir ekip oluş­ turmayı önerir. 99 Kur'an bir sonraki ayette Ebu Cehil'e cevap vererek "Biz cehennemin görevlilerini ancak meleklerden kıl97 İbn Sa'd, 1-211. 98 Örneğin Kur'an "zakkum" kelimesini Cahiliye Araplarının bildiği anlamın dışında kullanınca Mekkelilerln tepkisine neden olmuştur. Rivayetlere göre Cahiliye Arapları kaymak ile hurmanın karışımından elde edilen yi­ yeceğe zakkum diyorlardı. Kur·an cehennemde insanlara sunulan yiyece­ ğin adının zakkum olduğunu söyleyince Ebu Cehil kaymak ve hurmayı kanştınp Mekke'nln ileri gelenlerine ikram ederken "Haydi zıkkımlanın bakalım. Muhammed cehennemde zakkum ağacının olduğunu söylüyor. Cehennemde ağaç olmaz. Zira ateş ağacı yok eder." der. Görüldüğü gibi Ebu Cehil"ln cehennem ile ilgili bilgiye sahiptir. Hatta cehennemin ateşle lebalep dolu olduğunu ve ağaçlan yaktığını da bilmektedir. Onun itirazı zakkumadır". Bk. Mukatil b. Süleyman, Tefsir, III, 609. 99 Mukatil b. Süleyman, Tefsir (thk. Ahmed Ferid), III. 417.

İlk Dönem İslam Tarihi Kaynaklarına Göre Cahiliye ...

37

dık. Onlann sayılannı, inkar edenler için bir imtihan vesilesi yaptık ki, kendilerine kitap verilenler kesin olarak bilsinler, iman edenlerin imanı artsın, kendilerine kitap verilenler ve mü­ minler şüpheye düşmesin, kalplerinde bir hastalık bulunanlar ile kafirler ''Allah ömek olarak bununla neyi anlatmak istedi?" desinler." 100 diyerek onlarla adeta on dokuz rakamı üzerin­ den bir polemiğe girmektedir. Dolayısıyla peş peşe inen bu ayetler yakından incelendiğinde müşriklerin itirazının aslın­ da cehenneme olmadığını; cehennemi kabul ettiklerini ve ce­ hennem bekçilerinin on dokuz kişiden müteşekkil olmasına takıldıkları ve bunu alaya aldıkları görülecektir. Özetle, Cahiliye dönemi Arabının bir şahsın ölmesinden sonra cesedine gösterdiği saygı, kabre konurken gerçekleşti­ rilen tören, defin esnasında okunan dualar, defınden sonra yanına defnedilen beliyyesi, kabir üzerine kesilen akirası, ar­ kasından okunan mersiyesi, hatta kimi mersiyelerde kulla­ nılan ifadeler, yine onların şefaat algıları, ölüm anlayışları, Cahiliye Arabının ahiret inancına sahip olduğunu ortaya koy­ maktadır. Kaldı ki o dönemden bize ulaşan şiirler hadisenin böyle olduğunu netleştirmektedir. Dahası başta İbn Habib ol­ mak üzere birçok müellifın naklettikleri de bu konuyu tered­ düde mahal bırakmayacak şekilde açığa kavuşturmaktadır. Zaten Cahiliye dönemi insanı kendisini İbrahim'in milleti ve İbrahim'in dininin takipçisi olarak görmekteydi. Bir başka ifade ile kendilerini İbrahimi olarak nitelemekteydiler. 101 Hz. İbrahim'i kendileri ile rableri arasında bir halka olarak gör­ mekte, onu Allah'ın elçisi olarak kabul etmekteydiler. Dola­ yısıyla ahireti tamamen inkar etmeleri zaten beklenemezdi. Kaldı ki birçok uygulamada da hala İbrahimi geleneğe bağlı olarak yaşamlarını idame ettiriyorlardı. Nitekim Kureyş ka­ bilesi, Kabe'yi inşa edeceği sırada Velid b. Muğire'nin onlara yaptığı aşağıdaki konuşma bunun açık bir kanıtıdır: "Ey kav­ mimi Rabbinizin beytinin tamirinde mallarınızın en helalini 100 Müddessir, 30-31.

101 Ezraki, I, 177.

Cahiliye Araplannın Ahiret İnancı

38

veriniz. Faiz, kumar veya fahişeleri satarken elde ettiğiniz kir­ li kazancı sakın Kabe için harcamayınız. Beytullahı malınızın habis olanından koruyunuz. Zira Allah'u teala ancak helal olanı kabul eder." 102 "¼_pi) �ı c:,.J �ı _;lI..:. � �j:,.Jij �10\ ;?Ll iııı 0\-i .:,-j ½ 0i � t�" ;,Şüphesiz Safa ile Merve Allah'ın nişanelerindendir. Kim Kabe'yi hacceder veya umre yaparsa bu ikisini de tavaf etmesinde bir beis yoktur. Kim gönülden iyilik yaparsa karşılığını görür. Doğrusu Allah şükrün karşılığını verendir ve bilendir." 103 ayet-i kerimesinin nazil oluş nedeni de aslında bize bu gelenek hakkında önemli ipuçları sunmaktadır. Bilindiği gibi Safa ve Merve Hz. İbrahim döneminden kalan mekanlar olup Hz. İbrahim döneminden beri hac ibadetinin bir parçasıydı. İslam öncesinde Mekke müşrikleri bu iki tepenin her birinin başına bir put yerleştir­ ıniş ve kurbanlarını onların önünde keserek, hac ibadetinin bir parçası haline getirınişlerdi. Dolayısıyla İslam dini nazil olduğu sıralarda, yüce Allah'ın tevhidi düşünceyi kurma mu­ radını içselleştiren bazı sahabiler, bu putlardan dolayı sa'yı terk etınişlerdi. Allah bu ayeti indirerek Cahiliye dinı anlayışı­ nın yanlış olan kısmını törpüleıniş ve doğrunun inşa edilmesi için yeni bir anlayışın oluşmasının önünü açmıştır. 104 Dola­ yısıyla Cahiliye anlayışı muamelattaki küçük bazı noktalar­ da bile Hz. İbrahim dönemini taklit etmekteyken ahiret gibi önemli bir konuyu reddetmeleri pek makul görülmemektedir.

r-#

ı� t;k

J�

r!-

Hal böyle olunca Cahiliye döneıni Araplarının ahirete inanmadıklarına dair şahit olarak kullanılan ayetleri nasıl anlamalıyız sorusu daha bir önem kazanmaktadır. Şimdi bu ayetlere biraz daha yakından bakalım:

D. Cahiliye Arabımn Ahirete İnanmadıklarına Dair Şahit Olarak Kullamlan Ayetler ve Tahlilleri 1. �A � l...j �.iıı 8S>- �! � 0\ ı]lij "Derler ki: "Hayat an­ cak dünya hayatımızdır. Artık biz bir daha diriltilecek deği102 Ezraki, Ahbar, l, 162; aynca bk. Feyyumi, 410. 103 Bakara, 158. 104 Mukatil b. Süleyman, Tefsir, ı, 152.

