125 30 22MB
Turkish Pages 190 Year 1958
İstanbul Fethi Derneği İSTANBUL ENSTİTÜSÜ
YAYINLARI
----- ------ -
ABDÜLHAK
ŞİNASİ HİSAR
İSTANBUL VE
PIERRE LOTI
BAHA l\IATBAASI
İstanbul
-
1958
-�
Abdülhak Şinasi Hisar'rn Eserleri: Aşk
imiş her ne var alemde.
( ;\şka dair seçilmiş
mısralar ve beyitler)
Ali Nizami
Beyin
Aliifrangalıgı
ve
Şehliğ"i
(Hikave) Boğaziçi Mehtapları. Geçmiş
Zaman
Adamları.
(Hikfı_veler).
neşrolunacak.
Çamlıca'daki
Eniştemiz.
F'ahim Bey ve Biz.
(Hikaye)
(Hikaye).
Boğaziçi Yalıları. Geçmiş Zaman Köşkleri. İstanbul ve Pierre Loti.
Ya:,mcıa
İSTANBUL'A DAİR
VE BU
PİERRE LOTİ'YE KİTAP ...
Şehrimizin herhangi bir hususiyetini anlatmak sevdasında değildir. Büyük muharrir Pierre Loti 'nin bütün eserlerini tetkik ile tekmil hayatını hikaye etmek arzusunu da gütmüyor. Zaten Fransızların muharrirlerine, ömürlerine ve kitapl arına ait ma lUmatı mükemmel surette yazını§ bul undukları mu hakkaktır. Loti, mintarafillah, kendi dilinin en müessir ya zarl arından biriydi. O kadar yazmak için doğnıu§tU ki, ta çocukluğunda kendisince kıymetli hatıralarını kaydetmek için bir ruzname tutmaya ve bunu ba§ kal arı okumasınlar diye, mahrem bir yazı usı1lüyle §ahsi bir nevi stenoğrafi yazmaya ba§lamıştı. «Prim me J eunesse» eserinde, iki yüz ciltten fazl a tuttu ğunu söylediği bu j u rnal 'a, hemen bütün hayatı bo yunca, yarırn asır kadar devam etmiş,- ancak 1918'de kendisini yorgun, ihtiyar ve öl ümün arefesinde duy duğu zamandır ki, buna nihayet vermi§ti . Eserleri nin çoğu bu j urnalinin ya doğrudan doğruya sahife l e ri aras ından al ınmış, yahut böyle değilse, bir çok sahifeleriyle beslenmiş ve bezenmi§tir. Loti 'nin eserleriyle hayatı , bir çok büyük san'at karlarınki gibi , biribi rine o kadar sıms ıkı bağl ı d ı r ki, bunlar yekdiğerinden ayırt edilemez. Ömrünün ta rihi, mütemadiyen devam etmiş resmi veya hususi
6
seyahatlerinin ve bunların tesadüfleriyl e değişmiş aşkl arının tarihidir. Bu muaşakaların bazıları, çok kerre, bir yer değiştirme emiri üzerine kesilivermiş, bahriyeli aşkları idi. Onun bir kaç eseri de bunların hikayeleridir. Loti'den bahsetmenin müşkül at ı , büyük sami m'ilerin fasilesinden oluşundandır. Bunl arın hususi yetleri o kadar kuvvetlidir ki, diğerleriyle olan fark İarı muttasıl kaydedilmek ve izah olunmak iktiza eder. O, ta ilk yazıya başladığından beri nesirl e bir nevi şiir yazmaya koyulmuş ve roman tarzını sami miyetle genişletmişti . Şahsi bir üslf:ıp üstünlüğüne sahip olan bu yazar, derhal .anlaşılan sade ve ma sum kelimeleri , esrarl ı bir tesirle kul lanmayı bilir di. İnsana adeta sarı rengi hissini veren mahzun, ahenkli nesrinde sanki uzak mesafeleri taşıyan ke l imelerle, buruşan bir denizin sathındaki esrarl ı ür perişler vard ı r. Geçen zaman dünya yüzünde mut tas ı l hususi bir şekil ve hususi bir _manzara siler, değiştirirken, Loti, mahvolan bu fani güzelliklere acır ve gizlice ağlar gibi , onların ömürlerini elinden gel diği kadar uzatmak isteyen yazısiyle mutt:ısıl re simlerini çizerdi . Tabiatın şekillerini ve renklerini acem minyatürl eri mukemmeliyetiyle gösteren bu emsalsiz ressam, her gösterdiği resmin ruhunu da söyletmesini, duyurmasını bilirdi . Ben, daha Galatasarayda iken, - sonraları daha çok sevmiş ol duğum bir kaç üstadı duymadan ev vel - Loti 'yi romanları yüzünden deği l , ölen ilahlar dan bahseder gibi olduğu bu daha hisli ve daha şiirli duyduğum, bu il ahilere benzeyen edal ı sahifelerini b�rer musiki faslı gibi duymaya al ışmıştım ve bil hassa onları severdim.
7
Pierre Loti 'nin dünyan ın büyük seyyahlarından biri olduğu malumdur. Zira meşhur şehi rle rin s ı ra lanmış eski büyük kap ı larının hemen hepsini birer birer çalmıştır. Fransız bahriyesindeki vazifeleri yü zünden nice limanlara ve deniz yollarına uymayan adalar'a varmış, ve bunlarla iktifa etmeyerek nice kara yollarının zahmetl erine katlanm ış, a rtık yolla rı b ozul mm�, dinl eri unutulmuş, harap mabetleri , ömürleri tükenmiş abidel eri .ziyaret etmiştir. Kitap larında gezindiği hemen b ütün Afrika, bütün Asya ve nice Amerika diyarl arı , Fas , Cezair, Mısır, Ara bistan , Sahra, İran , Hindistan, Serendip, Angkor, Çin, Japonya vardır. İçl erinde bir tarafdan nice ip tidai doğumlu mill etlerin şarkıları ve duaları işiti lir. Bir tarafdan bi r tabiat, bir labirent, bir perili or man görülür. Bir tarafdan da kendil erine mahsus bi rer dünya azametiyle yalnız yaşayan azim devler gi b i kah susan, kah haykı ran ve uluyan bahri muhit ler duyulur. Kitaplarında yer alan bütün bu iklim lerin hepsi d e b unun için, birer şahsi hatıra iklimi ·Olmuştur. Daha son ra, ben Paris'e gidince, bilhassa ro man okunan Fransa'da, Pierre Loti 'nin o zamanki Faul. Bourget ve Maupassant gibi en çok okun:ın romancılar arası nda bulunduğunu gördüm. Belki bundan dolay ı d ı r ki , as ıl edebiyatçı lar onun aynı zamanda çok okunan romancılar .arasına karışma sına, biraz kıskanarak , sevdiği şeyleri tıpkı Yahya Kemal 'in bazı mısralarında olduğu gibi , birer latife halinde k.�1ydebebilen o zamanın şairi Laurent Tail hade: Bourget, Maupassant et Loti Se trouvent dans toutes les gares.
