İstanbul ve Pierre Loti


132 30 22MB

Turkish Pages 190 Year 1958

Report DMCA / Copyright

DOWNLOAD PDF FILE

Recommend Papers

İstanbul ve Pierre Loti

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

İstanbul Fethi Derneği İSTANBUL ENSTİTÜSÜ

YAYINLARI

----- ------ -

ABDÜLHAK

ŞİNASİ HİSAR

İSTANBUL VE

PIERRE LOTI

BAHA l\IATBAASI

İstanbul

-

1958

-�

Abdülhak Şinasi Hisar'rn Eserleri: Aşk

imiş her ne var alemde.

( ;\şka dair seçilmiş

mısralar ve beyitler)

Ali Nizami

Beyin

Aliifrangalıgı

ve

Şehliğ"i

(Hikave) Boğaziçi Mehtapları. Geçmiş

Zaman

Adamları.

(Hikfı_veler).

neşrolunacak.

Çamlıca'daki

Eniştemiz.

F'ahim Bey ve Biz.

(Hikaye)

(Hikaye).

Boğaziçi Yalıları. Geçmiş Zaman Köşkleri. İstanbul ve Pierre Loti.

Ya:,mcıa

İSTANBUL'A DAİR

VE BU

PİERRE LOTİ'YE KİTAP ...

Şehrimizin herhangi bir hususiyetini anlatmak sevdasında değildir. Büyük muharrir Pierre Loti 'nin bütün eserlerini tetkik ile tekmil hayatını hikaye etmek arzusunu da gütmüyor. Zaten Fransızların muharrirlerine, ömürlerine ve kitapl arına ait ma­ lUmatı mükemmel surette yazını§ bul undukları mu­ hakkaktır. Loti, mintarafillah, kendi dilinin en müessir ya­ zarl arından biriydi. O kadar yazmak için doğnıu§tU ki, ta çocukluğunda kendisince kıymetli hatıralarını kaydetmek için bir ruzname tutmaya ve bunu ba§­ kal arı okumasınlar diye, mahrem bir yazı usı1lüyle §ahsi bir nevi stenoğrafi yazmaya ba§lamıştı. «Prim­ me J eunesse» eserinde, iki yüz ciltten fazl a tuttu­ ğunu söylediği bu j u rnal 'a, hemen bütün hayatı bo­ yunca, yarırn asır kadar devam etmiş,- ancak 1918'de kendisini yorgun, ihtiyar ve öl ümün arefesinde duy­ duğu zamandır ki, buna nihayet vermi§ti . Eserleri­ nin çoğu bu j urnalinin ya doğrudan doğruya sahife­ l e ri aras ından al ınmış, yahut böyle değilse, bir çok sahifeleriyle beslenmiş ve bezenmi§tir. Loti 'nin eserleriyle hayatı , bir çok büyük san'at­ karlarınki gibi , biribi rine o kadar sıms ıkı bağl ı d ı r ki, bunlar yekdiğerinden ayırt edilemez. Ömrünün ta­ rihi, mütemadiyen devam etmiş resmi veya hususi

6

seyahatlerinin ve bunların tesadüfleriyl e değişmiş aşkl arının tarihidir. Bu muaşakaların bazıları, çok kerre, bir yer değiştirme emiri üzerine kesilivermiş, bahriyeli aşkları idi. Onun bir kaç eseri de bunların hikayeleridir. Loti'den bahsetmenin müşkül at ı , büyük sami­ m'ilerin fasilesinden oluşundandır. Bunl arın hususi­ yetleri o kadar kuvvetlidir ki, diğerleriyle olan fark­ İarı muttasıl kaydedilmek ve izah olunmak iktiza eder. O, ta ilk yazıya başladığından beri nesirl e bir nevi şiir yazmaya koyulmuş ve roman tarzını sami­ miyetle genişletmişti . Şahsi bir üslf:ıp üstünlüğüne sahip olan bu yazar, derhal .anlaşılan sade ve ma­ sum kelimeleri , esrarl ı bir tesirle kul lanmayı bilir­ di. İnsana adeta sarı rengi hissini veren mahzun, ahenkli nesrinde sanki uzak mesafeleri taşıyan ke­ l imelerle, buruşan bir denizin sathındaki esrarl ı ür­ perişler vard ı r. Geçen zaman dünya yüzünde mut­ tas ı l hususi bir şekil ve hususi bir _manzara siler, değiştirirken, Loti, mahvolan bu fani güzelliklere acır ve gizlice ağlar gibi , onların ömürlerini elinden gel diği kadar uzatmak isteyen yazısiyle mutt:ısıl re­ simlerini çizerdi . Tabiatın şekillerini ve renklerini acem minyatürl eri mukemmeliyetiyle gösteren bu emsalsiz ressam, her gösterdiği resmin ruhunu da söyletmesini, duyurmasını bilirdi . Ben, daha Galatasarayda iken, - sonraları daha çok sevmiş ol duğum bir kaç üstadı duymadan ev­ vel - Loti 'yi romanları yüzünden deği l , ölen ilahlar­ dan bahseder gibi olduğu bu daha hisli ve daha şiirli duyduğum, bu il ahilere benzeyen edal ı sahifelerini b�rer musiki faslı gibi duymaya al ışmıştım ve bil­ hassa onları severdim.

7

Pierre Loti 'nin dünyan ın büyük seyyahlarından biri olduğu malumdur. Zira meşhur şehi rle rin s ı ra­ lanmış eski büyük kap ı larının hemen hepsini birer birer çalmıştır. Fransız bahriyesindeki vazifeleri yü­ zünden nice limanlara ve deniz yollarına uymayan adalar'a varmış, ve bunlarla iktifa etmeyerek nice kara yollarının zahmetl erine katlanm ış, a rtık yolla­ rı b ozul mm�, dinl eri unutulmuş, harap mabetleri , ömürleri tükenmiş abidel eri .ziyaret etmiştir. Kitap­ larında gezindiği hemen b ütün Afrika, bütün Asya ve nice Amerika diyarl arı , Fas , Cezair, Mısır, Ara­ bistan , Sahra, İran , Hindistan, Serendip, Angkor, Çin, Japonya vardır. İçl erinde bir tarafdan nice ip­ tidai doğumlu mill etlerin şarkıları ve duaları işiti­ lir. Bir tarafdan bi r tabiat, bir labirent, bir perili or­ man görülür. Bir tarafdan da kendil erine mahsus bi­ rer dünya azametiyle yalnız yaşayan azim devler gi­ b i kah susan, kah haykı ran ve uluyan bahri muhit­ ler duyulur. Kitaplarında yer alan bütün bu iklim­ lerin hepsi d e b unun için, birer şahsi hatıra iklimi ·Olmuştur. Daha son ra, ben Paris'e gidince, bilhassa ro­ man okunan Fransa'da, Pierre Loti 'nin o zamanki Faul. Bourget ve Maupassant gibi en çok okun:ın romancılar arası nda bulunduğunu gördüm. Belki bundan dolay ı d ı r ki , as ıl edebiyatçı lar onun aynı zamanda çok okunan romancılar .arasına karışma­ sına, biraz kıskanarak , sevdiği şeyleri tıpkı Yahya Kemal 'in bazı mısralarında olduğu gibi , birer latife halinde k.�1ydebebilen o zamanın şairi Laurent Tail­ hade: Bourget, Maupassant et Loti Se trouvent dans toutes les gares.

