Selahattin Eyyubi: Din Savaşları Siyaseti [1 ed.]
 9786053143383

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

MALCOLM CAMERON LYONS Cambridge

Üniversitesi

Edebiyatı alanında

Pcmbroke

College üyesidir

ve Arap

Sir Thomas Adams Profesörlük unvanına

sahiptir. Profesör Lyons, Arabic Literature Dergisi'nin kurucusu olmanın yanı sıra, bu alanda birçok kitap yazmış, editör ve çevirmen olarak katkı sağlamıştır. Eserlerinden en önemlileri arasında üç ciltlik The Arabian Epic yer alır.

D.E.P.

JACKSON

1967-1970 yıllan arasında Cambridgc Üniversitesi Pembroke College'da araştırma üyesi olarak görev yapmıştır. St. Andrews Üniversitesi Abbasi Araştırmaları Bölümü yöneticisidir.

İdeaAyrıntı Dizisi

Ayrıntı Yayınları

Ayrıntı: 1250 ldeaAyrıntı Dizisi: 38 Selahattin Eyyubi Din Savaşları Siyaseti Malcolm Cameron Lyans 6' D.E.P. /ackson Kitabın Orijinal Adı Sa/adin The Politics of the Holy War İngilizceden Çeviren Aydın Çavdar Son Okuma Ahmet Batmaz @

Faculty of Oriental Studies, University of Cambridge 1982 Bu kitabın tüm yayım hakları Ayrıntı Yaymları'na aittir. Kapak Fotoğrafı DeAgostini/Getty lmages Turkey Kapak Tasarımı Gökçe Alper Dizgi F.sin Yetiş Baskı ve Cilt Kayhan Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti. Merkez Efendi Mah. Fazı/paşa Cad. No: 812 Topkapı!lstanbul Tel.: (0212) 612 31 85 - 576 00 66 Sertifika No.: 12156

201 8

Birinci Basım: Baskı Adedi: 2000

978-605-3 1 4-338-3 10704

ISBN Sertitlka No.:

AYRINTI YAYINI.ARI Basım Dağıtım San ve Tic. A.Ş. Hobyar Mah. Cemal Nadir Sok. No: Cağaloğlu - İstanbul Tel.: ıs oo Faks: ıs ıı www.ayrinliyayinlari.com.lr & [email protected]

(0 2 1 2 ) 5 1 2

W/ lwillcr.com/ayrintiyayinevi

il

3 (02 1 2) 5 1 2

facebook.com/ayrintiyayinevi

a

insıagrarn.com/ayrintiyayinlari

Selahattin Eyyubi Din Savaşları Siyaseti Malcolm Cameron Lyons

& D.E.P.

Jackson

İDEAAYRINTI DİZİSİ İHVAN-I SAFA RiSALELERİ 1. Cilt SÜRYANİLER

ROMANTİK ORTADOGU Metinlerarası Bir Deneme Hayri K. Yetik

KIZILBAŞLAR/ ALEVİLER

ADEM İLE HAVVA HER YERDE Yahudilik, Hıristiyanlık ve lslamiyet te İlk insan

Krisztina Kehl-Bodrogi

Mineke Schipper

İBNI HALDUN Tarih Biliminin Doğuşu

Louis Gardet & Georges Anawati

Mutay Ôztemiz

'

İSLAM TEOLOJİSİNE GİRİŞ

Yves Lacoste

İBNI ARABi VE DERRIDA Tasavvuf ve Yapısöküm JanAlmond CENNETİN EL EŞTİRİSİ RolandBoer

ARKAİK ORTADOCU Güncellenen Metinlerin Kurgusökümü Hayri K. Yetik

İHVAN-I SAFA RİSALELERİ 5.Cilt

MÜSLÜMAN KÜLTÜRÜ V. V. Barthold

FİDEL VE DİN

İHVAN-I SAFA RiSALELERİ 2. Cilt

MESİH GARABETİ Paradoks mu Diyalektik mi?

HIRİSTİYANLIKTAKİ ATEiZM Exodus'un ve Krallığın Dini Ernst Bloch

KOMÜNİSTLERDEN İSI.AMCILARA Bir 20. Yüzyıl Tarihi: Endonezya

Frei Betto

Slavoj Ziiek & John Milbank

DİN FEI.SEFESİ Klasik ve Güncel Meseleler

Der.: PaulCopan & Chad Meis ter

TEOLOJiDEKİ SOSYOLOJİ Düşünümsellik ve inanç

Adrian Vickers

KieranFlanagan

İHVAN-1 SAFA RiSALELERİ 3. Cilt

ISLAM VE SOSYALiZM

OXFORD ISLAM sözLO(jü

MUHAMMED, ŞARLMAN VE AVRUPA'NIN KÖKENLERİ Arkeoloji ve Pirenne Tezi

Baş Editör: John L Esposito

ILAHINAME Feridüddin Att4r

S. Müşir Hüseyin Kidvai

Richard Hodges & David Whitehouse

PAPA V E MUSSOLİNİ

XI. Pius'un Gizli Tarihi ve

MÜSLÜMAN SİTE

Avrupa'da Faşizmin Y-ıikselişi

Louis Gardeı

D avid J. Kertzer

İHVAN-I SAFA RİSALELERİ 4. Cilt

ISLAM'DA "TASVİR SORUNU" VAR MI! SilviaNaef

İçindekiler

-Ônsöz 7 1. İlk Maceralar 9 2. Mısır Veziri. . 49 3. Mısır Hükümdarı . . 71 4. Suriye'nin Gölgesi . 85 5. Bağımsızlık . 99 6. Mısır'dan Suriye'ye . . . 112 7. Savaş ve Diplomasi . 130 8. Mısır Arası . 148 9. Yenilgi ve Sıkıntılar . . . .. . . . . 160 10. Konsolidasyon ve Genişleme . 177 11. Fırsatlar . . . . 199 12. Halep'in Alınışı .. . .. . .. 220 13. İmparatorluğun Oluşumu ve Din Savaşları . . . .. . 254 14. İmparatorluğun Sonu . . . . ... .. . 279 15. Hazırlıklar . . .. ... .. . . . . . ... . .. 305 16. Hıttin . .. . . . . .. . .... .. .. . . . .. . 319 17. Kudüs'ün Alınışı .. .. . . ... . .. . . . .. . ... . . . 334 18. Başarı ve Başarısızlık . . . . .. . . .. . . .. . . 348 19. Haçlılar Akka'da . .. . . . .. ... .. . . ... . . . . . 368 20. Akka' nın Düşüşü . ... . . . . . .. . ...... . .. . .. . 384 21. Eşitlik .. ... . .. . . . . . . . . .. . ... 412 22. Sonuç Bölümü . . .. . . . 452 - Notlarda Kullanılan Kısaltmalar . . ... . . . ... . . . . .. . . 473 - Kaynakça . . .. . . . . . . . . . . . 474 ...........................................................................................................

