117 43 13MB
Turkish Pages 208 Year 2016
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS E X H I B I T I O N C ATA LO G U E
KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI S E R G İ K ATA LO Ğ U
This catalogue is published in conjunction with the exhibition The Golden Age of King Midas, held at the Penn Museum from February 13, 2016 to November 27, 2016.
Bu katalog, Penn Müzesi’nde 13 Şubat 2016–27 Kasım 2016 tarihleri arasında düzenlenen Kral Midas’ın Altın Çağı sergisi ile bağlantılı olarak basılmıştır.
Published by the University of Pennsylvania Museum of Archaeology and Anthropology. The Golden Age of King Midas is made possible with support from the 1984 Foundation; the Selz Foundation; Frederick J. Manning, W69, and the Manning Family; the Susan Drossman Sokoloff and Adam D. Sokoloff Exhibitions Fund; the Turkish Cultural Fund; and an anonymous donor in honor of Mary Bert Gutman.
Pensilvanya Üniversitesi Arkeoloji ve Antropoloji Müzesi tarafından basılmıştır. Kral Midas’ın Altın Çağı, 1984 Vakfı; Selz Vakfı; Frederick J. Manning, W69 ve Manning Ailesi; Susan Drossman Sokoloff ve Adam D. Sokoloff Sergiler Fonu; Türk Kültür Vakfı ile Mary Bert Gutman’ın şerefine isimsiz bir bağışçının destekleri sayesinde gerçekleştirilmiştir.
© 2016 University of Pennsylvania Museum of Archaeology and Anthropology 3260 South Street, Philadelphia, PA 19104-6324 Published for the University of Pennsylvania Museum of Archaeology and Anthropology by the University of Pennsylvania Press. Printed in the Czech Republic.
© 2016 Pensilvanya Üniversitesi Arkeoloji ve Antropoloji Müzesi 3260 South Street, Philadelphia, PA 19104-6324 Pensilvanya Üniversitesi Yayınevi tarafından Pensilvanya Üniversitesi Arkeoloji ve Antropoloji Müzesi için basılmıştır. Çek Cumhuriyeti'nde basılmıştır.
All rights reserved. No part of this publication may be reproduced, stored in a retrieval system or database, or transmitted, in any form or by any means, without the prior written permission of the publisher.
Tüm hakları saklıdır. Bu yayının hiçbir bölümü yayıncının yazılı ön izni olmaksızın herhangi bir yolla çoğaltılamaz, erişim sistemi veya veri tabanında depolanamaz, ya da herhangi bir yolla ve herhangi bir biçimde iletilemez.
Cataloging-in-Publication Data is on file at the Library of Congress.
Cataloging-in-Publication Data, Library of Congress tarafından dosyalanmıştır.
ISBN-13: 978-0-924171-83-3
ISBN-13: 978-0-924171-83-3
ISBN-10: 0-924171-83-9
C. Brian Rose is Curator of The Golden Age of King Midas; James B. Pritchard Professor of Archaeology, University of Pennsylvania; Curator-in-Charge, Mediterranean Section, University of Pennsylvania Museum of Archaeology and Anthropology; and Director, Gordion Archaeological Project. Gareth Darbyshire is the Gordion Project Archivist and a Research Associate at the University of Pennsylvania Museum of Archaeology and Anthropology. C. Brian Rose and Gareth Darbyshire, Editors Matt Todd, Designer James R. Mathieu, Production Kate Quinn, Art Director Translations from the English by Aysel Arslan and Ayşe Gürsan-Salzmann
C. Brian Rose, Küratör, Kral Midas’ın Altın Çağı; James B. Pritchard Arkeoloji Profesörü, Pensilvanya Üniversitesi; Küratör, Akdeniz Bölümü, Pensilvanya Üniversitesi Arkeoloji ve Antropoloji Müzesi; Başkan, Gordion Arkeoloji Projesi. Gareth Darbyshire, Gordion Arşivcisi ve Pensilvanya Üniversitesi Arkeoloji ve Antropoloji Müzesi'nde Araştırma Görevlisi. C. Brian Rose ve Gareth Darbyshire, Editörler Matt Todd, Tasarımcı James R. Mathieu, Prodüksiyon Kate Quinn, Sanat Yönetmeni İngilizceden çeviren Aysel Arslan ve Ayşe Gürsan-Salzmann Kısaltmalar:
Abbreviations: BCE Before Common Era ca. Circa CE Common Era D. Diameter H. Height
ISBN-10: 0-924171-83-9
L. Length max. Maximum T. Thickness W. Width Wt. Weight
A. Ağırlık Ç. Çap G. Genişlik K. Kalınlık mak. Maksimum
MÖ Milattan Önce MS Milattan Sonra U. Uzunluk Y. Yükseklik yak. Yaklaşık
Front Cover: Petaled Omphalos Bowl. Bronze, ca. 740 BCE. Turkey, Gordion, Tumulus MM. Museum of Anatolian Civilizations, Ankara.
Ön Kapak: Taç Yaprağı Desenli Omphalos Kase. Tunç, yak. MÖ 740. Türkiye, Gordion, MM Tümülüsü. Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Ankara.
Back Cover: Figurine of a Priest. Silver, late 8th to 7th century BCE. Turkey, Bayındır, Tumulus D. Antalya Museum.
Arka Kapak: Rahip Figürini. Gümüş, MÖ geç 8. ilâ 7. yüzyıl. Türkiye, Bayındır, D Tümülüsü. Antalya Müzesi.
Title Page: Maikop Shroud Detail. Gold. 5th century BCE. Russia, Maikop. Penn Museum.
Başlık Sayfası: Maykop Kefeni’nden Ayrıntı. Altın. MÖ 5. yüzyıl. Rusya, Maykop. Penn Müzesi.
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS E X H I B I T I O N C ATA LO G U E
KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI S E R G İ K ATA LO Ğ U
E D I T E D BY C . B R IAN R OS E AN D G AR E T H DAR BYS H I R E
• E D İ TÖ R LE R: C . B R IAN R OS E V E G AR E T H DAR BYS H I R E
University of Pennsylvania Museum of Archaeology and Anthropology Pensilvanya Üniversitesi Arkeoloji ve Antropoloji Müzesi
Gold necklace with fruit/nut and acorn shaped pendants, Tumulus A, ca. 530 BCE. Altın kolye, meyve ve palamut şeklinde pandantif bezemeler ile, A Tümülüsü, yak. MÖ 530.
C ON T E N TS
İÇ İ N DE K İ L E R
INTRODUCTION
SUNUŞ
Director’s Foreword Julian Siggers vii Curator’s Message C. Brian Rose xi Exhibition Partnership Serdar Kılıç xv Acknowledgements xvii
Direktörün Önsözü Julian Siggers vii Küratörün Mesajı C. Brian Rose xi Sergi Ortaklığı Serdar Kılıç xv Teşekkür xvii
Gordion and the Penn Museum 2 C. Brian Rose The Interaction of Empires 16 Anastasia Amrhein, Sophie Crawford Waters, Sam Holzman, Kurtis Tanaka Tumulus MM: Fit for a King 28 Richard Liebhart, Lucas Stephens
Gordion ve Penn Müzesi 2 C. Brian Rose İmparatorlukların Etkileşimi 16 Anastasia Amrhein, Sophie Crawford Waters, Sam Holzman, Kurtis Tanaka Tümülüs MM: Krallara Layık 28 Richard Liebhart, Lucas Stephens
The Legacy of Phrygian Culture Patricia Kim, C. Brian Rose, Sam Holzman, Kathryn R. Morgan Architectural Conservation at Gordion Elisa Del Bono
40
Frig Kültürü Mirası Patricia Kim, C. Brian Rose, Sam Holzman, Kathryn R. Morgan Gordion’da Mimari Konservasyon Elisa Del Bono
40
The Myth of Midas’ Golden Touch Anastasia Amrhein, Patricia Kim, Lucas Stephens
56
Midas’ın Altın Dokunuş Efsanesi Anastasia Amrhein, Patricia Kim, Lucas Stephens
56
Gold the First Day Jane Hickman
60
İlk Günde Altın Jane Hickman
60
The Role of Science in Gordion’s Archaeology Gareth Darbyshire
64
Gordion Arkeolojisinde Bilimin Rolü Gareth Darbyshire
64
King Midas’ Furniture Elizabeth Simpson
70
Kral Midas’ın Mobilyaları Elizabeth Simpson
70
The Next Decade at Gordion C. Brian Rose
76
Gordion’un Gelecek On Yılı C. Brian Rose
76
The Midas Mound
82
Midas Höyüğü
82
Life in Midas’ Kingdom
102
Midas’ın Krallığında Hayat
102
Midas and Neighboring Kingdoms
132
Midas ve Komşu Krallıkları
132
Gordion After Midas
162
Midas Sonrası Gordion
162
Image Credits 188
Resim Telif Hakları
188
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION
48
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS
KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
48
ESER SERGİ KATALOĞU
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Above: Bronze footed jug found in Tumulus W, ca. 850 BCE. Üstte: W Tümülüsü’nde bulunan ayaklı tunç testi, yak. MÖ 850.
vi
INTRODUCTION SUNUŞ
DI R E C TOR’S FOR E WOR D In 1957, a Penn Museum archaeologist and his team unearthed a nearly 3,000-year-old tomb in Turkey that housed the body and treasures of a great Phrygian ruler. The discovery was as dramatic as when Howard Carter entered the tomb of Tutankhamun, and at the time, it was believed to be the tomb of the famous King Midas, who was said to have had a golden touch. Thanks to radiocarbon dating and dendrochronology, we now know this was a tomb built early in the reign of Midas, most likely for his father. Inside what is known as the Midas Mound, or Tumulus MM, were the remains of a royal feast: the largest Iron Age banqueting set ever discovered—bronze cauldrons, omphalos bowls, jugs and ladles, decorative fibulas (clothing pins), and unusually well-preserved wooden furniture. Only a few of these Turkish treasures have ever been on display in the U.S., and this new exhibition, The Golden Age of King Midas, is the first of its kind anywhere in the world. It offers a comprehensive view
of these spectacular objects and tells the story of King Midas, the Phrygian people whom he ruled, and their legacy. It would not be possible to share these incredible treasures, over 120 of which have been borrowed from Turkey, without the support and collaboration of the Turkish Ministry of Culture and Tourism. It has made it possible for us to partner with the Museum of Anatolian Civilizations in Ankara, the Gordion Museum, and the archaeological museums in Istanbul and Antalya. Similarly, we are grateful to the Greek Ministry of Culture for allowing us to borrow the ivory lion tamer from the Archaeological Museum of Delphi and to the Oriental Institute of the University of Chicago, which loaned the Midas cylinder. Curator Dr. C. Brian Rose has worked with his colleagues to provide a comprehensive view of Midas’ kingdom and its capital city of Gordion. The exhibition highlights not only the discoveries in Tumulus MM but also the Penn Museum excavations of the Citadel and other tombs at Gordion.
Dİ R E K TÖRÜ N ÖNSÖZ Ü 1957 yılında Türkiye’de, Penn Müzesi’ne bağlı bir arkeolog ve ekibi, önemli bir Frig hükümdarının bedeniyle hazinelerine ev sahipliği yapan yaklaşık 3000 yıllık bir mezarı açığa çıkardılar. Bu keşif, Howard Carter’ın Tutankhamun’un mezarına girdiği zamanki kadar heyecan vericiydi; mezara girildiği dönemde, burasının altın dokunuş yeteneğine sahip olan ünlü Kral Midas’ın mezarı olduğu düşünülüyordu. Radyokarbon tarihlemeleriyle dendrokronoloji sayesinde, artık bu mezarın Midas’ın hükümdarlığının başlarında, büyük bir ihtimalle Midas’ın babası için inşa edilmiş olduğunu biliyoruz. Midas Höyüğü (Mound) veya MM Tümülüsü olarak bilinen mezarda, düzenlenen soylu şöleninin kalıntıları bulunuyordu: bugüne kadar keşfedilmiş en büyük Demir Çağı şölen seti—tunç kazanlar, omphalos kaseler, testilerle kepçeler, dekoratif fibulalar (çengelli iğneler) ve genellikle iyi korunmuş olan ahşap mobilyalar. Bugüne kadar bu Türk hazinelerinin sadece birkaçı ABD’de sergilenmişti; bu yeni sergi, Kral Midas’ın Altın
Çağı, bütün dünyada türünün ilk örneğidir. Sergi, bu harikulade objelere kapsamlı bir bakış sunmasının yanı sıra Kral Midas, onun hükümdarlığı altındaki Frigler ve Friglerin mirasının hikayesini de anlatır. 120’den fazlası Türkiye’den ödünç alınmış olan bu inanılmaz hazineleri, Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığının desteği ve işbirliği olmadan sizlerle paylaşmamız mümkün olmazdı. Bakanlık, Ankara’daki Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Gordion Müzesi ve İstanbul ve Antalya’daki arkeoloji müzeleriyle ortaklık kurmamızı mümkün kıldı. Aynı şekilde, Delfi Arkeoloji Müzesi’nden fildişi aslan terbiyecisini ödünç almamıza izin veren Yunanistan Kültür Bakanlığına ve bize Midas silindirini ödünç veren Chicago Üniversitesi Şarkiyat Enstitüsü’ne de minnettarız. Küratör Dr. C. Brian Rose, Midas’ın krallığı ve başkenti Gordion hakkında kapsamlı bir bakış elde edebilmek amacıyla meslektaşlarıyla birlikte çalıştı. Sergi, MM Tümülüsü keşiflerinin yanı sıra Gordion’daki İç Kale ve diğer mezarlarda yürütülen Penn Müzesi kazılarına da dikkati çekiyor.
vii
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Inside Tumulus MM, ca. 740 BCE. Tümülüs MM - iç görünüm, yak. MÖ 740.
viii
INTRODUCTION SUNUŞ
In addition, it showcases the cities and empires with which Midas interacted, thereby allowing us to exhibit a series of fascinating objects from our own collection that are rarely on display. Visitors will discover what happened at Gordion after the reign of Midas and how the Penn Museum’s Gordion Project is still conducting fieldwork in conjunction with Turkey—a partnership that has endured for over 60 years. The Penn Museum is grateful in particular to several donors whose support has made this exhibition possible: The 1984 Foundation; the Selz Foundation; Frederick J. Manning, W69, and the Manning Family; the Susan Drossman Sokoloff and Adam D. Sokoloff Exhibitions Fund; the Turkish Cultural Fund; and an anonymous donor in honor of Mary Bert Gutman. We look forward to sharing this exciting excavation and its discoveries with all of you. Julian Siggers Williams Director University of Pennsylvania Museum of Archaeology and Anthropology Bunun yanı sıra sergi, Midas’ın etkileşimde bulunduğu şehir ve imparatorlukları da vitrine çıkarıyor; bu sayede bizim kendi koleksiyonumuzda bulunan, ancak nadiren sergilenen bir dizi büyüleyici objeyi de sunmamıza imkan tanıyor. Ziyaretçiler, hem Midas’ın hükümdarlığı sona erdikten sonra Gordion’da neler yaşandığını, hem de Penn Müzesi’nin Gordion Projesi’nde Türkiye ile birlikte—60 yıldan uzun bir süredir devam eden ortaklıkla—nasıl arazi çalışmaları yapmaya devam ettiğini keşfedecekler. Penn Müzesi, özellikle destekleri sayesinde bu sergiyi mümkün kılan çeşitli bağışçılara minnettardır: 1984 Vakfı; Selz Vakfı; Frederick J. Manning, W69, ve Manning Ailesi; Susan Drossman Sokoloff ve Adam D. Sokoloff Sergiler Fonu; Türk Kültür Vakfı; Mary Bert Gutman’ın şerefine isimsiz bir bağışçı. Bu heyecan verici kazıyla yapılan keşifleri sizlerle paylaşmayı dört gözle bekliyoruz. Julian Siggers Williams Direktörü Pensilvanya Üniversitesi Arkeoloji ve Antropoloji Müzesi
ix
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Above: Bronze omphalos bowl found in Tumulus W, ca. 850 BCE. Üstte: W Tümülüsü’nde bulunan tunç omphalos kase, yak. MÖ 850.
x
INTRODUCTION SUNUŞ
C U R ATOR’S M E S S AGE The University of Pennsylvania has had the good fortune to conduct fieldwork at Gordion since 1950, revealing a wide range of discoveries that span nearly four millennia. Gordion was, in other words, one of the most important sites of the Near East, especially during the reign of Midas, and this is the story that we’ve attempted to tell in this exhibition. We would not have been able to construct such a rich narrative without the generosity of the Turkish Ministry of Culture and Tourism, which has loaned 123 dazzling artifacts from the museums in Ankara, Istanbul, Antalya, and Gordion. This has made it possible for us to present not only the majority of the discoveries from the “Midas Mound” at Gordion but also a wealth of other artifacts associated with the Phrygian kingdom. We are also extremely grateful to the Greek Ministry of Culture for their loan of the ivory lion tamer from Delphi and to the Oriental Institute of the University of Chicago for the loan of one of their Midas cylinders. The exhibitions staff has devoted nearly a year of their time to this exhibition, and I single out for thanks Jessica
Bicknell, Ben Neiditz, Matthew Gay, Yuan Yao, Michael Barker, Dan Rahimi, and Kate Quinn, as well as Gareth Darbyshire, Lynn Grant, Anne Brancati, Amanda Mitchell-Boyask, Lynn Makowsky, Pam Kosty, Jane Hickman, Janelle Sadarananda, Ayşe Gürsan-Salzmann, and Richard Liebhart. Gareth Darbyshire and Christopher Ray labored for nearly two years on the meticulously crafted model of Early Phrygian Gordion, which forced us to revise many of our preconceptions about Phrygian architecture. We are particularly indebted to the staff of the Turkish Consulate in New York: Mr. Ertan Yalçın, Consul General, Ms. Işınsu Topçuoğlu, Consul, and Mr. Serhat Akkoç, Vice Consul. At the Ministry of Culture and Tourism, we thank Mr. Abdullah Kocapınar, Mr. Zülküf Yılmaz, Mr. Gökhan Bozkurtlar, and Ms. Nilufer Ertan; at the Museum of Anatolian Civilizations in Ankara, we benefited tremendously from the support of Mr. Enver Sağır, Director, Ms. Emel Yurttagül and Mr. Halil Demirdelen, Deputy Directors, as well as Mr. Mustafa Metin, Mr. Mehmet Akalın, and Ms. Belma Kulaçoğlu. Finally, at the American Embassy in Ankara, we thank
K Ü R ATÖRÜ N M E S AJ I Pensilvanya Üniversitesi 1950’den bu yana, Gordion’da arazi çalışmaları yaparak, yaklaşık dört bin yıllık bir zaman dilimine ait çok sayıda keşfi gün yüzüne çıkarma şansına sahip oldu. Başka bir deyişle Gordion, özellikle de Midas’ın hükümdarlığı döneminde, Yakın Doğu’daki en önemli yerleşim yerlerinden biriydi; bizim de bu sergide anlatmaya çalıştığımız öykü budur. Böylesine zengin bir anlatıyı Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığının cömertliği olmadan yapamazdık; Bakanlık, Ankara, İstanbul, Antalya ve Gordion’daki müzelerde bulunan 123 adet büyüleyici eseri bize ödünç verdi. Bu sayede sadece Gordion’daki “Midas Höyüğü”nde yapılan keşiflerin büyük bir bölümünü değil, aynı zamanda Frig krallığıyla ilişkili çok sayıda eseri de sergileme imkanı bulduk. Ayrıca, Delfi’deki fildişi aslan terbiyecisini bize ödünç verdikleri için Yunanistan Kültür Bakanlığına, Midas silindirlerini ödünç verdikleri için de Chicago Üniversitesi Şarkiyat Enstitüsü’ne son derece minnettarız. Sergi ekibi, zamanlarının neredeyse bir yılını bu sergiye adadı. Aralarından özellikle Jessica Bicknell,
Ben Neiditz, Matthew Gay, Yuan Yao, Michael Barker, Dan Rahimi ve Kate Quinn’in yanı sıra Gareth Darbyshire, Lynn Grant, Anne Brancati, Amanda Mitchell-Boyask, Lynn Makowsky, Pam Kosty, Jane Hickman, Janelle Sadarananda, Ayşe Gürsan-Salzmann, ve Richard Liebhart’a teşekkür ederim. Gareth Darbyshire ve Christopher Ray, Frig mimarisine dair pek çok önyargımızı yeniden gözden geçirmemiz için bizi zorlayan, titizlikle yapılmış Erken Frig Gordion’u modeli üzerinde neredeyse iki yıl çalıştılar. New York’taki Türk Konsolosluğu personeline özellikle müteşekkiriz: Başkonsolos Sn. Ertan Yalçın, Konsolos Sn. Işınsu Topçuoğlu ve Konsolos Yardımcısı Sn. Serhat Akkoç. Kültür ve Turizm Bakanlığından Sn. Abdullah Kocapınar, Sn. Zülküf Yılmaz, Sn. Gökhan Bozkurtlar ve Sn. Nilufer Ertan’ın; Ankara’daki Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde Müze Müdürü Sn. Enver Sağır ile Müdür Yardımcıları Sn. Emel Yurttagül ve Sn. Halil Demirdelen'in yanı sıra Sn. Mustafa Metin, Sn. Mehmet Akalın, ve Sn. Belma Kulaçoğlu'nun desteklerin-
xi
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Inside Tumulus MM, ca. 740 BCE. Tümülüs MM - iç görünüm, yak. MÖ 740.
xii
INTRODUCTION SUNUŞ
Ms. Katherine van de Vate, Cultural Affairs Officer, and Ms. Gözde Doğan, Cultural Affairs Specialist. We thank also the Greek Ministry of Culture, especially Ms. Maria Vlasaki, Ms. Ioanna Adamopoulou, and Mr. Nikolaos Petrochilos. Needless to say, this exhibition would not have been possible without the energy of a dedicated team of archaeologists and students at Gordion and in the Penn Museum. Rodney Young is responsible for the discovery of many of the objects we’re exhibiting, and his work was energetically continued by Keith DeVries, Ken Sams, and Mary Voigt, all of whom are responsible in some way for the content of this exhibition. Showcasing the history of Phrygia and the regions with which it interacted has been a labor of love, and we hope it will prompt all of you to visit Gordion and see these spectacular monuments for yourselves. C. Brian Rose Curator, The Golden Age of King Midas James B. Pritchard Professor of Archaeology, University of Pennsylvania; Curator-in-Charge, Mediterranean Section, University of Pennsylvania Museum of Archaeology and Anthropology; and Director, Gordion Archaeological Project den yararlandık. Son olarak da, Ankara’daki Amerikan Büyükelçiliğinden Kültürel İlişkiler Görevlisi Sn. Katherine van de Vate ile Kültürel İlişkiler Uzmanı Sn. Gözde Doğan’a teşekkür ederiz. Yunanistan Kültür Bakanlığına, özellikle de Sn. Maria Vlasaki, Sn. Ioanna Adamopoulou ve Sn. Nikolaos Petrochilos’a da ayrıca teşekkürü borç biliriz. Açıkçası bu sergi, Gordion ve Penn Müzesi’nden kendini bu işe adayan arkeolog ve öğrenci ekibinin enerjisi olmasaydı mümkün olmayacaktı. Rodney Young, sergilediğimiz objelerin çoğunu keşfetti; onun çalışmalarını ise Keith DeVries, Ken Sams ve Mary Voigt enerji dolu bir şekilde devam ettirdi. Bu kişilerin her biri, bu serginin içeriğinden bir şekilde sorumludur. Frigya tarihinin ve Frigya ile bağlantı kurmuş bölgelerin vitrinlerini hazırlamak seve seve yapılan bir işti. Bu vitrinlerin hepinizi Gordion’u ziyaret etmeye ve bu muhteşem eserleri kendi gözlerinizle görmeye sevk etmesini umuyoruz. C. Brian Rose Küratör, Kral Midas’ın Altın Çağı James B. Pritchard Arkeoloji Profesörü, Pensilvanya Üniversitesi; Küratör, Akdeniz Bölümü, Pensilvanya Üniversitesi Arkeoloji ve Antropoloji Müzesi; Başkan, Gordion Arkeoloji Projesi xiii
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Above: Petaled omphalos bowl found in Tumulus MM, ca. 740 BCE. Üstte: MM Tümülüsü’nde bulunan taç yaprağı desenli omphalos kase, yak. MÖ 740.
xiv
INTRODUCTION SUNUŞ
E X H I BI T ION PA RT N E R SH I P
SE RGİ ORTA K L IĞI
I am delighted to welcome you to The Golden Age of King Midas exhibition, displaying artifacts from Gordion, one of Turkey’s most significant archaeological sites. Gordion was first excavated in 1900, but the majority of the most important discoveries date to the excavation campaign of the University of Pennsylvania archaeologist Rodney Young. These artifacts have been loaned from four different museums in Turkey for this exhibition, and many of them are traveling outside of Turkey for the first time. In examining the nature of those discoveries, one can easily see that Gordion, and indeed the Phrygian kingdom, lay at one of Anatolia’s most important crossroads, with links to Lydia, Lycia, Greece, Urartu, and Assyria, among others. One of the most significant features of this exhibition is that it includes artifacts from all of those kingdoms, thereby providing an unusually broad context for this presentation of life in Asia Minor during the first millennium BCE. This exhibition also serves as a testament to the solid collaborative relationship that has existed between the Penn Museum and the Republic of Turkey since 1950. During that time, there have been many seasons of excavations at Gordion, and Penn now serves as the home of the American Research Institute in Turkey; this means that the University promotes a wide range of scholarly activities in Turkey, including many Turkish-American partnerships. We look forward to the continuation of this successful collaboration and to more opportunities to bring the rich cultural heritage of Turkey to the attention of the American public.
Türkiye’nin en önemli arkeolojik sit alanlarından biri olan Gordion’dan gelen eserlerin teşhir edildiği Kral Midas’ın Altın Çağı sergisinde sizleri ağırlamaktan mutluluk duyuyorum. Gordion’da ilk arkeolojik kazı 1900’de yapılmış olmasına rağmen en önemli keşiflerin büyük çoğunluğu, Pensilvanya Üniversitesi’nden arkeolog Rodney Young’ın başkanlığındaki kazı çalışmalarına dayanır. Bu eserler, Türkiye’deki dört farklı müzeden, bu sergi için ödünç alındı; eserlerin çoğu ise ilk defa Türkiye’nin dışına seyahat ediyor. Bu keşiflerin niteliği ele alındığında, Gordion’un, elbette Frig krallığının da, başkalarının yanı sıra Lidya, Likya, Yunanistan, Urartu ve Asur ile bağlantısı olan, Anadolu’nun en önemli kavşak noktalarından birinde konumlandığı rahatça görülebilir. Bu serginin en kayda değer özelliklerinden biri ise, bu krallıkların her birinden eserler barındırarak, MÖ birinci binyılda Küçük Asya’daki hayatın sunumunu alışılmadık biçimde geniş bir bağlamda ele almasıdır. Bu sergi aynı zamanda, Penn Müzesi ile Türkiye Cumhuriyeti arasında 1950’den beri süregelen, işbirliğine dayalı sağlam ilişkinin bir göstergesi olmuştur. Bu süre zarfında Gordion’da pek çok kazı sezonu yapıldı ve Penn artık Türkiye’deki Amerikan İlmî Araştırmalar Enstitüsü’ne ev sahipliği yapmaktadır. Bu da demek oluyor ki Üniversite, birçok Türk-Amerikan ortaklığı da dahil olmak üzere, Türkiye’deki geniş bir alana yayılmış bilimsel çalışmaları destekliyor. Bu başarılı ortaklığın devam etmesini ve Türkiye’nin zengin kültürel mirasının Amerikan halkının dikkatine sunulması için daha fazla fırsat çıkmasını sabırsızlıkla bekliyoruz.
Serdar Kılıç Ambassador to the United States of America Republic of Turkey, Ministry of Foreign Affairs
Serdar Kılıç Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçisi Türkiye Cumhuriyeti, Dışişleri Bakanlığı
xv
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Above: Round-mouthed jug found in Tumulus P, ca. 770–760 BCE. Tümülüs P, yak. MÖ 770–760: yuvarlak ağızlı, kulplu sürahi.
xvi
INTRODUCTION SUNUŞ
AC K NOW L E D GE M E N TS
T E ŞE K K Ü R
The Golden Age of King Midas was made possible with the support of the 1984 Foundation; the Selz Foundation; Frederick J. Manning, W69, and the Manning Family; the Susan Drossman Sokoloff and Adam D. Sokoloff Exhibitions Fund; the Turkish Cultural Fund; and an anonymous donor in honor of Mary Bert Gutman. We owe special thanks to the Turkish Ministry of Culture and Tourism, as well as the Museum of Anatolian Civilizations in Ankara, the Gordion Museum, and the archaeological museums in Istanbul and Antalya. Similarly, we are grateful to the Greek Ministry of Culture, the Archaeological Museum of Delphi, and the Oriental Institute of the University of Chicago. We extend our gratitude to the following: The staff of the Turkish Consulate in New York: Mr. Ertan Yalçın, Consul General, Ms. Işınsu Topçuoğlu, Consul, Mr. Serhat Akkoç, Vice Consul, and Mr. Reyhan Özgür, Deputy Consul General; at the Turkish Ministry of Culture and Tourism: Mr. Abdullah Kocapınar, Mr. Zülküf Yılmaz, Mr. Gökhan Bozkurtlar, Ms. Nilufer Ertan, and Ms. Pınar Çilesiz Ermiş; at the Museum of Anatolian Civilizations in Ankara: Mr. Enver Sağır, Director, and Ms. Emel Yurttagül and Mr. Halil Demirdelen, Deputy Directors; at the Antalya Archaeological Museum: Mr. Mustafa Demirel, Director; at the Istanbul Archaeological Museum: Ms. Zeynep Kızıltan, Director; at the American Embassy in Ankara: Ms. Katherine van de Vate, Cultural Affairs Officer, and Ms. Gözde Doğan, Cultural Affairs Specialist; at the Greek Ministry of Culture, Ms. Maria Vlasaki, Ms. Ioanna Adamopoulou, and Mr. Nikolaos Petrochilos. This exhibition would not have been possible without a group of dedicated archaeologists who have devoted so much of their time and energy to Gordion and to the Penn Museum: Rodney Young, G. Roger Edwards, Keith DeVries, Kenneth Sams, Mary Voigt, Ellen Kohler, Charles K. Williams II, Crawford H. Greenewalt, Jr., Machteld J. Mellink, Gareth Darbyshire, Ayşe GürsanSalzmann, and Richard Liebhart. Exhibition assistance was also provided by Grant Frame, Richard Zettler, Ardeth Anderson, Janelle Sadarananda, and especially Aysel Arslan. We are also grateful to Christopher Ray, who worked with Gareth Darbyshire to create the Gordion model in the exhibition. The Exhibitions staff would also like to acknowledge the vendors and contractors who worked on this exhibition: Wish Inc., Matt Todd, Berry and Homer, Street Media, and Night Kitchen Interactive.
Kral Midas’ın Altın Çağı, 1984 Vakfı; Selz Vakfı; Frederick J. Manning, W69 ve Manning Ailesi; Susan Drossman Sokoloff ve Adam D. Sokoloff Sergiler Fonu; Türk Kültür Vakfı ile Mary Bert Gutman’ın şerefine isimsiz bir bağışçının destekleri sayesinde gerçekleştirilebilmiştir. Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığına, ayrıca Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne, Gordion Müzesi’ne ve İstanbul ve Ankara’daki arkeoloji müzelerine teşekkür borçluyuz. Aynı şekilde, Yunan Kültür Bakanlığına, Delfi Arkeoloji Müzesi’ne ve Chicago Üniversitesi Şarkiyat Enstitüsü’ne minnettarız. Aşağıda belirtilen kişilere şükranlarımızı sunarız: New York’taki Türk Konsolosluğu personelinden Başkonsolos Sn. Ertan Yalçın, Konsolos Sn. Işınsu Topçuoğlu, Konsolos Yardımcısı Sn. Serhat Akkoç ve Başkonsolos Yardımcısı Sn. Reyhan Özgür; Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığından Sn. Abdullah Kocapınar, Sn. Zülküf Yılmaz, Sn. Gökhan Bozkurtlar, Sn. Nilufer Ertan ve Sn. Pınar Çilesiz Ermiş; Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nden Müze Müdürü Sn. Enver Sağır ile Müdür Yardımcıları Sn. Emel Yurttagül ve Sn. Halil Demirdelen; Antalya Arkeoloji Müzesi’nden Müze Müdürü Sn. Mustafa Demirel; İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nden Müze Müdürü Sn. Zeynep Kızıltan; Ankara’daki Amerikan Büyükelçiliğinden Kültürel İlişkiler Görevlisi Sn. Katherine van de Vate ile Kültürel İlişkiler Uzmanı Sn. Gözde Doğan; Yunan Kültür Bakanlığından Sn. Maria Vlasaki, Sn. Ioanna Adamopoulou ve Sn. Nikolaos Petrochilos. Bu sergi, zamanlarının büyük bir bölümünü Gordion ve Penn Müzesi’ne ayırarak kendini bu işe adayan bir grup arkeolog olmasaydı mümkün olmazdı: Rodney Young, G. Roger Edwards, Keith DeVries, Kenneth Sams, Mary Voigt, Ellen Kohler, Charles K. Williams II, Crawford H. Greenewalt, Jr., Machteld J. Mellink, Gareth Darbyshire, Ayşe Gürsan-Salzmann ve Richard Liebhart. Grant Frame, Richard Zettler, Ardeth Anderson, Janelle Sadarananda ve özellikle de Aysel Arslan sergiye destekte bulundu. Ayrıca Gareth Darbyshire ile birlikte sergideki modeli yaratmak için çalışan Christopher Ray’e teşekkürü borç biliriz. Sergiler ekibi, ayrıca, bu sergiye emek veren tedarikçi ve müteahhitlere de teşekkür eder: Wish A.Ş., Matt Todd, Berry ve Homer, Street Media, Night Kitchen Interactive.
xvii
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Above: Globular jug with trefoil mouth found in Tumulus MM, ca. 740 BCE. Üstte: MM Tümülüsü’nde bulunan yonca ağızlı yuvarlak gövdeli testi, yak. MÖ 740.
xviii
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER Gordion and the Penn Museum
The Interaction of Empires Tumulus MM: Fit for a King The Legacy of Phrygian Culture Architectural Conservation at Gordion The Myth of Midas' Golden Touch Gold the First Day The Role of Science in Gordion’s Archaeology King Midas’ Furniture The Next Decade at Gordion
Gordion ve Penn Müzesi
İmparatorlukların Etkileşimi Tümülüs MM: Krallara Layık Frig Kültürü Mirası Gordion’da Mimari Konservasyon Midas’ın Altın Dokunuş Efsanesi İlk Günde Altın Gordion Arkeolojisinde Bilimin Rolü Kral Midas’ın Mobilyaları Gordion’un Gelecek On Yılı
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
2
The remains of a wooden table and bronze jugs and bowls are shown as they were found in the MM tomb chamber in 1957.
Ahşap masa kalıntıları ile tunç testi ve kaseler, MM mezar odasında 1957'de bulundukları şekilde gösterilmiştir.
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
GOR DION A ND T H E PEN N M USEU M GOR DİON V E PEN N M ÜZE Sİ C. Brian Rose The Golden Age of King Midas celebrates the Penn Museum’s long-standing collaboration with the Republic of Turkey, which began in 1950 with the inception of the Gordion excavations and has grown stronger with each year that passes. Our new exhibition focuses on the archaeological site of Gordion, which lies 65 kilometers southwest of Turkey’s capital, Ankara, and adjacent to the country’s third longest river, the Sakarya. The exhibition highlights the discoveries that have been made at the Phrygian capital of Gordion since the excavations began and also explores the links between Phrygia and the other great cities and kingdoms of Greece and the ancient Near East, including Urartu, Lydia, and Assyria. We have joined an extensive assemblage of Phrygian material generously loaned by Turkey to some rarely exhibited artifacts in the Penn Museum’s collection, thereby bringing you a comprehensive overview of the Near East during the Iron Age of the early 1st millennium BCE. Like many great archaeological discoveries, the site of Gordion was encountered by accident. Engineers working on the construction of the Berlin-Baghdad railroad noticed a large, flat-topped mound with extensive amounts of pottery on the surface and assumed that it was an ancient settlement. Parts of the site and the surrounding monumental burial mounds, or tumuli, were subsequently dug by two German classicists, the Körte brothers, in 1900, and they identified the settlement as Gordion based on numerous ancient literary descriptions. The rulers of Gordion controlled a kingdom that encompassed much of what is now central Turkey (part of ancient Anatolia) during the Iron Age (ca. 1200–540 BCE). This kingdom eventually reached from northwest Turkey to the Euphrates in the east. Most of the ancient writers who described the kingdom focused on King Midas, who ruled during the second half of the 8th century BCE (ca. 740–700). The stories of his exploits penned by Greek and Roman writers fall into the category of the legendary, and most of them were written centuries after his death. They describe a man who committed suicide
Kral Midas’ın Altın Çağı sergisi, Penn Müzesi ile Türkiye Cumhuriyeti’nin 1950’lerde Gordion kazıları ile başlayan ve o zamandan bu yana her geçen yıl daha da güçlenen uzun süreli iş birliğini kutluyor. Serginin odak noktası Türkiye’nin başkenti Ankara’nın 65 kilometre güneybatısında, ülkenin en uzun üçüncü nehri olan Sakarya’nın yanında bulunan arkeolojik sit alanı Gordion’dur. Sergi, Frig başkenti Gordion'daki kazıların başlangıcından bu yana yapılan keşifleri vurgulamanın yanı sıra, Frigya ile Yunanistan ve antik Yakın Doğu’daki Urartu, Lidya ve Asur gibi diğer büyük şehir ve krallıklar arasındaki ilişkileri de inceliyor. Bu sergide, Türkiye’nin cömertçe ödünç verdiği çok sayıda Frig dönemi eseri ile Penn Müzesi koleksiyonundaki pek sık sergilenmeyen eserleri bir araya getirerek sizlere MÖ birinci bin yılın başlarındaki Demir Çağı'nda Yakın Doğu’ya kapsamlı bir genel bakış sunduk. Pek çok büyük arkeolojik keşifte olduğu gibi burası da kaza eseri keşfedilmiştir. Berlin-Bağdat demiryolu inşaatında çalışan mühendisler üzerinde hatırı sayılır miktarda seramik parçası bulunan büyük ve üstü yassı bir höyüğü gördüklerinde oranın bir antik yerleşim yeri olduğunu farz ettiler. 1900’de klasik dönem uzmanı iki Alman olan Körte kardeşler, yerleşim yerinin bir kısmı ile çevrede bulunan ölülerin gömülmesi için yapılmış höyükleri, yani tümülüsleri, kazdı ve antik kaynaklardaki tanımlar doğrultusunda oranın Gordion olduğunu belirledi. Gordion’un hükümdarları Demir Çağı’nda (yak. MÖ 1100–700), günümüzde Orta Anadolu (antik Anadolu'nun bir parçası) olan bölgenin büyük bir bölümünü kapsayan bir krallığı yönetiyordu. Bu krallığın sınırları zamanla Türkiye’nin kuzeybatısında Biga Yarımadası’na, doğusunda ise Fırat Nehri’ne kadar ulaştı. Frig Krallığı’ndan bahseden antik yazarların çoğu MÖ 8. yüzyılın ikinci yarısında (yak. MÖ 740–700) hüküm süren Kral Midas’a odaklandılar. Yunan ve Romalı yazarlar tarafından kaleme alınan Midas’ın olağanüstü başarıları efsane olarak sınıflandırılabilir. Yazıların çoğu Midas’ın ölümünden yüzyıllar sonra yazılmıştı. Hikayeler, krallığı Rusya’nın
3
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Above: This map of Anatolia shows the area of Phrygian control in the Iron Age. Map by Gabriel H. Pizzorno, Gareth Darbyshire, and Ardeth Anderson.
Üstte: Bu harita Demir Çağı’nda Anadolu’daki Frig kontrolü altındaki bölgeyi gösterir. Harita: Gabriel H. Pizzorno, Gareth Darbyshire ve Ardeth Anderson.
by drinking bull’s blood after his kingdom had been destroyed by invaders from South Russia (the Cimmerians), and one who judged a music contest between the gods Apollo and Pan, only to have his ears turned into those of a donkey by Apollo, who felt that his judgment was erroneous. The most famous of these stories involved Midas’ Golden Touch, given to him by the god Dionysus, wherein everything he touched turned to gold.
güneyinden gelen istilacılar (Kimmerler) tarafından yıkıldığında boğa kanı içerek intihar eden, tanrı Apollon ile Pan arasında düzenlenen müzik yarışmasında hakemlik yaptıktan sonra onun kararını yanlış bulan Apollon tarafından kulakları eşek kulaklarına dönüşen bir adamdan bahseder. Bu hikayelerin en ünlüsü ise Midas’ın Altın Dokunuşu’nu konu edinir. Dokunduğu her şeyi altına çevirme yeteneği kendisine tanrı Dionysus tarafından bahşedilmiştir.
KING MIDAS IN HISTORY
Far more valuable information regarding his reign derives from the annals of the Assyrian kings, since these provide contemporary reports of key historical events, even if from an Assyrian viewpoint. The Assyrians referred to him as “Mita,” who was named as ruler of the Mushki—the term “Phrygian” was never used. He ascended to the throne around 740 BCE and probably ruled for more than four decades, during which he provided support for smaller kingdoms in southern and southeastern Turkey who were attempting to break away from Assyrian control. During the same period, the kingdom of Urartu, in what is now northeastern Turkey, was also continually foment4
TARİHTE KRAL MİDAS
Asur krallarının tarihi kaynakları, Asurluların bakış açısından olsa bile, Midas’ın yaşadığı dönemde meydana gelen önemli tarihi olaylardan bahsettiği için, Midas’ın hükümdarlığına dair çok daha değerli bilgiler sağlar. Asurlular ondan Muşki’nin yöneticisi “Mita” olarak bahsederken, “Frig” terimini hiçbir zaman kullanılmadılar. Midas, yak. MÖ 740'ta tahta çıkarak muhtemelen 40 yıldan daha uzun bir süre hüküm sürdü. Bu süre içinde Türkiye’nin güneyinde ve güneydoğusunda bulunan ve Asur kontrolünden kurtulmaya çalışan küçük krallıklara destek oldu. Bu süre zarfında, günümüzde Türkiye’nin
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
ing revolt against the Assyrians, and the two kingdoms appear to have been anti-Assyrian allies from time to time during the 8th century BCE. It is worth noting that Midas seems to have been equally concerned with the areas that lay to the west of his kingdom. He married the daughter of the ruler of Kyme, a Greek colony on the western coast of Asia Minor, which would have given him access to a key western port, and the Greek historian Herodotus notes that Midas was the first foreign king to make a dedication at the Delphic sanctuary of Apollo. The dedication in question was a wood and ivory throne, of which a piece appears to have been discovered at Delphi near the site where Herodotus said it was located; we include it in the exhibition by kind permission of the Greek Ministry of Culture. This was also the period when the Iliad was written down for the first time, and it is no surprise that Phrygia was described in the epic as a strong and well-fortified kingdom. RODNEY YOUNG’S EXCAVATIONS AT GORDION
Given the illustrious history that was attached to the site of Gordion, it is rather surprising that five decades passed between the end of the Körte Brothers’ excavation in 1900 and the beginning of the Penn Museum’s project in 1950. The latter excavations were launched by Prof. Rodney Young, who had a colorful career: he was Curator-in-Charge of the Mediterranean Section of the Penn Museum, a veteran of excavations in the Athenian Agora, and a recipient of the U.S. Bronze Star and the Greek Croix de Guerre in recognition of his service in World War II.
kuzeydoğusunda bulunan bölgeye hâkim olan Urartu Krallığı da bu küçük krallıkları devamlı olarak Asurlulara karşı isyana teşvik ediyordu. Bu iki krallık MÖ 8. yüzyılda zaman zaman Asurlulara karşı müttefik olmuşlar gibi görünüyor. Midas’ın, krallığının batısındaki topraklara da aynı derecede alaka gösterdiğini belirtmekte yarar var. Midas, Küçük Asya’nın batı kıyılarındaki bir Yunan kolonisi olan Kyme’nin hükümdarının kızıyla evlendi. Bu evlilik sayesinde batıdaki çok önemli bir limana erişme imkanı edindi. Yunan tarihçi Herodot, Midas’ın Apollon’un Delfi tapınağına adakta bulunan yabancı kral olduğundan bahseder. Bahsedilen adak, bir parçası gerçekten de Delfi’de, Heredot’un bulunduğunu söylediği yerin yakınlarında keşfedilen, ahşap ve fildişinden yapılmış bir tahttı. Biz de bu taht parçasını Yunan Kültür Bakanlığının izni ile sergimize ekledik. Ayrıca bu dönemde İlyada ilk kez yazıldığından, destanda Frigya’dan güçlü ve iyi takviye edilmiş bir krallık olarak bahsedilmesi şaşırtıcı değildir. GORDİON'DA RODNEY YOUNG’IN KAZILARI
Gordion’a atfedilen şanlı tarihi göz önünde bulundurursak, Penn Müzesi projesinin, Körte kardeşlerin kazılarının 1900’de bitmesinden elli yıl sonra, 1950’lerde başlaması oldukça şaşırtıcıdır. 1950’lerdeki kazılar Prof. Rodney Young tarafından başlatıldı. Rodney Young, Penn Müzesi’nin Akdeniz Bölümü Küratörü olmasının yanı sıra, Atina Agorası’ndaki kazılarda çok uzun yıllar çalışmış ve İkinci Dünya Savaşı’ndaki hizmetlerinden dolayı Amerikan Bronz Yıldız madalyası ve Yunan Croix de Guerre nişanı ile şereflendirilmiş renkli bir kariyere sahip biriydi.
1923 CE
OTTOMAN
1400 CE
MEDIEVAL
600 CE
ROMAN
1 CE
HELLENISTIC
330 BCE ACHAEMENID
540 BCE
IRON AGE
1200 BCE
BRONZE AGE
2500 BCE
5
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Above: Lion Tamer Throne Fragment. This ivory statue, ca. 700 BCE, may have formed part of Midas’ throne. Its style matches that of other Phrygian objects, and it was discovered in Delphi, close to the Corinthian Treasury where the historian Herodotus reported seeing a throne dedicated by Midas. A dowel hole on the back indicates that it formed part of a piece of furniture. H. 22.5 cm. Archaeological Museum of Delphi. Üstte: Aslan Terbiyecisi Taht Parçası. Yak. MÖ 700’e tarihlenen bu fildişi heykel, Midas’ın tahtının bir parçası olabilir. Bu heykelin üslubu, diğer Frig objeleriyle benzerlik gösterir; Delfi’de, tarihçi Herodot'un Midas tarafından adanan bir taht gördüğünü bildirdiği yerde, Korint Hazinesi’nin yakınında keşfedilmiştir. Arka tarafındaki zıvana deliği, bunun bir mobilyanın parçası olduğunu gösterir. Y. 22.5 cm. Delfi Arkeoloji Müzesi.
6
At the time in which Young began the Gordion excavations, there had long been a kind of competition among America’s Ivy League universities regarding the excavation of the great cities of antiquity: Princeton had dug the Athenian Agora and the Lydian capital of Sardis, subsequently taken over by Harvard and Cornell; Yale had explored the Syrian caravan site of Dura Europas; and Penn had excavated the Mesopotamian cities of Nippur and Ur. In a sense, each university wanted to incorporate into their identity the greatest achievements of antiquity and, thus, targeted for exploration the city centers of the wealthiest ancient sites to which they could gain access. Young was therefore interested in identifying and excavating the best-preserved architecture of ancient Gordion as well as the largest of its burial mounds. In so doing, he faced a daunting task, as the Citadel Mound of Gordion measures 450 x 300 m (135,000 square meters), which is nearly four times the size of the mound of Troy, and it rises 15 m (almost 50 feet) above the surrounding plains. Nor did Young have much in the way of earlier excavations to guide him, and remote sensing, which now takes much of the guesswork out of excavation, was then still relatively new in archaeology. Over the course of the next 24 years Young discovered nine settlements, one built on top of the other, which spanned a period of nearly 4,000 years. Habitation appears to have begun in the Early Bronze Age, ca. 2300 BCE, and continued through the 2nd millennium BCE, when the settlement would have been part of the Hittite kingdom. In the 12th century BCE, however, it looks
Young, Gordion kazılarına başladığında, Amerika'daki Ivy League üniversiteleri arasında, antik dönemin büyük şehirleriyle kalelerini kazma konusunda çoktan beri bir rekabet vardı. Princeton, Atina Agorası ile Lidya başkenti Sardis’i kazmış, bu kazıları daha sonra sırasıyla Harvard ve Cornell devralmıştı. Yale, Suriye’deki kervan şehri Dura Europas’ı keşfetmiş, Penn ise Mezopotamya’daki Nippur ve Ur şehirlerinde kazılar yapmıştı. Bir bakıma, her üniversite, antik uygarlıkların en büyük başarılarını kendi kimliğiyle bütünleştirmek istediği için erişebildiği en zengin antik kentlerin merkezlerini araştırmayı hedefliyordu. Bu nedenle Young da antik Gordion’un en iyi korunmuş yapılarıyla en büyük tümülüslerini belirleyip onları kazmakla yakından ilgileniyordu. Bu davranışıyla oldukça göz korkutucu bir görevi de göze almış oldu, çünkü Gordion İç Kalesi 450 x 300 m (135.000 metrekare) büyüklüğünde, yani Troya höyüğünün yaklaşık dört katı kadar olup, çevresinden yüksekliği 15 m’dir (neredeyse 50 fit). Young’a bu süreçte yardımcı olacak eski kazılar olmadığı gibi, günümüzde kazılarda varsayım üretmeyi en aza indiren uzaktan algılama yöntemi o zamanlar arkeolojide hala nispeten yeniydi. Takip eden 24 yıl boyunca Young, yaklaşık 4000 yıllık bir döneme yayılan ve birbiri üzerine inşa edilmiş dokuz yerleşim saptadı. Ilk yerleşim Erken Tunç Çağı’nda, yak. MÖ 2300’de kurulmuş ve Hitit Krallığı’na bağlı olduğu MÖ 2. binyıl boyunca devam etmişti. Ancak, anlaşılan o ki MÖ 12. yüzyılda Hitit İmparatorluğu’nun yıkılması (yak. MÖ 1200/1190) Avrupa’nın güneydoğusuyla Orta
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
Above: Rodney Young unpacks a cauldron from Tumulus MM for a small 1958 Gordion exhibition at the Museum. Üstte: Rodney Young, müzedeki Gordion sergisi için 1958’de Tümülüs MM’deki bir kazanın paketini açarken.
as if the collapse of the Hittite Empire (ca. 1200/1190 BCE) prompted the opening of a commercial corridor from southeastern Europe to central Anatolia, and Gordion received a group of Balkan immigrants who brought with them an Indo-European language very similar to Greek. Although only the eastern side of the Citadel Mound of Gordion has been extensively investigated, the Citadel had clearly acquired monumental form by the 9th century BCE. During his excavations in the 1950s and 1960s, Young discovered two principal districts, one for the elite and another for industry. The former zone, usually referred to as the Palace Area, was occupied by megarons, rectangular structures with a large, deep hall fronted by a much shallower anteroom. One of the megarons was decorated with a colorful and wildly patterned mosaic floor—a panel from this is featured in the Midas exhibition. Having been laid at some point in the second half of the 9th century BCE, it ranks as the earliest color pebble mosaic yet discovered. The Terrace Building Complex, to the west of the megarons, consisted of two long, multiunit buildings that were dedicated to large-scale food preparation and the production of textiles, some of which are probably reflected in the patterns on the mosaic floor. The buildings of this settlement are extraordinarily well preserved because of an unusual decision made by Gordion’s rulers ca. 800 BCE, when they decided
Above: Gordion's Citadel Mound as shown in a drone photograph, taken by Lucas Stephens in 2014. Spoil heaps from early excavations can be seen around the perimeter. Üstte: Uzaktan kumandalı uçakla 2014’te Lucas Stephens tarafından çekilen Gordion İç Kalesi fotoğrafı. Önceki kazılardan kalma toprak yığınları çevrede görülebilir.