İlk Dönem İslam Tarihi Kaynaklarına Göre Cahiliye ...

39

lizf' (Enam, 29). İbn Atiyye bu ayetin Mekkeli bir grup insan hakkında nazil olduğunu söylemektedir. 105 Benzer bir ayet de Casiye suresinde bulunmaktadır: "Hayat ancak dünya ha­ yatımızdır. Ölürüz ve diriliriz. Bizi zaman dı.şında başka bir şey helak etmeyecektir." (Casiye, 24). Mukatil b. Süleyman bu iddiaya sahip olanların içinde Ebu Cehil'in de bulunduğu bir ekip olduğunu söylemektedir. 106 Bu iki ayet birbirini ta­ mamlamaktadır. Alusi, Buluğu'l-ereb adlı eserinde bu grubun dehıiler olduğunu belirtmektedir. Bilindiği gibi dehıiler Mek­ ke'de var olan bir akıma mensuptular. Bu akım her şeyin faili olarak zamanı görüyordu. 107 Bunlar zaman ve maddenin ezeli ve ebedi olduğunu iddia ediyorlardı. 108 2. "Onlar "Allah ölen bir kimseyi diriltmez!" diye var güçle­ ri ile yemin ettiler." (Nahl, 38). Ebu'l-Ferec bu ayetin sebeb-i nüzulü olarak Müslümanlardan birinin müşriklerden birinde alacağı olduğunu, alacağını tahsile gittiğinde aralarında ge­ çen konuşmada öte dünya ile ilgili hususların gündeme geldi­ ğini nakletmektedir. Burada müşrikin yemin ederek Allah'ın kendilerini bir kez daha yaratmayacağını söylediğini, bunun üzerine de mevzubahis ayetin indiğini söylemektedir. 109 Müş­ rikin kimliği hakkında ise herhangi bir bilgi vermemektedir. 3. "Dediler ki biz bir kemik yığını ve kokuşmuş bir toprak ol­ muş iken yepyeni bir hilkatte diriltileceğiz öyle mi?' (İsra, 49). Mukatil b. Süleyman'a göre Yasin suresinde geçen benzer ayet-i kerime Übey b. Halef hakkında nazil olmuştur.11° İbn Habib onu zındıklar arasında zikretmektedir. 111 Nitekim Ce105 İbn Atiyye, Ebu Muhammed Abdulhak b. Ğalib el-Endelusi el-Muharibi (öl. 542/1148), el-Muharrer el-Veciz.fi Tefsiri kitabi'l-Aziz (thk. Abdusse­ lam Abduşşafl Muhammed), 1-X, Beyıut 1422, V, 87. 106 Mukatil b. Süleyman, Tefsir (thk. Ahmed Ferid), III, 206. 107 Alusi, Buluğu'l-Ereb, II, 220. 108 Şinasi Gündüz, Din ve İnanç Sözlüğü, Ankara 1998, Mehmet Alıcı, "Zen­ dlg-Dehr İlişkisi: Kureyşli Zındıklann Zaman ve Ahiret Algısı", İnsan ve ToplumBUimleriAraştınnalanDergisi, C. V, S. IV, Karabük 2016, 810 vd. 109 Ebü'l-Ferec Cemalettin Abdurrahman b. Ali b. Muhammed el-Cevzi, Zadu'l-mesir, 1-IX, Beyıut 1978, IV, 446, 447. 110 Mukatil b. Süleyman, Tefsir, III, 385. 111 İbn Habib, 161.

Cahiliye Araplarının Ahiret İnancı

40

vad Ali de zındıkların demiler olduğunu ve bu bilgileri Hi­ re'den aldıklarını, onların da diğerleri gibi putlara kurban takdim ettiklerini; ancak bunu ahirette inandıkları için yap­ madıklarını, zira zaten buna inanmadıklarını, daha iyi bir dünya hayatı için yaptıklarını söylemektedir. 112 4. "İnlciir edenler, lcesinlilcle öldü/eten sonra diriltilmeyecelc­ lerini iddia ettiler." (Teğabun, 7).

5. "Dediler lci biz gerçekten biz, ölüp bir toprak ve /cemile yı­

ğını haline geldi/eten sonra mı tekrar diriltileceğiz." (Mü'minun, 82). Bu ayet Şeybe, Talha, Osman, Ebü Said, Meşafı', Ertat,

İbn Şurahbil, Nadr b. Haris ve Ebü'l-Haris b. Akkame'den oluşan Talha b. Abduluzza ailesi hakkında nazil olmuştur. 113 6. "Eğer şaşacalcsan asıl şaşılacak olan onlann "Biz top­ ralc olunca yeniden mi yaratılacağız?" demeleridir. İşte bunlar Rablerini inlca.r edenlerdir. İşte onlar boyunlanna demir ha(lca­ lar vurulacaktır." (Ra'd, 5). 7. "İnlca.r edenler dediler lci biz ve babalarımız toprak olmuş ilcen mi? Gerçekten bizler mi diriltilip çıkartılacağız? And olsun bizler de bizden önceki babalanmız da bununla tehdit edilmiş­ tik. Bu öncekilerin masallanndan başka bir şey değildir." (Neml,

67-68). Bu ayet Nadr b. Haris hakkında nazil olmuştur.U 4

8. " Dediler lci "Biz toprakta yok olduktan sonra mı, biz mi yeniden yaratılacalcmışız?" Hayır, onlar Rablerine kavuşmayı inkiir etmektedirler." (Secde, 10).

9. " Bunlar diyorlar lci "İlk ölümümüzden başlca ölüm yok­ tur. Bizler diriltilecek değiliz." Eğer doğru söylüyor iseniz ata­ lanmızı getiriniz." (Duhan, 34-36). Bu ayetin Ebü Cehil'in Hz. Peygamber'e gelerek "Ey Muhammed eğer gerçekten peygam­ ber isen içinde Kusay'ın da bulunacağı atalarımızdan birkaç kişiyi dirilt ki onlara haklı olup olmadığını soralım!" demesi üzerine nazil olmuştur. 115 112 113 114 115

Cevad Ali, Mufassal, VI, 99. Mukatil b. Süleyman, Tefsir (thk. Ahmed Ferid), il, 402. Mukatil b. Süleyman, Tefsir (thk. Ahmed Feıid), II, 168. Mukatil b. Süleyman, Tefsir (thk. Ahmed Feıid). III, 206.

İlk Dönem İslam Tarihi Kaynaklarına Göre Cahiliye ...