8 On les offre avec le rôti, Bourget, Maupassant et Loti . [1] diye eğleniyordu. Emile Faguet'nin yazdığın a gö re, münekkitl erin çoklarının muahezelerine rağmen" Pierre Loti 'nin romanları gittikçe daha çok okunu yordu. Kitapları karilerin merakını çekiyo r, üslü bunun cazibesi edebiyatçıları cezbediyor, onun hep uzak diyarlarda geçen gizli sanılan ömrünün husu siyetleri muasırlarının al akasını tahrik ediyordu . Kitaplarıyle kazandı ğ ı servet sayesinde, Rochefort' daki çocukluk evinin yanındaki bir evi daha satın alarak seyahatlerinden geti rdiği hatı ra eşyas ını bu eve ta§ıyarak bir nevi müze teşkil etmiş oluyordu. Hemen her kitab ı , yeni bir harikul ade eser sa yılıyordu. Yirminci asrın ilk senel erinde, l!H4 Har binden evvel Fransa'nın as ı l edebiyat üstadLırı bil hassa Anatole France, Maurice Barres ve kendisL. Pierre Loti, sayılıyordu. Görülüyor ki, onun uğram ış olduğu kırk kapı dan bu kitapda yalnız bir tanesini , İstanbul kapı sını aral ıyorum. Bu kitap, .:.m cak bir hulasadır. Lo-· ti 'nin bize dair bu ilk kit:ıplarında bile yadı rgayan ·1ar vardı . Her san'atkar nice hususiyetlerin buhran l arıyle çarpışır. Onun için, ihtiyacını duyduğu yeni anlayışının üslı1bunu ve edebiyatını duyurmaya ç.:1l ı§ır ve her sayi de bir mes'ele sayılır. O nun şehrimizde yaşadığı senelerde nice dedi kodular duyuluyor, fikrinin ve üslı1bunun oldu-· ğu kadar, tabiatının hususiyetleri de bahis mevzuu oluyordu. Loti, şehirde beğendiği yerlerde gezinme � ye gider, hazan sokağa çı karken fes giyer, göğsüne-
[1 J
Notlar ki tabın sonundadır.
9
bir kravat yerine bir eşarp takar, resim çıkarırken elinde tesbihini tutar, bazan hamama gider, bazan bir· kahvehanede oturur, her zaman türkçe ogren mek ister, bazan türkçe ders alı r, türkçeyi bildiğine inandırmak da ister, fakat aldığı bu· derslere rağ men türkçeyi öğrenemezdi. Türkçe hocasıyle çok alakadar olmuştu. Halis bir şarkl ı. "müteassıp bir din taraftarı, tam bir Osmanlı burj uvas ı gibi bir zihniyeti vardı. İstanbulun muhtelif zamanlarda ve muhtelif semtlerde müteaddit ikametgahları olmuş tu. Pierre Loti'nin İstanbulda bulunduğu zaman müşterek Türk dostu Claude Farrere ile tanışmış olmaları kendisi ve bizim için pek hayırl ı olmuş tur. O senelerden sonra, sonuncu seyahati hakkında yazmış ol duğu parçal ar, j urnal sahifel eri gibi par çal arı ile bize dair yazdığı "Supremes visions d 'O ri ent" kitabını sonuncu seyahatinde yazmış ve hasta lanarak onu ancak oğlu Samuel Viaud'nun yardı mı il e bastırtmıştı. istanbul 'da hanedan azas ından müntehir Veliahd Yusuf İzzeddin Efendiye sabık Veliahd ve sabık Halife Mecid Efendi ile tanışmış ve aralarında muhaberel eri olmuştu. Balkan Harbi za manında Avrupa bir ehl-i salip zihniyetiyle mağ lup devletimiz ve vatanımız aleyhine hergün ve her gece matb uattan fışkı ran bir iftira, tezyif ve ha karet propagandasına maruz kal ırken, O, milliyeti mizi ve medeniyetimizi hemen yegane müdafii gö ründüğü günl erde kendisini ne kadar sevmiştik! Kendisinin ismini bir İstanbul sokağına. diğer biri sine de dostu Cl.a ude Farrere'in ismirie talik etmiş tik. Her yılda bir günü Pierre Loti günü olarak tes'ide karar vermiştik. Sonra, ne garip bir talihsiz lik olmuştu ki, -zaten maruz kalmadığı mız hangi bir talihsizlik garabeti kal mamıştı?- bizde de bir
10
Pierre Loti aleyhdarl ığına şahit olduk. Loti 'nin son iki senesi zarfında mefluç olar.ak Rochefort 'daki .evinde kendisine minnettarl ığımızı söylemek için gönderdiğimiz bir heyeti kabul etmişdi. Loti 'nin ·eserleri, bizi müdafaa için yazm ış bulundukl arı bi re, biraz unutulmaya başlandıklarını duyarak, Uni ·on Française'de bu eserl er hakkında bir konferans vermiştim, Loti'nin bize dair bu kitapfarının kendi tarihimiz ve milli kültürümüz bakımından tercüme edil miş ve dilimize çevrilmiş olarak basılması lazım geldiğine inanıyorum. Loti 'nin ölümünden daha sonra yüzüncü doğum günü'nün tes 'idi için Fransada ve diğer bazı yerler ve memleketlerde olduğu gibi, bizde de, matbuatın iştirakleriyl e, Loti 'nin 100. do ğum yıl dönümüne biz de kat ıldık. Loti , İ stanbuldan ayrıl ırken, vaktiyle, Eyüp'e gidip oturmayı sevdiği bir kahvehane kalmı ştı. Eyüp imar edilirken , tu rizm bakımından pl surı, bu kahvehanenin yerinin kaybol maması , yıktı rılmaması için bir karar al mak lazım gelir. Nihaeyt vaktiyle kurulmuş oları İstan bul Pierre Loti Cemi yetinin, kendine vazife bil dik lerini ifa edebilmesi için arada sırada bir yerde top Lmabil mesi icab eder. Pierre Loti 'nin ölümünde kendisi tarafından ya zılmış ve bir ikisi sonra basılmış eserlerinin elli ki� t ap olduğu görülüyo r. Bu kitapda yalnız bize taal lılk edenlerinden bahsettiğimiz kitapları da bildir mek istedik. Loti 'nin ölümünden sonra bile karile rine verdiği alakalarla hayranlarının doğrudan doğ ruya kendisi hakkında yazılmış eserlerle başkaları arası nda kı smen kendine .ait olan parçalar, yüz elli ye varmışt ı r. Bütün bunlardan maada, Paris 'deki L 'Association international e des Amis de Pierre Lo ti cemiyetinin neşrettiği ayl ık Cahier de Pierre LoL
