Amerikan Gizli Belgeleriyle Türkiye'nin Kurtuluş Yılları [8 ed.]
 9789754582574

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

Genel Yayın: 508

TARİH

ORHANDURU GİZLİ BELGELERİYLE TÜRKİYE'NİN KURTIJLUŞ YILLARI AMERİKAN

©TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYlNLARI,

Sertifika

No: 40077

:Z.OOI

GÖRSEL YÖNETMEN

BİROL BAYRAM GR AFiK TASARlM

VE

UYGULAMA

İŞ BANKASI KÜLTüR YA YlNLARI

I.

BASKI: 1978, İSTANBUL

TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYlNLARI'NDA I.

BASlM:

:z.ooı,

8. BASlM: OCAK

İSTANBUL

:z.o:z.o,

İSTANBUL

ISBN 978-975458-2574 BASKI

AYHAN MATBAASI

MAHMUTBEY MAH. 2622. SOKAK N0:6/31 BACCILARIİSTANBUL Tel: (0212) 445 32 38 Fax: (0212) 445 05 63 Sertifika No: 44871 Bu kitabın tüm yayın hakları saklıdır. Tanıtım amacıyla, kaynak göstermek şartıyla yapılacak kısa alıntılar dışında gerek metin, gerek görsel malzeme hiçbir yolla yayınevinden izin alınmadan çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz. TüRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YA YlNLARI

İSTİKLAL CADDESi, MEŞELİK SOKAK NO: :ı./4 BEYO(';LU 34433 İSTANBUL Tel. (0212) 252 39 91 Faks (0212) 252 39 95 www.iskulrur.com.tr

Orhan Duru

Amerikan Gizli Belgeleriyle Türkiye'nin Kurtuluş Yılları

TORKIYE

$BANKASI

Kültür Yayınları

İÇİNDEKİLER

Giriş .. .

IX

I. BÖLÜM

TüRKİYE'NİN CEZALANDlRlLMASI 1919 Yılında İstanbul'un Durumu.

Yunanlıların İzmir'i İşgali ve Sonrası. . İzmir'in İşgali. Süryani Ordusu Komutanı Ağa Petros . Hükümet Bunalımı, Erzurum Kongresi, Trabzon'da Patlama, Manda Konusu. Asilere Karşı Önlemler. .... Manda Konusunda Amerikan Komiserinin Görüşleri .. Trabzon ve Kafkasya'da Durum.

3 ll 15 21 25 25 26 27

II. BÖLÜM

ANADOLU-İSTANBUL ÇATlŞMASI Anadolu İsyan Halinde . . .. Milliyetçiler Hükümetin Değiştirilmesini İstiyor. Harboard Heyeti. . Damat Ferit Salianıyor . . Bir Köprü Uçuruldu. Ali Galip Olayı ve Kürtleri Kışkırtma.. Bristol Kafkasya'ya Amerikan Askeri Gönderme Önerisine Karşı Çıkıyor.. Damat Ferit'in Düşüşü. tlginç Belgeler.. Enver Paşa ve Turancı Güç.. Türk Ulusu Milliyetçilerin Yanında. Sait Molla'nın Mektupları Amerikalılara Sızdırılıyor.. Lawrence'in Görüşleri. .

34 34 35 36 37 37 38 39 43 43 44 47 51

II. BÖLÜM

KARANLlK GüNLER Anadolu'da Bir Radyo İstasyonu . .. Maraş Olayları . . . Maraş'ın Kurtuluşu . Maraş Olayları ile tlgili Türkler Aleyhine Bir Rapor .. Bristol'un Maraş Olayı ile İlgili Görüşleri. Bristol'un Maraş Olaylarıyla İlgili İkinci Raporu.. Enver Paşa Berlin'de mi? Dört Bir Yandan Saldırı . Ege Bölgesinde Yunan Zulmü. İstanbul'un İşgali.

57 58 60 63 64 67 69 69 73

Amerikan Gözüyle İstanbul'un İşgali. Tutuklananlar. Amerikalıların Askeri istihbarat Raporları. . İstanbul Milliyetçi Akımı ihanet Sayıyor.. Yunus Nadi İmzasıyla Başkan Wilson'a Yazılan Mektup. Yunan İşgalinin Genişlemesi, Bursa'nın Düşüşü.. .. Beykoz Çarpışması. . . Yunan Yayılmasından Sonra Anadolu'da Durum . . İnanılmaz Söylentiler . . . . . .... . ...... . .. . ... .... . ... Bristol, Mustafa Kemal'i Haklı Buluyor. . .. Yunan Yayılması Müttefiklerin Arasını Açıyor . . Kocaeli Yarımadası Yunanlılara Bırakılıyor . .

74 75 76 79 81 85 87 89 90 93 95 97

IV. BÖLÜM

1921: SAVAŞ YILI Birinci İnönü Zaferi . Anadolu Ajansı Bültenleri. Yalanlama.. . İstanbul'da İngilizlerin Bir Uygunsuz Davranışı Daha. . .. ...... ...... . ... .. . İkinci İnönü Zaferi... Veliaht'ın Oğlu Damat Faruk Anadolu'ya Geçmek istiyor .. .. .. . ....... . .. ... .... Silah Bulma Çabaları . Sakarya Savaşı Öncesi Atina'da Durum.. Yunanlılar On Beş Köyü Yakıyor. Sakarya Savaşı ve Yunan Yenilgisi ...

101 103 106 106 109 lll 113 116 117 117

V. BÖLÜM

SAKARYA SAVAŞI'NDAN SONRA Barışa Doğru... Bir istihbarat Raporu. Bristol'un, Yunanlıların İzmir'i Boşaltması Gerektiği Konusundaki Raporu. Gillespie Ankara'da.. Gillespie'nin Bristol'a Mektubu . Gillespie'nin Raporu. Gillespie'nin Sorularına Rauf Beyin Yanıtları ... Rus Altınları . İngilizlerin Kürt Sorunu Yaratma Girişimleri

123 125 127 131 131 136 145 147 148

VI. BÖLÜM

ZAFER YILI Samsun'un Bombardımanı Ankara'da Amerika'nın Gayri Resmi Temsilcisi Büyük Taarruz ve Kurtuluş.. Barışa Giderken Musul Sorunu Vahdettin'in Yurtdışına Gidişi Cumhuriyet'in ilanı

157 167 171 175 181 183

VII. BÖLÜM

ABD İLE İLK DiPLOMATiK KAVGA İsmet Paşa - Amiral Bristol Görüşmesi Adomopulos Olayı ... Amerikan Okulları. İsmet Paşa'nın Yanıtı. İsmet Paşa: Arap Propagandasını Görmezlikten Gelemeyiz.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ... . ... . . . . . . Bristol Tehdit Ediyor . . Bir Amerikan Şirketi ile Kontrat . Amerikan Banka Güvencesi...... . .. .. ..... ......... ........ . ........ ......... ... . Prof. Fisher'in Durumu................. ..................... .. ... .... . . . . . . .. . . .. . ... Dokunulmazlık Tanışması... Amerika ile Özel Anlaşma Yok. . . . . . . . . . .. . . . . . Sözlü Anlaşma. Yanlış Anlama . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . Türk-Amerikan Dostluğu. ....... .......... .. .......... ................. .. . İsmet Paşa Özetliyor.... .. .. ... .. ...... . ..... .......... . . .. .... ... .. .................. .

187 188 190 191 192 192 194 196 198 198 199 200 201 203 203

VIII. BÖLÜM

CUMHURİYET'İN İLK YILLARI Türk Basını ....... . ..... Basın. .......................................... İzmir Suikastıyla İlgili Raporlar.. Komünist Tutuklamaları............... ..... .............. ............ .. . Mustafa Kemal'in Kişisel Yaşamı ve Etkinliği İstanbul'un Ona Yeri Sinema..... ..... . ......... ... . ........ .. ..... .. . Elhamra Sineması... Projeksiyon Araçları.. . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . Giriş Ücretleri. Filmierin Fiyatları . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . İstenen Film Tipleri. İthalciler ve Kiracılar .

206 2� 219 231 241 245 247 248 249 249 250 250

Başka Konular .

251

Giriş

Amerikan Dışişleri Bakanlığı (State Department) arada bir, d ış ilişkilerle ilgili belgeleri serbest bırakıyor ve bilim adamlarının ince­ lemesine açıyor. Türkiye ile ABD ilişkileri konusundaki belgelerin tümünün şimdiye kadar topluca açıklandığını bilmiyorduk. Oysa bu

belgelerin mikrofilmleri Ankara'da Amerikan Kütüphanesi'ne geti­ rildi. 1803 yılından başlayarak 1 929 yılına dek, Türkiye'de bulunan Amerikan temsilcilerinin, büyükelçilerin, konsolosların, komiser ve yüksek koroiserlerin gönderdikleri telgrafları, raporları, istihbarat raporlarını kapsıyor bu mikrofilmler. Ayrıca dünyanın başka ülkele­ rinden Türkiye için gönderilmiş raporları da . . 300'den fazla mikro­ .

film rulosu içinden, Türkiye'nin Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet'in ilk yıllarıyla ilgili belgeleri taradık. İlginç raporlar, telgraflar ve ya­ zışmalarla karşılaştık. Bunları bu çalışmamızın kapsamına alıyoruz. Belgelerin bir bölümü dağınık olarak başka yerlerde çıkmış olabilir. Kimine Evans adlı Amerikalı yazarın "ABD politikası ve Türki­

ye'nin paylaşılması" adlı betiğinde rastladık. Onları bir yana bırak­ tık. Daha çok okuyucuların ilgilenebileceği ve ilk defa açıkland ığına inandığımız belgelere yer verdik. Belgelerde görülebileceği gibi, Amerikalı temsilciler, Mustafa Ke­ mal ve arkadaşlarının başlattığı akıma önce bir "ayaklanma" gözüy­ le baktılar. Onlara " asi" dediler. Daha sonra " Milliyetçiler" demeye başladılar. Ankara Hükümetini " Milliyetçi Hükümet" olarak nite-

lendirdiler. Buradaki "Milliyetçi" sözcüğünü, İngilizce " Nationalist" karşılığı olarak kullandık. "Milliyetçi" sözcüğü Mustafa Kemal için önemli olmalıydı. Belki de kendi yönetimini, hem Osmanlı İmparatorluğu düzeninden ayır­ mak ve büyük devletler karşısında Türk ulusunun da yaşarnaya hak­ kı olduğunu ortaya koymak, hem de, İttihat ve Terakki döneminde o kadar yıldırımları üzerine çekmiş Pan-Turancı ve Pan-İslamcı akımdan farklı görüşte olduğunu belirtrnek için kullanıyordu bu söz­ cüğü. Belgelerde Mustafa Kemal ve arkadaşları için kullanılan başka bir deyim de "Kemalist" idi. Bunun yorumunu yapmaya bile gerek yok. Bir de burada Türk-Arnerikan ilişkilerine göz atmakta yarar var. Birinci Dünya Savaşı başladığında İstanbul'daki Arnerikan Büyükel­ çisi Henry Morgenthau idi. Türkiye, Almanların yandaşı olarak sa­ vaşa girince, birtakım ülkelerle ilişkisini kesti . Bunun üzerine İstan­ bul'daki Arnerikan elçiliği, Belçika, İngiltere, Fransa, Sırhistan ve İs­ viçre'yi de Türkiye'de temsil etmeye başladı. 21 Temmuz 1 9 1 6'da Morgenthau yerine Abram Elkus büyükelçi atandı. ABD, Alman­ ya'ya savaş ilan edince, Babıali, 20 Nisan 1 9 1 7'de ABD ile ilişkileri kesti. Ondan sonra bir süre İsveç elçiliği, ABD'yi Türkiye'de temsil etmeye başladı. Bütün Arnerikan konsoloslukları kapatıldı. Yalnız Bağdat'taki etkilenrnedi bundan, çünkü İngiliz işgalindeydi orası. Sa­

vaş, Osmanlı İmparatorluğu için yenilgiyle sonuçlanınca, Müttefik Devletler yüksek komiserler atadılar İstanbul'a. Bu arada Ameri­ ka'dan da, Lewis Heck Kasım 1 918'de komiser olarak geldi İstan­ bul'a. Onun yerine Mayıs 1 9 1 9'da G.B. Ravndal korniser oldu. Ya­ kındoğu işleriyle daha yakından ilgilenrneye başlayan ABD, en so­ nunda, Türk sularındaki Arnerikan filosunun komutanı Tuğarniral

Mark Lambert Bristol'u 1 9 1 9 yılının sonlarında Yüksek Korniser olarak görevlendirdi. Ünlü Bristol budur. İstanbul'daki Arnerikan hastanesi onun adını taşırdı. Pek çok raporunu ve telgrafını görece­ ğiz. Bu arada Arnerikan konsoloslukları yeniden açıldı. Sarnsun'a da bir konsolos gönderildi ama iki ay sonra geri çektiler. ilişki kesildikten sonra Türkiye'nin Amerika'daki diplomatik temsilcisi ve konsolosları geri çekilmişti. Uzun süre Türkiye'yi Arne-

rika'da İspanya büyükelçiliği temsil etti. Gerek Kurtuluş Savaşı sıra­ sında, gerekse daha sonra Ankara Hükümetinin ABD tarafından ta­ nınması yolundaki girişimleri 1 927 yılına dek bir sonuç vermedi. Bunda Yunan ve Ermeni propagandası da rol oynadı. Uzun yıllar Türk-ABD ilişkileri yüksek komiser Bristol aracılığıyla yürütüldü, Cumhuriyet kurulduktan sonra bile ... Belgelerin kimisinde yanlış ve abartılmış bilgilerle karşılaşıyoruz. Ama ABD'nin, o dönemde olup bitenleri en küçük ayrıntısına varın­ caya kadar öğrenmek için nasıl çaba harcadığının belirtileri de var. Kurtuluş Savaşının ilk yıllarında ortaya çıkan Amerikan Mandası so­ rununu Amerikalıların mı ortaya attığını, yoksa Mustafa Kemal ve arkadaşlarının hiç olmazsa Amerika'yı kendi amaçları uğruna yansız bir tutum içine sokmak üzere, bir manevra mı çevirdiğini anlamak mümkün değil. Yalnız daha erken tarihlerden başlayarak Ankara Hükümetinin ABD'ce tanınmak için çaba harcadığının kanıtlarını buluyoruz. Bu arada, Amiral Bristol, Kurtuluş Savaşına olumlu göz­ le bakan, hiç olmazsa yan tutmayan bir kişi olarak beliriyor. Zaten o dönemde Ankara'ya giden her Amerikalının Türklerin çabasına eğilim duyarak geri döndüğünü kanıtlarıyla görüyoruz. Ama bir yandan da Amerikalılar, yeni kurulacak Türk devletinden ne gibi im­ tiyazlar koparırız, ne gibi ticari ilişkiler kurarız, Amerikan çıkarları­ nı nasıl koruruz? diye düşünüp duruyorlar. Bunların dışında Türkle­ re, Kurtuluş mücadelesine veryansın eden Amerikan yetkilileriyle de karşılaşıyoruz. En iyisi belgelerin kendilerine bakıp bir yorum yapmak . . .

Orhan Duru

ı

TÜRKiYE'NiN CEZALANDlRlLMASI

1919

Y1lmda istanbul'un Durumu

Kurtuluş Savaşı dönemiyle ilgili Amerikan belgelerine girerken, önce o yıllarda yaşam koşulları neydi? Buna bir bakalım. Bu konuda

31 Ocak 1 91 9 tarihli bir belge buluyoruz. Raporu hazırlayan İstan­ bul'daki Amerikan Komiseri Lewis Heck. İstanbul'daki yaşam koşul­ larını abartıp kendi aylığını artırmak için yazmıştı bu raporu herhal­ de . . . Raporda anlatılanlada bugünkü İstanbul arasında benzerlikler görülüyor. Elektrik kesintisi o zaman da var, su kesintisi o zaman da var. Pislik derseniz diz boyu. Kurtuluş Savaşı başlarında Türkiye'nin durumunu göstermesi açı­ sından, rapordan bölümler yayınlıyoruz burada: "İstanbul'da, hayat pahalıhğında ilk büyük artış

1 91 7 Temmuz ayın­

da görülüyor. O zaman, özel ve doğal nedenlerin etkisiyle birçok

maddenin fiyatı yaklaşık yüzde 1 000 oranında artmıştır. Doğal neden, kaynaklann azlığı, ulaşım güçlükleri, enflasyon ve abluka dolayısıyla it­ hal mallan stoklanmn eriyişidir. Özel neden ise, ülkenin ürettiği birta­ kım mallan pazarlayan dairelerin davranışlan ve taşıma konusunda çok yüksek rüşvet istemeleridir. Bu özel ve doğal nedenler KüçükAsya'dan

gelen ürünleri, Avusturya, Macaristan ve Almanya'dan ithal edilen maddeleri, ve en önemlisi şekerin gelişini etkilemiştir. Bir ölçüde başarıyla dağıtımı yapılabilen tek yiyecek maddesi, ekmek olmuştur. 191 7 yaz aylarında, kimi zaman, günlerce mısır

4 AMERiKAN GIZLI BELGELERiYLE TÜRKIYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

unuyla "vesika" ekmeği çıkanldı. Çok kötü nitelikteydi. 1917 sonha­ hannda tayınıann denetimilli askeri yetkililer üzerlerine aldılar, bir yandan daha düzenli yönetim altında, bir yandan da yeni

ürün

nede­

niyle ekmeğin durumu düzeldi. Bu düzelme çok sürmedi ve 1918 ya­ zında ekmeğirı durumu bir yaz önceki kadar kötüleşti. Ekmeğin dışında şeker, peynir, kibrit, zeytin ve patates dağıtımı yapıldı. Ama bunlar ne düzenli bir biçimde, ne de yeteri kadar dağı­ tılmıştı. Üç ayda bir, adam başına bir librenin dörtte üçü kadar şeker,

20 kuruştan dağıtılmıştır. Oysa şekerin okkası, aym zamanda ka­ raborsada 200 kuruşa satılıyordu. Bu da bize, işin içinde olan kişilerin okkası

nasıl büyük çıkar sağlayabileceklerini göstermektedir. Aynı çıkar konu­

su, Avusturya parasının düşük olması nedeniyle belirmiştir. Türk pa­ rasıyla Avusturya'da bir kilo şeker 7 ya da 8 kuruşa gelmektedir. İstanbul halkının çoğunluğu, Mütareke imzalandıktan sonra, büyük bir ferahlık olacağım, birkaç yıldır gelmeyen yiyecek maddesi, teks­ til ve başka maddelerle, dış dünyamn, pazan delduracağım sanmış ve beklemiştir. Bu inamş Ekim ve Kasım ayımn ilk günlerindeki gaze­ telerde görülmüştür. Bunlar çeşitli maddelerle yüklü gernilerin Ça­ nakkale dışında beklemekte olduğunu, yakında geleceğini hemen her gün yazmışlardır. Dolayısıyla Müttefık fılosunun gelişi durumu de­ ğiştirmemiş, tam tersine büsbütün bozmuştur, halk arasında büyük bir düş kınldığı görülmüştür. Özellikle bu, kamu hizmetlerinde orta­ ya çıkmıştır. İstanbul'da yerel su, elektrik, tramvay ve arabalı vapur hizmetleri için günde 1200 ton kömür gerekmektedir. Almanlar bura­ ya günde ortalama üç yüz ton kömür ve kok gönderirlerdi. Bunlann çoğu mühimmat yapımı ve savaş gemileri için kullamlırdı ama Kara­ deniz kıyılanndan gelen kömürü de desteldemiş olurdu. Mütarekeden sonra hem Almanya'dan gelen kömürlerin arkası kesildi, hem de stoklar eridi, aynca Türk askeri yönetiminin düzen­ sizliği yüzünden, askeri denetim altına alınan Zonguldak madenie­ rindeki işçiler çalışmaz oldular. Aynca bildirildiğine göre, Zongul­ dak'ta bulunan Alman subaylan, aynlmazdan önce ocaklardaki ma­ kineleri bozmuşlar. Sonuç olarak, Kasım ayında üç hafta elektriksiz bir dönem geçirildi. Bu dönem içinde kamu düzeni en bozuk durum­ daydı ve caddelerdeki ışıksızhktan en çok başıbozuk kişiler yararlandı.

TÜRKIYE'NIN CEZALANDlRlLMASI

Sokaklarda, geceleri, ateş açıhyor; çok sayıda ölü bulunuyordu. Aym süre içinde siyasal birkaç cinayet de işlendi. Durum bugün daha iyidir. Yetkililer kent halkım silahlardan anndırmayı kararlaştırdılar , ama ko­

şullar nedeniyle bu önlem etkin bir biçimde yürütülemeyecektir. 19 Ocak Pazar gecesi , Büyükelçiliğin penceresini bir kurşun deldi, ama görünüşe göre , bir kaza kurşunu idi. Arahğın ortasından bu yana, elektrik hizmetini daha düzenli yürüt­ mek olanağı bulunmuştur. Artık uzun süre sönüp kalmamaktadır. Tram­ vay hizmeti Aralık ayı başından beri durmuştur. Hem kömür yoktur; hem de tramvay kumpanyası belediyeden tariJelere en az yüzde

400

zam yapılmazsa, çalışmak niyetinde değildir. Terkos Gölündeki pompa istasyonu bozulduğu için su hizmeti de

1 91 8

yıh içinde çok bozuk yürümüş, her hafta ancak birkaç gün su ak­

mıştır. Her gün saatlerce sulann akmadığı olmaktadır. Su çok azdır ve sokak temizliği için kullamlamamaktadır.

Boğaziçi ve öbür vapur seferleri kömür yokluğundan k:ısıtlanmış­ tır. Vapurlar tehlikeli bir biçimde yolcu ile dolmaktadır. Ama şimdiye kadar bir kaza olmamıştır. Yakıt kıtlığı nedeniyle Asya ve Avrupa Tür­ kiye'sinde demiryollan da kısıtlı çahşmaktadır. Kentin yiyecek gerek­

sinmesini karşılamak bakımındanbu konu önemlidir. Konya'ya kadar demir yolu boyunca yeteri kadar hububat vardır. .. Bir de taşınabil­ se ... Kömür kıtlığı un yapımını bile etkilemektedir. Kısacası , şimdilik kentin gereksinmelerini karşılayabilmek sorunu , başlıca kömür sağ­ lamaya bağlıdır , denilebilir. Özel önlemler alındığı için , şimdi Zonguldak'ın kömür üretiminin sürekli yükseldiği bildirilmiştir. (işçilere daha yüksek ücret ödüyorlar ve yiyecek veriyorlar.) Günlük ücret bugün için 80 kuruşla l 1\irk li­ rası arasında değişmektedir. Ayrıca işçiler paradan daha önemli ola­ rak tayın almaktadır. Üretim rakamlannın günde 600 tona eriştiği bil­ dirilmiştir. Deniz ulaşımı az olsa da , kömür iyi-kötü düzenli biçimde gelmektedir. İnsan İstanbul'a dönünce, sokaklarda başıboş dolaşan kalabalık­ tan etkilenmektedir. Bu durum , öncelikle herkesin bir yere yaya git­ mesi zorunluluğundan, ikincisi de ticaret ve sanayinin hemen hemen durmuş olmasından ileri gelmektedir. İç ve dış ticaret daha başlamış

5

6 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NIN KURTULUŞ YILLARI

değildir ve önemli yerel bir sanayi de yoktur. Dolayısıyla tek ticaret uğraşı, halkın başta gelen gereksinmelerini, yerli ürünlerle karşıla­ maktır. Çoğunlukla insan gücüyle yapılan işlerde askerler kullanıldı­ ğı için Müttefık kuvvetlerinin burada oluşu, yerli halka bir iş olanağı da sağlamış değildir. Savaş süresince ve özellikle son iki yılda, yetkililerle ilişkileri uygun olan ya da hükümette bulunan birtakım kişiler; büyük servet edinmiş­ lerdir. Hallan yüzde

9S'inin içinde bulunduğu

yoksullukla karşılaştınldı­

ğı zaman bazı kişilerce yapılan servet inanılmayacak düzeye çıkmakta­ dır. Mütarekeden önce bu yeni zenginler kendilerini pek belirgin duru­ ma sokmuşlardı, ama bugünlerde siyasal ya da başka nedenlerle daha az gösterişli yaşamaktadırlar. İçlerinden çoğu paralanm tarafsız ülke­ lerde, ya da Avusturya ve Almanya'da bağladıklan için, nakit sıkıntısı çekmeye başlamışlardır.

En doğal belediye hizmetleri, örneğin çöplerin kaldırılması, so­ kakların temizlenmesi vs. son derece kötüdür ve kent genellikle pis koşullar içindedir. Sokaklar da, halk da aynı durumdadır. Kumaş ya­ pılmadığı için çoğunluk bir elbiseyi yıllarca giyrnek zorunda kalmak­ tadır. Bugünlük bir salgın hastalık yoktur, ama tifüs, tifo ve çiçek hasta­ hğı her zaman görülmektedir. Burada iki grip salgını oldu. Birincisi ol­ dukça hafıf geçti, bir iki ölüme yol açtı ama ikincisi geçen sonbahar­ da geldi ve özellikle gençler arasında büyük ölümlere neden oldu. Yoksullu k egemen olmakla birlikte, İstanbul, gene de yüksek fiyatlar ödemeye hazır kişiler için, her şeyin en iyi bulunabileceği bir kenttir.

Yeterince ödeme yapıldığı taktirde bulunamayacak pek az mal var­ dır. Bu yüksek fıyatlar sınırlı bir talep yaratmaktadır. Ancak kısıtlı da olsa kaynaklar kurumuş değildir. Kentteki iki önemli lokantanın ınö­ nülerini ekliyorum, buradaki fıyatlar kuruşla gösterilmiştir. Normal bir yemek 2-3 liraya ya da kolayca daha fazlasına çıkmaktadır. Bugünler­ de yabancı paralara prim verildiği için bu fıyatlar yabancılar açısın­ dan, asker olsun, denizci olsun pek yüksek sayılmayabilir, ama yerli halktan pek azı bu fıyatları ödeyebilmektedir. Mönillerden görülebi­ leceği gibi, parasını ödeyenler için tereyağı olsun, ya da başka önem­ li yiyecek maddesi olsun, buralarda hiçbir kısıntı yoktur. Bazı özel ve kamu kuruluşları, personelinin ücretlerini büyük öl­ çüde artır mışlardır. 191 7 yılının sonuna kadar Osmanlı Bankası per-

TÜRKIYE'NiN CEZALANDlRlLMASI

sonel ücretlerini yüzde 60 orarunda yükseltmiştir, bu şimdi yüzde lOO'e çıkmıştır. Osmanlı Kamu BorçlarıYönetimi (Duyun-ı Umumiye) memurlarına eskiden ödediğinin iki buçuk katını ödüyor. Türk Hü­ kümeti bile, 1917 yılında bütün ücretlerde yüzde 20-30 oranında ar ­ tış kararlaştırmıştır. Son günlerde kamu borçlarını, savaş öncesi ra­ kamlarına göre, dört katı ar tırmak önerisi yapıldı ama bu daha ka­ bul edilmedi. Telefon kumpanyasının memur ları, ayda lO liradan az maaş alan memurların maaşlarının yüzde 200'e kadar ar tınlması, daha fazla maaş alanlarda orantılı biçimde zam uygulanması için grev yapmaktadır. Kimi yabancı diplomatik çevreler memurlarına altın ya da altınla temeline dayanarak ücret ödemek yoluyla hayat pahalılığını gider meye çalışmışlardır, ancak bunların sayısı azdır. Ayrıca şu bilgi verilebilir: Telefon kumpanyasının eski direktörü Mr. Douglas Watson, İstanbul' a dönmüş olmakla beraber, kumpanyarun

yönetimi bugün de T ürk yetkililer in elindedir ve bu durum Türk Hü­ kümetinden istekleri artıracaktır. Telefon kumpanyasının gerçek sa­ hipleri, bu istekler karşılanmadan yönetimi üstlerine almaktan ka­ çınmaktadırlar. Kumpanyarun İngiliz direktörlerinden birinin bana bildirdiğine göre, toplam istek, geri kalan imtiyaz dönemi içinde, hü­ kümete ödemeleri gereken paradan fazla tutmaktadır. o İstanbul'da büyük bir yoksulluğun egemen olduğu yolunda dış dünyaya erişen haberler abartılmış değildir, ancak durumun geçen bir buçuk yıl öncesine göre daha kötü olduğunu söylemek güçtür. Türkiye'de yoksulların ıstırabını dindiYebilmek için, mümkün olduğu kadar özgür girişim düzenini yeniden kurmak, demir yolu ve de­ nizyolu ile ulaşımı geliştirmek, Küçük Asya'da üretici bölgelerde ka­ mu düzenini yeniden kurmak gerekmektedir. Böylece burada çiftçiler çabalarının karşılığını alacaklarına emin olmalıdırlar. Bu son nokta özellikle göç edenlere uygulanabilir, geri kalanlar getirilecek yeni bir düzene kadar, kendi kendilerine geçi­ nebilir. Saygılarımla." Lewis Heck Amerikan Koriliseri

7

8

AMERiKAN GiZLI BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

30 OCAK 1919 TARİHİNDE İSTANBUL'DA BİR KISIM MALLARIN PERAKENDE FİYATLARI:

(okka Şeker

okkası

=

2, 82libre)

280kuruş

libresi

3

dolar

Tereyağı

okkası

480kuruş

libresi

5, 14

dolar

Un

okkası

120kuruş

libresi

1,38

dolar

Pirinç

okkası

100kuruş

libresi

1, 07

dolar

Peynir

okkası

200kuruş

libresi

2, 14

dolar

Buğday

okkası

38kuruş

libresi

0, 41

dolar

80kuruş

libresi

dolar

Kuru fasulye

240kuruş

libresi

0, 85 ' 2, 56

Patates

okkası

30kuruş

libresi

0, 32

dolar

Et

okkası

80kuruş

libresi

0, 85

dolar

Süt

okkası

70kuruş

libresi

0, 75

dolar

Yumurta

tanesi

6, 5kuruş

libresi O, l9tn dolar

Yemeklik yağ

Gazyağı 5galonluk tenekesi

30TL

galonu 18, 00

dolar

dolar

Tokatlıyan 1okantasının fıyat listesi Osmanlı Donanma Cemiyetine mahsus varakadır. Tokatlıyan Lükantası sahibi Nikola Mdroviç - Beyoğlu Akşam taamı Akşamları saat ondan sonra taam verilmez. Takım için 3kuruş Havyar 50, sardalya 35, yumurta salatası 35, fasulye pilaki 30, dalına 45, kalarnata 25, midye fırın 35, turşu 25, tuzlu balık 25, salata 35, kılıç tütünü 40, ton 40, turşu balığı 45, pancar turşusu 40, yağ içinde siyah zeytin 25, siyah havyar salatası 50, tereyağı 6, zeytinyağı 51,4 limon 5. Çorbalar Konsame l 7, sebzeli çorba l 7.

TÜRKiYE'NiN CEZALANDlRlLMASI

. . . . . . . . . . . . . . . ler Tavuk katıyla pilav 40, tereyağlı makarna 40. Balıklar Mayonezlilevrek balığı 65, Levrek fıletosu tavası 55, lüfer ızgarası 80, mayonezli ıstakoz 70, gümüş tavası 40. Soğuk etler Tavuk 75, türlü etler 85, jarnbon100, galantin 80 .

Etli yemekler Sebzelikoyun buğulaması60, salçalı sığır eti 50, yeşil fasulyeli dana budu60, pilavlı tavuk 95, yumurtalı beyin tavası50, patates ezmesiyle kuzu kızarınası60, kuzu başı fırın60, mercimekli tavşan60, yeşil biber dolması50, sığır fıletosu110, koyun fıletosu 80, Rumstek 70, siniçel60, biftek 85, sığır külbastısı100, tavuk kroketi60, dana külbastısı 85, koyun kül­ bastısı 90, kuzu külbastısı 70 . Sebzeler

Etli kereviz 40, tereyağlı bezelye 40, tereyağlı ıspanak 45, tereyağlı kuşkonrnaz 100, tereyağlı yeşil fasulye 40, patates ezmesi 30. Tatlılar Kuru meyve30, envai türlü mey veler 50, portakal elma yağurt 25, şekerli yağurt 35, krem ranverse 25, envai türlü mey veli kompostolar 40, kaymaklı komposto65, kaymak50, gato 40, Peynirler: Kaşar30, beyaz 25, dondurma30 . Bira 8, büyük kadeh 16, kahve10, büyük kadeh 15, alafranga 20, fıl­ tre 25, Balkan şarabı şişesi55, yarım şişesi30 . fi 23 Kfuıunusani, sene1335

9

Yunanlllann izmir'i işgali ve Sonrası

İzmir 1 5 Mayıs 1 9 1 9'da işgal edildi . 1 6 Mayıs'ta Mustafa Kemal deniz yoluyla Samsun'a hareket etti. İzmir'in işgali bütün ülkeyi ka­ ranlığa boğdu. Amerikan belgeleri arasında işgalden hemen sonra İs­ tanbul' daki durumu belirten telgraflar buluyoruz. Mustafa Kemal'in Anadolu'da çabalarıyla ilgili ilk telgraf ise 1 Temmuz 1 9 1 9 tarihini taşıyor. İşte bu belgeler:

Telgraf Dışişleri Bakanı Washıngton 1 7 Mayıs1 91 9, İstanbul Türk kabinesi, İzmir trajedisi diye adlandırdıkları olay nedeniyle istifa etti. Yeni bir Hürriyet ve İtilafkabinesinin kurulması bekleniyor. Başkentte inihat ve Terakki partisi henüz etkisini göstermedi. istanbul müttefık polisi güçlendirildi ve örneğin Yunan bayraklarının asılması­ na karşı bazı yasaklar kondu. Konsolos Chesboroug 14 Mayıs'ta iz­ mir'den İstanbul'a hareket ederken, Arizona zırhlısından Amerikan denizcileri Konsolosluğu korumak ve Amerikan çıkarlarını gözet­ mek için gönderildiler. Konsolos Chesborough'nun bildirdiğine gö­ re, Yunan işgalinin gelmesi olasılığı, İzmir'de, radikal Rumlar hariç, kızgınlık uyandırdı. Aynı duygular İstanbul'da bütün yabancı çevre­ lerde duyuluyor, Helenler hariç. Bandırma, İzmir ve Megri (Fethiye) bölgesindeki memurlardan, Yunan ve İtalyan çıkarmalan iddialanyla

1 2 AMERIKAN GIZLi BELGELERIYLE TÜRKIYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

Türkçe protesto telgraflan alıyorum. Gene de, İzmir konusunda Ba­ nş Konferansı karan fazla kan akmadan uygulanrruşa benziyor. Ravndal

Amerikan Korniseri Telgraf Dışişleri Bakanı Washington 1 8 May ıs1 91 9, İstanbul

Yeni Türk kabinesinin, İzmir'in Yunanlılarca işgalini protesto ede­ rek istifa eden büyük vezir Ferit Paşa tarafından, bugün kurulması bekleniyor. Yeni kabineye, İttihat ve Terakki'ye olduğu kadar, Hürn'yet ve İtilaf

partisinin kişisel cezalandırma ve intikam alma politikasına

karşı olan, Banş ve Selamet partisinin bazı üyelerinin alınması olasılı­ ğı var. Banş ve Selamet partisinin lideri Ferit (?) Paşa emekli bir general, üstün yetenekleri var, aynca Türkiye'nin savaşa girmesine karşı çık­

mış. Büyük vezir Ferit Paşa ile onu kanştırrnamak gerekir. Büyük ve­ zir Ferit Paşa İngilizci sayılıyor, Harbiye Bakanlığına getirilecek ge­ neral ise açıkça Amerikan yandaşı. Fransız görüşünün şampiyonu Ba­ yındırlık Bakanı Ali Kemal ise, Dışişleri Bakanlığına aday olmuşa ben­ ziyor. Hükümet ve basın, kanşıklıklan önlemek için oldukça birleşmiş gibi görünüyor ama duygular gergin durumda ... İç bölgelerden ha­ ber gelmiyor.Türk üniversite öğrencileri tarafından bugün bir göste­ ri düzenlenecek Onlar açıkça Amerikan mandasından yana ... İzmir, Yunanlılar dışında başka bir yabancı devlete verilmiş olsaydı Türkler bu kadar tepki gösterrnezlerdi. İstanbul'daki Türk gazeteleri matem ilanına hazırlanıyorlar. Kentlerden, Yunanlılara teslim olmaktansa Türklerin öleceğini be­ lirten bir yığın protesto telgrafı alıyorum. Hemen hepsi kan akacağı tehdidini öne sürüyor. Bu sabah Milliyetçilerin yürütme kurulu adına bana bir nota verildi ve İtalyalllann Bodrum, Marmaris, Megri (Fet­ hiye) ve Scala Nuova'a (Kuşadası) çıkışı protesto edildi. Hükümet, görünüşe göre, belirmesi olası bir dağimklığa karşı, neyi kurtarabi-

TÜRKiYE'NiN CEZALANDlRilMASI 1 3

lirse kurtarmak için çaba harcıyer ve yav� yav� üstün dış güçler karşısında geri çekiliyor. Muhalefetin Milliyetçi-İslamcı temele daya­ lı bir ihtilal gerçekleştirip, yabancı savaş gemileri Boğaziçi'ndeyken hükümeti devirip deviremeyeceğini göreceğiz. İttihatçılar kaçınlmış olanaklara sahipken, hükümet müttefik politikasını hızla uygulayabi­ lecek fonlardan yoksun. Çatışmanın sonucu Müttefık askeri gücüne bağlı, karışıklıklar çıkınca Rumlar ve Ermenilerin saklanacaklan sa­ nılıyor. Ravndal Amerikan Korniseri Telgraf Dışişleri Bakanı Washington

ı O Haziran 1919, İstanbul Raporlar Merzifon-Sivas dolaylarında durumun ciddi olduğunu belirtiyor. Bu bölgede '!ürk ve Kürt birlikleri toplanmışlar ve Türk su­ baylan tarafından açıkça talim ettirilmişlerdir. Bu gerilla birliklerinin çoğu Havza çevresinde birikmişlerdir ve İzmir'in Yunanlılarca işgali­ ni ve Türkiye'nin daha da parçalanması olasılığını protesto etmişler­ dir. Samsun'daki İngiliz istihbarat subaylan kanşıklığın bulunduğu bölgeye ı 000 kadar Müttefik askeri gönderilmesini ve bölge üzerin­ de uçaklar uçurulmasını önermişlerdir. Ayrıca Samsun'a telsizi olan bir savaş gemisi gönderip İstanbul'a devamlı haber ulaşımının sağ­ lanmasını salık vermişlerdir. Trabzon ile Erzurum arasında da duru­ mun aynı biçimde kanşık olduğu bildirilmiştir. Konsolos Chesboro­ ugh'un Karadeniz kıyısında gelecek hafta bir geziye çıkacağı sanıl­ maktadır. Ravndal Amerikan Korniseri Telgraf l Temmuz 1 91 9, İstanbul Güvenilir kaynaklardan belir tildiğille göre, Mustafa Kemal Paşa ve Rauf Bey, etraflanna bir ordu olarak, Amasya'da askeri bir hükümet

14 AMERiKAN GiZLi BELGELERIYLE TÜRKIYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

kurmuşlardır. Padişah'a bağlıdırlar ama onun dışında bugünkü Tür­ kiye Hükümetini tanımıyorlar. Yunan sızmasına karşı savaştıkl arını belirtiyorlar. İkisi de Türkler ar asında tanınmış kişilerdir. Uki Çanak­ kale'de komutan olarak ün yapmıştır. Rauf Bey ise Balkan Savaşında Hamidiye Zırhlısını yönetmiştir. Bu gelişmeye karşı hükümetin duru­ mu zayıf gözüküyor. Başka gelişme olursa ivedi bildirilecektir . Ravndal

Amerikan Korniser

izmir'in işgali

İzmir'deki Amerikan Konsolosu George Horton 1 9 Temmuz 1 9 1 9 tarihinde hazırladığı bir raporu ABD'nin Paris elçiliğine v e Amerikan Dışişleri Bakanına gönderiyor. İstanbul'da Amiral Bristol'a gönderip göndermediğini bilmiyoruz. Yalnız bildiğimiz bir şey Horton ile Bris­

tol'un Yunanlılar konusunda yazışmalada tartıştıklarıdır. Horton da­ ha çok Yunan yandaşı gibi gözüküyor. Raporundan da bunu anlıyo­ ruz. Gene de anlatılanlar ilginç ve korkunç. İşte rapor:

Rapor Amerikan Elçiliğine Paris

1 9 Temmuz 1 91 9, İzmir Baylar, Bu rapor un amacı, Yunanlılar konusunda buradaki durumun güç­ lüklerine değinmek, yerli Rum ahalinin davranışlannın katkısıyla or ­ taya çıkan güçlükler de dahil, tüm güçlüklere ivedi çözüm bulmanın gereğini anlatmaktır. Güçlüklerin en ciddi ve temelden olanı, iki ırkın büyük bir bölümünün birbirine karşı duyduğu derin nefret ve antipa­ tidir. Bir yıl öncesine kadar bu bölgede Rumlar, Türklerce şiddet, soy­

gun, kıyım, yağma ve hakaret yoluyla yabanıl bir baskı altında tutulu­ yorlardı. Ve bunların anısı tazedir. Türkler ise "eski kölelerimiz" de­ diklerinin şimdi "efendi" olmasını kabule yanaşmıyorlar.

1 6 AMERIKAN GiZLi BELGELERIYLE TÜRKiYE'NIN KURTULUŞ YILLARI

İşgalin ilk günü İzmir'de, daha sonraki günler dolaydaki köylerde görülen talihsiz olaylar, her yerde Türkler arasında yangın gibi yayıl­ dı ve onlan dehşete sürükledi. Yerli Rum halkı aşağı türden olup, Yu­ nan işgalini sadece intikam alma fırsatı gibi görüyor. Türkler, her gün konsolosluğa gelip, sığırlannı çalan, köylerine saldıran, evlerini tah­ rip eden Rum köylülerinin baskılarından yakınıyorlar. Her bakımdan iyi bir insan olan Yunan korniseri Bay Sterghiades, bu şikayetleri ken­ dine iletınemi istedi ve onun işbirliği sayesinde, çoğu kez kötülükle­ re uğramış Müslümanlan tatmin etmeyi güvence altına alabildim. Başka bir zorluk öğesi, Yunan askerlerinin çoğunun gururlu ol­ ması ve Yunan sivil memurlannın huzur ve sükılnu sağlama aracı olarak onlan kullanmakta karşılaştıklan güçlüklerdir. Düzensiz (gay­ ri nizami) Türk kuvvetlerinin çok sayıda ilkel davranışlarda bulun­ duklanna kuşku yok Bu konuda tekrar tekrar anlatılanlar doğruya benziyor. örneğin, yaralı Rumlann ayaklanna nal çakmak ya da an­ latılması olanaksız pis ve akıl almaz vahşet eylemleri. . . Bu olaylar Yunan askerlerinin kızgınlığını artınyor ve onlan daha denetimsiz bir duruma sokuyor. Yüksek korniserden ve başkalanndan öğrendiğime göre şeytan­ ca düşünen bazı yerli Rumlar, saklı silahlar ve Türk hainliği konusun­ da Yunan subaylarına masallar anlatıp, onlann Türk köylerini arama­ sına ve sivillerin kötü muameleye uğramasına yol açmaktadır. Bu gi­ bi olaylar her gün Türklerle Rumlar arasındaki uçurumu genişletiyor. Ayrıca Yunanlllann askeri açıdan kimi zaman gerilemeleri Türklere cesaret vermektedir. Telgraflanmda belirttiğim gibi geniş bir Yunan birliği Bergama'dan dışan atılmış, bunların hemen hemen yansı boz­ gun sırasında öldürülmüştür. 30 bin nüfuslu Aydın'ın Türk düzensiz (gayri nizami) kuvvetleri tarafından geri alınması Yunan işgalinin en karanlık olayıdır. 3000 kadar Yunan askeri, Aydın'dan çekilmek zo­ runda bırakılmıştır. Burası alınırken sokak çarpışmalan sırasında kentin Türk mahallesi yanmıştı. Türkler geri dönünce intikam için Rum mahallesini ateşe vermiştir. Yunan albayı Schinas sivil halkın kendileriyle birlikte gelmesine izin vermemiş, onlar da Türklerce iç bölgelere götürülmüşlerdir. 3000 kadar Hıristiyan, Türkler tarafından Nazilli ve Denizli'de rehin tutulmakta ve Yunanlllann başka Müslü-

TÜRKIYE'NIN CEZALANDlRlLMASI

manlan öldürmesi halinde yok edilmekle tehdit edilmektedir. Birkaç hafta önce 30 .000 nüfusu olan Aydın kentinde bugün 3000 kişi kal­ mıştır. Bunlann ancak l05'i Müslümandır. 25 bin Türk dağıtılmış ya da İtalyan bölgesine sığınmıştır. Olayla ilgili duygular o ölçüde has­ sastır ki kumandanAlbay Schinas şu anda hapistedir ve yargılanmayı beklemektedir. Ve bu bölgede çok sayıda bulunan Yunan düşmanla­ n

açıkça Aydın'a saldıran Türklerirı sayısının 250 olduğunu söyle­

mektedirler. Yalnız bir şey kesindir. Bu çarpışmada Türklerin silahla­ n Yunanlılannkinden

daha üstün ve uzun menzilli idi. İşgal bölgesin­

de bugün genel bir dehşet havası egemendir, çiftliklerin çoğu tama­ men terk edilmiş durumdadır. Yunan Yüksek Komiseri Bay Sterghiades ve onunla birlikte olanlar, düzeni yerleştirmek, birlikleri denetim altında tutmak ve Türklere sal­ dıran Yunanlılan cezalandırmak için olağanüstü çaba harcıyorlar. Teğmen Cassimatis adında çok zeki bir Yunan subayı, işgal günü

Türklerirı evlerirıden ve dükkanıanndan yağma edilen eşyalan bir araya getirmekle görevlendirilmiş ve bu eşyaların çoğunun geriye verilmesini sağlamıştır. Gerçekte, Yunanlılann yüksek tabakası elle­ rinden geldiğince genel vali ile işbirliği yapmaktadır. İşgal günü İzmir'in yakınlanndaki Buca köyünde, kaba kimseler ortalığa yayılıp Türkleri dövmeye ve soymaya başladılar. Kaçan Türk­ lere ateş eden 12 yaşında çocuklar bile görülmüştür. Yalnız burada şunu belirtmek doğru olur, bu Rumlar daha kısa bir zaman önce, Türklerin baskısı altındaydılar ve çoğu ya tavan aralannda ya da top­ rağa kazdıklan deliklere saklanıyorlardı. Burada Athinoyenis adında bir avukat intikam peşinde koşan Rumlan denetim altına almak ve düzeni geri getirmek için çok şeyler yaptı. Yunanlılar için bir başka güçlük ise, bura halkının bazı kesimlerin­ de yürütülen Yunan aleyhtan propagandadır. Yunan aleyhtarlannın başında Katelikler gelmektedir. Doğu sorununu bilmeyen bir kimse­ ye, Katoliklerin yürüttüğü Yunan aleyhtan propagandanın nasıl etkili olduğunu anlatmak güçtür. Ve ben sadece burada buna değinmekle yetiniyorurn. Buradaki yabancı koloninin büyük bir bölümünü oluşturan yaban­ cı tüccarlar ve imtiyaz sahipleri, öyle Yunan aleyhtandırlar ki, Türkle-

17

18

AMERIKAN GIZLI BELGELERiYLE TÜRKIYE'NIN KURTULUŞ YILLARI

ri Yunanlılara tercih ederler. Bir tek atla çekilen eski püskü arabalar­ dan oluşan İzmir'in tramvay sistemini ya da ortaçağdan kalma ışık­ landırma düzenini görenler, Türk Hükümetinin himayesinde kötü hiz­ metlerini pahalıya satarak zengin olan bu bayların niçin Yunan aleyh­ tarı olduğunu anlayabilir. Hemen hemen bütün fırmalar, Türk ortak­ larla ya da Türk memurlarla birlikte çalışarak, büyük kar sağladıkla­ n ve özel ayncalıklardan yararlandıkları için, Doğu'da başlıca ticari

rakipleri olan Yunanlıların gelişinden hiç hoşnut olrnadılar. Bütün bu topluluklar, iç bölgelerde kolları olduğu için, güçlü bir propaganda biçiminde Yunan aleyhtarı haberler çıkarmaktadır. Bunlar kimi za­ man o ölçüye varrnaktadır ki, herhangi bir olayın içyüzünü anlamak olanaksızdır. Yunanlıların ileri sürdüğüne göre, İtalyanlar, Türkler arasında pro­ paganda yapıp, müttefiklerin hiçbirinin Yunanlıları burada istemedi­ ğini, Venizelos'un ısrarı yüzünden Yunanlllara izin verildiğini söyleyip Türkleri Yunanlılara saldırmaya teşvik etmekte, buna Müttefiklerin de göz yurnacağını bildirmektedirler. Geniş çapta servetin ve binlerce insanın hayatının yitirilrnesine neden olan bu tehlikeli dururnun bir an önce giderilmesi gerek­ mektedir. Kısa süre önce buradaki iş çevrelerinin en aklı başında ve önde gelen kişilerinden Mac Andrevvs and Forbes firmasından Mr. Forbes ile, Whittall fırmasından Mr. Herbert Whittall ile görüştüm Her ikisi de Yunan yanlısı olmadıkları halde, Yunanlıların İzmir'den çıkarılmasının bir felaket olacağını, Türklerin bir daha yeniden efendi durumuna geçmesine ya da bir başarı kazanmasına karşı olduklarını belirttiler. Mr. Forbes kısa bir süre sonra Paris'e uğrayacak. Ona Paris'teki Arnerikan elçiliğine yazılmış bir mektup vereceğim, umarım görüş­ lerini anlatmak olanağını bulur. Yunanlılar her gün yeni birlikler getiriyorlar, bu çevrede şimdi­ den 70 bin askerleri var ve bu rakarn gün geçtikçe büyüyor. Bay Sterghiades ile bugün konuştum, onun görüşleri benimkilere tama­ men uyuyor. Küçük Asya'nın bu bölümünün işgali, Türkiye ile Yuna­ nistan arasında bir savaşa dönüşürse, Yunanistan yıllarca burada ge­ niş bir ordu tutmak zorunda kalacak, kan, ateş ve yakıp yıkrna ege-

TÜRKIYE'NIN CEZALANDlRlLMASI 19

men olacak, bu da Yunanistan'ı mali bakımdan zor dururnda bıraka­ caktır. Küçük AsyaYunanistan'ın mezarı olacaktır. İzmir'de Atina ikin­ ci bir Sirakuza seferi ile karşılaşmış olacak, bunun altından bir daha kalkamayacaktır. Yunanistan'ın ve bu bölgenin iyiliği için, böyle bir şeyin olması önlenmelidir. Bay Sterghiades Türk kuvvetlerinin ulaşı­ mını denetleyecek noktalara birkaç İngiliz ve Fransız birliğinin yer­

leştirilmesi gerektiği yolunda telkillde bulundu. Bunların sayısımn kabarık olmasına gerek yoktur, varlıklan dahi Türklere, tek başına bırakılmış birYunanistan'la çarpışmadıklarını göstermeye yeter. Ay­ rıca İtalyanların,Yunanlılardan aynlmalarını istiyor. Bu arada şunu da belirtmeliyim ki, daha başlangıçta Bay Sterghiades, buraya, Türki­ ye'ye savaş açmak amacıyla gelmedikleri konusunda bana güvence verdi . Yunan birliklerinin kötü davrandıklan yolundaki iddiaların daha çok Yunan aleyhtarı propagandacıların abartmalan olduğu gerçeği karşısında, bir miktar İngiliz, Fransız ya da Amerikan subayımnYunan subaylan ile işbirliği yapması Yunanlıların kendi çıkarlarına uygun olur, ama Yunan subaylanmn böyle bir düzenlemeyi olumlu karşıla­ yacaklarından kuşkuluyurn. Saygılarımı sunarım Hizmetkfuınız George Horton Amerikan Konsolosu

Süryani Ordusu Komutam Ağa Petros

Bu da nereden çıktı demeyiniz .. . Amerikan belgeleri arasında, 1 9 1 9 ilkbaharında "Süryani Ordusu Komutanı Albay Ağa Petros" imzasıyla Bağdat'ta İngiliz sivil karnİse­ rine verilmiş bir rapor ve yazı buluyoruz. Bu rapor nasılsa Amerikan konsolasunun eline geçmiş. Kürt sorunu ile i lgisi var bu raporun. İn­ gilizlerin daha o tarihlerden başlayarak Kürtlerle ilgilendikleri anlaşı­ lıyor. Süryani Ağa Petros ise İngiliz Hükümetinden Kürtlerin değil, kendisinin desteklenmesini istiyor. Bilindiği gibi Süryanı1er Güneydoğu Anadolu'da ve Mezopotam­ ya'nın kuzeyinde yerleşmiş eski bir Hıristiyan halktır. Bunların kilise­ si, 4. yüzyılda toplanan İznik Konsülünde Hıristiyanlıktan kovulmuş, daha sonraki yüzyıllarda Arap uygarlığının kuruluşuna, özellikle eski Yunan klasiklerini Arapçaya çevirerek katkıda bulunmuşlardı. Şimdi Mardin'de bir manastıdan vardır. Ağa Petros'un Kürtlerle ilgili yazdığı yazı şöyle:

Sivil Kornisere Bağdat 2 Nisan1 91 9, Bağdat Ekselans, İlgileneceğ iniz ümidiyle, aşağ ıdaki bilgileri size bildirmeme izin­ Ierinizi rica ederim. Bu haberlere çok güvenrniyorum ama, Kürdis­ tan'daki dostlarımdan geldiği için, gerçekler bulunabilir. Öyle görü­ nüyor ki, Kürdistan'da birtakım siyasal girişimler vardır ve bu girişim­ ler, Arabistan'a ve İran' a yay ılabilir. Bunlar şöyledir:

.,

22 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

Türkler bir komite kurmuşlardır ve bınılann üyeleri Türk çıkarla­ nnı korumak için Kürdistan' a gelmektedir. Kürtler de milli bir komite kurmuşlardır. Bunun başkanı şimdi İstanbul'da oturmakta olan Nareli (Kürdistan) Şeyh Abdili Kadir'dir. Bu komitenin üyelerine ayda 5 ya da daha çok Türk lirası ödenmektedir. Süleymaniye Kürtlerinin şeyhi, bu bölgedeki Kürtlerin imzaladığı

bir mektubu (mazbata) iki temsilci ile Banş Konferansına gönderiyor. Bu mektup, İngiliz Hükümetinden yana öneriler taşıyorsa da, asıl amaç bu iki temsilci tarafından sözlü olarak bildirilecektir. Amacın mazbatada yazılanlardan tamamen farklı olduğu bildiriliyor. Kuzeybatı İran Kürtlerinin lideri, SİMKU, kendi milli çıkar davasını yaymak için elinden geleni yapıyor. Simku, Urmiye'deki Amerikan temsilcisi Dr. Packarda Amerikan garantisi altına girmek önerisinde bulunmuştur. Nareli Seyyid Taha şimdi Urmiye'de Simku ile birlikte bulunmakta

ve Süleymaniye şeyhiyle Kürtlerin milli birliği konusunda mektuplaş­ maktadır. Kürtler gizli olarak Türklerden yana çalışmaktadırlar ve benim fık­ rime göre, Türklerle birlikte çarpışmış olan Kürt subaylannı Kürdis­ tan'a göndermek sakıncalıdır. Bınılann gönderilmesi, Arap subaylan ile birlikte durdurulmalıdır ve haberleşme de bir iki ay kesilmelidir. Araplar ve Kürtler aynı dindendir. Dolayısıyla İngiliz hükümetine Türkler, Araplar ve Kürtler arasında güvenilir kişiler bulundurmasını ve buralarda ne olup bittiğini izle­ mesini tavsiye ederim. Ekselans, hizmetkannız kalacak olan Ağa Petros

Albay Ağa Petros bu yazısına "Kürtler ve Savaş" başlığıyla bir de uzun rapor ekliyor. Bu raporda Kürtlerin geleneklerinden başlayarak savaş biçimlerini anlatıyor. Raporda Kürtler aleyhinde pek çok görüşe yer verdikten sonra, İngilizlerin Kürtlerle çarpışmasının doğru olmayaca­ ğını öne sürüyor. Bu iş için kendisini öneriyor. Ağa Petros'un raporu şöyle bitiyor:

TÜRKIYE'NiN CEZALANDlRlLMASI 23

Berllrrı görüşümü almak isterseniz efendim, İngiliz kuvvetlerinin Kürtlerle çar pışması hiç doğru değildir. Büyük bir güç olan İngiliz Hükümeti, Doğu uluslanın hep korkutmalıdır. Bu büyük imparatorlu­ ğun birliklerinin, Kürtler gibi yabanıl bir ulusla çar pışmaya girişınesi bana doğru görünmüyor. Çünkü, Kürtler yenilirse, bu dur um, İngiliz birliklerine zafer nişanlan sağlayacak değildir. Tersine savaş uzarsa, Kürtler cesaret bulacaklardır. Bu durumda Kürtlerin İngiliz Hüküme­ tinden korkusu büyük ölçüde azalacak, aynca İngiliz kuvvetlerine di­ rendikleri için gurur duyacaklardır. Aynca, bir İngiliz askerirıi, bu vahşi kur tlardan birine değişmem, bir subayım ise daha çoğuna ... Öyleyse İngiliz davası uğruna Doğulu savaşçılan göndermelerirıi öğütlerim. Atasözünün dediği gibi "Bir kedi ile dövüşmek için bir ke­

di bul!. '' Kafkaslarda Ruslann aynı şeyi yaptığım gördüm. Ermenileri, .

Gürcüleri, Tatarlan birbir iyle çar pıştırdılar. Kürtler, İngiliz asker i ken­ di ülkelerine yabancı olduğu için çok dayanamayacağına inanıyorlar. Bu konuda Türklerden deneyleri vardır. Türkler kayalan bombardı­ man etmek için çok para harcarmşlardır. Özet olarak kendimi hizmetinize adıyorum. Bir kuvvet toplamama ve prograrmrnı uygulamama yardım ederseniz, isyancılan bastır ma­ ya söz veriyorum. Hiç kuşkum yok, kuvvetlerimi Zako'ya, Kürdis­ tan'dan geçirip Süleymaniye'ye götürdüğüm zaman, Ekselanslan, yüzlerce Kür t reisinin Bağdat'a gelip boyun eğeceğini, anlaşmaya ça­ lışacağım görecektir. Aynı şeyi, 1 91 8 yılında Urmiye'den kalkıp, Şa­

medınan, Oramsohall ve geriye Çölemerik, Başkale, Dizza, Govar ve Urmiye 'ye dönerek yaptım. Böyle bir harekatı yapmaya izin verirseniz, planlanın konusunda daha fazla açıklamada bulunurum. Aynca bu harekat, Kürdistan'da ve Kafkasya'daki isyancılan bastırmaya, Bolşevikleri uzaklaştırmaya ya­ rayacaktır. Bu konudaki yanıtımzı beklerken Saygılanmla Ekselans. Sizin hizmetinizde

Ağa Petros Ur miye'deki Süryani kuvvetleri başkomutanı (Abakhane Caddesi 7511 95 Bağdat)

Hükümet Bunal1m1, Erzurum Kongresi, Trabzon 'da Patlama, Manda Konusu

Bu arada Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları Anadolu'da çalış­ malarını sürdürüyorlar. İngilizler ve onların baskısı altında Babıali, Mustafa Kemal'i İstanbul'a getirtıneye çalışıyor. Mustafa Kemal azlediliyor. 23 Temmuz 1 9 1 9'da Erzurum Kongresi topla­ nıyor ve ulusal uğraşının ilk adımı atılıyor. İzmir işgalinin tepkisiy­ le bir yandan yeni seçilecek Meclisin Anadolu'da toplanmasını is­ tiyor ama bunda başarılı olamıyor. Bu arada Amerikan Mandası sözleri de işitilmeye başlanıyor. İşte bu karışık dönemle ilgili ola­ rak İstanbul'daki Amerikan temsilcilerinin kendi Dışişleri Bakan­ Iarına gönderdiği telgraflar:

ASİLERE KARŞI ÖNLEMLER Telgraf Dışişleri Bakanlığına Washington 3 1 Temmuz 1 9 1 9 , İstanbul

Buradaki siyasal durum biraz karanlık. Padişah seçimlerin yapıl­ masını istemiyor, ama Padişah'ı yöneten Sadrazam, halkın isteğine boyun eğmeden kabinesini bir arada tutamayacağı için, milletvekili seçimi yapılması emredildi. Gene de, zaman kazanmak için eski se­ çim yasası uygulanacak ve sonuçlar dört aydan önce alınmayacak.

26 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKIYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

H alk hareketini daha da ezmek için sıkıyönetim daha sıkı uygulana­ cak, böylece mümkün olursa siyasal partilerin miting düzenlemeleri engellenecek. Erzurum dolaylarında olduklan bildirilen

mal ve Raufun tutuklanması için müzekkere

Mustafa Ke­

çıkarıldı. İç bölgelerde­

ki asi güçler, paralan olmadığından, önerdikleri ulusal meclisi topla­ yamadılar ve erken seçim isternek üzere İstanbul'daki arkadaşlarına katılmışa benziyorlar. Seçimlere resmi müdahale olmazsa, yeni par­ lamentoda İttihatçılar çoğunluğu alabilir.

İzzet Paşa, Mustafa Kemale

sert önlemler alınmasına karşı olduğu için kabineden istifa etti. Tevfik

Paşa'nın da istifası

bekleniyor. Kabine, Anadolu ve Trakya'da dolaşıp

halkın şikayetlerini dinleyecek beş barış komisyonu kurdu. İstan­ bul'daki siyasal partilerin liderleri kendilerinin Amerikan mandasın­ dan yana olduklannı belirten bir belge imzaladılar. Barış konferansı­ nın uzaması yüzünden daha yumuşak bir belge bu. Bu belge şimdi­

lik yayınlanmıyor, ancak genel duyguyu gösteriyor. Veliaht Amerikan mandasından yana, yalnız Padişah'ın, bühin Amerikalılan misyoner sanıp dini nedenlerle çekindiği belirtiliyor.

Ravndal

MANDA KONUSUNDA AMERİKAN KOMİSERİNİN GÖRÜŞLERİ 5 Ağustos 1919, İstanbul

Komiser Ravndal ile yapılan konuşmanın tutanağı: ' 'Türkler ne kendilerini yönetebilirler ne de başkalarını , ama ıslah edilmeye değerdirler. Bir manda yönetimi gereklidir. Ahlaki ve mad­ di yönden Birleşik Devletlerin mandası en uygunu olabilir. illuslarara­ sı kıskançlıklar ve ABD görüşü açısından gereksinme duyulmadığı için Arapça konuşan ahali bir tarafa bırakılmalıdır. Göçebeleri yerleş­ tirmek Amerikan Kızılderililerini yerleştirmek kadar güç olacaktır.

Bulgaristan'dan İran'a ve Kars'ın kuzeyinden İskenderun'a uzana­ İstanbul da , Anadolu'da ve Ermenistan'da olmak üzere üç manda

rak,

'

düşünülebilir. Türk hükümetini istanbul'da bırakmak bir hata olur, çünkü bu, Türklerin Avrupa politikasını izlemelerine ve Rusya ve Yunanistan'la

TÜRKiYE'NIN CEZALANDlRlLMASI 27

ardı kesilmeden çıkan dertlere karışmalarına neden olur. Mandacı ülke çekilirse, Türkler Boğazlarda kalabilirler. Dolayısıyla İstanbul'da bir manda düşünmek yerine, burada egemenlik Uluslar Birliğine (Cemiyet-i Akvam' a) verilmelidir, yönetim de, ABD'nin de üye olaca­

ğı tarafsız ülkeleri temsil eden bir uluslararası kornisyona bırakılma­ lıdır. Cerniyeti Akvam, İstanbul üzerinde egemenlik alırsa, Amerika, derneğin mandacısı olabilir. Birleşik Devletler, İstanbul mandasını üzerine almazsa, Büyük Bri­ tanya mandayı İtalya'ya bırakabilir. İngilizler burada, Rusya ya da Fran­ sa olsun istemez. Biz almazsak Türk hükümeti İstanbul'da kalabilir. Bir­ leşik Devletlere, iyi bir sonuç almak için Kürdistan'a kadar bütün böl­ ge gereklidir. Yüksek amaçlarımız olmalı. Birleşik Devletler sadece Er­ menistan'ı ve İstanbul'u alırsa, ve arada, etki alanları demek olan aca­ yip bir yorgan kalırsa, sonuç kötü olur. Yunanlıların ve İtalyanların çıka­ rılması mutlaka gereklidir. Başpiskopos'un söylediğine göre İzmir'in işgali, Küçük Asya'da Yunan genişlemesinin başlangıcıdır. Ermenilere bir arazi ve başlangıçta bu arazinin bölürımezliği ko­ nusunda garanti verebiliriz. Ermeniler panik halindeler ve böyle bir garanti gereklidir. Karadeniz'de ve Akdeniz'de birer liman çok uygun olabilir. Manda alhnda bir kuşak geçtikten sonra, deneyiere göre Er­ meni devleti biçim değiştirebilir. Türkiye'de, Amerikan yönetimi, Yakındoğu ve Balkanlar'da düzen­ leyici ve barış getirici bir etki yaratabilir ve bu karışık bölgede, barı­ şın güvencesi olabilir. Savaşa milyarlar harcayacak yerde mandaya milyonlar harcamak daha akıllıcadır. Manda, savaşa karşı bir sigorta sayılabilir ve Amerika öbür mandacılara bir örnek olabilir. Hükümet, Konya'ya ya da Ankara'ya götürülebilir, Padişah' a ise İs­ tanbul'da Halife olarak kalma olanağı tanınabilir.

TRABZON VE KAFKASYA'DA DURUM Rapor Amerikan Elçiliğine Paris

7 Ağustos 1 9 1 9 , İstanbul Batum ve Trabzon'dan dönen Chesbrough, bu bölgedeki durumu anlatmak için şu raporu verdi:

28

AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKIYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

"Rus ve Türk birliklerintrı sürekli varlığı nedeniyle Trabzon ve Er­ zurum yöreleri büyük ölçüde yoksullaşrnıştır. Nüfusu savaş sırasında yan yarıya azalan Trabzon, şimdi yavaş yavaş geriye dönen Müslü­ man, Er meni ve Rum göçmerılerle dolmaktadır. Ticaret durmuştur ve iyileşme eğilimi göster miyor. Bu bölgelerde, birkaç denetim subayı dışında İngiliz birliği yoktur. Rus ordusunun geride bıraktığı silahlan

Novorosiske götür mek içirı İngiliz denetim subayı yardımıyla Gönül­ lü Ordudan (Beyaz Rus Ordusu) gelen bir Rus heyeti şimdi Trab­ zon'dadır, ancak çabalarını Türkler engellemektedir. 10 Temmuz'da Trabzon'da meydana gelen dirlarnit patlaması, kuşkusuz T ürkleriri hesaplı bir eylemidir.

Mustafa Kemal Paşa kur maylarıyla birlikte Erzurum'da bir kongre­ ye katılrnışlar. Kongreye Küçük Asya'dan iki yüz Müslüman delege,

Afganistan, Türkistan, Dağıstan, Mezopotamya, Gürcistan, Rus Ermenis­ tanı ve Azerbaycan'dan bazı delegeler katılmışlardır. Bu vilayetlerde­ ki subayların büyük bir bölümü Kemaliri etkisi altındadır. Bu subay­ lar ona askere alınacakların listesini ver mişler ve gizlice üç sınıf as­ kere çağnlrnıştır. Bunlar ayda ıO kur uş almakta ve yiyecek verilme­ mektedir, dolayısıyla pek çoğu kaçmaktadır. Trabzon'dan ayr ılan iki yüz kişiden 35'i gelmiş, iki teğmen dahil, geri kalanı kaçrnıştır. Bu vi­ layetlerde halen 20 biri kişilik dör t Türk tümeni bulunmaktadır. Çoğu Rusların bıraktığı askeri malzemeyi ve silahlan kullanmaktadır. Bu bölgelerde Müslümarıların heyecanı, müttefik kuvvetlerintrı bulunma­ yışı, iç bölgedeki Hıristiyanların katledilmesirıe yol açabilir, Müttefik kuvvetleri gelmeden pek azı silahlanabilmiştir.