41

Kuşkusuz bu ve benzeri birçok ayet-i kerime Kur'an'da bulunmaktadır. Bunların her biri Allah kelamı olup hakika­ ti ifade etmektedir. İlk etapta bunlarla yukarıda zikrettiğimiz tarihi rivayetler arasında bir çelişkinin varlığı göze çarpmak­ tadır. Oysaki durum bundan daha farklıdır. Zira bu ifadeler incelendiğinde bunların hiçbirinin külli bir hüküm içerme­ diği, dahası "belirli" önerme grubuna da dahil olmadıkları görülecektir. Bir başka ifade ile yukarıda aktardığımız ayet-i kerimelerin tamamı mantıkçıların "mühmel" dedikleri "niceli­ ği belirsiz" ifade kategorisine girmektedirler. Gazzali, Mekasid adlı eserinde "mühmel" ifadeyi şöyle tanımlamaktadır: "Ko­ nunun bütün fertlerine veya bir kısmına hükmün yüklendiği­ ni açıklayan bir nicelik edatı içermeyen önermedir. Örneğin; insan hüsrandadır ifadesinde, insanların bir kısmını kaste­ diyor olmanız mümkündür." 116 Gazzali, Mi'yar adlı eserinde ise buna, "mühmel" yani "niceliği belirsiz" adını verilmesini de şöyle izah etmektedir: "Bu önermede yüklemin varlığının tüm özneler için mi yoksa bir kısmı için mi olduğunun beyan edilmemiş olmasıdır." Oysaki "mahsura" yani "niceliği belir­ li" önermede "her insan canlıdır" önermesinde olduğu gibi ya hüküm tüm konulara veya "bazı insanlar canlıdır" öner­ mesinde olduğu gibi hüküm öznenin bir kısmına yüklendiği açıkça ifade edilmiş olur."117 Aynı şey yukarıda zikrettiğimiz ayet-i kerimeler için de geçerlidir. Zira bu ayetlerin hiç biri "küll" veya "cüz", ya da "bazı" gibi belirleyici ifadeler içerme­ mektedir. Bu da bahis mevzuu ayetleri "mahsura" olmaktan çıkarıp "mühmele" haline getirmektedir. Kuşkusuz Kur'an buna benzer önerme örnekleriyle dolu­ dur. Meramımızın daha iyi anlaşılması için bu örneklerden de bir kaçını zikredelim. 1. "Dediler ki: Bu Kur'an iki şehrin birinden büyük bir ada­ ma indirilseydi ya!" (Zuhruf 31). Bu ayette bahsedilen şahsın 116 Gazzali, Felsefenin Temel İlkeleri: Mekasid (trc. Cemalettin Erdemci), Vadi Yayınlan Ankara 2001, s. 61. 117 Ebu Hamid Muhammed b. Muhammed el-Gazzali, Mi'yaru'l-ilm (trc. Ha­ san Hacak), Yazmalar Başkanlı Yayınlan, İstanbul 2013, 126.

42

Cahiliye Araplannın Ahiret İnancı

Kureyş kabilesinden Velid b. Muğire ile Tfilften Habib b. Amr b. Umeyr olduğu rivayet edilmektedir. Nitekim Mekke'de Ve­ lid b. Muğire için "Reyhanetu Kureyş" denilmekteydi. Ayette geçen "_,Jlf' "dediler. ki" ifadesi bize Mekkelilerin hatta onlarla birlikte Taiflilerin, hiçbir ferdi dışarıda kalmayacak şekilde bir araya toplanarak Kur'an gibi değerli bir metnin Mekke ve Taif halkından birine indirilmesi gerektiğini söyledikleri anlamına gelmemektedir. Aksine ayette bir hasr ifadesinin olmaması bunu dile getirenin bir grup insan olduğunu; bunların da bü­ yük bir ihtimalle küçük bir kitle olduklarını göstermektedir.

r3

"y�

2. Aynı durum Wj l:...Gi ıj) �j ı�j; j.; L'...\ �ı;.�ı s-)li • ··.il iiıı ı:ıı ! L: �ıJ· �T).iı., '"' 1...., ••. Jıı1 \.:1 .: l!s. --- �.)



. .J'

.,

Kafi Yüce Kur'an hakkı içini Kendilerine bir uyancı geldi diye kii.firler hayret ediyor ve "Öldü/eten, toz toprak olduktan sonra tekrar dirilecekmişiz öyle mi? Bu olacak şey değil!" diyorlar (Kaf,

50/1-3).

Bu ayetlerin devamında müşriklerin ahireti irıkarlarına karşı cevap verilerek bunun Allah için kolay olduğu vurgu­ lanmaktadır. Surenin devamında 11. ayette yeniden diriliş olgusu, semadan inen yağmurun yeryüzünü canlandırıp ye­ şertmesine benzetilmektedir. Her yıl ve her mevsim yaşanan bu tabiat olayı gibi ahiretin de tabii karşılanması gerektiği vurgulanmaktadır. Nübüvvet ve ahiretin varlığına dair vur­ guyla başlayan sure, yine kıyametin kopuşu ve yeniden dirili­ şin vurgulandığı ayetlerle sonlanmaktadır. Mekke dönemi 36. sırada nazil olan Tarık suresinde ye­ niden dirilişin imkanı ile ilgili cevaplar, müşriklerin irıkar ve itirazlarının artmaya başladığını göstermektedir. Bu ayetlerde de yeniden dirilişin imkanı insanın yaratılışı örneğinden ha­ reketle verilmektedir.

--WJı · ·· · ',, · -·ı� ,ı; · y-::-! er- (_.r':! eter-

,.,.;,.· i� �I ı...Jl·eıı... .) 0

3� 1)l5j 0-:k? �� j;; 1)l5 ı 0: �--, wi- w1...-.-J �ı. .T yr-:----

�! 1!5·.J

Hiç kuşkusuz onlar bundan önce şımank bir azınlık/ seçkinci gü­ nıhtu. Büyük günahta (hıns-ı azim) ısrar ediyorlardı ve diyorlardı ki "Öldüğümüzde, kemik ve toz toprak olduğumuzda yeniden diri­ lecek miyiz? Ata,lanmı.z da mı?' (Vakıa, 56/45-47).

14 İbn Kesir, Tefsiru'l-Kur'ani'l-Azim, IV, 571.

Cahiliye Araplannuı Ahiret İnancı

104

Bu ayetlerin devamında da çok ağır ve sert ifadelerle sap­ kın yalancılara en şiddetli azabın tattırılacağı vurgulanmak­ tadır.