................................................................................................

......................................................................................... ....... ................................. ..................................... ...............

........................................................................... ...........

.......................................................... ....................................... ............................. ................................................ .. ... ...................................................................................

.................................................... .............................................

..................... ... ..................... ......... . .... .. ....... ..... . ........................................................... .....

........................................................................ .... ............... ..... . ................ . ............................... .

................ .

. ............... .. .

............ ........ ........... ......... .......

....... .. .....

.

.

.

..... .. .....

............ .....

... .

. . .. ....... .. .

..... ...........

.

.. ..

..

.... . .

.. ........

.... .......

.. . ........ ....... .. ............ . .. ..

. ........... .... .. ...........

.. ... ...... .. .. ........ . . .

............ ............... ........

....... ... .....

.

.................... .. .

... ...... . ... .... .............. .

............. . ......

...

.... .......... ...... ..

.... ............. ... ...

...... .....

..........

.............. .... ............. .......... .... .

.... ....... . ............. .... . . ...

..............

... .............

...

. .......

.... ... . .

...... ... ...

.. .. . ...... ..

... ..

...... .......

........... ......

...

....... ... .................... ................. .... .... ......... .

. .. .... ..... ...

. .

............... ...... ........... ......... ......... . .... .. . ..... ... ...

Ön söz

Bu çalışmanın amacı, Selahattin Eyyubi'nin yaşamına dair va­ rolan kanıtları yeniden değerlendirmek ve mümkün olan yerlerde, Eyyubi'nin hayatını yazmış modern dönem biyografi yazarlarının yargı ve çıkarımlarının çerçevesini oluşturan kanıtlara katkı sağ­ layabilmektir. Bu amaçla, o dönemin kaynakları üzerinde yoğun­ laşılmış, özellikle de o döneme ait diplomatik ve şahsi yazışmalar dikkate alınmıştır. Tüm bunlar, Eyyubi'nin Mısır'da iktiAyyadiyeöe gelişine veya III. Haçlı Seferi tarihine dair bildiklerimize çok fazla şey katmayacaktır, ancak yaşamının asli dönemi açısından bilhassa önem taşımaktadır. Ele alınan kaynaklar, öncelikli olarak Selahattin Eyyubi'nin kendi eylemleriyle ve bunların yorumlanmasıyla ilgilidir, ancak tüm bunlar, bağlam itibarıyla, onun döneminde hakim olan güçlere ilişkin büyük resmi de yansıtır. Bu çalışmanın, Arap tarihi alimi olmayanlar için de faydalı olaca­ ğını umuyoruz. Bu açıdan, kişi isimleri, anlaşılırlığı kolaylaştırmak için herhangi bir sisteme bağlı olmaksızın kısaltılmıştır. Örneğin Selahattin Eyyubi'nin kardeşi el-Melik el-Adil Seyfeddin Ebu Bekir Ahmed ibn Eyüp, kitap boyunca el-Adil olarak anılmıştır, bir diğer kardeşi el-Melik el-Muazzam Şems el- Devle Turan Şah ibn Eyüp ise Turan Şah olarak geçer. Bu isimlerin genişletilmiş halleri dizin kısmında verilmiştir. Yer adları üç kategoriye ayrılmıştır: (a) Av­ rupa dillerinde de ortak kullanıma sahip yer adları, örneğin Akka ve Kudüs (Jerusalem); (b) Arapça karakterlerin Latin harfleriyle yazılmasıyla verilen, daha az kullanılan yer adları; (c) tanımlama için kullanılan ve Arap kaynakları yerine modern harita ve benzer­ lerinden alınan yer adları; bunlar da değiştirilmeden kullanılmıştır. Hem kişi hem de yer adlarında yazım ve telaffuz açısından büyük 7

Malcolm Cameron Lyons & D.E.P. /ackson

çeşitlilik söz konusudur. Bazı durumlarda telaffuzlar, seslendirilmiş metinlerden alınmıştır, ancak genel itibarıyla biçim ve transkripsi­ yon, E. de Zambaur'un Manuel de Genealogie et de Chronologie pour l'Historie de l'Islam adlı eserinde kullanılan sisteme dayanmaktadır. Tarihlendirmeyle ilgili olarak da, metinsel güçlükler ve kame­ ri ayların ilk gününü belirlemek açısından değişken durumlarla karşılaşılması gibi birçok problem söz konusu olmaktadır. Diğer yandan, farklı otoritelerin hatalı olabilecek takvimleri üzerinden ilerlemek yerine, Selahattin Eyyubi'nin yaşadığı dönemi baz alan ve hem Batılı hem de Doğulu kaynakların onayladığı şekilde, yir­ mi yıllık bir dönem içinde yalnızca birer günlük uyuşmazlıkların görüldüğü tarihler ve günler kullanmak da mümkün olabilmiştir. Bunun neticesinde de, herhangi bir tarihin tespitindeki hata Mercı genel olarak çok küçük seviyededir. Kitabın oluşumundaki katkılarından dolayı çok sayıda teşekkür borçluyuz. Öncelikle yayının organize edilmesindeki katkılarından dolayı Cambridge Üniversitesi Doğu Çalışmaları Fakültesi Yayın Komitesi'ne gerçekten minnettarız. Carnegie Vakfı'nın, İskoçya Üniversiteleri için yaptığı cömert bağışı da teşekkürle karşılıyo­ ruz. Bunun yanı sıra hem tavsiyeleri hem de teşvikleri dolayısıyla Profesör Jonathan Riley Smith'e, hem Arap hem de Avrupa temelli kaynaklar üzerinde yaptığı değerli çalışmayla kitabın yazımının her aşamasında yardımını esirgememiş olan Cambridge Lucy Cavendish College öğretim üyesi Ursula Lyons'a çok teşekkür edi­ yoruz. Ayrıca her ikisi de St Andrews Üniversitesi'nden olan Mr J. Sullivan ve Dr Hugh Kennedy'nin yardım ve nezaketini minnetle anıyoruz ve tabii Cambridge Üniversitesi Yayınları çalışanlarını da unutmamak gerek. Mayıs 1977