8 On les offre avec le rôti, Bourget, Maupassant et Loti . [1] diye eğleniyordu. Emile Faguet'nin yazdığın a gö­ re, münekkitl erin çoklarının muahezelerine rağmen" Pierre Loti 'nin romanları gittikçe daha çok okunu­ yordu. Kitapları karilerin merakını çekiyo r, üslü­ bunun cazibesi edebiyatçıları cezbediyor, onun hep uzak diyarlarda geçen gizli sanılan ömrünün husu­ siyetleri muasırlarının al akasını tahrik ediyordu . Kitaplarıyle kazandı ğ ı servet sayesinde, Rochefort' daki çocukluk evinin yanındaki bir evi daha satın alarak seyahatlerinden geti rdiği hatı ra eşyas ını bu eve ta§ıyarak bir nevi müze teşkil etmiş oluyordu. Hemen her kitab ı , yeni bir harikul ade eser sa­ yılıyordu. Yirminci asrın ilk senel erinde, l!H4 Har­ binden evvel Fransa'nın as ı l edebiyat üstadLırı bil­ hassa Anatole France, Maurice Barres ve kendisL. Pierre Loti, sayılıyordu. Görülüyor ki, onun uğram ış olduğu kırk kapı­ dan bu kitapda yalnız bir tanesini , İstanbul kapı­ sını aral ıyorum. Bu kitap, .:.m cak bir hulasadır. Lo-· ti 'nin bize dair bu ilk kit:ıplarında bile yadı rgayan­ ·1ar vardı . Her san'atkar nice hususiyetlerin buhran­ l arıyle çarpışır. Onun için, ihtiyacını duyduğu yeni anlayışının üslı1bunu ve edebiyatını duyurmaya ç.:1l ı§ır ve her sayi de bir mes'ele sayılır. O nun şehrimizde yaşadığı senelerde nice dedi­ kodular duyuluyor, fikrinin ve üslı1bunun oldu-· ğu kadar, tabiatının hususiyetleri de bahis mevzuu oluyordu. Loti, şehirde beğendiği yerlerde gezinme � ye gider, hazan sokağa çı karken fes giyer, göğsüne-

[1 J

Notlar ki tabın sonundadır.

9

bir kravat yerine bir eşarp takar, resim çıkarırken elinde tesbihini tutar, bazan hamama gider, bazan bir· kahvehanede oturur, her zaman türkçe ogren­ mek ister, bazan türkçe ders alı r, türkçeyi bildiğine inandırmak da ister, fakat aldığı bu· derslere rağ­ men türkçeyi öğrenemezdi. Türkçe hocasıyle çok alakadar olmuştu. Halis bir şarkl ı. "müteassıp bir din taraftarı, tam bir Osmanlı burj uvas ı gibi bir zihniyeti vardı. İstanbulun muhtelif zamanlarda ve muhtelif semtlerde müteaddit ikametgahları olmuş­ tu. Pierre Loti'nin İstanbulda bulunduğu zaman müşterek Türk dostu Claude Farrere ile tanışmış olmaları kendisi ve bizim için pek hayırl ı olmuş­ tur. O senelerden sonra, sonuncu seyahati hakkında yazmış ol duğu parçal ar, j urnal sahifel eri gibi par­ çal arı ile bize dair yazdığı "Supremes visions d 'O ri­ ent" kitabını sonuncu seyahatinde yazmış ve hasta­ lanarak onu ancak oğlu Samuel Viaud'nun yardı mı il e bastırtmıştı. istanbul 'da hanedan azas ından müntehir Veliahd Yusuf İzzeddin Efendiye sabık Veliahd ve sabık Halife Mecid Efendi ile tanışmış ve aralarında muhaberel eri olmuştu. Balkan Harbi za­ manında Avrupa bir ehl-i salip zihniyetiyle mağ­ lup devletimiz ve vatanımız aleyhine hergün ve her gece matb uattan fışkı ran bir iftira, tezyif ve ha­ karet propagandasına maruz kal ırken, O, milliyeti­ mizi ve medeniyetimizi hemen yegane müdafii gö­ ründüğü günl erde kendisini ne kadar sevmiştik! Kendisinin ismini bir İstanbul sokağına. diğer biri­ sine de dostu Cl.a ude Farrere'in ismirie talik etmiş­ tik. Her yılda bir günü Pierre Loti günü olarak tes'ide karar vermiştik. Sonra, ne garip bir talihsiz­ lik olmuştu ki, -zaten maruz kalmadığı mız hangi bir talihsizlik garabeti kal mamıştı?- bizde de bir

10

Pierre Loti aleyhdarl ığına şahit olduk. Loti 'nin son iki senesi zarfında mefluç olar.ak Rochefort 'daki .evinde kendisine minnettarl ığımızı söylemek için gönderdiğimiz bir heyeti kabul etmişdi. Loti 'nin ·eserleri, bizi müdafaa için yazm ış bulundukl arı bi­ re, biraz unutulmaya başlandıklarını duyarak, Uni­ ·on Française'de bu eserl er hakkında bir konferans vermiştim, Loti'nin bize dair bu kitapfarının kendi tarihimiz ve milli kültürümüz bakımından tercüme edil miş ve dilimize çevrilmiş olarak basılması lazım geldiğine inanıyorum. Loti 'nin ölümünden daha sonra yüzüncü doğum günü'nün tes 'idi için Fransada ve diğer bazı yerler ve memleketlerde olduğu gibi, bizde de, matbuatın iştirakleriyl e, Loti 'nin 100. do­ ğum yıl dönümüne biz de kat ıldık. Loti , İ stanbuldan ayrıl ırken, vaktiyle, Eyüp'e gidip oturmayı sevdiği bir kahvehane kalmı ştı. Eyüp imar edilirken , tu­ rizm bakımından pl surı, bu kahvehanenin yerinin kaybol maması , yıktı rılmaması için bir karar al mak lazım gelir. Nihaeyt vaktiyle kurulmuş oları İstan­ bul Pierre Loti Cemi yetinin, kendine vazife bil dik­ lerini ifa edebilmesi için arada sırada bir yerde top­ Lmabil mesi icab eder. Pierre Loti 'nin ölümünde kendisi tarafından ya­ zılmış ve bir ikisi sonra basılmış eserlerinin elli ki� t ap olduğu görülüyo r. Bu kitapda yalnız bize taal­ lılk edenlerinden bahsettiğimiz kitapları da bildir­ mek istedik. Loti 'nin ölümünden sonra bile karile­ rine verdiği alakalarla hayranlarının doğrudan doğ­ ruya kendisi hakkında yazılmış eserlerle başkaları arası nda kı smen kendine .ait olan parçalar, yüz elli­ ye varmışt ı r. Bütün bunlardan maada, Paris 'deki L 'Association international e des Amis de Pierre Lo­ ti cemiyetinin neşrettiği ayl ık Cahier de Pierre LoL