Anadolu arasında ticaret koridorunun açılmasına yol açtı. Bu süreçte Balkanlardan Gordion’a gelen göçmenler, Hint-Avrupa dil ailesinden Yunancaya çok yakın bir dil konuşuyorlardı. Gordion İç Kale Höyüğü’nün sadece güney tarafı kapsamlı bir şekilde incelenmiş olmasına rağmen, iç kalenin MÖ 9. yüzyıldan itibaren anıtsal bir yapı kazandığı açıkça anlaşılmaktadır. 1950 ve 1960’lardaki kazıları sırasında Young yerleşim yerinde, birinde elitlerin yaşadığı, diğerinin sanayi için kullanıldığı başlıca iki mahalle bulunduğunu keşfetti. Genellikle Saray Bölgesi olarak bahsedilen, elitlerin yaşadığı kısımda megaron denilen, önünde küçük bir sofa bulunan uzun odalardan ibaret dikdörtgen yapılar vardı. Megaronlardan biri renkli, çılgın desenlerle kaplı mozaik tabanla süslenmişti ve Midas sergisinde bu mozaiğe ait bir panel de bulunuyor. MÖ 9. yüzyılın ikinci yarısında yapılan bu mozaik, bugüne kadar bulunmuş en eski renkli çakıl taşı mozaik olma özelliğini korur. Megaronların batısında yer alan Teras Bina Kompleksi, geniş ölçekli yiyecek hazırlama ve desenlerinin bir kısmını muhtemelen mozaik tabanda da görebildiğimiz tekstil ürünlerinin üretimine ayrılmış birden çok birimden oluşan iki uzun binadan ibaretti. Gordion’un hükümdarları yak. MÖ 800’de sıradışı bir karar verdiği için bu yerleşimdeki yapılar alışılmadık bir biçimde iyi korunmuşlardı. Verdikleri karar höyüğün 7
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Above: This color phase plan of the Gordion Citadel shows Early, Middle, and Late Phrygian architecture. By Gareth Darbyshire and Gabriel H. Pizzorno.
Üstte: Gordion İç Kalesi’nin renkli tabaka planı Erken, Orta ve Geç Frig mimarisini gösterir. Gareth Darbyshire ve Gabriel H. Pizzorno’dan.
to endow the city with an even more commanding presence by raising the level of the Mound 4-5 m higher. This entailed the complete burial of the Early Phrygian Citadel, the buildings of which had been standing, for the most part, not more than 50 years. Such a radical recreation of an entire city is unprecedented in the ancient world, and it should probably be viewed as an attempt by Gordion to compete with the increasing splendor of the citadels in North Syria with which it now interacted.
yüksekliğini 4-5 m artırarak şehre daha da otoriter bir izlenim kazandırmaktı. Bu, Erken Frig İç Kalesi'nin ve çoğu 50 yıldan çok daha kısa bir süredir ayakta olan binaların tamamen gömülmesini gerektiriyordu. Bir şehrin tamamının böyle radikal bir şekilde yeniden yaratılmasına antik dünyada daha önce rastlanmamıştı. Bu kararı belki de Gordion’un artık iletişime geçtiği Suriye’nin kuzeyindeki iç kalelerin artan ihtişamıyla baş edebilmek için başvurdukları bir yol olarak değerlendirmek yerinde olur.
THE CONSTRUCTION OF A NEW CITADEL
YENİ İÇ KALE'NİN İNŞA EDİLMESİ
It was during the course of this unusual operation that a major fire swept through the city, probably in late summer, which is often referred to as the “Destruction Level.” Young had originally dated this event to 700 BCE and
Bu alışılmadık çalışma sırasında, muhtemelen yaz sonunda, şehir büyük bir yangınla ciddi şekilde hasar gördü. Bu yangının meydana getirdiği yıkıntı genellikle “Tahribat Tabakası” olarak nitelendirilir. Young, önceleri
8
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
Above: Reconstruction of the Early Phrygian Citadel at Gordion as it might have appeared ca. 820 BCE, including the Gate Building complex (foreground) and megarons. Scale model designed and built by Gareth Darbyshire and Christopher Ray. Üstte: Gordion’daki Erken Frig İç Kalesinin yak. MÖ 820’de nasıl görünüyor olabileceğine dayanarak rekonstrüksiyonu. Rekonstrüksiyonda Kapı Bina kompleksi (önde) ve megaronlar da görülebilir. Ölçekli maket Gareth Darbyshire ve Christopher Ray tarafından dizayn edilip yapıldı. Right: Fresco fragments no. 29a/b of two women are from Gordion’s Painted House; the wall painting dates to the early Achaemenid period. (See page 13.) Watercolor reconstructions of the fragments were painted by Piet de Jong in 1957 (far right). This shows what the figures may have looked like originally. Sağda: Gordion'daki Boyalı Ev’den iki kadını gösteren fresk parçaları no. 29a/b; duvar resmi erken Akamenid döneme tarihlenir. (Bkz. Sayfa 13.) Parçaların suluboya rekonstrüksiyonları, 1957’de Piet de Jong tarafından boyanmıştır (en sağda). Burada resimlerin nasıl görünmüş olabileceği belirtilmiştir.
connected it to later Graeco-Roman stories of an attack by the Cimmerians, who migrated from South Russia and the area north of the Black Sea. However, advances in archaeological science, especially dendrochronology (dating by tree ring analysis) and radiocarbon dating, now allow us to pinpoint the destruction at 800 BCE, 100 years earlier than Young had assumed. No one appears to have died in the fire, and the newly elevated Citadel, which marks the beginning of the Middle Phrygian period (ca. 800–540 BCE), featured a plan almost identical to that of its predecessor, although space was left between the buildings to hinder the spread of fire. The increase in the Citadel’s height occurred in tandem with the construction of equally monumental fortifications in the Lower Town, a residential district
bu yangını MÖ 700’e tarihleyerek daha sonraları GrekoRomen hikâyelerinde anlatılan Kimmer saldırılarıyla ilişkilendirmişti. Kimmerler, Rusya’nın güneyiyle Karadeniz’in kuzeyindeki bölgeden göçen bir gruptur. Ancak, arkeoloji bilimindeki ilerlemeler, özellikle de dendrokronoloji (ağaç halkalarının analiz edilmesiyle tarihleme yöntemi) ve radyokarbon tarihleme yöntemindeki gelişmeler sayesinde tahribatın tam olarak MÖ 800’de, yani Young’ın tahmin ettiğinden 100 yıl daha önce gerçekleştiğini saptayabiliyoruz. Anlaşılan o ki, yangında hiç kimse ölmedi. Yeniden inşa edilerek yükseltilen ve Orta Frig döneminin (yak. MÖ 800–540) başlangıcını işaret eden iç kalenin planı ise öncülünün neredeyse tamamen aynısıydı. Fakat yangının yayılmasını engellemek amacıyla binaların 9
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
that featured mudbrick walls at least 4 m high on 3.5 m thick stone foundations, with a defensive ditch set in front of them. There were also two multi-storied forts incorporated into the circuit at southeast and north, generally called the Small Mound (Küçük Höyük) and Bird Mound (Kuştepe), respectively. We should view such extensive building activity against the backdrop of an almost equally energetic campaign of city foundations and citadel constructions in eastern Anatolia (Urartu, under Argishti I), the Upper Euphrates (Zincirli in North Syria), and Assyria (Nimrud under Assurnasirpal II). TUMULUS MM: THE MIDAS MOUND
Above: Silver figurine identifiable as a eunuch priest, from an elite female burial inside Tumulus D at Bayındır in southwestern Turkey (ancient Lycia). Clasping his hands, he wears a one-piece belted dress and a tall polos crown with horizontal decorative bands. Cross-dressing priests were an Anatolian tradition, associated with the cult of the mother goddess Cybele. Late 8th century BCE, H. 12.4 cm. Antalya Museum. Üstte: Hadım edilmiş rahip olarak tanımlanabilen gümüş figürin, Güneybatı Türkiye’de (antik Likya) Bayındır’da bulunan D Tümülüsü’ndeki soylu kadın mezarındandır. Ellerini kenetleyen rahip, tek parça halinde kemerli bir elbise giymekte ve yatay dekoratif bantlarla süslü uzun bir polos başlık takmaktadır. Karşı cinsin elbiselerini giyen rahipler, ana tanrıça Kybele kültü ile bağdaştırılan bir Anadolu geleneğiydi. MÖ Geç 8. yüzyıl, Y. 12,4 cm. Antalya Müzesi.
10
Around the same time as the major renovations, an increasing number of monumental tumuli began to surround the Citadel of Gordion. The largest of these was Tumulus MM (Midas Mound, 740 BCE), which was almost certainly constructed by Midas for his father, Gordios, at the beginning of Midas’ reign. It would stand as the largest tumulus in Asia Minor until King Croesus of Lydia constructed a tomb for his own father, Alyattes, at Sardis around 560 BCE. The excavation of this tumulus, which Young undertook in 1957, was one of his most impressive achievements, in that it stood 53 m (about 174 feet) high and had a diameter of 300 m (984 feet). Young realized that even if he could locate the burial, he would still have to dig an enormous tunnel into the mound and find a way to prevent the wooden tomb chamber from collapsing when he cut an access hole into the wall. The Phrygians, needless to say, included no door in their tomb chambers since no one was ever again expected to enter them after the burial took place.
arasında boşluk bırakılmıştı. İç kalenin yükseltilmesi, Aşağı Şehir’de aynı derecede anıtsal sur duvarlarının inşa edilmesine bağlı olarak gerçekleştirildi. Yerleşim bölgesi olan Aşağı Şehir’de 3,5 m eninde taş temel üzerinde yükselen en azından 4 m boyunda kerpiç duvarlarla bu duvarların önüne kazılmış bir savunma hendeği bulunuyordu. Ayrıca, höyüğün güneydoğusunda ve kuzeyinde, genellikle sırasıyla Küçük Höyük ve Kuştepe olarak adlandırılan ve surlara dahil edilmiş iki adet çok katlı kale bulunuyordu. Böylesi kapsamlı inşaat faaliyetlerini Anadolu’nun güneyinde (I. Argişti döneminde Urartu), Yukarı Fırat’ta (Kuzey Suriye’de Zincirli) ve Asur’da (II. Aşurnasirpal döneminde Nimrud) karşılaştığımız neredeyse aynı derecede hararetli şehir kurma çalışmaları ile iç kale inşaatları bağlamında incelememiz gerekir. TÜMÜLÜS MM: MİDAS HÖYÜĞÜ
Büyük ölçekli yenileme çalışmaları sırasında giderek artan sayıda anıtsal tümülüs, Gordion İç Kalesi’nin etrafını sarmaya başladı. Bunların en büyüğü olan Tümülüs MM (Midas Höyüğü, MÖ 740), hemen hemen kesinlikle Midas tarafından, hükümdarlığının başında, babası Gordios için inşa edilmişti. Lidya Kralı Karun’un, babası Alyattes için yak. MÖ 560’ta Sardis’te inşa ettiği mezara kadar Küçük Asya’daki en büyük tümülüs buydu. Young’ın 1957’de başladığı bu tümülüsün kazısı onun en etkileyici başarılarından biri oldu, çünkü tümülüs 53 m (174 fit) yüksekliğinde ve 300 m (984 fit) çapındaydı. Young, mezarın yerini tespit edebilse bile tümülüsün içine devasa bir tünel kazması ve duvarında geçiş tüneli açabildiğinde de ahşap mezar odasının yıkılmasını engellemek için
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
Above: This section of the pebble mosaic floor from Megaron 2’s main room was conserved in 2015, and appears in the 2016 exhibition. Right: The Early Phrygian (ca. 850–800 BCE) pebble mosaic floor was excavated and cleaned in 1956. The section that traveled from Gordion to Philadelphia is bordered by dotted white lines. Üstte: Megaron 2’de bulunan çakıl taşı mozaik tabanın bu kısmı 2015’te konservasyondan geçti ve 2016'da sergilendi. Sağda: Erken Frig (yak. MÖ 850–800) çakıl taşı mozaik taban, 1956’da ortaya çıkarılmış ve temizlenmişti. Noktalarla gösterilen bölüm, mozaiğin Gordion’dan Filedelfiya’ya yolculuk eden kısmını gösteriyor.
What Young’s team found was a chamber measuring 6 x 7 m (about 20 x 23 feet) that had never been looted: the entire royal assemblage of 740 BCE was still intact, including wooden serving stands for the funeral meal, bronze belts, fibulae —meticulously crafted bronze garment pins—and approximately 100 bronze bowls, some of which featured personal names incised in wax. Th is is one of the few royal burials of Iron Age date to have survived intact. We are fortunate that much of it has been loaned to the Penn Museum for this exhibition. The Turkish Ministry of Culture and Tourism, working in tandem with the Penn Museum, successfully conserved the tomb chamber, and it now ranks as the oldest standing wooden structure in the world. Such elite burial mounds were by no means restricted to the area around Gordion. At the site of Bayındır in central Lycia, in modern southwest Turkey, there are nearly 100 tumuli, two of which were built toward the end of the 8th century BCE in a distinctively Phrygian style, and probably at a time when Midas was still on the Phrygian throne. Parallels between the mounds at Bayındır and those at Gordion can be found in both tomb construction and the presence of Phrygian inscriptions on grave goods. What is most distinctive among the objects recovered from Bayındır is that they have been produced in silver,
bir yol bulması gerekeceğini fark etti. Gömülme işlemi gerçekleştikten sonra hiç kimsenin tekrar mezar odasına girmesini beklemedikleri için Friglerin mezar odalarına kapı yapmadıkların söylemeye gerek yok. Young’ın ekibi 6 x 7 m (yaklaşık 20 x 23 fit) boyutlarında, daha önce yağmalanmamış bir oda keşfetti. Odada MÖ 740’tan kalma, aralarında cenaze yemeğinde kullanılan ahşap servis sehpaları, tunç kemerler, fibulalar— özenle yapılmış tunç çengelli iğneler—ile bazılarının üzerine balmumu ile kişi isimleri kazınmış yaklaşık 100 adet tunç kase bulunan kraliyet eserlerinin tamamı hala el değmemiş haldeydi. Bu tümülüs, Demir Çağı’ndan kalma soylu mezarları arasında el değmeden günümüze kadar gelebilmiş pek az mezardan biridir. Buradan çıkan eserlerin çoğu bu sergi için Penn Müzesi’ne ödünç verildiği için çok şanslıyız. Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığı, Penn Müzesi ile birlikte, başarılı bir şekilde mezar odasının konservasyonunu tamamladı ve şimdi bu oda, dünyanın hala ayakta olan en eski ahşap yapısı olarak sayılıyor. Bu tür soylu tümülüsleri kesinlikle sadece Gordion’un çevresindeki bölgeyle sınırlı kalmamıştı. Günümüzde Türkiye’nin güneybatısında bulunan Orta Likya’daki Bayındır sit alanında yaklaşık 100 tümülüs vardır. Bunların iki tanesi MÖ 8. yüzyılın sonlarına doğru, muhtemelen Midas’ın hala Frig tahtında oturduğu bir 11
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Above: A panorama of Phrygian tumuli includes Tumulus MM and the Gordion Museum in the foreground. The tomb chamber appears in the inset cross-section of Tumulus MM.
Üstte: Ön planda Gordion Müzesi ve Tümülüs MM’nin olduğu Frig tümülüsleri panoraması. Tümülüs MM’nin bu kesitinde mezar odası görülebilir.
which one rarely finds at Gordion. Several of these objects are featured in our exhibition, the most remarkable of which is a silver statuette of a man who may be a eunuch priest of Cybele, the mother goddess of Asia Minor. The Bayındır tombs are fully Phrygian burials and surely indicate a Phrygian element in the population of central Lycia. The 7th century BCE represented a period of extra ordinary change in and around ancient Anatolia: the Assyrian realm collapsed, as did that of Urartu and the Cimmerians, while the Lydians of western Turkey quickly assembled an expansive kingdom in the resulting power vacuum, assuming control over Gordion as well. Their capital was located at Sardis, through which flowed a river that was rich in electrum, a natural alloy of gold and silver. This was, according to legend, the river to which Midas transferred his Golden Touch, and not surprisingly, one finds a wealth of gold objects in the tomb assemblages of Lydia, several of which one can see in our Midas exhibition.
dönemde, göze çarpar şekilde Frig stilinde inşa edilmişti. Bayındır’daki tümülüslerle Gordion’dakiler arasında hem mezar odasının inşa edilme teknikleri hem de mezar hediyelerinde Frig yazıtlarının bulunması bakımından benzerlikler bulunur. Bayındır’da ele geçirilen eserlerin en ayırt edici özelliği, hepsinin gümüşten yapılmış olmasıdır. Gordion’da ise gümüş eserler nadir olarak ele geçer. En dikkat çekicileri Küçük Asya’nın ana tanrıçası Kibele’nin hadım rahibi olabilecek gümüş erkek heykelciği olan bu objelerin birkaçı sergimizde bulunuyor. Bayındır mezarları tamamıyla Frig mezarları olup, Orta Likya nüfusunda Frig unsurların bulunduğuna işaret eder. MÖ 7. yüzyılda antik Anadolu ve çevresinde sıra dışı değişiklikler yaşandı: Asur krallığı yıkıldı, aynı şekilde Urartu ve Kimmerler de çöktü, bu sırada oluşan iktidar boşluğunda Lidyalılar büyük bir krallık kurarak Gordion’un kontrolünü de ellerine geçirdiler. Başkentleri, Türkiye’nin iç batısında bulunan ve içinden, doğal bir altın ve gümüş alaşımı olan elektrum açısından zengin bir nehir geçen Sardis’ti. Burası, efsanelere göre Midas’ın Altın Dokunuşu’nu aktardığı nehirdi. Beklendiği üzere Lidya mezar buluntuları arasında bol miktarda altın obje bulunuyordu. Bu eserlerin bazılarını Midas sergimizde görebilirsiniz.
PERSIA GAINS CONTROL OVER GORDION
The site of Gordion, and, indeed, all of Asia Minor were conquered by the Persians in the 540s BCE. They ruled the region for nearly 200 years, until the campaigns of Alexander the Great began in 334 BCE. During 12
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
Above: Richard Liebhart examines the wooden tomb chamber in Tumulus MM.
Üstte: Richard Liebhart Tümülüs MM’deki ahşap mezar odasını incelerken.
the period of Persian control, which we refer to as Late Phrygian, there is evidence for only a few new buildings on the Mound, but one of them is striking: a small, semi-subterranean structure, referred to as the Painted House (500–490 BCE), which was adorned with frescoes of women who seem to be engaged in ritual activity. Since the frescoes were so fragmentary, Young asked the noted archaeological illustrator Piet de Jong to execute reconstructions of the original wall decorations, many of which you will find in the exhibition next to the actual fragments; and even though some of his reconstructions are highly conjectural, they provide viewers with a sense of the sanctity and reverence with which this space was regarded in antiquity.
PERSLER GORDİON'UN KONTROLÜNÜ ELE GEÇİRİYOR
ALEXANDER THE GREAT AT GORDION
When Alexander the Great arrived at Gordion in 333 BCE to cut the “Gordian Knot,” thereby demonstrating that he was destined to become master of Asia, most of the imposing buildings of Middle Phrygian date had been toppled by an earthquake and their stones reused in later construction. Nevertheless, habitation at Gordion would continue for at least another 1,600 years with a noteworthy series of residents. By the middle of the 3rd century BCE, the settlement had been occupied by the Galatians,
MÖ 540’larda Persler, Gordion antik kentini ve aslında Küçük Asya’nın tamamını ele geçirmişlerdi. MÖ 334’te Büyük İskender’in seferleri başlayıncaya kadar bu bölgede yaklaşık 200 yıl hüküm sürdüler. Geç Frig olarak adlandırdığımız, Gordion’un Pers kontrolünde olduğu dönemde höyükte sadece birkaç yeni binanın inşa edildiğine dair kanıtlar bulunuyor. Fakat bu binaların biri özellikle ilgi çekicidir; yak. MÖ 500–490’a tarihlenen, toprağa yarı gömülü bu küçük yapı, üzerinde ayinle ilgili faaliyetlerde bulunuyormuş gibi görünen kadınların olduğu fresklerle süslenmiştir. Freskler çok zarar görmüş oldukları için Young, ünlü arkeolojik çizim uzmanı Piet de Jong’dan orijinal duvar süslemelerinin rekonstrüksiyonlarını yapmasını rica etti. Bunların çoğunu sergideki orijinal fresk parçalarının yanında bulabilirsiniz. De Jong’ın rekonstrüksiyonlarının bazıları son derece varsayıma dayalı olsa da, bunlara bakan kişilerin antik dönemde yaşayan insanların bu yapıya duyduğu saygıya benzer şekilde kutsallık ve hürmet hissetmesini sağlıyorlar. BÜYÜK İSKENDER GORDİON'DA
Büyük İskender, kaderinde Asya’ya hâkim olmak olduğunu göstermek amacıyla “Gordion Düğümü"nü” kesmek için MÖ 333’te Gordion’a geldiğinde, Orta 13
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Above: This 3-D reconstruction by Banu Bedel of the Early Phrygian Citadel depicts three megarons that existed at the time. Üstte: Erken Frig İç Kalesi’nin Banu Bedel tarafından yapılmış bu 3-D rekonstrüksiyonu, bu dönemde var olan üç megaronu gösteriyor.
Above: One of six gold foil appliqués from rock-cut Tomb 836 at Sardis. It depicts two bearded sphinxes, a winged disc, rosettes, and crenelations. Other gold objects recovered from this tomb include 9 appliqués with winged man-bulls, 50 foil rosettes, 2 buttons, and a chain. The iconographic motifs are linked to the power of the Achaemenid Persian Empire (late 6th–4th century BCE). Appliqués were sewn onto garments to highlight the wealth of the decedent and his allegiance to Persia. H. 3.6 cm. Istanbul Archaeological Museum. Üstte: Sardis’teki kaya mezarı Mezar 836’da ele geçirilen altı altın varaklı aplikten biri. Aplikte sakallı iki sfenks, bir kanatlı disk, rozetler ve mazgallar resmedilmiştir. Bu mezarda ele geçirilen diğer altın objeler arasında kanatlı boğa adam motifli 9 aplik, varaklı 50 rozet, 2 düğme ve bir zincir bulunur. İkonografik motifler, Akamenid Pers İmparatorluğu’nun (MÖ geç 6.–4. yüzyıl) gücü ile ilişkilidir. Aplikler, müteveffanın zenginliğini ve Pers İmparatorluğu’na bağlılığını vurgulamak amacıyla giysilerinin üzerine dikiliyordu. Y. 3.6 cm. İstanbul Arkeoloji Müzeleri.
14
a Celtic tribe that had traveled as mercenaries from central Europe to Asia Minor. The Early and Middle Roman settlement at Gordion (1st–2nd century CE) appears to have functioned as a military outpost from which chain armor has been discovered. The settlement continued in the northwestern part of the Mound into the late Roman period (late 3rd–early 4th century CE), which ended with a Christian cemetery. MORE RECENT AND CURRENT EXCAVATIONS
I have highlighted the excavations of Rodney Young in this chapter because his excavations were the most extensive, but three accomplished archaeologists have directed research at the site in the wake of Young’s untimely death in 1974: Keith DeVries from 1974–1987, and G. Kenneth Sams and Mary Voigt from 1988–2012, with Sams assuming responsibility for publication of the Young discoveries as well as architectural conservation, and Voigt launching an entirely new series of excavations. Voigt’s work prompted the formulation of the “New Chronology” that changed the date of the Iron Age conflagration from 700 to 800 BCE. Research at Gordion under the auspices of the Penn Museum continues just as actively as it always has. A new campaign of remote sensing (radar, magnetic prospection, and electric resistivity) has clarified the layout of the street system and residential districts for the first time, while an extensive conservation and preservation effort is focused on the Early Phrygian Citadel Gate, Terrace Building, and pebble mosaic from Megaron 2, all of which are desperately in need of stabilization.
Frig döneminden kalma görkemli binaların çoğu depremle yerle bir olmuş ve bu binaların taşları da daha sonraki inşaatlarda kullanılmıştı. Bununla beraber, Gordion’daki yerleşim dikkate değer sakinleriyle en azından 1600 yıl daha devam edecekti. 3. yüzyılın ortalarında yerleşim yeri, Orta Avrupa’dan Küçük Asya’ya paralı asker olarak gelen bir Kelt kabilesi olan Galatlar tarafından ele geçirildi. Zincir zırhın keşfedildiği yer olan Gordion’daki Erken ve Orta Roma yerleşimi, askeri karakol olarak kullanıldı. Höyüğün kuzeybatı tarafı ise Geç Roma döneminde Hıristiyan mezarlığı olarak işlev gördü. YAKIN DÖNEM VE GÜNCEL K A ZIL AR
Bu bölümde Young’ın kazılarını öne çıkarmamın sebebi onun kazılarının en geniş kapsamlı kazılar olmasıydı. Fakat Young’ın 1974’teki vakitsiz ölümünün ardından üç başarılı arkeolog sit alanındaki araştırmaları yönetti: 1974–1987 arasında Keith DeVries ve 1988–2012 arasında da G. Kenneth Sams ile Mary Voigt. Sams, Young’ın keşiflerinin yanı sıra mimari konservasyon çalışmalarını yayınlamaktan sorumluyken Voigt, tamamen yeni kazılar başlattı. Voigt’in çalışmaları, Demir Çağı yangını tarihinin MÖ 700’den 800’e çekilmesini sağlayan “Yeni Kronolojinin” formüle edilmesini hızlandırdı. Gordion’daki araştırmalar Penn Müzesi’nin himayesi altında her zaman olduğu gibi aktif bir şekilde devam ediyor. Yeni başlayan uzaktan algılama çalışmaları (radar, manyetik arama ve elektrik özdirenç) sokak sistemiyle yerleşim bölgelerinin düzenini ilk kez açığa kavuştururken, yoğun konservasyon ve koruma programı, hepsi ciddi şekilde sabitlenmeye ihtiyaç duyan Erken Frig İç Kale Kapısı’na, Teras Binası’na ve
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
Above: The reconstruction by Ben Marsh shows Gordion’s fortification system during the Middle Phrygian period (8th –6th century BCE).
Üstte: Ben Marsh tarafından yapılan bu rekonstrüksiyon, Orta Frig döneminde (MÖ 8.–6. yüzyıl) Gordion’un sur sistemini gösterir.
Meanwhile, renewed excavation has yielded a far more nuanced understanding of the Citadel’s fortifications during the Early, Middle, and Late Phrygian periods. The importance of Gordion is difficult to summarize within the scope of a short chapter, or within the scope of a single exhibition. However, a visit to the site or a tour of the new exhibition will amply demonstrate the multi-faceted character that Gordion acquired during the last three millennia, as well as our rationale for regarding the reign of Midas and the kingdom that he ruled as a golden age.
Megaron 2’de bulunan çakıl taşı mozaiğe odaklandı. Bu sırada yenilenen kazılar Erken, Orta ve Geç Frig dönemlerinde iç kale surlarını çok daha ayrıntılı bir şekilde anlamamızı sağladı. Gordion’un önemini kısa bir bölümde ya da tek bir sergi kapsamında özetlemek oldukça zor. Ancak, sit alanına yapılacak bir ziyaret ya da yeni kazıya düzenlenen tur, hem Gordion’un son üç bin yılda edindiği çok yönlü karakteri hem de bizim neden Midas’ın hükümdarlık dönemiyle yönettiği krallığı altın çağ olarak adlandırdığımızı fazlasıyla gösterecek.
C. Brian Rose is Curator of The Golden Age of King Midas and Director of the Gordion Archaeological Project. He is also Curator-in-Charge of the Mediterranean Section and James B. Pritchard Professor of Archaeology at the University of Pennsylvania.
C. Brian Rose, Kral Midas’ın Altın Çağı’nın Küratörü ve Gordion Arkeoloji Projesi Başkanıdır. Kendisi ayrıca Akdeniz Bölümü Küratörü ve Pensilvanya Üniversitesi'nde James B. Pritchard Arkeoloji Profesörüdür.
FOR FURTHER READING
EK OKUMA İÇİN
Rose, C.B., ed. The Archaeology of Phrygian Gordion, Royal City of Midas. Philadelphia: University of Pennsylvania Museum of Archaeology and Anthropology, 2012. Rose, C.B. and G. Darbyshire, eds. The New Chronology of Iron Age Gordion. Philadelphia: University of Pennsylvania Museum of Archaeology and Anthropology, 2011. Expedition 51.2 (Summer 2009): special issue on Gordion.
Rose, C.B., ed. The Archaeology of Phrygian Gordion, Royal City of Midas. Philadelphia: University of Pennsylvania Museum of Archaeology and Anthropology, 2012. Rose, C.B. ve G. Darbyshire, ed.ler. The New Chronology of Iron Age Gordion. Philadelphia: University of Pennsylvania Museum of Archaeology and Anthropology, 2011. Expedition 51.2 (Summer 2009): Gordion özel baskısı.
15
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
RUSSIA
CIMMERIANS/SCYTHIANS
CASPIAN SEA
BLACK SEA
GREECE PHRYGIA
URARTU
TURKEY
LYDIA
SYRO-HITTITES
PERSIA
ASSYRIA MEDITERRANEAN SEA
IRAN IRAQ
NEIGHBORING KINGDOMS
Greece
Phrygia
Cimmerians/Scythians
Assyria
Home to the great sanctuaries of Delphi and Olympia, and the powerful city-states of Athens and Sparta.
The kingdom of Midas, known for its impressive citadels, textiles, and bronzes.
Nomadic northern neighbors of Phrygia and Urartu, the Cimmerians invaded Asia Minor during the 7th century.
A powerful empire that extended from Egypt to Iran, ruled by Midas’ rival Sargon II.
Lydia
Urartu
Known for the invention of coins and control of Phrygia after Midas.
The varied peoples of several small kingdoms that were the main targets of Assyrian expansion.
A kingdom centered around Turkey’s Lake Van, famous for fine metalwork and mountaintop fortresses.
The Persian Empire stretched from southeastern Europe to the Indus Valley, and lasted for nearly 200 years.
KOMŞU KRALLIKLAR
Yunanistan
Frigya
Kimmerler ve İskitler
Asur İmparatorluğu
Midas’ın krallığı sırasında Frigya en zengin döneminde olup, Doğu ve Batı dünyalarını birleştiren köprü vazifesi görmüştü. Midas bu bölgedelerde tanınan güçlü bir kraldı. Yukarıdaki resimde gösterilen ülke ve kavimler Demir Çağı'nda Frigya'nın etkisi altında kalmıştır.
Delfi ve Olympia gibi görkemli tapınaklara, Atina ve Sparta’nın güçlü devletlerine sahip olan Yunanistan.
Midas'ın krallığı, görkemli iç kaleleri, tekstilleri ve tunç eşyalarıyla ünlüdür.
Frigya ve Urartu krallıklarının kuzeydeki göçebe komşuları MÖ 7. yüzyılda Küçük Asya'yı istila etmişlerdi.
Kral Midas'ın rakibi II. Sargon’un güçlü imparatorluğu Mısır'dan İran'a kadar uzanıyordu.
Neo-Hititler
Urartu
Pers İmparatorluğu
Lidya
Asur devletinin genişlemesinde hedef aldığı çeşitli kavimlerden oluşan küçük krallıklar.
Bu krallığın merkezi Türkiye'de Van Gölü'ndedir; zarif metal işçiliği ve tepe üstlerinde kurdukları kalelerle tanınmışlardır.
İki yüz yıl devam eden bu imparatorluğun toprakları Güneydoğu Avrupa'dan İndüs vadisine kadar uzanmıştı.
During Midas’ reign, Phrygia reached the height of its prosperity and acted as a bridge between East and West. Midas was a powerful ruler, renowned throughout this part of the world. Here are some of the places and people influenced by Phrygia during the Iron Age.
16
Sikkeyi keşfeden bu krallık Midas'tan sonra Frigya'ya hükmetmişti.
Syro-Hittites
Persia
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
T H E I N T ER AC T ION OF E MPIR E S İ MPA R ATOR LU K L A R I N ET K İL E Şİ Mİ Anastasia Amrhein, Sophie Crawford Waters, Sam Holzman, Kurtis Tanaka Much of the richness of Gordion’s history lies in its interaction with the other great kingdoms of the Near East during the Iron Age and Archaic periods (ca. 950–540 BCE). Each of them observed Gordion and the Phrygians through divergent lenses, and the character of the site shifted considerably as the power of these neighboring states and empires increased and diminished. Gordion’s interface with Assyria, Lydia, Persia, Greece, and the Eurasian steppe constitutes one of the defining features of The Golden Age of King Midas exhibition. In the following pages, you will find these regions presented like characters in an epic fi lm that gradually shaped the history of Asia Minor during the 1st millennium BCE.
Gordion’un tarihi zenginliği büyük ölçüde, Demir Çağı ve Arkaik dönemlerde (yak. MÖ 950–540) Yakın Doğu’nun diğer büyük krallıklarıyla etkileşimde bulunmasında yatar. Söz konusu krallıkların her biri, Gordion ve Frigleri farklı merceklerden gözlemlemiş ve bu komşu devlet ve imparatorlukların gücünün azalıp artmasına göre bölgenin karakteri de büyük oranda değişmiştir. Gordion’un Asur, Lidya, Pers, Yunan ve Avrasya bozkırı ile olan bağlantısı, Kral Midas’ın Altın Çağı sergisinin belirleyici özelliklerinden birini oluşturur. Aşağıdaki sayfalarda göreceğiniz üzere, bu bölgeler, MÖ 1. binyılda Anadolu’nun tarihini yavaş yavaş şekillendiren epik bir filmdeki karakterler gibi sunulmuştur.
ASSYRIANS AND PHRYGIANS
ASURLULAR VE FRİGLER
At its greatest extent, the Neo-Assyrian Empire (883–612 BCE) extended as far as Egypt, the Mediterranean Sea, the Persian Gulf, and Iran, all of which were ruled from a series of capitals, such as Nineveh and Nimrud, in what is now northern Iraq. The Empire was maintained through a complex bureaucratic network, and rebellions were quelled through massive deportations of conquered peoples. As Sargon II noted, “I smashed all enemy lands like pots, and cast bonds upon the four regions (of the earth).” Fortunately, the Neo-Assyrian period is one of the most textually rich in the ancient world, so we can draw on a wealth of royal records to reconstruct the imperial contests and battles that occurred throughout the Near East. The Assyrians were particularly concerned about their unstable borders at the north, which coincide with southeast Turkey. That area was fi lled with a series of relatively small kingdoms that constituted a buffer zone effectively dividing Assyrian territory from that of Phrygia and Urartu. Whoever controlled the region had access to valuable natural resources such as silver, alabaster, and wood, as well as the best travel routes through the Taurus Mountains from Syria into Asia Minor. Not surprisingly, both Urartu and Phrygia were continually interacting
En geniş kapsamıyla, Yeni Asur İmparatorluğu (MÖ 911–612), Mısır, Akdeniz, Basra Körfezi ve İran’a kadar uzanmış olup; bu yerlerin tamamı, günümüzde kuzey Irak'ta bulunan Ninova ve Nimrud gibi bir dizi başkentten yönetilmişti. İmparatorluk, kompleks bir bürokratik ağ yoluyla idare edilmiş; ayaklanmalar, fethedilmiş topraklardaki halkın maruz bırakıldığı büyük çaplı sürgünlerle bastırılmıştır. II. Sargon, “Düşman toprakların hepsini çömlek gibi ezip dünyanın dört tarafındaki ilişkilere yön verdim.” sözleriyle buna işaret etmiştir. Neyse ki, Yeni Asur dönemi, antik dünyada yazılı belge bakımından en zengin dönemlerden biridir. Dolayısıyla, Yakın Doğu genelinde gerçekleştirilen imparatorluk mücadeleleri ve savaşların yeniden kurgulanması için krallığa ait bol miktarda kayıttan yararlanabiliyoruz. Asurlular, özellikle Türkiye’nin güneyine denk düşen kuzeylerindeki istikrarsız sınırlar konusunda kaygılıydılar. Bahsedilen bölge, Asur topraklarını Frigya ve Urartu topraklarından etkili biçimde bölen, tampon bölge niteliğindeki bir dizi nispeten küçük krallıkla doluydu. Bölgeyi kontrol altında tutan kişinin, gümüş, kaymaktaşı ve kereste gibi değerli doğal kaynakların yanı sıra, Suriye’den Küçük Asya'ya uzanan Toros Dağları üze-
17
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Above: A watercolor painting by Piet de Jong (1957) features the bronze lion’s head situla from Tumulus MM. This may have been a gift from an Assyrian ruler. Üstte: Piet de Jong tarafından yapılan suluboya resimde (1957), MM Tümülüsü’nde bulunan tunç aslan başı situla yer alır. Bu situla, Asur hükümdarı tarafından gönderilmiş bir hediye olabilir.
Left: This Lydian landscape with tumuli (bottom) closely resembles that of the Phrygian landscape at Gordion (top). Solda: Tümülüsleriyle birlikte bu Lidya manzarası (aşağıda), Gordion’daki Frig manzarasıyla (yukarıda) büyük benzerlik taşır.
both diplomatically and militarily with the buffer states in this area. Phrygian involvement in Assyrian territories became much more aggressive during the reigns of the Assyrian Sargon II (721–705 BCE) and his contemporary, Midas. Urartu reemerged as a threat and Sargon focused on preventing an alliance between the two kingdoms. With the rise of Phrygia and Urartu, the peripheral areas could play the imperial powers against one another. In 710/709 BCE, Midas unexpectedly sought a truce with Assyria, which is recorded in a letter from Sargon to his governor of Que, near modern Adana: “A messenger [of] Midas the Phrygian has come to me...this is extremely good! His ambassador offered submission and brought me tribute and gifts. My gods Aššur, Šamaš, Bel, and Nabû have now taken action, and without a battle or anything, the Phrygian has given us his word and become our ally!...You will press [my enemies] from one side, and the Phrygian from the other side, so that (in no time) you will snap your belt on them.” As Sargon notes, 18
rindeki en iyi seyahat rotalarına da erişimi vardı. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, hem Urartu hem de Frigya, sürekli olarak bu alandaki tampon devletlerle hem diplomatik hem de askeri bakımdan etkileşim içinde kalmıştır. Asur topraklarına Frig müdahalesi, Asurlu II. Sargon (MÖ 721–705) ve onun çağdaşı Midas’ın hükümdarlığı sırasında çok daha agresif nitelikte seyretmişti. Urartu bir tehdit olarak tekrar ortaya çıktığında, Sargon, iki krallık arasında ittifak oluşmasını önlemeye odaklanmıştı. Frigya ve Urartu’nun yükselişiyle, merkezden uzaktaki bölgeler, egemen güçleri birbirine karşı kışkırtabilirdi. MÖ 710/709’da, Midas beklenmedik bir şekilde, Asur ile ateşkes yapmıştı. Sargon, günümüzde Adana’nın yakınında kalan Que valisine yazdığı bir mektupta bu ateşkesten bahseder: “Frigyalı Midas ['tan] bana bir ulak geldi...bu, son derece iyi bir gelişme! Elçisi, biat önerdi ve bana vergi ve hediyeler getirdi. Tanrılarım, Aššur, Šamaš, Bel ve Nabû’nun devreye girmesiyle, savaş ya da başka herhangi bir mücadele olmaksızın Frigya, bize bağlılığını bildirip müttefikimiz oldu!...[Düşmanlarıma] bir taraftan
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
such alliances regularly prompted the exchange of gifts between kings, and the bronze situlae (wine buckets) with ram and lion head decoration found in Tumulus MM may represent earlier gifts to Phrygia from Assyria. A LYDIAN VIEW OF THE PHRYGIANS
Nearly 100 years after Sargon II wrote his self-congratulatory letter, the Assyrian Empire had been destroyed and the Lydians had succeeded the Phrygians as the dominant power in western-central Anatolia. The Lydian Empire extended from the Aegean coast of Asia Minor to the Halys River (now the Kızılırmak) in the east, bringing much of the former Phrygian kingdom within their sphere of control. Even though Phrygia’s political power began to wane during the 7th century BCE, many aspects of Phrygian culture flourished among the Lydians, for whom the Phrygians served as a venerable model. Our best evidence comes from tombs, where the Lydians’ modeling of Phrygian antecedents is the most clear. Little is known of Lydian burial customs before the 6th century, but King Alyattes introduced the tumulus form of burial to Lydia during the 560s BCE. It is clear that Alyattes was not only inspired by the tumuli of Gordion, but saw himself in direct competition with them, or more specifically with the great king, probably Gordios, who was laid to rest in the so called Midas Mound. Thus, Alyattes set about constructing for himself the largest tumulus in Asia Minor: 1,120 m (almost 3,700 feet) in circumference, 360 m (almost 1,200 feet) in diameter, and 69 m (over 200 feet) high. In doing so, Alyattes made a direct statement of his place in the tradition of Anatolian
siz baskı uygularken, diğer taraftan Frigler bastıracak, böylece (çok geçmeden) kemeriniz üzerlerinde şaklayacak.” Sargon’un da söylediği gibi, bu tür ittifaklar düzenli olarak krallar arasında hediye sunma ritüelini teşvik etmişti. Ayrıca, Tümülüs MM’de bulunan koç ve aslan başı süslemeli tunç situlalar (şarap kovaları), Asur tarafından Frigya’ya sunulan eski hediyeleri temsil edebilir. LİDYALILARIN GÖZÜNDEN FRİGLER
II. Sargon’un, kendisini tebrik niteliğindeki mektubunu yazmasından yaklaşık 100 yıl sonra, Asur İmparatorluğu yıkılmış ve Lidyalılar, batı-orta Anadolu’daki egemen güç olarak Friglerin halefi olmuştu. Lidya İmparatorluğu, Anadolu’nun Ege kıyısından doğudaki Halys Nehri'ne (günümüzde Kızılırmak) kadar uzanarak, önceki Frig krallığının büyük bir kısmını, kendi kontrolü altına almıştı. MÖ 7. yüzyılda, Frigya’nın siyasi gücü azalmaya başlamasına rağmen, Frig kültürünün pek çok özelliği, Lidyalılar arasında korunmuş; Frigler, kendileri için saygıdeğer bir model teşkil etmişti. Lidyalıların kendilerinden önce gelen Frigleri model aldığına dair en sağlam kanıtımız, bunu açıkça belli eden mezarlardan gelir. Lidyalıların, 6. yüzyıldan önceki mezar gelenekleriyle ilgili çok az bilgi mevcut olmasına rağmen, Kral Alyattes, MÖ 560’larda Lidya’ya tümülüs mezar formunu getirdi. Alyattes’in, Gordion tümülüslerinden sadece etkilenmediği, aynı zamanda kendisini Friglerle ya da daha spesifik olursak, söz konusu Midas Höyüğü'ne gömülen büyük kral, muhtemelen Gordios, ile doğrudan rekabet içinde gördüğü de anlaşılmaktadır. Böylece Alyattes, Anadolu’daki en büyük tümülüsü inşa ettirmeye koyuldu.
Above: Black-polished goat jug from Gordion Tumulus P (ca. 770–760 BCE). The person buried in the tomb was a royal child about five years old. Many unusual toy-like finds were recovered from this tomb, such as vessels in the form of animals and birds, miniature carved wooden animals and monsters, and a bronze chariot. H. 15 cm. Museum of Anatolian Civilizations, Ankara. Üstte: Keçi biçiminde siyah perdahlı testi (yak. MÖ 770–760), Gordion’da Tümülüs P’den çıkarılmıştır. Bu mezar, kraliyet ailesinden beş yaşındaki bir çocuğa aittir. Mezarda oyuncağa benzer birçok sıradışı buluntu ele geçirilmiştir. Bunlar arasında hayvan ve kuş biçimli kaplar, ahşaptan oyma minyatür hayvan ve canavarlar ve bir de tunçtan at arabası sayılabilir. Y. 15 cm. Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Ankara.
Above: This clay cylinder of King Sargon II (ca. 713 BCE) is from the exhibition. Part of the text mentions the king’s problems with Mita, the Assyrian name for King Midas, and his people, the Mushku (Phrygians). The Oriental Institute of the University of Chicago. Üstte: Kral II. Sargon’a ait bu kil silindir (yak. MÖ 713) sergidendir. Metnin bir bölümü kralın, Midas’ın Asurca adı olan Mita ve tebaası Muşkilerle (Frigler) yaşadığı sorunlardan bahsetmektedir. Chicago Üniversitesi Şarkiyat Enstitüsü.
19
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Above: The Pactolus River (modern Sart Çayı) contained gold in antiquity, and was responsible for the great wealth of Lydia.
Üstte: Paktolos Nehri’nde (günümüzde Sart Çayı), antik dönemde altın bulunuyordu ve bu nehir, Lidya’nın görkemli zenginliğinin kaynağıydı.
kingship, as did his son Croesus, who would have completed the tumulus. The Lydian royals did not adopt the tumulus without adapting it to their own architectural traditions. Rather than constructing a wooden tomb chamber, Alyattes was something of an innovator and constructed his out of stone ashlar masonry, the oldest ashlar masonry structure yet found in Lydia. This tradition of stone working is most closely associated with the East Greek cities of the Aegean coast and attests to the Lydians’ multi-faceted tastes. It is from the Greek sources that we know of other adoptions of Phrygian customs by the Lydian kings. Herodotus tells us (I.14) that Gyges and Croesus made wealthy dedications at the sanctuary of Apollo at Delphi and were the first of the “barbarians” to do so after Midas himself. From these dedications, the names of Gyges and Croesus became synonymous among the Greeks with wealth and luxury, and the phrase “rich as Croesus” survives today. The Greeks were not blind to the Lydians’ use of Phrygian models, and the myth of Midas is telling in this regard. To rid himself of his golden touch (see page 58 in this issue), Midas was commanded to bathe in the river Pactolus, which flows west of Sardis, the Lydian capital. Thus, his golden power was transferred to the river, which then ran with gold. In other words, this “golden
Tümülüsün çevre uzunluğu 1120 m (yaklaşık 3700 fit), çapı 360 m (yaklaşık 1200 fit) ve yüksekliği 69 m’dir (200 fit’in üzerinde). Bu hareketiyle, Alyattes, tümülüsü tamamlayacak olan oğlu Karun'un yaptığı gibi, Anadolu krallık geleneğindeki yerini doğrudan ortaya koymuştu. Lidya kraliyet üyeleri tümülüsü benimserken kendi mimari geleneklerine uyarladılar. Ahşap bir mezar odası inşa etmek yerine, yenilikçi kimliğiyle, Alyattes, kendi mezar odasını kesmetaş duvarlarla inşa etti. Bu, Lidya’da bugüne dek bulunan en eski kesmetaş duvar yapısıdır. Bu taş işçiliği geleneği, en çok Ege kıyısındaki Doğu Yunan şehirleriyle ilişkilidir ve Lidyalıların çok yönlü zevklerinin kanıtıdır. Lidya krallarının benimsediği diğer Frig geleneklerini, Yunan kaynaklarından öğreniyoruz. Herodot (I.14), Giges ve Karun’un, Delfi'de Apollon’un tapınağına cömert hedi yeler sunduğunu ve Midas’ın kendisinden sonra bunu yapan ilk “barbar” olduğunu anlatır. Bu hediyeler nedeniyle Giges ve Karun’un adları, Yunanlar arasında zenginlik ve lüks ile eş anlamlı hale gelmiştir; “Karun kadar zengin” ifadesi günümüzde hala kullanılmaya devam etmektedir. Yunanlar, Lidyalıların Frig modelini kullandığını bilmiyor değildi; Midas efsanesi, bize bu konuda bilgi verir. Altın dokunuşundan kurtulmak için Midas’ın, Lidya’nın başkenti Sardis’in batısında akan Paktolos nehrinde yıkanması telkin edilmişti. Bu nedenle, altına
20
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
Above: This relief of the Phrygian Mother is from Boğazköy (early 6th century BCE). Museum of Anatolian Civilizations, Ankara. Üstte: Frig Ana Tanrıçasının bu kabartması, Boğazköy’de bulundu (MÖ 6. yüzyılın başları). Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Ankara.
river” that was the source of Lydia’s wealth had been given to them by Midas, and myth was therefore used as a device to explain the transfer of power from Phrygia to Lydia. Phrygian influence was not limited to the upper echelons of Lydian society. To a Lydian visitor, the settlement of Gordion in the 6th century BCE would have seemed comfortably familiar, complete as it was with a fortified citadel and a distant and impressive cemetery filled with tumuli, just like Sardis. A Lydian or Phrygian visitor to either site could also have worshiped the great mother goddess, Matar, as she was known in Phrygia, or Kuvava, as she was known in Lydia, with equal ease. The process of interaction and hybridization that began under Gyges and Alyattes would continue in the following centuries, even after Persia’s conquest of Lydia, and we have now begun to question our distinctions of “Phrygian” and “Lydian,” embracing instead the formulation of a greater Anatolian tradition that encompassed both cultures. PERSIAN GORDION
Above: Croesus is depicted on this early 5th century BCE Attic red-figure vase by Myson. Apollo saved him from a fiery death on the pyre. Louvre Museum, Paris. Durand Collection, 1836. Accession no. G 197. Üstte: MÖ 5. yüzyılın başlarına ait Myson’un bu kırmızı figürlü Attika vazosunda Karun betimlenmiştir. Apollon, onu odun yığını üzerinde yanarak ölmekten kurtarmıştır. Louvre Müzesi, Paris. Durand Collection, 1836. Demirbaş no. G 197.
In the mid-6th century BCE, when King Croesus of Lydia stood on the verge of war with Cyrus, the king of the growing Persian Empire, he consulted the oracle at Delphi. After learning that if he went to war he would destroy a great kingdom, Croesus confidently attacked. Once he fled back to Sardis to mount his disastrous last stand against the Persians, Croesus recognized the irony of the ambiguous oracle: the kingdom Croesus had destroyed was his own. Regardless of the truth of the tale of Croesus and the oracle, it certainly encapsulates the unexpected
dönüştürme gücü nehre aktarılmış ve nehirden daha sonra altın akmıştır. Başka bir deyişle, Lidya’nın zenginliğinin kaynağı olan bu “altın nehir”, kendisine Midas tarafından verilmişti. Bu nedenle, efsane, Frigya’nın gücünün Lidya’ya aktarılması için bir araç olarak kullanılmıştı. Frig etkisi, Lidya toplumunun üst kademeleriyle sınırlı değildi. Lidyalı bir ziyaretçi için, MÖ 6. yüzyılda Gordion yerleşimi, tıpkı Sardis’te olduğu gibi müstahkem bir iç kale ve tümülüslerle kaplı uzak, etkileyici mezarlığı ile son derece tanıdık görünürdü. İki yerleşimden birine giden Lidyalı veya Frig bir ziyaretçi ayrıca, Frigya’da Matar ya da Lidya’da Kuvava olarak bilinen büyük ana tanrıçaya aynı derecede kolaylıkla tapınabilirdi. Giges ve Alyattes hükümranlığında başlayan etkileşim ve melezleştirme süreci, Pers imparatorluğunun Lidya’yı fethetmesinden sonra bile, takip eden yüzyıllarda devam edecekti. Artık biz, her iki kültürü de içine alan daha büyük bir Anadolu geleneği oluşumunu benimseyerek, yaptığımız “Frig” ve “Lidyalı” ayrımını sorgulamaya başladık. PERS EGEMENLİĞİNDE GORDİON
MÖ 6. yüzyılın ortalarında, Lidya Kralı Karun, büyümekte olan Pers İmparatorluğu kralı Kiros ile savaşın eşiğine geldiğinde Delfi'deki kâhine danışmıştı. Savaşa girmesi durumunda büyük bir krallığı yerle bir edeceğini öğrendikten sonra Karun, kendinden emin bir şekilde saldırıya geçti. Perslere karşı talihsiz son savunmasına girişmek üzere Sardis’e geri kaçtığında, Karun, çift anlamlı kehanetin ironisini fark etmişti: Karun’un yerle bir ettiği, kendi krallığı olmuştu. Karun ve kâhin hikâyesinin 21
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Above: Shown above is the interior of the “Küçük Höyük” fortified complex, which was originally at least four stories high. From the excavation of Gordion’s Lower Town fortifications in 1957.
Above: In 1952, the Mosaic Building was excavated, revealing a Late Phrygian/Achaemenid period mosaic floor, red-painted column base, step, and stylobate (stepped platform for columns).
Üstte: Burada, dört kat yüksekliğine kadar ayakta kalmış olan “Küçük Höyük” müstahkem kompleksinin iç kısmı görülmektedir. Gordion Aşağı Şehir surları kazısından, 1957.