11 mecmualarıyle adeta küçük bir kütüphane teşkil eder. Biz yalnız bize taalluk eden kitaplarının müc mel bir bibliyografisini tesbit ettik. Pie rre Loti 'nin ismi, İsLmbul için, b azılarının zannettikleri gibi, sadece turizm bakımından bit ka zanç sayıl maz. Bütün Avrupa al eyhimi ze ayarlanmış . olarak milli topraklarımızı bizden ayı rmak ve ru humuzun asal etini bizden mahrum göstermek is terken, hemen yal nız o, ruhumuza sadık bir ruhl a, doğrudan doğruya mevcudiyetimizi ve tarihi mede niyeti mizi s.ımimi bir sanatkar kalemi ile müdafaa için yazdığı eserler artık kendi paysage'leri içine girmiş, kendi kültürümüze karışmış, ve İstanbulun tarihine mal olmuştur. Bunun için İstanbulun ezeli varl ıkları aras ında bu meşhur isim yalnız şehrimi zin bir sokağına verilmi ş sayılmaz fakat maneviya tım ız içine de girmiştir. Bir yaz akşamı , güneş batarken, havada birer altın zerresi gibi görünen bütün bu tozlar, bize en kı ymetli hatıralarımız ve gönlümüzün en canl ı his lerimiz halinde görüldüğü gibi, şimdi de, azametli şehrimizin eski günler ve gecelerimizden kalma müessir hatıralar ve manzaralarını yad ederken , ha yatımıza hislerimiz halinde girmiş olan o mahalle l er, mezarlıklar, Eyüp, Haliç, Topk:ıpı, Sarayburnu , Tophane, Beykoz çay ırı a rasında Pierre Loti'nin ki tapl arı, romanları , hatıraları, hafızası, daüssılası, aşk dini , din ihtiyacı , tesel l i felsefesi , ölüm düşün cesi ve musikisi de, bütün bunl ar içine yerleşerek ve cazibelerini döke rek, hepsi birden bütün bir fü sun oluyor.
PİERRE LOTİ'NİN BİZE AİT İLR ESERLERİ
1870"de yi rmi yaşında bul urı:.ın bir bahriyelL Pierre Loti. gemisinin lzmir'e ugramasıyle, ilk defa olarak memleketimize girmiş oluyor. Kendisi, bü yük bir enpresyonist o lduğundan, çok kısa sürmüş olan bu ziya retini canlı bir kaç satırla icmalen kay dediyo r : Yağmur sağanak halinde boşan ı yorm uş. Gece simsiyahmış. Karanlık ve daracık yoll arda sürüler le sokak köpekleri havl ıyormuş. Bi r takım masal esvapları giyinmiş insanlar fenerler, sopal ar ve si l ahlar taşı yarak dolaşıyorlarmış. Karanlık içinde yol dan yüksek, azametli bir takım hayvanların yüz lerce çan çıngı rdatarak, uzun bir kafi le halinde geç tikl eri duyuluyor ve görülüyormuş. Bunlnrın geniş Asya yolları ndan sallana sallana gelen ve geçen bü yük bir deve kervanı ol duğunu anlamı�. İşte bu ilk tesadüf, garpl ıLmn şark hakkındaki tahminlerine tamamen uygun görünmüş. Meml eket daha eski bir zaman diyarını düşündürmüş. Zaman, bizim için Sultan Aziz devri , Loti için de Fransa - Almanya harbi zaman ı . 1876 'da, yirmi altı yaşında, Abdülhak Hamid den ancak iki yıl daha yaşlı olan Pierre Loti , o za mana kadar hizmet ettiği gemilerle muhtelif iklim lerde uzu n seyahatler yapmış. bir çok şehirl ere dal-
13
mış, ve, bahriyeli sıfatıyle, nice gecel er yattıkdan sonra, Couronne firkateyniyle, Sel aniğe varıyor. B u . şehirde, yaptığı gezintilerde tepedeki İslam mahal lesine, i l k defa o larak gelince, müslüman ve Osmanl ı alemine tavsiye edil mesi hatıra gelmeye cek olan bir noktasından girmiş oluyordu. O za manki tam ve yüzde yüz müslüman ve Türk Sel a niğin bu mahal lesinde garpde her zaman duyulan rahatsız ve maddi didinme yerine, rah·lt, müsterih. mütevekkil ve manevi bir huzur duyarak bu ses sizliğe adeta bir lezzet içine dalm ış oluyor ve, rü hunun asal eti sayesinde bu yüksek ve ince mede niyetin cazibesiyle adeta sendeliyor. Bu genç, de nizlerin ninnilerine alışkın gönl üyle, ezan seslerinin tesellil erini de beraber duymaya başl ayınca, as ı l aradağını bulmuş gibi. meml eketimizin sakin ve müsterih huzuruna kavuşmuş ol duğunu düşünüyor du. Burada bir aşk mucizesinin her zamanki rolü nü oynamış olması da pek muhtemeldir. Sel aniğin İslam mahal lesinde gezinen Loti, Aziyade'sine ora da rast geliyor. Loti : «C 'est l 'amour» diyor, «qui a j ete pour moi, sur cert:ıines contrt'·es de la terre, ce charme mysterieux que j e me suis epuise inutille ment a comprendre, a fixer, ô tradui re, par des mots humains . . . » [2]. Yine, Propos d'exil kitabında da : «En somme, il n 'ya j amais eu que l'amour qui ait pu m 'attacher d 'une façon un peu durable a cer tains lieux de la terre» diyor [3]. Sel anikte iki buçuk ay kadar bulunduktan son ra Loti İst:ınbul a geliyor. Sultan Hamidin kıl ılç ku şanma merasimine rastLldığı için, onun resmini \'e
Pierre Loti'nin gençliği
15.