.:ı)w.ıı �I �! p r,P.: i,Y- 9� Jı Zı->f-� �-t·:-'llj &.ıfJı 01 J - � er.. �iı,er--..:h. Liı ı,:. .-r . Zı.r-:ı�ı;� ı_,)s' .:r.�ıJ��

�I �'.>\..1Jlj -,-,ı:Wı .j, �.r:-'1½ 0�� '1 .j.�I if-� � İİ �.,i.S' �I cfa ı.5_j;İ

Keıfirler dediler ki: "Size bir adam gösterelim mi? O size büsbütün paramparça olduğunuzda yeni bir yaratılışla yaratılacağmızı ha­ ber veriyor. Allah'a iftira mı ediyor, yoksa onda delilik mi var?" Bi­ lakis ahirete inanmayanlar, azapta ve uzak bir dalalet içindedirler

(Sebe, 34/7-8).

Nüzul sırası bakımından 63. Sırada yer alan Zuhruf su­ resinde de Mekke müşriklerinin ahireti inkar ettikleri bilgisi yer almaktadır. Bu iddia ve inkarlarına karşı da akli ve tabii bazı deliller ortaya konarak yeniden dirilişin mümkün olduğu ispatlanmaktadır.

�-t �' .:ii, .t; .L...!.JI � : ji' .e.U\· J' Jı.; 20 i')L..'JI j� '1.J ;..L,. 'j" :Jü - ı--LJ � .ı.ııl ..).,,;, - .ı.111 J_,...J Jİ )JJIJ ._p.ı.,..J :ö,l.:.i Jü �.,..� � & ->LôJı CJ)J ��� & ı.r.-"_;...ıı [!J) :Jü Jr" Ibn Hibban bu rivayeti naklettikten sonra, merfu olarak da nakledildiğini ifade etmiştir. 47 Abdullah b. Muhammed b. Kayyimi'l-Cevziyye, er-Ruh, thk. Es-Seyyid el­ Cemili, Dar kitabu'l-Arabi, Beyrut, h. 1406, s. 175-179. 48 Abdullah b. Vehb b. Muslim, el-Camifi'l-hadis, thk. Mustafa Hasan, Dar İbnu'l-Cevzi, Riyad, h. 1416, s. 297.

..::..,rr..

" .ııı �

er.

Hadisler Işığında Cahiliye Döneminde Ölüm Sonrası Hayat

239

neminde tab denilen kertenkele tüıü bir canlının Yahudilerin meshedilmesi sonucu varolduğu inancı bulunduğu nakledil­ mektedir.49 Bu rivayet ölüm sonrası bir ceza inancının varlığı­ na delil olarak kullanılabilir. Buna rağmen meshin dünyalık bir ceza olarak görülmüş olması sebebiyle uhrevi bir yönüne inanılmamış olması da muhtemeldir. Sonuç olarak Cahiliye dönemin ceza inancının insanlığın vicdanındaki adalet arzu­ sunu tatmine edebilecek sistematik bir inanç olmadığı anla­ şılmaktadır. Uhrevi varlıklara olan inançla ilgili rivayetler de uhrevi bir inancın olduğuna dolaylı olarak delalet etmektedir. Nitekim müşriklerin meleklerin Allah'ın kızları olduğu, annelerinin ise cinlerden olduğu nakledilmiştir.50 Lat ve Uzza gibi putla­ rın meleklerin Allah'ın kızları olduğu inancıyla tasvir edilerek ibadet edildiği de ifade edilmiştir.51 Meleklerin kızlar olarak tasavvuru Hıristiyan geleneğin bir etkisi olması muhtemeldir. Aynı şekilde Rasulullah'tan (sas)'den Cahiliye döneminde de cinlere inanıldığına dair rivayetler mevcuttur.52 Bu durum varlığı sadece maddi gözüken dünya ile sınırlı görmedikleri, düşünce dünyalarında farklı alemlere ait varlıklar olduğuna delalet etmektedir. Cahiliye Arapları arasında uhrevi inancın varlığına delalet eden bir diğer husus ise cenazelerdeki uygulamalarıdır. Belir­ tildiğine göre Cahiliye döneminde özellikle hanifler cenazele­ rini yıkayıp defnederler ve iyiliklerini velisi zikrettikten sonra "Allah'ın rahmeti üzerine olsun!" denildikten sonra defnedi­ lirdi.53 Kaynaklarımızda verilen bilgiye göre Hz. Ali'nin Rasu­ lullah'ın (sas) cenazesini yıkayıp kefenlediği ve Rasulullah'ın 49 Abdullah b. Muslim b. Kuteybe, Tevilu Muhtelefi'l-hadis, s. 409. 50 Bk. Muhmmed b. İsmail el-Buhari, es-Sahih, thk. Muhammed Zuheyr, Dar Tavkı'n-necat, Beyrut, h. 1422, iV, 126. 51 Muhammed b. Bakir el-Meclisi, Biharu'l-envar, Muessesetu'l-vefa, Bey­ rut, h. 1404, IX, 157. 52 Bk. el-Beğevi, Şerhu's-Sünne, XII, 178. 53 Ateş, O. Ali, İslam'a Göre Cahiliye ve Elıl-i Kitap Öıf ve Adetleri, Beyan Yayınları, İstanbul 1996, s. 84.

240

Cahiliye Araplannın Ahiret İnancı

da cenazesinde bulunduğu belirtilmektedir. Hz. Peygam­ ber'in eşi Hz. Hatice ve Hz. Hafsa'nın ilk kocası olan Sekran b. Amr'ın da henüz cenaze namazının hükümleri oluşmadığı için Cahiliye geleneğine uygun olarak dua edilerek defnedildi­ ği ifade edilmiştir. 54 Rasulullah'ın Necaşi'nin cenaze namazını kılması55 da, bu geçmiş geleneğin bir yansıması olarak değer­ lendirilebilir. Cahiliye dönemi adetlerinden olan ve uhrevi bir inanca de­ lalet eden bir diğer husus ise "beliyye" ve "akr" denilen gele­ neksel inançlardır. Bu inanca göre ölenin mezarının yanına bir deve getirilir devenin başını sırtından arkasına ya da göğ­ sünden karnına doğru bağlarlar ve boynuna bir halka bağ­ layıp ölünceye kadar mezarın yanında bırakır ya da mezara gömerlerdi. Nitekim Rasulullah bu geleneği de reddetmiştir. 56 Fatiha süresinin ilk ayetinin Alem'in değil, Alemlerin rabbı vurgusu ile başlaması da aslında Cahiliye döneminde alemler inancından daha çok tek boyutlu bir alem inancı bulunduğu­ na delil olarak yorumlanabilir. Çağımızda artan dünyevileş­ meye rağmen, bilimsel alanda tek boyutlu varlık düşüncesin­ den çok boyutlu bir varlık düşüncesine doğru bir gelişmenin olduğu görülmektedir. Geçmiş ve gelecek zamana yolculuk düşüncesi bunun en belirgin yansımasıdır. Çünkü zamanda yolculuk fikrini ileri sürebilmek için, an, geçmiş ve gelecek zamanların aynı anda bulunmasını ve de aralarında geçiş sağlayabilecek bir bağın da varlığının savunulması gereklidir. Tüm bunlar İslam inanç ve kültürü içinde oluşan kozmoloji çalışmalarına ihtiyaç duyulduğuna delalet etmektedir. Cahiliye döneminde yaşamış insanların ahiret inancıyla il­ gili oldukça farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bu farklı görüş­ lerin tümünün izlerine hadislerde de rastlamaktayız. Aslında Kur'an-ı Kerim'e de baktığımızda durumun farklı olmadığını 54 Ateş, O. Ali, İslam'a Göre Cahiliye ve Ehl-iKitap Öif ve Adetleri, s. 84. 55 Malik b. Enes b. Malik, el-Muvatta, thk. Muhammed b. Mustafa el-Azami, Muessesetu Zayid b. Sultan, Ebu Dabi, h. 1425. 56 Ateş, O. Ali, İslam'a Göre Cahiliye ve Ehl-iKitap Örf ve Adetleri, s. 85.