1

İlk Maceralar

Ortaçağ İslam tarihi ve medeniyeti, tanım ve yorumlama açısın dan bir dizi problem yaratır, ayrıca genel olarak, analiz edilmeleri için gerekli materyaller yetersizdir. Bu bağlamda bakıldığında Selahattin Eyyubi'nin yaşamı, dönemine ait kanıtların boyutlarının fazlalığı dolayısıyla eşsizdir diyebiliriz. Bu kitapta anlatılanlar, genellikle iyi bilinen noktalardan oluş­ maktadır.1 Eyyubi'nin yaşadığı dönemin biyografi yazarlarından İbn Şeddad'ın çalışmaları günümüze kadar zarar görmeden kalmıştır. ' "İmadeddin el-İsfahani"nin dev eseri Kitab el-Bark el-Şami'nin büyük bölümü kayıp durumdadır, ancak el-Bündari tarafından oluşturulmuş özeti, son dönemde kısmen yeniden derlenmiştir. 2 Bu derlemenin temel aldığı elyazması, HS (Hicretten sonra) 583 yılının sonlarına doğru noktalanırken, bu noktada Kitab el-Feth el-Kussi fi'l-Feth el-Kudsi'nin bakışıyla çakışır ve böylece "imadeddin"le birlikte Selahattin Eyyubi'nin yaşamına dair tam bir anlatım sunar. Bundan daha az taraflı bir yaklaşım Eyyubi'nin bir başka çağdaşı İbn el-Esir tarafından sunulmaktadır3 ve buradaki bilgilerle yak1. Ayrıca bkz bilhassa Gibb, "The Arabic Sources for the Life of Saladin"; Elisse­ eff, Nur ad-Din, 1.1 ve sonraki sayfalar; Sauvaget ve Cahen, Introduction to the History of Muslim East. Bu otoriteler tarafından belirtilmemiş bir anlatı ise İbn Abi 1-Haija tarafından aktarılan hayal kırıklığı yaratan tarihtir, eserin yazarının Eyyubi'nin çağdaşı olduğu iddia edilir (ayrıca bkz Fihris el-Makhtutat el-Misriya (Kahire, tarih yok). kısım 2, el-Tarikh, bölüm 2, s. 56). 2. Sana el-Bark el-Şami, kısım 1, editör Şeşen. Bu eserin yayınlanmamış kısmı için El-Nabarawy tarafından "A Critical edition of the Abridgement by el-Bundari of the Kitab el-Bark el-Şami by İmadeddin" adlı çalışma kaynak gösterilmiştir. 3. Gibb'in, İbn el-Esir'in güvenilirliğine ve Eyyubi'ye karşı "şeytanın avukatlığını" yapmış olmasına getirdiği eleştiri ("The Arabic Sources for the Life of Saladin': 71) önemlidir ama İmadeddin' in tarafsız olduğuna fazlasıyla güvenilmesine dayanır.

9

}aşımlar William of Tyre (Surlu Vilyam) ve diğer Batılı yazarlara başvurularak kontrol edilebilir. İbn Ahi Tayy'ın kayıp çalışmasından alıntılar içeren Kitab el-Ravzateyn ayrı bir değere sahiptir ve İbn el-Adim'ın yazdığı Zübdet el-halep min tarikh halep gibi yöresel hikayelerin de kendilerince yaklaşımları vardır. El-Bündari'nin özet çalışmasını bir istisna sayarsak, tüm bu kaynaklar son dönemdeki yazar ve tarihçiler tarafından elden ge­ çirilmiştir. Diğer yandan dönemin mektuplarından oluşan değerli bir koleksiyon ise henüz gereken ilgiyi görmüş durumda değildir. Bu mektuplar genel olarak Selahattin Eyyıı bi'nin veziri Kadı Fadıl'a atfedilir" ve hem Kadı Fadıl tarafından gönderilmiş mektupları hem de Selahattin Eyyııbi için taslağı hazırlanmış mektupları içerir. Bunlardan bazıları, öyküsel tarihçiler tarafından alıntılanmıştır veya başka çalışmaların içinde bulunurlar; bir Kahire derlemesinde yirmi altı tanesi bütünüyle veya kısmen yer almaktadır5 ama çok sayıda mektup halen derlenmemiş durumdadır. Bu koleksiyona, hatalı şekilde İmadeddin'e6 atfedilmiş elyazması mektuplar ve Selahattin Eyyııbi'nin çağdaşlarından biri olan Kuzey Afrikalı el- Wahrani'nin yazıları da eklenmiştir.7 Ellerindeki malzemenin kapsamı, elbette ki sınırlıdır ve resmi belge eksikliğini bütünüyle telafi edemezler ama bize sağladıkları detaylara ek olarak bu mektupların birçoğu, Selahattin Eyyııbi'nin, eylemleriyle yerleştirmeye çalıştığı yapıyı gösterir; diğer birçok mektup da resmi olmayan bir yorumla bu kanıtları destekler. E.H. Gombrich, in Search of Cultural History [Kültür Tarihi Arayışı] adlı çalışmasında "Yaşam ve Mektuplar" türündeki "eski tip biyografılerden" bahsederken şu noktanın altını çizmiştir: "insanlar hakkında çok az şey bildiğimizi biliyoruz ve elimizdeki kanıtlar da, bir insanın karakteri ve dürtüleriyle ilgilenen bir psikoloğu 4. Ayrıca bkz A.H. Helbig, El-Qadi el-Fadıl, der Wezir Saladins (Bedin 1 909). Ya­ zışmanın genel olarak gerçekliğinden şüphe etmek için bir sebep yoktur. Öyküsel tarihçilerin alıntı yaptığı mektuplar genel itibarıyla elyazması versiyonlarla uyum içindedir, kendi içlerinde tutarlı görünmektedirler ve sahtecilik olduğuna dair çok az geçerli sebep vardır. Diğer yandan, resmi mektuplar konusunda, taslakların el­ Fidıl'a atfedilmesi doğru olmayabilir. Mevcut çalışmada, bir adet olarak, resmi mek­ tuplardan yapılan alıntılar Eyyubi'ye atfedilmiştir. 5. El-FidılEl-du"el-nazima. 6. Elyazması Nuruosmaniye (İstanbul) no. 3745. Otobiyografik detaylar yazarın, el­ Efdil'ın hizmetine katılmak ü1.ere Musul'dan ayrıldığını gösterir. Elyazması, kopyayı çıkaran kişinin Umara el-Yamani'ye atfettiği bir mektup da içerir. 7. Elyazması Ayasofya (İ�tanbul) no 4299. 10