Mustafa Kemal ve kliği şimdi Azerbaycan'ın Karabağ yöresirlde 2 .000 Türk asker i ile yerleşmiş bulunan ve yakalanınaktan korkma­ yan Enver Paşa ile entrika çeviriyorlar. Planları, Kuzey Anadolu, Rus Er­ menistanı, Azerbaycan, İran ve Afganistan Müslümanlarını bir Pan-İs­ lam-Turan imparatorluğunda birleştirmektir. Bu, Tatarlar, Türkmenler, Kürtler ve Türkler gibi Thran kökenli uluslardan da oluşabilir. Türkler doğal olarak öbürlerini yönetecektir. Geçen Ocak ayında başka İttihat ve Terakki liderleriyle Karabağ' a gelen Enver Paşa propagandayı yönetiyor ve İstanbul'dan para alı­ yor. Azerbaycan birliklerintrı komutanı, Kemal Paşa adında bir Türk

TÜRKiYE'NiN CEZALANDlRilMASI 29

generalidir. Planları , şimdi düşmanca tavır takınan ve onları bastır­ mak isteyen Müttefik girişimlerine meydan okuyarak, Müslümanlar­ la çevrili

Türk ve Rus Ermenistan'ındaki

Ermenileri temizlemektir.

Barış Konferansının bu bölgelerin statüsünü saptamakta gecikmesi, planlarını kolaylaştırmaktadır.

Karabağ'da 300 bin Ermeni vardır. Af­

ganistan'da Türkler tarafından kışkırtılan ciddi karışıklıklar nedeniy­ le, İngiliz subayları bu ülkeye gitmek üzere Kafkasya'dan aynlıyorlar. Bakü'de 2.000 İngiliz askeri var ve bunlar geçen Haziran'da Kara­ bağ'daki Ermenilerin katlinden sorumlu liderleri tutuklamak ve ceza­ landırmak için yeterli sayıda değiller. İngilizler bu olaylan ya önleye­ rniyorlar ya da önlemek isterniyorlar, şimdi de daha önce silahlardan arındırılmış Azerbaycan'daki Ermeni bölgesinin başına ünlü Müslü­ man ve Türk taraftan lider

Sultanotu

getirdiler. İngiliz Korgeneral' i

Bridges, Azerbaycan'daki bir inceleme gezisinden soma,

yanına ora­

daki İngiliz komutanını da alıp Paris ve Londra'ya dönüyor. İtalyanların Kafkasya'daki güç sorunlarla başa çıkması fiziksel ve parasal yönden olanak dışıdır. Tiflis'te durumu incelemek için bulu­ nan birkaç İtalyan subayı İtalya'nın başansından kuşkuludurlar ve kö­ tümserdirler. Güreillerin ve Tatarların, onlan denetime alacak her­ hangi bir İtalyan girişimine sonuna kadar karşı kayacaklarına inanı­ yorlar. ıtalyanların eğilimlerini bir yana bırak:ırsak, burada sayılan se­ kiz-on bine inen İngilizler, Ağustos'ta bölgeden tamamıyla çekilecek­ ler. Buradaki ince sorunlara derinliğine bulaşmak isterniyorlar, bunu yaparlarsa öbür sömürgelerindeki Müslümaniann ayaklanmalanna yol açabileceği kanısındalar. Gerçek buysa ve Azerbaycan ve Rus Ermenistan'ındaki Ermeni­ ler himaye edilmeyecekse, kuşkusuz bunlar ortadan kaldınlacaktır. Turancılık akımını denetim altına almanın ve daha fazla kan dökülme­ sini önlemenin yolu, Kafkasya'nın yeni statüsünü ivedi ve kesin yoldan saptamak, bu bölgeleri güçlü Müttefik kuvvetleriyle işgal etmek, baş­ lıca isyancı Müslüman liderlerini tutuklayıp sürgüne yollamak, ırk ve inancına bakmadan bütün halkı silahsızlandırmaktır. Yazılı bir rapor yoldadır.

Ravndal Amerikan Korniseri

ll ANADOLU-iSTANBUL ÇATlŞMASI

1 9 1 9 yılının Temmuz ayında durum şöyle: Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları bir yandan Anadolu'da gerekli önlemleri alırken, bir yan­ dan kongre hazırlığı ile uğraşıyorlar. 2 3 Temmuz 1 9 1 9 tarihinde Er­ zurum Kongresi toplanıyor. Damat Ferit'in ve İngilizlerin baskısıyla Mustafa Kemal Paşa'nın memuriyetine son veriliyor. Ancak Erzurum Kongresi başarıyla sonuçlanıyor. Bundan sonra Sivas Kongresi hazır­ lıklarına girişiliyor. Bu arada İstanbul'un Anadolu'yla ilişkileri de ya­ vaş yavaş kesiliyor. 2 Eylül l 9 1 9'da Mustafa Kemal ve arkadaşları Si­ vas'a geliyorlar. İstanbul Hükümeti Sivas Kongresini baltalamak gö­ revini Ali Galip'e veriyor. Bir yandan da İngiliz ajanı Noel, Malat­ ya'da ortalığı karıştırıyor. Amerikalılar, Ermeni sorununu incelemek üzere Harboard başkanlığında bir heyeti Türkiye'ye gönderiyorlar. Harboard Anadolu'ya geçip 22 Eylül 1 9 1 9'da Sivas'ta Mustafa Ke­ mal'le görüşüyor ve olumlu izlenimlerle ayrılıyor. Anadolu'da ulusal akımı yönetenlerin en önemli sorunlarından bi­ ri de seçimlerin yapılmasıdır. Ancak Mustafa Kemal, yeni Meclisin Anadolu'da, Rauf Bey ve arkadaşları ise İstanbul'da toplanmasını is­ tiyorlar. Sonuçta yeni Meclisin İstanbul'da toplanması kararlaştırılı­ yor. Sivas Kongresi kararlarını Padişah'a bildirmediği gerekçesiyle Damat Ferit üzerine yapılan baskı üzerine, Damat Ferit kabİnesi 1 Ekim 1 9 1 9'da istifa etmek zorunda kalıyor. Bu dönemle ilgili Amerikan belgelerinde Cumhuriyet ilanını iste­ yenlerin tutuklandığını görüyoruz. Damat Ferit Paşa kabinesinin de­ ğiştirilmesi için girişilen çabalar, Harboard heyetinin İstanbul'a gelişi, Ali Galip olayı ayrıntılarıyla anlatılıyor. İngiliz ajanı Noel'in Kürtler arasındaki çabaları da bir raporda dile getiriliyor. Damat Ferit kabi­ nesinin nasıl düştüğünü de bir Amerikan raporundan izleyebiliyoruz.

34

AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

ANADOLU iSYAN HALiNDE ... Telgraf Dışişleri Bakanlığına Washington 1 4 Ağustos 1 9 1 9 , İstanbul 1\irklertrı işleri bir bunalıma gidiyor. Müttefiklerce işgal edilme­ miş bütün Anadolu, Hükümete karşı isyan halinde gözüküyor. Harbi­ ye Nazın Nazım Paşa'mn, Enver'in amcası Halil Paşa'mn İstanbul'da hapisten kaçması üzerine istifa ettiği öne sürüldü. Gerçek istifa nede­ ni ise, iç bölgedeki durumun onu eli kolu bağlı hale sokmasıdır. Hü­ kümetin yetkisi, ancak çevredeki sımrlı bir alanda geçiyor. Bu uyarıcı haberler iki barış komisyonu tarafından getirildi. Uşak ve Eskişehir gibi yerlerde isyancıların mahalli memurları görevden alıp yönetime el koydukları bildirildi. Kabinenin durumu çok zayıf ama Da­ mat Ferit Paşa çekilse, belki de yerine, gene aynı okuldan 80 yaşında­ ki Damat Tevfik Paşa atanacak. Ayrıca Padişah'ın görevden alımp, yeri­ ne, isyancı hareketin beyinleri sayılan aydınların tercih ettiği Veliaht'ın, Mustafa Kemal partizanları tarafından padişah yapılması olanaksız gö­ rülüyor. Buradaki Müttefik komutanları, yakında kendilerini halkın gö­ zünden düşmüş bir hükümeti savunmak durumunda ya da rahatsız 1\irk kuvvetlerinin tehdidi karşısında çok güç durumda bulabilirler. Geçen pazartesi gecesi bir siyasal parti toplanhsında, bazı heyecanlı kişiler Cumhuriyetin ilanını önerdiler ama hemen tutuklandılar.

Ravndal

MiLLiYETÇiLER HÜKÜMETiN DEGiŞTiRiLMESiNi iSTiYOR Telgraf Dışişleri Bakanlığına Washington 28 Ağustos 1 9 1 9 , İstanbul İvedi isyancılar tarafından yönetilen bölgeye girmelerine izin verilen Amerikan tamklarından alınan bilgiye göre, söz konusu olanlar iki ko-

ANADOLU - iSTANBUL ÇATlŞMASI 35

nu üzerinde durmaktadırlar. Birincisi, İzmir'den

Yunan

birliklerinin

çekilmesi, istemlerini Müttefikler katında destekleyecek bir hükümet değişikliği, ikincisi, hükümetin yüıüteceği görüşmeler sonunda Yu­ nanlılar çekilınezse, Yunanistan' a savaş ilan etmek. . . Bu görüş, Yunan inatçılığım desteklerse Müttefik ülkelere savaş açmayı da kapsamak­ tadır. Yunan aleyhtarı milliyetçi hareket, Anadolu'ya yayılrnakta ve ih­

Heyet-i Temsi­ Kuva-yı Milliye denilmektedir. Sivas'taki kongre,

tilal sözü sık sık duyulmaktadır. isyancı hükümetin adı

liye'dir.

Kuvvetlerine

delegelere toplanmak için daha fazla süre kazandırmak amacıyla 5 Eylüle ertelendi. İç bölgelerdeki gelişmeler benim daha önceki be­ yanlarımı doğrulamaktadır. Barış Konferansı isteklerini Türkiye'ye kabul etiirmek isterse, çok sayıda birkaç büyük işgal ordusu gere­ cektir.

Bristol

HARBOARD HEYETi Telgraf Dışişleri Bakanlığına Washington

1 3Eylül 1919, istanbul Başkan Wilson'un Türk Hükümetine gönderdiği uyarı notası, bo­ ğulrnakta olan bir insamn umutsuzluğuyla Başkan' ın

1 2 kuralına sarı­

lan Türk ordusu içinde derin bir izlenirn yarattı. Bu cankurtaran sirni­ dinden mahrum olurlar diye genellikle olay çıkmasından kaçınmaya çalışıyorlar. Milliyetçiler de İngiliz birliklerinin Sivas' a yöneldikleri haberini dikkatle izliyorlar, çünkü isyancıların silahla direnmeleri ih­ timali var. Ayrıca Doğu'da Ermenilerin ve Kürtlerin olayları kışkırtıp Türk davasına zarar vermelerinden de çekiniyorlar. Bana Erzu­ rum'da, karışıklık çıktığında suçluluğu saptamak için bir konsolos görevlendirmeyi önerdiler.Yerel entrikacılar için

General Harboardın

gezisi, bir fırsat olabilir, ancak Amerikalıların tehlike ya da zorlukla karşılaşmayacaklarına inamlıyor. Bir süre önce Dr. Barton da karışık­ lık bölgesinden geçmiş ve sadece iyi niyetle karşılanrmştı. Gerçekten (okunamadı) . . . . . . lar, Türklere dostluk besiemiyorlar ve fıilen onlara bağlılıktan kurtulmak istiyorlar. Bununla beraber, aynı zamanda Amerikalılardan çok şey bekledikleri için Harboard gezisine müda-

36

AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

hale etmeleri uzak bir olasılıktır. Buradaki

Harboard'un

İngiliz Yüksek Komiserine

nerelere gideceğini anlattım ve bu konuyu, görev böl­

gesi Kürdistan'ı ve Ermenistan'ın bazı bölgelerirıi içirıe alan

reşa] Allenby ye bildirmesirıi ölçüde İtalya hariç, Avrupa '

Feld Ma­

istedim. Türk isyancılarına gelirıce, bir kaynaklarından herhangi bir sempati

beklemedikleri içirı, Amerikan heyetirlin gönlünü almak içirı ellerirı­ den geleni belki de yapacaklardır. Türk Hükümeti, bizim tarafımız­ dan verilen ilharnla, gönderilen İsveç

büyükelçiliği

notasının özüne

duyduğu hiddeti, telgrafla bildirdi ama görünüşe bakılırsa buna res­ mi bir yanıt vermemeyi kararlaştırmış durumda. Hükümet gazeteleri Harboard gezisirıe değirımediler. Harboard İstanbul'dayken üstü ka­ palı olarak amacının Yakındoğu'da bazı irıcelemeler yapmak olduğu­ nu belirtti.

General Harboard, Mc Coy ve

ben özel olarak yaptığımız

toplantıda Sadrazam' a ve Türk Hükümet üyelerirıe resmi başvuruda bulurımamak kararını verdik. İsyancılar, Amerikalıların eğilimini açık­ ladıkları içirı, Hükümet belki de bu duruma pek az şaşırrnıştır. Erme­ ni, Rum ve yabancı gazeteler ise Harboard komisyonuna değinerek özellikle Ermeni sorununu irıceleyeceğini öne sürdüler. Genel olarak

Haskell ve Harboard komisyonlarının gelişi, Olympia

gemisirıirı Kara­

deniz'i ziyareti, Yakındoğu'da Amerikan ilgisirıirı artmaya başlaması­ nın kanıtları olarak yorumlandı .

Ravndal,

Amerikan Komiseri.

DAMAT FERiT SALLANIYOR Telgraf Dışişleri Bakanı Washirıgton

1 8 Eylül 1 9 1 9 , İstanbul Kabirıenirı birkaç gün daha dayanması zor görünüyor, 9- lO bakan, asilerden yana gibi.

Osmanh

Bankası'ndan alınması kararlaştınlan

borç suya düştü. İstanbul ve Anadolu hem vergiler, hem de gıda ba­ kımından birbirirıden aynlrnış durumda. Eskiden Trab zon valisi, daha sonra Beyrut valisi olan Bekir Sarni'nirı isyancı hükümetirı başı olduğu bildiriliyor, askeri liderler ise

zet Paşa'yı

Mustafa Kemal, Raufve Küçük Talat'tır. İz­

sadrazam olarak istiyorlar. Padişah'ın durumu değişmiş

ANADOLU - iSTANBUL ÇATlŞMASI 37

değil ama

Ferit Paşa ya bağlı '

kalırsa durumu sarsılabilir. Çünkü Veli­

aht kabinede Milliyetçilerin isteğine uygun bir değişiklikten yana.

Ravndal Amerikan Korniseri, Amerikan Elçiliği

BİR KÖPRÜ UÇURULDU Telgraf Dışişleri Bakanı Washington

1 8 Eylül 1 9 1 9, İstanbul . . . . . . ( okunarnadı) ile Anadolu arasındaki demiryolunda bir köprü muhtemelen orada kendilerini yerleştirmeye çalışan asi kuvvetler ta­ rafından havaya uçurulmuşhır. 20 'nci kolordunun komutanı

Paşa istifa etmiştir,

Ali Fuat

şimdi asi kuvvetlerin askeri harekatını yönetmek­

tedir. Jandarma komutanı

Kemal

Paşa'nın asilerle görüşmek üzere

bugün Anadolu'ya geçeceği bildirilmişse de sonradan bundan cayıl­ rrııştır. İttihat ve Terakki dönerniniri

Şeyhülislamı Musa Kazım Efendi

için verilen ölüm cezası Padişah tarafından sürgüne çevrilmişti. Bur­ sa'ya sürgüne gönderilecekken buraya milliyetçilik bulaştığı için Edirne'ye gönderilmiştir. Bütün bunlara karşın, buradaki milliyetçiler o kadar kan dökücü görünmüyorlar ve özellikle İngilizlerin kendileri­ ne karşı askeri güçle çıkmasından korkuyorlar. İstanbul Hükümetini devirmeden kış gelirse, milliyetçi akım çözülebilir. Mustafa Kemal'le birleştiği söylenen

Cavit Bey'in şimdi de İtalya'ya

gittiği bildirildi.

Ravndal Amerikan Korniseri, Amerikan Elçiliği

ALİ GALiP O LA YI VE KÜRTLERİ KIŞKIRTMA Telgraf Dışişleri Bakanı Washington 2 7 Eylül 1 9 1 9 , İstanbul

30 'uncu kolordu komutanı Ali Fuat, 1 5. kor. komutanı Kazım Karabekir, 1 3. kor. kamutam Anadolu'daki dört kolordunun komutanları, yeni

38

AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NIN KURTULUŞ YILLARI

Cevdet ve

3'üncü

kor. komutanı Selahattin, Padişah'a bir muhtıra gön­

dererek Kabineyi, Türkleri bölmek, böylece ulusun gücünü azaltmak­ la görevli yabancı parayla satın alınmış ajanlardan kurulmuş olmakla suçlamışlardır. Bu politikacıların bu yolla iktidarda kalmayı başardık­ ları belirtilmiştir. Harput valisi Galip Beye atıfta bulunularak, onun Kürtleri milliyetçi örgüte karşı kışkırttığı ve Türk birliğine karşı Kürt bağımsızlık hareketini bir silah gibi kullandığı öne sürülmüştür. Gö­ rünüşe göre milliyetçi akım gelişmeye devam etmektedir. İngiliz Yük­

sek Komiseri, düzeni sağlamak için ne yolu tutmak gerektiği konusun­ da kararsız olduğunu dün bana söyledi.

Ravndal Amerikan Korrıiseri, Amerikan Elçiliği

BRISTOL, KAFKASYA'YA AMERİKAN ASKERi GÖNDERME ÖNERiSiNE KARŞI ÇlKlYOR Telgraf Dışişleri Bakanı Washington 30 Eylül l 9 l 9 , İstanbul Yüksek askeri yetkililerin resmen tanıdığı ajan, İngiliz subayı No­ elin, resmi girişimlerde bulunduğu (atlanmış) en güvenilir kaynaktan teyit edilmiştir. Noel'le birlikte bazı genç Kürtler, Kürtleri ayaklanma­ ya kışkırtmaktadır. Aynca İngiliz komutanı tarafından imzalanmış İn­ giliz propagandası ya:pan broşürler Kürtler arasında dağıtılmıştır. Düzeni korumak için Türk birlikleri gönderilmiştir. Doğal olasılık, ka­ nşıklık çıkarsa, İngilizlerin düzeni korumak için gelecekleri ve böy­ lece işgal alanını genişletecekleri yolundadır. İngilizler işgallerini kuzeye doğru genişletmek ve Kürdistan'ın bir bölümünü daha ele geçirmek istiyor, bu General Allenby'nirı İngiliz siyasal subayı tarafın­ dan da teyit edilmiştir. Gittikçe daha iyi ortaya çıkıyor ki İngilizler Kürtleri kullanarak milliyetçi akımı boğmak istemektedirler. Trab­ zon'un beklenmedik bir biçimde işgali bu yolda bir adımdır. Aynı bi­ çimde Türk kuvvetlerinin Rus sınınnda yığıldığı yolundaki haberler de İngiliz kaynaklarından gelmiştir. Böylece Milliyetçileri, Ermeni

ANADOLU - iSTANBUL ÇATlŞMASI 39

aleyhtarı kışkırtmalarda öne sürmek istiyorlar, oysa güvenilir kay­ naklar ne böyle kışkırtrnalar, ne de yığmak olduğLınu göstermekte­ dir. En son raporlar, Yunanlllara karşı ve muhtemelen Doğu'da İngi­ lizlere karşı olarılar dışında, Ermenilere karşı olağandışı bir kışkırt­ ma olmadığım, kanşıklar bulunrnadığım belirtmektedir. Amerika,

Kafkasya'ya birlikler gönderirse hem Türklerin, hem de Kürtlerin hu­ sumetini çekeceğini, dolayısıyla o zaman Türklerin İngilizlere yana­ şacağım İngilizler çok iyi bilmektedir. Bu nedenle Kafkasya'ya kuv­ vet göndermeye kesinlikle karşıyım. Şu akılda tutulmalıdır ki, biz bu ülkelerle hiç savaşmadık ve bugünkü durum Türkiye ile savaşta olan ülkeler tarafından yaratılmıştır. Dolayısıyla o ülkeler, yani İngiltere,

Fransa ve İtalya, barış imzalamncaya kadar bu ülkede mütareke ko­ şullanm uygulamalıdır. Kuvvet gönderirsek bu, Türkiye'ye savaş ila­ m arılarnma gelir ve dünyamn bu bölgesindeki etkimizi yitiririz. Ay­ nca bu etki şimdiki barışın tek güvencesidir.

Bristol Amerikan Elçiliği

DAMAT FERiT'İN DÜŞÜŞÜ Telgraf Dışişleri Bakanlığı Washington 5 Ekim 1 9 1 9

Dün Damat Ferit hükümetinin düşüşü ve Ali Rıza'mn yeni hükümeti kurmakla görevlendirilmesi, Milliyetçi Partinin gözle görülür ilk zafe­ ridir. Başarı ölçülüdür ama gerçektir. Denetim belki de Sadrazam İz­ zet Paşa tarafından Milliyetçilere garanti edilmiştir. Rıza hükümetinin geçici olduğuna inamlmaktadır. Hükümetin düşüşü, Milliyetçi güçle­ rin iç bölgelerden, Karadeniz ve Marmara kıyılanna şiddete başvur­ maya gerek kalmadan ilerlemeleriyle aym zamana denk gelmiştir. Adapazan, İzmit, . . . . . . da ayın 30'unda mahalli yöneticiler yerine Milliyetçiler geçmiştir, ayın birinde, her yerden (?) otuz mil uzaklıkta olan Karamürsel'i işgal etmişlerdir. Aynca dün de Samsun işgal edil­ miştir. Bu harekata 1 50 bin kişilik 8 Milliyetçi kolordunun katıldığı bil­ dirilmekteyse de, bu rakam abartılmıştır. .

.

.

40

AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

Şimdiki bunalım, Sivas Kongresinin isteklerinin Damat Ferit tarafın­ dan Padişah'tan gizlenmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Aynı zamanda, Müttefik yüksek korniserlerinin Mustafa Kemal'e karşı önlem alınma­ sını istemeleri üzerine, Babıilli , Cemal Paşa'nın eski kurmay başkanı Ali Fuat Paşa'yı Eskişehir' e göndermiş, o da yolda rastladığı birlikler­

den jandarma derlerniştir. Eskişehir'e vanşta Ali Fuat, hemen Milli­ yetçiler safına geçmiştir. Aşağıdaki telgrafı 23 'üncü kolordu komutanı Kazım Bey ve Albay Kara . . . . . . . . . ile birlikte imzalamış ve Padişah' a gönderrniştir:

"Bizi kana susamış gibi gösteriyorsunuz. Böylece bizim adıl111zı le­ keliyorsunuz. Biz kan dökücü değiliz. Bizim siyasetimiz vatanın çıkarlan­ nı korumaktır Dileğimiz bugünkü hükümetJ görevden alıp onlann yeri­ ne milletin itimadım sağlayan kişileri getirmenizdir Bizim amacıl111za karşı koyan bütün valileri görevden alımz. Anadolu 'da bize karşı çalışan ajanlanmz, şimdiden hak ettikleri cezayı almışlardır: Kürtleri bize karşı kışkırlmak istJyorsunuz, ama başaramayacaksımz.'' Bu kestirme isteği, Sivas kongresinin Sadrazama gönderdiği bir ikincisi izlemiştir: "Anavatanın çıkarlarını şerefle korumadığımza ve bizim öğütleri­ mizi dinlemediğınize göre, size karşı gerekli kararlan almış bulunu­ yoruz ve bu kararların uygulanışı gecikmeyecektir. Onlan hemen gö­ receksiniz.' ' Yukandaki telgraflar alınınca, İstanbul'daki Milliyetçi !iderler, hem Babıilli 'yi hem de Sarayı sarıp, Ferit kabinesinin düşürülmesini başa­ nyla isternişlerdir. Öğleden sonra üç bakan istifa etmiş, ötekiler he­ men onları izlemişlerdir. Belirtildiğille göre Damat Ferit, inat etmiş, en sonunda istemeye istemeye o da direnmekten caymıştır. Padişah, hü­ kümeti kurması için Tevfık Paşa'yı çağırmış ancak o da reddetrniştir.

İzzet'in, kabineyi tamamen Milliyetçilerden oluşturacağı bilindiğin­ den, durum daha olgun olmadığı için, onun adı öne sürülmemiştir. Bir uzlaşma olarak Ali Rıza bulunmuş, o da dün öğleyin kabinesini kur­ muştur. Kabinede eski sekiz bakanla, beş yeni bakan bulunmaktadır. Sonuç, özetle, Türkiye'de Amerikanın etkinliğini büyük ölçüde artır­ mıştır. Belki de bırakışınayı isteyen bütün partilerin kıskançlıklarını ve entrikalarını artırmaya zorlayacaktır, ama onların Milliyetçileri

ANADOLU - iSTANBUL ÇATlŞMASI 41

baskı altına almak istemeleri içten değildir. Müttefikler şimdi Milliyet­ çileri denetim altına almaya çalışacaklar ve düzeni korumak bahane­ si altında eski siyasetlerini sürdüreceklerdir. İç bölgelerdeki Ameri­ kalllann ve Hıristiyanlann güvenliği Milliyetçilerin başansıyla belki artmış olmaktadır. Hiçbir yerde asilerin isteğiyle bir şiddet olayı bek­ lenmiyor. Yeni beş bakanın adlan şöyledir: Sadrazam Ali Rıza, Şeyhülislam:

Haydanzade İbrahim, Harbiye Nazın: Cemal Paşa, (Milliyetçidir) , İçiş­ leri Bakam: Damat Şerif, Dışişleri Bakam: Mustafa Reşit, Devlet Bakam: Abdurrahman. Bristol Arnerikan Elçiliği

ilginç Belgeler

Bu kez bir dizi ilginç Amerikan belgesi ile karşılaşıyoruz: Bunlar­ dan biri Enver Paşa ve Turancı güç'ten söz açıyor. Eldeki telgraf kısa da olsa müttefikler arasındaki Enver Paşa ürküntüsünü gösteriyor. Birinci Dünya Savaşı sonunda İttihat ve Terakki iktidarı yıkılmış, !i­ derleri yurtdışına gitmişti ama özellikle İngilizler sürekli bir İttihat­ Terakki korkusu ve kuşkusu içindeydiler. Amerikalılar da onlardan esinleniyorlardı anlaşılan. Belki de bu nedenle olacak Mustafa Kemal ve arkadaşları sık sık İttihatçılarla ilişkileri olmadığını belirtmek zo­ runda kalmışlardır. Başka bir belgeden, ünlü İngiliz casusu Sait Molla'nın Nutuk'ta belirtilen mektuplarının Amerikalılara sızdırıldığını anlıyoruz. Bir de İngiliz casusu Lawrence'le Paris'te yapılan bir görüşmenin tutanağı var.

ENVER PAŞA VE TURANCI GÜÇ Telgraf Dışişleri Bakanlığı Washington 3 Kasım 1 9 1 9 , İstanbul

On beş Kasım'da Suriye'den gelerek, İngilizleri takviye için, İstan­ bul bölgesinde toplanmı ş bulurıan Fransız birliklerinin ayrılması eği­ limi, başkentte Fransız prestijini artıracaktır. Çünkü onların buradaki

44 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

varlığı pek hoş karşılanmıyor. Milliyetçi çevreler bu davranışın Fran­ sızlar açısından akıllıca olduğunu belirtiyorlar. Gene de Türkiye 'nin geleceği konusunda bir İngiliz-Fransız-İtal­ yan anlaşması mevcut değil. Sanıyorum buradaki İngilizler, merkezi

Enver Paşa tarafından yönetilen, ayrıca Mısır ve Hin­ distan'da İngilizleri rahatsız etmeyi amaçlayan Turanci görüşün gücü­

Kafkaslarda olan

nü anlamıyorlar sanıyorum. Bu akım dini olmaktan çok ırkçıdır. Mı­ sır'da yeni patlamalar olacağı haberini güvenilir kaynaklardan aldım. Turancılığa karşı en iyi çare Rusların Kafkasya'yı işgalidir ve bunda İngilizlerin Gönüllü Orduyu son zamanlarda desteklemeleri hesaba katılabilir.

Stan av Amerikan Elçiliği

TÜRK ULUSU MİLLİYETÇİLERİN YANINDA Telgraf Dışişleri Bakanlığı Washirıgton Ekim 1 9 1 9 (günü belli değil) , İstanbul İki üç hafta öncesine kadar Milliyetçi akım, önüne çıkan her şeyi dirençsiz silip süpüreceğe benziyordu. Milliyetçi hareket gene de güçlü ve muhalefet basınındaki yolsuzluk iddialarına karşın seçimle­ rin yapılması olasılığı var, ve sonuç Milliyetçilerin çoğunluğu elde et­ mesi, ardından

İzzet ya

da Tevfik'in kabine kurması , bunlann da ko­

şulların elverdiği ölçüde şoven olmaları beklenebilir. Ancak durum muhalefetin de, yerel Hıristiyan kuruluşları ve

Entente Liberal (Hürri­

yet ve İtilaf?) aracılığıyla İngilizlerden güven ve yardım alarak gücü­ nü artırdiğını gösteriyor. Rurnlar , Ermeniler ve Yahudiler seçimlere katılmaktan kaçınınayı kararlaştırdılar, dolayısıyla onlann

beral ile ilişkileri yok. Doğu'da

Entente Li­

eski okuldan Türkler tarafından kışkır­

tılan Kürtler, haydutluğu canlandırarak ya da Mustafa Kemal'in örgü­ tünü gözden düşürmek yoluyla Milliyetçilere zorluklar çıkarıyorlar. Seçimlerden önce, mütareke koşullan altında İngiliz işgalirıi daha ge­ nişleterek Milliyetçilere dert çıkarmak planl anmıştır. Böylece Ferit Pa-

ANADOLU - iSTANBUL ÇATlŞMASI 45

şa yeniden iktidara gelecek ve Türk sorununa İngiliz çözümü konu­ sunda bir adım daha atılmış olacaktır. Padişah da İngiliz görüşüne o kadar bağlıdır ki, Milliyetçiler, bugünkü kabmenin değişmesirıirı Ferit

Paşa'nın yeniden iktidara gelmesme vesile olacağından korkmakta­ dırlar. Arıcak son zafere mananlar tarafından desteklenen Milliyetçile­ rm bu görüşe kapılabilecekleri pek sanılrruyor. Bu durumda, Paris'te Türklerm, Damat Ferit Paşa'nın yaptığı gibi bütün suçu İttihat ve Te­ rakki Partisi'ne yıkması olanağı olmayacaktır. Savaştan önce ve savaş sırasında İttihat ve Terakki, jön Türkler'm olduğu gibi, bugün de Milli­ yetçilerm, Türk ulusunu yanlarına aldıklarında kuşku yoktur.

Ravndal Amerikan Korniseri, Amerikan Elçiliği

Sait Molla 'nm Mektuplan Amerika/Jiara S1zd1nliyor

İngilizlere çalışan Sait Molla'nın Rahip Frew'e yazdığı mektuplar Milliyetçilerio eline geçiyor. Milliyetçiler bunu kullanmak istiyorlar. Bu arada mektupların çevirilerini Amerikalılara sızdırıyorlar. Atatürk de bu mektuplardan Büyük Nutuk'ta söz açar ve örneklerini verir. Şimdi Amerikalılar bu mektupları alınca ne yapmış ve ne düşünmüş­ ler; onların belgelerinden öğrendim:

Rapor Avrupa sulanndaki Amerikan deniz kuvvetleri USS

Chattanooga, Arniral gemisi

Kuvvet Komutanlığından Dışişleri Bakanlığına, Washington Konu: İngiliz yanlısı ' 'Turkidje Stamboull'' gazetesi başyazan ve İngiliz Muhipleri Derneği önde gelen üyesi

Sait Molla'mn yazdığı iddia edilen mektuplar. 1 . Dışişleri Bakanlığına yazılan bu rapor Kuvvet Komutammn

mektuplan arasında çıkmışhr.

Özel

Birleşik Devletler Elçiliği 1 0 Kasım 1 9 1 9

İstanbul, Türkiye

İstihbarat raporu Konu: İngiliz yanlısı "Turkidje Stamboul" gazetesi başyazan, İngiliz Muhipleri Derneği önde gelen üyesi Said

Molla'mn yazdığı iddia edilen mektuplar.

48 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

Kaynak: Türkler, Milliyetçi Parti taraftarlan. İçindekiler: Ekteki mektuplar Mustafa Kemal'in yönettiği Türk Mil­ liyetçi Akımı yandaşlan tarafından verilmiştir. Amaçlan, istanbul'daki İngiliz Yüksek Komiserliği ile ilişkileri bulunan İngilizlerin, rüşvet ve başka yollarla Milliyetçi Akımı nasıl tahrip etmeye çalıştıklannı, se­ çimleri engellemeye, Hürriyet ve İtilaf Partisini iktidara getirmeye uğ­ raştıklannı, Banş Konferansı sonucu "doğacak" Türkiye'nin geleceği konusunda Padişah'la nasıl gizli anlaşma yapmaya çaba harcadıklan­ nı göstermektir. 2 . Mektuplardan çoğunun İngiliz kilisesi din adamlanndan, uzun

yıllardır istanbul'da oturan ve İngiliz Yüksek Komiserliği sivil memur­ lanyla yakın ilişkisi olan Rahip Dr. Frewe yazıldığı öne sürülmektedir. Rahip FrewYüksek Komiserlikte özellikle Mr. Hohler ve Mr. Ryan'la iliş­ kilidir. (Mektuplarda geçen Mr. TRR ve Mr. R kısaltmalannın Ryan'ı işa­ ret ettiği öne sürülmektedir.) Sir Adam Black Duyun-ı Umumiye'nin başıdır. Türklere yakın ve Rum aleyhtan olduğuna inanılır. Mektuplar­ da adı geçen Türkler ise, karmaşık Türk siyasal yapısında çeşitli kamplardaki kişilerdir. 3 . Sait Molla Milliyetçi Partideki düşmanlan tarafından çok düşük

ahlakta bir kişi olmakla suçlanrnıştır. Belirttiklerine göre Turkidje Stamboul adlı gazetesi İngiliz Büyükelçiliğinden aylık 3 . 000 liralık

destek görmektedir. İngiliz Muhipleri Derneğinde önemli bir yeri vardır. 4 . Ekteki mektuplann sahte olmadığını belirten bir kesin kanıt

yoktur. Elçiliğe verilmesi daha başka bir amacın bulunduğunu işaret etmektedir. Mektuplar iki ayrı kaynaktan gelmiştir ve üçüncü bir kay­ nak belki de aynı materyali vermeyi önermiştir. Mektuplar kırmızı ve mavi ile işaretlenmiştir. Kırrnızılılar bir kaynaktan, mavililer başka bir kaynaktan gelmektedir. Birbirine benzer mektuplar, aynı mektuptan yapılmış iki ayrı çeviriyi göstermektedir. 5. Mektuplann Türkçeden çevrildiği bellidir. Ayrıca sahte olup ol­

madıklannı saptamak için bir uzmana verilip dikkatli karşılaştırmalar yapılması telkin edilmiştir. 6 . Bildirildiğine göre mektuplar, Sait Molla'nın, dosyasından, evin­

deki bir Milliyetçi ajan tarafından kopya edilmiştir. Bu dosyanın fotoğ-

ANADOLU - iSTANBUL ÇATlŞMASI 49

raf kopyalannın da yakında verilebileceği, ayrıca gönderileceği bil­ dirilmiştir.

7 . İngiliz yetkililerinin bu iddialara karşı tavrı İngiliz Muhipleri Derneğinden yana gözüküyor. Ve İngiliz yandaşı yerel basın, yazarca iyi bilinmektedir. İngilizYüksek Korniserliği üyeleri, Türkiye'de İngiliz denetimini savunan üç-dört yayın organına para verdikleri ya da rüş­ vet dağıttıklan yolundaki iddialan alınganlıkla reddetmektedirler. Bu gibi Türklerin kendilerine kur yaptığını, izlediğini ve başlannın etini yediğini, onlara cezalannı verdiklerini söylemektedirler. Dediklerine bakılırsa, Türkler, sizi kendi siyasal oyunlanna sokmakta, sonra da ya­ bancıyı yüzüstü bırakmak gibi eski numaralannı oynamaktadırlar. Kuşkusuz bu oyun daha önce oynanmı ş ve İngilizler hayretler içinde kalmışlardır.

8. Bu nedenle, mektuplann gerçekliğini İngilizlerin gözleri önüne koymak şimdilik uygun görülmemiştir. Bu adım iki komutanlığın su­ baylan arasındaki yakınlık nedeniyle ilerde atılabilir. Bütün Türk par­ tilerinin, müttefıkler arasına anlaşmazlık tohumlan ekmeye çalıştıkla­ n ve bu anlaşmazlıktan banş görüşmelerinde yarar umduklan bilin­

mektedir. Ayrıca mektuplann bir kopyasının Fransız yetkililerine de verildiği, onlann da Paris'e gönderdiğine inanılmaktadır. Milliyetçi çevrelere göre, Fransızlar Mustafa Kemal'in partisini kazanmak için uğraşmaktadır.

9 . Öte yandan mektuplann gerçek olması olasılığı da güçlüdür. Bu durumda İngilizlerin Türkiye'de uyguladıklan geniş entrika ve oy­ nadıklan kötü rol, Milliyetçilerin yandaşlannca her zaman söylendiği gibi kanıtlanmaktadır. Buna da aldırmamak zordur.*

Sait Molla'nın mektupları Nutuk'da yayınlandığı için burada yer vermiyoruz.

Lawrence'in Görüşleri

Amerikalılar o zamanlar Yakındoğu işlerinde yeniler. Pek bilmi­ yorlar bu bölgede ne olup bittiğini. Paris'te Barış Konferansı görüş­ meleri olurken, orada bulunan Albay Lawrence ile bir Amerikan tem­ silcisi, Türkler, Ermeniler ve Yakındoğu sorunu konusunu görüşüyor. Ünlü casus Lawrence bu ! Onun ilginç görüşlerini, bu görüşmeden sonra hazırlanan tutanaktan öğreniyoruz. Lawrence bir Ermeni dev­ leti kurulamayacağını, Türklerin ise 30 yılda sağlıkla ayağa kalkıp ye­ niden fetih düşlerine dalabileceğini söylüyor!

Amerika Birleşik Devletleri Tam yetkili temsilciliği 1 9 Kasım 1 9 1 9 , Paris

Önemli Sayın Dışişleri Bakanına, Washington Efendim, Bakanlığın bilgisi için, Barış Komisyonunun bir üyesinirı son gün­ lerde Albay Lawrence ile yaptığı bir görüşmenin tutanağını saygıyla arz ediyorum. Saygılarımı sunarım efendim, Tam Yetkili Korniser hizmetk:fumız (İmza ok:unamadı)

52

AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

Dışişleri Bakanlığı Bakan yardımcısı ofisi l S Aralık 1 9 1 9 Mr. Sweet:

Albay Lawrence yaşamımn büyük bir bölümünü Yakındoğu öğ­ rencisi olarak geçirmiş bir genç İngiliz subayıdır. Savaş süresince Türklerin böğründe bir yara açmak için, Arap ordusunu kurmak ve Arapları Türk imparatorluğundan ayırmak için çaba harcamıştır. Bun­ da da büyük ölçüde başarılı olmuştur.

Hicaz kralım bağımsız bir krallık olarak tahta oturtan odur. Paris Barış Konferansında Hicaz'ın temsil edilmesini sağlayan odur. Paris'te

Faysalm damşmam, çevirmerıi ve genel sözcüsü olarak görünmüşti.ir. Aslında Paris'te Hicaz'ı temsil eden o olmuştur. Yakındoğu konusunda çok derin ve uzağa varan görüşleri olduğuna inamyorurn. C.A.H.

Alb. Lawrence ile görüşme tutanağı 3 Kasım 1 9 1 9

Ermenistan: Ermenilerin, kendilerini kutsal bir dava uğruna öldürtmek gibi bir tutkuları vardır ve bu tutkularım, komşularıyla kavga ederek, en iyi tatmin yolu bulurlar. Bugün için, onları kimse, özellikle kılıçtan geçir­ mek isterrıiyor, ama yakın gelecekte başlarına iş açmak üzere kışkırt­ mada bulunacaklarına güvenilebilir. Bunu genellikle Türklere yüksek faizle kredi vermek ve daha sorıra paramn karşılığı olarak, onların at­ larım ve arazilerini almak suretiyle yaparlar. Öte yandan bir Ermerıi devleti yaratmaya çalışmak en istenmeyen bir şeydir. Bu, ancak tok olabilecekleri ya da saldınya uğramayacak kadar güçlü olacakları bir yerde olabilir, o zaman da halkın yüzde 85 'i buna karşı çıkar. Er­ merıi devleti kurmak bütün öteki ırkları kızdım ve onu ayakta tutmak için en az beş tümen ( l 00 bin asker) gerekir.

Türkiye: Şimdiki durumda Türkiye yorgun düşmüştür. Ahalisi (Türkler) 7 rrıilyondan fazla değildir, bunlardan 350 bini asker sayılabilir. Bu da, onların 7 yıl gibi bir süre için askere alma yöntemlerinden ileri gel-

ANADOLU - iSTANBUL ÇATlŞMASI

mektedir. Ordu, zührevi hastalıklar ve doğal olmayan alışkanlıklar ne­ deniyle çürümüştür, bu nedenle doğum oranı düşmektedir. Askerlik süresi kı.saltılırsa ve Türklerin eylemleri kendi ülkelerinde sırurlandı­ nlırsa, otuz yıl içinde yeniden sağlıkla ayağa kalkar ve belki de yeni­ den fetih için düş kurmaya girişirler. Not Ordu tamamen Anadolu'dan toplanmıştır.

Yabancı uluslar ve Türkiye: Almanlar çok sevilir. Türkleri yönetmekte en başansız olanlar İngilizlerdir. İtalyanlar onlan boynuzlanndan çekmektedir. İsteklerinde ölçülü­ dürler. Titoni bütün siyasal imparatorluk isteklerine karşı çıkmaktadır.

Rusya: Lenin bütün Doğu'yu Bolşeviklikle ateşe vermek istemektedir. Belki de başaracaktır. Hiçbir ülke İstanbul'u tutacak kadar güçlü değildir.

Arabistan: Arap milliyetçi hareketi muhalefete dayanmaktadır, onsuz altı ay içinde parçalanır. Fransızlar da belki buna yardım ediyorlar.

Faysal, dikkatli, hoşgörülü, çoğunlukla dürüst ama işine gelirse ihanet edebilecek bir tip olarak tanımlanmıştır. . . . . . . isyan konusunda iyimserdir. Bolşeviklik burada ilerleyebilir.

Suriye: Suriyeliler kendilerirıi yönetebilirler ama başkalannı yönetme ye­ tenekleri hiç yoktur.

Yahudiler ve Siyonist hareket: Yahudiler Araplarla iyi geçirıiyorlar ve Arap bölgelerinde Yahudi­ lerin kıyıını yoktur. Yahudiler hem Filistin'de, hem Mezopotamya'da iyi üreticilerdir. Ama koşullar dururnun iyileşmesirıi öngörmektedir. Siyonist hareketin "birçok peygamberi vardır ama politikacısı yok­ tur." Konut, sulama gibi ekonomik sorunlara girrniyorlar. Son dokuz ayda hareket iyi yönetilmerniştir.

Genel gözlem: Kimse Doğu uluslanndan minnettarlık beklemesin, becerebilirler­ se tekmeyi vuracaklardır. Türkiye gelişmesi için gerekli madenlere sahiptir (kömür kötü ni­ telikli ama boldur) . Mezopotamya'da petrol sınırsız gibidir.

53

lll KARANLlK GÜNLER

1 920 yılına giriyoruz. Genel çizgileriyle karanlık bir yıl bu. Milli­ yetçi Akımın başarıları da var. Ama özellikle İngilizler, Mustafa Ke­ mal ve arkadaşları tarafından yönetilen akımın boğulması için ellerin­ den geleni yapıyorlar. Milliyetçilerin, bir yıl önce kazandıkları başa­ rılar bir bir yok ediliyor. 1 920 yılı başında seçimler sonucu İstan­ bul'da çalışmaya başlayan Meclis-i Mebusan, İstanbul'un işgali ile or­ tadan kaldırılıyor. Millet temsilcilerinin bir bölümü yakalanıp Mal­ ta ya sürülüyor. Milliyetçilerio iktidardan indirdiği Damat Ferit yeni­ den sadrazam oluyor. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının idam fetvası çıkarılıyor. Anadolu'da gerici iç isyanlar oluşuyor yangın gibi. Sevr Anlaşması imzalanıyor. Amerikan belgelerinde bu gelişmeleri izliyoruz. Bir yerde Yunus Nadi'nin o umutsuzluk döneminde Başkan Wilson'a yazdığı mektu­ bu da buluyoruz. Peki, Milliyetçi Akımın hiç başarısı olmuyor mu bu yıl içinde ? Oluyor . . . Geleceğe yönelik önemli aşamaların gerçekleştiğini görüyo­ ruz. Önce Güneydoğu Anadolu'da Fransız işgaline karşı başarılı bir savaş veriliyor. Belki de bu savaşın Milliyetçilerio lehinde gelişmesi, Müttefikleri İstanbul'un işgaline kadar götürüyor. Doğu Anadolu'da Ermeni sorunu çözülüyor ve Sovyetler Birliği ile sınırlar saptanıyor. Böylece, Türkiye, Batı'dan gelen saldırganlarla savaşabilmek için ha­ zır duruma geliyor. Şimdi belgeleri inceleyelim: '

ANADOLU'DA BİR RADYO İSTASYONU Amerikan belgeleri arasında 7 Şubat 1 920 tarihinde Viyana'daki Amerikan Komiserinin gönderdiği bir telgraf dikkati çekiyor. Daha

58

AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKIYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

Anadolu'daki hükümete yöneltilen "Bolşevik" iddiaları ortaya çık­ mış değildir. Belki de İngilizler, bu yolla ilk aleyhte propagandaya başlamış bulunuyorlar: Telgraf şöyle:

Telgraf

7 Şubat tarihinde Viyana'daki Amerikan Komiserinden alınan telgraf. No: 1 09 Anadolu'da bulunan İngiliz denetim subaylanna Büyük Britanya ordusu yetkililerince gönderilen bir gizli mesajda, iç bölgede bir radyo istasyonu bulunduğu, bu istasyonun mesajlar alıp verdiği, Kızıl Ordu'yla iletişim kurduğu bildiriliyor. Alıp verilen mesajlar şiirelidir ve bunlan çözmek mümkün olmamıştır.

79 numaralı mesajıma değinerek, bu durumun kızıl propaganda­ yı açıkladığını belirtmek isterim. Milliyetçiler bu istasyonu denetim

altında tutmaktadırlar. Şimdiye kadar İngilizler bu istasyonun nerede olduğunu saptayamarruşlardır. Bu bilgiyi Paris'teki Grew'e de ulaştırdım

MARAŞ OLAYLARI... MARAŞ'IN KURTULUŞU Maraş'ın kurtuluşu, zincirleme daha pek çok olayın başlangıcı oluyor. Ya da başta İngilizler olmak üzere Müttefiklere, zaten kafala­ rına koydukları baskıları daha da yaygınlaştırmak olanağı sağlıyor. Maraş'ta Kuva-yı Milliye ile Fransızlar ve onların besledikleri Erme­ ni milisieri arasında çatışma 20 Ocak 1 920'de başlıyor. Çatışma sü­ rüp giderken Anadolu'nun her yerinden "Müdafaa-i Hukuk dernek­ leri" İstanbul'a, bu arada Amerikan Temsilciliğine telgraflar yağdıra­ rak, Fransızları ve Ermenileri kınıyorlar. Bu telgraflar hakkında ha­ zırlanan rapor çok daha geç bir tarihte, her şey olup bittikten sonra 9 Mart 1 920 tarihinde Washington'a gönderiliyor. Bu arada ABD Dı­ şişleri Bakanlığı, Amirat Bristol'un Türkler lehine verdiği raporu dik­ kate almadan, başka bir rapora dayanarak Türkler aleyhinde Was­ hington'da basın bildirisi dağıtıyor. Önce Anadolu'daki " Müdafaa-i Hukuk" derneklerinin protesto telgrafları ile ilgili raporu görelim:

KARANLlK GÜNLER 59

Rapor Birleşik DevletlerYüksek Korrıiserliği Arnerikan Büyükelçiliği İstanbul Sayın Dışişleri Bakanı Washington Geliş tarihi 9 Mart 1 920 Efenelim Maraş'ta Fransız ve Ermeni kuvvetierirlin işlediği iddia edilen vah­ şet ve zulüm hareketleri nedeniyle Küçük Asya'mn birçok kasabası­ mn Müdafaa-i Hukuk derneklerinden gelen protesto telgraflarımn çevirilerini saygı ile sunuyorurn. Birleşik DevletlerYüksek Korrıiseri

Tuğamiral Bristol Telgraflar

Tortum'dan (30 Ocak 1 920) Fransız ve Ermeni askerleri Maraş'da görülmemiş vahşet ve zu­ lüm yapıyorlar. Müslümanların ayaklarım bağlayıp baltayla öldürü­ yorlar. Erkekleri bir araya koyup yakıyorlar, kadın ve çocukların kol­ Iarım ve bacaklarım teker teker kesip yarı ölü dururnda bırakıyorlar. Bu korkunç hareketlere bir son verilmesi gerekir.

(İmza: Müdafaa-i Hukuk Derneği Başkanı) Narman'dan (29 Ocak 1 920) Fransız giysisi altında Ermeniler, Maraş ve çevresinde Müslüman­ ları yok etmeye girişrrıişlerdir. Müslümanların evlerini ateşe vermiş­ lerdir. Bu durumda, biz de Erivan'daki Ermenileri yok etmeye karar verdik.

(İmza: Müdafaa-i Hukuk Derneği Başkanı) Aynı yoldaki telgraflar ayrıca 28, 29 ve 30 Ocak tarihlerinde aşağıdaki yerlerden alınmıştır:

Elaziz Cidde

Çankın

Ayntab Bafra Sungurlu

Aziziye (Okunamadı) Tosya

60 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

Bozlar Reşadiye Narman Arapgir Mucur Erbaa Harput Bursa Eğin Yozgat Kulu

Bayburt Darende Bağazlıyan Ankara Kangal Yenihan Sivas Sinop Akdağ Kastamonu Konya

Çerkeş Safranbolu Suşehri Dersim Amasya Diyarbakır Viranşehir Koçhisar Malatya Mardin (Okunamadı) Çarşamba

Sululaşla'dan (28 Ocak 1 9 20) Türklerin işgali protesto etmesinden huylanan Fransızlar, kenti bu defa kuvvet kullanarak işgal etmeye kalkmış ve kentin çevresine top­ lar dizmiştir. Onlar kenti bombardıman ederken, Fransız giysileri giy­ miş Ermeniler kent sakinlerini katle başlamıştır. Bu böyle devam ederse bütün dünyanın altını üstüne getirmeye zorlanmış olacağız.

Aynı yoldaki telgraflar ayrıca şuralardan gelmiştir: (Bunlar 3 1 Ocak ve 1 Şubat tarihlidir)

Urfa, Erzincan, Nusaybin, Darende, Bolu, Sivas, Siirt, Taşköprü, Ordu, Deve/i, Zile, Kule, Tenoz, Çerkeş, Uluborlu, Hafik, Viranşe­ hir, Çapakçur, Isparta, Kuruçay, Arapgir, (okunamadı), Gerede, Sür­ mene, İncesu, Gümüşhacıköy, Keban, Hazelli, İspet, Acıbadem, Trabzon, Maçka, Midyat, E/aziz, Giresun, Erzurum, Erzincan, Boya­ bat, Ereğli (Karadeniz), Antalya, Denizli.

MARAŞ OLAYLARI İLE İLGİLİ TüRKLER ALEYHiNE BİR RAPOR Bu arada Engert adında bir Amerikan temsilcisi Perry ve johnson adındaki iki Amerikalının Halep'te öldürülmelerini incelemek için, Adana'ya geliyor. Demiryolunun Türklerce kesilmiş olduğunu görü­ yor ve burada çok güvenilir kaynaklardan ( ! ) yani Fransız ve Ermeni-

KARANLlK GÜNLER 61

lerden, Maraş'ta olup bitenleri öğrenip, bu konudaki raporunu 20 Şu­ bat 1 920'de Washington'a telgrafla bildiriyor. Bir gün sonra İstan­ bul'dan aynı olaylarla ilgili olarak Amirat Bristol da, daha yansız bir telgraf gönderiyorsa da, her nedense Amerikan Dışişleri Bakanlığı En­ gert 'in raporundakilere dayanan bir basın bildirisi yayınlıyor. Engert'in raporu şöyle:

Rapor Dışişleri Bakanı Washington 20 Şubat ı 920, Beyrut

Perry ve johnson'un katlı olayım incelemek için Halep'e gitmek üzere Yüksek Komiserin emriyle dün Beyrut' a geldim. Adana'da de­ miryolunu Türkler tarafından kesilmiş buldum. Maraş'taki olayların ayrıntılarım Fransız memurlardan, Amerikalılardan ve Ermenilerden öğrendim. Olayın aşağıdaki özetinin doğru olduğunu sanıyorum: 20 Ocak'ta Fransız ve Türk kuvvetleri arasında, Maraş yakınların­ da ciddi bir çatışma başladı. O sırada Amerikan bayrağı taşıyan ve

Ayntab'a (Gaziantep) gitmekte olan bir Amerikan arabasına Türkler tarafından kasıtlı olarak ateş açıldı. Arabada beş Amerikalımn yanın­ da bir de Fransız subayı vardı ama bu subay refakatçi değil yolcu idi. Kimse yaralanmadı .Yalmz iki Amerikalımn yüzü çizildi. Hepsi Maraş ' a geri döndüler. Maraş'ta düzenli savaş 2 1 Ocak'ta başladı ve aralıksız, Fransızla­ nn kenti boşalttıkları l O Şubat tarihine kadar sürdü. Fransızların en azından iki bin askeri ve bir topu vardı. Ancak Türkler sayıca onlar­ dan üstündü. Mak:ineli tüfekleri dışında atış güçleri zayıftı. Fransız ge­ neral bana kayıplarımn toplam 800 olduğunu bildirdi. Fransızlar ön­ celeri uzlaşma yolunu seçip tahribat yapmaktan kaçındılar ama mi­ narelerden ve evierden Türk rıişancılarımn atışları , Türk mahallesini bombardıman etmek gereğirıi doğurdu. Bu da yangınlar çıkmasına yol açtı. Daha düzenli savaş başlamadan önce, Türkler Maraş'ta ve yakınlarındaki Ermenileri katletmeye ve tedhiş eylemlerini Amerika­ lıların gözleri önünde gerçekleştirmeye başlamışlardı. Amerikalılar en az 5 bin kişinin öldürilidüğünü tahmin ediyorlar. Bazı yaralıların

62 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

kaçtığı Arnerikan Hastanesinde, kadın ve çocuklarda işkence belirti­ leri görüldü. Ermeni mahallesi ve kiliseleri Türkler tarafından yakıldı ve ölüler kireç kuyulanna atıldı . Amerikalılar tarafından yönetilen Er­

meni Kızlan Bakımevi, 7 Şubat'ta basıldı ve 85 kız öldürüldü. Yakındo­ ğu Kurtarma Örgütüne bağlı çiftlik binası ve misyonerlerin oturduğu yer aynı gün yakıldı . Kolejde Arnerikan bayrağını çeken Amerikalıla­ ra ateş açıldı . Türkler ile Fransızlar arasında arabuluculuk yapmak is­ tediler, Türkler "Bu bir yerel sorun değildir Milli bir sorundur; milli or­

dunun başkamutam Fransızlann teslim olmalanm istemiştir" diye ya­ nıtlayarak reddettiler. Fransız takviye kuvvetleri 9 Şubat'ta geldiler, aynı anda geri çekilme ernrini getirdiler. Fransızlar geri çekilecekle­ rini açıklamadıklan halde, 3000 kadar Ermeni yaya olarak onlarla birlikte çekildiler. Bunlardan özellikle kadınlar ve çocuklar İslahiye'ye üç günlük yürüyüş sırasında kar fırtınasında yok oldular. Onlarla bir­ likte giden Amerikalılar şunlardır: Bayan Eliot Powers, Shultz ve Do­

uggherty ve Bay Crathern. Eliot, 1 6 Şubatta bu göçmenlerle birlikte İslahiye'de bulunuyor. 1 5 Şubat'ta, öteki adı geçenler sağ salim Ada­ na 'ya geldiler. Bu durumda, Maraş'ta güvencesiz 1 2 Amerikalı kalmış bulunuyor. Türklerin özel olarak Arnerikan aleyhtan duygular beslediklerine inanmıyorum, ancak onlann durumlannı tehlikeye düşüren koşullar şunlardır:

Bir. Fransız kararg§Jıı Arnerikan örgütlerinin bulunduğu binaya komşudur.

İki: Fransızlar atlannı ve katırlannı Arnerikan binasında bulundur­ maktadır.

Üç: Arnerikan Yetirnhanesinde Fransız askerleri de yatmaktadır ve burası sık sık Türklerin saldınsına uğrarnıştır.

Dört: Fransız generali, Arnerikan kolejinden ateş açılmaması için kesin emir vermişse de, bunun tamamen önlenmesi mümkün değil­

dir.

Beş: Kolejde binden fazla Ermeni sığıntı olarak bulurımakta ve Türk nişancılan bunlara ateş açmaktadır.

Altı: Askeri hareket sırasında, ister istemez , Fransız subaylanyla ilişki kurulmuştur.

KARANLlK GÜNLER 63

Yedi: Amerikan hastanesinde, kendi hayatının tehlikede olduğunu sanan bir Ermeni, beyaz bayrak taşımakta olan, ileri gelen bir Türk ile oğlunu l O Şubat'ta öldürmüştür. Bu bilgileri Amiral Bristol'a da telgrafla bildirdim ve beni Maraş' a gitmek için yetkili kılmasını istedim. Halep'e gitmek üzere yola çıkıyorum.

Engert

BRISTOL'UN MARAŞ OLA YI İLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİ Telgraf Dışişleri Bakanı Washington

2 1 Şubat 1 920, İstanbul Suriye ile Kilikya'nın Fransızlar tarafından işgali nedeniyle Türki­ ye'de yeni koşullar ortaya çıkmıştır. Bu koşullar İzmir'in Yunanlılarca işgalinden doğan duruma benzemektedir. Fransızların Ermeni as­ kerlerini kullanması ve Ermenileri silahıandırması aralardaki ahatiyi ayaklandırmış, Milliyetçi Türk kuvvetlerinden buralara yardım gön­ derilmiştir. Suriye limanlarında sevilen Fransızlar, ülkeyi fatihlermiş gibi işgal etmek, bayrakları indirip Fransız bayrakları asmak, bütün hükümet görevlerini üzerlerine almak gibi ters yöntemleriyle kendi­ lerine karşı duygular yaratmışlardır. Buna benzer biçimde, Türkler, Kürtler ve Araplar tarafından Hıristiyanlara karşı gösterilen düşman­ ca muhalefet, Fransız kuvvetlerine de gösterilmiştir. Fransızların köy­ leri tahrip ettiği, kadınlara tecavüz ettiği, yerilieri öldürdüğü bildiril­ miştir. Sonuç olarak Kilikya'da bugün bir savaş durumu ortaya çık­ mıştır. Fransızlar Urfa ve Maraş'tan çekilmek zorunda kalrnışlardır. Türklerin de misilierne yaparak köyleri yıktığı , Ermenileri öldürdüğü bildirilmiştir, bununla beraber Fransızların Maraş'ta geride bıraktığı Ermenilerin hapsedildikleri, kendilerine başkaca dakunulmadığı be­ lirtilmiştir. Ayntap, Urfa ve Maraş'taki Amerikan vatandaşlarının gü­ venlik altında oldukları, kendilerine dokunulmadığı, Amerikan taşın­ maz mailarına saygı gösterildiği bilinmektedir. Gene de bu duru­ mun, özellikle Fransızların burayı yeniden işgale kalkmaları halinde

64 AMERiKAN GiZLi BELGELERIYLE TÜRKIYE'NIN KURTULUŞ YILLARI

devam ederneyeceği anlaşılmaktadır. Vatandaşlarımızın bu bölgeler­ den getirilmesi ciddiyetle düşünülmekte, ancak bu aylardaki ulaşım güçlüğü göz önüne alınmaktadır. Türk hükümetine ve buradaki Fran­ sız yüksek komiserine gerekli ve uygun girişimlerde bulunulmuştur. İngiliz yüksek yetkilileriyle yaptığımız görüşmeler, İngilizlerin Türki­ ye'deki duruma anlayışla baktıklarını ortaya çıkarmıştır. Fransız işgal bölgesinde İngiliz vatandaşlan bulunmaktadır ve vatandaşlanmızı çıkarmak için İngilizlerle işbirliği yapıyorum. Kilikya'yı yeniden işgal etmeleri konusuyla ilgili olarak Fransızlara yaklaşılması ve yeniden işgal edeceklerse yoksa

Sömürge ya

da

Ermeni

Fransız kuvvetlerini mi,

askerlerini mi kullanacaklannın sorul­

masını önemle öneriyorum Bu, vatandaşlarımızın güvenliği ve bütün Türkiye'nin durumuyla ilgili önemli bir karar olacaktır. Dolayısıyla, Fransızların girişecekleri harekat konusunda kısa sürede bilgi rica ediyorum. Buradaki Fransızlar geçmişteki ve gelecekteki davranışla­ n konusunda anlaşılmaz biçimde sessiz kalıyorlar. Ama bu tipiktir.

Bristol

BRISTOL'UN MARAŞ OLA YLARlYLA İLGİLİ İKİNCİ RAPORU Telgraf

23 Mart 1 920, İstanbul Güvenilir Amerikan kaynaklanndan son aldığımız haberler, her zamankinden daha güçlü olarak, Kilikya'da Fransızların işgal yöntem­ lerinin orada karışıklıklan kışkırttığını, bunun da Ermenilerin öldü­ rülmesine ve en sonunda Maraş 'ta Fransız ve Ermeni kuvvetlerine saldınya yol açtığını, göstermektedir. Yukarıda belirtilen olaylar Fransız kışkırtması sonucudur. Ermenilere karşı , önceden düşünül­ müş ve düzenlenmiş saldınlar değildir. Maraş ve çevresinde çatışma sürerken Fransız kuvvetleri, Türklerle savaşmakta olan Ermenileri oradan almak için bir girişimde bulunmamışlar ve savunma için Er­ menilere silah vermekten kaçınrnışlardır. Maraş'taki çatışma üç haf­ ta sürmüş , Fransız birliklerinin çok sayıda kaybına, binlerce Türkün ve muhtemelen ı O bin Ermeninin ölümüne neden olmuştur. Çevre

KARANLlK GÜNLER

köylerde de Ermeniler ve Türkler öldürülmüşlerdir. Kadın çocuk ve erkek, Türk olsun, Ermeni olsun, öldürülmüşlerdir. Türkler savaş sı­ rasında olağan zorba yabanıl içgüdüleri kabararak Ermenileri katlet­ meye girişınişe benzerler, ancak şunu da belirtmek gerekir ki, Fran­ sızlar kentten ayrıldıktan sonra Maraş'ta kanşıklık ya da katliam ol­ mamıştır. Bu noktaya özellikle dikkati çekmek ve milliyetçi akımın gayrimüslim ırklan ortadan kaldırmaya uğraşmadığını belirtmek is­ tiyorum. Kanımca, Milliyetçileri, büyük savaş sırasında Hıristiyanların katle­ dilmesinden sorumlu olan

İttihat ve Terakki fırkasının bir devamı say­

mak, bencil Avrupalılann, emperyalist amaçlarla Türkiye'yi paylaş­ mak üzere, dünya kamuoyunu kazanmak ve Milliyetçileri gözden dü­ şürmek yolundaki siyasal isteklerinden doğmaktadır. Bencil olmayan ırksal nefret, Kilikya'da Fransızların davranışlanyla artmış, bu bölge­ de Müslümanların gayrimüslirnleri katlini başlatmışhr. Gene de geniş alanlarda düzen korunmuştur. Bu bölgede Ermenilerin öldürülmesi sürmektedir, ancak bunun sistematik olduğuna, katliam biçimi aldığı­ na inanmıyorum. Bununla birlikte, müttefiklerin bugünkü politikası sürerse, bu bölgelere yeterli yabancı kuvvetler gönderilmezse gay­ rimüslirnlerin ortadan kaldınlması, büyük bir olasılıkla devam ede­ cek ve artacaktır. Gayrimüslirnlere karşı bu davranışlar, başka bir ya­ sa tanımayan sert bir ırkın misillemesidir. Ayrıca şunu da belirtmek isterim ki abarhlmış katliam haberleri, gayrimüslirnlerin içinde bu­ lundukları tehlikeyi arhrmaktadır. Gayrimüslirnlere saldinlan dur­ durmak için, daha çok sayıda askere ihtiyaç vardır, özellikle paylaş­ ma politikası sürdürülür ve Türk halkının haklan ayaklar alhna alınır­ sa . . . Türkler de, nitelikleri ne kadar kötü sayılırsa sayılsın, insandır­ lar.

Bristol

65

Enver Paşa Berlin 'de mi?

3 Mart 1 920 tarihli Berlin'den ABD Dışişleri Bakanlığına gönde­ rilen bir telgraf, Enver Paşa'nın Berlin'de olduğu söylentilerinin İngi­ lizleri telaşa verdiğini kanıtlıyor. Gerçekten bu tarihlerde Enver Paşa Berlin'de mi? Bu konuda ]aeschke'nin betiğinde bir işaret yok. Aynı betik daha sonraki tarihlerde Enver Paşa'nın Moskova'ya geldiğini, oradan Kafkasya'ya indiğini, daha sonra da 27 Ekim 1 920'de Ber­ lin'de silah alma girişimlerinde bulunduğunu gösteriyor. Berlin'den gönderilen telgraf şöyle: Telgraf Dışişleri Bakanı Washıngton

3 Mart 1 920, Berlin Kayıtsız kalamayacağım çeşitli kaynaklar, bana Enver Paşa'nın

Berlin'de olduğunu, ancak kısa sürede uçakla ayrılmaya hazırlandığı­ nı bildirdiler. İngiliz Maslahatgüzan resmen Dışişleri Bakanını protes­ to etti. Dışişleri Bakanlığı Enver'in Berlin'de bulunduğundan tamamen habersiz olduğunu, inceleyeceğini bildirdi. Denetleyemediğim bir kaynak, Enver'in buradaki Bolşeviklerle yakın ilişki içinde olduğunu, dün Kopp ile görüştüğünü belirtti. Gene de İngilizler Enver'in Hindis­

tan, Nganistan ve özellikle Mısır'da karışıklıklar çıkarmak için Bolşe­ vikliklerle işbirliği yapabileceği görüşündeler. Talat da birkaç haftadır Berlin'de, şimdi İsviçre'ye gidiyor. Orada bir gizli servis bürosu yönettiği ve Bolşevik ajanlanyla temasta oldu­ ğuna inanılıyor.

Dresel

Dört Bir Yandan Saldtn

Mustafa Kemal'in ve milliyetçi eğilimde olanların Meclis-i Mebu­ san'da çoğunluk alması, Kuva-yı Milliye'nin Maraş'taki başarısı, Müttefikleri karşıt önlemler almaya yöneltiyor. Dört bir yandan sal­ dırı diye nitelendirebilir bu. Bir yandan İstanbul'un işgali, öte yan­ dan Yunanlıların Anadolu'da genişleme ve yayılmasına izin verilme­ si, ayrıca Padişahın ve yeniden Sadrazam olan Damat Ferit'in isteğiy­ le Anadolu'da Ankara Hükümetine karşı isyanlar çıkarılması. . . İşte dört yandan saldırı bu . . . Ama İstanbul işgal edildikten sonra Meclis, 23 Nisan 1 920'de Ankara'da açılacak ve Türkiye'nin kaderini eline alacaktır.