Hadisler Işığında Cahiliye Döneminde Ölüm Sonrası Hayat

241

görürüz. Bu durumun ana sebebi, Cahiliye dönemi inançları­ nın belli bir dini inanç şeklinde değil; faklı inançlar ve tecrü­ beler etrafında şekillenmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Bu inanç zenginliği, bölgenin ticari ve kültürel geçiş noktasın­ da olmuş olmasının da etkisi olmuş olabilir. Rivayetler ışığında Cahiliye genel inancına baktığımızda Allah inancının merkeze yerleştiği; ancak bu inancın büyük ölçüde şirk ile özdeşleştiği, bazen uhrevi sorumluluğu orta­ dan kaldıracak kadar dünyevileştiği bezen de ahirete yönelik ibadetlere dönüştüğü görülmektedir. Nitekim Hz. Muhammed sonrasında, bölgede büyük ölçüde tevhit ve ahiret merkezli bir inanç birliği sağlanarak, tek boyutlu alem inancından çok boyutlu bir alem inancına geçilmiş oldu. Bu inancın teme} özelliğinin tevhit ve ona bağlı olan evrensel bir adalet sistemi olduğunu söyleyebiliriz.

242

Cahiliye Araplarının Ahiret İnancı

Kaynakça Kur'an-ı Kerim Abdullah b. Ehi Dünya, Mucabu'd-d.ave, thk. Zeyyad Hamdan, Mues­ sesetu'l-kutubu's-sekafıyye, Beyrut, m. 1993. Abdullah b. Ez-Zubeyr el-Humeydi, el-Musned, thk. Hasan Selim, Daru's-seka, Dimeşk, m. 1996. Abdullah b. Muhammed b. Kayyimi'l-Cevziyye, er-Ruh, thk. Es-Sey­ yid el-Cemili, Dar kitabu'l-Arabi, Beyrut, h. 1406. Abdullah b. Muslim İbn Kuteybe, Tevilu Muhtele.fi'l-hadis, el-mekte­ bu'l-İslami, Beyrut. m. 1999. Abdullah b. Vahb el-Kuraşi, el-Cami.fi'l-hadis, thk. Mustafa Hasan, Dar İbnu'l-Cevzi, Riyad, h. 1416. Ahmed b. Muhammed b. Hanbel, el-Musned, thk. Ahmed Muham­ med Şakir, Daru'l-hadis, Kahire, m. 1995. Ahmed b. Ali b. Hacer el-Askalani, Fethu'l-bari Şerh Sahihi'l-Buhiııi, Daru'l-marife, Beyrut, h. 1379. Ahmed b. Amr el-Bezzar, el-Musned, thk. Heyet, Mektebetu'l-uluıni ve'l-hikem, Medine, m. 2009. Ahmed b. Muhammed et-Tahavi, Şeh Müşkili'l-asar, thk. Şuayb el­ Amaut, Muessestu'r-risale, h. 1415. Ali b. Halef b. Battal, Şerhu Sahihi'l-Buhiııi, thk. Yasir b. İbrahim, Mektebetu'r-ruşd, Riyad, h. 1423. Ateş, O. Ali, İslam'a Göre Cahiliye ve Ehl-iKitap Ö,fve Adetleri., Beyan Yayınlan, İstanbul 1996. Cemalu'd-din Abdurrahman b. Ali el-Cevzi, Keefu'l-müşkili min ha­ disi's-Sahiheyn, thk. Ali Huseyin el-Bevvab, Daru'l-vatan, Ri­ yad, trz. Cevad Ali, el-Mufassal.fi Tarihi'l-Arab, Daru's-saki, Beyrut, h. 1422. Ebu Avane Yakub b. İshak, el-Mustahrac, Daru'l-marife, Beyrut, h. 1419. Ebu Bekr b. Ehi Şeybe, el-Musannaj, thk. Kemal Yusuf, Mektebetu'r­ ruşd, Riyad, h. 1409. Ebu Davud Süleyman b. el-Eşas, es-Sunen, Mektebetu'l-asriyye, Beyrut, thz.. Ebu Hatim Muhammed b. Hibban el-Busti, el-İhsan.fi takribi sahih­ i İbn Hibban, Şuayb Amaud, Muessesetu'r-risale, Beyrut, h. 1408. Ebu Suleyman Hamed b. Muhammed el-Hattabi, Mealimu's-sunen, el-Matbaatu'l-ilıniyye, Haleb, h. 1351, I, 315; Zeynu'd-din el­ Munavi, Feyzuy'l-Kadir, el-Mektebu't-ticariyye el-Kubra, Mı­ sır, h. 1356. el-Hasan b. Mesud el-Beğevi, Şerhu's-sünne, thk. Şuayb el-Amaut ve Muhammed Zuheyr, el-mektebu'l-islami, Beyrut, m. 1983.