11 mecmualarıyle adeta küçük bir kütüphane teşkil eder. Biz yalnız bize taalluk eden kitaplarının müc­ mel bir bibliyografisini tesbit ettik. Pie rre Loti 'nin ismi, İsLmbul için, b azılarının zannettikleri gibi, sadece turizm bakımından bit ka­ zanç sayıl maz. Bütün Avrupa al eyhimi ze ayarlanmış . olarak milli topraklarımızı bizden ayı rmak ve ru­ humuzun asal etini bizden mahrum göstermek is­ terken, hemen yal nız o, ruhumuza sadık bir ruhl a, doğrudan doğruya mevcudiyetimizi ve tarihi mede­ niyeti mizi s.ımimi bir sanatkar kalemi ile müdafaa için yazdığı eserler artık kendi paysage'leri içine girmiş, kendi kültürümüze karışmış, ve İstanbulun tarihine mal olmuştur. Bunun için İstanbulun ezeli varl ıkları aras ında bu meşhur isim yalnız şehrimi­ zin bir sokağına verilmi ş sayılmaz fakat maneviya­ tım ız içine de girmiştir. Bir yaz akşamı , güneş batarken, havada birer altın zerresi gibi görünen bütün bu tozlar, bize en kı ymetli hatıralarımız ve gönlümüzün en canl ı his­ lerimiz halinde görüldüğü gibi, şimdi de, azametli şehrimizin eski günler ve gecelerimizden kalma müessir hatıralar ve manzaralarını yad ederken , ha­ yatımıza hislerimiz halinde girmiş olan o mahalle­ l er, mezarlıklar, Eyüp, Haliç, Topk:ıpı, Sarayburnu , Tophane, Beykoz çay ırı a rasında Pierre Loti'nin ki­ tapl arı, romanları , hatıraları, hafızası, daüssılası, aşk dini , din ihtiyacı , tesel l i felsefesi , ölüm düşün­ cesi ve musikisi de, bütün bunl ar içine yerleşerek ve cazibelerini döke rek, hepsi birden bütün bir fü­ sun oluyor.

PİERRE LOTİ'NİN BİZE AİT İLR ESERLERİ

1870"de yi rmi yaşında bul urı:.ın bir bahriyelL Pierre Loti. gemisinin lzmir'e ugramasıyle, ilk defa olarak memleketimize girmiş oluyor. Kendisi, bü­ yük bir enpresyonist o lduğundan, çok kısa sürmüş olan bu ziya retini canlı bir kaç satırla icmalen kay­ dediyo r : Yağmur sağanak halinde boşan ı yorm uş. Gece simsiyahmış. Karanlık ve daracık yoll arda sürüler­ le sokak köpekleri havl ıyormuş. Bi r takım masal esvapları giyinmiş insanlar fenerler, sopal ar ve si­ l ahlar taşı yarak dolaşıyorlarmış. Karanlık içinde yol dan yüksek, azametli bir takım hayvanların yüz­ lerce çan çıngı rdatarak, uzun bir kafi le halinde geç­ tikl eri duyuluyor ve görülüyormuş. Bunlnrın geniş Asya yolları ndan sallana sallana gelen ve geçen bü­ yük bir deve kervanı ol duğunu anlamı�. İşte bu ilk tesadüf, garpl ıLmn şark hakkındaki tahminlerine tamamen uygun görünmüş. Meml eket daha eski bir zaman diyarını düşündürmüş. Zaman, bizim için Sultan Aziz devri , Loti için de Fransa - Almanya harbi zaman ı . 1876 'da, yirmi altı yaşında, Abdülhak Hamid­ den ancak iki yıl daha yaşlı olan Pierre Loti , o za­ mana kadar hizmet ettiği gemilerle muhtelif iklim­ lerde uzu n seyahatler yapmış. bir çok şehirl ere dal-

13

mış, ve, bahriyeli sıfatıyle, nice gecel er yattıkdan sonra, Couronne firkateyniyle, Sel aniğe varıyor. B u . şehirde, yaptığı gezintilerde tepedeki İslam mahal lesine, i l k defa o larak gelince, müslüman ve Osmanl ı alemine tavsiye edil mesi hatıra gelmeye­ cek olan bir noktasından girmiş oluyordu. O za­ manki tam ve yüzde yüz müslüman ve Türk Sel a­ niğin bu mahal lesinde garpde her zaman duyulan rahatsız ve maddi didinme yerine, rah·lt, müsterih. mütevekkil ve manevi bir huzur duyarak bu ses­ sizliğe adeta bir lezzet içine dalm ış oluyor ve, rü­ hunun asal eti sayesinde bu yüksek ve ince mede­ niyetin cazibesiyle adeta sendeliyor. Bu genç, de­ nizlerin ninnilerine alışkın gönl üyle, ezan seslerinin tesellil erini de beraber duymaya başl ayınca, as ı l aradağını bulmuş gibi. meml eketimizin sakin ve müsterih huzuruna kavuşmuş ol duğunu düşünüyor­ du. Burada bir aşk mucizesinin her zamanki rolü­ nü oynamış olması da pek muhtemeldir. Sel aniğin İslam mahal lesinde gezinen Loti, Aziyade'sine ora­ da rast geliyor. Loti : «C 'est l 'amour» diyor, «qui a j ete pour moi, sur cert:ıines contrt'·es de la terre, ce charme mysterieux que j e me suis epuise inutille­ ment a comprendre, a fixer, ô tradui re, par des mots humains . . . » [2]. Yine, Propos d'exil kitabında da : «En somme, il n 'ya j amais eu que l'amour qui ait pu m 'attacher d 'une façon un peu durable a cer­ tains lieux de la terre» diyor [3]. Sel anikte iki buçuk ay kadar bulunduktan son­ ra Loti İst:ınbul a geliyor. Sultan Hamidin kıl ılç ku­ şanma merasimine rastLldığı için, onun resmini \'e

Pierre Loti'nin gençliği

15.