Aziyade'nin resmını çızıyor. Zira kendisi de, Vic tor Hugo gibi, resim yapmasını bilen bir yazardı r. Loti, İstanbulda on altı ay bulunuyor. Aziyade kitabı yalnız Aziyadeye aşkının romanse edilmiş hikayesi değil , aynı zaman da İstanbul füsılnunun bir medhiyesidir. Kuvvetli bir dinin kaidelerine ve an' anelerinin yasakl arına rağmen bu genç as,ıkla1'111 tehlikeli buluşmaları müessir oluyordu. San 'at k.arlar, tıpkı din adaml arı gibi, itikad , iman ve duy gul arını sözleriyl e, hatta, sesleriyle dünyanın ta en uzak ikliml erine kadar dağıtmasını ve başkalarına alaka duyurmasını bilirl er. Loti'nin kalpl ere tesir edecek keimeleri bulan bir kal emi vardı. Bunun i çindir ki, hikaye ettiği bu aşk maceras ı. karilerini mütehassıs ediyordu. Şimdi belki de siz bu yanlı ş Aziyade ismi nedir'? diyebil eceksiniz. Loti'nin sevdiği kadının ismi Hati ce olduğu anlaş ıl ıyor. Kendisinin ismi daha güzeldi ama başkasına duyurmamak için söyliyemiyo rum» dedikten sonra bu ismi bazan Katice diye kaydettiği gibi bu Hatidj e ismini tamamiyle öğrenmemişe ben ziyor. Sonraki başka bir kitabında «Les trois dames de l a Kasba» hikayesinde Hatice i sminin Cezayir şi vesi telaffuzu ile «Kadidj a» olduğunu galiba tefrik etmiyor. Kendisi söylediği gibi, ne kadar az okumuş ol sa bile, görüyoruz ki, «Les O rientales» ı okumuş ve romanının sonuna doğrU Victor Hugo'nun bir kı t' asın ı zikrediyor: deme si ve diğer başka gazetelerin bizim mill i menfaatle rimiz için yazan Pierre Loti 'ye «İttihadçı herif» de meleri karşısında insan bu hatıralarını anlatırken, degeneresence - tereddi kelimesini kullanmak ihti yacını duyuyor.
PIRRE LOTl'NİN BİZE DAİR SON ESERLERİ
Pierre Loti'nin bize dair kitapları üzerine 14 Ocak 1950' de Unio ıf Française'de vermiş olduğum bir konferansın ilk kısmında on kitabından bahset miş ve bunlara ait zamanlardan da bu kitabın ilk b abları arasında bahsetmiştim. Bu konferasın ikinci kısmını da şimdi yadettiğim daha sonraki zamanlar arasına karıştırarak bahsediyorum. 1 9 1 1 de, kendisini kurtarmaya çalı şan zavallı va tanımıza, İtalya, Trablus-u-Garb istilasıyla hücuma başladığı andan itibaren, evvelce söylemiş olduğum gibi, Loti tıpkı matbuatımız tarzında, inkar edilmek istenen haklarımızı müdafaa için kaleme sarılmış ve Balkan harbi sırasında da, 1 9 1 3 'de La Turquie Agonisante - Can çekişen Türkiye kitabıyle, bütün ruhiyle, bu mücadeleye iştirak etmiş, bir çok maka leler, mektuplar, tekzipler, cevaplar, izahlar, beyan nameler, müdafaanameler, red ve inkarlar yazmaya koyulmuş, ve bütün bunlardan mürekkep kitabını neşretmişti. Denilebilir ki bu kitap hem politikacı partilerin, hem katoliklerin, hem sosyalistlerin, hem farmasonların, hem Balkanl ıların aleyhimizde ateş püskürdükleri bir zamanda basılmış oluyordu. Loti, Edirne'nin kurtuluşundan sonra, Trakyaya . giderek Bulgarların yapmadıkları kalmayan mezali mi yerlerinde görmüş, bunları yazarak cih::tn efkar ı umumiyesine ilan etmişti. Bulgaristan Viyana elçi-
129 sinin resmi beyanatıyle kuvvetli bir münakaşaya tu tulmuştu. Sanatkar bir yazarın kitapları edebiyat bakımından ne kadar kıymetli ise de, hayat, edebi yat bakımından o kadar daha kuvvetlidir ki Loti'nin bu siyasi kitaplarına daha özlü bir alaka duymuştuk. Kendisinin bu son beş kitabı tıpkı milliyetçi bir Türk yazarının siyasi mülahazalarla yazdığı eserler gibidir. Bu acı buhran zamanlarında onun eserleri ruhu mütehassis ettiği gibi, hayatına dair basılmış yaz ılarla öğreniyoruz, ki, kendisinin büyük bir te sellisi de biz Türklerden aldığı şükran ve muhabbet mektupları olmuştur. Loti, bizim hukukumuzu müdafaa ettiği kitap larında kendimizi düşmanlarımıza ahl aken faik bilir, gerek Bulgar, gerek Rum, gerek Ermeni, gerek Bal kanlı müstevlilerin topraklarımızı istilalarını barbar ların istilası diye tavsif ederdi. Çünkü onlar bizi im ha etmek istiyorlar, kendisi, muhafazakar olan bizim idaremizin teveffukuna inanıyor, ve gerek Balkan harbinden evvelki zamanlarda, gerek Balkan harbin de işgal edilen yerlerimizde nice vah�etlere maruz kaldığımızı, müessir bir ısrarla anlatıyordu. Loti, Ruslaştırılmış Balkanl ıların, sovyetize edil mi ş Balkanların Rusya'nın Avrupa'yı istila yollarını açtıklarını ve bu yolları kapatmak için Türkiyenin mevcudiyetinden istifade olunmasını -evvelce bunu Lamartine'in düşünmü� olduğu gibi- tasvib ve tav siye ediyordu. La Question d'Orient -Şark Meselesi doğurtul muş ve Les minorites denilen ekalliyetler meselesi büyütülmüş, öyleki, bütün bir ilim halini almış dı. Bunların hükumetlerde siyasiyatçıları, memle ketlerde mütehassısları, mekteplerde hocaları, mat buatda muharrirJeri, p_aral ı konferansl�rda yardak'.'"