Hadisler Işığında Cahiliye Döneminde Ölüm Sonrası Hayat

243

İbnu'l-Cevzi, el-Birru ve's-sıla, thk. Adil Abdu'l-Mevcud ve Ali Muav­ viz, Muessesetu'l-kutubu's-sekafiyye, Beyrut, m. 1993. Mahmud b. Ahmed el-Ayni, Şerh Ebi Davud, thk. Halid b. İbrahim, Mektebedu'l-ruşd, Riyad, h. 1420. Malik b. Enes b. Malik, el-Muvatta, thk. Muhammed b. Mustafa el­ Azami, Muessesetu Zayid b. Sultan, Ebu Dahi, h. 1425. Mamer b. Ebi Amr Raşid, el-Cami, thk. Habibu'r-rahman, el-Mecli­ su'l-ilmi bi-Bakistan, h. 1403. Muhammed b. Abdulkerim eş-Şehristani, el-Milel ve'n-nihel, Mues­ sesetu'l-halebi. Muhammed b. Ali eş-Şevkani, Neylü'l-evtar, thk. Assamu'd-din, Da­ ru'l-hadis, Mısır, h. 1413. Muhammed b. Bakir el-Meclisi, Biharu'l-envar, Muessesetu'l-vefa, Beyrut. h. 1404. Muhammed b. İsa et-Tirmizi, es-Sunen, thk. Ahmed Muhammed Şa­ kir, Şirketu mektebe ve matbaatu Mustafa el-Babi, Mısır, h. 1395. Muhammed b. İsmail el-Buhaıi, es-Sahüı, thk. Zuheyr b. Nasır, Dar Tavku'n-necat, Trablus, h. 1422. Muhammed b. İsmail es-Sanani, Subulu's-selam, thk. Muhammed Subhi, Daru İbnu'l-Cevzi, Suudi Arabistan, h. 1420. Muhammed b. Ömer b. Hüseyin b. Hüseyin b. Ali et-Teymi er-Razi, Mefatihu'l-gayb, Daru ihyai turasi'l-Arabi, Beyrut, h. 1420. Muhammed Numan el-Carim, Edyanu'l-Arab fi'l-cahiliyyye, Matba­ tu's-saade, Mısır, h. 1341. Muhmmed b. Abdulbaki ez-Zerkani, Şerhu'z-Zerkani ale'l-Muvatta, thk. Abdurrauf Sad, Mektebetus's-sekafiyyedi'd-diniyye, Ka­ hire, h. 1424. Muhmmed b. İsmail el-Buhaıi, es-Sahih, thk. Muhammed Zuheyr, Dar Tavku'n-necat, Beyrut, h. 1422. Muslim b. el-Haccac en-Nisaburi, es-Sahih, thk. Muhammed Fuad, Dar ihyai turasi21-arabi, Beyrut, thz.. Suleyman b. Ebi Davud et-Tayalisi, el-Musned, thk. Muhammed b. Abdu'l-Muhsin, Daru'l-hicr, Mısır, h. 1419. Şerefu'd-din et-Tıbi, el-Kaşif an hakaiki's-sunen, thk. Abdu'l-hamid, Mektebutu Nezar Mustafa el-Baz, Mekke, h. 1417. Şirviye b. Şehridar ed-Deylemi, el-Firdevs bi mesuri'l-hitab, thk. Es­ Said Zeğlul, Daru'l-kutubi'l-ilmiyye, Beyrut, h. 1406. Ubeydullah b. Muhammed el-Mubarekfuri, Miratu'l-Mefatih şerh Miş­ katu'l-mesabih, İdaretu'l-buhusu'l-ilmiyye ve'd-dave ve'l-ifta, Hint, h. 1404. Yahya b. Selam b. Ebi Salebe, et-Tefsir, Dar Kutubi'l-ilmiyye, Beyrut, h. 1425.

l 1

DİZİN

A A'şa el-Hemdan28 Abdullah b. Mesud237 Abdulmuttalib22,28,36 Abdurrahman b. Ehi Bekir 85, 88 Abdurrrazzak234 Ad129 adak136 adalet239,241 Adem (Hz.) 94 Adiy b. Rebia84 Adnan b. Ud232 adve236 ahlak203 Ahmed b. Hanbel214,215 Ahmesi 12 Ahnes b. Şihab et-Temimi28,29 Ahnes b. Şüreyk84 Akamenidler217 Akıretü'l-beliyye167 akibetüddar81 akira24, 37,234 Ali (Hz.) 65,239 Ali b. Ehi Talib 65 Allah inancı113,235, 241 Allah tasavvuru159 Allah'ın kızları132,239 Alusi 39 Amr b. Zeyd el-Kelbi 20 Amr b. Zeyd el-Mütemenrıi 166 Amr ibn Hişam197 Amr ibn Luhayy193 Anadolu16

Antere b. Şeddıld133 Arab-ı Bılide128 Arabistan13,90,126 aracı varlıklar9 aracılık23 araf ashabı80 Aramice204 Arap kültürü25 Arap Lahmiler21 O Arap müşrikleri183 Arap Yarımadası 16, 18, 210, 220,221 Areimanios217 As b. Vail 118, 119, 148, 164, 209 asabiyet 237 Asaf121 Asurlular192 aşkın varlıklar piramidi9 Ata b. Ehi Rabah114 atalar kültü191,194 ataların dini56 Avesta 202, 203, 204, 205, 207, 216 azap36,58, 66 B ba's 28, 36, 45, 106, 119, 135, 162,163,179 Babilliler192 baykuş27,236,237 beden26,192, 238 Bedir65 Beğavi115,135,147

246 Bekr b. Vail169 beliyye 16, 18, 19, 20, 21, 24, 25, 26, 37, 93, 114, 120, 121, 122, 134, 166, 167, 179,233,234,240 Ben-i el-Haris b. Ka'b209 Ben-i Temim209 Beni Kinane209 beyaz kefen13 Bilfil-iHabeşi143 Bizans210,221 böbürlenme140 Braman204 Budist204 Buhari214 Burhut238 C -Ç

Cahiliye9, 12 cehennem 36, 64, 81, 98, 112, 132, 133, 135, 144, 166, 230,231,232,233 Cehm b. Safvan214 Cehmiyye214,215 cenaze törenleri193 cennet 36, 61, 71, 81, 89, 98, 132, 133, 166, 230, 231, 232,233,237 Cevad Ali39, 94,212,216,233, 234 ceza36,63,98,188,237,239 cimrilik145,146,150,153 cin239 cinnet185 Cureybe b. Eşyem el-Fakasi20 Cüd'an85 Cüheyne59 Cündeb b. Züheyr82 Çin237

Cahiliye Araplarının Ahiret İnancı

D dalalet 35, 54, 67, 107, 146, 150,154 dar97 Darimi215 daruri31 dehr 109, 171, 202, 212, 216, 220,221 dehriler39,40,45,132,214 dehriyyun109 deist136 Derveze115 din günü100,112 Durva217 düalist202,206,211,216 dünya9 dünya nimetleri9 E ebedi hayat232 ebter22 Ebü Cehil35,36,39,40,52,61, 62, 66, 68, 72, 88, 98, 163, 196, 197, 212, 213, 232 EbuHatim Sicistani214 EbuHayyan115, 144 EbüHuzeyfe b. Muğire138 Ebü Kubeys dağı 34 Ebü Leheb35,36,99,119, 187 Ebü Said40 Ebu Süfyan 33, 64, 147, 209, 210,213,221,231 Ebü Talib35 Ebu Zer235 Ebu'l-Ferec39,172 Ebu'l-Hakem197 Ebü'l-Haıis b. Akkame40 Ebussuud Efendi115