pek fazla tatmin edemez:' 8 Şurası kesinlikle doğru ki,. Selahattin Eyyubi'nin kişiliği, mektuplara rağmen, bize gerçek yüzünü pek ender gösterir. Yeni yapılacak herhangi bir çalışmanın llmacı da, Eyyubi'nin oynadığı rolü kendi geçmişi bağlamında analiz etmek adına kanıtlar sunmak olmalıdır. Eyyubi, İslam dini adına bir kah­ raman, hanedanını genişletmek isteyen bir siyaset adamı, askeri bir lider veya dış güçlerce manipüle edilen bir piyon olarak görülebilir ve bu anlamda kullanılan kaynaklara verilmesi gereken değer de, bu sorular karşısında sundukları derin analiz imkanından ve daha geniş çaplı bakıldığında, ortaçağ İslam toplumunun yapısına ilişkin olarak sundukları içgörüden doğar. Sürpriz denemeyecek şekilde, bu mektuplarda Selahattin Eyyubi'nin doğumundan ve çocukluk günlerinden bahsedilmez ve dolayısıyla da zaten bilinmekte olan unsurlara yeni bir kanıt eklenemez. 9 Bilinen bu unsurlara göre, Tifüs yakınlarındaki Divin şehrinden iki Kürt kardeş, Şirkıih ve Eyüp, Eyüp'ün Tikrite kale kumandanı olarak atandığı Irak'a geçmişlerdi. Ebu Şame tarafından aktarılmış olan bir rapor, Eyüp'ün, bu mevkiyi Muhammed ibn Melikşah'a borçlu olduğunu ve daha sonra da güçlü idareci Bihruz tarafından onaylandığını söyler. 10 O dönem itibarıyla, Selçuklu iktidarı zayıflarken, Haçlıların büyük düşmanı Zengi, Musul ve çev­ resinde kendi güç alanını oluşturuyordu. Eyüp, Musul ve Bağdat'ın neredeyse tam ortasında yer alan (harita 4) Tikrit'teki konumunu, 1 1 32 yılında Zengi'nin Bağdat'a gerçekleştirdiği ama sonuçsuz kalan sefere yardım etmek için kullandı. Bu merkezi idareden bağımsız davranma gösterisi o sırada karşılıksız bırakılmış gibi görünse de, altı yıl sonra, 1 1 38 yılında, Şirkuh, kişisel bir tartışmada bir kişiyi öldürmesi neticesinde kardeşinin görevden alınmasına neden oldu. Ölen adamın Hıristiyan olduğu söyleniyordu; bu da "Hıristiyan dostu" Bihruz'u kızdırmış olabilirdi. ı ı Neticede Eyüp ve Şirkuh'tan görevlerinden ayrılmaları istendi. Ebu Şame bu hikayeyi anlatır ve bu olayın, Eyüp'ün oğlu Yusuf un dünyaya gelmesiyle aynı zamana denk geldiğini söyler; 1 2 Yusuf'un adı olan Salah el-Din, batılı ya­ zarlarca Saladin (Selahattin) haline dönüştürülmüştür. 8. In Search of Cultural History 39.

9. Ayrıca bkz Minorsky, "The Prehistory of Saladin." 1 O.

A.S. 535-6.

ı 1. Aynca bkz Michael 12. A.S. 539.

the Syrian XVIII. 10.325. 11

Ma/colm Cameron Lyons & D.E.P. Jackson

Kardeşler, Eyüpe Baalbek Kalesi'nin idaresini veren Zengi'nin hizmetine girerler. Zengi'nin 1 146 yılında ölmesiyle birlikte, Şirktih, Zengi'nin oğullarından biri olan Nureddin'in hizmetine girer. Nu­ reddin, Halep'in idaresini eline almıştır, diğer yandan Zengi'nin diğer oğlu Seyfeddin de Musul'un yönetimindedir. Aynı esnada Eyüp de Baalbek'te kendini, Şamöan gelen birliklerce kuşatılmış durumda bulur, sonrasında da bu kuşatma Böriler Mucireddin Abak tarafından sürdürülür. Yardımına hiçbir kurtarma gücünün gelmemesiyle birlikte, kaleyi olumlu şartlar karşılığında teslim eder ve daha sonra ailesiyle birlikte Şam'a gider. Nureddin 1 1 54 yılında şehre doğru harekete geçtiğinde, Eyüp, şehrin teslim olmasının organizasyonunun baş sorumlusudur; sonrasında da kazananların tarafına katılır. ŞirkUh ve Eyüp kardeşlerin kariyerlerinin geniş bir coğrafi alana yayılmış olması veya görevlerinin değişimi şaşırtıcı değildir. Ortaçağ İslam dünyasında paralı askerler, alimler ve hacılar sürekli hareket hıilindeydiler; bunun sonucu olarak da gerek askeri gerekse de sivil idarenin çekirdeği, hızlı bir şekilde hırslı bir hazine sahibinin etrafında oluşabiliyordu. Selahattin Eyyubi'nin, çocukluğunun geçtiği yer olması itibarıyla Şam'a karşı özel bir ilgisinin olduğu söylenir, 13 ancak çocukluk yılla­ rının nasıl geçtiği büyük oranda bilinmezlikten ibarettir. Çocukluk, o dönemin toplumlarının erken olgunlaşma ihtiyacıyla beraber mümkün olduğunca kısaltılmaya çalışılan bir dönemdi. Bu sebeple el-Fadıl, oğluna çocukluk yapmamasını öğütlemiştir; 1 4 bir başka yerde de "ağırbaşlılık açısından aksakallı bir ihtiyara benzediği" için bir oğlanı över; 1 5 ayrıca Selahattin Eyyubi'nin çocukları için yazılmış bir methiyede de ağırbaşlılık gençlikle ilişkilendirilir. 16 Selahattin Eyyubi, eğitim süreci üzerine şunları yazmıştır: "Çocuklar, kendilerinden yaşlı olanların yetiştirildiği şekilde yetiştirilir." 1 7 Bu geleneksel yaklaşımın İslam toplumu üzerindeki etkisi daha net vurgulanamaz. İslam dini, mezhepleri arasındaki bölünmelere rağmen, özellikle eğitiminin temelinde Kuran ol­ ması nedeniyle büyük bir birleştirici güç durumundaydı. Gerçi 13. 14.