130 çıları, pa rt il erd e hatipleri, ta ri k a tl e rd e all ameleri vardı. Bizim b ütü n mi l l i tarihimiz hep bu isnad ve propagandaların envaı ile meşgul ol m a l ıy d ı . Kendi tarihimizde bu iddialara karşı hakikatlerimizin mü dafaa alimleri , şairleri, h o c a l a r ı , şah id l e ri, muharrir leri, gazetecileri, avukatları bulunmalı değil mi y di? Onlar haklarımızı m u h teli f dillerle söyleyebilmeli, anlatabilmeli, yaz a bi l m e li ve duyurabilmeli d e ği l l e r
miydi? Bizim yalnız bir tek fuzuli, dostumuz ve hris t iy an olan bir şahidimiz vardı : Pierre Loti. Bir müstes.rik, bazan, a lak a d a r o l d u ğ u bir mev zuda, malumatını üstadane bir surette açıklarken kıymetli yazıları arasında bizim kıymetsiz bir yaza rın irtikap etmiyeceği ya n l ı ş lar a düşebilir. Bunun içindir ki, Loti bazan, menfaatlerimizi müdafaa sa dedinde sa rahaten muzır ve haksız bir iddiada bulu nabilir. Biz milli, tarihi göriif�lerimizi PieıTe Loti'ye iyi ce anlatabilmeliydik. Hemen b ü t ün müdafaa silahla rı mı z ı ihmal ettiğimiz z a m a n la r d a yapmadığımız ha ta k al m adığ ı gibi, Pierre Loti'den daha fazla istifade edemeyişimizin sebebi yine bir beceriksizliğimizin mahsülüydü. Onun «dokümantasyonU>> bir hayli zaif ti. La Turquie Agonisante - Can çekişen Tü rkiye' nin bazı s ayfal ar ın d a «Une dame de Stamboul - İs tanbullu bir hanım» ın söyledikleri duyulu r. Bu sa tırl arın Loti'ye tanıdığımız bazı dostların yazmış ol duklarını duyar, bazı dedikoduları işitir, onl a rı n ba zı ahbaplarının kendi isimlerinin d uyul m am as ı n ı is tediklerini anlardık. B u nl a r Loti'ye bazı şeyler bil diriyorlardı ama, kendilerine muarız bazı tatlı su frenklerinin kulaklarına g el me m e si ni de i s tiyo rl ar ·
dı. Loti 'ye bu mektupları gönderenlerin bazıları ne
131 hakikatlerimizi duyacak seviyede bulunuyorlar, ne de kendilerine gösterilecek emniyete l ayık oluyor lardı. Düşüni.iyornm ki, Loti'nin mektuplarına itimad edeceği bir samimiyetl e kendisine gönderilebil e ceği izahat, vesaik ve malUmat, bizim için kıymetli neti celer temin edebilecekti. Şahsi hiç bir şey isteme den, böyle mütehassıs ve samimi bir katip ve mah rem bir dost intihabı gibi, Pierre Loti 'y e t öyle bir muhabir kabul ettirilebilse, onun yazıları için pek faydal ı olacağını anlatmaya çalışmıştım. Loti 'nin da ha kolay ve daha çok yazabilmesi için kendisini hem teşvik, hem tenvir edecek bir nevi - ls i.anbulun so nuncu seyahatinde yanında bulundurulan Kenan Bey gibi - birisinin mevcut bulunması bir çok hayırlı o hcagı görülüyordu. Fakat, ne zaman, bir mevki nüfuzu ve selfilıi yeti görülmeden, sırf bir gönüllü kanaat ve t€ş2b büsle şahsi bir menfaat değil, yalnız milli bir gaye namına anlatmak kabul ettirmek istedimse, sel ahi yetli bir mevki zihniyetinin fikir ve mülahazamı na zar-ı itibare almıyarak bunu iptidai ve zait t2lakki ettiğini, ve itirazlara maruz tutarak istihfaf ettiğini görmeye alıştım. Ve ben bunların hepsini kaybolmuş fı rsatlar diye telakki ettim. 1 9 1 4 'de, Cihan Harbine katılınca, Fransa, İttifa k devletleri safında, biz ise karşıki safda bulunduk. Bize karşı harbeden İtilaf devletlerinin askerleri ken . di topraklarımız işgal etmiş ve idarelerinin matbuatı da, harpten sonra, bizi her türlü töhmetle:r; altında tu tuyorlar ve bilhassa Ermenilerin harp zamanında bi zim memleketimize ihanet ettiklerini bilmiyorlar gi bi, kendileri mazlllm bir millet diye, bizi onlara kar �ı mes'ul tutmak istiyorlardı. Loti, Fransa ile Türki-
132 ye arasında harp olduğu halde, mütareke senelerin de sulh daha imza edilmemişken, Türkiye hukukunu tarihi ve hali hazırda müdafaa için yazılariyle dikka te değer bir cesaret gösteriyordu. 1 9 1 8 'de «Le s Mas sacres d'Armenie - Ermenistan kıtalleri» risalesini neşred.erek ilk defa olmak üzere l ehimizde bir ses duyurmuş oluyordu. Asırlardan beridir E rmeniler, hristiyan oldukl arından, Avrupa'nın müteaassıpları nı aleyhimizde tahrik etmişlerdi. Hakikati söyleyen ·bu kitap çıkınca bütün düşmanlarımız hep birden Lo ti'ye karşı hücum ettiler. Hatta hayatı aleyhine sui kastler haz ı rlandığı duyuldu. Loti 1 9 1 9 'da «Les Allies qu'il nous faudrait - Bi ze lüzumu olan müttefikler» fikrini en evvel Le Fi garo'da bir makale olarak neşretmişti. Bu, havai, şai rane, edebi bir yazı değil, en feci ve kanlı bir harbden sonra memleketin efkar-ı umumiyesi düşmanlarımı zın zehirli propagandaları ile pek asabi ve titiz görün düğü bir zamanda hayli cesur görünen bir fikirdi. Memleketin an'anevi hürriyeti içinde bile hayli ce saretli duyulan bu fikir, Fransa·nın menfaatlerinin yalnız bizimle anlaşmakta olduğunu izahla, bütün bir program demek oluyordu. Başka diğer yazılariy le makalelerinden mürekkep ait eserleriyle şarkl ı ve hatta kısmen müslüman ruhiyle bu ikinci vatanını söylemiş, yazmış ve du yurmuş oluyo r Şimdi; müsahabemi ikmal ederken, burada bir itirafda bulunmak ihtiyacını duyuyorum. Ancak, hu l asaten bir fikir duyurmak kasdiyle bahsettiğim bu kitapların bilhassa sonuncuları , tarihimizin en feci günlerinden bahsediyor ki, bunları kendi hastalıkla rımız gibi hatırlıyorum. Milli istiklalimizi kaybetmek ten korktuğumuz bu feci günler içinde, Bulgarların bir müddet işgal ettikleri Edirne, R umla rın bir müd det işgal ettikleri İzmir, yabancıların bir müddet başkalarına bırakılmasından bahsettikleri İstanbul, o tarihi günlerde, tabii ve tarihi haklarımızın anlaş ı l mas ı için yazılmış bu kitaplar o kadar ruhumuzn girmiş ve fikrimizi o kadar şidde tle sarsmıştı ki, bu feci günlerin hatıraları içinde onları birtakım Ki tab ı mukaddesler gibi hatırlıyorum. Bunun içindir ki, bu acı senelerin hatıralarını beraber yaşadığıml /. muasırlarımızın bazıları, şimdi aramızda bulunurlar ken, bu tarihi günlerin hafızasında ve onl arın hu zurunda olurken, bu kitaplardan heyecana kapılmak istemekden mahsus böyle sureta hissiz ve kalbsiz kal mış gibi, mahsus ruhi buh ranl ardan soğumuş ve sus muş gibi, öyle bir sadelikle ve saygısızlıkla bahsedi ş imi o kadar bir mahrumiyet gibi duydum ki, hepini zin huzurunuzda adeta bir mahcubiyet duyuyorum. .
