126 82 13MB
Turkish Pages 166 [168] Year 1998
İlhami Güler
Allah'ın Ahlakiliği s
A N K ARA
,_,
OKUtU
YA Y I N L A R I
Ankara Okulu Yayınları: 9
Dizgi ve Kapak: Ankara Okulu Yayınları Baskı, Kapak Baskısı, Cilt: Özkan Matbaacılık B irinci Basım: Mayıs 1 998
ISBN 975
-
8190
-
o5
-
09
A1nkara Okulu Yayınları
İlkiz Sk. 1 6/30 Sıhh ıye/Ankara Tlf: (0312) 229 30 50
ALLAH'IN
AHLAKiLİGİ
SORUNU Ehl-i Sünnet'in Allah Tasavvuruna Ahlak! Açıdan Eleştirel Bir Yaklaşım
Doç. Dr. İlhami Güler
Ankara Okulu Yayınları Ankara 1998
"Kader" ve "Alın Yazısı" inancından dolayı aşı lanmadığı veya hastalıkları ihmal edildiği için tabii ecelleriyle ölmeyip, Allah'ın (haşa) erken den "aldığı" başta beş kardeşim olmak üzere , milyonlarca mümin evladının; "kısmeti kapalı" olduğu için evde kalan kızların; "göreceği" olduğu için 'kuma'ya; "kaderi" oldu ğu için de zalim kocalara katlanmak zorunda kalan zavallı kadınların; başkalarına "ibret", kendilerine "imtihan" olsun diye (haşa) ana rahminde sakatlananların; "nasip" ve "kısmet"leri nakıs tüm Güneylilerin; yaptığı haksızl ıkları "Allah'ın Kaderi" olarak meşrulaştıran Muaviye 'ye karşı başkaldırdıkları için şehid edilen Ma'bed el-Cühen'i ve Caylan ed-Dımeşk'i'nin . . . . velhasıl, bütün "Kader Kurbanları"nın anısına ...
''Vemii Rabbuke bi zalliimin li/'abfd" Ayet
YÖNTEM HAKKINDA
"Giriş"e girmeden bu çalışmada kullandığım yöntem hakkında bir kaç hususa değinmem gerekiyor. Kitap boyunca tartıştığım sorunun halk muhayyilesi boyutunu teşhis etmek için kullandığım yöntem, rah metli S. Ülgener'in Osmanlı Toplumu'nun iktisadi zihniyetini ortaya çı karmak için başvurduğu yöntemdir. Yani halkın dilinde dolaşan edebi ürünleri, darb-ı meselleri ve deyimleri tahlil ederek bir konudaki zih niyeti ele vermek. Sorunun kitabiyattaki boyutuna gelince , sanırım burada sorunun kaynağı, Kelamcıların kullandığı yöntemdir. O da merhum Fazlur Rah man'ın söylediği gibi, parçacı-lafızcı 'zihin biçimi' veya Kur'an'a 'yak laşım tarzıdır'. Allah'ın ahlaki niteliği ile ilgili bir çok sorunun kaynağı, Kur'an'ın bir hitabet, bir söz, bir diyalektik olduğu unutularak oradaki ifadelerin birer metafizik doktrin metni gibi okunmasıdır. Herhangi bir sorunu Kur'an'da araştırırken Kur'an'ın bütün fikriyatını göz önünde bulundurarak bütünlük içerisinde değerlendirmek yerine, kimi zaman bir harften, kelimeden, ifadeden, cümleden veya ayetten bir yaklaşım, bir çözüm elde etmeye çalışmaktır. Kelam kitaplarında bunun yüzler ce örneği vardır. Aynı şekilde, Kur'an'ın yüksek düzeyli bir edebiyat metni olduğu , dolasıyla edebi sanatlarla meşbu olduğu ve vahyin en önemli hedefi olarak egemen semiotik nizamı parçalayarak yeni bir semiotik sistem kurma stratejisi güttüğü unutularak; pasajlar, ifadeler neredeyse bütünüyle lafzi olarak yorumlanmıştır. Bir çok yanlış anla manın kaynağı da bu olmuştur. Diğer taraftan Ortaçağ İ slam Düşünce si alabildiğine nassın otoritesi altına girerek (beyan, kıyas) sorunla rın
Feuerh
·
''
'·
H.