EGE BÖLGESİNDE YUNAN ZULMÜ İzmir'in Yunanlılar tarafından işgali ve Yunan askerlerinin iç böl­ gelere doğru yürüyüşleri karşısında İstanbul Hükümeti İstanbul'daki Müttefik Yüksek Komiserliğine notalar veriyor ve bunların bir kop­ yasını da İsveç Büyükelçiliğine iletiyordu. İsveç Büyükelçiliği aracılı­ ğıyla Amerikan Büyükelçiliğinin eline geçen bu notalarda şu bilgilere yer veriliyor:

9 Mart 1 920 Aydın vilayetinde Yunan kuvvetlerince girişilen yeni saldın hak­ kında son bilgileri sunuyoruz: Bozdağ, Gölcek ve Tekiye köylerinden başka, Yunanlılar Ödemiş kazasında 5 köyü daha yakmışlardır. İki

70 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

binden fazla İslam ahali ölümden kurtulmak için mallannı, mülklerini bırakarak kaçmışlardır. Salihli'ye son derece güç koşullarda erişmiş­ lerdir ve şimdi çok zor durumdadırlar. Yunanlılar saldınlannı bütün cephe boyunca sürdürmüşlerdir. Buralara yakın olan köyleri dehşet içinde bırakmışlar ve İzmir' e ayak bastıklanndan beri işledikleri vah­ şet dolayısıyla halk evlerini barklannı terk etmiştir. Yunanlılar iç böl­ gelere doğru ilerlemektedir, neredeyse Salihli'ye erişmişlerdir. Salihli bölgenin en zengin kasabalanndan biridir, yakında burası da aynı durumla karşı karşıya kalacaktır. Osmanlı İmparatorluğu hükümeti, zaten çok acı çekmiş olan talih­ siz ülkenin böyle sistematik biçimde tahribine Müttefik Kuvvetleri yüksek komiserlerinin göz yummayacağı inancı içindedir. Bu neden­ le Yunan kuvvetlerinin ilerlemesinin durdurulması için gerekli önlem­ lerin alınmasını istemektedir. Babıali'den 3 Mart 1 920 tarihinde verilen şifahi notada ise şu bil­ gilere yer verilmektedir:

Aydın valisinden İçişleri Bakanlığına verilen bilgiye göre, 40 kişi­ lik bir Rum çetesi Çeşme kazasına bağlı Karaköy köyürıe saldırmış, İshak adında bir kişiyi katletmiş, aynca biri kadın olmak üzere iki ki­ şiyi daha öldürmüş, Lokmacı Ali adındaki kişiyi de yaralarnıştır. Bunun dışında, köyürı ahatisi 4000 altın lira ya da kağıt para karşı­ lığı rehine alınmıştır. Köylülerin değerli eşyalan götürülmüştür. Saldırganlar Urla' mn Gülbahçe, Çeşme'nin Reis Dere köylerinden gelme Rurnlardır. Saldırganlar tarafından kulakları kesilen ve vücudunun çoğu ye­ rinden yara alan Ali Ağa, tedavi edilmek için İzmir'e gelmiştir. Os­ manlı polisine bu saldınyı ve çevredeki köylülerin korkulannı anlat­ mıştır. Öte yandan 22 Ocak günü, Bornova çevresinde yerleşenYunan as­ kerlerinden bir grup, Beş Yol'd a, tarialarma gitmekte olan köyiiliere ateş açmışlar ve onları köylerine kadar kovalarnışlardır. Bundan son­ ra köyürı muhtan Mehmet'in evine giren Yunan askerleri bir altın lira, SO kuruş, bir gümüş bilezik ve başka eşyalar almışlardır. Aynlmadan

KARANLlK GÜNLER 71

önce köyiiliere bir daha evlerinde rahat uyuyamayacaklanm bildir­ mişlerdir. Telgraf Dışişleri Bakarn Washington l O Mart 1 920, İstarıbul Yunan kuvvetleri Ödemiş'in kuzey ve kuzeydoğuBuna doğru ilerle­ mişler ve doğuya doğru ülkeyi denetleyecek stratejik yüksek bölgele­ ri işgal etmişlerdir. Osmanlı hükümeti müttefıkleri protesto etmiştir ve protestonun bir kopyasım da bize vermiştir. Yunanlıların bu davrarnşı Türkiye'deki karışıklığı arhracaktır. Paris'te Grew'e bildirildi.

Bristol Telgraf Dışişleri Bakarn Washington l l Mart 1 920, İstarıbul Ankara'dan bildirildiğine göre 1 7 Şubat'ta Mustafa Kemal kendi ta­ raftarlanna gönderdiği gizli bir muhtıra ile, kuvvetlerini, her biri 22 bin kişilik dört kolorduya çıkarmalarım istemiştir. Şimdiki düzenli Mil­ liyetçi kuvvetlerin 30 binden fazla olmadığı sarnlmaktadır. Son olay­ lar, akırmn gelişmesine yararlı olmarmştır. Bu kuvvet, çetelerin, dü­ zensiz güçlerin dışındadır, düzensiz kuvvetler daha büyüktür, ancak sayısım tahmin zordur. Bunlar Kemal'in direkt denetimi alhnda değil­ dir. Milliyetçi plarnn, bu kolordulardan birini Adana'mn kuzeyinde Sis'e, ikisini doğu vilayetlerine, birini de ya Alaşehir; ya da Trabzon' a yerleştirmek olduğu bildirilmektedir. Bildirildiğine göre Kemal, silah­ ların ya müttefıkler tarafından mühürlenen depolardan ya da Azer­ baycan'dan elde edileceğini söylemiştir. Ayrıca taraftarianna Pan-İs­ lam propagandasının Hazar bölgesiyle, Hindistan kentlerinde yayıl­ makta olduğunu bildirmiştir.

Bristol

istanbul'un işgali

İstanbul 1 6 Mart 1 920'de işgal edildi ama daha 6 Mart'ta Lond­ ra'daki Müttefik konferansı, işgal kararını almıştı bile. Bunu da bir Amerikan belgesinden öğreniyoruz. Bu arada Bristol, Türkiye'nin paylaşılmasına karşı çıkıyor. Amacı ne? Belki de Amerikan manda­ sı. . . Londra'daki Amerikan Büyükelçisi Davis'in 6 Mart 1 920'de ABD Dışişleri Bakanlığına çektiği telgraf İstanbul'un işgalini haber veriyor önceden:

Telgraf 6 Mart 1 920, Londra Kilikya'daki katliamlan ve Türklerin Müttefık otoritesini küçük gö­ rüp, anlaşma koşullanna direnmeye hazırlanınalarmı dikkate alan Müttefik konferansı, dün İstanbul'daki yüksek korruserlerine kenti ve Harbiye Nezaretini ele geçirmeleri ve Harbiye Nezaretinin Anado­ lu'da Milliyetçi birliklerle haberleşmesini kesmeleri emriili verdi. Ay­ nca Mustafa Kemal'in Erzurum Valiliğinden uzaklaştınlmasının isten­ mesi önerildi. Bu karar, yüksek koroiserlerin verdiği bilgi üzerine alındı ve bunlar emirleri yerine getirmek için gizlice buradan aynldı­ lar. Vahameti anlaşılan durum, bugün öğleden sonra bana Lord Cur­

zon tarafından uzun uzun anlatıldı. Görüşmernizi kapsayan bir memo­ randum vereceğini bildirdi. Bunu alınca yeniden rapor vereceğim.

Davis

74

AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

Telgraf Dışişleri Bakanı Washington 6 Mart 1 920, İstarıbul Sürekli olarak belirttiğim biçimde Yakındoğu sorunlarının en mümkün görülen çözümü hızla yaklaşıyor gibi. Bu çözüm, kısacası, Avrupa ülkelerinin Türkiye'yle eski politikalarına uygun bir barış an­ laşması yapmalarıdır. Osmanlı İmparatorluğunun çeşitli parçaları ga­ lipler arasında paylaştınlacak ve küçük bir Türkiye kurulacaktır. (İs­ tanbul'dan Türkleri kovalım) diye çıkarılan yaygara bir siyasal slo­ gandır. Eğer Avrupa, Türkiye'yi iyi bir komşu olarak düşünmezse, Asya'daki ülkeler için nasıl iyi komşu olabilecektir? Asya'da küçük bir bölgede Türk yönetimini kurmak, geçmişte işlenmiş hatalar gibi bir hata olacaktır. Bu ayrıca çağdaş uygarlığa karşı işlenmiş bir cinayet ve gayrimüslim topluluklara ihanet olacaktır. Böylece kurulacak yeni bir Türkiye'de kalan gayrimüslirnler Avrupa'nın ihanetine uğramış olacaklardır. Şunu belirtmek isterim ki, ABD böyle bir programın yanında yer alır ve bunun uygulanmasına göz yumarsa benim görüşüme göre, ci­ nayete ortak olmuş olur. Ayrıca, bir süre sonra Avrupa'nın, Ameri­ ka'ya dönüp Yakındoğu işlerinden kurtulmak isteyebileceği izleni­ mindeyim. Bu olursa, politikamızı açıklamaya hazır olmalıyız. Gene de politikamızı şimdiden açıklamaktan yanayım.

Bristol

AMERİKAN GÖZÜYLE İSTANBUL'UN İŞGALİ Telgraf Dışişleri Bakanı Washington 1 6 Mart 1 920, İstarıbul Bugün, 1 6 Mart, gün ışığıyla birlikte Müttefiklerin İstarıbul' u işgali başladı . Bütün İngiliz gemileri saat 6 'da harekat pozisyonuna girdi­ ler, mak:ineli tüfekli mavnalar kıyıya geldiler. Saat 9 'da tam teçhizat­ lı , başıanna kasklar giymiş 4 bin kadar deniz eri Atlantik savaş filo-

KARANLlK GÜNLER

sundan karaya çıktılar. Barakalan , mühimmat depolarım, tersaneyi ve stratejik noktaları işgal ettiler. Bunlara İstanbul'da Hintli birliklerle topçular da katıldılar. Deniz kıyısındaki başlıca yapıların damlanna makineli tüfekli deniz erieri yerleştirildi. Deniz uçakları kentin üze­ rinde uçuyor. Türklerin sivil İngiliz askerlerince kitle halinde tutuk­ lanmaları gece yarısı başladı. Saat l O 'da bunlardan yüz kadarı deniz kıyısındaki bir İngiliz mavrıasına getirildiler. Telefonlar kesilmiş du­ rumda. Boğaziçi'nde ve Haliçteki bütün ticari ulaşırmn durdurulma­ sı için emirler verildi ama bu, herhalde gelen Arnerikan teknelerine uygulanmayacak. İngiliz birlikleri Arnerikan Büyiikelçiliğinin arka­ sında makineli tüfek için yuva kazıyorlar. Şimdiye kadar bir karışık­ lık çıkmadı . Bu davramşın nedenleri kesinlikle aydınlanrmş değil. Bir ölçüde gizlilik sürdürülüyor. Türkiye 'ye uygulanacak barış koşullarımn ayın 1 8 'inde ilan edileceği ve işgalin bir önlem olarak uygulandığı bildi­ rildi.

Bristol

TUTUKLANANLAR Telgraf Dışişleri Bakarn Washington 1 8 Mart 1 920, İstanbul Güvenilir kaynaklardan öğrenilen ve henüz resmen teyit edilme­ yen bilgilere göre işgal kuvvetlerinin tutuk:ladıkları kişiler başlıca şunlardır: Mustafa Kemal' in başkentte önde gelen temsilcileri olan

Rauf Bey ile Kara Vasıf Bey, yazar ve feminist Halide Hanım ve eşi, ya­ zar ve feminist Cevat (?) Hanım ve eşi, (okunamadı) ve Cemal Bey, Cemal Bey son zamanlarda Harbiye Nazırlığından ve Genelkurmay Başkanlığından zorla istifa ettirilmişti; eski Bahriye Nazırı Çürüksulu Mahmut Paşa da tutuklananlar arasında. Esat Paşa'mn, tutuklama sıra­ sında tabancasım çekmeye çalıştığı için vurulduğu bildirildi. l 9 1 4 'te Harbiye Nazırı, şimdi senatör ve Türkiye için Arnerikan mandası is­ teyenlerin başı Mehmet Paşa, üç başka senatör ve 25-30 Milliyetçi

75

76 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

milletvekiliyle birlikte tutuklandı. Çoğu hoca ve İstanbul'da han sahi­ bi. Hepsi İngiliz gemisiyle muhtemelen Malta'ya gönderildiler. Yuka­ ndaki bilgilerde değişiklik olursa aynca telgrafla bildirilecek. İşgalden önce Cuma günü, Türk ilahiyat Okulunda Darü '1 Hik­ metü '1-İslamiye'de Milliyetçilerin gizli bir toplantı yaptıkları bildirildi. Bu toplantıya çok sayıda hoca ve milliyetçi militanlar katılmışlardır. l 9 1 4 'te cihat ilan eden Şeyhülislam ve Fetva Emini'nirı hazır bulundu­ ğu bildirilmiştir. Bu toplantıda, yıkıcı barış koşullarına muhalefet et­ mek için ne gibi önlemler alınabileceğinirı tartışıldığı ve Bolşevik­ likten yana bir bildiri yayınlamanın kararlaştınldığına inanılıyor. Gü­ ya Müttefikler bu toplantıdan haberdar olmuş ve bu da hareketlerini çabuklaştırmış. Bildirildiğine göre İngilizler daha sonra Şeyhülislam' a

anti-Bolşevik b ir bildiri yayınlamasını ernretmişler, o d a Kuran'ın ko­ münizrni kapsamadığını söyleyerek reddetmiş.

Bristol

AMERiKALlLARlN ASKERi iSTiHBARAT RAPORLARI Numara 1 4

5 Nisan 1 920

Türkiye: Bolşevikler, Türkleri, hemen, Kafkaslarda Ermenilere kar­ şı, Kilikya'da Fransızlara karşı askeri harekata girmeye teşvik ediyor­ lar. Nuri Halil Paşa'nın kamutasında Dağıstan'da oluşturulan Yeşil Or­

du, belki de Azerbaycan' a girecek. Azerbaycan ordusunun Türklere çok zayıf bir direnme göstermesi önceden sapt anmıştır. Böylece Müttefiklerin gözünde Azerbaycan'ın durumu kurtanlmış olacak. On­ dan sonra Yeşil Ordu ve l S 'inci Kolordu ile birlikte Azerbaycan Erme­ nistan' a karşı harekete geçecek. l S'inci Kolordu'nun komutanı Kasım

Paşa (? tam okunamadı . İngilizce metinde Kyasyin Pacha) Bolşevikler­ le görüşmelere girmiştir. Mustafa Kemal Paşa'nın karargahı Anka­ ra'dadır. Kürtlerin lideri Hüseyin Paşa (İngilizcede Gussein Pacha) Kürt kuvvetlerini toplayıp Ermenistan sırurlanna (Erzurum ve Kilik­ ya'ya) yığmaktadır. Türk ordusu 51 bin 476 kişiden ibarettir (Erzu­ rum'daki l S 'inci Kolordu 1 3 bin 338 kişiliktir.) Birliklerin dağılımı şöy­ ledir: 1 2 'inci Tümen karargahı Horasan'dadır. 35 'inci Alay Köprü-

KARANLlK GÜNLER

çay'dadır. 36 'ncı Alay Zivin'dedir. 4 toplu bir Batarya Hasankale'dedir. 1 5 'inci Kolordunun bölüklerinde 40-70 kadar süngü vardır. 1 5 'inci Ko­ lordu Ermenistan sınırlannda harekata başlayıp Azerbaycan'la bir­ leşmeye hazır durumdadır. Ancak İstanbul Hükümeti, Türk sorunu Türkiye'nin yaranna çözümleninceye kadar bir harekette bulunulma­ ması ernrini vermiştir. Birliklerin aldıklan emirler şöyledir:

Bey'in

tümeni

Ardahan

Halis

bölgesine karşı harekata geçecek, Kars böl­

gesi ile Ardahan'ı almaya çalışacaktır. Öbür tümen Sankamış'a yöne­ lecektir.

Kars bölgesi: Erzurum muhbirirniz, İzo Bey'e

(müttefikimiz) 1 5 ' inci

Kolordunun ilerlemesi konusunun halledildiğini yazmıştır. Başlangıç sadece bir zaman sorunudur. Aynı muhbir, Türklerin

İzo Bey'e bir ha­

in gözüyle baktıklannı, kendini bu durumdan kurtarmak için bir kuv­ vet toplayıp Ermenileri Mardenek'ten çıkarması ve Rumlan da katıet­ mesi gerektiğini söylediklerini yazıyor.

İzo Bey, Ermenileri

kışkırttık­

tan ve Banş Konferansı gözünde Ermenileri küçük düşürdükten son­ ra harekata geçilmesine karar verildiğini söylemiş.

(Surmalon) bölgesi: Ermeni aleyhtan hareketin lideri Şamil Bey Ai­ rumlansky'dir. Ermenilere karşı ayaklandığı takdirde yardım isternek üzere kardeşini Türkiye'ye göndermiştir. Kağızman Kürtleri Ermeni­ lerden yanadır. Şamil Bey, Eleşkirt'ten iki top, dört makineli tüfek ve 1 3 deve yükü kurşun sağlamıştır. 600 adamı vardır.

Nahcıvan Bölgesi: Nahcı van'ın bütürı halkı silahlanmıştır. Komutan­ lan Cafer Kulu Han'dır. Uafer Kuly Chan) . Bakü'dan Nahcıvan' a maki­ neli tüfekler gönderilmiştir. İmza: istihbarat Dairesi Başkanı

Binbaşı Devoyantz Numara 1 5 2 3 Nisan 1 920

Türkiye: Müttefiklerin istanbul'u işgalinden sonra Milliyetçiler İngi­ Rawlinson'u Erzurum'da, iki İngiliz subayını Malatya'da tutukladılar. Trabzon'daki Binbaşı Crafford ile Binbaşı Fering görevle­ rini bırakarak İstanbul'a yola çıktılar. 3 'üncü Kafkas Tümeni Trab­ zon'da Maçka bölgesinde Hamsiköy' e çekildi. Burada 7-8 ve l l 'inci liz Temsilcisi

77

78 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

Alaylar mevziler kazıp Müttefik kuvvetleri çıkarma yaparsa diye sa­ vunma hazırlığına giriştiler.

Son zamanlarda Samsun' a çok sayıda askeri malzeme geldi (bel­ ki de

Odessa'dan) . Kasım Paşa yeni oluşturulmuş

milliyetçi birliklerin

komutanı atandı .

Kars Bölgesi: Cafer Bey, Mahmut Efendi ve Ali Aga Chamsladinov 400 askerle Oltu bölgesine geldiler.

Nahcıvan Bölgesi:

Nahcıvan'da 500 asker ve 1 5 subay bekleniyor.

Bunlar propaganda amacıyla l 7 milyon 500 bin ruble getiriyorlar. Numara 1 7 2 3 Mayıs 1 920

Türkiye: Mustafa Kemal Paşa'nın

kuvvetleri

(Mmi Teşkilat)

Fransız

birliklerinin çok güçlü direncine rağmen Kilikya'da birbiri ardından kasabalan işgale, Hıristiyan ahatiyi katle başlamıştır. Fransız birlikle­ ri Haçin (Saimbeyli) ve Sis (Kazan) ve başka önemli merkezleri terk etmişlerdir. Fransız birlikleri ivedi biçimde Mersin' i boşaltmakta ve Adana'ya doğru çekilmektedir. Milliyetçilerin Kilikya ve Yunan cep­ hesinde 50 bin adamlan vardır. Kumandanlan

Demirci Efe'dir.

Milli­

yetçiler, l 3 'üncü Kolordu komutanının emrinde Musul yönünde Sü­ leymaniye bölgesinde İngiliz kuvvetlerine saldırmıştır.

bekir Paşa

Kazım Kara­

Ermenistan sınınnda harekata girişıneye hazırlanmakta­

dır. İstanbul çevresinde, Milliyetçi aleyhtarı akım hızla yayılmaktadır.

Milli Teşkilat bu nedenle karargamnı Ankara'dan Sivas' a çekmiştir. İstanbul'da Ali Galip Bey başkanlığında bir komisyon kurulmuştur. Bu komisyon Kürtlere yardım ederek Milliyetçi kuvvetleri zayıflatma­ yı ve bağımsız bir Ermenistan kurulmasını önlerneyi umrnaktadır. Galip Bey kısa bir süre sonra

Harput'a hareket ederek Kürt

akımının

merkezinde bulunacaktır. İstanbul'da hükümetler, Milliyetçilerin de göz yumrnasıyla durma­ dan değişirken, özel örgüt

(Teşkilatı Mahsusa)

daima muhafaza edil­

miştir. Bu örgüte verilen görev, resmi çevreleri karıştırmadan Erme­ nileri katletmektir. İstanbul'un Müttefiklerce işgalinden sonra

Mahsusa Erzurum' a gitmiştir.

Teşkilatı

KARANLlK GÜNLER 79

Ayntab'da Ermeniler katledilmiştir. "Milli' lerin liderleri

Kemal, Ali Fuat Bey ve Bekir Sami Bey Sivas' a

Mustafa

gelmişler ve eli tutan

herkes için seferberlik ilan etmişlerdir. Doğubeyazıt'ta 360 asker, iki top ve 3 makineli tüfek bulunmakta­ dır, Karabulak'ta 200 Kürt vardır.

İSTANBUL MiLLiYETÇi AKIMI iHANET SAYIYOR Telgraf Dışişleri Bakanı Washington 1 2 Nisan 1 920, İstanbul Milliyetçi Akımı ayaklanma ve ihanet olarak mahkfun eden hükü­ met bildirisi l l Nisan tarihinde yayınlanmıştır. Geçen hafta Padişahın aynı yoldaki bildirisinden sonra bu bekleniyordu. Bildiri, Milliyetçi Akıma, gürıahlannı affettirrrıek ve Padişah' a bağlılıklarına ant içmek için bir hafta süre tanımaktadır. Bir iç savaşın başlaması uzak bir ola­ sılık değildir. Şeyhiilislamın bir fetvası bildiriye ek olarak verilmiştir. Bu da Milliyetçilere karşı kuvvet kullamlmasını kışkırtmaktadır. Bütürı bunlar, kuşkusuz Müttefiklerce dikte edilmiştir ve ustaca şeyler değil­ dir. Milliyetçiler,

Mustafa Kemal in buna, Ankara'da Türk olmayan dele­

gelerin de katılacağı, İngilizlere karşı propaganda yapacak bir İslam kongresiyle karşılık vereceğini bildirmişlerdir. Bu kongrede

Hilafetın

yabancı işgali altında olduğu, dolayısıyla emirlerinin geçersizliği be­ lirtilecek, bir ayaklanma durumu kabul edilerek Padişah'ın dinsel ni­ teliğini kazanması için, Müttefiklerin Hilafet merkezini boşaltmaları istenecektir. İngiliz birlikleri İzmit Körfezinin kuzey kıyısında birliklerini yo­ ğunlaştırmayı sürdürüyorlar, şimdi sayılan l O bin kadardır. Adapa­ zarı'ndan ve daha uzaktaki yerlerden çekilmişler ve Derince'de mevziye girmişlerdir. Hükümetin ve müttefiklerin desteğini alan Çerkez haydut Ahmet Anzavur'un başarısızlık tehlikesiyle karşılaş­ tığı bildirilmiştir.

Bristol

Yunus Nadi imzaswla Başkan Wilson'a Yaz1lan Mektup

Bu sırada, Amerikan belgeleri arasında Yunus Nadi imzasıyla Amerikan Cumhurbaşkanı Wilson'a el yazısıyla İngilizce yazılmış bir mektup buluyoruz. Türkiye en bunalımlı günlerini yaşıyor. Bir yan­ dan İstanbul'un işgali, bir yandan Mustafa Kemal ve arkadaşları için idam fetvasının çıkarıldığı, Anadolu'da yer yer isyanların patlak ver­ diği günler. Bu bunalımlı günleri dikkate alarak mektubu okumak ge­ rekiyor. Ayrıca Başkan Wilson'un ilkelerinin Milliyetçi Akımı destek­ leyenlerce tutulduğunu ve beğenildiğini de biliyoruz. İşte Yunus Nadi imzalı mektup: Birleşik Devletler Yüksek Komiserliği Amerikan Büyükelçiliği İstanbul 7 Mayıs 1 920 Sayın Dışişleri Bakanı, Washington Ek: Başkan Wilson' a gönderilen orijinal mektup. Efendim: Ekli mektubu bakanlığın bilgisi için gönderiyorum. Bu mektup

82

AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

özel bir değeri olduğu için değil, ilginç olduğu için gönderilmiştir. Saygıyla.

Bristol Thğamiral Birleşik Devletler Yüksek Korniseri Başkan Wilson' a Efendim, Siz yalnız bir cumhurbaşkanı değilsiniz, aynca erdeminizin yüce­ liği sizi bu mevkiye getirmiştir. Dolayısıyla bir cumhurbaşkanından daha büyüksünüz ve insanların içinde en yücelerinden ve iyilerinden birisiniz. Hükümetin denetimini sizin kutsal ve namuslu elierinize bı­ rakan, size iktidar veren milletin üstünlüğüne ve kavrayışına saygılar olsun . . . Büyük savaşa kadar, sayın efendim, bizim ülkemizde ve ufkumuz­ da tanınrnıyordunuz . Amerika, her zaman bir düşler ülkesiydi ve bi­ ze yabancıydı. Doğu'da daha yakın yüzyıllara dek, Padişahın bir komşu ülkenin sarayını ziyaret etmesi tarihsel bir olay sayılırken, Ro­

osevelt'in Afrika

ormanlannda ava çıkması bize düş gibi geliyordu,

nasıl 40 katlı yapılar düş gibi geliyorsa. Ama zamanla düşündük ki, cumhurbaşkanını uzak ülkelerde avianınaya izin veren bir milletin, bizimkilerden tamamen başka bir düşünce ve yaşam biçimi olmalı­ dır. Ve bu büyük milleti öğrenmeye çalıştık. Okuduk ve inceledik:. Ve bu defa Albay Mahon nun düşünceleri bi­ '

zim çalışmalanınıza ve izlenirnlerirnize girdi. Mahon'un görüşlerine göre uygarlık, sadece Hıristiyanlığa dayanan Avrupa uygarlığı idi ve bu uygarlık sanki çölde bir vaha gibiydi. Amerikalıların düşünce biçiminde büyük etkenlik kazandığı, Amerika'yı bile kurtardığı söylenen bu kişiye göre, sadece bir tek sa­ vaş vardı dünyada, o da Hıristiyanlarla ona inanmayanlar arasınday­ dı. Hıristiyanlığın zaferi için hiçbir şey esirgenmemeli ve Amerika bu kutsal savaşın önderi olmalıydı. Böyle olmazsa inanmayanlar İsa'mn yapıtıarım yok ederdi. Biz Mahon'dan bunu öğrendik ve misyonerle­ rinizin davranışlan da bunu kanıtladı .

KARANLlK GÜNLER

Bizi, Amerika'yı ve Amerikalılan incelemeye sürükleyen şey, sa­ dece merak değildi. Arnerika'mn Doğu sorununda bizim ülkemizde oynamak istediği rolü -Avrupa milletleri gibi- ve bu rolün bizim ya­ şamımızda ne gibi etkisi olabileceğini anlamak istedik. Ama biz ne kadar iyi yürekli ve eli açıksak, Amerika ve Avrupa o kadar dar kafalı ve dindardı. Alh yüzyıldır Avrupa bize haçlı gözüyle bakh. Avrupa'ya ne kadar ayrıcalık tamsak, Avrupalılar dinimizden dolayı, bizden da­ ha çok nefret ettiler, 1 8 ve l 9 'uncu yüzyıllann özgür düşüncelerine karşın. Bir şey beklemediğimiz Amerika, Büyük Savaşta bize başka bir biçimde göründü. Ayrıca, ülkeniz, acılı uğraş yıllannda ve sizin cum­ hurbaşkanlığımz altında, bizim ülkemizde banşı yöneten değil, ban­ şın hakemi olmak istedi ilk defa. Arada bir şöyle diyordunuz: "İnsanlığı savaşın kötülüğünden koru­

mak gerekir, yalnız şimdi değil, her zaman için.' ' Birbirlerirıi boğazla­ yan insanlar, bu sözleri duyunca birbirlerine ateş etmeyi niye dur­ durdular? Çünkü sözleririizde kutsal ve yüce bir melodi vardı. Belki de insanlık bilmeden, evet bilmeden, yeni bir yaşam' a doğru gidi­ yordu. Ve Rus devrimi, belki de sizin ilkelerirlizi izleyebilir, sonuçlan doğal olmasa da, kaba da olsa, sizin dünyayı ulaştırmak istediğiniz iyileştirmenin bir kamtıdır. Evreni yöneten ilksiz ve sonsuz güç, her peygamberin kendi çağımn gereksinmelerirıi görmesi ve ona göre milletirıi seçmesi kuralım koymuştur. Ve siz çağımızın peygarnberi­ sirıiz. Gittikçe büyüyen ününüz ve şammzla, banş koşullan konusunda görüşünüzü açıkladımz ve bir gün, -dünyayı tehlikeden korumak is­ ter gibi- savaşa girdiniz. Ama banş çabalanm ihmal etmediniz. Mil­ letirıiz savaşırken siz banşın sağlanması için çalıştımz. Daha sonra Washington'un mezan başında ölümsüz söylevirıizi verdiniz ve ünlü on üç maddenizi yayınladımz. Herkesten iyi bilirsiniz ki, efendim, ko­ nuşmamn gücü kılıcınkinden üstündür. Bu nedenledir ki, sözleriniz ruhlara işlemiş, elleri gevşetmiş ve herkes banş yoluna girmiştir. Ama, biz, hiçbir zaman bu yolun bu kadar müthiş, bitmek bilmez ve mutsuzluklarla dolu olacağım beklemiyorduk.

83

84 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKIYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

Versailles Konferansında bizim banşımızın düzenlenmesi Ameri­ kan Senatosunun kararına kadar ertelendi. Bir yandan Albay Ma­ hon'un yazılarını düşünerek, öte yandan haçlı seferine çıkmış aç Av­ rupa'nın düşüncelerinden korkarak Senato'daki tartışmalan izledik. Amerika'dan çeşitli komisyonlar geldi. Ülkemizi ziyaret ettiler, halkı­ mızı gördüler, bizi incelediler ve Mahon'un yazılarına karşıt olarak gördiller ki Türkler ezen bir millet değil, tam tersine acı çeken ve ezi­ len bir millettir. Gerçek de buydu. Bir halk üzerine söylenenleri işit­ rnekten çok yerinde görmek daha iyidir. Bu son aylar, sizin Senatonuz Avrupa işlerine kanşmamak kararı aldığı zaman, bizim için bir seri zorluklar ve mücadeleler dönemi ol­ du. Sizin karannız üzerine bizim durumumuz daha da kötüleşti. Şim­ di biliyoruz ki, sizin banşa ve savaşa müdahaleniz bizim için gökyü­ zünden inmiş bir yardımdı. Sizin koruyuculuğunuz ortadan kalktıktan sonra çektiklerimizi size anlatamayız, ama eminim ki bunları duymuş ya da okumuşsunuzdur. Avrupalılar bizi yok etmek ve adımızı harita­ dan silmek istiyorlar. Nasıl olur da siz ve temsil ettiğiniz büyük Ame­ rikan milleti buna izin verir? Zayıfa yardım etmek için savaşa girmiş olan Amerikan milleti, bize yardım etme gücü varken, nasıl olur da ta­ rafsız kalır? Büyük savaş sırasındaki etkinizin büyüklüğü bizim yüreğimizde sizin kişiliğinizi incelemek, iyiliğinizi ve yeteneklerinizi anlamak iste­ ği doğurdu. İncelemelerimiz sonunda sizde olağanüstü bir güç bul­ duk. Siz üstün bir insansınız, dolayısıyla ahlaki çabalannız vardır, bu­ nu duyduk. Öyleyse siz, insanlığın bir parçası olan Türkleri savaştan daha kötü koşullarda çabalar halde nasıl bırakırsınız? Bu belki de hiç çözemeyeceğimiz bir sorundur. Bilirsiniz ki insanlığın ıstırabı sürdük­ çe savaştan kaçınılamaz. Amerika'nın yardımını bekleyen yoksul Do­ ğu için koşul budur. Gene de lütfen ıstırap çeken Doğu'nun en derin ve içten saygıla­ nını kabul buyurunuz. Yunus Nadi

Yunan işgalinin Genişlemesi, Bursa 'nm Düşüşü

Yeni kara günler bekliyor Türkiye'yi. Yıl 1 920 ve aylardan Hazi­ ran . . . İngilizlerin desteğiyle Yunan Başbakanı Venizelos, Yunan or­ dularının Anadolu'nun içine doğru ilerlemeleri emrini veriyor. Bu ya­ yılmada İngiliz birliklerinin Yunanlılara kimi yerde, örneğin Mudan­ ya'da yardımcı olduklarını görüyoruz. Yayılma sürerken Yunan bir­ liklerinde gözlemci olarak birer İngiliz subayı da bulunuyor. Birbiri ardından Batı Anadolu'daki kentler Yunanlıların eline düşüyor. Böy­ lece İngilizler, Yunanlıları kendi amaçları için kullanarak Ankara Hü­ kümetini, Türklerin direnişini cezalandırmak istiyorlar. Aşağıdaki belgelerin çoğu Atina kaynaklıdır. Oradaki Amerikan temsilcisi Frazier, cepheden gelen haberleri ulaştırıyor. Arada bir İs­ tanbul'dan Bristol da Amerikan Dışişleri Bakanlığına gelişmelerle il­ gili bilgi gönderiyor: Telgraf Dışişleri Bakanı Washington 23 Haziran 1 920, Atina Yunan Ordusu dün gece

Boulogne'da bulunan Başbak:andan,

Kü­

çük Asya'daki Kemalistlere saldın için emir almıştır. Yunan ordusu­ nun hedefi AfYon'daki demiryolu kavşağmı ele geçirmektir. Burası Yunan ordusunun en ileri hatlanndan 200 kilometre uzaklıktadır. iyi

86 AMERiKAN GiZLI BELGELERIYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

haber alan çevrelerde Venizelos'un bu ani davranışının hem avantaj­ lı , hem de riskli olabileceği belirtilmiştir.

Frazier Dışişleri Bakanı Washington 25 Haziran 1 920, Atina

İzmir'den alınan bir telgraf, Alaşehir'in ele geçirildiğini sekiz bin esir alındığını bildiriyor. Türkler çekilmektedir.

Frazier Dışişleri Bakanı Washington 27 Haziran 1 920, Atina

Genelkurmayın bildirisine göre 1 3 'üncü Türk Kolordusu tamamen imha edilmiştir. Yunan süvarisi, Alaşehir'den geri çekiliş yollarını kes­ mektedir. Bununla beraber, Türk komutanı Akif Bey kaçınayı başar­ mıştır. Türk kayıplan ölü, yaralı ve esir olarak 8000 kişidir. Ayrıca sa­ vaş malzemesi, giyecek malzemesi, geniş ölçüde yiyecek, lokomotif­ ler ve vagonlarYunan ordusu tarafından ele geçirilmiştir. Yunan ordu­ su Alaşehir'in on kilometre batısına ilerlerrıiştir.

Frazier 2 Temmuz 1 920, Atina bürosundan son verilen habere göre Yunan kuvvetleri İz­ Basın

mir'in kuzeyine doğru ilerleyerek Balıkesir' i işgal etmişler, 54 ağır top

ve havan topu, 20 makineli tüfek, çok miktarda mühimmat ve savaş malzemesi ve 1 200 esir almışlardır. Kentin Müslüman ahatisi Yunan kuvvetlerini heyecanla karşılarruşlardır. İşgal edilen bölgede ordu­ nun himayesinde Türk yetkililer görevlerine devam etmektedirler. Doğu cephesinde ise Yunan ordusunun dayanıklılığı ve heyecanı dik­ kati çekmektedir. Üç günde devamlı savaşarak ve kızgın güneş altın­ da 1 2 0 kilometre ilerlerrıişlerdir. Öyle görünüyor ki Çanakkale'ye çı­ kan Yunan kuvvetleri, Karamürsel'deki İngiliz kuvvetleri ve İzmir'den kuzeye ilerleyen Yunan ordusu, Kemal'in ordusunun büyük bir bölü­ münün yığınak yaptığı farz edilen Bursa'yı saracak:lardır.

Frazier

KARANllK GÜNLER

3 Temmuz 1 920, Atina

Son bildiri Bandırma'mn 2 Temmuz da İngiliz birlikleri ve Yunan donanınası desteğinde Yunan kuvvetlerince ele geçirildiğini haber vermektedir. Ahali olağanüstü bir heyecan göstermiştir. İç bölgelere ilerleme devam etmektedir. Kemalistler her yerde çekilrnektedir.

Frazier

BEYKOZ ÇARPIŞMASI 3 Temmuz 1 92 0 , İstanbul

Yunan kuvvetleri demiryolu boyunca İzmir'den Bandırma'ya ilerle­ yerek Bandırma'da karaya çıkan kuvvetlerle birleşrniştir. Türk kuvvet­ leri çok az direnç göstermektedir. Askere çağrıldığında direnenleri kurşuna dizen Kemalist denetiminden kurtulduğu için yerli ahali memnuna benziyor. Güvenilir kaynaklardan belirtildiğiile göre Yu­ nanlı birlikler iyi davramyorlar. İngiliz subaylan her Yunan birliğine refakat ediyor. Boğaziçi'nin Asya kıyısında Türk kuvvetleri İngiliz kuvvetlerine saldırdı ve General Milnes ile İngiliz Yüksek KoIDiserliğinin konutlan­ mn karşısında çahşma, 5 Temmuz tarihinde bütün gün sürdü. İngiliz­ ler, karadaki kuvvetlerine yardım için sahille Beykoz'u gernilerden bombardıman ettirdi.

Bristol 8 Temmuz 1 920, Atina

Dışişleri Bakarn bugün bana Yunan ordusunun şimdilik verilmiş görevini tamamladığıru söyledi. Yunan ordusu harekete geçmeden önce İstanbul çevresinde durumun kritik olduğunu bildirdi. Anlattık­ larına göre Müttefik filolanmn denetimine rağmen silah ve cephane­ ler Marmara Denizinden karşıya geçirilmekteydi, İngilizler bundan huzursuz idiler ve Fransızlar neredeyse Kemal ile uzlaşacaklardı, tam bu sırada Venizelos Boulogne'da bir tanrı gibi belirerek, 1 5 gün için­ de İzmir-Bandırma demiryolunu Kemalistlerden temizleme önerisin­ de bulundu. Yenizelos söylediğinden daha iyisini yaptı ve harekat l O gün sürdü. Paris'teki Türk temsilcilerinin anlaşmayı imzalamak için

87

88

AMERiKAN GIZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

on günleri olduğunu, irnzalamazlarsa bunun Padişah'ın istifası, onun gölgesi olan Hükümetin çekilmesi ve İstanbul'da Türk yönetiminin sonu olacağını beyan etti. Yunanlılar Kemal'in ordusunun geri kalanı­ nı, daha doğuya çekmek zorunda kalabilirler, ama şimdilik bu dü.şü­ nülmüyor.

Frazier 8 Temmuz 1 920, Atina

Dün geeeki bildiride açıklandığına göre Bandırma ve Balıkesir demiryolu üzerinde 1 S ağır top, depolar dolusu savaş malzemesi, yüz kadar vagon ve beş büyük lokomotif ele geçirilmiştir. Yunan or­ dusu Kirmasti ve Mihalıççık kasabalarını ele geçirmiştir, her yerde Müslüman ahali de dahil heyecanla karşılanmıştır. Yunan birliklerinin Boğaziçi'nin güney kıyılarına çıktığı haberi verilmiştir. Sabah gazete­ leri Küçük Asya harekatının tamamlandığını bildirmiştir.

Frazier l O Temmuz 1 920, Atina Dünkü Askeri açıklamaya göre, Bursa'nın limanları olan Bandırma ve Gemlik açıklarında İngiliz filosu belirmiş ve asker çıkarmaya baş­ lamıştır. Düşman, Mudanya'da çıkarılan birlikler üzerine ağır top ate­ şi açarak direnç göstermiş, ancak İngilizler kenti ele geçirmeyi ba­ şarmışlardır. Bir Yunan birliği, İngiliz ilerlemesini desteklemek üzere Bursa üzerine cebri yürüyüşe geçmiştir.

Frazier 1 3 Temmuz 1 920, Atina

Askeri bildiri, Bursa'nın düşmesinden sonra Türklerin artlarında toplar, makineli hifekler ve askeri malzeme bırakarak kaçtıklarını ha­ ber vermektedir. Güney cephesinde, uzun direnmeden sonra Nazilli ele geçirilmiştir. Sabah gazeteleri, Kemalistlerin Nazilli düşmeden kenti ateşe verdiklerini, yirmi Rum'u öldürdüklerini ve geri kalanını rehin olarak götürdüklerini yazmaktadır.

Frazier

KARANLlK GÜNLER 89

1 5 Temmuz 1 920, Atina

Bu sabahki gazeteler güney cephesinde Sarayköy'ün kuzeyinde Buldan'ın ele geçirildiğini bildirrnektedirler. Sarayköy hattı, Kemalist­ lerin Hıristiyanlan katıetmesini önlemek için çek:ilmiştir. Yunan ordu­ sunun Nazilli üzerine ilerlemesi olasılığı var.

Frazier 26 Temmuz 1 920, Atina

İngilizlerin isteği üzerine Yunan birlikleri 23 Temmuz 'da İzmit ya­ nmadasından Kemalist sürülerini temizlerneye başlamıştır. Operas­ yon Boğaziçi'nin Asya kıyısından başlayıp hızla yayılmaktadır.

Frazier

YUNAN YAYlLMASINDAN SONRA ANADOLU'DA DURUM Telgraf 6 Ağustos 1 920, İstanbul

Ankara'dan 20 Temmuz'da aynlan, güvenilir ve deneyli misyoner­ Ierin gözlemlerine göre Anadolu'da durum şöyledir:

Bir. Yunan zaferleri Milliyetçiler arasında hoşnutsuzluk yaratmakla beraber, gücü abartılmış durumlannda büyük bir zayıflama olma­ mıştır. Millet Meclisi ve Yürütme Kurulu çalışmasını sürdürmektedir.

İki: Gelecekte Yunanlılarla ya da İstanbul Hükümetiyle bir uzlaşma olasılık dışıdır. Milliyetçi liderlerin İngilizlere duyduğu kin azalma­ mıştır. Üç: Bolşeviklerle anlaşma henüz somut bir sonuç vermemiştir. Ha­ ziran sonunda bir Bolşevik memuru on günlüğüne Ankara'ya gelmiş­ tir. Moskova'daki Milliyetçilerin temsilcisi eski milletvekili Bekir Sami

Bey'dir. Dört: Mustafa Kemal'in sağlık durumu sıtma ve böbrek rahatsızlığı nedeniyle iyi değildir, ancak başlattığı akım kendisi çalışamaz duru­ ma gelirse ya da görevinden alınırsa, başka liderlerle yürütülecektir.

Beş: Düzensiz kuvvetler oları çeteler denetimden çıkmakta, bazı bölgelerde soygunculuk yapmaktadır. Bir Çerkez olan Ethem Bey ta­ rafından bunlan denetime almak için çaba harcanmaktadır.

90 AMERIKAN GiZLI BELGELERiYLE TÜRKIYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

Altı: Yeni askere alınanlar gelmektedir. Görünüşte zorlama olma­ dan katılmaktadırlar. Bununla beraber Konya bölgesinde bazı asker­ den kaçma olaylan görülmüştür.

Yedi: Hıristiyanlar ve yabancılar bu yüzden ağır vergilere bağlan­ maktadır, ama çetelerin çıkardığı bazı olaylar dışında zora başvurul­ mamaktadır.

Sekiz: Haziran ayında, bir İtalyan temsilcisi anlaşma yapmak için Ankara'ya gelmiştir. Belki de ticari bir anlaşmadır. Roma'da Milliyet­ çilerin temsilcisi Galip Kemaldir. Haziran ayında biri ticari, biri aske­ ri iki heyet Ankara'yı ziyaret etmiştir.

Dokuz: Milliyetçiler mali bakımdan iyi destek görmüşe benziyor­ lar. Dört ay daha bugünkü tarifeye göre trenleri çalıştırabilecek kadar kömürleri olduğunu, ondan soma da başlıca yollarda haftada bir tren çalıştırabileceklerini söylemektedirler.

On: Bursa'yı geri almakta kararlı görünmektedirler. On bir. Amerikan misyonerlerinin ve yardım kurullannın üyeleri­ nin güvenlikleri son iki ay içinde daha kötüleşmiş değildir. Son birkaç

gün içinde Bursa cephesi yönünde çarpışmalar olmuştur. Yunanlılar ve Milliyetçiler birbiri ardından saldın durumuna geçmişlerdir ama sonuç alıcı bir durum henüz yoktur.

Bristol

iNANlLMAZ SÖYLENTiLER 30 Ağustos 1 920, Istanbul

Mustafa Kemal'in yaralandığı, Moskova'daki eski temsilcisi Bekir Sami Bey'in Tokat'ta öldürüldüğü yolundaki haberlere burada geniş çapta inanılıyor. Ancak Küçük Asya'nın iç bölgelerinden bilgiler ya Müttefiklerin lehindeki haberler dışında olanlara perde koyan Yunan, İngiliz kaynaklanndan geliyor, ya da propaganda yapan Türk kaynak­ lanndan. Bursa bölgesi bazı küçük çatışmalar dışında sessiz . İzmir cephesindeki faaliyet durmuş durumda, Uşak ın Yunanlılarca ele ge­ çirildiği bildiriliyor. Anadolu'da çok sayıda Kızıl Süvari birliklerinin bulunduğu ve Sovyet Rusya'dan ağır toplar gönderildiği yolundaki haberler kuşkuyla kabul edilmelidir. Rusya'dan Türkiye'ye bir gemi

KARANLlK GÜNLER 91

dolusu mühimmat gönderildiği İngilizlerce doğrulanmıştır. Başka bir gemi de beklenmektedir. Saldınyı sürdürmek konusundaki kararsızlıklannın ve İngiliz Yük­ sek Komutanlığının Yunanlllann kusurlan konusunda yanlış anlamala­ nnın,Yunanlılann morallerini bozduğu yolunda belirtiler vardır. Soru­ nu çözmek için işgal bölgesinin ikinci komutanı General Pangalos İs­ tanbul'a kısa süren bir ziyaret yapmıştır. Şimdi işgalin ilk hızı geçin­ ce, Yunanlılar İngilizler için çarpıştıklannı anlamaya başlamışlardır. Bu durumu, kendileri de açıkça kabul etmektedirler. İşgal ettikleri topraklan ellerinde tutmayacaklardır.

Bristol

Bristol, Mustafa Kemal'i Hakli Buluyor. . .

Amerikan Yüksek Komiseri Bristol, Türkiye Büyük Millet Mecli­ si Başkanı Mustafa Kemal'in 1 9 Temmuz 1 920 tarihinde yayınladığı bildirinin bir kopyasını 2 Eylül tarihinde Dışişleri Bakanına gönderi­ yor ve bu kopyaya ekiediği yazısında, büyük ölçüde Mustafa Ke­ mal'in görüşlerini haklı buluyor. Bristol'un yazısı özetle şöyle:

Bu bildiri, Türkiye'deki koşulların oldukça doğru bir açıklamasını yapmaktadır. Müttefiklere yöneltilen suçlamalar büyük ölçüde haklı­ dır. İngilizlere lzmit'te saldırmak suretiyle, Türklerin mütarekeyi ihlal ettikleri yolundaki Müttefık iddiası, Yunanlıların İzmir' e çıkışıyla mü­ tarekenin Müttefiklerce ihlal edildiği yolundaki Türk iddiası kadar, geçerli değildir. Ayrıca Türkler Kilikya'da Frarısızlara saldırdığı za­ man mütarekenin ihlal edildiği yolunda herhangi bir iddiada bulunul­ madığı görülmüştür. Türk milliyetçilerinin Kilikya'da Frarısızlara karşı açtıklan savaş, lzmit'teki saldından daha geçerli bir biçimde mütare­ keyi ihlal olarak nitelendirilebilirdi. Daha somaki haberler, İzmit çev­ resindeki sözde milliyetçi kuvvetlerin eşkıyalar olduğınıu ortaya çı­ karmıştır. Hatta bu çetelerin Türkler kadar, Rumlardan kurulu olduğu da ortaya çıkmıştır. Bu haberler İngiliz kaynaklanndan gelmiştir. İngiliz hükümeti liderlerinin kamuoyu önünde verdikleri demeç­ lerde, İzmir çevresindeki bölge nüfusunun çoğınıun Rum olduğu, do­ layısıyla Yunan koruyuculuğu altında bulunm ası gerektiği yolunda

94 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NIN KURTULUŞ YILLARI

öne sürdüideri iddialar, gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Bazı kıyı kentlerinde, örneğin Ayvalık ve benzeri yerlerde yaşayanların çoğu Rwn'du, ama bunların çevresindeki bölgeler neredeyse tamamen Türk'tü. İzmir kentinde bile en yetkili kişiler, ahali çoğunluğunun Rwn olduğunu söyleyemezler. İzmir'in çevresinde, iç bölgelerde halk he­ men hemen tamamen Türk'tür. Yunan işgalinden soma Aydın demir­ yoluyla Balçık'tan Ormulu'ya kadar hemen hemen boşalmış bölgeyi görmek, bu durumun açık bir örneğidir. Yunan kuvvetleri tarafından burada ayakta bir ev, ayakta bir köy bırakılmamıştır, çevrede tarlalar­ da ürün toplayan bir kişi görülmemektedir. Ürün terk edilmiş ve çü­ rürnektedir. Türk ahali evlerini bırakıp Yunanlılar önünde kaçmıştır. Bu bölgeden 1 500-2000 kadar Türk göçmen Nazilli'de görülmüştür. İzmir konusunda Uluslararası İnceleme Komisyonu'nun verdiği rapora göre, Yunanlılarca işgal edilen bu bölge halkının çoğu Türk'tür. Tek­ nik nedenlerle bu raporu dikkate almayan Banş Konferansı, incele­

melerin tarafsız yapıldığını açıklamıştır. Komisyon, Yunanlıların İzmir bölgesinde bulunmalarının hiçbir haklı gerekçeye dayanrnadığını belirterek buradan çekilmelerini öğütlemişti. Ben de bu komisyonun üyesi olarak komisyonun incelemelerinin tarafsız ve geçerli olduğu­ na inanıyorum. Dolayısıyla İzmir'in Yunanlılarca işgalinin İngilizlerce desteklenmesinin haklı ve doğru olmadığına kuvvetle inanç besliyo­ rum. Ayrıca inanıyorwn ki Büyük Britanya ile Yunanistan'ın Türkiye'ye karşı birlikte giriştikleri harekat, bugün bu ülkeye anarşi koşullarını getirmiştir. Bugünkü durumda, Türkler Bolşevik yardımını aramaya mahkUm edilmiştir. Elde edebildiğim bilgiye göre, Türkler Bolşevik­ liğe sempati beslemiyor. Bolşeviklere katılmak istemiyorlar, ancak

Yunan ve Avrupa saldırganlığına karşı kendilerini korumak için son çare olarak Bolşevik yardımını arıyorlar. Bolşeviklik, Türkiye'de yayı­ lırsa sanıyorwn bunun suçluları başta Büyük Britanya ile Yunanistan, daha az derecede Fransa ve İtalya olacaktır. Ayrıca Türkiye'yi ve Türk halkını bilen herkesin genel inancı odur ki, barış getirmek için bir anlaşmayı uygulama görevini, Türkiye'de Yunanlllara verrnek izlenebilecek en kötü politikadır. Türkler ancak tamamen fethedilirlerse Yunanlllara boyun eğerler. Öyleyse Yunan iş­ gali, işgalden öte, ancak bir fetih sayılabilir. Bunun ise Amerika'mn

KARANLlK GÜNLER

Büyük Savaşa katılması ilkelerine tamamen ters düştüğünü belirtmek isterim. Başkan Wilson'un 1 4 ilkesine de aykındır. Birleşik Devletler, Bolşevikliğe karşı ise, Birleşik Devletler Bolşevikliğin yayılmasına karşı ise, o zaman Türkiye'de Bolşevikliğin yayılmasına yol açma eği­ limi gösteren bugünkü politikaya kesinlikle muhalefet etmelidir. Tür­ kiye'de bugün izlenen politika kuşkusuz Bolşevikliği Ermenistan' a da yayma eğilimindedir. Daha bir yıl önce, İngilizler Türkiye'de genellikle sevilirlerdi. Bu­ gün Yunanlılar yanında, belki de en nefret duyulan kimselerdir. Bu da izlenen politikayı göstermektedir. Barış imzalanmış olmakla beraber, bu barışı yürürlüğe koymak için Yunanlılarla Müttefiklerin işbirliği gerekecektir. Bu kuvvetler ise, Türkiye'yi ancak fetllederek boyun eğdirebilirler. Sorun şudur: Bu barış mıdır? Savaş mı? Gerçekten bir barış anlaşması görüşülmüş müdür?

Amiral Bristol

YUNAN YAYILMASI MÜTTEFiKLERiN ARASINI AÇlYOR Telgraf 8 Eylül l 920, İstanbul

Yunan kuvvetlerinin, Anadolu Türk Milliyetçilerine karşı sonuç alı­ cı eyleme girişmesine, Fransız ve İtalyanlar etkin biçimde karşı çıkı­ yorlar. Öyle görülüyor ki Fransız ve İtalyanlar siyasal ve ekonomik nedenlerle Kemal akımının türnden ortadan kalkmasını istemiyorlar, ayrıca bu akıma Rus Bolşevik yardımı tehlikesi de uzak bir olasılık haline gelmiştir. Karadeniz kıyılanna asker çıkarıp Ankara'ya geri­ den yaklaşmak konusundaki planın ikinci defa bir yana bırakıldığı haber alınmıştır. Yunan hatlarını içeriye doğru genişletmek için ka­ rarlı davranışların bulunmayışı , İngilizlerin kendi siyasal amaçlan için destekledikleri Yunanlılar konusunda ağırdan aldıklarını ve gü­ venlerini yitirdiklerini göstermektedir. İngilizler, sonradan, Yunanlıla­ nn başını belaya soktukları suçlaması olmasın diye, her zamarıki bekleme oyununa girişmişlerdir. Böylece Sevres Anlaşmasının uygu-

95

96 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

lanması gecikrniştir. Ayrıca Türkiye'de Müttefiklerin birbirlerine kıs­ kançlık duymaları tehlikesi belirmiştir. Onların ortak görüşüne göre, durumu ancak Kemal' in kuvvetlerinin çökmesi kurtarabilir. Bu da olabilir ama, hemen olması kolay değildir. Anadolu'da önemi olma­ yan bireysel gerill a savaşı sürüp gitmektedir, ancak sonuç tüfekler­ den çok politikayla alınacaktır. Basın haberleri tarafların propagan­ dasıyla doludur. Bu arada Yunanlılar, Milliyetçilerin boşalttı ğı Eskişehir ve Afyonka­ rahisar a doğru yorgun argın ilerlemektedir. Milliyetçiler aynca İzmit bölgesinden çekilmiş ve bildirildiğine göre Bilecik çevresinde Bursa cephesinde yığınak yapmışlardır. Bristol Telgraf 1 4 Eylül l 920, İstanbul Buradaki İngiliz askeri yetkilileri, özel konuşmalarında, Anado­ lu'daki Yunan kuvvetlerini düşük moral, beceriksizlik ve kimi zaman korkaklıkla suçluyorlar. Askeri harekatı Venizelos daha iyi denetleye­ bilsin diye genel karargahlarını İzmir'den Atina'ya götürdüler. Venize­ los, Yunanlıların başlıca siyasal kişisidir. İngiliz Yüksek Komiserliği üyelerinin, Türk Milliyetçilerini bugün­ kü hatlarda tutabiirnek için, Yunan kampanyasımn sürdürilimesine karşı çıktıkları bilinmektedir. Bunun hem Anadolu Türklerinin, hem de Hıristiyanlarının durumunu büsbütün kötüleştirdiğirıi anlarınşlar­ dır ve harekattan üç ay sonra Milliyetçi liderler arasında hoşnutsuzluk ve geniş bir bölgenin eşkıyalığa açılması dışında kesin bir sonuç alı­ namarmştır. Yunanlıların boş gururla, Milliyetçileile uzlaşma girişim­ lerini ihmal ettiklerini, Milliyetçilerin içten çökrnesini beklemek iste­ mediklerini ve saldırıyı sürdürmeyi istediklerini öne sürmektedirler. Yukarıdaki görüşler belki tam içten olmayabilir, ancak böylece, Milliyetçilere yönelik yeni bir politika başlayabilir. Destekçileri so­ rumluluktan kurtulsun diye, Yunanlılar Milliyetçilerin liderlerini satın alma girişiminde bulunmaya teşvik edilebilir. Türk-Yunan ittifakından söz eden bir makale, belki de böyle bir planı göstermektedir. Bristol

KARANLlK GÜNLER 97

KOCAELİ YARlMADASI YUNANLlLARA BlRAKlLlYOR Telgraf 1 5 Eylül 1 920 Anadolu'da yeni bir Yunan ileri harekatının başladığı haber veril­ miştir.

Adapazan

Milliyetçiler tarafından boşaltılmış, Yunan birlikleri

Bursa yakınlarında yığınak yapmıştır. İzmit cephesinde İngiliz beyaz ve Hintli birliklerin tedrici çekilişi başlamıştır. Çoğu birlikler Mezopo­ tamya 'ya ve Hindistan' a gidecektir. Onların yerine en az birYunan tu­ gayı gelecektir.

Bristol Telgraf 28 Eylül 1 920, İstanbul Güvenilir kaynaklara göre, Ekim ayının ortasından önce İngiliz or­ dusu İzmit cephesinden çekilecek ve bugünkü 242 'nci Tugay lağv edilecektir. 9 Yunan taburu ve giderek bir Yunan tümeni, karargahı

Derince'de olmak üzere,

bunların yerini alacaktır. Ondan sonra Avru­

palı veya sömürge birlikleri değil, bir noktada Yunarılılar, Türk Milli ­ yetçileriyle karşı karşıya kalacaktır. Boğaziçi'nin Avrupa yakasındaki 5 Fransız taburu da çekilmeyi beklemektedir. Anlaşmanın nasıl uygulanacağı ve kış için düşünülen planlar sık sık değişmektedir. Son plana göre, dördü Hintli ve dördü beyaz ol­ mak üzere 8 İngiliz taburu yeteri kadar top, at, makineli tüfek birlikle­ ri ve istihkam birlikleri ile donatılmış olarak Boğazın iki yakasında iş­ gal ordusunu oluşturacaktır. Bu İngiliz planı, belki de Mezopotamya'daki ciddi durum nedeniy­ le uygulanamayacaktır. Yunan kuvvetlerinin iki ay içinde tek başlan­ na İstanbul'u işgal edecekleri yolundaki haberler sürekli biçimde doğrulanrnaktadır. İyi haber alan bir İngiliz istihbarat subayı şunları

' 'Belki de tek çözüm yolu budur. Biz bırakırsak Yunanlılar Ana­ dolu 'da ilerlemeye devam edeceklerdir. Gerçekten de Zakharoff ve Ve­ nizelos başanlı olurlarsa, şimdiki Ermenistan sımnna kadarAnadolu 'yu baştan başa geçmelerine izin verilecektir." söyledi:

98 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

Ayru

zamanda, uzun süren Yunan saldırısının istenen sonuçları

vermediği kabul edilmekte ve

Mustafa Kemal le '

bir uzlaşma arandığı

anlaşılmaktadır. İngiliz temsilcilerinin Ankara'da onunla görüşmeler yaptığına inandıracak belirtiler vardır.

Bristol

IV 1 92 1 : SAVAŞ YILI

Birinci inönü Zaferi

Yunanlıların yayılışı, bir yandan müttefiklerin aralarında çıkan görüş farkları, bir yandan Yunan ordusunun politikayla çalkalanma­ sı, öte yandan Türklerin gösterdiği direnç nedeniyle bir noktada dur­ duruluyor. Yunanistan'da Yenizelos taraftarlarıyla, Kıralcıların çekiş­ ınesi var. 1 920 yılının son aylarında, bu çekişme son noktasına varı­ yor. Venizelos'un seçimlerden başarısızlıkla çıkması sonucu, Kıralcı­ lar iktidarı alıyorlar. Bu arada Ankara'daki Büyük Millet Meclisi Hü­ kümeti, doğu cephesini, Kafkasya sorununu çözmek için uğraşıyor. Bu konuda Sovyetlerle ilişkiler kuruluyor. Bu ilişkiler bir ara Sovyet­ lerin, Van ve Bitlis hakkındaki istekleri nedeniyle bozuluyor. Sonra­ dan düzeliyor. Sonuçta Kars, Ardahan, Artvin alınıyor. Gürcistan'la anlaşma yapılıyor. Doğu bölgesindeki sorunlar çözülüyor. Batı cephe­ sinde ise İsmet Paşa'nın bu cepheye atanışı ile birlikte çetelerle düzen­ li kuvvetler konusunda tartışma patlak veriyor. Çarpışma ve sürtüş­ me Çerkes Ethem'in Yunanltiara sığınmasıyla son buluyor. Böylece, düzenli orduyla Yunanlıların karşısına çıkma olanağı bulunuyor. Bü­ yük Millet Meclisinin kurduğu ilk düzenli ordunun sınavı oluyor Bi­

rinci İnönü Savaşı . . . Bununla ilgili belgelere bakalım şimdi: Telgraf 20 Ocak 1 92 1 ,

İstanbul Küçük Asya'da Yunanlılar ve Türkler arasında çarpışmalar konu­ sunda, burada birçok haber ve söylenti dolaşmaktadır. Yunanlıların

1 02 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

Bursa cephesinden Eskişehir çevresine kadar gelip, ondan sonra es­ ki hatlanna geri çekildikleri kesinleşrnişe benzemektedir. Yunanllla­ nn kendi raporlanna göre, geri çekiliş zecri ve çabuk olmuş çok sa­ yıda kayıp vermişler. Aynca çok sayıda Verıizelos taraftan Yunan su­ bayımn orduyu bırakıp İstanbul' a gelecekleri söylenmektedir. Türk­ lerden gelen haberlere göre, Bursa geri alınmış ve Afyonkarahi­ sar'dan İzmir yönüne doğru büyük başanlar elde edilmiş. Bu haber­ ler teyit edilmemiştir, belki de abartılrmştır.

Kemaiİst kuvvetlerin Fransızlara karşı Suriye'de yığmak yaptığı yolunda haberler ve belirtiler gelmektedir. Bu belki de, Fransız as­ kerlerinin ölümüne ve masrafa yol açan, Kemal aleyhindeki mücade­ le konusunda Fransa'da halk arasındaki hoşnutsuzluğu artırmak için siyasal davramş olabilir. Sevres Anlaşmasırun değiştirilmesi bunlann hepsinin önüne geçebilir. Siyasal nedenlerle Türklerin şimdilik Yunarılılara saldında buluna­ caklanru sanmıyorum. Bristol

Anadolu Ajans1 Bültenleri

Burada Amerikan belgeleri arasında Anadolu Ajansı'nın çıkardığı ilk bültenleri görüyoruz. Bu ilk bültenler Fransızca olarak dış dünya­ ya haber vermek için çıkarılıyordu. Mustafa Kemal, başka konular yanında haberleşmenin önemini anlamış ve Anadolu Ajansını kurdur­ muştu. Karşılaştığımız ilk bültenler Birinci İnönü Zaferi'nden söz edi­ yor. Anlaşılan Yunanlılar Birinci İnönü Savaşını küçültmek istemiş­ ler . . . Anadolu Ajansı bunu yanıtlıyor. Bültenler üzerinde "Bureau

d'information-Adalia " yazılı. Yani Enformasyon Bürosu-Antalya. Acaba o zaman Antalya'dan mı dağıtılıyorrlu bu bültenler? Onu bile­ mıyoruz.

Bülten Anadolu Ajansı Ankara 24 Ocak 1 9 2 1 Numara 48 istanbul'dan ve iç bölgelerden bize gelen haberlere göre, kahra­ man Batı Ordumuzun Yunanlılara karşı kazandığı zafer, başkentte ol­ duğu kadar, taşrada da, Türk ve Müslüman halk arasında görülmemiş bir sevinç, Hıristiyanlar ve Müttefikler çevresinde ise

üzüntü

yarat­

mıştır. Anadolu Ajansı şunu belirtir ki, Yunan karargab.ı yayınladığı ge­ cikmiş bildiri ile, gerçek bir hücumun söz konusu olmadığını, sade­ ce keşif harekatı yapıldığını öne sürerek büyük İnönü Savaşında Yu-

1 04 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

nan birliklerinin uğradığı yenilginin önemini azaltmaya çalışmakta­ dır. Ayrıca kayıplarının ciddi olmadığını iddia etmektedir. Şunu ha­ tırlatmalıyız ki, Yunan birlikleri Eskişehlr önünde 36 saat çarpışmak zorunda kalmışlar, büyük kayıplara uğramışlar ve kaçrnışlardır. Sa­ vaş alanında 1 2 saat daha kalsalardı toptan yok edileceklerdi. Ayrı­ ca belirtmek gerekir ki , Milliyetçi Ordunun genelkurmayı, önceden hazırlanmış bir plan gereğince, son darbeyi vurmak için düşman birliklerinin Eskişehir önüne kadar ilerlemelerine göz yumrnuştur. Yunanlıların yenilgisi, İstanbul' a götürmek zorunda kaldıkları çok sayıda yaralıdan bellidir. Bu da Yunan Genelkurmayının gecikmiş bil­ dirisinin ne kadar yalan olduğunu ortaya koymaktadır. Yunanlılar önlerinde düzensiz güçler bulunduğunu ve bunların kolayca Eskişehir önünde yok edilebileceğini sanmışlar ve böylece bir askeri geziye çıkrnışlardır. Yunanlılar ile, Türkleri ezmeyi amaç edilen İngilizler, bizim morali yüksek, iyi düzenli, kahraman ve genç ordumuzun önünde şaşkınlığa düşmüşlerdir. Yaşama hakkını ve varlığını korumak için silaha sarılan Türk ulu­ sunu ve vatanı boyunduruktan kurtarmak görevini yüklenmiş olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, sarsılmaz gücünü bu son za­ ferle bir defa daha ispatlarnış ve şanını yüceltmiştir. TBMM Hüküme­ ti, dünya haritasından Türkiye adını silmek isteyen saldırgan düş­ manlara karşı şunu haykırmaktadır: yedi yüzyıla yakın kahramanlık­ la dolu şanlı bir tarihe sahip ve ölmek istemeyen bir ulus yok edile­ mez . Anadolu Ajansı ayrıca şunu belirtmek ister ki, vatana ihanet eden, suç işleyen ve düşmanlarırnız Yunanlıların saflarına katılmak alçaklı­ ğını gösteren ünlü kışkırtıcı Ethem, kardeşleri Reşit ve Tevfik, ayrıca onların yolunda olanlar, kuvvetlerimiz tarafından izlenmiştir. Bu kış­ kırtıcılardan birçoğu öldürülmüş, hapsedilmiş ya da birliklerirnize teslim olmuşlardır. Kısacası bu hainler son olarak Sındırgı, Akhisar ve Marmaracık yönünde yok edilmişler ya da dağıtılrnışlardır. Bu başarı da kahraman birliklerimizin İnönü'deki zaferini tamamlamaktadır. Bize gelen güvenilir bilgilere bakılırsa, son yenilgiden sonra ace­ leyle Bursa yönünde kaçarken Yunan birliklerinin elinden hiçbir şey

1 92 1 :

SAVAŞ YILI 1 05

kurtulmarnış, düşmanlanmız , geçtikleri her yerde köyleri ateşe ver­ mişler, Müslüman kadın ve kızlann ırzına geçmişler, yağma, hırsızlık ve katliam yapmışlardır. Bu olayıann sözde uygar Avrupa'nın yüzünü kızartması gerekir. Müttefik hükümetler, özellikle başında Lloyd George'un bulundu­

ğu İngiliz Hükümeti bu konuyu düşünürler mi acaba? Bülten Anadolu Ajansı Ankara 25 Ocak 1 9 2 1 Numara 49 İnönü Savaşı ve Yunan Bildirisi Anadolu Ajansı İnönü Savaşı konusunda şu bilgiyi yayınlamakla görevlendirilmiştir: Yunan Karargahı resmi bildirisini (bizim zaferimizle biten İnönü Savaşının tarihi) l l Ocak 1 9 2 1 'den 1 6 Ocak 1 9 2 1 'e kadar yayınlaya­ marnıştır. ı 7 Ocak 1 92 1 'de yayınladığı bildiride ise Yunan hareketini basit bir keşif hücumu olarak nitelendirmiş ve önemini azaltmaya ça­ lışmıştır. Buna yanıt olarak şunu belirtiyoruz: l . Kuvvetlerimiz , belli bir plan çerçevesirlde aldıklan emir gere­ ğince düşmanı İnönü dolayıanna kadar çekmiştir. Öyle ki Yunan bir­ likleri saldınya başladıklan noktadan 1 50 kilometre uzaklaşmışlardır. Böyle geniş bir alana yayılmış bir harekata herhalde keşif hücumu denilemez. 2 . Büyük İnönü Savaşı , 36 saat bütün şiddetiyle devam etmiştir ve

düşman, kuvvetlerimiz karşısında dayanamarnıştır, çekilrnek zorun­ da kalmıştır. Yunanlılar büyük kayıplar vermişlerdir ve çekilişleri bir bozgun biçimini almıştır. 3 . Yunan karargahı, daha önce birliklerirıirı

Bilecik ve Bozhöyük'e

ilerlemelerini kesirı bir başan olarak ilan etmişti. Daha sonra bu harekatın bir keşif hücumu olduğunu söylemek acayip bir çelişkidir. Anadolu Ajansı Ankara 26 Ocak 1 92 1 , Numara 50

1 06 AMERIKAN GiZLI BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

YALANLAMA İstanbul'da "İleri" gazetesi 2 3 . 1 2 . 1 920 tarihli sayısında Ermeni ga­ zetelerinden alarak bir haber yayınlamıştır. Buna göre Kürtler mahalli hükümete karşı sözde ayaklarımışlardır. Bu ayaklarımayı kışkırtmak için Kürtlere bağımsız bir yönetim kurmak için söz verilmiştir. Der­ sim Kürtleri Fırat'ın batısında bulunan Türk köylerine saldırdıktan sorıra Ekin'e yaklaşrnışlardır. Hatta iki Rum köyürlü de yağma etmiş­ lerdir. Ekin'i ele geçirmek istemektedirler. Kürtler ayaklarımayı sür­ dürmek için gerçek hazırlıklar içindedirler. Anadolu Ajansı , baştan aşağı uydurma ve temelsiz olan bu yalan­ lan ve dedikodulan yalanlamakta yetkili kılınmıştır. Ajans ayrıca, bu bölgede tam tersine Kürtler kadar Türk halkı ara­ sında da tam bir sükfınetin egemen olduğunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetiyle uyum içinde ulusal savunmayı ilgilendiren ko­ nularla heyecan ve istekle meşgul olduklanm belirtir.