Dizin ecele 26 ed-darul-ahiret97 ehadis 86 Ehl-i Kitap 52, 58, 115, 128, 183,238 ehl-i zenadıka214 Ehrimen 205, 206, 211, 217, 219,221 ekabir193 Enes169 · Enuma Eliş192 Ertat40 esatir86,215 esatiru'l-ewelin129,191 esbab-ı nüzfil127 Esed59 eskatoloji104,203,219 Eski Mısırlılar192 Eslem59 Ezheri214 Ezra42 F

Fahruddin er-Razi115,117 fal okları23 Ferahidi214 Feyyuıni 45 Finikeliler192 Firavun125,185 Fursan 209 G Gassan209 Gatafan59 Gazali41 Gazzali 44 gece kuşu236 geçen zaman108 gelenekler184

247 gerdanlık31 gnostik205,206 Gucestek Abaliş208 H Habbab b. Eret143,164 Habib b. Amr b. Umeyr42 Habil 125 hac12,17,19,38,136 Hafsa (Hz.) 240 Halid b. Velid72 Halil b. Ahmed93 Halku'l-Kur'an 214 hame/hamme27,236,237 Hamza65 hanifler 62, 168, 169, 171, 174, 179,229,239 haniflik173 Hanzala59 Harb bin Umeyye bin Halef64 harras75 Hasan-ı Basri31,114 Haşimoğulları65 haşir 20, 171, 188, 190, 191, 193,234,238 Hatice (Hz.) 240 Hatramev 238 hayatü'd-dünya137 Hayber 209 hesap 28, 63, 94, 98, 188, 191, 193,195 hesap günü29,133 Hıristiyan 121, 171, 172, 183, 193 - geleneği 239 - -lar 51, 52, 79, 83, 115, 204 - -ların zenadıkası 215 - -lık 62, 161, 169, 179, 201,209,220 Hicaz13,189,192,193,194

248

Hicret170, 171 hidayet184 hill90 Hindu204 Hint237 Hire40, 201, 209, 210, 221 hitap45 Hüd (Hz.) 57, 128 Hums Arapları71, 90 Hübel23, 193, 210 Hüsrev I. Hüsrev Enüşirvan208

i ibadet96, 99, 160 İbn Abbas31, 56, 59, 65, 68, 72, 73, 75, 81, 114 İbn Atiyye39, 115, ll8, 148 İbnCerir et-Taberi106, 110, 115 . İbn Cüreyc 31 İbn Ehi Hatim32 İbn Ebu Hatim er-Razi 44 İbn Habib 20, 28, 37, 39, 91, 171, 202, 209, 210, 211, 213 İbn Hacer el-Askalani 170 İbn İshak212 İbn Kesir30, 56, 67, 68, 81, 86, 109, 115 İbn Kuteybe202, 209, 213 İbn Manzur20, 24 İbn Nedim205 İbn Side27 İbn Şurahbil40 İbn Zeyd32 İbnu'l-Esir24 İbnu'l-İbıi 19 İbnu'l-Kayyim 238 İbnu'l-Kelbi 72, 202, 209, 211, 213

Cahiliye Araplarının Ahiret İnancı

İbnü'l-Cevzi148, 236, 237 İbnü's-Saib148 İbrahim (Hz.) 38, 54, 58, 62, 71, 87, 127, 129, 169, 185, 190, 232 - 'in dini 37, 232 - 'in milleti37 İbrahimi 87 - Araplar 79 - din 87, 232 - gelenek55, 71 ikab28, 36 ikiz ruh216 İkrimell4 ilah113, 136 ilahi mesaj46 ilk muhataplar51, 98, 183 inanç96, 184, 192, 232 infak 146 İran 201, 206 - dini gelenekleri 202 - /Pers mitolojisi210 iranşehr204 İsaf27 İsfendiyar21 O istiğna68 istihza68 istikbar68 itikaf235 İyaz İbn Daha230 K

Kabe 12, 27, 37, 38, 121, 193, 196, 235 - 'nin çıplak ola­ rak tavaf edilmesi 121 Kabil125 kadercilik 214 kadim gelenek11 kan26 Kartir204, 205, 206 Katade114 kefenlenme12, 13 kelamcılar9

Dizin Kelbi114 Kenaniler192 kertenkele239 kıyamet 28, 32, 33, 36, 67, 69, 72, 83, 84, 87, 90, 100, 106,120,230, 238 ~ ala­ metleri29 Kinde 209 kiramen katibin 112 Kolblu Eznik219 kozmoloji203,205,219,240 kozmos211 Kubad(l.)206,210 kulluk136 Kur'an'ı kendi tarihinde okuma 11 Kur'an'ın indiği dönem10,15 kurban17,19,25,40,167 Kureyş 60, 63, 118, 193, 196, 197, 202, 209 ~ kabilesi 23,29,37,42,52 ~ müş­ rikleri 110, 210 ~ zındık­ ları 215, 216 ~ -liler 201, 202,208,213,221 Kurtubi118 Kuss b. Saide169,170 kutsal31,195 Kuza'alılar209 kün feyekun111 L Lahmiler201,221 lak12 Lat32,33,34,193,239 literal okuma9,10 livechillah83,87 M Makdisi 209 Mani204,205,206,207,208

249 Maniheistler204,205,206,210, 211,220 Mary Boyce217 maun150 Mazdek203,206,207,208,210, 211 Mazdekist21 O Me'mun208 mead19, 109 Mecusi 193,203,205,215,220, 221 ~ düalizmi221 ~ ge­ leneği202,204,206,208, 21.1. 216, 219 ~ nıhban sınıfı 203 ~ teolojisi 205, 206, 208, 211, 216 ~ -lik 83, 88, 201, 202, 206, 208,209,211,215,220 Medine 95, 170, 193 ~ dönemi 114,183 Mekke12, 17,42,52,57,60,61, 67,95 ~ dönemi113,183 ~ eşrafı 68 ~ kafirleri118 ~ müşrikleri 113, 126 ~ 'nin kutsallığı 232 ~ -iller 23,58,87,129,153 mele'185,186,193,199 melek188,232 Menat34,193 Merdan Farrukh 218 mersiye 22,37 Merve38 Mesh27 mesih122 Meşafi 40 Mevdudi59 mezar16,232,233 Mısır16 Mısırlılar16 mirye135 mitoloji104,191,219