Üstte: 1952’de, Mozaik Binası’nda yapılan kazıda, Geç Frig/Akamenid dönemine ait bir mozaik taban, kırmızı boyalı bir sütun kaidesi, basamak ve kemeraltı stilobatı (sütunların altındaki basamaklı platform) ortaya çıkarıldı.
turn of events in which Cyrus the Great swiftly annexed Anatolia into the rapidly expanding Persian Empire in 546 BCE. The large concentration of Lydian pottery found on Gordion’s Kuçuk Höyük (“little mound”) suggests that the Lydians maintained a garrison along Gordion’s outer fortification wall as a strategic stronghold. The Persians captured Gordion by building an earthen siege ramp against this garrison, probably pushing a siege tower up the ramp from which they launched arrows and firebrands. The Persians had perfected this Assyrian siege technique and would use it to conquer other cities, such as Paphos on Cyprus. It was due to this type of warfare that the Phrygians had built the massive gate and walls of Gordion centuries earlier, but this time, they were not enough. The Persians governed their expansive territories, which stretched from Central Asia to Egypt and the edge of Europe, through a complex administrative network. Large provinces—called satrapies—were ruled from regional capitals connected by an extensive overland communication network; Gordion appears to have been situated on its main artery, the “Royal Road.” Based on calculations by Henry Colburn, if the Persian postal relay was as fast as the Pony Express, the Persian King in Susa (Iran) could have sent a message to Gordion in ten days. Herodotus (5.52) writes that the Persian King maintained way stations with elaborate guesthouses along the Royal Road, with 20 in Lydia and Phrygia alone. One of these may have been Gordion, since a delegation
gerçekliği bir yana, anlatılanlar, olayların beklenmedik yönde gelişmesiyle Büyük Kiros’un MÖ 546’da bir anda Anadolu’yu, hızla genişleyen Pers İmparatorluğuna katmasını kesinlikle özetlemektedir. Gordion’daki Küçük Höyük’te bulunan çok sayıda Lidya seramiği, Lidyalıların, Gordion’un dış sur duvarı boyunca bir garnizonu stratejik kale olarak tuttuğunu gösterir. Persler, bu garnizona karşı topraktan yapılmış bir kuşatma rampası inşa etmiş ve büyük olasılıkla bu rampanın üzerinde ittikleri bir kuşatma kulesinden ok ve meşaleler fırlatarak Gordion’u ele geçirdiler. Persler, bu Asur kuşatma tekniğini mükemmelleştirerek Kıbrıs’taki Baf gibi diğer şehirleri ele geçirmek için kullanacaktı. Frigler, yüzyıllar öncesinde bu tür savaşlar için büyük kapıyı ve Gordion surlarını inşa etmiştiler; ancak bu kez, bunlar yeterli olmamıştı. Persler, Orta Asya’dan Mısır ve Avrupa’nın ucuna uzanan geniş topraklarını kompleks bir idari ağ yoluyla yönettiler. Satraplık denilen büyük vilayetler, kapsamlı bir karayolu iletişim ağıyla birbirine bağlı bölgesel başkentlerden yönetildi. Anlaşıldığı kadarıyla Gordion, bu ağın ana arteri konumundaki “Kral Yolu” üzerinde bulunuyordu. Henry Colburn’ün yakında çıkacak olan eseri Connectivity and Community in the Achamenid Empire’da yaptığı hesaplamalara dayanarak, Perslerin posta iletimi, Pony Express kadar hızlıysa, Susa’daki (İran) Pers Kralının mesajı Gordion’a on gün içinde ulaşabilirdi. Herodot’un (5.52) yazdığına göre, Pers Kralı, yalnızca Lidya ve Frigya’da 20 tane olmak üzere, Kral Yolu boyunca özenle hazırlanmış misafirhanelerden oluşan
22
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
Right: These Achaemenid-Persian period clay mosaic pegs (right) were recovered from the antechamber of the Painted House at Gordion in 1953 (far right). Sağda: Akamenid-Pers dönemine ait pişmiş toprak mozaik çiviler (sağda), Gordion’daki Boyalı Ev'in giriş salonunda (en sağda) 1953'te ele geçirilmiştir.
of Athenian ambassadors resided at Gordion for several months while the Persians negotiated a separate alliance with the Spartans in 407 BCE (Xen. Hell. 1.4.1). The stylish welcome guests once enjoyed may still be seen today: two beautiful marble column bases in high Persian style would have reminded any of Gordion’s Persian visitors of the very similar ones in Cyrus’ royal capital at Pasargadae, in southwestern Iran. The Mosaic Building, a new elaborately decorated architectural complex on Gordion’s Citadel, included a room with a stepped podium that might have served as a throne base for holding court on such occasions. The inhabitants of Gordion maintained their architectural traditions on a smaller scale and in unique ways. A small subterranean room, which may have served as a clandestine ritual dining space, was covered in intricate wall paintings in the “Greco-Persian” style of west-central Anatolia. Th is “Painted House” had a large frieze containing 50 figures, mainly barefoot women clad in elaborate jewelry and headdresses, playing lyres, carrying vessels and beer-straws, and drinking from spouted jugs. Fragments of this wall painting were found in tiny pieces in the 1950s, but were reconstructed in watercolors with a touch of Art Deco style by the great archaeological illustrator Piet de Jong. The most unusual find from the Painted House was a wall mosaic made of more than 1,000 tiny ceramic pegs. Although they have a formal similarity to Mesopotamian clay and stone cone wall decorations, they seem to be a quirky blend of the Phrygian mosaic tradition and traditional Phrygian pottery techniques. Ostensibly because the Athenians had burned the temple of Cybele at Sardis, the Persians and the Greeks fought back and forth for almost two centuries, but in the second half of the 5th century the Athenians and Spartans
konaklama yerlerini idame ettiriyordu. Perslerin, MÖ 407’de Spartalılarla ayrı bir ittifak kurmayı görüştüğü sırada Atinalı elçilerden oluşan bir delegasyon, birkaç ay boyunca Gordion’da bulunduğu için söz konusu konaklama yerlerinden biri, Gordion olabilir (Ksenophon’un Hellenika adlı eseri 1.4.1). Konukların bir zamanlar tadını çıkardığı şık karşılama bugün halen görülebilir: Yüksek Pers stilindeki göz alıcı mermer sütun kaideler, Gordion’un Pers ziyaretçilerine, güneybatı İran’daki Pasargadae’de bulunan Kiros’un kraliyet başkentindeki benzer eserleri hatırlatmış olabilir. Gordion İç Kalesindeki yeni, incelikle dekore edilmiş mimari kompleks olan Mozaik Binası’nda bu tür özel toplantılarda kullanılmak üzere taht kaidesi olarak işlev görmüş olabilecek kademeli bir platform bulunan bir oda bulunuyordu. Gordion’un sakinleri, mimari geleneklerini küçük ölçekte ve benzersiz yollarla sürdürdü. Gizli bir törensel akşam yemeği alanı olarak kullanılmış olabilecek, yeraltındaki küçük bir oda, orta batı Anadolu’nun “Yunan-Pers” stilindeki karmakarışık duvar resimleriyle kaplanmıştı. Bu “Boyalı Ev”de, çoğunlukla, süslü mücevherleri ve saçlarıyla, flüt çalan, kaplarla bira kamışı taşıyan ve akıtacaklı testilerden içki içen çıplak ayaklı kadınların betimlendiği 50 tasvir içeren büyük bir friz bulunuyordu. Bu duvar resminin farklı kısımları, 1950’lerde ufak parçalar halinde bulunmuş; fakat resim, arkeoloji illüstratörü Piet de Jong tarafından Art Deco tarzı dokunuşla suluboyayla tekrar oluşturulmuştu. Boyalı Ev’den çıkan en sıradışı buluntu, 1000’den fazla ufak pişmiş toprak çividen yapılmış duvar mozaiğiydi. Bunlar, şekilsel açıdan Mezopotamya’daki kil ve taştan yapılmış koni duvar süslemelerine benziyor olsa da, Frig mozaik geleneği ile geleneksel Frig çömlekçilik tekniklerinin alışılmadık bir karışımı gibi görünmektedirler. 23
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
turned their attention to fighting each other. At the beginning of the 4th century, the Spartans renewed war against Persia, sending King Agesilaos on an unsuccessful threeyear mission to liberate the cities of Asia Minor. In 395 BCE, Agesilaos tried to capture Gordion, but gave up after six days—probably because he had no siege engines. Two generations later, Alexander the Great would renew the war against Persia with a better-equipped force and a better strategic plan: he conquered the Persian Empire satrapy by satrapy, eventually stopping at Gordion to regroup his army. It may have been in the colonnaded court of the Mosaic Building, which was the only major edifice still standing on Gordion’s Citadel, that Alexander cut the Gordian Knot in 333 BCE and symbolically inherited the kingdom of Midas—or at least what was left of it. GREEKS AND PHRYGIANS
Above: Objects that appear in the exhibition include a silver belt from Bayındır in Lycia (southwest Turkey), a bronze bowl and fibula from Gordion, and Scythian gold appliqués (ca. 499400 BCE), which decorated a shirt or burial shroud. Üstte: Sergide yer alan eserler arasında Likya'daki (Güneybatı Türkiye) Bayındır'dan gelen gümüş kemer, Gordion'dan tunç kase ile fibula ve gömlek veya kefeni süslemiş olan İskit altın aplikleri (yak. MÖ 499-400) bulunmaktadır.
24
Much of what we know about the Phrygians—including their name— comes from Greek accounts. The Phrygians were often associated with the mythical Trojans of the Iliad, and a popular poem was the epitaph Homer had supposedly written for King Midas. While the Greeks’ conception of the Phrygians often verged on the legendary and mythical, physical proof of their history as a strong and skilled Anatolian people could have been found scattered throughout Greece itself, preserved among the offerings made to the gods at sanctuaries. Herodotus (I.14) tells us of a throne sent to Delphi by King Midas, which took pride of place not only for its intricacy and magnificence, but also for being the
Görünürde, Atinalılar, Sardis’teki Kibele tapınağını yaktıkları için, Persler ve Yunanlar, neredeyse iki yüzyıl boyunca sürekli savaş halindeydi. Ancak, 5. yüzyılın ikinci yarısında, Atinalılar ve Spartalılar, dikkatlerini birbirleriyle savaşmaya verdi. 4. yüzyılın başlangıcında, Spartalılar, Pers İmparatorluğuna karşı yeniden savaş ilan ederek, Anadolu’nun şehirlerini özgürlüğüne kavuşturmak için Kral Agesilaos’u başarısızlıkla sonuçlanan üç yıllık bir göreve gönderdi. MÖ 395’te, Agesilaos, Gordion’u ele geçirmeyi denedi, ancak muhtemelen kuşatma silahı bulunmadığından altı gün sonra vazgeçti. İki nesil sonra, Büyük İskender, daha donanımlı bir birlik ve daha iyi bir stratejik planla Pers İmparatorluğuna yeniden savaş açtı. Pers İmparatorluğunun satraplıklarını teker teker ele geçirerek sonunda Gordion’da durup ordusunu yeniden topladı. İskender’in MÖ 333’te Gordion Düğümü gizemini çözdüğü ve sembolik olarak Midas’ın krallığını ya da en azından ondan geri kalanları miras aldığı yer, Gordion’un İç Kalesinde halen ayakta duran tek büyük mabet olan Mozaik Binası’nın sıra sütunlu avlusu olabilir. YUNANLAR VE FRİGLER
Adları da dâhil olmak üzere, Frigler hakkında bildiklerimizin çoğu, Yunan kaynaklarından gelmektedir. Frigler, genellikle İlyada destanının efsanevi Truvalılarıyla ilişkilendirilmişti. Ayrıca, Homeros’un Kral Midas için yazdığı iddia edilen popüler bir şiir olan mezar yazıtı bulunuyordu. Yunanların Frig algısı, genellikle efsanevi ve mitolojik nitelikte olmaya yaklaşmasına rağmen, güçlü ve becerikli bir Anadolu halkı
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
first dedication by a “barbarian” at the famous sanctuary of Apollo. Other Phrygian objects are known from sanctuaries beyond Delphi, all of them bronzes: belt buckles, bowls, and fibulae (garment pins). It is noteworthy that the principal sanctuaries where they appear are limited to Delphi, Olympia, the Heraion of Argos, Perachora, and the Heraion of Samos. The rarity of these objects in Greece must have enhanced their value as dedications and heightened Phrygia’s esteem as a kingdom on the international stage. The Greeks often incorporated into their mythology and artwork what they knew about Phrygia’s former power. Perhaps the most common scenarios are those related to the story of King Midas and the capture of the satyr Silenus by Phrygian hunters. A beautiful stamnos (broad-shouldered, round vessel with two handles), now in the British Museum, shows Silenus standing before King Midas, his hands bound behind his back. Emerging from Midas’ head are two prominent donkey ears. Interestingly, it is only during the mid-5th century BCE that Midas begins to appear in vase painting with this attribute. Midas had acquired this curious feature after acting as judge at the musical contest between Pan and Apollo, in which he foolishly awarded the prize to Pan. Angered that any human ears could be so stupid, Apollo promptly gave Midas the ears of an ass as a symbol of his bad taste. In his vivid description of the tale, Ovid relates how Midas tried to conceal his shame beneath his Phrygian cap. Only his barber knew the secret, and was sworn to silence. This eventually became too much for the poor man to bear, and he went to a deserted field, dug a hole, and whispered “Midas has ass’s ears” into the ground. The reeds echoed back his words, and soon the whole world knew the story. Although widely depicted on vase painting throughout the 6th and 5th centuries BCE, the manner of representing Midas and the Phrygians underwent an important change in the first half of the 5th century. Earlier examples tend to show Phrygians in Greek costume, and Midas with human ears. Gradually, however, these figures begin to look more exotic, and vase painters employ a confusing blend of “Eastern” garments (not specifically Phrygian) in their depictions. Paradoxically perhaps, this is precisely the period in which the number of Phrygians in Athens grew rapidly. It may be that as myths of Midas
olarak tarihlerinin fiziksel kanıtı, bizzat Yunanistan geneline dağılmış halde, tapınaklarda tanrılara sunulan adaklarda görülebiliyordu. Herodot (I.14), Kral Midas tarafından Delfi'ye gönderilen bir tahttan bahseder. Bu taht, sadece inceliği ve ihtişamıyla değil, aynı zamanda Apollon’un ünlü tapınağına bir “barbar” tarafından sunulan ilk adak olma özelliğiyle de göz önündedir. Diğer Frig objeleri, Delfi dışındaki tapınaklardan bilinmekle birlikte, kemer tokaları, kaseler ve fibulalardan (kumaş iğneleri) oluşan bu objelerin tamamı tunçtur. Bunların ortaya çıktığı başlıca tapınakların, Delfi, Olympia, Argos Heraionu, Perachora ve Sisam Heraionu ile sınırlı olması kayda değerdir. Yunanistan’daki bu objelerin nadirliği, adaklar olarak değerlerini yükseltmiş ve uluslararası düzeyde bir krallık olarak Frigya’nın itibarını arttırmış olmalıdır. Yunanlar genellikle, Frigya’nın eski gücüne ilişkin bilgilerini mitoloji ve sanat eserlerine dâhil etmişlerdir. Belki de en yaygın senaryolar, Kral Midas’ın hikâyesi ve satir Silenus’un Frig avcılarca esir alınmasıyla ilişkili olanlardır. Şu anda British Museum’da bulunan güzel bir stamnos (geniş omuzlu, iki kulplu, yuvarlak kap), elleri arkasında bağlı bir şekilde Kral Midas’ın arkasında duran Silenus’u tasvir etmektedir. Midas’ın başından belirgin iki eşek kulağı çıkmaktadır. İlginç biçimde, Midas, vazo resimlerinde ancak MÖ 5. yüzyılın ortalarında bu şekilde betimlenmeye başlar. Midas, bu tuhaf özelliği, Pan ve Apollon arasındaki müzik yarışmasında hakem olarak bulunduğu sırada akılsızlık edip Apollon yerine Pan’ı seçtikten sonra alır. Bir insan kulağının bu kadar aptal olabilmesine sinirlenen Apollon, kötü müzik zevkinin bir sembolü olarak Midas’a derhal eşek kulakları verir. Hikâyenin canlı betimlemesinde, Ovidius, Midas’ın Frig şapkası altında utancını nasıl gizlemeye çalıştığına değinir. Sadece berberi bu sırrı biliyordur ve bu konuda sessiz kalmaya yemin etmiştir. Bu durum, en sonunda zavallı adamın katlanabileceğinden ağır bir hal alır; o da terk edilmiş bir yere gidip bir çukur kazar ve “Midas’ın eşek kulakları var” diye yere fısıldar. Sazlıklar, adamın söylediklerinin yankılanmasını sağlar ve kısa zamanda hikâyeyi bütün dünya öğrenir. Hem efsanedeki karakter hem de tarihi bir figür olarak, Kral Midas, Yunan sanatı ve edebiyatında sıradışı bir ikili role sahip olmuştur. MÖ 6. ve 5. yüzyıl boyunca vazo resimlerinde yaygın olarak betimlenmesine rağmen, Midas ve Friglerin temsil edilme şekli, 5. yüzyılın ilk 25
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Left: This red-figured stamnos depicts Silenus being brought before Midas. The British Museum, London. Accession no. 1851.0416.9. Solda: Silenus’un Midas’ın huzuruna getirilişini resmeden bu kırmızı figürlü stamnos. British Museum, Londra. Demirbaş no. 1851.0416.9.
gained popularity, so too did the desire to portray him and his entourage as exotic foreigners inhabiting a world very different from the noisy streets of Classical Athens. A potter in Athens, who produced some of the best red-figure vases, signed them “Brygos epoiesen,” which probably means “the Phrygian made this.” We cannot know if the potter was a slave, but a study of slave names indicates that about 30% of the slave population of Classical Athens—by far the largest ethnic group—was Phrygian. Some worked for a family or an individual in a domestic context while others labored in large gangs mining silver to enrich the state treasury. There were so many Phrygians living in areas around Athens by the end of the 5th century BCE that there was even a district called “Phrygia.” An inscription found in Hellespontine Phrygia, now northwestern Turkey, gives us a glimpse of the pernicious activities that sent so many Phrygians to Greece. The stone in question (6th century BCE) comes from Kyzikos, a Greek port city that honored a wealthy Phrygian man named Manes, a grandson of another Phrygian named Aesop. Nearly all of his taxes were cancelled except those for using Kyzikos’ port and selling horses and slaves; consequently, it looks as if Manes may have made his fortune by selling other Phrygians overseas. Around the time of Manes, tales were spreading throughout Greece of a Phrygian slave named Aesop, not the same person mentioned above, who had won his freedom and folk-hero status by telling the fables many children hear today. THE SCYTHIANS AND CIMMERIANS
Beginning in the 8th century BCE, nomadic groups broadly identified as Scythians dominated the Eurasian steppe. They likely spoke Iranian dialects—but did not 26
yarısında önemli bir değişime uğrar. Erken örnekler, Frigleri Yunan kostümü içinde, Midas’ı ise insan kulaklarıyla gösterme eğilimindedir. Ancak yavaş yavaş bu figürler, daha egzotik görünmeye başlar ve vazo ressamları, betimlemelerinde “doğu” kıyafetlerinin (ki bunların özellikle Frig olması gerekmez) şaşırtıcı bir karışımını kullanırlar. Paradoksal olarak, bu tam da, Atina’daki Frig sayısının hızlı bir şekilde arttığı dönemdir. Midas’ın efsanelerinin popülerliği arttıkça Klasik dönemde Atina’nın gürültülü caddelerinden çok farklı bir dünyada yaşayan ilginç yabancılar olarak onu ve maiyetini resmetme isteği de ivme kazanmış olabilir. En iyi kırmızı figürlü vazolardan bazılarını üreten Atina’daki bir çömlekçi, ürettiği vazoları, muhtemelen “Bunu üreten Frigli” anlamına gelen “Brygos epoiesen” ifadesiyle imzalamıştır. Brygos’un bir köle olup olmadığını bilemiyoruz, fakat köle adlarına yönelik yapılan bir çalışma, Klasik Atina’daki köle nüfusunun yaklaşık %30’unu oluşturan Friglerin açık ara en büyük etnik grup olduğunu gösterir. Bazıları ev ortamında bir aile ya da bir kişi için çalışırken, diğerleri devlet hazinesini zenginleştirmek için gümüş madenciliği yapan büyük gruplarla çalışıyordu. MÖ 5. yüzyılın sonunda Atina civarındaki bölgelerde yaşayan o kadar çok Frig vardı ki, burada “Frigya” denilen bir bölge dahi bulunuyordu. Günümüzde Türkiye’nin kuzey batısında Çanakkale Boğazı Frigya’sında bulunan bir kitabe, pek çok Frigliyi Yunanistan’a gönderen tehlikeli işlere ilişkin kısa bir bakış sunar. Bahsedilen kitabe (MÖ 6. yüzyıl), Ezop adında başka bir Friglinin torunu olan Manes adlı zengin Frigliyi şereflendiren bir Yunan liman şehri olan Kyzikos’dan gelmektedir. Manes’in Kyzikos limanı kullanımı ile at ve köle satışı dışındaki vergilerinin neredeyse tamamı iptal edilmişti; sonuç olarak, Manes, servetini başka Frigleri denizaşırı yerlere satarak elde etmiş olabilir. Manes döneminde, Yunanistan genelinde, bugün birçok çocuğun dinlediği masalları anlatarak halk kahramanı statüsünü ve özgürlüğünü kazanmış, muhtemelen yukarıda bahsedilen kişiyle aynı kişi olmayan Ezop adlı Frigli bir köle ile ilgili masallar yayılmaktaydı. İSKİTLER VE KİMMERLER
MÖ 8. yüzyılda başlayarak, geniş anlamda İskitler olarak tanımlanan göçebe gruplar, Avrasya bozkırına egemen olmuştur. Yazı sistemleri olmamasına rağmen büyük ihtimalle İran lehçelerini konuşmuşlar; sadece savaş veya çevresel değişiklik durumunda büyük ölçekli göçlere başlamışlardır. Bu kişiler, usta atlılar olmanın yanı sıra,
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
Left: Gold necklace from Gordion Tumulus A (ca. 540–520 BCE). More than 100 gold beads and pendants were recovered from this tomb, including spherical and quatrefoil beads, and acorn and fruit/nut pendants. Seventy-six of them are shown here, re-strung as a single necklace. For more on Tumulus A, see page 61. Museum of Anatolian Civilizations, Ankara.
have a writing system—and undertook large-scale migrations only in the event of war or environmental change. They were expert horsemen and were described by ancient historians as warlike, which has strongly influenced interpretations of their culture. The visual record they left behind, however, is striking. Especially noteworthy is their depiction of fantastic animals on faceted gold plaques that decorated their garments and horses, all of which would have glistened in the sunlight, as one can see from the Maikop shroud in the Midas exhibition. Following the Greek and Akkadian texts, scholars have traditionally distinguished between the Scythians and another nomadic group called the Cimmerians, but both groups were living north and south of the Caucasus mountains by the 7th century BCE, and it is impossible to distinguish between them in the archaeological record. The earliest written indication of the Cimmerians occurs in Assyrian records dating to the late 8th century BCE (the reign of Sargon II), which discuss the Cimmerians’ confrontation with the Urartian kingdom in what is now Armenia. The ancient sources provide even more evidence for their activities during the 7th century BCE, when they swept through Asia Minor and engaged in a series of conflicts with the Assyrians, Urartians, Phrygians, and Lydians, reportedly sacking the Lydian capital of Sardis and causing the death of King Gyges. Strabo, writing during the Early Roman Empire, reported that Midas had committed suicide in a state of depression following a Cimmerian invasion of his kingdom; Penn excavator Rodney Young sought to link Gordion’s extensive destruction level to that invasion. Such a theory must be abandoned, however, in the wake of the re-dating of the destruction level to a period 100 years earlier. No evidence exists for Cimmerian damage to the site. Anastasia Amrhein is a Ph.D. candidate in History of Art, University of Pennsylvania. Sophie Crawford Waters, Sam Holzman, and Kurtis Tanaka are Ph.D. candidates in the Graduate Group in Art and Archaeology of the Mediterranean World at the University of Pennsylvania.
Solda: Gordion Tümülüs A’dan altın gerdanlık (yak. MÖ 540–520). Bu mezardan yüzden fazla altın boncuk, küresel, yonca yapraklı palamut ve meyve şeklinde süs eşyası bulunmuştur. Bunlardan yetmiş altı tanesi bu resimde görüldüğü gibi, tek bir gerdanlık olarak dizilmiştir. (Tümülüs A ile ilgili daha fazla bilgi için sayfa 61'e bakınız.) Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Ankara.
eski tarihçiler tarafından savaşçı olarak tanımlandılar; bu özellikleri, kültürlerine ilişkin yorumları büyük ölçüde etkilemiştir. Geride bıraktıkları görsel kayıtlar ise çarpıcıdır. Özellikle, giysi ve atlarını süsleyen çok yönlü altın plakalar üzerindeki fantastik hayvan betimlemeleri dikkat çekicidir. Bunların tümü, Midas sergisindeki Maykop kefeninde de görülebileceği üzere, güneş ışığında parıldıyordu. Yunan ve Akad metinlerinden yola çıkan bilimciler, İskitler ile Kimmerler denilen başka bir göçebe grubu geleneksel olarak ayırt ettiler. Ancak, her iki grup da MÖ 7. yüzyılda Kafkasya dağlarının kuzeyi ve güneyinde yaşamış olduğundan, arkeolojik kayıtlarda birbirlerinden ayırt edilmeleri imkansızdır. Kimmerlere dair en eski yazılı kaynaklar, MÖ 8. yüzyılın sonlarına (II. Sargon’un hükümdarlığı) tarihlenen Asur kayıtlarıdır. Bu kaynak, Kimmerlerin, Urartu krallığıyla günümüzde Ermenistan olan bölgede karşılaşmasından bahseder. Antik kaynaklar, Kimmerlerin Anadolu’ya hızla yayılmaları, Asurlular, Urartular, Frigler ve Lidyalılar ile bir dizi mücadeleye girmeleri, söylentilere göre Lidya’nın başkenti Sardis’i yağmalayıp Kral Giges’in ölümüne sebep oldukları MÖ 7. yüzyıla dair daha da fazla bilgi verirler. Erken Romalı yazar Strabon, Midas’ın, krallığına yapılan bir Kimmer saldırısının ardından bunalıma girip intihar ettiğini belirtir; Penn kazı sorumlusu Rodney Young, Gordion’un kapsamlı tahribat tabakasını bu saldırıyla bağdaştırmaya çalıştı. Ancak, tahribat tabakasının 100 yıl daha eskiye tarihlendiğini gösteren yeni tarihlemenin ışığında bu teorinin terk edilmesi gerekir. Kimmerlerin yerleşime zarar verdiğine yönelik hiçbir kanıt yoktur. Anastasia Amrhein, Pensilvanya Üniversitesi, Sanat Tarihi Bölümünde doktora adayıdır. Sophie Crawford Waters, Sam Holzman ve Kurtis Tanaka, Pensilvanya Üniversitesi'nde Akdeniz Dünyası Sanatı ve Arkeolojisi Lisansüstü Grubunda doktora adayıdır.
27
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
28
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
T U M U LUS MM: FIT FOR A K I NG T Ü M Ü LÜS M M: K R A L L A R A L AY IK Richard Liebhart, Lucas Stephens For several thousand years, anyone entering the valley of the ancient Sangarius (modern Sakarya) River near the site of Gordion would have noticed the huge mound of earth now called Tumulus MM. Still standing at 53 m (almost 175 feet) tall and on the top of a ridge, it is visible from long distances on every major ancient or modern road. It is one of over 120 tumuli, or burial mounds, around Gordion, but it dominates the others, as it is larger and grander in every way. These mounds typically covered the burial of a single elite person; Tumulus MM surely marked the burial of an important Phrygian king. MM stands for “Midas Mound,” after the most famous of the Phyrgian kings, but the most recent dating of the construction of the tomb chamber to ca. 740 BCE indicates that Midas was not buried there, since he appears in Assyrian records as late as 709 BCE. While nothing associated with the tomb identifies the dead king, the date of its construction suggests that the occupant of Tumulus MM was the father of Midas. In that case, this mound was constructed by Midas—the first prominent and public statement of his power and ambition. TUMULI AS INDICATIONS OF POWER
Birkaç bin yıldır, Gordion yerleşimi yanındaki antik Sangarius (günümüzde Sakarya) Nehri vadisine giren herkes, şu anda Tümülüs MM denilen devasa toprak höyüğü fark etmiş olmalıdır. Bir bayırın üzerinde, halen 53 m (yaklaşık 175 fit) yüksekliğiyle ayakta duran höyük, antik veya modern ana yolların her birinden uzak mesafelerden görülebilir. Gordion civarındaki 120’yi aşkın tümülüsten biri olmasına rağmen her açıdan daha büyük ve geniş olduğundan diğer tümülüslerden üstün konumdadır. Bu höyükler tipik olarak tek bir elitin mezarını barındırmışlardır; Tümülüs MM ise, şüphesiz önemli bir Frig kralının mezarının nişanesi olmuştur. MM, adını en ünlü Frig kralından alan “Midas Höyüğü”nü ifade eder; fakat mezar odası inşasının en yeni tarihlemelere göre yak. MÖ 740 olması; Midas, Asur kayıtlarında MÖ 709 kadar geç bir tarihte görüldüğü için Midas’ın burada gömülü olmadığını gösterir. Mezarla ilişkili hiçbir özellik, ölü kralın kimliğine işaret etmezken, inşa tarihi, Tümülüs MM’de yatan kişinin Midas'ın babası olduğu izlenimini uyandırır. Bu durumda, söz konusu höyük, Midas tarafından, gücünün ve ihtirasının ilk öne çıkan, aleni ifadesi olarak inşa edilmiştir. GÜÇ GÖSTERGESİ OLARAK TÜMÜLÜSLER
The ancient Phrygians realized the importance of such statements. It is clear to those of us who have worked at Gordion for many years that all the major tumuli in the area, and most of the minor ones, are placed with a direct line of sight to (and from) the city itself, which lay beside the river. In addition, the tumuli are located in valleys and on ridges along ancient roads leading out from the city, thus increasing their visibility and impact. Different sizes of tumuli certainly reflect a hierarchy of scale that must be directly tied to the relative importance of the individual buried in each tumulus. The table below shows some of the Gordion tumuli in descending order by volume.
Antik Frigler, bu tür ifadelerin önemini fark etmişti. Gordion’da pek çok yıl çalışmış olanlarımızın bildiği üzere, bölgedeki tüm büyük tümülüsler ile küçük olanların çoğu, nehrin yanında uzanan şehrin kendisi ile doğrudan bir görüş hattı içinde olacak şekilde konumlandırılmıştır. Ayrıca, tümülüsler, antik yollar boyunca uzanan bayır ve vadilerde konumlandırılarak şehirden görünür durumda olmaları sağlanmış; böylece, görünürlük ve etkileri artırılmıştır. Farklı boyutlardaki tümülüsler, şüphesiz, her bir tümülüste gömülü kişinin görece önemiyle doğrudan bağlantılı olması gereken dereceli
Left: Interior of MM tomb. Peter and Elvan Cobb record the positions of the iron spikes, which are marked here with slips of paper set into nearby cracks and joints. Visible also are the dark stains created from the spikes and the bronzes suspended from them.
Solda: Peter ve Elvan Cobb, burada yakındaki çatlak ce ek yerlerine yerleştirilen kağıt parçalarıyla işaretlenen, demir çubukların yerlerini kaydediyor. Çubuklarla bunlara asılan tunç objelerin bıraktıkları koyu renk izler de görünür durumdadır.
29
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
CLASS
62 TUMULI
PERCENT OF TOTAL #
LOWER DIAMETER
HEIGHT
APPROXIMATE VOLUMES IN CUBIC METERS
MEAN VOLUME
1
Tumulus MM
2%
300 m
53 m
1,250,000
1,250,000
2
2 tumuli
3%
150 m
22-24 m
130,000-140,000
135,000
3
3 tumuli
5%
95-107 m
16-18 m
41,000-50,000
44,000
4
5 tumuli
8%
74-84 m
12-15 m
20,000-25,000
22,000
5
5 tumuli
8%
68-76 m
10-12 m
13,000-18,000
15,000
6
11 tumuli
18%
53-69 m
8-10 m
6,000-10,000
8,000
7
15 tumuli
24%
35-60 m
4-7 m
1,000-5,000
3,000
8
8 tumuli
13%
21-30 m
2-4 m
500-900
700
9
12 tumuli
19%
16-31 m
1-3 m
100-400
200
The list begins with Tumulus MM and includes most of the excavated tumuli around Gordion, plus a selection of unexcavated tumuli that are both close to and prominently visible from the city. The excavated tumuli on the list range in date from ca. 850 to 530 BCE. The volumes are calculated using available data and then rounded off. The breakdown into groups is somewhat arbitrary, but it shows the special nature of the largest tumuli at Gordion, which are all included here. Tumulus MM is in a class by itself (#1), nine times larger than the second largest tumuli. The next group (#2) also stands out, as they are about three times the size of the tumuli in class #3. The mean volume drops off by half for class #4, then in fairly dramatic percentages for each of the succeeding groups. One could assume that the largest tumuli mark the burials of kings, but it should be noted that one of the Class #3 tumuli is Tumulus P, which contained the burial of a young boy, identified as such by the tomb contents. While this individual may have succeeded to the throne as a child and simply died young, he might also have been a young prince in line for the throne who died before his time. The large size of the tumulus might represent the admiration of the boy’s successor or the grief of his loved ones. Tumulus P is a generation or so earlier than MM, so the young prince may have been the older brother of Midas or perhaps his uncle. Aside from Tumulus MM (ca. 740 BCE), the largest excavated tumuli that may have contained royal burials are Tumulus W (ca. 850 BCE), K-III (ca. 780 BCE), and possibly Tumulus P (ca. 760 BCE). One should assume that at least one unidentified king’s burial, dating between W and K-III, might be found among either the other excavated (but looted) tumuli (X, Y, Q, or S) or among one of the larger unexcavated tumuli. 30
bir hiyerarşiyi yansıtır. Yukarıdaki tabloda, hacme göre azalan sırada bazı Gordion tümülüsleri gösterilmektedir. Liste, Tümülüs MM ile başlayıp Gordion civarında kazısı yapılan tümülüslerin çoğunu ve bunlara ek olarak, şehre yakın olup şehirden belirgin şekilde görünen kazısı yapılmamış bir dizi tümülüsü içerir. Listedeki kazılmamış tümülüsler, yak. MÖ 850 ila 530 arasına tarihlenmektedir. Hacimler, mevcut veriler kullanılarak hesaplanıp yuvarlatılmıştır. Gruplara ayırma, bir dereceye kadar rastgele yapılmıştır; bu gruplama, tamamının burada yer aldığı Gordion’daki en büyük tümülüslerin özel yapısını ortaya koymaktadır. Tümülüs MM, ikinci en büyük tümülüsten dokuz kat büyük olmasıyla, tek başına bir grup sayılabilir (no. 1). Sonraki grup (no. 2) da, no. 3 sınıfı tümülüslerin boyutundan yaklaşık üç kat büyük olmasıyla dikkat çeker. Ortalama hacim, no. 4 sınıfı için yarı yarıya, takip eden grupların her biri için ise büsbütün çarpıcı yüzdelerde düşmektedir. En büyük tümülüslerin, kral mezarlarına işaret ettiği varsayılabilir, ancak No. 3 Sınıfı tümülüslerden birinin, mezar içeriklerinden anlaşıldığı üzere, genç bir erkeğin mezarını barındıran Tümülüs P olduğu unutulmamalıdır. Bu kişi, çocuk yaşta tahta çıkıp genç yaşta ölmüş olabileceği gibi aynı zamanda hükümdarlık zamanı gelmeden hayatını kaybetmiş taht sırasındaki genç bir prens de olabilir. Tümülüsün büyük boyutu, gencin halefinin duyduğu hayranlığı ya da sevdiklerinin üzüntüsünü temsil ediyor olabilir. Tümülüs P, MM’den yaklaşık bir nesil önce gelir; dolayısıyla, genç prens, Midas’ın büyük erkek kardeşi ya da belki de amcası olabilir. Tümülüs MM’nin (yak. MÖ 740) dışında, kraliyet mezarlarını barındırmış olabilecek kazısı yapılmış en büyük tümülüsler; Tümülüs W (yak. MÖ 850), Körte III (yak. MÖ 780) ve muhtemelen Tümülüs P’dir (yak. MÖ
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
Above: Map of the tumuli around Gordion at approximate relative scale of lower diameters. Plan by Ben Marsh and Richard Liebhart. Üstte: Gordion çevresindeki tümülüslerin haritası. Tümülüsler yaklaşık olarak çaplarındaki azalma göz önünde bulundurularak göreceli bir şekilde derecelendirilmiştir. Planlayan, Ben Marsh ve Richard Liebhart.
THE CONSTRUCTION OF TUMULUS MM
By the time Tumulus MM was being planned, the Phrygians had over 100 years of experience creating wooden tomb chambers covered by tumuli. Typically, a pit was dug, and then a wooden chamber of pine and/or juniper was built in the bottom, with rough stones filling the space around the outside of the chamber. The burial was placed inside the wooden chamber, a flat roof was set on top, and then more rough stones were piled on top. Above the stones was a layer of clay, followed by the soil of the tumulus mantle. As the stones and earth were piled up over the tomb chamber, the wooden roof and walls might have started bending and audibly creaking as they took on the ever-increasing weight. The builders may have heard roof beams breaking; all the excavated flat-topped tomb chambers had collapsed roofs, although there is no way to date when that happened. When it came time to build Tumulus MM, the designer(s) pulled out all the stops: every element was larger and stronger than any tomb before, at least as far as we know from the 44 excavated tumuli at Gordion. The pit was lined with large stone blocks; the wooden walls were doubled, with juniper logs set outside the line of the pine walls of the tomb chamber proper; the roof was double-pitched like the megarons on the Citadel Mound instead of having the usual flat top; and a secondary roof (this time flat) of juniper logs was built over the entire
Above: Three bronze cauldrons in situ against the south wall, with four of the ten fallen trefoil-mouthed jugs that originally hung from iron spikes on the west wall. Üstte: Güney duvarının karşısındaki asıl yerinde bulunan üç tunç kazan; aslen batı duvarındaki demir çubuklarda asılı olan, yere düşmüş, yonca ağızlı on testi.
760). W ile Körte III arası bir tarihe dayanan, en az bir tanımlanmamış kral mezarının, kazısı yapılmamış (fakat yağmalanmış) diğer tümülüsler (X, Y, Q veya S) arasında ya da kazısı yapılmamış daha büyük tümülüslerden birinde bulunabileceği varsayılabilir. TÜMÜLÜS MM’NİN İNŞASI
Tümülüs MM planlandığı zaman, Frigler, tümülüslerin barındırdığı ahşap mezar odalarını oluşturma konusunda 100 yılı aşkın deneyime sahipti. Tipik olarak, bir çukur kazılmış, ardından tabana çam ve/veya ardıçtan yapılmış ahşap bir oda inşa edilmiş ve odanın dış kısmında kalan boşluklar molozlarla doldurulmuştu. Mezar, ahşap odanın içine yerleştirilmiş, üstüne düz bir çatı oturtulup bu çatının üzerine yine başka molozlar istiflenmişti. Taşların üzerindeki kil tabakasını, tümülüs mantosunun toprağı izlemişti. Taşlar ve toprak, mezar odasının üzerine yığıldıkça, üzerlerine yüklenen yükün giderek artmasıyla ahşap çatı ve duvarlar, bükülmeye ve işitilebilecek şekilde çatlamaya başlamış olabilir. Yapı ustaları, çatı kirişlerinin kırıldığını duymuş olabilirler; kazı yapılan tüm yassı tepeli mezar odalarının çatıları yıkılmıştır, ancak bunların, ne zaman gerçekleştiğini belirleme şansımız yoktur. Sıra Tümülüs MM’nin inşasına geldiğinde, tasarımcı(lar), ellerinden geleni yapmıştır: En azından, Gordion’da kazılan 44 tümülüsten öğrendiğimiz kadarıyla, bu tümülüsteki her unsur, daha önceki mezarlardan 31
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Above: Bronze lion-head situla, wrapped with cloth, behind one of the wooden serving stands, at the foot of the chamber wall. Next to it there is a small bronze cauldron. Several bronze drinking bowls are scattered about, and the remains of the inlaid wooden table are on the right. Üstte: Bronzdan yapılmış aslan başlı situla beze sarılı olarak ahşap yemek servis masasının arkasında, ve mezar oda duvarının eşiğindedir. Onun yanında küçük bir bronzdan kazan vardır. Çeşitli bronz içme kapları da dağınık olarak bulunmuştur. Sağında ise kakmalı yemek masasının kalıntıları vardır.
Above: Ellen Kohler cleans and conserves bronzes from Tumulus MM, including the lion- and ram-headed situlae. Üstte: Ellen Kohler, aralarında aslan ve koç başlı situlaların da bulunduğu Tümülüs MM’deki tunçları temizleyip konservasyondan geçirirken.
32
tomb chamber in an apparent effort to keep as much weight as possible off the chamber. Phrygian engineers were very effective in designing and constructing MM. Even though the wall and ceiling beams bent, cracked, and sagged, they never hit the floor, keeping the tomb chamber intact. Fungus, which under normal circumstances would eat all the wood, died out eventually, after the moisture and temperature levels dropped. Even now, the tomb chamber complex has a cave-like environment, with the temperature staying relatively constant at around 16 degrees C (about 61 degrees F). All we know about the discovery of this remarkable burial comes from Rodney Young’s 1957 excavation. However, we have continued research on aspects of the tomb, such as how it was constructed and events surrounding the burial that was placed inside. There is no incontrovertible evidence to indicate whether the tomb was built before or at the time of the death of Gordios. In many ancient kingdoms, however, royal tombs were begun while the ruler was still alive. Our current thinking is that the tomb was built in a relatively short period of time, despite Young’s thought that it was built during the dead king’s lifetime, like an Egyptian royal pyramid. It is only the size of MM that elicits such theories, and no one has suggested a similar predeath construction for any of the smaller tumuli. Instead, one must think of the mobilization of the entire available work force, with groups sent out for building materials like large stone blocks or specific sizes of pine beams or juniper logs. Most of the labor
daha büyük ve güçlüydü. Çukur, geniş taş bloklarla kaplanmış; ahşap duvarlar, ardıç kütüklerinin, asıl mezar odasının çam duvar hattı dışına, muntazam bir şekilde yerleştirilmesiyle, iki katına çıkarılmıştı. Çatı, alışılagelen yassı tepeli özellikte değil, İç Kale Höyüğü’ndeki megaronlar gibi çift eğimli bir şekildeydi; ayrıca, ikinci çatı (bu kez yassı), besbelli mezar odasının üzerindeki ağırlığı mümkün olduğunca azaltmak amacıyla, mezar odasını tamamen içine alacak şekilde inşa edilmişti. Frig mühendisleri, MM’nin tasarımı ve inşasında çok etkindi. Duvar ve tavan kirişlerinin eğilmesi, çatlaması ve bel vermesine rağmen bunlar, hiçbir şekilde yere düşmemiş, bu sayede de mezar odası zarar görmeden kalabilmişti. Normal koşullar altında ahşabın tamamını yiyecek olan mantar, nem ve sıcaklık düzeylerinin düşmesiyle, zamanla yok olmuştu. Şu anda bile, mezar odası kompleksi, sıcaklığın, yaklaşık 16 santigrat derecede (yaklaşık 61 fahrenayt derece) nispeten sabit kaldığı, mağara benzeri bir ortama sahiptir. Bu kayda değer mezarın keşfiyle ilgili tüm bilgimiz, Rodney Young’ın 1957’deki kazısından gelir. Yine de, mezar odasının nasıl inşa edildiği ve mezarı çevreleyen olaylar gibi mezarla ilgili özellikler üzerinde araştırmalar yapmaya devam etmekteyiz. Mezar odasındaki ardıç kütüklerine tünel açan, bozulmadan kalmış böceklere (Buprestidae türü böcek) rastlanması, Tümülüs MM’nin, muhtemelen kral öldükten sonra ya da ölmekte olduğu biliniyorsa ölmeden hemen önce yapılmış olduğunu gösterir. Eğer mezar odası, çok daha eski bir tarihte ya da tekrar kullanılan kerestelerden inşa edilmiş
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
Above: The MM tomb and partially built tumulus ready for the funeral of the king, looking southeast and seen from above. The first layer of pine roof beams for closing the tomb are arranged in order on either side, with the tomb chamber surrounded (and held together) by the rubble packing, juniper logs of the outer casing, and the perimeter stone wall. Drawings by Richard Liebhart and Banu Bedel.
Üstte: MM mezar ve kısmen inşa edilmiş tümülüs; kralın cenazesi için hazır durumda; güneydoğuya bakış ve üstten görünüm. Mezarın kapatılması için çam çatı kirişlerinin ilk katmanı, her iki yanda da sıralı şekilde ayarlanmış; mezar odası, moloz dolgusu, dış gövdenin ardıç kütükleri ve dış taş duvar ile çevrelenmiştir (ve tutturulmuştur). Çizimler, Richard Liebhart ve Banu Bedel’e aittir.
Left: Section of Tumulus P and its tomb chamber. Below: Sections of the MM tomb chamber construction sequence (looking north). Left: original pit lined with stone blocks and filled with rough stones, boulders, and limestone blocks, with juniper log floor foundation, overlapping cedar floor beams, and first level of pine wall beams. Right: the tomb chamber complex ready for the burial, with cross beams and double-pitched roof supports in place. Drawings by Richard Liebhart and Banu Bedel. Solda: Tümülüs P ve mezar odasının kesiti. Altta: MM mezar odası inşa sırasına yönelik kesitler (kuzeye bakış). Solda: orijinal çukur; taş bloklar dizilip, molozlar, işlenmemiş kaya parçaları ve kireçtaşı bloklarıyla doldurulmuş; ardıç kütüğünden yapılmış taban temelinin üzerine, üst üste bindirilmiş sedir taban kirişleri ve çam duvar kirişlerinin ilk kademesi konmuş halde. Sağda: defin için hazır durumdaki mezar odası kompleksi; çapraz kirşiler ve çift kat döşenmiş çatı destekleri yerleştirilmiş halde. Çizimler, Richard Liebhart ve Banu Bedel’e aittir.
33
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Above: Plan of the tomb chamber and its contents. Gordion Archaeological Project, adjusted by Richard Liebhart, Gareth Darbyshire, and Ardeth Anderson. Üstte: Mezar odası planı ve içerikleri. Gordion Arkeoloji Projesi; Richard Liebhart, Gareth Darbyshire, ve Ardeth Anderson tarafından düzenlenmiştir.
went into digging, transporting, and depositing clay and soil for the tumulus mantle (although this mantle may not have been built originally to its full size). It has been estimated that if the Phrygian rulers had a team of 1,000 people working on the construction of the mound, it would have taken over a year and a half to build. One can imagine the entire able-bodied population of Gordion and even the kingdom as a whole brought to bear on this massive effort. Most of the rough stones used in the packing around the tomb chamber were small, so it seems possible that even children took part in this operation. THE CONSTRUCTION SEQUENCE
We are on firmer ground when discussing the construction sequence of the tomb chamber complex. The original pit was filled with rough stone, unworked boulders, and limestone blocks to the approximate original ground level. Then two pairs of juniper logs were set into this fill and trimmed flat on their tops to provide a bearing surface for the cedar floor beams, which overlapped each other to give them more stability. Next, the pine wall beams were laid on top of the floor beams, with a corresponding juniper log laid about 35 cm away from each wall beam. At the same time, the perimeter wall rose, with the Phrygians using small rough stones to fill the spaces between the outer wall and juniper logs, and between 34
olsaydı söz konusu kanıt bulunamazdı. İskeletin eklem yapısı, vücudun, gömüldüğünde büyük oranda bozulmamış olduğunu düşündürmektedir. Şu anki görüşümüz, mezarın, nispeten kısa bir süre içinde inşa edildiği yönündedir. Buna karşın, Young’ın düşüncesi, mezarın, Mısır kraliyet piramitleri gibi, ölen kralın yaşadığı süre içinde yapıldığı yönündeydi. Bu tür teorilerin ortaya çıkmasının tek sebebi, MM’nin boyutudur; ayrıca, daha önce hiç kimse, küçük tümülüsler için benzer bir ölüm öncesi yapı iddiasında bulunmamıştır. Bunun yerine, büyük taş blokları veya belli boyutlardaki çam veya ardıç kütükleri gibi inşaat malzemelerini sağlamak için çalıştırılan gruplarla birlikte, toplam mevcut iş gücü seferberliği üzerine düşünülmelidir. İş gücünün büyük bir kısmı, mezarın iç kısmının inşası ile tümülüs mantosundaki kil ve toprağın kazılması, taşınması ve depolanması için kullanılmıştır (yine de, bu manto, aslen tam boyutunda inşa edilmemiş olabilir). Hesaplamalara göre eğer Frig hükümdarlarının höyüğün inşasında çalışan 1.000 kişilik bir ekibi olsaydı, höyüğün inşası bir buçuk yıldan uzun sürecekti. Gordion’un güçlü kuvvetli popülasyonunun, hatta genel anlamda bizzat krallığın tamamının, bu muazzam yükün altına girmek durumunda kaldığı düşünülebilir. Mezar odasının etrafını doldurmak için kullanılan molozların çoğu, küçük olduğundan, bu çalışmada küçük çocukların bile yer almış olabileceği mümkün görünmektedir. İNŞAAT SIRASI
Mezar odası kompleksinin inşaat sırasını tartışırken daha sağlam bir zeminde ilerliyoruz. Orijinal çukur, yaklaşık orijinal zemin seviyesinde kireçtaşı bloklar, işlenmemiş kaya parçaları ve molozla doldurulmuştu. Daha sonra, bu dolguya, iki çift ardıç kütüğü konmuş ve üst kısımları kesilip düzeltilerek, dengelerini artırmak üzere üst üste bindirilmiş sedir zemin kirişleri için taşıma yüzeyi sağlanmıştı. Ardından, zemin kirişlerinin üstüne çam duvar kirişleri konmuş; karşılık gelen ardıç kütüğü ise, her bir duvar kirişinden yaklaşık 35 cm uzaklıkta olacak şekilde yerleştirilmişti. Aynı zamanda, Friglerin, dış duvar ile ardıç kütükleri arasında ve ardıç kütükleri ile çam duvar kirişleri arasında bulunan boşlukları doldurmak için kullandığı küçük molozlarla çeper duvar yükselmişti. Taş çeper duvarın dışında, tümülüs de kademe kademe yükselmişti. Mezar odasının duvarları, yaklaşık 2,65 m yüksekliğine
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
Above: The two wooden serving stands leaning against the east wall of the tomb chamber, with bronze drinking bowls and the remains of several wooden tables.
Üstte: İki ahşap servis sehpası ile tunç içki kapları ve birkaç ahşap masanın kalıntıları da mezar odasının doğu duvarına yaslanmıştır.
the juniper logs and pine wall beams. Outside the stone perimeter wall, the tumulus rose as well, level by level. When the tomb chamber walls were about 2.65 m high, double-stacked pairs of huge pine cross beams were installed, running beyond the pine walls and onto notches cut in the eighth juniper log of the outer casing at both east and west. The tops of the upper pair of cross beams marked the height of the finished east and west walls at about 3.25 m. The cross beams themselves carried two more pairs (three pairs above the north cross beam) of pine beams that were trimmed at angles of approximately 17 degrees to form a resting surface for the roof beams. Once cleaned up, the tomb chamber was ready for the burial, looking now like a large, rectangular, wood-lined pit in the top of a truncated cone-shaped mound of earth (the partially finished tumulus).
geldiğinde, çamdan yapılmış devasa çapraz kiriş çiftleri, hem doğu hem de batıda, çam duvarların dışında kalan dış gövdenin sekizinci ardıç kütüğüne açılmış girintilerin üzerine iki kat istiflenmişti. En üstte kalan çapraz kirişlerin tepeleri, bitmiş doğu ve batı duvarlarının yüksekliğinin yaklaşık 3,25 m olduğunu göstermiştir. Çapraz kirişler, çatı kirişleri için dayanma yüzeyi oluşturmak amacıyla yaklaşık 17 derecelik açılarda kesilmiş ekstra iki çift çam kirişini daha (kuzey çapraz kirişin üzerinde üç çift) taşıyordu. Temizlendikten sonra, kesilmiş koni şeklindeki toprak höyüğün tepesinde geniş, dikdörtgen, ahşap kaplamalı bir çukur gibi görünen mezar odası, defin için hazır duruma gelmişti.