İSTANBUL'DA İNGiLiZLERiN BİR UYGUNSUZ DAVRANIŞI DAHA Anadolu Ajansı, İngilizlerin İstanbul'da yeni bir kötü davramşa gi­ riştiklerini haber almıştır. Türklere karşı hazırlanan bu komplo üzerine şimdiden bütün dün­ yamn dikkatini çekiyoruz . Türklerin bir küçük tabanca bile taşımalanna izin vermeyen İngi­ lizler, bu defa Kınm'dan kaçan Rus askerlerinin ve Rus göçmenleri­ nin İstanbul'da sokak ortasında sattıklan makineli tüfek ve tüfekleri Rumlan silahlarıdırmak amacıyla Rum Patrikhanesine satın aldırt­ maktadır. ı 5 gün kadar önce l 5 kadar makineli tüfek satın alınarak Fener Patrikhanesi'ne taşınmıştır. Türk halkım kırdırmak ve böylece yeni sorunlar yaratmak ama­ cıyla İngilizlerin, İstanbul Rumlanm silahlarıdırmak niyetinde oldukla­ n açıkça ortaya çıkmış bulunmaktadır. Anadolu Ajansı Arıkara

1 Şubat 1 921 •

Sovyet Hükümeti nezdinde Doğu illuslan Şurası üyesi yurttaş

1 921 :

SAVAŞ YILI

(Echbah) başkanlığında bir inceleme kurulu dün Moskova'dan Anka­ ra'ya gelmiştir. Bu kurul özellikle coğrafi ve ekonomik bakımdan Anadolu'nun du­ rumunu inceleyecektir.

Gürcistan Curnhuriyetini, BMM Hükümeti nezdinde temsil ede­ cek olan Bakan Bay Medivani başkanlığında 7 kişiden kurulu Gürcü •

temsilcileri pazartesi akşamı Ankara'ya gelmiştir. Delegasyon üyeleri garda Hükümet ve Dışişleri temsilcileri tara­ fından selarnlanmıştır. Bakan ve üyeler, Hükümet tarafından Cebeci'de Askeri Hastane yakınlarında kiralanan evde kalacaklardır.

2 Şubat 1 921 •

Ankara'ya gelen Gürcistan temsilciliği üyeleri şunlardır:

Bay Simon Medivani, Gürcistan Dışişleri Bakanlığı temsilcisi, Djonba­ si ve Cartchourani, delege, General Eristavri, Binbaşı Chalighue Chouli ve Lidenan Emeuhari ve Yüzbaşı Mahne Choulo, askeri temsilci. 3 Şubat 1 921 •

Doğu ve Batı cephelerinde tam bir sükUnet var.

23 Şubat 1 921 Resmi bildiri l . Gürcistan Hükümeti nezdinde yaptığımız dostça girişimler, olumlu olarak karşılanmış, Ardahan ve Artvin kazaları Gürciller tara­ fından boşaltılarak 23 Şubat 1 9 2 1 tarihinde Osmanlı bayrağı Arda­ han'a çekilmiştir. Halk askerlerimizi kentin uzağında parlak bir tören­ le karşılamış ve sevinç gözyaşları dökmüştür. 2 . Cephe sakindir.

1\irkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal Paşa hazret­ lerine, Kars 23 Şubat l 92 l -23 Şubat 1 92 1 tarihinde sabah erkenden Os­ manlı bayrağı Ardahan' a çekilmiştir. Halk birliklerirnizi uzak mesa­ feden kucaklayarak ve öperek karşılamış, sevinç gözyaşları dök­ müştür. bütün halk Büyük Meclisimiz ve Hükümetirniz için Tanrı'ya dualar etmiştir. Cephe adına heyecanla ve saygıyla, bu yeni başarı-

1 07

1 08 AMERiKAN GIZLi BELGELERIYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

sı için Büyük Meclisi kutlanm. inanıyorum ki milli davamız kesin bir başarıyla taçlanacaktır. Ordurrı her zaman milli irade doğrultusunda hazırdır.

Kazım Karabekir Doğu Cephesi Komutanı

ikinci inönü Zaferi

Aradan birkaç ay geçtikten sonra Yunanlılar, yeniden bir saldırı­ da bulunuyorlar ve bir defa daha başlarını kayaya çarpıyorlar. Gene İnönü yakınlarında Tarih 30 Mart 1 92 1 . Bu defa Amerikan kaynak­ ları Yunan yenilgisinden açıkça söz ediyor. Hem Atina'dan, hem İs­ tanbul'dan gönderilen raporlar böyle. Bu zaferin hemen ardından ya­ bancı birçok ülkenin Ankara Hükümetine karşı tutumları değişiyor. Şimdi telgrafları verelim: Telgraf

5 Nisan 1 92 1 Atina ,

Yunan ordusunun Küçük Asya'da ciddi bir yenilgiye uğradığı bu­ gün artık kesinleşmiştir. Sert çarpışmalardan sonra Eskişehir'i ele geçirmekte başarılı olamamışlardır. Şimdi Bursa'ya ve saldınlanmn başındaki hatlara çekilmektedirler. Beş bin kişinin öldüğü, çok sayı­ da yaralı bulunduğu, bir vagonun Türklerce ele geçirildiği tamamen kesindir. Seferberliğe direnç sürmektedir. Kentte büyük bir bunalım açık seçik bellidir.

Gounaris

bugün dönüyor. Gounaris'in başkanlı­

ğında yeni bir kabinenin oluşturulması düşünülüyor.

Hall Telgraf

5 Nisan 1 92 l . İstanbul Türk ve Rum yerli kaynaklardan, Küçük Asya'daki Yunan saldırısı konusunda haberler alınmaktadır. Ancak bu haberlere nesnel gö-

110

AMERiKAN GiZLi BELGELERIYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

züyle bakılamaz. Bununla beraberYunan saldırısının başarısız oldu­ ğu anlaşılmaktadır ve başka birtakım olaylar da güvenilir haber kaynaklarından alınmıştır. Yunanlılar kötü komutanlık yüzünden ye­ nilgiye uğramışlardır ve bir tümenleri hemen hemen yok edilmiştir, aşağı yukarı dokuz bin askerleri kayıptır. Yunanlılar çekilmektedir ve moralleri bozuktur. Çekilme Bursa'nın batısındaki bir hatta kadar sürebilir. Güney cephesinde de Yunanlılar gerilemiştir ama durum­ ları kuzey cephesinden daha iyidir. Bir İngiliz generalinin komuta­ sında İzmit'te bulunan bir Yunan tümeni, İngiliz komutanının emirle­ rini dinlemeyerek saldırıya katılmıştır.

Bristol Telgraf 5 Nisan 1 92 1 , Atina

Birkaç gün önce önemsiz olduğu ilan edilen, Afyon'danYunan kuv­ vetlerinin çekilişinin, şimdi Yunan ordusunun başka bir ciddi yenilgisi olduğu ortaya çıkmıştır. Bu kuvvetler halen, son Küçük Asya harekatı başlamadan önceki hatlarında bulunmaktadır. Afyon'u tutmak için Yu­ nanlılar Bursa'yı kötü savunulur bir durumda bırakmışlardır. Yunan Hükümeti ayrıca Sırbistan'ın saidıracağı korkusuyla, Makedonya ve

Trakya'ya askere aldığı çok sayıda kimseyi göndermek zorunda kal­ mıştır. Kral'ın, Gounaris ve Dousmanis'in artık Küçük Asya harekatım bir hata saydıklarını öğrendim. Bu koşullar altında savaşın canlılıkla sürdürüleceğinden kuşkuluyum. Hareketteki başarısızlık ağır topla­ rın yokluğundan, doğru haber almanın olmayışından ve özellikle sa­ vaş arifesinde Venizelos taraftarı subayların görevden alınmasından doğmuştur. Venizelosçuluğa karşı yürütülen bu delice nefret öyle ile­ riye götürülmüştür ki, Venizelosçu kadınların gönüllü hemşire olma­ ları bile kabul edilmemektedir. Bu nedenle kentteki askeri hastane­ lerde 400-500 kişiye üç-dört hemşire düşmektedir. Sansür en sonun­ da uygulanmaya başlanmış ve anayasal gereklerle bir yarı sıkıyöne­ tim gelmiştir.

Hall

Veliahtm Oğlu Damat Faruk Anadoluya Geçmek istiyor. . .

Kurtuluş yıllarının ilginç olaylarından biri Hanedan'dan Ömer Fa­ ruk Efendi'nin Anadolu'ya geçmek istemesidir. Ömer Faruk Efendi, inebolu'ya kadar gelmiş, ancak Mustafa Kemal Paşa onun Anado­ lu'ya girme istemini reddetmiştir. ]aeschke'ye göre Mustafa Kemal, inebolu'da bulunan Ömer Faruk'a çektiği telgrafta "Şimdilik İstan­ bul'da temdidi ikamet buyurmaları . . . Harniyeti vataniye iktiasından görüldüğü . . " gerekçesiyle Anadolu'ya girmesini uygun görmemiştir. .

Bu konuda Amiral Bristol'un İstanbul'dan Washington'a çektiği bir telgrafı Amerikan belgeleri arasında buluyoruz: 1 O Mayıs 1 92 1 , İstanbul Sultan'ın damadı ve aynı zamanda Velialıtın oğlu,

Damat Faruk'un

Ankara ya gitmek üzere İstanbul'dan aynldığı , Milliyetçilerle Bolşe­ '

vikler arasındaki dostane ilişkilerin

bir prensin hizmetlerini güvenilir

olmaktan çıkardığı gerekçesiyle Milliyetçi Hükümetin onun hizmet sunuşunu reddetmesi üzerine, geri döndüğü güvenilir kaynaklarca haber verilmiştir.

Bristol

Silah Bulma Çabalan

2'nci İnönü Zaferinden sonra Ankara hükümeti silah bulma ça­ balarını yoğunlaştırıyor. Bu dönemde Sovyetlerden silah yardımı alıyoruz bir miktar. Ancak bununla yetinilmiyor. İtalya'dan, Al­ manya'dan, giderek Amerika'dan silah almak için girişimlerde bu­ lunuluyor. Amerika'dan Winchester fabrikalarından 300 bin mav­ zer tüfeği ve 6 milyon fişek alınmak isteniyor. Ortaya çıkan Ame­ rikalı aracı, ABD Dışişleri Bakanlığından bunların satılmasında bir sakınca olup olmadığını soruyor. ABD Dışişleri Bakanlığı, Türkle­ rin Yunanlılada savaş halinde olduğu, bu nedenle Amerika'nın çar­ pışan tarafiara silah satamayacağı gerekçesiyle bu izni vermiyor. Neyse ki o zamanlar Amerika, iki tarafa da silah vermiyormuş hiç olmazsa . . . Şimdi Türkiye'nin silah bulma çabalarıyla ilgili bu belgelere bakalım:

Telgraf 2 1 Nisan 1 92 1 , Roma

Buradaki Kemalist temsilciliği sekreterinin benim özel sekreteri­ me haber verdiğine göre, Ankara Hükümeti Kemalist temsilciliğine, Küçük Asya'dan Yunarılılara karşı Türk Milliyetçi birlikleri tarafından kullanılmak üzere Almanya'dan iki yüz araba dolusu silah ve cephane satın alınması ve İtalya yoluyla gönderilmesi konusunda telgraf çek­ miştir. Aynı kaynağa göre Kemalistler, silah satın almak için İtalyan

1 1 4 AMERiKAN GiZLi BELGELERIYLE TÜRKIYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

Hükümetiyle dostça ancak sonuçsuz görüşmeler yürütmektedir. Bu haberin ve Bolşevikleştirilrniş geniş bir Kemalist ordusunun Enver Pa­ şa kamutasında Ortadoğuda İngilizlere karşı kullanılmak üzere Rus­ ya'dan Erzururn' a geldiği yolundaki basın haberlerinin doğru oldu­ ğuna inanılmaktadır. johnson johnson'un Roma'dan gönderdiği 30 Nisan 1 92 1 tarihli bir telgrafa göre, Gizli ve gayri resmi bir anlaşmayla İtalyan-Kemalist ticari sözleş­ mesinin onaylanması karşılığı olarak İtalya 25 Nisan tarihinde Thran­ to'dan Antalya'ya 50 milyon İtalyan lirası değerinde cephane gönder­ miştir. Yazışma Winchester Otomatik Silahlar Şirketi New Haven, Conn, U.S.A. 28 Mayıs 1 9 2 1

Bay Frank S. Bright Calorada Building Washington D. C. Azizim Mr. Bright, New York'lu Bay W Scott-Broody'den bir yazı aldık Kendisinin Londra'da ve Paris'te büroları bulunduğunu bildiriyor ve Türk Hükü­ meti için almak istediği silah ve mermiler için fıyat istiyor. Fiyat için is­ teğin kendisine, yeni Türk Hükümetinde en etkili bir kişi olduğu sanı­ lan Ethem (Edam) Beyden geldiğini belirtiyor. Bu yazı ile ilgili olarak pazarlıklara girişıneden önce, bu konuda hükümetimizin tutumunu öğrenmek istiyoruz. Bu konuyu Dışişleri Ba­ kanlığından sorup bize telgrafla bildirirseniz mutlu olacağız. Dışişleri Bakanlığından kimi görmeniz gerektiğini tamamen size bırakıyoruz. Arıcak yazıda söz edilen 300.000 tüfek ve 600 milyon mermidir. Sanıyorum Dışişleri Bakanı Hughes'in kişisel dikkatine su­ nulacak kadar önemli bir miktardır.

1 92 1 :

SAVAŞ YILI

Bizim bildiğimiz kadar bu konuda başka bir yapımcıya yanaşıl­ mamıştır, bu bakımdan telgraf çekince konudan söz açmayın, sade­ ce incelemelerinizin sonucunu bildirin. Saygılarımla Winchester Şirketi Dış Satışlar Müdürü

H. F Beebe ABD Dışişleri Bakanlığı Yakındoğu İşleri Bölümü Bakan yardımcısı içirı memorandum Azizim Mr. F1etcher Winchester silah şirketinin Washington temsilcisi

Frank S.

Bright,

dün bana gelerek kumpanyasırıın dış satışlar müdüründen aldığı bir mektubu gösterdi. Bu mektubun bir kopyası eklidir. Göreceksiniz ki, sözde

"Yeni Türk Hükümeti"Wirıchester şirketinden 300 . 000 hifek ve

600.000.000 merrni almak istemektedir. Mr. Bright'a, "Yeni Türk Hü­ kümeti" deyiminin ne anlama geldiğini, Ethem

(Edam)

Beyirı kim ol­

duğunu bilmediğimi, dolayısıyla bakanlığın bir açıklama yapacak durumda bulunmadığını bildirdim. Bununla beraber söz konusu hü­ kümet ve

Edam

Bey hakkında daha başka bilgiler almaktan mutlu

olacağırrıı söyledim. Sarıının daha fazla bilgi almak için kumpanyası­ na telgraf gönderdi. "Yeni Türk Hükümeti" Arıkara'daki Milliyetçi Hükümet ise, bana öyle gelir ki bu silahlar büyük bir olasılıkla Türkiye'ye değil Bolşevik Rusya'ya gidecektir. (Okunamadı) Dışişleri Bakanı adına

W Scott Boddy London-Paris

1 15

1 1 6 AMERIKAN GIZLI BELGELERiYLE TÜRKiYE'NIN KURTULUŞ YILLARI

l Haziran 1 92 1 , New York Sayın Charles Evans Hughes Dışişleri Bakanı Washington, D. C. Efendim , Paris'ten bir arkadaşımdan aldığım mektupta, Türk Hükümeti için;

300 . 000 mavzer, 1 908 modeli 7 , 9 kalibrelik ve 600.000.000 mavzer fişeği satın almak üzere fiyat istenmektedir. Fiyat uygun bir Ame­ rikan limanından FO.B. olacaktır. Bu konuyu yapımcılarla şimdiden tartışıp incelemeler yapmış,

Springfield ve Philadelphia'daki Birleşik Devletler

cephanelerine -bu

silahlardan ve merrnilerden hazır bulurum diye- yazmış olmakla bir­ likte, daha ileri gidebilmem için bu işin bir ilke olarak Birleşik Devlet­ ler Hükümetince reddedilecek bir şey olmadığından emin olmalı­ yım. Bu konudaki görüşmelerimi sürdürüp sürdüremeyeceğim konu­ sunda beni aydınlığa kavuşturmanızı dilerim. Saygılarımla

W Scott Broody 27 Haziran 1 92 1 Mr. W Scott Broody'ye Efendim, Dışişleri Bakanlığımn 300. 000 mavzer tüfeği ve 600 milyon fişeğin Türk Hükümetine satılmasına izin verip vermediği konusundaki l Ha­ ziran 1 92 1 tarihli mektubunuzu aldık. Size haber vermek isterim ki, Bakanlığın kanısınca Yunanlılar ve Kemalistler savaşa girişmişlerdir. Savaşan kuvvetlerden birinden bi­ rine yardım ya da işbirliği yapılmamalıdır. Dışişleri Bakanı adına imza

SAKARYA SAVAŞI ÖNCESi ATiNA'DA DURUM Telgraf

30 Haziran 1 92 1 Venizelosçu olsun, Kralcı olsun Yunan gazeteleri, genel olarak Müttefiklerin uzlaşma önerisinin hükürnetçe reddedilmesini olumlu

1 921 :

SAVAŞ YILI

karşılıyor. Venizelosçular İzmir'in bırakılması telkinini duymak bile is­ terrıiyorlar. Kuşkusuz tepe noktaya erişmiş koşullar altında Konstan­ tin'in bir uzlaşmayı kabul ederneyeceği genel izleilimi yaygındır. Yu­ nan ordusunun Türklere karşı geçici bir zafer elde edebilmesi halin­ de, Konstantin muzaffer bir biçimde Atina'ya dönebilir. Ondan sorıra Izmir'i bırakmaya zorlanırsa, o zaman yapabilir ve bunu da dış güç­ lerin isteği gibi gösterebilir. Taarruz yapılırsa bunun amacı, tahtı ve bugünkü hükümeti kurtarmak olacaktır. Bütürı Yunanistan' ın dikkati İzrrıir' e ve oradaki yetkililere yönelrniştir. Atina'daki durum ise kötü­ den berbata dönüşmüştür. Amerikalılar dahil yabancı şirketler için, iş durumu çok kritiktir. Konsorsiyum yabancı paraların alış ve satışım durdurmuştur.

Hall

YUNANLlLAR ON BEŞ KÖYÜ YAKlYOR Telgraf 3 Temmuz 1 9 2 1

Yabancı bir kaynaktan öğrendiğim, ancak teyit ettiremediğim bir habere göre iki Bolşevik süvari tümeni Sivas dolaylarında, iki piyade tümeni ise Erzurum yakınlarında görülmüştür. Yunan birlikleri İzmit'te Türk köylerini yakmıştır. Bir savaş gemi­ rniz yanmakta olan 1 5 köy görmüştür.

Bristol

SAKARYA SAVAŞI VE YUNAN YENiLGiSi 23 Temmuz 1 92 1 tarihinde, Yunan Büyükelçiliğinin Washing­ ton'da yayınladığı basın bildirisi şöyle:

" Gazetelerin cepheden öğrendiğine göre EsldşehJrve Kütahya'da­ ki

Türk ordusunun kalıntıları , Ankara yolu üzerinde izlenmektedir.

Türkler kuvvetlerini toplamaya çalışmaktadırlar. Uçaklar trenleri bornbalamaktadır. Yunan süvarisi Ankara demiryoluna paralel hatlar­ da ilerlemektedir. Alınan esirlerin ve ele geçirilen savaş malzemesi-

117

1 1 8 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

on gün alacakhr. Kemal, Yunan Genelkurmayının planlann­ dan habersizdi, bozgun biçiminde çekilmesi de rakiplerinin stratejik

nin sayımı

yetenekleri veYunan askerlerinin hızı karşısında şaşkınlığa uğradığı­ nı karutlamaktadır. İsmet Paşa (Esmet Pasha) yaralarımıştır ve Ge­ nelkurmay Başkanı öldürülmüştür. Türkler, İzmit Yanmadasını boşalt­ rnışlardır. "Kronika " gazetesinin İstanbul'dan öğrendiğine göre Türk­ ler aşın bir korku içine düşmüşlerdir. Bir gösterici grubu, yalan ha­ berleri protesto için Kemalist gazetelerin bürolanna girerek eşyaları parçalarruşbr. Kral Konstantin'in portreleri çok sayıda sablmışbr. Ana­ dolu'dan gelen haberler Ankara'daki durumun çok kritik olduğunu göstermektedir. Bölücü akımlar güç kazarırnaktadır. Kürtler ve Ke­ malistlerin düşmanlan, onu devirmeyi ve tutuklamayı planlamakta­ dırlar. Kemalin en iyisi İstanbul hükümetine başvurup ne pahasına olursa olsun banş istemesi gerekmektedir. Ankara halkı Sivas'a sığın­ rnışbr. Harekabn gidişi, savaşlar ve sonuçları, askeri durumun açıklığı, Kemalistlerin kendilerini savunmak istediklerini ve önceden hazır­ lanrnı ş yerlerde savaş kazarımayı düşündüklerini gösteren karşı ko­ nulmaz karutlardır. Yunan saldınsını kırmak istediklerini ve Yunanlıla­ n denize dökrnek umudundan caymadıklannı açıklamışlardır. Strate­ jik geri çekilme, Yunanlılan içeri çekme ve onlan yorma konusunda­ ki bütün haberler, haklı banş davasını ve gerçeği saptırarak Kemal' e yardım anlamına gelmektedir. Yunan Büyükelçiliği Telgraf 2 Eylül 1 92 1 , Atina Sakarya nehrinin kıyılannda bir haftadır süren savaş Yunanlılann lehine dönmüşe benzemektedir. Yunanlılar birkaç gün içinde Anka­ ra'ya varmayı umut ediyorlar. Hall 14

Eylül 1 92 1 , Atina Yunanlılann Ankara'yı ele geçirdikleri yolundaki gazete haberle­ ri yanlıştır. Tam tersine resmi bildiri bir haftadır yayınlarırnamıştır,

1 921 :

SAVAŞ YILI

ayrıca Yunan ordusunun ağır kayıplara uğradığı haberleri gelmekte­ dir. Görünüşe göre Türkler iyi savaşmaktadır, ancak dirençlerinin Ankara'mn ele geçmesini önleyeceğine inanılmamaktadır. Bununla beraber, bu konudaki gecikme yağmur mevsiminin yaklaşması, ula­ şım sorunlanın artıracaktır.

Hall l 7 Eylül 1 92 1 , Atina

Dün gece Yunan ordusunun Ankara'yı ele geçirmekten cayıp geri çekilmekte olduğu resmen açıklanmı ştır.

Hall 29 Eylül 1 92 1 , Atina Yunan ordusunun geri çekilişi ve verdiği kayıplar konusundaki ay­ nntılar, halktan gizli tutuluyor, Kral bugün Atina'ya döndü. Bakanlar Kurulu, .Afjron, Kütahya ve Eskişehir hattına kadar işgal edilmiş bölge­ yi Yunanistan'a bağlamak ve gelirlerini almak konusunu görüşmek üzere toplanacak. Hükümetin durumu umutsuz.

Hall

1 19

V SAKARYA SAVAŞI'NDAN SONRA

Banşa Doğru

Sakarya Savaşı'nın başarıyla sonuçlanması üzerine herkesin dikka­ ti Ankara'ya yöneliyor. Birbiri ardından diplomatik heyetler gelip gi­ diyor. Ankara'da ortaya çıkan bu yeni güç, yaşayabildiğini kanıtla­ mıştır artık. Şimdi belli başlı ülkeler, ya barış yapmak, ya da imtiyaz­ lar koparmak için Ankara'ya geliyorlar. O günlerdeki durumla ilgili Amerikan raporlarını sunuyoruz: Rapor

5 Ekim 1 92 1 Sayın Dışişleri Bakanı Washington Efendim, Bakanlığa saygıyla sunmak isterim

ki, Anadolu'da Yunanlllara kar­

şı Türklerin kazandığı başarı ve Ankara'nın Yunanlıların eline düşme­ si tehlikesi kalktıktan sonra, Kemalistlerin başkentinde diplomatik ve siyasal faaliyetler belirli bir biçimde artmıştır. Ankara'da ne olup bit­ tiğini güvenilir kaynaklardan doğru olarak almak olanağı yoksa da, aşağıdaki gelişmeler belki bakanlığın ilgisini çeker: l . Bildiğim kadarıyla bir zamanlar Fransız Meclisinin Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı ve Fransız politikasının aktif siması olan

Bouillon,

Franklin

bu yakınlarda Ankara'ya gitmiş ve Fransızlarla Kemalistler

arasında bir anlaşma taslağını da beraberinde götürmüştür. Bu an­ laşma konusunda hiçbir ayrıntı açıklanmarnış olmakla beraber,

umon'un Kilikya'da

Bo­

Fransız kuvvetlerine ait büyük mühimmat parça­

larını Kemalist yetkililere devrederek, karşılığında Anadolu'da Fran-

1 24 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

sa'ya ticari imtiyazlar alma konusunu görüştüğü söylenmektedir. Ay­ rıca söylenenlere b akılırsa anlaşmanın amacı Fransızlarla Kemalist­ lerin Kilikya ve Suriye'deki ilişkilerini barışçı bir zemine oturtmaktır. Bouillon'la yapılan görüşmeler son derece gizli tutulmaktadır. Bakanlık ayrıca hatırlayacaktır ki, Bouillon beş ay kadar önce de Ankara'ya gelmiş, o zaman yaptığı görüşmeler bir sonuç vermemiş­ ti Anlaşılan Milliyetçi yetkililer, Kütahya, Eskişehir ve Afyon gibi önemli demiryolu merkezlerinirı Yunanlılarca işgal edildiği zamana göre, bugünkü başarılarından sonra, aşırı olmayan görüşleri mantık içinde c:linleyebilecek duruma gelmişlerdir. Anadolu'daki Fransız ve

ingiliz esirlerini serbest bırakmaları bu durumun bir kanıtıdır. 2. Mümtaz-üd-Dövle başkanlığında bir lran heyeti Ankara'dadır. Iran Hükümetinirı, Ankara yetkilileriyle Ankara-Nganistan anlaşması­ na benzer bir anlaşmayı görüştükleri anlaşılmaktadır.

3. Nganistan ordusunun yeniden düzenlenmesi içirı 45 Türk su­ bayından kurulu bir Türk heyetinirı Afganistan' a gitmekte olduğu bil­ dirilmiştir. Bu iş, Türkiye ile Afganistan arasındaki anlaşmanın hüküm­ lerine uyularak yapılmıştır. Bakanlık, belki de Türkiye ordusunun böyle uzak bir yerdeki görev için, bu kadar çok sayıda nasıl subay ayırabildiğini merak edebilir. Bu belki, bana verilen bazı bilgilerde belirtildiği gibi Türk ordusunun subay kıtlığı çekmediği -gerçekte birliklerin sayısıyla karşılaştırınca, tam tersine fazla subayla dolu ol­ duğu- biçimirıde açıklanabilir.

4 . Teyit edilmeyen söylentilere göre 1 4 ünlü Müslümanın yer aldı­ ğı bir Hint heyeti Ankara'dadır. Hint Müslümanlarının eylemleriyle, Türkler ve İslam dünyası arasında uyum kurmaya çalışmaktadırlar.

5 . Kars'ta bugünlerde önemli bir konferans toplanmıştır. Bolşevık Rusya, Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan temsilcileri ile Türk tem­ silcileri, Rusya, Kafkas ülkeleri ve Türkiye arasındaki çeşitli sorunları çözümlernek için görüşmelere girişmişlerdir. 6. Yunanlıların Anadolu'da kesin bir zafer kazanrnakta başarısız­

lığa uğrarnaları İngiliz yetkililerinirı, davranışlarını etkilemiştir. İstan­ bul'daki İngiliz askerleri öteden beri açıkça hükümetlerirıirı Yunanlı­ lara maddi ve manevi destek olma konusundaki politikasını eleştirir­ lerdi. Şimdi Yunanlılar, son saldırılarındaki amaçlarına, yani Anka-

SAKARYA SAVAŞI'NDAN SONRA

ra'yı ele geçirmek ve Kemalist orduyu yok etmek amaçlarına ulaş­ makta başarısızlığa uğrayınca, İngiliz subaylannın tavsiyelerinin ağırlık kazanması olanağı bulunabilir. Yakındoğu'daki Ingiliz politikası Türk-Yunan savaşı nedeniyle aca­ yip bir çelişkiye düşmüştür. Ingiliz ticari çıkarlan daima Yunanlıları tutar, bu bölgedeki İngiliz-Yunan ticari işbirliğinirı pazarlan denetim altına alabileceğine inanılır. Kuşku yok ki bu gibi çıkarlar İngiliz Hü­ kümetini etkilemektedir. Ayrıca Yunanlılan , Anadolu'yu denetim altı­ na almak için en iyi öğeler sayan İngiliz politikacılan ve diplamatları vardır. İngilizler bu bölgeyi doğrudan doğruya kendi egemenlikleri ya da koruyucu etkileri altına almayı istemeyebilirler. İngilizlerin sömürge çıkarlannın ise, bu ticari ve politik çıkarıara aykırı düştüğüne inanılmaktadır. Örneğin, hiç kuşku yoktur ki Hin­

distan Dairesi, Türk aleyhtarı bir politikanın Hindistan Müslümanlan­ nı etkileyeceğinden, böylece İslam dünyasını İngilizlere karşı birleş­ tirip ayaklandıracağından korkmaktadır. Ayrıca ister Çarcı, ister Bol­ şevik olsun Rusya'daki bir hükümetle İngiltere arasında Iran, Afga­ nistan ve Ortadoğu'da çıkması kaçınılmaz zorluklara karşı , Türkü düşman yapmaktansa dost yapmanın daha yararlı olacağını düşü­ nenler vardır. Öyleyse İngiliz Hükümeti, tam bir Türk aleyhtarı politikayı kabul edilleeye kadar tereddütler geçirmiştir ve ancak Yunanlıların başarı­ sından emin oldukça, onlar eylemli Ingiliz desteği alabilmişlerdir. Yu­ nanlıların başarısızlıkları karşısında İngiliz politikasında bir değişik­

lik olursa bu beni şaşırtrnayacaktır. Ve her gün daha iyi görülmekte­ dir ki Yunanlılar istediklerini Türklere kabul ettirecek kadar güçlü de­ ğillerdir.

Mark L. Bristol

BİR iSTiHBARAT RAPORU 1 8 Kasım 1 92 1 tarihli bir istihbarat raporu

Anadolu 'dan gelen bir subaydan alınan bilgiler: " Ordu'da çok sayıda kaçak var. Üniforma yok Askerler, askere alındıkları elbiselerle cepheye gönderiliyor. Içlerinde çok azı İngiliz

1 25

1 26 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

ve Fransız üniforması taşıyor. Yiyecekleri, Anadolu'dan elde edilebil­ mesine rağmen kötü, genellikle bir avuç tahıl ve ekmekten ibarettir. Teknik malzeme diye bir şey yok. Yeteri kadar tüfek ve fişek yok ve ordu, Sovyet Hükümeti ne vermişse onunla yürüyebiliyor. Birlikler

Alman, ingiliz, Türk ve Rus silahlarıyla donahlmış durumda. Muhbir, üzerinde R.S.FS.R. yazılı vagonlar, 1 920-2 1 modeli dragon tipi tüfek­ ler ve süvari tipi karabinler gördüğünü söyledi. Tüfeklerin dipçikleri zayıf ve kolaylıkla kınlabiliyor, madeni kısımları ise besbelli ki eski tüfeklerden alınmış.

Kemal Paşa'nın ordusunda Rus yok, gerçekte bunlar alınmarnış. Sadece Kafkasya'dan gelen Müslümanlar var. Dağıstan dan gelen 20 '

atlı , Ankara'ya subay okuluna gönderildi. inebolu'da Sovyet temsilcisi yok. Sovyet Hükümetiyle ticari ilişkiler düzenlenınişe benziyor. Dört ta­ ka Batum' a buğday; yulaf ve saman getirdi. Saman ve yulaf Bakü'ye gönderildi. Buğday da Tiflis'teki Ordu un fabrikasına. Aynca Kuzey Kafkasya'da Enver'in propagandasının etkisiz kaldı­ ğı bildirildi. 300 kişi hizmete gönüllü olmuş , bunlardan 35'i atlı . Atlılar Azerbaycan' a gönderildi, geri kalan Demirhan'da eğitim görüyor, an­ cak SO 'si kaçtı. Azerbaycan'da askere alma iyi gidiyor ve bunlar kısa zamanda Anadolu'da bekleniyor."

Bristol'un, Yunanlllann izmir'i Boşaltmast Gerektiği Konusundaki Raporu

Sakarya Savaşı'ndan sonraki gelişmeler içinde ABD Yüksek Korni­ seri Bristol'un bir ilginç raporu dikkatimizi çekiyor. Bristol, barışın kesinlikle sağlanabilmesi için Yunanlıların İzmir'i boşaltmaları gerek­ tiğini öne sürüyor. Bunun gerekçelerini anlatıyor. Yunanlılar boşalt­ mıyorlar İzmir'i . . . Ama bir yıl sonra denize dökülüyorlar. İşte Bristol'un raporu: Rapor

22 Kasım 1 92 1 , İstanbul Sayın Dışişleri Bakanı Washington Efendim, Yakındoğu'da son üç yılın olaylarını izleyen bir kimse, kendini iyimser olmak lüksüne bırakamaz. Ancak

iki hafta önce olayların ba­

rışçı bir uzlaşma yolu üzerinde iledediği izlenimini ortaya çıkarmış­ tır. Fransızlar Kemalistlerle bir anlaşma imzaladılar. İtalyanlar da on­ ları izlediler. Belki de İngilizler de aynı yolda bir davranış içine gire­ ceklerdir. Bununla beraber ufuk bir defa daha kararrnıştır. İngilizler gene de Yunan Hükümetine para ve vaat biçimirıde cesaret verece­ ğe benzemektedirler. Yunanlılar da sonuç olarak Anadolu'daki çıl­ gınca mücadelelerini sürdüreceklerdir. İngilizlerin, Müttefik daya-

1 28 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

nışması açısından, Fransızların Kemalistlerle ayrı bir anlaşma yap­ masından yakınmalarında haklılık payı vardır. Ve yayınlanmamış an­ laşmanın Türklerle Fransızlar arasındaki gizli hükümleri konusunda söylenen doğruysa, Fransızların attığı adım Yakındoğu'da gelecekte anlaşmazlıklar çıkmasına neden olabilir. Bununla beraber Fransız görüşüne büyük sempati duyuyorum, hiç olmazsa gerçek durumu kavrayıncaya kadar ne yapacağını bilmeyen İngilizler gibi sonsuza dek beklememişlerdir. İngilizlerin Yunanlıları desteklemeleri, Fran­ sızların ve İtalyanların tek başına girişimde bulunm alarına neden ol­ muştur. İngilizler bu destekleme politikasını sürdürürlerse, bir yan­ da İngilizler, öte yandan Fransızlar ve İtalyanlar olmak üzere bu par­ çalanma nasıl önlenebilir? Bunu görmek güçtür. Yunan Başbakanı

Gounaris'in Londra'daki görüşmelerinin uzama­

sı, Türklerin kuşkularını artırmıştır ve onları İzmir ve belki de Trakya boşaltılmadan barış yapılamayacağı görüşüne daha sıkı bağlamıştır. Teyit ettiremediğim, ancak özel bir kaynaktan, İstanbul Hükümeti Dışişleri Bakanı

İzzet Paşa

ile Ankara'da

Mustafa Kemal

aralarındaki

telgraflaşma hakkında bir bilgi aldım. Bu bilgi Ankara Hükümetinin neler düşündüğüne ışık tutmaktadır:

' 'İsmet Paşa Ankara 'ya gönderdiği telgrafında İngilizlerin, Fransızla­ nn Bouillon 'la yapılan görüşmelerde Fransızlara tanınan ayncalıklara kızdıklannı bildirmiştir. Mustafa Kemal ise yanıtında Fransızlara tanınan ayncalıklann ancak Türkiye ile genel bir anlaşma imzalandıktan sonra yürürlüğe gireceğini, Gounaris 'in Londra 'daki sürüp giden varlığının böyle bir banşçı çözüme yardımcı olmayacağını belirtmiştir. Aynca, Yunan ordusu genelkurmay başkan yardımcısı Albay Stratigos'un İngi­ liz Genelkurmayı ile her gün görüşüp dersler aldığını, Yunanlılann İn­ gilizlerin desteğini kazanmak için Yunanistan 'da ve işgal bölgesinde geniş ayncalıklar tanımayı önerdiklerini, eklemiştir. Bunlann karşılığı olarak Yunanlılar mali yardım ve yeni bir askeri harekata girişrnek için cephane yardımı beklemektedirler. Mustafa Kemal aynca Gounaris 'le görüşmelerin mahsus uzatıldığını, böylece Avam Kamarasının tatile girdiğini ve burada Yunanlılara yapılacak yardımın eleştirilmesinin ön­ lendiğini telgrafında belirtmiştir.' '

SAKARYA SAVAŞI'NDAN SONRA

İngiliz ajanı olmakla ünlü bir Türk, istanbul'da iyi haber alan bir ki­ şiye, İngilizlerin şimdi hangi koşul altında olursa olsun Türklerle banş yapmayacağını, Yunanlıların balıarda son bir saldırıya hazırlandıkla­ rını, Yunan saldırısı ile birlikte, Kürtlerin arkadan Mustafa Kemal' e sal­ dıracaklannı bildirmiştir. Bu gibi haberler kuşkusuz propaganda olmakla birlikte, Türkleri mücadeleden alıkoymak amacıyla çıkanlmaktadır. Son zamanlarda, İngilizlerin Kürdistan'da faaliyette olduklan, hem de Mezopotam­ ya'nın kuzey sınırını korumak, belki de Anadolu'ya saldırıda bulunur­ lar umuduyla Kürtleri kullanmak istedikleri yolunda söylentiler çıka­ rılmıştır. İngiltere'de iken İngiliz kabillesiyle Türkiye durumunu görüşen ve yakınlarda İstanbul'a dönen İngiliz işgal kamutam General Harrington birkaç gün önce Padişahla uzun bir görüşme yapmış ve bu görüşme­ ye yerel basında geniş yer verilmiştir. Görüşmeyle ilgili şu açıklama yapılmıştır:

' 'Padişah hazretleri Yıldız sarayında işgal ordulan kamutam General Harrington ile özel bir görüşme yapmıştır. Görüşme çok samimi geç­ miş ve bir saatten fazla sürmüştür. Bu görüşmenin, banş ve her iki ülke­ nin çıkarlan açısından, Hilafet'le Büyük Britanya 'mn dostça ilişkilerinin yenilenmesi için bir başlangıç olması ümit edilmektedir." Buradaki bilgiden Padişahla Arıkara arasındaki ilişkilerin hiç de candan olmadığı bir defa daha anlaşılmaktadır. Bu ilişkilerin karşıt ol­ duğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Padişahı , Halife olarak Arıkara Hükümetine karşı oynamak ve kendini Hilafetin koruyucusu göstere­ rek İslam dünyasını Arıkara Hükümetinin aleyhine çevirmeye çalış­ mak, yararsız, eski bir İngiliz oyunudur. Yakındoğu'daki bugünkü İngiliz politikasıyla ilgili olarak şu etken­ ler, dikkate alınmalıdır: l . İngilizler, İngiliz İmparatorluğundaki öteki Müslümanları etki­ leyeceği kuşkusuyla Türkiye ile barış yapmakta kararsızdır. Bir za­ manlar İngiliz sömürge idaresi, Türkiye'ye karşı hoşgörülü bir politi­ ka izlenmesi, İstanbul'da Padişah otoritesinin güvence altına alınma­ sı politikasından yanaydı, ama o zamanlar Türkiye, İngilizler tarafın­ dan yenilmiş ve dizleri üzerine düşmüş durumdaydı . Şimdi ise Tür-

1 29

1 30 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

kiye, dünyaya meydan okumuştur ve bu meydan okumada bir ölçü­ de başanlı olmuştur. Arhk sömürge idaresi, bir Müslüman kuvveti kabul edip Müslüman çıkarianna uygun bir banşa razı olması halirı­ de ortaya çıkabilecek ciddi sonuçlan göz önüne alırsa buna hiç şaş­ mam.

2 . Lord Curzon'un politikası baştan beri kuşkusuz Türk aleyhtan idi. Onun İran'daki politikası iflas etmiştir. Türkiye'deki politikası da aynı durumdadır. Gene de bir İngilizin inatçılığıyla, Türklere karşı Yu­ nanlılan destekleyerek, başlangıçta yaptığı hatayı kabule yanaşma­ maktadır.

3. Geniş İngiliz ticari çıkarlan Yunanlılann başansına bağlanmı ş­ hr.

Lloyd George üzerindeki etkisi

ünlü olan

Sir Basİi Zakharoffun Yu­

nan politikasının başansına mali yönden iyice kanştığına inanılmak­ tadır. Yunanlılar İzmir'de kaldıkça Anadolu'da uzun süreli bir banşın sağlanabileceği kanısında değilim. Er ya da geç İngilizler bunu kabul edeceklerdir. Ama korkanın bu gerçekleri kavramaya henüz hazır değillerdir. Ve bu nedenle Yakındoğu'ya banşın gelmesi umut ettiğim kadar yakın değildir. Saygılanrnla.

Bristol

Gillespie Ankara 'da

Amerikalılar, Ankara'da ne olup bittiğini öğrenmek için, önce yar­ dımcı ticari komiser ]u/ian E. Gillespie'yi gönderiyorlar. Gillespie'ye verilen talimat, kendisinin diplomatik yetkisi olmadığını belirtmesi, Amerikan Ticaret Bakanlığının bir memuru olarak sadece ekonomik olanakları incelemek için geldiğini söylemesi yolundaydı. Gillespie, 1 922 yılının Ocak ayında inebolu üzerinden Ankara'ya geliyor. Ve Ankara'da çok iyi karşılanıyor. herkes ilgi gösteriyor ona. Ondan ön­ ce gelmiş olan gazeteci Clair Price var. Yeni Gün gazetesi bu gazete­ ciden " Türkiye 'nin büyük dostu Clair Price" diye söz ediyor. Bu ara­ da Price işini bitirip İstanbul'a dönerken Gillespie, onun aracılığıyla bir mektup gönderiyor Amiral Bristol'a. Önce bu mektubu, sonra Gillespie'nin resmi raporunu, ayrıca Gillespie'nin sorularına Rauf Be­ yin verdiği yanıtları sırasıyla aşağıda veriyoruz.

GILLESPIE'NİN BRISTOL'A MEKTUBU l O Ocak 1 922, Ankara Kişisel Azizirn Arniral, Price yarın ayrılacağı için bu fırsattan yararlanarak size sansürsüz bir mektup yazıyorum .

Ukrayna heyetinden bir ya da iki gün sonra buraya geldim, her şey hareketliydi. Anlaşma konusunu çözümlediklerinden beri daha

1 32 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

sessizler. Anlaşmanın bir kopyasını aldım, beraber getireceğim. Bu anlaşma, Kars'ta Gürcüler ve Azerbaycan 1a imzalanan anlaşmaları izlemiştir. Bolşevik:lerin burada bir elçilikleri var, Afganların da. Yeni Rus Bü­ yükelçisi yolda. Bu elçi eskiden Riga'daydı ama adını urıuttum . Azer­ baycanlıların da burada bir elçiliği var. ı 8 yaşlarında bir askeri ata­ şeleri ve 4 7 kişilik mensuplan var. Buhara heyeti de geldi ama şimdiye kadar bir şey yapmadı . Yeni Kmm Cumhuriyetinden de bir heyet bekleniyor. Bir Milliyetçi büyü­ kelçi ve beraberindeki heyet kabule gönderilecek. İkinci katip, Beldr Sami Beyin sekreteri olan Naci Bey olacak. Naci Bey Glasgow kolejin­ den mezun ve bana gerçekten çevirmenlik yaptı. Dunn'ı tanıyor, bu da bize ortak konular çıkardı. İran heyetinin Batum'da olduğu ve Sam­ sun üzerinden geleceği bildirildi. Ben Ankara'ya geldiğim zaman, Savunma Bakanı Refet Paşa, ine­ bolu'ya gidişi ve orada Edwards, Henry ve kurnpanyası ile buluşması konusuyla ilgili olarak Mecliste hafif ateşte kızartılıyordu. Bütün birle­ şimler gizliydi basında bir şey yazılrnadı , dışarıya da bir şey sızma­ dı . Dışişleri Bakanlığında, Yusuf Kemal'in kayınbiraderiyle günde 1 2 ya da 1 5 saat birlikte olmama rağmen, Edwards'a ait haber alama­ dım Refet Paşanın hilcayesi ise inebolu'ya bunlardan 20 bin tüfek ve cephane konusurıda teklif almak için gittiği yolurıdaydı . Yusuf Kemal Bey, Rauf Bey, Fethi Bey, Dr. Adnan Bey ve Celal Beyle tatmin edici birçok görüşmeler yaphm. Malta'dan döner dönrnez Ba­ yındırlık Bakanı olan RaufBey, çok açık konuşuyor. Bana açıkça hükü­ metin şu iki şeyi istediğini bildirdi: l ) Savaşı başarıyla bitirmek ve sa­ vaştan sonra yapılan barış konferansında "şu imtiyazlar daha önce­ den başkalarına verilmiştir" diyebilrnek . . Amerikan sermayesi ve işadamları tercih edilmektedir. Çünkü hükümet verilen haklar karşı­ lığında bunlardan kredi sağlamanın mümkün olduğu urnudurıdadır. 2) Amerikan Hükümetinin, Amerikan şirketlerinin haklarını, İngiliz ve Fransızların baskılarına karşı koruyabileceğine inanmaktadırlar. 3) Amerikan sermayesi tercih edilmektedir. Çünkü sonradan Amerikan Hükümetinin bu sermaye yüzünden içişlerine karışmayacağına ina­ nılrnaktadır. Bütün bunlar hoş, ama bana olumlu ve somut bir şey gösterineeye kadar, sessiz kalacağım.

SAKARYA SAVAŞI'NDAN SONRA

Bu konularda Rauf Beyle çeşitli görüşmelerim oldu ve kendisine yanıtlamak isterse diye 40 soru verdim. Bazı sorularıma yanıt alabile­ ceğimi s anmıyorum. İşleri bilmece haline sokmak için 7 Ocak Cu­ martesi günü

Rauf Bey,

Meclise istifasını verdi. Mecliste bir konuşma

yapmadan bu istifası kabul edilmedi. istifasının nedeni olarak sağlık durumunu öne sürdü. Malta'da hapisteyken sağlığının bozulduğunu söyledi. 8 Ocak tarihirıde onu gördüm, bütürı sorularıının Dışişleri Bakanlığına verildiğirıi bildirdi ve Yusuf Kemal Beyden bu konuda ha­ ber alabileceğimi söyledi. Bunu zaten biliyordum, ama sorduğum so­ rular için Dışişleri Bakanlığının görevlendirilmesinin istifasıyla bir ilişkisi olup olmadığı konusunda meraklandım istifasının, Ameri­ ka'yla ilişkiler konusunda izlenecek politika ve bana verilecek yanıt­ larda gerçeklerin açıkça yansıhlıp yansıtılmarnası konusunda çıkan bir uyuşmazlık nedeniyle olduğu bana ima edildi. Başkaları ise, Londra'da bir barış konferansı olursa geçici Dışişleri Bakanı olabilsin diye istifa ettiğirıi söylüyorlar. Bekir Sami Bey gelecek barış konferan­ sına gidebilir, ama kuşkusuz Yusuf Kemal Bey heyetin başkanı olacak­ tır. Dolayısıyla Yusuf Kemal Beyin yerine Rauf Bey gibi kuvvetli bir kimse istiyorlar. Sorulanın Türkçeye çevrildikten sonra 8 Ocakta Bakanlar Kurulu bunları incelemek için bir toplantı yaptı. 9 Ocakta da incelemeler devarn etti. Bu arada ben hiçbir şey yapmadan bekledim, kulaklarımı ve gözlerimi açarak . . . Mustafa Kemal Paşayı görmek için henüz baş­ vurm adım. Önce sorularıının yanıtıanmasını istiyorum. Ayrıca bura­

da benimle birlikte Miss Alien'in çevirmen olarak bulurım asını is­ terdim.

Price' a

karşı daha rahat bir tutum içindeler ve ne istediyse ona

verdiler. Ne eline geçirrnişse hepsine baktım. Ama "tam kopya" diye ona verdikleri Fransız anlaşması nedeniyle, onu hayal kınklığına uğ­ rattım. Belld. de onun gözlerini boyadıklarını sanıyorlardır. Ama bu konuda onlara bir şey söylemeyeceğine dair bana söz verdi. Aynı kopyayı bana da verirlerse, bu konuyu dile getireceğim.

Franklin Bo­

uillon'un bu kadar b asit ve zararsız bir anlaşmayı imzalamak için ay burada kaldığına inanmıyorum.

iki

1 33

1 34 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

Siz İstanbul'da benim burada bildiklerimden daha fazlasını bili­ yorsunuzdur. Burada ancak bana verdikleriyle yetinrnek zorundayım.

Mehmet Ali Bey gibi güvenilir bir çevirmeni özlüyorum Pazar günü Dr. Adnan Beyle iki saat süren uzun bir konuşma yap­ tım. Near East Relief, YMCA, YWCA konularını görüştük Pantas konu­ su üzerinde durduk. Bana diplomatik ilişkilerin kurulmasını ima etti. Bu konu, gayri resmi olarak iki üç defa karşıma çıktı . Ben de onlara bir vatandaş olarak bu konudaki görüşleri dinleyebileceğirrıi , bu gö­ rüşleri götürebileceğirrıi söyledim. Rauf Bey de aynı konuya değin­ rnişti ve bunu görüşüp görüşemeyeceğirrıizi sormuştu. Ben ise, Ame­ rikan Dışişleri Bakanlığını temsil etmediğimi, Ticaret Bakanlığının memuru olduğumu, diplomatik bir yetkim olmadığını, ancak anlatılan her şeyi dinleyebileceğirrıi ve bir vatandaş olarak dönüşümde bunla­ rı

anlatabileceğirrıi bildirdim. Rauf Bey ile Yusuf Kemal Beyle kendimi

çok rahat hissediyorum. Beni müşkül duruma sokacak bir davranışta bulunacaklarını sanmıyorum. Pantas konusunda görevli General Nurettin Paşa Arıkara'da. Yetki­ sini aştığı ve kendine verilen ernirleri kötü uyguladığı için olağanüs­ tü bir mahkemeye çıkarıldı. Price'le benim çağnın üzerine Yusuf Kemal Bey dün bizi ziyarete geldi. Tartışma kısa zamanda Milliyetçi Türkiye ile Amerika'nın ilişki­ leri konusuna döküldü. Oldukça açık konuştu. Kendisinin Dışişleri Bakanı olarak değil, kendi adına konuştuğunu, benim söylediklerimi de kişisel görüş olarak kabul edeceğini bildirdi. "Bunu söyleyebilirim

çünkü dosilarla birlikteyim . . " dedi. Ticari girişimlerden çok şey ümit .

ediyorlar. Amerika tarafından tanınmaları halinde sorunların kısa za­ manda çözümlenebileceğini öne sürüyor. Ben de Hükümetle emirle­ ri yerine getirecek küçük memurlar arasında uyum olmaması, yasa ve düzenin bulunmayışı , Hükümetin istikrarsızlığı konularına ağırlık verdim. Pantas sorununa ve Merzifon katliamının etkilerine değin­ dim, ama Kilikya konusunun çözülmesinden Türkiye'nin dostlannın memnun olduklarını belirterek onu sevindirdim. Merzifon olayına hemen hemen herkes üzüntü duyuyor. Ünlü bir çete, denetimden çıkmış. Çete de olsa, Arıkara'da törenle karşılanmışlar. Buraya Sakar­ ya Savaşının ateşli günlerinde gelmişler ve doğruca cepheye gön-

SAKARYA SAVAŞI'NDAN SONRA

derilınişler, çoğu da ölmüş. Dolayısıyla, resmen tanınınakla birlikte, Hükümet onları en etkin biçimde denetim altına almış. Başlan şimdi sert bir generalin emri altında ve 3000 adamından çoğu, başka kuv­ vetlerde küçük birliklere dağıtılmış. Bekir Sami Bey bu sabah beni ve Price'ı çağırttı. Yusuf Kemal Bey ve Rauf Beye göre daha kapalı konuştu. Öbürleri gibi, kafasında olan tek sorun ve üzerinde en çok durduğu konu, Amerika'run Türkiye'yi tanımasıdır. Onu ziyaretimizden kazancımız, ötekilerden farklı bir görüş elde etmemiz, daha çok eski Türk görüşünü almamız oldu. Bana öyle geldi ki kendisi herkesin düşündüğü gibi pek işin içinde değil. Bugün Birinci İnönü Savaşırun birinci yıldönümü . . . Bir askeri han­ do ile askeri geçit töreni yapıldı. Kent içinden askeri birlikler geçtik­ ten sonra, Millet Meclisi binası önüne geldiler, burada Mustafa Kemal Paşa onları teftiş etti. Miss Billingsve ben görmeye gittik ve geçidi çok güzel izledik. Bazı milletvekilleri ve bakanlar bizi Meclis binasına ça­ ğırdılar. Paşa geldiği zaman bizi gördüğü belli oldu. Bize nazikçe se­ lam verdi. Geçit töreninden sonra Miss Billings ve ben, Rauf Beyi gör­ dük ve Paşayı kutlamak istediğimizi bildirdik. Paşa herhalde mernrıun olmuştu ki bizi Meclis binasındaki özel kabul odasında görmekte ıs­ rar etti. Benim onu ilk yakından görüşüm oldu. Sorulanma cevap bek­ lediğim için onunla görüşme isteğinde bulunmamıştım Bununla be­ raber, gelişirnden sonra Dr. Adnan Bey aracılığıyla kartımı gönder­ rniştirn . Mustafa Kemal Paşa üzerimde büyük bir etki yarattı. İnsanlan yö­ neten bir görünüşü var ve belki mermere benzeyen soğukluğu ile birlikte olağanüstü meşgul hali nedeniyle, insan bu kadar yoğun ola­ rak ne düşünmekte olduğunu kendi kendine soruyor. İkimiz de, onu görmek istediğimiz için mernrıun olduğunu anladık, çünkü kısa gö­ rüşmemiz sırasında iki defa bize gülümsedi. Ayrıca Miss Billings'e bir yüzük yapmaya yarayabilecek üzeri süslemeli bir antik taş arma­ ğan etti. Burada derinlerden bir şeyler oluyor ama ne olduğunu anlayamı­ yorum. Yalruz Fransızlarla ilgili bir şey olduğuna eminim. Bilgisine gü-

1 35

1 36 AMERiKAN GIZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

vendiğtrn bir kişi, Savunma Bakanı Refet Paşanın birkaç gün içinde is­ tifa edeceğini söyledi. İstifası belki de Meclis tarafından isteniyor ve askeri durumla ilgili değil. Benim görüşüme göre, burada bir toplu­ luk savaşı bitirmek için tamamen Fransız parasına ve cephanesine dayanmak, onlara bazı imtiyazlar taruyarak İngiliz ve Fransızlardan olumlu bir barış sağlamak görüşünde. Ama başkalan da var. Bunların önde geleni belki de Refet Paşa. Bunlar Fransızlara güvenrniyorlar. Asker kişiler olarak, Milli Misak'ta­ ki amaçların tanınması ve özgürlüğün kazanılması içirı İngiltere'nın tatrnirı edilmesi gerektiğirıe irıanıyorlar. Eminim ki Refet Paşa, Fran­ sızlann, İngilizlerden Milliyetçilerirı istediklerini koparacak kadar güçlü olmadığını düşünüyor. Bir başka grup ise orta yolu izliyor. Yusuf Kemal Bey belki de bun­ ların en iyi sözcüsü. Bir büyük savaş daha bekliyorlar, bu savaşı da kazanacaklarına güveniyorlar. Ondan sonra mümkün olduğu kadar az imtiyaz vererek barış yapmayı umuyorlar. Amerika'ya ve Ameri­ kan şirketlerirıe her kolaylığı göstererek, Amerikan Hükümetirlee ta­ nınabilecekleri umuyorlar. Bu olursa, istedikleri, her şeyi alacaklarını sanıyorlar. Bana kalırsa, Meclis isteklerini elde ediTiceye kadar savaş, bu olmazsa ülkeyi yok etme ya da anarşiye sürükleme politikasına karar vermiştir. Meclis Refet Paşanın inebolu'ya gitmesirıe karşı ayak­ lanmıştır, nedeni de belki budur. Ne olursa olsun, birkaç güne kadar işirı içinde ne olduğunu öğreneceğtrn. Bu nedenle bu günlerde bura­ da olmaktan mutluyum

julian E. Gillespie

GILLESPIE'NİN RAPORU 2 Şubat 1 92 2 , İstanbul Ticaret Bakanlığı Dış ve İç Ticaret Dairesi Müdürlüğüne Washington, Konu: Ankara 'yı ziyaretle ilgili rapor İç bölgeye girmem için Türk Milliyetçi Hükümetirlin gösterdiği li­ man olan İnebolu'ya gitmek üzere Overton zırhlısı ile ı 4 Aralık tari-

SAKARYA SAVAŞI'NDAN SONRA 1 37

hinde İstanbul'dan aynldım 1 5 Aralık tarihinde öğleden soma saat l 'de inebolu'ya geldim. 24 saat soma da arabayla Ankara'ya hareket ettim. inebolu'da memurlardan her yardımı gördüm, İçişleri Bakanlı­ ğı benim ülkeye girmem konusunda önceden telgraf çektiği için hiç­ bir zorlukla karşılaşmadım inebolu'dan Ankara'ya gidişim l l gün al­ dı . Devamlı kar yağışı nedeniyle yollan aşmak neredeyse olanaksız­ dı. Kastamonu'dan ayrıldıktan soma llgaz dağlarını aşmak, kar içinde arabama yol açmak için 40-50 jandarma gerekti. On bir gün boyun­ ca çevirmensiz , rehbersiz ve jandarmasız kaldım. Bununla beraber hiçbir zorlukla karşılaşmadım, eşkıyalık ya da düzensizlik belirtisi görmedim. Ankara'da hemen Millet Meclisi Başkan Vekili Dr. Adnan Beye Ba­ yındırlık Bakanı Rauf Beye İktisat Bakanı Celal Beye, Maliye Bakanı

Hasan Tahsin Beye, İçişleri Bakanı Fethi Beye, Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Beye ziyaretler yaptım. Bu hükümet üyelerine, Ticaret Bakanlı­ ğının bir temsilcisi olduğumu, Dışişleri Bakanlığı ile ilgimin olmadığı­ nı , ülkenin ekonomik ve ticari durumunu öğrenmek, hükümetin Ame­ rikan iş çevrelerine karşı tuhununu ve istikrarlı olup olmadığını anla­ mak, ayrıca zaten Anadolu'da bulunan Amerikan çıkarlannın korun­ ması için ne gibi garantiler alınabileceğini saptamak için geldiğimi bildirdim. Benim gelişiine siyasal bir önem verilmemesi gerektiğini açıkladım. Bana her kolaylığın gösterileceğini, hangi konuda olursa olsun, eğer varsa istediğim bilgilerin verileceğini söylediler. Ben iş­ lerirnin çoğunu Bayındırlık Bakanı Rauf Bey aracılığıyla yapmayı uy­ gurı buldum. Çok iyi İngilizce konuşuyor. Ayrıca açıklığı , dürüstlüğü ve içtenliğiyle beni etkisi altında bıraktı. Birkaç görüşmeden soma benim bazı sorular verınem ve bu soruların yanıtlanması konusunda anlaştık Soruların yanıtlarını almak için 30 gün beklemek zorunda kaldım. Yanıtlan beklerken birçok milletvekili ve yüksek memur ile tanış­ tım Hükümetteki önemli kişilerle ilişkiler geliştirelim ve Türkiye'deki Amerikan faaliyetleri konusunu tartıştım. Milliyetçi Türk Hükümeti, gerçekten Birleşik Devletlerle yakın tica­ ri ilişkiler kurmak istiyor. Hem hükümet çevrelerinde, hem de halk arasında Amerikalllara karşı uygurı bir davranış var. Bu tuhunun ne-

1 38

AMERIKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

denleri şunlardır: l ) Milliyetçi Hükümet hemen mali yardım istemek­ tedir. Bu, verilecek bir imtiyaz karşılığı avans, kredi ya da özel bir borç biçiminde olabilir. 2) Hükümet yetkilileri, Amerikan sermayesi yatınm yaparsa Amerikalıların Misakı Millide yazılı amaçlara müda­ halede bulunmayacağına, siyasal amaçlarla hareket etmeyeceğirıe inanmaktadır. 3) Ayrıca Avrupa'da, ilerde yapılacak bir barış konfe­ ransında ticari ve iktisadi haklar konusunda sorun çıkabileceğirıden çekinmektedirler. Bu durumda (şu imtiyaz ya da bu ekonomik hak başkasına verilmiştir) diyebilrnek istemektedirler. Açıkça ticari imti­ yazlann, Amerika gibi siyasal bir güç tarafından desteklenen güçlü fi­ nans gruplarına verilmesinden yanadırlar. Böylece Türkiye'deki yurt­ taşların haklarını Amerika korurken, aynı zamanda Milliyetçileri de korumuş olacaktır. Ülkenin en büyük gereksinimi ulaşım olanaklannın geliştirilmesi­ dir. Haydarpaşa'dan Konya'ya uzanan, bir kolu da Esldşelıir'den Anka­ ra' ya gelen Anadolu demiryolu, Konya'dan İskenderun' a uzanan Bağ­

dat demiryolu ve İzmir-Aydın demiryolu dışında ulaşım ve taşıma de­ ve kervanlan, eşekler, kağnılar ve at arabalanyla yapılmaktadır. Çe­ şitli nedenlerle Chesterprojesinin canlandınlması yolunda bir eğilim vardır. Fransızların, Samsun-Sivas demiryolunun yapımını aldıklan yolun­ daki iddiaların gerçekiere uymadığını anladım. Bu yolun yapımı için herhangi bir imtiyaz verilmiş değil, ancak Fransızlara ilerde bir imti­ yaz vermek için söz verilmiş. Bu proje konusunda herhangi bir Ame­ rikan grubundan öneri alırlarsa, bunu ilgiyle karşılayacaklar, çünkü kendilerini Fransızlara bağlı saymıyorlar. Samsun'dan Sivas' a oradan Harput, Ergani, Diyarbalarve Mardin'e uzanan, Bitlis ve Van'a yan kol­ lar veren bir demiryolu daha yerinde olabilir. Sivas tan Kayseri'ye, sonra Ulukışla üzerinden Bağdat demiryoluna bağlanacak bir yol da istenebilir. İlgi çekecek başka bir demiryolu projesi İskenderun'dan Adana, Maraş, Malatya, Diyarbalar; Ergani, Harput ve Bitlis'e uzanan projedir. Milliyetçi Hükümet demiryolu yapımında kilometre garanti­ sine dayanan önerileri dinlemek istemeyecektir. Bununla beraber ya­ pılacak demiryolunun iki tarafından 20 kilometrelik bölgede maden haklarının demiryolu şirketine verilmesi fikrini olumlu karşılıyorlar. '

SAKARYA SAVAŞI'NDAN SONRA

Aynca İskenderun da ya da Karadeniz de liman yapımı da aynı şirke­ te verilecektir. Türk Milliyetçi Hükümeti, Musul vilayetinin, Arap değil Türk nitelik­ leri taşıdığıru bildirerek kendilerine ait olduğunu öne sürüyor. Bura­ larda ve

Van Gölü çevresiyle Erzurum'daki petrol yatakları

çok önemli

sayılıyor, belki de bu ülkenin işlenınemiş en büyük kaynağı olarak kabul ediliyor. Bu yönde herhangi bir Amerikan grubu girişimde bu­ lunursa olumlu muamele görecektir samnm.

Standart Oil firmasımn İstanbul temsilcisi Mr. Millet söyledim. Ve 22 Şubat tarihinde o sırada İstanbul' a gelmiş

Bu durumu, joblin' e

bulunan Dışişleri Bakarn Yusuf Kemal Beyle bir görüşme yapmasını sağladım . . . Milliyetçi Hükümet, eski tip bireysel imtiyazlardan yana değil. Ele alınacak her projeye Türklerin de katılmasım istiyor. Doğal olarak, şimdilik bu katkımn ölçüsü, Hükümetin durumu ve özel sermayenin azlığı nedeniyle, sorun yaratabilir. Ticaret konusunda hemen ilişkilere girmek için olanaklar parlak değil. Hükümet savaşla uğraşıyor ve bütün enerjisini buraya harcı­ yar. Bu nedenle üretim çok az, ihracat için hemen hemen hiç üretim fazlası yok. Hükümet, mali bakımdan zorluklar içinde, gelirini güm ­ rük gelirlerine ve gelirlerden alınan doğrudan vergilere bağlamış durumda. Bolşevik Hükümetinden cephane ve teçhizat olarak yar­ dım alınmıştır. Belki de Bolşevikler altın olarak avans da açmışlardır ama bunu doğrulatmak olanak dışı. Buradaki bankalarda ruble bu­ lunabiliyor.