Ayrıca bkz İbn Abi 1-Haija 201. Cambridge 12. Klasör referansları mektupların açılış kısmına yapılmıştır.

ı s. 25757. 39. 16. 7465.5.

Bu durumun geleneksel arka planı için, bkz. Ebu Temmam, Hamase,

2. 362. 17.

Münih

113. 12

el-Wahrani, eğitimli insanı Öklit, Almagest, aritmetik ve kanunlar hakkındaki soruları yanıtlayabilen kişi olarak tasvir etmiştir 18 ama bu akademik bir idealdi ve şurası açık ki, genç Selahattin Eyyubi'yi çağdaşlarıyla ilişkilendiren asıl unsur Kuran araştırmaları ve "din bilimleri" idi. Bunun yanı sıra, Araplara özgü geleneklere dayalı ortak bir kültürel mirası paylaşıyorlardı. Selahattin Eyyubi'nin Arap soybilimi, biyografi ve tarih konularında bilgi sahibi olduğu söylenir, aynca atlarının safkanlık durumunu da bilmekteydi. ı9 Daha da önemlisi, Ebu Temmam'ın Hamase adlı eserini yürekten öğrenmiş olduğu söylenerek övülür.20 Ebu Temmam'ın antolojisi bir dizi genel değer yargısı ve yaklaşım sunar, duygusal içeriklidir; zaman zaman da kendisiyle çelişen ifadeler yer alır, genel olarak kabile toplumu ve kitabın şairlerinin Arap geçmişi temeline daya­ nır. Bunlar, dinin öğretileriyle tam olarak çakışmaz, ancak dinle bir arada düşünüldüklerinde, eğitiminde rol oynadıkları kişiler arasındaki ırksal farklılıkların ötesine geçen bir gelenek çerçevesi sunmuşlardır. Eğitim, elbette ki, pratikle desteklenmeliydi. El-Wahrani, ideal alimin yetkinliklerine okçuluğu ve silah kullanımını da eklemiş­ tir. 2 1 Daha sonraları İbn-i Cübeyr, Selahattin Eyyubi'nin kendi çocuklarının da her akşam Şam kalesinden çıkıp atıcılık, binicilik talimi yaptıklarını ve polo oynadıklarını bildirmiştir;22 Selahat­ tin Eyyubi'nin kendisi de çocukluğunu böyle geçirmiş olmalıdır. Böylesi eğitimler kaçınılmaz şekilde sosyal gruplara ayrılmayı beraberinde getiriyordu, ancak sınıf ayrımıyla ne ölçüde ilişki ol­ duğu noktası belirsizdir. Frenkler'e göre, Selahattin Eyyubi "soylu bir aileden gelmiyordu ama ayaktakımından gelen kanı belirsiz biri de değildi"23 ve o dönemde toplumda kesinlikle hiyerarşik bir anlayış geçerliydi. Usame ibn Munkiz, annesinin, kızkardeşini öldürmeye hazır olmasını, "köylülerin elinde tutsak olmasından daha iyidir" diyerek övüyordu.24 Sosyal basamakların en altında 18. Wahrani 228. 19.

i.S. 34.

Bundari 349. Wahrani 228. 22. Travels 288. sayfa ve son :ası. 23. ltinerary of Richard 1 71; ayrıca bkz Surlu Vilyam"ın Latince Continuation ese­ ri 59: "parentum non ingenuoruın proles, nec tamen obscuri sanguinis humilitate plebescens." 24. Usama ibn Munqidh 154.

20.

21.

13

Malcolm Cameron Lyons & D.E.P. /ackson

olan bir ayaktakımından bahseden ifadelere rastlamak zor değildir. El-Fadıl, orta sınıfların ihtiyaç duyduğu "mobilyalardan, din ve edebiyat kitaplarından" bahsederken, 25 daha üst bir sınıf, emirler ve prenslerden oluşmaktadır. Diğer yandan, bu dikey sınıflandırma­ nın yanı sıra aynı derecede önem teşkil eden yatay bir bölünme de vardı. Azınlık dinleri veya mazlum ırkların oluşturduğu toplumları yansıtan tarihsel ve coğrafi faktörler, İslam toplumunda çok sayıda hücresel grup oluşumuna sebep olmuştur. Ama bu ayrışma, esasen, İslam devletinin Arap olmayan unsurlarını teşkil eden topluluklarla sınırlı değildi. Arapların toplumsal yapısına en açık örnek olarak Bedevi ka­ bilesi gösterilebilir ve bu klan yapısı, İslam şehirlerinin bölümlere ayrılmış organizasyonunun oluşumunda da görülür. Bu yapıda, kabileler, ırklar ve gruplar farklı bölgelerde yaşar. Ayrışmak adı­ na belirgin bir sebebin bulunmadığı durumlarda bile, İslam dini içindeki mezhepsel farklılıklar gruplaşmalara neden olur ve bire­ yin hayatında belirleyici unsurun, sınıfı değil grubu olduğu öne sürülebilir.26 Belirleyici niteliklerden biri de, içinde bulunulan grubun ne ölçüde kapalı bir topluluğu temsil ediyor olduğuydu. Dış dünyadan büyük oranda kopuk yaşayan bir Bedevi kabilesi için geçerli olan durum, daha büyük alanda gelişim göstermiş toplumlar söz konusu olduğunda modifıye edilmek zorundaydı. Selahattin Eyyubi'nin Kürt kökeninin önemi, hayatı boyunca görülebilir, ancak Eyüp ve Şirkuh, yalnızca Kürtlere özgü olan ortamlarla bağlarını koparmışlardı ve bu anlamda, toplumsal skalada bulundukları pozisyona dair Frenklerin yaptığı değerlendirme, yer aldıkları konumu doğru yansıtmaktadır diyebiliriz. Sürpriz diyemeyeceğimiz şekilde, Selahattin Eyyubi'nin yaşadığı dönemde otorite ve güç doğrudan askeri güce bağlıydı; askeri güç de öncelikle atlı askerlere dayanıyordu. Bu durumun bir sonucu olarak, atlar, yalnızca askeri bir unsur olarak değil aynı zamanda sosyal bir faktör olarak da önem arz eder durumdaydı. Göçebe kabilelerin aksine, yerleşik nüfus arasında atlara yalnızca yemine para ödeyebilecek gücü olanlar bakabiliyordu. Dahası, dönemin karakteristik Müslüman savaş taktiği, Perslere özgü saldır ve geri çekil taktiğiydi. Bu taktikte atlar, genel olarak şok saldırı silahı ol25. Münih 122. 26. Ayrıca bkz Lapidus, Muslim Cities in the Latter Middle Ages, 90; Ritter, "Irratio­ nal Solidarity Groups;'