THE FUNERAL AND BURIAL CHAMBER OF THE DEAD KING
The king—dressed in leather and resting on layers of textiles—was probably placed in his cedar coffin before the funeral began. The funerary feast has been reconstructed from remains found in the tomb by Dr. Patrick McGovern (Consulting Scholar, Penn Museum Near East Section). McGovern and a team of researchers analyzed chemical residues from vessels to identify ingredients used in making the ancient food and drink served at the feast.
ÖLEN KRALIN CENAZESİ VE MEZARI
Deri giysileriyle kumaş katmanları üzerinde yatan kral, sedirden yapılmış tabutuna muhtemelen cenaze töreni başlamadan önce yerleştirilmişti. Cenaze şöleni, Dr. Patrick McGovern (Uzman Danışman, Penn Müzesi Yakın Doğu Bölümü) tarafından mezarda bulunan kalıntılarla yeniden kurgulandı. McGovern ve bir araştırmacı ekibi, davette servis edilen antik yiyecek ve içeceklerin yapımında kullanılan malzemeleri tanımlamak için kaplardaki kimyasal kalıntıları analiz etti. 2000’de, bu araştırma, Penn Müzesi’nde özel bir Midas akşam yemeği düzenlemek için kullanıldı. Ana yemek, mercimek ve baharatlarla tatlandırılmış fırında koyun veya keçi güveciydi. İçecek 35
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Above: View from the Citadel Mound of Gordion, with Tumulus MM at left and Tumulus W at right.
Üstte: Gordion'un İç Kale Höyüğü’nden görünüm; solda Tümülüs MM, sağda ise Tümülüs W.
In 2000, this research was used to create a special Midas dinner at the Penn Museum. The main course was roasted sheep or goat stew with lentils and spices. The drink was a somewhat odd-sounding mixture of grape wine, barley beer, and honey mead. After the funeral proceedings, the body and presumably the most important physical items from the feast were carried to the tomb for lowering into the chamber. The coffin holding the body of the king was set up in the northwest corner of the tomb chamber. A table near the king’s head held a cloth bag containing 145 bronze fibulae (garment pins), with 37 more fibulae found among the remains of the textiles in the coffin. Why were there so many fibulae? A suggestion arose from a discussion about the tomb during the 2015 field season. Perhaps these fibulae did not belong originally to the king at all, but were removed by the funeral guests from their own clothing and set on the coffin as a parting gift to the dead king. Such a large number of fibulae would have been unwieldy; this may have led to them being gathered up and placed in the cloth bag for transport to the tomb. Two stools and a chair that held textiles—the whole assemblage badly deteriorated—were found in the northeast corner of the tomb chamber. At the center of the east wall were two intricately inlaid wooden serving stands that originally had open-work tops with rings for small round cauldrons (often called dinoi, borrowing a Greek term), which must have been used to serve the stew. To the south of the stands were the remains of an elaborate three-legged table, which was the finest of nine wooden tables found in the tomb. All except the one by the coffin had been loaded with bronze omphalos bowls that were eventually spread over the floor when the tables finally collapsed. Along the south wall were three large bronze cauldrons on iron stands, which originally held the special drink for the banquet, and may have been used in
ise, üzüm şarabı, arpa birası ve bal likörünün tuhaf bir karışımıydı. Cenaze töreni işlemlerinden sonra, naaş ve tahminen şölende kullanılan en önemli eşyalar, mezar odasına indirilmek üzere mezara taşınmıştı. Kralın naaşını taşıyan tabut, mezar odasının kuzey batı köşesine yerleştirildi. Kralın başının yanındaki masada, tabuttaki kumaş kalıntıları arasında bulunan 37 ekstra fibulaya ek olarak, 145 tunç fibula (broş ya da iğne) içeren bir bez çanta vardı. Neden bu kadar fazla fibula bulunuyordu? Konuya ilişkin bir iddia, 2015 kazı sezonu sırasında, mezarla ilgili bir tartışmada ortaya atıldı. Belki de bu fibulalar, aslen krala ait bile değildi; cenazeye katılan konuklar, bunları kendi giysilerinden çıkarıp veda hediyesi olarak ölen krala bırakmıştı. Bu kadar çok sayıda fibulayı taşımak zor olacağından, belki de bunlar, mezara götürülmek üzere bir araya toplanıp bez torbaya konmuştu. Son derece bozulmuş durumdaki kumaşların yer aldığı iki tabure ve bir sandalye, mezar odasının kuzey doğu köşesinde bulundu. Doğu duvarının ortasında, orijinal olarak muhtemelen yahninin servis edilmesinde kullanılmış olan, küçük yuvarlak kazanların (genellikle, Yunancadan ödünç alınan, dinos terimi ile adlandırılırlar) konması için üst kısmında halkalar bulunan, kafes işi iki adet kakma ahşap servis sehpası yer alıyordu. Sehpaların güneyinde, mezarda bulunan dokuz ahşap masanın en güzeli olan incelikle tasarlanmış üç ayaklı masanın kalıntıları bulundu. Tabutun yanındaki hariç tüm masalara, tunç omphalos kâseler konmuştu; masalar zamanla dağıldığında, bu kâseler de yere saçılmıştı. Güney duvarı boyunca, demir sehpalarda, başlangıçta içinde şölen için yapılmış özel içeceklerin bulunduğu üç büyük tunç kazan yer alıyordu. Bunlar, bizzat mayalama sürecinde de kullanılmış olabilirdi. Kazanlardan her biri, içinde cenaze şöleninden kalma yiyecek kalıntılarının olduğu seramik kaplarla birlikte bulunmuştu.
36
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
Above: View into tomb MM from the excavation entrance, with the skeleton of the king on the remains of his cedar coffin.
Above: East end of the coffin with collapsed table and spilled bag of fibulae.
Üstte: Kazı alanı girişinden mezar MM’ye bakış; kralın iskeleti, sedir tabutun kalıntıları üzerinde.
Üstte: Tabutun doğu ucu; masa dağılmış ve fibula çantasının içindekiler etrafa saçılmış durumda.
the brewing process itself; each was found with ceramic pots holding food remains from the funeral feast. The western floor of the tomb chamber had originally been empty, but, when it was found by Young, it was filled with ten large globular bronze pitchers and the remains of nine sets of large round and rectangular leather pieces covered with sheets of bronze decorated with bronze bosses (possibly ceremonial belts). The rectangular pieces appear to have been attached together horizontally. All of these had originally been suspended on L-shaped iron spikes hammered into the west wall in two rows of ten. Similar rows of spikes were set into the south wall (two rows of twelve) and the east wall (three rows of eight, nine, and eight spikes). It appears that any bronze object with a handle, hook, or other method of suspension was hung on spikes on the walls. The rows of spikes stopped short of the coffin on the west wall and the stools and chair assemblage on the east wall. The objects on the east wall included the bronze dinoi and two bronze ladles used with the serving stands. Above the southern serving stand, two elegant situlae (bucket-shaped vessels) were suspended, one with the head of a lion and the other with that of a ram. Contemporary Neo-Assyrian reliefs suggest these situlae were used to dip the wine-beer-mead drink out of large cauldrons for serving into bowls. Among other items
Mezar odasının batıdaki zemini aslında boştu; fakat Young tarafından keşfedildiğinde, burası on adet büyük, yuvarlak tunç sürahi ile üzerinde tunçtan kabartma süsler olan tunç plakalarla kaplı dokuz dizi büyük yuvarlak ve dikdörtgen deri parçasıyla (muhtemelen tören kemerleri) kaplıydı. Dikdörtgen parçalar, yatay şekilde birbirlerine bağlanmış gibi duruyorlardı. Bunların tamamı aslında, batı duvarına çakılan L şeklindeki demir çubuklarda onarlı iki sıra olarak asılıydı. Benzer çubuk sıraları, güney duvarı (iki sıra halinde onikişerli) ile doğu duvarına (üç sıra halinde, sekiz, dokuz ve sekiz çubuk) da çakılmıştı. Kolu, kancası ya da başka askı yöntemi bulunan her türlü tunç obje, duvarlardaki bu çubuklara asılmış gibi görünüyordu. Çubuk sıraları, batı duvarında tabuta, doğu duvarında ise taburelerle sandalyeye gelmeden kesilmişti. Doğu duvarındaki objeler arasında servis sehpalarıyla birlikte kullanılan tunç dinoslar ve iki adet tunç kepçe yer alıyordu. Güneydeki servis sehpalarının üzerinde, birinde aslan başı, diğerinde ise koç başı figürü bulunan iki adet zarif situla (kova şeklinde kap) asılıydı. Aynı dönemden kalma Yeni Asur kabartmaları, bu situlaların, şarap-bira-likör karışımından oluşan içeceği büyük kazanlara daldırıp kâselere servis etmek için kullanıldığını ortaya koymaktadır. Demir çubuklara asılan diğer eşyaların arasında, masalardaki omphalos kâselerden daha büyük ve ağır olan döner halka kulplu 37
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
15 kâse bulunuyordu. Bunlardan üçünün ağız kenarlarına balmumu bastırılarak üzerlerine Frig harfleriyle yazılar kazınmıştı. Bunların en uzunu, “SITSIDOSAKOR”dur; bu yazının, bir isim olan, Sitsidos ile onu takiben gelen ve muhtemelen bir fiil olan akor ile birleşiminden oluştuğu düşünülmüştür. Frig dilindeki yazılar, çok nadir ve kısa olduğundan dil, halen pek anlaşılamamıştır. 15 büyük kâsenin yanı sıra, mezarda bulunan 100 omphalos kâse, bilhassa önemli olan 15 konuğun yanı sıra, cenaze şöleninde 100 onur konuğunun bulunduğu izlenimini uyandırmıştır. MEZAR ODASININ KAPATILMASI Above: Four names were inscribed on the first pine roof beam installed on the west side of the tomb chamber. Drawing by Kimberly Leaman and Richard Liebhart. Üstte: Mezar odasının batı tarafındaki ilk çam çatı kirişine dört isim yazılmıştı. Çizim, Kimberly Leaman ve Richard Liebhart.
suspended on the spikes were 15 bowls with swiveling ring handles, larger and heavier than the omphalos bowls from the tables. Three of these had wax pressed onto the rim, into which were scratched inscriptions in Phrygian letters. The longest says, “SITSIDOSAKOR,” which was thought to be a name, Sitsidos, followed by akor, which might be a verb. Phrygian inscriptions are so scarce and short that the language is still poorly understood. There were 100 omphalos bowls found in the tomb, plus the 15 larger bowls, suggesting the possibility of 100 honored guests at the funeral feast, with 15 more who were especially important. SEALING THE TOMB CHAMBER
With the body and artifacts secure in the tomb, the pine roof beams were set in place and the tomb chamber was closed off completely. A second layer of roof beams covered the first, and then a secondary roof was built above the entire wooden tomb. More rough stone was piled over the top of the tomb chamber complex, and this was in turn covered by the clay and earth of the tumulus, where it remained undisturbed for 2,700 years. In 2007, 50 years after the excavation of Tumulus MM, a chance discovery revealed three Phrygian names inscribed on a roof beam projecting past the gable support outside the northwest corner of the tomb chamber. The names had been hidden in plain sight, high above the floor level of 38
Naaş ve eşyalar mezara konup kapatıldıktan sonra, çam çatı kirişleri yerlerine yerleştirilmiş ve mezar odası tamamen kapatılmıştı. İlk çatı kirişlerinin üzeri, ikinci bir katmanla örtüldükten sonra; ikinci çatı, ahşap mezarın tamamını içine alacak şekilde inşa edilmişti. Mezar odası kompleksinin üzerine ekstra moloz istiflenmiş; bunun üzeri de, tümülüs toprağı ve kille kaplanmıştı. Mezar odası, 2700 yıldır da burada bozulmadan kalmıştır. 2007’de, Tümülüs MM’nin kazılmasından 50 yıl sonra, tesadüfen, mezar odasının kuzey batı köşesinin dışındaki yan duvar desteğinden çıkıntı yapan çatı kirişine üç Frig adının yazılmış olduğu keşfedildi. Bu adlar, mezarın taban seviyesinden yukarıda, yeterli ışık olmaksızın görünmesi neredeyse imkânsız bir şekilde, herkesin görebileceği bir yere gizlenmişti. Dördüncü isim veya kelime (“Urunis”), şu anda başka bir kirişin bitişiğinde bulunan kirişe yazılmıştı; bu durum, ilgili adların, cenaze sonrası Frig yapı ustalarınca kirişler yerlerine yerleştirilmeden önce yazıldığını gösterir. “Urunis”in önündeki işaret, çatı kirişinin hangi pozisyonda yerleştirilmesi gerektiğini belirtiyor olabilir. İlk üç ad, “Nana Myksos Sitsidos”tur. Dört adın hepsi, aynı el yazısıyla aynı büyüklükte yazılmıştır. Aynı kirişin güney ucundaki bazı Frig harflerinin dışında, bunlar, mezarın kirişlerinde bugüne kadar bulunan tek antik ad veya kelimelerdir. Yukarıda belirtilen kase üzerine yazılmış bir ad olan Sitsidos, son derece ilgi çekicidir. Eğer bu ad, gerçekten cenazede bulunan önemli bir konuğa aitse, bu kişinin kim olduğu merak konusudur. Bu kişinin, Gordion’da yaşayan, günümüzde Türklerin “usta” olarak adlandırdığı biri ya da mimar olması, belki de hüsnükuruntudur. Bölgedeki sürekli inşa ve yeniden yapılanma tarihi göz önünde bulundurulduğunda bu pozisyon, başkentte kesinlikle önemli olmuş olmalıdır. Sitsidos, mezar odasını kapatmak
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
the tomb and all but invisible without proper light. A fourth name or word (“Urunis”) was set further down the beam and now adjacent to another beam, making it clear that the names had been inscribed before the roof beam was set in place by the Phrygian builders after the funeral. The mark in front of “Urunis” may mark the setting position of the roof beam. The first three names are “Nana Myksos Sitsidos.” All four names are written in the same large size by the same hand. Aside from some Phrygian letters at the south end of the same beam, these are the only ancient names or words thus far found on the beams of the tomb. Sitsidos—a name that was inscribed on the bowl mentioned above—is of great interest. If it really is the name of an important guest at the funeral, one has to wonder who this individual was. It is perhaps wishful thinking that he was what modern Turks call the “usta” or master builder at Gordion. This position would certainly have been important in the capital city, given the apparent history of constant building and rebuilding at the site. Sitsidos may have taken the opportunity (surreptitiously?) to sign his name (and those of two companions?) to the first roof beam used to seal the tomb chamber. It might have been a symbolic gesture of pride and closure in a special project that we now know as Tumulus MM. It could have been a last note to his former employer, the king, whose death left a monument for the ages. Richard Liebhart is Adjunct Assistant Professor of Art History at Elon University in North Carolina. He has been working at Gordion with a focus on Tumulus MM for over 20 years. Lucas Stephens is a Ph.D. candidate in the Graduate Group in Art and Archaeology of the Mediterranean World at the University of Pennsylvania.
Above: One of two small bronze cauldrons from Gordion Tumulus P (ca. 770–760 BCE), the grave of a royal child. This cauldron, set into a wooden serving stand, would have been filled with an alcoholic beverage or stew served at the funeral banquet. H. 17 cm, D. 22 cm. Museum of Anatolian Civilizations, Ankara. Üstte: Soylu bir çocuğun mezarı olan Gordion P Tümülüsü’ndeki (yak. MÖ 770–760) iki küçük tunç kazandan biri. Ahşap servis sehpasının üzerine yerleştirilen bu kazan, cenaze şöleni sırasında sunulan alkollü içki ya da yahniyle dolu olmalıydı. Y. 17 cm, Ç. 22 cm. Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Ankara.
için kullanılan ilk çatı kirişine adını (ve iki arkadaşının adlarını?) yazma fırsatını (gizlice?) değerlendirmiş olabilir. Günümüzde Tümülüs MM olarak bilinen özel projeye dair sembolik bir gurur ve kapanış imzası olabilir. Ölümüyle geride asırlık bir eser bırakmış krala, eski işverenine son bir not niteliğinde yazılmış olabilir. Richard Liebhart, Kuzey Carolina’ daki Elon Üniversitesi, Sanat Tarihi bölümünde yarı-zamanlı yardımcı doçenttir. 20 yılı aşkın bir süredir Tümülüs MM’ye odaklanmış halde Gordion’ da çalışmaktadır. Lucas Stephens, Pensilvanya Üniversitesi’nde Akdeniz Dünyası Sanatı ve Arkeolojisi Lisansüstü Grubunda doktora adayıdır.
FOR FURTHER READING
EK OKUMA İÇİN
Liebhart, R.F. “Phrygian Tomb Architecture: Some Observations on the 50th Anniversary of the Excavations of Tumulus MM.” In The Archaeology of Phrygian Gordion, Royal City of Midas, edited by C.B. Rose, pp. 128-147. Philadelphia: University of Pennsylvania Museum of Archaeology and Anthropology, 2012. McGovern, P.E. “The Funerary Banquet of ‘King Midas.” Expedition 42.1 (2000) 21-29. Simpson, E. The Gordion Wooden Objects. Vol. I, The Furniture from Tumulus MM. Leiden: Brill, 2010. Young, R.S. The Gordion Excavations Final Reports, Volume 1: Three Great Early Tumuli. Philadelphia: University Museum, 1981.
Liebhart, R.F. “Phrygian Tomb Architecture: Some Observations on the 50th Anniversary of the Excavations of Tumulus MM.” The Archaeology of Phrygian Gordion, Royal City of Midas, düzenleyen, C.B. Rose, s. 128-147. Philadelphia: University of Pennsylvania Museum of Archaeology and Anthropology, 2012. McGovern, P.E. “The Funerary Banquet of ‘King Midas.” Expedition 42.1 (2000) 21-29. Simpson, E. The Gordion Wooden Objects. Cilt I, The Furniture from Tumulus MM. Leiden: Brill, 2010. Young, R.S. The Gordion Excavations Final Reports, Volume 1: Three Great Early Tumuli. Philadelphia: University Museum, 1981.
39
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
The Panama-Pacific International Exposition (1915) silver halfdollar included a figure of Columbia wearing a Phrygian- style cap. Panama-Pasifik Uluslararası Fuarı (1915) gümüş yarım dolarda Frig tarzı başlık takan Kolombiya figürü yer alır.
40
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
T H E L EG AC Y OF PHRYGI A N CU LT U R E FR İG K Ü LT Ü RÜ MİR A SI
The impact of Midas’ reign on the political configuration of Asia Minor is well known; less obvious is the impact of Phrygian culture on subsequent developments in textile production, music, problem-solving slogans, and even the representations of liberty. What is the relationship between flamenco and the Phrygian mode in music, and why were Phrygian caps worn in the French Revolution? In this chapter, four authors demonstrate how influential Phrygia has been in the evolution of European and American culture.
Midas’ın hükümdarlığının Küçük Asya’nın politik durumuna etkisi meşhurdur; ama Frig kültürünün tekstil üretimine, müziğe, problem çözme sloganlarına, hatta ve hatta özgürlüğün resmedilmesine dair daha sonra ortaya çıkan gelişmelere etkisi ise o kadar belirgin değildir. Müzikte flamenko ile Frig makamının ilişkisi nedir, veya Frig başlıkları, Fransız İhtilali sırasında neden takılmıştı? Dört yazar, bu bölümde Avrupa ve Amerikan kültürünün evriminde Frigya’nın ne kadar etkili olduğunu gösterecek.
THE PHRYGIAN CAP
FRİG BAŞLIĞI
C. Brian Rose
C. Brian Rose
One of the ways in which Phrygians were identified in antiquity was through a soft conical cap with the top pulled forward. This headgear, generally called the Phrygian cap, gradually became an identifying feature of any group of people from the Near East or Central Asia in antiquity. As a result, it was worn by characters as diverse as the Trojans, Persians, Scythians, and Amazons, among others, as well as gods such as Mithras, a favorite of Roman soldiers, and Attis, the consort of the Anatolian mother goddess Cybele. During the Roman period, the Phrygian cap had a dual significance in that it could signal a high or low status based on its context. When it was worn by the Trojans, who had been recognized as the ancestors of the Romans, it was viewed in a positive light; when it appeared on the heads of the Parthians, who lived in ancient Iran and fiercely fought the Romans in the east, the cap’s significance was negative. As a result, the Romans never placed images of Parthians and Trojans in the same area, since their common headgear meant that the Trojan founders of the Romans could be mistaken for their strongest opponents. Another frequently used cap in ancient Rome was called the pileus; this cap was also conical and served as a symbol of both freed slaves and liberty in general.
Antik dönemde Friglerin belirleyici özelliklerinden biri, tepesi öne doğru düşmüş olan yumuşak koni biçimli başlıklarıydı. Genellikle Frig başlığı olarak adlandırılan bu başlık, antik dönemde yavaş yavaş Orta Asya ya da Yakın Doğu’dan gelen herhangi bir grubun betimleyici özelliği haline geldi. Bunun sonucu olarak da başkalarının yanı sıra Troyalılar, Persler, İskitler ve Amazonlar gibi çeşitli karakterlerle birlikte Roma askerlerinin çok sevdiği Mitra ve Anadolulu ana tanrıça Kibele’nin eşi Attis gibi tanrılar da bu başlığı takıyordu. Roma döneminde, bağlamına göre yüksek ya da düşük statüyü gösteriyor olduğu için Frig başlığı iki farklı anlama geliyordu. Romalıların ataları sayılan Troyalılar tarafından takıldığında başlığa olumlu açıdan bakılıyordu. Fakat antik İran’da yaşayan ve imparatorluk boyunca Romalılarla şiddetli bir şekilde savaşmış olan Partların başında olduğunda, başlık olumsuz anlam taşıyordu. Sonuç olarak ortak başlıkları dolayısıyla Romalıların Troyalı kurucularının en güçlü düşmanlarıyla karıştırılma ihtimali olduğundan, Partlarla Troyalılar asla aynı yerde resmedilmediler. Antik Roma’da sıklıkla kullanılan başka bir başlık da pileus idi. Bu başlık da koni biçimli olup, aynı anda hem özgür kölelerin hem de genel anlamda özgürlüğün sembolüydü. Örneğin, Jül Sezar’ın suikastçıları, Roma’nın
41
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Above: Compared to the Phrygian cap, the pileus cap, shown here on Odysseus, is conical. Red figure vase, ca. 360 BCE, from Naples National Archaeological Museum. Accession no. 81863. Üstte: Frig başlığıyla karşılaştırıldığında, burada Odysseus'un taktığı pileus başlığı koni biçimlidir. Kırmızı figür vazo, yak. MÖ 360. Napoli Ulusal Arkeoloji Müzesi'nden. Demirbaş no. 81863.
The assassins of Julius Caesar, for example, struck coins showing the pileus cap between their swords, as an indication of Rome’s freedom from dictatorship. Both caps gradually disappeared from public view during the Middle Ages and, by the 18th century, the pileus had become confused with the Phrygian cap. Thus, the latter cap acquired a connotation of liberty, which it had never before possessed. When female personifications of revolutionary France and the United States were created in the late 18th century, the Phrygian cap was chosen for their headgear. Even as late as the 20th century, the cap continued to be used for representations of both Columbia and Liberty on U.S. coins and war posters. C. Brian Rose is Curator of The Golden Age of King Midas.
ALEXANDER THE GREAT AND THE GORDIAN KNOT
Patricia Kim
Above: The figure on this Greek vessel (399300 BCE) wears a Phrygian cap. Philadelphia Museum of Art. Accession no. 82-29 (UPM L-64-20). Üstte: Bu Yunan kabındaki figür (MÖ 399– 300), Frig başlığı takmaktadır. Philadelphia Sanat Müzesi. Giriş no. 82-29 (UPM L-64-20).
42
When Alexander arrived at Gordion in 333 BCE during his campaign against the Persians, he learned of a local Phrygian legend declaring that the individual who could untie a knot that connected the yoke to the pole of an ancient wagon would become the ruler of Asia. Alexander attempted in vain to untie the knot, but subsequently cut the rope with his sword, thereby fulfi lling the prophecy and serving as a model for anyone who quickly cuts to the heart of a thorny problem. The intricate knot in question was fashioned of cornel (Cornus mas) bark, and the wagon to which it was attached was reportedly located in
diktatörlükten kurtulmasının temsili olarak, bastıkları madeni paraların üzerine kılıçlarının arasında pileus başlık resmettiler. Orta Çağ’da her iki başlık da yavaş yavaş ortadan kalktı. 18. yüzyıla gelindiğinde pileus, Frig başlığıyla karıştırılıyordu. Böylece Frig başlığı, daha önce hiç böyle bir anlama gelmemiş olmasına rağmen, özgürlüğü çağrıştırmaya başladı. 18. yüzyılın sonlarında Devrimci Fransa ve Birleşik Devletler'in kadın biçimli kişileştirmeleri yapılırken, bu kadınların başlarına başlık olarak Frig başlığı seçildi. 20. yüzyıl gibi geç bir dönemde bile bu başlık, Birleşik Devletler madeni paraları ile savaş afişlerinde hem Kolombiya hem de Özgürlük sembolü olarak kullanıldı. C. Brian Rose, Kral Midas’ın Altın Çağı sergisinin küratörüdür.
BÜYÜK İSKENDER VE GORDİAN DÜĞÜMÜ
Patricia Kim Büyük İskender, Perslere karşı yürüttüğü sefer sırasında MÖ 333’te Gordion’a geldiğinde, yerel bir Frig efsanesine göre antik bir arabanın boyunduruğunu bir direğe bağlayan düğümü çözebilen kişinin Asya’nın hâkimi olacağını öğrendi. İskender, boş yere düğümü çözmeye çalıştıktan sonra, en sonunda ipi kılıcıyla keserek hem kehaneti gerçekleştirdi hem de çetrefilli bir sorunu hızla kökünden halleden kişiler için emsal teşkil etti. Bahsedilen çetrefi lli düğüm kızılcık (Cornus mas) dalından yapılmıştı. Düğüm atılan araba ise söylentilere göre Gordion’un Zeus Tapınağı’nda bulunuyordu. Hikâyenin çoğu anlatısında araba
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
Above: A detail from the Alexander mosaic, recovered from the House of the Faun at Pompeii, depicts Alexander and his horse, Bucephalus. From the Naples National Archaeological Museum.
Üstte: Pompeii’deki Faun Evi’nde bulunmuş olan İskender mozaiğinden bir ayrıntı, İskender ile atı Bukefalos resmedilmiştir. Napoli Ulusal Arkeoloji Müzesi'nden.
Gordion’s Temple of Zeus. In most versions of the story, the wagon originally belonged to Gordios, Midas’ father, who rode it into Gordion when the city was experiencing civil strife. Following the prophecy of an oracle, who maintained that a wagon would end their strife, Gordios was subsequently proclaimed as ruler. As a result, the wagon was connected to the concept of kingship. By the time of Alexander’s arrival, the wagon may have been housed in Gordion’s “Mosaic Building,” an elaborate multi-room complex paved in pebble mosaics with geometric designs. While specific details of the story vary depending on the source, the conclusion is always the same: Alexander was predestined to be king of Asia, which reached as far as the borders of India. The story of the Gordian Knot allowed historians to present Alexander’s adventures and conquests as a divinely sanctioned event. An anecdote similar to that of the Gordian Knot occurred in Egypt in
aslında Midas’ın babası Gordios’a aitti. Gordios, Gordion’da iç karışıklıklar yaşanırken bu arabayla şehre gelmişti. Bir kâhinin bir arabanın Gordion’daki iç karışıklıkları sonlandıracağına dair kehanetinden yola çıkılarak Gordios akabinde hükümdar ilan edildi. Sonuç olarak araba krallık fikriyle bağdaştırıldı ve şehirde yaşayanlar, en sonunda nereden geldiği bilinmeyen bu arabayı, yerleşim yerindeki bir kahraman tapınağına koydular. İskender’in gelişine kadar tapınak, geometrik motiflere sahip çakıl taşı mozaiklerle döşenmiş, süslü, çok odalı bir kompleks olan Gordion’daki “Mozaik Bina"nın” bir parçası olmuş olabilir. Hikâyenin ayrıntıları kaynağa göre değişiklik gösterse de sonuç hep aynıdır: İskender’in kaderinde, Hindistan'ın uçlarına kadar uzanan Asya’nın kralı olmak vardı. Gordion düğümü hikâyesi, tarihçilerin İskender’in maceralarını ve fetihlerini tanrılar tarafından onaylanmış olaylar olarak göstermelerini sağladı. Gordion düğümüne benzer bir 43
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Above: This reconstruction of a woven fabric is based on actual pieces of cloth recovered at Gordion. Illustration by Sam Holzman.
Üstte: Bu yün kumaş rekonstrüksiyonu, Gordion'da ele geçirilen kumaş parçaları esas alınarak yapılmıştır. İllüstratör: Sam Holzman.
331 BCE: Alexander trekked across the perilous desert to visit the oracle of Zeus-Ammon at Siwa, who prophesied that the Macedonian would conquer the entire world. The story of Alexander the Great and the Gordian Knot remained well-known in every subsequent historical period. Renaissance and Neo-Classical paintings and engravings depicted Alexander cutting the Gordian Knot with his sword. Even Shakespeare, in Henry V, employed the phrase “the Gordian Knot of it he will unloose” as an idiom for “thinking outside the box.”
anekdot, MÖ 331’de Mısır’da da yaşandı: İskender, Siva’daki Zeus-Ammon kâhinini görmek için tehlikelerle dolu çölü yürüyerek geçer. Kâhin, Makedonyalının bütün dünyayı fethedeceğine dair kehanette bulunur. Büyük İskender ve Gordion düğümü hikâyesi, tarih dönemlerinin hepsinde iyi bilinmeye devam etti. Rönesans ve Neo-Klasik dönemde yapılan resim ve gravürlerde İskender’in Gordion düğümünü kılıcıyla kesmesi resmedildi. Shakespeare bile V. Henry adlı eserinde “kalıpların dışında düşünmek” anlamında “çözeceği Gordion Düğümü” deyimini kullanmıştı.
Patricia Kim is a Ph.D. candidate in the History of Art Department at the University of Pennsylvania.
WOMEN AND WEAVING IN THE CITY OF MIDAS
Kathryn R. Morgan Scenes in Homer’s Odyssey describe women weaving with their “fingers flickering quick as aspen leaves in the wind, and the densely woven woolens dripping oil droplets.” This vivid description of women’s work might also apply to the efforts of women in Iron Age Gordion. In Midas’ world, women worked hard at spinning, weaving, and sewing garments both to clothe their families and to participate in the wider world of commercial exchange, as they had been doing for many centuries. The excitement surrounding the discovery of the 800 BCE Destruction Level on the Gordion Citadel Mound in the 1950s had little to do with the thousands of textile production tools that eventually turned up in the excavated Terrace 44
Patricia Kim, Pensilvanya Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü’nde doktora adayıdır.
MİDAS'IN ŞEHRİNDE KADINLAR VE DOKUMACILIK
Kathryn R. Morgan Homeros’un Odysseia adlı eserindeki sahneler dokumacılık yapan kadınları betimler: “tezgâhlarda bez dokuyordu kimisi, öreke çeviriyordu yapraklar gibi dönen, kavakların tepesindeki yapraklar gibi, dokunan ince bezlerden yağ sızıyordu damla damla.” Kadınların çalışmasını anlatan bu canlı betimleme, Demir Çağı Gordion’undaki kadınların emekleri için de geçerli olabilir. Midas’ın dünyasında kadınlar, hem kendi ailelerini giydirmek hem de kârlı değiş tokuş dünyasına katılmak için, yüzyıllar boyunca yaptıkları gibi yoğun bir şekilde iplik eğirmek, dokumak ve giysi dikmek için çalışıyorlardı. 1950’lerde, Gordion İç Kale Höyüğü’nde MÖ
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
and Clay-Cut Building units. Rather, unaware of their function, excavator Rodney Young referred to the burnt clay loom weights as “doughnuts” and dubbed the room in which they were first found as “the Kitchen.” We now know, however, that as many as 300 women may have labored together in the Terrace precinct. In the summer of 2014, excavations underneath the Terrace further confirmed that, far from being a traditional activity that naturally grew up in the city over time, the enormous Terrace Complex was built by one of Midas’ predecessors to house this very industry. Much more than a kitchen, only an enterprise of significant symbolic and economic importance could justify placing the Terrace Building workspace at the very heart of the ancient city. The extraordinary preservation conditions on the Citadel Mound and in the surrounding tumuli conserved many hundreds of tiny textile fragments in situ. They reveal that the highly varied and minutely detailed dark-and-light geometric patterns we see painted on Phrygian ceramics probably came from textile designs. Indeed, a rock relief at modern-day İvriz, Turkey—on the fringes of ancient Phrygia—shows a local king proudly wearing such patterned robes, along with a Phrygian-style belt and fibula. We can surmise that these were gifts from the city of Midas. Even hundreds of years later, Phrygian textiles remained a prized commodity: Ovid refers to them as clothing fit for a queen in his Metamorphoses, and Romans called professional embroiderers phrygiones, after the Latin word for “Phrygian.” Textiles clearly played a fundamental role in Phrygia’s cultural
800’e tarihlenen Tahribat Tabakası keşfedildiğinde büyük bir heyecan yaşanmıştı. Ancak bu heyecanın en sonunda kazılan dokuz Teras ve seri üretim atölyesinde ele geçirilen binlerce tekstil üretim aleti ile pek bir ilgisi yoktu. Daha ziyade, bunların işlevinden bihaber olan Rodney Young, yanmış kil tezgâh ağırlıklarından “donat” (halka şeklinde çörek) olarak bahsederek bunların ilk kez bulunduğu odayı, odanın düşük statüsünü göstermek için “Mutfak” olarak isimlendirdi. Artık Teras civarında 300 kadar kadının aynı anda çalışmış olabileceğini biliyoruz. 2014 yazında Teras’ın altında yapılan kazılarla dokumacılığın geleneksel bir aktivite olarak başlayıp, şehirde zamanla kendiliğinden gelişmediği doğrulandı. Bunun yerine, bu devasa Teras, Midas (ya da onun selefi) tarafından bu endüstriye ev sahipliği yapması için kasıtlı olarak inşa edildi. Ancak “Mutfak” olmaktan çok daha öte, kayda değer sembolik ve ekonomik önemi olan bir iş olduğu için Teras Binası işlik alanının antik şehrin kalbinin orta yerine yerleştirilmesi haklı gösterilebilir. Bu alanlarda ne tür şeyler dokuduklarına dair iyi bir fikrimiz bile var. Olağanüstü derecede iyi muhafaza edilmiş olan İç Kale Höyüğü ile civardaki tümülüslerde in sitü halde yüzlerce küçük tekstil parçası korunmuştu. Bu parçalar gösteriyor ki doğu Akdeniz boyunca çeşitli yerleşim yerlerinde ele geçirilen boyalı Frig seramiklerinin üzerindeki çok çeşitli ve ayrıntılı bir şekilde yapılmış açık-koyu renkli geometrik desenler, muhtemelen tekstil motiflerinden geliyordu. Aslında, antik Frigya’nın sınırında bulunan İvriz, Türkiye’deki bir kaya kabartma-
Above: Author Kate Morgan examines spindle whorls and other artifacts associated with spinning, weaving, and sewing that have been excavated at Gordion. Üstte: Yazar Kate Morgan, Gordion’daki kazılarda bulunan ağırşaklarla iplik eğirme, dokuma ve dikiş için kullanılan diğer eserleri incelerken.
Above: A rock relief of King Warpalawas, who ruled Tabal in south-central Anatolia in the 8th century BCE, shows the king with patterned textiles like those manufactured at Gordion. Üstte: MÖ 8. yüzyılda İç Anadolu’nun güneyindeki Tabal’ın hükümdarı Kral Warpalawas’a ait bir kaya kabartması. Kabartmada Gordion’da üretilen desenli tekstillere benzer giysiler betimlenmiştir.
45
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Above: Attic Greek black-figure terracotta lekythos (oil flask), attributed to the Amasis Painter, ca. 550–530 BCE. In the center, two women are shown working at an upright loom; other women weigh wool (at right) and spin wool into yarn (at left). H. 17.15 cm. The Metropolitan Museum of Art. Fletcher Fund, 1931. Accession Number 31.11.10. Üstte: Pişmiş topraktan yapılımış Yunan (Attika), siyah figürlü Lekytos (yağ kabı), muhtemelen Amasis Painter tarafından (yak. MÖ 550– 530) yapılmıştır. Ortadaki iki kadın dokuma tezgahında çalışırken görülüyor. Sağdaki kadınlar yün tartıyor, soldakiler ise yünü ipliğe çeviriyorlar. Y. 17.15 cm. Metropolitan Sanat Müzesi. Fletcher Fonu, 1931.Demirbaş no. 31.11.10.
identity; as trade goods, they may have been a major vector of cultural expansion for Phrygia under Midas. However, we still know very little about the lives of the women whose labor contributed so much to the rise of Phrygia, its widespread fame, and its cultural legacy. Hopefully, continued scientific and contextual analyses of these finds from Gordion will help us to move ancient women out of the kitchen and into the wider world. Kathryn R. Morgan is a Ph.D. candidate in the Graduate Group in Art and Archaeology of the Mediterranean World at the University of Pennsylvania. THE PHRYGIAN MODE AND ARCHAEOMUSICOLOGY AT GORDION
Sam Holzman The Phrygians were famous among the Greeks and Romans for their loud, energetic music and native instrument, the aulos (double pipes). Although a few Classical naysayers like Plato and Aristotle wanted the aulos and Phrygian music banned, the striking sequence of quartertones of the Phrygian mode was one of the most popular scales used by ancient Greek and Roman musicians. The name “Phrygian mode” survives in modern music theory 46
sında, yerel bir kral bu tür desenlere sahip bir giysiyi kıvançla giyerken resmedilmiştir. Kralın giysisinin üzerinde Frig tarzı bir kemer ve fibula da bulunmaktadır. Bunlara sahip olmak küçük bir şehrin kodamanına daha da fazla prestij kazandırdığından, bunların Midas’ın şehrinden gönderilmiş hediyeler olduğunu tahmin edebiliriz. Yüzlerce yıl sonra bile Frig tekstilleri çok tutulan bir ürün olmaya devam etti. Ovidius, Dönüşümler adlı eserinde, Frig tekstillerinden kraliçelere yakışır giysiler olarak bahsederken, Romalılar profesyonel nakışçıları Latince “Frig” olarak isimlendirmişlerdi. Tekstillerin Frig kültürel kimliğinde önemli bir rol oynadığı açıktır. Ticaret malları olmalarının yanı sıra, Midas döneminde Frigya kültürünü yaymanın başlıca yollarından biriydiler. Bu nedenle Midas’ın tekstil üretim merkezini yeni şehrinin gerçekten de tam kalbine yerleştirmeye karar vermiş olması şaşırtıcı değildir. Hala emekleriyle Frigya’nın büyümesine, ününün yayılmasına ve kültürel mirasına bu kadar çok katkı sağlamış olan kadınların hayatlarıyla ilgili çok az şey biliyoruz. Umuyoruz ki Gordion’da ele geçirilen bu buluntuların bilimsel ve bağlamsal analizleri sayesinde antik dönem kadınları mutfaktan çıkıp dünyaya bir yer bulacaktır. Kathryn R. Morgan, Pensilvanya Üniversitesi Akdeniz Dünyası Sanatı ve Arkeolojisi Lisansüstü Grubunda doktora adayıdır. FRİG MAKAMI VE GORDİON'DA ARKEOMÜZİKOLOJİ
Sam Holzman Müzik, Friglerin en büyük miraslarından biridir. Yunanlar ve Romalılar arasında Frigler, yüksek sesli, enerji dolu müzikleri ve aulos (çifte kaval) isimli yerel müzik aletleriyle ünlüydü. Her ne kadar Klasik dönemde yaşamış Platon ve Aristo gibi bazı karşıt fikirliler aulos ve Frig müziğinin yasaklanmasını istemiş olsalar da, Frig makamının çeyrek tonlarının dikkat çekici dizisi, Antik Yunan ve Roma müzisyenleri tarafından en çok kullanılan gamlardan biriydi. “Frig makamı” ismi, modern müzik teorisinde Flamenko müziğine ayırt edici sesini veren ikinci derece bemol sese sahip minör gam için kullanılır. Friglerin kaval müziğini sevmeleri stereotipi, Midas’ın eşek kulakları efsanesiyle ölümsüzleşmiştir.
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
Above: A dinos from Gordion Tumulus J (ca. 600 BCE) depicts a lyre-player. Üstte: Gordion J Tümülüsü’nden (yak. MÖ 600) bir dinos üzerinde lir çalan biri betimlenmiştir.
as a minor scale with a flat second note that gives Flamenco music its distinctive sound. The stereotype of the Phrygians’ love for pipe music is immortalized in the myth of Midas’ donkey ears. According to Ovid’s version of the story, Midas stumbled upon Apollo’s music contest with Pan. When Midas gauchely announced that he preferred Pan’s pipes to Apollo’s lyre, the snubbed god of music cursed Midas with donkey’s ears as a visible sign that he had poor taste in music. The Penn Museum’s excavation at Gordion has uncovered evidence that Phrygian music played at home was calmer. Surprisingly, stringed instruments, including tortoise shell lyres, were played in houses at Gordion at least as early as the Middle Phrygian period. The quieter melodies of the lyre, it appears, had a place in household music in Phrygia. The historical King Midas may have lived in a soundscape in which the lyre and the aulos coexisted harmoniously. For more information about the musical instruments discovered at Gordion, see Holzman, S., “Tortoise Shell Lyres from Phrygian Gordion.” American Journal of Archaeology 120.4, 2016. Sam Holzman is a Ph.D. candidate in the Graduate Group in Art and Archaeology of the Mediterranean World at the University of Pennsylvania.
Above: On this fresco fragment from the Painted House at Gordion (500–490 BCE), a woman plays the kithara, a type of lyre favored by professional musicians. Reconstruction by Sam Holzman. Üstte: Gordion’daki Boyalı Ev'de (yak. MÖ 500–490) bulunan bu fresk parçasında bir kadın, profesyonel müzisyenler tarafından tercih edilen bir lir türü olan kithara çalarken betimlenmiştir. Rekonstrüksüyon: Sam Holzman.
Ovidius’un anlatısına göre Midas, Apollon ile Pan’ın müzik yarışmasına denk gelir. Midas patavatsızca Pan’ın kavalını Apollon’un lirine tercih ettiğini açıkladığında, ağzının payını alan müzik tanrısı, Midas’ı kötü müzik zevkinin gözle görünür bir göstergesi olarak eşek kulaklarıyla lanetler. Penn Müzesi’nin Gordion kazıları sırasında, Friglerin kendi memleketlerinde çaldıkları müziğin daha sakin olduğunu düşündüren müzik aletleri ve müzisyen betimlemeleri ele geçirildi. Şaşırtıcı bir şekilde, kaplumbağa kabuğundan yapılan lirlerin de aralarında bulunduğu telli çalgılar, Gordion’daki evlerde en azından Orta Frig dönemi kadar erken bir zamanda kullanılıyordu. Anlaşılan o ki lirle çalınan daha sakin melodiler, Frigya’da gündelik müziklerde bir yer tutuyordu. Tarihi Kral Midas, lirle aulosun aynı anda uyumlu bir biçimde var olduğu bir ses manzarasında yaşamış olabilir. Gordion’da ele geçirilen müzik aletleriyle ilgili daha fazla bilgi edinmek için bkz. Holzman, S., “Tortoise Shell Lyres from Phrygian Gordion.” American Journal of Archaeology 120.4, 2016. Sam Holzman, Pensilvanya Üniversitesi Akdeniz Dünyası Sanatı ve Arkeolojisi Lisansüstü Grubunda doktora adayıdır.
47
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
48
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
A RCHIT EC T U R A L CONSERVAT ION AT GOR DION GOR DİON’DA MİM A R İ KONSERVA S YON Elisa Del Bono Following the preservation policy of many Mediterranean countries, the Ministry of Culture and Tourism in Turkey requires the directors of archaeological projects to focus not only on excavation but also on archaeological conservation and site improvement for visitors. From 2006 to 2014, this work at Gordion was conducted under the auspices of the Architectural Conservation Laboratory of the University of Pennsylvania (ACL-UPenn), with Frank Matero as project director. Currently, architectural conservation is directed by the author, in collaboration with an international group of conservation experts. Situated on the Anatolian Plateau along the Sakarya River about 100 kilometers southwest of Ankara, Gordion is defined by its flat-topped Citadel Mound and over 100 surrounding tumuli. From 1950 to 1973, Rodney Young conducted an intensive excavation and research program at the site. Although most excavation took place at the Citadel and in many of the tumuli, research now confirms that the ancient Phrygian capital extended beyond its main settlement mound and across the entire valley. The focus of the current site conservation plan at Gordion has been the Citadel Mound, a large area defined by high artificial escarpments and the impressive Citadel Gate on the southeast side. Planned terraces, freestanding and retaining masonry walls, pavement blocks, and steps characterize the excavated area. The exposed architectural features represent various phases of occupation. A mixture of building materials, especially stone, is evident. Although visitors cannot enter the excavated area, a fenced circuit atop the mound allows them to walk around the escarpment perimeter. THE HISTORY OF SITE CONSERVATION AT GORDION
Çoğu Akdeniz ülkesinde olduğu gibi Türkiye’deki Kültür ve Turizm Bakanlığı da arkeoloji projelerinin başkanlarının dikkatlerini hem kazıya hem de arkeolojik konservasyon ve sit alanının ziyaretçiler için düzenlenmesine vermelerini istiyor. 2006’dan 2014’e kadar Gordion’da bu çalışmalar, Pensilvanya Üniversitesi Mimari Konservasyon Laboratuvarı’nın (ACL-UPenn) himayesinde yürütüldü. Frank Matero da bu projenin yöneticiliğini üstlendi. Şu anda mimari konservasyon çalışmaları yazarın yönetiminde, uluslararası bir konservasyon uzmanı ekip ile birlikte yürütülmektedir. Anadolu platosunda, Sakarya Nehri kenarında, Ankara’nın yaklaşık 100 km güneybatısında bulunan Gordion, tepesi yassı höyüğü ve çevresindeki yüzlerce tümülüsle tanımlanır. 1950’den 1974’e kadar Rodney Young sit alanında yoğun bir kazı ve araştırma programı yürüttü. Her ne kadar kazıların çoğu İç Kale ve birkaç tümülüsle sınırlı kalmış olsa da, araştırmalar artık antik Frig başkentinin ana yerleşim höyüğünün ötesine, tüm vadi boyunca yayıldığını doğruluyor. Şu anda Gordion’da devam eden sit alanı konservasyon planı, güneydoğusunda etkileyici İç Kale Kapısı bulunan, yüksek ve dik yapay şevlerden oluşan geniş bir alan olan İç Kale Höyüğü'ne odaklanıyor. Planlı teraslar, “kazılmış” farklı tabakalar, bağımsız taş duvarlarla istinat duvarları, kaldırım taşları ve basamaklar, kazılan alanın ayırt edici özellikleridir. Açığa çıkarılan mimari özellikler farklı yerleşim evrelerini temsil eder. Özellikle taş yapı malzemelerinin birbiriyle iç içe olduğu açıktır. Her ne kadar ziyaretçiler kazılan bölgelere giremiyor olsalar da, höyüğün tepesindeki çitle çevrili ziyaretçi yolu, dik şevin çevresinde dolaşmalarına olanak sağlıyor. GORDİON'DA SİT ALANI KONSERVASYONUNUN TARİHİ
During Rodney Young’s tenure, little site preservation occurred other than some remedial cement capping of the Gate complex, a partial reburial of walls, and the
Gordion’da konservasyon yeni bir kavram değildir. Rodney Young, Gordion’da görev yaptığı sürede Kapı
Left: Conservation of the Early Phrygian Gate, looking west. In the background are the dig house compound (upper left) and Tumulus MM (right).
Solda: Bu batıdan çekilmiş fotoğraf, kazı evi yerleşkesi (sol üstte) ile Tümülüs MM (sağda) arka planda olmak üzere, Erken Frig Kapısı’nın konservasyonunu gösteriyor.
49
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Above: Aerial view of the Early Phrygian Gate during conservation work in 2015.
Above: Members of the 2015 team work together to conserve masonry at the Citadel Gate.
Üstte: Konservasyon sırasında Erken Frig Kapısı’nın havadan görünüşü, 2015.
Üstte: 2015 ekibi üyeleri, İç Kale Kapısı’nda kâgir konservasyonu için birlikte çalışıyor.
removal of selected stones. Minor reconstruction of the Citadel Gate was undertaken during its excavation in 1955, and Young did make efforts to preserve the extraordinary burial of Tumulus MM by engaging the Turkish Archaeological Service to structurally reinforce the inner chamber. In 1963, the important pebble mosaic from Megaron 2—the earliest of its type—was lifted in panels and ultimately transported to the Gordion Museum where it was re-installed under an outdoor shelter. After Young’s death in 1974, excavation at Gordion ceased until 1988, and the architecture was left exposed to the extreme weather conditions of central Anatolia. During this hiatus, several site conservation initiatives were begun to try to halt the cumulative damage resulting from the unsupported baulks of abandoned trenches and structural problems at the Gate complex and Tumulus MM. Soon after excavations resumed, Director G. Kenneth Sams began a new conservation program. In 1989, Tumulus MM and the Citadel Gate became the initial focus of attention, and then, in 1993, we studied how to best stabilize and display the Terrace Buildings. In 1999, conservator Mark Goodman introduced a well-developed set of formal guidelines for site conservation and a priority program based on condition and significance. At the Gate, plumbline measurement monitoring began, a French
kompleksinin beton örtüyle onarılması, duvarların kısmen yeniden gömülmesi ve seçilen bazı taşların yerlerinden kaldırılması dışında sit alanının korunmasına dair pek fazla çalışma yapılmamıştı. 1955’te İç Kale Kapısı’nın kazısı sırasında Kapı’nın ufak çaplı rekonstrüksiyonu yapılmıştı. Ayrıca 1955’te ve 1957’deki Tümülüs MM kazıları sırasında Young ile Türk yetkilileri ve mühendisler mezar odasını yapısal takviyelerle korumak ve muhafaza etmek için teşebbüslerde bulundular. 1961’de türünün en erkeni olan ve Megaron 2’de bulunan önemli çakıl taşı mozaik, paneller şeklinde yerinden kaldırılarak Gordion Müzesi’ne götürüldü. Daha sonra paneller, müzedeki bir dış mekân barınağına yerleştirildi. Young’ın 1974’teki vefatından sonra Gordion kazıları 1988’e kadar durdu; sit alanı İç Anadolu’nun sert hava koşullarına maruz bırakıldı. Bu ara sırasında, terk edilmiş açmalar ve desteklenmemiş açma duvarları yüzünden meydana gelen ve giderek artan hasarı durdurmak ve Tümülüs MM ile Kapı kompleksinde fark edilen yapısal problemleri kontrol etmek amacıyla birkaç defa sit alanı konservasyonu girişimi başlatıldı. Kazılar yeniden başladıktan bir müddet sonra, Direktör G. Kenneth Sams yeni bir konservasyon programı başlattı. 1989’da Tümülüs MM ile İç Kale Kapısı ana odak noktaları haline geldi. 1993’te ise Teras Binası’nın en iyi nasıl sabitlenip sergileneceği değerlendirildi.
50
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
Above: The old rusted fence (left) was replaced recently with a new fencing system and signage (right) along the visitor circuit.