7 50

kağıt kuruşa karşılık l O altın ruble üzerinden satış

yapılıyor. Milliyetçi Hükümet, yeni bir para bastırmış değil, daha ilerki bir tarihe kadar da bastırmayacak. Birkaç aydan beri Arıada­ lu'dan dışarıya altın çıkarılması yasaklanmı ş durumda. Bu nedenle Arıadolu'daki altın lira, İstanbul'daki fiyatıyla ya aynı , ya da birkaç ku­ ruş yüksek. Kilikya'da da Amerika ve Amerikan iş çevreleri konusunda olum­ lu bir eğilim var. Arıadolu'nun en verimli köşelerinden biri olan Ada­ na ovasımn sulama projesi daha kimseye verilmiş değil. Hükümet bu projeyi incelemekte ve şimdilik Amerikan kapitalistlerinin bir öneri­ de bulunmasım beklemektedir. Güvenilir kişilerden öğrendiğime

1 39

1 40 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TURKiVE'NiN KURTULUŞ YILLARI

göre böyle bir sulama projesi için büyük bir sermaye yatırımı gerek­ meyecektir. Yalnız konuya Toroslardaki ırmaklan denetim altına al­ mak da girmektedir. Bu yapılırsa bütün Adana vilayetini ve Mersin li­ manını kapsayacak elektrik elde etmeye yeterlidir. Savaş sırasında bu konuda Alman mühendislerinin hazırladığı özel bir raporu ele ge­ çirmeye çalışıyorum. Adana vilayetinde, modern tarım araçlarına ihtiyaç var. Savaştan önce Amerikan tarım araçları buraya girmiş. Adana Valisi Harnit Beyin bana verdiği bilgiye göre Adana'daki tarım araçlarının yüzde 80 'i Amerikan yapımı. Mac Corrnick sabanları ve biçerdöverleri burada çok iyi tanınıyor: (Bu bilgi International Harvester firmasının ızmir'de­

ki temsilcisine ulaştırıldı .) Ankara'da iken İçişleri Bakanı Fethi Beyle Amerikan tarım araçlan­ nın getirilmesi, bunların uygulanması ve satılması konusunu görüş­ tüm. Bu arada birkaç deney çiftliği kurulması ve devamlı sergi açıl­ ması konusuna Amerikan tarım araçları yapımcılannın ilgi duyabile­ ceği belirtildi. Fethi, herhangi bir Amerikan grubu buna ilgi duyarsa, hükümete ait topraklardan bedava olarak birkaç yıllığına verilebil­ mesi için çaba harcayacağım söyledi. Amerikan kapitalistleri için en ilginç konular, liman ve demiryolu yapımı , ünlü Ergani bakır madeni de dahil madenierin ve petrol kay­ naklannın işletilmesi. Hidroelektrik santrallerinin yapımı , tarım araç­ larının ve yün ipliği yapım araçlannın sokulması olabilir. Birkaç is­ tisna ile Hükümetin tek başına maden ve petrol imtiyazı vermeyece­ ğine irıanılmaktadır, ancak bunlar demiryolu yapımı koşuluna bağla­ nabilecektir. Ulaşırnın geliştirilmesinin zorunlu olduğunu inebolu'dan Anka­ ra'ya yaptığım yolculukta daha iyi anladım. Uzaklık o kadar fazla ol­ masa da -288 kilometre- Ankara'ya ulaşınarn içirı l l gün gerekti. Yollar otomobil içirı geçilmez durumdaydı. Araba, deve kervanı, eşekler ve kağnılar içirı bile zordu. Ilgaz dağlarını geçerken derirı karla karşılaştık. Ankara yolunda orduya cephane taşıyan deve ker­ vanlan , katır kervanlan ve kağnılar gördüm. Bu çeşit ulaşım biçimi hem çok pahalı , hem de çok yavaş , çünkü saatte ancak iki ya da bir buçuk kilometre yol alabiliyorlar. Ayrıca taşıma masrafı da çok yük-

SAKARYA SAVAŞI'NDAN SONRA

sek Örneğin bir benzin tenekesinin (beş galonluk) inebolu'dan All­ kara'ya taşınması 9 Türk lirası . Başka maddelerin taşınması için iste­ nen para da bununla orantılı. Bütün iç bölgede durum aşağı yukarı aynı . Ankara tipik bir iç kent görünümünde . Savaştan önceki nüfusu 40 bindi. Ama Milliyetçi Hükümetin başkenti olunca nüfus yüz bin oldu, kente doldular. Hükümet konusunda

ilk izlenirlllerime gelince, bütün

dünya genel olarak ve ben özel olarak uzun bir süreden beri bu in­ sanların nitelikleri ve erişmeye çalıştıkları amaç konusunda yanlış bilgiler almışız. Hükümeti yöneten insanlar ne yasadışı kişiler, ne de haydutlardır. Bunlar çoğunlukla Batı fikirleri, eğitimi ve kültürüyle ye­ tişmiş Türklerdir. Ankara'da bir hükümet vardır ve bu inkar edilemez. Milliyetçi Hükümet bir gerçektir ve bana göre Türkiye'yi temsil et­ mektedir. Hükümetteki kimseler

28 Ocak 1 9 1 9 tarihli Mili Misak'ı

kendilerine tek platform kabul etmektedirler. Eminim ki bu konuda son derece fanatiktirler. Hükümetin temeli Milli Misak'ın 6 'ncı mad­ desine dayanmaktadır. Milli Misak'ın yanında bir de Kanunu vardır.

Teşkilatı Esasiye

(Law of Fundamental Organization) Onların hükümet Büyük Millet Meclisi hem yürütme

biçimine göre yasama organı , yani

hem de yasama görevi yapmaktadır. Kısacası ulusal egemenlik Mil­ let Meclisinde topl anmı ştır. Meclis

350 milletvekilinden oluşmaktadır.

Bunlar iki yılda bir seçilmektedir. Teorik olarak her 50 bin nüfusa bir milletvekili düşmektedir. Meclis çok demokratik bir görünümdedir, her çeşit halk temsil edilmektedir. Bir gün Meclis salonunda 4 1 hoca saydım. Meclisin ikinci başkan vekili de bir hocadır. Kabine üyeleriyle konuşurken, Mecliste politik partiler bulurıma­ dığılll bildirdiler. Kelimenin tam anlamıyla bu aşağı yukarı doğru­ dur. Hükümet daha çok gençtir ve siyasi partilerin örgütlenebilece­ ği bir düzeye henüz gelmemiştir. Görüş farkları olanlar bile Yunanll­ lara karşı izlenen askeri politikayı desteklemektedir. Yani Yunanlılar Izmir'i boşaltmalıdırlar. Kişisel gözlernlerirnle çeşitli fraksiyonları iki kategoriye ayırdım. İlk ayrımda üç bölüm ortaya çıkıyor: Kısacası, Askerler, siviller ve din adamları. Bunları izlenen siyaset ve görüşler bakımından ayırmak güç. Milli Hükümetteki öteki fraksiyonlar fikir­ lerden çok kişilikler çevresinde toplanıyor. Şöyle ki ( l )

Kemalistler

141

1 42 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

Bunlar Mustafa Kemal Paşayı yakından izleyenlerdir. Tam bir siyasal, ekonomik ve ticari özgürlük ve bağımsızlık istemektedirler.

tanbul grubu.

(2) İs­

Bunlar Padişahın hükümetin başı olarak kalmasını ve

(3) Enver Paşa taraftarlan, eski İttihat ve Terakld üyeleri ve Pan-İslamcılar. (4) Bolşe­ vik Rusya ile yalan işbirliği kurulmasım isteyenler: Bu sonuncu grup

bazı yüıütme yetkilerine sahip olmasını isteyenlerdir.

aslında üçüncü grubun bir alt-topluluğudur. Denetimi ellerinde tutan ve çoğunlukla önde gelenler, Kema­ listlerdir. Milli Hükümette Mustafa Kemal Paşanın liderliğine rakip kimse yoktur. Mustafa Kemal Paşanın büyük etkinliği olmakla birlikte, Ankara'da iken onun bencilce bir ilitirasla ya da despotça bir baskıy­ la Hükümeti yönettiği izlenimini hiç edinmedim. Onunla yakından iliş­ kili kimselerden öğrendiğime göre Hükümet yönetimi, iktisat ve siya­ sal ekonomi konularını incelemek ve okumak için büyük zaman ayı­ nyor. Aynca geçen yıl Fransızca öğrendiği de bana bildirildi. Milliyetçi Hükümetin gerçek siyasal prograrnı

28 Ocak 1 9 1 9 tari­

hinde İstanbul'da Meclis-i Mebusan'da kabul edilen Milh Misak'dır. Yani ülkenin Türk kesimini büyük devletlerden kurtarmak mali, ekonomik ve siyasal tam bir bağımsızlık kazanmaktır. Milli Misak'la uygun düş­ ınediği için kapitülasyonların tamamen kaldinlması gerekmektedir. Ancak ilerde barış görüşmelerinde, uygun diplomatik bir dille kapitü­ lasyonlar konusunda bir uzlaşma sağlanabilir. Böyle bir uzlaşmaya va­ nlırsa, öyle ustaca kaleme alınmalı ki Meclisin ve halkın gözünden ka­ çabilsin. Milliyetçi Hükümet,

Suriye, Filistin ve Mezopotamya kendi pay­

larını üzerlerine alırsa, kamu borçlarını kabul etmektedir. Bu program, savaşın sürdürülmesi, Müttefiklerle görüşmeler, bu ikisi de olmazsa, İngilizlere ve Müttefıklere karşı

Pan-İslamcı

ve

Pan-Bolşevik akım

bir

tehdit olarak kullanılmak suretiyle gerçekleştirilecektir. Bu son adım, ancak en son çözüm yolu olarak atılacaktır. Pan-İslamcı ve Pan-Bolşevik akım, Hükümetteki bazı önemli kişi­ lerle konuşurken ortaya çıktı. Onlardan birisi görüşünü şöyle açıkla­

"İngiltere 'nin gücünü biliyoruz. isterlerse bizi silip süpürürler ama yok edemezler: Bunu yaparlarsa, bir an beklemeden kiiçük gruplara Clynlıp her İslam ülkesine gidip, İngilizlerin başına bela açacağız. N­ ganistan'a, İran'a, Mezopotamya'ya, Hindistan' a, Mısır'a, ve Arabistan 'a dı :

SAKARYA SAVAŞI'NDAN SONRA

gideceğiz. Bizi haklı bulmaz rrusımz? Başka uluslar gibi yaşamaya hak­ kırruz yok mudur?" Bununla beraber bu adımı atmak istemiyorlar çünkü bunun anlamımn Türk Hükümetini tamamen ortadan kaldır­ mak olacağım biliyorlar.

"Osmanlı İm­ paratorluğunun savaşın doğurduğu nedenlerle parçalara aynldığım kabul ediyoruz. Biliyoruz ki Suriye, Filistin, Mezopotamya, Türkiye için yitmiştir. Ama biz Osmanh İmparatorluğunun parçalandığım kabul et­ memize rağmen, niye dünya, Osmanh İmparatorluğunun artık ortadan kalktığım, doğal bir gelişmeyle, Türk Milliyetçi Hükümetinin ortaya çık­ tığım kabul etmiyor?" Ankara'mn liderleri milli görüşleri yaymakta, Bazı ileri gelen yüksek yöneticiler şunları söylediler:

bazı kuruluşlardan ve hükümetten, gurur duymakta, içten görünüyor­ lar. Onları tarursa ve onlarla birlikte çalışırsa Hıristiyanlara ve yaban­ cılara karşı bir tutum içinde değiller. Milliyetçi Hükümet

Bolşevik değildir,

bu yönde bir eğilimi yoktur,

Moskova Hükümetinin etkisi altında da değildir. Açıkça ve içtenlikle Bolşevik kurallarımn dinsel ve ekonomik yapı nedeniyle uygulana­ mayacağıila inandıklanm belirtiyorlar. Komünizm ilkeleri Türkiye 'de geçerli koşullarla uyuşmuyor. Gerçek anlarmnda, köylüler Rus köy­ lüsürıe benzemiyor. Türkiye'de hükümet işlerinde önemli rol oynayan İslam dininin, geniş arazileri var. Bunları kamulaştırmak, özel mülki­ yete ve çıkariara karşı çıkmak olanak dışıdır. Milliyetçiler, Moskova Hükümetinin Yunanlllara karşı kullandıkları, mühimmat yardımına şükran duyuyorlar. Ama Milliyetçiler Rusya'mn eski bir düşman oldu­

' 'Pan-İslavizmin siyasal, ekonomik ve ticari yönden Batı emper­ yalizminin ilerleyişi gibi, bağımsızhğa karşı bir tehlike sayılması gerek­ tiğini" biliyorlar. Bir kabine üyesi bana şunları söyledi: "Biz Bolşevik değiliz ve olmayacağız. O kadar öteye itilmek istemiyoruz. Avrupa tara­ fından zorlanmadıkça, elimizden geldiği kadar Bolşevikleri kullanmak istemeyiz.' ' ğunu ve

Hükümet ve halk, Yunanlılarla yapılan savaştan İngiltere'yi ve

Lloyd George'u

sorumlu tutuyor. İngiliz aleyhtarı açık duygular var.

Bu duyguların temelinde İstanbul'un işgali bulunuyor. Türkler bunu,

1 43

1 44 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

yasal olmasa bile moral bakımından mütarekenin ihlal edilmesi ola­ rak görüyorlar. Müttefık polisi tarafından İstanbul'da halka gösterilen davranış, evlere el konulması, 1 920 Mart ayında milletvekillerinin tu­ tuklanması, Malta'ya sürülmeleri bu duyguları yoğunlaştıran şey­ ler . . . Yüksek memurlar ve iyi eğitim görmüş kişiler arasında dinle dev­ letin birbirinden ayrılması görüşüne rastlarnam beni şaşırttı. Yasalar ile dini birbirinden ayırmak görüşü yaygınlık kazanmaktadır. Yüksek yöneticiler arasında sık sık hocalardan alaycı iğneleyici bir biçimde söz ediliyor. Liderler, geçmiş hükümetlerin hocalar yüzünden geri kaldığını düşünüyorlar. Bunlardan biri bana şunları söyledi: ' 'Türki­

ye 'nin en kötü hastahğı hocalardır. Bizi boğarak öldürüyorlardı. Hoca­ mn etkisi silinmedikçe gerçek bağımsızlık, özgürlük ve iyi yönetim el­ de edemeyiz." Buna benzer biçimde Amerikan misyonerlerine karşı duygular var, ama Hükümet resmen Hıristiyanlara karşı hoşgörülü davranmaktadır. Ankara'dayken Adana'nın askeri ve sivil valilerinden, Amerikan ti­ careti için önemli olasılıkların bulunduğu Adana vilayetini mümkünse gezmem için Bayındırlık ve İçişleri Bakanıarına telgraflar geldi. 5 Şu­ batta Ankara'dan ayrıldım. Kayseri ve Ulukışla üzerinden Bağdat de­ rniryoluna gelerek oradan Adana'ya ulaştım. Adana'da durumu gayet sakin buldum. Askeri Vali Muhittin Paşa, ve Sivil Vali Harnit Bey güçlü kişilikleriyle, güçlü bir yönetim kurmuşlar. Amerikan Yakındoğu Kur­ tarma Örgütü üyelerini mutlu eden bir biçimde vilayeti ternizlernişler.

İki yıl önce Fransız yönetimi altında bile böyle iyi işleyen bir yönetim görmediklerini, Milliyetçi Hükümetin kumar ve içki yasağını koyarak yürüttüklerini, fuhuşu ortadan kaldırdıklannı mutlulukla söylediler. İki yıl önceki savaşın izleri bile yok ortada.

julian E. Gillespie Yardımcı Ticari Korniser

Gillespie 'nin Soru/anna Rauf Bey'in Yamtlan

Gillespie, Ankara'dayken ekonomik durumla ilgili olarak Bayındır­ lık Bakanı Rauf Bey'e sorular veriyor. Bunların yanıtlanması bir ay alı­ yor. Yanıtları düzenlemek için Bakanlar Kurulu bile toplanıyor. O za­ man Ankara Hükümetinin görüşlerini açıklaması bakımından bu ya­ nıtlar ilginç. Sorular ve yanıtların bir bölümünü aşağıda aktarıyoruz:

Soru - Hükümetin Arnerikan sermayesi ve işadamlan konusunda­ ki tutumu nedir?

Yanıt- Büyük Millet Meclisi hükümeti Arnerikan işadamlanna kar­ şı iyi niyet beslemektedir. Hükümet, Arnerikan sermayesinin bu ülke­

nin doğal kaynaklannı geliştirip, ekonomik yaşamını kalkındırmasını içtenlikle görmek istemektedir.

Soru - Milliyetçi Hükümet tarafından Ermenistan'a, Gürcistan'a, Azerbaycan'a, Bolşevik Rusya' ya, Fransa'ya ya d a başka bir ülkeye ne gibi iktisadi ve ticari ayrıcalıklar tanınmıştır?

Yam t - Rusya, Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan

ve

Ukrayna

ile

dostluk anlaşmalan yapılırken, ekonomik ve ticari sözleşmeler üze­ rinde de durulmuş, ancak bunlar daha sonuca ulaşmamıştır. Dolayı­ sıyla bu ülkelerden hiçbirine tek taraflı ya da çok taraflı nitelikte özel iktisadi ve ticari ayrıcalık verilmiş değildir. Fransız Hükümetiyle de durum aynıdır.

1 46 AMERiKAN GiZLi BELGELERIYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

Soru - Hükümet tarafından

şimdi ne gibi yatınm ve yapım proje­

leri üzerinde durulmaktadır? Bunlardan hangileri Amerikan serma­ yesinin incelemesine açıktır?

Yanıt - Hükümet tarafından incelenmekte olan projeler şunlardır: Mersin Limanı, Adana ovasımn sulama projesi, Zonguldak ve Bay­ burt'un elektrik projeleri. Şu projeler de hemen incelenecektir:

Bütün Karadeniz Jimanian, bu limanlan iç bölgelere bağlayacak de­ miryollan, bu bölgedeki madenler, Ankara-Sivas ve Sivas-Erzurum, Be­ yazıt-Erzurum-Trabzon, Trabzon-mze demiryollan, Harput-Ergani­ Mardin-Diyarbakır demiryollan. Bu sayılan işlerin incelenmesi Amerikan sermayedariarına açıktır.

Soru - Hükümetin Chesterprojesi ya da benzeri projelere karşı tu­ tumu nedir? Hükümetiniz hangi koşullarda ve ne gibi şeyleri dikkate alarak Amerikan sermayedarıarına ya da sermayedar grubuna izin verebilir?

Yanıt -

Hükümet kendine getirilen her projeyi incelemeye hazır­

dır. Bu gibi konularda genel ve başlıca kural olarak şu formül benim­ senmiştir: Bu projelerin hiçbiri Türkiye'nin ekonomik ve siyasal ba­ ğımsızlığına zarar getirmemelidir. Özel koşullar ise somut bir öneri getirildiğinde Hükümetçe belirtilecektir.

Soru - Amerikan

sermayesinin Türkiye'ye yatınmı için Hükümet

ne gibi temel noktaları benimsiyor? Yeni tekelci imtiyazlardan yana mıdır? Kiralama mı, yoksa

royalty

esasına mı bağlı kalmak istiyor?

Transfer esası mı, yoksa Türk ve Amerikan sermayesinin bir şirkette birleşmesi esasını mı istiyor?

Yanıt -

Hükümet, Türk ve yabancı sermayenin birlikte tekelci bi­

çimde çalışmasından yanadır. Bununla beraber bu genel tercih, soru­ da yansıtılan öbür sermaye yatınmı biçimlerini, önemlerine ve geniş­ liklerine göre uygulanmasını engellemeyecektir.

Soru - İç borçlarınız ne kadardır? Yanıt - Konsolide iç borçların miktarı

savaş nedeniyle

1 6 milyon

Türk lirasıdır. Başka iç borç yoktur.

Soru

-

Dış borçların miktarı ne kadardır? Başka bir devlet tarafın­

dan Türkiye'ye verilen borçlar ne kadardır?

SAKARYA SAVAŞI'NDAN SONRA

Yanıt - Dış borçlann miktanın şimdi söylemek olanak dışıdır. Os­ manlı borçlan içinden bugünkü Türkiye'nin payı, bir genel banş an­ laşmasından sonra belirecektir.

Soru - Ülkenin altın rezervi ne kadardır? Hükümetin mali duru­ muyla ilgili bir açıklamayı mutlulukla karşılanm. Yanıt - Darphane'de basılan altırılann rniktanyla ilgili kayıtlar, Bü­ yük Millet Meclisi Hükümetinin elinde olduğu gibi, halkın altınını te­ davülden çekmesine yol açmıştır. Dolayısıyla tam altın rezervini bil­ mek olanak dışıdır.

Soru - Ulusal ya da devlet bankalan kurmak Hükümetçe düşünü­ lüyor mu?

Yanıt - Hükümet tarafından ulusal bankalar kurulacaktır.

RUS ALTINLARI Rapor 22 Mayıs 1 922 İstanbul, Türkiye ABD Ticaret Bakanlığı İç ve Dış Ticaret Müdürlüğüne Washington, . . . Trabzon'dan gelen bir kişiden, Mart ayının son iki haftası ile Ni­ sanın ilk haftası içinde Trabzon' a 35 ton Rus altını çıkanldığını öğren­ dim. Kaynağin güvenilir olduğunu sanıyorum ama teyit ettiremedim. Son günlerde İstanbu!da , Moskova'nın Ankara Hükümetine 1 2 milyon İngiliz liralık ödünç verdiği söylentileri dolaştı . Bu haberi de teyit et­ tirerneelim ama İstanbul'daki milliyetçi kaynaklardan ve Türk Milliyet­ çi Hükümetinin İstanbul'daki temsilcisiyle görüşmelerimden, böyle bir ödünç verildiği izlenimini edindim. Ödünç verilip verilmediği yolunda direkt sorular sordum, her seferinde kaçarnaklı yanıtlar al­ dım, hiçbir zaman kesirılikle yalarılamadılar. Ayrıca şuna işaret et­ mek isterim ki, Ankara'daki Büyük Millet Meclisi, Yunarılıla.ra karşı yapılan savaşta kullanılmak üzere Savunma Bakanlığına l O milyon

1 47

1 48

AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

Türk lirası daha verilmesini kabul etti. Belki de bu on milyon lira, Moskova'dan verilen kredinin bir bölümüdür. Ayrıca Ankara Hükü­ metinin Karadeniz'deki bir limandan İstanbul' a altın gönderip kredi açtırma yolları aradığı biçiminde söylentiler yayıldı. Ama şimdiye kadar böyle bir şey yapıldığını haber almadık. Bu konudaki geliş­ meleri dikkatle izliyorum.

julian E. Gillespie ABD Ticaret Bakanlığı Temsilcisi

İNGiLiZLERiN KÜRT SORUNU YARATMA GiRiŞiMLERİ Rapor Sayın Dışişleri Bakanı Washington

20 Şubat 1 922, İstanbul Efendim, Bakanlığın bilgisi için Askeri Ataşe tarafından

Kürdistan'daki

du­

rumla ilgili hazırlanan raporu sunuyorum. Daha önceki yazılanmda belirttiğim gibi Kürt sorunu dikkati çekecek değerdedir. Normal ko­ şullarda bile Kürtler daima komşulan için sorun olmuşlardır. Şimdi, Kürdistan'ın ünlü petrol yataklan nedeniyle, yabancı entrikalar kuş­ kusuz başladığı için, ciddi sonuçlar çıkabilir. İngilizler herhalde

distan'ı

Kür­

denetim altına almak için Kürtleri Türklere karşı kullanmak

isteyeceklerdir, Türkler de Kuzey Mezopotamya'yı. ele geçirmek için aynı şeyi yapacaktır, Kürdistan'ı özel etki bölgesi sayan Fransızlar da Türk-İngiliz sürtüşmesinden çıkar sağlamakta bir an duraksamaya­ caklardır. Saygılarımla. Thğamiral, ABD Deniz Kuvvetleri ABD Yüksek Ko miseri

Mark. L. Bristol

SAKAAYA SAVAŞI'NDAN SONRA

Konu: Kürt ayaklanması Rapor

26 Ocak 1 922, İstanbul'dan Buradaki Fransız Askeri İstihbaratı, yukarıdaki konuda, bu yakın­ larda bir r apor hazırlamıştır. Raporu hazırlayarı kişi, bana bu raporu göstermiş arıcak bürosundan götürmeme izin vermemiştir. Raporun başında, Kürdistan ayaklanmasına bütün Yakındoğu sorununun bir parçası ve İngilizlerin dünyanın bu bölgesindeki amaçları ve istekle­ ri açısından bakmak gerektiği belirtilmektedir. Sonra, Büyük Britan­ ya'nın en büyük sorununun Hindistan'ı güven altına almak olduğu, İn­ gilizlerin plarılanna bu bakımdan yaklaşmak gerektiği öne sürülmek­ tedir. Hirıdistarı'a tehdit iki yönden gelmektedir. Bunlardan biri, İran üzerinden Bolşevik tehdidi, öte y arıdan Mezopotamya, İran ve Gülucis­

tan üzerinde Milliyetçi Türk-Pan-İslam tehdididir. Bu son tehdidi önle­ mek için İngilizler, Filistin ve Irak dahil Akdeniz'den Basra Körfezine uzanan, kendi etkilerinde bir dizi devlet kurmak görüşündedir. Kral Hüseyin ailesini kullanarak güçlü bir Arap İmparatorluğu kurmak ve T ürklerin yoluna set çekmek istemiş, arıcak Hicazlı. aileyle işler yolurı­ da gitmemiştir. Büyük çapta bir Arap ordusu düzenlemek oldukça güç bir iştir. Ayrıca daha kötüsü Halifelik İstanbul'da bulunmaktadır. Dolayısıyla Büyük Britanya'nın Kürdistan'daki rahatsız durumdan ya­ rarlarııp, Mustafa Kemalin sırtında bir tehdit olacak biçimde, bunu geliştirmeye çabalamasına, aynı zamanda Milliyetçi Türkiye ile Mezo­

potamya arasında bir perde kurmasına şaşmamak gerekir. Bundan sonra Kürt tarihiyle ilgili bilgiler verilmiştir. Bu arada Kür­ distan'ın tamamen bir coğrafi deyim olduğu, hiçbir zamarı siyasal bir birlik anlamına gelmediği belirtilmiştir. ' 'Kürtler, Türkiye ve İran'da dağınık durumdadırlar. İran'da başlıca Kürdistarı'da, sonra Azerbay­

can ve Ardilan'da başka etnik gruplarla kanşık olarak bulunmaktadır­ lar. Türkiye'de ise altı Doğu vilayetinde Trabzon, Erzurum, Van, Bitlis,

Harput ve Diyarbakır'da ayrıca Sivas ve Musul vilayetlerinde bulurı­ maktadırlar. Ermeno-Kürdistan'da ve Sivas'ta Ermeni ve T ürk halkıyla birlikte yaşamaktadırlar, Diyarbakır ve Musul'da "Milli" denilen Arap­ lada iç içedirler.

T ürkiye'deki Kürtlerin sayısı aşağı yukarı

1 49

1 50 AMERiKAN GIZLi BELGELERiYLE TÜRKIYE'NIN KURTULUŞ YILLARI

l .200.000'dir. Dünya Savaşı sırasında, başlıca Kürt ailelerinden Bedir­

han ailesinin başı Abdürrezak Bedirhan, kendini Kürdistan Prensi tanı­ ması koşuluyla Rusya'ya hizmetini ve 25 bin süvari vermeyi önermiş­ tir. Çar'ın egemenliğini kabul etmeye hazır olduğunu bildirmiştir. Rusya, bu öneriyi çok tehlikeli olacağı gerekçesiyle reddetmiştir. Ara yerde İstanbul Hükümeti, Kürtleri ayaklandırmaya çalıştığı için Bedir­

han ı ölüme mahkUm etmiş, Bedirhan ise çabalarım sürdürmüş ve bu '

defa İngilizlere dönmüştür, ancak birdenbire ölmüştür. Ölümünün Türk ajanlarımn verdiği zehirden ileri geldiği öne sürülmüştür. Versa­ illes Anlaşmasından önceki yıllarda Paris'te yaşamakta olan zengin ve etkili bir Kürt, Şerif Paşa, bu anlaşmaya bir Kürt devleti kurulmasım sokturmayı neredeyse başarmı ş, ancak Londra Konferansı bunu en­ gellemiştir. Türkler, Şerif Paşanın eylemlerinden başka, Kürt devleti kurulması akımırun arkasında kimsenin bulunmadığım iddia etmek­ tedirler, ancak gerçek şudur ki, Kürt halkı kendisinden devamlı adam ve para istenmesinden bıkmıştır. İngilizler onların bu hoşnutsuzlu­ ğundan yararlanarak, karışıklıklar yaratmak, bir isyan çıkarmak üze­ re ajanlar göndermiştir. Bu ajanlar arasında Kürt Mustafa Paşa, Mulan

Zade (?) ve Hamit Paşa vardır. Geçen ilkbaharda Ankara Hükümeti­ nin, Kürtlerden istekleri o kadar dayanılmaz bir düzeye gelmiştir ki, ayaklanmışlardır en sonunda. Başlangıçta bu ayaklanma güçlük çık­ madan bir Türk taburuyla bastırılmıştır. Hazirandaki başka bir ayak­ lanma daha ciddi olmuş ve bununla başa çıkmak için bir tümen ka­ dar kuvvet gerekmiştir. Kazım Karabekir Paşa bütün yaz boyunca, Kürtlerin, eylemleri, önlemlere rağmen ayaklanmaya katılanların sa­ yısımn artması karşısında kuşku içinde kalrmştır. Mardin bölgesinde­ ki asilere, Abdülhamit zamanında 4 'üncü Türk Kolordusunun komuta­ m olan Pirizade Bekir komutanlık yapmıştır. Asilerin öbür liderleri ise

Musa Bey ile geniş "milli" kabilelerinden birinin reisi İbrahim Paşa'dır. Kasım ayında Mardin'in Kürtler tarafından alındığı haber verilmiştir. Bu haber Ankara tarafından yalanlanmış, Babı§li tarafından doğrulan­ mıştır. Milliyetçiler her zaman olayın önemi olmadığım öne sürmüş­ ler, ancak öyle ciddiye alrmşlardır ki, geçen haziran, görüşmek üze­ re Pirizade Bekir' e bir heyet göndermişlerdir.

SAKARYA SAVAŞI'NDAN SONRA

Kürtler bu heyete şu isteklerde bulunmuşlardır:

Kemalist Hükümetin Kürt vilayetlerini içine alan otonam bir Kürt devletini tanıması, 2. Bu devletin sımrlanmn Kürtler ve müttefikleri tarafindan saptanması, 3. Türk memur ve jandarmalanmn hemen geri çekilmesi, 4 . Otonam Kürdistan 'ın kurulmasında Türklerin ellerini uzak tutması. 5. Ankara Hükümeti tarafından toplanan savaş vergilerinin ve baş­ ka katkılann Kürdistan 'a geri verilmesi, 6. Türkiye 'nin sımrlan içinde yaşayan Kürtlere güvenlik tamnması ve askerde olan Kürtlerin hemen terhis edilmesi. l.

Gönderilen heyetin yetkisi olmadığı için, görüşmelerden bir şey çıkmamıştır.

Ankara,

Eylül ayında bir heyet daha göndermiş ancak

heyet, bu defa bir anlaşma hazırlayabilecek ve imzalayabilecek yet­ kide ve yetenekte bir sorumlu lider bulamamış, bunun üzerine yeri­ ne getirilmeyecek vaatlerle hoşnutsuzluklan gidermeye çaba harca­

' 'Kürtlere idari otonomi verilecek, ancak bütün Kürt vilayetleri, yardımcısı Kürt olan bir Türk genel valinin yönetiminde birleşeceklerdir. Genel vali, Ankara 'da Kabine tarafindan atanacak, Büyük Millet Meclisi bunu onaylayacaktır. Kürt vali yardımcı­ sım ise Kürt meclisi seçecektir. Valiler, Kürt kentlerinden birinde otura­ cak ve beş yıl için seçileceklerdir. Bu beş yıl otonomi için deneme dö­ nemi olacaktır. Beş yıl sonunda geleceği saptamak için referandum ya­ pılacaktır. Valilere 1 2 Kürt 'ten kurulu heyetler danışmanlık yapacaktır. İdarede çahşan memurlann yansı Türk, yansı, Kürt olacaktır. Türk Hü­ kümeti seferberlik kalkıncaya kadar askere ahnmış Kürtleri terhis ede­ meyeceğini bildirmiştir. Bu arada Türkler, Kürtleri yatıştırmak için Şeyh Şunusi'yi Kürdistan 'a göndermiştir. Onun başansızhğa uğradığı ve Kürtlerin onu hapsettiği dedikodulan yayılmıştır. mıştır. Şu vaatlerde bulunmuşlardır:

Kürt akımı çok ciddiye alınmamalıdır. Kürtler bir lider bulama­ mışlardır. Onları düzene koyacak güçte kimse yoktur.

ŞerilPaşa ken­

di ülkesinden yetki almamıştır, İstanbul'daki iki Kürt derneği ise otu­ rup uzun uzun tartışmakta, ancak ortaya bir lider çıkaramamaktadır. Halen

Süleymaniye'de

bulunan

Kürt Kongresi,

bir başkan seçmek ve

1 51

1 52 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

bir program üzerinde birleşrnek için çağnda bulunmuş, ancak Kürt aşiret reisierinin üçte ikisi bu çağnya katılmamışlardır. Askeri ve si­ yasi liderlikten yoksundurlar. Yunanlılar önemli bir zafer kazanırlarsa, Kürt isyanı Türkiye'nin arkasım ciddi bir biçimde tehdit edebilir, an­ cak Batı'daki savaş Türklerin lehine gelişirse, Türkler ellerindeki ya­ nın düzine yetenekli liderden biriyle Kürt sorunlanna son verebilir. İngilizler kuşkusuz bu durumu bilmektedirler, gene de Kürt duru­ muyla meşgul olduğu sürece Mustafa Kemal'in Musul' a el koyamaya­ cağıru düşürımektedirler. Dolayısıyla Kürt akımına yardımcı olmakta­ dırlar. Bay Churchill, Avam Kamarasında, İngiliz Yüksek Komiserliği­ nin yönetiminde olursa Kürtlerin, Mezopotamya ile birlikte idare edil­ meye razı olduklanrun "araştırmalar" sonunda öğrerıildiğini söyle­ miştir. Gerçekte ise bu araştırmalar İngilizlerin, İstanbul'daki iki Kürt derneğini "Teali" ile "Teşkilat", Musul ve Mardin bölgesindeki bazı küçük Kürt reisierini satın almalan biçiminde sırurlı olmuştur. İngiliz yetkililerinin yardımıyla Mustafa Paşa, Mulanzade, Rifat Bey ve başka­ lan geçen yaz Kürdistan' a gönderilmiştir. İstanbul'dan aynlmadan ön­ ce Mustafa Paşa, İngiliz mandası altında Kürt bağımsızlığı istediğini belirten bir broşür yayınlamıştır. Teali Derneğinin üyesi Hamdi Paşa, aym görüşle geçen kasım ayında Süleymaniye'ye gitmiştir. Hamdi Pa­ şa, Damat Ferit Paşa Hükümetinde Denizcilik Bakam idi ve İngilizler ta­ rafından Kürdistan' a gönderilmiştir. Etkili bir Kürt lideri olan Ahmet Taha da aym biçimde gönderilmiştir. Alınan istihbarata göre İngiliz­ ler, Hicazlı Kral Hüseyin'in üçüncü oğlu Emir Zeid'i kral yapmak iste­ mektedir, ancak kendinden çıkacak bir lideri bulamayan Kürdistan'ın bir yabancı prensi kabul etmesi düşünülemez. Fransız-Türk anlaşmasına karşı yürüttükleri kampanya ve Kürt ayaklanmasına verdikleri itici güç konusunda İngilizlerin eylemlerini yakından izlemek gerekir. İngiliz iddiasına göre gizli bir anlaşmayla Türkler, geri aldıktan sonra Musul'daki petrol yataklanrun işletilmesi­ ni Fransızlara söz vermişlerdir. Böyle bir anlaşmanın varlığı konusun­ da ellerinde kanıt yoktur. Şimdi, aym zamanda bizim Türklere yaptı­ ğımızı , (yanlış olduğuna eminim) Kürtlere yapmaya çalışmaktadırlar. Kürtleri, Mardin ve öteki bölgeleri ele geçirmeye, yani Türklerin bize verdikleri bölgeleri ele geçirmeye itiyorlar. Bu durumda İngilizler Fransız çıkarları aleyhinde çalışmıyorlar mı?"

SAKARYA SAVAŞI'NDAN SONRA

Görülen öbür Fransız istihbarat raporları, Türklerin Kürtlere yak­ laşmaya çalıştıkları, bazı Kürt subayların Türk ordusundan ayrılması­ na razı oldukları , bazı Kürt liderlerinin kısa süre önce Mısır ve Ara­ bistan' a gittikleri yolundadır. Başka bir raporda ise Moskova'dan bir heyetin Tebriz' e gittiği, Simku ile görüştüğü, Bolşevik çıkarlarına iliş­ ınediği sürece onlara karışmayacaklarının bildirildiği ve Kafkas Fe­ derasyonuna katılma çağnsında bulunulduğu belirtilmektedir.

1 53

VI ZAFER YILI

Samsun 'un Bombardirnam

1 922 yılının yaz aylarında Yunanlılar başka bir yola başvuruyor­ lar: Zırhlılarını gönderip denizden kentleri topa tutmak. Ünlü Averoff zırhlısı da karışıyar işe. Karadeniz kıyılarındaki önemli kentler, göz­ dağı vermek ve yerli Rum halkı ayaklandırmak için topa tutuluyor.

Samsun ve Trabzon bombalanıyor. Samsun'un bombardımanında bir de tanık var: Amerikan Sands zırhlısının komutanı. Bu Amerikalı de­ nizcinin verdiği rapor Samsun bombardımanının ilginç yönlerini or­ taya koyuyor.

U. S.S. SANDS zırhlısı kaptanı R.H. Ghormley'in Samsun 'un bombardımanıyla ilgili olarak 7 Haziran 1 922 tarihinde tuttuğu günlük:

7 Haziran Saat 09.00'da kıyıya çıktım . johnson'un bürosuna gittim. Orada birisiYunan gernilerinin açıkta olduğunu söyledi. Bu sırada saat 09 . 1 5 ya da 09.30 idi. Yunan gemileri Averoff zırhlısı, aynı zamanda amiral gemisi olan Naxos k:ruvazörü, bir k:ruvazör daha, iki muhrip, iki traw­ Jer, adları belli değil. johnson' a bütün Amerikalllara haber vermesirıi ve gerniye dön­ mesirıi, soma bir subay gönderip Amerikalıların toplanıp toplanma­ dıklarına baktırmasını söyledim. Hemen radyo ile Yunan kıdemli su­ bayını buldum ve onunla görüşmek istediğimi bildirdim. Yunan filo­ suna karşı durum aldım. Soma Naxos' a çıktım. Yunan kıdemli suba. .

1 58

AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

yı , benden limanda demirli, biri İtalyan, biri Fransız bandıralı ticaret gemisine haber vererek limandan çıkmalamu bildirmemi istedi, iki geminin de ateş hattı içinde olduklarını söyledi. Ben de Yunan komu­ tanına herhangi bir eyleme geçmeden, kentteki Amerikalıları çıkar­ mak istediğimi bildirdim. Kentte çok sayıda yabancı ve birkaç bin Rum kadını bulunduğunu, kente ateş açılırsa bunların hayatlarının tehlikeye gireceğini söyledim. Bana kentin valisine gönderecek bir mektubu olduğunu, bunu taşırsam mektubu okuyabileceğimi bildir­ di. Taşımazsam kıyıya göndereceğini ekledi. Ben de götüreceğimi söyledim. Çünkü Amerikalılarla bir an önce ilişki kurmak istiyordum. Ama bu düşüncemi ona açmadım. Kıyıya çıktım ve nhhmda Muta­

samfın beni görmek istediğini söyleyen bir polisle karşılaştım. Be­ raberce telgrafhaneye gittik ve orada Mutasarrıf ve Askeri Vali ile karşılaşhm. Beni bekliyorlardı. O zaman mektupları kendilerine ver­ dim. Çevirttiğim mektuplar şöyle idi: Naxos'un bordasında Samsun kenti Valisine, Yasal bir davranış içinde olanYunan fılosunun varlığı, Türklerin Hı­ ristiyanlar üzerinde baskı ve zulüm uygulamasına gerekçe olamaz. Bu durumun devamı halinde Mustafa Kemal'in denetimi altında bulu­ nan bütün kıyı boyuncaYunan fılosu, ciddi karşılık verme hakkını kul­ lanacaktır. Sizi uyarıyoruz.

Vriacos Kaptan, Yunan Kraliyet Filosu Naxos'un bordasında 25 Mayıs 1 922 Samsun kenti Valisine, Yunan filosunu yöneten Amiral'in emirleriyle sizi bizim atadığı­ rnız Yunan subaylarından kurulu bir heyetin önünde, bütün silahları­ nızı, mühimmatınızı, mayırılarınızı ve başka savaş malzemelerini tahrip etmeye çağırıyoruz . Tahrip işlemi, bugün l 3 . 1 5'ten önce baş­ lamalıdır. Bu konuda, zamanında başlamak için bütün gerekli hazır­ lıkları yapmalısınız.

ZAFER YILI 1 59

Bu isteğimizi yerine getirrnezseniz, bu saatten itibaren, İkinci La­ hey Konferansı anlaşmasımn ikinci maddesinde tamnan ayrıcalığı kullanacağız. Bu konuda size bir kopya gönderiyoruz. Bu notu aldıktan soma içinde bildirilerılerle ilgili olarak tarafsız devletlerin temsilcileri ve konsolosluklarla belirtilen saatten önce uy­ ruklarım kentten çıkarmaları için temasa geçiniz. Aym biçimde kent­ teki savaşmayan halkı da çıkarımz. Bu emrin yerine getirilmesini geciktirir ya da direnmeye başvu­ rursamz, sorumlusu biz olmayacağız.

Vriacos Kaptan, Yunan Kraliyet Filosu Soma, Mutasarrıf ile Askeri Valiye kentteki Amerikalıları çıkarmak istediğimi bildirdim. Onlar bir yamt hazırlayacaklarım ve bunu Yu­ nanlılara verınemi istediler. Yarım saat içinde bu yamtı hazırlayacak­ larım ve Amerikalılar konusunda bana haber vereceklerini söyledi­ ler. Büroda bekledim ve az soma Currin, johnson ve Green geldiler. Onlara olan biterıleri anlattım, herkesin hemen kenti terk etmek için hazır olmasım istedim. Yarım saat sonunda bir yamt hazır değildi. Bu­ nun üzerine Mutasarnf ile Askeri Valiye Amerikalıları bir an önce çı­ kartmak istediğimi ve yamtlarım hemen hazırlamalarım söyledim. Bana, yamtlarım hazırlamakta olduklarım , Amerikalıların durumunu ise Ankara'ya telgrafla sorduklarım bildirdiler. Ben de onlara, yerel yetkilerin kendilerinde olduğunu, böyle bir acil durumda Amerikalı­ ların kentten çıkmalarına izin verebilecek yetkileri olması gerektiği­ ni söyledim. Bunun olanak dışı olduğunu, kentten kimseye çıkış izni vermemeleri için emir aldıklarım, Ankara'dan kısa zamanda yamt al­ mayı umduklarım belirttiler. Kont Smecchia geldi ve Amerikalılar için ne yapacağımı sordu. Ben de onları çıkarmaya çalışacağırnı bildir­ dim ve bütün yabancılara güvenilir yerlere çekilmelerini söylemesi isteğinde bulundum. Benden, Amiral Bristol aracılığıyla İstanbul'daki İtalyan yüksek komiserine kentte 50 İtalyan uyruklu kişi bulunduğu­ nu haber verınemi rica etti. Bundan soma, aralıklı olarak Mutasarnf ve Askeri Valiye adamlar göndererek Amerikalıların Sands' a çıkma­ sına izin vermelerini istedim. Onlar ise uzun bir söylev vererek, Yu-

1 60 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

nanlıların, açık bir kent olan Samsun'u bombardıman etmelerinin uluslararası hukuka aykırı olduğunu anlattılar. Amerikalıların da kentteki öteki yabancılar gibi ellerinden geldiğince korunacağını bildirdiler. Yani Ankara'dan emir gelmezse gemiye çıkmalarına izin vermeyeceklerini, ancak her an Ankara'dan bir yanıt beklediklerini tekrarladılar. Saat 1 3 .45 olduğunda Yunanlılara karşı hazırladıkları yanıtı bana verdiler. Amerikalıları çıkarmak için bir defa daha giri­ şimde bulundum ama sonuç alamadım. Aynı zamanda kentte asker­ ler belirdi. Silahlanın çeşitli yerlere götürüp yerleştirdiler. Her şey çok sakindi. Mutasarrıf ve Askeri Valiye kentteki yabancıları, bu gibi durumlarda korumaları gerektiğini söyledim. Bu nedenle Amerikalı­ ları gemiye çıkarıp kendilerini sorumluluktan kurtarmaya çalıştığıını bildirdim. Eğer gemiye çıkınazıarsa Ankara Hükümetinin üzerlerine yilidediği sorumluluğa ek olarak Amerikan Hükümeti de kendilerini sorumlu tutardı. önce Amerikalıları kentten çıkarmayı düşündüm ama böyle bir davranışın Amerikalıların hayatım tehlikeye sokabile­ ceğini göz önüne aldım. Gemiye geri dönmek için yola çıktım ve Mr.

King ile Mr. Harris'le karşılaştım.

Onlara, Mutasarrıf ve Askeri Valinin

son kararlarını anlattım, Amerikalllara durumu anlatmalarım , araba­

Currin'in evirıde kalmalarım söy­ Cur­ demiryoluna gideceklerini bildirdi. Currin'in

larım alıp kentten çıkmalarım ya da lemelerini istedim.

William King,

rin'in evirıe, oradan da

arabalarım alacaklarım, önce

onlardan hastaneye gitmelerini istediğini anlattı . Ben ise öbürünün daha iyi olacağım ve Mutasarrıf'ın dairesiyle temas kurmalarım söy­ ledim. Kentten dışarı çıkmak olanağı bulurlarsa yeniden gelip kendi­ lerini alacağırnı bildirdim. Geri gelmezsem, kent dışında bir yerde, mümkün olursa, onları alacağıını söyledim. Türklerin yanıtım verdik­ ten sonra kente yeniden dönebileceğimi ve orada Ankara'dan yanıt gelebileceğini düşünüyordum . Gemiye döndüm. Kayıkları içeri çektim. SonraYurıan Amiral gemi­ sine gidip Mutasarrıf'ın yanıtım verdim . Ara yerde

iki ticaret gemisi li­

mandan ayrıldılar. Ben yokken Yunan komutanı bayrakla ve radyoyla işaret verip ateş hattında olduğumuzu bildirerek bizim de çekilmemi­ zi istemiş. Gemime döndüğümde saat 1 4 . l 9 'du ve Yunanlıların verdi­ ği süreden bu yana bir saat geçmişti.

ZAFER YILI

Türklerin yanıtı şöyleydi:

"Amerikan muhribi aracılığıyla göndermiş olduğunuz mektubunu­ zu almış bulunuyoruz. Bu mektuba yam t olarak Samsun kentinin açık bir kent olduğunu ve bombardıman edilmesinin yasalara aykın olacağım belirtiriz. Aynca şu noktalara değinmek isteriz: Önerdiğiniz koşullar ka­ bul edilecek değildir, bu nedenle reddediyoruz. Konsoloslar, yabancı­ lar ve başka uluslardan ve dinlerden kimseler kentte yaşamaktadır: Ka­ nşıklık çıkarsa bütün kent sakinleri bulunduklan yerlerde kalacaktır: Kenti terk etmeyeceklerdir: Böyle bir durumun sorumluluğu sizin üzeri­ nizde kalacaktır: Hıristiyanlara karşı yapıldığı iddia edilen zulümler ise hayaldir: Dolayısıyla kente karşı yapabileceğiniz her davranışı protesto ediyorum." Yunan komutanı yanıtı okuduktan sonra, Samsun'u bombardıman edeceklerini söyledi ve benim ateş hattından çekilmemi istedi. İnsan­ lık adına protesto ettim, kentte savunrnasız yabancılar bulunduğunu, bunların kenti hemen terk edemeyeceklerini, uluslararası yasalara göre kenti bombardıman etmeden önce 24 saat süre vermeleri ge­ rektiğini söyledim. Bana, bunun üzerine cephanelikl.er, savaş malze­ mesi depolarıyla ilgili Lahey Anlaşmasının ilgili maddesini okudu. Bunları Türkler tahrip etmedikleri için, bombardıman etmeye hakkı olduğunu söyledi. Kendinin bir saat süre verdiğini, şimdiden bu süre­

nin iki saat

olduğunu belirtti. Yabancıların bu kadar zamanda çıkabi­

leceklerini söyledi. Dolayısıyla kente ateş açacaktı . Bu konuda emir almıştı ve bu emri yerine getirecekti. Gereğinden fazla zaman harca­ mıştı ve benden yeniden ateş hattından çekilmemi istedi. Ateşe baş­ layacaktı . Yeniden bir süre kazanmaya çalıştım ama emir almış bulun­ duğunu, emirleri yerine getirmesi gerektiğini söyledi. Ben de Ameri­ kalıların Currin'in evinde bulunduğunu belirterek orayı gösterdim.

Sands'e

dönerek batıya doğru çekildim.

Saat l 5 . 0 2 'de Yunan muhriplerinden biri ateş açtı . Ardından Arni­ ral gemisi

Naxos onu

izledi. Ateş, gümrük binasıyla onun yanındaki

binalara yoğunlaştınldı . Sonunda Mutasarnf ' ın dairesi isabet aldı. Sa­ at 1 5. 1 O 'da radyoyla Yunan komutanına bu demeci gönderdim:

"Amerikalılar ve öteki tarafsızlar güvenlik altına alınıncaya kadar açık bir kent olan Samsun 'un bombardımanını insanlık adına protesto

1 61

1 62 AMERiKAN GIZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

ediyorum. Chormley . . . USS Sands'ın komutam, görev başındaki kı­ demli Amerikan subayı.'' Ayrıca STANAVa şu bilgiyi gönderdim: "Bir kruvazör, bir muhrip ve beş ticari tip tekneyle Yunan filosu Sam­ sun açık/anna 09.50'de geldiler. Türklere bütün mühimmatlanm yok et­ meleri için bir ültimatom verdiler. Türkler reddetti. Açık bir kentin bom­ bardımamm protesto ettiler. Ben de hem Amerikan çıkarlan, hem de insanhk adına Yunanhlan protesto ettim. Yunanhlar İkinci Lahey Anlaş­ masımn ikinci maddesi gereğince bunu yapmalanna haklan olduğunu iddia ettiler. TürklerAmerikahlan çıkarmama izin vermediler. Amerika­ hiann güvenliğini sağlamak için çaba harcadım ama başanlı olama­ dım. Amerikahlar kent dışında güvenceli bir yere çeldlecekler. Bom­ bardıman 1 5. 02 'de başladı. STURTEVANT'a Samsun 'a gelmesini saat J S. J O 'da emrettim." Bombardımandan soma kanşıklık çıkacağı kuşkusuyla STURTE­ VANT'ın gelmesini istedim. Ayrıca bir acele telgraf çektim:

' 'Yunan filosu Samsun 'u bombardıman ediyor.' ' Saat l 5.32'de Türkler ateşe karşılık vermeye başladılar. Görünü­ şe göre bir topla. Bu topun yerini saptayamadık, ancak Yunanlılar o yöne ateş etmeye başlayınca demiryolu nhtımı yakınlannda olduğu­ nu anladık. Türkler, toplam 25 atış yaptılar. Yunanlılar Averoff ve Na­

xos muhriliiyle, amiral gemisine benzeyen başka bir gemiden ateş ediyorlardı. Saat ı 7 . OO'de Averoffve Naxos dışındaki öbürYunan gernileri uza­ ğa çekildiler. Averoff ve Naxos yakın mesafeden ateşi sürdürdüler. Saat 1 7 .20'de petrol depolannın olduğu yerden koyu bir duman yük­ seldi. Saat 1 6. l 5'de Yunan kıdemli subayından şu mesajı aldım:

"Amerikan kıdemli subayına: Kentin savaş malzemesi yamnda top­ Jarla korunduğunu görmüşsünüz ve buna emin olmuşsunuzdur uma­ nm. Türk valisi bu noktada da doğruyu söylemedi. Yunan kıdemli su­ bayı." Saat l B .OO'de Yunan arniral gemisi ateşi kesti ve açıldı. Herhalde kumanda subaylan toplanıp durumu görüşeceklerdi. Çürıkü kayıklar indirilmiş ve gernilerin yanına alımnıştı. 1 9 . 30 'da Yunan filosu 2 dere-

ZAFER YILI

ce kuzeydoğu, iki derece doğruca kuzey ve iki derece kuzeydoğu­ da durdu. SANS limana girdi ve saat 20.07'de demir attı . Baş eczacı­ nın yardımcısını alıp hemen karaya çıktım Kıyıya yaklaşırken bele­ diye petrol deposunun yanmakta olduğunu gördük Rıhtıma çıktık ve her şeyi son derece sakin bulduk Gümrük binasındaki nöbetçiye kente gidip gidemeyeceğirni sordum. İngilizce bilmiyordu. Bunun üzerine Mutasarnf'ı görmek istediğimi söyledim. Mutasarnf'ın bir otomobil gönderdiğini söyledi. Gerçekten az sonra araba bir yar­ dımcıyla birlikte geldi ve Mutasarnf'ın dairesinin bulunduğu binaya götürüldük. Kentin içinden geçerken her şey tam bir sessizlik için­ deydi. Gerçekten de başlıca caddelerde hiçbir kanşıklık filan göze çarprrııyordu. Halk, ben bu sabah karaya çıktığımda gördüğüm gibi kahvehanelerde oturmuş kahve içiyordu. Valilik binasına geldiğim zaman Mutasarnf ile askeri komutanı bahçede oturmuş yardımcıla­ nyla birlikte sigara ve kahve içerken buldum. Bir çevirmen buldular ve binanın içinin tamamen göçtüğünü, bu nederıle bahçede oturduk­ lannı söylediler. Ben de orılara kentteki Amerikalılann durumunu öğ­ renmek ve Amiral Bristol a kentteki yıkımın tam bir raporurıu vermek için karaya çıktığırrıı söyledim. Hemen bir rapor çıkardılar ve bana okudular. Şöyle ki: Valilik olurulmayacak haldedir. Rum papazına ait evin bir duvan yıkılmıştır. Rum doktor Churchi'nin evinin duvarlan ve pencere camlantahrip olmuştur. Alston mağazasımn bir duvan yıkılmıştır. Rum Yanko 'n un eşine ait bir ev yıkılmıştır. Elizabeth İkatralcu ya ait bir ev yıkılmıştır. Rum Eleniko ya ait bir ev yıkılmıştır. Zekeriya Beye ait 2 ya da üç ev yıkılmıştır. Türklere ait 1 9 ev bir miktar tahrip olmuştur. Ermeni kilisesinin yakımnda Türklere ait 23 ev yıkılmıştır. Ermeni kilisesindeki bir oda tahrip görmüştür. Rıhtımdaki nöbetçi evi yıkılmıştır. 1 9 mavna hasar görmüştür. Onarmak için 1 SOO lira gerekmektedir. Ermeni yetimhanesinde bir oda yıkılmıştır.

1 63

1 64 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NIN KURTULUŞ YILLARI

Belediye ait bir motorun bir bölümü hasar görmüştür. Yerli tüccarlara ait mallann bulunduğu gümrük binası yakınındald depo kısmen yıkılrruştır. Rum Andevololu 'ya ait mağaza yıkılmıştır. Zarar 30.000 liradır. Petrol deposunda yanan mallar ise şunlardır: 9.496 teneke Amerikan gazyağı, 1 9. 800 teneke Rus gazyağı, 4 1 . 700 teneke Ticari gazyağı, 6. 000 kilo Rus benzini, 33.000 kilo Benzin (Belediyenin malı), 38. 368 kilo Ticari benzin (Belediyenin malı), Toplam kayıplar ise şöyle: 4 kişi ölü, 3 yaralı. Hepsi Türk Askeri ko­ mutan, Yunanlılann 400 top attığını tahmin etti. Bolşevik konsolosu, ben oradayken Mutasarnf ile görüşmek istedi. Bunun üzerine ben gi­ dip Amerikalılan görmek için izin istedim, bu izin verildi. Komutan sı­ kıyönetim ilan edildiğini, saat 9 . 00'dan sonra sokaklarda kimsenin bu­ lunmaması gerektiğini, onun için benimle bir polis göndereceğiili söyledi. Bu yerine getirildi. johnson ve Currin'i gördüm. Bütün Ame­ rikalılann iyi olduklannı, bombardıman sırasında Currin ve john­

son'un evirıde kaldıklarını söylediler. Johnson depodaki tahribatın ne kadar olduğunu tahmin edemeyeceğini, orada tütün bulunduğunu bildirdi. johnson yöneticilerin sözlerini bir yana bırakıp Amerikalı ka­ dınlan SANDS' a götürmemi istedi. Ona bu konuyu çok düşündüğü­ mü, böyle bir şey yaparsam kan döküleceğini söyledim. O bir şey ol­ mayacağına emin olduğunu bildirdi, ama ben her yönden bakınca tutumunun doğru olduğunu anlattım. Saat 2 2 . 00'de gemime döndüm. 22. l S'te STURTEVANT geldi. STANAV'a şunlan bildirdim:

' 'Bombardıman saat 1 8. 00 'de durdu. Yunanlılar saat 1 9. 30 'da çekil­ diler. Saat 20.00'de kente çıktım Kent tamamen sakın. Amerikalılar gü­ venlik altında. Lütfen tütün kumpanyalanna ve Yakındoğu kurtarma ör­ gütüne bildiriniz: Alston 'un mağazası iki isabet almış, belediye petrol deposu yanrruştır. Bunun dışında Amerikalılann bir kaybı yoktur. Bele­ diye deposunda 9. 496 teneke Amerikan gazyağı bulunuyordu. Valilik binası yıkıldı. Aynca Türk ve Rumiara ait SO kadar ev isabet aldı. Dört

ZAFER YILI

Türk öldü, üç Türk yaralandı. Yunanlılar aşağı yukan 400 atış yaptılar: Türkler de 25 atışla karşılık verdİier: Durumu gözlernek için Perşembe öğleye kadar burada kalacağım. Gerekirse daha da uzun kalabilirim." Kaptan Haas ve yardımcısı Lanphier gerniye geldiler. Onlarla du­ rumu enine boyuna konuştukYarın sabah yeniden karaya çıkıp duru­ mu incelemeye, koşullar normalse İstanbul 'a dönmeye karar verelik Kaptan Haas ' a bombardımandan soma karaya kuvvet çıkarmak zo­ runda kalınz eliye kenelisini çağırdığıını söyleelim Kaptan, iki Yunan gemisinin Trabzon'a gidebileceğiili bildireli. Hem STANDS, hem de STURTEVANT'ın yakıtlan azdı . Yunan gemilerinin sabah buraya dö­ nebileceğiili clikkate alarak, Trabzon'a gitmeyip burada kalmayı ka­ rarlaştırdık

Green bana şu haberi vereli: Ankara'nın Moskova'ya göndereliği özel büyükelçi Ali Fuat Paşa kısa bir süre için Rusya'dan gelmiş ve An­ kara'ya gieliyormuş. Enver Paşa ile ilişki kurduğunu haber verdiler. Aynca Sovyetlerle Ankara Hükümetinin arasının açıldığı, Sovyetlerin Moskova'daki Ankara elçiliğiili yağma ettikleri bildirileli.

8 Haziran: Bu sabah Yunanlılar gözükmediler. Petrol deposu h§la yanıyor. Sa­ at 09 . 00 'da Kaptan Haas ve yardımcısı Lamphier ile karaya çıktık. Her şey yolunda ve kent sakin. Green Yakındoğu kurtarma örgütünün ga­ rajına bomba düştüğünü ve bir makinenin isabet aldığını söyleeli. Ay­ nca mayınlann bulunduğu binaya bomba düştüğünü, ancak mayınla­ ra dokunmadiğını bildireli. Mayınlar patlasaydı kent havaya uçabilir­ eli. Johnson 3 . 000 ya da 5.000 kilo kadar tütünün depolannda zarar gördüğünü bildireli. Bunun para değerini henüz saptayamadığını söy­ leeli. Depoya isabet eden merrnilerden birinin Türk topundan geleli­ ğiili öne sürdü. Saat l l . OO'de gemiye döndüm. SANDS İstanbul' a yola çıktı.

R. L. Ghormley Komutan, US. Deniz Kuvvetleri

1 65

Ankara 'da Amerika 'nm Gayri Resmi Temsilcisi

Bu arada ABD Ankara'ya gayri resmi bir temsilci yolluyor. Robert İmbrie adındaki bu temsilci Ankara'da iken, genellikle Türkiye'yi sa­ vunan raporlar gönderiyor. Bu raporlardan yeni Türkiye'nin dış poli­

tikasını anlatan birini aktarıyoruz: Rapor Amerikan Konsolosluğu l l Temmuz 1 922 Ankara, Küçük Asya

Dışişleri Bakanı Washlrıgton Konu: Milliyetçi Türk Hükümetinllı dış politikası Türk Milliyetçi Hükümetinllı dış politikasının iki yönü var: Birincisi, Yunanlılan (ordularını) Küçük Asya'dan ve 7Yakya'dan atarak Milliyetçi arazinin bütünlüğünü sağlamak, ikincisi: Yunanlıların devarn eden güçlerinin sorumlusu saydıklan Büyük Britanya'yı rahatsız etmek, bu­ nun için de Britanya'nın sömürgelerine Bolşevik ve dinsel biçimde tehditler yöneltmek. Yunanlılar ne kadar Hıristiyan denilen ulusların sempatisini çek­ rnek için başka türlü göstermeye çalışsalar da, şu iyice bilinmelidir ki, Anadolu'daki savaş dinsel bir savaş değildir. Düşmanca çıkar pro­ pagandası ne kadar yerleştirmeye çalışırsa çalışsın, Türkler dinsel

1 68

AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

bakımdan bağnaz değildir: Başka dinlere karşı hoşgörülüdür. Kimi zaman, acaba bizim hükümetimiz, Türkler gibi, kendi topraklan üze­ rinde din perdesi arkasında birtakım örgütlerin ve kişilerin devamlı eylemlerine, görülmemiş amaçlarla ülkenin çıkarlarına aykırı propa­ ganda ve siyaset yapmalanna izin verir miydi? diye kendi kendime soranm. Anadolu'da savaş sürüp giderken ve aleyhlerine sonuç verirken Türkler, dinsel temellere dayanarak Fransa ve İngiltere 'nin elindeki topraklarda bulunan Müslümanları ayaklandırmak, başka Müslüman ulusların yardımını ve sempatisini toplamak amacıyla çaba harcamış olabilir. Bu da gerçekten, anlayışla karşılanabilir. Bolşevik Rusya'nın umudu da burada yatmaktadır. Kemalist Hükümetle

Nganistan

ara­

sındaki siyasal anlaşma da buna katkıda bulurımuştur. Bu anlaşma bir "Kutsal Savaş"ta İngiliz Hindistan'ına doğrudan doğruya bir tehdit demektir. Bu politikayı en çok destekleyen güç, Sovyet Rusya'dır. Dolayısıy­ la Rusya'nın Ankara üstürıde büyük etkisi olması doğaldır. Sovyetler, Milliyetçi Hükümete l O milyon altın ruble vermişler ya da kredi aç­ mışlardır. Rusya bakımından bu destek Yunarılılardan nefret ya da Türklere sevgi temeline dayanmamaktadır. Ne de ekonomik bir ne­ deni vardır. Çünkü Sovyet Hükümeti Kemalist Hükümetin verebUece­ ği herhangi bir imtiyazı kullanabilecek durumda değildir. Türk Hükü­ metinin ve Türk halkının

Komünizm ya

da

Sovyetizm

doktrinine inan­

madığını , bunu desteklemeyeceğini, ancak belki zorunlu olarak ka­ bul edebileceğini, Bolşeviklerin anlamış olması gerektir. Öyleyse Sovyet Rusya'nın desteği, Türklerin Orta-Asya'daki dindaşlan arasın­ da karışıklık yaratma ve böylece Bolşevizm'e yer açabilme umuduna dayanmaktadır. Milliyetçi Hükümetin en büyük destekçisi olması , Türklerin, Rus­ ya'ya büyük bir güven ve sempati duyduklan anlamına gelmemek­ tedir. Tam tersine. Kemalistler Bolşevikleri her istediklerini almak için kullandıklan halde, Rus amaçlanndan kuşku duymaktadırlar. Buradaki Bolşevik elçiliğinde 60 kişi vardır, başlarında, kültürsüz ve eğitimi az ama enerjik bir kişi olan Aralov bulurımaktadır. Personel toptan mujik tiplidir. Türkler bunlara tepeden ve saklayamadıklan bir hoşnutsuzlukla bakmaktadır.

ZAFER YILI

Tümüyle bakıldığında, Milliyetçi Hükümetin gözünde en iyi du­ rwnda olan belki de Fransa'dır. Yusuf Kemal-Bouillon anlaşması Ke­ malistlerin en önemli diplomatik başarısı , neredeyse Fransa tarafın­ dan tanınma biçiminde görülmektedir. Fransa sempatisinin Türkler­ den yana, Yunanlılara karşı olduğu öne sürillmektedir. Fransız cep­ hanesi Türk ordusuna dağıtılmıştır. Aynı zamanda Fransa'ya bir ölçü­ de kuşku duyulmakta, yeniden Türk topraklarına göz dik:ebileceği korkusuyla, Fransız çıkarlarına imtiyaz verilmekte ağır davranılmak­ tadır. Fransa gayri resmi olarak, yanında az sayıda personel bulunan Al­

bay Mugene tarafından temsil edilmektedir. Eskiden Kemalist Hükümet nezdinde en önemli mevkide bulunan İtalya, Tuozzi heyetinin başarısızlığından sonra etkisini yitirmiştir. Tu­ ozzi'nin demeçleri nedeniyle İtalya'ya karşı duygular hemen hemen buruktur. Buna rağmen, İtalyanlar, başka bütün ilikelerden fazla Ana­ dolu'da iş yapmaya devam etmektedirler. Bugünkü Türk Hükümeti ve Türk halkı arasında Birleşik Devletler'in durumu, genel olarak başka bütün devletlerden bir bakıma daha güçlüdür. Bizim Türkiye 'nin aleyhirıe toprak büyütme gibi bir isteği­ mizin ve siyasal amaçlarımızın bulurımadığım Türkler anlarnışlardır. Türkiye'nin en büyük gereksinmesinin doğal kaynaklarım işletmek olduğunu, bunun da yabancı sermayenin yardımıyla yapılabileceğini bilmektedirler. Amerika'mn siyasal çıkar peşinde olmadığımn anla­ şılması, Türklerin başka uluslarınkinden çok Amerikan sermayesini tercih etmesine neden olmuştur. Amerikan sermayesi yönünden her­ hangi bir somut öneri gelmediği için, başka yabancıların önerilerini, giderek İngilizlerin bile önerilerini kabul edeceklerdir. Dolayısıyla, Amerikan sermayesinin Türkiye'yi incelemesi teşvik edilmelidir. Yok­ sa, bu alan başka uluslara kaptırılacaktır. Kuşku yok ki, Türk Hükümeti, Türk halkı ile Birleşik Devletler ve Amerikalılar arasında daha dostça bir duygu yaratılamamış olması­ mn başlıca ve en büyük nedeni, Amerikan misyonerleri olmuştur ve olmaktadır. Misyonerlere karşı oluşlarımn nedeni dinsel değildir, si­ yasaldır. Türk halkı, misyonerlerin sadece dinsel alanda çalışmadık­ larım , siyasal eylernlere giriştiklerini sezmektedir. Bunda da pek hak­ sız değildir.

