113 46 2MB
Turkish Pages 147 [150] Year 1976
ŞU 1941 YILINDA Nôzım Hikmet'in Şiiri
TÜRK YAZARLARI Dı:ztsı: CYöneten
:
Mehmet Harmancı)
1
lıı rJ:, ık 'fp U"'
rJUI
bır llrtı.ılY
> - ded i . «Ben görüşme yerine g ideyim , m uhterem bubac ı ğ ı m . » «- B u g ü n görüşme günü m ü , Peder? » «- Görüşme günü. Görüşmeci m yok a ma görüşmecilere bakmak hoşuma gider.» Kırptı yumuk gözlerini: «- Katık da cıkar, bubacığım, görüşmeciler sevobı sever » . . .
45
ll
Ha md i Cerkeş'in Kabak Köyü'nde 336'da dü nyaya geldi. Tuzladı lar. Yumuşa ktı . Sevindiler oğlan olduğuna. Kırkı çı kmadan buğdayın dibinden g ü neşe baktı. Öğrendi toprakta yat in ası nı. Ev kara n l ı k toprak g üzeldi. Çiçek cıkardı 337'de, el leri ni bağladılar. 338'de yürüdü. Ve 1 339'a kadar dolaştı dünyadaki 36 haney i 4 sokaÇ)ı. Hayva nları v e yağmuru sevd i. Helva ya lnız bayra m ları pişiyordu . Ağlamadı artık Harndi daya k yerken babasından anası. Fırtına l ı bir kış oldu 1 925'e girerken
(eski ta rih 1 340) . Ö küzün bir teki öldü. Babası gitti a skere. Ço k ra h met yağdı. Çok çok ka bak yed iler. Janda rma lar geldi, «marti nleriıı vardı. Bir kara kuş dadandı köydeki civcivlere. 926'da beş yaşındayd ı . B i r kötürüm keçiyi ema net etti ler. Keçiyle kırlara gittiler. Bir türlü tutarnadı bul utları Hamdi. Rastlamadı kurda. Tanıdı otları Hamdi. Çok çok bulg ur yenildL Kura k gitti havalar 27'de. Yarıldı toprak. Ekin tane a l madı. Uğu ltular geldi yerden. Aynı yılın ortası nda babası döndü askerden. Çok az kaba k yediler. Ha md i zı pka ve m intan g iydi. Sün net oldu ( 1 928) . 929'da inci Çerkeş pazarına: kendisi babasın ı n kucağında. eşekte, a rkada, yerde a nası. �7
Pazarda meyvalar; ayna, ca kı, bıca k. Çok rahmet yağdı o yıl. Çok tarhana icildi. Çok bol oldu kabak. Ve yine o yıl tavuğun ardına elini sokup c ı kardı yumurtayı, tavuk ölmedi. Fı rtı nalı bir kış oldu 1 930'da . Tahsildan gördü: atı vardı heybesi vardı bıyı kla rı yoktu . Ertesi yıl, kızlarıo beraber dava r dölü güttü ler. Harndi corap ve çarık giydi : ( 1 931 Birinciteşrin 7) . 932'de kızlar sırtüstü yatırı p el attılar uckuruna. Bağırd ı . Kızların memeleri vardı. Fı rtına l ı bir kış oldu 1 933'e girerke n . Dondu Meral Çayı . 48
O kış i l k defa g itti. balığa. Merkebe odun sard ı . Canavara rastladılar. Bir samanlık yandı köyde. Babası başladı ortakçılığa. Memelerinden başka şeyleri de vardı kızların. 34'de soyadı aldılar ŞENTÜRK d iye. Babası ya lnız devlet işlerinde kullandı bunu, a nası hiç kullanmadı. Fakat Harndi bu adı sevd i. Harndi Şentürk on üç yaşındaydı. Sa panın tutağını emanet ettiler. Ve öküzlerle Harndi toprakta iki çizgi gelip g ittiler. O g ece g izliden tütün içti. Daya k yedi babası ndan . V e ertesi gün bir kız yatırdı samanlı kta. Su dökündü. 35'de kurak g itti havalar. Ne tepeler yeşerdi ne ekin tane aldı. Bir kız kaçı rdıla r köyden. Merkep öldü. Kesekli olmadı herk. Babası dövdü anası n ı bayıltı ncaya kadar. O yıl ilk defa Hamdi, gitti namaza. 36'da anası öldü. 4
Komşular kazdı kabri. Gördü ağladığını babasının: yaşlar i nceden i nce kara sakalına dökülüyordu . Uyumadı. Cıgara içecekti az daha babası n ı n karşısında . O yıl çok yağmur yağd ı . B o l bol kabak yed i le r. Herk kesek l i oldu 37'de. Kabardı topra k i l k defa Cerkeş'de karpuz yedi. Düşündü zengin olmayı : «Yüz lira m olsa ,» dedi. Evlendi ( 1 938) . K � vga çıktı dağ yüzünden Türbelilerle. Karanlı kta silôh attı iki taraf. Vergi bakayaya kaldı. Yüzük oynadı geneler odasında. Fırtı nalı bir kış oldu ertesi yıl. Aynı yılın teşrininde üç arkadaş Zonguldak'a indiler. Şurdan şu tarafa tut bütün deniz. Girdi ocağa. Kon u nunda aynı yılın, b i r sabahtı. Şentürk'ü kömürün a lt ından çıkardılar: 50
kan içinde yüzü gözü, elleri s imsiyohtı . B i r beyaz karyolada hayata veda etti ( 1 939) . Rah metli Harndi Şentürk'ün bir oğlu doğdu ( 1 940) . Tuzladı lar. Ahmet koydular adını : Harndi oğ l u Ahmet Şentürk. Aynı yılın sonları nda yine kavga çıktı dağ yüzünden Türbeli lerle karan lı kta silôh attı iki taraf. Ü ç ölü kaldı yerde. Ü ç kişi hapse g i rd i , Ahmet'in dedesi bu meya nda. 1 941 'de Ah met görüşmeci geldi hapis dedesi ne. a nası nın kucağında. Ka nunun heybeti n i ne bilsin bebek? Ahmet bakıyordu mapusaneye pembecik ağzında i k i ön d iş iyle gülümseyerek. Tahta parma klık ve tel kofesti görüşme yeri, ayıracaktı mapustarla görüşmecileri, fakat onlar karma karışıktılar çok şük ür. Dedesi aldı Ahmet'i kucağına ve kovdu biraz fazla sokulan Peder'i. Aynı toprakta, ayn ı işin i nsanları. hep birbirine benziyordu köylü görüşmeciler. Ya lnız ayrıydı gelinleri Şokir Ağanın: kalın 51
uzun güzel bes i l i kısra k g ibi iki gene kadın. Peştemallan kızıl kıpkı rmızıydı üc etek e ntarileri. Feslerinde altınlar ve a levii a l şalvartarıyla g ü neşten inmiş gibiydiler bu fakir bayra m yerine. Arı kova nı g ibi uğuld uyordu telkafes. havada parça parca cüm leler eklen iyor birbirine: «-
Ne düşün üyorsun? Düşünmek geçti. Ne kadar düşü nsen oldu bir sefer.»
«-
Hastalığı, ölümü, misofiri bildiri r saattır saatı olmayan i nsana örümcekler.»