''
Etic, 33-34, 36.
lbni Miskeveyh, Tehzfbu 'l-Ah!dk, Kahire , tarihsiz, 1 1 ; M. Ragıb el-lsfahanl, ez-Zerfa ila Mekdrfmf�>-Şerfa (tahkik Ebu'l-Yezid Acem!) , Dawfun 1 987, 1 1 4 ; Ebu Hamid, Muhammet! h. Muhammed Gazzal!, fhyaıı Ulıımi d-Dfn, lst. 1 985, 1 / 5 2 . Gazzali, ihya, 1158. Kuçuradi, f:tik 17. Gazzali, ihya. 1/52. Kuçuratli, f.'tik, 1 7 . ,
ı _u da .tas_::ı._vvıı_fi_har.eketkr.in_y_gygınlı_k_kazi!_Q!_l_!;ısına yçılıç_t ı . _J:�E!ıJs _
__
__
__
bçr�!:ye nz..4_ gösterm ek, -k�_!l,,�J1?1-Z.hir-�cekkiil , _mı,ı_tl;ı!u. Muhasilıi, a-Riiiye li-Hukukillah, 343 vd. Hıı . Muhasihi, a . g . e . , 348. 1 59. Taberi,
72/Allah ·m Ahla/..�fliği Sorunu
rak, geç dönem (10. asır ve sonrası) tasavvufunun içinde bu lunduğu çeşitli yanlışlıkları eleştirir. Dönemindeki sapık eği limlerden bahsederken İhahiyye'nin ayırdedici özelliklerin den hiri olarak "Allah'ın rahmeti geniştir, hizi de kucağına alır. Nefislerimizi arzu ettiklerinden uzaklaştırmaya gerek yoktur" görüşünü iktibas eder. 1 62 Kalenderiler'in 1 63 ve Bek taşiler'in de Allah'ın rahmetine güvenerek aynı kayıtsızlıkla ra sürüklendiğini biliyoruz. 'Vahdet-i Vücı1d' nazariyesine gelince , Fazlur Rahman'ın dediği gihi, böyle bir sistem "dine ne kadar önem verdiğini , ne kadar dikkatli ve basiretli olduğunu söylerse söylesin, mahiyeti gereği, ahlaki standartların objektif geçerliliğini ciddiye alamaz. "Herşey O'dur" , bu teorinin kaçınılmaz so nucudur" . 1 64 S . Ülgener de Tasavvuf ve tarikatların 1 2-1 5 . yüzyıllarda 'fütüvvet' teşkilatlarıyla iktisad ahlakına olumlu katkılarda bulunurken, daha sonraki yüzyıllarda (çöküş döneminde) tevekkül , bağımlılık, yavaşlık, ağırlık, hoşvermişlik gibi zihin kalıplarıyla negatif etkisini tahlil etmeye çalışır. 165 Acıma (merhamet, affetme) ve sevgi birer değerlilik ya şantısı olarak duygusal içerikleriyle elbetteki Allah'a izafe edilemez. Fakat hunların gerektirdiği davranış ve eylemler sonuçları itibarıyla diğer sıfatlar gihi Allah'a izafe edilebilir ve Kur'an'da edilmiştir. 1 66 Fakat, Kur'an'da bu iki sıfatı yöne ten ve yönlendiren şey, daha temeldeki 'adalet' sıfatıdır. Al lah'ın merhameti, mağfireti ve sevgisi Kur'an'da hep şarta bağlıdır. Hiçbir yerde kayıtsız acıma ve kayıtsız sevgi yoktur. Fakat acımanın ve affetmenin şartlarının mahfuz olduğu yer ler vardır: "Allah diledij?ini affeder" (3/ 1 29) veya "Allah rahmetini dile d(f?ine tahsis eder" (2/105, 3174) ıı, 2 ı 6;
1 "1
lbnu'l-Cevzl, Cemalüddin Abdurrahman, Telbf.m iblis, Kahire . 1 981 , 366 .