1 69

1 70 AMERiKAN GIZLI BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

Başka uluslar gibi, Türkiye'nin dostluğunu kazanmak Birleşik Dev­ letlerin çıkannadır. Bu amaçla ve bundan böyle yanlış anlamalara, ta­ lihsiz olaylara meydan vermemek için, Türkiye için pasaport verdiği kimsenin niteliklerini Hükümet, dikkatle gözden geçiriDeli ve pasa­ port alan kişinin Türkiye'ye geldiğinde siyasal eylemiere ve tarhşma­ lara kahlmaktan, Türk siyasal sorunlan ile ilgili olarak basma demeç vermekten, makale yazmaktan kaçınmasım şart koşmalıdır. Son Ward ve Yovel olaylan bu duruma bir örnektir. Bu adamlar, bu­ radaki durumumuza sonsuz zarar vermişlerdir. Basma verdikleri düş­ manca demeçler Türkiye'nin her yerine yayılrrıışhr. Buna benzer bir­ kaç olay daha olursa Türkler arasında Amerika, dostsuz kalacakhr. Bizim Türkiye ile ilişkilerimiz açısından, Harput katlıarnı denilen olayı incelemek için başka devletlerin yaptığı öneriye katılmamız bir hatadır. Milliyetçi Hükümet, böyle bir inceleme kurulunun Türkiye'ye girişine izin vermeyecektir. Bunu reddedişleri, böyle bir inceleme­ den çekindikleri için değil, böyle bir izin oldukça manhklı olarak egemenlik hakkından caymak anlamına geleceği içindir. Böylece bir inceleme komisyonuna kahlmaktan ne kazandığımızı anlamak güç­ tür.

Türkiye ile ilişkilerimiz bakımından, Kemalist Hükümetin yabancı basım , bu arada bizim basımrnızı izlediğini hahrdan çıkarmamak ge­ rekir. Yabancı basında Türkiye ile ilgili lehte veya aleyhte yazılar çev­ rilmekte ve Türk basımnda yayınlanmaktadır. Hükümetimiz, iyi niyetli olmakla birlikte sorumsuz, bilgisiz kimselerce verilmiş ve Arnerikan basımnda yer alan demeçlere karşı önlem almalıdır. Bir örnek Arnerikan basımnda 5 Haziran tarihinde yayınlanmış bir haberdir. Buna göre Papaz William G. Manning, NewYork'taki bir top­ lantıda "Hıristiyan uluslar hareketsiz ve pasif dururken, Türkler tara­ fından Ermenilerin ve Yunanlıların katiedildiği Yakındoğu için cema­ atini duaya çağırmış . . . " Bu haberi yukarda belirttiğim tarihli New York Times'den aldım. Gazeteyi bana Kemalist basın bürosundan ver­ diler. Bu gibi davraruşlar, Birleşik Devletlerin ona karşı dostça duygu­ lan olduğuna Türkleri inandırmakta yardımcı değildir.

lmbrie

Büyük Taarruz ve Kurtuluş

Türkiye, 1 922 yaz aylarını Büyük Taarruz'un hazırlıklarıyla geçi­ riyor. Bir yandan da bir savaş olmadan Yunanlıların Anadolu'yu bo­ şaltmaları için diplomatik girişimlerde bulunuluyor. Ama Yunanlıla­ rın destekçileri İngilizler, yeni Türkiye'nin gücünü ve kararlılığını an­ lamış değiller. Yunanlıları Anadolu'dan boşaltmak için bir savaş yap­ mak daha gerekiyor. 26 Ağustos 1 922'de başlayan Büyük Taarruz ile ilgili Amerikan belgelerini burada tarih sırasıyla yayınlıyoruz:

Telgraf 28 Ağustos 1 922, İstanbul

Anadolu sınırlan, limarılan, posta ve telgraf, yabancı ve Türk ha­ berleşmesine kapatıldı. Belki de beş gün için. Ne bir gemi geçebili­ yor, ne bir gemi girebiliyor, ne de çıkabiliyor. Muhribimiz şimdi Sam­ sun'd a, orada kalmasına izin verildi ama Amerikan konsolosluğu ile haberleşmesi yasaklandı. Muhrip komutanına Amerikalllann tehlike­ de olmadığı konusunda güvence verildi. Bu önlemler, 27 Ağustos'ta Anadolu cephesi boyunca Milliyetçilerin hücuma geçmesi üzerine alındı. Milliyetçilerin üç tümeninin bulunduğu Bursa bölgesinde özel­ likle faaliyet var. Asıl saldırının Türklerin cephe boyunca yedi tüme­ ninin iki de yedek tümeninin bulunduğu Eskişehir cephesinden yapı­ lacağı öne sürüldü.

Bristol

1 72 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

2 Eylül l 92 2 , İzmir Askeri durwn Yunan kuvvetlerinin düşük moralleri nedeniyle aşı­ n derecede ciddi. Uşak ve Kütahya dün boşaltıldı ve yandı . Kötü hal­ de morali bozulan Birinci kolordu Uşak'ın batısına çekildi. İkinci ko­ lordu da geniş bir daire çizerek ona katıldı . Şimdi bu kuvvetler Türk­ lerin İzmir' e gidişini engellemek istiyorlar ama güven vermiyorlar. Üçüncü kolordu Eskişehir'de ama yakında yakıp kenti boşaltacak. Destek tümeni, bugün beklendi ve başkalan da bekleniyor. Benim görüşüme göre durwn o kadar ciddi ki kurtarmak olanaksız. Hıristi­ yan halk ve yabancılar arasında panik yayılıyor, çoğu gitmeye çaba­ lıyor. Morali bitmiş Yunan ordusu İzmir' e gelirse önlenemeyecek cid­ di sorunlar çıkabilir, kenti yakmak tehditleri açıkça duyuluyor. Bu du­ rwn karşısında kruvazörün, konsolosluğu ve Arnerikan vatandaşlan­ nı korwnak üzere İzmir' e gönderilmesini rica ediyorwn.

Horton 4 Eylül l 922, İzmir Göçmenler İzmir' e doluyor ve panik genişliyor. İnsanlık adına ve Arnerikan çıkarlannın güvenliği adına Yunan kuvvetlerinin burayı bo­ şaltması bakımından yeterli bir süre tanıması konusunda Ankara Hü­ kümeti ile görüşülmesini yalvannm (beg you to mediate) . Böyle bir süre İzmir'in tahribini önleyecektir. Mühimmat depolannın patlaması ya da morali bozulmuş Yunan askerlerinin isyancı eylemleri sonunda kent tahrip olabilir. YunanYüksek Komiseri dün gece böyle bir görüş­ me konusunda bana sözlü yetki verdi. Aynca bir ya da daha fazla ge­ mi isteğimi tekrarlıyorwn. İngiliz Konsolosu da aynı yolda İngiliz Yük­ sek Korniserine telgraf çektiğini söyledi.

Horton 8 Eylül 1 9 2 2 , İzmir

Türk kuvvetlerinin yarın gece ya da ertesi sabah gelmeleri b ek­ leniyor. Bana lütfen Kemalist askeri ya da sivil yetkilileriyle ilişkim olursa ne yapacağımı ivedi olarak bildiriniz.

Horton 9 Eylül 1 922, İzmir

ZAFER YILI

Bu sabah saat 1 1 .30'da Türk süvarileri mükemmel düzen içinde İzmir' e girdiler, ciddi bir olay yok

Horton 1 0 Eylül 1 922, İstanbul İzmir'den son alınan haberler güven verici. Türk birlikleri iyi bir düzen ve disiplin içinde girdiler. Mustafa Kemal bir bildiri yayınlaya­ rak savaşmayanlara zarar veren Türk askerlerini ölümle cezalandıra­ cağını açıkladı . Durum gene de ciddi, tehlike ve karışıklıklar bitmiş değil. İstanbul'da bugün muazzam bir gösteri yapıldı, çok az bir ka­ nşıklık oldu.

Bristol

1 73

Banşa Giderken Musul Sorunu

Büyük Taarruzun başarıyla sonuçlanmasından sonra, sıra İstan­ bul'un işgaline son verilmesine, Müttefiklerin İstanbul'u boşaltmaia­ rına geliyor. Bu işler yapılırken bir yandan da Lozan barış görüşme­ leri başlıyor. 1 923 yılına giriyoruz. Lozan barış görüşmeleri bir kez kesiliyor. Sonra yeniden başlıyor. Bu yılın en büyük sorunu Musul. O zamanlar Türkiye, Musul'a bir saldırıya hazırlanıyor. Bu sorun çö­ zümleninceye dek askeri hazırlıklar yapılıyor Irak sınırında. Ameri­ ka'nın Ha/ep Başkonsolosu bu hazırlıkları ayrıntılarıyla aktarmış Washington'a. Bu kadar ayrıntıyı nasıl saptamış demeyin ! Herhalde usta olsalar gerek bu işte. İşte Halep Konsolosluğundan gönderilen askeri istihbarat raporları:

Rapor 1 923 yılının Şubat ayında Halep'ten Arnerikan Konsolosluğunun

verdiği askeri istihbarat raporları : 5 Şubat 1 923, Halep, Suriye

Suriye-Mezopotamya sınınnda Türk askeri birliklerinin yerleri ve sa­ yıları hakkındaki notları saygılarımla bildiriyorum. Bunlar belki de Irak Krallığı ve İngiltere'ye karşı gelecek bir harekat için hazırlanıyorlar. Adana'dan gelen Türkler, Suriye Federasyonu Başkanı Suphi Bey Bereket'i katıetmek için bir komplo hazırlandığını bildirdiler. Anlaşı­ lan böyle bir davranışı önlemek için tedbir alınmış. j B. jackson Konsolos

1 76 AMERIKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

Irak Hududunda Kemalist yığınağı ı . Mayefarikin (Silvan) ve Midyat'ta bütün l O 'uncu tümen yığmak yaph. Onlarla birlikte l 'inci tümenden iki süvari alayı bulunuyor. Tam sayılan şöyle:

3 piyade alayı, 3 Kürt süvari bölüğü, 1 kanşık topçu taburu, 2 istihkam taburu, 1 2 'nci istihkamdan. Toplam: 1 2. 000 kişi. Karargah: Nihat Paşa Estel köyünde. 2 . Siirt'te. l l 'inci tümen. Şöyle oluşuyor:

4 Anadolu piyade alayı, 1 dağ topçu taburu, 2 Türkistan süvari taburu, 2 İstihkam taburu, 6 manga Kürt ve Çerkez gayri nizamileri, her mangada 1 00 süngü var. Toplam: 1 6. 000 kişi. Komutan: Ali Fuat Paşa, Karargah Siirt'te. 3. Başkale ve Hakkari'de l l 'inci tümen. Şunlardan oluşuyor:

3 Kafkas piyade alayı I tabur kanşık topçu

2 süvari alayı 1 istihkam taburu, 6 manga Çerkez ve Kürt gayri nizamileri. Toplam: 1 O 000 kişi. Komutan: Kazım Karabekir, yerine General Muhittin Paşa gele­ cek.

Ceziret-İbn- Ömer'de çetelerin (Tchettas) başı bulunuyor. Binbaşı Ali Şefik Bey, ya da Özdemir, iyi silahlı 1 2 manga gayri nizarniye ko­ mutanlık ediyor. Çoğu atlı.

General Cevat Paşa, Diyarbakır'da, Kilikya, Ayntab, Kilis ve Urfa 'dan yeni askere alınanlan 1 O 'uncu ve l l 'inci tümenierin eksiklerini tamam­ lamak için düzenliyor.

ZAFER YILI

Musul, Sincar, Süleymaniye ve Kanikim' e

karşı genel bir s aldın 1 5

Mart dolayıarı için düzenlenmiştir. Bu andan başlayarak keşif için bazı saldınlar yer alacaktır.

General Nihat Paşa, Şammarlann (Schammars) reisleri, Aneze ve Sineara kadar Kabur bölgesi Kürtleri arasında propaganda yapmak­ ta ve Musul' a karşı yapılacak genel saldında bunların da aynı anda ayaklanmasına çaba harcamaktadır. isyan sırasında, kendilerine top verilmiş askerler, Dicle'den sallarla inecekler ve

Banit ile Eski Musul Sincar dağına ve

arasında karaya çıkacaklar, isyan eden kabilelerde Tell-Nar a saldıracaklardır.

Bu bilgi, İkinci Tümen'e bağlı bir Türk subayından alınmıştır. Bu subay Halep çevresinde önde gelen bir Arap şeyhiyle gizli temas ha­ lindedir. Aynı subay Kemalistlerin 1 4 uçağı bulunduğunu bildirmiştir. Bun­ lardan 8'i Siirt'te, 6 'sı Midyat'tadır. Başlıca pilot bir Türk'tür:

Fadıl Bey

Mezopotamya hududu boyunca Kemalist harekatı konusunda bilgi

Enver Paşa 'mn amcası Halil Paşa tarafindan kurulan Kafkas (Tatar) Erzurum ve Van üzerinden Diyarbakır a ve bir bölü­ mü Bitlis ve Siirt' e gelmişlerdir. Bunlara Yeşil Ordu (Yeshil Ordou) de­

ordusu birlikleri

nilmektedir. 7 . 000 kişiden ve karışık birliklerden oluşmuştur. 1 8 Ocak: Beş yüksek Sovyet subayı, Kemalistlerin karargahları olan Ankara'dan Türk Mezopotamya cephesini denetlernek için gön­ derildiler.

30'uncu piyade alayı Cezireyi İbn Ömer'de. Bl 'inci piyade alayı Hasankeyf'de. J O'uncu piyade alayı Hazro'da. ?'nci ve B 'inci piyade taburlan Midyat'ta. 1 2 'nci süvari alayı (330 kişi) Urfa 'da yerleşmek üzere, Antep ve Ma­ raş 'tan aynldılar. 22 'nci süvari alayı (600 kişi) Diyarbakır ve Mardin 'de. İki binbaşı ta­ rafından yönetiliyor: Bahri Bey ve Şükrü Bey SJ'nci piyade taburu Nusaybin 'de. İsmail Hakkı Beyin komutasında. Kazım Karabekir Paşa karargahım Bitlis 'te kurdu.

1 77

1 78 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

Silah, cephane vs. ile ilgili karargfıh ise Siirt 'in kuzeyinde Silvan kö­ yünde. Bütün cephane depolan burada. Aynca 1 'inci ve 2 'nci tümenler de burada yerleşmiş durumda. Sahra hastanesi ve sağhk birlikleri ise Elmedine ve Ote 'de. S Şubat: 480 kadar çeşitli rütbede subay Diyarbakır'dan geçerek cepheye gittiler. Hepsi kısa süre önce Küçük Asya 'da Yunanlılarla sava­ şan Türk ordusundan Halep Arnerikan Konsolosu Jackson'un Türk kuvvetlerinin durumu konusunda 1 4 Şubat 1 923 tarihinde gönderdiği bir rapor l 3 'üncü kolordunun genel karargahı Bitlis'tedir. Bu kolordu üç tü­ menden olmuştur. İkinci tümenin karargahı Siirttedir ve Albay Akıfin komutasında­ dır. Albay Akif Beyin hemen Ankara'ya gitmesi istenmiştir, yerine Hı­ dır Bey'i komutan bırakmıştır. 3 'üncü tümen Kel Ali Bey tarafından komuta edilmektedir ve karar­ gahı Çölemerik'tedir. 4'üncü tümen Albay Musa Kazım Bey tarafından komuta edilmektedir ve karargahı Botan'dadır. 6'ncı piyade alayı dört taburdan kuruludur: 4'üncü tabur: Binbaşı Ahmet Hikmet Bey, 5'inci tabur: Binbaşı Kazım Bey, 6'ncı tabur: Binbaşı Hakkı Bey, 7'nci tabur: Binbaşı Hıdır Bey Toplam: 2.300 kişidir. Mustafa Kemal Paşa'mn Musul cephesindeki birlikleri 25 Şubat l 923 'ten sonra teftiş etmesi beklenmektedir. Onunla beraber Ge­ nelkurmay Başkam Fevzi Paşa ve yardımcılan Galip ve Asım Paşa, ay­ nca Büyük Şeyh El SunusJ de gelecektir.

1 2 Mart 1 923 tarihli Halep çıkışlı başka bir askeri istihbarat raporu: Güvenilir kaynaklardan öğrenildiğine göre 64 'üncü Türk süvari alayı Ankara'dan 27 Şubat tarihinde Midyat'a gelmiştir. Aynca 23 'ün­ cü tümene bağlı başka bir süvari alayı , Ayntap'ta gösterilmiştir. Bu alay buradan 8 Martta hareket edip Silvan' a gelmiş, iki batarya da ge­ tirmiştir.

ZAFER YILI

Ayrıca Kafkas cephesinde bulunan 9'uncu ve l 5'inci kolordulara ait bühin birlikler bir alay dışında Irak cephesine gönderilmiştir. Türk-Fransız anlaşmasından soma Urfa'da bırakılan Fransız mü­ hirnmatı, Türkler tarafından Nusaybin ve Cezire-İbn-Ömer' e gönderil­ miştir. Bol miktarda ot bulunan geniş bir tarım bölgesindeki Silvan köyü, cephedeki süvari birliklerini beslemek için seçilmiştir. Binbaşı Rüştü

Bey bu işin başına verilmiştir. Ruslardan alınan otuz bin elbise, Türk askerlerinin giymesi için Irak hududuna gönderilmiştir. Irak hududunda Rus askerlerinin bu­ lunduğu yolundaki eski bir haber buradan çıkmış olmalı. Herhalde bu askerler Rus elbisesi giymiş Türk askerleri idi. Ah İhsan Paşa Irak cephesinden alındı ve Sivas'taki kolordunun ko­ mutanlığına verildi. Türkler Ayntap, Kilis'te gerekirse savunma yap­ mak için mevzi kazıyorlar. Herhalde Suriye hududunda savunmada, Irak hududunda saldında bulunacaklar. 9 Mart tarihinde bir çete Halep'in 1 2 mil batısında, kentin önde gelenlerinden, Suriye Federasyonu üyesi Emin Yeğen'in bir köyünü bastı. Katırlar, atlar, sığırlar, koyunlar ve keçiler götürdü, evleri yıktı. Çete ganimetle birlikte Türk toprağına girdi. Askeri ve sivil yetkilile­ rin bunları kovalamalan boşa gitti.

jackson ABD Halep Konsolosluğu

1 79

Vahdettin 'in Yurtd1ş1na Gidişi

Büyük Zafer ve Anadolu'nun kurtuluşundan sonra artık Padişah Vahdettin İstanbul'da kalamıyor. Müttefik işgali sona ererken Vah­ dettin de yurtdışına çıkıyor. Bu konuda Amiral Bristol'un kısa bir telgrafı var. Şöyle:

1 9 Kasım 1 922, İstanbul

Padişahın yurtdışına çıkışı burada hemen hemen hiç heyecan ya­ ratmadı. Yerel basın, bir hainin kaçışı ya da bir hainden kurtuluş ola­ rak bu olayı yansıttı. Ankara Hükümetinin bu konudaki tutumu henüz bilirımiyor.

Bristol

Cumhuriyet'in ilan1

Yeni Türk devletinin doğuşunu ise Amerikan belgeleriyle şöyle iz­ liyoruz:

26 Eylül 1 923, İstanbul Resmi basının Ankara'dan bildirdiğine göre, Türk Anayasasında değişiklikler hemen hemen hazırdır ve belki de gelecek hafta görü­ şülmesine başlanacaktır. Yeni Anayasaya göre Türkiye bir Cumhuri­ yet ve

"Halk Hükümeti" (People 's Govemment)

olacaktır. Yasama or­

ganının süresi dört yıl olacak ve her yıl dört ya da alh ay çalışacaktır. Cumhurbaşkanı aynı zamanda Büyük Millet Meclisi Başkanı olacak ve Mustafa Kemal Türkiye Cumhuriyetinin ilk Cumhurbaşkanı ola­ caktır.

Bristol 30 Ekim 1 923, İstanbul Ankara Meclisi dün gece Türkiye Cumhuriyetinin kurulduğunu ilan etmiştir. Kemal oybirliği ile Cumhurbaşkanı seçilmiş, o da

Paşa'yı

İsmet

başbakan atamıştır. Cumhuriyetin kuruluşu bu sabah İstan­

bul'da l O ı top atışı ile selarnlanrnıştır.

Bristol

VII ABD iLE iLK DiPLOMATiK KAVGA

ismet Paşa - Amiral Bristol Görüşmesi

Geliyoruz 1 924 yılına. Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş. Neredeyse bir yaşına girmek üzere. Lozan Antiaşması imzalanmış. Yeni Türkiye yavaş yavaş yerine oturuyor. Kendi çabalarıyla ayakta kalmaya, sava­ şın yaralarını sarmaya çalışıyor. Bir yandan da yeni kuruluşlara gidi­ liyor. Örneğin Halk Partisi kurulmuş, yeni bir Anayasa hazırlıkları var. Hoşnutsuzlar, çoğu kez olduğu gibi muhalefet yapmaya çalışıyor. Bu arada Amerika ile ilişkiler gene gündeme geliyor. İşte bu günlerde

Amirat Bristol ile İsmet Paşa Ankara'da buluşuyorlar. İsmet Paşa Başbakan ve aynı zamanda Dışişleri Bakanı. Amirat Bristol ise "ABD Yüksek Komiseri" adıyla anılıyor. İsmet Paşa ile Amirat Bristol arasında 7 Ağustos 1 924 tarihin­ de yapılan ve sabah saat 1 1 'de başlayıp öğleden sonra 1 6 .45 'te so­ na eren görüşmenin özet tutanağın ı, yani "muhtıra "sını Amerikan Dışişleri Bakanlığı belgeleri arasında buluyoruz. Bu görüşme İsmet Paşa ve Amiral Bristol'dan başka Türk tarafında Dışişleri Bakanlı­ ğı genel sekreteri Tevfik Kflmil ( Koperler) Bey, Dışişleri Bakanlığı hukuk müşaviri Münir Bey ( Ertegün) bulunuyor. Amerika tarafın­ dan ise G. H. Shaw var. Çevirmenliği Münir Bey yapıyor. Ame­ rikalıların çevirmen getirmedikleri ve Münir Beye güvendikleri anlaşılıyor.

Amiral Bristol, İsmet'in rahatsız olduğunu duymaktan üzüldüğünü ve sağlığına kavuşmuş olduğu umudunu belirtti. İsmet Paşayı görmek için üç haftadır beklediğini, İsmet Paşanın sağlığına kavuşmasında

1 88 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

katkıda bulunmuşsa, bu bekleme süresini bayağı değerli sayacağını ifade etti. İsmet, Amiral'in bir görüşme isteminde bulunduğwm bilmediğini söyledi. Haberi olsaydı hastalığına karşın Amiral'in isteğini yerine getirmek için özel bir çaba harcardı. Arniral, bugünkü Türk-Amerikan ilişkilerinin ciddileşmekte, üste­ lık kötüleşmekte olduğuna işaret etti. Kişisel olarak cesareti kınlır gi­

bi olmakla birlikte İsmet'in iyi niyetine güveniyordu. Bu nedenle ra­ porlara inanınayıp İsmet' i görmek istemişti. Örnekler sunabilirdi. İsmet, Türk Hükümetinin iyi niyetinden kuşku duyulamayacağını belirtti. Tüm sorunlar titizlikle incelenrnekteydi. Amiral'in aklından geçen örnekleri öğrenmek istedi. Amiral, İsmet'in iyi niyetine ve durumu düzeltmek için harekete geçme yeteneğine inancını yineledi. İsmet'e olan güveni ve eski dostluğu bugünkü durumu düzeltme konusunda onu umutlandın­ yordu.

ADAMOPULOS OLAYI Amiral ilk örnek olarak Adamopulos olayını ele aldı. Adamopulos sorıradan uyruğa alınmış bir vatandaş değildi. (Yani sorıradan Ameri­ kan uyruğuna geçmiş değildi) . Altı aydır hapisteydi. Daha önce yar­ gılanmış ve suç kanıtı bulunamarrııştı. Bununla birlikte mahkeme, kendi yargı alanına girmediğini belirterek, dosyayı Yargıtaya gönder­ mişti. Yargıtayca dava başlangıçtaki mahkemeye geri gönderilmiş, burada da tanıklar çelişkili ifadeler vermiş ve bazı tanıkiann bulun­ duklannı iddia ettikleri yerlerde olmadıklan anlaşılmıştı. Aynca ta­ nıklar yazılı ifadelerinden farklı şeyler söylemişti. Tüm bunlara karşın mahkeme bir karar vermek yerine davayı Askeri Mahkemeye hava­ le etmişti. Milli Savunma Bakanlığı Adamopulos'un AfYasası gereğin­ ce birkaç gün içinde serbest bırakılacağı yolunda Arniral'e güvence vermişti. Bu güvence altı hafta önce verilmişti ama Adamopulos ser­ best bırak:ılmarrııştı. Oysa öbür siyasal suçlular ve hatta Yunanlılar serbest bırak:ılmışlardı . Adamopulos ile başka iki kişi hilla hapiste tu­ tuluyordu.

ABD iLE iLK DiPLOMATiK KAVGA

Daha sonra Adamopulos hakkında yeni suçlamalar öne sürülmüş­ tü. Birkaç gün önce yeni bir duruşma başlamış, ancak hiçbir tanık gelmediği için bir hafta sonraya ertelenmişti. Adamopulos olayı, Amiral tarafından Amerikan vatandaşlarına iyi davranılmadığı konusunda bir örnek olarak İsmet' e sunuldu ama İs­ met ve çevresindekilerin adil davranılmasından yana olduğundan hiç kuşku duymuyordu. İsmet yanıtında olayın açıkça yargıyı ilgilendirdiğini belirtti. Bir mahkemede görülmekte olan dava konusunda ya da tanıkların nite­ likleri üzerinde görüş öne sürmenirı mümkün olmadığına değindi. Böylesine sorunlar dışardan incelenemezdi ve incelemeye kalkmak da doğru olmazdı. Doğal olarak bir insanın acı çekmesini, ıstırap çekmesini istemezili ama bu olay, benzerleri gibi işlem görmeliydi. İsmet, bu konunun bir Dışişleri Bakanı ile bir diplomatik temsilci ara­ sında görüşülmesini de hayretle karşılıyordu. Bu davanın özellikle Amerikan vatandaşlarına iyi davranılmadığına kanıt gösterilmesini de anlarnıyordu. Dışişleri Bakanlığı davanın son safhasını şimdi öğre­ niyordu. Son iki aydır bu konuda bilgileri yoktu. Amiral'e göre, İsmet, Türkiye'de bir Amerikan vatandaşı haksız bir uygulamayla karşılaşırsa kendisi ya da başka bir Amerikan temsilci­ si bu Amerikalının çıkarları için başvuruda bulunamaz , demek istiyor olamazdı . inanıyordu ki, İsmet Amerika'da olsaydı ve bir Türkün çıka­ rı yeterince güvence altında değilse, Dışişleri Bakanlığına, aynen kendisinin (Amiral Bristol) İsmet' e yaptığı gibi başvururdu. İsmet bu gibi konuların diplomatik kanallardan ele alınamayacağı gibi bir dü­ şüncedeyse, dışarıdaki Türk vatandaşlarını korumak açısından sa­ kıncalı bir yol açmış olurdu. İsmet anlamalıydı . Amiral Bristol sadece mahkemede dürüst bir işlem istemekteydi. Böylece bir Amerikalı Türk mahkemesine düştü mü adil yargılanacağı konusunda güven içinde olacaktı . Konu dışı bir istemde bulunm ak değildi bu. Mahke­ meler hükümetin bir parçası olduğu için Amiral adaletin yerine geti­ rilmesi için hükümete başvuruyordu. Böylece Türk Hükümeti de Amerikan vatandaşlarını ve çıkarlarını koruyacağını göstermiş olur­ du. İsmet' e şunu söylemek istiyordu ki, mahkeme adil davranınarnıştı ve inanıyordu ki İsmet bir haksızlık yapılmadan bunu düzeltebilecek bir yol bulabilirdi.

1 89

1 90 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

İsmet, Amiral'in haklı olduğunu kabul etti. Ancak olayın mahkeme önünde olması bakımından yardım edecek bir yol arıyordu. Amiral, mahkemenin haksız davrandığını belirtmek için geldiğini söyledi. Amerikalılar Türk mahkemelerinde adalet bularnazsa du­ rum ciddileşebilirdi. Amiral'in ve onun hükümetinin adalet duygusu düzeltilirse bu Türkiye'nin yararına olurdu. İsmet bu olayı not ettiğini bildirdi.' ' ' 'Amiral, Adamopulos olayının Arnerikan çıkarlarına karşı haksız davranış olaylarından sadece biri olduğunu belirtti. İkinci örnek ola­ rak bazı Arnerikan okullarını gösterdi.

AMERİKAN OKULLARI Dedi ki: Bizim bütün okullarımız yeni Cumhuriyet rejimine ve yasalarına uymak arzusundadırlar. Arniral bunu, hem Amerika'dan aldıkları emirlerden, hem de bu okullardaki çalışmalarla ilgili ken­ di gözlemlerinden çıkarıyordu. Kendi hükümeti ise, okullara İs­

(İs­ met Paşa 'nın Lozan Konferansında verdiği mektup.) Arniral örnek olarak Tarsus'taki St. Paul Kolejini gündeme getirdi. Bu okula, Türk met'in mektubuna uygun biçimde davranılmadığı kanısındadır.

yasalarına uyması, bir Türk müfettişi herhangi bir uyarıda bulunur­ sa derhal yerine getirmesi emri verilmişti. Nisan ayında Arniral ora­ dayken, kişisel olarak durumu incelemişti. Okulun, Türk yetkilileriy­ le uyum sağladığı kanısına varmıştı. Ama ziyaretinden birkaç gün soma, uyarı yapılmadan okul tamamen kapatıldı . Üç gerekçe öne sürüldü. Bu gerekçeler tamamen gerçekdışı ve değersizdi. Okulun kapatılmasından ve denetlemelerden soma bir emir yollandı ve okulun yerıiden açılmayacağı bildirildi. Bu, keyfi bir davranış örne­ ğiydi. Ayrıca Türkiye'de Arnerikan çıkarlarının nasıl güvensiz ko­ şullar altında olduğunu göstermekteydi. Tarsus okulu büyük bir ya­ tırımı temsil etmekteydi. Maddi bir karşılık beklemeden Türki­ ye'nin yararına çalışmıştı . Aynı durum işadamlarımızın başına da gelebilirdi. Arniral ve hükümeti bu olumsuz duygular içindeydi. Amerika'da ya da başka bir ülkede bir okul böylesine keyfi biçim­ de kapatılamazdı . Yasalar dışına çıkıldığı suçlamaları olursa ve mü-

ABD iLE iLK DiPLOMATiK KAVGA 1 9 1

fettişler kendi hükümetlerine bu yolda rapor verirse, adil ve haklı davranmak için bu suçlamalar okula bildirilir, onlann savunma yap­ malanna fırsat verilirdi. Onlara adil bir biçimde davranmak gere­ kirdi. Maraş ve Mersin okullannın kapatılması da Tarsus okulununki gi­ bi olmuştu. Bu okullar için bir ayncalık istenmedi, sadece basit biçim­ de uluslararası anlaşmalar ve Türk yasalanna göre dürüst biçimde uygulama görmeliydiler. ABD ile Türkiye arasında dostane ilişkiler kurulacaksa Türkiye böyle davranmalıydı . Amiral, İsmet'in adalet duygulanna güvenini belirtti.

İSMET PAŞA'NIN Y ANITI İsmet, Münir Beye, okullar konusunda Milli Eğitim Bakanlığının Dı­ şişleri Bakanlığına gönderdiği bir yanıh çevirtti. Şöyle ki:

"Maraş'taki Amerikan Okulu bölgede yeteri sayıda Amerikan vatan­ daşı bulunmadığı için değil, zamanında iznini yenilemediği ve geçmiş­ te yasalara ve yöneticilere birkaç kez uymadığı için kapatılmıştır. Genç Hıristiyanlar Örgütüne bağlı olan Tarsus Kolefi ise dini propagandayı durdurmayı reddettiği, bulunduğu ülkenin törelerine uyumsuz tavır ta­ landığı için, aynca Türkiye 'nin çıkarianna aylan hareket eden bir Arap öğretmeni kullanmakta direnmesi nedeniyle kapatılmıştır. Bu ağır ge­ rekçelere karşın birkaç kez kapatma işlemi ertelenmiş, ancak okul izni­ ni yenilememiştir. Bu davramşın Lozan mektubuna aylan olduğu öne sürülmüştür. Yalnız mektupta okullann Türk yasalanna uyması gerekti­ ğinin hükme bağlandığı unutulmuştur. Milli Eğitim Bakanlığı bu mektu­ bu bağlayıcı saymasa, amaçlan ülkenin çıkarianna aylan olan bu okul­ lan kapatmazdan önce bu kadar beklemezdi. (İsmet, Dışişleri Bakanlı­ ğının bu okullar ve bunlann gerçek çalışmalan konusunda harcadığı çabayı göstermek için bu çeviriyi yaphrthğını belirtti.) Denetlemele­

rm sonucu olarak kuruluşlann kapatılmasına birkaç kez erteleme ve yeniden açıhşa izin vermekle Bakanlık hoşgörüsünü açıkça göstermiş­ tir. Gösterilen bu kolaylıklar ise sonuçsuz kalmıştır. Bakan, söz konusu okullann görüşlerini değiştirmeyeceği ve milli irade ile uyum sağla­ yamayacağı kanısına varmıştır.' '

1 92 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

Amiral, bu okunan yazıda yeni bir şey olmadığım söyledi. Ayrıntı­ lara girmeyecek:ti, çünkü İsmet'in de kendisinin de önemli görevleri vardı . Amerika'da ya da başka bir ülkede bir okul, hükümetin bir ba­ kammn kararıyla kapatılamazdı . Amerika'daki bir Türk okulu aym ko­ şullar altında kapatılamazdı . Çünkü bu davramş adil sayılmazdı . İs­ met'in mektubu bu okulların tamnacağım söylüyordu. Tamnrnışlarsa onların keyfi kapatılışı mektubun değerini ortadan kaldırrmş oluyor­ du. Önemli olan nokta yasaların dışına çıkıldığının keyfi bir yöntem­ le saptanmasıydı . Amerikan kuruluşları bir yanardağ üzerinde oturu­ yordu ve bir kalemde silirıebiliyordu. Amiral Bristol inamyordu ki İsmet bizim uyarımızın haklılığım ta­ mrsa, bu keyfiliklerin iki ülke arasındaki ilişkileri tehlikeye sok:tuğunu görecekti.

İSMET PAŞA: ARAP PROPAGANDASINI GÖRMEZLİKTEN GELEMEYİZ İsmet düşünüyordu ki, tüm sorunların Türk yetkililerce tam bir iyi niyetle işlem gördüğüne Amiral ikna olmalıydı . Bununla birlikte Arni­ ral'in sempati ya da anlayış duymadığı bazı kimseler iki ülke arasın­ da sorun yaratabilirdi. Türkiye'de, başka hiçbir ülkede izin verileme­ yecek okullar bulunuyordu. Bunların devarmna izin verilmesi ulusla­ rarası anlaşmalara saygısını gösteriyordu. Arap propagandası gör­ mezlikten gelirıemezdi. Dini propagandaya Türkiye'nin aldırmaması mümkün değildi. Büyük engeller karşısında bazı sorunların çözümü sağlanarmyorsa, bu, mümkün olmadığı için böyleydi. Bir okulun ya­ salara uygun olup olmadığımn saptanmasına sadece Milli Eğitim Ba­ kanlığı yetkiliydi. Dışardan başka hiçbir kuvvet buna karışamazdı . Bazı okulların sempati ile, bazılarımn ise t am tersiyle karşılaşması , her olayın tek tek ele alındığım gösteriyordu. İsmet, Amiral'in konuya bir de bu açıdan bakmasım istedi.

BRISTOL TEHDiT EDiYOR Amiral, konuya bu yönden de baktığını ancak araştırma yapılma­ dan keyfi biçimde karar verilmesinin kendini etkilediğini belirtti. Baş-

ABD iLE iLK DiPLOMATiK KAVGA 1 93

ka kuruluşlann da aynı biçimde etkileneceğiili sanıyordu. Milli Eğitim Bakanlığı Türk Hükümetinin bir parçasıydı. ABD ile Türkiye arasında­ ki ilişkiler bir bütün olarak yürütülür ve Milli Eğitim Bakanlığı ya da Hükümetin başka bir dairesi, davranışlarıyla Türkiye ile ABD arasın­ daki ilişkilerin korunmasını sorun haline sokarsa çok yazık olurdu. Amiral, Amerika ve Amerikan çıkarıanna karşı Türk Hükümetinin iyi niyeti konusunda güvenini yitirmeye başladığını göstermek için bu örnekleri sergilediğiili söyledi. Tarsus Kolejinin kapatılması değil, hangi yolla kapatıldığı önemliydi. Amerikan çıkarıanna karşı bu bi­ çimde işlemler devam edecekse iki hükümet arasındaki dostane iliş­ kiler ağır bir tehlike karşısında demekti. Yerel duygular ve kanıtıann dünya kamuoyu önünde önyargılı ve adaletsiz sayılabileceğiili İsmet kabul edecekti herhalde. Amiral bazı kanıtıann doğru ve geçerli ol­ madığı kanısındaydı. Münir Beyin bilgisi için belirtmek isterdi ki Tar­ sus Kolejindeki Arap öğretiDenin işine son verilmiş ve buna karşın okul aniden ve uyanlmadan kapatılmıştı. (Muhtıradan anlaşılelığına göre burada yemek arası veriliyor.)

Saat 1 3. 00 İsmet'in Amiral'in dikkatine sunmak istediği bir nokta vardı . Okul­ lar sorunu bir yıllık bir sorurıdu. Bu bir yıllık erteleme Türkiye'nin haksız davranmaktan ve yanlış anlaşılınaktan kaçınma isteminin bir işaretiydi. Türkiye'nin Amerikan vatandaşıanna dostane tavn olmadı­ ğı iddiası ise temelsizdi. Tam tersine Türkiye, sürekli biçimde ABD konusunda hayal kınklığına uğramıştı. İsmet, bu konuda herhangi bir kanıt vermek isteğinde değildi. Amiral ise kanıt gösterilmesini istedi. Amerika'ya karşı tavnn de­ ğişmekte olduğunu söylemernişti. İsmet birtakım kişilerin davranışla­ nndan söz etmişti. Amiral de Türk Hükümetinin davranış niteliğine değinmek istemekteydi. Amerikan Hükümetinin Türkiye'ye karşı davranışı adil ve dürüsttü. Amiral bu anlayış içinde İsmet'i görmeye gelmişti. Hem onun, hem de hükümetinin bir dostu olduğu için İs­ met'in onu dinleyeceğiili

ummaktaydı .

Amiral İsmet'in dürüstlüğüne

ve bazı kimselerin iki ülke arasındaki dostane ilişkileri tehlikeye dü­ şürmesine izin vermeyeceğille inanmaktaydı. ABD Hükümeti, Türki­ ye ile iyi ilişkileri tehlikeye sokacak Amerikalı bireyleri desteklemez,

1 94 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

özellikle yerel raporlara dayanarak iyi niyeti tehlikeye düşürecek her hareketten kaçımrdı . Arniral'in verdiği örnekler iki ülke arasındaki iyi ilişkilerin tehlikeye düşmesi olasılığım göstermekteydi.

BİR AMERİKAN ŞİRKETİ İLE KONTRAT İsmet Paşa-Arnİral Bristol görüşmesinden Amerikan şirketleriyle iş yapmanın güçlükleri de ortaya çıkıyor. Görüşmenin önemli bölümün­ de Ankara Belediyesi için yol yapımı işlerinde çalışacak Amerikan U/en şirketi ile yapılan kontrat yüzünden çıkan uyuşmazlık ele alını­ yor. Tutanaktan anladığımız kadarı ile şirketin temsilcisiyle bir anlaş­ ma yapılmış, sonradan şirketin merkezi bu anlaşmayı değiştirmek is­ temiş . . . Türk Hükümeti de başka istekler öne sürmüş. Sonuçta tam bir çıkmaz. Belediye bakmış ki olmayacak işlere kendi olanakları ile başlamış. Amirat Brist o l un telaşlı olduğu ve şirket sahibi Mr. Ulen'i '

kabul etmesi için İsmet Paşa'yı zorladığı görülüyor. Ama İsmet Pa­ şa'da gerileme yok. Tartışınayı tutanaktan izleyel im: İsmet şimdiye kadar

iki sorunun ele alındığım belirtti. Adarnapu­

los olayında işlem bakımından olanaklara bakacaktı. Okullar konu­ sunda ne yapılabilir onu bilmiyordu. Arniral'in sunacağı başka örnek­ ler var mıydı?

Amiral, Ulen Şİrketi temsilcisi Mr. Carreiden telgraf aldığını, Hükü­ metin artık kontrat konusu üzerinde durmadığını öğrendiğini, bunun doğru olup olmadığım öğrenmek istediğini belirtti. Böyle ise

Mr.

Ulen'i Paris'te tutmak ve boşuna bir gezi yapmasım önlemek istediği­ ni söyledi. İsmet durumu açıklayacağım belirtti. Kontrat temsilcisi ile imzalanmıştı.

randwn)

Mr. Carre],

Mr. Ulen'in

onayıatmak koşuluyla

yetkili

(Ad refe­

imzalamış , İstanbul' a gitmiş, daha sonra Ankara'daki yetkili­

lere kendi merkez bürosunun bazı hükümleri -bazıları önemli- ka­ bul etmediğini ve

Mr. Ulen'in Türkiye'ye

geleceğini bildirmişti. Dola-

ABD iLE iLK DiPLOMATiK KAVGA

yısıyla Arıkara Belediyesi kararsızlık içinde kalmış ve vakit yitirme­ mek için elindeki olanaklarla işe girişmişti.

Saat 1 3. 30 Mr. Carrel'in önerisini Mart

Amiral,

ayında yaptığını belirtti.

Mayıs

ayına kadar bir şey yapılmamış, Haziran'da protokol irnzalanmıştı. Daha soma Belediye, şirketin de nzasıyla bazı değişiklikler yapmış­ tı. Ama bunlardan bazılan kabul edilmemişti. İsmet bu sorunu aylarca ineelediğini söyledi. Kontrat şirketin tem­ silcisi tarafından somadan onayıatılmak üzere irnzalanmı ştı. İmzadan bu yana değişiklik olmarnıştı . Arniral, değişiklikler olduğunu söyledi. Kendi sadece bir dost ola­ rak hareket etmekteydi. Değişikliklere kanıt olarak şurılan öne sürdü: Şirket 500 bin dolarla işe başlamayı kabul etmişti. Soma Belediye bir

500 bin dolar daha önermiş, en sonunda bunun üçte ikisinin şirketçe, üçte birinin belediyece karşılanrn asını istemişti. Birbiri ardından bu değişiklikler şirketçe kabul edilmişti, öteki istenen değişikliklerin önemini Mr. Ulen ile

Mr. Carre] açıklayabilirdi. Arniral, sadece Mr. Ulen

Paris'ten gelsin mi, gelmesin mi onu öğrenmek istiyordu. Konunun kapandığını mı düşünsündü? Ismet, konunun bir yıldır tartışıldığını belirtti. Amiral aynntılar is­ ter miydi? Amiral, en son anda keyfi bir karann uygulanacağı kuşkusunda ol­ duğunu belirtti. Böyle bir şey, Amerikalı işadarnlan üzerinde çok olumsuz bir etki yaratabilirdi. İsmet, asıl sorunu bu şirketin merkez bürosunun yarattığını söyle­ di. Kontratı reddedip etmedikleri belli değildi. Amiral, kontratı reddetmediklerini, tüm değişiklikleri de kabul et­ tiklerini belirtti. İsmet yeniden şurılara değindi: Kontrat şirket temsilcisince imza­ lanmı ş ve temsilci Arıkara'dan aynlrnış, daha soma Merkez Bürosu­ nun bu kontratı kabul etmediğini bildirmişti. Dolayısıyla Belediye bir yandan işi başlatırken, bir yandan da Merkez Bürosunun tavrı belli ol­ madığı için Mr. Ulen'in görüşünü beklerneye başlamıştı. İlk kontrat Bakanlar Kuruluna sunulmuş, Bakanlar Kurulu bazı değişiklikler ön-

1 95

1 96 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

görmüş ve bunları Mr. Carrel kabul etmişti. İşlem zaman almış, ancak en sonunda sonuç ortaya çık:rruş ve imzalanmıştı . Şirketin temsilcisi İstarıbul' a gitmiş, merkezin yanıtını beklemişti. Gelen yanıt ise bazı noktalarda Belediyeye güçlükler çıkartmıştı. Amiral, kesin kararı vermek için İsmet'in Mr. IDen'in gelişini bek­ leyip beklemediğini sordu. İsmet, bildiği kadarı ile Belediyenin Mr. Ulen'in görüşünü bekledi­ ğini söyledi. Amiral kişisel olarak bu kontrattan bir çıkan bulunmadığını, şirke­ tin avukatı da olmadığını açıkladı. İsmet'in de hemen hemen aynı du­ rumda olduğuna inandığını söyledi. Mr. Ulen, Mr. Carrel ve mühendis­ lerle birlikte ayın 1 3'ünde Ankara'ya gelecekti. Gecikme, Türk Hükü­ metinin değişiklik isteklerinden doğmuştu. Bu Amiral'in kişisel görü­ şüydü. İsmet'in Mr. illen'i görmesi ve onunla konuşması yerinde olur­ du. İsmet, (şirketin) Merkez Bürosunun bazı değişiklikleri kabul etme­ diği yolunda Belediyeye haberler geldiğini söyledi.

AMERİKAN BANKA GÜVENCESi Arniral, şirketin kabul ederneyeceği bazı değişikliklerin protoko­ lün imzasından sonra Belediyece istendiğine işaret etti. İlk protokol, tahvillere bir Arnerikan kuruluşunun güvence vermesine izin veriyor­ du. Amerika'da bir Arnerikan kuruluşunun güvence vermediği tahvil­ ler işlem görmezdi. Bu konuda ayrıcalıklı bir uygulama yoktu. Bele­ diye ise şimdi Osmanlı Bankasının güvence vermesini istiyordu. Mr.

Ulen bu konudaki güçlükleri ayrıntılarıyla anlatabilirdi. Arnerikan bankalanndan alınan kredilerin güvencesini İngiltere'de bile bir Arnerikan bankası üstlenirdi. İsmet Türkiye'de bir Arnerikan bankası bulunmadığını belirtti. Amiral ise American Express şirketinin böyle bir banka sayılabile­ ceğini bildirdi. Dünyada uygulanan normal ticari işlemlerden ötede bir şey istemiyorlardı . İsmet, bunun uzmanlarca incelenmesi gereken bir sorun olduğu­ nu belirtti.

ABD iLE iLK DiPLOMATiK KAVGA 1 97

Arniral, bunun bile Mr. Ulen'i beklerneye yeter bir neden olduğu­ na işaret etti. Bir dost olarak Arniral, Ulen kontratımn bozulması halirı­ de Türkiye'nirı ticari itibarımn dünyamn her yerinde gözden düşebi­ leceğini İsmet' e haber vermek istiyordu. İsmet, konuyla özellikle ilgilenmişti ve Mr. Ulen ile bir anlaşmaya vanlabileceği duygusu içindeydi. Arıcak şirketin istediği değişiklik­ ler, onun anlayışına göre umut kıncı idi. Arniral, Türk Hükümetinin istediği değişikliklerin de umut kıncı ol­ duğunu belirtti. İsmet, Belediye yetkililerinin huzurunda konuyu Arniral'le görüş­ mek istediğini belirtti. Arniral, şirketin temsilcisi olmadığım, dolayısıyla Mr. Ulen'in bek­ lenınesinde yarar olacağım söyledi. Aksine bir davramş gene keyfi­ lik anlarmna gelirdi.

İsmet, Mr. Ulen'in Arıkara'ya gelişini engelleyecek bir husustan haberdar olmadığım belirtti. Arniral, Mr. Ulen'in gelişine kadar hiçbir değişiklik yapılmayacağı kamsına varıp varamayacağım sordu. İsmet, Belediyeye damşacağını bildirdi. Sonradan Arniral'e bilgi verecekti. Arniral, gecikme Belediyenirı istekleri yüzünden ortaya çıktığına göre, niye bir hafta bekleyemeyeceklerini anlayamadığını söyledi. Arniral'in izlenimine göre Ulen Şirketi bir gecikmeye neden olmarmş­ tı . Bu beyarn kesin değildi, çünkü taraflar bu görüşmede temsil edil­ miyordu. İsmet Paşa-Arnİral Bristol görüşmesinin bir bölümü ise Robert Ko­ lej ' den uzaklaştırılması istenen bir profesör ile diplomatik dokunul­ mazlık üzerinde dönüyor. Anlaşıldığı kadarıyla Prof. Fisher bir ko­ nuşmada Türk Hükümetine hakaret etmiş ve bu profesörün görevin­ den alınması istenmiş . . . Bristol bu profesörün savunmasının alınma­ sını istiyor. Bu konu kısa sürede kapanıyor ama ardından " diploma­ tik dokunulmazlık" konusu ortaya çıkıyor. Amiral Bristol'un bir yar­ dımcısı gözaltına alınmış. Bristol bu adamın dokunulmazlığı olduğu­ nu öne sürüyor. İsmet Paşa ise karşı görüşte. Bu arada Dışişleri Ba-

1 98 AMERIKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

kanlığı genel sekreteri Tevfik Kamil Beyin de bir hata yaptığı anlaşı­ lıyor. İsmet Paşa bu hatayı da kapatıyor. Gene tutanaktan izleyelim.

PROF. FISHER'İN DURUMU Amiral, şimdi de Robert Kolej i ilgilendiren bir sorunun ele alınma­ gerektiğini söyledi. Bir turist gemisinde yaphğı konuşmada Türk sı Hükümetine hakaret ettiği gerekçesiyle Profesör Fisher'in görevine son verilmesi Kolej yetkililerinden istenmiştir. Kolej ise konuşmanın eski sanatlar ve İstanbul'un anıtlan üzerine olduğu, Türk Hükümeti'ni küçük düşürecek söz söylenrnediği, dolayısıyla bir yanlış anlama ol­ duğu yanıtını vermişti. Hükümet, birkaç gürı önce isteğini tekrarlarnış ve üç gürılük bir süre vermişti. Robert Kolej , bir öğretim üyesinin işi­ ne son verebilmek yetkisine sahip Dr. Gates ile haberleşrnek üzere, karan bir süre erteletmek için Vali ve İstanbul'daki Milli Eğitim Bakan­ lığı temsilcisine itirazda bulunmuştu. Önce 9 Ağustosa kadar süre uzahldı , ancak bir gürı sonra bu karardan cayılarak işten uzaklaşhr­ manın hemen uygulanması isteği tekrarlandı, bu yapılmazsa Kolejin kapatılacağı bildirildi. Bu da keyfiliğin başka bir örneğiydi. Tanıklar dinlenebilirdi. Profesör Fisher' e yapılan haksızlıktı.

Saat 2. 1 5 İsmet bu olayı ilk kez duyduğunu, inceleteceğini söyledi. Amiral, Türk Hükümetinin, çeşitli kuruluşlann kendi işlerine ken­ dilerinin bakması yolundaki görüşünü bildiğini belirtti. Bu olayda da aynı yöntem izlenrnişti.

DOKUNULMAZLIK TARTlŞMASI Amiral bir de Mc Carthy olayının bulunduğunu öne sürdü. Aynnh­ lara girmeyecekti, çünkü lsmet ve Tevfık Kamil konuyu biliyordu. Esas nokta, Tevfık Kamilin, diplomatik dokunulmazlık konusunda karşılık­ lılık ilkesine göre Amiral'in temsilcisi Mc Carthy'ye dokunulmazlık ta­ nınabileceğini söylemiş olmasıydı . Tevfik Kfımil konunun Adalet Ba­ kanlığı ile bir ilgisi olduğuna değinmemişti. Amiral bunun üzerine telgraf çekmiş, kendi hükümetinden izin almış, bu kez Adalet Bakan-

ABD iLE iLK DiPLOMATiK KAVGA 1 99

lığınm bu durumu kabul etmediğini ve yapılacak bir şey olmadığını bildirmişti. Tevfik Kamil'irı güvencesi Dışişleri Bakanlığından gelmişti ve ABD Hükümeti de Dışişleri Bakanlığı Türk Hükümetini temsil edi­ yor diye bu güvenceye dayanarak hareket etmişti. Hükümetirnizirı Adalet Bakanlığı ile görüşmesi söz konusu olamazdı. Hükümetirniz

Mc Carhty'ye benzer olaylarda diplomatik dokunulmazlık tanımak­ taydı. Washington'da Romanya Büyükelçiliğirıirı şoförü buna bir ör­ nekti. Amiral, yukarda söylediklerirıirı Tevfık K8ınil Bey tarafından teyit edilmesini istedi. Amiral Bristol şunu belirtti ki, Dışişleri Bakanlığın­ dan verilmiş bir söz, bir anlaşma gibidir ve irıançla sürdürülmelidir. Bu normal bir işlemdir. Diplomatik dokunulmazlık vermek son dere­ ce doğal bir şeydir ve her yerde uygulanmaktadır. Bu soruna Adalet Bakanlığı karışamaz. illuslararası bir uygulamadır ve mahkemelerirı karışacağı bir durum yoktur. illuslararası bir haktır ve Amerika'da her zaman uygulanır. İsmet olayın bugünkü durumunu sordu. Amiral, Mc Carhty'nin kefaletle serbest bırakıldığını söyledi.

AMERiKA İLE ÖZEL ANLAŞMA YOK. .. İsmet konunun iki açıdan irıcelenebileceğini söyledi. Böyle bir olayda nasıl bir yol tutmak doğru olurdu? Dokunulmazlıktan kim ya­ rarlanır belliydi: Resmi maiyet. Öbürleri böyle bir haktan yararlana­ mazdı. Türk Hükümetinin davranışı uluslararası uygulamaya karşıt değildi. İkinci görüş ise hükümetler arası özel anlaşmalara bağlıydı. Resmi maiyette bulunmayan bir kişirıirı dokunulmazlıktan yararlan­ ması özel anlaşmaya bağlıydı. Türkiye ile ABD arasında bir özel an­ laşma var mıydı? Türkiye böyle bir özel anlaşma yapmaya da niyetli değildi. Hele kapitülasyonlar gibi böyle bir dizi özel anlaşmadan kur­ tulduktan soma hiç değildi. Genel bir ilke söz konusuydu. Amerikall­ lara karşı özellikle kötü davranmak diye bir düşünce yoktu. Tevfik Ka­

mil Bey daha çok akademik bir biçimde konuşmuş olabilirdi. Temsil­ cimize böyle bir sorunda hükümetirıirı ne gibi bir yol izleyeceğini be­ lirtmek durumunda olmadığını söylemiştir. Sözleri kişiseldir. İsmet aynca bu görüşme sırasında illen konusunda kendisini bağlayıcı herhangi bir söz söylememeye dikkat ettiğini de belirtti.

200

AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

Amiral, Tevfik Kamil Beyin Dışişleri Bakan Vekili olarak güvence verdiğini ve bunu hemen kendi hükümetine ilettiğini söyledi. Bu gibi güveneelere kendi hükümeti bundan böyle hangi gözle bakacaktı? Dışişleri Bakanlıklannın güvenceleri dünya çapında bağlayıcıdır. Bu gibi güvenceler bir anlaşma yerine geçer. Diplomatik dokunulmazlık konusunda Dışişleri Bakanlığı yetkilidir. Böyle bir olayda ABD'nin he­ men dokunulmazlık vermesi de bunun bir yenilik olmadığını göster­ mektedir. ABD Hükümeti, Dışişleri Bakanlığının beyanlannı bir anlaşma gibi saymakta haklıdır. Kişisel görüşmeler yazılı bir anlaşmadan daha az bağlayıcı sayılamaz. Yoksa dostane bir biçimde bir anlaşmaya ulaş­ mak mümkün olmaz. Amiral, Türkiye'nin yeni anlaşmalara girmekte titizlikle davranmasını anlayışla karşılamaktadır. Ancak Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler Türkiye'nin anlaşmalara bağlılığı kanıtıandık­ ça gelişmektedir. Bu son olayda önemli nokta budur. Her iki tarafta da yazılı ya da sözlü anlaşmalar, iyi niyetle ele alınıp sadakatle yürütül­ melidir.

SÖZLÜ ANLAŞMA İsmet, anlaşmalann elbette, yazılı da sözlü de olsa, aynı güçte ol­ duğunu belirtti. Kimse yazılı biçimin daha bağlayıcı olduğunu öne sürmüyordu. Ancak bu konunun olayla ilgisi yoktu. Tevfik Kfunil Bey tarafından bir sözlü güvence verilmiş değildi. Amiral acaba İsmet Pa­ şanın anlattığı biçimde Tevfik Kfunil Beyin sözlerinde bağlayıcı her­ hangi bir nokta görüyor muydu? Amiral'in isteği üzerine Mr. Shaw, Tevfik Kfunil'in Mr. Barnes'e söy­ lediklerini onun söylediği biçimde İngilizce anlattı. Münir Türkçeye çevirdi. Amiral bu sözleri resmi sözler olarak kabul ettiklerini belirtti. Bun­ larda normal olmayan bir şey yoktu ve olduğu gibi kabul edilmeyecek şeyler değildi. Sonuç olarak Adnan Beye verilen bir nota taslağını Arni­ ral almış ve temsilcisi aracılığıyla Dışişleri Bakanlığına göndermişti. İsmet yanlış anlamaya benzer bir durum olduğunu söyledi. Böyle yanlış anlamalan gidermek için ne yapmak gerektiğini sordu.

ABD iLE iLK DiPLOMATiK KAVGA 201

Amiral, Tevfik Kfunil Beyin normal biçimde ve iyi niyetle davrandı­ ğına inandığını söyledi. İsmet, (Amerikan) temsilcisinin (Mr. Barnes) Tevfik Kamil Beyin sözlerinin bir bağlayıcı yanı olmadığını anladığını, ancak görüşmeye bu yönden bakmadığını belirtti. Amiral karşılıklı güvence isteminin bir bağlayıcı anlaşma sayılabi­ leceğiili vurguladı . İsmet, (Amerikan) temsilcisinin Tevfik Kamil'in sözlerini yanlış yo­ rumlamasından doğduğunu öne sürdü. Arniral, ABD 'nin de bu olayda Türkiye gibi davranması halinde ne düşüneceğiili Ismet'e sordu. Ismet, böylesine diplomatik dokunulmazlık konulannda resmi ol­ mayan maiyet üyelerine dokunulmazlık tanımak için özel anlaşmalar yapmaya Türkiye'nin taraftar olmadığını bildirdi. Karşılıklılık ilkesini öne sürmek ise Türk Hükümetinin bu konuda bağlı olduğu anlamına gelmezdi. Amiral Bristol bu konuda güvence veren notanın Dışişleri Bakanlı­ ğına (Foreign Office) iletilmesinin bir anlaşma sayılacağını öne sürdü.

Y ANLlŞ ANLAMA İsmet bu konuda yanlış anlamalar bulunduğunu, açıklığa kavuş­ turmak için araştırma yapılacağını bildirdi. Amiral, en iyisinin anlaşmaya uyulması olacağını belirtti. Bu telki­ ni, ABD'nin çıkarlan için değil, İsmet'in bir arkadaşı ve bugüne kadar Türk Hükümetine inanmı ş bir kişi olarak yapıyordu. İsmet bunu yapmanın maiyetteki resmi olmayan kişilere de diplo­ matik dokunulmazlık verilmesi anlamına gelip gelmeyeceğiili öğren­ mek istedi. Amiral böyle bir dokunulmazlık anlamına geleceğini söyledi. Isınet Paşa, özel olarak konuşhığunu belirterek, böyle bir ilkenin kabulü halinde başka ülkelere tanımak istemediği bir örnek oluştur­ manın Türkiye'yi rahatsız edeceğini belirtti. Amiral konunun hükümetler arası güven gibi yaşamsal bir sorun ol­ duğıınu ifade etti. Hükümetler arası güven oluşturmak en önemli şeydi.

202 AMERiKAN GIZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

İsmet Amiral'in açıklamasım kabul etmiyor değildi ama Dışişleri Bakanlığı herhangi bir söz vermiş değildi. Bunu da açıklamıştı. Amiral, İsmet'in çok kötü bir örnek yarattığıru beyan etti. İsmet, as­ lında taraflardan biri hoşnut kalmazsa anlaşmalar uygulanmaz , de­ mek istemekteydi. Kendisi ise İsmet'in konu üzerinde yeniden dü­ şünmesi halinde bu anlaşmaya uyacağına inanrnaktaydı . Aksi halde gelecekte Amiral de başka bir konuda

"yanlış anlama " gerekçesini

öne sürebilirdi. İsmet, bir ilke sorunu olmasaydı konunun çözürnlenebileceğini belirtti.

Amiral İsmet ile kendisinin asker olduğuna işaret ederek, savaş ,

alamnda yapılan hatalardan geri dönüş olmayacağım İsmet'in bilme­ si gerektiğini söyledi."

lsmet Paşa ile Amiral Bristol görüşmesinin sonunda yeniden ortaya Amiral Bristol Türk Hükümetinden daha çok

güvence sorunu atılıyor.

güvence istiyor. İsmet Paşa ise Amerikalıların ve Amerikan çıkarları­ mn yeteri kadar güvence altında olduğunu bildiriyor. Ve o dönemde­ ki gelenekler gereğince toplantımn başından beri ele alınan konula­ n

lsmet Paşa yeniden

özetleyerek kararlanın Amiral Bristol'a bildiri­

yor.

Bristol ise İsmet

Paşa'mn verdiği kararların hepsine yeniden itiraz

ediyor ve baştan beri söylediklerini tekrarlıyor. Böylece tüm görüş­ menin bir özetini daha açıkça görüyoruz. Thtanağın sonuç bölümünü izleyelim.

Saat 1 6:00 "Amiral' e göre iki ülke arasındaki yaşamsal sorun, güven soru­ nuydu. Örnekler oluşturmamn ise ikinci derecede önemi vardı. Amiral Bristol. İsmet başka bir konu getirmezse yarın İstanbul'a dönme niyetinde olduğunu belirtti. Aynlacaktı . İsmet' e tam bir güve­ ni vardı. Dönmeden önce iki ülke arasındaki dostluk ilişkilerinin baş­ ka bir çabaya gerek kalmadan düzelmesi için eldeki sorunların çö­ züleceğine inamyordu. Amiral Bristol kişisel olarak Türkiye'deki Ame­ rikalıları ilgilendiren sorunlar ortaya çıktığı zaman onlara sorunların adil bir biçimde çözülebileceği yolunda cesaret verdiğini belirtti. Şimdi de, İsmet'in aym güvenceyi Amerikalllara verecek biçimde

ABD ILE iLK DiPLOMATiK KAVGA 203

sorunlan çözeceğtrıe inanmaktaydı . Arniral böylesine güvence ver­ meye devam edemezse çok üzücü olurdu doğrusu.

TÜRK-AMERİKAN DOSTLUGU İsmet, Arniral Bristol'un beyanından Türk-Amerikan dostluk ilişki­ lerinin uyum içinde olduğu sonucunu çıkanp çıkaramayacağım sor­ du. Kendisinin gösterdiği örnekler, Türkiye'deki Amerikalllann iyi muamele gördüğünü kanıtlamaktaydı. Gerçekten bir anlaşma olma­ sa da, Amerikan çıkarlan titizlikle korunuyordu. Amerika ile yoğun ti­ cari ilişkiler kurmak isteği Türkiye'nin iyi niyetinin başka bir kanıtı idi. Arniral Bristol'un toplantı sırasında söylediği olaylar Türkiye'nin yara­ nna çözümlenmişti. Arniral, İsmet' e dostane ilişkileri zedeleyebilecek birtakım ciddi durumlann adil bir muameleye tabi tutulması gerektiğini söyledi. İs­ met'in bu ilişkileri bozmayacak biçimde davranacağına inancı vardı. Doğruydu. Türkiye'de Amerikalı işadamları çalışmaktaydı ve Ameri­ kan çıkarıanna saygı gösteriliyordu, ancak bazı kuruluşlara yapılan işlemler, Arniral'i ve Amerikan Hükümetini bu işlemlerin başka kuru­ luşlara da uygulanabileceği düşüncesine sürüklemişti. Bu durum iki ülke arasındaki ilişkileri gerginleştirmekteydi. Normal diplomatik iliş­ kiler kurulmarmştı. Bu ilişkiler ABD'nin iyi niyeti ve Türkiye'nin çıkan olaylan dikkate alışıyla yeniden kurulabilirdi.

İSMET PAŞA ÖZETLiYOR . . . Saat 1 6:20 İsmet, Arniral'in Amerika'ya gideceği yolundaki gazete haberleri­ ne değtrıdi. Arniral, Avrupa'ya gideceğini bildirdi. İsmet geleceğtrı daha tatmin edici olacağım umduğunu söyledi. Amerikan işadamlan konusunda Türkiye bazı hayal kınklıklanna uğ­ rarmştı . Şimdi ele alınan konulan tekrar gözden geçirmek istiyordu. Önce Adamopulos olayı : Adaletin yerine gelmesini istiyordu. Bir yön­ tem bulmak için çaba harcayacaktı.

204 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

Arniral, Adarnopulos'llll hemen yargılanmasım ve adaletin yerine gelmesini istedi. İsmet ikinci SOrillllll l ,

Maraş, Mersin ve Tarsus'taki

okulların kapa­

tılması olduğunu söyledi. Bu konuda Milli Eğitim Bakarılığımn mektu­ bu Arniral'e okilllmuştu. Arniral suçlarnalann yerıiden incelenmesini istedi. SaVillllTi aya yer vermeden karar alınmış olmasım sorilllllll temeli olarak gösterdi. Adarnopulos olayında da kendisinin ve avukatlanmn kamsı, adaletin yerine getirilmediği yollllldaydı. Yargılanan Türk adaletiydi. İsmet üçüncü SOrilllllll

Profesör Fisher'le ilgili olduğunu belirtti.

Bu

konuda bir görüş beyan etrnemişti, ancak uygilll bir davramşta bulu­ nabileceği umudllllu ifade etmişti. Amiral aym ilkenin Adarnopulos olayında da geçerlı olduğunu söyledi. İsmet, Ulen kontratma atıfta bullllldu ve Amiral' e sonradan haber vereceğini belirtti. Arniral, İsmet'in Mr. Ulen'i yerıiden göreceği umudllllda olduğunu ifade etti. İsmet son olarak Mc Charty olayına değindi ve burada bir ilke ay­ nlığı ile karşılaşıldığım bildirdi. Bu yarılış arılamayı gidermek için her çaba harc anrm ştı. Arniral, İsmet'in bu konuda daha ciddi düşüneceği umudllllu ser­ giledi. Bir çözüm bulllllacağı umudlll lu belirtti. İsmet şimdi toplantımn özetini tarnarnladığım bildirdi. Arniral, mal transferi gibi başka konular bulllllduğunu da söyledi. Bu sorunlar Dışişleri Bakarılığı tutanaklarındaydı . Asıl önemli sorllll ise güven sorlllluydu. Özel ayrıcalıklar değil sadece adalet ve eşitlik istemişti.

VIII CUMHURiYET'iN iLK YILLARI

Türk Basm1

Amerikan belgeleri arasında Cumhuriyet'in ilk yıllarında yazılmış ilginç raporlar buluyoruz. Genç Türkiye Cumhuriyeti kuruluş döne­ minin sancılarını çekiyor o yıllarda. Bir yandan Kürt isyanları, bir yandan uygulanmaya başlanan devrimiere karşı direnç, uğraştırıyor devleti. Türkiye, dünyada saygın bir yer kazanmak için diplomatik çabalar harcıyor. Amerika'nın Türkiye Cumhuriyeti'ni tanımasını is­ tiyor, ancak gerek Wilson'un cumhurbaşkanlığı döneminin sona er­ mesi, gerekse Senato üzerindeki Ermeni ve Rum baskısı, bu işi 1 927 yılına kadar uzatıyor. Öyle ki Amerikan Senatosu uzun yıllar Lozan Antlaşmasını bile onaylamıyor. Zamanla bu pürüzler gideriliyor ve 1 927 yılında Grew, büyükelçi olarak Türkiye'ye gönderiliyor. Amerikan belgeleri içinde bu dönemle ilgili olarak Türk basını, komünist tutuklamaları, İzmir suikastı duruşmaları, Mustafa Ke­ mal'in kişiliği, İstanbul sinemaları konularındaki raporları sunuyo­ ruz: 1\irk Basını Üzerine Rapor Birleşik DevletlerYüksek Komiserliği Amerikan Büyükelçiliği Sayın Dışişleri Bakanı Washington

1 5 Ocak 1 925, İstanbul Efendim, aşağıda adları yazılı 1\irk gazetelerinin etkinliği, siyasal

208

AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

eğilimleri, mali durumlan, yazarlan ve sahipleri konusunda aynntılı bilgileri saygı ile sunuyorum

İkdam Hakimiyet-i Milliye Tanin (Fransızca baskısı) La Volonte Vatan Toksöz İstildal Son Telgraf Yeni Alem Bu bilgiler zaman zaman Yüksek Komiserlik için hazırlanmış olup doğru ve tarafsız olduklanna inanılmaktadır. Saygılanını sunanın efendim.