14

Selahattin Eyyubi

maktan ziyade okçuların aracı konumundaydı; okçular, at sırtında düşmana doğru ilerliyor, düşman hattını bozmak ya da yerinden edip bozguna uğratmak amacıyla oklarını atıyor, sonrasında da çeki­ liyorlardı. Bu da, yüksek standartta binicilik becerisi gerektiriyordu. Selahattin Eyyubi'nin birliklerinin ne derece etkili olduğu yalnızca yaklaşık olarak tahmin edilebilir ama Surlu Vilyam'ın, profesyonel Müslüman süvariyi Bedevilerin üzerinde bir seviyede sınıfları dırmak konusunda Napolyon'la hemfikir olduğunu görüyoruz.27 Bedeviler için binicilik doğal bir yetkinlik konumundaydı, ancak profesyoneller için, savaşın özel amaçlarına göre eğitimle uzmanlık kazanılması gereken bir işti. Süvari eğitiminde askeri antrenmanlar, avcılık ve polo birleştiriliyordu; eğitim için vakit ayıramayanlar, ayırabilenler karşısında dezavantajlı konuma düşüyordu. Böylesi koşullarda, halk orduları kurulması beklenemez, bunun yerine daha ziyade gönüllülerin para karşılığı askere alındığı, silahlandırıldığı ve hizmetlerinin karşılığını ödeyebilen bir lider tarafından eğitil­ diği bir işçi/işveren ilişkisi görülebilir. Bu profesyonel askerlerin varlığı, mevcut sınıfların dışında kalır, ancak aile grupları içinde güç aktarımına yardımcı olur. Bir liderin, adamlarından kabul görmesi için deneyime ve doğru değerlendirme yetisine ihtiyacı vardı28 ve eğitim imkanı barındıran resmi bir komuta yapısının yokluğunda, bu yetileri kazanmanın en iyi şekli doğrudan savaş alanındaki deneyim olabilirdi. Bu sürece örnek olarak Usame ibn Munkiz gösterilebilir; ailesi tarafından Frenklerle yapılan savaşlara sokulmuştu29 ve Sefahattin Eyyubi de onun için kaleme almış ol­ duğu satırlarda, gençlik yıllarında babasının ve amcasının yanında savaştığını yazmıştı: "Zaferlere katıldı ve imansızlara karşı birlikleri yönetti:'30 Dolayısıyla Selahattin Eyyubi bir yandan eğitimi sayesinde İslami kökeniyle özdeşleşmiş, bir yandan da hükmetmek için se­ çilmişti. Gerçi hükmetmesinin kapsamı, dönemin siyasi bağlamı çerçevesinde sınırlı görünmüş olmalıdır. Bu siyasi ortamı oluşturan güçler ne kadar karmaşık olursa olsun, genel anlamda bakıldığında bu ortamın yarattığı etki, Selahattin Eyyubi'nin çevresi üzerindeki 27. Surlu Vilyam 925. An laşıldığı kadarıyla önem sırasına konarak Bedeviler "Türk­ lerden" sonra listelenmiştir; ayrıca bkz Napoleon, Guerre d'Orient, 2. 41. 28. Ayrıca bkz İ.A. 12.25. 29. Usama ibn Munqidh 84. 30. 25757. J 5, alıntı Q. 13.81 (ayrıca Topkapı 65, Leiden 207).

ıs

Malcolm Cameron Lyons & D.F..P. Jackson

anlık değişimlerde açıkça görülebiliyordu. Zengi Hanedanı Musul ve Suriye üzerinde güçlü bir hakimiyet kurmuştu. Bu hakimiyet, Frenk sının dışında herhangi bir tehditle karşılaşmıyordu ve Nureddin ida­ resinde, Frenklere karşı verilen savaş, devletin ana etki nliği olarak görünüyordu. Suriye sınırları içinde, Eyüp ve Şirkuh, Nureddin'in tebaası içinde muhtemelen en güçlü olanlar değillerdi31 ve Selahattin Eyyubi Frenk savaşlarında kumandan olarak bir kariyer edinme umudu taşısa da, aslında bu ilk tutkuları, İmadeddin'in aktardığı şekilde, son derece mütevazı hırslardı. 32

1 163 yılının yazında, Mısır'ın görevden alınm ış veziri Şaver Şam'a ulaştığında durum böyleydi. Mısır küçülüyordu. 33 Kahire'yi ele ge­ çiren Fatımilerin 969 yılında burada yeni bir kent kurmuş olmaları Firavunların yayılmacı döneminin başlangıcı olarak kabul edilebilir. Fatımiler, Peygamber'in kızının soyundan geldiklerini iddia ede­ rek Sünni İslam'a karşı çıkıyorlardı, fakat Nureddin'in zamanında hanedanları küçülerek, el-Wahrani'nin tanımıyla, "entrikacı yaşlı kadınlara ve kibirli çocuklara" dönüştü.34

III.