Aziyade'nin resmını çızıyor. Zira kendisi de, Vic­ tor Hugo gibi, resim yapmasını bilen bir yazardı r. Loti, İstanbulda on altı ay bulunuyor. Aziyade kitabı yalnız Aziyadeye aşkının romanse edilmiş hikayesi değil , aynı zaman da İstanbul füsılnunun bir medhiyesidir. Kuvvetli bir dinin kaidelerine ve an'­ anelerinin yasakl arına rağmen bu genç as,ıkla1'111 tehlikeli buluşmaları müessir oluyordu. San 'at­ k.arlar, tıpkı din adaml arı gibi, itikad , iman ve duy­ gul arını sözleriyl e, hatta, sesleriyle dünyanın ta en uzak ikliml erine kadar dağıtmasını ve başkalarına alaka duyurmasını bilirl er. Loti'nin kalpl ere tesir edecek keimeleri bulan bir kal emi vardı. Bunun i­ çindir ki, hikaye ettiği bu aşk maceras ı. karilerini mütehassıs ediyordu. Şimdi belki de siz bu yanlı ş Aziyade ismi nedir'? diyebil eceksiniz. Loti'nin sevdiği kadının ismi Hati­ ce olduğu anlaş ıl ıyor. Kendisinin ismi daha güzeldi ama başkasına duyurmamak için söyliyemiyo rum» dedikten sonra bu ismi bazan Katice diye kaydettiği gibi bu Hatidj e ismini tamamiyle öğrenmemişe ben­ ziyor. Sonraki başka bir kitabında «Les trois dames de l a Kasba» hikayesinde Hatice i sminin Cezayir şi­ vesi telaffuzu ile «Kadidj a» olduğunu galiba tefrik etmiyor. Kendisi söylediği gibi, ne kadar az okumuş ol sa bile, görüyoruz ki, «Les O rientales» ı okumuş ve romanının sonuna doğrU Victor Hugo'nun bir kı t'­ asın ı zikrediyor: deme­ si ve diğer başka gazetelerin bizim mill i menfaatle­ rimiz için yazan Pierre Loti 'ye «İttihadçı herif» de­ meleri karşısında insan bu hatıralarını anlatırken, degeneresence - tereddi kelimesini kullanmak ihti­ yacını duyuyor.

PIRRE LOTl'NİN BİZE DAİR SON ESERLERİ

Pierre Loti'nin bize dair kitapları üzerine 14 Ocak 1950' de Unio ıf Française'de vermiş olduğum bir konferansın ilk kısmında on kitabından bahset­ miş ve bunlara ait zamanlardan da bu kitabın ilk b abları arasında bahsetmiştim. Bu konferasın ikinci kısmını da şimdi yadettiğim daha sonraki zamanlar arasına karıştırarak bahsediyorum. 1 9 1 1 de, kendisini kurtarmaya çalı şan zavallı va­ tanımıza, İtalya, Trablus-u-Garb istilasıyla hücuma başladığı andan itibaren, evvelce söylemiş olduğum gibi, Loti tıpkı matbuatımız tarzında, inkar edilmek istenen haklarımızı müdafaa için kaleme sarılmış ve Balkan harbi sırasında da, 1 9 1 3 'de La Turquie Agonisante - Can çekişen Türkiye kitabıyle, bütün ruhiyle, bu mücadeleye iştirak etmiş, bir çok maka­ leler, mektuplar, tekzipler, cevaplar, izahlar, beyan­ nameler, müdafaanameler, red ve inkarlar yazmaya koyulmuş, ve bütün bunlardan mürekkep kitabını neşretmişti. Denilebilir ki bu kitap hem politikacı partilerin, hem katoliklerin, hem sosyalistlerin, hem farmasonların, hem Balkanl ıların aleyhimizde ateş püskürdükleri bir zamanda basılmış oluyordu. Loti, Edirne'nin kurtuluşundan sonra, Trakyaya . giderek Bulgarların yapmadıkları kalmayan mezali­ mi yerlerinde görmüş, bunları yazarak cih::tn efkar ı umumiyesine ilan etmişti. Bulgaristan Viyana elçi-

129 sinin resmi beyanatıyle kuvvetli bir münakaşaya tu­ tulmuştu. Sanatkar bir yazarın kitapları edebiyat bakımından ne kadar kıymetli ise de, hayat, edebi­ yat bakımından o kadar daha kuvvetlidir ki Loti'nin bu siyasi kitaplarına daha özlü bir alaka duymuştuk. Kendisinin bu son beş kitabı tıpkı milliyetçi bir Türk yazarının siyasi mülahazalarla yazdığı eserler gibidir. Bu acı buhran zamanlarında onun eserleri ruhu mütehassis ettiği gibi, hayatına dair basılmış yaz ılarla öğreniyoruz, ki, kendisinin büyük bir te­ sellisi de biz Türklerden aldığı şükran ve muhabbet mektupları olmuştur. Loti, bizim hukukumuzu müdafaa ettiği kitap­ larında kendimizi düşmanlarımıza ahl aken faik bilir, gerek Bulgar, gerek Rum, gerek Ermeni, gerek Bal­ kanlı müstevlilerin topraklarımızı istilalarını barbar­ ların istilası diye tavsif ederdi. Çünkü onlar bizi im­ ha etmek istiyorlar, kendisi, muhafazakar olan bizim idaremizin teveffukuna inanıyor, ve gerek Balkan harbinden evvelki zamanlarda, gerek Balkan harbin­ de işgal edilen yerlerimizde nice vah�etlere maruz kaldığımızı, müessir bir ısrarla anlatıyordu. Loti, Ruslaştırılmış Balkanl ıların, sovyetize edil­ mi ş Balkanların Rusya'nın Avrupa'yı istila yollarını açtıklarını ve bu yolları kapatmak için Türkiyenin mevcudiyetinden istifade olunmasını -evvelce bunu Lamartine'in düşünmü� olduğu gibi- tasvib ve tav­ siye ediyordu. La Question d'Orient -Şark Meselesi doğurtul­ muş ve Les minorites denilen ekalliyetler meselesi büyütülmüş, öyleki, bütün bir ilim halini almış­ dı. Bunların hükumetlerde siyasiyatçıları, memle­ ketlerde mütehassısları, mekteplerde hocaları, mat­ buatda muharrirJeri, p_aral ı konferansl�rda yardak'.'"