Üstte: Eski, paslı tel örgüler (solda) ziyaretçi yolu boyunca kısa süre önce yeni bir çit sistemiyle (sağda) değiştirildi.
drain was installed, and a temporary scaffolding system was built. Low-pressure gravity grouting was begun in 2002 on the dry laid masonry gate. The masonry of Terrace Building 4 was rebuilt and an elaborate system of sandbag buttressing and soil capping of the splayed walls was installed in the entire building and then extended to other masonry features. Following the unexpected death of Goodman in 2004, ACL-UPenn was invited to the site in summer 2006 by Sams and C. Brian Rose. In 2007, a Six-Year Site Conservation Plan was developed to address architectural and site conservation, interpretation, and maintenance issues; the plan was launched in 2008 with dedicated funds from the Penn Museum and the 1984 Foundation. Through a Cooperative Agreement signed in 2008 between the Middle East Technical University (METU) and Penn, a parallel three-year program under the direction of Evin Erder (METU) with Ayşe Gürsan-Salzmann (Penn) was funded by TÜBİTAK (Scientific and Technological Research Council of Turkey) to develop a regional Conservation Management Plan for Gordion and its vicinity. SITE CONSERVATION TODAY
The Six-Year Site Conservation Program continues with the evaluation of past efforts and the implementation of new work using remedial masonry stabilization and
1999’da, konservatör Mark Goodman, sit alanı konservasyonu için iyi planlanmış bir resmi kılavuz ile eserlerin durum ve önemine göre öncelik programı sundu. Kapı şakulle ölçülerek gözlem yapılmaya başlandı, Fransız dreni kuruldu ve geçici iskele sistemi inşa edildi. 2002’de kuru duvar tekniğiyle inşa edilmiş kapıda alçak basınçlı yerçekimi derzlemesi başlatıldı. Teras Binası 4’ün taş duvarları yeniden inşa edilirken dışa doğru meyil veren duvarlara uygulanan kum torbası desteğiyle toprak kapaklama binanın tamamına uygulandıktan sonra bu işlem diğer taş duvar ögelerinde de tekrar edildi. Goodman’ın 2004’teki ani ölümünden sonra, 2006 yazında ACL-UPenn, sit alanına, 2006’nın ilerleyen zamanlarında Gordion Kazı Projesi’nin Eş-Başkanları olan Sams ve C. Brian Rose tarafından davet edildi. 2007’de mimari ve sit alanı konservasyonu, yorumlaması ve bakımı konularını kapsayan Altı Yıllık Sit Alanı Konservasyon Planı geliştirildi. 2008’de bu plan Penn Müzesi ve 1984 Vakfı’nın tahsis ettiği fonlarla uygulamaya koyuldu. 2008’de Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) ve Penn arasında imzalanan İşbirliği Sözleşmesi sayesinde Evin Erder (ODTÜ) ve Ayşe Gürsan-Salzmann’ın (Penn) yönetiminde, bu plana paralel bir üç yıllık program oluşturuldu. Bu program TÜBİTAK (Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu) tarafından, Gordion ve çevresi için bölgesel Konservasyon Yönetim Planı geliştirilmesi amacıyla desteklendi. 51
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Above: Masonry consolidation of the wall between Terrace Building units 5 and 6 in 2015.
Üstte: Teras Binası ünite 5 ile 6 arasındaki duvarın kâgiri sağlamlaştırılırken, 2015.
Above: Masonry is consolidated along a wall in the Terrace Building Complex in 2015.
Above: The original fractured blocks from a wall in the Terrace Building Complex are dismantled in 2015.
Üstte: Teras Bina Kompleksi duvarlarından birinin kâgiri sağlamlaştırıldı, 2015.
Üstte: Teras Bina Kompleksi’ndeki duvarların birinde bulunan çatlamış orijinal bloklar yerlerinden söküldü, 2015.
advanced recording and documentation methods. We also look at ways to improve the visitor experience. The program has identified several parallel projects at the Terrace Building Complex, the visitor circuit, and the Citadel Gate, all of which represent high-priority areas in need of intervention. These conservation efforts have been possible primarily due to the assistance offered by
GÜNÜMÜZDE SİT ALANI KONSERVASYONU
52
Devam eden Altı Yıllık Sit Alanı Konservasyon Programı kapsamında hem geçmiş yıllarda yapılan konservasyonlar değerlendiriliyor hem de kâgirin onarılmak için sabitlenmesi ve gelişmiş belgeleme ve kaydetme yoluyla yeni çalışmalar uygulamaya koyuluyor. Program kapsamında, Teras Binası’nda, ziyaretçi yolunda ve İç Kale Kapısı’nda
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
Above: Blocks are treated during conservation in 2015.
Üstte: Konservasyon sırasında taş bloklar işlem gördü, 2015.
the Penn Museum, and the generous contributions of the C.K. Williams II Foundation, the J.M. Kaplan Fund, the Selz Fund, the Global Heritage Fund, and the Morgan Family Foundation.
aynı anda devam eden birkaç proje bulunuyor. Bu bölgelerin hepsi yüksek önceliğe sahip, müdahale gerektiren alanlar. Bu konservasyon çalışmaları öncelikle Penn Müzesi’nin yardımları ile C.K Williams II Vakfı, J.M. Kaplan Fonu, Selz Fonu, Global Heritage Fonu ve Morgan Family Vakfı’nın cömert destekleri sayesinde gerçekleştiriliyor.
THE TERRACE BUILDING COMPLEX
The Terrace Building Complex is an industrial zone of Early Phrygian date (9th century BCE). The walls of these buildings were heavily damaged in the conflagration that swept through the complex ca. 800 BCE. In 2009, the site program explored new methods for conservation and preservation of the complex without compromising the archaeological integrity of the existing walls and floors. A pilot conservation program on the walls in Terrace Building 2 was established to stabilize the walls in situ, improve the visitor’s understanding of the original building, and limit the need for continued interventions. In the course of seven field seasons, the consolidation of walls from the first to the fifth units was completed. Conservation techniques included the use of epoxy resins as adhesives and for grout injections of fractured stones, pinning and cable support of dislodged stones, and the installation of soft “vegetative” wall caps—in consultation with archaeobotanist Naomi Miller—to protect the masonry.
TERAS BİNA KOMPLEKSİ
Teras Bina Kompleksi, İç Kale Höyüğü’nün güneybatısında bulunan ve Erken Frig döneminden (yak. MÖ 9. yüzyıl) kalma bir endüstri alanıydı. Bu yapıların duvarları, MÖ 800’de Gordion’un iç kalesinde hızla yayılan büyük yangında ciddi şekilde hasar görmüştü. 2009’da, sit alanı konservasyon programı çerçevesinde bu kompleksin sağlam kalmış duvarlarıyla tabanlarının arkeolojik bütünlüğüne zarar vermeyecek şekilde konservasyon ve korumasının yapılabilmesi için yeni yöntemler araştırıldı. Teras Binası 2’nin duvarlarında, duvarları in sitü olarak sabitlemek, ziyaretçilerin orijinal yapıyı daha iyi kavramasını sağlamak ve duvara sürekli müdahale edilmesini gerektirecek sebepleri en aza indirmek için pilot konservasyon programı başlatıldı. Yedi arazi sezonu sırasında birinci ile beşinci üniteler arasındaki duvarların güçlendirilmesi tamamlandı. Denenen konservasyon teknikleri arasında çatlamış taşlara harç enjeksiyonu yapılması için yapıştırıcı olarak epoksi reçinesi kullanılması, 53
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
THE CITADEL VISITOR CIRCUIT
Encircling the site from atop the escarpments, the visitor circuit provides viewing access into the Citadel Mound excavation and outward to the surrounding landscape. Efforts since 2009 have focused on upgrading public access by installing new perimeter railings, stone steps, and signage. The upgrades have created a more welcoming experience for visitors, establishing a connection between the Citadel Mound and the rest of the site while improving the interpretation and understanding of architectural and archaeological features. To date, a new perimeter railing and stone steps have been installed along half of the visitor circuit. In addition, 11 new bilingual (Turkish and English) information signs were installed around the Citadel Mound, giving visitors access to the full history of Gordion’s settlements. THE CITADEL GATE Above: The wall separating rooms 5 and 6 of the Early Phrygian Terrace Building, prior to conservation in 2015. Üstte: Erken Frig Teras Binası’nın 5 ve 6 numaralı odalarını birbirinden ayıran duvar, 2015’teki konservasyondan önce.
Above: The wall separating rooms 5 and 6 of the Early Phrygian Terrace Building, at the end of conservation in 2015. Üstte: Erken Frig Teras Binası’nın 5 ve 6 numaralı odalarını birbirinden ayıran duvar, 2015’teki konservasyon bittikten sonra.
54
The third major conservation project currently underway is the Early Phrygian Gate (ca. 850 BCE), which is the best-preserved Iron Age citadel gate in Asia Minor. A major rebuild in the Middle Phrygian period incorporated the earlier structure as the buried foundation of the new Citadel Gate. The resulting changes from subsequent loading of the new gate on top caused a series of significant problems, most notably cracking and displacement. Displacement, in particular, has continued into the present due to the region’s high seismic activity and wide-ranging weather conditions. Since 2006, ACL-UPenn has documented, monitored, and assessed the Gate’s overall structural stability to determine the condition of its limestone walls. The current conservation plan, developed by Frank Matero in conjunction with structural engineer David Biggs, aims to strengthen and stabilize the Gate. Installation of a soil sub-base, a timber mat as scaffolding foundation, and metal scaffolding were completed in 2014. Conservation was begun during the 2015 field season, including masonry repointing, partial dismantling of highly displaced blocks, and stabilization of original blocks. In 2016, we will continue our important work at Gordion, concentrating again on archaeological conservation and site improvement for visitors. Elisa Del Bono is a conservator based in Italy and head of Gordion site preservation. She has worked at Gordion since 2009.
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
yerinden oynamış taşların yerine sabitlenmesi ve kablolarla desteklenmesi, kâgirin korunması amacıyla, arkeobotanik uzmanı Naomi Miller’ın danışmanlığında, duvarların yumuşak “bitkisel” duvar örtüsü ile kaplanması sayılabilir. İÇ KALE ZİYARETÇİ YOLU
Dik kayalığın tepesinden başlayarak sit alanını çevreleyen ziyaretçi yolu, İç Kale Höyüğü kazılarının yanı sıra höyüğün çevresindeki manzarayı seyredebilme imkânı da sağlar. 2009’dan beri yapılan çalışmaların odak noktası, ziyaretçilerin erişimini iyileştirmek amacıyla yeni çevre korkulukları, taş basamaklar ve bilgilendirme tabelaları koyulması oldu. Yapılan iyileştirmeler sayesinde, İç Kale Höyüğü ile sit alanının kalanı birbirine bağlanırken, aynı zamanda mimari ve arkeolojik ögelerin anlaşılması ve yorumlanması kolaylaştırılarak ziyaretçiler için daha samimi bir deneyim yaratıldı. Bugüne kadar ziyaretçi yolunun yarısına yeni çevre korkuluğu ile taş basamaklar yerleştirildi. Bunun yanı sıra, İç Kale Höyüğü boyunca 11 yeni iki dilli (Türkçe ve İngilizce) bilgilendirme tabelası konarak ziyaretçilerin Gordion’daki yerleşimlerin tam tarihçesine erişmeleri sağlandı. İÇ KALE KAPISI
Devam eden üçüncü büyük konservasyon projesi, Küçük Asya’da Demir Çağı’ndan kalma en iyi korunmuş iç kale kapısı olan Erken Frig Kapısı’dır. Yak. MÖ 900’de inşa edilmiş olan bu Kapı, İç Kale’nin ana girişi olarak sadece kısa bir süre kullanıldı. İç Kale Höyüğü’nde birbirini takip eden yerleşimler, yeni inşaat faaliyetleriyle sonuçlandı. Bu faaliyetler çerçevesinde eski binalar, yeni yapıların gömülen
temelleri olarak kullanıldı. Bunun ardından yeni kapının üzerinin doldurulmasıyla meydana gelen değişiklikler, bir sürü ciddi problemin ortaya çıkmasına sebep oldu. Bunlar arasında en dikkate değer sorun, taşların çatlaması ve yerinden oynamasıdır. Her ne kadar çatlamalar tarih boyunca sonraki dönemlerde inşa edilen sur duvarlarının eklediği ağırlıklardan dolayı oluştuysa da, bölgedeki yoğun sismik aktiviteler ve hava koşulları yüzünden taşlar yerlerinden oynamaya devam etti. 2006’dan beri ACL-UPenn, Kapı’nın kireçtaşı duvarlarının durumunu belirleyebilmek için Kapı’nın genel yapısal stabilitesini belgeledi, gözlemledi ve değerlendirdi. Frank Matero tarafından yapı mühendisi David Biggs ile birlikte geliştirilen güncel konservasyon planı, Kapı’yı güçlendirip sabitlemeyi amaçlıyor. Toprak alt temelin, iskelenin temelini oluşturmak üzere yapılan ahşap altlığın ve metal iskelenin kurulmaları 2014’te tamamlandı. Taş duvarların eklemlerinin doldurulması, ciddi şekilde yerinden oynamış taş blokların kısmen sökülmesi ve orijinal blokların stabilizasyonunu da içeren konservasyon çalışmaları 2015 kazı sezonunda başladı. 2016’da da Gordion’daki bu önemli görevimize devam ederek arkeolojik konservasyon ve sit alanının ziyaretçiler için geliştirilmesi üzerinde çalışacağız. Elisa Del Bono, İtalya’ da yaşayan serbest konservatör ve Gordion sit alanı koruma çalışmalarının başkanıdır. Kendisi 2009’ dan beri Gordion’ da çalışmaktadır.
Above: Narrow-necked spouted ceramic jug from Gordion Tumulus K-III, a royal burial dated ca. 780 BCE. Brown-on-Buff Ware is particularly elegant and distinctively Phrygian. Some vessels include panels with animals or birds, like the hawks in this example. The jug’s narrow neck is a rarely found form. H. 19 cm. Istanbul Archaeological Museum. Üstte: Yak. MÖ 780’e tarihlenen bir soylu mezarı olan Gordion K-III Tümülüsü’nden dar boyunlu akıtacaklı seramik testi. Devetüyü üzerine Kahverengi Mallar, özellikle zarif ve göze çarpar biçimde Frig’dir. Bazı kaplarda hayvanların veya bu örnekte görülen şahinler gibi kuşların betimlendiği paneller bulunur. Testinin dar boynu, nadir görülen bir formdur. Y. 19 cm. İstanbul Arkeoloji Müzeleri.
Above: New stone steps were built at the Gordion Citadel visitor circuit in 2013. Üstte: 2013’te Gordion İç Kalesi ziyaretçi yoluna yeni taş basamaklar yerleştirildi.
55
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
An Apulian red-figure calyx krater (ca. 330–240 BCE) depicts Jason bringing Pelias the Golden Fleece. A winged victory prepares to crown Jason. Louvre Museum, Paris. Accession no. K 127.
56
Puglia’ya özgü kırmızı figürlü kaliks krateri (yak. MÖ 330–240), Jason'a Pelias’a Altın Postu getirişini tasvir etmektedir. Kanatlı zafer, Jason'a tacını giydirmeye hazırlanmaktadır. Louvre Müzesi, Paris. Demirbaş no. K 127.
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
T H E M Y T H OF MIDA S’ GOLDEN TOUCH MİDA S’I N A LT I N DOK U N UŞ EFSA NE Sİ Anastasia Amrhein, Patricia Kim, Lucas Stephens Gold has been used to create objects of beauty across the ages, conferring a high level of status on those who own it. In some cultures, gold has spiritual and even magical qualities. As a raw material or manufactured object, gold also plays an important role in understanding ancient trade. Gold luxury objects and coins provide valuable evidence for cross-cultural contact and the social interaction of elites. At least as early as the beginning of the 2nd millennium BCE, Assyrian merchants were exporting gold from Asia Minor into Assyria and Mesopotamia, although it was only one commodity in a very complicated trade system that encompassed the entire Near East. The merchants employed standard weights and measures and paid uniform tolls and taxes along well-traveled and guarded routes. By the late 7th century BCE, the kings of Lydia began to strike the first coins in electrum, a natural alloy of gold and silver, which revolutionized commercial exchange throughout the region. It is therefore not surprising that myths and legends have arisen related to the special qualities of gold, of which the “Golden Touch of Midas” is probably the most famous example. The earliest reference to the Golden Touch occurs in Aristotle’s Politics (1257b, 4th century BCE): It is anomalous that wealth should be of such a kind that a man may be well supplied with it and yet die of hunger, like the famous Midas in the legend, when owing to the insatiable covetousness of his prayer all the viands served up to him turned into gold. Another early account of the Midas myth is from the first half of the 1st century BCE: the Greek scholar Alexander Polyhistor recounts how Midas was traveling through a barren area of Phrygia, and gold sprang forth when he attempted to tap spring water. This is one of the few tales of Midas that ends well—after praying to Dionysus the gold is turned back into water. The fullest account however, occurs in Ovid’s Metamorphoses XI (1st century CE): the old satyr Silenus,
Altın, çağlar boyunca güzel objeler oluşturmak için kullanılmış olup altını elinde bulunduran kişilere yüksek kademeli statü bahşedilmiştir. Bazı kültürlerde, altının manevi ve hatta sihirli özellikleri bulunur. Hammadde ya da işlenmiş obje olarak altın, ayrıca antik ticareti anlamada da önemli bir rol oynar. Altından yapılmış lüks objeler ve madeni paralar, elitlerin toplumsal etkileşimiyle kültürlerarası temasın kıymetli bir kanıtıdır. MÖ 2. binyılın başları kadar erken bir dönemde Asurlu tüccarlar, Anadolu’dan Asur ve Mezopotamya’ya altın ihraç ediyordu. Üstelik, o zamanlar altın, tüm Yakın Doğu’yu içine alan son derece karmaşık ticaret sistemindeki mallardan sadece biriydi. Tüccarlar, standart ağırlık ve ölçümler uygulamakla birlikte, işlek ve korumalı güzergahlarda tek tip geçiş ücreti ve vergiler ödemekteydi. MÖ 7. yüzyılın sonu itibariyle, Lidya kralları, bölge genelinde ticari alışverişi kökten değiştiren, altın ve gümüşün doğal alaşımı olan elektrumdan yapılmış ilk madeni paraları basmaya başlamıştır. Bu nedenle, altının özel niteliklerine ilişkin mitler ve efsaneler ortaya çıkması şaşırtıcı değildir. Bunların en ünlüsü, muhtemelen “Midas’ın Altın Dokunuşu” efsanesidir. Altın Dokunuş’a yönelik en eski atıf, Aristo’nun Politika kitabında görülmektedir (1257b, MÖ 4. yüzyıl): Duasının doyumsuz açgözlülüğü yüzünden önüne konan her yiyecek ve içeceğin altına dönüştüğü ünlü Midas’ın başına geldiği gibi, zenginlik sahibi bir insanın yine de açlıktan ölmesi çelişkilidir. Midas efsanesiyle ilgili başka bir eski hikâye, MÖ 1. yüzyılın ilk yarısına dayanır: Yunan âlim Alexander Polyhistor, Midas’ın Frigya’daki çorak bir alanda yolculuk ederken kaynak suyu çıkarmaya çalıştığında nasıl yerden altın fışkırdığını hikâye eder. Bu, Midas’ın mutlu sonla biten birkaç hikâyesinden biridir; hikâyede, Midas, Dionysus’a dua ettikten sonra, altın, tekrar suya dönüşmüştür. Buna karşın, hikâyenin tamamı, Ovidius’un Dönüşümler 11 (MÖ 1. yüzyıl) kitabında ortaya çıkar:
57
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Left: The Pactolus River was a source of gold in antiquity. Solda: Paktolos Nehri, antik çağlarda altın kaynağı olmuştur. Below: Lydia struck the first coins in gold and electrum (an alloy of gold and silver). The British Museum, London. Altta: Lidya, altın ve elektrumdan (altın ve gümüş alaşımı) yapılmış ilk madeni parayı basmıştır. British Museum, Londra.
a tutor of Dionysus (Roman Bacchus), was found drunk on wine in the Phrygian countryside and brought before Midas. The king recognized him and treated him to ten days and nights of feasting. On the 11th day, he brought Silenus back to Dionysus, who, in turn, offered the fulfillment of one wish. Midas famously requested that anything he touched would turn to gold, although when he discovered the peril of his wish, he begged Dionysus to reverse the spell. The god relented and told Midas to plunge his hands into the river Pactolus, which runs through Sardis, the capital of Lydia. As he did this… …the gold virtue granted by the god, as it departed from his body, tinged the stream with gold. And even to this hour adjoining fields, touched by this ancient vein of gold, are hardened where the river flows and colored with the gold that Midas left. 58
Dionysus’un (Roma mitolojisinde, Bakhüs) öğretmeni, yaşlı satir Silenus, Frig kırsalında şaraptan sarhoş olmuş şekilde bulunmuş ve Midas’ın huzuruna getirilmiştir. Midas, onu tanımış ve on gün on gece süren bir ziyafetle ağırlamıştır. 11. günde, Silenus’u Dionysus’a geri götürmüş; o da kendisine bir dileğini gerçekleştirmeyi teklif etmiştir. Midas, herkesçe bilindiği gibi, dokunduğu her şeyin altına dönmesini dilemiş; buna karşın, dileğinin vahametini fark ettiğinde büyüyü geri alması için Dionysus’a yalvarmıştır. Tanrı, merhamet etmiş ve Midas’a, Lidya’nın başkenti Sardis’ten geçen Paktolos nehrine ellerini daldırmasını söylemiştir. Midas söyleneni yaptığında… …tanrı’nın bahşettiği altına çevirme meziyeti, vücudundan ayrılıp, suyu altın rengine boyamıştır. Hatta şimdi bile, bu eski altın damarının dokunduğu nehrin bitişiğindeki alanlar sertleşmiş ve Midas'tan arta kalan altınla renklenmiştir.
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
These accounts serve to explain why the river Pactolus may have appeared golden in color, and reflect the importance of rivers as sources of gold in the ancient world. Another familiar myth, that of Jason and the Golden Fleece, may have been based on actual gold harvesting practices from rivers that carried gold dust from the mountains. In one version of the myth, Jason had to retrieve the Golden Fleece (the golden tufted skin of a ram) from the land of Colchis on the eastern coast of the Black Sea (modern Georgia) in order to reclaim his lost throne. The Colchis region was famous in antiquity for extensive gold deposits in its rivers that were harvested using sheepskins: when left in the water, gold particles would adhere to the skins, thereby creating a series of “golden fleeces.” It seems likely, then, that the Colchian technique of gold harvesting gradually developed into the story of the Golden Fleece. To what extent do the archaeological discoveries at Gordion align with the legend of the Golden Touch? Although gold jewelry and ornaments have been found on the Citadel and in the surrounding tombs, such discoveries are rare. Even in a royal tomb as monumental and rich as Tumulus MM, there were no traces of gold. How, then, could such a “Golden Touch” tradition have developed? As with so many questions at Gordion, the answer may lie in Tumulus MM, where the deceased, probably Midas’ father, was covered with a textile that contained an inorganic mineral pigment called goethite, which gave it a golden sheen; this also appears to be the case for other textiles uncovered at Gordion. It may be that such golden-looking garments were among the hallmarks of the settlement’s elite, which could mean that the myth of Midas’ golden touch originated from these distinctive garments. As with the myth of Jason and the Golden Fleece, then, we uncover a situation with an underlying truth beneath the more fantastic elements of the story. It is also worth noting that the core elements of both of these tales are still with us today: ancient maxims such as “the Midas Touch,” “the golden rule,” or “worth your weight in gold” are regularly used in our daily conversations as a means to measure and evaluate excellence. Anastasia Amrhein and Patricia Kim are Ph.D. candidates in the History of Art Department at the University of Pennsylvania. Lucas Stephens is a Ph.D. candidate in the Graduate Group in the Art and Archaeology of the Mediterranean World at the University of Pennsylvania.
Bu hikâyeler, Paktolos nehrinin neden altın renginde göründüğünü açıklamada yeterli olup antik dünyada nehirlerin altın kaynakları olarak önemini yansıtır. Başka bir bilindik efsane olan Jason ve Altın Post efsanesi, dağlardan altın tozu taşıyan nehirlerden gerçek altın toplama uygulamalarına dayandırılmış olabilir. Efsanenin bir versiyonunda Jason, kaybettiği tahtını geri almak amacıyla Karadeniz’in doğu kıyısındaki Kolhis (günümüzde Gürcistan) toprağından Altın Post’u (altın yünlü koç derisi) almak zorundadır. Kolhis bölgesi, antik dünyada, koyun derisi kullanılarak altın toplanan nehirlerindeki yoğun altın yataklarıyla ünlüdür: koyun derileri suya bırakıldığında altın parçacıkları deriye yapışır, böylece bir dizi “altın post” elde edilirdi. Kolhislilerin altın toplama tekniği, büyük ihtimalle daha sonra, yavaş yavaş Altın Post hikâyesine dönüşmüştür. Gordion’daki arkeolojik keşifler, Altın Dokunuş efsanesi ile ne ölçüde uyuşmaktadır? Altın mücevher ve aksesuarlar, İç Kalede ve çevredeki mezarlarda bulunmuş olmasına rağmen, bu tür keşifler nadirdir. Tümülüs MM kadar anıtsal ve zengin bir soylu mezarında bile, altına dair hiçbir iz bulunmamıştır. Peki o halde, “Altın Dokunuş” gibi bir söylence nasıl gelişmiş olabilir? Gordion’daki pek çok soruda olduğu gibi yanıt, Tümülüs MM’de saklı olabilir. Bu tümülüste, büyük ihtimalle Midas’ın babası olan kişinin bedeninin sarılmış olduğu kumaş, götit denilen inorganik bir mineral pigmenti içerir. Bu pigment, kumaşa altın renginde pırıltı vermiştir. Söz konusu durumun, Gordion’da açığa çıkarılan diğer kumaşlar için de geçerli olduğu görülmektedir. Altın gibi görünen bu tür giysiler, yerleşim alanındaki elitlerin ayırt edici özellikleri arasında sayılabilir. Bu da, Midas’ın altın dokunuş efsanesinin, bu ayırt edici giysilerden kaynaklandığı anlamına gelebilir. Jason ve Altın Post efsanesinde olduğu gibi, şu halde, hikâyenin daha fantastik unsurlarının altında yatan gerçeği gün yüzüne çıkarıyoruz. Söz konusu hikâyelerin her ikisinin de, günümüzde halen hayatımızın içinde yer aldığını da belirtmek gerekir: “Midas Dokunuşu”, “altın kural” veya “ağırlığınca altın etmek” gibi eski özdeyişler, mükemmelliği ölçüp değerlendirmek üzere günlük konuşmalarımızda düzenli olarak kullanılır. Anastasia Amrhein ve Patricia Kim, Pensilvanya Üniversitesi, Sanat Tarihi Bölümü’nde doktora adayıdır. Lucas Stephens, Pensilvanya Üniversitesi, Akdeniz Dünyası Sanatı ve Arkeolojisi Lisansüstü Grubunda doktora adayıdır. 59
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
A gold bracelet with lion head terminals was recovered from Tumulus A. Museum of Anatolian Civilizations, Ankara. Aslan başı şeklinde bitiş süsü bulunan altın bilezik, Tümülüs A’da ele geçirilmiştir. Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Ankara.
60
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
GOLD T H E FIR ST DAY İLK GÜ NDE A LT I N Jane Hickman On Monday, March 27, 1950, Rodney Young began excavations at Gordion. He focused on Tumulus A, because much of the soil on the mound had already been taken away by local villagers to make mudbricks. Young moved quickly; he was concerned that if he waited too long, the villagers would discover the tomb and inadvertently destroy the burial context. His decision to start with Tumulus A proved to be fortunate. In an April 1, 1950 letter to G. Roger Edwards, his colleague at Penn, Young wrote: Gold the first day…[from the burial of ] a young damsel. By April 6, the excavation of the tomb was complete and the documentation of the finds began. Tumulus A, about 31 meters (over 100 feet) in diameter, contained the cremation burial of a young female, and was dated ca. 540–520 BCE, the Late Phrygian or Achaemenid period. She was buried with a horse-drawn funerary carriage and many objects of value, including a religious statuette, a silver mirror, carved ivory inlays (perhaps for boxes), fine pottery, alabaster vases, spindle whorls, and golden jewelry. The cremated remains were not studied in detail or retained, but she is presumed to be female based on the grave goods associated with her burial. Some of the jewelry was burned black or melted, indicating it was placed with the burial while the embers were still hot. If the deceased had been wearing the jewelry in the funeral pyre, it would surely have melted beyond recognition. Beautiful gold and electrum ornaments were recovered, among them small and large beads, two pairs of boat-shaped earrings, numerous pendants, fragments of loop-in-loop chains, and a perfectly preserved gold bracelet with lion head finials. Some pieces were created on “formers,” bronze molds used by craftsmen to create multiples of the same objects, with details added later by chasing (adding indentations to the metal). For example, the lion heads on the bracelet shown here were formed by hammering sheet gold over a bronze former
27 Mart 1950, Pazartesi günü, Rodney Young, Gordion’da kazı çalışmalarına başlamıştı. Höyükteki toprağın çoğu, yörenin köylülerince kerpiç yapmak üzere çıkarılmış olduğundan, Tümülüs A’ya odaklanmıştı. Young hızlı hareket etmişti; çok uzun beklemesi halinde, köylülerin, mezarı keşfedip mezarın bağlamını yanlışlıkla tahrip edecekleri konusunda endişeliydi. Young’ın Tümülüs A ile başlama kararının, son derece yerinde bir karar olduğu ortaya çıkmıştı. 1 Nisan 1950 tarihinde, Penn’deki meslektaşı, G. Roger Edwards’a yazdığı mektupta, Young şöyle demişti: İlk günde altın…genç bir kızın [mezarından]. 6 Nisan itibariyle, mezardaki kazı çalışmaları tamamlanmıştı ve buluntuların dokümantasyonu başladı. Yaklaşık 31 metre (100 fit’in üzerinde) çapındaki Tümülüs A’da, genç bir kadının kremasyon mezarı bulunmakla birlikte, söz konusu tümülüs, Geç Frig veya Akamenid dönemine, yak. MÖ 540–520’ye tarihlendirilmiştir. Genç kadın, atla çekilen cenaze arabasının yanı sıra, dini heykelcik, gümüş ayna, oymalı fildişi kakmalar (muhtemelen kutular için), ince işli çanak çömlek, kaymaktaşı vazolar, ağırşaklar ve altın mücevher de dahil pek çok değerli obje ile birlikte gömülmüştür. Yanmış haldeki insan kalıntıları, ayrıntılı olarak incelenmemiş veya muhafaza edilmemiştir; mezar hediyelerine bakılarak, kalıntıların bir kadına ait olduğu varsayılmıştır. Bazı mücevherlerin kararmış ya da yanmış olması, bunların, mezara korlar halen sıcak haldeyken konduğunu göstermektedir. Ölen kişi, mücevherleri odun yığınında yatarken takıyor olsaydı, bunlar, eriyerek kesinlikle tanınmayacak hale gelirdi. Mezarda, altın ve elektrumdan yapılmış güzel süs eşyaları ele geçirilmiştir; bunların arasında, küçük ve büyük boncuklar, tekne şeklinde iki çift küpe, çeşitli şekillerde sayısız kolye ucu, ilmiklerden oluşturulmuş zincir parçaları ve üzerinde aslan başı süsler bulunan kusursuz biçimde korunmuş altın bir bilezik yer almaktadır. Bazı parçalar, “kalıp”, yani zanaatkârlar tarafından aynı objeden birden fazla üretmek için kullanılan tunç dökme kalıpları kullanılarak yapılmış, detaylar daha sonra oyma yöntemiyle
61
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Detail of gold bracelet with lion head terminals from Tumulus A. Museum of Anatolian Civilizations, Ankara. A Tümülüsü’nde bulunan aslan başı uçları olan altın bilezikten bir ayrıntı. Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Ankara.
62
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
that was secured to a goldsmith’s workbench. Then, thin lines indicating the whiskers and fur of the lion, his eyes, and other details were added with a small chisel. Many pieces, especially the earrings and pendants, were decorated with beaded wire: round-section wire pressed into a mold to resemble beads of granulation. A favorite theme was the natural world, seen on pendants in the form of acorns and flowers. It is unclear whether the gold and electrum jewelry from Tumulus A was made at Gordion or further west in the kingdom of Lydia, which controlled Gordion in the early 6th century BCE. It is possible that some jewelry was locally produced, while other more elaborate pieces came from Sardis or Ephesus. Both Persian and Greek cultural influences can be seen in west central Turkey at this time. Parallels can be drawn between jewelry from Tumulus A and objects from the famous Lydian Treasure, a group of over 200 objects that was looted from several tumuli in the 1960s, sold to foreign museums and collectors, and returned to Turkey in 1993. Young’s discovery in 1950 revealed that 2,500 years ago, a young girl was buried in Tumulus A at Gordion with her jewelry and other personal possessions. Although we will never know who she was or even the cause of her death, the nature of the burial and the objects left behind help us appreciate aspects of life in Phrygian Gordion and the site’s connection to the wider world. Jane Hickman is Editor of Expedition and a specialist in ancient jewelry.
(metale diş açma yoluyla) eklenmiştir. Örneğin, burada gösterilen bilezikteki aslan başları yapılırken, altın levha, sarrafın iş tezgâhına sabitlenmiş bronz kalıp üzerinde çekiçle dövülmüştür. Daha sonra, küçük bir keskiyle, aslanın kürkü, bıyıkları, gözleri ve diğer detaylar eklenmiştir. Özellikle küpeler ve kolye uçları olmak üzere pek çok parça da kalıp kullanılarak yapılmış ve ardından boncuklu tel (tanecik dokulu boncuklara benzetmek için bir kalıba bastırılan yuvarlak kesitli tel) ile süslenmiştir. Kolye uçlarında sıklıkla tercih edilen motif, özellikle meşe palamudu ve çiçek şeklindeki doğal yaşam olmuştur. Tümülüs A’daki altın ve elektrumdan yapılmış mücevherlerin, Gordion’da mı yoksa MÖ 6. yüzyılın başlarında Gordion’u kontrol eden, daha batıdaki Lidya Krallığı’nda mı yapıldığı belirsizdir. Bazı mücevherler yerel olarak üretilirken daha gösterişli diğer parçaların Sardis veya Efes’ten gelmesi muhtemeldir. Hem Pers hem de Yunan kültürel etkileri, bu dönemde Türkiye’nin iç batı bölümünde görülebilir. Tümülüs A’daki mücevherlerle ünlü Lidya Hazinesindeki objeler arasında benzerlikler bulunabilir. 1960’larda birden fazla tümülüsten yağmalanan 200’ü aşkın obje, yurtdışındaki müzelere ve koleksiyonculara satılmış ve 1993’te Türkiye’ye geri dönmüştür. Young'ın 1950'deki keşfi, 2500 yıl önce, genç bir kızın Gordion'daki Tümülüs A'ya mücevherleri ve diğer kişisel eşyalarıyla birlikte gömüldüğünü açığa çıkarmıştır. Kim olduğunu ya da hatta ölüm sebebini hiçbir zaman bilemeyecek olsak da, geride kalan objeleri ve mezar yapısını kullanarak Frig döneminde Gordion’daki hayatın özelliklerini ve şehrin dünyayla iletişimini değerlendirebiliriz. Jane Hickman, Expedition dergisinin Editörü ve antik mücevher uzmanıdır.
63
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
64
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
T HE ROL E OF SCIENCE I N GOR DION’S A RCH A EOLOGY GOR DİON A R K EOLOJİSİNDE BİLİMİN ROLÜ Gareth Darbyshire Gordion is an unusually large and complex archaeological site, the product of its over 4,000-year occupation history. Rising 16 meters (50 feet) above the surrounding plain, it measured about 4 km (2.5 miles) across in the time of Midas. Investigating a site of this magnitude is an enormous challenge, and over the last six decades Penn’s Gordion Project has employed a range of scientific approaches, including remote sensing, geophysical survey, dendrochronology, and radiocarbon dating. The efficacy of these approaches, and consequently our knowledge of the site, has improved significantly over time as technologies and methodologies have developed and become more accessible. The excavations themselves have been on a huge scale, with over 600 individual trenches. Rodney Young’s excavations were the most extensive, partly because they proceeded with a kind of rapidity that is now unacceptable, although without them our knowledge would be far too limited. Later excavations have been on a much smaller spatial scale, but have been carefully designed to address a more balanced range of cultural, environmental, chronological, and site-layout questions. Completing the analysis and publication of the legacy data is a much slower process than acquiring the information in the first place, and is one of the main challenges for the Gordion team. Scientific testing broadened dramatically with archaeological and geographical surveys during the fieldwork of Mary Voigt (1988–2006). On the higher ground on the western side of the valley—an area under extensive modern cultivation and thus flattened by plowing—archaeological survey mapped a broad distribution of ancient pottery and other surface finds, confirming the existence of an enormous “Outer Town” dating from the Middle Phrygian period (ca. 800–540 BCE). Furthermore, a geomorphological study of the natural sediments in the Sakarya basin demonstrated that the valley had
Gordion, alışılmadık derecede büyük ve kompleks bir arkeolojik sit alanıdır. Bunu, 4000 yıldan uzun bir süre yerleşim görmesine ve Midas’ın hüküm sürdüğü dönemde yaklaşık 4 kilometrelik kayda değer büyüklüğüne borçludur. Bu kadar büyük bir sit alanında araştırma yapmak oldukça zordur. Son altmış yıl boyunca Penn’in Gordion Projesi, aralarında uzaktan algılama, jeofizik araştırması, dendrokronoloji ve radyokarbon tarihlemesi de olan çok sayıda bilimsel yaklaşımı kullandı. Bu yaklaşımların yararı ve dolayısıyla sit alanıyla ilgili bilgimiz, zamanla teknoloji ve yöntemler gelişip daha ulaşılabilir hale geldikçe önemli ölçüde arttı. Birbirinden bağımsız 600’den fazla açmanın olduğu kazılar çok büyük ölçeklidir. Rodney Young’ın kazıları, kısmen günümüzde uygun görülmeyen bir hızda çalışmış olmalarından dolayı, en geniş çaplı olanlarıydı. Daha sonraki kazılar çok daha küçük bir alanda yapılmış olmasına rağmen kültürel, çevresel, kronolojik ve yerleşim planına dair soruları daha dengeli bir şekilde cevaplamaya yönelik olarak dikkatli bir şekilde planlandı. Analizlerin tamamlanması ve eskiden kalan verilerin yayınlanması, verilerin en başta elde edilmesinden çok daha yavaş bir süreç olduğundan Gordion ekibinin karşılaştığı en büyük zorluklardan biridir. Mary Voigt’in (1988–2006) arazi çalışmaları sırasında arkeolojik yüzey araştırmaları ve jeofizik çalışmalarını da kapsayan bilimsel analizler önemli ölçüde arttı. Vadinin batı tarafında bulunan yükselti, yoğun modern tarım faaliyetleri sonucu toprağın sürülmesiyle düzlenmiştir. Bu alanda yapılan arkeolojik yüzey araştırması sonucu saptanan geniş bir alana yayılmış antik dönem seramikleriyle diğer yüzey buluntuları, bu bölgede Orta Frig dönemine tarihlenen devasa bir “Dış Şehir” olduğunu doğruladı. Dahası, Sakarya havzasının doğal tortusu üzerinde yapılan jeomorfolojik çalışma, vadinin nehir suyuyla taşınmış 3-5 metrelik alüvyon tabakasıyla dolduğunu
Left: Aerial view of excavated Early Phrygian architecture (ca. 850–800 BCE) on Gordion’s Citadel Mound.
Solda: Gordion İç Kale Höyüğü'nde açığa çıkarılan Erken Frig mimarisinin (yak. MÖ 850-800) havadan görünüşü.
65
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Above: Gordion site map showing excavated tumuli and the main excavated areas on the Citadel Mound. By Gareth Darbyshire and Gabriel H. Pizzorno.
Üstte: Kazılan tümülüslerle İç Kale Höyüğü'ndeki ana kazı alanlarını gösteren Gordion sit alanı haritası. Gareth Darbyshire ve Gabriel Pizzorno'dan.
Above: Christian Hübner of GGH uses a magnetometer on the perimeter of Gordion. Tumulus MM is visible in the background.
Üstte: GGH şirketinden Christian Hübner, Gordion çevresinde manyetometre kullanırken. MM Tümülüsü arka planda görülmektedir.
66
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
been infilled by a colossal 3–5 meters of waterborne silt, a process that began with the occupation of the ancient city, and this “sedimentation episode” ultimately buried large parts of Gordion. However, the survey also revealed hitherto undetected parts of the ancient city still protruding at the modern floodplain surface, as well as traces of Middle Phrygian fortifications in various locations. Taking these factors into account led to a new holistic model for the urban layout, with a much larger Lower Town completely encircling the central Citadel, and an Outer Town area that included a fortified circuit around its western part. The geomorphic study also confirmed that in antiquity the river had flowed through the city to the east of the Citadel Mound, not to the west as it does today. Within the last decade, the site’s morphology has rapidly come into sharper focus through extensive geophysical surveys. Ground-based remote sensing techniques (radar, magnetic prospection, and electric resistivity) can locate buried features, such as walls and streets, by taking readings that provide a dataset from which maps and plans can be made. These ongoing surveys have confirmed that the Lower and Outer Towns were large, distinct, fortified residential areas of similar size, and many details of their defenses have emerged, along with street networks and buildings. Tumuli have also been surveyed by magnetometry, allowing us to locate the tomb chambers inside and ascertain whether or not they are intact. All of this work raises further questions that only excavation can answer, such as the specific dates and functions of buildings, and the degree of social stratification in the various districts.
gösterdi. Bu dolma işleminin büyük bir bölümü antik şehrin terk edilmesinden sonra meydana geldiği için bu “tortulaşma dönemi” ile antik Gordion’un büyük bir bölümü toprak altında kaldı. Ancak, yüzey araştırmalarıyla antik şehrin o zamana kadar bilinmeyen kısımları da keşfedildi. Ayrıca, bu araştırmalar, antik şehrin kalıntılarının modern taşkın yatağında belirdiğini ve çeşitli yerlerde Orta Frig döneminden kalma sur kalıntılarının da görülebildiğini ortaya çıkardı. Bu faktörleri göz önünde bulundurarak şehrin tamamının yeni bütünsel bir modeli yapıldı. Yeni planda Aşağı Şehir çok daha büyük olup ortadaki İç Kale’yi çepeçevre sararken, batı tarafında tahkim edilmiş bir bölgesi olan Dış Şehir de bulunmaktadır. Jeomorfik araştırma ayrıca antik dönemde nehrin şehrin içinden geçerek İç Kale Höyüğü’nün, bugün olduğu gibi batısından değil, doğusundan aktığını doğrulamıştır. Sit alanının morfolojisi, yoğun jeofizik araştırmaları sayesinde son on yılda hızla belirginleşti. Yere bağlı uzaktan algılama teknikleri (radar, manyetik arama ve elektrik özdirenç), duvar ya da sokak gibi toprağa gömülü ögeleri belirleyebiliyor. Bunu da, görüntü haritalarının yapılmasını mümkün kılan veri kümesini sağlamak için toprağın altından değerler alarak yapıyor. Devam eden bu araştırmalar Aşağı ve Dış Şehirlerin büyük, ayrı ve tahkim edilmiş yakın büyüklükte yerleşim bölgeleri olduğunu doğruladı. Aşağı ve Dış Şehirlerin savunmalarına dair pek çok ayrıntının yanı sıra sokak sistemleri ve binalar da ortaya çıkarıldı. Tümülüslerde manyetometre ile araştırma yapılarak içerideki mezar odalarının yerleri belirlendi ve hala el değmemiş olup olmadıkları
Above: Elizabeth Ralph (1921–1993) conducted geophysical survey trials at Gordion in 1965. Ralph, associate director of MASCA (Museum Applied Science Center for Archaeology) at Penn, was one of archaeological science’s great pioneers. She made the first radiocarbon determinations for Gordion in the 1950s. Üstte: Elizabeth Ralph (1921–1993), 1965’te Gordion’da jeofizik araştırması denemeleri yaptı. Penn’deki MASCA’nın (Arkeoloji Uygulamalı Bilim Merkezi) müdür yardımcısı olan Ralph, arkeolojide bilimsel yaklaşımların en büyük öncülerinden biriydi. Kendisi 1950’lerde Gordion’un ilk radyokarbon saptamalarını yaptı.
Above: This annotated satellite image by geographer Ben Marsh shows the ancient cultural material outcropping at the modern surface (green striped), and the Lower Town fortification circuit (red). Üstte: Coğrafyacı Ben Marsh tarafından yapılan bu açıklamalı uydu görüntüsü modern yüzeyde ortaya çıkmış antik kültürel malzemeyi (yeşil) ve Aşağı Şehir’i çevreleyen sur duvarlarını (kırmızı) gösteriyor.
67
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Above: This reconstruction of the Early Phrygian Citadel Gate complex is made possible by unifying the digital spatial records in a Geographic Information System (GIS). By Gareth Darbyshire and Gabriel H. Pizzorno. Üstte: Erken Frig İç Kale Kapı kompleksinin bu rekonstrüksiyonu Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS) üzerinde dijital konum kayıtlarının birleştirilmesiyle mümkün oldu. Gareth Darbyshire ve Gabriel H. Pizzorno'dan.
In tandem with non-destructive ground-based surveys, the Gordion Project has employed more sophisticated aerial remote sensing and mapping technologies. Aerial and satellite images reveal features not visible from the ground, and enable a superior comprehension of spatial relationships. Young had only limited use of aerial photography because of national security restrictions, although an excellent set of photos was provided by the Turkish Air Force. From the Voigt era onwards, satellite imagery has been publicly available, as has the Global Positioning System (GPS), which enables ground positions to be mapped with an extremely high degree of accuracy. In 1989 and 2010, high resolution images were obtained at Gordion from cameras mounted on low-altitude balloons, and within the last decade, the availability of affordable drones means the Gordion Project can readily acquire the aerial data it needs. Unifying the digital spatial records in a Geographic Information System (GIS) database with a world coordinate system 68
saptandı. Bütün bu çalışmalar, binaların ne zaman ve ne amaçla kullanıldığı ve farklı bölgeler arasındaki sosyal tabakalaşma durumu gibi ancak arkeolojik kazılarla cevaplanabilecek yeni sorular yaratıyor. Gordion Projesi, yıkıcı olmayan yere bağlı araştırmalarla beraber daha karmaşık olan havadan uzaktan algılama ve haritalama teknolojilerini de kullanıyor. Hava ve uydu görüntüleri yerden görülmesi mümkün olmayan ögeleri ortaya çıkarırken mekânsal ilişkinin daha iyi anlaşılmasını da sağlıyor. Young, hava fotoğrafçılığından milli güvenlik kısıtlamaları nedeniyle çok az faydalanabildi. Fakat Türk Hava Kuvvetleri tarafından kendisine bir dizi mükemmel fotoğraf sağlandı. Voigt döneminden itibaren, uydudan çekilen fotoğraflar halka açık hale geldi. Aynı zamanda, yeryüzünde bulunduğunuz konumun çok yüksek bir doğruluk payıyla haritalandırılmasını sağlayan Küresel Konum Belirleme Sistemi (GPS) de herkesin kullanımına açıldı. 1989 ve 2010 yıllarında Gordion’da alçak irtifa balonlarına yerleştirilen fotoğraf makineleriyle yüksek çözünürlüklü fotoğraflar çekildi. Son on yıldır uygun fiyatlı uzaktan kumandalı uçakların kolay bulunuyor olması, Gordion Projesi’nin ihtiyacı olan hava verilerine rahatça erişebilmesi anlamına geliyor. Dijital konum bilgilerini yakın zamanda, bir Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS) veritabanı aracılığıyla dünyadaki koordinat sistemiyle birleştirdik. Bu sayede Young döneminde
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
Above: Ben Marsh samples sediment cores at Gordion. Üstte: Ben Marsh, Gordion’daki tortu çekirdeklerini örneklerken.
Above: Flotation was conducted by Naomi Miller and Mark Rogers to retrieve seeds and other organic material. Üstte: Yüzdürme işlemi Naomi Miller ve Mark Rogers tarafından tohum ve diğer organik malzemeleri elde etmek için yapıldı.
has recently allowed us to improve the geo-referencing of the hundreds of Young era plans and maps, and the project can now produce highly accurate and varied representations of the site, including site maps, architectural phase plans, 3D reconstructions of architectural layouts, and terrain elevation models. Scientific dating techniques have been applied at Gordion since the 1950s, but more recently they have led to a major revision of Gordion's Iron Age chronology. The structural timbers from the site, in particular those from Tumulus MM, form the backbone of the Anatolian Bronze Age and Iron Age dendrochronology, contributing an impressive treering sequence of 1,028 years. This sequence does not connect with modern trees and so it has been dated by linking it to radiocarbon chronology, through a process known as “wiggle matching.” As a result, Tumulus MM can now be narrowly dated to ca. 740 BCE, confirming that its occupant must have been Midas’ immediate predecessor, and not Midas himself as many had thought. Another significant benchmark derives from the recent high precision radiocarbon dating of organic material (seeds and reeds) from the Early Phrygian destruction level. This indicates a date of around 800 BCE, 100 years earlier than Young had thought, and again provides a new dating anchor for the associated artifact types. Such increasingly sophisticated scientific techniques have enabled us to reconstruct both the landscape and lifestyles of Phrygian Gordion, thereby bringing the ancient city back to life.
çizilmiş yüzlerce plan ve haritanın coğrafi yer tanımlamasını daha iyi yapabildik. Artık proje kapsamında haritalar, mimari tabaka planları, mimari düzenlerin 3D rekonstrüksiyonları ve arazi yükselti modelleri de dâhil olmak üzere yerleşim yerinin çok daha doğru ve çeşitli temsillerini yapabiliyoruz. Bilimsel tarihleme metodları 1950 yılından beri Gordion’da kullanılmıştır. Fakat son yıllarda eski tarihler düzeltilerek Gordion’un Demir Çağı kronolojisi yeni bir açıklığa kavuştu. Gordion’dan, özellikle de Tümülüs MM’den ele geçirilen yapı kalasları, etkileyici bir şekilde 1028 yıllık ağaç halkası silsilesi sağladığı için Anadolu’daki Tunç ve Demir çağları dendrokronolojisinin temelini oluşturur. Bu silsile modern ağaçlarla bağlanamadığı için “hareketli eşleştirme” (wiggle matching) yöntemi sayesinde radyokarbon kronolojisiyle bağlantı kurularak tarihlendirildi. Sonuç olarak, Tümülüs MM şimdi yaklaşık MÖ 740’a tarihlendirildi. Buna dayanarak, mezardaki kişinin, önceden sanıldığı gibi Midas değil, onun selefi olması gerekiyor. Erken Frig tahribat tabakasına ait organik malzemenin (tohum ve sazların) yeni yüksek hassasiyetli radyokarbon tarihlendirmesi başka bir önemli referans noktasıdır. Bu yöntemle elde edilen tarih, Young’un düşündüğünden 100 yıl daha erken olan MÖ 800 civarıdır. Bu tarih de tahribat tabakasıyla ilişkili buluntu tiplerini tarihlemek için yeni bir dayanak noktası sağlar. Böylesi karmaşık bilimsel teknikler sayesinde Frig döneminde Gordion’daki peyzajı ve yaşam tarzını tekrar kurabiliyor, dolayısıyla antik şehri yeniden hayata döndürebiliyoruz.
Gareth Darbyshire is the Gordion Project Archivist at the Penn Museum.
Gareth Darbyshire, Penn Müzesi’nde Gordion Arşivcisidir. 69
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
70
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
K I NG MIDA S’ FU R N IT U R E K R A L MİDA S’I N MOBİLYA L A R I Elizabeth Simpson The Phrygians were known for their fine furniture in antiquity, as attested by the Greek historian Herodotus, who mentioned the impressive throne dedicated by King Midas in the sanctuary of Apollo at Delphi—calling it “well worth seeing.” In an amazing stroke of luck, Rodney Young and his Gordion team discovered Midas' actual furniture in 1957 in the Tumulus MM burial. The tomb’s occupant is now thought to be Midas' father, Gordias, with the grave goods deposited by Midas himself, after a sumptuous funeral that served to display his wealth and promote his power as successor. The excavators cut through the tomb wall, finding themselves at the feet of the king, lying on what Young thought was a four-poster bed (p. 37). In fact, this was not a bed but an open log coffin, draped with textiles and steadied by four blocks at the corners. The coffin and tomb furnishings were not well understood at first, due to their fragmentary condition. This was rectified by thirty years of work carried out in Turkey by the archaeologists, artists, scientists, and conservators of the Gordion Furniture Project, directed by the author under the auspices of the Penn Museum. One of the most spectacular finds was a boxwood table with juniper inlay and a walnut top, found collapsed on the floor of the chamber. With its 46 separate parts, the table was initially difficult to envision. Although much of the wood had survived in good condition, it was prone to breakage along numerous hairline cracks that had occurred since the time of its deposition. In 1982, the table was conserved by Robert Payton, who developed a method using Butvar B-98 (polyvinyl butyral) dissolved in a solvent mixture. As refined by Krysia Spirydowicz and the Gordion Furniture Project team, this method is now standard for the treatment of dry archaeological wood. The pieces were first cleaned of a wax coating applied in 1957, and then immersed in a solution of
Yunan tarihçi Herodot’un da bildirdiği gibi, antik dönemde Frigler, kaliteli mobilyalarıyla meşhurdular. Herodot, Kral Midas’ın Delfi’deki Apollon tapınağına adadığı gösterişli tahttan bahsederek, onu “görülmeye değer” olarak tanımlar. Rodney Young ve Gordion ekibi, büyük bir şans eseri Midas’ın gerçek mobilyalarını MM Tümülüsü’nde, 1957’de keşfettiler. Artık, mezarın sahibinin Midas’ın babası Gordias olduğu düşünülüyor. Mezar buluntuları, zenginliğini sergilemek ve halef olarak gücünü gösterebilmek için, şatafatlı bir cenazenin ardından Midas’ın kendisi tarafından mezara bırakılmıştı. Arkeologlar, mezar duvarını açtıklarında, kendilerini Young’ın dört direkli yatak sandığı bir yerde yatan kralın ayaklarının dibinde buldular (s. 37). Aslında bu bir yatak değil, üzerine kumaşlar serilmiş ve köşelerinden dört blokla sabitlenmiş, tomruktan oyulmuş açık bir tabuttu. Tabut ve mezardaki mobilyaların ne oldukları, parçalanmış olduklarından ilk başta çok iyi anlaşılamamıştı. Bu durum, yazarın başkanlığında ve Penn Müzesi’nin himayesi altında sürdürülen Gordion Mobilya Projesi’nde çalışan arkeolog, sanatçı, bilim insanı ve konservatörlerin Türkiye’deki otuz yıllık çalışmaları sonucu düzeltildi. En görülmeye değer buluntulardan biri ardıç ağacı kakmalara ve ceviz üst parçaya sahip şimşir masaydı. Masa, odanın zemininde yıkılmış halde bulunmuştu. 46 ayrı parçadan oluşan bu masayı zihinde canlandırmak ilk başta oldukça güçtü. Ahşabın büyük bir bölümü iyi korunmuş halde günümüze ulaşmış olmasına rağmen, ahşap, mezara bırakılmasından beri meydana gelen çok sayıda mikro çatlak nedeniyle oldukça kırılgandı. Masa, 1982’de Robert Payton tarafından konservasyondan geçirildi. Payton, bir çözücü karışımında çözünmüş Butvar B-98’i (polivinil bütiral) kullanarak yeni bir yöntem geliştirdi. Krysia Spirydowicz ve Gordion Mobilya Projesi
Left: Reconstruction of the funeral ceremony held outside Tumulus MM before the burial, Greg Harlin.