Mark L. Bristol

BASIN Fransızca Tanin'in, Pera'da Ali Narnık Beyin apartınanına yerleş­ mesi konusunda duydum ki, Tanin'in ödediği kira ayda l 50 Türk lira­ sıdır. Ancak, Fransızca Tanin'in gerçek sahibi Reşit Benaiad ile Ali Na­ mık Bey arasında yapılan bir anlaşma gereğince, Ali Narnık Bey Ta­ nin'de hisse sahibi olacaktır. Ali Narnık Bey; ardında çoğunluğu gay­ rimenkulden oluşan büyük bir servet bırakmış, eski büyük vezir Kü­ çük Sait Paşanın oğludur. Ali Namık Bey bir amatör olarak zaten ga­ zetecilikle uğraşmış, "Stamboul" gazetesinde çoğu siyasal nitelikte makaleler yayınlarnıştı. Bu gürılerde, Tanin'in tirajı "Gazette "den daha çoktur. 4000 bas­ makta, bundan 3000'i ayn olarak satılmaktadır, ayrıca gazeteler için yılın en uygun dönemirlde bulunmaktayız. Gene de Fransızca Tanin zarar etmektedir. Muhalefete mensup olduğu için hükümetten bir destek görmemektedir Hüseyin Cahit'in sahibi olduğu Türkçe Ta­ nin'e gelince, durumu daha iyi, baskısı daha çoktur. Hüseyin Cahit Beyin son zamanlarda 9000 liraya güzel bir Berliet otomobil aldığı ba­ na bildirildi. Bunun 6500 lirasım peşin olarak ödedi, geri kalarum ga­ zetesinde ve başka yerel gazetelerdeki reklarnlarla karşılayacak.

CUMHURiYET'iN iLK YILLARI 209

"Volonte " gazetesine gelince, yöneticisi Muzaffer Bey gazetenin adım değiştirmeyi düşündüğünü bana söyledi. Bunun nedeni şu: Al­ manca bir sayfa çıkanp Fransızca iki sayfamn arasına koymak istiyor. Alman Büyükelçiliği bütün masrafı karşılamaya hazır olduğunu bil­ dirmiş. "Volonte " sözcüğünün Almanca karşılığı "Die wuesche " iyi ses vermediğinden, gazete için başlık yapamıyor. Bu nedenle gaze­ tenin adım "Courier du Soir (Akşam Postası) " diye değiştirmeyi dü­ şünüyor. Bu ad kolayca Almancaya çevrilebilecek Gazetenin satışı çok az. Muzaffer Bey bu durumun kendisini hiç rahatsız etmediğini söylüyor. Bir tek nüsha satsa bile masraflan karşılamyormuş. Böylece Berlin'le burası arasında telgraf servisi hızlanmı ş olacak, Alman Hü­ kümeti de Anadolu Ajansımn kullandığı Fransız Havas Ajansı telgraf­ lan ile mücadele ederek kendi görüş ve isteklerini yayacak . . . Anado­ lu Ajansımn Pera (Beyoğlu) bürosu İstanbul'daki Havas Ajansı muha­ biri Mr. Mothu'nun yönetirnindedir.

Son Telgraf: Türkçe günlük akşam gazetesi. Sahibi: Suphi Nuri Bey Celal Nuri Beyin kardeşidir. Celal Nuri Bey Gelibolu milletvekili ve Türkçe "İleri'nin yönetmenidir. Başyazan : Aynı Suphi Nuri Beydir. Girit'ten gelme eski bir aileye mensuptur, büyük babası Abidin Paşa, Epir valisi idi. Babası Nuri Bey; Jön Türkler tarafından senatör yapılmış ve bu görevi senatonun kaldı­ nlmasına dek sürdürmüştür. Nuri Beyler, gene Giriili Ahmet Said ve Agayef'lerle birlikte Balkan Savaşından önce Girit sorununu herkes­ ten fazla kanştıranlar arasındaydı. Çok güçlü olduklanndan, öyle bir hava yarattılar ki, Jön Türkleri Girit konusunda uzlaşmaz bir politika izlemeye götürdüler. Bu da Venizelos'un Sofya ile Balkan anlaşması yapmasına, o da Balkan Savaşına neden oldu. Nuri Beyler, şimdi biraz yurnuşamış olmakla birlikte, radikal milli­ yetçidirler. Milliyetçiliği sömürerek servet yapmışlardır. Suphi Bey aynı zamanda "Stamboul"un yazarlanndan biri olup orada bir Türk olmak nedeniyle Türk iç politikasım etkilemek üzere çalıştınlmakta­ dır. Nuri Beyler ana dilleri olan Rumcayı çok iyi bilirler, evlerinde Rurnca konuşurlar.

21 0 AMERiKAN GiZLI BELGELERIYLE TÜRKIYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

Yazarlar. Son Telgrafta çalışanlar arasında sivrilmiş bir yazar yok­ tur. Bir fık:ir gazetesi olmaktan çok telgraf gazetesidir. Yazarlar arasın­ da Girit'ten gelme Mithat Bey adında birini sayabiliriz. O da Rumcayı çok iyi bilir ve Genel Savaşta sansür işinde çalışmıştır.

Baskısı: Baskısı yaklaşık 4000 nüshadır. Başka bir akşam gazete­ si olan ' 'Akşam ' ', başlıca rakibidir. Akşam gazetelerinin baskılan sı­ mrlıdır.

Eğilimi: Nuri Beyler halen hükümette görev almadıklan için şimdi­ lik eğilimleri ılırnlıdır. Celal Nuri Bey pek hükümeti destekleme taraf­

lısı değildir.

Okuyuculan: Bu gazetenin okuyuculan iktidar ile muhalefet ara­ sında kalan ve tarafsız denilen çevrelere mensuptur. Aynca bu gaze­ teyi çoğunlukla akşam haberlerini okumak isteyenler alırlar.

Etkinliği: Etkinliği pek büyük değildir. Sanki "ileri "nin etkisinin bir uzantısıdır. Her iki gazetenin politikası birbirine benzemektedir.

Tarihçe: Gazete pek eski değildir. Birkaç yıldır çıkmaktadır. Son Telgraf aslında "Müstakil" gazetesinden gelmiştir. O gazete de "Ter­ cüman-ı Hakikat ' ten çıkmıştır. Bu iki gazete, binlerce lira harcadıktan soma mali sıkıntı y üzünden kapanmı şlardı.

Geliri: Geliri yoktur. Bu gazete, öbür gazetelerin rekabeti nede­ niyle ortaya çıkan masraflar yüzünden, zorlukla ayakta durmaktadır.

Müstakil'in ya da daha öncekinin kaderiyle karşılaşacağa benze­ mektedir.

Toksöz: Bu gazete Adana'dan İstanbul'a gelmiştir. Günlük sabah gazetesidir. Gazetenin yöneticileri, taşra yerine İstanbul'da gazetenin gelişmesi için, haklı olarak, daha uygun ortam bulacaklarını düşüne­ rek buraya getir mişlerdir.

Sahibi ve başyazan: Abdülkadir Efendi. Siyasete atılmak için ordu­ dan aynlan bir eski subaydır. Orduda önemli bir mevk:iye gelme­ miştir. Aynca, listeler yeniden düzenlenirken, istifa yerine ordudan uzaklaştınlmışa benzemektedir. Abdülkadir Efendi, basında, siyasal bir prograrnı değil de, ekonomik bir prograrnı temel alarak, Ada­ na'da kurulmaya çalışılan bir partiyi temsil ediyor, denilebilir. Adana ili, şimdi Türk illerinin hepsinden daha fazla üretim yapmaktadır.

CUMHURIYET'iN iLK YILLARI 21 1

Özellikle bölgedeki sermaye yokluğuna rağmen pamuk üretimi art­ maktadır. Yeni partinin, eski partilerle, özellikle İttihat ve Terakki ko­ mitesiyle hiçbir ilgisi yoktur.

Siyasal eğilim: Toksöz'ün siyasal eğilimi şimdilik tam anlamıyla muhalefettir. Hükümetin şimdiye kadar ülkenin ekonomik kalkınması ile ilgili sorunlan karmakanşık ettiği görüşünü savunmaktadır. Bu, aynı zamanda gazetenin muhalefet etmediği ve hükümetten yana dö­ nebileceği anlamına gelebilir. Ayrıca Abdülkadir Efendi, Toksöz'ü, sözcüğün tam anlamıyla iş yürütmek için çıkarmaktadır.

Baskısı ve geliri: Toksöz'ün Adana'da okuyuculan bulunmaktadır. Gazete oraya posta ile gönderilmektedir. Adana'da bir çeşit bürosu bulunmaktadır. Okuyuculan çok sayıda değildir. Günde 4000 kadar basmaktadır. Celal Nuri Beyin "lleri" gazetesinin yok olmasına rağ­ men, İstanbul'da yedi günlük sabah gazetesi vardır ve bunlar sert re­ kabet içindedir. Celal Nuri Bey; Büyük Millet Meclisinde Gelibolu mil­ letvekili ve Adalet Komisyonu (?) başkanı olarak, siyasal etkinliğe sa­ hip olmasına rağmen, masraflara dayanamamıştır. Öte yandan kimi gazeteler örneğin (Hükümet yanlısı, resmi) "Cumhuriyet"ve "Tevhid­ i E/kar'' bol para harcayarak ve gazetelerini geliştirerek iyi duruma geçrnişlerdir. Bununla beraber, Abdülkadir Efendinin bir miktar para­ sı bulunmaktadır. Söylentilere göre para harcayıp gazetesini öbür ra­ kipleri düzeyine getirmeyi tasarlamaktadır. Ne olursa olsun bir süre için öbürleriyle arasında mesafe kalacaktır.

Hiildmiyet-i Milliye: Ankara'da basılan günlük Türkçe sabah gaze­ tesi.

Sahibi ve genel yayın müdürü: Siirt milletvekili Mahmut Bey Bir as­ kerdir. Mustafa Kemal'in emrinde çalışmıştır. Cumhurbaşkanı'nın ona tam bir güveni vardır. Bu gazete yalnız Kemalistlerin körü körü­ ne organı değil, Anadolu diktatörünün kişisel davranışlannın da savu­ nucusudur. Hakimiyet-i Milliye'yi, Mustafa Kemal'in isteğiyle Anadolu hareketinin daha başlannda, 1 92 1 'de kurmuştur. Bu gazete daima Mustafa Kemal'in organı olmuştur.

Yazarlar. Hakimiyet-i Milliye 'deki yazılann çoğu imzasızdır. Bu açıdan "Tepms"a benzer. Böylece, kişisel olmayan yazılar, hüküme-

21 2 AMERIKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NIN KURTULUŞ YILLARI

tin görüşünü daha iyi yansıtır. Mustafa Kemal'in en güçlü yandaşla­ nndan milletvekili

Ahmet Bey Ağaoğlu

bu gazetede arada bir yaz­

maktadır.

Eğilimi ve etkisi: Yukarda söylenenlerden herkes Hilirniyet-i Milli­ yenin eğilimini anlayabilir. Bu gazete Ankara Hükümetinin resmi söz­ cüsüdür.

Yenigün'ün

ortadan kalkmasıyla, Ankara'da çıkan tek gaze­

te olarak kalmıştır. Etkinliği, Ankara Hükümetinin bildirilerini yayınla­ mak için kullandığı bir resmi organ oluşundan gelmektedir. Daha çok Anadolu'da okunmaktadır. İstanbul'da, daha iyi görünümde, daha il­ ginç olan öbür gazetelerle güçlükle rekabet edebilmektedir.

Baslası: Ankara

gazetesi olmasına rağmen, zorla 3000 kadar bakı

yapabilmektedir. Bunun nedeni, İstanbul-Ankara havayolunun çalış­ maya başlaması ve İstanbul gazetelerinin

iki saatte Ankara'ya gitme­

sidir. İstanbul'da Hilirniyet-i Milliyenin pek okuyucusu yoktur. Daha çok İstanbul gazetelerinin bürolannda bulunur.

Geliri:

Hilirniyet-i Milliyenin geliri ölçülüdür. Gazete daha çok

hükümetin desteğiyle yaşamaktadır. İçişleri komiserliğinin özel fon­ lar listesinde önemli bir meblağ ile yer almaktadır. Yıllık açıklannı hükümet kapatmaktadır. Bu gazete, Mustafa Kemal hükümetin başın­ da olduğu, hükümet de Ankara'da bulunduğu sürece yaşayacaktır. Hükümet, Ankara'da

Gün kapanmı ştır.

iki gazeteyi desteklemek istemediği için Yeni

Hükümet, Yenigün'ün sahibi, milletvekili Yunus Na­

di'nin İstanbul'da çıkardığı

"Cumhuriyet"i

desteklediği için, Anka­

ra'da Hilirniyet-i Milliye tercih edilmiştir. Türk Hükümetinin bugün

iki resmi organı vardır: Ankara'da Hakimiyet-i Milliye, İstanbul'da

Cumhuriyet. İstikial: Sahibi ve başyazan: İsmail Müştak Bey.

İttihat ve Terakki komitesi

tarafından eskiden senato sekreterliğine atanmıştır. Daima bu korni­ teye bağlı kalmıştır. İdarede hiç görev almamıştır. Bu parti en güç du­ rumlara düştüğü zaman bile ilişkilerini yadsımamıştır. Mütarekede İngilizlerce tutuklanmı ş, İttihat ve Terakki 'nin öteki liderleriyle Mal­ ta'ya sürülmüştür. Uzun yıllar Türkçe Tanin ve Fransızca Tanin'le işbir­

liği

yapmıştır. İstiklal'in kuruluşundan beri bu gazetelerle ilişkisini

azaltmış, ama tamamen koparmamıştır.

CUMHURiYET'iN iLK YILLARI

Siyasal eğilimi: İstiklal'in siyasal eğilimi Tanin gibidir. Bu gazete de akşam gazetesidir ama Tanin'le rakip değildir. Bu durum İsmail Müş­ tak Beyin gazetesini kurmadan, Hüseyin Cahit Beyle yaptığı bir anlaş­ madan ileri gelmektedir. İstiklal'in muhalefet eğilimi Tanin'den daha belirgindir. Aynca İsmail Müştak Bey; Hüseyin C abit Beyden daha hır­ çın ve radikal eğilimlidir. Bu iki gazetenin amacı bugünkü hükümetin temellerini yıpratmak, İttihatçılann iktidara gelmesini kolaylaştırmak­ tır.

Baskısı ve etldnliği: İstiklal'in baskısı sınırlıdır, bütün Türkçe akşam gazetelerinde olduğu gibi . . . Daha atılgan bir gazete olan Akşam, mu­ halefete eğilim gösterdikçe ve aynı okuyucu kitlesine seslendikçe, ciddi bir rakip olmaktadır. İstiklal'in şimdilik pek etkinliği yoktur. Ay­ nca Tanin'in uydusu durumundadır. Baskısı güçlükle 3000'e ulaş­ maktadır.

Geliri ve geleceği: İstiklal'in kuruluşunda, İttihat ve Terakki kornite­ sinin başlangıç sermayesini verdiği söylenmektedir. Şimdi ise gaze­ tenin geliri yoktur. Ödeme yapamamaktadır. Mali yardım devam etti­ ği sürece yaşayacaktır. Geleceği ise kuşkuludur.

Yeni Alem: Türkçe günlük sabah gazetesi. Sahibi: Şükrü Bey Eskiden Türk gazetelerinde muhabirlik ve foto muhabirliği yapmıştır. Gazetenin yayımı için verilen izin belgesi onun adınadır. Yeni Alemin çıkışından bu yana Şükrü Bey; Vabit Bey adında biriyle ortaklık yapmaktadır. Bu Vahit Bey de "Gazette" ve başka Türkçe gazetelerde muhabirlik yapmıştır. Adını andığımız bir kişi Va­ li Doktor Reşit ile meydana gelen olaydan sonra girişimden çekilmiş­ tir. Olay iyi bilinmektedir ve mahkemeye düşmüştür. Yeni Alemin yö­ neticisi, bir gece saat 2'de Vali'yi uyandınr ve Mustafa Kemal' e karşı yöneltilen bir komplonun ortaya çıkanldığı haberinin doğru olup ol­ madığını sorar. Vali bu haberi yalanlar ama kaynağını öğrenmek is­ ter. Gazeteci mesleki sır gerekçesinin ardına saklanır. Huylanan Vali, gazetenin merkezinin aranması için polise emir verir. Ondan sonra da konu mahkemeye gider. Gazetenin yayımı birkaç gün durur ve yeni bir ekip işbaşma gelir.

Yazarlar. Bu gazete daha yeni çıkmaya başladığı için belli başlı bir yazan yoktur.

213

2 1 4 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

Baskısı: Yeni Alem 3000 basmakta, güçlükle 2000 satmaktadır. Eğilimi: Yukarda sözü edilen olaydan soma gazete hükümet yanlı­ sı olmuşhır. Başlangıçta tam muhalifti. İlk sermayeyi, Türk göçmenle­ rinin çıkarlarını korumak için Drama'dan gelen bir göçmen grubu sağlarnıştı. Bu grup gene de mevcuttur ama politikaları daha ılırnlıdır. Geliri: Yokhır. Gazete zorlukla yaşamaktadır. Şimdiden borç için­ dedir. Haftalık ödemeleri bile güçlükle yerine getirmektedir. Az ya­ şayan bir gazete olacağa benzemektedir. Yayıma daha iki ay önce başlamıştı.

Etkinliği:

Etkinliği şimdilik sıfırdır. Hükümet taraftarı oluşu, okuyu­

cu sayısım azaltmıştır. İstanbul halkı daha çok muhalefeti tutmaktadır.

İkdam: Günlük sabah gazetesi. Sahibi Ahmet Cevdet Bey. Eski

Türk gazetecilerinden biridir. En

eskisi olduğu söylenebilir. Kendisi tam profesyonel gazetecidir ve başka bir iş yapmamıştır. Olanakları olduğu gibi, çok sayıda gayri­ menkule sahip bir kimsedir. Bunlar arasında Pera'da Sıraselviler'de Belçika Büyükelçiliğinin yarundald büyük apartman da vardır. Bu du­ rum şöyle açıklanabilir: Eskiden İstanbul'da sadece iki sabah gazete­ si çıkardı. Bunlardan birisi

"Sabah 'h ,

sahibi ise Ermeni Nihran

Efendi

idi. Bu gazete İstanbul' a milliyetçi ordunun gelişiyle yayımına son vermek zorunda kalrmştır. Gıyaben yargılandıktan soma İzmit'te Mil­ liyetçilerce linç edilen ünlü Ali Kemal, Sabah'ta yazıyordu. Ahmet Cevdet Beyin ahlaki yönü daima yüksek olmuşhır ve gaze­ tecilik hayatında kuşku yaratan bir davramşı görülmemiştir. Siyasal görüşleri ise Cumhuriyetçilerden çok anayasal monarşiye yönelik olanlara benzer. Eski rejim dönemirıde, Abdülhamit çağında kendi çıkarları ve görüşlerini Yıldız Sarayımn politikasıyla uyuşturmayı bil­ miştir. O dönemirı gazeteleri olan "Sabah" ve "İkdam" Saraydan ay­ da 1 50 altın lira destek alrmşlardır. Tabii o zaman gazetelere önceden sansür uygulamyordu, ama Abdülhamit bu gazetelerin sahiplerini elinde bulundurmayı uygun görmüştü. Mütareke zamarnnda

İkdam

ılırnlı bir politika izlemiş ve milliyetçi

akıma karşı tarafsız kalmaya çaba harcarnıştır. Bu durum, İstanbul'da milliyetçi rejimin yerleşmesinden soma da gazetenin devarnını sağ-

CUMHURiYET'iN ILK YILLARI

lamıştır. Gene de Ankara Hükümeti bu gazeteye iyi gözle bakma­ maktadır. Ayrıca Ahmet Cevdet Bey; Milliyetçilerin siyasetini paylaş­ madığı için gazetesine ekonomik bir hava verip, siyasal olayları yo­ rumlamaktan kaçmaktadır.

Başyazar. Ahmet Cevdet Bey gazetesinin aynı zamanda başyaza­ ndır. Birkaç yıldır oturduğu İsviçre'den bile günlük makalelerini dü­ zenli olarak yollamıştır. Ahmet Cevdet Bey görüşlerinde çok ılımlıdır. ' 'Eski Türk' ' olarak nitelendirilebilir. Eski çağa bağlıdır. Bu nedenle görüşleri Ankara'dakilerle uyuşmamaktadır. Jön Türklerle görüşleri hiç uyuşmamıştır, bu nedenle genel savaş başlayınca İsviçre'ye gidip karısımn akrabalarırun yamnda kalmayı tercih etmiştir. Karısı İsviçre­ lidir. Kızıarına tam bir Avrupalı eğitimi vermiş ve İsviçre'de yetiştir­ rniştir.

Yazarlar. İkdam'da sivrilmiş yazar yoktur. Ayrıca bu gazetede ya­ zıların çoğu imzasızdır. Bir zamanlar Ali Kemal bu gazetede yazıyor­ du ama Ahmet Cevdet Beyle uyuşmayınca işbirliğinden caymıştır.

Baskısı: İkdam, eski rejim zamarnndaki tirajımn büyük bir bölümü­ nü yitirmiştir. Milliyetçi gazeteler bu gazeteyi geçmiştir. Şimdiki hal­ de daha çok abanelere gönderilen bir gazete durumundadır. Baskı­ sı günde yaklaşık 6000 nüshadır.

Eğilimi: Yukarda yazılanlardan bir eğilim kolayca anlaşılır. İkdam, Abdülhamit'in mutlakiyetille düşmeden eski rejimin ruhunu yansıt­ maktadır. Cumhuriyetçilere karşı tavn çok ılımlı ve dikkatlidir.

Okuyuculan: İkdam'ın okuyucuları daha çok eski Türklerden ve ılımlı görüşiilierden ibarettir. Bu görüşleri temsil eden tek gazetedir bugün. "Eski Türk" deyirninden, bağnaz Türk anlamıyoruz. Yabancı ve Hıristiyan düşmam olanlar Tevlıid-i Efkar'ın okuyucuları arasında­ dır. Burada söz konusu ettiğimiz eski zamamn iyi Türküdür, hoşgörü­ lü, konuksever ve Türkiye'nin ün kazandığı değerleri yücelten Türktür.

Varlık ve geliri: İkdam şimdiki gazetelerin en eskisidir. 32 yıldır çıkmaktadır. Sahibinin servetinin nakit ve gayrimenkul olarak 200 bin lira kadar olduğu samlmaktadır. İkdam kendi binasında hasılınakta­ dır ve önemli bir basımevi vardır. Daha çok eski rejim döneminde bu servet yapılmıştır.

215

216

AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

Vatan: Günlük Türkçe sabah gazetesi. Sahibi: Ahmet Emin Bey, eskiden Vakit gazetesinin yöneticisi ve or­ tağı.

Başyazan: Aynı Ahmet Emin Beydir. Meslekten gazetecidir, he­ nüz gençtir. Asıl öğrenimini Birleşik Devletlerde yapmıştır ve mü­ kemmel İngilizce bilir. Genel Savaş sırasında İstanbul'da bazı rol­ ler oynamaya başlamış ve Türk Basın Birliğinin başkanı seçilmiş , Almanların Alman Büyükelçiliğine yerleştirdikleri propaganda ser­ visi ile Türk basını arasında bağlantı kurmuştur. O zaman Almanlar mahalli gazetelere kağıt dağıtıyorlardı . Bu, daha çok Alman görü­ şünü yaymak için Türk gazetelerine sağlanan bir destekti. Ahmet Emin Bey bu dağıtırnda aracılık yapmıştır. Koşullardan, o zaman yayınlanm aya başlayan Vakit gazetesi için geniş biçimde yararlan­ mıştır. Emin Bey ayrıca Genel Savaş sırasında Almanya' yı ve genel karargaru ziyaret eden Türk basın heyetinin başındaydı . O sıralar­ da Almanlar ve mihver devletleri lehine heyecanlı konuşmalar yapmıştır. Bunun dışında, Berlin' e birçok gezi yapmıştır. Bu durum, Ahmet Emin Beyin siyasal eğilimini göstermeye yeterlidir. İç politi­ ka açısından görüşleri İttihat ve Terakki komitesine bağlıdır ama daima ılımlı bir partizan olmuştur, başkalan gibi saldırgan bir mil­ liyetçi olmamıştır. Ilırnlı bir biçimde milliyetçi akımı savunmuştur. Görünüşe göre Ahmet Emin Bey sadece gazeteci kalmak isternek­ te ve işini iyi yapmaya çalışmaktadır. Buraya kaydedelim ki ABD'deki öğrenimi onu Amerikan sempatizanı yapmıştır. Bu du­ rum gazetesinde kimi zaman Amerikan görüşlerini savunmaya itmiştir.

Yazarlar. Yazarları arasında Ahmet Şükrü Beyin iyi tanınan bir kişi­ liği vardır. Ilımlı görüşlüdür. Siyasal bakımdan Vatan'ın öteki yazarla­ n

önemsizdir.

Baslası: Sabah gazeteleri arasında Vatan'ın sımrlı bir baskısı var­ dır. 7-8.000 nüsha basmaktadır.

Eğilimi: Tarafsızlık eğilimirıdedir. Çoğunlukla ılımlı politika izle­ mektedir. Ahmet Emirı Bey hiçbir zaman siyasete çok girmez, böyle­ ce zorunluluk doğunca karışıklıktan kurtulmayı sağlar.

CUMHURiYET'iN iLK YILLARI

Etkinliği: Etkinliği büyük değildir. İnsan b u gazetenin bir politika izlediğini güçlükle söyleyebilir.

Geçmişi: Bu gazete yaklaşık bir yıl 3 aydan beri çıkmaktadır. Geliri: Muhabiriere ve klişelere verilen para daha çok olmasına, Türk gazetelerinin Fransız gazetelerine göre daha pahalıya mal ol­ masına rağmen, Vatan masraflarını karşılayıp yaşamaktadır. Bununla birlikte, genel bunalım gazetelerin ilan gelirlerini azaltmıştır.

Tarihçe: Vatan gazetesi, Vakit gazetesini yayınlayan Mehmet Asım Beyle Ahmet Emin Bey arasında çıkan bir tartışma sonucu kurulmuş­ tur. Birbirlerinden ayrılmalan gerekmiş, Mehmet Asım Vakit'te de­ vam etmiş, Ahmet Emin Bey ise Vatan'ı kurmuştur. Tartışma, Vakit'in sahipliği sorunundan doğmuştur.

La Volonte: Fransızca basılan, akşamlan satılan Türk gazetesidir. Bu gazete, pazartesi gürıü yerıiden gürılük gazete olarak çıkacak ve

Muzaffer Beyin yönetiminde kalacaktır. Fransızca Tanin'in kurulma­ sında, Volonte'nin yerıiden çıkışında, Türk çıkarlarını "Starnboul" ga­ zetesine karşı dengelemek isteği yatmaktadır. Gazete, Tünel'in ya­ nında eski Alman Basımevi Loeffer'de basılacaktır. Bu basımevi, İz­ rrıir'den Abbazoli adında biri tarafından alınmıştır. Bu kişi İtalyan ge­ çinmektedir ama adı Abbazoğlu olup Ermeni kökenli olduğu söylen­ mektedir. Muzaffer Bey bana Akşam'ın başlıca yazarlanndan Necmettin Sa­

dak Beyin, "Gazette"de yazan Reşit Saffet Beyin işbirliğini sağladığını söyledi. Muzaffer Bey kısa bir süre için Ankara'ya gidip Hükümetten des­ tek almayı düşünmektedir. Hiç olmazsa gazete kağıdını bedava te­ min etmeyi ummaktadır. (Aynı gazete hakkında başka bir rapor:)

La Volonte: Günlük akşam gazetesi, Fransızca. Sahibi: Muzaffer Bey Eski asker. Eski büyük vezir ve dışişleri ba­ kanı İzzet Paşanın yaveri. Fransızcayı , yazabilecek kadar iyi bilmi­ yor. Çok güzel bir Türk hamının kocasıdır. Kadının etkisi ile yabancı diplomatik çevrelerle ilişki kurmuştur. Bu konuda dedikoducu ağız-

217

218 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

lar pek çok söylenti çıkarmı şlardır. Dış ve iç politika konusundaki görüşlerine gelince, kendisiyle sık sık konuştuğum Muzaffer Bey tam bir oporhinisttir. Çıkarlan neredeyse, rüzgara göre oraya döner. Gazetesini yayıillamak için her kapıyı çalmıştır. Şimdilik Alman Bü­ yükelçiliğinden yardım görmektedir. Gerçekte bu büyükelçiliğin desteğiyle gazetesini yayınlamaktadır. Çoğu kez Ayazpaşa'ya gider oradan daktilo edilmiş haberleri alır ve değiştirmeden yayınlar. Ga­ zetesi için Almanya'dan reklam sağlamaktadır. Kişisel olarak hiç pa­ rası olmadığı için daha şimdiden bu elçilikten para almış sayılabilir, yoksa gazetesini yayıillayacak parası yoktu. Volonte eskiden haftalık bir gazeteydi, günlük gazeteler pazartesi günleri de yayınlanmaya başlayınca rekabet yapmadığı için yapımını durdurmuştu. İç politika bakımından Muzaffer Bey Kemalist hareketi savunmaktadır, oysa es­ kiden İttihatçı idi. Şimdiden Ankara Hükümetinden öbür gazeteler gibi kağıdı gümrüksüz getirebilmek iznini almıştır. Bu arada şunu belirtmek gerekir ki, Hükümet azınlık haklarını çiğneyerek, Rum ve Ermeni gazetelerine, hatta Fransızca yayınlanan gazetelere bu ayrı­ calığı tanımamaktadır. Millet Meclisinde kabul edilen bir yasa gere­ ğince Türkçe gazeteler bu ayrıcalıktan yararlanmaktadır. Gene bu yasaya göre, hangi gazeteye bu ayrıcalığın uygulanacağı Hüküme­ tin yetkisine bırakılmıştır, bu da Hükümetin yaptığı haksızlığı göster­ mektedir.

Yazarlar. Volonte'de başyazar yoktur gerçek anlamda. Akşam'ın yazan Necmettin Sadak Bey bu işi yapmaktadır. Halk partisiyle ilişki­ leri pek parlak değildir. Necmettin Bey son seçimlerde görev alma­ mıştır. Bu nedenle İsmet'e kişisel kırgınlık duymaktadır. Akşam'daki yazılan bunu göstermektedir.

Yazarlar. Volonte'nin yazarlan arasında Reşit Saffet Beyi saymak gerekir. Jön Türk zamanı Maliye Bakanı Cavit Beyin özel kabinesinin eski müdürü idi. Şimdi ise "Banque Français pour les pays d 'orient " (Doğu ülkeleri için Fransız bankası)nda çalışmakta, bu bankanın Türk Hükümeti ile ilişkilerinde aracılık yapmaktadır. Ayrıca "Gazet­ te"de yazmaktadır. Volonte'de çoğu kez imza kullanmıyor. Kendisi Fransız eğiliminde olduğu için bu gazetenin Almancı eğilirninden pek hoşlanmamaktadır. Tanin'in yöneticisi Osman Sadık Beyin duru-

CUMHURiYET'iN iLK YILLARI

mu da aynıdır. O da makalelerini Volonte'ye göndermekte ve "Me­

sageries Maritimes "in mahalli acentesinde çalışmaktadır. Volonte'nin bürosunda sekreter mösyö L. de Grati'dir. Katalik bir Latindir. Eski rejimde dışişleri bakanlığı sansür işlerinde çalışırdı . Tam tarafsızdır, başka geliri olmadığı için çalışmaktadır. Türklerden bir emekli aylığı vardır ama, o da halen ödenmemektedir.

Geliri ve baskısı: Volonte 2500 adet basılmakta ama l OOO'den faz­ la satamamaktadır. Bu gazete yeni doğduğu için gelirinden söz etme­ ye olanak yoktur. Almanlar desteklemektedir ama bu destek ne ka­ dar sürecek belli değildir.

İZMİR SUiKASTI İLE İLGİLİ RAPORLAR Amerikalılar nedense İzmir Suikastı ile çok ilgileniyorlar. Burada vereceğimiz örnekler dışında, tüm duruşmaların tutanakları da var. Meraklıianna duyururuz. Raporlarda İzmir suikastı konusunda bugüne kadar süregelen bü­ tün söylentilere yer verildiğini, bunların gerçekçi biçimde değerlendi­ rildiğini görüyoruz.

Rapor ABD Büyükelçiliği Sayın Dışişleri Bakanı Washington D. C.

22 Haziran 1 926, İstanbul Efendim, Daha önce 1 8 Haziran tarihinde gönderdiğim ve Cumhurbaşkanı­ nın hayatını almaya yönelen bir suikast girişiminin ortaya çıkanlması konusundaki telgrafıma ilişkin olarak ayrıca saygılarla belirtmek iste­ rim ki, basında yapılan yayınlar, suikastın Terakkiperver Partisinin ve Milliyetçi Akımın ilk gürılerinde Mustafa Kemal' e muhalefet eden mil­ letvekillerinden kurulu eski ikinci grubun, önde gelen üyelerince dü­ zenlendiğine işaret etmektedir. Belirttidiğine göre, suikastçılar, daha önce, işlerini Ankara'da ve Gazi'nin uzatılmış gezisi sırasında Bur­ sa'da gerçekleştirmek istemişlerdir. Sonunda yakındaki Sakız ve Mi-

219

220

AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

dilli gibi kaçılması kolayYunan adalan dikkate alınarak İzmir kenti se­ çilmiştir. Bildirildiğine göre on gün kadar önce, suikast eylemirıi yönettiği öne sürülen İzmir milletvekili Şükıü Beyin kartını taşıdığı için Güm­ rükte denetlenmeyen valizlerle, bir küçük grup suikastçı, İstan­ bul'dan İzmir'e gemiyle hareket etmişlerdir. Bu valizlerde otomatik tabancalar ve el bombalan taşıyorlardı . Bu bombalar Gazi, Bursa'dan

1 6 Haziran da İzmir' e geldiğinde, istasyondan otele giderken çiçek bilketlerinde saklarup atılacaktı. Suikastçılardan biri dikkatsiz davra­ narak, 1 922 yılındaki Türk-Yunan savaşı sırasında kendi yönetimirıde bulunan bir eski askeri de görevlendirmiş, bu asker de söylendiğine göre, İzmir Valisine suikast hazırlığını bildirmiş, böylece eylemi önle­ miştir. Yoksa, geliştirilmiş hazırlıklar amacına ulaşabilir, Cumhurbaşka­ nının öldürülmesi sağlanabilir ve Terakkiperver liderleri ve öbürleri­ nin yönetimirıde yeni bir hükümet kurulabilirdi. Suikash düzenlemekle suçlanarılann tutuklanmalan ve onların yaptıklan açıklamalar sonunda, çok sayıda siyasi kimselerin ve mu­ halefet mensuplarının, ülkenin çeşitli yerlerinde bunların etkilediği eliiye yakın kişinin gözaltına alındığı ve İzmir'e gönderildiği, Anka­ ra'dan İzmir' e gelen İstiklal Mahkemesinin bunların duruşmalanna başladığı bildirilmiştir. Gazi'nin görünmez bir tehlikeden kurtulması şerefine 20 Hazi­ ran'da, Ankara'da, İstanbul'da ve İzmir'de bu kentlerin üniversite öğ­ rencilerinin yönetimirıde büyük mitingler düzenlenmiştir, bu miting­ lere okul çocukları , sivil dernek üyeleri ve çok sayıda vatandaş ka­ tılmıştır. Dolaşan bir söylentiye göre, Hükümet ya böyle bir suikasti uydur­ muş, ya da siyasal olmayan gerçek bir suikasti , artık sert iç yönetime rağmen, susturulamayan genel muhalefet karşısında Terakkiperver Parti yöneticilerini gözden düşürmek için kullanmı ştır. Bildirildiğine göre muhalefet, Musul arılaşmasının tamamlanmasından sonra güç­ lenmiştir. Terakkiperver Parti bu arılaşmayı , Türk haklarından gerek­ siz yere ödün vermek biçimirıde yorumlayıp reddetmektedir.

Mark ı. Bristol

CUMHURiYET'iN iLK YILLARI

Rapor ABD Büyükelçiliği 3 Ağustos 1 926, İstanbul İzmir duruşması konusunda daha önce verdiğim bilgilere ek ola­ rak şunu belirtrnek isterim ki 1 4 Temmuz'daki idam cezalarımn infa­ zı , Cumhurbaşkamna karşı düzenlenen suikast olayı duruşmalarımn ilk faslım kapatmış olmaktadır. l l Temmuz 'da savcı, kişisel her olayı genel olarak anlattıktan son­

ra, mahkemeden, samklardan l O'unun ölüm cezasına, 6'sımn mahke­ mece kararlaştınlacak sürelerde hapis cezasına, duruşmalarına Arı­ kara'da devam edilecek olan az sayıda samklar dışında geri kalarıla­ rın beraatına karar verilmesini istedi. Mahkeme heyeti karanın 1 3 Temmuz 'da açıkladı. Savcımn isteklerini genel olarak yerine getirdi. Arıcak şu farkla ki, Savcı, İsmail Canbulat Bey, Rüştü Paşa ve Halis Tur­

gut Bey için hapis cezası istediği halde, mahkeme heyeti bunların da ölüm cezasına çarptınlmasına karar verdi. Ertesi sabah erkenden ye­ rine getirilen idam cezalarına çarptınlarıların listesi şudur:

Şükrü Bey, İzmir milletvekili, 2 . İsmail Canbulat Bey, İstanbul milletvekili, 3. Arif Bey, Eskişehir milletvekili, 4 . Abidin Bey, Saruhan milletvekili, 5 . Halis Turgut Bey, Sivas milletvekili, 6. Rüştü Paşa, Erzurum milletvekili, 7. Ziya Hurşit, eski Lazistan milletvekili, 8 . Hafız Mehmet Bey, eski Trabzon milletvekili, 9 . Laz İsmail, l O. Gürcü Yusuf, l l . Çopur Hilmi, 1 2 . Sanefe Edip Bey, 1 3 . Emekli Albay Rasim, 1 4 . Kara Kemal Bey, eski gıda bakam-gıyaben 1 5 . AbdülkadJr Bey, Eski Ankara valisi-gıyaben. ı.

(Polis tarafından tutuklamrken 27 Temmuz'da intihar etmiştir.) Konya'da on yıl sürgüne mahkılm edilenler: ı . Vahap Bey, Hafız Mehmet'in yeğeni,

221

222 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

Duruşmalarına daha soma Ankara'da devam edilecek olanların listesi ise şöyledir:

ı . RaufBey, İstanbul milletvekili (yok) , 2 . Adnan Bey, eski İstanbul milletvekili (yok) , 3. Rahmi Bey, eski İzmir valisi (yok) ,

4. Hilmi Bey, Ardahan eski milletvekili, 5. İhsan Bey, Ergani milletvekili, 6. Cavit Bey, eski maliye bakanı,

7. Selahattin Bey, Mersin eski milletvekili, 8. Kara Vasıf Bey, Sivas eski milletvekili (cezada adı geçmemiş­ tir.)

9. Hüseyin Avni Bey, Erzurwn eski milletvekili. Savcının önerilerini bir yana bırakıp mahkemenin,

Rüştü Paşa

ve

İsmail

Halis Turgut,

Canbulatı niye ölüme mahkUm ettiği şimdiye

dek ortaya çıkmamıştır. Bu konuyu düşünmenin nedenleri vardır: Türk İstiklal Mahkemelerinin başlıca özelliklerinden biri, savcı ile yargıçların oybirliğiyle davranmaları olmuştur. Bu durwnda savcı ile üç yargıç arasında görüş ayrılıkları olduğunu düşünmek uzak bir ola­ sılıktır. Geçerli bir teori şu olabilir: Duruşma sürerken yan-resmi ga­ zetelerde çıkan birtakım yazılar mahkemeyi duyarlı kılmış ve yasal geçerliğini göstermek için, gerçek bir mahkeme havasına bürün­ mek zorunluluğunu duymuştur. Ancak böyle safça bir davranışla, mahkemenin, herkesi başka türlü düşünmeye yöneltınesi olasılığı da, kavranabilir gibi değildir.

Rauf Bey

ve

Adnan Bey

dışında, mahkeme tarafından 1 3 Tem­

muz'da okunan cezalar ve heraat kararları, Terakkiperver Parti lider­ leri konusundaki bütün davaları kesinlikle çözmüştür. Hükümetle Ra­ uf arasındaki davaya özel bir önem verildiği ve bu davanın denetlen­ diği görüşü halk arasında yaygındır. Halk arasında söylenenlere gö­ re, Rauf Bey; Ankara'da son günlerde kullanılan deyimle, önemli ölçü­ de gericidir, suikast işine karışmasa da İttihatçı topluluğun gizli ey­ lemlerine katkıda bulurımuştur ve şimdi iktidarda olanlar, kıskançlık değilse bile ondan kuşku duymaktadırlar. Aynı suçlamalar, bu so­ nuncular dışında daha az ölçüde Adnan Beye de yönetilmektedir. Ra­ uf ve Adnan şimdi İngiltere'dedirler. Gerçi onların geri gönderilme-

CUMHURIYET'iN iLK YILLARI 223

sinin istendiği söylenmekte ise de, yakın bir gelecekte Türkiye'ye dönmeleri için çok az bir olasılık vardır. İstiklal Mahkemesi tarafından verilen idam cezaları ve öteki ce­ zalar, Türk kamuoyunda, bir yandan buruk bir eleştiriye kadar uza­ nan kuşku ve korkuyla, öte yandan ferahlama gibi bir duygunun ka­ nşımı biçiminde bir tepki yarattı. Önceki görüşle ilgili olarak, birçok Türk ve yabancıların hemen hepsi, Hükümetin Canbulat ve Halis Thrgut'u ölüme mahkUm ettirmekte çok ileri gittiği duygusuna kapıl­ dılar ve bu gibi cezaların, Kemalist diktatörlüğe başka bir Abdülha­ mit rejiminin niteliklerini kazandırdığı kanısını öne sürdüler. Daha soğukkanlı ve yapıcı eleştiride bulunmak isteyenler, Türk devrimi­ nin, bu gibi ek güç gösterilerine gerek duymayacak ve başvurma­ yacak bir noktaya geldiğini, bunlara başvurulursa, hoşnutsuzluk do­ ğurabileceğini belirttiler. Bu konuyla ilgili olarak Hükümetin, ya da Hükümete yakın milletvekillerinin görüşü ise, bu ikisinin gerçekte İt­ tihatçı oldukları , gizli eylemlerine araç yapmak için Terakkiperver Partisine girdikleri, bugünkü suikast sorunu içinde yer alarak ölüm cesazını hak ettikleri yolundadır. Terakkiperver Partinin göze bat­ mayan bir üyesi olan Rüştü Paşanın idarnı ise pek yorum uyandırma­ mıştır. Cezaları izleyen kimi eleştiriler, Canbulat ve Halis Thrgut'un

kin ve kuyruk acısı kurbanı olduklan biçimindedir. Aynca kimi ge­ rici eğilimli Türkler, o kadar ileri gitmişlerdi ki, İzmir'de suikastın gerçekleştirilmesi için görev alanlar dışında kalanların kişisel düş­ manlık nedeniyle idam edildiklerini öne sürmüşlerdir. Kimi zaman, mahkemenin verdiği ağır cezaların bir bölümünü, İsmet Paşanın İt­ tihatçı aleyhtarı olmasına bağlayanlar ve onun mahkeme işlemlerin­ de asıl kararı veren olduğunu söyleyenler olmuştur. Bu varsayımda bir gerçek payı olabilir ama belki yıllar boyunca bunu ortaya çıkar­ mak mümkün olmayacaktır. Tümüyle incelendiğinde, İzmir duruşmaları hem yasal, hem de si­ yasal yönden ilginç olmuştur. Yasal yönden, devlet başkanının hayatı­ na kasteden bir suikast girişimi yargının önüne getirilmiştir, hiç ol­ mazsa Hükümetin görüşü ve Türk basınının görüşü budur. Batı kav­ ramıanna göre ölçüye vurulduğunda, bu noktada Türk yargılama bi­ çimleri, gerek delillerin inandıncılığı, gerekse duruşmaların sürdü-

224 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

rülüşü açısından, çok ince bir yargılama olarak görülmüyor. Yerleş­ miş kurallardan en önemli uzaklaşma, sanıkların savunma için avukat bulamayışları ve temyiz haklarımn olmayışıdır. Siyasal bakımdan, parlamento politikası açısından, duruşmalann önemi, Terakkiperver önderlerinin yeniden sevgi kazanabilmeleri için yıllar geçmesi gere­ kecek ölçüde gözden düşmüş olmalarıdır. Duruşmalar sürerken, Te­ rakkiperverler arasında en önemlileri olan Ali Fuat Paşa ve Kazım Ka­

rabeld.r saygı görmüşler ve zaman zaman ulusal amaçlara yaptıkları katkılara değinilmiştir. Bununla beraber, hem yargı yönünden hem de basın yönünden sürdürülen eleştiriler halk üzerinde etki yapmış­ tır. Mahkemenin paşalara karşı sürdürdüğü eğilim öyle iyi örtülmüş­ tür

ki, heraatları okunduğunda herkes derin bir soluk almıştır. Onla­

nn özgür bırakılması üzerine, hiç olmazsa çok kişinin izlenimi şöyle­ dir: Hükümet, bu gibi önde gelen vatanseverlere idam cezası uygu­ lamanın yaratabileceği sorunları görmüş ve onları göze batan gü­ vensizlik lekesiyle özgür bırakmayı , böylece hem onların etkisini çü­ rütmeyi, hem de ilerde tüm bir banşma sağlanması olanağım sağla­ mayı yararlı bulmuştur. Nedenleri ne olursa olsun, bu liderler özgür bırakılınca ferahlayacaklar ve bundan böyle hükümet partisinin uy­ gun önerilerini, eski deneylerini dikkate alarak kabul edeceklerdir. İzmir duruşmalarımn nasıl yönetildiği konusunda lehte ya da aleyhte akademik birtakım görüşler öne sürülebilir. Mahkemenin davranışlarımn, hukuk dışı, kestirme ve keyfi olduğu konusu tartışı­ lamaz. Ama şunu hatırda tutmak gerekir ki " İstiklal Mahkemeleri" te­ melinden hep böyleydi, dolayısıyla bu noktayı tartışmak bir ilke so­ rununu ortaya koymaktadır ki, bugünkü durumun nedenleriyle bir il­ gisi yoktur. Türk devriminin, normal yasal işlemlerin yeterli olacağı bir düzeye erişip erişmediği konusunda, her Batılı Türkiye'de ikti­ darda olanlarla görüş ayrılığına düşecektir. Bu gerçeğin dışında, bi­ zim eşitlik anlayışırnıza göre, hukukun iyiye yöneltici etkisi bakımın­ dan çok az dikkat harcanarak bu yargılamalar yürütülmüştür, bu nok­ tada, Hükümetin davranışım az da olsa desteklemek olanağı vardır. İdam edilen kişiler, Canbulat ve Halis Turgut da dahil kornitacı (com­ mittadji) niteliktedirler, hepsi kamuya karşı suç işledikleri kanıtlan­ mış kimselerdir, içlerinden çoğu (Canbulat dahil) birinci dereceden

CUMHURiYET'iN iLK YILLARI 225

adam öldürme suçunun sanıklandır. Dolayısıyla Türkiye, toplumsal bakımdan, bu kişilerin yitirilmiş olmasından pek zarar görmeyecek­ tir. Hükümetin daha şiddetli baskı yöntemlerine gidip gitmeyeceğini söyleyebilmek için ise, insanın Yakındoğu'da bir siyasal gözlemciden daha ilerde bir görüş yeteneğine sahip olması gerekir. Siyasal idam cezalanmn uyandırdığı tepkiyle duygulanının değiştiğini kabul et­ mekle birlikte, kişisel olarak Ankara'mn satılmış katillerle onlara yön verdiği saptanmış olan Şükrü ve Arilin idarmyla yetinmesi daha ye­ rinde olurdu inancındayım. Benim görüşüme göre böyle ortalama denilebilecek bir çözüm yolu, yasanın gereklerini karşılar ve ilerde­ ki eylemli siyasal çabaların etkilerinden de halkı korumuş olurdu. Ta­ bü Türkler, kendi halkımn davranışlanm daha iyi bildiklerinden ve alınacak önlemleri bir yabancıdan daha iyi saptayabileceklerinden bu konuda daha fazla bir şey söyleyebilmek güçtür. Ankara'da bugün başlayacak duruşmalar ise, birçok yönden İz­ rnir'dekinden farklı olacaktır. İzmir'dekiler bir devlet adarmmn haya­ tına yönelmiş bir suikastın yasal bakımdan (söz gelişi) incelenmesiy­ di, Ankara'dakiler ise, uzun süren siyasal görüş ayrılıklanmn temiz­ lenmesini sağlayacak ve bundan böyle Türk devriminin ne yol izie­ yeceği sorununu çözümleyecektir. Son iki yılda ortaya çıkan yıkıcı eylemler, örneğin Kürt isyanı, şapka ayaklanması vs. ciddi gerici gösterilerili ama belki de bunlann, Kemalist grupla eski İttihatçılar arasında yıllarca süren temel sorunlarla, özellikle İzmir duruşmala­ rında ortaya çıkanlara bakılırsa, en azından İttihatçılar yönünden gerçekten ciddi nitelik taşıyan sorunlarla, ancak ikinci dereceden bir ilgisi bulunm aktaydı. Hükümet, Türkiye'yi Batılı güçler düzeyine çı­ karmaya çaba harcayan ve bu konuda araç ve inanca sahip tek kuru­ luş olma iddiasındadır. Dolayısıyla Hükümet, İttihatçılara, Abdülhamit dönemindeki gibi özel çıkarlar için çalışan bir grup gözüyle bak­ maktadır. Ankara' mn partizarılan , daima, triumvira İttihatçılan ile mil­ li harekete katılmış olan İttihatçılar arasındaki ayrımı işaret etmeye dikkat etmektedirler. Onlara göre, bugün duruşmalarla ilgili olarak kullanılan deyim, eski rejimin üzücü bir kalıntısı olarak, kafasında ül­ kenin gelişmesi için hiçbir prograrın olmayan, vatansever duygular­ dan uzak, sadece kişisel çıkariarım düşünen siyasal kişilikleri kapsa-

226 AMERiKAN GiZLi BELGELERIYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

maktadır. Şimdi Ankara'da duruşmayı bekleyen İttihatçılar için Hükü­ metin ne düşündüğünü, 1 2 Temmuz 'da Dışişleri Bakanı ile yaptığım görüşmede geçen bir sözle açıklayabilirim. Bana dedi ki, "İzmir du­ ruşması , Türkiye'yi Bah uygarlığımn siyasal ve toplumsal düzeyine eriştirrnek isteyen bugünkü Türkün isteklerine ters düşen ve kökleri Selçuklulara kadar giden bir görüşün son kalıntılanru ortaya koy­ muştur.' ' Türk devrim tarihinin kanla ve idamlarla lekelenmesinden üzüntü duyduğunu, ancak bunların kaçımlmaz ve koşullar nedeniyle zorunlu olduğunu belirtti. Sanıkların eylemlerinin Lozan Anlaşmasında belirtilen tarihten sonraya ait olduğu öne sürülerek bu anlaşmanın af hükümleri teknik bakımdan bir yana bırakılmaktadır. Ankara İstiklal Mahkemesi, şimdi İttihatçılann, Mondros Mütarekesinden hemen önce ve sonra yaphk­ larım, Kurhıluş Savaşı ile ondan sonraki devrimci dönemden, İzmir suikashna kadar olan süredeki eylemlerini incelemeye hazırlanmak­ tadır. Ankara basınının haber ve yorurnlanna göre, İttihat ve Terakki Partisi, Kasım 1 334 ( l 9 1 8)de, hemen mütarekeden sonra kongre ka­ rarıyla feshedilmiştir. Liderleri yurtdışına sürülmüştür. Gene de bu partinin eski !iderleri, aralannda gizli ilişkileri sürdürmüşler, İttihatçı­ lardan sonra kurulan İzzet Paşa kabinesini siyasal yönden etkilerneye devam etmişler, ülkenin denetimini yeniden ele almaya çaba harca­ mışlar, ulusal zaferden sonra da şimdiki hükümet ve rejime karşı giz­ lice çalışmışlardır. Ayrıca, eski İttihat ve Terakki Partisinin önde ge­ lenlerinin, yukarda sözü edilen dönemlerde, siyasal kanşıklık çıkar­ maktan sorumlu olduklan konusunda Hükümetin elinde belgeler bu­ lunduğu da belirtilmektedir. Milliyet'e göre, Enver Paşa, İttihatçılann düşüşünden sonra Türk ordusunu parçalanmaktan kurtarabilecek tek kişinin Kemal Paşa ol­ duğunu belirtmiş, buna rağmen İttihatçı grup, İzzet Paşa kabinesin­ de Harbiye Bakanlığırun Mustafa Kemal Paşaya verilmesini engelle­ miştir. Aynı gazete, tutuklananların ifadelerinden ve dağımk bilgilerden şu sonucu çıkarmaktadır: İttihatçı önderler, özellikle Enver Paşa, Mil­ liyetçi Akımın örgütlenmesinden sonra Kafkasya İslam Ordusu (Ba-

CUMHURiYET'iN iLK YILLARI

turn Kongresi)ni kullanarak, zorla Anadolu'yu eline geçirme planını izlemiş, ancak Sakarya Zaferi bu girişimi önlemiştir. Son olarak, Milliyetçi Akımın zaferinden soma ülkeye dönen İtti­ hatçılann düzenli biçimde Cumhuriyetçi Hükümeti gözden düşür­ rnek için çalıştıklan öne sürülmüştür. Cavit Beyin (eski Maliye Baka­ nı) evindeki toplantılar, çeşitli meclis çalışmalan sırasında İttihatçı gi­ rişimleri, bir İttihatçı örgütü bulunduğunu kabul ederek "Gazi kabul ederse Halk Partisi ile işbirliğine hazır bir İttihatçı örgütü bulunduğu­ nu kabul eden"

Hüseyin Cahit Beyin Tanin'indeki makaleleri, basın ve

Meclisteki muhalefet, son olarak da İzmir suikastı, bazı İttihatçılann, sürekli, Hükümete karşı girişimlerde bulunduğunun kanıtı olarak gö­ rülmüştür. Ayrıca İttihat ve Terakki Partisinin fonlannın tam olarak or­ tadan kaldınlmadığı ve yaklaşık 300.000 Türk lirasının

Kara Kemal,

Dr. Nazım, Mithat Şükrü ve Hüseyinzade Ali Beylerin yönetimindeki bir dini vakfa aktanldığı, mütarekeden soma Türkiye'den kaçan önderle­ re bir bölümünün dağıtıldığı yolundaki ifadeler de, aynı biçimde kuş­ kulan kanıtıayacak nedenler olarak kabul edilmiştir. Aynı zamanda, İttihat ve Terakki fonlannın, İttihatçılardan kurulu birtakım şirketlere aktanldığı ve bu şirketlerin eylemlerde merkez rolü oynadığı kuşku­ su öne sürülmüştür. Yöneticilerin çoğunun tutuklandığı bu şirketler şunlardır:

ı . Kantariye Şirketi 2. Milli Mahsulat Şirketi 3. Milli Ticaret Şirketi 4 . Milli İktisat Bankası 5 . Milli Mensucat Şirketi 6. Ekmekçiler Şirketi 7 . Tesanüt Bu şirketlerin hemen tümü kapatılrnıştır. Hesaplan dikkatle ince­ lenmektedir. İttihatçılann girişimlerinin psikolojik yönüyle ilgili olarak,

riyet

Cumhu­

gazetesi, Mondros Mütarekesinden sonra eski büyük hatalan

nedeniyle, kimse kendilerine bir şey sormadığı için İttihatçılann ce­ saret bulduklarını öne sürmektedir.

Cumhuriyet

o görüştedir ki, bu

nedenle, bu kişiler ülkenin, keyiflerine göre yönetebilecekleri ' 'baba-

227

228 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

lannın çiftliği" olduğuna inanmı şlardır. Bu zihniyet, özellikle bazı İtti­ hatçılar arasındaki yazışmalarda ' 'ülkenin yönetimi Mustafa Kemal ya

da başkalanna bırakılamaz " cümleleriyle ortaya çıkmaktadır. Cumhu­ riyet'in görüşüne göre Ankara duruşmaları , İttihatçı rejimin başlıca ni­ teliği olan bencil ve çürümüş anlayışı ortadan kaldırınakla büyük bir yarar sağlayacaktır.

Milliyet ise İttihatçılardaki vatan sevgisi yoksunluğu üzerinde dur­ makta, onlann, Türkiye saldırganlara karşı bir ölüm kalım savaşına girdiği sırada bile hıyanet niteliğindeki programlanndan caymadıkla­ nnı belirtmektedir. İttihatçılar konusunda, Ankara duruşmasının niteliğiyle ilgili olarak,

Milliyet'le Cumhuriyet arasında ortaya çıkan tartışma ilginç bir nokta­ dır. Milliyet bu duruşmanın amacının İttihatçı sorununu tümden orta­ dan kaldırmak olduğunu öne sürmüştür. Bu gazetenin yazarlan, Falih Rıfkı ve Burhan Cahit Beyler, İttihat ve Terakki Partisinin tam anlamıyla suçlu olduğu, bu suçun hem bugüne, hem de geriye dönük nitelikte bulunduğu görüşündedir. Öte yandan, eskiden İttihat ve Terakki'de önemli bir mevkide bulunan Cumhuriyet başyazan Yunus Nadi Bey ise hemen hemen bütün başyazılannda Ankara Mahkemesinin, orta­ dan kalkmış olan İttihat ve Terakki Partisini yargılamadığını, dolayısıy­ la duruşmalann, bu partiyi kötüye kullanarak, bugünkü rejimi yıkma­ ya ve Cumhurbaşkanını öldürmeye kalkan bir grup İttihatçının gizli entrikalanyla sınırlı kalması gerektiğini ileri sürmektedir. Kısa süre önce, bu görüş aynlıklan Ankara İstiklal Mahkemesinin başkanınca verilen bir demeçle giderilmiştir. Ona göre, önderlerinin siyasal hatalan ve içten vatansever üyelerinin aynlıp Cumhuriyet re­ jirninde görev almalan nedeniyle İttihat ve Terakki Partisi kesinlikle ortadan kalkmıştır. İstiklal Mahkemesi, eski İttihat ve Terakki adını alıp onu gizli bir örgüt biçimine sokan ve ne pahasına olursa olsun ül­ kenin yönetimini ele geçirmeye çalışan kimseleri yargılayacak ve ce­ zalandıracaktır. Savcının, bu yan-resmi bildirisinin yayınlanmasından önce, Anka­ ra İstiklal Mahkemesinden Kılıç Ali Beyin Yunus Nadi Beye verdiği de­ meç de, Ankara duruşmalannın niteliği konusunda, Cumhuriyet'in anlayışını doğrulamaktadır.

CUMHURiYETiN iLK YILLARI

Vakit gazetesi ise Falih Rı!kı ve Yunus Nadi beyler arasındaki tartış­ malara değinerek, Ankara duruşmasının yasal yönü üzerinde dur­ makta, Lozan Anlaşmasının afla ilgili hükümlerine dikkati çekerek, Ankara İstiklal Mahkemesinin ancak İzmir suikastına karışanlarla, af bildirisinden somaki eylemleri yargılayabileceği görüşünü öne sür­ mektedir. Vakit, düzenin sağlanmasıyla gizli ve yeraltı girişimlerinde bulunan örgütler konusundaki yasalan hatırlatmakta, İstiklal Mahke­ mesinin, sadece bu yasalan çiğneyenleri yargılayabileceğini belirt­ mektedir. Vakit, gene de İstiklal Mahkemesinin, birtakım İttihatçılann girişimlerini tam anlayabilmek için Af ilanından önceki eylemlerine de bakma yetkisi bulunduğunu kabullenmektedir. Saygılarımla. Hizmetkannız

Mark L. Bristol Tuğarniral Telgraf Dışişleri Bakanı Washington 27 Ağustos 1 92 6 , İstanbul

Ankara İstiklal Mahkemesinde dün aşağıdaki cezalar verildi. Ca­ vit Bey, Dr. Nazım, Nail ve Hilmi beyler ölüm cezasına, Rauf ve Rahmi beyler gıyaplannda müebbet sürgün cezasına, Ethem, Vehbi ve Hüs­ nü beyler bir süre için sürgün cezasına çarptınldılar. Ötekiler beraat ettiler. Ölüm cezalan dün gece saat l l 'de yerine getirildi.

Crosby

229

Komünist Tutuklamalan

Amerikan belgeleri arasında komünistlerin girişimleriyle ilgili olanlar da var. Komünist Enternasyonal'in TKP'ye çektiği bir telgraf­ ta, Türkiye'deki reformların ve Türk dış politikasının desteklenmesi isteniyor. Öbür raporlar ise 1 927 yılındaki komünist tutuklamalarıy­ la ilgili.

Komünist Enternasyonal' in TKP'ye direktiii Amerikan Büyükelçiliği l O Ağustos 1 926 Riga, Latvia

Gizli Sayın Dışişleri Bakanı Washington, Efendim, Komünist Enternasyonal Yürütme Kurulu Doğu Bölümü Sekreterliğinin ı Temmuz tarihinde, Moskova'dan Türk Komünist Par­ tisi merkez kornitesine gönderdiği ve bu partinin gelecek aylardaki girişimlerini de kapsayan bir haberleşmeyi gizli kaynaklardan edin­ miş bulunuyoruz. Saygılarımla sunarım Hizmetkfuınız

F W B. Coleman Ek: Yukandaki haberleşmenin çevirisi.

232 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

Komünist Enternasyonal Yürütme Kurulu Doğu Bölümü Sekreterliği l Temmuz 1 926 No : 0/83/465. 6 Moskova Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesine Sayın Yoldaşlar, Türkiye'deki komünist örgütlerinin bir süredir yaşadığı baskı ve boğulma durumundan kurtulmaya başladıklan yolundaki haberleri­ nizi mutlulukla aldık. Bütün Doğu komünist partileri içinde, Doğu proletaryasının uyanması ve Doğu'nun İngiliz emperyalizmiriden kurtulması davasında önemli bir rol oynamak için göreve çağrılan tek parti Türk partisidir. Türk proletaryasının Hindistan köylülüğü ile birliği, gene Türk proletaryasının SSCB ve İran proleteryası ile kar­ deşçe dayanışma ilişkileri, gelecekte Batı Avrupa ve Amerikan ser­ mayesinin boyunduruğıından Doğu'yu siyasal, ekonomik ve ulusal­ kültürel açıdan kurtarmak için verilecek büyük uğraşın başarı gü­ vencesi olabilir. Bugün için, İngiliz emperyalizminin baskısı altında, İngiltere'ce desteklenen Türk gericilerinin gizli çalışmalan karşısında Türk Hü­ kümeti belki de Komünist Partiye karşı aşırı baskı yapmak ve Korn­ somal örgütlerini boğmak gibi taktikleri uygulamayacaktır. Hiç ol­ mazsa bu yönde Kemalist Hükümet tarafından, SSCB'nin Ankara'daki temsilcilerine birtakım güvenceler verilmiştir. Türk Hükümeti, Türk Komünist Partisine yasal örgütlenme olanağı verilirse, devrimci yöntemlerle aşırı bir kampanyaya gireceğinden korkmuştur ve bugün de korkmaktadır. Bu günlerde ise, bir ölçüde Komünist Enternasyonalin sömürge sorunu konusundaki prograrnını ve Komünist Partinin ulusal-devrimci akım içindeki rolünü tanıdıktan sonra, Türk Komünist Partisinin çalışmalarını daha takdir eder bir eğilime girmiştir. Gene de, Türk komünistlerine atfedilen tedhişçi eylemler ile Ke­ malist Hükümete yöneltilen suikastlar konusunda, genç Türkiye'nin

CUMHURiYET'iN iLK YILLARI 233

devrimci çevrelerini ikna etmek bakırmndan Türk Komünist Partisi merkez kornitesine çok şey düşmektedir. Komünist Enternasyonal yürütme kurulu, Türk Komünist Partisine, Türk Hükümetine dış politi­ kasım tüm olarak desteklediği, ve onun İngiliz emperyalizmi ve baş­ ka emperyalizmlere karşı uğraşında yamnda olacağı konusunda gü­ ven vermesini öğütler. Prograrnım değiştirmeden, Türk Komünist Partisi, şimdi küçük burjuva görüşleri de olsa devrimci işçilerden kurulan bugünkü Türk Hükümetinin getirdiği iç reformlara karşı çıkanları reddederek ve on­ larla mücadele ederek Türkiye'nin en güçlü siyasal topluluklarından biri durumuna gelebilir. Ki bu reformlar Marksist görüş açısından bi­ le kabul edilebilir niteliktedir. Türk Komünist Partisinin gelecek aylar için uygulayacağı temel program şöyle olmalıdır: l ) Mümkün olduğu kadar çok sayıda üyeyi hücrelere, Komsomol ve köylü örgütlerine kazandırmak 2) SSCB, İran ve Hindistan proleteryası ile yakın ilişkiler kurmak 3) Kemalist Hükü­ metçe yapılan iç reformlara karşıt görüşleri çürütmek 4) Uluslararası emperyalizme karşı olduğu sürece Türk Hükümetinin dış politikasım enerjik biçimde desteklemek. Ayrıca parti okulları örgütlerneye ve parti üyelerinin eğitimine önem veriniz. Komünist saygılarırmzla sorumlu sekreter:

Roy C Pyatnitsky Tutuklamalar Amerikan Büyükelçiliği Dışişleri Bakarn Washington 25 Kasım 1 927, İstanbul Efendim, Geçen Eylül ayında, İstanbul'da tütün fabrikasında çalışanlar ara­ sında bazı komünist kimselerin görüldüğü, komünist propagandası yaptıkları gerekçesiyle bazı işçilerin polisçe tutuklandığı yolunda ye­ rel basında birtakım küçük haberler yer alrmştı. Bu konuda Vakit ga­ zetesinde o zaman çıkan haberler önemsizdi ve görünüşe göre bir

234 AMERiKAN GiZLI BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

komünist çağnsı tütün işçileri arasında dolaştınlrrııştı. Bu arada şunu da belirtmek gerekir ki, Moskova'da yayınlanan resmi Pravda gaze­ tesi, Türkiye'de sınıf ayrımının bulunmadığı yolunda yan resmi

yet'te

Milli­

çıkan bir yazıya değinerek Türkiye'de sürekli gelişmekte olan

bir işçi akımının bulunduğunu bildirmişti. Aynı gazetede başka bir makalede ise ' 'Türkiye Komürıist Partisi şimdilik gizlice çalışmak zo­ runda bırakılrrııştır ' ' denilmekteydi.

1 9 Kasım' a kadar bu durumla ilgili olarak yerel basında başka hiç­ bir şey yayınlanmadı, sonra 1 9 Kasımda büyük başlıklarla, geçen Ey­ lül ayında İstanbul polisinin incelemeleri sonunda tütün işçileri ara­ sında, teksire basılmış komürıist çağnlarının dolaştmldığının anlaşıl­ dığı

"Türkiye Komünist Partisi" adıyla

bir gizli örgütün ortaya çıkan­

larak bunun çok sayıda üyesinin tutuklandığı açıklanmıştır. Basma göre, tutuklananlar arasında iki yıl önce Ankara İstiklal Mahkemesin­ ce, Türkiye'deki rejimi devirmek amacıyla komürıist propagandası yaptığı gerekçesiyle 1 5 yıl hapse mahkUm olan Dr. Şefik Hüsnü Bey ile Sovyet Arcos şirketi memuru, ekonomi doktoru

Vedat Nedim Bey

adında biri bulunmaktadır. Yayınlanan haberlere bakılırsa,

Dr. Şefik Hüsnü

Bey cezası uygu­

lanmadan ülkeden kaçmış, sonra gizlice İstanbul'a dönmüş, Alman­ ya'da eğitim gördüğü söylenen ve Komürıist Partisinin genel sekrete­ ri olarak tanınan SSCB bankası memuru Vedat Nedim Bey ile gizli iliş­

kilerini sürdürmüştür. Öteki tutuklanarı kişilerin adları şöyledir:

Binbaşı Salih Bey, emekli askeri veteriner, Mahmut Bey, Demiryolu müfettişi, Adnan Bey, öbür adı Sadık, Rusya'da öğrenci. Nuri Bey, elektrikçi. Şevket Süreyya, "Arcos" şirketi propaganda başkanı , Hamdi Şamilof, Parti propaganda bürosu başkanı ve

"Arcos" şir-

keti genel sekreteri.