130 çıları, pa rt il erd e hatipleri, ta ri k a tl e rd e all ameleri vardı. Bizim b ütü n mi l l i tarihimiz hep bu isnad ve propagandaların envaı ile meşgul ol m a l ıy d ı . Kendi tarihimizde bu iddialara karşı hakikatlerimizin mü­ dafaa alimleri , şairleri, h o c a l a r ı , şah id l e ri, muharrir­ leri, gazetecileri, avukatları bulunmalı değil mi y di? Onlar haklarımızı m u h teli f dillerle söyleyebilmeli, anlatabilmeli, yaz a bi l m e li ve duyurabilmeli d e ği l l e r

miydi? Bizim yalnız bir tek fuzuli, dostumuz ve hris­ t iy an olan bir şahidimiz vardı : Pierre Loti. Bir müstes.rik, bazan, a lak a d a r o l d u ğ u bir mev­ zuda, malumatını üstadane bir surette açıklarken kıymetli yazıları arasında bizim kıymetsiz bir yaza­ rın irtikap etmiyeceği ya n l ı ş lar a düşebilir. Bunun içindir ki, Loti bazan, menfaatlerimizi müdafaa sa­ dedinde sa rahaten muzır ve haksız bir iddiada bulu­ nabilir. Biz milli, tarihi göriif�lerimizi PieıTe Loti'ye iyi­ ce anlatabilmeliydik. Hemen b ü t ün müdafaa silahla­ rı mı z ı ihmal ettiğimiz z a m a n la r d a yapmadığımız ha­ ta k al m adığ ı gibi, Pierre Loti'den daha fazla istifade edemeyişimizin sebebi yine bir beceriksizliğimizin mahsülüydü. Onun «dokümantasyonU>> bir hayli zaif­ ti. La Turquie Agonisante - Can çekişen Tü rkiye'­ nin bazı s ayfal ar ın d a «Une dame de Stamboul - İs­ tanbullu bir hanım» ın söyledikleri duyulu r. Bu sa­ tırl arın Loti'ye tanıdığımız bazı dostların yazmış ol­ duklarını duyar, bazı dedikoduları işitir, onl a rı n ba­ zı ahbaplarının kendi isimlerinin d uyul m am as ı n ı is­ tediklerini anlardık. B u nl a r Loti'ye bazı şeyler bil­ diriyorlardı ama, kendilerine muarız bazı tatlı su frenklerinin kulaklarına g el me m e si ni de i s tiyo rl ar­ ·

dı. Loti 'ye bu mektupları gönderenlerin bazıları ne

131 hakikatlerimizi duyacak seviyede bulunuyorlar, ne de kendilerine gösterilecek emniyete l ayık oluyor­ lardı. Düşüni.iyornm ki, Loti'nin mektuplarına itimad edeceği bir samimiyetl e kendisine gönderilebil e ceği izahat, vesaik ve malUmat, bizim için kıymetli neti­ celer temin edebilecekti. Şahsi hiç bir şey isteme­ den, böyle mütehassıs ve samimi bir katip ve mah­ rem bir dost intihabı gibi, Pierre Loti 'y e t öyle bir muhabir kabul ettirilebilse, onun yazıları için pek faydal ı olacağını anlatmaya çalışmıştım. Loti 'nin da­ ha kolay ve daha çok yazabilmesi için kendisini hem teşvik, hem tenvir edecek bir nevi - ls i.anbulun so­ nuncu seyahatinde yanında bulundurulan Kenan Bey gibi - birisinin mevcut bulunması bir çok hayırlı o­ hcagı görülüyordu. Fakat, ne zaman, bir mevki nüfuzu ve selfilıi­ yeti görülmeden, sırf bir gönüllü kanaat ve t€ş2b­ büsle şahsi bir menfaat değil, yalnız milli bir gaye namına anlatmak kabul ettirmek istedimse, sel ahi­ yetli bir mevki zihniyetinin fikir ve mülahazamı na­ zar-ı itibare almıyarak bunu iptidai ve zait t2lakki ettiğini, ve itirazlara maruz tutarak istihfaf ettiğini görmeye alıştım. Ve ben bunların hepsini kaybolmuş fı rsatlar diye telakki ettim. 1 9 1 4 'de, Cihan Harbine katılınca, Fransa, İttifa k devletleri safında, biz ise karşıki safda bulunduk. Bize karşı harbeden İtilaf devletlerinin askerleri ken ­ . di topraklarımız işgal etmiş ve idarelerinin matbuatı da, harpten sonra, bizi her türlü töhmetle:r; altında tu­ tuyorlar ve bilhassa Ermenilerin harp zamanında bi­ zim memleketimize ihanet ettiklerini bilmiyorlar gi­ bi, kendileri mazlllm bir millet diye, bizi onlara kar­ �ı mes'ul tutmak istiyorlardı. Loti, Fransa ile Türki-

132 ye arasında harp olduğu halde, mütareke senelerin­ de sulh daha imza edilmemişken, Türkiye hukukunu tarihi ve hali hazırda müdafaa için yazılariyle dikka­ te değer bir cesaret gösteriyordu. 1 9 1 8 'de «Le s Mas­ sacres d'Armenie - Ermenistan kıtalleri» risalesini neşred.erek ilk defa olmak üzere l ehimizde bir ses duyurmuş oluyordu. Asırlardan beridir E rmeniler, hristiyan oldukl arından, Avrupa'nın müteaassıpları­ nı aleyhimizde tahrik etmişlerdi. Hakikati söyleyen ·bu kitap çıkınca bütün düşmanlarımız hep birden Lo­ ti'ye karşı hücum ettiler. Hatta hayatı aleyhine sui­ kastler haz ı rlandığı duyuldu. Loti 1 9 1 9 'da «Les Allies qu'il nous faudrait - Bi­ ze lüzumu olan müttefikler» fikrini en evvel Le Fi­ garo'da bir makale olarak neşretmişti. Bu, havai, şai­ rane, edebi bir yazı değil, en feci ve kanlı bir harbden sonra memleketin efkar-ı umumiyesi düşmanlarımı­ zın zehirli propagandaları ile pek asabi ve titiz görün­ düğü bir zamanda hayli cesur görünen bir fikirdi. Memleketin an'anevi hürriyeti içinde bile hayli ce­ saretli duyulan bu fikir, Fransa·nın menfaatlerinin yalnız bizimle anlaşmakta olduğunu izahla, bütün bir program demek oluyordu. Başka diğer yazılariy­ le makalelerinden mürekkep ait eserleriyle şarkl ı ve hatta kısmen müslüman ruhiyle bu ikinci vatanını söylemiş, yazmış ve du­ yurmuş oluyo r Şimdi; müsahabemi ikmal ederken, burada bir itirafda bulunmak ihtiyacını duyuyorum. Ancak, hu ­ l asaten bir fikir duyurmak kasdiyle bahsettiğim bu kitapların bilhassa sonuncuları , tarihimizin en feci günlerinden bahsediyor ki, bunları kendi hastalıkla­ rımız gibi hatırlıyorum. Milli istiklalimizi kaybetmek­ ten korktuğumuz bu feci günler içinde, Bulgarların bir müddet işgal ettikleri Edirne, R umla rın bir müd­ det işgal ettikleri İzmir, yabancıların bir müddet başkalarına bırakılmasından bahsettikleri İstanbul, o tarihi günlerde, tabii ve tarihi haklarımızın anlaş ı l mas ı için yazılmış bu kitaplar o kadar ruhumuzn girmiş ve fikrimizi o kadar şidde tle sarsmıştı ki, bu feci günlerin hatıraları içinde onları birtakım Ki­ tab ı mukaddesler gibi hatırlıyorum. Bunun içindir ki, bu acı senelerin hatıralarını beraber yaşadığıml /. muasırlarımızın bazıları, şimdi aramızda bulunurlar­ ken, bu tarihi günlerin hafızasında ve onl arın hu­ zurunda olurken, bu kitaplardan heyecana kapılmak istemekden mahsus böyle sureta hissiz ve kalbsiz kal­ mış gibi, mahsus ruhi buh ranl ardan soğumuş ve sus­ muş gibi, öyle bir sadelikle ve saygısızlıkla bahsedi­ ş imi o kadar bir mahrumiyet gibi duydum ki, hepini­ zin huzurunuzda adeta bir mahcubiyet duyuyorum. .