1 1 53 yılında Aşkelon'un,

Baldwin tarafından ele geçirilmesiyle birlikte Levant'taki son

tutunma noktalarını da kaybettiler ve kendi kabuklarına çekil­ meleri dolayısıyla, komşuların ın güç mücadelelerine herhangi bir müdahalede bulunamaz hale geldiler. Bununla beraber Mısır'ın zenginliği ve zayıflığına dair gitgide artan kötü şöhreti, tehlikeli ölçüde baştan çıkarıcıydı. 35 Mısır, "nedimeleri tarafından görücüye çıkarılan güzel gelindi':36

ilk cesur talibini bekliyordu.

Surlu Vilyam'ın çalışmalarının devamı niteliğindeki Latin ­ c e eser Continuation'ın anonim yazarlarından biri, Mısırlıların, Nil Nehri'nin canlılığını Fatımi Halifenin gücüne bağladıklarını söylüyordu,37 ancak sözlerinin devamında 1 1 60 yılında on bir yaşındayken h alife olan el-Adıd'ın , krallığın tüm işlerini vezirine bıraktığını ifade ediyordu; bu durum, kutsal Firavun'la başlıca hizmetkarı arasındaki Mısır'a özgü eski ayrımın bir yansımasıydı. Bununla beraber vezir, sadece sembolik olarak varolan hükümda-

3 1 . Beni 1-Daya'nın baskın pozisyonu için bkz. sayfa 72. 32. Ayrıca bkz s. 20. 33. Bu küçülmenir. arka p!aı:ı içlıı karşılaştırma ya11mak adına Ehrenkreutz sayfa 13 ve sonrası. 34. Wahrani 4. 35. Ayrıca bkz s. 20. 36. Wahrani 4. 37. Cont1nuation 61. 16

Selahattin Eyyubi

rından yardım alamadığı için zor bir durumdaydı. Surlu Vilyam'ın y azdığına göre halife, vezirlik çekişmelerine kayıtsız kalıy ordu38 ve Ibn Şeddad'ın da bu çekişmenin sebebini ortaya koyan ifadelerine göre, veziri öldüren kişi halefi olarak kabul görüyordu.39 Böylesi bir sistemin barındırdığı tehlikeler, nihayetinde sistemi çökertti. Kus kentinin eski idarecisi Şaver, vezirliği güçlü Beni Ruzzeyk'in elinden Ocak/Şubat 1163 tarihinde aldı. Şaver, Beni Ruzzeyk'in adamlarından biri olan Dırgam tarafından altı ay içinde yerinden edildi ve bu aşamada zor kullanarak pozisyonunu yeniden kazan­ mak için NureddinC:ien yardım istedi. D oğal olarak Nureddin'in bir karara varması zaman aldı. MısırC:ia b aşarı göstermesi Frenkler'e karşı elini kuvvetlendire­ cekti ve Şaver'in da ona para ve toprak konusunda büyük vaatlerde bulunduğu söyleniyordu.40 Diğer yandan, AkdenizC:ien geçerek Mısır'a giden anayol olan Via Maris Frenkler'in kontrolündeydi ve Sina Yarımadası'nın karşısındaki Akabe Körfezi'ni kapsayan karayolu da Kerak, Şubek ve Eilat'taki Frenk garnizonlarının teh­ didi altındaydı (harita 7). Burada çok küçük bir güç kullanmak yetersiz kalırdı ama büyük bir sefer düzenlenip başarısız kalması halinde de Suriye zarar görecekti. Şaver'in toprağına zorla el koyan Dırgam da Şam'a bir elçi gönderdi; muhtemelen birtakım hediyeler karşılığında Şaver'in gözden çıkarılmasını istiyordu. Nureddin bu teklife onay verir göründü, "ama gizliden gizliye Şaver'la ortaklığı devam ediyordu."4ı Nureddin, en nihayetinde, elde edilecek avantajların muhtemel tehlikelere ağır bastığına karar verdi ve 1164 yılı baharında gizliliği bir kenara bırakıp sefere çıkmaya karar verdi. Şaver'in seferi tek başına komuta etmeyi umduğu söylenir ama Nureddin adamla­ rını Şirkuh'a verdi. Şirkllh, "gönderdiği hiçbir görevde başarısız olmamıştı':42 "tehlikeye aldırış etmezdi:'43 Nureddin Frenk sınırını kontrol ederken, Şirkllh ve Şaver Rift Vadisi hattını takip edip Aka­

be Körfezi başına varmak üzere 15 Nisan l 164'te yola çıktılar. İbn

38. Surlu Vilyam 893: "nam summo eorum principi pro minimo est uter de conten­ dentibus aut succumbat aut obtineat, dummodo non desit qui sua et rehni negotia rrocuret:' 39. t.s. 40. 40. İ.A. 1 1 .298. 41. A.S. 4 1 8. 42. A.S. 43. İ.A. 1 1.299.

17

Malcolm Cameron Lyons & D.E.P. /aclcson

Şeddad'a göre, o sırada yirmi altı yaşında olan Selahattin Eyyubi de onlarla birlikte yola koyuldu. Şaşırtıcı şekilde, Selahattin Eyyubi, kendi hayatına dair daha sonraları Bağdat'a göndermiş olduğu bir anlatımda bu seferden başlıbaşına bir olay olarak bahsetmemiştir.44 İbn el-Tahir seferle ilgili bir anekdot bile aktarır ve eğer bu anekdot doğruysa, Selahattin Eyyubi'nin geri planda kaldığına kanıt teşkil eder.45 İbn AbiTayy, seferin ilerleyen safhalarında ona küçük bir rol vermiştir,46 İbn el-Esir de bu bilgiyi, Eyyubi'yi adı bilinmeyen "teğmenler" sınıfına transfer ederek kullanmıştı. 47 Kabul etmek gerekir ki, İbn el- Esir'in anekdotu kendi kurgusu niteliği taşıyordu ama bundan daha da dikkat çekici şekilde, Bündari'nin kaleme aldığı Bark versiyonunda da, yapılan kısa açıklamada Selahattin Eyyubföen bahsedilmemiştir. Diğer yandan, şunu önermek akla yakın olabilir ki; şüpheli noktalar üzerinde kafa yormuş kişi olarak gösterebileceğimiz İbn Şeddad bu b ağlamda en güvenilir otorite konumundadır ve Selahattin Eyyubi, Şirkuh'un bir sonraki seferinde tek başına komuta etme yetkisini hak edecek kadar tecrübe kazanmış addedilmiştir. Ancak bu noktada, eldeki kanıtların mevcut durumu itibarıyla sağlam bir yanıt verilemeyecek bir problem ortaya çıkar. Selahattin'in rolü ne olmuş olursa olsun, sefer, Suriyeliler açısın­ dan bütünüyle tatmin edici olmadı.48 Dırgam'ın kardeşi Mulham idaresindeki önemli bir gücü, Bilbeys'ten