Cahiliye Araplannın Ahiret İnancı

250

mizan94 Mobedan204,206 muattıla 45 mucizeler160 Muhammed İzzet Derveze121 Muhammed Reşid Rıza32 muhassıla 45 Mukatil b. Süleyman33,39, 43, 57,60,61,65,80,81,82, 83,84,114,147,212 mumya192 Musa (Hz.) 128,185 Muttaliboğullan 65 mühmel41,44,45,56,89,91 mülhid214 Münebbih b. Haccac209 mürtedlik215,216 müşrikler45 Müzeyne59 N Nadr b. Haris32,40, 43,69,70, 88,209,210,213,221 Naile27,121 namaz235 nar36 Nasara209 Nasrani Hıristiyanlar204 Nebatiler192 nebe-i azim135 Necaşi240 nefes26 nefs26 nimet138,142 nimetler207 Nişvan el-Himyeri 14,20 Nu'man b. Munzir171 Nuh (Hz.) 125, 128, 141, 185, 186 Nübeyyeh b. el-Haccac209

nübüvvet 94, 95, 96, 102, 122, 123, 133, 159, 160, 161, 188, 191,199 nüşur106 nüzul ~ koşullan 51 ~ ortamı 126 ~ tarihi 51 0-Ö Ohrmazd 206, 211, 217, 219, 221 on dokuz ~ melek36 ~ sayısı232 Oromasdes217 oruç 235 Osman40 Osman b. Amr85 Osman b. Huveyris169 ölüm10 ~ meleği108,111,112, 232 Ömer (Hz.) 63, 65, 72, 88, 230, 231 öncekilerin masalları129 öte ~ alem 15, 22 ~ dünya 10, 17,192,193 p

pagan192 pagan Arap kültürü 25 paganizm193 Peygamber (Hz.) 13, 22, 25, 27, 32,34,52,53,56,60,87, 94, 114, 144, 152, 163, 172,183,186,207 peygamber ~ algısı 162 ~ tasav­ vuru160 ~ -lik60,62,67, 88 politeist193 ~ politeizm 193 putlar23,40,72,115,121,136, 167,168,169,172 putperest62,201,211,215

ı.

251

Dizin

R Ragıb el-Isfahani150,185 Razi 147,230 Rebia209 Rebiaoğullan 52

Reyhanetu Kureyş 42

nzık145,148 ric'at30 risfilet60,61,68,88, 184,210 rubübiyet183 ruh21,26,192,237,238 ruhban 203, 205, 207 ~ -lık 184 rukye238 Rüstem210

s sa'y17,38 Sabah Abbud Casim 18 Sa.bil 187 Sabitlik 88 saç 17 sada236 sadine23 Safa 38 Safa ve Merve 121 Sahih b. 'Abbad214 sahibu'l-kidfilı23 Salır bin Harb52 Said b. Cübeyr32 salat14,26 Salih (Hz.) 129,186 sfilih amel79,82,87,98 sapkınlık 63,185 Sarmeteb169 Sasani 203,211,216,221 ~ dini geleneği 202, 203 ~ düa­ lizmi 218 ~ teolojisi 206 ~-ler 201, 202, 205, 210, 217,221

sebilurreşad82 sedir13 Sekran b. Amr 240 Selman-ı Farisi 143 Semüd129 servet143 Seyf b. Yezn el-Hımyeri 169 Seyyid Kutup98 sıddikun205 Sırmata b. Enes170,171 sihirbazlık185 silah15 sözlü hitap 55 Sukkeri 28 suyla yıkama11 Süheyb-i Rümi 143 sükun26 Sümerler192 Süryanice204

ş şairler22 Şam172 Şaman204 Şapur (1.) 205 şefaat 31, 32, 33, 37, 81, 166, 167 şefaatçi32,62 Şehristani 28,31,45,237 Şeybe40,52,61,65 şirk 58, 65, 71, 136, 154, 174, 235,238,241 Şoel231 Şuayb (Hz.) 66,186 T

Taberi 32, 33, 82, 84, 86, 166, 167,213 tabut13

KONYA İl HALK

KÜ1ÜVrl ESİ MÜDÜRLÜĞÜ

252

Taha Hüseyin162,174 Taif42, 60,195 takdis12 Talha.40 Talha b. Abduluzza40 tanrı 211 tanrı tasavvuru 162, 203 Tarla b. el-Abd23 tavaf 17 tefsirciler9 tekrar dirilme 163, 166, 173, 178 telkin14 tenasüh108, 237 tevhit 58, 71, 94, 96, 122, 123, 133,188,241 Teyme192 Theodore Abu Qurrah219 tıra236 Toshihiko İzutsu162 tövbe 30

u Ubeyde b. el-Haris65 Ubeydullah b. Cahş 169 udhiyye 19 Udi b. Zeyd el-İbadi169 uhrevi239 Uhud Savaşı 210 ukba9 Ukbe b. Ebi Muayt 35, 209 ukbeddar61 uhihiyet 159, 161, 183, 188, 191,199 umre12,17,19 Urve b. Mesud es-Sekafı 144, 195 Usıil-u selase159 Utbe52,61,65

Cahiliye Araplannın Ahiret İnancı

Utbe b. Rebia138 Uzza32,33,34,193, 239 Ü Übey b. Halef 39, 61, 138, 209, 236 Ümeyye b. Ebi Salt 169, 172, 174,233 Ümeyye b. Halef119,138,163 ümmi52 ümmiler51 ümmiyyıin153 Üieyr42 V

vahy 62 - -yin ilk muhatapları 71 - -in indiği dönem46 vakfe17 Varaka b. Nevfel 169 Vehb b. Münebbih34, 169 Velid 196, 197 Velid b. Muğire 37, 42, 52, 88, 120, 143, 144, 146, 163, 187,195,197,209,213 Velid b. Utbe65 veliyye19 y

Yahudi 121, 171, 172, 183, 193 - kültürü42 - -ler25,42, 51,52,53,54,77,79,88, 115, 128, 171, 239 - -lik 62, 122, 161, 16:J, 17:J, 201, 209,220,231 Yahya b. Said231 Yakubi28 yaratan136 - yaratıcı9 yargılanma232 yas 22

Dizin

253

zemldıka90, 214,215 yeniden diriliş 15, 72, 83, 84, Zenadıketu Kureyş 72, 90 87,89,90,105,108,112, Zend202 114, 132, 175, 195, 215, Zendeka209 zendig 202, 204, 205, 208, 211, 232 yevm97 213,220,221 yevmu'l-ahir 97 Zendler203 yok oluş 13, 14, 26, 28 Zerdüşt202,216 Zeyd b. Amr 169,171, 172 yokluk233 zındık201,202, 208,211,213 Yunan kaynaklan 217 Yüce Allah 9 zındıklar 39, 45, 72 zındıklık201 z ZrvanaAkarana216 Zurvan202, 217,218,219, 221 zakkum36 Züheyr29 zaman171,202,212,230,231 Züheyr b. Ebi Sülma 29, 133, zamana sövme109 170,233 Zanti/Zainti 202 züht168 Zemahşeri 109, 118 Yemen238

Zemzem Kuyusu 238