­

-

PIERRE LOTl'NİN SON ZAıVIANLARI VE ÖLÜMÜ

Loti , son zamanlarına yaklaşın caya kadar, sıhha­ tini, kuvvetini ve hatta kı::men de geı:ıçliğini muh afa ­ za e der gibi görüni:iyordu . . Tekaüt oluşundan , Versail­ les sulhnamesinden, ve b ilhassa Sevres muahedena­ ınesinin hazırlanışından sonra , geçen seneler zarfında . bir yandan memleketimizin arka arkaya maruz kal­ dığı felak etlerimiz kendisini o kadar meyus etmişdi ve diğer. yandan da haklarımızı müdafaa için bütün kuvvetlerini o kadar israf ile harca.m ışdı ki, artık yo­ rnlmuş ihtiyarlamış, ve . hastalanmış görünüyordu. Asil ruhile, bize ka rşı yapılmak istenilen haksızlıklar için hep iştika ediyor, ve doğru bul duğu kendi fikir­ lerini kabul e tt i rmek emeliyle ad e ta isyan ediyordu . O zamanl arda kiminle görüşür ve kiminle mektupla­ şırsa hep Sevres. fecaatini tashih ettirmek gayesiyle mutlaka birşey yapmak iktiza ettiğini anlatmıya çal ı ­ ş ı rmış. Kendisinin etrafında bulunanl ara v e kendi­ siyle görüştüklerinin hepsine: «Ah ! şu mel 'un Sevres muahedesini nasıl tashih ettirebilmeli?» dermi ş Etra­ fında bulunanların hepsi de bu yoldaki his ve fikirle­ rini müttefiken tasdik ediyorlar, Sevres muahedena­ mesi bizim imparatorluğumuzun ahalisinin sulh ve saadetlerini koruyan bir sulhname değil, Türkiye'nin ve Tü rkl erin bir nev'i tasfiyesi halinde haz ı rlanıl ıyor şeni ve şeci bir yüz karası ol arak zorl a aleyhimize ,

.

139 kabul ettirilmek, bir esaret höcceti diye . imza etti­ rilmek isteniliyordu. Filhakika o zamanlardan sonra, gazete makalesi, tarih ve hatıra kitabı , bazıları başka dillerden fran­ sızcaya tercüme edilmi ş bir takım yazıl arla anlaşıl­ clı ki, Versailles sulhnamesi ve bilhassa sevres mua­ hedenamesi tarihin malum rezaletlerinden biri ol­ muşdu. Bu sulh gayesi bazı samimi müttefikleıin , sel ahiyetli filozofların düşüncelerine değil, bilhassa Lloyd Gorges, Wilson, Clemanceau gibi politika­ cJların yanlarında bulunan birkaç kişinin inanılmaz cehaletleri, kinleri , hesapları, hataları ve tezadları , ve bilhassa Yunanistan'ın bizim aleyhimizdeki sui­ kastının entrikaları neticesiydi .Sevres muahedena­ mesi bize imza ettirilmek istenilince yegane kalan ç a re bütün milletin bu sulha isyanı olabilirdi , ve na­ s ıl ki böyle olmuştur. Bizim zavall ı fazla Şarkl ı ve t a saray muhitleri­ n e k ada r onlarla bir uzlaşma, bir anlaşma vehmine katılmak, büyük bir cehalet ve gabavetden ibaret o luyor, ve guya ukalavari bütün bu budalalıklar Rıza Tevfikvari safsatalar bir ihanet teşkil ediyor­ du. 1920 Ağustosunda sulh heyeti Sevres muahede­ sini imzalamışdı. Pierre Loti, milli bir anlayışla ru­ hen bize mutabı k kalıyordu. Loti'nin yıllardan beri yanında bulunan katibi Mösyö Mauberger bu son senelerde kendisinin son faaliyetlerini hep bizim haklarımızı müdafaa için sarfettiğini, hep bu muahedenamenin haksızl ıkları­ nı izah ettiğini, gece gündüz sözlerinde hep bu hak­ sızlıkl ara tahammül edemeyişinin ıztırabiyle hasta­ l andığını anlatır dururmuş. Loti, ilk romanını bastırmakla kendisini muhar-

.

140

olan ihtiyar madame Juliette Adam'a gönderdiği mektubunda : «Rien ne fatigue rir olarak tanıttır mış

et ne tue comme l 'indignation !�> d iy o rdu (28) . Loti, Ey l ü l 1921 de 7 1 yaşında i ken Rochefort'da­ ki evinde kendisine bir felç arız olmuşdu. Artı k evin­ den ç ı km ad ığı gibi, evinde bile n ad ir olarak misafi r kabul e diyo rdu . Claude Farrere, 24 Kanunuevvel 1 921 de Pierre Loti 'nin bir t elgraf n a mes ini a l m ış d ı . Ankara Büyük Millet Meclisinin gönderdi ği bir heyetin Rochefort' daki evinde ya p ılaca k bir resm-i kabule kendisinin i şti rakini isti y o rdu . Farrere Loti 'nin mefluç olduğu ­ nu bilmeden geleceğini söyl e mi şd i . Ro chefo rt 'a va­ rı n ca Loti'nin ağır h as ta olduğunu, oğlu Samuel 'i n seyahatte b ul undu ğunu öğrenerek resmi kabulü ida­ re etmesinin l üzumunu anlamış. Ankara'da Büyük Millet Meclisinin te şekk ü l ünden s o nra gel e n bu he­ yet B ü yük Millet Meclisi Faris mümessilinin refika­ siyle m ü m essi l l iğin bir katibinden mü rek kep bulu­ nuyormuş. Cbude Farrere, Loti kitabında bu resm-i k ab u l ü uzun uz ad ıya an l at ı yor . Hem kendisinin bu kitabı , hem de Müfide Tek hanımın vaktiyle günde­ lik bir gazetedeki beyanatı biribirini tekid ediyor w Rochefort'daki merasimin nasıl cereyan ettiğini et­ rafiyle anlatıyor. O gü n , heyetim i z , Lotrnin evine çay saatinde varmak için, biraz geç ge l mi ş . Ro ch efo r t gib i bu taş­ ra şehrinde gelen heyetler yemekden iki saat sonrn gelirlermiş ve yapılan merasim de bir iki saat son­ ra b i te rm i ş . Bizim heyet şimendiferl e gelmemiş. Şeh­ rin en muteber tel akki edilen otelinde aranılmış fakat b u lu na mam ı ş . Bunun için Loti 'nin evinde del egas ­ yonumuz biraz gecikmiş diye b i r te l aş duyulmuş. Nihayet Müfide hanım ve mümessilin katibi, ikisi