18 km uzaktaki Tel Basta'da

mağlup ettiler ve bu andan itibaren Şirkuh geri planda kalırken Şaver inisiyatifi ele almış görünür. Kahire'nin hemen kuzeyindeki Ard el­ Tabbala'da (bkz. Kahire planı) bazı çarpışmalar olmuştu. Şaver geri çekilmek zorunda kaldı ve Kahire'nin etrafında ordusuyla birlikte biraz dolandıktan sonra Fustat'ın güneydoğusundaki Birket el­ Habaş'ta kamp kurdu. Buradan da Fustat'ı tepeden gören el-Rasad tepesine geçti ve göründüğü kadarıyla herhangi bir ciddi dirençle karşılaşmadan Fustat'ı aldı. Sonrasında, saldırı gücü, Kahire'nin kuzeybatı köşesindeki el-Luk.'ta pozisyon aldı ve bilindiği kadarıyla Kahire'nin batı, güney ve doğu taraflarına yoklama saldırıları yaptı. Züveyla Kapısı çevresindeki el-Yanisiye bölgesi, yani Kahire'nin

44. 25757. 1 5. 45. History of thc Atabegs 126. 46. Alıntı A.S. 421; ayrıca bkz Khitat 1 .338. 47. İ.A. 11 .299. 48. Savaşa dair detaylar için, bkz. A.S. sayfa 419 ve sonrası; Khitat 1.338. 18

Selahattin Eyyubi

görkemli güney girişi sıkı savunuluyordu, fakat doğu tarafındaki el-Hilaliya tahliye edilmişti ve batı tarafta da Bab el-Saada'dan el­ Kantara'ya kadar evler yakılmıştı. Dırgam'ın birlikleri fed şekilde zarar görmüştü; halife, ona yardım etmeyi reddediyordu ve 24 Mayıs'ta Dırgam ve kardeşleri kaçmaya çalışırken öldürüldüler. Şaver, 25 Mayıs'ta halife tarafından yeniden vezir olarak göreve atandı. Atama mektubunda Şirkuh'un askeri gücünden yalnızca tek bir kez bahsedilmiştir -"beraberinizde getird.ikleriniz, inti­ kam almayı umanlar"

-

49

ama Şirkuh kolayca göz ardı edilecek

biri değildi . B u aşamada Şavere bir mesaj gönderdiği söylenir; kendisi ve adamları çadır hayatından, sıcaktan ve tozdan bıkmış­ tır, Fustat'a girmemiş olduğunu açıkça ima eder. 50 Bunun üzerine Şaver, ŞirkUh'a

30.000 dinar gönderir ama ülkeyi terk etmesini de

ister. Şirkıih bunu reddetmiştir, Nureddin'in kendisine kalmasını emrettiğini söyler, çünkü anlaşmalarının koşullarına bağlı olarak Nureddin'e Mısır'ın tahıl gelirlerinin üçte biri vaat edilmiştir. Şaver buna uymayı reddeder; rakibi Dırgam'ın yolunu izleyerek Kudüs Kralı Amalrice mektup yazarak yardım ister. ŞirkUh'un ülkeyi ele geçirmesi halinde Frenkleri bekleyecek olan tehlikelere işaret ede­ rek, yapacakları seferin her aşaması için 1 .000 dinar para, atları için arpa ve Hospitalier şövalyeleri için ayrı bir hibe vaat etmektedir. Bunun üzerine Amalric, Aşkelon'dan Suriye'ye doğru giden kervan yolu üzerindeki Bilbeys'ten 42 km kuzeydoğuya yürümüştür. Bu sırada, Amalric'in bu yürüyüşünü duymuş olan ŞirkUh Kahire'den Bilbeys'e geçmiş ve İbn AbiTayy'a göre, Selahattin Eyyubfüen erzak toplamasını istemiştir.5 1 Bilbeys kuşatması 1164 yılı Temmuz ayının üçüncü haftasında başladı. Şaver da, Amalrice katılmak üzere Kahire'den Bilbeys'e geçmişti ve İbn el-Esire göre, ŞirkUh'un yalnızca alçak bir duvarı vardı ve kendisini Şaver'la Amalric'in birleşik saldırısından koru­ yacak bir hendeği de yoktu. 52 Gerçi bu saldırı, aceleye getirilmedi. Şaver, Frenkleri Suriyelilerle birbirine düşürmeyi umuyor olmalıydı, ayrıca söylenenlere göre, ŞirkUh'a da, Frenkleri bilerek saldırmaktan alıkoyduğunu söylemiştir.53 Aynı esnada, ŞirkUh'un kendisine ve

49. Ayrıca bkz A.S. 402; Q. 1 0.3 1 0. 50. A .S 420. 5 1 . Ayrıca bkz dipnot 42. 52. 1.A. 1 1 .300; BilbeysCleki tahkimatlar hakkında yazılmış bir not için bkz Khitat ı.ı 74. 53. A.S. 423. .

19

·

Malcolm Cameron Lyons & D.E.P. Jackson

takipçilerine de, bir kısmını kendi tarafına çekebilmek amacıyla toprak teklif etmişti. 54 Amalric de, kendi açısından, inisiyatif almak adına ciddi bir girişimde bulunmuş gibi görünmemektedir, belki de kendi adamlarını riske atmaktansa Şaver