-
PIERRE LOTl'NİN SON ZAıVIANLARI VE ÖLÜMÜ
Loti , son zamanlarına yaklaşın caya kadar, sıhha tini, kuvvetini ve hatta kı::men de geı:ıçliğini muh afa za e der gibi görüni:iyordu . . Tekaüt oluşundan , Versail les sulhnamesinden, ve b ilhassa Sevres muahedena ınesinin hazırlanışından sonra , geçen seneler zarfında . bir yandan memleketimizin arka arkaya maruz kal dığı felak etlerimiz kendisini o kadar meyus etmişdi ve diğer. yandan da haklarımızı müdafaa için bütün kuvvetlerini o kadar israf ile harca.m ışdı ki, artık yo rnlmuş ihtiyarlamış, ve . hastalanmış görünüyordu. Asil ruhile, bize ka rşı yapılmak istenilen haksızlıklar için hep iştika ediyor, ve doğru bul duğu kendi fikir lerini kabul e tt i rmek emeliyle ad e ta isyan ediyordu . O zamanl arda kiminle görüşür ve kiminle mektupla şırsa hep Sevres. fecaatini tashih ettirmek gayesiyle mutlaka birşey yapmak iktiza ettiğini anlatmıya çal ı ş ı rmış. Kendisinin etrafında bulunanl ara v e kendi siyle görüştüklerinin hepsine: «Ah ! şu mel 'un Sevres muahedesini nasıl tashih ettirebilmeli?» dermi ş Etra fında bulunanların hepsi de bu yoldaki his ve fikirle rini müttefiken tasdik ediyorlar, Sevres muahedena mesi bizim imparatorluğumuzun ahalisinin sulh ve saadetlerini koruyan bir sulhname değil, Türkiye'nin ve Tü rkl erin bir nev'i tasfiyesi halinde haz ı rlanıl ıyor şeni ve şeci bir yüz karası ol arak zorl a aleyhimize ,
.
139 kabul ettirilmek, bir esaret höcceti diye . imza etti rilmek isteniliyordu. Filhakika o zamanlardan sonra, gazete makalesi, tarih ve hatıra kitabı , bazıları başka dillerden fran sızcaya tercüme edilmi ş bir takım yazıl arla anlaşıl clı ki, Versailles sulhnamesi ve bilhassa sevres mua hedenamesi tarihin malum rezaletlerinden biri ol muşdu. Bu sulh gayesi bazı samimi müttefikleıin , sel ahiyetli filozofların düşüncelerine değil, bilhassa Lloyd Gorges, Wilson, Clemanceau gibi politika cJların yanlarında bulunan birkaç kişinin inanılmaz cehaletleri, kinleri , hesapları, hataları ve tezadları , ve bilhassa Yunanistan'ın bizim aleyhimizdeki sui kastının entrikaları neticesiydi .Sevres muahedena mesi bize imza ettirilmek istenilince yegane kalan ç a re bütün milletin bu sulha isyanı olabilirdi , ve na s ıl ki böyle olmuştur. Bizim zavall ı fazla Şarkl ı ve t a saray muhitleri n e k ada r onlarla bir uzlaşma, bir anlaşma vehmine katılmak, büyük bir cehalet ve gabavetden ibaret o luyor, ve guya ukalavari bütün bu budalalıklar Rıza Tevfikvari safsatalar bir ihanet teşkil ediyor du. 1920 Ağustosunda sulh heyeti Sevres muahede sini imzalamışdı. Pierre Loti, milli bir anlayışla ru hen bize mutabı k kalıyordu. Loti'nin yıllardan beri yanında bulunan katibi Mösyö Mauberger bu son senelerde kendisinin son faaliyetlerini hep bizim haklarımızı müdafaa için sarfettiğini, hep bu muahedenamenin haksızl ıkları nı izah ettiğini, gece gündüz sözlerinde hep bu hak sızlıkl ara tahammül edemeyişinin ıztırabiyle hasta l andığını anlatır dururmuş. Loti, ilk romanını bastırmakla kendisini muhar-
.