141 de birlikde otomobil l e gelmişler. İ kisi de Loti'yi gör­ mekle pek mütehas s ı s görünüyorlarmış. Rochefort'daki evde bulunanlar bu heyetin geli­ �inden pek memnun olmuşlar. Farrere hasta Loti 'nin evi!fde adeta evsahibi s ıfatiyle kendilerini istikbal etmiş. Müfide han ıma getirilen hediyenin

ne ol­

duğunu sormuş. Müfide hanım da bunun hiç bir mad­ di k ı ymeti bulunmıyan, Loti'ye hiç l ayık olmıyan, yeni , çirkin ve k ıymetsiz bir hal ı olduğunu, l akin bunu ana ve babaları Rumlar tarafından öl dürülmüş öksüz çocukların mahza Loti'ye hediye olmak üzere örmüş oldukları bir hal ı bulunduğunu, bir de Musta­

fa Kemal Paşa'nın el yazısıyle bir mektup olduğunu .söylemi ş . Loti, gelen bu heyeti evindeki birkaç kişiyl e bir­ likte cami odasında kabul etmiş. Odada ı ş ı k olarak, yalnız Aziyade'nin mezar taşının üstüne asılmış mor bir yağ kandili varmış. Cami denilen o da hemen he­ men karanlık görünüyor ve pek de soğuk duyuluyor­ muş. Loti o gün çok hasta imiş. Yanında bulunan iki adamı kendisini tutuyorlarmış. Müfide hanımla ku­ caklaşmışl ar. Loti teessüründen ilkönce, hiçbir

şey

söyliyememiş. Müfide hanım da ağlamaya başlamış, o da teessüründen söylediklerini o kadar yavaş bir sesle söyl üyormuş

ki

Farrere müdahale etmek m ec­

buriyetiyle, biraz daha yüksek bir sesle söylemesini rica etmiş. Loti o gün, bir arzusunu bildirmiş. Claude Far­ rere'in birgün daha evinde kalmas ını ve Müfide ha­ nımın d a Rochefort'daki ismi arap tel affuzu ile «Le Grand Bacha» otelinde birgün daha kalmas ını

ve

bu s ayede ertesi günü bir daha evine gelmesini rica etmi ş . E rtesi günü tekrar gelen Müfide hanımla bir

daha uzun uzun görüşmüşler. Ayrılacakl arken Loti :

142 «Ben art ı k öleceği m ! » dedikten son ra Farrere'e hita­

ben : «Siz

b eni m eserime devam e d ec ek si niz

,

deği l

mi '?:-> diye sormuş. O da, biraz tiyatro ed a si y l e önün­ de diz ç ö kerek : «Evet devam

edeceğim!» diye yemin Fiihakika Loti'nin ölümünden s o n ra Claude Farrere'in d o stl u ğ un a ve b i z e muhabbetine sadık kaldığı d o ğ ru du r .

etmiş.

Bu zamanlarda Fransız edebiyatçıları aralarında mühim tel akki edilen bir olayla meşgul o l u y orla r dı

.

B e stekar Camille Saint - S a e ns ı n ö l ü mü yl e on iki '

sivil Legi, on d honn e ur b ü y ü k "

Crois'sının biri sa­

hipsiz kal m ı ş o l uy o rd u. O n un y e rin e en layık gö­

nün Pierre

Loti 'ye

verilmesi için edebiyatçılar ve

s a n a t k a rla r aras ı nda maarif ve güzel sanatlar vekale­

tine bir tal epname yazılması an'anesi vardı . Pierre

Louyi s Claude Farrere'e bir mektupla bunun Lo ti için i :::tenilm e s i ne yard ı m ' etmesini yazmış ve

Far­

rere de haz ı rladığı bu istidayı diğer sekiz muharrire de imzalattırmışdı . Bunlar arasında Loti

ile

hemen

ayni yaşta bulunan P a u l B o urget de bu istida da «Üs­ tadımız Pierre Loti» diye yazı l masına rağmen ken­

di

de imza etmiş ve o zaman H a r b i y e vekili b ul u

nan, akademi azasından o l an Louis Barthou da

etmiş. Maarif ve g ü z el s anatlar

­

imza

vekaletine takdim

edilen bu istida üzerine hükümetçe Le gi on d'honneur büyün Crois'mın Pierre

tırılmış. Kendisini

Lo ti ye verilmesi kararlaş­ '

gö rmiy e ge l en Claude Farrere,

Loti 'nin de bütün b u dostları gibi b u h ab er de n p ek memnun olacağını umarken bir hayal sukutuna düş­ m üş , zira Loti, şimdi

bu haberden t amami yl e

yıtsız görünerek o zama n da yalnız Ankara Millet Meclisinin

hey etinin

ka­

B ü yü k

istikbaliyle z i h n en

meş­

gul oluyormuş.

Aradan

az zaman geçtikten sonra

Legi o n d 'hon- .

143 ner ni � anının büyük Crois'ını hükumet namına tev­ di edecek bir zatın i n ti hab ı l az ı m gelmiş. Lot i hasfo ve mefluç ol duğundan bu ta'lik re� minin Roch efort'­ daki evinde y ap ı lma sı nı is tiy o r ve bu tabii ad e di li yor l akin nişanı Loti'ye takacak zatın intihabı bir me­ s el e oluyordu. Kendisinin samimi ve eski bir dos­ tu, eserl eri hakkında kendi kitapları b ulu na n Aca­ demie azası Louis Barthou 'nun bundan pek m em ­ nun ve müftehir bulunacağı da malum ve muhakkak­ ken kendisine nişanı g e t iren zatın intihab ında Loti bir hayli müşkilpesent bulunuyordu. O kendisim· verilen Grand Crois'ın vekaleti tarafından bir ede­ biyatçı s ıfatiy l e değil kendisine Bahriye Vekal eti tarafından ve bir bahriyeli sıfatiyle onun için ken­ disine bir asker, bir bahriyeli tarafından verilmesini is ti y o r . Louis B arthou, ayni zamanda Harbiye Ve­ kili