Solda: Gömme işleminden önce MM Tümülüsü’nün dışında düzenlenen cenaze merasiminin canlandırması, Greg Harlin.
71
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Above: Table 5, reconstruction drawing, Elizabeth Simpson, William Schenck, and Greg Harlin. Üstte: Masa 5, rekonstrüksiyon çizimi, Elizabeth Simpson, William Schenck ve Greg Harlin.
Butvar-98 and consolidated under vacuum. After removal from the consolidant, the wood was cleaned again and repaired. This process imparted strength to the wood and restored some of its original color. After consolidation, the table could be studied and drawn, and finally mounted on Plexiglas for display in the Museum of Anatolian Civilizations, Ankara. The inlaid table was a tour-de-force of Phrygian cabinetry. It had three curved legs with stylized lion-paw feet; the legs were connected to the frame by a system of dowels, and fanciful struts supported the frame and table top. Much of the surface was inlaid with geometric patterns—including mazes—relating to the Phrygian goddess Matar and her protective powers. The top of the table took the form of a tray, and four handles allowed it to be carried—for the delivery of food to guests at a banquet. Eight plain tray tables were also found in the tomb. As these were extremely fragile, they were placed in protective storage after their conservation, set into Ethafoam bedding cut to conform to the shapes of the pieces. Leaning against the east wall of the tomb were two screen-like objects, made of boxwood with juniper inlay and walnut insets. Originally interpreted as throne backs, these were later found to be serving stands with highly ornate front faces. At the center of each face was an inlaid rosette, supported by two curved legs with lion-paw feet, resembling those of the inlaid table. Surrounding this grouping was a field of square hook designs set into a network of diamonds and triangles. The large rosette symbolized the goddess Matar, crowned by a half-circle, and the curved legs represented her attendant lions— 72
ekibi tarafından daha da iyileştirilen bu yöntem, artık kuru arkeolojik ahşaba yapılan standart bir uygulama haline geldi. Parçalar, önce 1957’de uygulanan balmumu kaplamadan arındırıldı, ardından Butvar-98 solüsyonuna batırıldıktan sonra vakumla sağlamlaştırıldı. Bu amaçla kullanılan malzemeden arındırıldıktan sonra ahşap tekrar temizlendi ve onarıldı. Bu işlem, ahşabı güçlendirerek, onun orijinal renginin de kısmen geri gelmesini sağladı. Sağlamlaştırma işlemi tamamlandıktan sonra masa, incelenmeye ve çizilmeye hazırdı. En sonunda Ankara’daki Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenmek üzere plastik camın üzerine oturtuldu. Kakma işlemeli masa, Frig marangozlarının hünerlerinin bir göstergesiydi. Masanın stilize aslan pençesi şeklinde ayakları olan kavisli üç bacağı vardı. Bacakları çerçeveye tahta çivi sistemiyle tutturulmuşken, çerçeveyle masa üstünü tuhaf direkler destekliyordu. Yüzeyin büyük bir kısmı aralarında labirentlerin de olduğu geometrik desenlerle işlenmişti. Bu desenler, Frig tanrıçası Matar ve onun koruyucu güçleriyle ilişkiliydi. Masanın üstü tepsi formundaydı; dört kulbu sayesinde şölen sırasında davetlilere yiyecek götürmek için taşınabiliyordu. Mezarda ayrıca sekiz adet sade tepsi şeklinde masa ele geçirildi. Bunlar son derece kırılgan olduklarından, konservasyonları tamamlandıktan sonra, parçaların şekline göre kesilmiş Ethafoam köpük yatağa yerleştirilerek koruyucu depoya kaldırıldılar. Şimşirden yapılmış, ardıç kakmalar ve ceviz gömmelerle süslenmiş paravana benzer iki obje, mezarın doğu duvarına yaslanmıştı. Başta taht arkalığı olarak yorumlanan bu objelerin sonradan süslü ön yüzleri olan servis sehpaları olduğu anlaşıldı. Her yüzün ortasında, kakma bezemeli bir rozet bulunuyordu. Bu rozet, kakma bezemeli masadakilere benzeyen, aslan pençesi biçimli ayakların üzerinde yükselen iki kıvrık bacakla destekleniyordu. Bu grubun çevresinde, baklava ve üçgen motiflerinin yarattığı ağa yerleştirilmiş, kare şeklinde kanca desenlerinden oluşan bir alan vardı. Büyük rozet, yarım daire şeklinde bir taç takmış olan tanrıça Matar’ın sembolüyken; kıvrık bacaklar, tanrıçaya refakat eden aslanları temsil ediyordu. Bu aslanlara Frig dağlık bölgelerindeki kaya tapınaklarında bulunan betimlemelerde rastlanmaktadır. Kare şeklindeki kanca desenlerinin çoğunun kendine has simetrik özelliği vardı; 180 derece döndürüldüğünde, aynı desen ortaya çıkıyordu; fakat başka herhangi bir müdahalede bulunulduğunda, bambaşka desenler meydana geliyordu. Bu kare desenler sade bir plana göre yerleştirilmişti; fakat temel motifin anlaşılmasını zorlaştırmak için desenler
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
Above: Inlaid table, Tumulus MM, in situ in 1957.
Above: Inlaid table, reconstruction drawing, Elizabeth Simpson.
Üstte: Kakma bezemeli masa, MM Tümülüsü, 1957’de in sitü halde.
Üstte: Kakma bezemeli masa, rekonstrüksiyon çizimi, Elizabeth Simpson.
Above: The inlaid table, reconstructed for display in the Museum of Anatolian Civilizations, Ankara.
Above: Elizabeth Simpson and Nazif Uygur reconstructing the inlaid table for display.
Üstte: Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenmek üzere yeniden birleştirilen kakma bezemeli masa.
Üstte: Elizabeth Simpson ve Nazif Uygur, kakma bezemeli masayı sergilenmek üzere yeniden birleştirirken.
as shown by depictions on rock-carved shrines in the Phrygian Highlands. Most of the square hook designs have a special kind of symmetry: when rotated 180 degrees, the same design occurs, but any other action will yield something different. These square designs were laid out according to a simple plan, but were turned and flipped to obscure the underlying pattern. The faces of the stands were complex puzzles, sophisticated games with hidden meaning. The number of main designs on the two stands totaled 364 or 365, the number of days in a year. These were portable shrines of the goddess, evoking her power within a metaphorical cosmos.
döndürülmüş ve ters çevrilmişti. Sehpaların yüzeyleri karışık bulmacalar, gizli bir mesaj içeren karmaşık oyunlardı. İki sehpadaki asıl desenlerin toplam sayısı 364 ya da 365, yani bir yıldaki gün sayısı kadardı. Bunlar, mecazi evrende tanrıçanın gücünü hatırlatan, onun taşınabilir mabetleriydi. Yapılış şekillerinden de anlaşıldığı gibi bu objeler, pratik amaçlarla da kullanılıyordu. Üst kısımlarındaki halkalara, yuvarlak dipli kazanlar konuyordu. Mezarda bu tür kazanlardan on adet ele geçirilmişti. MM Tümülüsü tunç objelerinin bu sehpalarda nasıl kullanıldığını belirleyebilmek için Penn Müzesi’ndeki bilim insanları, 73
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Above Left: Serving stand B, Tumulus MM, in situ in 1957. Üstte Solda: Servis sehpası B, MM Tümülüsü, 1957'de in sitü halde. Above: Serving stand A, Tumulus MM, reconstruction drawing of the front face, Elizabeth Simpson and William Schenck. Üstte: Servis sehpası A, MM Tümülüsü, ön yüzünün rekonstrüksiyon çizimi, Elizabeth Simpson ve William Schenck. Left: Serving stand B, back view, reconstructed for display. Solda: Servis sehpası B, arkadan görünüş, sergilenmek için yeniden birleştirildi.
74
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
These objects were also of practical use, as shown by their construction. Rings in their top pieces held roundbottomed cauldrons, ten of which were found in the tomb. In order to determine how the Tumulus MM bronzes were used with the stands, the organic residues were analyzed by scientists at the Penn Museum. The small cauldrons had contained a mixed fermented beverage of grape wine, barley beer, and honey mead—also identified from the bronze situlae and omphalos bowls. Food remains were analyzed as well, indicating a spicy lamb or goat stew. The analysis produced the menu of a gala funerary banquet held outside the tomb before the interment. That a funeral ceremony had occurred was shown by the disposition of the parts of the coffin inside the tomb chamber. Their placement showed that the assembled coffin had been dismantled before the burial, with the parts set down on the floor piece by piece—but not in the correct arrangement. Thus the entire ensemble must have been set up elsewhere before the burial—indicating that the king had lain in state in his coffin. The furniture and bronzes were used for the funerary feast and then interred with the king. The Tumulus MM furniture is a rare and exceptional royal collection—finely carved, profusely inlaid, featuring abstract forms and religious symbols. The loss of most organic objects from the archaeological record makes the Gordion wooden artifacts all the more precious. Their survival is due to the painstaking efforts of the Gordion Furniture Project team—and not least to the careful recovery and recording of the finds by Young and his excavators.
bu objelerden elde edilen organik kalıntıları analiz ettiler. Küçük kazanlarda, tunç situlalarda ve omphalos kaselerde de saptanan üzüm şarabı, arpa birası ve bal likörünün karışımından oluşan mayalı bir içecek saklanıyordu. Kaplardaki yiyecek kalıntıları da analiz edilerek, içlerinde baharatlı kuzu veya keçi yahnisi bulunduğu anlaşıldı. Analizler sonucu, defin işleminden önce mezarın dışında düzenlenen cenaze şöleninin menüsü elde edildi. Cenaze merasiminin düzenlenmiş olduğu, mezar odasının içindeki tabut parçalarının yerleşiminden anlaşılmaktadır. Bu parçaların bulunduğu yerler, monte edilmiş tabutun gömme işleminden önce parçalara ayrıldığını ve parçaların da tek tek yere konduğunu göstermiştir. Fakat bu parçalar doğru sıralamada değildi. Bu nedenle bütün tabutun gömme işleminden önce başka bir yerde parçalara ayrılmış olması gerekiyordu; bu da kralın, gömülmeden önceki şölen sırasında, üzeri açılmış tabutunda tüm ihtişamıyla yattığını gösteriyordu. Mobilya ve tunç objeler cenaze şöleni için kullanılmış, ardından kralla birlikte gömülmüştü. MM Tümülüsü mobilyaları nadir ve müstesna bir kraliyet koleksiyonudur; ince ince oyulmuş, çok sayıda kakma bezemeyle süslü mobilyalarda soyut formlar ve dini semboller betimlenmişti. Organik objelerin çoğunun arkeolojik kayıtlarda bulunamaması, Gordion ahşap buluntularını daha da değerli kılmaktadır. Bunların korunması ise, Gordion Mobilya Projesi ekibinin itinalı çabaları, kısmen de Young ve ekibinin bu buluntuları dikkatli bir şekilde ele geçirip kaydetmesi sayesindedir.
Elizabeth Simpson is Professor of Ancient Art and Archaeology at The Bard Graduate Center for Studies in the Decorative Arts, Bard College, New York City; Director of the Gordion Furniture Project; and a Consulting Scholar at the Penn Museum.
Elizabeth Simpson, New York City, Bard Üniversitesi, Dekoratif Sanat Araştırmaları Bard Lisansüstü Merkezi’nde Antik Sanat ve Arkeoloji Profesörü; Gordion Mobilya Projesi Direktörü; Penn Müzesi’nde Uzman Danışman’ dır.
FOR FURTHER READING
Simpson, Elizabeth. The Gordion Wooden Objects, Volume 1: The Furniture from Tumulus MM. Leiden: Brill, 2010. Simpson, Elizabeth, and Krysia Spirydowicz. Gordion Wooden Furniture: The Study, Conservation and Reconstruction of the Furniture and Wooden Objects from Gordion, 1981-1998 (English and Turkish). Ankara: Museum of Anatolian Civilizations and Gordion Furniture Project, 1999. Simpson, Elizabeth. “Celebrating Midas: Contents of a Great Phrygian King’s Tomb Reveal a Lavish Funerary Banquet.” Archaeology 54, no. 4 (2001): 26-33. Simpson, Elizabeth. “Midas’ Bed and a Royal Phrygian Funeral.” Journal of Field Archaeology 17 (1990): 69-87. Simpson, Elizabeth, and Robert Payton. “Royal Wooden Furniture from Gordion.” Archaeology 39, no. 6 (l986): 40-47.
EK OKUMA İÇİN
Simpson, Elizabeth. The Gordion Wooden Objects, Volume 1: The Furniture from Tumulus MM. Leiden: Brill, 2010. Simpson, Elizabeth, ve Krysia Spirydowicz. Gordion Wooden Furniture: The Study, Conservation and Reconstruction of the Furniture and Wooden Objects from Gordion, 1981-1998 (İngilizce ve Türkçe). Ankara: Anadolu Medeniyetleri Müzesi ve Gordion Mobilya Projesi, 1999. Simpson, Elizabeth. “Celebrating Midas: Contents of a Great Phrygian King’s Tomb Reveal a Lavish Funerary Banquet.” Archaeology 54, no. 4 (2001): 26-33. Simpson, Elizabeth. “Midas’ Bed and a Royal Phrygian Funeral.” Journal of Field Archaeology 17 (1990): 69-87. Simpson, Elizabeth, ve Robert Payton. “Royal Wooden Furniture from Gordion.” Archaeology 39, no. 6 (l986): 40-47.
75
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
76
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
T H E NE X T DEC A DE AT GOR DION GOR DİON’U N GEL ECEK ON Y ILI C. Brian Rose Given the fact that fieldwork at Gordion has been ongoing for over six decades, it may seem surprising that so much excavation and conservation remains to be done, but the ancient settlement was enormous, encompassing over 250 acres, and the majority of the monumental burial mounds that surrounded it remain to be explored. Consequently, as the project looks toward the next decade, there are several key initiatives that figure prominently in our agenda. The first involves Gordion’s city plan. We hope to determine the ancient road system as a way of understanding the physical links among the administrative, industrial, and residential districts. This involves extensive use of remote sensing, which allows us to detect subsurface features such as walls and streets without excavation. Although we employ a number of remote sensing techniques, the most effective method for us has been magnetic prospection, which detects magnetic anomalies (such as mudbrick or stone) up to a depth of nearly three meters. We are in the process of examining the outer fortifications of the two residential districts, the “Lower” and “Outer” Towns, each of which was considerably larger than we suspected, and at least three more years of such work will be necessary before we complete our investigations. Remote sensing cannot answer all of an archaeologist’s questions, especially when we are dealing with a complex series of layered settlements such as one finds at Gordion. There are times when only excavation can clarify the construction history of a building or district, and this is the case with the monumental gateway on the southern side of Gordion’s Citadel, which we assume will lead to a monumental road that runs through the center of the mound. Two large trenches positioned over the presumed gateway and above the street’s projected northern extension will occupy us for the next three years, and will also supply a valuable cross-section of most of the settlements contained within the Citadel Mound.
Gordion’da arazi çalışmaları 60 yıldan uzun bir süredir devam ettiği için daha yapılacak çok fazla kazı ve konservasyon çalışması olması şaşırtıcı gelebilir. Fakat antik yerleşim 1000 km 2’den daha büyük, devasa bir yerdi. Ayrıca Gordion’u çevreleyen anıtsal mezar höyüklerinin büyük bir bölümü henüz incelenmedi. Sonuç olarak, proje gelecek on yılda da devam edecek gibi görünüyor olduğundan, gündemimizde belirgin bir şekilde öne çıkan birkaç temel öncelik bulunuyor. Bunların ilki Gordion’un şehir planı hakkındadır. İdari, endüstri ve yerleşim bölgeleri arasındaki fiziksel bağlantıları anlamak için antik sokak sistemini belirlemeyi umuyoruz. Bunun için kazı yapmadan toprağın altındaki sokak veya duvar gibi yapıları bulmamızı sağlayan uzaktan algılama yönteminin geniş ölçekte kullanılması gerekiyor. Birkaç farklı uzaktan algılama tekniği kullanıyor olmamıza rağmen, bizim için en etkili yöntem manyetik arama oldu. Bu yöntem kerpiç ya da taş gibi manyetik anomalileri yaklaşık üç metre gibi bir derinliğe kadar algılayabiliyor. İki yerleşim bölgesi olan Aşağı ve Dış Şehirlerin dış tahkimatlarını inceliyoruz. Bu bölgelerin ikisi de sandığımızdan çok daha büyüktü ve araştırmamızı bitirmeden önce en azından üç yıl daha bu incelemelere devam etmemiz gerekecek. Uzaktan algılama, özellikle de Gordion’da olduğu gibi karmaşık tabakalanmaya sahip çok katmanlı yerleşimlerde, bir arkeoloğun sorduğu soruların hepsine cevap veremez. Bazen bir binanın ya da yerleşim bölgesinin inşa tarihi ancak kazıyla açığa çıkarılabilir. Gordion’daki İç Kale’nin güney tarafında bulunan anıtsal giriş de bu şekilde ancak kazıyla anlaşılabilir. Bu girişin höyüğün ortasından geçen anıtsal yola doğru gittiğini sanıyoruz. Girişin bulunduğunu düşündüğümüz alanla sokağın kuzeye doğru uzandığı öngörülen alana açılan iki büyük açma, önümüzdeki üç yıl bizi meşgul edecek olmasının yanı sıra, iç kalenin içindeki yerleşimlerin çoğuna dair önemli bir kesit de sağlayacak.
Left: Excavations in Area 1, on Gordion’s Citadel Mound in 2015, looking west, showing the Middle Phrygian period entrance to the Citadel (ca. 800–540 BCE).
Solda: 2015 yılında Gordion İç Kale Höyüğü'nde bulunan Alan 1 kazıları, sola bakış, Orta Frig dönemine ait İç Kalede girişi görünüyor (yak. MÖ 800-540).
77
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Above: In 2015, the international team at Gordion included students and senior scholars from Turkey, the United States, Italy, Germany, the Netherlands, England, Romania, Russia, and Iraq.
Üstte: 2015’te Gordion’da, aralarında Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri, İtalya, Almanya, Hollanda, İngiltere, Romanya, Fransa ve Irak’tan öğrencilerin ve kıdemli uzmanların da bulunduğu uluslararası bir ekip vardı.
Above: The fortifications and settlement districts of Gordion detected through remote sensing. Plan by GGH.
Üstte: Gordion’un uzaktan algılama yöntemiyle saptanan surlarıyla mesken bölgeleri. Planı çizen, GGH.
78
ESSAYS ON KING MIDAS AND GORDION KRAL MİDAS VE GORDİON ÜZERİNE MAKALELER
Above: Lifting of the damaged blocks of the Early Phrygian Citadel Gate. Üstte: Erken Frig Çağı Sitadel kapısına ait blok taşlar kaldırılırken.
Above: Conservation of the blocks from the Early Phrygian Citadel Gate. Üstte: Erken Frig kapısına ait blok taşların konservasyonu.
Conservation is vital and the most time-consuming of our current operations; this is the case at most Old World sites that have been excavated for a long period of time. Since archaeologists in earlier days seldom stabilized the walls, streets, and buildings they discovered, many of them are now in danger of collapse and require emergency intervention. This is the situation with the Early Phrygian Citadel Gate, the Terrace Building or industrial quarter, and the large megarons that were intended for the elite. The conservation of all of these structures will require at least another decade, as will the maintenance of the buildings uncovered during the new excavations. The Gordion staff is in residence at the site for only two months each year, which means that we need to rely heavily on the local community to protect and promote the surviving ancient remains. Gordion’s Deputy Director, Ayşe Gürsan-Salzmann, has therefore pioneered a new program to educate the children of the region in ancient history and cultural heritage protection. Archaeological teams typically neglected this type of community outreach program in earlier days, but we need to incorporate it into our strategic plans to ensure that our programs to preserve the past will survive well into the future.
Konservasyon, hayati öneme sahip ve şu anki çalışmalarımız arasında en çok vakit alanı. Bu durum Eski Dünya’da uzun zamandır kazılan sit alanlarının çoğunda görülüyor. Erken dönem arkeologları keşfettikleri duvarları, yolları ve yapıları pek sık stabilize etmedikleri için, bunların çoğu günümüzde yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığından acil müdahale gerektiriyor. Bu durumu Erken Frig İç Kale Kapısı’nda, endüstri bölgesi olan Teras Binası’nda ve elitler için inşa edilmiş olan büyük megaronlarda da görüyoruz. Hem bu yapıların hepsinin konservasyondan geçirilmesi için hem de yeni kazılar sırasında meydana çıkarılan yapıların onarımı için en azından on yıl daha gerekiyor. Gordion ekibi her yıl sadece iki ay sit alanında yaşıyor. Bu da demek oluyor ki, antik kalıntıların korunması ve tanıtılması için yerel halka bel bağlamamız gerekiyor. Bu nedenle Gordion’un Başkan Yardımcısı Ayşe Gürsan-Salzmann, bölgedeki çocukları antik dönem tarihi ve kültürel mirasın korunması hakkında eğitmek amacıyla yeni bir programın başlatılmasında öncü oldu. Eskiden arkeoloji ekipleri genellikle bu tür sosyal yardım programlarını ihmal ediyorlardı. Ancak tarihi koruma programlarımızın gelecekte de devam edebilmesini garantiye almak için bu sosyal yardım programlarını da strateji planlarımıza dahil etmemiz gerekiyor.
79
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Above: Black polished goat jug found in Tumulus P, ca. 770–760 BCE. Üstte: P Tümülüsü’nde bulunan siyah perdahlı keçi figürlü testi, yak. MÖ 770–760.
80
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ K ATALOĞU The Midas Mound
Life in Midas’ Kingdom Midas and Neighboring Kingdoms Gordion After Midas
Midas Höyüğü
Midas’ın Krallığında Hayat Midas ve Komşu Krallıkları Midas Sonrası Gordion
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
CAULDRONS OF TUMULUS MM Cauldrons were very expensive containers for drink or food, and only the wealthiest could afford them. They were essential for elite banquets with many guests. Burying these vessels in tombs highlighted the wealth and social status of the Phrygian rulers. Most of the Gordion cauldrons were made in Phrygia, but some may have been made elsewhere, obtained as royal gifts or spoils of war. TÜMÜLÜS MM’DEN KAZANLAR Kazanlar, içine yiyecek ve içeceklerin konduğu çok pahalı muhafazalardı; bu yüzden yalnızca en zengin olanlar bunlara sahip olabiliyordu. Soyluların düzenlediği, çok sayıda misafirin ağırlandığı şölenlerin olmazsa olmazıydılar. Bu kapların mezarlara konması, Frig yöneticilerinin zenginliğini ve sosyal statüsünü vurguluyordu. Gordion kazanlarının çoğu Frigya’da üretilmişti. Ancak, bazıları başka bir yerde yapılmış, kraliyet hediyesi ya da savaş ganimeti olarak elde edilmiş olabilirdi.
Small Ring-Handled Cauldrons Bronze H. (to rim) 12.4–17.5 cm, D. (rim) 13.8–15.9 cm, D. (max.) 17–22.3 cm ca. 740 BCE Turkey, Gordion, Tumulus MM Museum of Anatolian Civilizations 13064, 18665 Halka Kulplu Küçük Kazanlar Tunç Y. (ağıza kadar) 12.4–17.5 cm, Ç. (ağız) 13.8–15.9 cm, Ç. (mak.) 17–22.3 cm yak. MÖ 740 Türkiye, Gordion, MM Tümülüsü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 13064, 18665 82
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Cauldron with Bull’s Head Attachments Bronze H. (to rim) 43.5 cm, D. (rim) 54.5 cm, D. (max.) 70.8 cm ca. 740 BCE Turkey, Gordion, Tumulus MM Museum of Anatolian Civilizations 13082
This cauldron was one of three such vessels found inside the Midas Mound. Bull’s horns were a longstanding symbol of divinity in ancient Near Eastern art, and the bull was considered a sacred animal associated with the main deities of many societies in the region, including Greek Zeus and Egyptian Apis.
Boğa Başı Figürü Eklentileri Bulunan Kazan Tunç Y. (ağıza kadar) 43.5 cm, Ç. (ağız) 54.5 cm, Ç. (mak.) 70.8 cm yak. MÖ 740 Türkiye, Gordion, MM Tümülüsü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 13082
Bu kazan, Midas Höyüğü içinde bulunan bu türdeki üç kazandan biriydi. Boğa boynuzları antik Yakın Doğu sanatında tanrısallık sembolü olarak çok uzun zamandan beri kullanılıyordu. Boğa, kutsal bir hayvan olarak kabul edilip aralarında Yunan tanrısı Zeus ve Mısır tanrısı Apis’in de bulunduğu, bölgedeki pek çok toplumun baş tanrılarıyla bağdaştırılıyordu.
83
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
84
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Cauldron with Siren and Demon Attachments Bronze H. (to rim) 51.5 cm, D. (rim) 58 cm, D. (max.) 78.2 cm ca. 740 BCE Turkey, Gordion, Tumulus MM Museum of Anatolian Civilizations 18516
This large cauldron, found inside the tomb likely built by Midas for his father, was used to store liquids for the funerary feast. The “siren” and “demon” figurines are not only decorative but also symbolic, probably intended to inspire awe and to offer protection to the deceased.
Siren ve İblis Figürlü Eklentileri Bulunan Kazan Tunç Y. (ağıza kadar) 51.5 cm, Ç. (ağız) 58 cm, Ç. (mak.) 78.2 cm yak. MÖ 740 Türkiye, Gordion, MM Tümülüsü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 18516
Muhtemelen Midas tarafından babası için inşa edilen mezarın içinde ele geçirilen bu büyük kazan, cenaze şöleninde sıvıların saklanması için kullanılmıştı. “Siren” ve “iblis” figürinleri dekoratif olmalarının yanı sıra sembolik bir anlam da taşıyarak, büyük olasılıkla huşu uyandırmak ve ölünün korunmasını sağlamak için kullanılıyorlardı.
85
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
OMPHALOS BOWLS
OMPHALOS KASELER
These highly distinctive Phrygian bronze bowls were used for drinking the beverage served at the funeral banquet. The omphalos, the molded bump that protrudes from the center of the bowl, is hollow on the inside and provided a finger grip for easy handling. The bowls had originally been stacked on the tables inside
the tomb. They fell to the floor when the tables rotted and collapsed.
Petaled Omphalos Bowl Bronze H. (to rim) 5.7 cm, D. 19.5 cm ca. 740 BCE Turkey, Gordion, Tumulus MM Museum of Anatolian Civilizations 19068
Taç Yaprağı Desenli Omphalos Kase Tunç Y. (ağıza kadar) 5.7 cm, Ç. 19.5 cm yak. MÖ 740 Türkiye, Gordion, MM Tümülüsü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 19068
86
Three types of omphalos bowls are represented among the 98 examples found in the tomb: • Petal decoration • Ribbed or grooved decoration • Plain
Bu oldukça karakteristik tunç Frig kaseleri, cenaze şöleni sırasında sunulan içecekleri tüketmek için kullanılıyordu. Omphalosun, yani kasenin ortasında göbek şeklinde çıkıntı yapan kalıp biçimli tümseğin, iç tarafı boştur; bu sayede kolayca taşıyabilmek için göbeğin iç tarafı parmakla kavranabiliyordu. Kaseler
aslında mezar odasının içindeki masaların üzerine istiflenmişti. Masalar çürüyüp yıkıldığında onlar da yere düştüler. Mezarda bulunan 98 örneğin içinde üç tip omphalos kase vardır: • Taç yaprağı desenli • Yiv ya da oluk desenli • Sade
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Ribbed Omphalos Bowl Bronze H. 6.8 cm, D. 20 cm ca. 740 BCE Turkey, Gordion, Tumulus MM Museum of Anatolian Civilizations 18664
Oluk Desenli Omphalos Kase Tunç Y. 6.8 cm, Ç. 20 cm yak. MÖ 740 Türkiye, Gordion, MM Tümülüsü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 18664
87
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Omphalos Bowls Bronze H. 4.1–7 cm, D. 16.3–23 cm ca. 740 BCE Turkey, Gordion, Tumulus MM Museum of Anatolian Civilizations 18448, 18673, 18491, 19064, 18671, 18492, 18642, 19118, 18494
88
Omphalos Kaseler Tunç Y. 4.1–7 cm, Ç. 16.3–23 cm yak. MÖ 740 Türkiye, Gordion, MM Tümülüsü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 18448, 18673, 18491, 19064, 18671, 18492, 18642, 19118, 18494
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Petaled Omphalos Bowl Bronze H. 7.1 cm, D. 22.3 cm ca. 740 BCE Turkey, Gordion, Tumulus MM Museum of Anatolian Civilizations 18901
Taç Yaprağı Desenli Omphalos Kase Tunç Y. 7.1 cm, Ç. 22.3 cm yak. MÖ 740 Türkiye, Gordion, MM Tümülüsü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 18901
89
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Plain Omphalos Bowl Bronze H. 6.9 cm, D. 23 cm ca. 740 BCE Turkey, Gordion, Tumulus MM Museum of Anatolian Civilizations 18673
90
Sade Omphalos Kase Tunç Y. 6.9 cm, Ç. 23 cm yak. MÖ 740 Türkiye, Gordion, MM Tümülüsü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 18673
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Ribbed Omphalos Bowl Bronze H. 4.7 cm, D. 15.6 cm ca. 740 BCE Turkey, Gordion, Tumulus MM Museum of Anatolian Civilizations 19062
Oluk Desenli Omphalos Kase Tunç Y. 4.7 cm, Ç. 15.6 cm yak. MÖ 740 Türkiye, Gordion, MM Tümülüsü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 19062
91
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
HANDLED BOWLS
KULPLU KASELER
These bowls would have been used for drinking the alcoholic beverage served at the funeral feast. They would have contained more beer than the omphalos bowls, and were held with two hands. The rim bands with their handles were attached to the bowl by metal rivets.
Bu kaseler, cenaze şöleninde sunulan alkollü içkilerin tüketilmesinde kullanılıyordu. Bunlar, omphalos kaselerden daha çok bira alıyor ve iki elle tutuluyorlardı. Kulplu ağız şeritleri, kaseye metal perçinlerle tutturulmuştu.
Bowl with Lifting Handles Bronze H. (to rim) 5.6 cm, H. (to top of handles) 10.6 cm, D. 21.7 cm ca. 740 BCE Turkey, Gordion, Tumulus MM Museum of Anatolian Civilizations 18605 Taşıma Kulplu Kase Tunç Y. (ağıza kadar) 5.6 cm, Y. (kulpa kadar) 10.6 cm, Ç. 21.7 cm yak. MÖ 740 Türkiye, Gordion, MM Tümülüsü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 18605
Bowl with Ring Handles Bronze H. (to rim) 7.1 cm, H. (to top of handles) 13.5 cm, D. 24.2 cm ca. 740 BCE Turkey, Gordion, Tumulus MM Museum of Anatolian Civilizations 18619 Halka Kulplu Kase Tunç Y. (ağıza kadar) 7.1 cm, Y. (kulpa kadar) 13.5 cm, Ç. 24.2 cm yak. MÖ 740 Türkiye, Gordion, MM Tümülüsü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 18619
92
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Bowls with Swiveling Ring Handles Bronze H. (to rim) 7.2–8 cm, D. 25.7–27.5 cm ca. 740 BCE Turkey, Gordion, Tumulus MM Museum of Anatolian Civilizations 19069, 18644
Two decorative bands served to strengthen the rim of the bowl, and the swiveling handles were very practical for carrying the vessel and hanging it up when not in use. This kind of bowl appears to have been a Phrygian invention, which was later copied by the Greeks in the West.
Döner Halka Kulplu Kaseler Tunç Y. (ağıza kadar) 7.2–8 cm, Ç. 25.7–27.5 cm yak. MÖ 740 Türkiye, Gordion, MM Tümülüsü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 19069, 18644
İki dekoratif şerit, kasenin ağzını güçlendirmeye yararken, döner halka kulplar kabı taşımak ya da kullanılmadığında asmak için çok kullanışlıydı. Daha sonra Batıdaki Yunanlar tarafından kopyalanan bu tür kaseler Frig icadıymış gibi görünmektedir.
93
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Spouted Bowl with Handle Bronze H. 5.5 cm, D. 19.7 cm, L. (with spout) 26.7 cm ca. 740 BCE Turkey, Gordion, Tumulus MM Museum of Anatolian Civilizations 18604
Tutamaklı Akıtacaklı Kase Tunç Y. 5.5 cm, Ç. 19.7 cm, U. (emzik dahil) 26.7 cm yak. MÖ 740 Türkiye, Gordion, MM Tümülüsü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 18604
Ancient beer was unfiltered, so people used drinking vessels such as those shown here. The ten strainer holes drilled through the bowl at the spout would have filtered the sediment for smooth drinking. It is one of two spouted bowls found inside Tumulus MM. They were both discovered on the floor near the south wall of the chamber.
Antik dönem biraları filtresiz olduğu için, insanlar burada görünen kaseye benzer içki kapları kullanıyorlardı. Kasenin akıtacak kısmına açılan on filtre deliği, tortuları süzerek yumuşak bir içim sağlardı. Bu kase, MM Tümülüsü içinde bulunan akıtacaklı iki kaseden biridir. Bunların her ikisi de mezar odasının güney duvarının yanında, yerde ele geçirilmiştir.
94
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Ladle Bronze L. 24 cm, D. (bowl) 9.2 cm ca. 740 BCE Turkey, Gordion, Tumulus MM Museum of Anatolian Civilizations 18507 This is one of a pair of ornate ladles from the tomb. It was an essential item for the elite banquet, used to ladle out either the alcoholic drink or the stew from the small cauldrons into the bowls. Similar examples have been found in the other royal Phrygian tumuli, and in the Gordion Citadel. The style is distinctively Phrygian. Kepçe Tunç U. 24 cm, Ç. (kepçe ağızı) 9.2 cm yak. MÖ 740 Türkiye, Gordion, MM Tümülüsü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 18507 Bu, mezarda ele geçirilen bir çift gösterişli kepçeden biridir. Alkollü içkileri ya da yahnileri küçük kazanlardan kaselere almak için kullanılan kepçeler, soylu şölenleri için olmazsa olmaz nesnelerden biriydi. Benzer örnekler diğer soylu Frig tümülüslerinde ve Gordion İç Kalesinde de bulunmuştur. Bunlar, göze çarpar biçimde Frig stilindedir.
95
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
JUGS FOUND IN THE TOMB
MEZARDA BULUNAN TESTİLER
Tumulus MM contained 31 well-preserved bronze jugs, by far the largest number found in any of the Phrygian tombs. Jugs were an important component of elite banqueting sets, used to serve an alcoholic drink or water.
MM Tümülüsü’nde 31 adet iyi korunmuş tunç testi bulunuyordu; bu sayı herhangi bir Frig mezarında bulunan testi sayısından bir hayli fazladır. Alkollü içecek ya da su servisinde kullanılan testiler, soylu şölen takımlarının önemli bir parçasıydı.
The jugs were originally hung by their handles from iron nails set into the chamber wall. They fell to the floor after the nails corroded. The bronze jugs required great skill to manufacture, perhaps more than any other category of Phrygian bronze vessel. The globular (spherical) bodies were shaped from a metal sheet by hammering. The neck and mouth were cast in a mold and then attached to the body by soldering. The handles were fastened to the jug using metal rivets.
Side-Spouted Sieve Jug Bronze H. 13.7 cm, H. (to rim) 10.3 cm, D. (rim) 6.5 cm, D. (max.) 10.2 cm ca. 740 BCE Turkey, Gordion, Tumulus MM Museum of Anatolian Civilizations 18506 Yandan Akıtacaklı Süzgeçli Testi Tunç Y. 13.7 cm, Y. (ağıza kadar) 10.3 cm, Ç. (ağız) 6.5 cm, Ç. (mak.) 10.2 cm yak. MÖ 740 Türkiye, Gordion, MM Tümülüsü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 18506
96
Testiler aslında kulplarından mezar odasının duvarına sabitlenmiş demir çivilere asılmıştı. Çiviler çürüdükten sonra yere düştüler. Tunç testilerin üretilmesi için büyük ustalık gerekiyordu. Belki de bu gereksinim diğer tunç Frig kap çeşitlerinden çok daha fazlaydı. Yuvarlak (küre biçimli) gövdeleri, metal sacların dövülmesiyle şekillendiriliyordu. Boyun ve ağız kısımları kalıba döküldükten sonra gövdeye lehimlenerek tutturuluyordu. Kulplar testilere metal perçinlerle bağlanıyordu.
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Globular Jug with Trefoil Mouth Bronze H. 34.5 cm, D. (max.) 34.9 cm ca. 740 BCE Turkey, Gordion, Tumulus MM Museum of Anatolian Civilizations 18688 Yonca Ağızlı Yuvarlak Gövdeli Testiler Tunç Y. 34.5 cm, Ç. (mak.) 34.9 cm yak. MÖ 740 Türkiye, Gordion, MM Tümülüsü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 18688
Globular Jug with Trefoil Mouth Bronze H. 32 cm, D. (max.) 29.1 cm ca. 740 BCE Turkey, Gordion, Tumulus MM Museum of Anatolian Civilizations 18667 Yonca Ağızlı Yuvarlak Gövdeli Testiler Tunç Y. 32 cm, Ç. (mak.) 29.1 cm yak. MÖ 740 Türkiye, Gordion, MM Tümülüsü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 18667
97
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
FIBULAE: ROYAL REGALIA
FİBULALAR: SOYLU KIYAFETLERİ
A fibula (plural: fibulae) is a metal brooch used to fasten clothing. It operates on the same principle as a modern safety pin, but its shape is much more elaborate. Normally made from bronze, they were prestigious items that required great skill to manufacture. Fibulae were usually worn either singly or in pairs.
Fibula, giysileri tutturmak için kullanılan metal süs iğnesidir. Günümüzde kullanılan çengelli iğnelerle aynı prensipte çalışmasına rağmen fibulaların formları çok daha özenli yapılmıştır. Genellikle tunçtan üretilmiş olan fibulalar, imalatı büyük beceri isteyen prestij eşyalarıydı. Fibulalar ya tek olarak ya da çifter çifter takılıyordu.
Single-Pinned Fibulae Bronze L. 4.9–5.6 cm, H. 4.2–4.6 cm ca. 740 BCE Turkey, Gordion, Tumulus MM Museum of Anatolian Civilizations 18589, 18457, 18992, 18588, 18990, 18872 Tek İğneli Fibulalar Tunç U. 4.9–5.6 cm, Y. 4.2–4.6 cm yak. MÖ 740 Türkiye, Gordion, MM Tümülüsü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 18589, 18457, 18992, 18588, 18990, 18872
98
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Double-Pinned Fibulae with Shield Bronze L. 6.5–7.6 cm, H. 5.7–7.5 cm, W. (shield) 1.4–2 cm ca. 740 BCE Turkey, Gordion, Tumulus MM Museum of Anatolian Civilizations 18929, 18877, 18455, 18454, 18876, 18927 A very small number of fibulae have two pins and detachable, decorated bronze shields, as these do. The shield served to hide the pins and cover their sharp tips, protecting the wearer from injury. These double-pinned fibulae are masterpieces of Phrygian bronze working, and were reserved for the highest-ranking elite. Kilit Plakalı Çift İğneli Fibulalar Tunç U. 6.5–7.6 cm, Y. 5.7–7.5 cm, G. (kilit plaka) 1.4–2 cm yak. MÖ 740 Türkiye, Gordion, MM Tümülüsü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 18929, 18877, 18455, 18454, 18876, 18927 Fibulaların çoğunun tek iğnesi vardır. Fakat burada görünenlerin bazıları takıp çıkarılabilir, süslü, tunç kilit plakaya sahip, ender bulunan çift iğneli fibulalardandır. Kilit plaka, iğneyi saklamaya ve sivri ucunu kapatarak fibulayı takan kişinin yaralanmasını önlemeye yarıyordu. Frig tunç işleme sanatının başyapıtları olan bu çift iğneli fibulalar, en yüksek rütbelere sahip soylulara ayrılmıştı.
99
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Fabric Fragments Textile L. 3.6–3.7 cm, W. 1–2 cm ca. 740 BCE Turkey, Gordion, Tumulus MM Penn Museum SAM-1957-1-1 (57-T-50), SAM-1957-1-2 (57-T-28) This textile was buried with a Phrygian king, probably Midas’ father, and may hold the key to the “golden touch” myth. It was coated with an iron oxide mineral called goethite (GER-tight), which would have given the cloth a golden appearance. Scientific testing shows that the Phrygian textile makers actually synthesized goethite chemically, making an especially fine, long-lasting color. Kumaş Parçaları Tekstil U. 3.6–3.7 cm, G. 1–2 cm yak. MÖ 740 Türkiye, Gordion, MM Tümülüsü Penn Müzesi SAM-1957-1-1 (57-T-50), SAM-1957-1-2 (57-T-28) Belki de “altın dokunuş” efsanesine açıklama getirebilecek olan bu kumaş, muhtemelen Midas’ın babası olan Frig kralı ile birlikte gömülmüştü. Kumaş, götit (ALM-sıkı) adı verilen bir tür demir oksit mineraliyle kaplanmıştı. Bu madde, kumaşa altın rengi bir görünüş veriyordu. Bilimsel analizlerden anlaşıldığı üzere Frig tekstil üreticileri, gerçekten de götiti kimyasal olarak sentezleyerek, özellikle iyi kalitede ve uzun süre dayanacak bir renk elde ettiler.
100
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Plaster Cast of Head Reconstruction Plaster H. 26 cm, W. 15 cm ca. 740 BCE Turkey, Gordion, Tumulus MM Penn Museum 90-20-1 Gift of Professor G. Kenneth Sams, Director Emeritus, Gordion Excavations
This is what the deceased man in the tomb may have looked like. Although all that survived was his skeleton, the shape of the head shown here, as well as the proportions of the eyes, nose, and mouth, are all anatomically correct, reconstructed by experts at the University of Manchester. The wrinkles, hair, and anxious expression are imagined. Analyzing the Skull Based on the shape of the skull, we know that the king had an abnormally elongated head, with flattened sides. This could mean that his head was bandaged as a baby, so that the bone hardened to this unusual shape (a mark of the elite in some societies). The bottom lip shows how the lower teeth protrude. Falling from a horse could have caused this deformity. Baş Rekonstrüksiyonunun Alçı Dökümü Alçı Y. 26 cm, G. 15 cm yak. MÖ 740 Türkiye, Gordion, MM Tümülüsü Penn Müzesi 90-20-1 Profesör G. Kenneth Sams, Gordion Kazıları Emekli Başkanı’nın armağanıdır
Burada, mezardaki ölen kișinin neye benziyor olabileceğini görebilirsiniz. Bedeninden geriye kalan sadece iskeleti olsa da, hem burada gördüğünüz bașın șekli, hem de gözlerinin, burnunun ve ağzının orantısı anatomik olarak doğru bir șekilde Manchester Üniversitesi’ndeki uzmanlar tarafından yeniden yapılmıștır. Kırıșıklıkları, saçları ve kaygılı görünüșü hayal ürünüdür. Kafatasının Analizi Kafatasının șekline baktığımızda, kralın kafasının kenarlarının yassılaștığını ve kafatasının anormal bir şekilde uzadığını görebiliriz. Bu durum, kral bebekken kafasının bezle sarıldığı anlamına gelebilir. Böylece kafatası kemikleri sertleșirken, bu sıradıșı șekle bürünmüștür (bazı topluluklarda bu șekilde uzatılmıș kafalar soyluluk sembolüdür). Alt dudağı, alt çenesindeki dișlerin dıșarı doğru nasıl çıkıntı yaptığını gösterir. Attan düşmek, bu șekil bozukluğuna sebep olmuș olabilir. 101
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Early Phrygian Fabric Fragment Textile L. 13.2 cm, W. 13 cm ca. 800 BCE Turkey, Gordion, Citadel Mound, Megaron 3 Penn Museum SAM-1959-3-1 (59-T-3.1)
Erken Frig Kumaş Parçası Tekstil U. 13.2 cm, G. 13 cm yak. MÖ 800 Türkiye, Gordion, İç Kale Höyüğü, Megaron 3 Penn Müzesi SAM-1959-3-1 (59-T-3.1)
This textile was burned in the citadel fire. The sample has been recently conserved at the Penn Museum labs; when excavated, in 1959, it was found in a clump, still folded. The Phrygians were known for their skill in weaving and for the lively patterns that decorated their textiles.
Bu tekstil sitadel yangınında yanmıştı. Örnek, yakın zamanda Penn Müzesi laboratuvarında konservasyondan geçirildi. 1959 yılında bir topak biçiminde ve katlanmış olarak bulunmuştu. Frigler dokumacılıktaki hünerleriyle ve tekstillerine dokudukları hareketli desenleriyle meşhurdular.
102
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Pebble Mosaic Stone L. 150 cm, W. 103 cm 9th century BCE Turkey, Gordion, Citadel Mound, Megaron 2 Gordion Museum MOS-5.8
Çakıl Taşı Mozaik Taş U. 150 cm, G. 103 cm MÖ 9. yüzyıl Türkiye, Gordion, İç Kale Höyüğü, Megaron 2 Gordion Müzesi MOS-5.8
This is a section of the world’s oldest known colored pebble mosaic. It originally decorated one of the elite buildings in the Citadel that may have been used as a throne room or place of worship.
Burada, dünyada bilinen en eski renkli çakıl taşı mozaiğinin bir bölümü görünüyor. Aslında, İç Kalede taht odası ya da ibadet merkezi olabilecek olan soylu binalarından birini süslüyordu.
The mosaic features a series of geometric designs that resemble those on Phrygian pottery, metalwork, and furniture. This section of the mosaic was newly conserved in 2015.
Mozaikte Frig seramikleri, madeni eşyalar ve mobilyalardaki motiflere benzer bir dizi geometrik desen bulunmaktadır. Mozaiğin burada görünen kısmı, yakın zamanda, 2015’te konservasyondan geçmiştir.
103
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
POTTERY FROM THE CITADEL DESTRUCTION LEVEL
İÇ KALE TAHRİBAT TABAKASINDAN SERAMİKLER
The Citadel buildings that were destroyed by the great fire around 800 BCE contained large quantities of hastily abandoned artifacts that were subsequently discovered by archaeologists. Pottery was the most common item, numbering in the thousands. This remarkable evidence has revealed the extensive variety of Phrygian vessel shapes and decoration. The two vessels illustrated on pages 105 and 106 would have been used for storing drink at banquets.
Yaklaşık MÖ 800’deki büyük yangında tahrip olan İç Kale yapılarında alelacele terk edilen ve en sonunda arkeologlar tarafından keşfedilen buluntular vardı. En çok rastlanan parçalar, sayıları binlere ulaşan seramiklerdi. Bu dikkate değer bulgular, Frig kaplarının şekil ve desenlerindeki zengin çeşitliliği ortaya çıkardı. Sayfa 105 ve 106'de gösterilen iki kap şölenlerde içkileri muhafaza etmek için kullanılmış olmalıydı.
Inscription in the Phrygian Language on Pottery Ceramic L. 11.5 cm, H. 6.3 cm ca. 8th –4th century BCE Turkey, Gordion, Citadel Mound Gordion Museum 117-70-99 This is a graffito (scratched writing) on a burnished red potsherd. The letters rest on a horizontal guideline. Two guidelines below it were never used, indicating perhaps that the inscription was unfinished. One of the words is a verb, ENEPARKES, which might mean, “wrote this.” Seramik Üzerine Frig Dilinde Yazılmış Yazıt Seramik U. 11.5 cm, Y. 6.3 cm yak. MÖ 8.–4. yüzyıl Türkiye, Gordion, İç Kale Höyüğü Gordion Müzesi 117-70-99 Perdahlanmış kırmızı seramik parçasının üzerine yazılmış bir graffitodur (karalanmış yazı). Harfler yatay bir sırayı takip eder. Bunun altındaki iki sıranın hiç kullanılmaması, belki de yazıtın tamamlanmamış olduğuna işaret ediyor olabilir. Kelimelerden biri, “bunu yazdı” anlamına geliyor olabilecek ENEPARKES fiilidir. 104
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Painted Krater Ceramic H. 39.8 cm, D. (rim) 35.7 cm, D. (max.) 36.5 cm ca. 800 BCE Turkey, Gordion, Citadel Mound, Terrace Building Museum of Anatolian Civilizations 15721
Boya Bezemeli Krater Seramik Y. 39.8 cm, Ç. (ağız) 35.7 cm, Ç. (mak.) 36.5 cm yak. MÖ 800 Türkiye, Gordion, İç Kale Höyüğü, Teras Binası Anadolu Medeniyetleri Müzesi 15721
A krater is a large vase for mixing wine and water. It has an unusual shape and a narrow base, so it was probably supported by a painted ceramic stand that was found next to it.
Krater, şarap ve suyu karıştırmak için kullanılan büyük bir vazodur. Alışılmadık bir şekli ve dar bir kaidesi olduğundan, muhtemelen hemen yanında bulunan boya bezemeli seramik ayaklıkla destekleniyordu. 105
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Painted Krater Ceramic H. 37 cm, H. (to rim) 33.2 cm, D. (rim) 36.4 cm, D. (mouth) 19 cm, D. (max.) 37.6 cm ca. 800 BCE Turkey, Gordion, Citadel Mound, Megaron 3 Museum of Anatolian Civilizations 19500
Boya Bezemeli Krater Seramik Y. 37 cm, Y. (ağıza kadar) 33.2 cm, Ç. (ağız) 36.4 cm, Ç. (üst ağız) 19 cm, Ç. (mak.) 37.6 cm yak. MÖ 800 Türkiye, Gordion, İç Kale Höyüğü, Megaron 3 Anadolu Medeniyetleri Müzesi 19500
The complex painted decoration is in 45 panels representing 11 different motifs, which include semicircles, crosshatching, checkerboards, latticing, and herringbone.
Karışık boya bezemeli desenlerin olduğu 45 panel, aralarında yarımdaireler, tarama, dama tahtası, kafesleme ve zigzag motifleri de olan 11 farklı motifi yansıtır.
106
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Krater Ceramic H. 40.9 cm, D. (body) 45 cm 9th –8th century BCE Turkey, Alişar Höyük Museum of Anatolian Civilizations 13870
Krater Seramik Y. 40.9 cm, Ç. (karın) 45 cm MÖ 9.–8. yüzyıllar Türkiye, Alişar Höyük Anadolu Medeniyetleri Müzesi 13870
The distinctive painted decoration on this krater is in the style known as ‘Alişar IV’, characterized by silhouette deer and stick trees amidst concentric circles and other geometric designs. The style was popular in the Halys river region, around 150 miles east of Gordion, but only a few imported examples have been found at Gordion itself.