140
olan ihtiyar madame Juliette Adam'a gönderdiği mektubunda : «Rien ne fatigue rir olarak tanıttır mış
et ne tue comme l 'indignation !�> d iy o rdu (28) . Loti, Ey l ü l 1921 de 7 1 yaşında i ken Rochefort'da ki evinde kendisine bir felç arız olmuşdu. Artı k evin den ç ı km ad ığı gibi, evinde bile n ad ir olarak misafi r kabul e diyo rdu . Claude Farrere, 24 Kanunuevvel 1 921 de Pierre Loti 'nin bir t elgraf n a mes ini a l m ış d ı . Ankara Büyük Millet Meclisinin gönderdi ği bir heyetin Rochefort' daki evinde ya p ılaca k bir resm-i kabule kendisinin i şti rakini isti y o rdu . Farrere Loti 'nin mefluç olduğu nu bilmeden geleceğini söyl e mi şd i . Ro chefo rt 'a va rı n ca Loti'nin ağır h as ta olduğunu, oğlu Samuel 'i n seyahatte b ul undu ğunu öğrenerek resmi kabulü ida re etmesinin l üzumunu anlamış. Ankara'da Büyük Millet Meclisinin te şekk ü l ünden s o nra gel e n bu he yet B ü yük Millet Meclisi Faris mümessilinin refika siyle m ü m essi l l iğin bir katibinden mü rek kep bulu nuyormuş. Cbude Farrere, Loti kitabında bu resm-i k ab u l ü uzun uz ad ıya an l at ı yor . Hem kendisinin bu kitabı , hem de Müfide Tek hanımın vaktiyle günde lik bir gazetedeki beyanatı biribirini tekid ediyor w Rochefort'daki merasimin nasıl cereyan ettiğini et rafiyle anlatıyor. O gü n , heyetim i z , Lotrnin evine çay saatinde varmak için, biraz geç ge l mi ş . Ro ch efo r t gib i bu taş ra şehrinde gelen heyetler yemekden iki saat sonrn gelirlermiş ve yapılan merasim de bir iki saat son ra b i te rm i ş . Bizim heyet şimendiferl e gelmemiş. Şeh rin en muteber tel akki edilen otelinde aranılmış fakat b u lu na mam ı ş . Bunun için Loti 'nin evinde del egas yonumuz biraz gecikmiş diye b i r te l aş duyulmuş. Nihayet Müfide hanım ve mümessilin katibi, ikisi
141 de birlikde otomobil l e gelmişler. İ kisi de Loti'yi gör mekle pek mütehas s ı s görünüyorlarmış. Rochefort'daki evde bulunanlar bu heyetin geli �inden pek memnun olmuşlar. Farrere hasta Loti 'nin evi!fde adeta evsahibi s ıfatiyle kendilerini istikbal etmiş. Müfide han ıma getirilen hediyenin
ne ol
duğunu sormuş. Müfide hanım da bunun hiç bir mad di k ı ymeti bulunmıyan, Loti'ye hiç l ayık olmıyan, yeni , çirkin ve k ıymetsiz bir hal ı olduğunu, l akin bunu ana ve babaları Rumlar tarafından öl dürülmüş öksüz çocukların mahza Loti'ye hediye olmak üzere örmüş oldukları bir hal ı bulunduğunu, bir de Musta
fa Kemal Paşa'nın el yazısıyle bir mektup olduğunu .söylemi ş . Loti, gelen bu heyeti evindeki birkaç kişiyl e bir likte cami odasında kabul etmiş. Odada ı ş ı k olarak, yalnız Aziyade'nin mezar taşının üstüne asılmış mor bir yağ kandili varmış. Cami denilen o da hemen he men karanlık görünüyor ve pek de soğuk duyuluyor muş. Loti o gün çok hasta imiş. Yanında bulunan iki adamı kendisini tutuyorlarmış. Müfide hanımla ku caklaşmışl ar. Loti teessüründen ilkönce, hiçbir
şey
söyliyememiş. Müfide hanım da ağlamaya başlamış, o da teessüründen söylediklerini o kadar yavaş bir sesle söyl üyormuş
ki
Farrere müdahale etmek m ec
buriyetiyle, biraz daha yüksek bir sesle söylemesini rica etmiş. Loti o gün, bir arzusunu bildirmiş. Claude Far rere'in birgün daha evinde kalmas ını ve Müfide ha nımın d a Rochefort'daki ismi arap tel affuzu ile «Le Grand Bacha» otelinde birgün daha kalmas ını
ve
bu s ayede ertesi günü bir daha evine gelmesini rica etmi ş . E rtesi günü tekrar gelen Müfide hanımla bir
daha uzun uzun görüşmüşler. Ayrılacakl arken Loti :
142 «Ben art ı k öleceği m ! » dedikten son ra Farrere'e hita
ben : «Siz
b eni m eserime devam e d ec ek si niz
,
deği l
mi '?:-> diye sormuş. O da, biraz tiyatro ed a si y l e önün de diz ç ö kerek : «Evet devam
edeceğim!» diye yemin Fiihakika Loti'nin ölümünden s o n ra Claude Farrere'in d o stl u ğ un a ve b i z e muhabbetine sadık kaldığı d o ğ ru du r .
etmiş.
Bu zamanlarda Fransız edebiyatçıları aralarında mühim tel akki edilen bir olayla meşgul o l u y orla r dı
.
B e stekar Camille Saint - S a e ns ı n ö l ü mü yl e on iki '
sivil Legi, on d honn e ur b ü y ü k "
Crois'sının biri sa
hipsiz kal m ı ş o l uy o rd u. O n un y e rin e en layık gö
nün Pierre
Loti 'ye
verilmesi için edebiyatçılar ve
s a n a t k a rla r aras ı nda maarif ve güzel sanatlar vekale
tine bir tal epname yazılması an'anesi vardı . Pierre
Louyi s Claude Farrere'e bir mektupla bunun Lo ti için i :::tenilm e s i ne yard ı m ' etmesini yazmış ve
Far
rere de haz ı rladığı bu istidayı diğer sekiz muharrire de imzalattırmışdı . Bunlar arasında Loti
ile
hemen
ayni yaşta bulunan P a u l B o urget de bu istida da «Üs tadımız Pierre Loti» diye yazı l masına rağmen ken
di
de imza etmiş ve o zaman H a r b i y e vekili b ul u
nan, akademi azasından o l an Louis Barthou da
etmiş. Maarif ve g ü z el s anatlar
imza
vekaletine takdim
edilen bu istida üzerine hükümetçe Le gi on d'honneur büyün Crois'mın Pierre
tırılmış. Kendisini
Lo ti ye verilmesi kararlaş '
gö rmiy e ge l en Claude Farrere,
Loti 'nin de bütün b u dostları gibi b u h ab er de n p ek memnun olacağını umarken bir hayal sukutuna düş m üş , zira Loti, şimdi
bu haberden t amami yl e
yıtsız görünerek o zama n da yalnız Ankara Millet Meclisinin
hey etinin
ka
B ü yü k
istikbaliyle z i h n en
meş
gul oluyormuş.
Aradan
az zaman geçtikten sonra
Legi o n d 'hon- .