Fahri Hasan Sait, Arcos şirketi enformasyon müdür yardımcısı. Varılı Kazım Bey, SSCB Nakliyat şirketinden, Küçük Hakkı, liman kumpanyasından, Niko, Rum Stenia'da işçi Sultanhamam'da bir kuyumcu ve ka.tibi Stefan,

CUMHURiYET'iN iLK YILLARI 235

Kazım , Galatasaray'da şoför Derviş, Vilayette memur Hilmi, Mahmutpaşa'da kundura yapımcısı Yohaldm, Rum, Galata da bir fabrikada çalışıyor. İzmir'den ve Adana'dan da getirilecek zanlılarla birlikte şimdiden 70-80 kişi gözaltına alınmıştır. Thtuklamalar, Siyasi Şube Müdürü Hüs­

nü Beyin gözetiminde yapılmıştır, İstarıbul Cumhuriyet Savcısı Kenan Bey ise soruşturmayı sürdürmektedir. Vakit gazetesi 1 9 Kasım tarihinde yayınladığı başyazıda, komü­ nizmiri milliyetçi politikaya tam karşıt olduğunu belirtmiştir. Türkiye bağımsızlığını ve son birkaç yıldaki reformlar nedeniyle gerçekleş­ tirdiği büyük atılımı, milliyetçi politikanın başarısına borçludur. Do­ layısıyla bu gazete, komürıizrni, Türkiye'nin milliyetçi ve ilerici poli­ tikasına engel olarak nitelerniştir. Aynı gazete ayrıca şu görüşü öne sürmüştür: Türkiye'nin bugürıkü bağımsızlığına ve birliğine dayana­ mayan yabancı bazı çevrelerin Türkiye'yi kötü gösterrnek için çaba­ ları ve bugürıkü rejimi kötü göstermek için komürıizmi kullanmak is­ temeleri böyle bir örgütün ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu kişi­ ler, kapitalist sınıfları temsil etseler de gerçek değişmez . Öte yan­ dan bunların amacı Türkiye'de ' 'yapay'' bir komünist akım yaratarak Türk-Rus dostluğunu gölgelemek olabilir. Bununla beraber, Vakit ga­ zetesi, yukarda adı geçen gizli örgütün birtakım maceracıların yıkı­ cı eğilimlerinin belirtisi olabileceğini de kabul etmektedir. Vakit ga­ zetesinin makalesinin sonunda, Türkiye'de Cumhuriyet rejimini yık­ maya, ya da ülkede bugürıkü düzen ve dirliği bozmaya eğilimli hiç­ bir akıma izin verilerneyeceği belirtilmektedir. 'I\ıtukluların amacı ister Türkiye'deki bugürıkü rejimi yıkmak, ister tutuklananlardan bir bölümünün belirttiği gibi işçileri kalkındırmak ve aralarında komünizm doktrinini yaymak olsun, komünizm ya da aşın sosyalizm biçimlerinden birinin tohumunu atmak için verimsiz bir bölge seçtiklerinde kuşku yoktur. Komünizmiri ya da başka aşın doktrinlerin beslenebileceği, geli­ şebileceği bir ortam Türkiye'de yoktur. Elinde fabrikalar, makineler ve sınırsız sermayesi bulunan bir kapitalist sınıf ile ona karşıt, tatmiri

236 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

edilmemiş, güçlükler içinde çabalayan bir işçi sınıfı, Türkiye'de yok­ tur. Ülkede bu biçim ekonomik koşulların bulunrnayışı, komünizm ve sosyalizmi engelleyeceğe benzemektedir. Büyük arazi sahipleri, kişi­ lerin yönetiminde büyük topraklar yoktur, çiftçi küçük arazi sahibi dir, çoban, hayvanlarını boş arazide otlatır. Sanayileşme ve kapitalizmin sorunlarıyla ilgili "Metropolis " adlı Alman filmi birkaç geceden beri tıklım tıklım dolu sinemalarda gösteriliyordu. Bugün polisin emri üze­ rine filmin gösterilmesi yasakladı. Şimdiye dek basın, son tutuklamalarla ilgili olarak Sovyet Büyükel­ çiliği, Konsolosluğu ya da öteki Sovyet kuruluşlarıyla bir ilişki kur­ maktan kaçırımıştır. Bununla beraber Arcos şirketi ile Sovyet Hükü­ meti arasındaki ilişki yadsınamaz, ama bu şirketin Londra'da başına gelenlerin burada tekrar edilmesi, ya da Paris'te olduğu gibi Sovyet Büyükelçisine Persona non grata ilan edilmesi beklenemez, ancak gelecekteki incelemeler, ülkedeki akredite Sovyet temsilcileri için can sıkıcı olabilir. Nitekim son zamarılarda onların, Arıkara'da, etkile­ ri ve nüfuzları azalmaya başlamış gibidir. Thtuklanan komürıistlerin duruşması henüz başlamamıştır.

joseph C Grew Arnerikan Büyükelçiliği Sayın Dışişleri Bakanı Washington

3 1 Ocak 1 928, İstanbul 1 6 Ocak tarihinde, İstanbul Ceza Mahkemesinde, geçen Kasım ayında İstanbul, İzmir ve Aydın'da tutuklanan Türk Komünistlerirıin duruşması başlamıştır. Çoğunluğu işçi, aralarında 5 gayrimüslim bu­ lunan 48 sanık, a) Türk anayasasını ve toplumsal düzenini değiştir­ rnek amacıyla "Türkiye Komünist Partisi" adıyla bir gizli örgüt kur­ mak, b) İşçileri hükümete karşı kışkırtmak amacıyla komünist çağrı­ lan dağıtmak ve asmak suçlarıyla yargılanmaktadır. Türkiye'de ko­ münist ve sosyalist girişimiere adı karışmış Dr. Şefik Hüsnü Bey adın­ da biri bu gizli örgütün beyni olmakla suçlanmaktadır. Gerçekten de, Dr. Şefik Hüsnü Bey, Fransa'da tıp okurken, Fransız sosyalist akımının gelişmesini izlemiş ve dönüşünde ona benzer bir

CUMHURiYET'iN iLK YILLARI 237

akım yaratmak için

Türkiye Sosyalist İşçi ve Köylü Partisini kurmuştur.

( l 9 l 9) . Bu partinin çalışmalan l 925 yılında Takrir-i Sük:Cın yasasının çıkışıyla sona erdirilmiş, partinin komünist organlan

"Orak ve Çekiç "in

"Aydınlık" ve

(Tshekitsh ve Orak) yayımı durdurulmuş, aynı za­

manda Ankara İstiklal Mahkemesi bu parti üyelerini tutuklamıştır. Bu­ nunla beraber, arkadaşlannın tutuklanrnalanndan önce Dr. Şefik Hüs­ nü Bey ve partinin önde gelen birtakım üyeleri ülkeden çıkmayı ba­ şarrru şlar, dolayısıyla Istiklal Mahkemesinin bu parti üyelerine verdi­ ği ağır cezalardan kurtulmuşlardır. Şefik Hüsnü Bey 1 5 yıl hapis cezasına çarptınlrnış, daha sonra bu cezası 1 yıla indirilmiştir. Gene de, Ankara Hükümetinin komünist eğilimleri bastırmak için aldığı kesin önlemler Şefik Hüsnü Bey ve ar­ kadaşlanru durdurmamış olacak ki yurtdışında komünist amaçlan için çalışmayı sürdürmüşlerdir. Duruşmalarda Türk komünistlerinin açıklamalarına göre Viyana'da 1 92 6 'd a yapılan kongrede, Türkiye'de gizli bir Komünist Partisi kurulması, bu örgütü Arcos şirketi memurla­ nndan ekonomi doktoru Vedat Nedim Beyin genel sekreter olarak yürütmesi, bu arada aldıklan ceza nedeniyle Türkiye'ye dönemeyen Dr. Şefik Hüsnü ve arkadaşlannın çalışmalanru Rusya'da sürdürmesi kararlaştınlrnıştır. Bu karann alınmasından sonra İstanbul'da bir mer­ kez kornitesi yaratılarak bu gizli örgütün temelleri atılmış, aynca İz­ mir, Adana ve belki de Eskişehir şubeleri çalışmaya başlamıştır. Bu­ nunla beraber, partinin "Dışişleri Bürosu" , Vedat Nedim Beyin yöne­ tirnindeki Türkiye örgütünün çalışmalanru yeterli bulmamış, olağa­ nüstü yetkilerle donatarak Dr. Şefik Hüsnü Beyi Türkiye'ye gönder­ meyi kararlaştırmıştır. "Dışişleri Bürosu"nun karan gereğirıce, Dr. Şefık Hüsnü Bey, gizli bir biçimde geçen Ağustos'ta İstanbul' a gelmiş ve komünist eylem­ lerin yönetimini üzerine almıştır. Öyle görünüyor ki, Şefik Hüsnü Be­ yin başkanlığında Komünist Partinin çalışmalanru genişletmek ama­ cıyla İstanbul'da toplantılar ve konferanslar düzenlemiştir. Bu toplan­ tilann sonucu olarak komünist bildirileri ve broşürleri işçiler arasın­ da dağıtılınaya başlanmış ve böylece gizli bir Komünist Partinin var­ lığı daha da ortaya çıkmıştır, bu durumun, parti için öldürücü nitelik­ te olduğu geçen Kasım ayında partinin gün ışığına çıkanlmasıyla ka­ mtlanmıştır.

238 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

Komünistlerin duruşması beş gün sürmüştür. Sanıkların çoğu po­ lise verdikleri iladelerin baskı ile alındığını öne sürerek mahkemede farklı ifadeler vermişlerdir. Sanıklar içinde komünist bir örgütün varlığını kabul eden tek kişi Vedat Nedim Bey olmuştur. Geri kalanlar, Şefik Hüsnü Bey dahil hep­ si böyle bir örgütün varlığını reddetmişlerdir. Dolaşhnlan komünist bildirisinden kimse haberli görünmemektedir. Sanıklardan bir bölü­ mü, özellikle örgütün başında olduğu sanılanlar, Marksist doktrinin inançlı savurıuculan olduklannı kabul etmişler, ancak Türkiye Cum­ huriyeti Anayasasını değiştirmek amacıyla gizli bir örgüt kurdukları­ nı öbür sanıklarla birlikte reddetmişlerdir. Dr. Şefık Hüsnü Bey; Anka­ ra İstiklal Mahkemesince hakkında verilen hükmün gözden geçiril­ mesi konusunda bazı hukukçularla temas etmek gibi basit bir neden­ le İstanbul'a geldiğini, şimdilik bir Komünist Parti kurmanın zamansız olacağını düşündüğünü, ancak işçilerin yaşarnını yükseltmeyi amaç­ layan bir işçi örgütü kurulabileceğine inandığını belirtmiştir. Ancak, evrakı arasında bulunan notların siyasal niteliği, "TC.P 'ye seslenen görüşleri, -ki bu "TC.P ' Türkiye Komünist Partisi olarak açıklanmış­ tır.- "Doğu Balkan Bürosu"na kendi el yazısıyla yazılı bir mektup, bu mektupta Türkiye'nin bugünkü siyasal koşullarını sert biçimde eleş­ trrmesi ve yakında yapılmış olan seçimleri "denetim altında seçim­ ler" olarak nitelendirmesi, zorunlu fonu sağladığı takdirde, "partileri­ ne" bir eğitim bölümü eklerneye söz vermesi, Türkiye'ye sırf kişisel nedenlerle gelmediğine işarettir. Duruşma 2 1 Ocak'ta sona ermiştir. İstanbul Cumhuriyet Savcısı bizzat mahkemede hazır bulunmuştur. Bu da duruşmaya verilen öne­ mi göstermektedir. Savcı sanıklardan 25'inin beraatını, geri kalanı­ nın, Anayasayı değiştirmek amacıyla gizli örgüt kurmaktan hapis ce­ zasına çarptınlmasını istemiştir. Sanıklar, İstanbul Barosunun tanın­ mış avukatlannca savurıulmuştur. 23 Ocak'ta açıklanan karar ise bek­ lenenden daha yumuşak olmuştur. Mahkeme heyeti, bir komünist örgütün varlığını kanıtlanmı ş say­ mış, ancak savcılıkça belirtildiği biçimde örgütün Anayasayı değiş­ tirmek amacıyla kurulduğu yolunda ikna edici kanıtlar bulamamış­ tır. Böylece yedisi komünist olmak üzere 30 sanık kamu güvenliğine

CUMHURiYET'iN iLK YILLARI

karşı gizli örgüt kurmaktan suçlu buhınmuştur. Dr. Şefik Hüsnü Beye, İstiklal Mahkemesince verilen ve bir yıla indirilen cezası da dahil edilerek bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilmiştir, öbürleri de dört ayı geçmeyen çeşitli hapis cezaları almıştır. 25 sanık ise be­ raat etmiştir.

joseph C. Grew

239

Mustafa Kemal'in Kişisel Yaşami ve Etkinliği

Genç Türkiye'nin kurucusu Mustafa Kemal'in kişisel yaşamı her­ kesi olduğu gibi Amerikalıları da ilgilendiriyor. 30 Ağustos 1 925 ta­ rihli maslahatgüzar Shelton David Crosby tarafından yazılan bir ra­ porda Mustafa Kemal ile Latife Hanımın evlilik bağlarının kopuşu anlatılıyor. Rapordan anlaşıldığına göre, sert bir tartışmadan sonra Latife Hanım İzmir'deki annesine bir telgraf çekiyor. Annesi gelip, kı­ zını alıp götürüyor. İşin garibi, başta İsmet Paşa olmak üzere bütün Bakanlar Kurulu istasyona uğurlamaya geliyorlar. İsmet Paşa, Latife Hamının kalması için dil döküyor ama başarılı olamıyor. Başka bir raporda ise Atatürk'ün yaşam biçimi elden geldiğince anlatılıyor. Grew'ün yazdığı bir raporda, Gazi'nin çok az kişiyle te­ masta olması yüzünden hakkında çeşitli dedikodular çıktığı belirtili­ yor ve bunların çoğunun gerçekdışı olduğuna işaret ediliyor. Aynı ra­ porun bir bölümünde ise Mustafa Kemal'in etkinliği üzerinde durulu­ yor. Bir bölümü aktarıyoruz: Mustafa Kemal'in kişisel etkinliğinin azalıp azalmadığı konusun­ da, Ankara'da Irak Büyükelçisi olan

Sahib Neşat Beyin,

Büyükelçili­

ğin bir üyesine anlattıkları , çözüm getirebilir. Neşet Bey köken ola­ rak Iraklı bir Arap olmakla birlikte, yıllarca Türk uyruğunda idi. Dün­ ya Savaşında subay olarak yıllarca Türk ordusunda çalıştı . Gazi ve

242 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NIN KURTULUŞ YILLARI

Mareşal Fevzi Paşa ile birlikte okulda bulundu. Türkiye'de Cumhur­ başkanı ile yakın ilişkileri olan tek diplomattır ve Gazi son olarak Ankara'da verilen bir baloda onu Türk usulüyle iki yanağından öp­ müştür. Neşat Bey soruna yanıt verebilmek için insanın kafasında Türkiye halkını ikiye bölmesi gerektiğini söylemiştir. Geniş çoğunluğu kapsa­ yan ilk bölüm, ülkenin tanm kesimindeki cahil kişileri kapsamaktadır. Ona göre bu sınıf, hem bugünkü rejim açısından hem de Gazi açısın­ dan bir şeye aldırmaz. Bu aldırmazlık, bir ölçüde halkın kaderci gö­ rüşüne ve geleneksel olarak sürekli ernirlere gözü kapalı boyun eğ­ me duygusuna bağlanabilir. Onun görüşüne göre, Gazi ve Cumhuri­ yet bir gecede, sihirli bir değnekle ortadan kalksa ve eski padişah rejimi gelse, bu olayı, bu sınıf aynen Tanrının isteği gibi kabullenir ve kaçınılmaz bir şeymiş gibi boyun eğer. Ülke iki yıldır kuraklıktan pe­ rişan olmuş ve tanm kesimi anlatılmaz güçlükle karşılaşmış, ancak bu gelişme, Gazi'nin ne ününü artırmış, ne de azaltmıştır. Ayrıca şu da açıktır ki küçük tüccarlar ve çiftçiler daha çalışkan ve iyi eğitim görmüş Rum ve Ermeni Osmanlı uyruklanyla rekabet halinde değil­ dir, bu da, ülkede Gazi'nin durumunu güçlendirmeye yaramıştır. Ne­ şat Bey ahalinin tutumunu şöyle özetlerniştir: "Tann bize Gazi'yi verdi.

Ona boyun eğip emirlerini dinlememiz gerekir.'' Iraklı diplamata göre öbür sınıf ise okumuşlar takımıdır. Gene bu grubun üçe bölünmesi gerektiğini bildirmiştir. Birinci grup yüksek Hükümet memurlannı, (özellikle ordudaki su­ baylan) , aynı zamanda şu ya da bu biçimde Cumhuriyetin gelişinden yararlanan tüccarlan kapsamaktadır. Bu topluluk doğal olarak Cum­ hurbaşkanına bağlı destekçilerdir. Neşat Beyin görüşüne göre, ikinci grup çok önemlidir. Ülkenin gençliğiili kapsamaktadır.Yani bağımsızlık için Türkiye savaşa başla­ dığında genç olanlan içine almaktadır. Bu sınıf, değişikliklerden kişi­ sel olarak çıkar sağlamasa da yürekten reformlan desteklemektedir. Vatanseverlikle doludurlar ve Gazi'yi, yavaş da olsa, ülkeyi güvenilir adımlarla aydınlığa götüren bir kişi saymaktadırlar. Üçüncü toplulukta ise, son değişiklikten hiç yararlanmayan, bel­ ki eskiden olsa daha iyi yaşayacak olan küçük memurlar ve tüccar-

CUMHURiYET'iN iLK YILLARI 243

lar yer almaktadır. Bu sınıfta geniş bir hoşnutsuzluk vardır, Gazi'yi ve reformlarını sevmezler. Hükümet, ülke içinde en küçük hoşnut­ suzluğu bile izlediği için, bunların görüşlerini açıklaması yerinde olmaz. Gene de, Neşat Beyin görüşüne göre böyle bir sınıf vardır ve Gazi'nin halk arasında sevilip sevilmediği araştırılırken görmez­ likten gelinemez. Hoşnutsuzlar topluluğuna, değinıneye değer olmasa da, eski tutu­ cuları , dindarları da katmak gerekir. Bunlar, Cumhuriyetin getirdiği, din ve eğitim alanlarını kapsayan reformları bir türlü benimseyeme­ mişlerdir. Bu sınıf azınlıktadır ve yeni düzeni ciddi biçimde etkileye­ bileceğiili düşürımemek gerekir. Saygılarımla.

joseph C Grew

istanbul'un Orta Yeri Sinema

1 926 yılında Amerikalılar, Türkiye'de sinema konusuyla ilgileni­ yorlar. Aslında, dünya pazarlarına açılmaya hazırlanan Hollywo­ od'un bir girişimi buna neden oluyor. Dışişleri Bakanlığı çeşitli ülke­ lerde yabancı filmlere, özellikle Amerikan filmlerine karşı o yıllarda tepkiler olup olmadığını bütün büyükelçiliklerden soruyor. Türki­ ye'de böyle bir tepki olmadığı ortaya çıkınca, bu defa yüzeysel bir pa­ zarlama araştırması yapıyorlar. Bu arada İstanbul sinemalarında " korsan" Amerikan filmleri oynatılıyor. Yani Amerikalılara para ödenmeden, bazı filmierin kopyalan Avrupa'dan getirtİJip gösterili­ yor. O dönemdeki Amerika Temsilcisi Bristol buna engel olmaya ola­ nak bulunmadığını, Türkiye'nin telif hakları konusundaki Bern Söz­ leşmesini imzalamadığını, dolayısıyla bir şey yapılamayacağını, ancak Amerikan filmlerinin haklarının Türkiye'de de kaydının yaptırılması halinde para alınabileceğini belirtiyor. Bunun dışında Amerikan Konsolosluğu tarafından Türkiye'deki sinemalada ilgili bir rapor da gönderiliyor. Raporda sinema salonla­ rının yalnız İstanbul'da değil, Anadolu ve Trakya'nın önemsiz mer­ kezlerinde bile belirmeye başladığı, Türk prodüktörlerin bile bulun­ duğu, Türkler tarafından yazılmış senaryoları Türklerin filme çektiği, Türk seyircilerin ise bu endüstriyi desteklemek için paralarını esirge­ mediği belirtiliyor. Rapor özetle şöyle: Beyazperdenin, halifelerin ve Türk hanımlannın eski ülkesine yer­ leşrnek üzere geldiğine kuşku yok. Türk hanımlan, artık eskimiş ge-

246 AMERiKAN GiZLi BELGELERIYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

leneklere uygun çarşaflanna bürünerek geldikleri karanlık salonlar­ da rahatça peçelerini kaldınp, canlı sahneleri izleyebiliyorlar, hare­ min bu utangaç üyeleri,

Fransız romanlan yerine dış dünyayı buradan

görebiliyorlar. Amerikan ve Avrupa ölçülerine göre pek

az

sayıda sinema salo­

nu varsa da, bu yüzyılın başından beri bu eğlenceye karşı ilgi büyü­ mektedir. Filmler çoğunlukla geçici olarak projeksiyon makinelerinin yerleştirildiği salonlarda gösteriliyor. İstanbul'daki sinemalar çoğunlukla küçük, havalandırması kötü, rahatsız koltuklar ya da sandalyelerle donatılmış yapılardır. En iyi ya­ pılar, Pera'da bulunuyor. Şimdilik üç sinema var ve çoğu yeni yapıl­ mıştır. Bir dördüncüsü yapılmaktadır. Bunların yapımında en büyük güçlük, İstanbul'da, genellikle cad­ de üzerindeki arsa cephelerinin darlığıdır. Bunun dışında, arsalar o kadar değişik adlarla anılıyor ki, kimisi Evkafa bağlı oluyor, kimisi özel kişilere, dolayısıyla buralarda sinema binası kurmak için çok en­ der çaba harcanıyor. Sonuçta mevcut olan yapıların değiştirilip sine­ ma salonu haline sokulması yoluna başvurulmuştur. Buradaki sinemalar daha çok bulunduklan yere uygun bir biçim almıştır. Belli başlı üç sinemadan biri kentin büyük bir meydanında bir köşe başında yer almıştır. Yan sokak, çıkışlan kolaylaştırmaktadır. Ön tarafı büyük bir mağazanın girişini andırmaktadır. Büyük cam vitrinin gerisinde, geriye yaslanmış tahta raflarda oy­ nayan filmden alınmış fotoğraflar yapıştınlmıştır. Afişler ise giriş du­ varlarına asılmıştır. Oynayan filmin başlıca sahnesi bir ressam tarafın­ dan doğal büyüklükte çizilmiş ve girişin dışındaki büyük bir levha üzerinde yer almıştır. Bu resim geceleri aydınlatılmaktadır. Sinemanın içinde 600 koltuk vardır. İçi ise Amerika'daki ı O senilik eski sinemalar gibi düzenlenmiştir.

Sinema Majik ise daha çarpıcı bir yapıdır, kentin başlıca meydan­ lanndan birinde iyi bir yerdedir. Modern bir tiyatro gibi, balkon ve galerileri ayn ayn düzenlenmiştir. İyi bir havalandırma düzeni bulun­ maktadır. Geniş çıkış kapılan, kolayca sokağa çıkma olanağı sağla­ maktadır.

CUMHURIYET'IN ILK YILLARI 247

Binanın cephesi sinema amacına uygun bir biçirndedir. Geniş lo­ bisinde iki bilet gişesi ve gelecek seansa girecekleri alacak geniş bir bekleme salonu bulunmaktadır.

ELHAMRA SiNEMASI Modern ve uygun yapıda bir sinema, Elhamra sinemasıdır. Yeni bitirilmiştir. Geniş bir yapıdır bu, altı katlıdır, apartınarı daireleriyle sinemayı bir araya getirmiştir. Sinema geriye doğru uzanmıştır. Cad­ deden buraya apartınarı dairelerinirı bulunduğu bölümden bir ke­ mer altından geçilerek gidilmektedir. Elektrik ışıklarıyla aydınlahlan bu kemerin içi modern mağazalarla donatılmıştır. Sinemarun, kendi incelenmeye değer. Bazı yönlerden Batı sine­ malarıyla karşılaştınldığında yapı ve araçlar bakırnından eşsiz birta­ kım yönleri bulunmaktadır. Ana caddedeki cephesi mimari bakım­ dan arabesk görünümdedir. Sinemanın içi ise Doğulu bir yapıya, Ba­ tılı araçları yerleştirmek bakırnından başarılı bir çabadır. Zeminin planı hemen hemen dörtgendir. Orkestra çukurundan geriye doğru hafifçe yükselmektedir. Sandalyeler geniş aralıklarla ve eliptik biçimde sıralanmıştır, bunları geride içbükey dizilmiş bir sıra loca kaplamaktadır. Locaların hemen önünde birkaç sıra deri kaplı koltuklar yer almaktadır. Bunlar sinemanın en pahalı koltuklarıdır. Bunlar için 25 sent karşılığı ödemek gerekmektedir. Herkes de bu koltukları beğenmektedir. Localarda dört koltuk bulunmaktadır. Av­ rupa standartlarına göre en beğenilen bölüm olan balkonda, aralıklı birkaç yüz sandalye bulunmaktadır. Giriş yerleri kırmızı ışıklarla be­ lirlenmiştir. Bu ışıklar, ortalık kararınca çok işe yaramaktadır. Değerli zemirı alarundan yararlanmak için projeksiyon odası bal­ konda sütunlar üzerine yerleştirilmiş ve iç dekorasyanun bir parçası haline getirilmiştir. Parlak renklerle kaplı bu köşk, içmirnariyle uyum sağlamakta ve salona girince hemen göze çarpmaktadır. Büyük avize ve duvar lambaları pirinçten yapılmış ve Doğu el sa­ natlarının en iyi örnekleriyle süslenmiştir. Duvar dekorasyonu ise şöyledir: Zeminden balkon kenarlanna kadar Kütahya mavisi çiniler-

248 AMERIKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

le kaplanrnıştır. Kubbe gibi olan tavanda mavi renk, suluboya fresko­ larla sürdürülmüştür. Balkon girişlerinde ise yağlıboya ile Bin Bir Gece Masallanndan alınan sahneler sergilenmiştir. Böylece Doğu'ya has bir ekzotik hava uyandmlmıştır.

PROJEKSiYON ARAÇLARI Fransız ve Alman yapımıdır. Fran­ Gaumont ve Pathe Kardeşler şirketi, Alınan Ernemann şirketi daha

Sinemalarda kullanılan araçlar, sız

çok bunlan satmaktadır. Bu araçlann fiyatlan 350 ila 800 lira arasında değişmektedir. Aşağı yukan 1 80 ile 450 dolardır. Elektrikle çalışan araçlardır. Perdeler, genellikle üzerine beyaz boya sürülmüş ketenden yapıl­ mıştır. Ya da

Sinema Majikte

olduğu gibi üzeri beyaz boyanmı ş bir

duvar, bu işi görmektedir. Buradaki sinemalarda yangına karşı çok az güvenlik vardır. Bazı sinemalarda yaygın söndürücü araçlar uygun yerlere konulmuştur. Başka sinemalar ise yangın musluklanna güvenmektedir. Ama bunla­ nn hiçbiri güvenli değildir. Türkiye'de sinemaseverlik gittikçe yaygınlaşmaktadır. Özellikle duygusal ve güldürücü filmler tutulmaktadır. Yerel sinema sahipleri­

nin filmlere ödeyebileceği para fazla değildir, bu nedenle daha çok eski filmleri alabilmektedirler. İtalyan, Fransız ve Alınan filmleri hafta­ lık programlan kapsamaktadır. Ancak bir kısım iyi sinemalann ge­ çen yıl Amerikan filmleri göstermeleri ve bunlann tutulması üzerine daha küçük sinemalar da şimdi Amerikan filmleri göstermeye başla­ mışlardır. Ancak sadece kaç-kovala tipi güldürücü filmlerle, macera filmleri seçilmektedir. Türkiye, filmlerin dağıtımı konusunda, Bulgaristan veYunanistan'la birlikte Balkan bölgesi içinde sayılmaktadır. Filmler Türkiye'ye kiralık olarak gönderilmemekte, Yunanistan'daki ya da Türkiye'deki dağıtıcı Balkanlar'da ve Yakındoğu'da dağıtım haklarını elde ederek filmi sa­ tın almaktadır. Genellikle Fransız, İtalyan ve Alınan kaynaklarından ya da Viyana'daki dağıtımcılardan yararlanmaktadırlar.

CUMHURiYET'iN iLK YILLARI 249

Film pazan olarak İstanbul, üç bölge olarak düşünülebilir. İstanbul Ü ve sküdar, kentin Türk bölgeleridir. Avrupa yakasındaki Pera, daha çok Rurnlann, Ermenilerin ve başka yabancılann bulunduğu bir böl­ gedir. Tüm nüfus bir milyon tahmin edilmektedir. Sinemalara günde en az 50 bin kişinin gittiği sanılmaktadır Müslümaniann dinlenme gü­ nü olan cuma günleri, pazar günleri ve başka tatil günlerinde bu ra­ kam bir misli artmaktadır. Yaz aylannda sinemalann çoğu kapanrnaktadır. Sadece küçük si­ nemalar çok ucuz filmler göstermektedir. Kimi sinemalar Iabilerini dondurma ya da soğuk içkiler satış yeri haline getirmektedir. Çoğu sinemalar makinelerini boş alanlara, balıçelere götürrnekte ve açık havada film göstermektedir. İstanbul'da günde genellikle dört-beş seans yapılmaktadır. Büyük sinemalann seanslan öğleden soma saat 3 , 5 ve 7 'de başlamakta ve geceleri l 0 .30'da bir seans daha yapmaktadır. Programlar genellikle bir haber filmi, bir moda filmi, hayvan ya da böcek yaşamından sah­ neler, iki rulo komedi ve bir esas fılmi kapsamaktadır. Konulu film çok uzunsa parçalar halinde birkaç haftada gösterilmektedir. Bu gibi film­ ler için, önce bir gala yapılmakta ve müzikli bir programla bütün film gösterilmektedir.

GİRİŞ ÜCRETLERİ Sinemalann günlük müşteri sayısı üç bin kadar tahmin edilmekte­ dir. Haftalık program, cuma günleri, ya da tatil günlerinde değişmek­ te ve o zaman seyirci sayısı artmaktadır. Giriş ücretleri birinci sınıf için 50 ila 90 kuruş, ikinci mevki için 35 ila 50 kuruş arasında değişmektedir. Üçüncü sınıf mevkiler ise 20 ya da 30 kuruştur. Bir dolar, aşağı yukan ı so kuruştur. Kesilen biletlerden çeşitli belediye vergi ve resimleri alınmakta­ dır. Bunlar da fiyatlara dahildir.

FİLMLERİN FİYATLARI Öyle görünüyor ki yeni filmler için burada çok sınırlı bir pazar bu­ lunmaktadır. Kullanılmış filmler bolca ithal edilmektedir. Seyirci de,

250 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

bunların yeni filmlerle farkını anıayacak durumda değildir. Bu fılrnler kent içindeki çeşitli göstericiler arasında el değiştirrnekte, ayrıca Anadolu'daki dağıtıcılara gönderilmektedir. Yeni fılrnleri önleyen baş­ ka bir neden de, sık sık Arnerikan filmlerinin korsan kopyalannın pi­ yasaya sürülmesidir. Yetkililerin bu konuda bir şey yapamamalan üzücüdür. Bu neden­ le İstanbul'da bir temsilcinin bulunması , fılrnlerin kaydedilmesi, izin­ siz gösterilerin önlenmesiili kolaylaştıracaktır. Türkiye'de film fıyatlan genellikle 60 dolardan 500 dolara kadar de­ ğişmektedir. Bu fıyatlar fılmin durumuna, tutulup tutulmadığına bağlı­ dır. Kimi zaman bazı konulu fılmlere bin dolar ya da daha fazla fıyat ödendiği olmuştur. Bu son fıyat ortalama bir Arnerikan fılminin fiyatıdır.

iSTENEN FiLM TİPLERİ Türkiye'de bugün daha çok duygusal komediler, dramlar ve gül­ dürücü fılrnler tutulmaktadır. Seyirciler arasında en çok tutulan Arne­ rikan oyunculan şunlardır:

Harold Lloyd, Charlie Chaplin, jackie Coogan, Eddy Polo, Douglas Fairbanks, Constance Talmadge, Norma Talmadge, Pearl White, Anita Stewart, Nazimova. Arnerikan filmleri ancak geçen yıl İstanbul'da düzenli olarak gös­ terilmeye başlanmıştır. Geçen yıl sonbaharda kentin başlıca meyda­ nının çevresindeki bütün sinemalar bir hafta devamlı Arnerikan filmi göstermişlerdir. Arnerikan fılrnleri için talep yaratılmış durumdadır. Arnerikan yapımcılannın buradaki temsilcileri gerekli fıyat uzlaşma­ larını sağlarsa, ucuz Avrupa ürünleriyle rekabet edebilirler ve bu pa­ zardaki Arnerikan üstünlüğü kolayca yerleşebilir.

Pathe Şirketi, Union Cine Theatrale d 'Orient ve Socite des Etablisse­ ments Gaumont, şimdilik buradaki en güçlü acentelerdir. Kimi yerel sinemalan denetledikleri de bildirilmiştir.

iTHALCİLER VE KİRAClLAR Aşağıda İstanbul'daki kiracı acentelerin ve ithalalçıların bir listesi yer almaktadır. Bu kişilerin iş durumlan hakkında herhangi bir so­ rumluluk yüklenilmiş değildir:

CUMHURIYET'IN iLK YILLARI

Edgar Bg. Howard, (Philadelphia)* - 37-39 Demirkapı

Caddesi, Sir-

keci-İstanbul.

MacNamara ve Kumpanyası* - Arslan Han, Galata. Union Cine Theatrale d'Orient" - Grande Rue de Pera No. 86 Comptoier de Cinematographie* - Cite de Syrie, Pera. Magic Soc. lnternationale de Films - St. Pierre Han 1 2 , Galata. Geo Mano ve B. Zarb Alexiades Han 7, Galata. Alex. Nordo - Ticaret Han 2 2 , Galata. A. L. Silberman - Adalet Han 1 7- 1 8, Galata. Societe des Etablissements Gaumont - Bereket Han, 1 1 - 1 7 Galata. Saitz ve A. Ferajo - Ada Han 1 8- 1 9 , Galata. Camille Vaccaro - Ticaret Han 2 2 , Galata. Weinberg - Grand'Rue de Pera. Alfred Zarb - Ada Han 1 8- 1 9 Galata. Th. Zeneri ve E. Topapoula - Adalet Han 1 0- 1 1 , Galata. T M. PhouphaS" -Yeni Han, Fermeneciler, Galata. Photo Sport" - 320, Grand'Rue de Pera. -

BAŞKA KONULAR Filmleriri adları ve parçaları Türkçe ve Fransızca hazırlanm alıdır. Böylece Türk olmayanlar da anlayabilirler. İstanbul'da çeşitli fılm dergileri sahlmaktadır. Bunlardan bazıları aşağıdadır:

Adı

Basıldığı yer

Le Couriere du Cirıema

İstanbul

Cirıe Review

İstanbul

Courier du Cirıema

Paris

Mon Cirıe

Paris

Der Film

Berlin

L. B. B.

Berlin

La Revista Cirıematografica

Roma

işaretliler Arnerikan Doğu Ticaret Odası üyeleridir

251

252 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE.NiN KURTULUŞ YILLARI

Sinema filmlerinden alınan gümrük vergisi ı 00 kilo başına 3 3 , 7 50 kuruştur. Sinema filmlerinin gümrüksüz sokulrnasının düşünüldüğü bildirilmiştir. ABD'den Türldye'ye ulaşım Atlantik limanlanndan gemilerle 25 gün sürmektedir. Daha kısa bir yolla, mallar, Avrupa üzerinden, Doğu Ekspresi ile gönderilebilir.

DiZiN 1. Dünya Savaşı 43, 150, 241 2. İnönü Savaşı 109

Alman(lar) 4, 53, 140, 216, 219 Almanya 3, 4, 6, 1 13, 216, 218, 234 Arnasya 13, 60

2. Lahey Konferansı 159

American Express 196

1 . İnönü Savaşı 101, 1 03, 105, 135

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) 15, 26, 27, AbbazolilAbbazoğlu 217 Abdurrahman (Devlet Bakanı) 41 Abdülhamit I, 150, 214, 215, 223, 225 Abdülkadir Efendi 210, 211 Abdürrezak Bedirhan 150 Abidin Paşa 209 Adamopulos olayı 188, 189, 190, 194, 203, 204 Adana 60, 61, 62, 78, 1 38, 1 39, 140, 144, 146, 175, 210, 211, 237

Adapazarı 39, 79, 97 Adıvar, Halide Edip 75 Adnan Bey (eski İstanbul milletvekili) 132, 134, 1 35, 1 37, 222, 234

Afgan(lar) 132 Afganistan 29, 67, 124, 125, 142, 168 Afyon/Afyonkarahisar 85, 96, 102, 1 10, 1 1 9, 124 Ağaoğlu, Ahmet 212 Ahmet Aznavur 79 Ahmet Bey (Ağaoğlu) 212 Ahmet Cevdet 214, 215 Ahmet Emin 216, 217 Ahmet Şükrü 216 Ahmet Taha 152 Ağa Petros 21 Akdağ 60 Akdeniz 27, 149 Akhisar 1 04 Akif Bey 86, 178 Akşam 210, 213, 217, 218

Alaşehir 71, 86 Albay Lawrence 51, 52 Albay Mahon 82, 84 Albay Stratigos 128 Ali Fuar Paşa 37, 40, 165, 1 76, 215 Ali Galip 33, 78 Ali İhsan Paşa 179 Ali Kemal 214, 215 Ali Namık 208 Ali Rıza (Sadrazam) 39, 40, 41 Ali Şefik 176 Alman Büyükelçiliği 209, 216, 218

74, 167, 187, 189, 191, 200,201, 203, 252

Arnerikalı(lar) 26, 33, 35, 36, 43, 47, 5 1 , 61, 62, 82, 83, 1 1 7, 131, 1 37, 138, 157, 158, 159, 160, 162, 164, 171, 1 87, 1 90, 199, 202, 203, 219, 241, 245 Arnerikan Hükümeti 132, 136, 160, 193, 199, 203

Arnerikan Mandası 12, 25, 26, 73, 75 Arnerikan misyonerleri 90, 144, 169 Arniral Bristol 15, 58, 59, 61, 63, 95, l l l, 131, 159, 163, 181, 187, 189, 192, 194, 197, 199, 201, 202, 203

Anadolu Ajansı 103, 104, 105, 106, 209 Anadolu Demiryolu 138 Ankara 27, 60, 101, 103, 111, 118, 119, 123, 124, 126, 129, 1 3 1 , 132, 134, 136, 137, 138, 140, 141, 142, 144, 145, 151, 159, 160, 165, 167, 168, 1 78, 183, 187, 1 96, 2 1 1, 219, 220, 232, 238, 241

Ankara Belediyesi 194, 195 Ankara Hükümeti 60, 69, 71, 76, 78, 79, 85, 89, 90, 95, 98, 109, 1 13, 128, 129, 145, 147, 148, 1 50, 151, 160, 1 65, 172, 181, 212, 215, 218, 237,

Ankara İstiklal Mahkemesi 222, 225, 226, 228, 229, 234, 237, 238

Antalya 60, 1 03, 114 Arabistan 21, 53, 153 Aralov 168 Arap(lar) 21, 22, 52, 53, 63, 139, 149 Arapgir 60 Arcos şirketi 234, 236, 237 Ardahan 77, 101, 107 A rizona zırhlısı l l Artvin 101, 107 Asım Paşa 76, 178 Atatürk, Mustafa Kemal l l , 13, 25, 26, 28, 33, 33, 36, 37, 40, 43, 44, 47, 48, 57, 69, 71, 73, 76, 78, 79, 81, 89, 90, 93, 98, 103, 107, 111, 128, 129, 133, 142, 149, 152, 1 58, 173, 178, 183, 207, 211, 212, 219, 226, 228, 241

254 AMERiKAN GiZLi BELGELERIYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

Atay, Falih Rıfkı, bkz. Falih Rıfkı Athinoyenis 1 7 Atina 19, 85, 96, 109, 110, 1 1 7 Atiantik savaş filosu 74 Averoff zırhlısı 157, 162 Avusturya 3, 4, 6 Ayazpaşa 218 Aydın 16, 17, 69, 70, 94, 138, 236

Buca 1 7 Buldan 89 Bulgaristan 26, 248 Bursa 37, 60, 85, 86, 88, 90, 96, 97, 102, 104,

Aydınlık 237

Cafer Kulu Han 77 Carrel 1 94, 195, 1 96 Cartchourani 1 07 Cassimaris 17 Cavit Bey 37, 218, 222, 227, 229 Celal Nuri Bey 209-21 1 Cemal Paşa 40, 4 1, 75 Cevat Paşa 1 76 Cezire-İbn-Ömer 1 76, 177, 179 Chaplin, Charlie 250 Chesbrough 27 Chester Projesi 138, 146 Chouli, Chalighue 107 Choulo, Mahne 107 Churchill 152 Cidde 59

Ayntab (Gaziantep) 59, 61, 79, 176 Ayvalık 94 Azerbaycan 28, 29, 71, 76, 77, 124, 126, 132, 145, 149

Aziziye 59 Babıali 25, 40, 70, ıso Bafra 59 Bağdat 21, 23 Bağdat Demiryolu 1 38, 144 Bakü 29, 77, 126 Balkan Savaşı 14, 209 Balkanlar 27, 248 Bandırma 1 1 , 87, 88 Barış ve Selarnet Partisi 1 2

Bames 200, 201 Basra Körfezi 149 Başkale 23, 176 Batum 27, 126, 132 Bekir Sami 36, 79, 89, 90, 132, 133 Bergama 16 Berlin 67, 209, 216, 251 Beykoz 87 Beyrut 36, 61 Bilecik 96, 105 Bitlis 101, 1 38, 149, 177, 178 Block, Adam 48 Bodrum 12 Boğaziçi 5, 13, 75, 87, 89, 97 Boğazlar 27 Boğazlıyan 60 Bolşevik(ler) 23, 67, 76, 89, 94, 1 1 1, 132, 139, 143, 1 68

Bolu 60 Bomova 70 Bouillon, Franklin de 123, 1 24, 169 Boulogrıe 85, 87 Boyabat 60 Bozhöyük (Bozüyük) 105 Bayburt 60, 146 Bridges 29 Bright, Frank S. 1 14, 1 15

109, 110, 171 , 2 1 9, 220

Büyük Britanya 27, 58, 94, 129, 149, 167 Büyük Taarruz 1 7 1 , 1 72, 175

Cine Review 251 Cite de Syrie 25 1 Comptoier de Cinematographie 25 1

Coogan, Jackie 250 Courier du Cinema 251

Crathem 62 Crosby, Shelton David 24 1 Cumhuriyet gazetesi 2 1 1 , 212, 227, 228 Cumhuriyetin ilanı 33, 34, 183 Çanakkale 4, 14, 86 Çankırı 59 Çapakçur 60 Çarşamba 60 Çerkeş 60 Çerkez Ethem 89, 101, 104 Çeşme 70 Çetinkaya, Ali, bkz. Kel Ali çiçek hastalığı 6 çocuk 1 7, 59, 62, 65, 220 Çölemerik 23, 1 78 Çürüksulu Mahmut Paşa 75 Dağıstan 28, 76, 126 Damat Ferit Paşa 33, 34, 39, 40, 45, 57, 69, 152 Damat Şerif 4 1 Damat Tevfik Paşa 34

DiZiN

Darende 60 Darü'l-Hikmetü 'l-İslamiye 76

demiryolları S, 146 Denizli 16, 60 Der Film 251 Derince 79, 97 Dersim 60 Dersim Künleri 106 Develi 60 Dicle 177 Diyarbaku 60, 138, 146, 149, 1 76, 177, 178 Dizza 23 Djonbasi 107 Doğu Anadolu 35, 57 Doğu Cephesi 86, 101, 108 Doğu Ekspresi 252 Doğu ülkeleri için Fransız bankası 2 1 8 Doğubeyazıt 79 Douggherty 62 Dousmanis 1 1 0 Dr. Barton 35 Dr. Frew 48 Dr. Nazım 227, 229 Dr. Şefik Hüsnü 234, 236, 237, 238, 239 Duyun-ı Umumiye 7, 48 Edirne 37 Eğin 60 Ekin 106 Ekrnekçiler Şirketi 227 El Sunusi 178 Elaziz 59, 60 Elhamra Sineması 247 Emeuhari, Lidenan 107 Emin Yeğen 1 79 Emir Zeid 1 52 Enver Paşa 28, 43, 44, 67, 1 1 4, 142, 165, 1 77, 226 Erbaa 60 Ereğli (Karadeniz) 60 Ergani 1 38, 140 Ermeni(ler) 13, 23, 27, 29, 35, 39, 44, 51, 52, 58, 59, 60, 61, 63, 64, 65, 76, 77, 78, 79, 1 70, 249 Ermeni Kızları Bakımevi (Maraş) 62 Ermeni sorunu 33, 36, 57 Ermenistan 26, 27, 28, 29, 36, 52, 76, 77, 78, 95, 97, 124, 145 Ernemann şirketi 248 Ertegün, Münir 1 87 Erzincan 60

Erzurum 13, 28, 35, 73, 76, 77, 78, 1 14, 1 1 7, 139, ı46, 149, ı 77, 22ı, 222 Erzurum Kongresi 25, 26, 33 Eskişehir 34, 40, 96, 17ı, ın, ı o2, ı04, 109, 1 1 7, 1 1 9, ı 24, 138, 22ı, 234 Fadıl Bey ı 77 Fahri Hasan Sait 234 Fairbanks, Douglas 250 Falih Rıfkı 228, 229 Faysal 52, 53 Fener Rum Pattikhanesi ı 06 Fethiye, bkz. Megri Fevzi Paşa 178, 242 Forbes ı 8 Fransa 27, 39, 94, 102, 124, ı45, 168, 169, 236 Fransız(lar) 19, 43, 44, 49, 53, 57, 58, 59, 60, 6 1 , 62, 63, 64, 65, 76, 78, 87, 93, 95, 97, 1 02, 123, 124, 127, 128, 132, 135, 136, ı 38, 144, 145, 148, 149, 152, 1 58, 169, 179, 209, 2 ı 7, 236, 246 Frazier 85, 87, 88, 89 Galip Kemal 90 Gaumont şirketi 248, 250, 25 ı Gaziantep, bkz. Ayntab Gelibolu 209, 21 1 Genç Hıristiyanlar Örgütü ı 91 General Allenby 38 General Eristavri ı 07 General Harboard 35, 36 General Milnes 87 General Pangolos 9ı Geo Mano ve B. Zarb 25 ı George, Lloyd 105, 130, ı43 Gerede 60 Ghormley, R. H. 1 57, 165 Gillespie, Julian E. 131, 136, 144, 1 45, 148 Giresun 60 Girit sorunu 209 Giridi Ahmet Saki 209 Gounaris 109, 1 10, 128 Govar 23 Grati, L. De 2 1 9 Grew, Joseph C . 236, 239, 243 grip salgını 6 Gümüşhacıköy 60 Güneydoğu Anadolu 2ı, 57 Gürcistan 28, 101, 107, 124, 145 Gürcü(ler) 23, 29, 107, 1 32

255

256 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

Haçin (Saimbeyli) 78 Hafik 60

Irak Krallığı 17 5 Ispana 60

Hakimiyet-i Milliye 208, 2 1 1 , 212

Hakkari 1 76 Hakkı Bey 178 Halep 60, 61, 63, 1 75, 1 77, 178, 1 79 Haliç 75 Halifelik 149 Halil Paşa 34, 1 77 Halis Turgut 22 1 , 222, 223, 224 Halk Panisi 1 87, 2 1 8, 227 Harndi Paşa 1 52 Harndi Şamilof 234 Hamidiye zırhlısı 14 Harnit Paşa 150 Harboard 33, 35, 36 Harput 38, 60, 78, 1 38, 146, 149, 1 70 Harrington 129 Hasan Tahsin Bey 137 Hasankale 77 Hasankeyf 1 77 Havas Ajansı 209 Havza 1 3 Haydarizade İbrahim 41 Hazar bölgesi 71 Hazelli 60 Hazro 1 77 Heck, Lewis 3, 7 Heyet-i Temsiliye 35 Hıdır Bey 178 Hıristiyan(lar) 16, 21, 28, 4 1 , 44, 63, 65, 78, 82, 89, 90, 96, 103, 143, 144, 158, 1 6 1 , 1 67, 1 70, 1 72, 2 1 5

Hicaz 52 Hilmi Bey 222, 229 Hindistan 44, 67, 7 1 , 97, 125, 142, 149, 168, 232, 233

Hintli(ler) 75, 97 Horasan 76 Honon, George 15, 1 9, 1 72, 173 Howard, Edgar Bg. 2 5 1 Hughes, Charles Evans 1 14, 1 1 6 Hürriyet ve İtilaf Panisi l l , 12, 44, 48 Hüseyin Avni 222 Hüseyin Cahit 208, 2 1 3, 227 Hüseyin Paşa 76 Hüseyinzade Ali Bey 227 Hüsnü Bey 229, 235

İbrahim Paşa 1 50 İhsan Bey 222 İkdam 208, 214, 2 1 5

İncesu 6 0 inebolu 1 1 1 , 126, 1 3 1 , 1 32, 136, 1 37, 140, 141

İngiliz Muhipleri Derneği 47, 48, 49 İngiliz Yüksek Komiserliği 36, 38, 48, 49, 87, 9 1 , 96, 152, 1 72

İngiliz(ler) 2 1 , 22, 25, 27, 29, 33, 37, 38, 39, 43, 44, 47, 48, 49, 53, 57, 58, 64, 67, 76, 79, 85, 87, 88, 89, 91, 93, 94, 95, 104, 106, 1 1 4, 125, 127, 128, 129, 130, 136, 142, 14� 149, 150, 152, 169, 1 7 1 , 2 1 2

İnönü, İsmet 1 0 1 , 1 1 8, 1 2 8 , 1 83, 1 8 7-204, 2 1 8, 223, 241

İran 21, 26, 28, 124, 125, 130, 1 32, 142, 149, 232, 233

İskenderun 26, 138, 139 İslahiye 62 İsmail Canbulat 221, 222 İsmail Hakkı Bey 1 77 İsmail Müştak Bey 212, 2 1 3 İspet 6 0 İstanbul 3, 5, 6 , l l , 1 2 , 2 5 , 26, 27, 3 3 , 36, 48, 53, 58, 6 1 , 78, 85, 87, 91, 97, 102, 104, 1 09, 1 1 1 , 124, 129, 134, 139, 148, 149, 1 5 1 , 152, 1 65, 1 73, 1 94, 198, 2 1 2, 214, 2 1 6, 220, 233, 234, 236, 237, 238,

İstanbul'da elektrik 3, 4, 5 sinema 245, 246, 249, 250, 25 1 telefon 7, 75 tramvay 4, 5 vapur 4, S İstanbul Hükümetiffürk hükümeti 33, 37, 69, 77, 78, 89, 1 1 8, 128, 150

İstanbul'un işgali 57, 69, 73, 74, 75, 81, 143, 144, 150, 175 İstik/a/ 208, 212, 2 1 3

İstiklal Mahkemeleri 220, 222, 223, 224 İsveç Büyükelçiliği 36, 69 İsviçre 67, 2 1 5 İtalyan(lar) 1 1, 1 7, 1 2 , 1 8 , 1 9 , 27, 29, 5 3 , 90, 95, 1 14, 127, 128, 158, 159, 169, 2 1 7, 248

Ilgaz Dağları 1 37, 140 Imbrie, Roben 1 70

İttihat ve Terakki Panisi l l, 37, 43, 45, 65, 142, 2 1 1 , 2 1 2, 2 1 3, 2 1 6, 226, 227, 228

DIZIN 257

İzmir 90, 93, 94, 128, 1 02, 220, 237 İzmir Suikastı 2 1 9, 226, 227, 229 İzmir'in işgali ll, 12, 25 İzmit 39, 89, 93, 96, 97, 1 1 8 İzmit Körfezi 79 İzo Bey 77 İzzet Paşa 26, 36, 39, 128, 2 1 7, 226 Jackson, J. B. 17 5 Joblin, Millet 1 39 Jön Türkler 45, 209, 215 Kabur bölgesi 1 77 kadın 59, 62, 70, 105, 1 1 0 Kafkaslar/ Kafkasya 23, 27, 29, 38, 39, 44, 67, 76, 1 0 1 , 126 Kafkasya İslam Ordusu 226 Kağızman 77 Kangal 60 Kanikim 1 77 Kantariye Şirketi 22 7 Kaptan Haas 165 Kara Kemal 221 , 227 Kara Vasıf Bey 75, 222 Karabağ 28, 29 Karabekir, Kazım 37, 78, 108, 150, 1 76, 178, 224 Karadeniz 4, 1 3, 27, 36, 39, 60, 95, 139, 146, 148, 157 Karamürsel 39, 86 Kars 77, 78, 101, 107, 124 Kasım Paşa 76, 78 Kastamonu 60, 137 Katolik(ler) 17 Kayseri 1 38, 144 Keban 60 Kel Ali 1 78 Kemalistler 85, 87, 88, 89, 1 1 3, 1 1 6, 1 1 8, 123, 1 24, 1 27, 128, 141, 1 42, 1 68, 169, 177, 2 1 1 Kenan Bey 235 Kılıç Ali 228 Kırım Cumhuriyeti 106, 132 Kilikya 63, 64, 65, 73, 76, 78, 93, 1 23, 1 24, 1 34, 1 39, 1 76 Kilis 176, 1 79 King, William 1 60 Kirmasti 88 Koçhisar 60 Komünist Enternasyonal 231, 232, 233 Kont Smecchia 1 59

Konya 5, 27, 60, 90, 1 38, 221 Kral Hüseyin 149, 152 Kronika 1 1 8 Kule 60 Kulu 60 Kurtuluş Savaşı 3, 226 Kuruçay 60 Kuşadası bkz. Scala Nuova Kuva-yı Milliye 35, 58, 69 Küçük Hakkı 234 Küçük Sait Paşa 208 Kürdistan 21, 22, 23, 27, 36, 38, 129, 148, 149, 150, 1 5 1 , 152 Kürt Kongresi 1 5 1 Kürt Mustafa Paşa 1 5 0 Kürt sorunu 21, 148 Kürt Teali Derneği 152 Kürt(ler) 21, 22, 23, 28, 33, 35, 37, 38, 39, 40, 44, 63, 76, 77, 78, 106, 1 1 8, 129, 148, 149, 150, 1 5 1 , 152, 153, 177 L. B. B. (film dergisi) 25 1

La Revista Cinematografiaı 25 1 La Volonte 208, 209, 2 1 7, 2 1 8, 219 Lahey Anlaşması 161, 162 Latife Hanım 241 Lawrence 43, 5 1 , 52 Le Couriere du Cinema 25 1 Lenin 53 Lloyd, Harold 250 Loeffer Basımevi 217 Londra 29, 1 14, 128, 1 33, 236 Londra Konferansı 150 Londra Müttefikler Konseyi 73 Lord Curzon 73, 130 Lozan Andaşması 1 87, 207, 226, 229 Mac Andrews 1 8 Macaristan 3 MacNamara ve Kumpanyası 25 1

Maçka (Karadeniz) 60, 77 Magic Soc. Internationale de Films 25 1

Mahmut Bey 2 1 1 Makedonya 1 1 0 Malarya 33, 60, 77, 1 3 8 Malta 57, 76, 1 32, 1 33, 144, 2 1 2 Manning, William G . 1 70 Maraş 58, 65, 69, 138, 1 77, 1 9 1 , 204 Maraş Amerikan Okulu 1 9 1 Maraş Olayları 61, 62, 63, 64

258 AMERiKAN GiZLi BELGELERiYLE TÜRKIYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

Mardin 2 1 , 60, 138, 146, 150, 152, 1 77 Marmara Denizi 39, 87 Marmaracık 104 Marmaris 12 Mc Carthy 198 Meclis-i Mebusan 57, 69, 142 Medivani 107 Megri (Fedllye) 1 1 , 1 2 Mehmet Ali Bey 134 Mehmet Paşa 75 Mersin 78, 140, 146, 191, 204, 222 Merzifon 13, 1 34 Metropolis 236 Mezopotamya 21, 28, 53, 97, 129, 142, 143, 148, 149, 152, 1 75, 1 77 Mısır 44, 67, 142, 153 Midilli 220 Midyat 60, 176, 177, 1 78 Mihalıççık 8 8 Milli İktisat Bankası 227 Milli Mahsulat Şirketi 227 Milli Mensucat Şirketi 227 Milli Misak 1 36, 141, 142 Milli Ticaret Şirketi 227 Milliyet 228, 234 milliyetçi akım 37, 38, 44, 48, 57, 65, 79, 81, 214, 216, 219, 226, 227 milliyetçiler 12, 35, 37, 38, 39, 40, 4 1 , 44, 45, 47, 49, 57, 58, 65, 76, 77, 78, 79, 89, 90, 93, 95, 96, 97, 1 1 1 , 136, 143, 150, 171, 214, 215, ayrıca bkz, Kemalistler, Kuva­ yı Milliye. Milliyetçi Parti 39, 48 Mithat Bey 210 Mithat Şükrü 227 Mon Cine 251 Mondros Mütarekesi 226, 227 Moskova 67, 89, 90, 1 07, 143, 147, 148, 1 53, 165, 23 1, 232, 234 Mucur 60 Mudanya 85, 88 Muhittin Paşa 144, 1 76 Musa Bey 1 50 Musa Kazım 37, 178 Mustafa Reşit 41 Musul 78, 1 39, 149, 1 52, 1 75, 177, 220 Musul Cephesi 178 Muzaffer Bey 209, 217, 2 1 8 Müdafaa-i Hukuk dernekleri 5 8 , 5 9 Müslüman(lar) 1 6 , 2 8 , 29, 59, 6 5 , 124, 125,

126, 129, 168, 249 Müstakil 21 O

Naci Bey 132 Nahcıvan 77, 78 Nareli Seyyid Taha 22 Nannan 59, 60, Naxos kruvazörü 157, 158, 161, 1 62 Nazım Paşa 34 Nazilli 16, 88, 89, 94 Nazirnova 250 Near East Relief 134 Necmettin Sadak 2 1 7, 2 1 8 New York Times 170 Nihat Paşa 176, 177 Nilıran Efendi 214 Nikola Mdroviç 8 Noel (ajan) 33, 38 Nordo, Alex. 251 Novorosisk 28 Nurettin Paşa 134 Nuri Halil Paşa 76 Nusaybin 60, 177, 179 Nutuk 43, 47, 49 Odessa 78 0/ympia gemisi 36 Orak ve Çekiç 237 Oramsohall 23 Ordu 60 Osman Sadık Bey 2 1 8 Osmanlı Bankası 6 , 36, 196 Osmanlı İmparatorluğu 70, 74, 143 Overton zırhlısı 136 Ödemiş 69, 71 Ömer Faruk Efendi 1 1 1 Packard 22 Pan-Bolşevik akım 142 Pan-İslam akımı 71, 142, 149 Pan İslam-Turan İmparatorluğu 28 Paris 15, 27, 29, 43, 45, 49, 87, 1 14, 150, 1 94, 236, 251 Paris Barış Konferansı 12, 22, 29, 35, 48, 5 1 , 52, 77, 94 Pa the Kardeşler şirketi 248, 250 Pera 208, 209, 214, 246, 249, 25 1 petrol 53, 139, 140, 148, 1 52, 162 Photu Sport 251

DiZiN 259

Pirizade Bekir 15 O

Selahattin Paşa 38

Polo, Eddy 250

Sevr (Sevres) Anlaşması 57, 95, 102

Pontos 134

Shaw, G. H 187, 200

Powers, Eliot 62

Shultz 62

Pravda 234

Sındırgı 104

Price, Clair 1 3 1 , 133, 134, 135

Siirt 60, 176, 1 77, 1 78, 21 1

Pyatnitsky, Roy C. 233

Silberman, A. L. 251 Silvan 1 76, 1 78, 1 79

Rahmi Bey 222, 229 RaufBey 33, 36, 75, 131, 132, 133, 134, 135, 1 37, 145, 222, 229

Sirnku 22, 153 Sincar 1 77 Sinema Majik 246, 248

Ravndal 12, 13, 14, 26, 29, 34, 36, 37, 38, 45

Sinop 60

Rawlinson 77

Sivas 13, 33, 35, 40, 60, 78, 79, 1 1 7, 1 18,

Refet Paşa 132, 136 Reşadiye 60

138, 146, 149, 1 79, 221 , 222 Siyonİst Hareket 53

Reşit Benaiad 208

Societe des Etablissements Gaumont 251

Reşit Saffet 217, 218

Son Telgraf 208, 209, 210

Riga 132

Sovyet Hükümeti 106, 126, 1 68, 236

Robert Kolej 197, 198

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)

Roosevelt 82 Rurn(lar) l l , 13, 15, 16, 17, 44, 70, 77, 93, 106, 1 64, 249

ayrıca bkz. Rusya 232, 233 Sovyerizm 168 St. Paul Koleji bkz. Tarsus Koleji

Rus Ermenistanı 28, 29

Stanıbou/ 47, 48, 208, 209, 217

Rus(lar) 23, 28, 29, 38, 83, 44, 95, 1 1 6, 126,

Stanav 44, 1 62, 1 64

132, 143, 147, 164, 1 68, 1 79, 235 Rusya aynca bkz. Sovyet Sosyalist Cumhuri­

Standart Oil firması 139 Stands gemisi 165

yetler Birliği 26, 27, 53, l l4, l l5, 124,

Sterghiades 16, 17, 18, 19

125, 143, 145, 150, 1 65, 1 68, 237

Stewart, Anita 250

Rüştü Paşa 221 , 222, 223

Sultanof 29 Sulukışla 60

Sabah 214

Sungurlu 59

Sadak, Necmettin 217, 218

Suphi Nuri Bey 209

Safranbolu 60

Suriye 43, 53, 63, 102, 124, 142, 143, 175, 1 79

Sahib Neşat Bey 241

Suşehri 60

Sait Molla 43, 47, 48, 49

Siileymaniye [Irak] 22, 23, 78, 1 5 1 , 152, 1 77

Saitz ve A. Fera;o 251

Sürmene 60

Sakarya Nehri 1 18

Süryani(ler) 21, 23

Sakarya Savaşı l l 6, 1 1 7, 127, 127, 131, 134 Salih Bey 234

Şamedınan 23

Salihli 70

Şamil Bey Airumlansky 77

Samsun l l , 13, 39, 78, 132, 138, 158, 160,

Şerif Paşa 150, 151

161, 1 62, 171 Sands zırhlısı 157, 159, 161, 162, 161, 165

Sarayköy 89 Sarıkamış 77 Scala Nuova (Kuşadası) 12 Schinas 16, 17 Scott-Broody, W. 1 1 4 seçimler 25, 26, 33, 44, 48, 57 Selahattin Bey 222

Şevket Süreyya 234 Şeyh Abdül Kadir 22 Şükrü Bey 177, 213, 220, 221

T. M. Phouphas 25 1 Takrir-i Sükfın yasası 237 Talat Paşa 36, 67 Talmadge, Constance 250 Talmadge, Norma 250

260

AMERiKAN GIZLi BELGELERiYLE TÜRKiYE'NiN KURTULUŞ YILLARI

Tanin 208, 2ı2, 2 1 3, 2ı7, 2ı8, 227 Tarsus ı 90, ı 9 ı Tarsus Koleji (St. Paul Koleji) ı90, ı 9 3 , 204 Taşköprü 60 Tatar(lar) 23, 28, 29 Tell-Afar ı77 Tenoz 60 Terakkiperver Parti 2 ı 9, 220, 222, 223 Tercüman-ı Hakikat 2ı0 Terkos Gölü 5 Tesanüt 227 Teşkilatı Esasiye Kanunu 14ı Teşkilatı Mahsusa 78 Tevfik Kamil Bey ı 87, ı 98, ı 99, 200, 20ı Tevhid-i Efkar 2 1 ı , 2 ı 5 Th. Zeneri ve E . Topapou/o 25 ı Tiflis 29, 126 tifo 6 tifüs 6 Tokatlıyan Lokantası 8 Toksöz 208, 2ı0, 2 1 1 Tortum 5 9 Tosya 5 9 Trabzon 1 3, 25, 27, 28, 36, 3 8 , 60, 71, 77, ı46, ı47, 149, ı57, ı 65, 221 Trakya 26, 1 ı o, 128, ı67, 245 Tuozzi 1 69 Turancılık akımı 29, 43, 44 Turkidie Stambou/1 47 Tünel 2ı7 Türk Basın Birliği 2ı6 Türk Komünist Partisi (TKP) 23ı, 232, 233 Türkistan 28, 1 76 Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) 93, 104, 106, 107 Türkiye Sosyalist İşçi ve Köylü Partisi 237 Ukrayna 1 3 1 , 145 Ulen 1 94, 1 95, 196, 1 97, 1 99, 204 U/en şirketi 1 94 Uluborlu 60 Ulukışla 1 38, 144 Uluslar Birliği (Cemiyet-i Akvam) 27 Union Cine Theatrale d'Orient 250, 25 1 Urla 70 Urmiye 22, 23 USS Chattanooga gemisi 47 Uşak 34, 90, 1 72

Vaccaro, Camile 25 1 Vahdettin 1 8 ı Vakit 2 1 6,21 7, 229, 233, 235 Van 101, 1 38, 1 39, 149, ı77 Van Gölü 138 Vanlı Kazım Bey 234 Vatan 208, 2 ı 6, 2 1 7 Vedat Nedim 234, 237, 238 Yenizelos 85, 87, 96, 97, 101, 1 02, 1 1 0 Versailles Anlaşması 84, 1 50 Viranşehir 60 Viyana 57, 58, 237, 248 Vriacos 1 5 8, 159 Washington 58, 61, 83, 1 1 1 , 1 15, 1 75, 1 99, 207, 2 1 9 Watson, Douglas 7 Weinberg 25 1 White, Pearl 250 Whittall, Herbert 1 8 Wilson 3 5 , 57, 8 1 , 95, 207 Winchester ı 1 3, 1 14, 1 1 5 Yahudi(ler) 44, 53 Yakındoğu Kurtarma Örgütü 62, 1 64, 1 65 Yeni Alem 208, 213, 214 Yeni Gün 1 3 1 , 212 Yenihan 60 Yeşil Ordu 76, 177 Yıldız Sarayı 129, 214 YMCA 1 34 Yozgat 60 Yunan ordusu 85, 86, 87, 88, 89, 1 0 1 , 109, 1 10, 1 1 7, 1 1 9, 128, 172 Yunanistan 1 8, ı 9, 26, 35, 96, 101, 1 1 7, 1 1 9, 128, 248 Yunanlı(lar) 1 1 , ı2, 13, 15, 16, 17, ı 8 , 19, 27, 35, 39, 63, 69, 70, 71, 85, 87, 88, 89, 90, 9 1 , 94, 97, 1 0 ı , 104, 1 1 0, 1 1 3, 1 1 7, 1 1 8, 123, 124, 125, 128, 129, 130, 141, 143, 147, 152, 157, 159, 1 60, 162, 164, 165, 167, 168, 169, 1 70, 171, 1 78, 1 8 8 Yunus Nadi 57, 8 1 , 84, 2 12, 228, 229 Yusuf Kemal 1 32, 133, 134, 135, 1 36, 137, 1 39, 1 67 YWCA 1 34 Zakharoff, Basil 97, 130 Zarb, Alfred 25 1 Zile 60

Üsküdar 249

Zonguldak 4, 5, 146