Bu kraterde bulunan karakteristik boya bezemesi “Alişar IV” stili olarak bilinir. Bu stil, geyik ve çubuk şeklinde ağaç silueti arasında eşmerkezli çemberler ve diğer geometrik desenlerle karakterize edilmiştir. Bu stil, Gordion’un yaklaşık 241 km doğusundaki Kızılırmak bölgesinde yaygındı, fakat Gordion’da yalnızca birkaç tane ithal örneği bulunmuştur.
107
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Sieve Jug Ceramic H. 21.3 cm, H. (to rim) 17.3 cm, D. (max.) 9.5 cm, L. (spout) 14.5 cm ca. 800 BCE Turkey, Gordion, Citadel Mound, Terrace Complex Museum of Anatolian Civilizations 18511 Phrygians would have sipped beer from the jug’s trough-like spout. The sieve filtered out the sediment floating in the drink. The intricately painted decoration includes two rows of animal panels: five hawks on the neck, and four goats and a lion on the body. Süzgeçli Testi Seramik Y. 21.3 cm, Y. (ağıza kadar) 17.3 cm, Ç. (mak.) 9.5 cm, U. (emzik) 14.5 cm yak. MÖ 800 Türkiye, Gordion, İç Kale Höyüğü, Teras Kompleksi Anadolu Medeniyetleri Müzesi 18511 Frigler, testinin oluk benzeri akıtacağından bira yudumlardı. Süzgeç, içkinin içinde yüzen tortuların süzülmesini sağlıyordu. Karmaşık bir şekilde boyanmış olan süslemelerde iki sıra hayvanlı panel bulunur: boyun kısmında beş şahin ve gövdesinde de dört keçi ile bir aslan vardır.
108
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Trefoil Jug with Animal Decoration Ceramic H. 14.6 cm, D. (max.) 11.5 cm 7th –early 6th century BCE Turkey, Gordion, Tumulus B Museum of Anatolian Civilizations 11449 Fine jugs like this would have been used for pouring alcoholic beverages or water at elite banquets. This is one of a pair of distinctively painted jugs, found broken in the rubble packing above the burial chamber in Tumulus B. It shows two horses and, above them, a deer attacked by wolves or dogs. Hayvan Figürlü Yonca Ağızlı Testi Seramik Y. 14.6 cm, Ç. (mak.) 11.5 cm MÖ 7.–erken 6. yüzyıl Türkiye, Gordion, B Tümülüsü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 11449 Bunun gibi kaliteli testiler, soylu şölenlerinde alkollü içkilerin ya da suyun dökülmesi için kullanılıyordu. Bu, B Tümülüsü’ndeki mezar odasının üzerindeki moloz dolguda kırık halde bulunan ve zarif bir şekilde boyanmış olan bir çift testiden biridir. Bezemelerde iki at ve onların üzerinde de kurt ya da köpeklerin saldırısına uğramış bir geyik betimlenmiştir.
109
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
TUMULUS K-III: A TOMB FOR MIDAS’ ANCESTOR?
K-III TÜMÜLÜSÜ: MİDAS’IN ATASININ MEZARI MI?
Tumulus K-III, excavated in 1900, dates to ca. 780 BCE, about 40 years before the Midas Mound was built nearby. K-III probably contained the body of one of Midas' ancestors, perhaps his grandfather. At the time it was constructed, it ranked as Gordion's second largest tumulus. The objects recovered from the burial chamber demonstrate what tomb assemblages were like a generation before Midas came to the throne.
1900’lerde kazısı yapılan K-III Tümülüsü, yak. MÖ 780’e, yani yakınına Midas Höyüğü’nün yapılmasından yaklaşık 40 yıl önceye tarihlenir. K-III’te muhtemelen Midas’ın atalarından birinin, belki de büyükbabasının bedeni bulunuyordu. Burası, inşa edildiği dönemde Gordion’daki ikinci büyük tümülüstü. Mezar odasında ele geçirilen objeler, Midas’ın tahta çıkmasından bir nesil önce mezar buluntularının nasıl olduğunu gözler önüne serer.
Painted Narrow-Necked Spouted Jug Ceramic H. 19 cm, D. (max.) 13 cm ca. 780 BCE Turkey, Gordion, Tumulus K-III Istanbul Archaeological Museum 3041 (ÇÇ) This jug would have been used in the funerary feast. It has an unusually narrow neck, and embedded in the decoration is a series of small panels with hawks. This bird is a common subject in Phrygian art and is associated with Matar Cybele, the principal goddess in ancient Phrygia. Boya Bezemeli Dar Boyunlu Akıtacaklı Testi Seramik Y. 19 cm, Ç. (mak.) 13 cm yak. MÖ 780 Türkiye, Gordion, K-III Tümülüsü İstanbul Arkeoloji Müzeleri 3041 (ÇÇ) Cenaze şöleninde kullanılan bu testiye yakından bakın. Testinin alışılmadık biçimde uzun bir boynu olmasının yanı sıra, üzerinde şahinler bulunan bir dizi küçük panel, testideki bezemelere yerleştirilmiştir. Şahin, Frig sanatında çok kullanılan bir temadır ve antik Frigya’nın ana tanrıçası Matar Kybele ile özdeşleştirilir.
110
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Painted Bowl Ceramic H. 6 cm, D. 22 cm ca. 780 BCE Turkey, Gordion, Tumulus K-III Istanbul Archaeological Museum 3000 (ÇÇ) This bowl, along with twelve other ceramic bowls, was part of the pottery drinking service discovered inside the large bronze cauldron found in the tomb. Boya Bezemeli Kase Seramik Y. 6 cm, Ç. 22 cm yak. MÖ 780 Türkiye, Gordion, K-III Tümülüsü İstanbul Arkeoloji Müzeleri 3000 (ÇÇ) Diğer on iki seramik kase gibi bu kase de, büyük bronz kazanın içinde ele geçirilen seramik içki setinin bir parçasıydı.
111
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Painted Side-Spouted Sieve Jugs Ceramic H. 13–16 cm, H. (to rim) 8.5–10 cm, D. 9–12 cm ca. 780 BCE Turkey, Gordion, Tumulus K-III Istanbul Archaeological Museum 3018 (ÇÇ), 3016 (ÇÇ), 3017 (ÇÇ) These are three of the 15 elite ceramic sieve-spouted jugs found inside Tumulus K-III. A Phrygian specialty, they were used at banquets for drinking beer. As the spout was tilted to the drinker’s mouth, the sieve at the base filtered any particles floating in the beverage. Boya Bezemeli Yandan Akıtacaklı Süzgeçli Testiler Seramik Y. 13–16 cm, Y. (ağıza kadar) 8.5–10 cm, Ç. 9–12 cm yak. MÖ 780 Türkiye, Gordion, K-III Tümülüsü İstanbul Arkeoloji Müzeleri 3018 (ÇÇ), 3016 (ÇÇ), 3017 (ÇÇ) Burada K-III Tümülüsü’nde bulunan 15 seçkin süzgeç akıtacaklı seramik testiden üçünü görebilirsiniz. Friglere özgü bir ürün olan bu testiler, şölenlerde bira içmek için kullanılıyordu. Akıtacak kısmı birayı içen kişinin ağzına doğru eğildiğinde, dibindeki süzgeç içeceğin içinde yüzen tortuları süzüyordu.
112
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Cauldron Bronze H. 50 cm, D. (rim) 54 cm ca. 780 BCE Turkey, Gordion, Tumulus K-III Istanbul Archaeological Museum 1610 (M)
As with the Midas Mound tomb, K-III was filled with objects necessary for a funerary feast, and the cauldron was one of the most important vessels. It was found packed with pottery that would have been part of an ancient drinking set. Extremely heavy when full, the sides originally had rings to help attendants carry the cauldron.
Kazan Tunç Y. 50 cm, Ç. (ağız) 54 cm yak. MÖ 780 Türkiye, Gordion, K-III Tümülüsü İstanbul Arkeoloji Müzeleri 1610 (M)
Midas Höyüğü’ndeki mezarda olduğu gibi, K-III de cenaze şöleni için gerekli objelerle doluydu. Kazan, en önemli kaplardan biriydi. Kazan, içinde antik içki seti olması gereken seramikler istiflenmiş halde bulunmuştu. Dolu olduğunda son derece ağır olan bu kazanın kenarlarında, orijinalinde, hizmetçilerin kazanı taşımasına yardımcı olmak için halkalar bulunuyordu.
113
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
TUMULUS P: BUILT FOR A CHILD
P TÜMÜLÜSÜ: BİR ÇOCUK İÇİN YAPILMIŞ
Tumulus P was constructed twenty or thirty years before the Midas Mound, ca. 770–760 BCE. It contained the royal burial of a child aged about five and probably male. Archaeologists are not certain how he died, but he was presumably a prince in line for the throne. The playful, toy-like character of some of the tomb gifts suggests that these are the possessions of a child.
P Tümülüsü Midas Höyüğü’nden yirmi ya da otuz yıl önce, yak. MÖ 770–760’ta inşa edilmişti. Tümülüste yaklaşık beş yaşlarında, muhtemelen bir erkek çocuğa ait soylu mezarı bulunuyordu. Arkeologlar çocuğun nasıl öldüğünü tam olarak bilmiyor olmalarına rağmen kendisi büyük olasılıkla tahta çıkmayı bekleyen bir prensti. Mezar hediyelerinin bazılarının eğlenceli ve oyuncağa benziyor olması bunların bir çocuğa ait olduğunu akla getiriyor.
Ring-Handled Small Cauldron with T-shaped Attachments Bronze H. 17 cm, D. (rim) 14.5 cm, D. (max.) 22 cm ca. 770–760 BCE Turkey, Gordion, Tumulus P Museum of Anatolian Civilizations 13072 A pair with the cauldron on the next page, the two vessels were probably made and used together for storing and serving liquids during the funeral. The liquid could have been either an alcoholic beverage or a stew. Halka Kulplu T Şeklinde Eklentili Küçük Kazan Tunç Y. 17 cm, Ç. (ağız) 14.5 cm, Ç. (mak.) 22 cm yak. MÖ 770–760 Türkiye, Gordion, P Tümülüsü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 13072 Yan sayfada görülen kazanın çifti. Bu iki kap, muhtemelen cenaze sırasında sıvıların muhafaza edilmesi ve sunulması için birlikte üretilip kullanılmıştı. Kazanların içine konan sıvı, alkollü bir içki ya da yahni olabilirdi.
114
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Ring-Handled Small Cauldron with T-shaped Attachments Bronze H. 17 cm, D. (rim) 14.5 cm, D. (max.) 22 cm ca. 770–760 BCE Turkey, Gordion, Tumulus P Museum of Anatolian Civilizations 18342
Halka Kulplu T Şeklinde Eklentili Küçük Kazan Tunç Y. 17 cm, Ç. (ağız) 14.5 cm, Ç. (mak.) 22 cm yak. MÖ 770–760 Türkiye, Gordion, P Tümülüsü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 18342
One of an almost identical pair of small cauldrons found in the tomb, this would have been used during the funeral meal. A third example was crushed when the roof of the tomb chamber collapsed on top of it. The two T-shaped handle attachments were made separately and attached to the body of the vessel by stud-headed rivets.
Mezarda ele geçirilen ve neredeyse birbirinin aynısı iki kazandan biri olan bu kazan, cenaze yemeği sırasında kullanılmış olmalıydı. Üçüncü örnek ise, mezar odasının çatısı üzerine yıkıldığında ezilmişti. T şeklindeki iki kulp eklentisi, kazanın kendisinden ayrı yapılmış ve kabın gövdesine iri başlı perçin çivileriyle tutturulmuştu.
115
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Knobbed Omphalos Bowl Bronze H. 5.5. cm, D. 14.1 cm ca. 770–760 BCE Turkey, Gordion, Tumulus P Museum of Anatolian Civilizations 19061 One of 20 bronze drinking bowls discovered inside the tomb. It has relief decoration in the form of knobs, petals, and tongues. Topuzlu Omphalos Kase Tunç Y. 5.5. cm, Ç. 14.1 cm yak. MÖ 770–760 Türkiye, Gordion, P Tümülüsü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 19061 Mezarda ele geçirilen 20 tunç içki kasesinden biridir. Kasenin üzerinde topuz, taç yaprağı ve uzantılardan oluşan kabartma süslemeler vardır.
116
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Black-Polished Side-Spouted Sieve Jug Ceramic H. 12.5 cm, H. (to rim) 7 cm, D. (rim) 6.5 cm, D. (max.) 10.5 cm, L. 18 cm ca. 770–760 BCE Turkey, Gordion, Tumulus P Museum of Anatolian Civilizations 12800
Siyah Perdahlı Yan Akıtacaklı Süzgeçli Testi Seramik Y. 12.5 cm, Y. (ağıza kadar) 7 cm, Ç. (ağız) 6.5 cm, Ç. (mak.) 10.5 cm, U. 18 cm yak. MÖ 770–760 Türkiye, Gordion, P Tümülüsü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 12800
This fine vessel is one of seven sidespouted sieve jugs found inside the tomb. Sieve-spouted jugs were used for filtering and drinking beer, which was traditionally an activity during the funerary ritual, even for a child’s burial.
Bu kaliteli kap, mezarda ele geçirilen yedi yan akıtacaklı süzgeçli testiden biridir. Süzgeç akıtacaklı testiler, cenaze törenlerinde, hatta çocuk cenazelerinde bile geleneksel bir aktivite olan birayı süzmek ve içmek için kullanılıyordu.
117
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
118
Black-Polished Sipping Bowl Ceramic H. (to top of spout) 7.6 cm, D. 16.5 cm ca. 770–760 BCE Turkey, Gordion, Tumulus P Museum of Anatolian Civilizations 12799
Siyah Perdahlı İçki Kasesi Seramik Y. (emzik tepesine kadar) 7.6 cm, Ç. 16.5 cm yak. MÖ 770–760 Türkiye, Gordion, P Tümülüsü Museum of Anatolian Civilizations 12799
Just one of a pair of beer-sipping bowls from the tomb. The drinking spout playfully resembles a bird, and the sieve at the base of the bowl filtered the particles floating in the drink. The fibula-like loop on the rim may have functioned as a thumb hold.
Mezarda bulunan bir çift bira içme kasesinden sadece biri. İçki içilen akıtacağı eğlenceli bir şekilde kuşa benzemektedir. Kasenin dibindeki süzgeç ise içeceğin içinde yüzen tortuları süzer. Ağız kısmındaki fibulaya benzeyen halka, başparmağın kavraması için kullanılıyor olabilir.
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Black Polished Goat Jug Ceramic L. 21 cm, H. 15 cm, W. 12 cm ca. 770–760 BCE Turkey, Gordion, Tumulus P Museum of Anatolian Civilizations 12789 This is one of several animal-shaped ceramic vessels from the tomb, including geese and four-legged creatures. The jug was used for pouring or drinking liquid. The horns and tail curl round to form handles, the mouth is pierced by a pouring hole, and there is a filling hole in the goat’s back. Stamped decoration includes tiny circles to represent a collar. Siyah Perdahlı Keçi Figürlü Testi Seramik U. 21 cm, Y. 15 cm, G. 12 cm yak. MÖ 770-760 Türkiye, Gordion, P Tümülüsü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 12789 Burada, mezarda bulunan ve aralarında kazların ve dört ayaklı canlıların da olduğu hayvan şeklinde birkaç seramik kaptan biri görülüyor. Testi, sıvıların dökülmesi ya da tüketilmesi için kullanılıyordu. Boynuzları ve kuyruğu kıvrılarak kulp oluştururken, ağzı da akıtma deliği ile delinmiştir. Keçinin sırtında, kabın doldurulmasını sağlayan bir boşluk bulunur. Kabın üzerindeki baskı süslemelerinde tasmayı simgeleyen küçük çemberler vardır.
119
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
TUMULUS W
W TÜMÜLÜSÜ
The earliest of the excavated elite burial mounds and the second largest of all of Gordion’s tumuli, Tumulus W rises to an imposing height of 72 feet. The fairly young adult buried here is thought to have been male and was certainly royal. His importance is highlighted by the orientation of Gordion’s Citadel Gate, which is directly aligned with this tomb.
Kazılan en eski elit mezar höyüğü ve Gordion’daki bütün tümülüsler arasında ikinci en büyük tümülüs olan W Tümülüsü, etkileyici bir şekilde yerden 22 metre yükselir. Buraya gömülen nispeten genç yetişkinin erkek olduğu düşünülürken, kendisi kesinlikle soyluydu. Bu kişinin önemi, doğrudan bu mezarla hizalandırılmış olan Gordion’un İç Kale Kapısının konumuyla da vurgulanmıştır.
THE TUMULUS W BANQUET SET
W TÜMÜLÜSÜ ŞÖLEN TAKIMI
As with other royal tombs at Gordion, Tumulus W contained a fine set for drinking beer and water at the funerary feast. It contained 15 bronze bowls, three ceramic and one bronze side-spouted sieve jugs,and two large bronze cauldrons. These were all symbols of wealth and status.
Gordion’daki diğer soylu mezarlarında olduğu gibi, W Tümülüsü’nde de cenaze şöleninde bira ve su içmek için kullanılan kaliteli bir takım bulunuyordu. Bu takımda 15 tunç kase, üç adet seramik ve bir adet tunç yan akıtacaklı süzgeçli testi ve iki adet büyük tunç kazan bulunuyordu. Bunların tamamı zenginlik ve statü göstergesiydi.
120
Bronze Fibulae Bronze L. 7–7.1 cm, H. 5.9–6 cm ca. 850 BCE Turkey, Gordion, Tumulus W Museum of Anatolian Civilizations 19431, 19435
Tunç Fibulalar Tunç U. 7–7.1 cm, Y. 5.9–6 cm yak. MÖ 850 Türkiye, Gordion, W Tümülüsü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 19431, 19435
Thirty-four bronze fibula brooches were found in Tumulus W, eight of which lay on and around the skeleton. As with the Midas Mound’s 182 fibulae, these were symbols of wealth and power. The two displayed here are of the most common type, with simple flat arcs and molded decoration at the ends. The pins have broken off through corrosion.
W Tümülüsü’nde otuz dört tunç fibula süs iğnesi ele geçirilmişti. Bunların sekizi iskeletin üzerinde ve çevresindeydi. Midas Höyüğü’ndeki 182 fibula ile birlikte bu fibulalar zenginlik ve gücü temsil ediyordu. Burada görünen iki fibula, basit düz kavisleri ve uçlarında kalıpla yapılmış süsleri olan, en sık rastlanan tiplerdendir. Korozyon nedeniyle iğneleri kırılmıştır.
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Round-Mouthed Footed Jug Bronze H. 16 cm, H. (to rim) 14 cm, D. (rim) 8.7 cm, D. (max.) 11.3 cm ca. 850 BCE Turkey, Gordion, Tumulus W Museum of Anatolian Civilizations 19456
Yuvarlak Ağızlı Ayaklı Testi Tunç Y. 16 cm, Y. (ağıza kadar) 14 cm, Ç. (ağız) 8.7 cm, Ç. (mak.) 11.3 cm yak. MÖ 850 Türkiye, Gordion, W Tümülüsü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 19456 121
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Omphalos Bowl Bronze H. 7.3 cm, D. (rim) 12.4 cm ca. 850 BCE Turkey, Gordion, Tumulus W Museum of Anatolian Civilizations 147-2-64 Omphalos Kase Tunç Y. 7.3 cm, Ç. (ağız) 12.4 cm yak. MÖ 850 Türkiye, Gordion, W Tümülüsü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 147-2-64
122
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Omphalos Bowl Bronze H. 3.6 cm, D. 16 cm ca. 850 BCE Turkey, Gordion, Tumulus W Museum of Anatolian Civilizations 19418 Omphalos Kasel Tunç Y. 3.6 cm, Ç. 16 cm yak. MÖ 850 Türkiye, Gordion, W Tümülüsü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 19418
Omphalos Bowl Bronze H. 4.4 cm, D. 15 cm ca. 850 BCE Turkey, Gordion, Tumulus W Museum of Anatolian Civilizations 19455 Omphalos Kase Tunç Y. 4.4 cm, Ç. 15 cm yak. MÖ 850 Türkiye, Gordion, W Tümülüsü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 19455
123
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Brown-on-Buff Side-Spouted Sieve Jug Ceramic H. 11 cm, H. (to rim) 8.1 cm, D. (rim) 5.9 cm, L. (spout) 13.8 cm ca. 850 BCE Turkey, Gordion, Tumulus W Museum of Anatolian Civilizations 19487 This rather awkwardly proportioned beer-drinking jug is covered with elaborate geometric designs, including a series of stepped ‘waterfalls’ inside the drinking spout. Devetüyü Üzerine Kahverengi Yan Akıtacaklı Süzgeçli Testi Seramik Y. 11 cm, Y. (ağıza kadar) 8.1 cm, Ç. (ağız) 5.9 cm, U. (emzik) 13.8 cm yak. MÖ 850 Türkiye, Gordion, W Tümülüsü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 19487 Bu nispeten acemice orantılanmış olan bira içme testisi, aralarında içki akıtacağının içinde basamaklı şelalelerin de olduğu karmaşık geometrik desenlerle bezelidir.
124
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
125
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
BAYINDIR TUMULUS D
BAYINDIR D TÜMÜLÜSÜ
This tomb assemblage is from Bayındır, located just outside Phrygia in ancient Lycia (southwestern Turkey), 230 miles southwest of Gordion. Tumulus D shares striking similarities with Phrygian tumuli in terms of its construction and artifact assemblage. It contained the remains of a female in her late 20s, who was buried with silver, bronze, and ivory grave goods.
Bu mezar buluntuları grubu, Frigya’nın hemen dışındaki antik Likya’da (Güneybatı Türkiye), Gordion’un 370 km güneybatısında bulunan Bayındır’da ele geçirilmiştir. D Tümülüsü, yapımı ve buluntu grubu bakımından Frig tümülüsleriyle dikkat çekici benzerlikler taşır. Mezarda, gümüş, tunç ve fildişinden yapılmış mezar hediyeleriyle birlikte gömülmüş yirmili yaşlarının sonlarındaki bir kadının kalıntıları bulunuyordu.
Small Cauldron Silver H. 13.6 cm, D. (rim) 14.3 cm, Wt. 845 g Late 8th–7th century BCE Turkey, Bayındır, Tumulus D Antalya Museum 11.21.87 Cauldrons made from both bronze and silver were found inside the tomb, and would have been used for storing and serving liquids at elite banquets. The narrow mouth of the vessel necessitated the use of a ladle to dip inside. Küçük Kazan Gümüş Y. 13.6 cm, Ç. (ağız) 14.3 cm, A. 845 g MÖ geç 8.–7. yüzyıl Türkiye, Bayındır, D Tümülüsü Antalya Müzesi 11.21.87 Mezarda hem tunçtan hem de gümüşten yapılmış kazanlar ele geçirilmişti. Bunlar, soylu şölenlerinde sıvıların muhafaza edilmesi ve sunulması için kullanılmış olmalıydılar. Kabın dar ağızlı olması nedeniyle içindeki sıvıyı almak için kepçe kullanılması gerekiyordu.
126
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Ladle Bronze L. 24 cm, D. (bowl) 10 cm Late 8th–7th century BCE Turkey, Bayındır, Tumulus D Antalya Museum 44.21.87 Two ladles were discovered inside the tomb, one of silver and this one of bronze. They were used at banquets to transfer liquids (food or drink) from the cauldrons into the bowls. The Several Phrygian names were found on the metal vessels in this tomb. Kepçe Tunç U. 24 cm, Ç. (kepçe ağızı) 10 cm MÖ geç 8.–7. yüzyıl Türkiye, Bayındır, D Tümülüsü Antalya Müzesi 44.21.87 Mezarda, biri gümüş ve burada görünen diğeri de tunç olmak üzere iki kepçe bulunmuştur. Kepçeler, şölenlerde (yiyecek ya da içeceklere ait) sıvıları kazanlardan kaselere almak için kullanılıyordu. Bu mezardaki metal kapların üzerinde birkaç Frig adı bulunmuştur.
127
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
128
Omphalos Bowls Silver H. 4.2–4.6 cm, D. 15.7–17.5 cm, Wt. 360–435 g Late 8th–7th century BCE Turkey, Bayındır, Tumulus D Antalya Museum 8.21.87, 7.21.87
Omphalos Kaseler Gümüş Y. 4.2–4.6 cm, Ç. 15.7–17.5 cm, A. 360–435 g MÖ geç 8.–7. yüzyıl Türkiye, Bayındır, D Tümülüsü Antalya Müzesi 8.21.87, 7.21.87
Several drinking bowls were found in Tumulus D. They are made of silver or bronze, and very similar in style to those from the Gordion tombs. The two examples illustrated here show both the ornate type, with petal decoration, and the plainer form.
D Tümülüsü’nde birkaç içki kasesi bulundu. Bunlar gümüş ya da tunçtan yapılmış olup, stil bakımından Gordion mezarlarında ele geçirilenlerle büyük benzerlik gösterirler. Burada görülen iki örnekten biri çok süslü, taç yaprağı bezemeli tipi diğeri ise daha sade formu temsil eder.
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Figurine of a Priest Silver H. 12.4 cm, W. 3 cm, Wt. 48 g Late 8th–7th century BCE Turkey, Bayındır, Tumulus D Antalya Museum 1.21.87 Though its gender is controversial, many scholars interpret this silver figurine as the representation of a male priest in the service of the goddess Cybele or Artemis. The androgynous costume may indicate that he was a eunuch. The style of the figurine is similar to that of objects produced in Phrygia. Rahip Figürini Gümüş Y. 12.4 cm, G. 3 cm, A. 48 g MÖ geç 8.–7. yüzyıl Türkiye, Bayındır, D Tümülüsü Antalya Müzesi 1.21.87 Cinsiyeti tartışmalı olsa da, pek çok uzman bu gümüş figürini, tanrıça Kybele ya da Artemis’in hizmetindeki bir erkek rahip temsili olarak yorumlamaktadır. Hem erkek hem kadını andıran giysisi, onun hadım edilmiş olduğunun göstergesi olabilir. Figürinin tarzı Frigya bölgesinde üretilen objelerle benzerdir.
129
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
130
Silver Belt Silver L. 143 cm, W. 9.2 cm, Wt. 740 g Late 8th–7th century BCE Turkey, Bayındır, Tumulus D Antalya Museum 71.21.87
Gümüş Kemer Gümüş U. 143 cm, G. 9.2 cm, A. 740 g MÖ geç 8.–7. yüzyıl Türkiye, Bayındır, D Tümülüsü Antalya Müzesi 71.21.87
This is one of two silver belts from the tomb. Similar examples made of bronze have been found at Gordion, in Tumulus P and the Citadel. The perforations along the edges of the belts were presumably for attaching the metal to a leather or cloth backing. Like the fibulae, these belts were symbols of wealth and power.
Burada, mezardan ele geçirilen iki gümüş kemerden biri görülmektedir. Tunçtan yapılmış benzer örnekleri Gordion’daki P Tümülüsü’nde ve İç Kalede ele geçirilmiştir. Kemerin kenarları boyunca açılmış delikler, tahminen metali deri ya da kumaşın ters yüzüne iliştirmek için kullanılmıştır. Fibulalar gibi bu kemerler de zenginlik ve gücü sembolize ediyordu.
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Fibula Silver L. 3.2 cm, Wt. 15 g Late 8th–7th century BCE Turkey, Bayındır, Tumulus D Antalya Museum 26.21.87 Nineteen fibula brooches were found on the body of the deceased. Ten were made of bronze and nine of silver. Their style is nearly identical to fibulae from Tumulus MM, and from other Gordion tumuli dating to around 700 BCE. Phrygian-style fibulae have also been found as votive offerings in Greek sanctuaries. Fibula Gümüş U. 3.2 cm, A. 15 g MÖ geç 8.–7. yüzyıl Türkiye, Bayındır, D Tümülüsü Antalya Müzesi 26.21.87 On dokuz fibula süs iğnesi, ölünün bedeninin üzerinde bulunmuştu. Bunların onu tunçtan, dokuzu ise gümüştendi. Stil açısından MM Tümülüsü’ndeki ve Gordion’da yaklaşık MÖ 700’e tarihlenen diğer tümülüslerdeki fibulalarla neredeyse aynıdırlar. Frig tarzı fibulalar, ayrıca, Yunan tapınaklarında sunulan adaklar arasında da bulunmuştur.
131
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
LYDIA: SHORT-TERM RULER OF PHRYGIA
LİDYA: FRİGYA’NIN KISA SÜRELİ HÜKMÜ
The Lydians eventually took over Phrygia toward the end of the 7th century, and were famous for their wealth. The objects illustrated here come from a few of the over 1,150 rock-cut tombs found in or near the Lydian capital of Sardis. Though not as prestigious as the great tumulus burials, these graves were also intended for the elite, and the costly jewelry found within them highlighted the wealth and authority of the decedents.
Zenginlikleriyle meşhur Lidyalılar, en sonunda, 7. yüzyılın sonlarına doğru Frigya’yı kontrol altına aldılar. Burada görülen objeler, Lidya başkenti Sardis’in içinde ya da yakınlarında bulunan 1,150’den fazla kaya mezarının birkaçından bulunmuştu. Her ne kadar büyük tümülüs gömüleri kadar prestijli olmasa da, bu mezarlar da soylular için yapılmıştı; içlerinde bulunan pahalı mücevherler, bu soydan gelen kişilerin zenginliğini ve otoritesini vurguluyordu.
Lion-Head Earrings Gold D. 5.9 cm Late 6th –5th century BCE Turkey, Sardis, Tomb 4 Istanbul Archaeological Museum 4543 AB (M) Earrings were worn in antiquity by both men and women. These large, heavy earrings were each fashioned from a hollow cylinder of gold sheet to which small decorative granulations were added. The lion was a symbol of power, and associated with Cybele, the Mother Goddess of Asia Minor. Aslan Başı Küpeler Altın Ç. 5.9 cm MÖ geç 6.–5. yüzyıl Türkiye, Sardis, Mezar 4 İstanbul Arkeoloji Müzeleri 4543 AB (M) Antik dönemde küpeleri hem erkekler hem de kadınlar takıyordu. Burada sergilenen büyük ve ağır küpelerin her biri, içi boş bir silindir haline getirilmiş altın tabakaya küçük dekoratif taneciklerin eklenmesiyle biçimlendirilmişti. Aslan, güç sembolü olup, Küçük Asya’nın Ana Tanrıçası Kybele ile ilişkilendirilmişti. 132
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Appliqués with Sphinxes Gold H. 1.7–3.6 cm, W. 1.9–3 cm Late 6th –5th century BCE Turkey, Sardis, Tomb 836 Istanbul Archaeological Museum 4653 (3,7) (M), 4652 (1,3) (M) Appliqués were sewn onto garments to display the wealth and political allegiance of the deceased. These are 4 of 15 similar gold foil appliqués found in a rock-cut tomb at Sardis. Four of the sphinxes are bearded; two are beardless. The sphinxes, winged sun discs, and rosettes are all motifs that were linked to Persian imperial ideology. Sfenksli Aplikeler Altın Y. 1.7–3.6 cm, G. 1.9–3 cm MÖ geç 6.–5. yüzyıl Türkiye, Sardis, Mezar 836 İstanbul Arkeoloji Müzeleri 4653 (3,7) (M), 4652 (1,3) (M) Aplikeler, giysilerin üzerine, ölen kişinin zenginliğini ve politik bağlılığını göstermek amacıyla dikilirdi. Burada, Sardis’teki bir kaya mezarında ele geçirilen birbirine benzer 15 altın varak aplikenin 4 tanesi görünüyor Sfenkslerden dördü sakallıyken, diğer ikisi sakalsızdır. Sfenks, kanatlı güneş kursu ve rozetlerin hepsi, Pers imparatorluk ideolojisiyle bağlantılı motiflerdir.
133
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Necklace Gold, Onyx, Glass Paste L. ca. 21 cm Late 6th –5th century BCE Turkey, Sardis, Tomb 167 Istanbul Archaeological Museum 5147 (M)
134
This necklace includes 14 biconical gold beads with a wire ring at each end. There are also 9 small spherical gold beads; 2 highly intricate cylindrical gold beads decorated with globules and granulations; and 4 nearly cylindrical beads that may be of banded onyx.
Kolye Altın, Akik, Cam Hamuru U. yak. 21 cm MÖ geç 6.–5. yüzyıl Türkiye, Sardis, Mezar 167 İstanbul Arkeoloji Müzeleri 5147 (M)
İki ucunda da tel halka bulunan bu kolyede 14 bikonik altın boncuk vardır. Kolyede ayrıca 11 altın boncuk daha bulunur; bunların dokuzu küçük ve yuvarlakken, kalan ikisi hayli karmaşık bir şekilde kürecik ve taneciklerle bezenmiş silindir biçimlidir. Bunların dışında belki damarlı akikten yapılmış 4 adet silindire yakın biçimli boncuk da bulunmaktadır.
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Lions Gold L. (base) 2 cm, W. (base) 1 cm, H. (lion) 1.3 cm, W. (lion) 0.7 cm Late 6th –5th century BCE Turkey, Sardis, Tomb 75 Istanbul Archaeological Museum 5143 (M), 5144 (M), 5145 (M) These crouching gold lions were each made in two halves using a former, a specialist metalworker’s tool, which were then soldered together. The bases have holes for attaching the figurines to a box or cloth. There is evidence to suggest that a fourth lion was stolen at the time of the excavation, so there may have been a set of two pairs of lions. Aslanlar Altın U. (dip) 2 cm, G. (dip) 1 cm, Y. (arslan) 1.3 cm, G. (arslan) 0.7 cm MÖ geç 6.–5. yüzyıl Türkiye, Sardis, Mezar 75 İstanbul Arkeoloji Müzeleri 5143 (M), 5144 (M), 5145 (M) Bu çömelmiş vaziyetteki altın aslanların her biri, uzman zanaatkarların özel aletlerinden olan kalıp yardımıyla iki parçadan yapılmıştır. Daha sonra bu iki parça birbirine lehimlenmiştir. Figürinlerin dip kısımlarında, bunları kutu ya da giysiye tutturmak için delikler vardır. Dördüncü aslanın kazı sırasında çalındığına dair kanıtlar olduğundan, belki de burada aslında iki çift aslandan oluşan bir set söz konusu olabilir.
Necklace Gold L. ca. 13 cm Late 6th –5th century BCE Turkey, Sardis, Tomb 75 İstanbul Arkeoloji Müzeleri 5140 A (M) The 40 beads recovered from Tomb 75 could have been part of one or more pieces of jewelry. At the time of discovery, however, they were restrung as two necklaces. This one has 16 gold pendants, each of which comprises two parallel ribbed cylinders and a spherical gold bead, with a wire ring separating the bead from the cylinders. Kolye Altın U. yak. 13 cm MÖ geç 6.–5. yüzyıl Türkiye, Sardis, Mezar 75 İstanbul Arkeoloji Müzeleri 5140 A (M) Mezar 75’te ele geçirilen 40 boncuk bir ya da daha fazla mücevherin bir parçası olabilirdi. Ancak, keşfedildikleri dönemde, iki kolye olarak yeniden dizildiler. Burada görünen kolyede 16 altın kolye ucu vardır. Bunların her biri, iki paralel oluklu silindir ile bir yuvarlak altın boncuk ve boncukla silindirleri birbirinden ayıran tel halkadan oluşur. 135
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Necklace Gold L. ca. 17 cm Late 6th –5th century BCE Turkey, Sardis, Tomb 75 Istanbul Archaeological Museum 5140 B (M) This necklace includes 19 hollow beads in the shape of an astragal, which is the knucklebone of a sheep or goat. Astragals were used in prophecy rituals and in games, and they were sometimes associated with Cybele, the Mother Goddess. Five other beads are in the shape of an aryballos, a small flask used to contain perfume or oil. Kolye Altın U. yak. 17 cm MÖ geç 6.–5. yüzyıl Türkiye, Sardis, Mezar 75 İstanbul Arkeoloji Müzeleri 5140 B (M) Bu kolyede, koyun ve keçilerin ayak bileği kemiği olan aşık kemiği şeklinde 19 içi boş boncuk bulunmaktadır. Aşık kemikleri kehanet ayinleriyle oyunlarda kullanılıyordu ve zaman zaman Ana Tanrıça Kybele ile bağlantılandırılıyordu. Diğer beş boncuk, aryballos adı verilen ve parfüm ya da yağ saklamak için kullanılan küçük mataralar şeklindedir. Earrings Gold D. 4.3 cm, D. (tube) 0.6 cm, Wt. 11.3–11.4 g Late 6th –5th century BCE Turkey, Sardis, Tomb 75 Istanbul Archaeological Museum 5141 AB (M) These two large and heavy earrings were each made from a gold tube surrounded by ribbing. In both cases, one of the two fastening pins is missing. Küpeler Altın Ç. 4.3 cm, Ç. (tüp) 0.6 cm, A. 11.3–11.4 g MÖ geç 6.–5. yüzyıl Türkiye, Sardis, Mezar 75 İstanbul Arkeoloji Müzeleri 5141 AB (M) Bu büyük ve ağır iki küpenin her biri, çevresi yivli altın borudan yapılmıştır. Küpelerin her ikisinin de kilit iğnelerinden biri kayıptır.
136
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Necklace Gold, Carnelian, Glass Paste L. ca. 34 cm Late 6th –5th century BCE Turkey, Sardis, Tomb 213 Istanbul Archaeological Museum 4571 (M)
Exhibited are 56 of the 165 beads recovered from Tomb 213. They include gold cylinders, spherical gold beads of different sizes, red carnelian beads, and three glass paste beads. Exquisite necklaces such as this one were intended as displays of wealth, status, and authority.
Kolye Altın, Akik, Cam Hamuru U. yak. 34 cm MÖ geç 6.–5. yüzyıl Türkiye, Sardis, Mezar 213 İstanbul Arkeoloji Müzeleri 4571 (M)
Burada, Mezar 213’te ele geçirilen 165 boncuktan 56 tanesi görülmektedir. Bu boncukların arasında altın silindirler, farklı büyüklüklerde yuvarlak altın boncuklar, kırmızı akik boncuklar ve cam hamuru üç boncuk bulunmaktadır. Buna benzer gösterişli kolyelerin, zenginlik, statü ve otoriteyi temsil etmesi amaçlanıyordu.
137
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
138
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
CIMMERIANS AND SCYTHIANS
KİMMERLER VE İSKİTLER
Two nomadic groups, the Cimmerians and the Scythians, were living north and south of the Caucasus mountains by the 7th century BCE, and it is difficult to distinguish between them in the archaeological record. Especially noteworthy is their depiction of fantastic animals on faceted gold plaques that decorated their garments and horse trappings.
İki göçebe grup olan Kimmerler ve İskiter, MÖ 7. yüzyılda Kafkas dağlarının kuzey ve güneyinde yaşıyorlardı. Bu iki grubu arkeolojik kayıtlarda ayırmak oldukça güçtür. Özellikle bu grupların giysilerinde ve atlarının süslü koşum takımlarındaki altın plakaların yüzlerinde fantastik hayvanları betimlemeleri dikkate değerdir. Maikop Shroud Gold H. (shroud) ca. 55 cm, W. (shroud) ca. 61 cm, H. (appliqués) 1.6–3 cm 5th century BCE Russia, Maikop Penn Museum 30-33-1.1–30-33-1.16 These stunning gold appliqués were found with other gold objects in a tomb in the region of Maikop, in the northwest part of the Caucasus Mountains (south-western Russia). They would have been sewn onto a cloth garment, undoubtedly a shroud. The upper section features nine winged griffins. Maykop Kefeni Altın Y. (kefen) yak. 55 cm, G. (kefen) yak. 61 cm, Y. (aplikeler) 1.6–3 cm MÖ 5. yüzyıl Rusya, Maykop Penn Müzesi 30-33-1.1–30-33-1.16 Bu büyüleyici altın aplikeler, Kafkas Dağlarının (Rusya’nın güneybatısı) kuzeybatısındaki Maykop bölgesinde bulunan bir mezarda, başka altın objelerle birlikte ele geçirildi. Kumaş bir giysinin, hiç şüphesiz bir kefenin üzerine dikilmiş olmalıydılar. Üst kısmında dokuz adet kanatlı griffon betimlenmiştir.
139
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
ASSYRIA AND PHRYGIA: RIVALS IN THE NEAR EAST
ASUR VE FRİGYA: YAKIN DOĞUDAKİ RAKİPLER
During the reign of Midas, the Assyrian empire was a powerful force in the Near East and the Mediterranean world. The Assyrian annals refer to Midas as Mita, ruler of the Mushku (Phrygians), and note that he threatened Assyrian territory in southeastern Anatolia. Midas later became an ally of Sargon II, the Assyrian king, and there was diplomatic exchange between the two kingdoms.
Midas’ın hükümdarlığı sırasında Asur imparatorluğu Yakın Doğu ve Akdeniz dünyasında büyük bir güçtü. Asur anallarında Midas’tan, Muşkilerin (Frigler) hükümdarı Mita olarak bahsedilerek; onun Güneydoğu Anadolu’daki Asur topraklarını tehdit ettiği belirtilir. Midas, daha sonra Asur kralı II. Sargon’un müttefiki olmuş; iki krallık arasında diplomatik alışverişler yapılmıştı.
Horse’s Blinker Ivory L. 8.2 cm, W. 7.6 cm 8th century BCE Iraq, Nimrud Penn Museum 65-3-1 This ivory blinker was decorated with the engraved and inlaid design of a wadjet eye connected to an arm holding a ram-headed scepter. The wadjet eye symbol originated in Egypt. It was later called the Eye of Horus, and symbolized both protection and royal power. At Gözlüğü Fildişi U. 8.2 cm, G. 7.6 cm MÖ 8. yüzyıl Irak, Nimrud Penn Müzesi 65-3-1 Bu fildişi at gözlüğü, elinde koç başlı bir asa tutan kolla bağlantılı wadjet gözü betimlemeli kazıma ve kakma bezemeyle süslenmişti. Wadjet gözü sembolü Mısır’dan çıkmıştır. Daha sonraki dönemler Horus’un Gözü olarak adlandırılmış; hem korunmayı hem de kraliyetin gücünü sembolize etmişti.
140
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
FURNITURE FRAGMENTS
MOBİLYA PARÇALARI
The Assyrians used intricately carved ivory plaques such as these to decorate their wooden furniture, containers, and horse trappings, a tradition that the Phrygians also employed. A large number of these plaques were discovered in the Assyrian royal city of Nimrud (northern Iraq), and most of the ivory used to produce them was brought in as spoils of war or tribute. Similar ivory plaques unearthed at Gordion are probably imports from North Syria.
Asurlular burada görünenlere benzer karmaşık desenler kazınmış fildişi plakaları, ahşap mobilyaları, muhafazaları, at koşum takımlarını süslemek için kullandılar. Bu, Friglerin de benimsediği bir gelenekti. Bu türden çok sayıda plaka, Asur saltanat şehri Nimrud’da (Kuzey Irak) keşfedildi. Bunların yapımında kullanılan fildişinin çoğu, savaş ganimeti ya da haraç olarak getirilmişti. Gordion’da meydana çıkarılan benzer fildişi plakalar, muhtemelen Kuzey Suriye’den ithal edilmiştir.
Furniture Plaque Ivory H. 14 cm, W. 8.2 cm 8th century BCE Iraq, Nimrud Penn Museum 61-3-2 A man facing left grasps a curling vine with both hands. He wears a short kilt with a belted outer garment that reaches down the right flank to the ankles, but leaves the left leg exposed. Such robes were often worn by divinities in North Syrian and Assyrian art. Mobilya Plakası Fildişi Y. 14 cm, G. 8.2 cm MÖ 8. yüzyıl Irak, Nimrud Penn Müzesi 61-3-2 Sola doğru bakan bir adam kıvrım kıvrım bir asmayı iki eliyle kavramaktadır. Kısa bir etek ile üzerine, sağ yanından bileklerine kadar uzanan, fakat sol bacağını açıkta bırakan kemerli bir giysi giymektedir. Bu tür cübbeler genellikle Kuzey Suriye ve Asur sanatında tanrılar tarafından giyiliyordu.
141
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Furniture Plaque Ivory H. 11.4 cm, W. 6.3 cm 8th century BCE Iraq, Nimrud Penn Museum 61-3-1
Furniture Plaque with Sphinx Ivory H. 12.1 cm, W. 6.3 cm 8th century BCE Iraq, Nimrud Penn Museum 65-20-1
A hunter facing left steps on and slays a griffin, which turns around to face its attacker. The man has crescentshaped horns, and the animal is winged. A tiny piece of gold foil is visible on the flowering plant at lower right. The plaque has been burned to a light grey color, and there are flanges for the insertion of the plaque into a larger frame.
A large sphinx is supported by two smaller kneeling male youths, who are separated from each other by a flowering tree. Small pieces of gold foil adhere to the youth at the left and are visible on the hind leg of the sphinx.
Mobilya Plakası Fildişi Y. 11.4 cm, G. 6.3 cm MÖ 8. yüzyıl Irak, Nimrud Penn Müzesi 61-3-1 Sola bakan bir avcı, kendisine saldıran kişiyle yüz yüze gelmek için dönen bir griffonun üzerine basarak onu öldürür. Adamın hilal biçimli boynuzları, hayvanın da kanatları vardır. Sağ alttaki çiçekli bitkinin üzerinde ufak bir altın varak parçası görülebilir. Plaka, açık gri renge gelene kadar yanmıştır. Ayrıca, plakayı daha büyük bir çerçeveye yerleştirmek için bağlantılar vardır.
142
Sfenks Desenli Mobilya Plakası Fildişi Y. 12.1 cm, G. 6.3 cm MÖ 8. yüzyıl Irak, Nimrud Penn Müzesi 65-20-1 Büyük bir sfenks, birbirinden çiçek açan bir bitkiyle ayrılmış, dizlerinin üstünde duran iki daha küçük genç erkek tarafından desteklenmektedir. Ufak altın varak parçaları soldaki gencin üstüne sıkıca yapışmış olup, sfenksin arka bacağında da görülebilmektedir.
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Furniture Fragment Ivory H. 7.8 cm, W. 8 cm 8th century BCE Iraq, Nimrud Penn Museum 61-3-3
Mobilya Parçası Fildişi Y. 7.8 cm, G. 8 cm MÖ 8. yüzyıl Irak, Nimrud Penn Müzesi 61-3-3
This openwork plaque shows two winged griffins confronting a stylized palmette. There are flanges at top and bottom for insertion of the plaque into a larger frame.
Bu kafes işi plakada, stilize bir palmetle yüz yüze gelmiş iki kanatlı griffon betimlenmiştir. Üstünde ve altında, plakayı daha büyük bir çerçeveye yerleştirmek için bağlantılar vardır. 143
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
The Cylinder of King Sargon II and Midas Clay L. 23 cm, D. 11.2 cm ca. 713 BCE (Neo-Assyrian) Iraq, Khorsabad The Oriental Institute of the University of Chicago A17587
Kral II. Sargon’un Silindir Yazıtı Kil U. 23 cm, Ç. 11.2 cm yak. MÖ 713 (Yeni Asur) Irak, Horşabad Chicago Üniversitesi Şarkiyat Enstitüsü A17587
This Akkadian text mentions the Assyrian King Sargon II’s problems with Mita, the Assyrian name for King Midas, and his people, the Mushku (Phrygians). It also lists the principal achievements of Sargon II, including the construction of his new capital at Dur-Sharrukin (modern Khorsabad) in northern Iraq, where this cylinder was found.
Bu Akkadca metin, Asur Kralı II. Sargon’un Mita (Kral Midas’ın Asurca adı) ve onun tebaası Muşkilerle (Frigler) yaşadığı sorunlardan bahsetmektedir. Metinde ayrıca II. Sargon’un önemli başarılarının listesi de bulunmaktadır. Bu başarılar arasında, bu silindir yazıtın bulunduğu Kuzey Irak’taki yeni başkenti Dur Şarrukin’in (günümüzde Horşabad) inşa edilmesi de vardır.
Courtesy of The Oriental Institute Museum
Şarkiyat Enstitüsü Müzesi’nin izniyle
144
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Relief with Winged Genie Alabaster H. 234 cm, W. 104 cm 883–859 BCE Iraq, Nimrud Penn Museum 29-21-1 This relief decorated a room in the palace of the Assyrian ruler Ashurnasirpal II in Nimrud. A winged genie, facing left, wears a knee-length tunic that is covered by an ankle-length fringed shawl. In his hands he holds a bucket and fir cone, perhaps connected to a purification ritual. During the period in which this relief was carved, more than a century before the reign of Midas, the Assyrians claimed that the Phrygians paid tribute to them. Kanatlı Cin Kabartması Kaymaktaşı Y. 234 cm, G. 104 cm MÖ 883–859 Irak, Nimrud Penn Müzesi 29-21-1 Bu kabartma, Nimrud’daki Asur hükümdarı II. Aşurnasirpal’ın sarayında bulunan odalardan birini süslüyordu. Sola bakan kanatlı cin, dizlerine kadar gelen bir tunik ve onun üzerine de topuk hizasında püsküllü bir şal giymektedir. Ellerinde, belki de arıtma ayiniyle bağlantılı olarak, bir kova ile köknar kozalağı tutar. Bu kabartmanın kazındığı dönemde, yani Midas’ın hükümdarlık döneminden en az yüz yıl önce, Asurlular, Friglerin kendilerine haraç verdiğini iddia ediyorlardı.
145
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
PERSIA: THE EMPIRE THAT CONTROLLED ANATOLIA
ANTİK İRAN: ANADOLU’YU KONTROL EDEN İMPARATORLUK
Gordion was under Persian control from the later 6th century BCE until 333 BCE, when Alexander the Great arrived at the city. For over two centuries the Persians ruled their expansive territories, which extended from central Asia to Egypt to southeastern Europe. This marked the first time in which all of Asia Minor was under the control of a single power. The early part of the Persian period was a relatively prosperous time for Gordion, and witnessed the construction of new fortifications, the Painted House, and the Mosaic Building.
Gordion, MÖ 6. yüzyılın sonlarından, Büyük İskender’in şehre geldiği MÖ 333’e kadar Pers kontrolündeydi. İki yüzyıldan uzun bir süre boyunca Persler, Orta Asya’dan Mısır ve Güneydoğu Avrupa’ya kadar uzanan geniş bir bölgeye hükmettiler. İlk kez bu dönemde Küçük Asya sadece tek bir gücün kontrolü altındaydı. Pers yönetiminin erken dönemleri, Gordion için nispeten daha refah doluydu. Bu dönemde şehirde yeni sur duvarları, Boyalı Ev ve Mozaik Binası inşa edilmişti.
Persian Head with Tiara Marble H. 40 cm, L. 17.1 cm, W. 17.1 cm Late 6th –early 5th century BCE Turkey, Ereğli (ancient Heracleia Pontica) Museum of Anatolian Civilizations 19367 This bearded male portrait features a tiara, or a high Persian cap. Traces of metal corrosion indicate that a diadem (headband) was originally wrapped around the middle of the tiara. The diadem and tiara and were symbols of power and sovereignty, worn by Persian gods, kings, and local rulers. Taçlı Pers Başı Mermer Y. 40 cm, U. 17.1 cm, G. 17.1 cm MÖ geç 6.–erken 5. yüzyıl Türkiye, Ereğli (antik Herakleia Pontika) Anadolu Medeniyetleri Müzesi 19367 Bu sakallı erkek portresi, taç ya da yüksek Pers başlığı takmaktadır. Metal korozyonu izlerine göre, orijinalinde tacın ortasında bir diadem (saç bandı şeklinde taç) sarılıydı. Diadem ve taç; Pers tanrıları, kralları ve yerel hükümdarlar tarafından gücün ve hükümdarlığın sembolü olarak takılıyordu.
146
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Relief of a Male Head Stone H. 41.7 cm, W. 17.9 cm ca. 500 BCE Probably from Iran, Persepolis Penn Museum B10301 This relief depicting a male head likely decorated one of the walls in the Persian king’s palace at Persepolis, in what is now southwestern Iran. The palace’s decoration contained representations of all of the subject peoples of the Persian Empire, including the Phrygians. Erkek Başı Kabartması Taş Y. 41.7 cm, G. 17.9 cm yak. MÖ 500 Muhtemelen İran, Persepolis Penn Müzesi B10301 Bir erkek başını resmeden bu kabartma, büyük ihtimalle kralın, günümüzde İran’ın güneybatısında kalan Persepolis’teki sarayının duvarlarından birini süslüyordu. Sarayın süslemelerinde, aralarında Friglerin de olduğu Pers İmparatorluğuna bağlı bütün tebaanın betimlemeleri vardı.