143 ner ni � anının büyük Crois'ını hükumet namına tev di edecek bir zatın i n ti hab ı l az ı m gelmiş. Lot i hasfo ve mefluç ol duğundan bu ta'lik re� minin Roch efort' daki evinde y ap ı lma sı nı is tiy o r ve bu tabii ad e di li yor l akin nişanı Loti'ye takacak zatın intihabı bir me s el e oluyordu. Kendisinin samimi ve eski bir dos tu, eserl eri hakkında kendi kitapları b ulu na n Aca demie azası Louis Barthou 'nun bundan pek m em nun ve müftehir bulunacağı da malum ve muhakkak ken kendisine nişanı g e t iren zatın intihab ında Loti bir hayli müşkilpesent bulunuyordu. O kendisim· verilen Grand Crois'ın vekaleti tarafından bir ede biyatçı s ıfatiy l e değil kendisine Bahriye Vekal eti tarafından ve bir bahriyeli sıfatiyle onun için ken disine bir asker, bir bahriyeli tarafından verilmesini is ti y o r . Louis B arthou, ayni zamanda Harbiye Ve kili
bulunduğundan asker
telakki
edebileceğini
söyleyerek intihab o lunmad ı ğ ın a mü t e e s s ir görü n ü
yordu . Sonra kendisine Claude Farrere nice y ıl la r dır sizin bir talebeniz, hem asker hem de tam istediğiniz
gibi bir bahriye lidi r denilince de titizlikleri
d uy uluy o r, bu ihtiyar, hasta, mefluç adam bu büyük Crois'ının verilmesine ehemmiyet atfetmez iki dostunun da
müteessir
olacaklarına,
g ib i, her rencide
edileceklerine, bir k ı y met atfetmiyor, tanınmış
olan
çekingenliğine, mahcubiyetine rağmen, genç bir ada
mın azim ve kararı ile ısrar derecesinde, «Farrere be nim talebem, tilmizin bulunduğunu s ö yl ü y orsa da onun kitaplariyle benim
eserlerim arasında hiçbir
münasebet y o ktu r ! » diyor ve onu da kabul etmiye rek büyük Crois'ını ondan i stemiyor, kendi intihabı üzerine amiral Lacaze'ın
ellerinden
alıy o r . Tabii
Farrere, Loti kitabında nişanının ne Louis Barthou,
ı44 ne de kendisi tarafından intihap edilmemiş oldukla rından hiç bahsetmiyor. Pierre Loti 'nin Rochefort'daki evinde
o
gün hu
susi bir tören haz ı rl anmı ş . Yemek odasının bir kıs mına bir perde gerilmiş. Tam bu merasim dakikasın
da bu perde açı l m ı ş
ve Loti büyük üniforması ile
bir kol tukta oturmuş
bulunuyor. Bir yanda oğlu
Samuel , bir yanında da alaturka giyinmiş, yani şal varl ı , cepkenli, s ı rmalı yaldızlı elbisesiyle emekdar hademesi Oo:man görünüyorlar. Bu resmin adeti veç hile hem tanbur, hem boru çal ınıyor, Loti, kendisi
ne yapılan merasimi bütün ruhiyl e duyduğu anlaşı l ı yor. Gözlerinden iki damla yaş aktığı görülüyor. Bu merasim tamamiyle
müessi r ve hazin olmuş.
Matbuat o kadar habersiz ki teferruatından hiç bah solunmuyor. Loti , bizim l zmir'i kurtardığımızı öğrenmiş fa kat Lozan muahedesine erişememişdi. Bir müddet sonra, 10 Haziran 1 923 de, 73 yaşın da iken Loti, Hendaye'deki yazlık evinde vefat etti. Vasiyetnamesi mucibince Ol eron adasında ecdadının
Rochefort
karşısındaki
evl erinin bahçesindeki
bir dıvarın önünde haz ı rlanmış olan ve üstünde yal nız Pierre Loti yazı l ı bir taş altına defnolundu. O gün, Loti 'nin çok sevdiği İ stanbul 'un bir çok binalarında hatta Galata kulesinde bil e Türk - Fran sız, yarıya çekilmiş matem bayrakları yan yana gö rünüyor, ölümün tesirine
b eraberce iştirak edili
yordu. O s ı rada sulh müzakeratı için bizim delegasyonu muz Lozan'da bulunuyordu. İ smet Paşa, Loti 'nin ölü münü duyunca cenazesinde bulunmak için heyet a zasından Ahmet İ hsan' ı delegasyonun ve Türk mat buatı nın mümessili sıfatiyl e oraya gö:rıdermişdi. Ah-
145 met İ hsan Servetifünunda çı kan bir yazısında bu cenazeye nasıl iştirak ettiğini anl atır. Rochefort'da ki evine gidip oradan kaldırılan Oleron adasına nak ledilen tabutunu takip ediyor. C enaze, adada, Loti' nin doğduğu evin kapı sına gelince, vasiyeti mucibin
ce merasimin bittiği söyl enilerek yal n ı z ail e sinin ef radı , eski bazı dostları , bir de, eski emekli hizmetçi l eri içeriye al ınmış. Ahmet İhsan'ın Türkiye mümes sili olaral{ geldiği öğrenilince kendisini diğerleriyle birlikte içeriye almışl ar.
Pierre Loti 'nin eski hiz Ahmet İ hsan'ı onun
metçisi Osman, ağl ıya ağlıya,
gömül e ceği noktaya kadar götürmüş. Loti'nin bu yazıda resmi görülen mezarı önün deki d ıvarda tunçtan bir hurma dal ı asılmış görünü yor. Dünyanın öbür ucunda kalan Saint adasının müslüman ahalisi bu Loti 'ye, dinlerinin
-
Maurice
hurm a dal ını Pierre
muhabbetli bir hatırası olarak
göndermişler. Onlar bile bu Türk ve müslüman dos tunu unutmak istememişler. ıKüçük bir adanın met ruk bir bahçesindeki bu protestan mezarının önün de kal an bu tunç hurma dal ı bütün dünya hat ı ral a rını terketmiş bir mezar önünde,
ölümden yegane
kalm ı ş bir hatıra halinde görünüyor. Cenab Şehabettin'in o zaman neşrettiği bir ma kalesinde Loti'ye dair hatırasını yazan bir Fransız muharririnin yazıs ı onun namesi hazırlan ı l d ı ğ ı
meşum sevres muahede
s ı ralarda:
«Türkiye'nin
inhi
damını kurtarmak ve bizim fikri ve manevi nüfuzu muzun müdafaa s ı için daha ne diyebilirim? Hepsini , hepsini haykırd ı m ! » demiş olduğunu zikr etmişdi.
PIERRE LOTI ALEYHTARLIGI -
I --
Avrupa'ya ilk önce gitmiş
olan eski yazarları-
mızın seyahatnamel eri, mesela elçi Esseyit AlL Efen di, mesela Abdülhak Hamid'in babası elçi müverrih Hayrullah Efendi okunulunca anlaşıl ıyor ki, bunlar garbın ne olduğunu duymak için lüzumlu birer mer hale teşkil ediyorlardı. A vrupa'nın leh veya aleyhin
de düşünüşlerimizin doğruluğuna varabilmek için uzun bir al ı şkanl ı k devresi Iazım geliyordu. Ga rp'tan bize
gelmiş bulunan
seyyahların da
böyle bir hazırlanma devrine lüzum hasıl oldu. Garp yazarl arının bir kısmı tamamen ehl i salip zihniye tiyle gelmişlerdi. Theophile
Gautier gibi s anatkar
ruhu ile, şehrimizin manzaralarını hariçten resmeder ken hiç olmazsa bir hayret ifade etmez. Onun zama nında hiç olmazsa taaccüp yok ve biraz alışJ