bulunduğundan asker

telakki

edebileceğini

söyleyerek intihab o lunmad ı ğ ın a mü t e e s s ir görü n ü­

yordu . Sonra kendisine Claude Farrere nice y ıl la r­ dır sizin bir talebeniz, hem asker hem de tam istediğiniz

gibi bir bahriye lidi r denilince de titizlikleri

d uy uluy o r, bu ihtiyar, hasta, mefluç adam bu büyük Crois'ının verilmesine ehemmiyet atfetmez iki dostunun da

müteessir

olacaklarına,

g ib i, her rencide

edileceklerine, bir k ı y met atfetmiyor, tanınmış

olan

çekingenliğine, mahcubiyetine rağmen, genç bir ada­

mın azim ve kararı ile ısrar derecesinde, «Farrere be­ nim talebem, tilmizin bulunduğunu s ö yl ü y orsa da onun kitaplariyle benim

eserlerim arasında hiçbir

münasebet y o ktu r ! » diyor ve onu da kabul etmiye­ rek büyük Crois'ını ondan i stemiyor, kendi intihabı üzerine amiral Lacaze'ın

ellerinden

alıy o r . Tabii

Farrere, Loti kitabında nişanının ne Louis Barthou,

ı44 ne de kendisi tarafından intihap edilmemiş oldukla­ rından hiç bahsetmiyor. Pierre Loti 'nin Rochefort'daki evinde

o

gün hu­

susi bir tören haz ı rl anmı ş . Yemek odasının bir kıs­ mına bir perde gerilmiş. Tam bu merasim dakikasın­

da bu perde açı l m ı ş

ve Loti büyük üniforması ile

bir kol tukta oturmuş

bulunuyor. Bir yanda oğlu

Samuel , bir yanında da alaturka giyinmiş, yani şal­ varl ı , cepkenli, s ı rmalı yaldızlı elbisesiyle emekdar hademesi Oo:man görünüyorlar. Bu resmin adeti veç­ hile hem tanbur, hem boru çal ınıyor, Loti, kendisi­

ne yapılan merasimi bütün ruhiyl e duyduğu anlaşı­ l ı yor. Gözlerinden iki damla yaş aktığı görülüyor. Bu merasim tamamiyle

müessi r ve hazin olmuş.

Matbuat o kadar habersiz ki teferruatından hiç bah­ solunmuyor. Loti , bizim l zmir'i kurtardığımızı öğrenmiş fa­ kat Lozan muahedesine erişememişdi. Bir müddet sonra, 10 Haziran 1 923 de, 73 yaşın­ da iken Loti, Hendaye'deki yazlık evinde vefat etti. Vasiyetnamesi mucibince Ol eron adasında ecdadının

Rochefort

karşısındaki

evl erinin bahçesindeki

bir dıvarın önünde haz ı rlanmış olan ve üstünde yal­ nız Pierre Loti yazı l ı bir taş altına defnolundu. O gün, Loti 'nin çok sevdiği İ stanbul 'un bir çok binalarında hatta Galata kulesinde bil e Türk - Fran­ sız, yarıya çekilmiş matem bayrakları yan yana gö­ rünüyor, ölümün tesirine

b eraberce iştirak edili­

yordu. O s ı rada sulh müzakeratı için bizim delegasyonu­ muz Lozan'da bulunuyordu. İ smet Paşa, Loti 'nin ölü­ münü duyunca cenazesinde bulunmak için heyet a­ zasından Ahmet İ hsan' ı delegasyonun ve Türk mat­ buatı nın mümessili sıfatiyl e oraya gö:rıdermişdi. Ah-

145 met İ hsan Servetifünunda çı kan bir yazısında bu cenazeye nasıl iştirak ettiğini anl atır. Rochefort'da­ ki evine gidip oradan kaldırılan Oleron adasına nak­ ledilen tabutunu takip ediyor. C enaze, adada, Loti'­ nin doğduğu evin kapı sına gelince, vasiyeti mucibin­

ce merasimin bittiği söyl enilerek yal n ı z ail e sinin ef­ radı , eski bazı dostları , bir de, eski emekli hizmetçi­ l eri içeriye al ınmış. Ahmet İhsan'ın Türkiye mümes­ sili olaral{ geldiği öğrenilince kendisini diğerleriyle birlikte içeriye almışl ar.

Pierre Loti 'nin eski hiz­ Ahmet İ hsan'ı onun

metçisi Osman, ağl ıya ağlıya,

gömül e ceği noktaya kadar götürmüş. Loti'nin bu yazıda resmi görülen mezarı önün­ deki d ıvarda tunçtan bir hurma dal ı asılmış görünü­ yor. Dünyanın öbür ucunda kalan Saint adasının müslüman ahalisi bu Loti 'ye, dinlerinin

-

Maurice

hurm a dal ını Pierre

muhabbetli bir hatırası olarak

göndermişler. Onlar bile bu Türk ve müslüman dos­ tunu unutmak istememişler. ıKüçük bir adanın met­ ruk bir bahçesindeki bu protestan mezarının önün­ de kal an bu tunç hurma dal ı bütün dünya hat ı ral a­ rını terketmiş bir mezar önünde,

ölümden yegane

kalm ı ş bir hatıra halinde görünüyor. Cenab Şehabettin'in o zaman neşrettiği bir ma­ kalesinde Loti'ye dair hatırasını yazan bir Fransız muharririnin yazıs ı onun namesi hazırlan ı l d ı ğ ı

meşum sevres muahede­

s ı ralarda:

«Türkiye'nin

inhi­

damını kurtarmak ve bizim fikri ve manevi nüfuzu­ muzun müdafaa s ı için daha ne diyebilirim? Hepsini , hepsini haykırd ı m ! » demiş olduğunu zikr etmişdi.

PIERRE LOTI ALEYHTARLIGI -

I --

Avrupa'ya ilk önce gitmiş

olan eski yazarları-­

mızın seyahatnamel eri, mesela elçi Esseyit AlL Efen­ di, mesela Abdülhak Hamid'in babası elçi müverrih Hayrullah Efendi okunulunca anlaşıl ıyor ki, bunlar garbın ne olduğunu duymak için lüzumlu birer mer­ hale teşkil ediyorlardı. A vrupa'nın leh veya aleyhin­

de düşünüşlerimizin doğruluğuna varabilmek için uzun bir al ı şkanl ı k devresi Iazım geliyordu. Ga rp'tan bize

gelmiş bulunan

seyyahların da

böyle bir hazırlanma devrine lüzum hasıl oldu. Garp yazarl arının bir kısmı tamamen ehl i salip zihniye­ tiyle gelmişlerdi. Theophile

Gautier gibi s anatkar

ruhu ile, şehrimizin manzaralarını hariçten resmeder­ ken hiç olmazsa bir hayret ifade etmez. Onun zama­ nında hiç olmazsa taaccüp yok ve biraz alışJ