147
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Xerxes Alabastron Alabaster H. 24.8 cm, D. (mouth) 13.5 cm ca. 486–465 BCE Iraq, Babylon Penn Museum B10 The words “Xerxes the Great King” are inscribed on this vessel in four languages: Egyptian hieroglyphics, Persian, Elamite, and Babylonian. The use of four languages on a single vessel highlighted the ethnic and linguistic diversity in the Near East during the period of Persian control. Xerxes, whose rule lasted for two decades, engaged the Greeks in what became known as the Second Persian War. Kserkses Alabastronu Su mermeri Y. 24.8 cm, Ç. (ağız) 13.5 cm yak. MÖ 486–465 Irak, Babil Penn Müzesi B10 “Büyük Kral Kserkses” sözleri bu kaba, dört farklı dilde yazılmıştır: Mısır hiyeroglifleriyle, Farsça, Elamice ve Babilce. Tek bir kapta dört farklı dilde yazıtın bulunması Pers kontrolündeki Yakın Doğu’da etnik ve dilsel çeşitlilik olduğuna işaret eder. Hükümdarlığı yirmi yıl süren Kserkses, İkinci Pers Savaşı olarak bilinen savaşta Yunanlarla savaştı.
148
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Arrowheads Bronze L. 3–4.7 cm, W. 0.7–1.1 cm ca. 546 BCE Turkey, Gordion, Lower Town, Küçük Höyük fort Gordion Museum 18879, 18881 Persian Gold Darics (Coins) Gold L. 1.7–1.8 cm, W. 1 cm, Wt. 8.4–8.5 g 499–405 BCE Penn Museum 72-8-1, 29-126-517 Persian coins were made of pure gold and began to be produced ca. 520 BCE. These examples show a Persian king running and holding a spear. Pers Altın Darikleri (Sikkeleri) Altın U. 1.7–1.8 cm, G. 1 cm, A. 8.4–8.5 g MÖ 499–405 Penn Müzesi 72-8-1, 29-126-517 Yak. MÖ 520’de üretilmeye başlanan Pers sikkeleri saf altından yapılıyordu. Buradaki örneklerde bir Pers kralı elinde mızrakla koşarken betimlenmiştir.
The Persians successfully attacked Gordion in ca. 546 BCE, and during the fighting hundreds of arrows were fired by the Persian attackers and Lydian defenders. The arrowheads illustrated here are only a small selection of those discovered. Many of them were found still embedded in the mudbrick walls of Gordion’s fortifications. Ok uçları Tunç U. 3–4.7 cm, G. 0.7–1.1 cm yak. MÖ 546 Türkiye, Gordion, Aşağı Şehir, Küçük Höyük hisarı Gordion Müzesi 18879, 18881 Persler, yak. MÖ 546’da Gordion’a başarılı bir saldırı düzenlediler. Savaş sırasında saldıran Persler ve savunmadaki Lidyalılar tarafından yüzlerce ok atıldı. Burada görülen ok uçları, bu savaşta atılan okların sadece küçük bir kısmını oluşturur. Bunların çoğu Gordion surlarının kerpiç duvarlarına hala gömülü halde bulundu. 149
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
GREECE: ORIENTALIZING POTTERY In the late 8th and 7th centuries BCE, the Greeks began to incorporate Near Eastern styles into the decoration of their pottery. During this period, often called “Orientalizing,” the Greeks imported a range of objects from North Syria, Phoenicia, Phrygia, and Urartu. New motifs began to appear in Greek ceramics, including sphinxes, griffins, and lions, as well as lotuses and palmettes. Notice the similarities in the motifs on these two vessels: one Greek, the other Phrygian.
Wine Pitcher (Olpe) Ceramic H. 31 cm, D. (max.) 18 cm 620–590 BCE Mediterranean Islands Penn Museum MS2523 This Corinthian wine pitcher, or olpe, serves as an example of the fully developed Orientalizing style. In the middle zone are facing sphinxes with a goose between them. Also included are a panther, bull, lion, and boar. Both dotted and incised rosettes surround the figures. Şarap Sürahisi (Olpe) Seramik Y. 31 cm, Ç. (mak.) 18 cm MÖ 620–590 Akdeniz Adaları Penn Müzesi MS2523 Bu Korint şarap sürahisi, ya da olpe, Doğululaşma stilinin en gelişmiş halinin bir örneğidir. Orta kısmında yüzleri birbirine dönük iki sfenks ile bunların arasında da bir kaz bulunur. Ayrıca bezemelere panter, boğa, aslan ve yaban domuzu da dahil edilmiştir. Nokta ve kazıma bezemeli rozetler de figürleri çevrelemektedir. 150
YUNANİSTAN: DOĞULULAŞMA DÖNEMİ SERAMİKLERİ MÖ geç 8. ve 7. yüzyıllarda Yunanlar, seramik süslemelerine Yakın Doğu stillerini katmaya başladılar. Sıklıkla “Doğululaşma” olarak adlandırılan bu dönemde, Yunanlar Kuzey Suriye, Fenike, Frigya ve Urartu’dan bir dizi obje ithal ettiler. Yunan seramiklerinde, aralarında sfenks, griffon ve aslanların yanı sıra lotus ve palmetlerin de olduğu yeni motifler kullanılmaya başlandı. Burada görülen iki kabın motiflerindeki benzerliklere dikkatinizi çekeriz: bunlardan biri Yunan iken diğeri Frig kabıdır.
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Brown-on-Buff Round-Mouthed Jug Ceramic H. 30 cm, H. (to rim) 23 cm, D. (rim) 17.5 cm, D. (max.) 18.2 cm ca. 770–760 BCE Turkey, Gordion, Tumulus P Museum of Anatolian Civilizations 18318 This magnificent banqueting jug features large-format animal panels with lions, bulls, ibexes (or antelopes) and deer. Geometric decoration includes checkerboard, crosshatching, concentric circles, lozenges, pendent triangles, and latticing—all of which are hallmarks of Phrygian design. Two Maltese crosses adorn the ends of the handle bolster. Devetüyü Üzerine Kahverengi Yuvarlak Ağızlı Testi Seramik Y. 30 cm, Y. (ağıza kadar) 23 cm, Ç. (ağız) 17.5 cm, Ç. (mak.) 18.2 cm yak. MÖ 770–760 Türkiye, Gordion, P Tümülüsü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 18318 Bu muhteşem şölen testisinde aslan, boğa, dağ keçisi (ya da antilop) ve geyiklerin bulunduğu büyük boyutlu hayvan panelleri resmedilmiştir. Geometrik süslemeler arasında, hepsi Frig motiflerini karakterize eden, dama tahtası, tarama, eşmerkezli çemberler, baklava desenleri, sarkık üçgenler ve kafesleme sayılabilir. İki Malta haçı, kulp desteklerinin uçlarını süsler. 151
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
THE PHRYGIAN CAP
FRİG BAŞLIĞI
In antiquity, this soft, cone-like cap with the top pulled forward identified the people of Phrygia. Eventually it acquired a broader significance, representing people of Eastern origin generally, and, after being confused with a cap worn by freed Roman slaves, the concept of liberty as well. This cap appears on the U.S. Senate Seal and in personifications of France and America.
Antik dönemde tepesi öne doğru kıvrılmış bu yumuşak, koni biçimli başlık, Frigyalı insanları tanımlıyordu. Zamanla daha geniş bir anlam kazanarak Doğu kökenli insanların hepsiyle özdeşleştirildi. Ardından da özgürleşen Romalı kölelerin taktıkları bir başlıkla karıştırılarak özgürlük anlamı da kazandı. Bu başlık, ABD Senato Mühürü’nde ve Fransa ve Amerika’nın kişileştirmelerinde karşımıza çıkar.
Lekythos Ceramic H. 17.1 cm, D. (max.) 8 cm 399–300 BCE Italy, Apulia Philadelphia Museum of Art 82-29 (L-64-20)
Gems with Phrygian Cap Chalcedony, Onyx, Gold H. 2.1–2.5 cm, W. 1.7–3.0 cm 1700–1850 CE Mediterranean Penn Museum 29-128-2158, 29-128-382
The figure on this Greek vessel wears a Phrygian cap. Vessels of this type, called lekythoi, were used to store oil.
Phrygian caps signaled an association with Anatolia and the Near East, and were often used as an attribute of the Amazons, a group of eastern warrior women in Greek mythology. That is the most likely identification for the heads on these Neoclassical gems.
Lekythos Seramik Y. 17.1 cm, Ç. (mak.) 8 cm MÖ 399–300 İtalya, Puglia Philadelphia Sanat Müzesi 82-29 (L-64-20) Bu Yunan kabındaki figür, Frig başlığı takmaktadır. Lekythos adı verilen bu tür kaplar, yağ depolamak amacıyla kullanılıyordu.
152
Frig Başlıklı Mücevherler Kalsedon, Akik, Altın Y. 2.1–2.5 cm, G. 1.7–3.0 cm MS 1700–1850 Akdeniz Penn Müzesi 29-128-2158, 29-128-382 Frig başlıkları, Anadolu ve Yakın Doğu ile bağlantılara işaret ediyor ve sıklıkla Yunan mitolojisinde bir grup doğulu savaşçı kadın olan Amazonların sembolü olarak kullanılıyordu. Bu Neoklasik mücevherlerdeki başlar da, büyük bir ihtimalle bu Amazon kadınlarını betimliyordu.
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Lion Tamer Furniture Attachment Ivory H. 22.5 cm, W. 6 cm, T. 4.5 cm ca. 700 BCE Greece, Delphi Archaeological Museum of Delphi 9912 This statuette may have formed part of the throne that Midas dedicated to Apollo in the sanctuary at Delphi, according to a recent theory. A mortise (hole) in the back indicates that it was attached to some other object, likely a piece of furniture. The statuette was discovered in a cache of artifacts buried beneath the Sacred Way near the site of Delphi’s Corinthian Treasury, where the Greek historian Herodotus reported seeing a throne dedicated by Midas. Courtesy of The Hellenic Ministry of Culture, Education, and Religious Affairs, and the Ephorate of Antiquities of Phocis/Archaeological Museum of Delphi Image copyright of Ephorate of Antiquities of Phokis
Aslan Terbiyecisi Mobilya Parçası Fildişi Y. 22.5 cm, G. 6 cm, K. 4.5 cm yak. MÖ 700 Yunanistan, Delfi Delfi Arkeoloji Müzesi 9912 Yeni bir teoriye göre bu heykelcik, Midas’ın Delfi’deki tapınakta Apollon’a adadığı tahtın bir parçası olabilir. Arkasındaki zıvana (delik), heykelciğin başka bir objeye, muhtemelen bir mobilyaya takılı olduğunu gösteriyor. Heykelcik, Delfi’de Korint Hazinesi’nin yakınlarındaki Kutsal Yol’un altına istiflenerek gömülen buluntular arasında ele geçirildi. Yunan tarihçi Herodot, Midas tarafından adanan bir tahtı burada gördüğünü söylemiştir. Yunan Kültür, Eğitim ve Diyanet İşleri Bakanlığı ve Fokida Eski Eserler Başkanlığı / Delfi Arkeoloji Müzesi’nin izniyle Görselin telif hakkı Fokida Eski Eserler Başkanlığına aittir.
153
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
URARTU: WAR IN THE TIME OF MIDAS
URARTU: MİDAS ZAMANINDA SAVAŞ
The Urartian kingdom was the eastern neighbor of Phrygia in the 8th and 7th centuries BCE, and its rulers fought continually with the Assyrians during that time. Urartu was famous for the high quality of its metalwork, as shown by the fragmentary objects illustrated here. Since so little military equipment from Gordion has survived, the discoveries from Urartu are particularly important in providing a sense of what military life in the region was like.
Urartu krallığı MÖ 8. ve 7. yüzyıllarda Frigya’nın doğu komşusuydu ve Urartu hükümdarları bu süre zarfında devamlı olarak Asurlularla savaş halindeydi. Urartu, burada görülen parçalanmış haldeki objelerde görüldüğü gibi, yüksek kalitede metal işçiliğiyle ünlüydü. Gordion’da çok az sayıda askeri ekipman korunduğu için Urartu keşifleri, bölgedeki askeri hayatın nasıl olduğunu anlamamız açısından özellikle önemlidir.
Helmet Bronze H. 27.6 cm, W. 18.8 cm Late 7th century Iran or Turkey Penn Museum 67-39-21 The motif of a deity with a winged disk is common in Assyrian art, but the figure on this Urartian helmet is probably Haldi, the chief god of the Urartians. Miğfer Tunç Y. 27.6 cm, G. 18.8 cm Geç 7. yüzyıl İran ya da Türkiye Penn Müzesi 67-39-21 Kanatlı disk üzerinde tanrı motifi, Asur sanatında sıklıkla kullanılır, fakat bu Urartu miğferindeki figür büyük olasılıkla Urartuların baş tanrısı Haldi’dir.
154
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Shield or Chariot Fitting Bronze D. 28.1 cm, T. 0.1 cm 8th century BCE Iran or Turkey Penn Museum 67-39-25
Kalkan ya da At Arabası Parçası Tunç Ç. 28.1 cm, K. 0.1 cm MÖ 8. yüzyıl İran ya da Türkiye Penn Müzesi 67-39-25
Bronze discs like this one were likely attached to wood on shields or chariots to offer extra protection in battle. The winged disk and deity combination, also visible on the helmet, is repeated here.
Burada görülen tunç diske benzer diskler, muhtemelen kalkanların ya da at arabalarının ahşap kısımlarına, savaşlarda fazladan koruma sağlamaları için takılıyordu. Miğferlerde de görülebilen kanatlı disk ve tanrı birleşimi burada da tekrarlanmıştır.
155
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Quiver Bronze W. 9.2 cm, L. 17.9 cm Late 8th –early 7th century BCE Iran or Turkey Penn Museum 67-39-26
Sadak Tunç G. 9.2 cm, U. 17.9 cm MÖ geç 8.–erken 7. yüzyıl İran ya da Türkiye Penn Müzesi 67-39-26
Both straight and curved quivers have been found in Urartu, and this example probably belongs to the former type. The decoration of flower buds and garlands, as well the fringed robes of the figures, are distinctively Urartian.
Urartu’da hem düz hem de kıvrık sadaklar bulunmuştur. Bu örnek ise muhtemelen düz sadak tipindedir. Gonca ve çelenk desenlerinin yanı sıra figürlerin üzerindeki püsküllü cübbeler, göze çarpar biçimde Urartu stilindedir.
156
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Chariot Fitting Bronze D. 17.3 cm, L. 26.9 cm 8th century BCE Iran or Turkey Penn Museum 67-39-23A, 67-39-23 B
Bell Bronze H. 8.6 cm, W. 7.5 cm 8th or 7th century BCE Iran or Turkey Penn Museum 67-39-63
Furniture Sheathing Bronze H. 6 cm, W. 7 cm, T. 3.2 cm 8th century BCE Iran or Turkey Penn Museum 67-39-93
This was likely the axle cap on the wheel of an Urartian chariot.
Bells of this type have been found from the Caucasus region to the Aegean islands. They were probably attached to horse harnesses.
Urartian furniture was often decorated with metal fittings, such as this sheath.
At Arabası Parçası Tunç Ç. 17.3 cm, U. 26.9 cm MÖ 8. yüzyıl İran ya da Türkiye Penn Müzesi 67-39-23A, 67-39-23 B Burada görülen eser, olasılıkla bir Urartu at arabası tekerleğinin dingil kapağıydı.
Çan Tunç Y. 8.6 cm, G. 7.5 cm MÖ 8. ya da 7. yüzyıl İran ya da Türkiye Penn Müzesi 67-39-63 Bu tür çanlar, Kafkasya bölgesinden Ege adalarına kadar yayılan bir alanda bulunmuştur. Bunlar muhtemelen atların koşum takımlarına takılıyordu.
Mobilya Kaplaması Tunç Y. 6 cm, G. 7 cm, K. 3.2 cm MÖ 8. yüzyıl İran ya da Türkiye Penn Müzesi 67-39-93 Urartu mobilyaları sıklıkla burada görülen kaplama gibi metal parçalarla süslenirdi.
157
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Crushed Bowls Bronze L. 20.3–24.8 cm, W. 9–17.5 cm, T. 0.15–0.3 cm 8th century BCE Iran or Turkey Penn Museum 67-39-12, 67-39-13 These bowls may have been ritually crushed during a funerary ceremony, and were then placed in a tomb or temple. Ezilmiş Kaseler Tunç U. 20.3–24.8 cm, G. 9–17.5 cm, K. 0.15–0.3 cm MÖ 8. yüzyıl İran ya da Türkiye Penn Müzesi 67-39-12, 67-39-13 Bu kaseler, bir cenaze merasimi sırasında ayinsel olarak ezilmiş, ardından da bir mezara ya da tapınağa koyulmuş olabilir. Cauldron Handles Bronze L. 6.3–11.6 cm, H. 5.9–10.9 cm, W. 4.3–5.1 cm 8th century BCE Iran or Turkey Penn Museum 67-39-2A, 67-39-2B, 67-39-6A, 67-39-6B The use of figural cauldron handles, like these goat/ibex shaped examples from Urartu, is echoed at Gordion in the siren and bull’s head handle attachments from Tumulus MM. Kazan Kulpları Tunç U. 6.3–11.6 cm, Y. 5.9–10.9 cm, G. 4.3–5.1 cm MÖ 8. yüzyıl İran ya da Türkiye Penn Müzesi 67-39-2A, 67-39-2B, 67-39-6A, 67-39-6B Burada görülen Urartu’ya ait keçi/dağ keçisi' biçimli örneklere benzer figür desenli kazan kulplar, Gordion’da MM Tümülüsü’ndeki siren ve boğa başı kulp eklentileriyle taklit edilmiştir. 158
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Animal Head Bracelet Bronze D. 7.8 cm 8th century BCE Iran or Turkey Penn Museum 67-39-154 Snake heads decorate the ends of this Urartian bracelet. In later periods, the use of animal head bracelet terminals continued to be popular, and they are found in Tumulus A at Gordion, dating to the later 6th century BCE. Hayvan Başı Süslü Bilezik Tunç Ç. 7.8 cm MÖ 8. yüzyıl İran ya da Türkiye Penn Müzesi 67-39-154 Bu Urartu bileziğinin uçlarında yılan başı süslemeleri bulunur. Sonraki dönemlerde, bileziklerin uçlarında hayvan başları yaygın bir şekilde kullanılmaya devam etti. Bu tür bilezikler, MÖ 6. yüzyılın sonlarına tarihlenen Gordion’daki A Tümülüsü’nde bulunmuştur.
Fibula and Bracelet Bronze L. (fibula) 6 cm, D. (bracelet) 5 cm 8th century BCE Iran or Turkey Penn Museum 67-39-107A, 67-39-107B Like the Phrygians, the Urartians used fibula brooches to fasten and adorn their garments, although Urartian fibulae have a somewhat less ornate style than those produced in Phrygia. Fibula ve Bilezik Tunç U. (fibula) 6 cm, Ç. (bilezik) 5 cm MÖ 8. yüzyıl İran ya da Türkiye Penn Müzesi 67-39-107A, 67-39-107B Friglerde olduğu gibi Urartular da, giysilerini tutturmak ve süslemek için fibula süs iğnelerini kullanmışlardı. Ancak Urartu fibulaları Frigya’da üretilenlere kıyasla daha az bezemeli bir tarzdadır.
159
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Torque Bronze D. 16 cm 8th century BCE Iran or Turkey Penn Museum 67-39-109
Gerdanlık Tunç Ç. 16 cm MÖ 8. yüzyıl İran ya da Türkiye Penn Müzesi 67-39-109
Urartian metalwork also included items of personal adornment such as this metal neck ring, or torque. It would have indicated the high status of the wearer.
Urartu madeni eşyaları arasında, burada görülen metal boyun halkası, ya da gerdanlık gibi, kişisel süs eşyaları da bulunuyordu. Onu takan kişinin yüksek tabakadan olduğunu gösteriyordu.
160
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Linked Bracelets Bronze D. (largest bracelet) 11.3 cm 8th century Iran or Turkey Penn Museum 67-39-198, 67-39-200
Bağlı Bilezikler Tunç Ç. (en büyük bilezik) 11.3 cm MÖ 8. yüzyıl İran ya da Türkiye Penn Müzesi 67-39-198, 67-39-200
Evidence from Urartian cemeteries, and depictions in Urartian art, indicate that bracelets like these were worn by both males and females.
Urartu mezarlıklarından elde edilen veriler ve Urartu sanatındaki betimlemeler, bu tür bileziklerin hem erkekler hem de kadınlar tarafından takıldığını gösteriyor. 161
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
162
Bichrome Dinos with Relief Animals Ceramic H. (to rim) 23.5 cm, D. (rim) ca. 28 cm, D. (max.) ca. 48 cm ca. 600 BCE Turkey, Gordion, Tumulus J Gordion Museum 117-288-99
Kabartma Hayvanlarla Süslenmiş İki Renkli Dinos Seramik Y. (ağıza kadar) 23.5 cm, Ç. (ağız) yak. 28 cm, Ç. (mak.) yak. 48 cm yak. MÖ 600 Türkiye, Gordion, J Tümülüsü Gordion Müzesi 117-288-99
Tumulus J, in which this vessel was discovered, contained the body of an adult male warrior. Vessels of this shape, called dinoi, were used as mixing bowls for wine. Three geometric figures stand to the left of a smaller figure playing an eight-stringed lyre. Two birds accompany them, and relief lizards grasp the rim.
Bu kabın keşfedildiği J Tümülüsü’nde, yetişkin bir erkek savaşçının bedeni bulunuyordu. Dinos adı verilen bu formdaki kaplar, şarap için karıştırma kabı olarak kullanılıyordu. Üç geometrik figür, sekiz telli bir lir çalan daha küçük bir figürün solunda durmaktadır. İki kuş bunlara eşlik ederken, kabartma şeklindeki kertenkeleler kabın ağız kısmını kavramaktadır.
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Perfume Vessel Terracotta ca. 530 BCE H. 26.8 cm, W. 6.9 cm Turkey, Gordion, Tumulus A Museum of Anatolian Civilizations 13874 This rare, molded terracotta container for perfume or oil is in the shape of a girl, holding a bird in both hands. The style of the figurine points to a date of 530 for the burial, and its presence suggests that it was the grave of a young female. Parfüm Kabı Terakota Y. 26.8 cm, G. 6.9 cm yak. MÖ 530 Türkiye, Gordion, A Tümülüsü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 13874 İçine parfüm ya da yağ koymak için üretilen bu nadir, kalıba dökülmüş terakota kap, iki eliyle bir kuş tutan bir kız şeklindedir. Figürinin stili, cenaze töreni için 530 tarihine işaret eder. Ayrıca, bu kabın mezarda bulunması, mezarın genç bir kıza ait olduğunu düşündürür.
163
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Necklace Gold D. ca. 10 cm ca. 530 BCE Turkey, Gordion, Tumulus A Museum of Anatolian Civilizations 11470, 11471, 11474, 11481, 11482
Kolye Altın Ç. yak. 10 cm yak. MÖ 530 Türkiye, Gordion, A Tümülüsü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 11470, 11471, 11474, 11481, 11482
About 100 gold beads and pendants were recovered from Tumulus A, including pendants in the shape of berries and acorns, and spherical and quatrefoil beads. All of these probably formed parts of jewelry that the girl buried there would have worn during her life. Seventy-six of the beads and pendants are shown here, restrung as a single necklace.
A Tümülüsü’nde, aralarında küçük meyve ve palamut şeklinde kolye uçlarının yanı sıra yuvarlak ve dört yapraklı yonca şeklinde boncukların da olduğu yaklaşık 100 adet altın boncuk ve kolye ucu ele geçirildi. Bunlar, buraya gömülen kız yaşasaydı muhtemelen kızın takacak olduğu mücevherlerin bir parçasıydı. Boncuk ve kolye uçlarının yetmiş altı tanesi tek bir kolye oluşturacak şekilde dizilerek burada gösterilmiştir.
164
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Lion Head Bracelet Electrotyped Copy of Gold Original D. 8.3 cm ca. 530 BCE Turkey, Gordion, Tumulus A Penn Museum 75-10-5a
Aslan Başı Bilezik Altın Orijinalinin Elektrotip Kopyası Ç. 8.3 cm yak. MÖ 530 Türkiye, Gordion, A Tümülüsü Penn Müzesi 75-10-5a
This is a modern copy of a complete gold bracelet from Tumulus A. The original has a hollow loop, and the lion heads were made separately, each in two halves using a former, a specialist metalworker’s tool. They were then soldered together.
Burada görülen eser A tümülüsünde tüm olarak ele geçirilen altın bileziğin modern kopyasıdır. Orijinalindeki halkanın içi boştur ve aslan başları, her biri iki parça olacak şekilde kalıp kullanılarak ayrı olarak üretilmiştir. Bu tür kalıplar metal ustalarının kullandığı özel aletlerdendir. Daha sonra bu iki parça birbirine lehimlenmiştir.
Gift of the Estate of Rodney S. Young
Rodney S. Young'ın Mirasından
165
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
ARCHITECTURAL TERRACOTTAS
MİMARİ TERAKOTALAR
The use of decorated, fire-proof terracottas was popular on elite buildings at Gordion in the 6th century BCE, and the Gordion skyline at that time must have been a dazzling sight. Roof tiles were invented in Greece in the 7th century BCE, and the technology to produce them probably reached Phrygia around 600 BCE, when the Lydians annexed the kingdom. All of the terracottas here decorated the rooflines and upper walls of public buildings.
Bezenmiş, yanmaz terakotalar, MÖ 6. yüzyılda Gordion’daki elit binalarında popülerdi. O zamanlarda Gordion’un gökyüzü, göz kamaştırıcı olmalıydı. Çatı kiremitleri, MÖ 7. yüzyılda Yunanistan’da keşfedilmişti ve çatı kiremidi yapma teknolojisi Frigya’ya muhtemelen yaklaşık MÖ 600’de, Lidyalıların krallığı kendilerine bağlamalarından sonra gelmişti. Burada gösterilen terakotaların hepsi kamu binalarındaki duvarların üst kısımlarıyla çatı hattını süslüyordu.
Painted Architectural Terracotta Terracotta, Paint L. 17.1 cm, H. 15 cm, W. 15.3 cm, T. 3.5 cm 6th century BCE Turkey, Gordion, Citadel Mound Penn Museum 54-40-123 This decorative scheme, often called a floral star, features four teardrop shapes flanked by smaller palmettes. It would have formed part of the sloping line of the roof, and was probably influenced by Greek designs. Mimari Parçası Boyalı Terakota Terakota, Boya U. 17.1 cm, Y. 15 cm, G. 15.3 cm, K. 3.5 cm MÖ 6. yüzyıl Türkiye, Gordion, İç Kale Höyüğü Penn Müzesi 54-40-123 Genellikle floral yıldız olarak adlandırılan bu dekoratif düzenlemede, küçük palmetlerle çevrelenmiş dört gözyaşı damlası şeklini bulunur. Bu kiremit, çatının eğimli hattının bir parçası olmalıydı ve büyük olasılıkla Yunan motiflerinden etkilenmişti.
166
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Painted Architectural Terracotta Terracotta, Paint L. 45.5 cm, H. 23.2–24.4 cm, W. 18 cm ca. 600–550 BCE Turkey, Gordion, Citadel Mound Museum of Anatolian Civilizations 149-58-64, 12491 These frieze plaques were designed to fit over and protect a squared beam on a building. The holes you see once held iron nails, used to attach the plaque to timber. This type appears to have been a Phrygian invention, and the checkerboard pattern echoes motifs known from Phrygian pottery, textiles, furniture, and rock-cut facades. Mimari Parçası Boyalı Terakota Terakota, Boya U. 45.5 cm, Y. 23.2–24.4 cm, G. 18 cm yak. MÖ 600–550 Türkiye, Gordion, İç Kale Höyüğü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 149-58-64, 12491 Bu friz levhaları bir binanın kare kirişlerinin üzerine binerek onları korumak için tasarlanmıştı. Burada gördüğünüz deliklerde bir zamanlar, levhaları keresteye tutturmak için demir çiviler vardı. Bu tip levhalar, Frig icadı gibi görünmektedir; dama tahtası deseni, Frigya seramikleri, tekstilleri, mobilyaları ve kaya cephelerindeki motifleri anımsatır.
167
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Painted Architectural Terracotta Terracotta, Paint L. 29 cm, H. 12.5 cm, T. 4 cm 6th century BCE Turkey, Gordion, Citadel Mound Penn Museum 54-40-132
Mimari Parçası Boyalı Terakota Terakota, Boya U. 29 cm, Y. 12.5 cm, K. 4 cm MÖ 6. yüzyıl Türkiye, Gordion, İç Kale Höyüğü Penn Müzesi 54-40-132
This is a type of gutter tile that was fitted to the eaves of a building. The broken lower part includes the remains of a spout that would have channeled water away from the side of the building. The tongue-like decoration is paralleled on Greek metalwork and textiles, but the motif also recalls Phrygian abstract depictions of the Mother Goddess or perhaps some other deity.
Bu, binanın saçaklarına yerleştirilen bir tür çatı deresi kiremididir. Kırık olan alt kısmında, suyu binanın yan tarafından başka bir tarafa yönlendirecek oluk ağzının kalıntıları bulunur. Dil benzeri desen, Yunan metal işçiliği ve tekstilleriyle paralellik gösterir. Motif, ayrıca, Friglerin Ana Tanrıça’ya ya da belki başka bir tanrıya ait soyut betimlemelerini çağrıştırır.
168
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Painted Architectural Terracotta Terracotta, Paint L. 27.5 cm, H. 10.3 cm, W. 10 cm, T. 3 cm 6th century BCE Turkey, Gordion, Citadel Mound Penn Museum 54-40-134
Mimari Parçası Boyalı Terakota Terakota, Boya U. 27.5 cm, Y. 10.3 cm, G. 10 cm, K. 3 cm MÖ 6. yüzyıl Türkiye, Gordion, İç Kale Höyüğü Penn Müzesi 54-40-134
This is a type of tile that would have been fitted to the gable end of a double-pitched roof. The high side prevented water from dripping down the front of the building. The checkerboard pattern is a motif known from Phrygian pottery, furniture, textiles, and rock-cut depictions of buildings.
Bu parça, çift eğimli çatının kalkan duvarına yerleştirilen kiremit tipindendir. Yüksek tarafı, suyun binanın ön tarafına damlamasını engelliyordu. Dama tahtası deseni, Frig seramiklerinden, mobilyalarından, tekstillerinden ve binaların kaya betimlemelerinden de bilinen bir motiftir.
169
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Theseus/Minotaur Painted Architectural Terracotta Terracotta, Paint L. 33 cm, H. 28 cm 630–580 BCE Turkey, Gordion, Citadel Mound Museum of Anatolian Civilizations 148-4-64 This is a pendent plaque showing a warrior stabbing the neck of a bull-headed monster. The iconography is closest to scenes of the Athenian hero Theseus fighting the Minotaur in the Cretan labyrinth. Influences from Assyrian and Neo-Hittite art from the 12th–8th centuries BCE are apparent in the depiction of these figures. Theseus/Minotor Mimari Parçası Boyalı Terakota Terakota, Boya U. 33 cm, Y. 28 cm MÖ 630–580 Türkiye, Gordion, İç Kale Höyüğü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 148-4-64 Bu asılan levhada, boğa başlı bir canavarı boğazından bıçaklayan bir savaşçı betimlenir. İkonografik açıdan bu sahne en çok, Atinalı kahraman Theseus’un Girit labirentinde Minotor’la savaştığı sahnelere yakındır. MÖ 12.–8. yüzyıllara tarihlenen Asur ve Geç Hitit sanatının etkileri bu figürlerin betimlemesinde açıkça görülebilir.
170
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Painted Architectural Terracotta Terracotta, Paint L. 36 cm, H. 24 cm 6th century BCE Turkey, Gordion, Citadel Mound Museum of Anatolian Civilizations 151-6-64 This type of plaque appears to have been invented in Phrygia. The base would have been attached to a horizontal structure, either the gable end of a building or the top of a wall or tower. It shows rampant goats nibbling on the Sacred Tree. Mimari Parçası Boyalı Terakota Terakota, Boya U. 36 cm, Y. 24 cm MÖ 6. yüzyıl Türkiye, Gordion, İç Kale Höyüğü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 151-6-64 Bu levha tipinin Frigya’da keşfedildiği düşünülmektedir. Levhanın tabanı, binanın kalkan duvarı veya bir duvar ya da kulenin tepesi gibi yatay bir yapıya bağlanıyor olmalıydı. Kiremidin üzerinde şaha kalkmış keçiler, Kutsal Ağacı kemirirken betimlenmiştir.
171
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Painted Architectural Terracotta Terracotta, Paint L. 41.3 cm, H. 29 cm, T. 3.8 cm 6th century BCE Turkey, Pazarlı Museum of Anatolian Civilizations 158-140-84 Pazarlı was a fortified Phrygian site located ca. 170 miles northeast of Gordion, and its buildings were decorated with the same elaborate terracottas. This plaque shows rampant ibexes (wild goats) nibbling on a tree with curvy branches. The motif, usually associated with the sacred Tree of Life, is often regarded as symbolic of the Mother Goddess. Mimari Parçası Boyalı Terakota Terakota, Boya U. 41.3 cm, Y. 29 cm, K. 3.8 cm MÖ 6. yüzyıl Türkiye, Pazarlı Anadolu Medeniyetleri Müzesi 158-140-84 Pazarlı, Gordion’un yaklaşık 270 km kuzeydoğusunda yer alan müstahkem bir Frig yerleşimiydi. Pazarlı’daki yapılar, aynı süslü terakotalarla bezenmişti. Bu levhada şaha kalkmış ibeksler (dağ keçileri), kıvrık dalları olan bir ağacı kemirirken gösterilmiştir. Genellikle kutsal Hayat Ağacı ile bağlantılanan bu motif, sıklıkla Ana Tanrıça’nın sembolü olarak görülür.
172
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Painted Architectural Terracotta Terracotta, Paint L. 30 cm, H. 29.5 cm 6th century BCE Turkey, Pazarlı Museum of Anatolian Civilizations 3273 The whimsically painted animals on this plaque call to mind local Anatolian artistic traditions, in the decoration of the figures, and Near Eastern art, in their depiction. Mimari Parçası Boyalı Terakota Terakota, Boya U. 30 cm, Y. 29.5 cm MÖ 6. yüzyıl Türkiye, Pazarlı Anadolu Medeniyetleri Müzesi 3273 Bu levhanın üzerine tuhaf bir şekilde resmedilmiş hayvanlar, figürlerin süslemesi bakımından yerel Anadolu sanat akımlarını; betimlemeleri bakımından ise Yakın Doğu sanatını akla getirir.
173
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
RELIGION IN PHRYGIA
FRİGYA’DA DİN
The Greeks and Romans were well aware of the Phrygian Mother Goddess, whom they called Cybele, taken from her Phrygian name, Matar Cybele. Greek and Roman sources describe her as a formidable, often frightening figure who was accompanied by eunuch (castrated) priests. Within the context of Phrygia itself, however, the goddess appears as a beneficial figure, protecting the gates and walls of citadels and the transportation routes between settled communities.
Yunanlar ve Romalılar, Matar Kybele olan Frig isminden yola çıkarak Kybele adını verdikleri Frig Ana Tanrıçasından haberdardılar. Yunan ve Roma kaynakları, tanrıçayı, hadım rahiplerle birlikte, heybetli ve sıklıkla korkutucu olarak tasvir ederler. Ancak, Frigya’da tanrıça, iç kalelerin kapılarıyla duvarlarını ve yerleşimler arasındaki ulaşım yollarını koruyan, iyi bir figür olarak karşımıza çıkar.
Statuette of Male Attendant of Matar Cybele Alabaster H. 14 cm, W. (max.) 9.9 cm, W. (head) 6.3 cm, T. (head) 7.1 cm 7th -6th century BCE Turkey, Gordion, Citadel Mound Gordion Museum 117-376-99 The style of this broken figure indicates a connection with the Phrygian Mother Goddess. The absence of a headdress and veil, or, indeed, any clothes, suggests that the figure is a beardless male rather than the goddess herself. The figurine is probably an attendant of the goddess, holding a shallow bowl for libations. Matar Kybele’nin Erkek Hizmetkarı Su mermeri Y. 14 cm, G. (mak.) 9.9 cm, G. (baş) 6.3 cm, K. (baş) 7.1 cm MÖ 7.–6. yüzyıl Türkiye, Gordion, İç Kale Höyüğü Gordion Müzesi 117-376-99 Bu kırık figürün üslubu, Frig Ana Tanrıçası ile bir bağlantısı olduğuna işaret eder. Başında başlık ya da peçe, ya da üzerinde herhangi bir giysinin olmaması, bu figürün tanrıçanın kendisi değil de sakalsız bir erkek olduğunu düşündürür. Elinde libasyon için sığ bir kase tutan figürin, muhtemelen tanrıçanın bir hizmetkarıydı.
174
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Statuette of Seated Cybele (Meter) Marble, Paint H. 24.9 cm, W. 16.1 cm, T. 12.6 cm Late 3rd –early 2nd century BCE Turkey, Gordion, Citadel Mound Museum of Anatolian Civilizations 110-1-64 This statuette was found, damaged, in a private house with other figurines. It was probably from a domestic shrine. The Mother Goddess is depicted sitting on a throne, accompanied by a lion. In her right hand she holds a patera, a shallow dish for pouring libations. Oturan Kybele (Meter) Heykelciği Mermer, Boya Y. 24.9 cm, G. 16.1 cm, K. 12.6 cm MÖ geç 3.–erken 2. yüzyıl Türkiye, Gordion, İç Kale Höyüğü Anadolu Medeniyetleri Müzesi 110-1-64 Bu heykelcik, özel bir konutta başka figürinlerle birlikte hasar görmüş halde bulundu. Heykelciğin büyük olasılıkla ev içi kutsal alanından geldiği düşünülmektedir. Ana Tanrıça, yanında bir aslanla birlikte tahtta oturur vaziyette betimlenmiştir. Sağ elinde libasyon sunmak için kullanılan sığ bir tabak olan patera tutmaktadır.
175
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
176
Fresco Fragments Plaster, Paint H. 5–33.6 cm, W. 3.2–14.8 cm ca. 500–490 BCE Turkey, Gordion, Citadel, Painted House Museum of Anatolian Civilizations 61, 51, 28, 53/56, 62, 63A
Fresk Parçaları Alçı, Boya Y. 5–33.6 cm, G. 3.2–14.8 cm yak. MÖ 500–490 Türkiye, Gordion, İç Kale, Boyalı Ev Anadolu Medeniyetleri Müzesi 61, 51, 28, 53/56, 62, 63A
Each of these is a part of the collapsed plaster fresco from the “Painted House” in the Gordion Citadel.
Bunların her biri Gordion İç Kalesindeki “Boyalı Ev"in” içindeki yıkılmış alçı freskin parçasıdır.
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Fresco Fragment of a Woman Urging Silence Plaster, Paint H. 19.5 cm, W. 21.2 cm ca. 500–490 BCE Turkey, Gordion, Citadel, Painted House Museum of Anatolian Civilizations 31/38 Sessizlik İsteyen Kadın Fresk Parçası Alçı, Boya Y. 19.5 cm, G. 21.2 cm yak. MÖ 500–490 Türkiye, Gordion, İç Kale, Boyalı Ev Anadolu Medeniyetleri Müzesi 31/38
Untitled Watercolor H. 11 cm, W. 13.9 cm Work by Piet de Jong 1957 Penn Museum 153706 Adsız Suluboya Y. 11 cm, G. 13.9 cm Eseri yapan Piet de Jong 1957 Penn Müzesi 153706
177
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Fresco Fragment of a Woman Plaster, Paint H. 22.6 cm, W. 15.3 cm ca. 500–490 BCE Turkey, Gordion, Citadel, Painted House Museum of Anatolian Civilizations 30/37
Untitled Watercolor H. 14.5 cm, W. 11.8 cm Work by Piet de Jong 1957 Penn Museum 153707
Untitled Watercolor H. 20.3 cm, W. 17 cm Work by Anna Seuffert 1960s Penn Museum 176492
Kadın Fresk Parçası Alçı, Boya Y. 22.6 cm, G. 15.3 cm yak. MÖ 500–490 Türkiye, Gordion, İç Kale, Boyalı Ev Anadolu Medeniyetleri Müzesi 30/37
Adsız Suluboya Y. 14.5 cm, G. 11.8 cm Eseri yapan Piet de Jong 1957 Penn Müzesi 153707
Adsız Suluboya Y. 20.3 cm, G. 17 cm Eseri yapan Anna Seuffert 1960'ler Penn Müzesi 176492
178
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Fresco Fragment with Griffin Head Crown Plaster, Paint H. 5.4 cm, W. 5.9 cm ca. 500–490 BCE Turkey, Gordion, Citadel, Painted House Museum of Anatolian Civilizations 49B Griffon Başı Betimlemeli Taç Fresk Parçası Alçı, Boya Y. 5.4 cm, G. 5.9 cm yak. MÖ 500–490 Türkiye, Gordion, İç Kale, Boyalı Ev Anadolu Medeniyetleri Müzesi 49B
Untitled Watercolor H. 14.5 cm, W. 12.2 cm Work by Piet de Jong 1957 Penn Museum 153702
Untitled Watercolor H. 4.9 cm, W. 6.0 cm Work by Anna Seuffert 1960s Penn Museum 176554
Adsız Suluboya Y. 14.5 cm, G. 12.2 cm Eseri yapan Piet de Jong 1957 Penn Müzesi 153702
Adsız Suluboya Y. 4.9 cm, G. 6.0 cm Eseri yapan Anna Seuffert 1960'ler Penn Müzesi 176554
179
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
180
Untitled Watercolor H. 15.6 cm, W. 15.8 cm Work by Anna Seuffert 1960s Penn Museum 176491
Fresco Fragment with Two Females Plaster, Paint H. 15.6 cm, W. 15.8 cm ca. 500–490 BCE Turkey, Gordion, Citadel, Painted House Museum of Anatolian Civilizations 29 AB
Adsız Suluboya Y. 15.6 cm, G. 15.8 cm Eseri yapan Anna Seuffert 1960'ler Penn Müzesi 176491
İki Kadının Olduğu Fresk Parçası Alçı, Boya Y. 15.6 cm, G. 15.8 cm yak. MÖ 500–490 Türkiye, Gordion, İç Kale, Boyalı Ev Anadolu Medeniyetleri Müzesi 29 AB
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Three Women (“Orpheus and Eurydice”) Watercolor H. (figures) 54 cm Work by Piet de Jong 1957 Penn Museum 153729 Üç Kadın (“Orfe ile Evridiki”) Suluboya Y. (figürler) 54 cm Eseri yapan Piet de Jong 1957 Penn Müzesi 153729
181
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
182
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Untitled (Right) Watercolor H. (figure) 54 cm Work by Piet de Jong 1957 Penn Museum 153723 Adsız (Sağda) Suluboya Y. (figür) 54 cm Eseri yapan Piet de Jong 1957 Penn Müzesi 153723 Untitled (Left) Watercolor H. (figure) 54 cm Work by Piet de Jong 1957 Penn Museum 153722 Adsız (Solda) Suluboya Y. (figür) 54 cm Eseri yapan Piet de Jong 1957 Penn Müzesi 153722 Untitled (Far Left) Watercolor H. (figure) 54 cm Work by Piet de Jong 1957 Penn Museum 153718 Adsız (En Solda) Suluboya Y. (figür) 54 cm Eseri yapan Piet de Jong 1957 Penn Müzesi 153718
183
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Untitled Watercolor H. (figure) 54 cm Work by Piet de Jong 1957 Penn Museum 153721 Adsız Suluboya Y. (figür) 54 cm Eseri yapan Piet de Jong 1957 Penn Müzesi 153721
184
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
Untitled Watercolor H. (figure) 54 cm Work by Piet de Jong 1957 Penn Museum 153727 Adsız Suluboya Y. (figür) 54 cm Eseri yapan Piet de Jong 1957 Penn Müzesi 153727
185
THE GOLDEN AGE OF KING MIDAS KRAL MİDAS’IN ALTIN ÇAĞI
Untitled (Left) Watercolor H. (figure) 54 cm Work by Piet de Jong 1957 Penn Museum 153715 Adsız (Solda) Suluboya Y. (figür) 54 cm Eseri yapan Piet de Jong 1957 Penn Müzesi 153715 Untitled (Right) Watercolor H. (figure) 53 cm Work by Piet de Jong 1957 Penn Museum 153725 Adsız (Sağda) Suluboya Y. (figür) 53 cm Eseri yapan Piet de Jong 1957 Penn Müzesi 153725 Untitled (Far Right) Watercolor H. (figure) 54 cm Work by Piet de Jong 1957 Penn Museum 153717 Adsız (En Sağda) Suluboya Y. (figür) 54 cm Eseri yapan Piet de Jong 1957 Penn Müzesi 153717
186
EXHIBITION CATALOGUE OF ARTIFACTS ESER SERGİ KATALOĞU
187
I M AG E C R E DI T S
R ESİM TELİF H A K L A R I
Anatolian Civilizations Museum, Ankara, Photographs by Ahmet Remzi Erdoğan: Front Cover, iv, vi, x, xiv, xvi, xviii, 9 (Center), 19 (Top), 24 (second and third from Top), 27, 39, 80, 82, 83, 85–99, 104–109, 114–125, 146, 149 (Top), 151, 162–164, 167, 170–176, 177 (Left), 178 (Left), 179 (Left), 180 (Right)
Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Ankara, Fotoğraflayan, Ahmet Remzi Erdoğan: Ön Kapak, iv, vi, x, xiv, xvi, xviii, 9 (Orta), 19 (Üst), 24 (Üstten ikinci ve üçüncü), 27, 39, 80, 82, 83, 85–99, 104–109, 114–125, 146, 149 (Üst), 151, 162–164, 167, 170–176, 177 (Sol), 178 (Sol), 179 (Sol), 180 (Sağ)
Archaeological Exploration of Sardis/President and Fellows of Harvard College: 18 (Bottom Left), 58 (Top Left) Ephorate of Antiquities of Phokis: 6, 153 Heritage Auctions: 40
Sart Amerikan Hafriyat Heyeti/Harvard Üniversitesi: 18 (Sol Alt), 58 (Sol Üst) Fokida Eski Eserler Başkanlığı: 6, 153 Heritage Auctions: 40
Holy Land Photos, www.holylandphotos.org: 20
Holy Land Photos, www.holylandphotos.org: 20
The Metropolitan Museum of Art, www.metmuseum.org: 46
Metropoliten Sanat Müzesi, www.metmuseum.org: 46
Marie-Lan Nguyen, commons.wikimedia.org/wiki/File:Rhesos_MNA_Naples.jpg: 42 (Top), commons.wikimedia.org/ wiki/File:Jason_Pelias_Louvre_K127.jpg: 56
Marie-Lan Nguyen, commons.wikimedia.org/wiki/File:Rhesos_MNA_Naples.jpg: 42 (Üst), commons.wikimedia.org/ wiki/File:Jason_Pelias_Louvre_K127.jpg: 56
The Oriental Institute of the University of Chicago: 19 (Bottom), 144
Chicago Üniversitesi Şarkiyat Enstitüsü: 19 (Alt), 144
Penn Museum: iii, 5, 9 (Top Left), 10, 14 (Bottom), 16, 24 (Top, and Bottom Two), 42 (Bottom), 55 (Top), 100, 101, 110–113, 126–143, 145, 147, 148, 149 (Bottom), 150, 152, 154–161, 165, 166, 168, 169, Back Cover Penn Museum, Gordion Project: viii–ix, xii–xiii, 2, 7 (Left), 9 (Top Right), 11 (Right), 12 (Inset), 18 (Top Right), 22, 23 (Right), 31 (Right), 32, 33 (Center), 34, 35, 37, 47 (Left), 67 (Top), 73 (Top Left), 74 (Top Left), 177 (Right), 178 (Center and Right), 179 (Center and Right), 180 (Left), 181–187; Banu Bedel: 14 (Top); Gebhard Bieg: 11 (Left), 18 (Top Left), 21 (Top), 23 (Left), 45 (Top), 48, 54, 60, 62, 66 (Bottom), 78 (Top), 79 (Left), 84, 103; Gareth Darbyshire/Gabriel H. Pizzorno: 8, 66 (Top), 68; Elisa Del Bono: 50 (Right), 51–53, 55 (Bottom); GGH: 64, 78 (Bottom); Samuel Holzman: 44, 47 (Right); Kimberly Leaman/Richard Liebhart: 38; Richard Liebhart: 12, 13, 28, 36; Richard Liebhart/Banu Bedel: 33 (Top, and Bottom Two); Nancy Love: 102; Ben Marsh: 15, 67 (Bottom), 69 (Top); Ben Marsh/Richard Liebhart: 31 (Left); Kathryn R. Morgan: 45 (Bottom); Gabriel H. Pizzorno/ Gareth Darbyshire/Ardeth Anderson: 4; C. Brian Rose: 76, 79 (Right); Lucas Stephens: 7 (Right), 50 (Left); Mary M. Voigt: 69 (Bottom)
Penn Müzesi: iii, 5, 9 (Sol Üst), 10, 14 (Alt), 16, 24 (Üst ve Alttaki İkisi), 42 (Alt), 55 (Üst), 100, 101, 110–113, 126–143, 145, 147, 148, 149 (Alt), 150, 152, 154–161, 165, 166, 168, 169, Arka Kapak Penn Müzesi, Gordion Projesi: viii–ix, xii–xiii, 2, 7 (Sol), 9 (Sağ Üst), 11 (Sağ), 12 (Ek), 18 (Sağ Üst), 22, 23 (Sağ), 31 (Sağ), 32, 33 (Orta), 34, 35, 37, 47 (Sol), 67 (Üst), 73 (Sol Üst), 74 (Sol Üst), 177 (Sağ), 178 (Orta ve Sağ), 179 (Orta ve Sağ), 180 (Sol), 181–187; Banu Bedel: 14 (Üst); Gebhard Bieg: 11 (Sol), 18 (Sol Üst), 21 (Üst), 23 (Sol), 45 (Üst), 48, 54, 60, 62, 66 (Alt), 78 (Üst), 79 (Sol), 84, 103; Gareth Darbyshire/ Gabriel H. Pizzorno: 8, 66 (Üst), 68; Elisa Del Bono: 50 (Sağ), 51–53, 55 (Alt); GGH: 64, 78 (Alt); Samuel Holzman: 44, 47 (Sağ); Kimberly Leaman/Richard Liebhart: 38; Richard Liebhart: 12, 13, 28, 36; Richard Liebhart/Banu Bedel: 33 (Üst ve Alttaki İkisi); Nancy Love: 102; Ben Marsh: 15, 67 (Alt), 69 (Üst); Ben Marsh/Richard Liebhart: 31 (Sol); Kathryn R. Morgan: 45 (Alt); Gabriel H. Pizzorno/Gareth Darbyshire/ Ardeth Anderson: 4; C. Brian Rose: 76, 79 (Sağ); Lucas Stephens: 7 (Sağ), 50 (Sol); Mary M. Voigt: 69 (Alt)
Gordion Furniture Project/Elizabeth Simpson: 72, 73 (Bottom Left, Bottom Right), 74 (Top Right, Bottom Left); Elizabeth Simpson: 73 (Top Right); Greg Harlin/Elizabeth Simpson: 70
Gordion Mobilya Projesi/Elizabeth Simpson: 72, 73 (Sol Alt, Sağ Alt), 74 (Sağ Üst, Sol Alt); Elizabeth Simpson: 73 (Sağ Üst); Greg Harlin/Elizabeth Simpson: 70
Bibi Saint-Pol, commons.wikimedia.org/wiki/File:Kroisos _stake_Louvre_G197.jpg: 21 (Bottom)
Bibi Saint-Pol, commons.wikimedia.org/wiki/File:Kroisos _stake_Louvre_G197.jpg: 21 (Alt)
The Trustees of the British Museum: 26, 58 (Bottom Right)
British Museum Mütevelli Heyeti: 26, 58 (Sağ Alt)
Unknown, commons.wikimedia.org/wiki/File:Alexander _the_Great_mosaic.jpg: 43
Anonim, commons.wikimedia.org/wiki/File:Alexander _the_Great_mosaic.jpg: 43
188