S ü hreverdi. Şihahuddin Öme r, A udrifu 'l-Maaı1f ( Tasa/luufu n Esasla n, çev:
K. Y ılmaz, 1. Gündüz) , lst. 1 990, 97
vd.
Fazl ur Rahman. lsla m (çev . : M . Dağ, M . Ayd ın). lst. 1 98 1 , 1 84 . i !ıô. Ü lgener, Sabri F. , Zihn iyet lll' Din. lsı. 1 98 1 . 2 3 vd .
ı ı, .. Örneğin: Sevgi
7/C,6 v . s .
(Huhb) : 2/ 1 90. 1 9 5 . 20'>, 3/57 , 76; Rahmet : 2/2 1 8 , 6/ 1 ·46,
A llab 'ın Ablak ile /lişkisi/73
Bu gihi ifadelerde, dilemenin şartı mahfuzdur. Bireylerde hiçbir ahlaki unsur aramadan affetme iddiası Kur'an'ın bütü nünde ortaya konan Allah-insan ilişkisindeki ahlaki standar da terstir. Böylesine ilkesiz bir merhametten halk arasında söylendiği gibi , 'maraz' (hastalık) doğar. ilk sufıler bunun farkında oldukları için ümidi (reca) hep korku (havO ile be raber zikretmişlerdir. 1 67 İnsanın sahip olduğu herşey Allah'ındır. Temel olarak O'nun rahmetinin eseridir. Allah ile insan ilişkisinde insanın uyması, yerine getirmesi gereken kurallara yeterince (gereği gibi) uymaması neticesinde, O'nun bu ihlallerin gerektirdiği cezayı tam olarak vermemesi, affetmesi ise insanın gerçek tabiatını göz önünde bulundurmaya dayanır. Hukuk Felse fesi'ndeki 'nesafet' (insaf etme) kavramı, Allah-insan ilişki s indeki 'rahmet'e tekabül eder. Hakim, adalet kuralları gere ği karar verdiğinde sonuç sanık için 'ağır' gelebilir. Bu du rumda ' insafa dayanılarak hüküm hafifletilir. 168 'İnsaf ı zo runlu kılan veya yöneten, daha derinde bulunan, fakat aktü elleşmemiş, adı konmamış olan 'adalet' duygusu ve ilkesidir. Gereken kişiye, gerektiği yerde, gerektiği gibi merhamet duymada , hep insanın, durması gereken yerden aşağıya dü şürülmüşlüğü , düşmüşlüğü söz konusudur. Merhamet eden (üstün konumda olan) taşımış olduğu ahlaki (ahlaklı) ilke lerden dolayı aşağıdakine yönelir. Hz. Adem ile lblis'in Allah karşısında denenirken işledikleri hatadan sonra aldıkları ta vırlar, kimlere merhamet edileceği hakkında bilgi verebilir. iblis, hata yaptıktan sonra "direndi ve büyüklendi" (2/34). H z . Adem ise, "O 'na yöneldi, teı ıhe etti " (2/37) . Allah da Adem'e merhamet etti. Çünkü · 'o tevheyi çok kabul eden, çok esirgeyendir" ( 2/37). İblis ise, ahlaksızlığındaki ısrarı yü zünden lanetlendi: ". . . Ceza gününe kadar lanetim senin üzerinedir'' (38-Sad/78) .
ı 2 .
fü•Jmefi, Ta hsıru, II/688; Sabun!, Bidôye, 75: Beyuiikıj,
1-Hrımsc, 483 . Nihayeiu 1-lkd(ı ın,